TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                 31’inci Birleşim

                                                                                         21 Ocak 2016 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, alınamayan cenazelere ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, ünlü şair ve yazar Sezai Karakoç’un doğum yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet, terörle mücadele eden güvenlik görevlilerine başarılar dilediğine ve vatanı, milleti ve devleti bölme girişimlerinin başarıya ulaşamayacağına ilişkin açıklaması

2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Diyarbakır’ın Sur ilçesinde şehit olan Uzman Çavuş Ali Şahin ile tüm şehitlere Allah’tan rahmet dilediğine ve AK PARTİ’nin çözüm süreciyle milleti oyalama gayretinde olduğuna ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet dilediğine ve Hükûmetin, Rus askerlerinin Kamışlı bölgesinde yığınak yapıp yapmadığıyla ilgili Meclise derhâl bilgi vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması

4.- Tokat Milletvekili Coşkun Çakır’ın, Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet dilediğine ve ülkenin birliği, beraberliği, güvenliği ve barışı için herkesin katkı vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması

5.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, çözüm sürecinin önemiyle ilgili geçmişten ve bugünden gerekli dersler çıkarılarak bir muhakeme içerisinde olmak gerektiğine, böylesi bir ortamda Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konuya tek bir gününü bile ayırmamış olmasının talihsizlik olduğuna ve Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

6.- İzmir Milletvekili Musa Çam’ın, yenilenebilir ve kullanılabilir temiz enerji elde etmek için ülkenin ormanlarının, yaylalarının, kışlaklarının, meralarının ve tarım alanlarının yok edilmesine karşı çıkılması gerektiğine ilişkin açıklaması

7.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, sokağa çıkma yasağının uygulandığı yerlerde üniversite sınavı için başvuru yapamayan öğrencilerin mağdur olmaması için süre uzatımı veya resen başvuru yapılmış kabul edilmesini istirham ettiğine ilişkin açıklaması

8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde’nin önemli kuruluşlarından BİRKO’nun ekonomik koşullar nedeniyle işçi çıkardığına ve Hükûmetin bu kuruluşun sorunlarını çözmesini dilediğine ilişkin açıklaması

9.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet dilediğine, maden ruhsatı verilmesi yetkisinin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına ne zaman verileceğini ve Denizli-Çivril ile Denizli-Çameli yollarının ne zaman bitirileceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

10.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncer’in, Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet dilediğine, Amasya’nın Merzifon ilçesinde bulunan Yeni Çeltek Linyit İşletmesinin durumuna ilişkin açıklaması

11.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin, Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet dilediğine, Rumeli Feneri Ceneviz Kalesi’nin Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yirmi yıllığına kiralanacağına ve kötü örneklerden dolayı Türkiye'de yapılan restorasyon çalışmalarını sakıncalı bulduğuna ilişkin açıklaması

12.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybek’in, Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet dilediğine ve sosyal devlet gereği sadece seçimlerde değil insanların ihtiyacı olduğunda yardım edilmesi ve negatif ayrımcılık yapılmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

13.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’ın, arkasını iktidara dayamış belediyelerin olanaklarının daha geniş olmasına rağmen hizmet yürütmemelerinin ne anlama geldiğini herkesin düşünmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

14.- Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer’in, Manisa’nın Büyükbelen Belediyesinden Saruhanlı Belediyesine devredilen araziyi sattırmamak için halkın başlattığı direnişte yanlarında olduğuna ilişkin açıklaması

15.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, 24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Günü’ne ilişkin açıklaması

16.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, Gebze SCA Yıldız Ülker Fabrikasında sendikal mücadele yürüten işçilerin Kocaeli milletvekilleri ve Hükûmet tarafından yalnız bırakıldığına ilişkin açıklaması

17.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, Bandırma Devlet Hastanesinde daha iyi hizmet verilebilmesi için gerekli çalışmaların yapılmasını beklediğine ilişkin açıklaması

18.- Aydın Milletvekili Mehmet Erdem’in, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanının Fatih Mahallesi Muhtarına yaptığı baskılara ilişkin açıklaması

19.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet dilediğine ve sokakta yaşayan çocukların durumu ve Hükûmetin bu konuda neler yaptığıyla ilgili bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması

20.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet dilediğine ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının A tipi şap virüsüne karşı hangi önlemleri aldığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

21.- İstanbul Milletvekili Yakup Akkaya’nın, Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet dilediğine ve yaşanan hak ihlalleri karşısında Meclisi daha duyarlı olmaya ve Hükûmeti tedbir almaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

22.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar merkezdeki 100 dairenin elektrik bağlantısının neden yapılmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

23.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, öğrencilere verilen kredilerin geri ödemesinde faiz uygulamasının kaldırılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

24.- İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu’nun, fındık fiyatlarındaki düşüşün üreticiyi mağdur ettiğine ilişkin açıklaması

25.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu’nun, Hükûmetin, asgari ücret artışından mağdur olacak kesimler için ne gibi önlem almayı düşündüğünü ve primlerini aksatması nedeniyle sağlık güvencesinden yoksun kalan tarım sigortalıları için bir politikasının olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

26.- Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman’ın, cezaevlerinde bulunan belediye eş başkanları ile siyasi tutsakların ne zaman hâkim huzuruna çıkarılacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

27.- İzmir Milletvekili Tacettin Bayır’ın, Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet dilediğine ve İzmir’in Urla ilçesinin Ovacık köyünde kurulacak rüzgâr türbinleri için ağaçların kesilmesine ilişkin açıklaması

28.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet dilediğine ve fındık fiyatlarındaki düşüş sonrasında TMO’nun fındık alıp almayacağını ve hangi koşullarda alacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

29.- Ordu Milletvekili Seyit Torun’un, Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet dilediğine ve Ordu’da yılan hikâyesine dönen kara yolu ihalelerinin durumuna ilişkin açıklaması

30.- Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın, Kamışlı bölgesinde rejim güçleriyle birlikte belli bir Rus askerî varlığının söz konusu olduğuna ilişkin açıklaması

31.- Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ’ın, Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Aydın Milletvekili Mehmet Erdem ile Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş’in, Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken ile İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

35.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Aydın Milletvekili Mehmet Erdem’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

36.- Erzurum Milletvekili Orhan Deligöz’ün, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

37.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Halkların Demokratik Partisini susturmayı amaçlayan siyasi soykırım operasyonlarını kınadığına ve Hükûmetin bu operasyonlara derhâl son vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması

 

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, Başkanlık Divanı olarak Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediklerine ilişkin konuşması

 

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, 24’üncü Dönem milletvekilli Halil Aksoy’un tutuklanması nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin konuşması

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin, ekonomik kriz riskinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/69)

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin, ülkemizde yaşanan ve olası yaşanacak depremler karşısında Hükümetin almadığı tedbirlerin ve konuyla ilgili mevcut yetersizliklerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/70)

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin, orman yangınlarının sebeplerinin, meydana gelen can kayıpları ve maddi zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/71)

 

B) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman ve beraberindeki bir heyetin, 23-25 Ocak 2016 tarihleri arasında Bağdat’ta düzenlenecek olan İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği (İSİPAB) 11’inci Genel Kuruluna katılmak üzere Irak’a ziyarette bulunmalarına ilişkin tezkeresi (3/443)

 

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş’in yaptığı açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş’in yaptığı açıklaması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş’in yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in, Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş’in yaptığı açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

5.- Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ’ın, Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş’in yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

6.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

7.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

8.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Erzurum Milletvekili Orhan Deligöz’ün yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

9.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

10.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

11.- Tokat Milletvekili Coşkun Çakır’ın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

12.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Tokat Milletvekili Coşkun Çakır’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

13.- Tokat Milletvekili Coşkun Çakır’ın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

14.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Tokat Milletvekili Coşkun Çakır’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına tekraren sataşması nedeniyle konuşması

 

IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın Hükümetin yaptığı açıklamadan sonra siyasi parti gruplarına onar dakika söz hakkı vermemesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

 

X.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ve arkadaşları tarafından, Türkiye’de hâlâ devam eden sokağa çıkma yasakları dolayısıyla baskı altında olan sağlık emekçilerinin yaşadığı sorunların araştırılması ve hak ihlallerinin tespit edilmesi amacıyla 14/1/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun  21 Ocak 2016 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 22 Ocak 2016 Cuma günü toplanmamasının Genel Kurulun onayına sunulmasına ilişkin önerisi

 

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/434) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 68)

2.- Suç Gelirlerinin Aklanması, Araştırılması, El Konulması, Müsaderesi ve Terörizmin Finansmanına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/323) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 51)

 

XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay'ın, TOKİ'nin faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı’nın cevabı (7/869)

2.- Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, TBMM bünyesinde görev yapan personelin sendikal haklarına ve bu hakların kullanımı ile ilgili iddialara ilişkin  sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/1245)

21 Ocak 2016 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)

------0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 31’inci Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

Görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, alınamayan cenazelerle ilgili söz isteyen Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul’a aittir.

Sayın Toğrul, süreniz beş dakika, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

(HDP sıralarından pankart gösterilmesi)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, alınamayan cenazelere ilişkin gündem dışı konuşması

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sevgili Genel Kurulun emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Hazreti Peygamber Bedir Savaşı’nda öldürülen müşriklerin savaş alanında kalan cenazelerini defnetmelerini ve onlara saygısızlık etmemeleri için Müslüman savaşçılara talimat vermiş ve bu talimat yerine getirilmiştir. Yine, bir hadisişerifte Allah’ın Resulü, cenazeye işkence yapılmasını yasaklamaktadır.

Değerli milletvekilleri, 16 Ağustostan bu yana kürdistanda hiçbir hukuktan, iç ve dış hukuktan kaynağını almayan sokağa çıkma yasaklarıyla neredeyse halkın üzerinde bir işkence yürütülmektedir. Her gün gençler, çocuklar, kadınlar, yaşlılar öldürülmektedir. Sadece bununla kalmamıştır, bu sokağa çıkma yasakları cenazeler üzerinden birer işkenceye dönüşmüştür. Bakın, Silopi’de 11 çocuk annesi Taybet İnan, öldürüldükten sonra yedi gün sokak ortasında bekletildi. Eşi, onun hâlâ sağ olduğunu ve ona ipi uzattığını ama ipi tutamadığını söyledi ve günlerce bekletilen cenazeye daha sonra kaynı müdahale etmek istedi. Maalesef kaynı Yusuf İnan da aynı şekilde katledildi.

Değerli milletvekilleri, sadece bununla sınırlı değil. Sur’da katledilen gençlerin cenazeleri, yirmi sekiz gün sonra, aileleri haftalarca açlık grevi yaptıktan sonra daha yeni alınabildi.

Değerli milletvekilleri, sadece son bir ay içerisinde AKP Hükûmeti işkenceyi öyle bir noktaya vardırdı ki, 2 tane adli tıp yasası çıkardı, bunların ikisi de cenazelerin alınmasıyla ilgiliydi. Birincisinde, daha önce belediyelerde olan yetkiyi mülki idareye verdi ama ikincisinde, daha da ileri giderek değerli arkadaşlar, şöyle bir yasa çıkardı: “Cesedin teslim veya gömülme işlemleri sırasında kamu düzeninin bozulabileceği veya toplumsal olayların meydana gelebileceği ya da suç işlenebileceği mülki idare amirince değerlendirildiği takdirde, cesetler gömülmek üzere doğrudan mülki idare amirliğince teslim edilir.” diyor. Yani, burada, kürdistanda yaşayan herkes bilir ki, siz ne yaparsanız yapın, en masumane davranışınızda bile suç isnat edilebilir, terör isnat edilebilir. Dolayısıyla, açıkça bu yasayla şunu söylemek istiyorlar: “Cenazelerinizi size gömdürmeyiz. Cenazeleriniz gömüldüğünde üzerine gidip bir Fatiha okuyacak bir yer vermeyiz.”

Değerli arkadaşlar, Şırnak’ta cenazeleri, Taybet İnan ananın cenazesini kızı orada mevcutlu olduğu hâlde, annesinin cenazesini almak istediği hâlde vermediler ve ailelerden cenazeleri kaçırdılar. 4’ünü Cizre’ye kaçırdılar, Taybet İnan ve Yusuf İnan’ın cenazelerini de Silopi’ye kaçırdılar.

Değerli arkadaşlarım, kaçırılan cenazeler nasıl gömüldü biliyor musunuz? İslam inancına sahip olduğunu söyleyenler, 4 cenaze üst üste aynı yere gömüldü, ailelerinden sadece 1 kişinin katılabileceği söylendi. Hâlâ Taybet İnan ve Yusuf İnan’ın cenazelerinin nerede olduğu, nereye gömüldüğü ne belediyemizce ne oradaki vekillerimizce bilinmemektedir. Değerli arkadaşlar, açıkça cenazelere bir katliam daha uygulanıyor, cenazeler üzerinden Kürt halkı bir kez daha cezalandırılmak isteniyor. Bu yapılan, hiçbir savaşta insani, ahlaki, hiçbir yeri olmayan bir durumdur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Peygamber savaşta bile cenazelerin alınmasına müsaade etmişken, AKP Hükûmeti maalesef cenazelerin alınmasına müsaade etmemekte, Kürt halkına cenazeler üzerinden ikinci bir işkenceyi reva görmektedir. Bunun hesabının mutlaka sorulması gerektiğini hatırlatıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Toğrul.

Gündem dışı ikinci söz, Bursa ilinin sorunları hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’na aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Kayışoğlu, süreniz beş dakika, buyurun.

2.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, biliyorum ki herkes yaşadığı şehri sever ve sevdiği şehir için de bir şeyler yapmak ister. Bursa da bizler için özel bir şehir. Maalesef bugün Bursa’da şehir için değil, kendisi için, partisi için çalışan anlayışlara tanığız. Dün Sayın Kuşoğlu burada Mimar Sinan’ın eserlerinde dört yüz yıl sonrasını nasıl düşündüğünü ifade etti ve hayranlıkla dinledik.

Bursa da dokuz bin yıllık tarihi olan bir güzide şehrimiz, Osmanlı’ya başkentlik yaptı, bir medrese şehriydi. Kadı defterlerinden öğreniyoruz ki Bursa, medrese öğrencilerinin işsizlikten, sefaletten ayaklanmalarına, yol kesmelerine, oğlan kaçırmalarına şahitlik etti. 1920’de işgal edildiğinde Mecliste gözyaşları sel oldu ve yüce Meclis kürsüsüne Bursa işgalden kurtulana kadar siyah bir örtü, puşi değil, siyah bir örtü örtüldü ve ta ki 1922’ye kadar da o örtü bu Meclis kürsüsünde kaldı.

Atatürk döneminde 3 büyük fabrika açılışına tanıklık etti Bursa; 1925’te İPEKİŞ, 1938’de Merinos ve Gemlik Sunğipek Fabrikası. Peki, Bursa bugün ne durumda? Yüksek hızlı trenin 2012’de temeli atıldı, güya 2016’da bitecekti ama temelleri çürüdü. 4’üncü büyük şehrin havaalanı doğru düzgün işletilmiyor. Uludağ’ı Davos yapacaktınız, kaos yaptınız, yetki karmaşası hâlâ sürüyor. Trafik keşmekeşi her gün Bursalıları yıldırıyor. Üç beş kişiyi memnun etmek adına hayal proje Helitaksiye kaynaklar aktardınız ama vagonları yenilemediğiniz için her gün milyonlar ulaşım sıkıntısı yaşıyor.

Dağ yöresi ilçelerinde işsizlikten dolayı yoğun bir göç var. Büyükşehir Yasası’yla köylülerin bütün malını, mülkünü, taşınmazlarını haraç mezat sattınız. Kentsel dönüşümü katılımcı bir şekilde yapmadınız ve insanlar, özellikle de kiracı esnaf zorluklar yaşıyor. Gurur duyabilirsiniz, uzaydan bile görülen TOKİ’leriniz var ve bu TOKİ’ler yüzünden kentsel dönüşüm mağdurları yarattınız. Gebze-Orhangazi-İzmir Otobanı Projesi sürekli değişti ve kamulaştırmalarla vatandaşlarımız mağdur edildi. Gemlik ve Trilye tipi zeytin destek görmediği için zeytincilik bitiyor ve buralar ranta açılıyor. İnegöl’deki yoğun hava kirliliğini bir türlü çözemediniz. İznik’in dünyaca ünlü surları kimliğine kavuşturulamadı ve turizm merkezi olabilecekken sıradanlığa terk edildi.

Bursa her yıl yaklaşık 60 bin civarında göç alıyor ve bu göçe uygun altyapı, sağlık, eğitim hizmetleri sunulamıyor. Bursa’nın verimli ovaları, özellikle Karacabey, yanlış projelerle sanayi bölgelerine ve otobanlara maalesef kurban ediliyor. Kontrolsüz bir şekilde sanayinin isteğiyle Bursa santraller şehrine dönüştü ve irili ufaklı 5 santrali var, hâlâ açılmak istenenler var, bu gidişle Uludağ’a kar yağmayacak.

Bursa’da çevre katliamlarınız dur durak bilmiyor. Bakın, özel yasa çıkardığınız Cargill’de ölen arılar. Bunlar kilolarca, yüzlerce kilolarla ifade ediliyor. Bu arılar oralarda ölüyor ve bu şurupları, o Cargill fabrikasında üretilenleri insanlar içiyorlar, insanlar. Bursa’nın en önemli içme suyu barajı olan Doğancı Barajı’na mermer ve taş ocaklarının kiri, bölgedeki köylerin foseptiği akıyor. Yenişehir’de hâlâ Boğazköy Barajı’nda sulama yapılamıyor, Kocasu’da balıklar ölüyor. Mustafakemalpaşa’da, Kestelek’te bor madenleri çıkarılmayı bekliyor. Bursa kaplıca şehri fakat termal yatakları değerlendirilmiyor.

İdari açıdan da Bursa, maalesef, saray özentileriyle dolu. Büyükşehir Belediyesince Mudanya Sahil Projesi başlatıldı fakat bitirilmedi, insanlar sahilden mahrum. 1955’ten beri Mudanya Belediyesinde olan İskele CHP kazanınca, katakulliyle Büyükşehre verildi. Rektörünüz, CHP’li Nilüfer Belediyesinin öğrencilere verdiği çorbayı engelledi, Fethiye Kültür Merkezini aldı. İl Millî Eğitim Müdürünüz, davaları kazanan müdürleri, hukuku hiçe sayarak görevine iade etmedi.

Şimdi diyorum ki Bursa diktatöryal bir anlayışın işgali altında, buraya siyah bir örtü sermeyeceğim ama bu faşizan uygulamalarınız altında bir gün bir yerlerde patlayan bombalarda ölmezsek şayet, komplolarınızla zindanlarda çürümezsek, Bursa sizden kurtulduğunda bu Meclis kürsüsüne bembeyaz bir örtü sereceğim.

Teşekkür ediyorum. Saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Altaca Kayışoğlu.

Gündem dışı üçüncü söz, ünlü şair, yazar Sezai Karakoç’un doğum yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Kocaeli Milletvekili Sayın Sami Çakır’a aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Çakır, beş dakika süreniz var.

Buyurun.

3.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, ünlü şair ve yazar Sezai Karakoç’un doğum yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) – Değerli milletvekilleri, yaşayan üstatlarımızdan Sezai Karakoç’la ilgili duygularımı ifade etmek üzere gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bizim kültürümüzde ölülerimizin hayırla yâd edilmesi bir ön kabuldür ama yaşayan değerlerimizin ve üstatların sağlığında anılması, hatırlanması, hatırlatılması hem onların onore edilmesini hem de yaşam mücadelelerinin güzelliğini paylaşma adına farklı bir anlam taşıyacaktır.

Sezai Karakoç gibi bir şahsiyeti beş dakikaya sığdırmak elbette mümkün değildir fakat bu beş dakika ondan gelen ışığa bir pencere açmış olmayı başarır diye ümit ediyorum. Sezai Karakoç şair, yazar, düşünür ve siyasetçi. Yaşamının, döneminin olayları direniş kültürünü öne çıkarsa da o diriliş kültür ve ruhunu hep ön planda tutmuş, nevi şahsına münhasır kişiliğiyle öne çıkmıştır. Görseli, gösterişi ve ihtişamı sevmeyen; kalemiyle insanımız arasında kurduğu yakınlık ile ıssızlığından ve yalnızlığından kurtulabilen ender düşünürlerimizden biri. Hayatının tüm zamanlarında münzevi, mütevazı yaşamayı ve perde gerisinde kalmayı seçmesindeki tercihi birkaç kuşağı etkileyen, gelecek kuşakları etkilemeye devam edecek vakur ama kibirden uzak bir Anadolu insanı olmasından kaynaklanmaktadır. Ondaki sükûneti, şafakta kaybettiği güvercinleri ikindide bulma ihtimalinde yakalayabilirsiniz.

Sezai, son derece üretken bir kalem. Onda, her zaman tazelenen gül tomurcuklarını, her an büyümeye hazır çocukları ve sadre şifa ilaçları bulmak, yakalamak isteğimize bırakılmıştır. Kadim medeniyetinin yol haritasında bir çizgi sahibi olarak o, çocukluğunu doğduğu bölgede geçirdi. Ergani, Maden ve Dicle onun hamuru ve suyu oldu. İlkokulu Ergani, ortaokulu Maraş, liseyi Gaziantep’te okudu. Felsefeyi seviyordu. Babası ilahiyatçı olmasını arzuluyordu ama siyasal bilgileri okudu. Maliyede görev aldı. Müfettişlik ve gelirler kontrolörlüğü görevleri çerçevesinde gezdi, yer ve insan tanıdı. 1973’ten sonra resmî görev almadı. 2006 yılında Kültür Bakanlığı Özel Ödülü’ne layık görüldü. Ödülün parasal kısmını almadı, sanata harcanmasını istedi. O bir şair, mütefekkir, edebiyatçı olarak bu alanlarda özgün bir yere sahiptir. Şiiri metafizik özellikler arz eder ama bunu modern şiirin diliyle yapmıştır. Soyutu kullanarak somutu yakalamayı başarabilen bir şahsiyettir. Değişime “evet” diyen, özü muhafazayı esas alan anlayışını Masal şiirinde değişime uğrayan Doğu’yu anlatırken Yedinci Oğulun ağzından Batı’ya hitaben;

“Biliyorum

Sizin bir tek ama büyük bir gücünüz var:

Karşınızdakini değiştirmek

Ölsem de çıkmam buradan

Kemiklerim değişecek, toz ve toprak olacak belki

Fakat değişmeyecek ruhum” ifadelerinde net bir şekilde hissedebilirsiniz. Diriliş düşüncesi onda insanın insanla, eşyayla, zaman, mekân ve yaratıcıyla varoluş amacına uygun bir şekilde yeniden bir ilişki tesis etme demektir. Ondan çok sayıda anı rivayet edilebilir ama 1950’lerde yazdığı Mona Roza’nın 1960’larda daktilo, 1970’lerde teksir, 1980’lerde fotokopiyle çoğaltılarak elden ele dolaştığını hatırlatmak yeterli olacak.

“Şair” dedik, “şiir” dedik, “hikmet” dedik, “söz” dedik. Şairin zamana adanmış sözlerinden bir hikmet yumağı dizelerini sizlerle paylaşmak istiyorum:

“Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır

Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır

Aşk celladından ne çıkar madem ki yâr vardır

Yoktan da vardan da öte bir var vardır

Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır

O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır

Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır

Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır

Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır

Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır

Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır

Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır

Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır

Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır

Sevgili

En sevgili

Ey sevgili”

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çakır.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce sisteme giren sayın milletvekillerine ve grup başkan vekillerine sırasıyla söz vereceğim.

Şimdi, Grup Başkan Vekili Sayın Oktay Vural’a söz veriyorum.

Buyurunuz Sayın Vural.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet, terörle mücadele eden güvenlik görevlilerine başarılar dilediğine ve vatanı, milleti ve devleti bölme girişimlerinin başarıya ulaşamayacağına ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim.

Türkiye’nin rekabet gücü ve kalkınmasına çok önemli katkılarda bulunan Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet diliyoruz. Koç ailesine, Koç Holding çalışanlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii, Türkiye'nin doğu ve güneydoğusunda meydana gelen olaylar gerçekten oradaki vatandaşlarımızı bizar etmiş durumdadır. Diyarbakır’ın Sur ilçesinden ve Cizre’den bizleri arayan vatandaşlarımız, aslında uzun bir süredir terör örgütünün baskısı ve tehdidi altında bulunduklarını ifade ederek, güvenlik görevlilerinin yöreyi teröristlerden arındırarak, huzur ve güveni sağlamasıyla, bir an önce hayata bağlanmak istediklerini ifade etmişlerdir.

Terörle mücadele eden askerlerimize, polisimize ve koruculara yöredeki vatandaşlarımızı huzur ve güvenliğe kavuşturma mücadelesinde başarılar diliyoruz.

Türkiye, hepimizin vatanıdır. Türkiye’de kürdistan diye bir yer yoktur ve Türkiye'nin kürdistan diye bir meselesi yoktur. Vatanımız birdir, milletimiz bir, devletimiz birdir; adımız bir, acımız birdir. Vatanımızı, milletimizi ve devletimizi bölme, ayrıştırma girişimleri ve siyaseti başarıya ulaşamayacaktır. Emperyalizm ve uzantıları tarihte başarılı olamadılar, şimdi de gelecekte de başarılı olamayacaklardır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurunuz.

2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Diyarbakır’ın Sur ilçesinde şehit olan Uzman Çavuş Ali Şahin ile tüm şehitlere Allah’tan rahmet dilediğine ve AK PARTİ’nin çözüm süreciyle milleti oyalama gayretinde olduğuna ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Manisa’nın Turgutlu ilçesinden Jandarma Uzman Çavuş Ali Şahin, dün, Diyarbakır’ın Sur ilçesinde teröristlerin tuzakladığı el yapımı patlayıcının infilakı sonucunda şehit olmuştur.

Öncelikle, şehidimiz Ali Şahin ve Türk milletinin birlik ve beraberliği için can veren şehitlerimize Allah’tan rahmet, başta ailesi ve aileleri olmak üzere bütün milletimize başsağlığı diliyorum.

Bugün anaları ağlatanlar dün “Analar ağlamayacak.” diyenlerdir. PKK yol keserken, haraç toplarken, şehirlere hâkim olmaya çalışırken, yollara bombalı tuzaklar kurarken, mahkemeler ve haraç birimleri kurarken biz uyardık. PKK’nın terörist devşirdiğini, silah ve mühimmat depoladığını, terör örgütünün hiçbir zaman silah bırakmadığını ve bırakmayacağını anlattık. Aynı zamanda, benzeri haberler ve devletin istihbarat raporlarında yansıyan ve görevlilerin sorumlulara sunduğu rapor bilgileri bütün yaygın medyaya da yansıdı. Ancak Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı -adını dahi koymakta zorlandığı, fakat genellikle “çözüm” dediği- dağlarda çiçek toplama, piknik yapma hayalleri kurdu. Terör örgütüyle anlaşırsa, istediklerini verirse silahlarını bırakacağını düşündü ve milletimizin de böyle düşünmesini istedi. Sonra öğrendik ki, AKP bu hayallerle sadece milletimizi oyalama gayretindeymiş, PKK’nın bütün bu faaliyetlerini Hükûmet de biliyormuş. Cumhurbaşkanı itiraf etti, Sayın Başbakan, “PKK iki yıl boyunca yığınak yaptı” dedi, dönemin Başbakan Yardımcısı “Her şeyden haberimiz vardı” dedi. Ne PKK silah bıraktı ne terörist sınır dışına çıktı, maalesef ne de terör bitti.

Şimdi, elbette, iktidara tekraren sormak istiyorum: Oslo’da, Habur’da Dolmabahçe’de ne görüştünüz, ne sözler verdiniz? Habur Sınır Kapısı’nda umutlanırken hayal ettiğiniz neydi? Gerçekten merak ediyorum, acaba baldıran zehrini içtiniz mi? Cevabı malum, sizin, uğruna baldıran zehri içmeyi taahhüt ettiğiniz süreç neticesinde maalesef evlatlarımız şehadet şerbetini içmekte, ancak buna rağmen yine de şehit aileleri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ek süre veriyorum.

Buyurunuz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Yine de bütün bu olanlara rağmen şehit aileleri büyük bir vakarla “Vatan sağ olsun.” diyor.

Bu düşüncelerle sözlerime son veriyorum, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.

Buyurun Sayın Altay.

3.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet dilediğine ve Hükûmetin, Rus askerlerinin Kamışlı bölgesinde yığınak yapıp yapmadığıyla ilgili Meclise derhâl bilgi vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye ekonomisinin öncüsü ve lokomotifi Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Mustafa Koç’un ani vefatı ülkemiz, iş ve emek dünyası için acı bir kayıp olmuştur. Koç ailesine ve milletimize Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubu adına başsağlığı diliyoruz.

Sayın Başkan, bununla beraber, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu ülkenin kalbidir, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu ülkenin beynidir, Türkiye’de olup biten ya da bölgede olup biten, Türkiye’yi, Türkiye’nin bekasını, milletimizin bekasını yakından ilgilendiren her konuda bu Meclisi oluşturan sayın milletvekillerinin bilgi sahibi olması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluş gerekçesine de uygun olarak bu gelişmelere yönelik çözümlerin bu adresten başka hiçbir yerde sağlanamayacağı da dikkate alındığında, ayrıca altı çizilmesi gereken bir konudur.

Sayın Başkan, parlamenter demokratik sistemimiz yasama, yürütme, yargı üçlemi üzerine kurulmuştur, Anayasa’mızca bu kuvvetlerin hiçbirinin birbirlerine üstünlük sağlama gibi bir rolleri de yoktur, bir eş güdüm içinde bu kuvvetler görevlerini yaparlar. Bu kuvvetlerden içinde bulunduğumuz yasama organı yani Türkiye Büyük Millet Meclisi yani onun üyesi olan bizler burada sadece iktidar partisinden gelen ya da Hükûmetten gelen kanun tasarı ve tekliflerini üreten bir fabrika durumuna dönüştük maalesef. Ülkede cereyan eden hadiseler karşısında en son, milletvekillerinin bilgi sahibi olması bu yüce Meclisin çatısı altında görev yapan bir milletvekili olarak şahsen beni incitmektedir. Gerek doğu, güneydoğuda olan olaylarla ilgili ve bugün basına yansıyan, Kamışlı sınırımızda Rus askerlerinin konuşlandığına yönelik haberlerle ilgili, bütün sayın milletvekillerini seçim bölgelerinden vatandaşların aradığını ve “Ne oluyor?” diye sorduğunu biliyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarına daha fazla halel gelmesin. Sayın Hükûmetin, özellikle Kamışlı bölgesinde sınırda Rus askerlerinin yığınak yapıp yapmadığıyla ilgili yüce Meclisi derhâl bilgilendirmesini talep ediyorum, gereği için zatıalinize arz ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Çakır, buyurunuz.

4.- Tokat Milletvekili Coşkun Çakır’ın, Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet dilediğine ve ülkenin birliği, beraberliği, güvenliği ve barışı için herkesin katkı vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de Türkiye'nin önemli iş adamlarından, bugün vefat etmiş olan Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet diliyorum, Koç ailesine, sevenlerine ve yakınlarına başsağlığı diliyorum. Ve dün de şehidimiz vardı maalesef, şehitlerimize Cenab-ı Hakk’tan rahmet diliyorum, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Diliyoruz, umuyoruz ve dua ediyoruz ki inşallah bundan sonra şehitlerimiz olmaz, şehitlerimiz gelmez.

Değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlar; adına ister “çözüm süreci” diyelim, ister “çatışmasızlık dönemi” diyelim, ister “demokratikleşme süreci” diyelim, bu adlandırma esas itibarıyla çok önemli değil. Bir ülkede, yaşamış olduğumuz toplumda bir sorun varsa, temel bir sorunsa, hele bu sorun yüzyıllık bir arka plana sahipse, önemli olan buna kayıtsız kalmamak ve bu konuda elini, hatta bedenini taşın altına koymak. Bu anlamda biz 2013’te bu süreci başlattık, doğrudur, ondan sonra da gayet tutarlı bir şekilde, gayet ilkeli ve prensipli bir şekilde, kan akmasın, insanlar ölmesin, şehitlerimiz gelmesin diye, bu ülkenin birliğine ve beraberliğine, huzuruna, barışına, güvenliğine katkı sağlamak için birtakım çabalar içerisine girdik, ancak bugün, dün, daha evvelki günler burada konuşulduğu gibi, gerek Orta Doğu’da ortaya çıkan gelişmeler, ama daha çok da Suriye’de ortaya çıkan yeni durumdan rol kapan, esinlenen, oradan kaynaklanan bir tutum ve davranışla, maalesef ama maalesef masa birileri tarafından, başkaları tarafından devrilmiştir. Nihayet temmuzdan itibaren, neredeyse altı aydır, bölgemizde hiç de kimsenin memnun kalmayacağı… Tabiatıyla diyorum çocuklar ölmesin, tabiatıyla diyorum siviller ölmesin, insanlar ölmesin, hiç kimsenin burnu kanamasın.

Dün sevgili hocamız burada ifade etti, ben de aynı ifadeyi tekrar etmek isterim. Terörist bile olsa onu şeytanlaştırmak istemeyiz ama terörist suçluysa suçunun cezasını çekmesi gerekir, bunun yolu da terörle mücadele etmektir. Terörle mücadele etmek herkesin bildiği ve bileceği gibi zor bir iştir. Hele hele bölgenin özel durumu gündeme geldiğinde, hesaba katıldığında sivilin ama bir sivilin burnunun kanamaması için gösterilen olağanüstü özen neticesinde bu sokağa çıkma yasaklarının süresi de uzatılmıştır.

Şunu söylemeye çalışıyorum özetle: Hiç kuşkusuz bütün bu çabaların arkasında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) – …barışımıza, huzurumuza, güvenliğimize ama daha önemlisi birliğimize ve beraberliğimize yönelik bir çaba vardır, bunun böyle olmasını isterim.

BAŞKAN – Süre verelim mi Sayın Çakır?

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) – Sadece cümlemi tamamlayayım Sayın Başkan.

O bakımdan, en kısa sürede inşallah ülkemizde bir an evvel herkes üzerine düşeni yapar, terör örgütü oradan çekilir, başta HDP olmak üzere bölgede ağırlığı olan partiler gerekli uyarıları yapar, çukurlar, hendekler kapatılır, arkasından da inşallah ülkemize barış ve huzur gelir, tekrardan kardeşlik iklimi hâkim olur.

Ben şunu ısrarla vurguluyorum: Bu bizim yapmadığımız bir şey değil. Biz millet olarak bir arada yaşamayı binlerce yıllık pratiğimizle ortaya koymuş bir milletiz ve dolayısıyla daha küçülemeyiz -dünkü konuşmalardan bunu ödünç alarak söylüyorum- daha bölünemeyiz. Bu bakımdan, birliğe ve beraberliğe ihtiyacımız var. Her birimiz buna ilişkin katkıyı sunmak, vermek durumundayız.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çakır.

Sayın Baluken, buyurunuz.

5.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, çözüm sürecinin önemiyle ilgili geçmişten ve bugünden gerekli dersler çıkarılarak bir muhakeme içerisinde olmak gerektiğine, böylesi bir ortamda Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konuya tek bir gününü bile ayırmamış olmasının talihsizlik olduğuna ve Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, tabii, ülke olarak son derece zor bir süreçten, son derece yakıcı bir süreçten geçiyoruz. Âdeta bölgenin bütün tarihinin yeniden dizayn edildiği, halkların demokratik geleceğinin tekrar masalarda konuşulduğu tarihî bir süreci hep birlikte gözlemliyoruz, müşahede ediyoruz ve içinde bulunuyoruz. Ancak, bu tarihî süreçte maalesef gerek ülke içerisindeki barışı bir an önce sağlayacak çalışmaları gerekse de bütün Orta Doğu’da halkların bir arada yaşayabileceği ortak bir geleceği örme çalışmasını ne yazık ki ne bu Hükûmet ne de bu Parlamentoda hiçbir şekilde gündemleştiremiyoruz. Âdeta önümüzden tarihî anlar akıp giderken biz tarihin arkasında, kaosa sürüklenmiş, girdabın içerisinde debelenen bir pozisyona doğru hızla savruluyoruz.

Ben böylesi yakıcı bir süreçte bizi bu tarihî girdaptan kurtarmak için son kırk yıllık Türkiye siyasetinin en önemli çalışması olan çözüm süreciyle ilgili burada yapılan tartışmaları da hayretle, ibretle ve hicapla takip ediyorum. İki buçuk yıl boyunca bu ülkede binlerce gencin hayatını kurtaran bir sürecin değerini en fazla iliklerimize kadar hissettiğimiz bugünlerde çözüm sürecinin kıymetini ortaya çıkaracak yaklaşımlar yerine çözüm sürecini mahkûm eden, bugün yaşadığımız sorunları çözüm süreciyle ilişkilendirmeye çalışan yaklaşımları doğrusu hiçbir şekilde iyi niyetli olarak değerlendirmiyorum.

Dün de buradan ifade ettim, bugün de ifade ediyorum. En sert eleştirileri yaptığımız, kürsüye çıktığında yerden yere vurduğumuz, bugün son derece yanlış politikalarda ısrar ettiğini söylediğimiz siyasetçilere bile çözüm süreci içerisinde göstermiş oldukları katkılardan ve emeklerden dolayı teşekkür ediyoruz. Bir tek gencin bile hayatı kurtulmuşsa, yapılmış olan bütün siyasi çalışmalardan daha onurlu, daha değerli bir iş başarılmıştır demektir. Keşke o süreç bozulmasaydı, o masa devrilmeseydi de bugün ülkenin dört bir yanında cenazeler kalkmasaydı, ülkenin dört bir yanındaki ocaklara ateşler düşmeseydi, Kürt’ün, Türk’ün anası her gün ağlamak zorunda kalmasaydı ama maalesef, bunun önemini bilince çıkaracak dersler çıkararak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Toparlayacağım Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Ek süre veriyoruz Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - …gerekli dersleri çıkararak ortak bir akılla bir çıkış yolunu tartışacağımız yerde, o dönem yapılan iyi şeyleri mahkûm eden bir zihniyetin Parlamentoda hâkim kılınmaya çalışıldığını burada üzülerek belirtmek istiyorum. Bütün milletvekili arkadaşlarımızın -siyasi parti ayrımı gözetmeksizin söylüyorum- bu yapılmaya çalışılan algıyla ilgili uyanık olmaları gerektiğini ve çözüm sürecinin önemiyle ilgili, geçmişe de bakarak, bugünden gerekli dersler çıkararak da bir muhakeme içerisinde olmaları gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Değerli Başkan, bütün dünyada şu anda Kürt illerinde uygulanan sokağa çıkma yasakları konuşuluyor. Avrupa Parlamentosu dün on iki saati aşkın bir süre bu gündemi konuştu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi her gün yaralıların sağlık hakkıyla ilgili tedbir kararları alıyor. Uluslararası Af Örgütü yayınladığı bir raporda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) - …Kürt illerindeki durumun vahametine işaret ediyor. Böylesi bir ortamda Türkiye Büyük Millet Meclisinin hâlâ bu konuyla ilgili bir tek günü, bir tam günü bile gündemine almamış olmasını, bir çıkış aramıyor olmasını büyük bir talihsizlik olarak değerlendiriyorum.

Buradan çağrımı, demin belirttiğim çerçeve doğrultusunda, yapıcı bir şekilde tekrar kalıcı barışa gidecek çalışmaları nasıl yapabiliriz üzerine bu Parlamentoya yinelemek istiyorum.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Baluken.

Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Engin Altay’ın, herhangi bir Hükûmet yetkilisinden, Kamışlı bölgesinde Rus askerlerinin yığınak yapmasıyla ilgili bir bilgilendirme talebi var. Ben bu talebin Adalet ve Kalkınma Partisi grup başkan vekillerinden Hükûmet yetkililerine iletilmesini talep ediyorum. Biraz önce burada bir sayın bakan vardı fakat şu anda yok kendisi. Dolayısıyla, zaman içerisinde eğer herhangi bir yetkili bakan gelirse kendisinden bilgilendirme amaçlı bir açıklama talep edeceğim.

Şimdi, zamanı işletmek açısından devam edelim diye öneriyorum.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sadece tutanaklara geçmesi açısından iki cümle ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Demin sürecin yakıcılığı ve çözüm sürecinin önemiyle ilgili zaman baskısı altında kaldık, ifade edemedim. Bizler de Halkların Demokratik Partisi olarak değerli iş adamı Mustafa Koç’un ani bir kalp kriziyle yaşamını yitirmesinden dolayı üzüntü duyduğumuzu ifade etmek istiyoruz. Hem kendisine Allah’tan rahmet hem de ailesine, yakınlarına ve bütün iş çevrelerine başsağlığı dileklerimizi iletmek istiyoruz.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Baluken.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, Başkanlık Divanı olarak Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediklerine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Biz de Divan olarak bugün yaşamını yitiren Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet, yakınlarına ve ailesine başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.

Şimdi sisteme giren sayın milletvekillerine sırasıyla, İç Tüzük’ün 60’ncı maddesine göre söz vereceğim.

Sayın Çam…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

6.- İzmir Milletvekili Musa Çam’ın, yenilenebilir ve kullanılabilir temiz enerji elde etmek için ülkenin ormanlarının, yaylalarının, kışlaklarının, meralarının ve tarım alanlarının yok edilmesine karşı çıkılması gerektiğine ilişkin açıklaması

MUSA ÇAM (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Önemli bir enerji sorunumuz var ve bunun giderilmesi gerekiyor. Burada tercih etmemiz gereken enerji yenilenebilir ve kullanılabilir, temiz enerji olmalıdır. Ama, yenilenebilir ve kullanılabilir, temiz enerji elde edeceğiz diye ülkemizin ormanlarının, yaylalarının, kışlaklarının, meralarının ve tarım alanlarının yok edilmesine de şiddetle karşı çıkmamız gerekiyor. Özellikle, şu anda, İzmir bölgesinde, yarımadada, Karaburun, Çeşme, Urla ve Seferihisar bölgesinde orman alanlarının ve tarım alanlarının talan edildiğine ve ormanların kesildiğine tanık oluyoruz. Urla’nın Ovacık Köyü’nde RES’ler kurulacak diye orman alanları talan ediliyor ve kesiliyor. Bunların da yine yandaş bir firmaya verildiğini, Sancak Grubuna teslim edildiğini ve Sancak Grubunun, ÇED raporu almaksızın, oralarda orman alanlarını, ormanı keserek rüzgâr enerjisi güllerini oraya dikmesiyle ilgili çalışmalar yaptığını görüyoruz. Ben Çevre ve Şehircilik Bakanlığını göreve davet ediyorum ve ÇED raporu verilmeksizin orman alanlarının ve tarım alanlarının yok edilmesine izin vermemesini talep ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

7.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, sokağa çıkma yasağının uygulandığı yerlerde üniversite sınavı için başvuru yapamayan öğrencilerin mağdur olmaması için süre uzatımı veya resen başvuru yapılmış kabul edilmesini istirham ettiğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sokağa çıkma yasağının ilan edildiği il ve ilçelerimizde bankaların kapalı olması nedeniyle, İnternet erişiminin olmaması nedeniyle, okulların kapalı olması nedeniyle, üniversite başvuru merkezlerinin kapalı olması nedeniyle öğrenciler Üniversite Yerleştirme Sınavına ön kayıtlarını yapamamışlardır. Kayıtlar dün sona erdi. Anayasa’mızın 42’nci maddesi uyarınca… Bölgede okuyan öğrencilerin eğitimdeki erişim hakkı, eğitim hakkı bu vesileyle engellenmiş durumda. Sayın Millî Eğitim Bakanlığından ve yetkililerden ricam şu: Sokağa çıkma yasağının yaşandığı bölgede bu öğrencilerimizin mağdur olmaması için gereken tedbir ve önlemin alınması, hak kaybının önüne geçilmesi için süre uzatımı veya resen başvuru yapılmış kabul edilmesini istirham ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde’nin önemli kuruluşlarından BİRKO’nun ekonomik koşullar nedeniyle işçi çıkardığına ve Hükûmetin bu kuruluşun sorunlarını çözmesini dilediğine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Niğde’nin önemli ve köklü kuruluşlarından BİRKO içinde bulunduğu ekonomik koşullar nedeniyle işçi çıkarımına gitmiştir. Bu kuruluş Niğde için çok önemlidir. Hükûmetin bu kuruluşun sorunlarını çözmesini diliyorum, destek olmasını diliyorum. Ama, bunun yanında 126 işçimiz sokağa atılmıştır. Kış gününün koşullarında, bu içinde bulunduğumuz durumda da işçilerimizin mağduriyetinin giderilmesini, yeni işçi çıkarılmalarına yol açılmamasını, diğer tekstil kuruluşlarıyla birlikte Niğde’deki bu bağlamda üretim yapan alanların da desteklenmesini diliyorum. Çünkü Niğde’de sanayi sınırlıdır ve bu tür kuruluşların yaşaması bölgenin kalkınması adına da önemlidir. İşçilerimiz mağdurdur. Sendika başkanımız da bizi izliyor. Bu bağlamda gerekli desteğin işçilere de, işverene de sağlanarak sorunun aşılmasını diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Arslan…

9.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet dilediğine, maden ruhsatı verilmesi yetkisinin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına ne zaman verileceğini ve Denizli-Çivril ile Denizli-Çameli yollarının ne zaman bitirileceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkan, öncelikle Mustafa Koç’un vefatından dolayı üzüntülerimi belirtiyor, ailesine başsağlığı diliyorum.

Sayın Bakandan da:

1) Maden ruhsatlarının verilmesi yetkisi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığındayken Başbakanlığa verilmiştir. Bunu Enerji Bakanlığı tekrar ne zaman geri alacaktır?

2) Denizli-Çivril duble yolunun yapımı uzun süreden beri devam etmekte, trafiği tehlikeye sokmaktadır. Bu yolun yapımı ne zaman ve hangi tarihte bitirilecektir?

3) Denizli-Çameli yolunun yapımı on üç seneden beri devam etmektedir, her gün ulaşım zorlaşmaktadır. Bu yol ne zaman ve hangi tarihte bitirilecektir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tuncer…

10.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncer’in, Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet dilediğine, Amasya’nın Merzifon ilçesinde bulunan Yeni Çeltek Linyit İşletmesinin durumuna ilişkin açıklaması

MUSTAFA TUNCER (Amasya) – Sayın Başkan, iş adamı Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Amasya Merzifon’da bulunan ve 300 kişinin çalıştığı Yeni Çeltek Linyit İşletmesi, 2013 yılı Mayıs ayında Soma Holding bünyesindeki Gürmin AŞ’ye redevans karşılığında devredilmişti. Devraldıktan sonra Soma Holding, Yeni Çeltek Kömür İşletmesine termik santral kurmak üzere çalışmasına başlamış ancak Suluova ve Merzifon halkının bilinçli karşı duruşu neticesinde bugüne kadar bu amacına ulaşamamıştır. Yeni Çeltek Linyit İşletmesine termik santral kurmayı başaramayan Soma Holding şimdi ise Yeni Çeltek’te çalışan ve bölge insanı olan 300 işçiyi, işçilerin, sendikanın ve ailelerin istememesine rağmen Merzifon’daki ocaktan Soma’daki ocağa nakletme kararı almış, nakle karşı çıkanların işten atılacağını duyurmuştur. İşçilerin istememesine rağmen mecburi olarak Merzifon’dan Soma’ya gönderilmesi vicdanla, ahlakla, kanunla bağdaşmayacağı gibi, işçileri bu kış gününde ailesinden ayırmak, çocuklarından ayırmak da açıklanamaz. Yapılan iş âdeta zulümdür, vazgeçilmesini talep ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yedekci…

11.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin, Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet dilediğine, Rumeli Feneri Ceneviz Kalesi’nin Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yirmi yıllığına kiralanacağına ve kötü örneklerden dolayı Türkiye'de yapılan restorasyon çalışmalarını sakıncalı bulduğuna ilişkin açıklaması

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Bizim en son aldığımız bilgilere göre, Sarıyer’deki 17’nci yüzyıldan kalma Rumeli Feneri, Ceneviz Kalesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yirmi yıllığına kiralanacaktır. Restorasyonlar Dairesinin restorasyon yapma kararı aldığı 46 dönümlük Kale’de ihaleyi alacak kiracı, restoran, kafeterya, müze, kütüphane, sanat merkezleri ve sergi salonları yapabilecektir.

Soruyoruz: Burada amaçlanan nedir, birine yeni bir işletme açmak mıdır? Restorasyon öncesi -tüm dönemlere ait tarihî dokusunu koruyan- rölöve ve restütisyon çalışmaları yapılacak mıdır? Çünkü daha önceki örnekler kötü örneklerdir. Tarihi 13’üncü yüzyıla kadar dayanan Şile Kalesi restorasyondan sonra bir çizgi film kahramanı olan Sünger Bob’a benzetilmiştir. Bu veya Tekfur Sarayı gibi kötü örneklerden dolayı Türkiye’de yapılan restorasyon çalışmalarını önemli ölçüde sakıncalı buluyoruz.

Teşekkür ederiz.

BAŞKAN – Sayın Zeybek…

12.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybek’in, Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet dilediğine ve sosyal devlet gereği sadece seçimlerde değil insanların ihtiyacı olduğunda yardım edilmesi ve negatif ayrımcılık yapılmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Bugün hayatını kaybeden iş adamlarımızdan Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet, Koç ailesine başsağlığı diliyorum.

Samsun’dan yoksullarımız bildiriyor: 7 Haziran, 1 Kasım seçimlerinin öncesinde ihtiyacı olmadığı hâlde dağıtılan 3.000-3.500 kalorili, kükürt oranı yüksek, kirliliği yüksek taş kömürlerinin vatandaşlara verildiği bir gerçektir. Bu kömürlerin AKP yandaşlarından yüksek fiyatlarla 7.000-8.000 kalorili kömürler diye ihale edilip dağıtıldığını biliyoruz.

Samsun’un Çarşamba ilçesinden beni arayan vatandaş, seçim zamanında verilen kömürün yarısını yaktığını, yarısını yakamadığı için çöpe attığını söylüyor. Şu anda yakacağı yakıt olmadığı için özel idareye kömür talebinde bulunduğunu, yetkililerin “Kömür veremiyoruz.” dediklerini söylüyor.

Sosyal devletin aç, açık, ihtiyacı olan insanlarımıza seçimlerde değil, ihtiyacı olduğu güç aylarında yardım etmesini ve negatif ayrımcılık yapmamasını diliyoruz.

BAŞKAN – Sayın Sarıhan…

13.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’ın, arkasını iktidara dayamış belediyelerin olanaklarının daha geniş olmasına rağmen hizmet yürütmemelerinin ne anlama geldiğini herkesin düşünmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ŞENAL SARIHAN (Ankara) – Bu haftanın ilk oturumunda İzmir Milletvekili Sayın Necip Kalkan, Ankara Belediye Başkanına atıfla, izlemiş olduğu bir görsel sunumdan söz edip övgülerde bulunmuştu, İzmir Belediyemiz aleyhine de bir konuşma yapmıştı. Öyle zannediyorum ki bugün Ankara’da yaşanan trafik sorunu kendisi için görsel değil yaşanmış, doğru, gerçek bir öğreti getirmiştir. Ankara Belediye Başkanının nasıl çalışmakta olduğu, on yılları aşkın süreli metro inşa edemediği, sonuçta elini çekerek Bakanlıktan yardım almak zorunda kaldığı gerçeği görülmüştür. Mukayese etmek yerine gerçekler üzerinden hareket etmenin, arkasını iktidara dayamış belediyelerin olanaklarının daha geniş olacağının da doğal olduğunu bilmenin, buna karşı hizmet yürütmemenin ne anlama geldiğini hepimiz düşünmeliyiz diyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yıldız Biçer…

14.- Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer’in, Manisa’nın Büyükbelen Belediyesinden Saruhanlı Belediyesine devredilen araziyi sattırmamak için halkın başlattığı direnişte yanlarında olduğuna ilişkin açıklaması

TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Manisa’nın Saruhanlı ilçesinde Büyükşehir Yasası’yla birlikte Büyükbelen Belediyesinden Saruhanlı Belediyesine devredilen 1.026 dönümlük arazi, 7 Ocak 2016’da yapılan son belediye meclis toplantısında alınan bir kararla satışa çıkarılmıştır. Bu arazi Bintepeler mevkisinde ve birinci sınıf sit alanı kapsamındadır. Saruhanlı Belediyesinin küçük parselleri birleştirerek tek tapu hâline getirdiği bu büyük araziyi, satışa çıktığı anda, ekmeğini zeytinden çıkaran Büyükbelen halkının değil, yalnızca büyük sermayenin alabileceği ortadadır. Büyükbelen halkını selamlıyorum, bu araziyi sattırmamak için dün başlattıkları haklı direnişte sonuna kadar yanlarında olacağım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu...

15.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, 24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Günü’ne ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Avukatlık, özellikle de insan hakları savunucusu avukat olmak gerçekten zorlu bir iştir. 24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Günü, bu yıl Honduras’taki avukatlara adanmış. 2010-2015 arası 91 Honduraslı avukat öldürülmüş orada. Her yıl özellikle avukatların yaşadıkları bu tehlikelere dikkat çekmek için üzerine konuşulan, eylemler yapılan bir gün bu.

Ankara katliamının ardından da İstanbul Adliyesinde eylem yapan yüzlerce avukattan sadece 19’una dava açılmış. Şimdi meslektaşlarımız “Biz hepimiz adliyedeydik.” diye aynı davaların mümkünse kendilerine de açılmasını istiyorlar.

Ben bütün insan hakları savunucuları başta olmak üzere, meslektaşlarımı sevgiyle saygıyla selamlıyor ve 24 Ocağa bir kez daha dikkat çekiyorum.

BAŞKAN – Sayın Hürriyet...

16.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, Gebze SCA Yıldız Ülker Fabrikasında sendikal mücadele yürüten işçilerin Kocaeli milletvekilleri ve Hükûmet tarafından yalnız bırakıldığına ilişkin açıklaması

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kocaeli Gebze SCA Yıldız Ülker Fabrikasında açlık sınırı altında çalıştığı için sendikal mücadeleye girişen ama işverenin baskısına maruz kalan işçilerimiz uzun zamandır direniyorlar ama maalesef iktidar partisi Kocaeli milletvekilleri ve Hükûmet tarafından yalnız ve çözümsüz bırakıldılar. Bu işçilerimiz gibi, aynı mücadeleyi veren birçok işçimiz adına AKP ve Hükûmete soruyorum: Sermayenin temsilcisi olmaya devam mı edeceksiniz? Patronların işçi ve emek sömürüsüne göz mü yumacaksınız? Emeğinin ve ekmeğinin mücadelesini veren işçi kardeşlerimize sahip çıkmayı düşünüyor musunuz? Ve AKP Kocaeli milletvekilleri olarak -bugün Sezai Karakoç’u doğum gününde anmak güzel ama- Sezai Karakoç gibi, bu işçilerimizi de hatırlamayı ve bunları ziyaret etmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Akın…

17.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, Bandırma Devlet Hastanesinde daha iyi hizmet verilebilmesi için gerekli çalışmaların yapılmasını beklediğine ilişkin açıklaması

AHMET AKIN (Balıkesir) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Bandırma Devlet Hastanesi Bandırma’nın yanı sıra, çevre ilçe ve illerden gelen hastalara da hizmet vermektedir. Çanakkale Biga, Karacabey, Gönen, Erdek, Manyas’ta yaşayan yurttaşlarımız da zaman zaman Bandırma Devlet Hastanesinden sağlık hizmetleri almaktadırlar. Bu koşullarda Bandırma Devlet Hastanesinde fiziki alan sıkıntısı ortaya çıkmaktadır. Buna ilave olarak doktor ve diğer sağlık personeli sayısında da yeterli olmadığını biliyoruz. Buradan Sağlık Bakanının dikkatine sunmak istiyorum: Bandırma Devlet Hastanesinin acilen ek binaya ihtiyacı vardır. Yine, doktor ve diğer sağlık personeli desteğine ihtiyacı vardır. Hastanenin kapasitenin üzerinde yatan hastaya hizmet vermeye çalıştığı belirtiliyor. Hastanenin fiziki olanaklarının artırılması hastalarımızın daha kaliteli sağlık hizmetleri alabilmelerini sağlayacaktır. Hastane yetkilileri de bu yönde açıklamalar yapıyorlar. Bu konuda gerekli çalışmanın yapılmasını bekliyor, Sayın Bakandan konuyla alakalı gerekeni yapmasını rica ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Erdem…

18.- Aydın Milletvekili Mehmet Erdem’in, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanının Fatih Mahallesi Muhtarına yaptığı baskılara ilişkin açıklaması

MEHMET ERDEM (Aydın) – Evet, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben de Aydın’da bir hanımefendi muhtara, Fatih Mahalle Muhtarımıza yapılan baskıdan söz etmek istiyorum. Bu baskıyı yapan yine bir hanımefendi, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı. Fatih Mahallesi’nde Türkiye'nin en modern kapalı pazar yerlerinden bir tanesi var ve pazar yeri olarak, belediyenin inisiyatifiyle, kullanılmıyor, binlerce ton kömür deposu olarak kullanılıyor. Mahalleye, mahalleliye zarar veriyor -toz, kir vesaire- ve muhtar mahallelinin istekleri doğrultusunda mücadele ediyor buranın kömür deposu olarak kullanılmaması için. İşte bu noktadan sonra, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanlığı, bu kömür deposu olarak kullanmak istediği pazar yeriyle ilgili muhtarımıza baskı yapmaya başlıyor. Bir bayan, bir hanımefendi, bir hanımefendi muhtara baskı yapıyor. Mahalle muhtarlığının suyunu kesiyor, borç tahakkuk ettiriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ERDEM (Aydın) – Sonuç itibarıyla, bu baskıyı Cumhuriyet Halk Partisi Grubundaki hanımefendi milletvekillerinin takibe alması, ilgilenmesi gerekmektedir.

BAŞKAN – Sayın Tüm…

19.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet dilediğine ve sokakta yaşayan çocukların durumu ve Hükûmetin bu konuda neler yaptığıyla ilgili bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Sayın Başkan, ben de Koç ailesine başsağlığı diliyorum.

Soğuk kış günlerini yaşamaktayız, sokaklarda yaşayan birlerce çocuğumuz var. Açlık ve sağlık sorunlarıyla baş başa kalmışlar ve çaresizlik içindeler ve ölüme terk edilmişlerdir. Balıkesir ilimizde de çok sayıda çocuk sokakta yaşamaktadır. Bu çocuklarımızın ülke genelinde toplam sayısı nedir? Beslenme, barınma ve sağlık sorunları konusunda Hükûmet ne gibi bir önlem almayı düşünüyor? Özellikle, kışlık giysileri konusunda Hükûmet ne yapmıştır? Bunlara kışlık giyim kuşam dağıtmayı düşünüyor mu? Şu anda tedavi gören çocuk var mıdır? Tedavi gideri kim tarafından karşılanmaktadır? Güneydoğuda çatışmada kaç çocuk ölmüştür? Sokakta yaşamını yitiren çocuk var mıdır, varsa sayısı nedir? Özellikle, 18 yaşını doldurmuş, yurtlardan çıkarılmış çocuklar, gençler için Hükûmet ne gibi önlemler almaktadır?

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

20.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet dilediğine ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının A tipi şap virüsüne karşı hangi önlemleri aldığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Ben de Koç ailesine Allah’tan rahmet diliyorum.

Ülkemizde daha önce görülmeyen A tipi şap virüsü tespit edildiğini Tarım Bakanlığı açıklamıştır. Bu nedenle, özellikle, Edirne ilinde yer alan Keşan ve Havsa canlı hayvan pazarları ari bölge olmasına rağmen kapatılmıştır. Canlı hayvan pazarlarını kapatmaktan başka hangi önlemlerin alındığını bilmek ve öğrenmek istiyoruz. Bu virüse karşı Bakanlığın elinde yeterli miktarda aşı mevcut mudur, bunu da öğrenmek istiyoruz. Bu aşıyı üreticiler nasıl temin edecektir, üreticilerin bu mağduriyetleri giderilecek mi, bunların hepsini öğrenmek istiyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Akkaya…

21.- İstanbul Milletvekili Yakup Akkaya’nın, Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet dilediğine ve yaşanan hak ihlalleri karşısında Meclisi daha duyarlı olmaya ve Hükûmeti tedbir almaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

YAKUP AKKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, yıllardır emek mücadelesinin örgütlenmesinde yer almış birisi olarak, Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet diliyorum.

Koç Holding bünyesinde çalışan işçilerin büyük çoğunluğu sendikalıdır. Türkiye’de sonradan oluşturulan sermaye gruplarının sendika düşmanlığı karşısında Koç Holdingin çalışanlarının büyük çoğunluğunun sendikalı olması ve her dönem vergi sıralamasında ilklere gelmesi anlamlıdır. Bu anlamda, bir kez daha Koç ailesine başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, Mecliste dün yaşananları üzüntüyle izledik. Bu Mecliste her gün ölümlerin konuşulması üzüntü verici. Bu Meclis ölümleri değil, yaşamı savunmalıdır. Yaşanan hak ihlalleri karşısında Meclisi daha duyarlı olmaya, Hükûmeti bu konuda insan hakları ihlallerine karşı tedbir almaya davet ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Köksal…

22.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar merkezdeki 100 dairenin elektrik bağlantısının neden yapılmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, Afyonkarahisar ili merkezde 100 tane dairenin ne yazık ki dört gündür elektriği verilmiyor. Elektrik bağlantısı müteahhitle belediye arasındaki anlaşmazlık gerekçe gösterilerek yapılmıyor. 100 konutta yaşayan aile ne yazık ki mağdur bir şekilde, elektrik olmaksızın bu zorlu kış şartlarında yaşamaya mahkûm edilmiş durumda. Yapılan görüşmeler de netice vermedi ve daha en az on gün daha elektriğin verilmeyeceği söyleniyor. Eğer bir müteahhitle belediye arasında yani o konutları yapan müteahhitle belediye arasında böyle bir uyuşmazlık varsa bile yani bunu kabul etsek bile o konutları satın alan, orada yaşayan bu 100 ailenin suçu nedir? Bu elektriğin özellikle bu kış günlerinde neden bağlanmadığını, ailelerin neden mağdur edildiğini öğrenmek istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Topal…

23.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, öğrencilere verilen kredilerin geri ödemesinde faiz uygulamasının kaldırılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Hükûmet yetkililerine buradan seslenmek istiyorum: Üniversite öğrencilerine kredi imkânı sağlanıyor. Tabii, bu, sosyal devlet olmanın bir gereğidir ancak geri ödemesinde faiz uygulaması uygulanıyor. Bu konuda öğrencilerimiz mağdur oluyor. Bu mağduriyetlerinin giderilmesi için faizin kaldırılmasını talep ediyorum. Biz CHP olarak bunun sonuna kadar takipçisi olacağız, gerekirse kanun teklifi vereceğiz. Gerçekten de öğrencilerimizin çoğu bu konuda mağdur. Madem kredi veriyoruz, ihtiyacı olanlara veriyoruz, sonrasında da faiz almayalım, sadece aldığı parayı geri ödesin.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Aksu…

24.- İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu’nun, fındık fiyatlarındaki düşüşün üreticiyi mağdur ettiğine ilişkin açıklaması

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Bugünlerde fındık fiyatları düşmekte, üretici mağdur olmaktadır. Fiyatlar 9,5 liraya kadar gerilemiştir. Türkiye fındık üretiminde dünyada birinci sırada yer almasına rağmen, bu üründen başta fındık üreticileri olmak üzere ülke ekonomisi yeterli düzeyde yararlanamamaktadır. Bu duruma neden olan sorunların başında fiyatlandırma politikası gelmektedir. Oysa fındık, ülkemiz için stratejik bir üründür ve başta Ordu ve Giresun olmak üzere Karadeniz Bölgemizdeki vatandaşlarımızın tek geçim kaynağıdır. Ancak Hükûmetin yanlış fındık politikası fındık üreticisini fakirleştirmektedir. O sebeple, yüksek girdi maliyetleriyle zor şartlarda üretilen fındıkta fiyat garanti sisteminin getirilmesi ve bugünlerdeki fiyat düşüşünü önlemek için süratle müdahale alımları yapılması zorunlu bulunmaktadır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kuyucuoğlu…

25.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu’nun, Hükûmetin, asgari ücret artışından mağdur olacak kesimler için ne gibi önlem almayı düşündüğünü ve primlerini aksatması nedeniyle sağlık güvencesinden yoksun kalan tarım sigortalıları için bir politikasının olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, asgari ücrete göre prim ödeyen ve 1 Mayıs sonrası giriş yapan tarım sigortalıları 2015 yılında 322 lira prim ödemekteydi, bu tutar 2016 için 436 lira gibi bir rakama yükselmiştir. Bu rakam neredeyse yüzde 35 oranında bir artışa tekabül etmektedir. Ödeme güçlüğü çeken birçok tarım sigortalımız bu artıştan dolayı mağdur durumdadır. Ayrıca prim ödemeyi aksatan tarım çalışanlarımız sağlık güvencesi haklarından da yararlanamamaktadır. Asgari ücretin daha fazla artmasına taraftar olan ve mevcut artışın da gerçekleşmesine neden olan bir partinin milletvekili olarak soruyorum: Bu artıştan mağdur olacak kesimlere ne gibi önlemler almayı düşünüyorsunuz? Yüzde 8 gibi bir enflasyon oranıyla girdiğimiz 2016 yılında ödeme güçlüğü çeken veya primlerini aksatması nedeniyle sağlık güvencesinden yoksun kalan tarım sigortalılarımız için Hükûmetimizin bir politikası var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Adıyaman…

26.- Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman’ın, cezaevlerinde bulunan belediye eş başkanları ile siyasi tutsakların ne zaman hâkim huzuruna çıkarılacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, siyasi soykırım operasyonlarıyla gözaltına alınıp bulundukları illerden yüzlerce kilometre uzaklardaki cezaevlerinde tutuklu bulunan başta belediye eş başkanlarımız ve tüm siyasi tutsaklar altı ayı aşkın bir zamandır, doğal hakları olan hâkim huzuruna çıkarılma hakkından mahrum bırakılarak haklarında devam eden soruşturmalar cumhuriyet savcıları tarafından iddianame düzenlenmeyerek kasıtlı olarak uzatılmaktadır. Bu politika, Adalet Bakanının ve Hükûmetin cumhuriyet savcılıklarına vermiş olduğu bir talimatın gereği midir? Bu tutsaklar hâkim huzuruna çıkartılmadan daha uzun süre bekletilecekler midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bayır...

27.- İzmir Milletvekili Tacettin Bayır’ın, Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet dilediğine ve İzmir’in Urla ilçesinin Ovacık köyünde kurulacak rüzgâr türbinleri için ağaçların kesilmesine ilişkin açıklaması

TACETTİN BAYIR (İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Ben de üretim sevdalısı Koç ailesine başsağlığı diliyorum öncelikle.

İki gündür İzmir’in Urla Ovacık köyünde 6 rüzgâr türbini için 600 civarında ağaç katledilmiş ve 1.200 ağacın daha kesileceği ifade edilmektedir. Daha kıraç alanlar varken neden ağaçlar kesilmektedir? Enerji Bakanlığı izinleri verirken arazinin durumuna bakmadan mı izin vermektedir? İzmir’in ciğerlerini yok etmektedirler. Mahkeme kararını yok sayarak ağaçlarımızı kesenleri huzurunuzda kınıyorum.

BAŞKAN – Sayın Bektaşoğlu...

28.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet dilediğine ve fındık fiyatlarındaki düşüş sonrasında TMO’nun fındık alıp almayacağını ve hangi koşullarda alacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Sayın Başkan, hoşgörünüze çok teşekkür ediyorum.

Ben de değerli iş adamımıza başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

Yalnız ilimi değil bölgemi de ilgilendiren bir konuyu dile getirmek istiyorum.

Geçen hafta verdiğim soru önergesinde, fındıkta oynanan oyunlara dikkat çekmeye çalışmıştım; bazı piyasa aktörlerinin manipülasyon ve spekülasyonlarla fındığı ucuzlatmaya çalıştığını belirterek uyarılarda bulunmuştum. 15 TL’lerden başlayan ve 10 TL’ye kadar inen fındık fiyatlarının üreticimizi mağdur ettiğini, ülkemizin ciddi miktarda bir döviz kaybına uğradığını belirterek Sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’na Hükûmet olarak bir müdahalenin olup olmayacağını sormuştum. Bunun ardından, geçtiğimiz hafta Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı, Yönetim Kurulu üyeleri ve oda başkanlarını kabul eden Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Faruk Çelik, TMO’yla fındık alımı yapabilecekleri yönünde bir açıklamada bulunmuştur. Bu doğrultuda, TMO’nun fındık alıp almayacağını, alacaksa ne zaman, ne fiyatla ve ne kadar ürün alacağını bir an önce açıklaması önem arz etmektedir.

BAŞKAN – Sayın Torun...

29.- Ordu Milletvekili Seyit Torun’un, Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet dilediğine ve Ordu’da yılan hikâyesine dönen kara yolu ihalelerinin durumuna ilişkin açıklaması

SEYİT TORUN (Ordu) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ben de Koç ailesine başsağlığı dileyerek başlıyorum.

Ordu ilimizin güneye açılan önemli yolları vardır. Bunlardan biri de Ordu-Ulubey-Gürgentepe-Gölköy-Mesudiye bağlantı yoludur. Yıllardır devam eden ve tam bir yılan hikâyesine dönen ihale süreçleri sonunda “Yapılacak.” denilen Gürgentepe yolumuzda şu anda yapılan tek şey hafriyat çalışmasıdır. Yolun yapılacağı umuduyla bekleyen vatandaşlarımız burada hayal kırıklığına uğramışlardır. “Tamamlandı.” denen yollar, perde duvarlar ve menfezler tek tek göçmüştür. Ulubey-Gürgentepe-Gölköy bağlantı yolumuzdaki çalışmalar tam olarak ne zaman tamamlanacaktır? Fatsa çevre yolu projesi hangi aşamadadır? Ordu çevre yolunun kesin bitiş tarihi nedir? Akkuş-Niksar yolumuz için çalışmalara ne zaman başlanacaktır? Kumru-Niksar yolunun durumu nedir? Sivas bağlantı yolu olarak bilinen ve Ulubey ilçemizi kapsayan 13-28 kilometrelik bölüm için ihale süreci ne aşamadadır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Tutanaklara geçmesi bakımından… Sayın Bakan şimdi Genel Kurula intikal etti. 26 sayın milletvekili muhtelif partilerden, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda söz alarak ülkenin çeşitli yerlerinde yaşanan sorunları güya Hükûmete ilettiler. Tutanaklara geçsin diye söylüyorum: 26 sayın milletvekili Türkiye’nin dört bir yanındaki sorunları Hükûmete iletmediler, size ilettiler. Hükûmetin bu aşamada, Türkiye Büyük Milet Meclisinin çalışmalarının bu aşamasında yani yerinden söz aşamasında mutlaka Parlamentoda olmasını talep ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Altay.

Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Çok kısa bir açıklama yapabilir miyim.

BAŞKAN – Peki, Sayın Bakan, buyurunuz, söz veriyorum size.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Burada, sayın grup başkan vekilinin değindiği konuları birçok arkadaşımız gündeme getirmiştir. Bunlarla ilgili gerekli bilgileri alıp daha sonra Genel Kurula bilgi arz edeceğim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin, ekonomik kriz riskinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/69)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'de KOBİ'lerin, çiftçilerin borçlarını ödeyemez hâle gelmesinin; memurun, işçinin ve emeklinin refah kaybının, hane halkının yüksek borçluluk oranlarının, artan icra dosyalarının, karşılıksız çeklerin, ekonominin kırılgan yapısının nedenlerinin, ekonomik kriz riskinin araştırılarak ve etkili ve sürekli çözüm önerileri getirilmesi amacıyla Anayasa’nın 98'inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini arz ederim.

1) Mustafa Sezgin Tanrıkulu               (İstanbul)

2) Özgür Özel                                    (Manisa)

3) Namık Havutça                               (Balıkesir)

4) Ahmet Akın                                    (Balıkesir)

5) Burcu Köksal                                 (Afyonkarahisar)

6) Mahmut Tanal                                (İstanbul)

7) Erkan Aydın                                   (Bursa)

8) Musa Çam                                     (İzmir)

9) Ömer Fethi Gürer                           (Niğde)

10) Gülay Yedekci                              (İstanbul)

11) Candan Yüceer                             (Tekirdağ)

12) Sibel Özdemir                              (İstanbul)

13) Ali Haydar Hakverdi                     (Ankara)

14) Zeynel Emre                                (İstanbul)

15) Gürsel Erol                                  (Tunceli)

16) Didem Engin                                (İstanbul)

17) Melike Basmacı                            (Denizli)

18) Özkan Yalım                                 (Uşak)

19) Tekin Bingöl                                (Ankara)

20) Gamze Akkuş İlgezdi                    (İstanbul)

21) Yaşar Tüzün                                 (Bilecik)

22) Ünal Demirtaş                              (Zonguldak)

23) Onursal Adıgüzel                          (İstanbul)

Gerekçe:

2002'de 6,7 milyar lira olan hane halkı borcu, 2014 sonunda 332,4 milyar liraya ulaşmıştır. 12 yılda yüzde 396 oranında, bir başka hesapla 50 kat artmıştır. 2002'de hane halkı 100 liralık kazancının 3,4 lirası kadar borçluyken bugün 100 liralık kazancının 49,6 lirasını borçludur.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ile Bankalararası Kart Merkezi (BKM) verilerine göre, ekonomik zorluk çeken vatandaş nakit avansa ve artı paraya yönelmiştir. Geçen yılın ilk 6 ayında kredi kartlarından 20 milyar 412 milyon lira nakit avans çeken vatandaş, bu yıl aynı dönemde yüzde 27,7 artışla 26 milyar 82 milyon lira çekmiştir.

Artı para olarak da bilinen kredili mevduat kullanımından doğan ve kapatılamayan bakiye tutarı Haziran 2015 sonu itibarıyla 8 milyar 840 milyon lira olmuştur. Geçen yılın aynı döneminde bu tutar 6 milyar 705 milyon liraydı. Böylece yıllık bazda artı para ödenmeyen bakiye tutarında yüzde 31,8 artış meydana gelmiştir.

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezine göre bireysel kredi veya bireysel kredi kartı borcundan dolayı yasal takibe düşen kişi sayısı 2015 yılının ilk altı ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6 artarak 734 bin kişi olmuştur.

Ekonomik durgunluğu gözler önüne sermesi itibarıyla son dönemlerde icra dosyalarının çoğunluğunun KOBİ'ler ve çiftçilere ait olması dikkat çekicidir. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin ve çiftçilerin borçlarını ödeyemez duruma gelmesi, yasal takibe düşmeleri reel sektörün risk altında olduğunun göstergesidir.

Bütçesini çeviremeyen ve borcunu zamanında ödeme güçlüğü çekenler nedeniyle son 13 yılda icra dosyası sayısı 2,5 kat artmıştır. 2002'de 9 milyon olan icra dosyası sayısı, 2015 yılında 23 milyon 824 bin 764'e kadar çıktı. Son beş yılda icra dosyasındaki artış oranı ise yaklaşık yüzde 34 olmuştur. İcralık olma sebeplerini; kredi kartı, taşıt, konut, tüketici kredileri ve küçük şirketlerin kullandığı KOBİ kredileri oluşturmaktadır.

TBB Risk Merkezine göre Ocak-Haziran 2015 dönemindeki karşılıksız çek adedi geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 15 artarken, karşılıksız işlemi yapılan çeklerin tutarındaki artış ise yüzde 47 oranında gerçekleşti. İlk 6 ayda bankalara 11,1 milyon adet çek ibraz edilirken bu çeklerin parasal tutarı da 317 milyar TL olmuştur. Yılın ilk 6 aylık döneminde 13,2 milyar TL tutarında 359 bin adet çek için karşılıksız işlemi yapılmıştır. Bununla birlikte, aynı dönemde karşılıksız işlemi yapılan 1.6 milyar TL tutarındaki 65 bin adet çek daha sonra ödenmiştir, 2004 yılında 740 bin olan karşılıksız çek sayısı, bugün 2 milyona yükselmiştir.

AKP Hükûmetinin memur ve emekliye düşük ücret ve maaş vermeyi tasarruf gören anlayışı emekli ve memurların geçimlerini sağlayamamalarına neden olmuştur. Özellikle hanesinde ek geliri ya da maaşı olmayan memurların ve emeklilerin geçim sıkıntısı daha fazla hissedilmektedir. TÜİK 2015 Temmuz ayı asgari geçim indeksi sonuçlarına göre hesaplama yapan KAMU-SEN, memurların ve emeklilerin maaşlarının refah seviyesinin yüzde 70 gerisinde olduğunu açıklamıştır. Memur maaşının yüzde 69,6'sı gıda ile barınma giderlerine gitmektedir, diğer ihtiyaçların ve giderlerin karşılanması için maaşın yalnızca yüzde 30,4'ü kalmaktadır.

Türkiye'nin CDS'leri (5 yıl vadeli borcumuzun iflasa karşı sigortalama maliyeti/ Credit Default Swap) on altı ayın zirvesine çıkmıştır. Ekonomide süregelen endişelerle geçtiğimiz hafta sonu Türkiye CDS'leri 246,91 puana yükselmiştir. Bu artış 2023'te dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olma hayalindeki Türkiye'yi küresel iflas riskinde ilk 10'a sokmuştur.

İhracat geçen yıl 157,6 milyar dolarda kalmıştır. Bu yıl ise hedef 173 milyar dolardır, yüzde 9,7'lik artış öngörülmüştür. Yılın ilk altı ayında ihracat geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8,2 azalarak 73,5 milyar dolarda kalmıştır.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) raporunda, euro/dolar paritesindeki düşüş nedeniyle ihracattaki kaybın 15 milyar dolara revize edildiği açıklanmıştır. Buna göre 2015 yılı ihracat açısından kayıp yıl olacaktır.

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin, ülkemizde yaşanan ve olası yaşanacak depremler karşısında Hükümetin almadığı tedbirlerin ve konuyla ilgili mevcut yetersizliklerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/70)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemiz deprem riski taşıyan ülkeler arasında bulunmaktadır. Yaşanan depremler sonucunda çok sayıda vatandaşımız yaralanmıştır ve hayatını kaybetmiştir. Deprem sonrası yaşanan maddi kayıplar ise ülke ekonomisini etkileyecek düzeydedir. Depreme dayanıklı yapıların inşa edilmesi, deprem bilincinin yerleştirilmesi, depreme karşı yapılarda güçlendirme ve yapı denetimlerinin acil olarak uygulamaya geçilmesi gerekmektedir. Ülkemizde yaşanan ve olası yaşanacak depremler karşısında Hükûmetin almadığı tedbirlerin ve konuyla ilgili mevcut yetersizliklerin araştırılması amacıyla Anayasa’nın 98'inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini arz ederim.

1)     Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                          (İstanbul)

2)     Özgür Özel                                                               (Manisa)

3)     Namık Havutça                                                         (Balıkesir)

4)     Ahmet Akın                                                               (Balıkesir)

5)     Candan Yüceer                                                         (Tekirdağ)

6)     Mahmut Tanal                                                           (İstanbul)

7)     Erkan Aydın                                                              (Bursa)

8)     Burcu Köksal                                                            (Afyonkarahisar)

9)     Gülay Yedekci                                                          (İstanbul)

10)   Ömer Fethi Gürer                                                      (Niğde)

11)   Zeynel Emre                                                             (İstanbul)

12)   Ali Haydar Hakverdi                                                  (Ankara)

13)   Sibel Özdemir                                                          (İstanbul)

14)   Musa Çam                                                                (İzmir)

15)   Gamze Akkuş İlgezdi                                                 (İstanbul)

16)   Gürsel Erol                                                               (Tunceli)

17)   Onursal Adıgüzel                                                      (İstanbul)

18)   Didem Engin                                                            (İstanbul)

19)   Melike Basmacı                                                        (Denizli)

20)   Özkan Yalım                                                             (Uşak)

21)   Tekin Bingöl                                                             (Ankara)

22)   Yaşar Tüzün                                                             (Bilecik)

23)   Ünal Demirtaş                                                          (Zonguldak)

Gerekçe:

Ülkemiz, coğrafi konumu itibarıyla deprem riski yüksek ülkeler arasında bulunmaktadır. Anadolu coğrafyasında yer alan medeniyetlerin birçoğu yıkıcı depremlere maruz kalmıştır ve büyük oranda hasarlar oluşmuştur. Türkiye'nin yakın geçmişte yaşadığı yıkıcı depremler, sonrası, toplumda travmalara sebep olmuştur. 17 Ağustos 1999 tarihinde yaşanan Marmara depreminin sonrasında, resmî rakamlara göre 17.480 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 23.781 kişi ise yaralanmıştır; 285.211 ev ve 42.902 iş yeri hasar görmüştür. Van ilimizde 23 Ekim 2011 yılında meydana gelen 7,2 şiddetindeki depremin üzerinden dört yılı aşkın bir zaman geçmiştir. 644 vatandaşımızın hayatını kaybettiği, yüzlerce vatandaşımızın yaralandığı, binlerce vatandaşın ise evsiz kaldığı depremin ardından, hasar gören konutlar, okullar, sağlık merkezleri ve altyapı sisteminin oluşturduğu olumsuzluklar yaşanmıştır. Depremin ülkemiz coğrafyasında kış aylarının en sert geçtiği bölgelerden biri olan Doğu Anadolu Bölgemizde olması ve o tarihlerde yaklaşan kış ayları da zaten olumsuzluklar ve acılarla mücadele eden Van halkının sorunlarını pekiştirmiştir. Marmara ve Van depremi sonrası yaşanan acı görüntüler hafızalardaki yerini korumaktadır. Deprem sonrası yapı denetiminde yaşanan aksaklıklar ise durumun vermesini göstermiştir. Binaların inşasında kullanılan malzemelerden şehir planlamalarına kadar yapılan hatalar yaşanan doğal afetlerde ölümlerin sebebi olmaktadır.

Deprem sonrası yaşananlar ise deprem öncesi yapılan hatalar kadar vahimdir. Evleri hasar gören çok sayıda vatandaşımız olumsuz hava koşullarında, iklime uygun olmayan çadırlarda kalmaktadır. Deprem sonrasında her geçen sürede çadırların bir kısmı konteynerlerle değiştirilmektedir ve insanlar haftalarca bunlara mahkûm edilmektedir. Bunun en yakın örneği ise 23 Ekim 2011 tarihinde yaşanan Van depremidir. Konteyner ve çadır kentlerde yaşayan deprem mağduru onlarca vatandaşımız kendi ülkelerinde âdeta sığınmacı hayatı yaşamak zorunda bırakılmaktadır. Bölgede var olan zor kış şartlarında, deprem mağduru aileler, yaşadıkları travmayla birlikte ayrıca çadırlarda, konteynerlerde yaşam mücadelesi vermektedir. CHP heyeti geçmiş yıllarda bölgede yapmış oldukları incelemelerde ailelerin barınma sorunu dışında yetersiz beslenme, hijyen koşullarından uzak yaşam mücadelesini görmüş ve konuyla ilgili görüşlerini kamuoyuyla paylaşarak acil önlem ve tedbir alınması hususunu yinelemişlerdir. Deprem sonrası hasar gören yapıların yerleşime uygunluğu konusunda yapılan araştırmalar ve onarım çalışmaları kamuoyu tarafından şüpheyle karşılanmaktadır. Deprem sonrası inşa edilen, deprem mağdurlarına verilen konutlar ise zaten maddi ve manevi kayba uğramış vatandaşlarımıza yüksek ücretlerle verilmektedir. Verilen deprem konutlarında bir süre sonra altyapı eksiklikleri görülmektedir ve vatandaşlarımız bu durumda tekrar mağdur edilmektedir.

Devletin asli görevi vatandaşlarının yaşam hakkını korumaktır. Bilim insanlarının olası İstanbul depremi modellemeleri, hâlen gerekli önlemlerin alınmadığını göstermektedir. Sorumluların deprem toplanma alanlarını rant uğruna imara açmaları, ekonomik kaygılarla inşaat sektörüne hukuka uygun olmayan imar değişikliklerine izin vermeleri sonucu gelecekte yaşanacak deprem felaketlerinin sorumluları deprem değil, siyasi yönetimler olacaktır. Hükûmet 1999 Marmara ve 23 Ekim 2011 yılında meydana gelen Van depremi sonrası kamuoyunda bilinen adıyla "deprem paralarının" duble yollara harcandığı itirafını kendi yapmıştır. Yaşanacak her kaybın sorumluluğu geçmiş felaketlerden ders almayan yöneticilerin olacaktır. Depreme dayanıklı yapıların inşa edilmesi, deprem bilincinin yerleştirilmesi, depreme karşı yapılarda güçlendirme ve yapı denetimlerinin acil olarak uygulamaya geçirilmesi gerekmektedir. Ülkemizde yaşanan ve yaşanacak olası depremler karşısında Hükûmetin almadığı tedbirlerin ve konuyla ilgili mevcut yetersizliklerin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından araştırılması elzemdir.

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin, orman yangınlarının sebeplerinin, meydana gelen can kayıpları ve maddi zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/71)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Orman yangınlarının sebepleri, meydana gelen can kayıpları ve maddi zararların araştırılarak orman yangınları konusunda etkin çözümler bulunabilmesi amacıyla Anayasa’nın 98'inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini arz ederim.

1) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                      (İstanbul)

2) Özgür Özel                                                           (Manisa)

3) Namık Havutça                                                     (Balıkesir)

4) Ahmet Akın                                                          (Balıkesir)

5) Candan Yüceer                              (Tekirdağ)

6) Mahmut Tanal                                                      (İstanbul)

7) Erkan Aydın                                                         (Bursa)

8) Burcu Köksal                                                        (Afyonkarahisar)

9) Gülay Yedekci                                                      (İstanbul)

10) Ömer Fethi Gürer                         (Niğde)

11) Zeynel Emre                                                       (İstanbul)

12) Ali Haydar Hakverdi                                            (Ankara)

13) Sibel Özdemir                              (İstanbul)

14) Musa Çam                                                          (İzmir)

15) Gamze Akkuş İlgezdi                                           (İstanbul)

16) Gürsel Erol                                                         (Tunceli)

17) Onursal Adıgüzel                         (İstanbul)

18) Didem Engin                                                      (İstanbul)

19) Melike Basmacı                            (Denizli)

20) Özkan Yalım                                                       (Uşak)

21) Tekin Bingöl                                                       (Ankara)

22) Yaşar Tüzün                                                       (Bilecik)

23) Ünal Demirtaş                              (Zonguldak)

Gerekçe:

Ormanlar, toprağın korunması, su rejiminin düzenlenmesi, iklim, halk sağlığı, yurt savunması, rekreasyon, turizm, yaban hayatın korunması vb. gibi konularda olumlu etkileriyle sosyal ve kültürel nitelikte hizmetleri sağlayan, ülkenin ulusal değerleridir. Orman varlıklarımızın korunması son derece önemli ve ivedi çözüm bekleyen bir konudur.

Ormanlarımızı sadece usulüne uygun olarak yetiştirmek değil, aynı zamanda ormanların çeşitli tehlikelere karşı korunması, bu yönde gerekli tedbirlerin zamanında alınması ve bu tedbirlere rağmen ortaya çıkabilecek tehlikelerle mücadeleye hazır bulunulması gerekmektedir.

Orman alanlarımızda meydana gelen yangınlar zeytin ağaçlarına, hayvancılığa, arıcılığa ve diğer tarımsal alanlara da büyük zararlar vermektedir.

2007 yılında tarihinin en büyük orman yangınlarını yaşayan Türkiye'nin hâlâ orman yangınlarına karşı ulusal bir politika oluşturamadığı ve Sayıştay Başkanlığının 2004 yılında TBMM'ye sunduğu raporda öne sürüldüğü üzere "Hükûmetin orman yangınları için yapılan uyarıları dikkate almadığı" görülmektedir.

AKP Hükûmetinin, orman yangınlarının önlenmesi, ormanlarda açma yapılması ve ormanların işgalini önleyecek önlem almak yerine, 2/B statüsündeki orman alanlarını yerli ve yabancı şirketlere satma ısrarı; ormanların yağmalanmasını, ormanlarda açma açılmasını, “madencilik” adı altında tahrip edilerek ya da yakılarak insan eliyle yok edilmesini âdeta teşvik etmektedir. Kamuoyunda orman yangınlarıyla ortaya çıkan alanlara imar izni verileceği ve bu alanların turizm ve konut alanlarına dönüşeceği ya da satılacağı yönünde bir kaygı yaşanmaktadır.

Bu bağlamda, orman yangınlarının çıkış nedenlerinin araştırılması, alınan önlemlerin yeterliliği, bugüne kadar yaşanan can kayıplarının sorgulanması, yönetimden kaynaklanan görev ihmallerinin sorgulanması ve benzeri konular da ortaya çıkabilecektir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, oturumun başında, grup başkan vekillerinden Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Engin Altay’ın Kamışlı bölgesinde Rus askerlerinin yığınak yapmasıyla ilgili bilgilendirme talebi doğrultusunda, Hükûmet yetkililerinden Sayın Nabi Avcı bilgilendirme yapmak üzere Genel Kurula gelmişlerdir.

Sayın Bakan, yerinizden mi kürsüden mi?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Nasıl isterseniz.

BAŞKAN – Kürsüden söz vereyim isterseniz.

Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın, Kamışlı bölgesinde rejim güçleriyle birlikte belli bir Rus askerî varlığının söz konusu olduğuna ilişkin açıklaması

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce usul hakkında kısa bir açıklama yapmakta yarar var.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Sayın Bakanım, ne kadar arkadaşın sizi dinlediğini de görün.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Kulisten dinliyor onlar.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Devamla) – Bu açıklamayı Millî Eğitim Bakanı olarak değil nöbetçi bakan olarak yapıyorum çünkü daha sonra “Millî Eğitim Bakanı niye bu işlerle uğraşıyor?” gibi polemiklere de neden olmak istemiyorum.

Efendim, Kamışlı’yla ilgili sorulan soruya Dışişleri Bakanlığımızdan verilen bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum: Suriye’de rejim güçlerinin kontrolünde olan yerleşim yerlerinde, bölgelerde rejim güçleri ile Rusların birlikte hareket ettikleri doğru. Kamışlı’da da rejim güçleriyle birlikte belli bir Rus askerî varlığının söz konusu olduğu doğru. Burada, Kamışlı’da rejim güçleri, Rus askerleri ve PYD birlikte hareket ediyorlar. Dışişleri Bakanlığının verdiği bilgi bu.

Saygılarımla arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bir tehdit söz konusu değil, değil mi Sayın Bakanım?

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bizim için bir tehdit söz konusu değil yani.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Yok.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Zaten bilgi de doğru değil Sayın Başkan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Değil mi?

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – PYD’nin Rusya’yla, rejimle birlikte hareket ettiği bilgisi doğru değil.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – PYD adına açıklama yapmak istiyorsanız, siz açıklayın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Açıklama yapma hakkına sahip değiliz ama Meclise doğru bilgi verme durumunda olmanız lazım.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Böyle bir yetkiniz varsa, böyle bir ihtisabınız varsa açıklayın.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Eldeki mevcut bilgiler neyse onu açıkladılar İdris Bey.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Görüyoruz, Sayın Bakanın cevabı veya verdiği bilgi bir cümleyle yetinildi. Gruplar olarak da elbette bir değerlendirme yapmamız gerekir mi? Bir söz almak istiyoruz.

BAŞKAN – Takdir sizin Sayın Akçay. İsterseniz grup başkan vekillerine yerlerinden söz verebilirim, Sayın Bakanın yaptığı açıklama doğrultusunda.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Konu önemli Sayın Başkan, kürsüden ifade etmemizde fayda var.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Dün yaptığınız gibi yine kürsüden yapabiliriz efendim, beş on dakikayı geçmemek üzere.

Bari biz bilgi verelim Sayın Bakana da o bilgilensin bu konuda. (MHP sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Türkiye’nin dış politikasını ilgilendiren bir husus.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Gazete başlığını okudu geldi.

BAŞKAN – Sayın grup başkan vekillerine yerlerinden söz vereceğim.

Sayın Akçay, sırayla isterseniz söz hakkınızı kullanabilirsiniz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Evet, grubumuz adına Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Ümit Özdağ konuşacak.

BAŞKAN – Peki, Sayın Özdağ’ın mikrofonu açalım.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Kürsüden değil mi efendim?

BAŞKAN – Yerinden Sayın Akçay, yerinizden vereceğim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Aslında kürsüden olabilirdi efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özdağ.

31.- Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ’ın, Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÜMİT ÖZDAĞ (Gaziantep) – Sayın Bakana, verdiği bilgi için çok teşekkür ediyorum.

Önceden, Millî Eğitim Bakanı olduğu hususunun altını çizmesi, hakikaten, bu cevaptan sonra çok da iyi oldu, yerini buldu, teşekkür ediyorum. Dışişleri Bakanlığı sadece size bugün bizim sabah gazetelerde okuduğumuz hususu da bildirmiş ama onun dışında bir şey yok bu açıklamada. Oysa Meclisin bilmesi gereken husus, Suriye’nin kuzeyinde bir taraftan Cerablus’un hemen altından, Amerikan birlikleriyle birlikte veya Amerikan özel kuvvetleriyle birlikte PKK ve PYD’lilerin hareket içerisinde oldukları ve Türkiye’nin girilmez bölge olarak ilan ettiği bölgeye nüfuz edeli çok olması… Aşağı yukarı 20 kilometre bir mesafe kaydettiler ve bu 90 kilometrelik alan -Türkiye’nin “girilmez” dediği- Halep’in kuzeyinde iyiden iyiye daraldı; 70, 60 kilometreye kadar düştü. Bu konuyla ilgili, Hükûmetin çok açık bir tavrı olmasına rağmen, “Buraya kimse nüfuz edemez, PKK buraya giremez.” demesine rağmen PKK girdi ve ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetiyle de alay eden açıklamalar yapıyor.

Öbür taraftan, yine, Suriye’nin kuzeyinin diğer ucunda ise PKK, PYD, Suriye rejimi ve Rusya arasında bir iş birliğinin olduğunu görüyoruz. Bütün bunların Türkiye’nin millî güvenliğini yakından ilgilendirdiği ve tehdit ettiği ortada ve Ankara’da Hükûmetin temsil ettiği pozisyonu da açık bir şekilde ihlal ediyor, tehdit ediyor, millî güvenliğimizi tehdit ediyor. Fakat, bu konuyla ilgili ne yazık ki ne Hükûmetten yoğun bir bilgi, bırakın yoğunu, az bir bilgi veya protestoyla bile karşı karşıya değiliz. Bir suskunlukla geçiştiriliyor; hatta, girenlerin Arap birlikleri olduğu, PYD, PKK’lılar olmadığı gibi açıklamalar da yapıldı. Bu doğru değil, bunların PKK’lı PYD’li olduğunu hepimiz biliyoruz. Buna ne zaman tepki gelecek? Türkiye, bu “girilmez” dediği alana yapılan saldırıyı engellemek için ne zaman, hangi tavrı alacak, merakla bekliyoruz Sayın Bakan.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özdağ.

Sayın Baluken, buyurun.

32.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, tabii, Sayın Bakanın vermiş olduğu cevap AKP Hükûmetinin Parlamento iradesini ne kadar ciddiye aldığını da bir yönüyle ortaya koymuş oldu. Bir tek cümleyle, herhangi bir bilgiye, veriye dayanmadan, önümüzdeki dış politika perspektifinin ne olduğuyla ilgili tek bir cümle kurmadan vermiş olduğu bilgi; doğrusu iyi olmamıştır, yani hiç vermeseydi herhâlde bu Parlamentonun iradesine saygı açısından AKP Hükûmetinin karnesine bir negatif puan daha yazılmamış olacaktı.

Tabii, şu anda Orta Doğu’nun en önemli gündemlerinden birisi ve Orta Doğu denkleminin kilidi Suriye’de şekilleniyor. Suriye’de biz başından beri AKP Hükûmetinin yanlış politikalarda ısrar ettiğini, mezhepçi birtakım politikalar ekseninde, orada uluslararası meşruiyeti olmayan birtakım çete yapılarıyla iş tuttuğunu ve bunun ileride de Türkiye’ye ağır faturalar getirebileceğini ifade ettik ve bu konuda defalarca uyarılarda bulunduk. Türkiye’nin yapması gerekenin Suriye’deki savaşta fiilî bir taraf olmak değil, Suriye halklarının iradesini esas alarak gerek Suriye’de gerekse de Orta Doğu’da barışçıl diplomatik çabalarda bir öncülük rolü oynamak olduğunu ifade ettik. Ama buna rağmen AKP ısrarla oradaki vekâlet savaşlarının bir tarafı olmayı yeğledi. El Nusra çeteleriyle Serekaniye’de başlayan serüven, IŞİD çeteleriyle Kobani’de devam ettirildi. Bugünde yine Ahrar el Şam, El Nusra, işte birtakım yeni MİT eliyle oluşturulmuş olan tugaylar aracılığıyla Cerablus üzerinde hayata geçirilmek isteniyor. Bunlar son derece tehlikeli yaklaşımlar. Biz, başından beri Suriye’de Kürtlerle ve Rojava halkları başta olmak üzere, Suriye halklarıyla birlikte hareket edilmesi durumunda demokratik Suriye Cumhuriyeti’nin oluşumuna Türkiye’nin katkı sağlayabileceğini ifade etmiştik, bugün de aynı hususun altını çiziyoruz. Ancak, görebildiğimiz kadarıyla, kendi kafasında Esad rejimini ve Kürtleri bir düşman algısı olarak oturtan AKP, şimdi Esad rejimi üzerinde de bir esneme yarattı ancak Kürtlerle olan bu hasmane tutumunu devam ettiriyor ve bunu da daha çok uluslararası diplomaside PYD’nin terör örgütü olduğu iması üzerinden bir diplomatik çabayla sürdürmek istiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Müsaade ederseniz toparlayayım.

BAŞKAN – Evet, tamamlamanız için buyurunuz Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Şu anda dünya ülkelerinden hiçbiri PYD’yi terör örgütü olarak görmüyor. Açık bir şekilde konuşmak gerekirse, Türkiye dışında hiç kimse PYD’yi terör örgütü olarak görmüyor; tam tersine, PYD’yi, IŞİD gibi bir terör örgütüne karşı insanlık onurunu kurtaran Rojava halklarının iradesi olarak görüyor. PYD bugüne kadar Türkiye’ye karşı tek bir düşmanca eylem ya da tutum içerisinde olmamıştır, Türkiye sınırlarına yönelik PYD eliyle tek bir fiilî saldırı olmamıştır. Suruç’ta, Ankara’da, Diyarbakır’da bomba patlatmamıştır; tam tersine, Süleyman Şah Türbesi’nin taşınması sırasında da görüldüğü üzere, Türk askerinin IŞİD barbar çeteleri tarafından katledilmesinin önüne geçmek için de o operasyonel süreçte kendi tarihî sorumluluğunu da yerine getirmiştir. Dolayısıyla, Türkiye’nin PYD’yle ilgili, Kürtlerle ilgili bir düşman algısı yaratmak yerine, Cenevre görüşmelerinde, Demokratik Suriye Güçleri ve PYD başta olmak üzere, muhatapları doğru tanımlayarak barışçıl diplomatik çabalara destek vermesi, bu konuda demokratik Suriye Cumhuriyeti’nin inşasına katkı sunması tek çıkış yoludur diye düşünüyoruz. Buradaki yapay düşmanlık algısının da hiçbir şekilde kabul edilemez olduğunu ve tarih önünde de mutlaka kaybetmeye mahkûm olduğunu ifade etmek istiyoruz.

Hükûmet yetkililerine bir küçük tavsiyem var: Çok büyük cümleler kullanmayın, yakın bir gelecekte o cümlelerin tamamını geri çekmek zorunda kalırsınız. O nedenle, şimdilik bu uyarıyla yetineyim.

Sağ olun, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

Buyurunuz Sayın Altay.

33.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Aydın Milletvekili Mehmet Erdem ile Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, benim ayrıca bir hususla ilgili de hem Genel Kurulu hem Sayın Aydın Milletvekili Mehmet Erdem’i bilgilendirmem icap ediyor. O bakımdan bir dakikalık ek süre talebim olacak.

Biraz önce yerinden söz alan AK PARTİ Adıyaman Milletvekili herhâlde, Mehmet Erdem…

Doğru mudur?

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Aydın.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Burada “Adıyaman” yazıyor.

BAŞKAN – Aydın Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Aydın Belediye Başkanımızın gene hemcinsinden bir kadın muhtarımıza yönelik bir baskı süreci uyguladığından bahsetti, böyle bir konuşma yaptı. Konuşma metnini aldım, inceledim. Bir pazar yerinin kömür deposuna çevrildiği ve mahalle halkının bundan müşteki olduğuna dair bir iddia var. Belediyemizle temasa geçeceğiz, sağlıklı bir bilgi alıp Genel Kurulu ve sayın milletvekilimizi bilgilendireceğiz. Önce onu bir söylemek istedim.

İkincisi: Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; belli ki Türkiye daha önce yani AKP’den önce Orta Doğu’da ilk 11’deyken önce yedek kulübesine, sonra tribüne oturtulmuş görünüyor. Korkarım, böyle giderse Türkiye Orta Doğu sürecinde tribünden de stat dışına atılacak. Bu, AKP'nin bölgedeki dış politikasının yanlışlıklarının sonucu.

Gene, şunu artık görüyoruz: Sayın Bakanın da bu Rus askerî varlığının sınırda konuşlanmasını kabulü, itirafı, her ne kadar “merkezî hükûmet askerî birlikleriyle birlikte” dese bile, belli ki Rusya bölgeye yerleşiyor. Hem havadan hem karadan Rusya, güney sınırımızda, 900 kilometrelik sınırımızda çok sorunlu bir bölgede inisiyatif alıyor.

Şimdi, işin özü şudur: Şam’da namaz kılacakken Suriye sınırına kılıç mesafesi yanaşamayacak hâle geldi Türkiye. Bu, Hükûmetin ayıbıdır; bu, Hükûmetin bu politikaları neticesinde dış politikada ve bölgede Türkiye'nin itibarsızlaştığının açık bir göstergesidir. Bunu Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir üyesi olarak, tabii, içimize sindiremiyoruz.

Ayrıca, Hükûmete şu hatırlatmayı da yapmak isterim: Bu süreçte başlangıçta bizi ortaya atanlara karşı Türkiye “Şimdi bizi niye denklem dışı bıraktınız?” diye hesap sormak zorundadır. Türkiye'yi bu işe kim attı, kim öne sürdüyse, kim ileri sürdüyse Hükûmet şimdi onlara gitsin “Biz şimdi niye denklem dışında kaldık?” diye bir sorsun bakalım. Böyle dış politika olmaz. Türkiye'nin itibarı her şeyden önemlidir; elbette yurtta sulh, cihanda sulh ilkesi çerçevesinde.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Altay.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bakan…

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – İzin verirseniz bu konuşulan konularla ilgili bir iki açıklama yapmak istiyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Birinci bakanın açıklamasından farklı bir şey mi? On dakika söz hakkı doğdu bize.

BAŞKAN – Sayın Bakan, kürsüden mi, yerinizden mi?

Sayın grup başkan vekillerine yerlerinden söz verdim ama.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Kürsüden.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yerinden yapsaydınız Sayın Bakanım.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – İki adım ikisinin arası, bir şey fark etmez.

BAŞKAN – Peki, buyurunuz Sayın Bakan.

34.- Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş’in, Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken ile İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Evet, çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, gündemimizde bu olmadığı hâlde yani siyasi parti gruplarının bir mutabakatı olmamasına rağmen, tabiri caizse, piyasadaki adıyla korsan bildirilerle Türkiye'nin dış politikası ve güvenlik konuları burada konuşulmaz, konuşulamaz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bu ne biçim laf ya!

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – Yani bunun bir gündeminin olması lazım ve bu gündemle birlikte konuşulması lazım.

İki, birçok partinin yetkilisi ısrarla gazete haberi hâline gelmiş bir konuda bilgi soruyor. Sayın Bakan o arada Dışişleriyle görüştüğü için o burada Genel Kurula bilgi arz ediyor, sonra da çıkıp “İtiraf etti.” diyorsunuz. E, peki, muhalefetteki saygıdeğer grup başkan vekilleri, milletvekilleri, Sayın Özdağ, Sayın Baluken Suriye’de yaşıyor gibi yetkin bilgiler veriyor, onlarınkini de itiraf diye mi, mesela Sayın Baluken’inkini “PYD adına resmî açıklama yapıyor ve itiraf etti.” diye mi o zaman algılamalıyız? Yani Genel Kurul bir soru soruyor, bir sayın bakan Hükûmet adına bilgi verdiğini ifade ediyor, arkasından dönüp “İtiraf etti.” diyorsunuz.

Şimdi, bunlara değindikten sonra, Suriye, uluslararası kurallara göre problemli ama hâlâ egemen bir ülkedir ve Suriye rejiminin dışında o bölgede bulunanların hepsi farklı gruplardır. Terör gruplarının size yakın olanı iyi, öbür tarafa yakın olanı kötü olamaz. Terörist, teröristtir. Yani “Benim teröristim öbür teröristle kavga ediyor, onun için benim teröristim iyi.”; bu algıyı Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bu çatının altında ifade etmemek lazım.

Şimdi, Rus birliklerinin Suriye’de konuşlanması, yani Kamışlı’da, Türkiye hududuna yakın bir yerde konuşlanması ve bunu da bazı kıymetli arkadaşlar bir tehdit midir, yani Türkiye’ye karşı bir hazırlık mıdır diye… Ben, sadece, Genel Kurula bilgi arz ederken Türkiye’nin bir NATO ülkesi olduğunu ve Kamışlı’da miktarı ne olursa olsun -Suriye’de zaten Rusya Federasyonu’nun yaptıklarını biliyoruz- oradaki birliklerin NATO üyesi olan Türkiye’ye karşı bir tehdit olamayacağını saygıyla arz ediyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Altay, buyurunuz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, yapıcı olmak istiyorum. 59’a göre on dakika konuşma hakkım doğdu.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Efendim, 59 hükmü uygulanamaz, gündeme geçtik. Böyle bir şey olur mu?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ne münasebet! Nabi Avcı’nınkinden doğmayabilir, Sayın Bakanınkinden doğar. Ayrıca da ben kullanmayacağım. Bak, beni hasta etmeyin!

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkan, İç Tüzük’e bakalım bir.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Kullanmayacak o yüzden. Teşekkür ederiz Sayın Başkan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ama bir sataşma var, yani “itiraf mitiraf”, “korsan bildiri”, bunlar hoş şeyler değil. Cevap vermek istiyorum müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Altay.

Sataşmadan iki dakika söz veriyorum.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş’in yaptığı açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (İstanbul)- Teşekkür ederim Sayın Başkan, sayın milletvekilleri.

Sayın Bakan, dış politika sizin tekelinizde değil, Türkiye de sizin tekelinizde değil, burada oturan hiç kimse de raf elması değil.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ne değil?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Raf elması değil. Yani muhalefet partisi grup başkan vekillerinin Türk dış politikasıyla ilgili ikişer dakikalık konuşmalarına “Korsan bildiri yayınladılar.” demek, en hafif ifadeyle ayıptır Sayın Bakan. Siz tecrübesiz bir siyasetçi de değilsiniz.

Biz memleketi düşünüyoruz. Ülkenin bekasını düşünüyoruz. Batırdığınız, rezil ettiğiniz Türk dış politikasını daha iyi, daha olumlu hâle nasıl getiririz onu düşünüyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, sizin Hükûmetiniz, önceki Hükûmetiniz değil miydi “Önümüzdeki cumaya gidip Şam’da namaz kılacağız.” diyen? Ben de dedim ki: Suriye’ye, sınıra bir metre mesafeye yanaşamaz hâle geldiniz. Bu hoş bir şey mi? Doğru bir şey mi?

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Siz Esad’la yan yana durdunuz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Fotoğraf çektirirseniz öyle olur.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Şimdi, itiraf ya da değil. Biz milletvekiliyiz. Böyle bir haber var. Bize telefonlar geliyor. İşin aslı nedir dedik. Bunu da mı demeyecektik? Buna da mı tahammülünüz yok? Yani muhalefet size soru sormasın, muhalefet sizi denetlemesin… Böyle bir şey yok. Her şeye rağmen Türkiye’de demokrasi vardır. Tahrip etmiş olsanız da, kırıp dökmüş olsanız da bu ülkede hâlâ parlamenter demokratik sistem vardır. Anayasa vardır. Buna uyacaksınız.

Söylediğimi tekrar ediyorum: Sizi başlangıçta bu işe kim attı? Çıkın dürüstçe bu milletin vekillerine deyin ki: “Ey milletvekilleri, bize öyle bir gaz verdiler ki, bize kimi başka Batılı –neyse söylemeyeyim- ülkeler öyle bir gaz verdiler ki, biz o gazla Şam’a gidip namaz kılacaktık. Fakat biz, şimdi, denklem dışı bırakıldık.” Şunu itiraf etsenize. İşin özü budur. Olan budur.

Bunu söylemek yerine, muhalefeti korsan bildiri yayınlamakla suçlamak… Eminim ve anlıyorum ki, siz, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nü de hiç okumamışsınız. Okusanız, buraya gelip “Muhalefet grup başkan vekilleri korsan bildiri yayınlıyor.” demezdiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bir yarım dakika rica ediyorum.

BAŞKAN – Tamamlayınız lütfen Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bu, sizin Parlamentoya saygısızlığınızın da açık bir göstergesidir. Sizi kınıyorum Sayın Bakan. (CHP sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Baluken, buyurunuz.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, İç Tüzük 59’uncu madde son derece açık, “Hükümet, olağanüstü acele hallerde gündem dışı söz isterse, Başkan, bu istemi yerine getirir. Hükümetin açıklamasından sonra, siyasi parti grupları birer defa ve onar dakikayı aşmamak üzere, konuşma hakkına sahiptirler.”

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Bakan öyle bir söz talebinde bulunmadı.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Şimdi, Sayın Bakan sınırdaki olağanüstü bir gelişmeyle ilgili Parlamentoya bir bilgilendirme yaptı. Dolayısıyla burada bizim parti grubumuza da on dakika cevap verme hakkı doğmuştur.

BAŞKAN – Sayın Baluken, Hükûmetin böyle bir talebi olmadığı için yerinden kısa bir açıklama yaptı.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Gündeme geçildi Sayın Başkan.

BAŞKAN - Dolayısıyla…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Hayır, Hükûmetin talebiyle söz verdiniz zaten, Sayın Bakan sizden talep etti.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Hayır, ben soruya cevap verdim.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Hayır, sizin talebiniz üzerine…

BAŞKAN – Sayın Baluken, Sayın Engin Altay’ın talebi üzerine cevap vermek üzere Sayın Bakan söz aldı.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Evet, öyle oldu.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Fark eden bir şey yok ki Sayın Başkan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Var Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Baluken, size de…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Hayır, olağanüstü acele hâllerde Hükûmet buraya gelip bir bilgilendirme yapınca…

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Olağanüstü bir durum yok.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Olağanüstü durumla ilgili bir açıklama yapmadım.

BAŞKAN – Zaten grup başkan vekillerine yerlerinden söz verdim Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Hayır, hayır Sayın Başkan, yani bu konuda İç Tüzük son derece net. Yani bizim on dakika Sayın Bakanın verdiği bilgiyle ilgili görüşlerimizi ifade etme ve Genel Kurulu bilgilendirme hakkımız var.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Ettiniz…

BAŞKAN – Sayın Baluken…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Talep grup başkan vekillerinden gelmiş olabilir ya da Hükûmetten gelmiş olabilir. Şu anda mevcut realite şu: Olağanüstü bir durum var.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Hayır, olağanüstü bir durum yok.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Olağanüstü durumla ilgili de Hükûmet Genel Kurula bilgilendirme yapmıştır. Dolayısıyla bize de İç Tüzük 59’a göre on dakika Genel Kurula bilgilendirme söz hakkı düşüyor.

BAŞKAN – Sayın Akçay, sizi de bir dinleyelim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, hem 59’uncu maddeye hem de 69’uncu maddeye göre söz hakkı doğmaktadır. Sayın Altay’ın Hükûmet tarafından bir açıklama yapılması talebi bizim de katıldığımız bir talepti ve biraz evvel ifade ettiğiniz gibi Sayın Altay’ın bir açıklama yapılmasına cevap değildir, Hükûmetin bir açıklaması faaliyetidir. O nedenle, gruplara onar dakika söz hakkı doğar.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Ben soruya cevap verdim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Tamam, Sayın Türkeş ne yaptı o zaman?

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Aslında yerinden de değildi. Fakat daha sonradan da diğer Sayın Bakanın konuşması da açıkça bir sataşma içermiştir. O nedenle, 59 ve 69’a göre söz talep ediyoruz.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – 69’a zaten girmedik…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, madde 59 gayet açık. Kimsenin söz söylemesinden çekinecek hâlimiz yok, tabii ki konuşulabilir, tabii ki değerlendirilebilir ancak sizler de İç Tüzük’ün uygun şekilde yürütülmesi için oradasınız. Gündeme geçmeden önce Hükûmetin konuyla ilgili bilgilendirmesi varsa her gruba onar dakika süre düşer. Ancak, gündeme geçtik, öncekiler okundu, dolayısıyla gündem dışı gibi düşünmemek lazım bu çalışmayı. Sayın Altay’ın ifadesinden sonra Sayın Bakan cevap verdi. Arzu ederlerse, takdir zatıalinizin ama madde 60’a göre yerinden söz tabii ki verilebilir ama “Bu, Hükûmetin bilgilendirmesi.” deyip ardından her gruba on dakika vermenin İç Tüzük’e aykırı olduğunu düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Biz talebimizde ısrarcıyız.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Sayın Başkan, izin verirseniz…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bakan.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Konu bir kere olağanüstü değil. Yani bugünkü birçok gazetede, medyada yer almış olan, artık kamuya mal olmuş olan ve muhalefetin de fevkalade iyi bildiği…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sesi duyamıyoruz Sayın Başkan, mikrofonu açarsanız…

BAŞKAN – Mikrofonu açalım Sayın Bakan, ses duyulmuyor.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Yani olağanüstü bir durum yoktur, sadece soruya cevap verilmiştir, bu kadar.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sizin talebiniz de değil.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Bizim talebimiz de değil.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sadece bir soruya cevap verme durumu yok, yaşanan süreçle ilgili Hükûmet adına Sayın Bakan bilgilendirme yaptı.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Hayır, soruya cevap verdim.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Son derece önemli bir konu. Suriye politikası ve Orta Doğu politikasıyla ilgili, siyasi parti gruplarının Hükûmeti birtakım yanlışlardan çevirebilecek önerileri söz konusu. Dolayısıyla, bu konuda siyasi parti gruplarının söz hakkına niye karşı çıkılıyor, anlamış değiliz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Usul, usul.

BAŞKAN – Sayın Baluken, gündeme geçmiş bulunmaktayız. Biraz önce de ifade ettim, Sayın Altay’ın talebi üzerine Sayın Bakan sorulan soruya cevap verdi ve ben grup başkan vekillerine yerlerinden aynı zamanda söz verdim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bunları da korsan bildiri yayınlamakla suçladı.

BAŞKAN – Bu sözleri bir kez daha tekrarlayabilirim, yerinizden grup başkan vekillerine bir kez daha söz verebilirim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Efendim, açıkça kürsüden sataşma yapılıyor.

BAŞKAN – Sataşma için ayrı söz verebilirim Sayın Akçay, o ayrı bir şey ama bir kez daha sayın grup başkan vekillerine de yerlerinden söz vereceğim Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yani biz talebimizde ısrarcıyız, bu tutumunuzu da doğru bulmuyoruz. Eğer bu konudaki ısrarınız devam ederse tutumunuz hakkında usul tartışması açacağım.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yapmayın Sayın Başkanım, vaktimiz önemli bizim.

BAŞKAN – Sayın Akçay, siz sataşmadan dolayı söz talep ediyor musunuz?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Evet, söz talep ediyoruz efendim, hem 69’uncu maddeye göre hem 59’a göre.

BAŞKAN – Sataşmadan dolayı size iki dakika söz verelim, önce bir onu değerlendirelim.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Efendim, onlara bir sataşma yok. Benim HDP’ye söylediğim…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bakan, şimdi, isim geçtiği için sataşmadan söz talepleri var.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Hayır, Sayın Akçay HDP’nin hakkını savunuyor. Benim onlara bir sataşmam yok.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Artık yeter Sayın Bakan!

Kürsüden istiyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurunuz.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Akçay’a önce bir söz verelim Sayın Baluken.

2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş’in yaptığı açıklaması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, Meclise kuru kuruya gelmekle olmuyor bunlar, biraz İç Tüzük bilmek lazım, hak hukuk bilmek lazım. Biz hukuku savunuyoruz; İç Tüzük’ü, kendi haklarımızı savunuyoruz. Dolayısıyla tüm Türkiye Büyük Millet Meclisinin, bu sadece Cumhuriyet Halk Partisi veya HDP değil, aynı zamanda AKP’nin haklarını korumasını da biliriz, bu bizim hukuk anlayışımızdan kaynaklanır; bir.

İkincisi: Ne demek grup başkan vekillerinin konuşmalarını korsan bildiri olarak ifade etmek? Gayet açık, doğal bir şekilde Sayın Altay bahse konu Suriye’de yaşanan gelişmelerle ilgili Hükûmetin bilgi vermesini istedi, bir açıklama yapmasını istedi, herhangi bir iddiada bulunup da “Buna cevap versin.” demedi, bilgi istedi. Evet, MHP Grup Başkan Vekili olarak ben de tasvip ettim böyle bir görüşün doğru olacağını. Sayın Bakan da bir cümleyle, gazetelerden daha fazla belki bilgi alınması mümkünse, âdeta Meclisle dalga geçer gibi…

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Estağfurullah…

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Daha sonra diğer Sayın Bakan da korsan bildiriyle ifade ediyor.

Teessüf ederim! Bu galiba, AKP’nin merdiven altı siyaset anlayışının bir devamı olmalı ki bu tür şeyleri… Bunları biz Mecliste konuşmayacağız, nerede konuşacağız?

Doğru olan budur. İç Tüzük’ü savunuyoruz, hakkımızı hukukumuzu savunuyoruz. Herhangi bir partinin veya herhangi bir milletvekilinin hakkını hukukunu çiğnemek gibi bir niyetimiz olmadığı gibi savunmak gibi bir düşüncemiz olmaz. Bizim pergelimizin sivri ucu hukuka doğrudur, hukuka saplanmıştır.

Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Usul tartışmasına geçmeden önce… Sayın Bakan konuşması sırasında -İç Tüzük 69’a göre şu anda gündem işletiyorsunuz- hem şahsıma yönelik açık bir sataşmada bulundu, benim PYD resmî yetkilisi gibi ifadeler kullandığımı ifade etti hem de grubumuza yönelik “Kendine yakın terör örgütünü daha iyi gösterme…” gibi cümleler kullandı. O nedenle hem şahıs adına hem de grubumuza sataşma adına söz hakkı talep ediyoruz.

BAŞKAN – Kim konuşacak Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Şahsıma ben konuşacağım, grubumuz adına Sayın Osman Baydemir.

BAŞKAN – Peki, buyurunuz.

3.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş’in yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle şunu ifade edeyim: Biz hiçbir zaman hiç kimsenin resmî temsilcisi olarak burada konuşmayız, öyle bir şeye hiç kimsenin ihtiyacı da yok. PYD’nin HDP’nin onun adına konuşması gibi bir şeye ihtiyacı yok çünkü PYD’yi bütün dünya parlamentoları, bütün dünyadaki hükûmetler, devletler, halklar, kamuoyu yeterince fazlasıyla tanıyor. PYD’de de siyasi olarak demokratik Suriye inşasında ne düşündüğünü, nasıl bir planlama içerisinde olduğunu, orada nasıl bir mücadele içerisinde olduğunu açık bir şekilde ifade ediyor.

İkincisi: Yani burada böyle bir polemik üzerinden tartışmadan çok yapıcı birtakım şeyler söylemeye çalışıyoruz. PYD’nin de oradaki Kürtlerin de yönü Türkiye’ye dönüktür, başından beri böyledir. Ancak Türkiye ısrarla oraya yönelik düşmanca tutumundan, hasmane tutumundan vazgeçmiyor. Eğer iki buçuk yıl öncesinden başlayarak Türkiye Rojava’daki halkların iradesine saygı temelinden, oradaki Kürtlerin statüsüne, demokratik Suriye Cumhuriyeti’nin inşasına saygı temelinde yaklaşmış olsaydı bugün Suriye denkleminde en güçlü aktör olacaktı, bugün Orta Doğu’da ağırlığı en güçlü ülke olacaktı, bugün barışçıl diplomatik çabalarda en önde olacaktı ama bütün bunları yapmadığı için, salt PYD karşıtlığı, salt Kürt karşıtlığı, Kürt düşmanlığı üzerinden bir politika belirlediği için de alabildiğine yanlışların içerisinde debelenmeye devam ediyor.

Bu konularda öyle içerikten yoksun itirazlar falan yapmayın. Sayın Başbakan Suriye’yi de Orta Doğu’yu da çok iyi biliyor; onunla da defalarca yapmış olduğumuz görüşmelerde asıl çözümün nereden geçeceğini de çok iyi biliyordu. O nedenle biz Hükûmeti buradan sürekli uyarıp yanlışlardan vazgeçmesine, barışçıl diplomatik çabalarda halkların iradesini esas almaya çağırıyoruz, söylediğimiz şey budur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Baluken.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Biraz önce Sayın Bakan yine kürsüde Sayın Ümit Özdağ’ın ismini de zikretmek suretiyle sanki Suriye’deymiş gibi konuşulduğunu ifade ederek açıkça bir sataşmada bulunmuştur. Yine, sataşmadan dolayı Sayın Ümit Özdağ’ın söz hakkı…

BAŞKAN – Sayın Baydemir’e söz verelim Sayın Akçay, daha sonra Sayın Özdağ’a söz vereceğim.

Buyurun Sayın Baydemir.

4.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in, Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş’in yaptığı açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle, hürmetle selamlıyorum.

Sayın Başkan, bir yanlış bir başka yanlışla düzeltilemez, bir yalan bir başka yalanla aklanamaz. Bugün Suriye, bugün Orta Doğu bataklığının bu hâlde olmasının nedenlerinden bir tanesi de Hükûmet politikasının ta kendisidir. Bugün Türkiye’de bu kadar büyük bir trajedinin yaşanmış olmasının nedenlerinden bir tanesi de…

ALİM TUNÇ (Uşak) – Sensin!

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – …Türkiye’nin, AKP Hükûmetinin Suriye politikasının Kürt düşmanlığından kaynaklı oluşudur. Kürtler orada statü sahibi olmasın diye El Nusra, El Kaide, IŞİD organizasyonlarına göz yummak -en hafif deyimiyle göz yummak- bugün buradaki bataklığın temel nedenlerinden bir tanesidir.

ALİM TUNÇ (Uşak) – Türkiye olmasaydı kimlik bile alamayacaklardı, bir kimlik bile alamayacaktınız.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Bakın, şu anda kimi vekillerimiz, kimi gruplarımız diyorlar ki: “Suriye sınırına kılıç mesafesinde yakınlaşamıyoruz.” Ne diyordu Sayın Cumhurbaşkanı? Ne diyordu Sayın Başbakan Esad’a? “Halkının sesine kulak ver, sivil katletme, çocuk katletme.” Bugün Cizre’de ne oluyor? Bugün Şırnak’ta ne oluyor? Bugün Diyarbakır’da ne oluyor?

VURAL KAVUNCU (Kütahya) – Teröristler sivilleri katlediyor.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Aynen Esad’ı eleştirmiş olduğunuz her şey bugün bu coğrafyada gerçekleşiyor.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Şehitler…

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Sayın Başkan, bırakın Suriye sınırına yakınlaşmamayı, bugün Türkiye adım adım Suriyelileşmeye doğru gidiyor. Türkiye’nin Suriyelileşmemesi için…

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Olmaz, olmaz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Onu denediniz de olmadı.

VURAL KAVUNCU (Kütahya) – Şehit cenazesine gelir misin?

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – …iç savaşın derinleşmemesi için, kaosun olmaması için bir an önce bu politikadan vazgeçmek gerekiyor, savaş politikasından vazgeçmek gerekiyor, emperyal politikalardan vazgeçmek gerekiyor. İçeride ve dışarıda barışı inşa etmek dışında başka bir şansımız yok.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Yanlış yere söylüyorsun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİM TUNÇ (Uşak) – Eğer bu Hükûmet olmasaydı sen burada konuşamazdın.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Ölmek değil öldürmek değil, yaşatmayı önümüze hedef olarak almamız lazım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Baydemir.

Sayın Özdağ, buyurun.

5.- Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ’ın, Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş’in yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ÜMİT ÖZDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli Meclisin değerli üyeleri; doğrusu on sene düşünsem bir gün Sayın Türkeş’in bana sataşmasından dolayı buradan konuşma yapacağım aklıma gelmezdi. Hayat böyle.

“Suriye egemen bir devlettir.” dedi Sayın Bakan. Bunu Hükûmetin hatırlamış olma hususu çok önemli. Bakın, Suriye’nin egemen bir devlet olduğunu Hükûmetin temsilcisi çok net bir şekilde açıkladı. Bence yarın bütün gazetelerin manşetlerinde yer alması gereken husus budur, birincisi bu.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Telefon gider biraz sonra, yazmazlar yarın.

ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) – İkinci husus, yine Sayın Bakan, bu ülkedeki terörist örgütleri, şu terörist örgüt, bu terörist örgüt…

ALİM TUNÇ (Uşak) – Sizce nedir? Sizce nedir, sizce?

ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) – …sana uyan terörist örgüt, buna uyan terörist örgüt şeklinde yaklaşılamayacağını, teröristin terörist olduğunu ifade etti. Doğrusu buna yüzde 100 katılıyoruz. O zaman, neden bazı terör örgütleriyle -buna PYD dâhil- bu Hükûmet geçmişte görüştü ve yine, neden uluslararası çerçevede terörist örgüt olarak kabul edilen bazı örgütlerle de ilişkisi olduğuna, hatta desteklediğine dair iddialar dolaşıyor ortada. Bunların da muhakkak cevaplanması lazım.

Peki, nasıl oluyor da, muhalefette hem de Sayın Bakanın oturduğu eski koltukta oturup Suriye’nin içindekileri Hükûmetten daha iyi görüyoruz, daha iyi biliyoruz konuları? Bu da oturduğunuz yerdeki perspektife bağlı. Alparslan Türkeş’in perspektifinden bakınca daha iyi görülüyor, Recep Tayyip Erdoğan’ın perspektifinden görülmüyor ne yazık ki. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özdağ.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.01

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.18

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)

------0------

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 31’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Ondan önce, oturum kapanmadan önce usulle ilgili bir talebimiz vardı. Yani, Hükûmetin olağanüstü durumda yapmış olduğu bilgilendirmeye istinaden siyasi parti gruplarına on dakikalık söz hakkının düştüğünü ve grubumuzun söz hakkını kullanmak istediğini ifade etmiştim.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Hayır, olağanüstü duruma istinaden bir açıklama yapmadım, sorulan bir soruya cevap verdim.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Ancak, siz bunun aleyhinde bir tutum belirlemiştiniz. O nedenle bir usul tartışması talebimiz vardı, onun dikkate alınmasını talep ediyorum.

BAŞKAN – Peki, usul tartışmasını açıyorum Sayın Baluken. İki lehte, iki aleyhte sayın vekillere söz vereceğim. Önce aleyhteki konuşmacıları belirleyelim.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Aleyhte.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Lehte.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Lehte.

BAŞKAN – Sayın Baluken aleyhte, Sayın Kubat lehte, Sayın Altay lehte.

Sayın Akçay?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bana da aleyhte düştü efendim.

BAŞKAN – Aleyhte.

Sayın Baluken…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Lehte olandan başlayalım efendim.

BAŞKAN – Peki, önce lehte konuşmalarla başlayalım.

Sayın Kubat lehte…

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Efendim, önce aleyhte konuşulması lazım, biz tutumunuzun lehindeyiz zaten.

BAŞKAN – Sayın Kubat, buyurunuz.

Üç dakika süre veriyorum Sayın Kubat, buyurun.

IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın Hükümetin yaptığı açıklamadan sonra siyasi parti gruplarına onar dakika söz hakkı vermemesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; açılan usul görüşmesinde Başkanlığın tutumu lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.

Değerli Başkanım, az önce Sayın Bakanımız bir grup başkan vekilimizin çağrısı üzerine burada Genel Kurula bir bilgilendirme yaptı ve bunun üzerine HDP grup başkan vekili arkadaşımız, 59’uncu maddeye göre kendilerine de bir söz hakkı düştüğünden bahisle bu usul tartışmasını açtı. Başkanlık Divanı 59’uncu maddeyi tatbik etmedi çünkü buradaki 59’uncu madde kapsamına giren bir konuşma değildir, Hükûmet burada bir talepte bulunarak 59’a göre gündem dışı bir söz istememiştir. Dolayısıyla, bundan dolayı gruplara bir söz hakkı doğması söz konusu değildir.

Diğer yandan, 49’uncu maddede gündem düzenlenmiş. Gündem dışı, zaten gündeme geçilmeden önceki safhada talep edilebilecek bir konuşma biçimidir, İç Tüzük’te bu düzenlenmiştir. Gündemin 1’inci maddesinde “Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları” bölümünde zaten biraz önce işlem yaptınız, araştırma önergelerini okuttunuz. Dolayısıyla, gündeme geçildikten sonra 59’uncu madde hükmünün uygulanması söz konusu değildir.

Bu İç Tüzük’ü beğenmeyebiliriz ama uymak durumunda olduğumuz hepimizin malumu. En başta da Meclis başkan vekillerimizin bu İç Tüzük’e uygun davranması, keza parti gruplarının da buna uygun davranması gerekir. Elbette biz, muhalefetin söz haklarını sonuna kadar savunuyoruz çünkü burası bir müzakere yeri, herkes farklı fikirleri dile getirecek ama bu görüşlerimizi ifade ederken de İç Tüzük’ümüze uygun olarak hareket etmemiz lazım. İç Tüzük’ün söz haklarını düzenleyen 59, 60, 69, 81, 91’inci maddelerinde bunlar tafsilatlı biçimde düzenlenmiş. Dolayısıyla, burada, grup başkan vekillerinin söz talebi, ancak 60’ıncı madde çerçevesinde yerinden pek kısa bir sözü olduğunu belirten üyeye, grup başkan vekillerimize zaten Sayın Başkanımızca söz veriliyor ve aslında bu çerçevede talep karşılanacak iken ve grup başkan vekillerimiz de bunu çok iyi bilmekteyken bu usul tartışmasını sırf şuradan bir üç dakikalık daha kürsü süresi çıkarma girişimi olarak görüyorum.

Dolayısıyla, Sayın Başkanımızın 59’a göre gruplara söz hakkı verilemeyeceğine dair tutumunun yerinde olduğunu belirtiyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kubat.

Sayın Baluken, buyurunuz.

Size de üç dakika söz veriyorum.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bu mevcut İç Tüzük maddesini yorumlamanızla ilgili aleyhte söz aldım ama tutumunuzun gerçekten diğer Meclis başkan vekillerine de örnek olmasını temenni ediyorum, Sayın Ahmet Aydın da burada. Yani, bu Mecliste İç Tüzük’e göre hareket etmenin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Hangi siyasi parti grubundan talep geliyora bakmadan Meclis başkan vekilleri, İç Tüzük’te ne görüyorsa yorumunu ona göre yapmalılar ama maalesef, bugüne kadar Meclis başkanları, Meclis başkan vekilleri geldikleri siyasi parti gruplarından gelen talebe göre tavır belirlediler. Bu açıdan grubumuzdan gelen bir taleple ilgili İç Tüzük’ün size vermiş olduğu yorum hakkını kullandınız yani bu, takdir edilir bir tutum ancak yanlış yorumladığınız kanaatindeyiz. Çünkü, 59’uncu maddede Hükûmetin olağanüstü acele hâllerde gündem dışı söz istemesiyle ilgili “gruplardan talep gelmesi ya da Hükûmetin kendi isteğiyle talebi” gibi bir husus belirtilmiyor. Burada sayın bakanlar, son derece önemli bir konuda, Suriye politikasıyla ilgili Genel Kurulu bilgilendirmek amacıyla söz istediler ve gelip bilgilendirme yaptılar. Dolayısıyla, diğer siyasi parti gruplarına da konuyla ilgili bu kürsüden on dakika kendi görüşlerini ifade etme hakkı doğmuş oldu.

Şimdi, AKP Grubu ya da Hükûmet yetkilileri, niye muhalefetin söyleyeceklerinden korkuyorlar, doğrusu anlamak mümkün değil. Tabii, yani, Rojava politikası, Suriye politikası, Orta Doğu politikasıyla ilgili her türlü yanlışı yapıp bir iflasın eşiğine gelirseniz, ondan sonra işte, muhalefetin kürsüde konuşmaması için bin dereden su getirmek zorunda kalırsınız. Biz burada yapmanız gereken şeyi açık bir şekilde dile getiriyoruz. Suriye ve Rojava politikasında bugüne kadar tamamen yanlışlar yapıldı. Israr edilirse bu yanlışlarda, maalesef, hem Türkiye, Suriye ve Orta Doğu bataklığında çok büyük faturalarla karşı karşıya kalacak hem de kendi iç barışını sağlamaya dönük tarihî olarak önüne gelmiş bir fırsatı da heba edecek diyoruz. Bugün Orta Doğu’nun orta yerinde yaşayan 40 milyonluk Kürt halkı, Türkiye’nin düşmanı değildir. Hiçbir örneği burada veremezsiniz. “Herhangi bir parçadan, Kürtlerden Türkiye’ye doğru şu saldırı yapıldı, şu sınır ihlali yapıldı, şu bombalama yapıldı.” diyemezsiniz. Dolayısıyla, böylesi bir realite ortadayken Türkiye’nin de yeni Orta Doğu politikasında Kürtlerle birlikte hareket edecek, kendi iç barışına da katkı sağlayacak yeni bir dış politika perspektifine ihtiyacı vardır. Bizi susturmak yerine, söylediğimizi dikkate almanızı tavsiye ediyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Baluken’in herhâlde dili sürçtü. Sayın Buldan’ın kendi partisinden olmakla birlikte İç Tüzük’e uygun hareket ettiğini, kendi partisinin taleplerini de İç Tüzük’e göre değerlendirerek tarafsız olduğunu söyledi.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Söylediğimi tam dinleyemediniz galiba.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Doğru, bir şey demiyorum da şimdi AKP menşeli Meclis başkan vekilleri…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – İç Tüzük’ü yanlış yorumladı ama talep bizden geldiği için bizim lehimizde tavır koymadı.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Evet, yorumu ayrı tartışacağız, benim söylediğim o değil. AKP menşeli Meclis başkan vekillerinin kendi partilerinden gelen talepler doğrultusunda iş ve işlem yaptığını söylediniz, bu doğru, kabul ediyorum ama siz “AKP” demediniz, “diğer Meclis başkan vekilleri” deyince Sayın Akif Hamzaçebi’yi de bu kategoriye soktunuz. Biraz haksızlık oldu diye düşünüyorum işin doğrusu. Onu bir düzeltmemiz lazım.

Tabii, arzu ederiz ki bütün Meclis başkan vekillerimiz, geldikleri partinin görüş ve kanaatlerine değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’ne göre iş yapsınlar. Elbette İç Tüzük, zaman zaman yoruma dayalı olarak sayın başkanlar tarafından değişik şekillerde yorumlanabilir.

Şimdi, Sayın Başkan, bir izahat istedik, bir bilgi istedik, Sayın Nabi Avcı bizim talebimiz üzerine Genel Kurula iki cümlelik bir bilgi verdi ama daha sonra Sayın Türkeş’e neye göre söz verdiniz? Sayın Türkeş neye göre söz istedi? İstedi de ne söyledi? 59’a göre istediyse durum başkadır, 60’a göre istediyse durum başkadır. Şimdi, 60’a göre istediyse bizim onar dakika kullanmamız diye bir şey söz konusu olmaz ama Sayın Türkeş 59’a göre istediyse talepleri hâlinde gruplara… Biliyorsunuz tabii, bunu şey diye söylemiyorum. Bu hâl böyle. Şimdi, demek ki Sayın Türkeş buraya niye çıktığını bilmiyor. Ne sebeple, İç Tüzük’ün hangi maddesi çerçevesinde çıktığına dair de bir bilgiye sahip değil. Sonra bize “Korsan bildiriyi okuyorsunuz.” diyor. İşin özü bu. Bu ciddi meseleleri burada polemik yapmamamız lazım.

Yani “Memleketin sınırına Rus askeri dayandı.” diye gazeteler manşet atıyor, biz çok doğal olarak, bir vatanseverlik refleksiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu konuda Hükûmetten izahat istedik, tatmin edici olmayan bir izahat da aldık. Sayın Türkeş sonra çıktı, kendince burada polemik yapmaya başladı. Sayın Türkeş polemik yapacağına gitsin içine… Yani çok kötü bir hâle getirdikleri Türk dış politikasına biraz yön ve olumluluk sağlamaya çalışsın, bunu söylüyorum. Yani, Hükûmet burada muhalefete laf yetiştirmek yerine Orta Doğu sorunlarında, Orta Doğu politikalarında, özellikle de Suriye özelinde niçin denklem dışı bırakıldığımızın hesabını verebiliyorsa versin, yoksa bu konuyu kapatıp gündeme geçelim diye öneriyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Altay.

Sayın Akçay, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünkü Genel Kurul görüşmelerini hepiniz hatırlayacaksınız. HDP Grubundan Cizre’de yaşanan bazı olaylarla ilgili ve HDP Milletvekili Faysal Sarıyıldız’ın durumuyla ilgili iddialara ilişkin olarak Hükûmet tarafından bazı açıklamaların yapılması istendi, bilgi verilmesi istendi. Daha sonra, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu başkan vekili de benzeri taleplerde bulunması üzerine Başbakan Yardımcısı Sayın Lütfi Elvan geldi, bu Genel Kurulda 59’a göre bilgi verdi. Yirmi dakikalık konuşma süresi vardı, bunun yedi dakikasını kulandı ve biz grup başkan vekilleri de onar dakikalık konuşma hakkımızı kullandık. Bugün Sayın Altay’ın talebi de dünkünden hiç fark etmeksizin aynı taleptir, Hükûmetin bilgi vermesini istedi.

Suriye sınırımızın dibinde, Rus birliklerinin, Rusya’nın konuşlanması gibi bir vahim iddia söz konusu. Bununla ilgili bilgi istemekten daha tabii bir şey de olamaz. Sayın Millî Eğitim Bakanı çıktı, bir cümleyle bunu konuştu ama 59’a göre konuştu; öyle cevap verme falan değil, hiç konuyu saptırmayalım değerli arkadaşlar. Bu, önemli. 59’a göre yirmi dakikalık hakkını bir cümleyle kullandı. O, kendi takdiridir; bilgi vermedi, bilgi vermekten kaçındı. Burada, bu bilgilerin verilmesi gerekirdi. Sayın Başkana da ben özellikle hatırlatıyorum tutumuyla ilgili olarak, dün neyse bugün de yapılması gereken aynıydı.

Değerli milletvekilleri, tabii, Adalet ve Kalkınma Partisi Suriye politikasını savunamıyor, savunması mümkün değil. Ondan sonra, Suriye’de yaşananlar artık bizim de canımızı fazlasıyla yakmaya başladı. Âdeta Türkiye’yi Suriyeleştirme gayretlerini de görüyoruz, son aylarda, haftalarda yaşanan hadiseler de budur ve Suriye’de emperyalistler konuşlanmış, Türkiye üzerine hesapları da var.

Sayın Başbakan Yardımcısı, biliyorsunuz, Suriye’yle, o MİT tırlarıyla ilgili “Vallahi de billahi de gitmiyordu.” dedi. Henüz daha açıklığa kavuşmuş değil yani MİT tırları nereye gitmiş, kime gitmiş, onu açıklığa kavuşturamadılar. Şimdi de Kıbrıs’ın suyu İsrail’e gidiyor mu gitmiyor mu, o mevzular var. Bir kafa karışıklığı içerisinde Hükûmet, ne yaptığını bilmiyor ve çelişkili açıklamalar içerisinde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) – İktidarın çelişkili yönetimden ve politikalardan vazgeçmesi gerekir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akçay.

Sayın milletvekilleri, tutumumda herhangi bir değişiklik yoktur, kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

X.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ve arkadaşları tarafından, Türkiye’de hâlâ devam eden sokağa çıkma yasakları dolayısıyla baskı altında olan sağlık emekçilerinin yaşadığı sorunların araştırılması ve hak ihlallerinin tespit edilmesi amacıyla 14/1/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Ocak 2016 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

21/1/2016

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 21/1/2016 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                Çağlar Demirel

                                                                                                    Diyarbakır

                                                                                             Grup Başkan Vekili

Öneri:

14 Ocak 2016 tarihinde Diyarbakır Milletvekili Sayın Sibel Yiğitalp ve arkadaşları tarafından verilen (612 sıra numaralı), Türkiye'de hâlâ devam eden sokağa çıkma yasakları dolayısıyla baskı altında olan tüm kesimler gibi sağlık emekçileri de görevlerini yaparken can güvenliği dâhil birçok sorun yaşamaktadırlar; sağlık emekçilerinin yaşadığı sorunların araştırılması ve hak ihlallerinin tespit edilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 21/1/2016 Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Grup önerisinin lehinde ilk konuşmacı Diyarbakır Milletvekili Sayın İdris Baluken.

Sayın Baluken, süreniz on dakikadır.

Buyurunuz. (HDP sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sokağa çıkma yasaklarında sağlık emekçilerine yönelik saldırılarla ilgili vermiş olduğumuz grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama geçmeden önce, uzun bir süredir “Ölüme karşı yaşam, siyaha karşı beyaz” şiarıyla bu ülkede barış nöbeti tutan sağlık emekçilerini buradan selamlıyorum. Diyarbakır’da sağlık emekçileri, hekim arkadaşlarımız yirmi dokuz gündür, İstanbul’da on gündür, Ankara’da da dört gündür bu ülkeye barış gelmesi için, bu ülkede ölüm yerine tekrar yaşamın güncellenmesi için gece gündüz demeden fedakâr bir şekilde nöbet tutuyorlar. Buradan, bütün grubumuz adına, içerisinde bulunmuş oldukları bu anlamlı, bu değerli eylem sürecini, etkinlik sürecini bir kez daha selamladığımı ifade etmek istiyorum.

Yine, acil olduğu için… Süre yetmeyebilir. Sayın bakanlar da buradayken kendilerine de ilettiğimiz acil bir konu var. Cizre’de şu anda Helin Öncü adındaki bir gencimiz dört buçuk saati aşkın bir süredir ambulans bekliyor. Güvenlik güçlerinin açmış olduğu ateşle ağır yaralanan arkadaşımız için hem yerelde hem Ankara’da her türlü girişimleri yapmamıza rağmen bu saate kadar Helin ambulansla hastaneye alınmadı. Âdeta, Helin’in de ölüme sürüklenmesi için…

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Ellerinde silah var, elinde silah var.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Ne diyorsun Sayın Vekil?

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) - Güvenlik güçlerini suçlayamazsın burada, elinde silah olana ateş açıyorlar. (HDP sıralarından gürültüler)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ya müdahale etme! Sen uzayda mı yaşıyorsun!

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Helin Öncü’nün kimler tarafından vurulduğu bellidir. Bu kadar mı vicdanın köreldi? Genç bir üniversite öğrencisinin ailesinin de şu anda Cizre girişinde ambulans beklediğini söylüyoruz, şu ortaya koyduğun vicdansızlığa bak! Yani gerçekten büyük bir…

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Vicdansız diyemezsiniz, lütfen sözünüzü geri alınız.

Sayın Başkan…

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Neyin sözünü geri alacağım? Büyük bir vicdansızlık yapıyorsun! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Vicdansız diyemezsiniz. Vicdansız sizsiniz! Vicdansız sizsiniz!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyelim.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Bir üniversite öğrencisi ambulans gitmedi diye ölüme terk ediliyorsa, sen de bunu savunuyorsan vicdansızlığın en büyüğünü yapıyorsun demektir.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Elhamdülillah, şerefle savunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Baluken, lütfen Genel Kurula hitap ediniz.

Buyurunuz.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Sayın Bakan, size iletilen bilgiler doğrultusunda, şu anda Helin Öncü’nün de ailesi Cizre girişinde bekliyor, saatlerdir. Bir ambulans gidip, o genci alıp hastaneye götürecek ve yaşam hakkıyla, sağlık hakkıyla ilgili bir süreci işletecek. Daha önce bu süreç yerine getirilmediği için, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tedbir kararı almasına rağmen, maalesef, Hüseyin Paksoy’u ve Serkan Altun’u kaybettik. Helin’in de başına aynı şeyin gelmemesi Hükûmetinizin sorumluluğu altındadır. Orada yaralanan herkesin, orada cenaze sahibi olarak bulunan herkesin mağduriyetini gidermek Hükûmet olarak sorumluluğunuz altındadır. Dolayısıyla, özellikle kürsüden de belirtiyorum ve rica ediyorum, bu gencimizin bir an önce hastane koşullarında tedavi sürecinin başlaması için gerekli duyarlılık yapılsın. Şu anda ailesine müsaade edilirse babası gidip kızını ambulansa alacak ve hastaneye götürecek. Şu anda izin verilmeyen şey, Helin’in ailesinin gidip, Helin’i alıp hastaneye götürmesi meselesidir.

Değerli milletvekilleri, bunları belirttikten sonra -tabii süre de biraz kısıtlı, mümkün olduğunca özetlemeye çalışayım- aslında 7 Haziran öncesinden fragmanlarıyla sahaya sürülen bir savaş konseptiyle, bir savaş süreciyle karşı karşıyayız. 7 Hazirandan sonra da fragmanlarıyla seçim öncesi izlediğimiz savaşı, maalesef, bütün dehşetiyle birlikte AKP Hükûmeti sahaya sürdü. Çökertme planları, Millî Güvenlik Kurulu kararları, İmralı’daki tecrit konsepti ve en nihayetinde bahsetmiş olduğumuz 7 Hazirandan sonra devreye konulan bu savaş konseptinin bir tek amacı vardı; AKP’yi 1 Kasımda tek başına iktidara getirmek, mümkünse 367, mümkün değilse referanduma götürecek 330 milletvekilini bulmak.

Dolayısıyla, biz, 1 Kasımdan önce biraz daha hafif dozda sahaya sürülen bu savaşları, birinci saray savaşı ya da birinci saltanat savaşı olarak değerlendiriyoruz. 1 Kasım seçiminden sonra da anayasal çoğunluk elde edilmediği için daha pervasız bir savaş konsepti sahaya sürüldü; kırk elli gün süren sokağa çıkma yasaklarıyla sivil yerleşim alanları maalesef tank atışlarına, top atışlarına tabi tutuldu. Dolayısıyla, 1 Kasımdan sonra da ikinci saltanat savaşlarıyla, ikinci saray savaşlarıyla karşı karşıyayız.

Şimdi, tabii, bu saltanat savaşlarının mağduriyetini bütün toplum nasıl hissediyorsa, maalesef, sağlık emekçileri de bundan fazlasıyla payını alıyor, nasibini alıyor. Sağlık emekçilerine yönelik AKP Hükûmetinin talimatlandırdığı esedullah timleri, paramiliter güçler, JÖH, PÖH gibi birtakım savaş aygıtları bir taraftan bu emekçileri sokak ortasında infaz ederken, katlederken, bir taraftan da AKP’nin bakanları ve emirlerindeki yandaş medya aracılığıyla da oradaki gerçek ters yüz edilerek, sağlık emekçilerine yönelik şiddet ve bu infaz girişimi, katliam girişimi bir yönüyle meşrulaştırılmaya çalışılıyor.

Doğrusu, insan sağlığına saygı duymayan, sağlık emekçilerine yönelik bu yaklaşımı ortaya koyan bir zihniyetin, bir anlayışın oradaki sivil halka neler yaptığını da ben kamuoyunun takdirine bırakmak istiyorum.

Bakın, şu anda sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı yerlerden bahsediyoruz ama Dünya Sağlık Örgütünün “sağlık” tanımına göre sağlıklı olmak biyolojik, psikolojik ve sosyal olarak tam bir iyilik hâlidir. Şu anda Türkiye’de, İstanbul’dan Antalya’ya, Trabzon’dan Yozgat’a kadar, kendini biyolojik, psikolojik ve sosyal olarak tam bir iyilik hâli içerisinde hisseden bir tek yurttaşa rastlayamazsınız. Nedeni de bir tarafta oluk oluk kan akarken, bir tarafta bu ülkenin yurttaşları ölürken, askeri, polisi, genci, gerillası, sivili, çocuğu ölürken insanların rahat olmasını beklemek doğal olarak mümkün değildir.

Şimdi, bu sağlık emekçilerine yönelik, tabii süre kısıtlandığı için sadece birkaç örnek üzerinden ifade edeyim. Bakın değerli arkadaşlar, bu, en son, Cizre’de yaralandığını söylediğimiz, burada Genel Kurulda da dile getirdiğimiz, yine mutlaka hastaneye kaldırılması gerektiğini söylediğimiz Abdülaziz Yural arkadaşımızın fotoğrafı. Abdülaziz SES Cizre temsilcisiydi. Mahallede yine güvenlik güçlerinin tank atışıyla yaraladığı bir kadına yardım etmek için yaralının bulunduğu eve gitmek üzereyken, maalesef yine güvenlik güçleri tarafından açılan ateşle katledildi. Abdülaziz’in katlinden sonra, önce hem yandaş basında hem de Hükûmet çevrelerinde “Onu karşı taraftan gelen ateş vurdu.” gibi açıklamalar yapıldı ama sonra otopsi raporları vesaire gibi birtakım belgeler ateşin nereden yapıldığını ve kimin katlettiğini açık ortaya koyduğu için de yandaş basın üzerinden bu sefer, Abdülaziz’in aslında güvenlik güçleriyle silahlı çatışmaya girdiği haberleri servis edilmeye başlandı. Abdülaziz’in başına gelenler oradaki sağlık emekçilerinin başına gelenlerin özetidir. Yani “Öldürünce, katledince önce bir inkâr edelim, önce bir karşı tarafa yükleyelim. Görüntüler ortaya çıkarsa, suçumuz teşhir olursa, gençse, işte böyle genç grubuna giriyorsa da mümkünse PKK’li olarak yaftalayıp bu suçun üstünü örtelim.” anlayışıdır. Tabii, bunu kabul etmemiz mümkün değil.

Uzun süredir sağlık emekçilerinin maruz kaldığı bu sağlık hakkı gasbıyla ilgili Şehmuz Dursun örneği var, Eyüp Ergen örneği var. Her birini burada detaylandırmayacağım ama her biriyle ilgili hem Hükûmet yetkililerinin hem Sağlık Bakanlığının defalarca yapmış olduğu yanlış açıklamaları ifade etmek istiyorum.

Bakın, döneminizde Türkiye’de sağlık hakkı, maalesef uyguladığınız sokağa çıkma yasakları neticesinde işte bu beyaz bayrakla hastaneye gitmek isteyen kronik diyaliz hastalarının ya da kronik kanser hastalarının durumuyla burada rahat bir şekilde özetlenebilir.

Dolayısıyla, şu anda, mevcut, içerisinde bulunduğumuz durum, yaralıyı hastaneye götüremeyen, cenazesini kaldıramayan, bırakın sağlık hakkını, cenazesini defnetme hakkını da bulamayan bir yurttaşlık gerçeğidir.

Yani, şundan her birinizin utanması ve sıkılması gerekir: Eğer bir yaralıyı Cizre’deki bir mahalleden, Cizre Devlet Hastanesinden kaldırmak için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi karar almak zorunda kalıyorsa, oraya taşınması için önce bir AİHM koridorlarına kadar girişimler yapmak zorunda kalınıyorsa o ülkede sağlık hakkı diye bir şey kalmamıştır, o ülkede sağlık hakkı bizzat Hükûmetin uygulamalarıyla tamamen ortadan kaldırılmış demektir.

Zamanımız yeterli olmadığı için burada sözlerimi bitireceğim.

AKP’li bütün vekillerden özellikle ricam… Şimdi adınıza konuşacak sayın hatip de birçok iddia gündeme getirecek. Olsun, o iddiaları da gündeme getirsin, hepsini birlikte araştırmak için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) - ...bu önergemize destek verin, hep birlikte gidip orada yerinde tespit edelim; sağlık emekçilerine yönelik kim saldırı yapıyorsa, kim katliam yapıyorsa hep birlikte gelip burada teşhir edelim ve kınayalım diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın İnceöz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım, biraz evvel hatip konuşmasında hem grubumuzu hem partimizi itham edici birtakım söylemlerde bulunmuştur. Sataşmadan söz almak ve cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın İnceöz.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

6.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu kürsüde çok uzun süredir, 7 Haziran seçimleri, 1 Kasım seçimleri ve sonrasında burada pek çok sözlerin tekrarını duyduk. Görünen odur ki bundan sonra da duymaya devam edeceğiz. Ama bize bu sözler söylendiği süre içerisinde biz de bu sözlere her seferinde doğruları, gerçekleri milletimizin kürsüsünden söylemeye devam edeceğiz.

Bakın, şu suçlamaları kesinlikle kabul etmediğimi, bunların gerçekle en ufak bir bağlantısının olmadığını özellikle belirtmek istiyorum: Ne 7 Haziran öncesi ne 7 Haziran sonrası ne de 1 Kasım seçimleri sonucunda, asla ve kata, bu ülkenin 780 bin kilometrekaresinde yaşayan 78 milyon ferdinin hiçbirisinin, bırakın can kaybını, burnunun kanaması dahi, bizim siyasi ikbalimizden çok daha önemli olmadığını defalarca vurguladık, bundan sonra da vurgulamaya devam edeceğiz.

Bugün ülkemizde, özellikle doğu ve güneydoğuda, İstanbul’da, öbür tarafta sürdürülen bütün mücadeleler -hiçbir şekilde, bir gerilla vesaire, bunları kabul etmiyoruz- terörle mücadeledir ve terörle mücadele konusunda, 7 Haziran sonrası, 20 Temmuzdan itibaren polislerin evinde uyurken katledilmesi, bir komutanın ailesinin gözü önünde katledilmesi, daha yakın zamanda Diyarbakır’da Çınar’da gece düzenlenen saldırıyla, terör saldırısıyla sivil vatandaşlarımızın hayatını kaybetmesi… Bugün orada süren operasyonların, ilmek ilmek, saniye saniye, dakika dakika polisimizin ve jandarmamızın… Buradan onları, şükranla, kendilerini kutluyorum. Eğer bu mücadele bu kadar sürüyorsa, sokağa çıkma yasakları bu kadar süre uygulanıyorsa bunun bir tek sebebi var: Orada sivil vatandaşımızın hayatına verdiğimiz değer, önem ve oradaki vatandaşlarımızın da diğer bölgelerdeki, illerdeki, mahallelerdeki gibi, güvenlik içinde bundan sonra da, Silopi’de, Cizre’de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - …Sur’da, her bölgede hayatlarını sürdürebilmesi için alınan tedbirdir ve terörle mücadeledir.

Bu konuda, özellikle bunun hiçbir şekilde hiçbirimizin siyasi ikbal meselesi olmadığını, ülkemizin ve milletimizin bölünmez bütünlüğü, 780 bin kilometrenin bir ve beraber yaşama kaderi için yapılan bir terörle mücadele olduğunu bir kez daha vurgulama gereği duydum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın İnceöz.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın hatip konuşması sırasında yanlış bilgiler verdiğimizi ve burada sürekli algı yönettiğimizi ifade etti. Açıktan sataşmada bulundu, sataşmadan söz istiyorum.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Sayın Başkanım, ben de söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Baluken, 69’a göre iki dakika söz veriyorum.

7.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sanırım, sayın grup başkan vekili yine bir dil sürçmesine imza attı.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Hiç atmadım.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Yani “Vatandaşlarımızın burnunun kanaması siyasi istikbalimizden daha önemli değildir.” demekle aslında bilinçaltının nasıl şekillendiğini ele vermiş oldu.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Özellikle söyledim tekrar.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Ben bir hekimim. Yani, dil sürçmeleri öyle basitçe geçiştirilecek şeyler değil. Dil sürçmeleri, bilinçaltının dışarıya yansımasıdır. Psikanalizde de böyledir, psikiyatride de hep böyle öğretirler. Dolayısıyla, söylediğiniz cümleler doğru, biz de aynı şeyi söylüyoruz.

Ortadaki gerçeklik açık ve nettir arkadaşlar. Yani, bu ülkede 7 Haziran seçimlerinden önce, kırk yıllık bir çatışmayı bitirerek, kalıcı bir barışı sağlayarak, belki bugün suçlamış olduğumuz siyasilere Nobel Ödülü getirecek bir barışın eşiğindeyken birdenbire büyük bir kaosun, büyük bir savaşın içerisine sürüklendik. Bu ülkede sizin milletvekilleriniz, sizin Hükûmet yetkilileriniz, en üst düzeyde bakanlarınız şunları söylemediler mi, “Başkan olsaydı bunlar olmazdı.”, “400 milletvekili verin, huzur içinde çözelim.”, “Ya kaos ya istikrar.”, “Biz ‘Kaos ya da istikrar.’ dedik, millet kaosu seçti. Şimdi de bu faturayı ödemek zorundasınız.” demediler mi? Seçimden sonra, 7 Hazirandan sonra “Çözüm sürecinin bundan sonra artık sadece filmini çekersiniz.” demediler mi? E, bütün bunlar ortada. Ben defalarca, bu kürsüden, çözüm sürecinde masanın nasıl devrildiğini, masa yok, çözüm yok, taraf yok, mutabakat yok, izleme heyeti yok noktasına nasıl geldiğini ifade ettim. E, hem sizin hem sayın bakanlarınızın yapmış olduğu itiraflar da ortadayken bu savaş konseptini farklı şekilde adlandıramayız. Bütün Meclisin de bu şekilde adlandırması çözüme dair en doğru yaklaşım olacaktır düşüncesindeyim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Baluken.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, özellikle tutanaklara geçsin diye söylemek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnceöz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Bakın, hiçbir şekilde, hiçbir vatandaşımızın ülkemizde can ve mal güvenliği, onların hayatları, bırakın, burnunun kanaması bile -özellikle söylüyorum, tutanaklara geçsin diye- hiçbirimizin, buradaki 550 milletvekilinin, herhangi bir şekilde partimizin, hiçbirimizin siyasi ikbalinden daha… Hayat, can meselesi söz konusu olduğunda, bunun her şeyin üzerinde olduğunu özellikle belirtmek istiyorum.

Biz hep şunu söylüyoruz: Eğer bizim ülkemizin ve milletimizin birliği, geleceği ve bekası iyi yerlere gidecekse bizim partilerimizin siyasi istikbalinin hiç önemli olmadığını söyleyen bir siyasi çizgiden ve gelenekten geliyoruz. Onun için, sözlerime… Orada başka bir mana çıktı.

HASAN TURAN (İstanbul) - O da biliyor ya, o da biliyor.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Şöyle: Söylemek istediğimiz çok net ve açık.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Onlar da anladı da işine gelmiyor.

HASAN TURAN (İstanbul) – O da biliyor da demagoji yapıyor.

LEZGİN BOTAN (Van) – Bilinçaltınız açılıyor işte, böyle bir şekilde açığa çıkıyor.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Biz cümlelerinize göre yorum yapıyoruz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Burada yapılmak istenen terörle mücadele ve oradaki vatandaşlarımızın, özellikle sivil vatandaşlarımızın…

HASAN TURAN (İstanbul) – Demagoji yapıyor.

LEZGİN BOTAN (Van) – Bilinçaltınız açılıyor.

HASAN TURAN (İstanbul) – Sizinki açıkta zaten. Sizinki açıkta, açığa çıkmasına gerek yok ki.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Lütfen arkadaşlar, cümlemi tamamlamama müsaade ederseniz…

Hiçbir sivil vatandaşımızın can kaybına uğramaması -burnunun kanamaması dâhil- için polisimiz, jandarmamız orada bir terörle mücadele gerçekleştirmekte.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sen kendi bilinçaltına bak.

HASAN TURAN (İstanbul) – Sizde bilinç mi var, altı olsun!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Terörden başka bir şey yok senin bilinçaltında, terörden!

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Hiçbirimizin istikbali hiçbir vatandaşımızdan daha…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – PKK’dan başka bir şey yok bilinçaltında!

LEZGİN BOTAN (Van) – IŞİD’den başka bir şey yok.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Dediğim gibi, bunun üstüne basa basa söylüyorum. Vatandaşımızın, ülkemizin ve milletimizin geleceği…

LEZGİN BOTAN (Van) – IŞİD, IŞİD…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Senin bilinçaltında terörden başka bir şey yok, PKK’dan başka bir şey yok senin bilinçaltında.

LEZGİN BOTAN (Van) – Niğde’deki katiller nerede? Ne yaptınız Niğde’deki katilleri?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sen kendi bilinçaltından bahset.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Arkadaşlar, bir dakika, lütfen…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Kendi milletvekiline söyle Sayın Grup Başkan Vekili.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Arkadaşlar, oradan sataşma olmasın, ben oraya gereğini söylerim.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Oradan sürekli sataşılıyor.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Oradan sürekli sataşıyorlar. Biz sizin konuşmanızı dinlemeye çalışıyoruz, sizin vekiliniz sataşıyor.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sen arkandakine bak Sayın Baluken, arkandakilere seslen.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sen laf attığın için o sana cevap veriyor.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Arkana bak, arkana. Oradakilere laf söyle, bana değil. Kendi adamlarına bak.

HASAN TURAN (İstanbul) – Oradan konuşuyor, oradan konuşuyor.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Biz burayı dinliyoruz.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Konuşuyor, konuşuyor, bari dinle.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Ülkemizin ve milletimizin geleceği her şeyin üzerindedir. Bunun üzerine bir tartışma konusunun oluşturulmasını, dil sürçmesi vesair, bunu doğru bulmadığımı da belirtmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın İnceöz, sözleriniz tutanaklara geçmiştir.

Sayın Altay, buyurunuz.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Aydın Milletvekili Mehmet Erdem’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biraz önce 60’a göre konuşan Aydın Milletvekilimiz Sayın Mehmet Erdem, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanımızın Fatih Mahalle Muhtarımıza -ki hemcinsi bir muhtardır- baskı yaptığını, bölgedeki Türkiye'nin en modern pazar yerlerinden birini kömür deposu olarak kullandığını ve kömür tozlarının ahaliyi rahatsız ettiğini iddia etti. Belediye Başkanımızdan bilgi istedik, izahat istedik. Olay şudur: Üç yıl önce –doğrudur- bir hava muhalefeti nedeniyle, fakir fukaraya dağıtılması gereken kömür o pazar yerinde çok kısa süreli bulunmuş, oraya yığılmış. Bu, üç yıl önce olmuş Sayın Mehmet Erdem.

İlaveten, bahsedilen, bahse konu pazar yerinde daha iki hafta önce tarım fuarı yapılmış. Kömür deposunda tarım fuarı yapılır mı? Sayın Erdem nerede, bilmiyorum.

MEHMET ERDEM (Aydın) – Buradayım, buradayım.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Erdem, kömür deposunda tarım fuarı yapılır mı?

MEHMET ERDEM (Aydın) – O verdiğiniz cevap doğru değil.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bilmem ben.

Ayrıca, Aydın Fatih Mahallesi muhtarlık binamız mülkiyeti Büyükşehir Belediyemize ait olan bir binadır, bunun da altını çizmek istiyorum. Bu muhtarımız ile Büyükşehir Belediye Başkanımız arasında bizce bilinen bir sorun yok. Muhtarımız bir şeye alınmışsa… Büyükşehir Belediye Başkanımız şu anda sayın muhtarımızı çaya davet etmiştir.

Ama, bu arada Mehmet Bey, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanlığı katında -3 tane müfettiş odasıyla- ne kadar ararsanız, didiklerseniz didikleyin Aydın Büyükşehir Belediyesinde lekeli hiçbir şey bulamazsınız.

Arz ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Altay.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Deligöz, siz niçin söz istiyorsunuz?

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Sataşma oldu bana da.

BAŞKAN – Ne sataşması? Nasıl bir sataşma?

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – “Vicdansız.” dedi, “Vicdansızlık yapma.” dedi. Hayır, ben vicdansız değilim. “Hayır, sen vicdansızsın.” dedi, tutanaklara geçti. Bir dakikalık bir açıklama yapacağım.

BAŞKAN – Sayın Deligöz, şimdi, ben öncelikle hem Sayın Baluken’i çok dikkatli dinledim. Sizin Sayın Baluken’e laf atmanız üzerine Sayın Baluken size cevap verdi Sayın Deligöz.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Ben laf atmadım. “Eli silahlı teröriste güvenlik güçlerimiz ateş açmıştır.” dedim. Eli silahlı teröriste… Eli silahlı terörist olmayan kimseye güvenlik güçlerimiz ateş açmamaktadır ve yanlış ihbar yapıp güvenlik güçlerini yönlendirdikleri zaman, ambulans gittiği zaman mermi yağmuruna tutuyorlar.

BAŞKAN – Sayın Deligöz, yerinizden size bir dakika…

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Her taraf çukur dolu, ambulanslar yetişemiyor.

BAŞKAN – Ben size söz vermedim henüz Sayın Deligöz.

Ben size yerinizden bir dakika söz vereceğim.

Buyurunuz.

36.- Erzurum Milletvekili Orhan Deligöz’ün, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, ben konuşmacı Baluken’e silahlı güçlerin, güvenlik güçlerimizin ateş açmasının sebebi olduğunu, karşıdaki hedef olan kişinin elinde silah olduğunu bildirdim. Çünkü çıkıp konuştukları her şey yalan, bunu herkes biliyor, Türkiye biliyor bunu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Biz barıştan yanayız, “Çocuklar ölmesin.” sözüne katılıyoruz, “…”(X)yi başta ben diyorum.

Ben kızımı daha yeni Diyarbakır’a verdim, Diyarbakır’ın merkezine, nişan yaptık, bahara düğün yapacağız. Biz de ayrım gayrım yoktur Sayın Başkanım, bundan herkes emin olabilir. Benim nasıl bir vicdana sahip olduğumu da beni tanıyanlar, bütün Türkiye bilir. Lütfen, “en büyük vicdansız” sözünü geri almasını, özür dilemesini talep ediyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Deligöz.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Yalan söylediğimi ifade etti, açık sataşmada bulundu, sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Baluken, buyurunuz.

ALİM TUNÇ (Uşak) – Yerinden Sayın Başkanım!

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Yerinden!

BAŞKAN - 69’a göre size iki dakika söz veriyorum.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

8.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Erzurum Milletvekili Orhan Deligöz’ün yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada sayın vekilin yapmış olduğu açıklama, özrü kabahatinden beter bir açıklama. Velev ki söylediğiniz doğru olsun…

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Doğrudur, bizde yalan yoktur! Sabah akşam yalan söyleyen sizsiniz!

İDRİS BALUKEN (Devamla) – …velev ki orada ambulans bekleyen sizin bahsettiğiniz şekilde elinde silahı olan bir genç olsun, öyle bir şey yok ama velev ki öyle olsun…

ALİM TUNÇ (Uşak) – Amma yaptın ya! Bu kadar yalancılık olamaz! Hiç yüzün kızarmadan yalan söylüyorsun ya!

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – “Yalan söylüyor.” deyip durmayın ya, biraz saygılı olun!

İDRİS BALUKEN (Devamla) – …sizin yasal mevzuatınıza göre ve uluslararası hukuka göre oradaki yaralıya hangi hukuk çerçevesinde nasıl davranılması gerektiğini bilmiyor musunuz? Siz nasıl milletvekili oldunuz?

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Tek bir cümle diyeceğim.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Neyin cümlesi?

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – PKK’ya silahı bırakma çağrısı yapın, ben milletvekilliğinden istifa edeceğim!

SALİH CORA (Trabzon) – Silahınızı bırakın, silahınızı.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Yaralı bir kişinin hükmünü oradaki güvenlik gücü veremez, orada infaz edemez.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – PKK’ya silahı bırakma çağrısı yapın, huzurunuzda istifa edeceğim, söz veriyorum!

BAŞKAN – Lütfen, dinleyelim sayın milletvekilleri.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – PKK’ya silahı bırakma çağrısı yapın, ben istifa edeceğim milletvekilliğinden!

LEZGİN BOTAN (Van) – Konuşma, konuşma! Ne yapacağımızı sen mi bize öğreteceksin!

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Yaralıysa da, o eğer bir suç işlemişse de, o suçu işlemişse de onu getirip hastanede sağlık hakkına kavuşturmak, yargı önüne çıkarmak oradaki güvenlik gücünün görevidir.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Siz silah gücüyle vekillik yapıyorsunuz!

SALİH CORA (Trabzon) – Sırtınızı PKK’ya dayamayın!

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – O silahlar olmasa siz vekil olamayacaktınız!

BAŞKAN – Sayın Deligöz, lütfen dinleyelim.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Dolayısıyla, senin söylediğin şekildeki bir anlayış, bir yaklaşım hem hukuktan uzaktır hem de açık bir şekilde vicdansızlıktır.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Sizin yaptığınız vicdansızlık!

ALİM TUNÇ (Uşak) – En büyük vicdansız sizsiniz!

LEZGİN BOTAN (Van) – Bir dinlemesini öğren!

BAŞKAN – Sayın Botan, lütfen yerinize oturun.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Yaralı olan kim olursa olsun…

SALİH CORA (Trabzon) – Yerde yatan cenazenin altına bomba koyuyorsunuz!

İDRİS BALUKEN (Devamla) – …yerde yatan cenazenin durumu ne olursa olsun, güvenlik gücünün yetkisi bellidir, görevi bellidir, aksi hiçbir tutum içerisinde olamaz.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Özür dilemeden olmaz!

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Senin yapmış olduğun açıklama Hükûmetin yaklaşımıdır. İşte biz de bunu diyoruz.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Özür dileyeceksin!

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Biz de başından beri diyoruz ki: Yaralılara ve cenazelere...

SALİH CORA (Trabzon) – Cenazelerin altına bomba koyuyorsunuz.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Özel bir kılıf adı altında, herkesi -tırnak içerisinde- terörist yaftası altında ölüme gönderen bir zihniyet vardır. Yaptığın açıklamayla da sen bunun ne kadar doğru olduğunu ortaya koymuş oldun.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Siz psikoloji eğitimi aldığınızı söylediniz, burada psikolojik harp yapıyorsunuz.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Hepinize saygılarımı sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Baluken.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Sayın Başkanım, özür dilemedi. Ben bunu saymam.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Neyin özrünü dileyeceğim!

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Ne özrü ya!

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Özür dileyeceksin tabii, mecbursun! Hakaret ettin, özür dileyeceksin!

BAŞKAN – Sayın Deligöz… Sayın Deligöz…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Gel, gel, gel. Neyin özrünü dileyeceğim! Vicdansızın önde gidenisin. Neyin özrünü dileyeceğim!

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Gelirim, gelemez miyim? Ne demek gel? Çıkıp özür dileceksin! En büyük vicdansız sizsiniz!

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Otur yerine, otur!

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.58

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.09

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)

------0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 31’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

X.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ve arkadaşları tarafından, Türkiye’de hâlâ devam eden sokağa çıkma yasakları dolayısıyla baskı altında olan sağlık emekçilerinin yaşadığı sorunların araştırılması ve hak ihlallerinin tespit edilmesi amacıyla 14/1/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Ocak 2016 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Şimdi, grup önerisinin aleyhinde ilk konuşma Bursa Milletvekili Sayın Kadir Koçdemir’e aittir.

Sayın Koçdemir, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

KADİR KOÇDEMİR (Bursa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerimin başında heyetinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.

Hemen bütün konuşmalarımda hatırlatma ihtiyacı duyuyorum: Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi; Türkiye'nin hukuk üreten, yasa üreten yeri ve burada bulunanların hukuka, yasaya uygun bir dili de kullanmaları gerekir. Bu bakımdan, hem Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre hem uluslararası kurumlara ve pek çok devlete göre terör örgütü olan PKK, terör örgütü ve onun mensupları da teröristtir. Bu böyleyken, uluslararası hukukta çok farklı manaya gelen “gerilla” kelimesinin ikide bir burada kullanılması, bu bulunulan ortamın ve Meclisin mahiyeti ve niteliğiyle bağdaşmamaktadır. Benzer durum “savaş” kelimesi için de geçerlidir. Savaş, iki devlet arasında olan bir husustur, bir ülkenin iç güvenliğindeki uygulamalara “savaş” demek belki dışarıda mümkündür ama Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bunun mümkün olmaması gerekir.

Saygıdeğer milletvekilleri, tarihte pek çok dramlar, pek çok trajediler, pek çok facialar iyi niyetle çıkılan yolların sonunda yaşanmıştır. Bunu ifade etmek için çok güzel bir özdeyişimiz var, der ki: “Sorsalar gaddara mağdurun, kendin gösterirmiş.” Bugün araştırma önergesine konu olan olaylar üzücü olaylardır ancak bu özdeyişin de karşılığı olan olaylardır. 7 Haziranda ilk defa geldiğim Mecliste, hemen her gün bu olaylarla ilgili tartışmalar yapılmaktadır ve bu olayların çözüm sürecinin sonucu değil de kesilmesinden kaynaklandığı iddia edilmektedir. Bizce çözüm süreci hem tarihe hem demokrasiye aykırı bir süreçti, bir ihanet süreciydi, buraya geleceği belliydi ve biz bunu bu işler başlamadan söylemiştik, maalesef, haklı çıktık.

Ben, başta burada bulunan milletvekili arkadaşlarım olmak üzere, eğer tansiyonu ölçen aletler gibi vatan sevgisini, yurt sevgisini ölçen bir alet olsa hangimizin koluna taksak o aleti, ibreyi sona vurduracağımızdan eminim. Ancak, iyi niyet ve sevgi bazen yeterli olmamaktadır. İnsanlığa Cenab-ı Allah “hafıza” diye bir şeyi, “tarih” diye bir bilimi bunun için vermiştir.

Benim akranlarım içinde menenjit hastalığına yakalananlar bulunmaktadır. Benim eşim, benim gelinlerimde de… Gelinler ile kaynanalar arasında ateşi yükselen çocuğun yorgana, battaniyeye sarılıp sarılmaması konusunda tartışmalar çıkmaktadır. Bizim annelerimiz veya ondan önce bu bilgiye sahip olmayan kadınlar evlatlarına olan sevgisi sorgulanamayacak insanlardır. Herhâlde iki insan arasındaki sevginin en hası, en zirvesi anne ile yavrusu arasındaki sevgidir. Ama, ateşi yükselince düşürme gerekliliğini bilmeyip “Sıcak ile zenginden zarar gelmez.” diye duyduğu bir şeye istinaden ateşi yükseldikçe sarıp sarmalanan çocuk havale geçirir ve kalıcı hasarlara da yol açabilir. Bugün gelinen budur. Çözüm ve ihanet süreci en hafif tabirle bu şekilde anlaşılabilir ama artık yanlış ortaya çıkmıştır.

Bu süreç, tarihe aykırı bir süreçtir çünkü bin yıllık kardeşliğimize, “millet” denen mefhumun biyolojik değil, sosyolojik bir olgu olduğu gerçekliğine aykırı bir süreçtir. Bu süreç tarihe aykırıdır çünkü 1974 Kıbrıs Harbi’nde Diyarbakır’da, Bismil’de, Silvan’da, Mardin’de askerlik şubelerinin önünde kilometrelerce gönüllü kuyrukları oluşturanların evlatlarına da hakarettir.

Yine, bu süreç tarihe aykırıdır. Yine, Kıbrıs Harbi’nde İskenderun’a sevk edilen birliklere -durduramadığı için- zılgıtlar eşliğinde pişirdikleri katmerleri, yufkaları atan annelere de bir hakarettir, onları bir inkârdır.

Bu süreç, aynı zamanda demokrasiye aykırı bir süreçtir çünkü demokraside insanların doğuştan belirlenen cinsiyet gibi, etnik köken gibi unsurlarının temsiline müsaade edilmez ve doğru bulunmaz. Demokraside çevrecilik gibi, feminizm gibi, sosyal demokrasi gibi, milliyetçilik gibi dünya görüşlerinin temsiline göre partiler kurarsınız. Ama insanlar, geldiği kökenin, doğduğu ilin, içine doğduğu şehrin mahkûmu değildir ve bugün kabul edilen bir şey, insan hakları ihlalinin en kolay yollarından birisi grup haklarıdır. Siz ülkenin bir yöresinde yaşayan bütün insanları temsilen bir siyasi partiyle oturur konuşursanız, bu sizin demokrasiyi öğrenmediğiniz veya iyi anlamadığınız anlamına gelir.

Bugün, bu süreç tıkanmış gibi gözükmektedir ancak yine hafızamız ve ders almak zorunda kaldığımız tarih bizi bir konuda uyarmaktadır. Biz bu filmi daha önce de gördük. 2005 yılından önce hiçbir terör olayı yokken Diyarbakır’a gidilip belli şeyler kabul edilip “Olursa şikâyet, sadece ölümden olsun.” denildi ve olaylar başladı. 2012 yılında teröre karşı ciddi bir mücadele verildi. Zamanın Başbakanı, 2012 Aralık ayında -burada olan arkadaşlarımız iyi hatırlayacaktır- grup toplantısını Mecliste değil parti binasında yaptığında, idam cezalarının geri getirilmesi ve bütün dokunulmazlık dosyalarının Meclise getirilmesini istiyordu ama birkaç ay sonra bir de baktık ki “…”(x) diye teröristlere selamlar gönderilmeye başlandı. Acaba, bugünkü bu kayıkçı kavgası, bugünkü bu bütün gündemi meşgul etme de Suriye’de, teröristbaşının fantezisi olan kanton ve demokratik federasyonun gerçekleştirilmesinde Türkiye’nin zaten çıkmış olduğu denkleme bir daha dönmemesi uğruna mı yapılmaktadır? Önümüzdeki günlerde bunları göreceğiz.

Ben bütün milletvekili arkadaşlarımın vicdanına seslenmek istiyorum: Lütfen, tarihe bakalım ve hiçbir şey bilmiyormuş gibi yapmayalım çünkü tarih kendisinden ders almayanları en ağır şekilde cezalandırmaktadır. Gelin, Türk milletini bu topraklar içinde yaşayan her bir ferdine kadar büyük ve onurlu bir ailenin şerefli mensupları hâlinde kucaklayan, devletin devlet olduğu, devletin başta güvenlik fonksiyonu olmak üzere bütün fonksiyonlarını tam ve eksiksiz yerine getirdiği bir sürece beraber başlayalım ama bunun için tecrübeyi, aklı ve sevgimizin yanında bilgiyi de devreye sokalım.

Bu açıdan, dün de belirttiğim gibi, mevcut yarayı kaşımaktan başka, kangrenleştirmekten başka bir işe yaramayacağını düşündüğümüz bu öneriye karşı çıktığımızı, hayır oyu vereceğimizi bildiriyor, yüce Meclisi tekrar sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Koçdemir.

Grup önerisinin lehinde ikinci konuşmacı, Antalya Milletvekili Sayın Niyazi Nefi Kara.

Sayın Kara, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, HDP’nin grup önerisi lehinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, konuşmama Cumhuriyet Halk Partisinin oluşturduğu sağlık komisyonu üyesi arkadaşlarımızdan Profesör Doktor Nurettin Demir, Doktor Çetin Arık, Doktor Ali Şeker, Doktor Murat Emir ve Orhan Sarıbal’la birlikte 11 Ocak 2016’da Diyarbakır’da yaptığımız incelemelerin izlenimlerini aktararak başlamak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Diyarbakır’a gerçekleştirdiğimiz ziyarete, oradaki çatışmalarda hayatlarını kaybeden askerlerimizin cenaze törenine katılarak başladık. Oraya gidiş amacımız, bölgede barışın ve huzurun tesisini sağlayabilmek adına neler yapılabileceği, bölgedeki sağlık personelleri hakkında basına ve sosyal medyaya yansıyan iddiaların araştırılması ve halka sunulan sağlık hizmetlerinin durumunun yerinde tespit edilmesiydi. Ancak, “barış ve huzur” diye çıktığımız yolda cenaze törenlerine dair haberi aldık, şehit cenazelerine katıldık. Şehidimizin ailesinin söylediği sözleri burada tekrarlamak istiyorum, hâlâ kulaklarımızda çınlıyor: “Ben Kürt’üm, benim oğlum da Kürt. Ölen de Kürt, öldüren de Kürt. Biz Türkiye Cumhuriyeti’ne, vatanımıza, milletimize bağlıyız. Bizim çocuklarımızı birbirine kırdırmasınlar, bunu iletin.” dediler. Daha önce, bu ziyaretimizin ardından yaptığımız basın açıklamasında bunu dile getirmiştik, sesini de dinletmiştik. Bir kere de bu kürsüden bu talebi yineleyerek tutanaklara geçmesini istiyorum: Üzerimizdeki sorumluluk büyük, bunun tek çözüm yeri de Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Bu vesileyle bir kez daha tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve milletimize sabırlar diliyorum.

Diyarbakır’daki sağlık çalışanlarının ve halkın sağlık sorunlarının tespitini amaçladığımız inceleme ziyareti kapsamında Asker Hastanesini, Valiliği, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesini, ilgili sivil toplum kuruluşlarını, İl Sağlık Müdürlüğünü, ayrıca bir aydır orada eylem yapan “Ölüme karşı yaşam, siyaha karşı beyaz duruş.” diyen sağlık çalışanlarının eylemini de ziyaret ettik ve onları buradan bir kez daha selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, buradaki halkın ve güvenlik güçlerinin, herkesin moralinin bozuk olduğunu gördük. Herkes kaygılı, herkes tedirgin. Bunu net bir şekilde saptadık. Özellikle sivil halkın, bu baskının bir kopuş getireceğine ve halkın devletle olan ilişkisinin ve devlete olan güven duygusunun zedeleneceğine dair kaygıları var.

Yaralanan güvenlik güçlerinin basında çıkan ve sağlık personelinin güvenlik güçlerinin tedavilerini gerçekleştirmekte gönülsüz olduklarını söyledikleri hastaneyi de ziyarettik ettik arkadaşlar. Bu yüzden de hastanelerin ayrıldığını söylemişlerdi. Sayın Vali, Sur’daki bölgeye, Asker Hastanesine yakın olduğu için, böyle bir ayrım yapılmadığını, oraya yakın olduğu için buraya hastaların, yaralıların yönlendirildiğini söylemişti. Bunu Üniversite Hastanesini ziyaretimizde de gördük ancak oradaki meslektaşlarımız da diğer gördüğümüz birçok kamu görevlisi de bize bunun böyle olmadığını söylediler. Bunu buradan bir kez daha teyit etmemiz gerekiyor. Ancak, sosyal medyada ve bazı yandaş medyada sağlık çalışanlarını hedef hâline getiren bu anlayışın bir an önce önlenmesi gerekiyor. Bu anlayışı şiddetle kınıyoruz. Bunlar, sadece sağlık çalışanlarını değil, bölgede hizmet veren güvenlik güçlerimiz ve halkımızın da sağlığını olumsuz etkilemektedir, moral bozukluğuna neden olmaktadır. Asla kabul edilemez.

Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde yapılan ziyaretimizde, hastanede bulunan yaralı vatandaşlarımızı, Cizre’de sokakta oynarken vurulmuş 1 çocuk ve Sur’da ses bombası patlaması sonrası yaralanmış 2 çocuğumuzu da yoğun bakımda gördük, aileleriyle de görüşerek “Geçmiş olsun.” dedik. Dileğimiz kurşunlara hedef olan son çocuklarımız olması.

Buradaki personel ve hekim meslektaşlarımız ve yöneticilerimizle bire bir görüşme imkânımız oldu. Hastane personelinin zor koşullarda, gece gündüz sağlık hizmeti vermeye çalışmalarının göz ardı edilerek ağır ithamlarla özverili çalışmalarının gölgede bırakılmaya çalışılmasının ise tamamen siyasi amaçlarla bölgeye ve personele yönelik yanlış politikaların bir sonucu olduğu kanaatindeyiz. Çatışmaların başladığı günden bu yana, bölgede onlarca sağlık çalışanı alıkonuldu. Sağlık çalışanlarına, hastanelere, ambulanslara saldırılar düzenlendi. Yapılan saldırılarda yaralılara yardıma giden 4 sağlık personeli hayatını kaybetti. Diyarbakır’da sivil toplum örgütleriyle yaptığımız görüşmelerde üç aile sağlığı merkezinin kırk gündür kapalı olduğunu, koruyucu aşıların yapılamadığını, vatandaşın sağlık hizmeti almakta yaşadıkları sorunların ciddiyetini gördük. Ne kronik hastalıkların takibi yapılabiliyor ne doğumlar ve doğum sonrası sağlık hizmetleri verilebiliyor. Bunun yanında, aile sağlığı merkezlerinin karakola dönüştürüleceği, bu nedenle de mahallelerin boşaltılacağına dair duyumlarımız vardı. İl Sağlık Müdürlüğü bunun böyle olmadığını söyledi ancak bizden bir gün sonra, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş bunu dile getirdi, “Bölgede karakollar kuracağız.” dedi. Daha sonra, bizden sonra bölgeye giden, ziyarete giden Türk Tabipleri Birliği görevlilerine sağlık merkezinin içerisinde, güvenlik görevlilerimizin “Siz hâlâ burayı boşaltmadınız mı?” dediklerini, bu açıklamalardan sonra da Sayın Valinin buranın boşaltılmayacağını tekrar söylediğini söylüyor. Dilerim böyle bir şey gerçekleşmez. Bölgede bize söylenen “Sağlık merkezi olarak hizmet verecek doğru dürüst başka bina yok.” Biz oraya karakolların değil daha kaliteli sağlık hizmeti gitmesi gerektiğini söylüyoruz.

Resmî rakamlarla 6 olarak açıklanmasına rağmen, fiilen 15 mahallede sokağa çıkma yasağı olduğunu gördük. Yaklaşık 25 kişinin dışarıyla bağlantısı yoktu arkadaşlar. Oradaki muhtarlarla da görüştük. Mahallelerde kalan halka ve ailelerine ulaşamadıklarını, hiçbir şekilde iletişim kurulamadığını, büyük bir tedirginlik yaşadıklarını kendileri bizzat ifade ettiler. Bu mahallelere güvenlik güçlerinin de bu şartlarda ulaşamadığını anlıyoruz. Bu şartlarda çocukların aşılarının yapılmadığı, kronik hastalıkları olan insanların hastaneye gidip tedavi olamadıkları, elli bir gündür sokağa çıkma yasağının olduğu bir bölgede aşikârdır.

Daha önce çağrıda bulunmuştuk. Buradan bir kez daha Sayın Cumhurbaşkanına sesleniyorum: Her hafta muhtarları kaçak sarayında ağırlayıp oradan siyaseti yönlendirmek için talimatlar yağdıracağınıza, bir kere de bu bölgenin -Sur’un, Cizre’nin ve Silopi’nin- mahalle muhtarlarını çağırıp dinleyin. Bakalım, her şey sizlerin yandaş medya mikrofonlarına konuştuğunuz gibi tozpembe mi? Aileleriyle haberleşemeyen, onların sağ mı, aç mı, susuz mu, hasta mı olduklarının merakı içinde kıvranan bu muhtarlar, bir an önce barış sağlanmazsa ve burada herkese terörist muamelesi yapılırsa gerçekten, herkesin terör örgütünün insafına bırakılacağını size anlatacaklardır. Bu insanların sesine kulak vereceğiniz umudunu taşımak istiyoruz.

Gerçekten, devlet, oradaki olaylara hâkim değil değerli arkadaşlar. Biz gittik, yerinde gördük, mahallelerin temizlendiği filan da yok. Hayatını kaybeden çocuk ve sivil sayılarını veremiyorlar, veremiyorsunuz. Oradaki insanların ne yaşadığından haberiniz yok. Diyarbakır’daki sivil toplum kuruluşlarından aldığımız bilgilere göre, 11 Aralıktan beri bölgede uygulanan sokağa çıkma yasağında 2’si çocuk olmak üzere 6 sivil hayatını kaybetmiş. Sokağa çıkma yasaklarının başladığı günden bu yana, beş ay içerisinde 30 kadın, 33 çocuk, 60 yaş üstü 24 insan olmak üzere toplam 165 sivil vatandaşımızı kaybetmişiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kara, toparlamanız için bir dakika daha veriyorum.

NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, orada bize bir de resim gösterdiler, ilkokul çağında ve okula gidemeyen bir çocuk resmi; oyun parkının hemen çevresinde tanklar vardı, silahlar vardı. Düşünün ki bu verilen travmayı bu çocuklar ömür boyu taşıyacaklardır.

Bölgedeki halk yeni karakollar beklemiyor. Tam tersine, devletin şefkatine, hizmetine ihtiyaçları var ve elli günü geçmiş bir sokağa çıkma yasağı uygulamasının hiçbir insani tarafı yok.

Değerli arkadaşlar, bölgedeki vatandaşlarımızın özgürlüklerine sokağa çıkma yasaklarıyla, prangalar vurulduğu sürece bizler de buralarda rahat nefes alamayacağız. Sağlık, barınma, eğitim ve özgür, demokratik bir ülkede barış içerisinde yaşamak her yurttaşın anayasal hakkıdır. Bu mücadeleyi hep birlikte vermeliyiz ve bu yüzden AKP’nin milletvekillerine de “Gelin, bölge için komisyona destek verin.” diyorum.

Saygılar sunuyorum hepinize. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kara.

Grup önerisinin aleyhinde son konuşmacı Kütahya Milletvekili Sayın Vural Kavuncu.

Süreniz on dakika Sayın Kavuncu.

VURAL KAVUNCU (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP araştırma önergesinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kamu düzenini ve güvenini sağlamak bir devletin en doğal hakkı ve en doğal görevidir. Bugün ülkemiz hakikaten istenmeyen olaylar karşısında gerçekten zor durumda ve bir Orta Doğu coğrafyası, belki de tarihe not düşecek özellikte önemli hadiseler cereyan ediyor ve böyle bir olayda, güvenlik kuvvetlerimizin buradaki düzeni ve güveni sağlamak, halkımızın daha rahat, güvenli bir şekilde yaşamasını sağlamak için şu anda hepimizin bildiği birtakım operasyonları orada devam ediyor. Bu operasyonları halkların arasındaki bir savaş gibi göstermek, sanki orada bir halka karşı tamamen oluşturulan bir hadise gibi göstermek tamamen bir terör propagandasıdır. Bunu şiddetle reddediyoruz.

Bakın, elbette barış sözde kalmamalı, elbette çocuklar ölmemeli, elbette oradaki halkımız da güven içinde yaşamalı. Ama bunun yolu olarak eğer bizlere çukurları gösterirseniz, eğer bizlere sözde yönetimleri, bizlere kanton modellerini gösterirseniz bizim bunları kabul etmemiz elbette mümkün değildir. Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak, buradaki bir ferdi diğer bir ferdin üstünde hiçbir şekilde ötekileştirmeyen, herhangi bir ayrıma tabi tutmayan bir anlayışın ve siyasetin sahibi olarak biz, burada, bütün halkımızla birlikte, binlerce yıllık medeniyetin ve ortak kültürün verdiği değerlerle birlikte yaşamak arzusu ve isteği içerisindeyiz.

Bakın, burada oluşan olumsuz olaylar bütün halkı etkiliyor, sağlık çalışanlarını da etkiliyor. Ben, bu noktada, burada, fedakârca görev yapan bütün sağlık personeline şükran ve minnet duygularımı ifade etmek istiyorum. Burada, aslında, sağlık çalışanlarının mağdur olduğu hadise buradaki sokağa çıkma yasağı değil, daha çok sokağa çıkma yasağını gerektiren oradaki terör faaliyetleridir ve bundan sağlık çalışanlarımız derin bir şekilde etkilenmektedir.

Bakın, sadece son bir sene içerisinde bizim orada kaybettiğimiz pek çok görev şehidi sağlık personelimiz oldu. Tabii, her şeyden söz edilmiyor. Mesela Doktor Abdullah Biroğul’dan burada hiç söz edilmiyor. Katledildikten sonra meslektaşımız, sözüm ona terör örgütü sözcüleri kendilerince özür dilediler, “Yanlışlıkla oldu, kazayla oldu, kusura bakmasın.” dediler. Dedikleri kişi de bir işçi çocuğu, bir Kürt vatandaşımız, Diyarbakır Dicle’den gelmiş, zor koşullar altında eğitimini tamamlamış, “Ben bölgemde insanlara hizmet etmek için buraya gideceğim.” diyen bir meslektaşımızdı.

Gene niceleri… Sağlık memuru Eyüp Ergen. Evet, bir ambulansla bir olay yerine giderken yolu kesiliyor, o da katlediliyor, yetmiyor, içindeki 2 personel de terör örgütü tarafından kaçırılıyor.

Aslında çok uzun listelerimiz var. Ben gene de bunlardan birkaç tanesini sizlere anlatmak istiyorum. Ambulanslarımıza ve sağlık personelimize silahlı saldırılar var. Ağustos ayında Mardin Nusaybin’de Acil Sağlık Hizmetlerine ait ambulansa, eylül ayında Diyarbakır’da 9 No.lu Acil Sağlık Hizmetlerindeki ambulansımıza, eylül ayında Şırnak Merkez 1 No.lu Sağlık Hizmetlerine ait, yine eylül ayında Şırnak Beytüşşebap’ta biraz evvel bahsettiğim ambulansa, kasım ayında Mardin Derik’te, aralık ayında Şırnak Cizre Köprüsü’nde ambulansımıza, Cizre 1 No.lu Sağlık Ocağındaki ambulansımıza, Şırnak 112’ye ait ambulansımıza, aralık ayında Şırnak Merkez 1 No.lu ambulansımıza, yine ocak ayında -daha yeni olan- Şırnak 112 Kontrol Merkezindeki ambulansımıza silahlı saldırılarda bulunuldu. Ambulanslarımıza sadece silahlı saldırılar değil taşlar, molotoflar, roketatarlar… Mardin Artuklu Acil Sağlık Hizmetlerindeki ambulansımız, Van Özalp’te, Şırnak Cizre’de, Diyarbakır’da, Van İpekyolu’nda, Mardin Mazıdağı’nda, Şırnak’ta, Gaziantep’te, Şemdinli’de ambulanslarımızın tamamı saldırı altında. Cizre Devlet Hastanesinde görev yapan personelimize tam 20 tane roketatar atıldı.

Şimdi, şu anda, biraz evvel Cizre’de bir vatandaşımıza ambulansın ulaşamadığından bahsedildi. “Helin” adlı bir vatandaşımıza ambulans ulaşamıyor; doğrudur. Niye ulaşamıyor? Önünde hendekler var, hendek üstüne hendek var… Hasta yakınları aranıyor, hasta yakını cevap vermiyor. Muhtemeldir ki yine terör örgütü mensuplarının tehditleri altında cevap verilmiyor çünkü senaryo hazır: O cevap vermeyecek, ambulans yaralıya ulaşamayacak ve bunun da siyasi istismarı ve propagandası yapılacak. Hadise bundan ibarettir.

HASAN TURAN (İstanbul) – Ağzına sağlık!

VURAL KAVUNCU (Devamla) – Bakın, alıkonulma olaylarından bahsedelim: Şimdi, bunları da devlet mi yapıyor? Kendi ambulansımızı çevireceğiz, kurşunlayacağız, içindeki sağlık personelini alacağız, gasbedeceğiz bir yere götüreceğiz; böyle bir şey var mı?

Erzurum Tekman’da ambulans ve ekibi alıkonuldu, yine temmuzda Diyarbakır merkezde, ağustosta Hakkâri 112 ambulansı, ağustosta Diyarbakır Lice ambulansı; Şırnak’ta, Bitlis’te, Diyarbakır’da ambulanslarımız alıkonuluyor, gasbediliyor ve bunların bir kısmının da, personelin… Bakın, 2 Aralıkta Hakkâri’de 112 ambulansımız ve ekibi terör örgütü üyeleri tarafından durduruluyor, personelin cep telefonları gasbediliyor ve ambulans kaçırılıyor. Kaçırılan ambulans 4 Aralıkta içindeki tıbbi malzemeler gasbedilmiş hâlde teslim alınıyor. Aralıkta Şırnak 112’ye ait ambulansımız gene terör örgütü üyeleri tarafından kaçırılıyor, ekip yolda indiriliyor, ambulans hâlâ terör örgütünün elinde. 10 Ocak 2016 tarihinde Mardin Nusaybin 112’ye ait ambulansımız terör örgütü üyeleri tarafından kaçırılıyor, ambulans içerisinden tıbbi malzemeler alınıyor, ambulans yol kenarına bırakılıyor. Tehditler, şantajlar diz boyu. Bu noktada, biz, buraya sağlık ekiplerimizle birlikte etkili bir sağlık hizmeti götürmekte önemli ölçüde zorlanıyoruz. Ekiplerimizi korkutmak, çeşitli şekilde psikolojik baskıya uğratmak ve bu noktada bu hizmetin aksamasıyla aslında terör örgütü bizzat kendi halkına, kendinin orada onları temsil ettiğini ve haklarını koruduğunu söylediği halka ciddi derecede zulmediyor.

İşte, biz diyoruz ki eğer barışla ilgili bir konu varsa biz orada sağlık personelinin terör olaylarını değil de sağlık mensuplarının özlük haklarını konuşalım; sağlık mensuplarının daha iyi koşullarda çalışması, daha iyi koşullarda hizmet vermesi için gerekli olan koşulları konuşalım. Biz Edirne’den, İstanbul’dan Diyarbakır’a, Hakkâri’ye kadar yurdun her bir köşesinde sağlık hizmetlerinin en nitelikli bir şekilde verilmesi için gereken gayret içerisindeyiz. Buradaki tesislerimizi orada kuruyoruz, burada ne varsa oralarda da o hizmetlere ulaşılması için bütün tedbirleri alıyoruz; gelin, bunları konuşalım. Diyarbakır’da Hevsel Bahçelerinin kenarlarını kana ve şiddete bulamayın. Biz oralarda, bütün ülke vatandaşları bir, eşit birey olarak halkımızla birlikte barış ve kardeşlik içinde yaşayacağız.

Bakın, burada pek çok Kürt milletvekili de var; burada AK PARTİ Grubunun içinde de, diğer bütün grupların içerisinde de milletvekili kardeşlerimiz var. Bir günden bir güne biz kimin Kürt, kimin Türk, kimin bir başka etnik temele ait olduğunu merak etmedik, sorgulamadık. Bunları ancak kendi aramızdaki sohbetlere konu olabilecek kendi aramızdaki bir zenginlik olarak değerlendiriyoruz.

Bu noktada, doğuda ve güneydoğuda sağlık çalışanlarıyla ilişkili olan, bizzat sağlık çalışanlarına yönelik terörü lanetliyoruz, tasvip etmiyoruz. Burada hizmetin engellenmesi yönündeki terör olayları çözülünceye kadar da, burada sağlık personelimizin emniyetli, güvenli bir şekilde gerekli görevleri yapabilmesi için imkân tanınıncaya kadar da devletimiz buradaki çalışmalarına devam edecektir.

Bu noktada bu önergeyi de kabul edemeyeceğimizi söylüyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kavuncu.

Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman ve beraberindeki bir heyetin, 23-25 Ocak 2016 tarihleri arasında Bağdat’ta düzenlenecek olan İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği (İSİPAB) 11’inci Genel Kuruluna katılmak üzere Irak’a ziyarette bulunmalarına ilişkin tezkeresi (3/443)

21 Ocak 2016

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın İsmail Kahraman ve beraberindeki heyetin, 23-25 Ocak 2016 tarihleri arasında Bağdat'ta düzenlenecek olan İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği (İSİPAB) 11’inci Genel Kuruluna katılmak üzere Irak'a ziyarette bulunmaları hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 9’uncu maddesi uyarınca, Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                               İsmail Kahraman

                                                                                       Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                     Başkanı

BAŞKAN – Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tezkere kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:17.42

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.54

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)

------0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 31’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/434) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 68) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Sayın milletvekilleri, geçen birleşimde tasarının 7’nci maddesi kabul edilmişti.

Şimdi, 8’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/434) 8'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Bülent Kuşoğlu                               Lale Karabıyık                                Mahmut Tanal

                   Ankara                                           Bursa                                          İstanbul

               Seyit Torun                                    Musa Çam                                Uğur Bayraktutan

                    Ordu                                             İzmir                                            Artvin

MADDE 8- 657 sayılı Kanunun 152 nci maddesinin “II- Tazminatlar" kısmının

“D) Emniyet Hizmetleri Tazminatı" bölümünün (a) bendinin (1) ila (11) inci alt bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“1. Emniyet Genel Müdürü için %419'una,

2. Birinci Sınıf Emniyet Müdürlüğü kadrolarına atananlardan;

- Genel Müdür Yardımcısı, Teftiş Kurulu Başkanı, Özel Güvenlik Denetleme Başkanı,

Polis Akademisi Başkanı, Ankara, İstanbul ve İzmir İl Emniyet Müdürleri için %356'sına,

- Daire Başkanı, I. Hukuk Müşaviri, diğer İl Emniyet Müdürleri için %331'ine,

- Diğerleri için %269'una,

3. İkinci Sınıf Emniyet Müdürlüğü kadrolarına atananlar için %244'üne,

4. Üçüncü Sınıf Emniyet Müdürlüğü kadrolarına atananlar için %231'ine,

5. Dördüncü Sınıf Emniyet Müdürlüğü kadrolarına atananlar için %219'una,

6. Emniyet Amirliği kadrolarına atananlar için %189'una,

7. Başkomiser kadrolarına atananlar için %173'üne,

8. Komiser kadrolarına atananlar için %164'üne,

9. Komiser Yardımcılığı kadrolarına atananlar için %158'ine,

10. Diğerlerinden;

- 1, 2, 3 ve 4 üncü derecelerden aylık alanlar için %153'ine,

- 5, 6 ve 7 nci derecelerden aylık alanlar için %144'üne;

- 8, 9, 10 ve 11 inci derecelerden aylık alanlar için %133'üne,

11. Çarşı ve Mahalle bekçileri için %95'ine,"

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 8'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Mehmet Erdoğan                                   Mehmet Günal                                  Erhan Usta

              Muğla                                               Antalya                                         Samsun

         Erkan Haberal                                      Arzu Erdem                                 Mehmet Parsak

              Ankara                                              İstanbul                                    Afyonkarahisar

          Baki Şimşek                                   İsmail Faruk Aksu

              Mersin                                              İstanbul

MADDE 8- 657 sayılı Kanunun 152 nci maddesinin “Il- Tazminatlar" kısmının “Eğitim, Öğretim Tazminatı" ve “D) Emniyet Hizmetleri Tazminatı" bölümü aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“B - EĞİTİM, ÖĞRETİM TAZMİNATI

Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfına dahil öğretmen unvanlı kadrolarda fiilen öğretmenlik yapanlara; (Öğretmen unvanlı kadrolarda bulunanlardan okul müdürü ve okul müdür yardımcısı, yönetici ve eğitim uzmanı olarak görevlendirilenler ile cezaevi okullarında çalışan öğretmenler dahil olmak üzere)

a) 1-2 nci derecelerden aylık alanlar için % 150 sine,

b) 3 ve 4 üncü derecelerden aylık alanlar için % 140 ına,

c) Diğer derecelerden aylık alanlar için % 130 una,

Milli Eğitim Bakanlığına bağlı mesleki ve teknik öğretim okul ve kurumlarına atelye, laboratuvar veya meslek dersleri öğretmeni olarak Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfına dahil öğretmen ünvanlı kadrolara atananlardan Bakanlar Kurulunca belirlenecek okul, kurum ve branşlarda görev yapanlara ayrıca;

a) Dört yıl veya daha fazla yükseköğrenim görenler için % 50 sine,

b) Üç ve iki yıllık yükseköğrenim görenler için % 45 ine,

Birinci fıkrada sayılanlardan ayrıca;

a) Başöğretmen unvanını kazanmış olanlara % 90'ına,

b) Uzman öğretmen unvanını kazanmış olanlara % 70'ine,

“Milli Eğitim Bakanlığının merkez ve taşra teşkilatında çalışan ve bu Kanunda yer alan diğer sınıflara mensup personele, bulundukları derece karşılığında bu bölümün birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerine göre,"

“D EMNİYET HİZMETLERİ TAZMİNATI"

A) Emniyet Hizmetleri Sınıfına dahil kadrolarda bulunanlardan;

1. Emniyet Genel Müdürü için % 420'sine

2. Birinci Sınıf Emniyet Müdürlüğü kadrolarına atananlardan;

- Genel Müdür Yardımcısı, Teftiş Kurulu Başkanı, Polis Akademisi Başkanı, Ankara, İstanbul ve İzmir İl Emniyet Müdürleri için % 360'ına

- Daire Başkanı, I. Hukuk Müşaviri, Diğer İl Emniyet Müdürleri, Polis Meslek Yüksekokulu Müdürü, POMEM Müdürü, PMEM Müdürü, Polis Koleji Müdürü ve Koruma Müdürleri için % 340'ına,

- Diğerleri için % 300'üne,

3. İkinci Sınıf Emniyet Müdürlüğü kadrolarına atananlar için % 250'sine,

4. Üçüncü Sınıf Emniyet Müdürlüğü kadrolarına atananlar için % 232'sine,

5. Dördüncü Sınıf Emniyet Müdürlüğü kadrolarına atananlar için % 220 sine,

6. Emniyet Amirliği kadrolarına atananlar için % 200 üne,

7. Başkomiser kadrolarına atananlar için % 185 ine,

8. Komiser kadrolarına atananlar için % 170 ine,

9. Komiser Yardımcılığı kadrolarına atananlar için % 160'ına,

10. Kıdemli Başpolis kadrolarına atananlar için % 155 ine,

11. Başpolis Memuru kadrolarına atananlar için % 150 sine,

12. Polis Memurlarından;

- 1, 2, 3 ve 4 üncü derecelerden aylık alanlar için %148'ine

- 5, 6 ve 7 nci derecelerden aylık alanlar için % 143'üne,

- 8 ve 9 uncu derecelerden aylık alanlar için % 138 ine,

- 10 ve 11'inci derecelerden aylık alanlar için % 133 üne,

13. Çarşı ve mahalle bekçileri için % 100 üne,

14.a) Zorunlu hizmet bölgesi illerde fiilen görev yapanlar için ayrıca % 40'ına,

b) Özel Harekat, Asayiş, Trafik ve Çevik Kuvvet birimleri ile Polis Merkezi Amirliklerinde fiilen görev yapanlar için ayrıca % 25 ine,"

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

         İdris Baluken                                  Mahmut Toğrul                               Dirayet Taşdemir

           Diyarbakır                                        Gaziantep                                            Ağrı

        Çağlar Demirel                           Mehmet Emin Adıyaman

           Diyarbakır                                           Iğdır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul… (HDP sıralarından alkışlar)

Sayın Toğrul, süreniz beş dakika.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 68 sıra sayılı torba yasanın 8’inci maddesiyle emniyet hizmetleri sınıfına dâhil kadrolarda bulunanların, 657 sayılı Kanun’un 152’nci maddesi uyarınca yararlanmakta oldukları emniyet hizmetleri tazminat oranlarının yüzde 25 oranında arttırılması üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kamu maaş, ücret rejiminde bütünsellik içermeyen düzenlemeler, ücreti artmayan kamu çalışanları açısından büyük huzursuzluklara neden olmaktadır. Kamu ücret rejiminin tüm çalışanlar için gözden geçirilmesi ve yaşamlarını sürdürebilecek bir düzeye getirilmesi temel amaç olmalıdır. AKP hükûmetlerinin, toplu sözleşme sistemini ciddiye almadıkları, toplu sözleşme masası konusu düzenlemeleri yasa değişiklikleriyle tek başına belirledikleri herkesin malumudur. Toplu sözleşme görüşmeleri, yandaş sendika iş birliğiyle tamamen bir tiyatroya dönüştürülmektedir. Emekçiden her şeyi esirgeyen Hükûmet, toplu sözleşme kapsamı dışında olan kesimlerin hak ve çıkarlarının, toplu sözleşme masasında kamu emekçilerine reva görülen artışların çok üzerinde olması kabul edilemez. Bu yaklaşım, toplu sözleşme masasını ve sistemini anlamsızlaştırmaktadır. Yani bu, aynı zamanda sendikasızlığı geliştirmeye neden olmaktadır.

Hükûmet, 657 kapsamındaki kamu emekçilerinin her türlü hak ve taleplerini terörize etmekte, hak arama yollarını kapatmaya çalışmaktadır. Hak talep edenler demokratik bir ülkeye yakışmayacak şekilde gazla, copla, tazyikli suyla karşılaşmaktadır. Sendikal faaliyetlerde bulunanlar, hak talep edenler soruşturulmakta, yıldırılmakta, mobbinge maruz bırakılmakta, hatta çoğu zaman sürgünlerle karşı karşıya kalmaktadırlar.

Peki, AKP Hükûmeti, diğer kamu görevlilerine yapmadığı olanak artışını belirtilen Emniyet, Jandarma, Özel Harp mensupları ve üst düzey yargı mensuplarına niye yapmaktadır? Bu, AKP’nin bugün yürüttüğü savaş politikalarıyla uyumludur çünkü AKP, bir savaşa hazırlanıyor ve bu savaş sırasında da savaşta rol alacak olan tüm bu kesime, Emniyete, Jandarmaya hatta yargı mensuplarına bu artışları sağlamaktadır. Buradaki temel amaç, bu insanları, bu güvenlik görevlilerini savaşa sürmek ve ölmeye, öldürmeye psikolojik olarak hazırlama çalışmasıdır.

Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, daha önce de Jandarma Özel Harekâtçılara silahlarını kullanmaktan sakınmamaları yönünde bir bildirimde bulunulmuştu. Yani siz, Anayasa, hukuk dışına çıktığınızda, katlettiğinizde, öldürdüğünüzde, çocukları, gençleri, kadınları öldürdüğünüzde hiçbir şekilde hiçbir yaptırımla karşı karşıya kalmayacaksınız demeye çalışıyor. Dolayısıyla bu, AKP’nin savaş politikasının bir ürünüdür.

Bugün insanlarımız, hak talep edenlerimiz her türlü zorlukla, zorbalıkla karşı karşıya bırakılırken, onların en temel insani ihtiyaçları karşılanmazken sendikasızlaşmayı dayatan bu yasaya, Halkların Demokratik Partisi olarak biz onay vermiyoruz. Bu yasa, Türkiye’de bir savaşa hazırlık psikolojisi yasasıdır, bunun böyle bilinmesi gerekir. Bu, savaşta çıkarı olanların ancak yararınadır, Jandarmanın da polisin de aslında yararına değildir. Sadece psikolojik bir etkidir. Bunu böyle belirtmek gerekiyor, bunun farkında olmak gerekiyor. Ve bu savaşta Kürt çocuklarının ölmesi, Kürt kadınının ölmesi, gençlerimizin toprağa düşmesinin engellenmesi hepimizin çıkarınadır.

Tekrar, en acil bir şekilde barış masasının, çözüm sürecinin başlatılmasının en doğru yol olduğunu hatırlatarak hepinize saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Toğrul.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Az önce sayın hatip konuşması sırasında “AK PARTİ savaşı”, “AK PARTİ Hükûmeti savaş inancı” gibi bir şeyler söyledi. Sataşmadan söz almak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Turan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İki dakika…

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

9.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tüm kamuoyu şahit oluyor ki yine sabahtan beri dünkü polemiklerle ilgili gündem devam ettirilmeye çalışılıyor. Alttan alarak, suhuletimizi bozmayarak “Kanunumuz geçsin, toplumumuzun beklediği yasalar bir an önce yasalaşsın.” diye ısrarla sabretmeye çalışıyoruz. Ancak sabrın bir sınırı var, yeri var. Altını defaatle çizdik, bir daha söylüyorum: Doğudaki mesele hepimizi üzmektedir. Şehitler bizim şehidimizdir ancak doğuda asla bir savaş yoktur; teröristle, terörle savaş vardır, kavga vardır, terörle mücadele vardır ve terör bitinceye kadar da bu kararlılığımız asla yavaşlamayacaktır. Hiç sosyoloji okumaya, psikoloji okumaya gerek yok, elde silah varsa devlet gereğini yapar. Fazla bir şey bilmeye gerek yok, elde silah varsa devlet gereğini yapar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

O yüzden, bir daha söylüyorum: Çok ergen tavırlarla, farklı yaklaşımlarla, kâğıt göstererek, slogan atarak doğu meselesi, Kürt meselesi buraya getirilemez. Biz çözüm dedik, iddiada bulunduk, ihanete uğradık. Biz, her türlü iyi niyetimizi gösterdik, bir duada bulunduk, sonuç alamadık. O gün bize yanlış yapanlar bugün “Doğuda savaş var.” diyemezler. Bu asker, bu polis, bu milletin vergisiyle bu milletin bekası için terörle mücadele etmeye devam ediyor ve sonuna kadar edecek. Eğer bu kadar fazla askere karşı, polise karşı söz söyleme niyetiniz varsa bir defa da teröre karşı söyleyin. Esad’ın şebbihaları olan PYD’ye karşı söyleyin de hepinizi biz alkışlayalım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Turan.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Baluken, buyurunuz.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın konuşmacı konuşması sırasında grubumuza yönelik ergen tavırlar sergilemekle ilgili ithamda bulundu, açıktan sataştı.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Baluken.

İki dakika size de…

10.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Orada bir savaşın olup olmadığını bugün ve dün yaşanan bir hadise üzerinden ifade edeceğim. Kürsüden de dile getirdiğim, Helin Öncü’nün ambulansa alınıp hastaneye gönderilmesiyle ilgili az önce Cizre’den bize bir haber geldi. Cizre emniyetinin bilgisi dâhilinde, oradaki kaymakamlık yetkililerinin bilgisi dâhilinde oradaki yaralıyı almaya giden 3 kadın arkadaş taranarak, şu anda, maalesef, âdeta yeni bir katliama tabi tutuldular. Şu anda o 3 kadın yurttaşın akıbetinin ne olduğunu bilmiyoruz.

Aynı şekilde, bakın, dün de milletvekilimizin de aralarında bulunduğu heyet yaralı ve cenazeyi almaya gitmişti… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ŞAHİN TİN (Denizli) – Teröristleri almaya gitti.

MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Hangi yaralıya? Teröristlere gitti, teröristlere!

İDRİS BALUKEN (Devamla) – …ve İçişleri Bakanlığından, 3 kez buradan talimat verilmesine rağmen, açılan ateşle dün Belediye Meclis Üyemiz Abdulhamit Koçal ve Selman Erdoğan katledildi. Yani öyle bir noktaya geldi ki yaralıyı almaya giden, cenazeyi almaya giden, yaralı olarak, cenaze olarak geri dönmeye başladı. Bunun neresi terörle mücadele? Bunun neresini siz burada meşrulaştırabilirsiniz? Bu, açık bir şekilde…

ŞAHİN TİN (Denizli) – Teröristin cenazesini almaya gitti.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Kimin cenazesi olursa olsun cenaze alınır. Bunu evrensel bir hukuk kriteri olarak, geleneksel bir insanlık değeri olarak hâlâ anlamamışsanız bizim size söyleyeceğimiz bir şey yok. Ama oradaki cenazelerin tamamı da sivil insanlara, sivil yurttaşlara aittir. Dolayısıyla, burada bu yanlışları örtüp farklı birtakım algı operasyonları yerine, buyurun size bilgi verdim işte, bu bilgiyi araştırın, gelin Meclis kürsüsüne öyle konuşun diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Baluken.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/434) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 68) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 Sıra Sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 8'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Erdoğan (Muğla) ve arkadaşları

MADDE 8- 657 sayılı Kanunun 152 nci maddesinin "Il- Tazminatlar" kısmının "Eğitim, Öğretim Tazminatı" ve "D) Emniyet Hizmetleri Tazminatı" bölümü aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"B - EĞİTİM, ÖĞRETİM TAZMİNATI

Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfına dahil öğretmen unvanlı kadrolarda fiilen öğretmenlik yapanlara; (Öğretmen unvanlı kadrolarda bulunanlardan okul müdürü ve okul müdür yardımcısı, yönetici ve eğitim uzmanı olarak görevlendirilenler ile cezaevi okullarında çalışan öğretmenler dahil olmak üzere)

a) 1-2 nci derecelerden aylık alanlar için % 150 sine,

b) 3 ve 4 üncü derecelerden aylık alanlar için % 140 ına,

c) Diğer derecelerden aylık alanlar için % 130 una,

Milli Eğitim Bakanlığına bağlı mesleki ve teknik öğretim okul ve kurumlarına atelye, laboratuvar veya meslek dersleri öğretmeni olarak Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfına dahil öğretmen ünvanlı kadrolara atananlardan Bakanlar Kurulunca belirlenecek okul, kurum ve branşlarda görev yapanlara ayrıca;

a) Dört yıl veya daha fazla yükseköğrenim görenler için % 50 sine,

b) Üç ve iki yıllık yükseköğrenim görenler için % 45 ine,

Birinci fıkrada sayılanlardan ayrıca;

a) Başöğretmen unvanını kazanmış olanlara % 90'ına,

b) Uzman öğretmen unvanını kazanmış olanlara % 70'ine,

"Milli Eğitim Bakanlığının merkez ve taşra teşkilatında çalışan ve bu Kanunda yer alan diğer sınıflara mensup personele, bulundukları derece karşılığında bu bölümün birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerine göre,"

"D EMNİYET HİZMETLERİ TAZMİNATI"

A) Emniyet Hizmetleri Sınıfına dahil kadrolarda bulunanlardan;

1. Emniyet Genel Müdürü için % 420'sine

2. Birinci Sınıf Emniyet Müdürlüğü kadrolarına atananlardan;

- Genel Müdür Yardımcısı, Teftiş Kurulu Başkanı, Polis Akademisi Başkanı, Ankara, İstanbul ve İzmir İl Emniyet Müdürleri için % 360'ına

- Daire Başkanı, I. Hukuk Müşaviri, Diğer İl Emniyet Müdürleri, Polis Meslek Yüksekokulu Müdürü, POMEM Müdürü, PMEM Müdürü, Polis Koleji Müdürü ve Koruma Müdürleri için % 340'ına,

- Diğerleri için % 300' üne,

3. İkinci Sınıf Emniyet Müdürlüğü kadrolarına atananlar için % 250'sine,

4. Üçüncü Sınıf Emniyet Müdürlüğü kadrolarına atananlar için % 232'sine,

5. Dördüncü Sınıf Emniyet Müdürlüğü kadrolarına atananlar için % 220 sine,

6. Emniyet Amirliği kadrolarına atananlar için % 200 üne,

7. Başkomiser kadrolarına atananlar için % 185 ine,

8. Komiser kadrolarına atananlar için % 170 ine,

9. Komiser Yardımcılığı kadrolarına atananlar için % 160'ına,

10. Kıdemli Başpolis kadrolarına atananlar için % 155 ine,

11. Başpolis Memuru kadrolarına atananlar için % 150 sine,

12. Polis Memurlarından;

- 1, 2, 3 ve 4 üncü derecelerden aylık alanlar için %148'ine,

- 5, 6 ve 7 nci derecelerden aylık alanlar için % 143'üne,

- 8 ve 9 uncu derecelerden aylık alanlar için % 138 ine,

- 10 ve 11'inci derecelerden aylık alanlar için % 133 üne,

13. Çarşı ve mahalle bekçileri için % 100 üne,

14.a) Zorunlu hizmet bölgesi illerde fiilen görev yapanlar için ayrıca % 40'ına,

b) Özel Harekat, Asayiş, Trafik ve Çevik Kuvvet birimleri ile Polis Merkezi Amirliklerinde fiilen görev yapanlar için ayrıca % 25 ine,"

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Muğla Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan… (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken ülkemizin dört bir tarafında devletimizin bekası, milletimizin huzuru için görev yapmakta olan kahraman güvenlik güçlerimize başarılar diliyorum. Bu uğurda şehadet şerbetini içenleri rahmetle, minnetle yâd ediyorum, onlara Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum, gazilerimize de hayırlı ömürler diliyorum.

Tabii ki bizim bu maddede vermiş olduğumuz önerge… Hükûmet sadece polislerin durumuyla, tazminatlarıyla ilgili birtakım iyileştirmeler getirmiş, biz aynı madde içerisinde öğretmenlerimizin de durumunun düzeltilmesi ve polislerimizin tazminatlarının biraz daha artırılmasıyla ilgili bir önerge verdik. Şu zor şartlarda görev yapan arkadaşlarımıza destek olmak için öncelikle önergemize destek istiyoruz.

Sonrasında, tabii ki 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname çıkartıldı 2011 Kasımında. Bu kararnameyle kamudaki ücret dengesi allak bullak edildi. Şimdi, polisin kendi içinde de bir sürü ayrıcalıklar getirildi, aynı işi yapan insanlar farklı maaş alır hâle geldiler. Öncelikle bu işin böyle bir torba kanunun içerisinde değil… Bütün polisin özlük haklarını yeniden tartışacak bir kanun tasarısına ihtiyaç var. Niye ihtiyaç var? Bugün polisin, mülki idare amirinin, doktorun, sağlık çalışanlarının, öğretmenlerin Hükûmetten birinci talebi, tazminatlarına yapılacak üç beş kuruşluk zam değil; birinci talepleri, emekliliğe yansıyacak bir özlük hakkı düzenlemesidir.

Burada, biliyorsunuz, bundan sonraki maddede de herkes şimdi koro hâlinde söyleyecek “Efendim, işte, ek göstergelerini de artırıyoruz, polisin emekliliğini düzeltiyoruz.” diye. Sayın Bakan, getirdiğiniz yeni ek göstergeyle polisin emekli ücreti kaç para artıyor, bunun farkında mısınız?

MUSA ÇAM (İzmir) – 40 lira.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Dalga geçer gibi.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Yani polis size nasıl güvenecek? 2011 seçiminden beri “Polisin emekliliğini düzelteceğiz.” diyorsunuz. Polisin şu anda sorunu nedir? Emekli olan polis, çalışırken aldığı maaşın yarısını bile almakta zorlanmaktadır, aynı şey mülki idare amirleri için de geçerlidir. Bunu, Sayın İçişleri Bakanına, İçişleri Komisyonuna, Hükûmete defalarca anlattık. “Hâkimlerle, savcılarla mülki idare amirleri aynı şartlarda çalışıyorlar, bunların özlük haklarını da aynı noktaya getirin.” dedik, onu da yapmadınız. Şimdi aynı şey doktorlar için de geçerli. Bu işlerin muhakkak düzeltilmesi lazım.

Şimdi, değerli arkadaşlar, gene son günlerde yaşadığımız olaylarla ilgili olarak birkaç cümle söylemek istiyorum. AKP 2002’de iktidara gelince o gün görev başındaki güvenlik kuvvetlerini faili meçhullerle, bilmem nelerle itham etti, birçoğuyla ilgili soruşturmalar açtı. Sonrasında, terörle mücadele yapıyormuş gibi yaptı 2007’de 2008’de, ondan sonra Oslo görüşmeleri, Habur skandalı yaşandı. 2012’de benzer şeyler oldu, polis gene cepheye sürüldü, asker cepheye sürüldü, ondan sonra çözüm süreci başlatıldı. Şimdi, herkes koro hâlinde bağırıyor: “Terör bitene kadar mücadele edeceğiz.” Dün de Sayın Cumhurbaşkanı muhtar meclisinde konuşuyordu, “Zinhar PKK’yla, İmralı’yla, onun uzantısı siyasi partiyle görüşmeyeceğiz.” diye. Arkadaşlar, polislerimiz de bu manada çok… Güvenlik kuvvetlerimizin, onların duygularını istismar ettiniz. Bu yüksek sesle söylemeler bizi gene kuşkulandırıyor. Bu konuda verdiğiniz sözlerin arkasında durun, polisimizi yarın zor durumda bırakacak yeni bir U dönüşüne hazırlanmayın inşallah.

Ben bu duygularla, polislerimizin özlük haklarının onların istediği gibi değiştirilmesini talep ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdoğan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/434) 8'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Uğur Bayraktutan (Artvin) ve arkadaşları

MADDE 8- 657 sayılı Kanunun 152 nci maddesinin “II- Tazminatlar" kısmının

“D) Emniyet Hizmetleri Tazminatı" bölümünün (a) bendinin (1) ila (11) inci alt bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“1. Emniyet Genel Müdürü için % 419'una,

2. Birinci Sınıf Emniyet Müdürlüğü kadrolarına atananlardan;

- Genel Müdür Yardımcısı, Teftiş Kurulu Başkanı, Özel Güvenlik Denetleme Başkanı,

Polis Akademisi Başkanı, Ankara, İstanbul ve İzmir İl Emniyet Müdürleri için % 356'sına,

- Daire Başkanı, I. Hukuk Müşaviri, diğer İl Emniyet Müdürleri için % 331'ine,

- Diğerleri için % 269'una,

3. İkinci Sınıf Emniyet Müdürlüğü kadrolarına atananlar için % 244'üne,

4. Üçüncü Sınıf Emniyet Müdürlüğü kadrolarına atananlar için % 231'ine,

5. Dördüncü Sınıf Emniyet Müdürlüğü kadrolarına atananlar için % 219'una,

6. Emniyet Amirliği kadrolarına atananlar için % 189'una,

7. Başkomiser kadrolarına atananlar için % 173'üne,

8. Komiser kadrolarına atananlar için % 164'üne,

9. Komiser Yardımcılığı kadrolarına atananlar için % 158'ine,

10. Diğerlerinden;

- 1, 2, 3 ve 4 üncü derecelerden aylık alanlar için % 153'üne,

- 5, 6 ve 7 nci derecelerden aylık alanlar için % 144'üne;

- 8, 9, 10 ve 11 inci derecelerden aylık alanlar için % 133'üne,

11. Çarşı ve Mahalle bekçileri için % 95'ine,"

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Artvin Milletvekili Sayın Uğur Bayraktutan. (CHP sıralarından alkışlar)

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Önce, polislerle alakalı, Emniyetle alakalı bu sorun görüşülüyorken Komisyon sıralarında Millî Eğitim Bakanının oturmasına şaşırmıştım. Aslında bunun muhatabının İçişleri Bakanı olduğunu düşünüyordum ama bu ülkede, atanamayan öğretmenlerin polis olduğu bir ülkede Komisyon sıralarında Millî Eğitim Bakanının oturması da gayet doğaldır diye düşünüyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri ve alkışlar) O anlamda Sayın Millî Eğitim Bakanını kutluyorum. Atanamayan öğretmelerin göreve başlamadığı bir ülkede polislerin sorunlarını Millî Eğitim Bakanımızın nasıl halledeceğini merakla bekliyorum.

Değerli arkadaşlar, bu sorun 2 milyon aileyi ilgilendiren bir sorun, eşleri, polis memurları, emekliler, 2 milyon aile. Bakın, dikkat edin, biraz önce değerli milletvekili arkadaşlarım da ileri sürdüler, biz polislerle alakalı sorunları düşünüyoruz, burada bazı maddeler geliyor, iyileştirmeler yapılmaya çalışılıyor, buna karşı değiliz, önce onu ifade edeyim ama bu yüzde 25’lik iyileştirme gerçek anlamda polislerin, Emniyet mensuplarının sorunlarını halleder mi halletmez mi, önce onu tartışmak istiyoruz.

Bakın, bir şey var, seçim kampanyalarında anlatmaya çalıştık ama ne yazık ki bu karşılık bulmadı, bunu anlatamadık. Biraz önce değerli milletvekili de söyledi, bakın, ek göstergeyle alakalı 3600’ü bütün polis memurları, Türkiye’nin her tarafında polis memurları bunu bekliyor değerli arkadaşlarım. Polis memurları al bayraklı tabutlarla getirildikleri zaman o cenazelerin önünde konuşmak kolay, mühim olan onların dirilerinin yaşadığı sorunları bu Parlamentoya getirebilmek, o çok önemli Sayın Bakan. Bakın, 3000’le alakalı biraz sonra 9’uncu maddede getireceksiniz, 40 lira, 45 lira bir fark geliyor. Bunu kime anlatacağız biz? Ama 3600’la alakalı, bakın, bütün polis memurları, bütün Emniyet mensupları bu şekilde bir iyileştirmeyi bekliyor değerli milletvekilleri. Ben Parlamentoya bu dönem geldiğimde, 26’ncı Dönemde ilk vermiş olduğum kanun tekliflerinden bir tanesi özellikle bu 3600’a ilişkin bir düzenlemenin yapılması, 3 no.lu sırada bekliyor.

Bakın, polis memurlarında mesai diye bir ücret yok değerli arkadaşlarım, fazla mesai diye bir ücret polis memurunun alfabesinde yok. Yani, Uluslararası Çalışma Örgütü bir standart belirlemiş çalışanlarla alakalı. Diyor ki: “Yüz seksen saat çalışması gerekiyor.” Türkiye’ye gidin, Türkiye’nin her tarafında, özellikle terör bölgesinde terörle mücadelede fazla çalışmayla alakalı bir şey yok. Yeri geliyor iki yüz kırk saat çalışıyor, yeri geliyor iki yüz elli saat çalışıyor, üç yüz saat çalışan polis memuru var. Biz ne yapıyoruz? “Angarya yasaktır.” diyoruz, biz onu zorla çalıştırıyoruz, ek mesai ücreti vermiyoruz. Bu anlamda bunu düzeltmemiz gerekiyor ama nasıl düzelteceğiz değerli arkadaşlarım?

Bakın, polisle alakalı yasanın tarihi kaç? Emniyet mensuplarına ilişkin yasanın tarihi 1937. 1937’den bugüne kadar birçok düzenlemeler yapılmış, doğru, aradan epey yıllar geçmiş ama ne yazık ki bu düzenlemeler bugünün koşullarını karşılayamıyor değerli arkadaşlarım.

Şimdi, burada getirilen düzenlemelerle biz sanki çalışan polislerle alakalı bir iyileştirme yapacağımızı öngörüyoruz ama bir şeyi yadsımayalım değerli arkadaşlarım: Emeklilerle alakalı herhangi bir düzenleme yok. Evet, kısmi bir düzenleme geliyor çalışan polislerle alakalı. Peki, emeklilere “Biz zamanında sizleri çalıştırdık, kullandık, sizleri kenara mı koyalım?” diyoruz değerli arkadaşlarım. Türkiye’nin her tarafında polis dostlarımız var, kardeşlerimiz var, onlar halk çocukları. Emekli olduktan sonra 3.000, 3. 200 lira maaş alanların, bir bakıyorsunuz ki, maaşları yüzde 60 oranında düşmüş. Kime ne anlatacaklar? Bakın, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bu Atatürk’ün mabedinde, bu kapıdan çıktığımız an bizi bu polis memurları koruyor değerli arkadaşlarım. Emekli oldukları zaman 1.500 lira, 1.600 lira maaş alan polis memuru arkadaşlarımız var. Onların ne yaptığını merak ediyor musunuz? Ne yapıyorlar biliyor musunuz? Ya özel güvenlik şirketlerinde herhangi bir iş adamının yanına gidiyorlar, ek ücretle çalışmaya çalışıyorlar veya gidiyorlar asgari ücretle en olmadık yerlerde, onurlarına yakışmayacak yerde çalışmaya çalışıyorlar değerli arkadaşlarım. O nedenle, Başbakanın 7 Haziran seçimlerinden sonra -ondan sonra aklına geldi- “3000 ek gösterge yapacağız.” dediği bir olay aslında hiçbir şey değildir, bir ütopyadır. Sayın Bakan bunu düzeltmemiz gerekiyor. Ben, aslında, biraz önce siz burada oturduğunuz zaman en başta da söyledim, dedim ki: Madem böyle bir düzenleme var, burada niye İçişleri Bakanı oturmuyor? Kendi iç dünyamda dedim ki: Haklı bir anlamda İçişleri Bakanı, oturmuyor. Bir kere daha söylüyorum: Atanamayan öğretmenlerin polis olduğu bir ülkede, onların sorunlarını eğer Parlamentoda konuşuyorsak, evet, oraya oturmak da size yakışır Sayın Bakan. Hükûmet bir an evvel bu düzenlemeyi yapmak durumda. Bakın, biraz önce de ifade ettiğim gibi, 2 milyona yakın aile -aktif görevde olan, emekli olan, çocukları- şu anda Parlamentoya bakıyorlar biz ne yapacağız diye.

8’inci maddede yüzde 25’le alakalı düzenleme kamu rejimiyle alakalı bütünselliği bir anlamda inkâr ediyor ama 9’uncu maddede bütün Parlamento Grubu bir araya gelelim, burada bir devrim yapalım, polislerden başlayalım. Rejimin bütünselliğini bir kenara atalım, 3600’le alakalı katsayı düzenlemesini ortaya koyalım, insanca, onurlu yaşayacağı cumhuriyetin polislerine cumhuriyetin Parlamentosunda bir el uzatalım diyorum değerli arkadaşlarım.

Bu düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bayraktutan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, İç Tüzük 60’a göre yerimden söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

37.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Halkların Demokratik Partisini susturmayı amaçlayan siyasi soykırım operasyonlarını kınadığına ve Hükûmetin bu operasyonlara derhâl son vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uzun süredir partimize yönelik yapılan siyasi soykırım operasyonları, maalesef çok pervasız bir şekilde HDP’yi susturmayı amaçlayarak devam etmektedir. Bugün, Ankara ve İstanbul’da yapılan siyasi operasyonlarda aralarında MYK üyemiz Sayın Zeki Çelik’in de bulunduğu 30 arkadaşımız gözaltına alınmıştı.

24’üncü Dönem Ağrı Milletvekilimiz olan Sayın Halil Aksoy da yine bu zorlama ve kurgulanmış birtakım iddialar üzerinden bugün gözaltına alınmış ve mahkemeye çıkarılmıştı. Şu anda aldığımız habere göre de milletvekili arkadaşımız tutuklandı.

Yine, siyasi soykırım kapsamında gözaltına alınan arkadaşlarımızla ilgili de mahkeme süreçleri devam ediyor.

Bu siyasi soykırım operasyonlarını buradan açık bir şekilde kınadığımızı ifade etmek istiyoruz. Bu soykırım operasyonlarıyla HDP’nin asla susturulamayacağını, HDP’nin demokrasi, özgürlük ve barış mücadelesinin daha kararlı bir şekilde devam edeceğini, tutuklanan her arkadaşımızın yerine daha kararlı bir şekilde onlarca, yüzlerce HDP’li arkadaşımızın daha büyük bir sorumlulukla göreve geleceğini ifade etmek istiyoruz.

Hükûmete de siyasallaşmış yargı eliyle HDP’yi susturma operasyonlarına derhâl son vermesi gerektiği çağrısını bir kez daha yinelemek istiyoruz.

Belediye başkanlarını, belediye meclis üyelerini, milletvekillerini, partinin MYK üyelerini, il eş başkanlarını tutuklayarak Türkiye'de eğer bir çözüm bulacaklarını sanıyorlarsa, tarihe karşı hem büyük yanıldıklarını görecekler hem de büyük kaybedecekler.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, 24’üncü Dönem milletvekilli Halil Aksoy’un tutuklanması nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin konuşması

BAŞKAN – Ben de geçmiş olsun dileklerimi ifade etmek istiyorum.

Özellikle Sayın Halil Aksoy’un, 24’üncü Dönem bu Parlamento çatısı altında birlikte görev yaptığım, çalıştığım bir arkadaşımın tutuklanmış olduğunu sizden öğrendim. Dolayısıyla, üzüntülerimi ifade etmek istiyorum, geçmiş olsun dileklerimi belirtmek istiyorum.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/434) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 68) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, 9’uncu madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/434) 9'uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

     Bülent Kuşoğlu                      Mahmut Tanal                  Nurhayat Altaca Kayışoğlu

          Ankara                               İstanbul                                    Bursa

       Seyit Torun                           Musa Çam                               Veli Ağbaba

            Ordu                                   İzmir                                     Malatya

MADDE 9- 657 sayılı Kanunun eki (I) sayılı Ek Gösterge Cetvelinin "VII. Emniyet Hizmetleri Sınıfı" bölümünün (e) bendinin (aa) alt bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

                          "aa) Yükseköğrenimliler              1                 3600

                                                                            2                 3400

                                                                            3                 3200

                                                                            4                 3000

                                                                            5                 2800

                                                                            6                 2600

                                                                            7                 2400

                                                                            8                 2200”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 9'uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Erkan Akçay                            Erhan Usta                           Mehmet Günal

          Manisa                                  Samsun                                  Antalya

      Erkan Haberal                          Arzu Erdem                          Mehmet Parsak

          Ankara                                 İstanbul                            Afyonkarahisar

    Mehmet Erdoğan                    İsmail Faruk Aksu                       Baki Şimşek

           Muğla                                  İstanbul                                  Mersin

MADDE 9- 657 sayılı Kanunun eki (I) sayılı Ek Gösterge Cetvelinin "IV- Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfı" bölümünün (b) bendi ve "VII. Emniyet Hizmetleri Sınıfı" bölümü aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"b) Öğretmen ve diğer personel

                                                                                           1            3600

                                                                                           2            3000

                                                                                           3            2200

                                                                                           4            1600

                                                                                           5            1500

                                                                                           6            1200

                                                                                           7            1100

                                                                                           8              900

                                                                                           9            800"

"VII. EMNİYET HİZMETLERİ SINIFI

                                                                                 Derece         Ek Gösterge

a) Emniyet Genel Müdürü                                                     1             7000

b) Emniyet Genel Müdür Yardımcıları,

Teftiş Kurulu Başkanı, Polis Akademisi Başkanı,                    1             6000

Ankara, İstanbul ve İzmir İl Emniyet Müdürleri

c) Daire Başkanları, I. Hukuk Müşaviri,                                  1             5000

Diğer Birinci Sınıf Emniyet Müdürleri,

d) Kadroları bu sınıfa dahil olup da İkinci,                             1             4000

Üçüncü ve Dördüncü Sınıf Emniyet Müdürü ile                       2             3600

Emniyet Amiri sıfatını kazanmış olanlar                                3             3000

                                                                                           4             2200

e) Başkomiser, Komiser, Komiser Yardımcısı,

Kıdemli Başpolis, Başpolis ve Polis Memurlarından;

aa) Yüksek Öğrenimliler                                                       1             3600

                                                                                           2             3000

                                                                                           3             2000

                                                                                           4             1600

                                                                                           5             1300

                                                                                           6             1150

                                                                                           7             950

                                                                                           8             850

bb) Diğerleri                                                                        1             3000

                                                                                           2             2200

                                                                                           3             1600

                                                                                           4             1300

                                                                                           5             1200

                                                                                           6             1100

                                                                                           7             900

                                                                                           8             800 "

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

      İdris Baluken                 Mehmet Emin Adıyaman                    Mahmut Toğrul

        Diyarbakır                               Iğdır                                    Gaziantep

     Çağlar Demirel                       Lezgin Botan                              Erol Dora

        Diyarbakır                                Van                                      Mardin

                                              Osman Baydemir

                                                   Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul.

Buyurun Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Genel Kurulun sevgili emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

68 sıra sayılı torba yasanın 9’uncu maddesi üzerinde verdiğimiz önerge üzerine Halkların Demokratik Partisinin görüşlerini paylaşacağım.

Değerli milletvekilleri, aslında bugün Millî Eğitim Bakanının yanımızda olması çok önemli. Bugün özellikle polislik, jandarma, Özel Harekât polislerinin oluşturduğu en önemli kaynak… Maalesef, özellikle benim de mensubu olduğum temel bilimlerden mezun olan, bu ülke için kâğıt üzerinde bilim üretmesi gerekenler yani fizik, kimya, matematik, biyoloji bölümlerinden mezun olanlar okullarını bitirdikten sonra iş bulamayıp, çeşitli zamanlarda bunalıma girip en sonunda da ailelerine karşı mahcup olmamak üzere emniyette Özel Harekât polisi, jandarma olmak üzere görev alıyorlar.

Değerli arkadaşlar, son dönemde Türkiye ürettiğinin büyük payını maalesef savaş, millî savunma, emniyete harcıyor. Diğer toplumsal kesimlerle ilgili en ufak bir hak, en ufak bir eşitlik talebi, biraz önce söylediğim gibi, maalesef gazla, copla karşılanıyor.

Değerli milletvekilleri, bugün her ailemiz çocuğunu üniversiteye gönderdiğinde -beklentisi- o üniversitede o bölümü bitirdikten sonra o alanla ilgili bir iş sahibi olmasını arzu eder. Fakat, Sayın Bakandan önceki Millî Eğitim Bakanımız Sayın Ömer Dinçer atanamayan öğretmenlerle ilgili bir soruya: “Atanamayan öğretmenler kendi kabiliyetlerine uygun alternatif işlere yönelsinler.” diyebiliyor. Bu okullarda niye okudular bu çocuklar? Niye dört yıl fizik, kimya, biyoloji, matematik gibi ağır bölümlerde okudular? Sayın Bakan, okullara öğretmen ihtiyacı olmasına rağmen bunların atanamamasının temel nedeni nedir? Bu öğrencilerimiz neden -aslında arzu etmedikleri ama zorunlu olarak, ailelerine mahcup kalmamak için- tercihen bu polisliğe, jandarmalığa, Özel Harekâta yönlendiriliyor?

Değerli arkadaşlar, bildiğiniz üzere -biraz önceki konuşmamda da ifade etmiştim- son dönemde Kürt coğrafyasında çatışmalardan ölen polislerin, Özel Harekât timlerinin bir kısmı fizik mezunu, kimya mezunu, matematik mezunu, biyoloji mezunu. Son dönemde bölgede yaşanan kardeş kanında, yaşanan çatışmalı ortamda artık bu insanların polisliği, jandarmalığı tercih etmedikleri ve gittikçe bu meslekten istifa etmeye yöneldikleri bir dönemde Hükûmetin böyle bir yasayı gündeme getiriyor olması -tekrar söylüyorum- gerçekten, psikolojik olarak bir savaş cephesi oluşturmaktır, bir savaş cephesinin elemanlarının sınıfını oluşturmaktır.

Şimdi, biraz önce de söyledim, artık bu savaş Türkiye'nin kaynaklarını kuruturken, işte, orada öğretmenlerimize, diğer mesleklere, maalesef, vereceğimiz hiçbir harcama, hiçbir kalem kalmıyor. Hepsini neye harcıyoruz? Savaşa harcıyoruz. Niye? Kürt çocukları ölsün diye. Niye? Kadınları, çocukları, herkesi öldürsün diye -psikolojik olarak- bir savaş psikolojisi oluşturuluyor. Bu savaş psikolojisi hepimiz için iyi olmayan bir psikolojidir.

Tekrar tekrar aynı çağrıyı yapıyoruz, diyoruz ki: Hükûmet bir an önce ölme, öldürme psikolojisinden çıkmalıdır ve orada yaşanan sorunların kaynağının ne olduğunu orada gidip halka sormalıdır. AKP’li vekiller bize çok karşı çıkıyorlar. Değerli arkadaşlar, son çatışmalı süreçte hiçbiriniz Diyarbakır’a gittiniz mi, Şırnak’a gittiniz mi, Hakkâri’ye gittiniz mi, Van’a gittiniz mi? Yani, durum buyken sizin hâlâ ahkâm kesmenizi anlamak zordur. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ŞAHİN TİN (Denizli) – Silahları bırakın, gelin.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Ben geçen hafta oradaydım. Kimseyi kandırmayın.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Bu savaş bu ülkeye kazandırmayacaktır, çözüm barıştadır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) – Savaş değil, terörle mücadele.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Toğrul.

Önergeyi oylarınıza…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.46

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.58

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)

------0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 31’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

9’uncu madde üzerinde Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Tasarının görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 9'uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

MADDE 9- 657 sayılı Kanunun eki (I) sayılı Ek Gösterge Cetvelinin "IV- Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfı" bölümünün (b) bendi ve "VII. Emniyet Hizmetleri Sınıfı" bölümü aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"b) Öğretmen ve diğer personel

                                                                                           1             3600

                                                                                           2             3000

                                                                                           3             2200

                                                                                           4             1600

                                                                                           5             1500

                                                                                           6             1200

                                                                                           7             1100

                                                                                           8             900

                                                                                           9             800"

"VII. EMNİYET HİZMETLERİ SINIFI

                                                                                 Derece         Ek Gösterge

a) Emniyet Genel Müdürü                                                     1             7000

b) Emniyet Genel Müdür Yardımcıları,

Teftiş Kurulu Başkanı, Polis Akademisi Başkanı,                    1             6000

Ankara, İstanbul ve İzmir İl Emniyet Müdürleri

c) Daire Başkanları, I. Hukuk Müşaviri,                                  1             5000

Diğer Birinci Sınıf Emniyet Müdürleri,

d) Kadroları bu sınıfa dahil olup da İkinci,                             1             4000

Üçüncü ve Dördüncü Sınıf Emniyet Müdürü ile                       2             3600

Emniyet Amiri sıfatını kazanmış olanlar                                3             3000

                                                                                           4             2200

e) Başkomiser, Komiser, Komiser Yardımcısı,

Kıdemli Başpolis, Başpolis ve Polis Memurlarından;

aa) Yüksek Öğrenimliler                                                       1             3600

                                                                                           2             3000

                                                                                           3             2000

                                                                                           4             1600

                                                                                           5             1300

                                                                                           6             1150

                                                                                           7             950

                                                                                           8             850

bb) Diğerleri                                                                        1             3000

                                                                                           2             2200

                                                                                           3             1600

                                                                                           4             1300

                                                                                           5             1200

                                                                                           6             1100

                                                                                           7             900

                                                                                           8             800 "

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge üzerinde Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay… (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 9’uncu maddede verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, polisler ülkemizin güvenliği ve huzuru için canını da ortaya koyarak fedakârca görev yapmaktadır. Ancak, düzensiz ve stresli çalışma ortamı, birtakım mesleki riskler polislerde bırakın çalışma şevkini, âdeta yaşama şevkini dahi kırmaktadır.

Kamu Denetçiliği Kurumunun 30 Aralık 2014 tarihli raporu var değerli milletvekilleri. Bu rapora göre, 2008-2013 yılları arasında tam 157 polisimiz intihar etmiş. Yine, aynı dönemde, 2.323 polis de psikolojik tedavi görmüş ve 360 polis de psikolojik nedenlerle sınıf değiştirmiş. Türkiye’de ortalama yaşam süresi 74 civarında ama bu, polislerde bazen 55’e kadar inebilmektedir.

Yine, aynı rapora göre, Avrupa Birliği ülkelerinde bir polisin çalışma saatleri haftalık otuz beş kırk saat arasındadır, ancak bizde polisin haftalık ortalama çalışma saati altmış saate kadar gitmektedir, hele bu son zamanlarda bunun yetmiş saati dahi aştığını düşünüyoruz.

Ayrıca, polislere asli işlerinin dışında pek çok ek görev veriliyor ve bu ek görevlerle ilgili bir ek ödeme de yapılmıyor. Ayrıca, fazla mesaiye karşılık kendilerine idari izinler de verilmiyor. Bu tür, özlük haklarına ilişkin çok ciddi mağduriyetleri söz konusudur.

9’uncu maddede, Hükûmet tasarısında üniversite mezunu bir polisin ek göstergesi 2200’den 3000’e çıkartılıyor. Değerli arkadaşlar, mademki bir düzenleme yapıyoruz, bunu ciddi bir şekilde, kayda değer bir şekilde yapmak lazım. Şu anda bu yapılan düzenlemeyle bir polisin maaşı aylık sadece 45 lira artıyor, emekli maaşına da 52 lira bir artış yansıyor. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu maddede verdiğimiz önergede 3000 değil, 3600 ek gösterge talep ediyoruz ve bu düzenlemeyle, çalışan polisin maaşı fiilen net 63 lira artıyor, emekli polisin de 460 liralık bir artışı söz konusu olacak. Yani, ekmeğin yüzde 25 zamlandığı bir dönemde bu rakamlar öyle ciddi rakamlar değildir ve bütçe imkânları içerisinde çok rahat bir şekilde karşılanabilecek rakamlardır. Geliniz, bunu, bu madde geçmeden hep birlikte düzeltelim. Eğer “Ya, bu MHP’nin verdiği önerge, biz bunu reddedelim.” derseniz, şimdi önergeyi çekiyorum. Sayın Kubat, şimdi önergeyi çekelim, sizin önergeniz kabul edilsin, biz bunu kabul edelim. Böyle bir iddiamız yok, önemli olan üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil. Biz bu konuda son derece yapıcı ve olumlu davranıyoruz. Bu madde kabulüne geçene kadar da süreniz var. Gelin, siz verin önergeyi, hep beraber kabul edelim. Ancak, şu an getirilen düzenleme polis memurlarının beklentilerini hiç karşılamıyor, âdeta alay eder gibi bir düzenleme veya eğer ileride bir başka düzenleme yapmak isterseniz polisin özlük haklarını… Artık, güvenlik tazminatı mı öderiz veya emniyet hizmetlerine yönelik değişik bir ödeme şekli ihdas etmek suretiyle bu düzenlemeleri yaparız.

Bu önergemizde ayrıca, öğretmenlerimizin ek göstergesine ilişkin de önerimiz vardır. Yine, üniversite, doğal olarak tabii öğretmenimizin ek göstergesinin de 3600’e çıkartılmasını öneriyoruz.

Önergemizin kabulünü diler, hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akçay.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/434) 9'uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Veli Ağbaba (Malatya) ve arkadaşları

MADDE 9- 657 sayılı Kanunun eki (I) sayılı Ek Gösterge Cetvelinin "VII. Emniyet Hizmetleri Sınıfı" bölümünün (e) bendinin (aa) alt bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

                          "aa) Yükseköğrenimliler              1                 3600

                                                                            2                 3400

                                                                            3                 3200

                                                                            4                 3000

                                                                            5                 2800

                                                                            6                 2600

                                                                            7                 2400

                                                                            8                 2200”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, polislerin ek göstergesi mutlaka artırılmalıdır, maaşları mutlaka düzenlenmelidir ancak önce polislerin yaşam hakları güvence altına alınmalıdır.

Değerli arkadaşlar, bugün, geçtiğimiz hafta Çınar’da evinde yatarken bombalı araçla saldırıya uğrayan polis memurlarını ziyaret ettik. Öncelikle, bu saldırıyı yapanları şiddetle kınadığımı, lanetlediğimi ifade etmek istiyorum. Gece yarısı polis lojmanında evinde çocuklarıyla uyurken yapılan saldırı sonucu, uyuyan bir baba-kız ve bir polis memurunun eşi şehit düşüyor.

Değerli milletvekilleri, bugün, GATA’da yaralı polislerle ve aileleriyle görüştüm. Bunlardan birisi de Malatyalı bir polis memuru, ismi Cengiz Başaran. Maalesef, Sayın Bakan, Cengiz Başaran da bir fizik öğretmeni, atanamayan bir fizik öğretmeni. Atanamadığı için gidiyor, polis oluyor ve eşi orada şehit oluyor. Cengiz Başaran gece yarısı mesaiden çıkınca eve geliyor, evde 2 yaşındaki oğlu Yiğit’e sarılıyor, öpüyor ve o anda saldırı gerçekleşiyor. Birkaç dakika sonra, kendisi kurtuluyor, eşini arıyor, eşini bulamıyor; ikinci gün, on iki saat sonra enkazın altından eşinin cansız bedenine ulaşılıyor.

Orada görüştüğüm yaralı polisler, aileler AKP’nin üç yıl önce Meclisten gizleyerek, Kandil’le görüşerek, adayla görüşerek başlatmış olduğu sözde barış süreci sırasında PKK’nın ilçelere, illere yığınak yaptıklarını söylüyor, bunları yetkililere ilettiklerini söylüyor ancak hiçbir tedbir alınmadığını da ifade ediyorlar. Devlet sadece izlemekle yetinmiş.

Değerli arkadaşlar, eskiden polis, asker dağda çatışmada ölüyordu, şimdi sokakta, alışveriş yaparken, evde yatağında öldürülüyor. 7 Hazirandan bu yana 200’den fazla polis şehit oldu. Bingöl’de Emniyet Müdürü öldürüldü, failleri ortada yok. Yine, Suruç olayından sonra 2 polis memuru gece yarısı evinde alçakça katledildi, failleri ortada yok.

Yine, değerli arkadaşlar, bakın, Iğdır’da şehrin göbeğinde 13 gencecik fidan polis yola döşenen bombalar sonucu katledildi. Arkadaşlar, dikkatinizi çekiyorum, ana caddeden polis aracı geçerken bomba patladı, 13 gariban, fakir, yoksul çocuğu polis memuru öldürüldü. Bakın, memlekette sokağa su borusu döşersiniz herkesin haberi olur ama yola bomba döşeniyor, Hükûmetin haberi yok.

Değerli arkadaşlar, bakın, değerli milletvekilleri, yüzlerce polis, asker göz göre göre katledildi. MİT’in haberi var mı Iğdır’da döşenen bu bombalardan? MİT’in haberi yok.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Var, var, MİT’in de haberi var.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Çünkü MİT’in daha önemli işleri var. MİT, Twitter’dan, Facebook’tan Cumhurbaşkanına hakaret eden 14 yaşında, 15 yaşında veya Facebook’tan “beğen” butonuna basan gençleri takip ediyor. Maalesef, MİT bu görevleri yapacağına, yola bomba döşeyenleri arayacağına CHP’li milletvekillerini dinliyor. Değerli arkadaşlar, hatta, seçim döneminde MİT, döşenen bombaları araştıracağına, AKP adayları -geçmişte kol kola girdiğiniz- “paralelci” mi, değil mi, onu araştırıyor, MİT’in en önemli görevi maalesef bu oldu.

Fakir fukara çocukları ölüyor, sıvasız evde yetişen çocuklar ölüyor. Değerli arkadaşlar, bunu yüzünüze söylemek istiyorum: Ölen polislerin, askerlerin sorumlusu sizsiniz. Bu konuda tedbir almadınız, maalesef, hâlâ her yerde kan akmaya devam ediyor.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Tarafını seç, tarafını.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bakın, ağır iş makineleriyle hendekler kazılıyor, “Haberim yok.” diyor. Kimi suçluyorsun? Suçlu sensin.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Tarafını seç.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Suçlu sensin Ramazan Can, suçlu sensin; suçlu tedbir almayan Hükûmet. Üç yıldan beri, üç aydan beri tedbir alamıyorsun, kimi suçluyorsun? Ölen polis mi suçlu? Suçlu sensin, suçlu Hükûmet, suçlu sizsiniz değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, değerli arkadaşlar, Türkiye'nin her yanında oluk oluk kan akıyor, bugün bir mesele konuşuyoruz, Başbakanın yanında bin polis, Cumhurbaşkanının yanında 2 bin polis, sayın bakanı yüzlerce polis koruyor; ölüde polis, diride polis, paraya geldi mi “Polise yok.” Değerli arkadaşlar, polisin kendisi fakir, anası fakir, babası fakir, bırakın çocukları da fakir olmasın. Bakın, eğer gösterge 3000’de kalacaksa yapmayın. Polisler öyle diyor “3000’de kalacaksa yapmayın.” Yapmayın arkadaşlar. Ne fark ediyor? Dilenciye para mı veriyorsunuz? Yapacaksanız 3600 yapın, polis de biraz rahat etsin. Tekrar söylüyorum, eğer 3000 yapmayacaksınız lütfen bunu yapmayın, polisleri kandırmayın. Polisi ölüme gönderirken iyi, paraya geldi mi yok. Maalesef, sadece para size çalışıyor, fakir fukara çocuklarına çalışmıyor.

Lütfen, ek göstergeyi 3600 yapın diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.

Buyurunuz Sayın Çakır.

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) – Sayın Başkan, Sayın Ağbaba’nın konuşmasında “Ölen polislerin sorumlusu sizsiniz.” şeklindeki sataşmasından ötürü 69’a göre söz istiyoruz.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Çakır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İki dakika…

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

11.- Tokat Milletvekili Coşkun Çakır’ın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Yani “Ölen polislerin sorumlusu biz değiliz.” demeyi çok gerekli bulmuyorum çünkü bu, izahtan vareste bir husustur, bunu söylemek bile gerekmez. Elbette biz değiliz ölen polislerin, şehit olan polislerin sorumlusu.

Değerli arkadaşlar, bir meseleyi konuşurken onun arka planına bakmadan, sadece sonucundan hareket ederek bir yargıya varamayız, böyle bir yöntem yok. Ortada büyük bir terörist teşebbüs var, terörizm var, teröristler var ve bölge ayağa kaldırılmış durumda. Bu durumda, ülkenin meşru güçleri, güvenlik güçleri, siyaseti, kanunu, mevzuatı ne yapacak; oturup seyredecek mi, bunlara bakacak mı sadece? Elbette ki ülkesini savunmak için, toprağını savunmak için, gayrikanuni ve gayrimeşru hadiselere karşı önlem almak için gerekeni yapacaktır. İstemeyiz, bir polis şehit olsun istemeyiz, bir asker şehit olsun istemeyiz; bir çocuk ölsün, kadın ölsün, herhangi bir insan ölsün istemeyiz ama bir mücadele var. Keşke ölmese, keşke bütün bunlar olmasa ama gayet pişkin bir şekilde sayın konuşmacınız “Ölen polislerin sorumlusu sizsiniz.” diyerek bunu, hukuki bir meseleyi siyasi malzeme yapıyor. Başka konularda yapılabilir ama şu konudan en azından bir siyasi nemalanmada bulunmamak gerekir diye düşünüyorum.

Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çakır.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Ağbaba.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Çakır, benim ismimi vererek sataşmada bulundu, milletvekili olarak…

BAŞKAN – Sayın Ağbaba, yeni bir sataşmaya meydan vermeden lütfen…

İki dakika size de söz veriyorum.

12.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Tokat Milletvekili Coşkun Çakır’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VELİ AĞBABA (Malatya) –Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Çakır diyor ki: “Asker, polis ne yapsın, ülkeyi savunmasın mı?” Mutlaka savunmalı yani bunda hiç kuşku yok. Ancak, değerli arkadaşlar, bakın, bu süreç içerisinde üç yıl önce biz bu kürsüden yine ifade ettik, dedik ki: “Bir süreç başlatıyorsunuz, kan akmayacaksa biz bu sürece kredi vermeye hazırız.” dedik. Ancak, bu çözümün adresinin Meclis olduğunu söyledik, “Gizli pazarlıklar içerisinde olmayın.” dedik ama maalesef siz bunların hiçbirini dinlemediniz.

Bakın, şimdiye kadar geçtiğimiz dönemlerde çok farklı konuşuyordu bu grup. Aynı grup, özellikle 2013 sonrasında çok farklı şeyler söylüyordu. Biz “Görüşmeler yapılacaksa meşru zeminlerde olsun.” diyorduk ama siz maalesef algı yaratarak, isimleri değiştirerek çeşitli yerlerle görüştünüz. Ne diyordunuz: “Kandil’le görüşüyoruz.” Aslında Kandil’le görüştüğünüz dağ değil, konuştuğunuz dağ değil, dağla konuşulmaz. Konuştuğunuz kim? Oradaki PKK’lılar. Veya ne diyordunuz: “Biz İmralı’yla görüşüyoruz.” Allah aşkına, hiç insan adayla konuşur mu? Kimle konuşuyorsunuz? Orada sizin muhatabınız, birlikte flört ettiğiniz Öcalan’la konuşuyordunuz. Bu süreçte yaptığınız şey bu.

Şimdi, biz diyoruz ki, bakın, küçük bir örnek: Iğdır’da 13 polis gündüzün ana caddede bir bomba patlatılarak katlediliyor.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Tarafını seç Ağbaba.

VELİ AĞBABA (Devamla) – 13 gencecik polis… Şimdi, bunun sorumlusu kim Allah aşkına, ölen polisler mi? Bunun sorumlusu siyasi irade değil mi, Hükûmet değil mi, ülkeyi ben mi yönetiyorum.

EBUBEKİR BAL (Diyarbakır) – PKK’lılar, PKK’lılar.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Tarafını seç Veli Ağbaba.

VELİ AĞBABA (Devamla) – MİT’i görmüyor, polisi görmüyor; ne olacak, kim sorumlu? (CHP sıralarından alkışlar)

EBUBEKİR BAL (Diyarbakır) – Yanlış adres gösterme, PKK’lılar…

VELİ AĞBABA (Devamla) – Sorumlusu sizsiniz arkadaşlar, sorumlu sizsiniz. Orada katledilen bakın, sizin umurunuzda olmayabilir.

EBUBEKİR BAL (Diyarbakır) – Yüreğin varsa “PKK’lılar” de.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Sizin umurunuzda olmayabilir, yakınlarınızda polis olmayabilir, asker olmayabilir, onlar bizim umurumuzda. Onların öldürülmesinin siyasi sorumlusu sizsiniz diyorum. Ya, 13 polis, sadece küçük böyle… 13 polis, bombayla katlediliyor “Sorumluluğum yok.” diyorsun. Sen nesin, bostan korkuluğu musun? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Hükûmetsin, gereğini yapacaksın! Sen bostan korkuluğu musun? Türkiye’nin her yerinde kan akıyor, sesin çıkmıyor, burada bağırıyorsun CHP’lilere. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

EBUBEKİR BAL (Diyarbakır) – Sen “PKK” desene!

VELİ AĞBABA (Devamla) – Konuşma, sorumluluğunu bil! Hükûmetsin, bostan korkuluğu değilsin sen!

BAŞKAN – Sayın Ağbaba...

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Bostan korkuluğu sensin! Seksen yıllık CHP’nin tarihine bak.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Bütün problemlerin içinde CHP var.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Ne biliyorsan konuşsana.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, karşılıklı konuşmayalım.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Her türlü problemde CHP var.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Konuşma, konuşma, otur yerine!

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Maalesef, her türlü problemde CHP var.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sen bir cümleyi öğrenmişsin, hep tekrarlayıp duruyorsun.

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Çakır, buyurunuz.

Sayın Çakır, söz vermedim. Sayın Çakır, ben daha sizi dinlemedim.

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) – Sayın Başkan, söz verdiniz zannettim.

BAŞKAN – Hayır, ben “Sayın vekilinizi susturun.” diyecektim ama...

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) – Sayın Başkan, jest ve mimiklerinize de itibar ediyorum.

BAŞKAN – Şimdi sizi dinliyorum Sayın Çakır, buyurunuz.

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) – Sayın Başkan, biz sizin hem sözlerinize hem de jest ve mimiklerinize de itibar ediyoruz. Davet edince ben geldim çünkü ortada o kadar açık seçik bir sataşma var ki, sadece “bostan korkuluğu” değil, konuşmanın tamamı sataşma.

BAŞKAN – Buyurun, şimdi size söz vereceğim Sayın Çakır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

13.- Tokat Milletvekili Coşkun Çakır’ın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Ağbaba tam da beni haklı çıkardı. Sayın Ağbaba tam da beni haklı çıkarıyor. Yani, yapmış olduğu konuşmayla, arkasından kullanmış olduğu hakaretlerle tam da bizi haklı çıkarıyor. Ne demiştik? Demiştik ki: “Buradan bir siyasi nemalanmaya gitmemek lazım, ölümler üzerinden, terörle mücadele üzerinden.” Sizin yaptığınız bir eleştiri değildir. Eleştiri yapsanız buna şapka çıkarmamız gerekir. Sizin yaptığınız başka bir şeydir. Sizin yaptığınız, en hafifinden, tahriktir, kışkırtmadır Sayın Ağbaba. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, dünyanın neresinde olursa olsun, meşru bir düzende, meşru bir sistem içerisinde ve meri mevzuata göre, eğer o sistemi tehdit eden herhangi bir gelişme varsa -doğusunda olur batısında olur, kuzeyinde olur güneyinde olur- o meşru otoritenin ve o meşru otoritenin unsurlarının, araçlarının buna bigâne kalması, kayıtsız kalması düşünülemez. Bu, Avrupa’da da böyledir, Asya’da da böyledir. Yani, bunu anlamamak için, bilemiyorum ama herhâlde 6 yaşından küçük olmak gerekir, en azından zekâ yaşının 6 yaşının altında olması gerekir.

Değerli arkadaşlar, başından beri söylüyoruz, muhtemelen 100 defa, bin defa söylemeye devam edeceğiz. Sesimizi yükselttiğimiz zaman, bağırıp çağırdığımız zaman konuşmamız daha haklı, daha ikna edici olmuyor. Esas olan, konuşmamızın muhtevasındaki hakikattir, buna odaklanmalıyız, bunu söylemeliyiz. Siz şu anda bir ateş varsa o ateşe, doğrusunu söylemek gerekirse su dökmüyorsunuz; siz o ateşe bidonla, benzinle gidiyorsunuz, ateşi harlıyorsunuz. Bu, doğru bir yaklaşım değildir. Eğer iyi niyet sahibiyseniz ateşe su dökmek için gitmeniz gerekir.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çakır.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkanım, madde 69’a göre ben de söz istiyorum. Sayın Çakır yani çok hakaret etti, bir cevap vermem lazım.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Sataşma bunun neresinde?

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Tutanaklara bakın, tutanaklara.

BAŞKAN – Sayın Ağbaba, bu iş böyle uzayıp gider. Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeden… İki dakika daha size söz vereceğim.

Buyurun.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Sataşma yapmadan konuşmayı becersin, ben de alkışlayacağım. Ben de alkışlayacağım eğer sataşmadan konuşursa.

14.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Tokat Milletvekili Coşkun Çakır’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına tekraren sataşması nedeniyle konuşması

VELİ AĞBABA (Malatya) – Değerli arkadaşlar, siz rahatsız olsanız da ben gerçekleri söylemeye devam edeceğim. Güzel üslubuyla Sayın Çakır diyor ki: “Ölümler üzerinden nemalanmamak lazım.” Katılıyorum, ölümler üzerinden nemalanmamak lazım. Asla ve asla şehit askerlerimizin, polislerimizin tabutunun başına geçip de konuşmamak lazım; böyle, tabutun başına geçip de nutuk atmamak lazım.

HASAN TURAN (İstanbul) – Siz gitmiyor musunuz? Daha yeni söyledin, “Gaziyi ziyarete gittim.” diye.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Bakın, Osmaniye’nin bir köyünde bir ana şöyle söylüyor, diyor ki: “Eğer bu bir savaşsa kadın-erkek, çoluk çocuk, engelli, gidip savaşalım. Eğer bu savaş değilse benim yavrum niye ölüyor?” Bunun cevabını arıyoruz biz; “Benim yavrum niye ölüyor?” Bunun cevabını arıyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlar, bakın, siz bundan rahatsız olsanız da ölen polislerin, ölen askerlerin sorumlusu siyasi iktidardır. Bakın, geçtiğimiz hafta Çınar’da emniyet müdürlüğüne, lojmanlara kocaman bir kamyonla bomba yüklü araç saldırıyor…

HASAN TURAN (İstanbul) – Kim yaptı, kim?

VELİ AĞBABA (Devamla) - …binanın yarısı aşağıya gidiyor, Malatyalı Hasan dayımın gelini bir kat aşağıya düşüyor, cesedi bir gün sonra bulunuyor.

NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Yapanı söyle.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Bunun sorumlusu kim? Ben miyim bunun sorumlusu? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlar, Hükûmetin görevi… Şimdiye kadar göz yummuşsun, şimdiye kadar flört etmişsin PKK’yla… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Ne demek flört etmek.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Flört etmişsin, flört, flört; flört etmişsin. El ele, kol kola vermişsin flört etmişsin; tedbir almamışsın, iş makinenle hendek kazdırmışsın, ağır silahlar gelmiş, ağır silahların gelmesine izin vermişsin, şimdi hâlâ konuşuyorsun bunun sorumlusu!

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) - Sayın Ağbaba, Osmaniyeli teyzenin dediğini anladık, siz ne diyorsunuz siz?

VELİ AĞBABA (Devamla) – Orada PKK yığınak yapmışsa sorumlusu sensin. Eğer orada askerler öldürülüyorsa, roketlerle gece yarısı evlere saldırı düzenleniyorsa, kusura bakma, bunun sorumlusu siyasi Hükûmet, orada oturan Sayın Bakan. Bunun sorumlusu sizsiniz arkadaşlar, kızsanız da bozulsanız da. Ölen askerlerin, Malatya Günedoğru köyünde yoksul, gözleri görmeyen Hasan amcanın oğlunun, gelininin ölümünün sorumlusu sizsiniz! (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Türk halkı sorumlunun kim olduğunu çok biliyor!

HASAN TURAN (İstanbul) – Teröristlerin hiç suçu yok mu, teröristlerin?

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/434) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 68) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

10’uncu madde üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesi ile 657 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek 43 üncü maddenin birinci fıkrasının ilk cümlesine "dönemde,” ibaresinden sonra gelmek üzere "ayrıca süt izni verilmeksizin" ibaresinin, aynı fıkranın son cümlesine "çocuğun fiilen teslim edildiği tarihten" ibaresinden sonra gelmek üzere "veya 104 üncü maddenin (A) fıkrası uyarınca sekiz haftalık izin verilmesi ya da aynı maddenin (F) fıkrası uyarınca izin kullanılması halinde bu izinlerin bitiminden" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

      Bülent Turan                     Mehmet Doğan Kubat                      Reşat Petek

        Çanakkale                               İstanbul                                  Burdur

      Ramazan Can                       Hasan Basri Kurt                        İsmail Bilen

         Kırıkkale                                Samsun                                  Manisa

       Recep Şeker                          Hüseyin Filiz

         Karaman                                 Çankırı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesiyle 657 sayılı Kanun’a eklenen Ek Madde 43'ün ilk paragrafının son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Arzu Erdem                            Mehmet Günal                         Erhan Usta

          İstanbul                                   Antalya                                Samsun

      Erkan Haberal                          Mehmet Parsak                     Mehmet Erdoğan

          Ankara                              Afyonkarahisar                            Muğla

   İsmail Faruk Aksu                      Deniz Depboylu                       Baki Şimşek

          İstanbul                                    Aydın                                 Mersin

"Bir çocuğu eşiyle birlikte evlat edinen memurlar ile memur olmayan eşin memur olan eşleri de istekleri üzerine çocuğun fiilen teslim edildiği tarihten itibaren bu fıkra hükümlerinden yararlanır."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/434) 10'uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Bülent Kuşoğlu                        Şenal Sarıhan                         Mahmut Tanal

          Ankara                                  Ankara                                 İstanbul

       Seyit Torun                             Musa Çam

            Ordu                                     İzmir

Madde 10- 657 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde ilave edilmiştir.

"Doğum sonrası yarım zamanlı çalışma

Ek Madde 43- Doğum yapan memurlar doğum sonrası analık izninin veya 104 üncü maddenin (F) fıkrası uyarınca kullanılan iznin, eşi doğum yapan memurlar ise babalık izninin bitiminden, ilgili mevzuatı uyarınca çocuğun mecburi ilköğretim çağının başladığı tarihi takip eden aybaşına kadar olan dönemde, haftalık çalışma saatlerinin normal çalışma süresinin yarısı olarak düzenlenmesini talep edebilirler. Bu kapsamda yarım zamanlı çalışmaya başlayan memur, aynı çocuk için bir daha bu haktan yararlanmamak kaydıyla başvuru tarihini izleyen aybaşından geçerli olmak üzere normal zamanlı çalışmaya dönebilir. Bu fıkra hükmünden yararlanan memura, yarım zamanlı çalışmaya başladığı tarihi izleyen aybaşından itibaren, mali haklar ile sosyal yardımlarına ilişkin her bir ödeme unsurunun yarısı esas alınarak ödeme yapılır. Bunların fiili çalışmaya bağlı ödemeleri hakkında ise ilgili mevzuat hükümleri uygulanmaya devam olunur. Derece yükselmesi ile kademe ilerlemesi için aranan süreler açısından bu şekilde çalışılan dönemdeki hizmet süreleri yarım olarak dikkate alınır. Bu kapsamdaki memurun çalışma saatleri ilgili kurum tarafından belirlenir. Bir çocuğu eşiyle birlikte veya münferit olarak evlat edinen memurlar ile memur olmayan eşin münferit olarak evlat edinmesi hâlinde memur olan eşleri de istekleri üzerine çocuğun fiilen teslim edildiği tarihten itibaren bu fıkra hükümlerinden yararlanır.

Yarım zamanlı çalışma hakkının kullanımına ilişkin usul ve esaslar ile bu haktan yararlanamayacak memurları; hizmet sınıfı, kadro unvanı, kurum veya teşkilat bazında birlikte veya ayrı ayrı belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.”

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                Çağlar Demirel                          İdris Baluken                    Burcu Çelik Özkan

                   Diyarbakır                               Diyarbakır                                Muş

         Filiz Kerestecioğlu Demir                      Erol Dora                          Feleknas Uca

                    İstanbul                                   Mardin                              Diyarbakır

            Bedia Özgökçe Ertan

                       Van

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde, Muş Milletvekili Sayın Burcu Çelik Özkan. (HDP sıralarından alkışlar)

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 10’uncu maddesi hakkında söz almış bulunmaktayım.

İktidarın ve sermayenin her fırsatta, sürekli tekrarlayarak gündeme getirdikleri “esnekleşme politikası”, uzunca zamandır, kadın istihdamıyla ilgili her türlü gündemi ele almada kullanılmakta olan bir yöntem olmuştur. Sermaye, kadın istihdamını artırmada ve kadınların ücretli çalışma koşullarından dolayı yaşadıkları sıkıntılara çare olacağı iddiasıyla, her fırsatta esnekleşme uygulamasını öne sürmüştür. Bu söylem, toplumsal cinsiyet rolleri üzerinden kurulmakta ve kadınların birincil cinsiyet rolünün ev bakımı ile aile olduğu ve bundan kaynaklanan görevlerini yerine getirmek istedikleri, bu gerekçeyle de ücretli çalışma yaşamının yaşamlarında ikincil bir yerde kaldığı iddiası üzerine kurulmuştur. Oysaki, burada kadınlar bunu tercih etmekten çok bir seçeneksizleştirmeyle karşı karşıya kalmaktadırlar, yani seçeneksiz bırakılmaktadırlar. Zira, “ücretli çalışma” seçeneği, erkeklerin aksine, kadınların önüne her zaman aile, çocuk bakımı, cinsiyetçi roller üzerinden sürülmektedir. Bu sorumlulukları kadının ve erkeğin eşit biçimde üstlenecekleri düzenlemeler geliştirilmemekte ve esneklik söyleminin temeli kadının toplumsal cinsiyet rolleri tanımlanarak aile ve çocuk bakımından kaynaklı çalışma yaşamının geçici olduğu yönündeki eril zihniyet inancına dayalı gelişmiştir. Bu anlamda kadının istihdam oranını artırmaya değil, aksine, istihdamda yer alan kadının oranını düşürmeye, onu bir seçenek tercih etmeye zorlama olduğunu belirtmek doğru bir tespit olacaktır.

Maddede kadınlar yalnızca annelik rolü üzerinden tanımlanmakta, kamusal alanda ve ücretli emek gücünde öncelikle annelik rolünün belirlediği sınırlarla var edilmeye çalışılmaktadır. Bu anlamda, sermayenin temel çizgisi olan esnek ve güvencesiz çalışma koşulları doğum, annelik bahanesiyle kadın emekçilerden başlayarak emekçi sınıf üzerinde yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır. Bu anlamda, ilgili madde, kadınların erkeklerle eşit değil ancak annelik rolünün sağladığı kazanımlarla var olabileceğini vurgulayarak iki kişi arasındaki birliktelik ilişkisini aile olmak üzerinden sınırlandırmaktadır.

Yine aynı maddede kadınların bir cinsiyet rolü olarak tanımlanan çocuk bakım görevi devredilemez olarak görülmüş ve asıl iş olarak tanımlanmıştır. Ücret karşılığı çalışma seçeneği ise tali ve asıl iş olan çocuk bakımı görevi aksatılmaksızın sunulmaktadır. Burada kadınlara annelik rolü önerilmekte; çocuk bakımı ve ev işleriyle kalan zamanlarda ise düşük ücret, eksik prim ve yine yarı zamanlı olduğu için vasıfsız olarak tanımlanan işlerde çalışma seçeneği sunulmaktadır. Bu anlamda, tasarı, esnek ve güvencesiz çalışma biçiminin yasalaştırılmak istendiğini göstermektedir.

Tasarının aceleye getirildiği ve kalıcı çözümler hedeflenmeden oluşturulduğu ortadadır. Öte yandan, dün söyledik, bugün tekrar söyleyelim. Ülkemizde devam eden savaş sosyolojik olarak barışa evrilmeden ekonomik ve toplumsal yaşamın normale dönmesinden bahsedemeyiz. İki gündür Genel Kurulda kürdistanda yaşanan vahşetin sadece bir yüzünü göstermeye çalışıyoruz. Sivil insanlarımızın yaşam hakkı için saatlerce izahat yapıyoruz burada belki bir nebze olsun vicdanlarınıza seslenebiliriz umuduyla.

Bir hukuksuzluğu aktarırken aynı anda diğer bir hukuksuzluğun yaşandığı bir süreçten geçiyoruz. Parlamento olarak yaşananlara bir çözüm olamadığımız için ülkemizden çok uzaklarda AİHM’den her vaka için tedbir kararı alıyoruz, alınan bu kararların dahi uygulama alanı bulamadığını görüyor ve aynı anda yaşıyoruz.

Arkadaşlar, bugün ülkemizde yaşanan tüm sorunların çözümü burası olmalıdır. Parlamento bu görevi üstlenmelidir, diyalog ve müzakere süreci ivedilikle başlatılmalıdır. Bu sebeple Parlamentoyu göreve davet ediyoruz.

Tekrardan saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/434) 10'uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Şenal Sarıhan (Ankara) ve arkadaşları

MADDE 10- 657 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde ilave edilmiştir.

"Doğum sonrası yarım zamanlı çalışma

EK MADDE 43- Doğum yapan memurlar doğum sonrası analık izninin veya 104 üncü maddenin (F) fıkrası uyarınca kullanılan iznin, eşi doğum yapan memurlar ise babalık izninin bitiminden, ilgili mevzuatı uyarınca çocuğun mecburi ilköğretim çağının başladığı tarihi takip eden aybaşına kadar olan dönemde, haftalık çalışma saatlerinin normal çalışma süresinin yarısı olarak düzenlenmesini talep edebilirler. Bu kapsamda yarım zamanlı çalışmaya başlayan memur, aynı çocuk için bir daha bu haktan yararlanmamak kaydıyla başvuru tarihini izleyen aybaşından geçerli olmak üzere normal zamanlı çalışmaya dönebilir. Bu fıkra hükmünden yararlanan memura, yarım zamanlı çalışmaya başladığı tarihi izleyen aybaşından itibaren, mali haklar ile sosyal yardımlarına ilişkin her bir ödeme unsurunun yarısı esas alınarak ödeme yapılır. Bunların fiili çalışmaya bağlı ödemeleri hakkında ise ilgili mevzuat hükümleri uygulanmaya devam olunur. Derece yükselmesi ile kademe ilerlemesi için aranan süreler açısından bu şekilde çalışılan dönemdeki hizmet süreleri yarım olarak dikkate alınır. Bu kapsamdaki memurun çalışma saatleri ilgili kurum tarafından belirlenir. Bir çocuğu eşiyle birlikte veya münferit olarak evlat edinen memurlar ile memur olmayan eşin münferit olarak evlat edinmesi halinde memur olan eşleri de istekleri üzerine çocuğun fiilen teslim edildiği tarihten itibaren bu fıkra hükümlerinden yararlanır.

Yarım zamanlı çalışma hakkının kullanımına ilişkin usul ve esaslar ile bu haktan yararlanamayacak memurları; hizmet sınıfı, kadro unvanı, kurum veya teşkilat bazında birlikte veya ayrı ayrı belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Ankara Milletvekili Sayın Şenal Sarıhan…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Söz konusu madde metninin anlaşılır hale getirilebilmesi için değişiklik önerilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesiyle 657 sayılı Kanuna eklenen Ek Madde 43'ün ilk paragrafının son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Deniz Depboylu (Aydın) ve arkadaşları

"Bir çocuğu eşiyle birlikte evlat edinen memurlar ile memur olmayan eşin memur olan eşleri de istekleri üzerine çocuğun fiilen teslim edildiği tarihten itibaren bu fıkra hükümlerinden yararlanır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Münferit evlat edinme eşin rızası olmaması durumunda mümkün olabileceği için evlat edinmeye razı olmayan eşin bu haktan yararlanmaması amacıyla "münferit olarak" ibareleri madde metninden çıkarılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesi ile 657 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek 43 üncü maddenin birinci fıkrasının ilk cümlesine "dönemde,” ibaresinden sonra gelmek üzere "ayrıca süt izni verilmeksizin" ibaresinin, aynı fıkranın son cümlesine "çocuğun fiilen teslim edildiği tarihten" ibaresinden sonra gelmek üzere "veya 104 üncü maddenin (A) fıkrası uyarınca sekiz haftalık izin verilmesi ya da aynı maddenin (F) fıkrası uyarınca izin kullanılması halinde bu izinlerin bitiminden" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Bülent Turan (Çanakkale) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Takdirlerinize bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Önerge ile, tam zamanlı çalışanlar için ilk altı ay üç saat ikinci altı ay bir buçuk saat öngörülmüş olan süt izninin, aynı usulle yarım zamanlı çalışmada da kullanılması hâlinde uygulamada ortaya çıkacak mesai sorununun önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.

Ayrıca önerge ile, üç yaşını doldurmamış bir çocuğu eşiyle birlikte veya münferit olarak evlat edinen memurlar ile memur olmayan eşin münferit olarak evlat edinmesi hallerinde memur olan eşler için getirilen çalışma usulünün başlangıç tarihlerinde düzenleme yapılmak suretiyle uygulamada karışıklığa yol açılmasının önlenmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

11’inci madde üzerinde 4 önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesinde geçen "aylıksız" ifadesinin ücretsiz olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                 İdris Baluken                       Çağlar Demirel                       Burcu Özkan Çelik

                   Diyarbakır                           Diyarbakır                                    Muş

                   Hüda Kaya                          Felaknas Uca                            Lezgin Botan

                    İstanbul                             Diyarbakır                                    Van

                   Erol Dora

                     Mardin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/434) 11'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Bülent Kuşoğlu                        Mahmut Tanal                            Engin Altay

                   Ankara                                 İstanbul                                   İstanbul

                Seyit Torun                             Musa Çam                              Serkan Topal

                     Ordu                                     İzmir                                      Hatay

MADDE 11- 657 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 42- 36 ncı maddenin "Ortak Hükümler" bölümünün (C) fıkrasının (8) numaralı bendi hükmü, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra 108 inci maddenin (B) fıkrası kapsamında aylıksız izne ayrılanlar hakkında uygulanır. Anılan tarihte bu şekilde aylıksız izin kullananlar ise kalan izin süreleri bakımından söz konusu bent hükmünden faydalandırılır.

BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na eklemesi öngörülen geçici 42’nci maddenin (2)’nci fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

               Bülent Turan                       Mehmet Doğan Kubat                     Halil Eldemir

                 Çanakkale                                 İstanbul                                  Bilecik

            Kerem Ali Sürekli                         Hasan Turan                          Halil Etyemez

                     İzmir                                    İstanbul                                  Konya

               Hüseyin Filiz                            Ramazan Can

                   Çankırı                                  Kırıkkale

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesine 657 sayılı Kanun’a eklenen geçici madde 42'nin (2)’nci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                Arzu Erdem                            Mehmet Günal                           Erhan Usta

                   İstanbul                                   Antalya                                 Samsun

               Erkan Haberal                          Mehmet Parsak                       Mehmet Erdoğan

                   Ankara                              Afyonkarahisar                             Muğla

                Baki Şimşek

                   Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Takdirlerinize bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – İki önergenin de gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Önerge ile, yürürlük maddesinde bu konudaki usul ve esasların yürürlüğe girmesini teminen belirlenecek olan yeni yürürlük tarihi itibarıyla, 657 sayılı Kanunun 104 üncü maddesinde yapılan değişiklikler ile ek 43 üncü madde hükümlerinin, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce gerçekleşen doğum ve evlat edinmeler için de uygulanması amaçlanmaktadır.

Gerekçe:

Bu madde ile tasarının 6 ve 10. maddeleri ile getirilen haklardan faydalanmayı düzenlemektedir. Buna göre şu anda ilköğretim çağından küçük çocuğu bulunan memurların yarı zamanlı çalışma hakkını kullanması mümkün olamayacaktır. Bu hak, maddenin yürürlüğe girdiği tarih ve sonrasında gerçekleşen doğum ve evlat edinmeler hakkında uygulanacaktır. Bu uygulama son derece adaletsiz ve eşitlik ilkesine aykırı bir durum yaratacaktır. Bu nedenle yarı zamanlı çalışma hakkı, şu anda ilköğretim çağından küçük çocuğu olan tüm ebeveynler için kullandırılmalıdır. Bu nedenle fıkra madde metninden çıkarılmaktadır.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/434) 11'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Serkan Topal (Hatay) ve arkadaşları

MADDE 11 – 657 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

GEÇİCİ MADDE 42 – 36 ncı maddeninOrtak Hükümler" bölümünün (C) fıkrasının (8) numaralı bendi hükmü, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra 108 inci maddenin (B) fıkrası kapsamında aylıksız izne ayrılanlar hakkında uygulanır. Anılan tarihte bu şekilde aylıksız izin kullananlar ise kalan izin süreleri bakımından söz konusu bent hükmünden faydalandırılır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Söz konusu madde metninin anlaşılır hâle getirilebilmesi için değişiklik önerilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesinde geçen “aylıksız” ifadesinin “ücretsiz” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

İdris Baluken (Diyarbakır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddede geçen “aylıksız" ifadesi “ücretsiz" olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Kabul edilen önergeler doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.48

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 19.54

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)

------0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 31’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

X.- ÖNERİLER (Devam)

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 22 Ocak 2016 Cuma günü toplanmamasının Genel Kurulun onayına sunulmasına ilişkin önerisi

Danışma Kurulu önerisi:

Danışma Kurulunun 21/1/2016 Perşembe günü yaptığı toplantıda Genel Kurulun 22 Ocak 2016 Cuma günü toplanmamasının Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

İsmail Kahraman

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

                         Bülent Turan                                                           Engin Altay

                Adalet ve Kalkınma Partisi                                          Cumhuriyet Halk Partisi

                    Grubu Başkan Vekili                                                Grubu Başkan Vekili

                        İdris Baluken                                                           Oktay Vural

              Halkların Demokratik Partisi                                       Milliyetçi Hareket Partisi

                    Grubu Başkan Vekili                                                Grubu Başkan Vekili

BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisi üzerinde söz isteyen yok.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/517) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 23 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/434) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 68) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Suç Gelirlerinin Aklanması, Araştırılması, El Konulması, Müsaderesi ve Terörizmin Finansmanına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

2.- Suç Gelirlerinin Aklanması, Araştırılması, El Konulması, Müsaderesi ve Terörizmin Finansmanına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/323) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 51)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonun olmayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 26 Ocak 2016 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.56



(X) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

 

(x) 68 S. Sayılı Basmayazı 19/01/2016 tarihli 29’uncu Birleşim Tutanağı’na eklidir.