TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                43’üncü Birleşim

                                                                                        24 Şubat 2016 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım’ın, 21 Şubat Uluslararası Ana Dil Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Kadirli’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 96’ncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, 21 Şubat Uluslararası Ana Dil Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, CLK Enerji AŞ’nin işçi kıyımına hazırlandığına ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından konuyu araştırmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

2.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Hükûmetin çiftçiyi yok sayan bir tarım politikası uyguladığına ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, İstanbul’un yaşam kalitesi yönünden dünyada 122’nci, Avrupa’da sonuncu sırada yer aldığına ve Mecliste İstanbul’un sorunlarına özel önem verilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

4.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, milletle beraber 28 Şubat postmodern darbesinin hesabını sorma sürecinde olduklarına ilişkin açıklaması

5.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Çankırı’nın sorunlarına ilişkin açıklaması

6.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu’nun, Manisa’nın Salihli ilçesinde kurulması planlanan hidroelektrik santralin tarımsal üretime darbe vuracağına ve büyük bir ağaç katliamına neden olacağına ilişkin açıklaması

7.- Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer’in, Manisa’nın Soma ilçesinde yapılan sulama barajının işletme hakkının Kırkağaç Belediyesine devredilmesinin hukuksuzluk olduğuna ilişkin açıklaması

8.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, Edremit Orman İşletmesinin açtığı bazı ihalelere ilişkin açıklaması

9.- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt’un, Ankara saldırısını sıradan bir terör olayı olarak görmenin yanlış olduğuna ve Meclis olarak sorumluluk alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

10.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde’nin tarım ve hayvancılıkla ilgili sorunlarına ilişkin açıklaması

11.- Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ın, doğa mücadelesi sürdüren Artvin halkını desteklediğine, Orman ve Su İşleri ile Çevre ve Şehircilik Bakanlarını istifaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

12.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, BAĞ-KUR sigorta primlerindeki yüzde 35’lik artışın nedenini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

13.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin, Uluslararası Af Örgütünün 2015 Yılı Raporu’ndaki Türkiye’ye ilişkin değerlendirmelerin kaygı verici olduğuna ilişkin açıklaması

14.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, akaryakıt ve doğal gaz fiyatlarının düşürülüp düşürülmeyeceğini, 2000 yılından sonra emekli olanların intibaklarının ne zaman yapılacağını ve üniversite öğrencilerinin tümüne ne zaman yurt ve kredi verileceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

15.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesir’deki süt üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

16.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğan’ın, İzmir’de demokratik tepkilerini dile getirmek isteyen sivil toplum örgütleri ile siyasi partilerin etkinliklerinin engellendiğine ilişkin açıklaması

17.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, bölgedeki yurttaşların TOKİ tarafından satışa çıkarılacak olan eski İstanbul Bakırköy Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinin arsa alanı yerine yeni bir hastane inşa edilmesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması

18.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, Artvin halkını doğal hayatı koruma adına ortaya koydukları kararlı mücadeleleri nedeniyle selamladığına ve Giresun halkının da Artvinlilerin yanında olduğuna ilişkin açıklaması

19.- Burdur Milletvekili Mehmet Göker’in, Burdur’daki bazı esnafın Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği üyelerine verilen krediden yararlanamamalarının sebeplerini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

20.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’ın, 24/2/1942’de Yahudi göçmenleri taşıyan Struma gemisinin Sovyet denizaltısı tarafından torpillenmesi olayının yıl dönümüne ve ülkenin güneydoğusunda yaşanan sorunlara karşı herkesin duyarlı olması gerektiğine ilişkin açıklaması

21.- İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in, AKP’nin eski hastanelerin bulunduğu yerleri AVM ve rezidans olarak değerlendirdiğine ve halkın yaşadığı yerlerde sağlık tesisi bırakmadığına ilişkin açıklaması

22.- İstanbul Milletvekili Markar Eseyan’ın, HDP’li bir milletvekilinin Ankara saldırısını gerçekleştiren saldırganın taziyesine gitmesini kınadığına ve bu olayın Meclisi yöneten Başkan Vekili tarafından da lanetlenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

23.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Zafer Havaalanı’nın daha aktif hâle gelmesi için Uşak Havaalanı’ndaki uçuşların sık sık iptal edildiğine ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından bu konuda özel bir çalışma yapılmasını istediğine ilişkin açıklaması

24.- Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu’nun, Diyarbakır’ın Sur ilçesindeki patlamada şehit olan Uzman Çavuş Yetkin Erşan’a Allah’tan rahmet dilediğine ve Bakanlar Kurulunun (99/12354) sayılı Kararı’na göre kaç kişinin işe yerleştirildiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

25.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Uğur Dilipak’ın, Meclis kürsüsünden PKK’ya “terör örğütü” diyemeyenlerin barıştan bahsetmesinin inandırıcı olmadığına ve Ankara saldırısını gerçekleştiren saldırganın taziyesine giden Van Milletvekili Tuğba Hezer Öztürk’ün bu Meclise yakışmadığına ilişkin açıklaması

26.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, PYD Eş Genel Başkanı Salih Müslim’in Türkiye ’ye ziyaretleriyle ilgili bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması

27.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, 21 Şubat Uluslararası Ana Dil Günü’ne ilişkin açıklaması

28.- Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen’in, Adana’da parklarda belli bir saatten sonra uyuşturucu bağımlıları bulunduğu için vatandaşların o parkları kullanamadıklarına ve Mansurlu-İnderesi arasıdaki yol konusunda Hükûmetten bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması

29.- İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu’nun, 26 Şubat Hocalı katliamının 24’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

30.- Konya Milletvekili Ahmet Sorgun’un, 21 Şubat Uluslararası Ana Dil Günü’ne ilişkin açıklaması

31.- Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor’un, Kobani’de çatışmalarda yaralanan YPG’liler veya sivillerin Türkiye'de tedavi edilip edilmediklerini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

32.- Zonguldak Milletvekili Faruk Çaturoğlu’nun, ülkemizin kalkınabilmesi için yer altı ve yer üstü kaynaklarının etkin ve verimli bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

33.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Artvin Cerattepe’de maden işletmesi açılması konusunda Artvinlilerin görüşlerine başvurulması ve yer altı ve yer üstü kaynaklarının yolsuzluk yapılmadan değerlendirilmesi gerektiğine, Danıştayın maden ruhsatı izinlerinin doğrudan Başbakanın iradesine bağlanmasını hukuka aykırı bulduğuna ilişkin açıklaması

34.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Parlamentonun talimatla çalıştırılan bir kurum hâline getirilmesinin kabul edilemez olduğuna, Cumhurbaşkanının vatana ihanet dışında diğer suçlardan da yargılanması için Meclise öneride bulunduklarına ve hukuk dışı olarak uygulanan sokağa çıkma yasaklarını kınadığına ilişkin açıklaması

35.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Cumhurbaşkanının vesayetçi anlayışına karşı Başbakan ile Meclis Başkanının sorumluluğu olduğuna, bütçede ödenek devriyle ilgili Anayasa Mahkemesine yaptıkları başvurunun bir an önce sonuçlanmasını beklediklerine ve devleti yöneten bakanların gayriciddi tutumlarının Türkiye’yi bir ateş çemberine ittiğine ilişkin açıklaması

36.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Başbakan ve Cumhurbaşkanının haksız ve yersiz ithamlarla suçlanmasını doğru bulmadığına, bütün partilerin terörle mücadele konusunda ortak bir dil üretebilmesi gerektiğine, terör nedeniyle hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine ve sokağa çıkma yasaklarının vatandaşların yaşam hakkını korumak için getirildiğine ilişkin açıklaması

37.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’e teyzesinin, Bülent Arınç’a ağabeyinin ölümleri nedeniyle başsağlığı dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

38.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’e teyzesinin, Bülent Arınç’a ağabeyinin ölümleri nedeniyle başsağlığı dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

39.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’e teyzesinin, Bülent Arınç’a ağabeyinin ölümleri nedeniyle başsağlığı dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

40.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, başsağlığı dilekleri için teşekkür ettiğine ve Bülent Arınç’a ağabeyinin ölümü nedeniyle başsağlığı dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

41.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Cizre’de bir binanın bodrumunda mahsur kalarak hayatını kaybeden Demokratik Bölgeler Partisi meclis üyesi Mehmet Yavuzel’in cenazesinin teşhis edildiğine ve aynı şekilde hayatını kaybeden Mehmet Tunç ile Derya Koç’un şahsında oradaki bütün yoldaşlarının anısı önünde saygıyla eğildiğine ilişkin açıklaması

42.- Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın, Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel’in usul görüşmesiyle ilgili yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

43.- Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya’nın, Komisyonun, İç Tüzük’ün 88’inci maddesiyle kendilerine tanınan tasarıyı geri çekme yetkisini kullanmayacağına ilişkin açıklaması

44.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı’nın, vefat eden Mehmed Kırkıncı Hoca’ya Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

45.- Tokat Milletvekili Kadim Durmaz’ın, ortak bir akılla katkı sunarak yasaların çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması

46.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar’ın Hocalar ilçesinin Çalca köyünden şehit Mustafa Hakan Kaçar’a Allah’tan rahmet dilediğine ve ülke kan gölüne dönmüşken AKP’li bakanların neden istifa etmediğini merak ettiğine ilişkin açıklaması

47.- Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın, güvenlik güçlerinin milletin huzuru, güvenliği ve barışı için gerekeni yapacağına ilişkin açıklaması

48.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın İç Tüzük’e ve adalete mugayir bir yönetim tarzı sergilediğine ve bu tutumu kınadığına ilişkin açıklaması

49.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

50.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in 6 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde yapılan soru-cevap işlemi sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

51.- Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, İstanbul Milletvekili Harun Karaca’nın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

5.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, İstanbul Milletvekili Harun Karaca’nın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

6.- İstanbul Milletvekili Harun Karaca’nın, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

7.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İstanbul Milletvekili Harun Karaca’nın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

8.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, İstanbul Milletvekili Harun Karaca’nın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

9.- İstanbul Milletvekili Harun Karaca’nın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

10.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat’ın usul görüşmesiyle ilgili yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

11.- Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel’in, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

12.- Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel’in, Bitlis Milletvekili Mizgin Irgat’ın usul görüşmesiyle ilgili yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

13.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Ankara Milletvekili Levent Gök’ün yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

14.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşmsı

15.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

16.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

17.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

18.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

19.- Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy’un, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken ile Ankara Milletvekili Levent Gök’ün sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları ve Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

20.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Ankara Milletvekili Levent Gök’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

21.- Tokat Milletvekili Coşkun Çakır’ın, Ankara Milletvekili Levent Gök’ün usul görüşmesiyle ilgili yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

22.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Tokat Milletvekili Coşkun Çakır’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

23.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Tokat Milletvekili Coşkun Çakır’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

24.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

25.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

26.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

27.- Tokat Milletvekili Coşkun Çakır’ın, Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

28.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık  Bakanı Faruk Çelik’in 6 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde yapılan soru-cevap işlemi sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Duyurular

1.- Başkanlıkça, 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerinde uygulanacak söz kayıt işlemleri ve usullerine ilişkin duyuru

 

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 28 milletvekilinin, çocuk cinayetleri ve çocukların uğradığı her türlü şiddet, cinsel istismar, saldırı ve sömürü olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/105)

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 27 milletvekilinin, kamuda çalışan avukatların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/106)

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 27 milletvekilinin, bitkisel yağ sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/107)

 

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’e teyzesinin, Bülent Arınç’a ağabeyinin ölümleri nedeniyle başsağlığı dileğinde bulunduğuna ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, Demokratik Bölgeler Partisi meclis üyesi Mehmet Yavuzel’e Allah’tan rahmet, ailesine başsağlığı dilediğine ilişkin konuşması

 

IX.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, AKP Hükûmetleri boyunca belli bazı şirketlere kamu eliyle sağlanan rantlar kapsamında ortaya çıkan ekolojik tahribatlar ve rantiyer tipi sermaye süreçlerinin araştırılması amacıyla 24/2/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Şubat 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- CHP Grubunun, Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak ve 23 milletvekili tarafından, turizm sektöründe çalışan yurttaşların çalışma koşullarından kaynaklanan sorunlarının araştırılması ve emekçilerin haklarını koruyacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla 5/1/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Şubat 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı (1/541) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 117)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Genişletilmiş Bilgi Değişimi Yoluyla Uluslararası Vergi Uyumunun Artırılması Anlaşması ve Eki Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/310) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 6)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/411) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 85)

 

XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, Avrupa Birliği müktesebatında kişisel verilerin korunmasıyla ilgili tüzüğün henüz kabul edilmemesi nedeniyle 117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın geri çekilmesiyle ilgili talebi yerine getirmemesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, 117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tali komisyonlarda görüşülmemesi nedeniyle geri çekilmesiyle ilgili talebi yerine getirmemesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

 

XII.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 6) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Genişletilmiş Bilgi Değişimi Yoluyla Uluslararası Vergi Uyumunun Artırılması Anlaşması ve Eki Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

24 Şubat 2016 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Özcan PURÇU (İzmir)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Uluslararası Ana Dil Günü münasebetiyle söz isteyen Siirt Milletvekili Sayın Kadri Yıldırım’a aittir.

Sayın Yıldırım, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım’ın, 21 Şubat Uluslararası Ana Dil Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

KADRİ YILDIRIM (Siirt) – “…”(x) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri… “…”(x) Sözlerime başlarken hepinizi ana dilimle selamlıyorum ve hepinizin Dünya Ana Dili Günü’nü kutluyorum.

“…”(x) Halkların kardeşliğinin yolu dillerin kardeşliğinden geçiyor. “…”(x) Örneğin, Kürt âlimleri eserlerinde dillerin kardeşliğini yerine getirmişlerdir. “…”(x) Örneğin, Ahmedi Hani bir mülemmasında Arapça, Farsça, Türkçe ve Kürtçeyi bir arada kullanmıştır. “…”(x) Biz de Hani’nin torunları olarak onun adına Arap, Fars ve Türk devletlerinden Hani’nin dilini resmî eğitim dili olarak kabul etmelerini istiyoruz. “…”(x) Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu birkaç gün önce Mardin’de şöyle dedi: “Gelin, Ahmedi Hani’nin ruhu etrafında bir araya gelelim.” “…”(x) Ben diyorum ki baş göz üstüne. Siz aynı zamanda Ahmedi Hani’nin adaşısınız ve onun “Mem û Zin” adlı eserini Türkçeye çevirtip Kültür Bakanlığı Yayınları arasında çıkardınız. “…”(x) Ahmedi Hani ve Mem û Zin aramızda hakem olsun. “…”(x) Ahmedi Hani diyor ki Mem û Zin’de: “Kürt diline resmiyet mührü vurulmalıdır. Bu mühür vurulmazsa bu dilin pazarı hep kesat kalmaya devam edecektir.” Sizi Mem û Zin’in bu içeriğiyle amel etmeye davet ediyorum. “…”(x) Ve siz, Sayın Başbakan Davutoğlu, 25 Ocak 2015 tarihinde Diyarbakır’da dediniz ki: “Ben güzel Türkçe gibi güzel Kürtçeyi de öğrenmek istiyorum.” “…”(x) Ben diyorum ki işte fırsat ayağınıza geldi.

“…”(x) Ben, Meclisin çatısı altında resmî izinle Kürtçe kursu açmak için bugün dilekçemi Meclis Başkanlığına verdim. “…”(x) Öyleyse, hem bu resmî iznin verilmesi için yardımcı olmanızı hem de benim ilk kursiyerim olmanızı istiyorum ki öbür milletvekilleri de sizi örnek alsınlar ve onlar da kursa katılsınlar. “…”(x) Kürtçe, Mecliste “x” ve “bilinmeyen dil” olmaktan kurtulsun, hep birlikte kurtaralım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADRİ YILDIRIM (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika mümkün mü, toparlayayım?

BAŞKAN – Tamam Sayın Yıldırım, tamamlamanız için bir dakika veriyorum.

Buyurun.

KADRİ YILDIRIM (Devamla) – Sağ olun.

“…”(x) Mecliste Kürtçe bilen stenograflar da görevlendirilsin ve Kürtçe söylenen kelimeler, konuşmalar tutanaklara bilinen dil olarak geçsin.

“…”(x) Her dil değer olarak, doğal olarak yaradılıştan medenidir. “…”(x) Medeni olan ve olmayan diller yoktur. “…”(x) Sahibi olan diller vardır ve sahipsiz diller vardır. Ben dün gece… “…”(x) Pedagoglar ve dil bilimciler diyorlar ki “Kişiler rüyalarını kendi ana diliyle görüyorlar.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADRİ YILDIRIM (Devamla) – Ben de rüyalarımızı kendi ana dillerimizle görme ümidiyle hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım.

Gündem dışı ikinci söz, Kadirli’nin düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Osmaniye Milletvekili Sayın Mücahit Durmuşoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Durmuşoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

2.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Kadirli’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 96’ncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kadirli’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 96’ncı yılı münasebetiyle söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Osmaniye’nin 6 ilçesinden en büyüğü olan Kadirli, Çukurova’da hürriyet ve istiklal güneşinin doğduğu yerdir. Kadirli, kurtuluş mücadelesinde destan yazan Kuvayımilliyecileri yoğuran topraktır. Kadirli, katliamlara, zorbalığa, yağmaya göğsünü siper ederek Çukurova’da kurtuluşa öncülük eden şehirdir.

Kadirli’miz, işgale uğradığında ecdadımızın maddi ve manevi yaraları çoktu ama onlar pes etmek yerine, Mustafa Kemal’in Sivas’tan gönderdiği Osman Tufan Bey’in önderliğinde kahramanca bir duruş sergilediler. Osman Tufan Bey’in ilk hedefi Kadirli’nin Fransız işgalinden kurtarılmasıydı. Bu nedenle, Kadirli’nin ileri gelenleriyle temas kurmak istedi ve önce Kadirli’de Tevfik Coşkun Bey’e gizli bir mektup yazdı. Kadirli eşrafından Hasan Tekerek bu mektubu Kadirli’ye getirdi ve Tevfik Coşkun’a teslim etti.

Tevfik Coşkun, bu mektubun içeriğine vakıf olduktan sonra Tufan Bey’le yüz yüze görüşme talebinde bulundu. Keşiş Suyu’nun Ceyhan Nehri’ne döküldüğü yere yakın işgal bölgesinin sınırındaki Bıyıklı Ali Ağa Durmuşoğlu’nun evi bu buluşma için uygun bulundu. Kadirli-Andırın hududunda Durmuşsofular köyünde Bıyıklı Ali Ağa Durmuşoğlu’nun evinde toplanmak üzere sözleştiler. Bıyıklı Ali Ağa Durmuşoğlu’nun evine Osman Tufan Bey, Yaycıoğlu İbrahim Ağa, Hacı Zülfigaroğlu, Musa Bayazıt, Tevfik Coşkun, Hasan Tekerek, Halil Tekerek, Latifoğlu Ahmet Paşa, Hacı Bozdoğan Bey geldiler. Sivas’ta kurulan Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyetinin benzeri bir cemiyet kurarak Ermenileri ve Fransızları Çukurova'dan kovuncaya kadar müşterek mücadele etmeyi kararlaştırdılar. "Gücümüz millî imanımızdır. Bu büyük kudreti ateşleyip halkı ayaklandıracağız ve düşmanı mübarek yurdumuzdan kovacağız." düşüncesiyle yürütülen istişareler sonucunda Çokak Bölüğü Kumandanlığına Latif oğlu Ahmet Paşa, Dağ Kolu Bölük Kumandanlığına Halil Tekerek ve Bozdoğan Bölük Kumandanlığına da Hacı Bey getirildi. Bu yola baş koyan dedelerimizi bütün Kadirli halkı destekledi.

Bu sırada Fransız yönetimi zulüm ve şiddet uygulamakta, Ermeniler kin ve nefret kusmaktaydı. Kilikya Ermeni Krallığı'nı ihya edeceklerini, Çukurova'da bağımsız bir Ermeni devleti kuracaklarını her yerde haykırıyor, her gün ellerinde Ermeni ve Fransız bayraklarını sallayarak halkı tahrik ediyorlardı. Bu korkunç tablo içerisinde düşman “esaret” dedikçe ecdadımız “bağımsızlık” diye haykırdı, düşman diş biledikçe ecdadımız kurtuluşa daha çok inandı, düşman bölmek istedikçe ecdadımız safları daha da sıklaştırdı. İşte bunun için, 7 Mart Kadirli'nin övünç günüdür, 7 Mart Kadirli'nin alnının akıdır, 7 Mart Kadirli'nin gururudur. Sonsuza kadar bu gurur ve coşkuyla kutlanacağına emin olduğum şanlı kurtuluşumuzun mimarları olan başta Gazi Mustafa Kemal olmak üzere, canları pahasına bu vatanın kurtuluşu için o günden bugüne kadar mücadele veren tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi minnet, şükran ve saygıyla anıyorum.

Şu an ekranları başında gözleri buğulu ama yürekleri gururlu bir şekilde bizleri takip eden Kadirlili hemşehrilerimi saygıyla selamlıyor, Kadirli'nin Kurtuluşu’nun 96’ncı yıl dönümünü yürekten kutluyorum.

Sözlerime son verirken şunu özellikle belirtmek istiyorum: Ecdadımızdan öğrendiğimiz gibi, birlik ve beraberlik içinde kalarak hem Kadirli'de hem de ülkemizin dört bir yanında hedeflerimize ulaşacağımıza inancımız tamdır. Bu hedef doğrultusunda kahraman ecdadımıza layık olmak için var gücümüzle çalışıyoruz, çalışmaya da devam edeceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Allah vatanımızı, milletimizi, bayrağımızı ve namusumuzu sinsi ve kalleş düşmanın şerrinden tarihte olduğu gibi bugün ve gelecekte de korusun. Vatandaşlarımızın huzur içinde yaşaması için başta PKK, FETÖ ve DAEŞ terör örgütleri olmak üzere iç ve dış düşmanlara karşı cansiparane bir şekilde mücadele eden tüm güvenlik güçlerimizi de Allah muvaffak eylesin.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Durmuşoğlu.

Gündem dışı üçüncü söz, Uluslararası Ana Dil Günü münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Bekaroğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Beş dakika süreniz var.

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, 21 Şubat Uluslararası Ana Dil Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – “…”(x)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muhtemelen tutanaklara “bilinmeyen bir dille” diye geçecek, sizi Lazca selamladım. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

21 Şubat Uluslararası Ana Dil Günü münasebetiyle söz aldım. 21 Şubat Ana Dil Günü UNESCO tarafından 17 Kasım 1999’da ilan edilmiştir, 21 Şubat 1952 anısına ilan edilmiştir. 21 Şubat 1952’de Bangladeş’te Bengal dilinin konuşulmasını savunan üniversite öğrencileri yaptıkları bir gösteride öldürülmüşler. İşte bu gün onlar için ilan edilmiştir.

UNESCO’nun bildirdiğine göre dünyada 7 binin üzerinde dil konuşulmaktadır. Bunların 2.500’ü çoktan ölmüş, bir o kadarı da ölüm tehlikesiyle karşı karşıya değerli arkadaşlarım. Yine UNESCO’nun bildirdiğine göre, Türkiye’de 36 tane dil ve lehçe var, bunların 18’inin bir kısmı ölmüş, bir kısmı da ölmek üzere. Bunlardan bir tanesi de benim bölgem Rize’de yaygın konuşulan Lazca ve yine yukarılarda konuşulan Hemşince dilidir.

Konuşmamın başında sizden yardım istedim, dedim ki “Laz dili, Lazuri ölmek üzeredir ve Türkiye'de birçok dil ve lehçe ölmek üzeredir.” Bugün, Türkiye'de, 200 bini bölgede -bölgede derken Doğu Karadeniz’i kastediyorum- diğerleri Türkiye'nin değişik yörelerinde olmak üzere 500 bin civarında Laz var, bunların ancak 200 bini Lazca konuşabiliyor.

Değerli arkadaşlarım, benim dedem Lazca konuşuyordu, annem ve babam da Lazca konuşuyordu, ben de Lazca konuşabiliyorum, çocuklarım sadece anlıyor, torunlarım ise ne anlıyor ne de konuşabiliyor. Diğer diller için de Türkiye'deki diğer lehçeler için de aynı şey geçerli.

Niçin böyle değerli arkadaşlarım? Niçin bu ülkenin bu zenginlikleri ölüyor? Bir dil ne demek? Bir dilin ölmesiyle insanın ölmesi arasında ne fark var değerli arkadaşlarım? Niçin ölüyor? Modernlik, şehirleşme, medya, televizyon, radyo ve en önemlisi de bugüne kadar tekçi devlet uygulamaları dolayısıyla ölüyor bu diller. Olan oldu. Evet, olan oldu ama iş işten geçmedi, geçmemeli de. Ana dilimizi, analarımızın dilini öldürmemeliyiz.

Şimdi, burada, bu milletin Meclisinde siz milletin temsilcilerine sesleniyorum: Bu ülkede yaşayan herkes millettir, milleti yapan unsurlardır. Birlikte yaşamaya devam edelim. Bakın, bugün, bu ülkede bütün bunlar olupbitti ama hâlâ büyük bir kutuplaşma yaşanıyor, büyük bir düşmanlaşma var; birimizin sevdiğini öbürü sevmiyor, öbürünün sevmediğini bu seviyor. Ciddi bir kutuplaşma var. Gelin, tekrar kucaklaşalım, tekrar millet olalım, daha güçlü bir şekilde tasada, kıvançta bir millet olalım.

Değerli arkadaşlarım, elbette ortak dilimiz Türkçedir. Ortak dil olmazsa zaten millet olmaz, ortak dil olmazsa eşit yurttaşlık da olmaz, ortak dil olmazsa Artvin’de eğitim alan bir genç Çanakkale’deki bir pozisyona başvuramaz, eşitlik sağlanamaz. Ortak dilin Türkçe olduğuna dair de hiç kimsenin bir endişesi yoktur ama diğer dilleri de yaşatalım, tüm dilleri, tüm kültürleri, tüm farklılıkları yaşatalım, hepimiz bu milletin eşit bileşenleri olalım, eşit yurttaşları olalım, ama devlet bir haksızlığı, büyük bir adaletsizliği telafi etmek zorundadır.

Değerli arkadaşlarım, bir dil eğer yazılmıyorsa o dil unutulur. Dolayısıyla bu dilin okullarda öğretilmesi gerekiyor. Evet, geçtiğimiz yıllarda bu konuda birtakım ileri adımlar atıldı, seçmeli derslerle çocuklara ana dilleri öğretilmeye başlandı. Bu Lazca için de söz konusudur. Ama öğretmen yetiştirecek bölümler açılmadı değerli arkadaşlarım, televizyonlarda çizgi filmler yapılmıyor, televizyon programları, radyo programları yapılmıyor. Bunlar devletin görevidir. Eğer bunları yapmadan “Ne yapalım, evinizde konuşuyorsunuz, aranızda konuşuyorsunuz. Bu konuda bir baskı yok. Bu ülke özgürlükler ülkesidir.” derseniz yanlış yapmış olursunuz, inandırıcı olmazsınız, birliği bütünlüğü sağlayamazsınız değerli arkadaşlarım. Bu nedenle, üniversitelerde -sadece Lazca için söylemiyorum, diğer diller için de- bu dilleri öğretecek öğretmenler yetiştirecek bölümlerin açılmasını talep ediyoruz.

Ayrıca, yer isimlerinin eski hâllerine iade edilmesini talep ediyoruz.

Son cümlemi ifade ediyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Bir dakika Sayın Başkan…

BAŞKAN – Tabii ki Sayın Bekaroğlu, toparlamanız için bir dakika…

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Evet, bir dakika yeter.

Biz bir milletiz. Bir millet olabilmemiz için bütün farklılıklarıyla herkesin kendisini eşit yurttaş hissetmesi gerekiyor. O dönemler geçti, evet, bir ulus inşa süreci yaşandı, oldu bitti. Ama bugün bütün farklılıkların kendisini ifade edebileceği ama maddi bir şekilde bunun şartlarını hazırlayacağımız bir toplumsal barış, özgürlükler sistemine ihtiyacımız var. Bunu biz yapabiliriz, lütfen yapalım, ana diller ölmesin, Lazca ölmesin, torunlarımız, benim torunlarım ve onların torunları Lazca konuşsunlar. Bu güzel ülkede hep birlikte yaşayalım.

Saygılarımı arz ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bekaroğlu.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, sisteme giren sayın milletvekillerine İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesine göre yerlerinden birer dakika söz vereceğim. Talepleri doğrultusunda sayın grup başkan vekillerine de yerlerinden söz vereceğim ama şu anda gördüğüm kadarıyla sisteme giren herhangi bir grup başkan vekilimiz yok. Dolayısıyla önceliği sayın milletvekillerine tanıyorum.

Sırasıyla, Sayın Aydın…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, CLK Enerji AŞ’nin işçi kıyımına hazırlandığına ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından konuyu araştırmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Artvin’de doğa katliamına hazırlanan Cengiz, Limak ve Kolinin yer aldığı ortak girişim tarafından kurulan CLK Enerji, işçi kıyımına hazırlanıyor. Şirketin çatısı altındaki Akdeniz, Boğaziçi, Çamlıbel ve Uludağ Elektrik Dağıtım ve perakende şirketlerinde asgari ücret artışı gerekçe gösterilerek seçim bölgem olan Bursa’da da yaklaşık 400’e yakın işçiye ay sonunda işlerine son verilmek üzere tebligat gönderilmiştir. Bu, çalışma hukukuna, vicdanlara aykırı bir durumdur. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bir an önce konuyu araştırmasını ve işten çıkarmaları durdurmaları için gerekli önlemleri almasını talep ediyorum.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

2.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Hükûmetin çiftçiyi yok sayan bir tarım politikası uyguladığına ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye tarımında bu kadar sorun varken AKP Hükûmeti çiftçiyi yok sayan bir politikayı uygulamaya devam etmektedir. Kırmızı et fiyatlarındaki yükselişi durduramamış, süt fiyatlarındaki düşüşü önleyememiştir. Türk tarımı bu kadar sorunlu iken fakültelerden mezun olan binlerce ziraat mühendisi, veteriner, su ürünleri mühendisi vardır.

Ayrıca, yine, Tarım Bakanlığı 2015 yılı Ağustos ayı il içi tayinleri 2015/9 sayılı Başbakanlık Genelgesi, 2016 tayinleri ise Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 2015/3 sayılı Genelgesi’yle yapılmamıştır. Türk tarımında bu kadar sorunlar varken bu tayinler neden yapılmaz? Bunu sormak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Engin…

3.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, İstanbul’un yaşam kalitesi yönünden dünyada 122’nci, Avrupa’da sonuncu sırada yer aldığına ve Mecliste İstanbul’un sorunlarına özel önem verilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Dün uluslararası bir araştırma şirketi dünyadaki kentlerin yaşam kalitesine yönelik araştırma sonucunu açıkladı. İstanbul ne yazık ki 122’nci sırada yer aldı. Şubat ayı başında Avrupa Komisyonu da benzer bir araştırma yayımlamıştı ve 83 Avrupa kenti içinde İstanbul yaşam kalitesi konusunda en son sırada yer almıştı.

İstanbul bence dünyanın en güzel şehri. Bu güzel şehri yaşanabilir kılmak da Hükûmetin ve İstanbul Büyükşehir Belediyesinin sorumluluğu. Fakat, ne yazık ki İstanbul ve İstanbullular iktidardan hak ettikleri ilgiyi ve değeri göremiyorlar. Bu güzel kente sadece imar ve rant bakış açısıyla yaklaşılıyor. Geçtiğimiz haftalarda İstanbul’da yükselen hava kirliliği ve buna bağlı olarak da ortaya çıkan sağlık sorunlarıyla ilgili bir araştırma önergesi sunmuştum Meclis Başkanlığına fakat gündeme bile alınmadı. Ülkemizin nüfusunun beşte 1’inin yoğunlaştığı bir kent olan İstanbul’un sorunlarına Mecliste özel önem verilmesini ve önergelerimizin de gündeme alınmasını talep ediyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

4.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, milletle beraber 28 Şubat postmodern darbesinin hesabını sorma sürecinde olduklarına ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bilindiği üzere, 28 Şubat postmodern darbesinin yapıldığı bir haftadan geçiyoruz. Yakın tarihimizde inanç özgürlüğünden ifade hürriyetine kadar, ekonomik boyutlarına kadar milletimize ağır bedeller ödettiren bir darbe süreciydi postmodern darbe. Bu süreç içerisinde 11 bin öğretmen istifa etmek zorunda bırakılmıştır. 387 milyar dolara mal olmuştur. 600 bin başörtülü öğrenci okullara alınmamıştır. 1.635 askerî personel YAŞ kararlarıyla meslekten ihraç edilmiştir. 4.625 kişi fişlenmiş, 2.500 kişi emekliye sevk edilmiştir. 3 milyar dolar kartel medyasına kredi kullandırılmış, 26 banka 30 milyar dolar dolandırılmıştır. 1.732 Kur'an kursu kapatılmıştır. Ve milletin vicdanından çıkmış, yüzde 22 oy almış Refah Partisi kapatılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İşte, milletimizle bu darbe sürecinin hesabını topyekûn sorma sürecindeyiz.

Milletimizi ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

5.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Çankırı’nın sorunlarına ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şu anda Mecliste Hükûmet temsilcisi bir bakanımız var. Evet, ona sesleniyorum ben: Çankırı ilimizde caddeler otopark olarak kullanılmakta. Belediyenin ücretsiz otopark yapması gerekirken almış olduğu otopark ücretlerini otopark amacı dışında harcaması yasa dışı bir husus.

Çankırı’da hayvancılık ve tarımla ilgili sorunlar var, istihdam sorunu var, göç sorunu var ve taşımalı eğitimle ilgili Çankırı’nın sorunları var. Çankırı, aynı zamanda, turizm açısından yeteri kadar tanıtılmamakta. Siyasi iktidarın bu tür sorunlarla ilgili herhangi bir çalışması var mı yok mu? Bizi ve kamuoyunu bilgilendirmesinde yarar var.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Nurlu…

6.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu’nun, Manisa’nın Salihli ilçesinde kurulması planlanan hidroelektrik santralin tarımsal üretime darbe vuracağına ve büyük bir ağaç katliamına neden olacağına ilişkin açıklaması

MAZLUM NURLU (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Artvin halkının Cerattepe mücadelesinin aynısını Turgutlu halkımız on yıldır Çal Dağı’ndaki orman katliamı için vermektedir. Çal Dağı’nda sülfürik asitle nikel madeni çıkarma uğruna bugüne kadar 250 bin ağaç kesilmiştir. Manisa şimdi yeni bir çevre felaketiyle karşı karşıyadır. Salihli ilçemizde kurulması planlanan hidroelektrik santrali için Bozburun, Kömürcü ve Kurşunlu derelerinin birleştirilmesi düşünülmektedir. Kurulacak HES’in bölgeye etkilerinin konuşulduğu Salihli’de yapılan geniş katılımlı toplantıda HES’i yapacak olan şirketle işin bitirildiği anlaşılmıştır. Dünyaca ünlü ve tescilli Salihli kirazının üretildiği bölgedeki meyve ağaçlarını sulamaya bile yetmeyen derelerin suyunun HES için alıkonulması açıkça halkın su kullanım hakkının gasbı olacaktır. Salihli bölgesinde tarımsal üretime darbe vuracak ve büyük bir ağaç katliamına neden olacak HES’in kurulmasına karşı olduğumuzu buradan bir kez daha ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Yıldız Biçer…

7.- Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer’in, Manisa’nın Soma ilçesinde yapılan sulama barajının işletme hakkının Kırkağaç Belediyesine devredilmesinin hukuksuzluk olduğuna ilişkin açıklaması

TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Manisa’da Soma ilçemizde Bayat ve Karacakaş köylerinin tarımsal sulama ihtiyacını karşılamak üzere tamamı Soma ilçesi sınırları içerisinde kalan tarımsal araziler Devlet Su İşleri tarafından istimlak edilerek bir sulama barajı inşa edilmiştir. Baraj inşaatı sırasında en verimli arazileri sular altında kalan, arazilerinin üzerindeki tarımsal ürünleri dahi talep edemeyen Bayat ve Karacakaş köyü sakinleri barajın işletme hakkını alabilmek için Bayat Sulama Kooperatifini kurmuşlardır. Ancak barajın tamamı Soma ilçe sınırları içinde kalmasına rağmen, baraja Kırkağaç Aydıncık Barajı ismi verilmiş, üstelik işletme hakkı da nedenini hiç anlayamadığımız bir şekilde Kırkağaç Belediyesine devredilmiştir. Bu hukuksuzluğun ve adaletsizliğin giderilerek Bayat ve Karacakaş köylerinin mağduriyetinin giderilmesini istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Akın…

8.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, Edremit Orman İşletmesinin açtığı bazı ihalelere ilişkin açıklaması

AHMET AKIN (Balıkesir) – Sayın Başkan, teşekkürler.

Buradan bir hususu Hükûmetin dikkatine sunmak ve uyarmak istiyorum.

Bilindiği gibi, orman köylerimiz için orman işleri önemli bir geçim kaynağıdır. Edremit Orman İşletmesi bazı orman işlerinin yapılması için her yıl ihale açıyor. İhaleye gerçek kişilerin yanı sıra Mehmetalan Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi de teklif veriyor ama her ne hikmetse kooperatif bir şekilde sudan sebeplerle ihale dışı bırakılıyor ve bu iş on yıldır aynı kişiye ihale ediliyor. Bu sene yapılan ihaleden önce kooperatif yöneticileri beni arayarak uyardılar, “Yapılacak ihale on yıldan bu yana verilen aynı kişiye verilecek.” dediler. Bana gelen bu bilgiyi Balıkesir Orman Müdürlüğünü arayarak ilettim ve haberdar ettim ancak sonuç değişmedi, yine aynı kişi ihaleyi aldı. Sudan sebeplerle, orman işlerinde birikimli olan ve daha düşük fiyat veren orman kooperatiflerinin saf dışı bırakılmasına Orman idaresinin seyirci kalması kabul edilemez.

BAŞKAN – Sayın Bozkurt…

9.- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt’un, Ankara saldırısını sıradan bir terör olayı olarak görmenin yanlış olduğuna ve Meclis olarak sorumluluk alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Özellikle AKP’li arkadaşlarımın ve Hükûmetin dikkatine sunmak istediğim bir görüşüm var, düşüncem var. Ankara saldırısını, artık ne yazık ki bütün ülkemizin alıştırıldığı sıradan bir terör olayı gibi görmenin ve böyle değerlendirmenin son derece yanlış olduğunu düşünüyorum. Ankara saldırısı, elbette, topyekûn milletimize karşı ama özellikle devletin egemenliğine ve devletin aklına karşı, devletin varlığına karşı bir saldırıdır. Arkasındaki terör örgütü kim olursa olsun bir büyük aklın yaptığı eylem olarak görülmelidir. Ancak, ne yazık ki ne Sayın Cumhurbaşkanının ne Sayın Başbakanın ne de dün Sayın İçişleri Bakanının açıklamaları bunun böyle görülmediğini gösteriyor. Buna bu Meclisin topyekûn karşı çıkması ve bir an önce Meclis olarak sorumluluk alıp bir araya gelmemiz gerekiyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

10.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde’nin tarım ve hayvancılıkla ilgili sorunlarına ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Niğde ili tarımın yanında hayvancılıkla geçinen bir ilimiz. Bu ildeki mera alanları önemli çünkü hayvancılığın varlığını sürdürebilmesi için mera alanlarının korunması gerekiyor. Ancak, son yıllarda mera alanlarının tahrip edilmeye başlandığını görüyoruz. Son olarak Gümüşler kasabası ören mevkisi Atağılı Yaylası’ndaki mera alanı, maden arama amaçlı mera olmaktan çıkarıldı, Bereke köyünde de benzer bir durum yaşanmaya başlandı. Mera alanı olarak maden aramaya açılan bölgede otlatılan hayvanlar nedeni belirsiz şekilde öldüler. Bu da gösteriyor ki kullanılan bir kimyasalla maden araması yapılıyor, doğa tahrip ediliyor. Niğde’nin ve Bor’un da üzerinde bir yükseklikte olan bölgenin, maden arama amaçlı yapılacak kimyasal aramalarla geleceği de riske atılıyor.

Mera alanlarının tahrip edilmemesini diliyoruz, bu konuda hassas davranılmasının gerekliliğine inanıyorum çünkü hayvancılık bölgenin tarımdan sonraki en önemli geçim kaynağıdır.

BAŞKAN – Sayın Sarıbal…

11.- Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ın, doğa mücadelesi sürdüren Artvin halkını desteklediğine, Orman ve Su İşleri ile Çevre ve Şehircilik Bakanlarını istifaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Artvin Cerattepe’de bir doğa mücadelesi sürmektedir. Ama, aslolan sadece doğa mücadelesi değildir, Artvin halkının özgürlüğüdür, Artvin halkının coğrafyasının özgürlüğüdür, faunasının, florasının özgürlüğüdür. Bu anlamda, Artvin halkının göstermiş olduğu mücadeleyi sonuna kadar destekliyoruz. Tabii, burada önemli olan, burada katledilmek istenen doğa ve orman sonrasında ne olacağıdır. Biz biliyoruz ki doğa yeniden inşa edilemeyecektir ve onların madenleri insanlar tarafından da yenmeyecektir. Ama, asıl ironi olan şudur: Bu ülkenin birçok maden ocağını alan şirket maalesef orayı da yine almıştır ve iki şey çok önemlidir: Bir, yamyamca yani karınları doydukça saldıran bir anlayışla hareket etmektedirler. İki, barbarca bu ülkenin polisini, askerini Artvin halkıyla karşı karşıya getirmektedirler ve ne yazık ki Orman Bakanı “Çevre katliamı yok.” demiştir. Orman Bakanlığını ve Çevre Bakanlığını istifaya davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özdiş…

12.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, BAĞ-KUR sigorta primlerindeki yüzde 35’lik artışın nedenini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Asgari ücretin 1.300 TL olmasıyla 2016 yılında diğer sigorta primlerinde de düzenleme yapılmıştır. 4/B kapsamında sigortalı olan BAĞ-KUR’luların 2016 yılı için en düşük primi 568 TL olmuştur, 2015 yılında bu rakam 414 TL’ydi yani bir yıldaki prim artışı yüzde 35. Resmî kurumlarca açıklanan 2015 yılı enflasyonunun yüzde 8,81 olduğu bir ülkede, BAĞ-KUR sigorta primlerine yüzde 35’lik artış kabul edilemez. Esnafımız ciddi anlamda mağdur olmakta, her gün dükkânını açıp kazancının ilk 20-25 TL’sini sigorta primi için ayırmak zorunda kalmaktadır. Bu yüzde 35’lik artışın nedenini merak ediyorum. Vatandaş lehine bir düzenleme bekliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın İlgezdi…

13.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin, Uluslararası Af Örgütünün 2015 Yılı Raporu’ndaki Türkiye’ye ilişkin değerlendirmelerin kaygı verici olduğuna ilişkin açıklaması

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) – Sayın Başkan, Uluslararası Af Örgütü 2015 yılı Raporu’nu açıkladı. Rapor’da insan haklarının dünya çapında büyük tehdit altında olduğu uyarısı yapılırken Türkiye’ye ilişkin değerlendirmeler ise oldukça kaygı verici. Özellikle, basın özgürlüğüne yönelik “Türkiye’de gazeteciler, eşi benzeri görülmemiş bir baskıyla karşı karşıya.” ifadesi içinde bulunduğumuz durumu gözler önüne seriyor. Can Dündar ve Erdem Gül doksan bir gündür tutuklu, suçları gazeteci olmak. Hakaret davaları aldı başını gidiyor. Bugün öğreniyoruz ki Hasan Cemal ve Tuğçe Tatari hakkında terör soruşturması başlatılmış. Anlaşılan, cezaevleri yayınevlerine dönüştürülmek isteniyor. Bu tablo ülkemize yakışmıyor.

BAŞKAN – Sayın Arslan…

14.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, akaryakıt ve doğal gaz fiyatlarının düşürülüp düşürülmeyeceğini, 2000 yılından sonra emekli olanların intibaklarının ne zaman yapılacağını ve üniversite öğrencilerinin tümüne ne zaman yurt ve kredi verileceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkan, dünya petrol varil fiyatları 150 dolardan 30 dolarlara düşmüştür. Bu düşüş çerçevesinde akaryakıt ve doğal gaz fiyatlarını düşürmeyi düşünüyor musunuz?

İki: Ülkemizde 2000 yılından sonra emekli olanların intibakları nasıl ve ne zaman yapılacaktır?

Üç: Üniversite öğrencilerimiz barınmakta ve günlük ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk çekiyorlar. Üniversite öğrencilerimizin tümüne ne zaman yurt ve kredi vermeyi düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Havutça...

15.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesir’deki süt üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dün Balıkesir süt üreticilerimiz Türkiye Büyük Millet Meclisindeydi ve burada haklı isyanlarını haykırarak Hükûmetin dikkatini çekmek ve sorunlarına çözüm bulmak için aramızdaydılar. Dört aydır süt ücretlerini alamadıklarını ve böyle giderse süt veren hayvanlarını kesmek zorunda kalacaklarını ifade ettiler. Bu sadece onları ilgilendiren değil, aslında süt sektörünün ve sanayisinin ne kadar zor durumda olduğunun somut bir göstergesi. Hükûmetten şunu bekliyorlar: TKİ’ye verdiğiniz desteği kömüre nasıl veriyorsanız bugün süte de verin ve içinde bulunulan bu krizin aşılmasına destek olun. Ve Hükûmetten Suriyeli mültecilere verdiği desteğin yarısını kendilerine de vermesini talep ediyorlar. Bu bakımdan, iflasların yaşanmaması için Hükûmetin derhâl süt sanayi sektörüne destek olmasını talep ediyoruz, aksi hâlde bunun sorumlusu, iflasların sorumlusu Hükûmet olacaktır.

BAŞKAN – Sayın Doğan...

16.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğan’ın, İzmir’de demokratik tepkilerini dile getirmek isteyen sivil toplum örgütleri ile siyasi partilerin etkinliklerinin engellendiğine ilişkin açıklaması

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Sayın Başkan, İçişleri Bakanının dikkatine sunulmak üzere, son zamanlarda İzmir ilinde demokratik tepkilerini dile getirmek isteyen sivil toplum örgütleri, çevre örgütleri, siyasi partilerin ortaya koyduğu etkinlikler çok şiddetli bir şekilde engellenmekte ve gözaltılar yaşanmaktadır. Anayasa’nın yurttaşlık haklarının engellenmesi anlamına gelen bu tür antidemokratik uygulamalara son verilmesini, bu konuda valiliğin uyarılmasını ve demokratik zeminlerin yaratılmasını istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

17.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, bölgedeki yurttaşların TOKİ tarafından satışa çıkarılacak olan eski İstanbul Bakırköy Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinin arsa alanı yerine yeni bir hastane inşa edilmesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Seçim bölgem olan İstanbul Bakırköy eski Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinin arsa alanı TOKİ Emlak Konut tarafından yarın arsa satışı karşılığı gelir paylaşımı yöntemiyle ihaleye çıkarılacaktır. Bakırköylüler ve bölgede yaşayan yurttaşlar -çevredeki tek SSK hastanesinin sağlık amaçlı olarak değil- arsaya AVM yapılacağı endişesi taşımaktadırlar çünkü 2011 yılında yine bu hastane TOKİ tarafından yapılan başka bir hastaneye taşınmış ve hastanenin mülkiyeti hazine adına kayıtlıyken Mart 2013 tarihinde TOKİ’ye devredilmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi plan değişikliğine giderek bölgeyi ticari alana çevirmiştir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanan planda da alışveriş merkezinden otele, katlı otoparktan özel sağlık tesisine kadar hastanenin arsa alanı olarak tanımlanmıştır. Bölgede yaşayan yurttaşlar sözü edilen hastanenin yerine yeni bir hastane inşa edilmesini talep etmektedirler. Sahil yolunda Samatya’dan Silivri’ye kadar olan bölümde tek bir hastanenin de olmadığı düşünüldüğünde bu talep haksız değildir.

BAŞKAN – Sayın Bektaşoğlu…

18.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, Artvin halkını doğal hayatı koruma adına ortaya koydukları kararlı mücadeleleri nedeniyle selamladığına ve Giresun halkının da Artvinlilerin yanında olduğuna ilişkin açıklaması

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Artvin halkını Cerattepe’deki açılacak olan maden ocağına karşı doğal hayatı koruma adına ortaya koydukları kararlı mücadelesi nedeniyle bütün kalbimle selamlıyorum. Yargı kararlarını, bilimsel raporları hiçe sayıp makineleri ocak açılacak bölgeye götürmek için 6 ilden güvenlik güçlerini yöreye sevk ederek halka gaz bombası, plastik mermi ve tazyikli suyla müdahale eden, âdeta düşmanla savaşıyormuş gibi bir haftadan bu yana şiddet politikası uygulayan anlayışı ise kınıyorum. Halkın istemediği bir şeyi yapma ısrarından vazgeçilmesini istiyorum.

Temsil ettiğim ilim Giresun, Artvin halkının yanındadır çünkü aynı dert Giresun’un da başındadır. Tıpkı Artvin’de olduğu gibi ormanlık alanda, millî park ve turizm merkezi statüsündeki Giresun’un cennet yaylalarında sondaj çalışmaları başlatılmıştır. Biliyoruz ki sondajdan bir süre sonra altın, bakır madeni için ocak açılacak, ardından siyanürle ayrıştırma ve sonunda ölümler gelecek. Birileri düğmeye bastı, güya turizm için açıldığı söylenen Yeşil Yol’un geçtiği güzergâhta talan, rant ve doğa yağmalamaları başlatılıyor. Gözü dönmüş müteahhitler “Karadeniz sahil yolu yapıyoruz.” diye denizimizi karaya, karayı paraya, HES diye derelerimizi çalıp elektriğe çevirdiler; şimdi de altından daha değerli yaylalarımıza…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – …ocak kurup altını oyacaklar. Karadeniz’in rahatını bozmayın.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Göker…

19.- Burdur Milletvekili Mehmet Göker’in, Burdur’daki bazı esnafın Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği üyelerine verilen krediden yararlanamamalarının sebeplerini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MEHMET GÖKER (Burdur) – Sayın Başkan, Çalışma Bakanımız Sayın Süleyman Soylu’nun dikkatine sunulmak üzere:

Bilindiği üzere, 2016 yılında başlayan uygulamayla birlikte Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği üyelerine gerekli şartları haiz olmak koşuluyla 30 bin TL faizsiz kredi verilmektedir. Burdur ilimizde söz konusu krediden yararlanmak için esnaflarımızın müracaat ettikleri ancak kredi başvurularının şartlara uymadığı gerekçesiyle geri döndürüldüğüyle ilgili şikâyetler gelmektedir. Bu bağlamda, Burdur’da bazı esnaflarımızın kredi başvurularının önüne kontenjan engeli konulduğu iddiaları doğru mudur? İlimizden kredi kullanmak için kaç esnafımız başvuruda bulunmuştur? Bunların kaç tanesine kredi verilmiştir? Kredi verilmeyişinin sebeplerinden biri de bir sonraki seçimde kredi kullananların oy kullanacak olması mıdır?

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Sarıhan…

20.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’ın, 24/2/1942’de Yahudi göçmenleri taşıyan Struma gemisinin Sovyet denizaltısı tarafından torpillenmesi olayının yıl dönümüne ve ülkenin güneydoğusunda yaşanan sorunlara karşı herkesin duyarlı olması gerektiğine ilişkin açıklaması

ŞENAL SARIHAN (Ankara) – Değerli Başkan, bugün yine bir öldürümün yıl dönümü, insanlık tarihi için acı olan bir günü yaşıyoruz. Anımsayacaksınız, 1942 yılının kış aylarında, İkinci Dünya Savaşı’nın sürdüğü koşullarda ülkesindeki zulümden kaçan 768 Yahudi göçmeni taşıyan Struma adlı gemi Romanya’nın Köstence Limanı’ndan hareket ederek İstanbul’a gelmiş ancak yetmiş gün boyunca açıkta bekletilmiş, daha sonra da Karadeniz’in uluslararası sularında 24 Şubat 1942 tarihinde bir Sovyet denizaltısı tarafından torpillenerek 1’i dışında tümünün yaşamının yitirilmesine neden olunmuştur.

Bu, halklar arasındaki şiddet ve nefret bugün ülkemizin güneydoğusunda da ciddi bir sorun olarak devam etmektedir. Bu soruna karşı hepimizin duyarlı olması, Türkiye'nin insanlık tarihine yeni acılar bırakmaması gerektiği inancındayım…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞENAL SARIHAN (Ankara) – Vatandaşlarımızı hassasiyete davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

21.- İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in, AKP’nin eski hastanelerin bulunduğu yerleri AVM ve rezidans olarak değerlendirdiğine ve halkın yaşadığı yerlerde sağlık tesisi bırakmadığına ilişkin açıklaması

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkan, Bakırköy Yenimahalle Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi olarak yapılmış olan ve yıllardır oraya hizmet veren hastanenin yerine bir AVM yapımı söz konusu. Buranın arsası yarın TOKİ tarafından ihaleye çıkarılmış durumda.

Hastanelerin insanların yaşadığı bölgelerin ortasında olması gerekiyor. Hâlbuki, AKP, eski hastanelerin bulunduğu yerlere değerli arsa muamelesi göstererek buradaki arsaları AVM ve rezidans olarak değerlendiriyor ve halkın yaşadığı yerlerde sağlık tesisi bırakmadı. Daha öncesinde, Cennet Mahallesi’nde SSK hastanesi olarak ayrılan yeri de yine rezidans olarak başka bir firmaya vererek, bir yandaş firmaya vererek yine orada da bir hastane yapılmasını engellemişlerdi. Biz diyoruz ki: İnsanların yaşadığı yerlerde hastaneler olsun. Bir yandan da Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin olduğu koruluktaki ağaçları işaretleyerek orada ağaç kesimiyle ilgili bir hazırlık var. Oradaki ağaç kesimi sonrası yine oraya da bir rezidans yapılacağıyla ilgili ciddi şikâyetler var. Bu konuda doğaya ve çevreye bu kadar saygısız bir yönetim daha fazla doğayı tahrip etmesin diyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Eseyan…

22.- İstanbul Milletvekili Markar Eseyan’ın, HDP’li bir milletvekilinin Ankara saldırısını gerçekleştiren saldırganın taziyesine gitmesini kınadığına ve bu olayın Meclisi yöneten Başkan Vekili tarafından da lanetlenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MARKAR ESEYAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen çarşamba günü 29 vatandaşımızın ölmesine yol açan saldırıyı gerçekleştiren saldırganın taziyesine giden HDP milletvekilinin bu hareketi vatandaşlarımızın vicdanını çok ciddi şekilde yaralamıştır. Ben, milletimizin bu hassasiyetini burada tekrar gündeme getirirken bunun geçiştirilecek bir olay olmadığını, bizzat bu Meclisi şu anda yöneten sizin tarafınızdan da mutlaka eleştirilmesi ve lanetlenmesi gerektiğini, siyaseti anlamsızlaştıran, şiddeti böyle öven ve destekleyen bir hareketin de -eğer HDP hâlâ siyasetten vazgeçmediyse- mutlaka dışlanması ve protesto edilmesi gerektiğini düşünüyorum ve kendisini tekrar burada şiddetle kınıyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Yalım…

23.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Zafer Havaalanı’nın daha aktif hâle gelmesi için Uşak Havaalanı’ndaki uçuşların sık sık iptal edildiğine ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından bu konuda özel bir çalışma yapılmasını istediğine ilişkin açıklaması

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Başkan.

Benim konuşmam ve de isteğim Ulaştırma Bakanımıza olacak.

Uşak ilimizde bulunan Uşak Havaalanı Müdiresiyle yaptığım görüşmede, Uşak Havaalanı’ndan İstanbul’a haftada 3 veya 4 sefer olduğunu biliyoruz ancak bölgedeki daha sonra açılan Zafer Havaalanı’nın daha aktif hâle gelmesi için sık sık uçuşların iptal edildiğini de gözlemliyoruz. Hem Müdire Hanım’ın rahatsızlığı, benim de rahatsızlığım, Uşak Havaalanı’nı körleştirip Zafer Havaalanı’nı ayakta tutmak adına Uşak Havaalanı’nı kapatma operasyonudur. Buna izin verilmemesi gerektiği kanaatindeyim ve de Ulaştırma Bakanından bu konuda özel bir çalışma istiyorum.

Aynı zamanda ülke dışında çokça bulunan yurttaşlarımızın da yaz itibarıyla ülkemize gelmesi için Uşak Havalimanı’na ülke dışından da seferler yapılması gerektiği kanaatindeyim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Ahrazoğlu…

24.- Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu’nun, Diyarbakır’ın Sur ilçesindeki patlamada şehit olan Uzman Çavuş Yetkin Erşan’a Allah’tan rahmet dilediğine ve Bakanlar Kurulunun (99/12354) sayılı Kararı’na göre kaç kişinin işe yerleştirildiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) – Teşekkür ederim.

8 Şubatta Diyarbakır Sur ilçesinde hain PKK’ya düzenlenen operasyonlarda yaralanan ve tedavi için Gülhane Tıp Akademisine getirilerek burada şehit olan Uzman Çavuş Yetkin Erşan bugün Hatay Payas’ta toprağa verilmektedir. Şehidimize Allah’tan rahmet, ailesine ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Ayrıca terör nedeniyle Genelkurmay Başkanlığının talebi, Bakanlar Kurulunun kararıyla, 99/12354 sayılı Kararı’yla iş hükmüne dayalı terhisleri ertelenen askerlerden bugüne kadar kaç kişi iş başvurusunda bulunmuştur? Kaç kişi bu konudan yararlanmıştır? Vatana hizmet övünç belgesi verilmiş bu insanlardan işe yerleştirilmeyenler işe yerleştirilecek mi? Bu konuda Hükûmetimizden cevap bekliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Dilipak…

25.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Uğur Dilipak’ın, Meclis kürsüsünden PKK’ya “terör örğütü” diyemeyenlerin barıştan bahsetmesinin inandırıcı olmadığına ve Ankara saldırısını gerçekleştiren saldırganın taziyesine giden Van Milletvekili Tuğba Hezer Öztürk’ün bu Meclise yakışmadığına ilişkin açıklaması

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, bu ülkede artık insanlar ya siyaset yapmalı ya da siyasetle silah arasına mesafe koymalı. Bunun için her gün kürsüden hamasi nutuklarla “Hesap vereceksiniz.” şeklinde milleti tahrik etmek isteyenlere bu Meclis ve bu millet gereken cevabı verecektir. Kürsüden bir kez dahi PKK terör örgütüne “Terör örgütüdür.” diyemeyenlerin bu ülke için barıştan ve barış hamiliğinden bahsetmesi inandırıcı değildir. Ben diyorum ki: IŞİD terör örgütüdür, PKK, PJAK, PYD terör örgütüdür. Yüreğiniz yetiyorsa sizler de “PKK terör örgütüdür.” deyiniz. Diyemezsiniz çünkü böyle bir iradeniz yoktur. İradesi olmayanların bu ülkede söyleyecek bir lafı olmadığını belirtir, Ankara’nın kalbine bomba koyan teröristi ziyaret eden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – …Hezer’in bu ülkede bu Meclise yakışmadığını belirtir, Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Sayın Tüm…

26.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, PYD Eş Genel Başkanı Salih Müslim’in Türkiye ’ye ziyaretleriyle ilgili bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hepimizin bildiği üzere, PYD Eş Genel Başkanı Salih Müslim, birçok kez, açık ve gizli olarak, Hükûmetin davetlisi olarak Türkiye’ye gelmiştir. Kendisinden, Özgür Suriye Ordusu’na destek vermesi telkin edilerek Esad güçlerine karşı savaşması istenmiştir. Ancak gelinen noktada, Hükûmetin isteklerini yerine getirmeyen PYD, terör örgütü ilan edilmiştir. Şimdi soruyorum: Eğer PYD, Esad’a karşı savaşı kabul etmiş olsaydı yine terör örgütü olarak kabul edecek miydiniz? Salih Müslim Türkiye’ye kaç sefer geldi? Bu ziyaretler kimin isteğiyle gerçekleştirildi? Salih Müslim’i ağırlamak için devlet bütçesinden harcama yaptınız mı? Bu harcama ne kadardır, hangi bütçe kaleminden yaptınız? Örtülü ödenekten yaptıysanız bunu açıklayacak mısınız?

BAŞKAN – Sayın Yıldırım...

27.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, 21 Şubat Uluslararası Ana Dil Günü’ne ilişkin açıklaması

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkan.

“…”(x)

Ben de Dünya Ana Dil Günü’nü kutluyorum.

Ana dillerine sahip çıkmayan, gönüllü asimile olan, yeri geldikçe “Ben de Kürt’üm.” diyen ama Kürt halklarından, coğrafyasından rahatsız olan vekil arkadaşları, Allah’tan dillerine sahip çıkmaya, mazlum Kürt halkının yanında durmaya davet ediyorum ya da Kürt halkına hakaret etmeyi bıraksınlar, biat ettikleri yerlere gönülden bağlı olsunlar, mutlu olsunlar. “Ben de Kürt’üm ama” cümlelerinin Kürtleri rahatsız ettiğini hatırlatmak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Türkmen...

28.- Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen’in, Adana’da parklarda belli bir saatten sonra uyuşturucu bağımlıları bulunduğu için vatandaşların o parkları kullanamadıklarına ve Mansurlu-İnderesi arasıdaki yol konusunda Hükûmetten bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması

ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) – Teşekkür ederim Başkanım.

Adana merkez ilçelerde, parklarda belli bir saatten sonra uyuşturucu bağımlısı vatandaşlar bulunduğu için diğer vatandaşlarımız o parkları kullanamamaktadırlar. Bu konuda İçişleri Bakanlığı bir çalışma yapmayı düşünmekte midir? Bu, birinci sorum.

İkinci sorum: Yine, Adana Kozan ilçesinde, Mansurlu-İnderesi arasında yol sorunu vardır ve vatandaşlar bu konuda, ne yazık ki, özellikle kışın büyük sıkıntılar yaşamaktadırlar. Bu konuda da Bakanlık bir işlem yapmayı, bir girişimde bulunmayı düşünmekte midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Aksu...

29.- İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu’nun, 26 Şubat Hocalı katliamının 24’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Türk dünyası, 26 Şubat 1992’de tarihin en acı olaylarından birini yaşadı. Ermeniler, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kentine girerek insanlık tarihine kara leke olarak geçen bir katliama imza attılar. Hocalı’da 83’ü çocuk, 106’sı kadın olmak üzere 613 kişi hunharca katledildi. Türk milletine soykırımcı yaftası vurarak iftiralarla ülkemizi uluslararası toplum nezdinde zan altında bırakan Ermeni zihniyetinin gerçekleştirdiği cinayetlerin görmezden gelinmesi insanlığın gördüğü en büyük çifte standartlardan birisidir. Hocalı katliamı Ermeni mezaliminin ve acımasızlığının her devirde devam ettiğini göstermektedir.

Bu menfur hadiseyi nefretle kınıyor, Ermeni saldırılarıyla hayatını kaybetmiş ecdadımızı rahmetle yâd ediyorum. Dünyayı çifte standartlı yaklaşımdan vazgeçmeye ve Türkiye’yi mahkûm etmeye çalıştıkları soykırım yalanına karşı Hocalı’yla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sorgun…

30.- Konya Milletvekili Ahmet Sorgun’un, 21 Şubat Uluslararası Ana Dil Günü’ne ilişkin açıklaması

AHMET SORGUN (Konya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ana dil günü dolayısıyla ifade etmek isterim ki farklılıklarımız zenginliklerimizdir yoksa ayrılık sebebi değildir. Bu konuda Cenab-ı Hak Rum suresinde “Göklerin ve yerlerin yaratılması dillerinizin ve renklerinizin farklı farklı olması da Allah’ın varlığının ve kudretinin delillerindendir. Şüphesiz bunu da bilenler için elbette ibretler vardır.” buyuruyor. Sayın Yıldırım, Ahmedi Hani’den alıntı yaptı. Ahmedi Hani buyurur ki: “Öfke ve kavgayı değil, sabrı ve barışı tercih edin çünkü bu, birliği ve beraberliği olgunlaştırır.” Yine, Hazreti Mevlâna buyurur ki: Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşır.”

Saygıyla selamlarım.

BAŞKAN - Sayın Tor…

31.- Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor’un, Kobani’de çatışmalarda yaralanan YPG’liler veya sivillerin Türkiye'de tedavi edilip edilmediklerini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Ben bu soruyu geçmişte de sormuştum, net bir cevabını alamadım, kaçamak bir cevap aldım, tekrar sormak istiyorum: Kobani’de çatışmalarda yaralanan YPG’liler veya siviller Şanlıurfa’da devlet veya özel hastanelerde, ilçeler dâhil, tedavi edilmiş midir, edilmiş ise kaç kişi tedavi edilmiştir? Tedavi altına alınan kişilerin kimlikleri belirlenmiş midir? Tedavi gören YPG’liler tedavilerinin ardından tekrar sınır dışına çıkarılmış mıdır, içeride kalan var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sön söz Sayın Çaturoğlu…

32.- Zonguldak Milletvekili Faruk Çaturoğlu’nun, ülkemizin kalkınabilmesi için yer altı ve yer üstü kaynaklarının etkin ve verimli bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Sayın Başkan, ülkemizin kalkınabilmesi için yer altı ve yer üstü kaynaklarımızın etkin ve verimli bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir. Ancak, bu konuda uluslararası bir dayatmayla karşı karşıyayız.

Altın, gümüş, bakır gibi madenlerinizi işletmeyeceksiniz. Hidroelektrik, nükleer santral, termik santral yapmayacaksınız. Elektrikler kesildiğinde de “Nerede bu devlet, nerede bu millet?” diyeceksiniz ve ülkemizin de kalkınmasının önüne engel koyacaksınız. Ağaç kesildiğinde eğer orada maden yoksa hiçbir etki, bir eylem yapmayacaksınız, sadece madenler işletildiğinde bunu yapacaksınız; bu, çok yaman bir çelişkidir ama ülkemiz bu badireleri atlatacak, kalkınacaktır.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz sayın milletvekilleri.

Sayın grup başkan vekillerine bakıyorum, söz isteyen var sanıyorum.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Var, var, sisteme giremiyoruz.

BAŞKAN – Açtıralım hemen sistemi.

Sayın Akçay’dan başlayalım ve sırayla söz verelim.

33.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Artvin Cerattepe’de maden işletmesi açılması konusunda Artvinlilerin görüşlerine başvurulması ve yer altı ve yer üstü kaynaklarının yolsuzluk yapılmadan değerlendirilmesi gerektiğine, Danıştayın maden ruhsatı izinlerinin doğrudan Başbakanın iradesine bağlanmasını hukuka aykırı bulduğuna ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Artvin Kafkasör Yaylası Cerattepe bölgesinde 38 hektar alandaki Bakır ve Açık Ocak Altın İşletme Projesi’nde altın madeni açılmasına karşı bölge halkının tepkisi ve karşı koyuşu bir kitle refleksine dönüşmüştür. Pek çok kentimizde bu olaya ilişkin gösteriler yapılmıştır ve zaman zaman yapılmaktadır.

Vatandaşlarımızın kendi yaşam alanlarına ilişkin söz söyleme hakkı vardır; demokrasinin ilk önceliği budur. Cerattepe’de tepeden inmeci bir anlayışla, maden şirketinin açılmasından ziyade, Artvinlilerin bu konudaki görüşlerine mutlaka başvurulması ve itibar edilmesi gerekmektedir. Halka karşı, demokrasiye ve temel insan haklarına aykırı davranışları kınadığımızı belirtmek istiyorum.

Ancak, dikkatimizden kaçmaması gereken bir başka husus daha vardır. Cerattepe'nin altından bir malum, meşhur inşaat firması çıktı, halkın, Türkiye'nin “Cengiz İnşaat” diye bildiği. Hani, şu 17-25 Aralık yolsuzluk olaylarına ilişkin “tape”lerde millete ve vatandaşlara küfreden şirketin sahibi. AKP’li bir kısım devletlilerin kasası niteliğindeki ve “havuzcu” olarak bilinen bu kişinin AKP dönemindeki hızlı yükselişinden büyük projelerine baktığımızda, Eti Bakır'ı, Eti Alüminyum'u, Oymapınar Barajı’nı, Ilısu Barajı ihalesini, Ordu Havalimanı ihalesini, Maltepe sahil dolgu ihalesi, Akdeniz Bölgesi ve İstanbul Avrupa yakası elektrik dağıtım ihaleleri, Ankara-Sivas hızlı tren hattı ihalesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamamlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ek süre veriyorum Sayın Akçay.

Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

…üçüncü havalimanı ihalesi, Mersin Akkuyu Nükleer Santrali’nin liman ve liman altı ihalesi...

Elbette ki biz ülkemizin kalkınması için yer altı ve yer üstü kaynaklarının değerlendirilmesini isteriz ancak bunun çevreye, doğaya ve insan yaşamına saygı ve özen içerisinde olması ve yolsuzluk yapılmaması şartıyla. Bir diğer şartımız da bu ihalelerin yandaş geliştirme faaliyeti olmasının ötesinde ülke ekonomisine artı değer kazandırması gerekir.

Bu çerçevede maden ruhsatlarına ilişkin 16 Haziran 2012 tarihli ve 2012/15 sayılı bir Başbakanlık genelgesini de hatırlamak gerekiyor. Erdoğan'ın imzasını taşıyan bu genelgeyle maden ruhsatlarının izinlerinin verilmesi doğrudan Başbakanın iradesine bağlanmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Son cümlem Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki.

Sayın Akçay, lütfen tamamlayınız.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Böylece Başbakanın izin ve rıza göstermediği hiç kimse maden işletemeyecektir. Erdoğan'ın rant dağıtım sisteminde bu genelge küçük bir örnektir. Danıştayın Kasım 2015'te bu genelgeyi hukuka aykırı bulduğunu biliyoruz. Ancak son durumda uygulama nedir? Maden sahaları halen bir rant dağıtım aracı olarak görülmeye devam edecek midir?

Bu sorulara cevap verecek bir Hükûmet üyesi bakan var mıdır diyorum ve sözlerimi tamamlıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akçay.

Sayın Baluken, buyurun.

34.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Parlamentonun talimatla çalıştırılan bir kurum hâline getirilmesinin kabul edilemez olduğuna, Cumhurbaşkanının vatana ihanet dışında diğer suçlardan da yargılanması için Meclise öneride bulunduklarına ve hukuk dışı olarak uygulanan sokağa çıkma yasaklarını kınadığına ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Başkanlık Divanının hemen arkasındaki yazıda “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” yazıyor. Ama uzun süredir egemenliğin kayıtsız şartsız milletten alındığına, Parlamentonun talimatla çalıştırılan bir kurum hâline getirildiğine tanıklık ediyoruz. İki gün önce Başbakan Davutoğlu, yaptığı açıklamada Ankara patlamasının olduğu gün Türkiye Büyük Millet Meclisine emir verdiğini ifade etmiştir. Biz, bu emrin kime verildiğini merak ediyoruz. Bir Başbakan nasıl olur da Parlamentoya emir verecek bir haddi, bir cüreti kendinde bulur, merak ediyoruz. Bu ülkede “güçler ayrılığı, kuvvetler ayrılığı” kavramı birileri tarafından rafa kaldırılmış olabilir ama hâlâ mevcut hukuki mevzuatta tanımlanan çerçeve içerisinde kuvvetler ayrılığıyla ilgili tanım bellidir, ortadadır.

Diğer taraftan, bugün yine, aynı şekilde 78 milyonun Cumhurbaşkanı değil sadece AKP’nin Cumhurbaşkanı olduğunu pratikleriyle ortaya koyan Recep Tayyip Erdoğan da Parlamentoya talimat üstüne talimat yağdırmıştır; HDP’li milletvekilleri ve HDP hakkında ağza alınmayacak hakaretlerde bulunmuştur. Öncelikle şunu ifade edeyim: Kullandığı hakaretlerin tamamını misliyle kendisine HDP Grubu olarak iade ediyoruz.

Diğer taraftan, dokunulmazlıklarla ilgili, fezlekelerle ilgili Meclise talimat veren bir anlayışın, kendisini halkın, toplumun, milletin iradesi üstünde gören bir anlayışın asla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Ek süre veriyorum Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - …kabul edilemez olduğunu, bu konuda HDP’nin duruşunun da son derece net olduğunu ifade etmek istiyoruz. Defalarca kürsüden de ifade ettik. 550 milletvekilinin tamamının dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla ilgili sürece en başta öneri sunan partiyiz. Yine, bu talimatları yağdıran Cumhurbaşkanının da vatana ihanet dışında diğer suçlardan da yargılanmasının önünün açılması için Mecliste öneride bulunuyoruz. Buyurun gelsinler, herkesin yargılanma yolunu açalım. Bizim düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü” ekseninde yaptığımız bütün siyasi çalışmalarla ilgili tek bir tereddüdümüz yoktur. Bedel ödemek gerekirse her birimiz o bedeli ödemeye de hazırız. Ama yolsuzluk yapanların, hırsızlık yapanların, ihaleye fesat karıştıranların, yandaşlarına rant sağlayanların da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Toparlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Açıyoruz Sayın Baluken.

Buyurun.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - …aynı tavrı sergilemelerini beklediğimizi ifade etmek istiyoruz.

AKP’nin Cumhurbaşkanına da buradan ifade etmek istiyorum: Ses tonunu yükseltmekle korkutacağı bir tek grup ya da milletvekili zümresi varsa orada oturuyorlar. HDP Grubu, asla, Erdoğan’ın ses tonunu yükseltmesiyle korkacak, sinecek, geri adım atacak bir grup değildir. Ses tonunu her yükselttiğinde, biz, içerisine girmiş olduğu suçluluk psikolojisinin ve duymuş olduğu korkunun da aynı şekilde büyüdüğü kanaatindeyiz.

Diğer taraftan, Cizre’de, Silopi’de, Sur’da ve İdil’de devam eden hukuk dışı ve yasa dışı sokağa çıkma yasaklarını, orada uygulanan terör uygulamalarını kınıyoruz. Yasa maddesinde de bu sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili var olan hak ihlallerini anlatmaya devam edeceğiz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

Sayın Gök, buyurun.

35.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Cumhurbaşkanının vesayetçi anlayışına karşı Başbakan ile Meclis Başkanının sorumluluğu olduğuna, bütçede ödenek devriyle ilgili Anayasa Mahkemesine yaptıkları başvurunun bir an önce sonuçlanmasını beklediklerine ve devleti yöneten bakanların gayriciddi tutumlarının Türkiye’yi bir ateş çemberine ittiğine ilişkin açıklaması

LEVENT GÖK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Türkiye’de kurumlar arasındaki giderek belirginleşen ayrışma ve özellikle Cumhurbaşkanının her türlü konuda bir vesayetçi yaklaşımı, Türkiye'nin, şu andaki kurallarının ve Anayasası’nın altüst olduğu bir dönemi, bir süreci bizlere işaret ediyor. Cumhurbaşkanının, hemen her konuda tahakkümcü ve özellikle Meclis üzerine ipotek koyan bir anlayışı ve elbette ki iktidar partisini ağır baskı altına alan yaklaşımlarıyla Türkiye bir çıkmaza girmek üzeredir. Türkiye süratle bu tutumdan kurtulmak durumundadır. Cumhurbaşkanının bu vesayetçi anlayışına karşı Başbakanın ve Meclis Başkanının sorumluluğu vardır. Onlar bu işin neresindedir ve -kendilerine verilen talimatları- bir cumhurbaşkanının acaba anayasal sınırlar içerisinde görev yapmasını hatırlatacak kadar cesurlar mıdır? Bu konuları onlardan bir kere bekliyoruz.

Sayın Başkan, 26 Şubat Cuma günü bütçe görüşmelerine başlayacağız. Geçen yıl yapılan bütçe çalışmalarında bütçe tasarısına konulan 6’ncı maddeyle, Meclisin hakkı olan bütçede ödenek devri ya da bütçenin ödenek yapma yetkisi Maliye Bakanlığına devredildi. Biz bu maddenin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurduk ama -şurada dört gün sonra bütçe görüşmelerine başlayacağız- böylesine hukuksuz bir şekilde dercedilen, AKP’nin oylarıyla geçen bu madde konusunda Anayasa Mahkemesi şu ana kadar bir karar vermedi; kuvvetler ayrılığının bir parçası olan yasamanın da özellikle Türkiye’deki herkesi ilgilendiren bütçe konusunda, hepimizin harcamalarının denetlenmesi ve gerçekten gereğinin yerine getirilmesi konusundaki hassasiyetini gözeterek bu konudaki kararını bir an önce vermesi gerekiyor. Yani Anayasa Mahkemesi kararları geriye doğru yürümediği için geçen yılki bütçeye etkisi olmayacaktır ama…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Ek süre veriyorum Sayın Gök, buyurun.

LEVENT GÖK (Ankara) – Anayasa Mahkemesinin kararları geriye doğru yürümediği için geçen yıl çıkartılan bütçeye bunun bir etkisi olmayacaktır ama bu yıl Şubat ayının 26’sında başlayacak bütçe görüşmelerinde çok esas bir kriter olarak hepimize yol gösterici olacaktır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesinin de görevini hatırlamasını ve bu konudaki iptal kararımızı bir an önce sonuçlandırmasını bekliyoruz.

Ayrıca Sayın Başkan, dün İçişleri Bakanının gensoru görüşmeleri sırasında ben bizzat kürsüden İçişleri Bakanının yüzüne karşı pek çok konuda iddia sergiledim, onları ifade ettim ama İçişleri Bakanı yaptığı konuşmada hiçbir iddiamıza yanıt vermemiştir, hiçbir iddiamıza inandırıcı bir gerekçeyle yanıt vermenin ötesinde olayın vahametini de kavrayamadığını bir kez daha ortaya koymuştur.

Tablo Türkiye açısından çok kritiktir, çok sıkıntılıdır yani ülkenin gidişatının kötü olduğu bu ortamda bir yandan Anayasa Mahkemesinin, bir yandan Cumhurbaşkanının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız Sayın Gök.

Buyurun.

LEVENT GÖK (Ankara) - …ve bir yandan da devleti yöneten bakanların bu gayriciddi durumlarının Türkiye’yi bir ateş çemberine ittiğini biz üzülerek görüyoruz. Şu anda herkesin silkinmesi ve gerçekten görevini layıkıyla yapması gereken bir zaman dilimindeyiz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gök.

Sayın İnceöz…

36.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Başbakan ve Cumhurbaşkanının haksız ve yersiz ithamlarla suçlanmasını doğru bulmadığına, bütün partilerin terörle mücadele konusunda ortak bir dil üretebilmesi gerektiğine, terör nedeniyle hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine ve sokağa çıkma yasaklarının vatandaşların yaşam hakkını korumak için getirildiğine ilişkin açıklaması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Ben de öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir, bilakayduşart milletindir. Burada her birimiz milletimizden yetki aldık.

Geçtiğimiz hafta içerisinde buraya yakın bir yerde, 200 metre kadar ileride bir yerde patlamanın meydana gelmesiyle birlikte Meclisin çalışması konusunda milletvekillerimiz bir karar almıştır. Böyle, dışarıdan… Sayın Başbakanımıza, Sayın Cumhurbaşkanımıza ithamlar ile eleştirilerin birbirinden ayırt edilmesi gerekiyor, hakaretin birbirinden ayırt edilmesi gerekiyor. Bunlar doğru nitelemeler olarak…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Başbakan, “Emir verdim.” dedi mi demedi mi, onu açıkla.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – O konuşmanın içeriğine çok iyi bakmak lazım, yani ne geçmiş, ne söylenmiş, onlara çok iyi bakmak lazım. Burada bunun kararı birlikte verildi. Böyle bir istişare yapılmış olması “emir verdim” anlamına gelmez. Bunun bununla karıştırılmaması lazım.

Artı, Sayın Başbakanımızı ve Sayın Cumhurbaşkanımızı, her fırsatta, Parlamento çalışmalarında, sözde “eleştiri özgürlüğü çerçevesi içerisinde” deyip de bu kürsüde, milletimizin kürsüsünde, milletimizin bize verdiği yetki çerçevesinde, haksız ve yersiz ithamlarla suçlamayı doğru bulmadığımı, artık bu siyasi sıkışmışlıktan kurtulmak gerektiğini, özellikle yeni argümanlarla… Ülkemizin, evet, böyle zor bir coğrafyada, hemen aşağıda Suriye’de olan gelişmeler, Irak’ta olan gelişmeler ve oradaki gelişmelerden kendilerine rol çıkaran terör örgütlerine karşı ülkemiz içerisinde, ülkemiz sınırları içerisinde birliğine, beraberliğine, dirliğine kasteden terör örgütüne karşı bu kadar haklı, bu kadar meşru bir mücadeleyi sürdürdüğümüz bir dönemde, bütün partilerin burada ortak bir dil üretebilmesi terörle mücadele konusunda… Ama bir bakıyoruz ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Ek süre veriyorum Sayın İnceöz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – …tam böyle önemli bir konuda, ülkemizin birlik ve beraberliğini ilgilendiren bir konuda, bütünlüğünü ilgilendiren bir konuda bir ve beraber durmak yerine bu Parlamentoda çok farklı sesleri duyuyoruz. Artık o siyasi sıkışmışlıktan öte, Parlamentoda, terörle mücadele konusunda milletten yetki alan herkesin -bu Parlamentoda milletimizi temsil ettiklerini iddia ediyorlarsa- birlik ve beraberlik içerisinde, konuları ve gündemleri saptırmadan, yekvücut içerisinde buradaki duruşunun bir kere çok net ve sağlam olması lazım. Teröre karşı bu mücadele sürdürülürken burada ayrı bir dil kullanılmaması lazım. İnce ince kelime, belagat sanatıyla beraber, sözde terörle mücadeleye karşı duruyormuş gibi durup da bir taraftan destek veren açıklamaların da ne Parlamentoda ne başka bir yerde ne 780 bin kilometrekare içerisinde de yapılmaması gerekmekte. Ülkemiz böylesine zorlu bir mücadelede iken net ve sağlam bir duruşu olması gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız Sayın İnceöz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Ben bu duygu ve düşüncelerle özellikle doğuda, güneydoğuda, ülkemizin çeşitli yerlerinde terör nedeniyle ve dünyada da aynı şekilde hayatlarını kaybedenlere tekrar Allah’tan rahmet diliyorum. O bölgede özellikle şehir içerisinde, ilçelerimizde sokağa çıkma yasağı… Bunların hiçbirisi keyfiyetten alınmadı. Bunların her birisinin alınma sebebi, buradaki sokağa çıkma yasaklarının uygulanmasının önemli bir hassasiyeti vardır ki oradaki sivil vatandaşlarımızın yaşam haklarını koruyabilmek, sivil vatandaşlarımızın kayıplarını en aza indirgeyebilmek.

Ben burada mücadeleyi sürdüren polisimize, askerimize ve sivil vatandaşlarımıza da -PKK terör örgütünün yanında durmayarak ülkenin birliğinden, beraberliğinden yana da tavır aldıkları için- her birine mücadelelerinde şükranlarımı arz ediyor, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın İnceöz.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın grup başkan vekili açıklaması sarısında Başbakana ve Cumhurbaşkanına haksız ve yersiz ithamlarda bulunduğumu iddia etti, açıkça sataştı. Sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baluken.

İki dakika sataşmadan söz veriyorum.

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Haksız ve yersiz hiçbir ithamda bulunmadım. Sormuş olduğum soruya cevap verme yetkisine sahip olan da siz değilsiniz. O gün, o açıklamada bulunan Kabineden bir bakan burada duruyor ve o açıklamada Başbakan açık bir şekilde: “Ben Türkiye Büyük Millet Meclisine emir verdim.” diyor. Bu kadar açık ve net. Bir Başbakan eğer “Parlamentoya emir verdim.” diyorsa o ülkede artık demokrasinin kırıntısı bile kalmamış demektir. Bunu bizim kabul etmemiz mümkün değil.

Diğer taraftan, demin ifade ettim, AKP’nin Cumhurbaşkanı her hafta sanki bir siyasetçiymiş gibi muhtarları toplayıp, mülki amirleri toplayıp onlara görülmemiş bir eziyet edercesine ağzına gelen her şeyi söyleyerek toplumu kutuplaştırıyor.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Sen niye rahatsız oluyorsun? Toplayacak tabii.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – HDP hakkında ağza alınmayacak hakaretlerde, ithamlarda bulunuyor. Demin ifade ettim, tekrar kürsüden de söylüyorum, hakaretlerin tamamını misliyle ona iade ediyorum. Onun orada Parlamentoya istikamet belirlemesine, Parlamentoya talimat vermesine, fezlekelerle ilgili, HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla ilgili süreçlerin tamamına burada dik duruş gösterecek HDP Grubu oturuyor, oturmaya da devam edecek.

Hodri meydan, 550 milletvekilinin tamamının ve Cumhurbaşkanının da vatana ihanet dışındaki hırsızlık, yolsuzluk, yandaşa rant sağlama, ihaleye fesat karıştırma, tüm bu suçları kapsayacak olan yargılamaların önünü açalım, bundan kaçan kimse yok. Orada öyle algı yönetmek, toplumu belli bir algı üzerinden kutuplaştırmak yerine, siz de o da çıkın bu ülkeyi nasıl kan gölüne çevirdiğinizin hesabını verin. Bu ülkede -içeride de dışarıda da- yürütülen yanlış politikaların, akan her damla kanın sorumluluğu Hükûmet olarak, iktidar olarak ve onların üstündeki vesayetçi anlayış olarak sizde ve saraydadır. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın İnceöz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Ben de aynı şekilde… Biraz evvel, “Ülkeyi kan gölüne çevirdi.” demek suretiyle iktidarımızı ve partimizi suçlayıcı bir konuşma yapmıştır, bir.

İkincisi: Geçen hafta gerçekleşen olay sırasında…

BAŞKAN – Sesiniz az çıkıyor Sayın İnceöz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – …terör saldırısı neticesinde “Meclisin, Parlamentonun çalışması için Başbakan talimat vermiştir.” şeklinde bir söylemi de tekrar tekrar söylüyorum ki haksız ve yersiz bir söylemdi. Bununla ilgili sataşmadan dolayı müsaadenizle söz istiyorum.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Bakan orada, bakan cevap versin.

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnceöz.

İki dakika size de söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, şu, artık, her birimize talimat verir şekilde ve her birimizin, neyi, nasıl yapacağına, özellikle iktidar partisinin milletvekillerine, grup başkan vekillerine yönelik böyle bir tavrı hoş karşılamadığımı özellikle belirtmek istiyorum.

Biraz evvel konuşmanızın içeriği çok netti; neye, kimin, nasıl cevap vereceğini bizler de milletvekili arkadaşlarımız da çok net biliyor. Biz talimatı sadece ve sadece milletimizden alırız, sizin talimatlarınızla da ne yapacağımızı burada belirleyecek değiliz, öncelikle bu hususu çok açık ve net bir şekilde vurgulamak istiyorum.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Onlar Kandil’den alıyorlar, Kandil’den.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Bunun dışında, işte “Türkiye’yi savaş ortamına ittiniz, kan gölüne çevirdiniz.” Yani, bu ithamlar gerçekten, artık… Siz söyledikçe biz de burada tutanaklara geçsin diye, tarihe not düşülsün diye söylemeye devam edeceğiz.

Bu ülkede 20 Temmuzdan itibaren başlayan, işte, Suruç katliamıyla -yine çok yakın zamanda burada hep birlikte yaşadık- Ankara’da gerçekleştirilen patlamalar, saldırılar -hepsinin hedefi- Türkiye’nin birliğine, dirliğine, insanımızın can ve mal güvenliğine, emniyetine karşı yapılmış terör saldırılarıydı. Bakın, Fransa bunu bir kere yaşadı, hemen olağanüstü hâl ilan etti, giriş çıkışlarını kapattı, ordu şehrin içine girdi, Paris’in içerisine girdi ve iktidarıyla muhalefetiyle toplumun her kesimi, medyası da dâhil olmak üzere hep birlikte yekvücut bir duruş sergiledi. Ama ne yazık ki bizim ülkemize geldiğimizde, bir bakıyorsunuz bir taraftan STK’lar başka bir açıklama yapabiliyor, bir taraftan akademisyenler kendince başka bir açıklama yapıyor ama hepsinden önemlisi Parlamentoya geldiğimizde burada her birimizin ortak dili, milletimizin dili, ülkemizin güvenliği ve birliğinin dili olması gerekiyor ve teröre karşı her birimizin yek bir duruş sergilemesi gerekmekte, işte bizde eksik olan bu. Onun için de terörle mücadele konusunda bu söylemlerle ülkemizin kamu güvenliğini, düzenini sağlama konusunda yıldırılabileceğini, bu konuda durdurulabileceğini düşünmeyin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Konuşmamı tamamlamak istiyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Ülkemizdeki terör unsurları elindeki silahlarını bırakana kadar, silahlı unsurlar bu ülkeyi terk edene kadar ve her birimizin, vatandaşımızın can, mal güvenliğini temin eden ve hepsinden önemlisi oradaki kardeşlerimizin yaşam hakkını temin edebilmek için, buradaki terörle mücadele, meşru sınırlar içerisinde, hukuki sınırlar içerisinde haklı bir şekilde sürdürülecektir. Bu söylemlerle burada doğru şekilde tarihe not düşmemiz gerekmektedir. Bu ülkenin kırk yıldır başına musallat olan bir terör meselesi vardır. Paris’in bir kerede yaşadığı olayı görüyoruz, karşılığında sergilediği tavrı görüyoruz ve bizim de -bu mücadelemizde- sonuna kadar, ülke vatandaşlarımıza bu tehdit ortadan kalkana kadar, Orta Doğu’daki o karışıklıklardan, birileri birilerinin adına rol almaktan, rol kapmaktan, taşeron olmaktan, bunun da tehdidi olmaktan ülkemizi çıkarana kadar bu mücadelemiz sürecektir.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın hatip bizim tarihe yanlış not düştüğümüz ve yine konuşmasının içeriğinde de birilerine taşeron olmak gibi suçlamalar yöneltti. Sataşmalara cevap vereceğim.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Nasıl olsa vereceksiniz, yormayın Sayın Baluken’i, verin efendim. İzaha gerek yok, verin.

BAŞKAN – Buyurun.

Süreniz iki dakika Sayın Baluken.

3.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Evet, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada grup başkan vekilinin yapmış olduğu hiçbir açıklamada iktidarlarının, Hükûmetlerinin sorumluluğuyla ilgili tek bir cümle duymadık. Siz var olan bir sorunu silahla çözmek isteyebilirsiniz, savaşarak son kişiyi imha edinceye kadar bir yöntem belirleyebilirsiniz, son PKK’liyi imha edinceye kadar bir yöntem belirleyebilirsiniz, dış politikada El Nusra’yla, IŞİD’le, Ahrar el- Şam gibi terör örgütleriyle iş tutabilirsiniz ama bu yürüttüğünüz politikaların neticesinde ortaya çıkacak olan bütün sonuçların sorumluluğunu taşımayı da bilmelisiniz, bizim söylediğimiz şey budur. Siz, hem içeride hem dışarıda yanlış politikalar yürüttüğünüz için, yanlış yöntemlerle meseleleri ele aldığınız için bu halk her gün çok ağır bedeller ödüyor, her gün ağır faturalar ödüyor. Kahin olmaya gerek yok, daha da kötü olacak, bu günleri de arar duruma geleceğiz. Yarın öbür gün bu fatura daha da ağırlaştığında buraya çıkıp bir siyasi partinin linci üzerinden bu işin içerisinden sıyrılma anlayışıyla davranırsanız, kusura bakmayın, biz karşınızda dururuz, sorumluluğunuzu hatırlatırız. Siz öyle bilmem Hükûmetiyle, İçişleri Bakanıyla kınayan bir pozisyonla bu işin içinden sıyrılan bir pozisyonda değilsiniz. Ahmet Hakan’ın nenesinin kınama pozisyonuyla aynı tavrı sergileyemezsiniz. Hesap vereceksiniz.

ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) – Hesabı verdik biz zaten.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Bu politikalarla bu patlamalar, bu katliamlar, bu bedeller, bu faturalar niye geliyor, gelip bunun hesabını vereceksiniz.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Siz koruyorsunuz onları! Ankara’da patlamayı yapan teröristin cenazesine gidiyorsunuz, taziyesine gidiyorsunuz teröristin, destek oluyorsunuz onlara!

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Hani ilkbahara kadar bitecekti, hani Başbakan ilkbahara kadar artık terör diye bir mesele kalmayacak diyordu, ne oldu?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Kim saldırdı ya! Kim polisleri şehit etti ya!

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Şimdi bütün bunların tamamının sorumluluğu ortadayken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Sayın Başkan, ek süre istiyorum.

BAŞKAN – Tamamlayınız Sayın Baluken.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – İstediği kadar ver süre, fark etmez!

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Bütün bunların sorumluluğu ortadayken buraya gelip bir linç kültürü, ilk gün üzerinden bilmem bir deklarasyon linci, işte, yalanlarınız dünyada, iç kamuoyunda ortaya çıkınca bir taziye linci üzerinden bu işin içinden çıkamazsınız.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Kaçıncı taziye, kaçıncı!

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Biz sizinle, yapmış olduğunuz bu uygulamalarla 450’nin üzerinde sivil insan katleden bir Hükûmetle aynı deklarasyonun altına imza atmak zorunda değiliz, atmayacağız, bundan sonra da atmayacağız. Önce bunların hesabını vereceksiniz, önce çıkıp halktan özür dileyeceksiniz, önce bu yanlış yöntemlerden, politikalardan vazgeçeceksiniz, sonra gelip HDP’den imza alma durumuna burada kavuşacaksınız.

İSHAK GAZEL (Kütahya) – Gerek yok!

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – İmza atma yetkiniz yok ki!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ya, gerek yok zaten, partiler attı, gerek yok ki ne konuşuyorsun! Partiler attı, partiler birlik gösterdi burada, gerek yok ki! Sen suçluluk psikolojisini atmaya çalışıyorsun!

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Onun dışında, uygulanan terör yöntemleri arasında ikircikli yaklaşmak, iki yüzlü yaklaşmak, sivil ölümler arasına ayrım koymak ancak size yakışır. Biz de bunu asla kabul etmeyiz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Baluken.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnceöz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bak, partiler imza attı, gerek yok ki size! İster at ister atma!

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – İmza atma iradeniz yok! İmza atma iradeniz olsa atabilirdiniz!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir saniye…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Tutanaklara geçmesi adına özellikle belirtmek istiyorum. Biraz evvel grup başkan vekilinin söylediği ithamları kabul etmediğimizi, hiçbir terör örgütüne biz ayrım yapmaksızın terör örgütüne terör örgütü dediğimizi, senin terör örgütün iyi, benim terör… Bu tavır bize yakışmaz, bize uygun düşmez. Bu, başkalarının tavrı olabilir. Başkalarıyla bizim tavrımızı da burada karıştırmamak gerekiyor. Adı ister DEAŞ olsun, ister IŞİD olsun, ister KCK olsun, ister PKK olsun, burada ismini sayamayacağım üç harfli bir sürü terör örgütü ve türevleri dâhil olmak üzere terör örgütlerinin hedefi insanlıktır ve insanlık suçu işlemektedirler. Dolayısıyla biz bu terör örgütlerinin hiçbirini birbirinden ayırt etmeksizin terör örgütü ilan ettik. DEAŞ da belki gözünüzden kaçıyor olabilir, Türkiye'yi, ne yazık ki, yani bunu üzülerek söylüyorum, kendi ülkesini bir terör örgütüyle iş birliği yapıyormuş gibi göstermek hakikaten bu bizim ülkemizin manzaraları olabilir ancak ve ancak. Bunu kabul etmemiz mümkün değil, Türkiye, yüzde 99’una yakını Müslüman olan bir ülke olmasına rağmen, bugün DEAŞ’a IŞİD’e üye olan ülkelere, insanlara, bireylere, teröristlere baktığınız zaman bunun çok gerisindedir. IŞİD’le bizi bir araya koymak, DEAŞ’la bizi bir araya getirmek hakikaten yakışmıyor. Türkiye DEAŞ’ı terör örgütü ilan eden ilk ülkelerdendir ve buna ilişkin de mücadelesini sürdüren bir ülkedir. Türkiye'yi, Türkiye Cumhuriyeti devletini, Hükûmetini bir terör örgütüyle iş birliği yapıyormuşçasına göstermenin bir kez daha yakışmadığını özellikle belirtiyorum. Hiçbir terör örgütü, iyi kötü, böyle bir şey yok, bu bizim üslubumuz, usulümüz, yaklaşımımız asla ve kata olamaz. Baştan beri terörle ilgili mücadele konusundaki tavrımız açık ve nettir. Eğer bu ülkede halka bedel ödetmek isteyen varsa bu -PKK terör örgütünün saldırısı, tehdidi altında olan- PKK terör örgütüdür, o halka zulmeden terör örgütüdür. Bunları birbiriyle karıştırmamak lazım. Bu anlamda da bir tavır ortaya konulacaksa evet, bir deklarasyonun altına imza atmamış olabilirsiniz…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Atmayız tabii, sizle hiçbir deklarasyonun altına imza atmayız.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – …ama en azından terör örgütlerinin hepsine bu Parlamento çatısı altında ve milletten yetki almış milletvekilleri olarak terör örgütünün tavırlarına karşı net bir duruş sergilemek lazım ve terör dilini de bir kenara bırakmak gerekir. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Duyurular

1.- Başkanlıkça, 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerinde uygulanacak söz kayıt işlemleri ve usullerine ilişkin duyuru

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 2016 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın Genel Kurulda görüşme takvimine ilişkin Danışma Kurulu önerisi 41’inci Birleşimde kabul edilmişti.

Bütçe ve kesin hesap kanunu tasarılarının Genel Kuruldaki görüşme programı Türkiye Büyük Millet Meclisi İnternet sitesinde yer alacak ve bastırılarak sayın üyelere dağıtılacaktır.

Bütçeler üzerinde şahısları adına söz almak isteyen sayın üyelerin söz kayıt işlemleri, 25 Şubat 2016 Perşembe günü 10.00 ile 10.30 saatleri arasında Cumhuriyet Halk Partisi Grup Toplantı Salonunda Başkanlık Divanı kâtip üyelerince yapılacaktır. Söz kaydını her sayın üyenin bizzat yaptırması gerekmektedir. Başkası adına söz kaydı yapılmayacaktır. Belirtilen saatler sonrasındaki söz kayıtları Kanunlar ve Kararlar Başkanlığında yapılacaktır.

Sayın üyelerin bilgilerine sunulur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 28 milletvekilinin, çocuk cinayetleri ve çocukların uğradığı her türlü şiddet, cinsel istismar, saldırı ve sömürü olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/105)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

"Çocuk cinayetleri ve çocukların uğradığı her türlü şiddet, cinsel istismar, saldırı ve sömürü olaylarının önlenmesi için alınması gereken acil tedbirlerin belirlenmesi" amacıyla Anayasa’nın 98'inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

1) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                       (İstanbul)

2) Özgür Özel                                            (Manisa)

3) Namık Havutça                                      (Balıkesir)

4) Ahmet Akın                                            (Balıkesir)

5) Mahmut Tanal                                        (İstanbul)

6) Erkan Aydın                                           (Bursa)

7) Candan Yüceer                                      (Tekirdağ)

8) Gamze Akkuş İlgezdi                              (İstanbul)

9) Gülay Yedekci                                       (İstanbul)

10) Sibel Özdemir                                      (İstanbul)

11) Musa Çam                                           (İzmir)

12) Ali Haydar Hakverdi                             (Ankara)

13) Zeynel Emre                                        (İstanbul)

14) Şerafettin Turpcu                                 (Zonguldak)

15) Gürsel Erol                                          (Tunceli)

16) Onursal Adıgüzel                                 (İstanbul)

17) Didem Engin                                        (İstanbul)

18) Melike Basmacı                                   (Denizli)

19) Özkan Yalım                                        (Uşak)

20) Burcu Köksal                                       (Afyonkarahisar)

21) Tekin Bingöl                                        (Ankara)

22) Ünal Demirtaş                                     (Zonguldak)

23) Kadim Durmaz                                     (Tokat)

24) Atila Sertel                                          (İzmir)

25) Zülfikar İnönü Tümer                            (Adana)

26) Haydar Akar                                        (Kocaeli)

27) Devrim Kök                                          (Antalya)

28) Okan Gaytancıoğlu                               (Edirne)

29) Aytuğ Atıcı                                           (Mersin)

Gerekçe:

Çocuklarımıza yönelik korkunç şiddet olaylarıyla karşı karşıyayız. On iki yıldır iktidarda bulunan Hükûmetin ve ilgili bakanlığın nerdeyse hiçbir tedbir almaması, almayı planladığına dair herhangi bir beyanatta bulunmaması ise daha korkunç tablolarla karşı karşıya kalacağımıza dair kaygıları artırmaktadır.

Adalet Bakanlığının verilerine göre, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun içinde çocuklara yönelik tecavüz eylemine de yer verilen, "Çocukların cinsel istismarı" başlıklı 103’üncü maddesi çerçevesinde açılan dava sayısı 2006 yılında 2.414 iken, 2011 yılında 16.827'ye yükselmiştir. Bu kapsamda açılan davalarda yüzde 697'lik bir artış söz konusudur. Uluslararası Çocuk Merkezi'nin verilerine göre ise Türkiye'de Ocak 2010 ile Kasım 2013 arasında 377 çocuk cinsel istismara uğramıştır. Resmî olmayan istatistikler ise Türkiye'de her 3 kız çocuğundan 1’inin ve her 5 erkek çocuğundan 1’inin cinsel istismara maruz kaldığını göstermektedir.

Son günlerde çocuklarımızın maruz kaldığı şiddet olaylarına cinayetler de eklenmeye başlamıştır. 2014 yılının başından bu yana 13 çocuğumuz ölü bulunmuştur. Bu çocuklardan 4'ünün canice öldürüldüğü kesinleşirken, diğer çocuklardan 4'ünün bedeni havuz ve su kuyularında, 3'ü dağlık alanda, 1’i ise inşaatta bulunmuştur. Çocuk Hakları Merkezi'nin Türkiye'de Çocuğun Yaşam Hakkı 2013 Raporu'na göre 2013 yılında Türkiye'de devlet eliyle ya da ihmalinden 633 çocuk ölmüş, iş kazaları nedeniyle ise 89 çocuk hayatını kaybetmiştir.

Öte yandan, şu anda, sadece Jandarma sorumluluğundaki bölgelerde 1.449 çocuğumuzun kayıp olduğu belirtilmektedir.

Son dört yıl içinde resmî kayıtlara geçen çocuk gelin rakamlarının ise 181 bine ulaştığı kaydedilmektedir.

Türkiye'de çocuklar tecavüze uğrarken, canice cinayetlere kurban giderken, küçücük bedenleriyle evlenmeye ve çalıştırılmaya zorlanırken ülke yönetimini tek başına elinde bulunduran, Mecliste çoğunluğa sahip iktidar partisinin hiçbir girişimde bulunmaması beklenemez, kabul edilemez.

Anayasa'nın 41’inci maddesinde devlete, açık şekilde, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alma görevi verilmiştir. Ayrıca, ülkemiz adına 25 Ekim 2007 tarihinde imzalanan ve 25 Kasım 2010 tarihinde 6084 sayılı Kanun’la onaylanan Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi uyarınca taraf ülkeler çocukların cinsel sömürü ve istismarını engellemek ve bununla mücadele etmek, cinsel sömürü ve istismara maruz kalan mağdurların haklarını korumak ve bu alanda ulusal ve uluslararası iş birliğini geliştirmek için etkin tedbirler almakla yükümlüdürler.

Bu tablo karşısında, çocuk cinayetleri ve çocukların uğradığı her türlü şiddet, cinsel istismar, saldırı ve sömürü olaylarının önlenmesi için alınması gereken acil tedbirlerin belirlenmesi için hiç vakit kaybetmeden bir Meclis araştırması açılması hayati önem taşımaktadır.

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 27 milletvekilinin, kamuda çalışan avukatların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/106)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kamuda çalışan avukatların uzun zamandır giderilemeyen statü, teminat, mali ve özlük haklar, yasal mevzuat, teftiş ve denetleme, vekâlet ücreti sorunlarının belirlenmesi ve çözümlerinin araştırılması amacıyla Anayasa’nın 98'inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini arz ederim.

1) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                              (İstanbul)

2) Namık Havutça                                              (Balıkesir)

3) Mahmut Tanal                                               (İstanbul)

4) Ahmet Akın                                                   (Balıkesir)

5) Mustafa Tuncer                                             (Amasya)

6) Gülay Yedekci                                               (İstanbul)

7) Atila Sertel                                                   (İzmir)

8) Erkan Aydın                                                  (Bursa)

9) Ali Haydar Hakverdi                                      (Ankara)

10) Candan Yüceer                                            (Tekirdağ)

11) Şerafettin Turpcu                                        (Zonguldak)

12) Gürsel Erol                                                 (Tunceli)

13) Zeynel Emre                                                (İstanbul)

14) Musa Çam                                                   (İzmir)

15) Gamze Akkuş İlgezdi                                   (İstanbul)

16) Didem Engin                                               (İstanbul)

17) Melike Basmacı                                           (Denizli)

18) Özkan Yalım                                                (Uşak)

19) Burcu Köksal                                               (Afyonkarahisar)

20) Tekin Bingöl                                                (Ankara)

21) Yaşar Tüzün                                                (Bilecik)

22) Ünal Demirtaş                                             (Zonguldak)

23) Kadim Durmaz                                             (Tokat)

24) Zülfikar İnönü Tümer                                   (Adana)

25) Haydar Akar                                                (Kocaeli)

26) Devrim Kök                                                 (Antalya)

27) Okan Gaytancıoğlu                                      (Edirne)

28) Aytuğ Atıcı                                                  (Mersin)

Gerekçe:

Ülkemizde kamuda çalışan ve sayıları 3 bine yakın kamu avukatı olduğu tahmin edilmektedir. Kamu kurumlarının yoğun iş yükünün bir parçasını da göğüsleyen kamu avukatları çalışma koşulları ve aldıkları ücretlerle büyük bir mağduriyet yaşamaktadır. Kamuda çalışan avukatların sorunları bağlı oldukları meslek kuruluşları vasıtasıyla örgütlü olarak çeşitli toplantılarda belirtilmektedir. Kamuda çalışan avukatların başlıca sorunları statü, teminat, mali ve özlük haklar, yasal mevzuat, teftiş ve denetleme, vekâlet ücreti gibi sorunlardan oluşmaktadır. Yıllardır kamuda çalışan farklı meslek grupları için yapılan sayısız düzenlemeye rağmen, kamuda çalışan avukatlar için düzenlemeler yapılamamıştır.

Kamuda çalışan avukatlar görevleri gereği devleti mahkeme salonlarında temsil etmekte ve kimi zaman milyon liralık davalarda, kimi zaman ise insan-devlet ilişkisinde uzlaşma sağlayacak davalarda görev almaktadırlar. Davaların önemi ve büyüklüğü göz önüne alındığında normal mesai saatleri içinde hazırlanılmasının mümkün olmadığı görülecektir. Mesai kavramı olmayan, klasik deyimle eve iş getiren kamuda çalışan avukatlar, yardımcı personel eksikliği yüzünden davalara hazırlık sürecinde de sorunlar yaşamaktadırlar. Kamuda çalışan bir avukat emeklilik hakkını kazandığı zaman yıllardır harcadığı emeğin karşılığını ek göstergelerinin düşük olması nedeniyle alamamaktadır.

Hâkim ve savcılar için yapılan düzenlemelere rağmen, kamuda çalışan avukatlar için düzenleme yapılmaması, devletin kendi avukatına verdiği değeri açıkça göstermektedir. Kamuda çalışan avukatların "Anayasa'da yer alan yargı erkinin iddia (savcı) ve hüküm makamı (hâkimlerle) birlikte kurucu unsuru olan savunma görevini, kamu adına yürütmemize, aynı fakülteyi bitirmemize, sınavla mesleğe başlamamıza rağmen, geçmişte yargıçlarla aynı olan maaşlarımız şimdi yarısına düşmüş durumdadır." söylemi mali ve özlük haklarda yaşanan sorunları tek başına anlatmaktadır.

Kamuda çalışan avukatların temsil ettikleri devlet tarafından haklarının korunması ve iyileştirilmesi, yaşadıkları sorunların ve çözüm önerilerine yönelik çalışmalar yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisi araştırması elzemdir.

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 27 milletvekilinin, bitkisel yağ sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/107)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bitkisel yağ sektöründe ham madde yetersizliği, ithalata bağımlılık, tağşiş yapılması, teknik ve sınai amaçlı ithal edilen yağların amacına uygun kullanılmaması, gümrük rejimi sorunlarının, ayçiçeği yağında yaşanan rekor fiyat artışının nedenlerinin araştırılması, etkili ve sürekli çözüm önerilerinin getirilmesi ve çiftçi-yağ sanayicisinin korunması amacıyla Anayasa’nın 98'inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini arz ederim.

1) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                           (İstanbul)

2) Namık Havutça                                          (Balıkesir)

3) Mahmut Tanal                                           (İstanbul)

4) Ahmet Akın                                               (Balıkesir)

5) Atila Sertel                                               (İzmir)

6) Erkan Aydın                                              (Bursa)

7) Ömer Fethi Gürer                                       (Niğde)

8) Gülay Yedekci                                           (İstanbul)

9) Şerafettin Turpcu                                      (Zonguldak)

10) Ali Haydar Hakverdi                                 (Ankara)

11) Candan Yüceer                                        (Tekirdağ)

12) Zeynel Emre                                            (İstanbul)

13) Gürsel Erol                                              (Tunceli)

14) Onursal Adıgüzel                                     (İstanbul)

15) Didem Engin                                           (İstanbul)

16) Melike Basmacı                                       (Denizli)

17) Özkan Yalım                                            (Uşak)

18) Tekin Bingöl                                            (Ankara)

19) Gamze Akkuş İlgezdi                                (İstanbul)

20) Yaşar Tüzün                                            (Bilecik)

21) Musa Çam                                               (İzmir)

22) Ünal Demirtaş                                         (Zonguldak)

23) Kadim Durmaz                                         (Tokat)

24) Zülfikar İnönü Tümer                               (Adana)

25) Haydar Akar                                            (Kocaeli)

26) Devrim Kök                                             (Antalya)

27) Okan Gaytancıoğlu                                   (Edirne)

28) Aytuğ Atıcı                                              (Mersin)

Gerekçe:

Türkiye yağlı tohum üretimi 2014 yılında 2 milyon 741 bin ton olarak gerçekleşmiştir. Bunun 1 milyon 200 bin tonu ayçiçeği olup bir o kadarı da pamuk tohumudur. Bu üretime karşılık 2014 yılında yağlı tohum ve türevleri ithalatı ise 6 milyon 241 bin ton olmuştur. 2001 yılında 503 milyon dolar olan yağlı tohum ve türevleri ithalatı 2014'te 4 milyar 286 milyon dolara ulaşmıştır.

Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneğinin (BYSD) yaptığı açıklamada Türkiye'nin yağlı tohum üretimini artırmak zorunda olduğu, gerekli tedbirler alınmazsa ileriki yıllarda ham yağ bulmakta bile güçlük çekileceği, hatta rafine edilmiş ambalajlı yemeklik bitkisel yağ ithal etmek zorunda kalınabileceği belirtilmektedir.

Türkiye 2014 yılında ithal ettiği 6 milyon 241 bin tonluk yağlı tohum ve türevleri için tam 4 milyar 286 milyon dolar ödemiştir. Bu konuda on üç yıl önceki ithalat rakamları Türkiye'nin yağlı tohumlarda dışa bağımlılığının hangi boyutlara geldiğini gözler önüne sermektedir. Türkiye'nin 2001 yılı yağlı tohum ithalatının parasal değeri sadece 503 milyon dolar civarındadır.

Sektör temsilcilerinin yaptığı açıklamalar, Türkiye'de bitkisel yağ üretim-tüketim ihtiyacına uygun olmayan gümrük rejiminin uygulanmasının piyasada haksız rekabet ve dengesizlikler oluşturduğunu göstermiştir. Türkiye'de AKP Hükûmetinin yanlış politikaları yağ sanayicisini ithalata yönlendirmekte, sektörü dışa bağımlı kılmaktadır. Yerli üreticiyi korumak, yağlı tohum üretimini artırmak, yağ piyasasında düzenleyici ve denetleyici rol üstlenmek Hükûmetin görev ve sorumluluğundadır.

Bitkisel yağ üretiminde ham madde yetersizliği, ithalatta yüksek vergiler ve dolar artışı yağ fiyatlarının son bir yılda yüzde 35 artmasına neden olmuştur. Fiyat artışı beraberinde tağşişi de artırmıştır. Sektör temsilcileri “Ayçiçek diye kanola, keten, soya ya da pamuk karışımlı ürün tüketiyor olabilirsiniz.” uyarısında bulunmuştur.

Teknik ve sınai amaçlı kullanılan yağlarda (soya, keten yağı vb.) gümrük vergisi çok fazla artırılırken sıfır gümrükle ayçiçek yağının ithalatının yapılması, AKP Hükûmetinin bitkisel yağ sektörünü istismara açık hâle getiren yanlış politikalarının göstergesidir.

Bitkisel yağ sektöründe ham madde yetersizliği sorununun ithalatla çözülmek istenmesi içeride ve dışarıda "fırsatçılığın" önünü açmaktadır. Ham ayçiçek yağı ithalatında yüzde 65 gibi yüksek bir vergi oranının alınması, piyasada ham madde yetersizliğinin yarattığı dengesizliği daha da artırmaktadır.

Teknik ve sınai amaçlı sıfır gümrükle getirilen yağların piyasaya sürüldüğü, ayçiçek yağına kanola, keten, soya ya da pamuk yağları karıştırılarak tağşiş yapıldığı iddia edilmektedir.

Yerli üreticinin yeterince korunmadığı, bitkisel yağlarda yanlış gümrük rejimi politikasının düzeltilmediği, teknik ve sınai amaçlı ithal edilen yağlar ve tağşişle ilgili gerekli denetimlerin yapılmadığı iddialarıyla ilgili Meclis araştırması açılması elzemdir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.38

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Özcan PURÇU (İzmir)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’e teyzesinin, Bülent Arınç’a ağabeyinin ölümleri nedeniyle başsağlığı dileğinde bulunduğuna ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın İnceöz, biraz önce, içerde, dün teyzenizin vefat ettiğini öğrendim. Dolayısıyla size ve ailenize öncelikle başsağlığı dileklerimi ifade etmek istiyorum, teyzenize de Allah’tan rahmet diliyorum.

Ayrıca, Sayın Bülent Arınç’ın iki gün önce vefat eden ağabeyinden dolayı kendisine de başsağlığı dileklerimi ifade etmek istiyorum.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Teşekkür ediyoruz.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, bu konuda çok kısa bizlere de söz verebilirsiniz başsağlığı için.

BAŞKAN – Peki, sayın grup başkan vekillerine de yerlerinden, taziye mesajları için, birer dakika söz veriyoruz.

Buyurun Sayın Baluken.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

37.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’e teyzesinin, Bülent Arınç’a ağabeyinin ölümleri nedeniyle başsağlığı dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Başkanlık Divanının ifade ettiği hususlar konusunda biz de Halkların Demokratik Partisinin görüşünü iletmek üzere söz almış olduk.

Hem AKP Grup Başkan Vekili Sayın İlknur İnceöz’e hem de Sayın Bülent Arınç’a başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Allah’tan rahmet diliyoruz yaşamını yitiren, vefat eden yakınlarına. Acılarını paylaştığımızı ifade etmek istiyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Baluken.

Sayın Akçay, buyurun.

38.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’e teyzesinin, Bülent Arınç’a ağabeyinin ölümleri nedeniyle başsağlığı dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın İlknur İnceöz’ün teyzesinin vefatı nedeniyle taziyelerimi sunuyorum. Kendilerine sağlık sıhhat ve teyzesine de rahmet diliyorum.

Ayrıca, Manisalı hemşehrim ve Değerli eski Bakan ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlığını yapan Sayın Bülent Arınç’ın da kıymetli ağabeyi hayatını kaybetmişti. Buradan Sayın Arınç’a, ailesine başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.

Sayın Gök, buyurun.

39.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’e teyzesinin, Bülent Arınç’a ağabeyinin ölümleri nedeniyle başsağlığı dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, elbette her ölüm, yakınları ve sevenleri açısından tarifsiz acılar ve kederler bırakıyor. Biz de anne yarısı olan teyzesini kaybeden AKP Grup Başkan Vekili Sayın İlknur İnceöz’e başsağlığı diliyoruz. Ölen teyzesi açısından da Allah’tan rahmet diliyorum.

Yine, aynı şekilde, Meclisimizin eski Başkanlarından ve önceki hükûmet dönemlerinde Başbakan Yardımcılığı yapan Sayın Bülent Arınç’ın da ağabeyini kaybetmiş olmasının biz de üzüntüsünü paylaşıyoruz. Sayın Arınç ailesine de başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Gök.

Sayın İnceöz, buyurun.

40.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, başsağlığı dilekleri için teşekkür ettiğine ve Bülent Arınç’a ağabeyinin ölümü nedeniyle başsağlığı dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım, ben başta şahsınız olmak üzere, tüm grup başkan vekillerimize bu ince ve nazik başsağlığı dilekleri için çok teşekkür ediyorum.

Partimizde geçmiş dönemde uzun süre Bakanlık yapmış Manisa Milletvekilimiz Bülent Arınç Bey ağabeyini kaybetmiştir. Ben de tekrar kendilerine başsağlığı dileklerimi buradan iletmek istiyorum.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın İnceöz.

Sayın milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

IX.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, AKP Hükûmetleri boyunca belli bazı şirketlere kamu eliyle sağlanan rantlar kapsamında ortaya çıkan ekolojik tahribatlar ve rantiyer tipi sermaye süreçlerinin araştırılması amacıyla 24/2/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Şubat 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

24/02/2016

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 24/02/2016 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                  İdris Baluken

                                                                                                    Diyarbakır

                                                                                             Grup Başkan Vekili

Öneri:

24 Şubat 2016 tarihinde Diyarbakır Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris Baluken tarafından (1179 sıra numaralı) AKP Hükûmetleri boyunca belli bazı şirketlere kamu eliyle sağlanan rantlar kapsamında ortaya çıkan ekolojik tahribatlar ve rantiyer tipi sermaye süreçlerinin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 24/02/2016 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk konuşmacı Diyarbakır Milletvekili Sayın Altan Tan.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Sayın Tan, süreniz on dakika.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; biliyorsunuz, son günlerde Türkiye’nin yaşadığı birçok elim hadisenin yanında Artvin’de de çok önemli bir halk direnişi cereyan ediyor. Nedir bu? Çok kısa bir ifadeyle, Artvin’in Cerattepe mevkisinde bir şirkete verilen maden ruhsatı ve maden çıkarma çalışması var. Bununla ilgili olarak 50 binin üzerinde ağaç kesilecek, çevre tahrip edilecek; Artvin halkı da AKP’lisiyle, CHP’lisiyle bu işin karşısında, direniyor ve biraz önce de İnternet sitelerine düşen bir bilgiye göre bu maden arama faaliyeti durdurulmuş bulunuyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, birkaç noktadan yaklaşacağız bu işe. Önce, neden halka rağmen bu işleri yapıyor mevcut iktidar? Bunu defalarca sorduk ve şu an vermiş olduğumuz bu Meclis araştırması önergesinin neredeyse bire bir aynısını, benzerini bundan iki sene evvel yine benim kendi imzamla, “Altan Tan, Diyarbakır Milletvekili” imzasıyla bu Meclise takdim etmişiz ancak iki yıl önce de bununla ilgili iki milim bir mesafe kat edememişiz. Ve daha sonra, yine benim üç yıl önce, 2013 yılında verdiğim bir soru önergesi var, yine bu konularla alakalı ve aynı firmayla alakalı; onunla ilgili gelen cevapları da sizlere arz edeceğim biraz sonra.

Değerli arkadaşlar, Gezi olayında da böyle oldu. Ve sonra iş öyle bir noktaya getirildi ki halkın çok masumane, içten duygularla karşı çıktığı Taksim Meydanı düzenlemesi, neredeyse rejime bir isyan hareketi hâlinde değerlendirilir oldu. Öyle bir noktaya geldi ki “Gezi” lafını ağzına alan, neredeyse lanetli sayılmaya başlandı.

Değerli arkadaşlar, halkı bu kadar karşıya alma, halka rağmen aldığınız kararlı inadına uygulama inan edin size de, bize de, memlekete de bir hayır getirmez. Benzer şeyler bundan önce Edremit’te de yaşandı, Marmaris’te de yaşandı ve bunun çok daha büyüğü Hasankeyf’i sular altında bırakacak Ilısu Barajı tartışmalarında yaşandı. Ilısu Barajı yapılırken de dünyada ve Türkiye’de ne kadar tarihten, kültürden, sanattan, arkeolojiden anlayan insan varsa dedi ki: “Bu proje, yüzyıllık bir enerji ihtiyacının çok cüzi bir kısmını karşılayacak. Bir barajın ömrü yüzyıl ve şu an hidroelektrik santrallerin ürettiği enerji de dünyada üretilen enerjilerin içerisinde çok düşük bir yer elde ediyor. Çok daha farklı enerji elde etme imkânları var dünyada, yapmayın bunu.” Israrla bu baraj da yapıldı ve bu yıl sonunda su tutmaya başlayacak.

Şimdi, değerli arkadaşlar, halka rağmen halkçılık… Bu öyle bir şey de değil. Yani, halka rağmen halkçılık yanlış. Bunu Türkiye’de denedik belli bir dönem, Cumhuriyetin ilk yıllarında denedik. Bunun doğruluğu yanlışlığı ayrı bir şey ama şu an yapılan halka rağmen halkçılık da değil, halkın tepkisine rağmen, direncine rağmen belli bir kesimi kayırma, rant, hırsızlık ve yolsuzluk.

Değerli arkadaşlar, bununla ilgili o kadar çok şey söylendi ki bu Meclis kürsüsünde, hatta bir gün büyük tartışmalardan sonra bu Meclis saatlerce görüşmelerine ara vermek zorunda kaldı.

Bir firma var ortada, hangi taşın altını kaldırıyorsanız o firma çıkıyor: Cengiz İnşaat. Ve bu inşaat firmasının sahibi Mehmet Cengiz Bey...

AHMET YILDIRIM (Muş) – Küfürbaz.

ALTAN TAN (Devamla) – ...bir gece VIP salonunda geldi önüme, diklendi, dedi ki: “Altan Tan, benden ne istiyorsun?” “Kardeşim, senden hiçbir şey istemiyorum. Sen bu kadar iş almışsın, bu kadar tesadüf üst üste gelir mi?” dedim.

Bakın, şimdi, alınan işleri üst üste koyuyorsunuz, sadece bir işte, bir konsorsiyumdaki rakam 22,1 milyar euro. İstanbul üçüncü havaalanı, Boğaziçi Elektrik Dağıtım, Ilısu Barajı, Ankara-Sivas hızlı demir yolu projesi, Hasankeyf üzerine yapılan yeni köprüler; sayıyorsunuz, sayıyorsunuz, sayıyorsunuz bunları ve üst üste koyduğunuz vakit astronomik rakamlar çıkıyor.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Hepsini bir kişiye mi vermişler?

ALTAN TAN (Devamla) – Aynı firma.

Ve şöyle bir savunma yaptı bana: “Ben otuz küsur yıllık şirket sahibiyim.” dedi böyle biraz da kabadayılanarak. Dedim ki: “Kardeşim, ben de otuz beş yıllık inşaat mühendisiyim. Benim babam tüccar müteahhit, dedem tüccar, dedemin babası tüccar, dedemin dedesi tüccar. Halep kervanlarından, Musul’dan, İstanbul’dan Kahire’ye kadar kervan kaldırıyorlardı. Bu kadar tesadüf üst üste gelir mi?”

Peki, üst üste geldi, kabul ettik, bunu da kabul ettik yani bir şirket, bir holding, bir firma o memleketin en güçlü firmasıdır, en iyi iş yapan firmasıdır; bizim gibiler beceriksiz kalmıştır, yetersiz kalmıştır. Otuz beş yıllık inşaat mühendisidir Altan Tan ama 35 milyon dolarlık bir iş alamamıştır, bu, onun beceriksizliğidir -tırnak içinde- kabul edelim. Aynı firmanın 422 milyon yani eski parayla 422 trilyon vergi borcu sıfırlanıyor, sıfır.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Yazıklar olsun!

ALTAN TAN (Devamla) – Sıfır yani azaltılma, indirme değil. Ve bu, indirildiği, sıfırlandığı tarih itibarıyla 300 milyon dolara tekabül ediyor, bugünkü kurla 900 milyon, 900 trilyon.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Haram olsun, haram!

AHMET YILDIRIM (Muş) – Onu havuza veriyor, havuza.

ALTAN TAN (Devamla) – Şimdi, bunu sormuşum ben. Ne zaman? 2013’te, işte soru önergem burada. Maliye Bakanı -hemşehrim, yakın köylüm- Mehmet Şimşek’in de cevabı var. Diyor ki: “Vergi takdir komisyonları belli kurallar içerisinde işler, bunun belli bir mahremiyeti vardır, usulleri vardır. Bu 300 milyon dolar, bugünkü kurla 900 trilyonluk bu indirimi biz size açıklayamayız.”

Sayın Mehmet Şimşek, sevgili köy komşum; vergi takdir komisyonunun usulleri nedir, gel ben sana anlatayım. Benim babam kırk yıl evvel Diyarbakır’ın vergi takdir komisyonunda bu işlere bakıyordu üye olarak, ticaret odasının temsilcisi olarak, kırk yıl evvel. Gel ben sana anlatayım, ben bunları çocukluğumdan biliyorum. 422 trilyon bu vergi eğer haksızsa niye verdin bu adama? Bugünkü kurla -tekrar diyorum- 900 trilyon. Niye kestin bu cezayı adama? Yazık, günah! Peki, haklı bir ceza kestin, bu nasıl sıfıra indi? İşte bunları sorduğumuz zaman da adam geliyor, VIP’te önümüze çıkıyor, diyor ki: “Sen benden ne istiyorsun?” Ve ondan sonra da çıkıp “Milletin nokta, nokta, nokta, bilmem neyine ne edeyim.” diye laflar ediyorlar, dalga geçiyorlar.

Değerli arkadaşlar, mesele bu, mesele bu. Bunlara bir cevap vermeniz lazım. Bakın, bunların hepsi evraklı, belgeli, kayıtlı, burada konuşulmuş, devletin kayıtları var. “Efendim, biz yatırımcıya yardım edeceğiz…”

Bakınız, Türkiye Rus uçağının bombalanmasıyla ciddi bir turizm ve ihracat krizi yaşadı, yaşıyor; feryat ediyor turizmci ve ihracatçı. Hemen Turizm Bakanlığı toplandı, Maliye Bakanlığı toplandı, Başbakan Yardımcısı dedi ki: “Bütün turizmcilerin ve -dün de- ihracatçıların mevcut bütün kredileri ertelenecek. İki, yeniden yapılandırılacak; üç, yeni krediler verilecek.”

Bölge yanıyor şu an. Bir senedir bütün illerde, Diyarbakır’dan, Hakkâri’den Van’a kadar ithalat durmuş, ihracat durmuş, müteahhitlik durmuş, sanayi durmuş; Habur Kapısı durmuş, her şey durmuş. Kim haklı, kim haksız, niye oldu -aynen Rus uçağının bombalanması gibi- bu siyasi bir konu. Ama sen bölgedeki vatandaşın daha kredi borçlarını bile ertelemedin, yeni kredi vermedin, yeniden yapılandırmadın; Diyarbakır Ticaret Odasına randevu vermiyorsun hâlâ, bakanlardan bir aydır, iki aydır, üç aydır randevu istiyorlar, bu randevular yok. Dert çok, vakit bitti.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tan.

Grup önerisinin aleyhinde ilk söz, İstanbul Milletvekili Sayın Harun Karaca’ya aittir.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Karaca, süreniz on dakika.

HARUN KARACA (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, yüce Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyenleri saygı ve hürmetle selamlıyorum.

Buradan da şehitlerimize rahmet, gazilerimize selamet, yaralılarımıza acil şifalar dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.

Konu, Cerattepe. Cerattepe’yle ilgili çok fazla bir şey söylemiyorum. Zira, zaten Cerattepe’yle ilgili konuşmaya çıkan arkadaşlar da çok fazla bir şey söylemedi, ihalelerle ilgili buradan bilgi verdi. Zaten Sayın Başbakanımızın bununla ilgili şu anda toplantısı var. Medyaya düştüğü kadarıyla bildiğimizi buradan ifade edeyim: Hukuki süreç tamamlanıncaya kadar işlemler durduruldu. Onun için buradan Cerattepe’yle ilgili fazla bir şey söylemek istemiyorum.

İkincisi, Türkiye’de şöyle bir gariplik var: Biz hidroelektrik santraller yapmaya kalktığımız zaman “Çevre kirliliği olur.” diyorlar ve saldırıyorlar. Nükleer enerji santralleri yapmaya kalktığımız zaman, efendim “Patlar.” diyorlar, saldırıyorlar. Rüzgâr enerjisi yapmaya kalktığımız zaman da aynen söylenen söz şu: “Kuşlar ölür.” diyorlar.

Arkadaşlar, bakın…

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Rüzgâra, güneşe bir şey diyen yok.

HARUN KARACA (Devamla) – Sabırlı ol, sabırlı ol; ben sizi dinledim.

Şimdi, biz idare lambasıyla mı idare edeceğiz yahut da sanayiyi nasıl geliştireceğiz?

AHMET YILDIRIM (Muş) – Tezek.

HARUN KARACA (Devamla) – Şimdi, bu iddiada bulunanlar, örneğin ben bir iki tane rakam vereceğim, asıl konuma geçeceğim: Amerika’da 104 tane nükleer enerji santrali var. Amerika’daki 104 tane nükleer enerji santraline karşılık oradaki çevreciler, Greenpeace’ciler -şu anda hemen bilgisayarınızdan bakabilirsiniz, orada 104 tane enerji santrali kurulmuş, devam ediyor- 250 milyon nüfuslu Amerika’da ne yapmışlar? Sosyal medyada 150 bin kişi onları takip ediyor. Türkiye’de daha bismillah demişiz, enerji santralinin temelini atmışız, Türkiye’de 409 bin insan takip ediyor. Buradaki amaç ne, biliyor musunuz? Türkiye kalkınmasın, Türkiye gelişmesin, sanayisi gelişmesin, yerlisi gelişmesin, ihracatı gelişmesin vesair vesair vesair…

Kusura bakmayın arkadaşlar, siz isteseniz de istemeseniz de biz madenimizi de çıkaracağız, enerjimizi de üreteceğiz ve Türkiye’yi kalkındıracağız.

Bakın, biz 10 seçimdir bu milletin huzurundayız, 10 seçimdir ve 10 seçimin sonunda, hamdolsun, 1 Kasım seçimlerinde en son yüzde 49,5 oy alarak bu milletin huzurundan çıktık ve bu Parlamentoya geldik. Biz her girdiğimiz genel seçimlerde 34,5-35’le girdik, en son seçimde yüzde 49,5’la çıktık.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bravo!

HARUN KARACA (Devamla) – Ve bu oyun ağırlığını her zaman taşıdık ve bundan sonra da taşımaya devam edeceğiz.

Hiçbir zaman şunu yapmadık: Yüzde 49,5 oy aldık diye yüzde 50,5’u biz sorumlu tutmadık. Ya? Sorumlu kendimizi tuttuk, dedik ki: Biz niye o insanların yüzde 50,5’inin oyunu alamadık? Ama siz, 7 Haziran seçimlerinde yüzde 13 oy aldınız, bakın, beş ay o oyun ağırlığını taşıyamadınız. Niye? Ondan sonra millet tokadını vurdu, yüzde 10’lara düştünüz ve bundan sonra bir seçim daha olsa, millet en büyük tokadını atacaktır, bundan hiç şüpheniz olmasın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Seçim sonuçlarını konuşmuyoruz, yandaş şirketleri konuşuyoruz.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Bir de tezeği anlat, enerji politikaları…

HARUN KARACA (Devamla) – Ve geliyorum özellikle dünkü gensoru meselelerine. Dünkü gensoru meselesini de arkadaşlar, burada ibretle izledik. Bakın, şunu söyleyeyim buradan, çok açık yüreklilikle söylüyorum: Biz şayet bu operasyonları yapmasaydık 1 Kasım seçimlerinde millet bize gensoru verirdi ve bizi millet Hükûmetten düşürürdü. Bilesiniz ki eğer İçişleri Bakanımız bu operasyonları yapmasaydı, bu operasyonları yapmayan İçişleri Bakanına AK PARTİ Grubu önergesini verir, gensorusunu verir İçişleri Bakanını düşürürdü. Onun için buradan huzurlarınızda Hükûmetin başındaki Başbakanımızı da, İçişleri Bakanımızı da, tebrik ediyorum, kutluyorum.

Şimdi, “hendeğe destek partisi” denen bir parti var, HDP olarak geçiyor. Şimdi, hendeğe destek partisi… Özellikle buradan arkadaşlar şunu ifade etmek istiyorum: Lütfen herkes aklını başına alsın. Amerika’da 11 Eylül saldırıları oldu, oradaki muhalefet ayağa kalkıp da iktidarı veyahut da bakanını istifaya çağırmadı. Ya, ne yaptı? Hep birlikte kol kola girdiler ve Amerika’da bu yapılan terör saldırısına karşı birlikte tek yumruk oldular. Paris saldırıları oldu. Paris saldırısına karşı ne yaptılar arkadaşlar? Paris saldırısına karşı da hep beraber omuz omuza verdiler. Biz burada 29 şehidin olduğu Ankara saldırısından dolayı 3 siyasi parti bildiriyi imzalıyor, kınıyor, terörü lanetliyor ama 1 siyasi parti var ki terörü lanetleyemiyor.

Arkadaşlar, buradan açık yüreklilikle söylüyorum, buradan da böyle bir gür seda, yürekli bir ses istiyorum: DEAŞ da, IŞİD de, PYD de, PKK da, YPG de, hepsi de terör örgütüdür. Buradan gür bir sedayla PKK’yı lanetlemenizi, terör örgütü olduğunu ilan etmenizi de huzurlarınızda istiyorum çünkü bu millet sizden bunu bekliyor arkadaşlar, orayı -ne bileyim- kan gölüne çevirmenizi beklemiyor. Vatana ihanetin nedeni olmaz ama vatana ihanetin mutlaka ve mutlaka er ya da geç bedeli olacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Amma uzattın ya!

HARUN KARACA (Devamla) – Onun için bu bedeli bu millet mutlaka sizlere ödetecektir ama erinde ama geçinde.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Bir de Mehmet Cengiz’i anlat, Mehmet Cengiz ne yapıyor?

HARUN KARACA (Devamla) – Mehmet Cengiz’le ilgili olan sorularınızın hepsine Hükûmet yetkilileri verir.

Burada şimdi Gezi Parkı’nı…

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sen neye çıktın o zaman? Sen neye çıktın?

HARUN KARACA (Devamla) – Ben AK PARTİ Grubu adına çıktım, gerekirse onlara da tek tek cevap veririm.

Gezi Parkı olaylarını…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Önergeyle ilgili konuş, önerge! Yolsuzluk var bir sürü, hırsızlık var; hırsızlıkla ilgili konuş!

AHMET YILDIRIM (Muş) – Cerattepe’yle ilgili konuş, Cerattepe!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, hatibi dinleyelim lütfen.

AHMET YILDIRIM (Muş) – 422 milyon; hırsızlık, vergi kaçakçılığı 422 milyon!

HARUN KARACA (Devamla) – Okudum, okudum, merak etmeyin, hepsini okudum, verdiğiniz önergenin hepsini okudum, hepsini okudum.

Boğaz köprüsünden bahsediyorsunuz, ya Allah aşkına, hızlı trenden bahsediyorsunuz, ne bileyim, üçüncü boğaz köprüsünden bahsediyorsunuz. Şöyle gurur duyabilirsiniz, bakın -eskiden elli iki senede bu memlekette 2 tane boğaz köprüsü yapılmış- şöyle düşünün ya: 2013 Mayıs ayında boğaz köprüsünün temelini atmışız, teşekkür etmeniz lazım.

HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) – Kimse ona bir şey demiyor.

HARUN KARACA (Devamla) – Üç yılda boğaz köprüsü bitiriyor artık bu memlekette bu Hükûmet. Marmaray’ı bitiriyor, Avrasya Tüneli’ni bitiriyor, hızlı trenleri bitiriyor, 20 bin kilometreye yakın duble yol bitiriyor, hastaneler bitiriyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Cerahtepe’yi anlat, Cerrahtepe’yi!

AHMET YILDIRIM (Muş) – Hangi müteahhit bitiriyor, hangi müteahhit? Hangi müteahhit bitiriyor?

HARUN KARACA (Devamla) – Bakın, bir şey söyleyeyim size: Bugüne kadar…

AHMET YILDIRIM (Muş) – Hangi müteahhit, hangi müteahhit?

HARUN KARACA (Devamla) – Sürem doluyor. Merak etmeyin, merak etmeyin…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

HARUN KARACA (Devamla) – …söyleyeceğiniz her şeyin cevabı var. Burada, gelirsiniz, sataşırsınız, ben size cevabını veririm.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

HARUN KARACA (Devamla) – Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Bakın, arkadaşlar…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Halkın parasını müteahhitlerinize…

BAŞKAN – Hatibi dinleyelim lütfen.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Hatip saygıyı hakeden bir hatip değil. Dünden beri bizim hatipleri susturuyor.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Yarım katrilyon vergi borcu var. Ne kadarı havuza giriyor?

HARUN KARACA (Devamla) – Bakın, buradan, bu kürsüden günlerdir bu Meclise, bu gruba hakaret ediyorsunuz. Kusura bakmayın, biraz hazımlı olacaksınız, hazımlı olmayı öğreneceksiniz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Hatip…

HARUN KARACA (Devamla) – Mahmut Tanal, seninle daha önce çok konuştuk. Onun için sana bir şey söylemek istemiyorum.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – Gerçekler zor geliyor, zor.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sen hazımsız olduğun için sana laf atıyoruz. Sen hazımsız olduğun için sana laf atıyoruz, sen oradan sürekli kürsüyü taciz ettiğin için. Dün oradan sürekli kürsüye sataştığın için.

HARUN KARACA (Devamla) – Ve evet, arkadaşlar, bakın, biz bölgeye yol götürdük, hastane götürdük, okul götürdük, havalimanları götürdük vesair, vesair…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Zaten yapacaksın ya! Görevin!

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – Öncelikle yaşam götürün oraya, yaşam.

HARUN KARACA (Devamla) – Siz ne yaptınız? Gencecik çocukların eline silah verdiniz, zorla dağa kaldırdınız ve onları ölüme terk ettiniz.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Onu da biz mi yaptık?

HARUN KARACA (Devamla) – Yazıktır, günahtır, Allah’tan korkun! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Ya, yürü be yalancı!

HARUN KARACA (Devamla) – Onun için, arkadaşlar, şundan endişeniz var, bakın, şundan endişeniz var, endişeniz de şu: PKK terör örgütünün elindeki silahlar bitince o milletin huzurunda gezemeyeceğiniz için korkuyorsunuz.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Hadi ya!

HARUN KARACA (Devamla) – Evet, aynen, öyle. (HDP sıralarından gürültüler)

Bakın, Kobani olayları sonrasında ben bölgeye gittim, bölgeyi de çok iyi bilirim.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Siz şimdi gezemiyorsunuz.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sen gel, Diyarbakır’a beraber gidelim.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Hadi beraber gidelim, gel beraber gidelim.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Hadi gidelim.

HARUN KARACA (Devamla) – Hanımefendi, sakin, sabırlı ol.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Ne zaman? Beş sene önce gitmişsin.

HARUN KARACA (Devamla) – Kobani olayları sonrasında ne oldu arkadaşlar? Biz oraya gittik. Oradaki vatandaş şunu söylüyordu: “Allah bu Hükûmetten razı olsun…”

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Hadi ya!

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Gel, yarın gidelim bakalım ne diyorlar?

HARUN KARACA (Devamla) – “…otuz senedir bu meralar kapalıydı ama şimdi meralar açık fakat bu meralarda PKK’ya haraç vermeden hayvanlarımı otlatmak istiyorum.” diye bizden talebi vardı.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Yahu sokak yasak, ne merası ya, sokak yasak!

HARUN KARACA (Devamla) – Evet, siz istediğiniz kadar bağırabilirsiniz. Buradan, gelirsiniz, konuşursunuz.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sokağı yasaklamışsın, sen meradan bahsediyorsun. Sokağı yasakladın.

HARUN KARACA (Devamla) – Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sen niye dün oradan bağırıyordun, dün niye oradan bağırıyordun? Dün bağırmasını biliyordun.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sen laf attığın için sana laf atıyoruz. Dün oradan bağırıyordun ya, ondan dolayı. Saygıyı hak eden biri değilsin sen.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

HARUN KARACA (Devamla) – Zavallısınız, zavallı! Unutmayın.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Zavallısın sen, âciz âciz bağırıyorsun sen.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sen zavallısın, hem âcizsin hem zavallısın.

HARUN KARACA (Devamla) - Dünkü sözünüzü size iade ediyorum: Zavallısınız.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

AHMET YILDIRIM (Muş) – Gündeme ilişkin üç cümlen yok senin. Mehmet Cengiz’i anlat! Nasıl yaptı da trilyonluk havuzu…

HARUN KARACA (Devamla) – Benim gündeme ilişkin bütün cümlelerim var, hiç merak etmeyin.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Saygıyı hak etmiyorsun sen!

HARUN KARACA (Devamla) - Bakın arkadaşlar…

AHMET YILDIRIM (Muş) – Gündeme gel, Mehmet Cengiz’e gel!

HARUN KARACA (Devamla) - Niye, zoruna mı gitti?

AHMET YILDIRIM (Muş) – Tabii, Mehmet Cengiz’le parayı kırıştırmayı biliyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım…

HARUN KARACA (Devamla) - Her şeyi affedin ama vatana ihanet edenleri asla affetmeyin. Ve biz de vatana ihanet edenleri asla affetmeyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET YILDIRIM (Muş) – Ne kadar masumsun(!)

HARUN KARACA (Devamla) - Sözlerimi bir cümleyle toparlıyorum. Çünkü, ben sizin gibi Başkana emrivaki de yapmayacağım, “Başkan, uzat!” demeyeceğim.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Ya, lafın yok burada, haydi!

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Başkan talep edilince uzatıyor.

HARUN KARACA (Devamla) - Eğer sizin elinizde yüzde 50’lik bir oy olsaydı neler yapacağınızın işaretidir bunlar.

Bakın arkadaşlar, “Çakal gezen dağlarda, hain gezen dağlarda gez oğul…”

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – Şair oldunuz vallahi(!)

HARUN KARACA (Devamla) – Evet, bekleyin, sabredin!

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Hele bir sen de git gez bakayım!

HARUN KARACA (Devamla) – “Vatanımızın birliğine, bütünlüğüne göz dikenleri ez oğul, tarihini şerefle yaz oğul.” diyorum ve buradan askerimize, polisimize, milletimize, vatanın birliği ve bütünlüğü için çalışan bütün kardeşlerimize dualarımı gönderiyorum.

Allah’a emanet olun. Sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan…

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Karaca.

Ben kimsenin emriyle kimsenin süresini uzatmıyorum.

HARUN KARACA (İstanbul) – Tutanaklara bakın.

BAŞKAN - Bu konuda bana haksızlık yaptığınızı özellikle ifade etmek istiyorum.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Hadsiz, zavallı bir adam!

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Halkların Demokratik Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisinin bütün milletvekillerine eşit süreleri vermeye gayret ediyorum değerli arkadaşlar. Bu konuda hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Kimseden emir almıyorum, almayacağım da. Bu böyle bilinsin.

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Bir tek Kandil’den alıyorsunuz, Kandil hariç.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, “hendekleri destekleme partisi” demek suretiyle grubumuza sataşmada bulunmuştur, söz istiyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yalan mı?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baluken, sataşmadan iki dakika söz veriyorum.

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, İstanbul Milletvekili Harun Karaca’nın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada “akrabaları kalkındırma partisi” adına konuşan hatibin yapmış olduğu sataşma üzerine söz aldım.

HARUN KARACA (İstanbul) – Taklit çok kötü bir şey, taklit çok kötü bir şey.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Çok fazla isim üretilebilinir yani “adaleti ortadan kaldıran parti”den tutalım da bahsettiğim tanımlamaya kadar onların hepsini…

ALİM TUNÇ (Uşak) – “PKK’yı ortadan kaldıran parti” gibi.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - …siz bu düzeysizliği gösterdiğiniz için buradan ifade ederiz. Bizim size karşı da özellikle dünkü yapmış olduğunuz saygısızlıktan dolayı reaksiyonumuz oldu. Dün gün boyunca bu kürsüyü kullanmayıp kürsüye çıkan hatiplerimize yönelik tacizlerde bulunduğunuz için oradan bizim sürekli sözlü atışmalarımız oldu, yoksa onun dışında kürsüye çıkan bir hatibi dinleyip kürsüden cevap vermeyi grup olarak yeğleriz.

Dikkat ettiniz mi arkadaşlar, önergenin konusuyla ilgili iki tane cümlesi yok. Yani bu Mehmet Cengiz’e, orada önergede ifade edilen şirketlere rantların sağlanması, işte, bu yandaş şirketlere alan açılması, bunun için halkın tepkisine rağmen ortaya konan ekolojik talanla ilgili iki tane cümlesi yok.

Hatibimiz burada açık bir şey dile getirdi, ağır bir itham, çok ağır bir itham, 900 trilyonluk bir borcun sıfırlandığından bahsetti, buna cevap istedi; bununla ilgili tek bir cümle yok. Varsa yoksa “HDP”, işte, yok bilmem “bölücülük”, yok bilmem “Bölünmeyiz.”, “Vatan millet Sakarya.” üzerinden hırsızlıkları meşrulaştırmaya çalışıyorsunuz. Bunları meşrulaştıramazsınız.

ALİM TUNÇ (Uşak) – De, de, “PKK” de. Söyle söyle, bir şey olmaz.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Diğer taraftan, bu HDP'nin gençleri dağa gönderme meselesine gelince, vallahi, şunu söyleyeyim: Otuz yıllık süre içerisinde sizin kadar gençleri dağa gönderen bir parti olmadı. Sadece son bir ay içerisinde Silopi’den 500 genç örgüte katıldı. Bütün bölgeden son iki ay içerisinde 4.500 genci bu “akrabaları kalkındırma partisi”nin terör uygulamaları dağa gönderdi diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

ALİM TUNÇ (Uşak) – Hepsini indiririz, merak etme!

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, hatip şahsımı göstererek “zavallısın” diye hitap etti, 69’a göre söz istiyorum sataşmadan.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, isminizi anmadı.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Ama beni elle işaret ederek gösterdi..

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – İşaret ederek gösterdi.

BAŞKAN – Sayın grup başkan vekili sataşmadan zaten söz aldı.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Benim şahsımı bizzat göstererek…

ALİM TUNÇ (Uşak) – Yok, nereyi gösterdi ya?

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Ne alakası var ya?

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – “Zavallısın” dedi Sayın Başkan, hakaret de var.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan, bundan sonra 300 kişi söz isteriz, hep “Bizi gösteriyorlar.” deriz.

AHMET YILDIRIM (Muş) – “Siz” demedi, “sen” diye hitap etti Sayın Başkan.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - Sayın Başkan, hazır olun, 300 kişi söz isteyeceğiz.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, buyurun ama yeni bir sataşmaya mahal vermeyin lütfen.

İki dakika.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan, bundan sonra 300’ün üzerinde söz vereceksiniz böyle yaparlarsa, hazırlıklı olun lütfen.

BAŞKAN – Peki Sayın Satır.

5.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, İstanbul Milletvekili Harun Karaca’nın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

AHMET YILDIRIM (Muş) – Bakın Beyefendi, size şunu söyleyeyim: Bizim şu birkaç aylık Meclis pratiğinde ve deneyiminde şu AKP’den öğrendiğimiz çok iyi bir şey var…

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Çok şey daha öğreneceksiniz.

AHMET YILDIRIM (Devamla) - …sıkıştıkları anda gündem dışına çıkarak, gündemi saptırarak çok güzel cevaplar üretmesini biliyorsunuz ama hırsızlığa, yolsuzluğa, yandaşları kayırmaya dönük hiçbir sözünüz yok. Onun için, çıktığınız andan itibaren “Ben araştırma önergesine dair bir şey söylemeyeceğim.” diye itiraf ettiniz. Haftalardır, sadece parti grubumuz değil, herhangi bir muhalefet partisinden biri çıktığı zaman orada mütemadiyen avazınızın çıktığınca bağırıyorsunuz ve bizim grubumuzun bugünkü tepkisi, bu nedenle, özellikle sizin o pratiğinize dönüktü, bunu iyi bilmenizi isterim.

ALİM TUNÇ (Uşak) – Ciddi olmadığınız için.

AHMET YILDIRIM (Devamla) - Bir diğer husus: Bakın, öyle bağırarak, yerinizden çağırarak günlerdir ve dün de çok iyi sergilediğiniz üzere kendi demokratik kalibrenizi ortaya koyuyorsunuz.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Şu anda siz de bağırıyorsunuz ama.

AHMET YILDIRIM (Devamla) - Hani bize diyorsunuz ya, bize az önce diyordunuz ya “Gelin, kürsüden cevap verin.” diye. Peki, bunu hiç kendinize söyleyebiliyor musunuz?

Bir diğer husus: Konuşmanızda şunu çok iyi ifade ettiniz: “Nükleer santral yapmayalım.”, “HES yapmayalım.” Bir de bugüne kadar şu kürsüden kimsenin ifade etmediği bir iftirayı bütün Meclise attınız: Ben, bugüne kadar RES’lerle yani rüzgâr enerji santraliyle ilgili “Yapmayın.” diyen birini görmedim. E, peki, bunları yapmazsak ne yapalım? Uçak krizi sonrasında Cumhurbaşkanınız söyledi, “Tezek yakarız.” dedi. Ufkunuz, kalibreniz, kapasiteniz, bakış açınız oradan ifade edildi. Haydi gidin tezek yakın bakayım.

Saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Sen zaten yakıyorsun.

ALİM TUNÇ (Uşak) – Sen yakıyorsun zaten.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın hatip benim adımı anarak…

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – “İyi insan” dedi sana ya.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – …“Sizinle bu konuyu daha önce konuşmuştuk.” dedi. Bundan ne söylemek istedi, bir açıklama isteriz. Eğer böyle yapmazsa sanki kendisiyle…

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Tabii, tabii; andı Sayın Başkan, andı; 69’a göre sataşmadan…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – …gizli bir ittifak içerisine girmişim gibi, beni ima ederek beni küçük düşürme açısından bir cümle sarf etti. Bu açıdan ben -sataşmadan dolayı- bir açıklama istiyorum. Eğer açıklama getirirse ona göre ben de tavrımı net belirleyeceğim.

BAŞKAN – Sayın Karaca, bir açıklama yapmayı düşünüyor musunuz?

HARUN KARACA (İstanbul) – Tabii, ben bitsin diye bekliyorum.

BAŞKAN – Buyurun, size kürsüden iki dakika söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

6.- İstanbul Milletvekili Harun Karaca’nın, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

HARUN KARACA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Mahmut Bey’le ilgili olan kısmını söyleyeyim. Daha önce, sanıyorum bir buçuk sene öncesinde falan öyle bir laf atma olmuştu, bir iddiasıyla ilgili karşılıklı konuşma yapmıştık, onu kastetmiştim. O konu kapanmıştı, öncelikle onu buradan ifade edeyim.

Sayın Başkanla ilgili olan kısmında da ben şunu söyledim. Özellikle sayın…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Nedir, o konu neydi? Ben anlamadım o konuyu.

HARUN KARACA (Devamla) – Müsaade ederseniz… İkili de söyleyebilirim. Süremi uzatırsanız hepsine cevap veririm.

Daha önceki yapmış olduğum konuşmada burada ön sırada oturuyordunuz. Bir laf atmıştınız, sonra bazı belgeler sunmuştunuz, ben onu söylüyorsunuz zannettim oradan çünkü tam ne söylediğinizi anlamadım. “Onu daha önce görüşmüştük.” derken Meclisteki konuşmadan bahsetmiştim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – İşte nedir o? Onu ben hatırlamıyorum, nedir o konu?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Karaca, siz hitap edin lütfen.

HARUN KARACA (Devamla) – Hani, oradan, tutanaklardan bakarsınız. Yani bu konu hallolmuştu, bu Mecliste görüşülmüştü, tutanaklardan bakarsınız.

Onun dışında, Sayın Başkanla ilgili olan kısmında ben… Sayın Baluken’in buraya çıktığı zaman, özellikle o iki dakikalık söz almalarda aynen şöyleydi tabiri, döndü -onu ifade etmek için söyledim- “Başkan, sözümü uzatır mısınız?” dedi. Bakın “Sözümü uzatır mısınız?”, bitmeden önce.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Tamam, talepte bulundum. Başkan talepte bulunanların süresini uzatıyor.

HARUN KARACA (Devamla) – Biz böyle bir talepte bulunmayacağız dedim, böyle bir şey zaten bu Mecliste olmamıştı. Ben de buna atfen, eğer yüzde 50 oy alsanız kim bilir neler yaparsınız dedim; ikincisi.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Dünden beri grup başkan vekilleriniz ek süre kullanıyor, bu kadar mı yalan söylenir ya! Bu kadar aleni yalan mı söylenir ya!

HARUN KARACA (Devamla) – Üçüncüsü: Herhâlde dağa çıkan PKK’lıların çetelesini siz tutuyorsunuz galiba. Dağa çıkan PKK’lıların çetelesini siz tutuyorsunuz ki…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Ya, devletin verdiği rakamlar!

HARUN KARACA (Devamla) – Bakın, beyninizi kimseye kiraya vermeyin, iradenizi kimseye kiraya vermeyin.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Bizim irademiz burada, burada. Senin iraden yok! Sen zavallı durumdasın!

HARUN KARACA (Devamla) – Onun için, Cumhurbaşkanımızla ilgili olan kısmında… Bakın, Cumhurbaşkanımız harbidir, ne söyleyeceğini hep millete karşı söyler. Muhtarlarla ilgili toplantı yapıyor. Muhtarın partisi yok, purtusu yok. Muhtarlara Türkiye'nin gündemiyle ilgili değerlendirme yapıyor, bundan niye gocunuyorsunuz? Muhtarların partisi mi var?

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – Kimse kalmadı ki!

HARUN KARACA (Devamla) – Müsaade edin, müsaade edin. Sözüm sizinle ilgili değil. Muhtarlarla ilgili olan kısmında, eğer siz de bir şey söylerseniz size de cevap veririm.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HARUN KARACA (Devamla) - Sözüm, bu taraftan geldiği için…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Süre istemiyorsun.

HARUN KARACA (Devamla) - Şimdi, bunun dışında, demokrasinin…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Süre istemiyordun.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - İstiyor musun, istemiyor musun?

BAŞKAN - Ek süre veriyorum Sayın Karaca.

Buyurun. (HDP sıralarından gürültüler)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Hayır, hayır, “İstemiyorum.” dedin.

Yani, böyle yalan mı olur ya? “İstemiyorum.” diyor…

HARUN KARACA (Devamla) - Demokrasinin her türlü nimetinden istifade ederek, her türlü nimetinden istifade ederek buraya gelip de teröristlere destek vermeye kimsenin hakkı yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Ya, yeter ya!

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - En büyük terörist destekçisi sizsiniz, siz.

HARUN KARACA (Devamla) - Demokrasinin kalibresinden bahsedenler demokrasiyi istismar edemezler.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Siz teröristlerle ortaksınız, ortak. El Nusra ortağısınız, IŞİD ortağısınız, El Kaide ortağısınız.

HARUN KARACA (Devamla) - Onun için, kusura bakmayın, burada demokrasiden söz etmeyecek bir grup varsa o da sizsiniz.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Ya, hadi git artık ya!

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Ahrar-uş Şam ortağısınız.

HARUN KARACA (Devamla) - Onun için, burada, demokrasiye gerçekten inananlara saygılarımı sunuyorum, sevgilerimi sunuyorum.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Bütün dünya sizin ortaklığınızı konuşuyor, petrol kaçakçılığınızı konuşuyor, sınır ortaklığınızı konuşuyor.

HARUN KARACA (Devamla) - Tekrar hepinizi Allah’a emanet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Karaca.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Şimdi, sayın hatip, tabii, açıklamasında bir şeyler anlattı ama açık, net değildi. Beni töhmet altında bıraktı, sanki karanlık ilişkilerle bir diyalog hâline girmişim diye…

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Pazarlık yapmışlar Sayın Başkan!

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Onun için, bu bir sataşmadır, bu bir küçük düşürmedir, bu anlamda söz istiyorum.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Çok, çok haklı hatip ya!

BAŞKAN - Peki Sayın Tanal, buyurun.

Size de iki dakika söz veriyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ederim.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Cerattepe’de mi anlaştınız?

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - O kadar çok konuşuyorsunuz ki ne konuştuğunuzu unutuyorsunuz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Buyurun, siz de konuşun Sayın Üstadım.

BAŞKAN - Bir de Sayın Tanal açıklasın bakalım, neymiş.

Buyurun.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - O kadar çok konuşuyorsunuz ki ne konuştuğunuzu unutuyorsunuz zaten.

7.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İstanbul Milletvekili Harun Karaca’nın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, laf atılan dosyayı, AKBİL dosyasını bana açıklar mısınız dedim. AKBİL dosyasıyla ilgili irtibatınız neydi, önce onu bir açıklayın dedim. AKBİL dosyasında, o dönem berat kararını veren yargıç nerelere terfi oldu, hangi dosyalardan dolayı? Artı, geçen sene belediyelerdeki yemek ihalelerini, koli ihalelerini kimler almıştı? Bu hatibin o şirketlerle ne bağlantısı vardı?

Temizlikten bahsediyorlar, adaletten bahsediyorlar. Değerli arkadaşlar, ihalelerde bu şekilde kul hakkıyla, kamunun hakkıyla zenginleşme olursa… Yüce Rabb’ime kurban olayım, bu dua kabul edilir mi, edilmez mi, o da ayrı bir tartışma. Yani, her şeyde inanç bu kadar istismar edilip kamunun her türlü imkânları kullanılarak zenginleşilen bir dönemde, maalesef, durum çok kötü. O dönem o kararı veren yargıç -gayet rahat, herkes bakarsa- AKBİL dosyasının yargıcı nerede? AKBİL dosyasında milletvekillerinden kimler var, kimler yok; bakanlardan kimler var, kimler yok, gayet rahat bunlara tek tek bakarsanız gerçekten net olur.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Mahmut Bey, AKBİL çok yüksek teknoloji…

MAHMUT TANAL (Devamla) – Anlayamadım, yüksek sesle söyler misiniz.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Yüksek bir teknoloji projesidir. Bugün sizin belediyeler…

MAHMUT TANAL (Devamla) – “AKBİL yüksek teknoloji projesidir.” diyor. Ben hırsızlıktan bahsediyorum, atılan paraların nereye girdiğinden bahsediyorum değerli kardeşim. Yani ben size AKBİL’in… Yani tabii yolsuzluk yüksek teknolojiyse ben saygı duyarım, bunu da sayenizde öğrenmiş oluyoruz.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Onu anlamak için de teknolojik bakış gerekiyor.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tanal.

HARUN KARACA (İstanbul) – Sayın Başkan, Altan Bey’in…

BAŞKAN – Sayın Karaca, Sayın Altan Tan daha önce söz istemişti.

Buyurun.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, AK PARTİ’li hatip konuşmasında “Bunlar Boğaz Köprüsü’ne de karşı, rüzgâr santrallerine de karşı.” şeklinde söylemediğim şeylerle beni suçladı. İzniniz olursa kısa bir cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Peki, buyurun Sayın Tan.

İki dakika süreniz.

Lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyin.

8.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, İstanbul Milletvekili Harun Karaca’nın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Değerli arkadaşlar, Mecliste doğru düzgün polemik yapılırsa hakikaten tuzu biberidir sohbetlerin yani latife, espri, nükte, atasözü, deyim bunlar da böyledir.

Şimdi, tabii ki burada hepimiz aynı siyasi fikirlere sahip olsaydık hepimiz aynı sıralarda otururduk, yan yana ama bugün farklı siyasi partiler var. Kürt meselesinde de, Orta Doğu politikasında da, bugün Suriye’yle ilgili olarak da çok farklı şeyler düşünebiliriz –tırnak içinde- birbirimizi hakarete varmamak kayduşartıyla suçlayabiliriz, itham edebiliriz de deliliyle, evrakıyla, belgesiyle. Ben bunlara girmek istemiyorum.

Bugün verdiğimiz Meclis araştırma önergesi gayet açık, seçik ve net, sınırlı. Bir şaibe var, yolsuzluk var, bununla ilgili iki sene evvelden, üç sene evvelden de yapılmış müracaatlar var. Benim bizzat var işte, getirdim, gösterdim sizlere; 2013’te, 2014’te var ve bu zatla da ilgili fiilî… Ankara’da, VIP salonunda -nasıl girmiş, onu da bilmiyorum- sordum, dedi ki: “Bir AK PARTİ’li bakanla bu gece hacca gidiyoruz.” Bir de böyle bir yanı var yani birinci kısmında bunu anlatmadım.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Kesin devletin uçağıyla gitmişsinizdir.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Haram hac.

ALTAN TAN (Devamla) - Vaktim, otuz yedi saniyem var. Mehmet Cengiz’in 300 milyon dolar vergi borcunu niçin sildiniz, bugünkü kurla 900 trilyon? Mehmet Cengiz’in 300 milyon dolar, bugünkü kurla 900 trilyon vergi borcunu niçin sıfırladınız, indirim değil sıfırlama? On altı saniye var, Mehmet Cengiz’in 300 milyon dolar o günkü kurla, bugünkü parayla 900 trilyon vergi borcunu niçin sıfırladınız?

AHMET YILDIRIM (Muş) – Altı saniye var.

ALTAN TAN (Devamla)- Ve son kez: 900 trilyon, 900 milyon, 300 milyon dolar vergi borcunu niçin sıfırladınız?

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tan.

HARUN KARACA (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Karaca.

HARUN KARACA (İstanbul) – Açıklamama gerek var mı?

BAŞKAN – Buyurun.

İki dakika…

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – Nasıl sıfırlandığını mı açıklayacaksınız?

AHMET YILDIRIM (Muş) – Ek süre de verebilirsiniz Başkan.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, bir şey demedim ki ona ben.

9.- İstanbul Milletvekili Harun Karaca’nın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

HARUN KARACA (İstanbul) – Sayın Başkan, öncelikle AKBİL dosyasıyla ilgili, doğrudur, yargılandım, yaklaşık olarak 2 dosyayla ilgili. Burada 150 sanıklı dosyanın ne kadar haksız olduğunu düşünün ki –avukatlar vardır içinizde- bir buçuk yıl gibi kısa bir sürede önce İstanbul’daki hâkimler buna beraat kararını verdi. O zamanki sizin HSYK’nız ve Yargıtayınız da bunu onayladı.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – Sizin HSYK’nızdı onlar, onlar da sizin yargınızdı, karıştırmayın.

AHMET YILDIRIM (Muş) – İşi iyi bağlamışsınız.

HARUN KARACA (Devamla) – Evet, o zamanki HSYK’nız ve Yargıtayınız da bunu onayladı. Bakın, benim ne söylediğimi herkes gayet iyi anlıyor. Yani öyle, bir haksız olarak açılmış bir dosyaydı, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi olarak önünün kesilmesiyle ilgili bir dosyaydı. Ama herkesin bir hesabı var, Allah’ın da bir hesabı var; onu yapanların hesabı tutmadı, Rabb’imin hesabı tuttu.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Nereden biliyorsun Allah’ın hesabını?

HARUN KARACA (Devamla) – Nasıl ki Siirt’te bir şiir okuduğu için Siirt’te ceza aldıysa Siirt’teki bir sandıktan dolayı da Allah’a hamdolsun bu memlekete Başbakan olarak seçildi ve geldi.

AKBİL’le ilgili detaylı olursa... Ben çünkü mahkeme zabıtlarını falan da beyefendiye vermiştim, onun için onların burada detaylarına girmeyeceğim.

Onun dışında, vergi borcuyla ilgili, bakın, cuma günü bismillah diyeceğiz, bütçeyi görüşmeye başlayacağız. Bütçe görüşmelerinde Maliye Bakanı da burada olacak. Ben Maliye Bakanı olmadığım için söylediğiniz soruyla ilgili bilgi sahibi olmadığımdan dolayı bir şey söylemek istemiyorum.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Önceden hazırlansaydın ya, önergede yazıyor. Önergede yazıyor, önceden hazırlansaydın, ne işe yarıyor?

HARUN KARACA (Devamla) – Maliye Bakanına sorarsınız, oradaki haklı gerekçelerini görürsünüz ve ondan sonrasıyla ilgili olan kısmında da cevabınızı alırsınız.

Bakın arkadaşlar, burada...

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sordum, cevap vermedi.

HARUN KARACA (Devamla) – Altan Bey, siz ara sıra Meclise uğruyorsunuz, biraz daha sık gelirseniz Maliye Bakanını görürsünüz, konuşursunuz. Tamam, onun için biz burada her gün Meclisteyiz, merak etmeyin.

Onun dışında arkadaşlar, nükleerlerle, barajlarla ilgili, bunların hepsi bu Meclis kürsülerinde konuşuldu.

Ben tekrar hepinize saygılar sunuyorum ve tekrar ifade ediyorum: Çok kısa bir sürede o mahkemelerin 150’ye yakın sanıklı dava dosyası bitmiştir, Yargıtay da onaylamıştır.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Karaca.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Şimdi, Sayın Başkanım, sayın hatip “Sizin Yargıtayınız, sizin HSYK’nız.” dedi. Bu açıdan ben…

BAŞKAN – Bu sataşma değil Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Efendim yani benim ne gücüm var?

BAŞKAN – Yok, yok, bu sataşma değil Sayın Tanal, bundan dolayı söz vermeyeceğim size, şimdi diğer konuşmacıyı kürsüye davet edeceğim.

Teşekkür ederim.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, AKP Hükûmetleri boyunca belli bazı şirketlere kamu eliyle sağlanan rantlar kapsamında ortaya çıkan ekolojik tahribatlar ve rantiyer tipi sermaye süreçlerinin araştırılması amacıyla 24/2/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Şubat 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Grup önerisinin lehinde ikinci konuşmacı İzmir Milletvekili Sayın Zeynep Altıok.

Sayın Altıok, süreniz on dakika.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ZEYNEP ALTIOK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada kadın cinayetlerinden, tecavüze uğrayan kız çocuklarından, eşit yurttaşlıktan, hiçbiri adalete kavuşamamış sayısız faili meçhul cinayetten, insanlık suçlarından, zaman aşımından, adaletsizlikten söz edebilirim ama bunların hepsinin gündemi ve yeri başka, konumuz Cerattepe ve talan.

Kaçınız Artvin’e gittiniz, bilmiyorum ama hemen hemen hepimizin bugünlerde özellikle içinden geçtiğimiz acılı gündemde derin nefes alabileceğimiz akciğere ihtiyacı var diye düşünüyorum, en azından bizim var. Birkaç gün önce biz, vekillerimizle birlikte Artvin Cerattepe’deydik. Cerattepe nefes demek, akciğer demek. Artvin halkıyla birlikteydik, Artvin halkı direniyor, Artvin’in güzel insanları canları pahasına direniyorlar; çok şey istemiyorlar, şiddet uygulamıyorlar, onlarınki kapris değil. Artvin halkı yirmi yıldır, topraklarına, doğasına, kendisine ait olarak sahiplenmek istiyor. Onlar yaşam hakkı için, yaşam kalitesi için ve çocuklarının geleceği için direniyorlar. “Madene hayır.” diyorlar çünkü Artvin’in hemen sırtında yer alan ve eğimi yüzde 80 olan heyelan bölgesinin tek dayanağı ağaçlar, kayma riskinin en önemli koruyucusu ağaçlar. 38 hektar alanın tamamı orman ve tamamı hedef alınmış ve yok edilmek üzere.

Bölge, dünyanın ekolojik çeşitlilik açısından, flora ve fauna açısından en zengin ve en tehdit altında kalan bölgesi. Üçüncü zamandan beri kesintisiz orman varlığını sürdüren bu alan kuşların en önemli iki göç hattından biri; kesin koruma altında olan, türleri tehdit altında olan hayvanların barınma alanı. Madenlerin çalışma koşulları su kaynaklarını kirletecek, çok daha geniş bir alanda hasar yaratacak, insanların sağlığı tehdit altında olacak. Yöre halkının dile getirdiği ve yaşam faaliyetlerini sürdürdüğü üzere, kültür ve turizm bölgesi olan alan, ciddi şekilde ekonomik anlamda da yaşamsal faaliyet anlamında da zarar görecek. Bunları biz söylemiyoruz; Valilik Çevre Kurulu, Kafkas Üniversitesi Artvin Orman Fakültesi, Artvin Orman Bölge Müdürlüğü, Maden Tetkik Arama Enstitüsü, Türkiye Mimarlar ve Mühendisler Odası, çevre dernekleri, Artvin halkı, Karadeniz halkı ve mahkeme kararı söylüyor. 2014 yılında, burada maden işletilmeyeceğine dair karar yerel mahkemeden çıktı ve Danıştay tarafından onaylandı. Ne yaptılar peki? Şirket gitti, ikinci bir ÇED süreci başlattı ve Bakanlık, Danıştayın burada maden işletilemeyeceğine dair bir önceki kararına rağmen olumlu bir rapor verdi. Tüm bunlara rağmen ÇED raporları yenilendi ve olumlu bir karar verildi.

Cengiz Holding “Ağaç kesmeyeceğiz.” diyor, 50.300 ağaç kesileceği ortaya çıkıyor. “Kesilen ağaçların yerine yenileri dikilecek.” diyor, “Yer altında kapalı sistemle çalışma yapacak maden ve tahribat olmayacak.” diyor. Bu ne cahilce ve insanı aptal yerine koyan bir açıklama. Taksim Meydanı’na koyduğunuz gibi beton saksılarla mı ağaç dikeceksiniz? O ağaçlar kaç yılda yeniden yetişecek? Üçüncü zamandan beri orada orman olarak var olan ağaçlar yerine gelir mi, gelebilir mi, kaç yılda gelecek? Orada barınan canlılar nereye gidecek, ölümleri yerine getirmek mümkün olabilecek mi? Ve Hükûmet, millete açıkça küfür ederek meydan okuyan şirketin koruyuculuğuna da soyunmuşçasına, tutmuş yaşam hakkı için mücadele eden insanlara “terörist” diyor, Artvinlilere saldırıyor; biat etmedikleri, boyun etmedikleri için; rant için, talan için şiddete başvuruyor. Cerattepe’de olanları bizzat yaşadık, insanlara TOMA’larla, biber gazıyla, orantısız şiddetle nasıl müdahale edildiğini gözlemledik. “Gözlem için bir heyet oluşturalım, 10 kişilik bir kadın grubu bölgeye yürüsün.” diyen insanlara, kadınlara ne şekilde şiddet uygulandığını gördük, hastanelere nişan alanları gördük, kadınların yaralandığını, gözümüzün önünde acı çektiğini gördük.

Konuştuğumuz gençler, “Yaşam, besin, nefes kaynağımız değil Artvin sadece, o alan bizim sosyal hayatımız, bizim paylaşım alanımız, bizim neşemiz, aynı zamanda eğlencemiz.” diye feryat ediyor, bölgenin kültür ve turizm alanındaki zenginliklerinin yok olmasının hayatlarına nasıl mal olacağından söz ediyor.

14 Martta yeniden keşif var ve bugün, mahkeme süreci olana kadar, bitene kadar durdurma kararı alındı. O zaman bunca şiddete gerek var mıydı, bu kararı bugün almaya, bütün bu çileleri yaşatmaya, oradaki bu üzüntüyü, o halkı esir etmeye gerek var mıydı; neden bu telaş, neden bu acele, neden bu kadar hızlı ve şiddetli bir şekilde buraya girilmesi gerekti? İnsanlar burada iki yüz elli gündür 1.700 metre rakımda nöbet tutuyorlar, yirmi yıldır bunun mücadelesini veriyorlar, görmüyor musunuz televizyonlardan? 25 bin kişilik kent merkezinde 15-20 bin insan sokağa çıkıyor, bütün kent geceleri ışıklarını söndürüp açıyor, ses çıkarıyor, protesto ediyor, geceleri sabahlara kadar nöbet tutuyor; yaşam hakkı için, nefes için, doğa için nöbet tutuyor. Niçin bu insanları karşınıza alıyorsunuz? “Millî iradeye saygı” diye yasal ve özgür iradeyle gerçekleşen seçimleri dahi yok saydınız, buyurun size millî irade, bundan âlâ millî irade mi olur? Artvin’de millî irade size sesleniyor, “Topraklarımızdan elinizi çekin, topraklarımızı ranta, talana teslim etmeyin.” diyor. Halkla inatlaşmayın, Artvin halkı toprağını, ağacını, yeşilini savunuyor. Onlar bu ülkenin yarınını savunuyor, nefes alma hürriyetini savunuyorlar, öz vatanlarını savunuyorlar. Bir karar verin kimin Hükûmetisiniz, Artvin halkının mı, şirketlerin mi bir karar verin? Yasal taleplere karşı şiddet, çatışma, savaş çözüm getirir mi? Artvin’i rahat bırakın. Doğu Karadeniz’i, suyu, ağacı, ormanı rahat bırakın. Ülkemizin topraklarını, masum insanlarını rahat bırakın. Artvin, Artvinlilerindir, çiçeğindir, böceğindir, suyundur, ağacındır, yeşilindir. Artvin, hepimizindir, millete küfreden şirketlerin değildir.

Sizleri, insanlığı, yaşamı, yaşama hakkını korumaya davet ediyorum. Ülkemizin hiçbir köşesi rant ve talana, şirketlere teslim edilemez. Ülkemizin tüm insanları, tüm yurttaşlarımız, hepimizin geleceği için, nefes alma özgürlüğü için söz söyleme ve protesto hakkına sahiptir. Bu hak, şiddet kullanılarak ellerinden alınamaz. Unutmayın, sizin de nefese ihtiyacınız var.

Az önce, “Talimatı milletimizden alırız.” dediniz. Cerattepe milletin sizden talimatıdır. Cerattepe’de milletin talimatı nettir, milletin talimatını dinleyiniz, Cerattepe’yi serbest bırakınız; ranta, Cengiz Holdinge, paraya pula teslim etmeyiniz.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Altıok.

Grup önerisinin aleyhinde…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın İnceöz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım, tutanağa girmesi açısından buradan söz istiyorum.

Bir kere, millî iradeye son derece saygılı olduğumuzu belirtmek istiyorum. Yani, bütün seçim sonuçlarında milletimiz ne vermişse bu bizim kabulümüzdür ama 7 Haziran süreci sonrası 1 Kasıma giden süreçte… Bunlara girmeyeceğim. Süreçte ne yaşandığını milletimiz gördü ve milletimizin vicdanında bu kabul gördü.

İkinci olarak, Artvin Cerattepe’deki hassasiyete, o kadar oradaki milletimizin sesini duymuş olmalıyız ki Sayın Başbakanımız bugün oranın bütün taraflarını toplayan bir toplantı gerçekleştirdi. Biraz evvel mahkeme kararı söylendi, evet, mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verdi yani bizim orada “Böyle bir karar ver, verme.” deme şansımız yok. Bu mahkemenin takdiriydi ve bir yürütme kararı verildi. Biz, milletimizin sesine son derece hassasız ve duyarlıyız. Bugünkü tüm taraflarla gerçekleştirilen toplantı da oradaki sorunun masaya yatırılmasıyla alakalıydı.

Bir vurgum da şununla alakalı olacak: Orada ağaç kesilmesi vesairesi... Yani ben biliyorum ki kesilecek olan ağaçtan biz her defasında çok daha fazlasını kesilen yerlerde dikmek suretiyle, büyütmek suretiyle bu konuda çevreye son derece hassas bir politika izlediğimizi de belirtmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın İnceöz.

Grup önerisinin aleyhinde ikinci ve son konuşmacı Erzurum Milletvekili Sayın Kamil Aydın. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Aydın, süreniz on dakika.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi adına öneriyle ilgili konuşma yapmak üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, bugün seri saray sohbetlerinden bir tanesini birazcık kulak kabartarak haber kuşağında dinledim. Çok ilgimi çeken bir kavram var, burada da çok kullanıyoruz: “Tarih tekerrürden ibarettir.”, “Tarih tekerrür eder.” Tabii, terörle ilgili bağlamda bir şeyler söylüyor Cumhurbaşkanım -ama suçu tarihe- tarihten birtakım çıkarımlar yaparak.

Değerli milletvekilleri, tarih fail değildir, tarih olaylara not düşmektir, kayıt altına almaktır. Fail bizlerizdir; olayları, eylemleri, nedenleri bizlerizdir, bizlerin yaptıklarıdır. Dolayısıyla “Tarih tekerrürden ibarettir.” ya da “Tarih tekerrür eder.” diyerek suçu tarihe ya da mazereti tarihe yüklemek tarihe haksızlıktır. Bizler, öncelikle, yaptıklarımızla veya yapmayı planladıklarımızla sorumluluğumuzun bilincinde olmak zorundayız.

Şimdi, efendim, neler olmuştur? Biz diyoruz ki: İnsan, yaratılanların en şereflisidir; bakın, rengi, dili, dini, ırkı, etnisitesi ne olursa olsun. Dolayısıyla eşrefimahlukat olan bir varlığı sorunsallaştırırsanız onu değersizleştirmeye çalışmış olursunuz. Dolayısıyla Kürt’ü sorunsallaştırırsanız ona hakaret etmiş olursunuz. Çünkü böyle bir şey, böyle bir şeyi söyleme hakkımız yoktur.

Şimdi efendim, Hükûmetin icraatlarına bakıyoruz, şöyle bir gözden geçirelim bugüne kadar yaşadıklarımızı. Bugün doğayla ilgili bir mevzuyu konuşuyoruz. Şimdi biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, muhafazakâr ve milliyetçi bir partiyiz ve hiçbir zaman bundan da ödün vermedik. Adalet ve Kalkınma Partisi de muhafazakâr olduğunu söyleyen bir siyasi hareket. Biz gelenek olarak, inanç olarak bir ağacın dahi yaşatılması noktasında hassasiyetlerimizi bilen insanlarız çünkü “Yaş kesen baş keser.” diyoruz değil mi? “Kıyamet anı dahi olsa elinizde bir fide varsa dikiniz.”

Şimdi, neyi konuşuyoruz Allah aşkına? Artvin, sanki ilk defa Artvin’de yaşanan bir şey Türkiye gündeminde yeni yaşanmış, daha önce hiç olmamış gibi. Türkiye’yi hangi proje adı altında olursa olsun… Biraz önce hatipleri dinledim, biraz da notlar çıkardım. Efendim, Türkiye’nin kalkınmasını kimse istemiyormuş, barajlar yapılmasını istemiyormuş. Ne alakası var? Ekonomik olarak kalkınmayacakmışız. Ne alakası var? Burada gündemde olan, Artvin özelinde bir zatımuhteremi tartışıyoruz. Yani bütün ihalelerde başaktör, her zaman karşımıza çıkıyor. 17-25 Aralık sürecinde kulaklarımızın utandığı birtakım şeyleri duyduk ve bu zatımuhterem yine gündemde. Artvin’de daha önce Murgul ve -biraz önce grup başkan vekilim ifade ettiler- Türkiye’de birçok enerji ihalesini de almış, maşallah, böyle yetenekli bir insanın son bir ihale sonucu, her şeye rağmen, bütün ÇED raporlarına rağmen… Şimdi, bu ÇED raporlarına… Dedim ya, bir kendimizi sorgulayacağız, geçmişte neler yaşadık? Türkiye’deki benim bölgemde de, Erzurum’da da bizim Ödük Vadisi, Artvin’e uzanan çok güzel bir yeşil kuşaktır orası. Orası gerçekten harika bir coğrafyadır. Yani tükenmekte olan bitki ve canlı türleri var orada. Hatta bir ara kaçakçılığı yapıldı, bir iki İsrailli kaçakçı yakalandı, yargıya götürüldü, çünkü endemik türlerin yoğunlukta olduğu bir bölge; Uzundere, Ödük Vadisi, Yusufeli ve Artvin’in diğer ilçeleri. Şimdi, orası, zaman zaman yol yapımı…

Elbette ki ihtiyacı karşılıyorsa eyvallah, ama şu ana meseleyi, efendim, feda etmeden, biz canlılara riayet etmek, onların da yaşama haklarına riayet etmek zorundayız. Bugüne kadar yapılan ihalelerde, efendim, “Üniversiteler dik duruş sergiliyor…” Gerçekten, bilirkişi isteniyor.

Bir tane yaşadığım örnekten bahsedeceğim: 2009’da, yine istenmeyen bir bölgeye Erzurum’da bir baraj yapıldı, suyu buradan getireceğiz şeyiyle, bu suyu içireceğiz… Bütün raporlar, bütün bilirkişi raporlarında denildi ki: “Bu su, efendim, altyapıyla, kanalizasyonla karışan bir su, bu suyu içiremezsiniz. Bu suyun içeriği bozuk.” Efendim, Hıfzıssıhha raporlar hazırladı, üniversiteden -hiç unutmuyorum- kimya mühendisliğinde bir arkadaşım grubuyla beraber projeye dönüştürdü ve rapor olarak hazırladı ki “Bu su zehirli, katkı maddeleri fazla olan, efendim, altyapının, kanalizasyonun karıştığı bir su, içilmez…” Ve o arkadaşımız, inanın, baskıyla üniversiteden uzaklaştırıldı, ceza aldı. İçilmez suya “içilir” dediler.

Şimdi, ÇED raporlarına bakıyoruz, olumsuz çıkan raporları tekrar mahkeme bozuyor, yeni bir bilirkişi -Sayın Veysel Eroğlu bunları çok iyi biliyor çünkü onun hakkında da bunlarla ilgili soruşturma önergeleri verildi- efendim, tekrar, yeniden raporlar düzenleniyor, yeni bir kurul, bu sefer olumsuz olan ÇED raporları olumluya dönüşüyor. Ya, Allah’tan korkun!

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Hangi baraj?

KAMİL AYDIN (Devamla) – Bizim Palandöken içme suyu barajımız, 2009.

Şimdi, arkadaşlar, ne olur geçmişe bakalım. Bugüne kadar yaptığınız yanlışlardan ne olur birazcık pay çıkaralım, bir nedamet getirelim öncelikle, bir öz eleştiri yapalım. Burası deneme yanılma yolu değil. Bu millete hizmet ediyoruz. Olmadı, pişman olduk, yanlış oldu. Bugüne kadar çıkardığınız birçok kanun… Aceleye getiriyorsunuz. Efendim, olay sadece Artvin olayı değil. Bakın, Büyükşehir Yasası’ndan artık siz de yavaş yavaş pişmansınız. Ne oldu? Çünkü çıkardığınız Büyükşehir Yasası’yla, Allah korusun, iç savaşın eşiğine geldik neredeyse. Bölgede her türlü hâkimiyeti terörün kucağına bıraktınız. Ee, şimdi niye çıkardınız bunu? Çıkarılırken öngörümüz şuydu, diyorduk ki: “Yapmayın,Türkiye buna hazır değil. Bölgesel kalkınma adına, bölgesel illegal güçleri güçlendiriyorsunuz.” Bunları söyledik. Şimdi “HSYK” diyoruz “savcılarınız” diyorlar ya! Allah’tan korkun! Yargıyı siyasallaştıran zihniyeti bir kendinizde arayın, birazcık sorgulayın.

Oradan Artvin’e geçelim. Şimdi, bugün Artvin’de olanlara bakıyoruz, gerçekten içler acısı. Artvin’de Türkiye’nin en kaliteli zeytini yetişirdi, artık o zeytini tadamayacağız; en kaliteli üzüm türlerinden birisi yetişirdi, en endemik canlı türleri vardı, artık olmayacak. Yusufeli sular altında artık, neyin karşılığında ve kime, ne verme karşılığında?

Arkadaşlar, biz biliyoruz Türkiye’de enerji politikaların nasıl olduğunu, hangi raporların “hayır” dediğini ve bu raporlarda “hayır” diyenlerin hangi sıkıntıları çektiğini çok iyi biliyoruz.

Siyaset, çözüm üretme sanatıdır; siyaset, yandaş kayırma sanatı değildir; birilerine bütünü, bütüne de hiçbir şeyi verme değildir. Onun için, Artvin’de bugün olanlar son bir ders olsun diyoruz.

Biz her zaman dedik ki: “Elbette ki insanın yaşama hakkı kadar doğanın da, çevrenin de tahrip edilmeme hakkı vardır; yaşama, yaşanabilirlik ortamının devam ettirilme hakkı vardır.” İşte, bütün serzenişimiz bu noktadadır; yoksa baktığınız zaman basit bir direniş değildir. Artvin’de yapılan basit bir direniş değil. Ben “direniş” adını da kullanmak istemiyorum, orada bir hak arama vardır, orada… Sayın Bakanın geçen hafta “Efendim, halkı dinlemek lazım, seçmene kulak vermek lazım, isteklerini dikkate almak lazım.” sözünden hareketle diyorum ki, artık oradaki insanlara kulak verin çünkü orası onların doğal mekânı. O doğal mekânına biz buradan ahkâm kesmeyelim, biz o doğal mekânı doğal olmayan hâle getirmeyelim. Bunu onlara soralım. Yani Batı demokrasileri, efendim, gemilerin ne renk boyanacağına dahi halka sorup karar verirken, biz bir yöre insanını hiçe sayıp bir havuz medyası sponsorunun talebini yerine getirme mercisi değiliz diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aydın.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Başkanım, bir şey söyleyebilir miyim?

Sayın konuşmacı, benim de seçim bölgem olan Erzurum Palandöken Barajı’yla ilgili bir bilgi verdi, onu düzeltmek istiyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Yerinden söz alsın efendim. Böyle bir usul yok.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Efendim, 2009’da seçim bölgesi değildi ki. Ben belediye başkanı adayıydım. Sizinle ne alakası var?

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Ama şu anda yeni bilgiyi aldım…

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Şu anda değil, 2009’da; diyorum ki, geçmişte bunu yaşadık.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Olsun. 2009’la ilgili bilgiyi vereceğim.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Sakıncalı bir raporu yırtıp attılar.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Hayır.

Şu anda, Başkanım, kayıtlara geçmesi açısından söyleyeyim.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, böyle bir usul yok. Bunların İç Tüzük okumaları lazım.

BAŞKAN – Yerinizden, size, mikrofonu açalım.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, Hükûmet versin cevabı.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – İlgilendirir beni.

BAŞKAN – Bilgilendirme yapmak istiyor sayın vekil.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Efendim, bilgilendiremez ki, o dönemde aday değil Erzurum’da ya.

BAŞKAN – Buyurun.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Efendim, çok teşekkür ederim.

Ben de 2007’de milletvekilliği -daha önce de- yapmıştım, 2007’den sonra da bölgemle yakından ilgili birisiyim. Şu anda, Büyükşehir Belediye Başkanımızı aradım. Sayın vekilimin söylediği, 2009 yılı itibarıyla TÜBİTAK, Hıfzıssıhha tüm raporların uygun olduğunu ve bu konuda herhangi bir sorun olmadığını -zehirli su olduğu zaman zaten tıbbi bir sorun olacağı açık bir gerçek- hiç böyle bir olay yaşanmadığını… Ben de teknik bir vekil olarak burada bir düzeltme yapma gereği duydum. Bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim.

Bir de, son on üç yılda da 3,5 milyar fidan dikildiğini de buradan paylaşmak isterim.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Sayın Başkanım, yani bilgi tamamen gerçek dışı; tenzih ediyorum, vekilimin söyledikleri doğru ama ben o dönemde belediye başkanı adayıydım. Hıfzıssıhha müdürü ve alt kademede çalışanlar, maalesef, bunu utanarak söylüyorum: “Hocam, yapacak bir şey yok. Biz de deney yapıyoruz, biz de araştırma yapıyoruz, bozuk çıkıyor.” Ama Hıfzıssıhha, malum, yapı ta nereye kadar uzanıyor? Sağlık Bakanına kadar uzandı.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Erzurum’a kirli su içirildi.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Kirli su içirildi ve o sudan sonra müthiş bir salgın var. O dönemdeki hastaneye, acile giriş yapanların istatistiğine bakarsa Mustafa Bey görür. Erzurum’da yaşamadığı için, ben bire bir yaşadığım için biliyorum.

Bu raporu veren üniversitedeki kurulun, o Nuhi Bey’e -bakın, ismini dahi veriyorum- o çocuğa yapmadıkları eziyet kalmadı -kadro masumiyeti dâhil- ve gitti çocuk.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bir araştırsın öyle, bir dahaki oturumda konuşuruz.

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Anahtar kelimeleri verdim, araştırın.

BAŞKAN – Peki, sözleriniz tutanaklara geçti.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Sayın Başkan, belediye raporları göndermeye hazır yani.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Tamam göndersin.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Hıfzısıhhaya güvenmiyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunacağım…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayak kalktı)

LEVENT GÖK (Ankara) – Yoklama istiyoruz efendim.

BAŞKAN - Yoklama istiyorsunuz.

Evet, 20 milletvekilinde yoklama arayacağım.

Sayın Gök, Sayın Tarhan, Sayın Arık, Sayın Kaplan, Sayın Durmaz, Sayın Gürer, Sayın Altıok, Sayın Yedekci, Sayın Tüm, Sayın Özdemir, Sayın Yarkadaş, Sayın Bakan, Sayın Usluer, Sayın Erdem, Sayın Emir, Sayın Kesici, Sayın Tanal, Sayın Yalım, Sayın Özcan, Sayın Tuncay…

Sayın milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, AKP Hükûmetleri boyunca belli bazı şirketlere kamu eliyle sağlanan rantlar kapsamında ortaya çıkan ekolojik tahribatlar ve rantiyer tipi sermaye süreçlerinin araştırılması amacıyla 24/2/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Şubat 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- CHP Grubunun, Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak ve 23 milletvekili tarafından, turizm sektöründe çalışan yurttaşların çalışma koşullarından kaynaklanan sorunlarının araştırılması ve emekçilerin haklarını koruyacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla 5/1/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Şubat 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

24/02/2016

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 24/2/2016 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                    Levent Gök

                                                                                                        Ankara

                                                                                               Grup Başkan Vekili

Öneri:

Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak ve 23 Milletvekilinin, "Turizm sektöründe çalışan yurttaşlarımızın çalışma koşullarından kaynaklanan sorunlarının araştırılması ve emekçilerin haklarını koruyacak önlemlerin belirlenmesi" amacıyla 05/01/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (116 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 24/02/2016 Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisinin lehinde ilk konuşmacı, Antalya Milletvekili Sayın Çetin Osman Budak. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Budak, süreniz on dakika.

ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; turizm sektöründe çalışanların sorunlarının araştırılması konulu araştırma önergemizin gündeme alınmasıyla ilgili grup önerimiz üzerine söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Efendim, 7 Haziran sonrası ülkemizde ciddi bir travma dönemi ve ciddi travmaların yaşandığı bir dönem olarak görüyoruz. Türkiye 7 Hazirandan itibaren özellikle terör olaylarıyla karşı karşıya. Aşağı yukarı 300 şehidimiz, 300’ün üzerinde şehidimiz bugüne kadar gelmiş ve arka arkaya patlayan bombalarla ülkemizde, Suruç’ta, Sultanahmet’te, ondan öncesinde Ankara’da ve şimdi de tekrar Ankara'da geçtiğimiz hafta bombalar patlamış, burada da 175 vatandaşımızı kaybetmişiz.

Şimdi, burada aslında bu zor, ağır koşullarda reel sektörden bahsetmenin de zorluğunu bilerek söz aldım.

Efendim, ben burada şehitlerimize, hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Terörü ve terörü destekleyenleri lanetliyorum. Bu ağır ortamda özellikle büyük bir soruna da dikkatinizi çekmek istiyorum. Burada da özellikle işsizlik sorunuyla ilgili tespitlerim olacak fakat tabii konu turizm ve turizmde çalışanların işsizliği.

Özellikle bu son yaşanan terör olayları, 24 Kasımda düşürülen Rus uçağı ve bunun ardından gelen birçok terör olayı… Şimdi, sadece olayın 24 Kasımda yaşanan Rus uçağının düşürülmesi olayı olmadığının da burada bir altını çizeyim önce. 2015 yılında özellikle Rusya’daki ekonomik krizden dolayı birtakım tedbirler ülkemiz almıştı. Fakat, Türkiye'ye 4,5 milyon civarında 2014 yılında gelen turist sayısının geçtiğimiz yılda 3 milyon 800 binler civarında kapandığını biliyoruz. Buradaki kaybımız aşağı yukarı 1 milyona yakın turist ve geçtiğimiz yıllarda da biz bunu söylemiştik, 2014 yılının başlarında demiştik ki: “Bu turizm bu şekilde sürdürülemez.” Fakat, dikkate alınmadı ve geçtiğimiz günlerde, pazartesi günü bir paket açıklandı. Bu pakete “Turizm Destek Paketi” dendi ama biraz sonra ben size izah edeceğim; destek paketinin içinde neler var, nerelere destek veriliyor ve nerelere destek verilmiyor, bunları anlatacağım.

Şimdi, bir kere, turizm sektöründe altı ay çalışan ve altı ay da işsiz gezen çok büyük bir kitle var. Bu kitle 1 milyon 400 bin seviyesindeki çalışan, emekçi tarafından bahsediyoruz, 1 milyon 400 bin kişi Türkiye genelinde. Bunu nereden alıyoruz? Sosyal Sigortalar Kurumunda –ki bunun da düzeltilmesi lazım- konaklama sektörü, restoranlar, kafe, bar kalemine baktığınız zaman 1 milyon 400 bin kişiyi buluyorsunuz. Eğer turizmde düşünüldüğü gibi, sektör mensuplarının söylediği gibi yüzde 25-30 civarında bir kayıp söz konusu olursa buradaki aşağı yukarı tahminimiz 400 bin ila 500 bin civarında insanın işsiz kalması, 400 bin-500 bin. Bakın, Türkiye'deki işsizlik oranları da yüzde 10,5 seviyesinde. Yüzde 10,5 seviyesi de 3 milyon 125 bin kişiye denk geliyor. Biz sadece rakam söyleyip geçiyoruz. Yani Türkiye'de 3 milyonun üzerinde insan işsiz ve bunlar evlerine ekmek götüremiyorlar. Bir de bunun üzerine eğer turizmdeki krizden dolayı bir büyük işsiz ordusu da gelirse ülkedeki sosyal sıkıntıları da değerlendirmeniz gerekiyor.

Peki, Rusya krizi, 24 Kasımda uçağın düşürülmesi; sadece sorun bu mu? Hayır. Bakın, Avrupa’dan ocak ayında gelen turist sayısında yüzde 45 eksi var. Sadece Antalya’da Rusya’dan gelen turist sayısında yüzde 81 azalma var. Son on yılda Antalya’ya gelen turist sayısında hiç 100 binin altı ocak ayında görülmemişti.

Şimdi, bunu şöyle de değerlendirebilirsiniz arkadaşlar: Bir kere, Türkiye'de hukuk ve demokrasiyle ilgili ciddi zaaf var, birincisi bu. Terör olaylarının yarattığı bir algı var. Avrupa’dan Türkiye'ye bakıldığı zaman -bunu ben söylemiyorum- biz Türkiye’den Suriye’yi nasıl görüyorsak oradaki tatil yapacaklar ya da oradaki vatandaşların, halkın söylediği bu. Türkiye’de ağır bir tablo var, hukuk ve demokrasiyle ilgili ciddi zaaflar var, özgürlüklerle ilgili ciddi zaaflar var ve Türkiye’yle ilgili çekincelerini açıklıyorlar.

Buradaki önerim: Birincisi, hızla, dış politikayla ilgili Hükûmetimizin, bizi yönetenlerin bu şiddet dilini, öfke dilini bir tarafa bırakması. Bu, burada iç politika malzemesi yapılırken, burada siz iç politika malzemesi bunu yaparken anında, on saniye sonra Avrupa ajanslarında, Amerika ajanslarında, dünyanın bütün ajanslarında bu sözlerin oraya gittiğini düşüneceksiniz. Siz bu dili kullandığınız sürece oradaki bakış da bu şekilde olmaya devam edecek. İlk etkisini de tabii ki tatil düşüncesiyle hareket eden insanların üzerinde göreceksiniz.

O yüzden, şimdi paketle ilgili eleştirilerimi şöyle açıklayacağım: Paketin ilk iki maddesinde, birincisi 6 bin dolar uçak desteği var. 6 bin dolar uçak desteği geçtiğimiz yıl da zaten verilen bir destekti çünkü ekonomik kriz vardı Rusya’da, verilmişti. Şimdi, tabii ki olumlu, 6 bin dolar uçak desteğinin, uçak yakıt desteğinin verilmesi olumlu. Fakat burada, şimdi, küçük gövdeli uçaklar 100 kişi getirirken büyük gövdeli uçaklar da 350 kişi getiriyor. Bakın, bir hesap yapın: 6 bin doları 100 kişilik uçağa verdiniz, kişi başına 60 dolar yapıyor; 300 kişilik bir uçakla yolcu getirdiler, kişi başına 20 dolara düşüyor. Şimdi, bu özendirici değil bir kere. Ya boş koltuğa vereceksiniz ya promosyon yapacaksınız. Yani 20 dolar, 30 dolar ya da euro, turiste bir hediye çeki verseniz pazara gidecek bu.

İkincisi, kredi garanti fonu. Geçtiğimiz sene kredi garanti fonuyla ilgili zaten bir destek verildi. Bakın, arkadaşlar, bir firma bundan faydalandı; bir tanesine de yarım diyelim, iki firma yararlandı kredi garanti fonu desteğinden. Kredi garanti fonunda teminat desteğidir. Şimdi, burada, yine 400 bin kişinin üzerinde turist getiren seyahat acentelerine veriyorsunuz. E, 50 bin getiren ne olacak, 100 bin kişi getiren ne olacak? Yani Türkiye’ye zaten 50 bin, 100 bin, 300 bin turist getirenlerle biz Türkiye’ye aşağı yukarı 40 milyon turisti sağladık. O yüzden, burada da bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda acenteye, tur operatörüne destek veriliyor.

Ben çok uzatmayacağım, süre de daraldı.

Biz, peki, bu önerileri ne yaptık? Sayın Bakan da burada. Sayın Bakana da, ben, bu bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak verdiğimiz raporu sunmuştum kendilerine.

Birincisi, istihdam üzerindeki etkiden bahsettik. İstihdam üzerinde 500 bin kişinin işsiz kalma ihtimalinden bahsettik. Burada istihdam üzerindeki yüklerle ilgili en ufak bir şey yapılmamış ve bunu önleyebilecek tedbirler değil buradaki tedbirler. 2 madde böyleydi, alttaki 3 madde de…

Eğer kırk dokuz yıllığına otelleri kiralamış olanlar varsa, onlara bir destek veriyorsunuz ama o destek de direkt bu yılı pas geçmiyorsunuz, üç yıla dağıtıyorsunuz; o destek de değil. Tapulu olanlar ne yapacak? Bunlara da bir destek yok.

Bir üçüncüsü, Türkiye’de esnaf işsizliğinden bahsettik. Yıllardır bunu da dile getiriyoruz. Esnaf işsiz. Esnaf eğer dükkânını kapatırsa hiçbir yerde iş bulamaz değerli arkadaşlar ve şu ana kadar Türkiye’de aşağı yukarı bir on yıldır 350 bin esnaf dükkânını kapattı ve işsiz.

Bakın, sadece normal işsizlikten bahsetmiyoruz, esnaf da işsiz. Bunun sebebi de, yıllarca üzerinde durduğumuz Perakende Ticareti Düzenleme Kanunu. En son değiştiği şekliyle o da bir fayda olmadı. En az 8 defa kanun teklifi verdik sivil toplum örgütleri olarak geçmişte ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Esnaf işsizliği burada hiç öngörülmemiş. Esnaflara bir destek yok.

Özetle ben buradaki desteği şöyle tanımlamaya çalışacağım: Tarım sektöründe faiz destekleri veriliyor biliyorsunuz. Devletimiz faiz desteğini veriyor, Ziraat Bankası kanalıyla düşük faizli kredi veriliyor. Esnafa da Halk Bankası aracılığıyla düşük faizli bir kredi öngörülebilir; artı, bu yetmez, düşük faizli kredi yetmez, aynı zamanda bir de kefalet sistemi getirilmesi lazım. Esnafa kefalet sistemi. Esnafa bir kefalet vereceksiniz, bu büyük kâbus hâlinde olan şu anki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Budak, bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.

ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – Evet, konuyu ancak bu kadar özetleyebiliyorum. Sorun çok derindir, çok ağırdır. Bu sorunla ilgili ben bu paketin içeriğini son derece yetersiz buluyorum ve özellikle istihdamla ilgili bölümde bir çalışmanın olduğunu umuyorum ve aynı zamanda da hiç düşünülmeyen tedarikçi tarafını düşünmenizi, değerlendirmenizi istirham ediyorum.

Önergemize de destek vermenizi umuyorum. Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Budak.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – İç Tüzük 60’a göre yerimden söz istiyorum.

BAŞKAN – Açıyoruz Sayın Baluken.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

41.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Cizre’de bir binanın bodrumunda mahsur kalarak hayatını kaybeden Demokratik Bölgeler Partisi meclis üyesi Mehmet Yavuzel’in cenazesinin teşhis edildiğine ve aynı şekilde hayatını kaybeden Mehmet Tunç ile Derya Koç’un şahsında oradaki bütün yoldaşlarının anısı önünde saygıyla eğildiğine ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Az önce aldığımız bir haberin bilgisini paylaşmak üzere, kamuoyunu, halkımızı bilgilendirmek üzere bu talepte bulundum.

Şırnak’ın Cizre ilçesindeki vahşet bodrumunda bulunan ve süreç boyunca bizimle iletişim hâlinde olan Demokratik Bölgeler Partisi meclis üyesi Mehmet Yavuzel arkadaşımızın cenazesi teşhis edildi. Biraz önce aldığımız habere göre, ailenin vermiş olduğu DNA örnekleriyle de birinci vahşet bodrumunda planlı ve sistematik bir katliamın yapıldığı açık bir şekilde tescillenmiş oldu.

Biz, 29 Ocak tarihinde Mehmet Yavuzel’le yaptığımız telefon görüşmelerinin kayıtlarını da, ses kayıtlarını da kamuoyuyla paylaşmıştık. O ses kayıtları esnasında patlama seslerini, silah seslerini ve “Bizi öldürüyorlar, bizi katlediyorlar, infaz ediyorlar.” çığlıklarını bütün Türkiye kamuoyunun bilgisine sunmuştuk. Bugüne kadar o ses kayıtlarını inkâr edenler, dün gensoru görüşmesinde de yalan yanlış bilgilerle oradaki gerçeği çarpıtanlar, bir kez daha Türkiye halklarının önünde, Türkiye kamuoyu önünde teşhir olmuştur, maskeleri düşmüştür. Daha önce cehennem binasında iletişim hâlinde olduğumuz Mehmet Tunç da aynı şekilde katledildi ve cenazesi teşhis edilmişti. Yine, Milas Eş Başkanımız Derya Koç da bizimle iletişim hâlinde olmasına rağmen, ses kayıtları elimizde olmasına rağmen, bu katliam süreciyle, maalesef, acımasız bir infazla karşılaştı.

Mehmet Yavuzel, Mehmet Tunç ve Derya Koç şahsında, oradaki bütün yoldaşlarımızın anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. Her 3 arkadaşımızın şahsında, orada tarihin en acımasız katliamıyla katledilen arkadaşlarımıza buradan seslenmek istiyoruz: Sizden özür dilemiyoruz, her şeyi yaptık ama sizi kurtaramadık çünkü karşımızda katliama karar vermiş bir Hükûmet ve devlet aygıtı vardı. Buna rağmen, sizden özür dilemiyoruz; sizi katledenlerin insanlık önünde, tarih önünde mutlaka hesap verecekleri sözünü burada yineliyoruz. Bu sürecin, mutlaka, bu katliamı gerçekleştirenlerin insanlığın adaleti önünde yargılanacak bir şekilde sonuçlanacağının sözünü, burada belirtmiş olduğum arkadaşlarım şahsında, yaşamını yitiren, katledilen bütün arkadaşlarımıza veriyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, Demokratik Bölgeler Partisi meclis üyesi Mehmet Yavuzel’e Allah’tan rahmet, ailesine başsağlığı dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Ben de Demokratik Bölgeler Partisi Parti meclisi üyesi Mehmet Yavuzel’e Allah’tan rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- CHP Grubunun, Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak ve 23 milletvekili tarafından, turizm sektöründe çalışan yurttaşların çalışma koşullarından kaynaklanan sorunlarının araştırılması ve emekçilerin haklarını koruyacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla 5/1/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Şubat 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde ikinci konuşmacı Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Günal, süreniz on dakika.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Seçim bölgemiz Antalya’yı da, yakınındaki illeri de, ülkemizi de yakından ilgilendiren bir krizin yaratmış olduğu etkilerle ilgili bugün CHP Grubunun önerisi üzerine konuşuyorum ama Sayın Bakanımız burada, Sayın Bakana da daha geçtiğimiz hafta Plan ve Bütçe Komisyonunda bu sorunların bir kısmını iletmiş idik. Bugün bu vesileyle bazı hususların altını çizmek istiyorum.

Öncelikle, bu sorunumuz bugün kronik bir hâlde ortaya çıkmış durumda ama geçtiğimiz yılda da yine Rusya’yla yaşanan ekonomik sıkıntılar, diğer sıkıntılar nedeniyle ve ruble krizi nedeniyle zaten Rusya pazarında bir daralma vardı.

Tabii, bütün bu gelişmeler, Avrupa’da, diğer, bölgemizde yaşanan çatışmalar turizm sektörünü doğrudan etkiliyor. Ama bizim sorunumuz sadece bu krizden kaynaklanmıyor sektörüyle beraber. Maalesef burada bunları şimdi geniş tartışacak zamanımız yok. Sayın Bakana da bazı hususları ilettik. Antalya’da da arkadaşlarımızla beraber Sayın Budak da oradaydı, daha önce bu krizden etkilenen tarım sektörümüzün sorunlarıyla ilgili de bütün vekillerimizin katılımıyla, o gün orada bulunanlarla bir değerlendirme toplantısı yaptık Tarım Konseyinin öncülüğünde ve orada kurmuş olduğumuz müteşebbis heyetle de hem Sayın Budak hem ben hem Sayın Samani, her partiden birer milletvekili olarak… Tarım Bakanımız da az önce buradaydı, Sayın Çelik buradaymış. Demek ki ilgili şeylerin bir kısmı bakanlarımız burada.

Benim söylediğimin özeti şu: Sayın Şimşek’e de o heyetle beraber gittik oda başkanlarımızla beraber, Sayın Çelik’le de görüştük. Sayın Bakan zaten kendisi oraya -Kültür ve Turizm Bakanımız- gitmişti. Yani yerinde gördüler ama meseleyi bizim gündeme getirmemiz, Sayın Bakanım, yetmiyor. Ne yapmamız lazım? Açıkçası, açıklanan turizm eylem planı, evet, lazım olan hususlar var ama bunlar, bizim bir finansal kriz çıktığı zaman, makro ihtiyati tedbirler diyoruz ya işte, Merkez Bankası, BDDK “Harcayın, harcamayın, düşürelim.” Ama sanayiye geçemediğimiz zaman olmuyor. Benzer şekilde, bunlar bize geçici olarak bir nebze bu sezonda kısmi rahatlama, yani tam rahatlama değil bakın, kısmi rahatlama sağlayan şeyler.

Onun için, yıllardır söylediğimiz bir şey var: Hâlâ Sayın Bakan da o sıkıntıyı yaşıyor. Şimdi, gidiyor, bir örgütle ayrı konuşuyor, öbürüyle ayrı konuşuyor. Diğerleri geliyor, başka bir şey söylüyor. Burada bir eksiklik var, samimiyetle bunu çözmemiz lazım. Sadece turizmle ilgili değil değerli arkadaşlar, yani bir an önce… Yapısal önlem dediğimiz bu. Benim burada söylemekten dilimde tüy bitti. Geçen sefer, kaç sefer söyledim, Sayın Ertuğrul Günay bana geldi, sitem etti ama çıkmadı.

Sayın Bakandan tek, en önemli istirhamımız şu: Bu turizm çerçeve kanununa bize buradan…

Yani 4 tane torba geçirdik Sayın Bakanım.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Beraber yaptık.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Aynen aynen.

Geçici bütçeden beri 4 tane torba geçirdik. Torba değil, 1 tane turizm çerçeve kanunu istiyoruz içine. Şimdi burada koyduğunuz 9 tane maddede kısmen var ama bunun içerisinde her şeyin olması lazım. Bunun içinde teşvik kanunu olacak.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Bunlar telafi edecek…

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Sayın Bakanım, sıkıntı yok. Ben diyorum ki bu krizi fırsata çevirelim.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Eyvallah.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Yani çünkü -yukarıda da arz ettim size, arkadaşlara da söyledim- Çincede kriz hem fırsat hem tehdit işaretiyle gösteriliyormuş. Ben Çince bilmiyorum ama uzmanlar öyle söylüyor. Şimdi bu krizi fırsata çevirelim ve birikmiş sorunlarımızı çözmek için bir vesile olarak kullanalım.

Sayın Bakanım, biz burada bütün partileri temsil eden Antalya milletvekilleri olarak, Mersin milletvekilleri olarak, Muğla milletvekilleri olarak, Aydın milletvekilleri olarak hepimiz turizmden en fazla etkilenen, şu andaki krizden ve ekonomisi turizme dayalı olan iller olarak arkanızdayız. Ama şunu da kabul etmek lazım, bir an önce bunu çıkarmamız lazım.

Yukarıda söyledim, siz bunun üzerine gelen 3’üncü, 4’üncü bakansınız. Hepsine sırayla söyledik, her sene burada söylüyoruz. Niye? 2007-2013 eylem planı bitti, 1’inci maddesi örgütle ilgili kanundu, yapmadık. Niye? İşte şu kısır, sanal çekişmeleri bırakın diyorum. Yani önce bir ekonomik, sosyal konularda çıkacak kanunlar…

İşte, turizm çerçeve kanunu diyorum. Bunun için de başta bir turizm planlaması lazım. Kim yapacak? Sadece Bakanlığın bunu yapma şansı yok. O paydaşlarla beraber güzel söylüyorsunuz ama otelciler ayrı yerden bakıyor, tur operatörleri ayrı açıdan bakıyor, birlikler ayrı açıdan bakıyor. Hepsini bir araya getirecek bir üst, sizin tabirinizle, üst akıl diyorsunuz ya Sayın Bakan, yani bunu sağlayacak bir şey… Hep söylüyoruz, lafta var.

Diyorum ya, eylem planına baktığım zaman ben onun yüzde 75’ine katılırım. İçinde belki eleştireceğimiz, eksik olanlar olabilir ama zaten vardı ama yapılmadı. 2007-2013, bakın, bitti, 15, 16… Bunun içerisine kıyı kenar kanunu lazım, bunun içerisine, az önce Sayın Budak’ın da bahsettiği istihdamla ilgili kısım var, turizm sektörünün bizden talepleri var. Her sene ben kaç yıldır nisan ayının başında turizm sezonunun açılışı diye burada gündem dışı söz alırım, bunlar da tutanaklar da var, her seferinde de o talebimizi yenileriz. Gelin, bu sefer bu krizi fırsata çevirelim, kışın, yazın. Turistik tesislerimizi sadece Antalya olarak düşünmeyin, Uludağ’da da yazın boş kalıyor o oteller, örneğin Erzurum’da yazın boş kalıyor.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Kışın da boş kalıyor.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Az önce Sayın Hocam burada Erzurum’u söylüyordu, “Palandöken” deyince, onlara da tam tersine yaz döneminde de onların istihdamına teşvik vermemiz lazım, oraların açık kalabilmesi için alternatif toplantılar düzenlenmesi lazım, sadece kayak turizmi için değil. Bizde de kışın bunların açık kalabilmesi için istihdamla ilgili teşvik kanununda da düzenlemeler yapmamız gerekiyor.

Ama benim çok daha muzdarip olduğum, herkesin de tam söyleyemediği bir husus daha var: Çok plansız bir turizm yapılaşması görüyoruz yani bizim bölgemiz de dâhil olmak üzere Bakanlığın bu hususlarda biraz daha seçici olması lazım. İşte, bu, yapısal eksiklikten kaynaklanıyor, örgütsel eksiklikten kaynaklanıyor, dolayısıyla bir arz planlamasını da yapmamız lazım. Bir taraftan pazar planlaması yapıyoruz ama efendim, sadece deniz, kum olmasın, değişik alternatif turizm yöntemlerini uygulamaya koyalım diyoruz. Peki, onu planlamazsak…

Sayın Muş, müsaade et de Sayın Bakana bir şey söylüyoruz yani senin acelen yok.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Tamam, Genel Kurula hitap edin.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Sayın Bakanım, bu planlama işine de lütfen bir konsept, bir şeyler geliştirelim, herkes kafasına göre böyle çok farklı bina yapıyor yani resmen konsept dışına çıkan çok fazla binalar var ki bir heyula gibi çıkıyor. Belli bölgelerde belli konseptler geliştirip ona göre tip projeler geliştirmek lazım ki… Veya teşviki verirken onlara verin, siz teşvik edin yani belli standartlara uygun.

Şimdi, veriyoruz teşvik, güzel, içinde, enerjiyle ilgili söylüyorsunuz, atık suyla, katı atıkla ilgili söylüyorsunuz. Güzel de kaç tanesi alabilecek durumda? “Çevreye duyarlı olsun.” Kaçını öyle yaptırdınız Sayın Bakanım? Belgeyi siz veriyorsunuz yani “Şimdi, bunu eğri oturup doğru konuşalım.” derler ya sektör diyor ki: 4 bin civarında Bakanlık belgeli tesis var, bunun 250 tanesi ancak bu sizin söylediğiniz enerji teşvikinden yararlanabilecek durumda. Niye? Çünkü ötekiler yaparken çevreye duyarlı yapmamış veya standardını oraya getirememiş, özetini söylüyorum. Bu hepimizin sorumluluğu. Hem teşvik ederken ona göre yapalım hem bu yatırım belgesini, işletme belgesini verirken ona göre verelim hem de bunları farklı konseptler, farklı bölgelerde oluşturarak alternatif turizm kanallarını da böylece ülkemize yönlendirelim.

Bunlarla birlikte, yapmamız gereken en önemli şey de bu klasik, geçmişten beri eksik devam eden tanıtım kısmını da ciddi anlamda bir gözden geçirmek gerekiyor Sayın Bakan. Yani tanıtım kısmına, ciddi anlamda hem para hem zaman hem yeni bir sistemle zaman ayırmamız lazım. Çünkü, yanlış bir şekilde “Türkiye markası pazarlıyoruz.” diye bir sürü paralar harcadık. Değişik, alternatif turizm türlerine göre değişik bölgeleri marka şehir hâline getirmemiz lazım. Bunu niçin söylüyorum? Bunların tamamını, işte bu söylediğimiz çerçeve kanunda ne yapılması gerekiyorsa oturalım bunları yapıcı bir şekilde… Diğer konularda da ilgili bakan arkadaşlarımızla da konuştuk, komisyonda da söyledik herkes kabul ediyor ama eyleme bir geçemiyoruz yani eylem planları çok yapılıyor; plan çok, eylem yok. Lütfen bu sefer öyle olmasın.

Sayın Bakana, yeni başladığı heyecanıyla beraber bizler de burada destek sözü veriyoruz. Çünkü, turizm sektörü Sayın Bakanım, tamamıyla yerli bir sektör. Yabancılar gelir, döviz kazandırır ama kuruluştaki birtakım makine, teçhizat hariç, sonra, kullanılan ithal içkiler hariç geri kalan bütün girdiler yerlidir. Bir taraftan gelip hem diyorsunuz ki: “Tasarruf edelim, onu artıralım, bunu artıralım.” ama öbür taraftan bunu sanki bir yabancı sektör gibi görmeyelim. İnşallah bu kriz, bu sorunları tekrar gözden geçirmemize ve yapısal önlemler almamıza vesile olur, ülkemizin gelişmesine, kalkınmasına vesile olur.

Biz de bu vesileyle, bu dayanışma kültürünü, Antalya’da da örgütlediğimiz beraber olma, bunu yapma kültürünü bu Meclise de ve Türkiye’ye de yansıtıp hep birlikte sorunları çözeriz diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Günal.

Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.37

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.49

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Özcan PURÇU (İzmir)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde ikinci konuşmacı Kars Milletvekili Sayın Ayhan Bilgen’dir.

Sayın Bilgen, süreniz on dakika.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, bu trajik durumu belki Nasrettin Hoca’nın fıkralarıyla falan ancak tarif etmek mümkün. Biliyorsunuz, meşhur fıkralarının birisinde, Nasrettin Hoca evinin önündeki ay ışığında, yerde yüzüğünü arıyor. Komşuları soruyorlar, “Hoca, yüzüğü burada mı kaybettin?” diyorlar. “Yok ama burası aydınlık.” diyor.

Şimdi, bizim turizmi nerede kaybettiğimizi aslında herkes pekâlâ biliyor. Dolayısıyla da atık suyla ilgili destekleme vererek turizmin kurtarılamayacağını, durumun vahametinin düzeyini de bütün dünya gibi, Türkiye’de de birazcık bu işle ilgili olanlar, birazcık rakamları bilenler, şu anda otellerdeki rezerve tablolarını biraz bilenler çok net biçimde görüyorlar. Ama, gerçekle yüzleşmemek için, aslında sorunun esasıyla yüzleşmemek ve esasa dair bir çözüm aramayı göze alamadığımız için, sadece, yine Hoca’nın kendi tabiriyle “Dostlar alışverişte görsün.” kabîlinden yaklaşımlarla, paketlerle turizmin sorunlarını çözmeye çalışıyoruz. Oysa, bir an önce tam da sorunun kendisiyle yüzleşmeyi başarsak yani neden Türkiye’de güvenlik olmadığı gerekçesiyle, kaygısıyla rezervasyonlar iptal ediliyor, bununla yüzleşsek belki kısa vadede çözüm bulamayabiliriz ama hiç olmazsa orta, uzun vadede bir adım atma imkânı olur. Sayın Başbakanın paketi açıklarken kendi kullandığı tanımlama, kendi kullandığı ifadeler şöyle: “Rusya’yla gerilim ve çevre ülkelerdeki gelişmeler nedeniyle sıkıntı yaşıyoruz.” Rusya’yla gerilimin sebebi belli. Çevre ülkelerle ilişkiler dediğimiz şey de galiba, tamamen bizim dışımızda, bize rağmen bir tablo değil; bu gelişmelerde bizim de herhâlde bir payımız, bir dahlimiz var.

Burada çok yoğun biçimde terörle ilişki kurma üzerinden polemik yapılıyor ama birazcık dış politikada deve kuşu anlayışından vazgeçsek yani kafamızı kumdan çıkarsak ve dışarıda herkesin gördüğü cüssemizi, cesedimizi fark ederek aslında siyaset yapsak şunu anlayacağız ki dünyada birçok ülke Türkiye’yi sadece güvenlik kaygıları olan bir ülke olarak değil, doğrudan doğruya çevresinde güvenlik kaygılarının artmasına sebep olacak politikaları destekleyen, besleyen ülke olarak görüyor.

En son Bulgaristan tavır koydu, Yunanistan uluslararası çağrı yaptı, Orta Asya cumhuriyetleri -Türkiye’nin en zor zamanlarında yanında olan ülkeler- Türkiye’nin bu krizlerde ne kadar haksız olduğunu ortaya koydular, Irak Merkezî Yönetimi’yle, İran’la ve Suriye’yle ilişkilerimiz de ortada. Başka bir komşu yok zaten. Dolayısıyla, ya kendimize dünyada galiba başka bir yer arayacağız, başka bir yer bulacağız ya da “Çevremizde neden bu kadar gerilim var? Bu gerilimde bizim hiç payımız yok mu?” sorusuyla daha ciddi, daha samimi yüzleşeceğiz.

Türkiye IŞİD’le ilgili uzun bir süre ayak sürüdü. Türkiye’nin müttefikleri IŞİD’le ilgili dosyaları, mülteci kamplarında kalıp sonra Suriye’ye savaşa gidenlerin resimlerini, isimlerini en sonunda Cumhurbaşkanının -dönemin Başbakanı Erdoğan’ın- bir Amerika ziyareti sırasında önüne koydular ama Türkiye bunları reddederek gerçeği değiştirecekmiş gibi siyaset yapmayı tercih etti.

Türkiye’nin birçok şehrinde davul zurnalarla sanki askere yolculanır gibi insanlar Suriye’ye savaşmaya gittiler; Türkiye’nin istihbarat birimleri bunu görmedi, duymadı. Resmî rakamlara göre, Türkiye’de 500 ila 2 bin kişi Suriye’deki örgütlerde IŞİD’de, Ahrar-uş Şam’da, Nusra’da, Yavuz Selim Tugaylarında, Abdülhamit Alaylarında savaşıyor. Bunlar Türkiye’nin kendi kurumlarının verdiği rakamlar ama dünya pek bu rakamları da ciddiye almıyor ve bu rakamların sadece birkaç şehir için geçerli olduğunu söylüyorlar. Yani, bunun yaklaşık 10 ila 20 katı civarında Türkiye’den çıkmış, Suriye’ye cihat etmeye gitmiş, Suriye’de rejimi değiştirmek için hayatını ortaya koyan bu örgütlerin içerisinde militan savaşçı olduğu düşünülüyor ve biz dönüyoruz, bütün bunun sonuçlarını tartışırken bunlarla yüzleşmek, bu politikanın bizi neden buraya getirdiğine dair açık yüreklilikle bir tartışma yapmak yerine, burada polemik yaparak, burada demagoji yaparak, burada sadece suçu muhalefete keserek, faturayı muhalefete keserek bu işin içinden çıkmayı deniyoruz.

Kültür ve Turizm Bakanı Türkiye’deki turizme yönelik baltalayıcı organize işlerin sıralamasını yaparken en başa, işte biraz önce burada da adı anılan bir cemaati, 130 ülkede, “Türkiye güvenilir ülke değil.” diye kampanya yürütmekle suçluyor.

Şimdi, iki soru sorarlar insana: Bir, bir grup, bir topluluk –hadi, sizin deyiminizle ifade edelim- bir terör örgütü 130 ülkede örgütlenmiş ve Türkiye’yle ilgili bir kampanya yürütebiliyor ve sizin bundan, ancak kriz çıktıktan sonra haberiniz oluyor. Yani on yıl boyunca her açılışlarını teşrif ettiğiniz, her olimpiyat etkinliklerinde boy gösterdiğiniz, her fırsatta Pensilvanya’ya selam gönderdiğiniz bu grup bir anda terör örgütü oluyor ve 130 ülkede Türkiye aleyhinde kampanya yürütebiliyor. Bundan, on yıl boyunca haberdar olmamanın izahı yok.

İkincisi de böyle bir yaygın kampanya yapacak bir organizasyonu sadece bir “terör örgütü” diye tarif edip işin içinden çıkmaya çok imkân yok.

Turizmcilerin bu paketi ne kadar önemsediklerine dair, paketin teknik ayrıntısına dair zaten sivil toplum örgütlerinin, meslek örgütlerinin çok net açıklamaları var. Örneğin, teşvik verilecek ajansların kapasitesiyle ilgili Başbakanın pakette açıkladığı rakamlar yani o düzeyde bir desteği hak edebilecek kuruluş sayısı Ege Bölgesi’nde bir elin parmaklarını bulmuyor. Dolayısıyla da bu destekten, bu teşvikten, gerçekten bu turizm krizinden etkilenecek ne kadar esnaf faydalanacak, bunu, az çok herkes takdir edebilecek kabiliyette birikime zaten sahip ama eğer terörle ilgili tartışmaları ve Türkiye’nin demokratikleşme ihtiyacını, Türkiye’nin barış ihtiyacını, Türkiye’nin demokratikleşme ihtiyacını bir an önce önümüze koymazsak ve bir dönem “baldıran zehri içmek” diye tarif edilen bedeli ödemeyi göze alarak siyasal sorumluluk üstlenmezsek bir süre sonra ne yazık ki turizmde bugünkü kadar bile umut içeren, bugünkü kadar bile paket açıklama cesareti bulan bir ortamı yakalayamayacağız. Çok açık, çok net bir tabloyla karşı karşıyayız. Türkiye içeride bir büyük çatışmanın içerisinde, her gün cenazeler geliyor -kimin öldüğü, kimin cenazesinin olduğundan bağımsız olarak ifade ediyorum- dışarıda ise çok daha büyük bir maceraya, bir mezhep çatışmasına Türkiye adım adım sürükleniyor. Suudi Arabistan’la birlikte hareket ederek Orta Doğu’da barışı tesis etme iddiasına dünyada inanacak çok ülke yok. Ama işin garibi şurada ki Türkiye’nin müttefiklerinden çok Türkiye’yle Suriye’de hesaplaşmak isteyenler, Türkiye’yi bir büyük savaşın içine, mezhep çatışmasının içine çekmek isteyenler Türkiye’ye tam da gel, gel yapıyorlar, buyur yapıyorlar, gel diyorlar, sen eğer Suudi Arabistan uçaklarına güvenerek İncirlik’i açıyor ve Suriye siyasetine böyle müdahil olmak istiyorsan gel bakalım, kim ne kadar bedel ödemeyi göze alıyor, kim Orta Doğu’da daha çok sorumluluk ve belirleyici inisiyatif alma gücüne, iktidarına sahip, bunu buyurun görelim diyorlar. Dolayısıyla, bu akıl tutulmasını bir an önce terk etmek, turizmin sorunlarının da aslında Kürt sorununun çözümünden geçtiğini, Türkiye’de Kürt sorunu çözülmezse ne turizmin sorunlarının ne eğitimin ne sağlığın, hiçbir sorunun çözülemeyeceğini bir an önce görmek ve bu kürsüde, bu platformda daha fazla aslında Cumhurbaşkanına da Başbakana da kötülük yapmayıp gerçekleri ortaya koymak gerekiyor. Râvîsi zayıf ama güzel bir hadis var, “Allah bir yöneticinin iyiliğini isterse ona kendisini eleştiren yardımcılar verir.” deniyor. Yani, eğer burada Sayın Cumhurbaşkanını memnun etmek, Sayın Başbakanın hoşuna giden sözler sarf etmek yerine, bu gerçeği dikkate alan ve yapamayacağımız işleri konuşmayan, konuştuğumuz şeylerin arkasında duran bir siyaset sergilersek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlamanız için bir dakika süre veriyorum Sayın Bilgen.

AYHAN BİLGEN (Devamla) – Bitiriyorum.

Yapamayacağımız işleri söylemeyen ama söylediklerinin de arkasında duran bir siyaset sergilersek hem ülkenin itibarı hem iç barışımız hem güvenliğimiz galiba daha sağlıklı bir ortama kavuşur. Bu aktardığım son ifade Kur’an’dan bir ayet, Saf Suresi’nin 3’üncü ayeti ve bu ayeti bazı mütercimler aktarırken diyorlar ki: “Eğer yapamayacağınız işleri söylerseniz üzerinize büyük bir gazap gelir, büyük bir felaket gelir.”

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bilgen.

Grup önerisi aleyhinde ikinci ve son konuşmacı, Antalya Milletvekili Sayın Gökcen Özdoğan Enç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Enç, bu arada geçmiş olsun dileklerimi ifade etmek istiyorum size.

Buyurun, süreniz on dakika.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım, sağ olun.

Sayın Başkan, kıymetli arkadaşlar; Cumhuriyet Halk Partisinin turizmde yaşanan sıkıntılarla ilgili -ana başlığı böyle atabiliriz- vermiş olduğu grup önerisiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Ben, iki tane kıymetli vekilimize, Antalya milletvekillerimize, Sayın Çetin Osman Budak ve Mehmet Günal Bey’e teşekkür etmek istiyorum. Gerçekten kenti ilgilendiren -özellikle Antalya anlamında söylüyorum- güzel değerlendirmelerde bulundular. Turizm, aslında, çok fazla bileşeni olan, tek bir bakış açısıyla değerlendirilemeyecek kadar büyük bir sektör; daha önce meslek hayatında otel deneyimi olan bir kardeşiniz olarak da söylüyorum bunları. Şu da bir gerçek: “24 Kasımda düşürülen Rus uçağı, işte, Antalya’nın turizmine düştü.”, işte, “Turizme düştü.” gibi bizim çok anlamlandıramadığımız, anlamlı bulamadığımız ifadeler kullanılmakta.

Bir kere, sektördeki kriz 2014 yılında zaten “Geliyorum.” dedi. Biraz evvel Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşımın da söylediği gibi, Rusya’daki ruble krizi ve Batı Avrupa’daki sıkışmış ekonomi neticesinde, zaten ileri tarihli rezervasyonlarda ciddi bir düşüş söz konusuydu. Bizim, Rusya’yla olan ilişkiler kesinlikle uluslararası platformun da, NATO’nun da kabul ettiği gibi angajman kuralları çerçevesinde yapılmış bir uygulama.

Bu arada, Türkiye’ye sadece Rusya’dan da turist gelmiyor. Antalya ölçeğinde söyleyelim, en fazla turistin geldiği ülke Almanya. Evet, doluluk oranları…

Turizmde iki sezon vardır; alçak sezon ve yüksek sezon. Bizim sıkıntımız, alçak sezonla ilgili. Çetin Bey’in de ifade etmeye çalıştığı, grup önerisiyle araştırma komisyonu kurulsun diye ifade etmeye çalıştığı şeyi de aslında bu minvalde değerlendirmek gerekiyor. Turizmde altı ay çalışan işçimizi altı ay daha istihdam edebilmek için turizmi çeşitlendirmemiz gerekiyor, bu otellerin açık durması gerekiyor. Temel problemi çözmek için de golf turizminden tutun sağlık turizmine, termal turizmine -efendime söyleyeyim- spor turizmine, kongre turizmine kadar gerçekten çok ölçekli bir planlama yapmak gerekiyor. Bu noktada da Milliyetçi Hareket Partili Milletvekilimiz Sayın Mehmet Günal’ın önerisine kesinlikle katılıyorum ve bunun takipçisi olacağımı da söylemek istiyorum. Turizmin tekrar tekrar gözden geçirilerek planlanması gerektiği kanaatimiz var.

Bu arada, turizmle ilgili bir nokta da… Bu, siyasetin üstünde olan bir konu. Yani, buraya gelen her girdi, döviz bizim ülkemize giriyor. O yüzden, bunun Cumhuriyet Halk Partisi, MHP’si, AK PARTİ’si yok kıymetli arkadaşlar. Bakın, bugün, İspanya’da ETA terör örgütü, eylemlerini yaparken İspanya’nın turizminde ciddi bir düşüş olmadı. Neden olmadı? Çünkü, orada gerçekten hem medyası -efendime söyleyeyim- hem üniversiteleri hem STK’ları millî bir duruş sergiledi, meseleye sahip çıktı. Bu noktadan baktığınız zaman, ülkeyi karalamaktan daha çok… Evet, sıkıntılarımız var mı? Var, bunu inkâr etmiyorum ama millî bir duruş sergilersek eğer bu noktada, ülkemizi kötülemek yerine… Belli birtakım terör örgütleri gibi -burada, reklam anlamına girmesin diye isimlerini anmak istemiyorum- kendi İnternet sitelerinden “Türkiye’ye gitmeyin, savaş var, eğer öldürülürseniz müsebbibi biz değiliz.” diye İngilizce mesajlar atarak ülkeye gelecek olan turistleri engelleyen bir grubun da olduğunu söylemek gerekiyor.

Burada, Çetin Osman Budak kardeşimin, arkadaşımın söylediği bir noktayı da kıymetli buluyorum. Evet, teşvikler açıklandı. Sayın Başbakanımızın iki gün önce açıkladığı 9 maddeden oluşan teşviklerde aslında dikkat etmemiz gereken birkaç nokta daha var. Bu Turizm ve Kültür Bakanlığınca belgelendirilmiş tesislerin yanına deniz turizm tesislerini de ilave ettik. Bunu, zannediyorum, söylemeyi kendileri atladı; ki sadece yapılan teşvikler, konaklama tesisleriyle ilgiliydi, şimdi, ona ilaveten denizi de eklemiş durumdayız.

Ayrıca, bu A grubu dediğimiz acentelere kredi kullandırmak da çok olumsuz bir şey değil. Bunların borçlarında biliyorsunuz, bir yıl erteleme, üç yıl da taksitlendirme söz konusu. Bence, bu da önemli bir destek. Tabii, bunların yansımalarını önümüzdeki günlerde daha iyi alacağız.

Çevreye duyarlı konaklama tesislerine gelince, biz iktidara geldiğimiz zaman, 2002’de mavi bayrak sayısı 127 taneydi tüm Türkiye’de. 2014 yılı itibarıyla 436 tane mavi bayrağımız var ve dünya 2’ncisiyiz. Yani zannettiğiniz gibi, çevre konusunda, çevreye duyarlı tesisleri… Atık su bedelleri ödenmeyecek, en düşük fiyattan ödenecek, aradaki rakamı Hazine ödeyecek diye bir çalışma var. Bu noktada da o çevreye duyarlı tesislerde de zannedildiği kadar kötü durumda değiliz.

Bir müjde de geçen haftalarda Sayın Bakanımız da vermişti, Turizm Bakanlığı, Antalya’da ilk defa bölge ofisini açıyor. İnşallah, ben, diğer milletvekili arkadaşları davet ediyorum onun…

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Konuyu biraz daha açar mısınız anlaşılması bakımından?

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Devamla) – Anlamıyorum, özür dilerim.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Mavi bayrak konusunu anlayamadık, açar mısınız?

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Devamla) – Hayır, 2002’deki rakamı söyledim, şimdiki rakamı söyledim, açacak başka bir şey yok, nasıl açılır başka, onu çok algılayamadım.

Bakanlık ofisini açıyoruz, sizi de davet ediyoruz inşallah. Turizm çerçeve kanunu konusunun -Antalya milletvekili arkadaşlarım adına da söylüyorum- takipçisi olacağız.

Bir de dediğim gibi, turizm, gerçek anlamda hepimizin katkı koyması gereken… Yani bu ülke çok kıymetli bir ülke, muhteşem güzellikleri var, doğasıyla, tabiatıyla, deniziyle. Ama hepimizin ülkesi. Ne sadece Kürtlere ait bir ülke ne Türklere ait bir ülke. Ülke kocaman, yüreğimiz de kocaman, hepimize yer var diyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özdoğan Enç.

Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini…

III. – YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

LEVENT GÖK (Ankara) – Yoklama istiyoruz efendim.

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

20 sayın milletvekilinin ismini okuyacağım:

Sayın Gök, Sayın Altay, Sayın Yalım, Sayın Erdem, Sayın Göker, Sayın Yüksel, Sayın Hürriyet, Sayın Arık, Sayın Tarhan, Sayın Çamak, Sayın Sarıhan, Sayın Özcan, Sayın İrgil, Sayın Emir, Sayın Usluer, Sayın Akyıldız, Sayın Berberoğlu, Sayın Özdiş, Sayın Tüm, Sayın Tanrıkulu.

Sayın milletvekilleri, yoklama işlemini başlatıyorum, üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- CHP Grubunun, Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak ve 23 milletvekili tarafından, turizm sektöründe çalışan yurttaşların çalışma koşullarından kaynaklanan sorunlarının araştırılması ve emekçilerin haklarını koruyacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla 5/1/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Şubat 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.13

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.43

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, birleşime bir saat ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.44

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.59

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı (1/541) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 117) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

18 Şubat 2016 tarihli 41’inci Birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümünde yer alan 5’inci maddesi kabul edilmişti.

Şimdi, 6’ncı madde üzerinde önerge işlemlerine başlıyoruz.

LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkanım, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı, Avrupa Birliği müktesebatında, Avrupa Birliğine uyum açısından da önümüzde olan ve değerlendirilmesi gereken bir yasadır. Böyle, kişisel verilerin korunmasına ilişkin, gerçekçi ve gerçekten kişisel verileri koruyan ve hepimizin de hukukunu gözeten bir yasaya ihtiyaç olduğu konusunda bir tereddüt yoktur. Ancak, kanunun gerekçesinde “Avrupa Birliğiyle ilgili yapmış olduğumuz görüşmelerde, Avrupa Birliği tam üyelik sürecinde müzakere fasıllarından dördü doğrudan kişisel verilerle ilgilidir. Bu fasıllarla ilgili sürecin ilerleyebilmesi için bu kanunun yürürlüğe girmesi gereklidir.” diye bir gerekçe vardır.

Şimdi, tam da bu arada, Avrupa Birliğinde kişisel verilerin korunmasına ilişkin bir tüzüğün, yönetmeliğin değerlendirilmesi aşamasına gelinmiştir. Dolayısıyla, bizim Avrupa Birliğiyle olan müzakere sürecimizin yürüyebilmesi için, bizim kanunumuzun, Avrupa Birliği tarafından kabul edilmiş olan bu tüzüğe, yönetmeliğe -ona uygun kıstaslarla- uyması gerekir ki tam anlamıyla Avrupa Birliğiyle ilgili müzakereleri sürdürebilelim.

Şu anda, Avrupa Birliğinin bu konudaki öngörüsü, bu tüzüğün önümüzdeki aylarda kesinlik kazanacağı ve yürürlüğe gireceği yönündedir. Dolayısıyla, bizleri ileride sıkıntıya sokmaması açısından, Avrupa Birliğiyle ilgili olan müzakerelerin kesintiye uğramaması ve kanun çıktığı zaman Avrupa Birliği tarafından bir itirazla karşılaşılmaması açısından bu tüzüğün kesinleşmesini beklememiz gerekmektedir. Bu nedenle, çok da önemli bir maddeye geldiğimizde, bu kanunun görüşülmesinin, o tüzüğün kesinleşmesinin beklenmesine kadar ertelenmesi gerekmektedir. Sayın Başkanlığınız bu konuda iradesini dercettiğinde, bu konudaki görüşlerimizi de ifade etmek istiyoruz çünkü yapılacak olan eksik bir uygulama olacaktır, ihtiyacı karşılamayacaktır ve Avrupa Birliği karşısında da bizi zor durumda bırakacaktır. Bu nedenle, bu kanunun geri çekilmesi gerekmektedir ve müzakerelerin şu aşamada durdurulması gerekmektedir. Bunu talep ediyoruz sizden. O yüzden de bu talebimizin Sayın Başkanlığınızca değerlendirilmesini talep ediyoruz. Eğer Sayın Başkanlığınız aksi düşüncede ise bir usul tartışması da açmak istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.03

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 20.14

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon yerinde

Hükûmet yerinde.

Tasarının 6’ncı maddesi üzerinde dört önerge vardır, okutacağım fakat okutmadan önce, İç Tüzük’ün 88’inci maddesi, tasarı veya teklifin tümünün veya bazı maddelerinin komisyona geri verilmesini esas komisyonun veya hükûmetin isteyebileceğini düzenleyen özel bir hüküm getirmektedir. Bu özel hüküm gereği, esas komisyon veya hükûmet dışında, milletvekillerinin tasarı veya teklifin komisyona geri verilmesine yönelik önerge vermeleri mümkün bulunmamaktadır. Tasarı veya teklifin komisyona geri verilmesine yönelik Meclis uygulaması da bu yöndedir. Dolayısıyla, talebiniz hakkında bir işlem yapmam mümkün değildir Sayın Gök.

Bu konuda bir usul tartışması talebiniz vardır. Ben usul tartışmasını açıyorum.

Lehte ve aleyhte 4 konuşmacı belirleyeceğim.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Lehte…

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Lehte efendim…

LEVENT GÖK (Ankara) – Aleyhte…

Süreyi de beşer dakika tutarsak… Rica ediyoruz, süre en az beş dakika olursa arkadaşlarımızın da anlatma şansı olur. Önemli, işin özü efendim, işin özünü anlatacağız.

Sağ olun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Aleyhte Sayın Başkan.

LEVENT GÖK (Ankara) – Aleyhte söz istiyoruz biz de. Aleyhte Cemal Okan Yüksel konuşacak bizden.

MİZGİN IRGAT (Bitlis) – Lehte…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 2 lehte, 2 aleyhte…

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Lehte Sayın Başkan…

BAŞKAN – Mizgin Hanım’ı yazdık ama… İsterseniz kendi aranızda anlaşabilirsiniz Sayın Baydemir.

Her konuşmacıya beş dakika süre vereceğim.

Lehte ilk konuşmacı Sayın Doğan Kubat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, Avrupa Birliği müktesebatında kişisel verilerin korunmasıyla ilgili tüzüğün henüz kabul edilmemesi nedeniyle 117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın geri çekilmesiyle ilgili talebi yerine getirmemesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; açılan usul görüşmesinde, Başkanlığımızın bu kanun görüşmelerine devam edilmesi gerektiği noktasındaki görüşüne, tutumuna katıldığımı belirterek lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, 117 sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı, aslında hikâyesi çok eski bir tasarı. 1981’de uluslararası bir anlaşma imzalanmış. Onun gereği olarak aslında bugüne kadar bu yasa çoktan, iç mevzuatta, uyum yasası bağlamında çıkarılması gereken bir yasaydı. Bugüne kadar kalmış. Aslında üç yıldır da Mecliste bekleyen bir kanundu bu. Şu anda, Avrupa Birliğiyle gelinen son noktada, bu kanun, özellikle alandaki boşluğun da son yıllarda birtakım suistimallere açık olmasından kaynaklı olarak, kişisel verilerin korunması, bunların aktarılmasına yönelik hukuki güvenlik tedbirlerinin alınması bakımından herhâlde bütün muhalefetimizin de mutlaka çıkması gerektiği noktasında hemfikir olduğu bir kanun.

Şimdi, Sayın Gök, bu tasarının Avrupa Birliğinin 1995 tarihli bir direktifine atıfla hazırlandığından hareketle, yeni direktifin 2016’da çıkacağından bahisle kanun görüşmelerinin o tarihe kadar ertelenmesini… Bunu ben aslında bir temenni olarak kabul ederim. Bu, asla hukuki bir öneri olarak Anayasa ve İç Tüzük bağlamında ele alınamaz. Çünkü Anayasa’nın 87’nci maddesine göre, kanun koymak, değiştirmek, kaldırmak salt milletin temsilcilerinden oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir. Zaten egemenliğin de kayıtsız şartsız millete ait olmasının anlamı, kanun gerekiyorsa millet adına temsilcilerin bu kanunu istediği anda çıkarmasıdır. Anayasa Mahkemesinin kararlarına bakıldığı zaman da “Yasa koyucu, düzenleme alanı sınırsızdır, kamu yararı olmak kaydıyla her alanda düzenleme yapabilir.” denmektedir.

Şimdi, aslında bu direktifin, 2016’da çıkacak direktifin taslak metni muhalefet temsilcilerinin elinde olduğu gibi, bizim Bakanlığımızın bu konulara derin vukufiyeti olan bürokratlarının elinde de var. Zaten bu tasarı hazırlanırken de, özellikle yeni önergelerle, biraz önce içeride muhalefet temsilcileriyle yaptığımız görüşmeler neticesinde belli bir olgunluğa kavuşturduğumuz bu önergelerle kanun daha da mükemmel hâle getiriliyor. Birkaç maddede aslında problem var ve bunun önemli bir aşamasını geçmiş durumdayız. Şimdi, durum bu hâldeyken kanunun görüşmelerine ara verilmesi İç Tüzük’e de aykırı. İç Tüzük’ün 75’inci maddesine göre, hükûmet veya teklif sahibi ancak kanun tasarısı veya tekliflerini gündeme alınmadan evvel Genel Kurula bilgi vererek geri alabilir, ancak bu hâlde.

İki: Eğer gündeme alınmışsa, o zaman bu geri alma, tasarının tümünün çekilmesi, belli maddelerin çekilmesi noktasındaki kararı Genel Kurula bırakmış.

Yine 88’inci maddeye göre, Hükûmet, esas Komisyon, bu tasarının tümünün veya birden fazla maddesinin de çekilmesini yeniden görüşüp belki tezekkür etmek için yeniden isteyebilir. Bu hâlde de uyulacak usul 88’inci maddede açık biçimde... Ki burada da uygulamasını yaptık bunun, Sayın Gök de çok iyi biliyor.

Buna ilaveten, İç Tüzük’ün 87’nci maddesi bağlamında bu tasarının Anayasa’ya aykırı gördüğünüz yönleri varsa değişiklik önergesi, Anayasa’ya aykırılık önergeleri verirsiniz, 84’üncü maddeye göre burada onları öncelikle görüşürüz, yüce Genel Kurul ne takdir ederse ona göre işlem yapılır.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Türkiye'nin bir iç hukuk normunu oluştururken çıkıp çıkmayacağı belli olmayan bir genelgeye bu görüşmelerin talik edilmesini talep etmek Anayasa’ya, bırakın Anayasa’yı, millî iradeye aykırılık teşkil eden bir durumdur. Bu nedenle, Sayın Başkanımızın bu kanun görüşmelerinin devamına yönelik tutumunun Anayasa’ya, İç Tüzük’e ve teamüllere uygun olduğunu belirtiyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Doğan.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Ankara) – Efendim, Sayın Kubat konuşmasında benim yapmış olduğum bu önerinin ve talebin millî iradeye aykırılık ve saygısızlık teşkil ettiğini ifade etti.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Estağfurullah, saygısızlık değil, aykırılık.

LEVENT GÖK (Ankara) - Yani benim bir parlamenter olarak bunu kabul etmem mümkün değildir. Sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN – Size iki dakika sataşmadan söz veriyorum Sayın Gök.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

10.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat’ın usul görüşmesiyle ilgili yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önemli bir kanun tasarısını görüşüyoruz. Geçtiğimiz haftalar içerisinde biz de gelen kanun tasarı ve tekliflerinde, Cumhuriyet Halk Partisi olarak son derece yapıcı bir üslupla, ülkemizin çıkarlarına uygun gördüğümüz konularda iktidar partisinin getirmiş olduğu önerileri destekledik ve aslında çok daha uzun sürede çıkması muhtemel olan kanunlar Cumhuriyet Halk Partisinin ve diğer muhalefet partilerinin katkılarıyla bu Meclisten çıktı.

Şimdi, biz bir kanun yapmak istiyoruz ama kanunu yaparken, muhalefetin görüşlerini dikkate almadan, uyarılarını dikkate almadan, onların “Acaba bunun arkasından neler gelir?” şeklindeki değerlendirmelerini göz önüne almadan çıkarttığımız kanunların başına her zaman yeni kanun yapmanız geldi Sayın Kubat. Örneğin, iki yıl önce İnsan Hakları Kurumu Kanunu’nu çıkarttık, ben buradan yine anlattım o kanunun son derece yanlış olduğunu. Şimdi, Meclis İnsan Hakları Komisyonundan yeni bir kanun çıktı, değil mi? Bunu görüşeceğiz önümüzdeki günlerde. Ne söylediysek hepsinin yanlış olduğu ortaya çıktı.

Ne demek millî egemenliğe saygısızlık, millî iradeye saygısızlık ya da kayıtsızlık? Yani, teessüf ederim, gerçekten beni üzdünüz.

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) – Aykırılık!

LEVENT GÖK (Devamla) – Şimdi, biz burada doğru düzgün bir kanun yapalım diyoruz. Avrupa Birliğine girelim mi? Evet, girelim. Avrupa Birliği belli kıstaslar saptamış, belli kıstaslar saptarken bazı görüşlerini değiştirmiş, bu kesinleşmemiş. Şimdi, biz fasılları görüşürken bunları önümüze getirecekler, önümüze koyacaklar, bu çıkarttığımız kanun bir müddet sonra kadük olacak -haydi, tekrar Meclis toplansın- AKP’nin iradesi yönünde çıkan kanun muhalefetin söylemlerine rağmen değişmediği için tekrar mesai harcayacağız. Bunu kabul etmiyoruz.

Biz yapıcı uyarımızı yapıyoruz. Bu kanun geri çekilmelidir Sayın Bakan. Siz mi çekersiniz, kim çekerse çeksin. Arkamızdan kovalayan mı var arkadaşlar? Bütçe görüşmelerinden sonra oturur, bunu güzel bir şekilde değerlendirir, ülkemizin menfaatlerine en uygun bir şekilde çıkartırız diyor, hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gök.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkan, düzeltme amacıyla…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Doğan.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Gök yanlış anlamış. Ben “aykırılık” sözcüğünü kullandım, “saygısızlık” kelimesini asla kullanmadım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Millî iradeye aykırılık…”

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Millî iradeye aykırı bir tutum olduğunu belirttim, “saygısızlık” kelimesini kullanmadım. Zabıtlara geçmesi için…

LEVENT GÖK (Ankara) – Yani “aykırılık” da sataşmadır şimdi, ondan dolayı da söz vermeniz lazım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bunun için ayrı konuşmamız lazım.

LEVENT GÖK (Ankara) – Yani, ben nasıl aykırı davranabilirim Doğan Bey?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Darbecilikle suçluyor resmen. Böyle bir şey olur mu yani?

LEVENT GÖK (Ankara) – Bu dil sorunlu bir dildir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şiddetle reddediyoruz.

LEVENT GÖK (Ankara) – Şimdi Doğan Bey’i tanımasam yani onu bir başka arkadaş söylese çok daha fazla tırmandırırız bu tartışmayı ama bunun “aykırılık” olarak da kabul edilmesi söz konusu değildir.

Yani, bizim yapmaya çalıştığımız, iyi bir yasa yapalım arkadaşlar. İyi bir yasa yapmak, kaliteli bir yasa yapmak mutlaka muhalefetin önerilerini dikkate almaktan geçer. Sayısal çoğunlukla her türlü kanunu çıkarabilirsiniz, bu iyi bir kanun anlamına gelmez.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan, hangi İç Tüzük maddesine gire devam ediyoruz?

LEVENT GÖK (Ankara) – Biz de katkı yapmak istiyoruz Sayın Başkan. Yapmak istediğimiz katkı… Avrupa Birliği diyor ki: “Ben sizlerle müzakere edeceğim dört fasılda, bu kanun bunun için gerekli. Ama ben yönetmeliğimi değiştirdim, o yönetmelik de bir iki ay sonra belki çıkacak.” Ne yapacaksınız o zaman? Yani, “bekletici mesele” diye hukukta bir deyim vardır, biz bekletici mesele yapmak durumundayız. Sayın Bakan bunu eğer dikkate almıyorsa… Bakın, birkaç ay sonra bu, Avrupa Birliğiyle müzakerede kendi iktidarlarının önüne, büyük bir sorun olarak ortaya çıkar. Burada mahcup olursunuz daha sonra Sayın Bakan.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Biz onu hep dikkate aldık; aldık, aldık. Okumamışsınız. Onları aldık, ona uyduk ama belli ki okumamışsınız.

LEVENT GÖK (Ankara) – Burada bütün iktidar partisi mahcup olur. Ben son derece uyarıcı, son derece yapıcı bir görüş ifade ediyorum. Birazcık muhalefeti dinleyin.

Bakın, bugün, şundan da memnun oldum: Cerattepe’de günlerden beri eylemler var, direnişler var; sonuçta bir noktaya gelindi. Bundan memnuniyet duyuyoruz. Yani, ülkemizdeki bir gerginliğin tolere edilmesi bakımından, bundan da mutluluk duyuyoruz ama işte böyle çalışılmalıdır. Yani, bu kanun yarın çıksa ya da öbür gün çıksa ne olacak, üç hafta sonra çıksa ne olacak? Arzumuz Avrupa Birliğinin reddetmeyeceği bir kanun çıkarmak. Anayasa Mahkemesinin reddetmeyeceği bir kanun çıkarmak. Bu tablo içerisinde bu yapıcı muhalefetimizi “millî iradeye aykırılık” olarak nitelendirmeyi asla kabul etmediğimi herkesin huzurunda ifade ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz Sayın Gök.

XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, Avrupa Birliği müktesebatında kişisel verilerin korunmasıyla ilgili tüzüğün henüz kabul edilmemesi nedeniyle 117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın geri çekilmesiyle ilgili talebi yerine getirmemesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında (Devam)

BAŞKAN – Aleyhte siz mi konuşacaksınız Sayın Gök?

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Ben konuşacağım.

BAŞKAN – Sayın Yüksel, size de beş dakika veriyorum.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başkanın tutumunun aleyhinde söz almış bulunuyorum.

Esasen, şu anda bu kürsüye her türlü siyasi düşünceden ari olarak, bir hukukçu olarak çıktım ve söyleyeceklerim hiç kimseyi rencide etmek amacıyla da değil. Sayın Kubat bizim hem hukukçu kişiliğinin hem beyefendiliğinin hakkını verdiğimiz ve grup başkan vekili olarak da söyledikleri AKP Grubunu bağlayan bir milletvekilimizdir.

Şimdi, ilk önce şu açıdan çok teşekkür ediyorum: Bu kanunun birkaç maddesinde sorun olduğunu söylemeniz gerçekten bunda bir paydaş olacağınız ve çözümüne katkı sağlayacağınız anlamına geliyor fakat bir bilgi yanlışlığınızı da düzeltmek isterim. Avrupa Birliği direktifleri üye ve aday ülkeleri bağlayan hukuki metinlerdir yani sizin söylediğiniz gibi, genelge değildir. Nitekim, bu kanunun gerekçesinde -aynen okuyorum- Sayın Bakanlık demiş ki: “Yine ülkemizle ilgili olarak devam etmekte olan Avrupa Birliği tam üyelik sürecinde, müzakere fasıllarından dördü doğrudan kişisel verilerle ilgilidir. Bu fasıllarla ilgili sürecin ilerleyebilmesi için ülkemizde kişisel verilerin korunmasına ilişkin temel bir kanunun yürürlüğe girmesi gerekmektedir.” Bunu diyerek aslında, Avrupa Birliği tam üyelik süreciyle ilgili çıkardığınızı söylüyorsunuz.

Biraz önce bir kelam ettiniz, dediniz ki: “Bu yeni direktif hepimizin elinde var.” Ben bu yeni direktifin size bir hikâyesini anlatayım. Sayın Bakan, sizi rencide etmek için söylemiyorum ama olmadıysa “Olmadı.” deyin buna, lütfen. Biz, komisyon çalışmaları çok hızlı bir şekilde ilerleyince, alt komisyondan bir buçuk günde bu kanun üst komisyona sevk edilince “Ne oldu?” diye baktık ve araştırmamızda Avrupa Birliğinin bir basın açıklamasını bulduk. Bu basın açıklaması elimde, Aralık 2015 tarihli ve diyor ki: “1995 tarihli direktif güncelliğini yitirdi. Ben 2016’nın Mart ayında yeni bir tüzük hazırlıyorum. Kanuni koruması olmayan üye ülkeler yeni tasarılarını, yeni kanunlarını buna göre yapacak ama eğer bir kanun zaten varsa iki sene süreniz var.” Biz bu tüzüğü ele geçiremedik.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ama çarpıtıyorsun, ayıp, ayıp!

CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) – Komisyon toplantısında “Sayın Bakan, belki sizin de haberiniz yok. Böyle bir tüzük varmış, bunu Avrupa Birliğinden getirelim, tercüme ettirelim, inceleyelim.” dedik, Sayın Bakanın bürokratları çantalarından çıkardılar, “Bizde bu tüzük var.” dediler.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Saklıyorlar mı?

CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) – O zaman sen bunu Adalet Komisyonu üyelerinden niye saklıyorsun?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Kanunu buna göre hazırladık.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) – Tüzüğü edindik, niye sakladıklarını anladık. Mesele şudur, rencide etmek için söylemiyorum, yanlışsam lütfen düzeltin efendim.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Yanlış.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) – Bakın, bu yeni tüzüğün yürürlüğünde şu deniliyor: “Ben bu tüzükle 1995 tarihli direktifi yürürlükten kaldırıyorum.” Yani, elimizdeki şu tasarı, yürürlükten kalkmış bir direktife uygun hazırlandı. Evet, Sayın Kubat, pek tabii ki söylediğiniz gibi, biz yeniden bir yasal değişiklikle bunu yapabiliriz, doğrudur ama doğrusunu yapmak varken niye eğrisini yapalım?

Şimdi, çok önemli bir sınavla karşı karşıya AKP Grubu. Biz çıkıyoruz ve açıklıkla diyoruz ki: Bu kanun bir fişleme kanunudur, Sayın Bakan da diyor ki “Hayır, fişlemenin panzehiridir.” Eğer ısrarlıysa… Yangından mal kaçırır gibi, bunu geçirmeye gerek var mı sayın arkadaşlar? O zaman gelin, bütçe görüşmelerinin sonuna bunu erteleyelim. Sayın Komisyon Başkanım, Sayın Bakanım, lütfen, bu tasarıyı geri çekin. Bakın, biraz önce Sayın Meclis Başkanının odasında -daha önce de olduğu gibi- müzakere ettik CHP’yle ve belli bir yerlerde buluşabildik ama şu anda böyle bir zaman vermiyorsunuz, bir maddede konuştuk, 33 madde var, ek fıkralarla 40 madde. Şunu da söylemem farz oldu, bir genelge olarak siz bu tüzüğü nitelendirdiniz Sayın Kubat, aynen okuyorum tüzükten: “Bu tüzük, tüm üye ve aday devletlerde tamamen bağlayıcıdır ve doğrudan uygulanır.” Dolayısıyla, kanunun başında bahsettiğiniz gerekçeyle ve tüzüğün son maddesi bir arada değerlendirildiğinde kendinizle çelişiyorsunuz. Eğer bu bir fişleme kanunu değilse Sayın Bakan, bu tasarıyı geri çekersiniz, layıkıyla bir hafta, iki hafta içinde yayımlanacak yeni tüzüğe göre tekrar düzenlersiniz.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yüksel.

Sayın Bakanın söz talebi var.

Buyurunuz.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

42.- Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın, Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel’in usul görüşmesiyle ilgili yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önemli bir kanunu görüşüyoruz. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı, adı üzerinde, kişisel verileri korumak maksadıyla hazırlanmış ve Genel Kurulun huzuruna getirilmiş bir kanundur. Bu kanun, 1989 yılında, ilk defa, hazırlansın diye komisyon kurulan bir kanundur. 1989-2016, uzun bir süre ve bu süre içerisinde bir 2008’de Parlamentoya gelmiş, bir de 2014’te Parlamentoya gelmiş ancak her defasında kadük kalmış, yasalaşamamış, şimdi 3’üncü defa Parlamentoda.

Bu kanun hazırlanırken, bir defa, kanunun hazırlanması sırasında, Avrupa Birliği müktesebatına uyum çerçevesinde, hem şu andaki yürürlükte bulunan tüzük hem de 2012’den beri üzerinde çalışılan ve 2016 yılında da resmen yürürlüğe girecek olan regülasyon tüzüğü, daha doğru bir ifadeyle yeni tüzük birlikte incelenmiş; tek tek, satır satır incelenmiş, çalışılmış ve yeni tüzükte yer alan kurallar da mümkün olduğunca bu tasarıya yansıtılmıştır. Komisyonda bu konu gündeme getirildi arkadaşlarımız tarafından, biz de kendilerine “Böyle bir tüzüğün tercümesi var, hemen size verelim.” dedik.

Bakın, Adalet Bakanlığı olarak biz, komisyonlara gönderdiğimiz her kanun tasarısıyla ilgili, onların eski metnini, yeni metnini, değişen noktaları ve diğer bütün verileri oraya ilave ederiz ki çalışanlar daha rahat çalışsınlar, neler olduğunu rahat gözlesinler diye. Bizim bu tüzüğü saklamamız diye bir şey yani gerçekten iyi niyetle bağdaşacak bir ifade değil bu yönde söylenecek söz çünkü bu tüzük aleni bir tüzük, Avrupa’da çalışılmış, ta aralıkta açıklanmış, hem CHP’nin oradaki temsilcileri hem diğer partilerin temsilcileri bunu biliyor; yayınlanmış, resmen, her yerde aleni bulunabilen bir tüzük. Aleni olan, herkesin bilgisine sunulan bir şeyi bizim o dosyanın içerisine koymamamız oradan gizlemek anlamına gelir mi? Kaldı ki kasten bir koymama yok, Komisyonda da ifada ettik. Nedir? O bir ihtiyaç olarak görülmemiş. Yoksa, herkesin bilgisinde olan, yayınlanmış olan, aleni olan ve açıklaması yapılan bir tüzüğün neresi gizli Allah aşkına? Bizim de gizleme düşüncemiz asla olmamıştır…

LEVENT GÖK (Ankara) – Tüzük kesinleşmiş mi Sayın Bakan?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - …ve bu tüzük değişikliği buraya yüzde 90 oranında, belki daha fazla yansıtılmıştır. Lütfen, tüzüğe bakın, burada konuşulacağı zaman “Bakın, tüzüğün şu hükmüne burada aykırılık var.” diye konuşursanız, aykırı olan kısımları da görmüş oluruz. Biz bunu da dikkate aldık.

Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Sayın Başkan…

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Komisyon Başkanı İyimaya’nın söz talebi var.

Buyurunuz Sayın İyimaya.

43.- Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya’nın, Komisyonun, İç Tüzük’ün 88’inci maddesiyle kendilerine tanınan tasarıyı geri çekme yetkisini kullanmayacağına ilişkin açıklaması

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Teşekkür ediyorum.

Değerli Başkanım, Adalet Komisyonumuz şu anda itiraza konu meseleleri dermeyan edildiği için görüşmüş ve sonuçlandırmıştır. Komisyon olarak, Başkan olarak vurgulamak isterim ki: Egemen bir ülke yasama yetkisini kullanırken anayasa ve yasa altındaki ulusal veya ulusal üstü verilerden elbette ki yararlanır, değerlendirir, ancak onların bekletici sorun oluşturma özelliği yok, alt komisyonda, tasarının oluşumunda bunlar değerlendirildi.

Bir de yüksek Genel Kurula şunu arz etmek istiyorum ki: Kişisel verilerin korunması hukuku oluşum hâlindeki hukuktur; Avrupa’da öyle, Anglosakson çevrelerinde öyle ve doğal olarak sürecin kendisi öğretecektir ve zorunlu olarak değişiklikler gündeme gelecektir. Ayrıca, bizim Anayasa’mızın 20’nci maddesindeki 2010 yılında yürürlüğe giren temel norm gereği yüksek Genel Kurulun bir uyum kanunu çıkarması yükümlülüğü vardır. Bu yasa, hem Avrupa Birliğine uyum hem Anayasa’ya uyum, ayrıca yerindelik noktasında, kişisel verilerin korunması hususunda bir arayıştır. Mükemmel midir? Bu alanda oluşum hâlindeki hukuku elli sene sonraki yani kıdem kazanmış hukuk olarak mukayese etmek mümkün değil ve Komisyon…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Kadük bir tüzüğe göre hazırlanmış mı, hazırlanmamış mı ona cevap verin, şu anda bu tartışılıyor.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – …İç Tüzük’ün 88’inci maddesinde taknin olunan geri alma, çekme yetkisini kullanmak istememektedir. Arz olunur.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın İyimaya.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Yüksel, buyurunuz.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Sayın Bakan, biraz önceki beyanlarımdan bahsederek tutumumun iyi niyetli bir yaklaşım olmadığını, yani daha değişik anlatımla, kötü niyetli olduğumu söyledi, sataştı; 69’a göre söz istiyorum efendim, kötü niyetli olmadığımdan.

BAŞKAN – Peki Sayın Yüksel.

İki dakika.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

11.- Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel’in, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Sayın Bakan, biraz önceki beyanlarımın iyi niyetli bir yaklaşım olmadığını beyan ettiniz. Aslında ben, Komisyondan belge saklanmasından bahsederken dahi, sizinle ilgili böyle bir tabir kullanmamıştım; “iyi niyetli değil, kötü niyetli.” dememiştim.

Bakın, bu kanun, gerçekten çok önemli bir kanun. Bu kanun, kötü ellerde vatandaşlarımızı devletin karşısında çırılçıplak bırakabilecek bir kanun. Lütfen, ben sözümün başında söyledim, her türlü siyasi düşünceden ari bir hukukçu olarak geldim. Bu kanun, 1995’te bir sözleşme imzalanıyor, 1995’te direktif var; o zamandan 2016’ya kadar, otuz sene beklemiş de üç gün mü bekleyemiyor, bu acele ne? O zaman benim aklıma şu gelir: Yeni direktif mevcut kanunu olan ülkelerde iki sene ötelendiğine göre, acaba bu kanunu alelacele geçirip, iki sene kazanıp, iki sene vatandaşı fişleyelim diye bir düşünce mi var derim; öyle olduğunu iddia etmiyorum. Muhalefeti bu kuşkulardan kurtarmak istiyorsanız, eğer kamuoyunda bunun bu şekilde tartışılmasına engel olmak istiyorsanız, eğer gerçekten bu fişlemenin panzehri ise iki günün, bir haftanın bir ehemmiyeti, on beş, yirmi, otuz senenin yanında olmaması gerek Sayın Bakan.

Dolayısıyla, eğer muhalefeti, milletin oylarıyla gelen muhalefeti tatmin etmek istiyorsanız, eğer gerçekten iyi niyetle bir yasa yapma iddiasındaysanız, lütfen -tekrar ediyorum- milletim adına istirham ediyorum, tasarıyı geri çekiniz, bütçe görüşmelerinden sonra usulüne göre tartışalım.

Teşekkür ederim efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yüksel.

XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, Avrupa Birliği müktesebatında kişisel verilerin korunmasıyla ilgili tüzüğün henüz kabul edilmemesi nedeniyle 117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın geri çekilmesiyle ilgili talebi yerine getirmemesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında (Devam)

BAŞKAN – Lehte ikinci konuşmacı Bitlis Milletvekili Sayın Mizgin Irgat. (HDP sıralarından alkışlar)

MİZGİN IRGAT (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tartıştığımız yasa tasarısı, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı, en baştan itibaren hastalıklı doğan bir yasa tasarısı. Biz, bunu Komisyon ve alt komisyon tartışmalarında açıkça dile getirdik. Burada söz açılmışken muhalefetin tarzı, muhalefet partilerinin getirmiş olduğu önergelerin akıbeti ve Komisyondaki çalışma tarzını da aslında biraz dile getirmek gerekiyor.

Biz Komisyon çalışması yürütürken önerilen hiçbir önerge Hükûmet partisinin milletvekilleri tarafından kabul görmemiştir ve dolayısıyla retçi bir anlayışla, parmak hesabıyla, tüm önergeler, mantıklı mantıksız, hukuka uygun olan-olmayan tüm önergeler toptancı bir şekilde reddedilmiştir, aynen Genel Kuruldaki çalışma gibi.

Şimdi, dolayısıyla söz konusu yasa tasarısı, evet, geri çekilmelidir. 1995’teki direktif eksik kalmış olduğu için, güncellenmediği için iki ay sonra mart ayında yeni bir direktifle tekrar kendini yenileyerek yeni tüzükle ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla Avrupa Birliği yasalarında bile 1995 tarihindeki direktif eksik kalmıştır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin tarihine bir bakalım: Protokollerle kendini sürekli yenileyen, güncelleyen bir mahkeme var karşımızda. Demek ki biz geçmişte kalan tüzüklerle, yasalarla tüm yaşamı düzenleyemeyiz.

Şimdi, dolayısıyla da Türkiye’de yani şu an önümüze gelen, Meclise gelen yasa tasarısı ise bu direktifin de aslında gerisinde olan bir durumda. Yani, bu direktife göre de değerlendirdiğimizde, geri duran, haklar noktasında, temel hak ve özgürlükler noktasında sakıncaları içeren bir yasa tasarısı. Özgürlükler yasaların ruhunda gizlidir aslında ama biz, bu yasanın ruhunda özgürlüğü değil temel hak ve özgürlüklere saldırıyı görüyoruz işin özünde. Dolayısıyla da söz konusu yasa demokratik haklara, kişinin hak ve özgürlüklerine baktığımızda bir aykırılığı içermektedir ve yeniden tartışılması gerekmektedir. Bu yasanın bu hâliyle yasalaşması noktasında –ki burada bu şekliyle gelirse aynen alt komisyonda dile getirdiğim gibi, çoğunluk hâkimiyetiyle bu tasarı bu şekliyle yasalaşacaktır- yarın, daha önceki konuşmada da dile getirdiğim gibi, telafisi mümkün olmayan sonuçlarla karşılaşacağız. Dolayısıyla da bu yasanın varlık gerekçesi, meşruluğu iyi tartışılmamıştır. Halk nezdinde bu konu iyi tartışılmamıştır. Klasik bir mahkemede bile biz avukatlık yaptığımız dönemde -hukukçular bilirler- yasalaşacak bir konuyu bekletici mesele yapardık yani olaya bakan mahkeme, dava yargıcı bir yasa değişikliği var ise bu konunun düzenlenmesini bekler ve bekletici mesele yapıp elindeki davayı ona göre çözer. Dolayısıyla da burada şu an kısa bir süre sonra değişecek direktifi, regülasyonu beklemek gerekiyor, bunu iyice tartışmak gerekiyor çünkü yasa baştan itibaren sorunlu bir yasa. Baştan meşru amacını açıklarken temel hak ve özgürlükleri, kişinin hak ve özgürlüklerini korur gibi görünen yasa, istisnalarla çok çok geri bir noktaya itiliyor. Yani, burada hedef kişisel verileri korumak değil, kişisel verileri bir yerde toplamaktır. Yani, bu yasayı okuduğunuzda bu yasanın ruhunda biz özgürlüğü değil, kişisel özgürlüğe saldırıyı, haksız hukuksuz bir çalışmayı görüyoruz. Dolayısıyla da söz konusu yasa tasarısı eksiktir. Bence, şu an Genel Kurulda bulunan birçok milletvekilinin de aslında bilgisinin olmadığı, iyice çalışmadığı, halk nezdinde de iyice anlaşılmayan bu yasa tasarısı eksik doğmuştur. Dolayısıyla da bu yasa tasarısının yeniden tartışılması, sivil toplum kurumlarının, bu işe emek harcayan insanların, hukukçuların ve bizlerin de fikirleri ve önerileri dikkate alınarak yeniden ele alınması gerekmektedir. Bu kadar yıl beklemişken kısa bir süre daha bekleyebiliriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biraz muhalefet edin o zaman, biraz muhalefet edin!

MİZGİN IRGAT (Devamla) – MİT’in, polisin zaten bir yasaya ihtiyacı yok; istediği veriyi alıp fişliyor, işinin gereğini yapıyor. Dolayısıyla, fiili olarak da bir ay daha işini yürütebilir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biraz muhalefet edin o zaman Mizgin Hanım!

MİZGİN IRGAT (Devamla) – Bu yasa tasarısının değişmesi gerekmektedir.

Evet, muhalefet arkada, müzakerelerde anlaştı birkaç maddede ama bu yasanın tamamı değişmeye muhtaç durumdadır.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Irgat.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Kim anlaştı, CHP mi?

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

LEVENT GÖK (Ankara) – Şimdi, gerçekten hayretler içerisindeyim; sağıma bakıyorum bir hayal kırıklığı, soluma bakıyorum hayal kırıklığı. Sayın konuşmacı tam konuşmasını bitirirken öyle bir cümle kullandı ki yani tam anlamıyla Cumhuriyet Halk Partisine sataştı; diyor ki: “Cumhuriyet Halk Partisinin üyeleri arka tarafta iktidar partisiyle anlaştılar.”

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – “Muhalefet” dedi.

LEVENT GÖK (Ankara) – Neyin anlaşması? Çok ciddi bir sataşmadır; biz sataşmadan dolayı söz istiyoruz.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – “Muhalefet” dedi, “muhalefet.”

LEVENT GÖK (Ankara) - Cemal Okan Yüksel grubumuz adına konuşacaklar efendim.

MİZGİN IRGAT (Bitlis) – Anlaştınız!

LEVENT GÖK (Ankara) - Biz kimseyle anlaşmıyoruz, biz Türkiye’nin menfaatleri için uğraşıyoruz.

BAŞKAN – Peki.

Sayın Yüksel, iki dakika süre veriyorum.

Buyurun.

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

12.- Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel’in, Bitlis Milletvekili Mizgin Irgat’ın usul görüşmesiyle ilgili yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP’li hatibin bize sataşması gayet yersiz bir şey. Biz, evet, Meclis Başkanının arkadaki odasında birtakım müzakerelerde bulunduk ama “anlaştınız” kelimesini hiç doğru bulmuyorum.

Şimdi, anladığım kadarıyla, Sayın Bakan tasarıyı geri çekmemekte ve Komisyon Başkanı geri çekmemekte ısrarlı yani dolayısıyla halkımızın yaklaşık yüzde 50’sinin oyunu almış muhalefet partilerinin taleplerini reddederek millî iradeye saygılarını da göstermiş oluyorlar; halbuki biz bir uzlaşma istemiştik.

Şimdi, aslında bu yasa… Arkadaşlar, ben biraz önce aldığım bir duyumu size aktaracağım: Bu yasa tasarısı gelmeden önce de Türk Ceza Kanunu’nun 135 ila 140’ncı maddeleri arasında, kişisel veriler mutlak yasaklamalar ve hapis cezaları konulmak suretiyle korunuyordu.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Tam değil, tam değil.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) – Ve bu kanunun da birçok maddesinde 135 ve 140 arasındaki maddelere atıf yapılıyor. Ben, bugün Komisyon toplantılarına da çağrılan bir akademisyenden bu yasa kabul edildikten sonra 135-140 maddelerinin kaldırılacağını öğrendim. Eğer bu doğruysa bir fecaattir, bu doğruysa gerçekten Meclisten artık hiçbir şey beklenemez.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Cemal, nereden çıkarıyorsun bunları Allah aşkına ya?

CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) – Kaldı ki HDP Grubu adına konuşan sayın hanımefendi, burada, bizi arkada anlaşmakla suçlarken keşke siz de Komisyonda bir tane önerge verseydiniz de yasama faaliyetlerinde bir katkınız olsaydı.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yüksel.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Demin, Cumhuriyet Halk Partisi adına söz isteyen Sayın Gök “Sağıma bakıyorum hayal kırıklığı, soluma bakıyorum hayal kırıklığı.” demek suretiyle hem partimize açık bir sataşmada bulunmuş hem de kesin bir dille reddedeceğimiz, bizi AKP’yle aynı kefeye koyma gibi bir siyasi yanlış içerisine girmiştir, buna cevap vermem gerekir.

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) – Bu doğru İdris Bey. Bu kesinlikle doğru. Aynı kefede olmadığımız kesin doğru.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baluken.

İki dakika da size söz veriyorum.

13.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Ankara Milletvekili Levent Gök’ün yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Allah yazdıysa bozsun, AKP’yle aynı cümle içerisinde geçmek bile bizim açımızdan züldür. (AK PARTİ sıralarından “Amin!” sesleri)

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Biz de istemiyoruz.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – O yüzden, Sayın Grup Başkan Vekili, lütfen, sözlerinize dikkat edin.

AKP’nin işlerini kolaylaştırmak için aylardır burada kimin ne yaptığını bütün toplum izliyor, bütün millet izliyor. Aylardır neredeyse muhalefet partisi olarak grup önerisi getirmiyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak AKP’nin yasaları hızla geçsin diye buradan önergelerinizi çekiyorsunuz, konuşmacılarınızı çekiyorsunuz. Biz sizin bu tutumunuzu 7 Hazirandan itibaren biliyoruz.

Bakın, 7 Haziranda, otuz yedi gün sizi istikşafi görüşmelerde beklettiler, oyaladılar. Bir koalisyon umudu üzerinden memleketi ateşin içine attınız. Ondan sonra ne oldu? Hükûmet kurma yetkisi size verilmesi gerekirken gasbedildi. Ne için? Hangi maddeye dayanarak? Sarayın yolunu Genel Başkanınız bilmiyormuş! Hükûmet kurma yetkisi verilirken böyle bir madde var mı? Biz bilmiyoruz ama siz ona karşı bile bir basın açıklaması, bir yürüyüş bile yapmadınız. Normalde, demokratik bir ülkede ana muhalefet partisine böyle bir hak gasbı gelirse Meclisten saraya kadar kitleler yürütülür, “Kendine gel, sen İç Tüzük ve Anayasa’yı çiğneyemezsin.” denirdi.

MHP’ye zaten bir şey söylemiyorum, AKP’nin yedek lastiği gibi yani aman çözüm süreci bitsin, savaş başlasın da gerisi önemli değil. Burada görüyoruz yani gensoruda eleştirdikleri bakanlara onay veriyorlar, AKP’nin yasalarını onaylıyorlar.

HASAN TURAN (İstanbul) – Sizin lastik ile fren patlamış, ne yapacağınız belli değil!

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Hani, bu şekilde bir muhalefet anlayışı doğru değil.

İlk defa, CHP, bu fişleme yasasıyla ilgili bazı tartışmaların içerisine giriyor, bunu da olumlu değerlendiriyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Akçay, buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Baluken konuşmasında partimize açıkça bir sataşmada bulundu.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

Size de iki dakika sataşmadan söz veriyorum.

14.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşmsı

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi “Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben gelir.” anlayışını ilke edinmiş ve politikasının merkezini de bu ilkeler etrafında oluşturmuş bir siyasi partidir. Milliyetçi Hareket Partisi şu parti, bu parti veya iktidar partisinin aldığı pozisyona göre pozisyon almaz, ülkemizin yararı ve çıkarı söz konusudur. Bu tasarıda da gözetilen budur değerli arkadaşlar. Ülkemizin, toplumumuzun bir yararı var mıdır, zarar tarafı nerededir, ona göre tutum belirleriz ve komplekse de kapılmayız. Milliyetçi Hareket Partisine “filan partinin vagonu”, “filancanın bastonu”, “yedek lastik” gibi bu tür lafları şiddetle kınarım ve reddederim.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – İade et, iade.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Evet, iade ederim.

O zaman da HDP’nin kimin partisi olduğunu sorgularım. Burada aylardır PKK’nın sözcülüğünü yapıyorsunuz. (MHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Şunu da bütün Türkiye’ye ve bütün dünyaya ilan ederim ki hiç kimse Milliyetçi Hareket Partisine istikamet vermeye kalkışmasın, Milliyetçi Hareket Partisi Türk milletinin ali çıkarları için aşkla, şevkle gayret göstermektedir. Her ne pahasına olursa olsun ilkelerimizden asla vazgeçmeyeceğimizi açık seçik ifade etmek isterim.

Bu kanun tasarısında da tutumumuz aynıdır, bundan evvelki tasarılarda da aynıdır. Biz başka partiler gibi, 3 parti için de söylüyorum, kompleksli bir parti değiliz, doğal olan neyse onun gereğini yaparız. (MHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akçay.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, elbette Sayın Akçay’ın, değerli hemşehrimin diğer partilerle birlikte bu söylediği söz bizi fevkalade üzdü, bir sataşma olarak değerlendiriyoruz. Ancak, daha öncesinde, Sayın Baluken’in konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine açık sataşması vardı. Hem Adalet ve Kalkınma Partisiyle sürdürülen koalisyon görüşmeleri sürecine ilişkin…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Yalan mı?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …hem Cumhuriyet Halk Partisinin Adalet ve Kalkınma Partisinin kanunlarının kolay geçmesi için önerge çektiği gibi, asla kabul edemeyeceğimiz birtakım yaklaşımları vardı. Bunlara ilişkin cevap hakkımızı kullanmak istiyoruz efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)

15.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce Halkların Demokratik Partisinin Sayın Grup Başkan Vekili İdris Baluken kürsüye çıktı; kürsüye gelme gerekçesi şuydu: Bu kadar önemli bir kanunun Komisyonda görüşmeleri yapıldığı sırada bir muhalefet partisinin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmediği konusunda grubumuzdan değerli hatibimizin yaptığı -bir sataşma da değil- haklı bir eleştiriye cevap vermek için, kendi partisinin pozisyonunu tarif etmek için buraya geldi. Tabii, aslında, Komisyon sırasında gerekli muhalefeti göstermediklerine karşı yeterince argümanı olmayıp bunu savunamayacağı için, doğrudan Cumhuriyet Halk Partisine sataşmayı tercih etti. Özellikle, bizim, Mecliste Adalet ve Kalkınma Partisinin geçirmek istediği kanunlara katkı sağladığımızı söyledi. Bir kez şunu söyleyelim: Tüm halkımızın beklediği bazı olumlu yasa maddelerini torba kanun içine koyup burada da Adalet ve Kalkınma Partisi eliyle temel kanun olarak görüştürüldüğünde, Cumhuriyet Halk Partisi buradaki ayrımlarını net olarak ortaya koyuyor; hangi maddeleri destekliyor, hangilerine karşı çıkıyor, hangilerinin daha iyi hâle getirilmesi için önergeler veriyor. Asla ve asla… Bu yasama döneminde 6 tane kanun geçti; bunlardan 1 tanesi geçici bütçe, 5 tanesi torba kanun. Oysaki, ülkenin Başbakanı Davutoğlu torba kanunu bir yasama yöntemi olarak kullanmayacaklarına söz vermişken biz burada desteklediğimiz maddeler üzerinde konuşuyoruz, desteklemediğimiz maddeleri eleştiriyoruz, yapıcı muhalefetin gereğini yapıyoruz ama ülkenin ve vatandaşların menfaatinin dışında bu tip yaklaşımlar olduğunda da en sert direnişi Cumhuriyet Halk Partisi gösteriyor. Keşke, HDP CHP’den bunu örnek alsa.

Saygılar sunuyorum efendim. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Bravo! Alkışlıyorum; HDP ve CHP ittifakınızı, gerçekten!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bostancı’nın söz talebi var.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Al gülüm, ver gülüm; ver gülüm, al gülüm!

BAŞKAN - Sayın Bostancı, buyurun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – “MHP AK PARTİ’nin yedek lastiği.” denilerek aynı zamanda “Yedek lastiğe ihtiyaç duyan bir parti.” ifadesi sataşmadır. 69’a göre söz istiyorum. (Gülüşmeler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Eski partinize sataşmada bulunuldu!

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERKAN HABERAL (Ankara) – Ya, böyle bir şey olur mu Hocam ya!

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Bostancı, kınıyorum sizi! Ayıp ya! Başka bir şeyden al sataşmayı!

16.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; işleyen demir pas tutmaz, öyle anlaşılıyor ki işleyen madde de pas tutmasın diye bu işler yapılıyor, malum 69. Burada 69 üzerine oyunlar izliyoruz.

Sayın Baluken dedi ki: “MHP AK PARTİ’nin yedek lastiği.” Sayın Baluken, burada partiler sürekli birbirleriyle hasım siyasetler mi güdecekler? Zaman zaman elbette ortak oldukları, anlaştıkları hususlar olacak, zaman zaman da birbirlerinden farklı partiler, anlayışlar oldukları için birbirlerine karşı rekabet edecekler, farklı stratejileri takip edecekler. Siz de bu Meclistesiniz, biz de bu Meclisteyiz. MHP’nin AK PARTİ’den kimi zaman ne kadar farklı görüşleri dile getirdiğini, kimi zaman yakın olduğunu, bu hususun da sadece MHP’ye has olmadığını, esasen bütün partilere has olduğunu, AK PARTİ’nin kendine de has bir özellik olduğunu hepimiz burada gözlemliyoruz. Evet, partiler ayrı ama her bir parti ayrı bir ülkenin partisi değil ki kardeşim! Sonuçta, hepimiz aynı ülkenin, aynı ülkenin ufkunun siyasetleriyiz ve elbette ortaklıklarımız olacak. Bu tür ortaklıkları yok “yedek lastik”, yok “ön lastik”, “arka lastik” gibi tabirlerle değerlendirirsek siyasetteki, siyasetin en temel unsurlarından uzlaşmaya ve anlaşmaya karşı da hasım bir tavır sergilemiş oluruz, uygun olmaz.

Saygılarımla arz ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bostancı.

Buyurunuz Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – MHP adına konuşan sayın grup başkan vekili partimizin hem kompleksli olduğunu hem de kimin partisi olduğunun belli olmadığını ifade etti. Cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

17.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Sayın Naci Bostancı’nın burada “69 oyunları” demek suretiyle yürüyen bu çalışmalara, bu tartışmalara yaklaşımını kabul etmediğimi ve kınadığımı ifade etmek istiyorum. Bizi bağlayan bir İç Tüzük var, o İç Tüzük’ün her siyasi partiye getirmiş olduğu bir hak var, ondan kaynaklanan haklarımızı kullanma noktasında da siyasi parti olarak bu kürsüyü kullanma özgürlüğümüz var. Tabii ki partimize bir sataşma olunca buraya çıkıp burada gerekli cevapları vermekle yükümlüyüz.

Şimdi, MHP’nin grup başkan vekilinin söylediği “kimin partisi olduğu” kısmına çok kısa, birkaç cümleyle cevap vereyim. Bakın, bu partinin son beş ay içerisinde 550 yerde bütün seçim çalışmaları, seçim büroları saldırıya uğradı, AKP’nin talimatıyla, bindirilmiş kıtalarla yakıldı, yıkıldı. Bu partinin genel merkezi, Meclisin sadece 1 kilometre ötesinde, AKP'nin talimatlandırdığı güçlerle Güven Park’tan genel merkeze kadar bizzat konumlandırılarak yakıldı. Yine, bu partinin mitingleri bombalandı. Diyarbakır’da, Suruç’ta, Ankara'da bu partinin milletvekili adayları patlayan bombalarla katledildi. Tutuklanan arkadaşlarımızın sayısına artık yetişemiyoruz. 2 bine yakın arkadaşımız şu anda bu gözaltı süreçleri ve tutuklama süreçleriyle karşı karşıya kaldılar. Bütün bunlar ortadayken HDP hâlâ yüzde 10’u geçiyorsa, Kenan Evren’in yüzde 10 barajının arkasına saklananların saltanatını yıkıyorsa HDP'nin kimin partisi olduğu belli. Ama, Meclis Başkanlığında AKP'nin istediğini yapmak, RTÜK Başkanlığında gizli pazarlıklar yapmak, savaş tezkeresine onay vermek, Suruç Komisyonu kurulurken AKP'nin değirmenine su taşımak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Ülkesinin değirmenine su taşıyor.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – …AKP'nin gensorularıyla ilgili tavrına ortak olmak bizim yapmış olduğumuz tanımın ne kadar doğru olduğunu gösteriyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Milletin menfaatlerine göre hareket ediyor.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Baluken.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – AK PARTİ tarafından talimatlandırılmış insanların HDP binalarına saldırdığı şeklindeki provokatif, AK PARTİ hasımlığıyla gözü kör olmuş Baluken’i kınıyor ve reddediyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Hepsinin sorumluluğu AKP’dedir, hepsinin. Hepsinden valilerin haberi var, hepsi paramiliter güçleriniz tarafından yapıldı.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Gök, buyurunuz.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Siz şikâyet edemezsiniz, engelleyeceksiniz. 450 yerde bir partinin binaları saldırıya uğrar mı?

BAŞKAN – Sayın Baluken, Sayın Gök’e söz verdim.

Buyurun Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Ankara) – Efendim, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Erkan Akçay konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisini kompleksli bir parti olarak nitelendirdi.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Efendim, Özgür Özel cevap verdi ona.

LEVENT GÖK (Ankara) – Bu konuda ben de sataşmadan dolayı bir söz istiyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, istirham ederim, bunu…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben dedim ki: Ben cevap veremem hemşehrime, onu Levent Bey kullanacak. Ben İdris Bey’e cevap verdim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Öyle mi? Peki, tamam.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben sizinle polemiğe girmekten kaçınırım yani.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Estağfurullah.

BAŞKAN – Sayın Gök, siz mi konuşacaksınız?

LEVENT GÖK (Ankara) – Evet efendim, uygun görürseniz.

BAŞKAN – Buyurun.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sağ olun.

18.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir önemli yasayı görüşürken usul tartışması yaşıyoruz. Bu usul tartışması çerçevesinde partilerin de birbirleri hakkında düşüncelerinin sergilenmesinin, öğrenilmesinin de bir yararı olduğu ortaya çıktı.

Biz elbette 7 Haziran seçimlerinden sonra Milliyetçi Hareket Partisinin on üç yıldır ülkeyi inim inim inleten AKP iktidarına karşı bir duruş sergileyeceğini ve Cumhuriyet Halk Partisiyle koalisyon arayışlarında mutlaka bir ön alarak ülkeyi AKP’den kurtarma konusunda samimi yaklaşımları olabileceğini farz etmiştik ve düşünmüştük ama gelinen noktada ne yazık ki Milliyetçi Hareket Partisinin, gelişen süreçte böyle bir yaklaşımın ötesinde, ortada bir iktidar seçeneği varken bunu tekrar elinin tersiyle itmesine üzülerek tanık olduk ve bu daha sonra da devam etti. Bakın, geçtiğimiz günlerde ben RTÜK’e TRT Genel Müdürünün görevden alınması konusunda bir başvuruda bulundum. Sayın Devlet Bahçeli TRT Genel Müdürünün görevden alınması konusunda “TRT Genel Müdürü hakkında bir işlem yapmazsam namerdim.” diyen bir kişidir. Ama Milliyetçi Hareket Partisinden seçilmiş, kontenjandan RTÜK’e giren üyeler AKP’li üyelerle davrandılar ve TRT Genel Müdürünün görevden alınmasını reddettiler. Bunlar üzücüdür. Yani biz bütün berraklığımızla, bütün görselliğimizle herkesin huzurundayız ama Milliyetçi Hareket Partisinin de kapalı kapılar ardında ne yaptığını da öğrenmek istiyoruz. Böyle bir tablo içerisinde niçin AKP’yle iş birliği yapıyorsunuz? AKP on üç yıldır boğazına kadar Türkiye'yi her türlü konuda en geriye itmiş bir parti. Buna kalkıp cevap dahi veremezler. Buna cevap veremezler, HDP de cevap veremez.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Bal gibi verir.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Bizim cevabımız ortada.

LEVENT GÖK (Devamla) – HDP de gerektiği zaman MHP’den daha fazla AKP’ye sahip çıkmış bir partidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LEVENT GÖK (Devamla) – Bu nedenle Cumhuriyet Halk Partisinin şeffaflığı ve komplekssiz bir siyaseti hepinize örnek olması gereken bir siyasi partidir.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Gök.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, buna ne kadar daha devam edebiliriz?

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Bize sataşıldığı sürece biz de cevabımızı veririz.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın İnceöz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım, buna daha ne kadar devam edebiliriz? Mevcut İç Tüzük’ün vermiş olduğu imkânı kötü niyetli bir şekilde kullanmaktan başka…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Kötü niyetli olur mu canım, İç Tüzük'ü öğrenin ya! Böyle şey mi olur! Sayın Başkan, böyle bir yargılama olabilir mi ya?

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Şu anda bilerek, kasten, iradeyle çıkıp herkes birbirine sataşma yapmaktadır. Yani bunu bir yerde noktalamak gerekmektedir.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – İç Tüzük’te hangi sataşma iyi niyetli, kötü niyetli yazmıyor.

BAŞKAN – Sayın İnceöz, Sayın İnceöz, İç Tüzük’e göre sataşmadan dolayı sayın milletvekillerine söz vermek durumundayım.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Bu sonsuz sürer, sabaha kadar sürer, ertesi güne kadar sürer. Amacımız burada yasa çıkartmak.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sonsuza kadar torba yasa yapıyorsunuz Başbakana rağmen.

BAŞKAN – Vallahi bilemem, ben milletvekillerine söz vereceğim Sayın İnceöz. Onların söz taleplerini kısıtlayamam.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım, burada amacımız yasa çıkarmak. Meclis İçtüzüğü’nün vermiş olduğu hak bu şekilde sataşarak ve bilerek, isteyerek ve kasten…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kaliteli yasa çıkarın, torba yasa çıkarmayın.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Amaç, değerli milletvekili arkadaşım, amaç bugün Meclisi tıkamaktır. HDP’nin ve CHP’nin birbiriyle sürekli paslaşarak…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – MHP de var, MHP de var.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – …bunu yapmasını şiddetle kınadığımı belirtmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Milletimiz görüyor. Millet görüyor ve gereğini yapıyor ama siz hâlâ gereğini yapması konusunda hazımsızlık yaşıyorsunuz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Hem HDP’nin hem CHP’nin sayın grup başkan vekilleri açıkça sataştılar. Ayrıca Sayın Bostancı da sataşmadan söz alırken yine sataşma anlamına gelecek ifadeler kullandı. Sataşmadan söz istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Ersoy mu konuşacak?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ruhi Ersoy konuşacak efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Ersoy.

19.- Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy’un, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken ile Ankara Milletvekili Levent Gök’ün sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları ve Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Milliyetçi, ülkücü hareketin bir mensubu olarak hiçbir kapalı kapının arkasında pazarlık yapmayan, buna tenezzül etmeyen bir parti olduğumuz gerçeğini bir kez hatırlatmak isterim. Milliyetçi, ülkücü gelenek, 1969’dan bu tarafa MHP olarak takip edenler bilirler ki memleketin ve milletin bekası noktasındaki aldığı tavır, ödediği bedeller, verdiği hizmetler milletin gönlünde karşılık bulmuş bir harekettir. Yapılan işlemleri ve partimizin durduğu yeri, haddini aşarak ülke bekası noktasındaki politikalarını birtakım pazarlıkların parçası olarak, birtakım siyasi hamlelere itham etmeye kalkan herkes haddini bilecektir. (MHP sıralarından alkışlar) Haddini bilmeyenler, haddini aşanlar millî vicdanda karşılıklarını bulacaklardır.

Öte yandan, Adalet ve Kalkınma Partisi kendisine millî beka noktasında gösterilen iyi niyetleri istismar etmemelidir. Bazı defterler ve bazı sayfalar açıldığında en gür sesle onlara da gerekli cevap bu kürsüden verilmektedir. Öte taraftan, siyasi parti olma niyetinde olanlar siyasi parti programlarına göre hareket ederler, parti programlarının dışında birtakım işleri manipüle etmek için bu kürsüye çıkmazlar. Meclisin mehabetine olan saygı verilen işlemleri İç Tüzük'e göre uygulamaktır. Milliyetçi, ülkücü hareketin mensupları da buna uymak ve bu konuda çalışmalar yapmak için Meclisi her zaman çalıştırmış ve çalıştırmaya devam edecektir. Çünkü burası millî iradenin temsiliyle alakalı bir yerdir. Sataşmalarla ve haddini aşmalarla burayı politize etmek isteyenler, lütfen, tekrar aynaya baksın ve haddini bilsin diyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ersoy.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan...

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Burası politika yeri, burada da politika yapmayacaksak nerede yapacağız?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Şimdi, hem Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan sayın grup başkan vekili “HDP'nin bunlara verecek cevabı olmaz.” diyerek grubumuza sataştı hem de Milliyetçi Hareket Partisi adına konuşan sayın hatip, partimizi kastederek “haddini aşmak”, “haddini bilmek” gibi şeyler söyledi. Her ikisine yönelik grubumuza sataşma hakkı doğdu. O nedenle, sataşmadan, iki sataşmadan söz isteyeceğiz.

Levent Bey’in sataşması için söz istiyorum, oradan başlayalım.

BAŞKAN – Buyurun İdris Bey.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Ahmet Yıldırım konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, buyurun.

VURAL KAVUNCU (Kütahya) – Sayın Başkan, Meclisin asli görevi kanunları çıkarmaktır.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Bu hakkın kötüye kullanılması 69’uncu maddeye artık… Sabaha kadar böyle mi devam edeceğiz Sayın Başkan?

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Evet, böyle.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – Gerekirse eder, bu kadar hızlı kanun mu olur?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Böyle bir sistem yok ya. Hakkın kötüye kullanılması, böyle bir sistem yok.

VURAL KAVUNCU (Kütahya) – Kayıkçı kavgası yapıyorlar.

20.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Ankara Milletvekili Levent Gök’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri… “Kayıkçı kavgası” dediniz değil mi?

VURAL KAVUNCU (Kütahya) – Kayıkçı kavgası yapıyorsunuz, tabii.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Kayıkçı kavgasıyla ilgili örnek duymak ister misiniz?

VURAL KAVUNCU (Kütahya) – Tabii, görüyoruz.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Öbür tarafa bak.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Al Meclis Başkanlığını, ver RTÜK üyeliğini; hatırlıyor musunuz 7 Hazirandan sonra? Hangi kapalı kapılar ardında yaptınız bunu?

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Sen nereden duydun kapalı kapılar arkasını?

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Ver Meclis Başkanlığını, sen de ver RTÜK üyeliğini; değil mi?

ALİ ÖZKAYA Afyonkarahisar) – Nerede duydun?

AHMET YILDIRIM (Devamla) - Kayıkçı kavgası buna denir.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Şimdi yapıyorsunuz.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Nasıl anlaştınız? Hükûmeti kurdurtmamak adına nasıl anlaştınız, bunun hesabını verebilir misin?

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Niye iftira atıyorsun? Biz milletin oyuyla geldik.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Dün nasıl gensorularla ilgili ortak eller kalktı sizinle MHP arasında, değil mi? O zaman… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Milletin bekası için ortak şeyler çıkar buradan. Milletin bekası önemli.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – …kişiye söyleyemezsin, gelip burada konuşacaksın

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Milletin bekası önemli, ne konuşuyorsun?

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – 1 Kasımda ne oldu Osman?

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Niye 7 Haziranı hazmetmiyorsunuz? Niye bu kadar hazımsızsınız?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Milletin bekası için buradaki milletvekilleri gerekli tepkiyi gösterirler.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Hep 1 Kasımı örnek vermesini biliyorsunuz, 7 Hazirandaki millî iradeyi niye tanımadınız?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Milletin bekası için gösterir bunu, senin dediğini yapmaz, milletin geleceği için yapar.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Gel buradan söyle Osman Bey, gel!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ne konuşuyorsun be!

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Hep 1 Kasımı söylemek hoş, yüzde 49,5’u anlatmak iyi, gel, yüzde 40,5’u niye tanımadığını anlat.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Buradaki milletvekilleri milletin bekası için her şeyi yapar.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Bu milletin iradesi sizin oyuncağınız mı? Anlaşacaksınız bazı partilerle, ondan sonra geleceksiniz burada, neymiş “kayıkçı kavgası.”

ERKAN HABERAL (Ankara) – Siz anlaşmalarınızı anlatın! Dolmabahçe’yi anlat!

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Gelsinler, söylesinler.

ERKAN HABERAL (Ankara) – Sen anlat anlaşmalarını.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Anlatırız, Dolmabahçe’yi de anlatırız.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Gerektiğinde bu millet sizi sandığa da gömer, ne diyorsun sen?

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Genel Başkanınız TRT mikrofonunu görünce “Kaldırın.” diyecek, aynı hafta TRT Genel Müdürünü aklayacaksınız beraber, asıl kayıkçı kavgası budur.

Saygılarımla.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – 1 Kasımı unutma! Konuşma!

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – 7 Haziranda ne oldu Osman?

ERKAN HABERAL (Ankara) – Anlat, Başbakan yardımcısıyla nasıl oturduğunu anlat!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Milletin bekası için buradaki milletvekilleri görevini yapar. Millet ona bu görevi verdi.

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.11

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.27

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

Bir önceki oturumda açılan usul tartışmasında son konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksu’dur.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Gerçi birleşime ara da vermiştiniz. Çeşitli sataşmalar oldu. Şimdi, o sataşmalardan dolayı kürsüden söz istemeyeceğim ama tutanaklara girmesi açısından şunları ifade etmek istiyorum: Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve Genel Kurulun etkili ve verimli bir çalışma yapmasından yanayız. Böyle bazı fuzuli sataşmalarla belki de kırıcı olmaya varabilecek polemiklere, tartışmalara ve münakaşalara yer olmadığı kanaatindeyim. O nedenle, herhangi bir şeyi vesile ederek eğer sürekli polemiğin içerisine girer isek milletimizin Meclisten beklediği bir çalışma tarzını da gösterememiş oluruz.

O çerçevede, hani “Açmayalım kutuyu, söylemeyelim kötüyü.” misali sözlerimi daha fazla da uzatmayarak bu çalışmalara bu minval üzere devam etmekte fayda var diye düşünüyorum. Aksi takdirde partilerin politikaları söz konusu edilmeye başlıyor. Bizim de Milliyetçi Hareket Partisi olarak elbette sabahlara kadar sürecek sözlerimiz de olacaktır bu şekilde.

Ben şimdilik görüşlerimi bu şekilde ifade ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, Avrupa Birliği müktesebatında kişisel verilerin korunmasıyla ilgili tüzüğün henüz kabul edilmemesi nedeniyle 117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın geri çekilmesiyle ilgili talebi yerine getirmemesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında (Devam)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından alkışlar)

Sizin de süreniz beş dakika.

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önemli bir kanun tasarısını görüşüyoruz. Görüşme sırasında kanun tasarısının içeriğine ilişkin değerlendirmelerden ziyade usul tartışmasının yapılması tabii ki olabilir, doğrudur tüzük gereği ama öncelikle tasarının içeriğine ilişkin eksikliklerin ne şekilde giderilebileceğine dair bir odaklanmanın daha yerinde olacağını düşünüyoruz. Türkiye, egemen bir ülke olarak kuşkusuz diğer devletlerin ya da uluslararası kuruluşların ne yaptığına bağlı kalmaksızın kendi hukukunu, iç hukukunu düzenleyebilir, düzenleyecektir. Burada önemli olan -başta da söylediğim gibi, ifade ettiğim gibi- Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı, başta, amacında ve felsefesinde belirtilen amaca matuf bir düzenleme midir? Bir eksikliği var mıdır? Varsa bunlar nasıl giderilebilir? Giderilmesi için ekstra bir zamana ihtiyaç var mıdır? Bu minval üzere taştırmayı yürütürsek daha milletimizin beklediği tarzda bir hareket tarzını geliştirmiş oluruz diye düşünüyorum.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak memleketin, milletin yararına olan, milletimizin refahını sağlayacak her türlü düzenlemenin yanında olduğumuzu baştan itibaren söyledik, söylemeye devam ediyoruz. Devletin ve milletin bekasını haleldar eden, ülkeyi bölünmeye götüren her türlü düzenlemenin de şiddetle karşısında olduğumuzu ve karşısında durmaya devam edeceğimizi söyledik, söylemeye de devam ediyoruz.

Bu konuyla ilgili olarak da Milliyetçi Hareket Partisi seçim beyannamesinde aynen şöyle söyledik: “Bilgi güvenliğinin sağlanması stratejik öneme sahip olup bilgiye erişimin paylaşılmasının ve korunmasının güvenliği için gerekli hukuki, kurumsal ve teknolojik altyapı oluşturulacaktır. Kişisel, kurumsal ve ulusal bilgilerin güvenliğinin sağlanmasında yönetici, kullanıcı, üretici, satıcı, uygulayıcı, denetleyici ve düzenleyici tarafların sorumluluk içinde hareket etmesi sağlanacaktır. Ülkemizde özellikle sosyal güvenlik, adres, kimlik, seçmen, vergi kayıtları gibi kritik kişisel verileri, bilgi ve belgeleri işleyen, sunan ve saklayan kamu görevlileri ile bankalar, finans kuruluşları, elektronik sertifika hizmet sağlayıcıları, kayıtlı elektronik posta hizmet sağlayıcıları, noterler ve benzeri gibi önemli bilgi işleyen, taşıyan ve saklayan kuruluşların bilgi ve iletişim güvenliğini temin edecek bir altyapıya sahip olmaları sağlanacaktır.” Seçim beyannamemizde biz bunu taahhüt ettik. Dolayısıyla, Anayasa’nın 20’nci maddesinde de öngörülen, bir temel hak olarak öngörülen bu düzenlemenin süratle yapılmasını, gerçekleştirilmesini istiyoruz. Ancak bu, süratle yapılırken mutlaka gerçek anlamda bir kişisel verilerin korunması amacına hizmet edecek tarzda gerçekleştirilmesi şarttır. Fişleme gibi birtakım kaygıların mutlaka tasarıdan giderilmesi lazımdır. O amaçla gerek Komisyonda gerekse Genel Kurulda verdiğimiz önergelerin dikkate alınması suretiyle bu eksikliklerin giderilebileceğini düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aksu.

Sayın milletvekilleri, usul tartışması üzerindeki lehte ve aleyhteki konuşmalar tamamlanmıştır. Muhalefetin, yasa tasarısını geri çekme talebine karşılık Komisyon ve Hükûmet yetkilileri açıklama yapmışlardır. Benim tutumumda herhangi bir değişiklik yoktur.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkanım, oya sunmaz mısınız bu teklifimizi? 63’üncü madde size oya sunma yetkisi de veriyor.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Gerek yok efendim.

BAŞKAN – Peki Sayın Gök.

Usul tartışmasını oylarınıza…

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz efendim.

LEVENT GÖK (Ankara) – Evet, korktunuz değil mi? Yoksunuz çünkü. Böyle yakalanırsınız işte.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

LEVENT GÖK (Ankara) – Çoğunluk bizde Sayın Başkanım. Efendim, kapıları kapatın ve sayın lütfen.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Karar yeter sayısı yok efendim.

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Kapıları kapatın.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, oylama yapıldıktan sonra oylamanın sonucunu değiştirecek her türlü tedbiri almak zorundayız.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım, neyi oya sunduğumuzu da bir açıklarsak efendim; neyi, hangi hususu oya sunuyoruz, ona göre “kabul” veya “ret” diyelim.

BAŞKAN – Tutumumda herhangi bir değişiklik yoktur dedim. Tutumumu oya sunuyorum değerli milletvekilleri.

LEVENT GÖK (Ankara) – Yalnız, açıklayın efendim, hangi yönde oy ne anlama gelecektir, onu açıklayın lütfen.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, kabul edenler…

LEVENT GÖK (Ankara) – Neyi kabul ediyoruz efendim?

BAŞKAN – Tutumumu kabul edenler Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Ankara) – Karar yeter sayısı yok efendim.

BAŞKAN - Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Tutumunda herhangi bir değişiklik yoktur Sayın Gök. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

LEVENT GÖK (Ankara) – Efendim, karar sayısı yoktur. Karar sayısı yoktur yalnız Sayın Başkanım. Karar sayısı yoktur.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı (1/541) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 117) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Gök, buyurunuz.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkanım, yani gerçekten, iktidar partisinin bu aceleciliğini anlayabilmiş değilim.

Şimdi, “Avrupa Birliği” diyoruz, Avrupa Birliğine ilişkin olarak tercihlerimizi ve iddialarımızı ortaya koyuyoruz. Yapılan usul tartışmasında, Avrupa Birliğinin daha sonradan kabul etmeyeceği bir kanunu görüşmeye başlayacağız birazdan belki ama Sayın Başkan, şimdi bu kanun esas komisyon olarak Adalet Komisyonunda görüşüldü ve haklı olarak, tali komisyon olarak Anayasa Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Plan ve Bütçe Komisyonunda da görüşülüp onların raporları ve görüşleri buraya gelmedi. Şimdi, Avrupa Birliğini ilgilendiren ve hepimizin temel hak ve hürriyetlerini ilgilendiren bir konunun Anayasa Komisyonunda, Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda görüşülmemesi son derece ciddi bir eksikliktir.

BAŞKAN - Biraz önce de ifade ettiniz bunları Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Ankara) – O, Sayın Başkanım, o değildi, o farklı bir konuydu. O, Avrupa Birliği'nin çıkartmış olduğu yönetmeliğin beklenmesine yönelik bir talebimizdi.

Şimdi, bu tali komisyon raporlarını ben inceliyorum, göremiyorum. Niçin bu tali komisyonlar raporlarını vermemişlerdir? Ve böylesine önemli bir konuda bu Meclis bütün fonksiyonlarıyla çalışmayacaksa, iktidar partisinin “Ben yaptım, oldu.” mantığıyla çalışacaksa bu kanunlardan hayır gelmez. Bu kanunun tekrar, Komisyon tarafından; Anayasa Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Plan ve Bütçe Komisyonuna gönderilmek üzere geri çekilmesi gerekmektedir. O komisyonlardan gelen raporlardan sonra ancak bu kanun bu hâlde burada görüşülebilir. Bu kanunun şu anda görüşülme şansı yoktur, Anayasa’ya açıkça aykırıdır. Açıkça, Anayasa’nın 20’nci maddesine ve temel hak ve hürriyetleri düzenleyen bütün maddelerine aykırıdır. Bu gereklilikler yerine getirilmeden bu kanunun görüşülmesine bu saatten sonra başlayamayız.

Benim görüşüm budur. Eğer siz aksi görüşteyseniz usul tartışması açıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Komisyon sanırım bir açıklama yapacak.

Buyurun.

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, sizin de bildiğiniz gibi, kanun tasarı ve teklifleri Meclise sevk edildikten itibaren bir ana komisyon, asli komisyon ve ilgisine göre tali komisyonlara sevk edilirler. Kanunun esas görüşme mercisi ana komisyon olup tali komisyonlar görüşüp görüşmeyeceklerini, bu konuda bir rapor tanzim edip etmeyeceklerini takdir hakkına sahiptirler. Nitekim - kanunla ilgili, tasarıyla ilgili- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna tali komisyon olarak sevk edilmiş tasarı ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bu konuda görüşme yapmayacağını ve rapor düzenlemeyeceğini bildiren yazısını 22 Ocak 2016 tarihinde Komisyonumuza göndermiştir.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – İnsan Hakları Komisyonu üyeleri görmedi. Bize sorulmuş mu peki?

LEVENT GÖK (Ankara) – Komisyon Başkanı kime güvenip de yazmış bu yazıyı?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Yine, Anayasa Komisyonu tali komisyon olarak görüşmeyeceğini beyan ederek…

LEVENT GÖK (Ankara) – Kim karar vermiş buna, kim karar vermiş? Komisyon toplantıya çağrılmış mı? Olur mu öyle bir şey?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) –…Komisyonumuza 22/01/2016 tarihinde göndermiştir.

LEVENT GÖK (Ankara) – Ciddi bir facia, ciddi bir facia!

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Yine, Plan ve Bütçe Komisyonu da aynı minvaldeki cevabını 20/01/2016 tarihinde Komisyonumuza göndermiştir. Avrupa Birliği Uyum Komisyonu da aynı şekilde 20/01/2016 tarihinde, görüşmeyeceğini bildirmiştir.

Sayın Başkanım, bu konuda komisyon üyelerinin değil, komisyon başkanının takdir hakkı vardır. Komisyon başkanları bu takdiri kullanmışlar ve cevaplarını vermişlerdir. Dolayısıyla, kanunun görüşülmesinde herhangi bir sakınca yoktur.

LEVENT GÖK (Ankara) – Yok canım, bu kadar basit mi ya? Bu kadar basit mi?

Bakın, tam da bizim dediklerimizi doğruluyor sayın Komisyon üyesinin söyledikleri. Böyle bir yasa yapılmaz Sayın Başkanım. Yani bir İnsan Hakları Komisyonu Başkanının, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Başkanının, kendi üyelerine danışmadan, onları kurula çağırmadan böyle bir takdir hakkı olamaz. Komisyonun görevi, kendisine verilen konularda görüş bildirmektir. İnsan Hakları Komisyonu üyelerimiz burada, CHP’liler.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Buradayız efendim. Bizim haberimiz yok.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sizlerle görüşüldü mü arkadaşlar? Diğer arkadaşlarımızla görüşüldü mü?

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Komisyon Başkanı kendi görüşünü bildirdi.

LEVENT GÖK (Ankara) – Komisyon Başkanı kendi görüşünü söyleyemez, komisyon başkanı ancak komisyonun görüşünü ifade edebilir. Böyle bir vahamet arz eden durum, durumu çok daha içinden çıkılmaz bir hâle getirmiştir. Bu durum, bu yasanın görüşülmesinin başlı başına engellerinden bir tanesidir. Komisyon başkanlarının takdir hakkı yoktur. Komisyon başkanlarının görevi, komisyonlarını toplantıya çağırarak görev yapmak ve bir karar aldıktan sonra bunu esas komisyona bildirmektir. Bu şekilde zapta geçen bu açıklamalar zaten büyük bir çarpıklığı, yanlışlığı ortaya koymaktadır. Bu konunun derhâl tali komisyonlara gitmesi ve komisyonların görüşünün -Komisyon Başkanının değil- buraya gelmesi gerekir Sayın Başkanım. Bu konudaki tutumumuzu sürdürüyoruz, bunların tali komisyonlara iadesi gerekir.

BAŞKAN – Komisyon üyesi, buyurunuz.

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, aslında konunun tartışmaya mahal bir tarafı da yoktur. Çünkü gerçekten de bundan önce teamül olmuş bir şekilde bu konu burada görüşülmüş ve yasaların görüşülmesi sırasında tali komisyonların daha önce yapmış oldukları bu uygulama artık yıllara sari ve sabitlenmiş bir durumdur, bu teamül hâlini almıştır. Kaldı ki İç Tüzük’ün…

LEVENT GÖK (Ankara) – E, o zaman göndermeyelim bir daha tali komisyonlara, diğer tali komisyonlara göndermeyelim!

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın grup başkan vekili müsaade ederse konuşabilir miyim Sayın Başkanım.

LEVENT GÖK (Ankara) – Ama, siz “Ortadan kalkmış.” diyorsunuz. Yani, İç Tüzük’ün hangi hükmü ortadan kalktı da şey yapıyorsunuz! Yani, lütfen, doğru bilgi verin!

ÖMER ÜNAL (Konya) – Dinle, dinle!

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Ya, dinle Allah aşkına ya!

ÖMER ÜNAL (Konya) – Biz seni dinledik ya!

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Dinle ya!

LEVENT GÖK (Ankara) - Arkadaşlar, açıp okuyun, ben İç Tüzük’e göre konuşuyorum! Böyle yanlışlıklar yapılabilir mi ya! Anayasa’yı tanımayın, yasayı tanımayın, İç Tüzük’ü tanımayın! Neyi tanıyacaksınız?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, konuşmama devam edebilir miyim?

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – 1’inci madde görüşülmüş, 2’nci madde görüşülmüş, 3 görüşülmüş, 4 görüşülmüş, 5 görüşülmüş…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – İlk oturum geçti. 6’ncı maddedeyiz.

ÖMER ÜNAL (Konya) – Ya, sürekli siz mi konuşmak zorundasınız!

LEVENT GÖK (Ankara) - İstediğimiz kadar konuşacağız biz! Ben haklı konuşuyorum, haklı konuşuyorum!

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, konuşmama devam etmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, teamül hâlini burada söyledim. Yine, aynı şekilde, bakınız, İç Tüzük’ümüzün 26’ncı maddesinin birinci fıkrası: “Komisyonlar, kendi başkanlarınca toplantıya çağrılır.”

LEVENT GÖK (Ankara) - Evet.

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Çağrılmak istenmediği takdirde çağrılmaz.

LEVENT GÖK (Ankara) - Niye çağırmıyor, niye çağırmıyor? Olur mu öyle bir şey? Onun takdir hakkı var mı o konuda? Takdir hakkı var mı?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Kaldı ki yine, bakınız, 26’ncı maddenin son fıkrası: “Üyelerinin üçte biri tarafından Komisyona teklif edilecek gündem üzerine de komisyonlar, Başkanlarınca toplantıya çağrılır.”

LEVENT GÖK (Ankara) – Komisyonlar ne diye kuruluyor?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Dolayısıyla, burada durum sabit olup kanunun görüşülmesinde Komisyonumuz açısından herhangi bir sakınca söz konusu değildir.

Arz ediyorum.

LEVENT GÖK (Ankara) – Komisyonlar baypas, Meclis baypas, Anayasa baypas! Böyle bir şey olmaz Sayın Başkan! Lütfen, buna alet olmayalım!

Bakın, şimdi, Sayın Komisyon Üyesi yine çok enteresan bir konuya parmak bastı. Diyor ki: “Bu konu İç Tüzük’te yer alıyor ama artık uygulanma olanağı yoktur.” Öyle bir şey yok, Sayın Komisyon Üyesi. İç Tüzük’ümüz burada olduğu müddetçe ona bağlıyız. İç Tüzük’ümüzün 26’ncı maddesi “Komisyonlar kendi başkanlarınca toplantıya çağrılır.” Eğer komisyon başkanı toplantıya çağırmamışsa o komisyon başkanının görevini kötüye kullandığını gösterir.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Ne ilgisi var ya!

LEVENT GÖK (Ankara) - Yoksa burada komisyonu toplantıya çağırmama yetkisi yoktur. Çağıracaktır, görüşecektir, raporuna dercedecektir, esas komisyona gönderecektir.

Şimdi, İç Tüzük’ü bir kenara bırakın, Meclisi bir kenara bırakın, Anayasa’yı bir kenara bırakın. Hukuk nerede? Hukuk devleti nerede? Buna alet olmayalım Sayın Başkanım.

Ben tutumumda ısrar ediyorum, bunların derhâl tali komisyonlara gitmesi gerekiyor. Komisyon Sözcüsü Meclisi yanlış bilgilendiriyor. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Yanlış bilgilendiriyor. Böyle yasa yapılmaz. Böyle yasa yapılırsa suratınıza bir gün çarpılır; Anayasa Mahkemesi çarpar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi çarpar, Avrupa Birliği çarpar. Biz burada “Hukuk.” diye çırpınıyoruz, lütfen bunu anlayın. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Lütfen bunu anlayın. Bu ne aymazlıktır!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime yarım saat ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.44

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati:22.17

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

Sayın milletvekilleri, Meclis Başkanlığınca (1/541) esas numaralı Kanun Tasarısı esas olarak Adalet Komisyonuna, tali olarak 4 ayrı ihtisas komisyonuna havale edilmiştir. Söz konusu tali komisyonların havale edilen tasarıyı görüşemeyeceklerini yazıyla Adalet Komisyonuna bildirdikleri görülmektedir.

Meclis teamülleri doğrultusunda tali komisyonların kendilerine havale edilen işleri gündeme alamayacaklarına ilişkin esas komisyona yazılı olarak bildirimde bulunmaları durumunda, esas komisyonlarca on günlük süre beklenmeksizin tasarı ve teklifin görüşmelerine başlanabilmektedir. Bu çerçevede, tali komisyonların görüşemeyecekleri yönündeki yazılarına istinaden Adalet Komisyonunun söz konusu tasarının görüşmelerine başladığı anlaşılmaktadır. Söz konusu raporun görüşülmesi İç Tüzük’e ve Meclis teamülüne uygundur. Kaldı ki söz konusu komisyon raporu Meclis Başkanlığınca dağıtılmış ve Genel Kurul gündemine girmiştir. Bu aşamada, Sayın Levent Gök’ün talebine ilişkin yapabileceğim bir işlem bulunmamaktadır. Bu çerçevede, komisyonların gündeme alamayacaklarına ilişkin yaklaşımlarının komisyon başkanınca bildirilmesi ve ayrıca komisyon kararının alınmaması yerleşik bir uygulamadır.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Ankara) – Talebimizi karşılamadığınızı anlıyorum ama biz bu konuda usul tartışmasında ısrarlıyız Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Ben usul tartışması açmayacağım Sayın Gök. Sanırım burada benim kanaat kullanma yetkim var. (CHP sıralarından “Yok.” sesleri)

Dolayısıyla, İç Tüzük’ün…

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkanım, İç Tüzük’ün 63’üncü maddesine göre, bir usul tartışması talebi dile getirildiğinde bu tartışmanın açılması İç Tüzük’ün amir hükmü gereğidir. Eğer bu konuda tartışma açmayacaksanız açmayacağınıza dair tutumunuz hakkında usul tartışması açmak istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay, sizi de dinleyelim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, bu talep karşısında usul tartışması açmanız gerekir, bu görüşteyim ve ancak bu oya başvurmak gerekirse oya başvurabilirsiniz. Usul tartışması açmak gerekir diye düşünüyorum.

BAŞKAN – Peki, her iki grup başkan vekilinin talebi doğrultusunda usul tartışması açacağım. Yalnız, süreleri üç dakika olarak belirliyorum.

Dört konuşmacı belirleyelim.

LEVENT GÖK (Ankara) – Tutumunuzun aleyhinde konuşacağım efendim, aleyhinde istiyorum şu anda.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Lehte…

BAŞKAN – Sayın Kubat lehte…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Üzülerek aleyhte…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Aleyhte…

BAŞKAN – Evet, sayın milletvekilleri, usul tartışmasını açıyorum; usul tartışması açmamama ilişkin usul tartışmasını açıyorum.

Lehte Sayın Doğan Kubat.

Buyurunuz Sayın Kubat.

XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, 117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tali komisyonlarda görüşülmemesi nedeniyle geri çekilmesiyle ilgili talebi yerine getirmemesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım, bu usul oyunlarıyla kanunu geciktirme çabalarını tebessümle izliyoruz. Aslında, uygun bir davranış olmadığını bu tartışmayı başlatanlar da gayet iyi biliyorlar. Kanunlara ilişkin eleştirilerimiz olabilir, engelleme tutumlarımız olabilir, bu, geleneğimizde var ama bunun şu usulü zorlayarak, hüsnüniyet kaidelerini de zorlayarak değil, gerçekten hukuka uygun biçimde, bize yakışan budur diye düşünüyorum.

Ben elbette muhalefetin eleştirilerinin, önerilerinin mutlaka göz önüne alınması gerektiği kanaatiyle dün ve bugün Sayın Bakanımızın da katılımıyla, ilk toplantıda bütün muhalefetin, bugünkü toplantıda da kısmen, itirazda bulunan muhalif partilerin üyelerinden arkadaşlarımızın görüşlerini dinlemek ve bunlardan mümkün olanları kanuna aktarmak için önerge çalışmalarına katıldım ve fayda da elde ettik bundan. Durum böyleyken “Kanunun tümünü bu saatte bırakalım, görüşmeyelim.” demek gerçekten biraz vicdanla bağdaşır bir tutum değil.

Usule ilişkin konuya gelince… Esas komisyona havale sırasında, 23’üncü maddeye göre Başkan tali komisyonları da belirleyip havale eder. Tali komisyon on gün içerisinde görüşünü bildirmezse veya 26’ncı maddeye göre başkan, gündemi belirlemekle görevli olduğundan, bunu gündeme almazsa esas komisyon görüşmelerini devam ettirir ve komisyon raporunu hazırlayarak Genel Kurula sunar. Yani tali komisyonun görüş belirtmemesi, Başkanın bu konuda “Gündeme almayacağım, görüşmeyeceğim.” dedikten sonra ana komisyonun çalışmalarını yaptırıp Genel Kurula havale etmesi bu görüşmelerin yapılması için yeterli bir şarttır ve bu şart gerçekleşmiştir.

Anayasa’ya aykırılık iddialarına gelince: Anayasa’ya aykırılık iddialarıyla ilgili burada en az 4 tane usul tartışması ben hatırlıyorum. Tümünün Anayasa’ya aykırılığına ilişkin bir iddianın dile getirilemeyeceği, maddeler üzerinde, 87’nci maddenin birinci fıkrasına göre, kanunlarda veya Tüzük’te açıkça aksine bir hüküm yoksa tümünün veya bir veya birkaç maddesinin Anayasa’ya aykırılığıyla ilgili önerge verilebileceği ancak 88’inci maddedeki açık hüküm karşısında kanunun tümünün ancak hükûmet veya komisyon tarafından istenebileceği ve bu nedenle maddeler üzerinde tek tek ancak Anayasa’ya aykırılık önergeleri verilebileceği ve bu görüşmelerin kanunun tümü görüşülürken zaten oylamasının yapıldığı, Genel Kurulun gerekirse bunu reddederek Anayasa’ya aykırılık iddialarını karşılayabileceği ve bu nedenle, kanunun görüşmelerinde bir sakınca olmadığına dair o tartışmalarda da Genel Kurulun da karar verdiği bir içtihat hâline gelmiştir, bugün de uygulanacak bir içtihat hâline gelmiştir.

Başkanın usul tartışması açmaması doğruydu çünkü açık İç Tüzük ve usul, içtihat hâline gelmiş teamüller varken bunu tekrar gündeme getirmenin, 4 tane, 5 tane usul tartışmasından sonra gündeme getirmemenin, Başkanın tavrının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LEVENT GÖK (Ankara) – Efendim, Doğan Bey’e ek süre verebilirsiniz, ben sevinirim yani.

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Gerek yok Başkanım.

BAŞKAN – Bir dakika verebilirim Sayın Kubat.

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Bu sebeple Başkanımızın tutumu doğrudur diyorum, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kubat.

Sayın milletvekilleri, aleyhte Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök. (CHP sıralarından alkışlar)

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce burada konuşan AKP sözcüsü Sayın Kubat’ın bizlerin İç Tüzük hükümlerinden faydalanarak bir oyun yaptığımızı ve bunu tebessümle izlediklerini ifade etmesini reddediyorum. Biz de AKP Grubunu ve Adalet Bakanını endişeyle ve dehşetle izliyoruz. Korkumuz, Türkiye’nin çıkarlarıdır. Korkumuz, Türkiye’nin çıkarlarının AKP’nin bu basiretsiz anlayışı ve yönetimi yüzünden Türkiye’nin itibar kaybetmesine engel olmaktır Sayın Kubat, siz herhâlde bunu anlayamadınız. Ben de sizi endişeyle izliyorum. Biz hangi konuda size yapıcı önergelerinizde yardımcı olmadık? Ama müsaade edin, bir önemli konu, Bakan burada, AKP’liler burada, ne olur bunu on beş gün sonra oturup konuşsak da başka bir gün getirdiğimiz zaman hiçbir önerge vermeden, üzerinde konuşma yapmadan eğer uzlaşırsak buradan biz bunları iki saatte geçiririz. Hodri meydan! Kim uzatıyor? (AK PARTİ sıralarından “siz” sesleri)

LEVENT GÖK (Devamla) – Kim uzatıyor, kim uzatıyor? Sizler uzatıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Siz uzatıyorsunuz.

LEVENT GÖK (Devamla) – Yani siz sayısal çoğunluğunuzu zannediyorsunuz ki: “Bir dayatmayla biz bunları geçirebiliriz.” Evet, sayısal çoğunluğunuz var, sayısal çoğunluğunuz demek demokratik bir kanun yapmak değildir.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Sayısal çoğunluk milletin çoğunluğu.

LEVENT GÖK (Devamla) – Sayısal çoğunluğunuzla beraber siz Anayasa’yı çiğniyorsunuz, İç Tüzük’ü çiğniyorsunuz, kanunları çiğniyorsunuz, bunları zaten ifade ediyorsunuz değerli arkadaşlarım. İçişleri Bakanı hakkında dün gensoru görüştük, kalkmış burada daha önceki zamanlarda “Ben Anayasa’yı tanımıyorum.” diyor. Anayasa’yı tanıma, yasaları tanıma, İç Tüzük’ü tanıma, bizi tanıyacaksınız, bizi bileceksiniz, bizi tanımak zorundasınız. (CHP sıralarından alkışlar) Biz bu ülkede milyonlarca kişinin oyunu aldık.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Ya, siz de milleti tanıyacaksınız.

LEVENT GÖK (Devamla) – Evet, siz sayısal çoğunluğunuza güvenerek “Her şeyi buradan geçireceğim.” anlayışında olamayacağınızı yaşayarak göreceksiniz. Biz her türlü imkânı kullanacağız, sizi yapıcı olarak uyarıyoruz: Ne var bunda, ne var bunda? “Bugün yarın zorlayalım, yasayı geçirelim.” Ben de diyorum ki: Bütçe görüşmelerinin sonuna kadar hukukçularımız, arkadaşlarımız bir araya gelsin, bütçe görüşmesinin ertesi gün, Sayın Bakan, buyurun, üzerinde uzlaştığımız, anlaştığımız maddeleri kanunda bir günde geçirelim.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Anayasa gibi yaparsınız yine.

LEVENT GÖK (Devamla) – Bir günde geçirelim. Neden çekiniyorsunuz, nedir bu aceleciliğiniz? Demek ki bu yasada da bir kaçırma hadisesi var; bir şeyleri gizliyorsunuz, bir şeyleri saklamaya çalışıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Buna izin vermeyiz. Buna izin vermeyeceğimizi bugün yaşayarak göreceksiniz, yaşayarak göreceksiniz, zaten görüyorsunuz da.

ALİM TUNÇ (Uşak) – Görelim.

LEVENT GÖK (Devamla) – Bu yasa bu şekliyle, eğer sayısal çoğunluğunuzla geçerse Anayasa Mahkemesine de götürürüz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine de götürürüz, Avrupa Birliğine sizleri şikâyet ederiz ama istiyoruz ki biz gelin burada uzlaşarak bir yasa çıkartalım. Uzlaşmanın önüne engel koymayın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİM TUNÇ (Uşak) – Yapmadığınız iş değil.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – İşiniz milleti Avrupa’ya şikâyet etmek zaten.

LEVENT GÖK (Devamla) – Ben size yolu gösteriyorum, yolu tarif ediyorum. Aklın yolu birdir. Eğer bizim görüşlerimizi...

Sayın Başkan, ek süre rica ediyorum.

BAŞKAN – Tamamlayınız Sayın Gök.

ALİM TUNÇ (Uşak) – Biz yolumuzu biliyoruz, milletin çizdiği yoldan gidiyoruz, sizin göstermenize gerek yok.

LEVENT GÖK (Devamla) – Bizim göstermemize gerek olduğunu göreceksiniz. Öyle büyük konuşmayın.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Yolumuz milletin yolu.

LEVENT GÖK (Devamla) – Ülkeyi duvara toslattınız, terör belasına çarptırdınız.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Sayenizde.

LEVENT GÖK (Devamla) – Antidemokratik uygulamaları Türkiye’ye getirdiniz.

ALİM TUNÇ (Uşak) – Senin genel başkan yardımcının ne dediğini biliyoruz biz.

LEVENT GÖK (Devamla) – Adalet Bakanı burada. Cezaevleri doldu. Cezaevlerinin kapasitesi 180 bin, cezaevlerinde 181 bin kişi var. Nerede kalıyor bunlar Sayın Bakan, kalkın bunları bir anlatın.

ALİM TUNÇ (Uşak) – Sen genel başkan yardımcına bak.

LEVENT GÖK (Devamla) – Ellerine almışlar “Sayısal çoğunluğumuz var…” Yok öyle yaş dava, yok öyle yaş dava.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Bunlar ne demek ya, nasıl bir üslup bu ya!

LEVENT GÖK (Devamla) – Burada da milletin hukukunu savunan bir Cumhuriyet Halk Partisi Grubu var; bu grubu dinleyeceksiniz, bu grubun önerilerini dinleyeceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) Biz bu ülkeyi kolay kurmadık, size de kolay kaptırmayız.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sen mi kurdun bu ülkeyi?

LEVENT GÖK (Devamla) – Yapıcı önerilerimize varsanız biz de varız ama yoksanız biliniz ki kaya gibi karşınızda durmaya hazırız. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Gök.

Buyurunuz Sayın Çakır.

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) – Sayın Başkan, Sayın Gök konuşmasında “basiretsiz” kelimesini kullanmıştır bizim için.

LEVENT GÖK (Ankara) – Evet, dedim.

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) – İfade ettiği gibi, sataşmadan, 69’a göre söz istiyorum.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Pek sataşma değil aslında yani, tespit.

LEVENT GÖK (Ankara) – Ben bütün AKP grubuna söyledim, hepsinin de söz alması gerekir, bütün AKP Grubuna söyledim. Her biriniz çıkın söyleyin bakalım, konuşun.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çakır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

21.- Tokat Milletvekili Coşkun Çakır’ın, Ankara Milletvekili Levent Gök’ün usul görüşmesiyle ilgili yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, şimdi, Grup Başkan Vekili Sayın Gök böyle sesini yükselterek ve işaret parmağını da böyle tutarak neyi kanıtlamaya çalışıyor, anlamakta müşkülat çekiyorum.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Kararlılık, kararlılık.

COŞKUN ÇAKIR (Devamla) – Yani, buna herhâlde hem suçlu hem güçlü derler. Bir taraftan diyeceksiniz ki: “Yapıcı eleştirilerimize itibar edin.” Eyvallah. Arkasından da diyeceksin ki: “Bizi tanıyacaksınız, bizi belleyeceksiniz, bize şunu yapacaksınız.” Böyle bir şey olabilir mi ya? Bu mu yapıcılık yani Sayın Gök?

LEVENT GÖK (Ankara) – Ben size önerimi söyledim: Bütçeden sonra bir günde geçirelim bunu.

COŞKUN ÇAKIR (Devamla) - Yapıcılık buysa, doğrusunu söylemek gerekirse, biz yapıcılığın gereğini bilmiyoruz.

Değerli arkadaşlar, demin bir şekilde söylendi, eğer insanın niyeti üzüm yemekse bunun muhtelif yöntemleri vardır; üzüm yenir bir şekilde, kara üzüm yenir, ak üzüm yenir.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Çalarsın örneğin.

COŞKUN ÇAKIR (Devamla) - Eğer bağcıyı dövmekse, bunun yöntemi Sayın Gök’ün yapmış olduğudur, aynen şu işaret parmağımda olduğu gibi.

Değerli arkadaşlar, biz bu yasayı geçen hafta görüşmeye başladık.

LEVENT GÖK (Ankara) – Parmağımdan niye korkuyorsun? Senin TOMA’ların var, tankın var, benim de parmağım var, ne olmuş yani? Ne olmuş, parmağımdan ne korkuyorsun?

COŞKUN ÇAKIR (Devamla) - Lafügüzaf, lafügüzaf. Boş laf ya, başka bir şey değil, lafügüzaf. (CHP sıralarından gürültüler)

LEVENT GÖK (Ankara) – Nesi boş laf, nesi boş laf?

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Grup başkan vekiline “boş laf” demeyin Sayın Başkan.

COŞKUN ÇAKIR (Devamla) - Eğer o tank, o top, mensubu olduğum milletin, devletin tankı, topuysa benim de tankım, topum, sizin de tankınız, topunuz; neyse, söyleyeceğim bu değil.

Arkadaşlar, değerli milletvekilleri; biz bu yasayı konuşmaya geçen hafta başladık, geçen hafta bu maddeleri konuştuk. Cumhuriyet Halk Partisinin değerli milletvekilleri, grup başkan vekilleri bu maddelerle ilgili grup önerisi verdiler, konuşmalar yaptılar, maddelere katılıp katılmadıklarını beyan ettiler. Fakat, bugün Sayın Gök’ün yapmış olduğu, bir meşruiyet tartışması yapmaktır. Bu yasayla ilgili bir meşruiyet tartışması yaptırmayız, çalışmamıza devam ediyoruz.

Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Ankara) – Konuşmasının bütününde şahsımı hedef göstererek…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aynen evet, doğrudan.

LEVENT GÖK (Ankara) – …çok ağır suçlamalarda bulundu, şahsıma sataşmadan dolayı söz hakkı verilmesini talep etme hakkı doğurdu.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yok böyle bir şey ya.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİM TUNÇ (Uşak) - Kürsüye çık, şov yap.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ne dedi?

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) – Doğrudan sataştım gerçekten!

22.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Tokat Milletvekili Coşkun Çakır’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar MİT’i arkasına almış, Emniyeti arkasına almış; jandarması, ordusu, tankıyla, topuyla zannediyor ki bizleri korkutacak, öyle bir şey yok. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ALİM TUNÇ (Uşak) – Milleti de söyle, milleti.

LEVENT GÖK (Devamla) – Ben bu kürsüyü özgürce kullanırım, nasıl konuşacağım konusunda da sizlerle asla tartışmam.

TAMER DAĞLI (Adana) – Ya oynuyorsun, oynuyorsun.

LEVENT GÖK (Devamla) – Ben burada yüreğimi ortaya koyuyorum, sizler gibi çıkar ilişkisi içerisinde değilim. (CHP sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hadi oradan be!

LEVENT GÖK (Devamla) – Nedir o Artvin Cerattepe’de Cengiz Grubuna sağladığınız olanaklar, nedir onlar, kalkın bunları anlatın.

TAMER DAĞLI (Adana) – Oynama, oynama, oynuyorsun.

LEVENT GÖK (Devamla) – 25 bin nüfusun içeriye girmesini engellediniz, dışarıya çıkmasını engellediniz. Böyle bir tablo olabilir mi? Valiniz ortada, İçişleri Bakanı ortada, Artvin’i perişan etmek için elinizden geleni yapıyorsunuz. TOMA’larınızla, tanklarınızla, neyi paylaşmak için?

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Devletin onlar.

LEVENT GÖK (Devamla) – Hangi rantı, nasıl paylaşacaksınız? Onun kavgasını veriyorsunuz. Biz de ülkeyi koruma kavgası veriyoruz.

Şimdi, kişisel verilerimizi vereceğiz kurula, kurulun 3 üyesini Cumhurbaşkanı atayacak, 4 üyesini Bakanlar Kurulu atayacak ve biz bu kurula güveneceğiz öyle mi, öyle mi arkadaşlar? Hangi Cumhurbaşkanına güveneceğiz? Hangi Bakanlar Kuruluna güveneceğiz?

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Yüzde 52 oy var orada!

LEVENT GÖK (Devamla) – Hangi Bakanlar Kuruluna? (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTi sıralarından gürültüler)

Bu tabloda Sayın Başkan Vekili, parmağımdan niye korktun? Niye korktun?

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) – Korkmadım… Korkmadım…

LEVENT GÖK (Devamla) – Ben senin TOMA’ndan korkmuyorum, sen benim parmağımdan niye korkuyorsun? O kadar korkak mısın? (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) – Korkmadım, niye korkayım?

LEVENT GÖK (Ankara) – Kalk da konuş.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gök.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hiç yakışmadı, hiç. Hiç yakışmadı.

LEVENT GÖK (Ankara) – Yakışmadıysa kalkın konuşun. Ben yakışmadığı zaman kalkıp konuşuyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, biraz önce sayın grup başkan vekili konuşmasını yaparken, “Bu yasanın bu maddeleri üzerinde geçen hafta konuştuk, sayın grup başkan vekili de…” diyerek, geçen haftaki nöbetçi grup başkan vekili olarak şahsımı kastederek, bu konuda beyan etmediğim bir kanaati söylemiştir. 69’un ilgili fıkrası gereğince, bu konuya açıklık getirmem, cevap vermem gerekiyor efendim.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika… (CHP sıralarından alkışlar)

23.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Tokat Milletvekili Coşkun Çakır’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, iktidar partisi, muhalefet partisi, bugün iktidar olunur yarın muhalefet olunur…

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Ne zaman? Hiç böyle bir şey olmaz.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …bugün muhalefet olunur yarın iktidar olunur ama gerçekten uzaklaşmamak lazım.

Öncelikle şunu söyleyelim: 28 Şubat sürecinden çok şikâyet edenlere, 28 Şubat sürecinde eğer sizin çıkarmak istediğiniz bu kanun ve bu 6’ncı madde olsaydı, o zaman neler olurdu bir onu düşünmenizi tavsiye ederim. Kişilerin, dinine, ırkına, mezhebine, giyim kuşamına, sosyal hayatına göre fişlenebilmeleri için olanak tanıyan bir kanun.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Yapmadılar mı?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bugün bu kanunu ilelebet iktidarda kalacakmışsınız inancıyla çıkarıyorsunuz. Bugün bu kanunu, burada ortaya çıkacak olan kurula, bugünkü Cumhurbaşkanı 3 tane, bugünkü Bakanlar Kurulu 4 tane atayacak....

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Siz de gelin…

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Muhalifleri izleyeceğiz, sindireceğiz, işimize geldiği gibi bu verileri kullanarak manipülasyon yapacağız, vereceğiz, havuz medyası çarşaf çarşaf bunları ifşa edecek diye düşünenler olabilir ama kanun böyle yapılmaz arkadaşlar. Bugün siz, İç Tüzük’ten kaynaklanan hakların kullanımı konusunda bir şey söylerken aklı olan, vicdanı olan, insafı olan bu Meclisin değerli milletvekillerine İç Tüzük’ün 91’inci maddesini açıp okumalarını şiddetle öneririm.

Bugün sizin grubunuz bu yasama döneminde 6 tane kanun geçirdi -uluslararası anlaşmalar dışında- 1’i geçici bütçe, 5 tanesi temel kanun ve bu 5 temel kanunun hepsi torba yasa ve bu torba yasalar müzakereye olanak vermemek için çıkarılan yasalar.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Neden Özgür, neden?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Böyle, İç Tüzük 91, bunu bin maddelik kanunlar için anlatıyor. 12 maddeyi 6-6, 2’ye bölüp, bunu temel kanun hâline getirip maddeler üzerinde kifayetimüzakere imkânını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sabahtan beri kaç madde görüşebildik, kaç madde görüşebildik?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Başkanım, müsaade ederseniz…

BAŞKAN- Tamamlayınız lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – “Maddeler üzerinde yeterince müzakere imkânını tıkadıktan sonra, 900 maddelik bir kanun varsa 30 tane 30 parçaya ayırın, bunların üzerinde, bölümler üzerinde görüşün, ara maddelere önerge işlemi yapın.” diyen İç Tüzük’e gidip de hile yaparsanız, desise yoluyla 12 maddelik kanunu 6-6, 2’ye bölüp 2 maddeye indirirseniz bu İç Tüzük’ten kaynaklanan bir hakkın kötüye kullanımına karşı muhalefet partilerinin gerek sataşma gerek usul tartışması gerek taşı sıkıp suyunu çıkarıp millî iradenin kendilerine yüklediği sorumluluğu yerine getirme konusundaki hassasiyetlerine, iradelerine ve bu konudaki ısrarlarına saygı duymalı, şapka çıkarmalı, bunun karşısında oturup kalp gözüyle birazcık düşünmelisiniz.

Hepinize saygıları sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özel.

Sayın milletvekilleri, Erzurum Milletvekili Sayın Ilıcalı’nın 60’a göre, yerinden bir söz talebi vardır, bir duyurusu var sanırım. Kendisine söz veriyorum.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

44.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı’nın, vefat eden Mehmed Kırkıncı Hoca’ya Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Çok teşekkür ederim Başkanım.

Erzurum’un önemli şahsiyetlerinden Mehmed Kırkıncı Hoca’nın vefatını az önce derin bir üzüntüyle duydum. Burada da birçok milletvekilimizin tanıdığı, Türkiye’nin tanıdığı… Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum. Mekânı cennet olsun. Başımız sağ olsun.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ilıcalı. Biz de kendisine Allah’tan rahmet diliyoruz.

XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, 117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tali komisyonlarda görüşülmemesi nedeniyle geri çekilmesiyle ilgili talebi yerine getirmemesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, söz sırası, Muş Milletvekili Sayın Ahmet Yıldırım’a aittir.

Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)

AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, öncelikle usul hakkında söz almış bulunmaktayım. Usul hakkında İç Tüzük’ün 63’üncü maddesi: “Görüşmeye yer olup olmaması, Başkanı gündeme veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma usullerine uymaya davet, bir konuyu öne alma veya geriye bırakma gibi usule ait konular, diğer işlerden önce konuşulur.” Yani bu, bu anlamda, Sayın Başkan, usule ilişkin sadece Sayın Gök’ün dile getirmiş olduğu açıdan değil. Bakın, gerek Anayasa gerek 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu gerekse İç Tüzük’te ifade edildiği üzere, bakın “Genel Kurulca kalkınma planıyla ilgili görülen kanun tasarı ve tekliflerini kamu harcama veya gelirlerinde artış veya azalışı gerektiren kanun tasarı ve teklifleri Plan ve Bütçe Komisyonuna gelir.” Şimdi, Allah aşkına, burada değerli Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi arkadaşlar var. Biz 4 ayrı torba yasa geçirdik. Bu torba yasalarda Tarım, İçişleri, Millî Savunma, Çalışma Bakanlığı, hatta Sayın Bakan sizin bakanlıkla ilgili, bakın denetimli serbestlikle ilgili madde, torbanın içine atılmıştı. Adalet Komisyonuna gelmeden Plan ve Bütçe Komisyonuna geldi. Ne diyor? Bakın “Kamuya getirilecek mali artış veya azalışla ilgili bütün maddeler Plan ve Bütçe Komisyonuna gelir.”

Şimdi, Allah aşkına soruyorum hepinize: Şimdi, bu kişisel verilerin saklanması için özel bir server, özel bir otomasyon sistemi, bunun için personel veya -hani kişisel verilerin korunmasının çok mahrem boyutları var- kriptolu bir sistem alınacak mı alınmayacak mı? Bunun için bütçeden ek ödeme çıkacak mı, çıkmayacak mı?

2016 Merkezi Yönetim Bütçesi geçti değerli arkadaşlar, bütçeye bununla ilgili herhangi bir madde dercedilmemiş. Bunun parası nereden gelecek?

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Örtülü ödenekten!

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Onun için, kesinlikle ama kesinlikle, bakın, Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmeden kişisel verilerin saklanmasıyla, elde edilmesiyle ilgili iş ve işlemler yapılamaz.

Bakın, küçümsemek istemem ama o kadar gereksiz maddeler ilgili ihtisas komisyonlara gitmeden Plan ve Bütçe Komisyonuna getirildi ki… Bakın, Anayasa’yı ilgilendiren, adaleti ilgilendiren denetimli serbestlik sizin komisyona gelmiyor Sayın Bakan, o bile Plan ve Bütçeye, size gelmeden gelip geçiyor çünkü bütçeye getireceği bir yük var. Ee, siz bunu bedava mı yapacaksınız? Bunun otomasyonu olmayacak mı? Allah aşkına, olmayacak mı? Ödeneği nereden? Bütçesi nereden?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Kanunda yazıyor.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Kanunu okudum işte.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Oku, oku ya! Başbakanlık bütçesinden…

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Bakın, hukukçusun ya ama okudum işte.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Oku bak! Son maddesine bak! “Başbakanlık bütçesinden ödenecektir.” diyor.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Ya, Allah aşkına, herhâlde bu anlamda anlamak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Okumadan konuşuyorsunuz!

BAŞKAN – Tamamlayınız Sayın Yıldırım.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Ya, Plan ve Bütçeden gitmesi gerekiyor, Başbakanlıkça ödenmesi önemli değil.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Bakın, benim ana dilim Türkçe değil ama ben biliyorum; sizin ana diliniz Türkçe, anlamadınız.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Ana dilde eğitim şart!

AHMET YILDIRIM (Devamla) - Tekrar söylüyorum: “Genel Kurulca kalkınma planıyla ilgili görülen kanun tasarı ve tekliflerini…”

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Hangi ödenekten olursa olsun Plan ve Bütçeden geçer.

AHMET YILDIRIM (Devamla) - Bakın “Kamu harcama veya gelirlerinde artış veya azalışı gerektiren kanun tasarı ve teklifleri Plan Bütçe Komisyonunda görüşülür.” Ana diliniz Türkçe değil mi?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Sana mı soracağız?

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Ee, anlamadınız ikinci defa okudum.

Bunun için bu kanun, Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmeliydi. Bunu da Plan ve Bütçe Komisyonunda çalışan değerli arkadaşlar çok daha iyi bilirler. Bundan daha az yük getirecek olan yasa maddeleri getirildi, torbaya atıldı. Ee? Bu anlamda Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeden bu yasanın buraya getirilmiş olması gerek Anayasa 162-164’e gerek 5018 sayılı Yasa’ya gerekse de İç Tüzük’e aykırıdır.

Saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım.

Sayın Durmaz, sisteme girmişsiniz.

KADİM DURMAZ (Tokat) – Evet, söz istedim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Durmaz, neyle ilgili açıklama yapacaksınız?

KADİM DURMAZ (Tokat) – Ben az önce Başkent Hastanesine gittim.

BAŞKAN – Bir saniye… Açalım mikrofonu Sayın Durmaz.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

45.- Tokat Milletvekili Kadim Durmaz’ın, ortak bir akılla katkı sunarak yasaların çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması

KADİM DURMAZ (Tokat) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; az önce Başkent Hastanesine gittim. En son, başkentin göbeğinde, geriye doğru bakıldığında da birçok istihbarat ve benzeri zafiyetlerin olduğu patlama sonucu yaralanan bir aileyi ziyaret ettim. Ama küçük çocuğun durumu oldukça zor, iki gözünü kaybetmek gibi bir tehlikeyle karşı karşıya. Anne -sivil memur- bize şunu söylüyor aynen: “Ne olur, bu ülkeyi ortak akılla yönetme iradesini gösterin, Türkiye o çatıyı izliyor.” diyor. Ama burada gördüğümüz manzara, çoğunluğun azınlığa tahakkümü gibi, demokrasilerin ayıbı bir gidişi izliyoruz. Lütfen, herkes biraz daha dikkatli, biraz daha karşısındakini yok saymadan, onu da bir değer gibi görüp ortak akılla katkı sunarak bu yasaları yapalım arkadaşlar, oldubittiye gelmesin, birazcık daha düşünelim, ne olur.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz Sayın Durmaz.

XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, 117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tali komisyonlarda görüşülmemesi nedeniyle geri çekilmesiyle ilgili talebi yerine getirmemesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında (Devam)

BAŞKAN – Son konuşmacı, Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Plan ve Bütçe Komisyonu ve diğer komisyonlara havale edilen tasarı ve tekliflerde öteden beri alışkanlık hâline gelen bir yol var, daha doğrusu, bir kötü alışkanlık var, bu da keyfîliktir. Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmesi gerektiği hâlde diğer komisyonlara zaman zaman göndermeler olduğu gibi, asıl komisyonlara gitmesi gerektiği hâlde Plan ve Bütçe Komisyonuna da gönderildiği oluyor gerek tasarılarda gerekse tekliflerde. İktidar partisi de bunu maalesef öteden beri bir alışkanlık hâline getirdi ve bir keyfîlik var, bir gerekçe de sunulmamıştır bugüne kadar. Yani Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmesi gereken bir tasarı, niye diğer bir komisyona gitmiştir veya tam tersi durumlarda; en çok usulle ilgili yaşanan tartışmalardan birisi de budur. Şimdi, bu tasarının mutlaka tali komisyonlarda da görüşülme mecburiyeti vardır.

Şimdi, 26’ncı maddeyi yorumlarken komisyon başkanının sözleri dikkat çekiciydi. “Komisyonlar kendi başkanlarınca toplantıya çağrılır.” diyor. Orada “Çağırmayabilir.” anlamında bir yorum yaptı, “Çağrılmayabilir.” diye bir durum söz konusu değil. Bu çağırmaya bir mecburiyet vardır. Ki genelde usul olarak da aslında usulen çağrılmıştır. Ama toplantı yapılmıyor ve gündeminde hiçbir iş olmadığı hâlde işlerinin de yoğunluğunu gerekçe göstererek görüşmeyi de reddedebiliyor tali komisyon. Bu, doğru değildir. Bu, açıkça İç Tüzük hükümlerinin ihlalidir. O nedenle bunu hoş görmek mümkün değil. Bu, ne iktidara yarar ne de muhalefet olarak gözden ırak tutulacak bir konudur. Burada teamül filan yoktur. Eğer hüküm açıksa bu açık hüküm uygulanır. Şimdi, kapı açıksa bacadan girilir mi? Kapıdan girilir. Dolayısıyla, bacadan girmeye çalışmak doğru değildir. Bu İç Tüzük hükümlerini doğru ve keyfîlikten uzak bir şekilde uygulamakta büyük fayda var.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak tasarı görüşülmesin veya uzatalım diye bir görüşümüz olmadığı gibi, yani hemen aceleyle getirelim, işte bu gece çalışalım, sabaha kadar hemen çıkaralım anlayışını da kabul etmek mümkün değildir

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Efradını cami, ağyarını mâni, dört başı mamur bir yasa yapmak gibi bir yükümlüğümüz vardır. Bunu da uhuletle, suhuletle yerine getirmemizde ve dayatmalara başvurmaktan kaçınmakta fayda vardır. Buna özen göstermemiz gerekir. İşin gereğini ve özünü kaybetmeden bu çalışmaları yürütelim diyorum, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akçay.

Sayın milletvekilleri, konuşmalar tamamlanmıştır.

Usul tartışması açmama şeklindeki tutumumda bir değişiklik olmamıştır.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baydemir.

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Şu anda üzerinde tartışma yürüttüğümüz yasanın kendisi, Avrupa Birliği uyum sürecinin sözüm ona bir parçasıdır.

LEVENT GÖK (Ankara) – Osman Bey, duyulmuyor.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – O zaman mikrofonu açabilir misiniz?

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Ve bu yasa, şu anda üzerinde tartışma yürütmüş olduğumuz yasa ve usul tartışmalarının özünde de bu yasa, Avrupa Birliğine uyum sürecinin bir parçası olarak ele alınmalıdır.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, mikrofonu açabilirseniz…

BAŞKAN – Sayın Baydemir, yerinize oturun, mikrofonu açalım.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hangi maddeye göre söz veriyorsunuz Sayın Başkan? Grup başkan vekili değil beyefendi. Hangi maddeye göre izin verdiniz öğrenebilir miyiz?

BAŞKAN – 60’a göre size yerinizden söz vereceğim Sayın Baydemir.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Öyle istemedi Sayın Başkan. 60’a göre bir durum yok Sayın Başkan.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Söz talep eden her milletvekiline Meclis başkan vekili söz verir.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Kaç dakika verecek onu da öğrenelim.

BAŞKAN – Bir dakika.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Söyleyeceği sözü var diye Başkandan talepte bulunmuş Sayın Grup Başkan Vekili. Ayıptır ya!

BAŞKAN – Sayın Baydemir, buyurun.

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, şu anda üzerinde tartışma yürütmüş olduğumuz yasa, sözüm ona Avrupa Birliği uyum sürecinin bir parçası ve Türkiye’nin mevzuatının Avrupa Birliğine uyarlanması çabasıdır. Oysaki bu yasa, Avrupa Birliği Uyum Komisyonuna gelip, orada istişare edilip Avrupa Birliği normlarına uygun olup olmamasının denetlenmesi yapılması gerekirken, komisyona gelmemiştir. Şu anda AB Uyum Komisyonu üyesi olan arkadaşlarımın bazıları da Genel Kuruldadır. Bu itibarla da İç Tüzük 63’e göre usul tartışmasını açmanızı diliyoruz.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Yani görüşülemez, AB Uyum Komisyonunda görüşülmeden.

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) - AB Uyum Komisyonunda görüşülmemiş bir yasanın, AB uyum sürecinin bir parçası hâline dönüştürülmesi kanuna karşı bir hiledir; kanunun ruhuna, felsefesine aykırıdır.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz Sayın Baydemir.

Sisteme giren Sayın Köksal var.

Buyurunuz Sayın Köksal.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

46.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar’ın Hocalar ilçesinin Çalca köyünden şehit Mustafa Hakan Kaçar’a Allah’tan rahmet dilediğine ve ülke kan gölüne dönmüşken AKP’li bakanların neden istifa etmediğini merak ettiğine ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Öncelikli olarak seçim bölgem Afyonkarahisar ili Hocalar ilçesi Çalca köyünden şehidimiz Mustafa Hakan Kaçar’a Allah’tan rahmet; ailesine, yakınlarına sabırlar diliyorum.

Bu ülke kan gölüne dönmüşken, şehirlerde bombalar patlıyorken, bu kadar çok şehit verilirken hâlâ daha merak ediyorum, bir tane vicdan sahibi, vicdanı sızlayan bir AKP’li vekil ya da bakan yok mudur ki istifa edecek, yeter artık bu gidişata dur diyecek, bunu çok merak ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET UZER (Gaziantep) – Sen istifa et!

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnceöz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Bunu defalarca söylemeye devam edeceğim ki bu ülkede terörle mücadele devam ederken, sadece birilerinin çıkıp, özellikle bir parlamenterin çıkıp her yaşanan olayda bir suçlu araması, bir istifa…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, grup başkan vekiliniz konuşuyor, dinleyelim lütfen.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Bakın, bunu defalarca söylemeye devam edeceğiz, terörle mücadele devam ederken yapılması gereken tek şey vardır; birlik, beraberlik ve yekvücut içerisinde ülkemiz… Özellikle de bunun Parlamentoda yapılması lazım. Bir milletvekili olarak çıkıp bunun tekrar tekrar söylenmesini ve sürekli suçlu arama arzusu içerisinde bu söylemlerin dillendirilmesini kınıyorum, şiddetle kınıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Ülkemizi ve Parlamentoyu da birlik ve beraberliğe, dirliğe ve teröre karşı mücadelede tek ses çıkarmaya davet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın İnceöz.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gök.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Ya, bunda alınacak bir şey yok Levent Bey.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Terörist cenazelerine giden milletvekilleri var.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Tabii, asıl onları gelip burada kınamak lazım, istifa çağrısı yapana kadar.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, sayın AKP grup başkan vekili “Niçin ikide bir siyasi sorumlu arıyorsunuz, istifa istiyorsunuz?” diyor. Herhâlde şu Anayasa’yı açan herkes bilir ki Türkiye’deki bütün siyasal sorumluluk Hükûmetin üzerindedir. (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar) Yani, muhalefet mi sorumludur değerli arkadaşlarım?

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Suçlu aramak yerine, teröre karşı ortak tavır sergileyin.

LEVENT GÖK (Ankara) – Şimdi, bu Hükûmet terör karşısında asla konuşacak lafı olmayan bir hükûmettir, asla.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ya, “PYD terör örgütü değildir.” diyen sizin genel başkanınız.

LEVENT GÖK (Ankara) – Biz burada dün İçişleri Bakanına o kadar ağır eleştiriler getirdik, kalkıp tek bir cümle dahi söyleyemedi. Böyle bir siyasal tablo içerisinde ölen gencecik askerlerimizi, gencecik polislerimizi o çatışma ortamına sürenler bilsinler ki bu AKP Hükûmetinde askerliğini para karşılığında yapan bakanlar var, AKP Hükûmetinde çocuklarını askere göndermeyip parayla askerlikten kurtaran bakanlar var!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sizin genel başkanınız “YPG terörist örgüt değildir.” diyor. Hiç rahatsız olmuyor musunuz? “YPG terör örgütü değildir.” diyor ya.

LEVENT GÖK (Ankara) – Şimdi bizim isyanımız bunadır. Gariban çocuklar, yoksul çocuklar çatışmada ölecek, AKP’nin bakanları bedelli askerlik yapacak, bakan çocukları bedelli askerlik yapacak, kimi İtalya’ya gidecek, kimi en rahat yerlere gidecek, garibanlar ölecek!

KASIM BOSTAN (Balıkesir) – Senin grubunda kaç tane var çocuğuna parayla askerlik yaptıran?

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Kendi grubuna konuş.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Polislere küfreden adamsın sen!

LEVENT GÖK (Ankara) – Elbette bunun siyasal sorumlusu sizsiniz. Kim olacak bunun siyasal sorumlusu? Arkadaşımız çok da haklı bir konuya parmak basmıştır. Türkiye’de olup biten bütün olumsuzlukların müsebbibi bu iktidardır.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, provokatörlere izin mi vereceksiniz?

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz Sayın Gök.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Terör üzerinden siyaset yapmayın, size buradan ekmek çıkmaz. (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

ÖMER ÜNAL (Konya) – Sayın Başkan, böyle bir usul yok. Gündeme geçebilir miyiz?

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Var, var. İç Tüzük’ü oku, var böyle bir usul, var.

ÖMER ÜNAL (Konya) – Ne diyorsun?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baydemir.

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, bizim talebimiz hem Sayın Bakandan hem de Komisyondan. Demin ifade etmiş olduğum husus çerçevesinde AB Uyum Komisyonuna yasanın çekilmesi. Eğer bu konuda Komisyon ve Sayın Bakanın beyanları retse ve talebimize katılmıyorlarsa ek talebimiz olacak.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sizin de onu sağlamanız lazım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Baydemir, sanırım bu konuyla ilgili Komisyon üyesi açıklama yapmıştı.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Seksen defa yaptı Sayın Başkan.

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – AB Uyum Komisyonuyla ilgili yapmadılar Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Komisyon üyesine söz verelim. AB Uyum Komisyonuyla ilgili bir talep var, açıklama ihtiyacı var.

Buyurunuz.

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, ben biraz evvel önceki oturumda bu noktadaki bütün açıklamalarımı yapmış bulunmaktayım. Herhangi bir ilave yapacak durum söz konusu değildir. Kaldı ki siz, bu oturumun başında kürsüdeki yerinizi aldığınızda benim de tam açıklamalarımı teyit edecek nitelikte açıklamalarda bulundunuz. Herhangi bir şek, şüphe söz konusu değildir. Kanuna, kaldığı yerden görüşmelere devam edilmesi gerekmektedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Devam edelim Başkanım, niye bekliyoruz?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 73’üncü maddesinde kanun tasarılarının havalesine oturumun başında itiraz edilebileceği belirtilmiştir. Söz konusu maddede geçen “oturumun başında” deyimi, Türkiye Büyük Millet Meclisi uygulamasında komisyonlara havalenin “Gelen Kâğıtlar”a girdiği tarihten sonraki ilk oturum olarak anlaşılmaktadır. Havaleye itirazlara ilişkin yapabileceğim bir şey bulunmamaktadır.

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurunuz.

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Demokratik teamüllerden hareketle İç Tüzük’ün 63’üncü maddesi çerçevesinde usul tartışması talebimi iletiyorum.

HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Hakkın kötüye kullanımı var Sayın Başkanım. 6’ncı maddeye gelmişiz, akılları yeni mi başlarına geldi? 6’ncı maddeye gelene kadar düşünmemişler mi bunu?

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Ne alakası var?

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, bu, usul tartışmasına konu olabilecek bir konu, itiraz değildir. Hayret bir şey ya!

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, usul tartışması talebimiz var.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, gündeme devam edebilir miyiz lütfen.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.57

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati:23.17

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı (1/541) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 117) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

Sayın milletvekilleri, şimdi 6’ncı madde üzerinde birisi Anayasa’ya aykırılık önergesi olmak üzere toplam dört önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin (3)’üncü ve (4)’üncü fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                 İlknur İnceöz                     Mehmet Doğan Kubat                  Osman Aşkın Bak

                    Aksaray                                 İstanbul                                 İstanbul

                 Halis Dalkılıç                        Necdet Ünüvar                      Ahmet Gündoğdu

                    İstanbul                                  Adana                                   Ankara

“(3) Birinci fıkrada sayılan sağlık ve cinsel hayat dışındaki kişisel veriler, kanunlarda öngörülen hallerde ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir. Sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler ise ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir.

(4) Özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesinde, ayrıca Kurul tarafından belirlenen yeterli önlemlerin alınması şarttır.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin (4)’üncü fıkrasındaki “tarafından” ibaresinden sonra gelmek üzere “ilgili kurum ve kuruluşlardan alınacak hukuki, teknik ve güvenlik tedbirlerine ilişkin görüşler çerçevesinde ayrıntılı olarak ortaya konulacak ve hiçbir güvenlik zafiyeti oluşturmayacak” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                  Baki Şimşek                           Nuri Okutan                       İsmail Faruk Aksu

                     Mersin                                  Isparta                                  İstanbul

                Erkan Haberal                            İsmail Ok                             Kamil Aydın

                     Ankara                                 Balıkesir                                Erzurum

                  Arzu Erdem

                    İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                 İdris Baluken                     Bedia Özgökçe Ertan                 Meral Danış Beştaş

                   Diyarbakır                                  Van                                     Adana

               Osman Baydemir                Mahmut Celadet Gaydalı                   Mizgin Irgat

                    Şanlıurfa                                  Bitlis                                    Bitlis

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin, Anayasa’nın 20’nci maddesine aykırı olduğundan tasarı metninden çıkarılmasını talep ediyoruz.

                  Özgür Özel                            Aytuğ Atıcı                             Musa Çam

                     Manisa                                  Mersin                                    İzmir

                 Mahmut Tanal                         Tahsin Tarhan                     Cemal Okan Yüksel

                    İstanbul                                 Kocaeli                                Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında Eskişehir Milletvekili Sayın Cemal Okan Yüksel.

Sayın Yüksel, süreniz beş dakika.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işte tasarının en önemli maddesine, kamuoyu ve grubumuz tarafından bu yasanın “fişleme yasası” olarak nitelendirilmesine sebep olan maddeye geldik, 6’ncı madde. Bu maddeyle ilgili, biz, biraz önce bir Anayasa’ya aykırılık iddiasında bulunduk. Gerçekten de 2010 senesinde Anayasa’mızın 20’nci maddesine eklenen fıkraya çok aykırı bir şekilde geçirilmek isteniyor ama herkesin de hakkını teslim etmek gerek, Sayın Bakan ve Adalet Komisyonu Başkanıyla uzun süren müzakereler sonucunda bu maddede bir değişiklik önergesi vereceklerini öğrenmiş bulunuyoruz.

Önerge metnine baktığımızda, olumlu buluyoruz fakat kesinlikle yeterli değil, şöyle ki: Bu kanun tasarısı gündeme gelmeden önce Ceza Yasamızın 135’inci maddesi kişisel verilerle ilgili mutlak bir koruma getirdi. İzninizle ben bu maddeyi aynen okumak istiyorum. 135’inci madde der ki: “Kişilerin siyasi, felsefi veya dinî görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına ve sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kişisel veri olarak kaydeden kimse, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.” Bunun cezası bir ila üç yıldır ve mutlak bir yasaklamayı getirir; güzel, iyi bir gelişme.

Şimdi, elimizdeki tasarının 6’ncı maddesine dikkatinizi çekmek istiyorum. 6’ncı maddenin birinci fıkrasında diyor ki: “Kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi ve diğer inançları, kılık kıyafeti –devam ediyor- cinsel hayatı gibi biyometrik ve genetik verileri özel nitelikli kişisel verilerdir.” Evet, güzel, tanımlama iyi. Sonra da diyor ki: “Özel nitelikli kişisel verilerin, ilgilinin açık rızası olmadan işlenmesi yasaktır.” Bu da olumlu. Fakat bu kanun istisnalardan yamalı bohçaya döndüğü için… Parantez içinde söylüyorum, hukukçu olmayan milletvekilleri için; istisnalar, o kanunla korunmak istenen hukuki yararın kalbine saplanmış hançerlerdir. Bir kanunda ne kadar çok istisna olursa o hukuki yarar o kadar korumasız kalır. Sonra altında bu istisnasını getiriyor, diyor ki mana olarak: “Kişinin açık rızası olmasa dahi kurul yeterli önlemleri alırsa bu bilgiler işlenebilir.” Hangi kurul? Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından atanan kurul. Hangi yeterli önlemler? Tanımı yok. İşte bu, fişlemeye neden olacak maddedir arkadaşlar.

Hangi birimiz kılık kıyafetimizin, dinimizin, mezhebimizin ya da cinsel hayatımızın bir yerlere veri olarak kaydedilmesini kabul eder? Bunu kabul eden arkadaşımızın kendi özeline saygısı yoktur. Bu yasa bu madde yüzünden bir fişleme kanunudur ve bununla ilgili verdiğimiz değişiklik önergesinde, mutlak nitelikteki kişisel veriler olarak dinimizin, mezhebimizin, kılık kıyafetimizin, cinsel hayatımızın kişinin açık rızası olsa dahi işlenemeyeceğini teklif ettik.

Sevgili arkadaşlar, bunu sadece biz söylemiyoruz. Bir vatandaşımız Genel Başkanımıza bir e-mail atmış, vatandaşımız aynen şunu söylüyor, okuyorum: “Sayın Başkanım, sizden öncelikle arz ediyorum, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı’na elinizden geldiği kadar karşı çıkın lütfen. Bunlar, siz ‘Anayasa’ya aykırı.’ deseniz bile ve mahkemeye gitseniz de hepimizi “aykırıdır” kararı çıkana kadar fişleyecekler, sonrası başkanlık hayallerinin gerçekleşmesidir.

Sizden ricam, 2 pırlanta gibi yetişmiş çocuğum var, ne olur bir şeyler yapın da onlara karanlık bir gelecek bırakmayalım.”

Sevgili milletvekilleri, keser döner sap döner, gün gelir hesap döner. Bir an düşünün, bu kurul üç sene önce kurulmuş olsaydı, başında da sizin “paralel yapı” diye tabir ettiğiniz yapıdan bir kişi olmuş olsaydı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) – Sayın Başkan, tamamlıyorum, bir dakika…

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız Sayın Yüksel.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) – …şimdi her birinizi un ufak ederdi. (CHP sıralarından alkışlar) Cinsel yaşamınızdan, kılık kıyafetinizden, mezhebinizden hiçbir şey kalmazdı, bu sıralarda oturamazdınız, halkın içine çıkacak yüzünüz olmazdı, aynı şekilde bizim de olmazdı.

Derler ya, “Mal sahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi?” Bu iktidar size sonsuza kadar nasip değil, yarın başkası gelir, sizin çıkardığınız kanundan sizi fişler, işte, o zaman da sizin hakkınızı korumak Cumhuriyet Halk Partisine düşer.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yüksel.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Mizgin Irgat (Bitlis) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Bitlis Milletvekili Sayın Mizgin Irgat.

Sayın Irgat, süreniz beş dakika.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

MİZGİN IRGAT (Bitlis) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet Bakanımızın huzurunda, aslında kişisel verilerle ilgili çokça tartışılacak olan bu yasanın en tehlikeli maddelerinden olan 6’ncı maddeye geçmeden önce yaşam hakkıyla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Şu an Sur’da yaşanan olaylarda hastaneye gönderilmeyen insanların, vatandaşların sağlık durumuna ilişkin, yaşam hakkına ilişkin Bakanlık olarak nasıl bir tedbir almayı düşünüyorsunuz? Yani, kişisel verilerini alacağımız insanların bence yaşam hakkı her şeyden önce geliyor. Dolayısıyla da şu an Sur’da çocuk, yaşlı, kadın, sayısız insan hastaneye ulaşmayı bekliyor. Dolayısıyla, bu yasadan önce, kişisel verilerin toplanması kaygısından önce “Bu insanları nasıl yaşatırız?”ı tartışmamız gerekiyor. Bu Meclisin öncelikli görevi budur ve Hükûmetin de öncelikli görevi budur. Dolayısıyla, burada bu soruları sormak istiyoruz: Diyarbakır’la ilgili, bölgeyle ilgili plan ve programınız nedir? Hukuki dayanağı olmayan “sokağa çıkma yasağı” adı altındaki hukuksuzluk ne kadar sürecek? Bundan ne sonuç almayı bekliyorsunuz? Bunlar bizim cevaplandırılmasını istediğimiz sorulardır.

Yasaya geçerken, benden önceki konuşmacı dile getirdi, evet, biz de alt komisyonda her maddeye ilişkin görüşlerimizi dile getirdik. Burada geçen özellikle rızaya ilişkin, yazılı hâlde olması gerektiği yönündeki önerimiz aslında alt komisyonda kabul edilmişti, fakat burada şu an basılı hâle gelen tasarıda biz yazılı kısmın da çıkarılmış olduğunu görüyoruz.

Şimdi, yasanın lafzına baktığımızda, kişilerin ırkından, inancından, dininden, mezhebinden, sağlığı, cinsel hayatı vesaire vesaire önünüzde duruyor. Bütün bunlar kişisel veri sayılıyor. Ardından, bunların işlenmeyeceği dile getiriliyor. Hemen arkasından bir istisnayla “Şu şu durumlarda şu veriler işlenir.” deniyor. Yani, bu yasanın ruhu gerçekten özgürlüklere aykırı bir şekilde hazırlanmış, en başta, amaç kısmında da açıklamıştık. Temel hak ve özgürlükleri koruma adı altında çıkarıldığı iddia edilen bu yasa, temel hak ve özgürlükleri askıya alan, yok eden, evet, insanları fişleyen bir yasa olarak şu an önümüze getirilmiş ve tartışılıyor.

Arka tarafta, müzakere masasına biz de oturduk. Orada, evet, birtakım şeyler yapılmaya çalışılıyor, özellikle sağlık alanındaki verilerle ilgili. Ama, yukarıda uzunca açıklanan kişisel veri tanımının içinde yer alan, etnik kökenden tutun da bütün genetik verilere kadar olan kısmı biz istisnalardan çıkarmadık. Dolayısıyla da bu yasa metni, bu tasarı bu hâliyle yasalaşırsa ileride ayrımcılığa uğramayan, fişlenmeyen, zarara uğramayan, genetik verisi, özel yaşamı hangi ülkede, nerede çıkacağı bilinmeyen, vahim bir durumla karşı karşıya kalacağız.

Anayasa’nın 20’nci maddesi çok açık; bu konuda, çok açık bir şekilde bu verilerin temel hak ve özgürlükler bağlamında korunması gerektiğine vurgu yapar, aynı anda TCK’nın 135 ve devamı maddelerinde bunu yasal düzenlemeye almış ve cezai müeyyideyle yasalaştırmıştır.

Dolayısıyla, biz bu metinle yani 6’ncı maddede hem Anayasa’ya hem Türk Ceza Kanunu’ndaki ilgili maddelere hem ilgili direktif maddesine aykırı bir düzenleme yapıyoruz. Biz insanların özel hayatını kamuya açıyoruz. İnsanların en mahremini bütün dünyaya, bütün kıtalara, bütün insanlara açıyoruz. Dolayısıyla da ticari kaygıyla hazırlanmış, istihbari bir niyetle hazırlanmış bu yasa tasarısının bu sorunlu maddesi bu hâliyle yasalaşırsa biz bunun altında kalırız diye düşünüyorum. Bu yasa maddesinin bir bütünel değişmesi gerekmektedir.

Biz bu verileri neden işleyeceğiz? Birisinin nasıl giyindiği, hangi mezhebe sahip olduğu, ne düşündüğü, özel hayatı bizi neden ilgilendirir? Dolayısıyla da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MİZGİN IRGAT (Devamla) - Sayın Başkan, toparlayacağım.

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Irgat.

MİZGİN IRGAT (Devamla) - Burada, kurulun yeterli önlem almasından bahsedilmekte. Zaten varlığı, çalışma tarzı, oluşum şekli sorunlu olan bu kurulun alacağı yeterli önlem nedir? Bu, açıkça yazılmalıdır. Yapacağı önlem nasıl olacak? Kişinin açık rızasından bahseder. Bu açık rızayı nasıl alacaksınız? Sözle mi alacaksınız?

Dolayısıyla da burada, bu eksikliklerin tamamının yasadan çıkartılması gerekiyor. Bu yasa tasarısının tamamen, bir bütünel tartışılması gerekiyor. Ve temel hak ve özgürlüklere saldırı niteliğinde olan bu hususların da yasa metninden çıkarılması gerekiyor.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Irgat.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin (4)’üncü fıkrasındaki “tarafından” ibaresinden sonra gelmek üzere “ilgili kurum ve kuruluşlardan alınacak hukuki, teknik ve güvenlik tedbirlerine ilişkin görüşler çerçevesinde ayrıntılı olarak ortaya konulacak ve hiçbir güvenlik zafiyeti oluşturmayacak” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Nuri Okutan (Isparta) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN - Önerge üzerinde, Isparta Milletvekili Sayın Nuri Okutan.

Süreniz beş dakika Sayın Okutan.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

NURİ OKUTAN (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; herkesi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

Esasen, benim de -maalesef- burada hemen her söz alanın da ifade ettiği gibi, bu kanun ülkemiz için, hepimiz için çok önemli ama bu kadar önemli olmasına rağmen, başta, usulle ilgili sanki hafife alır, çabuk geçiştirir bir yaklaşımla ele alınması beni de fevkalade üzüyor. Ayrıca, yaklaşık otuz yıllık devlet tecrübem var, mülki idare amirliği yaptım, ilçelerde kaymakamlık, illerde valilikler yaptım, bu akılla da baktığımda, hakikaten çok dikkatli kullanılması lazım geldiğini düşünüyorum. Bir taraftan yirmi yedi yıl bekleyeceksiniz ilk gelişinden buraya kadar -ve bunun on dört yılı Hükûmetin dönemi- bu olgunlaşması bakımından belli ki lazımdı ama diğer taraftan, şimdi bir oldubittiye getirip buradan çıkarılacak gibi duruyor. Ayrıca, kanaatimce, bunun Hükûmetin siyasi iradesi tarafından da çok irdelenmediği, bir tür bir çeviri vesaire, filanla gelip hızlı bir şekilde yasalaşması sağlanacak gibi bir yaklaşım var.

Burada şunu iletelim: Bir taraftan, buna ihtiyaç var, bu yasaya ihtiyaç var, bunun behemehâl çıkarılmasına ihtiyaç var çünkü artık hizmetler gerek devlet tarafında gerekse özel sektör tarafında bilişim sistemleri tarafından yürütülüyor ve hem vatandaş olarak bizler hem diğer tüketiciler için bunu bilişim atmosferinde üretmek kadar tüketmenin de kolaylığı sağlanıyor ama böyle bir kolaylık aynı zamanda dikkatli olunmayı da zaruri kılıyor. Hem bu bilgilerin tutulması hem korunması hem de denetlenmesi bakımından bu kanun geç bile kalınmış bir kanundur ve derhâl çıkarılmalıdır. Ama, bilhassa bu istisnalarla durumun vahameti ortadadır, bunun muhakkak düzeltilmesi lazım. Devlet aklıyla kişilerin kıyafetlerinin tutulmasının ne anlamı var, kişilerin siyasi görüşlerinin tutulmasının ne anlamı var? Ben, bugün, şimdi buradayım, belki yarın yeni bir düşünceye, yeni bir felsefi inanışa geçebilirim. Bunun tutulmasının gerekçesi nedir? Buna, böyle bir devlet anlayışı içerisinde ihtiyaç var mıdır? Esas bunları belki de tartışmak lazım. Ama, şunu da ifade edelim: Modern, güçlü bir devlet bu bilgileri edinecek, edinirken de Anayasa’da temel hak ve hürriyetlerin, temel kişi haklarının korunması bakımından da, garanti altına alınması bakımından da çok dikkatli davranılması icap eder. Ben bu hassasiyeti şunun için önemsiyorum: Şimdi, kamu bilgilerinin bile korunamadığı bir ülkede yaşıyoruz yani esas bunun üzerinde durmak lazım. Bu ülkede Başbakanın odasına böcek konuldu ve Başbakanın odası dinlendi, Başbakan dinlendi. Bu ülkede MİT Müsteşarı, Dışişleri Bakanı ve Genelkurmay İkinci Başkanının konuşması dinlendi. İçinde ne konuşuluyordu, ne yapılıyordu filan önemli değil. Bana göre, bir devlet aklıyla baktığınızda, bunun kendisi büyük bir vahamet. O bakımdan, kamunun sahip olduğu bilgilerin birtakım başka ülkelerin “intelligence”larının eline geçtiği bir dönemde, burada bilhassa muhalefetin ve bütün vatandaşlarımızın bu hassasiyetini normal karşılamak icap eder. O bakımdan, bunun dikkatli kullanılması bir taraftan bu bilgilerin getireceği bu sistemin… Yani ne yapılıyor? Zaten ortada var, telefonlarımız var, şimdi herkes pazarlama bilgileri olarak bunları kullanıyor, bunun kontrole alınması doğru bir şey ama bu doğru bilgileri alırken istisnalarla kişi hak ve hürriyetlerini, kişisel bilgilerini, özel hayata yönelik kişisel bilgilerini izni olmadan başka birisine vermek de büyük bir vahamet gibi gözüküyor. Bir önerge verildi, bu önergede zannediyorum, bence bunu düzeltme fırsatı var.

Bu duygularla inşallah, memleketimize ülkemize hayır olur diyorum. Herkesi saygıyla hürmetle selamlıyorum efendim tekrar. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Okutan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin (3)’üncü ve (4)’üncü fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

İlknur İnceöz (Aksaray) ve arkadaşları

“(3) Birinci fıkrada sayılan sağlık ve cinsel hayat dışındaki kişisel veriler, kanunlarda öngörülen hallerde ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir. Sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler ise ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir.

(4) Özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesinde, ayrıca Kurul tarafından belirlenen yeterli önlemlerin alınması şarttır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılıyoruz Başkanım.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Başkanım, hangi görüşle takdire bırakıyor, uygun görüşle mi? Onu söylemesi lazım Komisyonun. Uygun görüşle mi?

BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşmacı yok sanırım.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, maddede belirtilen istisna kapsamının açıklığa kavuşturulması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Yapılan değişiklik doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.42

ONUNCU OTURUM

Açılma Saati: 23.49

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.

117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, 2'nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Genişletilmiş Bilgi Değişimi Yoluyla Uluslararası Vergi Uyumunun Artırılması Anlaşması ve Eki Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Genişletilmiş Bilgi Değişimi Yoluyla Uluslararası Vergi Uyumunun Artırılması Anlaşması ve Eki Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/310) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 6) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon Raporu 6 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Tasarının soru-cevap işlemine geçeceğiz.

Soru soracak milletvekili? Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ HÜKÜMETİ ARASINDA GENİŞLETİLMİŞ BİLGİ DEĞİŞİMİ YOLUYLA ULUSLARARASI VERGİ UYUMUNUN ARTIRILMASI ANLAŞMASI VE EKİ MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 29 Temmuz 2015 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Genişletilmiş Bilgi Değişimi Yoluyla Uluslararası Vergi Uyumunun Artırılması Anlaşması” ve eki “Mutabakat Zaptı”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde gruplar adına söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Kadir Koçdemir.

Buyurunuz Sayın Koçdemir. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA KADİR KOÇDEMİR (Bursa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, burada, bir uluslararası anlaşmanın onaylanması maddesini görüşüyoruz. Anlaşmanın tarafı ve konusu ilginç; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Genişletilmiş Bilgi Değişimi Yoluyla Uluslararası Vergi Uyumunun Artırılması Anlaşması. Amerika Birleşik Devletleri, bizim bu zamana kadar ciddi bedeller ödediğimiz NATO’nun yönlendirici gücüdür. Amerika Birleşik Devletleri, bizim müttefikimiz ve dostumuzdur ama son zamanlarda Amerika Birleşik Devletleri’yle yapabildiğimiz şey, genişletilmiş bilgi değişimi yoluyla vergi uyumunun artırılmasından ibarettir. Amerika Birleşik Devletleri’yle başka, hemen hiçbir yerde uyumumuz kalmamıştır. Ülkemiz için ciddi sonuçlar doğurabilecek, hemen sınırlarımızın öte yanında gerçekleşen olaylarda Amerika Birleşik Devletleri bizim maalesef, karşımızdadır. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti bir zoru başarmış ve tarihte Amerika ile Rusya’nın ikinci defa birlikte hareket etmesini gerçekleştirmiş ve bunu başarmıştır. Bugün, Suriye’de Amerika, Rusya, İran, aklınıza neresi geliyor ise Türkiye’ye karşı iş birliği içindedir. Buraya nereden geldik? Buraya diplomasinin, birlikte yaşamanın, devlet tecrübesinin birikimlerini, gereklerini küçümseyerek geldik. Bundan önceki cumhuriyet hükûmetlerinin dış politikasına “iç, dış düşmanlar” deyip bunun yerine “win win” geçerlidir diyerek geldik ama bugün, bütün masalardan “vın vın” kovulan bir ülke durumuna geldik. Yine buraya nereden geldik? Dış politikanın millî güç ile millî hedefler arasında bir ahenk, uyumlaştırma olduğunu, millî güce uygun hedefler koyma sanatı olduğunu, dış politikanın sürekli boşa çıkan hesaplar ve sürekli yenilenen tavırlar olması gerektiğini bir tarafa bırakıp değerli yalnızlığı kutsayarak geldik. Sıfır sorun dedik, komşularımızın hepsiyle sırf sorun hâline geldik.

Bu politika artık tıkanmıştır. Önümüzdeki dönemde bu ısrardan vazgeçmediğimiz takdirde, bu tutumdan vazgeçmediğimiz takdirde önemli bedeller, ağır bedeller ödemek durumunda kalacağız ama buna dair bir işareti görmüyoruz.

En son Ankara’da olan bombalı saldırıdan sonra, dünyada Birleşmiş Milletlere üye 200’e yakın hiçbir devlet başkanının yapmayacağı şeyi Sayın Başbakanımız yaptı; ertesi gün, bir emniyet müdürü, bir cumhuriyet savcısı gibi, failin kim olduğu, doğum yeri, tarihi vesaire konusunda önemli açıklamalar yaptı. İki gün sonra da bunları tekzip etmek zorunda kaldık. Türkiye Cumhuriyeti’ni dış politikasız, Türkiye Cumhuriyeti’ni devletsiz ve devlet adamlığı tavrından uzak bırakmaya hiç kimsenin hakkı yoktur.

Bursa Orhaneli’nde şöyle bir söz vardır; köyün geç anlayanı, anlamayanı için şunu söylerler, bir şeyi anlatmaya çalışırsınız, denir ki: “Bırak şununla uğraşma, o, akşamın olduğunu sığırın döndüğünden bilir.” Arkadaşlar, akşam oluyor, sığır döndü ve ahırlara da girdi. Bir an önce millî güç unsurlarını seferber etme, bir an önce dış politikaya politika karıştırmayı öğrenme durumundayız. O açıdan, bu tür anlaşmaların değil, uğrunda bedel verdiğimiz anlaşmaların gereğini uluslararası alanda yerine getiren…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADİR KOÇDEMİR (Devamla) – …Hükûmeti görmek istiyoruz.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Koçdemir.

Gruplar adına ikinci söz, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Osman Baydemir’e aittir. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Grubum adına bir kez daha bütün milletvekillerimizi ve şahsınızı saygıyla, sevgiyle, hürmetle selamlıyorum.

Sayın Başkan, demokrasinin özü çoğunluk değil, çoğulculuktur. Çoğulculuk istişareyi, karşısındaki kim olursa olsun onun görüşünü de almayı ve mümkünse ortak paydalarda buluşmayı bize öğretir. Şu anda, demokrasinin bir gereğini yaşıyoruz. Demek ki “Ben bilirim, ben yaparım, ben ederim.” politikası bir kenara bırakılırsa doğrularda ve ortak paydalarda buluşulabileceğini bu kanun ve bu tasarı ve şu anda grupların ortaklaşması, bu vesileyle de bize bir pozitif kapının açıldığını gösteriyor. Sayın Bakan, ben bu tutumun, bu uyumun ve bu ortak paydalarda buluşmanın bütün Meclis faaliyetlerine sirayet etmesini içtenlikle temenni ediyorum.

Şu anda üzerinde tartışmış olduğumuz ve tartışacağımız bu tasarının kendisi, özü itibarıyla, daha önce tarafı olunan uluslararası sözleşmelerin aslında kimilerinin benzerinin Birleşik Devletler Hükûmetiyle imzalanması meselesidir; bu itibarla da gerek OECD gerekse Birleşmiş Milletler model vergi anlaşmalarının bilgi değişimi amaçlı ve özü itibarıyla, çifte vergilendirmeyi de önleme çabası girişiminin de bu manada bir adım atıcısıdır. Bu tasarının hayat bulabilmesi için de Türkiye Büyük Millet Meclisinden onaylanması, geçmesi gerekmektedir.

Kanımca ve yine grubum adına, bu, aynı zamanda, girişimcileri de koruyabilecek bir tasarı, koruyabilecek bir düzenleme niteliğindedir çünkü çifte vergilendirmeyi de önleyebilme kapasitesine sahiptir ama aynı zamanda, kara para aklanmasıyla mücadelede de etkin bir rolü olabilecek bir tasarıdır.

Şimdi, bu tasarının Parlamentodan geçmesi gerektiğinin bir nedeni de ilk bilgi değişiminin 30 Eylül 2016 tarihinde gerçekleşmesinin gerekmesidir.

Bütün bunlar doğru; doğruda uzlaşalım, doğruda buluşalım, doğrunun gereklerini birlikte yerine getirelim ama güneş balçıkla sıvanmaz. Bugün Orta Doğu coğrafyasına baktığımızda, dünya geneline baktığımızda Türkiye'nin dış ilişkileri politikasında elle tutulur hiçbir şey kalmamıştır. Bugün Orta Doğu’da selam alınan, selam verilen neredeyse tek bir devlet kalmamıştır. İçeride ötekileştirilmeyen, nefes almasına müsaade edilen neredeyse hiçbir kimse kalmamıştır. İç siyaset içerisinde çatışma, savaş, kavga; dış siyasette çatışma, savaş, kavga.

Şu soru çok didaktik, çok eğitici ama bir o kadar da tüyler ürperticidir. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı 6 kez “Ey Amerika… Ey Amerika… PYD mi senin müttefikin, ben miyim senin müttefikin?” diye çağrıda bulundu ve Amerika yanıt verdi, her defasında yanıt verdi: “PYD’yle olan müttefikliğimiz, ittifakımız devam edecek.” PYD kim? Rojava halkının siyasi örgütlenmesi, Rojava halkının temsilcisi.

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Terör örgütü, terör örgütü.

ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) – Terör örgütü.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Tam da bu noktada bu ülkenin Cumhurbaşkanının, bu ülkenin Hükûmetinin, kendi vatandaşı olan 20 milyon Kürt halkının kardeşi, akrabası, kuzeni, aynı ailenin parçası olan Kürtlerle bir ortak kader, bir stratejik ittifak, müttefiklik kurması gerekirken dünyanın IŞİD barbarlığıyla en etkin mücadele eden mazlum, mahzun Kürt halkını ötekileştirmesi, dışlaması, açıkça söylemek gerekirse akla, hayale, mantığa, vicdana sığmayacak en büyük dış politika çıkmazıdır. İşte bu yasayla geleceği kurgulama şansımız yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika…

BAŞKAN – Tabii ki Sayın Baydemir, tamamlayın lütfen.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Değerli milletvekilleri, olması gereken behemehâl bir çıkış yolu bulmaktır. Bu çıkış iki temelde gerçekleşebilir: Bir tanesi, ya içeride barışa geri dönmek yani Cizre’de yapılan katliam yaşanmadan Sur’dan bir yaşam koridoru açıp o yaşam koridorunun sağlayacağı bir sağduyu atmosferi içerisinde diğer başka hiçbir yerde silahlı bir müdahalenin veya silahlı kalkışmanın olmayacağı bir çözüme geri dönmek veya bozulduğu yer olan Rojava’dan tekrar başlamak. Rojava’dan başlayıp içeriden tekrar 2013’ün, 2014’ün ruhuna dönmek, aksi takdirde gemi batıyor ve gemi batarsa maalesef her zaman olduğu gibi gemiyi ilk terk eden fareler oluyor.

NECİP KALKAN (İzmir) – PKK gemisi batıyor, PKK.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baydemir.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnceöz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın Başkanım, sataşmadan değil ama tutanaklara geçmesi için özellikle söylüyorum.

Amerika bugün PYD’yle ilgili hangi görüşü açıklarsa açıklasın PYD bir terör örgütüdür. PYD terör örgütü olduğu gibi PKK bir terör örgütüdür. Diğer üç harfli, beş harfli ne olursa olsun, adı DEAŞ olsun, KCK olsun, PJAK olsun, bunların hepsi terör örgütüdür ve Türkiye bugün terör örgütüyle mücadele etmektedir.

Ve özellikle şunu belirtmek istiyorum. Sayın Cumhurbaşkanımızın “Baldıran zehri içerim.” deyip bu ülkedeki Kürt meselesini çözme iradesini, inisiyatifini gösteren bir liderdir. Bunun özellikle ayrıştırıcı bir politikayla vesaireyle özdeşleştirilmesi, eşleştirilmesi kabul edilecek bir söylem değildir, buna da itiraz ediyorum.

Bununla birlikte Cizre’de bir katliam olduğu söylendi, Cizre’de ve diğer ilçeler de dâhil olmak üzere buralarda terörle mücadele edilmektedir.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – Onu Mehmet Demirel’in annesine sorun, annesine.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Bilakis, eğer bugün bir tehdit varsa Kürt kardeşlerimizi tehdit eden örgüt terör örgütüdür, onlarla mücadele edilmektedir. Biz bütün farklılıklarımızı zenginlik olarak kabul ettik ve bu ülkenin dünkü meselelerini mesele olmaktan çıkaracak iradeyi her şekilde, sadece silahla terörle mücadeleyi değil, ekonomik, sosyal, siyasal bütün inisiyatifi, iradeyi alan bir lider hakkında da bu sözleri söylemesinin haksız, yersiz ithamlar olarak tutanaklara geçmesini... Bir katliam değil, terörle mücadele, özellikle üstüne basa basa söylemeye devam edeceğiz.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baydemir.

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, AKP grup başkan vekili, son derece yapıcı ve şu anda içerisinde bulunan akıl dışılığa son verme çağrısı niteliğindeki konuşmamın içeriğini çarpıtarak itham altında tutmuştur ve bu vesileyle de sataşmada bulunmuştur. Ben, Sayın Cumhurbaşkanına, sadece ve sadece kendisinin kullanmış olduğu bir ifadeyi ve bunlara Birleşik Devletler Hükûmetinin vermiş olduğu resmî yanıtları ifade ettim. Dolayısıyla, ortada bir itham yok. Sadece ve sadece bir gerçeğin bir kez daha kürsüde ifade edilmesi söz konusudur. Benim ifade etmiş olduğum gerçekleri çarpıtarak sataşmada bulunmuştur. Bu itibarla da söz hakkı talep ediyorum.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Siz bütün gerçekleri çarpıtarak anlatıyorsunuz. Yani, bu kadar olmaz!

BAŞKAN – Sayın Baydemir, iki dakika söz vereceğim sataşmadan ama lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyin. (HDP sıralarından alkışlar)

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

24.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, saygıdeğer grup başkan vekilleri; Kürt sorunu dediğimiz sorun bu ülkenin kuruluşundan bugüne değin bu ülkenin bir gerçeği, bir realitesidir. Kürt sorunu, Kürt sorunu olarak var iken henüz AKP yok idi, henüz Sayın Cumhurbaşkanı doğmamış idi, henüz bu sıralarda bulunanlar, ben de dâhil olmak üzere doğmamıştık.

HASAN TURAN (İstanbul) – HDP de yoktu. HDP’yi monte ettiler, monte.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – HDP de yoktu. Hiçbirimiz, bu sıralarda bulunan hiçbirimiz yoktuk. Kürt sorunu, cumhuriyet tarihiyle yaşıt bir sorundur ve Kürt sorunu, Saygıdeğer Grup Başkan Vekili, siyasi bir sorundur. Siyasi her sorunun çözümü siyasidir. Hiçbir siyasi sorun şiddetle, silahla, isyanla, inkârla, isyanla, isyana karşılık katliamla çözülmedi, çözülmeyecek.

Çok açık ve net söylüyorum, bir kez daha söylüyorum…

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Terörden vazgeçin o zaman Sayın Vekil.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Barikat, hendek, bu, bir sonuçtur ve Cizre’de hendeğe yaklaşım, orada yapılan sivil katliamı…

VURAL KAVUNCU (Kütahya) – Çukuru meşru kılma.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - …hendekleri, barikatları aşmış, büyük bir çukura dönüşmüştür. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

REŞAT PETEK (Burdur) – Ne sivil katliamı be! PKK yapıyor, konuşturma be!

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Ve bu ülkenin aydınlık geleceği şu anda o çukurlarda, katliam çukurlarında boğduruluyor, boğdurulmak isteniyor.

HASAN TURAN (İstanbul) – PKK’nın yaptığından bahsediyorsun.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Bizim size çağrımız: Gelin, bundan çıkın; gelin, bundan çıkalım. Çünkü, sadece kaybedecek olan sizler değil, bu ülkenin henüz doğmamış çocukları bu politikadan çekti, çekecek.

VURAL KAVUNCU (Kütahya) – PKK’yı savunma.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - 12 Eylül rejimi PKK isyanını nasıl doğurduysa bugünkü vahşet, bugünkü kıyım onlarca…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - …PKK isyanına rahmet okutacak yeni isyanların duygusal zeminini oluşturuyor. Siz nasıl bunu göremiyorsunuz, nasıl bunu okuyamıyorsunuz, biz de buna hayret ediyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) – Her şeyi çarpıtıyorsun.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baydemir.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnceöz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – “Sivil katliamı var.” dedi, “Hendekler orada bir sonuçtur.” dedi. Bu anlamda sataşmadan bu sefer söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnceöz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Onda ne sataşma var ki size? Size ilişkin bir sataşma yok ki.

MİZGİN IRGAT (Bitlis) – İfade özgürlüğü yani size niye sataştı?

25.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de sizi her defasında dinlerken, izlerken hayretlere düşüyorum. Bu kadar güzel, gerçekleri gerçek olmaktan öte başka bir şekilde aktarmak, burada bir tiyatroyu, bir mizanseni anlatmak konusunda, ustalığınız konusunda doğrusu hayretlere düşüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bakın, anlatayım: Evet, bugün siz “hendek” diyorsunuz, biz “çukur” diyoruz. Buradaki çukurlar, buradaki barikatlar açılırken, kurulurken orada ailece yaşayan anne, çocuk, evlat, eş vesaire Kürt kardeşlerimizin normal hayatı normal hayat olmaktan çıktı. Ambulanslar ulaşması gereken yerlere ulaşamaz oldu. Bunun bir tek sebebi var: Yollara döşenen kablolarla, bombalar, açılan çukurlar…

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – Bunu İçişleri Bakanına sorun, olur mu? Ayrıntısını öğrenmek için İçişleri Bakanına sorun. Efkan Bey’e sorun.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – …kurulan barikatlar, ellerinde bilmem nerelerden temin edilen silahlarla oradaki Kürt vatandaşlarımızı, Kürt kardeşlerimizi, çoluk çocuk demeden, kadın demeden, sivil vatandaşlarımızı kalkan etmek suretiyle bu ülkenin birliğine, dirliğine silahını doğrultanlardır.

Evet, çok haklısınız, burada bir sorun vardır, Kürt sorunu değil, bu ülkenin bir terör sorunu vardır ve bununla da biz mücadele edeceğiz, bunun adına da “katliam” diyemezsiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Teşekkür ediyorum.

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baydemir.

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, sayın grup başkan vekili, ısrarla ve inatla, daha sert bir dil kullanmam konusunda tahrikte bulunuyor.

TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) – Hadi canım, sen tahrikte bulunuyorsun!

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Benim içten beyanlarımı tiyatro olarak nitelendiriyor.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Kesinlikle inandırıcılığın kalmamıştır Osman Baydemir.

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Ben hem bu sözleri kendilerine iade ediyorum hem de bu sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baydemir. (HDP sıralarından alkışlar)

iki dakika…

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – PKK deyince niye rahatsız oluyorsunuz ya? PKK sizin nasırınız mı acaba? PKK terör örgütüyle kendinizi niye aynı safta değerlendiriyorsunuz?

26.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Grup Başkan Vekili, bugün bu ülkede adım adım Sultan Abdülhamit rejimi inşa ediyorsunuz; bunun farkında değil misiniz? (AK PARTİ sıralarından “Yuh be, yuh be!” sesleri)

MİZGİN IRGAT (Bitlis) – Ne bağırıyorsunuz?

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Bugün bu geçirmiş olduğunuz yasa, alelacele… Sayın Bakan, sizin hukukçu kişiliğinize inanıyorum, hukukçu kişiliğinizin yanı sıra adaletçi kimliğinize de inanıyorum, inanmak istiyorum.

TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) – Hadi canım…

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Siz, dininize imanınıza, siz 3 yaşındaki çocuğun ölmesine rıza gösterir misiniz?

HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) – PKK’ya sor bunu, PKK’ya!

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – 70 yaşındaki insanın ölmesine rıza gösterir misiniz? Bugün Sur’da, Cizre’de bütün coğrafyada sizin “terörle mücadele” dediğiniz bu aktivite içerisinde siviller ölüyor, siviller.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Onu çukur kazanlara sor.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Bir mücadele verilecekse onun hukuk kaidesi içerisinde verilmesi gerekiyor.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Onların elinde silahlar varken mi hukuk kaidesi…

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Belediyede yaşadıklarını anlatsana.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Eğer devletseniz, hukuk devletiyseniz, meşru devlet iseniz meşruiyetin dışına çıkmamak gerekiyor karşınızdaki güç ne yaparsa yapsın.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Öyle mi?

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Belediye başkanlığında yaşadıklarını bir anlat bakalım ya, neler yaşadın?

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Bir devletin meşruiyetini kalıcı kılan, onu sürekli kılan, onun tabi olduğu ulusal ve uluslararası hukuktur. “Ben, hendekle, ben barikatla mücadele ediyorum.” derken çocuk öldüremezsin, kadın öldüremezsin, bir sivil yerleşim birimini yerle bir edemezsin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Hem öldüreceksin hem katledeceksin hem de bize “sus” diyeceksin. Rabb’im bize böyle bir ihaneti nasip etmedi, nasip etmesin. (HDP sıralarından alkışlar) Zulüm kimden gelirse gelsin onun karşısında dik durmak bizim görevimizdir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Geç, geç sen bunları!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Az daha bağır genel başkan olacaksın, az daha bağır.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Sizin yaptığınız iş, orada kentleri yok etmektir, sivilleri öldürmektir. Nasıl ki 1 Kasımı savaşla elde ettiyseniz referandumu, Anayasa referandumunu da başkanlık rejimini de bu savaş üzerinden şekillendirmek istiyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Yazıklar olsun sana, yazıklar olsun!

BAŞKAN – Sayın Baydemir…

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Biz de buna “hayır” diyoruz ve buna “hayır” demeye de devam edeceğiz. (HDP sıralarından alkışlar)

ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Yeter Başkan ya!

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baydemir.

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) - Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Çakır.

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) – Sayın Başkan, Sayın Baydemir konuşmasında çocukları öldürmekten söz etmektedir.

BAŞKAN - Duymuyorum Sayın Çakır.

Sayın Çakır, Sayın Bakanın söz talebi var.

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çakır.

HAMZA DAĞ (İzmir) – KCK nasıl yargıladı, 15 yaşında çocuk…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Çakır’ı duyamıyorum, lütfen…

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) - Sayın Başkan, sayın konuşmacı konuşmasında çocukları öldürdüğümüzü söylemiştir. Bu, sataşmadan öte bir bühtandır. Sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çakır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

27.- Tokat Milletvekili Coşkun Çakır’ın, Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Elbette çocukları öldürmedik, çocukları öldürmek elbette kötüdür. Bununla ilgili bir şey söylemek bile gereksizdir, izahtan varestedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Osman Baydemir buraya her çıktığında ses tonunu değiştirerek, jest ve mimikleriyle özel bir hâletiruhiyeye girerek bir konuşma yapıyor ve konuşmanın başıyla sonu -bunu daha evvel de söyledim Sayın Baydemir- birbiriyle mütenasip değil, mütenakız, paradoks içerisinde bir konuşma yapıyor. Başladığında sanırsınız ki kutsal kitaptan metinler okuyor, sonuna geldiğinde katliamdan, öldürmeden, cinayetten bahsediyor ve konuşmanın başı ile sonunu anlamakta o kadar ciddi bir müşkülat çekiyorum ki yirmi sekiz yıl kürsüden ders anlattım, anlamakta cidden müşkülat çekiyorum. Bu da şunu gösteriyor: Bu konuşma sahici, samimi bir konuşma değildir. Tutacaksınız, burada, ondan sonra da durumun Abdülhamitleşme şeklinde geliştiğini söyleyeceksiniz.

Değerli arkadaşlar, otuz üç yıl Osmanlı İmparatorluğu’na hükümdarlık etmiş bir sultandır Abdülhamit. Geçen bu kürsüden söyledim, bir değerli meslektaşımın deyimiyle imparatorluğun son nefesidir. Herkesin hatası olabilir, Abdülhamit’in de olmuştur ama Kürt’üyle, Türk’üyle bütün milletleriyle Osmanlı İmparatorluğu’nu çağında ve zamanında hem de uygarlık anlamında, medeniyet anlamında, bayındırlık anlamında, eğitim anlamında, dünyanın hem de batacağı bir zamanda en ileriye taşımıştır Abdülhamit. Bu anlamda Abdülhamitleşme eğilimini kullanırken 10 kere, 100 kere düşünmeniz gerekir.

Bu şekilde, bu vesileyle ben de Abdülhamit’e buradan rahmet olsun diyorum, Allah rahmet etsin diyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çakır.

Sayın Bakanın söz talebi vardır.

Buyurunuz Sayın Bakan.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

47.- Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın, güvenlik güçlerinin milletin huzuru, güvenliği ve barışı için gerekeni yapacağına ilişkin açıklaması

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye’nin en önemli sorunlarından bir tanesi elbette terör sorunu. Şu anda bazı illerimizin bazı ilçelerinde bölücü terör örgütü teröristleri tarafından hendekler kazılmış, barikatlar kurulmuş, bombalı düzenekler kurulmuş, elinde silah bulunan teröristler buradan askere, polise, kamu binalarına ve sivil vatandaşlara karşı otomatik silahlarla, roketatarlarla, el yapımı bombalarla saldırı düzenliyor, saldırılar yapıyor. İşte, ambulans çağrıldığında, bakıyorsunuz, ambulans şoförü veya oradaki ebe, hemşire öldürülüyor, infazlar yapılıyor. Dünyanın demokratik, hukuk devleti olan hangi ülkesi bir mahallesinde gayrimeşru, gayrihukuki bir biçimde teröristlerin hendek kazması ve orayı kurtarılmış bölge ilan etmesini görür, buna ses çıkarmaz. Bir tane demokratik, hukuk devleti gösterin ki böyle bir minvalde, böyle bir durumda sessiz kalsın. Bütün egemen devletler, bütün hukuk devletleri hukuk içinde ne yapılması gerekiyorsa onu yapar. Amerika da, Almanya da, İngiltere de ülkemizin bazı yerleşim yerlerinde olduğu gibi terör eylemleri ve bununla alakalı çalışmalar olduğunda hangi tutumu onlar sergilerse Türkiye de aynı tutumu sergiliyor. Şu anda şiddeti yapan kim? Kanı akıtan kim? Şimdi, burada durup dururken bu kan akıyor mu? Şimdi, şu anda baktığınızda, diyelim ki terör saldırıları yok, sanki Türk Silahlı Kuvvetleri veya güvenlik güçleri, hiç kimse yok, kendi kendine bir tarafa doğru kurşun atıyor, oralara operasyon düzenliyor. Peki, bu kadar asker, polis niye şehit oluyor?

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – Olmasınlar; kim istiyor?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Yani demek ki karşıda birileri var.

Peki, teröristler ellerinde silahlarla, bombalarla saldırırken Türkiye Cumhuriyeti devleti onu seyrederse oralarda devlet kalır mı, oralarda hükûmet kalır mı, oralarda Türkiye kalır mı? Onun için, bu milletin huzuru için, güvenliği için, barışı için her türlü şiddete karşı, teröre karşı güvenlik güçleri gerekeni yapar.

Çözüm, elbette siyasidir. Biz hep söylüyoruz, şurada konuşuluyor; konuşmaktan yana bir sıkıntı var mı, tartışmaktan yana bir sıkıntı var mı? Ne kadar olursa olsun münazaradan, münakaşadan yana bir sıkıntı var mı?

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – Müzakere süreci niye bitti o zaman?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sıkıntı bombadan yanadır, şiddetten yanadır, roketten yanadır, askeri, polisi şehit etmekten yanadır, masumları katletmekten yanadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bakın, o bölgede sokağa çıkma yasakları neden ilan edildi? Sivil vatandaşlarımızın kılına zarar gelmesin diye. Eğer sokağa çıkma yasakları ilan edilmemiş olsa sivil vatandaşlarımız zarar görebilirdi. Bugün, Sur’da, bu kadar süredir hâlâ operasyonlar sürüyorsa bunun ana nedeni, Sur’da yaşayan masum, sivil, teröre bulaşmamış ve onlarla birlikte olmayan, silaha elini sürmemiş bir vatandaşımızın burnu kanamasın diyedir. Onun için bunlar uzun sürüyor. Eğer başka ülkeler gibi Türkiye yapmış olsa başka olur ama biz ne yapıyoruz? Bir insanımız en ufacık zarar görmesin diye ona karşı büyük bir hassasiyetle hareket ediyoruz.

Bakın, Ankara’da terör saldırısı oldu. Bir canlı bomba geldi, masum insanları ne yaptı? Orada ölümüne neden oldu, şehit oldu 29 insan. Şimdi, peki, ben soruyorum; bu işi yapan terörist midir, değil midir? Şimdi, buna gidip taziyede bulunmak, başsağlığı dilemek, mabetlerde bunu yapmak…

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Hainliktir o, hainlik! Vatan hainliğidir o!

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – …burada şehit ettiği insanların ruhuna azap değil midir, terörü kutsamak değil midir, “İyi yaptın.”, kahraman görmek değil midir? (AK PARTİ sıralarından “Yuh! Yuh olsun!” sesleri, alkışlar)

30 insanı öldürecek, şehit edecek, siz gideceksiniz, onu kutsayacaksınız, sonra “Ben barış istiyorum, kan dursun diyorum, gözyaşı dinsin diyorum...” Ya, böyle barış mı istenir? Böyle kan dursun mu denir?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Bakanın süresi yok mu acaba? Bakanın süresi yok mu Başkan?

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Rahatsız mı oldun?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – O zaman, bunu burada Hükûmete söylediğiniz gibi, Kandil’e de söyleyeceksiniz, YPG’ye de PKK’ya da KCK’ya da elinde silah olan, kan döken, kan dökmeyi şeref zanneden bütün herkese söyleyeceksiniz, teröristlere de söyleyeceksiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Söyledin mi; Kandil’e seslendin mi? Nerede seslendin? Niye duymadık biz?

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Biliyorsun, biliyorsun.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Buradakiler, burada olanlar… Hâlâ, o Sur’da eli silahlı, askere, polise kurşun yağdıranlar kim? Siviller mi? Siviller mi yapıyor bunu? Elinizi vicdanınıza koyun.

MİZGİN IRGAT (Bitlis) – Sayın Bakan, bir hukukçu gibi konuşun, bir hukukçusunuz siz.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Biz sivil bir vatandaşımızın burnu kanamasın diye her şeyi yapıyoruz. Kimse çocukların, kadınların, yaşlıların, masumların ölmesini istemez, hele AK PARTİ Hükûmeti asla istemez.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – Sayın Bakan, kaç tane sivil öldüğünü açıklayın lütfen.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bizim aldığımız inisiyatifleri Cumhuriyet Dönemi’nde hiçbir cumhuriyet hükûmeti almamıştır. Biz, bu ülkede kan dursun, gözyaşı dinsin diye, her şeye rağmen inisiyatif aldık ama bütün bu inisiyatifleri bombalayan yine terör örgütüdür, ona destek verenlerdir. Onun için de onlara bunları söylerseniz samimi olduğunuza ben inanırım.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Yürekleri yok, yürekleri yok.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Ama bombayı atanı görmeyeceksiniz, hendeği kazanı görmeyeceksiniz, askeri, polisi şehit edeni görmeyeceksiniz, işte Merasim Sokak’ta onca vatandaşımızı şehit edeni görmeyeceksiniz, o masum insanları koruyan askeri, polisi göreceksiniz.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Yemezler!

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Burada adalet de yok, vicdan da yok, hakkaniyet de yok. Milletimiz hepsini görüyor.

Tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından ayakta sürekli alkışlar)

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baydemir.

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, sayın grup başkan vekili… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, neye göre söz veriyorsunuz?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baydemir, sizi dinliyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Grup başkan vekili değil ki sataşmaya cevap versin.

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, sayın grup başkan vekili…

BAŞKAN – Bir saniye arkadaşlar…

Sayın milletvekili ayakta, söz talebi var.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan sataşma var, şahsına ilişkin var yani.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hangi maddeye göre Sayın Başkan?

BAŞKAN – Sayın Turan… Sayın Turan, yapılan eleştirilere cevap vermek için.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, şahsına ilişkin sataştı.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, grup başkan vekili değil, bir.

İkincisi, eleştiriyi şahsına yapmadı Sayın Bakan.

BAŞKAN – Sayın Turan, bu benim sorunum değil.

Sayın Baydemir, buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, ben grup başkan vekiliyim, konuşabilir miyim lütfen.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, şahsına var eleştiriler, şahsına sataşma var. Tabii ki söz isteyecek.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Söz istiyorum Sayın Başkan.

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Hakaretten vazgeçeceksin.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, ben grup başkan vekiliyim, söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Turan, siz söz mü istiyorsunuz?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Evet.

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Hakaret etmeyeceksin.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Hakaret eden sensin.

BAŞKAN – Buyurun, buyurun.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, ilk önce biz istedik.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, siz bu Meclisi yönetirken HDP’nin grup başkan vekili gibi davranamazsınız. Sizler Meclis Başkan Vekilisiniz. Tüzük’ün hangi maddesine göre aynı şahsa defaatle söz veriyorsunuz? Bunu sormak istiyorum.

İkincisi, az önce konuşmacı…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sataşma var Başkan.

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Çünkü her defasında sataşma var.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bir dakika… Bir dakika…

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Her defasında sataşma var.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Baydemir…

Sayın Başkan, konuşabilir miyim?

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Her defasında sataşma olduğunda sataşmaya yanıt verme hakkım var.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Diyorum ki az önce sayın konuşmacının, Hükûmeti, askeri, devleti itham etmesinden dolayı Sayın Bakan cevap verdi. Dolayısıyla, gündeme geçmemiz gerektiğini düşünüyorum. Sabaha kadar bunu mu konuşacağız? Osman Baydemir hangi sıfatla 40 defa söz alıyor burada?

BAŞKAN – Milletvekili sıfatıyla Sayın Turan.

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Milletvekili sıfatıyla.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Milletvekili sıfatıyla alıyor.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Onun sözü kıymetliyse ben de milletvekiliyim.

BAŞKAN – Sayın Turan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – O zaman herkes söz alsın, herkes söz alsın. Kalkın arkadaşlar ayağa… Kalkın ayağa… Kalkın ayağa…

Söz istiyoruz Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından ayağa kalkarak “Söz istiyoruz Sayın Başkan.” sesleri)

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Söz istiyorum Sayın Başkan.

VURAL KAVUNCU (Kütahya) – Söz istiyorum.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Söz istiyorum.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN – Tamam, buyurun.

Hepinize söz veriyorum, hepinize tek tek söz veriyorum.

Buyurun arkadaşlar, buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Böyle şey mi olur? Tüzük ne işe yarar? Gündem ne işe yarar?

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, önce söz hakkı benimdi ama.

BAŞKAN – Sabaha kadar bütün milletvekilleri tek tek gelip kürsüde konuşacak.

Sayın Turan, buyurun.

48.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın İç Tüzük’e ve adalete mugayir bir yönetim tarzı sergilediğine ve bu tutumu kınadığına ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sabahtan beri İç Tüzük’e mugayir, adalete, hakkaniyete, milletvekili saygınlığına mugayir bir yönetim tarzı görüyoruz. Bunu, Sayın Başkan, esefle kınıyorum. Burada iyi niyetimizden dolayı Meclis çalışsın diye, laf değil, iş yapalım diye sabrediyoruz. Ama, burası bir tiyatro alanı değil. Herkesin bildiği, belediye başkanıyken çalışanlarının yargıladığı bir insana burada defaatle söz verip Meclisi alıkoymak İç Tüzük’e haksızlıktır, vekillere haksızlıktır, bizi bekleyen millete haksızlıktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 1 defa söz verirsiniz, 2 defa verirsiniz ama 40 defa, 50 defa söz verilebilir mi?

Sayın konuşmacı buraya çıktı, olmadık ithamlarda bulundu. Bunun üzerine de Sayın Bakan İç Tüzük’teki madde gereği cevap verdi ve konu kapandı. Kaç defa polemik yapıp başa döneceğiz? Kaç defa konuşacağız? Ne zaman oylayacağız? Ne zaman beklentileri karşılayacağız? Ben bir milletvekiliyim, bırakın grup başkan vekilliğini, iş yapmak istiyorum. Sabahtan beri 1 madde görüşebildik, 1 madde. Bu 1 maddenin görüşülmesinde bir parti terörle olan ilişkisinden dolayı bundan mutlu olabilir ama siz Meclis Başkan Vekilisiniz, polemikten başka iş yapmak, madde geçirmek hepimizin görevi. Maddeyi görüşelim, kanunu görüşelim ama ne yaptığımızı görüyor musunuz? Sabahtan beri havanda su dövüyoruz. Biz bu yüzden mi oy aldık insanlardan, bu yüzden mi destek aldık insanlardan? Bu yönetim tarzını kınıyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 00.28

ON BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 00.36

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.

6 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Genişletilmiş Bilgi Değişimi Yoluyla Uluslararası Vergi Uyumunun Artırılması Anlaşması ve Eki Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/310) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 6) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

1’inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel.

Buyurunuz Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, söz hakkımız vardı Başkanım. Daha önce söz talebimiz vardı.

BAŞKAN – Birazdan Sayın Demirel. Sayın Özel konuşsun, soru-cevap için sisteme girmişsiniz, size söz vereceğim.

Buyurun Sayın Özel.

CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Tabii, aslında çok farklı bir konuşma yapma ümidindeydik çünkü Meclis bugün akşam aslında bir fırsat yakaladı. Bu fırsata olanak tanıyan herkese teşekkür ediyoruz; iktidar partisine, muhalefet partilerinin grup başkan vekillerine, Sayın Bakana. Çünkü, böyle, partilerle falan ilgisi olmayan, hepimiz açısından ve Türkiye'nin geleceğini etkileyecek bir kanunu görüşüyoruz. Görüştük ve ara vermek zorunda kaldık ve bu kanun, aslında Türkiye için son derece gerekli, uzun süredir muhalefet olarak bizlerin komisyonlarda da bu konuda gerekli düzenlemelerin yapılmamasından dolayı iktidarı eleştirdiğimiz ve eleştirmemiz gereken bir kanun. Bugüne kadar yapılmamış olması hata ama bu bir fırsat; bu fırsatı maalesef krize çevirdiler, krizlerden fırsat çıkarmak maharetken bir fırsatı krize dönüştürdüler. Sebebi: Hazır, elimizde imkân var, Parlamento çoğunluğu var, artık karşımızdaki herkesin her türlü verisine erişebiliyoruz… Bununla ilgili öyle bir kanun taslağı, tasarısı getirdiler ki, muhalefet partilerinin her birisine -biraz önce tek tek el kaldırdınız ya- kendi adınıza değil ama oy aldığınız, kimi 60 bin, kimi 80 bin, kimi 100 bine yakın seçmen adına muhalefet partilerine ne kadar teşekkür etseniz azdır. Öyle yanlış bir işte kaçtır direkten dönüyoruz bir bilseniz. Bu kanun ilk geldiğinde bizim Komisyondaki değerli üyelerimiz gelip de bize bunu anlattığında -ki bunun geçmişini çok daha… Böyle 3 kez falan geldi, kadük oldu, gitti- sıkıntıları dile getirdiklerinde ve gelen kanun tasarısını anlattıklarında hepimiz şaşkına döndük. Biz o gün CHP Grubu olarak alt komisyon istedik; önce karşı çıkıldı, sonra kurulması kabul edildi. Keşke Bakan burada olsaydı. Kaç tane madde ne kadar değişti o alt komisyonda. Üst Komisyonda kısa görüşüldü ama buraya geldiğinde belki 15 kez bir araya geldik Sayın Bakanla, saatler geçirdik; arkadaşlarımız, muhalefet partilerinin değerli milletvekilleri emek verdiler, her seferinde bir yerleri düzeliyor. Ama, bir 6’ncı madde var… Biraz önce söyledik, yani empati kurmak açısından bakmak lazım. 28 Şubatta ne kadar muzdarip olduğunuzu anlatıyorsunuz; o süreçte bu kanunun 6’ncı maddesi ellerinde olsaydı birilerinin; bu kanun, o süreçte… Bugünkü Cumhurbaşkanına 3 tane atatmayı düşünüyorsunuz, benim kendisine saygım sonsuz ama mesela sizin açınızdan bakalım, Ahmet Necdet Sezer’in belirlediği 3 kişi ve Hükûmetin belirlediği 4 kişi, sizin bütün kişisel verilerinizin izniniz dahi olmaksızın, ülke yararı gözetilerek ve bir sürü gerekçeyle fişlenmesine, saklanmasına… Hadi sakladınız, o zaman can ciğer kuzu sarmaydınız, methiyeler diziyordunuz, kol kola geziyordunuz, şimdi “paralel yapı” dediğiniz yapı fink atacaktı orada; veriler adamların elinde, tek tek saymayalım burada ama hangi verileri tutacakları ve ne zaman, nerede yedekleyecekleri, bugün nerelerden nerelere servis yapacaklarını düşünebiliyor musunuz. Bu yüzden bu mesele bugün iktidarda olma, bizim muhalefette olma meselemizle ilgili bir mesele değil; hatta esas, aklı başında iktidar, aklı başında iktidar grubu hep tersten bakmalı, yarın bu kanun başkasının kullanımına geçtiğinde ne olabilir, diye.

O yüzden, esasen şu anda büyük bir fırsat var. Fırsat… Dün bizim sayın grup başkan vekilimiz çok net olarak ortaya koydu, geçen hafta ben çok net söyledim: Ülke yararına, vatandaş yararına işlerde ayrımlarımızı koyarız ama sonuçta kanunlar çıkar, vatandaş bekliyorsa orada sıkıntı olmaz, bu uluslararası anlaşmaya da Parlamentoyu kapatmadık, 4 grubun uzlaşısıyla geçirmeye çalışıyorduk, aranızda yaşanan meseleden bağımsız olarak söylüyorum ama bugün geldiğimiz noktada biz dedik ki: Biz bu kanuna direneceğiz, hatta ben birkaç arkadaşa, büyük konuşmayın dedim -kendilerini biliyorlar- kimi masaya vuruyordu, bu salondan çıkıp cumaya gideceksiniz. Hayır, öyle bir inada gerek yok, öyle bir inat felakete götürür sizi. Bugün yapmamız gereken… Bugünkü krizi bir fırsata çevirdi bu Parlamento. Önümüzde on beş yirmi gün var. Kişisel verilerin korunması kanunu bir başka bahara, bahara, mart ayına kaldı, kalacak ve siz bunu bir fırsat olarak değerlendirirseniz yarın başkalarının eline geçtiğinde veya bizim açımızdan da endişemizi haklı görün canım, sizin elinizde bu yetkiler olduğunda 3 tanesini Tayyip Erdoğan, 4 tanesini Davutoğlu’nun söylediği bir kurulun elinde bu yetkilerin işlendiği, saklandığı… Biraz da kandırılmaya müsait bir iktidarsınız Allah için, bunu her seferinde söylüyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Başkanım, müsaadeniz olursa toparlayayım.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Özel, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Tabii.

Kandırılmaya da müsaitsiniz, “Kandırıldık.” diyorsunuz. Yani ben nelerde kandırıldığınızı, bizim o gün ne dediğimizi, sizin bugün ne noktaya geldiğinizi bir gün uzun bir zamanda anlatırım. Ee, tebessüm ederek “Ya, kızıyoruz mızıyoruz ama doğru da söylüyor, haklı da söylüyor bu arkadaş da.” dersiniz. Ondan, bugün yine kandırılma ihtimallerini de, o rezervleri de aklınızın bir yerinde tutarak bu süreyi bir fırsata çevirin. Sayın bakanlara Bakanlar Kurulunda Sayın Bakanım gündeme getirsin, sizlerin istişare toplantılarınızda grup başkan vekillerinin Sayın Başbakanla yapacağı görüşmede hep bunları söylesinler. Oturalım… Bu 6’ncı madde olmaz, bu 6’ncı madde olmadık ellerde, olmadık işler yapar, hepimizi duman ederler. Böyle bir yapı olmaz. Öyle tek taraflı, “7’sini de ben…” RTÜK’ü belirlerken nasıl bütün grupların önerdiği isimlerle seçiliyor, benzer, öyle modern, çağdaş, çoğulcu, akılcı bir yöntem bulun getirin, biz de destekleyeceğiz. Bugüne kadar gecikti ama bu gecikme en hayırlı gecikmedir.

Hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özel.

Sayın milletvekilleri, 1’inci madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Sayın Grup Başkan Vekili Demirel’in söz talebi vardır, daha sonra soru-cevap işlemine başlayacağım.

Buyurun Sayın Demirel.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

49.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Öncelikle Bakanın burada kalması ve burada Bakanın açıklamalarına karşılık yapılan tartışmalar ya da ithamları, muhalefetin de yapacağı eleştirileri dinlemesi gerekiyordu. Burada Hükûmet adına bulunanlar kendi sözlerini söyleyip gitmekle bu sorunu çözemezler. Şu anda iktidarın yanlış politikalarının sonucunu muhalefetin üzerine yıkmayı hiç kimse kabul etmez. Bunun çok net olarak bilinmesi gerekiyor.

Yaşanan süreci çok yakinen biliyoruz. Sayın Bakan burada ifade etti, ben de kendisine şunu soracaktım: Dilşah Ak daha üç gün önce Nusaybin’de çocuğuyla birlikte evine giderken -ne hendek vardı ne başka bir şey- panzerden açılan ateş sonucu yaşamını yitirdi, çocuğu yaralandı. Sonra nasıl bir açıklama yapıldı? “Teknik bir arıza” dendi. Yani bu sivil katliamların hepsi teknik arıza oluyor da… Tek tek isimlerini verebiliriz. Bunları başka yere çekmek, başka ifadelerle kullanmak, polisin, askerin ölümünü başkasına devretmekle bu sorun çözülmez. Bu sorun -eğer polis, asker bu ülkede yaşamını yitiriyorsa- bu iktidarın yanlış politikalarından kaynaklıdır. Bunun böyle bilinmesi, böyle anlaşılması gerekiyor. Tabii ki eleştireceğiz, muhalefetiz, iktidarın yapması gerekenleri söyleyeceğiz, ifade de edeceğiz.

İkincisi, burada ifade ettiklerimizi, bunları Hükûmet çözmek zorundadır. Bugün Cizre’de bahsettiğimiz vahşet bodrumu 5 il ve ilçelere dağıtılmış kömür gibi cenazelerdir. Aileler her yere gidip cenazelerini aramaya çalışıyor. Bakan burada olsaydı da sorsaydım. Ben çok net olarak söyleyeyim bugün, çok net söyleyeyim: Adli Tıp Kurumundan çıkan sonuçlarda, aynı Adli Tıp Kurumundan çıkan sonuçlarda bir parçasının Mardin’deki morgda olduğunu, aynı parçasının da Antep’teki morgda olduğunu burada ifade edersek acaba buradaki bütün milletvekilleri vicdani, hukuki, ahlaki olarak ne düşüneceklerdir?

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Senin vicdanın var mı?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Ben bunları çok net ifade ediyorum ve oradakilerin hepsi sivil insanlardı. Yani “Bu insanlar katlediliyor.” dediğimizde Hükûmet niye alınıyor? Bu insanlar katlediliyor, bu insanlar yaşamını yitiriyor. Bu sorunu çözmesi gereken de iktidardır, muhalefetin üzerine atarak bunun içinden sıyrılamazlar.

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Daha ne kadar dinleyeceğiz Sayın Başkan, yeter!

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Onun için, Sayın Bakanın ifade ettiklerini ve burada grup başkan vekilinin ifade ettiklerini onlara tekrar geri iade ediyorum. (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demirel.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Genişletilmiş Bilgi Değişimi Yoluyla Uluslararası Vergi Uyumunun Artırılması Anlaşması ve Eki Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/310) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 6) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap işlemine başlayacağız.

Sisteme giren sayın milletvekillerine söz vereceğim.

Sayın Tanal, buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, geçen hafta Cumhurbaşkanı Amerika’ya şöyle bir kafa tuttu “Gerekiyorsa ben İncirlik Üssü’nü de kapatırım.” dedi ve gecenin bu saatinde Amerika’yla ilgili bir sözleşmenin kanunlaşması amacıyla Mecliste bunu görüşüyoruz. Bu, Amerika’dan özür dileme anlamına mı geliyor? Amerika’ya bir taviz anlamına gelmiyor mu? Cumhurbaşkanını mı itibarsızlaştırıyorsunuz? Bu kanunun bu saatte gelmesinin amacı nedir? Yani Amerika’dan bir özür dileme amacını mı taşıyor?

BAŞKAN – Sayın Yedekci…

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, Sosyal Güvenlik Kurumunun, yetkisinde olmadığı hâlde, kişilerin sağlık verilerini sizin de Bakan olduğunuz dönemde sattığıyla ilgili geçtiğimiz günlerde bir mahkeme kararı ortaya çıktı. Bu dönemde de sorumluluk alan bir Bakansınız, bugün de biz, kişisel verilerin korunmasıyla ilgili bir kanunu görüşüyoruz. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Emir…

MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, maalesef alelacele bir kanun yapmaya çalışıyoruz ve belki önümüzdeki süreçte yeteri kadar vakit bulamam diye bir konuyu Genel Kurulun dikkatine sunmakta yarar görüyorum.

İzlanda Hükûmeti, 1999 yılında Amerikalı DECODE Genetics isimli firmayla kişisel verilerinin ve genetik verilerinin kullanılmasına dönük bir anlaşma yaptı ve İzlanda halkının bütün genetik verileri, sonrasında Amerikalı şirketlere pazarlandı. Bütün İzlanda’da, Avrupa’da ve dünyada derin tartışmaların konusu oldu. Özellikle kişisel verilerin paylaşımı, sınır dışına iletilmesi konusunda duyarlılıkların geliştirilmesi gerekiyor.

Düşünebiliyor musunuz, bütün genetik yapımızın bir şekilde ilaç firmalarının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yalım…

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Başkanım.

Bakanım, biraz önce Grup Başkanım Sayın Özel de bazı konulara çok iyi bir şekilde değindi, yalnız şunu da atladı: Bundan önceki… Paralel yapının şu anda mevcutta çok sayıda hastanesi var ve de bu 6’ncı maddedeki kişisel verilerin hastanede çalışan kişiler tarafından görülebileceğini okuduk ve görebiliyoruz. Eğer bu veriler bu kişilerin ellerine geçerse ne olacağını, değerli arkadaşlarım, sizler görebiliyorsunuz, düşünebiliyorsunuz. Bu, birinci sorumdu.

İkinci sorum: Üreten bir Türkiye olmamız için Avrupa’daki çiftçinin olduğu gibi mazotun çiftçiye vergisiz bir şekilde verilmesinin tekrar tekrar altını çiziyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tanal, bir daha girmişsiniz sisteme.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Süre var.

BAŞKAN – Süre var, tabii ki, sorabilirsiniz.

Buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, yerli tohumun satışı yasak, İsrail tohumunun satışı serbest. Türk vatandaşımız yerli tohumu –satışını- ancak takas şenlikleri yöntemiyle dağıtabilmekte ve kollayıp koruyabilmekte. İsrail’in tohumunun satışının serbest bırakılıp yerli tohumun satışının yapılmasının yasaklanması millîlikle nasıl bağdaşır, bunu bana izah edebilir misiniz?

BAŞKAN – Sayın Emir…

MURAT EMİR (Ankara) – Ben cümlemi tamamlamak için tekrar söz aldım.

Aynen İzlanda örneğinde olduğu gibi, Estonya gibi küçük Avrupa ülkelerinde de bunlar derin tartışma konusu oldu ve genetik yapımızın özellikle korunması çok önemli. Komisyonda biz bunu dile getirdik arkadaşlar, Komisyonda yeteri kadar uzmanın görüşünün alınmadığını ve bu gözle genetik verilerimizin korunmadığını üzülerek tespit ettik. Bu konuda önümüzdeki dönemde ayrıntılı çalışmalar yapılması tüm ülkemizin geleceği açısından büyük önem taşımaktadır.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Kalan süre Sayın Bakana aittir.

Buyurunuz Sayın Bakan.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Efendim, Sayın Tanal, Sayın Cumhurbaşkanımızı en iyi tanıyan arkadaşlardan biridir, uzun yıllardır Parlamentoda; devlet deneyimini, devlet adamlığını ve siyasi kariyerini çok iyi biliyorsunuz. Amerika’ya, dünyaya ne söyleyeceğini en iyi bilen siyasetçilerimizden birisidir. O söylemiyle, bugün görüşmekte olduğumuz iki ülke arasındaki bir yasal düzenlemeyi karıştırmayacak kadar da deneyime sahip olduğunuz inancı içerisindeyim. Onun için, bu soruyla Sayın Cumhurbaşkanımızın değerlendirmelerini, bu yasayla o değerlendirmeleri aynı kefeye koymayı ben doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum.

İkinci olarak, Sosyal Güvenlik Kurumu verileriyle ilgili olarak… Şimdi, Sosyal Güvenlik Kurumu son derece önemli bir kurum, 78 milyonun bütün verilerini, özellikle sağlıkla ilgili, ilaçla ilgili ve diğer benzer birçok verileri bünyesinde barındırıyor, Medula Sistemi dediğimiz önemli bir sistem. Bu sistemle ilgili buradaki verilerin, bilim çevrelerinde, üniversitelerde araştırma yapılmasıyla ilgili… Örneğin hangi bölgede, hangi bölgelerde kişisel anlamda değil geneli itibarıyla, çeşitli hastalıklarla ilgili ne gibi veriler var elimizde, bu veriler çerçevesinde o yörelere has özelliklerin bu hastalığa yansıması var mı yok mu, bunların üniversitede bilimsel bir araştırmaya tabi tutulması açısından bu verilerin mutlak surette bilim çevrelerine aktarılması gerekiyor, bir.

Ayrıca, kurumların bu verilere ihtiyacı var, Sosyal Güvenlik Kurumunun verilerine ihtiyaç var. Örneğin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının çeşitli konulardaki taleplerine cevap olması açısından bazı verilerin bakanlıklar arasında ve kurumlar arasında da aktarılması zarureti var.

Bunun yanında, bizzat sektörün içerisinde olan… Diyelim ki bir ilaç sektörü, kendi ilacının, ürettiği ilaçların nerede, ne kadar satıldığı, nerede bir pazar payı bulduğu konusunda talepleri var ve bunların buna göre üretimini geliştirmeye dönük çalışmaları var. Benzer, sayabileceğimiz birçok husus çerçevesinde bu verilerin…

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Sayın Bakanım, çok özür dilerim…

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Müsaade ederseniz.

…mutlak surette bu çerçevede verilmesi konusunda yasal bir altyapıya ihtiyaç var. Kişisel verilerle ilgili bugün görüşmekte olduğumuz yasal bir düzenleme…

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Sayıştay raporunda üçüncü kişilere para karşılığı verildiğini açıklamışlar.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Efendim, cümlemi tamamlayayım, müsaade edin, ben sizi dinledim.

Bu kişisel verilerle ilgili kapsamlı bir temel yasa olmadığı için, Sosyal Güvenlik Kurumu bünyesinde, bu ve benzer talepler doğrultusunda, verilerin ola ki kayıt dışı bir şeklide elde edilmemesi adına, müstakil bir düzenleme değil Sosyal Güvenlik Kurumu bünyesinde bir düzenleme için muhalefetle, sizlerle birlikte, arkadaşlarınızla birlikte çok önemli çalışma yaptık fakat bunların, bu yasal düzenlemelerin yargıdan döndüğü dönemler oldu. Tekrar düzenleme oldu, birlikte… Tekrar ediyorum, bakınız, muhalefet partileriyle birlikte yaptığımız bir çalışmadan bahsediyorum. Neticesinde bunlar bir neticeye ulaşmadığı için ve bu veriler de son derece önemli olduğu için, Hükûmet olarak bugün, kişisel verilerin korunmasıyla ilgili kapsamlı bir yasal düzenlemeyi huzurlarınıza getirmiş bulunuyoruz. Bu yasa son derece önemli, bunun bir an önce yasalaşması gerekiyor ve buna bağlı olarak da kurumların kendi iç düzenlemelerini yaparak bu sıkıntıyı atlatmamız gerekiyor. Onun için, yaşadığımız süreç zorlu, sıkıntılı bir süreçti. Çok şükür ki AK PARTİ iktidarı böyle önemli bir düzenlemeyi yüce Meclisin huzurlarına getirmiş bulunuyor.

Çiftçiye mazotun verilmesiyle ilgili… Seçimden yeni çıktık. Bunlar çokça tartışıldı ama şunu ifade edeyim: İktidarlarımız döneminde gerek tarım gerek hayvancılık açısından son derece önemli desteklerin sağlandığını hepiniz biliyorsunuz. Bugün rakam itibarıyla 11,6 milyara gelmiş olan bir tarıma destek politikası şu anda uygulanıyor. Bunların önümüzdeki dönem içerisinde ne şekilde uygulanacağıyla ilgili de çalışmalarımızı şu anda sürdürüyoruz. Ayrıca, bildiğiniz gibi, yine yüce Meclisten geçti; yem KDV’sinin yüzde 8’den sıfırlanması, ayrıca gübre KDV’sinin de yüzde 18 olan oranının sıfırlanması konusundaki düzenlemeleri de Meclisten geçirdik. Çiftçi, tarım kesimi son derece önemli, hayvancılıkla iştigal eden vatandaşlarımızın bu ilgi alanları ve çalışma alanları, üretim alanları son derece önemli. Hükûmetimiz de bu önemli, her gün sabahtan akşama ve yirmi dört saatimizi kapsayan, tarım ve hayvancılıkla ilgili, gıdayla ilgili hususların ehemmiyetini müdrik bir şekilde bu destekleme politikalarını her yıl düzenli artırarak devam ediyor. Bu yıl da ifade ettiğimiz gibi 11,6 milyara ulaşmış olan bir destek politikamız var. Tohumda da aynı şekilde, yerli üretimimiz artarak devam ediyor, 1 milyon tona ulaşmış bulunuyor. İnşallah, önümüzdeki dönem içerisinde TİGEM bünyesinde ağırlıklı olarak tohum üretimimizi artırarak, Türkiye’nin şu anda elde ettiği başarıyı katlayarak dünyada tohum üretiminde sözü edilen bir ülke noktasına gelmek konusundaki çalışmalarımızı, gayretlerimizi artırarak devam edeceğiz.

Tabii ki yüce Mecliste bulunan çok değerli milletvekili arkadaşlarımız milletimize hizmet etmek için seçiliyorlar. Milletimizin sorunlarını daha minimize noktaya taşımak için buraya geliyoruz ve gayret ediyoruz. Tabii, bu başarıları geliştirdiğimizde, artırdığımızda bunda hepimizin payı olacak. Bu konudaki desteklerinizi de önümüzdeki dönem içerisinde beklediğimizi ifade ediyorum.

Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – İsrail tohumu vardı Sayın Bakan. Yerli tohumun satışı…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, sadece tutanağa girmesi için bir şey söyleyeyim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakan usta bir siyasetçidir, tutanağa hamle yapmasını da ustalıkla bilir. Vatandaşımızın sorunlarını daha da minimize etmek derken, vatandaşın küçük sorunları var, bunu daha da ufaltan bir iktidardan bahsediyor. Biz vatandaşımızın büyük sorunlarını maksimize eden bir iktidarla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyoruz.

Arz ederim efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

Buyurun Sayın Bakan.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, sorunların olmadığı bir hayat olmayacağını ifade için… Sorunlar olacak, hayat devam ettikçe sorunlar olacak. Mühim olan, bu sorunları çözecek iradenin olmasıdır. Bu irade var anlamında bunu söylüyorum. Bu irade olduğu için zaten Türkiye az önce bahsettiğimiz, her alandaki verileri katbekat katlamış durumdadır.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Bakan, İsrail tohumu ne olacak?

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, 2’nci madde üzerinde, isterseniz sorularınızı tekrar sorabilirsiniz.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Başkanım, yalnız, biraz önceki soruyla ilgili, Bakanın cevabıyla ilgili bir şey…

BAŞKAN – Sayın Yalım, Sayın Bakan burada. 1’inci maddeyi oylayalım; 2’nci maddede, soru-cevap işleminde tekrar sorarsınız sorularınızı.

ÖZKAN YALIM (Uşak) - Peki.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 1’inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 2’nci madde üzerinde söz talebi yok.

Şimdi, soru-cevap işlemini başlatıyorum.

Sayın Yıldırım…

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Evet, gecenin bu saatinde herkesi sağduyuya davet ediyorum.

Sayın Bakanım, bu “tanınma”dır, yani, kişisel verilerin Türkçesi “tanınma”dır. Şu anda tanınmayan cenazeler var; çocuklarının cesedini teşhis etmek için il il gezen aileler var.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - O çukurların etrafında o bombaları…

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - DNA testleri var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Bu konuda, Cizre’de bu vahşet yaşanmışken, ikinci bir vahşet Sur’da olmasın diye bütün çabalarımız; bütün dileğimiz, Sur’da böyle bir vahşet yaşanmasın.

Az önce Sayın Milletvekilimiz Osman Baydemir çok güzel bir üslupla söyledi ama, gerçekten, hakaretlere, saldırıya uğradı.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Tuzak bombalardan söz et!

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Ailelerin, bu konuda, bizden isteği çocuklarımızın ölmemesidir; gençlerimizin, sivillerin ölmemesidir.

KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) - Öldürmeyin o zaman!

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Bu konuda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Bu konuda sizin görüşlerinizi ve… DNA testi… Aileler çocuklarını tanıyamıyor ancak…

KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) - Öldürmeyin, öldürmeyin!

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - …DNA testiyle tanınabilecek durumda, yakılmış cesetler vardır.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - O tuzak bombalardan söz edin, tuzak bombalardan!

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım.

Sayın Tanal, buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, bu İsrail tohumunun satışı serbest, vatandaşımızın yerli tohum satışı yasak. Ancak takas tohum şenlikleri vasıtasıyla vatandaşın yerli tohumunun satışı devam etmekte. Bununla ilgili kanun teklifi de verdik. Bu yasak hâlen devam edecek mi? Bu “millîlik” ilkesiyle bağdaşıyor mu? Bu konuda vatandaşımız sizden, hakikaten, bilgi bekliyor.

Bir başka sorun: Çiftçiyi destekleme ve teşvik primleriyle ilgili elektrik borcu olanların bu primden yararlanmaması için Bakanlar Kurulu kararı var. Benim desteğimle biz bu kararınızı iptal ettirdik ama hâlen vatandaşımız bu konuda mağdur. Bakanlar Kurulunun bu kararı mahkeme kararına rağmen neden uygulanıyor, vatandaşımız neden mağdur? Bu konuda da bilgi verirseniz sevinirim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yalım…

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Biraz önce eksik kaldı. Şimdi, özellikle doğu illerinden çiftçilerimiz beni arayıp da ulaştıklarında, dün kürsüden yaptığım konuşmada da şunu belirttim, çünkü gelen istekler şu şekilde: Tarım krediden çektikleri borçları ödeyemiyorlar. Neden ürünlere soğuk vurgunu vesaire, doğal afetlerden dolayı, bu gibi olaylardan dolayı… Hatta aldıkları primleri, destekleri bile bankada direkt haciz oluyor. Bundan dolayı da hassasiyetimizi belirtip bu konuda bir çalışma yapmanızı rica ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Bir dakika daha rica edeceğim.

BAŞKAN – Sayın Yalım, 3’üncü madde üzerinde tekrarlarsınız olmazsa.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Ama kesiliyor Başkanım.

BAŞKAN – Siz devam edin, buyurun, Sayın Bakan dinliyor sizi.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Lütfen bunu da söyleyeyim, Bakanın da, herkesin de kabul edeceği bir örnek.

BAŞKAN – Peki, açalım sistemi arkadaşlar.

Buyurun.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Sayın Bakan, Avrupa’da Belçika’da, Hollanda’da, Fransa’da, İtalya’da, bakın, üreten çiftçi… Bugün çiftçi ürettiği zaman herkes rahat eder. Türkiye’de Trakya bölgesi kadar bölge ekilip biçilmiyor çünkü çiftçinin maliyeti çok yüksek, akaryakıt çok yüksek. Gelin, hem yabancı bandıralı hem Türk bandıralı özel yatlara mazotu vergili verelim; 1,5’tan değil, 3,5’tan verelim; buradan gelen kaynakla çiftçimize mazotu vergisiz verelim Bakanım. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yedekci…

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Sayın Bakan az önce açıklama yaptı ama Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesinden en son bir dava kararı var ve DataMed isimli firmaya… Sayıştay raporunda da üçüncü şahıslara SGK bilgilerinin ücret karşılığı verildiği açıklanıyor. Şimdi, burada çok ciddi bir sorun var. Sadece SGK verilerinin bile denetlenemediği, zapturapt altına alınamadığı bir yönetim anlayışından bahsediyoruz. Yani, insanların her tür verisini burada bir araya getireceksiniz; sonra üçüncü, beşinci, sekizinci şahıslara belki de satılacak. Bunun önüne nasıl geçeceksiniz? Bugün hâlâ SGK’yla ilgili bu handikap devam ederken bunun garantisini nasıl vereceksiniz? Az önceki konuşmanızdaki iyi niyete istinaden içtenlikle soruyorum: Amacımız bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek. Hep birlikte doğru olanı yapmaya gerçekten gayret etmek istiyorsak burada kişisel verilerin toplanmasıyla ilgili doğru olanı yapalım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Öz…

BÜLENT ÖZ (Çanakkale) – Sayın Bakanım, Çanakkale’de şu anda çalışır durumda 4 termik santrali var fakat başvurular da var devamında, ÇED sürecinde olanlar, ön lisans başvurusu yapanlar ve toplam proje 19 tane termik santrali. Çan’da, Yenice’de, Biga’da, Lapseki’de, Gelibolu’da, Ezine’de olmak üzere toplam 19 termik santrali.

2015 yılında, 9 Ocak 2015’te dönemin Tarım Bakanı Mehdi Eker şunu demiştir ve altına imza atmıştır: “Sulu mutlak tarım arazisi özelliği gösteren söz konusu bölgede -yani Biga Ovası’nı kastediyor- Biga Ovası’nda termik santral yapılması söz konusu değildir.” Bir yıl sonra ne değişti de bu bölge, özellikle Biga Ovası’na toplam 9 tane, diğer ilçelerle birlikte 19 tane termik santrali -dediğim gibi bir yıl içerisinde de ne değişti de- bu projeler, başvurular devam etmektedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkan, bizim de söz talebimiz vardı.

BAŞKAN – Süre bitti. 3’üncü madde üzerinde sorarsınız sorunuzu Sayın Vekilim.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Evet, teşekkür ederim.

Şimdi, çiftçiye desteklerden elektrik borçlarının kesilmesi idarenin bir talebi değil yani yönetimin bir talebi üzerine değil, çiftçilerle yapılan anlaşma, sulama birlikleriyle yapılan bir anlaşma neticesinde bir uygulamadır. Onun için, bir yanlış anlaşılmaya mahal vermemesi açısından söylüyorum. Sanki Hükûmet çiftçilerden elektrik parasını kesmek için tek taraflı bir irade kullanıyormuş gibi bir durum söz konusu değil. Çiftçilerle birlikte yaptığımız bir anlaşmanın neticesidir.

“Tarım kredi borçlarını ödeyemiyorlar.” diye ifade edildi. Biz bölge toplantıları gerçekleştiriyoruz, bu hafta da Karadeniz Bölgesi’ndeyiz. Bölgede bu anlamda gerek kredi borçları veya sektör bazında yaşanan sıkıntıları bire bir bizzat çiftçilerimizden dinliyoruz ve bunlarla ilgili bir çözüm arayışını yine kendileriyle, ilgililerle değerlendiriyoruz. Ama sizlerin de milletvekili olarak bölgenizde ve ilinizde yaşanan sorunları buraya taşımanızı saygıyla karşılıyoruz. Ama şunu bilmenizi istiyoruz ki hiçbir soruna, çiftçilerimizin, üreticilerimizin sorunlarına duyarsız kalan bir Hükûmet veya bir yaklaşım içerisinde hiçbir zaman olmadık, bugün de daha hassas bir şekilde bu sorunları birlikte değerlendiriyoruz. Varsa bir yapılanma ihtiyacı, geçmişte de yaptık, bugün de, gelecekte de yapabiliriz ama böyle bir ihtiyaç söz konusu değilse, istismar boyutu da söz konusuysa konuyu da o çerçevede ele aldığımızı belirtmek istiyorum.

Şimdi, üretim girdilerinin aşağı çekilmesi tarımda da son derece önemli. Yani bu konuda keşke bir sihirli değnek olsa da maliyeti çok çok düşük bir ortamda gerek tarım ürünlerinin girdilerini gerekse hayvansal ürünleri ve bizzat hayvan girişleriyle ilgili ücretleri çok düşük bir noktaya taşıyabilseniz. Ama bunlar ister istemez bir süreç gerektiriyor ve biz de üretim girdilerini… Az önce bahsettiğim KDV’lerin ortadan kaldırılması aslında üretim girdilerini düşürmeye dönük bir uygulamadır. Benzer uygulamaları kimi desteklerle yerine getirirken kimi de üretim girdilerini düşürerek yerine getirme gayreti ve çabası içerisindeyiz.

Tabii, tarım arazilerinin nasıl kullanılacağıyla ilgili yüce Meclis son derece önemli düzenlemeler yaptı geçtiğimiz dönem içerisinde. Tarım arazilerinin miras hukuku açısından miras yoluyla bölünmemesi ve tarım arazilerinin korunmasıyla ilgili son derece önemli yasal düzenlemeler yaptı. Artık geçmişle aramıza bu konuda ciddi bir hat çizildiğini bilmemiz gerekiyor. Yani, tarım arazilerinin korunmasıyla ilgili yasal bir güvenceye tarım arazileri kavuşmuş bulunuyor. Şu an itibarıyla 23,9 milyon hektar tarıma elverişli arazimiz var, bunun 19 milyon 800 bin hektarını şu anda kullanıyoruz. Bu ve diğer alandaki tarımla ilgili bütün veriler, Türkiye'nin bir tarım ülkesi olma konusunda önemli verilerdir. Bunların en rasyonel şekilde kullanılması konusunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ama, diğer taraftan, enerji ihtiyacını, öyle tahmin ediyorum ki bütün milletvekilleri… Bu dönemde yaşanan, doğumuzda yaşanan, Rusya’yla yaşanan sorunlardan dolayı enerji potansiyelimizin, enerji kaynaklarımızın kullanılması konusundaki hassasiyetimizi de göz ardı edemeyiz. Yani, “Enerji üretim noktasındaki potansiyelimiz enerjiye dönüşmesin.” gibi bir yaklaşım da doğru değil. Bunları bir denge içerisinde götürmek gerekiyor, Hükûmetimiz de bu hassasiyet çerçevesinde gerçekleştiriyor.

SGK verileri, bakınız, arkadaşlar, az önce ifade ettim, Parlamentoda olmadığınız için…

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Ama, cevap vermediniz ki! Sayın Bakan, sonuç itibarıyla özel yatlara mazotu vergili verelim, buradan gelen kaynakla çiftçimize mazotu vergisiz verelim!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Yani, şimdi siz…

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Yani, Türkiye Cumhuriyeti kasasına dokunmadan vereceğiz!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Müsaade eder misiniz.

Siz iktidara gelirseniz kendi tarım politikalarınızı uygulayın, gelebilirseniz.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Ama, neden? Uygun değil mi? Uygun.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Müsaade eder misiniz.

Biz iktidardayız, tarım politikalarımızda destekleri ve tarıma ve hayvancılığa nasıl sahip çıkacağımızı biz belirliyoruz. Öyle değil mi?

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Ama, çiftçiye niye daha çok verilmiyor?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – E, çiftçilerle görüşerek belirliyoruz, ezbere belirlemiyoruz ki. O vatandaşla belirliyoruz, o vatandaş da dört yılın sonunda geliyor, diyor ki: “Doğru yaptınız. Helalinden oy verdim, vermeye devam edeceğim.” Daha ne istiyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Hollanda’nın, Fransa’nın, Lüksemburg’un, Belçika’nın tarım bakanı yanlış mı yapıyor Sayın Bakan?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Bir yanlışlık yok bu konuda.

Diğer bir konu, SGK’ya ücret karşılığı… Bakınız, dedim ki -geçmişte bulunmadığı için arkadaşımız- bununla ilgili yasal düzenleme yaptık. Yapılan bir yasal düzenleme ve daha sonra yargı sonuçları neticesindeki o ara dönemde bir ilaç firmasıyla ilgili bilgiler, kendisine verilen bilgiler, kendi bilgilerinin kendisine verilmesiyle ilgili bir süreci arkadaşımız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan, süre bitti.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bu İsrail tohumu ne olacak Sayın Bakanım 3 seferdir soruyorum?

BAŞKAN – Açalım mı tamamlamanız için Sayın Bakan...

GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Neyse 3’üncü bölüm varmış efendim, orada değerlendiririz.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Bakan, Mahmut Bey’in İsrail tohumu hakkındaki sorusuna cevap vermiyorsunuz. Efendim, 2 seferdir oluyor, lütfen...

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 3’üncü maddede soracağınız soruları tekrar sorabilirsiniz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Efendim, 1’inci maddede sordum, 2’nci maddede sordum.

BAŞKAN – Evet.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Bakanım -ısrarla efendim- niçin bizim yerli tohumumuzun satışı yasak, İsrail tohumunun satışı serbest? Bu konuda, lütfen, açıklama bekliyor vatandaşımız.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Yazılı cevap, yazılı.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yani burada ben halkın adına soruyorum Sayın Bakan ama Sayın Bakan ısrarla bu konuda cevap vermek istemiyor. Şu denilebilir: Yani ben şu anda bunu bilemiyorum, ilgili yerlerle konuşacağım.

LEVENT GÖK (Ankara) – Yazılı olarak da verebilirsiniz ayrıca.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yazılı olarak cevap vereceğim denilebilir. Yani ben burada polemik yaratacak bir soru sormadım ki, açık ve net sordum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Bakan, 3’üncü maddede cevaplayacağını söylüyor, ifade ediyor sayın milletvekilleri.

2’nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3’nücü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

50.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in 6 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde yapılan soru-cevap işlemi sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Soru-cevap kısmında değil ama Sayın Bakanın ifade ettiği husus ve bahsedilen dava bana açılmış bir davadır. Mesele de şudur, aslında Mecliste ben ilerleyen saatlerde bunu bir gün anlatmıştım, süre de imkân veriyordu. Şimdi, Sayın Bakanın döneminde dediği düzenlemeler yapıldı. Biz orada yapılan yanlış işleri de söyledik, en iyi katkıları da sağlamak istedik ama en sonunda şöyle bir şey oldu: Bir şirket ilaç ve tıbbi cihaz kurumuna bir doktor diplomalı bir ajan sokmak suretiyle bu kişisel verileri çaldı. Ben de bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda anlattım. O şirket bana dava açtı 70 bin liralık. Dava sürerken Sayıştay denetçileri iddialarımı… Daha doğrusu, ben Sayıştaya “Bu konuda bir çalışmanız var mı?” diye sordum, sorumu ihbar kabul edip denetim başlattılar. Denetim raporunda iddia ettiklerimin çok daha üzerinde çok ciddi bir hırsızlık ve ajanlık olayı olduğu ortaya çıktı. Dava reddedildi, 70 bin lira bende kaldı, kaybetmedim ama o gün -Sayın Bakanın Bakanlığına bağlı değil- Sağlık Bakanlığına bağlı olan ama Sayın Bakanın ve Sağlık Bakanının “Merak etmeyin, çok güvende bilgileriniz.” dediği bilgileri bir ajan bir özel şirkete yolladı; o özel şirket Türkiye’deki bütün hastaların verilerini ele geçirdi, SMS’le onlara ve eczanelerine de yüzdelik para teklif etti. Bu davayı da ben kazandım.

Sayın Bakanın da bilgilerine arz ederim.

Sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özel.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Genişletilmiş Bilgi Değişimi Yoluyla Uluslararası Vergi Uyumunun Artırılması Anlaşması ve Eki Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/310) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 6) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 3’üncü madde üzerinde söz talebi yoktur.

Soru-cevap işlemine geçeceğim.

Sayın Şimşek, buyurun.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkanım, tabii, çiftçilerin öncelikle beklediği ucuz mazot. Gemicilere veriyoruz, yük taşıyıcılarına veriyoruz ama maalesef çiftçilere ucuz mazot veremiyoruz.

Bir de özellikle Büyükşehir Yasası’ndan sonra tarımsal sulama birliklerinin birçoğu kapatıldı ve bunların trafolarını Enerjisa devralmıyor, karşıda muhatap yok. Trafo devirleriyle ilgili çiftçilerimizin ve köylülerimizin birçoğunun büyük sorunları var.

Bir de tarımsal desteği genelde dönüm başı veriyoruz. Dönüm başı yerine üretene destek vermemiz lazım, ton başı olarak bunun değiştirilmesi gerekiyor.

Bir de özellikle süt fiyatlarında ciddi düşüşler var. Bu konuda bir önlem almayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Demir…

NURETTİN DEMİR (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, iki konuda soru sormak istiyorum. Örtülü tarımda özellikle bölgemizde domatesçiler çok zor durumdalar, ihracat maalesef durmuş durumda. Antalya yüzde 51’ini, özellikle Muğla ve Fethiye yüzde 39’unu üretiyor. Bunlar ihraç edememesi sonucunda iflas etme noktasına geldi. Bakanlık olarak bir destek vermeyi düşünüyor musunuz ya da bir planlamanız var mı?

İkinci sorum: Plan Bütçede sorduğumuz soruların cevaplarını gönderecek misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Çaturoğlu…

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Sayın Bakanım, sabah akşam bu Mecliste terör konuşmaktan iş yapamaz hâle geldik. Evet, ülkemizin bir bölümünde terör var, çözümü de silahların gömülmesi, üzerinin de kapatılması, betonlanması. Milletimiz bizi yöresine ve ülkesine faydalı işler yapsın diye bu Meclise gönderdi. Zonguldak Karadeniz Ereğli ilçesinde üretilen bir Osmanlı çileğimiz var. Özel bir aromaya sahip bu çileğin talebi var, üretimi yetersiz. Bununla ilgili özel bir projemiz var. Bakanlık olarak şahsınızdan buna destek bekliyoruz.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli Bakanım, tabii, gecenin saat bir buçuğu, hakikaten bu İsrail tohumu çok önemli. Ben yani bu saatte bizimle çalışan tüm memur arkadaşlara, tüm basın mensuplarına, tüm milletvekillerine saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. Ben bu İsrail tohumu peşine düşeceğim, siz isterseniz tekrar yine cevap vermemekte direnebilirsiniz, bu sizin en doğal hakkınız ama benim de doğal hakkım. Bu açıdan, sizden istirham ediyorum. Neden İsrail tohumunun satışı serbest, yerli tohumun satışı yasak? Ben gayet rahat İstanbul’da Şile ilçemizde bulunan tohum takas şenliklerine gidiyorum. Vatandaşımız ancak bu takaslarla tohumlarını değiştirebiliyor ve bu millî tohumu koruyabiliyor. Bu millîlik politikasıyla bağdaşır mı? İsrail’e biz tohumlarımızı göndersek aynı uygulamayı İsrail yapar mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Gaydalı…

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, uygulanan yanlış politikalar neticesi Irak, Suriye, Rusya ihracat kapıları kapandığından Bitlis Ahlat’ta patates üreticilerinin ürettikleri patates ellerinde kaldı. Üretici çok zor durumda. Bunun için bir planınız, bir programınız var mı?

BAŞKAN – Sayın Yedekci…

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Sayın Başkan, az önce sayın grup başkan vekilimiz davanın kendisine ait olduğunu söyledi. O konuyla ilgili herhâlde bir açıklama yaparsınız.

Ben çiftçilerin ve hayvancılıkla uğraşanların durumunun çok kötü olduğunu… Hayvancılıkla uğraşan bir kişi için ineğini kesime vermek en kötü şeydir, şu anda, hayvancılıkla uğraşan insanlarımız ineklerini kesime veriyorlar.

Ayrıca, bir Tarım Bakanı olarak, verimli araziler inşaata, imara açılıyor, bu konuyla ilgili ne yapıyorsunuz, ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Ayrıca, hayvancılıkla uğraşan insanlarımızda şöyle bir sorun var: Hayvanlarına veteriner bulamıyorlar, üniversitelerin ilgili yerlerine gittiklerinde çok masraflı, işte, “Eldiven al, iğne al, şu ilacı al.” ve kaçıncı kata çıkacaksa o kata o ineği, danayı, neyse kendisi çıkarmak zorunda, onun için çok ciddi sıkıntılar yaşıyor hayvancılıkla uğraşan insanlarımız. Bununla ilgili bir çalışma düşünüyor musunuz Sayın Bakan?

BAŞKAN – Sayın Öz…

BÜLENT ÖZ (Çanakkale) – Sayın Bakan, az önce de sormuştum, Çanakkale’de toplamda 19 termik santral projesi var. 9 Ocak 2015 tarihinde dönemin Tarım Bakanı Mehdi Eker bu bölgeyi kastederek, Biga Ovası’nı, “Termik santral yapılması söz konusu değildir.” demiştir, az önce cevap alamamıştım. Aradan bir yıl geçmesine rağmen bu projeler, başvurular neden devam etmektedir? Bu projelere dur diyecek miyiz?

Bir de 25 Aralık 2015’te 800 milyon liranın çiftçilerin hesaplarına yatırılmaya başlandığını söylemiştiniz kendiniz Sayın Bakan. Köyleri geziyoruz, çiftçilerimiz hâlâ hububat desteklerinin yatırılmadığını söylemekteler. Acaba desteklemeler yatırılmış mıdır? Yatırılmamışsa ne zaman yatırılacaktır Sayın Bakan?

BAŞKAN – Sayın Bakan, kalan süre size aittir.

Buyurunuz.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Teşekkür ediyorum.

LEVENT GÖK (Ankara) – Şu İsrail tohumundan başlayın da rahatlayalım Sayın Bakan, ondan başlayın da bir rahatlayalım.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – İsrail tohumu… Şimdi, millî tohumla ilgili az önce rakam verdim, tohumu üretiyoruz diyorum ve çok önemli bir noktaya geldik diyorum, dünyada sayılı tohum üreten ülke olma noktasına doğru gittiğimizi söylüyorum, tohum üretmekle kalmıyoruz, ihraç ediyoruz diyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Peki, yarın size o kanunu vereceğim, çok iyi.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Yani Parlamentoda bu kadar bir başka devletin hayranlığını yapmanın bir anlamı yok, Türkiye kendi millî tohumunu üretiyor, satıyor ve devam edecek. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Dünle mukayese edilmeyecek bir noktadayız yani onu ifade edeyim size. Rakam verdik, bunu anlamak gerekiyor.

Ürün ve alan desteği: Ürün ve temel destek dediğimiz alan desteği, özellikle mazotla ilgili yaptığımız destek var ama ağırlıklı şu anda uygulamamız ürün desteği çerçevesinde cereyan ediyor. Orada bir yanlış bilgi var.

Süt fiyatlarıyla ilgili: Süreç itibarıyla laktasyon dönemi olduğu için süt üretimimiz şu anda fazla. 18,6 milyon tona ulaşmış bulunuyor süt üretimimiz. Dolayısıyla, bu sütün süt tozuna dönüşmesiyle ilgili çok ciddi bir destek verdik; bunu da yine sanayicilerimizle, üreticilerimizle görüşerek gerçekleştirdik. Şu anda tonuna 4.500 TL süt tozu için destek veriyoruz. Amacımız ne? Piyasadan fazla olan sütün çekilip süt tozuna dönüşmesi. Böylece bir yıllık süre kazanıyorsunuz ve bu süre içerisinde yurt dışına süt tozu olarak ihraç etme imkânını elde etmek için… Önümüzdeki dönem içerisinde fazla sütün yani talebin üzerindeki süt arzının Et ve Süt Kurumu tarafından süt tozuna dönüştürülmesi uygulamasını da başlatacağız. Dolayısıyla, yaşanan sıkıntılar önümüzdeki dönemlerde inşallah ortadan kalkmış olacak.

Bir diğer konu, desteklerle ilgili en ufak bir aksama söz konusu değil. Destekler açıkladığımız gün ve tarihte bankalara aktarılmaktadır, bunu ifade edelim.

Domates ve ihracatla ilgili: Hem narenciye hem domates, özellikle bugünlerde domatesle ilgili sıkıntılarla ilgili üretici kesimleriyle görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Ekonomi Bakanlığımızla birlikte yeni pazar açısından çalışmalar devam ederken diğer taraftan da ihracatçılarımıza destek konusunda çalışmalarımızı yoğun bir şekilde sürdürüyoruz. Tabii, kolay değil. Bölgemizde cereyan eden hadiselerin hangi pazarları etkilediğini de gerek üreticilerimiz gerek sanayicilerimiz, ihracatçılarımız bilmektedirler.

Plan Bütçe Komisyonundaki sorularınıza cevap vereceğiz, sizler belki de orada yoktunuz cevap verirken ama eksik kalan sorularda -mutlaka zaten geleneksel hâle gelmiş durumda- zaten milletvekillerimize dönülüyor ve veriliyor.

Sayın Başkan, tabii ki ayrıntılı cevap verilebilir daha, önümüzde bütçe görüşmeleri var, orada milletvekillerimize ayrıntılı bu cevapları da sunarız. Kalan sorular varsa onları da yazılı olarak cevaplandırırız.

Çok teşekkür ediyorum arkadaşlar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kalan süreyi Mahmut Tanal kullanabilir mi?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Bakan dedi ki: “Yabancı bir ülkeye hayranlığınızı dile getiriyorsunuz İsrail’le ilgili.” O kesin 69’uncu maddeye göre bir sataşmadır, bu sataşmadan dolayı sizden istirham ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tanal.

İki dakika söz veriyorum size. (CHP sıralarından alkışlar)

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

28.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in 6 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde yapılan soru-cevap işlemi sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinize gecenin bu saatinde iyi geceler diliyorum.

Değerli Bakan, ben size çiftçimizin, vatandaşımızın lehine neden yasa çıkarmıyorsunuz dedim. Sizi eleştiriyorum ben burada, sizin İsrail lehine yapmış olduğunuz düzenlemelere niçin yaptınız, niçin vatandaşımızın lehine düzenleme yapmıyorsunuz şeklinde ben soru yönelttim size. Yani şu anda Türkiye’de biz İstanbul ilimizin Şile ilçesinde tohum takas şenlikleri nedeniyle vatandaşlarımız yerli domatesini, patlıcanını, salatalığını, biberini bu şekilde suç oluşmasın diye takas yöntemiyle insanlar mevcut olan tohumun kollanması ve korunması için takas şenliklerinde takas edebiliyorlar. Bunun önündeki engel nedir? Mevcut yasal düzenleme Kabahatler Kanunu uyarınca idari para cezasıdır. Bununla ilgili ben size yarın imza karşılığında o kanunu da ibraz edeceğim ama burada iktidarın, Hükûmetinizin, vatandaşımızın yani çiftçinin lehine kanun yapması gerekirken İsrail’in lehine kanun yapmak… Kim İsrail’i övüyor, kim İsrail’e hayran? Açıkçası, bunu yapan zihniyet İsrail’e hayran. Yani, İsrail’in lehine kim sözleşme yapıyorsa, kim protokol yapıyorsa, İsrail askerlerini kim Konya’da eğitiyorsa, netice itibarıyla köylü vatandaşımızın aleyhine yerli tohum satışını kim yasaklıyorsa bunlar İsrail’in lehine, İsrail’i öven, İsrail’in lehine yasa çıkaran, propaganda yapanlar ve vatandaşın aleyhine yapıyorsunuz bunu.

Yani, burada ben halkın bir temsilcisiyim, halkın vekiliyim, halkın yararına ben bu soruları sorduğum hâlde, susturma adına “Efendim, siz İsrail’in lehine soru soruyorsunuz.” Gerçekten ben bunu sizden beklemiyordum.

Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tanal.

Cevap verecek misiniz Sayın Bakan?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Tabii efendim, olur.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından “Hiç gerek yok.” sesleri)

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

51.- Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Yani, ben de katılıyorum da şimdi nasıl cevap vermek gerekir bilmiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Saat herhâlde belli bir süreyi aştığı için yani bazı arkadaşlarımız için sözün tesirli olmadığını görüyorum.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Aşmasa da fark etmez, aşmasa da!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Şimdi, arkadaşlar, yani, yerli tohumla ilgili, tabii, gelinen mesafeyi, katedilen mesafeyi izah ediyorum ve burada köylümüze, çiftçimize, üreticimize tohum yağdıran bir noktaya geldiğimizi, çeşitlilik açısından da çok önemli noktaya geldiğimiz söylüyoruz, siz diyorsunuz ki: “Tohumu...” Yahu, tohumu hem çiftçiye veriyoruz hem dışarıya ihraç ediyoruz diyorum.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Nereye ihraç ediyorsunuz?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Ya, burada, bunun ötesinde, daha da ileri taşımamız gerektiğini söylüyorum ve bununla ilgili altyapımızın çok müsait olduğunu ifade ediyorum ve sürekli geliştirdiğimizi ifade ediyorum. Siz başka bir yerde takılmış kaset gibi aynı yerde dönmek doğru değil.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ben size kanununuzu getireceğim, kanununuzu, bu Parlamentodan geçen kanun.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) –Sayın Tanal, bir kendinizi gözden geçiriniz, samimi söylüyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Efendim, bu Parlamentodan geçen kanunu söylüyorum ben.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Teşekkür ederim, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Genişletilmiş Bilgi Değişimi Yoluyla Uluslararası Vergi Uyumunun Artırılması Anlaşması ve Eki Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/310) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 6) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 3’üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin, teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Genişletilmiş Bilgi Değişimi Yoluyla Uluslararası Vergi Uyumunun Artırılması Anlaşması ve Eki Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

“Oy sayısı              :       245

Kabul                    :       242

Ret                       :           1

Çekimser              :           2  (X)

        Kâtip Üye                                          Kâtip Üye

      İshak Gazel                                       Fehmi Küpçü

        Kütahya                                               Bolu”

Sayın milletvekilleri, tasarı, kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

3'üncü sırada yer alan, 85 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/411) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 85)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonun bulunamayacağı anlaşıldığından, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 25 Şubat 2016 Perşembe günü alınan karar gereğince, saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati. 01.36



(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) 117 S. Sayılı Basmayazı 17/2/2016 tarihli 40’ıncı Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) 6 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.