TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                33’üncü Birleşim

                                                                                        27 Ocak 2016 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Antalya Milletvekili Mustafa Köse’nin, Antalya’da yapılan uluslararası organizasyonlar, etkileri ve EXPO 2016’ya ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt’un, iç barış ve dış politikaya ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’in, sokağa çıkma yasaklarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’in yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

5.- İstanbul Milletvekili Selina Doğan’ın, Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

6.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları sırasında şahsına sataşmaları nedeniyle konuşması

7.- İstanbul Milletvekili Mehmet Metiner’ın, Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

8.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Metiner’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına ve Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

9.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun yaptığı açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

10.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, Aydın Milletvekili Abdurrahman Öz’ün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

11.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Muş Milletvekili Burcu Çelik Özkan’ın 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 19’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

12.- Muş Milletvekili Burcu Çelik Özkan’ın, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

13.- Siirt Milletvekili Besime Konca’nın, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

14.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Siirt Milletvekili Besime Konca’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

15.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 22’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

16.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

18.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

19.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Van Milletvekili Tuğba Hezer Öztürk’ün 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 22’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

20.- Van Milletvekili Tuğba Hezer Öztürk’ün, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın ve 21 milletvekilinin, zeytincilik sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/75)

2.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 28 milletvekilinin, ülkemize sığınan Suriyeli mültecilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/76)

3.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 20 milletvekilinin, jeotermal enerjinin çevre dostu enerji olarak kullanılabilmesi için yapılması gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/77)

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Şile Devlet Hastanesindeki doktor ve araç gereç yetersizliğinin yol açtığı sorunlara ilişkin açıklaması

2.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, Kürt sorununun sokağa çıkma yasaklarıyla değil, Meclisin bir an önce yetki alması, demokratik siyasetin hayata geçirilmesi ve müzakereyle çözülebileceğine ilişkin açıklaması

3.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Cizre’deki olaylarda yaralananlar için ambulans gidemediğine ve bu konuda Hükûmetin duyarlı olması gerektiğine ilişkin açıklaması

4.- Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

5.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerindeki soru-cevap işlemi sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

6.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, HDP Grubundan 3 milletvekilinin, Cizre’de bir bodrum katında mahsur bulunan yaralıların hastaneye götürülmemesi nedeniyle İçişleri Bakanlığında açlık grevine başladıklarına, bu sorunun bir an önce çözülmesi ve Hükûmetin bu konuda bir açıklama yapması gerektiğine ilişkin açıklaması

7.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerindeki soru-cevap işlemi sırasındaki bazı ifadeleri ile Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

8.- Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay ile Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

9.- İstanbul Milletvekili Selina Doğan’ın, sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin açıklaması

10.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’ın, 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 20’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin açıklaması

11.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, sokağa çıkma yasakları adı altında kent merkezlerine uygulanan ablukalarda yaşanan insan hakları ihlalleriyle ilgili AİHM’in aldığı tedbir kararlarının uygulanmamasının araştırılması, AİHM kararlarına uyulması konulu süreçlerin işletilmesi amacıyla 26/1/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 27 Ocak 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VIII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın İç Tüzük’ün 69’uncu maddesini uygulamasıyla ilgili tutumunun İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın Genel Kurul çalışmalarında İç Tüzük hükümlerine uygun davranıp davranmadığı hakkında

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/517, 2/434) (S. Sayısı: 68)

27 Ocak 2016 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), Sema KIRCI (Balıkesir)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Antalya’da yapılan uluslararası organizasyonlar, etkileri ve EXPO 2016 hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Mustafa Köse’ye aittir.

Buyurun Sayın Köse. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Antalya Milletvekili Mustafa Köse’nin, Antalya’da yapılan uluslararası organizasyonlar, etkileri ve EXPO 2016’ya ilişkin gündem dışı konuşması

MUSTAFA KÖSE (Antalya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, Antalya’da yapılan uluslararası organizasyonlar, etkileri ve EXPO 2016’yla ilgili gündem dışı söz almış bulunmaktayım. İktidarlarımız döneminde birçok yatırım yaptık, birçok hizmet ürettik. Eğitimden sağlığa, bayındırlıktan ulaşıma, tarımdan turizme çok önemli alanlarda çok ciddi yatırımlar yaptık ama…

BAŞKAN – Sayın Köse, bir saniye.

Sayın milletvekilleri, hatip kürsüde. Bir uğultu var, lütfen hatibi dinleyelim.

Buyurun Sayın Köse.

MUSTAFA KÖSE (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Birçok yatırımı gerçekleştirdik, yatırımlara imza attık ama bütün bu yatırımların ötesinde başka bir şey daha yaptık; şehirlerimizin marka değerini yükselttik, marka değerini arttırdık. Bunlara en güzel örnek Antalya’dır. Antalya’nın marka değeri, AK PARTİ iktidarları döneminde, on dört yılda çok ciddi anlamda artmış, yükselmiştir. Bakın, Antalya’ya iktidarlarımız döneminde 18 milyar TL’nin üzerinde yatırım gerçekleştirdik ama bu yatırımların ötesinde başka işler de yaptık. Elimizi -tabiri caizse- Antalya’nın üzerine değdirdik. Ne yaptık, bunlara birkaç örnek vermek istiyorum: Birtakım uluslararası organizasyonlar gerçekleştirdik sadece 2015 yılında. 2015 yılının 13-14 Mayıs tarihlerinde Antalya’da NATO Dışişleri Bakanları Zirvesi’ni gerçekleştirdik. Bu organizasyon son derece önemliydi ve bütün dünyanın gözünün üzerinde olduğu bir organizasyondu. Bu organizasyonun altından hakkıyla Antalya kalktı ve alnının akıyla bir sınav verdi. Ardından bir başka şey oldu 2015 yılı içerisinde. Birleşmiş Milletler nezdinde güçlü şehirler ağı kuruldu. Bu güçlü şehirlerin içerisinde, 20 kurucu şehir içerisinde Antalya da yer aldı ve dünyanın en güvenli, en güçlü şehirlerinin içerisinde, geçtiğimiz yıl 12 milyon turist ağırlayan Antalya’nın da yer alması çok önemli bir mesajdı. Nasıl bir mesajdı biliyor musunuz? Birileri, bazıları Türkiye'yi bir Orta Doğu ülkesi, Türkiye'yi bir savaş ülkesi, Türkiye'yi yangının ortasında kalmış bir ülke olarak dünya kamuoyuna yansıtmaya çalışırken, Türkiye'nin en önemli şehirlerinden birisi olan Antalya dünyanın en güvenli şehirlerinden birisi seçildi.

Antalya bununla da yetinmedi, durmadı, “Durmak yok, yola devam.” dedi, yoluna devam etti ve OECD’nin en dayanıklı şehirleri kapsamında Antalya da yerini aldı, yer almış oldu. E bitmedi, Antalya başka ne yaptı? Dünyanın en önemli zirvesi olan G20’ye ev sahipliği yaptı. Kolay bir iş değildi, çok zor bir organizasyondu ama şunu ifade etmeliyiz ki, zirveye katılan 26 ülke ve 7 uluslararası örgütün başkanları bizlere gelerek şunu ifade ettiler: “Gelmiş geçmiş en iyi G20 zirvesi Antalya’da gerçekleşti.” 13 bin katılımcı vardı, 13 bin kişi ve ayrıca 3 binin üzerinde basın mensubu Antalya’daki G20 zirvesinden âdeta büyülenerek ayrıldılar.

Evet, Antalya’da çok önemli organizasyonlar yapıyoruz, Antalya’nın marka değerini yükseltiyoruz, geliştiriyoruz ama bugün hem bunları anlatmak hem de bir meseleye dikkat çekmek amacıyla gündem dışı söz almış bulunuyorum. O da şudur: Önümüzdeki günlerde, 23 Nisan 2016 tarihinde Antalya’da EXPO 2016’yı düzenleyeceğiz. “EXPO” deyip geçmeyin, “Ya, bunlar bir fuar da yapıyormuş, bir sergiymiş.” filan deyip “Alt tarafı bir fuardır.” deyip geçmeyin. EXPO 2016 çok önemli bir organizasyondur. Dünyada EXPO’lar 1851 yılından beri yapılmaktadır, her beş yılda bir gerçekleştirilmektedir ama ilk kez Türkiye bir EXPO’ya ev sahipliği yapma imkânını kazanmıştır ve bu da Antalya’ya nasip olmuştur.

“Çiçek ve çocuk” temalı bir EXPO gerçekleştireceğiz. Burada 190 ülkeye davet mektubu gönderdik, bu ülkelerden 44’ü davetimize olumlu cevap verdi ve 21 ülkeyle de sözleşmeyi imzaladık. Bu 21 ülke gelecek, kendi kültürlerini, bitkilerini kendi kuracakları alanlarda, stantlarda tanıtacaklar, anlatacaklar ve bir anlamda bir kaynaşmayı, uluslararası anlamda bir kaynaşmayı Antalya’da gerçekleştirmiş olacağız. Çok önemli bir organizasyon bu ve “çiçek ve çocuk” temasıyla yaptığımız bir organizasyon. Başlangıç tarihi de manidardır, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’mızın olduğu gün, 23 Nisan’da bu organizasyonu gerçekleştireceğiz ve altı ay süreyle bu EXPO’ya Antalya ev sahipliği yapacak ve Antalya yine hem Türkiye’nin hem dünyanın gündeminde olacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA KÖSE (Devamla) – Ben bütün milletvekillerimizi, aziz milletimin temsilcisi olan bütün milletvekillerimizi ve milletimizi 23 Nisanda gerçekleştireceğimiz EXPO’ya davet ettiğimi belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Köse.

Gündem dışı ikinci söz, iç barış ve dış politika hakkında söz isteyen Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt’a aittir.

Buyurun Sayın Bozkurt. (CHP sıralarından alkışlar)

Sizin de süreniz beş dakikadır.

2.- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt’un, iç barış ve dış politikaya ilişkin gündem dışı konuşması

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Saygıdeğer milletvekilleri, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu hafta Demokrasi Haftası. Tam da iç barışımızın ciddi tehdit altında olduğu, ulusal birliğimizin tartışıldığı, sınırlarımızın tartışıldığı ve ülkemizin hem iç barış yönünden hem de dış politika yönünden ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğu, âdeta kan kaybettiği bir dönemde, 24 Ocak 1993 Uğur Mumcu’nun katli ve 31 Ocak 1990 Muammer Aksoy Hocamızın katlini kapsayan bu bir hafta biz bu ülkenin devrimcileri, solcuları açısından son derece önemli. Çünkü Uğur Mumcu şunu söylüyordu: “Ben Atatürkçüyüm, ben cumhuriyetçiyim, ben laikim, ben antiemperyalistim, ben özgürlükçüyüm, ben tam bağımsız Türkiye'den yanayım.” diyordu. Ben bu Mecliste bu söylemlere karşı çıkan bir tek milletvekili olduğuna inanmak istemiyorum. Ama o bunları dediği için yok edildi. Onunla birlikte ülke pek çok değerini de kaybetti. Uğur Mumcu’nun şahsında biz araştırmacı gazeteciliği, ülke sorunlarına doğru ve demokrasi açısından bakışı da yitirdik. Uğur Mumcu “Tam bağımsız Türkiye’den yanayım.” derken, tıpkı Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’dan yola çıkarken söylediği gibi, ya istiklal ya ölüm yolundaydı, tıpkı 1969’da Samsun’dan Ankara’ya tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye yürüyüşünü yapan Deniz Gezmişlerin idealini dile getiriyordu. Biz Mustafa Kemal Atatürk’ü “iki ayyaş” diye aşağılarken, biz Deniz Gezmiş’i 25 yaşında ipe gönderirken, biz Uğur Mumcu’yu “Tam bağımsız Türkiye'den yanayım.” dediği için, “Atatürkçüyüm, bağımsızlıkçıyım, özgürlükçüyüm.” dediği için arabasının içinde paramparça ederken ülkemiz, sevgili kardeşlerim, o kadar çok değerlerini yitirdi ki.

Bakın, bugün, aylardır çırpınmamıza rağmen, ülkemizde çok ciddi kardeşlik kaybımıza rağmen, ülkemiz kanıyorken bu Mecliste hepimiz halkımızın oylarıyla buraya gelmiş milletvekilleri olarak bir araya gelemediğimiz için, sorunlarımızı tartışamadığımız için, Suruç katliamından sonra bu Meclise grubumuzca verilen araştırma önergesi reddedildiği için bugün yazık ki 10 bin kilometre öteden gelen büyük biraderin gözetiminde sorunlarımızı tartışmak gibi bir durumla karşı karşıyayız.

Sevgili arkadaşlar, benim kanıma dokunuyor. Allah aşkına, sizin gücünüze gitmiyor mu? Gerçekten, samimiyetle soruyorum: Biz, burada 550 milletvekili olarak, ülkemizin temel sorunlarını bir araya gelip bir komisyonda tartışamıyorken, acaba Amerika Birleşik Devletleri Başkan Yardımcısı Joe Biden iç barıştan demokrasiye, hatta hukuka nizamat vermeye kalktığı zaman, bu bizim gücümüze gitmiyor mu?

Bakın, ülkemizin Sayın Cumhurbaşkanı, evet, doğru, halkımızın yüzde 52 oyuyla seçilmiş Sayın Recep Tayyip Erdoğan, altı ay önce “Onu öyle bırakmam, bedelini ödeyecek.” diyor, altı ay sonra ısmarlama bir davayla Can Dündar ve Erdem Gül Silivri’ye konuluyor, iki gün önce Joe Biden -ABD Başkan Yardımcısı- Can Dündar’ın oğluna diyor ki: “Çok cesur bir baban var, onunla gurur duy.” Ne demek istiyor?

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – “Senin baban bir kahramandır.” diyor.

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) – Yani Türk yargısına diyor ki: “Can Dündar’ı serbest bırakın.” Ee, tabii, bu ülkenin Cumhurbaşkanı yargıya altı ay önceden talimat verip davalar açtırırsa, Amerikan Başkan Yardımcısı da gelip o davanın sonucu üzerinde akıl ve fikir yürütebilir.

Sevgili kardeşlerim, gelin, şu halkın bize verdiği oyların hakkını verelim, bir araya gelelim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) – …kaymakamlara “Mevzuatı dinlemeyin.” demeyelim, denilmesine izin vermeyelim.

Biz bu ülkenin milletvekilleriysek, ne olur, gelin, hep birlikte bu ülkenin sorunlarına çözüm üretmek için bu Mecliste bir araya gelelim.

Sayın Başkan teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bozkurt.

Gündem dışı üçüncü söz, sokağa çıkma yasakları hakkında söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’e aittir.

Buyurun Sayın Yiğitalp. (HDP sıralarından alkışlar)

Sizin de süreniz beş dakikadır.

3.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’in, sokağa çıkma yasaklarına ilişkin gündem dışı konuşması

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, sokağa çıkma yasaklarının sadece Halkların Demokratik Partisi üzerinden konuşulduğu, sadece bizim parti üzerinden durumun anlatıldığı, hakikatlerin anlatıldığı bir Meclisteyiz ne yazık ki. Bugün, bu Meclis, sokağa çıkma yasaklarını bütün partilerin konuşması gereken bir Meclis olması gerekirken, biz sadece anlatıyoruz, biz sadece katliamları söylüyoruz ve bu Meclis de Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye halklarının, 80 milyonun Meclisi olarak burada pratikte siyaset yaptığını iddia ediyor.

Bugün Diyarbakır’da 6 sokağın bulunduğu yasaklı alanın üzerine artı 5 yasaklı sokak konarak 11 sokak yasaklı alan olarak ilan edilmiştir ve bunun üzerine de bir cadde vardır. Sur bir bütün olarak abluka altına alınmış, bir bütün olarak temel insani yaşam hakları gasbedilmiş bir güvenlik politikası şu anda devam ediyor. İstanbul’da bir saat elektrik kesintisi bütün ulusal medyada, havuz medyasında haber konusu olurken, elli yedi gündür Sur’da sokağa çıkma yasakları bulunan alanda elektriklerin, suların ve bütün temel ihtiyaçların kesildiği bir yaşamı onlara zorla dayatarak sadece teslim almaya çalışan, kendini zorla dayatan bir politika var.

Tekçi anlayışa karşı biz ne diyoruz? “Öz yönetim” diyoruz. Siz ne diyorsunuz? “Tekiz, her şeye biz karar vereceğiz.” Ama şunu da söylüyorsunuz: “Biz kardeşiz.” Hani kardeşliğiniz? Yirmi sekiz gün cenaze bekletirken hiç mi kardeşinizden yana canınız yanmadı? Hiç mi kardeş olmanın hukukunu görmediniz? Kardeşlik bu mudur? Sizin kardeşlik anlayışınız nedir biliyor musunuz?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Teröristlerle kardeşlik olmaz!

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – “Her şeyi en iyi ben bilirim, benim dilimi konuşacaksın, benim kültürümü yaşayacaksın, benim tarihimi yaşayacaksın, onun dışında ben sana ‘kardeşim’ diyeceğim.” Yok öyle bir kardeşlik, olmayacak. Kardeşsek eşit haklar üzerinde kardeş olacağız. Ama kardeşlik halklar arasında bizim var. Biz Türk ve Kürt halkları olarak kardeşiz ama sizin zihniyetinizle asla kardeş değiliz ve olmayacağız.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Teröristlerle kardeş olunmaz! Kürt halkıyla kardeşiz.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Sizin dayatmacı, katliamcı ilkel zihniyetlerinizle asla kardeş olmayacağız. Bize bunu dayatamazsınız.

Biz size şunu söylüyoruz: “Eşit olsun.” Siz diyorsunuz: “Hayır, eşit olmayacak?” Niye eşit olmuyor? Hani yaratılanı Yaradan’dan ötürü severdiniz? Niye sevmiyorsunuz? Niye insanların… 24 insanı beş gündür ambulans için burada oturup izliyorsunuz ya! Bu mu sizin kardeşliğiniz? Beş gündür… Bakın 5 insan yaşamını yitirdi. Dün akşam bir insan daha yaşamını yitirdi. Bunun vebali hepinizin boynundadır. Bunun vebali, bunun katliamı… Siz taammüden, bilerek ve isteyerek o 5 insanı öldürdünüz, bunu kabul edin ve şunu söylemeyin bir daha, buraya çıkıp da “Biz Kürtlerle kardeşiz.” demeyin.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Biz PKK’yla kardeş değiliz, Kürtlerle kardeşiz.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Eğer Kürtlerle kardeş olsaydınız 24 insanı orada ölüme mahkûm etmezdiniz, kardeş olsaydınız sokağa çıkma yasakları üzerinden terbiye etmeye kalkmazdınız. Siz mi kardeşsiniz?

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Sen Kürtler adına konuşamazsın.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Oradan ön yargıyla… Bir gün gelin kürdistana, gelin…

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Sen dağa git, dağa git, dağda konuş, burada konuşma! Dağa git, senin muhatabın dağ!

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Sen dağa gel. Ben dağa gitseydim burada durmazdım, sana bunu anlatmazdım. Önce oradan laf atma, oradan konuşma, vicdanını dinle. Vicdan yok ki sizde, olmayacak da hiçbir zaman!

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Dağa git, dağa!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

Sayın Hatip, siz de Genel Kurula hitap edin, kimseyi takip etmeyin.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Benim dakikamı alıyorlar, bakın, bunu lütfen gözetin.

BAŞKAN – Buyurun.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Ben şimdiye kadar, bizim partimiz de dâhil olmak üzere, bir gün bir ölümü kutsamadım ama siz her gün ölümleri kutsadınız. Çünkü, ölenler sizin yakınlarınız değildi, ölenler sizin bir gün canınızı yakmadı. Ölenlere bakın, bir gün…

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – O şehitlerin acısı hâlâ yüreğimizde bizim.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Öyle mi? Sen hâlen şehit vermek için uğraşıyorsun ama, hâlen oraya çılgınlar gibi asker, polis gönderiyorsun, ölmelerini istiyorsun.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Silahı bırak, silahı bırak!

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Çünkü sen ölümler üzerinden besleniyorsun, ölümler senin iktidarının aracı olmuş, ölümler üzerinden kendini yaşatıyorsun. Sen yaşatmak üzerine kendini yaşatmıyorsun. Tamam mı?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Teröristi savunma!

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Ayıp, ayıp, vicdanlı olun!

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Sen orada öyle alkış çalıp günlerdir orada gülüyorsun. Bir gün gel şurada konuş, konuş, bir gün vicdanınla konuş, tamam mı? Ben vicdanım kadar…

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Biz Kürtlerle kardeş değiliz, Kürt’üz.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Siz Kürt olmayı beceremediğiniz Kürtlerdensiniz.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Kürt değilsiniz siz.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Kimliğini taşımaktan utanıyorsun, kimliğini söylemekten utanıyorsun, kimlik mücadelesi verenlere hakaret ediyorsun, kimlik mücadelesi veren insanlara her türlü zulmü görüyorsun; yirmi sekiz gün cenazesini yerde bekletiyorsun, yirmi sekiz gün, o cenazeye işkence ediyorsun.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Kürtler sizden intikamını alacak.

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Kardeşim, Kürtler adına konuşamazsın, kendi adına konuşuyorsun çünkü.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Bana “kardeşim” deme, tamam mı? Sende o kardeşlik zihni yok, sende o kardeşlik bilinci yok.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Sana demiyor ki zaten “kardeş”, Kürtlere diyor.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Sizi vicdana davet ediyorum, vicdan, vicdan! Vicdansızlar!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Şuna bak, karşısındaki Kürt’e hakaret ediyor. PKK’ya oy vermeyen Kürt değil midir?

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Ben, son, şimdi şunu söylüyorum: Bakın…

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Kimlik mücadelesi değil, demokrasi mücadelesi.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Müdahale eder misiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Savaştan besleniyorsunuz siz.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Kürtleri istismar etmeyin, başka bir şey…

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Savaş istemiyorsanız gelin, bu konuyu konuşun.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Silahı bırak, teröristi savunma!

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Suruç’u niye tartışmıyorsunuz, niye Ankara’yı konuşmaktan korkuyorsunuz?

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Silahı ne zaman bırakıp giderseniz o zaman…

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Niye komisyonları engelliyorsunuz, neden, neden engelliyorsunuz?

BAŞKAN – Süreniz dolmuştur Sayın Yiğitalp.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Hayır, sürem dolmadı!

BAŞKAN – Nerede? Sayın Yiğitalp…

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Hayır, siz süremi burada kısıtladınız. Süremi ona göre verin.

BAŞKAN - Sayın Yiğitalp, lütfen, rica ediyorum…

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Hayır...

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - Sayın Vekil, burası Meclis, Meclis, dağ değil!

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Siz Suruç katliamı…

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - Sayın Vekil, burası Meclis!

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Suruç, Ankara katliamını saklayarak siz kardeşlik üzerinden her türlü cümleyi kurdunuz.

Size şunu söylüyorum…

BAŞKAN - Sayın Yiğitalp…

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Gerçekten Allah inancınız varsa ben sizi Allah’a havale ediyorum ve bu halkın vicdanına havale ediyorum. Havale ediyorum sizi. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Evet, gündeme geçiyoruz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın Başkanım…

BAŞKAN - Sayın İnceöz…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın Başkanım, biraz evvelki konuşmada çok ciddi niyet okuyuculuğuyla grubumuza karşı sataşma vardır. Sataşmadan söz talep ediyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın İnceöz, iki dakika süre veriyorum.

Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim lütfen.

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’in yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; biraz evvel konuşan hatibi yerimden dinlerken hakikaten üzüldüm. Yani, niyet okuyuculuğu artık, bilinçaltı zihniyet okuyuculuğu çok daha ileri safhalara gitti. Burada her birimizin niyetlerini sorgulama noktasında bir konuşmaydı biraz evvelki. Tüm konuşmayı aynen iade ediyorum.

Şunu özellikle belirtmek istiyorum: Evet, biz, siz ne kadar zorlarsanız zorlayın, Türk-Kürt kardeşiz, et tırnak olmuşuz. Ve bugüne kadar burada yaptığınız tüm konuşmada da bunu sorguladınız. Buna asla halel getiremeyeceksiniz.

Ben sizden, bütün bu konuşmanız içerisinde, dönüp terör örgütüne, terör örgütünün sözcülüğünü yapmak yerine: “Dur kardeşim, oradaki Kürt vatandaşlarımın hayatını, yaşam hakkını, can, mal güvenliğini tehdit edemezsiniz!” bir Kürt vatandaşı, Kürt kardeşi, Kürt olarak bunu söylemenizi tercih ederdim.

Biz buradan, Türk-Kürt kardeşliğimize halel gelmeyecek şekilde, oradaki her bir vatandaşımızın güvenliğini temin edecek şekilde… Bugüne kadar da söylediğimiz bir şey var: Evet, biz yaratılanı Yaradan’dan ötürü seviyoruz. Ve iktidara geldiğimiz ilk günden beri de şunu söylüyoruz: Her türlü milliyetçiliğe karşı olduğumuzu söyledik. Bölgesel milliyetçilik, etnik milliyetçilik, dinsel milliyetçilik… Ve farklılıklarımızı zenginlik olarak kabul ettik. Bundan sonra da bin yıllık kardeşliğimizi, kardeşlik hukukumuzu burada gelip niyet okumalarınızla asla bozamayacaksınız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Oradaki terörle mücadelemiz de sonuna kadar sürecek; kesinlikle, inkıtaya uğramayacak şekilde, her bir vatandaşımızın güvenliğini temin edene kadar da bu mücadelemiz sürecek. Sizden de istirhamım, dönün, terör örgütüne “Yeter, durun.” deyin.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Diyemezler ki, onları aşar, onlar onu diyemez.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Sivil vatandaşlarımızın, oradaki vatandaşlarımızın yanında olduğunuzu bu Parlamentoda, birlik içerisinde, göstermenizi diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Demirel…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, açık bir şekilde grubumuza ve partimize yönelik ithamlarda bulundu sayın hatip. Biz buna ilişkin söz hakkı talep ediyoruz.

BAŞKAN – Buyurun efendim, sataşmadan dolayı iki dakika söz veriyorum. Kim konuşacak grup adına?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sibel Hanım konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yiğitalp.

Sayın Yiğitalp, lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, salona, lütfen…

BAŞKAN – Ben salona söylüyorum ama, lütfen, her hatip de biraz daha böyle kaba ve yaralayıcı söz kullanmadan konuşursa çok daha iyi olur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Bakın, biz şunu söyledik, halkların kardeşliğinden bahsettik. Halkların kardeşliği demek, hiçbirinin ölmemesi demektir. Bunu güvenlik politikaları üzerinden halkları kutuplaştırmaya dönüştürürseniz halklar arasında bir kardeşlikten bahsedemezsiniz, asla bahsedemezsiniz.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Silahları bırakın.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Eğer silahlar üzerinden tartışma yürütecekseniz, gidersiniz, yeri bellidir, adresi bellidir, orada tartışırsınız, burada konuşmazsınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Bugün, burada bize düşen, çözüm ve müzakerenin zeminini oluşturmaktır, çözüm ve müzakere üzerinden burada tartışma yürütmektir. Gelip ölümleri ötekileştirerek, birini diğerinin ölümüne üstün tutarak siz hiçbir kardeşlikten bahsedemezsiniz.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Silahlar susacak, başka yolu yok, aklınıza yazın bunu.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Ölümlerde gözyaşının rengi yoktur. Her anne için evladı kıymetlidir, her anne için çocuğu kutsaldır. Her anne çocuğu için dünyadır ve o çocukların anneleri ağlamasın dediniz ama ne yazık ki bütün Kürt ve Türk annelerini ağlattınız.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sizin yüzünüzden, sizin yüzünüzden!

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Bugün, üç yıl öncesine kadar, Sayın Öcalan manifestosunda, biz “Artık siyaset konuşsun.” dedikten sonra dağlar, taşlar, mezarlıklar, her yer bombalandı, bütün ormanlar yakıldı…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Neden, neden?

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – …Ankara katliamı oldu, Suruç katliamı oldu, Amed katliamı oldu ve bu kadar şey oldu, biriniz de şunu demediniz: “Bu katliamlar oluyorsa biz bir komisyona evet diyelim de bunu bir araştıralım. Burada bir hesabımız varsa bize düşenin hesabını verelim.” Her ne hikmetse, olan bütün katliamlara karşı ret oyu verdiniz. Kardeşlik dediyseniz önce onun araştırılması için pratikte cevap almanız gerekirdi

RECEP UNCUOĞLU (Sakarya) - Hipnoz siyaseti!

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Pratikte bunun gerçekten çabasını yürütmeniz gerekirdi ama hiçbir çaba olmadığı gibi hâlen ev ev, sokak sokak, mahalle mahalle temizliğe gidiyorsunuz.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Terörü bırakın.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Kimi nereden temizliyorsunuz? Orada binlerce yıldır yaşayan bir halktan bahsediyoruz biz. Kimin evinden kimi kovuyorsunuz? Kimin sokağını kimin sokağından boşaltıyorsunuz?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Teröristleri.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Kimin mahallesini kimin mahallesinden boşaltıyorsunuz? Kimi kimin mahallesinden boşaltıyorsunuz?

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Niye rahatsız oluyorsun?

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Bunlarla mı çözülecek? Kırk yıldır 70 bin insan öldü, çözüldü mü?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Yine binlerce insan ölecek? Yine o masaya gidecek, yine o masaya gidecek, yine o masaya gidecek!

RECEP UNCUOĞLU (Sakarya) – Sizde o kafa varken çözülmez.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Öyle veya böyle o masaya gidecek ama ölümler artarak gitmesin. Ölümler olmadan gitsin diyoruz ama siz ısrarla ölümler üzerinden siyaset yapıyorsunuz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Siz yapıyorsunuz.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Terörü bırakın.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Bunu da herkes iyi görüyor, bütün Türkiye halkları görüyor. İleride bunun hesabını elbet vereceksiniz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç adet önerge vardır.

Önergeleri ayrı ayrı okutacağım. İkinci ve üçüncü sırada okutacağım Meclis araştırması önergeleri 500 kelimeden fazla olduğu için önerge özeti okunacaktır. Ancak önergelerin tam metni Tutanak Dergisi’nde yer alacaktır.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sisteme girmiştik ama söz hakkı verilmedi.

BAŞKAN – Önergeleri okutayım, vereceğim. Tamam, artık işleme başladık.

Önergeleri okutuyorum:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın ve 21 milletvekilinin, zeytincilik sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/75)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlıklarına paralel olarak zeytin ve zeytinyağı tüketimi de artmaktadır. Dünya'da zeytin yetiştiriciliğinin yüzde 90'lık kısmının Akdeniz havzasında, geri kalan bölümünün ise Latin Amerika'da yapıldığı bilinmektedir. Önemli zeytin üreticisi ülkeler sırasıyla İspanya, İtalya, Yunanistan, Tunus, Suriye ve Türkiye'dir. Dünyada üretilen zeytinyağının 750-800 bin tonu, sofralık zeytinin ise 700-750 bin tonu ihracata konu olmaktadır.

Yapılan çalışmalarda ülkemizde yaklaşık 320 bin zeytinci aile işletmesi bulunduğu belirtilmektedir. Türkiye'de 2001-2002 sezonunda 600 bin hektar olan zeytin dikili alanlarımız sürekli artmış ve 2012-2013 sezonunda 813.765 hektara ulaşmıştır. İstatistiklerde yer alan verilere göre 2002 yılında 101 milyon 600 bin adet zeytin ağacı varken uygulanan teşviklerle bugün zeytin ağacı varlığımız 168 milyon sayısına ulaşmıştır. Zeytin ve Zeytinyağı Rekoltesi Ulusal Resmî Tespit Heyetinin tespitlerine göre 2015-2016 üretim sezonunda ağaç başına verim 7,6 kg olacaktır. Ülkemizde 2015-2016 sezonunda yaklaşık 1 milyon 108 bin ton zeytin ve 143 bin ton zeytinyağı üretileceği tahmini yapılmıştır.

Modern zeytinliklerin sayısı son yıllarda bir artış eğilimi gösterse de istenilen noktada değildir. Ekonomik ve sosyal yönüyle ülkemiz için önemli bir sektör olan zeytinciliğimizin çözüm bekleyen bir dizi sorunu vardır.

Ağırlıklı olarak geleneksel tarzda yapılan zeytinciliğimizde verim, modern zeytincilik yapan ülkelere göre çok düşüktür. Örneğin, İspanya ve İtalya'da ağaç başına verim 45-50 kg iken ülkemizde 9-14 kg arasındadır. Verimlilik, zeytinciliğimizin en önemli sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. 2000’li yıllardan bu yana ağaç sayısındaki ciddi artışlara rağmen zeytin ve zeytinyağı üretiminde benzer bir artış olmamıştır.

Ülkemizde natürel zeytinyağı üretimi toplam üretimimizin yüzde 25-30'u kadardır, rafine zeytinyağı üretimi ise yüzde 70-75'tir. Bu durum zeytinyağı ihracatımızı olumsuz etkilemektedir. Diğer üretici ülkelerde natürel zeytinyağı üretimi yüzde 80-90 oranındadır. Ambalajlı ihracata AB yüksek gümrük vergisi uyguladığı için AB'ye yaptığımız ihracatın büyük bölümü dökme olarak gerçekleşmektedir. Türkiye'nin ambalajlı zeytinyağı ihracatı toplam ihracatın üçte 1’i düzeyindedir.

Ülkemizde kişi başı zeytinyağı tüketiminin 2 litre civarında olduğu bilinmektedir. Bu rakam diğer zeytinyağı üreticisi ülkeler olan Yunanistan'da 24 litre, İtalya ve İspanya'da 14 litre, Tunus, Portekiz, Lübnan ve Suriye'de 8 litredir.

2008 yılında, TBMM'de, zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretiminde ve ticaretinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması Komisyonu kurulmuş ve Komisyon gerekli çalışmalarını yaparak çok değerli öneriler geliştirmiştir. Ancak Meclis Araştırması Komisyonu raporu önerileri aradan geçen uzun zamana rağmen uygulamaya aktarılmamıştır. İçinde bulunduğumuz yeni koşullarda ve zeytinciliğimizin geldiği nokta itibarıyla konunun yeniden ele alınarak gerekli çalışmanın yapılması önemli yararlar sağlayacaktır.

Zeytinliklerimizde verimlilikte ve kalitede yaşanan sorunların tespiti ile zeytinciliğimizin dış ticaret olanaklarının artırılması, örgütlenme ve pazarlama sorunlarının tespiti ve çözüm önerileri geliştirilmesi amacıyla Anayasa’nın 98, TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Ahmet Akın                                            (Balıkesir)

2) Kamil Okyay Sındır                                (İzmir)

3) Mehmet Tüm                                          (Balıkesir)

4) Mazlum Nurlu                                        (Manisa)

5) Candan Yüceer                                      (Tekirdağ)

6) Ömer Fethi Gürer                                   (Niğde)

7) Namık Havutça                                      (Balıkesir)

8) Bülent Öz                                              (Çanakkale)

9) Mahmut Tanal                                        (İstanbul)

10) Özgür Özel                                          (Manisa)

11) Sibel Özdemir                                      (İstanbul)

12) Gülay Yedekci                                      (İstanbul)

13) Gürsel Erol                                          (Tunceli)

14) Nurhayat Altaca Kayışoğlu                    (Bursa)

15) İbrahim Özdiş                                      (Adana)

16) Erdin Bircan                                        (Edirne)

17) Özkan Yalım                                        (Uşak)

18) Gamze Akkuş İlgezdi                            (İstanbul)

19) Niyazi Nefi Kara                                  (Antalya)

20) Musa Çam                                           (İzmir)

21) Ünal Demirtaş                                     (Zonguldak)

22) Yaşar Tüzün                                        (Bilecik)

2.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 28 milletvekilinin, ülkemize sığınan Suriyeli mültecilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/76) (X)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemize sığınan Suriyeli mültecilerin sorunlarının tespit edilerek çözüm önerilerinin geliştirilmesi ve mültecilerin toplumla uyumunun sağlanması amacıyla uygulanacak politikaların belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.

1) Veli Ağbaba                                          (Malatya)

2) Özgür Özel                                            (Manisa)

3) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                       (İstanbul)

4) Özcan Purçu                                          (İzmir)

5) Mustafa Ali Balbay                                 (İzmir)

6) Burcu Köksal                                         (Afyonkarahisar)

7) Elif Doğan Türkmen                               (Adana)

8) Nurettin Demir                                       (Muğla)

9) Selina Doğan                                        (İstanbul)

10) Haydar Akar                                        (Kocaeli)

11) Gülay Yedekci                                      (İstanbul)

12) Tahsin Tarhan                                     (Kocaeli)

13) Necati Yılmaz                                      (Ankara)

14) Candan Yüceer                                    (Tekirdağ)

15) Gamze Akkuş İlgezdi                            (İstanbul)

16) Namık Havutça                                    (Balıkesir)

17) Muharrem Erkek                                   (Çanakkale)

18) Kamil Okyay Sındır                              (İzmir)

19) Gürsel Erol                                          (Tunceli)

20) Nurhayat Altaca Kayışoğlu                    (Bursa)

21) Onursal Adıgüzel                                 (İstanbul)

22) İbrahim Özdiş                                      (Adana)

23) Erdin Bircan                                        (Edirne)

24) Özkan Yalım                                        (Uşak)

25) Mahmut Tanal                                      (İstanbul)

26) Niyazi Nefi Kara                                  (Antalya)

27) Musa Çam                                           (İzmir)

28) Ünal Demirtaş                                     (Zonguldak)

29) Yaşar Tüzün                                        (Bilecik)

Gerekçe Özeti:

2011 yılından bu yana Suriye'de süren çatışma ortamının bir sonucu olarak sayıları milyonlara ulaşan Suriye vatandaşı ülkemize sığınmak durumunda kalmıştır. Toplu olarak sınır geçişinde kayıt tutulamamış, sınırdan geçişle birlikte gerekli kriz yönetimi sağlanamamıştır.

Aradan geçen iki yıla karşın Suriye'den gelen sığınmacıların yaşam koşulları istenilen düzeyde düzeltilebilmiş değildir. Ülkemizde bulunan milyonlarca sığınmacının büyük kısmı, kendi yaşam koşullarını sağlamak amacıyla kamplardan ayrılmakta, daha sonra Avrupa ülkelerine iltica etmeye çalışırken insan ticareti gibi en ağır insanlık suçları ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Ülkelerindeki siyasi ortamın düzelmemesine bağlı olarak dönüş umudunun azalmasıyla birlikte sığınmacıların Türkiye'de barınma, çalışma, eğitim, sağlık başta olmak üzere hemen her alanda toplum ile uyumu gerekmektedir.

Ülkemizde kayıtlı bulunanların dışında kayıt altına alınmayan çok sayıda sığınmacı bulunmaktadır. Sığınmacılar, kendilerine verilen ve kimlik yerine geçen evrak ile Türkiye'de işlem yapabilmekte ve kısıtlı imkânlara karşın eğitim ve sağlık gibi olanaklardan yararlanabilmektedirler. Fakat sınırdan geçişleriyle birlikte kayıt altına alınmayan sığınmacıların bu imkânlardan faydalanması mümkün olmamaktadır.

Sığınmacıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için çalışmaları gerekmektedir. Fakat içinde bulundukları zor koşullardan yararlanılarak ekonomik istismara maruz bırakılmaktadırlar. Bir başka deyişle, düşük ücretlerle ve kayıt altına alınmadan çalışmaktadırlar. Bu durum hem çalışma yaşamının güvenliği bakımından hem de sığınmacıların insani yaşam koşulları bakımından olumsuz bir tablo ortaya çıkarmakta, emeğin sömürülmesi söz konusu olmaktadır.

Kamplardan ayrılarak kendi hayatlarını sürdürmeye çalışan sığınmacılar, sokaklarda, köprü ve merdiven altlarında sağlıksız koşullarda soğuk hava şartlarına karşı mücadele etmekte ve barınmaya çalışmaktadır. Bu durum da hem kişisel hem de toplumsal sağlığı ciddi biçimde tehdit etmektedir.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, raporlarında, 2014-2015 yıllarında, toplamda 708 bin okul çağındaki Suriyeli mülteci çocuk bulunduğunu, bunların 400 binden fazlasının ise okula gitmediğini tespit etti. Raporda, mülteci kamplarında okula kayıt oranlarının yüzde 90'lara ulaşmasına karşın, kampların dışında yaşayan Suriyeli çocukların sadece yüzde 25'inin okula yazdırıldığı da vurgulanmıştır.

Son üç yıldır ağırlıklı olarak Türkiye'ye gelen Suriyeli mülteciler ülkemizde düzenli bir yaşantı kuramamalarına paralel olarak Avrupa'ya gitmeye çalışmakta fakat Avrupa ülkeleri kendilerinin de sorumluluğuyla Orta Doğu'da açılan bu yaranın sonuçlarıyla yüzleşmekten kaçınmakta ve Türkiye’yle baş başa bırakmaya çalışmaktadır. Yüzlerce kişi sınırı geçmeye çalışırken Ege Denizi'nde hayatını kaybetmekte, Türkiye her sabah kıyıya vuran cansız bedenlerle güne başlamaktadır. Bu durum tüm sorumlular tarafından da izlenmekte ve kabullenilmektedir.

Suriye üzerinde hedeflerini gerçekleştirmek uğruna iç savaşı körükleyenler, bugün, kıyıya vuran Aylan bebek için, minik Sena için sahte gözyaşı dökmekte ancak sorunun çözümü ve mültecilerin insani koşullarda dünyayla uyumu noktasında adım atmaktan kaçınmaktadır. 29 Kasım 2015'te gerçekleştirilen AB-Türkiye Zirvesi’nde kamuoyuna yansıdığı ölçüde Suriyeli mültecilerin yaşam koşullarının pazarlık konusu edilmesi gibi insanlık adına utanç verici bir sonuç ortaya çıkmıştır. Bu anlaşma, Türkiye'nin mültecilerin Avrupa'ya geçişini engelleme noktasında tampon devlet olması karşılığında rüşvet verildiği şeklinde değerlendirmelere de neden olmuştur.

Sadece Türkiye veya Suriyeli mülteciler değil, tüm dünyada önümüzdeki yüz yıl boyunca etkileri görülebilecek bu sorunların tespit edilerek çözüm yollarının geliştirilmesi ve mültecilerin toplumla uyumu için Türkiye'nin gerek ulusal gerek uluslararası platformlarda uygulayacağı politikaların belirlenmesi gerekmektedir.

3.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 20 milletvekilinin, jeotermal enerjinin çevre dostu enerji olarak kullanılabilmesi için yapılması gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/77) (X)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye, yıllardan beri uygulanan yanlış ve ağırlıklı olarak ticari çıkarı ön plana alan politikalar sonucunda enerji tüketiminin yüzde 73,5’ini ithalatla karşılayan bir ülke konumuna getirilmiştir. 1990 yılında yüzde 51 olan enerjide dışa bağımlılık oranımız 2002 yılında yüzde 67'ye ve nihayet 2014 yılında yüzde 73,5'e yükselmiştir.

Yerli ve özellikle yenilenebilir kaynaklarımızı atıl bırakan bu politikaların sonucunda 2002 yılında 9,2 milyar dolar olan enerji ithalat faturamız 2014 yılında 55 milyar dolara yükselmiştir. Enerjide artan dışa bağımlılık cari açığımızın da en önemli nedenlerinin başında gelmektedir. Bu durum sürdürülebilir değildir ve çözüm yerli ve yenilenebilir kaynaklarımızın, yerli imalat sanayimizi de hızla geliştirerek, çevre dostu teknolojilerle devreye alınmasından ve enerji verimliliğimizi artırmaktan geçmektedir.

Hâlen yeterince devreye alınmamış konumdaki yenilenebilir kaynaklarımızdan biri de jeotermal kaynaklarımızdır. Mevcut teknolojilerle 16 milyar kilovatsaat elektrik üretimi sağlayabilecek jeotermal potansiyelimizin henüz yaklaşık yüzde 15’i devreye alınabilmiştir. Her ne kadar yerli ve yenilenebilir kaynaklarımız bize enerjide bağımsızlık yönünde büyük bir potansiyel vadetmekteyse de bu kaynakların geliştirilmesi ve üretime kazandırılmaları sürecinde yapılan bir dizi hukuksuz ve sorumsuz uygulama, yatırımların yapıldığı çevrelerde büyük tepkilere neden olmaktadır. Eko sistemi ve yöre insanını hiçe sayan uygulamalar nedeniyle hem doğa geri dönülmez biçimde tahrip edilmekte hem de yörede yaşayanların yaşamları ve sağlıkları riske sokulmaktadır. Torba kanunlarla “Çevre Etki Değerlendirmesi'ne (ÇED) gerek yoktur." uygulaması neredeyse kural hâline getirilirken, ÇED raporları da âdeta kes-yapıştır yöntemiyle bir yasak savma uygulamasına dönüşmüştür.

Ülkemiz için çok önemli bir ekonomik kaynak ve istihdam potansiyeli taşıyan jeotermal kaynaklarımız da bu duyarsız ve salt ticari çıkara endeksli politikaların kurbanı olmaktadır. Nitekim, Aydın Tabip Odası 19 Kasım 2015 tarihinde yaptığı bir basın açıklamasıyla bu tehlikeyi kamuoyumuzun gündemine taşımıştır. Aydın Tabip Odası, jeotermal enerji yatırımlarının yoğunlaştığı Aydın ili çevresinde (Germencik vb.) zeytin, kestane, incir, pamuk rekoltesinde önemli azalmalar yaşandığını öne sürmektedir. Aydın Tabip Odasına göre son bir yıl içinde kuru incir üretimi yüzde 50, zeytin rekoltesi yüzde 23 oranında düşmüştür. Diğer yönden, solunum ve dolaşım sistemi rahatsızlıkları ile kanser vakalarında ciddi artışlar olduğu dile getirilmektedir. İddialara göre 2010-2013 döneminde Aydın ilindeki kanser vakalarının sayısı Türkiye ortalamasının 2,5 katıdır.

Yöre insanını mağdur eden uygulamalar yargı kararlarının tanınmamasıyla doruk noktaya ulaşmıştır. Aydın Büyükşehir Belediyesinin yeni 36 jeotermal sahasının açılmasına yönelik ihaleye karşı açtığı davada Temmuz 2015 tarihinde ihalenin iptali kararı alınmıştır. Buna rağmen söz konusu faaliyetler bu kez de acele kamulaştırma kararlarıyla sürdürülmektedir. Bakanlar Kurulu, 9 Kasım 2015 tarihinde, 8229 sayılı Kararı’yla Aydın ili Köşk ilçesi Yavuzköy Mahallesi Kuruçeşme mevkisinde, 17.100 metrekarelik tarım arazisi ve sulak alanın acele kamulaştırılmasına karar vermiştir.

Hukuksuz ve salt ticari çıkara dayalı bu uygulamalar, gelecekte yerli ve yenilenebilir kaynaklarımızın uygun biçimde devreye alınabilmesine de engel olacaktır.

Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, jeotermal santrallerin kurulması ve işletilmesi sürecinde çevreye, tarım alanlarına ve insan sağlığına zarar verilmemesi için alınması gereken önlemlerin neler olduğu, bu önlemlerin alınıp alınmadığı, jeotermal enerjinin çevre dostu enerji olarak kullanılabilmesi için hangi önlemlerin alınması gerektiği hususlarında TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri ile Anayasa’nın 98’inci maddesi gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Bülent Tezcan                                       (Aydın)

2) Namık Havutça                                      (Balıkesir)

3) Barış Karadeniz                                     (Sinop)

4) Ahmet Akın                                            (Balıkesir)

5) Mahmut Tanal                                        (İstanbul)

6) Erkan Aydın                                           (Bursa)

7) Ömer Fethi Gürer                                   (Niğde)

8) Gülay Yedekci                                       (İstanbul)

9) Candan Yüceer                                      (Tekirdağ)

10) Sibel Özdemir                                      (İstanbul)

11) Ali Haydar Hakverdi                             (Ankara)

12) Zeynel Emre                                        (İstanbul)

13) Gürsel Erol                                          (Tunceli)

14) Didem Engin                                        (İstanbul)

15) Melike Basmacı                                   (Denizli)

16) Özkan Yalım                                        (Uşak)

17) Tekin Bingöl                                        (Ankara)

18) Gamze Akkuş İlgezdi                            (İstanbul)

19) Yaşar Tüzün                                        (Bilecik)

20) Musa Çam                                           (İzmir)

21) Ünal Demirtaş                                     (Zonguldak)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın Demirel, siz sisteme girmiştiniz. Size sonra söz vereceğimi söyledim.

Sayın Tanal, siz?

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Şile Devlet Hastanesindeki doktor ve araç gereç yetersizliğinin yol açtığı sorunlara ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Değerli Başkanım, seçim bölgem olan İstanbul ili Şile ilçesinde devlet hastanesi var. Acil olarak hastaneye müracaat eden vatandaşlarımız da yeteri kadar doktor, araç ve gereç olmadığından dolayı İstanbul’a sevk ediliyor, yolda bu şekilde Hakk’ın rahmetine kavuşan hastalarımız oluyor. Bu anlamda, bölgeden bolca şikâyetler geliyor. Mümkünse, Sayın Bakanlık bu konuyu eğer notlarının arasına alırlarsa, Şile Devlet Hastanesindeki yeteri kadar doktor sayısı, araç gereçle ilgilenirlerse memnun olurum.

Bunun için ben söz istemiştim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tanal.

Sayın Demirel, buyurun.

2.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, Kürt sorununun sokağa çıkma yasaklarıyla değil, Meclisin bir an önce yetki alması, demokratik siyasetin hayata geçirilmesi ve müzakereyle çözülebileceğine ilişkin açıklaması

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Öncelikle, bugün, yine aylardır ifade ettiğimiz sokağa çıkma yasakları daha da büyütülerek artan Diyarbakır’dan bahsetmek istiyorum. Diyarbakır Sur’da elli beş gündür sokağa çıkma yasağı 6 mahallede yürürlüğe kondu, bir de 1 caddede, Gazi Caddesi’nde. Bugün itibarıyla da yine Sur ilçemizin 5 mahallesi ve 1 caddesi de tekrar sokağa çıkma yasakları ilanıyla başladı. Aslında, Sur’un geneli bir abluka altındadır. Biz bu sokağa çıkma yasaklarını bir ölüm ablukası olarak değerlendiriyoruz, ölümlerin gerçekleştirileceği bir alan olarak değerlendiriyoruz çünkü sokağa çıkma yasağı ilan edildikten sonra yaşamını yitiren, katledilen insanların sayısı gittikçe artmaktadır. Bugün örneğini Silopi’de, Cizre’de gördük; Silvan’da, Nusaybin’de, Dargeçit’te gördük. Yine aynı şekilde Sur’da elli beş gündür halk sokağa çıkamıyor, başını evinden dışarıya çıkaramıyor. Böyle bir yaşam, böyle bir ülke düşünülebilinir mi? Yani bugün siz, eğer bulunduğunuz evin dışına çıkamıyorsanız, bu size yasaksa o zaman ilçenin bir bütünü cezaevi konumundadır. Bunu böyle görmek gerekiyor. Bir an önce sokağa çıkma yasağının kaldırılması gerekirken ne yazık ki bugün diğer mahallelerimizde ve Sur’un genelinde bir kez daha sokağa çıkma yasakları ilan edildi. Sabahın erken saatlerinde halkın mahalleyi boşaltmasına yönelik…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkanım, bir dakika, sözümü bitireceğim sadece.

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Çağlar, bir dakika daha ilave…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Teşekkürler Başkan.

Sokağa çıkma yasağı ilan edilmeden önce sabahın erken saatlerinde polislerin zırhlı araçlarla halka anons yaparak “Evinizi terk edin çünkü burada sokağa çıkma yasağı uygulanacak.” deniliyor. Ya göç etme politikası uygulanıyor ya da katledeceksiniz. Halka iki seçenek sunuluyor: “Ya burayı, evini terk edip gideceksin ya da seni katledeceğiz.” deniliyor. Yani bunu bir kez daha buradan ifade etmek istiyoruz. Sokağa çıkma yasaklarını ilan etmekle, katliamlar gerçekleştirmekle Kürt sorunu ve yaşanan sorunları çözemeyiz. Bir an önce Meclisin bu konuda yetki alması ve demokratik siyasetin hayata geçmesiyle, müzakereyle bu sorunun çözülebileceğini bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çağlar.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Atıcı…

3.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Cizre’deki olaylarda yaralananlar için ambulans gidemediğine ve bu konuda Hükûmetin duyarlı olması gerektiğine ilişkin açıklaması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Başkan, iki gündür Cizre’den çok sayıda telefon alıyorum. “Cizre’de yaralanan insanlar için ambulans giremiyor.” diyorlar. Bunu söyleyen Türk, Kürt, pek çok farklı inanca sahip insanlar. Güneydoğuda yaşanan savaş ortamının sebepleri, sonuçları, her şeyi tartışılabilir; bu ortamda tartışıyoruz. Ben bir hekimim, tartışmayacağımız bir tek şey var, insan yaşamı. Eğer orada yaralılar için ambulans gidemiyor ise buna Hükûmetimizin acilen bir çözüm bulması gerekiyor. Oradaki ortamda o yaralılar ambulanssız kalamaz. Bunların içinde çocuklar var Sayın Başkan. Bunların içerisinde yaşlılar var, kadınlar var. Terörist bile olsa, terörist bile olsa gidilecek, alınacak, tedavisi yapılacak, adalete teslim edilecek. Bizim anlayışımız budur. Bir hekim olarak iki gündür uyuyamıyorum. Lütfen Sayın Bakan, siz de duyarlısınız bu konuda, bu konuyu Hükûmete lütfen taşıyın, biran önce oradaki yaralılara ambulans ulaşsın; değilse hekim olarak bizzat ben gideceğim, bunu da buradan ilan ediyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Atıcı.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, sokağa çıkma yasakları adı altında kent merkezlerine uygulanan ablukalarda yaşanan insan hakları ihlalleriyle ilgili AİHM’in aldığı tedbir kararlarının uygulanmamasının araştırılması, AİHM kararlarına uyulması konulu süreçlerin işletilmesi amacıyla 26/1/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 27 Ocak 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

27/01/2016

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 27/01/2016 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                  İdris Baluken

                                                                                                    Diyarbakır

                                                                                             Grup Başkan Vekili

Öneri:

26 Ocak 2016 tarihinde Diyarbakır Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris Baluken tarafından verilen (823 sıra numaralı) “Sokağa çıkma yasakları adı altında kent merkezlerine uygulanan ablukalarda yaşanan insan hakları ihlalleriyle ilgili AİHM’in aldığı tedbir kararlarının uygulanmamasının araştırılması, AİHM kararlarına uyulması konulu süreçlerin işletilmesi” amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 27/01/2016 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneri üzerinde ilk söz, lehinde olmak üzere, Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’e aittir.

Buyurun Sayın Baydemir...

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – İç Tüzük 60’a göre bizim söz hakkı talebimiz var ama biz istedikçe siz kapatıyorsunuz yani neden bunu kullandırmıyorsunuz?

BAŞKAN – Ben gündeme geçtim, bugün İç Tüzük 60’a göre söz vermeyeceğimi ifade ettim. Gündeme geçtim, gündeme geçtikten sonra da böyle bir kullanmaya müsaade etmiyorum.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sayın Başkan, bizim burada vekil olarak görevimiz bölgemizde ve memlekette yaşanan sorunları buraya taşımaktadır. Bunu sürekli olarak kullanmanız doğru değil.

BAŞKAN – Tam da bu sorunu tartışacağız, grup önerisi var, grup önerisi üzerinde de Osman Baydemir’i ben davet ettim kürsüye.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Ama bireysel hakkımız var.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Baydemir. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bugün Cizre’de, bugün Diyarbakır Sur’da yaşanan insanlık trajedisi, yaşanan insanlık ailesine karşı suçlara her gün, her dakika, her saniye yenileri ekleniyor. Bir kez daha son söylemem gereken sözü ilk başta söyleyeceğim: Savaş çözüm değildir, çatışma çözüm değildir, silah çözüm değildir; otuz beş yıl boyunca çözüm olmadı, bundan böyle de çözüm olmayacaktır. Her patlayan silah, her ateş eden tank ve top yeni travmaların, yeni acıların ve bir daha bir arada yaşamama zemininin inşasına hizmet etmekte, katkı sunmaktadır. Her ne olursa olsun, her ne olursa olsun, çocukların korunması hepimizin ahlaki, insani, vicdani görevidir. Her ne olursa olsun, kadınların, sivillerin korunması hepimizin ahlaki, insani, vicdani görevimizdir.

(Malatya Milletvekili Nurettin Yaşar tarafından fotoğraf gösterilmesi)

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Çocuk bunlar.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Çınar’da çocukları katledenler, çok açık ve net söylüyorum, Sur’da çocukları katledenler, Silopi’de çocukları, kadınları katledenler…

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Osman Bey, “…”(x)

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – …bir gün gelecek mutlaka hukukun, mutlaka yargının karşısına çıkacaklar. Dün Sayın Cumhurbaşkanı kaymakamlara hitap ederken şöyle bir cümle kurdu: “Gerekirse mevzuatı bir kenara bırakın.” İşte, şu anda olan tam da budur. Gırtlağımızı patlatıyoruz, feryat figan ediyoruz, savaş çözüm değildir diyoruz. Gücümüz yetmiyorsa savaşı durdurmaya ki yetmiyor, HDP Grubunun gücü yetmiyor savaşı durdurmaya, elinde silah tutanlara HDP Grubunun gücü yetmiyor, evet, bunu kabul ediyoruz, gücümüz yetmiyor, gücümüz yetse bir saniyede durdururuz. Ama savaşın da bir ahlakı var, bir haysiyeti var; savaşta çocuklara dokunulmaz, kadınlara dokunulmaz, yaralılar ölüme terk edilmez. Bu, aynı zamanda ulusal hukukun, uluslararası hukukun da bir gereğidir.

Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin imzalayıcısı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yargılama yetkisini tanıyan bir ülkedir. İç hukuk işlemediği için, yerelde idare mahkemeleri, Anayasa Mahkemesi işlemediği için zorunlu olarak insanlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine tedbir kararı için başvuruda bulundular. Ve tedbir kararları ne zaman veriliyordu biliyor musunuz? İç hukuk yolları tüketilmeden bireysel başvuru hakkı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde 1990’lı yıllarda -1992, 1993- kabul ediliyordu. Bugün, bugünün Türkiyesi’nde bir kez daha Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi iç hukuk yolları tüketilmeden tedbir kararını aldı. Tedbir kararının alınmış olmasının anlamı şudur: İç hukuk yolları artık işlevsizdir yani Cumhurbaşkanın ifade etmiş olduğu yasalar, mevzuatlar, haklar, hukuk, özgürlükler bir kenara bırakılmıştır ve şu anda orada başka bir realite, başka bir dünya, başka bir yaşam, hayat sürüyor.

Bakın, şu ana kadar Cizre’de uygulanan kırk üç günlük sokağa çıkma yasağı içerisinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde 5 tedbir kararı alındı; Cihan Kahraman, Hüseyin Paksoy, Serhat Altun, Orhan Tunç ve Helin Öncü. Bunlardan Cihan Kahraman, Hüseyin Paksoy ve Serhat Altun isimli siviller AİHM kararının gereğinin yerine getirilmemesinden kaynaklı hayatını yitirdiler, yaşamlarını yitirdiler. Sabah 10.00’dan beri Grup Başkan Vekilimiz İdris Baluken, Adana Milletvekilimiz Meral Danış Beştaş’la birlikte İçişleri Bakanlığındayız. Tek bir gayemiz var. Orada bulunan 24 sivilin ölmeden, öldürülmeden yaralıların hastaneye taşınması, güvenlikli bir ortama taşınması. Birlikte koordine etmeye çalışıyoruz. Ambulanslar yola çıktı ama şu anda gelen haberler o bina ateş altında ve binanın çökme riski var. Allah aşkına, Muhammed aşkına, her neye inanıyorsanız, onun aşkına, o binada ölenler sizsiniz, siz, siz. O binada ölenler MHP sırasıdır, HDP sırasıdır, CHP sırasıdır, AKP sırasıdır, Allah’tan korkmuyor musunuz! “…”(x) Daha ne kadar ölüme sessiz…(HDP sıralarından alkışlar)

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Ya, tiyatro yapmayalım.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – PKK’lı teröristlere söyle de teslim olsunlar.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Şiddet çözüm değil.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – PKK’lı teröristlere söyle de teslim olsunlar madem öyle.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Silah çözüm değil, ölmek çözüm değil, öldürmek çözüm değil. Gelin…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sen bunu terör örgütüne söyle.

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Git, bunu PKK’ya söyle. Teröristlere söyle bunu.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin bütün hükümleri şu anda ihlal ediliyor.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Ne sivili? PKK teröristleri çekilsin madem, teslim olsunlar.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Çıksınlar oradan, defolup gitsinler oradan.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Şu anda ihlal ediliyor.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, süreyi ekle.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin bütün hükümleri ihlal ediliyor ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin altında Türkiye Büyük Millet Meclisinin imzası var.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Avrupa’da böyle bir durum olsa ne yapardı acaba?

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi ihlal ediliyor, altında Türkiye Büyük Millet Meclisinin imzası var. Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara Dair Sözleşme ihlal ediliyor; bunun altında Türkiye Büyük Millet Meclisinin milletvekillerinin, parlamenterlerin imzası var. Çiğnenen, yere serilen, sadece gencecik bedenler değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinin de imzasıdır, onurudur, haysiyetidir. Sizlere, gelin, birlikte bu yere düşürülen onuru, haysiyeti ayağa kaldıralım çağrısında bulunuyoruz. Gelin, bir kez daha, şiddet ortamının, çatışma ortamının, ölmenin ve öldürmenin Kürt’e de Türk’e de hayır getirmeyeceği bilincinden hareketle 2013-2015 dönemi içerisindeki hatalarla, eksiklerle yüzleşerek bir kez daha 2015’in, 2014’ün, 2013’ün ruhuna geri dönelim çağrısında bulunuyoruz.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Onu fırsat bildiniz. Yer altına tünel kazın, bütün tuzaklamaları yapın, ondan sonra “Gelin…”

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Bakın, şu anda İşkence ve Diğer Zalimane, Gayri İnsani veya Küçültücü Muamele ve Cezaya Karşı Sözleşme’de bu Parlamentonun imzası var ve iç hukuk da olduğu gibi uluslararası hukuk da ayaklar altına alınmış durumda. Peki, ne olacak, böyle giderse ne olacak? Böyle giderse olacağı şudur: Türkiye, Avrupa Konseyinden ihraç edilme riskiyle karşı karşıyadır.

MURAT BAYBATUR (Manisa) – İstediğiniz o değil mi?

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Çok açık ve net söylüyorum. Bugün bir yandan müzakereler sürerken, Avrupa Birliğiyle fasıllar açılmış, müzakereler yürürken öte yandan çocuk ölümleri, kadın ölümleri, kentlerin, şehirlerin, kasabaların yerle bir edilmesi süreci eş başlı yürüyemez. 18 yaşının altındaki, 16 yaşındaki, 15 yaşındaki hiçbir çocuğun silah altına alınmasını reddediyoruz, kabul etmiyoruz, kabul edilemez buluyoruz.

ZİHNİ AÇBA (Sakarya) – PKK silah altına alıyor onları, PKK.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Bizim gücümüz var olduğu sürece, nefesimiz çıktığı müddetçe silaha, çatışmaya, öldürmeye karşı çıkmaya devam edeceğiz.

ZİHNİ AÇBA (Sakarya) – PKK silah altına alıyor onları. Kürt’ü kendinize zırh yapmayın! Kürt sizin zırhınız olamaz! Kürt, PKK’yla özdeş değildir.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, böyle bir oturum olamaz yani.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Sayın Grup Başkan Vekili, demin konuşmanızda “Bin yıldır et ve tırnak olmuşuz.” demiştiniz. Ben Kürt olarak tırnak olmayı reddediyorum, Kürtler tırnak değildir çünkü tırnak mekruhtur. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Zaten, yetmiş yıl boyunca uygulamış olduğunuz muamele de bu muameleydi. Eşit yurttaşlar, özgür yurttaşlar, birlikte yaşam, eşitçe yaşam, kardeşçe yaşam! Ama, şu anda uygulanan politika bir vahşet politikasıdır, şu anda uygulanan politika birlikte yaşamı ve zeminini zehirleyen bir ortamdır. Bakın, bir bardağı kırmak çok kolaydır, yere bırakırım, kırılır ama bunu inşa etmek çok zordur. Bardak kırılır, yeni bir bardak alırsınız…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – İşte, terör örgütü onu yapmaya çalışıyor, biz de onu yapmasına müsaade etmeyeceğiz.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - …ama can gittiğinde o canın yerine başka bir canı getiremezsiniz ve şu anda canlar yitiyor, bu coğrafyada canlar yitiyor. Bugün Bakanlıkla yürütmüş olduğumuz diyalogda, ambulanslar gitmesi gerekirken, bize “Ambulans gidiyor ve ateş edilmeyecek.” taahhüdü verilmesine rağmen, zırhlı araçlar şu anda 24 sivilin bulunduğu, yaralının bulunduğu mekânı kurşunluyorlar.

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – PKK’yı kurşunluyorlar, PKK’yı!

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Ve bir kez daha söylüyorum: Oradan çıkacak her ölü, bu Meclisin ölmesi anlamına gelmektedir.

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Vatandaşı değil, PKK’yı kurşunluyorlar.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Meclis, onuruna sahip çıksın, Meclis, imzasına sahip çıksın.

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – PKK çekilsin oradan, PKK! Onlara seslenin önce!

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Meclis birlikte yaşama sahip çıksın. Meclis, savaşa karşı barışa sahip çıksın. (HDP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet, Sayın Akçay…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, konuşmacı, kürsüde partimizin ve diğer partilerin de adını zikrederek “Allah’tan korkmuyor musunuz?” gibi birtakım ifadeler de kullandı. Sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun efendim, iki dakika süre veriyorum.

Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu, nasıl bir sözdür? Siz, Allah’tan korkmuyor musunuz? Otuz küsur yıldır beşikteki bebeler, ana karnındaki çocuklar, kadınlar, masumlar, on binlerce insan, askerimiz, polisimiz katledilirken, şehit edilirken siz, Allah’tan korkmadınız mı? Bunlara destek verirken hâlâ, Allah’tan korkmuyorsunuz siz! (MHP ve AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Allah’tan korksaydınız bu sözleri burada söylemezdiniz!

Daha bir saat önce haber aldık, yine Diyarbakır’da 3 askerimiz şehit.

ERKAN HABERAL (Ankara) – 5 şehit.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Alçakça, şerefsizce, Kanasla keskin nişancılar tarafından şehit edildi. Yeter artık! Herkes söylediği söze iyi dikkat edecek, kulağı duyacak, vicdanı duyacak! Burada sadece demagoji yapıyorsunuz, samimi değilsiniz! Terör örgütü PKK’nın sözcülüğünü yapıyorsunuz. Bir günden bir güne PKK’nın terör eylemlerini kınamadınız, “dur” demediniz. Sadece terör yaratmakla ve bu teröre destek vermekle melun emellerinize ulaşacağınızı sanıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, terör, savaşın ve saldırının bir çeşididir ve bir irade kırma faaliyetidir. PKK terör örgütü ve diğer terör örgütleri, bütün terör örgütleri, Türk milletinin, Türkiye Cumhuriyeti'nin iradesini kırmak istiyor. İşte, bu “çözüm süreci” denilen sürece de iktidar ve hepimiz, bu çerçeveden bakmak durumundayız. Vicdansızlıkla itham ediyorum bu sözleri ve tahammülle dinliyoruz. Eğer biz, Allah’tan korkmasaydık davranışlarımız ve tutumlarımız çok daha farklı olurdu. Biz, istiyoruz ki vatanımızın, milletimizin birliği, bütünlüğü bozulmasın, Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün vatandaşlarının bir ve bütün olarak kardeşlik içerisinde tasada, kıvançta ortak bir yaşama azmini kuvvetlendirelim ama sizler bunu bölmenin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) – …vatandaşların birlik, beraberliğini parçalamanın derdindesiniz. Bütün dertleri bu.

Hepinize saygılar. (MHP sıralarından alkışlar)

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın İnceöz daha önce söz istemişti, sizi de dinleyeceğim sonra.

Buyurun Sayın İnceöz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Az evvelki hatip yani bir önceki hatip -sayın grup başkan vekilini kastetmiyorum az evvelki hatip derken- biraz evvel bütün ölümlerden bizleri mesul tutmak suretiyle grubumuza sataşmada bulunmuştur. 69’a göre söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnceöz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Size de iki dakika veriyorum.

Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

4.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; biraz evvelki hatip, konuşmasında gerçekten tam bir tiyatro sergiledi. Eğer bu konuşmasını dönüp orada hendek kazanlara, oradaki vatandaşlarımızın oyuyla seçilmiş, belediyede temsil hakkını kazanmış belediye başkanlarının imkânlarıyla kazılan hendeklere, açılan çukurlara döşenen mayınlarla, bombalarla, el yapımı patlayıcılar döşenilmesi, tabutun içerisine birtakım silahlar, alet edevatlar yerleştirilmesi, cenazelerin bu şekilde kullanılması…

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Ülkeyi kim yönetiyordu o zaman?

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Ambulanslar çağrılıyor, ambulans şoförü taranıyor, ambulanslar zarar görüyor, ondan sonra da gelip bu kürsüde başka hikâyeler anlatıyoruz. Okullar… Daha dün burada otururken söyledim, geçtiğimiz cuma günü bir okulun avlusuna bomba atılıyor.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Araştıralım.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Araştıralım onları, kim yaptı görelim.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Çocukları katleden kim? Bunlarla mücadele eden kim? Camilere, kutsal mabetlerimize, ibadet yerlerimize bomba fırlatıp Kur’an-ı Kerim’lerin yakılmasına hedef olan kim, yapan kim?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Gördünüz mü? Biz gördük onları ama… Siz gördünüz mü?

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – İşte burada eğer biraz evvelki hatip, konuşmasında o gözyaşlarını akıtırken terör örgütüne seslenebilseydi, bunu samimi bulurdum! (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

Bir de bütün bu konuşmanın içerisine şunu dercetti ya, dokunan taraftan bir tanesi de bu. Sözünüzü terör sözcülüğü değil, terör örgütüne, PKK’ya, oradaki sivil, masum vatandaşımızı hedef alanlara karşı yönlendirmeniz gerekiyordu.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Siz seslenin terör örgütüne. Siz niye seslenmiyorsunuz? Beraber oturdunuz beraber, Oslo’da oturdunuz beraber.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Bununla beraber yine şu yapılıyor değerli milletvekili arkadaşlarım, bundan önce olduğu gibi tıpkı Kobani konuşmasında…

ATİLA SERTEL (İzmir) – Oslo’da beraber oturdunuz. (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Sayın Cumhurbaşkanımızın yine konuşma metni içerisinden bir cümlesi alınıyor, cımbızlanıyor, tırnaklanıyor yine başka manalara ulaştırılmaya çalışılıyor. Anlaşılan o ki Sayın Cumhurbaşkanımızın kaymakamlarla toplantı yapması hayli zorunuza gitmiş. Bakın, o konuşmada “Gerekirse mevzuatı bir kenara koyun.” denilirken kastedilen şey, biraz evvel söylediğim şekilde, yetkileri gayrimeşru bir şekilde kullanmak suretiyle, hendek kazmak suretiyle, terör örgütüne destek vermek, terörün sözcülüğünü yapmak suretiyle, evet, özellikle son aylarda…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan süre kaç oldu!

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – …doğu ve güneydoğuda belediyelerin ne tür yasa dışı faaliyetler içerisinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – …olduğunu biz gördük. Bunu yasal çerçeveye, kılıfa uydurmaya çalışıyor olabilirler. İşte bunlarla mücadele.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Zaman sınırlaması yok sanırım Başkanım.

BAŞKAN – Sistemi ben de uyardım şimdi.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Yani orada yapılanlar… Hangi mevzuattan bahsediyorsunuz?

Ben yine cümlenin cımbızlanarak, çarpıtılarak bir algı oluşturulmasını kınadığımı, reddettiğimi belirtmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Tamam Sayın İnceöz.

Evet, Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, aynı gerekçeyle…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, şimdi her iki parti…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Terörün sözcülüğünü yapmaya devam edin siz!

BAŞKAN – Sayın Demirel, söz vereceğim ama daha önce birlikte, hep birlikte kalktılar, önceki sataşmaya dayanarak Sayın Özel söz istemişti.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Partimizin ismi zikredilerek… Biraz önce Milliyetçi Hareket Partisinin de ortaya koyduğu gerekçeyle grubumuz adına söz istiyoruz.

Uygun görürseniz, Selina Hanım cevap verecek.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Doğan. (CHP sıralarından alkışlar)

Sizin de iki dakikadır süreniz.

5.- İstanbul Milletvekili Selina Doğan’ın, Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

SELİNA DOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın vekiller; bizler burada aylardır güneydoğuda yaşanan olayları oradaki halkın kimliği üzerinden, oradaki halkın temsil edildiği parti üzerinden belki tartışıyoruz ama her ne kadar Sayın Cumhurbaşkanı hukuku göz ardı etmeyi buyurmuş olsa da biz, Allah’tan değil, hukuktan ve bu ülkenin elden gitmesinden korkuyoruz.(x) O yüzden, hukukun… Hukukun… (AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Allah’tan korkmuyor musunuz yani?

SELİNA DOĞAN (Devamla) – …hukukun üstünlüğü üzerinden tartışmak zorundayız. Bakın, biz, sokağa çıkma yasakları ilan edildiği günden beri bu konuda soru önergeleri veriyoruz. Kurucusu olduğumuz Avrupa Konseyinin ve tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin maddelerine göre savaş hukukunda dahi, olağanüstü hâllerde dahi uygulanması gereken, riayet edilmesi gereken en temel insan haklarının orada uygulanmadığını söylüyoruz.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Savaş yok orada, terör var, terör. Ne savaşı ya!

SELİNA DOĞAN (Devamla) – Savaş hukukunda dahi insanların suya, temel gıdalara, sağlık hizmetlerine erişmesi, insancıl hukukun gereğidir.

Sayın Vekilimiz Mahmut Bey -biz Diyarbakır’daydık cuma günü- orada sayın valiye “İnsancıl Hukuk” kitabını hediye etti. Hepinizin okumasını tavsiye ediyorum o kitabı. Savaş hukukunda bile riayet edilmesi gereken insan haklarından bahsediyoruz burada.

İSMAİL OK (Balıkesir) – Savaş yok, terörist var, terörist! Neden bahsediyorsunuz? Ne savaşı? Terör var!

SELİNA DOĞAN (Devamla) – Soruyorum size Sayın Bakan: O soru önergemize neden cevap verilmedi? Askıya alınan, sokağa çıkma yasaklarının yasal dayanağı olmadığını ısrarla söylüyoruz.

ERKAN HABERAL (Ankara) – Atatürk’ün kurduğu partinin temsilcisi, cumhuriyete savaş açanlara böyle mi sahip çıkacak ya!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim.

SELİNA DOĞAN (Devamla) – Hadi uygulanıyor, “Ya eve hapsolun ya orayı terk edin!” deniliyor. (AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)

İSMAİL OK (Balıkesir) – Atatürk’ün CHP’sine bakın, utanın!

SELİNA DOĞAN (Devamla) – Sokağa çıkma yasağının kaç gün süreceğinin Avrupa Konseyine bildirilmesi gerekiyor. Biz bu anlamda gerek Avrupa Konseyini gerek uluslararası insan hakları kuruluşlarını sorumluluğa davet ediyoruz. Bu kürsüden bir kere daha davet ediyoruz.

İSMAİL OK (Balıkesir) – Terörist kim?

SELİNA DOĞAN (Devamla) – Teröristin kim olduğunu tartışmıyoruz burada. Teröristin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Doğan, süreniz dolmuştur.

SELİNA DOĞAN (Devamla) – Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ADNAN GÜNNAR (Trabzon) – Biz Allah’tan korkuyoruz kardeş!

ERKAN HABERAL (Ankara) – Sayın Özel, sizden bekliyorduk açıklama.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Demirel.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, şu anda yapılan konuşmalar sırasında MHP Grubu adına konuşan, AKP Grubu adına konuşan iki hatip de hem grubumuza hem de Osman Bey’in şahsına ithamlarda bulundu. Onun için biz ayrı ayrı bunlara cevap vermek istiyoruz. Dolayısıyla, şu anda Osman Bey’in hem MHP Grubunun hem AKP Grubunun yapmış olduğu ithamlar için hem de kendi şahsı adına konuşması gerekiyor. O yüzden süreyi ona göre ayarlarsanız…

BAŞKAN – İki dakika veriyorum sataşmadan.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sataşmadan iki dakika o zaman AKP Grubu adına…

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, iki dakika değil. Hem şahsıma…

BAŞKAN – Ayrıca grup adına düşünürüz. Tamam. İki dakika şahsına…

Buyurun Sayın Baydemir…

ERKAN HABERAL (Ankara) – Başkan, Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün değerlerine burada her gün küfrediliyor sataşma olarak algılanmıyor da bizim bir tek cevabımız mı burada sataşma olarak algılanıyor? Cumhuriyetin bir tane değeri kalmadı burada!

6.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları sırasında şahsına sataşmaları nedeniyle konuşması

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, her kim ki Kurşunlu Camisi’ni yaktıysa, her kim ki kutsalımıza el uzattıysa Allah, önce onu ıslah etsin. Islaha gelmiyorsa, Allah onu gark etsin; bir. (Gürültüler)

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Vatan kutsaldır, vatan! En kutsal, vatandır, öğren! O mayınları sizin zamanınızda döşediler!

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, böyle olmaz yani!

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – İki, her kim ki okulun bahçesine, çocukların bulunduğu bir ortama bomba attıysa Rabb’im önce onu ıslah etsin. Islaha gelmiyorsa, Allah onu gark etsin.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Bomba kimlerin…

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Her kim ki kiliseyi, camiyi, mabedi, cemevini yakıyorsa, kapatıyorsa, işlevsiz kılıyorsa, Allah onun belasını versin!

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Askeri, polisi, koruyucu…

Versin!

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Bir kere PKK’yı lanetleseniz!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Bakın, bir kez daha söylüyorum, mesele şudur: Hayat kurtarmak, hayat vermek… Bir ülkenin bekasını sağlamanın yolu öldürmekten geçmiyor. Neden 2013’le 2015 Temmuzuna kadar insanlarımız hayatını yitirmedi?

ERKAN HABERAL (Ankara) – Koyun koyuna olduğunuz için.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Askeriyle, polisiyle, siviliyle, genciyle, çocuğuyla neden insanların hayatı korundu?

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – “Siyasi hayatıma mal olsa dahi terörü bitireceğim.” diyen Tayyip Erdoğan’ı Esed suistimal etti.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Mayın döşemekle meşguldünüz, mayın! Bombaları döşüyordunuz o zaman!

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Ayıp ya…

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Çünkü çatışmasızlık vardı. Çünkü diyalog vardı.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Kim bozdu? Terör örgütü bozdu.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Çünkü umut vardı, umut, umut… Birlikte yaşam umudu vardı. Ne zaman ki “Masa yok.”, ne zaman ki “Kürt sorunu yok.”, ne zaman ki “Bundan sonra buzdolabında.” denildi, işte ülkenin içerisinde yer almış olduğu tablo bu.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Ceylânpınar’ı konuş, Ceylânpınar’ı… Gece saat iki, enseye dayanan silah kurşunlarıyla…

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Bu tablonun kimseye hayrı yok. Bu tablo kimseyi düze çıkarmaz. Gelin, bir kez daha, çözüm sürecinin ruhuna geri dönün.

ERKAN HABERAL (Ankara) – Her tarafa bomba doldurun, her tarafı mayın yapın!

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Bir kez daha, mutlaka bu dünyada yargı…

ERKAN HABERAL (Ankara) – Askeri arkadan vurun, polisi arkadan vurun, her tarafa pusu atın, her tarafa bunu yapın, bir daha çözüme geri dönün!

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – …mekanizmasının işleyeceği gelecek olacaktır, mutlaka mahkemeikübrada bütün bunların sorumlularının hesap verdiği süreçler olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – O süreçten kurtulmak istiyorsanız, gelin, bir kez daha her şeye rağmen, el ele verelim, şiddeti de, silahı da, her türlü kıyımı da ortadan kaldıracak… (AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Süreniz dolmuştur Sayın Baydemir.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – …yeni bir sürecin başlangıcını hayata geçirelim. (HDP sıralarından alkışlar)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Demirel…

Süreniz dolmuştur buyurun Sayın Baydemir.

Buyurun Sayın Baydemir. Siz buyurun yerinize geçin.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Onu düşüneceğim, bir saniye.

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Ne demek “Düşüneceğim.” ya?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Hayır, düşünme değil…

BAŞKAN – Sayın Demirel…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, bizim grubumuza direkt itham var. Hayır, ifade edeyim, kullandıkları…

BAŞKAN – Sayın Demirel, ben kim konuşacak dedim, “Sayın Baydemir konuşacak.” dediniz.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Tamam, Sayın Baydemir şahsına yönelik konuştu. Hatip, grubun şahsına yönelik ithamda bulundu.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun oturun siz…

Sayın İnceöz…

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, ayrımcılık yapmayın lütfen.

BAŞKAN – Ayrımcılık yapmıyorum.

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Her iki gruba söz verdiniz, hem şahsıma hem grubuma sataşma oldu.

BAŞKAN – Ama lütfen siz de benim yönetimime müdahale etmeyin. Ayrımcılık yapmıyorum. Ben nasıl idare ettiğimi biliyorum.

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Başkan, açık ve net bir şekilde… Bu, doğru değil ki.

BAŞKAN – Doğru olana ben karar veririm. Ben bilirim doğru olduğunu. İç Tüzük’ü uyguluyorum ben.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, biz İç Tüzük’ü uyguluyoruz.

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Grubumuza sataşma var, niye söz vermiyorsunuz?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Biz, İç Tüzük’ün uygulanmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Demirel…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Hayır Başkan, İç Tüzük’ün uygulanmasını…

BAŞKAN – Bir dakika beni dinle.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – …adaletli bir şekilde uygulanmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Ben adaletli bir şekilde uyguluyorum.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – MHP Grubu özelde partimize yönelik ithamlarda bulundu…

BAŞKAN – Tamam, birlikte cevap verseydiniz…

KAMİL AYDIN (Erzurum) – İthamlarına cevap verdik, ne ithamda bulunduk! İtham ettiniz, cevap verdik. Hayret bir şey!

BAŞKAN – Sayın İnceöz…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım, az evvelki hatip…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan… Ben bu ayrımcılığı kabul etmiyorum Başkan.

BAŞKAN – Ayrımcılık yapmıyorum, lütfen.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – İkincisi, AKP Grubunun da ithamları var. Bize söz hakkı vereceksiniz.

BAŞKAN – Sayın Demirel, Sayın İnceöz’ü dinliyorum şimdi.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Baydemir’e ilişkin, şahsına yönelik bir ithamdı.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, az evvelki hatip, yine konuşmasında ölümlerden grubumuzu, iktidarımızı sorumlu kılmaktadır.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, biz oturmadan, sözümüzü bitirmeden karar aldınız, başka bir gruba söz hakkı verdiniz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Dolayısıyla buna cevap vermek gerekmektedir. 69’a göre sataşmadan söz istiyoruz, grubumuz adına da Mehmet Metiner konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika süre veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, bu, hukuksuz bir uygulamadır. Sizi İç Tüzük’e uymaya davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Demirel, ben İç Tüzük’e uyuyorum. Ben sataşmanın olduğu zamanlarda veriyorum…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Hayır, İç Tüzük’e uygun hareket etmiyorsunuz!

BAŞKAN – Bırakın Allah aşkına ya.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Bizim, sözümüzü söylememize izin vermiyorsunuz.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Metiner…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sataşmalara cevap vermemize izin vermiyorsunuz. Biz bunu kabul etmiyoruz!

BAŞKAN – Bir saniye…

Sayın Metiner, buyurun.

7.- İstanbul Milletvekili Mehmet Metiner’ın, Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET METİNER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, İç Tüzük’e uygun hareket etmediğinizi, partimize yönelik söz hakkımızı kullanmamıza izin vermediğinizi bir kez daha söylüyorum.

BAŞKAN – Sayın Demirel, istirham ediyorum, lütfen, hatip kürsüde.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sataşmalara yönelik söz hakkı vermediniz.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Burası dağ başı değil Sayın Başkan ya!

BAŞKAN – Mehmet Metiner, buyurun.

MEHMET METİNER (Devamla) – Tekrar başa alalım Sayın Başkan.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan, öğrenecekler, burası Meclis; dağ değil, dağ değil burası. Usulü, adabı öğrenecekler.

BAŞKAN – Sayın Metiner, buyurun.

MEHMET METİNER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, hakikaten tam bir tiyatro oynanıyor…

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Oyuncu olan sensin, tiyatro oyuncusu! Hiç sahici değilsin, sahici olmayan bir adamsın!

MEHMET METİNER (Devamla) – Yani yavuz hırsız buraya gelse var ya siyaseten yavuz hırsızlık yapan insanların suratına bakarken utanır yani.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – 24 yurttaş şu anda bombardıman altında, ambulans gitmesi gerekirken hepiniz bunu izliyorsunuz!

MEHMET METİNER (Devamla) – Çözüm sürecini bozan sizsiniz.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Hepiniz bunu izliyorsunuz ya! Hiç mi vicdanınız sızlamıyor ya!

BAŞKAN – Müdahale etmeyelim Sayın Yiğitalp, lütfen.

MEHMET METİNER (Devamla) – Silahlı güçleri şehirlere yığan sizsiniz.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Şu anda 24 insan bombardıman altında. Ambulans gitmesi gerekirken…

BAŞKAN – Müdahale etmeyelim, konuşursunuz, cevap verirsiniz sonra.

MEHMET METİNER (Devamla) – Ölüm çukurları açan sizsiniz.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Konuşma! Vicdanın varsa 24 insan ölüyor orada, ölüyor.

MEHMET METİNER (Devamla) – Burada gelip ölümlerden şikâyet etmeye asla hakkınız yok. Eli silahlı terörist unsurlarla Kürt halkına zulmeden sizsiniz. Onların seyahat özgürlüğünü engelleyen sizsiniz. Onların kutsal mabetlerini yakan sizsiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Bakma buraya, bakma!

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Herkes sizi de biliyor, bizi de! Halkımız sizi biliyor.

MEHMET METİNER (Devamla) – Siz ölüme sebebiyet veren bir anlayışın mensuplarısınız. Siz kandan besleniyorsunuz.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Elinizden kan damlıyor, kan! Kan damlıyor elinizden!

MEHMET METİNER (Devamla) – Siz ölümden besleniyorsunuz. Siz silahtan besleniyorsunuz.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Kan damlıyor elinden! Sus, konuşma!

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Ne yapacaksın konuşursa?

MEHMET METİNER (Devamla) – Efendim, “Biz et tırnak değiliz. Mekruhla uğraşıyorsun.” Sayın Baydemir, adam öldürmek haramdır, haram.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – Aynı şeyi söylüyorsun da yanlış yere bakıyorsun Metiner!

MEHMET METİNER (Devamla) – Dibine kadar harama batacaksınız, burada kalkıp mekruh işlemenin bilmem ne olduğunu anlatacaksın. Önce PKK’nın ölüm timlerine karşı çıktığını açıklayacaksın. “Efendim, masa devrildiği için silahlar konuştu.” Silahlara arka çıkmayacaksın. Bir siyasetçi hiçbir şekilde silahın gücüne inanmaz. Tut ki masa devrilmiş olsun, bu, PKK’nın silah siyasetini, adam öldürmesini meşru kılar mı? Bir siyasetçi burada terörün siyasetini yapar mı, terör örgütüne arka çıkar mı? O zaman, siz siyasetçi olarak varlık nedenlerinizi ortadan kaldırıyorsunuz. Durduğunuz yeri netleştirin. Şu an Türkiye’de tam bir tiyatro oynanıyor. Terör örgütü yakıp yıkıyor, bugün de 3 şehidimiz geldi. Hiçbirine itirazınız yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkanım, söz hakkı bitmiş ama yine de devam ediyor.

MEHMET METİNER (Devamla) – Ama hem öldürüyorsunuz hem de devletin öldürdüğünü iddia ederek burada timsah gözyaşları döküyorsunuz. Yazıklar olsun! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Demirel, kim konuşacak?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, sizi İç Tüzük’e uymaya davet ediyorum.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Tamam, söz verdi, buyurun.

BAŞKAN – Ben İç Tüzük’e uyuyorum.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Buyurun kürsüye. Allah Allah!

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – MHP Grubunun, AKP Grubunun bizim partimize sataşmasını çok net olarak gördünüz, tek tek ifade edebilirim. Osman başkan kendisine yapılan sataşmadan söz aldı ama siz, bizim sataşmaya ilişkin söz almamız gerekirken, biz daha konuşmamızı bitirmeden başka bir grup başkan vekilini kaldırıp ona söz veriyorsunuz. O yüzden…

BAŞKAN – Konuşmanızı bitirdiniz, sataşmadan dolayı iki dakika süre verdim, bitti, sonra çağırdım.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Hayır Başkan, biz kesinlikle, bize sataşan gruplara cevap vermek zorundayız.

BAŞKAN – Sayın Demirel…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Bize sataşan gruplara cevap vereceğiz. Bugün, şu anda…

BAŞKAN – Evet, şu anda sataşmadan dolayı…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Ben bir şey söyleyeyim. Şu anki sataşmaya ilişkin de hem Osman Bey’in şahsına hem de grubumuza sataşma var Başkan. Yani o yüzden sizi İç Tüzük’ü uygulamaya davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Demirel, bakın, Osman Bey’e ben iki dakika süre verdim. “Şahsına-grubuna sataşma” nasıl addediyorsanız edin. Ben Osman Bey’e iki dakikalık süre verdim, iki dakika konuştu, oturdu yerine. Şimdi yine aynı şekilde “Sataşma var.” diyorsanız, aynı şekilde var, ben Osman Bey’e gene iki dakika şahsına ve…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Osman Bey şahsına ilişkin konuşacak, biz grup adına konuşacağız.

BAŞKAN – Sayın Demirel, bu işi bu şekilde sonuçlandıramayız.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, ama İç Tüzük bunu gösteriyor.

BAŞKAN – Şimdi, sizin her söylediğinize bir başkası karşı çıkarsa, bir başkasının söylediğine herkes…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, İç Tüzük bunu uygulamayı gerektiriyor. Osman Bey’in şahsına o kendisi cevap verecek, grubumuz adına da biz cevap vereceğiz. İç Tüzük bunu gösteriyor Başkan, İç Tüzük’ü uygulamak zorundasınız.

BAŞKAN – Bakın Sayın Demirel, az önce sordum “Osman Bey konuşacak.” dediniz.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Hayır “şahsına” dedim.

BAŞKAN – Sordum, hayır.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Ama “şahsına” dedim.

BAŞKAN – Ben az önce sordum, Osman Bey konuşacak, hatta…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, kayıtlara bakabilirsiniz.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sayın Başkan, dirayetli olun, Meclisi çalıştırmıyorlar. Böyle şey olmaz, dirayetli olun Sayın Başkan.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Biz, daha konuşmamızı bitirmeden başka bir grup başkan vekilini kaldırıyorsunuz. Bu, hakkaniyete uygun değil.

BAŞKAN – Sayın Demirel, konuşmayı bitirdi.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – İç Tüzük’ü uygulamıyorsunuz Başkan.

BAŞKAN – Ben İç Tüzük’ü uyguluyorum, ben gayet iyi uyguluyorum, İç Tüzük’ü biliyorum.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Ben sizi İç Tüzük’ü uygulamaya davet ediyorum ve şu anda grubumuz adına üç ayrı konuşma hakkımız var, bir de Osman başkanın şahsı adına konuşma hakkı var.

BAŞKAN – Başka?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Biz bunu İç Tüzük’ü hatırlatarak söylüyoruz.

BAŞKAN – 4 defa sataşmadan söz mü istiyorsunuz?

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Evet.

BAŞKAN – Sayın Demirel, bu sizin istediğiniz, İç Tüzük’e uygun bir şey mi? Hakkaniyetli bir şey mi?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Evet, vermediniz, zamanında vermediniz.

BAŞKAN – Her ağzınıza geleni söyleyeceksiniz, siz her şeyi söyleyeceksiniz, ondan sonra da karşı bir şey söylendiği zaman “Herkes bize sataştı.” diyeceksiniz. Böyle bir şey olur mu! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Hayır, hayır Başkan, İç Tüzük’e uygundur. Hayır, ama zamanında bize vermediniz.

BAŞKAN – Böyle bir şey var mı ya!

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Siz zamanında bize vermediniz.

BAŞKAN – Bırakın Allah aşkına!

KAMİL AYDIN (Erzurum) – On dakikadır konuşuyor ya, on dakikadır konuşuyor!

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – MHP’li hatip konuştuktan sonra biz söz hakkı istedik.

BAŞKAN – İlk sataşmadan önce…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Ben daha önce kalktım ama siz söz hakkını AKP Grubuna verdiniz.

BAŞKAN – İlk sataşmadan dolayı MHP, CHP, AK PARTİ üçü birden söz talep etti.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Tamam.

BAŞKAN – Çünkü üç ayrı gruba da “Allah’tan korkmuyorsunuz!” diye sataşıldı.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Tamam, o zaman…

BAŞKAN – Tamam, ondan sonra da size verdim işte.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Hayır, onu şahsına ait verdiniz Başkan.

BAŞKAN – Sayın Demirel…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Hayır, hayır, şahsına ait verdiniz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Lütfen, benimle pazarlık yapmayın.

Şimdi kim söz isteyecek?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Şimdi Osman Bey şahsı adına isteyecek. Hem grubumuz adına sataşma var hem de Osman Bey’e hem ismi kullanılarak hem de yapmış olduğu konuşmadan dolayı sataşma var. Osman Bey şahsı adına, biz de grup adına konuşacağız.

BAŞKAN – Ben Osman Bey’e iki dakika süre veriyorum, ister şahsı adına ister grup adına konuşsun.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Hayır Başkan! İç Tüzük’ü uygulayacaksınız.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Osman Bey şahsı adına…

BAŞKAN – Buyurun.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Şahsı adına Osman Bey konuşacak.

BAŞKAN – Bir saniye…

Sayın Akçay…

ATİLA SERTEL (İzmir) – Ya, aynı masada otururken ne güzel anlaşıyordunuz. Niye kavga ettiniz siz?

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Ölümler yoktu. Ölümler hoşunuza mı gidiyor?

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Belli oluyor kimin anlaştığı Atila Bey. Biraz önce dinledik kimin anlaştığını. Çok iyi savundu. Müthişti yani.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Sen işine bak!

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, ben biraz evvel grubumuza… Partimizin adı zikredilmesi nedeniyle kürsüde cevap verdim sataşmadan dolayı. Ancak siz de hatırlayacaksınız ki hatip, konuşmasında “MHP sıraları…” diyerek bütün grubumuzun milletvekillerini kastetmiştir. HDP grup başkan vekilinin görüşünü, tezini kabul edecek olursak biz de MHP Grubu adına bütün arkadaşlar talepte bulunur.

BAŞKAN – Bütün herkes…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Hayır Başkan! Başkan, ben kabul etmiyorum.

BAŞKAN – Sayın Demirel, sizin kabul edip etmemeniz değil, burada usul neyse ben onu uygularım.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, tutanakları istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Baydemir, buyurun, iki dakika süre veriyorum size, şahsınıza ve grubunuza…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan tutanakları istiyorum. “Siz terör örgütünün sözcülüğünü yapıyorsunuz.” dedi.

BAŞKAN – Tamam.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Grubumuza MHP Grubunun direkt sözlü ifadesi budur.

BAŞKAN – O zaman buyurun, ben iki dakika süre veriyorum.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Biz konuşacağız.

BAŞKAN – Buyurun, kim istiyorsa buyurun, iki dakika süre veriyorum.

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Grup adına konuşma…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Şahsı adına da Osman başkan konuşacak. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Ben böyle pazarlık yapmıyorum, hayır efendim!

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Pazarlık değil Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşuyorsa konuşsun, yoksa geçeceğim ben burayı. Böyle bir şey olur mu ya!

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan biz İç Tüzük’ü hatırlatarak söylüyoruz.

BAŞKAN – Sayın Baydemir, hanginiz konuşacaksınız?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Şahsı adına…

BAŞKAN – Hayır, hanginiz konuşacaksınız Sayın Baydemir?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Şimdi, Başkan…

BAŞKAN – O zaman iki dakika siz buyurun Çağlar Hanım, başka da vermiyorum.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Hayır, biz…

BAŞKAN – Bu işi kapatıp gidiyorum. Böyle şey mi var ya!

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Şahsı adına Osman başkana bir itham var orada Başkan.

BAŞKAN – Tamam, o zaman Osman Bey çıksın.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Osman başkana itham var.

BAŞKAN – Tamam, çıksın Osman Bey.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Ama grubumuz adına da her iki partinin de söylemiş oldukları sözler var.

BAŞKAN – Az önce ben hem grubunuz hem de Osman Bey’in şahsı adına Osman Bey’e söz verdim.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Hayır işte, biz grubumuz adına ayrı, Osman Bey’in şahsına ayrı diyoruz.

BAŞKAN – Efendim, siz konuşuyor musunuz, konuşmuyor musunuz?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Şimdi, Osman Bey şahsı adına, biz de grup adına konuşacağız.

BAŞKAN – Konuşuyor musunuz, konuşmuyor musunuz?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Şimdi, Osman Bey…

Başkan, Osman Bey, şahsı adına konuşacak, biz de grup adına konuşacağız.

BAŞKAN – Sayın Demirel…

Sayın Baydemir, konuşuyor musunuz?

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Grup başkan vekilimizin…

BAŞKAN – Konuşuyor musunuz?

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Konuşuyorum, konuşuyorum.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, Osman…

Ben konuşacağım…

BAŞKAN – Bakın, son kez soruyorum, konuşmuyorsanız ben bir sonraki konuşmacıya geçiyorum.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, Osman Bey şahsı adına, biz de grup adına konuşacağız.

BAŞKAN – Hayır.

Osman Bey, buyurun.

Hem şahsı adına hem grup adına iki dakika süre veriyorum.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Hayır Başkan, biz grup adına konuşacağız, Osman Bey şahsı adına konuşuyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Böyle bir şey yok ya!

Biz de yaptık aynısını, kimin konuşacağını söyledi. O zaman sonsuz konuşmalarla burayı tıkayalım. Sokağı tıkıyorsunuz, burayı tıkayalım!

8.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Metiner’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına ve Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, “yeni Türkiye” dedikleri bu olsa gerek.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – “Yeni Türkiye” dedikleri demokrasiyi bilmeyen sizin gibiler.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Yeni Türkiye’de diyalog şu anda Mecliste olduğu gibi yürüyecek demek. Aslında birileri, o üst akıl dedikleri, bana sorarsanız üst akılsızlık. Şu anda Parlamento işlemiyor, parlamenter rejim işlemiyor. (AK PARTİ sıralarından “Sayenizde.” sesleri) Bakın, işlemediği için de “Yeni bir rejime ihtiyacımız var.” dedirtmek için…

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Biz buraya yasama yapmaya geliyoruz ama altı saat PKK’yı konuşuyoruz.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – …AKP Grubuna Parlamentoyu işletmemenin politikasını hayata geçirtiyor.

Çok açık ve net söylüyorum, siz ne yaparsanız yapın, hangi hakareti bize getirirseniz getirin; biz barışın çığlığı olmaya devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Savaşa karşı net bir duruşu, dik bir duruşu…

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Osman Bey, silahları bırakıp…

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – …ortaya koymaya devam edeceğiz.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – “PKK terör örgütüdür.” deyin…

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Başkanım, bir şey söyleyin ya.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyiniz.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Eğer Allah’a inancınız varsa, elinizi vicdanınıza koyun, Diyarbakır meydanında, istasyon meydanında…

MEHMET METİNER (İstanbul) – Geç bunları ya.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyiniz.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – …2010 yılında, daha çözüm süreci yokken…

MEHMET METİNER (İstanbul) – Geç bunları ya.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – …“Askere gelen, polise gelen, gerillaya gelen, sivile gelen kurşun bana gelsin.” diyen bir insanım ben. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET METİNER (İstanbul) – Geç bunları ya, sadece duygu sömürüsü yapıyorsun ya.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Bu politikayla gitmez. Ben, kendi halkına ihanet eden herhangi bir birey…

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Siz, siz, kendinizden bahsediyorsun.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – …kim olursa olsun, onun sataşmasına, cevap verecek bir değer dahi atfetmiyorum. Onun için de kimi sataşmalara beş kuruşluk değer vermediğim için yanıt verme gereğini duymuyorum.

En derin saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar)

MEHMET METİNER (İstanbul) – Beş kuruş değeriniz yok da o yüzden. Halka siz ihanet ettiniz!

Bir dakika Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Metiner…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir saniye.

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) – Başkanım, ben konuşmamda Sayın Cumhurbaşkanının kaymakamlar için “Mevzuatı göz ardı edin.” dediğini söyledim. Sayın grup başkan vekili ona atıfta bulundu. Eğer izin verirseniz bir dakika açıklamak istiyorum lütfen.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Ben size öyle bir atıfta bulunmadım.

BAŞKAN – Sayın Bozkurt, istirham ediyorum, öyle bir şey yok.

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) – Var efendim yani ben konuşmamda Sayın Cumhurbaşkanının kaymakamlarla görüşmesinde “Mevzuatı bir kenara itin.” dediğini söyledim.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Bozkurt, o, gündem dışı konuşmalar… Şu anda gündemi görüşüyoruz, onunla alakası yok.

Sayın Metiner, siz ne için söz istiyorsunuz?

MEHMET METİNER (İstanbul) – Şimdi, demin “beş kuruş etmediğine inandığım zat” konuşurken konuşmama atıfta bulunarak “Kendi halkına ihanet eden…” dedi. Kaç kuruşluk adam olduğumu da tartışma konusu yaparak sarf ettiği o kötü cümleler için söz hakkı istiyorum.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – İsim vermedi.

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, ayrımcılık yapmaya devam edecek misiniz?

BAŞKAN – Siz kimi kastettiniz Sayın Baydemir?

(Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir Başkanlık kürsüsü önüne geldi)

BAŞKAN – Bir saniye, yerinizden, yerinizden.

MEHMET METİNER (İstanbul) – Yüreği yetiyorsa kimi kastettiğini söylesin! Kaç kuruşluk adam olduğumu gösteririm kendisine!

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Gel konuşalım.

MEHMET METİNER (İstanbul) – Sen burada yüreğin yetiyorsa açıklayacaksın kimi kastettiğini! Kaç kuruşluk adam olduğumu göstereceğim!

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Niye üzerine alınıyorsun!

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Ne biçim konuşuyorsun sen ya! Hele ilk önce ne konuştuğunu bil!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Baydemir “Ben kesinlikle herhangi bir şahsı kastetmedim.” diyor.

MEHMET METİNER (İstanbul) – İşte, bu, iki yüzlülük bu! Bir daha burada tiyatro oynamayacaksın! Yüreğin yetiyorsa kimi kastettiğini söyle!

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Gel konuşalım.

MEHMET METİNER (İstanbul) – Nereye çağırıyorsun?

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Gel, konuşacağız.

MEHMET METİNER (İstanbul) – Burada halledelim, siz ihanet ediyorsunuz.

BAŞKAN – Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri; bakın, kardeşliği bu ülkede bozmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Ülkenin bölünmez bütünlüğünü milletin temsilcileri olarak hep birlikte bu Anayasa’ya uygun bir şekilde korumak ve muhafaza etmek durumundayız, savunmak durumundayız. Lütfen güvenlik güçlerine, Hükûmete, devlete söylenenlerin bir kısmını da terör örgütüne karşı hep birlikte söyleyelim, burada meşru vasıtaları değil, terörü hep birlikte lanetleyelim, kınayalım, (AK PARTİ sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar)

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, buyurun buradan konuşun.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, siz Hükûmet yetkilisi değilsiniz şu anda! Başkan, siz Meclis Başkan Vekilisiniz!

BAŞKAN – Devletin güvenlik güçlerinin üzerinde siyaset yaparak, istismar yaparak değil, bu ülkenin bölünmez bütünlüğünü bu Anayasa’ya göre hep birlikte muhafaza etmek durumundayız.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Şöyle alalım sizi. Siz orada Hükûmet yetkilisi değilsiniz Başkan.

BAŞKAN - Anayasa yemini yaptık. Dolayısıyla, “Lütfen, hepimiz söylemlerimize, eylemlerimize dikkat edelim.” diyorum.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, Hükûmet yetkilisi burada. Söz hakkı verirsiniz, onlar konuşur.

BAŞKAN - Hepinize teşekkür ediyorum ve bu konuyu kapatıyorum.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Biz kesinlikle kabul etmiyoruz. Söz hakkımızı İç Tüzük’e aykırı olarak iptal ettiniz.

BAŞKAN - Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.28

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.43

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), Sema KIRCI (Balıkesir)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Evet, buyurun Sayın Demirel.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, az önce de ifade ettik. Grubumuza özelde iki partinin sataşması söz konusuydu. Grup adına söz istedik fakat söz hakkı verilmedi yani bu İç Tüzük'e aykırı bir durum. Osman başkanın konuşması şahsına ilişkin ithamlardı ama bizim grubumuz adına söz hakkı verilmedi. Ben grup adına söz hakkı istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Demirel, ben az önce de izah ettim. Tamamen de benim yapmaya çalıştığım bu İç Tüzük'ü uygulamaktır ve son zamanlarda da özellikle sataşma konusu gerçekten çok istismar edildi. Bizim yapmaya çalıştığımız, evet, bir taraftan söz hakkınızı gasbetmemek ama öbür taraftan da Meclisi gündemine uygun bir şekilde çalıştırmak, milletin beklemiş olduğu, talebi, beklentisi konumundaki yasaları çıkarmak. Bu bağlamda, böyle bir düşünceyle, artık buna hepimizin biraz dikkat ederek, yani en ufak bir şeyden... Çünkü, doğal olarak gruplar birbirinden farklı düşünecek. Sizin söylediğiniz gibi diğer grup düşünmek durumunda değil ya da diğer grubun söylediklerine siz katılmak durumunda değilsiniz ama bunda biraz daha dikkatli olun. Ben, her ikisi için Osman Bey’e söz verdim. Şu anda zaten ara da verdiğimiz için yapamıyoruz ama yerinizden ben size bir açıklama hakkı vereyim.

Buyurun, yerinizden...

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Hayır Başkan, ben kürsüden söz hakkı istiyorum.

BAŞKAN – Hayır, şimdi “İç Tüzük’ü uygulayın.” dediniz, İç Tüzük'ü uyguluyorum zaten. Şu anda, birleşime ara verdiğimiz için, ben bir defa istesem dahi veremem İç Tüzük'e göre, ki böyle bir şey yok.

Buyurun.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, İç Tüzük uygulanmadı, o zaman ben de usul tartışması açılmasını istiyorum.

BAŞKAN – Açabilirsiniz. Yani, şu anda ben -zaten ara verdikten sonra bunu verebilecek durumda değilim- İç Tüzük'ü uyguluyorum.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Tamam, 63’e göre usul tartışması açıyorum.

BAŞKAN – Tamam, buyurun.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Başkanım, usul tartışması açılmasını gerektirecek bir durum yok.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Var, var.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – İç Tüzük’ün hükmü çok açık.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – Siz neden müdahale ediyorsunuz? Yani Başkan karar verdi usul tartışmasına, bitmiştir.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan...

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aleyhte.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Lehte.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Lehte.

BAŞKAN – Sayın Kubat ve Sayın Akçay lehte, Sayın Demirel ve Sayın Özel aleyhte.

Lehte ilk söz Mehmet Doğan Kubat’a aittir.

Buyurun Sayın Kubat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

VIII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın İç Tüzük’ün 69’uncu maddesini uygulamasıyla ilgili tutumunun İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; açılan usul görüşmesinde Başkanlığımızın tutumu lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.

Değerli Başkanım, 69’uncu madde bu Genel Kurulda en çok uygulanan maddelerden birisidir ve bütün grup başkan vekillerimiz başta olmak üzere, burada bu hükmün nasıl uygulandığını çok iyi bilirler; uygulamalara geçmişe doğru da bakılabilir.

Şimdi, 69’a göre şahsına sataşılan veya ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüş kendisine isnat edilen hükûmet, komisyon, parti grubu veya milletvekilleri söz haklarını talep ederler ve Başkan bunun sataşma niteliğinde olup olmadığını takdir hakkına sahiptir. Bu, mecburi değildir, ihtiyari bir hükümdür ve bu, takdir noktasındaki yetki tamamen Başkana aittir. Şimdi, Başkan bir takdir yetkisi kullandıktan sonra bizim o takdir yetkisini tekrar takdire sokup yanlış olduğunu ileri sürmemiz de İç Tüzük’e aykırı. Buradaki bütün değişik siyasi parti gruplarına mensup başkan vekillerimizin uygulaması da bu yöndedir. Elbette sataşmadan dolayı kişisel haklara dokunur bir söz söylenmişse açıklama hakkı kullanılabilir, bunu saygıyla karşılarız ama böyle, olur olmaz, İç Tüzük’ü zorlayarak yeni usuller icat etmek de bu Parlamentonun geleneğinde yoktur. Dolayısıyla, az önce sataşmadan dolayı bir talepte bulunulmuştur. Sayın Başkanlık makamı bu konuda takdirini kullanmış, şahsından dolayı sataşmada bulunulan HDP milletvekiline söz vermiştir, bu hakkını kullandırmıştır, grupla ilgili böyle bir açıklama hakkına gerek görmemiştir, İç Tüzük’e uygundur.

Kaldı ki yine İç Tüzük’ün 69’uncu maddesinin ikinci fıkrasında, bu söz hakları aynı oturum içerisinde olmak kaydıyla kullanılabilir. Biraz önce, biliyorsunuz, oturum değişti. Şu anda ancak 60’a göre grup başkan vekillerimize söz haklarını kullandırabilirler. Dolayısıyla, Başkanlık makamının kürsü yerine 60’a göre yerinden söz verebileceğine dair beyanı İç Tüzük’e de uygundur, Meclisin teamüllerine de uygundur.

Bu sebeple, tutumunuzun lehinde olduğumu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aleyhte ilk söz Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in.

Buyurun Sayın Demirel.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, yani gerçekten anlamakta zorlanıyoruz. Sayın Başkandan defalarca söz hakkı istememize rağmen İç Tüzük’e uygun hareket etmediğini bir kez daha buradan ifade etmek istiyorum. Sayın Başkan tarafsız bir şekilde Parlamentoyu yönetmeyle görevli olmasına rağmen ne yazık ki söz hakkımızı engellemiştir, 2 partinin direkt hem grubumuza hem de Osman başkanın şahsına yapmış olduğu ithamlara yönelik bizim grubumuza söz hakkı vermeyerek AKP Grubuna daha biz yerimize oturmadan söz hakkı vermiştir. Başkanı başta tarafsızlığa davet ediyorum.

İkincisi: Sayın Başkan bitirmeden önce bir Hükûmet sözcüsü gibi ifadeler kullanarak ve bir AKP grup başkan vekili gibi ifadeler kullanarak, tekrar, Hükûmet burada olmasına rağmen, Hükûmetin cevap vermesi gerekirken ne yazık ki bir Meclis Başkan Vekili olarak orada tarafsızlığını gerçekleştirememiştir. Ben bunu özellikle ifade etmek istiyorum.

Evet, söz hakkı istedik, konuşmalarda ifade ettik. Şu anda arkadaşlarımız İçişleri Bakanlığındadır. Bugün -beş gündür ifade ediyoruz- Cizre’de 28 kişi bir bodrum katında yaşam mücadelesi veriyor; 4’ü yaşamını yitirmiş, 24 kişi, 2’si çok ağır ve bunların hepsi sivil vatandaş. Bunların ölümünden ve bunların katledilmesinden birinci derece sorumlu devlettir ve Hükûmettir. Bunu bir kez daha buradan ifade ediyoruz. Neden? Çünkü oraya ambulans gönderilmesi için çaba içerisindeyiz. Görüşmelerimiz oraya ambulans gönderilmesi içindi. O yüzden açılışta Sur’a ve sokağa çıkma yasaklarına değindim, oradan haber almadan burada bir şey söylemek istemedik, yanıltmak istemedik ama şimdi görüyoruz ki “Ambulans gönderildi.” denilen yer -aslında olay yerine ambulans gönderilmemiş ve başka yere ambulans gönderilmiş- oranın etrafı sarılarak, tanklarla, toplarla şu anda ateş altındadır. Orada bundan sonra yaşanacak ölümlerden birinci derecede sorumlu, beş gündür burada Türkiye kamuoyuna ifade ettiğimiz ve o yaralılara zamanında ambulans göndermemesinden, AİHM’in kararına uymamasından kaynaklı birinci derecede sorumlu AKP Hükûmetidir ve devlettir; orada bu saatten sonra yaşamını yitirecek her bir şahsın sorumlusu AKP Hükûmeti ve devlettir.

Bize ifade edilen ithamlara ilişkin de şunu söyleyeyim: Biz burada insan haklarını savunuyoruz, insan yaşamının her şeyden önemli olduğunu söylüyoruz. Bugün eğer 24 vatandaşımızın orada yaşam mücadelesine ilişkin bir sıkıntı varsa bu sorunu çözecek yer bu Parlamentodur, Hükûmettir ve bu konuda yetkili kimse. Ben bu konuda Hükûmetten de aynı şekilde bir cevap vermesini istiyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

Lehte ikinci söz, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’a aittir.

Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, tutumunuzun lehinde söz aldım. Saat 14.00’ten bu yana sürekli bir polemik yaşanıyor. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak da bugüne kadar gerek grupların gerekse şahsı adına milletvekillerinin sataşmadan veya herhangi bir nedenle cevap vermesini destekledik, bunu son derece makul ve mantıklı bulduk ve bulmaya da devam ederiz, yine buluyoruz.

Fakat, Sayın Başkan, dünkü yaptığım konuşmada da hatırlarsanız, Genel Kurulun çalışmalarındaki yönetimde hepimizin de -gerek milletvekilleri gerek Meclis Başkanlık yönetiminin- dikkat etmemiz gereken önemli hususlar var. Birincisi, yönetimde tutarlılık -pek çok ilkeler var da en önemlisi tutarlılık- ikincisi de uygulama birliği. HDP Grubu adına konuşan sayın konuşmacı burada partilerimize sataştı, ben de grup adına burada cevabı verdim ama bu sürekli devam ederek artık içinden çıkılamaz ve Genel Kurul faaliyetini yürütemez bir duruma geliyor. Dolayısıyla, şahsı adına sataşmalar… Mesela, konuşmacı “MHP sıralarına da söylüyorum.” dedi. MHP sıralarında 20’ye yakın milletvekili arkadaşımız var. Bu da şahsı adına sataşmadır eğer yorumunun üzerine ısrarla gidersek. Dolayısıyla, bu konuda mutlaka uygulama birliği içerisinde olmamız gerekir ve biraz evvelki tutumunuzu da doğru bulduğumu ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, aziz milletvekilleri; bütün milletime ve sizlere şunu söylemek istedim ki kimlik üzerinden yapılan siyaset ülkeyi ve milleti böler. Bugün Türkiye olarak geldiğimiz nokta, maalesef, kimlik üzerinden yapılan bu siyaset ve bunun bir de terör faaliyeti olarak katliamlara, tuzaklara, her türlü acımasız saldırılara yönelmesi ve buna da terör örgütü dışındaki yardımcı ve destek unsurlarca her alanda destek verilmesi. Bu, terörü azdıran en önemli husustur. Bir kere, şunu iyi bilmemiz lazım: Türkiye’de savaş yok, terör vardır. Bu hem hukuken böyledir hem siyaseten böyledir fakat böyle uzun boylu, yıllarca süremez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bunun, kesinlikle, öncelikle terörün ve teröristin yok edilmesi gerekir. “Efendim, güvenlikçi politikalar…” Peki, başka şansımız var mı değerli arkadaşlar? Güvenliğin olmadığı yerde hiçbir şey olamaz, şu Genel Kurul dahi toplanamaz. Eğer şu anda şu toplantıyı yapıyorsak güvenlik olduğu içindir. Eğer güvenlik olmasa bu Meclis bile toplanamaz. Onun için, önce güvenlik tesis edilecek. İnsanların, bütün vatandaşların can ve mal güvenliği hukuk içerisinde sağlanacak. Bunu sağlamak da devlete, Hükûmete düşer. Ama hukuku tesis etmek gibi bir mecburiyeti vardır devletin ve Hükûmetin ve hepimizin.

Bu düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.

Aleyhte ikinci ve son söz Manisa Milletvekili Özgür Özel’e aittir.

Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle -ancak bu usul tartışmasında fırsat oldu- bir sürçülisanı düzeltmeyi… Tutanaklara da baktık, arkadaşımız Selina buradan konuşma yaparken -ki grubumuza yapılan bir sataşmayı cevaplarken- orada bir ifade, bir dil sürçmesi sonucunda “Allah’tan değil, hukuktan korkuyoruz.” gibi olup birtakım sözler atılmış. Kendisi de çok üzüldü. Orada ifade edilmeye çalışılan nokta, Allah’tan korkmak gibi en kutsala kadar gitmeye değil, sadece hukukun üstünlüğüne inanmak dahi bu noktadaki tavrı netleştirmek için yeterlidir. Yoksa, o sürçülisandan bir istismar konusu çıkarılmasını doğru bulmayız.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Kendisi niye söylemiyor?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Ayrıca, “savaş hukukunda dahi olmayacak bir konu” dendiğinde bu, şu demek: Savaş hukukunda dahi cenazelerin defnine, ölülerin alınmasına, taşınmasına izin verilirken… Yoksa, Cumhuriyet Halk Partisinin, asla ve asla, doğuda, güneydoğuda yaşananları bir savaş olarak nitelendirmesi mümkün değildir. Cumhuriyet Halk Partisinin terörün kimden, neden, ne amaçla, hangi gerekçeyle gelirse gelsin kınanması gereken ve sonuçları itibarıyla da bir insanlık suçu olduğunu tarif eden grup tutumu konusunda kimsenin endişesi olmasın. Cumhuriyet Halk Partisinin, Adalet ve Kalkınma Partisi kendince edindiği muhataplarla Kürt sorununu Parlamento dışında çözmeye çalıştığında hem AKP’ye hem AKP’nin o zaman muhatap kabul ettiklerine özellikle Parlamento çatısı altını, tüm partilerin birlikte olacağı, şeffaf, samimi, gizli bir ajandanın olmadığı, birtakım pazarlıklarla karşılıklı sözlerin alınıp verilmediği, meseleyi hukukun üstünlüğü, Anayasa ve Parlamento çerçevesinde çözmeyle ilgili yaptığı çağrıların ne kadar önemli olduğu bugün ortaya çıkmıştır.

Şu anda vatandaşlar bu Parlamentodan icraat beklerler. Bugün görüşülmekte olan kanun tasarıyla ilgili toplumun çok farklı kesimlerinden çok ciddi beklentiler var. Cumhuriyet Halk Partisi doğuda, güneydoğuda yaşananlara hukukun üstünlüğü, insan hakları, yaşam hakkının savunulması noktasında neler söylediğini haftalardır ifade ediyor ama Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekillerinin kendi seçim bölgeleri var, o insanlar Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin bu Parlamentodaki yaklaşımlarını önemsiyorlar. Yapıcı tutumumuzu sürdürüyoruz ama her iki taraf tarafından Parlamentoyu ve en çok da sarayı memnun edecek şekilde Parlamentoyu işlevsizleştirme, çalışamaz durumda gösterme, “Bu Parlamentodan, bu sistemden bir şey olmuyor, bu sistemi baştan aşağıya yenileyelim, parlamenter sistem çökmüştür.” izlenimini yaratacak bir işlevsizleştirme için karşılıklı yürütülen ve birbirine âdeta pas atan bu müzakere tekniğini kınıyor, iktidar partisini Parlamentoyu çalıştırmaya davet ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, ben ilk günden bu yana Anayasa’ya ve İç Tüzük’e bağlı kalarak şu oturumları yönetmeye çalıştım ve bundan sonra da inşallah öyle olacak.

Sayın Demirel, İç Tüzük’e baktığınız zaman 69’uncu madde çok açık. Ben bilmiyor ya da uygulamıyor değilim; ben biliyorum ve bildiğimi uyguluyorum. Orada tamamen, buradaki takdir hakkını, takdir yetkisini oturumu yöneten başkana veriyor, hem söz verip vermemekte hem de bu sözün zamanını tayinde başkana veriyor. Kaldı ki, ara verdikten sonra zaten sataşmadan dolayı söz alınmıyor ancak açıklama hakkı var, ben size de açıklama hakkı verdim. Dolayısıyla, tutumumda bir değişiklik yok.

Özgür Bey’in de bahsettiği gibi, sadece iktidar değil, sadece muhalefet de değil, burada 4 grubun bu Parlamentoyu verimli bir şekilde çalıştırması asli görevidir. Ben tarafsızım dedim ama ısrar ederseniz de ben şunu diyorum: Bu ülkenin ve bu milletin tarafı olmak hepimizin asli görevidir, anayasal görevidir. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğünü savunmak, bu milletin topyekûn kardeşliğini savunmak bizim asli görevimizdir. Anayasa bize emrediyor ve bu ettiğimiz yemine de hepimizin sadık kalması lazım. Sadece benim, sadece Başkanlık Divanının değil, bütün milletvekilleri olarak, bütün seçilmişler olarak milletin iradesiyle burada olan herkesin, hepimizin terörle mücadelede ortak bir tavır sergilemesi gerekiyor. Terörle yapılan bu mücadelede halkımız adına, milletimiz adına, bu ülke adına, sonuç alabilmek adına hepimizin bu Parlamentoyu iyi bir şekilde işletmesi, müzakere ortamını sağlıklı bir şekilde geliştirmesi lazımdır diyorum.

Bu bağlamda, tutumumda da hiçbir değişiklik olmadığını ifade ediyor ve hepinize teşekkür ediyorum.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, bir şeyi düzeltmem gerekiyor tutanaklara geçmesi açısından.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Demirel.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Size, İç Tüzük'ü bilmemeyle ilgili bir ithamda bulunmadık ya da bir söylemde bulunmadık, yani burada bilmediğinize dair hiçbir vurgu da yapmadık, sizin bildiğinizi de biliyoruz. Ama, bilerek uygulamadığınızı ve burada tarafsızlığınızı korumadığınızı ifade ettik. Çünkü, İç Tüzük'ün 69’uncu maddesi çok açık ve nettir. Evet, sataşmalardan dolayı, grubumuza yönelik üç sataşma gerçekleşti, üçünde de söz hakkı istedik grubumuza ilişkin ve üçünde de bir söz hakkı verecektiniz ama onu da yapmadınız. Bu yüzden, İç Tüzük'ü uygulamadığınızı ifade ediyorum. Evet, daha oylamaya geçilmedi, ara verdiniz, tekrar söz hakkı talebimiz oldu; onu gerçekleştirmediğiniz için usul tartışması açtık.

Bir de, ikinci bir şekilde, Hükûmet yetkilileri burada, AKP Grubu burada. Kapatmadan önceki son ifadeleriniz, Hükûmet yetkililerinin yapacağı ifadeydi. Tabii ki ülkenin birliği, bütünlüğü, buna ilişkin bir şey yok, biz de aynı şeyi savunuyoruz, o konuda bir sıkıntımız yok, siz onu ifade ettiniz.

BAŞKAN – O zaman bir problem yok.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Ama öyle ifade etmediniz, tutanaklara bakabiliriz tekrar. Siz, AKP Hükûmetine ilişkin savunma ifadeleri kullandınız. Tutanaklar açıktır, hep birlikte bakabiliriz ama Hükûmet burada, Hükûmet o cevabı verebilirdi, vermedi, siz Hükûmet yerine bu cevabı verdiniz.

Ben şunu ifade edeyim: Partimize karşı ayrımcı bir tutum sergilediğiniz için özelde usul tartışması ve bu konuyu ifade etmek istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Peki, tutanaklara geçmiştir.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, sokağa çıkma yasakları adı altında kent merkezlerine uygulanan ablukalarda yaşanan insan hakları ihlalleriyle ilgili AİHM’in aldığı tedbir kararlarının uygulanmamasının araştırılması, AİHM kararlarına uyulması konulu süreçlerin işletilmesi amacıyla 26/1/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 27 Ocak 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi üzerinde aleyhte ilk söz Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ’a aittir.

Buyurun Sayın Özdağ. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

ÜMİT ÖZDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; PKK terör örgütü, AKP Hükûmeti tarafından izlenen terörle mücadele, müzakere sürecini başından itibaren terörizmi ayaklanma aşamasına taşımak için istismar etmiş, kullanmıştır. AKP Hükûmeti, açılım süreci sona ermesin endişesiyle güvenlik güçlerinin PKK terör örgütünün kentlerdeki örgütlenmesini engellemesine izin vermemiştir. PKK terör örgütü, bundan istifade ederek 2012-2015 arasında Güneydoğu Anadolu’da kentlerde bir şehir ayaklanmasının altyapısını oluşturacak silah, cephane, sağlık malzemesi temini ile kadro örgütlenmesini gerçekleştirmiştir.

Terör örgütü, 2012-2015 zaman diliminde Suriye iç savaşından istifade ederek Suriye’nin kuzeyinde bir kanton sistemi kurmuş ve etnik temizliklerle bu kantonları genişletmiştir. Özellikle Ayn El Arap kentinin PKK ve PYD tarafından ele geçirilmesinden sonra, PKK terör örgütü Suriye’den Türkiye’ye güç projeksiyonuna başlamıştır. Suriye olaylarının Türkiye üzerindeki etkisi, 6-7 Ekim 2014’te Ayn El Arap’ta IŞİD ile PKK çatışmaları devam ederken görülmüştür. PKK terör örgütü ve yandaş siyasal oluşumlar bir kent ayaklanması denemesi gerçekleştirmişlerdir. Bu ayaklanma girişimi esnasında PKK’lı teröristler sadece güvenlik güçlerine değil, Türk, Zaza, Kürt, herkese saldırmış ve katliamlar yapmışlardır. Bütün bunlar olurken Abdullah Öcalan’la devam eden görüşmeler neticesinde, Öcalan “Dolmabahçe mutabakatı” olarak bilinen çağrısını yapmıştır. Bu çağrıyla AKP, HDP, PKK arasında büyük bir tarihsel uzlaşma olduğu intiba verilmiştir ancak Cemil Bayık Öcalan’ı fazla tavizkâr bulmuş ve Öcalan’ın yaptığı anlaşmayı kabul etmemiştir. Anlaşma “Seni başkan yaptırmayacağız.” söylemiyle PKK tarafından bozulmuştur. PKK, AKP’yle oturduğu müzakere masasını devirerek halk savaşını tekrar başlattığını açıklamıştır.

2015 yazından bu yana Türkiye'de yaşanan her şey, bir yandan AKP’nin yanlış politikalarının, diğer yandan PKK’nın “Özerklik olmaz, konfederasyon.” şeklinde özetlenebilecek iç savaş stratejisinin bir sonucudur. Bu gizli değil, aksine çok açık bir siyaset.

Cemil Bayık 30/12/2015’te yaptığı açıklamada, Türkiye içinden ve dışından gelecek başka örgütlerle birlikte Türkiye'de devrimci bir direniş cephesi kurulacağını ve iç savaşın daha da artacağını, Öcalan’ın silahsızlanma çağrısı yapmayacağını açıklamış, ayrıca Türkiye, Irak, Suriye ve İran’daki gelişmelerin Orta Doğu’yu yeni bir çağa geçireceğini, hâlihazırdaki savaşın yeni bir duruma dönüşene kadar yoğunlaştırılacağını, bunun için de her türlü birlikteliğin Orta Doğu coğrafyasında sağlanacağını açıklamıştır.

Demokratik Toplum Kongresi Eş Başkanı Hatip Dicle de iç savaş siyasetinin icracılarındandır. Dicle şöyle demektedir: “1990’lı yıllarda 50 ülke içerisinde Türkiye sicili en kötü ülke durumundaydı. Türkiye'nin bir NATO üyesi olma gerçeğini göz ardı etmemek gerekir. NATO’nun 5’inci maddesinin (a) şıkkı çok konuşulur, hiç konuşulmayan (b) şıkkı da var. (B) şıkkı ise eğer bir NATO devletinde iç savaş çıkar ve bu engellenemezse NATO buna müdahale eder.”

PKK iç savaş çıkarmak amacıyla Ayn El Arap ya da PKK dilinde Kobani’yi Türkiye'ye taşıma politikasıyla, Türkiye'de kent savaşını başlatmıştır. Şehir içinde mayınlama, el yapımı patlayıcı döşeme, insanları evlerinden çıkartarak yerleşme, evler arasında tüneller kazma, sokakları hendek ve barikatlarla geçilmez kılma gibi terörist eylemlere başlamıştır. Artık, PKK, kırsalda olduğu gibi vurkaç eylemleri yapmamakta, bulunduğu yerde, kentlerde direnmektedir. PKK şehirlerde sürekli savaş hâli yaratmak istemektedir. Bu nedenle, okullar, hastaneler dahi PKK terör örgütü tarafından hedef alınmaktadır.

Bu şekilde, terör örgütü “Devlet vatandaşın güvenliğini sağlamadı, sağlayamadı, düzeni muhafaza edemedi ve edemiyor.” algısını yaratmayı hedeflemekle birlikte, ortaya çıkarmaya çalıştıkları düzensizlik üzerinden terör örgütünün düzeninin kurulmasına çalışılmaktadır. Bu bağlamda, terör örgütü, eylemleriyle öğretmen, doktor gibi insanları da hedef almakta ve bölge halkına hizmet sağlayan devlet memurları da terörize edilmektedir. Devlete ait her türlü kişi, bayrak, kurum gibi devletin varlığını ifade eden her türlü öğe Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden silinmeye çalışılmaktadır. PKK’nın, bu terörist eylemleriyle bölge insanlarını açık bir şekilde çatışmaların içinde hedef hâline getirdiği görülmektedir.

Esasen bir insan kıyım makinesi olan PKK, mümkün olduğunca çok bebeğin ve insanın, sivilin yaşamını kaybetmesini arzu etmektedir ve bunun da zeminini hazırlamaktadır. PKK’lılar için bir bebeğin veya çocuğun ölmesinin vicdanları etkileyen hiçbir yanı yoktur. Sadece 3 ve üzerinde insanın katledildiği ve toplu katliam olarak nitelendirilebilecek bütün katliamları tespit etmiş ve sayılarını ortaya çıkarmış kişi benim. 323 bebek katletmiş PKK, bebek, 323 bebek katletmiş. Daha birkaç gün önce, karnelerini almak için bekleyen çocukların üzerine bomba atan da PKK terör örgütüydü. Çınar’da 4 yaşındaki bir bebeğimizi bombayla katleden de bir PKK’lıydı. Ve ondan sonra PKK’lılar tarafından atılan “tweet”lere bir bakın, İnternet’e girin ve bir bakın, bunu insan atar mı diye de ondan sonra kendinize sorun.

PKK, özetle, iç savaş koşullarını olgunlaştırmak için mümkün olduğunca fazla sivilin hayatını kaybetmesini istiyor. Güvenlik güçlerimiz ise PKK terör örgütünü şehirlerden çıkarmak ve etkisiz hâle getirmek isteyen operasyonlar düzenlerken mümkün olduğunca az insan kaybı olması için ellerinden geleni yapıyorlar.

Bu arada, sokağa çıkma yasağı ilan edilerek operasyonlar sürdürülüyor. Sokağa çıkma yasağı sırasında eksik ve yanlış bazı uygulamalar olmakla birlikte, son haftalarda bu eksiklerin de azalmaya başladığını görüyoruz. Bu noktada, AKP Hükûmetinden, sokağa çıkma yasağı yerine, operasyonlar öncesinde nüfusun başka yerlere, bölgelere, kamplara veya kamu kuruluşlarına nakledilerek operasyonların daha hızlı gerçekleşmesinin önünün açılması da beklenebilir. Ayrıca, Milliyetçi Hareket Partisi Sayın Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin sıkıyönetim ilan edilmesiyle ilgili yaptığı çağrının doğruluğu her geçen gün biraz daha ortaya çıkmaktadır.

Değerli milletvekilleri, sözlerime son verirken, PKK’lıları tek tek kent savaşında, çatışmasında…

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - “Kent savaşı” demeyelim de Sayın Özdağ, “terörle mücadele” diyelim.

ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) - Efendim, bu teknik bir deyimdir.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - “Savaş” kelimesini kullanmayın, olmaz o.

ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) - Bu teknik bir deyimdir. Bunun bir savaş olmadığını biliyoruz ama bu, kent içindeki bir çatışmadır çünkü.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Malzeme vermeyelim lütfen.

ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) - ...tek tek temizlerken, sivilleri omuzlarında taşıyan Jandarma Özel Harekât ve Polis Özel Harekâtçı kardeşlerimi de buradan sevgi, saygı ve muhabbetle kucakladığımı bildirmek istiyorum.

Bu arkadaşlarımıza buradan sesleniyorum: Çocuklar, böyle devam edin. Allah yardımcınız olsun. Türk milleti, sizin bedenlerinizi çocuklara siper ettiğinizi ancak PKK’lı teröristlerin, her zaman olduğu gibi, bebeklerimizin ve çocuklarımızın hayatına kastettiğini çok iyi biliyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Özdağ.

Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi lehinde ikinci söz, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’na aittir.

Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)

Sizin de süreniz on dakikadır.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, burada sokağa çıkma yasakları çok konuşuldu. Yani, hukuki temeli var mıdır, yok mudur, nasıldır, birçok konuşma burada yapıldı ama Parlamentonun bir tutum almadığını gördük. Bu Parlamento eğer bir tutum alsaydı, başından itibaren böyle bir tutum alsaydı belki bu duruma gelmeyecektik. Çünkü, 16 Ağustos’ta sokağa çıkma yasakları ilan edilmeye başlandı, o tarihten bu tarihe de yaklaşık 7 kentte, 19 ilçede 59 kez sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Hâlen Diyarbakır’ın Sur ilçesinde 2 Aralıktan bu yana devam eden sokağa çıkma yasağı var. Ben gününü unuttum ama iki aya yakın oldu. Silopi’de ve Cizre’de vardı, Silopi’de kaldırıldı. Cizre’de hâlâ 14 Aralıktan bu yana devam eden sokağa çıkma yasağı var ve onun üzerine verilmiş bir araştırma önergesi var. Ben, bu araştırma önergesinin hukukçu milletvekilleri tarafından bile okunduğu görüşünde değilim.

Değerli arkadaşlar, Türkiye çok zor bir durumla karşı karşıya. Bunun nasıl bir vahim tablo yarattığının farkında değilsiniz maalesef. 1990’larda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru yapan, başvuru konusunda çalışma yapan, doktora yapmış bir arkadaşınız olarak bunu ifade edeyim: Türkiye, yakın tarihinde, 1990’larda bile karşılaşmadığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bir içtihadıyla ve uygulamasıyla karşı karşıya değerli arkadaşlar. Bakın, vahim bir tablo var. İç Tüzük’ün, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kurallarının 39’uncu maddesi uyarınca böyle bir ön tedbir ne zaman verildi biliyor musunuz değerli arkadaşlar, kimin aleyhine verildi benzer karar? Gürcistan’dan Rusya’ya karşı yapılan başvuru konusunda verildi; bir de Ukrayna’dan Rusya aleyhine yapılan başvuru konusunda 2013-2014 yıllarında verildi böyle bir başvuru, tedbir başvurusu.

Arkadaşlar, bakın, bunun vahimliğine lütfen bir eğilin, sizden rica ediyorum. Anayasa’ya göre bu devlet, demokratik bir hukuk devleti, Anayasa’ya göre. Anayasa Mahkemesi -bireysel başvuru yapılmaya yetkilendirildi 2010 tarihindeki referandumla- 2012 tarihinden bu yana bireysel başvuru alıyor, bir iç hukuk yolu olarak öngörüldü. Şimdi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye'nin bir bölgesinden giden başvurularla ilgili olarak Türkiye’deki mahkemelere yani bizim hak arayacağımız mahkemelere gitmeden, hiç onu araştırmadan, hiç ona bile bakmadan yani Anayasa Mahkemesine gitmiş mi, gitmemiş mi; Cizre’deki, Mardin’deki, Diyarbakır’daki idare mahkemelerine gitmiş mi, gitmemiş mi, hiç onlara bakmadan böyle tedbir kararları veriyor değerli arkadaşlar, şöyle tedbir kararları veriyor. Farkında mısınız bunun ne anlama geldiğinin? Ciddi söylüyorum, farkında mısınız? Ne diyor bu kararlar biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Bakın, faksla, postayla, mail yoluyla, bu kime gönderiliyor biliyor musunuz? Hükûmete gönderiliyor, bakanlığa. Ne diyor biliyor musunuz? Biz ulaşmaya çalışıyoruz telefonlarla; ambulans gönderin, burada yaralı var, ulaşamıyoruz. Türkiye'nin dışında, Strasbourg’da bir mahkeme, Ankara’dan yapılan, İstanbul’dan yapılan, Cizre’den avukatların mail yoluyla gönderdiği başvurularda Türkiye Cumhuriyeti’nin Adalet Bakanlığına -faksla gönderiyor- ne diyor biliyor musunuz: “Gidin, bu yaralıyı oradan alın, tedavi ettirin, yaşam hakkına müdahale gelmesin.” Ve biz burada, sağduyumuzu yitirmiş bir biçimde, sığ tartışmalar yapıyoruz. Bunun anlamı ne biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Türkiye'de hukuk yok. Anayasa Mahkemesi dâhil olmak üzere, Türkiye'de yargı yolu yok.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Öyle bir şey değil o ya!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Yargı yolu yok değerli arkadaşlar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bunu söylüyor değerli arkadaşlar.

AYHAN GİDER (Çanakkale) – Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin çifte standardı o.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Abartılı bir şey yapıyorsun ya! Ben biliyorum, yok öyle bir şey ya!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bunu bilen arkadaşlarınıza lütfen, bir danışın, ne anlama geldiğini bir anlatsın. Şimdi, burada oturmuşsunuz, yarışıyoruz sağduyumuzu yitirmiş bir biçimde.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Öyle bir şey değil o.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Evet, değerli arkadaşlar, bugün yaşamını yitiren 3 polise Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Ölen bütün yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum ve bu saniyeden itibaren de hiç kimsenin ölmemesini, hendeklerin, barikatların kapatılmasını ve normal bir yaşama dönülmesini istiyorum. Ama istemekle, benim bu kürsüde konuşmamla olmuyor ki. Burada bunu konuşabilmeliyiz. Burada bir süreç başlatabilmeliyiz. Birbirimizi dinlemeliyiz. Kulaklarınız bize kapalı olmasın. Dinleyelim birbirimizi ve konuşalım ve bir mekanizmayı oluşturalım değerli arkadaşlar.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Doğru değil, o doğru değil, sen de bilirsin.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Ya, “Doğru değil.” diyorsunuz da… Arkadaşlar, bakın, laf atmayın. Bu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Adalet Bakanlığına gönderdiği karar, 39’uncu madde uyarınca. “Doğru değil.” diyorsunuz da bunu ben mi icat ettim Allah’ınızı severseniz!

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Anlamsız, hukuki bir temeli olmayan bir şey.

AYHAN GİDER (Çanakkale) – O onların uyguladığı çifte standart.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, 4 tane böyle karar verildi. 4 karara rağmen, bu kararlar uygulanmadı ve 3 kişi yaşamını yitirdi. Muhtemelen, daha sonra yapılacak başvurularda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 90’lı yıllardan çok ağır bir biçimde, yaşam hakkı ihlallerinden Türkiye’yi mahkûm edecek. Tabii, sizin ya da bu Meclisin umurunda olmayabilir; “Veririz parasını, insan haklarını ihlal ederiz.” Artık öyle değil değerli arkadaşlar. Bakın, niçin bu durum 90’lı yıllara benzemiyor?

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Öyle bir belge değil elindeki ya!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - 90’lı yıllarda herkes kendi acısını yaşıyordu, kendi içinde yaşıyordu, çevresiyle yaşıyordu; şimdi sosyal medya üzerinden anında haberdar oluyoruz, anında.

O nedenle, diyoruz ki değerli arkadaşlar: Bu duygusal kırılmanın sonu iyi değil. Bu Meclisin, hepimizin, milletvekillerinin sağduyuyla düşünmesi lazım. Bizim sokaktaki insanlar gibi düşünme, onlar gibi davranma lüksümüz yok. Bizi bu millet bu nedenle buraya gönderdi; sağduyuyla konuşalım ve bu hendeklere, ölümlere, çatışmaya dünyanın bulduğu çözümleri de gözeterek bir çözüm yolu bulalım. Evet, sonsuza kadar ölüm olabilir, otuz yıldır oluyor zaten. Bundan rahatsızlık duymuyorsak böyle devam edelim.

Zaten, bugün, sizin çok takip ettiğiniz gazetelerin köşe yazarlarından birisi feryat ediyordu, “Bu hâl olağanlaştı, olağan hâle geldi, ölümlere karşı bu sıradanlaştı ve kimsenin sesi çıkmıyor, ben buna isyan ediyorum.” diyordu, bu mealde sözler söylemişti kendi köşesinde ve sizler her gün o gazeteyi okuyorsunuz. Yani, sizden gelen sesler de artık böyle. Ya, altmış güne yakın bir sokağa çıkma yasağı olur mu?

Bakın, bugün Diyarbakır Sur’dan bana gönderilen fotoğraflar değerli arkadaşlar: Burası Suriye sınırı değil değerli arkadaşlar, Edirne’den Yunanistan’a geçmek isteyen, Bulgaristan’a göçmek isteyen insanlar da değil. Diyarbakır’ın Sur ilçesinde, insanlar denklerini almışlar sırtlarına…

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Kimden kaçıyorlar?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - …kendi yurtlarında, kendi kentlerinde, beş bin yıllık kadim kentlerinde sürgün yaşamı yaşıyorlar.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Kimden kaçıyorlar?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - 200 bin nüfus sürgün oldu, muhacir oldu kendi kentlerinde.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Sezgin Bey, kimden kaçıyorlar, kimden?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bunun sorumlusu kim değerli arkadaşlar? Herhâlde sürgüne giden bu yurttaşlar değil, çözüm bulamayan, çözüm aramayan ve burada sığ tartışmalar yapan bu Parlamentodur, tümümüzüz, çözüm bulamıyorsak biz bulamıyoruz. Ama, biz burada bir duvarla karşı karşıyayız maalesef, duymuyorsunuz, görmüyorsunuz, kulaklarınızı kapatmışsınız bu seslere.

ÜMİT ÖZDAĞ (Gaziantep) - Suçlu PKK değil de Parlamento mu?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, bugün, İnsan Hakları Derneğinin Diyarbakır Şubesi rakamları yayınladı. Sokağa çıkma yasakları döneminde ölen sivillerin sayısı 198 kişi değerli arkadaşlar. Buna ne diyeceğiz biz? 33’ü çocuk, 43’ü kadın, 122’si erkek, yaralıların sayısını saymıyorum.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Hiç terörist öldürülmemiş mi? Terörist ne kadar öldürüldü? Terörist yazmıyor mu orada?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, bununla bir yere varamayız. Ben Diyarbakır’da sizin haklarınızı korurken, şiddete, teröre karşı çıkarken sen ayak ayak üstüne atmış belki evinde çay içiyordun, tamam mı?

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Nereden biliyorsun?

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Nereden biliyorsun?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bu, böyle, buradan laf atmakla olmaz değerli arkadaşlar, böyle laf atmakla olmaz. Ben size makulü ve doğruyu göstermeye çalışıyorum. Bu hâl, hâl değildir.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Dön, onu terör örgütüne söyle!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bu hâl, hâl değildir değerli arkadaşlar. Gidişatımız doğru değildir, doğru yolda gitmiyoruz, insanlarımız, gençlerimiz, çocuklarımız yaşamını yitiriyor.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sezgin Bey, dön, onu terör örgütüne söyle, tamam mı?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Beş bin yıllık kadim kentlerimiz toplarla, tanklarla yok ediliyor, kültürümüz yok ediliyor, tarihimiz yok ediliyor ve bunun bedeli de Türkiye’ye ve bütün yurttaşlarımıza, hepimize ağır olur. Bunu söylemeye çalışıyoruz değerli arkadaşlar, bunu söylemeye çalışıyoruz.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Sayın Vekilim, kimden kaçıyorlar?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Lütfen, bir kez daha, akşam uyurken ilk önce Mevlüde İrem Çiftçi’nin anısını, sonra ölen diğer çocukların anısını ve kadınların, sivillerin anısını bir kez daha düşünün, ölen polislerin ve askerlerin anısını ve yakınlarını bir kez daha düşünün, yarın o vicdanla buraya gelin, temiz vicdanla buraya gelirseniz bu sorunları çözeriz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Onu şu sıralara söyleyin!

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tanrıkulu.

Az önce Hükûmetten bir bilgi istendi özellikle ambulanslarla ilgili, oradaki cenazelerle ilgili, bir de Hükûmete sataşmadan dolayı ben Sayın Bakana söz vereceğim.

Sağlık Bakanı Sayın Mehmet Müezzinoğlu, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

4.- Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Bursa) – Değerli milletvekili arkadaşlarım, öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, ülke olarak birlik ve beraberliğimiz, ülke bütünlüğü, milletin bölünmez bütünlüğü adına bir sıkıntılı süreci hep beraber yaşıyoruz. Ülkemizin özellikle Güneydoğu Bölgesi’nde, son aylarda, sokaklarda insanımızın huzuru ve güveni büyük oranda sarsıldı. Buralarda sarsılmanın temel nedenlerine doğru eğilip sağlıklı bakamazsak korkarım ki birbirimizi suçlayarak süreci daha sıkıntılı bir boyuta taşırız. Bu anlamda, Türkçemizde güzel bir söz var; “Eğri oturalım, doğru konuşalım.” der. Bence doğru oturalım doğru konuşalım.

Şimdi, bir defa, sokakta mayın varsa, sokakta hendek varsa, sokakta silah varsa, sokakta molotofkokteyli patlıyorsa orada bu ülkenin insanının huzuru ve güveniyle ilgili sorumluluk güvenlik güçlerinindir, huzuru ve güveni sağlamak da bu ülkenin yönetiminin görevidir.

Şimdi, son günlerde, karşımıza ambulanslarla ilgili suçlamaları getiren arkadaşlarımız var. Değerli arkadaşlar, hiçbir nokta yok ki ambulansımız normal şehir içinde on dakikada ve şehirler arası alanda da otuz dakikada ulaşmamış olsun. Bu anlamda, sağlık hizmetleri sunumunda da özellikle acil sağlık hizmetleri sunumunda da ülke olarak dünya standartlarını yakalamış bir ülkeyiz.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Fidan gibi gencimizi toprağa verdik, yarım saatte gönderemediniz!

SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Devamla) – Şimdi, geldiğimiz noktaya baktığımızda, bakınız, ambulans şoförü yaralı vakaya, acil vakaya giderken direksiyon başında katledildi.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Araştıralım.

SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Devamla) – Şimdi, bu ambulans şoförünü burada biz konuşmayacaksak... Bakınız, şurada 3-4 tane fotoğraf göstereceğim. Şu ambulansın yalnız bir cephesinde, 12 yerinde kurşun izi var, yalnız bir cephesinde.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ambulansta…

SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Devamla) – Şimdi, şu ambulansın hâline bakın.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Vay, vay, vay!

SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Devamla) – Şu ambulansın… Evet, bu, direksiyon başındaki şoförün nasıl öldüğünü, nasıl katledildiğini gösteriyor.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Ailesi açıkladı.

SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Devamla) - Yanında, evet…

Şimdi, diğerleri, çoğaltabiliriz, örnekleri çok. Sağlık çalışanlarımızdan görevi başında katledilen, şehit edilen sağlık çalışanı bu.

Cizre’deki Eyüp Ergen kardeşimiz bizim Cizre Devlet Hastanemizin sağlık görevlisiydi ve Cizre’nin bir mahallesinin çocuğuydu. O mahallede mesaisi bitti, evine gidiyordu, direksiyon başında arabasında katledildi, yaralı; ambulans gitti…

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Araştıralım Bakanım, araştıralım.

SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Devamla) – Araştırabiliriz. Biz araştırdık, siz de araştırın.

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Araştıralım, biz de araştıralım.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Nasıl araştıralım?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Nasıl araştırsın Bakanım? Burası araştırsın Bakanım, burası araştırsın.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, tamamlayın.

SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Devamla) - Şimdi, bakın, söylüyorum: Araca ambulans gitti, ambulanstan çıkan yardım ekibine de ateş edildi. Sonra ne yaptık? Ailesine bilgi verdik ve oradaki vatandaş halka oluşturdu, o halkaya aldık, ikinci ambulans ekibiyle yaralı Eyüp Ergen’i aldık, hastaneye getirdik ve kaybettik.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Efendim, AİHM’e başvuralım, Sezgin Bey’e de bir raporu gelir belki bunun, bu konuda bir şey gelir.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Ya ayıpsın! Kalk burada konuş, utanmadan oradan konuşuyorsun, kalk buradan konuş!

SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, bu sokaklardaki hendekleri konuşmazsak, bu silahları konuşmazsak… Dünden itibaren ambulans orada bekliyor, güvenli bölgenin sınırında ama bize verilen telefonlar “Ben ismimi vermem, bilgi de vermem, bir daha beni de aramayın.” diyorsa -sizin arkadaşlardan aldığımız telefonlar- orada güvenli bir bölge yokken, 4 sağlık şehidimiz varken, defaatle bizim kendi sağlık görevlilerimiz, ekiplerimiz alıkonulmuşken, 19 tane ambulansımız tahrip edilmişken, hamile kızımız alıkonulmuşken, arkadaşlar, güvenli bölgeye her türlü hizmeti verebilmekte en ufak bir eksik yoksa gelin, hep birlikte güvenli bölgeyi tahsis edecek veya bu ülkenin her sokağını güvenli yapacak çözümleri üretelim ama terör örgütüne “terör” demezseniz, teröriste “terörist” demezseniz ve o silahların, o bombaların, o kazılan çukurların ne için kazıldığında duruşumuz sağlıklı değilse arkadaşlar, insanlık suçunu işlemeye devam etmiş olursunuz. Teröriste terörist diyeceğiz, terör örgütüne terör örgütü diyeceğiz. Bu ülkenin huzuru ve güveni, hepimizin birlikte sorumluluğudur.

Bakınız, Sayın Leyla Zana benim milletvekili olduğum ilde şu cümleyi söylemiş bundan dört ay kadar önce: “Bursa’da ne varsa Diyarbakır’da da onu istiyorum. Bursa’da ne varsa Hakkâri’de de onu istiyorum.” Evet, aynen katılıyorum. Bursa’da ne varsa Diyarbakır’da da o olmalı, Edirne’de ne varsa Hakkâri’de de o olmalı. Edirne’deki huzurlu ortam nasılsa Hakkâri’de… Ama şunu da söyleyeyim: Bursa’nın sokakları tek bir nedenle kazılıyor; altyapı tesisatı için kazılıyor, mayın döşemek için kazılmıyor. Bursa’nın sokakları Bursa’nın gelişmesi için kazılıyor ama Cizre’nin sokakları niye kazılıyor? Sur’un sokakları niye kazılıyor?

BAŞKAN – Sayın Bakan, tamamlayalım cümleleri.

SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Devamla) – Arkadaşlar, bu anlamda, herkes bu ülkenin bölünmez bütünlüğüne ve birlik ve beraberliğine karşı bu kürsüde yemin etmiştir. Herkes yemininin arkasında samimiyetle dursun, dürüstçe dursun diyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Demirel…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, Bakan direkt grubumuza yönelik ithamlarda bulundu. Zaten çok açık bir sataşma var; bizim buna cevap verme hakkımız doğuyor.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika süre veriyorum.

Kim konuşacak?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Mahmut Hoca, Mahmut Bey konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

9.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun yaptığı açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, dikkatinizi çekiyoruz: Bir bodrum katında altı gün, oraya gidilemiyor çünkü gidildiğinde -biraz önce ambulansların fotoğraflarını gösteriyorlardı ya- panzerlerden kurşun atılıyor. Ambulanstan önce oraya maalesef, panzerler gidiyor

NURSEL REYHANLIOĞLU (Kahramanmaraş) – Terörist varsa gider.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – …ve altı gündür, AİHM’in kararına rağmen, AİHM’in tedbir kararına rağmen insanlar orada ölüyor, her gün birini kaybediyoruz. Sayın Bakan, bugün kaçıncı gün? Altıncı gün.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Panzer mi ambulansa ateş ediyor, panzer mi?

HASAN TURAN (İstanbul) – Yani devletin güvenlik kuvvetleri Sağlık Bakanlığının ambulanslarına ateş mi ediyor?

BAŞKAN – Arkadaşlar, müdahale etmeyelim hatibe.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Biz orada o arkadaşlarımızı aldırmak için defalarca, defaatle hem İçişleri Bakanlığıyla hem Sayın Başbakan Yardımcısıyla görüşmelerde bulunduk ve Sayın İçişleri Bakanının talimatına maalesef Şırnak Valisi uymadı. Sayın İçişleri Bakanının bir diş tedavisi nedeniyle daha önce verdiği söz gerçekleştirilemedi çünkü Sayın İçişleri Bakanı “Ben konuşamıyorum, bir diş sıkıntım var, benimle değil valiyle görüşün.” dedi ve valiyle görüştüğümüzde, vali, her zaman söylenen aynı cümleleri söyledi. Sayın Bakan, orada insanlar ölüyor; orada dört gündür, bizim her gün uyarmamıza rağmen, ağır yaralı insanlar var dememize rağmen her gün bir insan öldü ve hâlâ ölmeye devam ediyor. Durumu acil olan arkadaşlar var orada ve bunlar sivil. Ben dün sizlere Genel Kurulda isimler söyledim değerli arkadaşlar, hepsi çocuk olanlardı, annelerdi. 70 yaşında, 81 yaşındaki insanlara, biz hepsine “terörist” diyoruz.

Değerli arkadaşlar, bir örnek verelim: Velev ki orada bir tanesi sizin dediğiniz gibi yasadışı bir kişi olsa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NURSEL REYHANLIOĞLU (Kahramanmaraş) – Terörist.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Bakın, İstanbul Sultanahmet’te IŞİD çetesi kendisini patlattı, velev ki bir arkadaşı vardı yanında, bir binaya sığındı; siz o binayı tankla, topla mı döveceksiniz?

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Öyle bir şey yok.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – İçeriden ateş ediliyorsa, evet.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – O binanın dört katını yerle bir etmişsiniz, şu anda bodrum katı var. Böyle bir şey olabilir mi? Ve insanlar ölmeye devam ediyor Sayın Bakanım, siz kulaklarınızı buna tıkayamazsınız, siz hendekle veya “Orada barikat var.” cümleleriyle kamuoyundan bu suçunuzu gizleyemezsiniz.

BAŞKAN – Evet, süreniz dolmuştur.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Bu çok önemli bir suçtur, insanlık suçudur, insanlık!

Saygıyla selamlıyorum Genel Kurulu. (HDP sıralarından alkışlar)

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Ne suçundan bahsediyorsun? Ambulansı yollamak mı suç?

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi…

SELİNA DOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Doğan.

SELİNA DOĞAN (İstanbul) – Ben ayrılmak zorunda kaldım az önce konuşma yaptıktan sonra. Sayın AB Komisyonu Başkanıyla misafirlerimiz vardı, onları ağırlamak zorundaydım. Sayın vekil sormuş neden düzeltmeyi kendim yapmadım diye. Bu nedenle kendim yapamadım. Sayın grup başkan vekilimizin düzeltmelerine, o açıklamalara aynen katılıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özel gerekli açıklamayı yaptı.

Teşekkürler Sayın Doğan.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, sokağa çıkma yasakları adı altında kent merkezlerine uygulanan ablukalarda yaşanan insan hakları ihlalleriyle ilgili AİHM’in aldığı tedbir kararlarının uygulanmamasının araştırılması, AİHM kararlarına uyulması konulu süreçlerin işletilmesi amacıyla 26/1/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 27 Ocak 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi aleyhinde ikinci ve son söz Aydın Milletvekili Abdurrahman Öz’e aittir.

Buyurun Sayın Öz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

ABDURRAHMAN ÖZ (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP’nin Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 104’üncü ve 105’inci maddelerine göre Meclis araştırması açılması için verdiği grup önerisi aleyhine AK PARTİ adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa Konseyine bağlı olan uluslararası bir mahkemedir. 1959 yılında kurulmuştur. Mahkemenin görevi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokollerle güvence altına alınmış olan temel hakların korunmasına yönelik kararlar almaktır. Mahkemeye şahıslar, tüzel kişiler ve devletler müracaat edebilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti devleti de, devletimiz de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf olup Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yargı yetkisini kabul etmiştir. Zaman içerisinde vatandaşlarımız değişik gerekçelerle insan haklarının ihlal edildiğini iddia ederek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine müracaat etmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de bu taleplerle ilgili değişik kararlar vermiştir. Bundan sonra da benzer müracaatlar olacak, mahkeme de yine ülkemizle ilgili yeri geldiğinde lehe, yeri geldiğinde aleyhe kararlar verecektir.

Bugün ülkemizin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşanan ve Kürt’ü, Türk’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Arap’ı olmak üzere hepimizi derinden üzen terör olaylarına karşı güvenlik güçlerimizin yapmış olduğu terörle mücadele takdire şayandır. Zira, terörle mücadele edilirken terörist-vatandaş ayrımına azami özen gösterilmekte, acele edilmeden sabırla netice almak için gayret gösterilmektedir. Terörle mücadelede vatan evlatlarımız şehit edilmektedir, şehit verilmektedir. Terörle mücadele ederken şehit olan vatan evlatlarımıza Allah’tan bir kez daha rahmet diliyorum; ailelerine, eşlerine, çocuklarına sabırlar diliyorum. Şehitlerimizin bu vatanın gerçek sahibi olduğunu yüksek sesle ifade ediyor ve bu emanete sahip çıkacağımızı, çıkmaya devam edeceğimizi vurgulamak istiyorum.

Yine, terörle mücadele eden güvenlik güçlerimizin de -ki şu an, ben burada bu konuşmayı yaparken güneydoğuda güvenlik güçlerimiz terörle mücadeleye devam etmektedir- Allah’ın yardımlarının üzerlerinde olmasını temenni ediyor, güvenlik güçlerimize terörle mücadelede yukarıda belirttiğim hassasiyeti gösterdikleri için de çok teşekkür ediyorum.

Bir hususu daha ifade etmek istiyorum: Güvenlik güçlerimizin her gün şehit vererek, titiz, teröristi vatandaştan ayırarak yürüttüğü terörle mücadele bölge halkı ve vatandaşlarımız tarafından takdirle karşılanmaktadır. Bu husus kamuoyunca da bilinmektedir. Terörle mücadele eden güvenlik güçlerimizin karşısına çıkarılan vatandaşlarımız artık kendilerini canlı kalkan olarak kullanan, evlerini işgal eden, sokaklarını çukura çeviren, iş makinelerini yakan ve kendilerine hayatı zindan eden terör örgütüne karşı yüksek sesle tepkilerini açıkça ortaya koymaktadırlar ve fırsatını bulduklarında da yine güvenlik güçlerimize ve devletimize sığınmaktadırlar. Devam eden terör mücadelesi, kesinlikle ve kesinlikle, Kürtlere ve Kürt vatandaşlarımıza karşı yapılan bir mücadele değildir; kendi insanı başta olmak üzere, bölge insanına ve ülkemizin kalkınması ve refahına karşı olan terör örgütüne karşı yapılan bir mücadeledir.

Son on üç yılda AK PARTİ hükûmetleri döneminde milletimize ve ülkemize olan sevdamızla her alanda çok büyük hizmetler, çok büyük yatırımlar ve köklü reformlar gerçekleştirdik. Ülkemizin daha demokratik, daha özgür, daha müreffeh, huzurlu ve güvenli bir ülke olması için attığımız adımlar ülkemizin çehresini değiştirdi. Bu durum halkımız tarafından da takdir edildiğinden, biliyorsunuz, 1 Kasım seçimlerinde 317 milletvekiliyle tekrar tek başına iktidara geldik. Demokratikleşme adımları, ekonomiyi ve sosyal hayatı doğrudan etkileyen, ülkenin doğusunun, batısının, kuzeyinin, güneyinin her alanda güçlü şekilde büyümesine destek olan adımlardır.

Terörle mücadelenin devam ettiği Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne yapılan yatırımlar o kadar belirgindir ki yeri geldiğinde, milletvekili olarak temsil ettiğim Aydın ilimizde insanlarımız bizleri yolda durdurup “Niye devletimiz sadece doğuya yatırım yapıyor?” diye bizi eleştirmektedirler. Devlet insan için vardır, insana hizmet için vardır. İnsana değer vermeyen, insanı öteleyen, dışlayan, vatandaşları arasında ayrım yapan, kendini vatandaşlarına karşı koruma altına alan bir devlet hizmet üretemez, hakları güvence altına alamaz, ülkeyi büyütemez ve refahı tesis edemez. Bugün, kendi vatandaşlarını tehdit olarak gören devletçi yaklaşımın yerine, farklılıkları zenginlik olarak gören, vatandaşlarına hizmeti esas alan bir anlayış hâkimdir.

Değerli arkadaşlar, yaklaşık sekiz aydır Aydın ilimizi temsilen milletvekili olarak bu Mecliste görev yapmaktayım. Milletvekili olarak asli görevlerimizden birinin millete hizmet etmek için gerekli yasaları çıkarmak olduğunu bilmekteyim. Ancak, ne üzüntü vericidir ki -bilhassa 1 Kasımdan sonra yaşanan süreçte- İç Tüzük’ün muhalefet partilerine verdiği hakların muhalefet partileri tarafından sonuna kadar ve bir hakkın suistimalini oluşturacak şekilde kullanıldığını üzülerek bir avukat olarak da görmüş durumdayım. Bu ise, biliyorsunuz, Meclisimizi çalışmaz hâle getirmektedir. Meclisimiz, bilindiği üzere, kural olarak salı, çarşamba ve perşembe günleri çalışmaktadır. Biliyorsunuz, salı, çarşamba ve perşembe günleri hepimiz buraya yoklama için koştura koştura geliyoruz. Burada ne yapıyoruz? Saat 14.00’te veya 15.00’te buraya geliyoruz, her gün istisnasız dokuz on saat burada konuşma yapıyoruz ve akşam dokuz on gibi esas gündeme geçebiliyoruz. Yani, her gün 550 milletvekilinin yedi sekiz saati bir şekilde kaybettiriliyor, âdeta çalınıyor. Bu, Parlamentonun çalışmasına da açıkça doğru bir yaklaşım değil diye düşünüyorum. Denetim görevinin yasama görevi gibi Meclisin asli, kutsal ve önemli görevlerinden olduğunu kabul ediyorum ancak yasama görevini yaptırmamak amacıyla denetim görevinin kötüye kullanılmasını da kabul etmediğimi açıkça ifade etmek istiyorum.

AK PARTİ olarak 1 Kasım seçimlerinde insanımıza sözler verdik. İnsanımız bizim sözümüzü yerine getireceğimize inandığı için bizlere oy verdi ve tek başına iktidara getirdi. Bizler bu sözleri yerine getirmek için çalışmaya, yasaları çıkarmaya devam edeceğiz.

Çalışmamıza engel olmak amacıyla verildiğine inandığımız… Ki açıkçası çalıştığımız her gün HDP tarafından bir şekilde bir grup önerisi verilerek çalışma yaklaşık iki saat, üç saat ötelenmektedir. Bu önerinin de -içerik, hiçbir tartışmaya girmiyorum- aynı amaçla verilmiş bir grup önerisi olduğuna inandığımız için, AK PARTİ olarak grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu ifade ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisini…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Direkt partimizin ismini de kullanarak bize bir sataşma söz konusu. Muhalefet partilerinin yapmış olduğu önergeleri getirerek süreyi uzattığımızı…

BAŞKAN – Sizin önergenizden bahsetti, “bu önerge” dedi.

Buyurun, buyurun.

Tamam, iki dakika.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – …yasama faaliyetini uzattığımızı…

BAŞKAN – Tamam, Sayın Demirel, anladım; sizin önergenizden bahsetti.

Buyurun.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Artık hepsini açıklamak zorunda kalıyoruz yani direkt partimizin ismini kullanarak…

BAŞKAN – Buyurun, buyurun.

Kim konuşacaksa iki dakika buyursunlar, sizin önergenize sadece atıfta bulundu çünkü.

SALİH ÇETİNKAYA (Kırşehir) – Atıfta bulundu Başkanım.

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

10.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, Aydın Milletvekili Abdurrahman Öz’ün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sadece öneriye atıfta bulunmak açısından değil, bir bütün olarak yasama faaliyetlerini engellediğimiz söyleniyor ama şunu çok net söyleyelim ki insanların yaşamı bizim için her şeyden önemlidir. Kim olursa olsun, insanların yaşamı ihlal ediliyorsa, insanlar bilerek ve isteyerek ateş altında tutuluyorsa, tanklar ve toplarla bombalanıyorsa burada, burada, hangi çalışmayı, hangi gündemi ele alacağız?

Tüm Türkiye halkına sesleniyorum: Şu anda Cizre’de bodrum katında 24 yurttaşımızdan haber almayacak derecede bir katliam söz konusudur. Orada uygulanan bir katliamdır. Orada yaşamını yitirenlerin yitirdikleri an itibarıyla sorumlusu AKP Hükûmeti ve devlettir. Çok net söylüyoruz çünkü beş gündür bunu buradan ifade ediyoruz. Şu anda arkadaşlarımız İçişleri Bakanlığında, ambulans gönderilmesi için girişimler başlatıldı. Sayın Bakan, ambulans için ifade etti, sormak isteriz… Sağlık personeline ateş açan, direkt, direkt tank ve top atışı yapan, gözümüzün önünde panzerden ateş açan ve sağlık personelini orada katleden panzerlerdir ve silahlı güçlerdir.

Şunu çok net ifade edeyim ki şu an ambulansın gönderildiği yerde ambulans değil güvenlik güçlerinin panzerleri, Akrepleriyle ateş açılıyor ve top atışları altındadır, orada 24 vatandaşımız yaşam tehlikesi içerisindedir. Evet, arkadaşlarımız İçişleri Bakanlığındadır, görüşmeler devam ediyor ama ambulans başka yere gönderilmiş. Şu anda bulundukları yerler ateş altındadır. Onların yaşamından hepimiz sorumluyuz. Tabii ki birinci gündemimiz bu olacaktır.

Teşekkür ediyorum.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Bu ülke, bu ülke terörden temizlenecek!

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, sokağa çıkma yasakları adı altında kent merkezlerine uygulanan ablukalarda yaşanan insan hakları ihlalleriyle ilgili AİHM’in aldığı tedbir kararlarının uygulanmamasının araştırılması, AİHM kararlarına uyulması konulu süreçlerin işletilmesi amacıyla 26/1/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 27 Ocak 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 16.44

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.59

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), Sema KIRCI (Balıkesir)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/517, 2/434) (S. Sayısı: 68) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Sayın milletvekilleri, dünkü birleşimde tasarının birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştı.

Şimdi, tasarının ikinci bölümüne geçiyoruz.

İkinci bölüm üzerinde gruplar adına söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili.

Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Tasarının bu bölümünde, emekli olduktan sonra BAĞ-KUR kapsamında çalışan esnafın emekli aylıklarından yapılan sosyal güvenlik destek primi kesintisinin kaldırılması da düzenlenmektedir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak yıllardır kanun teklifleri ve önergelerle bu konuyu gündeme getirdik. AKP de her seferinde karşı çıkmıştır. Ama AKP geç de olsa yanlışını anlayabilmiş, böylelikle, önce yüzde 15 kesinti oranı geçen yıl yüzde 10'a düşürülmüş, şimdi de tümden kaldırılmaktadır.

AKP, emekli iken çalışan esnafımızın emekli aylığından, karşılığında hiçbir ilave hak ya da hizmet vermeksizin, haraç alır gibi yıllarca kesinti yapmıştır. SGK, birçok esnafa geçmişe dönük faiziyle birlikte yüklü borçlar çıkarmıştır. Bankalardan kredi alarak, hatta aracını, iş yerini, ekmek teknesini satarak bu borçları ödeyen insanımızın haklarını acaba nasıl ödeyeceksiniz?

Ayrıca, bu düzenlemeyle prim kesintisi kaldırılmasına rağmen esnafımızın borçlarının silinmemesi büyük haksızlıktır. Esnafımıza çıkarılmış prim borçları da mutlaka silinmelidir.

Bu tasarıyla yapılan bir başka düzenlemede lise ve dengi okul mezunlarına en fazla 20 yaşını, yükseköğretim mezunlarına ise en fazla 25 yaşını geçmemek şartıyla, mezuniyet tarihinden itibaren iki yıl süreyle ücretsiz sağlık hizmeti verilmesi öngörülmektedir. Ancak, bu düzenlemede de SGK'nın milyonlarca gencimize çıkardığı borçlar silinmemektedir. Gençlerimiz iş bulamamanın sıkıntısını yaşarken bir de genel sağlık sigortası primiyle karşı karşıya kalmaktadır. Getirilen düzenleme, sorunu çözmemektedir.

Soruyorum; ilkokul ve ilköğretim okulu mezunları, 20 yaşını geçen lise mezunları, 25 yaşını geçen üniversite mezunları iş bulamadıysa ne olacak, GSS primlerini nasıl ödeyecekler? İşsiz gençlerimize “GSS primi ödeyeceksin.” diye dayatmanın ne anlamı var? Hükûmetin öncelikli görevi gençlerimize iş imkânları sunmaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi, belli bir geliri olmayan gençlerimizin iş bulana kadar ailelerinin sağlık sigortasından yararlandırılmasını ve bu gençlerimize çıkarılmış borçların silinmesini savunmaktadır.

Bu tasarıyla, doğum sonrası ve evlat edinme hâlinde haftalık çalışma süresinin yarısı kadar verilen ücretsiz izin süresinde yarım çalışma ödeneği verilmesine ilişkin düzenleme de yapılmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu düzenlemeleri destekliyoruz.

Kadınların önemli bir beklentisi de sigortalılık öncesi doğumları borçlanabilmektir. Doğum borçlanması yapılabilmesi için doğumdan önce sigortalı olarak tescil edilmiş olma şartı aranmaktadır. Bu nedenle kadınlar işe girmeden evvel yaptıkları doğum nedeniyle çalışma hayatından ayrı kaldıkları süreyi borçlanamamaktadır.

Halbuki, sigortalı olarak işe başlayıp daha sonra işten ayrılan kadınlar, bu esnada yaptıkları doğumları ve hizmete sayılmayan staj süresinde yapılan doğumları borçlanabilmektedir. Ayrıca, erkekler sigortalılık öncesi askerlikte geçen süreleri borçlanabilmektedir. Anayasa’nın eşitlik ilkesi uyarınca kadınların sigortalılık başlangıç tarihinden önce yaptığı doğumları da borçlanabilmesi için gerekli düzenleme yapılmadır.

Çıraklık ve staj sürelerinin emeklilik hizmetine sayılması konusunda da çok yoğun ve haklı talepler bulunmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuda da birçok kanun teklifi verdik.

Uygulamada doğum, askerlik, aylıksız izin, doktora, avukatlık stajı gibi bazıları bir çalışma ya da sigortalılık olmaksızın geçen süreler borçlanılabilmekte iken fiili bir çalışmaya dayanan çıraklık ve staj sürelerinin sadece kısa vadeli sigorta kollarıyla sınırlı tutulması haksızlığa, eşitsizliğe ve dolayısıyla mağduriyete neden olmaktadır.

Yaşanan mağduriyetin giderilmesinin yanında meslekî eğitimin özendirilmesine de katkıda bulunmak amacıyla staja veya çırak olarak çalışmaya başlanılan tarih uzun vadeli sigorta kolları bakımından da sigortalılık başlangıç tarihi olarak esas alınmalı, çıraklık ve staj süreleri hizmetten sayılmalı ve geçmiş hizmetler için borçlanma hakkı verilmelidir.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla İşsizlik Sigortası Kanunu’nda da değişiklik yapılarak doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneği ödemeleri ve prim giderleri ile İŞKUR tarafından düzenlenen İşbaşı Eğitim Programı giderleri İşsizlik Sigortası Fonu’nun giderleri arasına eklenmektedir.

İŞKUR tarafından yürütülen aktif iş gücü programları için fondan karşılanan harcamalar 2015 yılında anormal bir şekilde artmıştır. Bu harcamalar 2014 yılında 1 milyar 359 milyon lira iken 2015 yılının on bir aylık döneminde 2 milyar 536 milyon liraya ulaşmıştır.

İki defa milletvekili seçimlerinin yapıldığı 2015 yılında bu harcamaların 2 kat artması dikkat çekicidir. Özellikle işbaşı eğitim ve toplum yararına program sayılarında patlama yaşanmıştır.

İşbaşı eğitimle ilgili 2014 yılında yapılan 26.283 programa 59.456 kişi katılmış iken 2015 yılında yaklaşık 3 kat artışla program sayısı 76.934'e, katılımcı sayısı ise 159.076 kişiye yükselmiştir. Kurum, Türkiye geneli için hedeflediği sayının 1,5 katına ulaşmış olup bazı illerde bu durum 8 katına varmaktadır. Bu durumu Hükümet nasıl izah edebilecektir?

Diğer taraftan da, toplum yararına programlardan 2013 yılında 197.182 kişi, 2014 yılında 216.108 kişi yararlanmış iken 2015 yılında yararlanıcı sayısı yaklaşık 2,5 kat artarak 523.225 kişiye ulaşmıştır. Bu durumla ilgili, dönemin Çalışma Bakanı ve kurum yöneticileriyle görüşmeler yaptım. İstatistiklerin sağlıklı olmadığı ifade edilmiş ancak daha sonra istatistik bültenlerinden bu programların illere göre dağılım tabloları kaldırılarak gerçekler gizlenmeye çalışılmıştır.

Programların ayrıntılarına ve illerde yaşanan gelişmelere bakıldığında büyük bir rezalet ortaya çıkmaktadır. İllere göre dağılım tablolarının yer aldığı Ekim 2014 ayına kadar yayınlanan bültenlere bakıldığında en fazla işe almanın Şanlıurfa'da olduğu, örneğin 2013 yılında 16.897 kişinin işe alındığı görülmektedir.

Diğer taraftan, işsizliğin yoğun olduğu yerler için öngörülen bu programlardan işsizlik oranı ülke genelinin çok altında olan Rize'de 5.528, Artvin'de 4.195 kişinin yararlanmış olması dikkat çekmektedir. Bakan ve üst yöneticilerin illerindeki bu tablo sizce tesadüf müdür?

Bakınız, 2 defa milletvekili seçimlerinin yapıldığı 2015 yılının ilk üç ayında bu şekilde işe alınan 22 bin kişi iken bu sayı haziran ayında 249 bin kişiye, aralık ayında 523 bin kişiye çıkmıştır. Dolayısıyla bu programların toplum yararından ziyade AKP yararına, AKP çıkarına düzenlendiği açıkça görülmektedir. 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinin yapıldığı 2015 yılında 523 bin kişinin bu şekilde işe alınmış olmasının başka türlü bir izahı var mıdır? İşe alınanların AKP teşkilatlarınca belirlendiğini de cümle âlem biliyor.

Bu uygulama kurumun çıkardığı bir yönetmeliğe göre yürütülmekte olup yönetmelikte dayanak olarak gösterilen kanunlar da böylesine bir yetki vermemektedir. Zaten sınırları belli olmayan şekilde geniş bir yetki verilmesi de hukuken söz konusu olamaz. İstediğin idareyle program yapacaksın, istediğin kişileri işe alacaksın, istediğin gibi ihale usulü belirleyeceksin, yok öyle yağma. Böyle bir yetki, böyle bir düzen olamaz.

Esasen, toplum yararına diye yaptırılan işler, kamu idarelerinin görev alanına giren sürekli işlerdir. Dolayısıyla, Anayasa’mızda öngörülmeyen ve kamu personel mevzuatında olmayan yeni bir istihdam modeli uydurulmuştur.

Bu programlara katılanlar. Millî Eğitim, Orman, belediyeler gibi kurumlarda dokuz aya varan sürelerde çalıştırılmaktadır. Bu idarelerde personel ihtiyacı varsa neden kadrolu personel alınmıyor? Tabii, hem işsizlik fırsata dönüştürülüp insanlar ucuza çalıştırılarak sömürülüyor hem de çaresiz insanımızın kendilerine minnet duymaları sağlanıp oyları alınıyor. Bu şekilde hem işsizlik oranı olduğundan düşük gösteriliyor hem de kayıt dışılık azalmış görünüyor.

Ayrıca, illerde ortaya çıkan bazı aracıların işe aldırdığı kişilerden komisyon aldığı, işe alma karşılığında çalışanların aylığının bir kısmını onlara verdiği yönünde de çok ciddi iddialar bulunmaktadır.

Bu uygulamanın her yönüyle mutlaka soruşturulması gerekmektedir.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kalaycı.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz isteyen Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım.

Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)

Sizin de süreniz on dakikadır.

HDP GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, bir aylık maratonun son bölümü olan 4’üncü torba yasanın ikinci bölümünün tümü üzerinde söz almış bulunmaktayım. Şüphesiz birbirinden farklı konulara tekabül eden maddelerden müteşekkil bu torba yasada bizim için en ilgi çekici olan ve asla kabul etmemizin mümkün olmayacağı husus, Hasankeyf’i sular altında bırakacak olan ve bunun taşınmasını öngören maddedir. Hasankeyf’le ilgili olarak yıllardan beri süren bir tartışma söz konusudur. Binlerce yıllık tarihî değerlerimizi taşıyarak bozmaya, sular altında bırakarak yok etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Bu tür uygulamalar siyasi kararlarla realize edilemez çünkü Anayasa’nın 63/1’inci maddesi ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası düzenlemelerini yok sayan bir siyasi kararla Hasankeyf sular altında bırakılmak istenmektedir.

Hasankeyf’teki 5 binin üzerinde mağara ve çevresinde 300’ün üzerinde henüz arkeolojik kazıları tamamlanmamış olan höyük… Hasankeyf’te henüz 13’üncü yüzyıldan öncesine ait kazı çalışması yapılmamıştır. Hasankeyf üzerine doktora yapmış bir arkadaşınız olarak oradaki zemin etüdünü ve tarihî yapıların taşınması gibi siyasi bir safsatayı hiçbir bilim insanına, konu alanıyla ilgili hiçbir bilim insanına kabul ettiremezsiniz. Hasankeyf taşınacakmış. Taşınan ne? Bir defa, Hasankeyf’le ilgili dikkatinize birkaç hususu sunmak istiyorum. 5 binin üzerindeki mağaranın yüzde 85’i “ana kaya” dediğimiz derinlikleri yüzlerce metreye varan ve kimyasal olarak kalsiyum karbonat olarak formüle ettiğimiz kireç taşından oluşmaktadır. Düşünün, milyonlarca metreküp kireç taşının içine kazınmış ve bin yıllar boyunca insanların kendisine mesken etmiş olduğu bir tarihsel varlık, bir insanlık mirası yok edilmeye çalışılıyor. Milyonlarca metreküp ana kayayı tek blok hâlinde nereye taşıyacaksınız? Böyle akıl dışı, bilim dışı bir yöntem olabilir mi? Taşınırsa ancak üzerindeki birkaç cami veya sivil konut taşınabilir.

Orada Hasankeyf’le ilgili belirtilmesi gereken ikinci bir husus: Özellikle, uluslararası sözleşmelere aykırı olan, burada taşınılması düşünülen veya kandırılan… Özellikle, ilk Hasankeyf projesi gerçekleştirilirken yüklenici firmalardan Nurolun temsilcisi şunu söylüyordu: “Barajı yapacağız, sular altında kalacak, barajın ömrü zaten otuz beş kırk yıldır. Daha sonra baraj kapakları, ömrünü tamamlayıp baraj kapakları açıldığında Hasankeyf yeniden ortaya çıkacak.”

Bir: Kireç taşı suyla reaksiyonunda en kolay eriyebilen ve üzerindeki şekil bütünselliğini bozan yapıdaki bir kayaca tekabül ediyor.

İkinci husus: Biraz, az biraz hidroloji bilen, az biraz jeoloji… İnşaat mühendisi olan arkadaşlarınız mutlaka vardır içerinizde. Barajların en büyük problemi “siltasyon” dediğimiz, akarsuyun baraj havzasına taşıdığı alüvyonlardır, kum ve çakıl taşlarıdır. Bunlar onlarca metrelik depolar hâlinde barajın rezervuar alanına birikirler. Otuz yıl boyunca orada o su birikip daha sonra baraj kapakları açıldığında, ömrünü tamamladığında, ortaya büyük bir alüvyon deposu çıkar, Hasankeyf çıkmaz. Böyle akıl dışı, bilim dışı bir yöntemle bize, neymiş, Ilısu Barajı’nın memleketteki enerji açığını kapatan bir özelliğinden söz ediliyor. Bir defa, Türkiye’deki yüzlerce hidroelektrik santralinin toplam bizim elektrik enerjisi içerisindeki ihtiyacımızı karşılama oranı -yüzlerce barajın- daha yüzde 22’dir. Ilısu’nun üreteceği elektriğin bu ülkenin enerji ihtiyacının hiçbir derdine derman olmayacağı biraz ayrıntılı bilimsel raporlar incelendiğinde görülecektir.

Aslında burada doğa, ekosistem, tarih, kültür katliamının temel sebebi şudur: Sınıflı toplumla birlikte açığa çıkmış olan insanın insan üzerindeki tahakkümünün insanın doğa üzerindeki tahakkümüne dönüşümünden başka bir şey değildir. Önce, sınıflı toplumla insan başka insanları sömürmeyi öğrendi, daha sonra da doğa üzerinde, tarih üzerindeki tahakkümünün gelişmesine sebep oldu. Burada, Hasankeyf’te tarihi katleden zihniyet ile Zeugma’yı sular altında bırakan zihniyet aynıdır. Hasankeyf’i Dicle Nehri’ne boğdurtmak isteyen zihniyet ile Munzur’u, Bergama’da siyanürle altın arayan zihniyet, Fırtına Vadisi’ni, üçüncü köprüyü, üçüncü havaalanıyla birlikte ekosistemi tahrip eden zihniyet aynı zihniyettir. Yine, özellikle ağaç katliamlarına neden olan bu üçüncü havaalanı, üçüncü köprü projelerindeki zihniyet dışında, Karadeniz’de güncel olan Yeşil Yol Projesi ile Hasankeyf’i sulara boğdurtmak isteyen zihniyet aynı zihniyettir. Daha ötesi, Hasankeyf’i sular altında bırakmak isteyen zihniyet ile bugün Cizre’de Medresa Sor’u, Mem u Zin Türbesi’ni, Bırca Belek’i bombalayan, Dört Ayaklı Minare’ye kurşunlar sıkan zihniyet aynı zihniyettir, başkaca bir şey değildir.

ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) – PKK zihniyeti.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – İyi, duymayalı baraj da yapıyor, Ilısu Barajı’nı da PKK yapıyor. Varsın, bu aklınızla siz böyle cari kılın bu işi.

Yine, şunu söyleyelim: Bugünkü mağrurluğunuzu siz ebedi sanıyor olabilirsiniz. Biz iki aydan beri barış ısrarımızı Türkiye’de yaşayan halkların kardeşliği inancıyla sürdürüyoruz. Ya değilse, biz, iktidar partisinin barış dilencisi değiliz. Yapılmış bir seçimde ne kadar oy alırsanız alın bu ülkenin insanları bir partiye ülkenin tapusunu vermez. Bu ülkenin sahibi değilsiniz, sadece, geçici bir süreliğine bu ülkeyi yönetme ehliyeti insanlar tarafından size verildiği için biz sizden talep ediyoruz. Ya değilse, sizin yerinizde başka bir siyasi parti olsa, bugün akan kanın, gençlerin ölümünün çaresini yine siyasi iktidarla biz müzakere ederiz. Yapılmış bir seçimde sadece belli bir süreliğine iktidar olma hakkını aldınız, geçici bir iktidar olma hakkını aldınız, aynen bizim de geçici muhalefet olma hakkını almış olduğumuz gibi. Ya değilse, ne bu ülkenin sahibisiniz ne tapusu sizdedir ne de başka bir anlama gelir. Hiç kimse, bizim bu halkların kardeşliğine ve barışına olan inancımızla barış arayışımızı bir barış dilenciliğiyle karıştırmasın. Biz defalarca söyledik, tekrar söylüyoruz, hani, buraya çıktığımızda “Şurayı, burayı kına.” diyenler var ya, bir kere olsun çıkıp bir çocuğun, bir sivilin, 70 yaşındaki dedenin, bir annenin ölümünü kınayabilme cesareti gösterebildi mi? Ama, biz defalarca şunu söyledik: Üniformasının rengi ne olursa olsun, etnisitesi, kimliği, dini, mezhebi ne olursa olsun, 20 Temmuzdan beri siparişle başlatılmış olan bu kirli savaşta canını yitiren herkesin anısı önünde saygıyla eğiliyoruz ve siyaset kurumunun bir parçası olarak kendi sorumluluğumuzu hissediyoruz. Biz siyasiler kendi payımıza düşeni alıyoruz. Demek ki görevimizi eksik yaptık ki bugün hâlâ askerin silahının, polisin mermisinin üstünlüğünden söz ediliyor. Bize bir yerleri kınamayı salık verenlere son kez şunu söyleyeyim: Silahların arkasından çıkın da onlardan, kurşunu sıkanlardan aldığınız bilgilerle burada siyaset yapacağınıza, lütfen, ne olursunuz, gelin burada sağlıklı bilgileri… Oyunuz ne olursa olsun Cizre’de, yüzde 3 olabilir, yüzde 5 olabilir, biraz halktan sağlıklı bilgiler alarak bu süreci değerlendirmeyi ve toplumsal barışa ortak bir akılla hizmet etmeyi öncelemenizi öneririm.

Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gruplar adına üçüncü söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil’e aittir.

Buyurun Sayın Tamaylıgil. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

CHP GRUBU ADINA BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir temel torba yasanın daha görüşmesini yapıyoruz. Ben de ikinci bölümü hakkında grup adına söz aldım.

“Temel yasa nedir, ne zaman ihtiyaç duyulur, ne zaman temel yasa olarak bazı tasarı ve teklifler görüşülebilir?” diye bizim Meclis İçtüzüğü’müz bir madde ihdas etmiş ve 91 no.lu maddemiz bir temel yasanın nasıl görüşüleceğini kurallarını belirleyerek ortaya koymuş. Biz hukuku uygulayacağız, İç Tüzük’ün gereklerini yerine getireceğiz, bununla yükümlü olan kişileriz, öyle değil mi? Ve orada der ki: “Bir hukuk dalını sistematik olarak bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştirecek biçimde genel ilkeleri içermesi; kişisel veya toplumsal yaşamın büyük bir bölümünü ilgilendirmesi, kendi alanındaki özel kanunların dayandığı temel kavramları göstermesi, özel kanunlar arasında, uygulamada ahenk sağlaması, düzenlediği alan yönünden bütünlüğünün ve maddeler arasındaki bağlantıların korunması…”

Şimdi, görüştüğümüz bu sıra sayılı tasarıya baktığınızda birbirleri arasında ahenk mi var? Nasıl bir ahenk? Bir taraftan kadın istihdamıyla ilgili başlıklardaki düzenlemeleri yaparken bir taraftan gençlerin staj ve işbaşı eğitimi ve işsizlerin eğitimine bir alan açarken diğer taraftan gidip HGS ve OGS ödemelerinden ortaya çıkan borçların affını getiren bir düzenleme, bir taraftan baktığımızda ise daha önce emekli olup emekliliğinde çalışan vatandaşlardan kesilen destek primle ilgili ortadan kaldırılan bir düzenleme. Bu nasıl bir ahenktir? Nasıl birbiriyle ilgili arasında bir bağlantı aranır ve neden bu birbirine benzemez, torbadan çorbaya dönen bu teklif temel yasa hâline dönüştürülür.

Temel yasada ne yapıyoruz biz? Süre olarak baktığınızda maddeler üzerinde Meclis Genel Kurulundaki milletvekillerinin detaylı görüş bildirme imkânını, tartışma imkânını daraltıyoruz. Hızlandırılmış bir yasamaya, bir yasama kalitesi açısından baktığınızda çalışmayı bozan tercihe belli bir temel hazırlıyoruz. Maddeler üzerinde önerge beşer dakika görüşülsün ama içeriğindeki maddeler hepsi ayrı ayrı baktığınızda, kendisi ve maddenin ağırlığı açısından çok önemli başlıklar olan maddeleri hızla geçirelim. Hatta bazısını da belki görüşülürken göz ardı edilir diye ikidir, üçtür, dörttür aynı uygulamayı yapıyoruz. Biz burada ciddi yasama faaliyeti yerine getirmekle görevlendirilmiş olarak vekil tayin edilmiş milletvekilleriyiz. Bizden hizmet bekleyen, bizi seçen millî iradeye yapılan, bu yasama kalitesi açısından son derece hem İç Tüzük’e aykırı hem de… Temel yasayı, Medeni Kanun, Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu gibi yasalarda biz kullandık ama böyle hızlandırılmış ve Meclisin gerçekten nitelikli yasa yapma ilkelerine uymayan bir tercih için de kullanılması, bugünkü geldiğimiz noktada “Biz, nasıl, Meclisi, Parlamentoyu ve çalışmalarımızı ortaya kaliteli mi koyuyoruz?” sorusuna cevap aramakta belki de bilinçli olarak getirilmekte.

Şimdi, burada tabii kadın istihdamı ve kadın istihdamıyla ilgili düzenlemeler konusunda bazı maddeler ihdas edilmiş. Biz, bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşürken bu konuyla ilgili olarak Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve bunun yanında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının buradaki katkı sağlayacak çalışmalarının ne olduğunu sorguladık ama öyle bir geldi ki kadın istihdamıyla ilgili olarak bundan önceki dönemlerde, bakın, kurulmuş olan bir Meclis araştırma komisyonu var; o raporun dâhilinde olan başlıklardan hangileri acaba bu istihdam paketi olarak değerlendirilip yasalaştırılıyor diye baktığınızda sadece ev ve iş hayatının ahenkleştirilmesi konusunda yapılan düzenlemenin ötesine geçmeyen bir tercihin olduğunu ne yazık ki görüyoruz. Burada baktığınızda bir komisyon çalışması sonrasında ortaya konulan başlıkların içerisinde bu ev ve iş ahenkleştirilmesi, aile yaşamının ahenkleştirilmesinin ötesinde eğitimde karşılaşılan sorunlar, kadın girişimciliğiyle ilgili sorunlar, toplumsal cinsiyet eşitliğinde karşılaşılan sorunlar ve kadın örgütlenmesiyle ilgili yapılması gereken çalışmaların hepsinin bir arada değerlendirilmesi gerekirken karşımıza sadece kadının birinci vazgeçilmez ve zorunlu olarak birinci görevinden arta kalan zamanını istihdam ve iş hayatının parçası olarak gören… Tabiidir ki kadınlar açısından baktığınızda annelik ve çocuk büyütme sürecinde rahatlatacak ama bu rahatlamaya annenin istihdama katılımını sağlayacak düzenlemeleri, sadece evde kaldığı zamanı iş hayatıyla ahenkleştirecek düzenleme yerine annenin çocuk bakımıyla ilgili olan sosyal devlet sorumluluğu içerisinde kreş açma, devletin çocuklara bakım ve istihdam açısından kadına zaman ayırma imkânı sağlayacak düzenlemeler yerine kolaycılığa kaçtığını görüyoruz.

Burada yapılan düzenlemeler kadının mesleki eğitim açısından kendini geliştirebileceği bir süreci hazırlamakta mı? Maalesef, bu yarı zamanlı ve esnek çalışmalar açısından yapılan düzenlemeler bir yerde, belki önümüzdeki günlerde gündeme gelecek olan özel istihdam bürolarıyla birleştirilmiş olarak kadın emeğinin bir yerde köleleştirilmiş ve tek düze… İşte geliri de belirlenmiş, asgari ücretle fikslendirilmiş bir emek ve o emeği geliştirecek mesleki açıdan, kariyer açısından ve beyaz yakalı, mavi yakalı emekçi açısından değerlendirildiğinde, sorunları çözecek nitelikte olmadığı çok açık olarak gözükmekte.

Diğer taraftan, emeklilerle ilgili düzenleme açısından baktığınızda da… Sene 2006, yine Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri zamanında bir düzenleme yapıldı ve emeklilerden destekleme primi kesilmesiyle ilgili bir yasal düzenleme. O gün rakam kaçtı biliyor musunuz? Yüzde 33’le 39 arasında destekleme primi kesilmesi noktasında bir yasa çıktı. Allah’tan Cumhuriyet Halk Partisi var, hem emeklinin, emekçinin, halkın bu tür mağdur edilecek konularda… Sizin çok şikâyet ettiğiniz, “Niye Anayasa Mahkemesine gidiyorsunuz?” dediğiniz başlıklardan birinde, Cumhuriyet Halk Partisi Anayasa Mahkemesine gitti ve bu oranın düşürülmesini ve yapılan hukuksuz, Anayasa’ya aykırı uygulamanın… Çünkü yıllarca emeğini vermiş, primini ödemiş ve ondan sonra emekliliğinde geçimini sağlayamayan kişilerin tekrar çalışmaları hâlinde bir ceza gibi kesilen bu destekleme priminin kaldırılması yolunda bir hedef ortaya konuldu. Yıllarca bununla ilgili 15’ti 10’a indirdiniz sizler, sonunda geldiniz, aklın yolu bir, bunun kaldırılmasıyla ilgili bir karar.

Diğer taraftan, bu stajyer öğrenciler ve meslek eğitimiyle ilgili olan düzenleme… Şimdi, değerli arkadaşlar, ne kadar güzel görünüyor, bu stajyer öğrenci staj sırasında bir gelir elde edecek, iş arayan, iş bulamayan kişiler kendileri baktığınızda iş meslek danışmanlarının ortaya koyacağı tercihlerle iş bulacaklar ve çalışacaklar. Geçen sene tam seçim zamanı, ne hikmetse, bir de imalat sanayi ve hizmet sektörü olarak ayırarak bir prim desteği de ortaya koydunuz ve bir anda patlayan istihdam rakamları karşımıza çıktı.

Şimdi, bu da İşsizlik Fonu’ndan karşılanmak üzere gündeme getirdiğiniz bir düzenleme. Ne güzel! Emek, işsizlik, bu ülkede işsizliğin OECD… Hele hele gençler açısından baktığınızda OECD’de en kötü noktaya vardığımız günlerde, tam da seçim döneminde bu tür uygulamalar ve bunun devamı. İsmi güzel, uygulaması güzel ama niyeti onlarca sorgulamaya… Hem kişi açısından baktığınızda 50 binden 159 bine çıkan bir rakam. Ne hikmetse tam seçim tarihleri yaklaştığında, tam seçim tarihlerinde ve dönemsel ve bölgesel olarak… Seçim bölgelerine baktığınızda da rakamlar bize bazı işaretler veriyor.

Bunları yapıyorsunuz ama bunları yaparken kimse bunları görmüyor, bunların farkında değil diye düşünebiliyor musunuz? Peki, bu seçilen öğrenciler hangi kriterlere göre seçiliyor? Bu danışmanlar, bu uzmanlar kaşına gözüne, gördüğü niteliklere göre mi bakıyor veya bir kariyer veya bir CV değerlendirmesi mi? Hiç zannetmiyorum, zaten böyle olmadığının iddiaları da çok yoğun.

Diğer taraftan, baktığımızda -vaktim yetmiyor ama- Hasankeyf. Tarihi korumak, tarihin içindeki bize anlatılan bilinci yaşamak ve yaşatmak, tarihin zenginliğini yok etmemek hepimizin görevi olmalı, aynı zamanda doğayı ve doğal dengeleri de. Bakın, daha yeni, Davos’ta bir açıklama geldi, uzun vadeli gelişmeler açısından; on yıl içerisinde bir kuraklık ve bu kuraklığa bağlı olarak gelişecek olan süreç.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) – Bir yandan bunu değerlendirirken bir yandan da gelin kültürümüze, yedi bin yıllık bir tarihe, içinde sakladığı değerlere, onlara sahip çıkarak; onları yok ederek değil, onların varlığından, onların korunmasından büyük bir zenginlik elde ettiğimizi bilerek bir eylem gerçekleştirelim. Ama görünen o ki, en geç iki yılda bu tarihî ve bu kültürel zenginlik sular altında kalacak.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tamaylıgil.

İkinci bölüm üzerinde şahıslar adına ilk söz, Tokat Milletvekili Yusuf Beyazıt’a aittir.

Buyurun Sayın Beyazıt. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sizin süreniz beş dakikadır.

YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerine AK PARTİ adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi en kalbî duygularımla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, bugün Diyarbakır Sur’da 3 askerimiz daha şehit olmuştur, onlara Allah’tan rahmet diliyorum. Bu şehitlerden birisi de -ben Tokat Milletvekiliyim- güzel Tokat’ımızın Pazar ilçesinin Çiftlik köyündendir. Bu vesileyle çok üzgün olduğumu, son derece müteessir olduğumu ifade etmek istiyorum. Bu şehitlerimizin yakınlarına sabrıcemil niyaz ediyorum. Bunlarla beraber, 3 askerimiz ağır yaralı, 2 polisimiz de yaralı, onlara da şifalar diliyorum; ailelerine, yine bu anlamda sabır diliyorum.

Değerli Başkanım, sayın milletvekillerim; Sayın Genel Başkanımız, Başbakanımızın seçim öncesinde söylediği gibi, bu düzenlemelerle yeni iş kuran gençlerimize üç yıl boyunca gelir vergisi muafiyeti sağlanmaktadır. Öğrenim gören gençlerimizin pasaport harcı kaldırılmaktadır.

Kadın memurlara, doğuma bağlı olarak, ilk çocukta iki ay, 2 çocukta dört ay, 3 çocuk ve üzeri çocukta altı ay yarı zamanlı ve tam ücretli çalışma hakkı getirilmektedir.

Çocuk sahibi olan memurlara kısmi zamanlı ve tam ücretli çalışma hakkı getirilmektedir.

Yemde ve gübrede KDV kaldırılmaktadır.

Özel sektörde çalışmakta olan kadınlara doğum sonrası yarım çalışma ödeneği getirilmektedir. Yine, özel sektörde çalışmakta olan kadınlara kısmi süreli çalışma hakkı verilmektedir. Yine, özel sektörde çalışmakta olanların doğum sonrası ve evlat edinme sonrası izinleri artırılmaktadır.

Sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlar; madde 19 ile doğumda veya doğum sonrasında annenin ölümü hâlinde doğum sonrası kullanılamayan süreler bu düzenlemeyle babaya kullandırılmaktadır. 3 yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinene sekiz hafta analık izni kullandırılmaktadır. Çalışan kadınlara doğum sonrası analık izninin bitiminden itibaren, evlat edinme hâlinde evlat edinene edinim tarihinden itibaren altı aya kadar ücretsiz izin verilecektir yahut her doğumda altı aya kadar haftalık çalışma süresinin yarısı kadar ücretsiz izin kullanabilme hakkı verilmektedir. Bu seçimlik haklardan hangisinin kullanacağı izin talebinde bulunana bırakılmaktadır.

Madde 20 ile yaşlılık aylığı alıp da çalışanlar artık sigorta primi ödemeyeceklerdir.

Madde 21 ve 22 ile hizmet akdine bağlı olmadan kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, çalışmaya başlayanlardan ya da bu kapsamdaki emeklilerden sosyal güvenlik destek primi bundan böyle alınmayacaktır.

Sayın milletvekilleri, madde 23 ve 24 ile ana veya babası üzerinden bakımla yükümlü olmayan gençler, lise ve dengi öğrenimden mezun olanlar 20 yaşını, yükseköğretimden mezun olanlar 25 yaşını geçmemek şartıyla primlerinin devlet tarafından ödenmesi suretiyle mezuniyet tarihinden itibaren iki yıl süreyle gelir testi yaptırmaksızın ücretsiz sağlık ücretinden yararlanacaklardır.

Madde 25 ile sosyoekonomik gelişmişlik endeksi düşük olan 51 ilimizde 10 ve üzerinde sigortalı çalıştıran işverenlere 6 puanlık teşvik vardı. Kalkınmada öncelikle illerimizde 1 ila 9 kişi çalıştıran işletmeler bu teşvikten maalesef yararlanamıyorlardı. Şimdi, kalkınmada öncelikli yani ekonomik olarak biraz daha desteklenmesi gereken yerlerde 1 ila 9 işçi çalıştıran iş yerleri artık bu teşvikten yararlanacaktır. 255 bin işletmemiz de bu teşvikten yararlanacaktır.

Bu vesileyle, Meclisimizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Beyazıt.

Şahıslar adına ikinci ve son söz, Bursa Milletvekili Lale Karabıyık’a aittir.

Buyurun Sayın Karabıyık. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

LALE KARABIYIK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümüyle ilgili şahsım adına söz almış bulunmaktayım.

Evet, bu maddelerde de yine her alana giren farklı konular yer almakta. Önce şununla başlayayım: Doğum izinleri var, süt izni konuları var, evlat edinme var. Biz, tabii ki kadının istihdamdaki hayatını kolaylaştıracak, kadın istihdamını artıracak her türlü desteğin yanındayız. Ancak, şunu söylüyoruz: Doğum izni de olmalı, esnek çalışma da olmalı fakat bunların doğru kurgulanması, doğru planlanması lazım. Hatta yalnız doğuma bağlanmamalı, kadının hayatında herhangi bir dönemde ailevi sorunlar sebebiyle izin alabileceği ya da yarım zamanlı çalışabileceği hakları da olmalı. “Doğru kurgulanmalı.” diyorum çünkü ilgili maddeyi incelerseniz burada yarım zamanlı çalışma süreleri belirlenmemiş, net değil ve bu bir suistimal yaratabilir. Mesela, diyelim ki, işveren dedi ki çalışan kadına: “Yarım zamanlı çalışma hakkını gündüz 11.00 ila 15.00 arası kullanacaksın.” Düşününüz ki, İstanbul’da yaşayan bir kadın çalışan. Günün hepsi gitti zaten o İstanbul trafiğinde. Yani, demek istiyorum ki doğru kurgulanması lazım ve bu maddenin özellikle eksiği çalışma saati sürelerinin net olarak belirlenmemesi.

Yine, süt izni kalkıyor, yerine iki aylık çalışma izni geliyor. Yine, neden acaba birinci, ikinci ve üçüncü doğumlarda aynı miktarda izin değil, daha farklı daha fazla aylarda izin kullandırılıyor? Bu tasarı doğru planlanmalı, doğru programlanmalı diyoruz, Türkiye'de iş barışını bozmamalı.

Peki, başka ne yan etkiler yapabilir? İş güvencesizliği yaratabilir, özel istihdam bürolarını artırabilir ve taşeron çalışmayı artırabilir. İşte, bu nedenle doğru kurgulanmalı, doğru planlanmalı diyoruz. Biz, kadının istihdama katılmasını teşvik ediyorsak, peki o zaman acaba kreş desteği nerede, bunu merak ediyorum. Yani, bu konuda şunu söylemek istiyorum: Bu destekler olmalı ama acaba kadının aklına şöyle bir çelişkili soruyu getiriyor muyuz? Evde mi oturmalı, çocuk mu kariyer mi? İşte, bu çelişkiye düşmeyecek şekilde, istihdam desteğini verecek şekilde bu maddelerin oluşması gerekirdi diye düşünüyorum.

Evet, yine bir başka maddemizde, ki biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bunu sürekli söylemiştik, genel sağlık sigortası prim borcu olanlar demiştik. Şimdi, 27’nci maddeyle ilgili konuşmak istiyorum, özellikle değinmek istiyorum. Bakın, bu kanun, yürürlüğe girdikten sonraki kişileri kapsayacak. Oysa geçmişte prim borcu olanlar yine sağlık hizmetinden faydalanamayacaklar. Oysa bu borçların silinmesi gerekiyordu, zaten maddi gücü olmayan kişiler bu borçları ödemeyeceği için yine sağlık hizmetinden yararlanamayacaklar, onun için bunun da göz ardı edilmemesi gerekiyor.

Çalışan emeklilerle ilgili zaten Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz projelerimizde de belirtmiştik. Bu sosyal güvenlik destek priminin olmaması gerektiğini ifade etmiştik.

Şimdi bakalım, Türkiye'deki emeklilerin durumuna bir göz atalım. Bakın, emekliler geçinemediği için ikinci iş yapmak istiyor. Dünyadaki diğer emeklilere bakalım, farklı ülkelerde emeklilik yaşamlarını belli bir yaştan sonra dünyayı gezerek geçiriyor, hobileriyle uğraşıyor, torunlarıyla ilgileniyor. Oysa Türkiye’ye bakıyoruz, emeklilerin yüzde 93’ü çalışırken emekli olduğu zaman geçinecek bir meblağ ayıramamış çünkü gelir yetersizliği söz konusu ve yüzde 54’ü emekli olduğunda yaşamını sürdüremeyeceğini düşünüyor. İşte, bu nedenle de ikinci bir işe mutlaka ihtiyaç duyuyor. Aslında gerçek bir intibak yasasıyla gelir adaletsizliği ortadan kaldırılarak başlanmalı. Dünyadaki gelir boşluğunu da hatırlatmak istiyorum, bakın, emeklilerde Türkiye’de on sekiz yıl gelir boşluğu var ama dünya ortalaması yedi yıl. Bu nedenle, biz zaten bu maddeyi projelerimizde de ifade etmiştik, emeklilerin gelir seviyesinin yükselmesi, adaletsizliğin ortadan kalkması üzerinde durmuştuk. Bunu da dikkatlerinize sunmak istiyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Karabıyık.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. Sürenin yarısı sisteme giren milletvekillerine, yarısı da Hükûmeti temsilen Bakana verilecektir. Ancak sistemde bir arıza olduğundan biz daha önce de konuşma söz sırasını dağıtmıştık, ona göre ben ilgili milletvekillerinin isimlerini okuyayım, tekrar sisteme girerlerse, sıradan vereceğiz çünkü.

Sayın Parsak, Sayın Tor, Sayın Ahrazoğlu, Sayın Karabıyık, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Bektaşoğlu, Sayın Tanal, Sayın Arık… Böyle devam ediyor. Bu ilgili milletvekillerimiz önce sisteme girerse sırayla söz vereceğim.

Sayın Parsak, buyurun.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum.

Biraz önce Sağlık Bakanımız da buradaydı, malumunuz, tüm milletvekillerimizin bildiği gibi, Türkiye genelinde 300 bin sağlık personeli atama beklemekte. Dolayısıyla, bu sağlık personellerimizden en azından 60 bininin atanabilmesi talebiyle 11 Ocak tarihinde bir kanun teklifi vermiştik. Biz her gün, söz konusu atama bekleyen sağlık personellerinden sosyal medya yoluyla ya da telefon yoluyla bu yönde yeniden talep alıyoruz. Bu personellerimizin son derece mağdur olduğu bir hakikat. Hazır bütçe görüşmeleri de gerçekleştirilirken, bu personellerimizden en azından 60 bininin atanmasını teminen kanun teklifimizin kabulünü beklemekteler. Bu yönde yapılmakta olan bir çalışma var mıdır? Bunların ataması ne zaman gerçekleştirilecektir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Tor…

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Sayın Bakan, şehit yakınlarına ve gazilere verilen serbest dolaşım kartlarının bakanlık görev değişimi nedeniyle iptal edildiği, iptal sonrasında kart sahiplerinin bu durumdan haberdar edilmediği, bunun neticesinde de birçok kart sahibinin güç durumlarda kaldıkları müşahede edilmiştir. Şehit yakınlarına kartlarının iptal edildiği neden posta, mesaj veya telefonla bildirilmemiştir? Kart bilgileri idarede mevcut olduğu hâlde yenilenerek kendilerine gönderilmemiştir. Kart yenileme işlemi için çoğu köy ve kasaba gibi yerleşim birimlerinde yaşayan bu insanların il merkezine kadar gitmeye mecbur bırakılması, birçok maddi ve manevi külfetlere katlanmalarına vesile olunması uygun bir davranış mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Ahrazoğlu…

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bugün 27 Ocak Hatay Antlaşması’nın 79’uncu yıl dönümü. 27 Ocak 1937’de Cenevre’de toplanan Milletler Cemiyeti Hatay’ın bağımsızlığını kabul etmiş ve bir seçimle Hatay’da çoğunluk tespiti yapılmasına karar vermişti. Bunun üzerine 13 Ağustos 1937’de seçimler yapılmış, 12 Eylül 1938’de bağımsız Hatay Cumhuriyeti kurulmuş ve 30 Haziran 1939’da da Hatay Türkiye'ye katılarak kararını belirtmişti.

Bu vesileyle “Hatay benim şahsi meselemdir.”, “Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde esir olamaz.” diyen başta Aziz Atatürk olmak üzere, Hatay Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’i, Hatay Meclis Başkanı Abdülgani Türkmen’i, Hatay Başbakanı Abdurrahman Melek’i ve Hatay’ı o gün bizlere emanet edenleri rahmet ve minnetle anıyorum.

BAŞKAN – Sayın Karabıyık…

LALE KARABIYIK (Bursa) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Sayın Cumhurbaşkanı, Kaddafi’den İnsan Hakları Üstün Hizmet Ödülü ve 250 bin dolar almıştı ve sivil toplum örgütlerine bağışlanacağı ifade edilmişti. Acaba nereye bağışlandı, hangi sivil toplum örgütlerine bağışlandı, bunu öğrenmek istedim?

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, ülkemiz üniversitelerinde çalışmakta olan araştırma görevlileri iki farklı statüde çalışmaktadır. 33/A maddesinde çalışan üniversite kadrolarında görev yapanlar ve sayıları 3.500’e yaklaşmış eski kadrolarında görev yapan araştırma görevlileri, bunlar da 50/D kadrosunda görev yapıyorlar. Birçoğunun yaşı 30’a yaklaşmış, hatta 30’u aşmış, evlenmiş, aile kurmuş, doktoraları bitmek üzere olan genç akademisyenler, maalesef enstitü kadrolarına, üniversite kadrolarına geçirilmemektedir. Bu durum üniversite yönetim kurullarının inisiyatifine bırakılmıştır. Bu şekilde yani doktora sonrası güvencesi olmadan çalışan araştırma görevlileriyle ilgili bir çalışmanız var mıdır? Bu durumda olan akademisyenlerin hak mahrumiyetlerini giderecek misiniz?

BAŞKAN – Sayın Bektaşoğlu…

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İlim Giresun’la ilgili önemli bir sorunu dile getirmek istiyorum. On üç yıldır BOTAŞ ve AKSA tarafından yürütülen çalışmalarla 2009 yılında komşu illerimiz Ordu, Trabzon ve Rize’de neredeyse nüfusun ve sanayinin tamamı doğal gaza kavuşmuştur. Hatta bu illerimizde doğal gaz kullanımı ilçeleri de kapsayacak şekilde yaygınlaştırılmıştır. Ama Karadeniz’de doğal gaz iletim, dağıtım hattı bir türlü tamamlanamayan tek ilimiz maalesef Giresun’dur. 110 bin nüfuslu Giresun’da doğal gaz abonesi sayısı on binleri bile bulmamış, 28 mahallemizden sadece 10’unda doğal gaz arzı sağlanmıştır. Bunun başlıca nedenlerinden biri de Karayollarının şehir içi yolunun belediyeye devredilmediği gibi kazı çalışmalarına izin vermemesidir. Bu sebeple… Bu bölgede 4 tane hastane, 8 bin öğrencinin eğitim gördüğü üniversite yerleşkesi, jandarma bölge komutanlığı, okullar, yurtlar, pek çok resmî kurum, çok katlı konut alanları mevcuttur. Daha büyük nüfusun yaşadığı şehrin batısındaki mahallelerde doğal gaz dağıtım hattı bağlantısı maalesef yapılmamıştır. Konuyu bilgilerinize sunuyor, ilimizi bu çağdaş, ucuz, çevreci yakıttan mahrum bırakanlardan hesap sorulmasını istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Tanal, buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, polislerle ilgili daha önce 2200 olan ek gösterge 3000’e çıkarıldı. Bu, aylık 47 TL’ye tekabül ediyor. Yani, bu ek göstergenin 3600’e çıkarılmasının ne mahzuru var? 17’nci büyük ekonomiye sahip olan bir ülkeyiz diye övünüyoruz. Bu açıdan 3600’e çıkarılmasının bir mahzurunun olmadığı kanaatindeyim. Bu konuda sizden destek ve yardım bekliyoruz. Netice itibarıyla, aynı konumda bulunan astsubaylar 3600 iken polisler 3000 ek göstergede bulunuyor. Bu adaletsiz bir uygulama çünkü Anayasa’mızın 55’inci maddesi “Eşit işe eşit ücret ödenir.” diyor. Yani, eşit işe eşit ücret ilkesi de bu konuda ihlal ediliyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Son soru, Sayın Arık, buyurun.

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bugün, erken doğumu engellemek için kullanılan iki grup ilaç piyasada bulunmamakta. Yerine başka kullanılacak ilaç, ajan yok ve hastalar erken doğurmakta, bir kuvözde 3-4 çocuk yatmakta. Bunlar hem erken doğumun getirdiği problemleri yaşamaktalar hem de erken doğum için yenidoğan yoğun bakımlarına çok ciddi derecede ücretler ödemekte. Bu konuda bir politikanız var mı? Bu aileleri, bu kadın doğum uzmanlarını rahatlatma adına, bu ilaçların tekrar piyasaya gelmesi adına bir sağlık politikanız var mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Şimdi de soruları cevaplandırmak üzere Hükûmet adına Kalkınma Bakanı Sayın Cevdet Yılmaz’a söz veriyorum.

Buyurun Sayın Yılmaz.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle toplumumuzun çok değişik kesimlerini ilgilendiren, çok önemli haklar getiren bu düzenlemelerin hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Sayın Parsak’ın sağlık personeliyle ilgili bir sorusu olmuştu. Hükûmetlerimiz döneminde eğitim ve sağlık, personel politikalarımızda hep öncelikli alanlar oldular. Bu alanda sağlık personeli sayımızı da her sene artırıyoruz. Özellikle önümüzdeki dönemlerde de öncelikli alanlardan biri olmaya devam edecektir.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Biz 300 binin 60 binine kadro istiyoruz.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Ancak, tabii, her yıl bütçe imkânlarımız, ülkemizin gerçekleri çerçevesinde hareket ediyoruz ama elimizden gelen maksimum ölçüde de, eğitim ve sağlık başta olmak üzere, sosyal alandaki personele her zaman öncelik veriyoruz.

Sayın Tor şehit yakınları ve kartları konusunda bazı aksaklıklar olduğunu ifade ettiler. Bunu Aile Bakanlığımıza iletelim. Yani, uygulamadan kaynaklanan bazı aksaklıklar varsa, onların elbette hızlı bir şekilde düzeltilmesinde büyük fayda var.

Sayın Ahrazoğlu, Hatay Milletvekilimiz sorudan ziyade Hatay’ın ülkemize katılmasıyla ilgili fikirlerini ifade ettiler. Ben de bu vesileyle, tabii, emeği geçen herkesi rahmetle yâd ediyorum. Bu, gerçekten son derece önemli bir ilerleme olmuştur.

Sayın Karabıyık, Kaddafi’den alınan ödül gibi bir hususu dile getirdiler. Yani, bunu eminim defalarca sormuşlardır, gerekli makamlardan da cevabını almışlardır. Tekrar tekrar gündeme getirmelerinin çok anlamlı olmadığını düşünüyorum. Tartıştığımız konuyla da bir ilgisini kuramadım doğrusu.

Sayın Gaytancıoğlu araştırma görevlileriyle ilgili iki ayrı statüden bahsetti. Öncelikle şunu ifade etmek isterim: Son dönemlerde yaptığımız düzenlemelerle, araştırma görevlilerimiz başta olmak üzere, akademisyenlerimizin özlük haklarında çok önemli iyileştirmeler gerçekleştirdik. Gençlerimizin akademisyenliği tercih etmesi noktasında önemli bir teşvik de sağlanmış oldu, ortam iyileştirilmiş oldu. Yüksek öğretimde, biliyorsunuz, çok sayıda da üniversite hayata geçti; buralara nitelikli gençlerimizin çekilmesi anlamında önemli adımlar atıldı. Ancak spesifik olarak bu enstitü-üniversite ayrımı, bu konularla ilgili hususlar Hükûmetimize henüz gelmiş bir konu değil. Bu konuyla ilgili YÖK Başkanlığımızdan ve Maliye Bakanlığımızdan daha detaylı bilgiler talep edilebilir diye düşünüyorum.

Giresun Milletvekilimiz Sayın Bektaşoğlu, doğal gazla ilgili ildeki yetersizlikleri ifade etti, abone sayısının artması için Karayolları ile belediyenin iş birliği yapması gerektiğini söyledi. Tabii, konunun detaylarına hâkim değilim doğrusu ama bir iş birliği ihtiyacı varsa tabii ki bunu kurumlarımızın gerçekleştirmesinde büyük fayda var.

Sayın Tanal polislerimizle ilgili sağlanan ilerlemelerin daha da iyisi yapılsın anlamında bir öneri getirdi. Biz 2200’den 3000’e çıkarıyoruz göstergeyi ama bir taraftan da tazminatlarını artırıyoruz polisimizin. Dolayısıyla, hem tazminatı hem de bu yapılan düzenlemeyi düşündüğümüz zaman polisimizin özlük haklarında çok önemli iyileştirmeler yapıyoruz. Ancak, her kurumun da kendi içinde bir hiyerarşisi var, değişik düzeylerin ek göstergeleri var. Bir düzeyle ilgili vereceğiniz bir karar diğer düzeyleri de etkileyebiliyor. Polis için, Emniyet teşkilatımız için böyle bir durum söz konusu. Dolayısıyla, bizim uygun gördüğümüz artış 3000 şeklinde çünkü o polislerimizin üstleri de var, belli bir hiyerarşi içinde bu ek göstergeler tespit ediliyor.

Sayın Arık erken doğum meselesini gündeme getirdi. Bu konular da gerçekten önemli. Bu vesileyle şunun altını çizmek isterim: Son on üç yılda sosyal alanda elde ettiğimiz en büyük başarılardan biri doğumda bebek ve anne ölümlerinin azalmasıdır. Bunu da, tabii, daha yaygın, erişilebilir bir sağlık hizmetiyle gerçekleştirdik. Bugün bebek ölümlerinde de, anne ölümlerinde de Türkiye geçmişe göre çok daha iyi bir noktadadır. Yalnız, bahsettiği, anladığım kadarıyla, bir ilaçla ilgili bir husus. O ilaçla ilgili detayı, doğrusu, bilemiyorum. Bunu Sağlık Bakanlığımızın daha teknik yazılı bir şekilde cevaplandırması daha doğru olur ama hastanelerde özel kuvözler oluşturulması, hastane ortamında doğumun gerçekleştirilmesi, hatta kırsal alanda yaşıyorsa vatandaşımız onun belli bir süre önceden, doğumdan önce hastaneye alınması ve bu hizmetin verilmesine kadar bir dizi tedbirle bu konularda gerçekten önemli ilerlemeler, mesafeler aldık. Bu konuyla, özel olarak bahsettiği hususun Sağlık Bakanlığımız tarafından yazılı cevaplandırılmasında fayda var diye düşünüyorum.

Tekrar bu önemli düzenlemelerin her bir kesim için, bütün ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Benim soruma cevap vermedi.

BAŞKAN – Son bir dakikalık süremiz var.

Sayın Aksu’ya da biz bir söz verelim.

Sayın Aksu…

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, bir sayın bakana atfen medyada yer alan bir hususu sormak istiyorum. Acaba Devlet Memurları Kanunu’nda yapacağınız değişiklikle memur güvenliğini kaldıracağınız ve kamu çalışanlarını güvencesiz hâle getireceğiniz doğru mudur?

BAŞKAN – Evet, Sayın Bakan…

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Şimdi, Sayın Başkanım, ülkemizde devlet personel rejimi reformu tartışmaları uzun yıllardan bu yana yapılmaktadır. Avrupa’da da çeşitli ülkelerde baktığınız zaman memur ve kamu çalışanı ayrımı vardır. Bizde de, Anayasa’mızda da var aslında bu ayrım. Kamuda belli kamunun egemenlik yetkisini kullanan, piyasada karşılığı olmayan işlevleri yürüten memurları olduğu gibi, piyasada, sivil kesimde karşılığı olan işleri yapan çalışanları da mevcuttur. Avrupa’da, gelişmiş ülkelerdeki mevzuat özellikle bu açıdan Türkiye'de de uzun yıllardır tartışılmaktadır. Ancak, henüz bir devlet personel rejiminin ayrıntıları şekillenmiş değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Bunlar birçok tarafı ilgilendiren hususlardır. İlgili taraflarla istişare içinde bunun içeriği şekillendirilecektir.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Bakanım, polislerin özlük haklarıyla ilgili soruma cevap vermediniz.

BAŞKAN – İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, sisteme girmiştim efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay, kusura bakmayın, fark etmedim.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

5.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerindeki soru-cevap işlemi sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Bursa Milletvekilimiz Sayın Lale Karabıyık Sayın Bakana bir soru sordu. Soru, milletvekilinin buradaki varlık sebeplerinden biridir. Sayın Bakan’ın “Sorunun gündemle ne alakası var?” cevabını yadırgadığımı söylemem lazım. Sayın Bakana sorulan, yöneltilen soruların hemen hemen tamamı görüştüğümüz kanunla ilgili değil zaten, ayrı.

Ama, asıl söylemek istediğimiz şudur: Şeffaflık ve hesap verebilirlik demokrasilerin olmazsa olmazıdır. Bu sorulan soru müteaddit defalar sorulmuştur, doğru. Sayın Bakan dedi ki: “Daha önce ilgili bakanlar bunu cevapladı.” Şu Mecliste, muhalefeti bırakın, iktidar partisinden bir milletvekili bu sorunun cevabını biliyorsa ben adımı değiştireceğim. Bu sorunun cevabı verilmemiştir Sayın Bakan. Bu 250 bin doları, dönemin Başbakanı, Sayın Cumhurbaşkanı, sivil toplumlara bağışlayacağını söyledi; güzel, iyi. Biz de diyoruz ki: “Bu nereye bağışlandı?” Ne var bunda? Bunun cevabını vermek bu kadar zor mu? Merak ediyorum.

Şunu da diyebilir: “Bağışlamadı, parayı yedi.” de denebilir, bu da bir cevaptır. Ama, topluma, millete, sivil toplumlara bağışlanacak denilen paranın bağışlanmadığına dair bizde bir kuşku var. Bu kuşkuyu gidermek de Hükûmet üyesi olarak sizin göreviniz. “Bu daha önce soruldu, ilgili bakanlar cevap verdi, verildi.” demek… Böyle bir cevabı doğru bulmuyorum. Sorulan soruyu tartmak, yargılamak da bence sizin işiniz değil Sayın Bakan. Bu 250 bin dolar hangi sivil toplum kuruluşlarına verildi? Ya da verilmediyse “Verilmedi.” denecek, bir kelimelik cevabı var bunun.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan…

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Ben, hiç kimsenin sorusunu belirleyecek durumda değilim elbette.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Öyle dediniz ama.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Ama hiç kimse de benim verdiğim cevabı belirleyecek durumda değil.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Siz cevap vermediniz, siz cevap vermeye mecbursunuz.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Dolayısıyla, sizin ne kadar soru sorma hakkınız varsa benim de istediğim gibi cevap verme hakkım var.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Oldu canım, ya!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yok öyle şey! Yok öyle şey!

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Kusura bakmayın, sizin keyfinize göre cevap veremem. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Öyle şey olmaz!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Alkışladığınız şeye bakın, ayıp ya! Neyi alkışladığınızın farkında mısınız?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Daha önce verilmiş… Kendinize bazı şeyleri hak görüp başkalarını o haktan mahrum görmenizi de ben yadırgıyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Böyle bir şey olur mu ya? Neyi alkışladığının farkında mısın ya?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Ben hiç kimsenin sorusunu yargılamam…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İşime göre cevaplama hakkı…

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – …ama benim cevabımı da siz sınırlayamazsınız, kusura bakmayın.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet, sınırlamıyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN - Beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.03

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), Sema KIRCI (Balıkesir)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan…

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/517, 2/434) (S. Sayısı: 68) (Devam)

BAŞKAN - İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, ben söz hakkı istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Demirel.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sistemi açma şansımız var mı?

BAŞKAN – Ne için söz istiyorsunuz önce bir onu şey yapayım.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Bir bilgilendirme yapacağım Genel Kurula.

BAŞKAN – Açalım.

Sayın Özel, siz de sisteme girerseniz…

Buyurun Sayın Demirel.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

6.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, HDP Grubundan 3 milletvekilinin, Cizre’de bir bodrum katında mahsur bulunan yaralıların hastaneye götürülmemesi nedeniyle İçişleri Bakanlığında açlık grevine başladıklarına, bu sorunun bir an önce çözülmesi ve Hükûmetin bu konuda bir açıklama yapması gerektiğine ilişkin açıklaması

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, bugün -dört gündür ifade ediyoruz, burada da ifade ettik, daha önce de Genel Kurulu bu konuda bilgilendirdik- Genel Kurulun başladığı saatlerde bizim 3 milletvekilimiz -Grup Başkan Vekilimiz İdris Baluken, Osman Baydemir ve Meral Danış Beştaş arkadaşlarımız- Cizre’de yaşanan olaylara ilişkin, 24 yurttaşımızın bodrumda bekletilmesi ve ambulansın gönderilmesine ilişkin İçişleri Bakanıyla görüşme talebinde bulunmuştu ve -saat 11.00’den beri- İçişleri Bakanlığına bu görüşmeyi gerçekleştirmek üzere gittiler. Ambulansların yaralıları almaya gittiğine dair bilgiler bize ulaştı, yola çıktığına dair. Hatta ambulansla değil -Sağlık Bakanı biraz önce açıkladı -yapılan görüşmeler sonucunda belediyeye ait bir araçla, ortak belirlenen kişilerle, onların dışında da oradaki personeller ve sonrasında da, arkasında da ambulansla, sağlık personeliyle birlikte yaralıların alınmasına yönelik yola çıkıldı. Ama ne yazık ki yola çıkıldığı an itibarıyla onların gittiği güzergâh, ambulansların gittiği güzergâh, gönderildiği güzergâh farklı bir güzergâh oldu ve arkadaşların mahsur kaldığı binanın etrafı bir bütün olarak zırhlı araçlarla sarıldı ve oraya top atışları ve ağır silahlarla saldırı başlatıldı. Ambulansla yaralıların oradan alınması gerekirken, öyle bir çaba içerisindeyken, hâlâ milletvekili ve grup başkan vekili arkadaşlarımız oradayken bu gerçekleşmedi ve yaralılardan haber alınamayacak düzeyde, iletişime geçilemeyecek düzeyde etrafı kuşatıldı ve hastaneye gönderilmeleri engellendi. Şimdi, bu kabul edilecek bir durum değil. Hâlâ arkadaşlarımız İçişleri Bakanlığında ve yapmış oldukları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, bir dakika daha isteyeceğim, bitireceğim.

BAŞKAN – Sayın Demirel, tamamlayalım.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Arkadaşlarımız bir sorunu çözmek için, orada bulundukları an itibarıyla bu sorunu, Cizre’deki sorunu birlikte çözebilmek ve müzakere yapabilmek için oradalardı ama ne yazık ki bu durum yaşandı ve yaralılar hâlâ bodrum katında ölüme terk edilmiş durumda. Arkadaşlarımız bunun sonucunu alamadılar İçişleri Bakanlığında ve 3 arkadaşımız şu anda orada açlık grevine başladı. Çünkü bu sorunu çözmek için gitmişlerdi fakat sorun çözülmedi. Bu bilgilendirmeyi biz Genel Kurula yapmak istiyoruz. Genel Kuruldaki milletvekili arkadaşlarımız, biri grup başkan vekilimiz olmak üzere HDP Grubundan 3 milletvekili şu anda İçişleri Bakanlığında yaralıların hastaneye götürülmesi için çaba sarf etmelerine rağmen bu gerçekleşmediğinden dolayı arkadaşlarımız İçişleri Bakanlığında açlık grevine başlamışlardır ve bu sorunun bir an önce çözülmesini ve sayın Hükûmet yetkililerinin bu konuda bir açıklama yapmasını bekliyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özel…

7.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerindeki soru-cevap işlemi sırasındaki bazı ifadeleri ile Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, öncelikle biraz önceki durumla ilgili söz aldım ama sayın grup başkan vekilinin ifadelerinden sonra o konuda da bir iki kelime etmek isterim.

Öncelikle, bir milletvekilimiz, Kaddafi’den alınan bir ödülün devrin başbakanı tarafından sivil toplum örgütlerine bağışlanacağını açıklamasına rağmen, daha sonra defalarca sorulan bakanların bu soruya net ve tatmin edici bir cevap vermemesi üzerine fikri takip içinde konuyu Kabinenin bir değerli üyesine sordu, bu soruya cevap alınmadı. Sayın grup başkan vekilimiz haklı olarak söz almak suretiyle Parlamentonun denetim görevinin önemine vurgu yapıp sorulara sayın bakanın şekil ve yön veremeyeceğini ifade etti. Buna karşılık gelen cevap akıl alır gibi değil. Hele hele -hani belki orada küçük bir sürçülisan oldu falan diyeceğiz, söz maksadını aştı- iktidar partisi grubunun bunu alkışlamasını anlamak gerçekten çok güç. Elbette, böylesine önemli bir görevi üstlenmiş bir sayın bakanın böylesine ciddi bir soruyu bir milletvekilinin ağzından duyduktan sonra “Sizin sorunuza karışmam ama ben de cevabı istediğim gibi veririm.” şeklinde cevap vermeme hakkını ve cevabı istediği gibi verme hakkını kendine tanımlaması Parlamentoyla, Parlamentonun ciddiyetiyle, yaptığımız işle bağdaşır değildir, yemininizle de bağdaşır değildir Sayın Bakan. Türkiye yemin ihlallerinden çok çekiyor ama biz sizi matematiği kuvvetli, hesap kitap bilen ve objektif kriterler üzerinden hareket eden veya etmesi gereken bir bakan olarak tanıyoruz. Siz böyle bir ifadeyi lütfen kullanmayınız, uygulamayı bu şekle dönüştürmeyiniz. Parlamenter sistemi itibarsızlaştırmak ve bir sayın milletvekilinin sorusuna karşılık…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özel, tamamlayalım lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamamlayacağım Sayın Başkanım.

Bu çok önemli. Aksi takdirde, şunu da bilmenizi isteriz ki gerek Sayın Genel Başkanımızın grup konuşmalarında gerekse bizlerin burada kürsülerde sorduğumuz ve cevap alamadığımız her soru bundan sonraki süreçte de muhataplarına ve dolayısıyla Kabinenin temsilcilerine her ortamda sorulacak ve bu cevaplardan kaçma şansınız yok.

İkinci konu, biraz önce -eğer yanlış anlamadıysam burada duyuyorum- bir sayın grup başkan vekilimizin de içinde olduğu 3 milletvekilinin açlık grevine başladığıyla ilgili bir konudan haberdar olduk. Bu, Parlamento açısından son derece ciddi ve önemli bir konu. Bu konuda hızla bilgilendirilmeye ihtiyacımız var ve sizin de oturumu yöneten Başkan olarak sorumluluklarınızın olduğunu değerlendiriyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyoruz Sayın Özel.

Sayın Bakan…

8.- Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay ile Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben cevap vermeme gibi herhangi bir tavra girmedim, öyle bir şey de ifade etmedim. Sadece söylediğim şu: Verilen soruya cevabımı sayın grup başkan vekili eleştirdi ve soruyu yargıladığıma ilişkin bir ifadede bulundu. Ben de kendisinin benim cevabımı yargıladığı şeklinde bir ifadede bulundum. Yani soruyu soranın ne kadar istediği gibi sorma hakkı varsa benim de cevap verirken mevcut bilgilerim, mevcut anlayışım çerçevesinde cevap verme hakkım var. Beğenirsiniz beğenmezsiniz ama bu cevap verme hakkına da soru soranın saygı göstermesi gerekir anlamında ifadeler kullandım.

TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) – Görevinizi yapacaksınız.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Bundan niçin bu kadar rahatsız oldunuz bilmiyorum doğrusu. Burada Parlamentonun denetim hakkını tanımama, görmeme gibi kesinlikle bir durum söz konusu değil. Sadece defalarca ve defalarca gündeme getirilmiş bir konunun yeniden bu çerçevede, pek bağlamını bulamadığım bir çerçevede dile getirilmesini bir anlamda eleştirmiş oldum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Cevabını verin, verin cevabı.

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) – Cevabı vermek zorundasınız.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan…

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Burada defalarca cevabı verilmiş bir soru.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, verin, bilmiyoruz Sayın Bakan. Bilmiyoruz Sayın Bakan, bilmiyoruz.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Benim ilave edecek herhangi bir hususum yoktur.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bilmiyoruz, verin cevabı, utandırın bizi, bilmiyoruz.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, her milletvekilinin özgür bir şekilde sorusunu sorma hakkı vardır. İlgili bakan da tatmin eder etmez, takdir kamuoyunundur.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yahu, cevap vermiyor ki tatmin etsin?

BAŞKAN – Cevabını kendi bilgisi ve anlayışı çerçevesinde ifade eder, takdir kamuoyunundur.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yahu “Daha önce cevaplandı.” diyor. Ne cevaplandı? Bilmiyoruz Sayın Bakan, cevabı verin.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/517, 2/434) (S. Sayısı: 68) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 19’uncu madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere toplam üç adet önerge vardır, okutuyorum...

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan...

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, sorumuza cevap alamadık.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, gördüğünüz hâlde önünüze bakıyorsunuz. Sizden istirham ediyorum. Ben bir milletvekiliyim.

BAŞKAN – Sayın Tanal, bakın, bir işleme başladım.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, bakın, hakkınızı kötüye kullanıyorsunuz. Gözümüzün içine baka baka hemen metni okumaya başlıyorsunuz.

BAŞKAN – Siz hakkınızı çok iyi mi kullanıyorsunuz Tanal Bey?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Tanal gayet iyi kullanıyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bakın, Sayın Başkanım, hakkınıza hukukunuza saygımız sonsuz.

BAŞKAN – Eyvallah, o zaman okutalım.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sizin de Meclis Başkan Vekili olarak burada tüm milletvekillerinin hakkına hukukuna saygı göstermenizi istirham ediyorum.

BAŞKAN – Aynen öyle.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Şimdi, konu şu Sayın Başkanım: Değerli Bakana soru sordum, dedim ki: “Polislerin özlük haklarıyla ilgili neden cevap verilmedi?”

BAŞKAN – Sayın Tanal, onlar geçmişte kaldı. Bakın, ara verdik, soru-cevap faslını bitirdik. Her soru tatmin eder etmez, o takdir kamuoyunundur.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Zaman olduğu hâlde cevap verilmedi. Mümkünse, istirhamım bu konuda cevap versinler.

BAŞKAN – Siz sordunuz, Sayın Bakan cevapladı.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bakın, Bakan cevap vermek istiyor Sayın Başkanım.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Cevap verdim Sayın Tanal, tutanaklarda var.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, biz bir soru yönelttik ama cevap alamadık.

BAŞKAN – Sayın Çağlar, İç Tüzük var, şu İç Tüzük’ü açın bakın; her sorunuzun ya da her talebinizin mutlaka ama mutlaka karşılık bulacağı diye bir şey var mı?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Tamam, o zaman “Cevabımız yok.” desin.

BAŞKAN – O sizin düşünceniz, o sizin kanaatiniz. Biz yasama faaliyeti yapıyoruz. Burada, Meclis olarak, gündemimize bağlı bir şekilde, şu İç Tüzük’e uygun olarak Meclisi yönetmek durumundayız.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 19’uncu maddesinin (g) bendinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                 Çağlar Demirel                                     İdris Baluken                                      Feleknas Uca

                    Diyarbakır                                          Diyarbakır                                          Diyarbakır

              Ayşe Acar Başaran                              Burcu Çelik Özkan                                     Erol Dora

                      Batman                                                 Muş                                                 Mardin

             Bedia Özgökçe Ertan

                         Van

BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 19’uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                Mehmet Günal                           Erhan Usta                            Arzu Erdem

                     Antalya                                 Samsun                                 İstanbul

              İsmail Faruk Aksu                     Deniz Depboylu                         Kamil Aydın

                    İstanbul                                  Aydın                                  Erzurum

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                Bülent Kuşoğlu                        Mahmut Tanal                          Seyit Torun

                     Ankara                                 İstanbul                                   Ordu

                   Musa Çam                                                                       Gülay Yedekci

                      İzmir                                                                              İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci.

Buyurun Sayın Yedekci. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Küreselleşme olgusu günümüz dünyasında taraftarları ve karşıtlarıyla sürekli gündemde olan bir olgudur. Bu olgu dünya üzerindeki her türlü ilişkiyi ve olayı etkilemekte ve yaşadığımız çağı dönüştürmektedir. Özellikle, istihdam alanında yaşanan küreselleşmeyle birlikte işin kalitesi, ücretler ve çalışma koşulları gibi birçok etkende büyük değişiklikler meydana gelmiştir.

İstihdam oranları bir ülkenin gelişmişlik durumunun belirlenmesinde çok önemli bir yere sahiptir. Nitekim, gelişmiş ülkeler diye tanımlanabilen Amerika, Japonya ve Avrupa ülkelerinin benimsedikleri politikalarda öncelikli alanlardan biri mutlaka istihdam sağlamaktır.

Sosyal devlet, bir toplumda daha fazla eşitlik yaratmak ya da var olan eşitsizlikleri ortadan kaldırmak için sosyal ve piyasa aktörlerinin olumsuz etkilerini yok etmeyi hedef alan bir devlet biçimi olarak tanımlanmıştır. Hükûmetlerin özellikle kadın çalışanlarda iş-yaşam çatışmasının nedeni olan çocuk ve yaşlı bakımında ulusal düzeyde programlar uygulayarak katkıda bulunmaları önemlidir. Getirilmek istenen esnek çalışma düzeniyle birlikte kadın çalışanları daha da güvencesiz bırakan düzenleme yalnızca kadınların değil, tüm işçi ve emekçilerin yaşamını zorlaştıracak hükümler barındırmaktadır. Tasarıyla esnek çalışma döneminde primleri tamamlama görevi işveren yerine kamuya verilirken bunun sürekliliği de güvence altına alınmamaktadır.

Bu tasarıyla, doğum sebebiyle esnek çalışanlara ödenecek ücret günlük asgari ücretin brüt tutarı kadar olacaktır. Bu tutar, çalışanların ücretlerinden yapılan kesintilerin toplandığı İşsizlik Fonu’ndan karşılanarak işverenin yükü kamuya yüklenecektir. Ayrıca tasarı, bunun sürekliliğini sağlayacak önlemleri de içermemektedir. Tasarıda çocuk bakımı gibi sorumlulukları kadının ve erkeğin eşit biçimde üstleneceği bir anlayış yerine, kadının rolü eş ve annelik gibi bir bakış açısıyla tanımlanmaktadır. Süt izninin kaldırılmasını öngören esnek çalışmayla patronlar kadınlara yönelik süt izni yerine yarı zamanlı çalışma uygulamasını teşvik edecek, mobbing uygulamaları gündeme gelebilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; izin döneminde ücret ve prim bakımından hak kaybı oluşmayacak gibi görülmekle birlikte uzun dönemde meslekte ilerleme, kıdem alma ve yöneticilik gibi tam zamanlı çalışmayı gerektiren nitelikli işlerde yükselme olanağı kadınlar için ortadan kalkacaktır. Kadın odaklı hazırlandığı iddia edilen tasarıyla kayıt dışı çalışan milyonlarca kadın görmezden gelinmektedir. Ayrıca, kadınların istihdam oranlarının düşürülebileceğine dönük kaygılarımız bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 34 maddelik tasarıyla 11 ayrı yasada değişiklik yapılan bu düzenlemelerin en az 5 ayrı komisyonun alanına girmesine karşın hiçbirinde ele alınmaması manidardır. Bu madde, asgari ücretin üstünde maaş alan kadınları kapsamamaktadır, onların maaşları düşmektedir; bu durum sakıncalıdır. Biz, emekçi, çalışan tüm kadınların yanındayız. Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda görüşülmedi. Doğrudan Plan ve Bütçe Komisyonundan geldi. Plan Bütçedekiler bu işi bilemezler, yapamazlar; bu işi 2 çocuk annesi olarak en iyi ben bilirim.

Biz, kadınların esnek çalışma sistemine karşı değiliz. Nasıl karşı olabiliriz? Ama maddenin tüm sonuçlarıyla ilgili komisyonlarda tartışılarak düzenlenmesinden yanayız. Bu çalışmanın, özellikle esnek çalışmayla ilgili yapılan düzenlemenin sadece doğum yapanlarla sınırlı olması değil, insanların aile yaşamlarını düzenli kılmaları için iş tanımını doğru yaparak yaygınlaştırılmasından yanayız. Bunu da inşallah Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında biz yapacağız.

Doğum ve annelik nedeniyle yarı zamanlı çalışmayı kadınlar için bir tercih olarak sunan düzenleme, kiralık işçi uygulamasının yolunu açmaktadır. Bu uygulama özel istihdam bürolarının yolunu açacaktır. Nitekim, Plan ve Bütçe Komisyonuna katılan TOBB temsilcisi, özel istihdam büroları kurulmadan böyle bir düzenlemenin yapılmasının mümkün olmayacağını belirtmiştir. İşçilerin en temel sömürü aracı hâline gelen taşeron işçiliği kaldırmak isterken, şimdi esnek çalışmanın ışıltısında taşeron işçiliği çok daha yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizler, fakiri fukarayı, öksüzü yetimi, işçiyi, emekçiyi, ezilenleri, horlanıp dışlananları, sömürülenleri savunup taşeron işçiliğe son vermek isterken kiralık işçi sisteminin önü açılmak istenmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – Bu vesileyle, eşitlik, adalet, paylaşımcılık, dayanışma, erdemlilik, ahlak gibi değer ve duyarlılıklardan yana olmaya devam edeceğimizi bir kez daha saygıyla bildiririz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Doğan’ın bir önceki konuşmasındaki bir söyleminden dolayı bir söz isteme talebi oldu. Pek kısa bir söz veriyorum düzeltmek üzere.

Buyurun Sayın Doğan.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

9.- İstanbul Milletvekili Selina Doğan’ın, sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin açıklaması (x)

SELİNA DOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Maalesef, az önceki kürsüdeki konuşmamdan sonra sosyal medyada bir linç kampanyası başlatıldı hem şahsım hem şahsım aracılığıyla Sayın Genel Başkanımız, değerli milletvekillerimiz ve genel olarak partimiz hakkında. O yüzden tekrar söz talebinde bulundum.

Her ne kadar sayın grup başkan vekilimiz bir düzeltmede bulunduysa da bir kez daha ben de ifade etmek istiyorum. Burada partimizin Allah korkusu üzerinden bir tartışma başlatılmıştı. Ben onun üzerine söz almıştım. Şunu ifade etmek istemiştim: Biz Allah’tan korkmadığımızdan değil, asıl bu ülkenin hukuksuzluklara sahne olmasından korktuğumuzu ifade etmek istemiştim. Bu ifademi tekrarlıyorum.

Benim inancımı kimsenin sorgulamasına müsaade edemem. İnançlı olduğumu da herkes bilir. Aynı şekilde, değerli milletvekillerimizin de ve Sayın Genel Başkanımızın da Allah korkusunu kimsenin sorgulamasına müsaade edemeyiz.

Tekrar, söz hakkı verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/517, 2/434) (S. Sayısı: 68) (Devam)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz isteyen Aydın Milletvekili Deniz Depboylu.

Buyurun Sayın Depboylu. (MHP sıralarından alkışlar)

DENİZ DEPBOYLU (Aydın) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, bugün Diyarbakır’ın Sur ilçesinde şehit düşen askerlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum, ruhları şad olsun.

Yine, İstanbul Fatih İlçe Başkan Yardımcımız Sayın İbrahim Küçük gittiği Türkmen Dağı’nda şehit düşmüştür. Kendisine de Allah’tan rahmet, yakınlarına ve teşkilatımıza başsağlığı diliyorum.

Bugün burada Meclis gündemindeki 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu Tasarısı’nın 19’uncu maddesinde konu edilen 4447 sayılı İş Kanunu’ndaki değişiklikler hakkında söz almış bulunmaktayım. Maddeyle ilgili olarak, ihtiyacı olana yardım sağlayacak gelirin planlanmasına yönelik bir çalışma mutlaka yapılacaktır ancak bunların fondan karşılanması yerine işsizlik sorununun çözülmesi daha anlamlı ve kalıcı olur diye düşünüyorum.

Maalesef, çalışma gücü ve arzusunda olan ve cari ücretten çalışmaya razı olup da iş bulamayan çok sayıda vatandaşımız var. Türkiye İstatistik Kurumu tarafından kamuoyuyla paylaşılan Türkiye’de işsizlik oranı yüzde 10,5 oranında gerçekleşti. Türkiye’de çalışma çağındaki nüfus 57 milyon kişi. Toplam iş gücü ise 28 milyon 713 bin kişiden oluşuyor. Toplam işsiz sayısı 3 milyon 259 bin kişi. İş gücüne dâhil olmayan 28 milyon 762 bin kişi bulunuyor. Bunlar iş arayıp çalışmaya hazır olanlar, mevsimlik çalışanlar, ev işleriyle meşgul olanlar, öğrenciler, emekliler, çalışamaz hâlde olanlardan iş aramayanlar ve diğerlerinden oluşuyor.

Türkiye’de 2002-2015 yılları arasındaki işsizlik oranları incelendiğinde işsizlik oranının ortalama yüzde 10,5 dolayında gerçekleştiğini gördüğümüzü söylemiştim. 2012’den itibaren işsizlik oranında devamlı bir artışın olduğunu da söyleyebilirim. OECD ülkelerinin 2014 yılı itibarıyla işsizlik oranlarına göre Türkiye yüzde 9,9’luk işsizlik oranıyla 36 ülke arasında 30’uncu sırada yer alıyor.

Kamuoyunda “11 ayaklı istihdam ve teşvik paketi” olarak bilinen paketin en önemli hedeflerinden biri işsizlik oranını yüzde 10’un altına düşürmekti. Kısa vadede bu hedefi tutturmak mümkün gözükmüyor çünkü işsizlik oranının düşmesi için büyümenin artması şart, ancak Türkiye 2014 yılında sadece yüzde 2,9 oranında büyüdü ve bununla birlikte, Türkiye'nin 2015 yılında yüzde 4 olan büyüme hedefi yüzde 3 oranında gerçekleşti. Düşük büyüme verileriyle işsizliği yüzde 10’un altına düşürme hedefini gerçekleştirmek oldukça zor görünüyor.

Üniversite mezunu işsizlerimizin sayısıysa yüzde 30’a dayandı. Umudunu yitirmiş işsizlerimiz var bir de. Türkiye’de milyonlarca genç iş bulamadığı için çalışamıyor. Toplam 18 milyon 800 bin gençten 6 milyonu işsizlik batağında. 4 milyon 700 bin genç ise iş bulma ümidini yitirdiği için iş aramıyor.

İşsizlik oranı genç kadınlarda erkeklerin yaklaşık 4 katı. 6 milyon işsiz gencin 4 milyon 221 binini genç kadınlar oluşturuyor. OECD ve TÜİK verilerinden yola çıkarak hazırlanan rapor genç işsizlerle ilgili acı tabloyu da ortaya koymuş. Türkiye’de 15-29 yaş grubu gençlerin yaklaşık üçte 1’i işsiz, eğitimde veya çalışma hayatında maalesef değiller. Sorunun temel nedeni ise genç kadınların yüzde 45’inin hem eğitim hem de istihdam dışı kalmış olması.

Türkiye işsiz gençlerin oranının yüksekliği açısından ilk sıralarda yer alıyor. Bir okula devam etmeyen veya bir işte çalışmayan gençlerin yüzde 80’i de iş aramıyor. Maalesef, kadınların oranıysa erkeklerin oranının çok üzerinde olduğu için bu bizi daha fazla kaygılandırıyor. Buna ek olarak, Suriye’den aldığımız göçleri de düşünürsek kayıt dışı çalışanların bir sonraki istatistik çalışmalarında önümüze nasıl bir tablo getireceğini maalesef ben ümitsizlikle bekliyorum. Muhtemelen bunların da bu istatistik verilerine olumsuz bir yansımasını göreceğiz. Bunların da kontrol altına alınması gerektiğini düşünüyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki her iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 19’uncu maddesinin (g) bendinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

Burcu Çelik Özkan (Muş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) –Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Muş Milletvekili Burcu Çelik Özkan.

Buyurun Sayın Özkan. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsüye her geldiğimizde HDP milletvekili olarak, şu anda ülkede kanayan yaranın, akan kanların sebebini sorgulamak için, orada yaşananların neden kaynaklandığını araştırmak için her defasında konuşuyoruz. Nasıl bir şey bilmiyorum, nasıl tarif edilebilir bilmiyorum, ancak bizim dışımızda bazı milletvekillerinin de parti gruplarının da yüreklerine belki dokunabiliriz, vicdanlarına belki dokunabiliriz. Ve bizim dışımızda da birilerinin bu ülkedeki sorunlara ses çıkarması ümidiyle her defasında bu kürsüde tekrar tekrar şu anda yaşananları anlatıyoruz. Fakat Parlamentonun çözümsüzlüğü, Parlamentonun duyarsızlığı, Parlamentonun alelacele bir araya gelmiş, alt komisyon çalışmaları layıkıyla gerçekleştirilmemiş bir tasarıyı kanunlaştırmaktan başka hiçbir derdi yok. Günlerdir buradayız, tek derdimiz, tek sıkıntımız “Bu yasa buradan ne kadar hızlı çıkar?” Elbette ki şu anda bu yasanın sonuçlarından yararlanacak olan, bu yasanın sonuçlarını bekleyen halkımız var, elbette, bunun aksini söylemiyoruz. Ancak hâlihazırda yaşam hakkını koruyamadığımız insanlarımız var. Bu gerçeklik karşısında bizlerin oturup ekonomiden, kalkınmadan, sosyal yaşamdan bahsetmemiz ne kadar doğru, ne kadar vicdani, ne kadar ilkesel arkadaşlar?

Burada yaptığımız tüm konuşmaların neticesiz kalması sebebiyle ve öte yandan yürüttüğümüz diplomasinin de sonuç vermemesi sebebiyle 3 arkadaşımız, 3 değerli yoldaşımız şu anda İçişleri Bakanlığında açlık grevi başlatmıştır ve bu noktada, Sayın Başkan, sizin bu konuda misyonunuz ve göreviniz açıktır. Esasen, derhâl bu soruna bir çözüm bulunması amacıyla -Hükûmet de yanı başımızda- mutlaka, ya ara verilmesi ya bu konuda bizlerin, hepimizin bilgilendirilmesi gerekmektedir. Fakat hakikaten anlaşılır değil. Bu kadar duyarsız kalınmaz. Bu Parlamentonun 3 üyesi şu anda İçişleri Bakanlığında açlık grevinde arkadaşlar. Eminim, bu söylemlerimden sonra mutlaka Sayın Başkan ve Hükûmetin değerli üyeleri bir duyarlılık, bir refleks göstereceklerdir diye umut ediyorum.

Bunun yanı sıra dün burada, şu anda açlık grevi içerisinde olan vekillerimizden Meral Danış Beştaş arkadaşımız, sanırım elli güne yaklaşan ablukanın devam ettiği Cizre’de bulunan Faysal Sarıyıldız’ın burada sesini dinletmek istedi; oradaki vahşeti, orada yaşananları, bir nebze olsun göremediğiniz, duymak istemediğiniz, kulaklarınızın sağır, gözlerinizin kör olduğu bir durumdan dolayı burada yansıtmaya çalıştı, izin verilmedi. Neleri duymaktan korktuğunuzu bir kenara bırakıyorum ancak Faysal Sarıyıldız’ın burada ne yazık ki sesini dinletmememize rağmen, bakın, attığı “tweet”leri, size birkaç tane “tweet”i…

ALİM TUNÇ (Uşak) – Teröristleri dinlemeyiz.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) – …sosyal medyada, burada paylaşmak istiyorum. “Özellikle vahşet bodrumunda şu anda 24 sivil vatandaşın içerisinde bulunduğu ve 13 yaşında…”

ALİM TUNÇ (Uşak) – Teröristler mi?

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) – İzin verirseniz anlarsınız.

13 yaşında bir kız çocuğumuzun iç kanama geçirdiği bir bodrumdan bahsediyorum, saygı duyun, en azından nezaketli davranın.

BAŞKAN – Müdahale etmeyelim sayın milletvekilleri.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) – Burada Sayın Faysal Sarıyıldız’ın “tweet”leri: “Burada Sultan adında ağır yaralı bir kız çocuğu var. Bana sürekli ‘Baba beni bırakma.’ diyor, duyunca kahroluyorum. Sürekli su isteyen 13 yaşında bir kız çocuğu var, hep su istiyor ancak iç kanaması olduğu için ona su veremiyorum. Gece boyunca ulaşamadığımız yaralılardan mesaj geldi. Veli Çiçek 13 yaşında, Sultan Irmak 16 yaşında, Nusret Bayer 20 yaşında, durumu çok kritik.” Ve hemen akabinde bir “tweet”: “Nusret Bayer’i de en vahşi biçimde katlettiler. Kaymakamlıkla irtibat hâlinde gönderdiğimiz ambulanslardan önce zırhlı araçlar kuşatmış bodrumun etrafını, bu katliamcı bir mantıktır. Şu anda bodrumun etrafı zırhlarla kaplı.” Velhasıl arkadaşlar, sesini kestiğiniz arkadaşımızın, aynen sizler gibi oy alan, on binlerce, yüz binlerce oy almış ve bu halkın temsilcisi olan arkadaşımızın söylemleri bunlardır. Ben inanıyorum ki şu anda yerinde oturup bunlara duyarsız kalmayacak olan arkadaşlar var ancak onları durduran talimatlar sebebiyle ses çıkaramıyorlar. Ben yine de Parlamentoyu göreve davet ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

ALİM TUNÇ (Uşak) – O talimatları siz alıyorsunuz.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Biz milletten talimat alırız, siz dağdan alırsınız.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın İnceöz, buyurun.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım, biraz evvel hatip konuşmasında “Akan kanın sebebini sorgulayın.” deyip itham ederek grubumuzu yine bütün bunlardan bizleri sorumlu tutmuştur. 69’a göre sataşmadan söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnceöz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İki dakika veriyorum, lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, partiye ve gruba sataşma yok.

BAŞKAN – Talimattan bahsedeceksiniz, bilmem ne. Biri de kalksa size “Kimden talimat alıyorsunuz?” dese olur mu? Bu, milletvekillerinin hepsine hakarettir. Böyle bir şey kabul edilir mi?

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – Sayın Başkan, sizden tek ricam, bir kez olsun lütfen hakkaniyetli ve objektif davranın, İç Tüzük 64.

MEHMET METİNER (İstanbul) – Otur yerine!

BAŞKAN – Ben sürekli hakkaniyeti gözden kaçırmadım, hakkaniyetten ayrılmadım, sizler de hakkaniyetli olun.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, orada oturmuyorsunuz şu an, burada otuyorsunuz, ona göre davranın.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – Bu tartışmalara katılamazsınız Sayın Başkan.

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

11.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Muş Milletvekili Burcu Çelik Özkan’ın 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 19’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; biraz evvel hatip konuşmasında yine grubumuzu, partimizi, Parlamentoyu da dâhil olmak üzere suçlayıcı bir konuşmada bulunmuştur. Allah’tan ki hakikaten kulaklarımız iyi duyuyor, Allah’tan ki gözlerimiz iyi görüyor. Görüyor ki orada bulunan vatandaşımızı hiçbir şekilde terör örgütünün inisiyatifine bırakmayacağımızı söylüyoruz ve terörle mücadelemiz de bu konuda kararlılıkla sürecektir. Bunu özellikle belirtmek istiyorum.

Bununla beraber, biraz evvel, hatta bugün gündemi, birkaç gündür burada Meclisin gündemini meşgul eden bir konu var. Evet, HDP’li bir milletvekili Faysal Sarıyıldız’ın bulunduğu bir durumdan bahsediliyor.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Onlar vatandaş değil mi, 30 kişi?

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Bakın, orayla ilgili açıklayıcı, süre yettiğince size hızlıca bilgi vermek istiyorum. Burada unsurlarla çatışmalar devam ediyor, Nusaybin Caddesi istikametinde servis otobüsüne roketatarlarla saldırıda bulunuluyor. Biraz evvel deniliyor ya zırhlı birliklerle, vesaireyle… Bahse konu yerde defalarca güvenlik görevlilerince “Teslim ol.” çağrısı yapılıyor, silahla karşılık veriliyor, aman Allah’ım. Onların teslim olma ya da yaralıları tahliye etme gibi bir niyetleri yok. Amaç başka, o amaç başka, burada da onun tiyatrosu yapılıyor.

Cudi Mahallesi olayının vuku bulduğu yer Cizre’de, operasyon bölgesi olan dördüncü mahallede 900 tane –milletvekili arkadaşlarım- tuzaklanmış bomba imha ediliyor. Oradaki vefakârca görev yapan polisimiz, emniyet güçlerimiz ve jandarma kuvvetlerimizce. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve şu an, sözde yaralıların olduğu ifade edilen adrese en yakın güvenlikli bölgede, Nusaybin Caddesi’nde ambulanslar güvenlikli olan kısma kadar gelebiliyor, devamına güvenlik nedeniyle –ateş açılıyor; biraz evvel…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Nereye bağlı, İran’a mı bağlı, yoksa Irak’ta mı?

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – …söylediğim mühimmatlar, kamu görevlilerine, kamu güvenlik mensuplarına doğru yönlendirildiği için- daha fazla yaklaşılamıyor. “Yaralıları getirin.” diyoruz, yaralılar gelmiyor. Bu aynen onların ifadesi. (HDP sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Yaralı nasıl yürüyüp gidecek?

BESİME KONCA (Siirt) – Vicdan, vicdan, ahlak; biraz fikir.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Ambulans orada güvenli bir bölgede, yaralılar gelsin diye. Yani burada söylediğiniz gibi saldıranlar, ablukaya alanlar emniyeti, jandarması değil bilakis emniyet ve jandarma güvenli bölgeye kadar duruyor, “Yaralıları getirin.” diye kendilerine ihtarda bulunuyor.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Faysal Sarıyıldız’ı rehin aldı herhâlde teröristler.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Gerçekleri olduğu gibi tüm çıplaklığıyla anlatalım burada, vatandaşımızı da doğru bir şekilde bilgilendirelim.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Sen ne konuşuyorsun?

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Ama bilin ki, vatandaşımızı oradaki tehditlere boyun eğecek şekilde bırakmayacağız, onların yanındayız.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Ambulans almak zorundadır.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Parlamento da bugün onların güvenliği için onlarla ilgili çalışmayı yapmaktadır.

BAŞKAN – Sayın İnceöz, süreniz doldu, teşekkür ediyoruz.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Demirel.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – …direkt HDP Grubumuzu, milletvekilimizi ve bizim konuşan arkadaşlarımızı hedef alan bir konuşma yaptı.

BAŞKAN – Ne dedi?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – HDP’li milletvekili Faysal Sarıyıldız’ın ifadesinin yanlış olduğunu ve oradaki yaşananlardan sorumlu olduğunu ifade etti. Hiç kimseye bu soruyu sormadınız ama bize sordunuz çünkü biz not da alıyoruz.

BAŞKAN – Soruyorum, ben herkese soruyorum.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başka da şunu dedi: “O amaçla burada da onların tiyatrosu yapılıyor.” dedi.

BAŞKAN – Tamam. İki dakika sataşmadan buyurun.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Faysal Sarıyıldız’ın “tweet”lerinin tiyatrosunu yaptığımıza dair ifadede bulunuyor Başkan. Tutanaklara da bakabilirsiniz.

BAŞKAN – Buyurun, sataşmadan iki dakika süre veriyorum.

Sayın Özkan, buyurun.

12.- Muş Milletvekili Burcu Çelik Özkan’ın, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – Evet, anlamıyorsunuz arkadaşlar. Ben, bu Parlamentonun… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AYŞE KEŞİR (Düzce) – Milletvekiline “Anlamıyorsun.” denilmez.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen... Lütfen sayın milletvekilleri.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) – Süreyi baştan başlatır mısınız?

BAŞKAN – Başlattık zaten, buyurun.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) – Bu Parlamentonun en genç vekillerinden biriyim ve ben bir anneyim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen... Sonra gerekirse ilgili arkadaşlar kalkar cevap verir.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Şehitlerin de annesinin olduğunu biliyorsun, değil mi?

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) – Emin olun ki...

BAŞKAN - Lütfen müdahale etmeyelim.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) – Başkan, yarım dakikamı kesinlikle rica edeceğim.

BAŞKAN – Siz konuşun.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) – Şimdi, en genç vekillerden biri ve bir anne olarak sesleniyorum size ve bir de 90’lardaki savaştan nasibini almış bir arkadaşınız olarak söylüyorum: Bugün bu ülkede polisin, askerin, gerillanın...

ALİM TUNÇ (Uşak) – “Terörist” de, “Terörist.”

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Terörist, terörist.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) – ...sivil insanlarımızın -hiç fark etmez- ölümünü isteyen gerçekten insanlıktan nasibini almamıştır zaten.

ZEYİD ASLAN (Tokat) – Senin gibi!

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) – Biz, bu ülkede kalıcı barış için, eşitlikçi, özgürlükçü, bütün Türkiye halklarının birlikte özgürce yaşayacağı bir ülke için mücadele ediyoruz. Ve arkadaşlar, bugün burada alelacele geçirilmeye çalışılan yasanın bir kenara bırakılıp sizler tarafından bunun önerilmesini beklerdim, ilk önce bu ülkedeki can kayıplarına, bu ülkedeki ölümlere hep birlikte “dur” diyebilmek gibi bir büyüklük göstermenizi beklerdim.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Aklınıza yeni mi geldi? Biz kırk yıldır aynı şeyi söylüyoruz, kırk yıldır. Aklınıza yeni mi geldi?

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – “PKK, katliam yapıyor.” de, “teröristler” de. Diyemezsin.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) – Ve bu konuda HDP milletvekilleri, HDP Grubu olarak bize hitaben yapmış olduğunuz sözlerin bizler için ne kadar anlamsız, ne kadar…

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Sabahtan beri konuşuyorsunuz.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) – Ya, bizi incitmediğini lütfen bilin.

Sizden istirhamımız ve hepinizi tekrardan Türkiye halklarının beklediği kalıcı çözüm için, barış için hep birlikte mücadeleye çağırıyoruz.

Sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım, sadece kayda geçsin diye bir cümle söyleyeceğim. Eğer bu ülkede gerçekten kalıcı bir şekilde çözüm istiyorsak öncelikle kendilerinin terör örgütü sözcülüğünden vazgeçmeleri gerekir. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; HDP sıralarından gürültüler)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, bu ithamları kabul edemeyiz. Yani, “Açıkça bir şey söyleyeceğim.” diyor ve sataşma var direkt. Direkt sataşma var.

BAŞKAN – Tamam, buyurun, iki dakika.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Besime Konca konuşacak.

13.- Siirt Milletvekili Besime Konca’nın, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

BESİME KONCA (Siirt) – Sorunları çözmeyeceğinizi biliyoruz ama bunlar kayıtlara geçsin. Bak, şu an mesajlar geliyor sosyal medyadan ve toplum bizi arayıp söylüyor. Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde bir şey yok. On beş tatil sürecidir ve siz okulların, yurtların yarısına Özel Harekât timini yerleştiriyorsunuz, yarısında öğrenciler duruyor. Bak, bunun nedeni nedir? Her yerden korucu getirip… Ya, biraz insani davranın. Siz binlerce tankı, panzeri, topu niçin oraya… Çiçek mi topluyorlar bunlar burada? (AK PARTİ sıralarından “terörist, terörist” sesleri)

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Ya, teröristlerle mücadele ediyorlar.

ALİM TUNÇ (Uşak) – Terörle mücadele ediyorlar, terörle.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Terörle mücadele ediyorlar, Türkiye’yi koruyorlar.

BESİME KONCA (Devamla) – Peki, niye bu kadar insan… O evlerin hepsini kim yıkıyor ya? Kim yıkıyor bunları?

ALİM TUNÇ (Uşak) – Okulun bahçesine bomba atmayın.

HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Terörle mücadele ediyorlar.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyin.

BESİME KONCA (Devamla) – Siz yüz binlerce insana “Evinizi boşaltın, gidin.” demeyi niçin yaptınız? Nereye gönderdiniz o insanları?

ALİM TUNÇ (Uşak) – Siz gönderdiniz o insanları.

BESİME KONCA (Devamla) – Bu faşizmdir, bu sizin uyguladığınız terördür.

ALİM TUNÇ (Uşak) – Siz gönderdiniz onları.

BESİME KONCA (Devamla) – Sizin övündüğünüz birçok şeyi yaptınız…

ALİM TUNÇ (Uşak) – Dağdan gelenlere sor onu, dağdan gelenlere…

BESİME KONCA (Devamla) – …bugün bunun karşısındaki hesabı yarın bir gün siz vereceksiniz.

MURAT BAYBATUR (Manisa) – He, he.

BESİME KONCA (Devamla) – Bunu sorgulamak zorundasınız. Her yeri işgal etmişsiniz, her yeri orada; evi de sokağı da mahalleyi de hendek olanı da olmayanı da, aileleri evinden bırakmışsınız.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Türkiye Cumhuriyeti devletinde yaşıyorsunuz.

BESİME KONCA (Devamla) – Bak, dün yine söyledim…

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Bu devletin sahibi var, sahibi.

BESİME KONCA (Devamla) – Evet, her yere, her yere, yüz binlerce, on binlerce silahı, tankı, topu niye yerleştiriyorsunuz?

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – İşgal yok; işgalci PKK, işgalci teröristler.

BESİME KONCA (Devamla) – Kaç bin var? Açıklayın, burada açıklayın, biz sizden istiyoruz. Kaç bin terörist acaba var -sizin tabirinizle- Nusaybin’de ya da Cizre’de? Kaç milyon, kaç bin; açıklayın.

ORHAN KIRCALI (Samsun) – “PKK terör örgütüdür.” desene.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – “Terörist” deyin PKK’ya, sorun çözülür. Niye demiyorsunuz?

BESİME KONCA (Devamla) – Siz o kadar askeri, o kadar panzeri… 5 katlı evi, 4 katlı evi, 6 katlı evi kim yıkıyor? Hangisi…

ORHAN KIRCALI (Samsun) – “PKK terör örgütüdür.” desene Sayın Milletvekilim.

BESİME KONCA (Devamla) – PKK terörü dediğiniz hangi tankı, hangi topu kullanıyor? Hangi tankı kullanıyor, hangi topu kullanıyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN KIRCALI (Samsun) – Sayın Vekil “PKK terör örgütüdür.” der misin?

BESİME KONCA (Devamla) – Biz burada halkın temsilcileriyiz. Biz orada katledilen sivil insanların kurtarılması için bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. (HDP sıralarından alkışlar) Buna sığınmayın, terörle mücadele adı altında yaptığınız katliamların altına sığınmayın.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Tabutların içerisine silah gömdünüz, olmadı, şimdi ambulanslara mı taşıtacaksınız Kanasları?

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Süre bitti Başkanım.

BESİME KONCA (Devamla) – 90’larda da yapılanlar var, siz onların aynısını yapıyorsunuz.

BAŞKAN – Süreniz bitti efendim.

BESİME KONCA (Devamla) – Bakan, Hükûmet yetkilileri açıklamalıdır, şu anda 3 arkadaşımız hangi gerekçeyle İçişleri Bakanlığında açlık grevindeler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın İnceöz…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım, biraz evvel konuşması içerisinde askerlere vesaire “orada çiçek mi gidecek, toplayacak” vesaire gibi söylemlerde bulundu. Buna ilişkin grubumuza atfen verilen…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Askerlere dedi ama grubunuza ilişkin bir şey yok ki Başkan.

BESİME KONCA (Siirt) – Askere söyledim.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Bir dakika, bir dakika.

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) – Saray korosu zaten cevabı veriyor.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Grubumuza bu konuda sataşma var, 69’a göre söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

İki dakika süre veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

14.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Siirt Milletvekili Besime Konca’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; çok uzun söylemeyeceğim.

Biraz evvel bize burada -konuyu tekrar etmeyeceğim- bir soru sordu hatip. Ben aynı soruyu şöyle soruyorum: Oradaki teröristler, terör grupları, sözde orada halkların devrimci savaşını başlatanlar acaba oradaki çukurları -hendek demiyorum bakın- çiçek ekmek için mi kazdılar? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu sorunun cevabını versinler bu kürsüde.

Okullara birtakım askerlerin, jandarmanın bir karargâh gibi… Elbette ki, bomba atılıyorsa okulun bahçesine oradaki annelerin yerine de kendimizi koymamız lazım.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Araştıralım.

BESİME KONCA (Siirt) – Araştırma önergesi verdik, niye reddediyorsunuz?

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Bir anne olarak, siz bunu burada söylerken şunu düşündüm.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Kışlaya çevirmişsiniz, kışlaya.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Bir anne çocuğunu okula güvenli bir şekilde göndermek ister; o da, devletin, iktidarda olan Hükûmetin görevidir. İşte, onun için, orada özellikle sivil halkı kalkan olarak kullanan teröristlere karşı her türlü tedbiri almak da bu Hükûmetin, bu iktidarın, devletin görevidir ve devlet de bunun gereğini yerine getirmektedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Demirel…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – …hatip konuşurken…

BAŞKAN – Sayın Demirel, grubunuza, size yönelik…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, lütfen…

BAŞKAN - …en ufak bir sataşma yok, dinledim ben.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Grup değil, grup değil. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Terör örgütünün yapmış olduğu, kazmış olduğu çukurlardan bahsediyor.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan… Başkan…

BAŞKAN – Siz niye üzerinize alınıyorsunuz, niye üzerinize alınıyorsunuz?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, işte bırakırsanız ifade edeceğim.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Alıyorlar çünkü onlar da onun temsilcisi. PKK’nın temsilcisi oldukları için üzerlerine alınıyorlar.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/517, 2/434) (S. Sayısı: 68) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan..

BAŞKAN – …az önceki HDP önergesini…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, bırakın…

BAŞKAN - …oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, derdimizi anlatalım.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, doğru değil ama.

BAŞKAN – Önerge kabul edilmemiştir.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Yaptığınız yasal suçtur Başkan.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: 19’uncu maddeyi kabul edenler… Etmeyenler…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Yaptığınız yasal suçtur.

BAŞKAN – Madde kabul edilmiştir.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Siz bizim konuşmamıza izin vermiyorsunuz.

BAŞKAN – Beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.57

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.07

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), Sema KIRCI (Balıkesir)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

20’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, şimdi önergeleri okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/434) 20'nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                     Bülent Kuşoğlu                                  Mahmut Tanal                                    Seyit Torun

                           Ankara                                            İstanbul                                             Ordu

                      Lale Karabıyık                                  Şenal Sarıhan                                     Musa Çam

                            Bursa                                             Ankara                                              İzmir

MADDE 20- 4447 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde ilave edilmiştir.

"Doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneği

EK MADDE 5- İşçiye, 4857 sayılı Kanunun 74 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca haftalık çalışma süresinin yarısı kadar verilen ücretsiz izin süresince doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneği ödenir. Ödenek süresi, 4857 sayılı Kanunun 63 üncü maddesinde belirtilen haftalık çalışma süresinin yarısı kadardır. Yarım çalışma ödeneği, çalışılan aya ait aylık prim ve hizmet belgesinin ilişkin olduğu aydan sonraki ikinci ay içinde Fondan aylık olarak ödenir. Doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneğinin günlük miktarı, günlük asgari ücretin brüt tutarı kadardır. Bu madde hükümlerinden yararlanılabilmesi için işçinin adına doğum veya evlat edinme tarihinden önceki son üç yılda en az 600 gün işsizlik sigortası primi bildirilmiş olması, 4857 sayılı Kanunun 63 üncü maddesinde belirtilen haftalık çalışma süresinin yarısı kadar fiilen çalışılması ve doğum ve evlat edinme sonrası analık hali izninin bittiği tarihten itibaren 30 gün içinde Kuruma doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma belgesi ile başvuruda bulunulması gerekir. Mücbir sebepler dışında, başvuruda gecikilen süre doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneği almaya hak kazanılan toplam süreden düşülerek ödeme yapılır. Bu ödemeler damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz. Geçici işgöremezlik ödeneği almaya hak kazananlara, bu durumlarının devamı süresince doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneği ödenmez. İşverenin hatalı bilgi ve belge vermesi nedeniyle yapılan yersiz ödemeler kanuni faiziyle birlikte işverenden tahsil edilir. Bu madde hükümleri 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıkların statülerine tabi personel için de uygulanır.

Birinci fıkra kapsamındaki sigortalılar için, 5510 sayılı Kanunun 82 nci maddesinde belirtilen prime esas kazanç alt sınırı üzerinden aynı Kanunun 81 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (f) bentleri uyarınca toplam %32,5 oranında sigorta primleri işçi ve işveren payları doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneği ödenen gün sayısı kadar Fondan Sosyal Güvenlik Kurumuna ödenir. 5510 sayılı Kanun kapsamında, Kurum prim ödeme yükümlüsü olmakla birlikte işyeri ve işveren sayılmaz ve bu kişiler için işe giriş ve çıkış bildirimi yapılmaz.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, Kurum ve Hazine Müsteşarlığı tarafından birlikte belirlenir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 20’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                 Mehmet Günal                                       Erhan Usta                                         Arzu Erdem

                      Antalya                                              Samsun                                              İstanbul

                   Kamil Aydın                                   İsmail Faruk Aksu                                Deniz Depboylu

                      Erzurum                                             İstanbul                                               Aydın

Madde 20- 4447 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“Doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneği

Ek Madde 5- 4857 sayılı Kanunun 74 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca haftalık çalışma süresinin yarısı kadar verilen ücretsiz izin süresince doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneği ödenir. Ödenek süresi, 4857 sayılı Kanunun 63 üncü maddesinde belirtilen haftalık çalışma süresinin yarısı kadardır. Yarım çalışma ödeneği çalışılan aya ait aylık prim ve hizmet belgesinin ilişkin olduğu aydan sonraki ikinci ay içerisinde Hazine tarafından aylık olarak ödenir. Doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneğinin günlük miktarı, günlük asgari ücretin brüt tutarı kadardır. Bu madde hükümlerinden yararlanılabilmesi için işçinin adına doğum veya evlat edinme tarihinden önceki son üç yılda en az 600 gün işsizlik sigortası primi bildirilmiş olması, Kanunun 63 üncü maddesinde belirtilen haftalık çalışma süresinin yarısı kadar fiilen çalışılması ve doğum ve evlat edinme sonrası analık hali izninin bittiği tarihten itibaren 30 gün içinde Kuruma doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma belgesi ile başvuruda bulunulması gerekir. Mücbir sebepler dışında, başvuruda gecikilen süre doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneği almaya hak kazanılan toplam süreden düşülerek ödeme yapılır. Bu ödemeler damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz. Geçici işgöremezlik ödeneği almaya hak kazananlara, bu durumlarının devamı süresince doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneği ödenmez. İşverenin hatalı bilgi ve belge vermesi nedeniyle yapılan yersiz ödemeler kanuni faiziyle birlikte işverenden tahsil edilir. Bu madde hükümleri 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıkların statülerine tabi personeller için de uygulanır.

Birinci fıkrada belirlenen ücret kısımlarının ödenmesine ilişkin usul ve esaslar, Maliye Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığının uygun görüşü alınmak suretiyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 20’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                      Çağlar Demirel                                İdris Baluken                             Filiz Kerestecioğlu Demir

                         Diyarbakır                                     Diyarbakır                                            İstanbul

                   Burcu Çelik Özkan                        Bedia Özgökçe Ertan                              Dirayet Taşdemir

                             Muş                                              Van                                                   Ağrı

                       Sibel Yiğitalp

                         Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) –Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp.

Buyurun Sayın Yiğitalp. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yarı zamanlı çalışan kadınlara verilmesi planlanan İşsizlik Fonu’ndaki finansın bizim tarafımızdan doğru olmadığını düşünüyoruz. Çünkü yeteri kadar işsizler ordusuna sahip bir ülkeyiz ve insanlar işsizlikten kaynaklı, işinden çıkarıldıktan sonra zaten İşsizlik Fonu’nu alamıyor. Bunun sermayesini, finansını farklı şekillerde kullanmak gerekiyor. Yarı zamanlı çalışan kadınlar için, anneler için o farklı yöntemlerle, kreşlerle, anaokullarıyla vesaire bunların üzerinde bakımevleriyle çözülebilir.

Bunun dışında, bugün 3 arkadaşımızın açlık grevinde olmasını konuşmak istiyorum. 3 arkadaşımız, düşünün ki beş gündür, altıncı güne girdiğimiz bir alanda, tanklarla, toplarla dövülen bir alanda ambulans gidemediği için, sadece ambulans gelsin, hizmet alsın diye açlık grevinde. Burada sayın milletvekilleri şunu söylüyor, onlar üzerinde onlarca kriminalize eden cümleler kuruyor… Velev ki öyledir, o insanları ölüme mi mahkûm edeceksiniz? Hukuk ülkesi değil mi burası? Hukuk ülkesiyse ve yargı varsa bunu alırsınız, tutuklarsınız, yargılarsınız ama önce tedavisini yapmak zorundasınız. Ve ambulans bir lütuf değildir, ambulans yapılması gereken bir görevdir, kamu hizmetidir ve bu kamu hizmetini yapmak için de siz bu halktan vergiler alıyorsunuz. Bakın, dün gitmiş olsaydı bugün 5’inci insan yaşamını yitirmemişti. Eğer bugün de alınmamış olursa 23 insan daha yaşamını yitirmiş olacak. Peki, biz, ileride bunların kimliklerini gördüğümüzde, sivil olduğunu gördüğümüzde ne diyeceğiz bunlara? Diyelim ki savaşçıdır, siz yine gidersiniz, ambulans olarak alırsınız, görevinizi yaparsınız, sonra adli kolluk kuvvetleri gider, görevini yapar. Burada ısrarla ve ısrarla insanlar ambulans için ya… Türkiye Büyük Millet Meclisi gibi bir meclis ambulans konusunu çözemiyor. Vay bizim halimize! Siz 80 milyonun sorununu nasıl çözeceksiniz? Grup başkan vekilimiz ve 2 vekilimiz şu anda orada açlık grevine giriyor, sırf ambulans alsın diye; bundan daha ayıp ne olabilir, bundan daha utanılacak ne olabilir? Yani bu kadar basit, en sıradan, en kolay yapılması gereken bir görev ne yazık ki yapılmıyor, 3 vekilimiz açlık grevine girmek zorunda kalıyor ve burada sayın bakanlar bunun üzerine bir açıklama dahi yapmıyorlar. Onun için onlarca parantez açılıyor, yok, teröristtir; yok, odur; yok, budur; bu sizin sorununuz değil, siz ambulansı gönderirsiniz, ambulans onları alır, gider tedavisi varsa tedavi edilir, edilmeyenler… Kolluk kuvvetleri orada zaten, kimlikleri belli, kim oldukları belli, neyin peşindesiniz? Yani onların hepsinin birden ölmesini mi izleyeceğiz burada? Canlı canlı hepimiz ölümlerini mi izleyeceğiz? Bu kadar mı biz insanlığımızdan çıktık, bu kadar mı vicdanlarımız yok? Ben bunu gerçekten soruyorum: Yani oradaki 24 insan yaşamını yitirdiğinde siz mutlu mu olacaksınız, çok mu rahatlayacaksınız? Kürt sorunu mu bitmiş olacak, terör sorununu çözmüş mü olacaksınız, yoksa yeni bir terör mü yaratacaksınız? Yani oraya ambulans gitmemesi için bu kadar çaba sarf ediyorsunuz.

Size düşen neydi, bize düşen? Anında ambulansın gitmesiydi. Ambulans gidecekti, alacaktı, gerekirse kolluk kuvvetleri onların tüm hukuki işlemlerini yapacaktı. Israrla aynı şeyleri söylüyorum çünkü bunu görmüyorsunuz. Zamanla yarışıyoruz; bakın, 5 insan yaşamını yitirdi, 29 insandan 5’i yaşamını yitirdi ve bunların içinde çocuklar var. Bu mu yani? Bu kadar mıyız? Bu Meclis bu kadar mıdır, bir ambulansı temin edemeyecek kadar? Bunu mu söyleyelim? Yani yarın, öbür gün bu sorunlar çözüldüğünde ya da çözüme gidildiğinde bu günler açılacak, arşivler açılacak ve bu 28 insanın nasıl öldüğünü ve günlerce ambulans için neler yapıldığını size herkes soracak. Bunu nasıl açıklayacaksınız hiç düşündünüz mü? Bunun izahını nasıl yapacaksınız? Kime ne söyleyeceksiniz? Yok teröristtiler, biz ambulans göndermedik mi diyeceksiniz? Ölmelerini mi istiyoruz diyeceksiniz? Biz onları öldürdük mü diyeceksiniz? Bilerek, isteyerek, taammüden öldürdük diyeceksiniz değil mi, her gün ve her gün?

Tam bugün altı gündür o ambulans sorunu çözülmüyor. Bu ülke nasıl yönetiliyor? Bu ülkeyi kim yönetiyor? Sağlık Bakanı ambulans gönderemiyorsa, İçişleri Bakanı bunun güvenliğini alamıyorsa bu ülkeyi kim yönetiyor? Kim bu ambulansa karar veriyor? Kim bu ambulansın gitmesini engelliyor? Bunu bir izah edin, lütfen bir izah edin! İnsanların açlık grevine girmesini zorlayacak kadar bunun bir açıklaması olmalı, olmak zorunda. Durduğunuz yer bunu gerektiriyor. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 20’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Arzu Erdem (İstanbul) ve arkadaşları

Madde 20- 4447 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“Doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneği

Ek Madde 5- 4857 sayılı Kanunun 74 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca haftalık çalışma süresinin yarısı kadar verilen ücretsiz izin süresince doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneği ödenir. Ödenek süresi, 4857 sayılı Kanunun 63 üncü maddesinde belirtilen haftalık çalışma süresinin yarısı kadardır. Yarım çalışma ödeneği çalışılan aya ait aylık prim ve hizmet belgesinin ilişkin olduğu aydan sonraki ikinci ay içerisinde Hazine tarafından aylık olarak ödenir. Doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneğinin günlük miktarı, günlük asgari ücretin brüt tutarı kadardır. Bu madde hükümlerinden yararlanılabilmesi için işçinin adına doğum veya evlat edinme tarihinden önceki son üç yılda en az 600 gün işsizlik sigortası primi bildirilmiş olması, Kanunun 63 üncü maddesinde belirtilen haftalık çalışma süresinin yarısı kadar fiilen çalışılması ve doğum ve evlat edinme sonrası analık hâli izninin bittiği tarihten itibaren 30 gün içinde Kuruma doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma belgesi ile başvuruda bulunulması gerekir. Mücbir sebepler dışında, başvuruda gecikilen süre doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneği almaya hak kazanılan toplam süreden düşülerek ödeme yapılır. Bu ödemeler damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz. Geçici işgöremezlik ödeneği almaya hak kazananlara, bu durumlarının devamı süresince doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneği ödenmez. İşverenin hatalı bilgi ve belge vermesi nedeniyle yapılan yersiz ödemeler kanuni faiziyle birlikte işverenden tahsil edilir. Bu madde hükümleri 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıkların statülerine tabi personeller için de uygulanır.

Birinci fıkrada belirlenen ücret kısımlarının ödenmesine ilişkin usul ve esaslar, Maliye Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığının uygun görüşü alınmak suretiyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Arzu Erdem.

Buyurun Sayın Erdem. (MHP sıralarından alkışlar)

ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, iki sene önce dün Esenyurt ilçemizdeki Milliyetçi Hareket Partisi seçim bürosunun açılışında PKK’lıların hain saldırısına uğramış olan ülküdaşımız gazeteci ağabeyimiz Cengiz Akyıldız’ı rahmetle anıyorum.

Biliyorsunuz ki Türkmen kardeşlerimiz Türkmen Dağı’nda varlık yokluk mücadelesi vermektedir. Bu mücadeleye destek vermek üzere orada bulunan ülküdaşımız Milliyetçi Hareket Partisi Fatih İlçe Başkan Yardımcımız İbrahim Küçük kardeşimizin şehit olduğu haberini dün almış bulunuyoruz, mekânı cennet olsun.

Ve bugün yine Diyarbakır’dan şehit haberlerimiz var. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine, geride kalanlara sabır diliyorum. Büyük Türk milletimizin başı sağ olsun.

Ve ayrıca, söz konusu vatan uğruna ölmekse en güzel ülkücüler ölür diyorum.

Değerli milletvekilleri, Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 20’nci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Evet, kadınımızın çalışma haklarını konuşuyoruz yine, bir torba yasayla birlikte. On üç yıllık iktidarın bugün geldiği noktaya baktığımızda hâlâ çalışma haklarından bahsediyoruz.

Mutlu ve sağlıklı bir bebek dünyaya getirmenin huzurlu bir hamilelik dönemi geçirmeye bağlı olduğunu hepimiz biliyoruz. Bebek bekleyen anneler bir taraftan ekonomik kaygılar, diğer taraftan dünyaya getirecekleri evlatlarının geleceklerine dair endişeleri sebebiyle bir hayli stresli bir hamilelik dönemi geçirmekteler. Hamilelik döneminin sakin ve stresten uzak, güven içerisinde geçirilmesi anne ile bebeğin sağlığı açısından oldukça önemlidir. Çalışan annelerin durumu daha da zor. Yorucu iş temposu ve her an “İşimle ilgili sorun yaşar mıyım?” kaygısı anneyi etkilemektedir. Bu durum bebeğin fiziksel ve zihinsel gelişimine olumsuz yönde etki etmektedir. Bu bakımdan annenin doğum öncesi ve sonrasını iyi planlaması gerekmektedir.

Fizyolojik olarak neslin devamı kadınlar tarafından sağlanmaktadır. Çalışma hayatında yer alan kadınlarımız doğum öncesi ve sonrası dönemlerde bu çok kutsal görevi yerine getirirken çeşitli sorunlarla karşılaşmaktalar. Yaşanan bu zorluklar sağlıklı bir nesil yetiştirilmesinin önündeki engellerden bir tanesidir.

Milliyetçi Hareket Partisi annelerin çalışma haklarının düzenlenmesi hususunu defalarca Meclis gündemine taşımıştır. Ancak, bu konuda da bugüne kadar yapılan düzenlemeler yetersiz kalmıştır.

Hamilelik dönemini çalışarak geçiren anne adaylarını doğum sonrasında da pek çok sıkıntı beklemektedir. Annenin kısa sürede işe başlaması ve izin konusunda zorluklarla karşılaşması bu sıkıntıların başında yer almaktadır. Çalışan annelerle ilgili çalışma haklarının bir türlü iyileştirilememesi konusu oldukça manidardır. Bunlara bir de örnek olarak doğum borçlanmalarını da verebiliriz.

Değerli milletvekilleri, on üç yıllık AKP Hükûmeti döneminde kadınlarımızla ilgili kimler ne demişti, gelin hep birlikte hatırlayalım. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan “Kadın ile erkek eşit olamaz, fıtrata aykırıdır.” demiştir. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek “Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek.” demiştir. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek “Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün, günahı ne? Anası ölsün.” demiştir. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu “Evdeki işler yetmiyor mu?” demiştir. AKP Milletvekili Uğur Işılak “Kadının fıtratında köle olmak vardır.” demiştir. Eminim ki hafızalarımız bunlarla tazelenirken hepimiz tekrar şaşırmışızdır.

Gelin, bir de Kurtuluş Savaşı’nda büyük mücadeleler veren kahraman Türk kadınlarını hatırlayalım: Nene Hatun, Halide Onbaşı, Nezahat Onbaşı, Şerife Bacı, Erzurumlu Kara Fatma, Halime Çavuş ve isimlerini saymakla bitiremeyeceğim birçok kahraman kadınımız. Milliyetçi Hareket Partisi olarak “Türk kadını kahramandır.” diyoruz, “Türk kadını hem çalışır hem kutsal görev olan anneliği layıkıyla yerine getirir.” diyoruz. “Cennet anaların ayakları altındadır.” deriz, değil mi? Peki, analarımız bu kadar kıymetliyken hak ettikleri değeri vermemiz gerekmez mi? Tüm annelerimize ve kadınlarımıza zaten hakları olan değerlerin verilmesi ve haklarının korunması hususunda hepimize görev düşmektedir. En nihayetinde her birimizi büyüten ve yetiştiren annelerimiz değil midir?

Günümüzde belki en popüler kavram “kadına şiddete karşı mücadele” kavramıdır. Ancak ben bir alt başlığa değinerek sözlerime son vermek istiyorum. Erkek, eşini cezalandırmak istediğinde ekonomik şiddet uygulamakta…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ARZU ERDEM (Devamla) - … ve ben yine bu sebeple kadınlarımızın çalışma hayatına katılmalarını ve çalışma hayatındaki kadınlarımızın haklarının sağlanmasının büyük önem arz ettiğini de belirtmek isterim.

Sözde değer vermek esas değildir, özde değer vermek esastır. Başta iktidar partisi olmak üzere hepimizin görevi, milletimize verdiğimiz sözleri yerine getirmektir.

Saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Erdem.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/434) 20'nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Şenal Sarıhan (Ankara) ve arkadaşları

MADDE 20- 4447 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde ilave edilmiştir.

"Doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneği

EK MADDE 5- İşçiye, 4857 sayılı Kanunun 74 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca haftalık çalışma süresinin yarısı kadar verilen ücretsiz izin süresince doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneği ödenir. Ödenek süresi, 4857 sayılı Kanunun 63 üncü maddesinde belirtilen haftalık çalışma süresinin yarısı kadardır. Yarım çalışma ödeneği, çalışılan aya ait aylık prim ve hizmet belgesinin ilişkin olduğu aydan sonraki ikinci ay içinde Fondan aylık olarak ödenir. Doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneğinin günlük miktarı, günlük asgari ücretin brüt tutarı kadardır. Bu madde hükümlerinden yararlanılabilmesi için işçinin adına doğum veya evlat edinme tarihinden önceki son üç yılda en az 600 gün işsizlik sigortası primi bildirilmiş olması, 4857 sayılı Kanunun 63 üncü maddesinde belirtilen haftalık çalışma süresinin yarısı kadar fiilen çalışılması ve doğum ve evlat edinme sonrası analık hali izninin bittiği tarihten itibaren 30 gün içinde Kuruma doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma belgesi ile başvuruda bulunulması gerekir. Mücbir sebepler dışında, başvuruda gecikilen süre doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneği almaya hak kazanılan toplam süreden düşülerek ödeme yapılır. Bu ödemeler damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz. Geçici işgöremezlik ödeneği almaya hak kazananlara, bu durumlarının devamı süresince doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneği ödenmez. İşverenin hatalı bilgi ve belge vermesi nedeniyle yapılan yersiz ödemeler kanuni faiziyle birlikte işverenden tahsil edilir. Bu madde hükümleri 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıkların statülerine tabi personel için de uygulanır.

Birinci fıkra kapsamındaki sigortalılar için, 5510 sayılı Kanunun 82 nci maddesinde belirtilen prime esas kazanç alt sınırı üzerinden aynı Kanunun 81 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (f) bentleri uyarınca toplam %32,5 oranında sigorta primleri işçi ve işveren payları doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneği ödenen gün sayısı kadar Fondan Sosyal Güvenlik Kurumuna ödenir. 5510 sayılı Kanun kapsamında, Kurum prim ödeme yükümlüsü olmakla birlikte işyeri ve işveren sayılmaz ve bu kişiler için işe giriş ve çıkış bildirimi yapılmaz.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, Kurum ve Hazine Müsteşarlığı tarafından birlikte belirlenir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan.

Buyurun Sayın Sarıhan. (CHP sıralarından alkışlar)

Sürenizi başlatıyorum.

ŞENAL SARIHAN (Ankara) – Değerli Başkan, değerli kâtip üyeler, emekçi arkadaşlarım, basın ve sevgili meslektaşlarım; günlerdir burada birtakım yasaları çıkarmak için toplandığımızda, sürekli ölümlerden ve acılardan bahsediyor olmamızın şahsen benim içimi çok yaraladığını ifade etmek isterim. Özellikle de bugün 3 arkadaşımızın -1’i bizim aramızdan olan vekil arkadaşımızın ve diğer siyasetçi 2 arkadaşımızın(x)- bir açlık grevine girmiş olmasının da bizim için çok büyük bir üzüntü kaynağı olması gerektiğini düşünüyorum. Umarım ki bu yüce Meclis ölümlerin değil, sevinçlerin anılacağı bir Meclis olur.

Madde üzerine konuşmadan önce bir sıkıntımı daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Bildiğiniz gibi Anayasa’nın 2’nci maddesi -ki bu değişmez maddedir- şuna vurgu yapar, der ki: “Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir.” Bu hukuk devleti içinde görev almış bütün kişiler, kurumlar, kimlikler, herkes bu hukuk devleti ilkesine uygun davranma yükümlülüğündedir. Özellikle birçoğumuzun oylarıyla göreve gelmiş olan bir değerli Sayın Cumhurbaşkanının da hukuka uymak gibi temel bir sorumluluğu vardır. Çünkü bu sorumluluğu, hem yemin maddesi olan 103’üncü maddeyle -“hukukun üstünlüğüne bağlı kalacağıma” cümlesiyle- hem de 104’üncü maddeyle, devletin başı sıfatıyla devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını sağlamakla yükümlendirilmiş bir kişi olarak, hukuka uyması öncelikle beklenen bir olgudur. Ama ne yazık ki Sayın Cumhurbaşkanı, dün kaymakamlarla yapmış olduğu toplantıda yeri geldiği zaman mevzuatı bir tarafa koymaları ve gerekeni yapmaları konusunda kaymakamlara bir sorumluluk vermiştir. Bu sorumluluk… Tırnak içine alarak söylüyorum. Bu, bir sorumluluk değildir; kanuna aykırı bir emirdir ve bu emrin uygulanması hâlinde ne yazık ki bütün kaymakamlar suç işleyeceklerdir.

Şimdi, bize, hukuka uyma noktasında bir yol gösterici olmayan, bir yol açmayan Sayın Cumhurbaşkanının bu tavrından sonra bizim bugün burada yasalar üzerine, hukuk üzerine konuşmamız beyhude midir? Hayır, olmamalıdır. Bu sebeple ben, önergemiz çerçevesinde bu maddeye ilişkin de görüşlerimi açıklayacağım. Çünkü koskoca bir Türkiye her yanıyla, işçisiyle, köylüsüyle, memuruyla, askeriyle, kadınıyla, erkeğiyle bizden görev ve sorumluluk beklemektedir.

Şimdi, sevgili arkadaşlar, bu elimizdeki 68 sıra sayılı konu üzerinde konuşurken çok sayıda madde, 7, 6, 10, 11, 18, 20, 21 ve 24’üncü maddeler –daha 24’e gelmedik ama- hep sanki kadınlar için bir devrimi müjdeliyormuş gibi, kadınlara yarım zamanlı çalışma hakkı tanıyarak onları büyük bir yükten, büyük bir engelden kurtarıyormuş gibi düzenlemelerle doluydu. Son olarak da şu anda konuştuğumuz madde diyor ki: “Siz yarı zamanlı çalışın ama biz size bu yarı zaman için de yarı zamanlı süreci karşılayan bir ödemede bulunacağız.”

Değerli arkadaşlar, analık bir hak mıdır değil midir? (CEDAW) Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin 11’inci maddesi analık hakkının korunmasını emreder. ILO sözleşmeleri, 183 no.lu ILO Sözleşmesi analık hakkının devletlerce tanınmasını ve korunmasını emreder.

Biz onlara diyoruz ki: “Sen git evde analık yap, analık görevini üstlen ama iş yaşamından ayrıl, iş yaşamının dışına çık ve dışına çıktığın bu yaşam içinde de kendini var etmeye çalış.” Oysa çalışma da bir hak ve çalışma hakkı diğer hakların insan onuruyla birleştiği bir hak olarak karşımıza çıkar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞENAL SARIHAN (Devamla) – Şimdi, biz, bu düzenlemelerle onun çalışma hakkını alıyoruz, analık hakkının ücretsiz bir biçimde kullanılmasının da önüne geçmiş oluyoruz.

Sevgili arkadaşlar, bir devrim gerçekleştirmiyoruz. Bir kez daha kadınlar aleyhine yeni bir düzenlemeyi yapmış bulunuyoruz ki bu kadınlar sizin analarınız olan kadınlar, sizin bacılarınız olan kadınlar.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Kadınlar başımızın tacıdır, analarımız başımızın tacıdır.

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Yapma hocam ya, yetersiz bulabilirsiniz de geri gidiş olarak ifade etmeyin.

ŞENAL SARIHAN (Devamla) – Bilgilerinize sunmak istedim.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sarıhan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 20’nci madde kabul edilmiştir.

Birleşime kırk beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.39

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 20.30

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon, Hükûmet burada.

21’inci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere dört adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 21’inci maddesinde yer alan “veya münferiden” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                 Mehmet Günal                                       Erhan Usta                                      Mustafa Kalaycı

                      Antalya                                              Samsun                                               Konya

                   Arzu Erdem                                   İsmail Faruk Aksu                                Deniz Depboylu

                      İstanbul                                             İstanbul                                               Aydın

                                                                       Emin Haluk Ayhan

                                                                               Denizli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 21’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  İlknur İnceöz                                Mehmet Doğan Kubat                               Hüseyin Şahin

                      Aksaray                                             İstanbul                                               Bursa

                  Ramazan Can                                   Hüseyin Özbakır                                            

                     Kırıkkale                                           Zonguldak                                                 

MADDE 21- 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 13 üncü maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

"Bu kanunun 74 üncü maddesinde öngörülen izinlerin bitiminden sonra mecburi ilköğretim çağının başladığı tarihi takip eden aybaşına kadar bu maddeye göre ebeveynlerden biri kısmi süreli çalışma talebinde bulunabilir. Bu talep işveren tarafından karşılanır ve geçerli fesih nedeni sayılmaz. Bu fıkra kapsamında kısmi süreli çalışmaya başlayan işçi aynı çocuk için bir daha bu haktan faydalanmamak üzere tam zamanlı çalışmaya dönebilir. Kısmi süreli çalışmaya geçen işçinin tam zamanlı çalışmaya başlaması durumunda yerine işe alınan işçinin iş sözleşmesi kendiliğinden sona erer. Bu haktan faydalanmak veya tam zamanlı çalışmaya geri dönmek isteyen işçi işverene bunu en az bir ay önce yazılı olarak bildirir. Ebeveynlerden birinin çalışmaması halinde, çalışan eş kısmi süreli çalışma talebinde bulunamaz. Üç yaşını doldurmamış bir çocuğu eşiyle birlikte veya münferiden evlat edinenler de çocuğun fiilen teslim edildiği tarihten itibaren bu haktan faydalanır.

Beşinci fıkra kapsamında hangi sektör veya işlerde kısmi çalışma yapılabileceği ile uygulamaya ilişkin usul ve esaslar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir."

BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge, aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 21’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                 Çağlar Demirel                                     İdris Baluken                    Burcu Çelik Özkan

                    Diyarbakır                                          Diyarbakır                                Muş

          Filiz Kerestecioğlu Demir                           Gülser Yıldırım                     Mahmut Toğrul

                      İstanbul                                              Mardin                               Gaziantep

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

          Bülent Kuşoğlu                             Burcu Köksal                                     Mahmut Tanal

                Ankara                                 Afyonkarahisar                                        İstanbul

             Seyit Torun                                  Musa Çam                                          Özgür Özel

                 Ordu                                          İzmir                                                Manisa

           Lale Karabıyık

                 Bursa

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde ilk söz, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın.

Buyurun Sayın Köksal. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarının 21’inci maddesiyle, tüm izinlerin bitiminden sonra mecburi ilköğretim çağının başladığı tarihi takip eden ay başına kadar ebeveynlerden birinin, kısmi süreli çalışma talebinde bulunmalarına olanak tanınmak istenmiştir.

Şimdi, bu madde değerlendirildiğinde, kısa süreli çalışanların yerine kimlerin çalışacağı konusunda bir açıklık getirilmemiştir. Yani, bu çalışma sürelerinde kadın çalışacak ama çalışma sürelerinin dışındaki sürelerde onun yerine kim çalışacak? Bu konuda ne yazık ki maddede net bir ifade yok. Bu da bize şunu düşündürüyor: Daha önce ortaya atılmış olan “kiralık işçiler” kavramı; işçi kiralama şirketleri yani özel istihdam büroları, işçi istihdam büroları. Bu da taşeronlaşmanın Türkiye’de yaygınlaşmasına olanak tanıyor.

Biz, taşeron işçiliğe karşıyken, “Taşeronu kaldıracağız.” derken bu tasarıyla beraber, bu maddeyle beraber taşeron şirketlerin daha da güçlendirilmesi ve taşerondan belki de daha beter olan “modern kölelik” dediğimiz işçi kiralama şirketlerinin, “kiralık işçi” kavramının ortaya çıkması söz konusu olacak. Ki bu da özellikle işçilerimiz, emekçilerimiz açısından son derece sıkıntılı bir durum.

Öte yandan, baktığınızda, bu düzenlemeyle kadınların yavaş yavaş çalışma hayatından çekilmeye çalışıldığını gözlemliyoruz. Bizim amacımız ne? Kız çocuklarımızı eğitim öğretim hayatına özendirme, kazandırma, onların iş hayatına katılımını sağlama, kadınların çalışma, meslek hayatına, sosyal yaşama katılımlarını sağlama değil mi?

E şimdi siz bir düzenleme getiriyorsunuz, bu düzenleme kadınların yararına gibi gösterilse de aslında, hani, verilen bu yarım çalışma zamanları… Ki bu yarım çalışma zamanlarında da bizim ciddi anlamda kaygı ve çekincelerimiz var çünkü yarım çalışma zamanının hangi saatler içerisinde yapılacağı yasada netlik kazanmadığı için, idari amirlerin keyfiyetine bırakıldığı için, ne yazık ki amacını aşacağını ve suistimale uğrayacağını düşünüyoruz.

Öte yandan, bu kısa süreli çalışmaların da kadın açısından aslında çok da bir yarar sağlamayacağı kanaatindeyiz. Neden? Çünkü özel sektörde kısa süreli çalışma izni isteyen, kısa süreli çalışma talebinde bulunan, işte ilköğretim çağına kadar çocuklarına kısa süreli bakacağını söyleyen kadınlarımıza, Allah aşkına, hangi işveren iş olanağı sağlar, bir düşünün.

Şimdi bile kadınlarımız işe girerken “Çocuk sahibi olmayı düşünüyor musunuz?” ya da “Önümüzdeki iki üç yıl içerisinde çocuk sahibi olma planınız var mı?” diye soran işverenler var. Bu yasanın yürürlüğe girmesiyle beraber yine bu işverenlerin sayısı da artacak. Yani bu, her bakımdan aslında sakıncalı. İş dünyasının da büyük kaygıları var, kadın işçilerimizin de kaygıları var, ki özel sektörde bu sıkıntılar yaşanacak. Şu an bile ne yazık ki hamilelik döneminde her ne kadar “İşveren açısından haklı bir fesih nedeni değildir.” dense de başka gerekçelerle kadın işçilerimizin ne yazık ki iş akitleri feshediliyor. Yine aynı şekilde burada da belki işveren bu maddeden dolayı haklı fesih nedenine sahip olamayacak ama siz de biliyorsunuz ki bir işveren, işçiyi işten çıkartmak isteyince, “kısmi süreli çalışıyor, bana çok verimli olmuyor” diye başka gerekçelerle bu kadın işçileri işten çıkartabilecek; bu nedenle sakıncalı görüyorum.

Kaldı ki sizin gerçekten emekçinin, işçinin yanında olmadığınızı çok iyi biliyoruz. Taşeron işçiler konusunda seçim meydanlarında vermiş olduğunuz sözlerinizi tutmadınız. Tutmadığınız gibi, size oy vermeyen, sizinle aynı fikirde olmayan işçileri de işten çıkarttınız. Benim seçim bölgemde, Afyonkarahisar’da, Sandıklı ilçesinde huzurevinde ve KYK’da çalışan işçiler, yaklaşık 15 işçi AKP'li olmadığı için işten çıkarıldı. Orada Birsel anne var, 3 tane çocuk okutmak için uğraşıyor, o kadını kış gününde kapı önüne koydunuz. Hiçbirine tazminatlarını vermediniz, işe iade davası dahi açamadılar. Siz önce bunların çözümünü getirin lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz isteyen Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul.

Buyurun Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve Genel Kurulun sevgili emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, bu madde üzerinde konuşurken gerçekten çocuk bakım hizmetinde bir kurumlaşmaya doğru gidilmesi gerektiğinden bahsetmek isterdim. Ebeveynlerin yarım zamanlı çalışmasının kadınlar için hak kaybına nasıl neden olacağından bahsetmek isterdim. Devletin kamudaki iş yerlerindeki kreşleri nasıl kapattığından bahsetmek isterdim. Çocuk bakım hizmetlerinin yaygınlaşması gerektiğinden bahsetmek isterdim. Kamuda kreş açılması koşullarının çalışanlar lehine değişmesinden bahsetmek isterdim. Örneğin, bir iş yerinde bir kreşin açılması için 150 kadının değil, 100 çalışanla kreş açılmasından bahsetmek isterdim. Yine, Hükûmetin gündeminde olan özel istihdam bürolarından bahsetmek isterdim. Esnek çalışmayla aslında nasıl kadının çalışma yaşamının dışına itilmek istendiğinden bahsetmek isterdim.

Değerli arkadaşlar, bizler bu yasaları neresi için çıkarıyoruz, niye çıkarıyoruz? Anayasa’ya, hukuka uymamamız gerektiğini söyleyen Sayın Cumhurbaşkanımız varken, bu yasaların uygulama alanlarının yüzde 50’si savaş alanına dönmüşken, bugün bölgenin en az 1 milyon insanı şu anda göçertme politikalarıyla karşı karşıya bırakılmışken, bırakın insanların çalışmasını, yaşam hakkının engellendiğini gördüğümüz bir durumda nasıl bunlardan bahsedelim?

Değerli arkadaşlar, insanların ölümü beklediği ve her gün birini kaybettiğimizi gözlerimizin önünde günbegün sayarken nasıl bunlardan bahsedelim? Bugün 6’ncı gün. Alınamayan yaralıların 3’ünün ağır ve kaybetmek üzere olduğumuz -Veli Çiçek 13 yaşında, Sultan Irmak 16 yaşında, Nusret Bayar 20 yaşında- ve ölüm sınırında olduğu durumda nasıl bunlardan bahsedelim?

Değerli arkadaşlar, bu vahamet karşısında İçişleri Bakanlığına gitmiş olan milletvekili arkadaşlarımız, açlık grevine girdiklerinde nasıl burada yasalar üzerinde konuşabilelim? AKP’nin türlü türlü huyu var değerli arkadaşlar. Şimdi orada açlık grevinde olan Sayın grup başkan vekilimizin ve Sayın Urfa Milletvekilimizin GSM operatörlerinin bloke edildiğini gördüğümüz bir anda burada hangi maddelerden bahsediyoruz? Şırnak’ta, Cizre’de, Silopi’de, Sur’da yaşayan vatandaşlar bizim vatandaşlarımız değil mi? Peki, bu yasaları orada nasıl uyguluyorsunuz, nasıl uygulayacaksınız?

Değerli arkadaşlar, şu anda insanlar yerinden yurdundan ediliyor. 1 milyonun üzerinde insanın yerinden edilmesinden bahsediyoruz ve dediğim gibi, günlerdir hâlâ yerinde, alamadığımız, hâlâ orada yaralılar söz konusuyken biz burada oturmuş, yasalar üzerinde tartışıyoruz. Evet, tartışalım, mutlaka bizim de söyleyecek sözümüz var ama gerçekten sizleri biraz daha insani, vicdani davranmaya, yaşananı görmeye davet ediyoruz değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, şunu söylemek isterim: Biz burada bahsettiğimizde hemen “terör”, hemen “hendek”, hemen “barikat” laflarını dayıyorsunuz karşımıza. Şu anda söz konusu olan hendek, barikat vesaire değil, şu anda söz konusu olan insanların yaşam hakkıdır ve oradaki 30 yurttaşımız her an kaybedilmekle karşı karşıya. 3 tanesini saydım, durumları kritik, bugün veya yarın kaybedeceğiz, her gecikmemizde birilerini kaybetmekle yüz yüze kalacağız. İnsanlık öldü mü yahu? Burada artık yerin dibine giriyoruz. Gerçekten burada olmaktan hicap duyuyorum. Bunlar yaşanırken, bunlar ortadayken hâlâ bizim “O öldü, bu öldü, çocuk öldü, bilmem ne öldü; sen öldürdün, ben öldürdüm.” davranışlarında bulunmamız gerçekten hicap vericidir. İnsanlığa davet ediyorum, herkesi vicdanını bir kez daha dinlemeye davet ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 21’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

İlknur İnceöz (Aksaray) ve arkadaşları

MADDE 21- 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 13 üncü maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

"Bu kanunun 74 üncü maddesinde öngörülen izinlerin bitiminden sonra mecburi ilköğretim çağının başladığı tarihi takip eden aybaşına kadar bu maddeye göre ebeveynlerden biri kısmi süreli çalışma talebinde bulunabilir. Bu talep işveren tarafından karşılanır ve geçerli fesih nedeni sayılmaz. Bu fıkra kapsamında kısmi süreli çalışmaya başlayan işçi aynı çocuk için bir daha bu haktan faydalanmamak üzere tam zamanlı çalışmaya dönebilir. Kısmi süreli çalışmaya geçen işçinin tam zamanlı çalışmaya başlaması durumunda yerine işe alınan işçinin iş sözleşmesi kendiliğinden sona erer. Bu haktan faydalanmak veya tam zamanlı çalışmaya geri dönmek isteyen işçi işverene bunu en az bir ay önce yazılı olarak bildirir. Ebeveynlerden birinin çalışmaması halinde, çalışan eş kısmi süreli çalışma talebinde bulunamaz. Üç yaşını doldurmamış bir çocuğu eşiyle birlikte veya münferiden evlat edinenler de çocuğun fiilen teslim edildiği tarihten itibaren bu haktan faydalanır.

Beşinci fıkra kapsamında hangi sektör veya işlerde kısmi çalışma yapılabileceği ile uygulamaya ilişkin usul ve esaslar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) - Takdirlerinize bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın İnceöz, gerekçeyi mi okutuyoruz?

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okuyoruz:

Gerekçe:

Analık izni ve yarı zamanlı çalışma sonrasında her ikisi de çalışan ebeveynlerden birine çocukların mecburi eğitim yaşına gelene kadar İş Kanununda düzenlenmiş olan kısmi süreli çalışmadan faydalanma imkânı getirilmiştir. İşçinin talebi halinde işverenin bu talebi karşılaması zorunlu olacak, işveren bu talebi geçerli fesih nedeni sayamayacaktır. Burada işçinin işinin korunması amaçlanırken işçiye yazılı bildirim şartı getirilerek, işverene zorunlu olarak kısmi çalışma talebini karşıladığı işçinin yerine ikame işgücünü bulabilmesi için süre tanınmıştır. Bu süre işyerinde düzenin sağlanması açısından önem arz etmektedir. Ayrıca evlat edinme durumunda da bu haktan faydalanma imkânı getirilmiştir. Kısmi çalışmanın yapılabileceği sektör veya işler ile usul ve esasların sosyal tarafların görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenmesi hüküm altına alınarak uygulamaya yönelik hususların düzenlenmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kabul edilen önerge, maddeyi yeniden düzenlediğinden ibare değişikliği yapan Milliyetçi Hareket Partisi grup önergesini işlemden kaldırıyoruz.

Dolayısıyla, kabul edilen önerge doğrultusunda da maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 21’inci madde kabul edilmiştir.

22’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır. önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum, buyurun:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 22’nci maddesinde geçen “analık izni” ifadelerinin “ebeveyn izni” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                      Çağlar Demirel                                     İdris Baluken                        Filiz Kerestecioğlu Demir

                         Diyarbakır                                          Diyarbakır                                       İstanbul

                   Burcu Çelik Özkan                               Dirayet Taşdemir                             Gülser Yıldırım

                             Muş                                                  Ağrı                                            Mardin

                  Tuğba Hezer Öztürk

                              Van

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/434) 22'nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                     Bülent Kuşoğlu                               Mahmut Tanal                                       Seyit Torun

                           Ankara                                         İstanbul                                                Ordu

                      Lale Karabıyık                                  Musa Çam                                    Mehmet Bekaroğlu

                            Bursa                                            İzmir                                                İstanbul

MADDE 22- 4857 sayılı Kanunun 74 üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümleler, maddeye birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra, maddenin mevcut beşinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Doğumda veya doğum sonrasında annenin ölümü halinde, doğum sonrası kullanılamayan süreler babaya kullandırılır. Üç yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinen eşlerden birine veya evlat edinene çocuğun aileye fiilen teslim edildiği tarihten itibaren sekiz hafta analık hali izni kullandırılır."

"Birinci fıkra uyarınca kullanılan doğum sonrası analık izninin bitiminden itibaren çocuğunun bakımı ve yetiştirilmesi amacıyla ve çocuğun hayatta olması kaydıyla kadın işçi ile üç yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinen kadın veya erkek işçilere istekleri halinde birinci doğumda altmış gün, ikinci doğumda yüzyirmi gün, sonraki doğumlarda ise yüzseksen gün süreyle haftalık çalışma süresinin yarısı kadar ücretsiz izin verilir. Çoğul doğum halinde bu sürelere altmışar gün eklenir. Çocuğun engelli doğması halinde bu süre üçyüzaltmış gün olarak uygulanır. Bu fıkra hükümlerinden yararlanılan süre içerisinde süt iznine ilişkin hükümler uygulanmaz."

"Bu izin, üç yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinme halinde eşlerden birine veya evlat edinene verilir."

"Bu madde hükümleri iş sözleşmesi ile çalışan ve bu Kanunun kapsamında olan veya olmayan her türlü işçi için uygulanır."

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarı‘sının çerçeve 22‘nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Erkan Akçay                            Mehmet Günal                           Erhan Usta

                   Manisa                                    Antalya                                 Samsun

             Deniz Depboylu                        Mustafa Kalaycı                         Arzu Erdem

                    Aydın                                     Konya                                  İstanbul

            İsmail Faruk Aksu                     Emin Haluk Ayhan

                   İstanbul                                   Denizli

MADDE 22- 22/5/2003 tarih ve 4857 sayılı İş Kanunu‘nun 74‘üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 74- Kadın işçiIerin doğumdan önce sekiz ve doğumdan sonra yirmi dört hafta olmak üzere toplam 32 haftalık süre için çalıştırılmamaları esastır. ÇoğuI gebelik halinde doğumdan önce çalıştırılmayacak sekiz haftalık süreye dört hafta süre eklenir. Ancak, sağlık durumu uygun olduğu takdirde, doktorun onayı ile kadın işçi isterse doğumdan önceki üç haftaya kadar işyerinde çalışabilir. Bu durumda, kadın işçinin çalıştığı süreler doğum sonrası sürelere eklenir. Kadın işçinin erken doğum yapması halinde ise doğumdan önce kullanamadığı çalıştırılmayacak süreler, doğum sonrası sürelere eklenmek suretiyle kullandırılır. Doğumda veya doğum sonrasında annenin ölümü halinde, doğum sonrası kullanılamayan süreler babaya kullandırılır. Üç yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinen eşlerden birine veya evlat edinene çocuğun aileye fiilen teslim ediIdiği tarihten itibaren sekiz hafta analık hali izni kullandırılır.

Birinci fıkra uyarınca kullanılan doğum sonrası analık izninin bitiminden itibaren çocuğunun bakımı ve yetiştirilmesi amacıyla ve çocuğun hayatta olması kaydıyla kadın işçi ile üç yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinen kadın veya erkek işçiIere istekleri halinde birinci doğumda altmış gün, ikinci doğumda yüzyirmigün, sonraki doğumlarda ise yüzseksen gün süreyle haftalık çalışma süresinin yarısı kadar ücretsiz izin verilir. Çoğul doğum halinde bu sürelere otuzar gün eklenir. Çocuğun engelli doğması halinde bu süre üçyüzaltmış gün olarak uygulanır. Bu fıkra hükümlerinden yararlanılan süre içerisinde süt iznine ilişkin hükümler uygulanmaz."

Yukarıda öngörülen süreler işçinin sağlık durumuna ve işin özelliğine göre doğumdan önce ve sonra gerekirse artırılabilir. Bu süreler hekim raporu ile belirtilir.

Hamilelik süresince kadın işçiye periyodik kontroller için ücretli izin verilir.

Hekim raporu ile gerekli görüldüğü takdirde, hamile kadın işçi sağlığına uygun daha hafif işlerde çalıştırılır. Bu hâlde işçinin ücretinde bir indirim yapılmaz.

İsteği halinde kadın işçiye, otuziki haftalık sürenin tamamlanmasından veya çoğul gebelik halinde otuzaltı haftalık süreden sonra altı aya kadar ücretsiz izin verilir. Bu izin, üç yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinme halinde eşlerden birine veya evlat edinene verilir. Bu süre, yıllık ücretli izin hakkının hesabında dikkate alınmaz.

Kadın işçilere doğum sonrası analık izin süresinin bitim tarihinden itibaren ilk altı ayda günde birbuçuk saat süt izni verilir. Bu sürenin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağını işçi kendisi belirler. Bu süre günlük çalışma süresinden sayılır.

Bu madde hükümleri iş sözleşmesi ile çalışan ve bu Kanun kapsamında olan veya olmayan her türlü işçi için uygulanır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) –

Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Aydın Milletvekili Deniz Depboylu.

Buyurun Sayın Depboylu. (MHP sıralarından alkışlar)

DENİZ DEPBOYLU (Aydın) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 68 sıra sayılı Tasarı’nın 22’nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Maddede devlet memurlarına verilmiş olan izin düzenlemelerinin işçilere de tanınması gündeme getirilmiştir. Düzenlemelerin özellikle özel kurum ve kuruluşlarda kadın istihdamı açısından sorun yaratacağına dair kaygılarımızı önceden belirtmiştik. Ancak kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan kamu personelinin kendini güvende hissedebileceğini düşünürken onların da risk altında olduğunu fark ettik. Zira, 657 sayılı Kanun değiştiğinde onların da neler yaşayabileceği konusunda çok bir fikrimiz yok, bunları hep birlikte göreceğiz.

Yine şöyle bir baktığımızda “Gelecekte kaygı yaratacak durumlar karşılarına çıkabilir.” derken bugün de yine kendilerini güvende hissetmediğini görmekteyiz. Bunu neye dayanarak söylüyorum? Kamu personeli arasında yapılan anket çalışmalarından biri de öğretmenler arasında yapılmış. TÜRK EĞİTİM-SEN her yıl olduğu gibi bu yıl da öğretmenlerin sosyoekonomik durumlarını, mesleki sorunlarını tespit edebilmek amacıyla bir anket çalışması gerçekleştirdi. Anket çalışmasında toplam 21.313 kişi katıldı. Ankete katılanların yüzde 79,3’ü son beş yıl içinde bankadan kredi çektiğini, yüzde 20,7’si çekmediğini ifade etmiş. “Şu anda üzerinizde kaç banka kredisi var?” sorusuna ankete katılanların yüzde 33,9’u 1, yüzde 22,8’i 2, yüzde 10,2’si 3, yüzde 4,9’u 4 ve üzeri, yüzde 28,2’si ise “Hiç yok.” cevabını vermiş. Ankete katılanların yüzde 59’u kredi kartı borcunu düzenli olarak ve tamamını ödeyebildiğini, yüzde 41’i ise ödeyemediğini kaydetmiş. Ankete katılanların yüzde 86,6’sı son bir yıl içinde alım gücünde azalma olduğunu ifade etmiş. “Toplu sözleşmede 2016 yılı için yüzde 6+5, 2017 yılı içinse yüzde 3+4 oranında zam yapılması, ekonomik kayıplarınızı telafi edecek mi?” sorusuna ankete katılanların yüzde 89,7’si “hayır” cevabını vermiş. Bu yıl yapılan toplu sözleşmeyi ankete katılanların yüzde 74,6’sı “hayal kırıklığı”, yüzde 16,6’sı “idare eder” şeklinde, yüzde 6,6’sı “memnuniyet verici” olarak ifade etmiş, yüzde 2,2’si ise “diğer” cevabını işaretlemiş.

Ankete katılanların yüzde 34’ü herhangi bir psikolojik rahatsızlık yaşadığını ifade etmiştir. Bunun nedenini sorduğumuzda yüzde 54,8’i ekonomik sorunlar, yüzde 23,2’si mesleki sorunlar, yüzde 9’u ailevi, yüzde 6’sı sağlık sorunları verirken yüzde 7’si “diğer” seçeneğini işaretlemiş. Psikolojik rahatsızlık yaşayanların yüzde 36,6’sı da ilaç kullanmakta. Ankete katılanlara “Devlet okullarının en büyük sorunu nedir?” diye sorulduğunda yüzde 35,7’si torpilli yapılan yönetici atamaları ve ayrımcılık, yüzde 21,6’sı siyasi ideolojik yapılanma, yüzde 21’i okullara ayrılan ödeneklerin yetersizliği, yüzde 6,2’si öğretmen ve derslik açığı, yüzde 5,3’ü okullarda hizmetli personelin yetersizliği, okulların hijyenik olmaması, yüzde 3 de güvenliğinin sağlanamamasından şikâyet etmiş. Ankete katılanların yüzde 70,7’si şubatta 30 bin atamanın da yetersiz olduğunu ifade etmiş. Ankete katılanların yüzde 41,4’ü veli ve öğrenci şiddetine maruz kaldığını ifade etmiş.

Yine, 85,6’sı geleceğe güvenle bakamadığını ifade etmiş. Ankete katılanlar “Türkiye’nin geleceğine dair en büyük korkunuz nedir?” sorusuna, buna göre yüzde 52,1’i toplumsal kutuplaşma ve bunun doğurabileceği toplumsal çatışma ve bölünme, yüzde 15,8’i terör olayları, yüzde 12,8’i adam kayırmacılık ve kadrolaşmadan bahsetmiştir.

Bir ailede -Maslow’un Gereksinimler Hiyerarşisi’ni eğitimci arkadaşlarım bilir- bir bireyin sağlıklı olabilmesi için fizyolojik gereksinimlerinin, güvenlik gereksiniminin, ait olma ve sevecenlik gereksiniminin, saygınlık gereksiniminin, yine, kendini gerçekleştirme gereksiniminin karşılanması gerekir. Böyle bir durumda, bireyin bunu sağlayacağı ilk kurum ailedir. Aileyi güvensiz bırakırsanız -ki okullarda da öğretmenlerimiz güvensiz kalmış- gelecekte nasıl bir nesil yetiştireceğiz, bu da soru işareti. Bence önce diğer sorunlarımızın bir an önce çözülmesi gerekiyor.

Teşekkür ediyorum, saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Depboylu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/434) 22'nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Bekaroğlu (İstanbul) ve arkadaşları

MADDE 22- 4857 sayılı Kanunun 74 üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümleler, maddeye birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra, maddenin mevcut beşinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Doğumda veya doğum sonrasında annenin ölümü halinde, doğum sonrası kullanılamayan süreler babaya kullandırılır. Üç yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinen eşlerden birine veya evlat edinene çocuğun aileye fiilen teslim edildiği tarihten itibaren sekiz hafta analık hali izni kullandırılır."

"Birinci fıkra uyarınca kullanılan doğum sonrası analık izninin bitiminden itibaren çocuğunun bakımı ve yetiştirilmesi amacıyla ve çocuğun hayatta olması kaydıyla kadın işçi ile üç yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinen kadın veya erkek işçilere istekleri halinde birinci doğumda altmış gün, ikinci doğumda yüzyirmi gün, sonraki doğumlarda ise yüzseksen gün süreyle haftalık çalışma süresinin yarısı kadar ücretsiz izin verilir. Çoğul doğum halinde bu sürelere altmışar gün eklenir. Çocuğun engelli doğması halinde bu süre üçyüzaltmış gün olarak uygulanır. Bu fıkra hükümlerinden yararlanılan süre içerisinde süt iznine ilişkin hükümler uygulanmaz."

"Bu izin, üç yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinme halinde eşlerden birine veya evlat edinene verilir."

"Bu madde hükümleri iş sözleşmesi ile çalışan ve bu Kanunun kapsamında olan veya olmayan her türlü işçi için uygulanır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu.

Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 22’nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde konuşacağım.

Bu madde, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 74’üncü maddesinde değişiklik yapıyor ve doğum sonrası ve öncesi ücretli ve ücretsiz izinlerle ilgili iyileştirmeler yapıyor. Biz bu konuda daha da iyileştirme yapılması için bir değişiklik önergesi verdik ama biliyorum ki bunu reddedeceksiniz. Nereden biliyorum? Çünkü bugüne kadar muhalefet ne söylediyse hepsini reddettiniz. Niye böyle? Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi çoğunluğun vermiş olduğu bir kibirle, bir istiğna hâliyle dolaşıyor bu Mecliste. Bu iyi bir şey değil değerli arkadaşlarım. Türkiye parlamenter demokrasiyle yönetiliyor; evet, çoğunluk kanunları çıkarır, çoğunluğun oyuyla burada kararlar alınır ama bir uzlaşma kültürü de olur, bunlar konuşulur, muhalefetten gelen tekliflere de açık olursunuz.

Bakın, bugün üç saat Meclis gündemine geçemedi. Mecliste bulunan gruplardan biri olan Halkların Demokratik Partisinin bir iddiası var, diyor ki: “Cizre’de 24 insan -28’di, 4’ü öldü- yaralı bir şekilde bekliyor.” Bu bir iddia mı? Değerli arkadaşlarım, “bekliyor” deniliyor, bunlar yaralı, bunların kim olduğu, kimliği önemli değil. Evet, terörle mücadele, hepsini anladık ama insan hakları, yaşam hakkı diye bir şey var. Savaşlarda bu yapılıyor Sayın Bostancı, savaşlarda yapılıyor. Dolayısıyla, buna kulak tıkamak yanlıştır, bunu dinlemek gerekiyor, gereğini yapmak gerekiyor. Bakın, bölge insanının, bölgedeki siyasetçilerin, milletvekillerinin Ankara’ya olan umutları bütünüyle ortadan kalkıyor. Bu, vahim bir şeydir Türkiye için değerli arkadaşlarım. “Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü” diyorsunuz ama bu tutumunuz bölünmez bütünlük konusunda en büyük risktir.

Değerli arkadaşlarım, aslında görüştüğümüz torba yasada çok farklı konularda değişik düzenlemeler getiriliyor. Bu konulardan bir tanesi de sözleşmeli erler, uzman çavuşlar ve uzman jandarma. Bu konuyla ilgili 14’üncü, 15’inci maddede düzenlemeler yapıldı, değişiklik önergeleri verdik, reddettiniz. Daha önce de, daha önceki bir torba yasada da sözleşmeli erlerle ilgili gerçekten vicdanları sızlatan bir düzenleme yaptınız. Asgari ücretin 1.300 lira olması dolayısıyla sözleşmeli erlerin maaşı artacak, bu maaş artışı da ordudaki hiyerarşiyi bozacak diye, sadece hiyerarşiye takılarak ölüme sürülen bu insanlara gerçekten vicdansızlık yaptınız, geçen sefer de söyledim.

Bakın, değerli arkadaşlarım, şu anda -bugün de ölenlerden bir tanesi, şehitlerden bir tanesi uzman çavuş- 73 bin uzman er ve erbaş var, 20 bin uzman jandarma var ve 8.125 de sözleşmeli er var. Aslında 50 bin kadronuz var, 2010’dan beri bu kadroyu tamamlayamıyorsunuz. Niye? Çünkü bu insanlar gerçekten esir kamplarında yaşıyorlar neredeyse. Hiçbir hakları yok, hiçbir insani şeyleri yok. Bunlar taşeron işçi gibi büyük bir baskı altında yaşıyorlar. Ekonomik, sosyal şartları çok kötü. Uzman er ve erbaşların da böyle. Ya, kanun yapın, değiştirin, doğru fakat sadece bürokrasiye bakmayın. Gelin, bu insanların, bunların sivil toplum örgütleri var, dernekleri var. Bakın, Emekli Uzmanlar Derneği. Adamlar geliyor, konuşuyor, anlatıyorlar. Bunları bir dinleyin lütfen, ne olur? Bunlar ne istiyorlar? Ondan sonra oturalım, böyle torba çorbayı bırakalım, adam gibi bir yasa yapalım. Bu insanların ihtiyaçları ne?

Bakın, bu insanlar derken gerçekten ölüme gönderdiğimiz insanlar. Ölüme göndermemizin sebebi de siyasetin bu sorunu çözmemesidir değerli arkadaşlarım. Terör örgütü var, tabii var; dış güçler var, tabii var ama bu işi çözecek olan ne dış güçler ne terör örgütü ne kimse. Biz, biz değerli arkadaşlarım, siz yani siyaset, bu işi Türkiye Büyük Millet Meclisi çözecek. İşte, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu işi çözmediği için bu çocuklar ölüme gidiyor ama ordudaki hiyerarşi, düzen filan diye bu çocuklara gerçekten yazık ediliyor. Bu insanlarla ilgili adam gibi bir yasa yapın. Bakın, görüşün bu Emekli Uzmanlar Derneğiyle, hep beraber görüşelim. Bu insanların isteklerini yerine getirelim, büyük haksızlıklar var.

14’üncü maddede yaptığınız düzenlemeyle, yine Anayasa’ya aykırı bir şekilde bu insanlara büyük bir haksızlık yaptınız. Nedir o haksızlık? Bütün memurlar üç sene bekledikten sonra, çalıştıktan sonra, iki sene çalıştıktan sonra ayrılırlarsa görevlerine dönebiliyorlar, bunlara yedi senelik çalışma şartı getiriyorsunuz. İnsaf edin değerli arkadaşlar! Bunlar gerçekten fakir aile çocukları, gariban çocukları. Gariban oldukları için bunlar uzman er, erbaş, sözleşmeli er oluyor, gidiyor orada ölüyorlar, bizim için, vatanı için.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Ve siz onlara arkadan dolanarak kazık atıyorsunuz maalesef değerli arkadaşlar.

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Ne demek? Öyle bir şey olur mu Sayın Vekilim? Ne kazığı ya? Öyle şey yapar mıyız?

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Bu, kabul edilemez.

Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bostancı, buyurun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın konuşmacı grubumuzu kibirle suçlamıştır, açık bir sataşmadır. Söz hakkı talep ediyorum 69’a göre.

BAŞKAN – İsminizi de zikrederek…

Buyurun Sayın Bostancı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İki dakika süre veriyorum.

Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

15.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 22’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; muhalefetin sözcüsü bizi kibirle suçlayabilir, biz bunu dikkate alırız elbette ama temelde siyasetçilerin kendi bulundukları yere göre ne söyledikleri önemli değildir. Neye göre? Milletin söylediğine göre. Milletimiz kibirden hoşlanmaz Sayın Bekaroğlu. Eğer AK PARTİ kibirli bir parti olsaydı, böyle bir çalımla piyasada dolaşan bir parti olsaydı, herhâlde, takdir edersiniz ki kibirden, bu mağrur tavırlardan hiç hoşlanmayacak olan milletimiz AK PARTİ’ye geçit vermezdi. Siz de çok iyi biliyorsunuz ki 2002’den bu yana yüzde 50’lik bir oy oranıyla AK PARTİ sürekli olarak iktidarda. Uzlaşma yokluğundan bahsediyorsunuz. Milletin yüzde 50’sini bir araya getirmişiz, -1990’larda yoktu bu- yüzde 100’ünü de bir araya getiremeyiz ki Sayın Bekaroğlu.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Kenan Evren de yüzde 92’sini bir araya getirdi.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – İşte, büyük uzlaşma burada. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Muhalefet de olacak tabii ki.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Biz sizin yüzde 50’yi bir araya getirmenizden mutsuz değiliz, diğer yüzde 50’yi yok saymanızdan mutsuzuz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Şunu kastediyorsanız: “Meclisteki görüşmelerde muhalefete kulak vermiyorsunuz.” Vallahi dinliyoruz, söylediklerinizi dinliyoruz, bakıyoruz, kendi programımızı yani millete vadettiğimizi yapmaya çalışıyoruz. Siz iktidar olursanız siz de aynısını yapacaksınız.

Uzlaşmadan bahsediyorsunuz. Allah için, bizim kaç tane maddemize el kaldırdınız? Hepsi mi kötüydü? Niye muhalefet bu uzlaşma meselesinde arada da olsa “AK PARTİ’nin getirdiği bu madde doğrudur, biz de el kaldıralım.” demiyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Niçin “uzlaşma yokluğu” derken hep buraya bakıyorsunuz ve “Bizim önergelere ‘hayır’ diyorlar.” diye düşünüyorsunuz? Ben de bakıyorum, sizin elleriniz kalkmıyor. Hepsi mi kötü kardeşim?

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Sayın Hatip, on iki yılda muhalefetin bir tane yasasını geçirmemişsin, normal mi? On iki yılda bir tane muhalefet yasası geçmemiş, normal mi? Bu konuşmanın psikiyatri kliniklerinde kibir örneği olarak gösterilmesi lazım.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Hadi üçüne beşine itiraz ettiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – “Uzlaşma” derken adaletin keskin kılıcını iki taraflı kullanın.

Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın grup başkan vekili, “kibir” kelimesinin kullanılmasından bir rahatsızlık duyup cevap verme ihtiyacı duydu ama fevkalade kibirli ve her kelimesiyle de grubumuzu itham eden bir konuşmaydı, cevap vermek durumundayım.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – İtham mı?

Özgür Bey, ne ithamı, aşk olsun!

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika söz veriyorum efendim.

Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim Sayın Özel.

16.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Herkesi saygıyla selamlıyorum, iyi akşamlar diliyorum.

Öncelikle, tabii, Sayın Bostancı muhalefetin niçin uzlaşmaya açık olmadığını, hangi maddeye el kaldırılmadığını falan soruyor. Bunu bize sormadan önce her iki yanınızda oturan sayın grup başkan vekilleriyle istişare edebilirseniz… Geçen haftadan itibaren hem Parlamentonun çalışma düzeniyle ilgili -o kötü hava koşulları ve tüm milletvekillerimizin sağlık ve sıhhatle evlerine ulaşması için- hem de 68 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nda toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren ve üzerinde genel bir mutabakat olan, görüşülme şekline itirazımıza rağmen Plan ve Bütçe Komisyonundaki bu torba yasaya, genelindeki birtakım eleştirilerimiz dışında verdiğimiz destekten dolayı iki gündür burada son derece anlayışlı bir şekilde ve birçok şeyi görmezden gelerek… Ki biraz önce sizin yaptığınız gibi eğer biz bir “kibir” kelimesinden itiraz edip bir şeyler konuşmaya kalkacak olsak burada bu maddeler dörtte 1’i hızında geçmez. Sayın grup başkan vekilleri burada şahit, gruplar öneri vermiyorlar “68 hızla kanunlaşsın.” diye ama siz engellemek için elinizden geleni yapıyorsunuz. Bir görev yüklenildiği belli çok yukarılardan; parlamenter sistemi işlevsiz göstermek, Parlamentoyu tıkanmış göstermek. Bugüne kadar, uluslararası anlaşmalar dışında, 6 tane sıra sayısı alan kanun buradan çıktı, görüşüldü; 1 tanesi geçici bütçe, 5’te 5 torba, 5’te 5 temel kanun. Başbakanın bütün sözüne rağmen, “2011-2015 arası hatalarımızdan ders aldık.” demesine rağmen...

Kibirse, siz biraz önceki gibi konuşmaları 2011-2015 arasında yüzlerce kez yaptınız, 2015’in Haziranında da tek başına iktidarı kaybettiniz. Nasıl geri aldığınız çok tartışmalı bir konu, onu uzun uzun konuşuruz ama şimdi görüyoruz ki o hataları misliyle tekrarlıyorsunuz. Aldığınız yüzde 49’u dile getirirseniz Kenan Evren’in aldığı yüzde 93’ü bilgilerinize arz ederiz. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Aşk olsun, Kenan Evren’in oranı söylenir mi Özgür! Çok ayıp, çok ayıp!

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Akçay...

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Bostancı konuşmasında “muhalefet” diyerek genelleme yaptı. Biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak bir muhalefet partisiyiz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

İki dakika, lütfen...

17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, biz muhalefet olarak elimizden gelen gayreti göstererek şu 68 sıra sayılı yasayı... Çünkü içinde olumlu bulduklarımız da var. Fakat, pek dikkat edilmiyor herhâlde, olumlulara biz olumlu diyoruz. Geçmişteki Meclis Genel Kurulundaki oylamalara -elektronik oylamalar da dâhil- dikkat edilirse biraz haksızlık yapmamak gerekir. Bu konuda, sanki her şeye “hayır” diyen bir muhalefet varmış... Biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak fevkalade alınırız bundan Sayın Başkan çünkü Plan ve Bütçe Komisyonunda, gerek alt komisyonda ve üst komisyonda, bütün diğer komisyonlarda, gelen birtakım tasarı ve tekliflere ne kadar olumlu katkı verdiğimize, yapıcı bir gayret içerisinde olduğumuza herhâlde bütün partili arkadaşlar da bu konuda tanıktırlar.

Dolayısıyla, iktidar partisinin sözcülerinden benim başlıca istirhamım şu: “Muhalefet” diyerek genelleme yapmayın; bu, polemiği artırır değerli arkadaşlar. Elbette muhalefet üzerine yapılan bütün eleştirileri veya polemikleri üstümüze alınacak değiliz ama ister istemez bu da üste alınmaya davet gibi oluyor. Bu konuda hangi siyasi partiyi veya grubu kastediyorsanız bunu da açık seçik ifade etmekte fayda var. Bu gereksiz polemikleri ve sataşmaları, muhalefet grubu ve grupları olarak vermek istediğimiz, zaman bakımından da vermek istediğimiz desteği doğrusu köstekleme gayreti içerisinde bir davranış olarak değerlendiriyorum. Yani, illa her şeye de cevap vermek zorunda değilsiniz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Vermiyoruz zaten. Erkan Bey, her konuda da cevap vermiyoruz.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Evet -bu kadar- işte iktidara “kibirli” denilmiş, ondan veriliyor. Ya, bu kürsülerde Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı, birliği ne hakaretlere uğruyor, ne eleştiriler var.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Onlara da cevap veriyoruz Erkan Bey.

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Grubumuza sataşma da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Demirel.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, aynı ithamlar muhalefet partilerine bir bütün olarak yapıldı. Biz de aynı…

BAŞKAN – İki dakika size de söz veriyorum.

Buyurun.

Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim lütfen.

18.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, muhalefet partisi olarak buradayız. Zaten aynı düşüncede olsaydık bugün muhalefette olmazdık. Bunun ilk başta bilinmesi gerekiyor.

Bu gelen torba yasaya ve diğer yasalara ilişkin söyleyeyim. Torba yasada dikkat ederseniz çok fazla konuşamadık ama konuşacak ve söyleyecek o kadar çok sözümüz var ki. Kadına ilişkin yaklaşım çok net ortada. Torba yasa içerisinde dağıtılmış maddeler hâlinde, kadın sadece eve kapatılarak, eve hapsedilerek, annelik görevini, çocuk doğurma görevini, cinsiyetçi bir yaklaşımı yansıtan bir durum söz konusudur. Kadını özgürleştiren, kadının yaşam hakkını sağlayan bir durum olsa tabii ki biz burada ifade eder, savunur ve gereğini de yaparız. Ama siz kadını eve kapatır, işçi ve emekçinin, bu kadar pazarlıklarla, maaşını, emekliliğini, kıdemini öne alıp bu tür durumları netleştiremezseniz, sadece askere, polise emeklilik ve zam üzerinden ele alırsanız bir problem var demektir. Onun için, şunu söylüyoruz: Şimdi bir savaş politikasında askeri, polisi ölüme göndererek “Size para vereceğiz, sizin haklarınızı savunacağız.” gibi bir yaklaşım içinde olmanız kabul edilecek bir durum değildir. Asker ve polislerin şu anda bölgede, Cizre’de ve Sur’da neler yaşadığını çok yakinen biliyoruz. Onların yaşadıkları, yaşamlarını sağlamak olmalıdır bizler için, onları ölüme göndererek bu sorunu çözemeyiz. Şimdi, bizim milletvekillerimizin açlık grevine girdiği gibi, yaşam hakkını savunduğumuz için bugün burada bir muhalefet yapıyoruz, yaşam hakkını savunduğumuz için milletvekillerimiz bugün açlık grevindedir diyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Özür diliyorum Sayın Başkan. Biraz evvel tabii süre yeterli olmadığı için cümleyi de tamamlayamamıştık, ilaveten şunu da ifade etmek isterim tutanaklara girmesi bakımından: Tabii, iktidar grubu, muhalefet partilerinin verdiği önergelerin hangilerini kabul etmiş ki bu eleştiriyi getirme hakkını kendinde buluyor? Pek çok önergemiz, olumlu katkı veren, o maddeyi daha iyi hâle getirecek önerilerken bunların tamamı sırf biz verdiğimiz için reddediliyor. Bunu da görmek lazım, bunun bir haksızlık olduğunu da bilmek lazım. Yani 36 maddelik bir tasarıda verdiğimiz önergelerin hepsi mi yanlış veya haksız? Bunu da iktidar grubunun mutlaka düşünmesi gerek.

BAŞKAN – Tutanağa geçmiştir Sayın Akçay.

Sayın Sarıhan, “Az önceki konuşmamda bir düzeltme yapayım.” demişsiniz, kısa bir söz veriyorum 60’a göre.

Buyurun, düzeltirseniz…

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

10.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’ın, 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 20’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin açıklaması (x)

ŞENAL SARIHAN (Ankara) – Sayın Başkan, konuşmamda, açlık grevinde olan arkadaşlarımızın 3’ünün de vekil olduğu konusunda bilgim yoktu, o sebeple “2’si siyasetçi, 1’i vekil” gibi ifade ettim. “3 vekil arkadaşımız, HDP vekili olan arkadaşlarımız” diye düzeltiyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bekaroğlu…

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sayın Bostancı ismimi vererek eleştirdi. Gruplara söz verdiniz, ben de iki dakika söz istiyorum. İsmimi verdi.

BAŞKAN – Sayın Bekaroğlu, siz “kibirli” dediniz, “Millet kibirden hoşlanmaz.” dedi. Yani ben özellikle o kısmı çok net dinledim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Birkaç yerde adı geçti.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Tamam, bu sebepten dolayı gruplara söz verdiniz, benim de ismim geçti, ben de iki dakika söz istiyorum. Sataşmaya da mahal vermeyeceğim.

BAŞKAN – Sayın Bekaroğlu, ben tutanakları bir isteteyim o zaman.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Ben rica edeyim sizden iki dakika…

BAŞKAN – Tamam, tutanakları isteteyim, varsa veririm.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Ama, hiç uzatmaya gerek yok, iki dakika verin, hiçbir şekilde ayrı bir sataşmaya mahal vermeyeceğim.

BAŞKAN – Hayır, hayır, vereceğim; ben tutanaklara bakayım, varsa vereceğim. Tamam, bakacağım ben, tamam Sayın Bekaroğlu.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/517, 2/434) (S. Sayısı: 68) (Devam)

BAŞKAN – Sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 22’nci maddesinde geçen “analık hali izni” ifadelerinin “ebeveyn izni” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Tuğba Hezer Öztürk (Van) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) –Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) - Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Van Milletvekili Tuğba Hezer Öztürk.

Buyurun Sayın Öztürk. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yine bütün yasalarda, uygulamalarda, pratikte kadına yönelik tutum, cinsiyetçi yaklaşım bir kez daha bu maddede karşımıza çıkıyor aslında. “Analık izni” diye, çocuk bakımını sadece anneye yüklediğimiz, kadına yüklediğimiz bir tutumla karşı karşıyayız. Bunun gerçeklikte “ebeveyn izni” olarak ele alınması, hem anneye hem babaya yönelik bir iş bölümü olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

Ancak, dilerseniz “analık izni” deyin, dilerseniz “ebeveyn izni” deyin, bu ibarenin sonucunda bunu, bu izinleri kullanacak kadınlar, çocuklar ve babalar ne yazık ki bu ülkenin bir tarafında öldürülüyor. Sizden ricam, ezberlediğiniz “hendek”, “terör” gibi sataşmaları bir tarafa bırakın. Bakın, şu an Türkiye’nin her yerine ne yazık ki tabutlar gidiyor ve şu an bu söyledikleriniz, bu yüz yıllık sorunu bu şekilde değiştirmiyor. Bizler diyoruz ki, bir hukuk ülkesinde, hukuk devletinde 24 yaralı bir yerde ve oraya bu yasal çerçevede ambulansın gitmesi gerekmektedir.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Giden ambulansı patlatıyorsunuz.

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) – İsterseniz “terör” deyin, isterseniz başka bir şey deyin, ambulans oraya ulaşıp o yaralılar oradan çıkarıldığı zaman kimliklerini hep birlikte sorgularız. Ancak, bu çözüm getirmiyor.

Bakın, on beş gündür Şırnak’taydım ve her gün Cizre Devlet Hastanesi morguna cenazeler geliyordu; çocuk bedenleri, kadın, yaşlı bedenleri geliyordu. Biz onları toprağa vermek durumunda kalıyorduk. İçlerinde bir çift vardı, Selamet ve Mehmet Şahin, kimliğe göre 1938 doğumlu. Dört gün boyunca ölü bir şekilde evlerinde bekletilmişlerdi. Evleri bombalanmıştı. Bakın, 1938 doğumlu. Muhtemelen yine “terörist” diyeceksiniz. Dört gün haber alınamadıktan sonra cansız bedenlerine ulaşıldı ve Selamet Şahin’in yüzüne baktığım zaman tam şakağında bir mermi izi vardı. Bunu neyle açıklayacağız biz? Bu kabul edilemez bir tutumdur.

Şu an bütün her şeyi bir tarafa bırakıp kurtarılmayı bekleyen 24 yaralı için ambulans gidemediği için 3 milletvekilimiz açlık grevinde ve bizler diyoruz ki bu Parlamento bunu çözmek zorundadır. Sizler de bizler de Türkiye halklarından oy aldık ve o halkların bizden beklentileri var. Tabutların gittiği her şehirde herkesin gözü burayı bekliyor ne sorun çıkacak diye, bu kan duracak mı diye.

Buradan hendektir, terördür, şudur budur demekle bu sorun çözülmüyor, bunu görün. Ve bahsettiğim…

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Duracak. Şundan emin olun: O silahlar betona gömüldüğü zaman duracak.

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) – Buyurun, gelin konuşun. Ama muhtemelen size buraya kadar konuşma talimatı verilmemiştir. En fazla yerinizde sataşın denilmiştir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

Lütfen Sayın Hatip, siz de şahsiyatla uğraşmayın.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Öyle bir talimat falan yok.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Biz talimatla iş yapmıyoruz.

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) – Onu biliyoruz. Evet, evet, biliyoruz. Biliyoruz, bunu çok iyi biliyoruz.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Biz kendi özgür irademizle konuşuyoruz, talimatla iş yapan sizsiniz.

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) – Çok iyi biliyoruz onu. Kendinizi anlatmayın bize. On üç yıl boyunca gördük sizleri.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Biz de biliyoruz, herkes de biliyor.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Parlamentoda siyaset yapılması gerekir.

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) – Evet, Parlamentoda siyaset yapılması gerekir. Arkada oturup, hangi madde üzerinde konuşulduğu bilinmeden, gelip burada elinizi kaldırıp tekrar geri dönmek değildir. İhale peşinde koşmak değildir. (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Önergeni konuşsana sen!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Sayın milletvekilleri, lütfen…

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) – Ve şu an sizin gibi aynı yetkiye sahip 3 milletvekili açlık grevindeyken o rahatlıkla oturmak değildir.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Konuşma o zaman!

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) – Dinlemek zorundasınız siz!

RECAİ BERBER (Manisa) – Ayıp be! Neyi dinleyeceğiz? Hakaret mi dinleyeceğiz?

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – O zaman önergeni konuş!

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) – Bu kürsüde ben konuştuğum zaman, bir milletvekili konuştuğu zaman…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – O zaman önergede konuş!

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) – Çıkıp burada söz hakkı alırsınız.

RECAİ BERBER (Manisa) – Konuşuyorsunuz, görüşlerinizi adam gibi dinliyoruz. Hakaret etmek zorunda mısınız?

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) – Tekrardan söylüyorum: Bizler, sizin bu ortaya attığınız yapay gündemlerle mevcut gerçekliği kapatmanıza izin vermeyeceğiz. Çünkü bu şekilde oldukça sizler, bu canlardan kendinizi sorumlu tutmayabilirsiniz ama bu Parlamentonun üyeleri olarak bizler, her yitip giden candan kendimizi sorumlu tutarız.

RECAİ BERBER (Manisa) – En sonunda tepki göstermeyince hakarete başlıyorsunuz, olacak iş mi?

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) – Hiç alakası yok. Biraz eğer bulunduğunuz konumun sorumluluğunu bilmiş olsanız bu şekilde davranılmayacağını bilirsiniz zaten.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Konuşmacı konuşmasında grubumuza dönerek “Sizler gibi ihale takip etmiyoruz.” demiştir.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Yalan mı?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bu açık bir sataşmadır.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı, iki dakika süre veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

19.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Van Milletvekili Tuğba Hezer Öztürk’ün 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 22’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; Değerli Hanımefendi, buraya geleceksiniz, burada, kim ihale takip ediyormuş söyleyeceksiniz. Gelip buradan söyleyeceksiniz! (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) – Ona biz karar veririz, siz değil!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Öyle desteksiz atmak olmaz! Bu, saygısızlık; bu, utanç verici bir dil!

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) – Kendinize bakın önce!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Geleceksin burada önce insanlıktan bahsedeceksin, barıştan bahsedeceksin, vicdandan bahsedeceksin ve sonra birdenbire, konuşmanın sonlarına doğru öfke ve nefret dili kullanacaksın. Bu öfke ve nefret diliyle mi barış ve insanlık gelecek?

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Beş gündür biz ambulansı gönderemiyoruz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Tersi ve yüzü; işine gelirse barış, işine gelmezse en büyük düşmanlık şeklinde bir anlayış, bir anlatım doğru olabilir mi? Buradan bir barış, bir kardeşlik, halkların barışı çıkar mı? Çıkmaz.

Hanımefendi, buradan desteksiz attınız, desteksiz. Geleceksiniz burada, kim ihale takip ettiyse söyleyeceksiniz, yoksa bunun altında kalırsınız. Buyurun! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bakanlıkların kameralarına bakın, bakanlıkların kameralarına!

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Öyle desteksiz atmakla olmaz bu iş.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Gelin, söyleyin!

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan… (AK PARTİ ve HDP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

Buyurun Sayın Demirel.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Gel buraya, söyle!

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Bostancı direkt grubumuza ve konuşan arkadaşımıza hitap ederek ifade etmiştir…

BAŞKAN – Sayın Demirel, grubunuza yönelik bir şey demedi ama Sayın Öztürk’e yönelik, şahsına yönelik…

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) – Şahsıma yönelik yapıldı Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk, iki dakika süre veriyorum.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Hanımefendi, açıklayacaksın!

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Kimler yapıyor bu işi açıklayacaksın!

BAŞKAN – Yalnız, sayın milletvekilleri, burada her bir milletvekili milletin iradesiyle, özgür bir şekilde, millet adına siyaset yapıyor. Başka bir şey değil, siyaset yapmak adına burada.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Öyle yalanla, hileyle, vesveseyle, iftirayla bu işler olmaz; belgeli konuşacaksın!

BAŞKAN – Hiç kimse hiç kimseden talimat almıyor. Eğer siz “Bir yerden talimat alıyorsunuz.” derseniz bir başkası da size “Nereden talimatla buradasınız?” der. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler) Hiç kimse talimatla burada hareket etmiyor. Sözlerimize dikkat edeceğiz.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, bu sizin göreviniz değil Başkan!

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) – Her konuşanın savunmasını yapıyor musunuz bu şekilde?

BAŞKAN – Ben milletvekillerinin, milletin hakkını savunurum. Bütün milletvekillerinin ve tüm milletin hakkını savunurum.

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) – Hayır, her konuşanın hakkında savunma yapmıyorsunuz.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika süre veriyorum.

20.- Van Milletvekili Tuğba Hezer Öztürk’ün, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) – Bulunduğunuz yerde sadece AKP’li milletvekillerini savunmak sizin konumunuza yakışmıyor, lütfen!

Ve Sayın Bostancı’nın sözlerine gelince… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyelim.

Buyurun.

BESİME KONCA (Siirt) – Önce siz dinleyin hatibi!

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) – Bizler on üç yıl boyunca bu ülkede…

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Başkan, sizin buraya çıkan vekillere hakaret etmeye hakkınız yok, terbiye etmeye de hakkınız yok.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, hatip kürsüde.

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) – …neler yapıldığını, nelerin götürüldüğünü çok iyi biliyoruz. İsme gerek yok Sayın Bostancı. Siz sizi bizden daha iyi bilirsiniz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Öyle yuvarlama.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Beni şahit göstermeyin, bildiğinizi söyleyin, bildiğinizi.

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) – Ve bizler “barış” ifadesini kullanırken…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Yuvarlama.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Polemik yapmayın, polemik, bildiğinizi söyleyin.

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) – …onun sorumluluğuyla dururuz…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Kim? Kim ihaleci?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) – …sizin gibi arka kulislerde muhabbet ederek değil.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Soruya cevap ver, soruya. Boş konuşma!

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) – “Barış” sözünün sorumluluğuyla buralardayız ve aylardır, bir tane HDP’li gösterin ki barış söyleminin arkasında farklı bir tutum sergilesin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Ama sizlerin tutumu bu şekildedir. Saray korosu gibi, aynı ağızla, aynı şeyi söylemekten başka bir şey yapmıyorsunuz sizler. Bu siyaset değildir, bu çözüm değildir.

RECAİ BERBER (Manisa) – İhaleci kim, ihaleci?

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) – O yüzden, eğer size verilen oylara layık olmak istiyorsanız o halkın beklentilerine uygun cevap olmak durumundasınız.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – İhalecileri açıkla ya.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Soruya cevap ver, soruya. Boş konuşma, soruya cevap ver.

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) – Size oy verenlere dahi cevap olamayacak kadar utanç verici bir durumdasınız.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.28

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.41

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet burada.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, söz talebimiz var.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Demirel.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkanım, söz talebimiz vardı.

BAŞKAN – Tamam.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, Başkan, milletvekili arkadaşımız kürsüde konuşurken siz yorum yaptınız. Madde 64’te, Başkanın veya başkan vekilinin asıl konu konuşulurken ya da hiçbir şekilde, kendi görüşünü ifade etmemesine ilişkin bir beyan var; bunu biliyorsunuz zaten ama siz bir yorum yaptınız. Ben bir usul tartışması açmak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Çağlar, söz vereceğim ancak İç Tüzük’ün diğer maddelerine de bakarsanız, Başkanın hangi durumda söz keseceğini, neye göre açıklama hakkı verip vermeyeceğini, bunun takdirinin kimde olacağını… Sizden istirhamım, tamamını okumanız. Ben sadece şunu söylüyorum: Burada, her bir milletvekili bu milletin iradesiyle buradadır. Milletin sorunlarının takipçisi noktasında burada hep birlikte siyaset yürütmeye çalışıyoruz ama tümden milletvekillerini tahkir edici, itham edici, işte “Talimatla hareket ediyorsunuz. Şu şekilde yapıyorsunuz. Bu şekilde yapıyorsunuz.” gibi yaklaşımları hem milletvekillerine hem de milletimize bir haksızlık olarak görüyorum ben. Dolayısıyla, kaba ve yaralayıcı sözlerin kullanılmaması noktasında, burada -Başkanın yetkisi dâhilinde olarak- ben bu ifadeyi kullanıyorum ve bu bağlamda da her birimizin azami dikkati sarf etmesi gerekir diye düşünüyorum ve usul tartışmasını da açıyorum, eyvallah.

Buyurun.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, şunu söyleyeyim: Sizin bahsettiğiniz…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aleyhte.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Lehte.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Lehte.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Aleyhte.

BAŞKAN – Aleyhte Sayın Çağlar Demirel, Sayın Özgür Özel; lehte Sayın İlknur İnceöz, Sayın Naci Bostancı…

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Ben konuşacağım ya, Mehmet Emin Adıyaman.

BAŞKAN – Ama lehte konuşacaksın değil mi Mehmet Emin Bey?

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Aleyhte konuşacağım.

BAŞKAN – Aleyhteler doldu.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Usulen lehte.

BAŞKAN - Lehte ilk söz, Sayın İlknur İnceöz’ün.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VIII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın Genel Kurul çalışmalarında İç Tüzük hükümlerine uygun davranıp davranmadığı hakkında

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; az evvel, aradan önce gerçekleşen oturumda, oturumla alakalı bir usul tartışması açılmıştır.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Elbette ki Meclis başkan vekilleri, Meclis Başkanlarımız İç Tüzük’e bağlı bir şekilde, tarafsız bir şekilde yönetecektir ve şu ana kadar da siz İç Tüzük’te ne yazıyorsa bununla ilgili gerekeni yaptınız. Burada, hatip biraz evvelki konuşmasında bütün milletvekillerine… Aslında, bu bir gruba değildi, ben hepinizin burada aynı tepkiyi vermesini özellikle beklerdim.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Size bir şey demedik.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Üzerinize alınmayın!

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Buradan milletvekilliğine ilişkin bir söz söylendiğinde, aslında bu bütün milletvekillerinin, milletin iradesinin yansımış yetkisini kullanan milletvekillerimizin burada bir alınganlık göstermesi gerekiyordu. Ve bu hukuk hepimizin hukuku. Bizler, milletimizin oyuyla seçilmiş, her birimiz arkasında çok önemli destekleri olan ve milleti temsilen buralardayız. Hatip konuşmasında bunu söyleyince, bu elbette ki Sayın Başkanın -tarafsızlığının yanında- konuşma üslubu konusunda bir açıklama yapmasını gerektirdi. 67’ye göre, Başkanın buradaki tutumu, tavrı, bu anlamda doğru ve yerindedir. Aynı tepkiyi herkesin göstermesi gerekmekteydi.

Dolayısıyla, Başkanımızın tutumunun yerinde olduğunu belirtiyorum, lehinde de böyle bir söz alma gereği doğmuştur. Tüm bu ithamları da az evvelki hatibe aynen iade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aleyhte Çağlar Demirel, Diyarbakır Milletvekili.

Buyurun Sayın Demirel.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yani gerçekten, bugünkü oturumu şaşkınlıkla izliyoruz. Sayın Başkan söylemesi gereken sözleri… Zaten AK PARTİ grup başkan vekilleri eleştirilerini, önerilerini burada ifade ediyor. Biz de sağduyuyla dinliyoruz. Eleştirilerimiz olabilir birbirimize, birbirimizi çok rahat eleştirebiliriz. Bunu çok net söyleyelim ama Sayın Başkanın bu tartışmalara direkt katılması yani bu yorumu yapması gerçekten bizi şaşkına çevirdi. “‘Bir yerden talimat alıyorsunuz.’ derseniz, ben de size, ‘siz nereden talimat alıyorsunuz…’” Hani, bunu bir grup başkan vekili söylese, Hükûmet yetkilisi söylese…

BAŞKAN – “Ben” değil de birisi size böyle derse dedim, bir başka arkadaş.

ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) – Ama şimdi, bu gerçekten, bir başkan vekilinin ya da şunu çok net ifade edelim ki Meclis başkan vekilinin söyleyeceği bir ifade değil. AKP ya da siyasi partiler grubundan arkadaşlarımız tabii ki söyleyebilirler. Birbirimizi eleştirebiliriz. Burada birbirimize tahammül etmek zorundayız. Evet, çok sert eleştirilerimiz de olabilir, kabul etmediğimiz durumlar da olabilir, yaşadıklarımızı burada paylaşmamız da olabilir ama biz birbirimize tahammül etmediğimiz sürece burada bir çözüm geliştiremeyiz. Biz bugün, halkın iradesiyle buradaysak hep birlikte çözüm geliştirmek zorundayız. Yaşanan sorunlara bizler çözüm bulmalıyız. Biz başkasının çözüm bulmasını ararsak o zaman sormalıyız kendimize, niye buradayız?

Onun için diyoruz, burası bir iradeyse bu irade çözüm bulmalıdır. Şu anda, Türkiye geneline baktığımızda, yaşanan sorunlara çözüm üretmek birinci derecede Parlamentonun sorumluluğundadır ama burada iktidar partisi, Hükûmet en üst düzeyde sorumludur. Bir insanın yaşam hakkından, bir insanın yaşadığı haksızlığı gidermekle birinci derecede sorumlu olan hükûmettir, devlettir ve iktidar partisidir. O yüzden, tabii ki eleştirilerimiz de olacak, değerlendirmelerimiz de olacak.

Bugün, eğer yaşanan sorunlar çözülmüyorsa, insanlar patır patır yaşamını yitiriyorsa biz burada neden bahsedeceğiz, bunu ifade ediyoruz. İnsanlar yaşamını yitirmesin diye, bu Parlamentonun 3 milletvekili şu anda Parlamentoda -Mecliste- açlık grevindedir ve buna bu kadar duyarsız kalmayı gerçekten anlamakta zorlanıyoruz.

Biz çözüm üretmek zorundayız, biz birbirimizi muhatap almak, diyaloğa geçmek zorundayız. Biz bunları yapmadığımız sürece zaten sorunları çözemeyiz. Amaç sorun çözmekse bunları gerçekleştirmek de bizim elimizdedir diyoruz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – “İhale takip ediyorsunuz.” diyen vekiline söyleyeceksin bunları.

BAŞKAN – Lehte ikinci söz, Mehmet Naci Bostancı, Amasya Milletvekili.

Buyurun Sayın Bostancı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; Parlamento, konuşulan yer. Burada, hepimizin elinde dilden başka bir şey yok. Dilimizi kullanacağız. Dilimizi kullanırken meseleleri farklı siyasi partilerden insanların birbirini anlayacağı ve dinleyeceği tarzda kullanmak, konuşmak hepimizin boynunun borcu. Hakareti insanlar dinler mi? Hiç kimse dinlemez. Hakaret marifetiyle bir eleştiri yapmak mümkün olabilir mi? Hakareti eleştiri kılıfı içinde sunmak mümkün mü? Değil. Peki, hakaret ile eleştiri aynı anlama mı geliyor? Herhâlde, buradaki saygıdeğer milletvekilleri hakaret ile eleştiriyi birbirinden ayırt edebiliyorlar.

İktidar muhakkak muhalefet tarafından eleştirilecek, bize çok sözler söylenecek, biz de dinleyeceğiz, buna hiçbir itirazımız yok ama “Talimat alıyorsunuz. Talimatla bu işleri yapıyorsunuz.” demek, milletin iradesiyle, özgür oylarıyla buraya gelmiş olan insanları töhmet altında bırakan, Türkiye’deki demokratik tecrübeye karşı çok da iyi niyetli olmayan, onu da töhmet altında bırakan bir yaklaşımdır. Burada insanlar niçin talimatla davransınlar? Burada baştan beri hep birlikte çalışmaları takip ediyoruz. Öbür taraftan, dönüp -affedersiniz- burada milletvekillerine “İhale takip ediyorsunuz.” demek eleştiri değil. Bunun eleştiriyle ilgili ne tarafı olabilir? Eğer çıkıp derseniz ki: “Ey Ahmet, sen şöyle bir ihale takip ettin. Bu da milletvekilliğine yakışmaz.” Bunu anlarım ama bunu delilli, ispatlı konuşmak lazım. Öyle genelgeçer hükümlerle söyleyip bir algı provokasyonu anlamına gelebilecek tarzda bir takdim Meclisin müzakere etme anlayışına, müzakere etme mantığına uymaz.

Sayın Başkan burada herhangi bir parti grubuna yönelik, bu talimat ve ihale meselesinde ona yönelik dili ikaz etmedi. Sayın Başkan burada Meclisin geneli bakımından da problemli olan bir dile Meclisin mehabeti, Meclisin ahlakı, buraya seçilen milletvekillerinin hukuku adına müdahale etmiştir. Bu müdahale son derece yerindedir. Sayın Başkan, ayrıca teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aleyhte Manisa Milletvekili Özgür Özel.

Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bu saatte böyle bir usul tartışması yapıyoruz ama Parlamento için “Bütün grupların tepki göstermesi gereken şeyler.” diye Sayın Bostancı biraz önce söyledi, Sayın İnceöz de sık sık hatırlatıyor ama şöyle bir usulün de önünü açamayız: Meclis başkan vekili bir sayın milletvekilini kürsüye çağıracak, mikrofonunu açmak yerine o milletvekilinin biraz önce yapmış olduğu bir konuşma üzerinden ona makamından ayar verecek, azarlayacak ve o milletvekili de burada onu dinleyecek. Bunun yolunu açarsanız, yarın Pervin Buldan sizden bir milletvekilini, öbür gün bir başka Meclis başkan vekili bir başka milletvekilini çağırır, bunu yapar.

ALİM TUNÇ (Uşak) – Adını söyle, adını.

OKTAY ÇANAK (Ordu) – Yapmıyor mu?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bunun sonunda kazanan olmaz, Parlamento ve milletvekilleri itibar kaybeder. Bu meseleye milletvekilinin hangi partiden, kürsüde oturanın hangi partiden olduğuna bakmaksızın karşı çıkmamız gerekir. İç Tüzük açık, oturumu yöneten Başkan -kendi kişisel savunma hakkı hariç- konunun aslına ilişkin olarak zaten fikir beyan edemez, bundan men ediliyor oturumu yöneten Başkan ve başkan vekili.

Gelelim tartışmanın bir diğer boyutuna. Esas işi alevlendiren ne? Ne sözler söyleniyor, iktidar partisi hiçbir şey söylemiyor; “ihale” lafı olunca hep beraber ayağa kalkıyoruz ve örnek isteniyor.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Aaaa!

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Bu yeni bir sataşma yani.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Sayın Bostancı, yüzlerce fezleke bekliyor ama dokunulmazlığı kürsü dokunulmazlığıyla sınırlayalım diyoruz, kabul etmiyorsunuz; 2005’te reddettiniz, 2010’da reddettiniz, geçen ay tekrar söyledik. O yüzlerce fezlekenin içinde grubunuza ait dünya kadar ihale takip, ihaleye fesat karıştırma ve benzeri suçlardan dosyalar var. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Ne, ne?

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Söyle, söyle!

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Açıkla onları, açıkla!

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Açıkla!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Ayrıca, Anıtlar Kurulu dosyası…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Açıkla, böyle geçme!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …Millî Emlak dosyası, TOKİ dosyası. Bu dosyaların tamamında, AKP’li belediye başkanları ve geçmişte belediyedeki görevlerinden sonra dokunulmazlık zırhına kavuşmuş milletvekilleriyle ilgili çok ciddi iddialar var. (CHP sıralarından alkışlar) Hodri meydan, cuma gününe çalışma koyalım, getirelim bu dosyaları, Mecliste kurulacak olan önce araştırma ve sonra soruşturma komisyonları eliyle bir açalım bakalım, halkımız da görsün, kim, neyi savunuyor!

Düne kadar “Ak belediyeler” dediklerinizden önce 3, bu hafta okuyoruz 10 tane daha, geçen aya kadar “Ak belediye” deyip arkasında durduklarınız şimdi ihaleye fesat karıştırma, rüşvet, rüşvete aracılık etmekten soruşturuluyorlar ve gördünüz ki iş nasıl bir yere gidiyor, hemen ihraç noktasına veya bir disiplin soruşturması noktasına sığınıyorsunuz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Ak kalmak için. Demek ki yapanlara gereğini yapıyoruz.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Ona teşekkür etmeniz lazım.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - O zaman, Sayın Bülent Arınç’ın sözünün arkasında durun. Başbakan Yardımcısıyken ne dedi? “8 Haziranda çıkacağım, Ankara’yı parsel parsel nasıl sattınız, açıklayacağım.” dedi. Hadi bakalım, Bülent Arınç çıksın şimdi, onları açıklasın da siz orada öyle oturun bakalım!

Teşekkür ediyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, Özgür Bey’e çok teşekkür ediyorum çünkü… (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

Buyurun Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – …AK PARTİ rüşvetin, iltimasın gölgesi ortaya çıktığında gereğini yapıyor, bunu ifade etti. Dolayısıyla, Özgür Bey’e söylediği bu sözler dolayısıyla teşekkür ediyorum…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Bakanlar nerede, bakanlar?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - …ancak “Meclise gelen yüzlerce dosya var.” gibi genel bir ifadesini de talihsizlik olarak görüyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bostancı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, yüzlerce, 200 küsur dosya var milletvekilleriniz hakkında.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, milletvekillerinin ve milletin hukukunu korumak bizim, hepimizin aslında görevi. Dolayısıyla, burada, Başkan veya Başkan Vekilleri görevlerinin yerine getirilmesinin gerektirdiği hâller dışında tartışmalara katılamazlar; kişisel savunma hakları saklıdır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aynen öyle.

BAŞKAN - Ben her şeyden önce, aynı zamanda bir milletvekilliyim. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O zaman haftaya konuşursun Başkan.

BAŞKAN - Bir milletvekiliyim her şeyden önce ve milletin iradesiyle buradayım. Dolayısıyla, millete karşı ve milletvekiline karşı bir şey olursa düzeltmeyi, gereğini yaparım ben.

İkincisi: Evet, hepimiz uygun bir dille konuşmak durumundayız. Eleştiriye sonuna kadar herkes açık olmak durumunda, birbirine katılmak durumunda değil ama saygıyla dinlemek zorunda. Ona katılıyorum ama hakarete asla. Kendimize yapılmasını istemediğimiz bir şeyi ne olursunuz başkasına yapmayalım.

Bakın, 65’inci madde, İç Tüzük’ten gidiyorum: “Genel Kurulda söz kesmek, şahsiyatla uğraşmak ve çalışma düzenini bozucu hareketlerde bulunmak yasaktır.”

66’ncı madde: “Kürsüdeki üyenin sözü ancak Başkan tarafından, kendisini İçtüzüğe uymaya ve konudan ayrılmamaya davet etmek için kesilebilir.”

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – Bunda da problem yok zaten. Siz tartışma yaratıyorsunuz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bakın, bunu uygularsam… Bakın, buna uyulmadığı takdirde arkada müeyyidesi var; bu bir.

İkincisi, 67’nci madde:

“Konuşma üslûbu

Genel Kurulda kaba ve yaralayıcı sözler söyleyen kimseyi Başkan derhal, temiz bir dille konuşmaya, buna rağmen temiz bir dil kullanmamakta ısrar ederse…”

İşte, devamını da sizler okuyun, müeyyidelerini.

Yine aynı şekilde diğer İç Tüzük hükümlerine baktığımızda…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Siz tartışmaya katıldınız Sayın Başkan.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – Siz uyarabilirsiniz ancak tartışmaya katılamazsınız burada. 64/2’yi iyice okuyun.

BAŞKAN - Bakın, sayın milletvekilleri, değerli grup başkan vekilleri; ben bu İç Tüzük’ü mümkün mertebe, çalışma düzenini uygun bir zeminde, milletvekillerinin sözünü kesmeden ama öbür taraftan da uygun bir çalışma ortamını sağlayarak yürütmek durumundayım. Dolayısıyla, tutumumda hiçbir değişiklik yoktur.

Ben tekrar hepinize teşekkür ediyorum.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/517, 2/434) (S. Sayısı: 68) (Devam)

BAŞKAN – 23’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/434) 23'üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                     Bülent Kuşoğlu                            Okan Gaytancıoğlu                                 Mahmut Tanal

                           Ankara                                          Edirne                                               İstanbul

                        Seyit Torun                                    Musa Çam                                       Lale Karabıyık

                             Ordu                                             İzmir                                                 Bursa

MADDE 23- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent ilave edilmiştir.

“n) 30 uncu maddenin üçüncü fıkrasının (b) bendi kapsamında olanlar hariç olmak üzere, yaşlılık aylığı almaktayken bu aylıkları kesilmeksizin 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında çalışanlar,”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 23’üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “(b) bendi kapsamında çalışanlar” ifadesinin “(a) ve (b) bendi kapsamında çalışanlar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       İdris Baluken                                    Çağlar Demirel                               Müslüm Doğan

                         Diyarbakır                                          Diyarbakır                                         İzmir

               Mahmut Celadet Gaydalı                             Kadri Yıldırım

                             Bitlis                                                  Siirt

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 23’üncü maddesinde yer alan (n) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                      Mehmet Günal                                       Erhan Usta                                 Mustafa Kalaycı

                           Antalya                                              Samsun                                          Konya

                        Arzu Erdem                                   İsmail Faruk Aksu                            Deniz Depboylu

                           İstanbul                                             İstanbul                                          Aydın

                   Emin Haluk Ayhan                               Mehmet Erdoğan

                           Denizli                                               Muğla

“n) Yaşlılık aylığı almaktayken bu aylıkları kesilmeksizin 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında çalışanlar (30 uncu maddenin üçüncü fıkrasının (b) bendi kapsamında olanlar hariç),”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Katılmıyoruz Başkanım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, tutanak geldiyse Sayın Bekaroğlu’na…

BAŞKAN – Bu önergeden sonra konuşacağız.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan.

Buyurun Sayın Erdoğan. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 23’üncü maddesinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, Sur’da şehit olan askerlerimize ve polisimize Cenab-ı Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize sabır ve başsağlığı diliyorum.

Hakikaten çok kötü günler yaşamaktayız. Geldiğimiz bu noktada bir kayıkçı kavgası devam ediyor. Yüce Meclis çalışamaz hâle geldi. Herkesin ayrı bir derdi var. Sayın Cumhurbaşkanı başkanlık derdine düşmüş, Parlamenter demokratik sistemin çalışmadığını ispat etmeye çalışıyor. Lakin, her gün aldığımız şehit haberleri yüreğimizi dağlıyor. Bugünlere nasıl geldiğimizi kimse konuşmuyor. İktidarın bakanları, sözcüleri “Terörü bitireceğiz.” diye ahkâm kesiyorlar her gün ayrı bir platformda. “Çözüm” adlı ihanet süreciyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisinin hiçbir uyarısına bugüne kadar kulak asmayanlar bugün size soruyorum: PKK, KCK şehirlere yerleşirken, silah stoklarken, hendek kazarken, sözde mahkemeler kurarken, sözde vergi toplarken iktidar kimdi? Bu olaylar 2002’den önce mi oldu yoksa AKP iktidarı döneminde mi oldu? Yukarıda saydığım olaylara sebep olan hangi kamu görevlileri hakkında, hangi belediye başkanları hakkında, zamanında, hangi işlemleri yaptınız? Bugün Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de yaşananların siyasi sorumlusu Milliyetçi Hareket Partisi midir yoksa hainlerle masada poz veren AKP iktidarı mıdır?

Bakın, AKP iktidarı 2002’den önce terörle mücadele edenleri faili meçhullerle suçladı. 2007, 2008’de terörle mücadele ediyormuş gibi yaptınız, sonra Habur’da teröristleri törenle karşılayarak güvenlik güçlerimizi yüzüstü bıraktınız. 2012, 2013’te yeniden terörle mücadele eder gibi yaptınız, arkasından “Çözüm sürecini başlattık, çözüm sürecini bozacak hiçbir operasyona izin vermeyiz, teröristlerin yaptıklarını içinize sindiremeseniz de operasyon yapılmayacak.” dediniz. Askerimizi, polisimizi kışlasına, karargâhına hapsettiniz. 7 Hazirandan sonra ne olduysa yeniden terörle mücadele yaparmış gibi bir görüntü vermeye başladınız. İktidarınız döneminde yaptığınız bu kadar zikzaktan sonra kahraman güvenlik güçleri size nasıl güvenecek? Bugün terörle mücadele eden kahraman güvenlik güçlerimiz yarın yüzüstü bırakıp suçlamayacağınıza nasıl güvenecekler? Yeniden zikzak yapmayacağınıza biz nasıl inanacağız?

Bakın, yine, geçtiğimiz günlerde, yandaş televizyon kanallarında birçok araştırmacı yazar çıkmış Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven’in Selahattin Demirtaş ve HDP yetkilileriyle yaptığı iş birliklerini anlatarak kamuoyunda bir algı operasyonu yapmaya çalışıyorlar. Bu Recep Güven’le ilgili olarak Sayın Genel Başkanımız grup toplantılarında, ben ve diğer milletvekillilerimiz bu kürsüden defalarca “Bunun dışında emniyet müdürü bulamadınız mı?” diye sorduk. Bu araştırmacılarınız o zaman ne işle meşguldü, neyi araştırıyorlardı?

Ben bugün geldiğimiz noktada güvenlik güçlerimizi tekrar zorda bırakacak, onları kandırılmışlık duygusuyla baş başa bırakacak bir geri adım atmamanız dileğiyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Bekaroğlu, tutanağı ben aldım; bakın, aynen ifade şu: “Milletin söylediğine göre milletimiz kibirden hoşlanmadı Sayın Bekaroğlu. Eğer AK PARTİ kibirli bir parti olsaydı, böyle bir çalımla piyasada dolaşan bir parti olsaydı herhâlde takdir edersiniz ki kibirden, bu mağrur tavırlardan hiç hoşlanmayacak olan milletimiz AK PARTİ’ye geçit vermezdi.”

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Bundan dolayı bütün gruplara söz verdiniz Sayın Başkanım.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - AK PARTİ grup başkan vekili mi konuşuyor şu anda acaba? Konuşan AK PARTİ grup başkan vekili mi?

BAŞKAN – Şimdi, talep üzerine tutanağı okuyorum efendim, İç Tüzük'e bakın.

Bu tutanakta bir sataşma yok. Ama ben yine de –zaten ara verdiğimiz için sataşmadan söz veremiyorum- yerinizden pek kısa bir söz verebilirim, bir dakikalık.

Arkadaşlar, lütfen her birimiz dikkat edelim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, süre de iki dakika olursa hakkaniyet yerine gelmiş olur, öyle görünüyor yani.

BAŞKAN – Sataşma yok. Zaten sataşmadan dolayı veremiyoruz, ancak bu şekilde pek kısa söz verebiliyoruz.

ZİHNİ AÇBA (Sakarya) – Yerinden söz talebinde bulunabilir miyiz Başkan?

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

11.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkanım, kibir ille de hakaret anlamına gelmiyor, bazen insan kendi kendine yeter, “Ben neymişim.” der ve diğerlerini görmez. Arkadaşların böyle bir havası var ama esasen başka bir şey söylemek istiyorum ben: Bakın, Anayasa Uzlaşma Komisyonu kuruldu, demek ki her şeyi iktidar partisi yapamıyor. Bu Meclisin uzlaşarak, bütün muhalefetiyle iktidarıyla uzlaşarak bu ülkenin, bu milletin birtakım sorunlarını çözmesi gerekiyor. Siz bir taraftan Uzlaşma Komisyonu kurar, uzlaşma ararken diğer taraftan da muhalefetten gelen her şeyi reddederseniz demek ki sizde bir büyüklenme var, kendi kendimize yeterlilik inancı var. Bunu anlatmaya çalıştım. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun böyle bir havası var, bu yanlıştır. Bu Mecliste uzlaşarak, birbirimize saygılı davranarak gerçekten, milletin istediği birtakım değişiklikler yapabiliriz, ilk defa demokratik bir anayasa, sivil bir anayasa buradan çıkabilir ama “Bizim dediğimiz dedik.” derseniz bu iş olmaz. Bunu anlatmaya çalıştım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bekaroğlu.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/517, 2/434) (S. Sayısı: 68) (Devam)

BAŞKAN – Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 23’üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “(b) bendi kapsamında çalışanlar” ifadesinin “(a) ve (b) bendi kapsamında çalışanlar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Kadri Yıldırım (Siirt) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım.

Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

KADRİ YILDIRIM (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Saidi Nursi’nin bir sözü var, diyor ki: “Kürtler ve Türklerin mecmuu -yani toplamı- tam iyi bir adam eder.” Bu şu manaya geliyor: Eğer bu iki halk birbiriyle bütünleşmeyi, tamamlanmayı beceremezlerse Kürtler de, Türkler de yarım adam kalmaya mahkûmdurlar.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Biz bütünüz Hocam, bütünüz.

KADRİ YILDIRIM (Devamla) – Aynı Saidi Nursi’nin bir sözü de şöyledir: “Saik-i tenkit, aşk-ı hak ve arzu-yu tenzih-i hakikat olmalı.” Yani eleştirinin amacı hak sevgisi ve hakikatin ortaya çıkmasıdır. Dolayısıyla, böyle bir tenkitten hiçbirimiz, başta AK PARTİ iktidarı rahatsız olmamalı, bilakis istifade etmeye çalışmalıdır diye düşünüyorum.

Hakkında söz talebinde bulunduğum madde, yaşlıların aylıklarıyla ilgili. Hem Hazreti Peygamber’in (AS) sünnetinde hem onu takip eden halifelerin uygulamalarında yaşlılarla ilgili son derece dikkat çekici hükümler ve uygulamalar vardır.

Hazreti Peygamber bir hadisinde diyor ki: “…”(X) Yani “Eğer beli bükülmüş yaşlılarınız olmasaydı…” “...” (X) Yani “Daha bu dünyadayken azap ve belalar üzerinize dökülecekti.” Dolayısıyla, bunca kötülüklerimize rağmen, eğer bu dünyada henüz bir azap ve belaya maruz kalmamışsak bu biraz da yaşlılarımızın sayesindedir bu hadise göre.

Yine, Hazreti Peygamber bir hadisinde “…”(X) Yani “Savaşlarda hiçbir yaşlıyı, ister Müslüman olsun ister olmasın, öldürmeyin.” diye emir vermektedir emir kipiyle.

Şeyh Edebali Osmanlı Devleti’nin kurucusu olan Osman Bey’e her biri bir altın değerinde olan bazı nasihatlerde bulunurken, bunlardan bir tanesinde de diyor ki: “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” Yani devletin yaşaması insanı yaşatmasına bağlıdır, devletin kendi insanını yaşatmasına bağlıdır.

Ancak, maalesef, devlet 16’sı yaşlı, 81’i çocuk, 78’i de kadın olmak üzere toplam 443 sivil vatandaşını yaşatmaktan âciz kalmıştır diyebilirim.

OKTAY ÇANAK (Ordu) – Öteki taraf…

KADRİ YILDIRIM (Devamla) – Geleceğim, iki tarafa da geleceğim.

Zira, geride bıraktığımız altı aylık çatışmalı sürecin başlangıcından bu yana, maalesef, sayılarını verdiğim 443 sivil vatandaşımız hayatını kaybetmiş ve bunlardan 16’sı yaş ortalamaları 70 olan yaşlı insanlarımızdır.

VURAL KAVUNCU (Kütahya) – Hiç terörist yok mu acaba?

KADRİ YILDIRIM (Devamla) – Bunlardan biri Taybet İnan anamızdır ki kendisi 70 yaşlarında ve cenazesi Silopi’de bir hafta kadar yerde kaldı. Cenazesini kaldırmaya giden kaynı da maalesef vuruldu.

Şimdi, tabii bu katliamların nedeni olarak PKK devleti, devlet de PKK’yi suçlamaktadır, sorumlu tutmaktadır. Tam da bu noktada Hucurat Suresi’nin 6’ncı ayeti akla geliyor. O ayette mealen deniliyor ki: “Eğer şahitliği kabul olunmayacak birisi bir iddiayla, bir haberle size gelirse o iddiayı, o haberi araştırın. Zira, araştırmadan bir hüküm verirseniz, gerçek ortaya çıktıktan sonra pişman olabilirsiniz.” Tam bu noktada diyoruz ki: Mecliste grubu bulunan 4 partinin temsilcilerinden müteşekkil bir heyet oluşturalım ve bu heyet gitsin, oradaki durumu tarafsız bir şekilde incelesin; eğer bu iddialardan biri doğruysa, öbürü yalansa o yalan iddiada bulunan kim ise devlet ise de kınayalım birlikte, PKK ise de birlikte kınayalım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) – Allah’ın ayetlerini alet etme!

MUSTAFA YEL (Tekirdağ) – Devlet ile PKK aynı mı? İkisini aynı kefeye nasıl koyuyorsunuz siz? PKK kim oluyor?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

Evet Sayın Yıldırım, süreniz doldu.

KADRİ YILDIRIM (Devamla) – Bu noktada şunu da söyleyeyim…

VURAL KAVUNCU (Kütahya) – En canavar insanlar var orada.

MUSTAFA YEL (Tekirdağ) – PKK kim?

KADRİ YILDIRIM (Devamla) – Zaman verilirse ona da söyleyeceğim ama bir başka sefer onu da söylemeye çalışırım. Ama birbirimizi dinleyelim.

MUSTAFA YEL (Tekirdağ) – Dinledik zaten.

VURAL KAVUNCU (Kütahya) – Hocam, PKK’yı tarif et, PKK nedir?

KADRİ YILDIRIM (Devamla) – Birbirimizi dinlemeye çalışalım.

VURAL KAVUNCU (Kütahya) – PKK nedir Hoca, onu söyle!

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, süreniz bitti.

KADRİ YILDIRIM (Devamla) – Başkan beş dakika daha versin, konuşayım.

BAŞKAN – Bir dahaki önergede Sayın Yıldırım.

VURAL KAVUNCU (Kütahya) – Hoca, PKK’yı anlat, PKK için ne diyorsun; onu söyle.

KADRİ YILDIRIM (Devamla) – Bir başka konuşmada onu da anlatacağım. Siz ne yapsanız da ben kızmayacağım. Türkler ile Kürtlerin tamamlanması için elimizden geleni yapacağız.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, bir sonraki konuşmacıyı davet edeceğim, lütfen.

Sayın milletvekilleri, lütfen…

VURAL KAVUNCU (Kütahya) – Kürdoloji Enstitüsünün Hocasısın, daha ne istiyorsun hak olarak?

KADRİ YILDIRIM (Devamla) – Tamam, teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/434) 23'üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Okan Gaytancıoğlu (Edirne) ve arkadaşları

MADDE 23- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent ilave edilmiştir.

“n) 30 uncu maddenin üçüncü fıkrasının (b) bendi kapsamında olanlar hariç olmak üzere, yaşlılık aylığı almaktayken bu aylıkları kesilmeksizin 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında çalışanlar,”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu.

Buyurun Sayın Gaytancıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 23’üncü maddesi üzerine verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım.

Maddeyle Türkiye’de ilk defa 1986 yılında gündeme gelen, sosyal güvenlik sistemine dâhil edilen bağımsız çalışan emeklilerden kesilen sosyal güvenlik destek priminin kaldırılması amaçlanmıştır. Amaç çok güzel. Neden? Çünkü Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini içeriyor. Sosyal güvenlik destek priminin kaldırılması ilk defa üç yıl önce, önce Cumhuriyet Halk Partisi tarafından teklif edilmişti. Ülkemizde kendi adına bağımsız çalışan ve gerekse bir şirket ortağı olarak çalışanlar ya da yüzlerce, binlerce işçi çalıştırmak suretiyle istihdam yaratan, milyonlarca sigorta primi ve vergi ödeyen insanlar ve şirketler vardır. Kendilerine hiçbir yarar sağlamadığı hâlde, sırf çalıştıkları için emekli aylıklarından “sosyal güvenlik destek primi” adı altında kesinti yapılması yanlıştır ve haksızlıktır. Kendilerine hiçbir yararı olmayan bu primle emekliler cezalandırılmaktadır. Emeklilerden kesilen sosyal güvenlik destek primleri, iş kazaları hariç hiçbir yarar sağlamıyor. Şöyle ki:

1) Hastalanmaları veya kadın işçinin doğum yapması nedeniyle istirahatli ya da raporlu oldukları günlere ait istirahat parası ödenmez.

2) Sosyal güvenlik destek primi ödenmiş süreler sigortalılık süresinden sayılmaz.

3) Bu çalışma süreleri, hizmetlerinin birleştirilmesinde de dikkate alınmaz.

4) Sosyal güvenlik destek primi olarak ödenen bu primlerin toptan ödemesi yapılmaz yani geri verilmez.

5) İş yerinden ayrıldıktan sonra kişiye veya ölümünden sonra hak sahiplerine iade edilmez.

Peki, alınan bu primler ne işe yarar ve neye faydası vardır? “Sosyal güvenlik destek primi” adı altında alınan bu primler sadece ve sadece çalışırken meydana gelecek iş kazası veya meslek hastalığı haklarından yararlanmak için gereklidir ve bunun için alınmaktadır.

Emekliliği hak eden insanların emekli maaşlarından kesintiler yapılarak çalışma özgürlüklerinin kısıtlanması Anayasa’ya aykırıdır. Geçim sıkıntısı yaşayan emekliler yıllarca zorla kayıt dışına itilmişlerdir.

AKP’nin şu an, çalışan emeklilerle ilgili bu çalışmasını Cumhuriyet Halk Partisi üç yıl önce Meclise teklif etmiştir. Üç yıldan bu yana AKP iktidarı neden beklemiştir? Cumhuriyet Halk Partisi 7 Haziran seçimleri öncesi meydan meydan dolaşarak 11 milyon emeklinin sorunlarını dile getirip emekli aylıklarının düzeltilmesi, yılda 2 maaş ikramiye gibi sosyal söylemlerle ortaya çıktıktan sonra mı AKP iktidarı devreye girmiştir? Bunları somut olarak meydanlarda dile getirdik ve sizler de bizden kopya çektiniz emeklilerin oyunu alabilmek için. Şimdi, sosyal güvenlik destek primini kaldırma kararlılığını gösterdiniz. Neden emeklinin gelirlerinin açlık sınırının altında olduğunu bildiğiniz hâlde bunları düzeltmek için bir çaba göstermiyorsunuz? Neden emeklinin yaşam standartlarını yükseltmiyorsunuz? 11 milyon emeklinin birçoğu bankalardan kredi çekiyor, kredi mağduru oluyor, her birinin maaşlarında kesintiler var. Bu, toplum yaşamında kabul edilemez bir durumdur. Türkiye’de maalesef emekliler de mutsuzdur, işçiler de mutsuzdur, memurlar da mutsuzdur, hele hele çiftçiler daha da mutsuzdur. Emeklilere yaptığınız zamlar, maalesef, zamlarla geri alınmıştır. Şu anda iğneden ipliğe kadar her şeye en az yüzde 10-15 civarında zam yaptınız ama emeklinin maaşına gelen zam ayda 100 lira gibi komik bir rakamdır. Onun yanında, BAĞ-KUR primi ödeyenlerin aylıklarına fazla zam yapmamanıza rağmen prim miktarlarını çok fazla miktarda artırdınız ve maalesef, BAĞ-KUR’da çalışanlar, kendi hesabına çalışanlar BAĞ-KUR primlerini ödemekte güçlük çekiyorlar. Yıllarca bu borçlarını taksitlendirdiler, taksitlerini bile ödemekte güçlük çekiyorlar.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

24’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 24’üncü maddesinde yer alan “Yaşlılık aylığının başlangıcı ve kesilmesi” ibaresinin “Yaşlılık aylığı ödemesinin başlangıcı ve kesilmesi” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Mehmet Günal                           Erhan Usta                          Mustafa Kalaycı

                     Antalya                                 Samsun                                   Konya

               Deniz Depboylu                         Arzu Erdem                        İsmail Faruk Aksu

                      Aydın                                  İstanbul                                 İstanbul

             Fahrettin Oğuz Tor                  Emin Haluk Ayhan

                Kahramanmaraş                             Denizli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/434) 24’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                 Bülent Kuşoğlu                                    Mahmut Tanal                                       Seyit Torun

                       Ankara                                              İstanbul                                                Ordu

                    Musa Çam                                         Özgür Özel                                      Hüseyin Çamak

                        İzmir                                                Manisa                                               Mersin

MADDE 24 – 5510 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin başlığı “Yaşlılık aylığının başlangıcı ve sona erdirilmesi” şeklinde değiştirilmiş, üçüncü fıkrasının (a) bendinde yer alan “bendinin (4) numaralı alt” ve “veya işyerini kapatarak” ibareleri yürürlükten kaldırılmış, aynı fıkranın (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve beşinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

“b) 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında çalışmaya başlayanlardan aylıklarının kesilmesi için yazılı istekte bulunanların yaşlılık aylıkları talep tarihini takip eden aybaşından itibaren kesilir. Bu sigortalılar hakkında bu fıkranın (a) bendi hükümleri uygulanır.”

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 24’üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “(b) bendi kapsamında çalışma” ifadesinin “(a) ve (b) bendi kapsamında çalışmaya” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       İdris Baluken                                Çağlar Demirel                             Mehmet Emin Adıyaman

                         Diyarbakır                                     Diyarbakır                                              Iğdır

                     Mahmut Toğrul                               Kadri Yıldırım                                        Erol Dora

                         Gaziantep                                          Siirt                                                 Mardin

                   Ayşe Acar Başaran                         Mehmet Ali Aslan

                           Batman                                          Batman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan.

Buyurun Sayın Aslan. (HDP sıralarından alkışlar)

Beş dakikalık sürenizi açıyorum, buyurun.

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Sayın Başkan, değerli Meclis; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Kürsüye geçmeden başlatıyorsunuz.

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Evet, gerçekten, nasıl oluyorsa hep on saniye erken başlıyor.

Peygamber (AS) döneminde biri bir kediyi yağmurdan, soğuktan koruduğu için -Ebu Hureyre’dir ki o yüzden “kedilerin babası” unvanını almıştır- sahabe cennetle müjdelenmiştir. Yine, aynı şekilde, köpeğe, susayan bir köpeğe kuyudan su veren bir sahabe yine cennetle müjdelenmiştir ve “Kıyametin kopacağını bilseniz bir ağaç dikiniz.” diye bir hadisişerif vardır. Yani İslam’ın pak, temiz uygulandığı yıllarda bitkiye, ağaca, hayvana verilen değeri hepimiz görüyoruz ve hepimizin malumudur. Ama, bugün, biz o asrın insanlarının torunları olarak ve büyük kısmımız ümmeti olarak -içimizde çünkü Hristiyan ve Ezidi kardeşlerimiz de var- bırakın bitkiyi, hayvanları, artık insanların ölümünü izleyecek kadar ve bahane, gerekçe üretecek kadar maalesef o ruhtan uzaklaşmış durumdayız.

Oysaki ayetikerimede şöyle buyurulmaktadır:

(Hatip tarafından Maide Suresi’nin 8’inci ayetikerimesinin okunması)

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutanların lehinde şahitlik ediniz. Bir kavme olan buğzunuz, kininiz sizi adaletsizliğe götürmesin, sevk etmesin. Adalet gösterin, o takvaya daha yakın olandır. Allah’tan sakının. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” (HDP sıralarından alkışlar) Bizlerin insanlar olarak, insanlık olarak bütün ölümlerin karşısında durması gerekiyor. Az önce Kadri Hoca Bediüzzaman’ın sözlerini nakletti, ben biraz daha açayım onu, diyor ki: “Kürtlerin ve Türklerin birbirine olan nispeti akıl ve kuvvet gibidir. Akılsız bir kuvvet işe yaramayacağı gibi, kuvvetsiz bir akıl da işe yaramayacaktır. En iyisi bu akıl ile kuvveti barıştırmak, ittifak ve ittihat etmektir yoksa her iki halkın, her iki kardeş halkın zararınadır.” Dolayısıyla, bizim bu bağları güçlendirmemiz gerekiyor, bunun için çaba sarf etmemiz gerekiyor.

Hasankeyf’e de biraz değineceğim. Tabii, daha doğrusu, 30’uncu maddede Hasankeyf, ben onunla ilgili de konuşacağım.

Sayın Diyanet İşleri Başkanı, Türkiye’de İslam dininin kurumunun en üst düzeydeki temsilcisidir. Lütfen, çıkıp cenazeler hakkındaki hükmü açıklasın; lütfen, yaralılar hakkındaki, yardıma muhtaç olan insanlar hakkındaki hükmü açıklasın. Yaralılara el uzatmamak caiz midir? Cenazelerin günlerce yerlerde bekletilmesi, panzerlerin arkasından sürüklenmesi caiz midir, İslam’da öyle bir şey var mıdır? Bunları bir zahmet, lütfen, açıklasın; bu anlamda da bir sorumluluğu vardır.

Ve bize hep şu öğretildi: Ben bir Arap’ım, Mıhallemi’yim; tarih, coğrafya, sosyal bilgiler kitabında 3 tarafımızın denizlerle çevrili olduğu öğretildi ama geri kalan 3 tarafımızın Kürtlerle çevrili olduğu öğretilmedi. Bunların ders kitabında yer alması lazım. Komşumuz Suriye, İran, Irak değil, komşumuz Kürtlerdir. Kürtlerle ittifak ve ittihat edeceğiz, başka çaresi yok; başka yol aramak gaflettir, büyük kafalara gafletli olmak yakışmaz.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/434) 24’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Bülent Kuşoğlu (Ankara) ve arkadaşları

MADDE 24 – 5510 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin başlığı “Yaşlılık aylığının başlangıcı ve sona erdirilmesi” şeklinde değiştirilmiş, üçüncü fıkrasının (a) bendinde yer alan “bendinin (4) numaralı alt” ve “veya işyerini kapatarak” ibareleri yürürlükten kaldırılmış, aynı fıkranın (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve beşinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

“b) 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında çalışmaya başlayanlardan aylıklarının kesilmesi için yazılı istekte bulunanların yaşlılık aylıkları talep tarihini takip eden aybaşından itibaren kesilir. Bu sigortalılar hakkında bu fıkranın (a) bendi hükümleri uygulanır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak.

Buyurun Sayın Çamak. (CHP sıralarından alkışlar)

(Hatip tarafından kürsü önüne pankart konulması)

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi önergesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sanırım, kendi yarattığı mağduriyetleri kaldırma vaatleriyle oy alan bir iktidar örneğine dünyada pek nadir rastlanır. İşte bizim memleketimiz böyle istisnai bir iktidara sahip. Yine de hatanın neresinden dönülse kârdır diyerek en azından bu yarattıkları mağduriyetleri giderme çabasını olumlu bir gelişme olarak kabul ediyoruz. Bu açıdan, çalışan emeklilerin kesintilerinin kaldırılması ve asgari ücret artışı gibi Cumhuriyet Halk Partisinin seçim beyannamesinde de öngörülen değişiklikleri iktidarın uygulamasını memleketimize bir faydamız olarak düşünüyoruz. Öte yandan, madalyonun öteki tarafıysa tam anlamıyla içler acısı. İktidar bu zamların faturasını kendi geçimini zar zor sağlayan sıradan vatandaşlara kesiyor. Bilindiği gibi, SGK primi tavan ücretinin yüzde 34,5’u oranında prim uygulanmakta. Asgari ücrette yapılan son değişiklikten sonra bu prim ücretleri de yaklaşık yüzde 30 oranında zamlandı. Örneğin, eskiden taban prim ücreti olarak 444 lira prim ödeyen kişiler 1 Ocak itibarıyla 568 lira ödemek zorundalar. Şimdi, iktidara soruyorum: Peki, vatandaş acaba bunu ödeyebilecek durumda mı? 1 Ocak öncesine göre gelir düzeylerinde gerekli iyileşmeleri yapmadan vatandaştan nasıl bu kadar astronomik artışları ödemesini bekliyorsunuz? Cidden çok merak ediyorum. 31 Aralık 2015 ile 1 Ocak 2016 arasında bir günde ne oldu da herkesi bir anda heybesini dolduran Karunlardan sandınız? Vatandaş isyanda. Prim borçları altmış günü geçerse vatandaşın tüm sağlık hakları ellerinden alınıyor. Bu asla kabul edilebilir bir durum değil. Ayrıca, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak “genel sağlık sigortası” denilen işsiz evlat vergisinden yaklaşık 7 milyon mağdurun 9 milyar lirayı aşan borçlanmalarının silineceğini de seçim beyannamemizde belirtmiştik. 1 Kasım seçimlerinden önce mevcut iktidar da bunun ne denli büyük bir hata olduğunu 7 Haziran sonuçlarından anlamış olacak ki Cumhuriyet Halk Partisinden isabetli feyizler alarak 1 Kasım seçimlerinden önce bizzat Başbakan bu genel sağlık sigortası borçlarının silineceğini vadetmiştir. Sayın Davutoğlu’nun seçimlerden önce Üsküdar’da bir kafede bir grup üniversite öğrencisiyle buluşmasında GSS’den ötürü biriken borçların silineceğine dair kullandığı ifadeler aynen şöyle: “Borç sıkıntısı içinde strese girmeyin sevgili gençler. 1 Kasımdan sonra ilk işimiz bütün o borçları silmek olacak.” Oysa 5510 sayılı Kanun’un 67’nci maddesinde yapılan değişikliklerden anlıyoruz ki bu mağdur gençlerin GSS prim borçları tam olarak silinmiyor. Lise veya üniversiteyi bitirenlerin GSS giderlerinin sadece iki yıl süreyle devlet desteğiyle ödenmesi kararlaştırılıyor. Bu borçlar silinmediği gibi, asgari ücrete gelen zamlarla beraber, ocak ayı itibarıyla yüzde 30 oranında zamlanmış bir şekilde artmaya devam ediyor. Buna göre, geçen yıl ayda 50 lira borçlandırılanlar 65 lira, 152 lira borçlandırılanlar 197 lira, 305 lira ödeyenler ise 395 lira ödemek zorundalar. Gelir testi yaptırmayan veya yaptırsa bile ödeyemeyen vatandaşları yıllarca faydalanmadıkları sağlık hizmetlerinden ötürü borçlandırmanın nasıl bir mantığın ürünü olduğunu anlamakta güçlük çekiyoruz.

Bir devlet düşünün ki istihdamını sağlayamadığı vatandaşlarını, zaten yük olmak zorunda kaldıkları ailelerinin gelir düzeyine göre borçlandırıp bu sürede faydalandırmadığı sağlık hizmetlerinin parasını ödetmek için “Ne yap ne et, ailenin maddi durumuna göre bana şu kadar para bul, getir.” diyebiliyor. İşsiz kalan vatandaşın, sığındığı ailesine ikinci kez mahcup olmasından başka bir anlam ifade etmeyen böyle bir uygulama acilen zorunlu olmaktan çıkarılmalıdır. Devletimiz, milyonlarca Suriyeli mülteciye uyguladığı gibi, insan hakkı olan sağlık hizmetini kendi halkına da ücretsiz sunmalıdır.

Özellikle, GSS konusundaki haksızlıkların düzeltilmemesi nedeniyle hâlen ciddi eksiklikler olmasına rağmen ilgili maddelerde az da olsa bir iyileşme olmasından ötürü Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu yasal…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN ÇAMAK (Devamla) – …değişikliklere “Yetmez ama evet.” diyerek destek vereceğiz. Fakat bizden feyzalırken bir dahaki sefere böyle yarım yamalak değil de tam olarak uygulayabilecek şekilde alabilirlerse daha fazla memnun olacağımızı da belirtmek isterim.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 24’üncü maddesinde yer alan “Yaşlılık aylığının başlangıcı ve kesilmesi” ibaresinin “Yaşlılık aylığı ödemesinin başlangıcı ve kesilmesi” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor.

Buyurun Sayın Tor. (MHP sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 24’üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan yasa tasarısının 24’üncü maddesiyle emekli olduktan sonra BAĞ-KUR kapsamında çalışmaya devam eden esnafın emekli aylıklarından kesilen yüzde 10 oranındaki sosyal güvenlik destek primi kesintisinin kaldırılması amaçlanmıştır. MHP olarak her zaman olduğu gibi, milletimizin yararına gördüğümüz her konuda olduğu gibi, seçim beyannamemizde de beyan ettiğimiz üzere BAĞ-KUR’lulardan sosyal güvenlik destek priminin kaldırılmasını destekliyoruz. Hatta, yapılan düzenlemede geç kalındığını da söylemek isterim.

Değerli milletvekilleri, çok güzel bir deyimimiz var: “Üslububeyan ayniyle insan.” Tabii, siyasete, üsluba nezaketin hâkim olması, sevginin, saygının, barışın hâkim olması güzel bir şey, buna gönülden inanıyorum ancak ülkemizin birlik ve bütünlüğü, vatanımızın bölünmezliği için canla başla, fedakârca mücadele eden güvenlik güçlerimizi kurdukları tuzaklarla alçakça şehit edenlere de huzurunuzda alçak ve hain demek bir vatan borcudur. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bu vesileyle, Diyarbakır’da bugün şehit edilen, alçakça, kalleşçe kurulan tuzaklarla şehit edilen 3 güvenlik görevlimize… 4 güvenlik görevlimize -4 olmuş maalesef- Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum ve bu şehitlerimizin son olması da en büyük dileğimdir.

Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz günlerde, Diyarbakır’da ve Silopi’de PKK’lı vatan hainleri katillerin açtığı ateş sonucu yaralanan yiğit gazilerimizi Gülhane Tıp Akademisinde ve diğer hastanelerde ziyaret ettim. Terör örgütünün, açılım sürecinde yaptığı yığınakları, yerleştirdiği bombaları, kazdığı hendekleri olayın gazilerinden dinledim. Öyle ki teröristler hendeklere, menfezlere bomba yerleştirmenin ötesinde bina dışı kapı arkalarına, dairelerin iç oda kapıları arkalarına, bahçe duvarlarının diplerine, elbise, yatak dolaplarına, gardıropların içlerine, hiç tahmin edilemeyecek yerlere, polisimizi, askerimizi tuzağa düşürerek katletmek amacıyla bomba düzenekleri kurduklarının resimlerini gördüm. Elbette bunlar bir anda olmamıştır. Uzun süreyi alan örgütsel eğitimden sonra bunların gerçekleştirildiğinden şüphe yoktur. Dağ kadrolarının, silahların şehirlere indirildiği, açılım süreci içinde yapıldığından da şüphe yoktur. Bunu Hükûmet yetkilileri, AKP yöneticileri de açıkça ifade etmiştir.

Bu sebeple açılım süreci, Türkiye’nin, özellikle de yöre halkının çok büyük şekilde aleyhine olmuştur. Terörün bu hâle gelmesinin tek sebebi “açılım süreci” adı altında teröristlerin beslenmesi ve şehirlere inmesine göz yumulmasıdır.

Geçen gün Sayın Cumhurbaşkanı kaymakamlara hitap etti. Ajans haberlerine göre PKK’ya yüklenerek “Bu vatan hainlerinin dertlerini biz biliyoruz; dert bizi bölmek, parçalamak.” dedi; “Müslüman aynı delikten iki defa ısırılmaz.” hadisişerifini söyledi. Hainlerin amacının bu olduğu 7 Haziran seçimlerinden sonra ortaya çıkmış bir durum değildir. Buna rağmen Cumhurbaşkanının geldiği noktayı önemsiyor ve bu beyanları bir daha PKK’ya ısırılmayacağının sözü olarak kabul ediyorum.

İnşallah, Türkiye’miz, bir ikinci defa açılım safsatasıyla meşgul edilmez ve -altını çizerek söylüyorum- hiçbir siyasi çıkar gözetilmeden benzer açılım süreçleri bir daha yaşatılmaz. Hayır bundadır.

Gece gündüz demeden, soğuk, kış kar demeden büyük fedakârlıkla ülkenin birliği ve dirliği için çaba gösteren yiğit güvenlik görevlilerimizi de burada saygıyla selamlıyorum.

Bununla beraber, yıllarca oturup kalktığım, aynı sofraları yüzlerce defa paylaştığım, birçok dostumun, arkadaşımın olduğu Diyarbakırlı, Batmanlı, Mardinli, Siirtli, Şırnaklı, kısaca yöre halkı ülkesini sever, milletini sever, samimidir, mütedeyyindir, vatanseverdir, birlikten ve dirlikten yanadır. Fazla bir sesi çıkamıyorsa tek sebebi tehdittir, silahlı terördür. Teröristlerle mücadele ederken yöre halkının incitilmemesi de en büyük arzumdur.

Bu sebeple, saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla yani 21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım, Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 24’üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesi ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

                Erkan Akçay                       Mustafa Kalaycı                            Kamil Aydın

                   Manisa                                 Konya                                      Erzurum

                Oktay Vural                          Zihni Açba                               Erkan Haberal

                     İzmir                                 Sakarya                                      Ankara

"MADDE 25 - 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 41 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, birinci fıkraya aşağıdaki (k) ve (l) bentleri eklenmiş, üçüncü fıkrasının birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiş, dördüncü fıkrasının (a) bendinde yer alan "(a), (b), (d), (e), (f), (g), (h) ve (j) bentleri" ibaresi "(a), (b), (d), (e), (f), (g), (h), (j) ve( k) bentleri" şeklinde değiştirilmiştir.

"a) Kanunları gereği verilen ücretsiz doğum ya da analık izni süreleri ile 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri kapsamındaki sigortalı kadının, üç defaya mahsus olmak üzere ve sigortalılık şartı aranmaksızın doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla borçlanılacak sürelerde uzun vadeli sigorta kolları açısından sigortalı sayılmaması ve çocuğunun yaşaması şartlarıyla talepte bulunulan süreleri,"

"k) Tabii olduğu sosyal güvenlik hükümlerine göre emekli yaşını doldurduğu halde halen çalışan veya mücbir sebeple sosyal güvenlik kurumuyla ilişiğine ara vermiş olanların beş yıla kadar eksik süreleri,"

"l) 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanununda belirtilen çıraklar ile meslek liselerinde okumakta iken veya yükseköğrenimleri sırasında staja tabi tutulan öğrencilerin çıraklık ve staj süreleri,"

"Birinci fıkranın (l) bendinde geçen sürelerin borçlanılması halinde, çıraklık ve stajın başladığı tarih, sigortalılık başlangıç tarihi olarak esas alınır."

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergelere salt çoğunlukla katılabiliyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Sayın Başkanım…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, önce Komisyonu davet etsinler. Böyle bir, doğrudan irade belirtemezler.

BAŞKAN – Evet, belki davet edecektir.

Buyurun, Komisyon üyelerini davet edin.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Sayın Başkanım, Komisyon üyelerimizi davet ediyoruz.

Sayın Başkanım, Komisyonumuzun salt çoğunluğu olmadığından madde ihdası talebine katılamıyoruz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, Komisyon üyeleri davet edilir, beklenir, ondan sonra da… Böyle mütereddit bir hâlde böyle bir davet söz konusu olmaz. Zaman zaman, işte muhalefetin önergeleri… Şimdi Sayın Kâtip Üye okudu; bu, madde ilavesine ilişkin son derece makul, mantıklı, yapıcı bir tekliftir; madde ilavesi öneriyoruz. Bunun kabul edilmeme gerekçesini biz şahsen düşünemiyoruz. Bu 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın da tam da ruhuna uyan bir düzenleme önerisi getiriyoruz. Komisyon üyesi arkadaşlarımızın da gelip bunu değerlendirmemizde büyük fayda vardı.

BAŞKAN – Sayın Akçay, evet, Komisyon üyeleri…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, tutanaklara girmesi bakımından da söylüyorum.

BAŞKAN – Tabii, tabii, buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Özetle, değerli arkadaşlar, doğum yapıp daha sonra sigortalı bir işe giren kadınlara doğum borçlanma imkânı getiriliyor iki yıl süreyle ve bir diğer husus da yaşa takılanlarla ilgili düzenleme.

Ve en son olarak da çıraklar ve staj yapan öğrencilerin sosyal güvenlik sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilmesini öneren bir önergedir.

Onun için Komisyonu ben davet ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.

Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılamamış olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, sizin bir söz talebiniz var.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, biraz önce… Uzun süredir böyle bir şeyin yaşanmasını zaten bekliyorduk ve bunun yaşanması son derece doğal ve bir somut gerçeği apaçık bütün Meclisin gözleri önüne serecek bir durumla karşı karşıyayız.

Hükûmet güvenoyu aldığı günden itibaren Meclise şu ana kadar 1.230 küsur yasa teklif ve tasarısı sevk edilmiş, yani milletvekilleri büyük bir şevkle çalışmak istiyorlar. Bunların komisyonlara dağılımına baktığımızda ve bunların asıl komisyon olarak Meclis Başkanlığından nasıl gönderildiğine baktığımızda, bunlar Hükûmetten gelen kanun tasarılarının -uluslararası anlaşmalar olan ve mecburen Dışişleri Komisyonunda görüşülenleri hariç- neredeyse tamamı Plan Bütçe Komisyonuna yollanmış. Diğer tali komisyonlar, yazılar kendisine geldikten sonra, normal dünya saatiyle on dört ila on altı saat ama Meclis çalışma saatiyle bir buçuk, iki saat içinde “İş yoğunluğumuzdan dolayı görüşülemez.” deyip Plan Bütçeye yazılar yollanmış ve Plan Bütçede torba olarak görüşülmüş ve buraya da daha önce de anlattığım gibi, İç Tüzük’ün 91’inci maddesinin ruhuna da aykırı olarak, 12 maddelik kanun bile 6’lı iki parçaya bölünerek maddeler görüşülmeden yollanmış.

Ayrıca, aynı anda Plan Bütçeden çıkmış, yani asli komisyonun Plan Bütçe olduğu bir kanun görüşülürken Plan Bütçe Komisyonu da çalışmalarına devam ediyor. Bu, günlerdir böyle, bundan sonra da böyle olacak bir süre boyunca.

Şimdi, sizin yaptığınız, düzeltiyorum, Adalet ve Kalkınma Partisinin yönlendirmesi ve Meclis Başkanlığının göz yummasıyla yapılan “torba kanun artı temel kanun” tekniği şu noktaya götürüyor bizi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Mecliste Plan Bütçe Komisyonunun kanunu görüşülüyor.

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Özel.

Tekrar butona basın bir Sayın Özel, söz isteme…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Mecliste Plan Bütçeden geçmiş bir kanun görüşülüyor, yukarıda Plan Bütçe Komisyonu çalışıyor.

Milliyetçi Hareket Partisi son derece meşru, İç Tüzük’ten kaynaklı, vatandaşın yararına olduğuna bizim de katıldığımız bir teklif getiriyor buraya, diyor ki doğum borçlanması. Burada yeni madde ihdası olduğu için Komisyonun salt çoğunlukla katılması lazım. Ama bir tane Plan Bütçe Komisyonu var arkadaşlar. O Plan Bütçe Komisyonu burada durup salt çoğunluğu mu sağlayacak, yukarıda bütçe görüşmesi mi yapacak?

Dolayısıyla, siz bu tip bir yasama tekniği kullanarak Plan Bütçe Komisyonunu, onunla ilgili bir kanun burada görüşülürken orada bloke etmek vasıtasıyla bir siyasi partinin Anayasa’dan ve İç Tüzük’ten gelen yeni madde ihdası hakkını gasbediyorsunuz. Böyle bir yasama olmaz. Bunu yaptığınız takdirde, bu şu demektir: Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisinde hiçbir muhalefet partisi, hatta iktidar partisi yeni madde ihdası yapamaz. Fiilî imkânsızlık yaratıyorsunuz. Ha, iktidar ne yapar? Göz kırpar, yukarıdaki ara verir, aşağı koşar gelirler, yapar. Peki, Milliyetçi Hareket Partisinin bu önerisinde, yarın bizim, HDP’nin önerisinde bu nasıl olacak? Bir teknik imkânsızlık yaratılıyor. Bunu, benzer uygulamaları yapmayacağına söz vermiş olan ama şu ana kadar bütün kanunları torba getiren Sayın Davutoğlu’nun sözünü tutmadığı ve tutmamaya devam ettiğinin önce altını çizip…

Elbette ki böylesine, vatandaş yararına maddelere katılıyoruz ama bu kötü yasama tekniğine iştirak etmiyoruz ve ileride, yaptığınız bu tip yasamaların tamamında Anayasa Mahkemesi açısından, şekil yönünden de ruh yönünden de aykırılık vardır. Bu hatanın telafi edilmesi için de yarın yapılacak olan Danışma Kuruluna Sayın Meclis Başkanının bizzat başkanlık etmesini ve bu konuda Plan Bütçe Komisyonundan 2 tane… Yani Nasrettin Hoca’nın fıkrasında olduğu gibi “Kedi buradaysa ciğer nerede?” Plan Bütçe buysa yukarıdakiler ne? Yukarıdakiler Plan Bütçe Komisyonuysa burada nasıl salt çoğunluğu sağlayacağız? Yüce Meclisin takdirine sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özel.

Tabii, olağan, geçmişten beri uygulanan bir durum. İç Tüzük’e uygun olarak şimdi bütçe görüşmeleri yapılıyor o tarafta, Komisyon geç saatlere kadar çalışıyor sizlerin de malumu, aynı şekilde burada da Komisyon tabii ki var.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay’a da söz vereyim, sonra sayın Komisyona söz vereceğim.

Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Özel çok önemli bir konuya temas etti. Keşke bu tartışmaları Sayın Bostancı da burada izleyebilseydi; şimdi, muhalefet olarak verilen önergelerin de iktidar partisi tarafından hangi ciddiyetle ve samimiyetle ele alınıp alınmadığı hususu da vuzuha kavuşurdu.

Şimdi, bütçe görüşmeleri mazeret gösteriliyor Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından ancak bütçe görüşmelerinden evvel de yine Plan Bütçe Komisyonundan çıkan ve bundan evvelki görüştüğümüz kanun tasarısı Genel Kurulda görüşülürken de Plan Bütçe Komisyonu yine aynı şekilde çalışmaya devam etti. Oysa bu böyle değildi, bu yeni dönemde böyle olmaya başladı ağırlıklı olarak. Bu sıkışmalarda belki makul görülecek durumlar da olabilir ama bu defa, gelebilecek önerileri bloke etme durumuyla da karşı karşıya kalınıyor, İç Tüzük’ün ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma ruhuna da aykırı olarak bunu değerlendiriyoruz.

Şimdi, Komisyon temsilcisi arkadaşımızın Komisyonu davet şekli bile yadırgadığımız bir tutum oldu yani bu, kabul edilemez bir durum. Bunun mutlaka bu görüşmelere, tartışmalara tanık olan bir Başkan Vekili olarak inşallah sizin de bulunduğunuz Danışma Kurulunda Meclis Başkanıyla birlikte bunları değerlendirip, bir açıklığa kavuşturup doğrusunu yapmamızda fayda var Sayın Başkan.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Sayın Komisyonun söyleyeceği bir şey var mı?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Plan ve Bütçe Komisyonumuz bugün Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bütçesinin görüşmesini tamamladı, saat 20.00’de de bu görüşme sona erdi. Biz de burada, daha önce belirtildiği gibi 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanununu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın görüşmesini yapmaktayız.

Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu önergede, önerge sahipleri de burada bulunmamaktadır. Biz Komisyonu davet ettiğimizde, şu anda Genel Kurulda Komisyon üyelerimize baktığımızda çoğunluğu sağlayamayacağımızdan dolayı bu ifadeyi belirttik.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Yapmayın ya, 5’imiz de buradayız.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Şu anda Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri olarak biz de buradayız. Salt çoğunluk olmadığı için bu madde ihdası talebine katılamadığımızı ifade ettik.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay…

Şimdi, sayın milletvekilleri, Sayın Akçay, Sayın Özel, hepiniz de çok iyi biliyorsunuz ki Meclisin, Genel Kurulun çalışma saatleri içerisinde çoğunlukla komisyonlar çalışıyor. Bu gelenek, hem teamül olarak hem de Meclis İçtüzüğü’ne uygun bir şekilde devam eden bir gelenek. Dolayısıyla, bunda ne İç Tüzük’e bir aykırılık var ne de teamüllere bir aykırılık var. Bir taraftan komisyonlar çalışırken öbür taraftan da Genel Kurulda, Genel Kurulun gündemine gelen kanun tasarı ya da tekliflerini hep birlikte görüşüyoruz. Yani bu yeni olan bir hadise değil, İç Tüzük’e aykırı bir hadise değil. Dolayısıyla, bunun böyle bilinmesi gerekiyor.

Sayın Akçay’ın tekrar söz talebi oldu.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yani bunu bir tartışma, bir polemik şeklinde sürdürmek niyetinde değilim. Öncelikle önerge sahipleri, 4 arkadaş olarak buradayız.

Şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonunda yıllarca görev yaptık. Genel Kurulda bulunan arkadaşlarımız da gayet iyi bilir. Bırakalım Genel Kuruldaki bir görüşmeyi, bir yoklama olduğunda nasıl aniden emrivaki bir şekilde Plan ve Bütçe Komisyonu çalışmalarına ara verdiklerini ve burada toplantı veya karar yeter sayısı için çoğunluk sağlamaya çalıştıklarını, bu yüzden en az bir saat, iki saat Plan ve Bütçe Komisyonu çalışmalarını aksattıklarını gayet iyi biliyoruz.

Burada yapılması gereken şuydu: Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanına gerekli haber de gönderilir, bu davet yapılırdı. Yani, burada Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olan belki vardır ama pek zannetmiyorum, belki birkaç arkadaşımız olabilir. Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Sayın Bilgiç’e buradaki Komisyon temsilcisi tarafından haber gönderilmesi gerekirdi, bu yapılmadı. Mazeret değil bunlar yani iktidar partisi isterse bir yoklama için dahi Plan ve Bütçe Komisyonunu saatlerce çalıştırmayabiliyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.

Sayın Özel...

Sayın Özel, lütfen kısa. Artık konuyu zaten konuştuk.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yani, zaten amacımız kaliteli yasama.

BAŞKAN – Aynen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ona katkı sağlamaya çalışıyoruz, bir polemik yaptığımız yok ama sayın sözcü aslında şunu söyledi: Saat sekize kadar çalıştı. Biz de biliyoruz, arkadaşlarımız geldiler, bilgi verdiler. Bir kısmı burada.

BAŞKAN – Dün gece de sabaha karşı dörde kadar çalıştı herhâlde.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Dün gece de dörde kadar çalıştı. Saat sekizden önceki saatlerde burada partilerden bir tanesi yeni madde ihdası talep edebilir mi? Edebilir.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Ama onu hesap ediyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Milletvekillerinin görevi başta burayı takip etmek ama siz buradaki sıkıntıyı komisyon ile Parlamentonun eş zamanlı çalışması olarak görürseniz onda bir sıkıntı yok, İç Tüzük ona cevaz veriyor. Sıkıntı, hem gelenekselleşmiş hem de aslında Parlamentonun ruhuna uygun olarak Plan ve Bütçeden çıkmış bir kanun Mecliste görüşülürken Plan ve Bütçeyi çalıştırmamak. Sayın Erkan Akçay o konudaki geleneğin çok içinde olmuş birisidir. Komisyonun geçmiş dönem Başkanı Manisa Milletvekilimiz biraz önce buradaydı. Plan ve Bütçeden çıkmış bir kanun burada görüşülürken hem bütün grupların Plan Bütçe üyeleri bu işe katkı sağlamak hem de iktidar partisi grubunun bunu burada takip etmek gibi yükümlülüğü var, kaliteli yasama bunu gerektirir. Siz, sanki iki Plan Bütçe Komisyonu varmış gibi, bir tanesinin burada, bir tanesinin orada görev yapmasını sağlayamazsınız. Sıkıntı, esas sorun şu: Bu kanunun içinde, örneğin doğum yapan kadın memurlara altı aya kadar yarım gün çalışma olanağı tanıyan 6’ncı maddenin Plan Bütçede değil, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda asıl komisyon olarak görüşülmesi gerekirdi. Şu anda burada Çalışma Bakanı oturuyor olurdu, yanında Çalışma Komisyon sözcüsü olurdu, Plan Bütçe de orada onu görüşürdü.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – O ayrı bir konu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama, siz hepsini Plan Bütçeye yolladığınız için ve Plan Bütçe ile Meclisin Plan Bütçeden çıkmış bir kanununu eş zamanlı müzakereye açtığınız için bu fiilî imkânsızlık çıkıyor. Ortaya çıkan şu: “Plan Bütçe sekizde kapandı.” E, sekize kadar ne olacak?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Dün gece dörde kadar çalıştı. Nasıl olacak? Bu insanlar biyonik insanlar değil.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Siz fiilen, burada Plan Bütçe Komisyonu üyelerinin olmaması dolayısıyla yeni madde ihdası konusunda da özgürce fikir belirtmelerine engel oluyorsunuz. Bunu anlatıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Özel, teşekkür ediyoruz.

Şunu da özellikle belirteyim: Başkanlık Divanı olarak biz toplandık, malum 23 üyesiyle, tüm siyasi parti gruplarına ait idare amiri ve kâtip üye, Meclis başkan vekilleri de dâhil olarak. Genel Kurulun çalışma saatleri içerisinde komisyonların da çalışmasını oy birliğiyle orada karara bağladık, bunu özellikle söyleyeyim ama söylediğinizi de anladım ben; bunu antrparantez belirtiyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, tutanağa geçsin, bir daha söz istemeyeyim.

BAŞKAN – Anladım ben, söylediğinizi anladım. Tamam, aykırılık yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bizim o konuda bir itirazımız yok. İtirazımız, bir komisyondan çıkmış bir kanun müzakere edilirken o komisyonun aynı anda çalışması. Yoksa, şurada Plan Bütçe oturuyorken dışarıda Millî Eğitim çalışacak tabii ama hem Millî Eğitim orada çalışacak hem burada, iki tane Millî Eğitim Komisyonu yok, sonra demeyesiniz “Paralel komisyon mu vardı, beni aldattılar?” diye. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki Sayın Özel.

25’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım ve ilk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 25’inci maddesinde yer alan “bendine tabi olarak” ibaresinin “bendi hükümlerine tabi olarak” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                 Mehmet Günal                                       Erhan Usta                                      Mustafa Kalaycı

                      Antalya                                              Samsun                                               Konya

                   Arzu Erdem                           Mehmet Necmettin Ahrazoğlu                       İsmail Faruk Aksu

                      İstanbul                                               Hatay                                               İstanbul

                Deniz Depboylu                                Emin Haluk Ayhan

                       Aydın                                               Denizli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/434) 25’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                 Bülent Kuşoğlu                                    Mahmut Tanal                                 Çetin Osman Budak

                       Ankara                                              İstanbul                                              Antalya

                  Kazım Arslan                                        Musa Çam                                       Lale Karabıyık

                       Denizli                                                İzmir                                                 Bursa

                   Seyit Torun

                        Ordu

MADDE 25- 5510 sayılı Kanunun 47 nci maddesinin onbeşinci fıkrasının (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“c) 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendine tabi olarak çalışma hayatına başlayanlar hakkında ilgisine göre 6 ncı maddenin birinci fıkrasının (n) bendi veya 30 uncu maddenin üçüncü fıkrası hükmü uygulanır.”

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 25’inci maddesinin (2)’nci fıkrasında yer alan “(b) bendine tabi olarak çalışmaya” ifadesinin “(a) ve (b) bendine tabi olarak çalışmaya” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  İdris Baluken                                    Çağlar Demirel                                      Garo Paylan

                    Diyarbakır                                          Diyarbakır                                            İstanbul

                     Erol Dora                                       Gülser Yıldırım                                  Abdullah Zeydan

                       Mardin                                               Mardin                                              Hakkâri

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Hakkâri Milletvekili Abdullah Zeydan.

Buyurun Sayın Zeydan. (HDP sıralarından alkışlar)

ABDULLAH ZEYDAN (Hakkâri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 25’inci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge için söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye’nin yer altı ve yer üstü zenginlikleri, Türkiye’nin coğrafik ticari avantajları Türkiye’deki insanların yaşam standardının daha yüksek olmasını gerektiriyor.

Yalnız, son kırk yıldır akan kardeş kanı, maalesef, Hükûmet yetkililerinin de açıkladığı gibi 1 trilyon dolarımıza mal olmuş ve 50 bine yakın insanımızın hayatını kaybetmesine sebep olmuştur. Eğer bu kadar para, bu akan kardeş kanına gitmeseydi, bugün asgari ücret 1.300 lira değil, en az 5 bin lira olurdu.

Bugün akan kardeş kanının durması için -geçmişte de Sayın Cumhurbaşkanının birkaç söylemini- geçen günkü konuşmamda da dile getirdim. Hepimizin temennisi, bir an önce bu akan kardeş kanının durması ve herkesin eşit, özgür, demokratik bir yaşam içerisinde yaşam fırsatı bulmasıdır.

Şimdi, Sayın Kalkınma Bakanımız buradayken ben geçmişte, 2009 yılında Hakkâri’de yaptığı bir konuşmayı anımsatmak istiyorum. 2009 yerel seçimlerinden sonra Sayın Bakan Hakkâri AK PARTİ İl Kongresine geldiğinde -yanlış hatırlıyorsam lütfen düzeltsin- son seçimlerde aldıkları oyun çok yetersiz ve az olduğunu…

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Sayın Bakan dinlemiyor.

ABDULLAH ZEYDAN (Devamla) - …ama muhalefet partileri gibi bu suçu halka yüklemediğinizi; “Evet, kamusal yatırımlar yapılmış, yollar yapılmış ama halkımızın gönlüne giden yolu inşa edememişiz demek ki biz az oy almışız.” demişti.

Herhâlde Sayın Bakan dinlemiyor ama tutanaklardan dinleyebilir.

Evet, değerli arkadaşlar, bugün biz eğer Hakkâri halkının, o bölge halkının gönlüne girmek istiyorsak, o yolu inşa etmek istiyorsak, bugün Cizre’de 24 yaralı yurttaşımızın tedavi edilmelerinin olanağını sağlayabilmeliyiz. Eğer Hakkâri halkının gönlüne giden yolu inşa etmek istiyorsak, vahşi, barbar DAİŞ çetesine karşı Şengal’de, Kerkük’te, Mahmur’da, Gire Spi’de, Kobani’de hayatını kaybeden, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan 16 tane Hakkârili insanın cenazesinin Türkiye Cumhuriyeti devletine girişine izin vermemiz gerekiyordu. Şimdi, biz hem “Hakkâri halkının gönlüne giden yolu inşa etmek istiyoruz.” diyeceğiz hem de Hakkârili çocukların, o gençlerin ailelerinin cenazelerini almasına müsaade etmeyeceğiz. Değerli arkadaşlar, bu anlamda Hükûmetin bu insani boyuttaki talepleri, ailelerin taleplerini bir daha gözden geçirmesini temenni ediyoruz.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, 7 Hazirandan sonra AK PARTİ Türkiye halklarına istikrarı vadetti ve bugün Türkiye halklarının ortaya koyduğu iradeyi biz tam boyutuyla tartışamayız. Biz saygı duyuyoruz ama bu halkın çözümden, istikrardan, barıştan yana taleplerinin bir an önce hayata geçmesi adına ve tekrar yöre halkının gönlüne giden yolu inşa etme adına bu güvenlikçi politikalardan bir an önce vazgeçilmesi lazım. Bugün Cizre’deki bu 24 tane yaralı vatandaşımızın alınması adına, 3 tane milletvekilimizin çok insani duyarlılık yaratma adına başlattığı bir açlık grevi var ve 2 milletvekilimizin telefonlarına şu anda ulaşılamıyor. Yani bu gibi konular gerçekten halkımızı üzüyor, bizleri üzüyor. Bu gibi uygulamalara bir an önce son verilmesi lazım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Karar yeter sayısı istiyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Geç kaldın.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Geç kalmadık Başkanım.

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/434) 25’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Bülent Kuşoğlu (Ankara) ve arkadaşları

MADDE 25- 5510 sayılı Kanunun 47 nci maddesinin onbeşinci fıkrasının (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“c) 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendine tabi olarak çalışma hayatına başlayanlar hakkında ilgisine göre 6 ncı maddenin birinci fıkrasının (n) bendi veya 30 uncu maddenin üçüncü fıkrası hükmü uygulanır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Denizli Milletvekili Kazım Arslan.

Sayın Arslan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Diyarbakır Sur ilçesinde şehit olan askerlerimiz ve güvenlik güçlerimiz için öncelikle Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Ben, bugün, 25’inci maddede yapılacak bir değişiklik önergesiyle ilgili söz aldım, bununla ilgili görüşlerimi sizlere arz edeceğim. Biliyorsunuz, birçok vatandaşımız emekli olduktan sonra gerek esnaflık yaparak gerekse başka işlerde çalışarak hayatını daha iyi idame ettirebilmek için çalışma hayatının içinde her zaman bulunuyordu, çalışıyordu. Fakat, 2008’de yapılan bir değişiklikle, sosyal güvenlik destekleme primi ödemesi yönünde bir değişiklikle, çalışan emeklilerimizin üzerine önce yüzde 15, daha sonra da yüzde 10’a inen bir destekleme primi kesintisi yapılmaya başladı. Ancak, bu kesintilerden birçok vatandaşın haberi olmadı. Birçok emeklimize geriye doğru borç çıkarıldı ve bu borçların birçoğu da vatandaş tarafından ödenemediği için hacizler geldi, kimileri taksitler hâlinde ödemeye çalıştı, kimileri de ödemeye devam ediyorlar. Şimdi, bu sistemin ne kadar yanlış olduğu ortaya çıktı. Çünkü siz bir yandan emekliye geçinebileceği ücreti vermiyorsunuz, çalışmak isteyen emeklinin aldığı paraya göz dikiyorsunuz, oradan kesinti yapmak suretiyle devlete yeni bir gelir elde etme olanağını sağlıyorsunuz; şimdi de bu yasayla bunları düzeltmeye çalışıyorsunuz. Çünkü biz bunların yanlış olduğunu defalarca söyledik, Mecliste dile getirdik ama ne yazık ki bugüne gelinceye kadar düzeltme noktasında maalesef ciddi, samimi bir yaklaşım gösterilmedi. Ne zaman ki Cumhuriyet Halk Partisi olarak seçim bildirgemizde “Biz bunu kaldıracağız, emeklilerimizin daha rahat geçinebilmeleri için imkânı sağlayacağız.” dedikten sonra böyle bir düzenlemeyi Meclise getirmiş oldunuz.

Şimdi, aynı şekilde büyük bir sıkıntı yaşayan genel sağlık sigortası kapsamına alınan gençlerimiz var. Gençlerimiz çalışamadığı hâlde, gelirleri olmadığı hâlde genel sağlık sigortası içine alınmak suretiyle burada da aynı yanlış yapılmaya devam ediliyor. Bugün 6 milyonu geçkin genel sağlık sigortası borçlusu var. Bunların çoğu işsiz, çoğu genç, arkadaşlar. Dolayısıyla, bunların da mutlak surette düzeltilmesi gerekiyor. Gelin bunun için de bir düzeltme yapalım, genel sağlık sigortası primini iş kazanmamış, çalışmaya başlamamış olan kardeşlerimizden, gençlerimizden almayalım diye özellikle belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, emekli maaşlarının insanca yaşama düzeyinde olmadığını hepimiz biliyoruz. Bunun için, genel anlamda emekliyi çalıştırmayarak istihdamı artırmak için bir gayret sarf ediliyor ise de bu konuda bunun hiçbir şekilde hem çalışanlara hem halkımıza hem de ülkemize yararının olmadığını da açıklıkla gördük. Onun için, emeklilerimizin, aylıklarını aldıkları yerlerden promosyon alması noktasında bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.

Bunun dışında şimdiye kadar haksız olarak alınmış olan bu primlerin emeklilerimize iade edilmek suretiyle, onların kendi hakları olan paralarının iadesiyle rahat ve huzur içinde yaşayacakları bir ortamı sağlayalım diyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 25’inci maddesinde yer alan “bendine tabi olarak” ibaresinin “bendi hükümlerine tabi olarak” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Necmettin Ahrazoğlu (Hatay) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Ahrazoğlu.

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyarbakır’da bugün şehit edilen 3 askerimiz ve 1 Özel Harekât komiserimiz ile dün Türkmen Dağı’nda Rus uçaklarının bombardımanı sonucu hayatını kaybeden Ülkü Ocakları Tekirdağ eski İl Başkanımız İbrahim Küçük’ü rahmetle, şükranla anıyorum. Yaralı asker ve polislerimize acil şifalar diliyorum. Ailelerinin ve Türk milletinin başı sağ olsun.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile bazı kanunlarda ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapan tasarının 25’inci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Anılan tasarı ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu uyarınca vazife malullüğü aylığı almakta olan ve aynı kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında çalışanlar hakkında da sosyal güvenlik destek primi alınması amaçlanmaktadır. Kanunda belirtilen malullük: “Sigortalıların vazifelerini yaptıkları sırada veya vazifeleri dışında idarelerince görevlendirildikleri herhangi bir kamu idaresine ait başka işleri yaparken bu işlerden veya kurumlarının menfaatini korumak maksadıyla bir iş yaparken ya da idarelerince sağlanan bir taşıtla işe gelişi ve işten dönüşü sırasında veya işyerinde meydana gelen kazadan doğmuş olursa, buna vazife malûllüğü ve bunlara uğrayanlara da vazife malûlü denir.”

Kanunun önceki hâlinde vazife malulü aylığı bağlananlardan 5510 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında çalışanlardan sadece tarımsal faaliyetlerde bulunanlardan sosyal güvenlik primi kesilmezken, bu düzenlemeyle, emekli olan BAĞ-KUR, SSK, memur, serbest meslek sahipleri ve esnaflardan sosyal güvenlik destekleme primleri kesilmesi önlenmektedir. Esnafımızın, emeklimizin, çiftçimizin, kısaca milletimizin her kesiminin refahı için her karara Milliyetçi Hareket Partisi olarak destek vereceğiz.

Bu kanundan önce, AKP hükûmetlerinin vatandaşı düşünmeden, gerekli etki analizlerini yapmadan ve muhalefetin haklı eleştirilerini dikkate almadan çıkarmış olduğu kanunlar sonucunda, Sosyal Güvenlik Destek Primi kesilmesi konusunda emekliler ve maluller başta olmak üzere çok sayıda vatandaşımız mağduriyet yaşamıştır.

Bu durum Milliyetçi Hareket Partisi tarafından 23’üncü Dönem İkinci Yasama Yılı 90’ıncı Birleşimde partimiz milletvekilleri tarafından dile getirilmiş, ancak Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından kabul edilmemişti.

Bunun sonucu olarak, vatandaşlarımızdan bilerek veya bilmeyerek Sosyal Güvenlik Destek Primi yatırmayanlar hakkında, geçtiğimiz yıllarda binlercesinin maaşından dörtte 1 oranında haciz işlemi yapılmış, insanlar mağdur olmuş; geç de olsa bu kanundan, bu hatadan dönüldüğü ve bu mağduriyet giderilmiş olduğu için memnuniyetimizi bir daha ifade ediyoruz. Birçok konuda Milliyetçi Hareket Partisinin haklı itirazları ve önerileri geç de olsa dikkate alındığından memnuniyetimizi bir daha tekrarlıyorum; inşallah, ülkemiz için önem arz eden her konuda ikazlarımızı dikkate alırsınız.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak seçim beyannamemizde de belirttiğimiz üzere, vatandaşların geleceğinden emin olması ve yüksek standartlarda bir hayat sürmesi için, bütün nüfusu kapsayacak şekilde nimet-külfet esasına göre işleyen çağdaş normlarda sosyal sigorta sistemine kavuşturulmasını arzu ediyoruz.

Sosyal sigorta sistemi, hukuki boyutu itibarıyla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) – …uygulanabilir, mali boyutu itibarıyla sürdürülebilir ve ilgili taraflarca kabul edilebilir bir yapıya kavuşturularak, sistemin bilgi teknolojileriyle donatılması, güçlendirilmesi, hak kaybı ve mükerrerliğin azaltılmasını önleyen etkili, erişilebilir ve sürdürülebilir hizmet sunan bir yapı oluşturulmalı diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığından 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesinin yeniden görüşülmesine yönelik bir talep gelmiştir. Ancak İç Tüzük’ün 89’uncu maddesine göre, Komisyonun bu isteminin Danışma Kurulunun görüşü alınmadan işleme alınması mümkün değildir. Dolayısıyla önergenin Danışma Kuruluna sunulması gerekmektedir.

Bilgilerinize arz olunur.

26’ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır.

Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım ve ilk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/434) 26'ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Bülent Kuşoğlu                            Türabi Kayan                             Mahmut Tanal

              Ankara                                    Kırklareli                                    İstanbul

           Seyit Torun                                 Musa Çam                               Lale Karabıyık

               Ordu                                        İzmir                                        Bursa

MADDE 26- 5510 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Ana veya babası üzerinden bakmakla yükümlü olunan kişi sayılmayanlardan; lise ve dengi öğrenimden mezun olanlar 20 yaşını, yükseköğrenimden mezun olanlar ise 25 yaşını geçmemek ve bakmakla yükümlü olunan kişi ya da bu maddenin birinci fıkrasının (g) bendinde sayılanlar hariç genel sağlık sigortalısı olmamak şartıyla mezun oldukları tarihi izleyen günden itibaren üç yıl süreyle gelir tespiti yapılmaksızın birinci fıkranın (c) bendinin (1) numaralı alt bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılır."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 26’ncı maddesinde geçen "lise ve dengi öğrenimden" ibaresinden önce "ilk ve orta öğretimden mezun olanlar 20 yaşını" ifadesinin eklenmesini, "20" ve "25" ibarelerinin ise "22" ve "28" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Mehmet Günal                              Erhan Usta                             Mustafa Kalaycı

             Antalya                                     Samsun                                      Konya

      Fahrettin Oğuz Tor                           Arzu Erdem                           Emin Haluk Ayhan

        Kahramanmaraş                                İstanbul                                     Denizli

      İsmail Faruk Aksu                        Deniz Depboylu

             İstanbul                                      Aydın

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 26’ncı maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Ana ve babası üzerinden bakmakla yükümlü olunan kişi sayılmayanlardan; en az lise ve dengi öğrenimden mezun olanlar sigortalı bir işte çalışmaya başladıkları tarihe kadar gelir tespiti yapılmaksızın birinci fıkranın (c) bendinin (1) numaralı alt bendi kapsamında genel sağlık sigortalı sayılır. Bu maddesinin önceki hali kapsamında borçlandırılanların tüm borçları silinir.”

                  İdris Baluken                                    Çağlar Demirel                                  Dirayet Taşdemir

                    Diyarbakır                                          Diyarbakır                                              Ağrı

                Behçet Yıldırım                                       Erol Dora                                 Mahmut Celadet Gaydalı

                     Adıyaman                                             Mardin                                                Bitlis

                 Müslüm Doğan                                  Osman Baydemir

                        İzmir                                               Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım.

Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan yasa tasarısı üzerinde grubum adına söz almış bulunmaktayım.

Yalnız, öncelikle şunu söyleyeyim arkadaşlar: Yaralılara ambulans istemek için insanlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuruyorsa, milletvekilleri açlık grevine gidiyorsa sözün bittiği yerdeyiz.

Az önce Sağlık Bakanıyla görüştüm, kendisine yanlış bilgilerin verildiğini aktardım. Kendisine, gerekirse bir heyet göndermeyi, buradaki 45 doktor arkadaşın içinde gönüllü olarak gitmeyi, kendimi de önerdim. İnşallah vekil doktor arkadaşlardan bir heyet oluştururuz, her şeyi gidip yerinde inceler görürüz diye kendisine öyle bir teklifim oldu. İnşallah bunu dikkate alır diye düşünüyorum.

Şimdi, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” çok güzel bir söz. Evet, dikkat edin, öncelik insan. İnsan iyi yaşayacak ki devlet iyi yaşasın, insan özgürleşecek ki devlet özgürleşsin, insan zenginleşecek ki devlet zenginleşsin. Buna hiçbirimizin itiraz edeceğini sanmıyorum. Sosyal devletin temel görevlerinin başında vatandaşın tüm yaşamsal faaliyetlerini sürdürmesi için gerekli tedbirleri alması gerekir. Bunun için uzun uzun maddelerle kanun tasarısı yapmamıza gerek yok diye düşünüyorum.

Son zamanlarda, zaten zor durumda olan devlet hastanelerinin iş yükü daha da artmış bulunmaktadır. Yaşlılık raporu, engelli raporu, evde bakım için heyet raporu almak için hastanelerin yoğunluğu daha da artmaktadır. Meslektaşlarım bu konuda büyük sıkıntı çekmektedir. Heyet raporu alabilmek için, hekim arkadaşlarımız yoğun baskılarla karşılaşmakta. Bence bunlara hiç gerek yok. Devlet, ihtiyacı olan herkese bakmakla yükümlüdür. Vatandaşın, hayatını devam ettirmesi için, başta sağlık olmak üzere tüm yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamalı, ihtiyacı olan kesimler aylarca süren bu prosedürlerle uğraşmamalı, vatandaşın beyanı esas alınmalı.

Yine, ilgili tasarı üniversite mezunlarını da yakından ilgilendiriyor. Vatandaş çocuğunu okutmak için, “İstikbali kurtulsun, kimseye muhtaç olmasın, ileride belki bize bakar.” düşüncesiyle işinden, aşından, dişinden artırarak çocuğunu okula gönderiyor ama devlet ne yapıyor? Şu anda bölgede devam eden çatışmalı ortamın durması, kardeş kanı dökülmemesi adına barış istemiş, basın açıklaması ya da yürüyüşe katılmış diye okulla ilişkisi kesiliyor.

Son örnek, Malatya İnönü Üniversitesinden. Rektörün keyfî uygulamalarıyla, barış isteyen bu öğrencilerden 92 kişinin okulla ilişkisi altı ay süreyle kesilmiş, öğrenimleri âdeta engellenmiştir. Yetmedi, ev baskınlarıyla başka bir öğrenci grubundan -yine aynı üniversiteden bahsediyorum- 19 kişi gözaltına alınmış; bunlardan 14 kişi tutuklanmış, 5’i denetimli serbestlikle salıverilmiştir. Ki bu çocukların çoğu fakir aile çocukları. Kimi dönem, kimisi sene kaybedecek, kiminin yurtlarla ilişkisi kesilecek, kiminin öğrenci bursu kesilecek. Diyeceksiniz ki: “Barış isteyen akademisyenleri üniversitelerden uzaklaştırıyoruz, öğrenciyi uzaklaştırmışız, çok mu?” Evet, siz de haklısınız, maalesef durum böyle. Üniversiteler bir ülkenin geleceğidir, geleceğimizi karartmayalım; akademisyenlerimize, öğrencilerimize sahip çıkalım, özgürce düşüncelerini açıklasınlar. Herkesi cezalandırırsak ülkede demokrasiden bahsedilemez. Yine de bütün bu olumsuzluklara rağmen bir şansımız var arkadaşlar. Amaçları sadece barışı savunmak olan bu öğrencilerin bir an önce okullara dönmeleri için başta Malatya milletvekilleri olmak üzere her kesimi duyarlı olmaya çağırıyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Özel, sizin bir söz talebiniz var.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, biraz önce Plan ve Bütçe Komisyonunun yapmış olduğu bir başvuruyu, bir talebi dile getirdiniz ve tekririmüzakere, Genel Kurulda yeniden görüşme… Bunun madde 89’a göre yapılması gerekiyor. Madde 89’da da bu istemin Danışma Kurulunun görüşü alındıktan sonra yapılması ifade edilmiş. Onu da ifade ettiniz. Şimdi, bu istem yerine gelecekse yarın yapılacak bir Danışma Kurulunda görüşülmesi gerekiyor. İstem, genç girişimcilere düzenlenmiş olan 12.600 liralık desteğin 75 bin liraya çıkarılması. Buna Cumhuriyet Halk Partisi olarak -daha önce de ifade ettiğimiz gibi, zaten o rakamı düşük bulmuştuk, artırılmasını önermiştik- bu noktada olumlu katkı vermek isteriz. Tahmin ediyorum, birçok grup böyle. Ancak, Danışma Kurulunun yarın toplanamaması durumunda yerleşik uygulama nedir? Yarın bu Danışma Kurulu toplanmazsa bu tekririmüzakere imkânı var mıdır, yok mudur? O konuyu gerekirse geçmiş uygulamalara da bakarak netleştirirsek her grup tavrını ona göre belirler. Yarın bu 75 bin lirayı hayata geçiremezsek oradaki sorumluluk daha sonra… Yani, iktidar partisinin sorumluluğu ortadan kalkmaz ama Danışma Kurulunda bulunmayan bir grup yüzünden görüşülememiş de olmasın, onu bir netleştirelim lütfen.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Desteğinizi bekliyoruz.

BAŞKAN – Sayın Özel, malumunuz, biz çoğu zaman, uyuştuğumuz zaman, Danışma Kurulunu elden bile yapabiliyoruz. Dolayısıyla, elden burada dahi yapılabilir, Danışma Kurulu önerisi olarak o şekilde düzenlenebilir. Oy birliği sağlanamaması ya da toplanamaması hâlinde ilgili grup, grup önerisiyle getirebilir. Ama madem böyle bir şey var, burada oturur, konuşursunuz, oy birliğiyle burada bile çözülebilir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, orası biraz şüpheli. Yani şunu sormak istiyorum açıkçası: Şimdi Danışma Kuruluna götürülecek, orada uygun görülürse görüşülecek. Danışma Kurulu yarın toplanamazsa ya da oy birliği sağlanamazsa bu durumdaki yerleşik uygulamayı bir duyalım, mutabakatımız varsa bunun üzerinde onun üstünden devam edelim. Yani bu 12.600’ün 75.000’e çıkmasını destekliyoruz da zamanında kabul edilmiyor, şimdi böyle bir şey var. Yarın Danışma Kurulu toplanamaz ya da oy birliği sağlanamazsa ne olacak?

BAŞKAN – Grup önerisi olarak getirebilir yarın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Getirebilir.

BAŞKAN – Getirebilir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yani Genel Kurul kararıyla karara bağlanabilir.

BAŞKAN – Yani tabii ki grup önerisiyle getirilir, grup önerisinin oylanmasıyla bu iş çözülebilir.

Evet teşekkür ediyorum.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 26’ncı maddesinde geçen "lise ve dengi öğrenimden" ibaresinden önce "ilk ve orta öğretimden mezun olanlar 20 yaşını" ifadesinin eklenmesini, "20" ve "25" ibarelerinin ise "22" ve "28" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor konuşacaktır.

Buyurun Sayın Tor. (MHP sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 26’ncı maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan yasa tasarısının 26’ncı maddesiyle, ana ve babasından dolayı bakmakla yükümlü olunan kişi durumunda olmayan gençlerden lise ve dengi mezunu olanların en fazla 20 yaşını, yükseköğretimden mezun olanların ise en fazla 25 yaşını geçmemek şartıyla primlerinin devlet tarafından ödenmesi suretiyle mezuniyet tarihinden itibaren iki yıl süreyle gelir testi yaptırmaksızın ücretsiz sağlık hizmeti verilmesini amaçladığı anlaşılmaktadır.

6 yaşından başlayan öğrencilik hayatı lise düzeyinde genellikle 17-18 yaşında, üniversitede ise genel olarak 22-23 yaşlarında son bulmaktadır. Erkek çocukların, her hâlükârda, lise ve üniversite öğreniminin bitimiyle sağlık güvencesinin son bulduğunu da biliyoruz. Bu kişilerin hemen işe girmesi de çoğu kez mümkün olmadığından, sağlık güvencesi yönünden önemli olumsuzluklarla karşılaştığı bir gerçektir. Burada anne ve babası sağlık güvencesine sahip değilse lise ve üniversite öğrencilerinin durumları daha da sıkıntılı idi. En azından üst yaş sınırı dâhilinde lise mezunu olanlara ve üniversite mezunu olanlara, okullarını bitirdikleri tarihten itibaren iki yıl süreyle primleri devlet tarafından karşılanarak sağlık güvencesi sağlanmasını olumlu bir düzenleme olarak değerlendiriyoruz.

Değerli milletvekilleri, konu üniversite öğrencilerinin, lise öğrencilerinin sağlık güvencesinden açılmış iken, hoş, Bakanlık üst düzey bürokratları, mesai arkadaşlarım da burada iken konuyla alakalı birkaç konuyu da belirtmek istiyorum.

Bunlardan birincisi, bildiğiniz gibi asgari ücret 1.300 TL olmuştur, sigortalılarımıza hayırlı uğurlu olsun. Asgari ücret sadece hizmet akdiyle çalışanları, işverenleri ilgilendirmiyor, birçok kesimi ilgilendiriyor. Bunlardan biri de 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kapsamında SGK isteğe bağlı sigortalılardır. Asgari ücret artışı sonucunda SGK isteğe bağlı sigortalılığına dışarıdan prim ödeyenlerin prim yükünde yaklaşık yüzde 30 artış olacaktır. Devlet desteği SSK 4/A sigortalılarıyla sınırlandığından, emeklilik ve sağlıkla ilgili haklardan yararlanmak için dışarıdan isteğe bağlı sigortaya prim ödeyen özellikle ev hanımları ve diğer kesimler artan prim yükleri nedeniyle mağdur olacaklardır. İsteğe bağlı sigortalılar için prime esas kazanç artışını daha düşük tutmak veya başka bir düzenlemeyle bu mağduriyet giderilmelidir.

Değerli milletvekilleri, bir başka konu, Sağlık Uygulama Tebliği’dir. Bildiğiniz gibi Sağlık Uygulama Tebliği’ne göre belirlenen tetkik, tahlil, tedavi ücretleri uzun süreden beri artırılmamıştır. Bu tercihle devletin yükünün artırılmaması amaçlanmış ise de sağlık gibi önemli bir kamu hizmeti veren özel sağlık tesislerinin, hatta kamu sağlık kuruluşlarının faaliyetlerini devam ettirebilmeleri imkânsız hâle geleceği için ilave ücret yolu tercih edilerek devletin yükü vatandaşın üzerine yıkılmıştır. Başlangıçta ilave ücret sıfır iken tedricen yüzde 30, yüzde 70, yüzde 110 oranlarında artırılmıştır. Bugün vatandaştan alınan ilave ücret yüzde 200 oranındadır. Burada hastane, tıp merkezi, dal merkezi uygulaması da kaldırılarak alan genişletilmiştir. Normal bir cerrahi müdahaleden alınan ilave ücret normal bir gelir düzeyine sahip vatandaşın ödeme gücünün üstündedir. Böyle olunca da acaba ne kadar ilave ücretle karşılaşacağını bilmeyen vatandaşın tedirginliği artmakta, hatta tavassutlarda bulunarak daha düşük ilave ücret ödemenin yollarını aramaktadır. Bu sebeple, devlet devletliğini göstermeli ve ya SUT fiyatları artırılarak vatandaşın yükünü hafifletecek ya da ilave ücret konusunda vatandaşın tedirginliğini giderecek, ödeme gücünü aşmayacak tedbirler alınmalıdır.

Başka bir konu da genel sağlık sigortası primlerini kendileri ödeyen kişilerdir. Asgari ücret artışıyla genel sağlık sigortası mükellefi yüz binlerce kişinin külfeti artacaktır, zaten GSS prim tahsilatı fevkalade düşük olup yapılan düzenlemeyle tahsilat oranı daha da düşecektir.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/434) 26'ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Türabi Kayan (Kırklareli) ve arkadaşları

Madde 26 - 5510 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Ana veya babası üzerinden bakmakla yükümlü olunan kişi sayılmayanlardan; lise ve dengi öğrenimden mezun olanlar 20 yaşını, yükseköğrenimden mezun olanlar ise 25 yaşını geçmemek ve bakmakla yükümlü olunan kişi ya da bu maddenin birinci fıkrasının (g) bendinde sayılanlar hariç genel sağlık sigortalısı olmamak şartıyla mezun oldukları tarihi izleyen günden itibaren üç yıl süreyle gelir tespiti yapılmaksızın birinci fıkranın (c) bendinin (1) numaralı alt bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan.

Buyurun Sayın Kayan. (CHP sıralarından alkışlar)

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 26’ncı maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyeti sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Hepimizin bildiği üzere, 1 Ocak 2012’de yürürlüğe giren genel sağlık sigortası Türkiye’de yaşayan her vatandaşımız için zorunlu hâle getirildi. Çalışanlar, emekliler ve sigortalı bir kişinin bakmakla yükümlü olduğu kişiler için sorun yoktu ancak çalışmayan kişiler için gelir testi yaptırma ve genel sağlık sigortası primi ödeme zorunluluğu getirildi.

2011 TÜİK verilerine göre Türkiye genelinde toplam işsiz sayımız 2 milyon 615 bindir. Toplam işsiz sayımızın yüzde 18,4’ünü genç işçilerimizin oluşturduğu bir dönemde tüm uyarılarımıza rağmen dayatma ile 1 Ocak 2012’den bu yana işsizlikle mücadele eden tüm vatandaşlarımız genel sağlık sigortası kapsamına alınarak sigorta primi ödemeye mecbur bırakıldılar. Daha sonra bu kanunun yetersizliği görülerek çeşitli dönemlerde, 2014’te ve 2015’te yeni düzenlemeler, yeni tashihler yapılarak bu primlerin ödenmesinin gecikmesinden veyahut da hiç başvurulmamasından dolayı ertelemeye gidilmiştir. Bunun da sonuç vermemesinden dolayı, şimdi, önümüzde 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 26’ncı maddesinde der ki: “5510 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir. Ana veya babası üzerinden bakmakla yükümlü olunan kişi sayılmayanlardan; lise ve dengi öğrenimden mezun olanlar 20 yaşını, yükseköğrenimden mezun olanlar ise 25 yaşını geçmemek ve bakmakla yükümlü olunan kişi ya da bu maddenin birinci fıkrasının (g) bendinde sayılanlar hariç genel sağlık sigortalısı olmamak şartıyla mezun oldukları tarihi izleyen günden itibaren iki yıl süreyle gelir tespiti yapılmaksızın birinci fıkranın (c) bendinin (1) numaralı alt bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılır.” Neden iki yıl? Genç işsizlerimizin mevcut ülke şartlarında iki yıl içinde iş bulabileceklerine inanıyor musunuz? Eğer genç işsizlerimize lise veya yükseköğrenimden mezun olduktan sonra iki yıl içerisinde iş bulma garantisi veriyorsanız tasarınızı anlayabiliriz ama Hükûmetiniz döneminde işsizlik oranları düşmek yerine sürekli yükseldiği için çok yakın bir zamanda tekrar yeni bir düzenleme karşımıza geleceğinden hiç şüphemiz yoktur.

Şimdi, anlaşılıyor ki Hükûmetimiz sinekten yağ çıkarmaya çalışıyor. Daha üniversiteyi veyahut da liseyi yeni bitirmiş gencimizden sağlık primi istiyor. Hâlbuki yapılması gereken, bu gençlerimize iş bulana kadar veyahut da iş kurana kadar bu sağlık primlerinin devlet tarafından karşılanmasını sağlamaktır ve önemli olan gelirleri artırıcı tedbirler almaktır ve üretim yaparak, kazanç artırarak gençlerimizin ihtiyacı olan sağlık primlerini devletin kendisinin yatırmasıdır. Hâlbuki ülkemizde sanayici neredeyse sanayisine kilit vurdurmakta. Bunun yanında, çiftçimiz, işçimiz nefes alamaz durumda. Bizim bölgemizde, özellikle Trakya’da, Ergene havzasında 50 bin hektar arazinin ortasından Ergene Nehri geçmektedir. Bu nehir Ergene havzasına zehir saçmaktadır oraya dökülen sanayi atıklarından dolayı. Şimdi, Hükûmetiniz bu nehri temizleyip, arıtıp yatağına tekrar suyu salarak bu bölgedeki çiftçilerimize arazisini sulama imkânı vereceği yerde buradan 2 tane kolektörle Marmara Denizi’ne ve Ege Denizi’ne bu zehri akıtmaya çalışıyor. Ege Denizi’ni de batıracaklar, Marmara Denizi’ni de batıracaklar.

Hükûmetin Trakya’yla, benim gördüğüm kadarıyla, bir hesabı vardır, Ergene Nehri’ni zehirlediği yetmiyormuş gibi şimdi de İğneada’ya nükleer santral yaptırarak tekrar Trakya’yı zehirlemeye çalışmaktadır. Hem de dünyada yirmi beş yıldan bu yana 1 tane dahi nükleer santral yapılmadığı hâlde. Almanya 17 tane santralinin tamamını on yedi yıl içinde sökme kararı aldığı hâlde bizim bölgemizde nükleer santral yapılmaya çalışılıyor. Hükûmet, Trakya kendisine oy vermiyor diye Trakya’yı cezalandırmak mı istiyor diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

27’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım ve ilk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/434) 27’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                 Bülent Kuşoğlu                                    Mahmut Tanal                                       Seyit Torun

                       Ankara                                              İstanbul                                                Ordu

                  Serkan Topal                                        Musa Çam                                          Özgür Özel

                        Hatay                                                 İzmir                                                Manisa

MADDE 27- 5510 sayılı Kanun’un 67’nci maddesinin dördüncü fıkrasının üçüncü cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Ayrıca, lise veya dengi öğrenimden mezun olanlar 20 yaşını, yükseköğrenimden mezun olanlar ise 25 yaşını geçmemek ve bakmakla yükümlü olunan kişi ya da 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (g) bendinde sayılanlar hariç genel sağlık sigortalısı olmamak şartıyla mezun oldukları tarihi izleyen günden itibaren üç yıl süreyle, prim borçlarına bakılmaksızın bakmakla yükümlü olunan veya hak sahibi kişi sayılmak suretiyle sağlık hizmetinden faydalandırılır."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 27’nci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Ayrıca en az lise ve dengi öğrenimden mezun olanlar sigortalı bir işte çalışmaya başladıkları tarihe kadar prim borçlarına bakılmaksızın bakmakla yükümlü olunan veya hak sahibi kişi sayılmak suretiyle sağlık hizmetlerinden faydalandırılır"

                       İdris Baluken                                Çağlar Demirel                                  Osman Baydemir

                         Diyarbakır                                     Diyarbakır                                           Şanlıurfa

                      Kadri Yıldırım                              Gülser Yıldırım                                     Garo Paylan

                             Siirt                                            Mardin                                              İstanbul

                         Erol Dora                                  Mahmut Toğrul

                           Mardin                                        Gaziantep

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 27’nci maddesinde geçen “lise ve dengi öğrenimden” ibaresinden önce “ilk ve orta öğretimden mezun olanlar 20 yaşını” ifadesinin eklenmesini “20” ve “25” ibarelerinin ise “22” ve “28” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                      Mehmet Günal                                  Erhan Usta                                      Mustafa Kalaycı

                           Antalya                                         Samsun                                               Konya

                   İsmail Faruk Aksu                           Deniz Depboylu                                     Arzu Erdem

                           İstanbul                                          Aydın                                               İstanbul

                   Emin Haluk Ayhan                               Ruhi Ersoy

                           Denizli                                        Osmaniye

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy konuşacaktır.

Sayın Ersoy, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gece yarısına yaklaşan bu vakitte sizlerin huzurunda Türk milletine hitap etmekten ayrı bir sorumluluk duygusu içerisinde olduğumu ifade etmek istiyorum.

Öncelikle, “Türkmen Dağı Çanakkale’dir.” diyerek Türkmen Dağı mücadelesinde ön savunma gücü olarak gören ama gereğini yapma noktasında yer yer çelişkilere düşen siyasal iradenin Türkmen Dağı’ndaki gelişmeleri çok yakın takip etmesini arzu ediyoruz ve sadece gösteri için dantelli kefen giyerek şov yapanlardan değil, 2 tane balasını evde bırakıp Türkmen balasının yanında olmayı tercih eden, yüreği kocaman, İbrahim şuurlu İbrahim Küçük ağabeyimizin şehadetini, rahmetini, Cenab-ı Allah’a bir şekliyle kanatlanıp gidişini, bugünkü Fatih Camisi’ndeki merasimde olamamanın hüznünü, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak hissediyor, onun acısını yüreğimizde hissettiğimizi ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün ve bundan önceki günlerde ve bundan sonraki günlerde de tartışmaları yaparken siyasal parti gruplarının, ülke menfaatine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin mehabetine uygun olan görüşleri ifade etmenin ötesinde siyasal müktesebatı, ideolojik arka planı ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve milletinin geleceğini tehdit edebilecek tutum ve davranışlar içerisine girdiğini, girebilmekte olduğunu görüyoruz.

Burada birtakım pozitif değerler setleri üzerinden, “insan hakları”, “çocuklar”, “kadınlar”, “yaralılar” gibi kavramlarla akamete uğratılmak istenen terörle mücadelenin, ciddi anlamda, uluslararası kamuoyuna Türkiye Büyük Millet Meclisinden seslenildiği konusunda dikkatlerinizi çekmek istiyoruz ve aynı zamanda, bir şekliyle siyasal propagandanın parçası olarak düşünülen açlık grevlerinin, 2012 Kasımında cezaevindeki açlık grevlerini önlemek için bebek katili Öcalan’ı nasıl devreye koymak için bu stratejinin kurulduğunu da yeniden hatırlatmak istiyoruz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bravo!

RUHİ ERSOY (Devamla) – Bugünlerde başlatılan açlık grevlerinin bir adım sonra nerelere doğru gidebileceği, ona karşı kimlerin müdahale etmesi için çağrılar yapılabileceğini hesaba katmak lazım.

İkinci husus, terörle mücadelede Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru ve evrensel hukuku referans gösterenler, AİHM müracaatları sırası içerisinde kimlerin hangi niyetle takip edildiklerini ve AİHM’in bu konuda objektif mi yoksa birtakım siyasal gerçeklerle mi, gerekçelerle mi hareket ettiğini dikkate almasını ifade ediyoruz.

Bir tarafta devlet kendi hukukunu tanzim etmek için meşru hakkını kullanırken diğer tarafta devlete meydan okuyan terörist örgütlerin bir şekilde de kalkıp uluslararası hukukta, AİHM’de kendi haklarını aramaya kalkmaları bu manada manidar gelmektedir.

Öte yandan, memleketin bu noktaya gelişinde, acziyete düşüşünde “Biz bilmiyorduk bunları. Böyle olacağını bilseydik yapmazdık.” iradesini gösterenler şunu bilmelidir ki, Sokrat der ki: “Devlet makamı kılıç kullanmasını öğrenilecek makam değil, öğrenmiş oldukları tecrübeyi bir şekliyle uyguladıkları makamdır.” Devlet makamı tesadüflerle, bilmiyordum, olmadılarla yönetilecek makamlar değildir.

Siyasal iradeleri, siyasal iktidarı, bu tecrübeden hareketle bundan sonra terörle mücadeleyi akamete uğratmadan samimiyetle devam ettirilmesi konusunda sonuna kadar Milliyetçi Hareket Partisi olarak desteklediğimizi ifade ediyor; Sur’da açılan gediklerin köklerinin, dehlizlerinin nereye kadar gittiğini neredeyse defineciler dahi bilirken oralara, sığınaklara yerleştirilen bitmeyen mühimmatların yerleştiriliş gün ve saatlerini takip etmesi gereken güç ve iradenin, bugün de bunu temizleyecek güç ve iradede olduğuna yürekten inanıyoruz.

Bu mücadele dün dağlardaydı, bugün şehirlerde. Eğer bu mücadele orada durdurulmazsa, Allah korusun, bu Meclisin varlığı tartışma hâlinde, bu Meclisin ve devletin geleceği tartışılır hâle gelecektir. Bu, bir millî seferberliktir, millî kaynaşmadır.

Teröristle vatandaşı birbirinden ayırt eden bu mücadeleden ders çıkararak mücadele verme kararlılığında olanların ve bugün güvenlik güçlerinin verdiği mücadelenin sonuna kadar yanındayız ve şehitlerimizi rahmetle anıyoruz.

Hayırlı akşamlar. (MHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.54

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 23.58

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 27’nci maddesi üzerinde Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna geldik. Kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 28 Ocak 2016 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum, hayırlı geceler diliyorum.

Kapanma Saati: 23.59



(X) (10/76) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin tam metni tutanağa eklidir.

(X) (10/77) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin tam metni tutanağa eklidir.

 

(x) Bu bölümde Malatya Milletvekili Nurettin Yaşar tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.

(x) Bu bölümde hatip tarafından, Türkçe olmayan kelimeler kullanıldı.

(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme bu Birleşim Tutanağı’nın 216’ncı sayfasındaki “Açıklamalar” bölümünde yer almıştır.

(x) 68 S. Sayılı Basmayazı 19/1/2016 tarihli 29’uncu Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade bu Birleşim Tutanak Dergisi’nin 62’nci sayfasında yer almaktadır.

(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme bu Birleşim Tutanağı’nın 313’üncü sayfasındaki “Açıklamalar” bölümünde yer almıştır.

(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade bu Birleşim Tutanağı’nın 265’inci sayfasında yer almaktadır.

(X) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.