TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

32’nci Birleşim

26 Ocak 2016 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’ın, aydınların yaşam hakkının korunmasına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Aydın Milletvekili Deniz Depboylu’nun, Kuşadası’nda yaşanan toprak kaymasına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Metiner’in, sözde özerklik ve öz yönetim iddialarına ilişkin gündem dışı konuşması

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, hayatlarını kaybeden Mustafa Koç ile eski Tunceli Milletvekili ve Meclis Başkan Vekili Kamer Genç’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, eski Tunceli Milletvekili ve Meclis Başkan Vekili Kamer Genç’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

2.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, eski Tunceli Milletvekili ve Meclis Başkan Vekili Kamer Genç’e Allah’tan rahmet dilediğine, Cizre’de bir evin bodrumuna sığınan 24 vatandaşın durumuna ve Başbakan ile Meclis Başkanının bu konuda sorumluluk alması gerektiğine ilişkin açıklaması

3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, eski Tunceli Milletvekili ve Meclis Başkan Vekili Kamer Genç ile iki yıl önce Milliyetçi Hareket Partisi Esenyurt seçim bürosuna yapılan saldırıda hayatını kaybeden gazeteci Cengiz Akyıldız’a Allah’tan rahmet dilediğine, bu saldırının neden örtbas edildiğini öğrenmek istediğine ve gazeteci Uğur Mumcu’nun 23’üncü, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ın 15’inci ölüm yıl dönümlerine ilişkin açıklaması

4.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Mustafa Koç’a, eski Tunceli Milletvekili ve Meclis Başkan Vekili Kamer Genç’e ve terör saldırılarında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine, Diyarbakır Çelebi Eser Ortaokuluna yapılan saldırıyı kınadığına ve teröre karşı Parlamentoda tek bir duruşun sergilenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

5.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, eski Tunceli Milletvekili ve Meclis Başkan Vekili Kamer Genç’e Allah’tan rahmet dilediğine, İstanbul’un Tuzla ilçesinin Postane Mahallesi’nde kurulan biyolojik arıtma tesisinin çevreye yaydığı koku nedeniyle halkın rahatsız olduğuna ilişkin açıklaması

6.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, eski Tunceli Milletvekili ve Meclis Başkan Vekili Kamer Genç’e Allah’tan rahmet dilediğine ve nöbetçi eczanelerin olduğu yerlerdeki güvenlik önlemlerinin artırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

7.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, Türkiye İstatistik Kurumunun işsizlikle ilgili haber bülteninde yer alan verilere ilişkin açıklaması

8.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, eski Tunceli Milletvekili ve Meclis Başkan Vekili Kamer Genç’e Allah’tan rahmet dilediğine, Giresun’daki yoğun kar yağışı nedeniyle hayatın olumsuz etkilendiğine ilişkin açıklaması

9.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu’nun, eski Tunceli Milletvekili ve Meclis Başkan Vekili Kamer Genç’e Allah’tan rahmet dilediğine ve Amerika Birleşik Devletleri Başkan Yardımcısı Joe Biden’in İstanbul’da milletvekilleriyle yaptığı görüşmedeki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

10.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, eski Tunceli Milletvekili ve Meclis Başkan Vekili Kamer Genç’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

11.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, eski Tunceli Milletvekili ve Meclis Başkan Vekili Kamer Genç’e Allah’tan rahmet dilediğine, Cumhurbaşkanının kaymakamlarla yaptığı toplantıdaki bazı ifadelerine ve Meclisin Anayasa’ya ve kendi koyduğu mevzuata sahip çıkması gerektiğine ilişkin açıklaması

12.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybek’in, eski Tunceli Milletvekili ve Meclis Başkan Vekili Kamer Genç’e Allah’tan rahmet dilediğine ve Samsun’un Bafra ilçesindeki bazı köy arazilerinin satışının durdurulmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

13.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir’in, Gaffar Okkan, Uğur Mumcu ve eski Tunceli Milletvekili ve Meclis Başkan Vekili Kamer Genç’e Allah’tan rahmet dilediğine ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının, firmaların sokaktaki toplayıcılardan kâğıt almasını yasaklayan tebligatına ilişkin açıklaması

14.- İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu’nun, iki yıl önce Milliyetçi Hareket Partisi Esenyurt seçim bürosuna yapılan saldırıda hayatını kaybeden gazeteci Cengiz Akyıldız’a Allah’tan rahmet dilediğine ve İstanbul’da imar yetkisi kullanımında kamu yararı yerine şehir rantları oluşturmanın öncelikli hâle geldiğine ilişkin açıklaması

15.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Türkmen Dağı’nda hayatını kaybeden Milliyetçi Hareket Partisi Fatih İlçe Başkan Yardımcısı İbrahim Küçük’e Allah’tan rahmet dilediğine ve HDP grup önerisinde yer alan bazı ifadeler nedeniyle gündeme alınmasının kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması

16.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, HDP Grubunun vermiş olduğu grup önerisine benzer önerilerin Meclis çatısı altında daha önce de tartışıldığına, bu önerinin de acilen ele alınması ve Hükûmetin Cizre’de yaşanan olaylarla ilgili Meclise bilgi vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması

17.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, HDP grup önerisinin gündeme alınmaması konusundaki itirazları karşısında Meclis Başkanlığının bir karar vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması

18.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, Cizre’de yaşanan hak ihlalleri, çocuk ve kadın ölümleri, sivil vatandaşların ölümlerine ilişkin HDP grup önerisinin işleme alınması gerektiğine ve bu sorunun gündeme getirilme yerinin Parlamento olduğuna ilişkin açıklaması

19.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, HDP grup önerisinin amacının terörle mücadele edenleri suçlamak olduğuna ilişkin açıklaması

20.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, HDP grup önerisinin Genel Kurulda görüşülmesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olduğuna ve bu konunun tartışılmasının gereksiz olduğuna ilişkin açıklaması

21.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin, karkas sığır eti ithal edilişinin, son yıllarda görülen hayvan sayısındaki düşüşün ve et fiyatlarındaki yükselişin sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/72)

2.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ve 23 milletvekilinin, Balıkesir’in Bandırma ilçesine bağlı Şirinçavuş Mahallesi’ne yapılması planlanan santralin doğaya ve insan sağlığına vereceği zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/73)

3.- Ankara Milletvekili Murat Emir ve 24 milletvekilinin, Ankara’daki şehir içi ulaşım ve trafik sıkıntısının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/74)

B) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, (2/26) esas numaralı 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/9)

VIII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın HDP grup önerisini gündeme almasının İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın İç Tüzük’ün 69’uncu maddesini uygulamasıyla ilgili tutumunun İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

IX.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, 5/1/2016 tarihinde Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan ve arkadaşları tarafından, 7 Haziran seçim sonuçlarından sonra sokağa çıkma yasağı ilan edilen bölgelerde işbu önergenin yazım tarihi itibarıyla 61 çocuğun yaşam haklarının ihlal edildiği iddialarından hareketle yaşanan çocuk ölümlerinin ve bu yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 26 Ocak 2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Kocaeli Milletvekili Zeki Aygün’ün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Siirt Milletvekili Besime Konca’nın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş’ın, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Hükûmete sataşması nedeniyle konuşması

4.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

5.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Meral Danış Beştaş’ın HDP grup önerisi üzerinde, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları sırasında AK PARTİ Grubuna ve Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

6.- Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

7.- Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

8.- İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu’nun, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

9.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

10.- İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu’nun, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

11.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Edirne Milletvekili Erdin Bircan’ın 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 14’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

12.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

13.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’in 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 16’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

14.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/517, 2/434) (S. Sayısı: 68)

2.- Suç Gelirlerinin Aklanması, Araştırılması, El Konulması, Müsaderesi ve Terörizmin Finansmanına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/323) (S. Sayısı: 51)

XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, PKK terör örgütünün finans kaynaklarıyla mücadeleye ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın cevabı (7/650)

2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, tarım arazilerinin tarım dışı amaçlarla kullanımına ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/683)

3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 2015 yılında gerçekleştirilen bitkisel üretim desteklemelerine ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/695)

4.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 2015 yılında gerçekleştirilen tarımsal desteklemelere ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/696)

5.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’da tarımsal desteklemelerden yararlanan çiftçilere ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/702)

6.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’da miras nedeniyle bölünen tarım arazilerine ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/704)

7.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, canlı hayvan ve et ithalatına ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/705)

8.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’da tarlaları ipotek altında bulunan çiftçilere ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/707)

9.- Van Milletvekili Lezgin Botan’ın, Rusya ile yaşanan krizin tarım sektörüne etkisine ve alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/708)

10.- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt’un, Konya’da DSİ’nin üstlendiği bir sulama projesine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/787)

11.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, çeltik üreticilerinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/886)

12.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, araç alım ve kiralama giderlerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/889)

13.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’da ekonomik zorluk içinde olan esnaf ve sanatkarlara,

Manisa’da ekonomik zorluk içinde olan ve hakkında icra takibi başlatılan esnafa,

Esnaf ve sanatkarların sorunlarına,

İlişkin soruları ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/890), (7/892), (7/893)

14.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Şeref Holü’ndeki halıların değiştirilmesine ve TBMM’nin kurumsal renk seçimine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/1246)

15.- Mardin Milletvekili Erol Dora’nın, milletvekillerine dağıtılan 2016 yılı ajandalarında yer alan çeşitli bilgilere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/1486)

16.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, TBMM’de domuz gribi hastalığına karşı alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/1589)

26 Ocak 2016 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 32’nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, toplantı yeter sayısı yok.

BAŞKAN – Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, aydınların yaşam hakkının korunması hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’a aittir.

Buyurun Sayın Sarıhan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’ın, aydınların yaşam hakkının korunmasına ilişkin gündem dışı konuşması

ŞENAL SARIHAN (Ankara) – Değerli Başkanım, henüz kürsüye gelemeden süreyi başlatıyorsunuz.

BAŞKAN – Buyurun efendim, yeniden başlattım.

ŞENAL SARIHAN (Devamla) – Bir de yerleşmeyi beklesek mi?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, hatip, kürsüye çıktı, lütfen uğultu yapmadan, hatibin insicamını bozmadan pozisyonumuzu muhafaza edelim.

Teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Sarıhan.

ŞENAL SARIHAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Sayın Divan, Kâtip Üye arkadaşlarım, basın emekçileri ve diğer emekçi arkadaşlarımız; bugün esas olarak aydın öldürümleri üzerine konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Bu tür bir cinayetin, burada bulunan bütün arkadaşlarım bir gün kurbanı, hedefi olabilirler çünkü yıllardır ülkemizde ve dünyada aydınlar üzerinde yapılmış olan saldırılarda çoğunlukla da en önde giden, en çok mücadele eden insanlar hedef alınarak ne yazık ki katledildiler. Bu sebeple bugün bu konuşmanın, arkadaşlarımız tarafından özenle dinlenmesini rica ediyorum.

Değerli arkadaşlar, öncelikle, aramızdan biri olan, bu kürsülerde demokrasi mücadelesi veren ve kendisini “halkın milletvekili” ya da başka bir deyimle “milletin milletvekili” diye andığımız Kamer Genç’e saygı sunarak, onun anısı önünde eğilerek sözlerime başlamak istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Kamer Genç, farklı zamanlarda, farklı siyasi partilerin temsilcisi oldu, ancak onun temsil ettiği asıl kitle, yoksul halktı; asıl kitle, baskı altında kalan halktı. Bu sebeple, o, hepimizin, bütün bir ulusun milletvekili olarak yaşamla vedalaştı.

Şimdi, burada, bugün, bu haftaya adını veren, 24 Ocak tarihinden bu yana başlamış olan sürece adını vermiş olan Uğur Mumcu’dan söz etmek istiyorum. Uğur Mumcu, bildiğiniz gibi, “araştırmacı gazeteci” sıfatını almış ve bu niteliği, ilk defa ülkemizde adı anılır bir basın emekçisi olarak gündeme getirmiş olan bir yazarımızdı.

Uğur Mumcu’nun öldürülmesinin arkasında bütünüyle gerici güçlerin olduğunu, bütünüyle gerçeklerin söylenmesinden hoşlanmayan çıkar çevrelerinin olduğunu biliyoruz. Kendisi, 13 Ocak 1993 günü Harp Akademisinde basın özgürlüğü üzerine konuşmuştu, halkın haber alma hakkı ve basın özgürlüğü üzerine konuşmuştu. Ne yazık ki bu tarihten on gün sonra bir menfur cinayete kurban gitti. Evinin önünde bulunan arabasına bomba yerleştirilmişti, bu bombanın patlaması sonucu da aramızdan ayrıldı.

Önemli olan, kamu organlarının, kamu yetkililerinin onun tehdit alıyor olduğu konusundaki, bilgilerine rağmen onu korumamış olmalarıdır, onun korunması devlet yetkililerinin bir göreviyken ona gerekli korumayı yapmamış olmalarıdır.

Fakat daha vahim olan, onun ölümünden sonra da ancak 2000’li yıllarda cinayetin eylemcilerinin saptanmış ve yargı önüne getirilmiş olmasıdır. Ancak yargı önüne getirilen eylemcilerin, ne yazık ki arkasındaki örgütleri -geçtiğimiz haftalarda Hrant Dink cinayetinde de sözünü ettiğimiz gibi- arkasındaki güçleri ve onun kontrgerilla içinde ya da başka bir gizli güç içindeki ilişkilerini yargı önüne getiremediler. Bu sebeple cinayetler devam etti. Daha önemlisi, “eylemci” diye getirdiklerinin içindeki Oğuz Demir hâlen aramızdadır, ya Türkiye sınırları içindedir ya yurt dışındadır ama hâlâ yakalanmamıştır. Oysa doğrudan doğruya bombayı koyan kişi olarak bilinen bir kimsedir.

Şimdi, bu durum, 1909’lu tarihlerde İttihat ve Terakki Partisinin özgürlükler için verdiği mücadeleyi daha sonra bir baskı rejimine dönüştürmüş olmasının da bir anı anlamında, bizim aklımıza gelmesi anlamında değer taşımaktadır. Özgürlükleri korumak, yansız olmak, herkes için ve herkesin yaşama hakkını koruyarak hareket etmektir.

Değerli arkadaşlar, istiyoruz ki yeni cinayetler olmasın, istiyoruz ki Meclislerimiz bu konuda görevini yapabilsin.

Hepinize saygı sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sarıhan.

Gündem dışı ikinci söz, Kuşadası’nda yaşanan toprak kayması hakkında söz isteyen Aydın Milletvekili Deniz Depboylu’ya aittir.

Buyurun Sayın Depboylu. (MHP sıralarından alkışlar)

Sizin de süreniz beş dakikadır.

2.- Aydın Milletvekili Deniz Depboylu’nun, Kuşadası’nda yaşanan toprak kaymasına ilişkin gündem dışı konuşması

DENİZ DEPBOYLU (Aydın) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; gündem dışı konuşmama başlamadan önce, atalarımızın emaneti ve milletimizin kadim vatanının parçası olan Türkmen Dağı’nın ateş çemberine döndüğü son günlerde, farklı olaylarla haddinden fazla ilgiliyken, Türkmen soydaşlarımızın sorununa duyarsız kalan başta aydınlar olmak üzere, yanlış dış politika uygulamalarıyla onları çaresiz bırakan Hükûmeti ve de Türkmenleri yok sayan bölgeyle alakadar tüm devletleri kınıyorum.

Yüce Meclisimize, vekili olduğum Aydın ilinin Kuşadası ilçesindeki Hacıfeyzullah Mahallesi’nde yer alan Mücella Emgin, Dergâh ve Özgün sitelerinin hemen alt tarafında AVM inşaatı nedeniyle yapılan derin kazı sonrasında yaşanan zemin kayması sonucu, 16 Eylül 2014 tarihinden bu yana yaşanan mağduriyeti anlatmak, bu konu hakkında bilgi vermek için söz almış bulunmaktayım.

İlk olarak, Özgün Sitesi ve Dergâh Sitesi kazı alanına daha yakın olduğu için bu sitelerde başlayan çatlaklar ve daha sonra diğer sitede başlayan çatlaklarla birlikte gerekli müracaatlar yapılmış, 2014 Mayıs ayında Özgün Sitesi, 2014 Haziranında Dergâh Sitesi ve yine 30 Eylül 2014 tarihinde de Mücella Emgin Sitesi tarafından ilgili kurumlara müracaatları yapılmıştır. Yapılan incelemede bazı bloklar arasında 5 santimetre genişliğinde, 50-60 santimetre derinliğinde çatlaklar oluşmuş, geçen zaman içinde bahçe, yol ve binalarda oluşan çatlakların genişliği ve derinliğinde artış gözlenmiştir. Çatlakların büyümeye devam etmesi üzerine Aydın Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü, binaların boşaltılması kanaatinde bulunmuştur. Mücella Emgin Sitesi’nde bulunan 6 bloktan 5 tanesinde toplam 50 daire, Dergâh Sitesi’nde 40 daire, Özgün Sitesi’nde 30 daire olmak üzere 120 daire boşaltıldığı için 120 aile mağdur duruma düşmüştür. Yine, Mustafa Adalıoğlu Camisi’nin lojmanları da bu süreç zarfında boşaltılmış, cami kullanılamaz hâlde durmaktadır.

Kuşadası Belediyesi tarafından tedbir sebebiyle kaya dolgusu yapılmış, şehir suyu ana şebekesine ait boru hattı, yenisiyle değiştirilmiş, tahliye edilen 120 aileden kat maliki olan ve tahliye anında evinde ikamet edenlerden, başka mülkü olmayan ailelere 2015 Mayıs ayından itibaren 500 liralık yardımda bulunulmuştur ve yine 850 liralık da bir taşınma masrafı verilmiştir. Ancak, bazı ailelerin, güvenlik sebebiyle eşyalarını alamadığı, yine bu evlere de hırsızların yağma amacıyla girdiği, bu ailelerin bir şekilde de bu konuyla mağdur olduğunu görmekteyiz. Ayrıca, mağdur olan ailelerin bir kısmı, hâlâ bankadan aldıkları kredileri ödemek zorunda bulunmakta ve yine bazıları da başka evi olmamasına rağmen, farklı sebeplerden dolayı kira yardımı da alamamaktadır.

Mevcut kazının yapıldığı, Kuşadası Belediyesi Meclisinin 2013/320 sayılı kararıyla parsel bazında ticaret alanına dönüştürüldüğü, bahse konu işlem yapılırken imara esas jeolojik etüt yapılmadığı gibi, 2013 yılında yapılan uyarıların da dikkate alınmadığı iddia edilmektedir. Ayrıca ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Geoteknik Ana Bilim Dalı tarafından hazırlanan 27.11.2014 tarihli Aydın ili Kuşadası ilçesi 2013 ada, 26 parsel arkasındaki yamaçtaki zemin hareketleriyle ilgili ara raporda “Yapılan istinat duvarı projesi hatalıdır.” tespiti ve sitelerin zemin etüdünde zemin özelliklerinin dikkate alınmamasının stabilite problemleri oluşturacağı şeklindeki açık tespiti de dikkate alınmamıştır.

5.5.2014 tarihinde hiçbir belge yokken 10.5.2014 tarihinde bu proje alelacele mi hazırlanmıştır? 23.5.2014 tarihinde, bu kadar kısa süre içerisinde, uygun olmayan proje kim tarafından hazırlanıp kim tarafından onaylanmıştır. Yine, boşaltılmayan binalarda, bloklarda risk analizi yapılmış mıdır? O zamandan bu yana devam eden dava neden sonuçlanmamıştır? Yine, kat maliki site sakinleri tarafından yapılan tüm müracaatlara rağmen mağduriyetleri neden giderilmemiştir?

9 Eylül Üniversitesine hazırlatılan üç proje -ki Kuşadası Belediyesi tarafından hazırlatılmıştır- 4,5 milyon lira ile 7,5 milyon lira arasında bir maliyete tekabül ettiğinden, belediyenin buna cevap veremeyeceği belirtilmiş, ancak çözüm önerileri de sunulmamış, getirilmemiştir.

Sonuç olarak, mağdur ailelerin tek dileği, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 35’inci maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 1 no.lu Protokolü’nün 1’inci maddesiyle teminat altına alınmış olan mülkiyet haklarını kullanmaktır. Bölgenin kentsel dönüşüme açılması da özellikle istekleridir. Sosyal devlet olma iddiasında bulunan Hükûmetin de, iddiasına uygun olarak soruna çözüm üretmesini beklemekteyiz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Depboylu.

Gündem dışı üçüncü söz, sözde özerklik ve öz yönetim iddiaları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Mehmet Metiner’e aittir.

Buyurun Sayın Metiner. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sizin de süreniz beş dakikadır.

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Metiner’in, sözde özerklik ve öz yönetim iddialarına ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET METİNER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, özerklik ve öz yönetim tartışmaları, bundan sonra da sıklıkla yapılacak. O yüzden, teorik olarak yapılan bir tartışma ile fiilî durumu birbirinden ayırarak yol yürümemiz gerekiyor. Teorik olarak baktığınızda öz yönetim talebinde elbette ki hiçbir sorun yok. Bu, siyasetin konusu olan bir taleptir. Bir topluluğun ayrı bir yasayla kendi kendini yönetme hakkı meşru bir haktır. Demokrasilerde bu meşru hakkın dışında bir şey söylemek mümkün değil yani “özerklik” diyebilirsiniz, “öz yönetim” diyebilirsiniz, “muhtariyet” diyebilirsiniz, “otonomi” diyebilirsiniz.

Burada düşülen bir yanlışlık şu: Fiilî bir durum üzerinden teorik bir meşruiyet sağlanmak isteniyor. Gayrimeşru olan, gayriyasal olan fiilî bir duruma, teorik tartışmalardan kalkılarak yasal, meşru bir çerçeve giydirilmek isteniyor. Bu ikisini birbirinden hassasiyetle ayırmamız gerekiyor.

Şimdi, öz yönetim, adı üstünde, bir topluluğun kendi kendini yönetmeye kendisinin karar vermesi. Eğer burada rıza yoksa demokratik meşruiyetten söz edemezsiniz. Özerkliğin başına “demokratik” kelimesini getirmeniz, sizin istediğiniz özerkliğin demokratik bir özerklik olduğu anlamına gelmez. Elinizdeki silahlara güvenerek bir halkı yönetmeye kalkışırsanız, bir başka deyişle, o halkın meşru rızasını almadan o halkı yönetmeye kalkışırsanız, bunun adına “özerklik” ve “öz yönetim” denmez, bunun adına “öz faşizm” denir ve “öz terörizm” denir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Madem demokrasiden bahsediyoruz, özerkliğin önüne, öz yönetimin önüne ısrarla “demokratik” kelimesini getiriyoruz, o zaman demokrasinin olmazsa olmazlarından taviz vermemek durumundayız. Demokrasi, silahı dışlar; demokrasi, şiddeti dışlar; demokrasi, terörü dışlar. Terör üzerinden siyasal sonuçlar devşirmeye kalkışmak, demokratik bir tarz değildir. Bir yanda özerklik isteyeceksiniz, evet, isteyebilirsiniz, özerkliğin gerçekleşmesi için sonuna kadar mücadele edebilirsiniz ama demokratik bir özerklik istiyorsanız, özerkliği gerçekleştirirken yönteminizin de demokratik olması gerekiyor. Eğer sizin yönteminiz demokratik değilse, gerçekleştirmek istediğiniz yönetim biçimi de asla demokratik olamaz.

Özerklik modelinin bir tek biçimi yok, yeryüzünde çeşitli tarzlarda uygulanan bir modelden bahsediyoruz veyahut da öz yönetim modelleri, tıpkı demokrasi gibi, ne bir tek tanımı var ne de bir tek biçimi var. Dolayısıyla, siz özerklik talebinizi çok totaliter bir biçimde de savunabilirsiniz ama burada altı çizilmesi gereken en önemli konu şudur arkadaşlar: Rıza, toplumsal rıza, yönetmeye kalkıştığınız bir topluluğun rızasını alıyor musunuz, almıyor musunuz. “Hayır, ben sizin rızanızı almam. Elimde silahlarım var, gücüm var, bedel ödedim, bundan sonra ben sizi yönetmeye hak sahibiyim.” dediğiniz andan itibaren siz demokrasiden sapmış olursunuz; siyasetin konusudur, silahın konusu değildir, bu noktanın altını önemle çiziyorum. Kürtler için ama Kürtlere rağmen bir anlayış, ne demokrasiyle bağdaşır ne de özerklik tanımıyla bağdaşır. Adına hareket ettiğiniz topluluğun öncelikle rızasını alacaksınız. “Senin rızanı almaya ihtiyaç hissetmiyorum ama bundan sonra ben seni yöneteceğim.” “Niye sen, beni yönetiyorsun?” “E, benim silahım var, arkamda da küresel, bölgesel devletler var; ben, seni yöneteceğim.” Bunun adına arkadaşlar, özerklik denmez, öz yönetim denmez.

Bitirirken altını çizmek istediğim önemli husus şu: Türkiye’de özerklik tartışmalarından, öz yönetim tartışmalarından asla rahatsızlık duyuyor değiliz. Türkiye’de siyasetin konusu olabilecek her tür talebin özgürce savunulmasından yanayız. Demokrasi adına, toplumsal barışımız adına rahatsızlık duyulan tek şey silah marifetiyle bir topluluğun üzerinde hükümranlık kurmaya kalkışılmasıdır. Bunun adı öz faşizmdir, öz terörizmdir.

Hepinizi, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Metiner.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, hayatlarını kaybeden Mustafa Koç ile eski Tunceli Milletvekili ve Meclis Başkan Vekili Kamer Genç’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Şimdi, geçtiğimiz hafta, ülkemiz iki kayıp yaşadı. Öncelikle iş dünyamızın önemli isimlerinden Sayın Mustafa Koç’u kaybettik, Hakk’ın rahmetine yürüdü. Allah’tan rahmet, sevenlerine başsağlığı diliyoruz.

Yine, bu Parlamentoda uzun süre görev yapmış, aynı zamanda Meclis başkan vekilliği görevinde de bulunan Sayın Kamer Genç de aynı şekilde Hakk’ın rahmetine yürümüştür. Allah, amelince rahmet eylesin diyorum. Sevenlerine, ailesine ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna da başsağlığı diliyorum.

Bu vesileyle, grup başkan vekilleriyle birlikte, sisteme giren ilk on milletvekiline söz vereceğim.

Öncelikle grup başkan vekillerine söz veriyorum.

Sayın Özel, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, eski Tunceli Milletvekili ve Meclis Başkan Vekili Kamer Genç’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.

Dün Tunceli’nin Nazımiye ilçesine bağlı Ramazan köyünde 2 metre karın altında Sayın Kamer Genç’i, rahmetli Kamer Genç’i grubumuzdan milletvekili arkadaşlarımız, grup başkan vekillerimiz, genel başkan yardımcılarımızla birlikte kendi vasiyetine tam uygun olarak bayrağa sarılı tabutunu mezarı başına kadar götürüp babası Ali amcanın yanında defnettik.

Bu sıralardan, bu kubbenin altından, siyaset dünyasından bir Kamer Genç geçti. Türkiye onu, doğru bildiğini söyleyebilmek için gerekirse sınırları zorlayan, kuralları altüst edebilen, hiçbir zaman pes etmeyen dürüst bir siyasetçi olarak tanıdı.

Kamer Genç, Tunceli’nin Nazımiye ilçesine bağlı Ramazan köyünde fakir bir Alevi ailesinin çocuğu olarak doğdu. Doksan yıllık cumhuriyetimizin, fakir bir köy çocuğuna nasıl bir hayat sunabildiğinin âdeta timsali oldu. Devletin yatılı okullarında okuyarak bu ülkeye vergi denetmeni, Danıştay tetkik hâkimi ve Sayıştay savcısı olarak yıllarca hizmet etti.

Kamer Genç, darbecilere, Kenan Evren’e, darbe günlerinde “hayır” diyebilen onurlu bir siyaset adamıydı. Danışma Meclisine giren, buna rağmen 12 Eylül darbe anayasasına Danışma Meclisinde “hayır” diyebilen, postal siyasetine, darbe zihniyetine “hayır” diyebilen, dik duruşlu, cesur bir insandı.

Kamer Genç, 12 Eylül darbesi sonrasında, parlamenter demokrasimizin tekrar emeklemeye başladığı bir dönemde siyaset alanına girmişti. İlk defa 1987 yılında SHP’den milletvekili oldu. Aslında darbenin hemen ardından milletvekili olmak istemiş ancak cunta tarafından veto edilmişti. Yetmiş altı yıllık ömrünün yirmi beş yılını milletvekili olarak bu ülkeye, bu Parlamentoya adadı. Bizlerin Kamer abisi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir daha sisteme girerseniz, bir dakika daha uzatalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, aslında bu durumlarda arkadaşlar, grup başkan vekillerine süre tayin etmezlerse çok daha uygun olur; buradaki süre sınırlaması gerçekten doğru değil.

BAŞKAN – Fazla süre veriyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …her zaman onurlu duruşuyla, gerçek bir yurtsever nasıl olunur, tüm Türkiye’ye gösteren bir cumhuriyet sevdalısıydı. Cumhuriyete bağlı olmanın, gerçek bir yurtsever olmanın âdeta tanımıydı.

6 dönem Tunceli milletvekilliği yaptı. Doğru bildiğini açık açık söylemekten hiç vazgeçmedi. Günü geldiğinde, gerektiğinde tek başına bir muhalefet partisiydi. Bu yüce Meclis çatısı altında, en zor zamanlarda tek başına kalsan bile haksızlıklara karşı nasıl mücadele edileceğini hepimize gösterdi. Yeri geldi darbedildi, yeri geldi hakarete uğradı, yeri geldi tehdit edildi ancak haksızlıklar, yolsuzluklar ve hırsızlıklar karşısında her zaman dimdik durmayı ilke edindi. Meclis çatısı altında yolsuzluğun ve hırsızlığın baş düşmanı oldu, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenlerin karşısında durdu.

Milletvekili maaşını Tunceli’deki yoksul öğrencilere verdiğini hiçbir zaman dile getirmedi ancak hiçbir zaman milletvekili maaşını kendi harcamadı, Tunceli’den çıkıp üniversite okuyan fakir öğrencilere burs olarak dağıttı, sağ elin verdiğinin kendi sol elinden dahi habersiz olması ilkesini hepimize gösterdi.

Ben, Kamer Genç’le aynı dönemde milletvekilliği yapmış olmaktan, onun çırağı olabilmiş olmaktan büyük bir gurur duyuyorum. Tüm grubumuz adına, Kamer Genç’in adının başta tutanaklarda ve anılarımızda yaşayacağına, bu yüce Meclis çatısı altından bir Kamer Genç’in gelip geçmesinden Türkiye’nin ve hepimizin onur duyması gerektiğine inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Ruhu şad olsun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özel.

Sayın Demirel, buyurun.

2.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, eski Tunceli Milletvekili ve Meclis Başkan Vekili Kamer Genç’e Allah’tan rahmet dilediğine, Cizre’de bir evin bodrumuna sığınan 24 vatandaşın durumuna ve Başbakan ile Meclis Başkanının bu konuda sorumluluk alması gerektiğine ilişkin açıklaması

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarımız; evet, biz de Parlamentonun bir üyesi olarak Kamer Genç’in ölümünden duyduğumuz üzüntüyü bir kez daha burada ifade etmek istiyoruz. Ailesine ve tüm Meclise ve CHP Grubuna da başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.

Sayın Başkan, bugün çok yoğun bir gündemle buradayız. Cizre’de 28 yurttaşımızın 24’ü, şu anda yaşam mücadelesi veriyor. 4 yurttaşımız, orada dört gündür ambulansın gitmesini ve oradan çıkarılmayı beklerken 4 vatandaşımız, yurttaşımız orada yaşamını yitirdi. Şu anda Cizre’de bir evin bodrumuna sığınan ve orada mahsur kalan 24 vatandaşımızın durumunun çok acil Meclis gündemine alınmasını ve buradan bir sonucun çıkmasını ifade etmek istiyoruz ve özellikle de bu konuda AKP Hükûmetinin ve devletin sorumluluk alması gerektiğini bir kez daha ifade ediyoruz.

Orada bugün itibarıyla şu anda durumu çok ağır olan ve kan kaybından yaşamını yitirecek insanların olduğunu biliyoruz. Bunu Hükûmet yetkilileri ve Başbakanın kendisi de biliyor ama ne yazık ki dört gündür orada herhangi bir çözüme ilişkin adım atılmadı. Bunun için biz derhâl, orada yaşam mücadelesi veren insanların çok acil bir şekilde hastaneye ulaştırılmalarını ve ambulansla birlikte, hatta aileleri, milletvekilimiz Faysal Sarıyıldız, orada bulunan halkın… İzin verilerek oraya gidip oradan yaralıların hastaneye götürülmesi, acil gerçekleştirilmesi gereken bir durumdur. Orada yaşamını yitirecek herhangi bir vatandaşımız dahi olursa bunun sorumluluğu AKP Hükûmetine ve devletedir. O yüzden eğer biz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkanım, sözümü tamamlamak istiyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

Tekrar, söz isteme butonuna bir basarsanız…

Açıldı, buyurun.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, derhâl Başbakanın, Meclis Başkanının ve Meclisin bu konuda sorumluluk alması gerektiğini bir kez daha ifade ediyoruz. Orada yaşamını yitirecek bir vatandaşımızın sorumlusu Hükûmettir ve devlettir. Valinin vermiş olduğu yalan yanlış bilgilerle hareket etmek, orada halkın üzerine tanklar ve toplarla ateş açmak… Eğer o bina yıkılır ve 24 yurttaşımız o binanın altında kalırsa bu binanın altında devlet, Hükûmet ve bu Meclis kalacaktır. Bunu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Ve tüm Türkiye halkına bu Meclis grubundan seslenerek, Parlamentodan seslenerek, acil bir şekilde, orada yaşam tehlikesi altında olan ve kan kaybından yaşamını yitirecek insanların bir an önce halkın gidip ambulansla alınıp getirilmesi için olanakların sağlanmasının acil gündem olarak ele alınmasını bir kez daha Genel Kurulda ifade ediyor ve sorumluluğa davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.

3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, eski Tunceli Milletvekili ve Meclis Başkan Vekili Kamer Genç ile iki yıl önce Milliyetçi Hareket Partisi Esenyurt seçim bürosuna yapılan saldırıda hayatını kaybeden gazeteci Cengiz Akyıldız’a Allah’tan rahmet dilediğine, bu saldırının neden örtbas edildiğini öğrenmek istediğine ve gazeteci Uğur Mumcu’nun 23’üncü, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ın 15’inci ölüm yıl dönümlerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

18 ile 24’üncü dönemler arasında 7 dönem Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekili olarak görev yapan Kamer Genç’in 22 Ocak 2016 günü hayatını kaybetmesinin üzüntüsü içerisindeyiz.

Merhum Kamer Genç, kıvrak zekâsı, muhalif duruşu ve eğilmez başıyla milletimizin mümtaz simalarından birisi olarak hafızalarımızda yer alacaktır. Kendisi, son nefesine kadar Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin birlik ve bütünlüğüne hizmet etmiştir. Vasiyeti, cenazesinin Türk Bayrağı’yla memleketi Tunceli’ye defnedilmesiydi. Türk milletinin birlik ve bütünlüğünün hedef alındığı, bayrağın isminin dahi “Türk Bayrağı” olarak ifade edilmekten kaçınıldığı bir ortamda Kamer Genç’in bu vasiyetini çok anlamlı buluyoruz. Bu vesileyle, merhum Kamer Genç’e Allah’tan rahmet, ailesine ve Cumhuriyet Halk Partisine başsağlığı diliyoruz.

Yine, iki yıl önce bugün, İstanbul Esenyurt’ta Milliyetçi Hareket Partisi seçim bürosuna yönelik bir PKK saldırısında basın emektarı, gazeteci Cengiz Akyıldız şehit olmuş, bu saldırıda 5 arkadaşımız da yaralanmıştı. Gazeteci Cengiz Akyıldız, organize bir terör saldırısında şehit edilmiştir. Ancak, terör örgütünün bu saldırısı, Hükûmetin, adına “çözüm” dediği yıkım sürecinde adi suç kapsamında değerlendirilmiştir. Bu terör saldırısı neticesinde bugün tutuklu sayısı sadece 1 kişidir. Sormak istiyorum: Saldırıda uzun namlulu silahlar kullanılırken, organize ve toplu bir terör saldırısı yaşanırken bu saldırıyı kim örtbas etmek istemiştir? Tutuklu sayısı sadece 1’ken, diğer saldırgan teröristler nerededir? Bu teröristler neden serbest bırakılmıştır? Bu vesileyle, basın ve demokrasi şehidimiz merhum Cengiz Akyıldız’a bir kez daha Allah’tan rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayın.

Sayın Akçay, tekrar butona basarsanız, sistemde şey var herhâlde.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 24 Ocak günü, aynı zamanda, gazeteci, araştırmacı ve yazar Uğur Mumcu’nun bir suikast sonucu öldürülmesinin de 23’üncü yıl dönümüdür. Uğur Mumcu, Türk basın tarihine damgasını vurmuş çok önemli şahsiyetlerden, simalardan birisidir. Uğur Mumcu’yu saygın kişiliği ve meslek hayatıyla bir kez daha rahmetle anıyorum.

Yine, 24 Ocak günü, Diyarbakır Emniyet Müdürü iken görevi başında şehit edilen Gaffar Okkan’ın şehadetinin de 15’inci yıl dönümüdür. Şehit emniyet müdürü, devlet ile millet arasına duvar kurmak isteyenlerin hedefi olmuştur. Her kim olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti’ne, Türk milletine hizmet eden, hele ki bu hizmetini canıyla ödeyen ve taçlandıran herkes Milliyetçi Hareket Partisinin gönlünde mümtaz yere sahiptir. Bu vesileyle, merhum Gaffar Okkan’ı da bir kez daha rahmetle anıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ailesinin ve milletinin de başı sağ olsun diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.

Sayın İnceöz…

4.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Mustafa Koç’a, eski Tunceli Milletvekili ve Meclis Başkan Vekili Kamer Genç’e ve terör saldırılarında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine, Diyarbakır Çelebi Eser Ortaokuluna yapılan saldırıyı kınadığına ve teröre karşı Parlamentoda tek bir duruşun sergilenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, geçtiğimiz hafta iş dünyası önemli bir kayıpla sarsılmıştır, Mustafa Koç’un kaybı. Yakınlarına, sevenlerine, herkese başsağlığı diliyorum bu anlamda. Hakikaten, iş dünyası için önemli bir kayıp.

Bununla beraber, Cumhuriyet Halk Partisine de başsağlığı diliyorum. Kamer Genç, Parlamentoda görev yapmış bir milletvekili. Onun da yakınlarına, ailesine, sevenlerine ve Cumhuriyet Halk Partisine de başsağlığı diliyorum.

Bununla beraber, özellikle, sözlerimin devamında, bugüne kadar terör saldırılarında hayatını kaybetmiş gerek sivil vatandaşlarımıza gerekse bu mücadelede can vermiş, şehit olmuş asker, jandarma, tüm vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.

Geçtiğimiz hafta cuma günü okullar tatile girdi biliyorsunuz, eğitim ve öğretim yılının birinci dönemi tamamlandı. Bununla beraber, baktığımızda, maalesef her bölgede eşit şartlarda, eşit imkânlarda, çocuklarımız eğitim fırsatından yararlansın diye gayret göstermekteyiz ama- doğu ve güneydoğuda terörle mücadelemiz sürerken, geçtiğimiz hafta, çocuklarımızın karnelerini aldığı gün, cuma günü Diyarbakır’ın merkez Bağlar ilçesi Lezgin Avcı Caddesi’nde bulunan Çelebi Eser Ortaokulunda karnelerini almak için okul bahçesinde bekleyen öğrencilerin üzerine PKK terör örgütü ve teröristler tarafından el yapımı patlayıcı atıldı. Eli kanlı terör örgütü bundan önce diğer sivil vatandaşları, kamu görevlilerini hedef aldığı şekilde, en acımasız şekilde, en masum çocuklarımızı hedef almıştır. Okulun bahçesinde karne sevincini biraz sonra yaşayacak olan çocuklarımızı hedef alarak bundan evvelki acımasız saldırılarından birini daha gerçekleştirmek istemiştir; tıpkı Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde olduğu gibi kundaktaki masum bebeğin katledilmesi, 1 yaşındaki, 5 yaşındaki çocuklarımızın öldürülmesi gibi, tıpkı daha evvel terör olaylarında hayatını kaybetmiş sivil vatandaşlarımız, Yasin Börü gibi, yine acımadan böyle bir katliama imza atmak istedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Özellikle şunu belirtmek istiyorum ki, bu saldırıda hayatını kaybeden çocuklarımız olmamıştır. Bu, sevindirici tarafı. Ve millet olarak bir kez daha gördük ki, kanlı terör örgütü PKK ve bunun gibi diğer tüm terör örgütleri… Bu terör örgütünün kime, neye hizmet ettiği… Bu anlamda, terör sadece insanlığı… Ülkemizi, milletimizi, dünyada da insanlığı hedef alan örgütlerdir. Bu anlamda, bunları hiçbir ayrım yapmadan kınamak gerektiğini, terörü lanetlemek gerektiğini ve buna karşı da ülke olarak, millet olarak ve Parlamentoda da tek bir duruşun sergilenmesi gerektiğinin önemini bir kez daha vurgulamak istiyorum.

Bununla beraber, dediğim gibi, doğuda ve güneydoğuda, özellikle bugün Silopi’de olduğu gibi diğer ilçelerde de, oralardaki her bir vatandaşımızın, batıdaki iller gibi, Anadolu’nun diğer bölgelerindeki gibi, kamu güvenliği sağlanana kadar, okullarına rahat bir şekilde gidip bütün imkânlardan faydalanabilmeleri için, hendeklerin kapatılması dâhil, bu mücadele sonuna kadar sürecektir; yeter ki burada hepimiz teröre karşı tek bir ses, tek bir yumruk olalım, bunu Parlamentoda da, meşru zeminler üzerinde de tartışalım ve bunun mücadelesini ülke olarak hep birlikte verelim diyorum. Hayatını kaybedenlere, şehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İnceöz.

Şimdi, sisteme giren ilk 10 sayın milletvekiline söz vereceğim.

Sayın Tanal, buyurun.

5.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, eski Tunceli Milletvekili ve Meclis Başkan Vekili Kamer Genç’e Allah’tan rahmet dilediğine, İstanbul’un Tuzla ilçesinin Postane Mahallesi’nde kurulan biyolojik arıtma tesisinin çevreye yaydığı koku nedeniyle halkın rahatsız olduğuna ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli ağabeyim Kamer Genç’e Allah’tan rahmet diliyorum; ailesine, sevenlerine, dostlarına sabırlar diliyorum.

Sayın Bakanım, tabii, Tuzla ilçemiz Postane Mahallesi’nde biyolojik arıtma tesisi kuruldu. Takdir edersiniz deri sanayisi işverenlerinin, herkesin özel arıtma tesisi var, yalnız, özel arıtma tesisleri kullanımı çok pahalı olduğu için onları kullanmıyorlar, bu biyolojik arıtma tesisine getiriliyor ve bu da ona uygun olmadığı için koku yapıyor. Tuzla halkı bu konuda hakikaten çok muzdarip ve rahatsız oluyor. Takdir edersiniz bu koku nedeniyle halkın sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı da ihlal ediliyor. Bu konuyla ilgili bir çalışmanız olacak mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

6.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, eski Tunceli Milletvekili ve Meclis Başkan Vekili Kamer Genç’e Allah’tan rahmet dilediğine ve nöbetçi eczanelerin olduğu yerlerdeki güvenlik önlemlerinin artırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Başkan, ben de öncelikle değerli büyüğümüz Kamer Genç’e Allah’tan rahmet, yakınlarına da başsağlığı diliyorum.

Son günlerde eczanelere yönelik yaşanan şiddet ve hırsızlık gibi olaylar yüzünden nöbetçi eczaneler büyük huzursuzluk yaşamaktadır. Birçok eczacı çareyi kepenk arkasından ilaç vermekte buluyor. Yönetmeliğin 35’inci maddesinde yer alan “Gece nöbet tutacak eczanelerin, gece boyunca kapılarının açık olması zorunlu değildir.” maddesine dayanarak, eczacılar kepenk arkasından da olsa hizmetlerini yerine getiriyorlar.

Nöbetçi eczanelerin olduğu yerlerde güvenlik önlemlerinin daha yüksek düzeyde sağlanması için kolluk kuvvetleri tedbirlerinin artırılması gerekmektedir. Kamu hizmeti yapan eczanelerin güvenliğinin bir an önce sağlanması gereklidir. Bu konuya, hem İçişleri Bakanlığının hem de Sağlık Bakanlığının koordine ederek hassasiyet göstermesini istemekteyim.

BAŞKAN – Sayın Engin…

7.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, Türkiye İstatistik Kurumunun işsizlikle ilgili haber bülteninde yer alan verilere ilişkin açıklaması

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Türkiye İstatistik Kurumu geçtiğimiz günlerde işsizlikle ilgili haber bültenini açıkladı. Bültene göre yüzde 10,5’la dünyada en yüksek işsizlik oranına sahip 8’inci ülkeyiz. İşsiz sayısı bir önceki yıla göre yüzde 3,4 artarak 3 milyon 147 bin kişiye yükseldi. Gençlerde işsizlik oranı yüzde 19,3. Yeni işsizlerin neredeyse yarısı yükseköğretim mezunu. Diğer taraftan her sene binlerce üniversite mezunumuz, binlerce öğretmenimiz, binlerce engellimiz KPSS sınavına girerek umutla atama bekliyorlar fakat kamu kurum ve kuruluşlarına atamalar da son derece sınırlı kalıyor.

İşsizlik, özellikle de genç işsizliği konusunun tüm boyutlarıyla detaylı bir şekilde incelenmesini ve gençlerimizin geleceğe umutla bakabilmelerini sağlayacak ve istihdam artışına imkân verecek çözüm yollarının Meclis çatısı altında tartışılabilmesi için Cumhuriyet Halk Partisi olarak Meclis Başkanlığına sunduğumuz araştırma önergeleri var. Bu önergelerin acil olarak gündeme alınmasını talep ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bektaşoğlu…

8.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, eski Tunceli Milletvekili ve Meclis Başkan Vekili Kamer Genç’e Allah’tan rahmet dilediğine, Giresun’daki yoğun kar yağışı nedeniyle hayatın olumsuz etkilendiğine ilişkin açıklaması

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de güzel insan Kamer ağabeyimize Tanrı’dan rahmet diliyorum.

Sayın Bakan buradaydı. Sayın Bakan, dinlerseniz sevinirim. Herhâlde gidiyor.

Üç gündür aralıksız süren yoğun kar yağışı bölgemizde olduğu gibi Giresun’da da hayatı olumsuz yönde etkilemeye devam etmektedir. Giresun il genelinde dün itibarıyla kar yağışı nedeniyle 460 köye ulaşım sağlanamıyor, 142 köye maalesef enerji verilemiyor. Vatandaşlarımın bildirdiklerine göre, tıpkı önceki haftalarda olduğu gibi yine Giresun bu çağa yakışmayan görüntülerle karşı karşıya kalmaktadır. Mağduriyetler yaşanıyor, araç gereç ve ekipman eksikliği nedeniyle özellikle ana yol güzergâhlarının açılması gecikiyor, enerji nakil ve iletim hatlarındaki arızalara müdahale edilemiyor. Amacım kar üzerinden siyaset yapmak değil, bu sorunu dile getirmek, ilgili bakanlara aktarmaktır.

Bu vesileyle vatandaşlarıma geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, hayatı normale döndürmek için karla mücadele eden bütün emekçi kardeşlerime kolaylıklar diliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kuyucuoğlu…

9.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu’nun, eski Tunceli Milletvekili ve Meclis Başkan Vekili Kamer Genç’e Allah’tan rahmet dilediğine ve Amerika Birleşik Devletleri Başkan Yardımcısı Joe Biden’in İstanbul’da milletvekilleriyle yaptığı görüşmedeki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Öncelikle Sevgili Kamer Genç’i rahmetle anıyorum.

Sayın Bakan, bugün çıkan bir yazıda AKP’li bir milletvekili arkadaşımız şöyle yazıyor: “Amerika Birleşik Devletleri Başkan Yardımcısı Joe Biden’la İstanbul’da buluşmak ve Kürt sorununu konuşmak doğrusunu söylemek gerekirse ufuk açıcıydı. Sayın Biden’ın kurduğu ve başka başka düşünceleri çağrıştıran anahtar cümleleri bana çok ilginç ve düşündürücü geldi. Mesela şu cümlesi: ‘Amerika’nın yararı nerede biliyorum ama bu sizin, Türkiye'nin yararına mıdır, işte onu bilmiyorum.’ Kürt sorunu ve Suriye meselesi bağlamında ifade edilen bu cümle hem gerçekçi bir bakışı hem isabetli bir tespiti hem de diplomatik üslubu zorlamaya gerek kalmadan ortaya atılan samimi bir cümle gibi geldi bana.” diyor. Demek ki dostumuz ve stratejik ortağımız dediğimiz Amerika Birleşik Devletleri’ne bizim çıkarımızın ve talebimizin ne olduğunu anlatamamışız. Burada bir eksiklik yok mudur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Buyurun Sayın Ağbaba.

10.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, eski Tunceli Milletvekili ve Meclis Başkan Vekili Kamer Genç’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

VELİ AĞBABA (Malatya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sevgili Kamer Genç’i biz dün arkadaşlarımızla birlikte son yolculuğuna uğurladık. Kamer Genç Türkiye’de aslında cumhuriyetin simgesiydi. Tunceli’nin, Dersim’in yoksul bir köyünde yoksul bir ailenin çocuğu olarak doğup, orada yatılı okullarda okuyup daha sonra Parlamentoya giren bir milletvekili. Zor zamanlarda, herkesin baskı altında kaldığı dönemlerde, herkesin sindiği dönemlerde darbecilere meydan okumuş, idamlara karşı gelmiş, vicdanlı bir siyasetçiydi. Siyaset yaptığı dönemde her zaman mazlumların, mağdurların, yoksulların sesi olmaya çalıştı ve hep öyle yaşadı. Kazancını Dersim’in yoksul çocuklarını okutarak kullandı. Her zaman doğduğu toprakların sesi oldu, soluğu oldu; doğduğu toprakların yoksulluğunu, doğduğu toprakların yaşamış olduğu mağduriyeti bütün Türkiye’ye duyurdu. Dersim’in simgesi oldu.

Kamer Genç’e ben de Allah’tan rahmet diliyorum. O, nereden geldiğini, nasıl geldiğini, neye borçlu olduğunu biliyordu, Kamer Genç laik demokratik cumhuriyete olan borcunu biliyordu.

Tekrar rahmet diliyorum ben.

BAŞKAN – Sayın Emir…

11.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, eski Tunceli Milletvekili ve Meclis Başkan Vekili Kamer Genç’e Allah’tan rahmet dilediğine, Cumhurbaşkanının kaymakamlarla yaptığı toplantıdaki bazı ifadelerine ve Meclisin Anayasa’ya ve kendi koyduğu mevzuata sahip çıkması gerektiğine ilişkin açıklaması

MURAT EMİR (Ankara) – Ben de değerli Kamer ağabeyimizin anısı önünde saygıyla eğiliyorum.

Sayın Cumhurbaşkanı muhtarlar toplantısından sonra kaymakamlar toplantısında da, alışık olduğumuz, her gün defalarca Anayasa’yı çiğnemesinin bir örneğini daha verdi ve kaymakamlara “Mevzuatı bir kenara koyun.” dedi. Oysaki Anayasa’mızda egemenliğin tanımlandığı 6’ncı maddede, hiç kimsenin veya organın, kaynağını Anayasa’dan almayan bir yetkiyi kullanamayacağı açıkça yazılıdır. Eğer bu duvarda şehit kanlarıyla yazılmış olan “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” sözü gerçekse bu Meclis, Anayasa’sına ve kendi koyduğu mevzuata sahip çıkmalıdır ve Cumhurbaşkanını, en azından yeni bir anayasa yapılana dek, Anayasa’ya saygılı olmaya davet etmelidir. Bu anlamda hepimize büyük görev düşüyor. Biz, yaptığımız yasaları, yaptığımız mevzuatı sonuna kadar savunmak noktasında titiz olmalıyız ve bunu çiğneyen, azmettiren, teşvik eden Cumhurbaşkanı da olsa ona da gerekli cevabı buradan vermeliyiz.

BAŞKAN - Sayın Zeybek…

12.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybek’in, eski Tunceli Milletvekili ve Meclis Başkan Vekili Kamer Genç’e Allah’tan rahmet dilediğine ve Samsun’un Bafra ilçesindeki bazı köy arazilerinin satışının durdurulmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Sayın büyüğümüz Kamer Genç Hakk’a yürümüştür. Ben de kendisine Allah’tan rahmet diliyorum; sevenlerine, ailesine, milletimize başsağlığı diliyorum.

Tabii, bütünşehir yasasıyla, Samsun Bafra’da halkımızın, köylülerimizin imece usulüyle satın almış olduğu topraklar satışa çıkarılmıştır. Asmaçam köyü, Dedeli köyü, İkiztepe köyü, Esençay köyü, Evrenuşağı köyü, Hacıoğlu köyü, Mardar köyü, Sahilkent köyü, Sürmeli köyü, Şeyhulaş köyü, Yağmurca köyünün arazileri satışa çıkarılmıştır. Bu satışa çıkarılan yerlerin, bir şekilde, Samsun Büyükşehir Belediyesi tarafından durdurulmasını talep ediyoruz ve halkımızın yıllardır kendi emek güçleriyle satın aldığı, imece usulüyle, alın teriyle almış oldukları bu tarlaların ya kendilerine kiraya verilmesini veya köy halkına satılmasını talep ediyoruz.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Sayın Demir…

13.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir’in, Gaffar Okkan, Uğur Mumcu ve eski Tunceli Milletvekili ve Meclis Başkan Vekili Kamer Genç’e Allah’tan rahmet dilediğine ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının, firmaların sokaktaki toplayıcılardan kâğıt almasını yasaklayan tebligatına ilişkin açıklaması

NURETTİN DEMİR (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de Gaffar Okkan, Uğur Mumcu gibi değerlerimize rahmet diliyorum.

Özellikle Kamer Genç ağabeyimizi dün, Anadolu’nun tepesinde, anıt mezar gibi bir yerde ebediyete gönderdik. Sanıyorum, bizleri oradan, Türkiye'nin tepesinden, özellikle Meclisi, Meclisteki milletvekillerini çok yakinen izleyecektir. Ruhu şad olsun.

Sayın Başkan, kâğıt işçiliği, başta büyük şehirler olmak üzere, yaklaşık 500 bin kişiye gelir sağlıyor. Bu işten geçinen aileler, topladıkları kağıtları atık toplama tesislerine satıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yayınladığı tebligatla, firmaların sokaktaki toplayıcılardan kâğıt almasını yasakladı ve 140 bin lira cezaya bağladı. Sokaktan geçinen işçilerin işsiz bırakılması sadece sokaktaki suçu artırmaz mı? Türkiye’de cezaevlerinin doluluk oranlarının ve tutukluların artmasına paralel olarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler.

Son olarak, Sayın Aksu, buyurun.

14.- İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu’nun, iki yıl önce Milliyetçi Hareket Partisi Esenyurt seçim bürosuna yapılan saldırıda hayatını kaybeden gazeteci Cengiz Akyıldız’a Allah’tan rahmet dilediğine ve İstanbul’da imar yetkisi kullanımında kamu yararı yerine şehir rantları oluşturmanın öncelikli hâle geldiğine ilişkin açıklaması

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Öncelikle, iki yıl önce İstanbul Esenyurt’ta bölücü terör örgütü PKK tarafından partimizin seçim bürosunda şehit edilen gazeteci arkadaşımız Cengiz Akyıldız’ı rahmetle anıyor, terör örgütünü lanetliyorum.

Değerli milletvekilleri, İstanbul’da imar yetkisi kullanımında kamu yararı yerine şehir rantları oluşturma ve kamu kaynaklarını eşe dosta peşkeş çekme öncelikli hâle gelmiştir. Kentsel gelişmenin sonucu oluşan kent rantları bu yolla belirli ellerde toplanmaktadır. İstanbul’da millî kültürün temel belirleyiciliği çerçevesinde kent ve kentlilik kültürü oluşturacak bir yapılaşma da yoktur. Kentsel dönüşüm afet öncelikli olmaktan çıkmış, rant öncelikli hâle gelmiştir. Emsal uygulamalarında yapılan değişiklikler rant devşirmeye dönüktür. Riskli alanlarda 3 kat yerine 30 kata izin vermek cinayettir. İstanbullulara bu kötülüğü yapan yöneticileri ve Hükûmeti ikazen uyarıyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündeme geçiyoruz sayın milletvekilleri.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç adet önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin, karkas sığır eti ithal edilişinin, son yıllarda görülen hayvan sayısındaki düşüşün ve et fiyatlarındaki yükselişin sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/72)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 2010-2014 döneminde 188.131 baş damızlık düve, 594.857 baş besilik sığır, 508.146 kesimlik dana olmak üzere toplam 1 milyon 291 bin 134 baş hayvan ithalatı yapılmıştır. Aynı dönemde 193.045 ton karkas sığır eti ithal edilmiştir. Bu ithalat için 5,1 milyar lira ödenmiştir. Aynı dönemde, damızlık olmayan koyun, kuzu ithalatı ise 2 milyon 144 bin 451 baş olmuştur. Karkas sığır eti ithal edilişinin, son yıllarda görülen hayvan sayısındaki düşüşün ve et fiyatlarındaki yükselişin sebeplerini tespit etmek amacıyla Anayasa’nın 98’inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılması hususunda gereğini saygılarımızla arz ederim.

1) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                      (İstanbul)

2) Özgür Özel                                                           (Manisa)

3) Burcu Köksal                                                        (Afyonkarahisar)

4) Namık Havutça                                                     (Balıkesir)

5) Ahmet Akın                                                          (Balıkesir)

6) Mahmut Tanal                                                      (İstanbul)

7) Erkan Aydın                                                         (Bursa)

8) Gülay Yedekci                                                      (İstanbul)

9) Ömer Fethi Gürer                           (Niğde)

10) Candan Yüceer                            (Tekirdağ)

11) Musa Çam                                                          (İzmir)

12) Ali Haydar Hakverdi                                            (Ankara)

13) Sibel Özdemir                                                    (İstanbul)

14) Zeynel Emre                                                       (İstanbul)

15) Gürsel Erol                                                         (Tunceli)

16) Onursal Adıgüzel                         (İstanbul)

17) Didem Engin                                                      (İstanbul)

18) Melike Basmacı                            (Denizli)

19) Özkan Yalım                                                       (Uşak)

20) Tekin Bingöl                                                       (Ankara)

21) Gamze Akkuş İlgezdi                                           (İstanbul)

22) Yaşar Tüzün                                                       (Bilecik)

23) Ünal Demirtaş                                                    (Zonguldak)

Gerekçe:

Kırmızı et yüksek biyolojik değere sahip olan iyi bir protein kaynağıdır. Ülkemiz coğrafi özellikleriyle her türlü hayvansal üretim açısından uygun ortam ve önemli bir potansiyele sahiptir. Ancak son yıllarda uygulanan yanlış tarım ve hayvancılık politikaları nedeniyle ülkemizde hayvan sayısında çok ciddi bir şekilde azalmalar olmuştur. TÜİK verilerine göre, 1991-2014 yılları arasında toplam hayvan varlığında yaklaşık 9 milyon baş gerileme yaşandığı ortaya çıkmaktadır. Türkiye'de hayvan miktarı son yirmi üç yılda yüzde 16 oranında düşmüştür. Küçükbaş hayvan sayısındaki azalma ise 10 milyonu aşmıştır. Deve, domuz, at, eşek ve katırı içeren diğer kategoride 1991 yılında 1,6 milyon baş hayvan bulunurken, 2014 yılında bu rakam 300 bin civarına gerilemiştir. Böylece bir zamanlar ihracatçı konumunda olan Türkiye bu gelişmeler sonucunda et ithalatçısı ülke konumuna gelmiştir.

Tarım sektörü içinde yer alan hayvancılık, dünya genelinde sektördeki toplam gayrisafi hasılanın yüzde 40'ını ve yaklaşık 1,3 milyar insanın geçimliğini oluşturmaktadır.

Dünya genelinde kırmızı et üretimine bakıldığında, 2013 yılı itibarıyla toplam 4 milyar 613 milyon büyük ve küçükbaş hayvandan 2 milyar 660 milyonu kesilmekte olup toplamda 189 milyon ton kırmızı et üretilmektedir. Dünya genelinde türlere göre kırmızı et üretim oranlarına bakıldığında sığır eti yüzde 33'lük bir paya sahiptir. TÜİK verilerine göre Türkiye'de büyükbaş hayvan sayısı bir önceki yıla göre yüzde 2 azalırken, küçükbaş hayvan sayısı ise yüzde 7,7 artmıştır. Yıl sonu itibarıyla sığır sayısı 14 milyon 123 bin baş, koyun sayısı 31 milyon 115 bin baş, keçi sayısı ise 10 milyon 347 bin baş olarak gerçekleşmiştir.

Türkiye et üretimi 1970 yılında 572 bin ton iken 2012 yılında yüzde 401 artarak 2,9 milyon tona ulaşmıştır. Dünyada kişi başına ortalama yıllık et üretimi 42 kilogram iken Türkiye için bu miktar 39 kilogram olarak gerçekleşmiştir.

Ulusal Kırmızı Et Konseyi rakamlarına göre 2015 yılı itibarıyla 140 bin başlık hayvan açığı bulunmaktadır. Et tüketimindeki artış ise 2000 yılında kişi başına 7,2 kilo iken 2013'te 13 kiloya çıkmıştır.

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2010-2014 döneminde 188.131 baş damızlık düve, 594.857 baş besilik sığır, 508.146 kesimlik dana olmak üzere toplam 1 milyon 291 bin 134 baş hayvan ithalatı yapıldı. Aynı dönemde 193.045 ton karkas sığır eti ithal edildi, bu ithalat için 5,1 milyar lira ödendi. Aynı dönemde damızlık olmayan koyun, kuzu ithalatı ise 2 milyon 144 bin 451 baş oldu.

1940 yılında 44 milyon hektar olan çayır ve mera alanları günümüzde, TÜİK verilerine göre, 2014 yılı itibarıyla yüzde 15,4 düşmüştür. Gerilemedeki diğer bir etken ise yem, mazot ve gübre fiyatlarında yapılan önemli orandaki artışlardır.

On üç yıllık AKP hükûmetleri döneminde hayvancılığa verilen teşviklerin yetersiz olması nedeniyle çiftçilerimiz hayvancılık yapmayı bırakmış, köyden kente göç edip işsizlik ve yoksulluk içinde gecekondularda yaşamaya mahkûm edilmiştir. AKP tarafından çıkarılan genelgelerde ise hayvancılıkta aile işletmeciliğini geliştirmek yerine, zengin ve parası olanlara yönelik düzenlemelere yer vermiştir.

Aile işletmeciliğini geliştirmek için, 50 baş ve üstü hayvan teşvikinden yararlanmak yerine, 10 baş ve üstü hayvan besleyenlere teşvik ve hibe yardımı olursa aile işletmeciliği geliştirilmiş olacaktır. Bu nedenle, hayvancılığın gelişmesi ve et açığının kapanması için aile işletmeciliğinin desteklenmesi gerekmektedir.

Kapalı sistemde hazır yeme dayalı yapılan büyükbaş besi üretimi oldukça maliyetli olup hayvancılıkta girdi maliyetlerinin yüzde 70'ini yem oluşturmaktadır. Bugün Türkiye'nin ihtiyacı olan kaba yem ham maddesinin yaklaşık yüzde 41'i ithalat yoluyla karşılanmaktadır.

2.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ve 23 milletvekilinin, Balıkesir’in Bandırma ilçesine bağlı Şirinçavuş Mahallesi’ne yapılması planlanan santralin doğaya ve insan sağlığına vereceği zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/73)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Balıkesir'in Bandırma ilçesine bağlı Şirinçavuş Mahallesi'ne yapılması planlanan santralin doğaya ve insan sağlığına vereceği zararların tespit edilmesi, gerekli önlemlerin alınması adına Anayasa’nın 98 ve İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 20/11/2015

1) Namık Havutça                                                     (Balıkesir)

2) Mahmut Tanal                                                       (İstanbul)

3) Özcan Purçu                                                         (İzmir)

4) Kadim Durmaz                                                      (Tokat)

5) Ceyhun İrgil                                                         (Bursa)

6) Erdin Bircan                                                         (Edirne)

7) Aydın Uslupehlivan                        (Adana)

8) Barış Yarkadaş                                                     (İstanbul)

9) Ahmet Akın                                                           (Balıkesir)

10) Candan Yüceer                                                   (Tekirdağ)

11) Erkan Aydın                                                        (Bursa)

12) Ömer Fethi Gürer                         (Niğde)

13) Sibel Özdemir                                                     (İstanbul)

14) Musa Çam                                                          (İzmir)

15) Gülay Yedekci                                                     (İstanbul)

16) Ali Haydar Hakverdi                                            (Ankara)

17) Zeynel Emre                                                       (İstanbul)

18) Gürsel Erol                                                         (Tunceli)

19) Didem Engin                                                       (İstanbul)

20) Melike Basmacı                                                   (Denizli)

21) Özkan Yalım                                                       (Uşak)

22) Gamze Akkuş İlgezdi                                           (İstanbul)

23) Yaşar Tüzün                                                        (Bilecik)

24) Ünal Demirtaş                                                     (Zonguldak)

Gerekçe:

Son yıllarda gelişme yolundaki ülkeler hızlı bir ekonomik büyüme göstererek enerji tüketimlerini yaklaşık 2 katına çıkarmışlardır. Ülkeler, artan enerji ihtiyaçlarını karşılamak için kaynaklarının el verdiği ölçüde değişik üretim tekniklerine başvurmaktadırlar.

Ülkemizde artan enerji ihtiyacını karşılamak için yapılan çalışmalarda hızlı bir şekilde su kaynakları, hava, toprak ve denizler kirlenmektedir. Çevreye vereceği zararlar tam araştırılmadan termik santraller kurulmaktadır. Termik santraller atık oluşturarak insan sağlığını yok edeceği gibi, doğadaki birçok canlının da yok olmasına sebep olacaktır. Termik santral demek, geri dönüşü olmayan yol demektir. Termik santral demek, havanın, toprağın, suyun kirlenmesi demektir. Çevre sorunu aslında sadece bu bölgenin sorunu değil, tüm ülkenin sorunudur. Ülkemizdeki termik santrallerin çevreye verdiği zararlardan dolayı gelecekte açlıkla, çevre kirliliğiyle ve sağlık sorunlarıyla boğuşan bir Türkiye olma yolunda emin adımlarla ilerliyoruz.

Yüksek kullanım payına sahip fosil yakıtlı santrallerin hava kirliliği ve ekolojik dengenin bozulmasına olumsuz etkilerde bulunduğu bilinmektedir. Kömüre dayalı termik santrallerin külleri atık olarak sorun olmakla birlikte, toprak üzerinde depolanması sonucunda kül içindeki zararlı bileşenlerin yağmur sularıyla toprağa sızması sonucu yer altı sularıyla da geniş bir alanda zararlı etkisini sürdürme özelliği bulunmaktadır. Termik santraller için gerekli madencilik ve taşıma faaliyetleri de birçok çevre sorunu yaratmaktadır. Bütün bu olumsuz etkilerine rağmen kömür hâlihazırda enerji üretimi noktasında ülkemizde tercih edilen bir kaynak olmayı sürdürmektedir. Bu gerçeği dikkate alarak mevcut termik santrallerin kontrollü ve çevresiyle dost bir şekilde işletilmesine olanak sağlayacak yeni teknolojilerden faydalanılması büyük önem arz etmektedir.

Balıkesir’in Bandırma ilçesinde kurulması planlanan 1.600 megavatlık ithal kömür yakıtlı termik santral için kül düzenli depolama tesisi, derin deniz deşarjı ve iskele kurulması planlanıyor.

Termik santralde ana yakıt olarak yılda 3 milyon 721 bin 179 ton ithal kömür, yardımcı yakıt olarak ise doğal gaz ya da fuel-oil kullanılacak. Kömürün Rusya başta olmak üzere Güney Amerika, Endonezya ve Güney Afrika vesaire ülkelerden ithal edilmesi öngörülüyor.

Yanlış alan ve yanlış teknoloji yüzünden, kurulduğundan bugüne değin çevresindeki tüm varlıklara -insan, toprak, su, hava ve bitki- sürekli zarar vermekte olan termik santralin kurulacağı alanın çok iyi analiz edilmesi gerekmektedir.

Yapılması planlanan termik santralin yaratacağı kirliliğin, insan sağlığı, tarımsal üretim, doğal yaşam, yüzeysel ve yer altı suları üzerindeki zararlarının, etkilerinin tespit edilmesi, insan sağlığı tehlikelerinin ve çevre sorunlarının giderilmesi için Meclis denetiminin yapılması önem arz etmektedir.

Bandırma bölgesinde yapılması planlanan termik santralin yeniden değerlendirilerek insan sağlığının, doğanın, tarım alanlarının, su kaynaklarının korunması, mevcut alanların daha fazla tahrip olmasını engellemek adına, kirlenmenin yarattığı tehdidin ve bu tehdidin nasıl giderileceğinin kapsamlı olarak araştırılması için, Anayasa’nın 98, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

3.- Ankara Milletvekili Murat Emir ve 24 milletvekilinin, Ankara’daki şehir içi ulaşım ve trafik sıkıntısının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/74)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Nüfusu gittikçe artan başkentimiz Ankara'da trafik günden güne daha büyük bir sorun olmaktadır. Ankara'nın hızla gelişmesi, büyümesi ve Büyükşehir Belediyesinin bu dinamizme yetişememesi, trafik sorununu giderek artırmaktadır. Yapılan anketlerde Ankaralılar “Ankara'nın en büyük sorunu nedir?” sorusuna büyük çoğunlukla “ulaşım” şeklinde cevap vermektedirler. Özellikle işe gidiş çıkış saatlerinde ve eğitim öğretim zamanlarında daha da artan trafik yoğunluğu artık günün her saatinde gözlenebilmektedir. Ulaşım problemi, artık araç sahibinden yayasına, metroyu kullananından otobüs, dolmuşla seyahat edenine kadar hemen tüm Ankaralının çilesi hâline gelmiştir. 5 kıtada 160'tan fazla şehrin trafik sıkışıklığını ölçen navigasyon üreticisi TomTom’un yaptığı Trafik Sıkışıklık Endeksi’ne göre, Ankara Avrupa'da trafiğin en sıkışık ve yoğun olduğu şehirler arasında yüzde 34'lük sıkışıklık oranıyla 7'nci sırada yer almaktadır.

Ulaşım, şehir plancılarının, inşaat, ulaşım, altyapı mühendislerinin birlikte çalışması ve şehrin eğitim, sağlık, konut alanlarıyla birlikte belirli bir plan dâhilinde ele alınması gereken bir konu iken, Ankara ulaşımının plansız bir şekilde genişlediği, hatta var olan planlara dahi uyulmadığı bilinmektedir. Ankara Büyükşehir Belediyesi, 2015 Ulaşım Planı kararlarının yarısından fazlasını gerçekleştirememiştir. Aynı şekilde, bugüne kadar, 2007'de yapılan 2023 Başkent Nazım İmar Planı'nın üstünde, yine Büyükşehir Belediyesi tarafından 400'e yakın değişiklik yapılmıştır.

Büyükşehir Belediyesinin gündelik geçici çözümleri nedeniyle şehrimiz tamamen âdeta otoyola dönüştürülürken kent içi trafik kazaları artmaktadır. Ankara'da bir kavşakta trafik tıkandığında hemen o bölgeye köprülü kavşaklar yapılmaktadır. Bunun sonrasında, köprülü kavşak yapılan bölgenin devamı olan hatta trafik tıkanıklığı yaşanmakta ve bu sefer de orada -yine aynı sözde çözüm olan- yeni bir köprülü kavşak projesi gündeme alınmaktadır.

Avrupa'nın büyük şehirlerinde şehir içi ulaşım gece 02.30'lara kadar devam etmektedir. Ülkemizde de İstanbul ve İzmir'de geceleri çalışan otobüs hatları mevcuttur. Metroların son hareket saatleri 24.00 olarak belirlenmiştir. Bununla birlikte, 300 binden fazla öğrencinin yaşadığı Ankara'da şehir içi ulaşımın yirmi dört saate uzatılması tartışılırken otobüslerin gece seferlerinin kaldırılması, son metro saatlerinin erkene çekilmesi ve dolmuşların 23.00 gibi son seferlerini yapmasıyla birlikte gece saatlerinde ulaşım neredeyse imkânsız hâle gelmiştir.

Ankara'daki trafik sorununa çözüm olarak sunulan ve 13 Mart 2014'te AKP sözcüleri tarafından 2014 yılının sonuna kadar tamamlanacağı ifade edilen Keçiören-Tandoğan metrosu 2015 yılının Kasım ayında olmamıza rağmen hâlen açılamamıştır. Bu konuda yetkili kurum olan Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının, Keçiören metrosunda yaşanan gecikme konusunda herhangi bir bilgilendirme yapmaması dikkat çekicidir. Her şeye rağmen bu hattaki metronun acilen bitirilmesi gerekmektedir.

Ulaşım sorunu, tüm çağdaş kentlerde olduğu gibi, raylı sistemin de içinde olduğu konut, sağlık, eğitim, kamu alanlarıyla birlikte bütünüyle ele alınarak çözülebilir. Batı'da bütün gelişmiş şehirlerde merkezlere araçlar girmemekte ya da sınırlı bir şekilde girmektedir. Ankara'da ise kent merkezinde inanılmaz bir trafik yükü bulunmaktadır. Ana arter olan Atatürk Bulvarı'nın saatlik araç geçiş kapasitesi 700’ken 1.200 araçla kapasitesinin çok üstünde hizmet vermektedir.

Yukarıda belirtilen gerekçelerle Ankara'daki şehir içi ulaşımının ve trafik sıkıntısının araştırılması ve alınacak tedbirlerin yüce Meclisimizce tespiti amacıyla bir Meclis araştırması açılması yerinde olacaktır.

1) Murat Emir                                                           (Ankara)

2) Mahmut Tanal                                                      (İstanbul)

3) Candan Yüceer                               (Tekirdağ)

4) Özcan Purçu                                                        (İzmir)

5) Kadim Durmaz                                                     (Tokat)

6) Erdin Bircan                                                         (Edirne)

7) Ceyhun İrgil                                                         (Bursa)

8) Barış Yarkadaş                               (İstanbul)

9) Hüseyin Yıldız                                                      (Aydın)

10) Namık Havutça                             (Balıkesir)

11) Ahmet Akın                                                        (Balıkesir)

12) Erkan Aydın                                                        (Bursa)

13) Ömer Fethi Gürer                          (Niğde)

14) Gamze Akkuş İlgezdi                                           (İstanbul)

15) Musa Çam                                                          (İzmir)

16) Gülay Yedekci                              (İstanbul)

17) Ali Haydar Hakverdi                                            (Ankara)

18) Zeynel Emre                                                       (İstanbul)

19) Gürsel Erol                                                        (Tunceli)

20) Didem Engin                                                      (İstanbul)

21) Melike Basmacı                            (Denizli)

22) Özkan Yalım                                                       (Uşak)

23) Tekin Bingöl                                                       (Ankara)

24) Yaşar Tüzün                                                       (Bilecik)

25) Ünal Demirtaş                              (Zonguldak)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın Vural, söz talebiniz olmuş sizin, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

15.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Türkmen Dağı’nda hayatını kaybeden Milliyetçi Hareket Partisi Fatih İlçe Başkan Yardımcısı İbrahim Küçük’e Allah’tan rahmet dilediğine ve HDP grup önerisinde yer alan bazı ifadeler nedeniyle gündeme alınmasının kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri de değinecekti ama Türkmen Dağı’nda Milliyetçi Hareket Partisi Fatih İlçe Başkan Yardımcısı, Tekirdağ Ülkü Ocakları eski İl Başkanı İbrahim Küçük şehit olmuştur. Şehidimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Bu hususu paylaşmak istedim, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Vural.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, birazdan bir grup önerisini gündeme alacaksınız ama efendim, bu grup önerisinin gündeme alınması kabul edilemez çünkü hem grup önerisinde hem bu araştırma önergesinde “61 çocuğun Polis Özel Harekât ve Jandarma Özel Harekât timlerince katledildiği” ifadesi var. Yani, daha önce, hatırlarsanız, biz bir dönemde, yolsuzluk yapıldığına ilişkin bir iddiayı dile getirdiğimiz zaman, Anayasa’nın 138’inci maddesine atfen bu önergenin gündeme alınmamasına yönelik Meclis Başkanlığı fiilen bir işlemde bulunmuştu. Şimdi, 61 çocuğun Polis Özel Harekât ve Jandarma Özel Harekât timlerince katledildiği iddialarını araştırmak… Böyle bir şey olabilir mi? Yani, böyle bir iddiada bulunmak, bunu da iddia gibi söyleyip ama “katledildiği” meselesini yapmak, o coğrafyada terörle mücadele eden, o coğrafyada yaşayan çocuklarımızı, kadınları, halkı korumak isteyen güvenlik güçlerimize yönelik bir bühtandır.

Dolayısıyla, bu önergenin işleme alınması bu çerçevede mümkün değildir. Lütfen, İç Tüzük gereğince gereği yapılarak bu önergedeki bu hususların, bu ifadelerin kaldırılmasını temin etmenizi istirham ediyorum.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Demirel.

16.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, HDP Grubunun vermiş olduğu grup önerisine benzer önerilerin Meclis çatısı altında daha önce de tartışıldığına, bu önerinin de acilen ele alınması ve Hükûmetin Cizre’de yaşanan olaylarla ilgili Meclise bilgi vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, daha önce de bu tür önergeleri gündeme getirdik ve görüştük. Çok açık ve net söyleyeyim: Bu önerge geldiği an itibarıyla 61 çocuktu ama gittikçe katlanan çocuk ölümleri ve katliamları, kadınların ve sivil vatandaşların ölümleri, katliamları söz konusudur, bunlar çok nettir. Az önce ifade ettiğimiz gibi, şu anda Cizre’de bir binanın bodrum katında bulunan sivil vatandaşlardan 4’ü yaşamını yitirmiş, diğerleri yaralı bir şekilde, onların hastaneye alınması bekleniyor ama hastaneye alınmaları bir yana, şu anda bulundukları binaya top atışları yapılıyor ve bina üzerlerine yıkılmak üzere. Şimdi, bu tür durumlarda sivil katliamları ya da çocuk katliamlarını ya da kadın katliamlarını değil de neyi ifade edeceğiz?

Sayın Başkan, daha önce de bu tür önergelerin bu Meclis çatısı altında tartışıldığını, önergelerin sunulduğunu ve gündeme ilişkin konuşmaların alındığını biliyorsunuz ve bu, Danışma Kurulundan da geçen bir önergedir ve dolayısıyla, bugün, çok acil, Meclisin ele alması gerekenin Cizre’de yaşamını yitiren siviller olması gerekirken bugün gündemde başka bir yasanın, kanunun tartışılması da… Aslında orada bulunan 24 sivilin yaşamının tehlikede olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bugün, burada, Meclis gündeminde tartışılması gereken tek konu bu olmalıdır. Bir yurttaşın bile yaşam tehlikesi söz konusuysa bu, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nden tutalım kanuna, yasaya, insanlığa ve vicdana sığmayacak bir durumdur. Onun için, Meclisin bir an önce bu konuyu gündeme alması… Sadece bu değil, Başkanlığınıza ve Divana önerimiz şudur ki: Bakanların da buraya gelip Cizre’yle ilgili açıklama yapmasını ve Meclis gündeminde buna ilişkin, yaşananlara ilişkin açıklama yapmasını bir kez daha öneriyoruz. Dört gündür 24 yurttaşımızın bir binanın bodrum katında yaşam mücadelesi verdiğini söylüyoruz. Bu konuda çok net ifade ediyoruz ki Bakanın, İçişleri Bakanının Meclise gelip buna ilişkin bir açıklama yapmasını talep ediyoruz Başkanlığınızdan ve Divandan. Böyle bir talebimizi de ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bu önerge görüşülemez, alınamaz.

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.06

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.06

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 32’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:17.07

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.15

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 32’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun...

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.

17.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, HDP grup önerisinin gündeme alınmaması konusundaki itirazları karşısında Meclis Başkanlığının bir karar vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, ben bu oturumdan önce, ara vermeden önce, bölücü terör örgütüyle mücadele eden, oradaki vatandaşları katleden terör örgütüne karşı oradaki insanları koruyan polis ve jandarmayı katliam yapmakla, öldürmekle suçlayan bir önergenin kesinlikle gündeme alınıp görüşülemeyeceğini ifade etmiştim. Siz bir ara verdiniz. Dolayısıyla, bu, Polis, Özel Harekât ve Jandarmayı suçlayan bir terör örgütünün yaptığı eylemlerin üstünü örtmek amacıyla yapılmış bu girişim, aynı zamanda terörle mücadeleye vurulan bir darbedir. Dolayısıyla, aziz Türk milletinin manevi şahsiyetini temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevi şahsiyetine emanet olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu iddialarla suçlanması kabul edilemez. Bu konuda, Meclis Başkanlığının, maalesef, Milliyetçi Hareket Partisinin bir önergesini -yolsuzlukla ilgili bir önergesinden hareketle- reddettiği, aslında bunun reddedilemeyeceğine ilişkin bir beyanı olan bir bürokratın bu ifadeyi kullandığı için görevden alındığı bir dönemi yaşadık. Şimdi karşımıza böyle bir şey çıktı.

Ben, bu benim ifade ettiğim iradeyle ilgili, Meclis Başkanlığının, zatıalinizin benim bu irademle ilgili irade beyanınızı somut bir şekilde ortaya koymanızı istirham ediyorum. Çünkü ben bir iddiada bulunmuştum. Bu iddiayla ilgili doğrudan doğruya zatıalinizin, bu önergenin gündeme alınmaması konusundaki itirazımız karşısında Meclis Başkanlığı olarak sizin bir karar vermeniz gerekiyor. Ben ve değerli milletvekillerimiz de bu kararı duymak istiyoruz.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet, Sayın Demirel…

18.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, Cizre’de yaşanan hak ihlalleri, çocuk ve kadın ölümleri, sivil vatandaşların ölümlerine ilişkin HDP grup önerisinin işleme alınması gerektiğine ve bu sorunun gündeme getirilme yerinin Parlamento olduğuna ilişkin açıklaması

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, bu konuya ilişkin daha önce de defalarca buraya araştırma önergeleri indi ve bu konu tartışıldı; yeni bir gündem değil. Bu, aylardır ifade ettiğimiz bir durumdur. Evet, çocuklar, insanlar her yerde, bugün de Cizre’de katlediliyor. Bu, çok nettir. Somut, bizim gözlerimizin önünde katledilen çocuklar vardır. O yüzden bu yaşanan hak ihlalleri, yaşanan savaş suçları, yaşanan bütün ihmaller bu Parlamentoda görüşülmeyecekse nerede görüşülecektir? Ben de bu Parlamentonun Sayın Başkanına soruyorum.

Yaşanan bu süreç itibarıyla ele aldığımızda bugün Cizre’de -az önce de ifade ettik, tekrar ifade edeceğim- 24 insanımız yaşam mücadelesi veriyor ve bulundukları yerlere tanklarla toplarla ateş açılıyor, evler başlarına yıkılmak üzere. Eğer onlar o binanın altında kalır -bugün itibarıyla 4 kişi yaşamını yitirmiş, 24 kişi orada yaralı olarak bekliyor- eğer onlar yaşamlarını yitirirse bu bir katliamdır, bu bir insan yaşam haklarını ihlaldir. Bu Parlamento bu sorunu burada çözmeyecekse biz bunu nerede gündeme getireceğiz, nerede bunu tartışacağız ve nerede bunları araştıracağız? Bunların araştırılması, bu sorunun gündeme getirilmesinin yeri Parlamentodur ve Hükûmetin de bu yaşananlara karşı bir açıklama yapma zorunluluğu vardır.

O yüzden talebimiz -yine yineliyoruz- bu tür araştırma önergelerimizin çokça bu Meclis gündeminde tartışıldığını ve yine bu yaşanan hak ihlalleri, çocuk ve kadın ölümleri, sivil vatandaşların ölümlerine ilişkin bugün şu anda -Cizre’de- gündeme alınması gerektiğini düşünüyoruz. Bugün Cizre’de yaşanan 24 vatandaşımızın yaşamıyla ilgili konuyu gündeme almayacaksak başka bir gündemin burada tartışılmasını doğru bulmuyoruz. Bir vatandaşımızın da burnu kanamasın diyoruz, kim olursa olsun. Bunu defalarca kürsüden de ifade ettik, buradan da ifade ediyoruz. Bir vatandaşımızın yaşam tehlikesi varsa bu Meclis bunu gündeme almak zorundadır ve bunu tartışmak zorundadır diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Demirel.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Vural…

19.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, HDP grup önerisinin amacının terörle mücadele edenleri suçlamak olduğuna ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bu önergenin amacı oradaki yaşam ihlalleri değil; bu önergenin amacı ve hedefi terörle mücadele edenleri suçlamaktır, amaç ve hedef budur. (MHP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla çocukların, ölümlerin…

Evet, PKK terör örgütünün yaptığı katliamlar, kim yapmışsa, oradaki insanların yaşam haklarını ihlal edenler, hepsi hesap vermelidir. Bununla ilgili kanun hâkimiyeti sağlanmalıdır ama orada bütün bunları söyleyenlerin şimdi çıkıp burada eğer bir iradeleri varsa bu yaşam ihlalleri konusunda polisi ve jandarmayı suçlama iddialarından vazgeçtiklerini beyan etmeleri gerekir.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Vural.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Demirel, sizi dinledim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Beyan edecekler.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sizi dinledim.

Sayın milletvekilleri, bir defa, Anayasa’mızın 38’nci maddesi çok açık: “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.” Yine İç Tüzük’ümüzün 67’nci maddesi: “Başkanlığa gelen yazı ve önergelerde kaba ve yaralayıcı sözler varsa, Başkan, gereken düzeltmelerin yapılması için, o yazı veya önergeyi sahibine geri verir.”

Tabii ki ortada çok ciddi manada bir terörle mücadele olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu mücadele kapsamında bir şekilde devlet adına görev yapanları, güvenlik güçlerini orada suçlayıcı tarzda ve “katliam” ifadeleriyle yazılmasının doğru olmadığını… Ve bu bağlamda da biz bu öneriyi arkada da görüştük ve bu manada suçlayıcı olan bu tür ibareler çıkartılmak suretiyle öneri 67’ye göre düzeltilmiş bulunmaktadır. Dolayısıyla, terörle mücadelenin olduğunu ve bunun ciddi bir şekilde terör sona erene kadar da yapılacağını hepimiz çok iyi biliyoruz. Ama, bu kapsamda, bu terörle mücadeleyi verenlerin “katliam” gibi ifadelerle orada yazılmasının doğru olmadığını ve bu bağlamda çıkartılması gerektiğini ifade ettik. Bunu uygun gördüler ilgili grup ve dolayısıyla, şu anda İç Tüzük’e uygun olarak bir grup önerisi şeklinde biz bunu görüşeceğiz Sayın Vural

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bu düzeltmeler yapılmıştır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bu, 481 sıra…

BAŞKAN – Şimdi, ben bu öneriyi dilerseniz okuyayım…

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır, hayır…

BAŞKAN – Son hâliyle öneriyi bir okuyalım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, 481 sıra no.lu araştırma önergesinin gündeme alınması isteniyor. Dolayısıyla, bu araştırma önergesinin başlığında 61 çocuğun Polis Özel Harekât ve Jandarma Özel Harekât timlerince katledildiği iddialarından bahsediliyor.

BAŞKAN – Düzelttik efendim, o da düzeltildi.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, o zaman bu bir yeni önergedir. İstirham ediyorum çünkü bu bir grup önergesi değildir.

BAŞKAN – Sayın Vural…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bir dakika…

BAŞKAN – Buyurun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu, bir grup önergesi değildir; 20 milletvekiliyle yürürlüğe konmuştur. Dolayısıyla, bu milletvekillerinin iradesi olmadan, grup önerisi olmadan, yeni bir araştırma önergesi de olmadığına göre bu önergenin gündeme alınması mümkün değildir.

BAŞKAN – Sayın Vural, daha önce de çoğu kez burada öneriler üzerinde ilgili gruplar düzeltme yaptılar, düzeltilerek ilgili öneriler burada görüşüldü.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, grup önerisi değildir. Bakın…

BAŞKAN – Görüşüldü.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu, grup önerisi değildir; burada 20 milletvekilinin imzasıyla vardır. Dolayısıyla, bu önergede değişiklik yapmayla ilgili bu 20 milletvekilinin iradesini aramak durumundasınız. Bu bakımdan, bu bir parti önergesi değildir.

BAŞKAN - Şimdi, Sayın Vural…

OKTAY VURAL (İzmir) – Bakın, daha önce de oldu. Biz önergemizi yenileyerek verdik. Dolayısıyla, huzurlarınıza 481 sıra no.yla Meclise sunulmuş yeni bir önerge ya da 481’in yerine yeni bir önerge teklifi olmadan bunu gündeme almanız doğru değil.

BAŞKAN – Sayın Vural, Meclis teamüllerinde de bu var, çokça yaşadık. Zaten ağırlıklı olarak araştırma önergeleri grup önerisi şeklinde buraya getiriliyor ve görüşülüyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır, hayır… Sayın Başkan…

BAŞKAN – Ve burada daha önce de çok kere ilgili öneriler üzerinde düzeltme yapılmıştır. Yine, aynı şekilde, o hassasiyetlere binaen yapılması gereken değişiklikler yapılmıştır. Dolayısıyla, şu anda öneri…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bu önerge de -değişiklik yapma konusunda- bir milletvekili önergesidir, grup önergesi değildir. Dolayısıyla, araştırma önergesinde değişiklik yapma ancak bu milletvekillerinin iradesiyle olur.

Hatırlarsanız yolsuzluklarla ilgili bir önergesi olmuştu Cumhuriyet Halk Partisinin. Daha sonra milletvekilleri önergeden imzalarını çekmeden grup başkan vekili “Çekiyoruz.” demişti, “Olmaz.” denmişti, “Milletvekilleri imzasını çekmeden olmaz.” denmişti; milletvekillerinin teker teker imzalarını çektiğine ilişkin irade beyanı oldu.

Dolayısıyla, bu teknik bir konudur. Eğer bu konuda ısrar edecekseniz usul tartışması açacağım.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, bir söz istiyorum sabahtandır.

BAŞKAN – Sayın Baluken, buyurun.

20.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, HDP grup önerisinin Genel Kurulda görüşülmesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olduğuna ve bu konunun tartışılmasının gereksiz olduğuna ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, şimdi, tabii, buradaki tartışmaları dışarıdan izledim ben. Bir kere, burada bir tartışma açmanız kesinlikle doğru değildir. Danışma Kurulundan geçmiş, Kanunların onayını almış bir araştırma önergesinin görüşülüp görüşülmeyeceğine bir siyasi parti grubu ya da grup başkan vekili karar veremez. Demin ifade etmiş olduğunuz cümlelerin tamamı da şahsınızı bağlayan cümlelerdir. Bizim araştırma önergemizi hazırlayan milletvekillerimiz bölgede bizzat bulunarak, orada yaşanan sıkıntıların içerisinde yer alarak, oradaki tespitlerini yazıya dökerek bir araştırma önergesi hazırlamışlardır ve bunu Meclis Başkanlığına sunmuşlardır. Meclis Başkanlığı bu araştırma önergesini inceledikten sonra araştırma önergesine onay vermiş, Kanunlar gerekli incelemeleri yaptıktan sonra da araştırma önergesi Danışma Kuruluna sevk edilmiştir. Danışma Kurulundan grup önerisi olarak buraya geldikten sonra da sizin böyle bir tartışma açmanız zaten en başından beri doğru olmamıştır. Velev ki böyle bir şey yaptınız, diğer siyasi parti grupları da belli konuda bazı önerilerde bulunmuşlar, grubumuz adına da grup başkan vekilimiz orada hem Meclis oturumunu yöneten Başkan Vekili olarak sizlerin hem de diğer siyasi partilerin grup başkan vekillerinin önerileri doğrultusunda önergeyle ilgili kendi iradesiyle, grubumuzun iradesiyle bazı düzenlemeler yapmış ve geçerli olan grup önerisini de görüşülmek üzere tekrar tarafınıza sunmuştur.

Dolayısıyla, bu konuyla ilgili herhangi bir tartışma falan söz konusu değildir. Meclis araştırması önergemizin burada görüşülmesi İç Tüzük’ün bütün maddelerine tamamen uygundur.

Diğer taraftan, bu “katliam yapma” meselesiyle ilgili sizler, hiçbir zaman, burada oturumu yönetmekle görevli olan Meclis başkan vekilleri de siyasi parti gruplarına bir istikamet belirleyemezsiniz, bir çerçeve belirleyemezsiniz. Bu ülkenin yakın tarihinde olan Roboski’yle ilgili araştırma önergesi verince oraya ne yazacağız? Orada sizin bulunma sebebiniz Meclis Genel Kurulunu İç Tüzük’e uygun olarak yönetmektir, onun dışında bir olayla ilgili, bölgede yaşanan yakıcı gelişmelerle ilgili şahsi düşüncelerinizi siyasi parti grubunun iradesinin üstüne koyma gibi bir yetkiniz ve sorumluluğunuz asla söz konusu değildir.

Grup önerimiz, demin ifade ettiğim gibi, bütün bu aşamaları geçtikten sonra da Genel Kurulda görüşülmeye uygundur. O nedenle oturuma devam etmeniz, önergemizi hızla işleme almanız gerekiyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Evet, tabii ki…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Bunu da ilk defa gördük.

BAŞKAN – Bir saniye…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Yani Danışma Kurulundan gelen bir grup önerisine…

BAŞKAN - Daha önce de burada düzeltmeler yapıldı.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Hayır, hayır, siyasi parti grubunun …

BAŞKAN – Yapıldı daha önce de.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Olur mu öyle şey!

BAŞKAN – Şimdi sayın milletvekilleri, evet, ben tarafsız bir Meclis Başkan Vekili olarak Anayasa ve İç Tüzük’e uygun olarak bu Meclisi yönetmek durumundayım, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğünü savunmak durumundayım ve bu bağlamda da Anayasa, İç Tüzük neyi emrediyorsa onu uygulamak benim görevim; asli görevim budur. Bu doğrultuda gerekli düzeltmelerin yapılmasını biz arzu ettik.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Bunu burada yapamazsınız Sayın Başkan.

BAŞKAN - Az önce de ifade ettim bu düzeltmeler yapıldı, yapıldıktan sonra da...

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Bunu Danışma Kurulunda yaparsınız.

BAŞKAN – Daha önce de burada yapıldı bunlar ve bu bağlamda şu anda grup önerisinin görüşmelerine de başlayacağız.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, bu konudaki tartışmayı Genel Kurulda yapmanız doğru değildir, İç Tüzük’e uygun değildir; varsa bu konuda sizin itirazınız ya da herhangi bir siyasi parti grubunun itirazı Danışma Kurulunda bu görüşülür, gerekli öneriler orada yapılır, gerekli düzeltmelerle ilgili tartışmalar orada tüketilir. Danışma Kurulundan bir karar alındıktan sonra burada siyasi parti gruplarının bakış açısına göre, siz, önergelere bir istikamet belirleyemezsiniz. Böyle bir uygulama yok, daha önce de böyle bir pratik hiç olmadı.

BAŞKAN – Sayın Baluken, 67’nin ikinci fıkrasına bakarsanız, burada daha önce de Meclis teamüllerinde de sıkça gördüğümüz, yapıldı bunlar.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Niye o zaman Danışma Kurulundan onay verilmiş?

BAŞKAN – Danışma Kurulu toplanamadı zaten, Danışma Kurulunda dahi görüşülmedi.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Gelsinler o zaman, hayır, kimin itirazı varsa gelir orada yapar.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Baluken…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sizin itirazınız varsa, gördüğünüz, düzeltilmesi gereken bir husus varsa orada o itirazı yaparsınız ama Danışma Kurulundan Genel Kurula geldikten sonra böyle bir tartışma yapmak bundan sonra Meclis çalışmalarını kilitleme açısından da kötü bir emsaldir. İyi, biz, o zaman bundan sonra hoşumuza gitmeyen hiçbir siyasi parti grubunun önerisini burada görüştürmeyiz, usul tartışmaları açarız. Bu tartışmalar Danışma Kurulunda yapılır ve tükenir.

BAŞKAN – Evet, çok teşekkür ediyorum.

Oktay Bey, sizin daha önce araştırma önergeniz iade edilmişti; iade edildiği için zaten onu görüşme imkânı yoktur. Burada iade edilen bir araştırma önergesi ve dolayısıyla bir grup önerisi yoktur ve bu grup önerisi üzerinde burada her zaman yaptığımız uygulama hem grubun rızası hem de ilk imza sahibinin de gene parafını almak suretiyle gerekli düzeltmeler yapılmıştır. Dolayısıyla grup önerisinin görüşmelerine başlamak durumundayız.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, siz iradenizle bu önergeyi işleme almama iradesini belirttiniz bu şekliyle, bu irade beyanı olmuştur. Evet, oldu çünkü değiştirme iradesi işleme almama iradesidir. Geri iade etmeniz gerekiyor bunu.

Şimdi, ben istirham ediyorum; 481 sıra no.lu Araştırma Önergesini genel evraktan getirir misiniz? Meclis Başkanlığında buna göre, usulüne uygun bir araştırma önergesi var mı? Bu bir teknik konu değil Sayın Başkan. Açıkçası, bu konuda bu irade beyanının düzeltilmiş olması yanında, yeni bir irade beyanı olarak tecelli etmesi gerekiyor. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak… Polisi, askeri suçlayan, onların katliam yaptığına ilişkin…

BAŞKAN – O ibareler düzeltildi Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) - …bu iddiaların çıkartılmasına yönelik Halkların Demokratik Partisi milletvekillerinin bir irade beyanı olduğunu ifade ediyorsunuz. Ben de diyorum ki bu irade beyanı nerededir?

BAŞKAN – Şimdi okutacağım efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, araştırma önergesindekini diyorum.

BAŞKAN – Sayın Vural, şimdi, hepimiz çok iyi biliyoruz ki bu düzeltmeler daha öncede sıkça yapıldı, yine aynı şekilde yapıldı. Benim iade etmem söz konusu değildir çünkü benim direkt iade etmem –Meclis Başkanlığından işleme alınmış bir araştırma önergesi- söz konusu değil ama burada gerekli düzeltmeleri yapma noktasındaki irademizi ortaya koyduk ve bu bağlamdaki hassasiyetler karşılandı. Dolayısıyla, Halkların Demokratik Partisi Grubunun vermiş olduğu bu önerinin görüşmelerine başlamak durumundayız.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bu, bir yeni önergedir. Bakın, bu, bir yeni önergedir. Yeni önergenin tarih, sayı almak…

BAŞKAN – Sayın Vural, iade edilmedi ki bu, yeni bir öneri… Düzeltmeler yapıldı, iade edilen bir öneri yok ortada. Mevcut öneri üzerinde düzeltmeler yapıldı.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, olur mu? İç Tüzük’te ne diyor?

BAŞKAN – Mevcut öneri üzerinde düzeltmeler yapıldı.

OKTAY VURAL (İzmir) – İç Tüzük 67: “Başkanlığa gelen yazı ve önergelerde kaba ve yaralayıcı sözler varsa, Başkan, gereken düzeltmelerin yapılması için, o yazı veya önergeyi sahibine geri verir.”

BAŞKAN – Düzeltme yaptık efendim. Meclis Başkanlığı tarafından gruba tekrar iade edilen bir araştırma önergesi yok efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – O önergenin sahibi kimdir diyorum. Bu önergenin sahibi kimdir? 20 milletvekilidir.

BAŞKAN – Evet efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – 20 milletvekilinin hangi irade beyanı vardır, onu öğrenmek istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Vural…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Araştırma önergesinin içeriğinin tamamı bizim irade beyanımızdır Sayın Başkan. Böyle bir tartışma olabilir mi?

BAŞKAN – Sayın Vural…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Daha önce iade edilmiş MHP’nin grup önerisi, 17-25 Aralıkla ilgili grup önerisi burada gerekli düzeltmeler yapıldıktan sonra verildi ve orada Başkanlık Divanı tarafından takdir edildikten sonra da görüşmeye geçildi. Şu anda benzer bir durum da söz konusu değil. İade edilmiş bir önerge yok. Kanunlardan onay almış, Meclis Başkanlık Divanı tarafından kabul edilmiş, Danışma Kurulundan da geçmiş bir önerge var. Sizin bunu burada tartışmaya açmanız da zaten doğru değil.

OKTAY VURAL (İzmir) – Çok açık, çok doğru.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Doğru değil yani.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani bu durumda diyorlar ki buradaki düzeltmeler filan olmaz diyor, ben Meclis Başkanına vermişim…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Burada tartışmaya açılmaz diyoruz Sayın Başkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ben Meclis Başkanına vermişim, bu irade orada duruyor. Bu irade orada duruyor…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sizin yapmanız gereken şey şu…

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani değişmedi bu, değişmedi.

BAŞKAN – Sayın Vural... Sayın Vural, şimdi grup önerisini okutacağız.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Danışma Kurulunun tutanaklarına bakıp MHP’nin itirazının ne yönde olup olmadığına bakmanız gerekiyor. Orada öyle bir itiraz yapılmış mı, siz o itirazlar neticesinde Halkların Demokratik Partisine farklı bir öneride bulunmuşsunuz. Eğer bu tarz süreçler olmamışsa Genel Kurula gelen bir önerge üzerinde siz zaten böyle bir tartışma açamazsınız.

BAŞKAN – Bir iade söz konusu değil. Burada bir düzeltme var.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – İade yok zaten.

BAŞKAN – Bir düzeltme var. O iadeyi de ben yapabilecek pozisyonda değilim efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan… Sayın Başkan, şimdi…

BAŞKAN – Meclis Başkanlığında işleme alınmış ama burada bir düzeltme yapılarak biz bu öneriyi işleme alıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Şimdi, Sayın Başkan, Meclis Başkanlığının iradesi buraya gelmiş, bunlar hiçbir şeyi meşrulaştırmaz. Meclis Başkanlığının hatasıdır bu. Meclis Başkanlığı, Milliyetçi Hareket Partisinin önergelerini iade edebiliyor da polisleri, askeri suçlayan bu önergeleri neden iade etmiyor? Niye iade etmiyor? (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tüm mesele bu.

OKTAY VURAL (İzmir) – Meseleyi… Meseleyi…

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Vural, sadece size yönelik değil, HDP’nin de çokça önerisi iade edildi, CHP’nin de oldu…

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim olabilir. Ben bu önergeden bahsetmiyorum.

BAŞKAN – …ve bu önerge henüz inceleme aşamasında olan bir araştırma önergesi.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN – Henüz inceleme aşamasında olan bir öneride Meclis Başkanlığının yapacağı şu aşamada bir şey yok.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, imza sahipleri diyor ki: “Benim önergem Meclis Başkanına verdiğim önergedir. O önerge değiştirilmemiştir. Burada yaptığınızın bir anlamı yok.” Bu durumda, Sayın Başkan, bir…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, buradaki tartışmaların tamamı usule dairdir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Zaten birazdan esasa dair tartışmalar yapılırken içeriğe dair görüşlerimizi aktaracağız. Burada usule dair açmış olduğunuz tartışma zaten doğru olmamıştır. Dolayısıyla şu anda bu tartışmanın bitmesi gerekiyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Çok doğru.

BAŞKAN – Evet…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Hızla, biz esas içerik olarak orada ne yazarız ne yazmayız bunu zaten kürsüden ifade edeceğiz. Bizim açımızdan başka bir siyasi parti grubunun…

BAŞKAN – Sayın Baluken…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – …bir milletvekilinin ya da Meclisi yöneten bir Meclis başkan vekilinin olayları nasıl değerlendirip değerlendirmediği değil, Halkların Demokratik Partisi milletvekillerinin orada yapmış olduğu gözlemler ve tespitler önemli. Ben, dikkat ederseniz, şu ana kadar içeriğe dâhil herhangi bir tartışmaya girmedim. Usule dair bu tartışmanın bile yapılması yanlıştır.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Baluken.

Sayın Vural, ben öneriye geçiyorum.

Usul tartışması talebiniz var mı sizin?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bir dakika… İstirham ediyorum…

Sayın Başkan, bakın, çok ciddi bir süreçten geçiyoruz. Bu konuda askerimizi ve polisimizi itham eden önerge Meclis Başkanlığında duruyorken bu önergeyi bir Danışma Kurulu aracılığıyla gündeme getirme konusundaki düzeltme, düzeltilen şekliyle böyle bir önergenin olmadığını ortaya koyuyor. Bu çok önemli bir konudur. İstirham ediyorum usul tartışması açınız ve değerli milletvekillerinin iradesine başvurunuz.

Bu bir usuli, teknik bir konunun ötesinde bir siyasi irade beyanıdır. Gelin hep beraber, birlikte, böyle bir önergenin, Meclis Başkanlığında duran bu önergenin gündeme alınıp alınmama konusunda değerli milletvekillerinin iradesine başvurun. Bunu istirham ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Vural, ben gündeme geçiyorum.

Bakın, sizin bir…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, İç Tüzük’ün hiçbir yerinde asker ve polis ithamıyla ilgili herhangi bir şey yok. Bu bir siyasi parti grubunun ya da grup başkan vekilinin şahsi görüşüdür. Biz daha önce de buraya önerge verdiğimizde Berkin Elvan’ın polis tarafından katledildiğini ifade ettik, Ethem Sarısülük’ün polis kurşunuyla katledildiğini ifade ettik, Roboski’nin TSK’ya bağlı uçaklar tarafından yapıldığını ifade ettik. Dolayısıyla, bugüne kadar bu konuda herhangi bir şekilde ortaya çıkmayan bir itirazın, İç Tüzük’ün hiçbir maddesinde yer almayacak şekilde ortaya çıkması kabul edilir değil.

BAŞKAN – Sayın Baluken, konu açıklığa kavuşmuştur.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Tabii ki polis ve askerin bugüne kadar bir tek insanı öldürmüş olmasını bile katliam olarak değerlendiren HDP’nin, bu konuyla ilgili görüşlerini Meclis Genel Kuruluna getirme hakkı vardır ve bu konuda da grup başkan vekilinin dediği gibi olayı genelleştirme değil, orada çocuğu, kadını öldüren kişilerin durumuyla ilgili bir araştırma önergesi talebi söz konusudur. Dolayısıyla, böyle bir tartışma olmaz.

BAŞKAN – Konu açıklığa kavuşmuştur Sayın Baluken.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun…

OKTAY VURAL (İzmir) – Önce usul tartışması açın.

BAŞKAN – Evet, usul tartışması açıyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Aleyhte.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Lehte.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aleyhte.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Lehte.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Lehte.

BAŞKAN – Aleyhte, Sayın Vural, Sayın Özel; lehte, Sayın Baluken, Sayın Kubat.

Evet, usul tartışması lehinde ilk söz Sayın Baluken’e aittir.

Buyurun Sayın Baluken. (HDP sıralarından alkışlar)

Üç dakika veriyorum.

VIII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın HDP grup önerisini gündeme almasının İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Lehinizde söz almak zorunda kaldım ama deminden beri ifade ettiğim gibi, burada işletmiş olduğunuz bu tartışmanın tümü yanlış bir tartışmadır. Meclis Başkanlığı tarafından onaylanmış, Kanunlar tarafından Danışma Kuruluna getirilmiş, Danışma Kurulunda herhangi bir itiraza uğramamış olan bir önergenin burada, tekrar, bir siyasi parti grubunun görüşleri doğrultusunda tartışmaya açılması hiçbir şekilde kabul edilemez.

Biz Halkların Demokratik Partisi olarak bugüne kadar kendi bakış açımızla hazırlamış olduğumuz önergelerin tamamını Meclis Başkanlığına sunduk. Belli gerekçelerle iade edilen önergelerle ilgili kendi grubumuzun iradesi doğrultusunda belli birtakım düzenlemeler yaptıktan sonra da tekrar Meclis Başkanlığına o önergeleri geri gönderdik. Şimdi, Meclis Başkanlığının bu tutumunu biz eleştirirken siz şimdi buraya yeni bir âdet getiriyorsunuz yani Danışma Kurulundan geçen bir önergeyi tekrar tartışmaya açıyorsunuz, böyle bir şey var mı? Böyle bir şey olamaz.

Bu ülkede polisin ya da askerin katliam yaptığını, çocuk katlettiğini söylemek, bir siyasi parti grubunun yerinde yapmış olduğu çalışmalarla ilgili ortaya koyduğu bir tespittir, “Meclis bunu araştırsın.” der. Bunu söylerken bütün polis ya da bütün askere yönelik bir ithamdan çok, bu hak ihlalinin yaşandığı, çocuğun katledildiği ya da katliamın yaşandığı yere yönelik o iddiaların Meclis tarafından araştırılmasını öneriyor.

Tabii ki daha önce de benzer şekilde aynı terminolojiyle vermiş olduğumuz önergeler vardı. Biz Berkin Elvan’ın ekmek almaya giderken bir polis kurşunuyla öldürülmesini bir katliam olarak değerlendiriyoruz; Ethem Sarısülük’ün Ankara’nın göbeğinde, 500 metre ötede polis kurşunuyla katledilmesini bir katliam olarak değerlendiriyoruz. Roboski’yle ilgili aynı şeyi düşünüyoruz. Şu anda, Cizre’de, üç gündür, 28 sivil insanın sığınmış olduğu bir bodrum katında, bakanlık yetkilileriyle yapmış olduğumuz görüşmelere rağmen, başbakan yardımcısıyla yapmış olduğumuz görüşmelere rağmen, onların vermiş olduğu talimatlara rağmen hâlâ oraya ambulans gitmediği için 4 insanın yaşamını yitirmesini bir katliam olarak değerlendiriyoruz. Bunu farklı bir bakış açısıyla görenler varsa gelir, burada, Meclis kürsüsünde ifade ederler, onun gereğini de halk takdir eder.

Bugüne kadar, yaşam hakkı ihlaliyle ilgili Halkların Demokratik Partisi Grubunun ilkesel duruşu ortadadır. Bu ilkesel duruş doğrultusunda hazırlamış olduğumuz önergelerin Meclis tarafından değerlendirilmemiş olması maalesef daha büyük ihlalleri ve daha büyük suçları beraberinde getiriyor. Dolayısıyla, lehinizde olmakla birlikte, bugün açmış olduğunuz tartışmanın da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) - …tamamen yanlış ve keyfî bir uygulama olduğunu belirtmek istiyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aleyhte, Sayın Vural, buyurun efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; bu önerge Meclis Başkanlığına geliyor. Bu önergede, 61 çocuğun Polis Özel Harekât ve Jandarma Özel Harekât timlerince katledildiği iddialarından hareketle bir araştırma yapılması ve içinde de sürekli polisi, askeri suçlayan ifadeler ve bu önergenin gündeme alınması isteniyor.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz diyoruz ki: Polisi, askeri katliamcı, öldüren bir noktaya getiren bu önerge doğrudan doğruya Anayasa’nın ilgili maddelerine ve İç Tüzük’e aykırıdır. Konusu suç teşkil eden bu isnadı Türkiye Büyük Millet Meclisi görüşemez. Bunun üzerine, önergeyi sunarken Danışma Kurulu önergesinde birtakım değişiklikler yapılıyor. HDP Grubu, polisleri, askerleri suçlayan bu iddialarından vazgeçiyor, buna göre.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Ne alakası var. Orada okumuyor musun, “Yaşam hakkı ihlali…” diyor?

OKTAY VURAL (Devamla) – Ama grup başkan vekili diyor ki: “Hayır, 481 sıra no.lu Meclis Başkanlığında olan o önergemiz duruyor. Buradaki değişikliğiniz onu değiştirmez.” Onun için buradaki değişikliğin bir anlamı yoktur. Önerge milletvekilleri tarafından verilmiştir. Milletvekilleri tarafından verilen önergenin milletvekilleri tarafından yenilenmesi gerekiyor. Halkların Demokratik Partisinin polisi, askeri suçlamaktan vazgeçen yeni bir iradesi olursa, yeni bir 482 sıra sayısıyla veya başka bir sıra sayısıyla gündeme gelir, genel evraktan geçer, ondan sonra bunun da usulüne uygun olarak Danışma Kurulu tarafından gündeme alınması istenebilir.

Ama değerli arkadaşlarım, burada yapılmış palyatif bir değişiklik genel evrakta duran bu suçlamaları değiştirmiyor. Onun için Milliyetçi Hareket Partisi olarak böyle bir irade beyanıyla bunların değiştirilmesi konusunda atılan adımı meşrulaştırmak durumundayız, hukukileştirmek durumundayız. Burada kalkıp efendim, çocukların öldürülmesinden bahsedenler, bebek katillerinin kim olduğunu gayet iyi biliyor. Oradaki insanlara zulmedenlerin, sofradaki insanları öldürenlerin, çocukları öldürenlerin kimler olduğunu milletimiz biliyor. İşte, terörle mücadele edenler bu teröristlerle mücadele ediyor. O yörede kanun çerçevesinde görev yapan güvenlik görevlilerini suçlayan bu önergenin gündeme alınmasıyla ilgili bu husus yeni bir önerge olduğu için “Alamazsınız.” dedik.

Sayın Başkanım, bu önerge doğrudan doğruya Meclis Başkanlığına, buraya verildiği için güdeme almama yetkisi vardır. İstirham ediyorum Sayın Başkan, usul tartışması bu, önemli bir konudur. Terörle mücadelede Türkiye Büyük Millet Meclisinin askerin ve polisin yanında olduğunu göstermek için bu kararınızı, usul tartışmanızı lütfen milletvekillerinin oyuna sununuz, kendiniz karar vermeyiniz, istirham ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKTAY VURAL (Devamla) - Terörle mücadele eden askerimizin, polisimizin yanında olunduğu iradesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından verilmesinin çok önemli olduğunu ifade ediyor, hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Vural.

Tutumum lehinde ikinci söz İstanbul Milletvekili Sayın Kubat’a aittir.

Buyurun Sayın Kubat.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Çok değerli Başkanım, öncelikle şunu ifade etmek isterim ki düzeltmeden önceki HDP grup önerisinin o içeriğiyle gerçekten Genel Kurulda görüşülemeyeceğine dair Milliyetçi Hareket Partisinin görüşüne aynen katılıyorum, o içerik Anayasa ve İç Tüzük’e tamamen aykırıydı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, tabii, değerli arkadaşlar, burada araştırma önergesini görüşmüyoruz, araştırma önergesi şu anda sırada bekliyor, onun bugün gündeme alınarak görüşmelerinin yapılmasına dair İç Tüzük’ün 19’uncu maddesinin atfı suretiyle 63’e göre bir usul tartışması yapıyoruz aslında şu anda grup önerilerini görüşürken, o da bir usul tartışması niteliği itibarıyla. Dolayısıyla, bizim usulen belli bir meseledeki tavrımız, esasa yönelik tavrımızdan farklı olabilir. Burada Halkların Demokratik Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesindeki gerekçeler gerçekten -arada, içeride de izah ettik- Anayasa’ya kesinlikle aykırı ifadeler içeriyordu, somut biçimde kesin yargı içeren suçlamalar vardı yani bir iddianame hüviyetini taşıyordu. Ancak bu görüşmeler sonrasında burada araştırma önergesi hüviyeti usuli açıdan görüşülebilir bir noktaya getirildi. Burada yaşam hakkı uluslararası hukukla da güvence altına alınmış bir haktır, bunun ihlaline yönelik iddialarla ilgili olarak bir araştırma önergesi hüviyeti şu anda kazanmış durumda.

Bunun şu an gündeme alınıp alınamayacağına ilişkin tartışmaya gelince, arkadaşlar, evet, biz bunu usulen uzlaşmayla yapıyorduk. Sayın Akif Hamzaçebi Başkanımızın daha bir ay önceki yönettiği oturumda da buna benzer bir düzeltme iradesini eğer ortaya koyuyorsa Genel Kurul bu noktada grupların mutabakatıyla bu görüşmelerin yapılmasından yana bir tavır koyuyordu. Biz, AK PARTİ olarak devletin ve milletin birliğini ve ülkenin huzur ve güvenliğini sağlamak için canını dişine takarak hukuk içerisinde fedakârca yürütülen; polisimizin, askerimizin, korucularımızın, bütün kamu görevlilerimizin, sağlık görevlilerimizin, öğretmenlerimizin orada yürüttüğü mücadeleye sonuna kadar destek veriyoruz. Bunların eylem ve işlemlerinden dolayı bir kısım hukuka aykırılık iddiaları olabilir. Bunu, usul çerçevesinde, yine Anayasa ve İç Tüzük’ün kuralları çerçevesinde, fikir özgürlüğü çerçevesinde elbette siyasi partiler dile getirebilir. Biz de Hükûmet olarak, AK PARTİ Grubu olarak bu iddiaların kati suretle doğru olmadığını, yanlış olduğunu buradan bir kez daha ifade ediyorum. Ancak şu anda düzeltme neticesi, hukuka aykırılıklar giderildiğinden dolayı ve grupların bu konuda bir uzlaşı olması durumunda, bu önergenin görüşülmesi noktasında…

OKTAY VURAL (İzmir) – Uzlaşma yok.

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Değerli Başkanım onu ifade ediyorum, İç Tüzük, yani bu da bir usul tartışması mahiyetinde olduğundan dolayı görüşülmesinde bir mahzur olmadığını, bunun dışında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) - …esasa ilişkin bütün iddiaları kökten reddettiğimizi yüce heyetinize arz eder, saygıyla sizleri selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kubat.

OKTAY VURAL (İzmir) – Doğan Bey, fotokopideki değişiklik aslını nasıl değiştiriyor? Milletvekilleriyle doğruları paylaşalım, burada net olalım lütfen.

BAŞKAN - Tutumum aleyhinde ikinci ve son söz Manisa Milletvekili Sayın Özel, buyurun.

Süreniz üç dakikadır. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, şu anda bulunduğunuz konumda, pozisyonda olmayı gerçekten istemezdik. Meclis Başkanımız kuyuya bir taş attı deyim yerindeyse, bunu 40 tane grup başkan vekili, 40 tane Meclis başkan vekili gelse bu noktadan sonra bunu düzeltmek mümkün değil. Açmış olduğunuz usul tartışması ve lehinizde iktidar partisi grubu adına konuşan Sayın Kubat’ın ifadelerinin tamamı da Sayın Meclis Başkanı tekzip ve hatasını teşhis ve teşhir noktasındadır. Çünkü, Sayın Meclis Başkanı daha önce defalarca Anayasa’ya ya da İç Tüzük’e aykırılıklar gerekçesiyle verilmiş olan pek çok önergemizi iade etmişken bugün Halkların Demokratik Partisinin önergesini iade etmiyorsa bu noktada, bundan sonra yapması gereken -oturuma ara verilmesi- sizin yerinize oturumu yönetmek üzere kendisinin gelmesi, kararının arkasında durmasıdır.

Şimdi, siz, Sayın Başkanın hata yaptığını düşünerek, bir doktor reçetesinde düzeltme yapıp doktorun altına paraf atması suretiyle hasta mağduriyetinin önüne geçilmesi gibi bir uygulamayı Halkların Demokratik Partisinin önergesi üzerinde yapıyorsunuz. Önerge, içerik olarak esasa yönelik olarak burada konuşulur, tartışılır.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak her zaman şunu söyledik -biraz önce sizden aynı ifadeleri duymak hem sevindirici hem şaşırtıcı- biz, kimsenin suçu ispatlanana kadar suçlu muamelesi görmemesini, bu kürsülerden de bu ifadeleri kullananların son derece dikkatli olmaları gerektiğini savunuruz. Ancak, geçen dönem grup başkan vekilliği görevini üstlendiğiniz grubunuzun gerek siz gerekse çok sayıda temsilcisi, Ergenekon davası sürerken o davada yargılanan kişilere buradan açıkça “terörist” dediniz, Balyoz davasında yargılanan kişilerin tamamını “darbeci” olarak itham ettiniz. Askerî casusluk davasında kişilerin mesleki onurlarına casus, kişisel onurlarına fuhuş lekesi sürüldü. Bunların her birisi, burada bizim tarafımızdan masumiyet karinesi bağlamında ifade edildi. Hem grubunuzdan tepkiler oldu hem de peşi sıra sataşmadan söz alarak bu konuda darbeciye “darbe” denileceğini, orada ortada kesin bir vaka olduğunu falan ifade ettiniz.

Şimdi geldiğimiz noktada, sizin o günkü durumlarla ilgili “Kandırıldık.” diyor olmanız, o gün hukuka uygun davranmamanızı ve bugün de buradaki savunmanızın içindeki kavramsal çelişkiyi maalesef ortadan kaldırmaz. Ayrıca, aynı tutumu sürdürüyor, akademisyenlere, muhalefet partisi milletvekillerine -başta Cumhurbaşkanı, Başbakan ağzıyla- vatan hainliği yaftasını vurmaktan da çekinmiyorsunuz. Tutumunuzun tamamen aleyhindeyiz.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özel.

Sayın Vural’ın daha önce mezkûr önergesi -MHP tarafından verilen önergesi- Meclis Başkanlığınca iade edildiği için grup önerisi o zaman konusuz kalmıştır. Dolayısıyla, oturumu yöneten başkan vekilinin teknik olarak bir düzeltme yapması da mümkün değildi.

Şimdi, HDP grup önerisine gelince, HDP grup önerisine konu araştırma önergesiyse Meclis Başkanlığınca henüz inceleme aşamasında ve dolayısıyla iade dâhil herhangi bir işlem yapılmamış. HDP grup önerisine konu bu araştırma önergesi hâlen Genel Kurulun bilgisine sunulup gelen kâğıtlara alınmış değildir, hâlen inceleme aşamasında olduğundan Meclis Başkanlığınca herhangi bir işleme de konu yapılmamıştır. Dolayısıyla, HDP grup önerisi konusuz değildir, iade edilmemiştir, önerge sahiplerince de, daha önceki teamüllere de uygun bir şekilde Anayasa ve İç Tüzük’e göre gerekli düzeltmeler yapılmıştır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hangi milletvekilleri yapmış Sayın Başkan, kimler?

BAŞKAN – Diğer yandan, ilk imza sahibi tarafından…

OKTAY VURAL (İzmir) – Kim?

BAŞKAN - …önergenin düzeltilmesiyse, dediğimiz gibi, Meclis teamüllerine de uygun olduğundan tutumumda bir değişiklik yoktur.

OKTAY VURAL (İzmir) – Kim efendim, bu paraflar kimin?

BAŞKAN – Daha önce de…

Bakın, şu anda önümde bir örnek var.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, niye ısrar ediyorsunuz? Bu önergenin aslı Meclis Başkanında duruyor.

BAŞKAN – Sayın Vural, tamamen Meclise, İç Tüzük’e uygun bir şekilde.

OKTAY VURAL (İzmir) – Dolayısıyla, bu irade yeni bir araştırma önergesi olmasını gerektiriyor.

BAŞKAN – Bakın, Şırnak Milletvekili Aycan İrmez’in vermiş olduğu bir araştırma önergesi var, aynı şekilde paraf ederek, düzelterek devam ettirilmiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, polisi ve askeri suçlayan bir önergenin gündeme alınmasını lütfen oya sununuz.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, kanaatinizi belirtin de gündeme geçelim.

BAŞKAN – Başka da önergeler vardır. Dolayısıyla, tutumumda bir değişiklik yoktur.

OKTAY VURAL (İzmir) – Oya sunun.

BAŞKAN – Efendim, sizin oya sunma gibi bir talebiniz vardır…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bu konuda Meclis Başkanlığına verdiğimiz bir önerge var.

BAŞKAN – …ancak, bu benim takdirimdedir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Okuyun efendim.

BAŞKAN – Tamamen Anayasa’ya ve İç Tüzük’e uygun olarak yönetiyorum ve tutumumda hiçbir değişiklik yoktur.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, Meclis Başkanlığına verdiğimiz…

BAŞKAN – Tutumumda bir değişiklik yoktur.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, Sayın Meclis Başkanlığına verdiğimiz önergeyi okuyun.

BAŞKAN – Önergenizi aldım, oya sunmamızı talep ediyorsunuz…

OKTAY VURAL (İzmir) – Okuyun, ne olduğunu söyleyin.

BAŞKAN – Oya sunmayı talep ediyorsunuz…

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet.

BAŞKAN – Bu, tamamen oturumu yöneten Meclis başkan vekilinin takdirinde olan bir konu.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yazıklar olsun ya, yazıklar olsun!

BAŞKAN - Dolayısıyla, tutumumda bir değişiklik yoktur.

OKTAY VURAL (İzmir) – Niye?

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – “Tutumumda bir değişiklik yoktur.” dediniz, bekliyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Şuna bak, buyurun; Doğan Bey, buyurun…

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubunun…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın İnceöz, neden istemiyorsunuz?

BAŞKAN - …İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır…

OKTAY VURAL (İzmir) – Buyurun oya sunalım.

BAŞKAN - …okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Milletvekili olarak biz reddedilmesini istiyoruz, reddedilmesini istiyoruz.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Reddedilmesini istiyoruz, haydi!

BAŞKAN – Okutuyorum…

OKTAY VURAL (İzmir) – Haydi, haydi!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Vural, biraz sonra reddedeceğiz zaten.

OKTAY VURAL (İzmir) – Böyle bir şey olur mu canım? Böyle bir şey olur mu ya?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Vural, biraz sonra reddedeceğiz, reddedeceğiz; sen merak etme.

BAŞKAN – Sayın Vural, tartışma sona ermiştir, gündeme geçtik. Lütfen…

OKTAY VURAL (İzmir) – Fotokopi üzerinde yapılan değişikliği aslında nasıl kabul edersiniz, böyle bir şey olur mu yahu?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Vural, biraz sonra reddedeceğiz, biraz sonra reddedeceğiz zaten, hiç merak etme.

OKTAY VURAL (İzmir) – Önemli olan bunu reddetmektir.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hayır, biraz sonra reddedeceğiz. Reddedeceğiz bakın, o zaman da ret vereceğiz.

OKTAY VURAL (İzmir) - Önemli olan bu iradeye karşı durmaktır. Ne kadar sessizsiniz ya? Ne kadar sessizsiniz?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kırcı.

IX.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, 5/1/2016 tarihinde Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan ve arkadaşları tarafından, 7 Haziran seçim sonuçlarından sonra sokağa çıkma yasağı ilan edilen bölgelerde işbu önergenin yazım tarihi itibarıyla 61 çocuğun yaşam haklarının ihlal edildiği iddialarından hareketle yaşanan çocuk ölümlerinin ve bu yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 26 Ocak 2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

(Kâtip Üye Balıkesir Milletvekili Sema Kırcı tarafından önergenin okunmasına başlandı)

“Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 26/01/2016 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında toplanamadığından…”

OKTAY VURAL (İzmir) – Yazıklar olsun! Yazıklar olsun!

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Samimiyet, samimiyet.

(Kâtip Üye Balıkesir Milletvekili Sema Kırcı tarafından önergenin okunmasına devam edildi)

“…grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                Çağlar Demirel

                                                                                                    Diyarbakır

                                                                                             Grup Başkan Vekili

Öneri:

5 Ocak 2016 tarihinde, Diyarbakır Milletvekili Sayın Nursel Aydoğan ve arkadaşları tarafından verilen (481 sıra numaralı), 7 Haziran seçim sonuçlarından sonra sokağa çıkma yasağı ilan edilen bölgelerde işbu önergenin yazım tarihi itibarıyla 61 çocuğun yaşam haklarının ihlal edildiği iddialarından hareketle…”

RUHİ ERSOY (Osmaniye) - Milletin iradesini istiyoruz, milletin.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ben milletin iradesinden bahsediyorum, ondan sonra terörle mücadele ahkâmı kesiyorsunuz.

(Kâtip Üye Balıkesir Milletvekili Sema Kırcı tarafından önergenin okunmasına devam edildi)

 “…yaşanan çocuk ölümlerinin ve bu yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine…”

OKTAY VURAL (İzmir) – Böyle bir şey olmaz.

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Samimiyet, terörle mücadelede samimiyet. Türk polisinin, Türk askerinin katliamcı olarak ifade edildiği bir ortamda Türkiye Büyük Millet Meclisinde durmuyoruz. Buna müdahale etmeyen iktidarı ve Meclis başkan vekilini protesto ediyoruz.

(Milliyetçi Hareket Partisi Milletvekilleri Genel Kurul salonunu terk etti)

(Kâtip Üye Balıkesir Milletvekili Sema Kırcı tarafından önergenin okunmasına devam edildi)

“…verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 26/01/2016 Salı günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.”

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grubu önerisi…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sizin de katil olduğunuza ilişkin önerge gelse ne yapacaksınız?

BAŞKAN - …lehinde ilk söz Siirt Milletvekili Besime Konca’ya aittir.

Buyurun Sayın Konca. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

BESİME KONCA (Siirt) – Sayın Başkan, ben bugün yine bu Genel Kurulu selamlamayacağım.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Niye çıktın o zaman?

BESİME KONCA (Devamla) – Çünkü sandalyelerin yarısı boştur.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Nerede boş, gözlerin mi görmüyor senin?

BESİME KONCA (Devamla) - Burada, Hükûmet yetkililerinin ve 316-317 vekili olan Hükûmetin… Bu sandalyelerin, bu kürsülerin burada dolu olması gerekiyordu.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Dolu işte, görmüyor musun?

HASAN KARAL (Rize) – Biz de seni dinlemiyoruz o zaman.

BESİME KONCA (Devamla) – Adım adım insanların öldüğü, dört gündür 4 insanın, her gün 1 insanın hayatını kaybettiği ve 24 insanın da hâlen tehlikede olduğu, her an ölebileceği bir gün yaşıyoruz ve biz Parlamentodayız. Bunları dile getirmek için, bunları muhalefetle ve Hükûmetle paylaşmak ve ortak bir çözüm bulmak için bugün biz bu Parlamentodayız. Çoğu arkadaşlarımız bu çatışmayı, çoğu arkadaşlarımız bu katliamları engellemek için bugün Parlamentoda değiller.

Evet, önergemizi kabul etmeyebilirler, MHP, şu an burayı terk etti ve gitti. Burada olsalardı sorardık: 12 Eylülde Maraş katliamını kim yaptı acaba, polis, asker bu kadar masumsa? Sivas katliamını kim yaptı? 1990’larda binlerce insanı kim öldürdü? Eğer bugün terörle mücadeleyi haklı görüyorsanız ve eğer bugün, burada, Silopi’de, Cizre’de, Sur’da elli altı gündür yüz binlerce insan abluka altındaysa, bütün illeri sayarsak milyonlarca insan abluka altındaysa, bugün Cizre’de elli dört gündür sokağa çıkma yasağı söz konusuysa bunları neyle açıklayacağız? Bunları araştırmayacak mıyız? O zaman araştırma önergelerimizden niye korkuyorsunuz? Burada tartışalım. Madem siz haklısınız, madem polis, asker hukuksuzluk yapmıyor, kanunsuzluk yapmıyor, cinayet işlemiyor, o zaman niye görüşmüyorsunuz? Niye siz içinde yer almıyorsunuz bu komisyonun? Niye gidip siz araştırmıyorsunuz? Yaptığını bildiğiniz için, bugün, burada usul tartışması yapıyorsunuz ya da bu önergenin buraya gelmemesi gerektiğini söylüyorsunuz. Bunu bildiğiniz için, bundan emin olduğunuz için ve geçmişte, partiler olarak siz de bunun içinde yer aldığınız için, siyaseten olsun bireyleriniz ve politikalarınız olsun, bunu yürüttüğünüz için bugün bu araştırma önergesinin geçmemesi için direniyorsunuz.

Bunları her zaman dile getireceğiz. Bunları tartışmak zorundayız. Şu an biz çok daha farklı şeyler de yapabilirdik. Çok daha farklı şeyler de yapabilirdik. Bu Meclisin bu durumu tartışması lazım.

Biz, beş gündür, Başbakanla iki gün görüşmek için randevu istedik, tartışmak istedik. İçişleri Bakanıyla görüşüyoruz, Millî Savunma Bakanıyla görüşüyoruz, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarıyla görüşüyoruz. Başbakan “Sağlık Bakanımız işini yapıyor.” diyor, “İçişleri Bakanımız görevini yapıyor.” diyor ve beş gündür hâlen bu 28 insanımıza ulaşamıyoruz. Ve hâlen o beş katlı binanın iki katı bombalarla harabe edilmiştir, yıkılmıştır, iki katı kalmıştır. Beş katlı bir binada 28 insan mahsur kalmıştır, katliamla karşı karşıyadır.

Bu ülkeyi kim yönetiyor acaba? İçişleri Bakanının gücü yetmiyorsa, Millî Savunma Bakanı “Çözeceğim.” deyip gücü yetmiyorsa, bugün bütün sağlık kurumları Sağlık Bakanından bu sorunun çözümü için randevu almak ve görüşmek istedikleri hâlde bir şeyler yapamıyorlarsa, odalar ve barolar başkanları Şırnak’a müdahale etmek, bu soruna dâhil olmak istiyorlarsa ve hâlen bir şey yapamıyorlarsa bu ülkeyi kim yönetiyor. Hükûmete sormak istiyoruz: Siz kürdistan illerimizde yetkinizi kime verdiniz?

MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Kürdistan illeri yok!

BESİME KONCA (Devamla) – AKP Hükûmetine ya da seçmenine sormak istiyorum: Siz bir hükûmet kurmaları için mi, bu ülkeyi yönetmeleri için mi AKP’ye oy verdiniz? Gerçekten özel harekât timlerine mi, esedullah timlerine mi ya da başka bilemediğimiz hangi güçler için oy kullandınız? Çünkü bugün orayı bu güçler yönetiyor. İçişleri Bakanı bir şey yapamıyorsa, Savunma Bakanı yapamıyorsa, Sağlık Bakanı yapamıyorsa, Başbakan… Evet, ben de vardım, iki dakika ayaküstü görüştük “Bunu çözün.” dememize rağmen Başbakan bu 24 insanın hayatını nasıl kurtaracağını değil “Orada hendekler var.” diyor ayaküstü. Bu hendeklerle ilgili de bakın, vekili olduğum ilde de durum budur. Vekili olduğum ilde iki gündür mahalleler abluka altındadır. Şehir dışından paletli panzerler getirilip tepelere konuşlandırıldı ve orada hendek yok, orada barikat yok, bunu bilmeniz gerekiyor. Bunu bilmeniz gerekiyor, orada terörist de yok. Orada bir halkı ablukaya alıyorsunuz. Terörle mücadele ediyorsanız “Deneyimliyiz.” diyoruz niye peki milyonlar üzerinde sokağa çıkma yasağı ilan ediyorsunuz, elektriğini kesiyorsunuz, suyunu kesiyorsunuz, başka şeyler yapıyorsunuz?

Bakın, oradaki yaralı insanların… Panzerden atılan bombalarla, kurşunlarla ayağından yaralanan insanın beş gündür ayağı kangren oluyor. İçecek suları söz konusu değil. Bu değildir sizin terörle mücadele yönteminiz. Bu sizin güçsüzlüğünüzdür. Bu Mecliste siyaset üretilemediği için, CHP de MHP de AKP’nin arka bahçesi gibi burada çalıştığı için orada insanlar katlediliyor. Buna niçin sesinizi çıkarmıyorsunuz? Her öldürülen asker için “Allah’tan rahmet diliyorum.” diyorsunuz. Parlamento Allah’tan rahmet dileme yeri değil, sorunları çözme yeridir, sorunları görüşme yeridir. Bunu niye yapmıyorsunuz?

Evet, Silopi’de de, Cizre’de de, söylediğimiz gibi… Takip ediyorum, bak, özel harekât timleri Twitter’larında yarın bir gün Şırnak’ta, yarın bir gün İdil’de ya da başka bir yerde ne yapacaklarını bangır bangır tartışıyorlar ve Twitter’larda, Facebook’larda paylaşıyorlar. Ama sizin kamu görevlileriniz Siirt’te 110 kamu çalışanı için Facebook ve Twitter hesaplarındaki paylaşımlarından dolayı soruşturma açıyor.

Bak, Mücahit Ongulu Siirt’te katledildi, üniversite öğrencisiydi ve “Volkan” adında polis amiri -soyadını bilmiyorum- vekil olarak bana dedi ki: “Ben Mücahit’i senden daha iyi tanıyorum, ben bu kadar gün evlerine gitmişim.” Göz altına alınmış ve orada katledildi, 5 kişi katledildi. Bedenini götürdüler, başını sokakta bıraktılar bir insanın. Bunların hepsi cinayettir, bunların hepsi katliamdır ve o sokakta bırakılan başı insanlar ertesi gün gördü, savcılığı çağırarak götürüp savcılığa teslim ettiler. Siz hangi anlayışla yönetiyorsunuz? Bu kürsülerde oturmakla, bu koltuklarda oturmakla oralarda yaşananı göremezsiniz, görmüyorsunuz.

Bak, bugünkü bütün havuz medyasının manşeti neydi, bakmışsınızdır. Cizre’de bir evde kalıp, Türk Bayrağı’nı asıp “Burada kaldık, yedik, içtik, size de 100 lira bırakıyoruz, azdır.” diye, bütün manşetler buydu. O evin insanları nerededir, niye çıktı? Polis ya da özel harekât timi niye gidip bir insanın evinde kalıyor, yiyor, içiyor, Türk Bayrağı’nı asıp sonra da 100 lira bırakıyor? Ve niye bütün basın, 28 kişiyi, orada mahsur kalan ve orada yaralı olan, ölümle pençeleşen insanları manşet yapmıyor; polisin, özel harekât timinin bir evde bıraktığı 100 lirayı tartışıyor, manşet yapıyor? Bunların hepsi faşizm değil mi, bunların hepsi katliama teşvik değil mi? Bunu sizin o desteklediğiniz basın yapmıyor mu?

Bugün burada başka bir şeyin tartışılmaması gerekiyor. Bugün 4 kişi katledildi, 4 kişi hayatını, yaşamını yitirdi. 24 kişi oradan çıkarılana kadar burada başka bir şeyin tartışılmasına izin vermeyeceğiz.

MURAT DEMİR (Kastamonu) - Yok ya!

BESİME KONCA (Devamla) - Evet, tartışılmaması gerekir.

MURAT DEMİR (Kastamonu) - Yok ya!

BESİME KONCA (Devamla) - Vicdani, ahlaki, insani olarak söylüyorum.

Gerçekten, bu Parlamentoyla, bu siyasetle AKP iktidarı kulis iktidarı olmuştur, kulis partisi olmuştur. Burada yoksunuz; kulislerde oturuyorsunuz, el kaldırmak için buraya geliyorsunuz.

MURAT DEMİR (Kastamonu) - Seni mi dinleyeceğiz?

BESİME KONCA (Devamla) - Bari elinizi burada bırakın gidin. Alın, onu da satın alın, birer el burada bırakın, otomatiğe de bağlayın, kalkar, iner. Siz niye buradasınız?

HASAN TURAN (İstanbul) - Sizi dinlemek istemiyoruz.

BESİME KONCA (Devamla) - Siyasetinizin hepsi kulistir. Kamuoyuna, topluma, halka, Parlamentoya, muhalefete açık bir siyasi kültürünüz yoktur, bir siyaset anlayışınız yoktur. Türkiye’yi demokratikleştirme gibi bir perspektifiniz söz konusu değil.

MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Kendi sıralarına bakıp söyle bunu.

BESİME KONCA (Devamla) - Bak, Cumhurbaşkanı aylardır periyodik olarak muhtarlarla toplantı yapıyor. Yeni periyoduna kaymakamları ekledi, hayırlı olsun. Diyor ki: “Terörle mücadelede yasal sorunumuz yoktur, hukuk sorunumuz yoktur. Güçlü çalışacak bireylere ihtiyacımız var, insanlara ihtiyacımız var.” Ve bugün orada kayyum görevini kaymakamlara vermiştir, “Her şeyi yapabilirsiniz, belediyenin yetkilerine müdahale edebilirsiniz.” diyor. Başka şeyler söylüyor, diyor ki: “Doğrudan bana ulaşabilirsiniz. Sekreterliğim üzerinden direkt bana ulaşabilirsiniz…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BESİME KONCA (Devamla) - …olup biten sorunları.” Bu işleyiş kimindir? Bu Hükûmet niye var? Bu Başbakan niye var?

Bu araştırma önergemizi görüşmek zorundasınız. Kendinize güveniyorsanız araştırırsınız, içinde yer alırsınız; soruşturulur, haklılığınız açığa çıkar.

MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Araştırmaya gerek yok Hanımefendi.

BAŞKAN - Süreniz dolmuştur Sayın Konca.

BESİME KONCA (Devamla) - Yoksa tarih bunu yazacak, vicdanınız sızlayacak. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi aleyhinde Zeki Aygün, Kocaeli Milletvekili.

Buyurun Sayın Aygün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; ben de hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

HDP’nin araştırma önergesi üzerine, aleyhine söz almış bulunuyorum.

Aşağı yukarı üç aydan beri burada HDP’nin milletvekilleri canhıraş bir şekilde söz almış konuşuyorlar. Tabii, ben şunu merak ediyorum: Kırk yıldan beri ölen bu insanlar veya şehit olan askerimiz, polisimiz için acaba bu kadar canıyürekten konuştular mı burada? Hayır.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Herkes için konuşuyoruz biz.

ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Önerge verdiler mi? Hayır. Ha, bugün niye bağırıyorlar, niye bu kadar yapıyorlar? Belli ki sırtlarını dayadıkları o PKK terörünün elemanları öldüğü için bağırıyorlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ABDULLAH ZEYDAN (Hakkâri) – Halk ölüyor, halk, siviller ölüyor.

ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Hayır, orada halk ölüyor, halkı öldüren sizsiniz ve sebep oluyorsunuz, burada sözcülüğünü yapıyorsunuz. (HDP sıralarından gürültüler) Bakın, ben üç yıldan beri Hakkâri koordinatörlüğü yapıyorum, Kocaeli Milletvekiliyim, Hakkâri koordinatörlüğü yapıyorum.

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Niye yüzde 8 oy aldınız acaba?

ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Biraz önce de söylediniz “Oraya gidiyor musunuz?” diye. Ben geçen hafta ve bu hafta Van’daydım. Van’da güç birliği toplantısı yaptı Sayın Bakanımız. Oraya bütün sivil toplum örgütleri geldi, herkes geldi, Van’ı nasıl kalkındırırız, nasıl ekonomik sorunlarını çözeriz, bu insanları nasıl refaha kavuştururuz diye herkes geldi ama sizin milletvekilleriniz gelemedi çünkü dağdan izin alamadılar, belediye başkanınız dahi gelemedi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ben oradaydım. Ben üç yıldan beri Hakkâri’ye gittim. Hakkâri’deki tespitlerimi size burada söyleyebilirim.

BESİME KONCA (Siirt) – Onun için taşıyorsunuz değil mi şehirleri?

ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Bugün size oy veren, korkuyla oy veren oranın insanının ilk gittiğim gün bana söylediklerini söylüyorum. Bakın, ben Adil Zozani’ye de hatta dedim ki: Gel, seninle birlikte Hakkâri sokaklarında, Yüksekova sokaklarında gezelim, karşılıklı oturalım, konuşalım ama yok, misafirperverlik bile göstermediler, gösteremezsiniz.

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Zaten öyle tanıyorsunuz, sadece öyle tanıyorsunuz, başka ötesi yok.

ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Bakın, arkadaşlar, siz bu konuda samimi değilsiniz. Eğer samimi olsaydınız, bugün verdiğiniz önerge gibi, 1993 yılında sivil 33 askerimiz şehit edildiği zaman aynı hassasiyeti gösterirdiniz.

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Peki, şu anda bir şehirde kaç yerde arama noktası var?

ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Ama onları katleden, şehit eden o PKK’nın yanında durdunuz ve burada sözcülüğünü yapıyorsunuz. Ayıptır, ayıp!

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Oradaki insanlara hayatı zindan ettiniz.

ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Bakın, bugün siz eğer ölümler üzerine konuşacaksanız, bunlar çok konuşuldu burada. Siz bu işin sonucunu konuşuyorsunuz, sebeplerini konuşmanız lazım. Sebepleri şunlar…

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Sizin seçim kazanmanız, sizin seçim kazanmanız, sebep o.

ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Bugün “medeni” dediğimiz ülkelerin, yüzümüzü çevirdiğimiz ülkelerin, 400 bin Müslüman ölürken seyreden, 12 Fransız öldüğü zaman dünyayı ayağa kaldıran o çifte standartlı medeni ülkelerin şu anda çizmiş olduğu projelerin piyonusunuz ve onun burada sözcülüğünü yapıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Piyon sizsiniz, sizsiniz. Biz orada halkın içerisinden geliyoruz, sokaktan geliyoruz saraydan gelmiyoruz.

ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Evet, nasıl piyonudur, görün. Bakın, kırk yıllık süreci bir inceleyin, bunu çok rahat görürsünüz. Siz, 1980 yılında PKK terör örgütü çıktığı zaman ve onun savunucusu çıktığı zaman ne diyordunuz: Bölgenin kalkınmamışlığı üzerine, bölgenin gelişmemişliği üzerine siyaset ürettiniz. Peki, biz bu siyaseti üretirken ve geldiğimiz 2002’de oranın yöre insanı bize tek şunu söyledi: Olağanüstünü kaldırın, başka bir şey istemiyoruz. Ama biz geldik olağanüstünü, bir ay sonra kaldırdık.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Aman, aman! Kaldırdığınız olağanüstüyle sokağa çıkılmıyor.

ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Ondan sonra ne yaptık biliyor musunuz? O mağdur politikası yaptığınız -aynı Alman Milletvekili Claudia Roth’un ve Mitterand’ın karısıyla beraber- her hafta Diyarbakır’a gidip “Bak, bunlar, devlet size okul yapmıyor, yol yapmıyor, hastane yapmıyor, havaalanı yapmıyor.” diye mağdur edilen politikaların yanında yer alarak yaptığınız bütün hizmetleri yaptık.

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Yaptığınızı burada sunmayın, yapmanız gerekenler bunlar, yapmanız gerekenler.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – İnsanlar sokağa çıkamıyor.

ZEKİ AYGÜN (Devamla) – On üç yıldan beri bunu yaparken bunu yakan PKK terör örgütünün burada gelip sözcülüğünü yaptınız. Bakın, bu millet sizin bu çift yüzünüzü gördü.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ya, bu sizin göreviniz, göreviniz.

ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Bakın, devlet bugüne kadar kudret elini gösterdi, size üç yıldan beri de şefkat elini gösterdi.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Göstermesin. Mecburdur, mecburdur yapacak tabii.

ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Barış sürecini başlattı. O barış sürecinde ne yaptınız biliyor musunuz: Halkı tehdit ettiniz, sandıkları esir aldınız.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Mecburdur, görevidir.

ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Sırtınızı dayadığınız o PKK’nın, Dağlıca’daki terör örgütünün haber verip o şehir yapılanmasıyla ortaklaşa çalışıp orada insanları baskı unsuru yaptınız.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – İnsanlar şehir merkezinde tanklarla dövülüyor, tanklarla.

ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Ve orada hakkını savunduğunuz insanlardan haraç istediniz vergi adı altında. Vermeyince evini yaktınız, arabasını yaktınız ve kendilerini kurşunladınız. Vatandaş sizin yüzünüzü gördü. Bakın, bunu gördüğü içindir ki bir ay önce, bayramdan bir ay önce 38 militan Yüksekova’ya indi, halkı silahlandırmak istedi. Halk silahı almadı ve geldi devlete haber verdi.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – İki gün oraya gidin, hikâye yazma.

ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Devlet 38 militanı temizledi ve orada şunu gördük: Demek ki benim bin yıl beraber yaşadığım Kürt kardeşim, Çanakkale’de omuz omuza yatan dedelerimiz, omuz omuza yatan o kardeşim sizin bu çift yüzünüzü gördü ve ASALA Ermeni terör örgütünün arkasında durmadığını gördü. Maalesef, bu gerçeği gördüğü için bugün arkanızda değiller. Siz de bundan şimdi rahatsız oluyorsunuz ve burada, şimdi, telsizlerdeki konuşmalarda ne diyor: “Uymayan, bize destek olmayan halkı kurşunlayın.” Bunları hep yaşadık, yaşıyoruz. Siz bu gerçekleri görmediğiniz için, uluslararası oyunun piyonu olan PKK’nın şu anda burada sözcülüğünü yapıyorsunuz, hiç kusura kalmayın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bakın, dört gündür 24 insan orada bodruma tıkılmış, her gün 1’ini öldürüyorsunuz.

ZEKİ AYGÜN (Devamla) - Bakın arkadaşlar, bugün Orta Doğu’yu kan gölüne çevirenler, Şii-Sünni kavgası yaptıranlar, otuz yıldan beri de bize Kürt-Türk kavgası yaptırdılar, piyon olarak kullandılar. Bundan yüz yıl önce de Osmanlı’yı dağıtan o Haçlı Seferlerinin Haçlı zihniyeti o zaman da piyon kullandı. Anzaklıları getirdi, benim ecdadımla göğüs göğüse çarpıştırdı, 250 bin şehit verdik. Onun için sizler bu gerçekleri görmüyorsunuz. O oyunu hazırlayanlar o gün de maşa kullandılar. Bugün maşanın şekli değişti, kendi kurdunu kendi içinden üretiyor.

Bakın, Şırnaklı bir aşiretin evladıyla konuştum; ne diyor, biliyor musunuz: “Benim dedeme yüz yıl önce Lawrence’in adamları geldi, şu teklifte bulundu, dedi ki: ‘Siz burada güçlü bir aşiretsiniz, sizi biz silahlandıralım ve Osmanlı’ya karşı bayrak açın.’” Dedesinin verdiği cevap şu: “Onlar Müslüman, ben de Müslüman’ım elhamdülillah, siz keferesiniz.” (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Ama Müslümanların cenazeleri yedi gün sonra…

ZEKİ AYGÜN (Devamla) – “Ben Müslüman’ı arkadan vuracak kadar kahpe değilim.” diyen bir ecdadın torunlarısınız ama bugün, maalesef, o küresel oyunların şu anda sözcülüğünü burada yapıyorsunuz. “Ben, bin yıldan beri beraber yaşadığım öz babamı…”

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Taybet İnan’ın yedi gün sokakta cenazesi kaldı.

ZEKİ AYGÜN (Devamla) – “Ne kadar kötü olursa olsun o benim öz babamdır ama ben başka bir üvey baba istemiyorum.” diyen bir anlayışın torunlarısınız ama yanlış yoldasınız.

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Bir söyleyin bakalım: Müslüman Müslüman’a bunu yapar mı?

ZEKİ AYGÜN (Devamla) - Evet, Müslüman’ın Müslüman’a işte maalesef…

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Yedi gün Taybet İnan’ın cenazesi sokağın ortasında kaldı.

ZEKİ AYGÜN (Devamla) - İşte, o fitne, fesat ve şeylerden kaynaklanan…

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Kimin döneminde? Din tüccarlığını yapan parti döneminde.

ZEKİ AYGÜN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, bu küresel oyunları görün, siz bunun maşası olmayın...

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Siz de olmayın.

ZEKİ AYGÜN (Devamla) - …burada sözcülüğünü yapmayın.

Bakın, yazıktır bu millete. Komşunun 800 kilometrelik sınırında olan hâli görüyorsunuz.

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – O zaman gelin, Parlamentoda konuşun bunları, halkı öldürmeyin.

ZEKİ AYGÜN (Devamla) - Siz onların burada sözcülüğünü yapıyorsunuz, akan kanı görmüyorsunuz.

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Kim döküyor, kim, kim?

ZEKİ AYGÜN (Devamla) - Bizim 33 gencecik fidan gibi askerimizi şehit edenler nerede, onun için bir sesiniz çıktı mı burada?

BESİME KONCA (Siirt) – Çıkıyor, söylüyoruz!

ZEKİ AYGÜN (Devamla) - Dağlıca’da 16 askerimiz şehit edildi, sesiniz çıktı mı burada, rahat rahat oturuyordunuz orada?

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Ne yaptılar, cenazelerini kim aldı? Bizim barış anneleri ve milletvekilimiz gitti, onları aldı.

ZEKİ AYGÜN (Devamla) - Ne zaman sırtınızı yasladığınız o PKK terör örgütünün elemanları orada ölüyor, ondan sonra geliyorsunuz, burada ciyak ciyak bağırıyorsunuz. Onun için hiç kusura kalmayın…

ABDULLAH ZEYDAN (Hakkâri) – 7 Haziranda iktidar olsaydınız hiç kimse ölmezdi!

ZEKİ AYGÜN (Devamla) - Bakın, ben kefenini beline sarmış bir kurucu genel başkanın temsilcisiyim. Ben de kefenimi belime sardım, Bursa Koordinatörlüğünden Hakkâri Koordinatörlüğüne geldim ve üç yıldan beri orada koordinatörlük yapıyorum ve şu anda Van’ı da aldım.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) - Niye o bölgeye kefenle gitmek zorunda kaldınız?

ZEKİ AYGÜN (Devamla) - Bakın, sizin orada tehditlerinizi…

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Kefenle gitmeyin!

ZEKİ AYGÜN (Devamla) - Bakın, ben orada neler gördüm söyleyeyim size. İlk gittiğimde insanların söyledikleri şu: “Sayın Vekilim, hiçbir şey istemiyoruz sizden, şu devlet sandıklara sahip çıksın, şu adamlardan bizi kurtarın.”

BESİME KONCA (Siirt) – Çıktı, kaç çıktı? Rakamları, sonuçları söyleyin!

ZEKİ AYGÜN (Devamla) - Ondan sonra, Üzümlü ve Derecik kapılarının açılmasını istediler, gümrük kapılarının. Niye bu kapılar açılmadı bugüne kadar? Çünkü o üst akıl onu açtırmadı yanlış politikalarla, biz de onlara… Bizi yönetenler, bugüne kadar yönetenler yanlış yaptılar ve devlet ile askeri karşı karşıya getirdiler. Şimdi, biz bu oyunu bozduk, biz o kapıları açtık. 30 Mart seçimlerinden bir ay önce açıldı, kararı verildi ama siz oradaki memurları kaçıran PKK terör örgütüne ses çıkarmadınız. Evet, Üzümlü Gümrük Kapısı’nda çalışan memurlar kaçırıldı ve tehdit edildi.

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Kim çalışmaların içerisindeydi?

ZEKİ AYGÜN (Devamla) - Bakın, başka neler gördüm? Kaçırılan AK PARTİ’li bir arkadaşıma sekiz saat İncil dersi verildi dağlarda. Tamam mı?

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sen inanıyor musun buna ya?

ZEKİ AYGÜN (Devamla) - Evet, İncil dersi verildi. Siz nerelere hizmet ettiğinizi görüyorsunuz. Gerçekleri görüp de AK PARTİ’ye katılanların… (HDP sıralarından gürültüler) İnsanın gözünde hâlâ mermi olduğunu gördüm, hâlâ mermi olan gördüm. Bakın, 7 Haziranda Şemdinli’de Tütünlü köyünde bize destek veren halkın koyunlarını mezraya çıkarmaması için tehdit eden bir anlayışı gördüm.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKİ AYGÜN (Devamla) - Van güç birliğinden bahsetmiştim, oraya gidemeyen HDP milletvekilleri ve belediye başkanını gördüm.

BESİME KONCA (Siirt) – Yaşınızdan utanın!

ZEKİ AYGÜN (Devamla) - Onun için, buradan çıkıp boşuna hamaset yapıp fuzuli yere çenenizi yormayın. Bu millet bu gerçekleri görmüştür ve sizi çok iyi tahlil ediyordur.

BAŞKAN – Sayın Aygün, süreniz dolmuştur.

Teşekkür ediyoruz.

ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Onun için tehditle aldığınız oylar bile 13,5’tan 10,8’e düşmüştür, daha da düşecektir, bunu böyle bilin.

ABDULLAH ZEYDAN (Hakkâri) – Maşallah, Hakkâri’de iyi çalışmışsınız, yüzde 8 oy aldı AKP, iyi çalışmışsınız!

ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Ben hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Baluken...

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Konuşmanın tamamı partimize yönelik sataşmayla geçti.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Başkanım, PKK’ya sataştı.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Piyon olmaktan tutun da...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baluken. (HDP sıralarından alkışlar)

İki dakika süre veriyorum sataşmadan.

Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim lütfen.

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Kocaeli Milletvekili Zeki Aygün’ün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekili de herhâlde yaptığı konuşmanın hiçbir cümlesine inanmıyor olacak ki bütün...

ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Yaşadığım hadiseleri bana anlatma lütfen.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - ...konuşmasını sıramıza onaylatma ihtiyacı hissetti.

Şimdi, bu OHAL kaldırma meselesine önce bir gelelim. Şu anda sizin yaptığınız bu hâl var ya OHAL’i binlerce kez aratan bir hâldir. (HDP sıralarından alkışlar) Yasa dışıdır, hukuk dışıdır, kanunsuzdur ve her gün yeni bir katliamın altına imza atmaktadır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) 90’lı yıllarda köyler boşaltılırken siz bugün hukuk dışı bu hâlle ilçeleri ve illeri boşaltıyorsunuz.

MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Yeni Sur’dan geldi teşkilatımız.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Yüz binlerce insanı sürgüne gönderdiniz. Binlerce insanı, maalesef bu yapmış olduğunuz uygulamalarla bir katliama tabi tuttunuz.

Sizin bu askerlerle ilgili belirttiğiniz husus, herhâlde bizi takip etmiyorsunuz (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Burada sizin gibi asker cenazeleri üzerinden gelip siyaset yapacak değiliz.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – OHAL’i siz kaldırdınız değil mi?

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Bakın, biz buraya kışla içi şüpheli bir şekilde katledilen askerlerin önergesini getirdik, reddettiniz; alıkonan askerlerle ilgili ailelerin beklentisi var, getirdik, reddettiniz.

Dağlıca’dan bahsediyorsunuz. Dağlıca’da asker cenazeleri yirmi dört, kırk sekiz saat boyunca yerde yatarken sizin Başbakanınız Konya’da maç izliyordu, maç.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Doğru söyle, yalan söyleme.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Sonra, partili arkadaşlarımız gidip asker cenazelerini insanlık onuruna yaraşır bir şekilde getirip ailelerine ulaştırdılar. Biz bunları yaparken siz Taybet ananın cenazesini günlerce sokak ortasında beklettiniz, 3 aylık Miray bebeğin cenazesini yirmi bir gün boyunca hastane morgunda bile bekletmediniz. Dolayısıyla, buraya gelip böyle hamaset söylemlerine siz başvurmayın.

HÜSEYİN TURAN (İstanbul) – Hamaset sizin yaptığınız.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Siz âlâsını yapıyorsunuz.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Gelin gidelim, birlikte araştıralım. Madem Hakkâri Vekili de olmuşsunuz, siz de onay verin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Kim hata yapıyorsa; PKK yapıyorsa PKK, devlet yapıyorsa devlet, raporlaştırıp buraya gelip hep beraber tartışalım diyorum.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – PKK terör örgütü, biz devletiz.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) – İnsanlarla bizi görüştürmemek için elinizden geleni yapıyorsunuz.

BAŞKAN – Halkların…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biraz önce HDP Grubundan değerli konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisini -diğer partilerin de ismini vererek- bizim partimizi Adalet ve Kalkınma Partisinin arka bahçesi olmakla suçladı. O konuda cevap hakkımı kullanmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel, iki dakika.

Yeni bir sataşmaya meydan vermeyin.

2.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Siirt Milletvekili Besime Konca’nın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; esasen Adalet ve Kalkınma Partisi ile HDP Grubu arasında sıkça yaşanan bu tartışmalarda bir taraf olmak ve bu konuda bir şey söylemek durumunda değiliz ama Cumhuriyet Halk Partisini -başka partilerin de ismi sayılarak- Adalet ve Kalkınma Partisinin arka bahçesi olmakla suçladı sayın hatip.

Cumhuriyet Halk Partisinin legal ya da illegal hiçbir yapı, hiçbir örgüt, hiçbir kişiden talimat almayacağını, sadece ve sadece halktan talimat alacağını, bunun resmî seçimler yoluyla olacağını, sonunda da bir hesap verecekse halka karşı bu hesabı vereceğini, Cumhuriyet Halk Partisinin yapmış olduğu her icraatın, burada yapmış olduğu her konuşmanın sadece halkın ortak yararları üzerine yapılmış konuşmalar olduğunun altını çizer, bu konuşmada grubumuza yapılan saldırıyı da kınadığımızı ifade etmek isterim.

Ayrıca, Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli konuşmacısının rakamlarla arası pek iyi değil, dedi ki: “Irak’ta 200 bin Müslüman öldü, sesleri çıkmadı kimsenin ama Fransa’da 12 Fransız ölünce dünyayı ayağa kaldırdılar.” 2003’ten bugüne kadar ölen Müslüman sayısı 1 milyon 200 bindir ve “Fransızlar ölünce dünya ayağa kalktı.” dediğiniz noktada, Sayın Başbakan Davutoğlu Fransa’daki anma toplantısına gitmiştir. Eleştirdiğiniz eğer Türkiye’den oraya yapılan bu üst düzey katılımsa takdir sizin, bizce Fransa’daki o terör saldırısına karşı Türkiye'nin orada temsil edilmesi doğruydu, biz de onu doğru bulduk. Ancak yanlış olan şu: 1 milyon 200 bin Müslüman’ın ölmesi… 1 Mart tezkeresi burada görüşülüp de oylanırken grubunuzdan bizimle birlikte “hayır” oyu veren ve Türkiye'nin bu drama, bu katliama ortak olmamasını sağlayan milletvekilleri de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …o kefeni belindeki kurucu genel başkanınız tarafından tasfiye edilmiştir, o günden sonra hiçbir makam, mevkide de yer almamıştır.

Konuyu Meclisin bilgilerine sunarız. (CHP sıralarından alkışlar)

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, 5/1/2016 tarihinde Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan ve arkadaşları tarafından, 7 Haziran seçim sonuçlarından sonra sokağa çıkma yasağı ilan edilen bölgelerde işbu önergenin yazım tarihi itibarıyla 61 çocuğun yaşam haklarının ihlal edildiği iddialarından hareketle yaşanan çocuk ölümlerinin ve bu yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 26 Ocak 2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubunun önerisi lehinde ikinci ve son söz İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu.

Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP’nin grup önerisi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önce şunu ifade etmek istiyorum: Üç aydan beri, yaklaşık üç aydır Parlamento çalışıyor, aslında çalışıyor gibi görünüyor ama gruplar olarak öyle sanıyorum ki bindiğimiz dalı kesiyoruz. Değerli arkadaşlarım, üç aydan beri, özellikle HDP ve AKP gruplarının karşılıklı yapmış oldukları tartışmalarla, bu Parlamentonun çalışamayacağı, bu Parlamentonun milletin dertlerine derman olamayacağı izlenimi veriyoruz ve öyle inanıyorum ki bu, yazılmış bir senaryodur. “Bu Parlamentodan bir şey çıkmaz, dolayısıyla, parlamenter sistemden de bir şey çıkmaz.” buna koşuyorlar, buna şartlandırıyorlar milleti, bu konuda bütün grupları uyarmak isterim.

Değerli arkadaşlarım, Halkların Demokratik Partisinin önerisi bölgedeki sokağa çıkma yasakları ve çocuk ölümleri üzerine. Bakın, üç aydan beri biz bu konuyu konuşuyoruz, terör, terörle mücadele ve terörle mücadele esnasında ortaya çıkan insan hakları ihlalleriyle ilgili konuşuyoruz. Bunlar sonuç değerli arkadaşlarım, hiçbir zaman esasa girmedim ama insan haklarıyla ilgili de bir şey söylemek isterim. Bütün savaşlarda bir yaralı varsa -Çanakkale’de bunun hikâyeleri anlatılır- silahlar susar, o yaralı gidilip, alınır. Bu, uluslararası insan hakları belgeleriyle de, en vicdanla da, ahlakla da öyledir değerli arkadaşlarım. Eğer Cizre’de 28 kişi, bunlar kim olursa olsun -masum olur, terörist olur başka bir şey olur- eğer orada yaralı bekleniyorsa, bunun bir yolu bulunup bu yaralıların oradan alınması gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, önce şunu ifade etmek istiyorum, net bir şekilde altını çiziyorum: Hiçbir egemen demokratik ülkede bir güç çıkıp “Özerklik ilan ettim ve bunu silahla kabul ettireceğim.” diyemez, derse devlet bu güçle mücadele eder, bu gücü oradan atar, bu böyle biline, bu hiçbir şekilde tartışılmıyor. Ama başka bir şey daha var, o da böyle bilinmesi gerekiyor: Devlet, AKP, sadece böyle bir sorunla asla sadece güvenlikçi politikalarla baş edemez; bu da böyle bilinmesi gerekiyor. Terörle mücadelenin de, demokratik bir ülkede hukukun içinde olmak zorunda olduğu da, bu da böyle biline değerli arkadaşlarım.

Bakın, sonuçları konuşuyoruz, tabii çok önemli insan hakları ihlalleri, bunları konuşuyoruz ama esasen önümüzde bir kimlik sorunu var, bir demokrasi sorunu var, bunun üzerinde oturan bir terör sorunu var. Ha, “Yok” filan diyeceksiniz, “Kimlik sorunu yok. Nereden çıktı? Biz Kürt meselesini çözdük.” öyle diyor Sayın Cumhurbaşkanı. “Kalmadı, artık TRT Şeş var, her şey var, hallettik.” Yani bunları böyle diyebilirsiniz ama insanlar böyle algılıyor. Bu, bir kimlik sorunudur, demokrasi sorunudur, eşit yurttaşlık sorunudur. Kırk yıldır hatta yüz yıldır bunun temelinde bu var ve bu siyaset maalesef bunu çözemedi. Ha, “Çözüm süreci” dediniz. Evet, bütün yanlışlıklarına rağmen, usul yöntem yanlışlarına rağmen, kapalı kapılar arkasında yapılanlara rağmen, bu millet, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu dâhil bu çözüm sürecini büyük ölçüde destekledi. Ama ne oldu? Bu kürsüden hiç kimse, Başbakan ya da herhangi bir bakan, herhangi bir Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili bu sürecin niçin akamete uğradığını, niçin durduğunu anlatmadı bize; gelip söylemedi niçin bu süreç durdu, niçin tekrar kan akıyor, bunu kimse söylemedi değerli arkadaşlar. Ama biz biliyoruz, niçin böyle olduğunu biz biliyoruz. Kimin haklı kimin haksız olduğu çok önemli değil değerli arkadaşlarım. Biz biliyoruz olayı.

Şimdi, “Cumhuriyet Halk Partisi ve diğer partiler AKP’nin arka bahçesidir…” Geçen günlerde de HDP’nin grup başkan vekili çıktı, işte, “Cumhuriyet Halk Partisi ne diyor belli değil.”

Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisinin ne dediği çok açık, çok net Sayın Baluken. Çok açık bir şekilde söylüyor. Bir parti grubu, Cumhuriyet Halk Partisi, sizin gibi düşünmek, sizin istedikleriniz gibi düşünmek durumunda değil, Hükûmet gibi düşünmek durumunda değil. Özgün bir şekilde Kürt meselesinin çözümüyle ilgili, hem yöntem açısından hem de içerik açısından, esas açısından açık, net şeyleri var. Bir defa, bu sorunun bu Parlamentoda çözülmesi gerektiğini söylüyor. Kapalı kapılar arkasında yapılacak işlerle bu sorunun çözülemeyeceğini söylüyor. Bu bir demokrasi meselesidir, bu bir eşit yurttaşlık sorunudur, bunun halledileceği yer Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Elbette dünyada ne oluyor, bütün bunları biliyoruz. Kırk seneden beri elinde silahla dağlarda gezen bir örgüt var. Bu sorun çözülürken o örgütün silahlarını bırakması gerekiyor. Bunun için de dünyayı yeniden keşfetmemize gerek yok. Bunun için kimler nasıl görüşecek, bütün bunları da biliyoruz ama açık bir şekilde şuradan ifade ediyoruz: Bu sorun bir demokrasi meselesidir, eşit yurttaşlık meselesidir.

Elbette demokrasi meselesi dediğimiz zaman yerel yönetimler gelir ki Cumhuriyet Halk Partisi bu konuda Avrupa Yerel Yönetim Özerklik Şartı’nın kabul edilmesiyle ilgili defalarca açıklama yapmıştır. Dil ve diğer insan haklarıyla ilgili sorunların hepsini Cumhuriyet Halk Partisi çözmeye katkı sağlamaya hazırdır. Burada nerede netlik yok Sayın Baluken? Elbette Cumhuriyet Halk Partisi gibi bir parti sizin istediğiniz gibi ya da Hükûmet kanadının yaptığı gibi düşünmeyecektir, yapmayacaktır.

Şimdi bir soru sormak istiyorum değerli arkadaşlarım Türkiye Büyük Millet Meclisinden, buradan. Bakın, 2013 Martında Diyarbakır meydanında Nevruz’da bir şey söylendi. Şimdi egemen Kürt siyaseti bu noktada mı, değil mi, bu soruya cevap vermek durumundayız. Ne dendi? “Biz bölünmek istemiyoruz, ayrılmak istemiyoruz.”, bir. İki; ne denildi? “Bundan sonra silahla elde edilecek hiçbir hak yok, silahı bırakıyoruz.” Böyle mi arkadaşlar? Bu noktada mısınız? Eğer bu noktada isek bu sorunu Cumhuriyet Halk Partisi çözer, bu sorunu bu Meclis çözer değerli arkadaşlarım ama bu soruya tekrar cevap verilmesi gerekiyor.

Şimdi, burada bir şey söylüyorum: Eğer gerçekten yerel yönetimlerin güçlendirilmesi isteniyorsa, özerklik değil, ayrılma falan istenmiyorsa o zaman buradan şunu ifade ediyorum bu elinde silah tutanlara, bunlara sözü geçenlere, bunlarla ilişkisi olanlara: “Derhâl silahları bırakın hem de hiçbir ön koşulsuz, hiçbir şey istemeden derhâl silahları bırakın.” O zaman göreceksiniz Adalet ve Kalkınma Partisi eğer bir tuzak kuruyorsa, Cumhurbaşkanı bir tuzak kuruyorsa o tuzak, o oyun açığa düşecektir. Eğer şiddetin tırmandırılması üzerinde bir oyun kuruluyorsa ki ben bu kanaatteyim, o zaman bu oyun açığa düşecektir, yüzyıllardan beri bütün algılar açığa düşecektir, ne yaptıklarını şaşıracaklardır ve bu meseleyi de o zaman çözeceğiz.

Şimdi, Hükûmete de bir şey söylemek istiyorum: Bakın, Moro’da biliyorsunuz benzer bir problem vardı, Moro’da Moro İslami Kurtuluş Örgütü… 120 bin insan ölmüştü. Sayın Başbakan araya girdi, Sayın Davutoğlu araya girdi ve orada çözüm süreci yapılıyor 9 bin kilometre ötede. Araya girdi ve örgüt silahlarını teslim ederken de Birleşmiş Milletler Komisyonunun başında Haydar Berk diye bir Türk diplomat vardı değerli arkadaşlarım. Dolayısıyla Moro’da yapılan bu şey burada da çözülebilir.

Değerli arkadaşlarım, konuşmamın başında “Bu mesele terörle mücadeleyle çözülemez.” yani “Sadece terörle mücadeleyle çözülemez.” diye ifade ettim.

Şimdi, Hükûmet yine çözüm gevelemeye başladı. Dün Hükûmet sözcüsü 303 maddelik yeni bir planlarının olduğunu söyledi ve 5 ana grupta eylem planı; terörle mücadele, kamu diplomasisi, ekonomik tedbirler, maddi ve manevi zararların giderilmesi, idari tedbirler, insani tedbirler filan. Yuvarlak laflar! 303 madde ne olacak göreceğiz. Ama size bir şey söyleyeyim burada, açık, net bir şekilde bir şey söyleyelim Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna: Bakın, bir önceki çözüm sürecinin akamete uğraması ve tekrar yüzlerce can kaybetmemizin sebebi; bu çözüm sürecinin sınırlarının belli olmaması, kapalı kapılar arkasında olması, büyük ölçüde yöntem yanlışlığı idi. Gene aynı noktadan hareket edecekseniz çözemezsiniz bu işi. Şimdi, bu söylenen yuvarlak laflardan hareketle de şunu ifade etmek isterim ki bu, Adalet ve Kalkınma Partisinin daha evvel eleştirmiş olduğu hani “ceberut devlet” falan diyordunuz ya, “Bunu demokratikleştireceğiz.” o devletin yöntemlerine benziyor.

Son cümlelerimi söylüyorum; Adalet ve Kalkınma Partisini en güçlü gördüğünüz şu anda hikâyenizi kaybettiniz değerli arkadaşlar, sizin bir hikâyeniz yok artık, bu ülkeye söyleyeceğiniz, yapacağınız bir şey yok. Niye?

MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) – Millet öyle demiyor Sayın Vekilim.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Çünkü siz artık devlet oldunuz, devletleştiniz. Hangi devlet biliyor musunuz? Hani o “Demokratikleştireceğiz.” diye gelmiş olduğunuz devlet, ceberut devleti şimdi siz temsil ediyorsunuz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Terörle mücadele ediyoruz.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – O nedenle bu olaya bu şekilde yaklaşıyorsunuz. Böyle yaklaşırsanız bu problemi çözemezsiniz. Bu problem Türkiye’nin problemidir, bu problemi Türkiye Büyük Millet Meclisi çözebilir ancak burada konuşarak halledeceğiz bu sorunu.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bekaroğlu.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Baluken…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Bekaroğlu, 2 kez ismimi de zikrederek benim Cumhuriyet Halk Partisinin ne yaptığını belirsiz bulduğumu ve bununla ilgili farklı görüşler aktardığımı ifade etti, sataşmada bulundu.

BAŞKAN – Hayır, şöyle dedi Sayın Baluken, özellikle dinledim, sizin gibi düşünmek durumunda olmadığını ifade etti. Bunu bir sataşma olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Hayır, hayır yani “Baluken diyor ki: ‘CHP’nin ne yaptığı belli değil.’” Bu konuda 2 kez zikretti ve bizim…

BAŞKAN – Sayın Baluken, bakın…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Açık sataşmada bulundu Başkan. Yani bunun nesini tartışıyoruz?

BAŞKAN – Hayır, açık sataşma yok. Ben şunu gördüm, ben de dinledim, yani doğal olarak bir siyasi parti grubu temsilcisinin bir başka siyasi parti grubu temsilcisi gibi aynı düşünmek durumunda olmadığını ifade etti. Yani bunun dışında sizin partinize ya da şahsınıza söylediği herhangi bir şeyi ben…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – İşte, sataşmada bulundu yani CHP’nin siyasi tavrıyla ilgili benim kafa karışıklığı yarattığımı söyledi. Ona…

BAŞKAN – Sayın Baluken, böyle demedi, lütfen… Yani ben…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Hayır, açık bir şekilde öyle söyledi Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ben bakayım, tutanaklara bakayım, varsa söz veririm, tamam.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, tutanaklara bakmanızı gerektiren bir şey yok ki. “Baluken, CHP’nin ne yaptığı belirsiz” diye defalarca söyledi.

BAŞKAN – Sizin gibi düşünmek durumunda olmadığını ifade etti. Bundan doğal olarak…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Tamam, ben de ona itiraz etmiyorum zaten.

BAŞKAN – Tamam.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Tabii ki aynı düşünsek aynı siyasi parti sıralarında olurduk.

BAŞKAN – Tamam. Peki, nerede, sataşma ne oluyor?

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Ama benim CHP’nin politikalarıyla ilgili belirsizlik yarattığımı ve Genel Kurulu yanlış bilgilendirdiğimi ima ediyor.

BAŞKAN – Tamam, ben tutanakları isteyip bakacağım, varsa böyle bir şey vereceğim Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Açık değil mi Sayın Başkan sataşma?

BAŞKAN – Tamam, varsa vereceğim bu şekilde.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Tamam.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi aleyhinde ikinci ve son söz Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’a aittir.

Buyurun Sayın Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Doğrusu bize yönelik eleştirilerde genellikle bölgede, Kürt illerinde, kürdistan illerinde meydana gelen olayları…

ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) – Bırak “kürdistan”ı ya, Türkiye Cumhuriyeti.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – …gündeme getirdiğimizi ve bu konuda farklı bir yaklaşımı sergilemeye çalışıyorlar ama şunu ifade etmek isteriz ki: Bazı meseleler o kadar önceliklidir ki, o varken başka hiçbir şey konuşulamaz. Şu anda biz, yaşam hakkının yerle bir edildiği, yaralıların tedavi edilmediği, çocukların öldürüldüğü, cenazelerle yaralıların bir bodrumda tutulduğu zaman diliminde başka bir meseleyi konuşamayız.

Dört gündür Şırnak Milletvekilimiz Faysal Sarıyıldız -diğer milletvekillerimiz de sık sık yazıyorlar- Cizre’de bodrumda 28 yaralının olduğunu ve acilen tedavi edilmezlerse tek tek yaşamlarını yitireceklerini yazıyor. 4’ü hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tedbir kararı verdi, bir saat içinde. Cihan Karaman için üç gün boyunca tedbir kararına rağmen maalesef ambulans gitmedi ve Cihan Karaman yaşamını yitirdi. Ondan sonra 3 tane yaralı daha o bodrumda yaşamlarını yitirdiler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına rağmen Türkiye Cumhuriyeti devleti, bu Parlamento ve Hükûmet olaya müdahil olmadı. Gerçekten ortada insanlığa karşı suç işleniyor. Bu yaralıların ölüme terk edilmesi, ambulans gönderilmemesi, cenazelerin sokakta bırakılması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin gereklerinin yerine getirilmemesi, OHAL ilan edilmeden sıkıyönetimin ve darbenin en daha üsteki koşullarının bu ülkede yaşatılmasının bir adı var: Bu gerçekten hukuksuzluk, bu gerçekten kanunsuzluk, bu gerçekten keyfiyet. Bu rejimin adı nedir? Bunu hep birlikte Parlamentoda koyalım. Bu olaya Parlamentonun müdahil olması lazım.

Şu anda 24 insan, birisi bugün daha da ağırlaştı, can çekişiyor ve on dakikalık mesafede, Şırnak Valisini İçişleri Bakanı aşamıyor. Bugün Başbakana da aktardık. İster sivil olsun -hepsinin sivil olduğunu da söyleyeyim, hepsinin- isterse örgüt mensubu olsun, isterse başka bir kimlikte, inançta, dilde olsun o yaralıları tedavi etmek devletin temel görevlerindendir. Kasten, taammüden planlayarak insanlar ölüme terk edilemez. Şu anda savaşta bile -savaş olduğu kabul edilmiyor ama- savaşın en korkunç dönemlerinde bile, Birinci ve İkinci Dünya savaşlarında bile alenen dünyanın gözünün içine baka baka yaralılar ölüme terk edilmemiştir. O ölenler de yaralılarla birlikte aynı zeminde kalıyor ve bodrum katındalar, üst katları iki gündür bombalarla bombalanıyor. Bu gerçekten tarif etmekte zorlandığımız bir mesele. Bu mesele dururken ne konuşabiliriz, insanlar orada can çekişirken biz neyi tartışabiliriz? Bu Parlamentonun gündemi… Bu ölümler, bu katliam, bu cinayet silsilesi dururken başka ne konuşulabilir? Halk bizlere yetki verdi, “Türkiye’nin problemlerini çözün, Kürt sorununu çözün, Türkiye’de eşit ve özgür yurttaşlık meselesini çözün, Türkiye’de hukukun üstünlüğü problemini çözün, insanların gerçekten barış içinde kardeşçe yaşayacağı bir ortamı yaratın." dediler ama şu anda yapılan tümüyle her sesi kısma, her isyanı bastırma ve her zulmü örtme ve farklı bir şekilde gösterme çabasıdır. Gerçekten vicdanlarınıza seslenmek istiyorum. Ben kendi adıma dört gündür gece uyumadım. Sabahlara kadar medyanın yanında bakıyorum, vekillerimizle görüşüyoruz, oradaki halk arıyor, “Her an ölebiliriz.” diyor ve yanı başlarında hastane var. Ve bu sadece milletvekili olmayı gerektirmiyor, insanız biz ve insanlar orada can çekişiyor. Mehmet Yavuzel’in ayağı kangren, sosyal medyada annesinin çığlıklarını duyduk. Terlik bile bulamadan hızla çıkmış çocuğunu kurtarmaya çalışıyor. Bu feryatları bu Parlamentonun dinlemesini, duymasını ve bunun gereğini yerine getirmesini istiyoruz. Bizim tek talebimiz var, hukuka davet ediyoruz. “Türkiye’nin imza attığı uluslararası sözleşmelerin gereğini yerine getirin.” diyoruz. 112’yi aramak yerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Strazburg’tan karar almaya zorlayan bir yaklaşımın Türkiye açısından büyük bir utanç ve ayıp olduğunun altını çizmek istiyoruz.

Şu anda telefon hattımızda Şırnak Milletvekilimiz Sayın Faysal Sarıyıldız var ve kendisi orada, sokağa çıkma yasağının olduğu bölgede ilk günden beri orada ve kendisi size hitap edecek.

Buyurun Faysal Bey.

(Hatip tarafından cep telefonundan bir ses kaydı dinletilmeye başlandı) (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım, böyle bir usul var mı!

BAŞKAN – Sayın Beştaş, böyle bir usul yok. Hayır, kürsüden siz hitap edeceksiniz, size konuşma sözü verdim.

ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) – Orada ne işi var onun?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Böyle bir usul yok efendim, bunu kabul edemeyiz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Sayın Başkan…

ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) – Ne işi var onun orada?

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Faysal Bey milletvekilidir, yapamazsınız öyle!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Sayın Başkan, bir müsaade eder misiniz?

BAŞKAN – Kürsüden siz hitap edersiniz.

ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) – Yeter be, yeter!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Şu anda Faysal Bey bu Parlamentonun milletvekili, buranın üyesidir.

ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) – Yeter be!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) – Allah Allah ya!

BAŞKAN - Sayın Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Buranın üyesidir.

ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) – Defolsun, gitsin dağa!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Faysal Bey bu Parlamentonun üyesidir, üyesi!

BAŞKAN – Sayın Beştaş, kürsüye hitap etmek üzere siz geldiniz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – O da sizin gibi hakka sahiptir, tamam mı?

ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) – Hayır.

BAŞKAN – Kürsüden ancak siz hitap edebilirsiniz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Onu da halk seçti. (Gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, Faysal Bey milletvekilidir, milletvekilinin sözünü kesemezsiniz!

BAŞKAN - Sayın Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Benim sözümü kesemezsiniz!

BAŞKAN – Sizin sözünüzü kesemem.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Ben şu anda bir milletvekili...

BAŞKAN – Telefondaki sözü kesebiliriz, telefondaki sözü kesebiliriz.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Hayır, Faysal Bey milletvekili olduğu için…

BAŞKAN - Sayın Beştaş, kürsüye siz çıktınız, kürsü hatibindir, lütfen!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Ya, bu yaptığınız gerçekten utanç verici! (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Ya, milletvekilinin sesinden niye korkuyorsunuz, niye korkuyorsunuz milletvekilinden? (Gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sayın milletvekilleri…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Faysal Bey’in sesinden mi korkuyorsunuz? Ayıp ya, milletvekilidir! (Gürültüler)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bu yaptığınız…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, hatip konuşuyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, hatip konuşuyor.

Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Benim üç dakikam gitti.

BAŞKAN – Hayır, siz kendiniz açtınız.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bir kere, bu Parlamentoda bu şekilde protesto etmekle ölümlerin arkasında duruyorsunuz, bu cinayetleri destekliyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Şu anda Şırnak Milletvekilimiz, o da sizin gibi halkın oyuyla seçildi, o da bu Parlamentonun bir üyesi. Şu anda buraya gelmiyor çünkü halk orada büyük bir katliam tehdidi altında. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Sizler bir Parlamento üyesinin buraya hitap etmesini engelliyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bu sizin suçluluğunuzu gösterir, bu panik sizin suçlu olduğunuzu gösteriyor.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Faysal Bey’in söylemlerini siz söyleyin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Faysal Sarıyıldız bir milletvekilidir, bunu asla unutmayın, bunu asla unutmayın.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) –Milletvekiliyse gelsin konuşsun burada.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Tabii ki buraya gelecek ve sizin yaptığınız zulmün… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Bir kere, dinlemesini öğrenememişsiniz. Bir kere asgari koşullardan uzaksınız, gerçekten. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sayın hatibi dinleyelim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Lütfen müdahale eder misiniz!

BAŞKAN – Sayın Hatip, siz de şahsiyetle uğraşmayın, Genel Kurula hitap edin.

Buyurun.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, uğultudan dolayı dinleyemiyorum.

MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Kendisi gelsin, telefonu değil.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Nerede…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Ya bir bağırmayı kes ya!

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Bağırırım, sen bağıramazsın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – O cırtlak sesinle bağırmayı kes, kes sesini!

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Oradan bağıramazsın buraya!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Kes sesini!

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

Sayın Enç… Sayın Enç…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Meral Hanım, siz görüşlerinizi belirtin, dikkate almayın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Sayın Başkan, siz müdahale etmemekle tarafsızlığınıza gölge düşürüyorsunuz.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Tarafsızlıktan bahsediyor ya. Gelsin burada kendisi konuşsun.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Meral Hanım, Cizre’de yaşanan durumu anlatın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Gerçekten, deminden beri, dört dakikadır, bu protestoya bilerek ve isteyerek izin verdiniz.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Ne protestosu?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bizim konuşmamızı engellediğiniz gibi Şırnak Milletvekilimizin de konuşmasını engellemiş oldunuz.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Gelsin konuşsun burada, gelsin buraya.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Şu anda bizim tek gündemimiz var…

BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Tek gündemimiz var, 24 yaralı bilerek ve istenerek, taammüden öldürülüyor ve bunun katili şu anda karar mercisinde olan insanlardır.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Şehit annelerine söyle onu, şehit annelerine söyle.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Şu anda bu kararı verenlerin hepsi bu cinayetin ortağıdırlar. Dünyanın gözü önünde insanları ölüme terk etmek cinayettir ve katliamdır. Burada bağırarak burada kendinizce haklı göstereceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sayın hatibi dinleyelim.

Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Sayın Başkanın da bugünkü tutumunun kesinlikle doğru olmadığını son olarak bir kez daha ifade edeyim.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Sizin yaptığınız her şey doğru, her şeyi mükemmel yapıyorsunuz!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Yani, burada sizler konuşurken büyük bir metanetle dinlemeye çalışıyoruz. Birbirimizi anlamaya ihtiyacımız var, gerçekten birbirimizi dinlemeye ihtiyacımız var. Bütün problemleri ancak konuşarak çözebiliriz. Konuşmadan çözülebilecek, savaşla, şiddetle, ölümle çözülebilecek bir problem yoktur ve biz bunun için buradayız, demokratik siyaset için buradayız ve siyaset bu problemi çözemediği için, demokratik siyaset bu probleme el atamadığı için şu anda insanlarımız yaşamını yitiriyor. (AK PARTİ ve HDP sıralarından karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Sizler kendi tutumunuzu ve haksızlığınızı bu şekilde göstermiş oldunuz. Gerçekten ne kadar haksız olduğunuzu bir kere daha görmüş olduk.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.

EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Konuşmacı, güneydoğuda ortaya çıkan olaylarla ilgili bu konuda güvenlik güçlerinin terör örgütüyle yaptığı mücadelede terör örgütünün başını ezmek için yaptığı gayretler için “Karar vericiler katillerdir.” diye ithamda bulunmuştur. Karar vericilerden biri olarak bu ithama cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İki dakika süre veriyorum sataşmadan dolayı.

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş’ın, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Hükûmete sataşması nedeniyle konuşması

EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsü milletin kürsüsüdür, katillerin sözcülerinin kürsüsü değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Sizsiniz katil!

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sen bütün o katliamların altında imzası olan birisin, tüm katliamların altında imzan var senin!

EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Türk Silahlı Kuvvetleri ve güvenlik güçleri gidecek, bu milletin geleceğini, bekasını engellemeye çalışanlarla mücadele edecek, siz burada katilleri savunacaksınız. (HDP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, size yapılmasını istemediğinizi siz de başkasına yapmayın.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – 24 yaralının hesabını ver sen!

EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Karne almak için gitmiş çocukların okullarına, bahçelerine bomba koyacak, siz onları alkışlayacaksınız.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Gelin onu araştıralım, haydi araştıralım! Haydi var mısınız araştıralım.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Kim koymuşsa alçaktır! Kim koymuşsa şerefsizdir! Kim o bombayı koymuşsa alçaktır! Senin devletin iyi bilir kimin koyduğunu!

EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Teröristler ölecek, ailelerinin almasına izin vermeyeceksiniz, belediyeleriniz getirecek ve onları, o teröristlerin cenazelerini siz mezbahada bekleteceksiniz, istismar edeceksiniz.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Siz bu halka, kadınlara, çocuklara nasıl o ithamda bulunursunuz?

EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Kürt halkına zulmedeceksiniz, “Kürt adına konuşuyorum.” diyeceksiniz.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – 70 yaşındaki anadan bahsediyorsun, ayıp, ayıp!

EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Hendekler kazacak, çukurlar ortaya koyacaksınız ve siz “Kürt milletini savunuyorum.” diyeceksiniz. Kürtler sizden illallah diyor. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Bir sen kaldın Kürtler adına konuşan!

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Cinayet işliyorsunuz cinayet!

EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Siz Kürtler adına değil, taşeron olduğunuz ülkeler adına konuşuyorsunuz.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Cinayet işliyorsunuz!

EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Siz Kürtleri savunmuyorsunuz, siz taşeron olduğunuz ülkelerin ateşlediği fitilini elinize verdiği bombalarla ortaya çıkmaya çalışıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Şu anda bir cinayet işliyorsunuz!

EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bir kere burada geliyorsanız, o milletvekili gelip burada konuşacak. Teröristlerle beraber, bir olarak değil, gelip burada bir milletin kürsüsünde konuşacak, başkası vasıtasıyla değil. İç Tüzük’te yazar…

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Bodrumda olan insanların ölümünden siz sorumlusunuz.

EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Otur yerine…

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Hepsinden siz sorumlusunuz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – İç Tüzük’te der ki: “Milletvekili eğer imkânı yoksa yazılı beyanatını verir.” ama burada olduğu sürece. Siz burada kalkıyorsunuz telefondan konuşturmaya çalışıyorsunuz.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Hepsinden siz sorumlusunuz.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Şehit ailelerine anlat onu.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Annesin, kadınsın, böyle konuşma, yakışmaz sana! Barış dilini kullan barış dilini.

EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Tekrar söylüyorum, bu milletin kürsüsü, bu milletvekilleri millet adına konuşurlar, teröristler adına değil.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Baluken…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Yani bütün konuşma sataşmaydı zaten.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika süre vereceğim. Ama sayın milletvekilleri, bakın, konuşmanın hangi usulde, ne şekilde yapılacağını ve kim tarafından yapılacağını İç Tüzük tayin etmiş. Lütfen, Anayasa’yı, İç Tüzük'ü hep birlikte olduğu şekliyle uygulayalım, her birimiz kendi kafamıza göre bunu yorumlayarak farklı şekilde yeni bir usul icat etmeyelim, ki Meclis Başkanlık Divanı olarak da bizler buna müsaade etmeyeceğiz, bunu da bilmenizi istiyorum.

Sayın Baluken, iki dakika süre veriyorum sataşmadan.

Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

4.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; belli ki Sayın Elitaş henüz bakan olmanın ağırlığını içselleştirememiş. (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

78 milyonun bakanı olarak burada konuşması gereken, hesap vermesi gereken, bilgi vermesi gereken bir konumdayken burada çıkıp tamamen hamasi söylemle tribünlere şov yapmanın derdinde.

OKTAY ÇANAK (Ordu) – Zoruna mı gitti!

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Sayın Elitaş, sizin Hükûmetiniz üç gün boyunca bir bodrumda bekleyen 28 kişinin can güvenliğinden, yaşam hakkından sorumludur.

EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Teröristler müsaade etmiyorlar!

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Orada bulunan bir terörist yok. Orada 28 tane sivil var. 4’ü yaşamını yitirdi ve 4’üyle ilgili sizin bakanlarınızın bugüne kadar bize ifade ettiğine göre devreye girmelerine rağmen ortaya çıkmış bir yaşam hakkı gasbı var. Siz buraya çıkıp onların yaşam hakkını gasbedenleri, orada onları katleden bir zihniyeti savundunuz. Dolayısıyla, sizin bulunduğunuz konum son derece kötü bir konum.

Biz burada hiç kimsenin sözcülüğünü yapmıyoruz. Sizin terörist cenazesi dediğiniz, örnek verdiğiniz 70 yaşındaki Taybet ananın cenazesiydi. Siz 3 aylık bebek, 70 yaşındaki anayı terörist olarak Türkiye halklarına yutturmanın paniği içerisindesiniz. Ama daha fazla panik yaşayabilirsiniz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu tedbir kararlarına rağmen yaralı insanları ölüme göndermenin insanlık karşısında nasıl yargılanacağını hep birlikte göreceğiz.

Terörle iş birliği vesaire gibi şeyleri merak ediyorsanız IŞİD’le El Nusra’yla, Ahrar El Şam’la geliştirdiğiniz ilişkilere bakın.

Ayrıca, Diyarbakır’daki o okulda patlayan bombayı da devletin derinliğine sor, sana söylerler. (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın İnceöz…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım, hem biraz evvel grubumuza, partimize, Hükûmetimize, hepsine sataşma vardır.

Sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın İnceöz, lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

Buyurun iki dakika.

5.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Meral Danış Beştaş’ın HDP grup önerisi üzerinde, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları sırasında AK PARTİ Grubuna ve Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Yani Sayın Başkan, en sonunda bunu söylediniz ya, pes doğrusu diyorum.

Bugün biraz evvelki konuşmamda özellikle söyledim. Yani doğu ve güneydoğuda durup dururken bir mücadele başlamadı. Hendekler kazıldı. Bir tarafı kapatıyoruz, bazı gerçekleri görmezden geliyoruz. Ama siz ne kadar görmezden gelirseniz gelin bu gerçekler değişmeyecektir. Orada hendekler kazıldı, sivil vatandaş orada PKK terör örgütü tarafından tehdit edildi ve bunun üzerine burada ciddi bir şekilde…

Bakın, başlamış bir süreç vardı. Bu sürecin sonlanması… Elbette ki hep kardeş dili kullandık, kardeş dili kullanmaya da devam edeceğiz ama terör örgütü orada sivil vatandaşımızı tehdit ederken onları, vatandaşımızı terör örgütünün inisiyatifine bırakamazdık, devlet olmanın gereği olarak terörle mücadelemizi, haklı mücadelemizi başlattık. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Bunun yanında, evet, burası milletin kürsüsü ve millet iradesiyle seçilmiş olan milletvekilleri gelir, burada meşru zemin içerisinde bu tartışmalarını yapar. Ve bir milletvekilini ben buralarda, başka yerlerde görmek istemezdim; gidip terör örgütünün, ellerinde silah olan, sözde orada devrimci halk savaşlarını başlattıklarını iddia eden, halka zulmedenlerin yanında olmaması gerekiyordu, gelip burada bu mücadeleyi vermesi gerekiyordu. Onun için size pes diyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Hastanelere, ambulanslara, orada yaralılara, acil ihtiyaçlarını karşılamak için gidenlerin ihbarları görmezden gelinecek, 2-3 kere “git gel”ler yapılacak, sonra da gelip bu kürsüde bütün gerçeklerin üstünü örterek âdeta tersinden çarpıtmayla milletimizi kandırmaya çalışacaksınız. Açıkça söylüyorum, Kürt’ü, Türk’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Abaza’sı; işte bizim dilimiz bu, biz biriz ve beraberiz. Bizi bölmeye hiçbir gücün kudreti yetmeyecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Siz bölüyorsunuz siz, kimse bölmüyor!

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Devletin de Hükûmetin de bugün yaptığı tek şey orada kamu düzenini sağlamak, oradaki her bir vatandaşın yaşam hakkını, hak ve özgürlüğünü tesis etmektir.

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.56

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 32’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, 5/1/2016 tarihinde Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan ve arkadaşları tarafından, 7 Haziran seçim sonuçlarından sonra sokağa çıkma yasağı ilan edilen bölgelerde işbu önergenin yazım tarihi itibarıyla 61 çocuğun yaşam haklarının ihlal edildiği iddialarından hareketle yaşanan çocuk ölümlerinin ve bu yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 26 Ocak 2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi üzerindeki görüşmeler bir önceki oturumda tamamlanmıştı.

Şimdi öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, (2/26) esas numaralı 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/9)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/26) esas numaralı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’min, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 37’nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ve talep ederim.

                                                                                                 Mahmut Tanal

                                                                                                     İstanbul

BAŞKAN – Önerge üzerine teklif sahibi, İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal.

Buyurun Sayın Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii -bu teklifimiz- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 263’üncü maddesinin birinci fıkrası “Tanık Türkçe bilmezse tercümanla dinlenir.” şeklinde. Bu ibarenin, “tercümanla dinlenir” ibaresinin mevcut olan Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 202’nci maddesindeki benzer düzenlemenin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na da aynısının aktarılmasını talep ediyoruz. Nedir? Kanun koyucu boş işlerle uğraşmamalı. Yani Ceza Muhakemesi Kanunu’nda getirilen bir hakkın, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda getirilmemesi doğru bir işlem değil. Nedir bu Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 202’nci maddesinin birinci fıkrası? Orada ne yazıyor? Aynen şu şekilde: “Sanık veya mağdur, meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilmiyorsa, mahkeme tarafından atanan tercüman aracılığıyla duruşmadaki iddia ve savunmaya ilişkin esaslı noktalar tercüme edilir.” diyor. Burada biz diyoruz ki... 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 263’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında da şu şekilde yazılı: “Tanık Türkçe bilmezse tercümanla dinlenir.” Görüleceği üzere, burada, Türkçe bilmeyene Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre gerekli tercüman mahkeme tarafından atanmaktayken, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda böyle bir ibare yok. Netice itibarıyla, bu ibarenin eklenmesini biz teklif ediyoruz. Ve bu konuda gerçekten Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda açıklık olmadığı için uygulamada sıkıntılar yaşanmakta. Bu sıkıntının giderilmesi amacıyla tüm milletvekillerinden bu yanlışlığın, bu eksikliğin giderilmesini ve teklifimize destek vermelerini istirham ediyorum.

Sayın Hükûmetten yetkililer, daha doğrusu Bakan buradayken, Bingöl ilimizin Kiğı ilçesinden hafta sonu bize gelen şikâyetler var. Sayın Bakanım, Kiğı ilçesinde diyaliz merkezi yok. Diyaliz merkezi olmadığı için, hasta olan vatandaşlarımız Kiğı ilçesinden diyaliz merkezinin bulunduğu Bingöl iline ancak cuma ve pazartesi günleri götürülmekte. Takdir edersiniz, hasta diyalizden çıktıktan sonra gerçekten uzun bir süre seyahat da edememekte, sıkıntılar yaşanmakta. Bingöl ilimizin Kiğı ilçesinin nüfusu gerçekten büyük. O açıdan, o ilçede de bir diyaliz merkezinin açılmasında yarar var. Bunu, eğer bu olmuyorsa -bilemiyorum, ben hekim değilim ama -yani seyyar anlamında seyyar hastane mi deriz artık, vatandaşların bu mağduriyetinin giderilmesini sizden istirham ediyorum.

Tabii, bir dakikalık sorular içerisinde ben Tuzla ilçemizle ilgili arıtma tesisiyle ilgili sorunları söylerken, Tuzla ilçemizde aynı zamanda yaşanan bir başka sorun, Kurtköy ile Tuzla arasında otobüs çalışmıyor, halk otobüsleri çalışmıyor, minibüsler çalışmıyor. Vatandaşımız bu anlamda mağdur çünkü ulaşım olmazsa vatandaşımız işine de gidip gelemiyor, o anlamda büyük sıkıntılar var. Aynı şekilde, Organize ile Tuzla tersaneleri arasında -vatandaş asgari ücretle çalışmakta ve tersaneye gidebilmek için Tuzla’dan 2-3 tane vasıta değiştirmekte- ulaşım giderleri de çok yüksek olduğu için bu anlamda mağduriyetler söz konusu oluyor.

Aynı zamanda, Tuzla ilçemizin çoğu otobüs durakları, Sayın Bakanım, kapalı değil. Kapalı olmadığı için, bu soğuk havalarda yağmur yağıyor, ıslanıyorlar ve yaşlılarımızın, hastalarımızın, hamile kadınlarımızın oturabilecekleri bank alanları da yok, vatandaşımız bu anlamda mağdur.

Dilerim, umarım ki bu bahsettiğimiz Tuzla ilçesindeki eksiklikler bir an önce giderilir. Tüm milletvekili arkadaşlarımın da kanun teklifimize destek vermelerini istirham eder, hepinize saygı ve hürmetlerimi sunarken…

Sayın Burhan Kuzu Hocam televizyon televizyon dolaşıyor, “Ben Cumhurbaşkanının başdanışmanı değilim.” diyor. Hâlen, “tweet”ine bakarsanız “Cumhurbaşkanı başdanışmanı” yazıyor. Sayın Burhan Kuzu Hocama sesleniyorum, buradaysa bilemiyorum ama madem başdanışmanı değilsiniz, “tweet”teki o “başdanışmanı” ibaresini çıkarın yani bir öğretim üyesi olarak yakışmıyor gerçekleri bu şekilde izah etmek.

Hepinize teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET METİNER (İstanbul) – Bravo! Doğru söylüyorsun Mahmut.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tanal.

Önerge üzerinde bir milletvekili olarak Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan söz istemiştir.

Buyurun Sayın Bayraktutan. (CHP sıralarından alkışlar)

Sizin de süreniz beş dakikadır.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; aslında önerge üzerinde konuşacaktım ama Sayın Bakanı burada görünce Cerattepe’yi, ormanı konuşmadan olmaz.

Sayın Bakan eğer dinlerse, milletvekilleri sonra arz ederse… Sayın Bakanım, Artvin’de Orman Bölge Müdürlüğünü kapatalım, içtenlikle söylüyorum, yarın çıkın, Orman Bölge Müdürlüğünü kapatın. “Neden?” diye derseniz değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; Artvin’de Artvinliler ormanı Orman Bölge Müdürlüğünden koruyorlar altı aydır. Yirmi dört saat, bakın değerli arkadaşlar, yirmi dört saat Cerattepe’de Artvinliler ormanı Orman Bölge Müdürlüğünden koruyorlar. Sayın Bakana o nedenle diyorum: “Kapatalım Orman Bölge Müdürlüğünü.” Orman Bölge Müdürü, yetkililer bir an evvel ağaçları kesmeye çalışıyorlar, yirmi dört saat boyunca Artvinliler de diyorlar ki: “Hayır, biz bu ormanı kestirmeyeceğiz.” Şimdi, Cerattepe’de bir katliam var. Sayın Bakan, çok zor durumda olduğunuzu biliyorum, inanın, çok zor durumda olduğunuzu biliyorum; Orman Bölge Müdürüne nasıl talimat verdiğinizi de biliyorum, onu da biliyorum yani. Diyorsunuz ki: “Hayır, lütfen, ormanı kestirelim.”

Değerli arkadaşlarım, haziran ayında Türkiye’nin en büyük çevre davası açıldı Artvin’de. 751 kişi tarafından Cerattepe’yle alakalı Rize İdare Mahkemesinde insanlar en büyük çevre davasını açtılar. Cerattepe’de bir katliam yapılmaya çalışılıyor. Bakın, ihale süreciyle alakalı olayları burada anlattım, yeni gelen milletvekilleri var, onlara ayrıca anlatacağım, ihaleye nasıl yolsuzluk karıştırıldığını da ayrıca anlatacağım. Ama ben orada değilim, oraya girmeyeceğim. İhaleyle alakalı, bir paket ihalenin nasıl olduğunu önümüzdeki günlerde bir Meclis araştırması önergesiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getireceğim.

Değerli arkadaşlarım, Artvinliler 1.750 rakımda -sayın milletvekilleri, empati yapın, bakın- altı aydır yirmi dört saat yöntemiyle “orman kesilmesin” diye nöbet bekliyorlar. Geçen hafta içerisinde Orman Bölge Müdürlüğüne talimat verildi, arka taraftan dolandılar, başka bir yerden; vatandaşlar yakaladılar, suçüstü yaptılar, aldı, geri götürdüler.

Sayın Bakanım, niye buna müdahale etmiyorsunuz, merak ediyorum. Siz Orman Bakanısınız. Size sordum: Artvin’de orman katliamı var mıdır? Şirket “50 bin ağacı keseceğim.” diyor. Sayın Bakanın bana verdiği cevap ironi: “Artvin’de orman katliamı yoktur.”

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan; 50 bin ağaç kesilince orman katliamı olmuyor mu? Benim avukatlık yaptığım yıllarda ben kimlerin avukatlığını yapardım, biliyor musunuz? Ormanı kesenler vardı, 6831’e muhalefetten orman suçları vardı, biz onların avukatlığını yapardık. Artık devir değişti sizin zamanınızda.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Tek ağaç kesince katliam oluyordu.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) – Şimdi devir değişti, şimdi Orman Bölge Müdürlüğü ağaç kesmeye çalışıyor, Artvinliler gidiyor orada kale gibi duruyorlar, böyle bir şey olamaz yani. Bunu bana biri anlatsa inanmazdım. Böyle bir şey olamaz Sayın Bakan, lütfen.

Ben Enerji Bakanını anlıyorum, bakın, Enerji Bakanını anlıyorum. Taner Yıldız’a birçok kereler dedim istediğin televizyon kanalında şunun bir ihale şartnamesini, ihaleyi bir tartışalım diye. Bir tek firmayı tarif eden ihale olur mu değerli arkadaşlar, bir tek firmayı tarif eden ihale olur mu? Hangi firmanın nasıl paketlendiğini, kime adres teslim yapıldığını biliyoruz ama gelinen noktada…

Rize İdare Mahkemesinde dava açıldı. Sevgili Mahmut Tanal bundan önce yaptığı bir konuşmada söylemişti, idare mahkemesindeki keşif ücretleri afaki. 18 bin lira keşif ücreti var Sayın Bakanım. 18 bin lira keşif ücretini bütün Artvinliler imece usulüyle cebimizden para vererek yatırdık. Sayın Rize İdare Mahkemesi altı aydır yürütmeyi durdurma kararını vermiyor Sayın Bakan. Niye vermediğini biliyorum, ben hukukçuyum, bakın. Rize İdare Mahkemesinin niye yürütmeyi durdurma kararı vermediğini biliyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Hâkimlerini değiştirdiler, hâkimlerini.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Ben de oradaydım, ben de oradaydım.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) – Niye biliyorum biliyor musun, onu da söyleyeyim: Bu kadar yolsuzluk olan bir ihalenin arkasında siyasi irade olmazsa bu ihale yapılamaz. Bir ağabey var, onu da biliyorum. Bu kadar yolsuzluğun yapıldığı bir ihalenin arkasında bir siyasi irade var. Sayın Bakan, çağırın beni tartışayım. Size ben belgeleri getireyim. Bakın, beni makamınıza çağırın Sayın Bakan yarın. Deyin ki gelin bana anlatın.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – İhaleyi biz yapmadık.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) – Biliyorum, siz yapmadınız, hayır size demiyorum, biliyorum.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Bize sanki diyorsunuz ki…

UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Hayır, hayır size demiyorum, bakın, olanı diyorum, size, haksızlık olanları diyorum.

Enerji Bakanlığı beni çağırsın, bu ihalenin nasıl paket olarak kime teslim edildiğini anlatayım Sayın Bakan. O 17-25 Aralıktaki o değerli müteahhitler vardı ya, halkla böyle iç içe girenlere nasıl paket ihale yapıldığını anlatayım.

O nedenle, sizden istirhamımız şu: Enerji Bakanlığının ağaç kesmesini anlarım, o konudaki mücadelesini, paket ihaleyle alakalı kendisine verilen görevi ifa konusundaki sorumluluğunu anlarım ama bir Orman Bakanı olarak, şirket bile “Bir 50 bin ağacı kesiyorum.” diyorsa -ki on binlerce ağaç kesecekler- bana vermiş olduğunuz yanıtta “Hayır, Artvin’de orman katliamı yoktur.” demenizi şiddetle reddediyorum, böyle bir şey olamaz.

Orman Bölge Müdürünüz emekli olacak bugün yarın, ona talimat vermişsiniz “Bir an evvel gidin, katliam yapın.” diye. Artvinliler buna müsaade etmeyecek Sayın Bakan, bunu bilin, bedeli ne olursa olsun. Bakın, altı aydır sabah akşam, yirmi dört saat, Artvinliler orman kesilmesin diye nöbet tutuyorlar değerli arkadaşlar. Böyle bir şey olabilir mi? 1800 rakımda 2 metre karda nöbet tutuyorlar.

Beni anlayın, bakın siyaseti bir kenara koyuyorum, ben Artvin’in milletvekiliyim. Bu memleket bize doğru olmayı, onurlu olmayı, şerefli ve haysiyetli olmayı öğretti değerli arkadaşlarım.

O nedenle, bu küçük kent direniyor, bu mücadeleye karşı direniyor, “Bu katliama hayır.” diyor değerli arkadaşlarım. Sayın Bakan, bunu söyleyin, Başbakana da söyleyin, Cumhurbaşkanına da: Cerattepe geçilmez, Artvin halkı yenilmez! Bunu lütfen söyleyin, bunu unutmasın.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, benim adımı zikrederek bazı ithamlarda bulundu.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

İki dakika süre veriyorum sataşmadan.

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

6.- Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Özellikle tabii, Orman Genel Müdürlüğü kanuna, mevzuata uygun olarak hareket ediyor. Biz Orman ve Su İşleri Bakanlığı olarak tamamen Maden Kanunu’na ve Orman Kanunu’na, hangi usul ve esaslarla verileceğine dair yönetmeliğe göre izin veriyoruz.

Bir maden, yol geçiyor ormandan veya enerji nakil hattı, isale hattı veya belediyenin herhangi bir tesisi gerekiyor, bunlar da tamamen Orman Kanunu’nda, 16’ncı, 17’nci maddelerde tadat edilmiş, biz bunun dışında izin vermiyoruz, mevzuata uygun…

Peki, kesilen ağaçlar ne kadar? Bütün madenlerde, ki topladığın zaman madenler için verilen izinler binde 1 bile değildir, kesilen ağaçların miktarı da çok cüzidir, onu söylüyorum ama biz şu anda Türkiye’de son on iki-on üç yılda 3 milyar 250 milyon fidanı toprakla buluşturduk. Ayrıca verdiğimiz alanların çok daha büyük kısmını artırıyoruz. Dünyada pek çok ülkede orman varlığı azalırken Türkiye’de orman varlığı artıyor. Bakın, son on üç yılda 1,5 milyon hektar alanda bir artış sağladık. Yani, bütün bu yaptığımız çalışmalar bütün dünya tarafından takdir ediliyor. Hatta o kadar çok takdir ediliyor ki mesela, Dünya Ormancılık Forumu ve Zirvesi Amerika dışında ilk defa Türkiye’de yapıldı, daha geçen sene ekim ayında Çölleşmeyle Mücadele 12’nci Taraflar Konferansı Türkiye’de yapıldı.

Kaldı ki biliyorsunuz, ihaleleri yapan da biz değiliz, ruhsatı veren kurum başka bir kurum; kanuna göre hareket ediyoruz, mevzuata göre hareket ediyoruz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ama siz Hükûmetsiniz Sayın Bakan, siz Hükûmetsiniz ama.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Bunun dışında hiçbir şekilde ağaç kesimine müsaade etmiyoruz. Kesilen ağaçların 5 katı kadar da fidan diktiriyoruz.

Bunu dikkatlerinize arz etmek istiyorum.

Saygılarımı sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim, böyle bir konu görüşülürken Sayın Bakanın burada olması ve bu iddialara cevap vermesi bizim açımızdan son derece olumlu. Ancak, Sayın Bakanın bazı iddialara cevap verirken kullandığı bazı ifadeler, bazı rakamlar ve konuyla ilgili ortaya koyduğu yaklaşım fevkalade yanıltıcı olmuştur. Konunun tarafımızdan düzeltilmeye muhtaç tarafları vardır, söz istiyoruz.

BAŞKAN – Bir dakika Sayın Özel, şimdi size sataşarak herhangi bir şey söyledi mi ya da grubunuza? Şimdi, siz ifadelerde… Bayraktutan söyledi, Sayın Bakan konuştu, sataşmadan konuştu ve…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, hayır, efendim, şöyle: Sataşmadan söz istemedim. Biz, İç Tüzük’ün 68’inci maddesinin ikinci fıkrasına göre kullandığımız bir ifadenin tarafımıza atfedilerek gerçek bağlamından saptırılmasından dolayı açıklama ihtiyacı duyuyoruz.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Ben kimseyi itham etmedim.

BAŞKAN – Kimi itham etti ki?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Grubumuzu itham etti.

BAŞKAN – Hayır, hiçbir şekilde grubu itham etmedi, yaptıklarını söyledi Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bakın, Sayın Bakan, Uğur Bayraktutan’ın konuşması üzerine…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, zaten bitmişti şimdi iki dakika verseydin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 69…

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) – 68 mi 69 mu?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 69.

BAŞKAN – 68’de böyle bir şey zaten yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 69 efendim, 69.

Bizim tarafımızdan kullanılmayan bir ifadeyi kullanılmış gibi grubumuza, daha doğrusu sayın milletvekilimizin kullandığı ifadelere atfetmek suretiyle gerek salonda bulunan değerli milletvekillerini gerekse -maalesef televizyon yayını bitti ama- İnternet’ten takip eden yurttaşlarımızın hatalı bir kanaat edinmesine sebebiyet verir. Bu yüzden açıklamaya muhtaçtır, bu hakkımızı kullanmak istiyoruz.

BAŞKAN – Tamam, eyvallah, varsa vereyim ama sizin hangi ifadenizi çarpıtarak söyledi ki sizin ifadenize değinerek? Sayın Özel, zorlamayalım, lütfen ya, zorlamayalım.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Orman katliamının olmadığını çarpıtarak söyledi.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – “Orman katliamı yok.” dedi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi, Sayın Uğur Bayraktutan kendi bölgesinin bir milletvekili olarak 50 bin tane ağaç kesildiğini, bu konuda Orman Bakanlığının gerekli sorumluluğu yerine getirmediğini söyledi.

BAŞKAN – Tamam, söyledi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakan çıktı, dedi ki: “Bir, orada bir ağaç katliamı yok; iki, ilgili fıkralara göre izin veriyoruz. Rakamlar da öyle çok falan değil, cüzi rakamlar.” Şimdi, bunu dinleyen bir vatandaş Uğur Bayraktutan’ı rakamları abartmakla suçlayıp 50 bin falan değil 3-5 bin tane kesilmiş gibi anlar. Durum doğru değil.

Ayrıca, söz hakkını Sayın Bayraktutan kullanacak ancak Sayın Bakan Çal Dağı’ndaki mevzuyu gayet yakından biliyor. Çal Dağı’nda şu ana kadar 150 bin ağaç kesildi. Yeni alınan ÇED raporuna göre üretim tamamlandığında ve bizim açtığımız, Manisalıların açtığı durdurma davaları sonuç alamazsa 2 milyon ağaç kesilecek. Sayın Bakan 50 bin rakamını çok görüyor ve “Çok daha cüzi şeyler.” diyor, ben Çal Dağı için 2 milyon ağaçtan bahsediyorum. Fiiliyatta 125 bin ağaç.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Tutanaklara geçti.

BAŞKAN – Sayın Özel, zaten tutanaklara geçti söyledikleriniz, kesinlikle tutanaklara geçti. Sataşma yok, sizi dinledik, tutanaklara da kayıtlar geçti. Lütfen Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, Cerattepe’yle ilgili Sayın Bayraktutan’ın bu cevap hakkını kullanması son derece önemli.

BAŞKAN – Eğer varsa zaten kullandırtırım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O zaman, Sayın Bakana söz vermeseydiniz efendim.

BAŞKAN – Ama Sayın Bakana direkt, açıktan sataşarak, ismini de anarak söyledi, itham etti. Sayın Bakanın Sayın Bayraktutan’ı itham eden ya da grubunuzu ilzam eden herhangi bir şeyi olmadı.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Oldu, oldu; ağaç katliamı yapılmadığını söyledi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakan rakamların abartıldığını, ağaç katliamı yapılmadığını, 50 binin çok altında olduğunu söyleyerek Uğur Bayraktutan’ı gerçekleri saptırmakla suçladı efendim. Daha fazla izaha muhtaç bir durum yok.

BAŞKAN - Sayın Özel, zorlamayalım, lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, “Zorlamayalım.” derseniz, “tutanaklara geçmesi açısından” deyip dakikalarca anlatırım bunu. Sayın Bayraktutan’ı…

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Ya, yeter be!

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Nasıl yeter ya? Ne demek yani? Ayıp bir şey ama.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bu ne demek ya? Bu ne demek ya? Sayın Başkan, işte böyle yapınca başka tartışmalara sebebiyet veriyorsunuz.

BAŞKAN – Ama Sayın Özel, bakın, iyi niyet…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İki dakika süre istiyoruz…

BAŞKAN – Ya, iki dakika problem değil, zaten beş dakika konuştun ayakta Sayın Özel. Maksat, biz bunu doğru bir şekilde, doğru bir zeminde tartışalım.

Yerinde açıklama istiyorsa veririm, eyvallah, madem böyle… Ama sataşma…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İki dakika verin, yerinde de olur.

BAŞKAN – Bir dakika yerinde açıklasın.

Sayın Bayraktutan, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

21.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Değerli Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, verdiğiniz bilgiler yanlış. Size sorduğum soruda diyorsunuz ki: “Artvin’de orman katliamı yoktur.” Şirket diyor ki: “50 bin tane ağaç keseceğim.” Sayın Bakan, yazı bende, ÇED raporu, Rize İdare Mahkemesi diyor ki: “Artvin’de belirtilen bölgede bir çivi bile çakılamaz.” Sayın Bakan, bakın, mahkeme kararlarını getireyim, siz akademisyensiniz, diyor ki: “Burada değil -orman- maden çalışması, bir çivi bile çakılamaz.” Maddi anlamda kesin hüküm teşkil eden kaziyeyimuhakeme var ama siz ne yaptınız, söyleyeyim: Rize İdare Mahkemesinin hâkimlerini değiştirttiniz Sayın Bakan, bu ihalenin arkasında siyasi irade olmazsa bu işler olmaz Sayın Bakan, her şeyi biliyorum. Bakın, çok ayrıntıları Parlamentoda daha sonra anlatacağım.

Şimdi, Enerji Bakanlığının bunu savunmasını anlayışla karşılarım ama 50 bin ağaç kesiliyorken kalkıp bana, altına imza attığınız bir belgede “Artvin’de orman katliamı yoktur.” demenin hukukta bir tek şeyi vardır, onu demek istemiyorum ben saygımdan dolayı, böyle bir şeyi şiddetle reddediyorum Sayın Bakan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Bunları keşke burada değil de gelip Artvin’de anlatsanız Artvinlilere de, bir Artvinliler sizi dinleseler.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, sataşma var, rakamları yanlış ifade ediyor.

BAŞKAN - Evet, Sayın Bakanım, buyurun iki dakika…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bu nasıl oluyor?

BAŞKAN – Bakın, Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, o zaman Sayın Bakana…

BAŞKAN – …direkt Sayın Bakanı itham ederek, Hükûmeti itham ederek, ilzam ederek suçlamalarda bulundu, sataşma değil mi bu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Ya niye rahatsız oluyorsunuz?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakana açıklama hakkı yerindendir bir kere, kürsüden değildir, ayrıca yerinden konuştu.

BAŞKAN – Hayır, şimdi sataşma oldu, az önce açıklama, bu sataşmadan, Sayın Bayraktutan sataştı.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır böyle bir şey olmaz, yapamazsınız böyle bir şeyi, doğru değil? Doğru değil ya, yapmayın şunu.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Sayın Başkan, ben bir gerçeği ortaya koydum.

BAŞKAN – Ya Sayın Özel, lütfen, bunu biliyoruz biz.

Buyurun.

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

7.- Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Bakana saygımdan susacağım ama tutumunuz hakkında usul tartışması açacağım şimdi. Böyle bir şey olmaz.

BAŞKAN – Sayın Başkan, siz bilirsiniz yani bütün iyi niyetimizi suistimal ediyorsunuz, lütfen ama.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Böyle bir şey olur mu ya?

BAŞKAN – Lütfen ama.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; benim verdiğim rakamlar dosdoğru rakamlardır. Ben zaten Türkiye’de ne kadar ağaç dikildiğini söyledim.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Sayın Bayraktutan yalan mı söyledi o zaman? Sayın Bakan, o ÇED raporu yalan mı söylüyor?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Kaldı ki bakın, Artvin’i ben de çok iyi biliyorum. Biz orada büyük yatırımlar yapıyoruz şu anda, Artvin’de yapılan yatırımları anlatmayacağım, sürem kısıtlı.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Bakan, niye 3 milyar 249 değil de 3 milyar 250, nasıl toplu rakam bunlar?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Ama biz Artvin’de açık maden işletmesine müsaade etmedik, tamamen kapalı sistem.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Adam onu yapacağım diyor Sayın Bakan.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) –Müsaade edin.

Bunu, hatta şirketi zorladık biz yetkimiz olmadığı hâlde…

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Sayın Bakan, “Açık maden işletmesi yapacağım.” diyor.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) –…tamamen başka bir yere taşıyacak, işleyecek. Oradaki madeni alıp başka yerde…

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Sayın Bakan, yanlış biliyorsunuz, yanlış biliyorsunuz.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Yanlış biliyorsam sonradan belgeleri verin.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Tamam, peki, ben konuşmayayım o zaman, yanlış bilgi veriyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tabii, tabii.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bir de kesilecek ağaç sayısı 50 bin falan değil, 5 bin civarında çünkü biz daralttık.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Öyle mi?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Evet, yani bu rakamlar resmî. Bunların sayısı bellidir, sizlere rahatlıkla bu konuda tam rakamları, kesin ne kadar ağaç dikileceğini söyleriz Sayın Vekilim.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Yapmasanız olmuyor mu orada?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Yani sonra ben de özellikle Artvin’in sevdalısı olarak biz orayı her zaman koruyoruz. Hatta biliyorsunuz Artvin’de hemen Çoruh Park Projesi’ni de yaptık, muhteşem bir ağaçlandırma. Orman Bölge Müdürlüğü orada gerçekten çok çalışıyor, bunu da takdir etmeniz gerekirken hakikaten beni tenkit etmenizi de anlayamadım doğrusunu isterseniz. Artvin’de bütün yol kenarları, açık alanlar ağaçlandırılıyor, ormanların bakımı yapılıyor. Yani, Artvin’de özellikle bal ormanını kuruyoruz. Çiftçilerimize, oradaki orman köylüsüne gelir getirici çok büyük imkânlar sağlıyoruz. Artvinliler memnun zaten. Memnun olduğu için orada belediyeyi de biliyorsunuz AK PARTİ kazandı. Vatandaş memnun. Orada hakikaten Artvin için ne gerekiyorsa yapacağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Vatandaşın memnuniyeti önemli. Onu özellikle vurgulamak istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, şimdi, siz bize diyorsunuz ki: “İyi niyeti suistimal etmeyin.” İyi niyet gösterildiğinde suistimal etmiyoruz. Elbette ki muhalefet partilerinin, belli konularda, özellikle ilgili bakanların burada olduğu ve doğrudan konunun kendisiyle ilgili olduğu bir durumda onlara bir şey sorması normaldir. Sayın Bakanın cevap vermesini de normal hatta yerinde bulduğumuzu söyledim...

BAŞKAN – Evet.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – ...ama Sayın Bakan üslubu dairesinde ancak doğrudan milletvekilimizin verdiği rakamları, tırnak içinde söylüyorum “yalanlamak suretiyle” kendisini seçmeninin önünde küçük düşürebilecek bir konuşma yaptı. Bunun düzeltmeye muhtaç bir tarafı var.

BAŞKAN – Tamam, düzeltti.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Söz verseydiniz mesele bitecekti. Vermediniz, “yerinden” dediniz, eyvallah.

BAŞKAN – Evet.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hadi, bugünün şartları içinde ona da “Tamam.” dedik. Peki, yerinden yapılan tut ki bir sataşma olsa Sayın Bakana da yerinden söz vermeniz, kürsüden sataşılırsa kürsüden vermeniz lazım. Bu doğru değil.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Özel...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bakın, Sayın Başkan, usul tartışması açmayacağım ama hem biraz önceki hakkımıza hem bu ifadelere karşılık kürsüden cevap hakkı istiyoruz.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Özel, usul tartışması açabilirsiniz, eyvallah, problem değil ama şunu söylüyorum; bakın sayın milletvekilleri, bütün gruplar, tüm milletvekilleri için geçerli söylediklerim: Burada biz daha şu gündeme henüz geçemedik; bir senden bir ondan, o söyledi, bu söyledi. Meclisi, millet bizi takip ediyor. Burada ben bir taraftan milletvekillerinin söz hakkını gasbetmemek için azami iyi niyet kullanıyorum ama öbür taraftan da Anayasa’ya ve İç Tüzük’e uygun olarak Meclisin belirlenmiş gündemini icra etmekle mükellefim; sadece ben değil, hepimiz aynı şekilde.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam.

BAŞKAN – Sayın Özel, istirham ediyorum. Bugüne kadar da bunu muhafaza etmeye çalıştım. Olmadığı hâlde ısrarlarınız oldu, şu oldu, bu oldu, verdim sözler. Bunu vermeye eğer gerek görürsem, hakikaten sataşma varsa zaten verdim, kesmedim ama sataşma olmadığı hâllerde de bazen istisnai birtakım durumlarda da birbirimizi anlayışla karşıladık, karşılamamız da gerekiyor.

Ne olursunuz, bu hakikaten Meclisin mehabetine uymuyor. Türk Dil Kurumu sözlüğünü açın, bakın sataşmanın kelime karşılığı ne oluyor. Direkt ilzam ederseniz, direkt itham ederseniz hatta sarkıntılık da dâhil olmak üzere, pek çok noktada eğer bunları yerine getirip ve bir şekilde karşı tarafı ilzam ediyorsanız, sataşma olur. Ama o öyle dedi, ben onu düzelteceğim… Ben de böyle diyorum. Şimdi, vatandaş onu da izliyor, bunu da izliyor, herkesi izliyor, kararı vatandaş… Birbirimizi düzeltmek mükellefiyetinde değiliz. Yeter ki hakaret olmasın, yeter ki birbirimizi ilzam etmeyelim.

Lütfen, ne olursunuz Sayın Özel, bu işi hakikaten uzatmayalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Yoksa problem değil.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, işi uzatma niyetinde değilim ancak İç Tüzük 69…

BAŞKAN – Ben çok rahat söz verebilirim iki dakika. Yani beş dakika ayakta konuştunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …açıklama hakkını düzenler ve çok net olarak şunu söylüyor: “Şahsına sataşılan veya…”, “ve” demiyor.

BAŞKAN – Biliyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “…ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüş kendisine atfolunan…”

BAŞKAN – Doğru.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bakan ya da milletvekili ya da Hükûmet temsilcisi…

BAŞKAN – Doğru.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu kapsamda istediğimizi baştan beri söyledim. Burada bizi yerinden konuşturup Sayın Bakana cevap haklarını kürsüden vermeniz eşitlik ilkesine de aykırı.

BAŞKAN – Ama demedi ki Sayın Bayraktutan, 50 bin ağaç değil de 25 bin ağaç dedi falan deseydi, onun söylediği ifadelerin aksine bir şey demedi ki.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Rakam onun çok altında” dedi. Ayrıca, “Ağaç katliamı yoktur.” dedi.

BAŞKAN – Sayın Özel, lütfen…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İki dakika kürsüden vermezseniz ben bunu kabul edemem, bu vakitten sonra kabul edemem. Böyle bir şey olur mu Sayın Başkan?

BAŞKAN – Sayın Özel, ne yapacaksınız? Bu nasıl bir usul?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu grubun bu konudaki haklarını koruma yükümlülüğü şu anda benim üzerimde nöbetçi grup başkan vekili olarak. Siz muhalefet milletvekili öksürse bakana kürsüden söz veriyorsunuz.

BAŞKAN – Estağfurullah, hiç, hiç, kesinlikle…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O kadar ifadeye karşı bunu kabul etmem.

BAŞKAN – Haksızlık yaparsınız Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Peki, efendim, açıklama hakkı verin, iki dakika çıkıp açıklayalım. Yoksa aksi takdirde buna boyun eğmemiz kabul edilemez. Böyle bir şey yok Sayın Başkan, hayır.

BAŞKAN – Sayın Özel, benim de bu tehdide boyun eğmem kabul edilemez. Böyle şey olmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, ben sizi tehdit filan etmiyorum.

BAŞKAN – Hayır, efendim usul neyse onu uygulayacağım, tamam.

Sataşmadan ben şu anda söz hakkı vermiyorum, görmüyorum. İsterseniz usul tartışması açın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Usul tartışması açıyorum.

BAŞKAN – Tamam buyurun, iki dakika, lehte…

Böyle şey mi olur ya!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çocuk azarlamıyorsunuz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Yani, Sayın Özel, kusura bakmayın, bana bu kadar böyle tehditvari bir şekilde nasıl konuşursunuz?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kim tehdit ediyor?

BAŞKAN – Siz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ne tehdidi ya!

BAŞKAN – Bırakın Allah aşkına!

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Aleyhte…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aleyhte…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Lehte…

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Aleyhte…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Lehte…

BAŞKAN – Sayın Akçay, söz istediniz mi siz?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Evet, aleyhte istedim.

BAŞKAN – Evet, tutumumun lehinde Sayın İnceöz, buyurun.

Usul tartışmasından dolayı üç dakika söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VIII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın İç Tüzük’ün 69’uncu maddesini uygulamasıyla ilgili tutumunun İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; biraz evvel başlamış olan usul tartışmasında Sayın Başkanımızın tutumunun lehinde söz almış bulunuyorum, heyeti de saygıyla selamlıyorum.

Bugün saat yanlış görüyorsam siz düzeltiniz, ben neredeyse dokuz diyeceğim, sekize yirmi var ve üçten beri Meclis görüşmelerine başladık ama ne yazık ki her gün -salı, çarşamba, perşembe hiç fark etmiyor- Meclisin esas gündemine geçmesi gerçekten saatler alıyor. Ben, öncelikle, usulle ilgili görüşlerimi söylemeden önce, şu konuya özellikle vurgu yapmak istiyorum: Geçtiğimiz dönem içerisinde İç Tüzük’le ilgili bir değişiklik önermiştik ve burada, hakikaten, İç Tüzük değişikliğine fırsat vermeyecek şekilde bir görüşme ortamı olmuşmuştu, görüşememe ortamı oluşmuştu. Mevcut sistem göstermektedir ki artık, İç Tüzük’ü açık, aleni bir şekilde tartışmamız gerekiyor. Şunun için diyorum: Hakikaten, burada gruplar üzerinden sistem oluşmuş bir İç Tüzük anlayışı var. Bakıyoruz, burada halkın yüzde 50 çoğunluğunu almış iktidar partisi, diğer tarafta diğer grupları… Elbette ki demokrasi, çok seslilik… Bunlara katılıyorum ama milletimizin de bizden beklediği icraatlar var. Meclisin, esas gündemine dönük bu çalışmalarını hızlı bir şekilde gerçekleştirmesi gerekmektedir. Öncelikle, yeni bir İç Tüzük’e Meclisin, parlamenter sistemin, demokrasimizin ne kadar ihtiyacı olduğunu vurgulamak istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bununla beraber 69’a göre evet söz istediniz, aslında izah ederken rakamları düzelteceğim diye. Sayın Bakanımızın buradaki konuşmasında, açıkça, şahsını itham edici şekilde bir sataşma olmamasına rağmen “rakamlar ve bilgiler üzerinden” denildi ve yerinden söz verildi. Zaten, mevcut sisteme göre de oradan söz alarak hakikaten saatlerce sürebilecek şekilde konuşabilirsiniz. Yani, mevcut sistemde, İç Tüzük’te “Meclisi istediğimiz gibi tıkayabiliriz; iktidarın, milletimizin beklediği yasaları istediğimiz gibi geciktirebiliriz.” denilmekte.

Sayın Başkanımızın 69’a göre takdir ettiği -usul hakkında- tartışma açılan konu hakkındaki tutumunu doğru ve yerinde buluyorum; acilen, ivedilikli bir şekilde Meclisin milletimizin bizden beklediği işleri yapması için de esas gündemine…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Niye, torba yasaları çıkartmak için mi?

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Torba kanunu görüşmek üzere gündeme geçmemiz gerektiği kanaatiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aleyhte ilk söz, Özgür Özel, Manisa Milletvekili.

Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle hepinizi saygıyla selamlarım.

Öncelikle şunu söylemeliyim Sayın Başkan. Biraz önce sarf ettiğiniz cümleler: “Özellikle bu tehdide boyun eğmeyeceğim.” Orada size en ufak bir tehdit yok. Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ne başvuruyorsunuz ya zaman zaman, bir açın bakalım Türk Dil Kurumunda tehdidin karşılığı neymiş.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Ne, sen söyle?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Benim bir görevim var, grubumun hakkını hukukunu korumak dışında bir görevim yok. Değerli arkadaşımız çıktı burada bir açıklama yaptı, yaptığı açıklamada Sayın Bakanla konuşurken son derece doğru bir üslup belirledi. Eleştirilerini içerik açısından zengin, üslup açısından yumuşak bir şekilde Sayın Bakana ifade etti. Sayın Bakan buna karşılık söz hakkı talep ettiğinde siz kendisine yerinden bir açıklama hakkı verebilirdiniz, o sizin takdiriniz. Siz doğrudan kürsüye davet ettiniz. Geçtiğimiz sefer de bir kez, biliyorsunuz, buradan tesadüfen geçmekte olan bir bakana söz vermiştiniz. Biz buna tepki gösterdik ve daha sonra Sayın Bakanın -verdiği rakamlardaki, daha doğrusu, o kadar büyük rakamlar olmadığını- kullandığı ifadeden sayın milletvekilimizin bölgesindeki seçmenleri önünde mahcup bir duruma düşmemesi için açıklama yapmak istedik. Sayın Bakan kürsüden söyledi bunları ve yerleşik uygulamamız buna kürsüden cevap verilmesini gerektirirdi, oysa siz vekilimize yerinden bir dakika söz verdiniz. Daha sonra, o içeriğe karşı cevap için yine iki dakika Sayın Bakanı buraya çağırdınız. Ben dedim ki: “Bu haksızlığa boyun eğmemiz, bu haksızlığa katlanmamız mümkün değil, bunu telafi edin, etmezseniz usul tartışması açacağım.” Bu, benim İç Tüzük’ten gelen hakkımdır, kimseyi tehdit falan değildir. Cumhuriyet Halk Partisinin herhangi bir temsilcisinin -şahsınızı bir yana bırakıyorum, orada da bir sorunum olmaz şahsen- o yüce makamı tehdit etmek gibi bir davranışı olmaz.

Gelelim Sayın İncesöz’ün açıklamalarına.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – İnceöz.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – İnceöz’ün, özür dilerim.

Sayın İnceöz, daha dün -bir telefon teyidiyle- geçen perşembe hava koşullarının kötülüğünden dolayı, uzlaşmayla Meclisin tatil edilmesinden dolayı bu hafta içinde Cumhuriyet Halk Partisinin geçen haftaki grup başkan vekilimizin ifadesine uygun olarak bizim grup önerileri vermeyeceğimizi telefonla teyitleştik. Kendisine de söyledim, burada da tekrar ediyorum: Cumhuriyet Halk Partisinin bir uzlaşma sonucunda vermiş olduğu söz, namus sözüdür, o sözden dışarı çıkmamız söz konusu olamaz. Çok sayıda milletvekili arkadaşımızın araştırma komisyonu kurulması teklifleri geçen haftadan, grubumuz tarafından uygun görülmüş, kendilerine söz verilmiş olmasına rağmen, böyle bir uzlaşıdan ve çıkmakta olan kanunu geciktirme gibi bir niyetimiz olmadığından dolayı bugün vermedik ama bugün bizi buraya getiren HDP Grubu ile grubunuz arasında sonu gelmeyen, geçen dönemki mutabakatlara, geçen dönemki göz yummalara, geçen dönemki gizli anlaşmalara karşın burada sürdürmekte olduğunuz ve artık herkesin bir kayıkçı kavgası olarak nitelendirdiği yaklaşımınızdandır. Cumhuriyet Halk Partisini bu konuda itham etmeniz anlaşılabilir, kabul edilebilir değildir.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Tutumum lehinde ikinci söz, Ramazan Can, Kırıkkale Milletvekili.

Buyurun Sayın Can. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu tartışmaya nereden geldik? İç Tüzük 37’ye göre bir milletvekilimiz kanun teklifi vermiş ve bu kanun teklifini gündeme aldırmak için bir önerge veriyor. Biz buna İç Tüzük’te 37’nci madde uygulaması diyoruz. İlk defa uygulanıyor bu dönem de yanlış hatırlamıyorsam.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kırk beş gün yeni doldu.

RAMAZAN CAN (Devamla) – Peki, bu kanun teklifi neyi içeriyor? Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’ndaki bir değişikliği içeriyor. Buraya çıkan hatip ise hukuk usulü muhakemelerindeki muhtevi teklifinden ziyade, Artvin ilindeki bir problemi ortaya çıkarıyor ve bununla ilgili de Sayın Bakanımıza bir sataşma oluyor, bu sataşmaya da Sayın Bakanımız İç Tüzük’ün vermiş olduğu yetkiye dayanarak Meclis başkan vekilimizden söz talep ediyor. Sayın Bakanımızın talebi, sataşmaya karşılık gelen İç Tüzük maddesine tekabül ediyor. Onun üzerine Sayın Bakanımız kürsüden cevap verdikten sonra ilgili milletvekilimiz aynı şekilde söz talep ediyor grup başkan vekilinin ısrarı üzerine. Tabii ki grup başkan vekilleri İç Tüzük’te milletvekillerinden ayrı bir yere konmuyor fakat uygulamadır, arkasında büyük bir grup vardır, tabii ki milletvekillerinden ayrı bir yere teamül gereği konulmuştur. Fakat, grup başkan vekili söz isterken de İç Tüzük’ten kaynaklanan yetkilerini kullanmak durumundadır. Burada ilgili milletvekiline grup başkan vekili ısrarla söz talep ederken İç Tüzük’ten kaynaklanan yetkiye dayanması lazım. İç Tüzük de sataşmaya dayandığından dolayı, sataşma olmadığından dolayı da Meclis başkan vekilimiz haklı olarak sataşma değil…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya bir oku Allah aşkına Ramazan Can, oku, oku!

RAMAZAN CAN (Devamla) – Ama, açıklama anlamında pek kıymetli, pek önemli bir konuyla ilgili kısa bir söz hakkı talep etti ve Meclis başkan vekilimiz de haklı olarak yerinden açıklama… Orada sataşma olduğundan bahisle tekrar Sayın Bakanımız çıktı, sataşmadan kaynaklanan bir yetkisini kullandı. Burada bunları karıştırmamamız lazım, biri sataşma, biri açıklama. Dolayısıyla, sataşma ayrı bir yerde İç Tüzük’te düzenlenmiştir, açıklama ayrı bir yerde düzenlenmiştir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hiç ilgisi yok, aç oku. Tamamen atıyorsun ha, tamamen atıyorsun!

RAMAZAN CAN (Devamla) – Bu nedenle, Meclis başkan vekilimizin tutumu yerindedir. Özellikle şunu söylemek istiyorum: İç Tüzük'ü de az çok yalamış yutmuş biri olarak söylüyorum ki sizin söyleminiz doğru değildir.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Tutumum aleyhinde ikinci ve son söz, Manisa Milletvekili Erkan Akçay, buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, Genel Kurul artık bu saatlerde, Genel Kurul ve Sayın Başkan da zamanın ve saatin baskısı altına girmiş durumda. Tabii, hepimizin Genel Kurul çalışmalarının uhuletle yürümesi için Sayın Başkana yardımcı olmak gibi bir görevimiz var, gruplar olarak ve milletvekilleri olarak. Ve şimdi, sadece milletvekillerinin değil, tabii, bunu en fazla gözetmesi gereken de Sayın Başkandır yani Genel Kurul çalışmalarının kendi mecrasında ilerleyerek gitmesi için ve biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak geçen hafta da sayın grup başkan vekilleri arkadaşlarımızla birlikte mutabık kaldığımız gibi ve Sayın Özgür Özel’in de ifade ettiği gibi biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak da grup önerisi getirmedik. Bunun en önemli nedeni bu 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin bir an evvel tamamlanması gayretinden kaynaklanıyor. Fakat, tabii, Sayın Başkanın ben özellikle son birkaç saattir sinirlerinin bir hayli zorlandığını gözlüyorum. Kendilerini gayet iyi tanıyoruz, nezih bir şahsiyete sahip ve şahsını da tenzih ederiz fakat bu görüşme süreçleri içerisinde maalesef bunlar yaşanabiliyor. Şimdi, benzetmek gibi olmasın ama yine Sayın Başkanın şahsını da tenzih ederek ifade ediyorum ve genel, eğer bir futbol maçı şirazesinden çıkmışsa dikkat edersek hakem kendisini çok belli ederse o maç çok kötü oynanır. En güzel ve zevkli futbol maçları da hakemin kendini göstermediği maçlardır. Bundan eğer örnek alacak olursak bütün sayın Meclis başkan vekillerinin de kendisini çok belli etmeden uhuletle yönetme gayreti içerisinde olmalarında büyük fayda görüyoruz.

Bir kararda ve yönetimde pek çok ilkeler vardır değerli arkadaşlar. Bunların birincisi tutarlı olmak, ikincisi de uygulama birliğini sağlayabilmek. Maalesef bugünkü Genel Kurul görüşmelerinde biz iki konuda, bir şimdiki, bir de sabahki o grup önerisiyle ilgili itirazlarımızı dile getirirken… Daha evvel Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi iki saat içerisinde hemen reddedilirken birtakım yolsuzluk olayları gündeme geldiğinde ama bugün de görüyoruz ki 5 Ocakta verilen, askerin, polisin her türlü saldırıya ve ithama maruz kaldığı hususta hiç böyle bir geri gönderme ihtiyacı duyulmamış. Bu çifte standarttır, bu bir tutarsızlıktır Meclis yönetimi açısından.

Biraz evvel Sayın Bayraktutan’ı da dikkatle dinledim, Sayın Bakanı da dinledim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Sayın Başkan, hakikaten kürsüden Sayın Bayraktutan’a da mutlaka cevap hakkı vermeniz gerekirdi. Sayın Bakana da doğru bir şekilde Meclis kürsüsünden konuşma hakkı verdiniz.

Bunları dile getirerek hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.

Sayın milletvekilleri, aleyhte…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Bir dakika, daha tutum…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Var mı?

BAŞKAN – Daha var.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Öğrenecek Başkan daha, biraz İç Tüzük’ü yalayıp yutsun!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Son söz” dediniz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, kürsüde konuşan milletvekilleri, adına konuşma yaptıkları parti grubunun ve kendilerinin görüşlerini dile getirmektedirler. Konuşmacıların bir konuya yaklaşımı, değerlendirmeleriyle saptama ve önerilerinin diğer grupların görüşleriyle farklı olması gayet doğaldır ve siyasetin özü bu anlamda ortaya çıkmaktadır. Yoksa kendi görüşümüzün ve benimseyişimizin dışında her konuşmayı sataşma olarak kabul edecek olursak burada herkesin aynı düşünceleri dile getirmesi beklenir ki kürsü hürriyetine de aykırı olabileceği gibi, farklı siyasi partilerin temsilinde de anlamsızlık gibi demokrasi idealiyle örtüşmeyen bir sonuçla karşılaşabilirdik. Dolayısıyla ben, Sayın Bayraktutan’ın konuşmasını hakikaten dikkatlice dinledim ve bir sataşma görmediğim için aslında… Yani Sayın Bakan konuşurken, Sayın Bayraktutan’a ciddi bir sataşma görmediğimden dolayı -yoksa zaten benim bugüne kadarki uygulamalarım da ortada- kendisine dolayısıyla İç Tüzük 69’a göre söz vermedim. Bu sebeple, sizin ısrarınız üzerine ben bir açıklama hakkı verdim 60’a göre, pek kısa bir söz yerinden verdim.

Yine, Sayın Bakana sarf edilen sözleri Sayın Bayraktutan tarafından, onu da dikkatlice dinledim ama orada gerçekten itham edici, ilzam edici birtakım beyanlar olduğu için, 69 bağlamında değerlendirerek söz verdim, yoksa, bizim bu kadar, işte belki on-on beş dakikadır bu tartışmayı yapmamızın da gereği yoktu.

Ama benim yapmaya çalıştığım Sayın Özel, şu İç Tüzük’ü gerçekten doğru bir şekilde uygulamak. Bu bağlamda elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Bu konuda hepimizin birbirimize azami derecede yardımcı olması lazım diyorum. Dolayısıyla, bu noktada tutumumda da bir değişiklik olmadığını bir kez daha ifade etmek istiyorum ve bu tutum, hepimizin belirleyeceği tutum aslında. Birbirimizi anlayışla karşılayarak, inşallah, bundan sonraki süreci yürütelim diye temenni ediyorum.

Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, tutanağa geçmesi açısından…

Bir grup başkan vekili 69’a göre bir talepte bulunuyorsa, siz, o talebi kabul edebilirsiniz, reddebilirsiniz ayrı bir şey, ama ben 69’a göre söyleyip siz 60’a göre söz veremezsiniz. O yüzden, Sayın Ramazan Can’ın yaptığı da sizin biraz önceki açıklamanız da bu açıdan eleştiriye muhtaç ve biz 60’a göre söz istesek o sözü ne şartlarda isteyip nasıl kullanacağımızı biliyoruz.

BAŞKAN – O şekilde konuştuk ama. Bağladık bunu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Benim tutanağa geçmesi açısından…

ZEYİD ASLAN (Tokat) – Ya tamam artık!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Son sözü yine siz söyleyeceksiniz, itirazım yok. Siz 69’u sataşmaya indirgemeye çalışıyorsunuz. Oysa 69 “Şahsına sataşılan veya ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüş kendine atfolunan.” diyor.

BAŞKAN – Açıklandı bunlar Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Biz bu kapsamda istedik ve bu kapsamda açıklama yapmak İç Tüzük’e göre hakkımız.

ZEYİD ASLAN (Tokat) – Sayın Başkan, yeter ya!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Siz, buna, öyle olmadı, pazarlığa tabidir, madde 60’a göre bir dakika vereyim diyemezsiniz. Ben bir hata yaptıysam, iyi niyetimden, o bir dakika yerinden sözü kabul etmekle yaptım. Ardından yaptığınız işlemlerin tamamı İç Tüzük’e aykırıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Konu kapanmıştır Sayın Özel.

Sayın Kuzu, sizin var mıydı bir şey?

BURHAN KUZU (İstanbul) – Evet efendim.

BAŞKAN – Bir saniye…

Buyurun Sayın Kuzu, niçin söz istediniz?

BURHAN KUZU (İstanbul) – Sayın Mahmut Tanal açık sataştı bana. Milletin gözünün önünde en açık sataşma bana yapıldı.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika.

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

8.- İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu’nun, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

BURHAN KUZU (İstanbul) – Saygıdeğer Başkanım, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.

Sayın Mahmut Tanal benim hukuk fakültesinden öğrencim. Tüm anlattıklarımı…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ben sizin öğrenciniz değildim, Selçuk Hocanın öğrencisiydim, siz araştırma görevlisiydiniz.

BURHAN KUZU (Devamla) – Müsaade buyur, müsaade buyur bak.

Anlattıklarımı tersinden öğrenmiş, bütün. Efendim, Meclis Başkanlığına bir dilekçe vermiş, ben başdanışmanlık yapıyormuşum, maaş alıyormuşum orada, bir de burada alıyormuşum. Evet, ben Cumhurbaşkanına başdanışmanlık yapıyorum, geçen dönemde başladım, maaş filan da almıyorum, fahri yapıyorum. Şimdi anladın mı? Vatan, millet adına yapıyorum, gurur duyuyorum, bununla da gurur duyuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

O, Twitter demesiyle bir “F” koyarsın, fahri olur, onu da düzeltiriz, mesele değil ama…

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Fahri de yapamazsınız. Anayasa’nın 82’nci maddesine göre, ücretli ya da ücretsiz, yapamazsınız.

BURHAN KUZU (Devamla) – Yapar, yapar, bal gibi yapar.

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Yapamazsınız, Anayasa’da öyle yazıyor.

BURHAN KUZU (Devamla) – Mahkemeye verilsin. Meclis Başkanlığına dilekçe vermiş…

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Anayasa’da öyle yazıyor. Siz anayasa profesörüsünüz, öğrenciniz sizi geçmiş.

BURHAN KUZU (Devamla) – Meclis Başkanlığında dilekçe var, Başkanlık cevap da verecek ona. Yapıp yapmayacağımıza Anayasa karar vermiş; burada Anayasa var, kanun var, ne ise o. Yani biz bunu yapıyoruz.

CEYHUN İRGİL (Bursa) – “Ücretli ya da ücretsiz, yapamazsınız.” diyor Beyefendi.

BURHAN KUZU (Devamla) – Para da almıyoruz, pul da almıyoruz; vatan, millet, Allah rızası için yapıyoruz.

Teşekkür ediyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, (2/26) esas numaralı 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/9) (Devam)

BAŞKAN – Doğrudan gündeme alınma önergesini oylarınıza sunuyorum…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN – Kabul edenler…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, bir dakika, bir dakika Sayın Başkan…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın hatip…

BAŞKAN – Şimdi, oylamayı yapalım, ondan sonra, tamam…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, hayır…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN – Oylamayı yapalım.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Başkanım, oylamadan sonra…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, hayır…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir dakika, Sayın Tanal, işleme başladım, işlemi bitireyim, dinleyeceğim sizi.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Tanal, işlemi bitireyim, oylamaya geçtim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama istiyoruz o zaman.

BAŞKAN – Tamam, 20 kişi aynı anda kalkın bakalım.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Oylamaya geçildi, geçti artık, geçti.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yoklama talebi var oylamadan önce, asgari 20 kişiyi arayacağım.

Sayın Özel, Sayın Bayraktutan, Sayın Tanal, Sayın Aydın, Sayın Akaydın, Sayın Yıldız, Sayın Tüzün, Sayın Sarıhan, Sayın İrgil, Sayın Kara, Sayın Özkoç, Sayın Bektaşoğlu, Sayın Çamak, Sayın Akyıldız, Sayın Zeybek, Sayın Arslan, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Gürer, Sayın Bircan, Sayın Arık…

Evet, şimdi yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Yoklama pusulası veren sayın milletvekilleri çıkmasınlar, şimdi kontrolünü yapıyoruz.

Burada olduğunu yoklama pusulasıyla belirten sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum:

Sayın Belma Satır? Burada.

Sayın Volkan Bozkır? Burada.

Sayın Necip Kalkan? Burada.

Sayın Ekrem Erdem? Burada.

Sayın Serkan Bayram? Burada.

Sayın Nevzat Ceylan? Burada.

Sayın Muhammet Emin Akbaşoğlu? Burada.

Sayın Sema Ramazanoğlu? Burada.

Toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, (2/26) esas numaralı 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/9) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Şimdi, oylamadan önce Sayın Burhan Kuzu konuşurken “Ben öğretememişim.” dedi, “Öğrencimdir.” dedi. Bana…

BAŞKAN – Sayın Tanal buyurun, iki dakika.

Yeni bir sataşmaya meydan vermeyin. (CHP sıralarından alkışlar)

BURHAN KUZU (İstanbul) – Öğrencim değil misin Mahmut Tanal?

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

9.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli arkadaşlar, Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

Şimdi, Sayın Burhan Kuzu Bey benim hocam değildi, Selçuk Hocamızın çantasını taşıyordu, araştırma görevlisiydi o dönemde.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Çok ayıp ya, yaptığınız çok ayıp.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Yani ben o dönemde… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Tanal, şahsiyetle uğraşmayalım, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim lütfen Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Bakın, araştırma görevlisiydi ve netice itibarıyla orada anayasa hukukuna pratik olarak Selçuk Hocamızın çantasını taşıyordu. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BURHAN KUZU (İstanbul) – Yazıklar olsun sana!

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Ne saygısız adamsın sen!

MAHMUT TANAL (Devamla) – Yani netice itibarıyla biz onun almış olduğu eğitime saygı göstermek amacıyla eğer hoca diyorsak…

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Eğitime böyle mi saygı göstereceksin!

MAHMUT TANAL (Devamla) – …efendim öğrencimmiş, kanal kanal dolaşıyor… Ben sizin öğrenciniz değildim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Olamazsın zaten, sen de o kadar kalite yok ki. Saygısız!

MAHMUT TANAL (Devamla) – Eğer sizden anayasayı okumuş olsaydım durum apayrı bir olay olurdu. (CHP sıralarından alkışlar)

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sen hocanın öğrencisi olamazsın!

MAHMUT TANAL (Devamla) – Yani bakın, anayasa hukuku hocası olarak şunu söylüyordu: “Ben rüşvet almıyorum.”

BURHAN KUZU (İstanbul) – Senin kâğıdını ben okudum ben! Senin notunu ben verdim!

MAHMUT TANAL (Devamla) – Şu Anayasa’da ücretli veya ücretsiz danışmanlığı yasaklamıyor, öğrenmen gerekiyor.

BURHAN KUZU (İstanbul) – Yok öyle bir şey!

MAHMUT TANAL (Devamla) – Anayasa hukuku hocası olarak Anayasa’yı öğrenmen gerekiyor. Burada ücretli mi diyor, ücretsiz mi diyor, öyle bir ayrım yapmıyor. Diyor ki: “Danışmanlık yapamazsın.”

BURHAN KUZU (İstanbul) – “Hükûmette” diyor, hükûmette. “Hükûmette” diyor, beni kandıramazsın.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Bakın, ayrıca ne yapıyorsunuz? Bir öğretim üyesi, bir profesör hâlen “Cumhurbaşkanı Başdanışmanı” yazar mı?

BURHAN KUZU (İstanbul) – Yazıklar olsun sana!

MAHMUT TANAL (Devamla) – Ayıp değil mi bu? Yani ilk önce sizin öğrencilere örnek olmanız lazım. Evet burada “Eski Anayasa Komisyonu Başkanı” yazıyor ama hâlen “Cumhurbaşkanı Başdanışmanı” yazıyor.

BURHAN KUZU (İstanbul) – Ne oldu, sana battı mı, ne var? Battı mı sana, ne var? İşine bak git!

MAHMUT TANAL (Devamla) – Bu nedir? Unvan gasbıdır, unvan gasbı. Sana ceza hukukunu da öğreteyim yani burada baro başkanı arkadaşlarımız var, onlardan özür dilerim yani öğretin Burhan Kuzu Hocaya bunu.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Yazıklar olsun Mahmut Bey sana! Yazıklar olsun!

MAHMUT TANAL (Devamla) – Teşekkür ediyorum, saygı ve hürmetlerimi sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Mahmut Bey, yazıklar olsun sana! Yazıklar olsun!

BURHAN KUZU (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kuzu.

İki dakika...

10.- İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu’nun, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

BURHAN KUZU (İstanbul) – Efendim, bu Sayın Tanal’a cevap vermeye değmez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Vermeyin.

BURHAN KUZU (Devamla) – Hakikaten değmez çünkü dediklerinin tamamı bir defa yalan. Bir defa, Mahmut Tanal senin kâğıdını ben okudum, ben; sana notu ben verdim, ben. Benim notumla geçtin. “Hocam filan değil.” Ayıp ayıp bunlar, çok ayıp bunlar. Yani, insanda bir saygı olur, saygı. Tamam, dediklerin doğru ama saygı olur insanda. Senin söylediğin oradan... “Milletvekili Bakanlar Kurulunda görev alamaz.” diyor, Cumhurbaşkanını kastetmiyor, evvela doğru oku. Anayasa'yı bilmiyorsun be!

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Birleşime kırk beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.06

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.53

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 32’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/517, 2/434) (S. Sayısı: 68) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Sayın milletvekilleri, 21 Ocak 2016 tarihli 31’inci Birleşimde tasarının 11’inci maddesi kabul edilmişti.

Şimdi, 12’nci maddesi üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesinde tasarı metninde geçen “yer alan” ibaresinin “bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         İdris Baluken                          Çağlar Demirel                      Ayşe Acar Başaran

           Diyarbakır                                Diyarbakır                                  Batman

         Feleknas Uca                            Hişyar Özsoy                               Erol Dora

           Diyarbakır                                   Bingöl                                      Mardin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/434) 12'nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

       Bülent Kuşoğlu                          Mahmut Tanal                             Seyit Torun

             Ankara                                    İstanbul                                      Ordu

           Musa Çam                           Ömer Fethi Gürer                                  

               İzmir                                       Niğde                                          

MADDE 12- 29/8/1977 tarihli ve 2108 sayılı Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Yasasının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “5.700” ibaresi “17.000” şeklinde değiştirilmiş ve aynı fıkranın ikinci cümlesi yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Mehmet Günal                             Erhan Usta                               Arzu Erdem

             Antalya                                    Samsun                                    İstanbul

        Erkan Haberal                            Baki Şimşek                           Mustafa Kalaycı

             Ankara                                     Mersin                                      Konya

       Mehmet Parsak                        Mehmet Erdoğan

       Afyonkarahisar                                Muğla

MADDE 12 – 29/8/1977 tarihli ve 2108 sayılı Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Yasasının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “5.700” ibaresi “14.750” şeklinde ve aynı fıkranın ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“İhtiyar heyeti üyelerine de her ay 1.700 gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda huzur hakkı ödeneği verilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı.

Buyurun Sayın Kalaycı.

Süreniz beş dakikadır.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Muhtarların aldığı ödeneğin masraflarını karşılamadığını, sigorta primini ödeyemediğinden birçok muhtarımızın sosyal güvenceden yoksun kaldığını Milliyetçi Hareket Partisi olarak yıllarca dile getirdik. AKP’yi sürekli uyararak hep insafa davet ettik. AKP insafa gelmekle birlikte işleri yarım yamalak yapmaktadır. Zira 2014 yılında muhtar ödenekleri artırılmış ama yetersiz kalmıştır. Bundan dolayıdır ki şimdi muhtar aylığı 1.300 liraya yükseltilmekte ancak sigorta priminin devletçe karşılanması konusu göz ardı edilmektedir.

Muhtarlardan sigortalılığı olmayan ve emekli aylığı almayanlar sigorta primlerini kendileri ödemektedir. Muhtarlar BAĞ-KUR sigortalıları gibi bu yıl en az 1.647 lira üzerinden prim ödeyeceklerdir. 1.300 lira aylık verip 1.647 lira üzerinden prim istemek büyük bir çelişki değil midir? Olmayan gelirin primini almak haksızlık değil midir?

Mahalle muhtarlarının en düşük sigorta primi yüzde 29 oranında artarak 568 liraya yükselmiştir. Farklı hükümlere tabi köy muhtarlarının ise en düşük sigorta primi yüzde 35 oranında artarak 435 liraya çıkmıştır; dolayısıyla, alacakları aylığın önemli bir kısmı prime gidecektir.

O nedenle, sosyal güvencesi olmayan muhtarlarımızın sigorta primleri mutlaka devlet tarafından karşılanmalı ya da muhtar maaşları en az brüt asgari ücret düzeyine yükseltilmelidir.

Diğer taraftan, mahalle ihtiyar heyeti ve köy ihtiyar meclisi üyelerimiz yaptıkları görevin karşılığı hiçbir hakka sahip bulunmamaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak önerimiz, mahalle ihtiyar heyeti ve köy ihtiyar meclisi üyelerine her ay için net 150 lira huzur hakkı ödenmesidir. Anayasa’mıza göre angarya yasak olup, muhtar azalarımıza huzur hakkı verilmesi için tüm partilerimizin desteğini bekliyoruz.

Değerli milletvekilleri, muhtarların, görevleriyle ilgili de birçok sorunu bulunmaktadır. Köy ve mahallenin sorunlarının giderilmesi ve hizmetlerin getirilmesinde muhtarlar kale alınmamaktadır. Muhtarlar, köy ve mahalledeki önemli sorunları başta belediyeler olmak üzere kamu kurumlarına taşıdığında yeterli ilgiyi görmemekte, destek alamamaktadır, halkın seçmiş olduğu muhtarlar maalesef önemsenmemektedir.

Muhtarların sorumluluğu olduğu kadar yasal yetkileri artırılmalıdır. Muhtarların, özellikle mahallesini ilgilendiren imar düzenlemeleri ile yatırım ve hizmetlere yönelik kararlara etkin katılımı sağlanmalı, il genel ve belediye meclisleri ile ihtisas komisyonlarında temsil edilmeleri için gerekli yasal düzenleme yapılmalıdır.

Muhtarlıkların kira, tefriş, İnternet, kırtasiye, elektrik gibi giderleri önemli bir mali yük oluşturmaktadır. Belediye Kanunu’nda “Belediye, mahallenin ve muhtarlığın ihtiyaçlarının karşılanması ve sorunlarının çözümü için bütçe imkânları ölçüsünde gerekli ayni yardım ve desteği sağlar.” hükmü bulunmaktadır. Ancak bütçe imkânları ölçüsü objektif olmadığından bu ayni yardım birçok belediye tarafından yapılmamaktadır. Bu maddeden “bütçe imkânları ölçüsünde” ibaresi çıkarılmalı, “nakdî yardım” eklenmeli; hatta net ifadelerle, muhtarlık hizmet bürolarının yapımı ve tefrişi ile İnternet, elektrik, su, telefon, kırtasiye, temsil, ağırlama ve diğer zaruri giderlerinin ilgili il özel idareleri ve belediyeler tarafından karşılanmasını öngören yasal düzenleme yapılmalıdır. Muhtarların belediye toplu taşıma araçlarından ücretsiz yararlanmaları sağlanmalıdır. Yine, muhtarların görev sonrası silah ruhsatlarından alınan harçlar kaldırılmalıdır. Muhtarlarımıza yasal izin düzenlemesi yapılmalı, görevden uzaklaştırılan muhtara idari dava açma hakkı tanınmalıdır. Doksan iki yıllık 442 sayılı Köy Kanunu ile yetmiş iki yıllık 4541 sayılı Şehir ve Kasabalarda Mahalle Muhtar ve İhtiyar Heyetleri Teşkiline Dair Kanun günün şartlarına uygun bir şekilde yeniden düzenlenmelidir. Ayrıca, köy ve mahalle muhtarlarının tek çatı altında toplanmasının sağlanması amacıyla Türkiye muhtarlar birliği kurulması için gereken yasal düzenleme yapılmalıdır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konularda yapılacak düzenlemelere katkı ve destek vereceğimizi ve her zaman muhtarlarımızın yanında olduğumuzu ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kalaycı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/434) 12'nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Ömer Fethi Gürer (Niğde) ve arkadaşları

MADDE 12- 29/8/1977 tarihli ve 2108 sayılı Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Yasasının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “5.700” ibaresi “17.000” şeklinde değiştirilmiş ve aynı fıkranın ikinci cümlesi yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üstünde söz isteyen Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer.

Buyurun Sayın Gürer. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 12’nci maddesindeki muhtar ödeneklerine artış ile ilgili söz aldım. Meclisi saygıyla selamlarım.

53 bin köy ve mahalle muhtarımız görev yapmaktadır. Ödeneklerinin 940 liradan 1.300 liraya çıkarılması yetersizdir. Çünkü, elektrikten ekmeğe kadar gelen zamlarla ödenek daha alınmadan erimiştir. Muhtar ödeneklerindeki artış en az Cumhuriyet Halk Partisinin önerdiği 1.500 lira olmalı idi; önerimiz ne yazık ki kabul görmemiştir.

Değerli milletvekilleri, muhtarların sorunlarını yalnız ödeneklerine indirgemek yanlıştır. Köy ve mahalle muhtarıyla ilgili Köy Kanunu’nu da kapsayan geniş bir yasal düzenleme ihtiyaçtır. Muhtarların görev yerlerine göre de sorunları değişmektedir. Köy muhtarlarının ayrı, mahalle muhtarlarının ayrı sorunları bulunmaktadır. Ortak sayılabilecek en önemli sorunları, muhtarların sosyal güvenceleri yoktur. Muhtarların sosyal güvenlik kapsamına alınmaları gerekir. Muhtarların yanı sıra muhtar azaları da sosyal güvenlik kapsamında olmalıdır.

Muhtarların birlik yasası da çok önemlidir. Bu yasal düzenleme mutlaka yapılmalı ve muhtarlarla ilgili birlik yasası bir an önce çıkarılmalıdır. Muhtarlıktan sonra muhtarlardan silah ruhsat harçları alınmaktadır. Bu uygulama da yanlıştır. Muhtarlardan muhtarlıkları sona erdikten sonra silah ruhsat harçları alınmamalıdır.

Muhtarların daha iyi koşullarda hizmet verebilmeleri için muhtarlar için muhtarlık binaları yapılması gerekir. Bazı belediyelerimiz bu yönde uygulama yapmakta ise de çoğu muhtarımızın doğru dürüst çalışacağı muhtarlık binaları yoktur. Kimi belediyelerin bu konuda yaptığının örnek teşkil edip, muhtarlarımız için muhtarlık binalarının yapılması şarttır.

Muhtarlar doğal gaz, kira, elektrik, sekreter, kırtasiye, telefon gibi giderleri kendileri karşılamak zorundadır, yasal düzenleme oluncaya kadar bunların kaymakamlıklar tarafından karşılanması gerekir. Köy muhtarı köy sorunu için merkeze geldiğinde yol parasını dahi cebinden vermek durumundadır. İkametgâh, nüfus kayıt gibi verebildikleri evraklar geçtiğimiz dönemlerde muhtarlardan yetki olarak alınmıştır, geçmişte olduğu gibi, muhtarlıkta tutulan kayıtların yeniden muhtarlara devredilmesi gerekir. Muhtarlıklara gittiğiniz zaman mutlaka PTT memurunu orada görmeniz olağandır çünkü uygulama gereği, muhtarlara ek bir yük olarak, Tebligat Kanunu’nun verdiği yetki doğrultusunda tebligatlar bırakılmaktadır. Bu da muhtarların bırakılan evrakı yerine götürmemesi durumunda, doğal ki 50 bin kişinin yaşadığı bir mahallede muhtar bunu yerine getiremiyor, o zaman da vatandaşın, örneğin trafik cezasından geç haberi oluyor, eğer tatile falan gittiyse; doğal olarak da ceza katlanmaktadır.

Muhtarlarla ilgili örnek alınabilecek uygulamalar da vardır. Örneğin Kartal Belediyesi Cumhuriyet Halk Partili bir Belediyedir ve bu Belediyede her ay ilk cumartesi muhtarlarla ilgili düzenli toplantı yapılır. Muhtarların yasal talepleri Belediye tarafından karşılanır. Ramazanda cami ve türbe gezmeleri için vatandaşlara tahsis edilen otobüsler muhtarlıkların önüne gönderilir, kültür gezilerinde muhtarlarla dayanışma içindedir. Kentin yönetiminde Belediye muhtarlarla iş birliği içinde çalışır.

Bu anlamda, önemli olan bir ayrıntı: Seçim dönemlerinde muhtarlar mülki amirler tarafından çağrılmakta ve Hükûmet yanlısı oy verilmesi yönünde baskı uygulanmaktadır ama seçim bittikten sonra, muhtarların bize anlattığı, mülki amirlerle diyalog kurmada zorlandıklarıdır. Bu anlamda, düzenli olarak muhtarlarla toplantıları mülki amirler yapmalı, köyün, kasabanın, mahallenin sorunlarını dinlemelidir, yalnızca baskı unsuru olarak onları muhatap almamalı, hizmet açısından da yapılacak çalışmalarda muhtarları önemsemeli, değer vermelidir çünkü demokrasilerde muhtarlar doğrudan oyla seçilen en önemli müesseselerdir. Bu anlamda, muhtarların sorunlarının çözümünü Cumhuriyet Halk Partisi olarak önemsiyoruz ve önümüzdeki süreçte muhtarların talepleri doğrultusunda yasal düzenlemelerin yapılmasını diliyor ve bekliyoruz.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Gürer.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesinde tasarı metninde geçen “yer alan” ibaresinin “bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

İdris Baluken (Diyarbakır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu değişiklik ile ifadenin daha anlaşılır olması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Şimdi, 13’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/434) 13’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Bülent Kuşoğlu                          Mahmut Tanal                             Seyit Torun

             Ankara                                    İstanbul                                      Ordu

           Musa Çam                             Lale Karabıyık                       Okan Gaytancıoğlu

                          İzmir                                                                     Bursa                                                                    Edirne

Madde 13- 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 13’üncü maddesinin (1)’inci fıkrasına aşağıdaki bent ilave edilmiştir.

“ı) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından tescil edilen gübreler ve gübre üreticilerine bu ürünlerin içeriğinde bulunan hammaddelerin teslimi ile küspe (Türk Gümrük Tarife Cetvelinin 2303.10 tarife pozisyon numarasında sınıflandırılan nişastacılık artıkları ve benzeri artıklar ile 2303.30.00.00.00 gümrük tarife istatistik pozisyon numarasında sınıflandırılan biracılık ve damıtık içki sanayinin posa ve artıkları hariç), tam yağlı soya (fullfat), kepek, razmol, balık unu, et unu, kemik unu, kan unu, tapyoka (manyok), sorgum ve her türlü fenni karma yemler (kedi-köpek mamaları hariç), saman, yem şalgamı, hayvan pancarı, kök yemler, kuru ot, yonca, fiğ, korunga, hasıl ve slajlık mısır, üçgül, yemlik lahana, yem bezelyesi ve benzeri hayvan yemleri (yeşil ve kuru kaba yemler ve bunların pellet şeklinde veya mevsimsel ihtiyaçlara göre bir bağlayıcı kullanılarak veya kullanılmadan işlem görmüş olanları dâhil) teslimi,”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 13’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Arzu Erdem                            Mehmet Günal                             Erhan Usta

             İstanbul                                    Antalya                                    Samsun

        Erkan Haberal                        İsmail Faruk Aksu                      Mehmet Erdoğan

             Ankara                                    İstanbul                                     Muğla

       Mehmet Parsak                           Baki Şimşek                          Mevlüt Karakaya

       Afyonkarahisar                               Mersin                                      Adana

MADDE 13- 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bentler eklenmiştir.

“ı) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından tescil edilen gübreler ve gübre üreticilerine bu ürünlerin içeriğinde bulunan hammaddelerin teslimi ile küspe (Türk Gümrük Tarife Cetvelinin 2303.10 tarife pozisyon numarasında sınıflandırılan nişastacılık artıkları ve benzeri artıklar ile 2303.30.00.00.00 gümrük tarife istatistik pozisyon numarasında sınıflandırılan biracılık ve damıtık içki sanayinin posa ve artıkları hariç), tam yağlı soya (fullfat), kepek, razmol, balık unu, et unu, kemik unu, kan unu, tapyoka (manyok), sorgum ve her türlü fenni karma yemler (kedi-köpek mamaları hariç), saman, yem şalgamı, hayvan pancarı, kök yemler, kuru ot, yonca, fiğ, korunga, hasıl ve slajlık mısır, üçgül, yemlik lahana, yem bezelyesi ve benzeri hayvan yemleri (yeşil ve kuru kaba yemler ve bunların pellet şeklinde veya mevsimsel ihtiyaçlara göre bir bağlayıcı kullanılarak veya kullanılmadan işlem görmüş olanları dâhil) teslimi,

i)Tarımsal üretimde kullanılan her türlü motorin, ilaç, tohum, fide ve fidanlarla ilgili teslim ve hizmetleri”

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 13’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

         İdris Baluken                          Çağlar Demirel                        Osman Baydemir

           Diyarbakır                                Diyarbakır                                 Şanlıurfa

 

         Lezgin Botan                              Hüda Kaya                     Filiz Kerestecioğlu Demir

                Van                                       İstanbul                                    İstanbul

 

           Erol Dora                                                                               Garo Paylan

             Mardin                                                                                    İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir.

Buyurun Sayın Baydemir. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi bir kez daha saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Doğrusunu ifade etmek gerekirse bugün, biz, burada Parlamento yasama faaliyetini yürütürken ülkenin bir diğer parçasında insanlar hayat memat mücadelesi veriyor. Bugün üzerinde tartışacağımız yasa maddelerinin en nihayetinde, bu ülkede yaşayan insanların hayat felsefesine, refah seviyesine katkı sunma amacıyla en azından Genel Kurula indirildiği konusunda sanırım her birimiz hemfikiriz. Ama, bırakın insanların hayatına katkı sunmayı bugün insanlar, bir kez daha zalimane bir ortam içerisinde hayatlarını yitiriyor. Dolayısıyla, bu Parlamentonun başından beri, ilk günden bugüne değin ısrarla, bıkmadan, usanmadan biçmiş olduğumuz misyon esas görevini yerine getirsin, Parlamento barışı inşa etsin, Parlamento bu coğrafyada tek bir insanımızın hayatını yitirmeyeceği, toprağa düşmeyeceği bir zemini inşa etsin çabasıdır HDP Grubunun birkaç aydan bu yana bütün ötekileştirmelere rağmen ortaya koymuş olduğu çaba. Bir kez daha ifade ediyorum: Bütün bu yasalar maalesef palyatif çözümlerdir. Biz barışı inşa etmediğimiz müddetçe bu coğrafyada bu tür palyatif çözümlerle bu coğrafya insanını geleceğe taşımanın imkânı olmayacaktır.

Gelmiş olduğum şehir, kadim şehir Urfa şehri, Rabb’in bereketinin olduğu bir şehir. Elektrik üretiminde 1’inci sırada ama elektrik tüketiminde 59’uncu sırada ve şu anda Siverek, şu anda Hilvan, şu anda kent merkezinin kimi mahalleleri karanlıkta bırakılmaktadır.

Yine, bu coğrafya, tarımın coğrafyası, 12 milyon dönümlük bir alanın ekilip biçilebildiği bir coğrafya, -pamuğun coğrafyası, buğdayın coğrafyası- ama Urfa, 400 bin insan, Türkiye'nin 48 vilayetine mevsimlik işçi olarak gidiyor ve traktör römorklarında, kamyon kasalarında hayatını yitiriyor yani bir nevi on üç yıldır, on dört yıldır Urfa coğrafyası âdeta sömürülüyor.

Bir diğer husus, özelleştirme politikalarıyla âdeta Urfa’nın neredeyse satılmadık tek bir karış yeri kalmamış durumda. Tam da bu noktada bir kez daha dikkatinizi bir gerçeğe çekmek istiyorum: Artık, parçacı bir yaklaşımla sorunları çözmekten vazgeçmelidir bu Hükûmet. On dört yıllık zaman dilimi içerisinde Urfa’ya uygulanan ayrımcı politikalardan kaynaklı, Türkiye’de tarımda uygulanan politikalardan kaynaklı, bu ülke, tarımın, hayvancılığın ülkesi âdeta dışa bağımlı bir hâle geldi ve bu dışa bağımlılığı ifade ettiğimizde “Biz Urfa’da uluslararası havaalanı inşa ettik.” diyebiliyor Hükûmet yetkilileri. Ben sorarım, şu anda burada Parlamentoda bulunan ve Urfa’yı bilen kardeşlerimiz de var. GAP Havaalanı şu anda sinek avlıyor çünkü dış politikada öyle bir noktaya getirdi ki Hükûmet, sıfır komşu ilişkisi şu anda Türkiye'nin kaderi olmuş durumda. Dolayısıyla, gelin bu politikadan vazgeçelim. Bir kez daha, Parlamento sorunların esas çözümünün mercisi, esas çözümünün yeri olsun. Siz ne yaparsanız yapın HDP grubu bu kürsüde, bu Parlamentoda diyalog çabasından asla ve kata vazgeçmeyecektir; ortak paydalarda buluşma çabasından asla ve kata vazgeçmeyecektir; barışın inşası çabasından asla ve kata vazgeçmeyecektir.

Ben bugün burada konuşuyorum ama Cizre’de şu anda hayatını yitirmekle yüz yüze olan sivil insanlar ateş hattında. Grup Başkan Vekilimiz İdris Baluken’le birlikte şu anda İçişleri Bakanlığına gideceğiz.

Benim de sizden bir insan olarak bir çağrım var: Lütfen, siz de çaba sarf edin, çaba sarf edin ki en azından o insanlar hayatlarını yitirmeden hastaneye ulaştırılabilsinler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Çaba sarf edin ki bundan on yıl sonra, yirmi yıl sonra bu Meclisin kayıtları incelendiğinde “Bu Mecliste insanlar için çaba sarf eden vicdan sahibi insanlar vardı.” diye torunlarımız, çocuklarımız görebilsinler.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 13’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Arzu Erdem (İstanbul) ve arkadaşları

MADDE 13- 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bentler eklenmiştir.

“ı) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından tescil edilen gübreler ve gübre üreticilerine bu ürünlerin içeriğinde bulunan hammaddelerin teslimi ile küspe (Türk Gümrük Tarife Cetvelinin 2303.10 tarife pozisyon numarasında sınıflandırılan nişastacılık artıkları ve benzeri artıklar ile 2303.30.00.00.00 gümrük tarife istatistik pozisyon numarasında sınıflandırılan biracılık ve damıtık içki sanayinin posa ve artıkları hariç), tam yağlı soya (fullfat), kepek, razmol, balık unu, et unu, kemik unu, kan unu, tapyoka (manyok), sorgum ve her türlü fenni karma yemler (kedi-köpek mamaları hariç), saman, yem şalgamı, hayvan pancarı, kök yemler, kuru ot, yonca, fiğ, korunga, hasıl ve slajlık mısır, üçgül, yemlik lahana, yem bezelyesi ve benzeri hayvan yemleri (yeşil ve kuru kaba yemler ve bunların pellet şeklinde veya mevsimsel ihtiyaçlara göre bir bağlayıcı kullanılarak veya kullanılmadan işlem görmüş olanları dâhil) teslimi,

i) Tarımsal üretimde kullanılan her türlü motorin, ilaç, tohum, fide ve fidanlarla ilgili teslim ve hizmetleri.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya.

Buyurun Sayın Karakaya. (MHP sıralarından alkışlar)

Beş dakikalık sürenizi başlatıyorum.

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 13’üncü maddesine (ı) bendi tasarıyla getiriliyor, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bir de (i) bendinin eklenmesini talep ediyoruz yüce Meclisten.

Biliyorsunuz, üretim son yıllarda Türkiye’de sıkıntılar yaşamakta. Bu sıkıntıların başında gelen en önemlisi de girdi maliyetlerinin yüksekliği. Bu tasarıyla birlikte özellikle gübre ve yemde ve bunların hammaddelerinde, bunların teslimlerinde katma değer vergisini kaldıran bir önerge. Milliyetçi Hareket Partisi olarak girdi maliyetlerini düşürmeye yönelik bu tarz girişimleri destekliyoruz ancak konunun bir bütünlük içerisinde ele alınmasını da istiyoruz. Özellikle Türk tarımına baktığımızda tarımsal ürünlerin üreten açısından ucuz, tüketen açısından da son derece pahalı olduğunu görüyoruz. Böyle bir yapının oluşmasının özünde ve temelinde olan ise vergilerdir. Vergiler, son yıllarda üreten kesimin en önemli maliyet kalemi hâline gelmiştir. Girdi maliyetlerini düşürmeye yönelik tüm girişimleri Milliyetçi Hareket Partisi olarak desteleyeceğimizi özellikle tarımın temel girdileri olan mazotta, ilaçta, gübrede, fidede, fidandaki katma değer vergilerinin kaldırılacağını, mazottaki özel tüketim vergisinin kaldırılacağını, biz, milletimize söz verdik. Ve bu önergeyle birlikte de mazottaki katma değer vergisiyle özel tüketim vergisinin, diğer girdilerdeki katma değer vergisinin kaldırılmasını da talep ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, aslında, bu girdi maliyetlerine baktığımızda, girdi maliyetlerinin tarımsal alanda desteklemelerle bir şekilde ucuzlatıldığı ifade ediliyor. Önümüze getirilen paritelere baktığımızda bu paritelerin aşağı yukarı tamamına yakınının doğru bir biçimde hesaplanmadığını görüyoruz.

Sadece buğdayla ilgili olarak bir konuyu dile getirmek istiyorum. 2002 yılında 1 litre mazot alabilmek için 2,5 kilogram buğday satmak zorunda kalan Türk köylüsü bugün 6,5 kilogram buğday satarak ancak 1 litre mazotu alabiliyor. Tarım Bakanlığının İnternet sitesinde gösterdiği o pariteler, hesaplanma biçimleri kesinlikle doğruyu yansıtmıyor. Örneğin Toprak Mahsulleri Ofisinin açıklamış olduğu fiyatlar üzerinden parite hesaplanıyor, oysa buğdayı örnek alacak olursak, buğdayda 20 milyon tona yakın yapılan üretimin 12 milyon tonu pazara çıkıyor, Toprak Mahsulleri Ofisinin aldığı miktar ise ortalama olarak 2 milyonu geçmiyor yani 8-10 milyon ton piyasada satılırken, piyasada realize olan fiyatları dikkate almadan hesaplanan pariteler hiçbir zaman gerçeği yansıtmıyor. Bunu bilmemiz lazım.

Yine, sayın milletvekilleri, bir başka husus, özellikle…

ABDULLAH ÖZTÜRK (Kırıkkale) – 3 kiloyla alınıyor ya -buğday- mazot düştü.

MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) – Hayır, hayır, öyle bir şey yok. Biraz önce söyledim, onun neden öyle olduğunu biraz önce söyledim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyin lütfen.

MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) – Bir başka husus da, bugünkü yapılan bu katma değer vergisi indirimlerinin tüketiciye, üreticiye faydası olmayacağını ifade etmek istiyorum çünkü bu yemi üretecek, gübreyi üretecek işletmelerin katma değer vergisi iadesini zamanında alamadığını biliyoruz, bunların bir finansman maliyeti olduğunu da biliyoruz. Bu finansman maliyetleri doğal olarak ürün fiyatlarına yansıyacak ve bunlar da üreticiye ilave bir katkı olarak dönmeyecek. Maalesef, bu yapılan düzenlemelerin de üreticiye bir katkısı olmayacağını ifade etmek istiyorum. O pariteler yanlıştır. Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü yaptım dört yıl boyunca ve o hesaplamaların yanlış olduğunu da bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/434) 13’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Okan Gaytancıoğlu (Edirne) ve arkadaşları

Madde 13- 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 13’üncü maddesinin (1)’inci fıkrasına aşağıdaki bent ilave edilmiştir.

“ı) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından tescil edilen gübreler ve gübre üreticilerine bu ürünlerin içeriğinde bulunan hammaddelerin teslimi ile küspe (Türk Gümrük Tarife Cetvelinin 2303.10 tarife pozisyon numarasında sınıflandırılan nişastacılık artıkları ve benzeri artıklar ile 2303.30.00.00.00 gümrük tarife istatistik pozisyon numarasında sınıflandırılan biracılık ve damıtık içki sanayinin posa ve artıkları hariç), tam yağlı soya (fullfat), kepek, razmol, balık unu, et unu, kemik unu, kan unu, tapyoka (manyok), sorgum ve her türlü fenni karma yemler (kedi-köpek mamaları hariç), saman, yem şalgamı, hayvan pancarı, kök yemler, kuru ot, yonca, fiğ, korunga, hasıl ve slajlık mısır, üçgül, yemlik lahana, yem bezelyesi ve benzeri hayvan yemleri (yeşil ve kuru kaba yemler ve bunların pellet şeklinde veya mevsimsel ihtiyaçlara göre bir bağlayıcı kullanılarak veya kullanılmadan işlem görmüş olanları dâhil) teslimi,”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu.

Buyurun Sayın Gaytancıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Beş dakikadır süreniz.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 13’üncü maddesi üzerine verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım.

Maddeyle tarım ve hayvancılığın desteklenmesi amacıyla yemde ve gübrede katma değer vergisinin kaldırılması öngörülmüştür. Bu maddeyle gübre ve yemde KDV’nin sıfırlandırılması ile tarım ve hayvancılık sektöründe faaliyette bulunan üreticilerin üzerindeki vergi yükünün ve üretim maliyetlerinin düşürülmesi, üreticilerin bu şekilde teşvik edilerek tarımsal ve hayvansal ürün ihracatı artırılarak ithalatın azaltılması amaçlanmaktadır. Amaç çok güzel. Neden? Çünkü Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini içeriyor. Kanunun bu maddesi Cumhuriyet Halk Partisinin seçim bildirgesinde vatandaşa sunduğu seçim vaatlerinden kopya çekilmiştir. Kopya çekilmesine bir şey demiyoruz ancak, uygulama yine bir AKP komedisine dönüşmüştür. Komediden ziyade yine AKP birilerini zengin etmiştir. Hâlbuki buradaki amaç çok basittir. Gübrenin yüzde 18, yemin de yüzde 8 ucuza satılması yani vergi alınmadan üreticinin bu girdileri kullanması amaçlanmıştır. Sadece gübreden alınmayacak KDV miktarının 2 milyar lira olduğu söylenmektedir. Şimdi, devlet 2 milyar lirayı almaktan vazgeçiyor ama çiftçi yine ucuz gübre ve yem alamıyor. Neden? Çünkü fırsatçılar anında gübreye…

ABDULLAH ÖZTÜRK (Kırıkkale) – Doğru bilgilendirin.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – Şimdi rakamları vereceğim.

…ve yeme zam yapıyor. AKP, yine çiftçileri düşünmüyor, fırsatçıların piyasada kâr yapmasına göz yumuyor. Hâlbuki buradaki amaç üretim maliyetlerini düşürmek ise neden ayrılan bu kaynak çiftçiye direkt olarak ödenmez?

Bakın, bazı fiyatları söyleyeceğim: Yemde şu anda bir ay önceki fiyatları söylüyorum. Kepek, tonu 475 lirayken, şu anda sıfıra düştüğü hâlde bu akşam -birkaç gün içerisinde bu Resmî Gazete’de yayımlanacak- fiyat birdenbire 520 liraya çıkıyor. Ayçiçeği küspesinde yüzde 8 KDV dâhil varken 635 lira bir ay önce, şu anda 675 lira. Mısır, 650 liradan 700 liraya yükseliyor. Fırsatçılar yine para kazanıyor, AKP yine birilerine para kazandırıyor. Melastaki KDV’nin yüzde 18’de kalması yemin fiyatlarını ucuzlatmıyor. Tasarıda bunun da sıfırlanması gerek.

Bu para neden çiftçimizin eline geçmez de bunun ticaretini yapanların eline geçer? Tabii sizin gözünüzde çiftçiler “efendi” değil, siz çiftçilere “Ananı da al git!” demekten anlarsınız. Yasa, KDV’nin sıfırlandırılarak üretimin artması ve ithalatın azaltılmasını amaçlamaktadır. AKP döneminde, üreten Türkiye gitmiş, ithalatçı Türkiye gelmiştir. Türkiye buğday ithalatçısı olmuş, hatta bağımlısı hâline gelmiştir. Lafa gelince “Biz buğday ithal ediyoruz, işleyip un ihraç ediyoruz.” diyorlar. Soruyorum: 2,5 milyar dolarlık buğday ithal edip 1 milyar dolarlık un ihraç etmek kârlı bir iş midir? AKP, Türkiye tarımını net ithalatçı bir hâle getirmiştir. Tarımda büyük ölçüde kendine yeten Türkiye, bu konumunu yitirerek pek çok ürünü ithal etmek zorunda kalmıştır. Türkiye tarımı 2002 yılında 1,8 milyar dolar ihracat yaparken 1,7 milyar dolar ithalat yapıyordu. Yani artı 100 milyon dolar kârlıydık. Ama 2014 yılında 6,4 milyar dolar ihracat, 8,7 milyar dolar ithalat yaparak 2,3 milyar dolar dış ticaret açığı vermiştir. Yani başka bir deyişle net ithalatçı bir konuma gelmiştir.

Demek ki Türkiye’de bir de üretim potansiyeli var. AKP’nin tutarsız, üretim planlamasına dayalı olmayan tarım politikaları sonucunda Türkiye un ihraç ediyor, buğdayı Amerika’dan, Rusya’dan alıyor.

Merak etme sevgili çiftçi kardeşim, seni her zaman düşünen ve düşünecek bir Cumhuriyet Halk Partisi var. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında ithalatçı Türkiye gidecek, üreten Türkiye gelecek.

Saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

14’üncü madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere toplam üç önerge vardır.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 14’üncü maddesinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 20/01/2016

 

       Bülent Kuşoğlu                          Gülay Yedekci                       Mehmet Bekaroğlu

             Ankara                                    İstanbul                                    İstanbul

      Bihlun Tamaylıgil                        Lale Karabıyık                             Musa Çam

             İstanbul                                     Bursa                                        İzmir

      Ömer Fethi Gürer                         Erdin Bircan

              Niğde                                      Edirne

MADDE 14-18/3/1986 tarihli ve 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununun 5 inci maddesinden "emekli aylığına hak kazandıkları tarihe kadar" ifadesi çıkarılmış ve aynı maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Uzman erbaşların 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 92 nci hükmünden yararlanabilmeleri için en az yedi hizmet yılını tamamlanmış olması gerekir. Bu fıkra hükmü kazanılmış haklar mahfuz kalmak suretiyle uygulanır."

BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 14’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

     İsmail Faruk Aksu                        Mehmet Günal                             Erhan Usta

             İstanbul                                    Antalya                                    Samsun

        Erkan Haberal                            Arzu Erdem                            Mehmet Parsak

             Ankara                                    İstanbul                              Afyonkarahisar

         Baki Şimşek                          Mehmet Erdoğan

              Mersin                                      Muğla

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

 

         İdris Baluken                          Çağlar Demirel                           Hişyar Özsoy

           Diyarbakır                                Diyarbakır                                   Bingöl

      Osman Baydemir                        Müslüm Doğan                           Lezgin Botan

            Şanlıurfa                                     İzmir                                         Van

           Erol Dora                       Mehmet Emin Adıyaman

             Mardin                                       Iğdır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Emin Adıyaman.

Buyurun Sayın Adıyaman, süreniz beş dakikadır.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, önümüze gelen madde, uzman er ve erbaşların haklarının güvenceye alınmasına ilişkin bir madde. Doğrusu, Türkiye’de er ve erbaşların ve tüm yurttaşlarımızın ekonomik durumlarının düzeltilmesinden önce, öncelikle yaşam haklarının güvence altında olması gerekiyor. Dolayısıyla, gerek polis gerek er ve erbaşlar, asker gerekse gerilla gerekse sivil halkımızın ekonomik problemlerinden önce bu ülkede huzur içinde, özgürce, barış içinde yaşamanın koşullarını yaratmamız gerekiyor. Bu koşullar olmadan, insanların kendi geleceklerine güvenle, umutla bakmasının koşullarının olmadığı zeminde ekonomik durumlarını ne kadar düzeltirsek düzeltelim çok büyük bir anlam ifade etmeyecektir.

Dolayısıyla, bölgede yaşanan savaşın ve çatışmanın yoğun acılarını her seferinde grubumuzdan hatip arkadaşlarımız dile getirmektedir. Bu konuda, özellikle, hâlâ bir bodrumda yaralı vaziyette bulunan 24 yurttaşımızın durumlarını bir kez daha dile getirdikten sonra aslında başka bir hususa değinmek istiyorum.

Bugün Sayın Cumhurbaşkanı kaymakamlarla bir toplantı yaptı. Bildiğiniz üzere, merkezî otoritenin dışında, merkezî otoriteyi yerelde temsil eden valilik, kaymakamlık ve muhtarlık birimleri söz konusu. AKP iktidarı ve Sayın Cumhurbaşkanı 7 Haziran tarihine kadar olan on üç yıllık iktidarı döneminde muhtarları hiçbir dönemde hatırlamaz iken 7 Haziran sonrası muhtarları bir anda keşfetmiş oldu ve hâlâ periyodik olarak muhtarlarla toplantı düzenlemekte ve muhtarların 940 lira olan maaşları bir anda 1.300 liraya çıktı. Bunun sebeplerini biliyoruz, valilerin konumunu da biliyoruz. Valilerin atanmaları tamamen siyasal iktidarın tercihiyle olan atamalar ama kaymakamlar mülkiyeden mezun olan, belli bir eğitim düzeyine ulaşmış ve bilgi birikimiyle hak ederek atanan bürokratlar veya kamu idarecileri.

Şimdi Sayın Cumhurbaşkanı muhtarlar ve valilerden sonra belli ki kaymakamları da kontrol altına almak istemektedir. Bugün ne diyor kaymakamlara? Bakın, aynen cümleyi okuyorum: “Mevzuat şöyledir böyledir. Mevzuatı koyun şöyle bir kenara. Yeri geldiğinde zihinsel inkılabınızı ortaya koyun. ‘Ben bunu bu şekilde yaparım.’ deyin ve yapın. İşte bu iradeyi ortaya koymaktır. Hiç çekinmeyin, kullanın.” Bu, açık bir şekilde Sayın Cumhurbaşkanının bugün kaymakamlara verdiği talimat “Anayasa başta olmak üzere tüm mevzuatı bir kenara bırakın, subjektif zihniyetinizin gerektirdiği kararları alın ve uygulayın. Yani AK PARTİ iktidarının siyasal tercihleri yönünde kararlar alın ve bunu pratiğe geçirin.”

Valiler elde, muhtarlar da ele geçirildi, son kaymakamlar vardı, onlar da elde edildi. Dolayısıyla adım adım bu ülkede nasıl bir iktidarın inşa edildiğinin pratiğini görüyoruz. Bu, hep dile getirdiğimiz tekçi, iktidarcı ve sultan iktidarına dayalı bir sistemin inşasıdır ve Sayın Cumhurbaşkanı daha evvelleri bunu dile getirmişti. “Sistem değişmiştir. Anayasa’yı ve mevzuatı başkanlık sistemine göre uyarlayın.” şeklinde beyanı netti ve bu pratiğe geçiriliyor. Artık, bundan sonra kaymakamlar da AKP’nin iktidarları doğrultusunda mevzuatı bir tarafa bırakacak ve subjektif yargılarıyla istediğini yapacak, tabii, iktidarın isteklerini yerine getirecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) – Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu.

Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 14’üncü maddesi hakkında grubum adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

14’üncü madde uzman erbaşların yedi yıl görev yapmadan başka kurumlara geçişini engellemeye dönük bir düzenlemedir.

Uzman erbaşlar Türk Silahlı Kuvvetleri içinde görev yapan subay ve astsubaylar gibi oldukça zor şartlarda görev yapmakta, terörle mücadelede etkin rol üstlenmektedir. Kadrolu ve sözleşmeli olmak üzere 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu ve 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu’na tabi olarak istihdam edilmektedir. Bunlara bir de 3466 sayılı Kanun’a tabi çalışan uzman jandarmaları dâhil etmek gerekir.

Tasarının bütününe bakıldığında, bir yanda uzman erbaşların mali haklarına ilişkin bir iyileştirme yapılmakta, diğer yanda ise uzman erbaşların kazanılmış haklarını da ortadan kaldıran bir mağduriyet yaratılmaktadır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak seçim beyannamemizde uzman erbaşların ek gösterge ve tazminat oranlarının artırılmasını, çalışma şartlarının iyileştirilmesini öngördük ve buna uygun kanun tekliflerini Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduk.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz tasarıyla, 3269 sayılı Kanun’un 5’inci maddesine eklenen fıkrayla uzman erbaşların yedi yıl hizmet yapmadan Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılmaları önlenmekte, diğer kamu kurumlarına geçişlerinin önü kapatılmaktadır. 657 sayılı Kanun’un 92’nci maddesinin ikinci fıkrasında “657 sayılı Kanuna tabi olmayan personelden kendi istekleri ile görevinden çekilmiş olanlar, boş kadro bulunmak ve gireceği sınıfın niteliklerini taşımak kaydı ile bu Kanuna tabi kurumlardaki memuriyetlere atanabilirler.” denilmektedir. Bu hükme göre 657 sayılı Kanun’a tabi olmayan kamu personelinden kendi isteğiyle görevinden ayrılanlar, durumlarına uygun kadro bulunmak şartıyla memur kadrolarına atanmaktadır. Uzman erbaşlar da bu kapsamda aynı şekilde iki yıl görev süresini doldurmak kaydıyla ihtiyaç ve kadro durumuna göre diğer kurumlardaki memur kadrolarına atanabilmektedir. Mevcut durumda uzman erbaşlar gerek çalışma şartlarının ağır olması gerekse emeklilik hakkı elde edemeden 45 yaşını doldurmaları, hastalık ve benzeri sebeplerle görevinden kendi isteğiyle ayrıldığında kamu kurumlarına geçmek için talepte bulunmakta, kurumlar da ihtiyaç varsa ve ilgililerin durumlarına uygun boş kadro bulunuyorsa atama yapmakta, yoksa yapmamaktadır yani kurumlar için takdiri bir durum söz konusudur. Çeşitli kamu görevinden ayrılıp memuriyete girmek isteyen diğer kamu görevlileri için de aynı durum söz konusudur. Ancak düzenlemeyle diğer kamu çalışanlarına nazaran eşitsizlik yaratacak şekilde sadece uzman erbaşlar bu genel hükmün dışına çıkartılarak mağdur edilmektedir. Üstelik hastalık ve benzeri zorunlu sebepler de dikkate alınmadan, hiçbir istisna getirilmeden uzman erbaşların başka kurumlara geçişi engellenmektedir.

Yine, düzenlemeyle mevcut çalışanlar açısından bakıldığında işe girerken tabi oldukları hukuk korunmamakta, kazanılmış hakları ihlal edilmektedir. Böyle bir düzenleme yapılsa bile sadece yeni atanacak olanları kapsaması kazanılmış hakların korunması açısından zorunlu bulunmaktaydı. Hatırlanacağı gibi, yakın zamanda sözleşmeli erbaşların ücretlerini de asgari ücrete bağlayan yasa hükmünü de yine erbaşların aleyhine olacak şekilde burada değiştirmiştiniz.

Sonuç olarak, getirdiğiniz bu düzenleme hukukun en temel prensiplerine; eşitlik, genellik ve kazanılmış hak ilkelerine aykırıdır.

Değerli milletvekilleri, bu sebeplerle tasarının 14’üncü maddesiyle 3269 sayılı Kanun’un 5’inci maddesine eklenmesi öngörülen söz konusu hükmün tasarı metninden çıkartılması gerekmektedir. Uzman erbaşlara yönelik bir eşitsizliğin ve adaletsizliğin giderilmesi için verdiğimiz önergemizi destekleyeceğinizi umuyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Aynı mahiyetteki iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Aynı mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 14’üncü maddesinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 20/01/2016

Mehmet Bekaroğlu (İstanbul) ve arkadaşları

MADDE 14-18/3/1986 tarihli ve 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununun 5 inci maddesinden "emekli aylığına hak kazandıkları tarihe kadar" ifadesi çıkarılmış ve aynı maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Uzman erbaşların 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 92 nci hükmünden yararlanabilmeleri için en az yedi hizmet yılını tamamlanmış olması gerekir. Bu fıkra hükmü kazanılmış haklar mahfuz kalmak suretiyle uygulanır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Edirne Milletvekili Erdin Bircan.

Buyurun Sayın Bircan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

ERDİN BİRCAN (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 14’üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Mevcut düzenlemede, uzman erbaş olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan ve iki hizmet yılını tamamladıktan sonra kendi istekleriyle görevden ayrılanlar boş kadro bulmak kaydıyla kamu kurum ve kuruluşlarına memur olarak atanabiliyorlardı. Bu maddeyle bu iki yıllık süre yedi yıla çıkarılmak istenmektedir. Bu madde değişikliği hâlen görevde olan uzman erbaşları da kapsadığı için onların kazanılmış haklarını ortadan kaldırmaktadır. Kazanılmış hakların korunması hukukun genel ilkesidir. Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak biz bu maddenin tasarı metninden çıkarılmasını talep ediyoruz.

AKP iktidarı kazanılmış hakları gasbetme konusunda zaten uzman. Yalnızca hak gasbında mı? Tabii ki hayır. AKP iktidarının 7 Haziran seçimleri öncesi “Kaynak nerede?” diye bize sorduğu, 1 Kasımda birdenbire bizim seçim beyannamemizden aşırdığı konuları da unutmadık. Hukuki olarak hazırlanmış hakları gasbetmenin yanında, bizim seçim beyannamemizdeki konuları çalma, aşırma konusunda AKP uzman.

AKP’nin en maharetli olduğu husus çalmaktır. Partimizin beyannamesinden yapılan çalmalar halkımızın yararınadır, diğerleri halkımızın cebindendir. Oradan buradan çalarak yararlanacağınız bir şeyler bulmak istiyorsanız eğer, ustanıza sorun ustanıza! Size kalmış bir mirastır. (AK PARTİ sıralarından “Terbiyesiz!” sesleri)

Evet, bir gün Stalin’den, bir gün Necip Fazıl’dan alıntı yapmaktan hiç kaçınmaz. Erdal Eren’e ağlar ama 12 Eylül cuntacılarının da yanından ayrılmaz. “Dün dündür, bugün de bugündür.” diyerek Demirel’in pabucunu bile ters çevirir. AKP’li milletvekilleri halkımızın dertlerini dinlemek, onlara çare bulmak yerine, yandaş basın gibi, Anayasa'ya ve içtiği yemine aykırı hareket eden Cumhurbaşkanını savunmaktadır.

AHMET UZER (Gaziantep) – Önerge ne diyordu acaba?

ERDİN BİRCAN (Devamla) - Evet, evet aynen, aynen.

MURAT BAYBATUR (Manisa) – Kim verdi oyu? Siz yüzde kaç aldınız?

ERDİN BİRCAN (Devamla) – Madem başladınız, Cumhuriyet Halk Partisi beyannamesinde olan diğer hususları da alın, Meclisin gündemine getirin ve yasalaştıralım da milletimiz de huzura varsın. Mazotu 1 lira 80 kuruştan verin de çiftçimiz rahat bir nefes alsın.

MURAT BAYBATUR (Manisa) – Önerge nerede, önerge?

ERDİN BİRCAN (Devamla) – Var, var.

Söz veriyoruz, beyannamemizdekileri çaldığınız için de sizi dava etmeyeceğiz.

MURAT BAYBATUR (Manisa) – Et, et, Allah aşkına et!

ERDİN BİRCAN (Devamla) – Sizin hesap makineleriniz yandaşlarınıza çalışır; Cumhuriyet Halk Partisinin hesap makinesiyse sadece ve sadece milletimize çalışır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Göreceksiniz, maliyeti sadece yandaş medyanıza aktardığınız para kadar yok, yandaş medyaya aktardığınız para kadar değil bu vereceğiniz arkadaşlar.

Dış politikada da beyannamemize bir bakın ve bakın da bulaşmış olduğunuz Orta Doğu bataklığından ülkemizi kurtarmanın yolunu bulursunuz, kan akmasına sebep olmaz, akan kana çare olursunuz.

MURAT BAYBATUR (Manisa) – Önerge nerede?

ERDİN BİRCAN (Devamla) – AKP iktidarında esnafımız siftahsız dükkân kapatmakta.

MURAT BAYBATUR (Manisa) – Ya, ya!

ERDİN BİRCAN (Devamla) – Evet, evet, Edirne’de öyle, evine ekmek götüremeyecek duruma düşmüştür. Çiftçimiz bugün hiç olmadığı kadar zor günler geçirmektedir. Seçim bölgem olan Edirne’de binlerce çiftçi tarlalarını satmakta ve haciz korkusu yaşamaktadır, emeğinin, alın terinin karşılığını alamamaktadır. Hükûmetiniz bu durumu seyretmekte, hatta desteklemektedir. Ayrımcılık kayrımcılıkta zirve, adalette dip yapan devriiktidarınızda seçim bölgesi Edirne’m cezalandırılmaktadır arkadaşlar, seçim bölgem Edirne’mi cezalandırıyorsunuz.

Tarım ve hayvancılık bölgesi olan Edirne’m Avrupa Birliğinin kırsal kalkınma desteklerinden yararlandırılmamaktadır. 42 ile verilen destek, Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ’a verilmemektedir. Çeltik üreticisi, ayçiçeği üreticisi, buğday üreticisi mağdur edilmiştir. Bu konuyla ilgili vermiş olduğumuz soru önergesi AKP’nin Edirne’ye bakışının tam da itirafıdır. Bakanlık Edirne için çalışma yapılmadığını itiraf etmiştir arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERDİN BİRCAN (Devamla) – Benim önergeme karşı bakanlık “Bizler Edirne için hiçbir çalışma yapmadık.” diyor.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Önergeye oy vereceğiz de ne olduğunu bilmiyoruz.

ERDİN BİRCAN (Devamla) – AKP’nin Edirne köylüsüne, çiftçisine bakışı maalesef budur. AKP’nin bütün siyaseti ustasından miras kalmıştır.

BAŞKAN – Süreniz dolmuştur.

ERDİN BİRCAN (Devamla) – “Taraf olmazsan bertaraf olursun, taraf olursan bendensin.” diyen bir…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Önerin ne getiriyor, nasıl oy vereceğiz biz şimdi?

ERDİN BİRCAN (Devamla) – Evet, “Taraf olmazsan cezalandırırım.” diyor ama biz Edirneliyiz, bizler hiçbir şeyden korkmayız, bizler Mustafa Kemal Atatürk’ün torunlarıyız.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Askerlerisiniz.

ERDİN BİRCAN (Devamla) – Korkmayacağız, yılmayacağız ve sizden hesabını soracağız. [CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından “Bravo(!)” sesleri ve alkışlar(!)]

Teşekkür ederim alkışlarınız için.

BAŞKAN – Süreniz dolmuştur.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın İnceöz…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım, söylemiyorum yani baştan sona cevap verilmesi gereken bir konuşmaydı. Sataşmadan söz almak istiyorum. İtham ve ilzamlarına cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnceöz.

İki dakika sataşmadan söz veriyorum.

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

11.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Edirne Milletvekili Erdin Bircan’ın 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 14’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; biraz evvelki hatibin tüm sözlerini kendisine aynen iade ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Baştan sona sözde teşbih yapmak suretiyle -ama inanılmaz bir hataydı bu- “çalmak” vesaire “AK PARTİ…” Bunların hepsini topyekûn reddediyoruz. Neden reddettiğimi söyleyeceğim.

Eğer seçim beyannamenize 7 Haziranda koyduğunuz bütün o sözler, vaatler geçerli olsaydı 7 Haziranda vatandaş sizi iktidar ederdi. Eğer bu konuda örnek olduysanız bundan da övünmelisiniz.

ERDİN BİRCAN (Edirne) – 7 Haziranda siz düştünüz, bizim beyannamemizle düştünüz.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Biz 7 Haziran sonrası dedik ki: Dersimize çalıştık, milletimizden gelen talepleri değerlendirdik ve buna yönelik de bir seçim beyannamesi hazırladık. Kötü mü ettik değerli milletvekili arkadaşlarım? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Seçim beyannamesine bunu milletimizden gelen talepler doğrultusunda koyduk.

ERDİN BİRCAN (Edirne) – Cama koyacağız, kapıya koyacağız; çalmanıza gerek yok, veririz, halk için olsun yeter ki.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Dinle, dinle.

Senin baştan sona hatalarla dolu, teşbihlerle dolu, yanlış benzetmelerle dolu konuşmanı buradaki grup sabırla dinledi, grubuma da teşekkür ediyorum ayrıca.

Yine, bütün bunu “ustadan” diye Sayın Cumhurbaşkanımızı ağzınıza almayın bu konuda. Sayın Cumhurbaşkanımız, kurucu genel başkanımız on üç yılda Türkiye’de adaletten emniyete, sağlıktan ulaşıma her alanda milletimizin gönlünü kazanmış -Başbakanlığı döneminde de- ve birçok konuda hakikaten yapılan hizmetlerin mimarı olan bir zattır. Anayasa’daki…

Anayasa’yı okumanızı tavsiye ediyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız bugün Anayasa’daki konumu gereğince milletimizin oyuyla seçilmiş yüzde 52’yi temsil etmektedir ve yüzde 52’nin gereği de neyse… “Bundan öncekiler gibi ben oraya kapanıp bir Cumhurbaşkanlığı yapmayacağım.” diye zaten sahada, seçim beyannamesinde söylemişti. Çıktığında şunu söyledi: “Ben bundan önceki gibi Cumhurbaşkanlığı görevini…”

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Süre bitti Sayın Başkanım.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Evet, bugün valileri toplayacak, kaymakamları toplayacak, muhtarları toplayacak ve ak sarayın, Külliyenin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – …milletimize kapıları sonuna kadar açılmıştır.

İşte, bizim ustadan aldığımız miras milletimizin hizmetkârı olmaktır, bundan sonra da böyle olmaya devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkürler.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın grup başkan vekili grubuna sataşıldığı gerekçesiyle söz aldı. Kendisini dikkatle dinledik ancak konuşmasının son kısmında, şu anki Cumhurbaşkanının görev yapış biçimini ifade ederken “kendisinden öncekiler gibi kapanıp” demek suretiyle Türkiye Cumhuriyeti’nin bundan önceki tüm Cumhurbaşkanlarına ve kendi partisinin kurucu başkanını savunayım derken Cumhuriyet Halk Partisinin kurucu genel başkanına ağır bir sataşmada bulunmuştur, cevap vermek isteriz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Kendisinden öncekiler gibi” dediniz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Bir dakika…

Sayın Başkanım, özellikle şu da tutanağa geçsin diye söylüyorum, özellikle üstüne basa basa söylüyorum; bunu şunun için söyledim: İlk kez bir sistem değişikliği. Nedir? Cumhurbaşkanı ilk kez Parlamento dışında, milletin iradesiyle seçiliyor ve doğal olarak da milletin iradesiyle seçilen bir Cumhurbaşkanımız sahada şunu söylemiştir; evet, bu sözlerin de arkasındayız: “Biz, bulunduğumuz alanları halkımıza açacağız çünkü milletin oyuyla seçiliyoruz yani aracısız, milletvekilleriyle değil, milletin oyuyla doğrudan seçiliyorum.” demiş ve bundan sonraki Cumhurbaşkanlığı sürecinin çok farklı olacağını söylemiştir, o sözümün de arkasındayım.

BAŞKAN – Sayın Özel, sataşmadan söz vereceğim ama tabii ki grubunuza yönelik olarak da özellikle o beyannameden alınan şeylerle ilgili de ifadeler olduğu için, ondan dolayı, ben sataşmadan iki dakika size söz veriyorum.

Buyurun Sayın Özel.

Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

Buyurun.

12.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce grubumuzun değerli bir milletvekili önergemiz üzerinde söz aldı, görüşlerini bildirdi. Elbette iktidar partisine yönelik eleştiriler olacak. Zaten sayın grup başkan vekili de 7 Hazirandaki Cumhuriyet Halk Partisinin seçim bildirgesinin taklit edilmesinin, kopyalanmasının ve benimsenmesinin yanlış bir şey olmadığını kendi grubuna da tasdik ettirmiştir.

Biz Cumhuriyet Halk Partisinin her türlü olumlu, halk lehine, vatandaş lehine yapmış olduğu önerinin, önermenin, kanun teklifinin dikkatle incelenmesi ve hızla kanunlaştırılması gerektiğini savunuyoruz. Burada bir sıkıntı yok. Ama sayın grup başkan vekili mevcut Cumhurbaşkanının uygulamalarını aklayayım derken “kendisinden önceki gibiler gibi kapanmamış” diyerek, partisinin kurucu genel başkanını savunayım derken Cumhuriyet Halk Partisinin Kurucu Genel Başkanı ve ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e de bir hakarette bulunmuştur. Bu hakareti doğru bulmuyoruz, kınıyoruz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Pes doğrusu!

BAŞKAN – Böyle bir şey yok, böyle bir şey zaten kullanılamaz.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Atatürk’ün resmini kim çöpe attı?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Siz Atatürk’ün posterini odasından indiren sayın milletvekiline konuşun!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bu noktada, bu makamda Cumhuriyet Halk Partisinin Kurucu Genel Başkanı Mustafa Kemal Atatürk…

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – En büyük saygısızlığı yapan sizsiniz! Siz posterini odasından indiren milletvekiline konuşun Sayın Özel!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …ülkenin o günkü imkânlarında ülkenin tüm illerini, tüm ilçelerini teker teker gezerek cumhuriyeti, cumhuriyetin kurtuluşunu ve ardından kuruluş felsefesini ülkedeki vatandaşlarla bire bir paylaşarak, etkileşerek bu cumhuriyeti kurmuştur.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Siz sadece hamaset yapıyorsunuz! Siz, Cumhurbaşkanının posterini indireni genel başkan yardımcısı yapıyorsunuz! Siz, Atatürk’ü ağzınıza almayın!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Ama sizin savunmak için çıktığınız Cumhurbaşkanı ettiği yeminde tarafsızlık üzerine namusunu ve şerefini ortaya koyduğu hâlde her hafta tarafsızlığını ihlal etmekte ve bir parti genel başkanı gibi, partili bir Cumhurbaşkanı gibi davranmaktadır.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Almayın ağzınıza Atatürk’ü!

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Başkan, Atatürk’ün resmini siz kaldırdınız!

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Posterini indiren milletvekilini genel başkan yardımcısı yapıyorsunuz, Atatürk’ün adını ağzınıza almayın! Almayın!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Sizin kurucu genel başkanınızın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …namus ve şeref üzerine ettiği yemini size hatırlatmaya devam edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Atatürk’ün resmini kaldırıp çöpe attınız!

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Edeceksiniz de milletvekiliniz posterini odasından indirdi, ona bir şey diyemiyorsunuz! Atatürk’ü sadece kullanıyorsunuz siz!

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Atatürk’ün resmini çöpe attınız siz!

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın İnceöz…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Yani, bunu tutanağa geçsin diye söyleyeceğim.

BAŞKAN – Sayın İnceöz, duyamadım.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Bir daha konuşmayın Atatürk’ü! Önce onun cezasını verin!

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Hangi vekiliniz attı çöpe?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sadece hamaset yapıyorsunuz siz! İndirmedi mi posteri? İndirdi. Genel başkan yardımcısı şu anda. Yazıklar olsun size!

BAŞKAN – Sayın Çavuşoğlu…

Sayın İnceöz, buyurun.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Bunu tutanağa geçsin diye söylüyorum, yeniden sataşmadan söz almayacağım. Şunun için, biraz evvel söyledi, dedi ki “Sayın Cumhurbaşkanımızı aklamaya…” Bizim, çok şükür, Sayın Cumhurbaşkanımızı aklamamıza ihtiyaç yoktur, kendisinin tüm işleri şeffaftır. “Aklamak” denilince burada başka bir mana çıkmaktadır. Asıl kendisinin çıkıp burada bu düzeltmeyi yapması lazım, temiz bir dille konuşması lazım burada, bu kürsüde. Sayın Cumhurbaşkanımızı aklamak vesaire yani bunlar hakikaten bu milletin kürsüsünde konuşulacak şeyler değil. Bununla beraber, benim kastımın bu olmadığını çok iyi biliyorsunuz ama meseleyi ta alıp Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e kadar götürdünüz. Pes doğrusu! Bu da ayrı bir kabiliyet diyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler İnceöz.

Sayın milletvekilleri, lütfen, üslubumuza hepimizin dikkat etmesi lazım, hepimizin ortak değerlere aynı şekilde sahip çıkması ve hepimizin, herkesin temiz bir dille bir şekilde konuşması gerekir.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partili bir milletvekili posterini odasından indirmiştir ve o milletvekili genel başkan yardımcısı olmuştur. Yazıklar olsun diyorum.

BAŞKAN - Sayın Çavuşoğlu…

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/517, 2/434) (S. Sayısı: 68) (Devam)

BAŞKAN - Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

15’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 15’inci maddesinde yer alan “şeklinde” ibarelerinin “olarak” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Mehmet Günal                             Erhan Usta                               Arzu Erdem

             Antalya                                    Samsun                                    İstanbul

     İsmail Faruk Aksu                      Deniz Depboylu                           Kamil Aydın

             İstanbul                                     Aydın                                     Erzurum

        Erkan Haberal                            Erkan Akçay

             Ankara                                     Manisa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Bülent Kuşoğlu                          Mahmut Tanal                             Seyit Torun

             Ankara                                    İstanbul                                      Ordu

           Musa Çam                               Yaşar Tüzün

               İzmir                                      Bilecik

MADDE 15- 3269 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde bulunan “2/3’ü” ibaresi “5/6’sı” şeklinde ve üçüncü cümlesinde yer alan “2200’ü” ibaresi “3.000’i” şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 15’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

         İdris Baluken                          Çağlar Demirel                         Ahmet Yıldırım

           Diyarbakır                                Diyarbakır                                     Muş

Mehmet Emin Adıyaman                   Mahmut Toğrul                             Erol Dora

               Iğdır                                    Gaziantep                                   Mardin

       Behçet Yıldırım

           Adıyaman

BAŞKAN – Komisyon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım.

Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan yasanın “Uzman jandarmaların ek göstergeleri yükseltilmektedir.” diyen maddesiyle ilgili HDP Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Biz burada bunları konuşurken Cizre’de her an ölümle karşı karşıya kalan sivil vatandaşlarımız bir evin bodrum katında bizden yardım beklemektedir, 14 kişi yaralı, içlerinde ağır yaralılar da vardır, acilen hastaneye ulaştırılmayı bekliyor, ambulans bekliyor, aç susuz bizden yardım beklemektedirler. Üç gündür, Sağlık Bakanlığından, İçişleri Bakanlığından, hatta Başbakandan olaya dâhil olmalarını, sorunu çözmeleri konusunda yardımcı olmalarını istedik, bilgilendirmeler yaptık ama şu ana kadar bir sonuç alamadık. Görüşmelerimizin de yine devam etmekte olduğunu da buradan belirtmek istiyorum.

Bu maddede “Uzman jandarmaların ek göstergeleri yükseltilmektedir.” deniliyor. Öncelikle, Allah kimseyi uzman jandarma olmaya zorlayacak kadar aç, fakir, biçare bırakmasın diyorum. Siz hiç “Büyüyünce uzman jandarma olacağım.” diyen bir çocuk gördünüz mü, duydunuz mu?

ZİHNİ AÇBA (Sakarya) – Gördüm.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Çok gördük.

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) – Tövbe, ben duymadım, ben çocuk hekimiyim, her gün çocuklarla şey yapıyorum, bir gün “Ben büyüyünce uzman jandarma olacağım.” diyen bir çocuk görmedim ve ben bunları ezbere konuşmuyorum, çevremde en fazla er ve erbaşların tezkere bıraktığı memleketten geliyorum, fakir bir memleketten, en fazla uzatmalı er ve erbaş Adıyaman’dan çıkmaktadır. Bunların nedeni fakirliktir. [AK PARTİ sıralarından alkışlar(!)]

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Bravo(!)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sayın Başkan, bu nedir?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, usule aykırı bir durum bu yani.

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) – İçten alkışladığını biliyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim.

Buyurun Sayın Yıldırım.

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) – Bunu ezbere söylemiyorum çünkü çevremde yüzlerce bunun gibi aile var. Bir araştırma yapalım, en fazla güvenlik görevlisi, polis, uzman er ve erbaşın Adıyaman’dan çıktığını göreceksiniz çünkü Adıyaman maalesef işsizlikte ülkede ilk sıralardadır, âdeta bir ırgat şehridir. Bu işsizlik ve çaresizlik içinde gençlerimiz istemeye istemeye bu meslekleri âdeta yapmaya zorlanmaktadır. Çevremde gördüğüm bu gençlerin ortak yanı hepsinin fakir aile çocuğu olmalarıdır. “Aç kalmaktansa en iyisi askere gidelim…” Tezkere bırakmak suretiyle er veya erbaş olmayı tercih etmektedirler.

Bu gençlerimizin ortak bir emeli var -az önce benden önce konuşan hatip arkadaşlar da söyledi- uygun bir kadro olursa bir an önce devlet memuru olmayı tercih etmektedir hatta belediyelere geçiş yapmayı tercih etmektedir. Bu konuda her er ve erbaşın gelip bizlerden de yardım istediğini yakından göreceksiniz.

Aynı şekilde, buna paralel son günlerde koruculuk sistemi dayanmıştır. Bugün sosyal medyada Adıyaman’da koruculuk üzerine ailelerin birbirine girdiği haberlerini duydum, buna çok üzüldüm. Bir korucu… Belki benim açımdan dünyanın en adi mesleklerinden olan koruculuk için birbiriyle kavga eden aileler duyuyorum, ben bundan da hicap duyuyorum.

Ben bu duygularla…

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Adi ne?

ZİHNİ AÇBA (Sakarya) – Sayın Başkan, daha ne diyecek ya!

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Korucular millet için savaşıyor, millet. Adi olanlar teröristler.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, hiçbir meslek adi değildir ve o mesleği yapanlar da…

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) – Başka çare bulun, bu işsizliği başka şeylerde kullanın…

ZİHNİ AÇBA (Sakarya) – Aynaya bak, aynaya.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teröristlikten iyidir, teröristlikten.

BAŞKAN – Lütfen düzeltin, kesinlikle…

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) – Kardeşi kardeşe vurdurmayı ben dünyanın en kötü mesleği olarak kabul ediyorum. Kardeş kardeşi vuruyor orada, siz içlerinde olmadığınız için, sıcak evlerinizde ahkâm kesmeyin.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Adi olanlar teröristler, adi olanlar teröristler.

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) – Adi olanlar, senin gibi meseleyi bilmeyenler, adi olan senin gibi adamlardır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Aa! Lütfen hatibi temiz bir dille konuşmaya davet edin.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, lütfen temiz bir dille konuşun.

Sayın milletvekilleri, siz de kürsüdeki hatibe müdahale etmeyin ama lafımızı kullanırken de nereye gittiğini çok iyi düşünmek durumundayız.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Yani kürsü bu zamana kadar bu şekilde muameleye maruz kalmadı.

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Koruculara adi diyemez. Koruculara bu kürsüde adi denilemez.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Siz konuşun, konuşun, bakmayın.

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) – Ben adi bir meslek olarak… Onlar benim yakınım. Korucu senin yakının değil, benim yakınım, ben koruculara demiyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ne demek bu ya?

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) – Koruculuk müessesesi adi bir müessesedir. Bunun üzerine halkın, ailelerin birbirine girmesini de kabul edemiyorum.

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Bunun hükmünü siz veremezsiniz.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, lütfen temiz bir dille konuşalım. Hiçbir mesleği bu şekilde zan altında bırakmaya hiçbirimizin hakkı yoktur.

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Korucular sahipsiz değildir. Benim de akrabalarım var orada.

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) – Benim söylediğim şahıslara yönelik değildir. O müessese kardeşi kardeşe kırdırmaktadır. Kardeşi kardeşe kırdıran bütün meslekleri ben kınıyorum.

Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, tutanaklara girmesi bakımından ifade ediyorum. Koruculuk da diğer güvenlik görevlileri gibi, kadrolu, yasal bir kurumsal yapıdır. Ne acizliktir ne diğer olumsuz birtakım sıfatlar atfedilemez. Şerefli bir meslektir ve vatan müdafaası için canla başla görev yapıp gerektiğinde gazi ve şehit olmaktadırlar. Dolayısıyla, olumsuz sıfatları reddederiz Milliyetçi Hareket Partisi olarak.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan… Başkan…

BAŞKAN – Kesinlikle, kesinlikle kabul etmiyoruz, biz de. Tüm meslekler gibi koruculuk mesleği de vardır ve sistemimizde geçerli olan bir meslektir. Dolayısıyla, o mesleği de yerine getiren herkes onurlu bir şekilde vazifesini icra ediyordur. Hiçbir mesleği şu ya da bu şekilde töhmet altında bırakmak doğru değildir, kabul edemeyiz.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkanım, şimdi, bir eleştiri yapılırsa bir sisteme ve zihniyete eleştiri yapılabilir.

BAŞKAN – Eleştiri yapılabilir ama eleştirimizi yaparken dikkatli bir dil kullanmak durumundayız.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Bir sisteme ve zihniyete yapılacak eleştiriye niye bu kadar tepki gösterildiğini anlamış değiliz. Burada bunu ifade etmek istiyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Yaşar Tüzün (Bilecik) ve arkadaşları

MADDE 15- 3269 sayılı Kanunun 16’ncı maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde bulunan “2/3’ü” ibaresi “5/6’sı” şeklinde ve üçüncü cümlesinde yer alan “2200’ü” ibaresi “3.000’i” şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün.

Buyurun Sayın Tüzün. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Tasarı’nın 15’inci maddesinde verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, sevgili arkadaşlar, ben aynı zamanda Millî Savunma Komisyonu üyesiyim, ne yazık ki Komisyonumuzun görev alanına giren çok sayıda maddeyi barındıran bu tasarı Komisyonumuzda görüşülmedi. Hâlbuki Komisyonumuzda uzmanlarımızla birlikte bu tasarıyı tartışmış ve görüşmüş olsaydık, çok daha sağlıklı bir kanun ortaya çıkarmış olurduk.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; özellikle Meclis Başkanlık Divanının, partilerimizin grup başkan vekillerinin bu tür kanunların çıkması noktasında komisyonları, alt komisyonları, ihtisas komisyonlarını yok sayarak direkt Plan ve Bütçe Komisyonundan Genel Kurula getirilmesi hem komisyona hem de Genel Kurula, Meclise yapılacak en büyük saygısızlıktır. Bu kanunda 40’ın üzerinde madde var, bir torba kanun olarak gündeme geliyor. Torba kanunu yetmiyor, 40 ayrı farklı konuda bir de temel kanun olarak koyuyorsunuz. Maddeler hakkında konuşma şansımız yok, grupların konuşma şansı yok, milletvekilleri olarak şahsi konuşma şansımız yok. Buraya gelen, sağ olsun, Hükûmet adına gelen bakanlarımız verilen her önergeye sabit bir şekilde komisyonla birlikte ret oyunu kullanıyorlar ama önergenin içeriğinde ne var ne yok doğrusu onlar da bilmiyorlar. Yasama olarak yürütmeye yani Bakanlar Kuruluna bu kadar yetkiyi verdiğimiz müddetçe bu Genel Kurulun ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkilerini her zaman olduğu gibi bu Hükûmet ve bu bakanlar da gasbedecektir. Bu, doğru bir gidiş değildir, bu Genel Kurulu, yüce Meclisi yok sayarak oldubittiye getireceğimiz kanunların torba kanun olarak ve en önemlisi temel kanun olarak yüce Meclise gelmesi bütün milletvekillerine yapılan en büyük saygısızlıktır. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, evet bu tasarıda ne var? Uzman erbaşlarımız iki yıl süreyle görev yaptıklarında görevlerinden ayrılıyor kamu kurum, kuruluşlarına ve belediyelere geçiş hakkı vardı. Ne yaptınız şimdi? Bu iki yıllık hakkı yedi yıla çıkarıyorsunuz. Bu doğru mu arkadaşlar, bu doğru mu? Yani, iki yıl, üç yıl, dört yıl süreyle görev yapan arkadaşların haklarını gasbediyorsunuz. Bu doğru mu? Bu vatan uğruna, bayrağımız uğruna doğu ve güneydoğuda bu görevi yapan arkadaşlarımızın, sıkılmışlıklarından, ekonomik sorunlarından, özlük haklarından mahrum bırakılarak iki yıl, üç yıl görev yaptıkları süreyi yedi yıla çıkarmanın doğru olmadığını düşünüyoruz. Bu konuda, Millî Savunma Komisyonu üyesi olarak çok sayıda uzman er ve erbaşımızdan mail geldi, mektup geldi. Bir tanesini kısaca paylaşmak istiyorum. Az önce konuşan milletvekili hatip arkadaşa örnek olsun. Bunları yok sayarak, görmezlikten gelerek, orada görev yapan arkadaşlarımıza bu şekilde üslup kullananlara… Bu uzman erbaşımızın yazdığı maili sizlerle paylaşmak istiyorum: “Ben kırk yaşında uzman erbaşım. Altı sene Şırnak Cizre’de görev yaptım ama çoğu zaman üs bölgelerinde yani sınırda, Hakkâri’nin karakollarında görevlerde bulundum. O kadar çok göreve gidip evimden uzak kalmışım ki, izinde evime geldiğimde yeni yeni konuşmaya başlayan çocuğum beni tanımadı ve annesine sarılıp beni göstererek ‘Bu adam kim?’ dedi ve ben oturup ağladım, benim durumumda binlerce uzman çavuş erbaş var.” diyor.

Değerli arkadaşlarım, bu ülkede vatanımız ve bayrağımız uğruna bu kutsal görevi yapan arkadaşlara büyük haksızlık ediyoruz. Bunların özlük haklarının iyileştirilmesi noktasında gerekli yetkiyi ve desteği vermemiz gerekir. Aynı şekilde astsubaylarımıza bu haksızlığı yapıyoruz. Astsubaylarımızın özlük haklarında bir iyileştirme yaptık ama polis memurlarımız 9’un 2’sinden dereceye başlatılırken astsubaylarımız hâlâ 9’un 1’inden göreve başlatılıyor.

Dolayısıyla bu haksızlıkların giderilmesi noktasındaki Cumhuriyet Halk Partisi olarak verdiğimiz önergelerin kabulü yönünde oy kullanmanızı talep ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 15’inci maddesinde yer alan “şeklinde” ibarelerinin “olarak” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erkan Haberal (Ankara) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekili Erkan Haberal.

Buyurun Sayın Haberal. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN HABERAL (Ankara) – Büyük Türk milleti, milliyetçi ülkücü hareket, Türk milletine sevdasından başka hiçbir karşılık beklemeden yaşayan dürüst, idealist ve yüksek ahlaklı Türk’ün yoludur. Milliyetçi ülkücü hareket, büyük ve güçlü Turan ülküsünün, karşılığı olmayan sonsuz bir vatan ve millet sevgisinin adıdır. Milliyetçi hareketin şerefli mücadele tarihi canla ve kanla ödenmiş bedellerle doludur.

Fatih İlçe Başkan Yardımcımız İbrahim Küçük Türkmen Dağı’nda şehit olarak bugün millet sevdasının bedelini canıyla ödemiştir. Yüceler yücesi Allah’ım gani gani rahmet eylesin.

Yine 26 Ocak 2014 günü hain PKK’lılarca şehit edilen Yusufiyeli, Yusufiye’nin bütün acısını, kahrını çekmiş Cengiz Akyıldız ağabeyimizin de tekrar ruhu şad olsun diyorum, mekânı cennet olsun diyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sene başında bu kürsüye çıkarak 2015 yılı şehitlerimizi isimleriyle zikretmiş, aziz hatıraları önünde saygıyla eğilmiştim, Türk milletinin yüz binlerce şehidinin kanıyla kurduğu Gazi Meclisin kendilerine minnettar olduğunu ifade etmiştim. Amacım sayın milletvekillerinin dikkatini özellikle bu konuya bir kez daha çekmekti. Yaklaşık bir ay süre geçmesine rağmen ikazlarımızın hiç dikkate alınmadığını, hâlen bir tarafın “çözüm” bir tarafın “barış” diyerek ortalığı karıştırdığını gözlemliyorum.

Sayın milletvekilleri, biz bu oyunu daha evvel gördük. Devletimizle, milletimizle, hükûmetimizle, bütün kurumlarımızla nasıl oyun oynandığını, nasıl dalga geçildiğini, nasıl istismar edildiğini hep beraber yaşadık. Sayın Başbakan Yardımcısı ve bir önceki eski Sayın Başbakan Yardımcımız yeni görüşmelerden bahsedildiğini söylediler; buna müsaade etmeyin, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri olarak siz buna müsaade etmeyin. Bir çözüm denildi, bir açılım denildi, Habur’da teröristler memlekete sokuldu, açılım başlatıldı, Barzani’yle “…”(x) denildi, açılıma devam edildi, Dolmabahçe’de açılımın zirvesi yapıldı, al bayrağa sarılı yüzlerce şehidimizle açılım neticelendirildi. Buyurun size çözüm, alın size açılım, alın size barış.

Geçen hafta bir sayın, çok sayın milletvekili çıktı, bu kürsüde, hepimizin gözlerinin içine bakarak “Çocuklarımız soracak, torunlarımız soracak ‘Baba, dede siz o Mecliste ne yaptınız?’ diyecekler.” dedi buradan hepimize. Çok doğru söylüyor. Cevap veremeyeceğiz. Katilleri serbest bıraktık diyemeyeceğiz, teröristlere özel mahkemeler kurdurduk diyemeyeceğiz, hainleri besledik diyemeyeceğiz, şehirlerimizi eşkıyaya teslim ettik hiç diyemeyeceğiz, bebek katiliyle pazarlıklar yaptığımızı söyleyemeyeceğiz ama bugün ayın 26’sı. Yirmi altı günde kaç şehidimiz var? 32. 24 kadın -bacımız- dul kaldı, 32 çocuk yetim kaldı. Adıyamanlı Abdülkadir Öner Şırnak’ta şehit oldu, 5 aylık bebek bıraktı. Özel Harekâtçı Erol Aktürk Şırnak’ta şehit oldu. Özel Harekâtçı Kenan Ardıç kardeşim Sivas’ta şehit oldu, dört aylık evliydi daha. Özel Harekâtçı kardeşim Musa Yüce, Kayserili, 2 tane yetim bıraktı bize. Ne diyeceğiz bunlara? Daha dün şehit olan üsteğmenimiz yeni evli. Ne diyeceğiz, ne cevap vereceğiz, hep beraber biz ne söyleyeceğiz?

Aynı ismi taşıyan Uğur Şahin, birisi Kırşehirli, birisi Adanalı 2 yiğit uzman çavuşumuz, ikisi de Diyarbakır Sur’da şehit oldu. İkisi de evli; birinin tek, birinin 3 çocuğu vardı. Ne diyeceğiz? Bu çocukların yüzüne bakıp ne söyleyeceğiz? “Sizi şehit edenlerle, size mermi atanlarla, bu vatanı bölmek, parçalamak isteyen hainlerle pazarlık yaptık, barış konuştuk.” mu diyeceğiz?

Terörün tek çözümü vardır, onların anladığı dilden konuşmak.

İSRAFİL KIŞLA (Artvin) – Anladığı dilden devam ediyoruz, anladığı dilden.

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Sataşma!

ERKAN HABERAL (Devamla) – Bunu da en iyi bilen Özel Harekât polislerimiz ve askerimizdir, Genelkurmayımızdır. (MHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN HABERAL (Devamla) – Gereğini hep beraber yapacağız.

Buyurun ağabey.

İSRAFİL KIŞLA (Artvin) – Anladığı dilden cevaplarını alıyorlar.

ERKAN HABERAL (Devamla) – Evet, aynen öyle.

BAŞKAN – Sayın Haberal, süreniz doldu.

ERKAN HABERAL (Devamla) – Teşekkür ederim.

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Buyurun, ne diyorsunuz arkadaşım?

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – İyi bir şey söylüyor.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

16’ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 16’ncı maddesinde yer alan “sıralar” ibaresinin “iki sıra” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Mehmet Günal                             Erhan Usta                               Arzu Erdem

             Antalya                                    Samsun                                    İstanbul

     İsmail Faruk Aksu                      Deniz Depboylu                           Kamil Aydın

             İstanbul                                     Aydın                                     Erzurum

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/434) 16'ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

          Erkan Aydın                            Kadim Durmaz                          Bülent Kuşoğlu

              Bursa                                       Tokat                                      Ankara

 

      Bihlun Tamaylıgil                      Zekeriya Temizel                           Musa Çam

             İstanbul                                      İzmir                                        İzmir

 

MADDE 16- 3269 sayılı Kanun’a ekli (1) sayılı Cetvelin başına aşağıdaki sıralar ilave edilmiştir.

“1

1320

1380

1440

1500

 

 

 

 

 

  2

1155

1210

1265

1320

1380

1440

 

 

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 16’ncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

         İdris Baluken                          Çağlar Demirel                        Osman Baydemir

           Diyarbakır                                Diyarbakır                                 Şanlıurfa

 

          Alican Önlü                             Feleknas Uca                            Hişyar Özsoy

             Tunceli                                  Diyarbakır                                   Bingöl

 

         Sibel Yiğitalp                              Erol Dora

           Diyarbakır                                   Mardin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp.

Buyurun Sayın Yiğitalp. (HDP sıralarından alkışlar)

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, savaş politikaları üzerinden gerçekleştirilen bu torba kanunları biz ilkesel olarak reddediyoruz.

Gerçekten bugün konuşmalara baktığımızda ölen askerler, ölen polisler, ölen gençler…

MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Şehit olan, “ölen” değil!

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Ölen bütün insanlar… Ölümler arasında ayrım yapmaksızın konuşmayı becerebilirsek bu Meclis görevini yerine getirir.

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Şehitler ve teröristler.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Eğer bugün bu Meclis ölümler arasına ayrım koyuyorsa bu Meclis görevini yerine getiremiyor ve o yüzden bugün ölümler ha bire devam ediyor ve bu olan ölümlerden hepimiz sorumluyuz.

TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) – Siz sorumlusunuz, PKK sorumlu!

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Hepimiz sorumluyuz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim lütfen.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Sizin güvenlik politikalarınız ve ısrarla şehir merkezlerini tanklarla dövmeniz, 24 tane insanı ölüme mahkûm etmeniz ve bunun karşısında hâlen ve hâlen gençleri ölümlere gönderip, onun arkasından öldükten sonra güzellemeler yapmanız sizin savaş seviciliğinizden başka hiçbir şey değildir.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Hadi oradan terör sevici seni!

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Eğer siz bu halkı, Türkiye halklarını ve devleti sevmiş olsaydınız bugün bu gençlerin hiçbirini ölüme göndermezdiniz. Bugün ölümler oluyorsa sizin savaş politikalarınız yüzünden oluyor ve bugün bu ölümlerden bire bir siz sorumlusunuz.

MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Savaş yok, terörle mücadele var.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Şimdi olmazsa bir ay sonra, bir ay olmazsa bir yıl sonra hepsinin hesabını vereceksiniz.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Savaşı kim seviyor? Kim seviyor?

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Savaşı siz seviyorsunuz. Siz sevdiğiniz için bugün 24 insan, tanklarla, toplarla dövülen bir binanın altında, bodrum katında olmasına rağmen hiçbirinizde insani bir refleks göremiyoruz. Şuranızın gözü kör olmuş, kalp gözünüz kör.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Doğru konuşmuyorsun. Doğru konuşmuyorsun. Savaştan siyaset çıkaranlar utansın. Savaştan, ölümden siyaset çıkaranlar utansın.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Bakın, 550 vekiliz, hepimiz birer evladız, hepimiz birer kardeşiz, hepimiz birer insanız, hepimiz birer anneyiz, babayız.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Savaş biterse yok olursunuz, yok.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Eğer gerçekten bu değerleri taşımış olsaydık, bakın, 5’inci gündür orada 24 insan yaralı olarak beklemezdi.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Ölüm ve savaş biterse yok olursunuz. Varlığınızı savaşa borçlusunuz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyelim, lütfen…

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – O kadar rahatsanız, o kadar gazel okuyorsanız gelin Sur’a, gidin Cizre’ye, gidin Silopi’ye. Niye gitmiyorsunuz? Niye gidip orada…

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Biz hayatımız boyunca hiç savaş istemedik, hiçbir çatışmanın tarafı olmadık, hiç sokağa çıkmadık.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Niye gidip sahada görmüyorsunuz? Burada oturup konuşmayın, burada oturup da ona buna ahkâm kesmeyin. Buradan gidip Türk gençlerini Kürt gençlerine karşı kırdırmayın o zaman.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Biz kırk yıldır hiçbir çatışmanın tarafı olmadık.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Gelin, beraber gidelim, sahaya gidelim. Gelin Sur’a götüreyim ben sizi. Gelin, oradaki halkla bir konuşun. Gidin Cizre’ye, gidin Silopi’ye. İki gün Van’a gidip gelip burada kahramanlık edebiyatı yapmayın.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Çatışmanın tarafları hep oyuncak oldu, oyuncak. Biz hiçbir çatışmaya taraf olmadık, tam kırk yıldır.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyelim.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Sizin buna hakkınız yok çünkü önce ölümleri durdurma gibi bir sorumluluğunuz var.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Hiçbir ölümden yana olmadık, hiçbir çatışmaya taraf olmadık.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Bu Meclisin ölümleri durdurmak gibi sorumluluğu var. Eğer gerçekten ölümleri durdurmak gibi bir çabanız olsa, bir insani refleksiniz olsaydı, bakın, beş gün boyunca o insanlar bodrum katında kalmazdı, 14 yaşındaki çocuğun orada ağır yaralı durmasını beklemezdik. Hiçbir insan bunu kabul edemez. 21’inci yüzyılda, 2016 Türkiyesi’nden bahsediyoruz.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – O çocuklar ölmezse ne yapacaksınız?

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Biraz kendi iradenizle, biraz kendi vicdanınızla düşünün. Bu gece evinize gittiğinizde, kafanızı yastığınıza koyduğunuzda “O insanlar ölürse ben bu Allah katında nasıl hesap vereceğim?” diye bir düşünün. Ben o çocuğumu nasıl seveceğim diye düşünün. O çocukların sivil olduğunu unutmayın ve bugün eğer bu sorun bugüne kadar çözülmemişse buradaki Meclisin iradesini saraya teslim ettiğindendir.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Siz o barikatlardaki çocukların hesabını nasıl vereceksiniz?

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Siz saraya iradenizi teslim ettiğiniz için bugün biriniz muhakeme edemiyorsunuz.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Onlar da bu ülkenin çocukları.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Hiçbiriniz vicdanınızın sesini konuşamıyorsunuz.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Onlar da bu ülkenin çocukları, onlar da bizim çocuklarımız.

BAŞKAN – Sayın Yiğitalp, her milletvekili özgür iradesiyle hareket eder, lütfen.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Siz konuşun.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Konuşmama müdahale etmeyin lütfen Sayın Başkanım.

Ben burada bir ölümün olmasını istemiyorum.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – İstiyorsunuz, istiyorsunuz.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Hayır.

Ama siz ne diyorsunuz? Siz şunu diyorsunuz: Kürtler ölsün, gençler ölsün, ona şehit diyelim.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Kürtlerin ölümünden zevk alıyorsunuz.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - O şehitleri de düşünmüyorsunuz siz.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Kürtlerin ölümünden menfaat devşiriyorsunuz.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - O polisleri de düşünmüyorsunuz.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Kürtleri sevmiyorsunuz.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Ben Sur’daki polisleri gördüm, bana şunu söylüyorlar: “Gidin, o Meclisteki vekillere söyleyin ki biz artık bu savaşı istemiyoruz.”

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Kürtlere merhamet etmiyorsunuz.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – “Bununla çözülmeyeceğini biliyoruz. Biz günlerdir uyumuyoruz.”

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Kürtlere acımıyorsunuz.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – “Ben burada durmaktan rahatsızım ama işsizim, çocuklarım var, beni buna mahkûm ediyorlar.” diyor.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Kürtleri sevmiyorsunuz.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Siz gidip o Sur’daki, Cizre’deki polislerle görüştünüz mü?

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Kürtler de sizi sevmiyor.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Asla görüşmediniz, sadece ucuz kahramanlık yapıyorsunuz.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Kürtler sizi sevmeyecek.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Bu halkın da sizin ucuz kahramanlığınıza karnı toktur. Hiç de öyle konuşmayın. Hariçten gazel okumayın. Günlerdir orada konuşuyorsunuz, gelin Diyarbakır’a.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Gelelim, gelelim. Geldim, geldim.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Geliyoruz zaten.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Gelin Diyarbakır’a, gelin sizi götüreyim Sur’a.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Geldim, geldim.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Hayır, gelip gitmek yok. Gelip iki zırhlı araçla tur atıp gitmeyin, gidin o halkın içinde halkın derdini dinleyin.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Halkın her zaman içindeyim. Sizin halkla ilişkiniz yok ki.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Vicdanınızla dinleyin, muhakemenizle dinleyin; şurayla, şurayla dinleyin.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Siz Cihangir’e gidin.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Başka da bir şey demiyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Kürtler sizi sevmiyor. Cihangir’e gidin.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Kürtlerin yakasından elinizi çekin.

BAŞKAN – Sayın İnceöz…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım, az evvel ki hatip bizim güvenlik politikalarımızla ilgili savaş seviciliği gibi vesaire birçok suçlamalarda bulunmuştur, bunları kabul etmiyoruz. Sataşmadan söz almak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnceöz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim, iki dakika. (AK PARTİ sıralarından “Cevap vermeye değmez ya.” sesi)

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

13.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’in 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 16’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Evet, çok haklısınız yani günlerdir konuşulan bu konularda cevap vermeye belki gerek yok ama onlar bu kürsüde çıkıp aynı şeyleri söylemeye devam ettiği süre içerisinde biz de yeniden tekrar da olsa bunları konuşmaktan kaçınmayacağız. Çünkü bir kere, savaş seviciliği, savaş politikaları, o ölümlerden siz sorumlusunuz diyor. Bunları topyekûn reddettiğimizi, siz ısrar edip söyledikçe biz de bu kürsüye çıkıp ısrarla bunu tekrar tekrar söyleyeceğiz çünkü orada herhangi bir savaş yok. Tekrar söylüyorum, savaş iki devlet arasında olur ve bunu reddediyoruz. Orada, gerçekten, bu ülkenin 780 bin kilometrekaresinde yaşayan, Kürt, Türk, Laz, Çerkez demeden, bu ülkeye aidiyeti olan, geçmişte bin yıllık kader birliği yapmış kardeşlerimizin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kamu güvenliğini, can güvenliğini korumak söz konusudur ve illegal örgüt aracılığıyla vatandaşımızın tehditle yaşam hakkının elinden alınmasına karşı kamu güvenliğinin sağlanmasının adı da tekrar tekrar söylüyorum, terörle mücadeledir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, Hükûmetinin herhangi bir beklenti olmaksızın bu ülkenin toprak bütünlüğünü, kardeşliğini korumak adına yaptığı bir mücadeledir ve biz bu kardeşliğe kim gelip dem vurmaya kalkarsa ona karşı -haklı mücadele- teröre karşı, yaşam hakkına karşı, özgürlüklere karşı, kazanımlara karşı yapılan terör saldırılarına durmaya devam edeceğiz diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Halkların savaşına asla müsaade etmeyeceğiz. Kürt-Türk kardeşliği, inşallah, geçmişte olduğu gibi bundan sonra da devam edecektir diyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Şehir merkezinde tanklar yürüyor.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın konuşmacı konuşmasına başlarken bizim söylemlerimizin cevap vermeye değmez olduğunu ama söylemlerden dolayı da kürsüde bazı şeyleri dile getirmek durumunda kaldıklarını ifade ederek grubumuza ağır sataşmada bulunmuştur. Müsaade ederseniz cevap vereceğim.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Baluken, sayın konuşmacı aslında bu tür ifadelere karşı söyledi.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Hayır, “Onların söylediklerine cevap vermeye değmez…”

BAŞKAN – Yani, sizin grubunuzdan da ziyade ve bunun bir terörle mücadele olduğunu söyledi çok net bir şekilde.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Değil, değil Sayın Başkan. Onların söylediklerine…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, bu ithamlardan daha ağır olmadığını konuşmamın özellikle belirtmek istiyorum. En ağır ithamlar bunlar, en ağır sataşmalar bunlar ve en ağır sataşmalara karşı da cevap verdim.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın hatibi dinledik biz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baluken, iki dakika…

Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

14.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Süreyi yeniden başlatırsanız Sayın Başkan, zor söz alıyoruz. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)

BAŞKAN – Yani siz zor söz alıyorsunuz, maşallah!

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Evet.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, burada her bir milletvekilinin söylediği düşünceleri her birimiz dikkate değer bulmak zorundayız ve dikkate almak zorundayız. En hoşumuza gitmeyen konuşmaları yapan hatibin sözlerini bile, her birimizin burada dikkate alması gibi bir sorumluluğu var çünkü burada bulunan her bir milletvekili on binlerce, yüz binlerce insanın iradesini temsil ediyor. Hele hele bir parti grubunun söylemlerini, bir grup başkan vekilinin “Biz dikkate alıyoruz, değer biçiyoruz” ya da “biçmiyoruz” şeklindeki söylemi son derece talihsiz bir söylemdir. Burada arkadaşlarımızın ifade ettiği bu savaş politikaları sürekli olarak dile getirdiğimiz hususlardır. Bu ülkenin Genelkurmay başkanları da bu ülkenin en üst düzey yetkilileri de o bölgede düşük yoğunluklu bir savaşın yaşandığını yıllarca ifade ettiler. Kaldı ki şu anda o düşük yoğunluklu savaştan son derece yoğun olan bir savaşa maalesef evrilmiş durumdayız ve burada biz birtakım hususları dile getirirken böyle kürsü üzerinden polemik yaratalım niyetiyle değil, hep beraber bir çözüm bulalım, hep beraber bunun uğraşısı içerisinde olalım üzerinden dile getiriyoruz. Yani burada, ben sanmıyorum ki hiçbir milletvekili arkadaşımız, bir bodrum katında üç gün boyunca yaralı olarak yatan 28 insanın -ki hepsi sivildir, velev ki sivil olmasa bile- yardım talebiyle ilgili bir duyarsızlık içerisinde olamaz. Olabilir, yerelden farklı bilgiler gelebilir, güvenlik kaynaklarından orada yaşadıkları psikolojiyle buraya farklı birtakım bilgiler akabilir ama insani olarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin tedbir kararı alıp içlerinden 4’ünün hastaneye kavuşulmadığı için, hastaneye gitmediği için yaşamını yitirdiği bir durumda hiçbir milletvekilinin kayıtsız kalamayacağını düşünüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) – En azından öyle inanmak istiyoruz. Eğer burada, Mecliste birbirimizin kullanmış olduğu cümlelere, buradan yükseltmiş olduğu sese kulak tıkarsak korkarım ki daha kötü günler hepimizi bekler. Bu yanlışa düşmeyelim diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/517, 2/434) (S. Sayısı: 68) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/434) 16'ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erkan Aydın (Bursa) ve arkadaşları

MADDE 16 - 3269 sayılı Kanuna ekli (1) sayılı Cetvelin başına aşağıdaki sıralar ilave edilmiştir.

“1

1320

1380

1440

1500

 

 

 

 

 

 2

1155

1210

1265

1320

1380

1440

 

 

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Bursa Milletvekili Erkan Aydın.

Buyurun Sayın Aydın. (CHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün gün terör tartışmalarının ardından bugün büyük kayıplar veren uzman er ve erbaşlara yönelik yasal düzenlemeye ilişkin söz almış bulunmaktayım.

Sözlerime başlarken şehit olan bütün asker ve polislerimize ve sivil vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına da başsağlığı ve sabır diliyorum.

Şimdi, baktığımız zaman, özlük hakları açısından kendilerini ne ordunun içinde hissedebilen ne de dışında hissedebilen uzman er ve erbaşlarla ilgili konuşmaktayız. Sanırım bu yasayla ilgili daha komisyona geldiği günden itibaren hepimizin maillerine, telefonlarına birçok konuyla ilgili şikâyet, istek ve arzular geldi. Biraz önce kabul edilen 14’üncü maddede, daha önce iki yılda memuriyete geçme hakkı olan uzman er ve erbaşlar, bu haklarını-yedi yıla çıkarak- kaybetmiş bulunmaktadırlar. Bu hak kaybıdır ve büyük bir haksızlıktır. Konfüçyüs değer ki: “Devletin hazinesi adalettir.”

Bakın, cumartesi günü, Diyarbakır Sur’da, Bursa Büyükorhan Mazlumlar köyünden bir hemşehrimizi, gazi olan bir hemşehrimizi ziyarete gittim. Kendisi, bombalı bir saldırıda sağ gözünü kaybetmiş, bacağından yaralanmış, hayati tehlikesi yok ama şu anda birkaç ay tedavi altında kalacak. Gözünü açar açmaz ilk sorduğu şey “Arkadaşlarım ne durumda?” olmuş. Şimdi, biz bu geçirdiğimiz maddeyle ne yapıyoruz? Kazanılmış olan hakkını, kendi canını hiç düşünmeden feda etmeye hazır olan uzman erimizin, erbaşımızın hakkını iki yıldan yedi yıla çıkararak bir anlamda gasbetmiş bulunuyoruz. Onlar hiç düşünmeden arkadaşlarını sorarken biz burada Mecliste iki yılı çok gördük ve bunu yedi yıla çıkardık. Bunun tekrardan gözden geçirilerek mutlaka Komisyona iade edilip bu kazanılmış hakkın geri verilmesini talep ediyoruz.

Diğer bir konu da biliyorsunuz, uzman er ve erbaşların maaş zammı asgari ücrete endekslenmişti ama Cumhuriyet Halk Partisinin 7 Haziran seçim vaatlerinde olan asgari ücretin en az 1.500 lira olması vaadini 1 Kasımdan sonra Adalet ve Kalkınma Partisi Komisyona getirerek 1.300 liraya yükseltmesiyle bu oran gene uzman er ve erbaşlarımıza çok görüldü ve memur maaşına endeksli olarak Komisyona gelerek yasal bir düzenleme hâline geldi. Bakın, burada bu düzenlemeyle sadece uzman er ve erbaşlarımızın maaşlarında 1 Ocak 2016’dan geçerli olmak üzere yüzde 21, emekli olduklarında emekli ikramiyelerinde de gene aynı oranda yüzde 21 bir hak kaybı olmaktadır. Neresinden bakarsak bakalım, kendi hayatlarını bir saniye bile düşünmeyen askerlerimize, zor koşullarda oralara gidip burada hepimizin rahat rahat, evlerimizde çocuklarımızın rahat rahat uyuyabilmesi için canlarını veren askerlerimize yapılmış bir hak kaybı daha önümüze çıkmaktadır. Bunun mutlaka gözden geçirilmesi ve tekrardan asgari ücrete endekslenmesi konusunda da Komisyona geri gönderilerek düzenlenmesini talep etmekteyiz. Bu bir negatif ayrımcılıktır. Ulu Önder Atatürk Türk ordusuna hitap ederken “Sizin gibi komutanları, subayları, er ve erbaşları olan bir milletin, yabancı eller altında köle olması mümkün değildir.” der. Şimdi, Hükûmet, Türk ordusunun en önemli organı olan uzmanların maaşlarına göz dikiyor. Biz burada maaşlarla ilgili, daha önceki dönemlerde yapılan zamlarla ilgili… Bütün Türk halkının, bütün ülkenin gözü önünde hiç düşünmeden zamlar yapılırken; uzman er ve erbaşların da en azından bu hakka sahip olmaları gerektiğini ve bu konuda da düzenlemenin yapılması gerektiğini düşünüyorum ve bu yapılan önergeyle de bu düzenlemenin düzeltilmesi gerektiğini talep ediyor, yüce Meclisimizi de saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 16’ncı maddesinde yer alan “sıralar” ibaresinin “iki sıra” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Kamil Aydın (Erzurum) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Erzurum Milletvekili Kamil Aydın.

Buyurun Sayın Aydın. (MHP sıralarından alkışlar)

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Sayın Başkan, saygıdeğer Meclis, milletvekili arkadaşlar; 68 sıra sayılı kanunun 16’ncı maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, aslında teknik içerikli bir konuşma hazırlamıştık ama bugün yaşadıklarımız ışığında, bir de bunlara karşı geliştirilen söylemler ışığında bir iki şeye değinmek istiyorum, çok kısa bir sürem var. Arkadaşların birçoğu malum yasayla ilgili bir şeyler söylediler.

Şimdi, gerçekten bu yüce Mecliste elbette ki demokrasiyi hepimiz biliyoruz. En basit, en kısa tabiriyle insanların, halkın kendi kendini idare etme yoludur. Bunların da teknik olarak tanımları farklı olabilir: Başkanlık, yarı başkanlık, güçlendirilmiş parlamenter sistem ya da İngiltere Parlamentosunda olduğu gibi bir monarşi yani anayasal bir monarşi de olabilir ama bugüne kadar özellikle muhalefet bir şey söylediği zaman sürekli... Ve hepimiz Anayasa'dan gücümüzü alırız. Burada yasama yetkisi bizde. Yasama da, yürütme de, yargı da Anayasa'daki kanunlardan gücünü alarak faaliyette bulunur. Biz bunu göz ardı ederek, özellikle Sayın Cumhurbaşkanıyla ilgili bir iki eleştiri olduğu zaman “O halk tarafından seçilmiş bir Cumhurbaşkanı, dokunulmaz, söylenmez, eleştirilmez...”

Arkadaşlar, bir yerde hata yapıyoruz sanki. Bakın, birbirimize haksızlık etmeyelim. 11’inci Cumhurbaşkanını da halk seçti biliyor musunuz, farkında mısınız? Siz seçtiniz, sizin oylarınızla seçildi. Dolaylı bir halk seçimiydi o. Halk sizi seçti, bizi seçti, biz de Parlamentoda Cumhurbaşkanını seçtik. Dolayısıyla, haksızlık etmeyin. Yani, 12’yi kurtaralım derken 11’e de hakaret etmeyelim lütfen. Geçmişte rahmetli Özal’ı da halk seçmişti, Demirel’i de halk seçmişti ama yöntemi biraz farklıydı. Şimdi yöntem biraz değişti, bu da demokratik bir sistemdir.

Böyle çok ısrarla üzerinde durduğumuz bir başka sıkıntı da, özellikle grup başkan vekillerimiz, saygıdeğer grup başkan vekillerimiz en ufak bir eleştiride “Bizim dediğimiz yanlış olsaydı, haksız olsaydık, uygulamamızda hata olsaydı biz yüzde 49,5 oy almazdık. Halk bizi seçti...” Efendim, çokluğa vurgu yapmayın lütfen. Çokluk demek hak demek değildir, doğruluk demek değildir, haklılık demek değildir. O zaman, tarihe döner bakarsanız, çok olup da haksız olan bir sürü olay vardır. Azdır ama haklıdır, çok olay vardır. Onun için tarih Muaviye’yi, Yezid’i, Ebu Cehil’i konuşmaz, değil mi? Tarih Hazreti Ali’yi konuşur, İmam-ı Azam’ı konuşur, Resulullah’ı konuşur, değil mi? O zaman Malazgirt olmazdı, Hendek olmazdı eğer çokluk her zaman haklılık anlamına gelseydi. Bunu da birazcık böyle, lütfen yani böyle bir ego patlaması gibi “Biz çoğuz, biz fazlayız, biz çok oy aldık...” E, nasıl aldığımızı hepimiz o seçim sürecinde yaşadık. Yani, Anayasa'daki yetkileri bağımsız olmasını gerektiren Sayın Cumhurbaşkanımızın -forsunun olduğu- muharrem ayında, ben, aşure dağıtılırken Cumhurbaşkanlığı bütçesinde kepçeleri AKP milletvekili arkadaşların tuttuğunu biliyorum, dağıttıklarını biliyorum. Şimdi, bunları yaşadık. Dolayısıyla, bu tür saplantılara fazla girmeyelim.

Şimdi malum kanunla ilgili bir iki şey de söylemek istiyorum. Gerçekten, bugün askerimizi, polisimizi, mücadele eden kolluk kuvvetimizi biraz incittik, yapmayalım bunu. Onlarla ilgili, sanki bölgede bunlar bir soykırım yapıyorlarmış gibi bir araştırma önergesi teklifinin okunması bile bizi incitti ziyadesiyle çünkü o insanlar orada çok zor şartlarda savaşıyorlar. Ve bugün aklıma gerçekten bir endişe düştü. Acaba geçmişte de büyük mücadeleler verip terörü sıfır noktasına getiren güvenlik kuvvetlerini, daha sonra uydurma şahitlerle, teröristleri gizli tanık yaparak, bunları birer birer, o kahramanları birer birer içeri mi attırdılar? Acaba bundan sonra da Özel Harekât başta olmak üzere, asker ve kolluk kuvvetlerimiz için ileride böyle bir şeyin mi emaresi gösteriliyor? Onu da büyük bir endişeyle karşılıyorum.

Değerli milletvekilleri, orada mücadele eden arkadaşların çok sorunları var, astsubaylarımızın temsil tazminat sıkıntıları var, uzman arkadaşlarımızın, kardeşlerimizin gerçekten şartları ağır. Bakın, görevlerini hafife dahi alabiliyoruz. Evet, yokluk içindeler, kıtlık içindeler, kerpiç evlerde oturuyorlar ama inanın, para için değil, bu memlekete sevdalarından dolayı orada görev alıyorlar, bile bile canlarını feda ediyorlar diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

17’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 17’nci maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Mehmet Günal                             Erhan Usta                               Arzu Erdem

             Antalya                                    Samsun                                    İstanbul

     İsmail Faruk Aksu                      Deniz Depboylu                           Kamil Aydın

             İstanbul                                     Aydın                                     Erzurum

                                                       Erkan Haberal

                                                             Ankara

“Bu intibaklar, personelin mezuniyetine dair resmî belgeyi ibraz edip müracaatını yaptığı tarihten geçerli olarak yapılır. İntibakları yapılan personele geçmişe yönelik maaş ve maaş farkı ödenmez.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/434) 17’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla,

       Bülent Kuşoğlu                            Engin Altay                             Mahmut Tanal

             Ankara                                    İstanbul                                    İstanbul

          Seyit Torun                               Musa Çam                               Murat Bakan

               Ordu                                        İzmir                                        İzmir

         Yaşar Tüzün                          Ömer Fethi Gürer

             Bilecik                                      Niğde

MADDE 17 – 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanuna aşağıdaki ek madde ilave edilmiştir.

"EK MADDE 4- Uzman erbaşlardan görevde bulundukları süre içerisinde iki yıl süreli yükseköğrenimi tamamlayanlara bir kademe, üç yıl süreli yükseköğrenimi tamamlayanlara iki kademe, dört veya daha uzun süreli yükseköğrenimi tamamlayanlara ise bir derece verilir. İki veya üç yıl süreli yükseköğrenimini tamamlayarak intibakları yapılmış olanların, görevde bulundukları süre içerisinde dört veya daha uzun süreli yükseköğrenimi tamamlamaları halinde intibak işlemleri bir defaya mahsus olmak üzere tekrar yapılır. Yükseköğrenimden dolayı bir defadan fazla yapılan intibak işlemlerinin toplamı bir dereceden fazla olamaz.

İki veya daha uzun süreli yükseköğrenimi tamamladıktan sonra uzman erbaşlığa girenler hakkında da birinci fıkra hükümleri uygulanır.

Bu intibaklar, personelin mezuniyetine dair resmi belgeyi ibraz edip müracaatını yaptığı tarihten geçerli olarak yapılır. Ancak, bunlara geçmişe

yönelik maaş ve maaş farkı ödenmez.

İntibak yoluyla yapılacak derece ve kademe ilerlemelerinin nasıl yapılacağı ve onay makamları Uzman Erbaş Yönetmeliğinde gösterilir.

Yükseköğrenim mezunu olmayan uzman erbaşlar, ikinci derecenin altıncı kademesine kadar ilerleyebilirler. Lise ve dengi okul öğrenim düzeyine sahip olanlardan ikinci derece için öngörülen üçüncü veya daha sonraki kademeleri kazanılmış hak aylığı olarak almış olup; üçüncü kademede en az bir yılını tamamlayan, sicil belgelerinin son altı yıllık sicil notu ortalaması sicil tam notunun yüzde doksanı ve daha yukarısı olan ve kademe ilerlemesi yapma şartlarını taşıyanlar, ekli (1) sayılı Cetvelin birinci derecesine yükseltilirler.

Uzman erbaş olarak görev yapmış olanlardan, bu görevleri üzerinden

emekli, adi malullük, vazife malullüğü aylığı bağlanmış olanların veya uzman erbaşlık görevi esas alınarak dul ve yetim aylığı bağlanmış olanların aylıkları, uzman erbaşlık görevinin sona erdiği tarihteki en son öğrenim durumları ve bu madde esas alınarak ekli (1) sayılı Cetvele göre yeniden belirlenir. Aylıkların bu şekilde yeniden belirlenmesinden dolayı geçmişe yönelik aylık ve ikramiye farkı ödenmez. Bu maddenin uygulanması ile ilgili tereddütler Maliye ve Millî Savunma Bakanlığı tarafınca müştereken oluşturulan komisyon marifetiyle giderilir."

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 17’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

         İdris Baluken                          Çağlar Demirel                   Mehmet Emin Adıyaman

           Diyarbakır                                Diyarbakır                                    Iğdır

        Mahmut Toğrul                           Lezgin Botan                         Osman Baydemir

           Gaziantep                                     Van                                      Şanlıurfa

                                                           Erol Dora

                                                             Mardin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman.

Buyurun Sayın Adıyaman. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, az önceki konuşmamda idari sistem içerisinde iktidarın yukarıdan aşağıya doğru nasıl tekçi bir sistemi inşa ettiğini izah etmiştim, aynı durum şu anda yargı sisteminde de söz konusu. Maalesef HSYK’nın mevcut durumu ve HSYK’dan başlayarak en ücra köşedeki savcılara kadar, siyasal iktidar yargıyı tam bir vesayet altına almış durumdadır.

Bakın, emniyet müdürlüğü ya da terörle mücadele şube müdürlüğü, cumhuriyet savcılığı ve sulh ceza hâkimliği arasında oluşturulan üçgende iktidara muhalif her kişi, grup ve topluluklara karşı istenildiği şekilde suç vasfı tayin edilir ve iktidara aykırı her söylemi her muhalif hareket içerisinde bulunan kişiler bir şekilde oluşturulan suç kalıbı içerisinde tutuklanır, mahkemelere, cezaevlerine sevk edilir. Bu kişiler gazeteci olabilir, partimizin seçilmişleri olabilir, 2911 sayılı Kanun kapsamında bir yürüyüşte yer alan bir birey olabilir veya bir basın açıklaması yapan, düşüncesini ifade eden ama iktidara muhalif bir ses söz konusuysa bu uygulama bu üçgen içerisinde suç tayin edilerek muhalif sesler susturulur.

Sadece bu mu? Değil. Maalesef, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda ucube olan bir kurum var, gizli tanıklık müessesesi. Şimdi, bu gizli tanık müessesesi paralel devlet iddiası olmadan önceki süreçte oldukça keyfî olarak kullanıldı, iktidarın işine geldi ve bu gizli tanık kurumu bugün de yine bir şekilde iktidar tarafından kullanılıyor muhalefete karşı. Kim olduğu, neci olduğu, hukuk aleniyeti bakımından hiçbir belirginliği olmayan, belki de hayalî olan birtakım gizli tanıklarla keza muhalif kişiler, şahsiyetler susturulur.

Bu ülke 1980’den beri sıkıyönetim mahkemelerini gördü, devlet güvenlik mahkemelerini, özel yetkili mahkemeleri ve en son bölge mahkemelerini gördü. Ama bugün gelinen noktada her ağır ceza mahkemesi siyasal iktidar için birer sıkıyönetim mahkemesidir, birer devlet güvenlik mahkemesi ya da özel yetkili mahkemedir. 17-25 Aralık hadisesinden sonra her ne kadar özel yetkili mahkemelerin olağanüstü mahkemeler olduğunu siyasal iktidar iddia edip feshetmiş olsa da aslında uygulamada şu anda vesayet kurmuş olan iktidar her bir ağır ceza mahkemesini kendisi için çalışan bir özel yetkili mahkeme veya olağanüstü bir mahkeme durumuna dönüştürmüş bulunmaktadır. Burada sıklıkla dile getirildi. Bütün hatip arkadaşlarımız ve Cumhuriyet Halk Partisinden milletvekili arkadaşlar bölgede yaşanan savaşın yaşam hakkını nasıl ayaklar altına aldığını, insan hakları ihlallerini dile getirdiler. Ama bu siyasal iktidarın bugün Türkiye’de uyguladığı, savaş bölgesinde uyguladığı politikalar. Ama onun dışındaki alanlarda da siyasal iktidar -söylediğim gibi- yargı eliyle terörle mücadele birimleri, cumhuriyet savcılıkları ve sulh ceza hâkimlikleri üçgeninde âdeta siyasal soykırım politikaları uygulamaktadır. Bu gerçeği hepinizin huzurunda bir kez daha ifade ettim.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Karar yeter sayısı.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur, on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.56

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 23.09

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 32’nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 17’nci maddesi üzerindeki Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Tasarının görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

Şimdi, diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/434) 17’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla,

Murat Bakan (İzmir) ve arkadaşları

MADDE 17 – 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu’na aşağıdaki ek madde ilave edilmiştir.

“EK MADDE 4- Uzman erbaşlardan görevde bulundukları süre içerisinde iki yıl süreli yükseköğrenimi tamamlayanlara bir kademe, üç yıl süreli yükseköğrenimi tamamlayanlara iki kademe, dört veya daha uzun süreli yükseköğrenimi tamamlayanlara ise bir derece verilir. İki veya üç yıl süreli yükseköğrenimini tamamlayarak intibakları yapılmış olanların, görevde bulundukları süre içerisinde dört veya daha uzun süreli yükseköğrenimi tamamlamaları halinde intibak işlemleri bir defaya mahsus olmak üzere tekrar yapılır. Yükseköğrenimden dolayı bir defadan fazla yapılan intibak işlemlerinin toplamı bir dereceden fazla olamaz.

İki veya daha uzun süreli yükseköğrenimi tamamladıktan sonra uzman erbaşlığa girenler hakkında da birinci fıkra hükümleri uygulanır.

Bu intibaklar, personelin mezuniyetine dair resmi belgeyi ibraz edip müracaatını yaptığı tarihten geçerli olarak yapılır. Ancak, bunlara geçmişe yönelik maaş ve maaş farkı ödenmez.

İntibak yoluyla yapılacak derece ve kademe ilerlemelerinin nasıl yapılacağı ve onay makamları Uzman Erbaş Yönetmeliğinde gösterilir.

Yükseköğrenim mezunu olmayan uzman erbaşlar, ikinci derecenin altıncı kademesine kadar ilerleyebilirler. Lise ve dengi okul öğrenim düzeyine sahip olanlardan ikinci derece için öngörülen üçüncü veya daha sonraki kademeleri kazanılmış hak aylığı olarak almış olup; üçüncü kademede en az bir yılını tamamlayan, sicil belgelerinin son altı yıllık sicil notu ortalaması sicil tam notunun yüzde doksanı ve daha yukarısı olan ve kademe ilerlemesi yapma şartlarını taşıyanlar, ekli (1) sayılı Cetvelin birinci derecesine yükseltilirler.

Uzman erbaş olarak görev yapmış olanlardan, bu görevleri üzerinden emekli, adi malullük, vazife malullüğü aylığı bağlanmış olanların veya uzman erbaşlık görevi esas alınarak dul ve yetim aylığı bağlanmış olanların aylıkları, uzman erbaşlık görevinin sona erdiği tarihteki en son öğrenim durumları ve bu madde esas alınarak ekli (1) sayılı Cetvele göre yeniden belirlenir. Aylıkların bu şekilde yeniden belirlenmesinden dolayı geçmişe yönelik aylık ve ikramiye farkı ödenmez. Bu maddenin uygulanması ile ilgili tereddütler Maliye ve Millî Savunma Bakanlığı tarafınca müştereken oluşturulan komisyon marifetiyle giderilir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, İzmir Milletvekili Murat Bakan.

Buyurun Sayın Bakan. (CHP sıralarından alkışlar)

MURAT BAKAN (İzmir) – Sayın Başkan, milletvekili arkadaşlarım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sevgili arkadaşlar, burada kanun maddelerini konuşurken hep savaş, barış ekseninde konuşuyoruz. Ülkemizde yakıcı sorunlar var. Doğumuzda, güneydoğumuzda ciddi bir çatışmalı durum var. Asker, polis şehitlerimiz var, sivil ölümlerimiz var ama bir taraftan da “yoksul halk çocukları” dediğimiz uzman erbaşların, uzman jandarmaların da yakıcı sorunları var. Herkes kendi paradigmasını yaşıyor. Bugün biz burada bu Meclis Genel Kurulunda bu konuyu konuşurken yüz binlerce insan eşiyle, çocuğuyla, ailesiyle beraber bizim alacağımız kararları bekliyor. Dolayısıyla, onların özlük haklarıyla ilgili net mesajlar verilmesi gerekir ve bu sorunların çözülmesi gerekir. Fakat daha önce mükerrer defalar tekrar ettiğimiz gibi, yasa tekniğine uygun olmayan şekilde, torba yasa içinde ve ihtisas komisyonları çalışmadan buraya gelen konularla ne astsubayların ne uzman erbaşların ne de uzman jandarmaların sorunları çözülebilir; çözülemez çünkü ihtisas komisyonlarında bu tip konular olgunlaşmadan Meclis gündemine geliyor.

Sevgili arkadaşlar, uzman jandarmaların konusuna ben değinmek istiyorum çünkü daha önce konuşan arkadaşlarım uzman erbaşlarla ilgili konulara değindi. Uzman jandarmalar, 1988 yılında dönemin ihtiyaçlarına göre alelacele 635 sayılı Kanun’dan kopyala yapıştır yöntemiyle hazırlanan 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu’na tabi şu an Türk Silahlı Kuvvetlerindeki 3 muvazzaf rütbeliden biridir ve toplamda 26.500 tane uzman jandarma bulunmaktadır. Bunların yüzde 80’i de yüksekokul, fakülte mezunudur.

Sevgili arkadaşlar, uzman jandarmalar kendilerini bulundukları birimde, Jandarma Genel Komutanlığında astsubaylarla kıyaslamaktadır. Neden astsubaylarla kıyaslamaktadır? Çünkü Jandarma Genel Komutanlığı okullarında okutulan temel 19 dersi bu arkadaşlarımızla, uzman jandarmalarımızla aynı şekilde görmüş, aynı eğitimi almıştır. 2012 yılında okullara alımları durdurulan, kadroları astsubay kadrosuna çevrilen ve neredeyse tamamı astsubay görevlerinde görevlendirilen bu insanlar jandarma astsubaylarıyla aynı eğitimlere sahip ve benzer görevleri yaparken neden aynı özlük haklarına sahip değillerdir?

Sevgili arkadaşlar, uzman jandarmalar kimseden sadaka, fitre istememektedir. Tamamı yoksul halk çocukları olan ve kefeni üniforması olan bu insanların suçu da rütbesi olmasın. Uzman jandarmalar sadece eşit işe eşit ücret istemektedirler.

Uzman jandarmaların başlıca sorunlarını ben Meclis Genel Kurulunda dile getirmek istiyorum. Bir: Türk Silahlı Kuvvetlerindeki tüm okullardaki süreler hizmetten sayılırken ne yazık ki uzman jandarmaların okullarda geçen süreleri hizmetten sayılmamaktadır. Kendileri “Borçlanalım.” dedikleri hâlde bu borçlanmalarını yapamamaktadırlar. İki: Emeklilerin intibakı, bu Mecliste eksiğiyle gediğiyle 36 bin astsubayımızı ilgilendiren intibak sorununu bir şekliyle çözdük, o eksikleri de umarım önümüzdeki süreçte gidereceğiz. Fakat, 2012 yılından önce emekli olan ve 6318 sayılı Yasayla bir günden başlayıp altı aya varan eksiği nedeniyle 1’inci dereceye düşemeyen sayıları sadece 300 olan uzman jandarma emeklimizin intibakını yapamadık. Uzman jandarmalar 3600 ek gösterge talep etmektedir. Bu talep edildiğinde çalıştığı kurumda aynı işi yaptıkları astsubaylarla, jandarma astsubaylarıyla eşit konuma geleceklerdir.

Yine, uzman jandarmalarımız orduevlerine alınmıyorlar, adı üstünde orduevi. Uzman jandarmalar acaba hangi ordunun personeli? Beraber omuz omuza görev yaptığı, operasyona birlikte gittiği, birlikte şehit olduğu astsubaylarla aynı yerde istirahat etmek bu uzman jandarmalarımızın hakkı değil mi? Bu insanlar ailelerinin yanında orduevlerinin kapılarından kovuluyor. Maaş adaletsizliği var, 2, 3 hatta 4 görevli bir üst rütbenin görevini yapar, dağda, bayırda, köyde, KOM’da, arazide yaya gezer ancak maaşı bir başka memura endeksli olarak ödenir. Burada adalet var mıdır?

Eğitim hakkı: Türk Silahlı Kuvvetlerinde bulunan subay, astsubayın kendi nam ve hesabına okuduğu okullar değerlendirilirken, uzman jandarma 10 tane okul bitirse, yüksek lisans, tez yapsa yok hükmündedir sevgili arkadaşlar.

Sonuç olarak, aynı kurumda, aynı eğitimi alıp, aynı tahsile sahip benzer görevleri yapan, okulları kapatılıp kadroları astsubay kadrosuna dönüştürülen ve aynı işlerde görevlendirilen uzman jandarmaların, daha önce uzatmalı çavuşlarda olduğu gibi, emniyette bekçilere yapıldığı gibi, Türk Silahlı Kuvvetlerinde kavram kargaşasını ortadan kaldırmak adına bir üst statü olan astsubaylığa bir plan dâhilinde geçirilmeleri tüm sorunların kökten çözümü olacaktır. Bu yasa, uzman jandarmaların sorunlarını çözmemekte, sadece ötelemektedir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 17’nci maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Günal (Antalya) ve arkadaşları

“Bu intibaklar, personelin mezuniyetine dair resmî belgeyi ibraz edip müracaatını yaptığı tarihten geçerli olarak yapılır. İntibakları yapılan personele geçmişe yönelik maaş ve maaş farkı ödenmez.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Ankara Milletvekili Erkan Haberal.

Buyurun Sayın Haberal.

ERKAN HABERAL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 17’nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetlerinin en ücra yurt köşelerinde canı pahasına görev yapan, aile fertlerinin de aynı kaderi kendileriyle paylaştığı cefakâr ve fedakâr mensuplarının ciddi ve birikmiş sorunları acil çözümler beklemektedir.

Çoğu kanayan yara hâline dönüşen sorunlara bu tasarı da maalesef kalıcı bir çözüm getirmemektedir. Genelkurmay Başkanlığı, kuvvet komutanlıkları, ilgili birimler ve Millî Savunma Bakanlığının görüşleri doğrultusunda Türk Silahlı Kuvvetlerinin bütününü ilgilendiren bir kanunun yapılması, tüm birim ve birliklerin bir bütün olarak ele alınması, buna göre düzenleme yapılması gerekmektedir. Aksi hâlde, daha önce de ifade ettiğimiz gibi, ihtisas komisyonlarına gelmeden sadece maddi boyutuyla ele alındığı torba kanunlarla yapılan düzenlemeler çözüm üretmekten uzak, sadece günü kurtaran, pansuman olmaktan öteye gitmeyen düzenlemeler olacaktır.

Değerli milletvekilleri, vatanı korumak ve kollamak, vatana hizmet etmek her insana nasip olmayacak kadar kutsaldır. Uzman erbaşlarımız da sadece maaş hesabıyla değil, bu anlayışla görev yapan fedakâr vatan evlatlarıdır. Her geçen yıl artan sorunlarına çözüm bulamayan ve çaresiz kalan uzman erbaşlar, Emekli Uzmanlar Derneği, hâlen çalışan personel ve emeklileri medyada ve sosyal paylaşım sitelerinde sorunlarını dile getirmektedirler. Bu sese mutlaka kulak verilmelidir.

Değerli milletvekilleri, seçim kampanyası sırasında “Taşeron çalışanlara kadro vereceğiz.” diyenlerin sözlerini tutmalarını bekliyoruz. Kamuda taşeron çalışan kardeşlerimize kadro vermek şöyle dursun, sözleşmeli personel uygulamasıyla Türk Silahlı Kuvvetlerini âdeta taşeron sistemine çevirmiştir. Vatan savunmasının, vatana hizmetin sözleşmelisi olmaz.

Sayın milletvekilleri, aslında sorunların temelinde uzman erbaşların tanımının tam yapılmaması vardır. Bu statünün kendi içerisindeki hiyerarşisi dahi tarif edilmemiştir. Örneğin “astsubay” dendiği zaman bütün rütbeler yasalarında tarif edilmiştir. Ayrıca derece, kademe tablolarında rütbeleri yazılmıştır. Ancak burada görüşülecek olan uzman erbaş kanunu 1 sayılı cetvelde yazan 5’inci maddede de görev tanımı ve rütbe sıralaması yine yapılmadığı için ek gösterge (3000) olsa dahi yeterli maddi katkıyı sağlayamayacaktır. Uzman erbaşlar sistemde yapılacak köklü değişikliklerle askerlik çağının hemen öncesi temin yapılmalı, en az bir yıl süreli bir eğitim sistemi olmalıdır, ayrıca belirli yıllar dâhilinde tecrübe sahibi olan uzman erbaşlar astsubay okullarının insan kaynağı olarak değerlendirilmelidir.

Sayın milletvekilleri, uzman erbaşların bir yıl içerisinde üç aydan fazla hastalanmaları hâlinde ilişkilerinin kesileceği hükmü getirilmiştir. Uzman erbaşlarla aynı koşullarda görev yapan Türk Silahlı Kuvvetleri personeli subay ve astsubaylar için öngörülmeyen böyle bir kısıtlama eşitlik ilkesi ve daha da önemlisi insan haklarına aykırıdır. Uzman erbaşlar aleyhine bu ayrımcılığın hafifletilmesi için 90 gün sınırının 180 güne çıkarılması yerinde olacaktır.

Millî Savunma Komisyonu üyesi ve Milliyetçi Hareket Partisi Ankara Milletvekili olarak (2/323) esas numarasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiğimiz Kanun Teklifi’yle uzman erbaşların eğitim durumlarına göre kademe ve derece almalarını önermemize rağmen konunun Millî Savunma Komisyonunda gündeme gelmemesini ve Milliyetçi Hareket Partisinin bu teklifin hiçbir yerinde anılmamasını uzman erbaşlarımızın ve yüce Türk milletinin takdirine sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Haberal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

18’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 18’inci maddesinde yer alan “şeklinde” ibarelerinin “olarak” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Mehmet Günal                             Erhan Usta                               Arzu Erdem

             Antalya                                    Samsun                                    İstanbul

     İsmail Faruk Aksu                      Deniz Depboylu                           Kamil Aydın

             İstanbul                                     Aydın                                     Erzurum

          Nuri Okutan

             Isparta

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/434) 18’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Bülent Kuşoğlu                          Kazım Arslan                           Mahmut Tanal

             Ankara                                     Denizli                                    İstanbul

          Seyit Torun                               Musa Çam

               Ordu                                        İzmir

MADDE 18- 28/5/1988 tarihli ve 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanununun 21 inci maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde bulunan “2/3’ü” ibaresi “5/6’sı” şeklinde ve ikinci cümlesinde yer alan “2200’ü” ibaresi “3.000’i” şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 18’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

         İdris Baluken                          Çağlar Demirel                             Erdal Ataş

           Diyarbakır                                Diyarbakır                                  İstanbul

        Ahmet Yıldırım                       Ayşe Acar Başaran                           Erol Dora

                Muş                                       Batman                                     Mardin

Mahmut Toğrul

           Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Kimin bu?

EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kimin önergesi bu?

BAŞKAN – HDP’nin önergesi.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul.

Buyurun Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve Genel Kurulun sevgili emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, gerçekten öyle alakasız maddeleri olan bir torba yasayla -torba değil, çuval yasayla- uğraşıyoruz ki ne üzerine konuştuğunu ya da neye “evet” veya “hayır” dediğini bile Sayın Hükûmet ve Komisyon bilmiyor.

Değerli arkadaşlar, 68 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın içine baktığımızda AKP Hükûmetinin Jandarma Özel Harekâta, Polis Özel Harekâta, uzman erbaşlara, uzman jandarmalara ek imkânlar sağladığını görüyoruz.

Aslında baktığımızda bu AKP’nin bölgede yürüttüğü savaş politikasıyla, yine Suriye’de IŞİD’le el ele yürüttüğü dış politikasıyla oldukça uyumlu olduğunu görüyoruz.

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Yapma ya!

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, aslında onların haklarında da bir iyileştirme yapılmıyor ama bir savaş psikolojisine onları adapte etmeye çalışıyor. Bu savaş psikolojisi onların bölgede Kürt çocuklarını, Kürt kadınlarını, Kürt gençlerini vurması için motivasyon aracı olarak kullanılıyor bu yasa.

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Kürt gençleri değil, PKK’lıları; hatları karıştırma!

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Bakın, kaç zamandır dile getiriyoruz. Şu anda Cizre’de o bodrumda kalan 24 insanın her an ölümle yüz yüze olduğunu defaatle dile getirdik; 4 tanesi öldü şimdiye kadar.

Değerli arkadaşlar, biz bunları “sivil” olarak söylediğimizde AKP sıraları hop oturup hop kalkıyor. Ben size şimdi AKP’nin deyimiyle “ölen teröristler”den birkaç tanesinin yaşlarını ve isimlerini vermek istiyorum: Miray İnce, 3 aylık bebek; Hüseyin Selçuk, 5 yaşında; Bişenk Goran, 12 yaşında; Yusuf Akalın, 12 yaşında; Büşra Akalın, 10 yaşında; Hayrettin Şınık, 10 yaşında; Mehmet Mete, 11 yaşında.

Değerli arkadaşlar, bir grup daha var onları da söylemem lazım. Bunların hepsini dile getiremiyoruz ama burada kayıtlara geçmesi açısından yaşlarının ne olduğunun görülmesi gerekiyor: Selahattin Bozkurt 70 yaşında, Amine Duman 70 yaşında, Ramazan İnce 80 yaşında, Kumru Işık 85 yaşında, Besna Zırığ 55 yaşında, Hediye Eren 50 yaşında, Kazım Tong 51 yaşında, Osman Tekin 50 yaşında, Emame Şahin ve Mehmet Şahin 77 yaşında. Emame Şahin’in cenazesi Şırnak Devlet Hastanesine geldiğinde ben oradaydım. Mehmet Şahin, gözleri görmeyen yaşlı bir amcaydı. Eşiyle aynı yerde iken maalesef tank ateşiyle öldürülmüşlerdi. Yine, devam ediyorum; Hüseyin Güzel 70 yaşında, Yusuf Abi 81 yaşında, Süleyman Çoban 70 yaşında, Salih Erener 75 yaşında, Hasan Sanır 73 yaşında, Ömer Masul 65 yaşında, İsmail Yevşan 55 yaşında. Evet, hepiniz biliyorsunuz, yedi gün cenazesini sokakta bıraktığınız, 11 çocuk annesi Taybet İnan 55 yaşında.

Değerli arkadaşlar, biz kimse ölsün istemiyoruz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – İrem’i de say, İrem’i. İrem 4 yaşındaydı.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Bu öldürdükleriniz eğer teröristse bu memleketin tamamı teröristtir. Eğer bu memlekette…

MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Biz öldürmedik, öldürmedik; yanlış konuşma. Asker, polis onları öldürmedi.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Asker, polis de ölmesin; asker, polis de ölmesin.

MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Evet, yanlış konuşma, düzelt. Asker, polis teröristleri öldürdü.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Bugün Diyarbakır’ın sokaklarında, Sur’da tarihî katliam yapıyorsunuz. Yine, Cizre’de -bakın, günlerdir dile getiriyoruz- 24 insanı ölüme terk etmişsiniz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Bin tane çocuğu katlettiniz be! Hâlâ konuşuyorsun.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Hiçbir kanal yok ve o insanlar orada.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Bebek katillerini savunuyorsun ya.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Siz hâlâ bunların sivil olmadığını söyleyebiliyorsanız, evet, bu eserinizle övünün, bu eser sizin eseriniz. Kürt gençlerini, Kürt çocuklarını, Kürt yaşlı kadınlarını öldürmek, evet, sizin eseriniz. Öldürüyorsunuz, cenazelerini de sokakta bırakıyorsunuz…

MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Terör örgütünün eseri, PKK’nın eseri, öldürmek PKK’lıların.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – PKK bebek katilidir, savunma.

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Gençlerimizi avlıyorsunuz.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – …cenazeler üzerinde de işkence yapıyorsunuz ve cenazelerinin bir mezarlığa bile kaldırılmasına izin vermiyorsunuz. Cenazeleri taşıyorsunuz, kaçırıyorsunuz. Bu sizin eseriniz, bununla övünebilirsiniz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – PKK bebek katilidir, sözcülüğünü yapma.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – İşleme geçtikten sonra şey oldu.

Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/434) 18’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Kazım Arslan (Denizli) ve arkadaşları

MADDE 18- 28/5/1988 tarihli ve 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu’nun 21’inci maddesinin (2)’nci fıkrasının birinci cümlesinde bulunan “2/3’ü” ibaresi “5/6’sı” şeklinde ve ikinci cümlesinde yer alan “2200’ü” ibaresi “3.000’i” şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Denizli Milletvekili Kazım Arslan konuşacaktır.

Buyurun Sayın Arslan. (CHP sıralarından alkışlar)

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelir Vergisi Kanunuyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın 18’inci maddesinde yapılacak değişiklikle ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi öncelikle sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, gerçekten, bu torba yasasının içinde birbiriyle ilgisi olmayan o kadar çok kanun maddesi var ki aynı kefeye konularak, birbirinden farklı, kanun yapmak tekniğine aykırı ve birçok terslikleri içinde barındıran bir çalışmayı burada yürütmeye çalışıyoruz. Böylece Meclisin yasama yetkisini hiçe sayarak farklı farklı konuları birlikte karara bağlamaya çalışıyoruz.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının yaptırdığı bir araştırmaya göre Meclis gerçekten devlet kurumları içinde en verimsiz çalışan ve en etkisiz şekilde yasa yapma noktasına gelen bir kurum hâline gelmiş durumda. Bir kere, Meclisimizi bu yapıdan, bu konumdan kurtarmak zorunda olduğumuzu düşünüyorum. Bunu bir öz eleştiri olarak, bir vekil olarak sizlerin huzurunda yapmak durumundayım. Burada saat 15.00’ten beri her gün yaptığımız görüşmelerde, birçok konularda da şahit olduğumuz üzere, barışla, savaşla, değişik konularla, sürekli gündeme getirilen ve Meclisin de gündemini gerçek anlamda çözüme götürmeyen konularla meşgul ettiğimizi de belirtmek istiyorum.

Bir yandan barış isteniyor ama bir yandan da PKK’nın silah bırakmasıyla ilgili herhangi bir ifade kullanılmıyor. Bir yandan barış isteniyor, bir taraftan hendekler kazılıyor, orada sivillerin ölümüne sebebiyet veriliyor, devletin oraya hâkimiyetini kurmasına engel olunan bir yapıya doğru gidiliyor. Bir yandan siyasi iktidar terörle mücadele edeceğim derken sivillerin ölümüne sebebiyet veren bir uygulama içinde bulunuyor.

Değerli arkadaşlarım, değerli dostlar, değerli milletvekilleri; gerçekten, Türkiye’yi bir barışa sürüklemek, bir barış ortamına getirmek istiyorsak herkesin, her kesimin burada samimi ve dürüst olarak düşüncelerini ifade etmesi, ona göre tavır belirlemesi ve ona göre de konuşmalarını söylemesi, ifadelerini de ona göre kullanması gerekir çünkü bir bakıyorum, arkadaşların bir kısmı kürdistandan bahsediyor. Arkadaşlar, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu Mecliste kürdistandan bahsedilemez.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Niye?

KAZIM ARSLAN (Devamla) – Bu Meclisin çatısı altında bulunan arkadaşlar bu milletten, bu devletten eğer maaş alıyorsa, bu milletin vekiliyse burada kürdistandan değil, Türkiye Cumhuriyeti’nden de bahsetmek gerektiğini düşünüyorum. Bu tür sözcükler Mecliste gerginliği artırıyor. Bırakın barışı, bırakın huzuru, bırakın beraberliği gerçekten her gün birbirimize yan bakar, birbirimizi bırakın barış ortamına sürüklemeyi kavgaya götüren, zaman zaman sert tartışmalara götüren bir noktaya götürdüğüne de hepimiz şahit oluyoruz. Lütfen Meclisimizi bu atmosferden kurtaralım istiyorum.

Jandarmalar gerçekten bu ülkenin güvenliğini sağlayan kurumlardır, er ve erbaşlardır, onların durumlarının iyileştirilmesi için de bir teklifimiz vardır. Biz onların göstergelerinin 3600 olması gerektiğini söylerken bugün 3000 göstergenin teklif edilmiş olması da bana göre gerçekten gülünçtür. Getirilecek fark 45 liradır ama eğer bizim söylediğimiz farkı getirmiş olsalardı, getirmiş olsaydık, bugün 450 Türk lirasına yakın bir farkı, bir maaş farkını almış olacaklardı. Onlar için, mücadele etmek için, görevlerini yapmak için de bir prim olacaktı, bir teşvik olacaktı diyorum, yüce Meclisi sevgiyle saygıyla tekrar selamlıyorum. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Evet, az önceki önergenin kabul edilmesiyle birlikte MHP’nin önergesini işlemden kaldırıyoruz.

18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir, değişiklik önergesiyle birlikte kabul edilmiştir.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.39

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 23.41

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 32’nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemin 2’nci sırasında yer alan, Suç Gelirlerinin Aklanması, Araştırılması, El Konulması, Müsaderesi ve Terörizmin Finansmanına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

2.- Suç Gelirlerinin Aklanması, Araştırılması, El Konulması, Müsaderesi ve Terörizmin Finansmanına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/323) (S. Sayısı: 51)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyon olmayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen işleri sırasıyla görüşmek için, 27 Ocak 2016 Çarşamba günü 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Hayırlı geceler diliyoruz.

Kapanma Saati: 23.42



(x) 68 S. Sayılı Basmayazı 19/1/2016 tarihli 29’uncu Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir dille, birtakım kelimeler ifade edildi.