TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

22’nci Birleşim

30 Aralık 2015 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara’nın, sözde özerklik ve öz yönetim iddialarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’in, Diyarbakır ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 96’ncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara’nın yaptığı gündem dışı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara’nın yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Ardahan Milletvekili Orhan Atalay’ın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

5.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul’un HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

6.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

7.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

8.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

9.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

10.- Van Milletvekili Beşir Atalay’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

11.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Van Milletvekili Beşir Atalay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

12.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Konya Milletvekili Abdullah Ağralı’nın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

13.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

14.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

15.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Konya Milletvekili Abdullah Ağralı’nın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

16.- İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

17.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

18.- Van Milletvekili Beşir Atalay’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın 12 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

19.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu’nun, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in 12 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

20.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, 2016 yılından beklentilerine ilişkin açıklaması

2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin ve Karadeniz Bölgesi’ndeki elektrik kesintileri nedeniyle vatandaşın mağdur olduğuna ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İstanbul Üsküdar’daki Validebağ Öğretmenevi’nin bulunduğu alanda elektriğin olmadığına, Mecliste basın mensuplarına kulis yasağı getirilmesine ve basını tehdit gören bu zihniyeti kınadığına ilişkin açıklaması

4.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa Osmangazi Belediyesine bağlı Hamitler Spor Tesislerinin gençlerin uyuşturucu madde kullandığı yıkıntılara dönüştüğüne ve yasama üyeleri ile halkın yeni yılını kutladığına ilişkin açıklaması

5.- İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş’ın, Meclis Başkanlık Divanının gazetecilerin saat 20.00’den sonra kulislere girmesini yasaklayan kararından vazgeçmesini talep ettiğine ve başta Can Dündar ve Erdem Gül olmak üzere cezaevinde bulunan gazetecilerin yeni yılını kutladığına ilişkin açıklaması

6.- Ordu Milletvekili Seyit Torun’un, Ordu çevre yolu ile Ulubey-Gürgentepe-Gölköy yolunun ne zaman bitirileceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

7.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’ın, Anayasa Mahkemesinin kararıyla, işkence ve kötü muamelenin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğinin altının bir kez daha çizilmiş olduğuna ve bebeklerin annelerine kavuşacağı yeni bir yıl dilediğine ilişkin açıklaması

8.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, AKP Hükûmetinin tarımda niteliksiz bir politika uyguladığına ve kimyasal gübre fiyatlarındaki yüzde 18 KDV kaldırılmadığı için üreticilerin gübre satın alamadığına ilişkin açıklaması

9.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, Akkuyu NGS şirketinin ilk ve orta öğretim öğrencilerine nükleer santrallerle ilgili yaptığı sunum hakkında Millî Eğitim Bakanlığından bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması

10.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, 2016 yılının ülkemize ve dünyaya barış getirmesini arzu ettiğine ve tehlikeli madde taşımacılığının standartlarını belirleyen ADR uygulamasının 31 Aralıkta dolan süresinin uzatılması gerektiğine ilişkin açıklaması

11.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, kar yağışının yoğun olduğu günlerde okulları tatil edilen çocukların ebeveynlerinden birinin de idari izinli sayılması konusunda karar alıcılara gerekli talimatın gönderilmesinde fayda olduğuna ilişkin açıklaması

12.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın 12 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

13.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın 12 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

14.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 2016 yılının hayırlı ve barış dolu bir yıl olmasını dilediklerine ve milletvekilleri ile vatandaşların yeni yılını kutladıklarına ilişkin açıklaması

15.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, 2016 yılının hayırlı ve barış dolu bir yıl olmasını dilediklerine ve milletvekilleri ile vatandaşların yeni yılını kutladıklarına ilişkin açıklaması

16.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, 2016 yılının hayırlı ve barış dolu bir yıl olmasını dilediklerine ve milletvekilleri ile vatandaşların yeni yılını kutladıklarına ilişkin açıklaması

17.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, 2016 yılının hayırlı ve barış dolu bir yıl olmasını dilediklerine ve milletvekilleri ile vatandaşların yeni yılını kutladıklarına ilişkin açıklaması

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Genel Görüşme Önergeleri

1.- CHP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 24’üncü Dönemde Manisa’nın Soma İlçesinde Meydana Gelen Maden Kazalarının Araştırılarak Alınması Gereken İş Sağlığı ve İş Güvenliği Tedbirlerinin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu’nun tespit ve önerilerinin değerlendirilmesi, çözüm önerilerinin tartışılması ve yol göstermesi amacıyla genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/3)

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, engellilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/44)

2.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ve 22 milletvekilinin, engellilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/45)

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, 16/12/2015 tarih ve 524 sayıyla İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönter ve arkadaşları tarafından, Türkiye’deki üniversitelerde yıllardır süren yoğun yasa dışı PKK terör örgütü yapılanmasıyla birlikte üniversitelerde devam eden terör eylemleri, üniversitelerdeki PKK propagandasının engellenmemesi ve öğrenciler üzerinde baskı kurulması, pek çok öğrencinin öğretim haklarının ve can güvenliklerinin tehdit altında olduğuna dair üniversite yönetimlerine başvurularına rağmen üniversite yönetimlerinin ve emniyet birimlerinin gerekli tedbirleri almaması sonucunda Türkiye’deki üniversitelerde öğrencilerin PKK terör örgütü militanlarınca şehit edilmesiyle de sonuçlanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30 Aralık 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, 9/12/2015 tarihinde Hakkâri Milletvekili Selma Irmak ve arkadaşları tarafından, Hakkâri ilinde son üç aylık dönemde gebe kadınlarda yaşanan düşük ve düşük tehlikesi vakalarındaki artışın nedenlerinin tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, Genel Kurulun 30 Aralık 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Konya Milletvekili Halil Etyemez ile 13 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/272) (S. Sayısı: 12)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gabon Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayi İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (1/304) (S. Sayısı: 3)

IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, herkese hayırlı ve mutlu seneler dilediğine ilişkin konuşması

 

 

X.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 12) Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

2.- (S. Sayısı: 3) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gabon Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayi İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak’ın, Antalya’nın Kaş ilçesindeki bir alanın yapılaşmaya açılması için niteliğinin değiştirildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/246)

2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde’nin yatırımların teşvikinde kıstas tutulan IPARD Programında yer almamasına ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/247)

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, tarım ve hayvancılık politikasına ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/248)

4.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, kayısı ürününün desteklenmesine ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/249)

5.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, tarımsal destekler ve Bakanlık bünyesindeki makam araçlarına ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/250)

6.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, alışveriş merkezlerinde yerli ürün satışında istenildiği iddia edilen kayıt dışı ücretlere ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/252)

30 Aralık 2015 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Özcan PURÇU (İzmir)

------0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22’nci Birleşimini açıyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tek tek sayıyoruz, 70 kişi var salonda.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – 79 kişi şu anda var iktidar partisinde Sayın Başkan. Allah rızası için bu sefer “Var.” deme.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sorun, kâtip üyeler baksın, yok efendim, yapalım elektronik. Kâtip üyelere danışın.

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 80 kişiydi.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ettiğin yemin, Allah huzurunda yalan söylediğin açık ve net belli oldu Başkan. Beni eğer ihraç edeceksen et.

BAŞKAN – Bak, geliyor.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Var Sayın Başkan, var.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Şu anda Mecliste toplam 100 kişi yok.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Ya, bir kere de itiraz etme, otur yerine.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yani 184 kişinin olması gerekirken… Getirin, sayalım. Ben milletvekilliğine varım. Burada şu anda 130 kişi varsa ben istifa edeceğim.

BAŞKAN – Mahmut Bey, yoklama yaparsak çıkar bak, çıkar; istifa etmek zorunda kalırsın ha!

MAHMUT TANAL (İstanbul) – 130 kişi burada yok, 184 kişi lazım Mecliste toplanmak için. Bu milletvekillerinin bu devlete 50 bin TL maliyeti var. Nerede bu milletvekilleri? Sizden rica ediyorum, lütfen yani.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Tanal, sizinkiler nerede?

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tanal.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, sözde özerklik ve öz yönetim iddiaları hakkında söz isteyen Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara’ya aittir.

Buyurun Sayın Boynukara. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara’nın, sözde özerklik ve öz yönetim iddialarına ilişkin gündem dışı konuşması

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bazı ilçelerde PKK terör örgütü ve türevi olan unsurların başladığı hendek terörü devam ediyor.

Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde yollara hendek kazamazsınız, kazarsanız gereği yapılır. Kimileri bunu eylem olarak göstermek istese de yerkürenin her yerinde bunun adı terördür. Her devlet, vatandaşının seyahat etme, sağlığa ve eğitime erişme hakkını korumakla yani asayişi temin etmekle yükümlüdür. Bu nedenle, sokağa çıkma yasağı bir sebep değil, sonuçtur. Sokağa çıkma yasağı terörün, hendeklerin, yakılan kamu binalarının, yıkılan okulların, camilerin ve insanlarımızın öldürülmesinin bir sonucudur.

Değerli milletvekilleri, 7 Haziran seçimlerinden sonra başlayan terör saldırıları dikkatlice incelenirse PKK terör örgütü ve uzantılarının bildik yöntemlerin aksine yeni bir taktik uyguladıkları görülür. Bu ise sivil vatandaşlar ile kolluğu karşı karşıya getirme girişimidir. Sokakları, açtıkları hendeklerle, döşedikleri patlayıcılarla ve ellerindeki silahlarla yaşanmaz kılanları doğru tanımlamakta fayda var. Kimileri bunları “öfkeli gençler” olarak tanımlıyor, kimileri “hendek kazan arkadaşlar” diyor, kimileri “kendini savunan çocuklar” diyor, kimileri “Ellerinde ağır silah yok.” diyor. Kim ne derse desin bunlar PKK terör örgütü ve türevi olan örgütlerin silahlı unsurlarıdır. “Öfkeli gençler”, “hendek kazan arkadaşlar”, “kendilerini savunan çocuklar” gibi tanımlamalar terörü ve teröristi masum gösterme girişimleridir.

Hendek teröristleriyle ilgili konuşulan temel konulardan biri de ellerinde ağır silahların olmadığı iddiasıdır. Bombaları, silahları bırakın bir kenara, hendeğin kendisi tek başına bir terör olayıdır. Hendek kazmış, tuzaklamış, içine su doldurmuş, elektrik vermiş; arkasından roketatar ve Kalaşnikoflarla güvenlik güçlerine ateş açıyorsunuz ama “Ellerinde ağır silah yok.” diyoruz.

“Ağır silah” ne? Roketatar, Kalaşnikof… Bunların hangisi ağır silah değil? Dünyanın neresinde bunları ağır silah olarak değerlendirmeyen yönetimler var.

Hafta sonu bir öz yönetim ilanı gündeme geldi. Öz yönetimi ya da yerinden yönetimi siyasal bir proje olarak ele almak, tartışmak ayrı, ilan etmek üzerinden konuyu gündeme getirmek ayrı bir konudur. Hatırlarsanız, ilan etme eylemi bir buçuk iki ay öncesinden başlanmış bir süreçti. Şu an yapılan ise bir değerlendirmedir. Eğer amaç çözüm olsaydı, terör saldırıları üzerinden değil, çatışmaların olmadığı bir atmosferde bu konu gündeme getirilir ve tartışılırdı. Yönetim süreçlerine ilişkin değişiklik taleplerinin gündeme geleceği yer Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Konu Büyük Millet Meclisinde gündeme gelir, tartışılır ve bir karara bağlanır ama bunun dışında bir yöntemle terör üzerinden konu gündeme getirildiğinde bizim ona söyleyebileceğimiz çok söz vardır.

On beş yirmi yıldır doğu ve güneydoğuda bazı belediyeler HDP tarafından yönetiliyor. Diyarbakır’da türkülere konu olmuş olan “Kırklar Dağı’nın düzü”ne gökdelen diken bir anlayış, öz yönetim ilan ettikten sonra farklı ne yapacak? Ziyaret de çarpacak…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – AKP’den imar planı eleştirisi! Diyarbakır’a bir gökdelen yapılmış onu eleştiriyor adam; İstanbul’un canına okudunuz be imar planı değişikliğiyle.

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Diyarbakır’da gökdelen yapılmış, onu eleştirmiyorum, sit alanına yapılmış bir alandan bahsediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İstanbul’un canına okudunuz, onu söylüyoruz, onu. İstanbul’un canına okudunuz.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Hepsi CHP’li belediyelerde... Nasıl geçti bir bakalım, araştıralım, bakalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Doğru, hepsi CHP döneminde, evet, bravo!

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Doğru söylüyorsunuz, doğru söylüyorsunuz!

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Ben sit alanına yapılmış bir şeyden bahsediyorum. Yasak olmuş bir şeyi söylüyorum size.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – Türkiye’nin en büyük kaçak binası İstanbul’dadır şu anda, Ankara’da ve İstanbul’da. Topbaş’a sorun, Topbaş’a.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Meclisin yeni binası yasak yerde yapıldı, Meclisin yeni binası.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Helikopterle biz gezmiyoruz kupon arazilerin üzerinde.

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Değerli milletvekilleri, mezhepçi ve gerici sol akılla yönetilen PKK’nın hendek, barikat, bomba, tuzak taktikleri direniş değil, terördür. Peki, “Biz de direnişte ısrar ederiz.” diyenler tam olarak neyi kastediyor? Dönüp sormak lazım: Siz mi kararlaştırdınız, siz mi yürütüyorsunuz bu direnişi veya kendinizi onlarla özdeş mi görüyorsunuz?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Siz Adalet Bakanlığında görevliydiniz o dönem, o hendekler açılırken.

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Beyefendi, buyurun, gelin konuşun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Adalet Bakanlığında görevliydiniz siz o dönem, o hendekler açılırken.

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Buyurun, gelin konuşun.

BAŞKAN – Arkadaşlar…

Sayın Tanal, kürsüdeki hatibe müdahale etmeyelim lütfen.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Adalet Bakanlığında görevliydi beyefendi o dönem.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Tamam, ben…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Anladım, işte, o dönem Adalet Bakanlığında görevliydiniz, niye görevinizi yapmadan geldiniz?

BAŞKAN - Sayın hatip konuşmasını sürdürsün, lütfen müdahale etmeyelim.

Buyurun Sayın Boynukara, siz Genel Kurula hitap edin.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Niye görevinizi yapmadınız? Siz iktidarda değil miydiniz? Siz iktidardaydınız. Siz Bakanlıkta görevli değil miydiniz?

BAŞKAN - Sayın Boynukara, siz devam edin, Genel Kurula hitap edin.

Buyurun Sayın Boynukara.

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Beyefendi, ben yeni bir milletvekiliyim, sataşmadan anlamam.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Anladım, Bakanlıkta görevli değil miydiniz, Adalet Bakanlığında?

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Ben yeni bir milletvekiliyim, sataşmadan anlamam.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Nasıl?

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Varsa söyleyeceğiniz bir şey direkt gelir burada konuşursunuz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Adalet Bakanlığında görevli değil miydiniz?

BAŞKAN – Sayın Tanal… Sayın Tanal, lütfen…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Savcıları arıyordunuz, IŞİD’e silah gönderilirken MİT personeline talimat veriyordunuz, savcıları tutukluyordunuz. Onu görüyorsunuz da…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Tanal, lütfen ama, olmuyor. Böyle bir usul yok Sayın Tanal. Lütfen Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ama üstadım, doğrusu bu.

BAŞKAN – Sayın Boynukara, siz cümlenizi tamamlayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir dakika ilave edin, bir dakika daha.

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Bir dakika ilave değil.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, hayır, süre bitti, tamamlasın diye verelim diyoruz.

BAŞKAN – Sayın Boynukara, Genel Kurula hitap edin ve cümlenizi tamamlayın lütfen.

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Bu bir yöntem değil, bu doğru bir şey değil.

BAŞKAN – Sayın Boynukara, Genel Kurula hitap edin.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Siz sorumluluktan kaçıyorsunuz değerli hatip.

BAŞKAN - Sayın Tanal, lütfen… Lütfen Sayın Tanal…

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Ben sorumluluktan, görevden kaçmıyorum, tamam mı? Görevlerimin ne olduğunu gayet iyi biliyorum, sizin bilmediğiniz kadar iyi biliyorum ben, tamam mı?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ama bu bir sataşma. Bu bir sataşmadır, bak, yanlış yaptın.

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) - Bilmediğiniz kadar iyi biliyorum ben, görevimi ve sorumluluğumu iyi biliyorum. Tekrarlayayım isterseniz?

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – İyi olur, iyi olur.

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) - Birileri çıkıp “Halk kendi kendini yönetecek.” diyor ama halka ne istediğini sormuyorlar. Güya, kurtarılmış mahallelere el koyarak, sokak başlarını zaptederek halk adına halka tahakküm ediyorlar. Özgür yaşamı savunduklarını söylüyorlar ama halkın özgür seçimlerini tanımıyorlar. Bölge üzerinde silahlı hâkimiyete aykırı seslerin ezildiği katı ve acımasız bir örgüt diktası kurmaya çalışıyorlar. “Devrimci halk savaşı veriyoruz.” diyorlar, bir terörist kalkışmayı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Halkına katılmıyorlar. Ne yaptılarsa olmuyor, vatandaş peşlerinden gitmiyor. Gerçek şu ki dilleri ne söylerse söylesin niyetleri ve uygulamaları tam tersi.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum, Mahmut Tanal hariç! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Boynukara.

Gündem dışı ikinci söz, Diyarbakır ilinin sorunları hakkında söz isteyen Diyarbakır Milletvekili…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sataşma var yani.

BAŞKAN – Niye?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Açık sataşma var. HDP’li belediyelerin…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım…

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Sataşma var.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – İsim vererek sataştı hem de.

BAŞKAN – Bir saniye arkadaşlar, Çağlar Hanım’ı dinliyorum.

Sayın Demirel, buyurun.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Grubumuza açıktan bir sataşma var.

BAŞKAN – Nedir?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – HDP’li belediyelerin yapmış oldukları çalışmalara ilişkin bir sataşma ifade etti Sayın Boynukara.

BAŞKAN – Ben HDP ismini zikrettiğini hiç duymadım.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Tutanaklara bakabilirsiniz. HDP tarafından belediyelerin…

BAŞKAN – Tamam Çağlar Hanım, ben tutanakları isteteyim, HDP’li belediyelerle ilgili böyle bir sataşma varsa söz vereceğim.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Aynen, HDP belediyeleri üzerinden geçti, tutanaklara bakabilirsiniz.

BAŞKAN – Tamam, tutanakları isteteceğim, size söz vereceğim eğer sataşma varsa.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Tamam.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Özel, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şu anda değil, hazır tutanakları getirtiyorsunuz, partimize yönelik Genel Başkanımızın grup toplantısında ifade ettiği kelimeleri amacından saptırarak, anlamını değiştirerek partimizin üzerine yüklemiştir, o konuda cevap hakkı istiyoruz. Tutanaktan bakılabilir.

BAŞKAN – Tutanaklara bakalım, ikinize de eğer uygun olursa ben söz vereceğim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Tanal, siz buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın hatip konuşmasında, gayet rahat, benim adımı da zikrederek bana sataşmada bulunmuştur.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ne dedi Sayın Başkan?

BAŞKAN – Ne dedi Sayın Tanal?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Şunu söyledi: “Herkesi selamlıyorum, Mahmut Tanal hariç.” (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)

BAŞKAN – Sayın Tanal, bu bir sataşma değildir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sataşmadır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Doğrudan sataşmadır.

BAŞKAN – Peki, siz selamlayacak mısınız herkesi?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Evet, tabii ki.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika söz veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara’nın yaptığı gündem dışı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; herhangi bir felsefe, herhangi bir düşünce, herhangi bir siyasi parti, herhangi bir mezhep, herhangi bir din ayrımı yapmaksızın hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, toplumlar, devletler küçülerek uygarlaşmazlar; toplumlar ve devletler bölünerek, parçalanarak büyümezler. Biz, ancak bütünleşerek, sevgiyle, saygıyla büyüyebiliriz, toplumu kucaklayabiliriz.

Ben, burada sayın hatibe şunu söyledim: Değerli Hatip, hendekler açıldığı zaman siz o dönem Adalet Bakanlığında görevliydiniz. MİT tırları durdurulduğu zaman Adana Cumhuriyet Başsavcısını o dönemin Adalet Bakanı, o dönemin müsteşarı arayıp efendim “Bunları kayıtsız geçirin.” dediği zaman, MİT tırlarını kayıtsız geçirmeye izin vermediği için o savcıları cezaevine attınız siz. Peki, 6-7 Ekim olaylarında o barikatlar, o kanallar, o hendekler açılırken siz Adalet Bakanlığındaydınız, bu iş için niye savcıları aramadınız, “Görevinizi yapın.” demediniz? Bunu söylemek hakikaten demek ki sayın hatibe çok dokunmuş. Sayın Hatip, ben burada kamu yararına bunu söylüyorum. Görevinizi hatırlattım, şahsi anlamda bunu kişiselleştirmedim ama siz saygı duymazsanız ben yine size saygı duyacağım. (CHP sıralarından alkışlar) Onun için, şunu yapmak lazım: Türkiye Büyük Millet Meclisi öfke yeri değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi ayrıştırma, ötekileştirme yeri değil.

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) – Sataşma yeri de değil.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Türkiye Büyük Millet Meclisi Türkiye’ye örnek olması gereken bir yer. Eğer, milletvekilleri bu durumda olursa halk ne yapar?

Ben hepinizi saygıyla selamlıyorum. Herkesin, sizlerin ve tüm halkımızın yeni yılını en içten duygularımla kutluyorum. 2016’nın ülkemize öfke değil; barış, huzur ve mutluluk getirmesi dileğiyle saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Tanal, teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri; evet, hepimizin burada milletvekili olarak, bu milletin onurunu temsil eden temsilcileri olarak milletin onuruna uygun bir şekilde mutlaka hareket etmemiz lazım ve bu Meclis çatısı altında verimli bir çalışmayı sağlamamız lazım.

Lütfen, değerli arkadaşlar…

Mahmut Bey, özellikle siz de, en çok konuşan vekillerden biri olarak mümkün mertebe de söz hakkınızı kısıtlamıyoruz ama söz verilmediği zaman böyle, bu Meclisin çalışma esaslarına uygun bir şekilde hareket ederseniz çok daha sağlıklı olur diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’in, Diyarbakır ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN - Gündem dışı ikinci söz, Diyarbakır ilinin sorunları hakkında söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’e aittir.

Buyurun Sayın Yiğitalp. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, sevgili halkımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, dört yıl önce Roboski’de katledilen 34 canımızı ve sokağa çıkma yasaklarında, protestolarda, asker ve polis infazlarında katledilen canlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Kürdistan-Amed’den geliyorum. Binlerce yıla tanıklık etmiş surların, tarihî yerlerin havan toplarıyla, tanklarla dövüldüğü, harap edildiği, yakıldığı, yıkıldığı yerden geliyorum. Bu konuşmayı, belki biraz zihninizi ve kalp gözünüzü açar diye yapıyorum.

Konuşmama sizi biraz geçmişe götürerek başlamak istiyorum.

Dönemin Başbakanı olan Cumhurbaşkanı Sayın Tayyip Erdoğan, 23 Kasım 2011 tarihinde yaptığı konuşmada Dersim katliamından bahsetmişti. Şimdi, o konuşmadaki cümlelerden “Dersim”i çıkarıp yerine Sur’u, Cizre’yi, Silopi’yi, bir bütün kürdistanı koyalım. Aynen Sayın Erdoğan’ın dediği gibi, dört sene önce kürdistanın adım adım çerçevesi çizilmiş, bahaneleri hazırlanmış bir operasyon var. Çeşitli tarihlerde kürdistan raporları hazırlanıyor. Kürdistanda maalesef büyük bir dram yaşanıyor. Havadan, karadan toplarla ve bombalarla kürdistanda hareket eden her şey, çocuklar, kadınlar katlediliyor. Gördüğümüz, sadece yer ismi değiştirildiğinde ortaya çıkan tarihsel gerçekliğin tüm çıplaklığıyla devam etmekte olduğudur. Kınadığınız, adına özür dilediğiniz bu politikaların üzerinden tam yetmiş yedi yıl geçti, tam yetmiş yedi yıl ve hâlen iktidarınız aynı katliam planlarıyla devam etmektedir. Çökertme raporları ortaya tek tek çıkmaktadır.

Değerli milletvekilleri, basında yer alan raporlarda nelerin bahsedildiğini özellikle iki temayla size açıklayacağım: Birincisi, raporda şöyle deniliyor: “Özel polis kuvvetleri ve özel askerî komandolar eşliğinde ordu güçleri şehirleri kuşatarak mahallelere ve yerleşkelere operasyonlar düzenleyecek. Ablukaya alınan yerleşkelerde yaşamsal alanlar tahrip edilerek geri dönüş koşulları ortadan kaldırılacak.” Bu planı bugün bilfiil uyguluyorsunuz. Bugün itibarıyla sokağa çıkma yasaklarında Cizre’de ve Silopi’de on yedinci gün, Sur’da yirmi sekizinci gün, kürdistanın 7 kentinde, 20 ilçesinde onlarca mahalleyi kapsayacak şekilde 56 kez ilan edilen sokağa çıkma yasağı toplamda iki yüz elli günü bulmuş durumda. Bu yasaklardan toplam 1 milyon 300 binden fazla insan etkilendi. Okullar, hastaneler, kamu daireleri kolluk kuvvetleri tarafından işgal edilerek karargâha çevrildi. Bunun tek sebebi ise eşitlikçi, çoğulcu, birlikte yaşam temelinde olan demokratik cumhuriyet isteğiydi, yani öz yönetimdi.

Bakın, öz yönetim istemenin, kürdistan halklarının, Türkiye halkları için istenilen öz yönetimin karşılığı, Türkiye'nin devlet politikaları, şiddet politikaları üzerinden Kürt halkına uygulamış olduğu resimler.

ERTAN AYDIN (Ankara) – Karşılığı hendek kazmak mı?

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Bugün çekilen resimler bu. Turistik otelin, tarihî yerlerin havadan bombalamalarla yapılan son hâli.

Aynı katliam planında yapılacak bastırma operasyonlarında binlerce insanı imhadan, yaralamaktan, tutuklamaktan ve zorla göç ettirmekten bahsediliyor. Tam da bu plan uygulanarak ilan edilen sokağa çıkma yasaklarında bugüne kadar toplam 131 yurttaş yaşamını yitirdi, yüzlerce insan tutuklandı, binlercesi yaralandı. Yerinden, yurdundan zorla göç ettirilen insan sayısı 300 binden fazla ve hâlen sokağa çıkma yasağının olduğu yerlerde, Silopi, Cizre, Sur’da yirmi sekiz günde tam 50 insan yaşamını yitirdi.

Şu anda Şırnak’ta morgda soğutucularda defnedilmeyi bekleyen 17 cenaze var arkadaşlar. İçlerinde, annesinin karnındayken vurulan 8 aylık bir bebek ve 3 aylık Miray bebek var. Kürdistan, etrafı kuşatılmış, yas tutulmayan bir coğrafyaya dönüştürüldü. Nedeni… Öz yönetim istediği için. Sur’da 6’ncı kez ilan edilen yasak bölge bugün 28’inci gününde, 12 kişi katledildi, tam sekiz gündür sokakta bekleyen 2 cenaze var arkadaşlar, 2 cenazeden bahsediyoruz; insan, insandan bahsediyoruz. Siyasi çözümün, barış talebinin tarihsel ve evrensel haklılığıyla şu anda tanklarla çevrilmiş durumda. Sur artık Suriye’dir, Sur artık Halep’tir, Sur hatta Saraybosna’dır.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Yapamayacaksınız, bunu yapamayacaksınız; Sur’u Suriye’ye çeviremeyeceksiniz.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Bilmelisiniz ki, Surları en barbarca yöntemlerle, yürütülen şiddet ve katliamlarla fethedemezsiniz.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Amacınız o, belli ama bunu yapamayacaksınız, Sur’u Suriye’ye çeviremeyeceksiniz.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Bilakis, Sur’un kalbini fethetmenin yolu barış politikalarını esas alıp barıştırmak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – …başarıya ulaşmaktan geçer.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Yapamazsınız, onu yapamazsınız. Göreviniz o, biliyorum ama yapamayacaksınız.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – Suriye’ye çevirecek olan sizlersiniz, bizler değil.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Suriye’ye çeviremeyeceksiniz.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Bugün sokağa çıkma yasaklarında, bakınız…

BAŞKAN – Sayın Yiğitalp, süreniz dolmuştur, teşekkür ediyoruz.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Son cümlelerim, tamamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Yiğitalp, lütfen…

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Bu, öz yönetim talebine, Kürt halkına vermiş olduğunuz cevaptır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Bu istismar, istismar.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Budur, sizin dediğiniz budur, bebekleri öldürmektir, bebekleri öldürmektir.

BAŞKAN – Sayın Yiğitalp, süreniz dolmuştur, teşekkürler.

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Çocukları bari istismar etmeyin. Sırtınızı teröristlere dayıyorsunuz, ondan sonra da istismar ediyorsunuz çocukları.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Terörist bebek öldürendir, sivil katliam yapandır. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 96’ncı yıl dönümü nedeniyle söz isteyen Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’ya aittir.

Buyurun Sayın Nazlıaka. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Önce sırtınızı millete dayayın, teröriste dayamayın. Teröristlere sırtınızı dayamayın, öz yönetim olduğu her yerde öz operasyon olacak. Sanki sütten çıkmış ak kaşıksınız.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sakin ol, sakin olun, bir şey olmayacak. Korkma, bir şey olmayacak.

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Bu kadar da iftira atılmaz ki canım.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Halktan korkma ya, bir şey olmaz; ne korkuyorsun?

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Halktan korkan sizsiniz, biz değiliz.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Korkma halktan, korkma.

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Halktan korkan sizsiniz. Halka bağırdığınızın zekat miktarını teröristlere bağırsanız sorun olmaz zaten.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Yürü haydi, çakal!

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Cenazeler geldi diyorum cenazeler, hâlâ “terörist” diyorsunuz bu insanlara. Bu mu sizin İslami anlayışınız, bu mu sizin insanlığınız?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, kürsüde hatip var.

Buyurun Sayın Nazlıaka.

Süreniz beş dakikadır, başlatıyorum.

3.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 96’ncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

AYLİN NAZLIAKA (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi adına gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, bir ulusun kaderini değiştiren büyük günler, önemli olaylar vardır; hatta bu önemli olaylar, bu büyük günler sadece o ulusun kaderini değiştirmekle kalmaz, aynı zamanda dünya kaderini de değiştirir ve dünya üzerinde de büyük bir iz bırakır. Özellikle içinde bulunduğumuz bu kritik günlerde bu önemli günleri hatırlamanın çok daha özel olduğunu düşündüğüm için, bugün gündem dışı söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, bundan doksan altı yıl önce, bugünlerde Anadolu toprakları işgal altındaydı. Halk büyük bir çaresizlik içindeydi, halk yılgındı, yoksuldu, birçok şeyden mahrum bırakılmış durumdaydı. Gerçekten de havada müthiş bir işgal kokusu vardı. İşte böylesine bir dönemde, bu kadar olumsuzlukların yaşandığı, hissedildiği bir dönemde vatan sevgisiyle dolu olan yürekli insanlardan oluşan bir grup bir araya gelmiş ve bu ülkede tekrar mücadele ateşini yakmışlardı. Bundan tam doksan altı yıl önce, yani 27 Aralık 1919’da Gazi Mustafa Kemal Atatürk Ankara’ya geldiğinde, bunun ete kemiğe bürünmüş hâliyle karşılaştık değerli arkadaşlar. O gün Ulu Önder’i 700 kadar seğmen, 3 bin kadar atlı karşıladı. (Gürültüler)

Sayın Başkan, biraz müdahale etmek mümkün mü salondaki gürültüye.

BAŞKAN – Siz Genel Kurula hitap edin.

Sayın milletvekilleri, hatibi dinleyelim lütfen.

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Ediyoruz elbette ama önemli günlerimizi hatırlamamız gerçekten de gerekli özellikle şu dönemde.

Ve Atatürk geldiğinde onu bu coşkuyla karşılayan kalabalığı görünce arabasından indi ve halka, onu karşılayan on binlerce kişiye sordu: “Niye zahmet ettiniz? Neden geldiniz?” Çok kararlılıkla bir yanıt duydu, “Seni görmeye, bu vatan uğruna ölmeye geldik.” dediler. Gazi Mustafa Kemal Atatürk tekrar sordu: “Fikrinizde sabit misiniz?” Aldığı yanıt yine aynı tonlamayla ve aynı kararlılıkla geldi, “Ant içeriz.” dediler. İşte, o gün içilen o ant, bu vatan sevgisinin, bu mücadele aşkının, bu birlik beraberliğin de önemli bir göstergesiydi değerli arkadaşlar.

Bundan doksan altı yıl önce Ankaralılar ne kadar vatan sevgisiyle dolu olduğunu göstermişlerdi. Ben dilerdim ki daha sonrasında Ankara’nın da başkent olmasının kapılarını açan bu önemli gün bu şehirde büyük bir coşkuyla kutlanılsın. İnanın böyle bir olay başka bir ülkede yaşanılmış olsaydı bu konuda filmler çekilmiş ve çok canlı kutlamalar yapılıyor olunurdu. Ama içinde bulunduğumuz dönemde giderek daha sönük geçen 27 Aralıklara şahitlik ediyoruz, üzülerek söylüyorum bunu. Ama çok da şaşırmamak lazım diye düşünüyorum çünkü cumhuriyeti reklam arası olarak gören, devrimlerle kavgası olan, Atatürk Orman Çiftliği’nin parsel parsel yok edilmesine seyirci kalan, bankaların genel merkezleri İstanbul’a taşınırken buna hiç ses çıkarmayan iktidar mensuplarının, iktidar partisinin milletvekillerinin bu konuda bir hassasiyet göstermesini beklemek herhâlde fazlaca iyimser bir duruş olur.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Teşekkürler!

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Ama özellikle şunu belirtmek istiyorum değerli arkadaşlar: 27 Aralık aynı zamanda bir ruhun temsilidir. Ankaralılar devrimcidir, Ankaralılar inandıkları uğruna mücadele edenlerdir, Ankaralılar yüreği vatan sevgisiyle dolu insanlardır. Onun için biz bu mücadele meşalesini her zaman diri ve canlı tutacağız. Şunu unutmamamız gerekiyor: Bu kent, altında bulunduğumuz bu çatı bu yiğit insanların mücadeleleri sayesinde sizlerin, bizlerin varlık göstermesine imkân tanımıştır. Onun için hepimiz tarihimize, kentimize, birliğimize, beraberliğimize, dayanışmamıza sahip çıkmak zorundayız. Başkentimize sahip çıkmak zorundayız. Bu zihniyetle kavgalı olan, cumhuriyetle kavgalı olan karanlık zihniyetleri bir an önce aydınlığa dönüştürmek zorundayız.

Ben bu duygularla hepinizi selamlıyorum.

Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Nazlıaka.

Gündeme geçmeden önce, sisteme giren sayın milletvekilleri var. 60’a göre söz vermememe rağmen, dün herhâlde “Yılın son günü olur.” dedik ama bugün herhâlde 2015 yılının son çalışma günü olacak. Dolayısıyla sisteme giren ilk 10 arkadaşıma bir dakikalık yerinden söz vereceğim.

Sırasıyla sisteme giren ilk 10 arkadaşımız: Sayın Atıcı, Sayın Öztürk, Sayın Bayraktutan, Sayın Tanal, Sayın Kayışoğlu, Sayın Yarkadaş, Sayın Torun, Sayın Sarıhan, Sayın Gaytancıoğlu Sayın Çakmak, Sayın Bektaşoğlu.

Evet, Sayın Atıcı, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, 2016 yılından beklentilerine ilişkin açıklaması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, 2016 yılının gazetecilerin tutuklanmadığı, insanların adalet nöbeti tutmak zorunda kalmadığı, yandaş basının yaratılmadığı, milletin anasına küfredenlere ve yandaşa ihale verilmediği, bakanların ve milletvekillerinin yolsuzluklara bulaşmadığı, Suriye’ye silah gönderilmesine göz yumulmadığı, mezhep siyasetinin Hükûmet tarafından körüklenmediği, daha fazla ülkeyle düşman olunmadığı, diktatörlüğe heveslenenler dâhil herkesin verdiği namus ve şeref sözüne sadık kaldığı, oy uğruna kirli ve alçak bir iç savaşın körüklenmediği bir yıl olmasını diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bayraktutan…

2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin ve Karadeniz Bölgesi’ndeki elektrik kesintileri nedeniyle vatandaşın mağdur olduğuna ilişkin açıklaması

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Artvin’de ve Karadeniz’de elektrik kesintileri o kadar büyük bir mağduriyet hâline gelmiş ki vatandaşlar Elektrik Kesintileri ve Mağdurları Platformu kurmuşlar. Bunların adına Borçka Akpınar Köyü’nden Osman Altun diye bir yurttaşımızın yazdığı mektubun bir bölümünü paylaşmak istiyorum.

Diyor ki: “Uzun süredir devam eden elektrik kesintileri son altı aydır artık dayanılmaz bir hâle gelmiştir. Karanlıkta bırakılmaktan dolayı eğitim ve öğretim engellenmekte, elektronik eşyalar zarar görmekte, halkın sağlığı ve psikolojisi bozulmaktadır. Miadı dolmuş, son kullanma tarihi gelmiş kırk yıllık elektrik telleri ve ağaç direkleri kullanılmakta, elektrik kesintileri bazen üç gün, bazen dört gün sürmektedir. Tellerin çürüdüğü, sürekli kopup eklendiği, ağaç direklerinin yan yatıp tellerin yerlerde olduğu kontrol edildiğinde görülecektir. Elektrik dağıtım şirketi, özellikle Artvin’de ÇEDAŞ, bu şekildeki altyapı uygulamalarını ne yazık ki yapmamakta, vatandaşların mağduriyetine yol açmaktadır. Bu, patlama noktasına gelmiştir…”

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Tanal…

3.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İstanbul Üsküdar’daki Validebağ Öğretmenevi’nin bulunduğu alanda elektriğin olmadığına, Mecliste basın mensuplarına kulis yasağı getirilmesine ve basını tehdit gören bu zihniyeti kınadığına ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, Üsküdar ilçemizdeki Validebağ Öğretmenevi yeni yapıldı. Yalnız, Validebağ Öğretmenevi’nin yapıldığı alanda elektrikler yanmıyor, vatandaş hakikaten sıkıntı yaşıyor. İrtibata girildiğinde de orada trafo projesinin olmadığı, bu sebepten dolayı AYEDAŞ’ın elektrik bağlamadığı söyleniyor. Vatandaşın bu mağduriyetinin bir an önce giderilmesini talep ediyorum.

İkinci bir husus, Mecliste basın mensuplarına kulis yasağı getirilmiş ve “Basın mensupları güvenliği tehdit ediyor.” deniliyor. Peki, kulislerde herkesin o kadar danışmanı var, onlar tehdit etmiyor da basın mensupları mı tehdit ediyor? Ben milletvekili danışmanlarının saldırısına uğrayan bir milletvekiliyim, bugüne kadar basının saldırısına uğramadım. Basını tehdit gören bu zihniyeti kınıyorum. Lütfen, bu kararınızdan vazgeçmenizi istirham ediyorum.

Saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Kayışoğlu…

4.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa Osmangazi Belediyesine bağlı Hamitler Spor Tesislerinin gençlerin uyuşturucu madde kullandığı yıkıntılara dönüştüğüne ve yasama üyeleri ile halkın yeni yılını kutladığına ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bursa Osmangazi Belediyesinin -Sayın Bakan dinleyebilir mi acaba- hudutları ve yetkisi dâhilindeki Hamitler Spor Tesisleri, gençlerin spor yapması gereken bir alan olması gerekirken gençlerin uyuşturucu madde kullandığı yıkıntılara dönüşmüştür. Dilerlerse o korkunç fotoğrafları birazdan gösteririm. Mahalle halkı, Hamitler merkezinin CHP kalesi olduğu gerekçesiyle buranın kaderine terk edildiğini ve 260 lisanslı futbolcunun ortada kaldığını söylüyor. Spora da yansıttığınız bu partizanlığa son verecek misiniz, yoksa spor yerine uyuşturucu kullanımını mı tercih ediyorsunuz?

Tüm yasama üyeleri ve halkımızın yeni yılını da kutluyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Yarkadaş…

5.- İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş’ın, Meclis Başkanlık Divanının gazetecilerin saat 20.00’den sonra kulislere girmesini yasaklayan kararından vazgeçmesini talep ettiğine ve başta Can Dündar ve Erdem Gül olmak üzere cezaevinde bulunan gazetecilerin yeni yılını kutladığına ilişkin açıklaması

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, Meclis Başkanlık Divanı gazetecilerin saat 20.00’den sonra kulislere girmesini yasaklamak istiyor. Gazetecilerin görev yapmasını engellemek anlamına gelen bu karardan bir an önce vazgeçilmesini talep ediyorum. Gazetecilerin görev yapmasını engellemenin sansür anlamına geldiğini yeniden hatırlatmakta fayda görüyorum. Bu bağlamda, başta Can Dündar ve Erdem Gül olmak üzere, cezaevinde bulunan 30 meslektaşımızın da yeni yılını kutluyor, hepsini selamlıyor ve faşizme karşı mücadelelerinin yanında olduğumuzu söylemek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Torun…

6.- Ordu Milletvekili Seyit Torun’un, Ordu çevre yolu ile Ulubey-Gürgentepe-Gölköy yolunun ne zaman bitirileceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

SEYİT TORUN (Ordu) – Teşekkürler Sayın Başkan.

19 kilometre olarak projelendirilen Ordu çevre yolu Ordu için çok büyük bir önem taşımaktadır. İlimizin merkezinden bir günde geçen araç sayısı yaklaşık 60 bindir ve bu transit yolda şu anda TEDES uygulaması başlamıştır ve vatandaşlarımızın geçişinde de bir hayli sorunlar yaşanmaktadır. Bu anlamda, Ordu çevre yolunun bitiş tarihi 2014 yılı olarak belirtilmişti. Bu, 2016 yılında hâlâ bitirilemedi. Ne zaman bitirileceğini öğrenmek istiyoruz ve bu TEDES uygulamasının daha da, biraz daha gevşetilmesini istiyoruz.

Ordu-Topçam ayrımı, Ulubey-Gürgentepe-Gölköy yolu şu anda mevcut hâliyle çok yavaş ilerliyor. Bunun da bitiş tarihiyle ilgili bir tarih, takvim almak istiyoruz. Ünye-Akkuş-Niksar, Kumru-Korgan yolunun da aynı şekilde projelendirilmesi devam ediyor. Bu proje hakkında ve bitiriliş tarihi konusunda hâlâ bir bilgimiz yok. Bu yollar Ordu için hayati önem taşımaktadır.

BAŞKAN – Sayın Sarıhan…

7.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’ın, Anayasa Mahkemesinin kararıyla, işkence ve kötü muamelenin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğinin altının bir kez daha çizilmiş olduğuna ve bebeklerin annelerine kavuşacağı yeni bir yıl dilediğine ilişkin açıklaması

ŞENAL SARIHAN (Ankara) – Değerli Başkan, Anayasa Mahkemesi, bu hafta gazetelere yansıyan Müslüm Turfan başvurusu için vermiş olduğu kararla işkence ve kötü muamelenin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğinin altını bir kez daha çizmiş oldu. Ülkemizde hâlâ işkencenin uygulanıyor oluşu karşısında bu yıl için âdeta bir ödül niteliği, bir armağan niteliği taşıyan bu düzenlemeyle, bu kararla, cezaevlerinde bulunan -172.409 kişi Sayın Bakanın açıklamalarına göre- kişilerin önemli bir kısmının aynı nedenlerle cezalandırılmış olduğu, aynı soruşturmalarla cezalandırılmış olduğu dikkate alınarak genel bir yargılamanın yenilenmesine gitmek önümüzdeki yılı daha aydınlık, daha özgür ve daha demokrat bir ortamda geçirebilmek için bir adım olur inancındayım.

Küçük bir ek de: Bugün çocuk ölüm sayısı 45’e yükseldi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞENAL SARIHAN (Ankara) – Ayrıca, Ronahi bebek kırk dokuz günlük bir bebek, annesinden uzakta. Bebeklerin annelerine kavuşacağı yeni bir yıl diliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Gaytancıoğlu…

8.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, AKP Hükûmetinin tarımda niteliksiz bir politika uyguladığına ve kimyasal gübre fiyatlarındaki yüzde 18 KDV kaldırılmadığı için üreticilerin gübre satın alamadığına ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AKP Hükûmeti tarımsal alanda niteliksiz bir politika uygulamaktadır. Cumhuriyet Halk Partisinin “Tarımsal girdi maliyetleri çok yüksek. Bu nedenle üretici bir ülke konumundan ithalatçı bir ülke olduk.” söylemlerinden etkilenerek ve bizim seçim bildirgemizden kopya çekerek 1 Kasım seçimlerinde “Kimyasal gübre fiyatlarında yüzde 18 KDV’yi kaldıracağız.” diye seçmenlerden oy toplamıştır, kandırmıştır. Bu vaadini hâlen yerine getirmemiştir. Üreticilerimiz bugünlerde azotlu gübre kullanmak zorundadır. Hiçbir üretici şu anda gübre satın almamakta, fiyatların düşmesini beklemektedir. Bu konuyu bir an önce çözümlemesi için Hükûmeti göreve davet ediyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Çamak…

9.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, Akkuyu NGS şirketinin ilk ve orta öğretim öğrencilerine nükleer santrallerle ilgili yaptığı sunum hakkında Millî Eğitim Bakanlığından bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Sayın Başkan, Mersin Akkuyu NGS şirketi, Mersin halkının tepkiyle karşıladığı, ilk ve orta eğitim öğrencilerine “Akkuyu Projesi ile ilgili bilgilendirme” adı altında nükleer santraller hakkında sunum yapma çalışmalarında bulunmaktadır.

Sözü edilen faaliyetlerin hukuki dayanağı nedir? Millî Eğitim Bakanlığının bilgisi dâhilinde mi gerçekleşmektedir?

Türkiye-Rusya ile ikili ilişkilerde, kamuoyunun yakından bildiği, gerginlik yaşandığı bu dönemde Rusya menşeli şirketin özellikle çocuklarımıza yönelik yaptığı girişimlere izin verilmesinin gerekçesi nedir?

Adı “sunum”, “bilgilendirme” olmasına karşın, asıl görevi beyin yıkama olan bu tür çalışmaların eğitim değeri bulunmakta mıdır? Bulunuyor ise neden ilgili okul öğretmenleri tarafından verilmemektedir?

Sözü edilen sunum ve eğitimler Millî Eğitim Bakanlığı müfredatına uygun mudur?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Sözü edilen eğitim çalışmalarında nükleerin çevreye, toplum sağlığına zararları konusunda da eğitim verilmekte midir?

Öğrencilerin zorunlu olarak bilgilendirme eğitimlerine -şirketin Çamlıbel’de bulunan bilgilendirme ofisine- yönlendirildiği iddiası doğru mudur? Doğru ise bunun hukuki gerekçesi nedir?

Teşekkür eder, tüm halkımızın yeni yılını kutlarım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çamak.

Sayın milletvekilleri, şimdi gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları…

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Sayın Başkanım, ismim okundu da…

BAŞKAN – Bektaşoğlu 11’inci sıradaymış, okumuş muyuz?

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Evet, okudunuz.

BAŞKAN – Hadi bugünlük Sayın Bektaşoğlu’na da söz verelim.

Buyurun Sayın Bektaşoğlu.

10.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, 2016 yılının ülkemize ve dünyaya barış getirmesini arzu ettiğine ve tehlikeli madde taşımacılığının standartlarını belirleyen ADR uygulamasının 31 Aralıkta dolan süresinin uzatılması gerektiğine ilişkin açıklaması

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de 2016 yılının ülkemize, dünyamıza barış getirmesini gönülden arzu ediyorum.

Ülkemizde tehlikeli madde taşımacılığının ve naklinin daha güvenli yapılabilmesi amacıyla standartların belirlendiği ADR uygulamasına geçiş için mevzuatta öngörülen süre 31 Aralıkta sona ermektedir. Sürenin uzatılması aciliyet taşımaktadır. En önemli hususun insan sağlığı ve çevre güvenliği olduğu muhakkak. Fakat ülkemizde mevcut tankerlerin henüz yüzde 20’sinin ADR Uygunluk Belgesi’ne sahip olduğu, diğerlerinin ADR standartlarına dönüşümünün henüz yapılmadığı da bir gerçektir. Süre uzatımı yapılmadığı takdirde sektörü büyük bir kriz ve mağduriyet beklemektedir.

Dönüşümü yapacak TSE yetkili firma sayısının yetersizliği de rekabet ortamına engel olmakta ve fiyatlarının oldukça yüksek olmasına sebep olmaktadır. Sürenin uzatılması için mevzuat değişikliği yanında, dönüşümü yapacak yetkili firma sayısının bir an önce artırılması gerekmektedir.

Bilgilerinize arz olunur.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Şimdi Sayın Akçay’ın bir söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Akçay…

11.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, kar yağışının yoğun olduğu günlerde okulları tatil edilen çocukların ebeveynlerinden birinin de idari izinli sayılması konusunda karar alıcılara gerekli talimatın gönderilmesinde fayda olduğuna ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle bu Genel Kurulun ilk saatlerinde, bu milletvekillerinin söz almaları esnasında Hükûmetten nöbetçi bir bakanın bulunmamasından şikâyet ediyorduk genellikle. Ama, bugün tesadüfen bir sayın bakan bulunmakla birlikte, yine milletvekillerinin dinlenilmediğini görüyoruz. Sayın milletvekilleri tarafından da meşgul edilmekte.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Hatta “abluka” diyebiliriz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Dolayısıyla, yararlı, faydalı bir çalışma imkânı da olmamaktadır. Mesela, şimdi bunları konuşurken sözümüzün duyulmadığını, dikkate alınmadığını da dile getiriyoruz.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Bakan dinlemiyor Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, eğer Sayın Bakanı ve sayın milletvekillerini uyarırsanız… Çünkü benim mesajım Hükûmete olacak.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Bakan, eğer konuşacaksanız dışarıda konuşun.

BAŞKAN – Sayın Akçay, siz Genel Kurula hitap edin.

Sayın Bakan…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Efendim, ben Genel Kurula hitap edeceğim fakat bunu Sayın Bakana…

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Arkadaşlar, şu ablukayı bir çekin Allah aşkına ya!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

Buyurun Sayın Akçay.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Ablukaya almışlar Bakanı. Sayın Başkan, lütfen müdahale edin. Ayıptır ya!

BAŞKAN - Sayın Atıcı, lütfen…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Şimdi, benim bir önerim olacak Hükûmete. Malumunuz kış ayları içerisindeyiz ve kış aylarında bu kar yağışlarının yoğun olduğu dönemlerde başta ilköğretim okullarında okullar bir veya iki günlüğüne valilikler tarafından veya zaman zaman Millî Eğitim Bakanlığının vaziyet etmesiyle tatil edilmektedir. Gerek trafikte yaşanabilecek olumsuzluklar gerekse birtakım riskleri bertaraf etmek için bu olumlu uygulamalar takdirle yerine getiriliyor. Bu uygulama doğru olmakla birlikte, hiç tahmin edilmeyen bazı ailevi mağduriyetler de oluyor. Şöyle: Bu, okulu tatil edilen çocukların anne-babaları çalışan anne ve babalar da olabiliyor. Bilhassa çalışan anneler bu defa çocuğuna nezaret etmek, çocuğuyla birlikte olmak durumunda. Annesinin veya ebeveynlerinden birinin de bu okulların tatil edildiği gün idari izinli sayılması için bu konuda yönetimlere, vilayetlere, bu karar alıcılara da gerekli talimatın gönderilmesinde büyük fayda görüyorum. Yani bir mağduriyeti önlemeye çalışırken bir başka mağduriyete de yol açmamak gerekir, bunu öneriyorum, inşallah dikkate alınır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.

Sayın Demirel, tutanakları istettim.

Size sataşmadan iki dakika söz veriyorum.

Buyurun.

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara’nın yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Şimdi, gerçekten, sanki bu kürsüde hiç şu ana kadar sözü geçmemiş, hiç konuşulmamış, hiç anlatılmamış gibi bir ortam yaratılmaya çalışıldı. Oysa biz, bugün değil, yıllardır bu kürsüde demokratik özerkliği, öz yönetimi, çözüm sürecini, Dolmabahçe sürecini defalarca defalarca anlattık. Sanki hiç haberimiz yok gibi ifade edilen, kullanılan söylemler var ve ortalığı daha fazla bulandırmaya çalışan, çözüm süreci, yerel yönetimler, hepsini birbirine karıştıran bir aktarım söz konusudur.

Evet, “DTK’nın hafta sonundaki deklarasyonu bugün değil, çatışmaların olmadığı süreçte neden konuşulmadı?” diye ifade edildi. Çatışmaların olmadığı süreçten, daha önceki süreçlerden başlayarak ifade edildi. Tam 2005 yılından beri bu süreç tartışılıyor; çalıştaylarla, genel kurulda, yaşamın her alanında ifade ediliyor. Yine, öz yönetim talebi bugün değil yıllardır ifade ediliyor ama daha yeni, demokratik özerklik ve öz yönetimi ifade ettiğimizde sanki bu çatışma süreci başladı da bunlar ifade edildi gibi algılanmasına, insanlarda algı değişikliğini yaratmaya çalışıyorlar.

Ben birkaç şey söyleyeceğim: Neden Dolmabahçe mutabakatına uyulmadı, bunun cevabını vermek zorundaydı aslında. Bu çatışmaya nereden gelindi ve kim bu çatışmaları başlattı, buna cevap verilmeliydi. Hendekler nasıl oluştu? Tam da bu sürecin, aslında demokratik siyasetin hayata geçmemesinden sonra bir sonuç olarak ifade edildi ve “Halk ne istiyor diye sorulsun.” dendi. Halk tam da direnişe cevap vererek kendisini ifade ediyor.

Halkın ne istediği çok açık, net ortadadır. Ne istediğini öğrenmek isteyen gelir benle, birlikte gideriz, halkın ne istediğini kendilerinden sorarız.

Teşekkür ediyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Halk kendisine musallat olan terörü istemiyor, terörü.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Demirel.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşlarına geçiyoruz.

Genel görüşme açılmasına ilişkin bir, Meclis araştırması açılmasına ilişkin iki önerge vardır; ayrı ayrı okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Genel Görüşme Önergeleri

1.- CHP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 24’üncü Dönemde Manisa’nın Soma İlçesinde Meydana Gelen Maden Kazalarının Araştırılarak Alınması Gereken İş Sağlığı ve İş Güvenliği Tedbirlerinin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu’nun tespit ve önerilerinin değerlendirilmesi, çözüm önerilerinin tartışılması ve yol göstermesi amacıyla genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/3)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

13 Mayıs 2014 günü Manisa'nın Soma ilçesinde meydana gelen maden faciasında 301 madencimiz hayatını kaybetmiştir. TBMM'ye sunduğumuz Manisa'nın Soma ilçesindeki maden ocaklarında meydana gelen iş kazalarının ve yaşanan ölümlerin sorumluları ile nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin 23 Ekim 2013 tarihli önergemiz 29 Nisan 2014 tarihli TBMM oturumunda görüşülmüş, ancak reddedilmiştir. Bahsi geçen önergemizin reddinden sadece on dört gün sonra söz konusu facia yaşanmıştır. Soma'da yaşadığımız faciadan önce kurulması kabul edilmeyen Meclis araştırma komisyonu facia ertesinde tekrar gündeme gelmiş ve 21 Mayıs 2014 tarihinde yani faciadan sekiz gün sonra kurulabilmiş ve Komisyon 4 Haziran 2014'te çalışmalarına başlamıştır. Ancak, Komisyon çalışmaları devam ederken 28 Ekim 2014 tarihinde yaşadığımız Ermenek faciası aslında Soma'dan hiç ders almadığımızı da bir kez daha gün yüzüne çıkarmıştır.

Manisa'nın Soma İlçesinde Meydana Gelen Maden Kazalarının Araştırılarak Alınması Gereken İş Sağlığı ve İş Güvenliği Tedbirlerinin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu 4 Aralık 2014 tarihinde raporunu hazırlamış, rapor 680 sıra sayısıyla milletvekillerine dağıtılmıştır.

Komisyon, çalışmalarına ilişkin taslak raporunu hazırlamış ve nihai raporu yazma aşamasına geçmişken 12 Kasım 2014 tarihinde Başbakan Davutoğlu bir iş güvenliği paketi açıklamış ancak söz konusu pakette Komisyonun önerilerine yer verilmemiştir.

24’üncü Dönem yasama faaliyetleri sona ermiş ve komisyonun hazırladığı bu rapor TBMM'de de gündeme alınmamıştır. 250 sayfalık muhalefet şerhimiz bir yana, 4 siyasi partinin hiç değilse prensipte uzlaştığı 50 sayfalık çözüm önerileri bölümü âdeta çöpe atılmış, ülkemiz maden kazaları konusunda bir kez daha kaderine terk edilmiştir.

Ancak büyük bir toplumsal yasın üzerine kurulan, gerek maddi gerek manevi kaynak harcadığımız, uzun mesailerle çalıştığımız, ölüm tehlikesini de göze alarak facia alanına dahi indiğimiz ve siyasi sebep ve sonuçlar kısmını yetersiz bulsak da yerinde tespit ve çözümlere de imza attığımızı düşündüğümüz bu raporun Mecliste görüşülmemesi, raflarda kaderine terk edilecek olması anlamına gelmemelidir. 26/02/2015 tarihinde TBMM tarafından ilgili Bakanlık ve kurumlara gönderilmiş olan bu rapor TBMM Genel Kurulunda da ele alınmalıdır.

Bu nedenle, 24’üncü Dönem Manisa'nın Soma İlçesinde Meydana Gelen Maden Kazalarının Araştırılarak Alınması Gereken İş Sağlığı ve İş Güvenliği Tedbirlerinin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporunun tespit ve önerilerinin değerlendirilmesi, çözüm önerilerinin tartışılması ve yol göstermesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci maddesi ve TBMM İçtüzüğü’nün 101, 102 ve 103'üncü maddeleri gereğince Meclis genel görüşmesi açılmasını arz ve teklif ederiz.

Özgür Özel

Manisa

CHP Grubu Başkan Vekili

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, engellilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/44)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Toplumun önemli bir bölümünü oluşturan engelli yurttaşlarımızın karşılaştığı sorunların çözülmesi, temel hak ve özgürlüklerinin yaşam bulması için köklü reformlara ihtiyaç vardır. Eşitlik, erişilebilirlik, istihdam, sağlık ve eğitim alanları başta olmak üzere engellilerin karşılaştığı tüm sorunların tespit edilmesi ve bu sorunların çözülmesine yönelik kalıcı politikaların geliştirilmesi için neler yapılması gerektiği yönünde Meclisin ve kamuoyunun bilgilendirilmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzük’ün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.

İdris Baluken

HDP Grup Başkan Vekili

Gerekçe:

BM İnsan Hakları Komisyonunun 5 Mart 1993 yılında aldığı bir kararla 3 Aralık günü "Uluslararası Engelliler Günü" olarak ilan edilmiştir. Komisyon aynı zamanda bu günün BM üyesi ülkeler tarafından, engellileri topluma kazandırma ve insan haklarını tam ve eşit ölçüde sağlama amacıyla tanınması gerektiğini istemiştir. Birleşmiş Milletlerce kabul edilen bu gün Türkiye tarafından da kabul edilerek benimsenmiştir. Ancak yasal düzenlemeler ve uygulamalara bakılınca günün kabul edilmesinden bu yana geçen yirmi iki yıllık süreçte sorunların çözümü hususunda gerekli politikalar yeterince geliştirilmemiştir.

Türkiye İstatistik Kurumu ve Özürlüler İdaresi Başkanlığı tarafından on üç yıl önce, 2002 tarihinde yapılan “Türkiye Engelliler Araştırması” sonuçlarına göre 8 milyon 431 bin 937 engelli vatandaş vardır. Geçtiğimiz bu on üç yıllık süreçte bu hususta geniş kapsamlı bir çalışma olmaması nedeniyle sağlıklı verilere ulaşılamamakta, bu durum da sorunun tespit edilmesi ve gerekli politikaların oluşturulmasında sorunlara yol açmaktadır.

2002 tarihinde yapılan araştırmada sayıları 9 milyon olarak tespit edilen engelli yurttaşlarımızın sorunlarının çözülmesi, temel hak ve özgürlüklerinin yaşam bulması için köklü reformlara ihtiyaç vardır. Bu sorunların en başında da erişilebilirlik gelmektedir. Haklar ve özgürlükler ancak erişilebilir veya kullanılabilir olduklarında bir anlam taşımaktadır. Engellilerin haklarının olduğundan söz etmek için de bunların engelliler tarafından erişilebilir olması gerekmektedir. Bu nedenle tüm kamu alanlarının engellilerin erişebileceği biçimde düzenlenmesi gerekmektedir. Şehirler, caddeler, sokaklar ve tüm bir kent alanı engelliler için kolay erişilebilir şekilde düzenlenmelidir. Hastaneler, okullar, üniversiteler, kamu hizmeti veren tüm kurumlar engellilerin hizmet alabileceği şekilde tasarlanmalıdır.

Engellilerin karşılaştığı önemli sorunlardan biri de istihdamdır. Türkiye'de her beş engelliden yalnızca biri (yüzde 21,7) iş gücü piyasasında yer almaktadır. Erkek engelliler için yüzde 32,2 ve kadın engelliler için ise yüzde 6,7 olan bu oran, kentlerde yüzde 25,6 ve kırsal alanda yüzde 17,7'dir. Çalışabilir durumdaki engellilerin iş gücünden ülke ekonomisinin yararlanmasını sağlayacak bir istihdam politikası oluşturulmalı ve kararlılıkla uygulanmalıdır. Bu hususta öncelikle kamu kurum ve kuruluşlarındaki engellilere ayrılan boş kadrolara atamalar yapılmalıdır.

Anayasa’da ve taraf olunan uluslararası sözleşmelerde engellilerin tüm temel haklar açısından eşit olduğu vurgulanmaktadır fakat uygulamalara baktığımızda çok ciddi eşitsizlikler vardır. Hatta engelliler temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasında birçok kez ayrımcı uygulamalara maruz kalmaktadırlar. Engellilere yönelik bu gizli veya açık ayrımcılıkla etkin biçimde mücadele edilmelidir. Engellilerin siyasetin karar mekanizmalarında daha fazla sayıda ve etkili biçimde yer alabilmesi için gerekli koşullar yaratılmalıdır.

Engellilerin karşılaştığı sorunlardan bir diğeri de eğitimde karşılaştıkları eşitsizliklerdir. Engellilerin yüzde 21'i okuryazar değildir, sadece yüzde 7'si lise, yüzde 2'si üniversite eğitimini tamamlamaktadır. Eğitim sistemi ve müfredat engelli bireyleri görmemektedir. Böylece daha en baştan eğitim sistemi engellileri dışlamaktadır. Her insan farklıdır ve farklı yöntem ve tekniklerle öğrenir. Eğitim sistemi bireysel farklılıkları dikkate alarak planlanmalı ve uygulanmalıdır. Hele ki bu birey görme, işitme, zihinsel veya ortopedik engelli ise eğitim programı baştan sona bu öğrencilere yönelik hazırlanmalıdır.

Engelliler, muayene ve takipleri ile engelliliklerini raporlama süreçlerinde çok ciddi sıkıntılarla karşılaşmaktadırlar. Sürekli yenilenmesi istenen engelli raporları nedeniyle haftalarca hastanelerde bürokratik işlemleri yerine getirmek zorunda kalmaktadırlar. Ayrıca tüm engelli gruplarının karşılaştığı en önemli sorunlardan biri de protez ücretlerinin yüksek olması ve bu ücretlerin SGK tarafından karşılanması hususunda yaşanan sıkıntılardır. Protez ücretleri SGK tarafından karşılanmamakta veya az bir kısmı karşılanmaktadır. Böylece engelliler yaşamsal öneme sahip bu protezlere ulaşamamaktadırlar.

Bu gerekçelerle yukarıdan sayılan başlıklar başta olmak üzere engellilerin karşılaştıkları sorunların tespit edilmesi ve bu sorunların çözülmesine yönelik kalıcı politikaların geliştirilmesi için neler yapılması gerektiği yönünde Meclisin ve kamuoyunun bilgilendirilmesi amacıyla bir araştırma komisyonu kurulması elzemdir.

2.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ve 22 milletvekilinin, engellilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/45)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye’deki engelli bireylerin yaşadıkları sorunlara köklü ve kalıcı bir çözüm bulunması, sorunların tespiti ve çözümlenmesi için Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini arz ederiz.

1) Sibel Yiğitalp                                                       (Diyarbakır)

2) İdris Baluken                                                        (Diyarbakır)

3) Filiz Kerestecioğlu                         (İstanbul)

4) Garo Paylan                                                         (İstanbul)

5) Hüda Kaya                                                           (İstanbul)

6) Müslüm Doğan                                                      (İzmir)

7) Ali Atalan                                                             (Mardin)

8) Erol Dora                                                             (Mardin)

9) Mithat Sancar                                                       (Mardin)

10) Ahmet Yıldırım                             (Muş)

11) Burcu Çelik Özkan                                              (Muş)

12) Besime Konca                              (Siirt)

13) Kadri Yıldırım                                                     (Siirt)

14) Aycan İrmez                                                       (Şırnak)

15) Faysal Sarıyıldız                          (Şırnak)

16) Ferhat Encu                                                        (Şırnak)

17) Leyla Birlik                                                        (Şırnak)

18) Dilek Öcalan                                                      (Şanlıurfa)

19) İbrahim Ayhan                             (Şanlıurfa)

20) Osman Baydemir                          (Şanlıurfa)

21) Alican Önlü                                                        (Tunceli)

22) Nadir Yıldırım                              (Van)

23) Tuğba Hezer Öztürk                                            (Van)

Gerekçe:

Yaşanılan tüm sorunlarda olduğu gibi engelli bireylerin yaşadığı sorunlarda da temel sorun ayrımcılık unsurudur. Tüm insan hakları ve temel özgürlüklerden engelli bireylerin herhangi bir ayrımcılığa uğramaksızın yararlanmalarının güvence altına alınması gerekliliği belirtmektedir. Türkiye tarafından da imzalanan Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi engellilerin bireysel varlıklarının ve bağımsızlığının önemini vurgulamaktadır. Ülkemizde de Anayasa her türlü ayrımcılığı yasaklamaktadır. Benzer şekilde 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun’un “Ayrımcılık” başlıklı 4/A maddesinde de “Doğrudan ve dolaylı ayrımcılık dâhil olmak üzere engelliliğe dayalı her türlü ayrımcılık yasaktır.” hükmü yer almaktadır fakat uygulamada yapılan son düzenlemelerle ayrımcılık ile nefret suçu birleştirildiği için Türk Ceza Kanunu’na göre engellilere yönelik birçok ayrımcı uygulama suç olarak değerlendirilmemektedir.

Engellilerin karşılaştıkları temel sorunlardan bir diğeri de kamusal ve özel alanlarda erişim haklarının göz ardı edilmesidir. Avrupa Birliğine (AB) göre, erişilebilirlik toplumda ve ekonomide yer almanın bir ön koşuludur. Erişilebilirlik, seçimlerde oy kullanırken, toplu taşıma araçlarını kullanırken, marketten alışveriş yaparken, kültürel ve sportif faaliyetlere katılırken, sağlık ya da eğitim hizmeti alırken, kısacası hayatın her alanında karşımıza çıkan tüm temel hak ve özgürlüklerin çıkış noktasıdır. Engellilerle ilgili yapılan araştırmalarda elde edilen verilere göre, en çok mağduriyete ve hak ihlaline sebep olan konuların başında erişilebilirliğin olması bu alanda yapılacak olan yasal düzenlemelerin acil olarak yapılması gerekliliğini ve sürekli olarak denetlenmesi mecburiyetini getirmektedir.

Türkiye'de erişilebilirlikle ilgili en önemli yasa 1 Temmuz 2005’te “Engelliler Kanunu” adı altında yürürlüğe girmiştir. Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, verilen ek sürelerle on yıl içinde tüm yasal düzenlemelerin yerine getirilmemesi engelli bireylerin toplumun diğer bireyleriyle “fiilen eşitlenmeme” sorununun hâlâ yaşamaya devam etmesine sebep olmaktadır çünkü engellilik, bireyin kendi kayıpları kadar, karşılaştıkları tutum ve çevre kısıtlılıklarından da kaynaklanmaktadır. Türkiye gündemine engelli haklarının bu kadar geç girmesi, bu konuda yapısal ve toplumsal bir kültür oluşmaması, engelli bireylerle çalışacak ve/veya engelli bireylere hizmet verebilecek alanında uzman kadroların sayıca az olması ya da hiç olmaması erişilebilirliğin önündeki en önemli engellerdir.

Engellinin bağımsız yaşama hakkını kullanabilmesi için her bireyin özelliklerinin detaylı irdelenmesi gerekmektedir. Engelli çocuk ailelerinin çocuğun tüm haklarından yararlanabilmesi, kendine yeterli bir birey olarak yetişmesi için tüm olanakları kullanması gereği Anayasa ve yasalarda da yer almaktayken konu ile ilgili yeterli çalışma yapılmamaktadır. Yetişkin engelli kadınların istismarıyla ilgili veri ve bir çalışma bulunmamakta, kendi öz bakımını yapamayacak ya da az da olsa yardım almadan yaşayamayacak engelli kadınların bir istismara uğradıkları zaman gidebilecekleri hiçbir yer bulunmamaktadır. Kaynaştırma öğrencisi olan engelli/zihinsel engelli çocukların maruz kaldıkları akran şiddetinin verileri bilinmemektedir. Engelli bireylere rapor verilirken bireye özel olarak hastalığın seyri, etkileri, kişideki yansımaları gibi birçok nokta göz ardı edilmektedir.

Tüm bunlardan hareketle, engelli bireylere uygulanan ayrımcılığın engellenmesi ve erişilebilirlik bakımından her alanda yapılan yeni yasal düzenlemeler, Hükûmetin ve yerel yönetimlerin erişilebilirlik alanındaki eylem ve politikaları, herkes bakımından sunulan hizmetlerin erişilebilirliği, doğrudan engelli bireylere sunulan hizmetlerin erişilebilirliği gibi hususların araştırılması ve sorunlara çözüm yollarının bulunması için bir Meclis araştırması açılması elzemdir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak, genel görüşme ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, 16/12/2015 tarih ve 524 sayıyla İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönter ve arkadaşları tarafından, Türkiye’deki üniversitelerde yıllardır süren yoğun yasa dışı PKK terör örgütü yapılanmasıyla birlikte üniversitelerde devam eden terör eylemleri, üniversitelerdeki PKK propagandasının engellenmemesi ve öğrenciler üzerinde baskı kurulması, pek çok öğrencinin öğretim haklarının ve can güvenliklerinin tehdit altında olduğuna dair üniversite yönetimlerine başvurularına rağmen üniversite yönetimlerinin ve emniyet birimlerinin gerekli tedbirleri almaması sonucunda Türkiye’deki üniversitelerde öğrencilerin PKK terör örgütü militanlarınca şehit edilmesiyle de sonuçlanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30 Aralık 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

30/12/2015

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 30 Aralık 2015 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                  Erkan Akçay

                                                                                                      Manisa

                                                                                         MHP Grup Başkan Vekili

Öneri:

16 Aralık 2015 tarih, 2015/524 sayı ile TBMM Başkanlığına vermiş olduğumuz İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönter ve arkadaşlarınca Türkiye'deki üniversitelerde yıllardır süren yoğun yasa dışı PKK terör örgütü yapılanması ile birlikte üniversitelerde devam eden terör eylemleri, üniversitelerdeki PKK propagandasının engellenmemesi ve öğrenciler üzerinde baskı kurulması, pek çok öğrencinin öğretim haklarının ve can güvenliklerinin tehdit altında olduğuna dair üniversite yönetimlerine başvurularına rağmen, üniversite yönetimlerinin ve emniyet birimlerinin gerekli tedbirleri almaması sonucunda Türkiye'deki üniversitelerde öğrencilerin PKK terör örgütü militanlarınca şehit edilmesi ile de sonuçlanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi” amacıyla verilen Meclis araştırma önergesinin 30 Aralık 2015 Çarşamba günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde ilk söz İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönter’e aittir.

Buyurun Sayın Yönter. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’deki üniversitelerde yıllardır süren yoğun yasa dışı sol ve PKK terör örgütü yapılanması AKP hükûmetlerinin uyguladığı çözüm süreciyle birlikte üniversitelerdeki hain eylemlerini artırarak devam ettirmektedir. Üniversitelerdeki terörist yapılanması nedeniyle pek çok öğrencinin öğretim hakları ve can güvenlikleri tehdit altındadır. Öğrencilerin üniversite yönetimlerine başvurularına rağmen PKK terör örgütü, baskı, dayatma, şantajı tüm şiddetiyle sürmektedir.

Üniversite yönetimlerinin ve emniyet birimlerinin gerekli tedbirleri almaması, üniversitelerimizde öğrencilerin PKK terör örgütü militanlarınca şehit edilmesine de sebep olmaktadır. Bu çerçevede üniversitelerde PKK terör örgütü yapılanması, eylemler ve saldırılar nedeniyle öğrencilerin ve üniversite yönetimlerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Meclis araştırması açılması için vermiş olduğumuz önerge nedeniyle partimizin görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, yüce Meclisi ve siz değerli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. Ayrıca, yüce heyetinizin ve Türk milletinin yeni yılını da tebrik ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bölücü terör örgütü PKK'nın menfur eylemleri açılım, barış ve çözüm masalları altında ne yazık ki artık il ve ilçe merkezlerine kadar inmiştir. Bunu ibret ve kaygıyla izliyoruz. Aradan geçen zaman zarfında milletimizin birlik ve bütünlüğüne yönelen tehdidin boyutu azalmamış, tam aksine daha da artmıştır. Düne göre daha da saldırganlaşan terör grupları doğrudan milletimizin birlik ve bütünlüğünü hedef almışlardır.

Üzülerek görüyoruz ki açılım belasıyla şekillenmeye başlanılan hendek kazıcılığı Türk devletine meydan okuyan seviyelere kadar ulaşmıştır. Doğu ve güneydoğuda bulunan pek çok il ve ilçemizde baş gösteren eylemler yöredeki hayatı zorlaştırdığı gibi vatandaşlarımızın günlük hayatını da derinden etkilemektedir. Bölücü ve hain terör Türkiye’ye kafa tutmakta, karşı koymaktadır. Okullarımızda eğitimler aksamakta, eli kanlı caniler hastanelere, camilere saldıracak kadar seviye kaybına uğramaktadır. Güneydoğuda şehre inen teröristler nedeniyle 150 bin öğrencimiz eğitim ve öğretim hakkından şu an itibarıyla mahrum kalmıştır. Öğretmenlerin ve diğer kamu görevlilerinin can güvenliği de buna paralel bir şekilde kalmamıştır. Cizre ve Silopi’de 172 okul yaklaşık iki haftadır kilitlidir. Güvenlik güçlerimizi her fırsatta hedef alan teröristler işi artık yolcu uçaklarına ve havaalanlarına eylem düzenlemeye kadar getirmişlerdir.

Geride bıraktığımız günlerde Diyarbakır Havaalanı’na iniş için yaklaşan bir yolcu uçağına teröristlerce ateş açılması ve İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanı’na havan toplarıyla saldırı düzenlenmesi sonucu 1 vatandaşımızın hayatını kaybetmesi bunun en son örneği olmuştur. Açıktır ki, Türkiye her yönüyle tehlikeli bir dönemin içerisine girmiştir. Millî birlik ve bütünlüğümüze kasteden mihraklar, dün kırsaldan kentlere taşıdığı terörü bugün diğer şehir merkezlerine ve üniversitelere de taşıma gayretindedir. Türkiye üniversitelerde baş gösterecek olaylar vasıtasıyla iç çatışmaların içerisine çekilmek istenmektedir. Plan çok vahşidir. Nitekim ülkemizin farklı yerlerinde bulunan üniversitelerde yaşanan üzücü olaylar bunun habercisi niteliğindedir. İkazen ilan ediyoruz ki, olan ve bitenler, basının ısrarla "karşıt görüşlü öğrencilerin kavgası" olarak sunduğu gibi basit ve mesnetsiz değildir. Unutulmasın ki ülkesinin birlik ve bütünlüğünü savunan tertemiz gençlerimizin ısraren hedef seçilmesi sosyal bünyemizde kapanması mümkün olmayacak yaralar açabilecektir. PKK artık eylemlerini üniversiteler ve hatta öğrenci yurtlarına kadar yaygınlaştırarak niyetini, hedefini açık seçik göstermiştir.

Eğitim ve bilim yuvası olması gereken üniversitelerimizde bölücü örgütün yapılanmaları, neredeyse, hedef gözetmeksizin saldırılarını sıklaştırmaya başlamış ve bu durum genç kuşağımız, evlatlarımız, arkadaşlarımız üzerinde çok olumsuz neticeler doğurmuştur.

Türkiye, üniversitelerde yaşanan böylesi olumsuz hareketliliğin acısını daha önce çekmiş ve tecrübe etmiştir.

Yıkım ve çözülme süreciyle birlikte PKK, pek çok üniversitede yeni eylem ve yapılanmalara girişmiş ve bunun bir örneği de Kütahya’da Dumlupınar Üniversitesinde yaşanmıştır.

9 Kasım 2010 tarihinde Dumlupınar Üniversitesi Germiyan kampüsünde çıkan kavga, okulun dışına da taşmış ve büro yönetimi bölümü 2’nci sınıf öğrencisi 19 yaşındaki kardeşimiz Hasan Şimşek bu saldırılara hedef olmuş, terör örgütü PKK mensupları Hasan Şimşek’i bıçaklayarak şehit etmiştir.

2010’dan 2012’ye kadar geçen süreç içerisinde ise üniversitelerde PKK terör örgütünden gelen talimatlarla başlatılan propaganda faaliyetleri geçmiş yıllara göre çok daha cesaretli ve çok daha meydan okuyucu bir kisveye bürünmüştür.

6-7-8 Ekim Ayn El Arap olaylarından sonra PKK’nın gençlik yapılanması Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi batıdaki üniversitelerde de açıktan örgütlenmeye başlamıştır. Örgüt, İnternet sitelerinden ve sosyal medya hesaplarından, “YDG-H üniversitelerde örgütleniyor’’ şeklinde duyurular yapmaya başlamıştır.

Ayrıca, terör örgütü PKK’nın üniversite yapılanması, bazı tarihlerde üniversitelerde gövde gösterileri, eylemler ve propaganda çalışmalarına ağırlık vermiştir.

Hatırlanacağı üzere, Ege Üniversitesindeki yoğun yasa dışı PKK terör örgütü yapılanması sonucunda Edebiyat Fakültesi öğrencisi Fırat Yılmaz Çakıroğlu kardeşimiz hunharca şehit edilmiştir.

Bu vesileyle, üniversitelerdeki PKK terör örgütü yandaşlarınca alçakça şehit edilen Hasan Şimşek ve Fırat Yılmaz Çakıroğlu kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Değerli milletvekilleri, özellikle son günlerde, Hacettepe Üniversitesinde pek çok öğrenci kardeşimiz, üniversitedeki kokuşmuş PKK yapılanmaları tarafından sosyal medyada yer alan profilleri ve fotoğrafları teşhir edilmek suretiyle hedef gösterilmektedir.

Güneydoğuda fistan giyen bu insan müsveddeleri, Hacettepe Üniversitesinde, ülkücü, milliyetçi, vatansever kız öğrencilerinin çantasına, “O çok güvendiğin teşkilatından daha yakınız sana. Beytepe ülkücülerin mezarı olacak.” şeklinde ahlaksızca tehdit mektupları bırakmaktadır.

Yine, pek çok öğrenci, tarihin en cani terör örgütü PKK’nın üniversitelerdeki bu kalleş uzantıları nedeniyle sınavlarına dahi girememektedir.

Malatya İnönü Üniversitesinde, bu caniler, el yapımı patlayıcıyla saldırı yapmaya kalkışmışlardır.

İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesinde ders çalışan, araştırma yapan öğrencilere bile propaganda yapmaktan, taciz etmekten çekinmeyen gözü dönmüş terörist yandaşları üniversitelerimizi ne yazık ki mesken tutmuşlardır.

İhanet süreci olarak gördüğümüz, AKP’nin “çözüm süreci” adını verdiği dönemde, “Üniversite yıllarında namaz da kılardı.” denilmek suretiyle parlatılmak istenen bebek katilinin üniversitelerdeki yandaşları, ODTÜ’de, namaz kılan öğrencileri darbetmeye kalkışmıştır. Biz Cumhurbaşkanının ODTÜ’de müessif olaylara göstermiş olduğu tepkinin aynısını PKK’lı teröristlerin saldırısına uğrayan milliyetçi, vatansever öğrencilere de göstermesini bekler, bunu dilerdik.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – ODTÜ’de öyle bir şey olmadı, onlar tezgâh! ODTÜ’de olmadı öyle bir şey! 14 tane mescit var! ODTÜ’de öyle bir şey olmadı! ODTÜ’lü yapmaz onu! Herkesin dinî inancına saygılıdır ODTÜ’lü! Ne alakası var!

İZZET ULVİ YÖNTER (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Türkiye’deki pek çok üniversitede, öğrencilerin anayasal hakkı olan eğitim hakkı, PKK terör örgütü yandaşları tarafından engellenmek ve gasbedilmek suretiyle anayasal suç işlenmekte, bu suçun işlenmesine, başta üniversite yönetimleri, emniyet güçleri ve dolayısıyla Hükûmet seyirci kalmaktadır. Türkiye’deki üniversitelerde de, çözüm süreciyle birlikte, Hükûmetin tıpkı güneydoğuda PKK’nın tam olarak hâkimiyet kazanmasına, bölge insanımızı haraca bağlamasına, yargılamasına, dağa kaçırmasına göz yumduğu gibi, üniversitelerde de PKK uzantılarının üniversiteleri birer propaganda alanı hâline getirmesi, bu vasıtayla dağa eleman devşirmesine, öğrencileri ve üniversite yönetimlerini zorbalıkla baskı altına almasına göz yumduğu görülmektedir. İşte, “çözüm süreci”yle parlattığınız, yasa dışı faaliyetlerine göz yumduğunuz PKK terör örgütü ve yandaşları, güneydoğudan sonra üniversitelerde de kalkışma, ayaklanma provaları yapmaktadır. Bu vahim tablo AKP iktidarının eseridir. Eserinizle ne kadar övünseniz azdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Meclis araştırması açılması için vermiş olduğumuz önergenin kabul edilerek Türkiye’deki üniversitelerde yıllardır süren yoğun PKK yapılanması sonucunda öğrencilerin şehit edilmesine kadar vahim olan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla ülkemiz açısından gerçekten hassas olan bu konuda Meclis araştırma komisyonu kurulmasını düşünmekteyiz ve önermekteyiz.

Bu vesileyle yüce Meclise ve siz değerli milletvekillerine saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yönter.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde ilk söz Mardin Milletvekili Mithat Sancar’a aittir. (HDP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Sancar, sizin de süreniz on dakikadır.

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, Türkiye’de üniversitelerde yıllardır süren yoğun yasa dışı PKK terör örgütü yapılanmasıyla ilgili bir Meclis araştırma önergesi verilmiş MHP Grubu tarafından.

Üniversitelerde yıllardır neler olduğuna dair şöyle hafızanızı biraz tazelemek isterim. Bugün de yaşananları bu gözle görmekte, bu gözle bu yaşananlara bakmakta fayda var. Otuz yılını üniversitede öğretim üyesi olarak geçirmiş bir kişiyim. Yönetim kademelerinde de bulundum. Gördüğüm en önemli olay, tanık olduğum en büyük haksızlık öğrencilere bir kışla nizamnamesi gibi uygulanan disiplin yönetmeliğinin yarattığı büyük tahribatlardı ve bu yönetmelik -Öğrenci Disiplin Yönetmeliği- öğrencileri -genel olarak değil ama en çok da solcu, demokrat ve Kürt öğrencileri- sindirmek ve baskı altında tutmak için uygulandı. Yıllarca buna karşı çok mücadele yürüttüm ben, başka değerli meslektaşlarım gibi. Bu yönetmeliğin uygulanma şekillerinden biri de ağzını açana örgüt üyeliğinden ya da siyasi faaliyetten soruşturma açılmasıydı. Pek çok öğrenci bu soruşturmalar sonunda okuldan uzaklaştırma cezaları aldılar hatta öğrencilikle ilişkileri kesildi. Aynı yönetmeliğin bir başka uygulanma şekli de öğretim elemanlarına yönelikti, orada da yine bir kışla nizamnamesi düzeni söz konusuydu.

Bu yönetmelik ve buna dayanak olan kanunlar 12 Eylül cunta rejiminin ürünleridir. Defalarca bunların değişmesi için çeşitli öğrenci ve öğretim üyeleri örgütleri hükûmetlere çağrılarda bulundular fakat hiçbir hükûmet bunu değiştirmeye yanaşmadı, elinde baskıcı araç bulunmasını fırsat bildi ve kendi politikalarını uygulamak için de bu fırsatı tepe tepe kullandı.

Şimdi görevde bulunan Hükûmet ve bu Hükûmeti kuran parti tam on üç yıldır Türkiye’yi yönetiyor. Bu on üç yıl içinde bu disiplin yönetmeliklerinin değişmesi için sayısız talep iletildi kendilerine. Bu üniversiteleri faşist bir düzen altında, gerçek anlamda faşist bir düzen altında tutmaya yarayan yasaları değiştirmeye yönelmedi. Neden? Kendi eline fırsat geçti, kendi düzenini kurmak için “Şimdi bu baskıcı araçları kullanma sırası bende.” dedi ve kendisine muhalif gördüğü, rahatsızlık duyduğu bütün öğrencilere ve öğretim elemanlarına aynı baskı yöntemlerinin uygulanmasını onayladı.

Yıllardır üniversitelerde çok çeşitli olaylar oluyor, ben size sayısız olay sayarım. Pek çok yerde satırlarla ülkücü öğrencilerin saldırısına uğrayan hatta öğrencilerin değil dışarıdan gelen ülkücü gençlerin satırlı saldırısında yaralanan, hayatını kaybeden öğrencilerin listesini çıkarabiliriz. Son zamanlarda yapılan saldırılar ayrı bir durum oluşturuyor, ayrı bir uzun listeye yer veriyor. Keşke MHP Grubu üniversitelerde oynanan oyunun açığa çıkarılması için daha objektif bir önerge verseydi, keşke bu önergede kendi tabanına, kendisine yakın öğrencilere şöyle bir çağrı yapsaydı: “Bakın, bir tezgâh kuruluyor bu tezgâha gelmeyin. Sizi Kürt öğrencilerin üstüne salıyorlar, onlara saldırtıyorlar, provokasyon oynanıyor, provokasyon var; onlara lütfen dikkat edin, bu oyunlara gelmeyin.”

ZİHNİ AÇBA (Sakarya) – Kürt değil Sayın Hatip, Kürt değil, PKK’lı.

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Bir iç çatışmadan hiç kimsenin faydası yoktur, iç çatışma sadece şimdi iktidarlarını rahatça sürdürmek isteyenlerin beklediği veya fayda beklediği bir şeydir.

O nedenle biz diyoruz ki, sayalım, İstanbul Üniversitesinde, Sivas Üniversitesinde, Maraş’ta Sütçü İmam Üniversitesinde, daha pek çok üniversitede Kürt öğrencilere saldırılar var. Bu saldırılar bir yandan disiplin soruşturmaları açmak şeklinde oluyor, bir yandan silahlı güvenlik görevlilerinin -biliyorsunuz, özel güvenlik görevlilerinin silah taşıma yetkisi yoktur- tacizleri şeklinde yürütülüyor. Kocaeli Üniversitesinde haftalardır bu saldırılar devam ediyor. Öğrenciler buraya geldiler, bizimle görüşmeye geldiler, belgeleri, fotoğrafları sundular. Aradık, üniversite yönetimine ulaşmaya çalıştık “Ne oluyor, bir bilgi verin…” YÖK’e başvurduk. Hiçbir yerden sağlıklı bilgi ulaşmıyor bize.

Üniversitelerde her faaliyeti “terörist faaliyet” olarak damgalamaya alışmış bir yönetim anlayışı var. MHP’nin önergesi de buna göre hazırlanmış, aynı zihniyette hazırlanmıştır.

Bakın, 2002 Mart ayında ya da 2002’nin başlarında, Türkiye üniversitelerinde okuyan Kürt öğrenciler Kürtçenin üniversitede seçimlik ders olması için bir kampanya başlattılar, dilekçeler verdiler üniversite yönetimlerine ve istedikleri sadece kendi ana dillerini seçimlik ders olarak okumaktı. Kaç yüz, kaç bin Kürt öğrenci sadece kendi ana dilini seçimlik ders olarak üniversitelerde okuyabilsin diye dilekçe verdiği için uzaklaştırıldı, kaçı örgüt üyesi olarak hapislere atıldı? Şurada İçişleri Bakanlığının o günkü açıklamaları var, Millî Eğitim Bakanlığının açıklamaları var. Diyorlar ki: “Bunlar terörist faaliyetler.” Uludere anmasını yapıyor, Uludere için bir anma toplantısı düzenliyor öğrenciler, “Efendim, bunlar terörist…” Başını kaldıran, ağzını açan Kürt öğrenciye “terörist” diyerek soruşturma açmak, bu, aynı zamanda ülkede kanayan yaranın, şimdi kanamakta olan Kürt sorununun da temel sebeplerindendir, ayrımcılıktır; kimliğini, onun varoluşunu inkâr etmek için uygulanan bir politikadır; bu politikayı hayata geçiren bir zihniyettir.

ODTÜ’de neler oluyor? Yıllardır ODTÜ’ye saldırılıyor. Efendim, orada namaz kılması engellenmiş bir araştırma görevlisinin ve bu haber üzerine başlayan bir linç kampanyası. Cumhurbaşkanı bile ODTÜ’yü hedef gösterdi. Bu araştırma görevlisinin bir açıklaması oldu, açıklama burada, size okuyayım. Aslında bunu sanırım basında okumuşsunuzdur çünkü sosyal medyada da var.

“Selam arkadaşlar, ben aşağıdaki videoda tartaklanan kişiyim. Size objektif olarak ne olduğunu anlatacağım. Dersimin bir tanesini namaz kılmak için asıp mescide doğru yol aldım. Baktım, koskocaman bir grup var. Sekiz yıldır ODTÜ’de olduğumdan, baktım, buradaki solcu arkadaşlarla ODTÜ mescit topluluğu tartışıyor, ‘Her zamanki klasik atışma.’ deyip hiç sallamadan gittim, namazımı rahatça kıldım; çıkarken ‘Mescide saldırı var, haber yapın, yardım edin.’ tarzı söylemlerde bulunan arkadaşlarla karşılaştım. Gittim, onlarla tartıştım. Zira, ‘Sekiz senedir ben de onlar da gayet rahat namaz kılabiliyoruz. Gelip solcular Mevlit günü camiyi bırakıp mescidi mi basacaklar. Sekiz yıldır, sekiz Mevlit geçirmişiz bir şey olmamış, şimdi mi olacak?’ diye tartıştık. Daha sonra çok önceden uyardığım panodaki siyasi şeyleri gösterdim ve bunların olmaması gerektiğini söylerken beni sallamamaya başladılar. Ben de resmini çekecektim, içlerinden birisi Saadet Partisinin gençlik kolu olan AGD’nin broşürünü aldı, ‘Burada öyle bir broşür yok.’ deyip broşürü cebine koydu. ‘Ben de burası mescit, sonuçta karşıdakinin kişisel alanına giremem.’ diyerek. ona dokunmadım.” ODTÜ’de 15 mescit ve 2 bin kişi kapasiteli bir cami var. Eğer ibadet hakkına herhangi bir saldırı hangi dinden, inançtan olursa olsun…

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Ne işleri var cami önünde, onu sordun mu?

MİTHAT SANCAR (Devamla) – …bir kişinin ibadet hakkına en ufak bir saldırı olursa buna ilk karşı çıkacak grup da parti de biziz.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Doğru söylemiyorsunuz.

MİTHAT SANCAR (Devamla) – HDP olarak bizler derhâl buna karşı çıkarız. Ama, eğer öğrenciler arasında bu minvalde bir tartışmayı ODTÜ’yü linç etmek için kullanırsanız ODTÜ’yü savunuruz; sonuna kadar ODTÜ’nün yanında oluruz, sonuna kadar ODTÜ’yü size yedirmemek için her şeyi yaparız.

Çok teşekkür ederim.

Saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sancar.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın konuşmacı partimizin adını da zikretmek suretiyle ve bize ait olmayan görüşleri de yine partimize izafe etmek suretiyle sataşmada bulunmuştur, söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun efendim, iki dakika.

Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öğrencilerin siyasi faaliyet yürütmesi ayrı, üniversitelerde terör faaliyetinin olması ayrı. Bizim dile getirdiğimiz terör örgütlerinin faaliyetine yöneliktir. Ülkücü hareket, Milliyetçi Hareket Partisi belki de kırk yıldır “Eller silah değil, kalem tutmalı” sloganıyla hareket etmiştir ve özellikle Sayın Sancar’ın bu önergeyi objektif olarak veya bu çağrıları objektif olarak yapma tavsiyesini veya önerisini de… Şunu hatırlatmak isterim: Eğer Milliyetçi Hareket Partisinin çağrılarını, Sayın Genel Başkanımızın yüzlerce değil, binlerce kez bu konudaki telkinlerini, parti olarak gösterdiğimiz dirayeti dikkate alacak olur isek bu konuda son derece objektif, tutarlı ve dirayetli olduğumuzu… Çünkü oynanan oyunların, yapılan provokasyonların farkında olan bir siyasi partiyiz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, eğer siyasal bilgiler gibi, hukuk fakültesi gibi okullarda kimlik kontrolü yapılıyorsa, yurtlar basılıyorsa ve öğrencilere saldırılırken bu arada polise de el yapımı patlayıcılar atılıyor ise burada siyasi faaliyet veya düşünce özgürlüğüne yönelik bir faaliyet söz konusu değildir, doğrudan bir terör faaliyeti, bir terör örgütü faaliyeti söz konusudur. Nazilli’de ülkücü öğrencilerinin evi PKK’lı militanlar tarafından basılmıştır, bunun siyasi faaliyetle ne alakası vardır. Bu, kapsamlı, planlı, programlı, yeni bir ivme kazandırılmak istenen çok büyük bir oyunun…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) - …üniversite öğrencileri üzerine uyguladığı bir konudur.

Bir de ayrıca burada etnikçilik yaparak hedefi PKK’dan, efendim, işte, “Kürt öğrenciler.” diyerek… Kürt öğrenciler ayrı PKK’lı olmak ayrıdır. Biz PKK’nın sadece Kürt öğrencilerden oluşmadığını veya insanlardan oluşmadığını bilen insanlarız. Bunun da dikkate alınmasını dile getiriyoruz.

Dün Kamil Aydın Hocamız gündem dışı konuşurken öğrencilere tavsiyeleriydi beş dakikanın büyük çoğunluğu. Bütün öğrencilere, sadece bize, düşüncemize yakın veya bizim düşüncemizi paylaşan ülkücü öğrencilere değil, bütün öğrencilere de bu sağduyulu, soğukkanlı, itidalli davranmayı biz tavsiye ediyoruz, devamlı da politikamız bu yönde olmuştur.

Şimdilik bunları söylüyorum.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Akçay.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- MHP Grubunun, 16/12/2015 tarih ve 524 sayıyla İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönter ve arkadaşları tarafından, Türkiye’deki üniversitelerde yıllardır süren yoğun yasa dışı PKK terör örgütü yapılanmasıyla birlikte üniversitelerde devam eden terör eylemleri, üniversitelerdeki PKK propagandasının engellenmemesi ve öğrenciler üzerinde baskı kurulması, pek çok öğrencinin öğretim haklarının ve can güvenliklerinin tehdit altında olduğuna dair üniversite yönetimlerine başvurularına rağmen üniversite yönetimlerinin ve emniyet birimlerinin gerekli tedbirleri almaması sonucunda Türkiye’deki üniversitelerde öğrencilerin PKK terör örgütü militanlarınca şehit edilmesiyle de sonuçlanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30 Aralık 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi lehinde ikinci söz Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’ya aittir.

Buyurun Sayın Nazlıaka. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

AYLİN NAZLIAKA (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin önerisine dair söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, aslında, bugün gençliği konuşuyoruz, ben size sorsam, “AKP iktidarı dönemindeki gençlik politikanız nedir?” desem ne cevap verirsiniz?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Anlatırız sonra.

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Politikasızlığı politika olarak benimsemiş ve gençleri “dindar gençlik” ile “kindar gençlik” tanımının içerisine hapsetmeye çalışan bir zihniyetten bahsediyoruz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – O senin tespitin.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Cevabı sen vereceksen bize niye soruyorsun?

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – İşte o gençliktir ki Gezi döneminde kendisine nasıl bir gençlik istediğini söyleyen Başbakana, nasıl bir Başbakan istediğini söylemiştir.

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Millet ne yapmış peki? Millet ne yapmış, millet?

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – O gençliktir ki Gezi direnişi döneminde mizah ile aklı birleştirerek sizlere en büyük dersi, en büyük payeyi vermiştir. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – En büyük payeyi CHP aldı, CHP.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Ya, onlar ders almayı bilselerdi zaten bu durumda olmazlardı.

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, gençler için hep deniliyor ki: “Sizler yarının mimarısınız.” Bu, son derece yanlış bir tanımlama. Çünkü, gençlere “Yarının mimarısınız.” dediğinizde diyorsunuz ki: “Bugünler bizim. Bugünleri vermem. Bugünleri ipotek altında tutuyorum, hele bir yarın olsun, yarınları sana verir miyim vermez miyim bir bakarım.”

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Her şeyimiz gençler için.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Hayal gücünüz geniş.

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Biz de sizin aksinize diyoruz ki: “Gençler bugünün de mimarıdır, yarının da mimarıdır ve hep de öyle kalacaktır.” Elbette, özgürlükçü düşünceyi anlayamayanlar, demokrasiyi içselleştiremeyenler gençlerle empati kuramazlar.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Bize biraz öğretir misiniz? Hocam, bize özgürlükçü düşünceyi öğretir misiniz?

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Üniversiteleri âdeta kendi ideolojik aygıtı gibi biçimlendirmeye çalışan zihniyet gençleri anlayamaz. Gençler, her zaman olduğu gibi, dimdik duracaklar ve özgür düşünceyi savunacaklardır değerli arkadaşlar.

Bakın, ODTÜ’ye yapılan saldırıdan az önce bahsedildi. Ben de bir ODTÜ mezunu olarak bu konuya değinmeden edemeyeceğim. ODTÜ, biliyorsunuz, dünyanın ilk 100 üniversitesi içerisinde yer alan tek üniversitemizdir. Ne diyor sizin genel başkan yardımcınız? ODTÜ kaymak tabakanın okuduğu bir üniversiteymiş. Bakın, ben bir memur çocuğuyum.

ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) – Siz gençlerden bahsediyorsunuz. O gençler…

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Ayrıca, ODTÜ bir devlet üniversitesidir. ODTÜ’nün devlet üniversitesi olduğunun idrakinde olmayanlar ne demek istediğimi anlayamazlar.

ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) – Siz gençlerden bahsediyorsunuz, o gençler benim boğazımı kestiler. O gençler benim boğazımı kestiler kendi ilçemde.

BAŞKAN – Arkadaşlar, hatibe müdahale etmeyelim, lütfen.

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Size söz vermiyorlar herhâlde? Siz de konuşmak istediğinizde gelip kürsüde söz alıp burada düşüncelerinizi savunabilirsiniz.

BAŞKAN – Arkadaşlar, hatibe müdahale etmeyelim, lütfen.

Buyurun Sayın Nazlıaka. Genel Kurula hitap edin siz de.

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Bakın, nedir gerginliğin sebebi, ODTÜ’de yaşanan gerginliğin sebebi?

Ha, bu arada şunu da söyleyeyim: ODTÜ’de, biliyorsunuz, öğrenci kontenjanının artırılması yönünde bir talep de geldi. Yani, aslında istenilen ODTÜ’deki o niceliği artırarak niteliği düşürmeye çalışmak.

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Gençler gelince nicelik mi düşecek ODTÜ’de?

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – ODTÜ’yle hesaplaşmanız bitmedi gitti.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Siz gidince problem yok, başkaları gelince problem mi var? Onu mu diyorsunuz?

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Bu, aslında 18 Aralık 2012’de fırlatılan uydu töreni sırasında dönemin Başbakanına, şimdinin Cumhurbaşkanına karşı yapılan protesto gösterilerinin bir hırsı olabilir mi hâlâ acaba?

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Aynen öyle.

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Bu, acaba Eymir Gölü meselesi, ODTÜ ormanlarının katledilerek…

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Alakası yok, alakası.

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – …yol yapılması sırasında direnen ODTÜ öğrencilerine yönelik bir intikam alma meselesi olabilir mi?

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Ya, namaza giden öğrenciler dövüldü mü, dövülmedi mi?

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Bu ODTÜ’ye girme hırsı, bu ODTÜ’yü talan etme hırsı… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Şiddete karşı mısın, değil misin?

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Namaza giden öğrenciler yurdun önünde dövüldü mü, dövülmedi mi?

ERTAN AYDIN (Ankara) – 3’ü darbedildi.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyelim.

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, konuyu demagoji yaparak saptırmaya çalışmayın.

ERTAN AYDIN (Ankara) – Demagoji değil, gerçek. 3 arkadaş darbedildi.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Aynısını söylüyoruz “Demagoji yapmayın.” diyoruz. Demagoji yapmayın Sayın Nazlıaka.

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – ODTÜ özgürlüklere en fazla sahip çıkan üniversitedir. Çünkü, bizler biat etmemeyi öğrendik, bizler bir unvana, bir makama sahip olmak için kendimizden ödün vermemeyi öğrendik. (CHP sıralarından alkışlar)

Bir siyasetçi nasıl olmalıdır biliyor musunuz? Mum gibi erimemelidir etrafa ışık vermek için. Bir siyasetçi âdeta bir sokak lambası gibi olmalıdır, hem dibini aydınlatmalı hem de dimdik durmalıdır, dimdik. (CHP sıralarından alkışlar) Asla eğilmemelidir, bükülmemelidir, tıpkı ODTÜ öğrencilerinin sizlere gösterdiği o direnç gibi, o direngen yapı gibi.

Şu bir gerçek, sizler ne yaptınız, konuyu inanç özgürlükleri meselesine getirdiniz. İnanç özgürlüğünü en fazla savunanız bizler. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUHAMMET BALTA (Trabzon) – İkna odalarını unutmadık, ikna odalarını!

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Bizler herkesin inancına saygı duyan insanlarız.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – O yüzden mescidin önünde saldırıya uğradılar.

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Sırf bu nedenle camiye de cemevine de eşit mesafede yaklaşılması gerektiğine inananlarız.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Eşit mesafeniz ne ya? Bu eşit mesafeyi bir açıklayın ya.

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Siz ne dediniz? “Namaz kılanlara saldırılıyor. ODTÜ’de mescit yok.”

ERTAN AYDIN (Ankara) – Doğru.

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Araştırmak üzere bir heyet gönderdiniz, o heyet de itiraf etti ki yurtlarda 5 tane ibadet yeri var, mescit var, birçok yerde mescit var…

MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Ben konuştum, öğrencilerle ben konuştum.

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – …aynı zamanda da 2 bin kişilik bir cami var.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Üniversiteden bahsediyorsun, yurtlardan değil. Üniversite ayrı, yurt ayrı ya!

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – CHP zamanının mescitleri onlar, CHP zamanının!

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Ayrıca, görevlendirdiğiniz kişiler kimdi? Biri ilahiyat profesörü, diğeri ise eski AKP milletvekili adayıydı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – AKP’ye bak, kadının sesine bile tahammül edemiyor ya, böyle bir şey olur mu arkadaşlar ya!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sayın hatibi dinleyelim.

Sayın milletvekilleri, lütfen…

Buyurun Sayın Nazlıaka, siz Genel Kurula hitap edin.

Sayın milletvekilleri, dinleyelim lütfen.

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Anlaşılan o ki asıl mesele inanç özgürlüğü değil, keşke öyle olsaydı o zaman zaten bunları tartışmıyor olurduk.

Asıl mesele ODTÜ’ye girme hırsı, asıl mesele ODTÜ’yü talan etme hırsı, asıl mesele ODTÜ’yle hesaplaşma, ODTÜ’yü hedef gösterme hırsı. Size söyleyeyim: ODTÜ’ye öyle tankla tüfekle falan girilmez. ODTÜ’ye akılla girilir akılla. Önce sınav kazanmanız lazım sizin, sınavdan geçmeniz lazım. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Değerli arkadaşlar, tabii…

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Ya, ODTÜ’ye akılla girmiş çocukları namaza gidiyorlar diye dövüyorlar kardeşim.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Ya, yalan söyleyip durma ya.

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Arkadaşlar, lütfen, konuyu saptırmayın.

BAŞKAN – Sayın arkadaşlar…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Bunun yalan olduğunu sen de biliyorsun ya! Kabataş işte bu ya senin.

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Olayı saptırmayın, olayı bambaşka bir noktaya çekmeyin.

Şimdi, keşke, isterdik ki iktidar…

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Namaza giden çocuklar dövülüyor.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

Sayın Nazlıaka, siz Genel Kurula hitap edin.

Sayın milletvekilleri, lütfen…

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Sayın Başkan, böyle bir ortamda nasıl konuşulabilinir yani bana söyleyebilir misiniz?

BAŞKAN – Siz Genel Kurula hitap edin.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Kameralara bakarak konuşun, kameralara.

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Asıl mesele tabii bu değil. İsterdik ki biz, iktidar bunlarla uğraşacağına, öğrenciler arasına nifak tohumları atıp insanlar arasında kutuplaşma yaratacağına birliği, beraberliği, dayanışmayı davet etsin. Gene biz isterdik ki ilmin, bilimin yuvası olan üniversitelerimizde öğrencilerimiz özgürce düşünebilsin. Biz isterdik ki öğrencilerimizin orada aldığı eğitimin kalitesi yükselebilsin.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Özgürce saldırabilsin değil mi! Saldırmayı da özgürce istiyorsunuz.

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – İsterdik ki öğrencilerimiz mezun olduktan sonra “Her üniversite öğrencisi iş bulacak diye bir şey yok.” cümlelerinin kurulması yerine o çocuklara iş yaratılabilsin.

Sizin TÜİK verilerine göre her 5 gencimizden 1’i ama sokaktaki verilere göre her 3 gençten 1’inin işsiz olduğu bu ortamda dilerdik ki siz, asıl gençlerimize iş yaratmaya odaklanın ama siz, kutuplaşmadan beslenen zihniyetle öğrencileri de birbirine düşürmeye çalışıyorsunuz.

Ha şunu söyleyelim: Biz terörün her türlüsüne, kimden gelirse gelsin her çeşit teröre elbette ki karşıyız.

ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) – Keşke, keşke!

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Bunu ifade etmeye gerek bile yok. Elbette ki şiddete karşıyız ama öğrencileri polis kuvvetleriyle karşı karşıya getiren, bu kutuplaşmayı, ötekileştirmeyi besleyen zihniyetin de her zaman olduğu gibi sonuna kadar karşısında durmaya devam edeceğiz değerli arkadaşlar.

Bakın, sizler, keşke öğrencilerin ihtiyaç duyduğu yurt sorununu çözseydiniz; keşke okullarda nasıl daha iyi, daha bilimsel, daha özgür eğitim verilebilinir, bunun yollarını arasaydınız. Çıkardığınız 4+4+4 eğitim sistemiyle kız çocuklarının nasıl da okullardan uzaklaştırıldığı gerçekliğiyle yüzleşseydiniz.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Millet yüzde 50 oy verdi bize.

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Aslında siz kendi bakanınızın söylediğini bilmiyorsunuz herhâlde. Daha birkaç gün önce, bir hafta kadar önce sizin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanınız, zaten 4+4+4 sistemiyle kız çocuklarının okullaştırılma oranında düşüş olduğunu bizzat kendi ağzından ifade etmiştir.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Ayrımcılığı kendiniz yapıyorsunuz bu dille.

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Ben söylemiyorum, Sayın Bakan söylüyor. Dolayısıyla siz keşke bu yanlıştan nasıl dönülür bunun yollarını arasaydınız. Keşke öğrencileri “kızlı-erkekli eğitime son verilsin” diye ikiye ayırarak tanımlamalardan vazgeçip, onların bir arada geleceği kucaklayacağı bir yaşam ortamı sunmaya yönelik zihniyetinizi revize edebilmiş olsaydınız. Ama görüyorum ki bu düşüncelerden son derece uzaksınız, hatta burada bile karşıt görüşlerin ifade edilmesine tahammül edemiyorsunuz.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Tahammülden bahsedecek en son kişi sizsiniz. Bu kürsüden ayakkabı fırlatacak kadar tahammülsüzsünüz.

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Oysaki demokrasi, muhalefetin de sesini duyabilmektir. Oysaki demokrasi, muhalif düşüncenin de duygu ve düşüncelerini ifade edebilmesidir. Ama bu ifade özgürlüğünü bile Meclis çatısında dahi çok gören ve oturduğu yerden sürekli olarak konuşarak hatibin konsantrasyonunu bölmek isteyenlere buradan onların sözlerini aynen iade ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi aleyhinde, son söz, Ardahan Milletvekili Orhan Atalay’a aittir.

Buyurun Sayın Atalay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sizin de süreniz on dakika.

ORHAN ATALAY (Ardahan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; esasında “üniversite”, “gençlik”, “bilim” denilince, bu konuda, gerçekten, sicili en utanç verici parti, Cumhuriyet Halk Partisidir. (CHP sıralarından gürültüler)

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Yuh! Yuh! En temiz sadece Cumhuriyet Halk Partisi!

ORHAN ATALAY (Devamla) – Bakın, bizim, Osmanlı’dan bize devredilmiş bir üniversite var, Darülfünun. Darülfünunu 1933 yılında -dönemin Maarif Vekili Dr. Reşit Galip- üniversite hocaları, siyasi iktidarın arkasında durmuyorlar; üniversite hocaları, siyasal iktidarın borazanlığını yapmıyorlar diye üniversiteyi kapattınız ve üniversite kapatan parti olarak tarihe geçtiniz, tarihte yerinizi aldınız. Bahaneler uydurdunuz. (CHP sıralarından gürültüler)

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Niye bizim haberimiz yok!

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – O zaman hepiniz o partideydiniz ya. Başka parti mi vardı?

ORHAN ATALAY (Devamla) - Bahaneler uydurdunuz. Dediniz ki: “Bu üniversiteyi çağdaşlaştırmak gerekir.” Sizin çağdaşlaştırmanız, sizin çağdaşlaştırma projeniz, esasında ideolojik kalıplara yerleştirip insanlara kendi renginizi vermekten ibarettir. (CHP sıralarından gürültüler)

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Bu kadar cehalet ancak eğitimle mümkün olur!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Gerçekten bu kadar cehalet ancak eğitimle mümkün olur!

ORHAN ATALAY (Devamla) – Bakın…

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Bütün laflarını iade ediyoruz senin! Senin eğitim sicilin de, AKP’nin eğitim karnesi de ortada!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim hatibe.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Cehenneme çevirdiniz Türkiye’yi! Ne eğitiminden bahsediyorsun!

ORHAN ATALAY (Devamla) – Değerli arkadaşlar, CHP yirmi beş yıl tek başına iktidar oldu.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Bu kadar cehalet eğitimle mümkün olur! Başka bir laf yok!

ORHAN ATALAY (Devamla) – Biraz önceki hatip, AK PARTİ’nin on üç yılda gençliğe ne yaptığını, ne verdiğini sordu. Ben söyleyeyim…

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Söyle bakalım!

ORHAN ATALAY (Devamla) – Ben Ardahanlıyım. Ardahan, Türkiye'nin en küçük ilidir ve ben üniversite hocasıyım. “Ardahan’da bir üniversite açılacak.” denilseydi, ya “Çok tatlı bir rüya görmüşsün.” derim ya da “Bu çok uzakta bir hayaldir.” derdim. Ama şimdi Ardahan 4’üncü yılında, 4’üncü mezunlarının törenini yapıyor.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Hepsi işsiz! Üniversite açacağınıza çocuklara iş bulun!

ORHAN ATALAY (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisi yirmi beş yıl iktidarda kaldı arkadaşlar.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Hepsi işsiz, işsiz!

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Apartman katını üniversite diye millete sattınız! Bırakın bu işleri!

ORHAN ATALAY (Devamla) – Merak ettiniz mi kaç tane üniversite açtılar? Ben size söyleyeyim: Bir üniversitemiz vardı. Darülfünunu kapattılar, yerine Ankara Üniversitesini açtılar. Yirmi beş yılda bir üniversite açtınız. AK PARTİ on üç yılda 100’ü aşkın üniversite açtı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Çocuklar işsiz, işsiz!

ORHAN ATALAY (Devamla) - İşte üniversite, işte AK PARTİ, işte Cumhuriyet Halk Partisi, işte üniversite, işte gençlik…

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – İş bulamıyorlar, iş bulamıyorlar çocuklar!

ORHAN ATALAY (Devamla) - Size bir rakam daha vereyim…

Rahatsız olacaksınız, haklısınız rahatsız olmakta.

Bakın, ben Doğu Anadolu milletvekiliyim arkadaşlar, “1948’e kadar Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kaç tane lise var?” diye bir soru sorun. Abdülhamit rahmetliden bize intikal eden 4 lise var. 1938 yılına kadar doğu ve güneydoğuda 4 tane lise var. Birisi Erzurum Lisesidir, açılış tarihi 1881’dir, sizin eseriniz değildir.

Size bir şey daha söyleyeyim: 1936 yılında Cumhuriyet Halk Partisinin Kütahyalı milletvekili Urfa’ya mebus seçilir. Mebus seçildikten sonra gider Urfa’yı görür, dönüşte iktisat vekiline der ki: “Urfa’da bir fabrika açalım, bir üniversite açalım, bir de yol yapalım.”

Bakın, ısrarlarına rağmen, bir lise açmamışsınızdır Urfa’ya. O yüzden, selametlik İbrahim Tatlıses dedi ya: “Oxford mu vardı, kurdunuz.” Evet, biz, şimdi gençlerimize Urfa’da da, Ardahan’da da, Denizli’de de, Kırklareli’de de geleceğin Oxfordlarını kurduk. AK PARTİ’nin gençliğe vermiş olduğu önemi sizin havsalanız almaz arkadaşlar.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Yüksek lise, yüksek lise…

ORHAN ATALAY (Devamla) - Sizi rahatsız edecek bir şey daha söyleyeyim: Bakın, girin şurada Google’a sorun, Urfa Lisesinin açılış tarihi kaçtır? Urfa Lisesinin açılış tarihi 1948’dir. Sizin tam da ölümünüze yakın bir zamanda “Nasıl dirilebiliriz?” diye zar zor yoklama çekerek Urfa’ya bir lise açmışsınızdır. AK PARTİ iktidarı döneminde benim kendi ilçemde 6 tane lise açılmıştır.

LEVENT GÖK (Ankara) – Kardeşim, konu terör, terör. Okullardaki terörü anlatsana!

ORHAN ATALAY (Devamla) - Küçük bir ilçede 6 lise ama sizin yirmi beş yıllık iktidarınız döneminde siz doğu ve güneydoğuya bir liseyi dahi çok görmüşsünüz, bir lise dahi açtığınız yoktur değerli kardeşlerim.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Cumhuriyeti kurduk, cumhuriyeti! Senin okuduğun bütün okulları biz kurduk. Kime ne anlatıyorsun? Allah, Allah!

ORHAN ATALAY (Devamla) - Şimdi, bir dakika… Cumhuriyet Halk Partisi ve üniversite, gençlik denilince aklımıza “ordu göreve” dövizlerini taşıttıran 28 Şubatın ya da cumhuriyet yürüyüşlerini getiriyorsunuz. 28 Şubatta her üniversite bir kışla siteye dönmüştü. Üniversite üniversal karakterini yitirmiş, tam bir kışla silüetine dönüşmüştü. (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen hatibi dinleyelim.

ORHAN ATALAY (Devamla) – On binlerce kız öğrencimiz sadece inançları gereği başlarını örttükleri için üniversitelerden atıldı, Kanada’dan Güney Asya’ya kadar yeryüzünün dört bir yanına salındılar. İşte bu, o dönemde bu zihniyetin arkasında duran, “çağdaşlık” adına, “laiklik” adına, “Atatürkçülük” adına bu çocuklara üniversite okumayı haram kılan bir zihniyetin temsilcileri burada kalkıp AK PARTİ hakkında söz söyleyemez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Yuh sana, yuh! Yalan söylüyorsun!

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Sayın Başkan, kınıyorum! Yazıklar olsun!

ORHAN ATALAY (Devamla) – Rahat olun! Rahat olun!

BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri…

ORHAN ATALAY (Devamla) – Değerli arkadaşlar, işte, bakın, ODTÜ’deki öğrenciler de… Burada AK PARTİ’nin hiçbir üniversiteyle derdi, davası yoktur. ODTÜ bu ülkenin yüz akıdır, uluslararası sıralamada bu ülkenin yüzünü ağartacak üniversitelerimizden birisidir ama ne yazık ki ODTÜ’nün şanına yakışmayan, despot, dayatmacı, sizin zihniyetinizi paylaşan gençler oradaki öğrencilerin ibadetine dahi tahammül etmemiş.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Demagoji bu, demagoji! Başka bir şey değil, demagoji bu! Geç bunları, geç. Demagoji! Başka yalan bul, başka!

ORHAN ATALAY (Devamla) – Farklılık, özgürlük, hürriyet; bunlar sadece sizin lehinize olursa bir değer taşır, sizin lehinize değilse, sizden farklı düşünüyorsa, sizden farklı inanıyorsa, o, yok edilmesi gereken bir düşman gibi kabul görür.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Başka yalan bul, demagoji bunlar! Bunları Ardahan’da bir anlat bakalım.

ORHAN ATALAY (Devamla) – Nitekim ODTÜ’deki öğrencilerin uğramış olduğu saldırı bunun açık fotoğrafıdır. 4 tane öğrenci…

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Atalay ailesi inanıyor mu bunlara? Atalaylar inanıyor mu bunlara?

ORHAN ATALAY (Devamla) – Evet, evet.

Biz o çocukların namaz kılmak mecburiyetinde kaldıkları o mezbelelik yeri de gördük.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Atalaylar inanıyor mu bu söylediklerine Ardahan’da? Var mı Ardahan’da inanan bu söylediklerine?

ORHAN ATALAY (Devamla) – İşte zihniyet budur, zihniyet budur. Hâlbuki üniversite öğrencileri vicdanı hür, aklı hür, inancı hür, davranışları hür bir nesil olarak yetiştirilmek üzere üniversiteler kurulmuştur.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Her şeyi mahvettiğiniz gibi ODTÜ’yü de mahvetmeye kalkıyorsunuz. Buna izin vermeyeceğiz, yapamayacaksınız! Çünkü sizin aklınız buna ermez!

ORHAN ATALAY (Devamla) – Değerli kardeşlerim, değerli arkadaşlar; hiç rahatsız olmayın.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Hiç kimse rahatsız olmuyor.

ORHAN ATALAY (Devamla) – Burası eğer bir yüzleşmeyse, burada eğer konuşacaksak bütün kartları açmaya biz hazırız.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Burada sadece kin ve nefret kusuyorsun, başka bir şey yaptığın yok!

ORHAN ATALAY (Devamla) – Bizim yüzümüzü karartacak hiçbir suç ve günahımız yoktur, rahat olun. Rahat olun! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Evet, Türkiye’de ne yazık ki bazı üniversiteler belli kalıpların, dar ideolojik, sekter yapıların yuvası hâline gelmiştir. Orada çoğulculuk, orada farklılık, orada özgürlük gerçekten yaşatılmıyor, yaşanmasına izin verilmiyor.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Sen nasıl hoca oldun ya?

ORHAN ATALAY (Devamla) – Evet, değerli kardeşlerim, rahat olun, rahat olun, AK PARTİ döneminde üniversitelerimiz harıl harıl çalışıyor. (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

ORHAN ATALAY (Devamla) – Bizim arzumuz, o üniversiteler gerçek manada özgürlüğün, akıl yürütmenin, doğru bilgiye erişmenin yollarını göstersin, öğrencilerimiz gelecekte yaşayacakları hayata daha donanımlı girsinler. Bilgi çağında, gençler için verilecek en büyük hediye, bilgi çağında çocuklarımızı geleceğe hazırlayacak, onları donanımlı, gerçek manada fikri hür, özgürce yaşamayı bir davranış modu olarak kabullenmiş, bunu ötekine kabul ettirmiş… Tıpkı “Açık Toplum ve Düşmanları” kitabında Popper’ın dediği gibi, “Herkes özgür olsun. Ama sizin özgürlüğünüz, sizin yumruk atma özgürlüğünüz benim burnumun sınırına kadardır. Eğer benim burnuma dokunursa o zaman kusura bakmayın, buna özgürlük denmez, bunun sosyal, siyasal, ideolojik fikrim kamuslardaki karşılığı faşizmdir.”

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – O da sizsiniz, siz, AKP iktidarı!

ORHAN ATALAY (Devamla) – O yüzden, AK PARTİ, sadece üniversitelerde değil, hiçbir yerde faşizme geçit vermeyecektir; hiçbir yerde kaba gücü, şiddeti, kendi düşüncesini, kendi fikriyatını lanse etme aracı olarak kullanmasına izin vermeyecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Siz üniversite istemiyorsunuz, siz medrese istiyorsunuz.

ORHAN ATALAY (Devamla) – Rahat olun, rahat olun, biz medreseleri de açarız. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Onun yanında ODTÜ’ye bir türlü tahammül edemiyorsunuz.

BAŞKAN – Efendim, yerinize oturur musunuz, Sayın Milletvekili.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Bu kafa medrese kafasıdır.

BAŞKAN – Sayın Milletvekili…

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Medrese istemiyoruz biz, üniversite istiyoruz.

ORHAN ATALAY (Devamla) – Senin aklın medreseyi kavramaya yetmez, rahat ol.

BAŞKAN – Görüşlerine katılmasak da hatiplerin, her bir milletvekilinin kürsüdeki hatibi saygıyla dinlemesi lazım.

ORHAN ATALAY (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, sizin tahammülsüzlüğünüzü burada görüyoruz.

Ben “1933 yılında darülfünunu kapattınız.” dedim. Aksi bir iddianız, bilginiz varsa çıkar konuşursunuz. (Gürültüler)

Ben “Yıllarca, yirmi beş yıllık iktidarınız döneminde, bu ülkeye kaç tane üniversite açtınız?” diye bir soru soruyorum, cevabını verin. İki tane açtıysak çıkar burada söylersiniz, bir üniversite açmışsınızdır. Ben size diyorum ki Orta Doğu’da bir grup, kendinden sol, PKK ya da YDG-H adı, ne olursa olsun, kendi inancını, kendi ideolojisini ötekine zorla dayatan, şiddeti kendi düşüncesini benimsetme aracı olarak tercih etmiş bir yapı var. Bu yapıya biz izin vermeyiz. O yüzden değerli arkadaşlar, biz MHP’nin önerisini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN ATALAY (Devamla) – …gerçekten değerlendirmeye tabi tutmamız gerektiği kanaatindeyim. Ama sadece şiddet üniversitelerde yok. Şiddet bir kültür meselesidir, bir inanç meselesidir, bütün dünyayı tehdit eden bir unsurdur, bir virüstür. Bununla daha sağlıklı nasıl mücadele edilir, onun üzerinde derin derin konuşmalar, tartışmalar, müzakereler yapmamız gerekiyor.

Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Atalay.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, biraz önce iktidar partisinden bir sayın milletvekili… (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …hem de bir akademisyen, Milliyetçi Hareket Partisinin ortaya koyduğu, Meclisimizin gündeme getirdiği öneri üzerinde söz aldı.

Ben hep söylüyorum, iktidar partisinin iktidar olmak, yapacaklarını söylemek, ülkede aksayan durumlarla ilgili muhalefetin eleştirilerine bir iktidar sorumluluğuyla cevap vermek yerine; kürsüye çıkardığı sayın milletvekillerinin, muhalefete muhalefet etmek, hepimizin ortak değerlerine saldırmak, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucularına, kurucu iradesine hakaret etmeyi…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yapma Özgür ya.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …bir meziyet olarak kendilerine atfetmelerinden utanç duyuyoruz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Öyle bir şey yok. “Üniversite açmadınız.” dedi ya.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ayrıca, bu ülkenin kuruluşundan…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Çıkın, “Açtık.” deyin o zaman. Sadece onu söyledi.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

Buyurun Sayın Özel, dinliyorum ben sizi.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Çıkın “Şu tarihte şu üniversiteyi açtık, şunu yaptık, bunu yaptık…”

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yapacağız, yapacağız, merak etmeyin, yapacağız.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Veya buyurun, buna cevap verin. Kaç tane üniversite açtınız, ne yaptınız? Tebrik ederiz ya! Alkışlarız. Üniversite açmışsınız, tebrik ederiz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tabii ki sayın hatibin 1923’le 1950 arası dönemdeki üniversite sayısıyla milenyumda açılan üniversite sayılarını birbiriyle karşılaştırmayla ilgili Meclisin aklıyla alay eden tavrını da kınıyoruz. Konuşması boyunca ağzından bir akademisyene değil bu Meclisteki hiç kimseye, hiçbirimize yakışmayacak ifadeleri yüzünden, öncelikle…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkanım, söz verebilirsiniz; böyle bir usul yok.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Başkanım sataşma var, verin sözü.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Önceki hatibimize yapmış olduğu sataşmadan dolayı Sayın Aylin Nazlıaka için…

ORHAN ATALAY (Ardahan) – Adını anmadım, kimsenin adını anmadım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …ayrıca grubumuza yapmış olduğu sataşmadan dolayı da grubumuz adına cevap hakkı talep ediyorum.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Sayın Özel, evet grubunuz hakkında…

AYLİN NAZLIAKA (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Nazlıaka bir saniye, size söz vermiyorum şu anda.

Grubunuzla ilgili sataşmadan dolayı kim çıkacaksa iki dakika sataşmadan dolayı…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aylin Hanım’ın söz hakkı saklıdır efendim.

AYLİN NAZLIAKA (Ankara) – Bizzat benim söz hakkım var burada Sayın Başkan, sebebi de şudur…

BAŞKAN – Şimdi, bir saniye… Aylin Nazlıaka için tutanak isteyeceğim, sizin için. Sayın Nazlıaka, ben sizin şahsınıza yönelik bir sataşma görmedim.

AYLİN NAZLIAKA (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Ama gruba yönelik sataşmadan dolayı Sayın Özel ben size iki dakika süre veriyorum, buyurun.

AYLİN NAZLIAKA (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Nazlıaka ben tutanakları isteyeceğim. Sizin şahsınıza yönelik bir sataşma, ben dikkatlice dinledim, fark etmedim. Gözümden kaçmış olabilir, tutanaklara bakacağım varsa söz vereceğim.

AYLİN NAZLIAKA (Ankara) – Sayın Başkan, tutanaklarda şuna bakmanız gerekiyor…

BAŞKAN – Sayın Atıcı, CHP Grubu adına sataşmadan dolayı…

Sayın Atıcı buyurun lütfen, buyurun.

AYLİN NAZLIAKA (Ankara) – Kendisinin ODTÜ’yle ilgili söylediği şeyler benim cümlelerimden alıntılardır. O yüzden cevap hakkı doğmuştur. Sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Nazlıaka bakacağım tutanaklara, eğer varsa söz vereceğim ama can kulağıyla dinledim, şahsınıza yönelik bir sataşma duymadım.

Sayın Atıcı, buyurun.

İki dakikalık süre…

Ve başka bir sataşmaya meydan vermeyelim.

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Ardahan Milletvekili Orhan Atalay’ın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AKP’nin hatibi “Üniversite kapattınız.” diye başladı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu iradesine kadar giden bir sataşma zincirinde bulundu. Sayın Hatip, eğer burada oturuyorsanız cumhuriyet sayesinde oturuyorsunuz, bunu unutmayın. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Cumhuriyet sadece sizin değil kardeşim! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Ben, bir tamirci çocuğuyum.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Millet sayesinde cumhuriyet kuruldu, millet sayesinde! Buradaki herkes sayesinde var o!

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Bir tamirci çocuğu olarak ben bugün profesörsem, ben bugün bir milletvekiliysem cumhuriyetin kazanımları sayesindedir, bunu da unutmayın. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Millet kurdu, millet!

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Eğer cumhuriyet olmasaydı ben de aranızdaki birçok insan da hâlâ padişahın kapı kulu olacaktık. (CHP sıralarından alkışlar) Ama bugün, cumhuriyetin bütün kazanımlarına rağmen, içinizde sarayın da, padişahın da kapı kulu olmaya özenenler var.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sana uyar, sana!

AYTUĞ ATICI (Devamla) – Cumhuriyet, kurulduğu ilk yıllardan itibaren eğitime önem vermiş ve eğitimi köylere kadar -köy enstitüleri kurarak- yaymıştır.

Daha dün şu koltukta oturan Sayın Millî Eğitim Bakanı köylerde kaç okul kapattığını bize anlattı mı anlatmadı mı? Tutanaklara bakın, kaç okul kapattığınızı siz değerlendirin.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Kaç tane okul var, kaç tane, onu söyle. Kaç tane üniversite açtınız, onu söylesene.

AYTUĞ ATICI (Devamla) – Bize asla namaz edebiyatı yapmayın. Bizim, namaz kılanlarla bir sorunumuz yok; bizim, namaz kılarken “Nasıl ihale kaparım?” diyenlerle sorunumuz var; bizim, namaz kılarken “Acaba 5 vakit daha fazla kılsam da milletvekili olsam.” diyen zihniyetle sorunumuz var; bizim, dindarlarla değil, sizinle sorunumuz var; bunu unutmayın. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİM TUNÇ (Uşak) – Senin namazla ne alakan var?

ORHAN ATALAY (Ardahan) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Atalay, buyurun.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bizimle sorununuz olamaz! Sorununuz olduğu için 3 Kasımda sandığa gömdü millet sizi!

BAŞKAN – Bir dakika... Sayın Atalay, bir dakika.

Sayın milletvekilleri...

Evet Sayın Atalay, ne dedi tam olarak?

ORHAN ATALAY (Ardahan) – Sayın hatip “sayın hatip” diyerek şahsıma sataştı, cevap vermek istiyorum Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Atalay, ben onda da tutanakları isteyeceğim, kaçırmış olabilirim.

Şimdi, değerli arkadaşlar...

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sataştım, sataştım, öyle bir sataştım, itiraf ediyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan...

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Bir dakika...

Sayın Turan, buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, zabıtlara geçsin diye ifade etmek istiyorum. Az önce CHP’li kıymetli başkan vekili arkadaşımız, ısrarla, muhalefete muhalefet edilmediğinden dolayı yola çıkarak tavrımı kınamaya çalıştılar. Bakınız, burası milletin kürsüsü, herkes her dilediğini söyleme hakkına sahiptir edep içerisinde, usul içerisinde. Dolayısıyla, “İktidar partisi sadece yapılanları anlatır.” algısını doğru bulmuyoruz biz. Sistem başkadır, devlet başkadır ancak milletin değerleri başkadır. Uygulama içerisinde bizim de bazen beğenmediklerimiz olabilir. Dolayısıyla, bizim hatiplerimizin de zaman içerisinde eleştiri yapmalarını arkadaşlarımızın anlayışla karşılamadıklarını düşünüyorum. CHP dokunulmaz bir parti değildir. Her parti eleştirilebilir ama her zaman, eleştirildiğinde ayağa kalkıp çok büyük bir reaksiyon göstermek doğru değildir diye düşünüyorum.

İkinci husus: Arkadaşların ısrarla “Cumhuriyet olmasaydı, burada olmazdınız.” söylemini doğru bulmuyoruz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Evet.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bu cumhuriyet herkesin cumhuriyetidir.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Bizim de cumhuriyetimizdir.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Herkesin dedesi, babası, atası bu cumhuriyeti kurmak için çaba göstermiştir. Dolayısıyla, olmayacaksak beraber olmayacaktık, olacaksak beraber olacağız. Cumhuriyet, hiçbir partinin babasının malı değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Ben de aynı şeyi söyledim, ben de aynı şeyi söyledim.

ORHAN ATALAY (Ardahan) – Başkanım, sataşma var.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birbirimizi…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Amcam da vardı, dedem de vardı…

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Höykürme, insan gibi konuş.

BAŞKAN – Sayın Bak…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Millet var, millet.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Millet var, millet. Bunu millet kurdu.

BAŞKAN – Bakın, her birimiz kürsüde kendimizi, fikrimizi çok net bir şekilde ifade edebiliriz, yeter ki bir başkasına hakaret etmeyelim, yeter ki şahsiyetle uğraşmayalım, yeter ki ortak değerlerimizi istismar etmeyelim. Tabii ki cumhuriyet, inançlarımız, millî değerlerimiz, manevi değerlerimiz hepimizin ortak değerleridir ve bu ortak değerler hepimiz için de vazgeçilmez, kutsal değerlerdir. Buna karşın, yine, kürsüdeki hatibin eleştirisine katılmayabiliriz, sert bir içerik kullanabilir ama hakaret etmediği müddetçe. Ama, ne olursunuz arkadaşlar, kendisini ifade ettiği müddetçe, düşüncesine katılmıyorsak dahi, saygıyla dinleyelim. Zaten, eğer cevap hakkı doğuyorsa, sataşmadan bir hak doğuyorsa, mümkün mertebe, adilane bir şekilde, bu hakkı da herkese karşı kullandırmaya çalışıyorum. Burada verimli bir şekilde bu Meclisi yönetmek, milletin beklentilerine cevap vermek ve milletin istediği üslup dairesinde bu iradeyi ortaya koymak hepimizin ortak değeridir diyorum, tekrardan hepinizi hassasiyetle, saygıyla buna davet ediyorum, teşekkür ediyorum.

Bu bağlamda, Sayın Atalay, ben tutanakları isteyeceğimi söylemiştim.

Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, biraz önce Sayın Bülent Turan’ın… Ben Genel Kurula da yeni geldim, Sayın Başbakanla iki buçuk saat süren çok verimli bir görüşme yaptık ama geldim, Genel Kurul karışmış.

BAŞKAN – Hoş geldiniz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Bülent Turan’ın söylediğinden bir iki şey anladım, bunlar düzeltilmeye muhtaç şeyler. Birincisi: Burası Parlamento, doğrudur. Bu kürsüden her parti eleştirilebilir. “Cumhuriyet Halk Partisi eleştirilmez.” diye bir iddiamız, savımız asla yok.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Öyle olmalı Hocam.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Hayır, yoktur. Hiçbir arkadaşım da “Cumhuriyet Halk Partisi eleştirilmez.” dememiştir, dememişlerdir. Elbette eleştirilir, buna bir itiraz etmeyiz. Bu çerçevede iktidar partisi de eleştirilir, bunun altını çizmem lazım. Burası eleştirmek için vardır, bu kürsü. Ancak, bununla beraber bir şeyi söylememiz lazım: Cumhuriyet Halk Partililerin, hiçbir Cumhuriyet Halk Partilinin “Cumhuriyeti biz kurduk.” diye bir iddiası da yoktur. Cumhuriyeti Büyük Atatürk’ün “Türk milleti” diye tarif ettiği Anadolu halkları kurmuştur. Hep birlikte yaşatacağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bravo, bravo, biz de onu söylüyoruz. Bravo Engin Başkan, bravo. Neredesin sen ya? Hoş geldin.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Ancak, Cumhuriyet Halk Partililerin cumhuriyetin temel değerleriyle ilgili bir yüksek hassasiyetleri vardır. Ben eminim ki Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerinin tümü de cumhuriyeti içselleştirmiş, benimsemiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ben böyle düşünüyorum, böyledir çünkü. Olay bundan ibarettir.

Arz ederim.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Teşekkür ederiz Başkan.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Altay.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- MHP Grubunun, 16/12/2015 tarih ve 524 sayıyla İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönter ve arkadaşları tarafından, Türkiye’deki üniversitelerde yıllardır süren yoğun yasa dışı PKK terör örgütü yapılanmasıyla birlikte üniversitelerde devam eden terör eylemleri, üniversitelerdeki PKK propagandasının engellenmemesi ve öğrenciler üzerinde baskı kurulması, pek çok öğrencinin öğretim haklarının ve can güvenliklerinin tehdit altında olduğuna dair üniversite yönetimlerine başvurularına rağmen üniversite yönetimlerinin ve emniyet birimlerinin gerekli tedbirleri almaması sonucunda Türkiye’deki üniversitelerde öğrencilerin PKK terör örgütü militanlarınca şehit edilmesiyle de sonuçlanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30 Aralık 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Grup önerisi kabul edilmemiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.56

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.12

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Özcan PURÇU (İzmir)

------0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

AYLİN NAZLIAKA (Ankara) – Toplantı yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Şu anda isteyemezsiniz Sayın Nazlıaka, oylamaya geçersek isteyebilirsiniz.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, 9/12/2015 tarihinde Hakkâri Milletvekili Selma Irmak ve arkadaşları tarafından, Hakkâri ilinde son üç aylık dönemde gebe kadınlarda yaşanan düşük ve düşük tehlikesi vakalarındaki artışın nedenlerinin tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, Genel Kurulun 30 Aralık 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

30/12/2015

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 30/12/2015 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında, toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                   Çağlar Demirel

                                                                                                                                      Diyarbakır

                                                                                                                           HDP Grup Başkan Vekili

Öneri:

9 Aralık 2015 tarihinde, Hakkâri Milletvekili Sayın Selma Irmak ve arkadaşları tarafından verilen (223 sıra numaralı), Hakkâri ilinde son üç aylık dönemde gebe kadınlarda yaşanan düşük ve düşük tehlikesi vakalarındaki artışın nedenlerinin tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 30/12/2015 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi lehinde Muş Milletvekili Burcu Çelik Özkan.

Buyurun Sayın Özkan. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, son günlerde ülkemizin ve Türkiye halklarının kabul etmediği, hak etmediği bir süreçten geçiyoruz hep birlikte ve ben de bu süreçte en ağır, bu durumdan en ağır zarar gören kadınlar ve çocuklar noktasında biraz konuşmak istiyorum.

Şöyle, 7 Hazirandan itibaren katledilen kadınlar teknik anlamda, istatistiki anlamda aynen şu şekilde geçmiştir: Bölgede savaştan kaynaklı katledilen kadınların sayısı -hepinizin artık bildiği ve tüm basında defalarca hepimizin gördüğü Miray bebek dâhil olmak üzere- 31’dir. Sokağa çıkma yasakları sırasında katledilen toplam kadın sayısı ise 24’tür. 7 Hazirandan sonra yaşadığımız, ülkemizde gerçekleşen katliamlarda ise katledilen kadınların sayısı toplamda 38’dir. Bu katliamlara karşı direnen ve mücadele eden ve bu esnada infaz edilen kadın sayısı ise 7’dir. Totalde, 7 Hazirandan bu yana katledilen kadın sayısı 73’tür.

Değerli milletvekilleri, sokağa çıkma yasağı ilan edilen yerlerde devlet tarafından katledilen kadınlara ilişkin biraz bilgi vermek istiyorum ve bugün gerçekten herkesin, özellikle kadın milletvekillerinin yüreklerine ve vicdanlarına değinmek istiyorum, dokunmak istiyorum. “Sokağa çıkma yasağı” adı altında uygulanan terör, işgal, kapatma, abluka, yağma ve talanın yanında, her gün en az 3 ila 5 sivil insanın öldürüldüğü büyük bir katliama dönüşmüş durumdadır. Devletin sokağa çıkma yasaklarının olduğu bölgelerde özellikle kadınlara yönelen, kadınları hedef alan katliamlar son günlerde gittikçe artış göstermektedir. Çatışmalı süreç boyunca 30’u aşkın kadının katledilmesi hem kadınların Kürt halkının direnişinde aktif ve öncü rol almalarından hem de ablukalarla birer cezaevine dönüştürülen kentlerde kadınların yaşamı devam ettirmelerinden kaynaklanmaktadır. Bu noktada, bire bir yaşadığımız, tanık olduğumuz bazı olayları burada sizlerin vicdanına ve yüreğine tekrardan sunmak ve bu konular üzerinde Meclis olarak hepimizi aklıselim bir şekilde göreve davet ediyorum.

Sokağa çıkma yasağının sürdüğü Cizre’de 32 yaşındaki Güler Yamalak isimli 8 aylık hamile kadın 20 Aralık Pazar günü güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu kapısının önünde katledilmiştir. Ve ben, kendim, şahsen, Şırnak Devlet Hastanesinde, annesini hayatta tutan fakat ne yazık ki daha dünyaya gözünü açmadan diğer dünyaya gönderilen o 8 aylık bebeği teslim almak zorunda olan bir milletvekili olarak sizlere şu anda hitap ediyorum. O an, bana kalırsa, bugüne kadar devam eden süreci ele aldığımızda, birbirimizden farklı siyasi düşüncelere sahip olmamızı bir kenara bırakarak, bu savaştan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Terörle mücadele, terörle.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) - …son günlerde yaşadığımız hukuki hiçbir dayanağı olmayan ve tamamen idari kararlarla alınan sokağa çıkma yasaklarında katledilenlerin, en çok zarar görenlerin kadınlar ve çocuklar olduğunu göz önüne alıp tüm Türkiye halklarının bunlarla karşı karşıya kalmak noktasını hak etmediklerini Meclis olarak ele alıp hepimizin göreve dâhil edilmesi gerekiyor.

Yine, sokağa çıkma yasakları devam ederken kaybettiğimiz ve burada ismini defalarca zikrettiğimiz Taybet ana. Taybet ana, 57 yaşında ve 11 çocuk annesiydi. Günlerce, yedi gün boyunca sokak ortasında bırakıldı ve cenazesi çürümeyle karşı karşıya bırakıldı, yüz tuttu. Taybet ananın Silopi sokaklarında yedi gün bekletilen cenazesi vicdanların öldüğünün resmidir.

Yine, hepinizin artık tanık olduğu ve bildiği bu resim, Miray bebek. Cizre’de sokağa çıkma yasağı altında doğan Miray bebek yine Cizre’de süren sokağa çıkma yasağında ailesinin kucağında taranarak katledildi. Yani, iki sokağa çıkma yasağı arasında doğup ölen henüz 3 aylık Miray bebek, henüz doğmamış çocukların ve henüz yeni doğmuş çocukların dahi vahşice katledildiğini tüm dünyanın kamuoyuna çıplak bir şekilde gösterildiğinin kanıtıdır. Ailesinin kucağında katledilen Miray bebek hastane morgunda, Şırnak Devlet Hastanesi morgunda yer kalmadığı için minik bedeni hâlâ daha önce katledilen başka bir cenazenin kucağında bekletilmektedir.

Bugün değinmek istediğimiz diğer bir vaka, Hediye Şen. Yine, bizzat teslim aldığım ve ailesine teslim ettiğim bu vakada otopsi raporu tarafımca bizzat okunmuş ve bu konu hakkında basına da beyanda bulunulmuştur. Şöyle ki: Hediye Şen’in vücudunda 8 kurşun yarası var, bunun 3’ü bizim hukuki olarak ele aldığımızda giriş ve çıkış dediğimiz yani 3 kurşunun vücuda girmiş ve çıkmış olmasıyla birlikte 8 kurşun yarasından bahsediyorum. Eşiyle yaptığımız konuşmada, sabahtan akşama kadar orada bekleyen özel harekâtçılar tarafından izlenen evin avlusunda oynayan çocukların varlığından haberdar olan bu kollukların akşam saatlerinde, bilerek, göz göre göre, Hediye Şen’in ihtiyaç dolayısıyla evinin avlusunda olduğu bir anda elektriklerin bir anda kesilmesi sonucu katledildiğini ve katillerinin hâlen evinin önünde beklediğini söyleyen de yine Hediye Şen’in eşidir.

Burada anlattıklarımız hikâye değil. Burada anlattıklarımız, hâlen ülkenin bir bölümünde, kürdistanda yaşanan savaş konseptinin sonuçlarıdır. Bu fotoğrafları burada defalarca göstermemizin sebebi de belki biraz vicdanlarınıza seslenebilmek ve bu savaşa hep birlikte dur diyebilmekten geçiyor.

Yine, kapısının önünde katledilen Selamet Yoldaş. Bakın, bunların hepsi kapısının önünde oldu. Yine, olaylar esnasında katledilen bir çocuk daha. Yine, Nusaybin’de katledilen Fehime ana. Hiçbir gerekçe olmadan evlerinin önünde katledilen insanlar bunlar.

Bu savaş konsepti devam ederken en büyük sıkıntı… Özellikle kadın arkadaşlarımıza seslenmek istiyorum: Bakın, normal şartlar altında ortalama nüfus yoğunluğuna göre, istatistiki olarak ele aldığımızda, şu anda bu savaşın devam ettiği bölgelerde kadınların düşük oranlarının ne kadar arttığı da önemli bir konudur. Yaşanan düşük vakalarının tam sebebi bilinmemekle birlikte, yoğun korku, panik, endişe ve stres gibi dürtülerden kaynaklı olabileceği belirtilmektedir.

22 Temmuz 2015 tarihinde Suruç katliamıyla birlikte biten çözüm sürecinden bu yana ülke olarak çatışmalı bir süreç yaşamaktayız. Özellikle kürdistanda, bu sürecin en yoğun şekilde yaşandığı illerde ne yazık ki ısrarla sürdürülen bu savaş politikasının en büyük bedelini hiç kuşkusuz kadın ve çocuklar başta olmak üzere sivil insanlarımız ödemektedir. Düşük yapan kadınların büyük çoğunluğunun çatışma ortamının yaşandığı yerleşim yerlerinde gerçekleşmesi oldukça düşündürücüdür. Bu durum halkta derin bir endişe, kaygı ve öfke yaratmaktadır. Yaşam hakkının kutsallığını hiçe sayan bu yaklaşım, evrensel ve ulusal hiçbir hukuka uymadığı gibi, vicdanları da kanatmaktadır. Kürdistandaki, kürdistan özelindeki bu vahim insanlık dışı durumun burayla sınırlı olmayacağı aşikârdır. Bu savaş konsepti devam ederse ne yazık ki bu durum tüm Türkiye'yi saracaktır. Bütün bu gelişmeler göz önüne alındığında, Meclise düşen temel görevin yaşanan bu ölümlerdeki sorumluları açığa çıkararak yargılanmaları konusunda ön açıcı bir tutum sergilemek ve benzeri olayların önünü almaktadır. Bu itibarla, Türkiye halklarının onurlu bir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) – …barışa kavuşabilmeleri önündeki bu ve benzeri ölümlere engel olabilmek için Meclisi göreve davet ediyorum.

Tekrardan teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkan.

Halkların Demokratik Partisi grubu önerisi aleyhinde ilk söz, Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul’a aittir.

Buyurun Sayın Yurdakul. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda artan şiddet ve terör eylemleri nedeniyle millî birlik ve beraberliğimiz ağır bir saldırı altındadır. Yıkıcı ve bölücü terör, dağlardan sonra şehirlerimize inerek sokaklarımızı, üniversitelerimizi ve ülkemizi büyük bir kaosa sürüklemektedir. Bugün tüm vatandaşlarımız doğuda veya batıda fark etmeksizin tüm şehirlerimizde can ve mallarına yönelik büyük bir güvenlik kaygısı içinde yaşamaktadırlar.

Şunu unutmayalım: PKK, uluslararası bir terör organizasyonudur. Bu örgütün sık sık taşeron eylemler yaptığı ve örtülü olarak kimlere hizmet ettiğiyle ilgili devletimizin elinde yeterince bilgi bulunmaktadır. Devlet aklını bir kenara koyan ve otuz beş yıllık terörle mücadelede elde edilen deneyimleri görmezden gelen AKP hükûmetleri, devlet aklını görmezden geldiği gibi teröristlerle kol kola yürümekten bir dakika bile imtina etmemişlerdir. Birilerine hoş görünmek adına gencecik Mehmetçiklerimizin şehit olmasına neden olan politikalar izleyen AKP’ye sormak gerekir: Oslo’dan itibaren PKK ile teröristbaşı Öcalan ve Kandil ile nasıl bir iş birliği içindesiniz? Hani analar ağlamayacaktı, hani şehitler gelmeyecekti, hani dağlarda piknikler yapılacaktı? PKK’nın ne olduğunu unutanlara tekrar hatırlatmak isterim: PKK, devlet güçleri ile vatandaşlarımız arasında gerilim yaratmayı amaçlayan bir terör organizasyonudur.

Terör örgütünün siyasi kolunun başkanları terör eylemlerinin arkasında olduğunu açıkça ifade etmektedirler. “Bir kez daha, bu direnişi ortaya koyan herkese partim adına teşekkürlerimi sunarım.” diyerek terör örgütüyle aynı çizgide olduğunu ifade eden HDP Eş Başkanı, hendekler arkasından güvenlik güçlerine saldıran PKK’nın darbeye karşı direndiğini söyleyebilmesi PKK-HDP arasındaki ilişkiyi açıkça ortaya koymaktadır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, geçtiğimiz yıllarda, PKK terör örgütüyle izlenen müzakere politikasının Türkiye’yi bugünlere sürükleyeceğini açıkça AKP hükûmetlerine söylemiş ve sert bir ifadeyle uyarmıştık. Bugün askerimiz, jandarmamız ve polisimiz hayatlarını kaybetmekte ve PKK’lı teröristlerin bu kentlerde örgütlenmesine AKP’nin izin vermesi nedeniyle şehit olmaktadırlar. 2002 yılında AKP iktidarı terörsüz bir Türkiye devralmıştır. Kendilerine terörsüz bir Türkiye teslim eden politikaları “güvenlikçi politikalar” diye aşağılayan AKP’nin bugün gelmiş olduğu nokta ibret vericidir. Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin sıkıyönetim teklifini reddeden Sayın Başbakan Davutoğlu, bugün sıkıyönetimi de aşan ve kısmi seferberlik durumu benzeri önlemler almak zorunda kalmaktadır.

PKK, AKP politikaları yüzünden 1990’lı yıllara göre daha farklı bir yapılanma hâline gelmiştir. Müzakere sürecinde duran mücadele neticesinde teröristler şehirlere inmiştir. AKP’nin sağladığı serbestlikten faydalanan teröristlerin dağ ve şehir kanatları birbirleriyle iletişime geçerek, istihbarat ağlarını güçlendirme imkânı bulmuşlardır. Güvenlik güçlerimizin operasyon yapmasının engellenmesi neticesinde, PKK ülkemize 80 bin silah ve tonlarca patlayıcı sokmuştur. PKK ülkemize binlerce silah sokarken AKP neredeydi ve ne umuyordu?

Şimdi vatandaşlar adına sormak istiyorum. Bu ülkeyi o zaman kim yönetiyordu? Sayın Başbakan ve Millî İstihbarat Teşkilatı ne yapıyordu? Devletin istihbarat mekanizmasını durduran ve teknik ekibin teknik takip yapmasını engelleyen AKP politikaları neticesinde, Türkiye'ye, ülkemize 65 ton patlayıcı sokulmuştur ve PKK bu patlayıcıları asfalt altlarına döşeyerek asker ve polislerimizi kahpece şehit etmiştir.

Hani, biliyor musunuz, o hamile eşinin yanında askerimizi kalleşçe şehit eden PKK’lılar var ya… Şimdi o hamile kadının psikolojisi, hayatı ne olmuştur? Şimdi AKP ve o PKK’lı teröristlere ve onları destekleyenlere sormak istiyorum.

Sayın Arınç, “PKK, halk ayaklanması için uygun ortamı bulmak amacıyla sinsice hareket etti.” diyor. Evet, Arınç’ın tespitleri doğru ancak PKK sinsice değil, açıkça, göstere göstere bugünlere gelmiştir.

PKK hiçbir zaman terörle amacına varamayacaktır, çünkü, bizim Kürt kardeşlerimizle bin yıllık kardeşliğimiz vardır. Şu anda bölgedeki vatandaşlarımız devletten sadece güvenliklerinin sağlanmasını beklemektedirler. Sözde özerklik açıklamaları vatandaşlarımızda açıkça tepkiye neden olmaktadır ve oradaki vatandaşlarımızın yaşamları, sağlıkları, psikolojileri, ekonomileri ve her şeyi terör eylemleri yüzünden bozulmaktadır. Vatandaşlar PKK’ya karşı şu an pasif bir direniş içerisindedirler. Devlet gücünü gösterdiği an bu pasif direniş aktif bir mücadeleye dönüşecektir. Bundan hiç kimsenin endişesi olmasın. PKK, peki, burada duracak mıdır? Hayır. Kurtarılmış bölgeler yaratmaya devam edecektir, bölgesel özerklikler ilan etmeye devam edecektir ve bunların uluslararası toplumu müdahale etmeye çağırması devam edecektir. Bunca yıl teröristlere göz yumarken, onların siyasi taleplerini allayarak pullayarak Türk milletine dayatırken hep uyardık. Örneğin, Büyükşehir Yasası, AKP ile HDP’nin iş birliğini ve mutlu beraberliğini gösteren bir anlaşmadır ama şimdi görüyorum ki Genel Başkanımızın ve Milliyetçi Hareket Partisinin söylediklerine bir bir geliyorsunuz.

Bir diğeri ise Dolmabahçe mutabakatıdır. Bugün “HDP’ye randevu vermiyoruz, onları muhatap almıyoruz.” diyenler eminim kapalı kapılar arkasında çoktan yeni yeni pazarlıklar içine girmiş durumdadırlar.

Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Adalet Bakanı “Ankara ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcıları geçen günlerde yapılan Demokratik Toplum Kongresinde HDP Eş Başkanları ve sorumluların söyledikleri ifadeler hakkında soruşturma açmışlardır.” diyor. O zaman ben de buradan sesleniyorum: Sayın Meclis Başkanı, Sayın Başbakan, Sayın Adalet Bakanı; o zaman getirin şu fezlekeleri bu Mecliste karar verelim, sonuçlandıralım, var mısınız AKP Hükûmeti?

Sayın Başbakan HDP için aynen şu cümleyi ifade etmiştir, buradan yanlış ifade etmemek için okuyorum: “Halkı tehdit eden vekil görüntüsündeki bu terör destekçileri de mutlaka hak ettikleri cevabı alacaklardır.” Sayın Başbakan ve Cumhurbaşkanı Sözcüsü Sayın Kalın ise şöyle ifade etmektedir: “Özerklik, öz yönetim, federatif yapı, bunların hepsi fantezidir.” Peki, Sayın Başbakan, hem böyle söylüyorsunuz hem de sizin 64’üncü Hükûmet Programı’nda, aynen HDP’nin ifade ettiği gibi, özerklik, öz yönetimi ifade eden Avrupa Yerel Yönetim Özerklik Şartı’nı destekliyorsunuz ve peşinden de başkanlığı destekliyorsunuz. Yani, diyorsunuz ki: “Başkanlığı ver, al özerkliği.” Bunları nasıl açıklıyorsunuz Sayın Başbakan? Gelin, burada ifade edin lütfen.

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi ülkemizin PKK terörünü aşması için parti ve kişilerden ziyade milletin menfaatlerini ön planda tutan, sürdürülebilir barış ve güvenliği sağlayacak, akıllı güce dayanan bir antiterörizm stratejisine ihtiyaç vardır. Herkes şunu bilsin ki milliyetçi, ülkücü camianın son neferi hayatını kaybetmedikçe hainler emellerine ulaşamayacak ve ülkemiz bölünmeyecektir. Çünkü, Milliyetçi Hareket Partisi bin yıllık kardeşliğimizin köprüsü ve toprak bütünlüğünün teminatıdır. Milliyetçi Hareket Partisi varsa henüz tüm yollar kapanmış değildir. Vatandaşlarımız merak etmesin, Milliyetçi Hareket Partisi varsa çareler tükenmiş, çıkışlar tükenmiş değildir.

Konuşmama son verirken hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum ve son cümle olarak her zaman ifade ediyoruz ki ne mutlu Türk’üm diyene! (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yurdakul.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın hatip konuşması sırasında açık bir şekilde HDP’nin teröre destek verdiği şeklinde sataşmalarda bulundu. 69’a göre söz istiyoruz.

BAŞKAN – İkinci bir sataşmaya meydan vermeyelim lütfen. İki dakikadır süre.

Buyurun Sayın Baluken.

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

5.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul’un HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün Genel Kurulu terör örgütlerine destek konusunda biraz sabra davet ediyorum. Birleşmiş Milletlerin yakında açıklanacak terör örgütleri ve o örgütlere destek verecek olan güçler listesi yakın bir dönemde açıklanacak. O açıklama yapıldıktan sonra, burada subjektif düşünceler üzerinden değil, evrensel kriterler üzerinden kimin terör örgütü olduğu, kimin terör örgütlerine destek verdiği açık bir şekilde ortaya çıkacak. O nedenle, o konuda biraz sabır gerekiyor.

MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) – Ona gerek yok, otuz yıldır ortada terör örgütü.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Tabii, Dolmabahçe mutabakatıyla ilgili ifade edilen şeylere katılmak mümkün değil. Biz bu konuda MHP’yle bir polemiğe girmek, onlara laf yetiştirmek derdinde değiliz çünkü 180 derece farklı düşünüyoruz. Onlar çözüm süreci olmasın, müzakere, diyalog olmasın, işte, son PKK’liyi imha edinceye kadar savaş devam etsin diyorlar. Biz de tam tersini savunuyoruz. Ama, burada, özellikle çözüm sürecinin bir muhatabı olan AKP Grubundan arkadaşların da buraya çıkıp cevap vermesi gerektiği kanaatindeyim. Biz, Dolmabahçe mutabakatına kadar, iki buçuk yıllık süre içerisinde, evet, bu ülkedeki akan kanı durdurduk, bu ülkede çatışmalı süreçten kaynaklı anaların gözyaşı dindi, analar her gece rahatlıkla başlarını yastığa koydular. Ne zamanki çözüm süreci bitti, ne zamanki “Masa yok.” dendi, ne zamanki “Kürt sorunu yok.” dendi, tekrar çatışmalı süreç başladı. Burada bağırarak çağırarak birbirimize belli şeyleri dikte ettirmek yerine, rasyonel aklı devreye koyarak tekrar o ortamı nasıl yakalayabilirizin arayışı içerisinde olmamız gerektiği kanaatindeyiz.

Hafta sonu ilan edilen, Demokratik Toplum Kongresinin ifade ettiği demokratik özerklik yeni bir şey değil, yıllardır savunuyoruz. Bunu, keşke vakit olsaydı da Sayın Cumhurbaşkanının da bölgesel yönetimlerden, eyalet sistemlerinden korkulmaması gerektiği, bundan korkanların kendi ülke tarihini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) – …kendi coğrafya tarihini bilmedikleri yönündeki sözlerini hatırlatmış olsaydım. İleriki konuşmalarda bunlarla ilgili bugüne kadar yapılan konuşmaları da ifade edeceğiz.

Biz, çözüm sürecinin mevcut sorunların sebebi değil, çözüm sürecinin bitirilmesinin mevcut sorunların sebebi olduğunu bir kez daha hatırlatıyor, bütün siyasi partileri de bu konuda rasyonel akılla düşünmeye davet ediyoruz.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Baluken.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, söz istiyorum efendim sataşmadan. Sayın grup başkan vekili cevap verirken bize ait olmayan görüşleri bize atfetmiştir.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay, size de iki dakika veriyorum.

Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim lütfen.

6.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Valla ister evrensel kriterleri dikkate alalım, istersek millî vicdandaki kriterleri esas alalım terör terördür, PKK da bir terör örgütüdür. Bunu hiçbir hakikat değiştiremez.

Bir diğer hakikat de, maalesef PKK terör örgütünün sadece eli silahlı bir terör örgütlenmesi olmasının dışında bunun da destekçi unsurları var. Bunu siyasi platformlarda, sivil toplum platformlarında, medyada, hatta iktidar mahfillerinde bile görmek mümkündür. Şimdi, notlarımızda var. İki dakikalık süre yetmediği için ifade edemedim ama terör örgütü güzellemelerini, iktidar sahiplerinin, Erdoğan’ın, Davutoğlu’nun ve diğer kadrolarının söylediği sözleri ifade etsek âdeta ansiklopedi yazmak gerekir.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Haksızlık ediyorsunuz ama.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Terör örgütü AKP iktidarı tarafından beslenmiştir, desteklenmiştir, göz yumulmuştur. Bu çözüm sürecinin bir sonucudur bugünkü ülkemizde yaşadığımız. Üniversitedeki hadiseler, doğu ve güneydoğu illerimizde, ilçelerimizdeki kaos hâli, anarşi, terör hâli ve vatandaşın içine düşürüldüğü durum, 10 binlere, 100 binlere varan iç göç hadisesi… Maalesef Türkiye’de terör nedeniyle ve teröre verilen destek ve tavizler nedeniyle, göz yummak nedeniyle değil, dolaylı, doğrudan destek nedeniyle terör azdırılmıştır, terör şehirlere hâkim olmaya başlamıştır. Dolayısıyla, millî vicdan gayet iyi bilmektedir kimin terörist olduğunu, kimin destekçi olduğunu, kimin göz yumduğunu, kimin yol arkadaşı olduğunu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Lütfen, terör örgütüne destek vermekten herkes vazgeçsin. Hepimizin birleşmesi gereken ortak nokta önce hukuktur. Eğer hukukta birleşemezsek hiçbir şeyde birleşemeyiz. O bakımdan, Türkiye’nin bir numaralı belası terör örgütüdür. AKP iktidarı canavarlaştırdığı bir yapıdan şimdi şikâyet eder görünmektedir.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bir de birileri utanmadan “fantazya” diyor. Bu fantazyayı siz oluşturdunuz, en sonunda bir Frankenstein çıkardınız; şimdi nasıl baş edeceğinizi bilemiyorsunuz, Barzani’den medet umuyorsunuz. Daha neler söyleyebiliriz? Devam edersem inşallah söyleyeceğim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Turan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, AK PARTİ’nin teröre destek olduğuyla ilgili bir iddiası oldu Sayın Başkanın. İzin verirseniz düzeltmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sataşmadan size de iki dakika süre veriyorum.

Başka bir sataşmaya meydan vermeyelim.

7.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; az önceki konuşmayı ibretle izledik, üzülerek izledik.

Gönlümüz isterdi ki bu milletin yıllardan beri AK PARTİ’ye olan desteğinin temelinde, Şırnak’ın kaderinin Çanakkale’den, Hakkâri’nin kaderinin Kırklareli’den farklı görmediğimizi bilmelerini, o arkadaşların bilmesini isterdik.

Biz, şimdiye kadar “millî birlik, beraberlik” adıyla iddia ettiğimiz projemizle göğsümüzü, elimizi, yüreğimizi taşın altına koyarak, en büyük riskleri alarak çok ciddi adımlar attık. Geçen dönemin son yasama çalışmalarında, hepinizin bildiği gibi terör örgütüne karşı en iddialı olan yasal faaliyetlerden bir tanesi iç güvenlik paketiydi. Ancak AK PARTİ Grubu yekvücut hâlinde, teröre karşı yasal zemin isteyen güvenlik güçlerimize bu yetkiyi verirken az önce teröre destek verdiğimizi iddia eden arkadaşların bize nasıl karşı çıktığını, üstelik HDP’yle beraber oturup kalktığını, karşı çıktığını üzülerek gördük. Her şey kamuoyunun gözü önünde yaşanıyor. Şimdiye kadar, on üç yıldan beri milletin irfanına, izanına sığınarak şunu söyledik: Biz bu milletin doğusunu batısını, kuzeyini güneyini ayrı görmüyoruz. Bizim partimiz Şırnak’ta da var, Edirne’de de var, Samsun’da da var, Hatay’da da var. Bu bile başlı başına bizim bu meseleye nasıl yaklaştığımızın en güzel fotoğrafı. Ancak, sizin partinizin bu ülkenin önemli bir bölümünde teşkilatı dahi olmayacak, binde 1 oy almayacaksınız ama gelip buradan AK PARTİ’ye terörle ilgili eleştiride bulunacaksınız. Terörün karşısında yekvücut duran, en iddialı parti AK PARTİ’dir. Bunu zaten milletimiz on üç yıldan beri defaatle tescil etmiştir, göstermiştir, en son 1 Kasımda da arkamızda olduğunu tekrar ifade etmiştir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Önce Sayın Baluken söz istemişti.

Buyurun Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Milliyetçi Hareket Partisi adına konuşan sayın grup başkan vekili tekrar teröre destek vermekle itham etti, o konuda sataşmadan doğan söz hakkımızı, cevap hakkımızı kullanmak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Baluken, bir kez daha söz vereceğim ama lütfen başka bir sataşmaya meydan vermeden ifadelerimizi kullanalım, aynı ifadeden dolayı birden fazla kez sataşmadan söz istemeyelim.

Teşekkür ediyorum.

8.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demin de herhangi bir sataşmaya mahal vermeden meseleyi aktarmaya çalıştım. Meselenin adı “Kürt meselesi”dir. Bu sorunu kabul etmeden, bu sorunun çözüm yöntemiyle ilgili bir netleşmeye varmadan sorunu çözmek mümkün değildir. 1925 yılından, Şeyh Sait önceliğindeki itirazdan başlayarak Ağrı, Zilan, Dersim, Diyarbakır Cezaevinden Roboski’ye kadar bu ülkede yaşanan bütün katliam tarihlerinin ve bütün itiraz süreçlerinin sebebi çözülmeyen Kürt sorunudur; PKK de bu çözülmeyen Kürt sorununun bir sonucudur. Bu Kürt meselesini çözmeden 10 defa PKK’yi bitirseniz, 11’inci defa yeniden bir halk isyanıyla karşılaşırsınız. Bütün dünyada bu meseleler nasıl çözülmüşse bu ülke de bu meselelerini öyle çözmek zorundadır. İspanya ETA örneğine bakın, İngiltere IRA örneğine bakın, Filipinler Moro örneğine bakın, Kolombiya FARC örneğine bakın; sayısız örnekleri burada verebiliriz. Dünyada son isyancıyı öldürünceye kadar, imha edinceye kadar halka mal olmuş bir isyan sürecini tamamen bitirmek, tamamen o sorunu çözmek gibi akıl dışı bir yöntemle sonuca gidildiği görülmemiştir. Bir tek Sri Lanka gibi kısıtlı bir ada ülkesinde Tamil gerillalarının imhasına yönelik bir konseptten eğer feyz alınıyorsa o daha büyük bir sorunla beraber bugün de Sri Lanka’da daha büyük sorunların da geleceğini âdeta bugünden göstermeye başlamıştır. O nedenle, burada bağırıp çağırmaya gerek yok, meselenin ismini doğru koyalım, siyaseten diyalog, müzakere kanallarıyla çözelim; birbirimize bağırarak, çağırarak insanların ölümüne sebep olabilecek bu süreçlerden en azından bu Meclisin imtina etmesi gerektiğini düşünüyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay...

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, biraz evvel konuşan AKP grup başkan vekili açık bir sataşmada bulunmuştur. Yine görüşlerimi dile getirmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun efendim, son kez, sataşmaya meydan vermeden Sayın Akçay, iki dakikada meramımızı ifade edelim.

9.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, Kürt sorunu var mıdır, yok mudur AKP’nin çelişki içerisinde olduğu bir durum. HDP’nin görüşleri bu konuda belli. Biz Milliyetçi Hareket Partisi...

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın Akçay, iç güvenlik paketine destek verdiniz mi vermediniz mi?

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Cevap vereceğim, dinle.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Verin hadi, onu bekliyorum.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – “Kürt sorunu” diye bir sorunu biz parti olarak kabul etmiyoruz. Türkiye'nin Balkanlaşmaması lazım ve etnik kimlikler üzerinden bir siyasallaştırma yapmak, gerçekten ülkeye büyük bir kötülüktür. Meseleyi terör meselesi olarak ele aldıktan sonra, hadisenin anayasal, bireysel temel hak ve hürriyetler bağlamında demokrasinin ve hukukun geliştirilmesi çerçevesinde ele alınmasında fayda görüyorum.

İç Güvenlik Yasası’nda, Sayın Turan, tutanaklar ortada ve bizim talebimizle açık oylama yapıldı. Kimin, hangi partinin, hangi maddeye “evet” dediği, “hayır” dediği ortada, bunları ortaya koyacaksınız, demagoji ve mugalata yapmayacaksınız, bir.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Ya, şurada ne diyordunuz? HDP’liler orada oturuyordu, karşıdan izliyordunuz, karşıdan. Boş versene.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Yaptığınız çözüm sürecinin millî birlik beraberlikle alakasının olmadığı, aksi bir netice verdiği de geldiğimiz, ülkenin içinde bulunduğu durum itibarıyla öyledir.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Siz en kritik anlarda bunu yapıyorsunuz.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Çözüm sürecinin arkasında durun.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – En kritik anlarda...

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Yani Sayın Erdoğan’ın konuşmaları burada, Beşir Bey burada -cevap da alabilir, şimdi cevap versin kendisi- “Beğenin ya da beğenmeyin, Öcalan Kürtlerin lideri.” diyor. Daha ne söyleyelim. Bir terör örgütü liderini ülkenin, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşı olan Kürt vatandaşlarımızın önderi olarak yapmak elbette HDP’nin başaracağı bir iş değil. İktidar olarak sizin çözüm sürecinizin kodlarının ne olduğunu gayet ifade ediyor, tekrar söylüyorum…

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Erkan Bey, çözüm sürecinin kodları merhamet.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – …Adalet ve Kalkınma Partisi bu çözüm süreci adı altında terörü beslemiştir, göz yummuştur. Aksini iddia ediyorsanız sataşmadan söz alın, bu tartışmaya da böylece devam edelim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Oyuna gelmeyeceğiz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Dolmabahçe’ye gelelim, DTK bildirisine gelelim, vaktimiz var.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, terör sorunu gibi çok önemli bir sorun belli bir partinin, bir grubun, bir sınıfın sorunu değil; bu sorun devletin sorunu ve muhatabı da tüm milletimizdir.

BEŞİR ATALAY (Van) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN – Dolayısıyla, ortak irade, ortak akıl olarak teröre karşı inanıyorum ki hepimiz ortak bir mücadele, omuz omuza bir mücadele veriyoruz, vermemiz de gerekiyor. Demokrasimiz hedeftir, milletimiz hedeftir, her bir ferdi bu milletin ayrı ayrı hedeftir; inancı, dili, dini düşüncesi ne olursa olsun hedefte herkes vardır.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Sayın Başkan, herkes vermiyor.

BAŞKAN - Dolayısıyla, hepimizin teröre karşı ortak bir mücadele vermesi zaruridir diye düşünüyorum.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Herkes vermiyor. Sayın Başkan, herkes vermiyor, oradan ifade ediyorsunuz ama herkes vermiyor.

BAŞKAN - Sayın Atalay’ın bir söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Atalay, sataşmadan zannediyorum söz isteyeceksiniz.

ERKAN HABERAL (Ankara) – Sataşma yok ki.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Efendim, söz istemedi.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika süre veriyorum.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Atalay’a kim sataşmış Sayın Başkan?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim, usulü bari…

BAŞKAN – Şimdi, sayın milletvekilleri, Sayın Akçay açık açık Sayın Atalay’ın ismini zikrederek… Yani kendisi de biliyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bari usul şartını yerine getirin, bir kelime dinleyin ya!

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Efendim, söz istediğini telepatiyle mi anladınız? Sayın Atalay hiçbir şey konuşmadı.

BAŞKAN – Sayın Atalay, buyurun.

İki dakika süre veriyorum.

10.- Van Milletvekili Beşir Atalay’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

BEŞİR ATALAY (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Doğrusu söz almak gibi bir niyetim yoktu ama benim söylemediğim bir şeyi burada…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tesadüfen oradan zorla verdiler.

BEŞİR ATALAY (Devamla) - Bizim MHP’li dostlar sloganla konuşurlar, pek düşünce geliştiremezler, onun için iki yıldır aynı şeyi söylüyorlar. (MHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Senin dostun değil!

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Senin geliştirdiğin düşünceye lanet olsun! Yazıklar olsun sana! Türkiye’yi getirdiğin nokta belli; on dört yıldır Türkiye’yi yönetiyorsunuz, terör nereden nereye geldi! Yazıklar olsun!

BEŞİR ATALAY (Devamla) - Geçen dönem de aynen grup başkan vekilleri bunu söyledi, ben çıktım, burada dedim ki: Böyle bir şey söylemedim. Sadece bir gazetede çıktı, o da Ortadoğudur, onu da tekzip ettim. Böyle bir şey söz konusu değildir ama bir cümle buluyorlar ve onunla yaşıyorlar.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Var mıdır, yok mudur? Söyleyin.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Çözüm sürecinin arkasında dur, niye kenara çekiliyorsun? Arkasında dur.

BEŞİR ATALAY (Devamla) – Değerli dostlar, doğrusu biz mümkün olduğunca sakin olmanın, bu Mecliste mümkün olabildiğince daha kapsamlı, daha makro, daha genel bakmanın, ülkemizin sorunlarını mümkün olduğunca ortak akılla nasıl çözeriz, onun peşinde olduk. Yaptığım on iki yıl Bakanlığım süresince bütün icraatımın, eylemlerimin, kararlarımın, politikalarımın hesabını her zaman vermeye hazırım.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Vereceksiniz.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Vereceksin zaten.

BEŞİR ATALAY (Devamla) – Biz on iki yıl Bakanlık yaptık, alnımızın akıyla milletin huzurundayız ve yine burada, görüyorsunuz, buradayız, dolayısıyla, siz de oradasınız, buna bakın yeter. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Ülkeyi kan gölüne çevirdiniz, kan gölüne!

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.

Evet, Sayın Akçay iki dakika süre veriyorum, bu polemiği bitirelim lütfen.

11.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Van Milletvekili Beşir Atalay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Öncelikle, ifade etmek isterim ki yüce Mecliste bulunmak bir şereftir. Dün burada, bugün burada saat yönündeyiz, yarın da buradayız Allah’ın izniyle, bunu göreceksiniz. Bu iktidar şımarıklığını elbette yapacaksınız.

ORHAN KIRCALI (Samsun) – Sen inanıyor musun ona? İnanarak mı söylüyorsun bunu?

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Şimdi, “MHP’li dostlarımız” dedi, doğrusu, bir dostluk var mı, yok mu… Ben Sayın Atalay’ı bir dost olarak kabul etmiyorum, sizin dostunuz PKK ve Öcalan. Bunu öncelikle ifade edelim.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Bizim dostumuz millet, millet.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Efendim, “Sloganlarla konuşuyormuşuz.” Gerçeklerle konuşuyoruz, fikirlerle konuşuyoruz, milleti etnik gruplara bölerek etnik ırkçılıkları hortlatıyorsunuz.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Ortadoğu gazetesinde çıkmış, tekzip edilmiş, niye kullanıyorsunuz onu o zaman?

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Türk milletinin varlığını, birliğini zedeledi sizin politikalarınız. Siz “tek millet” diyorsunuz, milletin adını dahi söylemekten âcizsiniz. Size soruyorum: Tek milletse milletimizin adı nedir?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Türk milleti.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Büyük Türk milleti.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Her milletin adı var da bizim milletimizin adı mı yoktur? Bayrağımız tek bayrak da bayrağımızın adı nedir? Niye söyleyemiyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Millet bayrağı.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Milletin adı, milletin adı… Adsız bir millet olmaz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, hatibe müdahale etmeyelim.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Evet, bu yaptığınızdan, ülkeyi getirdiğiniz bu durumdan, elbette bir gün bunun hesabını vereceksiniz hem millet vicdanında hem hukuk karşısında.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

ORHAN KIRCALI (Samsun) – Millet vicdanını gösterdi.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Ortadoğu gazetesinden referans almışsınız, yanlışmış o.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, 9/12/2015 tarihinde Hakkâri Milletvekili Selma Irmak ve arkadaşları tarafından, Hakkâri ilinde son üç aylık dönemde gebe kadınlarda yaşanan düşük ve düşük tehlikesi vakalarındaki artışın nedenlerinin tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, Genel Kurulun 30 Aralık 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi lehinde ikinci ve son söz Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel.

Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Öncelikle, iki konuyu, söz alıp, kürsüye çıkıp anlatmam lazımdı ama söz sırası bende olunca zaman ve usul ekonomisi açısından böyle davrandım.

Öncelikle, şunu görmek lazım, iktidar partisinin sayın grup başkan vekili ayağa kalktığında “Kürsüye buyurun.” diye davet etmeler, biz orada halıyı aşındırdık söz alabilmek için ama bunda Nirvana’ya ulaştınız. Sayın Bakan kendisi söylüyor, “Söz almak gibi bir niyetim yoktu.” diyor. Sayın Bakan buradan tesadüfen geçiyordu, söz verdiniz, kürsüye çıkardınız. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – On dakika burada söz istedi adam, on dakika.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Şimdi gelelim bir başka hususa.

On üç yıldır devleti yöneten bir iktidar partisi, birazcık nezakete, birazcık diplomasiye, birazcık Parlamentoda gruplar arası nezakete bakmak lazım. Yukarıda, Sayın Başbakan randevu talep etmiş, randevusu verilmiş, heyetiniz gelmiş, kapıda karşılanmış; içeride bir müzakere sürüyor. Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi hakkında çıkıyoruz, öğrencilerin sorunları, üniversitede yaşananlar… O sırada bir hatip çıkarıyorsunuz, o hatip… Ki, Cumhuriyet Halk Partisinin sayın grup başkan vekili bugün grup önerisi vermemiş, o saatlerde görüşme var ve oradaki görüşmeye olumsuz bir etki yapılmak istenmez, devletin Başbakanı yukarıda, grubumuzda misafir. Bir öğretim görevlisi Ardahan’dan geliyor buraya, “1881’de kurulan üniversite de dâhil sizin döneminizde değil.” deyip yani bizi bu milletin tarihinden de arındırıp, atıp -bizim görev süremiz olan tek parti ki yukarıdaki heyette amcası CHP’de bakan olanlar, bakanlarınız içinde dedesi CHP’de 5 dönem milletvekili olanlar var- Cumhuriyet Halk Partisine hakareti marifet sayıyor. Bunu Meclisin, sizlerin, grubunuzun takdirlerine bir kere arz ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Gelelim HDP’nin grup önerisine. Öneri fevkalade önemli bir konuda. Şimdi, burada siyasete kurban gidecek mi, bilmiyorum. Önerge şunu söylüyor, diyor ki: “Hakkâri’de son üç ayda 300 anne bebeğini düşürdü.” Bu rakama baktık biz grubumuzdaki arkadaşlarımızın katkılarıyla. Hakkâri’deki bebek ölüm hızına baktığınızda bu rakam ancak iki yılda yaşanacak rakam yani 8 kat bir artış var, iddia fevkalade vahim. Yani aslında ölen 300 bebekten 35’inin ölümü istatistiksel olarak beklenen bir şey, 265’i fazladan ölmüş, bunun mutlaka araştırılması lazım. Ne oluyor da Hakkâri’de, ne oluyor da Şırnak’ta, Cizre’de anneler bebeklerini kaybediyor? Onu bırakın, bir de annesiz yaşayan, hastanelerde olan bebekler var ve çok ciddi sıkıntılar var ortada “Bunu araştıralım.” diyorlar. Biz CHP olarak şunu söylüyoruz: Zaten 1970’ten bugüne kadar anne ve bebek ölüm hızları her sene düşerken -hükûmetlerden bağımsız bir şey- 2013’te artış gösterdi, 2014’te de aynı artış bekleniyor; rakamlar ilan edilmiş değil, daha da artması. Bir de işin bu boyutu da var ve biz diyoruz ki 2 kadın doğum uzmanı milletvekilimiz var; Sayın Çetin Arık ve Nurettin Demir. Çocuk hastalıkları profesörümüz var, verelim. 4 kişi istiyorsunuz yani toplamda burada CHP’den 4; HDP’den 2; MHP’den 1 milletvekili ve sizden 10 milletvekili -yine çoğunluktasınız- gidecekler, bakacaklar bu bebekler niye ölüyor diye. Ve birazdan oylama yapacağız, bakalım buna nasıl oy kullanacak AKP Grubu? Biz bunu gerçekten önemsiyoruz yoksa meseleyi orada yaşananlara sıkıştırıp da, meseleyi siyasileştirip pozisyonlarınızı onun üzerinden tarif edip de orada bir ilde üç ayda fazladan ölen 265 bebek gerçeğine duyarsız kalamazsınız.

Cumhuriyet Halk Partisi hendeğe de karşı, Cumhuriyet Halk Partisi bir ilçeye, bir şehre tank sokulmasına da karşı. Cumhuriyet Halk Partisi hukuk devletini, devletin hukuktan ayrılmamasını ve yaşam hakkını savunuyor ve bunun için de atılması gereken ne adım varsa atılmalı. Siyasette çatışmayı değil, müzakereyi; oralarda da ne tankı ne hendeği, yaşam hakkını savunuyoruz. Herkesin bunu böyle bilmesi lazım.

Geçtiğimiz günlerde Cizre Devlet Hastanesinden bir başvuru oldu. Meclisteydik, telefonu uzattılar, onu anlattık. Verilen cevaplar âdeta oradan gelen çığlığı haksız göstermeye çalışan nitelikteydi. Sonradan çıkan gerçek, Uşak Tabip Odasının Başkanı Sayın Adnan Memiş, geçici görevle gitmiş, oradaymış ve oradaki herkes adına bir imdat çağrısı yapmış ama Hükûmetin bu konuda verdiği cevapları, meseleye nasıl kategorik yaklaştığını yani Cizre’den geliyorsa bu yakınma, “Aman efendim, yok orada bir şey.” veya “Biz yapmıyoruz, PKK yapıyor.” demeyi, gerçekten bu Meclisi, bu devleti on üç yıldır yöneten bir partiye ve bu Mecliste birlikte görev yaptığımız gruplara yakıştırmamız mümkün değil. Bu yüzden de şunu düşünmenizi istiyoruz: Bu ülkede bazı bebekler doğuyor, 2 tane bebek doğuyor. Kitaplardan yetiştiriliyor bazıları, oda sıcaklığı 25 santigrat derece, annesi nemini ayarlamak için bir tane cihaz almış, odanın basıncına bile bakıyorlar, klasik müzik dinliyor, su sesi dinlettiriliyor. Öbür tarafta, bazı bebekler doğuyorlar ve battaniyeye sarılıyorlar, elektrikler kesik; tank sesleri, top sesleri, çatışma sesleri, havan sesleri içinde ve o psikoloji içinde bazıları doğmadan ölüyor, bazıları da doğduğu hâlde hayatlarını... Bu iki bebek de bizim bebeğimiz. Bunu bütün vicdanlara söylüyoruz. Bir yerdeki bebek annesinin, babasının pamuklar içinde büyüttüğü bir bebekken, bir tarafta o bebeğin o hâlde o ilk gecesini geçirmesini bir şekilde durdurmamız gerekiyor, Cumhuriyet Halk Partisi bunu savunuyor.

Ve bütün dinlerde, bütün inançlarda, bütün kültürlerde; uluslararası hukuk, evrensel değerler, tüm hukuk normlarında cenazeye saygı duyulur ve taziye üst bir ahlak normudur ve defne mutlaka izin verilir. Aziz Güler, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı hiçbir suç işlemediği hâlde -çünkü hep meseleyi öyle bir yere sıkıştırıyorsunuz, bir algı yönetiyorsunuz ki- T.C.’ye karşı… O “Kobane’ye geçip IŞİD’e karşı destek olacağım.” dedi, bir mayına bastı, öldü; altmış gün boyunca cenazesi sınırda bekledi bir derin dondurucunun içinde. Ağabeyi Ersin Umut Güler Mecliste gezdi, babası oğlunu orada bekledi. 4 kez, AKP Grup Başkan Vekili Sayın Mahir Ünal’la, 1 kez de onun yardımıyla Başbakanla görüştük ve altmış günün sonunda yalvar yakar, çürümüş bir beden geldi, defnedilebildi İstanbul’da.

Şimdi, bugün geldiğimiz noktada, bir ülkenin şehirlerinde yaşlı kadınların cesetleri sokakta çürüyor defne izin verilmediği için veya cenazeye saygı duyulmadığı için. 10 yaşında, 13 yaşında bebekler annelerinin bir gece kucağında, sonra derin dondurucuda kalıyorlar. Cemile’nin annesi “Cansız bedenini koynumda yatırdım, ellerine kına sürdüm.” diyor. Ben Cemile’nin yaşadığı yerlerde kimin ne yaptığına, annesinin hangi partiye oy verdiğine, amcasının ne olduğuna falan bakmıyorum; Cemile 13 yaşında bir kız çocuğu ve on gün boyunca evin buzdolabında durdu. Bunun başka bir şeyle izahı yok. Elbette, Türkiye’de yaşananlara savaş falan demez Cumhuriyet Halk Partisi. Ama, savaş hukukunda dahi cenazeye bir saygı, defne izin ve taziye gibi bir kültür vardır. Eğer bunu taşıyamıyorsanız o zaman bu ülkede devleti yönetmeyle ilgili ve vicdanla ilgili çok ciddi bir sorun baş göstermiş demektir.

Bunun yanında, bugün Cizre’de Sağlık Emekçileri Sendikasının Başkanı bir yaralıya müdahale ederken hayatını kaybetti. O cenazenin de teslim edilmediğine ilişkin bilgiler geliyor. Abdülaziz Yural, bir sağlık emekçisi ve bir sendika başkanı kendisi.

“Devlet” dediğiniz aygıt, güçlü bir aygıttır. Gücünü kanıta ihtiyacı yoktur. Devlet gücünü kanıtlama ihtiyacı duyuyorsa orada devlet zafiyet içinde demektir. Ve cenazeyi gömdürmeyerek veya cansız bir bedene eziyet ederek devlet güçlü olmaz, devlet güçlü kılınmaz. Böylesine hastalıklı bir derin devlet uygulamasına ihtiyaç duyuyorsanız koskoca devleti haklıyken haksız duruma düşürürsünüz ve o zaman devlete itibar değil, ancak ve ancak düşman kazandırırsınız. Doktorunu korumak, öğretmenini korumak, memurunu korumak çok önemli.

Doktoru geri çekmek, hemşireyi çekmek, öğretmeni çekmek, türbeyi taşımak, seçim sandığını taşımaya çalışmak; egemenlik alanını terk etmek bunlar, devlet olmaktan vazgeçmek demek bunlar, “Ben orada yokum.” demek bunlar. İlla çatışarak değil, doğru yöneterek bu hallere getirmemeniz gerekiyordu zaten orada yaşananları.

Son olarak şunu söylemek istiyorum: Cumhuriyet Halk Partisi olarak bugün vicdanımızla oy kullanacağız; önergenin kimden geldiğine bakmadan, ölen bebeğin soyuna sopuna bakmadan, mağduru ve mazlumu kökenine göre değil, insan olduğu ve bu ülkenin onurlu bir yurttaşı olduğu için savunma sorumluluğuyla.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özel.

Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi aleyhinde ikinci ve son söz, Konya Milletvekili Abdullah Ağralı’ya aittir.

Buyurun Sayın Ağralı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ABDULLAH AĞRALI (Konya) – Sayın Başkanım, kıymetli milletvekillerimiz; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

HDP’nin, Hakkâri ilimizde son üç aylık dönemde gebe kadınların düşük ve düşük tehdidiyle ilgili Meclis araştırması önergesine istinaden AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Buradan, çok sevdiğim, gönül bağı olan Hakkârili hemşehrilerimi saygıyla selamlıyorum.

AK PARTİ hükûmetleri döneminde tüm alanlarda olduğu gibi özellikle sağlık hizmetlerinde devrim niteliğinde işler yapılmıştır. Özellikle, genel olarak Türkiye’deki sağlık hizmetlerini de bir hatırlatmak istiyorum.

2002’den sonra Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında özellikle acil hizmetlerinde kıyaslanamayacak derecede düzenlemeler yapılmıştır. Yer ambulansları, paletli araçlar, hava ambulansları, ücretsiz sağlık hizmetleri, acil hizmetleri; bunlar hep AK PARTİ döneminde yapılmıştır. Özellikle anne ve bebek takipleri açısından uygulamaya konulan aile hekimliği uygulamasıyla, bebekler anne karnına düştüğü andan itibaren Sağlık Bakanlığının takibi altındadır ve Sağlık Bakanlığımızın en titiz olduğu konuların başında da anne ve bebek ölümleri gelmektedir.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – El insaf! Onun için mi bebek ölüm hızı artıyor, anne ölüm hızı artıyor?

ABDULLAH AĞRALI (Devamla) – Bu konuda aklıselim olarak düşünürseniz dünyanın takdir ettiği, anne-bebek ölümlerindeki ölümün engellenmesi konusunda birinci ülke Türkiye’dir. Eğer bu konular…

AYTUĞ ATICI (Mersin) – El insaf yani! Anne ölüm hızı artıyor, bebek ölüm hızı artıyor.

ABDULLAH AĞRALI (Devamla) – Evet, evet… Şimdi anlatacağım.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sağlık Bakanlığı verisi, bilmeden konuşmayın.

ABDULLAH AĞRALI (Devamla) – Evet, Türkiye’deki genel sağlık uygulamalarıyla ilgili de…

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Gidin Bakanınıza sorun, bunu ben söylemiyorum.

BAŞKAN – Sayın Atıcı, lütfen müdahale etmeyiniz.

ABDULLAH AĞRALI (Devamla) - Burada sağlık hizmeti alan, veren hekim, sağlıkçı arkadaşlarımız var. Hayatın içerisinde bir şekilde sağlık kuruluşlarına giden, sağlık hizmeti alan bütün vekil arkadaşların takdirine sunuyorum.

Bütün bu sağlık hizmetleri neticesinde… Sağlık Bakanlığının verilerini doğru kabul etmeyebilirsiniz ama Hacettepe Üniversitesinin 2013 Türkiye nüfus ve sağlık araştırmaları yapıldı, sonuçları İnternet sayfalarında var, bakabilirsiniz. Ben, bu istatistiklere çok boğmak istemiyorum ama birkaç parametre paylaşacağım. Bunlarda özellikle doğurganlık oranları, doğurganlık hızları, doğurganlık hızlarındaki ani değişiklikler, bütün bu doğurganlık hızındaki değişikliklerin bölgelere göre dağılımı vardır.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Ölüm hızını anlat, ölüm hızını!

ABDULLAH AĞRALI (Devamla) - Anne ölümleri 2002 yılında yüz binde 70 iken 2013 yılında 15’e düşmüştür.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - 2012’de kaçtı?

ABDULLAH AĞRALI (Devamla) - Bebek ölümleri 2002 yılında binde 30 iken bugün binde 6,5 seviyesine düşmüştür. Özellikle düşükler, Sağlık Bakanlığının -demin de ifade ettim- üzerinde en ciddi, en titiz çalıştığı konulardan biridir. Bunun önlenmesiyle ilgili çeşitli programlar gündeme alınmıştır. Bunlar: Doğum yapılan mekânlar iyileştirilmiştir; doğum sırasında yardımlaşma yapılmıştır; doğum sonrası bakım hizmetleri devreye sokulmuştur; aşılama, beslenme, emzirme, anne sütüyle ilgili ciddi çalışmalar yapılmıştır.

Özellikle Hakkâri’ye gelmek istiyorum. Hakkâri ilinde bebek ölüm hızları binde 35,3’iken 2002 yılında, 2015 yılında 8,4; anne ölümleri yüz binde 67,9’iken 38,4’e düşmüştür. Hakkâri Şemdinli, Yüksekova’da riskli gebelerin takibi için Sağlık Bakanlığı tarafından misafirhane otelleri açılmıştır. Riskli gebelikler ulaşım sorunları sebebiyle Bakanlığın takibine alınmıştır ve orada otel konforunda takip edilmektedir. Bebek dostu il ve bebek dostu hastane çalışmaları başlatılmıştır. Hakkâri de bebek dostu hastane unvanını almıştır, bebek dostu il olma konusunda da çalışmalar devam etmektedir.

AK PARTİ batıda ne varsa doğuda da aynısını yapmıştır. Burada bir ayırım yoktur; hastane yapmıştır, yol yapmıştır, baraj yapmıştır. Şırnak’ta, Siirt’te, Yüksekova’da, Mardin’de havaalanı yapılmıştır, hastane yapılmıştır. Hakkâri’de yapılan hizmetleri ben biliyorum. Ben, Hakkâri’ye giden bir kardeşinizim, onun için, bilerek konuşuyorum ve veriye dayalı konuşuyorum. Devlet yatırımlarını yapıyor, vatandaşlarına değerini veriyor. Sağlık hizmetlerinde, hakikaten, buradaki temel sorun -ki veriye dayalı bir iddia değil bu- sağlık hizmetlerinin sunumu değil; arkadaşlar, hizmetin ulaşımında sorun vardır, terör vardır. Bugün, şurada, dünya kadar istatistik var, zaman kaybından paylaşmak istemiyorum. Sağlık çalışanlarına yapılan saldırıları, öldürülen sağlık memurlarını, doktorları isim isim sayabilirim. Burada, eğer sağlık hizmetlerinin sunumunda bir sorun varsa… Sağlık hizmetlerinin mekânlarında, donanımında sağlık çalışanlarından kaynaklanan bir sorun yok. Sağlık hizmetlerinin ulaşımını, Kürtlerin sağlık hizmetlerine ulaşmasını engelleyen terördür.

Burada, sadece şunu bir istatistik olarak vereceğim: Doğu ve güneydoğuda 2002 yılında toplam istasyon sayısı 55 iken, 2013 yılında bu 451’e çıkmıştır. 2002 yılında doğu ve güneydoğudaki toplam ambulans adedi 451 iken, şu anda arkadaşlar, 1.052 olmuştur. Bunlar hep AK PARTİ’nin hizmetleridir. Bununla ilgili eğer burada bir mağduriyetten konuşulacaksa şunu söylemek lazım: Hakikaten, sanırım malzeme bitti. Yaşlı, çocuk demeden o bölgede…

AYHAN BİLGEN (Kars) – Araştıralım da kimden kaynaklandığı ortaya çıksın, olur mu? Araştıralım şimdi, araştıralım. Evet oyu verin, araştıralım çıksın ortaya. Var mısınız?

ABDULLAH AĞRALI (Devamla) - …öz yönetim diye Kürtlere hayatı zindan edenlere şunu sormalı: Acaba, Kürtler niye sizden kaçıyor, niye devletin güvenlik sağladığı alanlara sığınıyor?

AYHAN BİLGEN (Kars) – Ya, biz araştıralım diyoruz. Araştıralım, örgüt çıksın, burada birlikte kınayalım, var mısınız?

ABDULLAH AĞRALI (Devamla) – Evet, evet…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Abdullah Bey, bize anlat. Vatandaş biliyor, milletimiz biliyor, 1 Kasımda da değerlendirdi sorun yok. Devam et, devam et…

ABDULLAH AĞRALI (Devamla) – Onun için şunu söyleyeyim: HDP’nin önergesi de eğer bu veriye dayalı olarak tartışılacaksa varız.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Dört seçimdir aynı oluyor, devam et canım benim. Millete anlat sen, millete anlat… Devam et.

AYHAN BİLGEN (Kars) – Çoğunlukta olacaksınız, niye korkuyorsunuz ki araştırmaktan? Kur’an buna “yalancı şahitlik” diyor, “yalancı şahitlik”.

ABDULLAH AĞRALI (Devamla) – Ama bir konu başlığı hazırlanıp bu konu başlığı üzerinde, biz Meclise geldiğimiz günden itibaren varsa yoksa mağdur edebiyatı…

AYHAN BİLGEN (Kars) – Vicdanınız elveriyorsa yalancı şahitlik yapmayı…

ABDULLAH AĞRALI (Devamla) - Siz kim, Kürtleri temsil etmek kim!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Evet Abdullah Bey, bravo!

ABDULLAH AĞRALI (Devamla) – Onu söyleyin bana. Siz kim, Kürtleri temsil etmek kim! (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Kürtlere hayatı zindan ettiniz. Kürtlere hayatı zindan ettiniz.

Sayın Vekilim, bir şey soracağım…

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Tankları mı göndereceksiniz?

ABDULLAH AĞRALI (Devamla) – Bir şey soracağım: Kimlerin millete hizmet ettiğini… Milletten güç alanlar millete hizmet eder ama terörden güç alanların kimlere, ne amaçla hizmet ettiğini millet görmektedir. Biz bunu biliyoruz. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Millete hizmete devam!

ABDULLAH AĞRALI (Devamla) – Şunu biliyorum, şunu söylüyorum: Evet, burada, gündemde olan bir kürdistan meselesi konuşuluyor.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Var olan bir gerçek bu.

ABDULLAH AĞRALI (Devamla) – Burada birkaç şey söylemek istiyorum. Kürdistan hayali Kürtlerin hayali değildir arkadaşlar, Kürtlerin devleti var. Türkiye Cumhuriyeti Türklerin de, Kürtlerin de devletidir. Kürtlerin böyle bir derdi yok. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Yalancıyı ne yapsınlar ya?

ABDULLAH AĞRALI (Devamla) – Bugün HDP Grubuna baktığınızda, HDP Grubunun içerisinde Türk var, Kürt var, Çerkez var, Sünni var, gayrimüslim var, hepsi var. Sizi bir arada tutan acaba bu ırkçılıktan kaynaklanan kürdistan meselesi mi? Nedir? Ben bunu soruyorum, gerçekten soruyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bu soruya cevap verin!” sesleri, HDP sıralarından gürültüler)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Ya, başında ne söylüyorsun, sonunda ne söylüyorsun!

ABDULLAH AĞRALI (Devamla) – Yani, evet, sizi bir arada tutan ideolojiniz mi, yoksa ırkçılık eksenli bir kürdistan meselesi mi?

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Ne ayıp ya! Çok büyük sataşma…

ABDULLAH AĞRALI (Devamla) – Yani, “Ne alaka?”sı mı?

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Mantığı var mı bu söylediğinin?

ABDULLAH AĞRALI (Devamla) – Söyleyin bakalım.

Evet, millet görüyor arkadaşlar; millet kimlerin millete hizmet ettiğini de görüyor ve hakikaten kimlerin bunlar üzerinden siyaset yaptığını da görüyor.

Şunu da söyleyeceğim: Hakikaten, ben seviyenin bu kadar düşeceğini tahmin etmiyordum. Evet, Kürtler üzerinden hep sömürü siyaseti yaptınız ama anne karnında, doğmamış, daha anne karnına düşmemiş çocuklar üzerinden siyaset yapılacağını ben hakikaten, bir Kürt olarak tahmin etmiyordum.

ABDULLAH ZEYDAN (Hakkâri) – Orada bomba sesleriyle düşük yapan hamile kadınlar var, attığınız gazlardan çocuğunu kaybeden anneler var. Onları araştıralım beraber. O zehirli gazlar o bebekleri öldürüyor.

ABDULLAH AĞRALI (Devamla) – Evet, arkadaşlar, evet, evet…

Şunu söylüyorum…

BAŞKAN – Sayın Ağralı, Genel Kurula hitap edin.

Buyurun.

ABDULLAH AĞRALI (Devamla) – Değerli Başkanım…

Millet her şeyin farkında.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Dağdaki çobanı nasıl aldığımızı anlat ya! Dağdan çobanı helikopter yollayıp nasıl aldığımızı anlat! Telefon etti, ne yaptık? Gittik, aldık, geldik.

ABDULLAH AĞRALI (Devamla) – Evet…

Arkadaşlar, şunu söylüyorum: Bugün ayırım yapmadan ülkenin her tarafına hizmet götüren AK PARTİ’dir.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Her tarafına, hizmet her tarafa gidiyor!

ABDULLAH AĞRALI (Devamla) – Bugün Kürtlerin temsilcisi olduğunu iddia edenler acaba niye “Biz iktidara geldiğimizde ilk işimiz Diyaneti kaldırmak.” diyebilir. Nedir bu? “Diyarbakır” dediğimiz peygamberler şehrini…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Ya, boş boş konuşma artık Allah’ını seversen ya!

ABDULLAH AĞRALI (Devamla) – …Diyarbakır peygamberler şehrini, sahabeler şehrini terörle, molotofla anılır hâle getirdiniz? Millet bunu görüyor, millet bunu görüyor.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Hoca, daha bir dakika kaldı. Biraz daha saçmala.

ABDULLAH AĞRALI (Devamla) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sadece son söz şunu söylemek istiyorum, Sultan Abdülhamit’in bir sözünü aktarmak istiyorum: Eğer mesele hak aramaksa arkadaşlar, gelin bu hakkı hep beraber arayalım ama mesele başkaldırışsa, “…”(x) ise o baş kesilir.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Vay vaaay! Mezbahaya, mezbahaya!

ABDULLAH AĞRALI (Devamla) – Selam ve saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ağralı.

Sayın Atıcı, buyurun.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Başkan, sayın hatip konuşmasında birtakım sağlık verilerini bizlere anlatmaya çalıştı. Bilerek ve isteyerek halkı yanıltmıştır. Sağlık Bakanlığının verilerinden konuşmak gerekirse eğer, 2013 yılında hem anne ölümleri yükselmiştir hem bebek ölümleri yükselmiştir ve bu yükseliş Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 1970 yılından bugüne kadar ilk defa olmuştur. Bunun da bir tek nedeni vardır: Birinci basamak koruyucu sağlık hizmetleri yok edilmiştir, piyasalaştırılmıştır. 2002 ile 2014’ü mukayese etmek sadece bir illüzyon yaratmaktır.

BAŞKAN – Tutanaklara geçmiştir Sayın Atıcı.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Bu illüzyonu yaratmakta AKP çok mahirdir.

BAŞKAN – Geçmiştir tutanaklara.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Halkımızın doğru bilgi almaya ihtiyacı vardır. Doğru bilgi: Hem anne hem bebek ölümleri sizin yüzünüzden yükselmiştir.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Atıcı.

Sayın Baluken…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Evet, millet değerlendiriyor Hocam.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Dediğin doğru mu, yanlış mı?

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın hatip konuşması sırasında…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Baluken’i dinliyorum.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Millet onu da değerlendirir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

Buyurun Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Açık bir şekilde partimizi ırkçılıkla itham etmiştir.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika süre veriyorum.

Sataşmaya meydan vermeden ifade edelim lütfen.

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

12.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Konya Milletvekili Abdullah Ağralı’nın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bu kadar fazla yalan yanlış bilgi aktarılınca hangisine cevap vereceğimizi bilmiyoruz. Önce, bu sağlık hizmetleriyle ilgili, şu saat itibarıyla AKP’nin yaptığı sağlık hizmetini söyleyeyim: Şu anda, birkaç saat önce, Cizre’de SES Şube Başkanı Abdülaziz Yural AKP’nin talimat verdiği kolluk güçleri tarafından alçakça katledilmiştir. Bunu biliyor musun? Bir yaralıya müdahale etmek için çıkan bir sağlıkçıyı katleden bir Hükûmetin pratiğini gelip burada “Sağlık sisteminde bunlar oldu.” diye sunmayın bize!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ambulanslara kim ateş ediyor, ambulanslara?

İDRİS BALUKEN (Devamla) – O sağlık emekçisinin yaşam hakkını bile gasbeden bir sistemi siz getirdiniz bu topraklara.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Onu biliyor, biliyor!

İDRİS BALUKEN          (Devamla) - Sizin bir hekim olarak…

ABDULLAH AĞRALI (Konya) – Bir hekim olarak, evet, konuşurum. Sağlık çalışanlarını çağırıp “Hasta var” deyip ambulanslara roket atanlara…

İDRİS BALUKEN          (Devamla) - O önergede bulunan bilgilerin tamamı doğrudur, senin verdiğin bilgilerin tamamı çarpıtmadır.

Burada Hakkâri adına konuşurken öyle, gelip hamasi söylemler, nutuklar atmak kolay.

ABDULLAH AĞRALI (Konya) – Nereden biliyorsunuz?

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Koruma ordusu olmadan git bakalım, Hakkâri’de Hakkâri halkıyla konuş bakayım.

ABDULLAH AĞRALI (Konya) – Hakkâri’den geliyorum.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Hakkâri halkı sana söylesin orada neler olduğunu. Sen Şırnak’ı, Hakkâri’yi, Cizre’yi, Sur’u…

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Kendi konuşmanızı yapsanıza, başkasının konuşmasını niye…

İDRİS BALUKEN (Devamla) - …Nusaybin’i açık bir cezaevine çevirip sonra da mezarlığa çeviren bir Hükûmetin mensup olduğu bir siyasi parti grubunun milletvekili olarak konuşuyorsun. İnsan konuşurken bile biraz utanır, utanır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OKTAY ÇANAK (Ordu) – Aynen, aynen!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen kendine bak ya!

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Diğer taraftan, o kürdistan hayaline gelince; kürdistan, öyle bir hayal falan değil.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – Kürdistan diye bir yer yok, bunu öğrenin!

BAŞKAN – Sayın Baluken…

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Kürdistan, tarihsel, sosyal, coğrafik, sosyal bir realitedir. Selçuklu’dan, Osmanlı’dan bu Millet Meclisinin tutanaklarına kadar Orta Doğu’nun kalbinde olan kanayan bir yaradır. Biz o yarayı durdurmaya, kürdistanın statüsünü Kürt halkıyla buluşturmaya kararlıyız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – O yarayı açan sizsiniz!

BAŞKAN – Sayın Turan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, az önceki hatip “Sizin güvenlik güçleriniz” diyerek ifade ettiler; düzeltmek istiyorum o yüzden.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Kimin güvenlik gücü?

BAŞKAN – Buyurun efendim.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İki dakika süre veriyorum.

Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim Sayın Turan.

13.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; dün yarım kalan kanunun bugün yasalaşması için sabırla, alttan alarak, sükûnetle, suhuletle süreci götürmeye çalışıyoruz. Ancak söz söylemekten başka, iftira atmaktan başka, hakaretten başka hiçbir sözü olmayanların nasıl bir tiyatro içerisinde olduğunu da görüyoruz ibretle.

Bakınız değerli arkadaşlar, az önceki hatibin ifade ettiği, “Sizin güvenlik güçleriniz” diye ifade ettiği AK PARTİ’nin değil devletin askeridir, polisidir ve daha ötesi o asker, o polis bu millet adına güneydoğuda, doğuda terörle mücadele etmektedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Evet, terörle mücadele ediyor aslanlarımız.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Her terörle ilgili bir laf atıldığında aynı adresin cevap vermesi de ayrı ibretliktir. PKK diyoruz, cevap veriyorsunuz, sorun var diyoruz, cevap veriyorsunuz. Karar vereceksiniz; ya bu milletin partisi olacaksınız ya Kandil’in. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Kes lan tıraşı, ahlaksız!

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Hadi oradan!

BÜLENT TURAN (Devamla) – Yeter, sabahtan beri aynı meseleyi, aynı olayı ısrarla, ısrarla gündeme getirmeyin!

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Bu kadar düzeyi düşürmeyin, ayıp!

BÜLENT TURAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu ülkenin Başbakanı randevu alacak, bunu sokak ağzıyla reddedeceksiniz.

AYHAN BİLGEN (Kars) – Bebek ölümlerinin Kandil’le ne ilgisi var ya?

BÜLENT TURAN (Devamla) – Bu ülkenin Başbakanı “Çözüm sürecinin altına bedenimi koyarım.” diyecek, “Baldıran zehri içerim.” diyecek; sizin bu süreç devam ederken kardeş olduğunuz insanlar, kanka olduğunuz insanlar gidecekler, sivilleri öldürecekler, evdeki polisi öldürecekler…

AYHAN BİLGEN (Kars) – Araştıralım, araştıralım; kim öldürüyor, orada çıksın ya.

BÜLENT TURAN (Devamla) – …marketteki askeri öldürecekler, utanmadan, sıkılmadan buraya gelip “sizin askeriniz” diyeceksiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Hayır arkadaş, bu millet, zaten dört ay içerisinde size bir kredi verip “Gelin, bu milletin partisi olun, gelin, bu milletin içerisinde iş yapın.” demesine rağmen, bu krediyi anlamadığınızdan dolayı öyle bir tokat vurdu ki, böyle giderseniz bir tokat daha gelecek ilk seçimlerde.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Baluken, sayın milletvekilleri, lütfen eleştirilerimizi yapalım ama şahsiyetle uğraşmayalım.

Buyurun Sayın Baluken.

14.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Önce şu kafa kesme meselesine bir açıklık getireyim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ne meselesi?

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Kafa kesme. En son IŞİD Kürt halkının kafasını kesiyordu, IŞİD’in sonunun ne olduğunu gördünüz değil mi?

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – PKK ne yapıyor Sayın Vekil, PKK!

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Bizi tehditle, IŞİD yöntemleriyle diz çöktüreceğinizi sanıyorsanız siz karşımızda diz çökersiniz. Biz diz çökerek yaşamaktansa ayakta ölmeyi yeğlemiş bir siyasi mücadeleyiz.

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Siz kimsiniz? Siz nerede yaşıyorsunuz?

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Biz yaşamayı uğrunda ölecek kadar seven bir mücadelenin ardılıyız; direnmeyi yaşamak, yaşamayı direnmek olarak gören bir siyasi partiyiz. Tehditlerinize asla pabuç bırakacak değiliz.

ORHAN KIRCALI (Samsun) – Açık söyle, açık; açık açık söyle, PKK de, PKK de!

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Diğer taraftan, burada, yaptığınız katliamları meşrulaştırmak için gelip “terörle mücadele” falan demeyin.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Dünya söylüyor orada terörle mücadele olduğunu.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – 70 yaşındaki ana, 3 aylık bebek, demin bahsettiğim sağlık emekçisini katletmek insanlığa karşı suçtur ve o suçun hesabını vereceksiniz.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – Diyarbakır’daki doktoru katletmek de suçtur. Diyarbakır’daki doktoru katletmek ne oldu peki?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Öyle bir şey yok.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bizim pozisyonumuzu, konumumuzu, merak ediyorsanız; bizim icazetimizi, muhataplığımızı merak ediyorsanız Dolmabahçe mutabakatındaki o resme bakın. Diplomasiyi, siyaseti bilmiyorsanız onu size öğretecek değiliz. Biz, Kürt halkının muhatapları olarak, ezilen Türkiye halklarının muhatapları olarak Dolmabahçe mutabakatının fotoğrafında Hükûmetle oturmuş bir siyasi partiyiz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Kürt halkının muhatapları değilsiniz.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Muhataplığımızı halktan alırız ancak muhataplığımızı sonlandırma hakkı ve yetkisi de sadece halkımızdadır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Millete ait, evet.

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – PKK’dan emir alanların halktan bahsetmeye hakkı yok.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - O yüzden, buraya gelip bize öyle muhataplıkla ilgili çerçeve belirtmeye, sınır belirtmeye gerek yok. Her gün insanlığa karşı suç işliyorsunuz.

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Millet biliyor.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Ant olsun ki bu suçların hepsinin hesabını tek tek hepinizden soracağız. Yargı önünde, adalet önünde hepsinin hesabını vereceksiniz, hepsini soracağız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

ORHAN KIRCALI (Samsun) – Tehdit mi ediyorsun?

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – PKK’nın emrinden çıkamayan sizsiniz.

BAŞKAN – Sayın Baluken, lütfen…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Yüz binler bu tarafa nasıl geliyor, bunun hesabını verin.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Turan...

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Usul ekonomisi açısından söz almayacağım ancak… (AK PARTİ ve HDP sıralarından karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, Sayın Turan’ı dinliyorum.

Buyurun Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın hatibin grubumuza dönerek tehditvari bir şekilde “hesap vereceksiniz” demesinden hiç çekinmediğimizi, hiç korkmadığımızı ifade etmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bravo! Millete hesap veririz, millete; merak etmeyin!

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, “Adalet önünde, yargı önünde, tarih önünde hesap vereceksiniz.” dedim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Özel, artık bu işi bitirelim lütfen.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tabii.

Bu tartışmadan önce ve bu sert açıklamalardan önce Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz alan sayın hatip benim konuşmamdaki bazı rakamlara birtakım çarpıtmalarla karşı çıktı, o konuda cevap hakkımı kullanmak istiyorum, İç Tüzük’e göre.

BAŞKAN – Sayın Özel, ona cevap veremiyoruz şu an çünkü ara verildi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, vermediniz, şimdi, ne arası efendim.

BAŞKAN – Ne söyledi?

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Yeni efendim, şimdi…

BAŞKAN - Bir dakika, bir dakika… Ne söyledi?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Halkların Demokratik Partisi Grup önerisi üzerinde söz almıştım. Bu konuşmamdan sonra Adalet ve Kalkınma Partisinden sayın konuşmacı çıktı, benim verdiğim rakamların hatalı olduğuyla ilgili birtakım sözler söyledi ve yanıltma olduğunu söyledi.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – Öyle bir şey demedi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O andan sonra da ara vermedik, cevap hakkımı talep ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özel, tamam, ben tutanakları istetip bakacağım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır! Böyle bir şey yapmanıza izin vermeyeceğim.

BAŞKAN – Bir dakika, Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Her isteyene söz verip Cumhuriyet Halk Partisine bunu yapamazsınız.

BAŞKAN – Bir saniye, bir saniye, Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoldan geçen Bakanı kürsüye davet ettiniz.

BAŞKAN – Sayın Özel, lütfen, öyle adaletsiz bir tutumum yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Böyle bir şey olur mu Sayın Başkan? Yoldan geçene söz veriyorsunuz.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – İki dakika verin, konuşsun.

BAŞKAN – Siz de haksızlık yapmayın, haksızlık yapmayın. Bakın, haksızlık yapmayın.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Atalay’a zorla söz verdiniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bunu kabul etmemiz mümkün değil.

BAŞKAN – O konuşmanın üzerinde nice konuşmalar oldu. Bakın, ben size söz vermeyeceğim demedim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben sadece Sayın Grup…

BAŞKAN – Sayın Ağralı’nın konuşmasından ben bunu hatırlamıyorum, olabilir, dikkatimi çekmemiş olabilir ama varsa tutanaklarda, ara vermeden söz vereceğim size; tamam, söz vereceğim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu doğru değil, bu yaptığınız doğru değil. Ben Grup Başkan Vekiliyim. İki grup başkan vekiline saygımdan, o konuşmadan sonra söz talep etmedim.

BAŞKAN - Sayın Özel, lütfen…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Siz sadece…

BAŞKAN – İstirham ediyorum.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Adaletsizlik yapıyorsunuz, adaletsizlik yapıyorsunuz.

BAŞKAN – Bakın, hayır, ben…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır… Bir grup başkan vekiline, sadece ve sadece diğer grup başkan vekillerine duyduğu saygıdan dolayı…

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – Hayır ama yani gerekçeniz ne?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …söz talebinde geriye kaldı diye bu haksızlığı yapamazsınız. Bunu Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna saygısızlık kabul ederiz. Sayın Başkan, hiç yakışmaz, lütfen yapmayın.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Özel, Sayın Başkan, bir dakika… Yakışmaz, doğru söylüyorsunuz.

Sayın Özel, bakın, bu dönem…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bakın…

BAŞKAN – Bir saniye, ben konuşayım. Hep siz konuşuyorsunuz, Allah aşkına!

Meclisi yöneten bir Başkan Vekili olarak biraz da benim konuşmama müsaade ederseniz memnun olurum.

Bakın, değerli arkadaşlar, ilk günden bugüne, bu yasama yılında, bu yasama döneminde şu koltuğa oturduğumdan beri mümkün mertebe grup başkan vekillerini hiç kısmadan, adil bir şekilde, iktidar muhalefet ayrımı yapmadan, hiç kimsenin söz hakkını gasbetmeden ama öbür taraftan da milletin beklentilerine uygun olarak bu Meclisin çalışmalarını verimli bir şekilde yürütmesi adına bir yönetim sergilemeye çalıştım. Hiç kimseye de haksızlık yapmadım, size de yapmam, bundan sonraki süreçte de yapmayız. Orada da oturduk, sizin meramınızı da biliyorum, anlıyorum, grubunuzun da durumunu, psikolojisini biliyorum, bütün gruplar için bunu diyorum. Bütün gruplar için diyorum, tüm gruplar için diyorum bunu.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Ne varmış psikolojimizde?

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Bu ne demek ya?

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

Biz bu noktada grup başkan vekillerine her daim söz verdik, yine söz veririz ama bunu yaparken de bu işin de bir usulünün olması gerektiğini ifade ediyorum. Ben bir usulsüzlük yaparak, bir haksızlık yaparak hak doğuralım demiyorum. Haksa sonuna kadar açık ama lütfen, haksızlıktan da hiçbir haksızlıktan da hak doğmaz, usulsüzlükten usul geliştirmeyelim. Dolayısıyla, siz onu iddia ediyorsanız… Ama ben bir kereye mahsus olarak sataşmadan gene size söz veririm, sizin sözünüze istinaden güvenerek veririm.

Ama lütfen değerli arkadaşlar, grup başkan vekili arkadaşlarımız, beraber orada çalıştık birçoğunuzla. Burada orayı da anlıyorum ama burayı da anlamanız lazım. Bu milleti de hepimizin anlaması lazım, bu Meclisin de çalışması lazım, Meclisin gündemine geçmesi lazım. Bir saatte çıkacak kanunda daha kanuna geçemedik.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Meclisin gündemidir bu konuşulan şeyler. Sayın Başkan, bu konuşulan şeyler Meclisin gündemidir. Ne demek? Meclisin gündemi AKP’nin gündemi değil, öyle şey mi olur ya!

BAŞKAN - Ben tekrardan, Meclisin çalışma esaslarına uygun bir şekilde, hepimizin riayet etmesi hassasiyetiyle iki dakikalık size sataşmadan söz veriyorum.

Teşekkür ediyorum.

Lütfen yeni bir sataşmaya da meydan vermeyelim.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

15.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Konya Milletvekili Abdullah Ağralı’nın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan teşekkür ederim.

Doğrusunu sonda yaptınız, bunu baştan yapsaydınız zaten boşu boşuna bu kadar zaman da kaybetmezdik.

BAŞKAN – En doğrusunu yaparım Sayın Özel, siz de bunu çok iyi bilirsiniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Şimdi, benim Cumhuriyet Halk Partisinin Grup Başkan Vekili olarak buradaki tavrımız, tarzımız… 2 grup başkan vekili sırayla ayağa kalkıp söz talep ediyorken aslında hakkın bizde olduğu hâlde daha ağır bir sataşma durumu olduğu için -benimki bilgiyi düzeltme- ona saygılı davrandık. Ondan sonra, buna itibar etmemek, tutanağa bakmak falan incitici olur. Yapmış olduğunuz uygulamayı, “bir sefere mahsus” kısmını şöyle algılıyorum: “Bir sefere mahsus olmak üzere, Sayın Grup Başkan Vekili söz talep ettiğinde tutanak talep etme gibi incitici bir davranışta bulundum, bir daha olmayacak.” diyorsunuz diye algılıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ben ne dediğimi çok iyi biliyorum Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bundan sonraki kısım şununla ilgili: Salon biraz boştu demin, şimdi bütün arkadaşlar hemen hemen burada. Oylama olacak. Burada sert tartışmalar oluyor. Bu tartışmalarda hangi tarafta olduğunuzu oylamayacağız. Oylayacağımız şu: Hakkâri’de son üç ayda 300 tane anne düşük yapmış. Normal rakamlar o da olsa bu da olsa bunun 8 katı ve 35 bebek öleceğine ortalamada 300 bebek ölmüş yani 265 günahsız bebek daha doğmadan hayatlarını kaybetmiştir.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Rakamları nereden aldınız?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Şimdi, burada oturacağız, bir komisyon kuracağız, eğer “evet” derseniz; 10 tane sizden milletvekili olacak, 4 bizden, 2 HDP’den, 1 MHP’den, çoğunluk sizde. Sağ olun, hiç başkanlık divanını da paylaşmıyorsunuz; başkan sizden olacak, ikinci başkan, sözcü… Gidilecek bakılacak bu rakamlar doğru mu değil mi, bu ölümler oluyorsa niye oluyor, nasıl engel olunabilir; bu sabilerin, bu günahsızların, bu cennetliklerin ölümüne nasıl mani olabiliriz. Elinizi vicdanınıza koyun. Bu oylama özerklik oylaması falan değil; bu oylama “Bebekler ölüyor, ölsün mü ölmesin mi?” oylaması.

Takdirlerinize sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hayır, hayır, öyle değil.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bütün bebekler yaşasın!

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, 9/12/2015 tarihinde Hakkâri Milletvekili Selma Irmak ve arkadaşları tarafından, Hakkâri ilinde son üç aylık dönemde gebe kadınlarda yaşanan düşük ve düşük tehlikesi vakalarındaki artışın nedenlerinin tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, Genel Kurulun 30 Aralık 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Konya Milletvekili Halil Etyemez ile 13 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Konya Milletvekili Halil Etyemez ile 13 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/272) (S. Sayısı: 12) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Geçen birleşimde ikinci bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştı.

Şimdi ikinci bölüm üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştirilecektir.

Sayın milletvekilleri, sisteme soru girilmediğine göre…

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Dünden var Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun efendim?

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Dünden girilen soru listesi var efendim.

BAŞKAN – Şimdi, efendim, dünden sisteme giren arkadaşlarımıza öncelik vereceğiz. Bu milletvekillerinden sisteme girenler: Sayın Kuşoğlu, Sayın Şimşek, Sayın Haberal, Sayın Atıcı, Sayın Tanal, Sayın Yüksel, Sayın Karabıyık.

Evet, soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Sayın Şimşek…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanıma buradan sormak istiyorum, aslında Maliye Bakanına soracağımız bir soruydu ama şu anda o yok, Adalet Bakanımıza soruyorum: Özellikle, ÖGS ve HGS’lerle ilgili, gittiğimiz yerlerde vatandaşlardan çok büyük şikâyetler alıyoruz. İnsanlara belgeleri olmasına rağmen çok büyük cezalar geliyor, taksicilere, kamyonculara. 20-25 milyarlık cezalardan bahsediliyor. Hükûmetin bununla ilgili… Ya bu cihazların sistemi artık çökmüşse yeni bir sistem kurulup belgesi olan insanlara ÖGS ve HGS’yle ilgili Karayollarından ceza gönderilmemesi ya da bu gönderilen cezaların makul bir şekle çekilip insanların bu beladan kurtarılması gerektiğine inanıyorum. Alakası olmayan köydeki traktöre bile otobanda HGS cezası kesilmiş, gönderilmiş. Bunların araştırılmasını istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Şimşek.

Sayın Haberal…

ERKAN HABERAL (Ankara) – Teşekkür ederim.

İki yıllık meslek yüksekokulu mezunu bazı meslek grubuna mensup olanların göreve başlama derecesi 9’uncu derecenin 2’nci kademesi olarak gerçekleştirilmesine rağmen, astsubay meslek yüksekokulu mezunlarının hâlen 9’uncu derecenin 1’inci kademesinden göreve başlatılması mağduriyete neden olan adaletsiz bir durumdur. Bu sorunun çözümü için Hükûmetiniz bir düzenleme yapmayı düşünmekte midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Pendik ve Tuzla ilçelerimizde bulunan büyükşehir belediyesinin otobüs duraklarında, kışın vatandaşımızın yağmurdan korunması için duraklar kapalı alan değil ve duraklarda aynı zamanda oturacak banklar da olmadığı için hem yaşlılarımız hem hamile kadınlarımız, aynı zamanda hastalarımız gerçekten oturacak yer bulamıyor, mağdur.

İkincisi, Şanlıurfa ili Eyyübiye ilçesinde Yağmurlu Köyü, Bardacık, Yukarı Yazıcı, Aşağı Yazıcı, Çaylı köyü ve Demirkapı köylerinin elektrikleri kesik, vatandaş bu konuda mağdur. Bana mesajlar atıyor. Sizden rica ediyorum bu Şanlıurfa’nın köylerinin elektriklerini kesmeyin. Bunlardan oy alıyorsunuz diye insanları mağdur etmeyin ve burada bakanlara, tüm Urfa milletvekillerine sesleniyorum: Bu Urfa’nın hakkını, hukukunu savunun Sayın Bakanım.

BAŞKAN – Sayın Yüksel’e söz veriyoruz.

Sayın Yüksel…

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Hükûmetin yanlış Suriye politikası sonucu Suriyeli mültecilerin memleketimizi ne hâle düşürdüğü malumunuzdur. Son olarak, Eskişehir’de 9’u çocuk olmak üzere 13 Suriye vatandaşı bir evde karbonmonoksit gazından zehirlenerek vefat etmişlerdir. Türkiye'de ucuz iş gücü olarak kullanılan ve gerçekten bizim gençlerimizin de elinden işini alan Suriyelilerle ilgili akılcı, gerçekçi, vicdani bir çözüm öneriniz var mıdır efendim?

BAŞKAN – Sayın Atıcı, buyurun.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Mersin’de 2015 yılının ilk on ayında tahakkuk eden vergi miktarı 8 milyardan fazla. Türkiye'de 6’ncı sırada. Aynı dönemde yaklaşık 7 milyar tahsilat yapılıyor, yine Türkiye'de 6’ncı sırada. Mersin’de kamu yatırımı ne kadar diye baktığımızda 2014 yılında sadece 422 milyon TL ve 22’nci sırada. Yani 6’ncı sırada vergi ödüyor, 22’nci sırada hizmet alıyor. 2015 yılındaki yatırımlar da yine aynı. Mersin’in bu kadersizliği neden? Mersin’e yatırımları kim engelliyor? Mersin’e gelen bakanlar bol keseden vaatlerde bulunuyorlar, bu vaatler yerine gelmeyince Maliye Bakanını suçluyorlar. Allah aşkına, Mersin’e yatırımı kim engelliyor ya da gelen bakanlar yalan mı söylüyor?

BAŞKAN – Sayın Bektaşoğlu…

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından 17 Aralık 2015 tarihinde açıklanan 2016 Yılı Acil Eylem Planı’nda “Bir hafta içinde yapılacaklar” bölümünde esnaflar için 30 bin TL faizsiz kredi desteği uygulanmasına başlanması öngörülmektedir. Medyada geniş yer bulmuş olan bu “Esnafa can suyu, esnafa müjde, esnafı kurtaracak kredi” gibi başlıklarla haber olmuştur. Ancak uygulamadaki durum hiç de Başbakanımızın dediği gibi, gazetelerin yazdığı gibi değildir çünkü krediden yararlanma koşullarına göre başvuruda bulunacak esnaflardan vergi, kredi, stopaj gibi borçları bulunmama, hakkında icra takibi başlatılmamış olma, bir yıl içinde bankalardan ve KOSGEB’den kredi kullanılmamış olma şartı aranmaktadır. Dolayısıyla esnafımızın başvuruları bu koşullara uymadıkları gerekçesiyle reddedilmektedir. Bu konuyu dikkatinize sunmak istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yurdakul…

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce konuşmacılarımızın da ifade ettiği gibi yanlış bir anlaşılma olmuştu. Biraz önce milletvekilimiz de düzeltmeye gayret gösterdi ama bebek ölüm hızları, 2002 yılından itibaren, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sosyoekonomik gelişmeler çerçevesinde belli bir düşüş gösterdi. Hatta 2013 yılında Sağlık Bakanlığı verilerine göre Türkiye’nin ortalaması binde 7,8; Kilis’te örneğin binde 25,1 ama 2013 tarihinden itibaren ilk defa tüm dünyada olmak üzere bebek ölüm hızları artış gösterdi ve bu artışı, Sayın Sağlık Bakanı verileri vermemekte, saklamakta. Buradan Sağlık Bakanının bu bebek ölüm hızlarının yeni verilerini açıklamasını ve bu bölgeler arasındaki, iller arasındaki farklılığın nedenlerini vatandaşlarımıza açıklamasını ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yalım…

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Başkanım.

Uşak’ta 256 tane köyümüz var, birçok köy muhtarımızın ve de köylümüzün isteği üzerine, Sayın Bakanım, muhtarlarımızın, bir defaya mahsus, köylerdeki konutların, evlerin, il özel idaresi tarafından planlandırılıp ve projelendirilip ruhsat verilmesi yönünde istekleri vardır. Bu konuda muhtarlarımızın isteği doğrultusunda gerekenin yapılmasını rica ederim

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi soruları cevaplandırmak üzere Hükûmet adına Başbakan Yardımcısı Sayın Numan Kurtulmuş’a söz veriyorum.

Buyurun Sayın Kurtulmuş.

LALE KARABIYIK (Bursa) – Sayın Başkan, benim de sorum vardı.

BAŞKAN – Sisteme girilmemiş Sayın Karabıyık. Bir de, zaten cevap süresi de geldi. Vakit kalırsa size söz vereceğim Sayın Karabıyık.

Buyurun Sayın Bakan.

BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu soruların içerisinde OGS ve HGS’ye yüksek cezalarla ilgili yapılan soruyu… Bunu araştıracağız ne olduğunu. Biz size yazılı olarak sonradan bu konuyla ilgili gerekli bilgiyi veririz.

Aynı şekilde, Şanlıurfa’nın bazı köylerindeki elektrik kesilmesi… Bununla ilgili de hemen gerekli düzenlemeyi yapacağız. Neden kesildi, bunun gerekçeleri nelerdir, bunların üzerinde duracağız.

Eskişehir’deki Suriyeli vatandaşlarımızla ilgili, Suriyeli insanlarla ilgili gündeme getirilen konu, maalesef, çok sıkça gördüğümüz hazin tablolardan birisidir. 2011 yılından bu yana, Nisan 2011’den bu yana Türkiye’ye gelen sığınmacıların sayısı, bildiğiniz gibi, 2,5 milyon seviyesindedir.

Türkiye başından itibaren Suriye’deki drama sessiz ve seyirci kalmamıştır. Açık kapı politikası gereği, Suriye’de her kim Türkiye’den yardım istemişse, elini uzatmışsa, ister Kürt kökenli olsun ister Arap kökenli olsun ister Türkmen olsun ister Ezidi olsun ister Sünni olsun ister Alevi olsun ister gayrimüslim olsun her kim Türkiye’den yardım istemişse, Türkiye’ye sığınmak isteyen Suriyeli ve Iraklı insanlara kapımız açılmıştır.

Şimdiye kadar yaklaşık 8 milyar dolar Birleşmiş Milletler standartlarında… Bu da bazen yanlış anlaşılıyor. Türkiye'nin cebinden bu kadar para çıktı anlamında değil, yapılan hizmetin Birleşmiş Milletler standartlarına göre yaklaşık 8 milyar dolarlık bir maliyeti de Türkiye karşılamıştır.

Buna rağmen, sorunun fevkalade çok taraflı ve büyük bir sorun olduğunun farkındayız. Türkiye'nin tek başına çözebileceği bir sorun olmanın çok ötesine geçmiştir. Özellikle yaz aylarında, Türkiye'nin üzerinden Doğu Akdeniz göç yolunu kullanarak Avrupa’ya geçmek isteyen insanların oluşturduğu manzara dolasıyla da Suriyeli göçmenler sorunu, maalesef, uluslararası camianın yeni nazarıdikkatine gelmiştir. Dolayısıyla, Türkiye, artık bu mülteciler meselesini uluslararası platformlara taşımıştır. Bütün dünyanın bu konuda dikkatini her platformda çekmeye devam ediyoruz ama maalesef, Suriye’de Suriye halkının istediği onurlu bir barış sağlanmadan Suriye meselesinin kısa bir süre içerisinde çözülmesi de mümkün görünmüyor.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Sayın Bakanım… Çok özür dilerim, devam edin.

BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) - Uluslararası camia Suriye meselesinde başından itibaren Suriye’de nasıl sorunu çözeceğine ilişkin bir plana sahip olmadığı gibi, maalesef, mülteciler meselesinin de nasıl üstesinden gelinebileceğine dair ortak bir plana sahip değildi. Türkiye olarak üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye gayret ettik, bundan sonra da gayret ediyoruz. Bizim amacımız, Suriye’de Suriye halkının istediği kalıcı, onurlu bir barışın sağlanmasıdır.

Buyurun.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Sualim yanlış anlaşıldı herhâlde efendim. Bu bahsettiğiniz tespitlerden biz de haberdarız fakat şu anda Türkiye’de yaşayan Suriyeli insanların, gerek Türk halkı gerek kendileri için yaşam kalitesinin çok kötü olmasından kaynaklı olarak Hükûmetinizin ne gibi bir planı vardır bunları düzeltmek için? Sorum bu.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, siz tüm soruları cevaplandırırsanız, süre kalırsa tekrar dönüş yapabilirsiniz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) – Bunlarla ilgili, bakın, ben, geçen Hükûmet döneminde Suriye koordinasyonuyla ilgili çalışmaları yürütüyordum. İlgili bakanlıklarımız ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarımız, ilgili Başbakan Yardımcısının başkanlığında düzenli olarak toplanır. AFAD’tan Göç İdaresine kadar, Sağlık Bakanlığından Millî Eğitim Bakanlığına kadar entegre bir Suriye mültecileri politikasını Türkiye’de yürütmeye gayret ediyoruz ve bunu da sürekli olarak güncelliyoruz. Dolayısıyla bütün bakanlıklar üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeye çalışıyor, bütün kamu kurum ve kuruluşlarımız sorumluluklarını yerine getiriyor. Son derece disiplinli ve son derece bütünleşik bir Suriye politikasını uygulamaya gayret ediyoruz. Ancak takdir edersiniz ki mesele sadece Türkiye'nin tek başına çözebileceği bir sorun olmanın çok ötesine geçmiştir.

Yine “Mersin’le ilgili yatırımı kim engelliyor?” çarpıcı sorusu soruldu. Ben de bu konuyu bilmiyorum. Mersin’le ilgili olan konuyu konuşur, size bunların yazılı olarak cevabını veririz.

Sayın Haberal’ın kamuda astsubaylarla ilgili olarak sorduğu soru. İki yıllık yüksekokul mezunu polisler 10’uncu dereceden başlıyorlar, polisler ve astsubaylar 9’a 1’den başlıyorlar. Dün yapılan düzenlemeyle birlikte de astsubaylarımız da bundan sonra 9’a 1’den görevlerine başlamış olacaklar, bunu da arkadaşlarım bilgi notu olarak ilettiler.

Geri kalan sorular da yazılı olarak ilgili arkadaşlara cevaplandırılacaktır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Karabıyık, sisteme girmişsiniz.

Sayın Karabıyık’a söz veriyoruz.

Buyurun Sayın Karabıyık.

LALE KARABIYIK (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Enflasyon ile mücadele ve istikrar konusunda Merkez Bankasının ve Merkez Bankası araç bağımsızlığının önemini biliyoruz. Sayın Bakan, Merkez Bankasının bağımsız olduğunu düşünüyor musunuz? Tabii, bu soruya bir iktidar partisi bakanı olarak cevap vermeniz zor olabilir ama Merkez Bankasını eleştiren dünya kuruluşları, G20 gibi kurumların görüşleri acaba neden bu yönde?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) – Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, yasası gereği bağımsız bir kuruluştur, Hükûmetten bağımsızdır. Ancak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Türkiye'deki Hükûmetin genel olarak ortaya koymuş olduğu, Parlamentoda kabul edilen ekonomi politikalarıyla uyumlu bir şekilde, dünyanın her yerinde, bütün merkez bankalarının olduğu gibi uyumlu bir şekilde hareket eder.

Dolayasıyla, Türkiye’de Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının bağımsızlığı konusunda en ufak bir tereddüt yoktur. Bu bağımsızlık araçsal bağımsızlıktır. Araçsal bağımsızlık Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının tamamıyla Türkiye'deki ekonomi politikalarından uzak, azade olduğu anlamına gelmez. Merkez Bankası Yasası gereği de Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının temel sorumluluğu Türkiye’de fiyat istikrarını sağlamaktır. Bununla ilgili olarak bütün araçsal bağımsızlık kuralı içerisinde bütün araçlarını geliştirir, zaman zaman farklı araçlar kullandığına siz de şahit oldunuz. Zaman zaman faiz aralığı gibi yeni bir uygulama ortaya koyar, başka araçları kullanır. Dolayısıyla, bütün bu uygulamalarda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası bağımsızdır. Herhangi bir şekilde bağımsızlığında bir şüphe yoktur. Bunu başkasının raporları değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin uygulamaları ve yasaları belirler.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

Sayın Atıcı sisteme girmiş.

Sayın Atıcı’ya söz veriyoruz.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Mersin sizden lütuf istemiyor, Mersin Hükûmetten hakkını istiyor, diyor ki: “Ben 6’ncı sırada vergi ödüyorum. Üstelik de bu vergiyi tahakkuk da ediyorum, yine 6’ncı sırada tahakkuk ediyorum. Yani ben namusluyum. Hem tahakkuk ettiriyorum, üretiyorum hem de paramı topluyorum, devlete veriyorum. Devlet ne yapıyor? Yatırımı bana 22’nci sırada veriyor.” Sorun burada. Üstelik bu yaptığınız yatırımlar… Örneğin geçen yıl Mersin’e yapılan yatırımların kaynağı sizin TOKİ’ye verdiğiniz Tevfik Sırrı Gür Stadyumu’dur. Yani Mersin’in kendi malını alıyorsunuz, satıyorsunuz; sonra “Mersin’e yatırım yaptık.” diye Mersinlileri aldatıyorsunuz. Sorun büyüktür.

Biz sizden hakkımızı istiyoruz. Hükûmet hangi hükûmet olursa olsun Mersin layık olduğu hakkını sizden talep ediyor, etmeye devam edecek.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) – Sayın Atıcı, bir Mersin milletvekili olarak Mersin’in hakkını savunmanızı takdirle karşılıyorum ancak şu “Aldatıyorsunuz.” lafını da isterseniz bir zihnimizden çıkartalım. Siz de Mersin milletvekili olarak Mersin’in… Ben söylediğiniz konunun detayını bilmediğim için giremiyorum detayına. Ama Mersin milletvekilisiniz, bizler hangi ilden seçiliyor olursak olalım hepimiz Türkiye’nin milletvekiliyiz, Türkiye’nin bütün illerinin sorumluluğu üzerimizdedir.

Sizlerin eğer Mersin’le ilgili “Şu yatırımlar yapılırsa Mersin’e faydalı olur.” diye teklifleriniz varsa bu tekliflere her halükârda açık olduğumuzu bir kere daha ifade ediyorum. Nasıl Mersin’e yatırım yapmak sizin için, oranın, o yörenin, o ilin milletvekili olduğunuz için önemliyse bizim için de bu talebinizi dinlemek önemlidir. Kaldı ki Mersin’den de bir Başbakan Yardımcımız var. Beraber oturur, hep beraber Mersin’e daha iyi yatırım götürmek için gayret sarf ederiz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kurtulmuş.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Bir cümle.

Sayın Bakan, sadece vaatlerinizi yerine getirin, başka bir şey istemiyoruz.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Atıcı.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Başbakan Yardımcısı “billboard”lara yazdığı vaatleri yerine getirsin, başka hiçbir şey istemiyoruz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) – Eyvallah, uyarınız için teşekkür ederiz.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

7’nci madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinde yer alan “31/12/2016” ibaresinin “30/06/2016” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  İdris Baluken                                    Çağlar Demirel                                     Adem Geveri

                    Diyarbakır                                          Diyarbakır                                               Van

             Tuğba Hezer Öztürk                               Ertuğrul Kürkcü                                     Mizgin Irgat

                         Van                                                  İzmir                                                  Bitlis

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                     Ali Özcan                                        Tahsin Tarhan                                     Dursun Çiçek

                      İstanbul                                              Kocaeli                                              İstanbul

                  Kemal Zeybek                                      Haydar Akar                                        Aytuğ Atıcı

                      Samsun                                              Kocaeli                                               Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı.

Buyurun Sayın Atıcı, süreniz beş dakikadır. (CHP sıralarından alkışlar)

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 12 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi üzerindeki önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum. Harama el uzatmayan, uzatana da göz yummayan, haram için öğrencileri ve muhtaçları paravan yapmayan, istismar etmeyen herkesi de saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu maddeyle yani 7’nci maddeyle sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının, yükseköğrenim öğrencilerine burs vermesi amacıyla gerçek ve tüzel kişilerden şartlı bağış almasının devam etmesini istiyorsunuz. Bu süre 2015 yılının sonunda yani yarın sona erecekti. Siz diyorsunuz ki komisyonda “Bunu 2020 yılına kadar uzatalım.” Biz itiraz ediyoruz, diyoruz ki: “Burada pis kokular var, uzatmayalım.” Ve siz en nihayetinde bunu “Bir yıl bari uzatalım.” diyerek 2016’ya kadar uzatmak istiyorsunuz. Biz de önergemizde diyoruz ki bu madde kalksın. Niye kalksın, öğrenciye burs verilmesin mi? Tabii ki verilsin. Bütün öğrencilere hiçbir ayrım yapılmadan burs verilsin ama bu bursu devlet versin yani öğrencilerimizi namerde muhtaç etmesin. Ama eğer siz kalkıp öğrencilerin ve ailelerin, sizin yarattığınız yoksulluğu üzerinden onların ihtiyaçlarını istismar ederek, hele hele bazı vakıfların arkasındaki rüşvet döngüsünü de görmezden gelerek böyle bir teklife imza atmanız doğrusu şaşırtıcıdır dersem yalan söylemiş olurum; şaşırtıcı değildir, tam da sizin duruşunuza yakışan bir tavırdır.

Benzer uygulamayı yurtlar için de yaptınız. Bilerek ve isteyerek yurt yapmayarak öğrencilerimizi namerde muhtaç ettiniz. Eğer siz, öğrencilerimizin sadece beşte 1’inin yurt ihtiyacını karşılıyor iseniz âcizsiniz. Eğer “Âciz değiliz kardeşim, biz bu kadar inşaat yapıyoruz TOKİ’yle, biz güçlüyüz.” diyorsanız, o zaman öğrencilerin yüzde 80’inin yurt ihtiyacını karşılamadığınız için suçlusunuz. Bilerek, isteyerek taammüden bu suçu işliyorsunuz.

Eğer dönüp de siz -daha dün bu kürsüde konuşan AKP’li hatibin sözleriyle- 2013-2014 eğitim öğretim yılında 2,6 milyon öğrencinin 1 milyon 350 binine yani yarısına burs ve kredi verebilmiş iseniz, kredi geri ödemeli olduğu için burs sayısı sadece 353 bin kişi ise, siz bu işi bilerek, isteyerek yapmıyorsunuz demektir. “Ben güçsüzüm, ben zayıfım.” diyorsanız, buyurun, Hükûmeti derhâl devredin. “Hayır, ben güçlüyüm.” diyorsanız, çıkın, bu öğrencilerin burs ve yurt sorunlarını çözün ama siz bu işi vakıflara veriyorsunuz. Diyorsunuz ki: “Vakıflara beleş paralar gelsin, örneğin TÜRGEV’e gelsin bu paralar.” Eğer bir tek havaleyle TÜRGEV’e 100 milyon dolar para gelmiş ve TÜRGEV bunun sadece 10 milyon TL’sini harcamış ise bu işin arkasında bir problem vardır. Ve siz bu para akışının devamını sağlıyorsunuz. İşin daha da kötüsü şudur: Bakın, hiç kimse size, TÜRGEV’e bu parayı bedava vermez. Bakın, bağışçı, bağışın ardından, İstanbul’da imar planını aldı mı almadı mı, imar iznini aldı mı almadı mı? Bağışı 26 Nisan 2012 tarihinde yapıyor. Bağışçının imar izni başvurusu bir ay sonra, mayısta, imar izni kabulü bir ay sonra haziranda; parayı veriyor, İstanbul’da imar iznini alıyor.

ORHAN KIRCALI (Samsun) – Nereden çıkardın öyle bir sonucu?

AYTUĞ ATICI (Devamla) – Benzer şekilde, milletin anasına küfreden adamlar bu şirkete -şirket demem ağzımdan çıktı, Allah söyletti- bu vakfa geliyor, pek çok bağışta bulunuyor ve milletin anasına küfrederken önündeki bütün engeller kalkıyor. İşte biz diyoruz ki: Vakıfları bu kirli, bu ahlaksız, bu namussuz ilişkilerden kurtaralım. Devletimiz büyüktür, AKP’ye rağmen büyüktür. Sizin yok etme, mahvetme, küçültme çabalarınıza rağmen Türkiye Cumhuriyeti devleti büyüktür ve öğrencilerine sahip çıkar, size rağmen çıkacaktır.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ya, belediye burslarını kim iptal ettirdi? Öğrencilere verilen bursları kim iptal ettirdi?

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Ne konuşuyorsun ya! Sana cevap bile vermem.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – CHP iptal ettirdi. Verme. Kim iptal ettirdi?

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Adam bile değilsin.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen değilsin adam.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinde yer alan “31/12/2016” ibaresinin “30/06/2016” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Ertuğrul Kürkcü (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü.

Buyurun Sayın Kürkcü.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; benden önce konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Aytuğ Atıcı’ya benzer gerekçelerle bu değişikliğin yapılmasını önereceğim. Tekrardan kaçınmak için onun dediklerinden biraz daha başka bir yerde belki kurabilirim söylemi.

Birincisi: Sık sık ortaya çıkan zamana ilişkin bütün bu değişiklik tasarıları esasen bir temel kanundan yoksun oluşumuzla yakından ilgilidir. Hükûmetin o gün aklında, gündeminde, kendi portföyünde olan bütün meseleleri, birbiriyle hiçbir şekilde irtibatlandırılamayacak konu ve hususları tek bir torbaya doldurarak bunlardan bir kanun çıkarma alışkanlığının bir parçasıdır. Bu yüzden de kanunların hepsi birbiriyle bağlantısız, kanun maddelerinin hepsi temel kanundan uzak bir biçimde değiştirildiği için durmaksızın temel sorunlarla karşı karşıya kaldığında değişiklik önerileri karşımıza geliyor. Bu keyfî bir biçimde toplumu yönetme, bürokrasinin ve Hükûmetin ihtiyaçlarına bağlı olarak Meclisi çalıştırma alışkanlığının bir sonucu. Ortaya konulan gerekçe, tarihin ileriye alınması gerekçesi anlaşılabilir değil, herhangi bir esasa da bağlanmış değil. Bizim bunun altı ay geriye doğru çekilmesine dair yaptığımız öneri de çalışmalarını belli bir tarihe göre planlamış olanların mağdur edilmeden bu işin içerisinden çıkılmasına yardımcı olmak ama esasen bu duruma karşı çıkmakla ilgilidir.

İkinci mesele: Bu -Aytuğ Atıcı arkadaşımızın söylediği gibi- parasız eğitim ve parasız sağlık, esasen temel anayasal yönelişin etrafından dolaşan bir kanun olduğu için temelden kadük olması gerekir. Türkiye Cumhuriyeti bir sosyal hukuk devleti ise öğrencilerin burslarını, öğrenim ihtiyaçlarını, yurt ve okul giderlerini doğrudan doğruya devlet bütçesinden karşılayacaktır. Kendi yükümlülüklerini, sosyal yükümlülüklerini zenginlere, şahıslara devrederek eğitim sürecini özelleştirme, eğitimin üzerinde sermayenin ve mülk sahibi sınıfların damgasını vurabilmek bakımından son derece güçlü bir aparat olan sosyal dayanışma vakıflarına böylesine büyük ayrıcalıklar sağlanması esasen sosyal devlet meselesiyle doğrudan doğruya karşı karşıyadır. Bu nedenle de kesinlikle sermayenin sultası, çıkar gruplarının eğitim üzerindeki tasarrufu ve devletin yurttaşlarına karşı görevlerinin sermayeye devredilmesi, böylelikle kamusal alanın piyasalaştırılması işine son verilmesi gerekir. Partimiz buna temelden karşıdır.

Bu vesileyle, aslında kamusal alanda son derece güçlü bir duruş gösteren üniversitelerin ve eğitim kurumlarının da bu tasarı sahiplerince hedef alınması son derece manidardır. Orta Doğu Teknik Üniversitesi günlerdir baskı altında, günlerdir saldırı altında. Bir kamu üniversitesi bir zengin kulübü gibi topluma tanıtılmak istenirken, zenginlerin, üniversiteleri kendi kulüpleri hâline getirmesi teşvik ediliyor. Bu nasıl bir paradokstur?

Din ve ibadet özgürlüğünün ayaklar altına alındığı söyleniyor. Bunun kocaman bir yalan, Kabataş yalanı kadar kocaman bir yalan, Dolmabahçe Camisi’ndeki Gezi döneminde ortaya atılan yalanlar kadar kocaman bir yalan olduğu, bizzat darbedildiği söylenilen öğrenci tarafından yalanlandığı hâlde hâlâ ısıtılıp temcit pilavı gibi ortaya konuyor.

Bakın, ben size söyleyeyim: Ben Orta Doğu Teknik Üniversitesinin eski bir öğrencisiyim. Orta Doğu Teknik Üniversitesinde, aslında üniversiteyi yönetenler hiçbir şekilde öğrencileri ideolojik olarak yönlendirmeye çalışmazlar, hatta ideolojik olarak yönlenmelerini önlemeye çalışırlar fakat üniversitenin bir geleneği vardır; orada düşünceler üzerine herhangi bir baskı kurulmaz, dersler ideolojik doktrin alanları değildir. O yüzden, zihinleri serbest kalan öğrenciler, ister istemez, onurlu ve zeki insanlar oldukları için, doğru olanı yani demokratik olanı, devrimci olanı, muhalif olanı seçerler.

Bu üniversiteden kurtulmak istiyorsanız yapacağınız şey, burayı bir askerî kışlaya çevirmektir; yoksa Orta Doğu Teknik Üniversitesi bu geleneği ister istemez sürdürecektir. Bu okulun öğrencisi olmakla da gurur duyduğumu söylemek istiyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

8’inci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinde yer alan “15.330” rakamlarının “16.000” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              İsmail Faruk Aksu                                   Erkan Akçay                                        Zihni Açba

                      İstanbul                                              Manisa                                              Sakarya

                  Erkan Haberal                                      Baki Şimşek                                        Ruhi Ersoy

                       Ankara                                               Mersin                                             Osmaniye

BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim, eğer talep yoksa da gerekçelerini okutacağım.

Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                   Murat Bakan                                     Bülent Kuşoğlu                                    Lale Karabıyık

                        İzmir                                                Ankara                                                Bursa                                     Mehmet Bekaroğlu                                   Seyit Torun                                      Kadim Durmaz

                      İstanbul                                                Ordu                                                 Tokat                                           Faik Öztrak                                                                                                                                                          Tekirdağ

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                  İdris Baluken                                    Çağlar Demirel                                     Mithat Sancar

                    Diyarbakır                                          Diyarbakır                                            Mardin

                  Adem Geveri                                 Tuğba Hezer Öztürk                                  Mizgin Irgat

                         Van                                                   Van                                                  Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen, Mardin Milletvekili Mithat Sancar.

Buyurun Sayın Sancar.

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, tabii, bu kanunda er ve erbaşların ücretlerinde düzeltme yapmanın gerekçesini gerçekten anlayamadım. Bu ihtiyaç nereden çıktı, neden şimdi çıktı, onu da anlamış değilim. Aklıma şöyle bir açıklama geliyor tabii, onu da sizlerle paylaşayım: Türkiye Cumhuriyeti’nin militarist politikalar tarihinde ne zaman bir güvenlikçi politika ekseni ya da patikası oluşursa, arka arkaya aynı refleksler gelir. Şimdi, bugünkü Hükûmetin de 7 Hazirandan sonra izlediği politikalar kendisini böyle bir güvenlikçi yola sokmuştur. Bu, bir parçası olarak düşünülebilir, arkasından başkaları da gelecektir.

Bakın, Roboski’de de aynı şey oldu, onu da konuşurken yine aynı tepkiler verildi. Bugün üstü örtülmek isteniyor, unutturulmak isteniyor. Daha önceki yönetimler zamanında da aynı şey yapıldı. Tabii, ben şunu merak ediyorum, vicdanlı bütün AK PARTİ’lilere de soruyu sormak istiyorum: Nasıl bu kadar rahat benimseyebildiniz daha önceki dönemin eleştirdiğiniz, eleştirdiğinizi söylediğiniz, benimsemediğinizi söylediğiniz politikalarını? O dönemlerde katliamlar yapıldığında bunları sizler açığa çıkarmayı da taahhüt ettiniz, o politikaları sürdürmeyeceğinizi de 2002’den itibaren bütün seçim bildirgelerinizde dile getirdiniz ama şimdi aynı şeyleri yapıyorsunuz.

Eğer geçmişteki bu ihlalleri aydınlatacak bir yöntem bulamazsanız, bulmazsanız, çatışmaların kaynağını kurutmanız da mümkün değildir. Yeniden barışmayı sağlamak, daha doğrusu, adil bir barışı, özgür bir birlikte yaşamı kurmanız da mümkün değildir. Roboski üzerinde bu kadar durmamızın nedeni budur. “Unutun gitsin” politikası, Türkiye’de militarist dönemle, yönetimle özdeşleşmiş bir anlayıştır. Unutulmuyor hiçbir şey.

Size bir filmden kısa bir replik aktarayım: “İyileşecek yaraları olduğu sürece geçmiş, bugün olarak kalır.” Eğer geçmişte açılmış bir yara varsa bunun failleri, nasıl gerçekleştiği, şartları ortaya çıkarılmazsa o insanlar ve o insanlarla kendini bir hisseden bütün insanlarda o yara açık kalır.

Çözüm süreci boyunca ben akil insanlar heyetindeyken de, akademisyen olarak da Hükûmete, doğrudan doğruya o zamanın Başbakanı Sayın Erdoğan’a, Sayın Davutoğlu’na bir hakikat komisyonu benzeri model oluşturalım, bunları aydınlatalım, gelin geçmişteki yaraları iyileştirerek adil bir barışı sağlam temeller üzerine oturtalım dedim. Pek çok başka gereklilik gibi, çözüm sürecinin başarıyla yürümesi için ihtiyaç duyulan pek çok başka kurum önerisi gibi bunu da maalesef reddettiler.

Şimdi, burada bizim söyleyebileceğimiz şey şudur: Askerî alanla ilgili düzenlemelerde öncelikle zorunlu askerliği kaldırmakla işe başlamak gerekiyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vicdani retle ilgili Türkiye’yi mahkûm ettiği pek çok kararı var. Vicdani ret hakkını tanımak gerekiyor, ondan sonra da ücretlerde gerekirse düzenlemeler yapılabilir, o zaman çok daha rahat bunları açıklayabilirsiniz ama şu an yaptığınız şey, bu militarist reflekslerin tekrarından başka bir şey değildir.

Yaralarla ilgili başlamışken yine yaralarla ilgili bir şiirle bitirmek isterim. Turgut Uyar’ın 1970’te yazdığı şiirdir. Gerçekten çok büyük uyarıdır bizlere de:

“Güllerin bedeninden dikenlerini teker teker koparırsan,

Dikenleri kopardığın yerler teker teker kanar.

Dikenleri kopardığın yerleri bir bahar filan sanırsan,

Kürdistan'da ve Muş-Tatvan yolunda bir yer kanar.”

Gelin, bu yaraları kapatacak çalışmaları hep birlikte yapalım.

Saygıyla selamlıyorum sizleri. (HDP sıralarından alkışlar)

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Biz kimseyi diken olarak görmüyoruz yalnız.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz isteyen, İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu.

Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Sancar “Bu düzenleme niye yapıldı, bilemiyorum.” dedi, ben açıklayayım değerli arkadaşlarım. Bu düzenlemeyle, uzman er ve erbaşların maaşları bugüne kadar asgari ücret üzerinden hesaplanırken şimdi memur katsayısına endeksleniyor. Sebebi ne biliyor musunuz arkadaşlar? Sebebi, hiyerarşi, TSK’daki hiyerarşi. Bu arkadaşlarımız asgari ücret arttığından dolayı bu aydan itibaren maaşları yüzde 30 artacak. Şimdi, bu, yüzde 30 artınca astsubayların maaşını geçecek değerli arkadaşlarım. O nedenle, uzman er ve erbaşların maaşı artmasın diye, hiyerarşi bozulmasın diye yapılıyor bu vicdansızlık. Niye vicdansızlık arkadaşlar?

Bakın, şehit haberleri geliyor. Kim bu şehit haberlerindekiler? Bakıyoruz, rütbelere bakıyoruz. Elbette şehitlerde rütbe ayrımı yapılamaz ama bakın uzman er, uzman erbaş, onbaşı; öyle değil mi arkadaşlar? Niye bu çocuklar sözleşmeli oldular? Niye bu çocuklar uzman er ve erbaş oldu değerli arkadaşlarım? Sesimi yükseltiyorum, heyecanlıyım onların adına. Niye oldular? Fakir oldukları için arkadaşlar. Elbette vatanlarını seviyorlar, elbette vatanları için ölüme gidiyorlar. Niye gidiyorlar? Siyaset bu meseleyi çözemediği için bu çocuklar ölüme gidiyorlar. Şimdi, bu siyaset, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu bürokrasinin şeyine uyarak, ordudaki saçma sapan hiyerarşi dediğimiz şeyin işine uyarak bu çocukların maaşını kesiyor. Bu, vicdansızlıktır. Bu, adaletsizliktir, ayıptır değerli arkadaşlarım.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ayıp! Ayıp!

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Bakın, bu çocuklara…

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – 3 kat artırıyoruz.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Hiyerarşi başka şekilde düzeltilemez miydi? Astsubayların maaşını artırsaydınız. Bu ölüme sürdüğünüz çocukların, genç insanların maaşını azaltmak için arkadan dolanarak bu oyunu kurmak bir devlete yakışır mı değerli arkadaşlarım? Bu, vicdansızlıktır. Gerçekten vicdansızlıktır, adaletsizliktir, ayıptır. Bu ayıp, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna yeter.

Kaldı ki son dakikaya kadar Komisyon Başkanı dahi bu maddenin ne anlama geldiğini bilmiyordu. Bu maddeyle bu arkadaşların maaşının 500-550 lira artmayacağını bilmiyordu değerli arkadaşlarım. Sonra gitti, Bakanla görüştü ama bürokrasi ısrar ettiği için bu madde burada kaldı.

Bu uzman er ve erbaşların durumu bunlardan, maaştan ibaret değil değerli arkadaşlarım. Bu insanlar var ya bu insanlar, taşeron işçisi gibi, sözleşmeli çalışıyorlar. Niye? Fakir oldukları için, gariban çocukları oldukları için bu çocuklar ölüme gidiyorlar. Niçin? Burası, Meclis bu meseleyi çözemediği için. Bu gariban çocukların sorunu çok fazla, taşeron, sözleşmeli, 45 yaşına geldi mi emekli ediliyor bu çocuklar. İki aydan fazla rapor aldı mı bu çocukların, bu gençlerin ordudan ilişiği kesiliyor. Ne kadar bunlar? 71 bin şu anda. 50 bini emekli olmuş, 100 bin kişi de ayrılmış bu zor şartlara dayanamadığından. Bunların mesaisi filan yok, eli tetikte dağlarda, şehirde geziyor bu çocuklar. Biz gönderdik bunları, bunların sorumluluğu bize ait. Niye? Çünkü bu Meclis bu meseleyi çözmedi, çocuklarımız, insanlarımız ölmeye devam ediyor değerli arkadaşlarım.

Bunların sorunları çok. Bakın, bu çocuklar var ya bu çocuklar, bu ölüme gönderdiğimiz çocuklar, bu çocuklar garnizonlara… O bölgeye giden subay ve astsubaylar iki yıl kalıyor, bu çocuklar beş yıl kalıyor. Sosyal tesislere bile alınmıyor bu çocuklar, evet, sosyal tesislere bile alınmıyor. Birliklerde yüzde 70’i oluşturuyorlar ama lojmanlarda ancak yüzde 5 veriliyor, böyle bir ayrımcılık da yaşıyor bu çocuklar. Bu çocukların bir okulu filan da yok, eğitim filan da almıyor bu çocuklar. Evet, eğitim, doğru dürüst bir eğitim de almıyor, askerde aldıkları eğitimle yetiniyorlar. Daha sonra profesyonel yapıyoruz bunları ama öyle bir eğitim bu çocuklara vermiyoruz. Bu çocukların üst rütbesi astsubaylıktır, astsubaylığa geçişte de çok ciddi problemler var.

Değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; burada eğer vicdan sahibiyseniz, burada sürekli şekilde şehit edebiyatı yapıyorsunuz, “terörle mücadele” filan diyorsunuz, eğer şu kadar vicdanınız varsa Sayın Bakanım, Sayın Kurtulmuş, bu önergemize “evet” dersiniz ve bunu buradan çıkarırız. Sonra gelin, başka bir düzenleme yapın ve astsubayların maaşını da artırın, neyse o hiyerarşi, o hiyerarşiyi koruyun ama bu ölüme sürdüğünüz çocukların hakkını gasbetmeyin; ayıptır, günahtır, haramdır!

Bu kadar değerli arkadaşlarım, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki her iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Haydi...

BAŞKAN - Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ondan sonra “Şehitler ölmez.” diye bağırıyorsunuz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Yazıklar olsun size! Yazıklar olsun size! Yalancısınız siz! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Sana yazıklar olsun! Asıl sana yazıklar olsun!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, diğer önergeyi okutuyorum…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Kimin ne olduğunu biliyoruz biz, otur!

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Hiçbir şey bildiğin yok, yazıklar olsun!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hadi güle güle!

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Yazıklar olsun!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Tamam, gördüler seni!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Vicdanının kabul etmediklerini öyle yüksek sesle bağırarak yediremezsin. Haddini bil! Haddini bil!

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Hadi oradan! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinde yer alan “15.330” rakamlarının “16.000” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

İsmail Faruk Aksu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu.

Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından alkışlar; AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, hatip kürsüye çıktı, lütfen hatibi dinleyelim.

Buyurun Sayın Aksu.

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri… (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Lütfen sayın milletvekilleri, kürsüde hatip var.

Buyurun Sayın Aksu.

İSMAİL FARUK AKSU (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8’inci maddeye ilişkin değişiklik önergemiz, sözleşmeli erbaş ve erlerin ücretlerinin artırılmasına ilişkindir.

6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu’nun 7’nci maddesinin üçüncü fıkrasında, sözleşmeli erbaş ve erlerin ücretleri düzenlenmektedir.

Hâlen erbaş ve erlere, sözleşme tarihinden geçerli olarak, 16 yaşından büyükler için belirlenen asgari ücret brüt tutarının, hizmet yıllarına göre kanuna ekli (1) sayılı cetvelde belirlenen oranla çarpımı sonucu bulunacak tutar üzerinden aylık ücret verilmektedir. Buna göre, hizmeti bir yıl olan sözleşmeli erbaş ve erler için belirlenen 1,90 oranı esas alındığında net ücretleri 2.401 lira 28 kuruş olmaktadır. Hükûmetin getirdiği düzenleme ise, brüt asgari ücret yerine 15.330 gösterge rakamının memur aylık katsayısıyla çarpılması suretiyle ücretin hesabını öngörmektedir.

2015 yılı ikinci yarısından geçerli katsayı esas alındığında, sözleşmeli erbaş ve erlerin ücretleri net 2.401 lira 62 kuruş olmakta, ücretlerde sadece 34 kuruşluk bir artış meydana gelmektedir. Yani esasen mevcut ücret, aynıyla korunmakta, ilave bir artış öngörülmemektedir. Bununla birlikte ücret hesabına ilişkin sistem değişikliği yapıldığı için erbaş ve erlerin 2016’da alacakları ücret azalmaktadır. 6191 sayılı Kanun’da hiçbir değişiklik yapılmamış olsaydı, asgari ücretin net 1.300 lira olacağı varsayımıyla brüt asgari ücret 1.645 lira 76 kuruş olacak, bu durumda ise bir yıllık hizmeti olan bir erbaş net 3.103 lira alacaktı. Değişikliğin 2016 yılında uygulanacak olan katsayı dikkate alınarak hesaplanması durumunda ise sadece katsayıdan kaynaklanan ve tüm kamu çalışanlarına uygulanan artış söz konusu olacaktı.

Kanun teklifinin gerekçesinde diğer kamu görevlilerinde olduğu gibi göstergeye dayalı bir sistem getirilmesi öngörüldüğü ifade edilse de, düzenlemeyle, asgari ücretin artırılması nedeniyle, sözleşmeli erbaş ve erlerin ücretlerinde diğer çalışanlara göre meydana gelecek daha yüksek artışı engellemenin amaçlandığı açıktır. Hâlbuki sözleşmeli erbaş ve erler çalışma şartları, aldıkları sorumluluk ve taşıdıkları riskler nedeniyle zor şartlarda görev yapmakta ve daha iyi mali ve sosyal haklara sahip olmayı hak etmektedir. Nitekim, Türk Silahlı Kuvvetleri emrinde görev yapan ve özlük hakları konusunda sıkıntı yaşayan personel arasında sözleşmeli erbaş ve erler önde gelmektedir. Her ne kadar Silahlı Kuvvetler personeli arasındaki ücret dengesinin korunmasının amaçlandığı belirtilse de, bize göre, söz konusu personelin düşük seviyelerde olan ücretlerinin artırılması zorunludur. Şayet bir dengesizlik olacaksa, Silahlı Kuvvetlerin diğer personelinin ücretlerinde de artış yapılabilecektir. Terörle mücadelede önemli işlev gören sözleşmeli erbaş ve erlerin aylık net ücretlerinde artış yapılması bu personelin moralini olumlu etkileyecek ve çalışma şevkini artıracaktır.

Değişiklik önergemizle sözleşmeli erbaş ve erler hakkında uygulanması düşünülen gösterge rakamının 16 bine yükseltilmesini öngörüyoruz. Böylece, sözleşmeli erbaş ve erlerin aylık net ücretlerinin 105 ile 122 lira arasında ve ayrılma tazminatlarının da hizmet sürelerine göre 349 ile 3.453 lira arasında yükseltilmesini öneriyoruz.

Değerli milletvekilleri, önergemizle, yeterli olmasa da, katsayıya bağlı genel ücret artışına ilave olarak sözleşmeli erbaş ve erlerin ücretleri artırılmış ve mağduriyetleri bir ölçüde de olsa giderilmiş olacak. Aynı zamanda, Türk Silahlı Kuvvetleri personeli arasındaki ücret dengesi de bozulmamış olacaktır.

Bu nedenle, verdiğimiz değişiklik önergesine destek olmanızı bekliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aksu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler.. 8’inci madde kabul edilmiştir.

Şimdi, 9’uncu madde üzerinde 3 önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri okutacağım ve birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                Mustafa Kalaycı                                    Erkan Akçay                                        Zihni Açba                   

                       Konya                                               Manisa                                              Sakarya

                 Mehmet Parsak                                    Erkan Haberal

                 Afyonkarahisar                                         Ankara

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                 Lale Karabıyık                                     Dursun Çiçek                                     Yakup Akkaya

                        Bursa                                               İstanbul                                              İstanbul

                  Tahsin Tarhan                                      Aytuğ Atıcı                                   Cemal Okan Yüksel

                      Kocaeli                                               Mersin                                              Eskişehir

                   Haydar Akar

                      Kocaeli

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                  İdris Baluken                                    Çağlar Demirel                                  Abdullah Zeydan

                    Diyarbakır                                          Diyarbakır                                            Hakkâri

                 Berdan Öztürk                                     Ayhan Bilgen

                        Ağrı                                                  Kars

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önergeler hakkında söz isteyen, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı.

Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

2014 yılı Eylül ayında kabul edilen 6552 sayılı torba Kanun’la, Milliyetçi Hareket Partisi olarak tüm muhalefetimize rağmen, kamuda taşeron işçisi çalıştırılması yasal hâle getirilmiş, bu konuda uyulacak hususlar belirlenmiş ve taşeron işçilerinin, görevlendirildikleri hizmetler dışında başka görevlerde çalıştırılamayacağı, aksi durumlarda idari para cezaları verileceği hükme bağlanmıştır. Aslında, işçilere bazı haklar veren düzenlemeler yapılmakla birlikte, taşeron sistemi var olduğu sürece işçilere verilen haklar kâğıt üzerinde kalacaktır çünkü bu sistemin varlık nedeni işçi haklarını hile yoluyla ortadan kaldırmaktır. Bu yıl nisan ayında çıkarılan 6645 sayılı Kanun’la uygulama 31/12/2015 tarihine kadar ertelenmiştir. Şimdi de uygulama süresinin altı ay daha uzatılması öngörülmektedir. Daha önce süre uzatılmasına rağmen, kendi öngördüğü uygulamayı beceremeyen Hükûmet, devletin hangi hizmetlerinin asıl iş, hangilerinin yardımcı iş olduğunu dahi bugüne kadar belirleyememiştir.

Ülkemizde 1 milyonun üzerinde taşeron işçisinin kamuda çalıştığı ifade edilmektedir. Kamuda çalışan taşeron işçilerine kadro verileceği haberleri yıllardır müjde olarak sunulmasına karşın AKP Hükûmetinin böyle bir niyeti bulunmadığı ortadadır. Sadece Karayolları taşeron işçilerinin bir kısmı seçimler öncesi kadroya alınmıştır. Dava açıp kazananlar ile davaları mahkemede olanlara kadro verilmiş ancak burada bile haksızlık yapılarak 40 yaşın üzerinde olanlar alınmamıştır. Yargı kararları olmasına rağmen bu kararları dört yıl uygulamayarak suç işleyen Hükûmet, sanki bir lütufta bulunuyormuş gibi kadro verilmesini de şova dönüştürmüştür. Haddizatında işçilerin yargı kararıyla kazandığı haklarda kısıntıya bile gidilmiştir. Aslında, yargı, taşeron uygulamalarının hileli olduğu ve taşeron işçilerinin işe girdiği tarihten itibaren kamu işçisi olduğu yönünde kararlar vermiştir ama AKP Hükûmeti, bunu hiç dikkate almamakta olup kendilerinin de kölelik olarak tanımladığı taşeron sistemini sürdürmekte kararlıdır. Bu çağda köleliği hararetle savunan AKP, taşeron işçilerini yine hayal kırıklığına uğratmaktadır.

Değerli milletvekilleri, AKP döneminde taşeron işçilik uygulaması yaygınlaşmış, kamuda girmediği alan kalmamıştır. AKP, taşeronlaşmayı politikasının esası olarak uygulamış ve bundan da siyasi nema sağlamıştır. Taşeron firmalarca alınan işçilerin tamamı, AKP’li siyasetçilerin referanslarıyla işe alınmaktadır, aksi hâlde firmanın ihalesi iptal edilmektedir. İşsizliğin olumsuzluğunu fırsata çevirerek oluşturulan bu sömürü düzeninde taşeron firma, işçileri işten çıkarılma tehdidiyle AKP’ye oy vermeye zorlanmakta, AKP’nin siyasi mitinglerinin kadrolu elemanı olarak kullanmaktadır.

Taşeron firmalar, daha çok kâr elde edebilmek için, daha fazla işçiyle yapılması gereken işi daha az işçiyle yapmaktadır. İşçiler günde sekiz saatin çok üzerinde çalıştırılmakta, çoğu zaman haftalık izin bile kullandırılmamaktadır. Taşeron işçilerine mesai ücreti ödenmemektedir. Taşeron işçilerine maaşları da düzenli verilmemekte, hakları gasbedilmektedir. Taşeron işçilerinin ücretlerinin gecikmeli ödendiği, sözleşme gereği ödenmesi gereken yemek, yol parası gibi ödemelerin ya hiç ödenmediği ya da eksik ödendiği, Sayıştay raporlarına bile yansımıştır. AKP Hükûmeti bu sömürüye, bu soyguna açıkça göz yummaktadır.

Milliyetçi Hareket Partisi, kamuda sürekli hizmetlerde çalıştırılan taşeron işçilerine kadro verilmesini savunmaktadır. Yargı kararları da bu yöndedir. Milliyetçi Hareket Partisi, bu konuda öteden beri birçok kanun teklifi de vermiştir. Taşeron işçilerinin sorunları artık çözüme kavuşturulmalıdır. Bu kölelik sistemine, bu sömürü düzenine artık son verilmelidir. Kamuda çalışan taşeron işçileri mutlaka kadroya alınmalıdır.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz isteyen, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar.

Buyurun Sayın Akar.(CHP sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Evet, bir kanun maddesi getirildi, yine bir süre uzatma. Neyle ilgili süre uzatma? Taşeronlarla ilgili. Niçin bu kanun getirilmişti? Ne zaman süre verilmişti? Niye, hangi amaçla bu yapılmıştı? Hepimiz şöyle bir algımızı yoklayalım, geriye dönüp bir bakalım. Soma’da yaşadığımız o büyük faciadan sonra, asıl işveren ve yardımcı işlerin düzenlenmesiyle ilgili bir kanundu bu ve taşeron işçiliğini ortadan kaldıracağını düşündüğümüz bir teklifti. Önce bunu 2015 yılının 31 Aralığına uzattılar. Şimdi bu da yetmedi, nereye uzatmaya çalışıyorsunuz? Bir yıl sonraya uzatmaya çalışıyorsunuz. Yani amaç burada belli: Türkiye’de taşeronu bitirmek istemiyorsunuz, böyle bir niyetinizin de olmadığı bu kanun teklifiyle ortaya çıkmış oldu.

Evet, AKP iktidarları dönemine baktığımızda hep şöyle bir savunma getiriyorsunuz: “Türkiye’deki taşeronu biz getirmedik.” Doğru, siz getirmediniz. Siz iktidara geldiğinizde Türkiye’de, kamuda 100-150 bin taşeron varken bugün 1 milyon 200 bine çıkan bir taşerondan bahsediyoruz. Bütün işleri, asıl işleri taşeronlaştırdınız ve böyle bir niyetinizin olmadığı da bu kanun teklifiyle bir kez daha ortaya çıktı.

Bakın, size bir şey anlatayım, belki eski milletvekilleri bilir ama yenileri bilmiyor bu konuyu: Kozlu faciasından sonra ben bir kanun teklifi vermiştim; yer altı madenciliğinde taşeron işçiliğinin kaldırılması ve orada asıl işçiliğin yapılması konusunda bir kanun teklifi vermiştim. Soma faciasından sonra, Soma katliamından sonra bu kanun teklifi buraya geldi. Faruk Çelik, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak şu sıralarda otururken, AKP Grubuyla beraber bu kanun teklifini kabul ettik ve bu kanun teklifini gündeme aldık.

Tabii, o zaman sırada 590 tane daha kanun vardı, gündemin ilk sıralarına alınması gerekiyordu. Bir gün sonra da bu kanun teklifini Cumhuriyet Halk Partisi ve diğer muhalefet partilerinin oylarıyla ön sıralara aldık. Tarihinde ilk defa AKP, Meclisin tatil olması için burada yoklama istedi ve iki gün -çarşamba ve perşembe günleri- Meclisi tatil ettiniz ki insanlarımızı bu taşerondan kurtarabilmek için, bu ölüm tuzağından kurtarabilmek için getirdiğim kanunu burada AKP oylarıyla kabul etmemek, reddetmek için. Tabii, o acılı günlerde bunu reddetme şansını kullanamadınız. Ne yaptınız? İlk defa muhalefet partileri dışında AKP, yoklama isteyerek Meclisi iki gün tatil etti ve şimdi, yine vatandaşla dalga geçiyorsunuz.

Seçim meydanlarında “Taşeronluğu kaldıracağız.” dediniz, 7 Haziran ile 1 Kasım arasında “billboard”ları süslediniz, “Taşeron işçiliğine son vereceğiz.” dediniz, getirdiğiniz bu kanun teklifiyle de taşeronluğu tekrar kurumsal hâle dönüştürüyorsunuz, “Taşeronluğu kaldıracağız.” da demiyorsunuz. 24’üncü Dönemde getirdiğiniz tüm kanun teklifleriyle taşeronluğun kurumsallaşması için elinizden gelen her şeyi yaptınız.

Sevgili arkadaşlar, amcanızın oğluna, teyzenizin çocuğuna, etrafınıza bir bakın, o kamu hastanelerine taşeron diye, temizlikçi diye yerleştirdiğiniz akrabalarınıza bakın. “İş bulduk.” diyorsunuz onlara ama 1.000 liralık, -bugün itibarıyla açıklandı- 1.300 liralık asgari ücrete mahkûm ediyorsunuz ve bugünün Cumhurbaşkanı, geçmişin Başbakanı gittiği her yerde 3 çocuktan bahsediyor, 3 çocuk. Vatandaş evlenecek, evini kuracak, eşiyle beraber mutlu bir yuvası olacak, 3 çocuk yapacak ama 1.300 lira maaşla geçinecek. Bu çocukları 1.300 liralarla sizin gibi özel okullarda değil, onları zorladığınız imam-hatiplerde bile okutma şansı yok arkadaşlar, orada bile okutma şansları yok.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Evlenmeye de teşvik, çocuğa da teşvik, çeyiz parası, hepsi var!

HAYDAR AKAR (Devamla) – O, senin çocuğun gibi doktor olma, avukat olma şansını yakalayamayacak. Onların çocukları sizin çocuklarınız gibi özel kolejlerde, hani bir zamanlar Fethullah Gülen’in kolejlerinde okutuyordunuz da apar topar başka kolejlere kaydırdığınız çocuklarınız gibi şanslı olmayacak. O çocukların okuma hakkı yok mu? Taşeron işçisi olarak çalışan, temizlikte ve yardımcı işlerde taşeron işçisi olarak çalışan bu gençlerimizin, bu kardeşlerimizin evlenme, evlendikten sonra çocuklarına iyi bir eğitim aldırma hakları olmayacak mı arkadaşlar?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Var, var, okullar var ya, yapıyoruz da. Kaç tane okul yapıldı, yapma, kaç tane derslik yapıldı. Okuyacak, milletvekili bile seçilecek, gelecek buraya.

HAYDAR AKAR (Devamla) – Bakın, on dört yıldır kamunun tüm imkânlarını kullanıyorsunuz. Getirdiğiniz maddelere bakın, insan utanır, utanır; yeni parayla 300 milyar liralık, eski parayla 300 katrilyonluk bir bütçeyi on dört yıldır yönetiyorsunuz ve getirdiğiniz, erbaşa 90 liralık zam, asgari ücret 1.300 lira ve taşeron olarak çalışan işçilerin taşeronluk süresinin devamı.

Evet, arkadaşlar, elinizi vicdanınıza koyun ve düşünün, aynı şartları sizin haiz olduğunuzu düşünün.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAYDAR AKAR (Devamla) – Taşeronu kaldıracağız, kaldırmalıyız diyor, hepinize sevgiler saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akar.

Aynı mahiyetteki üçüncü önerge üzerinde söz isteyen Kars Milletvekili Ayhan Bilgen.

Buyurun Sayın Bilgen.

AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, benden önceki iki konuşmada da çok net biçimde ifade edildi. Aklın yolu bir. Eğer söz konusu olan çalışanların hakkıyla ilgili bir ihlalse galiba burada parti taassubunu bir tarafa bırakıp, eğer gerçekten doğru bir şey yapıyorsak, iyi bir şey yapıyorsanız, iyi bir önerge getirmişseniz hep birlikte hareket edip galiba buna destek vermemiz gerekiyor. Ama biraz önce de çok net dikkat çekildiği gibi, altı çizildiği gibi, söz konusu olan durum, firmaların sorumluluklarını altı ay ertelemeye dönük. Ne yazık ki bu ülkenin yasa yapma yöntemi, artık bunu çok olağanlaştırmış, çok rutinleştirmiş durumda.

Söz konusu olan çalışanların haklarıyla ilgili, yani işçi haklarıyla ilgili, yani kul haklarıyla ilgili bir durum. Başka bir işe aldığınız hâlde, başka bir işte çalıştırmanın ortaya çıkarttığı cezai müeyyideleri altı ay ertelemeye biraz sonra ellerinizi kaldırarak “evet” diyeceksiniz ve bu geçecek. Evet, sayısal olarak buna bu Parlamentodaki grubunuzun gücü yetiyor ama tarih herkesi yaptıklarıyla yazacak.

Bu ülkede 2014’ün sonuna kadar Kamu İhale Kanunu’nda 32 değişiklik yapıldı -bu, doğrudan doğruya Maliye Bakanının kendi beyan ettiği rakamlar- bu 32 değişikliğin 2 tanesi Anayasa Mahkemesinden iptalle ilgili, geriye kalan 30 tanesi -bu yılı saymıyoruz, 2015’i saymıyoruz- iradi olarak bu Parlamentonun bu yasada yaptığı değişiklikleri kapsıyor. Bir ülke Kamu İhale Yasası’nda böyle bir zaman diliminde 30 kere değişiklik yapma zorunluluğu hissediyorsa bu ya çok soyut olarak yasaların dinamikliği ilkesiyle açıklanabilir yani ihtiyaçlar doğuyor ve siz bu ihtiyaçları çok iyi okuyorsunuz, çok iyi öngörüyorsunuz ve dinamik yasalarınızla iyileştirmeler yapıyorsunuz ya da tam tersi, öngöremiyorsunuz, planlayamıyorsunuz, sorunun esasını konuşup çözecek bir iradeyi burada sergileyemiyorsunuz, sadece ölüm ile sıtma arasında bir tercih yapmak zorunda kalıyoruz. Ya bu düzenleme bugün buradan geçecek ve bugün akşam ya da yarın itibarıyla bazı taşeron işçilerin işsiz kalmamasını sağlayacağız -bu sıtma tercihimiz- ya da işte ölümü hep birlikte oylayacağız. Dolayısıyla da burada galiba yüzleşmemiz gereken şey taşeron işçi sistemidir, kamu yönetimi modelimizdir, kötü yönetim ve ihale sistemimizdeki yapısal sorunlardır. Bunlarla yüzleşmek yerine, bunları iyileştirecek ciddi düzenlemeleri masaya yatırıp bu Parlamentonun seçmenine, halkına karşı sorumluluğunu yerine getirmek yerine, makyaj yapmak, ertelemek, zamana yaymak ne yazık ki bir alışkanlık hâline gelmiş.

Bu sistemi dünya artık sorgulamaya başladı. Evet, kötü kamu yönetimleri verimsizlik nedeniyle bir dönem taşeron sistemini bir umut olarak masaya yatırdı, bunu biliyoruz; bütün dünyada, Avrupa Birliği dâhil, buna dair arayışlar oldu ama şimdi hem sosyal haklar dolayısıyla, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin, Birleşmiş Milletler mevzuatının zorunlu kıldığı ekonomik, sosyal haklar dolayısıyla hem de doğrudan doğruya devletin konumu, kamu yönetiminin pozisyonuyla ilgili bu konu yeniden tartışılıyor. Şimdi, bu tartışılırken, bu sorgulanırken, bizim örnek aldığımız, kendimize gerekçe gösterdiğimiz ülkeler bununla yüzleşirken biz sadece durumu kurtarmaya çalışıyoruz, sadece sorunu zamana yayıyoruz ve ne yazık ki bunu yaparken de en kolay gözden çıkardığımız, en kolay feda edebildiğimiz şey işçilerin hakları.

Herkese hayırlı olsun. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.36

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.43

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Özcan PURÇU (İzmir)

------0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

12 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

9’uncu madde üzerinde aynı mahiyetteki üç önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Teklifin görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Maddeyi kabul edenler… Etmeyenler… 9’uncu madde kabul edilmiştir.

10’uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 10’uncu maddesine ekli (1) sayılı listede yer alan “12.500” ibarelerinin “130.000” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  Erkan Haberal                                       Zihni Açba                                        Erkan Akçay

                       Ankara                                              Sakarya                                              Manisa

              İsmail Faruk Aksu                                    Ruhi Ersoy                                        Zühal Topcu

                      İstanbul                                            Osmaniye                                             Ankara

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                Lale Karabıyık                                     Aytuğ Atıcı                                         Ali Özcan

                       Bursa                                               Mersin                                             İstanbul

                  Murat Bakan                                   Tahsin Tarhan                                   Dursun Çiçek

                        İzmir                                               Kocaeli                                             İstanbul

                  Özkan Yalım                                     Gaye Usluer

                        Uşak                                              Eskişehir

Madde 10- 25/8/2011 tarihli ve 652 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’ye aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“EK MADDE 3- (1) Ekli (1) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Millî Eğitim Bakanlığına ilişkin bölümüne eklenmiştir.”

Teklif Metnine Ekli Liste

(1) Sayılı Liste

Kurumu: Millî Eğitim Bakanlığı

Teşkilatı: Taşra

 

SINIFI

UNVANI

DERECESİ

SERBEST KADRO ADEDİ

TOPLAMI

EÖH

Öğretmen

(1-9)

50.000

50.000

 

 

 

50.000

50.000

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinin (2)’nci fıkrasıyla, 25/8/2011 tarih ve 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye eklenmesi öngörülen ek maddeyle 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin eki (I) sayılı cetvelinin Millî Eğitim Bakanlığına ilişkin bölümüne eklenmesi belirtilen (I) sayılı listenin “İHDAS EDİLEN KADROLARIN” başlıklı tablosunun aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

SINIFI

UNVANI

DERECESİ

SERBEST KADRO ADEDİ

TOPLAMI

EÖH

Öğretmen

(1-9)

150.000

150.000

TOPLAM

150.000

150.000

                 İdris Baluken                                  Çağlar Demirel                               Abdullah Zeydan

                   Diyarbakır                                        Diyarbakır                                           Hakkâri

                 Ayhan Bilgen                                   Berdan Öztürk                                    Garo Paylan

                        Kars                                                  Ağrı                                                İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Garo Paylan.

Buyurun Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; atamalarla ilgili 12.500 sayısı öngörülmüş. Biliyorsunuz, Millî Eğitim Bakanlığımız dahi açığı 120 bin olarak açıklıyor. Sendikalara göre bu 150 bin ve hâlâ 300 bin öğretmen, elinde diploması olan 300 bin öğretmen atama bekliyor ve bu yüzden intihar eden öğretmenlerimiz var. Bu sayı son derece düşük. 150 bini belki şu anda kabul etmeyeceksiniz ama biz kabul etmenizi ivedilikle öneriyoruz. Peyderpey bu öğretmenlerimizin mutlaka kadroya alınması lazım ve görevlerini yapmaları lazım, öğrencileriyle buluşmaları lazım.

Bununla beraber, yalnızca sayıya bakmayalım diyoruz, öğretmenlerin niteliğine de bakalım. Öğretmenler yalnızca kendi konularıyla ilgili eğitim alıyorlar. Ancak, doksan yıllık cumhuriyet tarihine baktığımızda, öğretmenlerimizin yetiştirdiği öğrencilere baktığımızda, ayrımcılık yapan öğrenciler yetiştirmişler, nefret suçu söyleyen öğrenciler yetiştirmişler, çoğulcu kimlikten bihaber öğrenciler yetiştirmişler. Bu ülkenin çok dilli, çok kültürlü, çok inançlı bir yer olduğunu anlatmayan öğretmenler maalesef o tip öğrenciler yetiştirmişler, Mecliste de bunun tezahürlerini görüyoruz. O açıdan, öğretmenlerin atanması kadar onların niteliği de önemli. Barışı, sevgiyi ve saygıyı öğretebilecek öğretmenler yetiştirelim ve onları atayalım. Böyle kriterlerimiz de olsun diye özellikle öneriyorum. Bu ülkenin çok dilli olduğunu ve ana dili temelli çok dilli eğitimin bir nimet olduğunu, ana dilini bilen bir çocuğun evrensel dili de ulusal dili de çok daha kolay öğrendiğini bilen öğretmenler olsun ve buna göre davransınlar isteriz.

Mesela, az önce bir tezahür gördüm. Hani, belli ki çoğulculuğu fark etmemiş, çok kimlikli olduğumuzu fark etmemiş öğretmenler tarafından eğitilmiş bir AKP’li vekil “O baş kesilir.” diyebildi, IŞİD zihniyetinin bir benzerini burada ortaya koydu. Çok yazık. Birtakım demokratik talepleri böyle “O baş kesilir.” diye ortaya koymak ne yazık. Hâlbuki, mesela, HDP’ye de onun üzerine, kimliklerini sayıp büyük bir çelişkiyle “Her kimlik HDP’de var.” dedi ve sonra da ırkçılıkla suçladı ne hikmetse. Bakın, bizler bugünlerde Kürt’üz, ben de Kürt’üm çünkü Kürtlere saldırılıyor bugün. On yıl önce, dokuz yıl önce bütün HDP’liler Hrant Dink’ti, hepsi Ermeni’ydi. Sokakta biri LGBT kimliğinden dolayı öldürüldüğünde hepimiz LGBT’yiz. Bir başörtülüye eğer ki saldırılırsa hepimiz başörtülüyüz.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Namaz kılana da saldırılıyor.

GARO PAYLAN (Devamla) - Bizi bir arada tutan değer insanlık değerlerimiz ve hepimizin birbirimizin kimliğine saygı duymamız. Ve ırkçılığın olmayacağı tek parti HDP’dir çünkü bizler bir arada, birbirimizin kimliklerine saygı duyarak ve onlara sahip çıkarak mücadele veriyoruz. Dediğim gibi, ben bugün Kürt’üm çünkü Kürt mahallesine saldırılıyor, Kürtler öldürülüyor.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Teröristler öldürülüyor, teröristler.

GARO PAYLAN (Devamla) – Ve başımıza gelen her türlü dertte biraz daha kimliğimize hapsoluyoruz. Ben mesela, bu kadar Ermeni olmak istemiyorum, kimliğime bu kadar hapsolmak istemiyorum ama sistem bana Ermeniliğimi hatırlatıyor. Bugün de Cizre’deki Kürt’e sırf Kürt olduğu için…

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Terörist, terörist…

GARO PAYLAN (Devamla) – …Kürt olmaktan dolayı haklarını talep ettiği için topla, tankla, tüfekle saldırılıyor.

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Bak, Kürt dolu burası, Kürt.

GARO PAYLAN (Devamla) – O açıdan, “iyileşmek” dediğimiz şey, hepimizin arzusu, ben de iyileşmek istiyorum, hepimiz iyileşelim hapsolduğumuz kimliklerden ve HDP bütün bu iyileşmenin adresi. Bütün radikalliğin, bütün ırkçılığın panzehri HDP’dir. O açıdan, bu mücadelemizde hepimiz…

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Sayın Vekil, bir cümle de terör örgütüne söylerseniz bu konuşmanız anlamlı olacak.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – O emniyetin görevi, bırak Allah’ını seversen.

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Hadi bir cümle de terör örgütünü kınayın, ne olur. Hadi buyurun, kınayın, hadi terör örgütüne “Lanet olsun.” deyin; diyemezsiniz, emrindesiniz.

GARO PAYLAN (Devamla) – Irkçılığın panzehri HDP’dir, sizler kimliğinize…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Onu da söyle. Zaten öğretmenlere bir sürü şey söyledin ya.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, müdahale etsenize Başkan.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Sayın milletvekilleri…

GARO PAYLAN (Devamla) – Mecliste de, burada kimliklerine hapsolmuş gruplar var, AKP belli bir kimliğe hapsolmuş, MHP belli bir kimliğe hapsolmuş.

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Tamam, siz de PKK kimliğine mahkûm olmuşsunuz.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Vay vay vay! Vay!

GARO PAYLAN (Devamla) – O anlamda, bütün bu kimliklerden kurtulmanın yolu HDP’dir. Hepinizi iyileşmek için HDP’ye saygı duymaya, HDP’nin çoğulcu kültürüne, çok kimlikli, çok kültürlülüğüne ve insanlık değerlerine davet ediyorum.

Sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hendeğe, hendeğe…

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Tek cümle de PKK’ya et, anlamlı olur, tek cümle.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Tek cümle de PKK’ya söyle.

MEHMET METİNER (İstanbul) – Bu kadar yalana pes!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bostancı…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

12.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın 12 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Değerli konuşmacı herkesi HDP’ye saygı duymaya davet etti ama diğer partilere karşı -sadece AK PARTİ’ye karşı değil- saygısızlık etti. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Nasıl yani, bir daha söyle.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Beş dakikalık bir konuşma içerisinde saygıdan, sevgiden, barıştan ve olumlu ne kadar değer varsa onlardan bahsedip de tam tersini yapma becerisini gösterdi diyebilirim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Nasıl yaptı? Nasıl yaptı, onu da söyleyeyim: “Irkçılığın olmayacağı tek parti HDP” demek, diğer üç parti de ırkçıdır demektir, bunu hatırlatır.

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – CHP’ye duyurulur.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Eğer dil diye bir şeyden haberdarsak, ırkçılığın olmadığı tek parti HDP ise diğer partiler ırkçı demektir. Sayın Paylan acaba bir cümle kurarken o cümlenin aynı zamanda hangi anlamları çağrıştıracağına ilişkin bir muhakemeye sahip değil mi? Bence sahip; sahipse kasıtlı yapıyor, değilse bu affedilebilir bir durum olabilir.

İkincisi, yüz binlerce öğretmeni ve geçmişteki bütün öğretmenleri, hepsini bir genellemeyle ırkçı, ayrımcı, nefret suçu işleyen öğrenciler yetiştirmekle suçluyor. Yani, affedersiniz, böyle bir genellemeyi yapmak son derece ayıp, yakışıksız ve Türkiye'nin yaşadığı yakın tarihe ilişkin de saygısızlıktır.

Yakın tarihte problemler olabilir. Türkiye, yaşadığı demokratikleşme çerçevesinde bu problemleri çözmeye çalışıyor, hep birlikte çözmeye çalışıyoruz ve bugün geldiğimiz noktada, Sayın Paylan, geçmişe, öğretmenlere, onların yetiştirdiği öğrencilere karşı bu saygısız lafları Meclis kürsüsünden söylüyor.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Hocam, çoktan doldu süreniz.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Gerekçe hiç ifade edilmedi Başkan.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Yani, demokratik Türkiye’de milletvekili olarak seçilmiş ve buradan Türkiye’ye sesleniyor, kendisi bir kere söylediklerini tekzip ediyor, tekzip.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Hocam, artık tamam.

BAŞKAN – Sayın Bostancı, bitirelim Sayın Bostancı cümlenizi.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, süre işlemiyor.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Üçüncüsü, affedersiniz, “Rejim, Kürt olduğu için insanları öldürüyor.” demek büyük bir bühtandır, büyük bir ayıptır.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Nasihat saatinde miyiz, ne oluyor?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Nasıl bir konuşma tarzı var, anlamadım yani.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bu bölgede yaşananlara karşı da körlüktür. Ne olduğunu millet biliyor, üzerine tek bir laf bile etmeyeceğim.

Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bostancı.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Paylan.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan… Başkan…

BAŞKAN – Sayın Paylan, siz mi söz istiyorsunuz?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Efendim, sataşmada bulundu kendisi direkt şahsıma hitap ederek.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Şahsına ilişkin sataşma var.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Paylan, iki dakika veriyorum.

Yalnız, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim Sayın Paylan.

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

16.- İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Bostancı, ben bir Ermeni okulunda okudum ve…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Türkiye’de, değil mi?

GARO PAYLAN (Devamla) - Evet, elbette.

Türkiye’de bir Ermeni okulunda okudum. Bir müdür yardımcısı atar devlet, hâlâ da vardır o müdür yardımcısı. “İsmail Hakkı” diye bir hocamız vardı. Her sabah geldiğinde “Sizler Türk’sünüz.” derdi ve “Türk olmakla övünün.” derdi.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Geçti o günler, geçti, yeni Türkiye. O, devr-i CHP.

GARO PAYLAN (Devamla) - Ve her sabah bize tekrar ve tekrar İstiklal Marşı’nı on kere okuturdu, yetmez bir daha, boğazlarımız yırtılıncaya kadar.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Bitti o iş, bitti.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Ya, adam kendine ne olduğunu anlatıyor, niye onun yerine konuşuyorsun ya!

GARO PAYLAN (Devamla) - Ve daha sonra Andımız’ı on kere, yirmi kere okuturdu. Bakın, bunları hepimiz yaşadık.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - 1990’da değiliz, 2016’ya geldik.

MEHMET METİNER (İstanbul) – Bu ülkede hiç kimse Kürt olduğu için öldürülmedi. Yalan söylüyorsunuz!

GARO PAYLAN (Devamla) - Ben az önce konuşan AKP’li vekilin de, “O baş kesilir.” diyen vekilin de benzer bir öğretmenle karşılaştığını düşündüm, o çoğulculuğun farkında olmayan.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Cümlenin tamamını söylesene. Abdülhamit’in sözünü söyledi o.

MEHMET METİNER (İstanbul) – Baş kesen teröriste sahip çıkmayacaksınız o zaman.

GARO PAYLAN (Devamla) - Ben barışa inanan, demokrasiye inanan öğretmenlerimi tenzih ederim ama eğitim fakülteleri faşizan anlayışlarla kurulmuştur. Eğitim fakültelerinde çoğulculuk anlatılmaz…

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Belli oluyor, belli oluyor.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – İstiklal Marşı’ndan rahatsız olamazsın.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Ermenistan’da bulundunuz mu?

GARO PAYLAN (Devamla) - …dine saygı, inanca saygı, etnisiteye saygı anlatılmaz. O açıdan, eğitim fakültelerinde ayrımcılık dersleri olsun, nefret söylemi dersleri olsun, insanlık değerlerine saygı dersleri olsun ve bu tarzda öğretmenler atayalım ki insanlarımız bu şekilde eğitilsin, çocuklar bu insanlık değerlerine daha fazla dokunsunlar.

Ve şunu söyledi Sayın Bostancı… İşte “HDP ırkçılığın olmadığı tek partidir.” dedim. Evet, altına imza atarım, gurur duyuyorum bununla.

AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Yapma ya!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sen yeni geldin be!

GARO PAYLAN (Devamla) - Ama bu tabii ki retorikle, o anlama gelmiyor çünkü yüz yıllık çamur hepimize az veya çok bulaştı. Bende de belki bir miktar ırkçılık vardı, ben HDP’de iyileştim. HDP, ırkçılığın panzehri. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Vay vay vay! Aşı mı oldun, aşı mı?

GARO PAYLAN (Devamla) - Hepimiz kimliklerimizle orada çünkü birbirimizin derdiyle dertleniyoruz, hepimiz birbirimizin derdiyle…

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Söylediğine kendin bile inanmıyorsun. Gülmenden belli, söylediğine kedin bile inanmıyorsun. Bu kadar gülünç olmayın.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Sayın milletvekilleri…

GARO PAYLAN (Devamla) - O açıdan, bir arada, hiyerarşi kurmadan kimlikler arasında…

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – HDP’de iyileştiniz mi?

GARO PAYLAN (Devamla) – Elbette iyileştim ve iyileşmeye devam ediyorum, size de tavsiye ederim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ya, bundan bir sene evvel siz de “terörist” diyemiyordunuz, şimdi adamı niye zorluyorsunuz? Siz diyemiyordunuz da “Sayın”la başlıyordunuz ya! Yapmayın ya! “Sayın”, “Siz” diyordunuz, şimdi adamı niye zorluyorsunuz?

GARO PAYLAN (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MEHMET METİNER (İstanbul) – Bu ülkede kimse Kürt olduğu için öldürülmedi. Yalan söylüyorsunuz!

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Ya, Cumhurbaşkanınız “Affedersiniz, Ermeni” diye konuşan bir adam, hâlâ ötüyorsunuz ya!

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Baluken…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Bostancı deminki konuşmasında partimizi ırkçılıkla itham eden sataşmada bulunmuştur, grubumuz adına cevap vereceğim.

BAŞKAN – Sayın Paylan cevap verdi grup adına.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Hayır, o şahsı adına verdi, şahsına sataşıldı.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Şahsı adına verdi Başkan.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Ben Sayın Paylan’ın konuşmasına cevap verdim, HDP’yle ilgili değil, hiç alakası yok.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Şahsına sataşıldı ama, yani, hem gruba hem Sayın Garo Paylan’a sataşmıştır.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Sen yoktun bile ya.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Sen yoktun bile.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Nereden çıktın? Yoktun. Dışarıdan geldin.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Bize de laf geldi canım, rica ederim yani.

BAŞKAN – Sayın Baluken, lütfen bitirelim ama bu işi.

İki dakika veriyorum.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Ya, fena mı işte, uygulamalı eğitim oluyor.

17.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamızdan niye bu kadar korkuyorsunuz, anlamıyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Boş konuşuyorsun.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Yeter ki konuşun!

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Ben Sayın Bostancı’nın bütün konuşmasını dinledim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Sayın Bostancı “ezen ulus milliyetçiliği” ile “ezilen ulusun hak mücadelesi”ni ayırt edebilecek bilgi ve donanıma sahiptir. Ama ısrarla, tabii, AKP’nin bugün içerisine girmiş olduğu bu çıkmazı savunmak adına, sürekli, HDP’ye yönelik “ırkçılık” suçlaması getiriyor.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Ben öyle bir şey demedim, o ayrı.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Bakın, biz açık bir şekilde ifade ediyoruz: Hangi halkın dili, kimliği, kültürü yasaklanırsa, hangi halk diline, kimliğine, kültürüne sahip çıktı diye…

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Ne zaman yasaklandı?

FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Yasak mı şu anda?

İDRİS BALUKEN (Devamla) – …bu şekilde katliam konseptinden geçerse biz bütün bunları savunmaya devam edeceğiz.

Bugün Kürt halkının ana dilde eğitim hakkı yoktur, kamusal alanda Kürtçenin kullanılma hakkı yoktur. Kürt halkı üzerinde, tıpkı Dersim katliamında olduğu gibi, tıpkı Ağrı’da, Zilan’da olduğu gibi, “Ev ev temizleyeceğiz.” diyen bir katliam konsepti olduğu için burada Kürtlerden bahsediyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Sayın Baluken, teröristleri temizliyoruz, teröristleri. Teröristlerden temizleyeceğiz bu ülkeyi.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Yarın bu ülkedeki başka bir ulusun üzerinde, başka bir halkın üzerinde bu katliam konsepti olursa, buradan, HDP’li vekillerin ağzından onları da duyarsınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Siz, “Affedersiniz, Ermeni” diyen, insanların etnisitesini, inancını meydanlarda yuhalatan bir ırkçılıkta mahirsiniz.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Sizin sahip çıktığınız medeniyet ortada!

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – AK PARTİ’de hiçbir zaman ırkçılık yoktur.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – O yüzden, böyle ağzınıza ırkçılığı alırken önce 10 kere düşünün, geçmişinize bakın, sonra burada her halktan, her inançtan, her kimlikten, her dünya görüşünden milletvekillerini…

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – AK PARTİ’de de vardır Sayın Baluken, AK PARTİ’de de vardır.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – …getiren HDP’ye dil uzatın diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, az önce Sayın Paylan -hakikaten ben de esefle karşıladım- “Sırf Kürt olduğu için Cizre’de insanlar katlediliyor.” dedi.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Ne için öldürülüyor?

BAŞKAN – Bakın, şunu ifade edeyim: Ben de bir Kürt’üm, ben de bir Kürt’üm…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Siz katılamazsınız bu tartışmaya Sayın Başkan.

BAŞKAN – …Türkiye Cumhuriyeti’nin onurlu bir vatandaşıyım, her şeyden önce insanım, insanlığa karşı olan tüm suçların da karşısındayım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Siz Meclis Başkan Vekilisiniz. Böyle, milletvekilinin görüşlerine cevap veremezsiniz. Ayıptır. Tarafsız olmak zorundasınız.

BAŞKAN – Ve Meclis Başkan Vekili olarak milletin iradesini temsilen buradayım. Milletin iradesiyle, yine milletin Meclisi olan bu yüce makamı yönetmeye çalışıyorum.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Bostancı için de birkaç cümle söyleyin o zaman. Tarafsız olun, ayıp!

BAŞKAN – Bu noktada, ben nereden gelirse gelsin, hangi ifade eğer gerçekten kaba ve yaralayıcı bir ifadeyse ve gerçek dışı bir ifadeyse bunu İç Tüzük’e göre de ikaz etmek durumundayım.

Dolayısıyla, lütfen sayın milletvekilleri… Hepimizin farklı düşünceleri, ifadeleri olabilir. Birbirimize karşı farklı anlamlara gelecek şekilde, şahsiyetimizle uğraşacak tarzda beyanlardan kaçınırsak çok daha doğru olur diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Yine, 10’uncu madde üzerine…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

13.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın 12 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biraz evvel kürsüde konuşan milletvekili Sayın Paylan kendilerinin dışında diğer partilerin ırkçı olduğunu ifade etti. Öncelikle, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu ifadeyi kesinlikle ve şiddetle reddediyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak ırkçılığı reddeden, milliyetçiliği temel alarak siyaset yapan ve sosyolojik olarak da millet gerçeğini esas alan ve milliyetçiliği de ırkçılığın bir panzehri olarak gören bir partiyiz. Ve millet gerçeğini iyi bilmek ve kabul etmek gerekir. Aslında etnik fetişizme kapılanlar bilakis kendileri bir çeşit ırkçılık yapmaktadırlar. Bütün Genel Kurul tutanaklarında son bir ay itibarıyla bir istatistik yapalım, ifadelerde bir tasnif yapılsın, inanın… Bunlar çok özenle kullanılmamış ifadelerdir.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu görüşümüzü ifade etmekte fayda buldum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Konya Milletvekili Halil Etyemez ile 13 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/272) (S. Sayısı: 12) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Gaye Usluer (Eskişehir) ve arkadaşları

Madde 10- 25/8/2011 tarihli ve 652 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’ye aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“EK MADDE 3- (1) Ekli (1) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Millî Eğitim Bakanlığına ilişkin bölümüne eklenmiştir.”

Teklif Metnine Ekli Liste

(1) Sayılı Liste

Kurumu: Millî Eğitim Bakanlığı

Teşkilatı: Taşra

 

SINIFI

UNVANI

DERECESİ

SERBEST KADRO ADEDİ

TOPLAMI

EÖH

Öğretmen

(1-9)

50.000

50.000

 

 

 

50.000

50.000

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Eskişehir Milletvekili Gaye Usluer.

Buyurun Sayın Usluer. (CHP sıralarından alkışlar)

GAYE USLUER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 12 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesine ilişkin önergemiz üzerinde konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, iki günden beri 12 sıra sayılı Kanun Teklifi’ni görüşüyoruz. Bu teklif içerisinde tali komisyon olarak Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu da olmasına rağmen ne 5’inci madde ne de 10’uncu madde ilgili komisyona getirilmemiştir. 22 Aralık 2015 tarihinde bu teklifin ilgili komisyonlara gönderildiği belirtilmesine rağmen ilgili komisyonlarda görüşülmemesinin, uzman görüşünün alınmamasının nedenini sizlere sormak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, 10’uncu maddede 2016 yılı Şubat ayı için 12.500 öğretmen kadrosu ihdası ve 2015 yılında kullanılmayan 17.500 kadro ile 30 bin öğretmen ataması yapılması öngörülmektedir.

Değerli arkadaşlar, sizlere bazı rakamlar vermek istiyorum. Lütfen, dinlerseniz konuyu daha iyi anlayabiliriz. Resmî rakamlara göre, sizler tarafından belirlenen resmî rakamlara göre atanamayan öğretmen sayısı, atama bekleyen öğretmen sayısı 350 bin. Yine, öğretmen açığımız, sizlerden gelen rakamlara göre 94.624. Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidara geldiğinde atama bekleyen öğretmen sayısı 70 bin. Demek ki on üç yıllık iktidarınız sonunda atama bekleyen öğretmen sayısında tam 5 katlık bir artış olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

TALİP KÜÇÜKCAN (Adana) – 550 bin öğretmen atandı, 550 bin.

GAYE USLUER (Devamla) – Peki, Şubat 2016’da 30 bin öğretmen ataması yapılması sonucunda neyi elde edeceğiz bakın arkadaşlar; 30 bin öğretmen ataması sonucunda atama bekleyen öğretmenlerin ancak ve ancak yüzde 10’undan azı atanabilecektir, öğretmen açığının ise ancak ve ancak yüzde 30’u kapatılabilecektir. Peki, geriye kalan öğretmen açığı nasıl tamamlanacaktır? Elbette ki taşeron sistemiyle. Taşeron öğretmen ne demektir? Ücreti az olan öğretmen demektir. Taşeron öğretmen ne demektir? Güvencesiz çalışan, yaz tatillerinde ücret alamayan öğretmen demektir. Dahası uzun, anlatmayacağım. Ancak son on üç yılda Millî Eğitim Bakanlığında tam 12 kez yeni düzenleme yaptınız, 5 bakan değiştirdiniz ama değişmeyen sorunlar büyüyerek devam ediyor.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – On üç yılda kaç öğretmen atandı Hocam?

GAYE USLUER (Devamla) – Yerinizden konuşmayın. İstiyorsanız gelir kürsüden konuşursunuz, tamam mı! Kürsüden konuşacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Tamam, söyleyeceğim, merak etme. Söyleyin, işte soruyorum ben. Tamam, sorun yok.

GAYE USLUER (Devamla) – Sayın Başkan, lütfen uyarır mısınız.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bilginiz vardır diye, onun için soruyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim.

GAYE USLUER (Devamla) – 4+4+4 eğitim sistemi sizin eseriniz. Kız çocuklarının örgün eğitimden ayrılmaya başlamaları sizin eseriniz. Çağdaş karma eğitime saldırılar, ilkokulda din temelli Arapça dersleri, dershaneden bozma temel liseler, önü kapanan meslek liseleri, her sene değişen sınavlar ve taşımalı eğitim.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Kim kapatmış meslek liselerini?

GAYE USLUER (Devamla) – Mutlu musunuz değerli arkadaşlar. Eğitimi yamalı bohçaya çevirdiniz, kutluyorum sizleri! (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – 100 kişilik sınıflardan haber verin.

GAYE USLUER (Devamla) – Biraz önce oyladığımız maddeye bakacak olursak TÜRGEV gibi özellikli sivil toplum örgütleriyle içeriği belirsiz protokollerin imzalanması ve bugün bir rant projesi olduğu tescil edilen FATİH Projesi yine sizlerin eseri, kutluyorum sizleri! (CHP sıralarından alkışlar) Ve maalesef değerli milletvekilleri, burada akılla, usla yasa yapmak üzere toplanmış olmamıza rağmen âdeta hasım gibi hareket ediyoruz. 150 bin öğretmen ataması teklif ediliyor, “Hayır.” diyorsunuz. Neden? Öğretmenler size oy vermediler mi veya seçime çok olduğu için mi kabul etmiyorsunuz?

Değerli arkadaşlar, maalesef, yüreğimizi yakan Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki çatışma ortamı, öğretmenlerin iki cümlelik bir SMS’le memleketlerine çağrılmaları, süresi belirsiz hizmet içi eğitim. Ölen, öldürülen çocuklar, eğitim alamayan çocuklar bizim çocuklarımız değil mi? Hiç içiniz acımıyor mu? Türkiye'de, maalesef, on üç yılda eğitim, bir siyasi ideolojiye göre yetiştirilmek istenen gençlik projesine dönüştürülmüştür. Bir ülkenin iç politikası değişebilir, bir ülkenin dış politikası değişebilir ancak eğitim politikası yenilenmeler dışında süreklilik ister değerli arkadaşlarım. Aklınıza gelen, size uygun olan fikre göre insan yetiştirmek üzere eğitim politikası yapılmaz, yapılamaz.

Değerli arkadaşlar, yeni yılın ülkemize huzur ve barış getirmesini ama daha da önemlisi bu Meclise ortak akıl getirmesini diliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Usluer.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi, diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 10’uncu maddesine ekli (1) sayılı listede yer alan “12.500” ibarelerinin “130.000” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Zühal Topcu (Ankara) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekili Zühal Topcu.

Buyurun Sayın Topcu. (MHP sıralarından alkışlar)

ZÜHAL TOPCU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 12 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinde verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyoruz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, bu maddeye baktığımızda, özellikle öğretmen atamalarına yönelik olarak, 12.500 kadronun sağlanmasına yönelik ama genel olarak baktığımızda da bu sayının hiçbir zaman ihtiyacı gidermeye cevap vermeyeceği yönündeki vurgularımıza da daha önceki söylemlerimize de destek olacak şekilde bunun çok daha, bu sayının üzerinde çok daha fazla bir rakama ihtiyaç olduğunu belirtmek istiyoruz.

Biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu rakamın, gerçekten ihtiyacı çözmeye yönelik olacak rakamın 130 bin olması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü şu anda açık olarak bakıldığında ve sendikaların yaptığı araştırmalarda da ve özellikle TÜRK EĞİTİM-SEN’in yaptığı araştırmada bu ihtiyacın 130 bin olduğunu görmekteyiz.

Şimdi, buradan olaya baktığımızda, inanın işin vahameti daha çok ortaya çıkmaktadır. Çünkü üniversitelerden mezun olan öğretmen adaylarına ve bunların atanma yüzdelerine baktığımızda bu kadroların ihtiyaca cevap veremediğini görebiliyoruz. Şu anda bazı rakamlara göre 350, bazı verilere göre 350, bazı verilere göre de 400 ve 450 olduğu ifade edilen atanamayan bir öğretmenler grubu var. Ama ihtiyaç olan grubun da 130 bin olduğunu düşündüğümüzde 12.500 rakamının ihtiyaca cevap vermeyeceğini de belirtmek istiyoruz. Onun için, bu açığın bir an önce giderilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Her yıl 90 bin öğretmen adayı sisteme girmektedir. Bu açıdan bakıldığında bu biriken adaylar, atanamayan öğretmen adaylarının sayısının da birkaç yıl içerisinde 1 milyona dayanacağını da biz buradan belirtmek istiyoruz ki özellikle işsiz sayısının artması yarın patlamaya hazır bir sosyal yapı olarak, sosyal veri olarak karşımızda da bir yığın olarak durmaktadır, onu da buradan veriyoruz.

Şimdi, demin, HDP Grubundan sayın konuşmacının kullandığı bir ifadenin, toptan reddiyeci anlayışla, gerçekten eğitim fakültelerinde özverili bir şekilde öğretmen yetiştiren hocaları üzdüğünü ben burada söylemek istiyorum. Otuz yıl bilfiil üniversitelerde, öğretmen yetiştiren fakültelerde ders vermiş, hocalık yapmış biri olarak, Türkiye Cumhuriyeti devleti üniversitelerinde hiçbir hocanın ayrım yapmadan, ayrımcılık yapmadan, etnisite gözetmeden ve hiçbir zaman da herhangi bir öğrenciye saygısızlık yapmadan dersini verdiğini ve onu da en güzel bir şekilde yetiştirdiğini buradan ben sizlerle paylaşmak istiyorum. Böyle bir ifadenin de gerçekten talihsiz bir ifade olduğunu da vurgulamak istiyorum.

Diğer bir uygulamanın da ücretli öğretmenler olarak... Diğer arkadaşlarım da bahsetti ama öğretmenin ücretlisi olmaz. Şu anda elimizdeki rakamlar 80 bin öğretmenin ücretli olarak çalıştığını veriyor bize. Ücretli vekil var mı? Ücretli doktor var mı? Ücretli polis var mı? Biz bu nesli, özellikle, çocuklarımızı emanet ettiğimiz bu grubun ücretli olmasını kabul etmiyoruz. Onun için de ihtiyaç olan 130 bin rakamının bir an önce doldurulması gerektiğini ve herhangi bir başlık konulmadan bu ihtiyacın acilen giderilmesi gerektiğini düşünüyoruz ve öğretmenlik mesleği arasında da bu ayrımın, bu ayırıcı ifadenin de ortadan kaldırılmasını özellikle vurguluyoruz.

Son olarak da, bugün Milliyetçi Hareket Partisinin de araştırma önergesi olarak gündeme getirdiği üniversitelerdeki terör yapılanmasına bir an önce el atılmasını istiyoruz ve bu terör örgütlerinden üniversitelerin bir an önce temizlenmesini istiyoruz. Buradan Millî Eğitim Bakanına, buradan Başbakana ve YÖK Başkanına sesleniyoruz. Özellikle sizlerin de desteğiyle bu probleme bir an önce çözüm getirilmesini istiyoruz.

Teşekkür ediyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Topcu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 10’uncu madde kabul edilmiştir.

11’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinde yer alan 1/1/2016 ibaresinin 2/1/2016 ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  İdris Baluken                                    Çağlar Demirel                                 Burcu Çelik Özkan

                    Diyarbakır                                          Diyarbakır                                              Muş

                Ertuğrul Kürkcü                                   Müslüm Doğan

                        İzmir                                                 İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinin (a) fıkrasındaki “tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde” ibaresinin “tarihinde” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                   Erkan Akçay                                  İsmail Faruk Aksu                                   Baki Şimşek

                       Manisa                                             İstanbul                                              Mersin

                  Erkan Haberal                                    Kadir Koçdemir

                       Ankara                                                Bursa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                     Ali Özcan                                        Özkan Yalım                                        Aytuğ Atıcı

                      İstanbul                                                Uşak                                                Mersin

                  Tahsin Tarhan                                     Dursun Çiçek                                     Lale Karabıyık

                      Kocaeli                                              İstanbul                                               Bursa

                 Akın Üstündağ

                       Muğla

“MADDE 11- Bu kanun 1/1/2016 tarihinde yürürlüğe girer.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Muğla Milletvekili Akın Üstündağ.

Buyurun Sayın Üstündağ. (CHP sıralarından alkışlar)

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum öncelikle.

Değerli arkadaşlar, eskiden beri bu Mecliste torba yasaların ne kadar Meclisteki kanun yapma tekniğine ve İç Tüzük’e aykırı olduğu devamlı ifade edilmiştir. Yine bir torba kanunla karşı karşıyayız ama bu sefer çok enteresan bir şey daha oldu, torba kanunun içine bir de temel kanunu koyduk. Böyle bir durum söz konusu oldu. Bu da bilebildiğim kadarıyla…

Ben Meclisi Mecliste olmadığım zamanlarda da takip etmeye çalışan bir arkadaşınızım, ilk defa ben de böyle bir şey gördüm, torba yasanın içinde bir temel kanun. O yüzden ben kim yarattıysa böyle bir şeyi kendilerini tebrik ediyorum, müthiş bir buluş.

Değerli arkadaşlarım, bu temel yasa olarak görüşüldüğünde vatandaşlarımız bizi izlediği zaman neyi görüştüğümüzü bile anlayamadıklarını tahmin edebiliyorum. Çünkü maddeleri dahi kimse konuşamıyor, sadece değişiklik önergelerini konuşabiliyor. O yüzden kısaca ben hatırlatmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, 1’inci maddeyle er ve erbaşların harçlıklarını artırıyoruz. Yani, siz diyorsunuz ki: “Alın size üç kuruş, bu vatan için ölün!” Zenginlere de “Bize parayı verin, askerlikten yırtın!” İşte bu 1’inci maddenin özeti, değerli arkadaşlarım, budur. Yine olan fakir ve dar gelirli Anadolu çocuklarına oluyor.

5’inci maddede çok enteresan bir şey yaşadık dün. Görüşmeler devam ederken asgari ücretle ilgili hemen bir madde geldi. Sonra nedense -sanırım HDP Grubuyla ilgili bazı tartışmalar çıktı- bu asgari ücretle ilgili olan teklif hemen geri çekildi. Bu niye geri çekildi, niye geri buraya geldi bunu da anlayabilmiş değiliz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Zamanla anlarsın. Grup başkan vekiline sor.

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Devamla) – İşte, Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu’nda asgari ücretin değil, memur maaş katsayısının dikkate alınması var. Bu sözleşmeli er ve erbaşların maaşlarının çok aşırı yükselmesini önlemek için bu maddenin geldiğini de ben buradan anlamış oluyorum. Yani asgari ücrete dayalı olarak verilse asgari ücret de 1.300 liraya çıktığı zaman çok yüksek bir miktara çıkabilir korkusuyla hemen ne yapmışsınız? Memur katsayısına bağlamışsınız. Bu da iyi bir uyanıklık örneği o yüzden sizleri yine tebrik ediyorum değerli arkadaşlar.

2’nci maddede Kıbrıs’taki askerlerimizin ödeneklerini artırıyorsunuz ama arkadaşlar Kıbrıs elden gidiyor. Bakın hendeklerden bahsediliyor, birçok şeyden bahsediliyor ama Kıbrıs’la ilgili hiç kimse konuşmuyor değerli arkadaşlarım. Kıbrıs elden gidiyor ve korkarım değerli arkadaşlarım, orada maaş verecek askeri bile zamanı gelince bulamayabiliriz.

Değerli arkadaşlarım, çok enteresan bir madde geldi. Bu aslında bir teklif olarak geldi. Ayrıca sırada bekleyen bir de kanun tasarısı var ama her ikisinde de Sayıştay Yasası’yla ilgili bir değişiklik teklifi var. Anayasa Mahkemesi iptal etmiş olmasına rağmen, kamu payı yüzde 50’den az olan şirketlerin Sayıştay denetiminden kaçırılması olayı var. Bu, teklifle getirildi ama komisyondan geçmedi ama sırada bekleyen bir kanun tasarısı daha var. Yani burada bir şey yapmak istiyorsunuz, bu şirketlerle ilgili bir şey var, bunu mutlaka ileriki zamanlarda çözeriz. Bunların içerisinde TELEKOM var, Türk Hava Yolları var ve kamu payı yüzde 50’den az olan şirketler var. Bunu niye yapıyorsunuz? Bu konuda da gerçekten soru işaretleri içimizde mevcut.

Değerli arkadaşlarım, sanırım bu son toplantımız, ben bu anlamda bütün milletvekili arkadaşlarıma yeni yılda hep beraber daha güzel, daha usulüne uygun yasalar çıkarmayı diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Üstündağ.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Demin kürsüden konuşan sayın hatip dün asgari ücretle ilgili bir düzenleme yapılacakken HDP’nin itirazı üzerine o düzenlemenin yapılamadığını söyledi. Yani Genel Kurulu ve kamuoyunu yanlış bilgilendirdi. Ya kürsüden cevap vereyim ya yerimden cevap vereyim.

BAŞKAN – Tamam yerinizden cevap verebilirsiniz.

Buyurun Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan sayın hatip asgari ücretin 1.300 TL olmasıyla ilgili bir düzenleme öngören değişiklik önergesinin geldiğini ve HDP’nin itirazları sonucunda da geri çekildiğini ifade etti ya da HDP’yle ilgili tartışmalar nedeniyle geri çekildiğini ifade etti. Sanırım sayın milletvekili iyi takip edememiş, değişiklik önergesini de okuyamamış. Orada asgari ücretin 1.300 TL olmasıyla ilgili herhangi bir düzenleme yok. Zaten, HDP, bırakın 1.300 TL’yi, seçim bildirgesinde 2 bin TL olmasını vadetmiş bir siyasi parti. O değişiklik önergesinde öngörülen şey asgari ücretin 1.300 TL olmasıyla birlikte sermaye önüne gelen faturanın hazineye yüklenmeye çalışılması. Türkiye’deki mevcut vergi-gelir sistemine baktığımız zaman, vergi gelirlerinin yüzde 10’u sermayeden toplanır, yüzde 90’ı yoksul, emekçi halktan toplanır, çalışanlardan toplanır. Dolayısıyla, sermayeden yüzde 40 yükü azaltıp hazineye devretmek tekrar o asgari ücret artışını emekçi halkın sırtına bindirmek anlamına geliyor. Yani, emekçinin bir cebine koyup diğer cebinden alma anlamına geliyor. Dolayısıyla, HDP sermayeyi kayıran ve son dakika, herhangi bir şekilde komisyonda tartışılmamış, yasama tekniğine uygun olmayan bu değişiklik önergesini emekten yana olan politik ilkesel duruşundan dolayı reddetmiştir. Keşke Cumhuriyet Halk Partisi de aynı tavrı göstermiş olsaydı diyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler.

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – 69’a göre söz istiyorum. Bir yanlış anlaşılma var. Söylediğimden çok farklı anlamda şey söylendiği için söz istiyorum.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Niye Hocam? Öyle dedin.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Öyle dediniz yahu.

BAŞKAN – Siz de isterseniz yerinizden ifade edin bir dakikada.

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Sayın Başkan, ben ifademde “Asgari ücret teklifi geldiği zaman HDP Grubuyla yaşanan tartışmalar sonunda geri çekildi.” dedim, HDP’nin bunu kabul etmediğiyle ilgili herhangi bir şey söylemedim. Ben o tartışmaları canlı canlı izledim, o konuda herhangi bir şey yok. HDP Grubunun burada alınmasına dair herhangi bir durum söz konusu değildir. Ben, sadece asgari ücretle ilgili teklifin alelacele bu Meclise torba yasa görüşülürken niye geldiğine ilişkin olarak aslında söylemek istedim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinin (a) fıkrasındaki “tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde” ibaresinin “tarihinde” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Manisa Milletvekili Erkan Akçay.

Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kürsüde, yıllardır, genelde konuya, maddeye bağlı olarak konuşmaya büyük özen gösterirdik ancak bugün, müsaadenizle ve hoşgörünüzle, biraz evvel Sayın Beşir Atalay’la yaşadığımız polemik neticesinde tutanaklara giren Sayın Atalay’ın bir ifadesine cevap vermek üzere konuşmamı yapacağım çünkü bu yönelttiği ifadeler mesnetsiz ve çirkin bulduğumuz bir sataşma olmuştur.

Aynen şöyle demişti: “MHP’li dostlar sloganla konuşurlar, pek düşünce geliştiremezler, iki yıldır aynı şeyi söylüyorlar.” Efendim, iki yıldır değil, yıllardır belli bazı temel konularda aynı şeyi söyleriz. Bu, Milliyetçi Hareket Partisinin ilkeli, tutarlı, sorumlu bir parti olmasından kaynaklanır. Dün ne dediysek bugün de onu söyleriz. Bu, övünülecek bir tutumdur. Bazı partiler gibi “Vay, ne safmışız.”, “Kandırılmışız.”, “Ne dediler de vermedik?” demeyiz. Bunu onu söyleyenler düşünecek.

Milliyetçi, ülkücü hareket fikir dünyamızda mümbit, verimli ve üretken bir ocaktır. Bizden taşanlar, artanlar ve kopanlar size de düşmektedir. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Profesör Doktor Beşir Atalay Bey’in akademik CV’sine baktığımızda 1 doktora tezi, 1-2 araştırma, 9-10 da makale görüyoruz -şüphesiz değerlidir- başka bir akademik verimi de doğrusu göremiyoruz.

Sayın Atalay’ı akademik ürünlerinden ve verimlerinden ziyade, ben şahsen anket esnaflığıyla tanıyorum, daha çok mümeyyiz vasfı odur ve Sayın Atalay, başta Orhan Türkdoğan Hocamız olmak üzere pek çok milliyetçi aydınla ortam paylaşmıştır, yalnız nasiplenmediği de anlaşılıyor ve yine…

BAŞKAN – Sayın Akçay, şahsiyetle uğraşmasak, Genel Kurula hitap etsek.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Efendim, uğraşmıyorum, şöyle, çok özür diliyorum, yani gerçekten ben bunu arzu etmem ve bugüne kadar da olmadı…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bütün MHP’lilere sataştı Sayın Başkan.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – …fakat bu sataşma, dediğim gibi gerçekten ciddi ve kabul edilir bir sataşma değildir.

Dolayısıyla, yüzlerce kez bu kürsüde konuştum, benim kişileri hedef alan bir konuşma yapmadığımı bütün arkadaşlarım ve siz de Sayın Başkan başta olmak üzere bilirsiniz, ancak bunları söylemek mecburiyetindeyim.

Yine, Sayın Atalay etnik kimliklerin siyasallaşmasının mimarı olarak tarihe geçmiştir ve etnik kimliklerin siyasallaştırılmasını da millet geleceği açısından son derece tehlikeli bulduğumuzu ifade etmek isterim.

Türk milliyetçiliği fikir sistemi, Türk milletini ve Türk vatanını yok olmaktan kurtaran ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran bir fikir hareketidir. Yusuf Akçuralardan Zeki Velidi Toganlara, Sadri Maksudi Arsallardan Ziya Gökalplere, Ziya Gökalp’ten Mümtaz Turhanlara ve Erol Güngörlere kadar, daha çok, yüzlerce sayabileceğimiz, Nurettin Topçular, Remzi Oğuz Arıklar da dâhil olmak üzere -edebiyat dünyamızı da sayabiliriz, vaktimiz kalmadı- bu yüzlerce kaynaktan beslenen bir fikir hareketidir ve Orhan Türkdoğan Hocamıza kadar da bu değerlerle beslenmiştir.

Bu düşüncelerle huzurunuzdan ayrılıyorum ve inşallah bu polemiği daha fazla da uzatmak istemiyorum.

Hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

BEŞİR ATALAY (Van) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – İşlemi bitireyim efendim.

…Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Buyurun Sayın Atalay.

BEŞİR ATALAY (Van) – Ben söz istiyorum tabii. İsmimi anarak herhâlde konuşmasını bana ayırmış sayın sözcü.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Atalay.

Sataşmadan dolayı iki dakika.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – O sözleri söylemedi mi Sayın Başkan? Niye… O sözleri söyledi Sayın Bakan!

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

18.- Van Milletvekili Beşir Atalay’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın 12 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

BEŞİR ATALAY (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Belli ki çok dokunmuş.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Evet.

BEŞİR ATALAY (Devamla) – Yarası olana dokunur zaten benim ifadelerim, yarası olan gocunur.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Size hiç dokunmuyor ama! Siz hiç yara hissetmiyor musunuz?

BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ben şöyle bir düzeltme yaptım, sadece şunu söyledim: İki yıl önce -iki yıl önce, tutanaklarda var, çıkarabilirim- yine MHP’nin bir sayın grup başkan vekili benim Öcalan’la ilgili aynı sözü söylediğimi ifade etti. Ben de bu kürsüde “Bunu ben söylemedim, iki gazetede çıktı, ben tekzip ettim ve onlar bu tekzibi yayımladı, burada da bunu açıklıyorum.” dedim. Aynı şeyi bugün söylüyor. Ben de dedim ki: “Düşünce üretemiyorlar, aynı şeyleri yıllar içinde söylüyorlar.” Bunda gocunacak fazla bir şey yok.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Bunun düşünce üretmekle ne alakası var?

BEŞİR ATALAY (Devamla) – Benim şahsımla ilgili sayın sözcü… Tabii, kendi şahsımı burada söz konusu edecek değilim. Sadece şununla övünürüm ben: Kimliğimle, kişiliğimle, hamdolsun, uzun hayatımın içinde tutarlı, ilkeli duruşumla herkes beni bilir. Ben hiçbir zaman farklı yerlerde eğip bükerek falan yaşayan bir insan değilim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – İyi biliriz, iyi biliriz!

BEŞİR ATALAY (Devamla) – Öyle “esnaflık falan” gibi burada kendince güya küçültücü ifadeler kullanıyor.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Esnaflık küçük düşürücü değil. Esnaf çok Türkiye’de.

BEŞİR ATALAY (Devamla) – Türkiye’de tutarlı siyasi analizleri ANAR’la ben başlattım çünkü 28 Şubat süreci beni Kırıkkale Üniversitesi Rektörlüğünden aldı, ben erken yaşta işsiz kaldım, emekli oldum. ANAR diye Ankara Sosyal Araştırmalar Merkezini -bugün başka arkadaşlarımız yürütüyor, ben milletvekili olunca ilişiğimi kestim- kurduk bir grup arkadaşla ve Türkiye’de gerçekten siyaset analizinde bir çığır açtık ama diğer konularda benim Meclis albümündeki biyografime bakabilir sayın sözcü. Planlama Teşkilatında, Özal döneminde, Sosyal Planlamanın başındaydım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEŞİR ATALAY (Devamla) – Yedi yıl Sosyal Planlama biriminin başında sosyal planlamayı yürüttüm.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Bu hâle getirdiniz.

BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ve benim birikimimi, hukuk eğitimimi, sosyoloji akademik kariyerimi… Ama ben buraya gelip de kendimle ilgili konuşmaktan edep ediyorum ama onların benimle ilgili konuşmasını da acizlik olarak görüyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Atalay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tutanaklara girmesi için ifade ediyorum. Yani, tekrar, sataşmadan söz de istemeyeceğim.

Birincisi, yapılan sataşmalara, birtakım hakarete varan                     ifadelere cevap vermek gayet açık bir mertliktir. Biz de görüşlerimizi açık bir şekilde ifade ettik.

Ayrıca “anket esnaflığı”nı, herhâlde esnaflığı küçük görüyor olmalı ki küçültücü bir ifade olarak nitelendirdi. Burada esnaflık küçültücü bir ifade değildir. Esnaflık onurlu bir iştir. Yani yasal bir şekilde, eğer vergisini de vermişse zaten helaldir. Onu da dile getirmekte fayda var. Buradaki polemiklere son verelim efendim.

BAŞKAN – Tutanaklara geçti.

BEŞİR ATALAY (Van) – Sizin söylemenizle küçülmeyiz, sizin söylemenizle yükseliriz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Düzeltelim efendim, hadi “esnaf tüccarı” diyelim, biraz büyüsün o zaman.

İSMAİL OK (Balıkesir) – Memleketi kan gölüne çevirdiniz, daha utanmadan konuşuyorsunuz.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Konya Milletvekili Halil Etyemez ile 13 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/272) (S. Sayısı: 12) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinde yer alan “1/1/2016” ibaresinin “2/1/2016” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

İdris Baluken (Diyarbakır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken.

Buyurun Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; artık son maddelere geldik. Genel olarak görüşlerimizi ifade ettik. Yeni bir yıla da gireceğiz. Umarız ki bu Mecliste görmüş olduğumuz ve hepimizin rahatsız olduğu düzeysizlikler bir an önce son bulur ve halkın bizden beklediği bir düzeyi bu Meclis yakalar.

Bakın, dün bu düzeysizlik örneklerinden birisi yine yaşandı, bugün de devam ettirildi. Halkların Demokratik Partisi, AKP Grubunun Komisyona getirmediği, son dakikada buraya getirmek istediği bir değişiklik önergesini kendi ilkesel tutumu, ilkesel politik doğrusu doğrultusunda reddetmişti. Bu son derece normal bir işleyiş. Bir partinin, iktidar partisinin getirdiği önergeye destek sunma, yasama tekniği açısından o yanlışa ortak olma gibi bir durumu söz konusu olamaz. Biz de öyle yaptık ama dün burada bulunan Sayın Bakan Süleyman Soylu bugün bir basın açıklamasıyla tamamen yalan içeriğe sahip, son derece düzeysiz ithamlarda bulunmuştur. O nedenle, aynı düzeysizlikle cevap vermek durumunda kalacağım.

BAŞKAN – Sayın Baluken, sözlerimize biraz dikkat edebilirsek…

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Şimdi, bakın, şurada, yaptığı basın açıklamasında diyor ki: “Danışma Kurulunda bu öneriye destek veren HDP…” Bir kere, Danışma Kurulunun ne olduğunu Sayın Bakan bilmiyor herhâlde. Bu önerge Danışma Kuruluna falan gelmiş değil. Son dakikada buraya geldiği için Komisyon üyeleri ya da grup başkan vekilleri arkaya çağrılıp orada görüşülmüş ve orada da HDP’nin tavrı net olarak ifade edilmiştir.

Devam ediyor: “HDP, Hükûmet önerisi olarak sunulduğunda destek vermedi ve biz geri çektik.” HDP’yi bir cehalet topluluğu olarak tanımlıyor. “Aldığı oyun ne anlama geldiğini bilmeyen cehalet topluluğu…”, “Her hâliyle ikircikli hayat anlayışını kendi bütün davranışlarına aksettirenler.” diye devam ediyor. Bu, bir kere, bir bakanın ağzına yakışacak bir üslup falan değil. Kimin cehalet topluluğu, kimin cahil olduğu konusunda tartışmaya gidersek o hamur çok su kaldırır. Cahil -cehalet- söyledikleri arasında tutarsızlık olan, bilgiye, belgeye dayanmadan konuştuğu için sonra o söyleminden tamamen 180 derece çark eden kişilere denir.

Bakın, ben 2008 ve 2009 yılında Süleyman Soylu’ya ait söylemleri buradan ifade edeyim: “Başbakan, padişah olmak istiyor.” Bugünkü Cumhurbaşkanı için diyor. “Bu Hükûmete zıkkımın kökünü göstereceğiz.”, “Hükûmet yolsuzluk çukurunun içinde.”, “Başbakan rantın babasını getirdi.”, “Bu ülkenin herkese çatan veya kaos yaratan bir Başbakanı var.”

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bravo, ne kadar güzel tespitler yapmış ya!

İDRİS BALUKEN (Devamla) – “Başbakan at üstünde durmayı nasıl beceremediyse ülkeyi yönetmeyi de o şekilde beceremedi.”

Bakın, bu sıralara ne kadar cahilce geliyor değil mi bu sözler?

“AKP Hükûmeti yanlış politikalar sonucunda bayramları millete zehir etti. İnsanlar gülmeyi unuttu.”, “Paçalarından yolsuzluk akıyor.”, “Türkiye'de ihale ve yandaş belediyeciliği yapılıyor.”, “Halk Hükûmete zıkkımın kökünü gösterecek.”, “‘Yolsuzluklarla mücadele edeceğim.’ diyen Hükûmet Türkiye'yi yolsuzluk çukuru içine batırdı.”, “Ülkemizde sadaka kültürü var.”, “Türkiye'de her üç kişiden biri fukaralık sınırının altında. İnsanları bu duruma düşüren Hükümettir.”, “Kendisini Menderes’e benzetiyor. Sen kim, Menderes kim! Menderes’in adını ağzına alma.”

Şimdi, bunları diyen Süleyman Soylu bir sabah kalktı, bir baktık ki AK PARTİ’li oldu, ondan sonra da dedi ki: “Tayyip Erdoğan ilelebet ve ebedi bu ülkenin başkanıdır. Sayın Başbakanımıza minnettarım. Allah ondan razı olsun. Biz ve bizim gibi insanları dışarıdan imrenerek seyrettiğimiz AKP’nin içerisine davet etti.” 180 derece fark var. Son söyledikleri de bize çok cahilce geliyor.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Edep yahu! Edep yahu! Edep yahu!

BAŞKAN – Sayın Baluken, şahsiyatla uğraşmasak lütfen.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Dolayısıyla, burada söylediğiniz söylemler arasında tutarsızlık varsa ya bir kişilik problemi içerisindesiniz ya da tam da bahsettiğiniz cehalet tutumu içerisindesiniz. Biz Türkiye Cumhuriyeti’nde “bakan” düzeyine gelmiş bir insanın kişilik problemi olabileceği kanaatinde değiliz kendisi o yönlü bize nefret söylemiyle yaklaşsa da. Olsa olsa bunu her zaman bilgiye ve belgeye dayanmadan yapmış olduğu boş konuşmalar olarak değerlendiriyoruz.

Bizim o önergeyi neden reddettiğimiz son derece nettir. Sermayeyi kayıran, sermayenin yükünü tekrar emekçi halkların üzerine yığan, öyle son dakika önergelerine bugüne kadar onay vermedik, bundan sonra onay vermeyeceğiz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet, sataşmadan dolayı Sayın Bakana iki dakikalık söz veriyorum.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

19.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu’nun, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in 12 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri; dün akşam ortaya çıkan bir tartışmadan dolayı biraz önce HDP Grubunun sözcüsü, geçmişteki siyasi hayatımdaki değerlendirmeleri de burada ortaya koyarak aslında mikrofonların ne kadar da fuzuli bir şekilde işgal edilebileceğini net bir şekilde bir kez daha ifade etmiştir.

Size bir şey söyleyeyim, bunu da hiç unutmayın: Ben, 1960’da, sizin gibi zihniyetlerin içerisinde bulunan rahmetli Menderes’in idam edildiği bir siyasi hayatın bugün bütün inancıyla, bütün kalbiyle ve bütün anlamıyla birlikte ve attığı her adımı onunla beraber özdeşleştiren bir siyasi partide siyaset yapmaktan ve milletimize hizmet etmekten onur duyuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Ve yine, bugün eğer burada söz söyleme hakkına sahipseniz ve eğer bugün burada değerlendirme hakkına sahipseniz sizin zihniyetinizle değil -çünkü sizin zihniyetiniz bu ülkede, bu ülkenin birliğine, beraberliğine, kardeşliğine ve bu ülkenin bin yıldır bu topraklarda ve bu medeniyette oluşturmuş olduğu büyük bir anlayışa halel getirmek, sakatlamak ve ortadan kaldırmak için kurulmuş bir zihniyettir ki bu zihniyetle değil- tam tersine, idama giderken bile “Milletime ebedî saadet diliyorum.” diyen bir insanın ortaya koymuş olduğu anlayışla birlikte bugün burada konuşuyorsunuz.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Mevzuyla ne alakası var?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Eğer bugün burada konuşuyorsanız şu AK PARTİ Grubunun…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Merak ettik, eleştiriler vardı.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) - …on üç yıldır ortaya getirmiş olduğu, Türkiye’nin…

Sayın Başkan, beş dakika konuştu, dünyayı söyledi. Biz bir buçuk dakika…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Beş dakika değil canım, iki dakika konuştum.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sataşmadan… Usul öyle, usul. Buraya da alışamamışız.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Ne sataşması?

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sataşmadan iki dakika söz verdiniz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Ne sataşması? Lütfen…

BAŞKAN – Sayın Bakanım, sataşmadan dolayı iki dakika söz veriyoruz, iki dakika sürecek ama siz her zaman Hükûmet olarak yerinizden söz alma hakkına sahipsiniz, yerinizden söz alabilirsiniz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Sayın Başkan, burada…

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Torpil geçiyorsun şimdi! Niye torpil geçiyorsun?

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Bedava yok ya!

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, İç Tüzük’ü uygulayacak mısınız, yoksa…

BAŞKAN – Sayın Bakanım, süre doldu. Siz dilerseniz mikrofonsuz bir şekilde orada ifade edebilirsiniz, aksi takdirde Hükûmet olarak zaten burada yerinizden söz alma hakkına her zaman sahipsiniz, sataşma iki dakikayla sınırlı çünkü.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Beş saat konuşsanız kendinizi aklayamazsınız, boşuna konuşmayın!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Burada konuşmaya beni bırakabilecek kadar yüreğin yok.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Kimin yüreği olup olmadığını göstereceğim!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Ama, bir şey söyleyeyim, çocukları, camileri ve okulları ortadan kaldırabilecek kadar bir yüreğiniz var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Tehdit etmeyin, tehdit etmeyin!

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Ya yürü git bir yerine otur ya, bakan mısın, nesin!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Sen git otur! Hadi oradan! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baluken, size de iki dakika…

20.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Burada dile getirdiğim hususların hiçbir tanesine cevap vermedi. Yine, bildik ezberler üzerinden, bir nefret söylemi üzerinden bir linç kültürüyle hareket etti. Öncelikle, şunu söyleyeyim: Adnan Menderes’in idamını bizim zihniyetimizle özdeşleştirdi ama bizi nefretle takip ettiği için çok yakından herhâlde okuyamamış. Biz, Türkiye’deki bütün darbe süreçlerine karşı en net tutumu ortaya koyan ve bu ülkedeki bir başbakanın idam sehpasına götürülmesini bu ülke demokrasisi açısından en büyük utanç olarak defalarca tanımlayan bir siyasi partiyiz. Aynı zamanda, bu darbelerin idam sehpasına götürdüğü Denizlerin, Yusufların, Hüseyinlerin idam sehpasında “Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği”ni de mücadele şiarı edinmiş bir siyasi partiyiz. Dolayısıyla, bu suçlamaların tamamını kendisine iade ediyorum. Ama, kendisini biz yakından biliyoruz, kendisi yıllarca, 90’lı yıllarda faili meçhul, faili malum cinayetler işleyen, asit çukurlarında Kürt gençlerini katleden, 17 bin Kürt gencinin nasıl katledildiğini bile bugün izah edemeyen bir siyasi gelenekten geliyor.

HASAN TURAN (İstanbul) – Yalan makinesine bağlansan patlatırsın!

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Kendisi o konseptin başında bulunan başbakanın prensi olarak burada konuşuyor. Dolayısıyla, bize karşı nefret söylemiyle buraya gelip konuşması son derece manidardır çünkü o 90’lı yılların hesabı kapanmadı, kapanmayacak. O, katledilen gençlerin tamamının hesabı o gün o siyasi sorumlulukta bulunan herkesten mutlaka sorulacak ve bunu da Halkların Demokratik Partisi halktan aldığı güçle başaracak.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Konya Milletvekili Halil Etyemez ile 13 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/272) (S. Sayısı: 12) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

12’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, şimdi önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 12'nci maddesinde yer alan “Kurulu yürütür” ibaresinin “Kurulunca yürütülür” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  İdris Baluken                                    Çağlar Demirel                                    Müslüm Doğan

                    Diyarbakır                                          Diyarbakır                                              İzmir

                  Sibel Yiğitalp                                 Burcu Çelik Özkan                                Ertuğrul Kürkcü

                    Diyarbakır                                              Muş                                                  İzmir

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 12’nci maddesinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Madde 12- Bu kanun hükümleri Bakanlar Kurulu tarafından yürütülür.”

                   Erkan Akçay                                        Erhan Usta                                       Erkan Haberal

                       Manisa                                              Samsun                                               Ankara

                Mustafa Kalaycı                                İsmail Faruk Aksu

                       Konya                                               İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Samsun Milletvekili Erhan Usta.

Buyurun Sayın Usta. (MHP sıralarından alkışlar)

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi bu yeni yasama yılında 3’üncü kanunu görüştük, üç haftadır aslında benzer şeyleri yaşıyoruz. Ben hemen bir argüman olarak şunu söylemek istiyorum: Maalesef Hükûmet, bir hafta sonrayı göremiyor. “Niye bir hafta sonrayı göremiyor?” diyeceksiniz. Yeri gelince “2023”, yeri gelince “2053”, yeri gelince “2071” -hızını alamayıp- diyenler -bu tarihlere hiçbir itirazımız yok, hepsi bizim de önem verdiğimiz tarihlerdir ancak bunları söylemek kolay da- şu bir hafta sonrayı keşke bir görüp de bu kanunları, bu düzenlemeleri, bu kanun tekliflerini, tasarılarını, bunları dikkate alarak buralara getirmiş olsa.

Niye böyle diyorum? Vergi kanunlarıyla ilgili geçen hafta bir torba görüştük. O torbada da bu kanunda olduğu gibi geçici maddeleri uzatan hükümler vardı. Arkadaşlar iyi çalışmadığından oraya yetiştiremediler veya oraya koyamadıklarını veya atladıklarını bugün bir kanun teklifiyle bu maddenin içerisine koydular. Yani, bu, kanun yaparken kurumlarımızın ve Hükûmetin ne kadar ciddi çalıştığına ilişkin önemli bir gösterge ama daha önemlisi dün akşam yaşadığımız bir husus; burada asgari ücretle ilgili bir önerge bu kanuna eklenmeye çalışıldı, sonucunda olmadı.

Önce Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu asgari ücret konusuna bakış açımızı bir kez daha tekrarlamak istiyorum. Biliyorsunuz, bizim seçim beyannamemizde 1.400 lira net asgari ücret öngörmüştük. Burada dün akşamki o kanuna bir madde eklenmesine -aslında İç Tüzük’e çok uygun olmamakla birlikte- destek vermemizin arkasındaki neden de biz, işverenlerimizin rekabet gücünün olumsuz etkilenmemesi, kayıt dışı istihdama ve işçi çıkarmalarına neden olunmaması dikkate alınarak asgari ücretin artışından gelecek bir yükün devlet tarafından karşılanmasının uygun olacağını söyledik. Ancak daha önemlisi arkadaşlar, bu geçici bütçe kanunu görüşülürken ben hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem de Genel Kurulda bu konuyu sordum. Bakın, tutanaklardan okuyacağım, geçici bütçe kanununun Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi esnasında -çünkü gerekçeler yetersiz, ne olduğu belli değil- usulden söz alıp şunu söylemişim: “Geçici bütçe yasasında asgari ücret konusunda bir devlet katkısı olacak mı, olmayacak mı? Bu konuda bizim ve kamuoyunun bir fikir sahibi olması lazım. Bakın, bu uygulama 1 Ocak tarihi itibarıyla başlayacak, şu anda bilmiyoruz, belki Hükûmet de bilmiyor ama Hükûmetin bunun bir an evvel kararını verip buraya bugün de bu bilgiyle gelmesi lazım.” diye Plan ve Bütçe Komisyonunda söylemişim. Tekrar geneli üzerinde görüşülürken “Sabahleyin sordum, cevabını alamadığım için şimdi tekrar soruyorum: Bu 1.300 lira olan asgari -ve Bakanımız da aynı Bakanımızdı, Sayın Maliye Bakanıydı- ücretin bu dengelere yansımış kısmı nedir? Çünkü bütçe konuşuyoruz, üç aylık ödenek veriyoruz. Bunun içerisinde bir devlet katkısı var mı, yok mu, bunu bana söyle.” diyorum Maliye Bakanına. “Az önce ‘Asgari ücreti artıracağız.’ dediniz diye…” Neyse, uzatmışız, şimdi vaktimi fazla şey yapmamak için…

Genel Kurulda -buradaki bir sürü arkadaşımızın bunu dinlemiş olması lazım- burada da sormuşum, şöyle demişim: “Şimdi, ben soruyorum: Asgari ücret bu bütçeye nasıl yansıtıldı? İşverenlerimiz üzerindeki bu yükün bir kısmını devlet üstlenecek mi, üstlenmeyecek mi? Bu konuda bize bilgi verilmesi gerekir.” Yani sanki taşa söyledik, hiçbir bilgi verilmedi. Çünkü kanunlar çalışılmadan getiriliyor, bütçeler çalışılmadan getiriliyor, ciddi tutarsızlıklar ve kötü iş yapma yerleşti maalesef Türk bürokrasisine ve maalesef, Meclis de buna alet ediliyor.

Bakın, burada ben sayın milletvekillerimize Genel Kurulda hitap ederek dedim ki… Mesela, bir örnek daha vereyim, ondan sonra söyleyeyim bunu. Tutarsızlıklar var diyorum, Sayın Başbakan dışarıda 64’üncü Hükûmetin 2016 yılı Programı’nı açıklıyor, orada diyor ki: “İstisna ve muafiyetleri azaltacağız.” Orada, “Dâhilde işleme rejimini şu, şu, şu mahzurları yönüyle gözden geçireceğiz, hatta neredeyse kaldıracağız.” diyor, biz burada bunların süresini beş yıl uzatan kanun yapıyoruz, sizlerin oyuyla. Şimdi, bu tutarsızlıkları nasıl izah edeceğiz? Çalışılmadan, kötü çalışılarak getirilmiş kanunları, bütçeleri nasıl izah edeceğiz? Ben bunu sizin takdirinize bırakıyorum.

Aynı şey AKP’nin seçim beyannamesinde de vardı. Bakın, seçim beyannamesinde bir eski bakan şunu söyledi, dedi ki: “Beyanname matbaaya gidecek, son yarım saate kadar biz asgari ücretin 1.300 lira olup olmaması konusunu tartıştık.” Bu bir marifet değil arkadaşlar. Asgari ücretin ne olacağının daha önceden kararını vereceksin ve seçim beyannamesinde bunun bütün yüklerini veya bunlarla ilgili alınması gereken diğer tedbirleri de oraya yansıtacaksın. Yani böyle, parça parça, birbirleriyle tutarsız olan dokümanlarla bu Hükûmet Türk milletinin karşısına çıkıyor.

Kaldı ki geçen hafta geçici vergilerle ilgili kanun görüşülürken bir önerge verdik, sizin dün akşam vermeye çalıştığınız önergeyi verdik, önergede bizim de imzamız vardı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak verdik, o önerge reddedildi. Yani yükün bir kısmı devlet tarafından üstlenilsin, hepsi işverene bırakılmasın şeklindeydi.

Ben bu duygularla hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Usta.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 12'nci maddesinde yer alan “Kurulu yürütür” ibaresinin “Kurulunca yürütülür” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Ertuğrul Kürkcü (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerine söz isteyen İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü.

Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu yılın son oturumu birazdan kapanacak. Ben, doğrusu, zaten eleştirilerimizi birçok düzlemde ifade ettiğimiz bu yasayla ilgili yeni bir şey söylemek istemiyorum ama yeni yıl hakkında size bir şey söylemek isterim.

Sevgili arkadaşlar, yarın bir yıl kapanıp yeni bir başka yıla Türkiye girerken Türkiye'nin pek çok yerinde pek çok farklı duygu, düşünce, hâl, yaşantı yılı kapatacak ve karşılayacak ama şu çok açıkça görülüyor ki Türkiye'nin doğusunda ve güneydoğusunda şu an operasyonların sürdüğü il ve ilçelerde halklarımız yeni yıla endişe, kaygı, umutsuzluk, şiddet ve korku içerisinde girecekler. Geçtiğimiz yılı düşündüklerinde “Keşke böyle bir yılı yaşamasaydık.” diyecekler, önlerindeki yıla baktıklarında gelenin gideni aratmasından endişe edecekler. Nasıl etmesinler ki? Dünya kendi ekseni etrafında bir kere daha döndü diye şimdi, kapılarının önüne dizilmiş olan tanklar, toplar, özel harekât birlikleri, şiddet kapılarının önünden çekilecek mi? Besbelli çekilmeyecek çünkü bugünkü gazetelerin haberlerinde gördüğümüz yeni şey bölgeyle ilgili olarak SAS komandolarının şimdi Cizre ve diğer ilçelerin kapısını çalacağıydı. Korkarım önümüzdeki yıl Hava Kuvvetleri de devreye girmez.

Sevgili arkadaşlar, bunun nedeni, aslında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kendi işini Türk Silahlı Kuvvetlerine ve güvenlik güçlerine terk etmiş olmasıdır. Hepimiz -kendimizi de katarak söylüyorum- şimdi Türkiye’nin yönetiminin Meclisin elinden çıkmış olmasından sorumluyuz. Şu kadar insanın hayatını kaybettiğini, şu kadar daha fazlasının kaybedecek olduğunu bile bile bu meseleyi tartışamıyoruz ama bunu tartışmaya bizden çok daha az yetkili olan hatta biz bu yetkiyi vermesek tartışamayacak olan Kamu Güvenliği Müsteşarlığının teklifi üzerine yapılmış olan bir çöktürme planı web sitesinden web sitesine, sosyal medya hesabından sosyal medya hesabına dağılıyor ve şu korkunç hakikatle karşı karşıyayız ki Türkiye Cumhuriyeti’ni yöneten güçler yurttaşlarının, 10-15 bininin hayatının son bulmasıyla sonuçlanacağını öngördükleri bir operasyonu yürütmektedirler. Türkiye Büyük Millet Meclisi 2016’da bunun nasıl ve niçin yapıldığını sorma gücünü kendinde bulacak mı? Hepimize bunu sormak istiyorum. Yurttaşlarımıza devletimiz tarafından öldürülme hesapları yapılıyorsa eğer, adil bir rejimden, adil bir yönetimden nasıl söz edebiliriz? O nedenle ben hepinizi ve hepimizi…

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Hangi devletin yurttaşı, onu nereden çıkarıyorsun?

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Bir dur be, bir dur Allah’ını seversen, okuman yazman yok mu?

Hepinizi ve hepimizi 2016’da bu milletin kaderini bir kere daha eline alacak bir Mecliste çalışmayı sağlayacak adımları atmaya davet ediyorum. 1920’de olduğu gibi, 1990’ların sonunda, 2000’lerin başında olduğu gibi kendisine dayatılan bürokratik ve militarist planları kabul etmek değil, onların yerine halkın iradesini koyan, milletin geleceğine sahip çıkan, ortak geleceğimizi esirgeyen, yurttaşlarımızın hayat ve esenliğini kendinden bile koruyan bir Meclis olarak hareket etme yeteneğini umarım koruyabiliriz. Türkiye Büyük Millet Meclisi hatırlamalıdır ki barış içerisinde yaşama hakkı Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının en temel hakkıdır. Barış içinde yaşama hakkını temin etmek bu Meclisin görevidir. Umarım 2016’da bütün bu tartışmaları arkada bırakıp bu hak üzerine hep birlikte mücadele etmeye başlarız.

Hepinize -eğer kutlayabilecekseniz- iyi yeni bir yıl diliyorum.

Hoşça kalın. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kürkcü.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Böylece ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi, teklifin tümünü oylamadan önce, İç Tüzük’ün 86’ncı maddesi gereğince, oyunun rengini belli etmek üzere, lehte Erzincan Milletvekili Serkan Bayram, aleyhte ise İstanbul Milletvekili Engin Altay söz istemişlerdir.

Şimdi, lehte, Erzincan Milletvekili Sayın Serkan Bayram’a söz veriyorum.

Buyurun Sayın Bayram, süreniz beş dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SERKAN BAYRAM (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifi üzerine şahsım adına lehte söz almış bulunuyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Son yıllarda anayasal, kanuni ve kurumsal düzeyde yapılan reformlarla ülkemizin demokratik düzeyi ve refah seviyesi artmıştır. Temel hak ve hürriyetler alanını genişleten, sosyal yapıyı, ekonomiyi güçlendiren, bürokrasiyi azaltan ve her alanda insanların gündelik hayatını kolaylaştıran bu reformlardaki temel hareket noktası daha adil, güçlü ve demokratik bir Türkiye ideali olmuştur. Geçmişten kalan birçok kronik soruna neşter vurulmuş, hantal bir ekonomi ve devlet yapısından, üretimi esas alan dinamik ve rekabetçi bir ekonomiyle daha etkin ve hızlı bir kamu idaresine geçilmiştir. Böylece, uzun seneler çözülemeyen birçok temel sorun AK PARTİ’miz sayesinde çözülmüştür. Birileri konuşur, AK PARTİ yapar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Ya, bunu iyi ki öğrendiniz, bravo yani, vallahi bravo yani.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Şu yaptıklarını bir hatırlasan.

SERKAN BAYRAM (Devamla) - Sizler seksen sene konuştunuz, yeter, biraz da müsaade edin biz konuşalım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, hiç kuşkusuz sosyal, ekonomik ve siyasi reformlar süreklilik arz eden bir yönetimi gerektirir.

Vatandaşlarımızın refah ve huzurunu beklenti ve talepleri istikametinde daha da artırmak, bütün vatandaşlarımızı memnun ve mutlu etmek, toplumsal adaletin sağlanmasını temin etmek hiç kuşkusuz yeni düzenlemeler gerektirmektedir.

Bu tasarı, 64’üncü Hükümet Programı’mızda ve 2016 yılı Eylem Planı’nda yer verilen hususların gerçekleştirilmesi öngörülen konuların hayata geçirilmesi için gerekli düzenlemeleri ihtiva etmektedir.

Bu teklif kapsamında askerî öğrenciler ile er ve erbaşların harçlıklarının yükseltilmesi, kamu görevlilerinin maaş hesaplamaları memur aylık katsayısı esas alınarak yapılmaktadır. Oysaki, sözleşmeli erbaş ve erlerin maaş hesaplamasında, 6191 sayılı Kanun’un 7’nci maddesinde (3)’üncü ve (5)’inci fıkrasında 16 yaşından büyükler için belirlenen asgari ücret brüt tutarı esas alınmaktadır.

Yapılan bu yeni düzenleme ile tüm kamu görevlilerinin mali haklarında yapılan artışlar konusunda uygulama birliğinin sağlanması ve mali hakların kurum içi hiyerarşik yapıya uyumunun muhafaza edilebilmesi bakımından söz konusu personelin mali haklarında da memur aylık katsayısının esas alınmak suretiyle belirlenmesi amaçlanmaktadır. Bu sayede er ve erbaşların harçlıklarının hesaplanmasında esas alınan ve hâlâ uygulanan gösterge rakamlar yüzde 100 oranında artırılmaktadır.

Ayrıca, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 30’uncu maddesinde öğretim üyelerinin çalışma yaş haddi 67 yaş olarak belirlenmiş ancak 2006, 2007, 2008 yıllarında kurulan devlet üniversitelerinde görev alan öğretim üyeleri açısından emeklilik yaş sınırının 31/12/2015 tarihine kadar 72 olarak uygulanmasına dair geçici bir uygulamaya geçilmiştir. Tasarıyla bu sürenin, üniversiteler için getirilen öğretim görevlilerinin yaş haddinin 72 olarak uygulanmasının 31 Aralık 2016 tarihine kadar uzatılması sağlanacaktır.

Öte yandan, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan deniz ve iç sularda ve bu yerlerden su alınarak karada yapılacak su ürünleri üretim tesislerinde veya bu alanları ıslah etmek suretiyle projeye dayalı olarak yapılacak su ürünleri yetiştiriciliği yatırımlarında ihtiyaç duyulan su ve su alanları ile deniz ve iç sulardaki su ürünleri istihsal hakkının kira teknik şartları, süreleri ve yıllık bedelleri, üretim yerlerinin özellikleri dikkate alınarak Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca tespit edilir. Bu maddenin uygulanmasında ve kiralamalara ilişkin usul ve esaslar, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenecektir.

Değerli milletvekillerimiz, Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye ek olarak yapılacak öğretmen atamalarında kullanılmak üzere 12.500 kadro ihdas edilmiştir. Birileri burada bugüne kadar yapılan öğretmen atamalarını azımsayarak daha fazla atama yapılacağını söylemektedir; biz biliyoruz ki, bugüne kadar hep muhalefet… Bekâra karı boşamak kolaydır ama demin de söyledim “Sizler konuşur, AK PARTİ yapar.”

Bu sebeple, bugünkü teklif üzerinde…

ÖZKAN YALIM (Uşak) – AK PARTİ sadece bizim taahhüt ettiklerimizi kopyalayıp yapıyor.

SERKAN BAYRAM (Devamla) – 2023 Türkiye'si için AK PARTİ’miz tarafından belirlenen hedefler dâhilinde ülkemize, milletimize hayırlara vesile olmasını diler, yüce heyetinizi selamlar, yeni yılın ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini dilerim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bayram.

Aleyhte İstanbul Milletvekili Engin Altay.

Buyurun Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 86’ncı maddede lehte konuşmayı iktidar partisine mensup sayın milletvekili kapattığı için aleyhte söz aldım. Kimi çekincelerle birlikte bu kanuna kabul oyu vereceğiz, önce onun altını bir çizeyim.

Keşke diyorum… Aslında Genel Kurul bir aydır çalışıyor. Belki bu bir deneme üretimi oldu. Hani bir fabrika yaparsınız da bir deneme üretimi yaparsınız, aksaklıkları görürsünüz, sonra gerçek üretime geçersiniz, seri üretime. Yeni yılda yani yeni yılla birlikte, aralık ayında şu Parlamentoda yaşananları bir yeniden değerlendirme, bir muhasebe ve muhakeme imkânı bulup bu Parlamentodan daha seri, daha verimli, daha yararlı kanunların çıkma olanağını hep birlikte yaratırız diye bir dilekle başlamak istiyorum.

Sayın milletvekillerimizin bilgisi olmakla birlikte Meclisi izleyen vatandaşlarımız bilsin diye bir iki konuyu belirtmemiz lazım. Bu kanunun 8 ve 9’uncu maddeleri dışındaki hükümleri bizim karşı çıkacağımız noktada değil. 8’inci ve 9’uncu maddedeki hükümleri doğru ve uygun bulmuyoruz ancak her zaman yaptığınız gibi 12 maddenin 10 tanesi temiz, 2 tane sakatı da içine katarak böyle bir paket hâlinde bunları getirerek aklınız sıra uyanıklık mı deyim, beceri mi deyim bir şey yapıyorsunuz, doğru yapmıyorsunuz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Beceri…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bakın, bu kanun bu Parlamentodan altı saatte geçerdi, geçebilir, bir mani hâl yok ama 8’inci maddede sözleşmeli er ve erbaşlara yaptığınız çok adil olmayan, çok insaflı olmayan uygulama ve 9’uncu maddede biraz önce arkadaşımızın belirttiği taşeron işçilik kullanımındaki cezai hükümlerle ilgili uygulamanız nedeniyle… Bu kanunu siz bunun için de zaten biraz temel kanun olarak getirdiniz. Keşke er ve erbaşlara artık çocuklara bile bazı yerlerde verilmeyen paralar yerine bizim önerilerimizi dikkate alarak hiç değilse bir 300 lira harçlık verebilseydi bu Meclis. Bu kadar lüksü olan bir devletin askerine, çavuşuna, onbaşısına 300 lirayı çok görmesini yadırgıyorum doğrusunu isterseniz. (CHP sıralarından alkışlar) Kıbrıs’ta görev yapanlara aynı şekilde, askerî öğrencilerimize aynı şekilde; bunların harçlıklarını bir parça arttırdık ama kesinlikle bence bunların biraz gururunu kırdık. Şimdi bir askere, bir onbaşıya diyeceğiz ki: Sana 29 lira veriyorduk -çoğu bunların eline de verilmez zaten, onu bilin- al şimdi 86 lira. Biraz utanacağız aslında, biraz utanacağız. Vicdanlarımızla ben çok bağdaştıramıyorum. Yani benim vicdanımı çok tatmin etmiyor, kamu vicdanını da tatmin etmiyor diye düşünüyorum. Keşke 350 bin atama bekleyen öğretmen varken 12 binle bunu sınırlandırmasaydık. 130 bin ihtiyaç olduğu Milli Eğitim Bakanlığı raporlarıyla, iç denetim raporlarıyla sabit. Ama hiç değilse bir 40-50 bin vererek, 2016’ya ülkeyi ve toplumu bir parça daha umutla sokabilirdik. Bunu da yapmadınız.

Yani, güya kimi konularda birtakım “tedbirler” ve “iyileştirmeler” adı altında topluma bunu pazarlıyorsunuz. Ama sizin bu paketiniz, bana sorarsanız, pansuman bile değil. Bir yara olur, pansuman yapar, sararsınız. Siz bu yarayı musluğun altında suya tutuyorsunuz. Kanama ya durur, ya durmaz. Bu kafayla da bu kanama durmaz. Esasen, toplumdaki kanama durmaz. Türkiye’nin -biraz sonra yeni yıl mesajımızı da söyleyeceğiz- çok acilen huzur ortamının tesisine ihtiyacı var. Türkiye’de huzur ortamını tesis edecek olan organ Hükûmet değildir; Türkiye’de huzur ortamını tesis edecek olan organ emniyet, asker değildir; bu ülkenin huzur ortamını tesis edecek organ burasıdır. Böyle bir tarihsel sorumlulukla, böyle bir misyonla karşı karşıyayız. Türkiye’nin bir bölgesinde, vicdanların kabul etmeyeceği bir trajedi, bir dram yaşanıyor. Bu hiç kimsenin kabul edebileceği bir şey olmamakla birlikte, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Orta Doğu bölgesinde modernitenin sembolü, timsali gibi algılanan ülkemizi de Orta Doğu bataklığının bir çamuru hâline dönüştürecek bu tabloya seyirci kalmasına benim gönlüm ve vicdanım razı değil. Umarım ve dilerim ki 2016’da bütün bunlara çözüm buluruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Altay.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim.

Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Ayrıca vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyun rengini ve kendisinin ad ve soyadıyla imzasını da taşıyan oy pusulasını yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

 

“Oy sayısı

:

269

 

Kabul

:

261

 

Ret

:

7

 

Çekimser

:

1(X)

 

 

 

 

 

 

Kâtip Üye

Özcan Purçu

İzmir

Kâtip Üye

Ömer Serdar

Elâzığ”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olsun diyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, 2’nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gabon Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayi İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gabon Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayi İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (1/304) (S. Sayısı: 3) (XX) 

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon Raporu 3 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Soru-cevap… Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE GABON CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA SAVUNMA SANAYİ İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

 

MADDE 1- (1) 12 Mayıs 2015 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gabon Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayi İşbirliği Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

 

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen? Yok.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre vereceğim.

Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen iki dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadıyla imzasını da taşıyan oy pusulasını yine oylama için öngörülen iki dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

BAŞKAN – Sayın milletvekillerimiz, birazdan gruplarımızın yeni yıl mesajıyla birlikte inşallah hep birlikte huzur içerisinde ayrılacağız. Şöyle bir beş on dakikanızı daha istirham ediyorum.

(Oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gabon Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayi İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

 

“Kullanılan oy sayısı            :     250

Kabul                                    :     245

Ret                                        :         2

Çekimser                              :         2

Geçersiz                               :      1(x)

 

Kâtip Üye

Özcan Purçu

İzmir

 

Kâtip Üye

Ömer Serdar

Elâzığ”

 

 

 

Böylece tasarı kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun diyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Evet, gruplarımız adına ilk söz, Sayın Akçay.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

14.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 2016 yılının hayırlı ve barış dolu bir yıl olmasını dilediklerine ve milletvekilleri ile vatandaşların yeni yılını kutladıklarına ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 yılının son günlerindeyiz. Türk milleti ve insanlık olarak zorluklar içerisinde geçen bir yılı geride bırakıyoruz.

Öncelikle, gerçekçi olarak ifade etmek istersek, 2015 yılında ülkemizin âdeta cenaze evine, taziye çadırına dönüştüğü bu terör saldırıları nedeniyle yüzlerce evladımızı terör saldırılarında şehadet mertebesine uğurladık, yüzlerce vatandaşımız ve masum insan terör saldırılarıyla hayatını kaybetti. Maalesef huzurlu bir yıl geçirmedik. İçimizde dirlik düzenliğimiz, birlik beraberliğimiz maalesef biraz zarar gördü. Sevginin, saygının artmadığı bir yıl geçirdik maalesef.

Bütün bu olanlara rağmen ve her şeye rağmen 2016 yılının bütün vatandaşlarımıza, bütün insanlığa hayırlar, esenlikler, barışlar getirmesini temenni ediyorum. Dirlik düzenlik, birlik beraberlik diliyorum. Kimsenin burnunun kanamadığı, terörün olmadığı nice mutlu yıllar diliyorum. Önümüzdeki yılda, yeni dönemde de Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak hep birlikte ülkemizin bütün sorunlarını en iyi şekilde, insanlarımızı huzurlu, refah içerisinde, mutlu edecek çalışmaları birlikte yapma temennisiyle iyi yıllar, mutlu yıllar diliyorum. Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.

Sayın Demirel…

15.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, 2016 yılının hayırlı ve barış dolu bir yıl olmasını dilediklerine ve milletvekilleri ile vatandaşların yeni yılını kutladıklarına ilişkin açıklaması

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarımız; evet, 2015 yılını geride bırakıyoruz. Acıyla, göz yaşıyla; ne yazık ki insanların yaşamını yitirdiği bir süreçte, ne yazık ki Sur’da, Cizre’de, Silopi’de sokağa çıkma yasaklarının olduğu, elektriğin, suyun olmadığı, yaşam hakkının ihlal edildiği bir dönemde yeni yıla giriliyor. Biz bir bütün olarak, Meclis bütünlüğü içerisinde 2015 yılının bu son dönemlerinde yaşanan durumdan hep birlikte çıkabilmek için, burada hepimizin elimizi vicdanımıza koyarak, demokrasi, özgürlük, barışla 2016 yılını geçirmesini temenni ediyorum.

Şu anda hâlâ cenazelerin ortada olduğu, cenazelerini bile defnedemeyen Cizre ve Şırnak’taki, Sur’daki vatandaşlarımızın ne yazık ki bu durumunu 2015 yılında Türkiye’de hâlâ bu şekilde ifade ediyoruz. Bu bir acıydı, acı yılıydı, öyle ifade etmek istiyorum. Bizler grup olarak, HDP Grubu olarak yeni yılı Diyarbakır’da, Sur’da, Cizre’de, Silopi’de ve Şırnak’ta geçireceğiz. Halkın, halkımızın acılar yaşadığı, halkımızın ne yazık ki sokağa çıkma yasaklarıyla evinden bile dışarıya çıkamadığı bir yeni yılı geçireceğiz. Bunun için biz halkımızla birlikte ayın 31’inde yani yarın akşam itibarıyla yeni yıla ilişkin Cizre’de, Şırnak’ta ve Sur’da olacağız. Buradan şu mesajı tüm Türkiye kamuoyuna iletelim: Hep birlikte buradan, Genel Kuruldan 2016 yılının 2015’teki acıların son bulacağı, barışın, özgürlüğün, kardeşliğin ve çözümün gerçekleştirileceği bir yıl olmasını temenni ediyorum ve hepimizin bu sorumlulukla hareket edeceğimizi düşünerek bütün halkımızın ve milletvekili arkadaşlarımızın yeni yılını kutluyor, bu sürecin barış ve özgürlüklere vesile olmasını temenni ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Demirel.

Sayın Altay…

16.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, 2016 yılının hayırlı ve barış dolu bir yıl olmasını dilediklerine ve milletvekilleri ile vatandaşların yeni yılını kutladıklarına ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, 2015 yılını maalesef acılarla, burukluklarla, anlamsız üst üste yapılan seçimlerle geride bıraktık. 2015 yılında oluşan 26’ncı Dönem Parlamentosu iki aylık bir çalışma dönemini de 2015 yılı için tamamlamış oldu.

Biraz önce söylediğim gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin üstünde bir güç yoktur. Dolayısıyla, Türkiye'de 780.500 kilometrekarelik coğrafyanın her metrekaresinde vatandaşlarımızın dökülen kanının, akan gözyaşının bu Mecliste bir vicdani sorumluluğu vardır. Bu bakımdan, siyasetin de sadece ve sadece milletin huzuru, refahı ve mutluluğu için yapıldığı bir gerçek olduğuna göre, 2016 yılında önümüzdeki hafta yeni bir yıl, yeni umutlarla, yeni iş birliktelikleri, yeni anlayışlarla ve az önce söylediğim gibi, sadece ve sadece vatandaşlarımızın huzuru, refahı ve mutluluğunu esas ve temel alan bir anlayışla Parlamentomuzun çalışmasını arzu etmekteyiz.

2016 yılının kardeş kavgasının nihayet bulduğu bir yıl olmasını temenni ediyorum. Gene, 2016 yılının Türkiye ekonomisinin risksiz, yükselen, büyüyen bir hâl aldığı yıl olmasını temenni ediyorum. Yine, 2016 yılının demokrasimizin, özgürlüklerle taçlandığı bir yıl olmasını arzu ve temenni ediyoruz.

Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubu olarak sayın milletvekillerimizin ve tüm vatandaşlarımızın yeni yılını içtenlikle tebrik ediyor, önce huzur, sonra da sağlık, mutluluk ve esenlikler diliyoruz.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Altay.

Sayın Turan, buyurun.

17.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, 2016 yılının hayırlı ve barış dolu bir yıl olmasını dilediklerine ve milletvekilleri ile vatandaşların yeni yılını kutladıklarına ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; iki gündür çok yoğun bir mesai içerisinde özellikle askerlerimizi, öğrencilerimizi, öğretmenlerimizi, öğretim görevlilerimizi, üyelerimizi, işverenlerimizi yakından ilgilendiren bu teklifin yasalaşmasında çok yoğun emek sarf etmenizden dolayı tebrik ediyorum zatıalinizi ve tüm milletvekili arkadaşlarımı.

2015’i geride bırakıyoruz. Son yasama faaliyeti için bir aradayız. 2015 anlamlı iki tane ayrı seçimin yaşandığı, tüm milletin hepimize ders verdiği çok farklı bir yıl oldu. 2016’nın bu derslerden sonuç çıkarıldığı, milletin bize verdiği fotoğraftan herkesin üzerine düşenin alındığı, buna bağlı olarak da çok daha başarılı bir yasama döneminin olduğu bir yıl olmasını ümit ediyorum. Ülkemizde inşallah 2016 yılının kardeş kavgasının azaldığı, olmadığı, terörün son bulduğu, huzurun, refahın, barışın zirve yaptığı bir yıl olmasını ben de ümit ediyorum. Aynı zamanda bugün eğitim hayatımızı yakından ilgilendiren, hatırası olan Tevfik İleri’nin, Seyyid Ahmet Arvasi’nin ve İhsan Sabri Çağlayangil’in ölüm yıl dönümü, ben bu vesileyle kendilerini rahmetle anıyorum.

Tekrar yeni yılı kutluyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum.

IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, herkese hayırlı ve mutlu seneler dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Bütün iyi dileklere bizler de katılıyoruz. 2015 yılının son çalışma gününü hep birlikte geride bıraktık. Emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz.

Yeni yılın ülkemize, milletimize ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini temenni ediyoruz. 2016 yılının barış, huzur ve kardeşlik içerisinde ve Türkiye ortak paydasında milletimizin beklentilerinin gerçekleşeceği, yeni Anayasa ve İç Tüzük başta olmak üzere reformların yapılacağı bir yıl olmasını temenni ediyorum.

Bütün bu temennilerle, bu iyi niyetlerle birlikte Genel Kurulu ve tüm vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyoruz. Herkese hayırlı, mutlu seneler diliyorum.

Böylece, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmek için 5 Ocak 2016 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Hayırlı seneler diliyorum.

Kapanma Saati: 20.36



(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.

(x) 12 S. Sayılı Basmayazı 29/12/2015 tarihli 21’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(XX) 3 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.