TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

16’ncı Birleşim

17 Aralık 2015 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya’nın, Adana ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel’in, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun 2’nci yılına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Ordu Milletvekili Metin Gündoğdu’nun, Türk Kızılayının başlattığı “Görmezden Gelmeyin” yardım kampanyasına ilişkin gündem dışı konuşması

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel’in yaptığı gündem dışı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

2.- Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

3.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Yozgat Milletvekili Yusuf Başer’in MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

4.- Antalya Milletvekili Mehmet Günal’ın, Yozgat Milletvekili Yusuf Başer’in MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

5.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İzmir Milletvekili Atila Sertel’in MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

6.- İzmir Milletvekili Atila Sertel’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

7.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

8.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Ankara Milletvekili Murat Emir’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

9.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, İstanbul Milletvekili Metin Külünk’ün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

10.- İstanbul Milletvekili Metin Külünk’ün, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

11.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

12.- Antalya Milletvekili Mehmet Günal’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

13.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

14.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

15.- Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak’ın, Antalya Milletvekili Mehmet Günal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

16.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

17.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’nun 1 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

18.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

19.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’nun 1 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

20.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu’nun, Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’nun 1 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

21.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İzmir Milletvekili Musa Çam’ın 1 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ eski Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

22.- İzmir Milletvekili Musa Çam’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

23.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Aziz Babuşcu’nun 1 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

24.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, İstanbul Milletvekili Aziz Babuşcu’nun 1 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

25.- Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoy’un, İstanbul Milletvekili Aziz Babuşcu’nun 1 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

26.- İstanbul Milletvekili Aziz Babuşcu’nun, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklaması ile İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu’nun, Ordu Milletvekili Metin Gündoğdu’nun yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Hasan Cemal ve Tuğçe Tatari’nin bazı kitaplarının toplatılması kararına ilişkin açıklaması

3.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde’nin Ulukışla ilçesindeki Darboğaz Göleti’nin işletilmesiyle ilgili aksaklıkların bir an evvel giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

 

4.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, ülkemizde yatırım ortamının iyileştirilmesi için gerekli yapısal reformların hayata geçirilmesi gerektiğine ve dış ekonomik ilişkilerimiz nedeniyle yaşanan sorunlar hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu araştırma önergelerinin Meclis gündemine alınmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

5.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesir’deki beyaz et üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

6.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, 17-25 Aralık yolsuzluk dosyalarıyla ilgili iddiaların yargıya taşınmasına izin verilmesi gerektiğine ve bu konuyla ilgili yeni önergelerinin gündeme alınıp kabul edilmesini dilediğine ilişkin açıklaması

7.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldız’ın, Sivas’ın Divriği ilçesinin Bayırlı köyünde yaşanan susuzluk sorununa ilişkin açıklaması

8.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, suyun metreküp satış fiyatında net bir kriter olmadığına ve bu konuda bir çalışma yapılıp yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

9.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, Kocaeli halkının, yapılan ekmek zammının geri çekilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

10.- Hakkâri Milletvekili Nihat Akdoğan’ın, 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının 2’nci yılına ilişkin açıklaması

11.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu’nun, 17-25 Aralık tarihinin “yolsuzluk ve rüşvetle mücadele haftası” olmasını dilediğine ve Türkiye’nin ciddi bir göçmen politikasına ihtiyacı olduğuna ilişkin açıklaması

12.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, 17-25 Aralık sürecinin 2’nci yılına ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu yolsuzluk ve rüşvet olayını unutturmayacaklarına ilişkin açıklaması

13.- Antalya Milletvekili Mustafa Akaydın’ın, 17-25 Aralık yolsuzluk, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma ve görevi kötüye kullanma suçlarıyla ilgili sürece ilişkin açıklaması

14.- İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş’ın, Silivri F Tipi Cezaevinde bulunan Can Dündar ile Erdem Gül’ün bilgi edinme ve iletişim araçlarını kullanma haklarının cezaevi idaresince gasbedildiğine ve Kartal Adliyesinde çalışan 130 taşeron işçinin iki aydır maaşlarını alamadıklarına ilişkin açıklaması

15.- İstanbul Milletvekili Zeynel Emre’nin, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde artan çatışma ortamı nedeniyle ara verilen eğitimin normal seyrine dönmesi için Hükûmetin acil eylem planı olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

16.- Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer’in, Kürt sorununun çözüm yerinin Meclis olduğuna ve bu sorunun demokratik, barışçıl yollarla çözülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

17.- Ankara Milletvekili Necati Yılmaz’ın, AKP iktidarında cumhuriyetin tüm anayasal niteliklerinin hedef alındığına ve örselendiğine ilişkin açıklaması

18.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, AKP’li belediyeler dışında kalan muhalefet belediyelerinin çok yönlü baskı altında olduğuna ilişkin açıklaması

19.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarının önünün kapatıldığına ilişkin açıklaması

20.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, Millî Eğitim Bakanlığı ile TÜRGEV arasında yapılan iş birliği protokolüne ve 2015 Nobel Kimya Ödülü’nü kazanan Profesör Doktor Aziz Sancar’ı kutladığına ilişkin açıklaması

21.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Hükûmetten, Afyon Şeker Fabrikasının durumuyla ilgili bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması

22.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Hazreti Mevlâna Celâlettin Rûmi’nin Hakk’a vuslatının 742’nci yıl dönümüne, 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk sürecine ve Milliyetçi Hareket Partisinin yolsuzluk ve rüşvetle mücadele konusunda kararlı olduğuna ilişkin açıklaması

23.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Hazreti Mevlâna Celâlettin Rûmi’nin Hakk’a vuslatının 742’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

24.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin bazı yerleşim yerlerinde uygulanan sokağa çıkma yasaklarına, AKP Hükûmetinin halka yönelik sivil katliam girişimlerinden bir an önce vazgeçmesi gerektiğine ve 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının 2’nci yılına ilişkin açıklaması

25.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Hazreti Mevlâna Celâlettin Rûmi’nin Hakk’a vuslatının 742’nci yıl dönümüne ve devletin terörle mücadelesinin başarıya ulaşacağına ilişkin açıklaması

26.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan’ın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

27.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

28.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan’ın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

29.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

30.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, İstanbul Milletvekili Metin Külünk’ün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Metin Külünk’ün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’nun 1 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması ile Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

35.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Hakkâri Milletvekili Nihat Akdoğan’ın 1 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

36.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, “terörle mücadele yöntemi” adı altında bir savaş konsepti ve bilinçli bir etnik temizlik hareketi yürütülmesini kınadığına ilişkin açıklaması

37.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Cizre Devlet Hastanesinin çatışmaların odağına dönüştüğüne, 7 doktorun sığınakta mahsur kaldığına ve sağlık personelinin güvenliğine dikkat gösterilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

38.- Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

39.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, AKP Hükûmeti ile İsrail arasında yeni bir anlaşma yapıldığına dair haberlerle ilgili bilgi almak istediklerine ve Cizre’de hastanelerin, okulların ve halka ait belediye binasının karargâh olarak kullanılmasını kınadıklarına ilişkin açıklaması

40.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili Aziz Babuşcu’nun 1 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

41.- Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

42.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, siyasi eleştirilere gereksiz alınganlık göstermenin Parlamentonun çalışma adabına uygun olmadığına ilişkin açıklaması

43.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, iktidar partisi milletvekillerinin konuşma sürelerinin çoğunu muhalefet partilerine muhalefet etmek için kullandıklarına ve bunun, kendini iktidarsız ve yetkisiz hissetmenin bir tezahürü olduğuna ilişkin açıklaması

 

VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Hazreti Mevlâna Celâlettin Rûmi’nin Hakk’a vuslatının 742’nci yıl dönümüne ilişkin konuşması

 

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve 22 milletvekilinin, kolluk kuvvetlerinin hukuk dışı ve orantısız şiddet uygulamasının neden ve sonuçlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/28)

2.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve 22 milletvekilinin, Türkiye’de meydana gelen tüm seçim ihlallerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/29)

3.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 23 milletvekilinin, Türkiye’nin Suriye’yle olan sınır güvenliği sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/30)

IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- MHP Grubunun vermiş olduğu araştırma önergesinin Meclis Başkanlığı tarafından işleme alınmamasının İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

X.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, 17/12/2015 tarih ve 535 sayıyla Grup Başkan Vekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile İzmir Milletvekili Oktay Vural tarafından, son yıllarda ülke gündeminden hiç düşmeyen rüşvet ve yolsuzlukların sosyal, hukuki ve ekonomik boyutlarının araştırılarak -yasal önlemler dâhil olmak üzere- rüşvet ve yolsuzlukların önlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 17 Aralık 2015 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, 17/12/2015 tarihinde Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, Türkiye’de beş aydır süren çatışmalı süreç esnasında PKK tarafından alıkonulan asker, polis ve diğer kamu görevlilerinin ailelerine kavuşturulması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak Genel Kurulun 17 Aralık 2015 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, 17/12/2015 tarihinde İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ve arkadaşları tarafından, AKP Hükûmetinin 4 eski bakanı, bakan çocukları ve çok sayıda iş adamının adının yüzyılın rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının başlamasının ardından Hükûmetin eylem ve işlemlerinin Türkiye demokrasisi ve ekonomisine verdiği zararların araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak Genel Kurulun 17 Aralık 2015 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/317) (S. Sayısı: 1)

XII.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 1) 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı'nın oylaması

17 Aralık 2015 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER : Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Zihni AÇBA (Sakarya)

------0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16’ncı Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakikalık süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı konuşmalarda konuşma süresi beş dakikadır.

Gündem dışı ilk söz, Adana ilinin sorunları hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya’ya aittir.

Buyurun Sayın Karakaya. (MHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya’nın, Adana ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde narenciye sektöründe yaşanan sıkıntılar hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Aziz milletin vekilleri, 24 Kasım tarihinde bir Rus uçağı, hava sahamızı ihlal ettiği için kolluk kuvvetlerimiz tarafından düşürülmüştür. Bu tarihten itibaren iki ülke arasında siyasi bir kriz yaşanmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, ülkemizin tarihsel varlığına, egemenlik ve millî haklarına uzanan her elin kırılması için devletimizin yanında olacağımızı defaten açıkladık.

Rusya Hükûmetiyle yaşanan siyasi kriz sebebiyle, iki ülke arasındaki ticari ilişkiler durma noktasına gelmiştir. Bu durum en fazla narenciye üreticilerimizi etkilemektedir. Narenciye üreticimizin yaşanan kriz sebebiyle mağdur edilmemesi, desteklenmesi, rekabet gücünün artırılmasıyla ilgili olarak Meclis araştırması yapılması teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisine vermiş bulunuyoruz.

Narenciyede 2014 verilerine göre yıllık 104 bin hektarda 3 milyon 800 bin ton üretimle dünyanın 9’uncu üreticisi konumundayız; dünya üretimindeki payımız ise yüzde 2,7 civarındadır. Toplam üretimin yüzde 95’i Akdeniz ve Ege Bölgelerinde gerçekleşmektedir. Seçim bölgem olan Adana ise 400 bin dekara yakın alanda 956 bin ton narenciye üretimiyle toplam üretimin dörtte 1’ini gerçekleştirmektedir. 2014 yılı verilerine göre Türkiye narenciye ihracatı 1 milyon 600 bin ton ve 942 milyon dolardır.

Narenciye ihracatı yaptığımız ülkeler ise, sırasıyla Rusya, Irak, Ukrayna ve Orta Doğu ülkeleridir. Ulusal Turunçgil Konseyinin verilerine göre 2015 yılının ilk on bir ayında Rusya’ya yapılan yaş sebze ve meyve ihracatımız 741 milyon dolardır. 2014 yılının aynı döneminde ise 786 milyon dolarlık ihracat gerçekleşmiştir. Rusya uzun yıllardır narenciye sektöründe ihracatımızın en büyük pazarını oluşturmaktadır. Rusya tarafından uygulanan ambargo yüzünden üreticilerimizin malları gümrük kapılarında ve depolarında kalmıştır. Rus gümrüklerinden gelen bilgilere göre, ihraç ettiğimiz narenciye ürünleri gemilerde ve gümrüklerde kasıtlı olarak bekletilmekte, ambalajları tahrip edilmektedir. Rusya, mal ve hizmet satın almayı taahhüt ettiği iş adamlarımızı, ihracatçılarımızı, üreticilerimizi, uluslararası hukukla güvence altına alınmış ticari sözleşmeleri bile hiçe saymakta, mağdur etmektedir; böylece ticaret ahlakına yakışmayan bir davranışla ürünlerin pazar değerlerini de düşürmektedir. Tam da narenciye kesiminin yapıldığı hasat döneminin ortasında karşılaştığımız bu kriz yüzünden sektör bir bütün olarak ciddi sıkıntıların içerisine sürüklenmiştir. Kısaca özetlemem gerekirse, bahçede aldığı malın parasını peşin olarak veremeyen ihracatçı üreticiyi de sıkıntıya sokmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu soruna bir an önce çözümün bulunması bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak yüce heyetinizden ve özellikle 64’üncü Hükûmetten talebimizdir. Türk çiftçisi gerçekten ciddi sorun altındadır. Öncelikle millî ihracat hamlesinin başlatılması, bunun için de üreticinin girdi maliyetlerinin düşürülmesi başlangıçta yapılması gereken acil önlemler arasında yer almaktadır. Üretici girdi maliyetlerinin dünya girdi maliyetleriyle uyumlaştırılması bunun ilk adımı olabilir. Bunun için de öncelikle mazot üzerindeki KDV’lerin kaldırılması ve bu konuda Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu kanun teklifinin desteklenmesi gerekmekte.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) – Bundan dolayı, narenciye üreticimiz ve tüm çiftçilerimizin layıkıyla üretimlerini yerine getirmeleri için ihtiyaç olduğunu bildirir, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karakaya.

Gündem dışı ikinci söz, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun 2’nci yılı hakkında söz isteyen Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel’e aittir.

Buyurun Sayın Yüksel. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel’in, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun 2’nci yılına ilişkin gündem dışı konuşması

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Muhterem Başkan, sayın milletvekilleri; iki yıl önce bugün cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk iddiaları ortaya çıktığında neler olduğunu tekrar etmeye gerek yok, tüm Türkiye bunları biliyor.

HALİL ETYEMEZ (Konya) – En büyüğü İSKİ’ydi, İSKİ!

CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) – Fakat bu süreçte AKP tarafından Türkiye’ye bir hikâye anlatıldı, şöyle bir hikâye: Erdoğan ve AKP’si Türkiye’yi uçuruyor. Bir üst akıl var ve bu üst akıl ülkemizin yükselişinden hiç memnun değil. İşte o üst akıl 17 Aralıkta emir verdi ve paralel yapı, memleketi AKP’den kurtarmak için düğmeye bastı. Hikâyenin ana fikri bu. Bu hikâyenin neresinden tutsanız elinizde kalıyor ama ben hikâyenizi doğru kabul edeceğim. Hatta doğruysa bile, sormam gereken birçok soruyu sormayacağım. Örneğin, paralel yapı devlete nüfuz ederken siz neredeydiniz demeyeceğim. Örneğin, böyle bir yapılanmaya göz yumanlar üç kazı bile güdemez, istifa etmelilerdi demeyeceğim. Çünkü, daha önemli meseleler var.

Sayın milletvekilleri, 17 Aralıktan beri “Bize komplo kurdular.” diyorsunuz, “Bize darbe yapacaklardı.” diyorsunuz ama biriniz bile çıkıp “İçimizde hırsız yok, biz hırsız değiliz.” diyemiyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – İade ediyoruz.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) - Bu süre içinde 4 tane seçim oldu. Meydanlara çıktınız, paralel yapıyı kastederek… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SALİH CORA (Trabzon) – Şişli Belediyesi… Şişli Belediyesi…

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Şişli Belediyesine bak…

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – İçişleri Bakanlığı emrinizde, niye duruyorsunuz? İçişleri Bakanlığı emrinizde, buradan konuşmayın.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Niye rahatsız oluyorsunuz!

CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) - …“Hırsızlığı mı, hainliği mi tercih edeceksiniz?” diye sordunuz. Biz CHP olarak bu oyunu bozmaya çalıştık, “Hainler ile hırsızlar arasında seçim yapmak zorunda değilsiniz, CHP  var, biz varız.” dedik ama vatandaşı ikna edemedik, kabahatliyiz.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Tabii, 1 Kasım seçimleri o yüzden böyle sonuçlandı, değil mi?

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Yüzde 50 oy aldın diye hırsızlık mı yapacaksın? Meşru mu hırsızlık?

CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) - Kabul, tamam, paralel yapının niyeti kötü, paralel yapı çok başka. Tamam, hainlik hırsızlıktan daha kötü, ona da tamam…

SALİH CORA (Trabzon) – Şişli’ye gidin!

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – İçişleri Bakanlığı elinde, bir dakika durma. Bir dakika durma, gönder hemen. Gönder, hepsini gönder müfettişlerinin. Gönder, burada konuşma.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – İhanet arıyorsan kendi içinizdeki arkadaşlarına bak.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) - …ona da tamam. Tamam da siz içinizdeki hırsızların yargılanmasına neden engel oldunuz? Hırsızlık sizin ahlakınıza göre suç değil mi, günah değil mi? Bunlar yargılanırsa partide adam kalmayacak diye mi korktunuz? (CHP sıralarından alkışlar)

SALİH CORA (Trabzon) – Kendi içinizdeki ajanlara bakın, Rus ajanlarına.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – İhanetçilere bak, ihanetçilere.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) - Hepiniz mi ortaksınız yoksa işin ucu en tepedekine varacak diye mi korktunuz?  (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SALİH CORA (Trabzon) – Paralel yapı CHP’yi dizayn etmiştir önce, onları söyle.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) - Bakın, bunlar acıklı sorular ama ben bunların üzerinde de durmayacağım çünkü daha önemli meseleler var. Memlekette, sayın milletvekilleri, tuhaf şeyler oluyor.

O üst akılla bugünlerde aranız pek iyi. Rus uçağı düşürüyorsunuz, hemen o üst aklın eteğinin altına kaçıyorsunuz. Rus krizinde herkesten önce İsrail size elini uzatıyor, “Ruslar gazı keserse korkmayın, biz size gaz veririz.” diye daha çıkarmadığı gazla size teminat veriyor. Neler oluyor? İnsanın aklına tuhaf tuhaf şeyler geliyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Neden rahatsızsın, neden?

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Dinle, dinle!

CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) - Hani bu üst akıl size karşı komplo üzerine komplo düzenlemişti? 7 Hazirandan sonra ne oldu da aniden fikir değiştirdi? Ne oldu da Amerika’nın, Almanya’nın, İsrail’in makbul bir ortağı oldunuz? Eğer millete anlattığınız hikâye doğruysa, eğer birileri sırf sizi düşürmek için komplolar kurduysa şimdi neden vazgeçtiler? Onlara ne verdiniz de vazgeçtiler? İnsanın aklına kötü şeyler geliyor.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Aklına bir gün iyi bir şey gelsin.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) – Güneydoğuda 7 Hazirandan bu yana insanlık dışı hiddet ve şiddet acaba üst akılla alakalı mı? “PKK’yla dövüşüyoruz.” kisvesi altında oradaki sivil halkı hayatından bezdirmek bu planın bir parçası mı? Sivil halka “Biz Kürtlere bu memlekette yer yok.” dedirtmeye mi çalışıyorsunuz? Üst aklın desteğini almak için memleketin Kürtlerini mi verdiniz?

Rus uçağını düşürdünüz, helal olsun, kahramanca iş yaptınız!

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Rus uçağı Rusya sınırında düşürülmedi, Suriye sınırında düşürüldü.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) – İyi de şimdi biz oraları Rusların insafına terk etmek zorunda kaldık. Oralarda devriye uçuşu yapsak dahi savaş çıkacak diye bölgeden çekildik. Bölgedeki menfaatlerimizden vazgeçmeye bahane olsun diye mi düşürüldü o uçak? İnsanın aklına çok kötü şeyler geliyor.

Allah aşkına açıklayın, ya deyin ki: “Üst akıl yoktu, biz hırsızlık yaptık, bahane bulduk.” Ya da deyin ki: “Artık, üst aklın taşeronu biziz.”

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Sözlerinizi size iade ediyoruz.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) – Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yüksel.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Türk Kızılayının başlattığı “Görmezden Gelmeyin” yardım kampanyası hakkında söz isteyen Ordu Milletvekili Metin Gündoğdu’ya aittir.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Bir saniye, Sayın Gündoğdu, sizi davet etmeden önce bir söz talebi var.

Buyurun Sayın İnceöz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım, biraz evvelki hatip konuşmasında özellikle grubumuza atfederek dedi ki: “Siz ‘Hırsız değiliz.’ diyemiyorsunuz.” Yine “Bunların yargılanmalarına neden engel oldunuz?” şeklinde grubumuza atfen hitapta bulunmuştur. Yine sataşmıştır, PKK’yla ilgili konuyla alakalı, özellikle o bölgede sivil ölümlerle ilgili yine bizleri suçlayıcı şekilde ithamda bulunmuştur. Müsaade ederseniz, grubumuza sataşmadan dolayı söz almak istiyorum.

BAŞKAN – Size sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum Sayın İnceöz.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel’in yaptığı gündem dışı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım, ben de öncelikle, sözlerime başlamadan önce görevinizin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. İnşallah, burada, tüm Meclis başkan vekilleri gibi, İç Tüzük’e bağlı bir şekilde, adilane bir yönetimle görev yaparsınız.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Örnek olacak, örnek.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Şimdi, bugün 17 ve 25 Aralık olayları nedeniyle arkadaşlar söz aldılar gündem dışı ve bundan sonraki konuşmalar da Mecliste bu çerçevede olacak.

17 Aralık günü, hepimiz hatırlıyoruz, evet, hepiniz biliyorsunuz, o gün televizyonda ve gazetede, daha yargılama yapılmadan evlere gidiliyor, ihbarlar yapılmış ve anında, suçlayıcı ayakkabı kutuları, para sayma makineleri… Benim aklıma gelen o gün, o görüntüleri ilk izlediğimde şuydu: Âdeta bir kurgu vardı ve algı operasyonuyla siyaset ve toplum mühendisliği yapılmak suretiyle, 17 Aralık günü tamamen bir algı oluşturuluyordu. [CHP sıralarından alkışlar(!)]

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Kurgu değil, hırsız var, hırsız! Kurgu değil, hırsız var, hırsız! Kurgu yok.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Dinleyin, dinleyin.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Hırsız var Hanımefendi, kurgu yok.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Sizin hatiplerinizi saygıyla, edeple, İç Tüzük’e bağlı bir şekilde bu grup dinliyor. Sizin de aynı şeklide dinlemenizi istiyorum.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Sözlerinize dikkat edin.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - “Biz hırsız değiliz.” demiyoruz; hırsız değiliz zaten, hırsız değiliz. [CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar(!)] Bu suçlamaları asla kabul etmiyoruz. 17 Aralık; 25 Aralık olduğu gün de aynı şeyi söyledim.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Allah söyletiyor, Allah!

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Bu olaylar AK PARTİ iktidarına karşı, seçilmiş iktidara karşı, milletin iradesine karşı yapılmış bir operasyondu. Onun için de bu operasyonlara karşı olduğumuzu söyledik.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Hükûmette kim vardı?

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Bunun için de bu söylemlerinizden alınacak hiçbir durumumuz yok.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Niye yargılatmadınız o zaman? Niye mahkemelere baskı uyguladınız? Polisleri niye sürgün ettiniz? Bıraksaydınız o zaman.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Bu Mecliste AK PARTİ iktidarının milletvekilleriyle beraber Meclis soruşturması açılması konusunda oy verilmiş, destek verilmiş…

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Niye yargılatmadınız?

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - …Mecliste bir soruşturma komisyonu kurulmuş, Meclis soruşturma komisyonu. Biz oraya geldiğimizde, hiçbir ön yargı olmadan soruşturma komisyonunda çalıştık. Ama CHP’nin, MHP’nin, HDP’nin milletvekilleri daha ilk andan itibaren görüşlerini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – …tıpkı 17 Aralık medyası gibi ortaya koydu ve bir ön almayla o soruşturma komisyonu çalıştı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bununla beraber, soruşturma komisyonu görevini yaptı. Bu arada savcılık soruşturma konusunda takipsizlik kararı verdi.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Bunlar boş şeyler, boş şeyler.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Tüm bilgi, belge, tanık ifadeleri konusunda, burada da geldi, milletimizin oyuyla seçilmiş milletvekillerimizin desteğiyle beraber de burada, soruşturma komisyonu hangi yönde karar vermişse milletvekilleri de o yönde uygulamaya bağımsız iradeleriyle karar vermiştir.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – 4 bakan nerede? Niye milletvekili yapmadınız 4 bakanı? 60 milletvekiliniz gelmedi oylamaya.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Artık, 17 Aralık ve 25 Aralık olaylarının, Türkiye’de seçimle işbaşına gelemeyeceklerin…

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Çocuk mu kandırıyorsunuz? 60 milletvekiliniz oy vermedi.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – …toplum mühendisi olduğunu sizin de kabul etmenizi temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın İnceöz.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – 4 bakan nerede? Niye milletvekili yapmadınız 4 bakanı? Niye milletvekili yapmadınız? Utandınız mı? Niye yapmadınız? Taşıyamıyorsunuz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Asla utanmadık, asla da utanılacak bir iş yapmadık!

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Niye? Utandınız! Nerede Egemen Bağış? Nerede Erdoğan Bayraktar? (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Otur yerine! Elini kaldırma!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel’in daha önce söz talebi var.

Buyurun Sayın Özel, sizi dinliyorum…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – 17-25 Aralıktan utanacaksınız her zaman!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, rica ediyorum… Sayın Özel konuşacaklar.

Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın grup başkan vekili sataşmadan dolayı söz aldı. Biz kendisini dikkatle dinledik. Ancak geçmiş dönem...

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Dinlemediniz! Dinlemediniz!

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Grup başkan vekili konuşuyor, saygılı ol ya!

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Bizim grup başkan vekiline saygılı olmadınız! O zaman biz de size saygı gösteremeyiz! Bunu böyle bilin!

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Ayıptır!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, tabii, iktidar partisi grubundan eleştiriye tahammülü olmayan…

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Eleştiri yaparken… Bak bizim grup başkan vekilimiz konuşurken konuşturmadınız! Böyle yaparsanız olmaz!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun tüm pozitif yaklaşımına rağmen, belki de grup başkan vekilleri tarafından söz hakkı verilerek kürsüde değerlendirilmediği için rahatsızlık duyan bazı arkadaşlar bu şekilde gündeme gelmek istiyorlar ama biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak… Biraz önce, sayın grup başkan vekili ifadelerinde geçen dönem Cumhuriyet Halk Partisi Grubunu diğer gruplarla birlikte ciddi şekilde zan altında bırakacak ifadeler kullandı, gruplarımızın ön yargıyla davrandıklarını söyledi. Bu, sadece Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna değil, yüce Meclise de yapılmış… O dönem yüce Meclis tarafından soruşturma komisyonuna bildirilen isimlerde peşinen görüş açıklayan birisi varsa zaten bu konular tartışma konusu olmuştur, daha sonra da bu komisyon oylamayla kabul etmiştir soruşturma komisyonuna verilen üyeleri. Bu konuda grubumuza yapılan haksız eleştiriden dolayı cevap hakkımızı kullanmak isteriz.

BAŞKAN – Sataşma nedeniyle size 69’ncu maddeye göre iki dakika söz veriyorum Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Grubumuz adına Cemal Okan Yüksel konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Yüksel, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

2.- Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Muhterem Başkan, cevap hakkına gösterdiğiniz saygıdan dolayı size teşekkür ediyorum.

AKP’nin sayın grup başkan vekili, benim kendilerini hırsızlıkla itham ettiğimle ilgili söz aldı. Ben, kendilerine Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel olarak cevap vermeyeceğim. Kendilerine kim cevap verecek? Kendilerine AKP’nin Bakanı Sayın Erdoğan Bayraktar cevap verecek. Kendilerine başka kim cevap verecek? Bakanları Fikri Işık cevap verecek. Başka? Milletvekilleri Metin Külünk cevap verecek. Başka? Başbakanlarının danışmanı Sayın Mahçupyan verecek.

Bir bakalım ne demiş Sayın Erdoğan Bayraktar? Aynen okuyorum: “Soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakanın talimatıyla yapıldı. Bu minval üzere Bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa ettiğimi açıklıyorum. Bu milleti ve vatanı rahatlatmak için Sayın Başbakanın istifa etmesi gerektiğini düşünüyorum.” demiş. Ben mi dedim? O dedi. (CHP sıralarından alkışlar)

Başka ne demiş Sayın Bayraktar? Twitter hesabından şunu paylaşmış: “Yolsuzluk olmadığını düşünecek kadar saf olmamalı ülkem. Var olduğunu ve bundan sonra da olacağını bilmeli.” demiş.

Peki, Sayın Bakanınız Işık ne demiş? “Ufak tefek hırsızlıkları, falan filan yolsuzluk diye büyütüyorlar.” Hırsızlığın ufağı tefeği var çünkü.

ÖZKAN YALIM (Uşak) - Çerez, çerez!

CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) – Peki, Külünk ne demiş? “İnsanın günah işleme özgürlüğüne darbe vuruyorlar.” demiş.

Şimdi, ben mi dedim bunları? Benimle uğraşmayın. Demek ki bunlar makbul adam, bunları partiden atmadığınıza göre dedikleri de doğru, demek ki bunlar olmuş. Ben demiyorum bunu, siz diyorsunuz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yüksel.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Ordu Milletvekili Metin Gündoğdu’nun, Türk Kızılayının başlattığı “Görmezden Gelmeyin” yardım kampanyasına ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü sözün konusunu ve talep eden milletvekilini biraz önce ifade etmiştim.

Şimdi bununla ilgili olarak Ordu Milletvekili Metin Gündoğdu’yu davet ediyorum.

Buyurun Sayın Gündoğdu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Sayın Başkan, öncelikle, yeni görevinizden dolayı tebrik ediyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gündemi biraz yumuşatmak adına bugün Türk Kızılayının gerçekleştirmiş olduğu bir kampanya üzerine gündem dışı konuşma talep ettim.

Bugün, aynı zamanda, değerli milletvekilleri, Mevlâna Celâlettin Rûmi’nin vuslat yıl dönümü ve konuşmama onun şu dörtlüğüyle başlamak istiyorum.

“Beri gel, daha beri, daha beri.

Bu yol vuruculuk nereye dek böyle?

Bu hırgür, bu savaş nereye dek?

Sen bensin işte, ben senim işte.”

Mevlâna’nın birlik çağrısı yaptığı bu şiirinden yola çıkarak Türk Kızılayının dün başlatmış olduğu “Görmezden Gelmeyin” kampanyasından bahsetmek istiyorum. Mazlum ve mağdur kardeşlerimizin acısını bir nebze de olsa hafifletmeyi hedefleyen bu kampanyanın 18 Aralık Uluslararası Göçmenler Günü’ne tesadüf etmesi de son derece anlamlı. Biz bir medeniyetin taşıyıcılarıyız. Bizim medeniyetimiz, insanı esas almış ve insanlığa karşı yapılan tüm zulmün her dönem karşısında durmuştur, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” düsturuyla yola çıkmıştır. Bu anlayış çerçevesinde Anadolu’da bin yıl kardeşçe bir ve beraber yaşamışız, kız alıp kız vermiş ve hiçbir ayrım gözetmeden bir medeniyetin kardeşleri olmuşuz. Medeniyet coğrafyamızda zorluklarla mücadeleden dara düşen bütün halklar elini Ankara’ya ve milletimize uzatıyor. Hamdolsun ki Türkiye Cumhuriyeti devleti ve milleti bugüne kadar uzatılan bu kardeş elleri tutmuştur ve tutmaya devam ediyor. Biz her türlü zulmün karşısında yer alan, Peygamber sünneti olarak telakki eden bir medeniyetin evlatları olarak elbette ki bu mağduriyete de kayıtsız kalamazdık. Ancak insan hakları konusundaki duyarlılığını her fırsatta dile getiren Batı medeniyetinin, söz konusu Müslüman toplumlar olduğunda ne kadar büyük bir riyanın içine battığını da üzülerek görmekteyiz. Bizi asıl üzen mesele ise yurt içinde de bilerek veya bilmeyerek bu insafsız ideolojiye kendini kaptırmış insanlarımızın olduğunu görmektir.

Değerli milletvekilleri, gerek ülkemizde ikamet eden Suriyeli kardeşlerimiz gerek Suriye’de var olma mücadelesi veren Kürt, Arap, Türkmen akrabalarımız için elimizden gelen her türlü maddi ve manevi desteği verdiğimizi gururla müşahede ediyorum. Geçtiğimiz günlerde düzenlenen bir STK toplantısında dinlediğim Türkmen kardeşimiz Türk milletine olan güveninin ne denli büyük olduğunu şu sözleriyle ifade etti: “Yukarıda Allah, önümüzde Kâbe, arkamızda Türkler var elhamdülillah. Bizde Türk ‘dik’ demek, Türkmen ise ‘direk’ demek. Tüm Bayır Bucak Türkmenleri adına size minnettarız.”

Dün Türk Kızılayımızın Suriyeli kardeşlerimiz için başlattığı ve MEMUR-SEN, HAK-İŞ, TÜRK-İŞ, Yerli Düşünce Derneği ve Dünya Gıda Örgütünün desteklediği “Görmezden Gelmeyin” isimli kampanyanın basın toplantısındaydık. Kardeşlerimizin yaralarını sarmayı hedefleyen bu insani kampanyaya karşı duyarlı davranacağınıza gönülden inanıyorum ve bu çağrının ne kadar büyük bir önem arz ettiğini ifade edebilmek amacıyla sizlere Suriyeli bir kızımızın yazdığı şu mektubu okumak istiyorum: “Bu benim vasiyetimdir canım anneciğim, senden benim güzel gülüşlerimi hatırlamanı ve yatağımı olduğu gibi bırakmanı istiyorum. Ve sen ablacığım, arkadaşlarıma de ki: ‘O açlıktan öldü.’ Ve sen ağabeyciğim, üzülme ama ikimiz de birlikte biz açız dediğimizi hatırla. Ey ölüm meleği, acele et ve ruhumu al ki artık cennette yemek yiyeyim, ben çok açım. Ve ey ailem, benim için korkmayın ben sizin yerinize de cennette yiyebileceğim kadar çok yemek yiyeceğim.” Bu yürek sızlatan mektupların devamının gelmemesi ve kardeşlerimizin hayata daha umutla bakabilmesi için, lütfen “Görmezden Gelmeyin” kampanyasına iştirak edelim. Unutmayalım ki bu topraklarda tek bir insanın mutsuzluğu bütün medeniyet coğrafyamızın mutsuzluğuna eş değerdir ve içimizden biri köprü olmadıkça kıyamete kadar bu suyun kıyılarında beklemeye mahkûmuz. Ve bizler bir medeniyetin taşıyıcıları olarak köprü olma vazifesini her dönem üstlendik ve sonsuza dek üstlenmeye devam edeceğiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu kampanyaya duyarlılığınızı bekliyorum, Kızılaya destek olmaya sizleri davet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gündoğdu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, ben, bunu sataşma olarak kabul eder misiniz bilmiyorum ama en azından genel olarak dilimize biraz dikkat etmek gerektiğini hatırlatmak için, ne kız alıp verelim… Çünkü, bu, aynı zamanda kadın cinsini aşağılayan bir şey…

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açayım oradan konuşun lütfen.

Buyurun efendim.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu’nun, Ordu Milletvekili Metin Gündoğdu’nun yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU (İstanbul) – Sayın hatip belki kötü niyetli olmayabilir ama ağzımıza çok kötü bir şekilde yerleşmiş olarak “Kız alıp veririz.” lafını kullandı. Artık bu ülkede kız alıp vermesek, futbolcu alıp satmasak iyi olur diye düşünüyorum. Çünkü insanların kişilik haklarını, manevi haklarını zedeleyen bir şeydir bu. Bu sözleri biraz değiştirir ve farklı biçimde kullanırsak iyi olur. Sadece bu konuda söz almak istedim.

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim katkılarınız için.

VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Hazreti Mevlâna Celâlettin Rûmi’nin Hakk’a vuslatının 742’nci yıl dönümüne ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere, bugün Mevlâna Celâlettin Rûmi’nin Hakk’a vuslatının yıl dönümüdür. Mevlâna Celâlettin Rûmi bu geceyi Rabb’ine, sevgiliye kavuşma gecesi olarak düşündüğü için anma törenleri, Türkçede “düğün gecesi” anlamına gelen Şebiarus olarak da anılmaktadır. İlmi, ahlakı, davranışları ve hümanist kişiliğiyle her dilden, her renkten ve her dinden insanları kucaklayan, felsefesi çağları aşıp günümüze kadar gelen, tüm insanlığa yayılan öğretileriyle ilahî aşk, sevgi ve birlik bilincinin sembolü, büyük Türk-İslam mutasavvıf, şair ve düşünürü Hazreti Mevlâna Celâlettin Rûmi’yi Hakk’a vuslatının 742’nci yıl dönümünde saygıyla anıyorum.

Değerli milletvekilleri, şimdi, sisteme girerek söz talep eden milletvekillerimize talep sırası itibarıyla söz vereceğim. Toplamda 20 milletvekiline söz vermiş olacağım.

İlk söz, İstanbul Milletvekili Sayın Tanrıkulu’na aittir.

Buyurun Sayın Tanrıkulu.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Hasan Cemal ve Tuğçe Tatari’nin bazı kitaplarının toplatılması kararına ilişkin açıklaması

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

“Her şey konuşulsun, her şey yazılsın.” diyen sizlerdiniz; şimdi, iş tersine dönünce o dönem yazıp çizmiş olanları hedefe koyuyorsunuz. Türkiye'nin en saygın gazetecilerinden Hasan Cemal’in; uzun yıllar köşe yazarlığı yapmış Tuğçe Tatari’nin kitaplarını sırf bir operasyonda yakalananların okuduğu ortaya çıkınca toplatma kararı veriliyor. Bu nasıl bir iştir? Merak ediyorum, aynı operasyonda Ahmet Davutoğlu’nun “Stratejik Derinlik” kitabı da bulunsa bu kitap da toplatılacak mıydı?

Farklı fikirlere, bilgilere tahammülü kalmayıp kitap toplatmanın, kitap yakmanın tarihteki karşılığını biliyoruz. Naziler de kitapları Berlin’de meydanda toplayıp yakmışlardı. Yakında toplatılan kitapları yakarlarsa da şaşırmayacağız. Bu zihniyete bu muamele yakışır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

3.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde’nin Ulukışla ilçesindeki Darboğaz Göleti’nin işletilmesiyle ilgili aksaklıkların bir an evvel giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkür ederiz Sayın Başkan.

Niğde ili Ulukışla ilçesi Darboğaz göleti yapımı altı yıl önce başlamıştı, şu ana kadar tam kapasitede kullanılır hâle getirilememiştir. Göletin işletilmesi Darboğaz Sulama Kooperatifine verilmesine rağmen, çeşitli sebeplerden dolayı kooperatif tarafından işletilememektedir. Su tutulmaya başlandığı andan itibaren gölette meydana gelen kaçaklar sebebiyle, su kaçağı dolayısıyla zayiat fazla olmaktadır.

7 Haziran 2015 seçimlerinden önce Alavu mevkisinden su verilmesi için 2 bin metre uzunluğunda boru temin edilerek köylünün hizmetine sunulacağı açıklanmasına rağmen, henüz herhangi bir çalışma yapılmamıştır.

Bu aksaklıkların bir an evvel giderilmesi tarımsal faaliyetlerin sürdürülmesi açısından son derece önemlidir. Sorunu ilgili bakanlığın bilgisine sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Engin…

4.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, ülkemizde yatırım ortamının iyileştirilmesi için gerekli yapısal reformların hayata geçirilmesi gerektiğine ve dış ekonomik ilişkilerimiz nedeniyle yaşanan sorunlar hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu araştırma önergelerinin Meclis gündemine alınmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biliyorsunuz dün Amerika Merkez Bankası uzun zamandır beklenen faiz artırımını gerçekleştirdi. Bu faiz artırımlarının kademeli olarak devam etmesi bekleniyor. Bu da özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde yatırımların azalmasına ve sermaye çıkışına neden olacak. Bu nedenle, ülkemizde uzun zamandır yapılmayan yatırım ortamının iyileştirilmesi için gerekli yapısal reformların, demokratikleşme, hukukun üstünlüğü, yeni bir kalkınma vizyonu için gerekli reformların bir an evvel hayata geçirilmesi gerekli.

Diğer taraftan, dış ekonomik ilişkilerimiz çok sorunlu bir dönemde. En son Rusya’yla yaşanan gerginlikler nedeniyle ülkemize karşı uygulanan yaptırımlar sonucunda binlerce kişinin işsiz kalmasına neden olacak ekonomik sorunlar var. Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuyla ilgili sunduğu araştırma önergelerinin acilen Meclis gündemine alınmasını talep ediyorum. Muhalefetten gelen her araştırma önergesini otomatik olarak reddeden iktidar partisinin bu yaklaşımını gözden geçirmesini, ülkemizin ve insanımızın menfaati için yapılması gereken araştırma ve incelemelerin Meclisin çatısı altında yapılması için gerekli adımların atılmasını talep ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Havutça…

5.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesir’deki beyaz et üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Balıkesir, tarım ve hayvancılığın başkenti olan bir ilimiz. Şu anda Balıkesir’den beyaz et üreticilerimizin haklı haykırışı var, diyorlar ki: “Bu yıl beyaz et için Türkiye’de şu anda bir felaket yılı oldu.” Bakın, Suriye’de Rusya’yla yaşanan krizler sonrasında özellikle beyaz et üreticilerimiz büyük bir sıkıntı içerisinde ve yılda 6 defa yaptıkları üretimi 4’e, 5’e düşürmüş durumdalar. Eğer Tarım Bakanlığı yetkilileri gereken desteği vermezse, önlemleri almazsa geçtiğimiz dönemdeki Angus ithalinden, saman ithalinden sonra dışarıdan beyaz et ve tavuk da ithal etmek zorunda kalacak Türkiye. O nedenle diyorlar ki: “2016’da kredilerimizi ödeyemeyiz, bizim borçlarımızı ertelemek için kesinlikle önlem alınması lazım.” Ben buradan Tarım Bakanlığı yetkililerini uyarıyorum, çiftçilerimizin bu isyanına kulak verin diyorum.

BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu…

6.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, 17-25 Aralık yolsuzluk dosyalarıyla ilgili iddiaların yargıya taşınmasına izin verilmesi gerektiğine ve bu konuyla ilgili yeni önergelerinin gündeme alınıp kabul edilmesini dilediğine ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, bugün 17 Aralık olunca gündemimiz orada yoğunlaşıyor. Geçen dönem 17-25 Aralık yolsuzluk dosyalarıyla ilgili olarak verilmiş önerge reddedilmişti. Oylamada önergenin 5-10 gibi çok düşük farkla reddedildiğini görüyoruz. Bu, kamuoyunun vicdanında 4 bakanı aklamamıştır. Oylama sonuçlarına baktığımızda yüce Meclisin yolsuzlukla ilgili çok ciddi şüphelerinin olduğu ortadadır. Örneğin, Bağış’la ilgili 255 ret, 245 kabul oyu verilmiştir.

Değerli üyeler, aklanma hakkı da bir haktır. Neden bu insanlara bu hakkı tanımıyorsunuz? Sizler, bu iddiaların, bu kuvvetli şüphelerin yargıya taşınmasına izin vermedikçe her 17-25 Aralık haftasında yeniden ve yeniden vicdanlarda yargılanacaksınız. Bu yüzden yeni önergemizin gündeme gelip kabul edilmesini dileriz.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Topal…

Sayın Topal, sanıyorum yok, geçiyorum.

Sayın Akyıldız...

7.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldız’ın, Sivas’ın Divriği ilçesinin Bayırlı köyünde yaşanan susuzluk sorununa ilişkin açıklaması

ALİ AKYILDIZ (Sivas) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sivas-Malatya kara yolunun Divriği-Arapgir bölümünde, Bayırlı köyü mevkisinde, köyün içme suyunun kaynak noktası üzerine küçük bir viyadük yapmak yerine o bölgenin doldurulması sonucunda köyün içme suyu tamamen yok edilmiştir. Şu anda köy susuz durumdadır ve yapılan bu yolda da şu anda 2,5 metre çapında bir çökme söz konusudur. Bu konu, Sivas Karayolları Bölge Müdürlüğüne defalarca yazılı ve sözlü müracaatlar yapılmış olmasına rağmen, hâlâ çözüme kavuşturulmamıştır. Buradan Sayın Bakana ve Karayolları Genel Müdürüne bu konuda uyarı yapıyorum. Bunun bir an önce çözülmesi ve köyün susuzluktan kurtarılması gerekiyor, yolun da bir an önce sağlıklı bir yapıya kavuşturulması gerekiyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydın...

8.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, suyun metreküp satış fiyatında net bir kriter olmadığına ve bu konuda bir çalışma yapılıp yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Yerel yönetimler ve ağırlıklı olarak büyükşehir belediyeleri birçok hizmeti kurdukları şirketler aracılığıyla yapıyorlar. Bu hizmetlerin başında da su dağıtımı geliyor. Suyun metreküp satışı konusunda net bir kriter görünmüyor. Keza, şehir içi ulaşım da belediye şirketlerinin inisiyatifine bırakılmış durumda.

Türkiye’de en pahalı suyu Bursa sakinlerinin kullandığını, şehir içi ulaşımda da en fazla ücreti Bursalıların verdiğini düşünüyordum ancak hafta içinde Ankara’da yapılan yüzde 20 zamla başkentiler de en pahalı suyu kullanmaya başladı. Liberal ekonomi gereği, yerel yönetimler ve onların şirketlerine karışılmayabilir ancak yoksulluk sınırına dayanan birçok aile için su fiyatı deyim yerindeyse ateş pahası. Bu konuda bir kriter koymayı planlıyor musunuz, vatandaşı ağır zamlardan ve yerel yönetimlerin keyfî uygulamalarından korumak için bir çalışmanız olacak mı diye ilgili Bakana soruyorum.

BAŞKAN – Sayın Hürriyet...

9.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, Kocaeli halkının, yapılan ekmek zammının geri çekilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Faruk Çelik’in, ekmek fiyatlarının artırılması tartışmalarıyla ilgili “Buğdayın tedarikinde herhangi bir sıkıntı yok, artışı gerektirecek de bir durum yok.” demesinin hemen ardından, maalesef, Kocaeli’de ekmek fiyatları yüzde 25 zamla birlikte 1,25 lira oldu ve bununla birlikte, Türkiye’de şu anda en pahalı ekmeği Kocaeli halkı yiyor maalesef. Üstelik, işçinin ve emeğin yoğun olduğu bir kent, asgari ücretle çalışan sayısının yoğun olduğu bir kent. Ekmeğin fiyatının bu kadar fahiş oranda artırılmış olması kamuoyunda da ciddi bir tepkiye yol açmıştır. Daha da kötüsü, maalesef, Kocaeli Fırıncılar Odası Başkanının basına verdiği demeçlerde “Bakanın sözleri bizi bağlamıyor.” demesi de inanın, acı bir durumdur. Bu konuda Kocaeli halkı, özellikle Bilecik, Rize ve Gaziantep’te örneklerini gördüğümüz gibi, söz konusu ekmek zammının geri çekilmesini talep etmektedir; bunu da buradan ifade etmek istiyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Akdoğan…

10.- Hakkâri Milletvekili Nihat Akdoğan’ın, 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının 2’nci yılına ilişkin açıklaması

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Bugün 17 Aralık, hukuk devletinde sonun başlangıcı, cumhuriyet tarihinde de en büyük rüşvet ve yolsuzluk soruşturması üzerinden iki yıl geçti. Bugün bu bütçenin görüşülüyor olması çok anlamlıdır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kuyucuoğlu…

11.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu’nun, 17-25 Aralık tarihinin “yolsuzluk ve rüşvetle mücadele haftası” olmasını dilediğine ve Türkiye’nin ciddi bir göçmen politikasına ihtiyacı olduğuna ilişkin açıklaması

SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

17 Aralık tarihi önemli bir gün; dilerim, yolsuzlukla ve rüşvetle mücadele haftası olur.

Türkiye stratejik bir noktada bulunmaktadır. Ülkemiz cumhuriyetin kuruluşuyla başlayan ciddi göç dalgalarına maruz kalmıştır. Osmanlı’dan sonra en büyük göç dalgası da Suriye’deki iç savaş nedeniyle yaşanmıştır. Bu dalgadan en çok Mersin gibi sınıra yakın illerimiz etkilenmiştir. Bu sayı Mersin’de resmî kayıtlara göre 127.500 kişi olmakla birlikte, resmî olmayan rakamlara göre ise 350 bin, 400 bin civarındadır. Bu miktar, il nüfusunun yüzde 20’sine tekabül etmektedir. Bu durum, sosyal ve ekonomik dengeleri bozmakta, Suriyelilerin ruhsat ve vergiye tabi olmayan iş yerleri açmaları da haksız rekabete neden olmaktadır. Bu durum, Türkiye’nin ciddi bir göçmen politikasına ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir. Bu konudaki temel sorunlardan göçmenlerin kaydı, entegrasyonu, eğitim ve sağlık alanındaki sorunları, çocuk ve kadınların korunması, iş piyasasına giriş…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akın…

12.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, 17-25 Aralık sürecinin 2’nci yılına ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu yolsuzluk ve rüşvet olayını unutturmayacaklarına ilişkin açıklaması

AHMET AKIN (Balıkesir) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Bugün cumhuriyet tarihimizin en büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının yapıldığı 17-25 Aralık sürecinin 2’nci yıl dönümü. Odağında 4 bakan, etkili ve yetkili siyasiler ve bu siyasilerin yakınlarının bulunduğu bu yolsuzluk ve rüşvet operasyonları toplumumuzu derinden sarstı. Yolsuzluk ve rüşvet iddialarına muhatap olan siyasi iktidar, şeffaflık ve hesap verebilirliğin gereğini yerine getirip hukuk önünde, adalet önünde hesap vermek yerine, hukuka, adalete, bunları dile getiren özgür basına karşı bir savaş başlattı. Binlerce emniyet görevlisi ile yüzlerce yargı mensubu görevinden alındı, sürgün edildi.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak yolsuzluk ve rüşvetin peşini bırakmayacağız, cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet olayını unutturmayacağız. Şeffaf, hesap verebilir, hukukun üstünlüğünün tesis edildiği, basının özgürce faaliyette bulunduğu, güç sahiplerinin de gerektiğinde yargı önüne çıkarılabildiği bir Türkiye yolunda mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.

BAŞKAN – Sayın Akkaya…

Sayın Akaydın…

13.- Antalya Milletvekili Mustafa Akaydın’ın, 17-25 Aralık yolsuzluk, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma ve görevi kötüye kullanma suçlarıyla ilgili sürece ilişkin açıklaması

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de 17-25 Aralık yolsuzluk, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma ve görevi kötüye kullanma suçlarına değinmek istiyorum.

Gerçekten, biraz önce AKP grup sözcüsü hanımefendi “Biz hırsızlık yapmadık demiyoruz.” lafıyla trajikomik bir açıklamada bulundu. Bu, tıpkı bir büyüklerinin geçmişte “Ben çocuklarıma helal lokma yedirmedim.” lafına benzeyen bir söylemdi. Ama ben gene de AKP Grubunu bu söylemden tenzih ediyorum, bundan iki dönem önceye dönüyorum, 24’üncü Dönem AKP Grubu milletvekillerine göndermede bulunuyorum ve arkadaşlarıma diyorum ki: Cumhuriyet tarihinin en büyük, belki dünyanın en büyük rüşvet skandalından birisiyle karşı karşıyayız ve bunun bütün kanıtları da televizyonlarda gözlerimizin önünde cereyan etti ve “Oğlum paraları sıfırla.” lafının da gerçek olduğu Adli Tıp kayıtlarıyla gösterildi. Sizlere diyorum ki: Yarın bir gün çocuklarınızın ve torunlarınızın yüzüne rahatça bakabilmek için, lütfen, gelin bu soruşturmayı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yarkadaş…

14.- İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş’ın, Silivri F Tipi Cezaevinde bulunan Can Dündar ile Erdem Gül’ün bilgi edinme ve iletişim araçlarını kullanma haklarının cezaevi idaresince gasbedildiğine ve Kartal Adliyesinde çalışan 130 taşeron işçinin iki aydır maaşlarını alamadıklarına ilişkin açıklaması

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, Silivri F Tipi Cezaevinde tecrit ve işkence altında bulunan Can Dündar ile Erdem Gül, başta Halk TV olmak üzere, muhalif kanalların hiçbirini izleyememektedir. Bu bağlamda, bilgi edinme ve iletişim araçlarını kullanma hakkı cezaevi idaresince gasbedilmektedir. Adalet Bakanlığının bu uygulamaya son vermesini talep ediyorum.

Ayrıca, Kartal Adliyesinde taşeron şirkette çalışan 130 işçi iki aydır maaşlarını alamamaktadır. Adalet Bakanlığının bu sorunu çözmesini de istiyorum.

BAŞKAN- Sayın Emre…

15.- İstanbul Milletvekili Zeynel Emre’nin, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde artan çatışma ortamı nedeniyle ara verilen eğitimin normal seyrine dönmesi için Hükûmetin acil eylem planı olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, güneydoğuda şiddetle artan çatışma ortamının devam ettiğini biliyoruz. Biz, bu süreçte sivillerin zarar görmemesi için gerekli önlemlerin alınmasını dile getirdiğimiz zaman, özellikle yakın zamana kadar terör örgütüyle müzakere edenlerin itirazlarıyla karşılaşıyoruz. Burada, bizim hukuk sistemimizde, biliyorsunuz, 15 yaşın altındakilerin karine olarak temyiz kudreti yoktur, suçlanamazlar. Dolayısıyla orada eğitime de ara verildiğini biliyoruz. Bu çocukların eğitimi ne olacak? Hükûmetin bölgedeki eğitimin normal seyrine dönmesi için bir acil eylem planı var mı? Çocuklar eğitim hakkından mahrum kalacağı bu dönemi nasıl telafi edecekler?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Taşçıer…

16.- Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer’in, Kürt sorununun çözüm yerinin Meclis olduğuna ve bu sorunun demokratik, barışçıl yollarla çözülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

İMAM TAŞÇIER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kürt sorunu savaşla çözülemez. Şu anda kürdistanda büyük bir savaş var. Silopi’de, Cizre’de, Sur’da, resmî rakamlara göre, resmî açıklamalara göre, 2 generalin komutasında on binlerce asker tankla topla o ilçelere, o yerleşim birimlerine, binlerce insan yaşayan yerleşim birimlerine tankla hücum etmektedir ve insanlar, siviller katledilmektedir. Bugün de 4 çocuk annesi bir sivil orada katledilmiştir. Bu sorunun çözüm yeri Meclistir. Gelin Mecliste yer alan tüm gruplar, vekiller, sorumluluk sahibi insanlar, bu konuyu Mecliste konuşalım, demokratik, barışçıl yollarla bu sorunu çözmeye çaba sarf edelim, adımlar atalım. Daha önce bu adımlar atılmıştı, kesildi, masa devrildi. O masayı yeniden kuralım; bu ölümlerin önüne, bu savaşın önüne geçelim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz…

17.- Ankara Milletvekili Necati Yılmaz’ın, AKP iktidarında cumhuriyetin tüm anayasal niteliklerinin hedef alındığına ve örselendiğine ilişkin açıklaması

NECATİ YILMAZ (Ankara) – Teşekkür ederim Başkanım.

Sevgili arkadaşlar, on beş yıllık AKP iktidarı, cumhuriyetimizin tüm anayasal niteliklerini hedef almış ve örselemiştir. Demokratik devlet, laik devlet, sosyal devlet ve hukuk devleti çok ciddi yaralar almıştır. Bu, yüzyıllık demokrasi birikimimiz açısından çok büyük bir kayıptır ancak bunu da aşan daha büyük kayıplarımız var.

Sevgili arkadaşlar, insanlık âleminin bütün inanç sistemlerinin ve öğretilerinin üzerinde şekillendiği bir esas, kaide var: Onun adı “ahlak”tır. Bu dönemde en büyük kaybımız ahlakın çürütülmesidir. Dolayısıyla, Parlamentomuzun yüceliğiyle eş değer şekilde tanımlanacak sorumluluğumuz bu yolsuzluğun üzerine gidip ahlakı olması gereken yere oturtmaktır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bektaşoğlu…

18.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, AKP’li belediyeler dışında kalan muhalefet belediyelerinin çok yönlü baskı altında olduğuna ilişkin açıklaması

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Sayın Başkan, önce, yönetiminizin örnek olması dileğiyle saygılarımı sunuyorum.

Muhalefette olmasına rağmen, çok başarılı olan bir ilin milletvekiliyim, Giresun ilimizin. Ülkemizde AKP’li belediyeler dışında kalan muhalefet belediyeleri çok yönlü baskı altındadır. Sürekli müfettiş teftişleriyle belediyeler âdeta halka hizmet veremez hâle getirilmek istenmektedir. Kasaba belediyeleri borç yükü altındadır; İller Bankasından başka geliri olmayan ve nüfusu 10 binin altında olan bu belediyelerin borçlarının silinmesi düşünülmekte midir? Muhalefet belediyelerine mali inceleme baskı unsuru olarak devam edecek midir? Muhalefet belediyelerinin de Hükûmet tarafından desteklenmesi düşünülmekte midir? İller Bankası üzerinden yürütülen projelere gerekli ve yeterli ödenek ayrılıyor mu? Bu ödeneklerde partizanlık yapılıyor mu? Bu iddialar üzerine herhangi bir çalışmanız var mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

19.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarının önünün kapatıldığına ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

17-25 Aralık Türk siyasi tarihinin en büyük soygun düzeninin ikinci yılındayız. Yolsuzluğun yaygınlaştığı ülkeler önce hukuklarını, sonra ahlaklarını, en son olarak onurlarını kaybederler. İspanya’da iktidarda bulunan bir partinin, yolsuzluk iddiaları nedeniyle, İspanya’daki iktidar partisi genel merkezinin aranmasına izin verdiği gibi… Orada bu iddiaların soruşturulması İspanya için bir onurdu, bir devleti itibarlı kılan buydu; soruşturmaların üzerini kapatmadılar. Türkiye’de, maalesef, bu soruşturmaların önünü kapattılar ve bu onursuzlukla bu durumda yaşıyoruz diyorum ben.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

20.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, Millî Eğitim Bakanlığı ile TÜRGEV arasında yapılan iş birliği protokolüne ve 2015 Nobel Kimya Ödülü’nü kazanan Profesör Doktor Aziz Sancar’ı kutladığına ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri; 6 Kasım 2015 tarihinde Millî Eğitim Bakanlığı ve TÜRGEV arasında iş birliği protokolü imzalanmıştır. Protokol kapsamında, TÜRGEV’e ait yurtlarda öğrencilerin iş ve yaşam becerilerinin gelişmesi için özellikle sosyal, kültürel, sportif, mesleki ve teknik kurslarda eğitim verecek öğretmenlerin ücretleri Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinden, ödenecektir.

Millî Eğitim Bakanına sormak istiyorum: Bu kapsamdaki eğitimler devlet okullarında velilerin bütçesinden karşılanırken neden TÜRGEV’e ait yurtlara devletin eğitim bütçesinden kaynak aktarılmaktadır?

Genç bir akademisyen olarak, Amerika Birleşik Devletleri eğitim bütçesiyle ülkemize Nobel Ödülü kazandıran Profesör Doktor Aziz Sancar’ı saygıyla selamlıyorum. Ve korkuyorum, son on üç yıldır uygulanan eğitim politikaları ve uygulamaları sonucunda bırakın Nobel Ödülü’nü almayı, Nobel Ödülü’nü ve İsveç’in neresi olduğunu bilmeyen bir nesille karşı karşıya kalacağız.

Gün itibarıyla “sıfırlama” terimini siyasi literatürümüze kazandıran bu iktidara soruyorum: Uyguladığınız politika ve uygulamalar sonucunda daha kaç neslin geleceğini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Köksal…

21.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Hükûmetten, Afyon Şeker Fabrikasının durumuyla ilgili bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – AKP, kendinden önceki hükûmetlerin çivi bile çakmadığını iddia ediyor. Çivi bile çakmadığını iddia ettikleri hükûmetler 1981 yılında Türkiye'nin ilk ve tek alkaloit fabrikası olan Bolvadin Alkaloit Fabrikasını kurdu, 1978 yılında Afyon Şeker Fabrikasını kurdu. Peki, siz ne yaptınız? 2003 yılında Albayrak Grubuna Balıkesir SEKA’yı sattınız, tıpkı diğer SEKA fabrikaları gibi hem de hurda fiyatına. Şimdi, kendinden önceki hükûmetlerin çivi çakmadığını iddia eden AKP, 1977 yılında kurulmuş olan Afyon Şeker Fabrikasını, acaba aynı SEKA gibi -1978 yılında kurulup 2003 yılında Albayraklara satılan SEKA gibi- yine hurda fiyatına satacak mı, yoksa bu şeker fabrikasının gelişmesi ve ilerlemesi için bütçeden bir ödenek ayrılacak mı? Bunu merak ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve 22 milletvekilinin, kolluk kuvvetlerinin hukuk dışı ve orantısız şiddet uygulamasının neden ve sonuçlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/28)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kolluk kuvvetlerinin hukuk dışı ve orantısız şiddet uygulamasının neden ve sonuçlarının tespiti ve orantısız şiddet sonucu meydana gelen sivil ölümlerin araştırılması amacıyla, Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince ekte sunulan gerekçe çerçevesinde Meclis araştırması açılmasını aşağıda imzası bulunanlar olarak arz ve teklif ederiz.

1)      Meral Danış Beştaş                                          (Adana)

2)      Pervin Buldan                                                 (İstanbul)

3)      Behçet Yıldırım                                                (Adıyaman)

4)      Berdan Öztürk                                                 (Ağrı)

5)      Dirayet Taşdemir                                             (Ağrı)

6)      Sırrı Süreyya Önder                                         (Ankara)

7)      Ayşe Acar Başaran                                          (Batman)

8)      Mehmet Ali Aslan                                            (Batman)

9)      Saadet Becerekli                                             (Batman)

10)     Hişyar Özsoy                                                   (Bingöl)

11)     Mizgin Irgat                                                     (Bitlis)

12)     Altan Tan                                                        (Diyarbakır)

13)     Çağlar Demirel                                                (Diyarbakır)

14)     Feleknas Uca                                                  (Diyarbakır)

15)     İmam Taşçıer                                                  (Diyarbakır)

16)     Nimetullah Erdoğmuş                                      (Diyarbakır)

17)     Nursel Aydoğan                                               (Diyarbakır)

18)     Sibel Yiğitalp                                                  (Diyarbakır)

19)     Ziya Pir                                                           (Diyarbakır)

20)     Mahmut Toğrul                                                (Gaziantep)

21)     Abdullah Zeydan                                             (Hakkâri)

22)     Mehmet Emin Adıyaman                                   (Iğdır)

23)     Erdal Ataş                                                       (İstanbul)

Gerekçe:

İnsan hakları açısından kolluğun aşırı güç kullanımı neticesinde meydana gelen yaşam hakkı ihlali yani "yargısız infaz", tümüyle hukuk dışı ve insan haklarına aykırı olarak insan yaşamının yargı kararı olmadan güvenlik güçlerince denetimsiz, hatta keyfî biçimde son verme uygulaması biçiminde tanımını bulur. Türkiye bu kavramla 1990'lı yıllarda, polisin ev baskınlarıyla yaptığı operasyonlar neticesinde tanışmış ve AİHM önünde birçok kez mahkûm olmuştur.

Ancak ne var ki özellikle 25’inci Dönem milletvekilliği genel seçimlerini müteakip kolluk güçlerinin bireylere uyguladığı orantısız şiddet her an her yerde yaşanabilen ve arkaik toplum düzenlerinde görülmesi ancak mümkün olan evrensel hukuk normlarına tamamen aykırı bir uygulamaya dönüşmüştür. 24. Yasama Döneminde kanunlaşan iç güvenlik paketinin yasalaşmasından evvel PVSK'da yapılan 2007 değişiklikleriyle kolluğa verilen öldürme yetkisi ve bu yetkinin düşünce ve ifade hürriyetini engellediği gerekçesiyle çokça eleştirilmiş ve yasada hak ve özgürlükleri engelleyici hükümlerin değiştirilmesi gerekliliği sıklıkla gündeme getirilmişti. Fakat az evvel de ifade ettiğimiz üzere iç güvenlik paketinin yasalaşmasını müteakip kolluk güçleri öldürme yetkisini sınırsızca kullanmakta, sadece düşünce ve ifade hürriyetinin kullanılmasının araçları olan toplantı, miting yahut gösterilerde değil, her durumda dilediği kişiyi öldürmeye özgülenen mekanik güçlere dönüşmüş durumdadır.

Polis teşkilatı, her daim devlet içinde sürekli güçlü kılınan ve yetkileri geniş olan bir yapılanma özelliğine sahip bir kurum olagelmiştir. Ancak mevcut Hükûmet kolluk güçlerini gelinen noktada çok daha ayrı bir yere oturtmuş, sonsuz ve denetimsiz yetkilerle donatmıştır. Bu anlamda iç güvenlik paketiyle son hâli verilen PVSK, kolluğun hukuk dışı eylemleri için çekilmiş bir perde, kurtarıcı bir güç olmuştur.

Çeşitli sivil toplum kuruluşlarının yapmış oldukları araştırma ve raporlar Türkiye'de yaşam hakkı ihlallerinin, kişilerin "dur" ihtarına uymadığı gerekçesiyle öldürülmesinden gözaltında ve cezaevinde "intiharlara" ya da şüpheli bir şekilde ölümlere kadar çok geniş bir spektrumda gerçekleştiğini vurgulamaktadır. Örneğin, bahse konu çalışmalardan elde edilen verilere göre, 2007 yılında PVSK'da yapılan değişiklilerin yapılmasından hemen bir önceki yılda gerçekleşen yargısız infazlar neticesinde 24 kişi polis tarafından öldürülmüşken yasa değiştikten sonraki bir yılda bu sayı 37 kişiye, 2009 yılında ise 48 kişiye çıkmıştır. 2007 yılı değişiklikleri neticesinde toplam 181 sivil yaşamını yitirirken 4 Nisan 2015 günü Resmî Gazete’de yayımlanan iç güvenlik paketinin yasalaşması neticesinde 150 kişi polis ve asker kurşunuyla yaşamını yitirmiş bulunmaktadır. Üstelik sadece 142 kişi 12 Temmuz tarihinden itibaren jandarma ve polisin açtığı ateş neticesinde yaşamını yitirmiş olup içlerinde hamile kadınlar, henüz yeni doğmuş olan bebekler olmak üzere çok sayıda küçük çocuk ve yaşlı insanın olduğu sivil kayıplar ancak savaşlarda söz konusu olur.

Görüldüğü üzere, yaşam hakkı hem yasalar hem de fiili uygulamalar neticesinde rafa kaldırılmış ve böylece, polis "önleme hukuku" adı altında getirilen düzenlemelerle demokratik bir sistemde asla kabul edilemeyecek olağanüstü yetkilerle donatılmış, şiddet meşrulaştırılmıştır.

Bu meşrulaşmanın diğer boyutu da açıkça Kürt sorunuyla ilintilidir. Nitekim yaşanan hak ihlallerine ilişkin tablolara baktığımız vakit, yaşamını yitirenlerin büyük kısmının Kürt olduğunu ve neredeyse sadece Kürt oldukları için yaşam haklarının ellerinden alındığını ve maalesef bu durumun rutin bir uygulamaya dönüştüğünü de görmekteyiz. Üstelik kolluk nezdinde meşrulaşan şiddet ve yaşam hakkı ihlalleri, sivil halkın da linç girişimleriyle daha üst bir faza taşınmıştır. Zira galeyana gelmiş halk kitleleri, ülkenin her yerinde Kürt vatandaşları linç etmek, yakmak, yaşam hakkını elinden almak saikıyla hareket etmiş, kolluk güçleri ise bu tür olaylarda yaptırım uygulamayarak yaşanan felaketlere göz yummuştur.

Netice itibarıyla evrensel hukuk normlarıyla bağdaşmayan yasal düzenlemelerin de cevaz verdiği sivil ölümlerin nedenlerinin, oluş biçimlerinin ve bu konuda neler yapılması gerektiğinin tespiti amacıyla Mecliste bir araştırma komisyonu kurulmasını gerekli görmekteyiz.

2.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve 22 milletvekilinin, Türkiye’de meydana gelen tüm seçim ihlallerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/29)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Demokratik hak kullanımının en rafine biçimi olan seçimler, en son geçirdiğimiz 1 Kasım milletvekili genel seçimlerinde de yaşandığı üzere ne yazık ki oyların kullanımından sayımına değin birçok ihlal ve hak kaybına konu olmuştur. Türkiye'de meydana gelen tüm seçim ihlallerinin her yönüyle araştırılarak Anayasa'nın 98’inci, İç Tüzük’ün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.

1)      Meral Danış Beştaş                                          (Adana)

2)      Pervin Buldan                                                 (İstanbul)

3)      Behçet Yıldırım                                                (Adıyaman)

4)      Berdan Öztürk                                                 (Ağrı)

5)      Dirayet Taşdemir                                             (Ağrı)

6)      Sırrı Süreyya Önder                                         (Ankara)

7)      Ayşe Acar Başaran                                          (Batman)

8)      Mehmet Ali Aslan                                            (Batman)

9)      Saadet Becerekli                                             (Batman)

10)     Hişyar Özsoy                                                   (Bingöl)

11)     Mizgin Irgat                                                     (Bitlis)

12)     Altan Tan                                                        (Diyarbakır)

13)     Çağlar Demirel                                                (Diyarbakır)

14)     Feleknas Uca                                                  (Diyarbakır)

15)     İmam Taşçıer                                                  (Diyarbakır)

16)     Nimetullah Erdoğmuş                                      (Diyarbakır)

17)     Nursel Aydoğan                                               (Diyarbakır)

18)     Sibel Yiğitalp                                                  (Diyarbakır)

19)     Ziya Pir                                                           (Diyarbakır)

20)     Mahmut Toğrul                                                (Gaziantep)

21)     Abdullah Zeydan                                             (Hakkâri)

22)     Mehmet Emin Adıyaman                                   (Iğdır)

23)     Erdal Ataş                                                       (İstanbul)

Gerekçe:

1 Kasım 2015 günü 7 Haziran seçimlerinin tekrarı olarak yapılan milletvekilliği genel seçimleri, siyasi tartışmaların, ülkede topyekûn uygulanan baskı düzeninin ve yaşanan katliamların dışında, seçim hileleri ve yolsuzluklar nedeniyle seçim güvenliğinin de çok tartışıldığı bir seçim olmuştur. Esasen ülkede seçim güvenliği uzun yıllardır ciddi tartışmalara vesile olmuş, AGİT’le birlikte birçok yurt dışı gözlemci heyetin de dikkatlerini yoğunlaştırdıkları bir alan hâline gelmiştir. Örneğin geçtiğimiz yıl gerçekleşen 30 Mart yerel seçimleri trafolara giren kediler nedeniyle neredeyse literatüre girmiş, bu seçimlerin akabinde birçok yerde seçimler yenilenirken birçok merkezde ise halkın iradesi yok sayılarak halkın isteği dışındaki yöneticiler işbaşına gelebilmiştir. Seçimlerde yaşanan ihlaller yeni bir durumun izahı değildir kuşkusuz. Zira söz konusu hak ihlalleri, hak gaspları her seçim ertesi gündeme gelen ancak ne yazık ki mevcut yasalar ve iktidarın engeline takılan bir durumdur.

Yukarda da ifade ettiğim üzere, 1 Kasım milletvekili genel seçimlerinde seçim ihlallerinin boyutları giderek derinleşmiş, birçok ilde sayıları binleri bulan vatandaşların seçmen kayıtları silinmiştir. 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde oy kullandıkları hatta 1 Kasım seçimleri öncesinde YSK'dan sandık numaralarını kontrol ettikleri hâlde binlerce seçmen, seçim günü hiçbir yerde seçmen kayıtlarına rastlanmadığı bilgisiyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle Anayasaca güvence altına alınmış olan seçme hakkını kullanamamışlardır.

Bir diğer yaygın ihlal ise seçim sandık tutanaklarının oy verme işleminin başladığı saatlerde, henüz tutanaklar doldurulmadan sandık kurulu başkanlarınca usulsüz bir biçimde sandık kurulu üyelerine imzalattırılması olmuştur. Sandık kurulu başkanları böylelikle oy verme işlemlerinin tamamlanmasını müteakip tutanakları, kendi inisiyatifleri doğrultusunda doldurma imkânı kazanmış olup sandığa atılan oylara göre değil, tek başına iktidar olma gayretinde olan siyasi partinin oy ihtiyacına göre tamamlamışlardır. Bu konuda sandık kurulu üyelerinin boş tutanakları imzalamak istememeleri, koydukları şerhler ve YSK tarafından seçim günü alınan karar da etkili olmamış, imzalı boş tutanaklar keyfî bir biçimde doldurulmuştur.

Yine birçok merkezde vatandaşların seçimlere katılıp oy vermeleri baskı ve zorla engellenmiş olup seçmen iradesi açıkça engellenmiştir. Buna göre 26 ilde seçime katılım oranı azalmıştır. Katılım oranı düşen 26 ilde HDP'nin 7 Haziran oy oranı yüzde 45 iken 1 Kasımda bu oran yüzde 30'a düşmüştür. 26 ilde bir önceki seçime göre sandığa gidemeyen toplam seçmen sayısı 153.135'tir.

Seçime katılım oranının yüzde 1'in üzerinde olduğu 15 ilde HDP'nin 7 Haziran oy oranı ortalaması yüzde 69'dur. Bu oran 1 Kasım'da yüzde 62'ye düşmüştür. Türkiye'de seçime katılım oranının en fazla azaldığı illerde HDP'nin oy oranı da aynı şekilde azalmıştır.

HDP, ağırlıklı örgütünün bulunmadığı seçim çevrelerinde sandık başında görevli de bulunduramamıştır. Bu bölgelerde görev almak isteyen müşahitlerimiz de bir biçimde korkutulup sindirilmiştir. 7 Haziran seçiminde HDP 23.912 sandıktan hiç oy alamamışken bu sayı 1 Kasım seçiminde 35.183'e çıkmıştır. 7 Haziran seçimlerinde yüzde 13'ün üzerinde, 1 Kasım seçimlerinde ise yüzde 11'e yakın oy alan bir partinin her 5 sandıktan 1’inde hiç oy alamaması hayatın olağan akışına aykırıdır. Bu durum, görevlilerimizin olmadığı bu sandıklarda partimize verilen oyların bir biçimde başka partilere yazıldığını düşündürmektedir. Bu hususta kuşkuların giderilmesi, bu amaçla her sandık çevresi alanına kamera yerleştirilmesi isteğimiz de YSK tarafından reddedilmiştir.

Netice itibarıyla, 1 Kasım 2015 günü gerçekleştirilen 26’ncı Dönem milletvekili genel seçimleri, "serbestlik" ve "eşitlik" ilkelerine aykırı bir biçimde gerçekleşmiş olup halkın iradesinin sandığa ve dolayısıyla Meclis aritmetiğine yansımaması gibi ağır sonuçlarıyla birlikte değerlendirildiğinde hiçbir meşruiyeti bulunmamaktadır.

Bu bahisle sıkça yaşanagelen ve bireyin en tabii demokratik hakkını ifade eden seçme hakkını görmezden gelerek irade gasbına yol açan seçim ihlallerinin bütünüyle araştırılması ve tespiti için Meclis araştırması açılmasını talep etmek gerekmiştir.

3.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 23 milletvekilinin, Türkiye’nin Suriye’yle olan sınır güvenliği sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/30)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bugün Suriye sınırımıza yakın yerde Rusya Federasyonu'na ait bir savaş uçağının düşürülmesiyle egemenlik alanı ve sınırlarımızın güvenliği konusu yeniden gündeme gelmiş bulunmaktadır.

Her ne kadar siber sınır yeni konseptlere eklense de hâlen klasik olarak ulusların egemenlik alanı hava, kara ve deniz sınırlarıyla başlar ve biter. Bu sınırlarını koruyamayan ülkelerin egemenlik alanları sorgulanır duruma düşmektedir.

Suriye'de iç karışıklıklar başladıktan sonra Suriye’yle kara ve deniz sınırlarımız boyunca çeşitli ihlaller ve olaylar yaşanmıştır. Sınırlarımızdan silahlı unsurların geçtiği, iç savaş lojistiği sağlandığı ve petrol kaçakçılığı yapıldığına dair iddialar bitmemiştir. Suriye’yle sınır ihlalleri konusu uluslararası alana taşınmış ve sınır ihlallerinin bilerek yapıldığı iddia edilmiştir.

Sınırlarımızdaki ihlallerin önüne geçmek için duvar örülmesi, hendek kazılması benzeri önlemler alınmaya başlanmış olsa da iddialar devam etmektedir.

Tarihte olmadığı kadar meydana gelen sınır ihlallerinin, komşu ülkedeki yabancı silahlı kuvvetlerle ülkemizi karşı karşıya getirdiği görülmektedir. Ülkemizin iç barışını ve dünya barışını tehdit eden kötü sonuçların önüne geçmek için sınır güvenliği sorunlarının ayrıntılı şekilde TBMM tarafından ele alınıp çözüm üretilmesi ve Hükûmete yol gösterilmesi gerekmektedir. Bu amaçla Anayasa’nın 94 ve İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması gerekli olmuştur.

1) Aytuğ Atıcı                                                           (Mersin)

2) Emre Köprülü                                                       (Tekirdağ)

3) Mustafa Ali Balbay                         (İzmir)

4) Tanju Özcan                                                         (Bolu)

5) Mazlum Nurlu                                                       (Manisa)

6) Tur Yıldız Biçer                                                    (Manisa)

7) Özkan Yalım                                                         (Uşak)

8) İlhan Kesici                                                          (İstanbul)

9) Akif Ekici                                                             (Gaziantep)

10) Fatma Kaplan Hürriyet                                        (Kocaeli)

11) Yaşar Tüzün                                                       (Bilecik)

12) Erdin Bircan                                                       (Edirne)

13) Cemal Okan Yüksel                                             (Eskişehir)

14) Şerafettin Turpcu                         (Zonguldak)

15) Mustafa Hüsnü Bozkurt                                       (Konya)

16) Oğuz Kaan Salıcı                         (İstanbul)

17) Ömer Süha Aldan                         (Muğla)

18) Bülent Kuşoğlu                            (Ankara)

19) Seyit Torun                                                        (Ordu)

20) Mehmet Tüm                                                       (Balıkesir)

21) Ali Haydar Hakverdi                                            (Ankara)

22) Bülent Tezcan                                                    (Aydın)

23) Tacettin Bayır                                                     (İzmir)

24) Bihlun Tamaylıgil                         (İstanbul)

Gerekçe:

Yaklaşık beş yıldır devam eden Suriye'deki iç savaş, iç barışımızla beraber dünya barışını da daha ciddi şekilde tehdit eder hâle gelmiştir. Bugün Suriye sınırımıza yakın Rusya'ya ait savaş uçağının düşürülmesi angajman kuralları gereği yapılmış olsa da sonuç itibarıyla barışı tehdit etmektedir.

Suriye ile sınır güvenliği sorunumuz sadece karada değil denizde de bulunmaktadır. Akdeniz'de savaş uçağımızın düşürülmesi, limanlarımızdan kaçak giden silahların Yemen'de yakalanması bilinen örneklerdir. Sınırlarımızda kaçak petrol ticareti, uyuşturucu ticareti, insan kaçakçılığı gibi birçok yasa dışı iş yapıldığı bilinmektedir. Kara sınırlarımızda Suriye ile aramızda örülmeye başlanan duvar, kazılan hendekler ve diğer sınır koruma önlemleri, tespitlerin doğru, önlemlerin gecikmiş olduğunu doğrular niteliktedir.

Suriye'deki iç savaşın bir kanadını oluşturan güçlere Türkiye'den sağlanan lojistik desteklerin bilinmesi, artık dünya tarafından Türkiye'ye bir baskı unsuru olarak kullanıldığı görülmektedir.

Suriye ile olan kara sınırlarımızın yeterince ve zamanında korunmamış olması siyasi iradenin bir politikası olduğu açıktır. Suriye ve Orta Doğu politikalarını din ve mezhep üzerine kurgulayanlar, bu politikalarını "Suriye'de antidemokratik uygulamalar var.” perdesiyle örtmeye çalışmıştır. İktidarın bu politikaları komşudaki iç savaşı Türkiye'nin güvenlik sorunu hâline dönüştürmüştür.

Suriye ile kara, hava ve deniz sınırlarımızda ihlallerin vardığı boyut Türkiye'nin iç barışı ve dünya barışı için yaşamsal bir sorun hâline gelmiştir. Saydığımız bu gerekçelerle, Meclis araştırma komisyonu kurularak sınır güvenliği konusuna TBMM'nin çözüm bulması gerekli olmuştur.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Birleşime…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Vural…

OKTAY VURAL (İzmir) – Benim, yerimden söz talebim vardı. Sayın milletvekillerine söz hakkı verdiğiniz zaman da ışığım yanıyordu ama zannederim görmediniz.

BAŞKAN – Görmedim.

Buyurun Sayın Vural.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

22.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Hazreti Mevlâna Celâlettin Rûmi’nin Hakk’a vuslatının 742’nci yıl dönümüne, 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk sürecine ve Milliyetçi Hareket Partisinin yolsuzluk ve rüşvetle mücadele konusunda kararlı olduğuna ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Mevlâna Hazretleri’nin Hakk’a vuslatının, Şebiarus’un 742’nci yıl döneminde kendilerini rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum. Hazreti Mevlâna’nın sevgi ve hoşgörü anlayışının tüm insanlığa rehber olmasını diliyorum.

Ayrıca, gerçekten, çözüm sürecinde görmezden gelinen, dağdan şehirlere, ilçe merkezlerine bombalar ve silahlar stoklatıp aziz vatandaşlarımıza kan kusturan PKK terör örgütüne yönelik asker ve polisimizin yürüttüğü mücadelede başarılar diliyoruz. Asker ve polisimizin yürüttüğü bu mücadelenin arkasında olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Çözüm süreci sonucunda askeri kışlaya, polisi karakola hapsettirip terör örgütüne alan açan politikaların geldiği bu safhadan da bu politikayı ön plana getirenlerin gerekli dersi çıkarmaları gerektiğini umuyorum.

17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk haftasının bugün başlangıç günü. Aslında bu günler bizler için, herkes için bir ibret günü olmalıdır. Bu gün münasebetiyle toplumsal bir sorun olan yolsuzluk ve rüşvet konusunda kamuoyunun bilgilendirilmesi, yolsuzluk ve rüşvetle mücadele konusunda bütün kurumların gerekli hassasiyeti göstermesi gerektiğini düşünüyorum. 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk sürecinin üstünü örtmek yerine, bu süreçten gerekli dersleri çıkartarak bundan sonra olmaması için neler yapılması gerekir hem Parlamento hem siyasi partiler hem kamuoyu hem medya bu konuya ağırlık vermelidir. Bu bakımdan, ayakkabı kutuları, para sayma makineleri, bütün bunlar, aslında, şüphesiz ibret alınması gereken hususlardır.

Bugün haftanın başlangıcı münasebetiyle Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun da yolsuzluk ve rüşvetle mücadele konusunda kararlılığını bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.

Sayın Özel’in de sisteme girdiğini görüyorum.

Buyurun Sayın Özel.

23.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Hazreti Mevlâna Celâlettin Rûmi’nin Hakk’a vuslatının 742’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bugün Şebiarus, bugün Mevlâna’nın Hakk’a yürümesinin, Mevlâna Celâlettin Rûmi’nin ölüm yıl dönümü ve o Rabb’ine kavuştuğu için bunu düğün gecesi olarak nitelendiriyoruz ve anıyoruz. Kendisine bir kez daha Allah'tan rahmet diliyoruz.

Sayın Genel Başkanımız bugün Konya’da, Mevlâna ailesiyle birlikte ama geçtiğimiz yıllardaki kötü tecrübelerden ve oranın siyasileştirilmesinden, o ortamın hak ettiği şekilde değil de birtakım siyasi partilerin gövde gösterisine dönüşmesinden ve oradaki devlet protokolünün birbiri üzerindeki hakların tanınmamasından ve Mevlâna ruhuna aykırı şekilde davranılmasından dolayı akşamki törenlerde olmayacak ancak aileyle birlikteyiz.

Bir kez daha buradan Hazreti Mevlâna’ya Allah'tan rahmet diliyor, onun aziz hatırasının çeşitli siyasi söylemlerle son bir yıl içinde yıpratılmaya çalışıldığı o kötü ve haksız diyalogları da unutmak istiyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Baluken…

24.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin bazı yerleşim yerlerinde uygulanan sokağa çıkma yasaklarına, AKP Hükûmetinin halka yönelik sivil katliam girişimlerinden bir an önce vazgeçmesi gerektiğine ve 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının 2’nci yılına ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uzun süredir AKP Hükûmeti tarafından hukuksuz bir şekilde, yasa dışı bir şekilde Kürt illerinde uygulanan sokağa çıkma yasağı devam ediyor. Konuştuğumuz saat itibarıyla Diyarbakır Sur’da, Mardin Dargeçit’te, Mardin Nusaybin’de, Şırnak’ta, Cizre ve Silopi’de sokağa çıkma yasağı adı altında sivil halka yönelik ordu güçlerinin de devreye girdiği âdeta bir katliam konsepti işletiliyor. Gece boyu Silopi’de ve Cizre’de yerleşim alanları tank atışlarıyla, top atışlarıyla dövüldü. Dünden bugüne kadar son yirmi dört saat içerisinde 3 yurttaşımız yaşamını yitirdi ve mahalleden gelen bilgilere göre hem yaşamını yitiren hem de yaralı olan sivil sayısı çok fazla. Demin Diyarbakır Sur’dan bir telefon aldım. Orada şu anda 7’si ağır olmak üzere 15 sivil yaralının yardım beklediğini ancak Diyarbakır Valiliğinin Hükûmet talimatıyla oralara ambulans göndermediğini ifade ediyorlar.

Yine, aynı şekilde sokağa çıkma yasağının uygulandığı, ablukanın sürdüğü mahallelerde gıda malzemeleri bile bitmiş durumda. Halk âdeta açlıkla ölüme doğru gönderilmeye çalışılıyor. Biz buradan bir kez daha bu savaş konseptiyle bir halkın iradesinin teslim alınamayacağını, halka yönelik sivil katliam girişimlerinden AKP Hükûmetinin bir an önce vazgeçmesi gerektiğini ifade ediyoruz.

Bugün, aynı zamanda, Mecliste daha önceki yasama dönemlerinde milletvekili seçilmiş olan parlamenter arkadaşlarımız da bu savaş gündemine dikkat çekmek için, bir barış çağrısını toplumsallaştırmak için bir basın açıklaması yaptılar. Şu anda da muhalefet kulislerinde konuya duyarlılık yaratma adına bir oturma eylemi de yapıyorlar. Buradan da kendilerini selamlıyoruz. Bu barış çağrılarının çok anlamlı, değerli olduğunu ifade ediyoruz. Vicdan sahibi olan bütün milletvekillerinin de bu vekil arkadaşlarımıza destek sunması gerektiğini ifade etmek istiyoruz.

Aynı zamanda bugün 17 Aralık, biliyorsunuz, Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk ve hırsızlık dosyasının aklanmaya çalışıldığı bir tarihin yıl dönümündeyiz. Büyük bir ibretle izledik soruşturma komisyonunda, yapılan yolsuzlukların, hırsızlıkların nasıl aklanmaya çalışıldığını. Bugün de bu konuyla ilgili bir araştırma önergesi verilecek. Umarız ki iktidar partisi de bu araştırma önergesini destekler, peşi sıra Meclise gelecek olan soruşturma önergelerini destekler. Bu yolsuzluk ve hırsızlıklarla ilgili adalet bir an önce tecelli eder. Bu suçu işleyenler halkın önünde, adaletin önünde bir an önce yaptıklarının hesabını verirler.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bostancı…

25.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Hazreti Mevlâna Celâlettin Rûmi’nin Hakk’a vuslatının 742’nci yıl dönümüne ve devletin terörle mücadelesinin başarıya ulaşacağına ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, teşekkürler.

Hazreti Mevlâna’ya ve bu vesile, onun yolunda giderken hayatını yitirmiş olanlara Allah’tan rahmet diliyorum. Bundan sonra da onun yolunu, onun yaklaşımını, insanlığın önüne koyduğu ışığı esas alanlara selam olsun diyorum.

Hazreti Mevlâna öldüğünde cenazesinin arkasında her dinden insanlar toplanmış ve onu kendilerinin bir velisi olarak ifade etmişlerdi. İnsanlar öldüğünde, gönül insanı olduklarında çok farklı çevreden kimseleri, kesimleri cenazelerinin arkalarında toplayabiliyorlar. Bunun herhâlde herkese aynı zamanda bir ders olması lazım.

Hazreti Mevlâna’nın bir sözü var, birçok sözü var da sözlerinden birisi: “Ne tükenmez hazinesin ey dil!” ve “Ne devasız bir dertsin!” Dile atıf yapıyor. Dil bazen tükenmez bir hazine, bazen devasız bir dert olabilir. İnsanın önünü açan da barışı sağlayan da dildir, insanların kanını döken, onları çatıştıran da dildir. Mevlâna buna atıf yaparken aslında dilin her devirde olayları analiz ederken, anlamaya çalışırken hangi istikamette kullanılması gerektiğine ilişkin bir dikkat, tehlikeli de olabilecek yanına yönelik bir işaret veriyor.

Bazı vilayetlerimizde yaşanan olaylara ilişkin olarak kullandığımız dil de tükenmez bir hazine olabilir ya da devasız bir dert olabilir. Eğer biz, orada yaşananları gerçekliğe uygun bir tarzda siyasal dile tercüme edersek barışın, kardeşliğin, bu ülkedeki kucaklaşmanın aracısı oluruz. Ama o gerçekliği tahrip ederek, dönüştürerek belli bir ideolojik angajmanın aracı kılacak tarzda, onun halkla ilişkilerine uygun bir biçimde konuşursak buradan barış çıkmaz.

Devlet, ahlaki bir ödevle mükelleftir. O ahlaki ödev, vatandaşlarının -her kim olursa olsun- can ve mal emniyetini sağlamaktır. Devletin vatandaşlarına karşı bir tavrı olmaz. Türkiye, demokratik bir ülke. Devlet iradesi o demokratik zeminde teşekkül ediyor. Devletin görevi, bir yerde vatandaşlara yönelik tehdit ve tehlike varsa bunu ortadan kaldırmaktır. Sokağa çıkma yasağının ilan edildiği yerlerdeki tehlike, çok açık bir biçimde, PKK terör örgütünün halka ve devlete meydan okuması neticesinde ortaya çıkan bir tehlikedir. Bu gerçekliği görmezlikten gelip sanki devlet halka karşı tanklar ortaya sürüyormuş tarzındaki bir dil, işte, barışı sağlamayacak olan, dert olan bir dildir. Bu dilden barış çıkmaz.

O yüzden, olayları değerlendirirken ideolojinin o çok puslu gözlükleriyle bakıp buradan başka türlü bir hikâye çıkartmaya çalışmak, ne kadar sözlerimizin arasına barış, demokrasi, eşitlik, kardeşlik gibi laflar koyarsak koyalım bu amaca hizmet etmez.

Terörle bu devletin mücadelesi, bu ülkenin mücadelesi, bu halkın mücadelesi, Kürtlerin ve Türklerin mücadelesi muhakkak başarıya ulaşacak ve bu ülkede kardeşliği ve barışı mutlaka sağlayacağız. Siyaset bunun için çok önemli bir zemin ve fırsattır. Ümit ederim siyaset yapan çevreler de bu fırsatı ve imkânı barış için doğru ve tutarlı bir şekilde kullanırlar.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

Birleşime saat 15.50’ye kadar ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.28

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.54

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER : Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, bugün Danışma Kurulu yapıldığında Milliyetçi Hareket Partisi olarak bir araştırma önergesinin gündeme alınmasını önermiştik. Fakat zatıalinizle yaptığımız konuşma ve diğerleri dikkate alındığında, bizim o araştırma önergemiz maalesef Meclis Başkanlığı tarafından iade edildi. Dolayısıyla, bizim Danışma Kurulunda ileri sürdüğümüz önergenin yerine bir başka önerge vermek durumunda kaldık. Bu durumda ben, bu, bizim işleme alınmayan önergemizle ilgili Başkanlığın yaptığı uygulamayı usul hukukuna ve esasa aykırı görüyorum. Dolayısıyla, yapılan bu işlemle ilgili usul tartışması açılması gerektiğini düşünüyorum.

BAŞKAN – Sayın Vural, usul tartışması talebinizi yerine getireceğim, tartışmaya açacağım ama önce şu açıklamayı yapmak istiyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kurulunun gündemi oturumu, birleşimi yöneten Meclis başkan vekili tarafından belirlenmemektedir. Bu gündem İç Tüzük’ümüzün 49’uncu maddesinde belirlenmiştir. Gündem 49’uncu maddede belirtilen kısımlardan oluşur. Söz konusu gündem maddeleri Danışma Kurulu kararıyla değiştirilebilir. Danışma Kuruluna siyasi parti grupları önerilerini götürürler. Danışma Kurulu herhangi bir şekilde karar alamazsa veya toplanamazsa siyasi parti grupları Danışma Kuruluna götürdükleri önerilerini Genel Kurula sunarlar. Genel Kurulun karar vermesi hâlinde yine 49’uncu maddede yazılı olan gündem değişebilir.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun Danışma Kuruluna bugün götürmüş olduğu önerinin daha sonra, Genel Kurul saat 14.00’te başlamadan önce, bana ulaşan bilgiye göre, iade konusu olacak şekilde bir düşünce vardı. Bu düşünce bana ulaşınca ben bu paylaşımı sizinle yaptım ama henüz bir iade işlemi yoktu. Genel Kurul başladıktan sonra Meclis Başkanlığı tarafından bu iade işleminin gerçekleştirildiğini öğrendim. Yani bu gündem maddesiyle ilgili olarak ya da Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin iade edilmesiyle ilgili olarak Meclis başkan vekilinin herhangi bir yetkisi bulunmamaktadır.

Ben usul tartışmasını açıyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, tabii, uygulama sizin uygulamanız değil ama Meclis Başkanlığının yaptığı bu uygulamayla ilgili olarak ben bu uygulamanın aleyhinde söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Aleyhinde Sayın Vural.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Meclis Başkanı uygulamasının aleyhinde efendim.

BAŞKAN – Meclis Başkanı uygulamasının aleyhinde Sayın Özel.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Meclis Başkanı uygulamasının lehinde efendim.

BAŞKAN – Meclis Başkanı uygulamasının lehinde Sayın Kubat.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Kimse kalmadıysa ben de lehinde konuşayım.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Aleyhinde...

BAŞKAN – Sizden önce Mersin Milletvekilimiz Sayın Atıcı…

Meclis Başkanı uygulamasının lehinde Sayın Doğan Kubat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- MHP Grubunun vermiş olduğu araştırma önergesinin Meclis Başkanlığı tarafından işleme alınmamasının İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; açılan usul görüşmesinde… Ki esasen bu oturumu yöneten Başkanın bir uygulaması değildir, Meclis Başkanımızın idari tasarruf bağlamında kendisine gelen önergelere ilişkin yapmış olduğu bir kişisel işlemdir. Dolayısıyla, aslında esasen usul tartışmasına konu edilmesi İç Tüzük’ün 63’üncü maddesine aykırıdır. Ancak, madem bu konu açıldı, genel hatlarıyla önergenin gerekçesinden kaynaklı bir iade işlemi olduğunu da bildiğimizden dolayı bu konuyla ilgili genel uygulama hakkında görüşlerimi ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Milliyetçi Hareket Partisi bir araştırma önergesi açılması noktasında Başkanlık makamına bir önerge veriyor. Elbette Başkanlık kendisine gelen bu önergeleri gerek Anayasa gerekse İç Tüzük hükümlerine uygunluk bakımından değerlendirdikten sonra bir işlem tesis etmek mecburiyetinde ve Meclis Başkanlığımız, Anayasa’nın 138’inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.” amir hükmünü esas alarak ve yine İç Tüzük’ümüzün 67’nci maddesinin son fıkrası uyarınca “Başkanlığa gelen yazı ve önergelerde kaba ve yaralayıcı sözler varsa, Başkan, gereken düzeltmelerin yapılması için, o yazı veya önergeyi sahibine geri verir.” hükmü mucibince gelen bu önergeyi Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna iade etmiştir.

Şimdi, “kaba ve yaralayıcı söz” tabii hukuki bir tabir ancak bunun mahiyetini takdir yetkisi Başkanlık makamına aittir. Biz bu gerekçede, Başkanlığın iade etmiş olduğu önergenin gerekçesinde yer alan somut sözcükleri bilemediğimiz için o konuya detaylı olarak giremiyorum. Genel hatlarıyla, Başkanlık böyle bir işlem… Ki daha önce de burada bizim bildiğimiz geçen dönemde 3-4 tane böyle uygulama oldu ve gruplar bu düzeltmeyi yaptıktan sonra Başkanlık makamına düzeltme sonucu önergelerini verdiler. Arkadaşlar, elbette milletvekillerimiz, gruplarımız İç Tüzük’ten, Anayasa’dan kaynaklanan haklarını sonuna kadar kullanacaklar. Başımızın üstünde yeri var, herkes hakkını kullanacak ama bunu da hukukun sınırları içerisinde ve yine hukukun koyduğu kurallar içerisinde kullanacak. Şimdi, şu anda Milliyetçi Hareket Partisi zaten bu düzeltmeyi yapıp önergesini gündeme almıştır ve söyleyeceği sözleri de orada, Mecliste, kürsüde yüce milletimizle paylaşacaktır.

Bu açıdan bakıldığı zaman, Başkanlığımızın uygulamasında gerek Anayasa gerekse İç Tüzük açısından herhangi bir hukuka aykırılık söz konusu olmadığından dolayı Başkanlığın tutumu lehinde olduğumu belirtir, yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kubat.

Aleyhinde Sayın Oktay Vural İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Meclis Başkanının, parlamenter faaliyetleri engelleme ve sansürleme yetkisi yoktur. Meclis Başkanı İç Tüzük uyarınca parlamenterlerin kullandığı egemenlik hakkını olabildiğince kullanmayı temin etmelidir. Böyle bir sansür kabul edilemez. Meclis Başkanı kendisini kimin yerine koyuyor?

Sayın Meclis Başkanına makamından dolayı saygı duyabiliriz ama Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz bir önergede “yolsuzluk” kelimesi geçti, “Kaba ve yaralayıcı söz...” Ne yapacağız? Meclis soruşturması vermeyecek miyiz, kimseyi yolsuzlukla suçlamayacak mıyız? Yani, eğer kaba ve yaralayıcı sözden muzdaripseniz o zaman kaba ve yaralayıcı söze yol açan yolsuzlukları önleyin. Yani, yolsuzluk olacak, Hükûmette bunları yapanlarla ilgili Mecliste biz yolsuzluk iddiasında bulunamayacağız.

Ve çıkardığı şeylere bakın. Anayasa'nın 138’inci maddesinde diyor ki: “Dava hakkında yargı yetkisinin kullanılması beyanında bulunamayacağı...” Ben bir davayı sorgulamıyorum ki ya. Böyle bir şey olabilir mi Sayın İsmail Kahraman, Sayın Meclis Başkanı? Ben bir davayı sorgulamıyorum ki, bir davayla ilgili soru sormuyorum ki; ben bir iddiada bulunuyorum. Yolsuzlukların merkezinde Tayyip Erdoğan ve AKP’nin yer aldığını göstermektedir; iddiam bu. Yani, bu kaba ve yaralayıcı söz nasıl olabilir ya?

Değerli arkadaşlarım, evet, ben sorguluyorum: 4 bakan Adalet ve Kalkınma Partisinin bakanı değil miydi, sizler onların hakkında Meclis soruşturması açılmasını istemediniz mi? Çevre ve Şehircilik Bakanı “Ben Sayın Başbakanın talimatıyla yaptım.” demedi mi? Zafer Çağlayan bu süreç içerisinde cari açığı kapatmak amacıyla “Bu işlemlerden Başbakanın haberi var.” demedi mi? Ben bunu sorguluyorum, “Kaba ve yaralayıcı söz...” İstirham ediyorum.

Diyoruz ki: “AKP, çıkardığı kanunlarla yolsuzluk, hırsızlıkla suçlananı cezaevinden çıkarırken, yolsuzlukları ortaya çıkaran polis, savcı, hâkimleri sürmüş ve çeşitli iddialarla tutuklatmıştır.” Sürülmedi mi polis, savcılar? İhaleye fesat karıştırma suçunun cezası indirilmedi mi? İndirildi. Ben bunu eleştiremez miyim? Ama, Sayın Meclis Başkanı bu iddialarla benim Meclis önergesi vermemi mi engelliyor?

Değerli milletvekilleri, böyle Meclis Başkanlığı yapılmaz. Yani, ben burada bu iddialarda bulunurum. Bu iddiaların önünü keserek, benim bunu sorgulamamın önünü kesmek kraldan fazla kralcı kesilmektir. Gerçekten ne 138’le ilgili var ne de 67’de kaba, yaralayıcı… İstirham ediyorum değerli arkadaşlarım ya, ben yolsuzlukla ilgili iddiaları söylüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKTAY VURAL (Devamla) – Dolayısıyla, Sayın Meclis Başkanının yaptığı, parlamenter bir grup olarak kullandığımız egemenlik hakkımızı fiilen kısıtlamaktır. E, bu durumda nasıl parlamenter faaliyeti sürdüreceğiz?

Sayın Başkan, bu araştırma önergesini değiştirmem Sayın Başkanı haklı gören bir anlayışla değildir, sadece Meclis Başkanlığının Milliyetçi Hareket Partisinin 17 Aralıkla ilgili bir Meclis araştırması gündemi oluşturmasını fiilen engellemeye yönelik bir iradesini açığa çıkartmak amacıyla yeniledim. Dolayısıyla, bu vesileyle zatıalinizin Sayın Meclis Başkanına bu iddiaların ne 138’de ne de kaba ve yaralayıcı ifadelerle ilgili olmadığını belirterek, bizim o araştırma önergemizi ivedilikle işleme alması gerekir. Kullanamayacak mıyız Sayın Başkan? Ben burada söylesem, “Adalet ve Kalkınma Partisinin bakanları yolsuzluğun merkezinde oturmuştur.” desem, kaba ve yaralayıcı sözden dolayı bana ceza mı vereceksiniz? Olmaz. Sayın Başkan, o bakımdan bunlarla ilgili iddialar gündeme gelebilir, araştırılması istenebilir, Meclis soruşturması açılması istenebilir. Kaldı ki zaten Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu dahi bu Meclis soruşturmasıyla ilgili iddiaları, yolsuzluk iddialarını doğru görmüş ve Meclis soruşturması istemişti. Bu, fiilen Parlamentonun ve milletvekillerinin yetkilerini kısıtlamaktır.

Kusura bakmayın, biraz süreyi aştım…

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.

OKTAY VURAL (Devamla) – …ama fiilî bir durumla karşı karşıya kaldığımızdan dolayı, Sayın Meclis Başkanına bundan sonra bunları böyle sansüre tabi tutacak girişimlerde bulunmamayı tavsiye ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.

Lehinde Sayın Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Atıcı, süreniz üç dakikadır.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu 17-25 Aralık yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet iddialarının araştırılması için bir önerge veriyor; güzel, Meclis Başkanı da bunu reddediyor. Şu anda biz de bunun doğru mu yanlış mı olduğunu tartışıyoruz. Ben de bu uygulamanın lehinde söz aldım.

Sayın Vural, Meclis Başkanı bunu reddetmeyip ne yapsın? Haklı adam. Böyle bir önerge verilir mi Allah aşkına? (CHP sıralarından alkışlar) Demokles‘in kılıcı tepesinde adamın. Yiğit mi bunu kabul edecek kadar, yiğit mi? Yani, buraya getirip de bunun şimdi oylamasında bu kadar -kaç kişiydiniz- 317 milletvekilini töhmet altında bırakmak yerine, 1 kişiyi töhmet altında bırakır, işi bitirir. Ben lehinde konuşuyorum adamın. Haklı, yapacak bir şeyi yok adamın. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü yolsuzluk var mı yok mu diye hafazanallah bir araştırılsa ne olur?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Duman olurlar, duman.

AYTUĞ ATICI (Devamla) – Yani, şimdi, adamın bir tanesi birinin önüne yatıyor ya da yattığı iddia ediliyor, adamın bir tanesi de diyor ki: “Sen çikolata şeylerinin içerisinde dolarları götürdün.” İddia ediliyor. Öbürü diyor ki: “Ben koluma 700 bin liralık saat taktım ama bu benim hakkımdır.” İddia ediliyor bunların yanlış olduğu. Ya araştırırsak, ya doğru çıkarsa ne olur bunların hâli Allah aşkına ya? Mecbur reddedecek, ben lehinde konuşuyorum adamın. Ben olsam ben de reddederim ya, böyle şey olur mu?

Şimdi, Çevre Bakanını ayırdınız, hatırlıyor musunuz? Geçen dönem, 24’üncü Dönemde burada olan arkadaşlarım hatırlarlar. 4 bakan hakkında bir önerge verilmişti, aranızda konuştuydunuz -kulislere yansıyan bilgilerden- dediniz ki: “Ya, iki ateş arasında kaldık. Şimdi bunu reddetsek kamuoyu diyecek ki hırsızlık iddiaları olanları koruyor. Ya, biz en iyisi bunu kabul edelim, kabul edelim ama bu Çevre ve Şehircilik Bakanı var ya, bu adam dedi ki: ‘Ben Başbakan ne dediyse onu yaptım.’, onu bir kenara ayıralım, öbür 3’ünü gönderelim, keselim bunları, ne olacak? Yani bütün AKP mahvolacağına 3 tane bakanın kellesini alalım; vatan, millet için hayırlı uğurlu olur, AKP için de hayırlı uğurlu olur.”

Dediniz ki: “Ya, bakın, kamuoyunda öyle bir algı yaratırız ki, bak AKP’nin içinde yolsuzluğa bulaşan iddiası bile olsa biz yargıya gönderiyoruz, Yüce Divana gönderiyoruz.” Ama niyetiniz onları orada aklamaktı. “Bakın, gönderdik, adamların suçu yok, aklandı, geri geldi.” diyecektiniz ama oyununuzu birisi bozdu. Birisi dedi ki onların içerisinden: “Ben Yüce Divana filan gitmem. Ben gidersem peşimden Bilal gelir.” (CHP sıralarından alkışlar) “Peşimden Bilal gelir.” deyince iş bitti, bir dakikada hava değişti, bir talimat geldi, o ellerinizi kaldırıp reddettiniz.

Evet, lehindedir. Doğru yapmıştır, ne yapsın gariban. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Atıcı.

Aleyhinde, Sayın Özgür Özel, Manisa Milletvekili.

Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yapılan usul tartışmasında, açılan usul tartışmasında aleyhte söz almış durumdayım. Aleyhinde olduğumuz tutum, Meclis Başkanının geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet Halk Partisine karşı da tatbik ettiği bir uygulama, bugün MHP’nin başına gelmiş ve aslında Meclis Başkanı Sayın Kahraman’ın muhalefet partilerinin muhalefet alanını belirleme, sınırlama ve nasıl muhalefet edeceklerine ilişkin onların üzerinde kurmaya çalıştıkları tahakkümüne ilişkindir.

Ama öncelikle şunu söyleyelim: Danışma Kurulu toplantısına gidiyoruz. Hep birlikte anlaşırsak gündem tamam; anlaşamazsak her partinin grup önerisi getirme hakkı var. Danışma Kurulu toplantısına Meclis Başkanının Başkanlık etmesi gerekiyor ama gidiyorsunuz toplantıya, bakıyorsunuz, Adalet ve Kalkınma Partisinden seçilmiş bir Meclis Başkan Vekili var. Ne sıfatla o toplantıyı yönetiyor? Vekâleten yönetiyor. Oysa vekâlet, açıkça belli ki Sayın Başkanın Meclis içinde, hatta Ankara’da olmadığı durumlarda tercih edeceği bir yöntem. Vekâletteki keyfiyete itirazımız yok, istediğine verir vekâleti ama yan odada heyet kabul ederken vekâlet veremez. Ne yapması lazım? Görevlendirme yapması lazım. Görevlendirmede keyfiyet olmaz, her gruptan seçilmiş olan Meclis başkan vekillerinin bu görevi sırayla yapması lazım, aynı şu anda oturumu yönetme görevi gibi. Bir görevlendirme yapıyorsa vekâletten bahsedilemez.

İkincisi, verilen araştırma önergesini Anayasa’nın 138’inin ikinci fıkrasına göre reddediyor. Neymiş? “Yargı yetkisinin kullanımına ilişkin yasama faaliyeti yapamayız, soru soramayız falan.” Eyvallah, “yargı yetkisi” dediğiniz için öznesi yargıcın ya da savcının verdiği kararlara yöneliktir. Yani, “Neden bırakmıyorsun, neden tutukluyorsun?” denmesini yasaklıyor olabilir, en geniş yorumla, en geniş yorumla. Keşke bunu bugün Yılmaz Tunç -kendisi hukukçudur- dinleyebilseydi, o da söyledi aslında “Bunları konuşamazsınız.” diye. Oysa bu konuda bir temel karar var, 18 Haziran 1970’te Anayasa Mahkemesi bir karar vermiş, demiş ki: “Bu, hâkim teminatına ve yargının korunmasına yönelik bir maddeyken siz bunu genişleterek yasamanın faaliyet alanını daraltamazsınız.” Bu karar daha sonra öyle uygulamalara emsal olmuş ki örneğin, Susurluk Komisyonunu kurmuş Meclis, birileri “Kuramazsınız, durdurun çalışmasını.” demiş, bu maddeye göre çalışmasına karar verilmiş. Birisi, Mercedes firması, “Yapılan yolsuzlukla ilgili mahkeme var, Mecliste komisyon kurulamaz.” demiş, Meclis karar vermiş Anayasa Mahkemesinin bu kararına yönelik olarak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Sayın Kahraman bir hukukçu, alacak bu kararı -1970’teki karar bugüne kadar 3 temel komisyona esas teşkil etmiş ve hakkında yapılan bütün itirazlar da reddedilmiş- okuyacak, ondan sonra muhalefet partilerinin verdiği önergelerin neresinin Anayasa’ya uygun, neresinin Anayasa’ya aykırı olduğuyla ilgili buraya gelip doktrin vazedecek. Eğer bunu yapacaksa da bir zahmet, bütün grup başkan vekillerinin nezaket gösterip gittiği Danışma Kurulu toplantısına “vekâleten” kisvesi altında sadece kendi partisinden seçilmiş Meclis başkan vekilini yollayarak İç Tüzük’ün 19’uncu maddesini işlevsizleştirme yolunu da seçmeyecek.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

Konu yeterince tartışılmıştır. Usul tartışması öncesinde yaptığım açıklamalara ilave olarak şunu söylemek istiyorum: Meclis Başkanlığının söz konusu işlemine ilişkin birleşimi yöneten Başkanlık Divanı olarak yapacağımız bir işlem bulunmamaktadır.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini okutuyorum:

X.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, 17/12/2015 tarih ve 535 sayıyla Grup Başkan Vekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile İzmir Milletvekili Oktay Vural tarafından, son yıllarda ülke gündeminden hiç düşmeyen rüşvet ve yolsuzlukların sosyal, hukuki ve ekonomik boyutlarının araştırılarak -yasal önlemler dâhil olmak üzere- rüşvet ve yolsuzlukların önlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 17 Aralık 2015 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

17/12/2015

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 17 Aralık 2015 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Oktay Vural

İzmir

MHP Grup Başkan Vekili

Öneri:

17 Aralık 2015 tarih (2015/535) sayıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğumuz, Manisa Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Erkan Akçay ile İzmir Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Oktay Vural’ın son yıllarda ülke gündeminden hiç düşmeyen rüşvet ve yolsuzlukların sosyal, hukuki ve ekonomik boyutlarının araştırılarak yasal önlemler dâhil olmak üzere rüşvet ve yolsuzlukların önlenmesi amacıyla verilen Meclis araştırma önergesinin 17 Aralık 2015 Perşembe günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi lehinde Sayın Mehmet Günal, Antalya Milletvekili…

Buyurun Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar)

Grup önerileri üzerindeki konuşmalar onar dakikadır.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, bugün 17 Aralık. Az önce değerli arkadaşlarımın belirttiği gibi Mevlâna’nın vuslatının yıl dönümü. Yine, kendisini rahmetle anıyoruz ama onun sadece Anadolu topraklarında değil dünyada hoşgörüye ilişkin bıraktığı miras maalesef bugün hercümerce uğramış durumda. Tartıştığımız konulara bakınca, hiçbir esamesinin kalmadığını hep birlikte üzülerek görüyoruz.

Tabii, diğer bir şey, bundan tam iki yıl önce yine bir 17 Aralık sabahı Türkiye, Türkiye tarihinin en büyük yolsuzluk iddialarıyla çalkalanarak uyandı. Sabaha karşı yapılan operasyonlarla -flaş flaş- altüst olan, bugün Türkiye’de yaşanan altüst olmanın da arkasında yatan olaylar yine bir 17 Aralık sabahı oldu. Biz bu kapsamda Milliyetçi Hareket Partisi olarak, seçim beyannamelerimizde de ifade ettiğimiz gibi, bu olayın önemine dikkat çekmek için bundan böyle her yıl 17-25 Aralık haftasını “rüşvet ve yolsuzlukla mücadele haftası” olarak etkinliklerle anacağımızı söylemiştik. Bugün de milletvekillerimizle birlikte, sayın grup başkan vekillerimizle birlikte Meclis toplantı salonunda kamuoyunun ve sizlerin dikkatine yeniden bu hususları sunduk.

Değerli arkadaşlar, ben de şaşırdım, biz etkinlikleri başlatmadan AKP Hükûmeti de aslında etkinliklere katılmış. Bir baktık haberlere, hemen, bu konuda yayın hazırlayan Sayın Can Dündar yine 17 Aralık günü adliyeye çağrılmış yani demek ki onlar da unutturmak istemiyor. “Biz unutturmayacağız.” diyoruz ama onlar da unutturmak istemiyorlar. Bir de baktık, bu operasyonu yapan emniyet mensuplarına da yine soruşturma kapsamında yakalama kararı çıkarılmış. Galiba 9 Aralıkta tekrar bırakılmışlardı, yeniden onlar da… Biz size teşekkür ediyoruz, 17 Aralığı bizlerle beraber etkinliklerle andığınız için sizlere teşekkür ediyoruz.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de siyasete “sıfır” kelimesini ilk önce bugünkü Sayın Başbakan Davutoğlu “sıfır sorun” diyerek sokmuştu hatırlarsanız, sırf sorun hâline geldik. Sonra, sıfırda 2 tane şey var, bir tanesini dün konuştuk. “Sıfırlama” terimi de çok güncel bir terim oldu. Tabii, dünkü konuştuğumuz sıfırlama vergi cezalarının uzlaşılmasıyla ilgiliydi. Yandaş, hani, bu yolsuzluk kapsamında da hepimizin malumu olan, hepimize söven, milletin tamamına söven bir müteahhidin söylediği gibi, onun şirketinin paralarını sıfırlama yani kesilen cezanın tamamını sıfıra düşürme; bu sıfırlama.

Bir de sıfırlayamama var yani kaç saat uğraşıp, akşama kadar paraları sıfırlayamamış, birkaç milyon eurocuk kalmış, onu da başka şeylere…

Şimdi, bunları biz söyleyeceğiz. Eğer varsa, Meclis Başkanının söylediği doğruysa, zaten kürsüden söylediklerimize de dava açılabilir, bunda bir şey yok. Bir o kaldı zaten yapmadığınız AKP Hükûmeti olarak.

Değerli arkadaşlar, burada, bunu söylüyorsunuz ama ben hakikaten merak ediyorum. Geçen sene, yine bu vakitler burada bütçe görüşmelerini yaparken de söylemiştim, bir rüya gördüğümü hatırlatarak bazı şeyler söyledim. Ben size soruyorum: Hepiniz az veya çok -yeni olanlar belki çok görüşmemiş olabilir ama- Sayın Recep Tayyip Erdoğan’la mutlaka bir şekilde konuşmadıysanız da konuşmasını dinlemişsinizdir yani dinlemeyen yoktur herhâlde Adalet ve Kalkınma Partisinde.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Büyük bir şerefle.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Evet.

Peki, hayatınızda hiçbir şekilde, Recep Tayyip Erdoğan’ın siyaset arenasına çıkmadan önceki hayatı dâhil fısıldayarak bir konuşma yaptığını duydunuz mu? (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Çok.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Kime? Nerede duydunuz?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Ben çok defa konuştum.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Kaç tane yapmıştır mesela?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Ben avukatıyım, çok defa konuştum, defalarca.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Şimdi, böyle bir konuşmanın montajlanabilmesi için…

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Fısıltıyla da konuştum, gür sesle de konuştum.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - O zaman sorayım şimdi size, dinleyenlere sorayım: Böyle bir montajlamanın yapılabilmesi için teknik olarak acaba kaç tane konuşmadan kırpılıp gündeme getirilmesi gerekir? Ben anlayamadım yani.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – O konuşmanın adli tıp raporunda sahte ve montaj olduğu belli. Ben takip ettim bunu.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Biz bunları söyleyeceğiz, durun acele etmeyin…

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Hepsi montaj. İsterseniz getireyim.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Birazdan arkadaşlar konuşacak. Aleyhinde konuşacaklar. “Efendim, montajdı, yok efendim paralel yaptı.” Ya, biriniz de çıkıp deyin ki: “Bunlar zinhar olmadı. Böyle bir konuşma yoktur.” “Bunların tamamı montaj.” demek başka bir şey “Bunlar tamamen hayal ürünüdür, böyle hiçbir şey olmamıştır.” demek başka bir şey. Yani biz bunları iddia edeceğiz, siz de konuşacaksınız, bunları savunacağız.

Bakın, bunları ben itiraf etmedim. Bir daha soru sorayım, çok biliyorsunuz, siz çok biliyorsunuz, bir daha sorayım.

Peki, o zaman Sayın Başbakan, şimdi Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan diyor ki: “Bunlar benim kriptolu telefonumu dinlemiş, hain bunlar.”

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Doğru.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ne diyor? “Vallahi, biz kriptolu telefonlar dinlenmiyor diye biliyorduk, birini oğlana verdik, birini kendimiz aldık.”

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinde dava devam ediyor.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Ee, evin kenarına geçmiş mutfakta veya şeyde fısır fısır konuşuyor, Emine Hanım da sufle veriyor, arkadan ses geliyor, “Biz, vallahi, telefonu güvenli bildiğimiz için böcekçilerden korkumuza fısır fısır konuşuyorduk.” diyor. Ben söylemiyorum, kendisi “vallahi” diyor, hem de nasıl… En ağır hakareti, hatırlarsanız arkadaşlar, kriptolu telefonları…

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Dava devam ediyor 2. Ağır Cezada, git müdahil ol.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Davaya biz müdahil olamayız, biz iddiaları söyleyeceğiz, bunun üstünü kapattırmayacağız.

Peki, o zaman, madem yoktu…

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın Günal, neredeyse Meclisin dışına yaklaşıyorsunuz yavaş yavaş.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Tamam, hepsi yoktu madem Sayın Çavuşoğlu, bu 4 bakanın suçu ne? Niye istifa ettirdiniz? 4 bakanın suçu neydi? Vekil bile…

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Şu anda vekiller mi?

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Evet, işte, şu anda vekil değiller, cezayı çektiler. Az önce sayın konuşmacı burada söylerken, bunlarla ilgili konuyu söylerken buraya değindi.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Gidin şikâyet edin, mahkemeler var. Dokunulmazlıkları yok, istediğinizi yapabilirsiniz.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, bu 4 bakan gitti. Sayın Başbakan Davutoğlu aynen şunu söyledi, Peygamber Efendimiz’in (SAV) sözüne bağlantı kurarak “Kızım Fatıma da olsa hırsızlık yapanın elini keserim.” dedi.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Doğru.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Oradan da bir celallendiniz, buraya geldi, biz de hakikaten bir komisyon kurulacak ve bu iş soruşturulacak diye baktık, umut ettik ama bir anda eller yine kalktı, hepsi birden aklandılar. Ya, gitseydi, Yüce Divanda aklansaydı da hiç olmazsa deseydik ki: “Ya, göstermelik de olsa bir soruşturma oldu, arkadaşlarımız da aklandı.” Ee, peki…

Şimdi, değerli arkadaşlar, biz size sadece 17-25 Aralıkla ilgili olanı söyledik ama sizin dosya sadece bundan ibaret değil ki, öyle bir şey var ki burada, tamamen rant, rüşvet, yolsuzluk; öyle bir hâle geldi ki, burada özelleştirmedeki usulsüzlüklerin üstünü örtmek, kamu ihaleleriyle ilgili belli kişilere yapılan kıyakları kapatmak üzere, adrese teslim bazı ihaleler yapmak üzere otuz yedi gün komisyonu, iki haftaya yakın da Genel Kurulu… Bir “Soma kanunu” diyerek başladık, bütün yandaşlarla ilgili şeyleri soktunuz ve en son gün getirdiğiniz CMK 153 de yine bu 17-25 Aralık soruşturmasının üstünü örtmek üzere almış olduğunuz insanların dosyaya erişebilmesine engel koymak için gizlilik kararı gelmişti…

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Terör örgütüyle ilgili suçlarda gizlilik gerekir.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – …ve nihayetinde, bakın, kitabını dahi yazdırdınız bize.

Yani tamamen kanun eliyle hukuku katlederek bizi bu hâle getirdiniz.

HAMZA DAĞ (İzmir) – Ya, iki yıldır dinliyoruz.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Daha dinleyeceksiniz, daha çok var bunlarla ilgili de…

Bu, sadece burada olmadı arkadaşlar; özelleştirmeler var, arkasından onlarca konu var. Özelleştirmelerle beraber… Ya, şimdi, daha önce giden Orman Bakanımız var, öteki var, birçok bakan belli şeylerden dolayı… Kimse Kemal Unakıtan’ı anmıyor. Hani “Babalar gibi satarım.” demişti bir zamanlar, hatırladınız mı? Babalar gibi satan bakanları gördük.

Deniz Feneri’ni de daha unutmadık, siz unutturduk zannediyorsunuz ama hâlen daha bunların failleri belli şekilde korunmuş, geziyorlar.

İhale yolsuzlukları, Kamu İhale Kanunu’nda yapılan değişikliklerle kimlere neyin peşkeş çekildiğini burada konuştuk; Genel Kurulda da, komisyonda da yazdık, konuştuk.

Bunlarla beraber havuz medyası satın almaları, bu fezlekenin içerisinde yer alan, bize küfreden müteahhitlere hangi kıyakların geçildiğini söyledik.

Daha dün akşam -şirket isimleri vermedim- Sayın Maliye Bakanı cevaplayamadı, çünkü kendisi de o işin göbeğindedir.

Dolayısıyla, nasıl uzlaşma yapıldığını sizin dikkatinize sundum vergi denetim kurulu raporlarıyla. Bin liranın sadece 50 lirasını tahsil ederseniz, 950 liradan neden, nasıl vazgeçtiniz, “Rüşvet mi aldınız, yoksa adamı siyaseten caydırmak için mi yazdınız?” dedim, söyleyemedi.

Ben size isimlerini tekrar söyleyebilirim, bunların hepsi yandaştı, demin söylediğimiz bize söven müteahhitlerdi veya yandaş yazarların bulunduğu medya kuruluşlarıydı. Onun için, bu sorulara cevap vermeden bu iş bitmez.

Biz her ne kadar siz uğraşsanız da bunları unutmayacağız, unutmadık, unutturmayacağız; her 17 Aralıkta da bir hafta boyunca etkinliklerle bunları sizlere hatırlatacağız.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Bir dahaki 17 Aralıkta siz burada olmazsınız Sayın Günal.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Niye? Hapse mi atacaksınız? Seneye 17 Aralıkta hapiste mi olacağım?

BAŞKAN – Öneri aleyhinde Yusuf Başer, Yozgat Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Başer.

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin Meclis araştırması açılmasına ilişkin vermiş olduğu önergenin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Anayasa’mıza göre hukuk devleti -amaç- insan haklarına dayanan, insanların temel hak ve özgürlüklerini koruyan, güçlendiren, eylemleri hukuka uygun olan, hukuk güvenliğini sağlayan, Anayasa’ya ve yasalara aykırı tutumlardan kaçınan, hukuku, devlet organlarını egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir. Soruşturmaya esas olan olaylara baktığımızda soruşturmayı yapan kolluk güçlerinin, soruşturmayı yapan savcının ve soruşturmaya konu işlemlere ilişkin olarak alınan mahkeme kararlarının hukuka açıkça aykırı olduğu, soruşturmaya konu işlemlerin çoğunun bizatihi mutlak butlan olduğu, yok hükmünde olduğu, hukuk devleti ilkelerine aykırı olarak tanzim edildiği açıktır. Bu husus İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2012 tarih, 120653 sayılı esas, 2014/69582 karar sayılı Takipsizlik Dosyası’yla da sübut bulmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17 Aralık operasyonu, demokrasinin gereği ve vazgeçilmezi olan seçimler yoluyla AK PARTİ’yi iktidardan düşüremeyeceğini anlayan, Türkiye’nin güçlenmesinden, kalkınmasından rahatsız olan uluslararası çevrelerin ve onların yerli iş birlikçilerinin ve onların emir erliğini yapanların, hukuku ayaklar altına alanların “Dönemin Başbakanı” ifadesini kullanacak kadar alçalmak suretiyle fezleke hazırlamalarının adıdır. Kendilerine hâkim ve savcılık yeminlerini yok saymak suretiyle, emir ve talimatı yasadan ve Anayasa’dan alması gereken ve hukuka en fazla saygılı olması gereken hâkimlerin, savcıların…

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – O hâkim ve savcıları siz atadınız!

YUSUF BAŞER (Devamla) – …ve kolluk güçlerinin AK PARTİ kurucu Genel Başkanı, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alan, millet iradesine gem vurmak isteyenlerin yolsuzluk adı altında darbe girişiminde bulunmasının adıdır 17 Aralık operasyonu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSA ÇAM (İzmir) – Bilal’in telefon konuşmalarından bahset, Bilal’den, Bilal’den. Eurolar ne oldu, ondan bahset, ondan!

YUSUF BAŞER (Devamla) – 17 Aralık operasyonu hukuk adına hukuksuzluğu meşru sayma operasyonunun adıdır.

MUSA ÇAM (İzmir) – Milyon eurolardan bahset, milyon eurolardan; ondan bahset sen, bırak o hikâyeleri!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, hatibi dinleyelim lütfen.

YUSUF BAŞER (Devamla) – Biz AK PARTİ olarak hukuk devletinin tastamam uygulanmasını, gerçek anlamda devlet kurumlarının ve kişilerin hukuka bağlı kalmasını istedik, istemeye de devam edeceğiz.

MUSA ÇAM (İzmir) – Hangi hukuk? 2 bin polisi tayin ettiniz; hâkimleri, savcıları görevden aldınız. Hani, hâkim mi bıraktınız, savcı mı bıraktınız, hukuk mu bıraktınız?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

YUSUF BAŞER (Devamla) – Hiç kimsenin, özellikle de adalet dağıtan yargı organlarının, yargı mensuplarının ve kolluk kuvvetlerinin suç işleme özgürlüğünün olmadığını dün de söyledik, bugün de söyledik, yarın da söylemeye devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSA ÇAM (İzmir) – Dün de çaldınız, bugün de çalıyorsunuz, yarın da çalacaksınız!

YUSUF BAŞER (Devamla) – 17 Aralık operasyonu, değerli kardeşlerim, darbe girişiminin adıdır ve inşallah bundan sonra AK PARTİ’yle beraber eski Türkiye alışkanlıkları artık tarihin çöp sepetine atılmıştır. Bundan sonra darbe, inşallah, Türkiye Cumhuriyeti devletinde olmayacaktır. O Türkiye eski Türkiye’de kalmıştır.

MEVLÜT DUDU (Hatay) – Tarih sizi çöp sepetine atacak, sizi!

MUSA ÇAM (İzmir) – Yusuf, en büyük darbeyi siz yapıyorsunuz!

YUSUF BAŞER (Devamla) – Değerli kardeşlerim, 17 Aralık soruşturması ekonomik çıkar sağlamak amacıyla örgüt kurmak, üye olmak, yardım etmek, rüşvet almak ve vermek, rüşvete aracılık etmek, mal varlığı değerlerini aklamak, fuhşa aracılık etmek suçlarını işledikleri iddiasıyla…

ALİ ŞEKER (İstanbul) – İtiraf ediyorsun, itiraf!

YUSUF BAŞER (Devamla) – …açılmış olmasına rağmen maalesef soruşturma dosyalarında bu suçlardan yüzde 90’ıyla ilgili hiçbir araştırma yapılmamıştır.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Utanmadan konuşuyorsun, utanmadan!

YUSUF BAŞER (Devamla) – Dolayısıyla, değerli kardeşlerim, bu operasyon yargı eliyle, seçilmiş Hükûmete darbe girişiminin adıdır.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – O yargıyı siz yarattınız, siz!

YUSUF BAŞER (Devamla) – AK PARTİ’yi yolsuzluk adı altında iktidardan uzaklaştırma soruşturması olduğu açıktır.

Değerli kardeşlerim, 17 Aralık operasyonu hukuku katletme operasyonudur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) AK PARTİ dün olduğu gibi bugün de hukuku katletme operasyonuna “Dur!” diyecek, darbe girişimlerine “Dur!” diyecek. Hukukun üstünlüğünü dün olduğu gibi bugün de ve yarın da savunacağız inşallah. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Hukuku katlettiniz!

YUSUF BAŞER (Devamla) - 17 Aralık darbe girişimi soruşturmasının başlamasıyla ilgili, değerli kardeşlerim, hiçbir somut olay yoktur. Soruşturmanın ne zaman başladığı belli değildir; 2008 tarihinde yapılan bir ihbarla mı başladığı belli değildir, 2007 tarihinde…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İnşallah, inşallah(!)

YUSUF BAŞER (Devamla) - …Kapıkule Gümrük Kapısındaki 252 kilogram eroin operasyonuyla ilgili de başladığı belli değildir değerli arkadaşlar. Eğer soruşturma komisyonuyla ilgili olarak raporlarımızı okumuş olsaydınız bununla ilgili buraya, Meclise tekrar 17 Aralık operasyonuyla ilgili yeni bir araştırma önerisi getirmezdiniz. Okumadınız, dosyayı bilmiyorsunuz, sadece ahkâm kesmeye devam ediyorsunuz. (CHP sıralarından gürültüler) Eğer soruşturma komisyonu raporlarını okumuş olsaydınız şu an burada cek cek cek konuşmayacaktınız. (AK PARTİ sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar)

Değerli kardeşlerim, 17 Aralık soruşturması…

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Utanmazlar!

YUSUF BAŞER (Devamla) - Haddinizi bilin, terbiyenizi kullanın. Terbiyeye davet ediyorum sizi.

BAŞKAN – Sayın Başer…

YUSUF BAŞER (Devamla) – Değerli kardeşlerim, soruşturma doğrudan CMK’nın 135’inci maddesine göre telekomünikasyonun denetlenmesi yoluyla başlamıştır. İlk telekomünikasyonun denetlenmesi kararı verildiği anda dosya içeriğinde, kuvvetli suç şüphesini gösteren dosyada hiçbir belge yoktur.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Bunları Ergenekon’da, Balyoz’da niye söylemiyorsunuz?

YUSUF BAŞER (Devamla) - Değerli kardeşlerim, başka şekilde delil elde etme imkânı olmasına rağmen diğer yollardan hiçbir araştırma yapılmamış olması telekomünikasyonun denetlenmesi kararını hukuka aykırı hâle getirdiği gibi soruşturmanın hukuki dayanaktan yoksun olduğu ve soruşturmanın, başta da belirtmiş olduğum gibi, AK PARTİ’yi, seçilmiş Hükûmeti hükûmetten uzaklaştırma operasyonu olduğu açıktır.

Değerli kardeşlerim, kolluk tarafından istihbari dinlemeden elde edilen belgeler ve bilgilerle, hukuka aykırı yollardan elde edilen delillerle, isimsiz ihbarlar yoluyla adli soruşturma yapılmıştır. İstihbari dinleme veya izleme ya da hukuka aykırı yollardan elde edilen verilerle, isimsiz ihbarlarla soruşturmaya başlanması, Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu’na göre açıktır… Maalesef, değerli kardeşlerim, bu hüküm, emir ve talimatı Anayasa’dan ve yasalardan alması gereken hâkim ve savcılar tarafından, paralel hâkim ve savcılar tarafından yasal hâle getirilmiştir.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Sizin yarattığınız paralel hâkim ve savcılar.

YUSUF BAŞER (Devamla) – Sizler de maalesef, bugün, onların temsilciliğini ve savunuculuğunu yapıyorsunuz. Acı olan taraf da budur değerli kardeşlerim.

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Ergenekon savunması yapıyorsun şu anda.

YUSUF BAŞER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kolluğun soruşturmaya başlamak için cumhuriyet savcısına haber vermesi gerekirken maalesef verilmemiştir. 2012 tarihinde, 18 Temmuzda isimsiz ihbar yapılmasına rağmen, aradan bir buçuk ay geçmesine rağmen, maalesef kolluk hiçbir faaliyet yapmamış ve değerli kardeşlerim, normalde savcılarımızın bu ihbarları UYAP sistemine işlemesi lazım gelirken maalesef UYAP sistemine işlememek suretiyle de cumhuriyet savcısı ayrı bir suç işlemiştir.

Değerli kardeşlerim, söyleyecek söz var ama vakitler sınırlı. Ancak, özellikle şunu söylemek suretiyle konuşmama son vermek istiyorum.

MUSA ÇAM (İzmir) – Bilal’den bahset, Bilal’den!

YUSUF BAŞER (Devamla) – Değerli kardeşlerim, AK PARTİ olarak biz dün olduğu gibi bugün de hukuk diyeceğiz, adalet diyeceğiz ve değerli kardeşlerim, hukuk karşısında herkesin eşit olması noktasında gayret göstereceğimizin bilinmesini istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

MUSA ÇAM (İzmir) – Sarraf’a gel, Sarraf’a!

YUSUF BAŞER (Devamla) – Önergenin aleyhinde olduğumu belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Başer.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın hatip konuşması sırasında grubumuza hem hakarette bulunmuş hem de grubumuzun hiç içinde bulunmadığı bir ilişkilenme durumunu, geçmişteki kendi grubunun durumundan hareketle grubumuzun üzerine bir suç atmak suretiyle yanıltmaya çalışmıştır.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

69’uncu madde kapsamında söz veriyorum.

Süreniz iki dakikadır.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Yozgat Milletvekili Yusuf Başer’in MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önceki konuşmayı ibretle dinledik, şaşırmadık çünkü daha önce yapılan basmakalıp ve genel olarak bürokratlar tarafından hazırlanmış, çoğaltılarak milletvekillerine dağıtılmış, “Bu konuda ne gelirse dönüp dönüp bunları söyleyin.” diyen konuşmalardan bir tanesini dinledik.

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Kendinizle karıştırmayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Metinden uzaklaşınca ne dediğini bilemeyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna döndüğünde hakaret etmek dışında dağarcıktan bir kelime seçemeyen bir üslupla karşı karşıyız.

HAMZA DAĞ (İzmir) – Cevabını ver sen sadece.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Ancak, paralelle iş birliği dendiğinde, bu Cumhuriyet Halk Partisi Grubunu, Ergenekon, Balyoz, askerî casusluk davalarında…

HAMZA DAĞ (İzmir) – Çok ayıp!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …”soruşturmanın gizliliği” dediği zaman oradan laf atan Sayın İzmir Milletvekili o günlerde “Allah’ın bildiğini kuldan mı saklayacaksın.” diyordu bu ülkenin şerefli komutanlarına o lekeler sürülürken. (CHP sıralarından alkışlar)

Yine, Cumhuriyet Halk Partisi, askerî casusluk davasında, şu anda okuduğu 6 gazetenin ve şimdi paralel yaftası yapıştırdığı 4-5 gazetenin ortaklaşa manşetlerinde, bu ülkenin insanlarının, askerlerinin mesleki namuslarına casus, kişisel namuslarına fuhuş lekesi sürülürken bizler buradan çıkıp da “özel hayatın gizliliği” dediğimiz zaman “Allah’ın bildiğini kuldan mı saklayacaksın. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.” diyorlardı. Şimdi, o günlerde o eylemleri birlikte yaptıkları yapıyla ters düştüklerinin ve onun artık ayyuka çıktığının yıl dönümünde tutmuşlar, Cumhuriyet Halk Partisine “paralel yapıyla iş birliği” diyorlar. Cumhuriyet Halk Partisinin gayrimeşru hiçbir yapıyla iş birliği olmaz. Ama, paralel yapı ne yaptıysa onlar bu işi taşeron olarak yaptı, esas işveren hep sizdiniz. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkan, sayın hatip az önce bize okumadığımızı söyleyerek “Cek cek cek konuşuyorsunuz.” diyerek sataştı.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Günal, size de 69’uncu madde kapsamında söz veriyorum.

Süreniz iki dakikadır.

4.- Antalya Milletvekili Mehmet Günal’ın, Yozgat Milletvekili Yusuf Başer’in MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hem okuduk hem yazdık diye gösterdim. Şimdi içinden bir bölümü size tekrar okuyacağım. Burada iddia etmiştim, hepiniz birden “Başbakan o gün Konya’da Şebiarus’a gitmişti.” diye bağırmıştınız. Sabah 08.02’de o kayıtlar var mıydı, yok muydu? Önce onu bir söyleyin. Konuştu mu, konuşmadı? Ne söylediğini sonra tartışırız. Sayın Başbakan 08.02’de kriptolu telefondan Bilal Erdoğan’la konuştu mu, konuşmadı mı? Biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz.

Buradan arkadaşlar “Hayır.” dediler, çıktılar. Ben de hemen oturdum İnternet’ten baktım -Konya, canlı yayın- 4 tane televizyonun canlı videosuna baktım, “13.48” yazıyordu.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Konuşma sırasında orada mıydınız?

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bunların hepsini yukarıda, komisyonda siz bu yolsuzlukların üstünü örtmek için, “paralel” diye uydurduğunuz örgütü hapse atmak için ve bilgi vermemek için… Sayın Kubat burada demin konuştu. Sayın Kubat’ın o şubatta yapılan soruşturmanın gizliliğiyle ilgili kanun görüşülürken söylediğinin tam tersini, geldiniz haziran ayında tekrar torba yapılırken “Onlar bu dosyaları görmesin.” diye bu sefer gizliliği siz ihlal eder bir vaziyette düzenleme yaptırdınız. Şimdi, kalkıp bize şunu söyleyin: Bu saat var mı, yok mu? Bu para sayma makineleri nereden gitti?

ERKAN AKÇAY (Manisa) - İade edilen paraları niye almışlar?

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Onları da mı polisler uydurdu?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Polis getirdi!

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Ayakkabı kutularındakiler neydi, var mıydı, yok muydu? Bu konuşmalar oldu mu, olmadı? O kriptolu telefonlar Bilal’de de var mıydı, yok muydu? Önce bunları söyleyeceksiniz, sonra da cak cak…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Erdoğan Bayraktar “Başbakanın talimatını uyguladım.” dedi ya!

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Biz tamamını okuduk arkadaşlar, o fezlekeyi de okuduk, bize gelenleri de burada zaten konuştuk, Sayın Meclis Başkanı onları da burada kesti, görüştürmedi daha önce defalarca. Soruşturma komisyonunda imha edilenleri burada tartıştık.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Fezlekeyi hazırlayanlar nerede şimdi, nerede?

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Çok yeni arkadaşlarımız var, konuşuyorlar ama dönün bakın, tutanakları okuyun, komisyon tutanaklarını okuyun, burada nelerin olduğunu önce bir görün. Bunların böyle kolay kolay unutturulacak bir şey olmadığını tekraren söylüyoruz. O makineleri, para sayma makinelerini, ayakkabı kutularını, o saati unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.

X.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- MHP Grubunun, 17/12/2015 tarih ve 535 sayıyla Grup Başkan Vekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile İzmir Milletvekili Oktay Vural tarafından, son yıllarda ülke gündeminden hiç düşmeyen rüşvet ve yolsuzlukların sosyal, hukuki ve ekonomik boyutlarının araştırılarak -yasal önlemler dâhil olmak üzere- rüşvet ve yolsuzlukların önlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 17 Aralık 2015 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde İzmir Milletvekili Sayın Atila Sertel.

Süreniz on dakikadır.

Buyurun Sayın Sertel. (CHP sıralarından alkışlar)

ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; öncelikle, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet haftası kutlu olsun. (CHP sıralarından alkışlar) Böyle bir haftayı Türk siyasi yaşamına bir gölge gibi düşüren ve haramla ve hırsızlıkla anılan AKP’li bazı bakanlara ve siyasilere de yazıklar olsun! Adalet ve Kalkınma Partisinin içerisinde mutlaka, dürüst, namuslu, ailesine, çoluk çocuğuna haram lokma yedirmeyen milletvekilleri, siyasi yaşam içerisinde bulunan insanlar var.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Hepsi öyle.

ATİLA SERTEL (Devamla) – Benim bu konuşmamdan...

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – CHP’de kaç kişi var namuslu insan? CHP’de kaç tane namuslu insan var? Sayısını söyleyebilir misin?

ATİLA SERTEL (Devamla) - ...bu namuslu ve dürüst insanlar asla alınmazlar. Namuslu ve dürüst insan, hırsızlıkla anılmayan insanlar asla tepki göstermezler.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Ayıp be! Utan be!

ATİLA SERTEL (Devamla) - Bu noktada, eğer Türkiye’de bir baba oğluyla sıfırlama ilişkilerini kısık sesle konuşuyorsa, Türkiye’de bir baba ile oğul var olan paranın nasıl taşınacağına ve nereye saklanacağına ilişkin görüşmeler yapıyorsa, bir baba ile oğulun arasındaki konuşma Türkiye’de ahlakı da, Türkiye’de siyaseti de, Türkiye’de hırsızlığı da çok açık ve net bir biçimde ortaya koyuyor.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Biz inanmıyoruz o konuşmalara, öyle bir konuşma yok. Hepsi şantaj, montaj!

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Gazeteler başka şeyler de yazdı, kasetleri yazdı gazeteler, Kemal Kılıçdaroğlu’nu yazdı, hepsi doğru muydu?

ATİLA SERTEL (Devamla) - Sevgili arkadaşlar, hırsız, hırsızlığını yapar, bundan asla utanmaz ama asıl sorun...

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Hepsi doğru muydu?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yine utanırsın söylediğinden.

ATİLA SERTEL (Devamla) - ...hırsızların savunulmasıdır.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Hepsi doğru muydu?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Utanırsın söylediğinden.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Sen utan!

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Ya, sen hangi birinden utandın Özgür be!

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Utan!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Hangisinden utandın?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yine yollarsın bana cezaları.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Sus, terbiyesizlik yapma, konuşma, sus.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Utanırsın ettiğin laftan.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Konuşma, saygılı ol.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri lütfen... Sizi sükûnete davet ediyorum.

ATİLA SERTEL (Devamla) – Sevgili arkadaşlar, konuşmaları bir an için var olan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Utanırsın ettiğin laftan.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Konuşma, sus! Konuşma, saygılı ol! Terbiyesiz! (CHP sıralarından gürültüler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sus be!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Nereden biliyordun sen yargıyı, orada mıydın sen?

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Hırsızlığı savunmayın! Ayıp, ayıp! Hırsızlığı savunmayın be!

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Hırsızlar!

ATİLA SERTEL (Devamla) – Arkadaş, siz niye gocunuyorsunuz? Arkadaşım, siz niye gocunuyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Sertel… Sayın Sertel, lütfen siz Genel Kurula hitap edin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yine utanırsınız…

NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Sen orada mıydın! Gazete haberiyle, gazete kupürüyle konuşuyorsun. Ayıp! Bak, terbiyeli olacaksın!

ATİLA SERTEL (Devamla) – Sizin olayın içinde adınız geçiyor mu, bilmiyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, hepinizi sükûnete davet ediyorum. Hatibi dinleyelim lütfen.

ATİLA SERTEL (Devamla) – Bakın, var olan “tape”ler gün yüzü gibi bütün yolsuzlukları ortaya koymuştur. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)

NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Bak, sana bir şey söylüyorum, benimle konuşurken terbiyeli olacaksın! Saygılı ol! Terbiyesiz ya!

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Dağbaşı mı burası!

ATİLA SERTEL (Devamla) – Sevgili arkadaşlar, biz Türkiye yurttaşları olarak, Türkiye’de yaşayan vatandaşlar olarak Türkiye'nin bütün her şeyini İçişleri Bakanına teslim etmişiz. Demişiz ki İçişleri Bakanına, bu ülkede hırsızlık olmasın…

MEHMET METİNER (İstanbul) – Hırsızlık sizde.

ATİLA SERTEL (Devamla) - …bu ülkede yolsuzluk olmasın, bu ülkede soygun olmasın demişiz, bir sabah uyanmışız ki İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlunun evine polis girmiş ve kasalar sayılıyor; bir kasa, iki kasa, üç kasa, dört kasa, beş kasa, altı kasa, yedi kasa ve para sayma makineleri bulunuyor. Bu nasıl bir İçişleri Bakanıdır? Zaten onun ne olduğunu siz de iyi tespit ettiniz ki o 4 bakanla birlikte onları yeniden bu sıralara getirmediniz. Siz aslında o hırsızlığı kabul ettiniz, bunu kabul edin, kabul ettiğiniz için o insanları getirmediniz. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, sizin partinizin içinden çıkmış dönemin Cumhurbaşkanı, o dönemde Cumhurbaşkanlığı yapmış Abdullah Gül diyor ki: “Hiçbir şeyin üstü kapanmaz. Devlet otoritesinden başka otorite olmaz.” Sizin anladığınız dilden de söylemek isterim sevgili arkadaşlar: Cahiliye döneminde hırsızlık bir hayli yaygınmış ve o yaygınlık sırasında büyük ayıp ve suç sayılmaktaymış. O tarihlerde merkezî bir siyasi otorite bulunmadığı için hırsızlar ne yazık ki gerekli cezaya çarptırılamıyormuş. Bugünün Türkiye’sinde ne yazık ki siyasi otorite çoğunluk gücüne dayanarak var olan hırsızlıkların araştırılmasının önüne bile set çekiyor. Asıl acı olan bu. Hırsız savunulmaz arkadaşlar, hırsız kimse, yargı önüne çıkarmak zorundasınız. Eğer hırsızlık yok ise bağırarak, çağırarak, “yok”la aklayamazsınız. “Akladık, Mecliste akladık çoğunlukla.” diyerek toplum gözünde asla aklayamazsınız. Adınız gibi olmanız gerekir, ak olmalısınız. Ak olmak için de siz bizden çok bu olayların sonuçlanması için karar almalısınız. Yoksa hepiniz zan altında kalırsınız. Bu doğru bir yaklaşım tarzı değil. Biz bağırarak, çağırarak sorunları çözemeyiz. Diyor ki hadis literatüründe Hazreti Muhammed, inceleyin sözleri…

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Nerede?

ATİLA SERTEL (Devamla) – …“Hırsız mümin olduğu hâlde hırsızlık etmez.” Eğer bir mümin hırsızlıkla suçlanıyorsa kendisi yargının önüne koşa koşa gitmeli, kendisi savcının önüne çıkmalı, kendisi Mecliste araştırma komisyonu açılmasını istemeli.

KASIM BOSTAN (Balıkesir) – Nerede öyle bir yargı var?

ATİLA SERTEL (Devamla) – Doğru budur.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Bu vesileyle de olsa hadis okuyorsun ya, tebrik ederim.

ATİLA SERTEL (Devamla) – Şimdi, siz ne yaptınız arkadaşlar biliyor musunuz, sizin yaptığınız ne biliyor musunuz? Yıllardır birlikte yürüdüğünüz, o büyük stadyumlarda “Seni özledik Hocam.”, “Neredesin Hocam?” diye nağmeler düzdüğünüz paralele yıktınız bu işi. Namuslu polisler, görev yapan polisler cezaevinde, sizin o suçlanan çocuklarınız kim bilir şimdi hangi keyiflerde, hangi eylemlerde, hangi işlerde.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Nereden biliyorsunuz polisleri? Polisleri nereden biliyorsunuz?

ATİLA SERTEL (Devamla) – Bakın, ne yaptınız biliyor musunuz arkadaşlar? Başbakanın o dönemde Ergenekon davalarında bir cellat gibi kullandığı ve sonra yurt dışına kaçan Zekeriya Öz’ün altına zırhlı arabayı siz yolladınız ve Zekeriya Öz bu davayı yürütmeye başladığında Zekeriya Öz’ün ipini çektiniz. Sonra ne yaptınız? 80 rütbeli, 609 polisi görevden aldınız, hâkimleri, savcıları görevden aldınız, yer değiştirdiniz, savcı ayarladınız, hâkim ayarladınız ve aklandığınızı zannediyorsunuz. Asla değil.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Bizi seçimler aklar, paklar.

ATİLA SERTEL (Devamla) – Toplum sizi… İçinizde var olagelen insanları da tasnif ederek, ayırt ederek söylüyorum: Niçin Bülent Arınç’la ilgili bir tek haram lokma konuşulmadı? “Gerici” dendi, “dinci” dendi, “yobaz” dendi; denilebilir ama niçin bir Allah’ın kulu kendisini parayla pulla ilişkilendiremedi de ne Egemen Bağış’la, hani “Bakara makara” diye insanlarla, dinle alay eden ve çektiği telefonla… Bizim gruptan herhangi biri en ufak bir şekilde saygısızlık bile yapmaya kalksa yani en ufacık bir saygısızlık, dünyayı ayağa kaldıranlar bir bakan “Bakara makara” dediğinde niye sustu, niçin sustu? (CHP sıralarından alkışlar) 700 bin liralık saati koluna takan bakanla ilgili niçin araştırma istemediniz? Niçin “Arkadaş, bu saati sen nasıl alıyorsun, 700 bin liralık saati koluna takıyorsun?” demediniz?

Bakın, siz ne yaptınız biliyor musunuz arkadaşlar? Siz bütün hepsine yasak koydunuz, bu olaylarla ilgili soruşturmalara, yazı, çizi olaylarına bile yasak koydunuz. 17 Aralık soruşturmasını yürüten savcıları, hâkimleri görevden aldınız, 97 hâkim ve savcının yerini değiştirdiniz. Aklandınız mı, toplum sizi akladı mı? Bence değil.

Bakın, bir şey daha söyleyeceğim: Hadi onları, bütün “tape”leri, hadi kısık sesle söylenen her şeyi, bütün hepsini bir an için montaj kabul edelim ki dünyada böyle bir montaj sanayisi de yok. “Montaj” diyenler veya demeyenler için de uluslararası düzeyde bu kayıtları kontrol edebilecek çok teknik, bilimsel araştırmalar yapacak kuruluşlar da var, oraya da gidebiliriz. Ama çıktı sizin Bakanınız televizyonda dedi ki: “Bir soruşturma dosyasında var olan, onaylanan imar planlarının büyük bölümünü ben Sayın Başbakanın talimatıyla yaptım. Aslında Başbakanın istifa etmesi gerekir.” Bunu biz mi dedirttik? Erdoğan Bey’e “Çık NTV televizyonuna Sayın Erdoğan Bayraktar, sen bunları söyle.” mi dedik? Biz mi konuşturduk Erdoğan Bayraktar’ı? Bütün bunların içerisinde sizin bunları aklamak ve bitirmek gibi bir noktada olmanız mümkün değil.

Bakın, arkadaşlar, gerçekler bir gün gelir ortaya çıkar ve o gerçekler ortaya çıktığı zaman herkes mahcup olur. Çalıp çırpanların dışarıda, yazanların, konuşanların içeride olduğu bir Türkiye’de yaşıyoruz.

Yeniden sözlerimi şu cümleyle bitirmek istiyorum. Hırsız, hırsızlığını yapar ve utanmaz. Asıl utanması gerekenler hırsızlığa göz yumanlardır, hırsızlığı hoş görenlerdir, hırsızlığı aklamaya çalışanlardır. (CHP sıralarından alkışlar) Ama hırsızlık asla aklanmaz sevgili arkadaşlar.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sertel.

Sayın Bostancı, dinliyorum efendim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, değerli konuşmacı “Hırsızlığı kabul ettiniz.” diye grubumuza dönerek böyle bir ithamda ve sataşmada bulunmuştur, 69’a göre…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı, sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

5.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İzmir Milletvekili Atila Sertel’in MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu grubun hırsızlığı kabul ettiğine dair hiçbir realite hükmü yoktur. Sosyolojide kıymet hükmü ve realite hükmü birbirinden ayrılır. Değerli konuşmacı, kendi siyasal görüşünün kıymet hükümlerini realite hükmü zannetme yanılsaması içerisinde ama yegane yanılsaması bu değil. Hukuktan bahsediliyor, hukuki yargılamalardan bahsediliyor, Meclisteki soruşturma komisyonunun kurulması ve sonraki süreçlerden bahsediliyor. Değerli konuşmacı hukuk bilgisine müracaat ederse bütün bu süreçlerin hukuka uygun bir şekilde cereyan ettiğini görür.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Yapma Allah aşkına ya!

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Hukuka değil, kanuna.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Ama arkadaşların kendi hukuklarına göre değil, onlar hukuk istemiyor, kendi hukuklarını istiyorlar, kendi hukuklarını. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Burada Meclisin iradesine dayatılmaya çalışılan “Biz bunu böyle görüyoruz. Burada bir hırsızlık var, buna biz karar verdik. Ey Meclis, bize tabi olun ve bu hükmü verin.” diyor. Bu Meclis, sizin iradenize tabi olmayacak. Bu Meclis, kendi hür iradesiyle karar verdi, dün öyle verdi, yarın da öyle verecek. Keyfe göre hukuk olmaz, hukukun tarihine bakın.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Sizin iradeniz hür mü ya?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Aslında herkes kendi hukukunu ister ama sonuçta demokrasi herkesin hukukunu mümkün kılar. Türkiye’de demokrasi var arkadaşlar. Demokrasi çerçevesinde teşekkül eden bir hukuk içinize sinmeyebilir kendi hukukunuzu istediğiniz için ama demokrasi budur.

Saygılar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın Başkanım, bir sataşma var, söz hakkı istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Sertel, hangi söz...

ATİLA SERTEL (İzmir) – Hukuk bilmemekle...

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bilmemek demedim, “Hukuk bilginize müracaat edin.” dedim.

ATİLA SERTEL (İzmir) – ...hukuk bilgisiyle ilgili, diğer konularda, benim şahsi görüşlerim olsun...

BAŞKAN – Size yönelik mi sataşmada bulundu Sayın Sertel?

ATİLA SERTEL (İzmir) – Evet efendim, bana yönelik; hukuku bilmediğimi söyledi.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Ne dedim efendim?

BAŞKAN – Buyurun efendim, lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

6.- İzmir Milletvekili Atila Sertel’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz hukuku çok iyi biliyoruz. Ben tam altı yıl boyunca Ergenekon davalarını izleyen bir gazeteciyim, Gazeteciler Cemiyeti Başkanıyım. Orada biz hâkimlerce, hâkimler tarafından yapılan bütün hukuksuzlukları, oradan, yerimizden bağırırken buradaki, Meclisteki konuşmaları da çok iyi dinliyorduk. “Bu davanın savcısı benim.” diyen kişiyi de çok iyi biliyorum, o davanın savcısına kimin araç gönderdiğini de siz çok iyi biliyorsunuz. Biz o davaları başından sonuna izledik. Arkadaşlarımız altı yıl hücrelerde, altı yıl boyunca o Silivri zindanlarında tutuldu, şimdi burada, Meclisteler. O arkadaşlarımızın çoluk çocuğundan ayrı kaldığı süreç ve ailelerinden ayrı kaldığı süreç sizin hukuksuzluğunuzdur. Ben hukuku çok iyi biliyorum.

Ayrıca, bugün Can Dündar ve Erdem Gül cezaevinde yatıyorsa bu yeni bir hukuksuzluktur. Bu hukuksuzluğu yapan da Sayın Cumhurbaşkanıdır. Bu arkadaşlarımızla ilgili “Görecekler gününü.” diyen ve savcılara işaret ederek, çoktan yazılmış, hiçbir şekilde suç unsuru taşımayan... Ve birçok bilinen konuyu yazan gazeteci arkadaşlarımız devlet sırrını ifşa etmek ve başka suçlarla haksız ve hukuksuz yere Silivri zindanlarına kapatılmıştır. Onlar da çıkacaktır ve siz onlardan da özür dileyeceksiniz ve gerçekten bir gün hukukun size de lazım olduğunu göreceksiniz.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Utanacaklar, utanacaklar!

ATİLA SERTEL (Devamla) – Size de adaletsizlik yapılsa samimiyetle söylüyorum, ben sizin de yanınızda olacağıma söz veriyorum İlhan İşbilen’e yapılanın olduğu gibi, sizin arkadaşınıza yapılanın olduğu gibi; onu da söylemek istiyorum.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Şu anda adaletsizlik yapıyorsun.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Hiç olmadınız, hiç. 28 Şubatlarda neredeydiniz siz, neredeydiniz? O zaman da hukuk vardı ama sizin hukukunuz vardı.

ATİLA SERTEL (Devamla) - O da sizin sıralarınızda, geçen dönemde, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili olarak oturuyordu, ona yapıldığı gibi.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Şişli Belediyesinden bahsetsene, niye bahsetmiyorsun, önce kendi işinizi halledin be! Çankaya Belediyesini söylesene.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sertel.

X.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- MHP Grubunun, 17/12/2015 tarih ve 535 sayıyla Grup Başkan Vekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile İzmir Milletvekili Oktay Vural tarafından, son yıllarda ülke gündeminden hiç düşmeyen rüşvet ve yolsuzlukların sosyal, hukuki ve ekonomik boyutlarının araştırılarak -yasal önlemler dâhil olmak üzere- rüşvet ve yolsuzlukların önlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 17 Aralık 2015 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi aleyhinde Yılmaz Tunç, Bartın Milletvekili.

Buyurun Sayın Tunç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisinin araştırma komisyonu kurulmasını istediği konu iki yıl önce Mecliste tartışıldı ve Meclis, soruşturma komisyonu olarak görevini yaptı, raporunu Genel Kurula sundu, Genel Kurul bu raporu görüştü ve bu raporla ilgili bir karar verildi. Tabii, biraz sonra o raporun belki ayrıntılarına fırsat kalırsa değineceğim. Ama, öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: İki yıl öncesini bir hatırlayacak olursak, iki yıl önce bu iddialar ortaya atıldığında muhalefet partilerinin yine Mecliste aynı şekildeki tavırlarını hatırlıyoruz ve Meclis araştırma komisyonları kurulması yönündeki talepleri vardı her 3 partinin de, “Meclis araştırma komisyonu kurulsun.” şeklinde talepleri vardı, Meclise önergeler getirmişlerdi. Ama, AK PARTİ’nin muhalefet partilerinden bir farkı vardı, AK PARTİ ise şunu yaptı, dedi ki: “Böyle iddialar mademki kamuoyunda dillendiriliyor, o zaman biz bu iddiaların gerçek olup olmadığını, ceza hukuku anlamında maddi gerçeğin ortaya çıkıp çıkmadığını istiyoruz, bu anlamda da Meclis araştırması değil…” Çünkü Meclis araştırması nedir? Meclisin bilgi edinme yollarından birisidir; konuşulur, araştırılır, ilgililer dinlenir, bir rapor ortaya çıkar ve Meclis bu konuda bilgilendirilir. Ama, biz dedik ki: “Bu konu bir ceza işi, yargılama işi; dolayısıyla bu iddialar ciddi iddialar, bu iddiaların soruşturulması gerekir. Araştırılmadan ziyade, sorumlular varsa, bu iddialar gerçekse, Yüce Divan kararı da vermek gerekiyorsa araştırma önergesiyle Yüce Divan kararı verilmez.” ve 77 AK PARTİ’li milletvekiliyle “Soruşturma komisyonu kurulsun.” diye bu Yüce Mecliste ilk önergeyi veren partidir AK PARTİ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Gelip burada, bu kadar temiz insanın karşısına çıkıp “Hırsız var, hırsız var.” diye iki sene önce bağırdınız, kim inandı, kim inandı size? (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Var var, hırsız var!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – 4 seçim geçti.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – 4 seçim geçti.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – 1 yerel seçim, milletvekilliği seçimleri 2 kere, Cumhurbaşkanlığı seçimi.

Şimdi, 77 milletvekili, AK PARTİ’li milletvekillerinin önergesiyle soruşturma komisyonu burada kuruldu. Anayasa’nın 100’üncü maddesi açık, bakanların yargılanması soruşturma komisyonuyla mümkün. Başlangıç, soruşturma komisyonuyla, Yüce Divana giden yolun ilk kapısı burası; bunu da, bu usulü de gerçekleştirmek isteyen tek parti AK PARTİ idi. Siz ne yaptınız? Araştırma komisyonları kurulsun, bu konu sadece kamuoyunun gündeminde tartışılsın, uzasın gitsin ve siyasi olarak da AK PARTİ yıpransın; önümüzde üç seçim var, o üç seçimi de kaybetsin, Türkiye farklı bir pencere açsın. Sizin derdiniz buydu, ama bunu gerçekleştiremediniz. (CHP sıralarından gürültüler)

Şimdi, komisyon kurulduktan sonra değerli milletvekilleri -hatırlayalım- o komisyona üye seçilen muhalefet milletvekilleri, çeşitli mazeretler sunarak komisyondan çekildiklerini açıkladılar. İsimlerini buradan söyleyeyim mi? Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin isimlerini söyleyeyim mi? “Özel mazeretlerim var.” diye o milletvekillerinin komisyondan istifa dilekçelerini burada siz araştırırsanız görürsünüz.

Komisyon çalışmalarına başladıktan sonra alt komisyon oluşturduk, detaylı bir araştırma yapmak istedik, bu araştırmayı adliyede de yapmak istedik, dosyaları orada inceleyelim, ilgilileri oralara davet edelim. Alt komisyonda muhalefet milletvekilleri de vardı ve Cumhuriyet Halk Partisinin o dönemde komisyon üyesi olan savcı kökenli üyesi İstanbul Milletvekili Sayın Ercan Cengiz’di. Tek savcı kökenli üyeniz oydu Cumhuriyet Halk Partili olarak ve alt komisyonun da üyesiydi bu arkadaşımız ve komisyon çalışmaları artık sona doğru gelmeye başladığında dosyalardaki hukuksuzlukları, hukuka aykırı delillerin nasıl toplandığını açıkça gördü bu savcı arkadaşımız ve kendi arkadaşlarına şunu söyledi: “Ben, bakın, savcıyım. Arkadaşlar, dosyalar böyleyken siz niye böyle konuşuyorsunuz?” dedi ve arkadaşlarından tepki aldı “Sen kimin sözcüsüsün?” dediler. “Ben hukukun sözcüsüyüm. Bakın, burada hukuksuzluklar var, buna göre karar vermemiz gerekir.” dediğinde de arkadaşları tepki gösterdi ve Sayın Ercan Cengiz komisyon odasını terk etti, Anadolu Ajansına bir demeç verdi. Hemen açın Google’a girin “Ercan Cengiz komisyon istifa” diye yazın.

Cumhuriyet Halk Partili, savcı kökenli Sayın Ercan Cengiz’in Anadolu Ajansına verdiği demeç şudur arkadaşlar: “Ben, komisyondaki çalışmalarda arkadaşlarımızın, CHP’li üye arkadaşlarımızın tavrından rahatsız oldum. Ben, olaya hukuki olarak bakıyorum, ben, yargısal olarak bakıyorum ama arkadaşlarımız siyasi olarak bakıyor, aramızda yöntem farklılığı var. Bu şartlar altında komisyonda çalışmam mümkün değil ve komisyondan istifa ediyorum.” dedi. Önünüzde iPad’leriniz var, hemen yazabilirsiniz: “Ercan Cengiz komisyon istifa” Hangi gerekçeyle istifa etmiş Cumhuriyet Halk Partili tek savcı kökenli üye? Açıkça orada beyanlarını görebilirsiniz, Google’dan bir şey kaybolmuyor, orada hâlâ duruyor.

Şimdi, değerli milletvekilleri…

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Hırsıza göz yumanı biz tutmayız Başkan!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, komisyon dosyaları…

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Hırsıza göz yuman kim olursa olsun göndeririz! Aynısını siz de yapın.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – İki aylık süremiz vardı…

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Yapın aynısını!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

MUSA ÇAM (İzmir) – Transfer ettiniz onu, transfer!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyin efendim.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Niye rahatsız oluyorsun? Bunlar gerçekler!

BAŞKAN – Sayın Tunç, Genel Kurula hitap edin siz de.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Bunlar gerçekler…

MUSA ÇAM (İzmir) – Transfer ettiniz siz onu, transfer!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Şimdi, Komisyon dosyaları oradaydı, iki aylık süremiz vardı.

MUSA ÇAM (İzmir) – Transfer ettiniz onu, transfer!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Biz, AK PARTİ olarak bu işi kapatmak istesek iki ayda kapatırdık. Biz, iki ay daha ek süre istedik incelemek için, o dosyaları didik didik ettik ama muhalefet partisi komisyon üyelerinin o klasörlerin kapağını açmadığını gördük orada. Komisyon raporunu hanginiz okudu? Bir okuyun, orada hangi hukuka aykırı delillerin nasıl toplandığını, birbirinden farklı dosyaların bir araya nasıl getirildiğini, farklı suçlamaların, farklı tarihlerdeki olayların bir araya nasıl getirildiğini, farklı kişilerle ilgili dosyaların aynı gün…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Paraları açıkla paraları, kutudaki paraları bir açıkla! Komisyon bu konuda ne diyor?

YILMAZ TUNÇ (Devamla) - …bir bomba patlatıyorcasına aynı anda operasyonların başladığını ve bu operasyonların canlı yayınlarda milletimize sunulduğunu hepimiz gördük. Bu bir hukuki süreç midir? Bu bir ceza yargılaması mıdır? Ben size soruyorum, aramızda hukukçular var: Ceza yargılaması böyle mi olur değerli arkadaşlar? Ve bu hukuksuzlukları tespit eden bir soruşturma komisyonu raporu şu anda Meclisin burada benimsediği bir rapor, hepinizin incelemesine açık.

Burada Komisyonumuz şunu yaptı: Komisyon soruşturma önergesindeki iddiaları tek tek inceledi. Her bir iddia… Biraz önce buradan arkadaşımız iddialar ortaya attı. O iddiaların hangi gerekçeyle Yüce Divana gitmemesi gerektiğini Komisyon raporunda görebilirsiniz. Orada hangi gerekçeyle… Çünkü biz soruşturma komisyonunun, soruşturma önergesinin muhtevasıyla bağlıyız ve her birinin hangi gerekçeyle Yüce Divana gitmemesi gerektiği yönündeki kararlarımızın hepsi hukukidir.

Şimdi, ben size soruyorum: Bir dinleme kararı var, süre bitmiş, süre bittikten sonra da dinlemeye devam edilmiş. Ya da bir dinleme yapılmış, dinlemeden sonra mahkeme kararı alınmış. Bir bilgisayardan, bir IP numarasından on iki farklı ihbar yapılmış, aynı bilgisayardan, polisin bilgisayarından on iki farklı ihbar yapılabiliyor ve bunların hepsi aynı dosyada birleşebiliyor ve biz de buna “ceza soruşturması” diyoruz.

Değerli avukat arkadaşlarımız, hukukçularımız, bu bir ceza soruşturması mıdır? Şimdi, buradan geliyorsunuz “Altında zırhlı Mercedes, Ergenekon davası, orada yanlış karar vermişti, bunlar hukuksuzdu.” ama burada “Doğru karar veriyorlar.”, burada da sahip çıkıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu, tezatlık. Artık bu çelişkiden kurtulun. Bu çelişkiyi milletimiz açık açık görüyor. Ortada cumhuriyet savcılıklarının takipsizlik kararları var ve bu takipsizlik kararları mahkeme sürecinden geçip kesinleşmiş. Meclis soruşturma komisyonunun Yüce Divana sevk etmeme kararı var ve biz şu anda çıkıp bir Meclis araştırma komisyonuyla yine kamuoyunun bu konuda bilgilenmesini istiyoruz. Bu iyi niyetli bir davranış değil.

O nedenle MHP grup önerisinin aleyhinde olduğumu beyan ediyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tunç.

Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim, sayın hatip konuşmasında geçmiş dönem Cumhuriyet Halk Partisinin uygulamaları ve mensubumuz bir milletvekilinin -grubumuza mensup bir milletvekilinin- davranış biçimiyle ilgili grubumuzu açık şekilde, kamuoyunda haksız şekilde eleştirilere konu olabilecek şekilde itham etmiştir. Açıklık getirmek istiyorum 69’a göre.

BAŞKAN – 69’uncu maddeye göre size iki dakika süreyle söz veriyorum Sayın Özel, buyurun.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

7.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim.

Şimdi, meşhur bir hikâye var: Demiş ki “Hocam, hocam, hani, neydi o Hazreti İsa’nın elindeki çomakla böldüğü derenin adı?” Demiş ki: “Ah be evladım, nereni düzelteyim? Bir kere ‘çomak’ değil, ‘asa’; ‘İsa’ değil, ‘Musa’; ‘dere’ değil, ‘Kızıldeniz.’”

Ben senin nereni düzelteyim Yılmaz Tunç? (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Millet sizi düzeltti, âlem düzeltti sizi, âlem.

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) – Hâlâ ders almadınız siz, hâlâ.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Şimdi, birincisi, lütfen, Meclis kayıtlarına bakın, bir soruşturma komisyonu kurulmasıyla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi tarafından giden ilk talep 19 Mart günü kayıtlara geçmiş. Ardından hızla Sayın Sadi Bilgiç’in kaleme aldığı ve aslında adı “talep” olan ama şeklen hiçbir tarafı tutmayan çalakalem bir işi kayıtlardan son anda geçirmişsiniz. Sonra 24/4/2014 günü yani bundan tam otuz beş gün sonra Sadi Bilgiç bizimle aynı gün yetiştirdiği o daracık önergeyi geri çekip otuz beş gün sonra olması gerektiği gibi bir önerge vermiş. O sırada Cumhuriyet Halk Partisinin 4 bakan için dört başı mamur bütün önergeleri beklemiş. Burada görüşülürken bizimkine ret oyu kullanmışsınız, Sadi Bilgiç’in 19 Martta değil 24/4’te verdiğine kabul oyu kullanmışsınız.

Şimdi çıkıyorsunuz televizyonların canlı yayın yaptığı bir yerde gerçekten bu kadar uzaklaşabiliyorsunuz. Çok şey söylenebilir, ben bir tek şey söyleyeceğim: Biraz önce, o fısıltıyla yapılan konuşmadan bahsedince Sayın MHP’li hatip “Ben avukatıyım.” dedi arkadaşınız.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Avukatıyım.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – “Cumhurbaşkanı benimle hep fısıltıyla konuştu.”

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Makamına böcek konulan bir Cumhurbaşkanı, bir Başbakan ne yapsın?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Ben Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekiliyim…

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Makamına böcek konulan bir Başbakan ne yapsın?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ben de onu söyledim zaten.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - … Genel Başkanımız benimle hiçbir gün fısıltıyla konuşmadı.

Fısıltıya ihtiyaç duyanlar utansın.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ben de onu söyledim, ben de onu söyledim. “Böcek var.” diye fısıltıyla konuşuyor işte, doğru söylüyor.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

X.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- MHP Grubunun, 17/12/2015 tarih ve 535 sayıyla Grup Başkan Vekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile İzmir Milletvekili Oktay Vural tarafından, son yıllarda ülke gündeminden hiç düşmeyen rüşvet ve yolsuzlukların sosyal, hukuki ve ekonomik boyutlarının araştırılarak -yasal önlemler dâhil olmak üzere- rüşvet ve yolsuzlukların önlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 17 Aralık 2015 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, 17/12/2015 tarihinde Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, Türkiye’de beş aydır süren çatışmalı süreç esnasında PKK tarafından alıkonulan asker, polis ve diğer kamu görevlilerinin ailelerine kavuşturulması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak Genel Kurulun 17 Aralık 2015 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

17/12/2015

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 17/12/2015 Perşembe günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisini, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

    İdris Baluken

      Diyarbakır

                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

17 Aralık 2015 tarihinde Diyarbakır Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris Baluken tarafından verilen (312 sıra no.lu) "Türkiye'de beş aydır süren çatışmalı süreç esnasında PKK tarafından alıkonulan asker, polis ve diğer kamu görevlilerinin ailelerine kavuşturulması" amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 17/12/2015 Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneri hakkında ilk konuşmacı, lehinde olmak üzere Mehmet Ali Aslan, Batman Milletvekili.

Buyurun Sayın Aslan. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Sayın Başkan, Sayın Divan ve Sayın Genel Kurulu, halklarımızı saygıyla selamlıyorum.

Şebiarus gününü, gecesini hem bunun sahibi Mevlâna’yı Allah’tan rahmetle anıyoruz hem de kutluyoruz çünkü o ölümü bir vuslat olarak, bir Allah’a kavuşma olarak değerlendirdiği için kutlanmasını talep etmiştir. İnşallah, bu vesileyle de insanlarımız öldürülmez, doğalında, Allah’ın kaderiyle ölür, öldürülmek zorunda kimse bırakılmaz ve inşallah, bu kavuşmanın, bugünün önemine binaen tutuklu olan siyasiler ve alıkonan asker, polisler de bu vesileyle Meclisin kuracağı bir araştırma komisyonuyla serbest bırakılır.

Şimdi, biliyorsunuz, beş aydır bir savaş var ve bu savaşta birçok insanımız hayatını kaybetmiştir; sivil insan hayatını kaybetmiştir, kolluk mensupları, Türk anneler ağlamıştır, Kürt anneler ağlamıştır ve bu durumda da PKK, kolluk mensuplarının bir kısmını alıkoymuştur ve bugüne kadar bu konuda ne Hükûmet ne Meclis bir adım atmamıştır.

Oysaki İsrail’de bile, hepinizin malumu, rehin Gilad Şalit vardı, İsrail askeri, 1.027 Filistinli karşılığında serbest bırakılmıştır. Şimon Peres de, bugünün Cumhurbaşkanına aracı olduğundan dolayı teşekkür etmiştir ve dönemin Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu da bununla ilgili şu sözleri sarf etmiştir: “Bunu insani bir mesele olarak gördüğümüz için her aşamada katkı vermeye çalıştık. Bölgede tansiyonu düşürücü ve insanların ailelerine kavuşmasını sağlayıcı olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyoruz.” Yani İsrail askerinin bırakılması için ara bulucu olmuştur, bugünün Cumhurbaşkanı ve bugünün Başbakanı. Lütfen, bir zahmet şu anda tutuklu olan askerler, polisler için de aynı duyarlılığı gösterin ve Meclis araştırma komisyonuna destek verin.

Bizler, açık söylüyorum ne hendeğin gerisindekilere ne berisinde olanlar yani önünde olanlara karşı bizim bakış açımız insanidir, hiçbirinin ölmesini istemeyiz. Şimdi, biliyorsunuz, IŞİD Musul’da da 50’ye yakın konsolosluk görevlilerini esir almıştı ve yine Sayın Cumhurbaşkanı diplomatik bir zaferle onları kurtardığından söz etmişti. Bunların, İsrail askeri kadar ya da Musul’daki konsolosluk görevlileri kadar değeri yok mu acaba?

Bir de size Silopi’de, Cizre’de bugün sosyal medyaya yansıyan bir fotoğrafı göstereceğim. AKP’nin on üç yıldan sonraki öğretmen profilini göstereceğim. Bu, şu anda herhâlde ataması yapılan bir öğretmen, Cizre’de bir sınıf öğretmeni şeklinde… Elinde silahla duruyor ve bu çocuk Filistinli bir çocuk değil, bu Nusaybinli bir çocuk. Tabii, bunlar sosyal medyada yer alınca hemen diyorsunuz ki burası Filistin, Irak, Suriye bilmem neresi. Artık mecburen biz bulunduğumuz yerlerde o dramı göstermek için fotoğraf çekmek zorunda kalıyoruz.

Yine, çok daha önemli şeyler göstereceğim size Silvan’da Tekel Camisi’nde bulduğumuz MKE yapımı bazuka silahlar ve yine caminin içinde bulduğumuz MKE yapımı ağır silahların, kurşunların boş kovan resimleri. Tabii, canlısını şimdi gösterelim, korkmanıza gerek yok, boştur. Bu, sivil halkımıza karşı kullanıldığı için… Şu anda içi boş ve üzerinde MKE yazıyor, MKE damgası var. Bunlar caminin içinden çıkarılmış. Camiler şu anda silah, mühimmat deposu olarak kullanılmaktadır, sivil halk katledilmektedir. Bombalanan şu gördüğünüz evler kurşunlarla, kalaşnikoflarla, roketatarla bombalanmıyor, bunlar yine, MKE yapımı tankların mermisiyle bombalanıyor. Bunları evlerin içinden, sokaklardan, ve camilerden topladık. Tankların iki ülke arasındaki savaşta kullanılması gerekirken bir ülkenin içinde kendi vatandaşının evine, mabedine karşı maalesef kullanılmaktadır.

Bunlar da milletvekillerine sürekli sıkılan gaz fişekleri, böyle iyice bakın, bunlar bize sıkılıyor. Eğer dolu olsaydı biraz size de atacaktım, size sıkacaktım ama maalesef bunlar da bize karşı kullanıldığı için… Bunlar şu anda boş.

Yine, şunlar, MKE yapımı, cami içinden topladığımız boş kovan mermileri, bunları da nazarınıza sunuyorum. Bu mermiler yine MKE yapımı ve bunlar da birçok çocuğumuzun ölümüne sebep olan -“bombaatar” diyorlar, bilmiyorum- bu parçaları mahallelere sıktıkları zaman bunlar dağılıyor, çoluk, çocuk, kadın, yaşlı demeden katlediyor. Oysaki ayet var:

(Hatip tarafından Maide Suresi’nin 32’nci ayetikerimesinin okunması)

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) - “Kim ki bir insanı haksız yere öldürürse bütün insanlığı katletmiş gibidir.”

Yine, Sayın İdris Baluken, Grup Başkan Vekilimiz ve Eş Başkanımız Sayın Figen Yüksekdağ’la beraber Silvan’da sokağa girerken özel harekât birlikleri bize ateş açtı ve o ateş açma görüntüleri de videoda yer almaktadır. Ben, boş kovanları yerden toplarken de o görüntüler de yer almaktadır. Bize sıkılan mermilerde de MKE yazmıyor; kayıt dışı kurşunlar, silahlar bunlar. Bunların görüntüleri de bizde var, lütfen bunu ciddi olarak araştırın. Sonra, bir şey olduğu zaman “Yok filanca vurdu bunları, yok bilmem ne.” Öyle bir durumda birinci derecede sorumlu sizlersiniz.

Sayın Figen Yüksekdağ’ın, Eş Başkanımızın kafasına isabet etmek üzere olan da bunun gibi bir gaz fişeğiydi. Bir zahmet, sonra bir gelin, dokunun buna, hızlı bir şekilde kafanıza çarparsa acaba yaşama şansınız yüzde kaç… Bunu da gösterelim dedik.

Biz isteriz ki hiç kimse ama hiç kimse ölmesin, bu kirli savaş bir an önce bitsin. Burada biz 80 milyon insanı temsil ediyoruz; 550 akıl var, 550 akıl bu sorunu çözmeye yeter ve artar bile. Bundan dolayı biz, bütün kişisel kaygı, kin, nefretlerimizi bir tarafa bırakıp lütfen bu ölümleri durdurma girişiminde bulunalım.

Yine, bu görüntüler Suriye, Irak ya da başka bir Orta Doğu ülkesi değil; burası Cizre, Silopi. Şu göç manzaralarına bakın. Dünya Suriye’yi konuşurken bizim bu bölgede çok daha büyük dramlar, çok daha büyük acılar yaşanmaktadır.

Yine, bir ayetikerimeyle bitirmek istiyorum:

(Hatip tarafından Nisa Suresi’nin 128’nci ayetikerimesinin bir bölümünün okunması)

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) - “Barış daima daha hayırlıdır, daima daha kalıcı olmalıdır.”

Hepinize ve bizi şu anda dinlemekte olanlara teşekkür ediyorum.

Dün, Arapların yaşadığı bütün illeri sayarken Hatay’ı unutmuşum, Hataylılar bize sitem etti. Buradan Hatay halkına da selamlarımı, sevgilerimi iletiyorum.

Dün basına yansıdığı gibi, ben sadece Arapça konuşmadım, 10 dille selamlama yaptım; Gürcüce, Lazca, Çerkezce, Süryanice, Arapça, Kürtçe ve Romanca. Buradaki amacım Türkiye halklarına bir selamlama yapmaktı. Tabii bunu da bu vesileyle buradan size bildirdim.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, yerimden konuşmaya ilişkin bir açıklama yapabilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

26.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan’ın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Aynı malzemelerle bütünüyle farklı bir konuşma yapmak mümkün. Esasen, fotoğraflar çıkarırsınız, malzemeler çıkarırsınız ve altına bir hikâye yazarsınız.

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – MKE yapımı…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Önemli olan genel senaryonuzun ne olduğu, nerede durduğunuz. Biz o genel senaryoyu arkadaşın konuşmasında gördük. O genel senaryoda PKK yok, terör örgütü yok, onun yaptıkları yok. Bakın, İçişleri Bakanlığının verilerine göre, Sur, Lice, Silopi vesaire bölgelerde 850’si ağır olmak üzere, 2.240 silah, 10 bin molotof kokteyli ve 10 ton patlayıcı ele geçirilmiş. Arkadaş bir örnek koymadı. Bunları kim kullanıyor?

Ayrıca, şunun altını çizmek isterim: Kendilerine biber gazı sıkıldığından bahsetti. Üzülürüz, tabii, vekillere böyle bir muamele yapılması bizim tarzımız, yaklaşımımız değil. Fakat, arkadaşın kürsüden “Bunlar dolu olsaydı size de sıkardım.” demesi acaba gizli fantezisi mi diye insan düşünüyor.

Saygılar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) – Empati kurun diye, empati kurun diye.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

Sayın Aslan, teşekkür ediyorum.

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Bir yanlış anlaşılma var, izah etmem lazım.

“Gaz fişeğini atardım.” dedim, yoksa “O bazukayla sıkarım.” demedim ben.

BAŞKAN – Tutanaklara geçmiştir Sayın Aslan.

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Bir zahmet bakın. Herhâlde biz o bilinçteyiz. Ben yine, AKP bunu çok kullandığı için söylüyorum, diyor ki hadiste: “Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyi bir başkasına yapmayın, yoksa tam iman etmiş sayılmazsınız.” Siz bize gaz sıktırıyorsunuz.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Gözlerimiz yaşarıyor! Yani, hem insanları öldürüyorsunuz hem ayet, hadis okuyorsunuz. Hayret bir şey ya!

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslan, tutanaklara geçmiştir.

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Dolayısıyla, bir zahmet sitem etme hakkımızı da gasbetmeyin lütfen. (AK PARTİ sıralarından “Ayetlerle konuşuyorsun da PKK İslam ordusu mu? Mübarek adam ya. Ayet, hadis, sanki İslam ordusundan bahsediyorsun, PKK ya” sesi)

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Hem teröriste sahip çıkıyorsun hem terör örgütüne sahip çıkıyorsun, ayet, hadis okuyorsun. Kenarından, kıyısından geçtin mi acaba?

BAŞKAN – Sayın Baluken…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Asker ve polisleri kurtaracak mısınız? Kurtaralım hep beraber.

BAŞKAN – Sayın Aslan, lütfen…

Sayın Baluken, siz başlayın efendim.

27.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, uzun süredir dikkatimizi çeken bir husus var, ısrarla sabrederek o durumun düzelmesini bekliyoruz ama bir türlü düzelmiyor. Sayın Naci Bostancı akademiyayla olan bağlarını koparmamış olacak ki, bir milletvekili olduğunun hâlâ farkına varmamış olacak ki burada herkesi kendi öğrencisi sanıyor. Kürsüye çıkan hatip, konuşma yapan hatip, açıklama yapan hatip ne söylemek istiyor üzerine durmadan söz alıp âdeta milletvekillerine bir ayar çekme arayışı, davranışı içerisine giriyor.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Usul öğretiyor biraz hocam, nezaket ve usul öğretiyor.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Şimdi, Sayın Bostancı’ya buradaki 550 milletvekiliyle eşit bir statüde olduğunu, bu konuda artık milletvekillerine çerçeve belirleyen, ayar çizen bir hoca edasından çıkması gerektiğini özellikle hatırlatmak istiyorum.

İkincisi: Bu konuşmuş olduğumuz konu, son derece önemli bir konudur. Şu anda PKK’nin elinde bulunan 20’ye yakın asker ve polisin aileleri demin Genel Kurula gelmeden de beni aradılar, çocuklarının sağ salim bir şekilde ailelerine kavuşmasıyla ilgili Parlamentodan bir beklenti içerisindeler. Bizler bugüne kadar devlet yetkilileriyle, Hükûmet yetkilileriyle yapmış olduğumuz sayısız görüşmelerde bir sonuç alamadık. Yani, onlar bu konuda elini taşın altına sokmak istemiyorlar. Biz HDP olarak inisiyatif alıp bu konuda var olan sıkıntıyı gidermek için bir çaba gösterdiğimizde de böyle farklı algı operasyonlarıyla bunu itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Operasyonların durması, çatışmaların durması durumunda bu ailelerin kendi çocuklarına kavuşması adına biz HDP olarak elimizden gelen bütün gayreti göstereceğiz, bütün siyasi partileri de bu konuyla ilgili önergeye destek vermeye çağırıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baluken.

Sayın Mehmet Ali Aslan’ın gündeme getirmiş olması nedeniyle ben de şu açıklamayı yapma ihtiyacını duyuyorum: Sayın Aslan dün Dünya Arapça Günü dolayısıyla gündem dışı bir konuşma yaptı. Bu hafta nöbetçi olan Meclis Başkan Vekili olarak bana gelen gündem dışı konuşma talepleri arasından dünün Dünya Arapça Günü olması nedeniyle o konuşmanın uygun olacağını düşündüm ve Sayın Aslan’a bu konuşmayı verdim. Sayın Aslan tabii ki bu gün vesilesiyle görüşlerini dilediği şekilde açıklama, kürsü özgürlüğünü, ifade özgürlüğünü kullanma hakkına sahiptir. Biraz önce kendileri ifade ettiler, dün 10 dilde selamlama yaptığını söyledi. Keşke o konuşmanın başlangıcında ben muhtelif dillerde, 10 dilde selamlama yapacağım deseydi de iki dakika geçen o konuşmayı biz başından anlamış olsaydık, ben bunu arzu ederdim. Kürsüdeki hatibin ne demek istediğini, hangi konuda hangi mesajları vermek istediğini anlamak önce milletvekillerinin, Genel Kurulun, sonra da bütün vatandaşlarımızın hakkıdır diye düşünüyorum.

Bu açıklamayı da kayıtlara geçirmiş oluyorum.

Sayın Akçay, sizin de mi talebiniz var?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

28.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan’ın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bugün, bu kürsüde grup başkan vekillerinin görüşmelerini, birtakım tartışmaları sabahtan beri izliyoruz.

Şimdi, malumunuz, 17 Aralık vesilesiyle muhalefet partileri tarafından 17 ve 25 Aralık yolsuzlukları gündeme getirildiğinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun nasıl olağan dışı tepkiler gösterdiklerini ve buna müthiş bir savunma gereği, ihtiyacı duyduklarını gördük. Fakat biraz evvel HDP Grubu adına kürsüde konuşan sayın konuşmacı, Türk askerini, Türk polisini İsrail askeriyle bir tutarcasına bir üslupla konuşmasını yaptı ve aynen “Tutuklu olan polisler ve askerler” diyerek âdeta bir PKK diliyle konuşuldu ve ben, buna ilişkin, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun ve Hükûmetin, benzeri açıklamalara, bu ülkenin birliğini, bütünlüğünü, Türkiye Cumhuriyeti’nin değerlerini, hukuku ve Anayasa’yı dikkate alarak hiçbir savunma yapmadıklarını üzülerek ve esefle de görüyorum. Bilhassa Genel Kurulun ve aziz milletimizin dikkatine sunmak istediğim, Adalet ve Kalkınma Partisinin bu konulardaki ikircikli politikasının artık kristalize olması gerektiğini hatırlatıyorum ve milletin varlığına, birliğine ve kurumlarına gereken sahip çıkma dirayetini ve cesaretini göstermesini bekliyorum Adalet ve Kalkınma Partisinden.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

X.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, 17/12/2015 tarihinde Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, Türkiye’de beş aydır süren çatışmalı süreç esnasında PKK tarafından alıkonulan asker, polis ve diğer kamu görevlilerinin ailelerine kavuşturulması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak Genel Kurulun 17 Aralık 2015 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi hakkında ikinci söz, aleyhinde olmak üzere, Gaziantep Milletvekili Sayın Ümit Özdağ’a aittir.

Sayın Özdağ, buyurun efendim.

Süreniz on dakikadır. (MHP sıralarından alkışlar)

ÜMİT ÖZDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; PKK terör örgütü, AKP Hükûmetinin terörle müzakere stratejisini Güneydoğu Anadolu’da büyük bir ayaklanmanın altyapısını hazırlamak için değerlendirmiştir. Açılım sürecinde, PKK terör örgütü, Güneydoğu Anadolu’da kendi ifadesiyle “ikili iktidar” oluştururken AKP iktidarı ne yazık ki devletin geri adım atmasını sağlamıştır. Askerin, jandarmanın ve polisin operasyon talepleri, “Açılım süreci zarar görmesin.” gerekçesiyle durdurulmuştur. PKK ise, bu süreçte, Türkiye Cumhuriyeti devleti alan boşaltırken ve geri adım atarken devletin boşalttığı alanları doldurmanın yanında askerlerimize, polislerimize ve köy korucularına karşı suikast ve kaçırma eylemlerini her geçen gün birazcık daha artırmıştır.

AKP hükûmetleri, Türkiye içerisinde terör örgütünün ikili iktidar oluşturmasının şartlarını sağlarken, önünü açarken, izlediği Suriye politikası ile Esat rejimini yıkmak adına, PKK’nın, Suriye’nin kuzeyinde, nerede ise Lübnan büyüklüğünde bir alanı kontrol etmesinin, bu coğrafyaya yerleşmesinin ve bu coğrafyadan Türkiye’ye güç projeksiyonu yapmasının önünü açmıştır.

PKK’nın Suriye’de etki merkezi olan Ayn El Arap’ta gerçekleştirmiş olduğu çatışmalarda, ne yazık ki, AKP Hükûmeti, PKK’ya peşmerge yardımının gitmesine izin vermiştir.

Bugün, Başbakan açıklamalarında, PKK terör örgütü Kobani’yi Türkiye’ye taşımak istiyor tespitini yapmaktadır. Çok doğrudur. PKK terör örgütü Güneydoğu Anadolu’ya… Tırnak içinde, hiçbir resmî haritada Kobani diye bir şey yoktur. “Kobani” bir PKK ifadesidir. Hiçbir haritada bulamazsınız bunu. Ne yazık ki, herkes kullanıyor devlet yetkilileri dâhil Ayn El Arap’tan bahsetmeleri gerekirken. Ayn El Arap’ta PKK’ya yardım edilmesini sağladığı gibi AKP, Diyarbakır il kongresinde de Kobani’ye selam yollamıştır. İfade, tırnak içinde.

Bugün, PKK terör örgütü Suriye iç savaşını Güneydoğu Anadolu’ya taşımak amacıyla Sur, Cizre, Silopi, Şırnak’ı sıklet merkezi olarak seçmiş ve bu merkezlerden başlatacağı bir kent ayaklanmasını bütün coğrafyaya yayacak şekilde çalışmalarına başlamıştır.

Esasen, terör örgütü, 7 Haziran seçimlerinden sonra da bu ayaklanma için ilk adımlarını atmıştı. Bunun üzerine Cizre’de büyük bir operasyon başlatıldı, sekiz gün sokağa çıkma yasağı ilan edildi ancak 8’inci günün sonunda Hükûmet operasyonun arkasında siyasi olarak duramadı ve operasyon valinin, emniyet müdürünün, jandarma yetkililerinin aksini söylemelerine ve bitmediğini ifade etmelerine rağmen durduruldu. Daha sonra yapılan ilçe operasyonlarında da sonuç alınamadı. Polis özel harekât belirli caddelere girdi ve çıktı. Aksine, bu operasyonlar, PKK’ya eksiklerini görmek için fırsat yarattı.

Peki, neden 1 Kasım öncesindeki operasyonlarda PKK terör örgütünün sıklet merkezi seçtiği ilçelerde terör örgütüne karşı sonuç alınamadı?

Bir: Polis özel harekâtın silah ve donanımı bu tür bir operasyonu gerçekleştirmek için yeterli değildi.

İki: Hükûmet uzun süreli sokağa çıkma yasaklarının arkasında siyaseten duramadı. Bu dönemde Milliyetçi Hareket Partisi, AKP iktidarını Güneydoğu Anadolu’da olağanüstü hâli düşünmeye ve uygulamaya davet etmişti, bu fırsatı değerlendirmekten kaçındınız.

Üç: Bu operasyonlar sırasında halk ile kurulması gereken stratejik iletişim de kurulamadı. Şimdi iktidarın bu hatadan döndüğü gözüküyor.

Polis özel harekâtla bu işin yapılamayacağını siz de anladınız, onun için Güneydoğu Anadolu’da görevi Türk Silahlı Kuvvetlerine verdiniz.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Hayır.

ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) – Şimdi sakın Türk Silahlı Kuvvetlerinin önünü kesmeyin, elini bağlamayın. Evet, Türk Silahlı Kuvvetleri bölgede görev yapıyor ve yapmalı da çünkü bölgede bir ayaklanma girişimi ve tehdidi var terör örgütü tarafından gerçekleştirilen. Ülkemiz, PKK terör örgütü ve IŞİD tarafından hızla Orta Doğu iç savaşının içerisine sürüklenmek isteniyor.

Öte yandan, terör örgütü tarafından kaçırılan asker, polis ve kamu görevlileri de en hızlı şekilde kurtarılmalı. Bu, AKP Hükûmetinin namusudur. Her Hükûmet üyesi, kaçırılan bu çocuklarımızın kendi çocuğu olduğunu düşünmeli ve ona göre yatağa girmelidir. Bakalım, başını yastığa koyduğu zaman uyuyor mu uyuyamıyor mu. Bu insanlar, çocuklarımız, terör örgütü tarafından kaçırılan, rehin alınan çocuklarımız bir an önce gereken operasyonlarla kurtarılmalıdır.

Milliyetçi Hareket Partisi, özünde bir çetenin, tarihin gördüğü en kanlı terör örgütlerinden bir tanesinin, aşağılık bir kriminal eylemi olan bu kaçırma ve rehin alma eylemlerinin sonlandırılmasını, üstelik gerekçesi PKK terör örgütüne, açılım süreci altında, yeniden teslim olunması talebine dayandırılan bir Meclis araştırması meselesi değil, Millî İstihbarat Teşkilatı ve Emniyet Genel Müdürlüğünün ortak operasyonu meselesi olarak görmektedir. PKK rehin aldığı bu askerlerimiz ve kamu görevlileri aracılığıyla Türkiye Cumhuriyeti devleti üzerinde baskı uygulayabileceğini düşünmektedir. AKP iktidarı PKK terör örgütüne bu fırsatı vermemeli ve derhâl rehin alınan çocukların kurtarılması için gereken operasyonlar başlatılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, bu süreç uzun bir süreden beri devam ediyor ve sizler de görüyorsunuz, aileler o kadar umutsuz ki PKK terör örgütüne yakın sivil toplum örgütlerinden yardım istemek zorunda kalıyorlar. Bu eminim, benim onuruma dokunduğu gibi sizin de onurunuza dokunuyordur. Bu polislerin ailelerini, bu askerlerin ailelerini, bu kamu görevlilerinin ailelerini bu sözde sivil toplum örgütlerinin elinden kurtarmak, almak Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve AKP Hükûmetinin namus borcudur.

Hepinizi saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özdağ.

Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin lehinde olmak üzere Sayın Murat Emir, Ankara Milletvekili…

Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi grup önerisine ilişkin olarak partimin görüşlerini ifade etmek üzere huzurlarınızdayım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Yaşadığımız son gelişmeler AKP iktidarının on üç yılda yaptığı tahribatın sonuçlarını bütün çıplaklığıyla artık herkesin gözünün önüne koymuştur. İçeride ve dışarıda izlenen ciddiyetsiz ve iki yüzlü politikalar başımıza sürekli sorunlar açmakta ve artık iç çatışmaların son derece yoğunlaştığı, ağır insan hakları ihlallerinin gerçekleştiği ve her gün insanlarımızın yaşamlarını yitirdiği, mahallelerimizin, ilçelerimizin, illerimizin boşaltıldığı bir dönemden geçiyoruz maalesef. İç çatışmaların bu denli arttığı bir dönemde sürekli kayıplar veriyoruz, ağır insan hakları ihlallerine göz yummak zorunda kalıyoruz.

2013 yılında Reyhanlı’da 52, bu yıl Suruç’ta 32 ve son olarak da Ankara’da 103 yurttaşımızın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan terör saldırılarının da bugün yaşadığımız güneydoğudaki olayların da ve oradan insanlarımızın göç etmelerinin nedeni de AKP’nin bu tutarsız politikalarıdır. Yine, aynı şekilde, önergeye konu olan askerlerimizin alıkonmuş, kaçırılmış olması da yine Hükûmetin on üç yıldır uyguladığı çelişik güneydoğu politikasının bir uzantısıdır.

Sayın milletvekilleri, bugünlere nasıl geldiğimizi kısaca anımsamakta yarar görüyorum. AKP, ülkemizde ağır bir sorun olan, kültürel, tarihsel, siyasi, ekonomik boyutları olan Kürt sorununu sürekli olarak kendisi açısından ve kendisine başarılı seçim sonuçları getirmesi açısından değerlendirmiştir. 2009 yılında “Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi” adı altında uygulamaya konan, barış süreci olarak, çözüm süreci olarak takdim edilen süreç aslında baştan beri yanlış bir süreçti. Bu sürecin biz öteden beri uzun süre götürülemeyeceğini söylüyorduk. Bu sorun bütün ülkemizin sorunuydu, bütün ülkemizdeki bütün vatandaşlarımızın canı yanıyordu ve bu sorunu herkesin katılımıyla, herkesin katkısıyla, meşru zeminlerde yani bu Parlamentoda hepimiz elimizi taşın altına koyarak çözmek zorundaydık ama bu yapılmadı. Gizli servisler aracılığıyla, Kandil’le, İmralı’yla, adalarla, dağlarla konuşma tercihi yapıldı ve sonuç olarak da gelinen noktada daha fazla gözyaşı, daha fazla kan…

Değerli arkadaşlar, özellikle, bu çözüm sürecinin pişirildiği ve önümüze getirildiği dönemlerin seçimlerin sonucunu etkilemeye dönük olarak, seçimlerde başarılı bir sonuç almaya dönük olarak ve hatta mümkünse çatışmasızlık sürecinin birkaç ay, seçim sonrasına ötelenmesini rica edecek noktalara kadar gelmiştir, bu bilgilerin hepsi arşivlerde vardır. Ama 7 Haziranda başka bir şey oldu, ne oldu? İstediğiniz seçim sonuçlarına ulaşamadınız ve anladınız ki başka bir şey yapmak lazım. Bugün yaşanan günlerce süren sokağa çıkma yasakları, en temel insan haklarının çiğnenmesi, insanların göçe tabi tutulması, bunların hepsi kamu düzenini sağlamak iddiasıyla yapıldı ama soruyorum size: Bu mu sizin kamu düzeniniz?

Bütün bu yaşananlar aslında, başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere sizin bir siyasi tercihinizin uzantısıdır, doğal sonucudur. Gizli servisler eliyle yürütülen sözde çözüm süreci elbette sürdürülemezdi. Seçimi kazanmak için başlatılan çalışma şimdi de başkanlık rejimi hedefi doğrultusunda şiddetlendirilerek yürütülmektedir.

Değerli milletvekilleri, toplumsal barışımız açısından hem de can kayıplarımız açısından bilançomuz her geçen gün artıyor. 7 Haziran ile 9 Kasım 2015 tarihleri arasını kapsayan dönemde asker, polis, korucu olmak üzere 200’e yakın güvenlik mensubu şehit düşmüş, 262 vatandaşımız da yaşamını yitirmiştir. Son iki günse, özellikle Cizre ve Silopi’de başlatılan sokağa çıkma yasağı sonrasında, bizim de bütün ısrarlı sorularımıza rağmen ayrıntılı, doyurucu yanıt alamadığımız bir biçimde şiddet ve kanlı eylemler artarak devam etmektedir.

Son olarak, Diyarbakır Silvan’da 3 güvenlik mensubu şehit olmuş, Silvan’ın Mescit Mahallesi’nde hendekleri kapatmaya giden iş makinası ateşe verilmiş, yine, Silvan’ın Mescit Mahallesi’nde 1 kişi ölmüş, 3 kişi yaralanmıştır. Cizre Emniyet Müdürlüğüne roketatarlı saldırıda Kaymakamın 2 koruması yaralanmış, Yafes Mahallesi’nde çıkan çatışmalar nedeniyle 3 okul tatil edilerek öğrenciler evlerine gönderilmiştir. Cizre Öğretmenevine roketle saldırı yapılmış, roket mermisi patlamadığı için şans eseri yaralanma veya ölüm olmamıştır. Yine, Yafes Mahallesi’nde hastaneye roketatarlı saldırıda bulunulmuştur. Alınan bilgiye göre hemodiyaliz ünitesi ve hastane morgu ağır bir şekilde tahrip olmuş ancak yine yetkililerin açıklamalarına göre 32 diyaliz hastasının bakımları Şırnak Devlet Hastanesinde sürdürülmeye çalışılmaktadır.

Ne yaptınız biliyor musunuz? Oradan -öğretmenleri çekmek için- göstermelik bir iç hizmet eğitimi adı altında öğretmeleri çektiniz, kamu görevlilerini çektiniz ama doktorları çekemediniz. Ne yapacaksınız o hâlde, ne yaptınız? Sayın Bakan bir genelge yayınladı ve bölgedeki nöbetleri yedi güne çıkardı. Sağlık görevlisi, doktor, hemşire gidiyor, yedi gün boyunca hastanede görev yapıyor. Sonra da bugün ne dedi? “Hastanelerde hizmetler eksiksiz yürütülmektedir, poliklinik hizmetleri verilmektedir.” Soruyorum size: Hiçbir kamu görevlisinin sokağa çıkamadığı, doktorların da zoraki olarak yedi gün hastanede tutulduğu bir ortamda hastalar hastaneye nasıl ulaşacaklar?

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Şu karşı tarafa sorar mısın o soruyu, şu tarafa.

MURAT EMİR (Devamla) – Birazdan geliyorum.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Sorun bakalım.

MURAT EMİR (Devamla) – Sayın milletvekilleri, İnsan Hakları Derneğinden aldığımız bilgiye göre -en son iki gün önce kaçırılan 2 askerimiz dâhil edildiğinde- 5 asker, 3 polis olmak üzere, 8 güvenlik görevlimiz PKK’nın elinde alıkonmuş durumda.

Ben, bu kürsünün halkın kürsüsü olduğunun bilinciyle size açık bir soru sormak istiyorum: Şu ana kadar şehit edilen, yaralanan veya alıkonulan askerler arasında bir tane milletvekilinin, bir tane bakanın, bir tane bürokratın, bir tane başbakanın çocuğu var mı?

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Bir tane CHP’linin çocuğu var mı?

MURAT EMİR (Devamla) – Var, var.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Onu da sorun bakalım, cesaretiniz varsa sorun onu da.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Çok ucuz siyaset yapıyorsun, çok ucuz.

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Bir tane CHP’linin çocuğu var mı?

MURAT EMİR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, önümüzdeki tek gerçeklik -hepimiz oralarda oluyoruz, hepimiz biliyoruz- ölenlerin, kaybettiklerimizin ve bizzat bizim tanıştığımız alıkonulan askerlerin yakınlarının en yoksul insanlar olduğudur. Bu iktidarın yoksul vatandaşlarımıza reva gördüğü ya ölmek ya da ölmektir. Sayısız defa bedelli askerlik çıkarttınız. Söylediğiniz şudur insanlara: “Paran varsa canın sağ olsun, paran yoksa vatan sağ olsun.”

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – CHP “evet” verdi o yasaya.

MURAT EMİR (Devamla) – Tabii, burada asıl onur kırıcı olan, bizim açımızdan üzüntü kaynağı olan şudur…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Daha acemisin, acemi, daha ders çalışman lazım. Hata yapıyorsun, kulağını çekerler ha!

MURAT EMİR (Devamla) – Burada, tabii, Hükûmet olsaydı ona soracaktık. Bakın, Hükûmet sadece bizi değil, sizi de ciddiye almıyor; bakın, burada yoklar. Şimdi, buradan sormak lazım. Tabii, Hükûmet şu ana kadar bu sorunla ilgili olarak sessiz kalmıştır, bu derin sessizliğini bir an evvel bozmak zorundadır.

Güneydoğuda yaşadığımız büyük insanlık utancı artık taşınamaz bir noktaya gelmiştir. Cizre’de, Silopi’de -biraz önce gördük resmini- sokağa çıkma yasağı başlamadan gördüğümüz göç görüntüleri Suriye’yi aratmamaktadır. Giderek artan çatışma ve yaşanan zulümler sonucunda şehirlerimizin boşalması kaçınılmaz olmuştur. Buradan HDP’den çok daha dik bir duruş bekliyoruz. PKK’ya “Alıkoyduğunuz askerleri bir an evvel salıverin.” demeksizin yapılacak bir konuşma eksik bir konuşmadır.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Her gün söylüyoruz, bir söylet bakayım.

MURAT EMİR (Devamla) – PKK’nın, gereksiz yere, bölge halkının da istememesine rağmen “öz yönetim” adı altında hendek siyaseti başlatması oradaki çatışmanın fitilini ateşlemiştir ve orada olağanüstü hâl dönemlerini aratmaz derecede insan hakları ihlallerinin de oluşmasına bir ölçüde yol açmıştır; bu tespiti de yapmak zorundayız. Kentlerin sokaklarına hendekler kazarak, barikatlar inşa ederek, evler arasına tüneller açarak, mevzi olarak kullanarak ilan ettikleri öz yönetim, bölgede artık taşınamaz bir noktaya gelmiştir. HDP’den PKK’ya karşı çok daha dik bir duruş beklediğimizi ifade etmek isteriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MURAT EMİR (Devamla) – Şehit olan asker de yaşamını yitiren polis de vatandaş da göçe zorlanan vatandaşımız da bizim vatandaşımızdır, bizim canımızdır.

MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Polis de şehit oluyor, yaşamını yitirmiyor, o da şehit oluyor.

MURAT EMİR (Devamla) – Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Emir.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Öneri hakkında…

Sayın Baluken…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Demin konuşmasını yapan sayın hatip grubumuza dönerek HDP’den bu konuda daha dik duruş beklediğini ve HDP’nin tutumunun dik olmadığını, samimi olmadığını ifade etti. Dolayısıyla, grubumuza açıktan sataşma vardır.

BAŞKAN – 69’uncu madde çerçevesinde size söz veriyorum.

Süreniz iki dakikadır.

Buyurun Sayın Baluken.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

8.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Ankara Milletvekili Murat Emir’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yani son derece önemli bir konuyu konuşuyoruz. Bu konuyu konuşurken de burada siyasi tartışmalara, polemiklere boğma gibi bir arayışımızın olmadığını hepiniz bilmelisiniz; sizin de o arayışta olmamanız lazım. Ortada ciddi bir sorun var ve bu sorunla ilgili, Parlamentodan, Meclisten inisiyatif alıp bu sorunu çözmeye yönelik ailelerin beklentisi var.

Burada HDP’nin duruşunu takip etmeyen sayın milletvekili HDP bugüne kadar sanki o tarz çağrılar yapmamış gibi bir algı yarattı. Bu doğru bir algı değil. Biz defalarca bu konuda PKK’nin bir an önce bu alıkoyduğu polis ve askerleri serbest bırakması çağrısını yaptık, on gün önce yine aileler, grubumuzu ziyaret ettiğinde de bu konuda gerekli olan düşüncelerimizi kamuoyuna aktardık ama bu konuda bu şekilde konuşmalar yaparak, siz, o ailelere randevu vermeyen Cumhurbaşkanının ve Başbakanın durumunu meşrulaştırmış oluyorsunuz.

Düşünün ki bırakın o ailelerin çağrısına herhangi bir duyarlılık göstermeyi, o ailelere randevu vermeyen bir Başbakan ve Cumhurbaşkanı pratiği var. Demin grubumuz adına konuşan sayın hatip söyledi, bir İsrail askeri için aracı olan, “Biz bunu insani bir duyarlılık üzerinden yaptık.” diyen bir Başbakan, bir Cumhurbaşkanı, kendi ülkesindeki vatandaşının bu sorununa sahip çıkmıyor.

MHP Grup Başkan Vekili haklı olarak, yanlış bir sonuçla, bizim İsrail askeri ile Türk askerini eşitlediğimizi söyledi. Öyle değil. Sayın hatibimiz Türk askerinin İsrail askeri kadar bile bir değeri olmadığını bu çelişki üzerinden ifade etti. Sen bir İsrail askeri için her türlü girişimi yapacaksın, aylardır ailesinden haber alınamayan Türk askeri ve polisi için kılını kıpırdatmayıp ailelerine randevu vermeyeceksin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Haksızlık ediyorsunuz.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Böyle samimiyetsiz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Bedenini koydu buraya çözmek için, bedenini.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – …bir yaklaşımdan bir an önce vazgeçilmeli.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Siyasi hayatını ortaya koydu.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Ne çözdü, ne?

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Bu Meclis bu konuda inisiyatif almaktan korkmamalı.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Bütün siyasi hayatını koydu.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Konuşurken de öyle burada parmak sallayarak konuşmayın, medeni cesaretiniz varsa buraya gelip ifade edersiniz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baluken.

Sayın Bostancı, dinliyorum.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

29.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, teşekkürler.

Sayın Baluken’in zannediyorum bir bilgi eksikliği dolayısıyla yanlış olduğunu gördüğüm ifadesini tashih için bu açıklamayı yapmayı lüzumlu gördüm.

Zikredilen ailelerle AK PARTİ Grup Başkan Vekili olarak ben görüştüm, başka görüşen arkadaşlarımız da oldu. Ailelerle görüşürken kendileri bizzat Sayın Başbakanla defalarca görüştüklerini beyan ettiler. Bunu bildirmek istedim.

Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

X.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, 17/12/2015 tarihinde Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, Türkiye’de beş aydır süren çatışmalı süreç esnasında PKK tarafından alıkonulan asker, polis ve diğer kamu görevlilerinin ailelerine kavuşturulması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak Genel Kurulun 17 Aralık 2015 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneri hakkında son konuşma hakkı İstanbul Milletvekili Sayın Metin Külünk’e aittir.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Külünk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi açısından bir şeyi ifade edeyim.

BAŞKAN – Daha sonra…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Bari yaptığınız şeyin arkasında durun, randevu vermedi yani net olarak randevu vermedi.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Görüştü, görüştü, Başbakanla görüştü.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Siz de konuştuğunuzda susturmuşsunuz aileleri. O aileleri çağırın siz, konuşturun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Söylüyorum, görüştüklerini söylüyorum.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu an Cizre’de, Nusaybin’de, Diyarbakır’da, Silopi’de, bu coğrafyada barışı kalıcı kılmak için…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – İnsanları katledin.

METİN KÜLÜNK (Devamla) - …terörle ve teröristlerle bir büyük mücadelenin içerisinde olan, Yavuz Sultan Selim Han’ın torunları olan güvenlik güçlerimizi Rabia selamıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar; CHP, HDP ve MHP sıralarından gürültüler)

MUSA ÇAM (İzmir) – Metin, IŞİD’i de selamla, IŞİD’i, IŞİD’i!

METİN KÜLÜNK (Devamla) - HDP araştırma önergesinin gerekçesi şu cümleyle başlıyor: “Türkiye’de Kürt sorununun demokratik çözümü yerine silah ve çatışmaya dayalı çözümün esas alınmasıyla birlikte toplumun tüm kesimleri mağdur olmaktadır.” Bu cümlenin bir kısmı gerçekleri yansıtırken bir kısmı da gerekçenin tamamında olduğu gibi çarpıtmaktadır. Gerek bölge halkının gerekse tüm milletimizin terör dolayısıyla yaşadığı sorunun ana sorumluları, 7 Haziran sonrasında 2 polisimizi gece evinde uyurken şehit eden PKK ve bu terör örgütüne sırtlarını dayayanlardır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Niye araştırtmadınız? Araştırma önergesi verdik, niye araştırtmadınız? Arkasında siz varsınız.

METİN KÜLÜNK (Devamla) – Sokakları terörize eden, hendekler kazan PKK ve ona destek olanlardır, bu fotoğrafın sahipleridir.

MUSA ÇAM (İzmir) – Metin, araştırma komisyonu niye kurulmadı?

METİN KÜLÜNK (Devamla) – Sakin olun.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, rica ediyorum, hatibi dinleyelim efendim.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – 2 polisimizin katilini niye araştırmadınız?

METİN KÜLÜNK (Devamla) – PKK ve ona destek verenler ne anlam ifade ediyor?

MUSA ÇAM (İzmir) – Metin, niye komisyon kurulmadı sen söyle?

SERKAN BAYRAM (Erzincan) – Dinlesene kardeşim, sakin ol! Ha bire konuşuyorsun, dinle be, yeter! Saygılı ol!

METİN KÜLÜNK (Devamla) – Türkler için Jön Türkler, Araplar için Baas rejimi ne ise Kürtler için de PKK ve ona sırtını dayayanlar aynıdır. Bu coğrafyadaki halkları İslamsızlaştırma projesinin Kürtlere dayatılmış versiyonu PKK terör örgütü ve onun siyasi aklıdır. Terör örgütü polislerimizi, kamu görevlilerimizi, askerlerimizi şehit ederken sesleri çıkmayıp uyuyanlara selam olsun! Hendeklere ses çıkartmayanlar, bu fotoğraf karşısında sus pus olanlar…

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Suruç’ta ve Ankara’da ne oldu?

METİN KÜLÜNK (Devamla) – …Diyarbakır Sur’daki PKK’nın sokak çeteleri karşısında ceket ilikleyip onlardan emir alanlar; bu toprakların bekası için, barış için söyleyecek sözü olanların her sözünü dinleriz ama önce gidip Silopi’de, Cizre’de hendek kazıp mayın döşeyenlere, hendek kazıp bomba döşeyenlere karşı bir çift sözünüz olsun. Hendek siyasetine belediyeleriniz aracılığıyla verdiğiniz destek kimin eseri? PKK’ya “Silah bırakın.” diyemeyenler kim?

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Valilere “Dokunmayın.” diyenler kim?

METİN KÜLÜNK (Devamla) – Sizler, sözde, barışı, silahsız siyasi hareketi temsil ettiğinizi söylüyorsunuz ama barışta İmralı’nın bile gerisinde kaldınız. Bu coğrafyada üç hedef vardı son dönemde: Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, bir; İmralı, iki; Barzani, üç. Siz ikinci hedefe enterne edilmesine ses çıkarmıyorsunuz, onu tasfiye etmek için bir büyük gayretin içerisindesiniz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, Cumhurbaşkanıyla terörist başını bir tutuyor, bu hakaret değil midir ya? Hiçbir sözünüz olmayacak mı sizin?

METİN KÜLÜNK (Devamla) - Geçtiğimiz Nevruz’da Diyarbakır’da barış mektubu okunan “PKK’ya silah bırak.” diyen, kongreyi toplamaya çağıran Öcalan’ın iradesini hendeğe gömen sizsiniz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – AKP’nin düştüğü zillete bakın, zillete; utanın, utanın.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bir teröristbaşı ile Cumhurbaşkanını aynı kefeye koyuyor; övüyor.

METİN KÜLÜNK (Devamla) - Sizler Safevi’ye karşı irade koyan ve bu coğrafyada düzen sağlanmasında rol oynayan…

OKTAY VURAL (İzmir) – Şu düştüğü hâle bakın ya, terör örgütü, teröristbaşından medet umuyor yahu.

METİN KÜLÜNK (Devamla) - …Kürt beyi İdrisi Bitlisî’yi anlayamıyorsunuz, anlayamıyorsunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Şu zihniyete bakın, yazıklar olsun sana.

METİN KÜLÜNK (Devamla) - Kürt halkının özgür iradesine ihanet ediyorsunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Teröristbaşını savunan bir AKP’li.

METİN KÜLÜNK (Devamla) - Tıpkı Jön Türklerin Osmanlı’da Türklerin iradesine ihanet ettiği gibi, tıpkı Baas rejimlerinin Arap halklarının iradesine ihanet ettiği gibi siz de Kürt halkının iradesine ihanet ediyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Düşün artık bu milletin yakasından, düşün artık Kürt halkının yakasından.

EDİP SEMİH YALÇIN (İstanbul) – Yahu, bu tarih bilgini nereden aldın sen?

METİN KÜLÜNK (Devamla) - Yeter, Kürt halkının iradesini sömürdüğünüz yeter.

İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul) – Cahil misin sen yahu?

METİN KÜLÜNK (Devamla) - Düşün bu coğrafyadaki bu büyük milletin yakasından. Şu bir gerçektir: HDP’li siyasetçiler bundan böyle hendeğe düşmüş siyasetçiler olarak anılacaklardır. Çünkü, HDP kendini hendeğe gömmüştür.

Bakın, Osman Öcalan ne diyor? “Kürt halkı adına bu savaşı reddediyorum.” diyor. Her yer yakılıp yıkılıyor -kutsallar kalmadı- Diyarbakır’da cami yaktığınız yetmedi, Almanya Stuttgart’ta cami yaktınız, bir çift sözünüz yok.

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) – Siz yaktınız o camileri, siz.

METİN KÜLÜNK (Devamla) - Aynı şeyleri, Osman Öcalan’ın söylediklerini siz söyleyebiliyor musunuz?

OKTAY VURAL (İzmir) – Vay, vay, vay!

METİN KÜLÜNK (Devamla) - İmralı “Savaş dönemi artık bitmiştir.” diyor, siz de diyebiliyor musunuz?

OKTAY VURAL (İzmir) – Alkış, alkış!

METİN KÜLÜNK (Devamla) - Diyemiyorsunuz, diyemezsiniz. Çünkü, asıl esaret altında olan askerlerimiz ve polislerimiz değil, sizlersiniz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sataşmadan dolayı söz isteyeceksiniz herhâlde Sayın Bostancı.

METİN KÜLÜNK (Devamla) - Çünkü, sizler ruhlarınızı kirlettiniz. Sizler için üzülüyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bozacının şahidi şıracı yahu.

METİN KÜLÜNK (Devamla) - HDP -üzgünüm- PKK’nın esareti altında bir siyasal hareket hâline kendini dönüştürmüştür.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Konuşmayın, tutanakları herkese yayarım.

METİN KÜLÜNK (Devamla) - HDP’nin nasıl özgürleşeceğine dair bir Meclis araştırması önergesi verilirse burada onu da tartıştırırız. Devlet başkanımız Erdoğan…

MUSA ÇAM (İzmir) – Ne?

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Devlet başkanı nereden çıktı yahu?

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Ne zaman değiştirdiniz sistemi?

METİN KÜLÜNK (Devamla) - …diyor ki: “Bu coğrafyanın kaderi Türklerin, Kürtlerin ve Arapların birliğindedir.”

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Rejim mi değişti, haberimiz mi yok?

METİN KÜLÜNK (Devamla) - Bu coğrafyanın kaderi Türklerin, Kürtlerin, Arapların birliğindedir.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Ne zaman değiştirdiniz, ne zaman? Darbe mi yaptınız?

METİN KÜLÜNK (Devamla) - Bakın, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Barzani de…

AHMET YILDIRIM (Muş) – Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı, Kürdistan Başkanı o.

METİN KÜLÜNK (Devamla) - …size sesleniyor “Din dersinin kaldırılmasıyla, Diyanetin kaldırılmasıyla Kürt sorununun ne alakası var? Siz kime hizmet ediyorsunuz?” diye soruyor. Sizler “Türkler ve Kürtler kardeştir.” diyen Mesut Barzani’nin karşısında olmayı siyaset sanıyorsunuz.

Sizler, sokaktakilerden, dağdakilerden öyle korkuyorsunuz ki İmralı’nın barış iradesinin dahi yanına yaklaşamıyorsunuz. (HDP sıralarından gürültüler)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Öcalan’ın barış iradesi var, tecrit ediyorsunuz.

METİN KÜLÜNK (Devamla) - Sizler, Türklerin, Kürtlerin ve Arapların ortak kaderinin karşısındasınız. Kimin yanındasınız, soruyorum: Kimin yanındasınız? Türklerin, Kürtlerin yanında olmadığınız kesin. Sizler silahın, savaşın, hendeğin, baskının ve dayatmanın yanındasınız çünkü bu coğrafyaya ipotek koymak isteyenlerin, gücün yanındasınız.

Sizler Türklerin ve Kürtlerin kaderini hendeklere mahkûm etmek istiyorsunuz. Buna bu devlet asla izin vermeyecektir. Bu devlet de terörle asla pazarlık etmeyecektir.

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) – Halktan niye bahsetmiyorsun?

METİN KÜLÜNK (Devamla) - PKK’nın elindeki asker ve polislerimiz üzerinden Türk devletini pazarlık masasına oturtmaya gücünüz de yetmeyecektir.

Şunu iyi bilin ki: Şu anda Silopi’de, Cizre’de, Nusaybin’de, Diyarbakır’da teröristlerle mücadele eden emniyet güçlerimiz, güvenlik güçlerimiz Yavuz Sultan Selim Hanın torunlarıdır. Unutmayın ki onlara da destek veren halk İdrisi Bitlisî’nin, Ahmedi Hani’nin torunlarıdır. (HDP sıralarından gürültüler)

ALİ ŞEKER(İstanbul) – Cumhuriyete gel, cumhuriyete!

METİN KÜLÜNK (Devamla) - Kendi vatandaşlarını, kendi Kürt halkını tehdit eden bir anlayışa bu topraklarda yer olmayacaktır.

O güvenlik güçlerinin karşısında duranlar bana, Çaldıran’da Yavuz’a karşı Safevi Hanedanlığının yanında duranları hatırlatıyor.

MUSA ÇAM (İzmir) – Mezhepçilik yapıyorsun.

METİN KÜLÜNK (Devamla) - Beş yüz yıl önce, bu topraklarda Kürtlere zelilliği dayatanlara Diyarbakır surlarında bu millet “Dur” dedi.

Şunu iyi biliniz ki: Mezopotamya’nın, Anadolu’nun çocuklarına hainlik yapanlar karşısında İdrisî Bitlisi’nin Ahmedi Hani’nin torunlarını bulmaya devam edecektir.

MUSA ÇAM (İzmir) – Orta Doğu’yu kana buladınız, mezhepçilik yaparak Orta Doğu’yu kana buladınız. Kana buladınız, kana!

METİN KÜLÜNK (Devamla) - Bugün emperyalizmle iş birliği içerisinde bu coğrafyanın iradesine ipotek koymaya kimsenin gücü yetmeyecektir, bundan emin olunuz. Nerede olduğunuzu tayin ediniz. Hangi safta? Türkiye’nin mi, Anadolu’nun mu, Mezopotamya’nın mı, yoksa bu coğrafyayı ipotek altına almak isteyen, yüz yıl önce bu coğrafyayı şekillendiren küresel güçlerin yanında mı duracaksınız? Yerinizi ve safınızı belli ediniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Amerikan uşakları.

METİN KÜLÜNK (Devamla) - Unutmayın, siz “Başkan yaptırmayacağız.” diye yola çıktınız…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Hâlâ başkan yaptırmayacağız, merak etmeyin.

METİN KÜLÜNK (Devamla) - …bu coğrafyada barışı inşa etmek için çaba harcayan devlet başkanımıza… (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Var mı böyle bir şey ya! Ne “devlet başkanı” ya! Hâlâ “devlet başkanı” diyor ya, devlet başkanı kim?

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – “Devlet başkanı” ifadesi Anayasa’nın neresinde var? Var mı Anayasa’mızda öyle bir şey?

METİN KÜLÜNK (Devamla) - …bu halkın verdiği destekle millet başkanına sahip çıkacak, barışı inşa edecektir. Bakın, siz bu fotoğrafı anlayamayacak, bu fotoğrafın dünya için ne ifade ettiğini anlayamayacak kadarsınız. (CHP sıralarından gürültüler)

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Külünk.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Baluken, dinliyorum efendim. (CHP sıralarından gürültüler)

Sayın milletvekilleri, rica ediyorum, sükûnete davet ediyorum, Sayın Baluken’i dinleyeceğim.

Buyurun Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın hatip konuşması esnasında defaaten grubumuza sataşmada bulunmuştur, HDP’nin hendek siyaseti yaptığını söylemiştir.

Grup adına Sayın Ahmet Yıldırım.

BAŞKAN – Sataşma nedeniyle, grup adına Sayın Ahmet Yıldırım.

Buyurun Sayın Ahmet Yıldırım.

Süreniz iki dakikadır.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

9.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, İstanbul Milletvekili Metin Külünk’ün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Allah bazen böyle şaşırtır işte. Evet, doğru söylüyorsunuz, Öcalan, bu ülkenin toplumsal barışına üç yıl mühür basmış -sizin de ifade ettiğiniz üzere- bir barış mimarıydı. Peki, Sayın Öcalan bir barış iradesiydi de ve bu rolü vardı da 5 Nisandan beri neden ağır tecrit koşulları altında ve bugünkü kaotik ortamın yine bir barışa evrilmesine müdahale etme şansını vermiyorsunuz? Neden tecrit var?

İkinci bir husus, tabii, arada böyle doğruları yanlışlıkla söyleyebilirsiniz, bozuk saat de günde 2 defa doğruyu gösterir, böyle söylersiniz. Her şeyi getirip hendeğe bağlayamazsınız.

Peki, 2009’da Tapantepe Taburu’ndan atılan havan topuyla paramparça edilen Ceylan Önkol bir hendeğin mi arkasındaydı? 2011 Aralıkta Roboski’de paramparça edilen 35 can hendeğin arkasına mı sığınmıştı? Neden araştırmadınız? Neden reddettiniz? (AK PARTİ sıralarından “Heyecanlanma, sakin ol!” sesleri)

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Niye bağırıyorsun?

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Ceylânpınar’da kirli bir şekilde öldürülen iki polisin araştırılmasına neden müsaade etmediniz? Veya bu yılın 14 Ocağında Cizre’de katledilen, önce Başbakanın “Polis kurşunu değil.” dediği, sonra görüntülerde ortaya çıkan ve içişleri müfettişleri tarafından tespit edilen, 12 yaşındaki Nihat Kazanhan parçalanırken de hendek yoktu. Lütfen biraz tutarlılık.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

Halkların Demokratik…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Vural, söz talebiniz mi var?

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet efendim.

BAŞKAN – Buyurun, dinliyorum.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, İstanbul Milletvekili Metin Külünk’ün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biraz önce, 17 Aralığı “günah işleme özgürlüğü” olarak gören bir zihniyetin yeni bir söylemi… Tabii, oradaki askerimize, polisimize 4 bakan işaretiyle değil, ay yıldızlı bayrakla selam verilir. Bunu öğreneceksin. (MHP sıralarından alkışlar)

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Ben hep ay yıldızlı bayrağı gösteriyorum, merak etme.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bunu öğreneceksin.

Ve bugün AKP ile HDP’nin Öcalan güzellemesinde nasıl buluştuklarını müşahede ettik. Sayın Başkan, acaba bundan dolayı, sataşmadan dolayı söz isteyecek misiniz? Türkiye Cumhuriyeti devletini ve milletini temsil eden Cumhurbaşkanıyla, Türkiye Cumhuriyeti devletini ve milletini bölmek isteyen, mahkûm edilmiş teröristbaşını aynı kefeye koyan bir zihniyetin bugün nerede buluştuğunu esefle müşahede ediyoruz. Yazıklar olsun! (MHP sıralarından alkışlar)

“Pazarlık masasına oturtmayacağız, gücünüz yetmeyecektir.” diyenlerin Oslo’da ne yaptıklarını, İmralı’da ne yaptıklarını, İmralı-Kandil arasında kimleri postacı olarak görevlendirdiğini, Dolmabahçe’de nasıl bir mutabakata vardıklarını aziz milletimiz biliyor. PKK terör örgütünü İslamsızlaştırma operasyonunun bir aracı olarak görenler, soruyorum, din düşmanı, dinimize karşı bunları yapanlarla ilgili müzakere masasına oturduğunuz zaman kimle berber, hangi amaca ulaşmak için oturuyordunuz? Dolayısıyla, bunlar aslında bir bakıma 17 Aralık münasebetiyle bundan önce yapılan yanlışları itiraf eden bir konuşma olmuştur. Bu konuşmayı yaptıklarından dolayı da gerçekten Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun da bu konuda muhakkak söyleyeceği bir şey olmalıdır.

Bu vesileyle söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.

Sayın Külünk…

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Söz almak istiyorum.

BAŞKAN – Ama hangi gerekçeyle?

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Sayın Vural şahsımla ilgili söyleyebileceği her şeyi söyledi. Bayrak tartışması başlattı. Ben de cevap vereyim.

BAŞKAN – Buyurun, 69’uncu maddeye göre iki dakika söz veriyorum.

Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyin.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Polemiğe girmeyeceğim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, yerinden söz verin, kürsüye niye davet ediyorsunuz?

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

10.- İstanbul Milletvekili Metin Külünk’ün, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Sayın Vural Külünk ailesinin bayrakla ilgili duyarlılığının ne olduğunu çok iyi bilir.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Selam verseydin!

OKTAY VURAL (İzmir) – Sen 4 bakan işareti yapacağına 17 Aralıkta Türk Bayrağı’na selam verseydin!

METİN KÜLÜNK (Devamla) – Külünk ailesinin ve Metin Külünk’ün ay yıldızlı bayrağıyla ilgili duyarlılıklarının nasıl olduğunu iyi bilir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Çok manidardır 4 bakan!

METİN KÜLÜNK (Devamla) – Parlamentoyu lütfen bu tip küçük polemiklerle meşgul etmeyelim.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sen başlattın!

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Konuşman AKP’ye kapak oldu, çok güzel!

METİN KÜLÜNK (Devamla) – Artı bu coğrafyada, her gün, sizin arkadaşlarınız beni iyi takip ediyor, her sabah bu coğrafyaya Türk Bayrağı’yla nasıl selam verdiğimi herkes iyi biliyor. Lütfen, bu anlamda birbirimizi bayrak üzerinden tartışmaya çekmeyelim. O bayrak üzerinden tartışmada kimin altında kalacağını Allah bilir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Külünk.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bu dediklerinizle bayrak ayak altında eziliyor. Binlerce Türk Bayrağı’nı çiğniyorsunuz siz!

OKTAY VURAL (İzmir) – Sen niye 17 Aralıkta 4 bakandan bahsediyorsun ya? Niye 4 bakandan bahsediyorsun 17 Aralıkta?

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yerimden söz talebim olacak.

BAŞKAN – Sayın Özel, yerinizden söz veriyorum size.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Metin Külünk’ün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Tabii, biraz önceki konuşmaya cevap verilmeye kalkılsa, herhâlde her partinin tüm milletvekillerine ikişer dakika söz versek yine de cevap hakkını kullanmış olmayız. Ama çok önemli gördüğüm bir iki noktaya temas etmek isterim. Bunlardan bir tanesi, şüphesiz, Anayasa’mızın 104’üncü maddesi Cumhurbaşkanının devletin başı olduğunu tarif eder. Ancak, Anayasa’mızda “devlet başkanı” diye bir tanımlama yoktur; Cumhurbaşkanımız vardır, Başbakan vardır, bakanlar vardır, hepsinin görev ve yetkileri ortadadır. Böyle tanımlanmamış bir makamı dil sürçmesiyle değil, bir siyasi saikle ve Türkiye Büyük Millet Meclisine bilerek ve doğrudan istikamet dayatma anlayışı darbecilikten başka bir şey değildir.

MEHMET METİNER (İstanbul) – Bilerek söyledi, bilerek. Dil sürçmesi yok. Aynen öyle, millet size istikamet dayattı.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bunun yanında, Sayın Külünk’ün konuşması başlarken selamlayabileceği geçmişteki çeşitli Türk devletlerine başkanlık, hükümranlık yapmış onca isim varken hem de biraz önce göz kırptığı bir makamdaki birisinin, bir inancı, bir mezhebi hedef gösteren yaklaşımlarıyla paralel olarak hepimizi Yavuz Sultan Selim’in torunları olarak selamlama özelindeki hareketinde ben de Sayın Külünk’ü Sayın Yavuz Sultan Selim’in Malhun Hatun, Asporça Hatun, Theodosius Hatun, Angelina Hatun ve Maya Hatun olan eşlerinin isimleriyle kendi selamını kendisine iade ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.14

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER : Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

X.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, 17/12/2015 tarihinde Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, Türkiye’de beş aydır süren çatışmalı süreç esnasında PKK tarafından alıkonulan asker, polis ve diğer kamu görevlilerinin ailelerine kavuşturulması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak Genel Kurulun 17 Aralık 2015 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştı. Şimdi, bu grup önerisini oylarınıza sunacağım. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, 17/12/2015 tarihinde İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ve arkadaşları tarafından, AKP Hükûmetinin 4 eski bakanı, bakan çocukları ve çok sayıda iş adamının adının yüzyılın rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının başlamasının ardından Hükûmetin eylem ve işlemlerinin Türkiye demokrasisi ve ekonomisine verdiği zararların araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak Genel Kurulun 17 Aralık 2015 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

17/12/2015

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 17/12/2015 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                         Özgür Özel

                                                                                            Manisa

                                                                                     Grup Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ve arkadaşları tarafından, “AKP Hükûmetinin 4 eski bakanı, bakan çocukları ve çok sayıda iş adamının adının yüzyılın rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının başlamasının ardından Hükûmetin eylem ve işlemlerinin Türkiye demokrasisi ve ekonomisine verdiği zararların araştırılması” amacıyla 17/12/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesi’nin (118 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 17/12/2015 Perşembe günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin lehinde olmak üzere Aykut Erdoğdu, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Erdoğdu. (CHP sıralarından alkışlar)

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yolsuzluk sebeplerinin araştırılması ve mücadele yöntemlerinin belirlenmesi amacıyla verdiğimiz araştırma önergesi üzerine, lehinde olmak üzere, grubumuz adına söz aldım.

Burada, biraz önce, Türkiye’de ve dünyada yaşayan Alevi yurttaşlarımızın kalbini kıracak şekilde, tarihte Alevi katliamlarıyla meşhur padişahların…

KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) – Yalan, yalan.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) - …İdrisi Bitlisî’nin de anılması üzerine ben de Hacı Bektaş Veli’yi, Pir Sultan Abdal’ı, Âşık Veysel’i, Neşet Ertaş’ı bu topluma kazandırmış bu insanları selamlamak üzere kürsüye çıktım. (CHP sıralarından alkışlar; AK PARTİ sıralarından “Hepsi bizim, hepsi.” sesi)

Ben, bu ülkede laik, çağdaş, modern hayatın sembolü olan, Kurtuluş Savaşı’nı vererek bu ülkeyi bizlere armağan eden Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve onun silah arkadaşlarını selamlamak üzere kürsüye çıktım. (CHP sıralarından alkışlar)

Ben, bu ülkede inançları yüzünden Sivas’ta, Çorum’da, Maraş’ta katledilen insanları selamlamak üzere çıktım. Hepsine bin kere selam olsun. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Başbağlar…

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Başbağlar’da katledilen insanları da selamlamak üzere çıktım. Katliamın her türlüsü kötüdür, öldürmenin her türlüsü kötüdür, cinayetin her türlüsü kötüdür.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Dersim katliamı da kötüdür.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Tıpkı yolsuzlukların kötü olduğu gibi, suçların kötü olduğu gibi, halkın hakkını yemenin kötü olduğu gibi bunların hepsi kötülüktür ve insanlığa karşı suçtur değerli arkadaşlar.

Yolsuzluk nedir? Yolsuzluk, bir kamu görevlisine emanet edilmiş bir yetkinin kendi çıkarları uğruna kötüye kullanılması üzerine menfaat temin edilmesidir ve ülkemizde öyle bir hâle geldik ki yolsuzluk meşrulaştırılmaya başlandı. “Devletin malı deniz, yemeyen domuz.” diyenler, “Yiyor ama çalışıyor.” diyenler, “Bu millet hırsızı seviyor.” diyenler… Hatta, bu ülkede Siemens firması adına bu ülkenin bürokratlarına rüşvet veren bir yabancı genel müdürün “Rüşvet, Türkiye’de iş yapma kültürünün bir parçasıdır. Biz Türkiye’de rüşvet vererek Türkiye’deki çarkların yağlanmasını sağladık.” diyeceği kadar bizi küçük düşüren ve bu şekilde yolsuzluğu, ahlaksızlığı, hırsızlığı meşrulaştıran bir düzenle karşı karşıyayız arkadaşlar.

Acaba yolsuzluk kötü müdür? Yolsuzluk kötüdür değerli arkadaşlar çünkü kamu zararı doğurur, çünkü namuslu insanların ödediği vergilerin çarçur edilmesi sonucunu doğurur.

Mesela kim vergi öder? Vergi mükellefleri. Kimdir vergi mükellefi? Mesela 74 yaşındaki Mehmet Erdoğan amca; Cizre’de sokağa çıkma yasağının olduğu günlerde evinde ekmek olmadığı için, açlık çektiği için “Ben yaşlıyım, kimse bana dokunmaz.” diye sokağa çıkıp ekmek almaya giderken vurularak öldürülen 74 yaşındaki Mehmet Erdoğan amcamız eğer o ekmeği alabilmiş olsaydı yüzde 8 KDV ödeyecekti ve vergi mükellefiydi.

Değerli arkadaşlar, hani şehit cenazelerinde görüyoruz, içimiz sızlıyor ya parmak kadar şehit çocukları babalarının al bayrağa sarılı cenazelerine son bir bakarken; işte, o şehit çocukları babaları için aldıkları kefen bezinde yüzde 18 KDV ödediği için vergi mükellefidir değerli arkadaşlar. İşte, bu yolsuzluklar… Bu şehit çocuklarının, bu kirli savaşta katledilen Türk ve Kürt kardeşlerimizin -vergi mükellefidir- onların hakları buralarda yağmalanmaktadır.

Yolsuzluklar kötü bir şeydir değerli arkadaşlar çünkü yolsuzlukların en çok mağduru ezilenlerdir; kadınlardır, çocuklardır, işçilerdir, çalışanlardır, öğrencilerdir, atanamayanlardır, işsizlerdir yani ezilenlerdir. Çünkü ezilenin kendisine ihale verecek bir dayısı yoktur; çünkü ezileni, atanamayanı işe sokacak bir dayısı yoktur. Bunların ödedikleri vergiler yağmalanır ve bunlar kamunun hizmetlerinden yararlanamazlar çünkü hırsızlar ve haramiler onların vergilerini yağmalarlar değerli arkadaşlar. Bunlar ki GSS primi ödemek zorunda kalanlardır, bunlar asgari ücretlerinden vergi ödemek zorundadırlar, haramiler de bunların vergilerini yağmalayanlardır.

Arkadaşlar, yolsuzluklar kötüdür çünkü yolsuzluklar sadece bizim millî servetimizi, ödediğimiz vergileri heba etmezler, yolsuzluklar kimi zaman can alırlar. Bakın, en son Soma’da 302 madencinin öldürüldüğü, katledildiği o bilinçli cinayetler aslında birer yolsuzluktur. O madenin devredilmesi, kiralanması birer yolsuzluktur. O kiralanmış madenlerden ihalesiz olarak fahiş fiyatlarla kömür alınması bir yolsuzluktur. Fahiş fiyatlarla kömür alan işçi katillerinin ve onun siyasi ve bürokrat iş birlikçilerinin ve ortaklarının kazandıkları paralar haramdır. O işçi kanı üzerinden kazanılan paralarla İstanbul’un en pahalı gökdelenleri dikilmiş ve İstanbul’un en pahalı gökdelenlerindeki rezidansları o işçi katilleri tarafından kentleri katletmek üzere, yaşam alanlarımızı yok etmek üzere dikilmiştir. Bu fahiş fiyatları bütün bu mazlum halkın vergileriyle kazanan insanlar 70 liraya kıyıp bir gaz maskesi almamışlardır, 150 bin liraya madende bir yaşam odası kurmamışlardır. Çünkü onların paraları kıymetlidir ve mevzuata göre alması gereken önlemleri almayarak işçi katlettikleri için yolsuzluk aynı zamanda bir cinayettir, tıpkı Elbistan’da olduğu gibi. Elbistan’daki medya patronunun oradaki hafriyat işlemlerini doğru dürüst yapmaması ve buna da dönemin bürokratlarının göz yumması sonucunda Elbistan’da 10 maden işçisi toprak altında kalmıştır, hâlâ cesetlerine ulaşılamadı, hâlâ ailelerinin bir Fatiha okuyacakları mezarları yoktur değerli arkadaşlar; tıpkı Zonguldak’taki, Kozlu’daki maden ocağında, 30 işçinin can verdiği maden ocağında Sayıştay tespitinde olduğu gibi, “Bu madende şimdiye kadar ölümcül bir kaza olmaması tesadüftür.” dediği gibi, yolsuzluklar cinayetlerle sonuçlanmıştır değerli arkadaşlar.

Nedir yolsuzluk suçu? Mesela rüşvet bir yolsuzluk suçudur. Bir ülkenin başbakanının oğlunu arayarak İran ile Almanya arasında yapılacak boru hattı teşvikleri karşısında verilen 10 milyon dolar -ki 10 milyon dolar beğenilmediği için “Onlar zaten bizim kucağımızdalar, vermek zorundalar.” dedikleri 10 milyon dolar- rüşvettir değerli arkadaşlar.

Mesela bir ülkenin içişleri bakanının yabancı bir iş adamının mevzuata aykırı işlemler karşısında onun önüne yatması karşılığında çelik kasalarda görülen dolarlar birer rüşvettir arkadaşlar.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Terbiyeli konuş.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Yapılan işlem terbiyesizse ben ne yapabilirim Hanımefendi? (CHP sıralarından alkışlar) Bu işlemi yapan terbiyesiz, ben bunu anlatıyorum, ben hakaret etmiyorum. Sizin yaptığınız işlemleri anlatmaya çalışıyorum.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Biz yapmadık o işlemleri. “Sizin yaptığınız” deme, bu kadar insanız burada!

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – O zaman, partinize mensup bakanların yaptığı işlemler…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen kendi Şişli Belediyene bak, Şişli Belediyesine bak.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bir yabancı iş adamının kanuna aykırı işlemler karşılığında 700 bin liralık...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Onu niye söylemiyorsun, Şişli Belediyesini? Niye söylemiyorsun?

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – ...300 bin franklık saati koluna takmasındaki o saat rüşvettir, yapılan işlem rüşvet eylemidir değerli arkadaşlar.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Şişli Belediyesini niye söylemiyorsun?

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Yolsuzluğun bir diğeri kayırmacılıktır. Eşi, dostu, akrabayı...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Niye söylemiyorsun? Onu da söyle!

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Bu ülkede namusluların sesi de senin kadar çıkacak.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Tamam, çıkacak. Bak ben söylüyorum.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Hiç merak etme, namussuzlardan daha çok bağıracağız biz de bu kürsüde. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Onu da söyle, İSKİ’yi de söyle!

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Namussuzlardan daha çok bağıracağız.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Niye söylemiyorsun?

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Bu ülkede akraba kayırmacılığı, yani damadınızın şirketine...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bak bunlar beraat etti.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – ...uluslararası anlaşmalardaki millî çıkarlarımızın satılması kayırmacılıktır değerli arkadaşlar.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Konuşuyorsun!

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Aynı şahsın Enerji Bakanı ve gizli başbakan olarak atanması siyasi kayırmacılıktır arkadaşlar.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Varsa belgen, savcıya ver.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Ve rüşvet sadece para ve saat olarak verilmez.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Savcıya suç duyurusunda bulun.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Muhafazakâr diyenlere sesleniyorum; Mahkeme kayıtlarında, hükümlü mahkeme kayıtlarında… Muhafazakâr denilen bürokratlara İstanbul’un beş yıldızlı otellerinde hayat kadınları rüşvet olarak verilmiştir. Bu, ahlaksızlıktır! Bu ahlaksızlığın sebebini, haksızlığını biz soracağız değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Bakan kardeşlerine kamu ihaleleri karşılığında bir ülkede eğer hayat kadınları rüşvet olarak veriliyorsa o ülke çürümüş demiştir. O ülkenin çürümüş düzeni içerisinde çıkarılan iç savaşta insanlar katledilir, o ülkenin çürümüş düzeninde Ayaz bebek öldürülür, Muharrem bebek ebediyete babasının heybesinde yolculanır; o çürümüş düzende, o çürümüş düzenleri kuranlar saraylarda rahat ederken halk acı çeker. Biz de bu halkın hesabını soracağız, soracağız, soracağız!

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Önce Şişli’nin hesabını sor, Ataşehir’in hesabını sor, ondan sonra gel. Önce onun hesabını sor. Sizin hesabınızı sordu sandıkta millet.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdoğdu.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi hakkında ikinci söz hakkı, aleyhinde olmak üzere Denizli Milletvekili Sayın Cahit Özkan’a aittir.

Buyurun Sayın Özkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubumuz adına, grubumuzun görüşlerini sunmak adına huzurunuzdayım. 2015 Kasım seçimlerinde Parlamento üyesi seçilmiş bir milletvekili olarak huzurunuzdayım.

Tabii, uzun zamandan beri âdeta kendi gök gürletmeleri, şimşek çaktırmaları, fırtına çıkarmaları suretiyle fiilî gerçeklikten uzak, toplumsal duyarlılıktan uzak ve halkla bütün bağını koparmış -maalesef- bir muhalefet algısıyla karşı karşıya olduğumuzu görüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Babana verdi o yüzde 50 oyu değil mi halk, muhafelet kopardıysa!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Gerçekten, müsaade ederseniz… Herhâlde kimseye saygınız olmadı ancak yeni seçilmiş bir milletvekiline ve bugüne kadar kendi grubunuzdan bugün Parlamentoda yer alan milletvekillerinin hakkını hukukunu korumuş bir milletvekili olarak saygı duymanızı istiyorum.

Müsaade ederseniz, Türkiye’de paralel yargının ve paralel yapının bu ülkenin başına neler açtığını ve bu paralel yapının nasıl yargı içerisinde çöreklendiğini kısaca anlatmak istiyorum.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Daha düne kadar ortaktınız ya.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) - Bakınız, hepsini anlatacağım, hepsini anlatacağım.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Belki senin yaşın tutmuyor ama onlarla ortaktı o paralel yapı.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) - Müsaade edin, hepsini anlatacağım.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Arkadaş, beraber program yaptın ya televizyonda.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) - Bakınız, 2007 yılında, bu milletin vicdanından çıkmış…

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) – Ne istediler de vermedin?

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Dizinin dibinde kim oturuyordu on yıl önce?

CAHİT ÖZKAN (Devamla) - …ve milletimizin kurduğu AK PARTİ Hükûmetine kapatma davası açan -2007 yılında AK PARTİ’ye kapatma davası açan yargıdan bahsediyorum- o yargıda…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Paralel yapıyı yargının içine sen sokmadın mı?

CAHİT ÖZKAN (Devamla) - …HSYK üyeleri ile Cumhuriyet Halk Partisinin Sivas Milletvekili adayı olmuş HSYK üyelerinin yine paralel yapı mensuplarını özel yetkili mahkemelerde nasıl konuşlandırdıklarını, nasıl çöreklendirdiklerini pekâlâ biliyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Allah’tan kork, Allah’tan ya!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Bir taraftan -Dünya 5’ten büyüktür diyoruz ya- 5 tane cumhuriyet savcısı paralel yapı mensubunu yargı mensubu olarak görmek ve sadece bu yargı mensuplarının hukuku, özgürlüğü, demokrasiyi savunduğunu iddia etmek apaçık, maalesef bir yanılgıdır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kimse iddia etmedi onu, onu siz iddia ediyordunuz, siz.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Şimdi, 2007, 2010 yılında yaşanan acılardan sonra dedik ki: Gelin, millet olarak milletimizin ihtiyacı olan özgürlükçü, demokratik yargı anlayışını inşa edelim. Gelin, bu ülkenin Anayasası’nı değiştirelim. Neler yaptınız? Dediniz ki: “Efendim, bu Anayasa künefe midir, hamsi midir, Malatya kayısısı mıdır?” Bunları da duyduk.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sen neredeydin ya bunlar konuşulurken?

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – İşte, bunları gördükten sonra dedik ki: Biz demokratik bir yargıyı inşa edeceğiz, demokratik bir HSYK’yı inşa edeceğiz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sana öyle öğretmişler bunu, sen orada yoktun.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Kolektif, çok sesli, farklı kesimlerin yer aldığı bir yargıyı inşa edeceğiz dedik. Ancak siz bundan uzak durdunuz, beri durdunuz ve bizim bu mücadelemiz karşılık buldu. (CHP sıralarından gürültüler)

Bakınız, aranızda milletvekilleri var.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hepimiz öyleyiz!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Bu milletvekilleri de Ergenekon’dan, Balyoz’dan tutukluydular. Dedik ki: Özel yetkili mahkemelerdeki bu paralel hâkim ve savcılar… Dikkat buyurun, aramızda Tuncay Özkanlar var, Mustafa Balbaylar var; rica ediyorum, müsaade edin, dinleyelim, maddi gerçek ortaya çıksın. (CHP sıralarından gürültüler)

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Savcısı kimdi, savcısı?

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Dedik ki: Özel yetkili mahkemeler bu ülkenin barışını, huzurunu, güvenliğini bozdu.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ondan sonra da şimdi sulh cezalar geldi.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Zekeriya Öz’ün bizim demokratikleştirdiğimiz HSYK tarafından 3 Mart 2011 tarihinde özel yetkileri kaldırıldı. Biz yaptık.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne yaptınız? Sulh cezayı kurdunuz.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Onun için, milletimizin güven duyacağı yargıyı inşa etmeye devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne yaptınız siz, ne, ne!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Devam ediyorum: Yıl 2010, referandumla çok sesli hâle getirdiğimiz Türk yargısı…

ORHAN SARIBAL (Bursa) – AKP yargısı! “Türk yargısı” diye bir şey yok, AKP yargısı!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – …HSYK sayesinde özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını sağladık. Özel yetkili mahkemelerin kaldırılması 17 ve 25 Aralık operasyonlarından, darbe planlarından tam iki buçuk yıl önce gerçekleşmiştir. Tam iki buçuk yıl önce, sizin aranızdaki arkadaşlarınız, kardeşleriniz, yoldaşlarınız, dava arkadaşlarınız düşünemezken biz haksız tutukluluklara, özel yetkili mahkemelerinin yargısız infazlarına dikkat çektik ve Allah’a şükür ki bunu da başardık. [CHP sıralarından alkışlar (!)]

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Allah’tan cemaatle kavga ettiniz de adamlar dışarı çıktı.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) - Özel yetkili mahkemelerin kaldırılması, tamamen işte bu sırada, hukukun, özgürlüğün, demokrasinin ve hukuk reformlarının mimarı olan AK PARTİ kadrolarınındır. Bunun da bir nebze hakkını teslim etmeniz gerekir. İş burada da bitmedi. Demokratik yargının inşasından hemen sonra özel yetkili mahkemeleri kaldırdık ve yine bu kutsal çatı altında aranızda değişik siyasi partilerden de milletvekillerinin haksız tutukluluklarının son bulması için denetimli serbestlik ve adli kontrol sistemlerinin ve aynı zamanda, yargıda haksız tutuklulukların sınırlandırılması ve sürelerinin kısalması için 4 ayrı yargı paketi yine bu kadroların eseridir. Allah’a şükür ki bunları da yaptık ve yapmaya devam edeceğiz her türlü gayretinize rağmen. Ancak, siz bu kapalı devre çalışmalarınızla milletten teveccüh görmeyen, milletin üst üste sizi cezalandırmalarıyla karşılaştınız. Bu süreçleri iyi idrak etmeniz gerekiyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bakınız, biz AK PARTİ olarak şunu istiyoruz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – O millet sizi fark ettiği zaman çok şey kaybetmiş olacak, merak etme, “ah, vah” yapacaklar.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) - Keşke Cumhuriyet Halk Partisi iktidar şansını bulmak için birazcık gayret gösterse; HDP, MHP; bir nebze olsun bu milletin bekası, geleceği, huzuru, barışı, refahı, demokrasisi için keşke bir nebze gayret etseniz. Sizin oy almanızdan rahatsız olmayız çünkü milletimizin teveccüh gösterdiği Cumhuriyet Halk Partisi, HDP ve MHP bu ülkenin barışını, güvenliğini, refahını, istikrarlı bir şekilde kalkınmasını inşa edecektir. Endişe etmeyin, siz olsanız da olmasanız da bu kadrolar bu yola devam edecek.

Son olarak bakınız, paralel yargı infazlarını, 17 ve 25 Aralık operasyonlarını, darbe planlarını anlamak için mutlaka ama mutlaka Ergenekon’u, Balyoz’u, KCK’yı, şike davalarını, Tahşiyecilerle ilgili soruşturmaları, Selam ve Tevhid davasını, askerî casusluk ve fuhuş operasyonlarını pekâlâ bilmeniz gerekiyor. “Senin hakkında paralel yargının verdiği karar hukuksuz, benimki hakkındaki hukuk.” bunu asla diyemezsiniz.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Delillere bak, delillere. Sen daha gençsin, delillere bak.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) - Bakınız, şunu çok iyi bilin, eğer AK PARTİ hükûmetleri olmasaydı şu anda bu kutsal çatı…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Onlar yapılırken sen neredeydin, hangi hükûmet vardı?

CAHİT ÖZKAN (Devamla) - ...altında bazı milletvekillerinin tutuklu, hatta hükümlü olarak buralara gelemeyeceklerini pekâlâ bilmenizi isterim.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Boyum kadar, ayakkabı kutularındaki paralar ne?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hangi Hükûmet vardı onlar yapılırken, hangi Hükûmet vardı?

CAHİT ÖZKAN (Devamla) - Aynı zamanda 17 ve 25 Aralık soruşturmalarına gelince; evet, 17 ve 25 Aralık soruşturmalarının Anayasa’ya, Ceza Muhakemesi Kanunu’na, haksız tutuklama, el koyma, arama kararlarıyla verildiğini çok iyi bilin.

MEHMET GÖKER (Burdur) – Gerçeği anlat, gel gerçeğe.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) - Saat sekizde arama yapılıyor.

MEHMET GÖKER (Burdur) – Maddi gerçek ne, maddi gerçek ne?

CAHİT ÖZKAN (Devamla) - Size soruyorum: Bunun niçin bir hesabını sormazsınız? Saat yedide yapılan aramadan sonra, henüz, hukuka uygun olduğu iddia edilen dinleme kayıtlarının çuvallarının bağcıkları açılmadan, saat yedi ile dokuz arasında 800 sayfalık fezleke nasıl Parlamentoya gönderilebiliyor? Bunun hesabını sormaz mısınız?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Nereye gönderildi? Parlamentoya bir sene sonra geldi, bir sene sonra geldi Parlamentoya, ne geldi Parlamentoya?

CAHİT ÖZKAN (Devamla) - Bakınız, bu olayların tamamı darbecilerle, Balyoz’la, Ergenekon’la yapılan soruşturmalardan farksızdır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Fezleke bir sene sonra geldi.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) - Bir kez daha dikkatinizi çekmek istiyorum: Bu ülke hepimizin, demokrasi hepimizin. AK PARTİ olarak biz vesayetle, yargı vesayetiyle, askerî vesayetle, terör vesayetiyle mücadele ettik, mücadele etmeye de Allah’ın izniyle devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ancak, diyoruz ki biz, gelin, yol alalım, beraber yürüyelim. Nasıl beraber yürüyoruz…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ne beraber yürüyeceğiz bunun kadar yolsuzlukla, neyine beraber yürüyeceğiz!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) - Özgürlük, demokrasi ve hukuk mücadelesi veren herkesle beraber yürürüz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yahu alet mi edeceksin sen bizi?

CAHİT ÖZKAN (Devamla) - Size soruyorum: Sizin soracağınız soruyu ben soruyorum, ben cevaplayayım.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Biz yolsuzluklarla beraber yürümeyiz arkadaş, bu kadar yolsuzlukla beraber yürümeyiz!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) - Diyorum ki: Bakınız, efendim, aha bu paralel yapıyla; Uzak Doğu’dan, okyanusun ötesinden talimatlarla yargı içerisinde vesayet oluşturanlarla beraber yürüdünüz mü diyorsunuz değil mi? Ben soruyorum, dinleyin, bakınız bunu çok iyi dinleyin: Her kim özgürlük, demokrasi, hukuk, hukuk devleti derse biz beraber yürürüz. Ancak, kuzu postuna bürünenler, o kurt kimliklerini, tırnaklarını gösterdiği zaman, işte onlarla beraber yürüyen sizlersiniz. Bizim, bu ihanete, teröre, bu askerî vesayete, yargı vesayetine verdiğimiz mücadele milletimizin mücadelesidir. Biz bu mücadeleyi vermeye devam edeceğiz. Ancak muhalefet bu ülkenin geleceğini düşünüyorsa, barışını düşünüyorsa gelin birlikte hukuk reformlarını, anayasa reformlarını gerçekleştirelim. Bu kürsüye çıkıp bugüne kadar 17 ve 25 ihanet odaklarının burada borazanlığını yapanlar, sizlere sesleniyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Terbiyeli ol!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Bakınız, 1960’ta, bu ülkenin vicdanından, bağrından çıkmış Adnan Menderes hukuk, özgürlük mücadelesi verdi, “Refah ülkesi Türkiye istiyorum.” dedi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ancak, onu o tarihte darbelerle alaşağı edenler ve arkasından onun darağacında idamına neden olanlar, bugün mahcubiyet duyuyorsunuz ya, on yıl sonra çok daha büyük mahcubiyetler duyacaksınız. (CHP sıralarından gürültüler)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yok ya, biz mi olduk be! Onlarla kucak kucağa oturuyorsunuz şimdi siz. Onların eserisiniz, eseri; Yavuz Sultan Selim’in değil, onların eserisiniz.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Çünkü, 27 Mayısın henüz dumanı tüterken 17 ve 25 Aralık darbe planlarına payanda olmanızın hesabını asla ve asla ödeyemezsiniz. (CHP sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Bakınız, 17 ve 25 Aralığın üzerinden tam 4 seçim geçti. Bir sabiteniz olsun, bu kazığa, bir sabiteye bağlayalım.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Daha çok savunacaksınız 17-25’i, daha çok; birileri malı götürürken siz burada savunacaksınız onları.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Bakın, sabite nedir: “Anayasa” diyoruz, “Olmaz.”, “Yargı” diyoruz, “Olmaz.”, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi” diyoruz, “Olmaz.” (CHP sıralarından gürültüler)

1990’lı yılların karanlıklarını tarihe gömen bizim iktidarımızdır. Helal olsun AK PARTİ kadrolarına; helal olsun bu millet için, bu ülke için, bekası için, refahı için çalışanlara.

Saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Özel...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim, hatiplerin performansı grup başkan vekilleri olarak İç Tüzük gereği zorunlu olduğumuz izahat yapma ihtiyacını bile gerektirmeyecek kadar açık ama ben yine de 69’a göre, grubuma yapılan sataşmalardan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Özel, siz mi konuşacaksınız?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel, süreniz iki dakikadır.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

11.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Değerli arkadaşım konuşma yaparken aslında şunu bilmesi lazım: Bu Meclisi izleyici localarından izleyenlere ayak ayak üstüne attırmazlar. Hemen koşarlar, derler ki: “Şahıslar için değil ama millî iradeye saygısızlıktır, ayak ayak üstüne atmayın.” Bu kürsüye çıkmış bir milletvekilinin de, iktidar olsun muhalefet olsun, milletvekillerine dönüp bütün bir konuşmayı bir işaret parmağı sallayarak o tonda yapması doğrudan halkın iradesine saygısızlıktır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Sizi kınıyorum. Bu davranışınızdan dolayı tüm muhalefet partileri adına değil, tüm milletvekilleri adına, davranışınızı tekrarlamamanızı tavsiye ediyorum; ayıptır. (CHP sıralarından alkışlar)

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Özel, sizin gruba dönüp “Aranızda milletvekilleri var.” dedi.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Şimdi, şunu söyleyelim: Değerli arkadaşım, geçen dönem Ergenekon, Balyoz, askerî casusluk, KCK ve şike davalarından herhangi bir tanesini izleyen bir AKP milletvekili var mı? Ben cevap veriyorum: Yok. Çünkü, o hukuksuzluğa, o katliama seyirci kaldınız siz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ancak, verilmiş bir soru önergesine cevaben biliyoruz ki, Adalet ve Kalkınma Partisinden tam 234 milletvekili Deniz Feneri davasının yargılanan tutuklularını ziyaret etmişler. Deniz Feneri’ne varan ayaklarınız bu hukuk katliamı davalarına gitmedi.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Özgür Bey, Deniz Feneri’ne gittiniz mi?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Cumhuriyet Halk Partisi suçlunun menşeini, suçun türünü ayırmadan, hukukun üstünlüğüne inanarak her davayı gitti, takip etti, biz burada geldik, bunları söyledik. İsmini andığınız Balbay’a, ismini andığınız Tuncay Özkan’a ve diğer 6 milletvekiline, toplam 8 milletvekiline parti ayırmadan giden tek parti biziz, bir tanesine bile gitmediniz. Ama, onlar yemin ederken, “Onlar terörist.” diye burada konuşanlar daha önce, tebrik sırasına girdiniz. Tatlı su demokratısınız; istediğiniz kadar yıkanın, içinde bulunduğunuz ayıptan arınamazsınız. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – İstediğiniz kadar konuşun, sandıktan çıkamazsınız. (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Sayın Akçay, dinliyorum efendim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Biraz evvel konuşmacı hem partimizin adını zikretmek suretiyle hem de…

BAŞKAN – Biraz duyamıyorum Sayın Akçay. “Partinin adını zikretmek suretiyle…”

ERKAN AKÇAY (Manisa) – …muhalefet partileri olarak genelleştirme yapmak suretiyle ve diğer bazı ibareleriyle sataşmada bulunmuştur, sataşmadan dolayı söz istiyorum.

Sayın Mehmet Günal konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Günal, buyurun efendim.

Sayın milletvekilleri, rica ediyorum…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bir daha buraya gelemeyeceksin diyordunuz, sonra ne oldu? Millet sandığa gömdü, sandığa gömdü! Bak, geldik buraya!

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Geldik işte! Allah Allah…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

Sayın Günal, Genel Kurula hitap edin, bekliyorum efendim.

12.- Antalya Milletvekili Mehmet Günal’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan, sükûnet sağlansın diye…

Osman Bey konuşamayınca şişiyor herhâlde diyorum. Gruba bir söz verin de şuraya bir gelsin ya, bir sefer bir gelsin de bari bir dinleyelim hiç olmazsa.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ben konuşurum sıkıntı yok, sıkıntı yok, merak etme.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Sayın Başkanım, öz önce hatip gerçekten “İlk defa çıkıyorum.” dedi ama çok vahim bir başlangıç yaptı, ben arkadaşımızı daha önce dinlemedim. Herkes burada kendini ispat etmek gibi, sanki birilerinin gözüne girmek gibi bir şey içerisinde.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Hiç öyle dertleri yok.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Biz hiçbir şeyin borazanlığını yapmıyoruz. Bir defa önce arkadaşımıza şunu söyleyelim: Ben şimdi size bakın, söylediğiniz, akladığınız, korktuğunuz, demin arkadaşlarımızın söylediği, ayırdığı, Sayın Erdoğan Bayraktar’ın söylediğini aynen… İsterseniz burada ses kaydı da var, onu da dinletebilirim ama zaman almasın. Aynen şöyle diyor… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ben okuyayım da fazla şey olmasın.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – O kaydı yapanlar daha önce milletvekillerinizi…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Kayıt yok, kayıt yok, NTV canlı yayınında, buradan dinletirim istiyorsanız. “Rüşvet ve yolsuzluk ifadelerinin bulunduğu bir operasyon sebebiyle ‘İstifa ediniz ve beni rahatlatacak deklarasyonu yayınlayınız.’ şeklinde tarafıma baskı yapılmasını kabul etmiyorum.” deyip bir delikanlılık yaptı.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kim söylemiş bunu?

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Erdoğan Bayraktar.

Devam ediyor; bak, neden etmiyormuş: “Çünkü soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakanın onayıyla yapıldı, bu minval üzere Bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa ettiğimi açıklıyorum, bu milleti ve vatanı rahatlatmak için Sayın Başbakanın istifa etmesi gerektiğine inandığımı ifade ediyor, yüce milletime saygılar sunuyorum.” Erdoğan Bayraktar...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Nedir, görevi nedir?

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Yani şimdi biz mi söyledik bunu? Sayın Bakan söyledi.

Şimdi, bugün suçladığınız, bizi, savunmakla suçladığınız “paralel” diye uydurduğunuz örgüte “Neyi istediniz de vermedik?” diyen kişi Sayın Erdoğan değil miydi? Biz mi dedik onu? Ne verdiniz önce onu bir açıklayın, daha önce hangi ortaklığı yaptınız, onu bir açıklayın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Siz, askerî Anayasa Mahkemesi üyelerini dinlesinler diye örtülü ödenekten araba aldırıyorsunuz, dinleme cihazı; sonra dönüp sizi dinliyorlar, efendim “illegal dinleme.” Kusura bakmayın, etme bulma dünyası.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Başkanım…

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, söz isteyen arkadaşlarımı birer birer dinleyeceğim.

Sayın Baluken, sizi dinliyorum.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, AKP Grubu adına konuşan sayın hatip gerçekten zor olanı başardı, bir açıklamaya ihtiyaç duymadan bütün muhalefet partilerine nasıl sataşılır onu gösterdi. O yüzden, sataşmadan dolayı…

BAŞKAN – Buyurun.

İki dakika süre veriyorum.

13.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu genç arkadaşlara önce bir şunu öğretmekte fayda var: Burası tribünlere şov yapılacak bir alan, bir kürsü değil, ciddi ciddi… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – Siz yapıyorsunuz!

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Siz bunların âlâsını yapıyorsunuz!

İDRİS BALUKEN (Devamla) - …ciddi ciddi ülke meselelerinin görüşüleceği, tartışılacağı bir kürsü.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – Şovu siz yapıyorsunuz!

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Biz, bu genç arkadaşı dinlediğimiz anda, bir önceki, Cumhuriyet Halk Partisinden konuşan sayın hatibin ortaya koymuş olduğu iddialarla ilgili tek bir cevap alamadık. Dünyanın en ahlaksız yöntemleriyle ilgili, sayın hatip burada pek çok olay dile getirdi, AKP Grubu adına konuşan hatip tek bir tanesine bile cevap verecek bir cesareti göstermedi.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Cevap yok ki, ne cevabı?

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Burada AKP’nin nasıl iktidar olduğunu falan anlatmanıza gerek yok, biz nasıl iktidar olduğunuzu biliyoruz. 7 Hazirandan sonra siz bu Meclisin kapısına kilit vurdunuz, kilit, Parlamentoyu devre dışı bıraktınız. İki gün üst üste Meclis toplanmadı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir tek komisyon oluşmadan tekrar seçim kararı aldırdınız. Parlamentoyu işlevsiz bırakmanın kendisi darbe zihniyeti demektir. Bununla yetinmediniz, darbe zihniyetiyle yetinmediniz savaş başlattınız, savaş!

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Ne savaşı ya?

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Suruç’ta, Ankara’da bombalar patlatarak bir siyasi partinin miting yapamayacağı bir siyasi utancı bu ülkenin tarihine yazdırdınız. Medyaya her türlü baskıyı, her türlü sansürü uyguladınız.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – Miting yapacak yüzünüz yoktu, olsaydı yapardınız!

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bir bölgeyi tamamen güvenlik bölgesi ilan ederek köy köy jandarma, vali, kolluk güçlerini göndererek tehdit ettiniz.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – Köy köy, okul okul, ev ev…

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Siz böyle yüzde 100 oy alsanız ne olur, bütün iktidarı elinizde bulundursanız ne olur?

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – “AK PARTİ’ye oy vermeyin.” diye insanları tehdit ettiniz. Ne çabuk unuttunuz bunu?

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Dolayısıyla bir darbe ve savaş zihniyetinin iktidarısınız.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – Muhtarı kaçırdınız ya, seçilmişleri kaçırdınız, muhtarları kaçırdınız.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Buraya çıkınca da bu gerçeği bilerek konuşun diyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baluken.

Sayın Erdoğdu, dinliyorum sizi.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, biraz önce kürsüde konuşan konuşmacı şahsımı göstererek, “biraz önce bu kürsüde konuşan ve borazanlık yapan” diyerek şahsıma sataşmada bulunmuştur.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Erdoğdu.

Yeni bir sataşmaya meydan vermemek üzere size iki dakika süre veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

14.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP’nin tezi şuna dayanıyor kabaca: “Ergenekon’da haksızlık vardı, siz orada cemaatin karşısındaydınız, 17-25’te de aynı cemaat vardı, yanında mı duruyorsunuz?” Tamamıyla saçma bir tez. Birincisi, Ergenekon, Balyoz, Oda TV, KCK davalarında sahte deliller, kriminal, gizli tanıklar, delillerinizin tamamı sahteydi. Biz o davayı inceledik, ön yargısız inceledik ve bunu dile getirdik.

17-25 Aralıkta, değerli AKP’liler, bu bakan evlatlarının vatan evlatlarının hakkını yediği yalan mıydı? Mesela çelik kasalar yalan mıydı? Yanlış mı gördük?

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Yanlış gördün.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Ayakkabı kutularına doldurulan o yetim hakkı montaj mıydı? Yok muydu böyle bir şey? Yani “Reza Zarrab” denen bir iş adamı ki utanç verici bir şey, cari açığı kapatacak diye Türk Bayrağı’nın önünde tutup da bu halka millî, ulusa sesleniş konuşması yapan…

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Önüne yattılar, önüne, önüne.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – 65 milyar dolar nereye gitti bu ülkede?

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – …o rezil tablonun müsebbibi olan, o iş adamının önüne sizin partinizin İçişleri Bakanının “Ben senin önüne yatarım.” demesi…

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Ayıp, ayıp!

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – …ve o önüne yatan bakanın evladının çelik kasalarından milyonlarca dolar çıkması yalan mıydı? (AK PARTİ sıralarından “Yalan, yalan!” sesleri) Biz yanıldık mı? Böyle bir şey yok muydu?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Halk Bankası Genel Müdürü nerede, onu bir sor.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu milletin anasına küfreden ve bu milletin anasına küfreden iş adamlarının oluşturduğu havuzda 630 milyon dolar rüşvet parasının toplandığı ve onunla her gün sizin en büyük yandaş medyanızdan haram lokmalar yiyen yazarların bizlere hakaret ettiği bu rüşvet olayı yalan mıydı arkadaşlar?

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Yalandı.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Yok muydu böyle bir şey?

Değerli arkadaşlar, hırsızlar kadar hırsızları aklayanlar da suçludur, vicdanen suçludur, dinen günahtır, ahlaken ayıptır ve hukuken suçtur. Bunu şimdilik kapatmış olabilirsiniz. Bu dosyalar vicdanlarda açıktır ve emin olun hesaplaşılacaktır.

Saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdoğdu.

Sayın Bak, sizi dinliyorum efendim.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sayın Başkanım, MHP’li hatip ismimi de zikrederek “Şişti, söz almıyor...” diye söyledi. Ama…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bak.

Size de iki dakika süre veriyorum. Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyin. [AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve HDP sıralarından alkışlar (!)]

15.- Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak’ın, Antalya Milletvekili Mehmet Günal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, biraz evvel CHP Grup Başkan Vekili şunu ifade etti. İşte “Suyla yıkansanız da günahtan kurtulamazsınız.” Ya, burada konuşmayın boşu boşuna. Boşuna konuşuyorsunuz. Aynı şeyleri iki yıldır söylüyorsunuz.

MUSA ÇAM (İzmir) – Öyle mi?

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Bakın, 4 tane seçim geçirdik; tamam mı? 30 Mart 2014; sandığa gömüldünüz.

AYKUT ERDOĞDU(İstanbul) – Ne sandığa gömüleceğiz be!. Bu kadar adaletsizliğe rağmen yüzde 25 oy aldık biz ya!

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – 10 Ağustos 2014 yüzde 52; 7 Haziran yüzde 41; 1 Kasım yüzde 49,5.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bunların hiç biri hırsızlıkları kapatmaz.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Ya, taktik değiştirin taktik.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Yüzde 50 oy aldın diye hırsızlığı meşru mu görüyorsun? Yüzde 50 oy aldı diye hırsızlık serbest mi kaldı?

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Bak, size söyleyeyim: Ben Güreş Federasyonu Başkanlığı yaptım. Bak, yenilen pehlivan güreşe doymaz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yanlış yerden giriyorsun Osman. Yanlış yerden tutuyorsun.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Gelip gelip 11 defa sandığa gömüldünüz.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Yüzde 50 oy aldın diye hırsızlık serbest mi kalacak? Serbest mi kaldı hırsızlık?

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Ya arkadaş, bak tavsiye şu:

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Suç olmaktan mı çıktı hırsızlık?

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Bir; bir güreşçi başarısızsa ne olur biliyor musunuz?

MUSA ÇAM (İzmir) – Senden iyi antrenör olur!

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Önce hocasını değiştirirsiniz, hocasını. Ya, acaba bu hoca yanlış mı yapıyor? Teknik veremiyor, taktik veremiyor diye düşünün.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Allah kimsenin hocasını hırsız yapmasın.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Başka, daha iyi şartlar ortaya koymanız lazım, iddia etmeniz lazım.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Yarabbi, kimsenin hocasını hırsız yapma.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – O güreşçiyi iyi hazırlamanız lazım, kamp yapması lazım.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Olmadı Osman, olmadı!

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Bakın, vatandaşla temas hâlinde olmanız lazım.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Olmadı Osman!

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Evlerine gitmeniz lazım, dükkânlarına gitmeniz lazım. Bakın, oralara gidin.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Osman, olmadı!

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Dertlerinizi anlatın. Boş şeyler anlatmayın. Vatandaş bunları dinlemiyor.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Olmadı Osman olmadı!

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Vatandaş şunu soruyor: Arkadaş, bu ülke için ne yapacaksınız onu söyleyin.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Yolsuzluk yapmayacağız.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Önce, yolsuzlukla ilgili konuşurken de şunu söyleyeceksin: Şişli Belediyesinde neler oluyor bir araştır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne oluyor ya? Ne oluyor?

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Ataşehir’de neler oluyor bir araştır.

BARIŞ YARDADAŞ (İstanbul) – Ne oluyor, söyle!

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – “Buzgate”’te neler oluyor bir araştır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ya, ne oluyor?

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Ne oluyor Şişli Belediyesinde anlat.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Bunları da söyleyin. Hep beraber gelin konuşun arkadaşlar.

Bak, geçen dönemki CHP’li müftüyü dinleyin, ondan ders alın.

Dolayısıyla millete giderken projeyle gidin, projeyle; yoksa hep sizi sandığa gömer, sandığa gömer, sandığa gömer. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Olmadı Osman, olmadı!

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bak.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Günal… Sayın Özel, sizden…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Hayır, hayır düzeltme yapacağım sadece, söz istemiyorum.

BAŞKAN – Sayın Özel sizden önce söz istedi, önce onu dinleyeyim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Peki ama o sataşmadan istedi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, Osman Bey, değerli hatip, kürsüye çıkmanın heyecanıyla Cumhuriyet Halk Partisine haksız sataşmalarda bulunmuştur.

Bir de, belediyemizin ismini anmak suretiyle grubumuzu itham etmiştir. Grubumuz adına cevap vermek istiyoruz. Uygun görürseniz cevap hakkını Aykut Erdoğdu kullanacak efendim.

BAŞKAN – Yeni bir sataşmaya mahal vermeden Sayın Erdoğdu, iki dakika süre veriyorum. Bu tartışmayı lütfen sonlandıralım.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkanım, ben kesmiştim, bir cümle, Sayın Bak’a ben sataşmadım, onu söyleyecektim. Sadece “Konuşma hakkı verin, şişmiş.” dedim, doğruymuş. Yani benim sataşmadığım kayıtlara geçsin. Aleyhinde konuşmadım, “Osman Bey de bir konuşsun.” dedim.

BAŞKAN – Peki, kayıtlara geçmiştir Sayın Günal, teşekkür ederim.

Sayın Erdoğdu, buyurun efendim.

16.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce kürsüdeki hatip, partimiz tarafından kazanılmış Şişli Belediyesiyle ilgili bir iddiayı ortaya koymuştur.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Müftü söyledi, müftüyü dinle ya.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Değerli AKP’liler, sizinle hiçbir zaman bir yolsuzluk koalisyonu kurmayacağız. İstanbul’un 39 tane ilçe belediyesi var, 13’ünü biz yönetiyoruz, Büyükşehir ve kalanları siz yönetiyorsunuz. Bütün grubum adına size bir teklif getiriyorum; gelin beraber Parlamentoda bir Meclis araştırması hatta Meclis soruşturması komisyonu kuralım. İstanbul’un 39 belediyesinin ve Büyükşehrin bütün hesaplarına, bütün bilgilere, belgelere sınırsız ulaşma yetkisiyle bir soruşturma komisyonu kuralım. (CHP sıralarından alkışlar)

Eğer bu memleketin hakkını yemiş bir tek CHP’li varsa cezasını ağırlaştırılmış olarak verelim. Yüreğiniz varsa yarın Meclis soruşturma önergesini buraya getireceğiz. Hodri meydan! Hadi yolsuzluklardan hesap soralım, hadi üzerine gidelim, varsa yüreğiniz kabul edin.

Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Müftüyü dinle, müftüyü. Genel başkan yardımcısını, onu dinle.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdoğdu.

X.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, 17/12/2015 tarihinde İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ve arkadaşları tarafından, AKP Hükûmetinin 4 eski bakanı, bakan çocukları ve çok sayıda iş adamının adının yüzyılın rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının başlamasının ardından Hükûmetin eylem ve işlemlerinin Türkiye demokrasisi ve ekonomisine verdiği zararların araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak Genel Kurulun 17 Aralık 2015 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi hakkında üçüncü söz hakkı lehinde olmak üzere Mersin Milletvekili Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat’a aittir.

Buyurun Sayın Fırat. (HDP sıralarından alkışlar)

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Divan; yeni görevlerinizden dolayı hepinizi kutluyorum ve başarılar diliyorum.

Genel Kurulun çok değerli üyeleri, hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce grup başkan vekilleri AK PARTİ’nin sözcülerinin burada yapmış oldukları konuşmalar konusunda karşı çıkışlar yaptılar. Aslında ben o arkadaşları kutluyorum. Özellikle son söz almış olan genç arkadaşımı kutluyorum, hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Çünkü beni çok gerilere götürdü, 23 Nisanlara götürdü, ilkokul dönemimdeki 23 Nisanlara, 19 Mayıslara götürdü. Okullar adına genelde bir kişi konuşma yapardı.

VURAL KAVUNCU (Kütahya) – Kibre bak kibre!

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – Bir büyüğe bir küçüğü bu kadar hâkir görmek yakışmıyor Sayın Fırat.

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) – Bakın, laf atarsanız... Bakın, ben size bir şey söyleyeyim Hanımefendi. Eğer laf atarsanız sizi çok iyi tanıyan bir kişi olarak, grubunuzu ve partinizi çok iyi tanıyan bir kişi olarak cevaplandırırım, siz cevap veremezsiniz.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Biz de sizi iyi tanıyoruz.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – Biz de sizi iyi tanıyoruz efendim.

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) – Onun için oturun.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – Anlatın o zaman.

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) – Onun için laf atmayın, efendi efendi dinleyin, ben size biraz sonra kısa tarihinizi anlatacağım.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Biz laf atıyoruz, cevap ver!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, hatibi dinleyelim, rica ediyorum.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Önce siz kendi tarihinizi bir anlatın.

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) – Ben sizin tarihinizi anlatacağım.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Kendi tarihini anlat.

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) – Sene 2001…

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, karşılıklı konuşmayı tercih ediyor.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, üç dakikadır sataşıyorlar.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, rica ediyorum.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Karşılıklı konuşmaktan vazgeçerse konuşur.

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) – Sene 2001, Türkiye hakikaten bir buhranlı dönemi geçiriyor. Ekonomik bir krizin, ağır bir krizin bedeli tüm toplumun her katmanında hissediliyor. Bir avuç insan ve kapatılmış olan bir siyasi partinin 52 tane milletvekiliyle beraber sosyal demokratı, İslamcıları, liberalleri, demokratları hepsi bir araya geliyor ve bir karar veriyorlar, diyorlar ki: “Bu süreç içerisinde çevreye saçılmış olan toplumun büyük kesimlerini bir araya getirelim, merkeze taşıyalım ve bu yönetime ortak edelim. Hedefimiz demokrasi olsun, özgürlükler olsun, adalet olsun, evrensel hukuk olsun, bütün vesayetleri kaldıralım.” Ve oturuyorlar bir tüzük hazırlıyorlar. Ve bu tüzüğün de meşhur bir 4’üncü maddesi var, okunmasını tavsiye ederim, bugün de altına imzamı atarım. Uzun bir maddedir ama Türkiye’nin önünde ışık olabilecek ve hâlen tatbik edildiği takdirde Türkiye’yi düze çıkaracak olan 4’üncü madde. Ve ondan sonra uzun süre düşünüyorlar, acaba nasıl bir isimle çıksak halkın karşısına veya hangi amblemle. Uzun uzun tartışılıyor, bunu belki birçoğunuz bilmezsiniz.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Biliyoruz biliyoruz, biz de vardık orada.

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) – Var olanlar var olmayanlara anlatsın o zaman.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Siz anlatırsanız da dinleriz.

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) – Evet, bu arada deniyor ki: “İsmimiz -birçok isim arasından- ‘ak’ olsun.” Bu insanlar bu Türkiye halkına karşı yeni bir sayfanın açıldığını belirtmek üzere “Kısa adımız AK PARTİ olsun, uzun adımız da Adalet ve Kalkınma Partisi.” diyor. Ve o partinin önderlerinden ve şu anda da Cumhurbaşkanı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın telefonunu açtığında açılış mesajı olarak evladının yazmış olduğu bir mesaj vardı, bunu bize onurla gösterirdi: “Baba, böbürlenme, senden büyük Allah var.” Tahmin ediyorum şimdi yok, o açılış mesajı yoktur.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Gördün mü?

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) – Evet, biliyorum.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Var, var.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Onun hep yüreğinde var.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen göremezsin!

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) – Sen göremezsin bir kere, otur!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen göremezsin, sen!

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) – Sen göremezsin, sen otur!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen göremezsin!

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) – Ben senin ne olduğunu biliyorum.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen göremezsin!

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) – Otur yerine! Sen öyle Cumhurbaşkanının filan yanına girecek birisi değilsin.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen milletvekillerine öyle “Otur yerine!” falan deme, sen kendini ne zannediyorsun lan!

BAŞKAN – Sayın Fırat, Genel Kurula hitap edin.

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) – Otur, fazla bağırma!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Böbürlenen sensin oradan!

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) – Otur yerine, otur!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen böbürleniyorsun!

BAŞKAN – Sayın Bak, lütfen!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bu hareketler… Böbürlenme!

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) – Otur, bağırma!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen böbürleniyorsun!

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) – Bağırma!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Burada herkes seçilerek geldi, buradaki herkesin…

BAŞKAN – Lütfen rica ediyorum Sayın Bak!

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) – Seni seyrediyor ben biliyorum ama seni bir yere getirmez!

BAŞKAN – Sayın Fırat, siz Genel Kurula hitap edin lütfen!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Dikkat et!

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) – Seni bir yere getirmez!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen böbürlenme, sen böbürlenme!

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) – Otur yerine, otur yerine, yerine otur!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Böbürlenme, sen böbürlenme!

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) – Sesini kıs, otur!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ben yerimde oturuyorum, bak!

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) – Ya, dört yılını doldur, ondan sonra çekip gideceksin zaten!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Çok zor!

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) – Boş ver!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ben buradayım. Geçen dönem de buradaydım, şimdi de buradayım, Allah ömür verirse bundan sonra da nasip ederse olurum.

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) – Al işte, yakın o zaman sonun.

BAŞKAN – Sayın Fırat, devam edin lütfen!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen kendine bak, senin ömrün yetecek mi? Ömür biçme herkese, sen kendine ömür biç!

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) – Evet, değerli arkadaşlar…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen kendi böbürlenmene bak da ömür biç!

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) – Ve bu parti kuruldu. Ve hatırlarsanız “3Y” diye de 2002 seçim meydanlarında “3Y” sloganını kullandı. Yoksullukla mücadele, yolsuzlukla mücadele, yasaklarla mücadele. Ve hiç unutmam o seçim kürsülerinden şöyle yapılırdı: “Hortumları keseceğiz, hortumları keseceğiz!” Hepimiz de buna inandık.

MUSA ÇAM (İzmir) – Hortumları kendilerine akıtıyorlar, kendilerine.

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) – Evet, hakikaten hortumlar kesildi ama öyle bir noktaya gelindi ki “pipeline”lar, borular kullanıldı. İşte, bugün tartışılan konu bu. “Yasakları kaldıracağız.” diye başladığımız noktadan kitap toplama ve yazarların yazılarından dolayı tutuklanma kararları verme noktasına geldik. Evet, biraz önce olağanüstü mahkemelerin kaldırıldığını bir arkadaşımız söyledi. Doğru, kaldırdık ama sonra sulh ceza mahkemeleri geldi. İsminin değişik olması çok önemli değil, mühim olan onun işlevidir, o mahkemenin işlevidir.

Şimdi, maalesef, o 2001 krizinde, Türkiye’nin krizinde bir ışık olarak ortaya çıkmış olan ve bir umut olarak ortaya çıkmış olan ve yolsuzluk yaptı diye 3 belediye başkanını ihraç etmiş olan bu siyasi parti, 1 genel başkanını feda etmiş olan bu siyasi parti 17 Aralıkta 17 Aralığı savunmak zorunda kalıyor. Burası 1 Mart Tezkeresi’ni reddeden insanların oturduğu yerdi. Partinin almış olduğu müspet kararına rağmen, burada, sizin yerinizde oturan insanlar 1 Martta “Hayır.” dediler.

MUSA ÇAM (İzmir) – Tasfiye edildiler.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Hepsi tasfiye edildi onların, hepsi.

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) – Değerli arkadaşlar, vaktim kalmadı. Ümit ediyorum ki yasaya geçtikten sonra bunun devamını anlatmaya devam edeceğim çünkü çok önemli.

Ben hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Fırat.

Öneri hakkında son söz hakkı Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’ya aittir.

Buyurun Sayın Bostancı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; siyasal dil çok katmanlı. Bazen polemikçi, bazen analitik ve müzakereci. Benim gördüğüm, haddini bildirme, taşı gediğine koyma, tahkir etme, nezaket kılığında kabalık sergileme şeklindeki bir dille bu tür konuları müzakere etmek mümkün olabilir mi? Olmaz. Ama, maalesef, siyasal dilin böyle bir sapması olabiliyor. Zaman zaman aslında hepimiz bu dilin hevesine kapılabiliyoruz, ortak bir kusur olarak söylüyorum. Emin olun böyle bir dille biz bu Meclisin çatısı altında meseleleri halledecek bir müzakere zemini oluşturamayız. Ama, Allah'tan sadece bu dilin egemenliğinde sürmüyor bu tür tartışmalar. Bu ülkede çok çeşitli kurumlar var, o kurumların fonksiyonları var. O fonksiyonlar ve kurumlar oluşturulurken devlet yapısının işlemesi, hakkın, hukukun teslimi, herkesin kendi iddiasının ötesinde adaletin tesis edilmesi için o kurumlar çalışır. Meclisimizde de zaman zaman komisyonlarda tam da o kurumların fonksiyonuna uygun müzakereler yapıldığını görüyoruz, zaman zaman da o polemikçi dilin öne çıktığını görüyoruz. Biraz önce de her iki örneğe ilişkin dilin şahidi olduk.

Emin olun kibir gösteren kişi kendi adına kaybeder. Burada karşıdakine sanki nazikâne imiş gibi had bildirmeye çalışırken kendi taraftarları nezdinde de -çünkü bu millet vicdan sahibidir- puan kaybeder. O yüzden nasıl bir dille müzakere ediyoruz, ne yapmaya çalışıyoruz, bu mühim.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ahlakı da puana indirgediniz ya, rica ederim ya!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Bakın, bu 17-25 Aralık meselelerinin esasen çok polemikçi bir dille gündemde tutulduğunu, bir ayin havası içerisinde gündeme getirildiğini, daha dün saat 24.00’e doğru yaklaşırken bazı arkadaşların heyecanlanarak bu ayin havası dolayısıyla hemen pozisyon almaya çalıştıklarını gördük. Mümkündür çünkü siyasette muhalefet iktidara gelmek ister, iktidara gelmek için her tür vesileyi, unsuru, iktidara gelmenin elbette rasyonel bir aracı olarak kullanmak ister.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Yok böyle bir şey. O Makyavelisttir, bizde öyle bir şey yok.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Ama takdir edersiniz ki, birileri de çıkar, yapılan edilen işin esasen hukuk gibi gösterilmeye çalışılırken, adalet, hakkaniyet gibi gösterilmeye çalışılırken, kimileri buna inanabilir de ama aynı zamanda, siyasal iktidar odaklı polemikçi bir dil tarafından araçlaştırılan bir iş olduğunu söyler. Biz muhalefetin o diline katlanırız, muhalefet de bizim bu değerlendirmemize katlanmak durumundadır, birbirimize katlanacağız.

Bu konular aşağı yukarı o polemikçi siyasal dilde 50-60 kelimeyle tartışılıyor. O 50-60 kelime, bakın sayayım: Ayakkabı kutusu, para sayma makinesi, telefonla konuşmalar ve bol miktarda birtakım isimler…

MUSA ÇAM (İzmir) – Daha ne olsun Hocam!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Arkadaşlar, 50-60 kelimelik bir dille müzakere olmaz, kavga olur kavga.

MUSA ÇAM (İzmir) – Malı götürmüşler Hocam malı!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – 50-60 kelimelik bir vokabüler bir kelime dağarcığı kavganın aracı olur. Biz 50-60 kelimeyle müzakere edemeyiz. O bakımdan söylüyorum kıymetli arkadaşım.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Adam olana çok bile!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Şimdi, Goebbels’e burada atıflar yapıldı geçmişte de. Goebbels’e diyorlar ki: “Biz Naziler durmadan hep aynı sözleri tekrar ediyoruz, biraz farklı konulardan bahsetsek nasıl olur?” Goebbels diyor ki: “Hayır, sürekli tekrar edeceğiz…”

MUSA ÇAM (İzmir) – Ve yalan söyleyeceğiz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – “…çünkü 2 bin yıldır ‘credo’ hep aynı sözleri söylüyor ve milyarlarca inananı var. Biz de aynı yöntemle aynı sözleri tekrar ede ede netice alacağız.” Sakın buradan Goebbels’le bizim aramızda bir özdeşleştirme kurdu hikâyesi çıkartmayın.

MUSA ÇAM (İzmir) – Çok yakın, çok yakın. İlliyet bağı var, illiyet.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Propaganda siyasal sınırları aşar. Basitlik, yalınlık, benzeştirme, tekrar vesaire, bütün bunlar bir propagandanın mühimmatı olarak kullanılır.

Kıymetli arkadaşlar, insanoğlu tarihte çok çeşitli aşamalardan geçti. Başlangıç dönemlerinde mikro çevre istismarcılığı diye bir dönem vardır, avcılık ve toplayıcılık dönemi. Bu dönemde insanlar av hayvanlarına mecburdurlar, geçimleri onların üzerinedir. Otlaklarda av hayvanı kıtlığı başladığında kabileler…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ya Hocam, bunlar o dersi almamış.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Nasrettin Hoca fıkrası da ekleyin!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – …buna bir çare olarak ayin düzenlerler. Hep beraber bir araya gelirler, bir ayin havası içerisinde…

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Hocam, bir şey sorabilir miyim! Hocam, bir şey sorabilir miyim!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – …av hayvanlarını sembolize ederek, kendilerini avcı gibi göstererek sabaha kadar dans ederler, hoplarlar zıplarlar, bağırırlar ve böylelikle savanların, ormanların av hayvanlarıyla dolmasını, bereketli olmasını beklerler ama takdir edersiniz ki kabilelerin bu tür ayinleriyle savanlar av hayvanlarıyla dolmaz, kıtlık gitmez. Siyasette çekilen kıtlık da bu tür ayinlerle gitmez arkadaşlar, gitmez. (AK PARTİ sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar)

Bakın, gerçekten malzeme bulmakta herhâlde büyük zorluk içindesiniz ki…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Rica ederim! Sizde malzeme bol, ayakkabı kutusu, çelik kasa…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Evet, evet, bakın, örneğini anlatacağım. Şahidi sizsiniz, şahidi bu Meclis. (CHP sıralarından gürültüler) Dinleyin! Bu Meclis, şahidi sizsiniz.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – AKP başlı başına malzeme Hocam, başlı başına; her yeri malzeme.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Dinlemesini bil, dinlemesini!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – İlknur Hanım söz aldı. Buradan konuşan bir arkadaşımın “Biz hırsız değiliz diyemiyorsunuz.” lafını burada tekrar etti ve “Biz hırsız değiliz.” dedi ama daha “Biz hırsız değiliz.” demesine vakit kalmaksızın bir alayiş ve nümayişle “İtiraf ettiler, itiraf ettiler!” Yani bir nevi “işte kanıt” havası doğdu. Bu kadar mı malzeme bakımından fukarasınız? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Yok, yok, daha güçlü kanıtlar var, siz merak etmeyin.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Bir dil sürçmesine bel bağlayacak kadar, bu kadar mı kötü durumdasınız?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Naci Bey, çok güçlü kanıtlar var, onlara ihtiyacımız yok.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Bilinçaltıdır söylediği, bilinçaltıdır.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Maalesef hukuk tarih boyunca siyasal amaçların aracı kılınmak istenmiştir, hukukun tarihine bakın bunu görürsünüz. Herkes kendi hukukunu dayatmaya çalışmıştır ama insanoğlu sonuçta, demokratik zemin, seçmen, halk iradesi, bu kavramlar çerçevesinde herkesin hukukunu mümkün kılacak bir düzen kurmuştur.

Şimdi, CHP’li arkadaşlar kendi hukuklarını isteyebilirler, “Niçin bizim dediğimizi bu Meclis kabul etmiyor?” diye gürültü patırtı edebilirler, seslerini yükseltebilirler. Herkes bu tür taleplerde bulunabilir ama bu şu anlama gelmez. Sonuçta, herkes için hukuk, hukukun kurumları, hukukun süreçleri, ilgili organizasyonlar, onların fonksiyonlarını yerine getirmeleri üzerinden gerçekleşir. Bu Meclis toplanmış, soruşturma komisyonu kurmuş, bu komisyon çalışmış, bu polemikçi dille çalışmamış, 50 kelimeyle çalışmamış, dosyalara girmiş, onları konuşmuş, onları tartışmış ve neticede bir karar vermiş ama arkadaşların hoşuna gitmemiş karar, “İlla da bizim dediğimiz olacak.” Arkadaşlar, hukuk bu değil. Bu Meclis millet iradesi tarafından seçildiyse ve bu komisyonlar hukuki bir şekilde teşekkül ettiyse nihai noktada sizin de, bizim de tabi olduğumuz Meclistir, o komisyonların kararlarının olağan süreçlerle buraya getirilmiş olmasıdır. İddialarda bulunabilirsiniz ama hepimizi bağlayan hukuk neticede budur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Demokrasinin de kastı olan herkesin hukuku budur kıymetli arkadaşlar.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, oylama işlemine geçtiğiniz için durdum ama müsaade ederseniz, yerimden bir dakika söz talebim var.

BAŞKAN – Tabii ki.

Buyurun Sayın Özel.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim, Sayın Naci Bostancı’yı dikkatle dinledik. Sayın Naci Bostancı, tabii, kendi üslubu dairesinde bir argüman üretmek için veya öyle bir görüntü vererek, İlknur Hanım’ın yapmış olduğu konuşmadaki bir dil sürçmesi için “Cumhuriyet Halk Partisi sıralarından eleştiri konusu oldu, buna dayanılıyor.” gibi bir şeyler söylemeye çalıştı.

Biz, değerli mevkidaşımızın orada kullandığı bu ifadeyle ilgili böyle bir siyasi çıkarın peşinde olsaydık pek çok kez yaptığımız gibi söz alır, bunu dile getirirdik. Elbette ki gruptaki arkadaşların o anda bundan dolayı fark ettiklerini hissettirmeleri normal ama bizim fark ettiğimiz şudur ki: Sayın Naci Bostancı’nın yaptığı iş, Adalet ve Kalkınma Partisi grup başkan vekilleri arasındaki bir asimetrik rekabet yaratmak suretiyle kendi grup başkan vekilinin burada sarf ettiği sözü şimdi televizyonların çokça izlendiği saatlerde bütün Türkiye’ye teşhir etmekten ibarettir. Bizim yapmadığımızı yapmayı tercih etti, doğru değildir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

Birinci sırada yer alan, 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/317) (S. Sayısı: 1) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Dünkü birleşimde, tasarının 2’nci maddesi üzerinde gruplar adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştı.

Şimdi şahsı adına söz talep eden arkadaşlarıma söz vereceğim.

Söz sırası Ordu Milletvekili Sayın Seyit Torun’da.

Sayın Seyit Torun’un şu an Genel Kurul salonunda olmadığı anlaşılıyor.

İkinci konuşmacı Sayın Cemal Öztürk, Giresun Milletvekili.

Buyurun Sayın Öztürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum, sizlere de yeni görevinizde başarılar diliyorum.

Aslında, bugün, burada geçici bütçeyi değil, kalıcı, asıl bütçeyi konuşuyor olmalıydık ama bu mümkün olmadı. Niye mümkün olmadı, buna girmeyeceğim. Geçici de olsa müzakere ettiğimiz bütçe, iyi hazırlanmış, ülkemizin istikrarına, ekonomik kalkınmasına olumlu katkılar yapacak bir bütçedir.

5018 sayılı Kanun’un çerçevesini çizdiği geçici bütçe kanunlarında, gelir tahminleri ve borçlanma tavanı limitlerinin yer alacağına ilişkin açık bir hüküm olmadığı, zaten adından da anlaşılacağı üzere bunun geçici, zorunlu ve istisnai bir uygulama olduğu, hâlihazırda yürürlükte bulunan 6583 sayılı Kanun’un bazı hükümlerinin değiştirilerek uygulanmasına yönelik bir geçici bütçe kanunu olduğu, bu kapsamda herhangi bir değişiklik olmayacağı varsayımıyla, üç aylık gelir tahminleri ve borçlanma tavanlarının aynen devam edeceği bir bütçe hazırlanmıştır.

Bütçe kanunları ile diğer politika belgelerinin piyasalar açısından önemli bir rehber olduğu çok iyi bilinmektedir. Bu nedenle, Hükûmetimizce 2016 yılına ilişkin gerek orta vadeli program gerekse orta vadeli mali plan hazırlığının yapıldığı ve bunların aralık ayı sonuna kadar kamuoyunun bilgisine ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulacağını haber almış bulunuyoruz. Böylece, 2015 yılında siyasi belirsizlik nedeniyle oluşan ekonomik dalgalanmaların sonlandırılarak 2016 yılında sağlam ve istikrarlı bir ekonomik programın hayata geçirileceğine dair piyasalara güven verilmesi amaçlanmıştır.

Geçici bütçenin ödenek tavanları hazırlanırken 5018 sayılı Kanun’un 19’uncu maddesinde yer alan bir önceki yıl bütçe başlangıç ödeneklerinin belirli bir oranının esas alınmasına yönelik hükmü dikkate alınmış, görüşülen tasarı da bu hüküm kapsamında hazırlanmıştır. Diğer yandan, tasarı bir geçici bütçe olması hasebiyle talep edilen ödeneklerin tamamının harcanması gibi bir durum da söz konusu değildir. Kaldı ki önümüzdeki günlerde Meclisimize sunulacak olan 2016 yılı esas bütçesi hazırlanırken geçici bütçe gerçekleşmeleri de dikkate alınacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maddenin (1)’inci fıkrasında, kamu kurumlarınca taahhüde bağlanmış iş ve hizmetlere ait ödemelere kanunda belirlenen ödenek sınırları çerçevesinde devam edilmesine imkân tanınmaktadır. Ayrıca kamu hizmetlerinin aksatılmadan yürütülebilmesi için kanunda belirtilen ödenek sınırları çerçevesinde kalınmak kaydıyla, mali yıl dikkate alınarak veya daha uzun süreli olarak kamu idarelerinin yüklenmeye girişebilmesini sağlamak amacıyla 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nda öngörülen ödeneklerin esas alınacağı düzenlenmektedir.

(2)’nci fıkrada, 2015 Yılı Yatırım Programı ek cetvellerinde yer alan projelerin herhangi bir aksaklığa yol açılmadan 2016 yılında da uygulanmasına devam edilmesi için projelere yönelik olarak 1’inci maddedeki limitler çerçevesinde ödeme yapılabilmesi amacıyla düzenlemeler yapılmaktadır. Buna göre, 2015 yılında yatırım programlarındaki kapsama ve karakteristiği itibarıyla tamamlanmış projeler için harcama yapılmasının önüne geçilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 64’üncü Hükûmetimizin de diğer AK PARTİ hükûmetleri gibi bir reform hükûmeti olacağına inanıyoruz. 2016 yılı için geçtiğimiz hafta kamuoyuyla paylaşılan üç, altı ve on iki aylık dönemlere ilişkin kapsamlı eylem planının gerçekleşeceğine de inanıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) – Yeni dönemde Hükûmetimizden bilhassa Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarının birleştirilerek yepyeni bir gelir vergisi kanunu çıkarılmasını da bekliyoruz.

Sözlerime son verirken 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı’nın ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Şahsı adına ikinci söz hakkı Ordu Milletvekili Sayın Seyit Torun’a aittir.

Buyurun Sayın Torun. (CHP sıralarından alkışlar)

SEYİT TORUN (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 2’nci maddesiyle ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, size de tekrar hayırlı uğurlu olsun diyorum.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; konuşmama başlarken önce bu yüce Mecliste görev yapan siz değerli milletvekillerinin bildiği gerçekleri hatırlatmakla başlamak istiyorum. Haziran 2015 seçimlerinden sonra halkın hür iradesinin sonuçları AKP iktidarının ve Sayın Cumhurbaşkanının hoşuna gitmemiştir. AKP Hükûmeti ve Sayın Cumhurbaşkanı iktidarı kaybetmiş olmanın kâbusuyla ekonomik koşulların tüm yetersizliğine rağmen ülkeyi yeni bir seçime sürüklemiştir. Hazirandan bugüne kadar yaşanılan bu süreç sonucunda Türkiye bir geçici bütçe yapmak zorunda kalmıştır. İşte, bu bütçenin görüşmelerini gerçekleştiriyoruz şu anda.

Değerli milletvekilleri, bütçe yapılmasının amacı, eğer ülkenin kaynaklarının ve gelirinin hakkaniyetli dağıtımıysa, bu bütçenin herhangi bir denetleme mekanizması işletilmeden yapılmasını yüce Meclisin takdirine bırakıyorum.

Sayın Bakan Komisyonda sunuş konuşmasını yaparken Türkiye ekonomisini değerlendirmiş, kişi başına millî geliri 3 kata yakın artırdıklarını, ülkemizin refah düzeyini yükselttiklerini, gelir dağılımını iyileştirdiklerini, yoksulluğu azalttıklarını söylemişlerdir. Sanıyorum Sayın Bakan başka bir Türkiye’de yaşamaktadır ya da içinde bulunduğumuz gerçekleri değil, olmasını istediklerini anlatmıştır. On üç yılda Türkiye'nin ekonomide, demokraside, insan haklarında, eğitimde geldiği durum ve gerçekler bambaşkadır.

Resmî işsizlik oranı yüzde 10,3’tür, işsiz sayısıysa 3 milyon 103 bindir; gerçek rakamlar bunlardır. Umutsuzluktan iş aramaktan vazgeçenlerle birlikte işsizlik oranı yüzde 18,4’tür. İşsiz sayısı 5 milyon 779 bine çıkmıştır; her 3 gençten 1’i işsizdir.

Yoksul sayısı 20 milyonu aşmıştır. Yardımlarla yaşamaya muhtaç milyonlarca aile yaratılmıştır.

Büyüme hızı da 2,9’a düşmüştür.

Tarım ihracatçısı Türkiye, AKP iktidarıyla tarım ithalatçısı hâline gelmiştir. Dünya gıda fiyatları düşmüştür, Türkiye’de artmıştır. On iki yıllık ihmal ve yanlış politikalar hem üreticiyi hem tüketiciyi perişan etmiştir.

Hayvancılık can çekişmektedir. Son göstergelere göre kişi başına düşen millî gelir de 9 bin doların altına düşmüştür.

Kısacası, Sayın Bakanın söylediği iyi bir ekonomiden bahsetmek mümkün değildir. Türkiye ekonomisi bir enkaza doğru sürüklenmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben asıl olarak konuşmamda günlük hayatımızda karşılaştığımız çoğu sorunun çözüm merkezi ve halkımızın hizmetle buluştuğu ilk kapılardan biri olan yerel yönetimler üzerinde durmak istiyorum.

Sağlığımızdan yaşadığımız çevrenin gelişmesine, içtiğimiz sudan ödediğimiz vergilere kadar birinci derecede muhatap belediyelerdir. Yerel bazda karşılaştığımız tüm sorunların çözüm yeri de belediyelerdir. Halka hizmet götürme noktasında yapılacak yatırımların uygulayıcısı konumundaki yerel yönetimler bu nedenle büyük bir önem arz etmektedir.

AKP hükûmetleri yerel yönetim kanunlarında önemli değişiklikler yapmıştır. Anayasa’ya aykırı olan bu değişikliklere biraz değinmek istiyorum.

İl özel idareleri, köyler ve belde belediyeleri anayasal temeli düşünülmeden kapatılmış ve kaldırılmıştır. İlçe belediyeleri, büyükşehir ilçe belediyesi hâline dönüştürülmüştür. Oysa Anayasa özel yönetim biçimlerinin kurulmasına büyük iller için değil, ancak büyük yerleşim merkezleri için izin vermiştir. Birbirinden 80-90 kilometre uzakta olan yerleşim yerlerinin yerleşim merkezi oldukları söylenemez. Kaldı ki nüfusu 100 bini bile aşmayan il merkezlerinin birer büyük yerleşim merkezi oldukları da iddia edilemez.

5393 sayılı Kanun’un uygulanabilirliği sağlanmamışken yeni bir modelle iller büyükşehir yapılmıştır. Bildiğiniz gibi, iki başlı bir yönetim söz konusudur belediyelerde ve bu da halkımızın hizmet alması noktasında maalesef hizmetten uzakta kalması ve hizmete ulaşamaması gibi sorunları doğurmaktadır.

Dünyadaki belediye sayısı her bir ülkede 5 binin, 10 binin üzerindeyken maalesef ülkemizdeki 3.300 belediye 1.397’ye düşmüştür. Vatandaş hangi belediyeden hizmet alacağı konusunda kararsız kalmıştır. Ayrıca, vergi toplamada ve topladığı vergiyi vatandaşımıza hizmet olarak sunma noktasında da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SEYİT TORUN (Devamla) – …ilçe ve il belediyeleri arasında, büyükşehir belediyeleri arasında büyük bir karmaşıklık söz konusudur.

Aslında, büyükşehir konusunda konuşulacak çok şey var ama süremiz yeterli değil ama şunu söylemek istiyorum: Bugün yerel yönetimler iki başlı yönetilmektedir ve vatandaşlarımız hizmet almakta ciddi sorun yaşamaktadır. Birbirine sınır 2 ilde farklı uygulamalar yapılmaktadır.

Hepinize çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Torun.

Şimdi madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağım.

Sayın milletvekilleri, dünkü birleşimde, 2’nci madde görüşmeleri sırasında soru-cevap için sisteme girenler vardı. Şimdi bu sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum, sisteme girmeleri hâlinde öncelikle kendilerine söz vereceğim: Sayın Tümer, Sayın Parsak, Sayın Aksu, Sayın Öz, Sayın Topal, Sayın Usta, Sayın Arslan, Sayın Haberal, Sayın Yedekci, Sayın Tarhan, Sayın Erdoğan, Sayın Yıldız, Sayın Tor; devam ediyor.

Şimdi, bu sırayla okumaya başlıyorum.

Sayın Tümer…

ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Her ne kadar Maliye Bakanımız burada olmasa da Hükûmeti temsilen Sayın Bakanımız burada, ona iletmek istiyorum.

Sayın Bakan, Rusya’yla yaşanan kriz nedeniyle gümrüklerden dönen sebze, meyvenin yanı sıra Rusya tarafından ambargo kararı alınmayan birçok ürünün fiyatlarında da psikolojik nedenlerle düşüşler yaşanmaktadır. Yaş sebze, meyve üreticisi ve özelikle Türkiye’nin 10 milyon tonluk narenciye üretiminin 1 milyon tonunun karşılandığı Çukurova bölgesinde narenciye üreticisi borç yükü altında ezilmektedir. İhracatçıların, Rusya ve yeni pazar belirsizliği nedeniyle üreticiden ürün almakta imtina etmesi sonucu ürünler dalında hasat edilmeyi beklemektedir. Sayın Başbakanın Rusya’yla yaşanan krizden dolayı oluşan zararların karşılanacağı yönündeki beyanını da hatırlatarak bu kapsamda iç piyasanın canlanması adına ürünlerin olabildiğince geniş kesimlere ulaşabilmesi için Hal Yasası’nda yeni bir düzenleme yapılması ve geçici bütçede…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) – …çiftçilerin Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifleri…

BAŞKAN – Sayın Parsak…

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bugün 17 Aralık olması münasebetiyle bütçe ve cari açık ilişkisi bakımından bir kısa konuşma dinletip onun üzerine sorumu sormak istiyorum.

(Hatip, elektronik cihazla bir ses kaydı dinletti)

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Bu yeni bütçe tasarısında cari açığın yüzde kaçı kimin tarafından kapatılacaktır? Bununla ilgili bir çalışma var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Aksu…

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, Emekli Sandığı Kanunu kapsamında görev yapanların emekli ikramiyesi ödemelerinde otuz hizmet yılı sınırlaması getiren düzenleme Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş ve karar yürürlüğe girmiştir. Ancak karar tarihinden önce emekli olanların otuz yılı aşan hizmet süreleri için ikramiye farkı almaları mümkün olmamıştır. Emeklilerimizin bu mağduriyetini gidermeyi düşünüyor musunuz, bu yönde bir hazırlığınız, yasa çalışmanız var mıdır?

BAŞKAN - Sayın Öz…

BÜLENT ÖZ (Çanakkale) – Sayın Bakan, Çanakkale’de projeleri devam eden Çan Altıkulaç, Karlı köy; Bayramiç Yassıbağ, Zeytinli; Biga Gürgendere; Lâpseki Balcılar göletleri ve sulama projeleri hangi takvim yılı içerisinde tamamlanacaktır? 2016 yılında Çanakkale’deki gölet ve sulama projelerine ne kadar kaynak ayırmayı planlıyorsunuz?

Ayrıca, Çanakkale ilini çevreleyen yolların duble yol projeleri tamamlanmak üzere olsa da ilçeler arası bağlantı yollarından Bayramiç-Ezine, Çan-Bayramiç, Çanakkale-Çan-Yenice üzeri Balıkesir’e bağlanan iç hat yollarında proje dahi başlamamıştır. Bahsini ettiğim güzergâhın duble yola çevrilmesi için Hükûmetiniz 2016 bütçesinde bir ödenek tahsis etmiş midir? Çanakkale’nin bu ihmal edilmiş ilçelerine buradan yolların yapılacağı müjdesini verecek misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Topal…

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 2015 yılı içerisinde Hatay’da Suriye kökenli sığınmacıların açtığı iş yerlerinin sayısı nedir? Aynı yıl içerisinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımızın iş yerlerinden kaç tanesi kapanmıştır?

İkinci soru: Hatay ilimizin, Suriyelilerin kontrolsüz bir şekilde giriş yapması, sınır güvenliğinin sağlanamaması nedeniyle ekonomisi sarsılmış olup bu hususun düzeltilmesi için Hükûmetin bu konuda Hatay’a ayırdığı özel bir bütçe var mıdır, eğer ayrıldıysa bu bütçe ne kadardır?

Üçüncü sorum: Sürekli vaatlerle oyaladığınız, bir türlü hayata geçmeyen, yıllardır ağızlara dolanıp seçim malzemesi yaptığınız bu Hassa Tüneli ne durumdadır? Hatay için hayati öneme sahip olan, ekonomisini, turizmini öldürdüğünüz Hatay için bir miktar da olsa can sağlayacak olan Hassa Tüneli için bir bütçe ayırdınız mı? Ne zamana kadar bu işi vaatlerle götürmeyi düşünüyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Usta...

ERHAN USTA (Samsun) – Efendim, teşekkür ederim.

Ben Sayın Bakana şunu sormak istiyorum: Şu anda bir geçici bütçe tasarısı görüşüyoruz. Bunun oturduğu makroekonomik çerçeve nedir? İlk çeyrek için büyüme tahmininiz nedir? İhracat ithalat tahmininiz nedir? Nasıl bir dış konjonktür öngörüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Usta.

Sistemde yaşanan problem nedeniyle bir soru daha alacağım, sonra Hükûmete söz vereceğim.

ERKAN HABERAL (Ankara) – 2 soru daha Başkan.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Bir buçuk dakika vardı Sayın Başkan.

BAŞKAN – Beş dakikadır.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Ama bir buçuk dakika vardı Sayın Başkan orada.

BAŞKAN - Sayın Arslan...

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkanım, Sayın Bakandan Cumhurbaşkanınca harcanan örtülü ödenek miktarının şimdiye kadar ne kadar olduğunun açıklanmasını... Geçici bütçede Cumhurbaşkanına ayrılan örtülü ödenek miktarı var mıdır, ne kadardır? Ayrıca, sarayın aylık masraflarına ilişkin değişik rakamlar söyleniyor. Sarayda aylık ne kadar harcama yapılmaktadır? Geçici bütçede ne kadar harcama ayrılmıştır?

Ayrıca, tıkanan bir piyasa vardır, bunu işletmek için geçici bütçeden herhangi bir ödenek ayrılmış mıdır? Bunları sormak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arslan.

Şimdi, Hükûmete cevap için süre veriyorum.

Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, önce usul hakkında bir şey söylemek istiyorum. Yine böyle bir nöbetçi bakanlığım sırasında elektrikler kesilmişti, Enerji Bakanı yurt dışındaydı, siz de bana elektriklerin ne zaman geleceğini sormuştunuz. Ben de o zaman bürokrat arkadaşların verdiği saate ihtiyaten bir saat daha ilave ederek bir açıklama yapmıştım. Ertesi gün pek çok yayın organında “Millî Eğitim Bakanı bu işlere ne karışıyor? Elektriğe de mi o karışıyor?” türünden eleştiriler okuduk. Şimdi yapacağım açıklamaları bu parantez içerisinde, bu mülahazanın ışığında değerlendirmenizi istirham ediyorum. Sorulan soruların pek çoğu ilgili bakan arkadaşlarımızın, Maliye Bakanımızın, Orman ve Su İşleri Bakanımızın, Karayollarından sorumlu Ulaştırma, Denizcilik ve Habercilik Bakanımızın ihtisas sahasına giren sorular olduğu için onları kendileri zaten cevaplandıracaktır. Usul olarak da zaten benim “Bu soruları yazılı olarak cevaplandıracağım.” deme hakkım var biliyorsunuz. Dolayısıyla, onların da cevabını ilgili bakan arkadaşlar verecek. Ben genel olarak soruların içinden haddimi aşmadan cevap verebileceklerime kısaca cevap vermeye çalışayım.

Birincisi, “Bu geçici bütçede makroekonomik çerçeve ne olacak?” sorusunun cevabı: Mevcut makroekonomik çerçeve 0158 geçici bütçe olduğu için kalıcı bütçede bunlar yeniden belirlenecek inşallah.

Bu bütçenin en önemli özelliği -arkadaşlarımızın sorularından da anlaşıldığı gibi- yatırımların akıbetiyle ilgili sorular yoğunlukta. Bütçeyi, kamu yatırımlarını, büyümeyi artırma, özel kesim yatırımlarını destekleme, istihdamı ve ülke refahını artırma amacıyla etkili bir araç olarak kullanmaya devam edeceğiz. 2016 yılında yatırım ödeneklerini bir önceki yılın başlangıç ödeneğine göre yüzde 7,6 oranında artırarak 52,1 milyar Türk lirasına çıkarmayı planlıyoruz. 2002 yılında yüzde 6,6 olan yatırım harcamalarının bütçe içindeki payını 2016 yılında yüzde 9,6’ya çıkarmış olacağız.

Kamu yatırımlarının ortalama tamamlanma süresi: Genel olarak tamamlanmayla ilgili sorular geldiği için bunu söylememde yarar var, 2002 yılında sekiz buçuk yılda tamamlanan kamu yatırımlarını, bu süreyi yüzde 56 azaltarak 2014 yılı itibarıyla 3,6 yıla -ortalama olarak söylüyorum- indirdik.

Sorularda ağırlık teşkil eden ulaştırma yatırımları: Özellikle on iki yıl önce toplam 6.101 kilometre bölünmüş yolumuz vardı biliyorsunuz, bu yol ağına 18.162 kilometre ilave ederek toplam 24.263 kilometreye çıkardık. On üç yıl önce sadece 6 ilimiz bölünmüş yollarla birbirine bağlıyken bugün 75 ilimiz birbirine bölünmüş yollarla bağlandı. Çanakkale yolları da bu çerçevede önümüzdeki dönemde planlanandan çok daha önce bitirilmiş olacak inşallah.

Tünel, köprü ve viyadükler: Hassa Tüneli’yle bağlantılı olarak söylüyorum, evet, burada toplam uzunluğu 50 kilometre olan 83 tünelimiz vardı, 2014 yılı sonu itibarıyla toplam uzunlukları 207 kilometre olan 227 tünele ulaştık. Hassa da dâhil olmak üzere, 2015 yılında 284 kilometre uzunluğunda 114 tünelde çalışma yapıyoruz. 2003’te 5.967 adet köprü ve viyadüğümüz vardı, bunların uzunluklarının toplamı da 311 kilometreydi, biz bu sayıyı 7.723’e çıkardık ve toplam uzunluklarını da 440 kilometreye ulaştırdık.

Göletlerle ilgili kısım: “Bin Günde Bin Gölet Projesi” var biliyorsunuz. Elli dokuz yılda tamamlanan göletlerin 2 katından fazlası, bunu bir kere daha tekrar etmek istiyorum…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Yahu, Sayın Bakan, rica ederim, böyle cevap mı olur, rica ediyorum ya!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Böyle soruya böyle cevap. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Olur mu, ne demek “Böyle soruya…” Rica ediyorum ya, bu seviyesizliğin anlamı var mı ya!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Elli dokuz yılda tamamlanan göletlerin 2 katından fazlası bin günde tamamlanmıştır.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Rica ediyorum ya! Bu Parlamentonun bir saygınlığı var ya!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Sorularınıza göre cevap veriyorum.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Beyefendi size “Ne zaman tünel açılacak?” diyor, çok makul bir soru, “Elli dokuz yılda bu kadar tünel…” Rica ediyorum ya!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Evet, ben de zaten konuşmamın başında ayrıca cevaplandırılacak kısmını zaten izah ettim.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – “Böyle soruya böyle cevap…” Rica ederim…

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Evet, soruya göre cevap. Bizim görevimiz sorulara cevap vermek.

Büyük sulama projeleri dışında kalan arazilerin sulanması maksadıyla 2012 yılında “Bin Günde Bin Gölet Projesi”ni uygulamaya koyduk. Projeyle 611 milyon metreküp depolama sağlanacak, 1 milyon 700 bin dekar alanda sulama yapılacak, 450 bin kişiye istihdam imkânı sağlanacak, 3,3 milyar Türk lirasına mal edilecek bütün göletler tamamlandığında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan, devam edin efendim.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cari açığın nasıl finanse edileceğine dair… Cari açık artık uzun vadeli kaynaklarla finanse ediliyor. Doğrudan yatırım girişi ve uzun vadeli sermaye girişi yüzde 52,9.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Eksik bilgi veriyorlar Sayın Bakan, orası doğru değil, orayı okumayın siz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Bana verilen bilgiyi ben size aktarıyorum, ilgili arkadaşlarımızın verdiği bilgileri aktarıyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen toparlayalım efendim.

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Bakan, böyle bir cevap olmaz. O zaman bürokratlar okusun.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Bilgiyi ben kendim icat edemem, tabii ki bürokrat arkadaşların desteğiyle bilgiler vereceğiz.

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen toparlayın.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Diğer kalanları da, özel olarak cevaplandıramadığım konuların cevaplarını da yazılı olarak takdim edeceğiz.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok özür dilerim.

Bildiğiniz üzere bütçe parlamentonun en önemli hakkıdır. Normalde burada Maliye Bakanının usulen olması gerekir. Elbette ki bakanlar birbirine vekâlet edebilir ama bu kadar önemli bir konuda eğer Maliye Bakanı yoksa çok önemli bir dert vardır, umarım ki yaşamsal bir şey yoktur.

Sayın Millî Eğitim Bakanı “Evet, ben Millî Eğitim Bakanıyım ama…” dedi. Burada sayın milletvekilleri mesela bir tünelin ne zaman bitirileceği, bir barajın ne zaman açılacağı gibi seçim bölgelerini yakından ilgilendiren sorular sorarken “Bunlar cumhuriyet tarihinde yapılmadı…” Rica ediyorum, bu bir üslup değil.

Ayrıca, bence bizim muhatabımız Hükûmettir ama Hükûmet bürokratların yazısını okuyorsa o yazıyı eline tutuşturan bürokratlara dönüp bir kere bakmalarında fayda var.

Saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdoğdu.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Müsaade ederseniz cevap vermek istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay, bakın, soru-cevap işlemini gerçekleştirdik, bitti yani…

ERKAN HABERAL (Ankara) – Grup başkan vekili olduğu için cevap vermeniz gerekmiyor mu?

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, bakın, grup başkan vekili arkadaşlarımın söz haklarına saygılıyım ama soru-cevap işlemini gerçekleştirirken bu bittikten sonra tekrar grup başkan vekillerine söz verme uygulaması yok.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bitmemişti Başkanım, Sayın Bakan yarım bıraktı, süre çalışıyordu.

BAŞKAN – Hayır, bu usulümüzde yok, teamülde yok.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Tekrar sorabiliriz bitmemişse eğer.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – İki dakika on yedi saniye geçti süre.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Süre vardı Sayın Başkan da o yüzden yani göstergede sanki süre devam ediyor gibi gördük biz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Yani tamamını kullanmadığı zaman biz kullanabiliyoruz, tekrar soru sorabiliyoruz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Eğer zaman kaldıysa…

BAŞKAN – Hayır, süre bitti arkadaşlar, şöyle ifade edeyim. Soru-cevap süresi on dakikadır, sorulara beş dakikalık bir süre ayırdık ama teknik arıza nedeniyle sorulara yaklaşık iki dakika ilave etmek zorunda kaldım, iki dakika süre ilave ettiğim için soruya Sayın Bakandan, Hükûmetten düşen o süreyi kendisine ilave ettim. Yani Sayın Bakanın cevap süresinde eksik kalan bir bölüm olmadı, olsaydı tabii ki milletvekilleri bunu kullanabilirdi.

Teşekkür ediyorum.

Evet, “Madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum” demiştim, önergeler okunuyor şimdi efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 2’nci maddesinin (2)’nci fıkrasında geçen “2016 yılı ve sonraki yıllarda” ibaresinin “2016 yılı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Mehmet Günal                                    Erhan Usta                                   Mustafa Kalaycı

        Antalya                                            Samsun                                              Konya

    Erkan Akçay                                      Ümit Özdağ                                    Erkan Haberal

        Manisa                                           Gaziantep                                           Ankara

             

İsmail Faruk Aksu                            Fahrettin Oğuz Tor

        İstanbul                                     Kahramanmaraş

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinin (1)’inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Zekeriya Temizel                                Aykut Erdoğdu                                     Musa Çam

          İzmir                                               İstanbul                                               İzmir

  Bülent Kuşoğlu                                 Lale Karabıyık                                Bihlun Tamaylıgil

         Ankara                                               Bursa                                              İstanbul

    Özcan Purçu

          İzmir

“(1) 2015 ve daha önceki yıllarda taahhüde bağlanmış iş ve hizmetlere ait ödemelere 1’inci maddede belirlenen ödenek sınırları çerçevesinde devam olunur. Kamu idareleri, 1/1/2016 tarihinden 31/3/2016 tarihine kadar geçecek üç aylık dönemde yeni yüklenimlere girişemez.”

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1 sıra sayılı 2016 yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 2’nci maddesinin (1)’inci fıkrasında yer alan “Kamu idareleri, ödemelerini 1 inci maddede öngörülen ödenekler çerçevesinde gerçekleştirmek kaydıyla, 6583 sayılı kanunda söz konusu iş ve hizmetler için öngörülen ödenekleri esas alarak yüklenmeye girişebilir” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    İdris Baluken                                   Ahmet Yıldırım                                 Nursel Aydoğan

      Diyarbakır                                             Muş                                              Diyarbakır

    Garo Paylan                              Nimetullah Erdoğmuş                             Hişyar Özsoy

        İstanbul                                          Diyarbakır                                            Bingöl

Tuğba Hezer Öztürk

           Van

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında Van Milletvekili Tuğba Hazel Öztürk konuşacaktır.

Buyurun Sayın Öztürk. (HDP sıralarından alkışlar)

TUĞBA HAZEL ÖZTÜRK (Van) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dünkü birleşimden beri sayın bakan ve AKP milletvekilleri AKP iktidarı boyunca yaptıklarından ve yapacaklarından uzun uzadıya bahsettiler. Ben, aslında onun hayattaki karşılığını bir işçinin gazeteye verdiği röportajındaki şu sözüyle ifade etmek istiyorum: “Altı ay boyunca çalışırsam 6 tane saray bardağı satın alabiliyorum.”

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Saraya gidip gördün mü bardağı?

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) - Parantezle açayım, bu işçi altı ay boyunca hiçbir harcama yapmayacak, tek bir kuruş bile ödemeyecek demektir bu.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Kandil işçisidir o, Kandil.

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) - Neyse ki bu “bütçe” dediğimiz şeyle ilgili soracağımız başka sorular da var. Sanırım, sizin bu “bütçe” dediğiniz ve aynı zamanda istikrarla bağlantıladığınız, doksan yıllık Kürt sorununu imha, inkâr ve katliamlarla derinleştirip bunun için de itinalı bir bütçe hazırlayıp bu istikrarı sağlama düşüncesidir.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Devlet katliam yapmaz.

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) - Ve yine sizin bu “bütçe” dediğiniz, sizin yaptığınız hukuksuzluklara karşı sesini yükseltenlere seslerini kısmak adına sayıca arttırdığınız cezaevleri oluyor sanırım. Ve yine sizin bu “bütçe” dediğiniz kürdistanda halkı daha seri katledebilmek adına…

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Türkiye Cumhuriyeti toprakları kürdistan değil.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Ne kürdistanı, doğru konuş!

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) - …piyasaya sürdüğünüz Ranger’lar adına bir bütçe düzenlemesidir. Ve bu arada “Ranger” demişken şunu size göstermek isterim, bunu bizzat ben çektim.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Senin ne işin var orada?

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) - Bunun açıklamasını yapamazsınız, o yüzden o seslerin… Bence bir an susup buraya bakmanız gerekmektedir. (AK PARTİ sıralarından “Allah Allah” sesleri)

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Yaslandığın yere söyle, yaslandığın.

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) - Ve 1990’lar konusunda… Sesinizi yükseltiyorsunuz, evet, kendinize haksızlık etmeyin, siz 1990’ları 1-0 geçtiniz. Ve 1990’ların Torosları şu anın Ranger’ları. Bu Ranger kaç Toros gücünde sizler çok iyi biliyorsunuz.

Değerli milletvekilleri ve size bu fotoğrafın nerede çekildiğini de söyleyeyim. Sizin “hendek” diye vurguladığınız, bölgede yaşanan katliamı hendeğe sığdırdığınız kürdistan coğrafyasında, bu araç -tırnak içinde söylüyorum- hendeğin olmadığı Van’da 13-14 yaşında engelli, zihinsel engelli bir çocuğun gözaltına alındığı bir yerde. Burada açıklamanız yoktur. “Allah Allah” diyenler gidip sorup soruşturabilirler. Ve şunu merak ediyoruz: Bakın dikkat ettiyseniz bu plakasız bir Ranger, plakasız bir araç. O zaman şunu düşünmeye başlıyoruz: Bunun plakasız olmasının iki nedeni vardır; ya sizler Torosların sayısına yetişmek için seri üretime geçip plaka takmayı unuttunuz ya da faili meçhulleri artırmak adına plakasız bıraktınız bu araçları.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Ya da siz silah kaçırıyorsunuz bagajda, olamaz mı acaba? Bomba taşıyorsunuz, patlayıcı taşıyorsunuz, yakalanmayalım diye…

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) – Bunların hepsi cevap bekliyor. Ve bütçe demişken, sanırım sizin bütçe dediniz bu toplumun işçi ve emekçisinin alın teriyle aldığını ve tırlar dolusu silahlar, bunu Suriye’de Rojava’da müttefikiniz IŞİD’e vermek üzere, oradaki insanların katledilmesi üzerine oldu. Dahası o silahlar geri döndü, burada Amed’de, Suruç’ta, Ankara’da bizim canlarımızı katletti. Yine, bu halkın alın teriyle alınan silahlar bu halkın kendisini vurmuş oldu.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – “Bizim” derken, “bizim” derken, kim bizim? Bizim kim? Teröristleri mi kastediyorsun “bizim” derken?

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) – Devam ediyorum: Sizin bütçe dediğiniz… Bu toplumda yaptığınız bütün hukuksuzluklara karşı, insan hakları ihlallerine karşı sesini yükseltenlere ayırdığınız iki yol vardır: Ya ölüm ya cezaevi ve sanırım bütün bütçeyi sizler bunun üzerine yoğunlaştırdınız. Ve şunu merak ediyorum ben: Cizre’de 10 yaşındaki Cemile -biliyorsunuz- buzdolabında günlerce bekletilen Cemile…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Hangi maddeyi konuşuyorsunuz?

TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) – …katledilirken, onu katleden merminin bütçedeki yeri nedir bunun cevabını verin siz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Demagoji yapmayı iyi öğrenmişsiniz ama Türkiye partisi olmayı öğrenemediniz ne yazık ki. Türkiye partisi olun, Türkiye! Demagojiyle olmuyor bu işler, demagojiyle olmuyor!

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Katillerin kimler olduğunu bu memleketin evlatları çok iyi biliyor, katillerin kimler olduğunu.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Nasıl oluyor, katliamla mı oluyor, IŞİD’e destekle mi oluyor, savaşla mı oluyor?

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Katliamı siz yapıyorsunuz orada, siz yapıyorsunuz, bunu siz yapıyorsunuz.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Katillerin kimler olduğunu bu memleket çok iyi biliyor, çok.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Saygılı olun, saygılı olun! Varsa bir şeyiniz gider orada konuşursunuz, ayıp ya!

BAŞKAN – İkinci önergeyi okutuyorum:

“Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (1) nci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Özcan Purçu (İzmir) ve arkadaşları”

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Seni önden alalım terörle mücadeleye! Sen git, sen ölmezsin, Anadolu çocuklarını ölüme gönderiyorsun, sen git bakayım, hendekte savaşa git bakayım. Burada ucuz kahramanlık yapmak kolay! Hadi cepheye gidin bakayım, hanginiz savunuyorsanız gidin!

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Bir defa da Trabzon’un sorunlarını dile getir, İstanbul’un sorunlarını dile getir! Türkiye Partisi olun önce, Türkiye partisi!

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Biz Türkiye partisiyiz, Türkiye partisiyiz! Siz gidebilir misiniz? Hadi beraber gidelim!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, rica ediyorum, lütfen…

Kâtip üyeyi dinleyelim arkadaşlar.

(Kâtip Üye Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu tarafından önergenin okunmasına devam edildi)

 “(1) 2015 ve daha önceki yıllarda taahhüde bağlanmış iş ve hizmetlere ait ödemelere 1’inci maddede belirlenen ödenek sınırları çerçevesinde devam olunur. Kamu idareleri, 1/1/2016 tarihinden 31/3/2016 tarihine kadar geçecek üç aylık dönemde yeni yüklenimlere girişemez.”

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayısal çoğunluğa güvenerek durmadan kürsüden konuşan hatibe sataşan bir grup var. Bunların uyarılması lazım.

BAŞKAN – Sayın Baluken, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu, bütçe görüşmelerini gerçekleştiriyoruz. Görüşmelerin atmosferinde zaman zaman gerilimler, laf atmalar olabilir. Bunlar birbirimizi rencide etmediği sürece doğal karşılanabilir. Kimse sayısal çoğunluğuna güvenerek Genel Kurulda hiçbir şey yapmaz yani böyle bir şey olmaz, ben böyle bir şey olacağına ihtimal vermiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sizin ihtimal verip vermemeniz değil Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet, 2’nci…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sizin ihtimal verip vermemeniz değil, grup olarak bizim oradan sürekli atılan laflardan, sürekli sataşılan sözlerden rencide olup olmamamız önemlidir. Onu da siz sağlamak zorundasınız.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Sürekli yalan, sürekli yalan söylemeyin kardeşim ya!

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Gerçekleri söylemeyince itiraz hakkımız doğar bizim, doğar!

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Birazdan tutanakları isteyip size göstereceğim.

BAŞKAN - Sayın Baluken, eğer sizleri rencide eden 69’uncu madde kapsamına giren bir durum var ise bunu ifade etmek ve söz talep etmek sizin görevinizdir.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Tutanakları isteyelim birazdan.

BAŞKAN – Bunu bana siz hatırlatacaksınız. Ben böyle bir şey duymadım, duymamış da olabilirim, bu Genel Kurul atmosferi içerisinde zaman zaman oluşan bu uğultu nedeniyle duymamış da olabilirim. Tutanaklara bakılır, gereği yapılır.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Peşin hükümle yargı vermeyin Sayın Başkan.

BAŞKAN – Benim görevim, mümkün olduğu kadar sükûnet içerisinde bir görüşmeyi gerçekleştirmek, bütün milletvekili arkadaşlarımıza, Hükûmete, komisyona uygun bir görüşme ortamını, zeminini hazırlamaktır. Ben, bunun gayreti içerisindeyim. Bütün milletvekili arkadaşlarımın, siyasi parti gruplarının ve komisyonun hakkını korumak benim görevimdir. Bunu bugüne kadar yapmaya gayret ettim, eksiğim olabilir ama bunu en iyi şekilde yapmanın gayreti içerisindeyim. Sizlerin takdirine sunuyorum.

İkinci önerge okundu.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında İzmir Milletvekili Sayın Özcan Purçu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Purçu. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZCAN PURÇU (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekili kardeşlerim; hepinize saygılarımı sunuyorum. Öncelikle, bütçeyle ilgili, inşaatlara, yollara değil de halkımıza, insanımıza, fakirimize, garibanımıza, yolda kalmışa biraz daha pay ayrılsın, biraz daha fazla bir şekilde onlara önem verelim, lütfen, ben bunun için bu kürsüye çıktım. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi Roman kardeşlerimden bahsedeceğim sevgili kardeşlerim. Sokağın önünden geçip de arka mahallede yaşayan, çadırda yaşayan, kulübede yaşayan ama göremediğimiz, cumhuriyetten, doksan iki yıldan beri göremediğimiz…

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Biz o mahallelerden yüzde 90 aldık, yüzde 90.

ÖZCAN PURÇU (Devamla) – …ilk defa kürsüye çıkan bir kardeşiniz olarak Roman kardeşlerimin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak daha iyi şartlarda yaşaması için, daha iyi sosyal koşullarda barınma, sağlık, eğitim, efendim, ön yargı, ayrımcılıktan arındırılmış bir şekilde yaşaması için burada konuşma aldım. İnşallah bizim istediklerimiz, dileklerimiz olur.

Ben sizlere bir şey söyleyeyim: Bu ülkede Roman olmak, dünyada Roman olmak hiç kolay değil, inanın. Hayatımız ayrımcılıkla, ön yargıyla yaşamakla, mücadele etmekle başlıyor. Roman olmak, çadırda yaşamak, kulübede yaşamak, bir göz odalı evlerde yaşamak, elektriksiz, susuz yaşamak, bakkaldan 1 TL’lik salça almak, yarım ekmek almak, efendim, eğer parası yoksa komşusunun kapısını çalıp yemek istemek. Roman olmak, aç kalmak, işsiz kalmak, susuz kalmak. Maalesef biz bu şekilde büyüdük.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – İşte “büyüdük” diyorsunuz, o eski Türkiye’deydi.

ÖZCAN PURÇU (Devamla) – Sizden ricam, Roman kardeşlerimizi bundan sonra unutmayalım.

Şurada Allah’ınızın aşkına Romanları sevmeyen var mı? (AK PARTİ sıralarından “Yok.” sesleri) Mertçe parmak kaldırsın. (CHP, AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, seviyor musunuz Romanları, seviyor musunuz? Size soru soruyorum: Romanları seviyor musunuz? Allah’ınızın aşkına?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Seviyoruz tabii.

ÖZCAN PURÇU (Devamla) – Tamam, o zaman bir şey söyleyeceğim: Romanlara 2016 bütçesinden pay ayıracağız. Bu, ülke meselesi arkadaşlar, kusura bakmayın. Ayıracağız; söz mü Bakanım? Sayın Bakanım…

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bütün vatandaşlarımıza…

ÖZCAN PURÇU (Devamla) - Roman vatandaşlarımıza, fakirimize, garibanımıza, herkese; kimseyi ayırmayacağız, herkese pay ayıracağız. Ben onun için… Bakın, bizi tam tanımıyorlar. Kusura bakmayın, bizim resmî dilimiz Türkçe ama ben bir şey… Bizim Romancamız da var. Ben sizleri Romanca, barışçı bir şekilde selamlamak istiyorum, bütün halkımızı selamlamak istiyorum. ”…”(x) (CHP, AK PARTİ, HDP sıralarından alkışlar) Size dedim ki: Sevgili kardeşlerim, Türkiyeli kardeşlerim, bütün kardeşlerim ve Roman kardeşlerim, hepinizi sevgiyle selamlıyorum. Allah yardımcımız olsun.

Yalnız, bakın, Roman açılımı burada arkadaşlar. Bakın, Roman açılımı burada dimdik duruyor. Cumhuriyet Halk Partisi yaptı bunu. (CHP sıralarından alkışlar) Teşekkür ediyorum Cumhuriyet Halk Partisine, Sayın Genel Başkanımıza. Sesimizi çıkardığı için, ilk defa Romanların sesini şu kürsüden dünyaya, Türkiye’ye duyurduğu için.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Özcan, haksızlık yapıyorsun.

ÖZCAN PURÇU (Devamla) – Yalnız Roman açılımı bize büyük bir heyecan verdi.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Özcan, haksızlık yapıyorsun.

ÖZCAN PURÇU (Devamla) – Bir dakika… Bir dakika… Söyleyeceğim ağabey.

Roman açılımı bize büyük bir heyecan verdi (AK PARTİ sıralarından alkışlar) ama verilen sözlerin hiçbiri tutulmadı.

NECİP KALKAN (İzmir) – AK PARTİ’nin sizin için yaptıklarını unutma; onları da söyle!

ÖZCAN PURÇU (Devamla) – Hâlen çadırda yaşıyoruz. Dönemin Başbakanı, şimdiki Sayın Cumhurbaşkanımız dedi ki: “Bir yıl içerisinde, çadırda, barakada kalan bir Roman olmayacak.” Beş yıl geçti arkadaşlar, insaf! Daha strateji belgesi çıkmadı ya! Yapmayın sevgili kardeşlerim. Strateji belgesi çıkmadı daha.

Bakın, Sayın Bakan, lütfen… 2016 bütçesinde yerimiz olsun artık. Biz de insanca yaşamak istiyoruz. Bütün yoksullar, Türkiye’deki bütün fakirler şu bütçeden pay alsın lütfen. Kimseyi ayırt etmeyelim, bu ülke hepimizin, bu devlet hepimizin. (Alkışlar) Biz de bu devletin mensubu gibi hissetmek istiyoruz kendimizi. Hissettik… Türkiye’yi çok seviyoruz, ülkemizi çok seviyoruz ama en fakir biziz, en yoksul biziz. Yapmayın gözünüzü seveyim ya! Yapmayın Allah’ınız aşkına ya! Yapmayın! Romanız; bu ülkenin gülen yüzüyüz, neşesiyiz. Bu ülkenin en kötü şartlarda yaşayan ama en çok gülen insanlarıyız. Bir Roman kadınına sormuşlar, demişler ki: “Çadırda yaşıyorsun, elektriğin yok, suyun yok, paran yok pulun yok. Neden bu kadar güler yüzlüsün? Neden bu kadar neşelisin?” “Vallahi, açlığımızı unutmak için oynuyoruz, yapacak bir şey demiş. (Alkışlar) Yapacak bir şey yok arkadaşlar.

Sayın Bakanım, söz mü; 2016 bütçesinden Romanlara pay ayırıyoruz?

Söz mü? Söz mü? Arkadaşlar, yapmayın gözünüzü seveyim ya. (AK PARTİ sıralarından “Söz!” sesleri, alkışlar)

Sayın Bakanım, lütfen ya. Sayın Bakanım, bakın… Ülkemizin ayıbı bitsin arkadaşlar, yapmayın ya. Yapmayın arkadaşlar, yapmayın. Sevgili arkadaşlar, Romanlar da bu ülkenin vatandaşı. Tamam mı arkadaşlar? Lütfen, lütfen…

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Rahat ol, rahat ol, AK PARTİ zamanı, CHP yok, CHP zamanı değil, AK PARTİ zamanı, hepsi olur.

ÖZCAN PURÇU (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum hepinize, çok sağ olun. (CHP, AK PARTİ ve HDP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZCAN PURÇU (Devamla) – Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum. Bütçeden pay istiyoruz. Sayın Bakan, Romanları unutmayın lütfen. Teşekkür ediyorum, çok sağ olun. (CHP, AK PARTİ ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Purçu, teşekkür ediyorum. Sayın Purçu, Romanları hepimiz seviyoruz.

Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

ÖZCAN PURÇU (İzmir) – Ben bütçeden pay istiyorum arkadaşlar.

BAŞKAN – Sayın Purçu, Maliye bakanları o kadar kolay söz vermezler, unutmayın.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 2’nci maddesinin 2’nci fıkrasında geçen “2016 yılı ve sonraki yıllarda” ibaresinin “2016 yılı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor konuşacak.

Buyurun Sayın Tor. (MHP sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 2’nci maddesiyle ilgili olarak grup önerisi hakkında konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle önceki gün Diyarbakır’da alçakça şehit edilen 3 güvenlik görevlimize Allah’tan rahmet, Musul’da yaralanan askerlerimize de acil şifalar diliyorum.

Kıymetli milletvekilleri, 17-25 Aralık yolsuzluk haftası vesilesiyle yolsuzlukla mücadele eden, cesurca mücadele eden kamu görevlilerine, yiğit kamu görevlilerine, herkese burada şükranlarımı sunuyorum. Ayrıca, terörü besleyenleri, teröre göz yumanları, kul hakkı yiyenleri, yüz binlerce işsizi görmezden gelip hırsızlık, yolsuzluk yapanları, işi ehline vermeyenleri, adaletle hükmetmeyenleri de yüce Mevla’nın kahretmesini niyaz ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kıymetli milletvekilleri, yüce Peygamberimiz “haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” buyuruyor. Makam, mevki, siyasi çıkar saikıyla haksızlığı, hırsızlığı, yolsuzluğu savunabilirsiniz ancak biz gönülden inanıyoruz ki Allah büyüktür. Allah’ın dilsiz şeytanları da kahredeceğinden hiç şüphemiz yoktur.

Kıymetli milletvekilleri, özellikle bu hafta vesilesiyle bir hırsızlık hikâyesi anlatmak istiyorum. Geçmiş zamanda -ben o günlere yetiştim- kefen çok önemliydi. Büyüklerimiz, ninelerimiz özellikle sandıklarına ya altınlarını ya bileziklerini ya da hazırladıkları kefenlerini, sabunlarını, liflerini koyarlardı. Hırsızın birisi vefat edenin kefenini çalarmış, gel zaman, git zaman; hapse gir, hapisten çık… Hâkim bir gün biz de öleceğiz düşüncesiyle çağırmış bunu “Ey hırsız, yarın bir gün biz de öleceğiz, ben de öleceğim. Bedelini söyle, kaç paraysa kefenimin bedelini vereyim, benim kefenimi çalma." demiş. Nitekim, adil olan bu hâkim vefat ediyor ve gömüyorlar. Aynı akşam hırsız bu ya açıyor mezarı, bir de ne görsün, karşılaşmadığı bir durum. Sorgu melekleri cenazenin başında, bir alev kümesi de o ölen hâkimin üzerine gidip gidip geliyor. Sorgu meleklerine soruyor “Ne ola ki?” diye. “Bu hâkim adil bir hâkimdi ama bir duruşmada tanıdığı birine çok söz hakkı verdiği için bu eziyeti çekiyor." diyor. Kıymetli milletvekilleri, Allah’ın adaleti bu kadar sağlamdır.

Şunları söylemek istiyorum ben: Tabii, evet, 2002 yılından 2015 yılına gelinceye kadar trilyonlarca bütçe gelirini kullanan AKP iktidarı işsizlikle mücadelede başarılı olamamıştır, rakamlarını ayrı ayrı verebiliriz. AKP hükûmetlerinin geçen on yıllık süre zarfında gösterdiği performans bize gelecekte de başarılı olamayacağını göstermektedir. Neden başarılı olamayacaktır? Değerli milletvekilleri, büyük insan Abdülkâdir Geylâni Hazretleri -der ki- konuşmaları Müslümanca, yaptıkları Müslümanca olmayanlardan bahseder. Siz haklarında çok ciddi yolsuzluk iddiaları bulunanları iktidarın gücüyle soruşturulmasını engellerseniz insanların çalışma şevkini kırarsınız, ülkeye yazık edersiniz.

Bakınız, “Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır.” diyor. Sadece susmadan bahsediyor; örtmeden, aklamadan, delil karartmadan bahsetmiyor. Susan, dilsiz şeytan olursa; aklayanlar, örtenler, soruşturulmasını engelleyenlerin hâlini varın siz düşünün.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Devamla) - Kıymetli milletvekilleri, maalesef, yaptığınız konuştuğunuz gibi olmamıştır. Yüce Mevla adaletle hükmetmeyi, işi ehline vermeyi emretmektedir. Maalesef gördük ki biz adaletle hükmedilmemiştir bir çok yerde, iş ehline verilmemiştir. Son sözlerim bunlardır. Allah adaletle hükmetmeyi, işi ehline vermeyi nasip etsin diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tor.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime saat 21.10’a kadar ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.24

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 21.14

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER : Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

------0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

1 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi 3’üncü maddeye ilişkin görüşmelere başlıyoruz.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) 6583 sayılı Kanunun hükümleri, 1 inci ve 2 nci maddeler ile bu maddenin ikinci ve üçüncü fıkraları saklı kalmak kaydıyla ve içeriklerine göre tarihler güncelleştirilmek suretiyle uygulanmaya devam olunur.

(2) 6583 sayılı Kanunun;

a) 13 üncü maddesinin beşinci fıkrası ve bağlı (E) işaretli cetvelinin (9), (23), (25), (30) ve (73) sıra numaralı hükümleri ile (İ) işaretli cetvelinin “II-Kamu Görevlilerine İlişkin Toplam Atama Sayısı Sınırları” bölümünün “Kamu Görevlilerine İlişkin Atama Sayısı Sınırı” sütununda yer alan son iki cümlesi, (K) işaretli cetvelinin “III. Fazla Çalışma Ücreti” bölümünün “(A) Saat Başı Fazla Çalışma Ücreti” kısmının ikinci fıkrasının (ğ) bendi ve (T) işaretli cetvelinin “5018 Sayılı Kanuna Ekli (I), (II) ve (III) Sayılı Cetvellerde Yer Alan Kamu İdarelerinin Yıl İçinde Edinebilecekleri Taşıtlar”a ilişkin bölümü uygulanmaz.

b) 6 ncı maddesinin sekizinci fıkrası “Özel bütçeli idareler ile düzenleyici ve denetleyici kurumlar, devreden kullanılabilir finansman karşılıklarını mevcut veya yeni açılacak tertiplere ödenek olarak eklemeye Maliye Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde yetkilidir.” şeklinde uygulanır.

(3) 1/1/2016-31/3/2016 dönemi için, 6583 sayılı Kanuna bağlı;

a) (H), (İ), (M), (O), (P) ve (T) işaretli cetvellerde yer alan tutar ve parasal sınırlar, (K) işaretli cetvelin “II. Konferans Ücreti” ile “III. Fazla Çalışma Ücreti” bölümleri ile aynı cetvelin “IV. Diğer Ödemeler” bölümünün dördüncü, onaltıncı, onyedinci, onsekizinci ve yirminci fıkralarında yer alan tutarlar yüzde 6,8 oranında artırılarak uygulanır.

b) (İ) işaretli cetvelin “II-Kamu Görevlilerine İlişkin Toplam Atama Sayısı Sınırları” bölümünde yer alan “36.000” ve “40.000” rakamları sırasıyla “51.000” ve “55.000” olarak uygulanır.

(4) Bu Kanunun uygulanmasında ortaya çıkabilecek aksaklıkları ve tereddütleri gidermeye, gerekli tedbirleri almaya, bütçe ve muhasebe işlemlerini yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde gruplar adına söz talepleri vardır, şimdi bunları gerçekleştireceğim.

Birinci söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bihlun Tamaylıgil, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Tamaylıgil. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici bütçe yasa tasarısı üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli Başkanım, bugüne kadarki yöneticilik ve beraber çalışma sürecinde gösterdiğiniz demokrat, hukuka, adalete saygılı ve ilkelerinden vazgeçmeyen anlayışınızın yeni görevinizde de daim olacağına bütün kalbimle inanıyorum, size başarılar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) – Bugün 17 Aralık. Enteresan bir günde bütçeyle ilgili görüşmelere başladık, devam ediyoruz. Tabii, 17 Aralık vicdanlarda oluşan o kirli kalıntıları aklamak için unutturma çabaları olsa dahi toplumun hafızasında cam kırıkları gibi saplı olmaya devam edecektir ve inanıyorum ki insanların hayatta bırakabilecekleri en önemli miras, en önemli zenginlik dürüstlüktür ve keşke bu konuda iddia muhatabı olanlar iddiaların hukuk ve adalet temelinde cevabını verebilseydi.

Bütçe konusuna geldiğimizde, bütçe Latince bir terim ve bu terim bir tarafta baktığınızda “kamu cüzdanı” anlamını da taşıyor, diğer taraftan “para torbası” anlamında da karşılığı var. Tabii, bu cüzdan çok değerli ve üzerinde bizim ülkemiz açısından 78 milyonun hakkını taşıyor ve onlar adına harcanıyor, onlar adına denetim yapma yetkisini de bütçe hakkıyla bize veriyor. Biz, bu hakkı en objektif, en doğru ve hiçbir şekilde, herhangi bir saklamaya, herhangi bir örtme teşebbüsüne mahal vermeyecek şekilde gerçekleştirmekle yükümlüyüz. Çünkü bu, bir kul hakkı ve bu hakkı da helal ettirmek hepimizin boynunun borcu.

Şimdi yeni bütçemize baktığımızda bir genel gerekçeyle karşı karşıyayız. Burada bunun teknik bir doküman olmadığı, siyasi bir doküman olduğuna dair bir gerekçe var. Şimdi, ben az buçuk iktisat bilimiyle ilgili bir eğitim aldım. Bize bütçeleri de öğrettiler, bütçelerin fonksiyonlarını ve ilkelerini de öğrettiler ama sadece siyasi olması yönünde eğitim açısından bir birikimimiz olmadı. Yani sizinle beraber 78 milyonun her şekilde toplanan paralarının siyaseten kullanılabilecek tercihlerde olabileceğini bu gerekçeyle de öğrendik ama unutmayın ki bütçelerin iktisadi ve mali fonksiyonları vardır, bütçelerin hukuki fonksiyonları vardır. Bilir misiniz, Cumhurbaşkanının tek veto edemediği kanun bütçe kanunudur.

Onun ötesinde, bütçelerin siyasi fonksiyonu vardır. Tabii ki sonuçta anayasal kurulmuş bir komisyonun bile iktidar milletvekillerine tanınmış olduğu Plan Bütçedeki çoğunluk rakamı vardır. Ama bununla beraber bütçelerin denetim fonksiyonu da vardır ve hani “Darmadağın, darmaduman oluruz.” denip bazı dönemlerde Meclise gelmesi açısından tereddüt duyulan Sayıştay raporları… Ki bizim adımıza, milletin adına, biz milletin bize verdiği vekâletle görevimizi yerine getiriyoruz ama o vekâletin getirdiği sorumlulukla denetimi de Sayıştaya veriyoruz. E, Sayıştay hukuki açıdan bu görevini yerine getirirken çıkan raporları da belli bir sınırlama içinde tutmayı darmaduman oluruz korkusuyla zaman zaman ihmal ediyor. Bu sene, 2014’ün, 5018’e göre bazı denetim raporları geldi. Şimdi o denetim raporlarına bakarak “Acaba 2014 ne olmuş?” diyeceğiz ki biz 2016 bütçesini görüşürken kesin hesapla ilgili detaylarıyla bunları inceleme imkânına umarım sahip olacağız. Orada karşımıza çıkan tabloya baktığınız zaman -raporların içeriğindekini söylüyorum- bu raporlar diyor ki: “Devletin açıklanamayan, tahsil edilemeyen, mali tablolara yansıtılmayan, muhasebeleştirilmeyen, nazım hesaplarına kaydedilmeyen, eliminasyon hatası yapıldığı sonuçları ortaya çıkmıştır.” Burada ne yapılmış? Muhasebe kayıtlarında eksiklik var. Doğru kayıtlar yapılmadığı zaman eliminasyonda hatalar çıkmış ve 142 kamu kuruluşunun 104’ü bütçe hedef ve gerçekleşmeleri arasında meydana gelen sapmaları açıklayamamış. E gelin bu örneğe bakın da sadece bu kadar bir başlıktan Sayıştay raporlarını değerlendirin.

Şimdi biz bütçe yaparken bir sürecimiz var. Bütçe içindeki süreçte önce orta vadeli program açıklanır, arkasından orta vadeli mali program açıklanır ve bütçe görüşülmeye başlanır. Sağ olsun bugüne kadar çıkan yasadan sonra da orta vadeli programlar hiç zamanında Meclise gelmedi, açıklanmadı. Normalde mayıs, haziran olan süreç hep ekim ayına, ekim ayının ortasına, hemen bütçenin öncesine getirildi. Şimdi bu sene de yine bir orta vadeli program açıklandı. Orta vadeli program açıklandı ama orada gördük ki bir anda gayrisafi millî hasılanın oluşmasında hesap değişmiş. Satın alma gücü paritesi dikkate alınarak gayrisafi millî hasıla hesabı ortaya konmuş, bir gecede, hani belki insanlara “Siz fakirleştiniz.”i göstermemek için bir kamuflaj sağlanmış. Peki; o zaman, biz de dedik ki: Bu da bir yöntem, gelin, satın alma gücü paritesine göre, gayrisafi yurt içi hasılanın yıllar itibarıyla gelişimine bakalım. Bunun için de IMF’nin bir veri tabanı var, o veri tabanına bakarak sizlere rakamları çıkardık yani biz büyüdük, çok geliştik, sürekli olarak baktığınızda, arkadaşlarım çıkıyor, olumlu dataları söylüyorlar ama bir gerçeği, gelin, sizin kamuflaj amaçlı kullandığınız rakam üzerinden değerlendirelim.

1980 yılından itibaren gayrisafi yurt içi hasıla hesabında satın alma gücü paritesi değerlendirildiğinde Türkiye'nin durumu: O zaman, 1980’li yıllarda bütün dünya ülkeleri içinde payımız 1,14; 1990’lı yıllarda bu oran 1,40’a çıkıyor; bugün 2015, hâlâ 1,40 yani bizim dışımızdakiler, başka ülkeler de zenginleşmiş, büyümüş ama biz, o kadar övünerek, anlatarak ortaya koyduğumuz başlıklarda o dediğimiz parlak sonuca erememişiz.

Bir de sıralamaya bakalım yani yine satın alma gücü paritesi, sizin kabul ettiğiniz, sizin doğru gördüğünüz rakamla satın alma gücü paritesine göre Türkiye'nin dünya ülkeleri arasındaki sıralamasına bakalım: 1980’ler itibarıyla 20’nci sıradayız. 1990’larda 13’üncü sıraya yükseliyoruz ve 13’üncü sıradayız ama bugün yani 2015’te 18’inci sıradayız. Yani biz baktığımızda, 2015 itibarıyla, geçmişe dönerek, hani çok övündüğümüz rakamlarla baktığımızda, büyümelerimiz hakikaten sizin kabul ettiğiniz parametrelerde bile kendini doğruluyor mu? Maalesef.

Bunu, zaten rakamsal olarak da size kısaca söyleyeyim: 1923 ve 2002, o dönemde vergi geliri, iç borç, dış borç, özelleştirme, oluşan kaynak 779 milyar dolar -detay vermiyorum, sürem çok az- ama 2003-2014 arası 1,9 trilyon dolar. Bu kadar kaynakta büyüme olsun kardeşim. Başta gençlere istihdam, iş olanağı yakalansın. Büyümede gerideyiz, kırılganlıkta öndeyiz. Kalkınmayla beraber baktığınızda, insani gelişmişlik endeksinde geriye gidiyoruz ve büyüme ortalamasına baktığınızda da onca kriz, buhran, savaşa rağmen, 1923-2002 arasında ortalama yüzde 4,5 büyüyen Türkiye, bütün bunlara rağmen, yine sizin döneminizde yüzde 4,7 civarında bir büyüme gerçekleştiriyor. Yani karşılaştırmaları global yapalım, bir de tabii, yıllar itibarıyla yapalım, kendi ligimizdeki ülkelerle yapalım. Kendi ligimizdeki ülkeler yüzde 7,7 büyürken, biz 6,9 büyüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) – Yine, 2008-2011’de onların büyümesi 5,6 iken, biz 3,3 büyüyoruz.

Daha detay anlatabileceğimiz çok konu var ama isteğimiz şu: Artık Türkiye önemli bir riskler silsilesiyle baş başa olduğu dönemde. Onun için, yaşanan her riski itidalli yönetim politikalarıyla beraber çözecek doğru istatistiklerle bakarak, tarihin tekerrür etmesini gerektirmeyecek dersleri iyi çıkararak Türkiye'yi yönetmek lazım.

Ben yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Çalışmalarda başarılar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tamaylıgil.

Gruplar adına ikinci olarak, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İsmail Faruk Aksu, İstanbul Milletvekili konuşacaktır.

Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 3’üncü maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçici bütçenin görüşüldüğü bugünlerde, Türkiye, hem içeride hem de dışarıda ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Türkiye, işsizlik ve yoksulluğun derinleştiği, bölücü terörün azdığı, dışarıda itibarın, içeride huzurun kalmadığı, yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarının arttığı bir süreçten geçmektedir.

Milliyetçi Hareket Partisi demokratik sistemin varlığını tehdit eden, devlet kurumlarına güveni sarsan, yatırımların önünü kesen ve toplumsal tahribata yol açan yolsuzluklarla mücadeleyi millî siyaset konusu olarak görmektedir. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları döneminde yolsuzlukla mücadelede etkin araçların başında gelen denetim sistemi etkisizleştirilmiştir. İmar ve ihale mevzuatı onlarca kez değiştirilerek suistimale açık hâle getirilmiştir. İdari usul yasası çıkarılamamıştır. İşgal edilen makamların nüfuz yeri olarak kullanılmasının önüne geçilememiştir. Kamu görevinden ayrılanların yapamayacağı işlere ilişkin yasa rafa kaldırılmıştır. Eğitimin her kademesinde çocuklarımıza dürüstlük ve sorumluluk gibi erdemlerin kazandırılmasını sağlayacak millî müfredat oluşturulamamıştır. Bu nedenle, 17 ve 25 Aralık rüşvet, yolsuzluk ve kara para soruşturmasıyla ortaya çıkan iddialar başta olmak üzere tüm yolsuzluk iddialarının titizlikle üzerine gidilmesi, kime uzanırsa uzansın yolsuzluk yapanlardan hesap sorulması, eş zamanlı olarak da yolsuzluğa zemin hazırlayan sosyal, siyasi, hukuki, ekonomik ve bürokratik ortamın süratle onarılması gerekmektedir. Ancak bu şekilde sorumluluğumuzu yerine getirmiş, yetim hakkını korumuş ve maşerî vicdanı rahatlatmış oluruz.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak seçim beyannamemizde, asgari ücretin 1.400 liraya çıkarılmasına, emeklilerimize yılda 2 defa asgari ücret tutarında destek ödeneği verilmesine, öğretmen ve polislerimizin ek göstergelerinin 3600’e çıkarılmasına ve diğer dar gelirli vatandaşlarımızın refahının artırılmasına dönük vaatlerde bulunmuştuk. 7 Haziran öncesi süreçte Sayın Başbakanın İstanbul’da iş adamlarıyla yaptığı toplantıda asgari ücretin artırılması önerimizle ilgili olarak iş adamlarına hitaben “Bunun yükü sizedir, neden tepki göstermiyorsunuz?” serzenişi de hafızalardadır. Hâl böyle iken Adalet ve Kalkınma Partisinin bugün bizim vaatlerimizin en azından bir kısmını eylem planı kapsamına almasını yeterli olmasa da olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyoruz ve bunların takipçisi olacağımızı belirtmek istiyoruz. Ancak, bize kaynak soranların bir kaynak ortaya koymadıklarını, eylem planıyla geçici bütçenin ilişkilendirilmediğini de ifade etmek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 3’üncü maddede kamu çalışanlarına ilişkin bazı hususlar yer almıştır. Bu kapsamda, memurların fazla çalışma, gündelik ve konferans ücretleri düzenlenmiştir. Öngörülen bu ödeme miktarları hem çok yetersiz hem de kamu çalışanları arasında farklı uygulanması sebebiyle adaletsizdir.

Yine, 2016 yılında kamuya toplam 55 bin memur alınması, bunun 4 bininin öğretim elemanı istihdamına ayrılması öngörülmüştür. Oysa eylül ayı bütçe gerçekleşmelerine ilişkin açıklamada, 2016 yılında kamuya 74 bin personel alınacağı Sayın Şimşek tarafından ifade edilmişti. Yani, 19 bin kişilik bir azalma söz konusu. Bu durumda Hükûmet, ya seçim sürecinde rakamları yüksek göstermek suretiyle işe girmeyi umut edenlerin beklentilerini istismar etmiştir ya da bu 19 bin kişi siyasi saiklar çerçevesinde istisnai yöntemlerle kamuya alınacaktır.

Sayın milletvekilleri, kamuda sistem kalitesi kadar insan gücü kalitesi de hayati önemdedir. 2003 yılından itibaren çıkarılan her plan ve programda personel rejimi reformu yapılacağından söz edilmiştir. Ancak, on üç yıl sonra açıklanan 64’üncü Hükûmetin Eylem Planı’nda yine personel rejimi reformu öncelikli işler arasında yer almıştır. Bu durum Hükûmetin on üç yıl boyunca kamu çalışanlarının dertlerine çare olamadığını ve personel rejimini torba kanunlarla içinden çıkılmaz hâle getirdiğini ikrar etmesi anlamına gelmektedir. Hükûmet kamu çalışanlarının sorunlarını çözmek yerine sistemdeki boşlukları siyasi ranta çevirmeyi, bu yolla eş dost kayırmayı tercih etmiştir. O nedenle on üç yıldır aynı şeyler yazılıp çizilmekte ama bir türlü sonuçlandırılamamaktadır.

Personel rejimi bugün istihdam karmaşasının, ücret adaletsizliğinin, liyakatsizliğin ve ölçüt sorununun bulunduğu, devlet memurluğunun yerini parti memurluğunun aldığı, kamu çalışanlarının hak ve hukukunu arayamadığı bir durumdadır. Bugünlerde medyada yer alan, kamuda güvenceli istihdamdan vazgeçileceği haberleri de memurlarımızı endişeye sevk etmiştir.

Sayın milletvekilleri, Türkiye KAMU-SEN'in kasım ayında yaptığı açlık ve yoksulluk araştırmasına göre 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 1.660 lira, yoksulluk sınırı ise 4.359 liradır. Bu durumda, üst düzey görevlerde bulunanlar dışında genel idare, eğitim-öğretim, teknik, sağlık ve yardımcı hizmetlerde çalışan yüz binlerce kamu çalışanı yoksulluk sınırının altında gelir elde etmektedir. Kuşkusuz sadece kamu çalışanları değil emekli, esnaf, çiftçi, tüm dar gelirli vatandaşlarımız da aynı durumdadır.

2014 yılı yoksulluk göstergelerine göre nüfusun yaklaşık yüzde 16'sı yoksulluk riskiyle karşı karşıyadır. 2014 hane halkı bütçe çalışmasına göre de her 10 haneden 1’i yardıma muhtaç durumdadır. Toplumun yarısı bankalardan alınan krediler yüzünden rehine durumuna düşürülmüştür. Tüketicilerin büyük bir kısmı da kredi ve kredi kartı borçlarını ödeyemediği için takiptedir. Hane halkı borcunun hane halkı harcanabilir gelire oranı 2002 yılında yüzde 4,7’yken bugün yüzde 55’ler düzeyine çıkmıştır.

Sonuç olarak, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde işsizlik ve yoksulluk azaltılamamış, gelir dağılımı adaletli hâle getirilememiştir. Herkesin huzur içinde olacağı bir güvenlik sistemi, herkesin inandığı ve güvendiği bir adalet düzeni tesis edilememiştir. Bürokraside adamcılık, ihalelerde kayırmacılık, medyada yandaşlık, devlet ve toplum hayatında yozlaşma ve ahlaki çürüme hâkim olmuştur. Ülkemiz kendi jeopolitiğinin gerek ve gerçeklerinden uzaklaşmıştır.

Sayın milletvekilleri, geçici bütçenin bu devasa sorunların çözümüne ilişkin önceliğinin ve bir gelişme stratejisinin bulunmadığını, öngörülen ödeneklerin kamu çalışanlarının mali ve sosyal haklarının iyileşmesine katkı sağlamayacağını, dar ve sabit gelirli vatandaşlarımızın refahını artırmayacağını belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aksu.

Gruplar adına üçüncü olarak, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Mehmet Habib Soluk, Sivas Milletvekili.

Buyurun Sayın Soluk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz madde esasen daha önce çıkarılan geçici bütçe kanunlarında yer alan maddelere benzerlik arz etmektedir. Ancak, bu maddede bir fark vardır ki bu hakikaten önem arz eden bir husustur.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz üzere, Anayasa’mızın 7’nci maddesi yasama yetkisini düzenlemekte, Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olan bu yetkinin devredilemeyeceğini hüküm altına almaktadır. Daha önce çıkarılan geçici bütçe kanunlarının birçoğunda bütçe kanunlarına ekli cetvellerin Bakanlar Kurulunca belirleneceğine dair hükme yer verilmiş ve bu yetkiler Bakanlar Kurulunca kullanılmıştır. Oysa şu anda görüşmekte olduğumuz bu maddede söz konusu belirlemeler bizzat yasama organı tarafından yapılmış ve böylece Anayasa’nın amir hükmüne riayet edilmiştir. Bu hususta hassas davranan Maliye Bakanlığına özellikle teşekkür ederim.

Görüştüğümüz bütçe kanunu her ne kadar geçici bütçe olsa da vatandaşların beklentilerine cevap verilmesine ve kamunun yürüteceği hizmetlerin aksamadan yürütülmesine gayret gösterilmiştir. Bu madde vesilesiyle, atama bekleyen öğretmenlerimize bir kez de ben bir müjde vermek isterim. 2015 yılında toplam 40 bin adet memur atamasının 55 bine çıkarıldığını, bunun 30 bininin öğretmen ataması olduğunu, bunun da şubat ayında gerçekleşeceği hususunu da buradan ifade etmek isterim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; malumunuz, uzun yıllar Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığında muhtelif görevlerde bulundum. 100 binin üzerindeki mesai arkadaşımla görevimiz icabı her bürokrat gibi biz de memleketimize hizmet için hizmet aşkıyla çalıştık, çalıştık, çalıştık. O günkü Sayın Bakanımız Binali Yıldırım’ın bize verdiği bir talimat vardı, o da “Dünyayı kavuran krize rağmen yatırıma devam”dı.

Türkiye’nin kalkınması, büyümesi için kara yolu, demir yolu, deniz limanları, havalimanları, akıl yolları ve iletişim yolları yapan, ayrıca milletimizin refahı ve geleceği için her alanda taş üstüne taş koyup ülkemize hizmet edenleri, Sayın Başkan, huzurunuzda şükranla anıyorum, hayatta olmayanlara Allah’tan rahmet diliyorum.

Ulaşım ve iletişime yapılan her yatırım, ekonomiden ticari ilişkilere, sosyal ve kültürel hayattan eğitime, sağlığa, günlük yaşamımızın birçok alanını yakından ilgilendirmektedir. Ayrıca bu sektör küresel ve yurt içi rekabeti geliştirir. Neden az gelişmiş ülkeler daha çok ulaşım ve iletişim maliyetine katlanıyorlar? Çünkü yolları yok, erişemiyorlar, ulaşamıyorlar. Türkiye’nin dünya rekabetinden, dünyadaki acımasız yarıştan geri kalmaması için cumhuriyetimizin kuruluşundan bugüne tüm hükûmetler ellerinden geldiğince çalışmış, çabalamış, bu ülkenin imarı ve geleceği için hizmet etmişlerdir. Hepsini saygıyla anıyor, selamlıyorum.

Yollara yatırım geleceğe yatırımdır. Akıl yollarına, iletişime yatırım geleceğe yatırımdır. Geleceğe yatırım Türkiye’ye, Türk insanına yatırımdır. Geleceğe yatırım, Atatürk’ün işaret ettiği çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak için yapılan bir yatırımdır. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu gerçekten hareketle, AK PARTİ’mizin 58’inci Hükûmeti döneminde başlanarak ulaştırma modları arasındaki entegrasyon masaya yatırılmış, çok detaylı bir şekilde, 32 üniversitemizin konusunda uzman 43 öğretim üyesiyle 2005 yılına kadar Ulaştırma Ana Plan Stratejisi oluşturulmuş, ardından ulusal ve uluslararası nitelikte 2 büyük şûra yapılmış. İlk yapılan şûrada 17 bin kişi kayıtlı olarak şûraya iştirak etmiş. Bu şûrada her sektör için belirlediğimiz ve 2023, 2035, 2053 için hedeflediğimiz yüzer adet proje tespit edilmiş. Bu projelerden orada anket usulüyle her sektörün öncelikli 20 projesi belirlenerek 100 proje alınmış. Bu 100 proje, 2023 hedeflerinin gerçekleştirilmesi için hedef seçilmiştir.

Önce temel sağlamlaşmalıydı ki sağlam temel üzerinde öngörüler şekillensin. Temel sağlam değilse yapı istediği kadar gösterişli olsun sağlamlığından söz edemezsiniz. Gelişmiş ülkelerin, öncelikli altyapı yatırımlarının üzerinde yükseldiğini görüyoruz.

AK PARTİ hükûmetleri döneminde de altyapı yatırımlarına önem verilmiş ve merkezî yatırım bütçesinden kamu yatırımlarında en büyük payı 239 milyar TL ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının altyapı yatırımları almıştır. Bu uygulama da 36 milyar dolar olan ihracatımızı 156,6 milyar dolara yükselttiğinin, bu da altyapıya yapılan yatırımın tesadüf olmadığının bir ifadesidir.

Ayrıca, yap-işlet-devret modeliyle 1986’dan bugüne kadar 198 proje yapılmış, bunların bir kısmı tamamlanmış, bir kısmının yapımı devam ediyor. AK PARTİ hükûmetleri döneminde 133 adet yap-işlet-devret projesi ve bunun 106 milyar tutarındaki bölümü de bu döneme aittir. Toplam tutar 115 milyar dolardır, bunun 106 milyarı AK PARTİ hükûmetleri dönemine aittir. Bunlara İstanbul-İzmir otoyolu, üçüncü köprü ve bağlantı otoyolları, Avrasya Tüneli ve üçüncü havalimanı da dâhildir.

Ulaşım ve iletişime yapılan her yatırım başka bir alanda zincirin diğer halkasını tamamlıyor, başka bir sektörü canlandırıyor.

Sayın başkan, değerli üyeler; AK PARTİ hükûmetleri döneminde, kara yolları, insanımızın en çok ihtiyaç duyduğu yollar olduğundan, can ve mal güvenliği de sağlanması açısından -altyapısının teker dönen yerlere yol denilmesi terk edilerek- bölünmüş ve tek yolların standartlarının yükseltilmesiyle işe başladık.

Ülkemizde sadece 6 ilimiz bölünmüş yollarla birbirine bağlıyken AK PARTİ hükûmetlerimiz döneminde bugün itibarıyla 75 ilimiz bölünmüş yol ağıyla birbirine bağlıdır. Başka bir ifadeyle, bölünmüş yol uzunluğu, otoyol dâhil, 6.101 kilometre iken bugün itibarıyla 24.263 kilometreye çıkmıştır. Hükûmetimizin 2023 yılındaki hedefi 8 bin kilometre otoyol yapmaktır. 2023 hedefi otoyol ve bölünmüş yol uzunluğunun 36.500 kilometreye ulaştırılmasıdır. Bu hedefler hayal ürünü değildir. Türkiye Büyük Millet Meclisi arşivlerinde bulunan 2011 yılı bakanlık bütçesinin sunulduğu “Ulaşan ve Erişen Türkiye” bütçe kitabında da tek tek adlarıyla, güzergâhlarıyla belirtilmiştir. Zamanımız olsa bunların da hepsinin isimlerini, birinci grup öncelikli otoyollar, ikinci grup öncelikli otoyollar ve bunların 2023 yılına kadar tamamlanması, ayrıca gene 290 kilometre uzunluğunda çalışılan tünellerle ilgili sizlere tek tek isim, doküman da verebilirim.

Değeri hiçbir dönemde, hiçbir çağda bulunmayacak bir ifadeyi Sayın Başkanımın yüksek müsaadesine sığınarak ifade etmek istiyorum: Bu otoyolların ve bölünmüş yolların, tek yolların standartlarının yükseltilmesi on beş yıllık uzun vadeli yatırımlar olmasına rağmen dört beş senede geri dönen bir yatırım olduğunu arz etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET HABİB SOLUK (Devamla) - Kara yolları ağımızda 52 milyar 300 milyon hareketlilikte 100 milyon taşıt/kilometredeki can kaybımız 5,72’dir. Avrupa ülkelerinde falan…

Yettiği kadar Sayın Başkan… İzninizle…

BAŞKAN – Sayın Soluk, çok teşekkür ediyorum.

MEHMET HABİB SOLUK (Devamla) – Efendim, bu bölümle ilgiliyi tamamlayayım. Çok özür diliyorum, hoşgörünüze sığınıyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın efendim, rica ederim.

Buyurun efendim.

MEHMET HABİB SOLUK (Devamla) – Avrupa ülkelerinde, Avrupa Birliğinde 100 milyon/taşıt kilometredeki can kaybı 3 civarı, İngiltere’de 1 civarı, İskandinav ülkelerinde sıfır civarı, benim ülkemde ise 2003’te 5,72. 2014’te gelinen nokta ise 102 milyar 900 milyon hareketliliğe rağmen can kaybımız 100 milyon taşıt/kilometrede 2,17’ye düşmüştür, 2023 hedeflerinde bunu 1’in altına çekmek en büyük hedefimizdir.

Çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Soluk.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkanım, affedersiniz efendim.

Öncelikle şunu söyleyeyim: Habib Bey’in bu nazik konuşması hem partisini anlatırken…

MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Hassa’yla ilgili bilgi verebilirim, Hassa Tüneli. İstiyorsanız bilgi verebilirim.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Yok.

Öncelikle şunu söylemek isterim ki Meclisin mehabetine yakışan konuşma budur. Bakın, bütün cumhuriyet hükûmetlerine teşekkür etti, bu ülkenin kurucusuna teşekkür etti, biz de nezaketle alkışladık. Ancak, son söz olarak şunu söylemek istiyorum: Usulden değil biliyorum ama bu kara yolları kazasıyla verilen istatistiklerde bir şeyi de sormak isterim kendilerine. Yapılan istatistiklerde kaza yerinde sadece ölenlerin sayıldığı yönünde bir bilgi var.

MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Dünya ölçümü öyle Sayın Başkan.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Mesela, hastanede öldüğünde istatistiklerden çıkarıldığını ve bu istatistiklerin biraz yanıltıcı olduğuyla ilgili kuşku vardır.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdoğdu.

Gruplar adına son olarak, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Garo Paylan, İstanbul Milletvekili konuşacaktır.

Buyurun Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, beni dinlerseniz… Hatipleri genelde dinlemiyorsunuz, rica edeceğim. Çünkü Komisyon sıralarında eleştirilerimizi sunduk, şimdi geçici bütçeyi konuşuyoruz, kalıcı bütçe anlamında bazı perspektif sunacak önerilerim olacak, ilkelerimiz doğrultusunda.

Sayın Bakan, sayın milletvekilleri; şimdi geçici bütçeyi konuşuyoruz ama esas olarak bir ay sonra kalıcı bütçe gelecek. Geçici bütçe herhâlde bu gece ya da yarın buradan geçecek ama kalıcı bütçe esas olarak önemli olan. Geçici bütçede göremediğimiz bazı hususlar var. Esas olarak biz geçici bütçeyi her zaman eleştirdiğimiz şekilde -partimizin ilkeleri doğrultusunda- yine merkeziyetçi bir bütçe olarak gördük yani Ankara merkezli bir bütçe. Bakın, günlerdir Meclisteyiz, şu hizmet binasına binlerce insan akıyor, oluk oluk insan akıyor. Niçin olduğunu biliyoruz, genelde de iktidar partisi milletvekillerine gidiyorlar. Hep talepler, “Bartın’a şunu isterim.”, “Muğla’ya bunu isterim.”, “Antalya’ya bunu isterim.” diye hep Ankara’ya gelmek zorunda vatandaşlarımız. Hâlbuki biz yerel demokrasiyi savunuyoruz, bütçe ademimerkeziyetçi olsun Sayın Bakanım -bütün demokrasilerde olduğu gibi- merkeziyetçi. Çünkü Ankara israf ediyor. Ben israfı Mecliste de görüyorum, her yerde, Ankara’nın her yerinde israf var ve biz halkın vergilerini harcıyoruz burada ve israf ediyoruz Ankara’da. Ademimerkeziyetçi bütçede kaynaklar ayrılır, yereller kendi kararları doğrultusunda yatırımlarını yaparlar. Biz Ankara’dan Sinop’a nükleer santral kararı alıyoruz.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Dağda israf ettiğin çocuklara gel, dağda israf ettiğin!

GARO PAYLAN (Devamla) – Sinop onu istiyor mu diye sormuyoruz.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Teröre teçhizat, silah gönderiyor belediyeler.

GARO PAYLAN (Devamla) – O açıdan, merkeziyetçi değil ademimerkeziyetçi bir bütçe istiyoruz genel bütçede Sayın Bakan.

İkinci olarak, bütçemiz erkek egemen bir bütçe, erkek egemen. Bakın, Sayın Bakan, Komisyon sıralarında “Arkanızda 1 kadın var.” demiştim, tekrar 1 kadın var. Şu anda da genelde bürokrasi de erkek, bakış da erkek, cinsiyet eşitlikçi bir bakış yok. Biz, Türkiye'nin –bütün dünyada olduğu gibi- yüzde 50’sinin kadın olduğunu biliyoruz ve kadınları esas alan ve cinsiyet eşitlikçi bir bütçe istiyoruz Sayın Bakan.

Üçüncü olarak, doğayı tarumar ediyor bütçelerimiz. Bakın, ben İstanbul’da yaşıyorum. Üçüncü köprü İstanbul’u 15 milyondan 20 milyona doğru çıkaracak bir potansiyel taşıyor. İstanbul’un tek akciğerini yok ediyor üçüncü köprü ve oraların da imara açılması, ranta açılması konusunda ciddi kaygılarımız var. Karadeniz de, son nefes alacağımız yer belki, “Yeşil Yol Projesi”yle orası büyük bir risk altında. Nükleer santral projeleri. Bunların ivedilikle durdurulmasını istiyoruz. Zaten Rusya’yla bir problem var, hemen iptal edebiliriz Sayın Bakan o Mersin’i.

Diğeri, sermayeden yana bir bütçe gördük biz, emeğin adı bile geçmiyor. Emekten yana bir bütçe istiyoruz, emeği esas alan, sermayenin çıkarlarını değil, emeğin çıkarlarını esas alan bir bütçe istiyoruz.

Sayın Bakan, bütçenizi savaş bütçesi olarak gördük tekrar maalesef. Güvenlik harcamaları yükselmiş 2015’te, 2016 için de tekrar çok ciddi bir yükseliş öngörüyorsunuz. Biz barış bütçesi talep ediyoruz.

Bakın, Sayın Bakan, bütün AKP’li hatipler çıkıyorlar “Yol yaptık, yol yaptık.” Allah razı olsun. Kim taş üstüne taş koyuyorsa Allah razı olsun. “Havalimanı yaptık, havalimanı yaptık.” Allah razı olsun. Bakın, ben beş aydır Hakkâri’ye, Şırnak’a, Amed’e, Mardin’e gidiyorum, oradaki sokağa çıkma yasaklarının durması için mücadeleler veriyoruz, insan hakları, insanlık onuru için mücadeleler veriyoruz. O yollardan en son gittiğimde hep şunu gördüm: Askerî konvoylar gidiyor Sayın Bakanım.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Hendekleri de gördün mü?

GARO PAYLAN (Devamla) – Sürekli, Kirpi mi diyorsunuz, Akrep mi diyorsunuz, inanılmaz büyük paralara olduğu belli olan askerî konvoylar o şehirden o şehre, o ilçeden o ilçeye gidiyor. Havalimanlarından sürekli savaş uçakları kalkıyor Sayın Bakanım, sürekli savaş uçakları kalkıyor.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Niye acaba?

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – Sebebini de açıkla?

GARO PAYLAN (Devamla) – Barışçı bir bütçe değil, maalesef o yollardan da, havalimanlarından da hayra araçlar geçmiyor, insanlar seyahat özgürlüklerini kullanamıyorlar.

Bakın, “Eğitim bütçesini artırdık.” diyorsunuz, sağ olun, Allah razı olsun. Eğitim bütçesini artırmak önemli bir şey ama çocuklarımıza ne öğretiyoruz, ne veriyoruz? Bebeklerden katiller mi yaratıyoruz, birbirlerinden nefret eden, ötekiler oluşturan bir eğitim politikası mı güdüyoruz, buna bakmamız lazım.

Rus savaş uçağı düşürüldü 24 Kasım Öğretmenler Günü Sayın Bakanım. Savaş uçağının düşürüldüğü gece Sayın Cumhurbaşkanı öğretmenlere bir resepsiyon verdi, orada “Rus savaş uçağını düşürdük.” dedi Sayın Cumhurbaşkanı ve öğretmenler inanamadığım şekilde, avuçları patlarcasına alkışladılar. Öğretmen bunlar ya, bu ülkenin öğretmenleri avuçları patlarcasına alkışladılar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bakın, bir ülkenin önce öğretmenleri barıştan yana olacaklar. Barıştan yana olacaklar, çocuklara barış rüyaları anlatacaklar, kardeşlik rüyaları anlatacaklar.

HARUN KARACA (İstanbul) – Ayıp be, ayıp be!

GARO PAYLAN (Devamla) – Sayın Bakan, bütçeniz maalesef tekçi bir bütçe, tek bir inanç ve tek bir etnisitenin kültürel hakları çerçevesinde oluşmuş bir bütçe. Biz bütçenin çoğulcu bir bütçe olmasını istiyoruz. Türkiye’nin bütün halklarına, bütün inançlarına kendilerini geliştirmeleri ve kendi imkânlarını geliştirmeleri için olanak yaratmasını istiyoruz, bu yönde açılım yapmasını talep ediyoruz. O açıdan, savaşa kaynak ayırmayalım, hayra kaynak ayıralım, barışa kaynak ayıralım diyorum her anlamda.

Sonra, örtülü ödenek ciddi anlamda artıyor, bunun hayır olmadığını biliyoruz. Genelde örtülü ödenek dediğimiz silaha kaynak ayırır, maalesef örtülü ödenek rakamları da inanılmaz bir şekilde yükselmiş durumda.

Sayın Bakan, Başbakan Hükûmet bütçesini açıklarken “Güvenlikçi bakışla özgürlükçü bakışı dengeleyeceğiz.” demişti. Maalesef kantarın topuzu inanılmaz bir şekilde kaçtı. Özgürlükçü bakış bir kenara kondu; buzdolabına değil, derin dondurucuya kaldırıldı. Biz bir an önce özgürlükçü bakışa dönmek gerektiğini düşünüyoruz. Ve insanlar şu anda en temel haklarından yoksunlar arkadaşlar.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Silahlar betona girdi mi?

GARO PAYLAN (Devamla) – Maalesef bütçemiz silaha ayrılıyor, oradaki Kirpilere, Akreplere ayrılıyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Ne yapalım?

GARO PAYLAN (Devamla) – Bakın, giderler, açıkladınız, 138 milyar lira öngördünüz yetki almak için. Geliri öngörmediniz, ortaya koymadınız, açığı da bilmiyoruz ama ben size -rakamlar önemli değil, bütçe performansınız da iyidir, umarım ki gelecek sene de iyi olacaktır, açığımız sıfır olur rakam olarak- esas açıklarınızı açıklayacağım: Bu memlekette toplumsal barış açığı var arkadaşlar, inanılmaz bir şekilde, artan bir şekilde; bu memlekette adalet açığı var, bu memlekette demokrasi açığı var, bu memlekette basın özgürlüğü açığı var ve en önemlisi vicdan açığı var.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Silahları gömün, hemen barış gelir bu memlekete.

GARO PAYLAN (Devamla) – Vicdanlarımız nerede, onlar da buzdolabında mı? İnsanlar öldürülüp, o araçların arkasında boynuna ip takılıp çekilirken hepimiz gördük, tepki vermedik.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – Cesetlerin altına sığdırdığınız bombaları ne yapıyorsunuz? Öldürülmüş cesedin altına bomba sığdırmak hiç insanlığa yakışır mı?

GARO PAYLAN (Devamla) – Çocuklar öldürülüyor ve vicdanımız maalesef buzdolabında. Bizler tekrar kötülüğün sıradanlaştığı günleri yaşıyoruz maalesef.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Siz orada kaç yıl yaşadınız da bunları anlatıyorsunuz? Orada siz bir ay yaşayın, sonra konuşun, sonra barıştan söz edin.

GARO PAYLAN (Devamla) – Bakın, bugün kötülükle uğraşıyoruz. Sebebi şu: Çünkü ceberut bir devlet anlayışı var. Maalesef ve maalesef, umudumuz olan, hani “Müslüman demokratlar” olarak adlandırıyordunuz ya kendinizi, geçmişte “Mücadele ediyoruz.” dediğiniz ceberut bir devlet anlayışı vardı, paralelcilerle beraber yürüyordunuz; paralelcilerle yol ayırdınız ve yeni koalisyon ortağınız maalesef tekrar o ceberut devlet anlayışı oldu. Bakın, bu devlet aklanmadı. Bu devlet hiçbir zaman yüz yıllık karanlığıyla yüzleşmedi. Bu devlet ve bizler, maalesef, hep bir yüzleşme umudumuz vardı, geçmiş yıllarda bu olmuştu ama tekrar o ceberut devlet anlayışıyla kol kola girdiniz. Ne çabuk unuttunuz başörtüsü zulmünü, ne çabuk unuttunuz 28 Şubatı.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Hiç unutmadık ve unutturmayacağız. 1968’lerden beri neler çektiğimizi hiç unutmadık, unutturmayacağız.

GARO PAYLAN (Devamla) - Ve bunlarla yüzleşmediğiniz sürece siz de, biz de, hiçbirimiz güvende olmayacağız.

MEHMET METİNER (İstanbul) – Siz geçmişinizle yüzleşin.

GARO PAYLAN (Devamla) - Maalesef, o ceberut anlayış bugün bize kastediyor, yarın tekrar size kastedebilir. O açıdan, bir an önce özgürlükçü bakışa dönelim diyorum el birliğiyle.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Paylan.

MEHMET METİNER (İstanbul) – Onca insanı öldürdünüz. Ne kadar özgürlükçüsünüz ya!

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına yapılan konuşmalar sona ermiştir.

Şimdi, şahıslar adına olan konuşmalara geçiyorum.

Şahıslar adına ilk konuşmacı Ahmet Yıldırım, Muş Milletvekili.

Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, bütçenin birçok parametre açısından irdelenmesi, ele alınması, değerlendirilmesi söz konusu olabilir. Ama, herkesin takdir edeceği bir husus var ki şu bütçenin doksan iki yıllık cumhuriyet tarihi boyunca açığa çıkarmış olduğu bölgesel eşitsizlik uçurumunu giderebilecek hiçbir çalışması, ruhu, felsefesi yoktur. Az önce hoşunuza gitmeyen cümleler kullanıldığında her şeyi hendekler veya onun altına yerleştirilmiş mayınlara, bombalara bağlayabilirdiniz. Ama, bir de gerçekten hendeklerin olmadığı, çatışmaların olmadığı…

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Tuzaklı bombalar vardı, hendekler yoktu.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – …yıllardan AKP iktidarı dönemine devrolan bölgesel eşitsizlik problemlerinin AKP döneminde devam edişi ve katlanışını Kalkınma Bakanlığı verileri üzerinden…

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Yanıltıyorsunuz Beyefendi. 2002’den sonra AK PARTİ iktidara geldiğinde ilk duble yollar Van’ın etrafına yapıldı, biliyor musunuz? Daha bizim Konya’nın etrafındaki Beyşehir-Konya arasındaki yol yeni yapıldı biliyor musunuz?

FİLİZ KERESTECİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, bu arkadaşa söz verir misiniz, bir çıksın konuşsun.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Ya, Sayın Başkan, şu arkadaşa bir söz verin. Yani, bu kadar saygısızlık olabilir mi ya!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyelim.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Sayın Başkan, sabırlıyım, arkadaşların itirazlarının bitmesini bekliyorum.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, siz Genel Kurula hitap etmeye devam edin efendim.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Zaten Genel Kurula hitap ediyorum Sayın Başkan. Başka bir yere mi hitap ettim?

BAŞKAN – Hayır hayır Sayın Yıldırım, yani görüşmeler sırasında zaman zaman laf atmalar olur, onlara kulak vermek yerine, siz konuşmanıza devam edin.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Kalkınma Bakanlığının… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Arkadaşlar, varsa sizin de itirazınız gelirsiniz kürsüde... Şüphesiz beşer şaşar insanlarız, söylediklerimizin tamamının doğru olduğunu iddia etmiyoruz, gelirsiniz burada söylersiniz ama bir şartla, ilim ile irfana, akıl ile izana, ahlak ile vicdana söylersiniz. Yoksa böyle parazit yaparak olmaz bu işler. (HDP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Bunu karşı gruba söyleyin.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Kalkınma Bakanlığının il ve bölgelerin gelişmişlik düzeyini sınıflara ayıran, SEGE verileri olarak adlandırılan Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Endeksine göre 81 ilimiz 6 bölge altında mütalaa edilerek gelişmişlik sınıflarına tabi tutulmuştur.

Şimdi, Kalkınma Bakanlığının SEGE-2011 verilerinden bugüne kadar değişmeyen ve bölgesel eşitsizliğin derinleştiği verilerden birkaç örnek vereceğim: Evet, 1’inci bölge yani sosyal ve ekonomik gelişmişlik endeksinde ilk sırada olanlar: İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli, Antalya, Bursa, Eskişehir ve Muğla. En gelişmiş iller, daha fazla gelişmişliği insanlarının hak ettiği iller bunlar. Buna hiçbir itirazımız yok ama AKP iktidarı döneminde SEGE verilerine göre 6’ncı bölge yani ülkenin sosyal ve ekonomik gelişmişlik endeksinin 6’ncı bölgesi içerisinde olan son 15 il: 67 Diyarbakır, 68 Kars, 69 Iğdır, 70 Batman, 71 Ardahan, 72 Bingöl, 73 Urfa, 74 Mardin, 75 Van, 76 Bitlis, 77 Siirt, 78 Şırnak, 79 Ağrı, 80 Hakkâri ve 81 Muş.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Peki, altyapı yatırımlarından aynı şekilde mi pay almış? Bunları söyleyelim, bütçeden ne pay almış?

AHMET YILDIRIM (Devamla) - Bu, hiç itirazlarınızı kaldıramayacak kadar yalın olan, hendeklerin arkasına bir hamasetle atamayacağınız kadar duru olan ve AKP’nin çok fazla hamasetle doğuyu, güneydoğuyu eğitimde, sağlıkta, ulaştırmada kalkındırdığını iddia ettiğini kendi bakanlık verileriyle çürüten sonuçlardır. Kalkınma Bakanlığından ayrıntılı alıp bakabilirsiniz.

Bütün heyeti saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – Şırnak’a havaalanını kim yaptı, onu söyle? Uçakla gidiyorsun buradan oraya!

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sen neyle gidiyorsun, at arabasıyla mı gidiyorsun Beyefendi? Çık konuş işte!

BAŞKAN – Şahıslar adına ikinci söz, Sayın Zehra Taşkesenlioğlu, Erzurum Milletvekiline aittir.

Buyurun Sayın Taşkesenlioğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle sesim için sizlerden özür diliyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili olarak, 1’inci sıra sayılı 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 3’üncü maddesi hakkında görüşlerimi arz etmek üzere şahsım adına söz almış bulunmaktayım.

3’üncü maddede bahsettiğimiz gibi, kamu idarelerine bahşedilen, 500 adedi geçmeyen taşıt alımlarına yönelik Bakanlar Kurulu kararını, 6583 sayılı Kanun’u uygulamayarak 5018 sayılı Kanun’a dayanarak Bakanlar Kurulunun yetkili kılınması planlanmaktaydı ancak Adalet ve Kalkınma Partisi olarak bugüne kadar mali disiplini ön plana alan mali bütçe anlayışımızla bunu bir sonraki yıla tevdi etmeyi uygun gördük.

Yine aynı şekilde aynı kanunun 3’üncü maddesinde belirtildiği gibi, kadrolu personel atama sayısının sınırlarıyla ilgili olan maddedir. 6583 sayılı Kanun’a göre, kamu görevlilerine ilişkin toplam atama sayısı sınırı için serbest memur kadrolarından 36 bin sınırını 51 bin kişiye ve toplam atama sayı sınırını ise 40 binden 55 bin kişiye yükseltilmesi öngörülmüştür. Bunun iki temel sebebi var. Hepimizin bildiği gibi eğitim ve öğretim ülkemizin en önemli meselelerinden biridir ve bunu da pek tabii ki öğretmenlerle gerçekleştirmiş olacağız. Yüz günlük programımızda da öngördüğümüz gibi şubat ayında 30 bin atamayı gerçekleştirerek hem eğitim öğretim neferlerimize yeni neferler eklemeyi hedefliyoruz hem de aynı zamanda insan kaynakları kapasitemizi millî eğitim camiasında artırmayı hedefliyoruz.

Yine, aynı şekilde 4 bin tane akademik kadronun açıklanmasıyla beraber, özellikle akademik kadroların daha bilimsel donanımlı akademisyenlere kavuşmasını, ülkemizde üretilen bilim kapasitesinin yükseltilmesini hedeflemekteyiz.

Değerli milletvekilleri, biraz önce Halkların Demokratik Partisindeki arkadaşın özellikle bölgesel kalkınmayı esas alan konuşması, aslında kendi içlerinde düştükleri önemli bir tenakuzun sonucudur. Şöyle ki biz AK PARTİ olarak bugüne kadar, kurulduğumuz ilk günden bugüne kadar, kalkınmaya yönelik temel stratejimizde özellikle millî kaynaklarımızı etkin ve verimli kullanarak adaletli gelir dağılımına öncelikli esas olarak yol açtık ve bununla ilgili olarak da bütün yaptığımız yatırımlarda, özellikle kamu yatırımlarında bölgesel dağılımı esas alarak gerçekleştirdik. En son 7 Haziran seçimlerinden önce Hakkâri’de açtığımız milyarlarca dolar lirayı bulan havalimanı yatırımları bunun en önemli yatırımlarından biridir.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Milyar mı? Hesabınız zayıf sizin ya! Milyar dolar?

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Devamla) – Ancak, maalesef Halkların Demokratik Partisinin bugün hendeklerin arkasına sığınarak yapmış olduğu terör olaylarının sonucunda ülkemizde milyarlarca dolar kayıpları olan durumla karşı karşıyayız. Özellikle bugünlerde sınır kapılarının bölgedeki terör olaylarından dolayı kapanmasından bölge ticaretinin yüzde 60 azaldığı, şehirlerdeki alışveriş oranlarının yüzde 45’ler oranında düştüğü bütün emtia satış kayıtlarında görülmektedir.

Yine aynı şekilde otellerin doluluk oranlarına baktığımızda birçok otelimizin Van’da, Mardin’de, Erzurum’da, Amed’de ya da Diyarbakır’daki… Benim için orası Diyarbekir’dir, Amed olmadı, olmayacak, Diyarbekir’dir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Elhamdülilllah Kürt’üm ve elhamdülilllah bu ülkeye saygılı bir Kürt’üm. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Sen istesen de olamazsın.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Devamla) – Yine bu bölgelerimizdeki maalesef otel doluluk oranlarına baktığımızda, hendeklere sığınan terör bize neyle karşı karşıya kaldığımızı göstermiş oluyor. Bugün Mardin’deki otellerin yüzde 95’i sıfır ciroyla turizm sezonunu kapatmış oldular. Bu mu bizim bölgesel kalkınmaya verdiğimiz önem? Ben bunu sadece Halkların Demokratik Partisine oy veren vatandaşlarımıza sormak istiyorum çünkü buradaki arkadaşlarımın bunu algılayabileceklerine ve buna inanabileceklerine; maalesef şu kısacık süre içerisinde bana buna dair bir emare bırakmadılar.

Yine, turizm sektöründe bütün bunların neticesinde elde ettiğimiz kaybın yaklaşık 35 milyar euro olduğunu görüyoruz maalesef. 35 milyar euro bu ülkenin yatırımına gidecekti.

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – Güneydoğuya yapılan havaalanlarına, hastanelere…

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Devamla) – 35 milyar euro, dağlara giden değil okula giden çocuğun kursağından geçecekti.

Yine aynı şekilde beyaz eşya, gıda, giyim ve elektronik aletler gibi birçok konuda, terör olayları nedeniyle, bölgedeki emtia satışlarının düşüşleri. Bölgede yaklaşık 1 milyar dolarlık yatırımın askıya alındığını, fabrikaların kapasite kullanım oranlarında yüzde 65’ler oranında düşüşlerin meydana geldiğini maalesef biliyor olmamız lazım.

Madem bölge halkını düşünüyoruz, bölge halkının en önemli geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Devamla) – Yaklaşık dört ay boyunca, tarım ve hayvancılıkla uğraşan bölge halkı terör olayları nedeniyle yaylaya çıkamamıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Terör olayları nedeniyle hayvanını satamamıştır. Terör olayları nedeniyle buğdayından elde ettiği hasadı maalesef herhangi bir yerde paraya tahvil edememiştir. Bu mu bizim bölgesel kalkınma anlayışımız? Ancak bütün bunlara rağmen…

Sayın Başkanım, bir dakika rica ediyorum, tek bir dakika.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Taşkesenlioğlu.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Devamla) – Tek bir dakika efendim.

BAŞKAN - Son cümleleriniz efendim.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Devamla) – Peki.

Çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, sağ olun.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Baluken, dinliyorum sizi.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, demin AKP Grubu adına konuşan sayın hatip konuşması sırasında…

BAŞKAN – Şahsı adına konuştu.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Evet, şahsı adına konuşan sayın hatip konuşması sırasında defaatle grubumuza, tek tek de bütün milletvekillerimize sataşmada bulunmuştur.

Grubumuza yönelik olarak “HDP’nin yapmış olduğu terör olayları” demek suretiyle bir siyasi partiye asla ifade edilmemesi gereken sözleri var.

BAŞKAN – Size 69’uncu maddeye göre söz veriyorum Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Hayır, bir saniye Sayın Başkan, tamam. İfade edilmemesi gereken sözleri burada sarf etmiştir. Bu bir düşünce özgürlüğü de değildir. Biz kınıyoruz kendisini. Ancak Başkanlık Divanı olarak da, sizin, Parlamentoda grubu bulunan bir siyasi partiyle ilgili “o siyasi partinin yaptığı terör olayları” şeklinde buradan ifade edilen o hususu hem kınamanızı hem de tutanaklardan çıkarmanızı istiyoruz.

İç Tüzük 69’a göre ben grup adına söz isteyeceğim. Aynı zamanda bütün milletvekili arkadaşlarımıza da “Bunu anlayacak anlayışları ve kapasiteleri yoktur.” demek suretiyle sataşmıştır. Milletvekili arkadaşlarımız için de tek tek sataşmadan söz isteyeceğim.

BAŞKAN – Sayın Baluken, Sayın Taşkesenlioğlu konuşmasında, sizin tekrarladığınız cümleyi kullanmak suretiyle size 69’uncu maddeye göre söz hakkı yaratan bir sataşmada bulunmuştur, Halkların Demokratik Partisi Grubuna.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Kişisel olarak bana da…

FİLİZ KERESTECİOĞLU (İstanbul) – Hayır, kişisel olarak… “Tek tek orada bulunan hiçbiriniz anlayacak kapasitede değilsiniz.” dedi.

BAŞKAN – Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Bunu siz takdir edemezsiniz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bir saniye efendim. Ben sizi dinledim Sayın Baluken.

Şimdi, örnek veriyorum. Daha biraz önce burada başka tartışmalar oldu, tüm muhalefet partilerini itham eden bir konuşma yapıldı. Muhalefet partilerinin temsilcileri olarak grup başkan vekili arkadaşlarıma sataşmadan dolayı söz verdim. Yani tüm muhalefet partilerine yönelik bir sataşma var diye, bütün milletvekillerine söz hakkı doğar şeklinde bir uygulamamız yok. Parlamento hukukumuzun yazılı kuralları vardır, teamülî kuralları vardır.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Baluken, bitireyim efendim.

Yazılı kurallar; başta Anayasa olmak üzere ondan sonra İç Tüzük, yasalar, Başkanlık Divanı kararlarıyla belirlenmiştir. Teamüli kurallar da tekrarlana tekrarlana Meclisin artık uygulanagelmiş, uygulaması kabul edilmiş olan kurallardır. Teamüli kurallarımız içerisinde veya yazılı kurallarımız içerisinde bu şekilde bir gruba yönelik sataşma nedeniyle bütün milletvekillerine söz hakkı doğar diye bir şey yok. Sataşmayla ilgili 69’uncu madde de gayet açıktır. Kendisine sataşılan veya ileri sürmüş olduğu görüşten başka bir görüş kendisine atfolunan hükûmet, komisyon, siyasi parti grupları veya milletvekilleri sataşma nedeniyle söz alma hakkına sahiptirler. Halkların Demokratik Partisi Grubuna yönelik bir sataşma vardır. Sataşma nedeniyle size veya uygun göreceğiniz bir başka milletvekili arkadaşıma söz vermeye hazırım. Onun dışında tek tek milletvekillerine söz vermem söz konusu olamaz.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, bu konuda ben grubumuz adına verilmesi gereken cevabı söz hakkımı kullanarak vereceğim. Ancak benden sonra da kendisine hakaret edildiğini düşünen ve sataşıldığını düşünen milletvekili arkadaşlarımızın söz hakkı da baki kalacak. Onu belirleme yetkisi bende ya da sizde değildir. Tutanağı istersiniz, milletvekillerine tek tek sataşma anlamına gelecek bir ibare varsa da her milletvekiline söz vermekle yükümlüsünüz. Her milletvekilinin 69’uncu maddeden dolayı o hakkını kullanma hakkı vardır.

BAŞKAN – Sayın Baluken, bunu ben ifade ettim. 69’uncu maddeyi ben söyledim size. Kendisine sataşılan bir milletvekili varsa elbette o milletvekilinin bu sataşma nedeniyle söz hakkı vardır ama milletvekillerimizden böyle bir talep gelmedi. Ben sizin talebiniz uyarınca ayrıca tutakları alacağım, bakacağım. Bir sataşma varsa milletvekillerimize ismen, isim de belirtilmek suretiyle, elbette o arkadaşlarımızın söz hakları olacaktır. Size, 69’uncu madde nedeniyle, bu kapsamda iki dakika süre veriyorum Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Aynı zamanda, Sayın Başkan, diğer talebimi de yerine getirmenizi isteyeceğim. “HDP’nin yaptığı terör olayları” demek suretiyle burada bir siyasi partiyi ağır bir şekilde itham etmiştir. Düşünce özgürlüğü içerisine girmeyen bir nefret söylemi kullanmıştır, hedefleştirici bir nefret söylemi kullanmıştır. Buradaki siyasi partilerin itibarını da bir yönde Parlamento çalışmalarında korumak ve kollamak Başkanlık Divanının da görevidir. Dolayısıyla da tutanaklarda o kısmı da incelemenizi, milletvekilinin Halkların Demokratik Partisinden özür dilemesini, o bahsetmiş olduğu ibarelerin de tutanaklardan çıkarılmasını talep ediyorum.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – Milletten özür dilediğiniz an Sayın Vekil. Milletten özür dilediğiniz an…

BAŞKAN – Sayın Baluken, sataşma nedeniyle grubunuzun söz hakkı var. Bu söz hakkı, söz konusu sataşmayı yaratan, ona neden olan ifadeyi düzeltmeniz içindir, ona yönelik cevabınızı vermeniz içindir. Yani, bunu bizatihi yapacak olan sizsiniz.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, gün boyunca Halkların Demokratik Partisine karşı özel bir tutum içerisinde görüyorum sizi. Burada İç Tüzük’ten kaynaklı olarak biz partimize yapılan bir hakaretle ilgili bir nefret suçu işlendiğini söylüyoruz ve bu Parlamento çatısı altında bir siyasi partinin nefret suçu işlenerek hedef gösterilemeyeceğini söylüyoruz. Bunu bize getirip “sataşmadan söz hakkı” üzerinde bir lütuf şeklinde tanımlamayın lütfen.

BAŞKAN – Sayın Baluken, bakın, başlangıçtan itibaren burayı adilane bir şekilde yönetmenin gayreti içerisindeyim.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Biz o kanaatte değiliz. Şuradan alkış almak için durmadan söz hakkımızı gasbediyorsunuz

BAŞKAN – Bir saniye yani aldığım alkışa göre hareket etmiyorum Sayın Baluken. Beni dinleyin lütfen, ben sizi dinliyorum.

Sayın Baluken, hiçbir bir partiye olmadığı şekilde sizin grubunuza, dün ve evvelsi gün, iki gün üst üste hem size söz verdim hem de işaret ettiğiniz bir başka arkadaşa sataşma nedeniyle ayrıca söz verdim. Bunu bir başka siyasi parti grubuna yapmadım.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Lütfetmediniz, bu hep olan bir şey.

BAŞKAN – Efendim, hayır, bakın, sadece kuralları…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Parlamentoda olan bir şey, ilk defa olan bir şey değil, ilk defa siz yapmıyorsunuz, oraya kim oturursa yapmak zorunda.

BAŞKAN – Sayın Baluken, ben sizi saygıyla dinliyorum.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Ben de sizi saygıyla dinliyorum.

BAŞKAN – Lütfen ben de konuşmamı bitirene kadar siz de beni dinleyin, rica ediyorum yani dinlemek zorunda olmayabilirsiniz ama ben sizden rica ediyorum. Eğer medeni bir şekilde burada bir tartışma, görüşme gerçekleştireceksek birbirimizi, görüşlerimizi beğenmesek dahi, dinlemek doğru olur. Ben şimdi bu cümlenizi kabul etmiyorum: “Halkların Demokratik Partisine karşı bir tutum içerisindesiniz.” Asla kabul etmiyorum. Parlamentoya seçilerek gelmiş bütün milletvekillerimiz saygıdeğerdir. Bütün siyasi parti grupları, siyasi partiler milletin temsilcileridir, her biri milletin iradesini temsil ederler. Ben bu iradeyi küçümseyen, bu iradeyi eleştiren anlayışı asla onaylamam. Ancak, siyasi partilerin birbirlerine yönelik eleştirileri konusunda ben “Şu parti haklıdır, bu parti haksızdır.” şeklinde bir değerlendirme yapmak konumunda değilim Sayın Baluken. Bu eleştirileri cevaplayacak, karşılayacak olan siyasi parti gruplarının kendileridir, İç Tüzük bu hakkı da kendilerine vermiştir. Benim görevim bu hakkı ilgililerine, siyasi parti gruplarına, milletvekillerine teslim etmektir.

Sayın Baluken…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Normal karşılıyorsunuz o zaman öyle mi bir siyasi partiye…

BAŞKAN – Hayır.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – …“karıştığı terör olayları” demeyi?

BAŞKAN – Efendim, bakın…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Ona göre cevap vereceğim çünkü.

BAŞKAN - Sayın Baluken, siz, eğer benimle bir polemiğe girmek istiyorsanız ben bu polemik fırsatını size vermeyeceğim…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Peki, tamam.

BAŞKAN - …böyle bir polemik yapma niyetim yok. Siz, bu Meclise gelmiş, seçilmiş bir milletvekilisiniz, bir siyasi parti grubunun Grup Başkan Vekilisiniz, milletin iradesini temsil ediyorsunuz, bunu size ifade ettim. Bir siyasi partinin bir başka siyasi partiye “teröre sığınıyorsunuz” şeklinde bir eleştiri yapmış olmasından ben asla mutlu olmam, bunu onaylamam ama bunu reddedecek olan sizlersiniz.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Peki, tutanaktan çıkarmıyorsanız ona göre vereceğim cevabı.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Baluken.

NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Tutanaklara bakarsanız, tam öyle değil.

BAŞKAN - Tutanakları ben getirteceğim, inceleyeceğim, benim açıklama yapmam, müdahale etmem gereken bir şey varsa bununla ilgileneceğim.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

17.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’nun 1 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Bence bu saatten sonra tutanakları incelemeseniz de olur çünkü aynı üslupla, aynı düzeyde cevap vereceğim.

Dünyada terör olayları yapmakla suçlanan şu anda tek bir siyasi parti var, biliyor musunuz? (AK PARTİ sıralarından “HDP” sesleri) AKP, AKP. (HDP sıralarından alkışlar) Dünyada Orta Doğu’da akan kandan, Suriye’de akan kandan, Rojava’da, Şengal’de akan kandan sorumlu bir siyasi parti denince, onun karıştığı terör olayları denince akla siz geliyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından “HDP” sesleri) Türkiye içerisinde IŞİD çetelerinin, El Nusra çetelerinin yapmış olduğu Diyarbakır katliamları, Suruç katliamları, Ankara katliamları denince AKP’nin yaptığı terör olayları geliyor. Dolayısıyla, sizin terörle ilişkinizi bizim buradan ifade edip etmememiz önemli değil, bütün dünya bunu görüyor, bütün dünya tartışıyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – O Kandil var ya, çok iyi bilirsiniz.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Avrupa’dan herhangi birini çevirin, “terör” deyin, “IŞİD” deyin, “El Kaide” deyin, “El Nusra” deyin, size “AKP” der. O yüzden sizin karıştığınız terör olayları nedeniyle, merak etmeyin, önümüzdeki günlerde sizi Uluslararası Ceza Mahkemesi zaten yargılayacak.

Şimdi, bu bahsettiğiniz içerideki terör olayı var ya, hani millî eğitimden de bahsettiniz ya, bakın, şu resmi görüyor musunuz? Şu, hani, öğrencileri ölüme terk etmek için öğretmenleri oradan çıkarıp steril katliam hazırlığı yaptığınız Cizre’den, Silopi’den çekilmiş bir resim. Bakın, öğrencilerin olması gereken bir sınıfta bu resim sizi utandırmalı.

TAMER DAĞLI (Adana) – Allah o askerlere güç kuvvet versin, o askerlere güç kuvvet versin.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bu resmi veren bir siyasi partinin orada hangi terör dalgasını estirebileceğini bütün Türkiye kamuoyu görüyor. Ama merak etmeyin, bu terörün hesabını tek tek hepinizden soracağız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Tek tek bunların hepsinin hesabını vereceksiniz. [AK PARTİ sıralarından alkışlar(!)]

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Tehdit ediyorsunuz, farkında mısınız?

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Cizre halkı, Silopi halkı katledilirken siz burada rahat edemeyeceksiniz. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bostancı…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Hepinizle tek tek de uğraşacağım.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkanım…

Sayın Başkanım, hatip “Benden önceki konuşmacı…” diyerek bizzat beni kastetti, parti adını vererek. Ben kişisel cevap hakkımı kullanmak istiyorum 69’a binaen.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, bir saniye efendim.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Bakın, AKP’li hatip “Benden önceki HDP konuşmacısı…” diyerek bizzat beni kastetti.

BAŞKAN – Bir saniye, Sayın Bostancı’nın söz talebi var.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Ama benim ondan önce hakkedilmiş bir cevap hakkım var.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, Sayın Baluken konuşmasını daha bitirmeden, sizden önce Sayın Bostancı ayağa fırladı. Ben bu sırayı gayet iyi takip ediyorum.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Hayır, ondan önce kalkmış durumdaydım ben.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Yıldırım ben konuşurken ayaktaydı.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım…

AHMET YILDIRIM (Muş) – Bakın, kişisel olarak bana sataştı.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, ben talebinizi değerlendireceğim. Bir saniye efendim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU (İstanbul) – Aynı şekilde ben de kalkmıştım.

BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu, sizleri de dinleyeceğim efendim.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Bakın, grup başkan vekilimizin az önce yönetim tarzınıza dönük söylediklerini haklı çıkarır uygulamaya devam ediyorsunuz Sayın Başkan. Bir ön yargınız var herhâlde.

BAŞKAN – Sayın Bostancı, dinliyorum sizi.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Eski ulusalcı refleksler gelişiyor tabii.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, sayın konuşmacı sataşmaya ilişkin olarak almış olduğu söz çerçevesinde aynı sataşmayı AK PARTİ’ye karşı yapmıştır. “‘Terör’ deyince akla gelen dünyadaki tek parti AK PARTİ.” diyerek terörle bağlantılı olduğunu iddia etmiştir. Bu açık bir sataşmadır. 69’a göre söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı, iki dakika süre veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

18.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; Sayın Baluken’in burada son yapmış olduğu konuşma düzeyinde bir cevap vermeyeceğim.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sizin düzeyinize cevap verdi Sayın Baluken.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Maksadımız üzüm yemek, bağcı dövmek değil.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Hayır, sizin düzeyinize göre cevap verdik.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Maksadımız, bu ülkede halkın kucaklaşması, terörün son bulması. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET YILDIRIM (Muş) – Silahla kucaklaşma değil mi?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Kıymetli arkadaşlar, HDP’nin esasen Türkiye'de barışın temin edilmesi bakımından önemli bir şans olduğunu düşünüyorum. Bu şansı ümit ederim ki bu arkadaşlar iyi kullanırlar, bunu canıyürekten temenni ediyorum.

Barışı kurmak çok zordur. Bakın, şu ortamda bile gerilimi ve tansiyonu yükseltmek o kadar kolay ki insan bir anda öfkelenir ve her şeyi yıkacak bir dil kullanabilir ama bu ortamda müzakereyi sağlayıcı dil, emin olun, çok fazla dikkat, itina gerektiriyor, tıpkı barışın kurulması gibi.

Ben HDP’li arkadaşlardan… Türkiye'de halkın kucaklaşmasını temin edecek bir siyasi çizgide… Gerçekten, onlara oy verirken insanlar, barış için oy verdiler buradaki bütün siyasi partilere olduğu gibi. Ümit ederim ki o doğrultuda, barış doğrultusunda bir çaba içinde olurlar, bunun diline uygun bir şekilde yüzde 49 küsur oy almış bir siyasi partiyi de bu şekilde tanımlamazlar.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FİLİZ KERESTECİOĞLU (İstanbul) – Siz de aynı şekilde Sayın Bostancı.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Yıldırım’ın bir söz talebi vardı.

Sayın Yıldırım, sizi şimdi dinliyorum efendim.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Benim de tekrar söz talebim olacak.

AHMET YILDIRIM (Muş) – 3’üncü maddeyle ilgili olarak kişisel söz hakkı kullanan AKP’li, artık AKP de demeyeceğim, A-Ka-Pe’li çünkü “Ha-De-Pe” diye hitap ediyorlar, A-Ka-Pe’li hatip “benden önceki konuşmacı” diyerek şahsımı hedef aldı ve söylemediğim cümleleri bana atfetti. Buna ilişkin cevap hakkı kullanmak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, İç Tüzük 69’uncu maddeye göre söz hakkınız vardır. Bunu daha önce ifade etmiş olsaydınız size o zaman da bu sözü verirdim.

Buyurun efendim, iki dakika süre veriyorum.

19.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’nun 1 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

AHMET YILDIRIM (Muş) – A-Ka-Pe’li vekil söze başlarken sesinin kısıklığından kaynaklı mazeret dile getirdi. Saat ikiden beri muhalefet partilerinden konuşmacılara bu kadar yüksek volümle sataşma yaparsanız sesiniz kısılır Sayın Hatip.

İkincisi, “Hakkâri Yüksekova’ya milyarlarca dolarlık harcamayla havaalanı yapmış.” diyerek üçüncü havalimanıyla karıştırıyor Hakkâri havalimanını.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Askerî harcama yapıyorlar.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Milyarlarca dolar harcama askerî harcamalardır. Siz askerî harcamalarla havaalanı harcamalarını karıştırıyorsunuz. Ben bölgesel eşitsizlik dedim, siz “bölgesel kalkınma” diye belki de anlamını bilmediğiniz bir cümleyle cevap vermeye çalıştınız. Ve özellikle size salık veririm, bir bölgesel kalkınma kavramının tanımını öğrenin ondan sonra çıkın konuşun.

Teşekkür ederim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sizden önce Sayın Kerestecioğlu’nun bir söz talebi vardı.

Mikrofonunuzu açayım, önce talebinizi oradan alayım Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU (İstanbul) – Ben de aynı şekilde sataşma nedeniyle söz istiyorum. Biraz önce konuşan hatip “HDP’li vekillerin, onların burada anlama kapasiteleri yok, o yüzden size sesleniyorum.” diyerek seçmenlerimize seslendi. Ben de İstanbul Vekili olarak ve İstanbul seçmenlerinin temsilcisi olarak anlayıp anlamama konusundaki sataşmaya karşı cevap vermek istiyorum İç Tüzük 69’a göre. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Bu konuda başka söz vermeyeceğim arkadaşlar.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

Süreniz iki dakikadır.

20.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu’nun, Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’nun 1 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

FİLİZ KERESTECİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller, sevgili halkımız; maalesef sürekli sınanmak ve ayar verilmek istenen bir parti durumundayız. Beni İstanbul halkı seçti, sizler seçmediniz ve ben burada hesap vereceksem beni seçen seçmenlere hesap veririm. Onlar eğer yaptığım davranışları, yaptığımız, yürüttüğümüz politikayı beğenmiyorlarsa bir dahaki sefere bizi seçmezler. Biz buraya gerçekten barış için geldik.

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Öyle yaptık.

FİLİZ KERESTECİOĞLU (Devamla) – Ben yıllardır insan hakları mücadelesinde, kadın hakları mücadelesinde çalışan bir insanım ama hayatımda buradaki üslup kadar gerçek olmayan bir siyaset tarzı görmedim. Sokakta insanlar çok daha fazla, farklı görüşlerden olsa da birbirleriyle anlaşabiliyor, konuşabiliyorlar, diyalog kurabiliyorlar. Biz ne zaman bu kadar bölündük? Bölünmekten söz ediyorsunuz. Ne zaman bu kadar bölündük?

MEHMET METİNER (İstanbul) – Onun da müsebbibi AK PARTİ değil mi!

FİLİZ KERESTECİOĞLU (Devamla) – Gerçekten bir tarafta göz yaşlarıyla, vicdanlarıyla bir taraf dururken, diğer taraf gösterilen resimlere karşı gülecek kadar ne zaman bölündük?

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – “Diğer taraf” derken niye bize bakıyorsunuz?

AYŞE KEŞİR (Düzce) – Diğer taraf değiliz, siz tarafsınız.

FİLİZ KERESTECİOĞLU (Devamla) – Ben size bunu sormak istiyorum ve konuşalım, konuşalım diyorum ama oradan laf atarak değil. Özellikle siz Hanımefendi, çıkın şu kürsüye, konuşun.

Saygılarımı sunarım.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – O da olacak efendim, o da olacak efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kerestecioğlu.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – Sayın Başkanım… Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Baluken, talebinizi daha sonra karşılayacağım.

Şimdi birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.32

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.45

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER : Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

------0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16’ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Birleşime on beş dakika daha ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.46

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 23.07

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER : Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

------0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16’ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

1 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Sayın Bostancı’nın söz talebi olduğunu görüyorum.

Buyurun Sayın Bostancı.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’nun 1 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması ile Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Mecliste müzakereler gerçekleşirken zaman zaman kastı aşan ifadeler söz konusu olabiliyor. Elbette bunları hiçbir şekilde temenni etmeyiz ama bunlar söz konusu olduğunda da bir açıklamayı gerekli görüyoruz.

Biraz önceki müzakerelerde de partimizin mensubu bir sayın milletvekili, Zehra Hanım, Halkların Demokratik Partisiyle ilgili olarak “Bugün hendeklerin arkasına sığınarak yapmış olduğu terör olaylarının sonucunda, ülkemizde milyarlarca dolar lirayı bulan…” diye devam eden, kastı aşan bir ifade kullanmıştır.

Bu ifadedeki mantığa ve illiyet bağına parti olarak katılmamız mümkün değildir, Zehra Hanım’ın da kastının bu olduğunu düşünmüyorum.

Tabii, müzakere ortamı içerisinde hemen peşinden yaşanan tartışmalar ve Sayın Baluken’in de “Terör denildiğinde dünyada akla tek parti gelir, o da AK PARTİ.” şeklindeki ifadesini de aynı ölçüde kastı aşan ve buradaki medeni müzakere ortamına olumlu etki yapmayacak bir ifade olarak görüyorum. Bunları bildirmek istedim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

Sayın Baluken, buyurun efendim.

34.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, ben de deminki oturumda sarf edilen bazı sözlerle ilgili, bu Parlamento çatısı altına yakışmayan birtakım cümlelerin düzeltilmesi gerektiğini ifade etmiştim.

Özellikle Halkların Demokratik Partisini “Terör yapan bir siyasi parti” olarak tanımlamanın partimizi hedefleştiren yanlış bir söylem olduğunu ve bunun mutlaka tutanaklardan çıkarılması gerektiğini ifade etmiştim. Ancak, bütün uyarılarıma rağmen bu konuda AK PARTİ Grubundan herhangi bir uyarının, herhangi bir düzeltmenin gelmemiş olması, yine Başkanlık Divanınızın bu konuda düzeltici bir tutum içerisine girmemiş olması nedeniyle kürsüden yapmış olduğum konuşmada “Ortaya konan bu düzeysizliğe karşı istemeden de olsa aynı düzeyde cevap vereceğim.” demek suretiyle bazı cümleler sarf ettim. O cümleler içerisinde de “Dünyada terör yapan parti deyince akla gelen tek parti AKP’dir.” demiştim. Buradaki maksadım bir siyasi partiyi terör yapan bir parti olarak tanımlamak değil, tam tersine, o şekilde ifade edilen bir ibarenin düzeltilmesine yardımcı olmaktı. Dolayısıyla, kullanmış olduğum cümle AKP’yi ya da başka bir siyasi partiyi terör yapan bir parti olarak tanımlamaktan çok, bu tarz söylemlerden uzak durmamıza işaret eden, yöntem eksikliğinden kaynaklı bir uyarıydı.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bostancı ve Sayın Baluken’e açıklamaları nedeniyle teşekkür ediyorum.

Aradan önceki oturumda bu konu bir tartışma konusu oldu ve ben o zaman tutanakları getirteceğimi ifade etmiştim. Çünkü Genel Kuruldaki tartışmalar sırasında kürsüde konuşan hatibin ne konuştuğu bazen o uğultu içerisinde bu Divandan yeterince duyulamayabiliyor. O konuşma sırasında hatta arkadaşlarıma söyledim “Tutanakları getirtelim.” dedim. Verdiğimiz arada tutanaklar geldi. Tutanaklarda Sayın Taşkesenlioğlu’nun şöyle bir cümlesini gördüm: “Halkların Demokratik Partisinin bugün hendeklerin arkasına sığınarak yapmış olduğu terör olaylarının sonucunda…” Bir siyasi partiyi bir başka siyasi parti eleştirebilir ama Mecliste halkın oyuyla seçilmiş, millî iradeyi temsil eden bir siyasi partiyi doğrudan terör olayıyla suçlamak “Terör olayını gerçekleştirmiştir.” konumuna sokmak asla kabul edilemez, bunu doğru bulmuyorum. Hiçbir siyasi parti, terör olaylarıyla ilgili olarak “Terör olayını gerçekleştirmiş.” şeklinde bir ithamın konusu olmamalıdır, bunu doğru bulmuyorum.

Açıklamalar kayda geçmiştir.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/317) (S. Sayısı: 1) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

3’üncü madde üzerinde konuşmalar tamamlanmıştı.

Şimdi soru-cevap işlemine başlayacağız.

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) – Başkanım, HDP Grup Başkan Vekili Sayın Baluken konuşması sırasında “Bunların hepsinin hesabını vereceksiniz. Hepinizden tek tek hesap soracağız.” diye konuştu. Hesap sormakla neyi kastettiğini bilmiyorum.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Grup başkan vekilinize sorun, o size açıklar.

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) – Benim adım Adnan Boynukara. “Hepinizden tek tek” dendiği için ben üstüme alındım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya böyle bir şey var mı? İçeride toplantı yaptık.

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) – Yanlış bir şey mi yapıyorum Özgür Bey?

BAŞKAN – Sayın Boynukara, Sayın Baluken konuşmasını hangi çerçevede, hangi düşünceyle yaptığını açıkladı. Söz konusu konuşmalar Sayın Baluken’in açıklamış olduğu çerçevede bir niyetin, bir düşüncenin ifadesi amacıyla yapılmıştır.

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) – Başkanım, buna ilişkin bir düzeltme olmadığı için ifade ettim.

BAŞKAN – Biraz önce arkada yaptığımız müzakerede de bunların siyasi olarak hesap sorma şeklinde, o amaçla kullanıldığını kendileri ifade etmişlerdir.

Teşekkür ediyorum değerli arkadaşlar.

Şimdi soru-cevap işlemine başlayacağız.

İlk soru, Sayın Akar…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Bakan, 4 Mart 2014 tarihinde çıkarılan Ücretsiz veya İndirimli Seyahat Kartları Yönetmeliği’yle 65 yaş ve üstündeki vatandaşlarımızın şehir içi ulaşımda ücretsiz taşınması sağlanmıştır. Ancak, çıkarılan yönetmeliğin sakatlığını defalarca burada dile getirdik ve sonunda Bakanlığınızın yaptığı yeni düzenlemeyle şoför esnafına devletçe ödenek verileceği belirlenmiş ve 7 Nisan 2015 tarihinde çıkarılan yeni yönetmelikle ödeneğe ilişkin hususların altı ay içerisinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Maliye Bakanlığınca belirleneceğini belirtmiştiniz. 7 Ekim 2015 tarihinde bu süre doldu. Yaklaşık iki buçuk aydır konuya ilişkin, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesinden özel şahıs ya da şirketlere ait şehir içi toplu taşıma hizmeti veren her ulaşım aracı için, özel deniz ulaşım aracı için bunların işletmecilerine bir ödenek verilmiş midir? Verilmişse hangi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Haberal…

ERKAN HABERAL (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana dün bir soru sormuştum, cevap alamadım. “Seksen yılda 57 milyar dolarlık cari açık sizin Hükûmetleriniz döneminde 444 milyar dolara çıktı, ne düşünüyorsunuz?” demiştim.

İkinci sorum: Yabancılara topraklarımızdan ne kadar satıldı?

Üçüncü sorum: “1 TL bir dolar olacak.” diyordunuz, daha doğrusu “1 dolar 1 TL olacak.” diyordunuz, 1 dolar yaklaşık 3 lira oldu. Nihai sonucu ne bekliyorsunuz efendim?

BAŞKAN – Sayın Parsak…

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Ben geçen maddede cari açıkla ilgili “Cari açığı Reza Zarrab mı kapatacak?” diye sormuştum. Bu sefer de seçim çevrem olan Afyonkarahisar’la ilgili bir soru sormak istiyorum Sayın Bakanımıza.

Bizim Afyonkarahisar’ımızda uzun yıllardır süregelen bir Ankara-İzmir otoyol tartışması söz konusu. Sivrihisar’dan başlayarak Eskişehir ve Kütahya’nın ilçeleri üzerinden Manisa’ya ulaşması planlanan ve Karayollarının 2023 hedefleri arasında yer alan Ankara-İzmir otoyolunun yapımına 2015 yılında başlanacağı ifade edildiği hâlde şu an için sadece ÇED raporu Çevre ve Şehircilik Bakanlığına sunulmuş durumda beklemektedir. 2015’i de geride bırakmak üzere olduğumuza göre, Ankara-İzmir otoyolunun Afyon’dan geçeceğine dair yalan söylenmeye devam edilecek midir? Ankara-İzmir otoyolunun yapımına ne zaman başlanacaktır ve Ankara-İzmir otoyolu Afyonkarahisar’dan geçecek midir?

Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

BAŞKAN – Sayın Erdoğan…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bütçe kanunlarının en önemli kısmı denetimdir. AKP iktidarları boyunca örtülü ödenek harcamaları katlanarak artmaktadır. Bu bütçede örtülü ödeneğe ne kadar kaynak ayırdınız? Yani, bütçenin ne kadarı tamamen denetim dışı kalacaktır?

Ayrıca, Irak Merkezî Yönetimi’yle arası açılan ve geçen hafta ülkemize gelen, devlet başkanı muamelesi gösterdiğiniz Barzani’ye Kuzey Irak bölgesel yönetiminin personel giderlerinin üç ay süreyle karşılanacağı konusunda Hükûmetinizin söz verdiği doğru mudur, değil midir?

BAŞKAN – Sayın Arslan…

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Bakan, Denizli-Aydın, Aydın-Antalya otoyolunun 2016 yılında yapılacağı söyleniyordu. Yapılacak mı, yapılmayacak mı; yapılacaksa hangi tarihte başlanacak?

Ayrıca, ikinci sorum, Denizli ihracatçısının ürünlerini kolayca ve daha az maliyetle… Denizli Organize Sanayi Bölgesinden İzmir Aliağa’ya uzanan demir yolu ne zaman bitirilecek, bunu soruyorum.

Bir de Denizli ilimiz teşvikten çok az yararlanan bir ilimiz. Teşvikle ilgili herhangi bir değişiklik olacak mı, Denizli’miz teşviklerden daha çok faydalanacak mı?

Bunları soruyorum, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yarkadaş…

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Sayın Bakan, Türkiye'nin en büyük 2 hastanesi Çapa ve Cerrahpaşa’ya hazineden ödenek aktarılmıyor. Bu yüzden, ilaç ve medikal firmaları ihaleye girmiyor. Çapa ve Cerrahpaşa malzeme eksiği olduğu için yeterli hizmet veremiyor. Hastanelere neden ödenek aktarılmıyor? Hastanelerin bu yolla iflasa sürüklenmesi ve arsalarının yandaşlara peşkeş çekilmesi mi planlanıyor?

Sayın Bakan, mali müşavirler odası tüm borçlara ödenebilir şekilde yeniden yapılandırma istemiştir. Bu çağrıya yönelik bir çalışmanız olacak mıdır?

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Öz…

BÜLENT ÖZ (Çanakkale) – Sayın Bakan, kurumlarında yan yana çalışan memur ve sözleşmeli çalışanlar aynı üniversitelerin aynı bölümlerinden mezun olup aynı işi yapmalarına rağmen statüleri farklıdır ve eşit işe eşit ücret ve aynı özlük haklarından yararlanamamaktadır. Üniversite mezunu işçiler işçi statüsünde olduklarından kurumları üniversiteli işçileri istediği yerde ve pozisyonda çalıştırabilmektedir. Kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan üniversite mezunu işçilerin memur kadrolarına atamalarının gerçekleştirilmesi, bu personelin geleceğe yönelik önlerindeki engelleri kaldıracak, bu kişilerin tayin, nakil, geçici görev, görevde yükselme ve unvan kullanabilme haklarının çözümünü sağlayacak, her şeyden önemlisi, çalışma barışını, iş yerinde huzuru ve motivasyonu kuvvetlendirerek verimliliğin artmasına katkı sağlayacaktır.

2016 yılında, çalışma barışı ve anayasal eşitlik ilkesinin de gereği olarak bu işçilerimizi memur kadrolarında istihdam etmeyi planlıyor musunuz?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öz.

Şimdi cevap için Hükûmete söz veriyorum.

Buyurun Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Öncelikle Sayın Akar’a sorusundan dolayı teşekkür ediyorum. Doğrudur, özellikle engelli vatandaşlarımızın gün içerisinde şehir içi özel halk otobüsü taşımacılığından ücretsiz yararlanması noktasında geçen dönem Hükûmetimizin inisiyatifiyle çıkarılan yasal düzenlemeyle böyle bir imkân tanınmıştır. Burada özel halk otobüsleri ve deniz otobüslerine de verdikleri bu hizmet karşılığında bir destek yine aynı yasada öngörülmüş ve buna ilişkin yönetmeliğin de altı ay içerisinde çıkarılacağı ifade edilmiştir. Çalışmalar hâlihazırda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı tarafından müştereken yürütülmektedir. Ben de göreve başladıktan sonra özel olarak konuyla ilgilendiğimi ifade etmek istiyorum. En yakın zamanda bu düzenlemeyi yapıp özel halk otobüsü işletmecilerinin beklediği bu desteği açıklayacağız.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – En kısa zaman ne kadar?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – İnşallah, en kısa sürede özel olarak ilgileneceğimi burada ifade edeyim. En kısa sürede inşallah bu düzenlemeyi yapacağız.

Sayın Haberal cari açıkla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Ekonominin geneline ilişkin olarak bugün en son FED kararı açıklandı, hepimiz takip ettik. Günlerdir FED’in faiz kararından sonra gelişmekte olan ülkelere ilişkin çeşitli senaryolar ifade edildi, çeşitli şeyler konuşuldu ama bugün gördük ki Türkiye ekonomisinin temellerinin sağlam olduğunu… Böyle bir faiz kararından sonra hem borsada hem kurlarda hem de faizde ortaya çıkan gelişmeler bir defa daha gösterdi ki gelişmekte olan ülkeler içerisinde Türkiye ekonomisi sağlam bir görünüm arz ediyor.

Cari açık konusunda da biz Hükûmet olarak gerek Onuncu Kalkınma Planı’nda gerek öncelikli dönüşüm programlarında gerek yeni Hükûmet programımızda özellikle cari açığı azaltacak, yerli üretimi artıracak, ithalatı azaltacak, sanayide yeniden dönüşümü sağlayacak bir ekonomik politika çerçevesi oluşturduk. İnşallah, hep beraber önümüzdeki dönemde hem global konjonktürün verdiği imkânlar hem de ekonomide meydana getirilecek yapısal önlemler çerçevesinde bu mesele çözülecek.

Yabancılara ne kadar toprak satıldığına ilişkin bir soru sordunuz. Elimde henüz bir bilgi yok. Ama, biliyorsunuz, bu topraklar bizim topraklarımız, herhangi bir şekilde satın alanlar tarafından bir tarafa götürülecek topraklar değil. Birçok ülke bu şekilde karşılıklı olarak veya olmaksızın bu tür düzenlemeler yapıyor, buna da böyle bakmak lazım. Yani, globalleşen bir dünyada dünyaya olan ufkumuzu, vizyonumuzu yerel ve lokal sınırlara, lokal bakış açılarına da hapsetmemek lazım. Kendimize güvenmemiz lazım. Bence kendimize güvenimiz arttığı sürece bu tür düzenlemelerden korkmayız. Bu tür düzenlemelerden korktukça zaten kendi içimize doğru bükülüyoruz ve çok da fazla ilerleyemiyoruz. Allah’a şükürler olsun, son on dört yılda hem ekonomide hem de siyasette ortaya konulan vizyon yeni bir bakış açısını ortaya koymaktadır, onun için endişe etmeyin.

Sayın Parsak “Ankara-İzmir otoyolu ne zaman yapılacak?” şeklinde bir soru sordular. Şu anda elimde bu konuda bir bilgi yok. Ama, Karayolları Genel Müdürlüğünden gerekli bilgiyi alıp yazılı olarak sizlere arz ederiz.

Sayın Erdoğan’ın sorusu: “Örtülü ödenek ne kadar ayırdınız?” 2015 yılı başlangıç ödeneklerinin yüzde 25’i kadar ayırdık. En azından öyle olması lazım. Çünkü genel olarak mal ve hizmet alımlarında oran o şekilde belirlendi.

Sayın Arslan, Denizli-Aydın-Antalya otoyoluna ilişkin bir soru sordu. O konuda da Karayolları Genel Müdürlüğünden bilgi alıp size arz ederiz yazılı olarak.

Yine, demir yolu projesiyle ilgili söyledi, “Teşvik çalışması var mı?” dedi. Biliyorsunuz, bir eylem planı açıklaması yaptık. İnşallah, gerçekten önümüzdeki dönemde yatırımları, üretimi, ihracatı artıracak, sanayide yapısal dönüşüm sağlayacak birçok eylemi hem yasal düzenlemelerle hem de uygulamayla ortaya koyacağız. O konuda da inşallah yatırım ortamını destekleyen, yatırım ortamını iyileştiren düzenlemeleri bir an önce hayata geçireceğiz.

Sayın Yarkadaş “Çapa ve Cerrahpaşa’ya ödenek aktarılmıyor.” şeklinde bir değerlendirmede bulundu. Kesinlikle böyle bir şey söz konusu değil. Biz, İstanbul Üniversitesi dâhil olmak üzere, bütün üniversitelerimize yeterli ve gerekli ödenekleri koyuyoruz. Cerrahpaşa ve Çapa fakülteleri, hastaneleri bizim göz bebeğimiz. Dolayısıyla o hastanelerle ilgili konuları da yakından biliyorum. Önümüzdeki dönemde de inşallah oradaki mevcut konularla da ilgili üniversiteyle görüşür, gereken çözümleri birlikte üretiriz.

Sayın Öz kamuda çalışan personelin farklı statülerde olması konusunda bir çalışma yapılıp yapılmadığını sordular. O konuda da biliyorsunuz AK PARTİ hükûmetleri döneminde gerçekten kamu personelinin hem mali ve sosyal haklarının iyileştirilmesi bağlamında hem de statülerinin korunması ve eşitlenmesi konusunda çok önemli düzenlemeler yaptık. 2011 yılında yaptığımız düzenlemeyle farklı kurumlarda, farklı kadro unvanlarında çalışıp da aynı işi yapanların ücret eşitlemesini yaptık. Bu söylediğiniz konularda da gerekli araştırma ve çalışmalar yapılır.

Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 3’üncü maddesinin; b bendindeki “veya yeni açılacak” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

     Erhan Usta                                    Mehmet Günal                                 Mustafa Kalaycı

        Samsun                                            Antalya                                              Konya

    Erkan Akçay                                      Ümit Özdağ                                    Erkan Haberal

        Manisa                                           Gaziantep                                           Ankara

 İsmail Faruk Aksu                                Baki Şimşek                                              

        İstanbul                                             Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1 sıra sayılı 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısının 3’üncü maddesinin 3’üncü fıkrasının, b bendinde yer alan “51.000” ve “55.000” ibaresinin, “196.000” ve “200.000”şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

İdris Baluken                                       Hişyar Özsoy                                   Ahmet Yıldırım

 Diyarbakır                                                Bingöl                                                 Muş

Kadri Yıldırım                                  Meral Danış Beştaş                           Filiz Kerestecioğlu

 Siirt                                                          Adana                                              İstanbul

Garo Paylan                                                                                                Nihat Akdoğan

 İstanbul                                                                                                            Hakkâri

BAŞKAN - Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesinin (3) ncü fıkrasının b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Zekeriya Temizel                                Aykut Erdoğdu                                     Musa Çam

          İzmir                                               İstanbul                                               İzmir

  Bülent Kuşoğlu                                 Lale Karabıyık                                Bihlun Tamaylıgil

         Ankara                                               Bursa                                              İstanbul

Çetin Osman Budak                             Ceyhun İrgil

        Antalya                                              Bursa

 

“b) (İ) işaretli cetvelinin “II- Kamu Görevlilerine İlişkin Toplam Atama Sayısı Sınırları” bölümünde yer alan “36.000” ve “40.000” rakamları sırasıyla “71.000” ve”75.000” olarak uygulanır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önerge üzerinde Antalya Milletvekili Sayın Çetin Osman Budak konuşacaktır.

Buyurun Sayın Budak. (CHP sıralarından alkışlar)

ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 1 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesiyle ilgili önergemiz üzerinde söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Bütçe kanunu genel gerekçesinde “Bu kanunlar birer teknik doküman olmayıp hükûmetlerin siyasi yaklaşımlarını ve kamu hizmetlerinin mali tezahürünü yansıtan belgelerdir.” deniyor. Kanun metnine baktığımızda tamamen teknik bir doküman olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla, ya genel gerekçeden bu sözler çıkarılmalı ya da girişi, genel gerekçeleri düzgün bir kanun metni hazırlanmalıydı. Ayrıca, yine, bu cümledeki “kamu hizmetlerinin mali tezahürünü yansıtan” sözünün anlamı nedir? Tezahür, görünme, ortaya çıkma demek, “kamu hizmetlerinin mali görüntüsü” gibi bir sözün anlamı yoktur.

Değerli arkadaşlar, bu yüce Meclise sunulan -geçici de olsa- bütçe yasası metninin bu şekilde önümüze getirilmesini şaşkınlıkla karşılıyorum. Özensiz başlayan ve özensizce devam eden bir kanun metni görüyoruz. Madde gerekçelerinin kanun maddelerinden neredeyse farkı yok, hiçbir açıklayıcı bilgi de yok. Atama sınırlarıyla ilgili iki rakam yazmak yerine hangi kuruma ne kadar atama yapılacağını yazmak çok mu zordur? Ciddi bir şirketin geçici bütçesi bile bundan daha iyi hazırlanıyor.

Değerli arkadaşlar, aslında Hükûmetin eylem planına, hatta programına baktığımızda da aynı özensizliği görüyoruz maalesef. Açın, örneğin, turizm bölümüne bakın, aynı yuvarlak sözleri dönüp dönüp tekrar eden, kes-kopya, temcit pilavı önümüze konuluyor. Ülkenin sorunu nedir, ne yapılmalıdır, ne yapılacaktır gibi hiçbir sistematiği olmayan, kötü hazırlanmış bu belgeler ya halka ve bu Meclise önem vermeyen bir anlayışı yansıtmaktadır ya da dar kadrocu, kayırmacı tutum nedeniyle ehil kadrolarla çalışılmadığının ya da sadece günün kurtarıldığının ya da hepsinin birden kanıtıdır.

Değerli arkadaşlar, AKP’li arkadaşların ve dün Sayın Maliye Bakanının sürekli vurguladığı kavramlar var; istikrar ve mali disiplin. Sanki bunlar sihirli sözcükler, sürekli tekrar edince bütün sorunlar çözülecek. Böyle bir şey yok. İstikrar ortamında mali disiplini uyguladığınızda üretime dönük, katma değeri yüksek ürünler üretmeye dönük adımlar atmazsanız kriz her zaman kapıda durur. Dünyada büyük ölçüde istikrarın ve para bolluğunun yaşandığı, petrol fiyatlarının dip yaptığı bir dönemde Türkiye ne yaptı? Büyük bir fırsatı kaçırdı. AKP üretime yönelik adımlar yerine inşaat ve ithalat yaparak büyümeyi tercih etti. Yani siz on yıllık fırsat döneminde bu konuda adım atmayacaksınız, FED’in parayı geri çağırmaya başladığı, bütün dünyada gelişmekte olan ülkelerde istikrarın bozulduğu, güney sınırımızın yangın yerine döndüğü bir süreçte ekonominin işsizlik, yoksulluk, gelir adaletsizliği, kayıt dışılık, cari açık, dış borç gibi temel sorunlarına çare üretecek adımların atılacağına inanmak hâlâ ayakların yere basmadığının göstergesidir.

Değerli milletvekilleri, bu saptamalardan sonra en önemli konuya geleyim. Rusya, Suriye ve terör olayları nedeniyle turizmde ve uluslararası ilişkilerde ciddi bir riskle karşı karşıya olduğumuz ortadadır. Kamu diplomasisi, küresel iletişim ve tanıtım alanında acil bir seferberlik yapılması gerektiği bir dönemden geçiyoruz. Kaybedecek bir günümüz dahi yok. Eğer kamu diplomasisi yani küresel iletişimde ve yurt dışı imaj çalışmaları ve tanıtımında üç ayı kaybedersek bunun hem dış politikada -şu ana kadar olduğu gibi- hem de turizmde ağır sonuçları olacak. Bu konularda mart ayına kadar beklemek de mümkün değildir. Bu bütçede bu konuya önceki yıla göre çok büyük bütçe konulması gerekirdi, maalesef göremedik. Hükûmetin durumun farkında olduğundan çok emin değilim. Bu nedenle ilgili bakanlıkların bütçede bu konuyu acilen ele almalarında yarar görüyorum.

Değerli arkadaşlar, önerimizle sizin mali disiplin içinde istikrarlı şekilde büyüttüğünüz işsizler ordusundan biraz daha fazla gence iş, aş ve umut verebilmek istiyoruz ama atama sınırının hiç olmazsa 71 bine veya 75 bine çıkarılmasını gençlerimizin, çocuklarımızın geleceği için istiyoruz.

Bu önergemize istikrarlı bir şekilde “Hayır.” demeyeceğinizi umuyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1 sıra sayılı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 3’üncü maddesinin (3)’üncü fıkrasının b bendinde yer alan “51.000” ve “55.000” ibaresinin, “196.000” ve “200.000”şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Nihat Akdoğan (Hakkâri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önerge üzerinde Hakkâri Milletvekili Sayın Nihat Akdoğan konuşacaktır.

Buyurun Sayın Akdoğan. (HDP sıralarından alkışlar)

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçici bütçe kanun tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım, yüce kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, demin arkadaşlarımız bahsederken işte Hakkâri’ye havaalanı açılmış... Değerli arkadaşlar, havaalanı 26 Mayısta açılmış, 16 Ağustosta kapatılmış. Diyeceksiniz ki değerli arkadaşlarım: “Hendek vardı.” Şırnak’ta da hendek var, Diyarbakır’da da var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bakın, sadece seçim dolayısıyla açtığınız, seçimde buradaki HDP’nin iradesinin kırılması adına seçim yatırımı olarak yaptığınız bir yatırımdı. Ben sonraki yatırımları size söyleyeyim.

Değerli arkadaşlar, yıllardır diğer illerle birlikte bütün projelerini tamamlamasına rağmen doğal gazın gitmediği tek il gene Hakkâri’dir. Burada da hendekler vardı değil mi değerli arkadaşlar?

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Havaalanını istemediniz ama.

NİHAT AKDOĞAN (Devamla) – Bir tane daha söylüyorum. Değerli arkadaşlar, yıllardır bir üniversitesi var. Bütün diğer illerle birlikte bu üniversite de ihaleye çıkmıştı. Şu anda binaları inşa edilmemiş tek yer var, o da Hakkâri’dir.

Ben sizin yaptığınız diğer yatırımları da söyleyeyim. Değerli arkadaşlar, sadece 7 Hazirandan bugüne kadar katlettiğiniz insanları sayacağım buradan. İtirazlarınız olacaktır ama bunların hepsi sivil insanlar. Fettah Es, 2 çocuk babasıydı. Ali Kaval, bir evin tek çocuğuydu ve tek çocuk babasıydı. Yakup Babat, Adem Sevinç, Diyar Akın, Diyar Ertaş, Doğan Doğma, Çetin Dara, Mehmet Reşit Arıcı, Naim Noyan, Zeynel Kaya, Ersin Aydın.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Onları kim katletti?

NİHAT AKDOĞAN (Devamla) – Bu sizin yatırımlarınız katletti onları. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – “Katlettiğiniz” dedin.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Hakkâri Camisi’nin İmamı Aziz Tan’ı da sayın orada.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, hatibi dinleyin lütfen, rica ediyorum.

NİHAT AKDOĞAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, ülkemizin bir yerinde, savaşın sürdüğü bir yerde bütçe tasarısından, savaşın ortaya çıkardığı ağır maliyetin bütçeye yansımasını ortaya koymadan, reel verileri çıkarmadan konuşmak sadece bir formalitedir ve zaman kaybından başka bir şey değildir.

Değerli arkadaşlarım, AKP Hükûmetinin kürdistanda başlattığı savaş için merkezî bütçeden ve gizli ödeneklerle harcanan milyarlarca TL’yi görüşmeyen, gizli ödenekleri sorgulamayan bir Meclis AKP’nin faaliyetlerini onaylayan bir yapıdan öteye bir anlam taşımayacaktır.

Değerli milletvekilleri, üzüntüyle belirtmek isteriz ki bugün kürdistanda yaşanan savaş Türkiye halklarının birlikte yaşamasını çatırdatıyor. Tarihsel olgular ve olaylar kuşkusuz benzerlik taşıyacaktır. Ne yazık ki savaşların çıkardığı sonuçlar benzerlik gösterecektir.

Kürt illerinde yaşananlara geçmeden önce… Değerli arkadaşlar, 2011’de Suriye’de de, Dera’da demokratik taleplerini ortaya koyan yeni bir yönetim, haklarına saygı duyan bir yönetim talep eden halkların üzerine… Bakın, buradan bir göstereyim: Esad’ın tankları halkını bombaladı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NİHAT AKDOĞAN (Devamla) – Ve o günden bugüne kadar Suriye’de acı, gözyaşı dinmedi, 300 binin üzerinde insan hayatını kaybetti. Bugün aynı şeyi maalesef biz kürdistanda yaşıyoruz. Bunu ister kabul edin ister etmeyin. Bakın, burası da Silopi. Burada da gene, halkını bombalayan bir hükûmet vardır.

Ve ikincisini değerli arkadaşlar…

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Dün devlet hastanesini bombalayan bir PKK var.

BAŞKAN – Sayın Akdoğan, teşekkür ediyorum.

NİHAT AKDOĞAN (Devamla) – Bunu belirteyim, bitireceğim Başkanım.

Burada konuşurken sizden herhâlde izin isteyecek hâlimiz yok. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SALİH CORA (Trabzon) – Süre bitti, süre bitti, otur yerine.

NİHAT AKDOĞAN (Devamla) – Onu Başkan belirtir, Başkan belirtir değerli arkadaşlar.

BAŞKAN – Sayın Akdoğan, lütfen son cümleleriniz efendim, süre bitti.

NİHAT AKDOĞAN (Devamla) – Hediye Şen, bir anneydi, 2 çocuk annesiydi, dün sizin gönderdiğiniz esedullah timleri tarafından vuruldu. Ben buradaki kadın milletvekillerinin de kendilerini o çocukların yerine koymalarını isterim.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akdoğan, çok teşekkür ederim.

Sayın Bostancı…

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Hakkâri Milletvekili Nihat Akdoğan’ın 1 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.

Biraz önce burada Meclisteki müzakere diline ilişkin olarak karşılıklı açıklamalarda bulunduk. Değerli konuşmacı o açıklamaları dinlememiş olacak ki, açıklamalardan öte Meclisteki müzakere dilinin nasıl olması gerektiğine ilişkin bir değerlendirmesi olmadığı için olsa gerek, grubumuza dönerek “Katlettiğiniz insanlar” şeklinde bir ifadenin ardından bazı isimleri saymıştır.

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Evet, 12 tane.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bu bir siyasi eleştiri değildir, bu bütünüyle bir saldırıdır. Bu, Meclisteki müzakere dilinin ötesinde bir siyasi partiyi töhmet altında bırakma iddiasındaki bir yaklaşımdır; bir kere bunu şiddetle reddediyorum. Böyle bir dille konuşmamak gerektiğini, bir kez daha, biraz önceki konuşmalarımıza atıf yaparak bildirmek istiyorum.

İkincisi: “AK PARTİ’nin savaş bütçesi” şeklindeki ifade de talihsiz bir ifadedir. Kendileri bunu farklı biçimlerde tanımlayabilirler, biz de bu ifadeyi reddediyoruz.

Doğuda yaşanan hadisenin ne olduğuna ilişkin daha önce de burada çok çeşitli değerlendirmelerimiz oldu. Lütfen bunlara bakarlarsa, bunlar ne olduğu hususunda esasen olup bitenleri çok daha açık, anlaşılır, çıplak gerçekliğe uygun bir tarzda ifadeler, açıklamalardır. Doğuda yaşanan, bazı yerlerde yaşanan PKK terör örgütünün saldırganlığına karşı devletin hükümranlık hakları çerçevesinde vatandaşın can ve mal emniyetini sağlamak için giriştiği bir asayiş operasyonudur. Bu çerçevede yapılacak değerlendirmeler, eleştiriler olabilir ama bir tür söz mühendisliğiyle bunu başka bir yere taşımak uygun değildir.

Bunları arz etmek istedim, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/317) (S. Sayısı: 1) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi 3’üncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 3’üncü maddesinin; b bendindeki “veya yeni açılacak” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Baki Şimşek (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önerge üzerinde Mersin Milletvekili Sayın Baki Şimşek konuşacaktır.

Buyurun Sayın Şimşek. (MHP sıralarından alkışlar)

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

26’ncı Dönemin Türk milletine ve dünya insanlığına faydalı olmasını temenni ediyorum.

Değerli milletvekilleri, saat 14.00’ten bu tarafa yapmış olduğumuz çalışmaları dikkatle takip ediyorum ama ne yazık ki etnisite üzerinden ve kimlikler üzerinden bir kayıkçı kavgası yaşanıyor. Bursa Valiliği yaptığı dönemde Ahmed Vefik Paşa bir gün tebdili kıyafetle Bursa’yı teftişe çıkar ve esnafla oturur. Oturduktan sonra der ki: “Gelin bir tanışalım.” Birisi gelir der ki: “Ben Ermeni’yim.” Diğeri gelir der ki: “Ben Rum’um.” Öbürkü gelir “Ben Arnavut’um.” der. Daha sonra köşede oturan bir vatandaş kısık sesle “Ben de Türk’üm.” der. Ahmed Vefik Paşa der ki: “Peki, niye kısık sesle söyledin? Ben Bursa’nın Valisiyim, niye kısık sesle söyledin?”

Değerli milletvekilleri, Sayın Başkanım; Türkiye Cumhuriyeti devleti, Osmanlı’nın çöküş döneminde Ahmet Vefik Paşa’nın yaşadığı günleri mi yaşıyor? Kürsüye her çıkan elhamdülillah Kürt, kürdistan, Kürt illeri, Roman, Arnavut! Hepimizin Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ferdi olmaktan gurur duymamız lazım, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşı olmaktan gurur duymamız lazım. Bu ülkede yaşayan insanların her birini ayrıştırırsak bu ülkeyi geleceğe taşıyamayız. Geleceğe taşımamız için el birliğiyle hareket etmemiz lazım. Kim kimlikler üzerinden siyaset yapıyorsa, kim kandan ve göz yaşından besleniyorsa ona lanet olsun. Bu ülkede -bugün benim doğum günüm, 17 Aralık- doğum günümü söylemeye utanıyorum, doğum günümü söylemeye utanıyorum değerli arkadaşlar.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Utanma güzel bir gün, doğum günün kutlu olsun, doğum günün kutlu olsun. Doğum gününü kutluyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) – Bugün ben güzel şeyler konuşmak isterdim. On üç yıldır ülkeyi tek başına yöneten bir Hükûmetin bugün Türkiye’de güzel şeyler konuşmasını isterdim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyelim efendim.

BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) – Sayın Bakan burada, Sayın Millî Eğitim Bakanı burada. Ben her şeyi hep açıklıkla konuşuyorum. 7 Haziranla 1 Kasım arasında Bayburt’ta Sayın Bakan geçici kadroyla kaç tane insanı işe aldı? Millî Eğitim Bakanı 7 Haziranla 1 Kasımla arasındaki süreçte kaç tane insana kadro verdi? Seçim yatırımı mı yapıldı? Gerçekten 2 tane hademe çalıştıran okullara 6 tane hademe gönderme ihtiyacı mı hasıl oldu değerli arkadaşlar?

Onun için, Türkiye’de yaşanan olayları hepimiz görüyoruz, hepimiz izliyoruz, hepimizin daha sorumlu davranması lazım. Hepimiz bu ülkenin bir ferdiyiz. Benim gönlüm isterdi ki 1 tane AKP milletvekili kürsüye çıksın ve şunları söylesin: “Ayakkabı kutularının içerisinde legal para olmaz.” desin değerli arkadaşlar. “Valizlerin içerisinde legal para olmaz.” desin. “750 bin liralık saatin parası otel odasında parşömen kâğıdına yazılarak ödenmez.” desin.

Ekonomi Bakanının sorumluluğu vardır, Maliye Bakanının sorumluluğu vardır, bu paraları kayıt altına almak zorundadır. “Kumpas” dendi, “Telefon dinlendi.”, hepsine katılıyorum, hepsinin doğru olduğunu kabul ediyorum, empati yapıyorum. Hepsi doğru da değerli arkadaşlar, paraları polislerin koyduğu söylendi, peki bu paralar niye polislere iade edilmedi? Bu paraların faiziyle beraber kimlere iade edildiğini herkes biliyor.

Onun için, Türkiye’nin kaybedecek zamanı olmadığını düşünüyorum. Yüce Meclisin de daha verimli çalışmasına, daha üretken olmasına… Kaybedilen zamanın Türkiye’nin aleyhine olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin birinci önceliği terörü çözmektir, terörün kökünü kazımaktır. Türkiye’de terör çözülmeden ne işsizlik ne ekonomi ne sosyal adalet çözülemeyecektir. On üç yıldır “Türkiye büyüyor, istikrar sürüyor.” denildi. 1960 yılında Mardin’in Savur ilçesinin bir köyünde okuyup bugün kimya dalında Nobel Ödülü alan Aziz Sancar’ın yaşadığı bölgeye bugün öğretmen gönderemiyoruz değerli hemşehrilerim. Sayın milletvekilleri, öğretmen gönderemiyoruz. O bölgede…

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – MHP’yi de gönderemiyoruz!

BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) – Siz de gidemiyorsunuz bugün. Geçmişte “Sivas’ın ötesine MHP gidemiyor.” diyordunuz, bugün siz de gidemiyorsunuz.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Her yerde varız biz.

BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) – Gelinen nokta bu.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Mardin’de milletvekilimiz var bizim.

BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) – Onun için Sayın Genel Başkanımızın söylediği gibi “Bu ülkenin ne 1 tane insanından ne 1 metrekare toprağından vazgeçmeyeceğiz. Hepsini kucaklayacağız.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Mardin milletvekilimiz var bizim.

BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) – Ben Mersin’de yaşıyorum. Doğulu kardeşlerimle iç içe yaşıyorum. Onların cenazeleri sebebiyle memleketlerine gidemediklerinde nasıl acı çektiklerini hissediyorum. Yalnız, onların da 15 yaşındaki çocukların ellerine molotof vererek, silah vererek askere, polise kurşun sıktırmalarını, bunu kınamamalarını eleştiriyorum buradan.

Onun için, ben Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir milletvekili olarak, Milliyetçi Hareket Partisinin bir üyesi olarak, bu ülkenin yararına olan her olayda Milliyetçi Hareket Partisi olarak destek olacağımızı, yanlış olan her şeyin de karşısında olacağımızı belirtiyorum ve sormuş olduğumuz, özellikle Bayburt ve Mersin’le ilgili sorulara da, ne kadar geçici işçi alındığı konusundaki sorulara da Sayın Bakanımızın cevap vermesini istiyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şimşek.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Madde kabul edilmiştir.

Sayın Baluken, söz talebiniz olduğunu görüyorum.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

36.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, “terörle mücadele yöntemi” adı altında bir savaş konsepti ve bilinçli bir etnik temizlik hareketi yürütülmesini kınadığına ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan “terörle mücadele yöntemi” adı altında burada meşrulaştırılmaya çalışılan savaş konsepti maalesef Silopi’de, Cizre’de, Nusaybin’de, Sur’da, Dargeçit’te can almaya devam ediyor. Demin Silopi’den ve Cizre’den bize ulaşan yurttaşlarımız gün boyu sivil yerleşim alanlarının tanklar ve toplar tarafından dövüldüğünü ve birçok mahallede onlarca yaralının olduğunu ifade ettiler. Gün boyu dövülen bu sivil yerleşim alanlarındaki yaralılar bilinçli bir politika şeklinde oraya gönderilmeyen ambulanslar nedeniyle de hastaneye ulaştırılamıyorlar, tedavi göremiyorlar.

Yine, gün boyunca Silopi’de ve Cizre’de neredeyse basılmadık bir tek ev bırakılmadı. Öyle hendeklerin olduğu mahallelerde değil, Cizre’nin ve Silopi’nin birçok mahallesinde kapıları kırılarak evleri basılan yurttaşlar zorla evlerinden çıkarılmışlar. Evleri bir cephe mevzisine dönüştürülmek suretiyle de Anayasa’daki barınma hakkı, buradan yönlendirilen politikalarla maalesef gasbedilmiştir. Birçok binada keskin nişancılar tarafından su depoları bilinçli olarak patlatılmış ve birçok ev bu patlatılan depolardan dolayı sular altında kalmıştır.

Demin arkadaşımız gösterdi. Burada “terörle mücadele konsepti” diyerek bu ölümleri meşrulaştırmanın bir anlamı yok. 2 çocuklu bu anne, 24 yaşında, Cizre’de dün katledilen Hatice Şen. Demin konuştuk arkadaşlarımızla. Cizre’de 3 çocuk babası Doğan Aslan, Kur’an kursu hocası, demin yine bu paramiliter güçler ve talimatlandırılmış olan birtakım silahlı gruplar tarafından katledilmiştir. Bunun terörle mücadeleyle hiçbir ilgisi yoktur, topyekûn bir savaş konseptidir, o bölgeyi tamamen insansızlaştırmaya yönelik çok bilinçli bir etnik temizlik hareketidir, şiddetle kınıyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baluken.

Sayın Özel, sizin de söz talebiniz olduğunu görüyorum.

Buyurun.

37.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Cizre Devlet Hastanesinin çatışmaların odağına dönüştüğüne, 7 doktorun sığınakta mahsur kaldığına ve sağlık personelinin güvenliğine dikkat gösterilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir yandan bütçe görüşmelerini sürdürüyoruz, bir yandan milletvekillerimize sürekli telefonla uyarılar geliyor. Denizli milletvekilimizi arayan Cizre Devlet Hastanesindeki Doktor Adnan Memiş, 7 doktorun şu anda sığınakta mahsur kaldıklarını, çatışmaların odağının Cizre Devlet Hastanesine dönüştüğünü, şu anda orada 176 personelin bulunduğunu, 13-14 hekimin olduğunu, 7’sinin sığınakta mahsur hâlde olduklarını, havan topu saldırısı altında bulunduklarını, ailelerinin ve kendilerinin hayatlarından endişe ettiklerini söylüyor. Tabii, durum çok vahim. Bir devletin devlet olduğunu gösteren üç ana mesele sınırlarının güvenliği, yurt içinde sağladığı güvenlik ve vergi toplayabilme kabiliyetiyken, bugün karşı karşıya olunan bu durumda -ki dünyanın neresinde olursa olsun- tarafları kim olursa olsun, en çatışmalı ortamlarda dahî hekimlere görevlerini yapmaları, yeminlerine sadık olarak görevlerini yapabilmeleri için imkân tanınır. Bu durumda devletin, devlet memuru olan bu personelinin güvenliğini sağlamasıyla ilgili sorumluluğunu ve Cizre’de yaşayanların hayatlarını sürdürmelerini sağlamak, onlara katkı sağlamak için orada olan doktorların ve sağlık personelinin güvenliğine herkesin azami dikkat göstermesi gerektiğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/317) (S. Sayısı: 1) (Devam)

BAŞKAN – 4’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4- (1) Bu Kanun 1/1/2016 tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talepleri var, bu talepleri karşılayacağım.

Birinci olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Musa Çam, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Çam. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, beş yıl, uzun bir süre Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekilliğini büyük başarıyla yerine getirdiniz. Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili olarak sizi burada görmekten büyük bir sevinç ve mutluluk duyuyoruz, önümüzdeki dönem için de sizlere başarılar dileriz. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bugün burada geçici bütçeyi görüşüyoruz. Bugüne kadar, 1920’den günümüze kadar olan süre içerisinde yaklaşık 20-25’e yakın geçici bütçe gerçekleştirilmiş. Son yirmi beş yıl içerisinde de yaklaşık 5 geçici bütçe gerçekleştirilmiştir. Kuşkusuz bu 5 geçici bütçenin yapılmasının birçok nedeni var. Seçimler olmuş yapılamamış, hükûmet güvenoyu alamamış yapılamamış, gensoru verilmiş hükûmet düşürülmüş bütçe yapılamamış. Bu nedenlerden dolayı olağanüstü koşullarda geçici bütçe yapılmış. Dolayısıyla, her geçici bütçenin bir hikâyesi, bir öyküsü var. Bugün burada görüştüğümüz geçici bütçenin de bir hikâyesinin, bir öyküsünün olduğu muhakkak.

Bizler 7 Haziranda Türkiye’de bir genel seçim gerçekleştirdik. On üç yıl aralıksız ülkeyi yöneten AKP Hükûmetine seçmen… 10 Ağustos 2014 yılında yüzde 52 oy alarak Köşk’e çıkan Sayın Recep Erdoğan -Anayasa’da yemin etti, tarafsız kalacağına dair namusu ve şerefi üzerine yemin etmiş olmasına rağmen tarafsız kalmadı- 7 Hazirandan önce yaklaşık 30 ilde temel atma ve açılışları bahane yaparak kampanya yaptı. Dedi ki: “Sizden 400 milletvekili istiyorum. Sizden Anayasa’yı değiştirecek çoğunluk istiyorum. Sizden başkanlık sistemi istiyorum.” On üç yıl aralıksız destek aldığı seçmen Recep Tayyip Erdoğan’a dedi ki: “Ey Recep Tayyip Erdoğan sana 400 milletvekili vermiyorum. Anayasa’yı değiştirecek çoğunluğu vermiyorum. Başkanlık sistemini vermiyorum.” (AK PARTİ sıralarından “Size de vermedi.” sesleri) Ve bunun karşısında şok olan Recep Tayyip Erdoğan on ve on iki gün içerisinde Hükûmeti kurma görevini vermesi gerekirken Türkiye’de altmış yıllık çok partili dönemde ilk kez otuz gün sonra iktidar partisine, birinci partiye hükûmeti kurma görevini verdi. Anayasa’yı, yasaları, İç Tüzük’ü, gelenekleri çiğnedi, keyfî bir tutum izledi arkadaşlar. Yetmedi, hükûmeti kurma görevlerinin yapılacağı günlerde seçim, seçim, seçim, seçim, seçim. Koalisyon görüşmeleri yapıldı; 7 oturum, otuz iki saat bir araya gelindi, gelindikten sonra da denildi ki: “Üç aylık bir seçim hükûmeti kuralım.” Seçimi biz istemedik, seçimi bu millet de istemedi ama aynı zamanda sarayın gladyosu, sarayın kontrgerillası görev başına geldi ve Türkiye’de terörü hortlattırdı. Suruç’tan başlayan, uykuda uyuyan 2 polisin öldürülmesi, arkasından 2 tonluk patlayıcıların karakollara gönderilmesiyle beraber Türkiye’de terör hortlatıldı. Bu, saray gladyosu tarafından, kontrgerillası tarafından ve sarayın Özel Harp Dairesi tarafından yapılmış olan işlemlerdir arkadaşlar.

MEHMET METİNER (İstanbul) – Gladyo sizin yüreğinizde var.

MUSA ÇAM (Devamla) - Ne oldu, ne oldu? 1 Kasımdan sonra kanın üzerine… Suruç’ta, gar meydanında, Diyarbakır’da ölen insanlarımızın, askerlerimizin, polislerimizin, şehitlerimizin kanı üzerinden 1 Kasıma gidildi.

Ne diyor Sağlık Bakanı: “400 milletvekili verilseydi böyle olmazdı.” Bu ülkenin Sağlık Bakanı bunu söylüyor arkadaşlar, “400 milletvekili verseydiniz sizin çocuklarınız ölmezdi.” diyordu.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yalan söylüyorsun. Nerede öyle diyordu?

MUSA ÇAM (Devamla) - Bir ülkenin Sağlık Bakanı asla bunu söyleyemez arkadaşlar. Diğer bakanlarınız da söyledi, “400 milletvekili verseydiniz böyle olmazdı.” denildi arkadaşlar.

Peki, neden Recep Tayyip Erdoğan bir koalisyon hükûmetinin kurulmasına geçit vermedi? Çünkü on üç yılda yedikleri, içtiklerinin hesabı sorulacak; çiğ yedi, karnı ağrıyor. Hükûmet kurulacak, burada dosyalar tek tek açıklanacak ve Recep Tayyip Erdoğan’ın ve bakanlarının on üç yılda yedikleri, içtiklerinin hesapları tek tek burada sorulacaktı arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Bravo Başkan, bravo.

MUSA ÇAM (Devamla) – Ama ona fırsat verilmedi.

İşte bugün 17 Aralık, arkadaşlarımız söylüyorlar, muhalefet partisi milletvekillerimiz söylüyorlar: Ayakkabı kutularında, çikolata kutularının içerisinde, yatak odalarında para sayma makinalarının bulunduğunu; baba ile oğlu arasındaki telefon görüşmelerinde “Baba, götürdüm, götürdüm ama hâlâ evde 25 milyon euro var.” diyen bir oğul var, Bilal oğlan var karşıda arkadaşlar.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – 30, 30.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Düzgün konuşsana!

MUSA ÇAM (Devamla) – İşte bugün arkadaşlarımız bunu dile getirdiler ama itiraz ediyorsunuz, kalkıp “yalan” diyorsunuz, “yalan” diyorsunuz.

ALİM TUNÇ (Uşak) – Doğru konuş, doğru.

MUSA ÇAM (Devamla) – Peki, yalan mı arkadaşlar? İşte arkadaşlarımıza söylüyorsunuz, ne diyor Numan Kurtulmuş, ne diyor arkadaşlar? Numan Kurtulmuş diyor ki arkadaşlar: “Harun olmaya geldiler, karun oldular. Biz AKP gibi Firavunlaşmayacağız.”

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – “Sandığa gömdü.” diyor, “1 Kasımda CHP’yi sandığa gömdü.” diyor. “Yüzde 49,5” diyor.

MUSA ÇAM (Devamla) – Kim söylüyor bunu? Numan Kurtulmuş. Ben 1 Eylül 2014’te dışarıdan Kabineye geldiğinde, burada yemin ettiğinde bunu çıkardım, kendisine söyledim, cevap veremedi.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – “Yüzde 49,5” diyor, “Sandığa gömdü.” diyor, “Gidin biraz çalışın, gelin.” diyor, “Dört sene sonra gelin.” diyor.

MUSA ÇAM (Devamla) – Bunu Türkiye’nin değişik yerlerinde izleyenler bana ertesi gün telefon ettiler: “Sayın Vekilim, biz Numan Kurtulmuş için ömrümüzü verdik. Bizi sattı ama bizim elimizde seçim döneminde kullandığımız bir afiş daha var, onu da size gönderiyorum, ne olur onu kullanın.” dediler. İşte gönderdikleri fotoğraf da bu arkadaşlar. Ne diyor HAS Parti Genel Başkanı “Bu sahtekâr AKP iktidarı milletimizi sömürdü. Dayanın, HAS Parti geliyor.” diyor arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ya, sen ne söylüyorsun onu söyle, sen ne söylüyorsun? Başkasının lafını söyleme kendi lafını söyle.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Bravo başkan, bravo!

MUSA ÇAM (Devamla) – İşte Numan Kurtulmuş. Şimdi, gücünüz yetiyorsa Numan Kurtulmuş’a söyleyin, Numan Kurtulmuş’a söyleyin.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Hatırlat başkan, hatırlat.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Kendi lafını söyle, kendi lafını. Git vatandaşa söyle, derdini anlat, projeni anlat, oy iste. Sandıktan çık, sandıktan. Boş konuşuyorsun.

MUSA ÇAM (Devamla) – Osman, hiç bağırma oradan. Oradan hiç bağırma ayvanın büyüğü heybede, geliyor.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sandıktan çık, sandıktan.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, hatibi dinleyelim efendim.

MUSA ÇAM (Devamla) – İşte, arkadaşlar, Numan Kurtulmuş burada, işte burada arkadaşlar, gördüğünüz gibi.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Milletten rıza al, milletten! Boş konuşuyorsun!

MUSA ÇAM (Devamla) – Sadece Numan Kurtulmuş mu? Değil. Ayva geliyor. Ayva geliyor Osman, hiç bağırma.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Montaj, montaj! Montaj yapıyorsun! Paralel mi var yoksa? Vay, vay, vay!

MUSA ÇAM (Devamla) – Ne diyor, arkadaşlar? İşte, “AKP Hükûmeti yolsuzluk çukurunun içinde. Bu Hükûmete zıkkımın kökünü göstereceğiz. Recep Tayyip Erdoğan padişah olmak istiyor. At üstünde duramayan ülkeyi de yönetemez.” (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ya, kendi söylediğini söyle!

MUSA ÇAM (Devamla) – 2009, Süleyman Soylu. Orayı yazan arkadaşımız “s”yi düşürmüş arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) İşte, görüyorsunuz arkadaşlar…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ya, Kılıçdaroğlu ne söylüyor onu söyle sen? Kılıçdaroğlu ne söylüyor?

MUSA ÇAM (Devamla) – …şimdi, sizin gerçek yüzünüz, işte biri Soylu, biri de Numan Kurtulmuş arkadaşlar.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Millet ne söylüyor, millet? Millet ne diyor biliyor musun? “Yüzde 49,5.” diyor, “Sandığa gömdük, sandığa!” diyor. Konuşuyorsun ya!

MUSA ÇAM (Devamla) – Şimdi, bugün 17 Aralık arkadaşlar.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen ne söylüyorsun onu söyle!

MUSA ÇAM (Devamla) – Hiç bağırmayın. Biz söylesek kızarsınız ama söyleyenleri bakan yaptınız.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – İzmir’e ne yaptınız, onu söyle!

MUSA ÇAM (Devamla) – Şimdi, ya o bakanlar sahtekâr, yalancı veyahut da bu yapılanların hepsi doğru arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Onun için, hiç bağırmaya gerek yok, kendinizi yırtmanıza gerek yok arkadaşlar. İşte, tablo burada arkadaşlar. Her şey ortada, mal ortada arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ALİM TUNÇ (Uşak) – Mal ortada, mal!

MUSA ÇAM (Devamla) – İşte, bunun için Recep Tayyip Erdoğan Türkiye'yi kan gölüne çevirdi ve 1 Kasım seçimlerine Türkiye'yi böyle götürdü arkadaşlar.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Gel, Tahtakale’ye gel, bunu alamazsan öbürünü al, bunu satamazsan bunu sat! Tahtakale’ye gel!

MUSA ÇAM (Devamla) – Söylenmesi gerekenler her şey burada, mal ortada, sizin de durumunuz ortada arkadaşlar.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen Kılıçdaroğlu ne söylüyor, onu söyle!

MUSA ÇAM (Devamla) – Elinizi vicdanınıza koyun arkadaşlar. İşte, Türkiye'nin tablosu bu arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlar…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Gel, Tahtakale’ye gel! Gel, Tahtakale’ye gel, onu almazsan bunu al!

MUSA ÇAM (Devamla) – Osman, hiç bağırma. Er veyahut da geç bunun hesabını vereceksiniz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Kılıçdaroğlu ne söylüyor, onu söyle! 1 Kasıma gel; 2002 Kasımına gel; 2007’ye gel; 2011’e gel; sandığa gel, sandığa; 2019’a gel!

MUSA ÇAM (Devamla) – Şunu söyleyeyim: Dünyanın neresine giderse gitsin Recep Tayyip Erdoğan bunun hesabını verecek, yargılanacak arkadaşlar, hesabını verecek.

Hepinize saygılar. [CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından alkışlar (!)]

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çam.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Gel Tahtakale’ye gel!

BAŞKAN – Sayın Bostancı dinliyorum.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, “7 Haziran sonrası koalisyonun kurulmamasına saray gladyosu neden oldu. Yaşanan terör olaylarının nedeni de odur. 400 vekil verilmediği için bu hadiseler yaşanıyor.” tarzında değerlendirmeleri çok açık bir sataşmadır. Bu çerçevede 69’a göre söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı. Sataşma nedeniyle söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz iki dakikadır. Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyin efendim.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

21.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İzmir Milletvekili Musa Çam’ın 1 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ eski Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; koalisyon kurulamadı ama CHP ile AK PARTİ arasında yapılan görüşmelerde nezaketli bir siyasi üslubun sürdürülmesi konusunda bir anlaşmaya varıldığını düşünüyordum medeni bir anlaşma. Esasen birçok CHP’li arkadaşlar da buna uyuyorlar. Sayın Musa Çam herhâlde bu görüşmelerden, bu konuşmalardan koalisyon kurulamasa bile neticede siyasetin o medeni diline ilişkin anlaşmadan haberi yok gibi görünüyor. Haberinin olmasını temenni ederim. Hiç olmazsa bundan sonra konuşurken daha dikkatli bir dille yapar bu görüşmeleri ve gerçekten AK PARTİ’ye söz söylemek istiyorsa buradaki insanların dinleyebileceği, nüfuz edebileceği, kulak zarlarında kalmayan, akıllarına da gidebilen bir üslupla konuşur, bunu temenni ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Diğer taraftan, değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı, 400 milletvekili istemek, hani, yeni anayasa, bu meseleleri çok anlattı ama anlamamakta ısrar eder ve kasıtlı bir biçimde bu sözleri başka siyasal amaçların aracı olarak kullanmak isterseniz tabii, Musa Bey gibi yapabilirsiniz.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Ya sen AK PARTİ adına konuş! Cumhurbaşkanlığında mı çalışıyorsun sen? Allah, Allah!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Ama halk ve kamuoyu bu sözlerin anlamını doğru okuduğu için zaten ayrıca bu nedenle 1 Kasımdaki seçim sonuçları ortaya çıktı. Bunu da unutmamak gerekiyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Musa Çam, Recep Tayyip Erdoğan’ın, Sayın Cumhurbaşkanının, bana öyle geliyor ki öfkeli görünen gizli hayranlarından. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) On dakika içinde defalarca ismini sayıkladı âdeta. Doğrusu ismi meydanları dalgalandıran bir liderin böyle gizli hayranları da olabilir.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Çam…

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili benim sürekli onun ismini sayıkladığımı söylüyor. Erdoğan hayranlığımın olduğunu söylüyor ve dolayısıyla direkt sataşmadan dolayı 69’a göre söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çam. (CHP sıralarından alkışlar)

Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyin Sayın Çam.

22.- İzmir Milletvekili Musa Çam’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii Hoca zaman zaman gelir buraya, çok filozofik kelimeler eder, biz de ondan feyiz almaya çalışırız ama şunu bilmeniz gerekir ki Hocam: Bizim kişisel olarak, özel olarak burada dostluklarımız, arkadaşlıklarımız vardır, bu medeni ilişkilerimizi her zaman sürdüreceğiz burada ama bizim Recep Tayyip Erdoğan’a bir hayranlığımız söz konusu olamaz. Bizim hayranlığımız cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’e. Onun silah arkadaşlarınadır bizim hayranlığımız. (CHP sıralarından alkışlar) Bizim için kişiler gelip geçer, liderler gelip geçer ama aslolan Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu ve onların silah arkadaşlarıdır. Bizim onlara bağlılığımız sonsuza kadar devam edecektir ve dolayısıyla bizim özel olarak kimseye bir kinimiz, nefretimiz de yok aynı zamanda.

Ama şunu bilmeniz gerekir ki yetim hakkı yenildi, kul hakkı yenildi ve bunun hesabını vermekten sarfınazar ediyorsunuz, kaçınıyorsunuz, kaçıyorsunuz. Bundan kaçmamanız gerekiyor arkadaşlar. Sizin kendiniz, kendi milletvekillerinizi, kendi bakanlarınızı Yüce Divana gönderin; yargılansınlar, aklansınlar, biz de onlara haksız bir şekilde “Çaldınız, çırptınız, yediniz, içtiniz.” demeyelim arkadaşlar. Bunu verecek olan karar da yargıdır, bizler değiliz ama siz yargıya gitmekten korkuyorsunuz, kaçınıyorsunuz ve ister istemez doğal olarak biz bunları söylemek zorundayız arkadaşlar.

Yetim hakkı yemek, kul hakkı yemek günahtır arkadaşlar ama burada, bu ülkede yetim hakkı ve kul hakkı yeniliyor. Bunu sizler de biliyorsunuz ama söylemekten kaçınıyorsunuz; siyasi hayatınız bitecek diye, üzeriniz çizilecek diye korkuyorsunuz, ses çıkarmıyorsunuz. Arkadaşlar, vicdan ile cüzdan arasında lütfen elinizi vicdanınıza verin.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çam.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/317) (S. Sayısı: 1) (Devam)

BAŞKAN – Madde üzerinde ikinci olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Mevlüt Karakaya konuşacaktır.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Adı bütçe olan ancak içinde bütçeye dair bir bulguya rastlanamayan bir tasarıyla karşı karşıyayız. Aslında bütçe, dengeyi ve denetimi barındıran önemli bir yönetim aracı. Olmayan bütçenin dengesinden, denetiminden bahsetmek de belki güç olacak.

Değerli milletvekilleri, bütçe dengesi esas itibarıyla iki ayak üzerinde kurulur. Önümüze konulan bu taslakta ne harcama ayağı var ne de gelir ayağı. Sadece, 5018 sayılı Yasa’nın 19’uncu maddesinin gelirden bahsetmediğini söyleyen Adalet ve Kalkınma Partisi ile 64’üncü Hükûmetin yaptığı ayak var. Bugün özel bir gün, yanlış anlaşılmasın da istiyorum, ayak derken bütçeye ayak takıp yürütün de demiyorum. Siz de biliyorsunuz ki yasadaki “geçici” sıfatı bütçe çatısı ya da içeriğiyle alakalı değil, kıst olmasıyla alakalı. Birkaç kalemden hareketle değerlendirdiğimizde, harcamalarda yüzde 38’lik bir artış olacağını görüyoruz. Mevcut ekonomik konjonktüre baktığımızda, aslında, bunun karşılığında bu oranda bir gelir artışının olmayacağı gayet açık. Eğer öyle değilse ciddi bir bütçe açığıyla karşı karşıya kalacağız. Bu da sonuçta millet için vergi demek, zam demek, ceza demek olacak. Gerçi bütçenin genel dengesinin hesaplanmasında Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin geçmişteki sicilleri çok da iyi değil. Hazırı satarak elde ettikleri paraları bütçe açıklarının kapatılmasında, finansmanında kullanan AKP hükûmetleri bunu da bütçe başarısı olarak takdim edebilmişlerdir.

Değerli milletvekilleri, sadece bu konuda mı? Her biri algı yönetimi şaheseri olan birçok konuda; çoğunu kendilerinin kullandığı “23 milyar dolarlık IMF borcunu ödedik.” derken dış borcu 130 milyar dolardan 400 milyar dolara çıkardıklarından hiç bahsetmediler. Toplam dış borç içinde nispeten önemsiz olan IMF borcunun ödenmesine tellal bağırttılar. Milletin dişinden, tırnağından artırarak elde ettiği, biriktirdiği kamu varlıklarını satıp, 60 milyar doları kasaya korken kapıları kapattılar. Ticari bankaların mevduat sahiplerine ait yasal karşılıkları rezerv opsiyon katsayıları üzerinde yapılan değişikliklerle toplanan mevduat munzam karşılıklarını “Gece gündüz çalıştık, Merkez Bankasının kasasını doldurduk.” diye takdim ettiler.

Değerli milletvekilleri, aslında “bütçe dengesi” diye başladık ama konu açılmışken bir iki hususta daha ifadede bulunmak istiyorum.

AKP iktidarları toplum yaşamının birçok alanında dengeleri bozdu. Güvenlik-özgürlük dengesini bozarak ülkenin bağımsızlığını, bütünlüğünü tartışılır hâle getirdi. Koruma kullanma dengesini bozdu; çevreyi, ekolojiyi, tarımsal kaynakları rant uğruna harap etti. Saygı tenkit dengesini bozdu; toplumsal huzuru yok etti. Hak, hukuk, helal haram mevhumunu bozdu; yolsuzluğu, hırsızlığı, yalanı, talanı, rüşveti sıradanlaştırdı.

Ekonomide denge kaldı mı? Hayır. İki gündür hatip arkadaşlarımız bu konuyla ilgili değerlendirmelerde bulundu, tekrarına girmeyeceğim ama şunu söyleyeceğim, böyle bir ekonomik ortamda, maalesef istikrar sürmüyor, Türkiye de büyümüyor.

Bugünlerde AKP ve Hükûmet çevreleri sözde yapacakları yapısal reformları anlatırken ağızlarından bal damlıyor. Sanırsınız ki on üç yıldır ülkeyi yönetenler başkalarıydı, sanırsınız ki ilk defa iktidara gelmişler, sanırsınız ki bu sorunlar yeni çıkmış.

Değerli milletvekilleri, bütçe, onaylayanlar için bir haktır, egemenliktir, sorumluluktur ve tabii ki vebaldir. Bütçe, uygulayanlar için hesap vermedir, tabii ki aynı zamanda da vebaldir. Bütçe, muhatap olanlar ve toplum için adalettir, haktır, hukuktur.

Bu salonda bulunan bizler, her birimiz 78 milyona karşı ayrı ayrı sorumlu değil miyiz? Sırf siyasi saikları önceleyerek bu büyük sorumluluktan ve vebalden kurtulmamız mümkün olabilir mi?

Değerli milletvekilleri, bu vesileyle denetim konusunda da kısaca bir iki alana değinmek istiyorum. Bütçe hakkının kullanımı bütçe yetkisinin verilmesi ve sonuçlarının denetlenmesiyle mümkün. Ortada olmayan bir bütçenin yetkisini iktidarın parmak sayısıyla vereceğiz. Peki, bütçe hakkımızı denetim yoluyla kullanabilecek miyiz? Ne yazık ki o da mümkün görünmüyor. Geçmişte Sayıştay raporlarının Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmesinin nasıl engellendiğine hep birlikte şahit olduk. Gerekçesi neydi? “Duman olmak.”

Değerli milletvekilleri, Behlûl-i Dânâ Hazretleri bir gün, her hâlinden uzak bir yoldan geldiği belli bir şekilde huzura çıkar. Harun Reşit kendisine nereden geldiğini sorduğunda cehenneme ateş almaya gittiğini ifade eder. “Peki, getirebildin mi bari?” sorusuna verdiği cevap: “Oradaki bekçilerle konuştum, aslında sanıldığı gibi cehennemde ateş olmazmış, herkes kendi ateşini dünyadan getirirmiş dediler.” Peki, bu raporları Türkiye Büyük Millet Meclisine getirmeyenler, getirilmesini engelleyenler, “Gelirse duman oluruz.” diyenler, bu vebal altında kalanlar inanıyorum ki bir gün, bu dünyada olmazsa öbür dünyada mutlaka duman olacaklardır. Ateşleri de emin olun bu denetim raporları olacaktır.

Değerli milletvekilleri, denetim Adalet ve Kalkınma Partisinde alerji yapıyor, o yüzden kullanmıyor, kullandırtmıyor. Bu teşhisi ezbere yapmıyorum, denetim dersi veren bir akademisyen olarak da söylüyorum. Bugüne kadar denetim konusundaki yaptığı uygulamalar, yasal düzenlemeler, kanun hükmünde kararnameler dikkate alındığında Adalet ve Kalkınma Partisinin denetim konusundaki yaklaşımını tek bir cümleyle özetlememiz mümkündür. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları iktidarlarını denetimsizleştirmek için denetimi iktidarsızlaştırmıştır.

Bu vesileyle tekrar hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karakaya.

Madde üzerinde üçüncü olarak Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Bingöl Milletvekili Sayın Hişyar Özsoy konuşacaktır.

Buyurun Sayın Özsoy. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle şunu ifade ederek başlamak istiyorum arkadaşlar: Bence biz hâlâ bir seçim psikozu yaşıyoruz. Seçim bitti ama -bunu kimseye hakaret olsun diye söylemiyorum, sataşma olsun diye de söylemiyorum- yani sanki bu kürsüde hâlâ seçim meydanlarındaymışız gibi konuşuyoruz. Bu konuda sadece şahsi bir rahatsızlığımı ifade etmek istedim. Bunu şunun için söylüyorum: Tabii, toplumun genel beklentisi seçimden sonra bir hükûmetin kurulacağı ve bu hükûmetin, bu memleketin bekleyen onlarca yapısal sorununa bir an önce müdahalede bulunacağıydı, bu anlamda bir beklenti söz konusuydu. Fakat, şahsi gözlemim ve duygum, hissiyatım bu anlamda bir hayal kırıklığıdır.

Bugün, tabii, geçici bütçe üzerine konuşacağız. Ben de seçim bölgem olan Bingöl üzerinden bazı fikirlerimi aslında paylaşmak istiyordum da farkındasınız HDP Grubu olarak hangimiz bu kürsüye gelirsek biz şu an bölgede devam eden savaştan konuşuyoruz. “Savaş” kelimesine de karşı çıkan arkadaşlar olabilir, böyle görüyoruz. Tanklar var sokaklarda, insanlar ölüyor, sürekli telefon alıyoruz; ciddi bir şekilde bütün Kürt illeri altüst olmuş durumda. Tabii, vekiller olarak biz bunları bu Meclis çatısı altında buradaki saygıdeğer milletvekilleriyle paylaşacağız, sonuç alana kadar da paylaşmaya devam edeceğiz.

Tabii, 1980’lerin ortasında büyümüş birisi olarak, işte, o zaman hatırlıyoruz Hayri Kozakçıoğlu vardı, Ünal Erkan vardı olağanüstü hâl bölge valileri; belki bazıları, yaşı daha genç olanlar hatırlamayabilirler. Sanırım 2002 yılında kademeli olarak Adalet ve Kalkınma Partisi olağanüstü hâli kaldırdığı zaman büyük bir adımdı, bu şekilde hissedilmişti fakat şu an bölgedeki bütün valiler olağanüstü yetkilerle donatılmış. Bakın, olağanüstü hâl döneminde olmayan on beş yirmi günlük sokağa çıkma yasaklarını şimdi ilan ediyorlar.

Televizyonlara bakıyoruz -Anadolu’dan Görünüm vardı eskiden, bir program vardı, Anadolu’dan Görünüm, hatırlarsınız, Güntaç Aktan vardı, korku filmi gibi bir şeydi- bütün televizyonlar olmuş Güntaç Aktan. Ne izliyoruz? “Son teröriste kadar öldüreceğiz, hendeklerde boğacağız, sonunu getireceğiz. 3 bin kişi vurduk, 2 bin kişi vurduk.” Ya, gerçekten ben merak ediyorum, iktidar partisine söylüyorum: Gerçekten bu dediklerinize inanıyor musunuz? Otuz yıldır devam eden bir savaş ve çatışma durumu var. Gerçekten, öldürerek, vurarak, kırarak, tankla, topla bu meselenin çözüleceğine inanan kimse var mı burada?

Bakın, bir gözlemimi paylaşayım: Devletin fabrika ayarlarına dönmüş durumdayız. Ben eminim bu Meclisin içerisinde –AKP sıralarında dâhil, şurada dâhil- bu meselenin böyle çözülmeyeceğine inanan çok sayıda insan var ama öyle bir konjonktür oluşmuş durumda ki bakın, vekil arkadaşlarımız kaç gündür geliyorlar buraya, ne derlerse desinler, önlerine “hendek” diyorsunuz, “terör” diyorsunuz. Asıl hendek nerede biliyor musunuz, Cizre’deki hendek, Silopi’deki hendek değil, asıl hendek burada, bakın burada, bakın şurada, aramızda. Niye?

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Demagoji yapıyorsunuz, demagoji.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – 20’ye yakın arkadaşımız konuştu, mesaj şuradan şuraya bir türlü gitmiyor.

Arkadaşlar, Meclis istişare yeri diyoruz değil mi? İstişare de diyalogdan ibarettir, karşılıklı konuşma. Ama şu ana kadar yapılan konuşmaların çok önemli bir kısmı -hepsini demiyorum, bazılarını tenzih ediyorum- bir monolog. Kameraya konuşuyoruz, şu karşıdaki kameraya konuşuyoruz ya da tribünlere konuşuyoruz ama memleketin önünde dünya kadar mesele var, bu konuda somut herhangi bir noktada bir fikir birliğine doğru tek bir adım atabilmiş değiliz.

Bakın, seçimden sonra bu memlekette istikrar beklentisi, hem ekonomik anlamda hem siyasal anlamda istikrar beklentisi tamamen çökmüş durumda. Seçimden sonra savaş şiddetlenmiş durumda. Bugün gazeteler, Milliyet de yazıyor ha bire, gaz veriyor, 10 bin asker, 16 general, 26 albayla… Ne, topu topu ne ha, 100 bin nüfusluk bir tane Cizre’yi kuşatma altına alıyorlar ya.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – 30 genç, 30 gence karşı…

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Hah, bu mu yani, gerçekten bu mu, böyle mi çözülecek?

Bakın, değerli arkadaşlar, bu savaş -otuz sene, 50 bin ölü- otuz yıl daha devam edebilir. Vallahi, billahi, tallahi, PKK’nin de devletin de bu savaşı otuz kırk yıl daha sürdürecek gücü var. Var ama otuz kırk yıl da geçse, 50 bin insan daha ölse eninde sonunda gelinecek nokta, hepimiz biliyoruz ki oturulacak, konuşulacak, ilelebet birbirlerini öldürecek değiller ya, Kürtlerin, Türklerin, Arapların, Farsların bir yüzyıl daha birbirini boğazlayacak hâlleri yok ya.

Biz onun için şunu diyoruz: Bakın, AKP sıralarından bir arkadaşımız geçen gün hükümranlık -yine zaman hızlı geçiyor- konusunu açmıştı, egemenlik konusunu açmıştı. Arkadaşlar, bir devlet egemenliğini iki türlü tesis edebilir, çok ciddi bir yanılgı var burada. Şu kadar yani siyaset biliminin en basit tartışmalarından bir tanesidir: Hükümranlığı siz tankla, topla kuramazsınız. En nihayetinde egemenlik meşruiyetle ilgili bir durumdur, toplumsal meşruiyetle ilgili bir durumdur.

Bakın, şunu söyleyebilirsiniz: Tabii ki Cizre’de, Silopi’de, orada silahlı insanlar var. Devlet de gidecek, hükümranlık hakkı gereği hepsini vuracak, kıracak, dökecek, hükümranlığını tesis edecek. Bu kadar yanılgılı bir yaklaşım olamaz. Birincisi, devlet elindeki şiddet tekelini -altını çizerek söylüyorum- meşru bir şekilde kullanmak zorunda, kanun yetmiyor buna. Meşruiyetin temeli toplumdur, kanunun temeli devlettir. Sanırım, arkadaşlar, bu hükümranlık konusundaki argümanlarını önerirken bunu unutuyorlar. Yani siz şimdi inanıyor musunuz ki Cizre’de yaşayan insanlar, devletin 10 bin askerle o kenti kuşatmasına rıza gösteriyorlar, buna meşruiyet veriyorlar. Var mı böyle bir şey?

Toplum şiddetten arındırılacaksa bunun tek bir yolu vardır, ikinci bir yolu yoktur: Konuşacaksınız, rızasını alacaksınız, bir toplumsal sözleşmeyle o taleplere cevap vereceksiniz, toplumu şiddetten arındıracaksınız. Çok özür diliyorum, ukalalık olarak almayın ama dört yüzyıldır modern devletin temelinde bu var, toplumsal sözleşmenin temelinde toplumun şiddetten arındırılması ama bunun toplumsal bir sözleşmeyle yapılması var. O halkın rızasını almak durumundasınız. Öyle vurduyla kırdıyla, giderim, öldürürüm, yaparım… Yani bunlar gerçekten hamasetin ötesinde değil. Ben inanıyorum, siz de buna inanmıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından “Nereden biliyorsun?” sesi) Otuz yıla bakın, anlarsınız; doksan yıla bakın, anlarsınız. Nereden biliyoruz? Tarihe bir bakın; Şeyh Sait’e bakın, Seyit Rıza’ya bakın, Ağrı’ya bakın, 90’lara bakın, 4 bin tane yakılan köye bakın, 17 bin faili meçhule bakın. Ne oldu? Sonuç şu: Orta Doğu altüst oluyor. Kürtler, Orta Doğu’da yüzyıldır statükonun dibine gömülmüş Kürtler bir yol bulmaya çalışıyorlar ve Orta Doğu’daki genel jeopolitik dengeler, bizim görüşümüz bir Kürt-Türk ittifakına doğru zorluyor. Ortada belli bir imkân durumu söz konusudur. Siyasi basiret böylesi karmaşık bir durumu çok yapıcı şekilde ele almayı, istişareyle sorunları çözmeyi gerektirir. Bunu söylüyoruz. Şimdi, ısrarla barışa, uzlaşmaya, müzakereye yaptığımız davetleri, lütfen, rica ediyoruz, zayıflık olarak algılamayın. Nezaket zayıflık değildir. Görüyoruz, patlayacak. Bakın, Rusya’nın savaş uçağını indirdik, Musul’da askerlere ateş açılıyor. Siz farkında mısınız adım adım bu memleket savaş girdabının içerisine çekiliyor. Peki, Meclis bu durumda ne yapıyor? Dışarıda o, savaş durumunun içerisine çekiliyor, 80 milyon Kürt’ü, de Türk’ü de çekiliyor bunun içerisine. Bu tarafta ne var? E, bu tarafta kocaman kentler, kasabalar kuşatma altında.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Peki, Meclis ne yapıyor? Meclis topu Hükûmete atmış, Hükûmet de almış, askere vermiş. Hatırlayın, eskiden şunu derlerdi: “Ya, asker üzerine düşeni yaptı, sıra siyasilerde.” Bunu söylüyorlardı. Şu anda, maalesef, Parlamento üzerine düşen görevi yapmıyor, topu Hükûmete, Hükûmet de askere, polise vermiş. Bu şekilde gidersek arkadaşlar –zamanım bitti, hemen toparlıyorum- gerçekten sonumuz hayra alamet değil. Onun için şunu özellikle ısrarla tekrar belirterek bitirmek istiyorum: Silopi’den, Nusaybin’den, Cizre’den, oralardan yükselen çığlıkları duyun. Az önce burada CHP’nin grup başkan vekili bir şey söyledi, dedi ki: “Doktorlar, 7 tanesi şu an sığınakta.” Tam iki dakika sonra şurada kahkahalarla gülüyorduk. Gerçekten benim şahsen çok zoruma gitti.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özsoy.

Hükûmet kendisine yöneltilen bazı sorular üzerine açıklama yapma talebinde bulunmuştur. Bu amaçla Sayın Bakana söz veriyorum.

Buyurun Sayın Bakan.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

38.- Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Özgür Özel tarafından Cizre Devlet Hastanesiyle ilgili olarak yapılan açıklamalar hakkında yüce Meclisimizi bilgilendirmek istiyorum. Cizre Devlet Hastanesine bugün PKK’lı teröristler tarafından 5 adet roket atılmış. Şu anda hastanede 22 diyaliz hastası ile 3 doğum ve 3 yenidoğan hastası hizmet almaya devam etmektedir. Yani hastanemizde vatandaşlarımıza sunulması gereken tüm hizmetler aksamadan sürdürülmektedir, onu özellikle ifade etmek istiyorum. Cizre Devlet Hastanesinde hizmetlerin sürekliliği ve güvenliliği hususunda ise güvenlik güçlerimiz tarafından her türlü tedbir alınmıştır, alınmaya da devam edilmektedir. Doktorlarımız ve sağlık çalışanlarımız, hastanenin iç kısmında hizmet vermeye devam ediyorlar. Tüm doktor ve sağlık çalışanlarımıza bu ortamda gösterdikleri özverili ve gayretli çalışmalarından dolayı tüm milletimizin adına şükranlarımı arz ediyorum.

Ayrıca, cami, okul ve hastanelere karşı yapılan bu haince saldırıları kınadığımızı da ayrıca belirtmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/317) (S. Sayısı: 1) (Devam)

BAŞKAN - Madde üzerinde son olarak, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına...

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, bizim bir söz talebimiz vardı.

BAŞKAN - …İstanbul Milletvekili Sayın Aziz Babuşcu konuşacaktır.

Talebinizi değerlendireceğim Sayın Baluken.

Buyurun Sayın Babuşcu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AZİZ BABUŞCU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı 4’üncü maddesi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, 2016 yılı bütçesinin geçici bütçe tasarısı olarak görüşülmesi ve karara bağlanacak olması “Kendilerine hizmet edelim.” diye bizi buraya gönderen milletimiz açısından hiç şüphesiz memnuniyet verici bir durum. Ancak bu çatı altında aynı amaçla bulunduğumuz muhalefet açısından bakıldığında ise 1 Kasımın iktidar meselesini çözdüğünü ama muhalefet sorununun aynen yerinde saydığını gösteriyor bize ne yazık ki.

Geçici bütçe görüşmelerinde bir kere daha gördük ki muhalefet milletin beklentilerini ivedilikle yerine getirme hassasiyet ve duyarlılığından ziyade AK PARTİ karşıtlığında ülkesine ve milletine muhalefet eden bir dil ve söylemi öne çıkarıyor.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ne alakası var ya! Ne alakası var ülkesine, devletine…

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – Ne alakası olduğunu birazdan izah edeceğim.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Hiç sanmıyorum.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – Ben bu muhalefet etme anlayışının ve biçiminin ne size ne milletimize ne de bu ülkeye bir hayrı olduğunu düşünmüyorum. Onun için de iki gündür geçici bütçe üzerine yaptığımız görüşmelerde burada yapılan konuşmaların muhalefet tarzı, üslubu ve biçimi itibarıyla değerlendirmeyi, belki umulur ki kalıcı bütçe görüşmelerinde de muhalefet kendisi açısından yeni bir muhalefet tarzı anlamında bir yürürlük tarihi belirler diye ifade etmek istiyorum.

MUSA ÇAM (İzmir) – Size mi soracağız?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bir ayar veremediniz muhalefete.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Genelleme yapma, kimi hedef alıyorsan onu söyle.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – AK PARTİ hükûmetlerinin hazırladığı bütçeler Türkiye hayalimiz etrafında şekillenen bütçelerdir. 2023 perspektifimiz, dünyada ilk 10 ekonomi arasında bir Türkiye hayalimiz, ihracat ve millî gelir hedeflerimiz bu bütçelerin stratejik dinamikleridir.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – İhracat hedefi kalmadı.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – Eğitimde, sağlıkta, altyapıda, ulaşımda insanımızın refahını büyütmek, üretilen gayrisafi millî hasıladan insanımızın hak ettiği payı almasını sağlamak bütçelerimizin temel hedefleri olagelmiştir. Muhalefet ise bu bütçeler döneminde büyüyen, gelişen ve değişen Türkiye'nin dinamiklerini yakalamak yerine ve buna göre kendini yenilemekten ziyade, AK PARTİ karşıtlığında millete ve ülkeye muhalefet eden bir dili, üslubu benimsemeyi tercih etmiştir. Bu anlamda, üçüncü köprüye karşı çıkmayı, dünyanın en büyük yolcu kapasiteli havaalanı olacak olan…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – 630 milyon dolar rüşvet verildi orada.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) - …üçüncü havaalanına karşı yaptırmama direncini başka türlü yorumlamak mümkün değildir.

MUSA ÇAM (İzmir) – Ormanları mahvettiniz.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Ormanları katlettiniz.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – 630 milyon dolar rüşvet ahlaksızlığına hep karşı çıkacağız.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – Muhalefet, yapılanı takdir etmek, daha iyisini yapma konusunda öneri ve proje sunmak yerine, cumhuriyet tarihimizin ekonomik rasyoları, verileri açısından final ayı olan 2013 Mayıs ayını Gezi kalkışmasıyla kaos ve çatışma zemininde cumhuriyet yatırımlarını hedef alan bir komplonun dilini muhalefetin dili olarak benimsemeyi tercih etmiştir.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Cumhuriyet yatırımı orman katletmek midir, park katletmek midir, imar rantı mıdır? Rica ederim ya!

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – Dış politikada da AK PARTİ’ye değil maalesef ülkenize muhalefet ediyorsunuz. Bu ülkede…

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Yapma be!

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Hadi be! Bu ülke siz misiniz sadece? Bu ülke sadece siz değilsiniz ki.

İSMAİL OK (Balıkesir) – Siz İsrail’e hizmet etmiyor musunuz?

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – Şimdi örnek vereceğim, göreceksiniz, acele etmeyin.

İSMAİL OK (Balıkesir) – Büyük Ortadoğu Projesi’nden bahset, Büyük Ortadoğu Projesi’nden!

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisinin bu muhalefet tarzıyla neden milletle ilişki kuramadığını ve neden iktidara yaklaşamadığını da birazdan izah edeceğim.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ya biz yüzde 25 oy aldık ya! Saygısızlık etmeyin, biz yüzde 25 oy aldık, 12 milyon insanın oyunu aldık biz.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – Siz yüzde 25’le yetiniyorsanız -ki Sayın Genel Başkanınız zaten çıtayı yüzde 30’a koymuştu, iktidara koymamıştı- bu sizin bileceğiniz bir iş.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Biz yüzde 25’e saygılıyız, gasbetmedik kimseyi.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – Ama ben size yine bir iktidar partisinin grubu adına konuşan bir milletvekili olarak…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Biz oy gasbetmedik, haksız rekabet etmedik, devleti kötüye kullanmadık, halkı tehdit etmedik, rica ederim.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – …ne yapmanız gerektiğini bir PR çalışması gibi aktaracağım birazdan.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – O sizi ilgilendirmez!

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Biz halkımızla samimi ilişki kurarız, plaza diliyle, “PR” yapmayız.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – Bu ülkede bir aydın yabancılaşmasından hep söz edilir.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Senin gibi faşizan mı olmak gerekiyor?

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – Zaman zaman ülkesine ihanet derecesine varan bu örnekler bu çatı altında muhalefet diline dönüşmekte, aynılaşmakta ve paydaşlaşmaktadır.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Doğru konuşun, ihanet diyemezsiniz. Muhalefete ihanet diyemezsiniz, doğru konuşun, ihanet diyemezsiniz.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – Dikkat edin, Türkiye uluslararası alanda…

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Çok ayıp ediyorsun!

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın grup başkan vekili, böyle bir lisan olabilir mi ya, ihanet diyebilir mi ya!

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Yazıklar olsun!

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Siz bize ihanet… Biz size o zaman hain deriz. İhanet diyemezsiniz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkanım, ihanet gibi ağır bir kelime kullanıyor, rica ederim ya!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, söz hakkı vardır, isteyen söz alır, cevap verir.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – Bakın, dediğimi, benim söylediğimi anlamadığınız gibi halkın söylediğini de anlayamıyorsunuz, sizin sorununuz bu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ne alakası var be! Muhalefete ihanet diyorsun.

BAŞKAN – Sayın Babuşcu, lütfen Genel Kurula hitap edin, rica ediyorum.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – Dikkat edin, Türkiye uluslararası alanda hangi sorunla karşı karşıya gelse kendini muhalif sayan siyasetçisiyle, kendine muhalif diyen medyasıyla ve yine kendini muhalif sanan sözüm ona aydınlarıyla “İktidara muhalefet edeceğiz.” derken Türkiye’ye muhalefet ediyorsunuz.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Yok ya!

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – Türkiye ile İsrail arasında bir anlaşmazlık çıktı, “Haklı olan İsrail’dir.” mesela.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – “Paralel muhalefet.” de bari!

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – İsrail’le bugün anlaşma imzaladınız ya!

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – Bir bakıyorsunuz, İsrail basınıyla senkronize yazı ve haberler gırla gidiyor. Zalim Esed rejimi Türkiye’ye dönük eylem veya söylemlerde bulunursa bunu büyük bir arzuyla gündeme getirip kendi ülkelerine dönük kampanyaların parçası oluveriyorlar. En son, sınırlarımızdaki egemenlik hakkımızı ihlal eden bir Rus uçağının askerlerimizce düşürülmesi üzerine de hepsi bir anda Putinci kesildi.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Yok ya!

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – Daha uçak düştüğü anda, bakın, daha uçak düştüğü anda Türkiye’yi suçlayan genel başkanlar mı ararsınız, “Ne olur Rus uçağı birazcık ihlal etse?” diyen gazeteciler mi ararsınız, “Rusya’yı kızdırırsak ölürüz, biteriz, donarız.” diye felaket tellallığı yapan sözde aydınlar mı ararsınız? Hele bu zihniyeti meşhur birinin attığı bir “tweet” var ki bu kafaları göstermek bakımından son derece çarpıcı ama bir o kadar da utanç vericidir. Şöyle diyor: “Putin’den ricam, bu saldırının bedelini Türkiye’ye değil AKP’ye ödetmesidir.” “AK PARTİ” dediği kim? Bu ülkenin yarısı.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Öyle mi zannediyorsunuz siz?

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – Bir kafayı düşünün ki kendi milleti aleyhine bir başka ülkenin devlet başkanından ricada bulunuyor. Tıpkı bir milletvekilinin Rus televizyonlarına ülkesinin teröre verdiği desteği söyleyen mülakatında olduğu gibi. (CHP sıralarından gürültüler)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – MİT tırlarını siz göndermediniz mi? O zaman MİT tırlarını kim gönderdi, kim?

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – Evet, bu muhalefet dili ile Amerikancı, İsrailci, yerine göre Esedçi, yerine göre Rus oluyorlar da bir tek Türkiyeli olamıyorlar, problem burada. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Tüm bunlar, bir başka gerçeği de bir kere daha bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor. AK PARTİ’nin bu ülkenin ve milletin kaderiyle nasıl bütünleştiğini, AK PARTİ’nin kurulduğu günden bu yana verdiği asıl mücadelenin demokrasi mücadelesi olduğunu…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Demokrasiden mi bahsediyorsun, demokrasi mi kaldı?

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – …ve böylesi bir muhalefete rağmen ulaşılan çizginin nasıl da tarihî ve destansı bir başarı olduğunu aynı zamanda gösteriyor.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Kirli oyunlarınızı millete mal etmeyin.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – Gelin, AK PARTİ’ye muhalefet edeceğiz hırsıyla ülkeye ve millete muhalefet etmeyin. Ben amacınızın bu olmadığını da biliyorum ama bu hırs sizi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – …fotoğrafta bilesiniz ki böyle bir yere oturtuyor.

Bu geçici bütçenin kanun tasarısı yürürlük maddesi görüşülürken gelin siyasi muhalefet, aydın muhalefet, medya muhalefet olarak kendinize yeni bir muhalefet tarzı için bir yürürlük tarihi belirleyin.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Sizi ilgilendirmez.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – Artık daha önceki dönemlerde…

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – İstersen AKP’ye katılalım Başkan, istersen AKP’ye katılalım.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – …muhalefetinizi sürekli askerî darbeleri gözetleyerek gösterdiğiniz dönemler bitti. Uluslararası darbe girişimleriyle de sonuç almanız mümkün değil.

BAŞKAN – Sayın Babuşcu, teşekkür ederim.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – İçerisinde bir yabancı gibi durduğunuz burada bu milletin oylarıyla iktidara gelemezsiniz.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Ne zaman ahlaki değerlerimizi kaybedersek AKP’ye de katılmayı tercih ederiz!

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – CHP’nin kendini millete anlatma değil, milleti anlama sorunu var ve bunu çözemediğiniz sürece de burada daha çok gelir konuşur ama iktidar imkânı göremezsiniz.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Aklını kendine sakla, kendine!

BAŞKAN – Sayın Babuşcu, teşekkür ederim efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Özel, sizden önce Sayın Baluken’in bir talebi vardı, önce Sayın Baluken’i dinleyeyim.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

39.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, AKP Hükûmeti ile İsrail arasında yeni bir anlaşma yapıldığına dair haberlerle ilgili bilgi almak istediklerine ve Cizre’de hastanelerin, okulların ve halka ait belediye binasının karargâh olarak kullanılmasını kınadıklarına ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Kabine mensubu 2 Sayın Bakan buradayken şu anda uluslararası çok önemli haber ajanslarının İsrail Dışişleri Bakanlığına dayandırmış olduğu bir haberi sormak istiyorum.

İsrail Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamaya göre AKP Hükûmeti ile İsrail arasında yeni bir anlaşmaya varılmıştır. Bu anlaşmada, İsrail’in Türkiye’ye tazminat ödemesi, Türkiye’nin açmış olduğu bütün davalardan vazgeçmesi, her iki ülkede büyükelçilerin tekrar göreve başlaması, doğal gazla ilgili görüşmelerin devam etmesi ve Hamas örgütünün Türkiye’deki faaliyetlerinin tamamen sınırlandırılması üzerine birtakım maddeler sıralanmaktadır. Biz tabii Halkların Demokratik Partisi olarak buna çok şaşırmadık. Yani, Gazze’yi abluka altına alanların Cizre’yi abluka altına alanlarla, Gazze’de çocuk sivil katledenlerin Cizre’de çocuk sivil katledenlerle, Gazze’de cenaze sürükleyenlerin Cizre’de cenaze sürükleyenlerle anlaşması bizim açımızdan çok şaşırtıcı olmaz. Ancak, takdir edersiniz ki burada milyonlarca oyu temsil eden bir siyasi parti grubu olarak bu kadar önemli, kritik haberleri uluslararası haber ajanslarından değil, bu ülkeyi yöneten Kabine mensuplarından bu çatı altından öğrenmek isteriz. Bu bilginin doğruluğuyla ilgili sayın Kabine üyelerinden bu yönlü bir bilgi beklentimizin olduğunu ifade etmek istiyorum.

İkinci bir husus da, Sayın Bakan demin, Cizre’den bütün o uygulamaları yapanlardan gelen bilgileri paylaştı, polis, asker, vali, oradaki operasyonel süreci yürütenlerden gelen bilgileri paylaştı. Biz Cizre’deki hastanede çalışan sağlık emekçileriyle gün boyu temas hâlindeydik. Cizre’deki mevcut durum şudur: Hastaneler, okullar ve halka ait belediye binası şu anda karargâh olarak kullanılıyor. Şu anda hem hastane hem okul hem de belediye çatısında orayı bir savaş cephesine çevirmiş olan ağır silahlı keskin nişancılar var. Dolayısıyla, her kim ki hastaneyi, okulu ve belediyeyi karargâh hâline getiriyorsa onları buradan şiddetle kınıyoruz. Bugün, ataması yeni yapılmış bu öğretmenin fotoğrafı bu konuda gerçekleri görmeyenler için sanırım yeterince açıklayıcıdır.

Son olarak da, demin kürsüden konuşan sayın hatip dış politikayla ilgili bizi ülkeye ve millete ihanet etmekle suçladı, sataşmadan dolayı söz isteyeceğim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Sen konuşuyorsun zaten.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Bunda İç Tüzük 60’a göre söz istedik.

BAŞKAN – Sayın Özel, dinliyorum sizi efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, çok kısaca… Biraz önce kürsüdeki sayın hatip grubumuzu defalarca haksız yere eleştirmiş, grubumuz tarafından ifade edilmemiş görüşleri sanki ifade etmişiz gibi grubumuza atfetmiştir, 69’uncu madde uyarınca grubumuz adına söz istiyorum.

BAŞKAN – Kim konuşacak Sayın Özel?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bülent Kuşoğlu konuşacak efendim.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Bülent Bey’den sonra benim de söz talebim var Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Evet, 69’uncu madde uyarınca Sayın Kuşoğlu’na söz veriyorum.

Buyurun efendim.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

23.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Aziz Babuşcu’nun 1 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Biraz önce konuşan hatip, gerçekten, beni ve arkadaşlarımı çok üzdü, çok talihsiz bir konuşma yaptı çünkü yaptığı konuşma muhalefete, bütün muhalefete ayar vermekti, onları düzenlemekti.

Değerli arkadaşlarım, şöyle bir sıkıntı var: Maalesef iktidar, özellikle son senelerde topluma, devlete ayar veriyor, kendi kafasına göre bütün toplumu kendi istediği şekle sokmaya çalışıyor; bu, çok tehlikeli, en tehlikeli şey bu maalesef.

Bakın bugün geçici bütçeyi görüşüyoruz. Hiçbir şekilde maalesef muhalefeti dikkate almıyorsunuz, hiçbir şekilde. Geçici bütçeyi görüşüyorsunuz, dedik ki komisyonda da burada geldik ifade ettik: Yanlış yapıyorsunuz, çıkardığınız kamu mali mevzuatına göre getirilmiş bir düzenleme değil bu. Siz 2002’deki geçici bütçeyi kopya edip getirdiniz, çıkardığınız mali reforma göre bir bütçe yapamadınız. Bakın, harcaması belli, geliri belli değil, ne kadar borçlanılacağı belli değil. Bunları anlattık, hiçbir şekilde dinlemediniz. Ondan sonra diyorsunuz ki: Muhalefet şöyle böyle. Hâlbuki bir taraftan değerli hatip bizi eleştiriyor ama öbür taraftan aslında siz muhalefeti, toplumu ve devleti düzenlemeye çalışıyorsunuz. Karl Popper “Beni devletim, günahsız, hiçbir suç işlemeyen, düzgün, herkes gibi eşit fabrikasyon birisi gibi yapmaya çalışmasın, olmamı istemesin.” diyor. Benim hakkımı, hürriyetimi korusun yeter. Biz böyle bir devlet istiyoruz, bunun için mücadele ediyoruz, siz de bunun için mücadele etmek zorundasınız. Hepimiz aynı olmak zorunda değiliz, muhalefete katlanmak zorundasınız. Yüzde 49,5’la iktidara geldiniz, muhalefete katlanmak zorundasınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Ve söylediklerimiz de doğru şeylerdir. Geçici bütçeyi bile dikkate almıyorsunuz, ondan sonra diyorsunuz ki: “Bu ne biçim muhalefet.” Lütfen…

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kuşoğlu.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir saniye efendim, dinleyeceğim.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Biraz evvelki konuşmacı bütün muhalefeti ihanetle suçlarken şahsıma da “Anlamıyorsun!” diye özel atıfta bulunarak şahsıma sataşmıştır.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Kim laf attı ya?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Erdoğdu. (CHP sıralarından alkışlar)

69’uncu madde kapsamında iki dakika süre veriyorum.

24.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, İstanbul Milletvekili Aziz Babuşcu’nun 1 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; samimi bir şey söyleyeyim, İstanbul gibi büyük bir şehrin il başkanlığını yapmış bir beyefendiden bir demokrasi kültürü beklerdim. Demokrasi şöyle bir şey: Muhalefet, iktidarın işine karışır çünkü iktidar, muhalefetin de yetkisini kullanır. Mesela yüzde 49 oy alır ama yüzde 100’e, bizim de seçmelerimizin vergisine, bizim de seçmenlerimizin mal varlığına yönelik kararlar alır. Onun için, muhalefet dizayn etmeye kalkmak, demokrasiyi çok anlamadığını gösteriyor ama daha tehlikeli bir şey söylüyor, bütün muhalefeti ihanetle suçlayan bir yaklaşım gösteriyor. Bu bir hakarettir. Bu seviyede cevap vermeyeceğim.

Bakın arkadaşlar, dış politika üzerinden bunu yapıyorsunuz. Suriye’de Beşar Esad’la hangi ilişkilerde olduğunuzu biz biliyoruz, “kardeşim Esad”, ortak bakanlar kurulu, sonra geldiğiniz yeri biliyoruz. Putin’le olan ilişkilerinizi biliyoruz, Soçi’de mütercim olmadan yapılan görüşmeler.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Yanlış mıydı onlar?

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) - Rusya’yla yapılan uluslararası anlaşmaların Başbakanın damadının yönettiği şirketin çıkarlarına indirgenen, millî çıkarlarımız ihalesiz işlemlere indirgenen o seviyesiz ilişkileri biz burada çok eleştirdik...

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Çok ayıp, çok!

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) - …ve bize ve bütün muhalefete ne zaman sıkışsanız “Siyonistler”, hatta burada tekrarlayamayacağım şeylerin en üst düzeylerini söyledi.

Biz, hayatımızda hiç kimseyi ayırmadık, dini, mezhebi, Yahudi, Hristiyan diye hiç ayırmadık ama siz bu ayrımı yaptınız … (x)şovları yaptınız, orada Şimon Peres’e posta koyma şovları yaptınız, Mavi Marmara şovları yaptınız da bugün bu uluslararası anlaşma…

Rica ediyorum, biz sizin dış politika tutarsızlıklarınızın peşinde gitmek zorunda değiliz çünkü biz tecrübeli bir kurumuz, biz halkımızın çıkarlarını görmek zorundayız.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Evet, muhalefet de tecrübeli, halk için muhalefet!

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) - Sizin dengesizlikleriniz bu ülkenin millî çıkarı değil ve burada halkımızı korumak için elimizden geleni yapacağız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdoğdu.

Sayın Baluken, size de 69’uncu madde kapsamında…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Efendim, grubumuz adına Hişyar Özsoy cevap verecek.

BAŞKAN – Sayın Özsoy…

AZİZ BABUŞCU (İstanbul) – Sayın Başkanım…

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Söz vereceğim Sayın Bakan size.

Buyurun.

İki dakika süre veriyorum.

25.- Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoy’un, İstanbul Milletvekili Aziz Babuşcu’nun 1 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yani şöyle söyleyerek başlayalım: Yani bütün eleştirileri böyle bir ihanet söylemi içerisinde değerlendirmek doğru değil, siyasetin önünü kapatıyor bir defa. Adalet ve Kalkınma Partisinin Orta Doğu politikasının biz de HDP olarak temelde çok yanlış olduğunu düşünüyoruz. Bunu değişik vesilelerle anlattık.

Bakın, şöyle bir haritaya bakın. Mısır, Lübnan, İsrail, Suriye, Irak, İran, Rusya. Tek bir dost kalmış, Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – İran’la ilişkiler iyiyken ne diyordunuz?

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Müsaade edin, olgusal konuşuyoruz.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Söyleyin, hepiniz söyleyin. Ne diyordunuz?

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Şimdi, bir saniye, şunu bitirelim.

Şimdi, bakın, bölge altüst olmuşken Türkiye’nin özellikle komşularıyla ilişkilerini derinleştirmesi gerektiğini düşünüyoruz.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Ya biraz tutarlı olun, tutarlı olun.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Orta Doğu politikasında…

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Uluslararası ilişkiler…

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Ya, ben de mi sesimi yükselteyim?

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Yükselt, ne yapayım ya!

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Bir müsaade edin, bizi de çıldırttınız ya! Bir müsaade edin bir konuşalım.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Ama biraz tutarlı ol, ricam o yani rica ediyorum.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ama Sayın Başkan, sürekli bu müdahaleler var muhalefete ya!

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Sen mi söylüyorsun bunu!

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Tamam, arkadaşlar, tamam…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sayın hatibi dinleyelim.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Konuşturmuyorsunuz bir ya!

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Olmaz ya!

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Üç günde benzeştirmeyin lütfen, üç günde benzeştirdiniz yani.

BAŞKAN – Sayın hatip sükûnet içerisinde konuşuyor, dinleyelim efendim.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Bakın, Türkiye’nin Orta Doğu politikası özellikle Türkiye’nin Rusya…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın hatibimiz süreyi versin sayın konuşmacıya, çıksın kürsüde ifade etsin.

Biz hazırız, buyurun.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Ya, iki dakika verilmiş arkadaşlar.

BAŞKAN – Sayın Özsoy, devam edin efendim, devam edin.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Bir geç, ne demek istiyorsun, bir anlat o kürsüde.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Sayın Başkan, benim adıma söz veriyor sayın grup başkan vekili.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Bakın, Türkiye’nin Orta Doğu politikasını biz yanlış görüyoruz. Özellikle Türkiye’nin Suriye politikasını geçen gün başka bir vesileyle burada konuşurken söylemiştik, temelde yanlış. Bu yanlışı düzeltebilmek mümkündür diyoruz ve bunu da böyle bir maço, delikanlılık, ben yapmam, etmem… Olabilir, insanlar hata da yapabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Orta Doğu’nun dinamikleri sürekli değişiyor, her gün değişiyor.

BAŞKAN – İlave bir dakika süre verdim Sayın Özsoy, devam edin efendim.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Sadece Türkiye değil, Amerika pozisyon alamıyor. Bakın, kaç defa pozisyonunu değiştirdi Amerika, değil mi? Rusya pozisyon değiştirdi, İran pozisyon değiştiriyor, sürekli aktörler pozisyon değiştiriyorlar çünkü çok faktörlü, çok aktörlü, dibi son derece kaygan bir zemin orası. Türkiye, bazı hesaplar yaptı, tutmamış olabilir. Biz şunu diyoruz: Özellikle Kürt sorunu bağlamında “Türkiye, hem sınırın bu tarafındaki Kürtlerle hem diğer tarafındaki Kürtlerle dostane ilişkilerini derinleştirsin. Bu, hem Suriye’de istikrarın sağlanmasına hem Orta Doğu’da sağlanmasına hem Türkiye’de sağlanmasına katkı sunabilir.”

Şimdi, bunları dedik diye, Adalet ve Kalkınma Partisinin dış politikasını benimsemedik diye herkese oturup “Vatan hainisiniz” demenin bir anlamı yok. Bakın, Rusya’nın bir uçağı düştü, ne oldu? Türkiye, Suriye siyasetinin tamamen dışına itildi. Ruslar, moral üstünlüğü bir ellerine aldılar, vurdukça vuruyorlar.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Rusya’ya çalışıyor AKP, Rusya’ya, Rusya’ya…

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Yani onun için eleştirileri olgunlukla almak ve mümkünse artık şu her tarafı dökülmüş dış politikayı lütfen değiştirmek gerekiyor.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özsoy.

Sayın Erkan Akçay, dinliyorum efendim.

AZİZ BABUŞCU (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Dinleyeceğim Sayın Babuşcu.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

40.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili Aziz Babuşcu’nun 1 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biraz evvel kürsüde konuşan AKP sözcüsü tamamen bir genelleme yapmak suretiyle bir muhalefet kavramı üzerinden eleştirilerini getirdi ve bir genelleme yaptı.

Öncelikle, Milliyetçi Hareket Partisi olarak ifade etmek isterim ki bu eleştirilerden kendimizi tenzih ediyoruz. O nedenle, yapılan eleştirilere cevap verecek değilim. Fakat topyekûn bir ithamda bulunmak ve muhalefete de bu şekilde birtakım ağır ithamlar altında bulunmayı öncelikle millî iradeye bir saygısızlık olarak değerlendiriyorum ve bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak herhangi bir alınganlığımız da, üzerimize alınma da söz konusu değildir, sadece bu genellemenin yanlış olduğunu ifade ediyorum; bir.

İkincisi; muhalefete muhalefet edeyim derken, iktidar olarak ülkenin birliğini, dirliğini bozdular, Türkiye’yi etnik gruplara böldüler. İçte, dışta huzur, itibar, dirlik kalmadı ve partiyle devletin özdeşleştirildiği bir anlayışın ifadelerini gördük ve bu konuşan şahsın daha evvel il başkanlığı yaparken “AKP sayesinde hepimiz Türk olmaktan kurtulduk.” ifadeleri de hafızalarımızda. Ee, biz de yeri gelmişken soralım: AKP sayesinde Türk olmaktan kurtuldun da peki ne oldun? Onu da sorarak sözlerimi tamamlıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Milletvekili oldu o sayede.

AZİZ BABUŞCU (İstanbul) – Sayın Başkanım, şimdi benim…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir saniye efendim, bir saniye… Talepleri dinleyeceğim, sizleri dinleyeceğim.

Fakat bunlardan önce biraz önce Hükûmete yöneltilen bazı sorular nedeniyle Hükûmeti temsilen Millî Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı’nın bir açıklama yapma talebi vardır. O nedenle Sayın Bakana söz veriyorum.

Buyurun Sayın Bakan.

41.- Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, biraz önce Sayın Baluken, İsrail menşeli bir haber ajansına atfen bir ikili anlaşma senaryosu -hem de bayağı ayrıntılı- anlattı.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – “Var mı yok mu?” diye sordum.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Bunun var olup olmadığını Türk Dışişleri Bakanlığının yapacağı açıklamayla öğrenin. Bu kadar uluslararası…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sizden açıklama bekliyoruz işte.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – İsrail menşeli haber ajanslarına da bu kadar fazla…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – İsrail menşeli değil haber ajansı, İsrail Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamaya göre diyor. Yani anlamamakta direniyorsunuz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – İsrail menşeli haberler konusuna gösterdiğiniz bu dikkati Türk Dışişlerinin haberlerine ve açıklamalarına da gösterin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Göreceğiz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Ayrıca, oradan hareketle, Gazze ile Cizre vesair arasında kurduğunuz o çirkin paralelleri de size iade ediyorum ve şiddetle kınıyorum, ayıp! (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Siz yapıyorsunuz zaten yani aynı Gazze’de olan durum.

Sayın Başkan, bir yanlış anlaşılma var sanırım. Ben uluslararası saygın haber ajanslarının birçoğunda -Reuters, BBC, tek tek isim mi verelim- İsrail Dışişleri Bakanlığına dayandırılarak yapılan bir açıklamanın yayınlandığını…

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Yalan haberdir.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – …bu konuda AKP Hükûmeti ile İsrail arasında yeni bir anlaşmanın olduğunun ifade edildiğini, bu bilginin doğru olup olmadığını sordum.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Türk Dışişlerinin de açıklaması var: “Henüz bir anlaşma yok.” diyor.

AHMET YILDIRIM (Muş) – “Henüz” diyor.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – “Henüz yok” diyor, tabii.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Bu bilginin doğru olup olmadığını sordum. Eğer bu bilgi doğru değilse “doğru değil” deyip, bunun açıklamasını yapabilirler. Biz böylesi önemli konularda uluslararası haber ajanslarından çıkan haberler peşinden koşmaktansa burada Türkiye milletvekilleri olarak Kabineden tabii ki bilgi isteyeceğiz, bundan sonra da istemeye devam edeceğiz.

Ayrıca, şu anda Cizre’de yaşanan durum Gazze’de yaşanan durumu katbekat geçmiştir. Ben de kendisine aynen iade ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baluken.

Tutanaklara geçmiştir.

Sayın Bostancı, Sayın Babuşcu ayaktaydı daha önce.

Buyurun Sayın Babuşcu.

AZİZ BABUŞCU (İstanbul) – Sayın Başkanım, iki sataşma söz konusu.

BAŞKAN – Nedir?

AZİZ BABUŞCU (İstanbul) – Bizatihi Sayın MHP Grup Başkan Vekilinin İl Başkanı olduğum dönemde “Türk olmaktan kurtulduk.” ifadesi dolayısıyla.

BAŞKAN – Evet.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – “AKP sayesinde” diyordun.

AZİZ BABUŞCU (İstanbul) – İkincisi de, sayın hatibin yine İstanbul İl Başkanlığı yapan demokratik kültür gibi bir eksiklik izafesiyle sataşması var. 69’uncu maddeye göre…

BAŞKAN – 69’uncu maddeye göre size iki dakika süre veriyorum Sayın Babuşcu.

Buyurun efendim.

AZİZ BABUŞCU (İstanbul) – Çarpı 2 olması lazım değil mi Sayın Başkan?

BAŞKAN – Şimdi, öyle bir teamülümüz yok efendim.

Buyurun.

İki dakikada çok şey söylenebilir.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Alıştınız iyice fazla fazlaya.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

26.- İstanbul Milletvekili Aziz Babuşcu’nun, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklaması ile İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

AZİZ BABUŞCU (İstanbul) – Şimdi, öncelikle şu “Türk olmaktan kurtulduk.” meselesine girelim. Benim o konuşmada ifade ettiğim şey şudur: Ben Trabzonluyum, Türk’üm bundan da hiçbir gocunmam yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama ben aynı zamanda bu coğrafyada yaşayan etnik kökeni, inanç aidiyeti ne olursa olsun herkesin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı paydaşında da ortak olması gerektiğine inanıyor ve bununla da gurur duyuyorum. Burada da bir sıkıntım yok.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Demin de “Türkiyeli” olmaktan söz ettiniz Sayın Babuşcu.

AZİZ BABUŞCU (İstanbul) – Yalnız benim söylediğim şey şuydu, çarpıtılan bir sözdür o, ben dedim ki: AK PARTİ’den önce bu ülkede insanlar etnik aidiyetlerini ifade etmekten korkardı. Mesela Türk’sen…

KAMİL AYDIN (Erzurum) – “Türklük” etnik bir aidiyet değil, Anayasa’ya göre konuşacaksınız. Anayasa’ya göre yemin ettiniz.

AZİZ BABUŞCU (İstanbul) – Bir dakika. Ya, yanlış yaptık, bir dakika dinle, dinle, ifade edeyim ben.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, dinleyelim efendim.

AZİZ BABUŞCU (İstanbul) – Eğer Kürt’sen Kürt olduğunu söyleyemezdin, ifade ettiğim şey buydu. Eğer Aleviysen kendini ifade etmekten imtina ederdin, bu yasağın, bu ceberut devlet anlayışının ortadan kalktığını söyledim AK PARTİ’yle beraber.

MUSA ÇAM (İzmir) – Mezhepçilik yapıyorsun.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – Yoksa, “Türk olmaktan kurtulduk.” diye bir ifade hiç olmamıştır, kayıtlarda vardır, medyada yer almıştır, bu çok ciddi bir çarpıtmadır. Bununla ben her vesileyle uğraşıyorum, burada, kamuoyu önünde bir kere daha ifade etmiş oldum, birincisi bu.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Daha demin Türkiyeli olmaktan söz ettiniz.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – Ben sana konuşma metnimi orijinal olarak gönderirim.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Daha demin Türkiyeli olmaktan söz ettiniz, gene “Türk’üm” diyemediniz.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – Evet, ben bir Türkiyeliyim aynı zamanda.

Şimdi, yine, ben Türkiye’de bir aydın yabancılaşmasından bahsettim…

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Bir aydın tanımı yapın, görelim.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – …ve dedim ki: “Bu aydın yabancılaşması bazen ülkesine ihanet derecesine varan örneklikler sergiler.” Bununla ilgili olarak da en son, mesela, Sayın Merkel’in…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – …Türkiye’ye geleceği ve Ankara’da henüz insanlarımızın kanının kurumadığı bir sürecin akabinde Türkiye’ye gelirken ve neyin konuşulacağını da bilmeden, o gün söylenen 100 kadar aydının imza attığı ve Merkel’e “Türkiye’ye gelme, gelirsen bu Erdoğan’a, Davutoğlu’na yazar.” dediği ifadedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve sizler de bu aydınların tarzını, tutumunu aynılaştırıyor…

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – On yıl beslediniz o aydınları, Başkan, kime ne anlatıyorsun? Sizin aydınlarınız onlar.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) – …ve kendi muhalefet dilinize dönüştürüyorsunuz. Söylediğim budur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim Sayın Babuşcu.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkanım, 100 aydına bu Meclis kürsüsünde vatan haini mi deniliyor? Bu 100 aydına, bu 100 imzayı atan aydına vatan haini mi deniliyor? Rica ederim ya, bu kadar kolay mıdır bu iş ya? Bu 100 aydına “vatan haini” denilemez ya.

BAŞKAN – Sayın Erdoğdu, tutanaklara geçmiştir.

Sayın Bostancı, dinliyorum sizi efendim.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

42.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, siyasi eleştirilere gereksiz alınganlık göstermenin Parlamentonun çalışma adabına uygun olmadığına ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Parlamentonun en temel fonksiyonlarından birisi burada siyasi partilerin birbirini dinlemesi ve muhakkak söylenen sözlerden kendilerince, kendilerine göre sonuç çıkarmasıdır. O yüzden de birbirimizin aklına ihtiyacımız var. “Benim aklım bana yeter, senin aklın bana lazım değil.” şeklinde kibir ve gurur dolu ifadeler Parlamentonun çalışmasına uygun değildir. Biz, birbirimizin aklına ihtiyaç duyduğumuz için buradayız ve emin olun AK PARTİ uzun yıllar boyunca iktidar olduysa kendi aklı kadar bu milletin farklı çevrelerini temsil eden akıllarından ama muhakkak kendince faydalandığı için başarılı olmuştur.

Burada muhalefete ilişkin olarak, demin ki AK PARTİ’li değerli vekilin ve zaman zaman başka vekillerin ifade ettiği eleştirileri “Muhalefeti oryante etmek istiyor, onu dizayn etmek istiyor.” şeklinde anlamak yerine, söylenenleri elbette eleştirebilirler, itiraz edebilirler ama bunlardan sonuçta kendi akıllarınca sonuç çıkartmak zannediyorum siyasetin bir gereğidir. Buna ilişkin gereksiz alınganlık göstermek bence Parlamentonun çalışma adabına çok uygun sayılamaz, bunu ifade etmek istedim.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, yerimden söz talebim olacak efendim.

BAŞKAN – Sayın Özel, dinliyorum efendim, buyurun.

43.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, iktidar partisi milletvekillerinin konuşma sürelerinin çoğunu muhalefet partilerine muhalefet etmek için kullandıklarına ve bunun, kendini iktidarsız ve yetkisiz hissetmenin bir tezahürü olduğuna ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Tabii, bu kadar değerlendirmeden sonra, bir de bu kadar kapsamlı ve bu kadar yön verici birtakım yaklaşımlardan sonra bir iki konuya bizim de cevap verme ihtiyacımız ortaya çıktı.

Birincisi, bu yasama, yürütme, yargının, kuvvetler ayrılığının önemini hep vurguluyoruz. Şimdi, yasamadaki milletvekillerinin kendini değerli hissetmesi önemli bir şey. Yürütme tamamen her şeyi üzerine alıp yasama organını sadece bir parmak indir kaldır hâline dönüştürünce iktidar partisi milletvekili kendini o kadar değersizleşmiş hissediyor ki ve ülkeyi yönetmeye yönelik olarak o kadar ciddi sıkıntılar yaşıyor ki… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkan, herkes hakaretten söz istiyor, böyle bir ifade var mı ya! Düzeltin yani, Grup Başkan Vekili, böyle bir usul yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …kürsüye çıkıp grubu adına sadece bütçe üzerine bir şeyler söyleyecekken, kendisine tanınmış on dakikalık sürenin dokuz dakika elli saniyesini muhalefete muhalefet etmekte kullanıyor. Bu, iktidar noktasında kendisini iktidarsız ve yetkisiz hissetmenin bir tezahüründen başka bir şekilde açıklanamaz. (CHP sıralarından alkışlar)

İkinci husus, Cumhuriyet Halk Partisinin parti içi demokrasisinde, örneğin bu hafta sonu 40’a yakın ilimizde il başkanı seçeceğiz, en az 30’unda 2 ya da daha çok aday var. Mahallelerden seçilmiş delegeler geldiğinde, ilin delegeleri il başkanını seçerken çoktan seçerek bakıyorlar. Oysa ki iktidar partisinin il başkanı seçerken çoklu adayları teke indirme geleneğinin nasıl bir il başkanı profiline o partiyi mahkûm ettiğini de üzülerek görmüş bulunuyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/317) (S. Sayısı: 1) (Devam)

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına görüşmeler tamamlanmıştır.

Şahıslar adına konuşmalara geçiyorum.

Şahıslar adına ilk konuşma, Denizli Milletvekili Sayın Kazım Arslan tarafından yapılacaktır.

Buyurun Sayın Arslan.

AZİZ BABUŞCU (İstanbul) – Sayın Başkan…

Bakar mısın... Sen bilmiyorsun. Benim İl Başkanlığım…

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Oradan laf atma, kürsüye çık! Laf atma oradan! Grup başkan vekiliyle öyle konuşamazsın!

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Otur yerine!

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri… Değerli milletvekilleri…Sayın milletvekilleri…

AZİZ BABUŞCU (İstanbul) – Efendim…

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Konuşamazsın öyle! Konuşamaz grup başkan vekiliyle! İndir elini, kiminle konuşuyorsun sen!

BAŞKAN – Sayın Arslan, buyurun.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Konuşamazsın grup başkan vekiliyle.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Böyle yapamazsın. Böyle yapamazsın.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Değerli milletvekilleri, rica ediyorum yerlerinize oturunuz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Hayret bir şey ya! Başkanım, müdahil olun ya! Burada Meclisi siz mi idare edeceksiniz buradakiler mi idare edecek? Lütfen Başkanım…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hatip kürsüde. Rica ediyorum… Hatip konuşacak, hatibi dinleyelim lütfen.

Sayın Arslan, buyurun efendim.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Oradan talimat veriyorlar Başkana. Meclis Başkanı siz misiniz!

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici bütçe kanunu tasarısının 4’üncü maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi öncelikle sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Bu bütçe, darbe ürünü bir anayasa maddesine dayanarak 1 Kasımda yapılan erken seçimin sonrasında üç aylık zorunlu olarak yapılmak zorunda kalınan bir bütçedir.

Seçimlerin ardından Meclisimizin ilk adımlarından biri olan bu bütçe görüşmeleri, hızı kadar, kime, hangi yetkiye, hangi gerekçelerle ve ne kadar verdiği ölçüde tartışma konusudur. Geçmişten beri sorunumuz, Meclisin mali denetimden eksik kalması, Sayıştay raporlarının sağlıklı olarak tartışılmaması bir önemli konudur.

Kanunla verilen bütçe yetkisi, denetimi eksik kaldığı müddetçe içi boş bir belgedir. Harcamaların şeffaflığı ve yerindeliğini denetleyemediğimiz durumlarda gerçekten bu bütçenin sonucunu da iyi bir şekilde almamız mümkün değildir.

Gelir ve gider dengesini açıkça ortaya koyamayan, ne alıp ne vereceğimiz belli olmayan bir bütçe tasarısının ayağının mutlak surette aksayacağı kesindir. Gelirleri ve giderlerini net bir şekilde ortaya koyamayan ve bunu tam olarak açığa koyamayan bu bütçenin, ne iş dünyasına, ne esnafa, ne işçiye, ne çiftçiye, ne emekliye, ne sanayiciye, ne ihracatçıya verdiği herhangi bir umut da ortada gözükmemektedir.

Şimdi, 1 Kasım seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisinin seçim bildirgesinden kopya çekerek özellikle seçim bildirgenizde koymuş olduğunuz asgari ücretin net olarak işçinin eline verileceği noktasında ve işverene de yük getirmeden bunun uygulanacağı noktasında bu bütçede herhangi bir açıklık yoktur. Ayrıca, çiftçiye ve köylüye gübrenin ve yemin üzerindeki KDV’nin sıfırlanacağı noktasında verdiğiniz sözün de burada, ne şekilde olacağı ve Ocak 2016’dan itibaren uygulanıp uygulanmayacağı konusunda da herhangi bir açıklık yoktur.

Üretim ekonomisinin güçlendirilmesi konusunda özellikle yatırımın, üretimin artırılması, ihracatın artırılması ve bu konularda ne tür teşviklerin, desteklerin verileceği konusunda da bir açıklık maalesef yoktur.

Bugün üretimin önünde, sanayicinin önünde o kadar çok büyük engeller vardır ki, bu engellerin kaldırılması ve bu engellerin giderilmesi noktasında, üretimin üzerindeki yüklerin hafifletilmesi noktasında da bütçede herhangi bir açıklık yoktur.

Geçici bütçe kalıcı bir bütçe değildir ama 1 Ocak 2016’dan itibaren hangi kesimlere ne vereceği, nasıl yardım edeceği, nasıl destek olacağı, nasıl bir uygulama olacağı, işçiden, çiftçiden yana neler uygulanacağı konusunda da herhangi bir açıklık getirilmemiştir.

Bizim amacımız, 5018 sayılı Yasa’nın amaçlarına ve bütçe düzenine uygun bir geçici bütçeyi yapabilmekti. Unutmayalım ki 2015 yılı Bütçe Kanunu’nun Anayasa’ya aykırılıkları daha gündemdeyken siyasi iktidarın ve Meclisin geçici bütçede daha titiz ve daha dikkatli olması ve kanunlara uygun bir şekilde düzenleme yapması gerekirken bu da bu bütçede maalesef ortada gözükmemektedir. Aceleye getirilen yeni dönem bütçesi kadar yine aceleye getirilmiş bir geçmiş dönem bütçesinin denetim süreci, ciddiye alınmayan kesin hesap komisyonları, gerçekten bugün bu bütçe üzerinde birçok şüpheleri de beraberinde getirmektedir.

Sayın milletvekilleri, neyi nereye vereceğini açıklamayan bütçe hesapsızlıkla maluldür ve ne yapacağı da belli değildir.

17-25 Aralıkta paraları nasıl sıfırlamışlarsa bu geçici bütçeyle de denetimin sıfırlanması esas alınmıştır.

Saygıyla arz ederim.

Teşekkür derim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arslan.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 01.20

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 01.38

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER : Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

------0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16’ncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

1 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

Şimdi 4’üncü madde üzerinde şahsı adına ikinci konuşmacı Adana Milletvekili Sayın Mehmet Şükrü Erdinç’e söz vereceğim.

Buyurun Sayın Erdinç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz geçici bütçe kanun tasarısının 4’üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii sözlerimin başında bir hususa değinmek istiyorum. Tabii bunu söylerken bir polemik konusu oluşturmak da istemiyorum. Özellikle Sayın Özel, sizleri bilmem ama AK PARTİ Grubunda yer alan hiçbir arkadaşımız kendini değersiz hissetmiyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İnşallah!

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) – Aksine her bir arkadaşımız değerli oldukları için bu sıralarda oturuyorlar. Böyle diyerek de sözlerime başlamak istiyorum.

Hepimizin de bildiği gibi bütçe kanunları, gelirlerin toplanması, harcamaların yapılması hususunda hükûmetlere yetki veren kanunlardır. Bugün burada geçici bir bütçe kanunu görüşüyoruz. Tabii geçici de olsa yapılmak istenen hükûmetlerin seçim dönemlerinde, öncesinde ve sonrasında ortaya koymuş oldukları eylem planlarının hayata geçirilmesine yönelik çalışmalardır. Bugün, inşallah, burada, AK PARTİ Hükûmetine üç aylık, önümüzdeki üç ay için geçici bütçe konusunda yetki vereceğiz. Önümüzdeki ay içerisinde de inşallah Maliye Bakanlığımız çalışmasını tamamlarsa kesin, asıl bütçe görüşmelerini yapacağız ki bizden önceki hatiplerin… Seçim meydanlarında söylemiş olduğumuz hususları konuşacağımız alanları da inşallah önümüzdeki ay içerisinde asıl bütçe görüşmelerinde hep beraber konuşacağız.

Tabii, bütçe kanunları bir taraftan rakamları, tabloları içeren kanunlardır, e bir taraftan da özellikle tüm siyasi partilerin siyasi görüşlerini rahatlıkla ifade ettikleri ortamlardır. Bugün de özellikle 17 Aralık günü saat 14.00’te başladığımız ve 18 Aralık günü saat 02.00’ye geldiğimiz şu saatler itibarıyla bütün siyasi partilerin hemen hemen ortak gündem maddesi 17 Aralık 2013 yılında yaşanan gelişmeler üzerine şekillendi. Hepimiz de biliyoruz ki bizlerin “paralel ihanet çetesi” diye tabir ettiğimiz o çetenin o tarihte oluşturmaya çalıştığı algı üzerinden özellikle muhalefet partilerinin başta Cumhurbaşkanımız ve AK PARTİ ailesine yönelik maalesef burada hakaretlerini de dinlemek zorunda kaldık. Dün paralel yapıların faaliyetlerinden ve kendi siyasi partilerinin iç işleyişini dizayn etmelerinden şikâyetçi olanların bugün onlarla birlikte aynı argümanları kullanmasının da gerçekten ibret verici bir durum olduğunu düşünüyorum.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – El ele, kol kola gezen siz değil miydiniz?

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) – Tabii, muhalefet partilerinin iktidar olmamasının sebebi aslında bu husustur diye de düşünüyorum. 17-25 Aralık darbe girişimlerinin hemen ardından yapılan 30 Mart seçimlerinde milletimiz ilk tokadı vurdu, ardından Cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci tokat ve akabinde 7 Haziran seçimlerinde belki biraz ümitlendiniz ama 1 Kasım seçimlerinde gerçekten asıl tokadı vurdu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Tabii, 17-25 Aralık girişimlerinin akabinde yapılan dört seçimde de milletimiz bu girişimlerin darbe girişimleri olduğunu tescilledi.

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Milleti tokatlayıp asıl götüren sizsiniz.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) – Tescilledi.

Ben, bugün, muhalefet partilerinin yaptığı gibi, basın üzerinden şeylerle konuşmak istemezdim ama bizden önceki konuşmacıların da dile getirdiği birkaç hususa da değinmek isterim.

Bakın, bugün, bizleri yolsuzluklarla, şunlarla bunlarla suçladınız. Ben, CHP’nin de AK PARTİ’yi yolsuzlukla suçlarken kendi belediyelerindeki yolsuzlukları kapatmak için böyle bir gayret içerisinde olduğunu söylemeyeceğim.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Araştırın, araştırın.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) – Tabii, diğer belediyelerde isimlerle ilgili basında geçen hususları da dile getirmeyeceğim ama dile getirmek istediğim husus, bu ve benzeri hususları dile getirerek özellikle başta Cumhurbaşkanımıza ve AK PARTİ ailesine yönelik bir zihniyetin hastalıklı ruh hâlini dile getireceğim. Bu hastalıklı ruh hâlinden kurtulun.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Hasta sizsiniz!

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) – Eğer bundan kurtulursanız, Allah, belki sizlere de bir gün iktidarı nasip eder diye düşünüyorum.

Hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdinç.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Özel, dinliyorum efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, tabii, Parlamentoda verilen arada sizin Başkanlığınızda sayın grup başkan vekilleriyle, çalışmaların bundan sonraki süreçte daha sağlıklı yürümesi, gerilen ortamın hafi                      flemesiyle ilgili iktidar partisinden gelen talebi fevkalade olumlu karşıladık. Bizim işimiz burada karşılıklı hakaret etmek falan değil. Salona döndüğümüzde, iktidar partisinin buna zemin hazırlayacak yaklaşımlarda bulunmayacağı taahhüdünden de memnuniyet duyduk sizin şahitliğinizde ama daha ilk kürsüye gelen hatip…

MEHMET METİNER (İstanbul) – Başkan, gene hoş gör de kapatalım bunu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - …dönüp dönüp, tokattan başlayıp, en sonunda artık, sokak kavgasında söylenmeyecek sözleri muhalefet partisine söylediği zaman, iktidar partisinin sayın grup başkan vekillerinin kendi gruplarıyla varmaları gereken bir mutabakat olduğu ortaya çıkıyor.

Ben içerideki sözümüze ve sizin şahitliğinize duyduğum saygıdan dolayı, bu sefere mahsus ve son kez olarak, bu kaba, incitici, rencide edici üsluba cevap vermeyi bu kadarla sınırlıyorum efendim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

Madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğim.

İlk soru Sayın Karakaya…

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana iki sorum olacak.

Birincisi, 2009 yılında bir Bakanlar Kurulu kararında değişiklik yaparak, döviz geliri olmayan şirketlerin de döviz cinsinden borçlanmalarının önünü açtınız. Şirketlerin 2002 yılında 6,5 milyar dolar olan döviz pozisyonu açığı, bugün 175 milyar dolar gibi çok tehlikeli bir boyuta geldi, bu da bugün ekonomimizin yumuşak karnı oldu. Bu konuda bir tedbir düşünüyor musunuz?

İkincisi, Kamu Gözetimi Kurumunun yayınladığı yerel finansal raporlama standardı taslağıyla neyi hedefliyorsunuz? Bu taslaktaki “yerel” adı, eğer uygulama ulusal düzeyde yapılacaksa neyi ifade ediyor? Bu uygulamanın mükellefler üzerinde bir etkisi olacak mı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Depboylu…

DENİZ DEPBOYLU (Aydın) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana üç soru sormak istiyorum.

Birincisi, tarım üreticilerini desteklemek üzere TARİŞ’in ve benzer sorunları yaşayan kooperatiflerin borçları ötelenerek yeniden yapılandırılacak mı?

İkinci sorum, geçici tarım işçileri asgari ücret hakkından yararlanabilecek mi?

Üçüncü sorum, Aydın seçmenlerine vadedilen, 2002 yılından beri beklenen Aydın-Denizli otobanının tamamlanması ve Çıldır Havaalanı’nın uygun standartlara ulaştırılması ya da farklı bir alanda kurulacak havaalanı için ödenek ayrılmış mıdır?

BAŞKAN – Sayın Durmaz…

KADİM DURMAZ (Tokat) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Türkiye-İran transit yolu yapımında, yol genişlemesi için istimlak edilen Tokat Erbaa ilçemiz, merkez Çalkara, Evyaba, Akça, Hacıpazar, Değirmenli, Bürücek, Tepekışla köyleri arazileri istimlak edilmiştir. Beş yıldır köylü ve üretici bedellerini alamamaktadır ve perişan durumdadır. 2016 bütçesinde bu mağdur çiftçi aileleriyle ilgili Hükûmetin bir tasarrufu ve tedbiri var mıdır?

BAŞKAN – Sayın Tor…

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Sayın Bakan, sorum seçim çevrem Kahramanmaraş’la ilgilidir.

1)           Yıllardır bitirilmesi yılan hikâyesine dönen Orta Anadolu’yu Akdeniz’e bağlayan, günde binlerce ağır vasıtanın geçtiği Göksun-Kahramanmaraş kara yolunun bitirilmesi için daha ne kadar süre beklenecektir? Buna benzer berbat bir yol ülkemizin bir başka yerinde var mıdır?

2)           Her yıl milyarlarca dolar enerji ithal eden ülkemizde enerji ihtiyacı her geçen gün artmaktadır. Büyük miktarlarda, bildiğim kadarıyla en az 2 milyar dolar harcanarak inşa edilen Afşin Elbistan B Termik Santrali maalesef göçük nedeniyle 2011 yılından beri işletilememektedir. Enerji ihtiyacının had safhaya ulaştığı günümüzde Afşin Elbistan B Termik Santrali daha ne kadar kapalı tutulacaktır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Erdoğan…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, biraz önceki sorumu tekrar ederek başlamak istiyorum.

Irak merkezî yönetimle arası açılan ve geçen hafta ülkemize gelen, devlet başkanı muamelesi gösterdiğiniz Barzani’ye, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi personel giderlerinin üç ay süreyle karşılanacağı konusunda Hükûmetiniz tarafından bir söz verilmiş midir?

Yine, uyguladığınız kahraman dış politikanın sonucu olarak bugün yaş sebze meyve üreticileri ve turizmciler panik hâlinde. Bütçede yaş sebze meyve üreticileri ve turizmcilerin zararlarını karşılayacak bir ödenek ayırdınız mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Usta…

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İller sıralamasında Samsun Türkiye’de 16’ncı sıradadır nüfus açısından. Ancak ekonomik göstergelere baktığımızda, örneğin istihdamda 19’uncu sırada, ihracatta 24’üncü sırada, kurumlar vergisi mükellefiyet sayısında 22’nci sıradadır. Samsun kamu yatırımlarından yeteri kadar yararlanmamaktadır. Bu bütçede Samsun için ne ayrılmıştır? Samsun için ne yapmayı planlıyorsunuz? Samsun-Ankara hızlı tren projesine ne zaman başlanacaktır?

Ayrıca, az önceki ifadelerinizde bu bütçede cari açıkla mücadele edeceğinizi söylediniz. Cari açıkla mücadele için bu bütçede ne kadar kaynak ayırdınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Parsak…

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Sayın Bakan, Afyon, Kütahya, Uşak illeri için yapılmış olan Zafer Bölgesel Havalimanı’nın yap-işlet-devret modeliyle yapılmasından dolayı şimdiye kadar ne kadarlık kamu zararı oluşmuştur? Sözleşmenin sonuna kadar ne kadarlık kamu zararı oluşması öngörülmektedir? Bunlar için bütçeden ödenek ayrılmış mıdır, ayrılmışsa ne kadar ayrılmıştır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Haberal…

ERKAN HABERAL (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

2001 yılı işsiz sayısı 2 milyonken günümüzde 5 milyona çıkmış ve sizin Hükûmet temsilcileriniz burada üç gün boyunca “İşsizliği hallettik.” dediklerine göre “Ülkede işsizlik var.” demek için işsiz sayısının 10 milyon kişi mi olması lazımdır Sayın Bakan?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şimdi, cevap için Sayın Bakana söz veriyorum.

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Öncelikle Sayın Karakaya’nın, döviz pozisyonu açığıyla ilgili bir değerlendirmesi oldu. Hakikaten hem para politikası bakımından hem de ekonominin genel dengeleri bakımından şirketlerimizin döviz pozisyonu açığı hususu önemli bir konu. Özellikle 2002 yılı sonrası, Merkez Bankamız tarafından ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından alınan tedbirler neticesinde, bugün itibarıyla ekonominin genel dengesini etkileyecek bir risk söz konusu değildir. Değindikleri konu önemli ve bundan sonra da inşallah bu konuda ihtiyatlı bir duruş sergilenmeye devam edilecek.

“Kamu Gözetimi Kurumu, finansal raporlama standardı ile ilgili neyi hedefliyor?” şeklinde bir soru oldu. Kamu Gözetimi Kurumu yerel raporlama standardı, Türkiye muhasebe standartlarını uygulamak zorunda olmayan işletmeler için öngörülen bir standarttır. Standart, taslak olarak kamuoyunun görüşüne açılmıştır. Kamuoyundan gelecek görüş ve öneriler neticesinde son şekli verilerek yayımlanacaktır.

Kıymetli milletvekillerimizin özellikle yol yapımlarına ilişkin olarak, illerine ilişkin değişik talepleri oldu. Ulaştırma Bakanlığından, Karayolları Genel Müdürlüğünden gerekli bilgileri aldıktan sonra eğer müsaadeniz olursa yazılı olarak bu hususlarla ilgili cevap vermek isterim.

Ama bu arada, yeri gelmişken de -bazen tekrar tekrar söylemekte fayda var- AK PARTİ hükûmetleri yaklaşık 6.100 kilometreyle başlamış olduğu bölünmüş yolu 18.162 kilometre ilave ederek bugün itibarıyla 24.263 kilometreye çıkardı. İnşallah, hedefimiz burada bunları 35 bin kilometreye hızla çıkarmak.

Ayrıca 2003’te toplam uzunluğu 50 kilometre olan 83 tünelimiz vardı; 2014 sonu itibarıyla toplam uzunlukları 207 kilometre olan 227 tünele ulaştık. 2015 yılında 284 kilometre uzunluğunda 114 tünelde çalışma yapıyoruz.

Sayın Erdoğan “Yaş sebze meyve üreticileri için bir ödenek öngörüldü mü?” şeklinde bir soru sordular. Özellikle yaş sebze ve meyve üreticileri ve ihracatçılarıyla ilgili olmak üzere uzun yıllardan beri gerçekten olumlu bir gayret gösterilmektedir, her yıl bütçeye bu amaçla ödenek konulmaktadır. Şu anda da yaşadığımız birtakım meselelerle ilgili olarak da gerekli katkı verilmektedir.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Bakan, 2 defa sordum “Barzani’ye bir sözünüz var mı?” diye, duymuyorsunuz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Usta “Samsun için 2016 bütçesinde ne ödenek öngörüldü?” şeklinde bir soru sordular. Şu an için bilgim yok ama ilgili kurumlardan gerekli bilgileri derler sizlere yazılı olarak arz ederiz.

Sayın Parsak “Ne kadar kamu zararı oluştu?” şeklinde bir meseleyle ilgili soru sordular. O konuda da, uygun görürseniz, ilgili kamu idaresinden gerekli bilgileri alalım.

Son olarak, Sayın Haberal işsizlik konusunda bir soru sordular. Değerli arkadaşlar, 2009 global krizinden sonra gerçekten birçok ülkede işsizlik oranları önemli ölçüde arttı ve hâlâ birçok ülke istihdamda 2009 seviyesine gelemedi ama Türkiye global krizden sonra yaklaşık 7 milyon insanına istihdam yarattı. Dolayısıyla, işsizlik oranlarına ilişkin duyarlılığa katılmakla birlikte global koşulları ve global gelişmeleri düşündüğümüzde kriz sonrası dönemde 7 milyon civarında bir istihdam yaratılmış olması hususunun da takdirle karşılanmasını beklemek de bizim hakkımız.

Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

ERKAN HABERAL (Ankara) – Sayın Bakan, çıkan her hatip “İşsizliği hallettik.” diyor da onun için sordum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1 sıra sayılı 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesinin 1 inci fıkrasının “Bu kanunun yürürlüğe gireceği tarih, 1/1/2016’dır.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             İdris Baluken             Mehmet Emin Adıyaman           Ahmet Yıldırım          Nihat Akdoğan

               Diyarbakır                               Iğdır                                    Muş                        Hakkâri

                  Garo Paylan                              Nimetullah Erdoğmuş                          Mehmet Ali Aslan

                     İstanbul                                          Diyarbakır                                           Batman

Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 4’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Mehmet Günal                   Erkan Haberal                      Ümit Özdağ           Mustafa Kalaycı

                 Antalya                               Ankara                             Gaziantep                    Konya

                  Erkan Akçay                                      Erhan Usta                                  İsmail Faruk Aksu

                      Manisa                                             Samsun                                            İstanbul

Madde 4- (1) Bu Kanunun yürürlük tarihi 1/1/2016’dır.

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesinin, “Bu Kanun 2/1/2016 tarihinde yürürlüğe girer.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Aykut Erdoğdu                        Nurhayat Altaca Kayışoğlu                        Bülent Kuşoğlu

        İstanbul                                              Bursa                                               Ankara

Bihlun Tamaylıgil                               Kadim Durmaz                                  Lale Karabıyık

        İstanbul                                              Tokat                                                Bursa

     Seyit Torun                                       Musa Çam                                     Akın Üstündüğ

          Ordu                                                 İzmir                                                Muğla

BAŞKAN – Şimdi, önergeye katılıp katılmadıklarını Komisyon ve Hükûmete soracağım.

Komisyon?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Bursa Milletvekili Sayın Nurhayat Altaca Kayışoğlu.

Buyurun Sayın Kayışoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, önergemiz üzerinde söz almış bulunmaktayım.

Biz bu bütçeye hayır diyoruz çünkü halkımıza söz verdik; onların hakkını, hukukunu koruyacağız. Sosyal devlette en temel haklardan birisi olan eğitime özelleştirme adına uyguladığınız teşvikle milyonları zengin olup da fakir görünenlere verdiğiniz için hayır diyoruz. Yoksulların çocuklarının gittiği devlet okullarının akan çatılarını, kokan tuvaletlerini, dökülen boyalarını, eğitim araç ve gereçlerini ve daha birçok problemini çözmediğiniz için hayır diyoruz.

Biz bu bütçeye, herkese parasız ve eşit imkânlarda sağlık hakkı sunmadığınız için hayır diyoruz. Devlet hastaneleri ve üniversitelerde özelleştirme politikalarınız nedeniyle bugün ne yeterli doktor ne yeterli teçhizat, araç gereç vardır. Sağlık adına yaptığınız tek şey, sadece var olan hastanelerin duvarlarını yenilemektir. Örneğin, Bursa’da iktidarınız döneminde var olan hastanelere bir yenisi eklenmemiştir.

Biz bu bütçeye hayır diyoruz çünkü adil değil. Farklı inanışlardaki vatandaşların ibadethaneleri yok sayılmakta ve bütçeden hiçbir pay alamamaktadırlar. Onların vergileri onlara dönmemektedir.

Biz bu bütçeye hayır diyoruz çünkü örtülü ödeneğe ve saraya ne kadar harcama yapıldığını bilmiyoruz.

Biz bu bütçeye hayır diyoruz çünkü Sayıştay raporları şeffaf bir şekilde önümüze gelmemektedir.

Biz bu bütçeye hayır diyoruz çünkü taşeron adlı modern kölelik sistemiyle işçilerin alın teri taşeron şirketlere veriliyor.

Biz bu bütçeye hayır diyoruz çünkü kadına, çocuğa yönelik şiddetle mücadele için yeterli pay ayrılmıyor, sığınmaevleri önemsenmiyor ve bugün çocuklarla ilgili “koruyucu aile” adı altında birçok çocuk kullanılarak geçim kaynağı olarak kullanılıyor maalesef.

Biz bu bütçeye hayır diyoruz çünkü dünyanın en büyük adalet sarayını yapıyorsunuz ama içinde adalet yok.

Biz bu bütçeye hayır diyoruz çünkü üniversiteli gençlerimize ihtiyaç duydukları bursları, yurtları vermeyip onları okumak için kapı kapı süründürüyorsunuz.

Biz bu bütçeye hayır diyoruz çünkü on üç yıllık iktidarınızda yapılan mülakatlarda sorduğunuz akıldan yoksun sorularla kendinizden olmayan tek bir kişiye bile devlet kadrolarında yer vermiyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

Biz bu bütçeye hayır diyoruz çünkü siz 2002’de iktidara geldiğinizde “proje mezarlığı” dediğiniz bu ülkeyi temel mezarlığına çevirdiniz. İşte biraz önce sorulan sorularda gördünüz, bunun Bursa’da da örneği var. Örneğin, Bursa-Bilecik hızlı tren yolunun temeli atıldı ve çürümeye yüz tuttu.

TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) – Yapılacak, yapılacak. Sabırlı olun biraz.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) - Yapılan tünellerle otobanlar çöktü, kaç yıldır o otoban bile tamir edilmiyor.

Biz bu bütçeye hayır diyoruz, vatandaşın parasının bu şekilde çarçur edilmesini istemiyoruz.

Biz bu bütçeye hayır diyoruz çünkü “kentsel dönüşüm” adı altında şehirlerin kimliksizleştirilmesini istemiyoruz, insanların geçmişlerinden koparılmasını, komşularından ayrılmasını istemiyoruz.

Biz bu bütçeyle işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yeterli, etkili çalışmalar yapılmadığı için son on yılda 10.804 işçinin hayatını kaybettiğini biliyoruz.

Biz bu bütçeye hayır diyoruz çünkü övündüğümüz bilim adamlarımızı yetiştirebilecek projeler yapmıyor, üniversiteleri özgürleştirmiyorsunuz. Engellilerin hayatını kolaylaştıran hizmet anlayışınız yok. Bu bütçede çiftçi yok, esnaf yok, işçi yok.

Biz bu bütçeye hayır diyoruz çünkü gaz fişeklerine harcadığınız para halkın cebinden çıkıyor ve bu halkın çocukları demokratik gösterilerde gaz fişekleriyle öldürülüyor.

Bu bütçeye evet demeyi çok isterdik ama on üç yıldır gördük ki siz halk için değil rant için bütçe yapıyorsunuz ve biz halkın partisi olarak halkın hakkını, hukukunu savunmak için bu bütçeye hayır diyoruz.

Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kayışoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 4’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erhan Usta (Samsun) ve arkadaşları

Madde 4- (1) Bu Kanunun yürürlük tarihi 1/1/2016’dır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önerge üzerinde Sayın Erhan Usta, Samsun Milletvekili.

Buyurun Sayın Usta. (MHP sıralarından alkışlar)

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Ben 2002 mukayese hastalığıyla ilgili olarak görüşlerimi ifade etmek istiyorum ancak oraya geçmeden önce birkaç hususta çok kısa bir yorum yapmak istiyorum. Düzeltilmesinde fayda olan hususlar var. Bir tanesi, Maliye Bakanımız dünkü soru-cevap kısmında, Türkiye'nin 2009 küresel krizindeki performansının, bütün dünya negatifteyken bizim performansımızın iyi olduğuna yönelik bir ifadede bulundu. Bunun düzeltilmesi gerekiyor. 2009 yılında, bizim emsal ülkelerde, gelişmekte olan ülkeler ortalamasında büyüme düştü fakat hâlâ pozitif. 3,13 oranında gelişmekte olan ülkeler büyüdü, Türkiye ise bu dönemde yüzde 4,8 oranında küçüldü. Hatta ilk çeyrekte, 2009 yılının ilk çeyreğinde Türkiye ekonomisi yüzde 15 küçüldü. Yeri gelince “Kriz teğet geçti.” deniliyor, yeri gelince de, bazı mazeretler bulmak gerektiğinde de “Küresel kriz vardı.” deniliyor, bunun düzgün bir şekilde ifade edilmesinde fayda olduğunu düşünüyorum.

Diğer bir konu, bu IMF meselesi. Dün bir konuşmacı, iktidar partisi temsilcisi, “Allah bu ülkeyi bir daha IMF’ye düşürmesin.” dedi; amin, bu duaya biz de amin deriz. Ancak burada da tabii bir ima vardı, sanki başkaları, diğer hükûmetler IMF’yle çalıştı da Adalet ve Kalkınma Partisi IMF’yle çalışmamış gibi veya anlaşma yürütmemiş gibi bir ima vardı. Arkadaşlar, IMF’yle en uzun anlaşma yürüten Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetidir, bunun bilinmesinde fayda var, beş buçuk yıl IMF’yle program yürütülmüştür. Bir de “IMF borcunu ödedik.” şeklinde, sürekli söylenilen bir yalan var. Bu şu kadar komik: Sizin borcunuz var Ziraat Bankasına -kamu bankası olduğu için isim vermekte mahzur görmüyorum- Halk Bankasından kredi kullanıyorsunuz, Ziraatın borcunu ödüyorsunuz, ondan sonra çıkıp ortaya “Ben Ziraat Bankasının borcunu ödedim.” diye propaganda yapıyorsunuz, çok basit bir siyasi malzemedir.

Bu kamu-özel iş birliği konusunda da bir yorum yapmak istiyorum. Kamu-özel iş birliği için Adalet ve Kalkınma Partisi temsilcisi “Devletin kesesinden 5 kuruş harcamadan projeler gerçekleştiriyoruz." dedi. Hakikaten kamu-özel iş birliği önemli bir finansman kaynağıdır fakat kullanılmasında da son derece dikkatli olunması gereken bir kaynaktır çünkü öyle devletin kesesinden para çıkmayan hususlar da değildir. Örneğin, siz bunları yaparken ya bir kira ödüyorsunuzdur, devletin cebinden ciddi para çıkıyordur ya garanti uygulamaları nedeniyle risk hesabı üzerinden vukuu muhtemel yükümlülüklere giriyorsunuzdur, önemli bir maliyet unsurudur veya bir gelirden vazgeçiyorsunuzdur. Bunu böyle bedavadan bir para gibi kabul etmenin hiçbir anlamı yoktur.

Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi 13 tane bütçe yaptı, 2’nci geçici bütçesini yapıyor, hâlâ şu hastalıktan kurtulmadı: Hemen böyle yeri geldikçe “2002 yılında şöyleydi, 2002 yılında böyleydi.” şeklinde analizler yapılıyor. Dönem analizi yapılmasını doğru bulurum, isterseniz yüz yıl geriye gidin ama nokta analizler, bir yılı al, bir yılı buradan; bunlar yanlış analizlerdir. Fakat tabii siyaseten kullanılabilir, siyasi malzeme buradan da çıkar. Şu tür malzemeler de çıkar örneğin: Bakalım, 2002’de nasılmış, Adalet ve Kalkınma Partisi nasıl bir Türkiye devralmış, 2014’te nasıl bir Türkiye var. Mesela, yıllık ekonomik büyüme 2002 yılında yüzde 6,2’ymiş, 2014 yılında 2,9 olmuş. Yine, büyümenin, bizim büyümemizin gelişmekte olan ülkelerle farkı 2002 yılında 1,7’ymiş ama biz 2002 yılında gelişmekte olan ülkelerden 1,7 puan fazla büyümüşüz, onlar 4,5 büyürken biz 6,2 büyümüşüz. 2014 yılında ne olmuş? Biz 2,9 büyürken onlar 4,6 büyümüş, eksi 1,7 olmuş.

Kişi başı gelir. Yine gelişmekte olan ülkelerle… Niye? Çünkü emsal ülkeler, onlarla mukayese etmemiz lazım, performansımızı onlarla mukayese etmemiz lazım. Emsal ülkelerle baktığımızda, bizim Türkiye'nin kişi başı geliri emsal ülkelerin kişi başı gelirinin yani gelişmekte olan ülkeler ortalamasının 2,3 katı kadarmış, Türkiye 2,3 katı kadar 2002 yılında… 2014 yılına geldiğimizde bu 1,9 katına düşmüş.

Türkiye millî gelir büyüklüğü sıralaması açısından 2002 yılında 17’nci sıradaymış, 2014 yılına gelindiğinde yine 17’nci sırada, 2015 yılında muhtemelen 18’inci sıraya düşeceğiz.

İhracatın ithalatı karşılama oranı açısından baktığımızda, Türkiye 2002 yılında 69,9’muş yani yüzde 70’lik bir ihracatın ithalatı karşılama oranı var, 2014 yılına geldiğimizde 65’e düşmüş, 5 puan gerileme var.

Dış ticaret açığına baktığımızda, 2002 yılında 15,5 milyar dolar dış ticaret açığı vermişiz, 2014 yılına geldiğimizde 84,5 milyar dolar dış ticaret açığı vermişiz. Cari işlemler açığında, hepsinde aynı şekilde.

Bu mukayeseleri bu şekilde yapmak, böyle nokta mukayeseler yapmak çok faydalı şeyler değildir ama madem böyle yapılıyor, bunları da değerlendirmenize sunuyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Usta.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1 sıra sayılı 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının, “Bu kanunun yürürlüğe gireceği tarih, 1/1/2016’dır.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Emin Adıyaman (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önerge üzerinde Sayın Mehmet Emin Adıyaman, Iğdır Milletvekili.

Buyurun Sayın Adıyaman. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemiz üzerine söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz üzere, bu geçici bütçe kanunuyla Hükûmete yetki vermiş olacaktır yüce Meclis. Bütçe kanunları her ne kadar teknik kanunlar olsa da yoğunca rakamlardan ibaret olsa da esasen bütçe kanunları içerisinde siyasal iktidarın kendi ideolojisini, siyasal politikalarını, ekonomik politikalarını hatta toplumu dizayn politikalarını gizlemektedir ya da pratik anlamda bütçe kanunlarıyla siyasal iktidarın bu siyasal politikaları anlam bulmaktadır. Bu anlamda, on üç yıllık AKP iktidarı süresince biz AKP iktidarının uygulamalarından çok da olumlu sonuçlar almadığımızı görmekteyiz. On üç yıllık AKP iktidarları döneminde neler yaşandı? Öncelikle tarım sektörü yerle bir edildi, ülkede hayvancılık son buldu. Gerek hayvancılıkta gerek tarımda kendi kendisine yeten Türkiye, tarım ürünlerinde, hayvancılık ürünlerinde ithalatçı ülke durumuna geldi. Kürdistandaki, Anadolu’daki Trakya’daki çiftçiler metropol şehirler için âdeta birer ucuz iş gücü hâline getirildi. Başka ne oldu bu uygulamalarla? Bugün bölgede halkın yüzde 80’i, özellikle kürdistanda açlık sınırının altında. Başkaca ne yaptı AKP iktidarı bu bütçe uygulamalarıyla? Sermaye el değiştirdi, kendi yandaş sermayesini kurdu. On üç yıllık AKP iktidarları döneminde sıfırdan Türkiye’nin en büyük sermaye şirketlerine dönüşen holdingler türedi. Sermaye el değiştirdi, yandaş sermaye; basın el değiştirdi, yandaş basın. Sadece bu mu? Bütün bürokrasiyi partizan uygulamalarla ele geçiren AKP, bununla yetinmeyip yargı sistemine de el attı ve bugün başta cumhuriyet savcıları ve sulh ceza hâkimleri âdeta AKP’nin tetikçileri durumuna geldi. Bırakın meri hukuku, bugün AKP’nin tetikçisi olan cumhuriyet savcıları ile sulh ceza hâkimleri, yasaları bir yana bırakın, Bangalor Yargı Etiği Kurallarını veya Budapeşte Kurallarını çiğner hâle geldi.

Peki, başka neler oldu bu on üç yıl boyunca? Sosyal devlet politikaları veya sosyal güvenlik politikaları iflas etti. Halk âdeta sadakaya, fitreye ve zekâta alıştırılarak dilenci konumuna düşürüldü ya da seçim süreçlerinde bir torba makarna, bir torba kömürle halkın sorunları çözülmeye çalışıldı.

Başka ne oldu? Otuz yıllık savaş sürecinde çözülmeyen Kürt sorununda yeniden savaş konseptine dönüldü ve otuz yıllık savaş sürecinde, bilinen rakamlarla, 500 milyar dolarlık bir harcama yapıldı bu ülkede ve hâlâ bu politikada AKP ısrar etmekte.

Burada, AKP Grubundan bir hatip arkadaşın ifade ettiği üzere, bu sorunun çözümü... Savaş istemeyen, barışın mimarı olan Sayın Abdullah Öcalan’la bu savaş bitirilebilir ve Sayın Abdullah Öcalan ulaşabileceğiniz, sizin 4 Nisandan beri en ağır tecrit koşullarında yaşattığınız ama bu ülkeye barış getirebilecek, bu ülkeye çözüm getirebilecek tek kişidir. Önerimiz, yeniden barış sürecine dönüp, yeniden diyalog sürecine dönüp Kürt sorunun demokratik, barışçıl yolla çözümüne dönüş yapmanızdır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Adıyaman.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

5’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5 - (1) Bu Kanunun;

a) Türkiye Büyük Millet Meclisi ile ilgili hükümlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı,

b) Cumhurbaşkanlığı ile ilgili hükümlerini Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri,

c) Sayıştay Başkanlığı ile ilgili hükümlerini Sayıştay Başkanı,

ç) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile ilgili hükümlerini ilgili bakanlar ve Maliye Bakanı,

d) Özel bütçeli idarelere ilişkin hükümlerini idarelerin bağlı veya ilgili olduğu bakanlar ve Maliye Bakanı,

e) Düzenleyici ve denetleyici kurumlara ilişkin hükümlerini kendi kurulları ve/veya kurum başkanları,

f) Diğer hükümlerini Maliye Bakanı, yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde grupların söz taleplerine ilişkin işlemleri gerçekleştireceğim.

İlk söz talebi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan’dan gelmiştir.

Buyurun Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Yeni görevinizden dolayı sizi de tebrik ediyor, başarılar diliyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 2016 yılı geçici bütçe kanun tasarısının yürütmeyle ilgili 5’inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

AKP’nin, görüştüğümüz bu hususta yani yürütme hususunda hiçbir sıkıntı çekmediği aşikâr, hatta çok başarılı olduğunu söylemek de mümkün. Bu, 14’üncü bütçe ama bu geçici bütçe. Bizim de bu konudaki ifadelerimizde gerektiğinde bütçe uygulamalarıyla ilgili ikazlarımızı yapıyoruz. 17 Aralık öncesinde, 14 Aralıkta buradan Sayın Bakana, devlet işinin ciddiyet istediğini, dikkat edilmesi gerektiğini ifade etmiştik. Ayrıca, o günlerde söylediğimiz husus şuydu: Bütçe raporunun altında Bakanın bizzat ismi yazılarak ne yapmışlardı? Olayı ortaya koymuşlardı. Biz de buradan dedik ki: “Allah göstermesin emrihak vaki olsa nasıl, yeniden kanun mu çıkartacağız bütçe için?” diye buradan Sayın Bakana görüşlerimizi aktarmıştık. Bugün gerçekten bütçelerin yürütülmesi hususunda takdir ifade ettiğimi söylüyorum. 17 Aralığın senei-devriyesini idrak etmiş bulunuyoruz; saat on ikiyi geçti. Bu, önemli bir olay Türkiye açısından.

Şimdi, Sayın Bakanım, bütçenin, sizin konuşmanızda, Komisyondaki konuşmanızda artan jeopolitik gerginlikler nedeniyle belirsizliklerin varlığını sürdürdüğünü söylüyorsunuz. Bu geçici bütçenin bunu dikkate alıp almadığını bir kere kesinlikle öğrenmek istiyoruz. Ayrıca, belki siz Hükûmet olarak merkezî yönetim bütçesinin tamamını geçirmek istediniz, bu düşünceniz de makul. Muhalefet bunu istemeyebilir, talepleri de olabilir ama muhalefetin makul taleplerine cevap verilip bu bütçe geçseydi de olurdu. Mesela, kesin hesap komisyonu… Siz kamudan gelen bir siyasetçi olarak, daha önceden de birbirimizi tanıyoruz, ne olurdu sanki bir kesin hesap komisyonu kurulsaydı da bu hesaplar incelenseydi, bu gündeme gelseydi, ne kötülük vardı bunda? Bunu yapabilirdik. Mesela, ben şimdi size bunun makro hedeflerinin olmadığı bir geçici bütçe olduğunu ifade ediyorum, söylüyorum ama bunun neyin üzerine oturduğunu düşünüyorum? Orta vadeli programın üzerine. Öyle değil mi? Ama orta vadeli program, yayınlanan program, maalesef AKP’nin programı değil. Öyle değil mi? Neden AKP’nin programı değil? Çünkü o AKP Hükûmeti değildi. Ne Hükûmeti idi? Sayın Başkanın ifadesinde “seçim Hükûmeti” idi.

Ben, sanıyorum, burada ihracatın o orta vadeli programda millî gelire katkısı dört sene negatif, yok. Siz bakan olsaydınız o dönemde, bürokrasiden gelen ve bu işi bilen bir insan olarak muhtemelen onun altına imza atmazdınız diye düşünüyorum, belki de atardınız ama ben sizin background’nuzu bildiğim için bunu öyle düşünüyorum. Çünkü o orta vadeli program, Türkiye için hakikaten yüz karası bir şeydir. Başbakanın onu AKP Hükûmeti olarak üstlenmek istemeyişinin bir nedeni de belki de odur. Bana göre, orta vadeli program, gerçekten resmî belgede tahrifat yapmıştır. 2006 yılından beri değil mi, dolar bazında kişi başına millî geliri koyuyorsunuz? Bu sene koymadınız, doların ne oynaklığı kaldı ne başka şeyi. Kim söyledi? Şimdiki Başbakan Yardımcısı, sizden önceki Maliye Bakanı. Gerçekten burada sıkıntı var.

“Türkiye’nin millî gelirini 3 katına çıkardık.” diyorsunuz, aynı mukayeseyi bu sene yapmaktan kaçıyorsunuz. 2002’den bu yana TL bazında reel fiyatlarla baktığınız zaman yüzde 54, 2008’den bu yana baktığınız zaman da yüzde 18 bir büyüme görüyoruz kişi başına. Siz bunu biliyorsunuz. Bunu söylerken dolar bazında eğer bu sene de telaffuz etmiş olsaydınız -cari dolar fiyatlarıyla- ben sadece “TL bazında veya sabit dolar fiyatlarıyla bu böyle değil Sayın Bakanım.” diyecektim. Ama şimdi öyle bir hâle gelmiş ki siz belki benimle aynı görüşü paylaşıyorsunuz, inanıyorum buna, hakikaten yürekten inanıyorum ama daha önceki arkadaşlarınız, o AKP Hükûmeti, kabul etmediğiniz Hükûmette yer aldığı için, mesela ihracatın dört sene negatif katkısını düşünürseniz siz imza atmazdınız, üstlenmek istemiyor çünkü Hükûmet, AKP üstlenmek istemiyor. Böyle bir sıkıntı var. Bunun dışına baktığımız zaman ikincil, mesela 2023 hedefleri. Burayı bir düşünmemiz lazım. Lütfen AKP Grubunu enforme edin, bilgilendirin. Siz bürokrasiden geliyorsunuz. 2023 hedeflerinin -hangi tarihte- 8’inci Plan döneminde devlet –neyi olduğu- hedefleri olduğu, dokümanı olduğunu biliyoruz.

Şimdi, buradan arkadaşlar geliyor, “2023 hedeflerine şöyle ulaşılacak, böyle ulaşılacak.” Emin olun bir rakam söylemiyorlar. Siz bugün 500 milyar dolar 2023 ihracat hedefine hakikaten erişileceğini düşünüyor musunuz? Bu arkadaşlar gelip burada bunu savunuyorlar. Günahtır, bu arkadaşların savunmasına da bir şey demiyorum. El âlem, bütün dünya âlem, uluslararası ekonomik kurumlar, hepsi bizi takip ediyor.

Bakın, Türkiye’nin cari fiyatlarla, ithalatıyla, ihracatı arasında AKP dönemindeki fark 820 küsur milyar dolar. Bu neye eşit biliyor musunuz Sayın Bakanım? Türkiye’nin bir yıllık millî gelirine eşit. Sizin iyi yaptıklarınız yok mu? Var. Onları savunmayacak mıyız? Savunacağız. Bu kimin Hükûmeti? Türkiye Cumhuriyeti’nin Hükûmeti. Gelin, bir denetleyelim. Denetimsiz demokrasi olmaz. Hakikaten burada sıkıntı var.

Şimdi, siz geçen gün 200 tane emekli konut yapacağız diye beyanat verdiniz memleketinizde, doğru değil mi? Az valla. Bizde 25 bin taneye söz verdi Sayın Bakan. Asgari ücret 1.300 lira, 1.400 lira, 1.500 lira muhalefet dediği zaman Sayın Bakanım -orada oturuyor- neyi söyledi? “İflas eder bu iş adamları.” dedi. Valla Denizli’de adamlar iflas edecek, siz asgari ücreti 1.300 yapacaksınız. Ben ne yapacağımı şaşırmış durumdayım. Ne diyeceğim adamlara? Bana buradan onlara bir destek verecek misiniz vermeyecek misiniz? Antalya’ya gittim, birkaç gündür araştırıyorum, Antalya’da da insanlar perişan, belirsizlik içinde. “80-100 bin civarında istihdam kaybı olacağını” söylüyorlar. Bunlar bizim rakamlarımız değil. Biz çıkıp ortalıkta “Yanıyor, yıkılıyor” da demek istemiyoruz. Sizin uyguladığınız dış politikanın ülkeye yansıması olarak düşünüyoruz ama buna da bir çare bulacağız. Siz Maliye Bakanısınız. Dolaylı vergiler, dolaysız vergiler… Allah’ınızı severseniz, siz bu bütçenin arkasındaki maddeleri 40 küsurdan indirdiniz aşağıya; biz sizi tenkit mi ettik Sayın Bakanım? Tebrik ettik. Bürokrat olarak arkasında varsınız o olayın ama gelin, yapılamayanları, ezilenleri de… Ya “Biz AKP Hükûmeti olarak, AKP iktidarı olarak yapamadık, yanlış yaptık, ezildi insanlar” demekten de kaçınmayın. Bunu dışarı çıkınca konuşuruz da buraya gelince…

Bir şey daha söyleyeceğim. Bakın, çok açık, net söylüyorum: Kamudan bilgi almaktan zorluk çekiyorum. Siz bunu biliyorsunuz; ya sizi bulmam lazım ya bir başka bakanı bulmam lazım. Geçen Adalet Bakanına söyledim, “Kabinede konuşacağız, bir şey olmasın.” dedi. Ben birisinden bilgi istediğim zaman, bürokrat “vereyim” dediği zaman “Amirine sor.” diyorum, emin olun. Amirine sorduğu zaman bize dönüp “verme” dediler diyen bürokrat var. Yazık değil mi? Biz başka ülkenin milletvekili miyiz? Biz bürokrasinin nasıl çalıştığını bilmiyor muyuz? Ben burada…

Bu bütçenin, geçici bütçenin neyi yok? Bazı yok; boşta oturuyor bu, sallanıyor. Hiçbir makro hedefini söylemiyorsunuz, siz de bilmiyorsunuz çünkü. Bir şey söylediğiniz zaman üç gün sonra eksik, yalancı çıkacak pozisyona geleceksiniz; o da bizi üzer.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – İnşallah önümüzdeki dönemde bu hususları konuşmaya devam ederiz.

Ben teşekkür ediyorum dinlediğiniz için.

Saygılar sunuyorum, sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Şimdi, söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Erdal Ataş’tadır.

Buyurun Sayın Ataş. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ERDAL ATAŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; geçici bütçe tasarısının tartışıldığı ve aynı zamanda ülkemizde önemli siyasal gelişmelerin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz.

Ekonominin doğru planlanması mevcut toplumdaki gidişatı da o çerçevede önemli oranda etkiliyor. Ülkemiz de dünyanın en zengin ülkelerinden bir tanesi durumunda, 17’nci büyük ekonomiye sahip ama maalesef ülkemizde ekonomik gelirin dağılımı büyük adaletsizlikler taşıyor. Ekonominin toplumun büyük çoğunluğunun önemli oranda yararlanamadığı biçimde planlandığı, bütçe olarak bu çerçevelere alındığı bir iktidar anlayışı söz konusu. Yaklaşık 80 milyon insan, 35 milyon çalışan insan ve bunların aileleriyle birlikte 70 milyona tekabül eden insan mevcut ekonomiden sadece yüzde 10 pay alabilmektedir. Çok küçük bir bölüm yani bu ülkenin belki de yüzde 1’i aileleriyle birlikte bu ülke ekonomisinin yüzde 90’ını elinde bulunduruyor. Böyle adaletsiz bir gelir dağılımı söz konusu ve mevcut iktidar da bu geliri aynı anlayışla devam ettiriyor.

35 milyon çalışan insanın içerisinde köylüler, tamamen devlet desteği üzerinden çekilerek özel şirketlerin ağına düşürüldü. Tarım tamamen öldürüldü ve özel işletmeler ülkemizdeki tarımın yüzde 90’ını şu an elinde bulunduruyor. Uygulanan tarım politikasıyla çiftçiler iflas etmiş durumda. Durum işçiler açısından da aynı böyle yani asgari ücret temelinde belirlenen bin liraya geçiniyor insanlar. Asgari ücretin artırılması üzerine sürdürülen tartışmalarda sadece yüzde 3, yüzde 5’lik bir durumun ayrılması üzerine, mevcut iktidar kesimleri de dâhil olmak üzere buna itiraz ederek son seçimlerde, yani tekrar iktidara gelme noktasında düzenledikleri bu seçimlerde, mevcut çalışan kesimlere 200 lira daha fazla zam yapacaklarını, asgari ücreti artıracaklarını ifade etseler de gelinen aşamada zamlarla, diğer farklı politikalarla, işçi ve emekçilerin elinden bu paralar da alınmaktadır.

Büyük bir işsizlik kesimi söz konusu ve bu günden güne artmaktadır. Ev emekçileri üzerinden yani evde ev işleriyle uğraşan kesim üzerinden 14 milyon insan -yani bu yaklaşık olarak 5 milyon işsiz insana tekabül ediyor, bunların bir kısmı zorunluluktan olabilir- bu insanların tümü ev emekçisi ya da evde çalışan insanlar olarak gösterilerek işsizlik gizleniyor. Oysaki Hükûmetin asıl görevi yani mevcut iktidarın asıl görevi gelen ekonominin istihdam alanları yaratılarak insanların buralarda yaşamlarını kolaylaştırmak olması gerekiyor. Engellilerin, emeklilerin, ev emekçilerin, bunların durumu zaten önemli oranda günden güne kötüleşiyor. İşsizler ve engelliler âdeta Hükûmet tarafından sürdürülen politikalarla kendi ellerine muhtaç hâle dönüştürülüyor durumda. Oy potansiyeline dönüştürülür ya da onların politikalarını destekleme zorunluluğuna sürükleniyor.

Ekonominin bu biçimde paylaşılması sadece bu temelde değil. Sadece yüzde 1’e denk gelen bu ekonomi ise üç ana biçimde harcanıyor. Bunun önemli bir bölümü rant kesimlerine sunuluyor. Özellikle kâr amaçlı olarak hem ekonomi çevrelerine yani sermaye kesimlerine sunulan bu ekonomi sadece bu alanda onların cebine gitmiyor, aynı zamanda ülkemizin doğal zenginlikleri, maden ve enerji kaynaklarının tümü de bu ekonomik gelir dağılımı üzerinden bir şekilde sömürülüyor ve tahrip ediliyor. Ülkemiz dünyanın en güzel ülkelerinden biri olmasına rağmen yaşanamaz hâle getirilmeye çalışılıyor. Nükleer santraller, GDO’lu üretim alanındaki saldırılar, yine bunun yanında çevre ve diğer alanlarda yapılan tahribatlar, şehirleşme alanında uygulanan rant politikaları bütün bu durumu çıkmaza sokmuş durumda.

Sadece bu da değil, inanç kesimlerine, bu ülkenin diğer dillerine, kültürlerine yönelik ayrılan bütçeler önemli oranda kısıtlanmakta hatta bunlar genel toplumun birbirine düşürülmesi siyasetiyle ekonomide önemli alanlara çevrilmektedir. Alevi-Sünni düşmanlığı, Kürt-Türk düşmanlığı önemli oranda bir politika olarak yüz yıldır sürdürülüyor. Mevcut iktidar da on üç yıldır aynı politikaları hatta artırarak devam ettiriyor. Ekonominin büyük bir bölümü de yani önemli bir bölümü de savaş rantına harcanıyor.

Ülke ekonomisinin küçük bir azınlığın cebine gitmesi siyasetini elinde bulundurmanın en iyi yöntemi, yüz yıldır uygulanan tekçi zihniyettir yani halkları birbirine düşürme, bir tarafı tutup diğerine saldırma, birini diğerine düşman etme siyaseti önemli bir politika olarak yüz yıldır sürdürüldü. Bizzat binlerce yıldır bu ülkede yaşayan insanların büyük bir bölümü yok sayıldı. Sadece bir dile dayalı siyaset önemli oranda tekçi bir zihniyetle bu ülke halklarına dayatılmış durumda. Dünyanın diğer yerleriyle karşılaştırılmayacak büyük adaletsizlikler var. Kürtler başta olmak üzere; Araplar, Lazlar, Çerkezler, Ermeniler, Abazalar, bunların bir bütünü, dilleri, inançları, kültürleri yasaklanarak yok sayılmış, kendi haklarına yönelik sürdürdükleri mücadele bu ülkede katliam, baskı ve yok saymayla karşı karşıya kalmış durumda. Gelinen aşamada bugün ülkemizin özellikle doğusunda, Kürtlerin yaşadığı bölgelerde sürdürülen bu savaş politikası tam da bu ekonomiyi cebine indirme anlayışıyla hareket eden bu zihniyetin devam ettirmek istediği anlayıştan ileri geliyor.

Kürtler yüz yıldır kendi dilini konuşamamakta. Dünyanın belki 250 tane ülkesi var yani irili, ufaklı. Bunun 200 tanesi Birleşmiş Milletler tarafından kabul ediliyor. Bu ülkelerin belki de 200’e yakınında insanlar kendi dillerini konuşuyor, kendi inançlarını kendi dillerinde yerine getiriyor, ibadetlerini bu çerçevede yapıyor. Ama bizim ülkemizde maalesef hakim olan zihniyet, Kürtlere ve diğer bütün kesimlere dillerini yasaklamış, onlara sadece katliamı reva görüyor.

Bugün, yüz yıldır sürdürülen mücadeleler sonucunda elde edilmiş haklar dahi inkâr edilir pozisyona gelindi. Kürtlerin sürdürdüğü, her alanda sürdürdükleri mücadele müthiş derecede bir baskı politikasıyla yok sayılıyor ve katliamlarla karşı karşıya geliyor. Hiç bizimle alakası olmayan alanlarda bile, yani “Rojava” dediğimiz Suriye’nin kuzeyinde, insanlar IŞİD gibi gerici, tecavüzcü bir zihniyete karşı kendi topraklarında, bin yıldır yaşadıkları topraklarda, orayı korumak için, kendi ülkelerini, kendi evlerini korumak için sürdürdükleri mücadele karşısında bu ülkenin ekonomisi oradaki bu gerici zihniyete peşkeş çekiliyor; onlara tırlarca silahlar gönderilerek bu ülkenin emekçilerinin paraları oralarda emekçilerin, Kürtlerin, Arapların, oradaki bütün kesimlerin demokratik olarak ortaya çıkarmış oldukları bu mevziyi yok etmek için kullanılıyor. İşte, bizim karşı çıktığımız, bütçe meselesinde karşı çıktığımız mesele budur.

MARKAR ESEYAN (İstanbul) – 500 köyü bombaladınız o zaman.

ERDAL ATAŞ (Devamla) - Aynı şekilde, Kürt illerinin bulunduğu bütün yerlerde insanların dillerini tanımak, onları demokratik bir Anayasa’da kabul etmek yerine yok sayma siyasetiyle, katliam siyasetiyle insanlar baskı altında tutulmaya ve Türkleştirilmeye çalışılıyor ya da başka biçimde inkâr ediliyor. “Bana boyun bükeceksin ve teslim olacaksın.” anlayışı sürdürülüyor. Ama biz biliyoruz ki bu ülke halklarının kardeşliğini bozma, bunun üzerine sürdürülen politikalar ve buna dayalı olarak sürdürülen ekonomi politikalarının tümü halklarımız tarafından boşa çıkarılarak bu mevcut iktidardaki zihniyetin de çok yakın bir gelecekte demokratik bir anlayışla mahkûm edileceğine inanıyoruz. Zaten, bunun da mücadelesini sürdürüyoruz, halklarda da bunun yansıması önemli oranda gelişiyor.

Özellikle Kürt illerinde yapılan sokağa çıkma yasakları, bütün bu baskıların tümü işte tam da bu ekonomik politikanın sürdürülmesi siyasetidir, bizler de bu siyasetin iflas edeceği anlayışını buradan ilan ederek hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ataş.

Şimdi, söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Selin Sayek Böke’dedir.

Sayın Sayek Böke’nin aynı zamanda şahsı adına da söz talebi vardır. Bu nedenle her iki söz talebini birleştirerek kullandıracağım.

Süreniz on beş dakikadır Sayın Sayek Böke.

Buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; neredeyse günaydın. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, size de tekrar hayırlı olmasını diliyorum.

Ülkemiz yangın yerine dönmüş durumda. Gün geçmiyor ki şehit haberi almayalım. Üstelik her gün polisimizi, askerimizi, gencimizi, kadınları, çocuklarımızı kaybetme korkusuyla yaşıyoruz. Demokrasi ve özgürlüklerin olmadığı, örtülü bir savaşın yaşandığı günlerden geçiyoruz. Hatalı dış politikalar sonucu, sınırlarımızın ötesindeki ateşi büyüttük, ülkemizin içine taşıdık.

Bu koşullar altında, demokrasimize, birliğimize, mutlu yarınlar arayışımıza daha sıkı sarılmalıyız. Evet, sorunlarımız büyük. Ancak, kadınıyla, genciyle, her kimlikten her coğrafyamızdan insanlarla yeni bir demokrasi yaratmak için her zamankinden daha kararlı olmalıyız. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak demokrasi, özgürlük, insan hakları ve üniter devletin takipçisi ve savunucusu olmaya devam edeceğiz.

7 Haziranda, Türkiye tam nefes almaya başlamışken, insanlarımız tekrar geleceğe umutla bakmayı hatırlamışken şiddet tırmanmaya başladı ve ekonomi yönetimi başıboş kaldı. Hoş, çok uzun zamandır ülkede ekonomi yönetimi zaten başıboş hâldeydi. Ekonomiye yön veriyor olması gereken bütüncül bir programın eksikliğinin sonuçları her alanda kendisini gösteriyor.

2016 yılına girerken 1 Kasım seçimleri nedeniyle bütçe kanunu çıkarılamadığı için Hükûmet geçici bütçe kanunu hazırladı. Oysa bugün, burada biz kesin bütçe kanununu konuşuyor olabilirdik. Eğer Hükûmet hesap vermekten kaçmasaydı, eğer Hükûmet şeffaflığı sadece sözle ifade edilmesi gereken bir unsur olarak değil de uygulanması gereken bir ihtiyaç olduğunun farkına varsaydı, eğer Hükûmet kesin hesap komisyonu kurulması yönündeki CHP önerisini kabul etseydi biz bugün, burada kesin bütçeyi görüşüyor olacaktık.

Kesin hesap komisyonu kurulmasına yönelik yasal altyapıyı hazırlayalım istedik çünkü halkımızın, alın teriyle elde ettiği kazançtan ödediği vergilerin nereye harcandığını bilme hakkı var. Çünkü bütçeler millet adına vergi toplama, borçlanma ve harcama yetkisini hükûmetlere verir. Yapılan harcamaların da millet adına denetlenmesi, her kuruşun hesabının verilmesi ve şeffaf bir şekilde paylaşılması gerekmektedir. Gerçekten merak ediyorum, bir hükûmetin vatandaşın vergisinin hesabını vatandaşa vermekten kaçmasının gerekçesi ne olabilir? İşte, ister istemez insanın aklına 17 Aralık geliyor.

Biz bir kez daha, yine, vergilerimizin nereye harcandığının denetlenmesine Hükûmetin engel olduğu bir 17 Aralık yıl dönümü yaşıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Ne yazık ki 17 Aralıklar siyasi tarihimize, bir Hükûmetin yurttaşa hesap verme gerekliliğini yok saydığı kara bir leke olarak geçiyor.

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu yasalaştıktan sonra Meclisimiz ilk defa geçici bütçe yapacak. Ancak, Hükûmetin hazırlamış olduğu tasarıda ne görüyoruz? Sadece üç ay için 2015 yılı Bütçe Kanunu başlangıç ödeneklerinin belirli oranda arttırılmış olduğunu görüyoruz. Gelir tahmini yok, borç tahmini yok, aynı gün açıklanan eylem planıyla ilişki yok. Oysa en küçük işletmeler bile bütçe yaparken gelirini, giderini ve ihtiyaç varsa borcunu tahmin eder. Ancak, devletin bütçesinde, bu geçici bütçe tasarısında bunların hiçbirisi yok. Siz millet adına borçlanacaksınız ama bunu milletten saklayacaksınız, bunun için de Meclisten izin almayacaksınız; gerçekten, bunun herhangi bir izahı yok.

Unutmayın, bütçe devletin cüzdanıdır. Bu bütçenin yansıttığı cüzdana paranın nereden gireceğini bilmediğimiz gibi, çıkanın da nereye harcandığını bilmiyoruz. Hiçbir biçimde denetlenmek istemeyen Hükûmet, vatandaşın cüzdanını vatandaştan saklıyor ama biz unutturmayacağız; bütçe devletin cüzdanıdır, bütçe vatandaşın cüzdanıdır. Biz maalesef bu cüzdanın kutulardan yapıldığını biliyoruz ama içine girenin nereden geldiğini, çıkanın nereye harcandığını saklayan bir iktidarla karşı karşıyayız. Bu kabul edilemez bir durum.

Değerli arkadaşlar, siz on üç yıldır iktidardasınız, sanki bugün her şey yeni başlıyor gibi davranamazsınız. Kesin hesap vermekten kaçamazsınız. Madem bütçenin kesin hesap komisyonunu kurmuyoruz o zaman izninizle ben bugün sizinle vatandaşımızın bütçesinin kesin hesabını paylaşayım, on üç yıllık bir kesin hesap. Biliyorum, şuradan başlayacaksınız: “Vatandaşımızın geliri 3 katına çıktı.” Hadi, peki, kabul edelim, sizin hesabınızla devam edelim ama unutmayın ki 2015’te saklamaya çalıştığınız gerçek şuydu: O hesapla vatandaşın geliri şu anda sadece 2,5 katına çıktı. Biz bunun böyle olmadığını biliyoruz ama saklamaya da gerek olmadığını buradan anımsatmak istiyoruz. Peki, diyelim ki bu gelir arttı ama o zaman unutmayalım ki halkımız aç. 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 2002’den bu güne 380 liradan 1.391 liraya çıkmış. Açlık sınırının artış oranı yüzde 258. 2,5 kattan fazla. Halkımız yoksul. 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 2002’den bugüne 1.155 liradan 4.530 liraya çıkmış. Yoksulluk sınırının artış oranı yüzde 284. Halkımız temel gereksinimlerini alırken cebi yanıyor, mutfak yangın yeri. Bir kilo ekmeğin fiyatı 1 lira 3 kuruştan 4 liraya çıkmış. Bir kilo ekmeğin fiyatının artış oranı neredeyse yüzde 300, yüzde 300! Halkımız borç altında eziliyor. Tüketici borcu olan kişilerin sayısı 2002’de 1 milyon 565 binden, bugün 15 milyon 466 bine yükselmiş. Artış oranı yüzde 988, neredeyse 10 katına çıkmış. Üstelik bu artış vatandaşımızın ödeme kapasitesinin artışının da çok üzerinde. 2002’de tüketicilerin banka borcu, gelirlerinin yüzde 5,5’i iken, şimdi tüketicinin banka borcu, gelirlerinin yüzde 48,2’si. Yani cebinde 2 lirası olan vatandaş 1 lirasını bankaya borçlu. Neredeyse 10 katına çıkmış bir borçluluktan bahsediyoruz. İktidar, bankalar karşısında vatandaşın ezilmesine göz yummuştur. Bankalara borcunu ödeyemeyen vatandaşlarımızın sayısı 847.572’den 2 milyon 616 bine yükselmiştir. Yüzde 308 artmış. Vatandaşımız icralık. İcra müdürlüklerine gelen dosya sayısı 8 milyon 226 binden 23 milyon 825 bine yükselmiş. Yüzde 289 artmış.

Bakın, vicdanı olan bir bütçe işte bu sorunları çözecek adımları atar. Vicdanı olan bir bütçe vatandaşın gelirini arttıracak somut adımları içerir. Vicdanı olan bir bütçe vatandaşını borç sarmalından kurtaracak somut adımları içerir. Vicdanı olan bir bütçe vatandaşının güvenceli çalışma koşullarında emeğinin karşılığını alacağı asgari ücret artışını sağlarken KOBİ’lerin bu yük altında ezilmemesini sağlar. Vicdanı olan bir bütçe her üç gencinden birisi boşta gezen, işsiz olan durumu kabul etmez; gençlerine umut, iş ve eğitim vermek için, işsiz kalmamaları için somut adımlar içerir. Geçici ya da kesin fark etmez, vicdanı olan bütçe sosyal ve ekonomik adalet sağlar. İşte biz, bu nedenle bu bütçenin ne cüzdanından ne de vicdanından memnun değiliz. (CHP sıralarından alkışlar)

Genel makro ekonomik durumun da hesabını yapmak önemli. Özellikle dün Amerikan Merkez Bankası FED’in faiz arttırmaya başlama kararı sonrasında bu konu daha da önem kazanıyor. Dünya değişiyor. Artık borçlanmanın zor olacağı bir dünyada borç alma ihtiyacı çok yüksek olan, sizin inşa ettiğiniz Türkiye ekonomisini yönetmeniz gerekecek. Ancak biraz önce üzüntüyle şunu dinledik: “Bugün ekonomimizde bir zarar görmedik.” dendi, “Faiz ve dövizde bir oynama olmadı.” dendi. Oysa iyi iktisatçılar şunu bilirler: İktisat faiz ve dövizle sınırlı değildir. Ekonomiden bizim anladığımız istihdamdır, gelirdir, bunların adil dağılımıdır ve çalışma koşullarının düzeltilmesidir. İşte buralarda bozulma yaşayacağımıza dair endişeleri bugün döviz ve faizde bir hareket olmamasından yola çıkarak okumak çok hatalı olacaktır ve bizim yadırgadığımız bir anlayış olduğunu da buradan paylaşmak durumundayım.

Bu derece büyük bir değişikliğin etkisinin bir günde ortaya çıkacağını düşünmek hakikaten sığ bir düşünce şekli olacaktır, bu yaklaşım kabul edilemez. Artık programsız, bütünlüğü olmayan ekonomi politikalarıyla adına “reform” dediğiniz ama bir dizi harcama eylem maddesinin bir araya gelmesinden oluşan adımlarla bu ekonomi büyümez, işsizliği çözemez, borç yükünü de hafifletemez. Bakın bunu biz söylemiyoruz, makroekonomik veriler söylüyor. Açık kesin hesabı zaten veriler veriyor. Ne yazık ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi boyunca ortalama büyüme hızı yüzde 5 civarındayken artık yıllık yüzde 3 olduğunda seviniyoruz. Türkiye orta gelir tuzağına yakalandı. 2015 yılında kişi başına gelirimiz 10 bin doların altına düşecek. Vatandaşın harcamaları kat kat artmış -biraz önce paylaştım- ama ortalama gelirimiz 2007’den beri olduğu yerde sayıyor. Türkiye orta teknoloji tuzağına takılmış. 2015’in ilk yedi ayında imalat sanayi ihracatımızın sadece yüzde 3’ü, 100 liralık ihracat yapmışız sadece 3’ü yüksek teknolojili ihracat. Türkiye orta insani gelişmişlik tuzağına takılmış. Bu sene üç sıra gerileyerek insani gelişmişlikte 69’unculuktan 72’nciliğe düştük. Yaklaşık 6 milyon yurttaş işsiz veya iş bulma umudunu kaybetmiş. İnsani gelişmişlikte şampiyonluğumuz yok ama genç işsizliğinde OECD’de 1’inciyiz. Türkiye, tarafınızdan vasatlığa mahkûm edildi. Üstelik görünen o ki, bu vasata sizin bir itirazınız da yok. “Biz gemimizi yürütüyoruz, zaten bizden mucit de çıkmaz, birinci sınıf demokrasi de olmaz, böyle gelmiş böyle gider.” diyorsunuz. Vicdanı olan bir bütçe büyümeyi sağlar. Vicdanı olan bir bütçe Türkiye’yi vasatlıktan kurtarır. Vicdanı olan bir bütçe değişen küresel koşullara karşı vatandaşını korur. Bu geçici bütçe bu gerçeklerden kopuk, vicdanı olmayan bir bütçedir.

CHP için, bütçe, ekonominin kısıtlarını ortaya koyan değil kaynakların daha iyi yönetilmesi için yol haritası sunan bir araçtır. Sunulan geçici bütçe ise yöneten değil, kısıtlar altında ezilen bir yönetimin göstergesidir. Kısıtları nasıl yöneteceğini bilmeyen iktidar, uzun zamandır geleceği belli olan FED faiz artırımı kararına yönelik herhangi bir hazırlık yapmamış, vatandaşın cebinin kaderini ve Türkiye’deki faizleri Amerikan Merkez Bankasına teslim etmiştir. Sorunu çözecek adımlar atılmadığı gibi kısa vadeli siyasi kaygılarla Merkez Bankasına doğrudan müdahale etmeye varacak düzeyde ekonomi yönetimi siyasileşmiştir. Kısacası, iktidarın siyasi öncelikleri Türkiye'nin ekonomik önceliklerinin önüne konulmuş, keyfî yönetimin faturası da vatandaşa kesilmiştir. Bu geçici bütçe de işte bu anlayışın devamıdır.

Dış kaynağa bağımlı, tüm risklerden en çok etkilenen ülke konumunda bulunmak Türkiye gibi güçlü rekabetçi potansiyele sahip bir ülkenin kaderi olamaz. İhtiyacımız olan güven veren, Türkiye'nin rekabet potansiyelini harekete geçirecek reformları yapmaktan siyasi kaygılarla tereddüt etmeyen; demokrasi, hukuk devleti, saydamlık ve özgürlüklerin ekonomik kalkınmanın ayrılmaz bir parçası olduğunu idrak etmiş bir siyasi iradedir.

Muhalefetin size ders vermesini istemiştiniz. İzninizle, ben atılması gereken adımlarla ilgili de bir paylaşımda bulunayım: Hükûmetin, kısa vadede, derhâl Merkez Bankası bağımsızlığını tahkim edecek adımlar atması, tasarruf düzeyini artırıcı politikaları ortaya koymayı öncelemesi, mali politikaları şeffaflaştırarak, kamu kaynaklarının etkin kullanımını sağlaması ve hepsinden önemlisi Türkiye'yi yeni bir kalkınma rotasına sokacak gerçek bir reform paketi oluşturması şarttır. Bu atılacak adımlar, ekonominin ihtiyacı olan reformların da önemli ilk adımları olacaktır. Bu geçici bütçede bu adımların hiçbirisi yok.

Dün Şebiarus’tu. Sevgi adamı Mevlâna’nın bir sözüyle bitirmek istiyorum: “Bakın, toplumsal bunalımların, kavga ve dövüş ortamının tek ve en güçlü doğuş sebebi sevgi eksikliğidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) – Bunun en doğru tedavi yolu ise sevgiyi aramak, yaşamak, uygulamaktır. Hoşgörülü olursanız seversiniz, sevilirsiniz. Karar verirseniz ve de bu yolda çalışırsanız her şeye ulaşırsınız.”

Ülkemizin her zamankinden daha çok sevgiye, hoşgörüye, barışa ve bunları içeren bütçelere ihtiyacı var.

Vicdanımıza ve cüzdanımıza sahip çıkalım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sayek Böke.

Şimdi, söz sırası şahsı adına Kocaeli Milletvekili Sayın Sami Çakır’dadır.

Sayın Çakır, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) – Sayın Başkanım, görevinizde başarılar diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı yürütme maddesi üzerine düşüncelerimi aktarmak üzere söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime geçmeden önce, usulde, esasta ve metinlerde yapılacak her türlü tartışmayı, “Bârikayi hakikat müsademeyi efkârdan doğar.” noktasında kabul ettiğimi, ama bu Meclisin üslup noktasında en az tartışılan bir Meclis olmasını temenni ettiğimi belirterek başlamak istiyorum.

Geçici bütçenin içeriğiyle ilgili olarak, grupların ve şahısların hem genel değerlendirmeleri hem de maddeler üzerinde yaptığı değerlendirmeleri ve grubumuzun ve Sayın Maliye Bakanımızın cevabi değerlendirmeleri bu kürsüden sizlerin ve milletin bilgilerine sunulmuştur. Tüm konuşmaların hafızamızda yer ettiği tabiidir ancak aynı hafıza kaydı milletimiz için de geçerlidir. En son kararı verenin millet olduğu da malumlarınızdır.

Plan ve Bütçe Komisyonunda tüm detay ve teknik değerlendirmeleri dikkatle takip eden bir arkadaşınız olarak bir bütçe çalışmasında muhalefetin katkılarını son derece önemsediğimi ifade etmek isterim ama Meclisteki katkıyı takdirlerinize sunuyorum.

Bütçe bir siyasi iktidarın aynı zamanda vitrini konumundadır. Onun için hükûmetlerimizin tamamında bütçe üzerine yoğunlaşılmış, mali disiplini bozmamaya azami gayret edilmiştir. Geçici bütçe kanununda öne çıkan hususlarda, gerçek anlamıyla bir bütçe kanunu olduğu, Anayasa’yla çelişmediği, devletin devamlılığında istisnai durumlarda ortaya çıktığı, geçici bir tedbir içerdiği kabul edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, 2016 yılı bütçesinin mali yılbaşına yetişme ihtimalinin olmaması nedeniyle ve kamu hizmetlerinin aksatılmadan devam ettirilmesi gereğine binaen bir geçici bütçeyi yasalaştırma ihtiyacı hasıl olmuştur. İşte üzerinde söz aldığım 5’inci madde bu yasa tasarısının yürütme maddesi olup, kanunun uygulanmasında ortaya çıkabilecek aksaklıkların ve tereddütlerin giderilmesi, gerekli tedbirlerin alınması, bütçe ve muhasebe işlemlerinin yapılması hususlarında Maliye Bakanına yetki verilmesine yönelik olup, geçici bütçenin ülkemize hayırlar getirmesini temenni eder Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çakır.

Madde üzerindeki konuşmalar sona ermiştir.

Şimdi, madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemini gerçekleştireceğim.

Sorulara başlıyorum.

Sayın Arık…

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bir sanayi kenti olan Kayseri’ye son dönemlerde hiçbir yatırım yapılmıyor, Kayseri’ye yan gözle bakılıyor. Acaba Sayın Abdullah Gül’ü yok saydığınız için mi Kayseri’yi de yok sayıyorsunuz?

Her seçim döneminde söz verdiğiniz hızlı tren Kayseri’ye ne zaman gelecek?

Bir diğer sorum, 1 Kasım seçimlerinde Kayseri’de Cumhurbaşkanlığı bütçesinden, hak sahipleri adı altında, bazı kişilere 5 ila 7 bin lira arasında değişen miktarlarda paralar dağıtıldı. Bu hak sahipleri nasıl belirlendi, kimler tarafından belirlendi? Bu paralar kaç kişiye dağıtıldı? Seçimlere bir hafta kala bu paraların dağıtılması ne kadar etikti?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN- Sayın Topal…

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Türkiye’de hazineye ait tarım arazileri uygun koşullarda kullanıcılarına satılırken Hatay bu uygulamadan yararlanamamaktadır. Bunun nedeni nedir? AKP’nin iktidara geldiği 2003 yılından 2015 yılı sonuna kadar geçen sürede devredilen ve özelleştirme yoluyla yerli ve yabancı şirketlere satılan hazine arazisi yüz ölçümü nedir? Bu yerli ve yabancı şirketler hangileridir? Önümüzdeki dönemde Hatay’daki hazine arazileriyle ilgili Hükûmetinizin uygulaması ne olacaktır? Hatay halkı Hükûmetiniz için üvey evlat mıdır?

BAŞKAN – Sayın Erdoğan…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bugün itibarıyla işsiz sayısı 2002’den fazla, iç borç 2002’den fazla, dış borç 2002’den fazla, vatandaşlarımızın borcu 2002’den fazla. AKP iktidarları 2002’den beri ekonominin neresini düzeltti?

İkinci sorum da bu bütçe örtülü ödenek kullananlar dışında kimlerin derdine çare olacak? Mesela işsizlik mi azalacak, köylünün geliri mi artacak, borçlarımız mı azalacak?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Köksal…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana sorumuz şu: Afyonkarahisar ili Dinar ilçesinde, kentsel dönüşüm kapsamında, TOKİ tarafından 2010 yılında 110 adet konut 2+1 daire şeklinde yapılmaya başlandı. Bu konutlara dar gelirli yurttaşlarımız için yapım sözü verilerek başlandı ve dar gelirli yurttaşlarımıza 45.600 lira gibi bir bedelle satılacağı sözü verildi. Fakat 2014 yılında tamamlanan bu 110 adet konutun dar gelirli yurttaşlarımıza yaklaşık 65 bin liradan satılacağı söylendi ve onların her türlü itirazına rağmen “Alırsanız alırsınız, eğer almıyorsanız bu konutlar size verilmeyecek.” şeklinde beyanda bulunuldu. Bu konutları alacak olan yurttaşlarımızın dar gelirli yurttaşlar olduğuna ilişkin belgeler TOKİ’ye iletilmiş olmasına rağmen bu konudaki mağduriyetleri giderilmedi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akın…

AHMET AKIN (Balıkesir) – Sayın Bakan, elektrik üretiminde AKP iktidarıyla birlikte hızlanan özelleştirmeler nedeniyle kamunun payı sürekli gerilemiş ve 2014 yılı sonu itibarıyla kurulu güçte yüzde 31,5, üretimdeyse yüzde 28,1 olarak gerçekleşmiştir. 2015 yılı sonu için bu oranın biraz daha gerileyeceği açıktır.

İçinde yaşadığımız süreçte yaşanan gelişmeler nedeniyle ülkemizin enerji talebinin karşılanmasında sıkıntılar ve endişeler ortaya çıkmıştır. Bu anlamda kamunun elinde bulunan santrallerin özelleştirilmesi programından vazgeçilmesi düşünülmekte midir? Elektrik üretiminde kamunun payının artırılmasına yönelik yeni yatırımlar yapılacak mıdır? Artan enerji talebimizin karşılanması ve dışa bağımlılığımızın azaltılması amacıyla yenilebilir enerji kaynaklarımızın devreye alınabilmesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Haberal…

ERKAN HABERAL (Ankara) – Halkımızın yüzde 16’sı yani 13 milyon vatandaşımız yoksulluk sınırının altında can çekişmekteyken asgari ücreti 1.300 TL yapmakta kararlı mısınız?

BAŞKAN – Sayın Tor…

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Sayın Bakan, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun ek 81’inci maddesine göre asker, polis, MİT mensubu olup emekli olanlara her ay yapılan 100 TL ödemenin aynı unvanda görev yapıp şehit olanların yakınlarına, gazilerimize ve malul polislerimize de yapılmamasının sebepleri nelerdir?

İkinci sorum: Sigortalı ve BAĞ-KUR mensuplarının malullük talepleriyle ilgili her türlü masrafları SGK tarafından karşılandığı hâlde, memurların adi malullük talepleri ile benzer şekilde eş ve çocuklarının, erkek yetimlerinin malullük talepleriyle ilgili masraflar binbir güçlükle kendileri tarafından karşılanmaktadır. Emsaller arasındaki bu eşitsiz uygulamaya son vermeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sorular için ayrılan süre sona ermiştir.

Şimdi cevap için Sayın Bakana söz veriyorum.

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Arık’ın Kayseri’ye yapılan yatırımlarla ilgili soruları oldu. Sadece Kayseri değil, bütün vilayetlerimizde önceki dönemlerle mukayese edilemeyecek kadar hem altyapı yatırımı hem sağlık yatırımı hem eğitim yatırımı yapıldı. Bundan sonra da yapılmaya devam edecek. Hiçbir vilayetimiz asla üvey evlat muamelesi görmeyecek, buna Hatay ili de en başta dâhil olmak üzere.

Sayın Topal özellikle bu hazine arazilerinin satışına ilişkin olarak Hatay ili bağlamında bir soru sordular. Tabii, biz millî emlak uygulamalarında, tarım arazilerinin satışı da dâhil olmak üzere, o ilin özelliklerini dikkate alarak birtakım farklılıklar meydana getirebiliyoruz. Hatay iliyle ilgili olarak da millî güvenlik hususu dikkate alınarak uygulamalarımız yürütülmektedir.

Yine, satılan hazine taşınmazlarının miktarına ilişkin bir bilgi istediler. Arkadaşlar onunla ilgili bana şu anda bilgi vermediler, uygun görürseniz onu ayrıca yazılı olarak cevaplayayım.

Sayın Erdoğan dediler ki: “Bu bütçeler kimin derdine deva olacak, bu bütçeler kimin işine yarıyor?” Ben de bu soruyu hayretle karşıladım. Hakikaten, yani, konuşmamda da ifade etmiştim, bu faiz bütçesini biz halkın bütçesi hâline getirdik, vicdanların bütçesi hâline getirdik, toplumun her bakımdan hissettiği bir bütçe hâline getirdik ve milletten aldığımız parayı tekrar millete döndürdük, milletin hizmetine döndürdük.

Sağlık Bakanlığında… Bakın, sadece sağlık alanında 2002 yılında yaklaşık 13,5 milyar liralık bir sağlık bütçesi varken 2015 yılı itibarıyla sağlık bütçesini 85 milyar liraya çıkardık. Bütçeden sağlığa ayrılan kaynağı yaklaşık olarak 2 kat artırdık. Bu, vatandaştan aldığımız kaynağı gerçekten vatandaşa geri döndürdüğümüzün önemli ispatlarından bir tanesi.

Yine, Millî Eğitim… Yani “Bu bütçe nereye gidiyor, kimin derdine deva oluyor?” dediğiniz zaman eğitim harcamaları… Bakın, merkezî yönetim bütçesinden eğitime ayrılan kaynak AK PARTİ hükûmetleri döneminde 8 kattan fazla arttı. 2002 yılında bütçeden 11,3 milyar liralık kaynak ayrılırken 2015 yılında bu rakam 91,5 milyar liraya çıktı.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ne kadarı tablete gitti Sayın Bakanım?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bakın, 250 bin derslik inşa edildi AK PARTİ hükûmetleri döneminde.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ne kadarı tabletlere gitmiş? Bir de onu söyler misiniz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Okul öncesinde okullaşma oranı 4 katına, ilk ve ortaöğretimde ise yüzde 100’e ulaştı.

Ben, şimdi, bütçeden vatandaşlarımıza hizmet olarak dönen hizmetleri anlatmaya bir başlasam epey bir vakit alır ama o konuyu daha fazla uzatmayayım.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – O kadarına gerek yok. Ne kadarı tabletmiş, onu söyle yeter bize.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Esas bütçe görüşmelerinde teferruatlı bir şekilde, gerçekten halkın bütçesi nasıl yapılırmış, onu da ayrıntılı olarak sizlerle görüşeceğiz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Vay be!

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Köksal, TOKİ konutlarıyla ilgili bir soru sordular. Uygun görürseniz -şu anda elimde mevcut bir bilgi yok- bu konuda TOKİ’den bilgi alıp size yazılı olarak cevap veririz.

Sayın Akın’ın enerji talebinin karşılanmasıyla ilgili soruları oldu. Bu konuda da genel anlamda söylemek gerekirse özellikle Türkiye ekonomisinin büyümesine bağlı olarak ortaya çıkan enerji ihtiyacının karşılanması noktasında AK PARTİ hükûmetleri döneminde hem kamu yatırımları hem de özel sektör yatırımları alanında büyük mesafeler kaydedildi. Bunu da özellikle kaydetmek isterim.

Sayın Haberal’ın “Asgari ücreti 1.300 lira yapmaya kararlı mısınız?” şeklinde bir sorusu oldu. Biz seçim beyannamemizde de Hükûmet programımızda da asgari ücreti 1 Ocak itibarıyla 1.300 lira yapacağımızı ifade ettik.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Seçim beyannamesinde yok. Seçim beyannamesinde yok, okumamışsın herhâlde. O bizim beyannamede vardı.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Seçim beyannamemizde var.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Yok, sonra söz verdiniz, okumamış Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Seçim beyannamemizde var. Tek fark şu: Herkes bir rakam söyledi ama vatandaş AK PARTİ’nin söylediği rakama, AK PARTİ’nin koyduğu hedeflere, AK PARTİ’nin söylediklerine inandı. Aradaki fark bundan ibarettir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – MHP ve CHP’de var, AKP’de yok.

BAŞKAN – Sayın Bakan, sürenizi uzatıyorum efendim.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Değerlendirmede bulunduğu o konuda ayrıca yazılı bir cevap vereceğim.

Başkanım, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1 sıra sayılı 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 5’inci maddesinin 1’inci fıkrasının e bendinde yer alan, “kendi kurulları” ibaresi, “ilgili kurumların kurulları” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

    İdris Baluken                                   Ahmet Yıldırım                          Mehmet Emin Adıyaman

      Diyarbakır                                             Muş                                                  Iğdır

   İmam Taşçıer                             Nimetullah Erdoğmuş                        Tuğba Hezer Öztürk

      Diyarbakır                                        Diyarbakır                                              Van

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 5’inci maddesinin b bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Mehmet Günal                                    Ümit Özdağ                                       Erhan Usta                                         Antalya                                           Gaziantep                                          Samsun

Erkan Akçay                                        Erkan Haberal                                 Mustafa Kalaycı

        Manisa                                              Ankara                                              Konya

İsmail Faruk Aksu

        İstanbul

Madde 5- b) Cumhurbaşkanlığı ile ilgili hükümlerini Cumhurbaşkanı,

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutacağım ve işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 5’inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç) bendinin “Diğer hükümlerini Bakanlar Kurulu” şeklinde değiştirilmesini ve (d), (e) ve (f) bentlerinin yürürlükten kaldırılmasını arz ve teklif ederiz.

   Aykut Erdoğdu                               Bihlun Tamaylıgil                                Lale Karabıyık

        İstanbul                                            İstanbul                                              Bursa

  Bülent Kuşoğlu                                 Kadim Durmaz                                     Musa Çam

         Ankara                                               Tokat                                                 İzmir

   Akın Üstündağ                                    Seyit Torun                                                                                                  Muğla                                                Ordu

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında Tokat Milletvekili Sayın Kadim Durmaz.

Buyurun Sayın Durmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

KADİM DURMAZ (Tokat) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

2016 yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı üzerine CHP Grubu adına bireysel söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, sözlerime 7 Hazirandan bu yana yitirdiklerimizi anarak başlamak istiyorum. 7 Haziran seçimlerinden sonra ülkemiz tamamen olağanüstü bir hâli yaşadı ve yaşamaya devam ediyor. Şehit haberleriyle evlerden feryatlar yükseldi, onlarca askerimizi, polisimizi şehit verdik. Suruç’ta, Ankara Garı’nda “barış” diyen insanlarımızı kaybettik. Bugün ülkenin bir yanında savaşı ve olağanüstü şartları aratmayan koşullar yaşanmaya devam etmektedir. Öğretmenler, Millî Eğitim Bakanlığının talimatlarıyla okulları, bölgeyi terk etmeye zorlanmaktadır. Çocuklarımız, savaşın ortasında eğitimsiz bırakılmaktadır. Bu ülkede sıkıyönetim ve olağanüstü hâl dönemlerinde dahi okullarda eğitim ve öğretime ara verilmediğini hatırlatmak isterim. Bu durumu Hükûmetin bu yüce Meclisi ikna edecek şekilde açıklaması lazımdır.

Bugün 17 Aralıktı, biz bu toplantıya başladık ama 18’e devam ediyor. 17-25 de biliyorsunuz ülkemizde yolsuzlukla mücadele haftası olarak bilinmekte. Halkın bütçesi konuşulurken yolsuzlukların tüm ülke genelinde oturduğu bu günü, ayakkabı kutularını, para sayma makinalarını, para kasalarını, sıfırlanamayan milyonları hatırlatmadan olamaz değerli arkadaşlarım. Önce “Paralel polisler koydu.” dendi, sonra karşı oldukları hâlde faizleriyle geri aldı bu paraları bu arkadaşlarımız.

Arkadaşlar, bütçenin denkleşmesi rakamlarla ve oradaki kaynakların korunmasıyla olur. Ben diyorum ki işin başında sıfırlanamayan o kasalar, özel tasarruflar, evlerde çocuklarla gizlenen paralar hazineye iade edilmeden bu bütçede bir denklik beklenemez ve bu kararlılığı bekliyoruz. 17 ve 25 Aralık aydınlatılmadan yapacağımız bütçenin şeffaflığı tartışılacak, yüzyıllarca da insanların hafızalarından silinmeyecektir.

Değerli milletvekilleri, bütçeler Anayasa’dan sonra en tarihî belgelerdir. Bütçede hakça bölüşüm demokrasi ve halkın özgürlüklerinin sağlanması için en temel unsurdur. Bütçe halkın, yatırımcının beklentisi ve teminatıdır. Asgari ücretlinin marketten yapacağı alışverişin, memurun, işçinin faturası, ev kirası, çoluk çocuğunun rızkıdır. Çiftçinin tarladaki gübresi, mazotu, alın teridir. Esnafın ödeyemediği kredi borçlarıdır. Emeklinin pazar filesi, öğrencinin dolmuş parasıdır. Atama bekleyen öğretmenin geleceğidir, umududur. Bütçenin bu hassasiyetle hazırlanması gerekir. Türkiye ekonomisinin kaderi sefalet olmamalıdır. Eğer Türkiye önümüzdeki süreçteki kaynaklarını iyi değerlendirip katma değeri yüksek ürünlerin üretimini ve teşvikini yapamazsa var olan iç ve dış borçlara milyarları ekleyecektir. Bu bütçede bir kalkınma vizyonu göremiyoruz.

Değerli milletvekillerimiz, çarpık özelleştirme örneğini bu ülke çok yaşadı. Bir örneğini de Tokat’tan vermek istiyorum. Tokat’ta cumhuriyetin ilk yıllardaki kazanımından Turhal Şeker Fabrikası ilimizin bir numaralı sanayi üretim merkezidir. Ayrıca, Yozgat, Kırşehir, Çarşamba, Çorum, Kastamonu şeker fabrikaları da bu iller ve ülkemiz için önemli değeri olan, ekonomik getirisi olan fabrikalarımızdır. Sadece Turhal Şeker Fabrikasında çalışan yaklaşık 600 kişi ve bununla birlikte, nakliyecisi, besicisi, 87 bin çiftçi ailesi bu fabrika sayesinde ekmek yemekte ve geleceğini buraya yatırmaktadır. Tokat’ta TEKEL vardı, özelleştirildi, binlerce işçi, tütün üreticisi çiftçi ekmeğinden oldu. Diyorum ki: TEKEL’e sahip çıkamadık…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADİM DURMAZ (Devamla) - …hiç değilse şekere sahip çıkalım değerli hemşehrilerim. Gelin bu çarpık özelleştirmeleri durduralım, kentlerimizin gelişmesine, büyümesine, köylünün üretmesine, gençlerin çalışmasına olanak sağlayalım.

Bütçe yetkisini şeffaf, akılcı… Önerileri dikkate almayan, herkesin katılımını sağlamayan, denetime açmayan, rakamları denk olmayan, yüce Meclise yeteri kadar hesap vermeyen bu bütçede arkadaşlarımızın çabaları yetmedi ve biz de bu bütçeye ret oyu veriyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Durmaz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 5’inci maddesinin b bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

Madde 5-

b) Cumhurbaşkanlığı ile ilgili hükümlerini Cumhurbaşkanı,

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Komisyonun katılamadığı, Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay, konuşacaktır.

Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçici bütçe görüşmelerinin sonuna geldik. Her ne kadar “geçici bütçe” desek de aslında bir yetki kanununu görüştük. Bu özelliğiyle bu düzenlemede aslında kediye ciğer emanet etme gibi bir durum var ama biz yine de hayırlı uğurlu olsun diyoruz. Gecenin bu vaktinde ortamı da gererek çok fazla elektrik yaratma niyetinde değiliz. Centilmenlik anlaşması da yaptık grup başkan vekilleri olarak ama hani derler ya söylesek olmaz, söylemesek gönül razı değil. Birkaç şeyi de sabrınızı fazla zorlamadan dile getirmek istiyorum. Bu vesileyle hayırlı olsun dileklerimizi iletmekle birlikte burada dile getirilen eleştirilerin dikkate alınmasını temenni ederiz.

Değerli arkadaşlar, 57’nci Hükûmetin bazı icraatlarına kendileri yapmış gibi sahip çıkıldığını da gördük “Olur bu kadar hata.” dedik. 1 Kasım seçimleri için beyannamelerde ve Hükûmetin eylem planlarında da Milliyetçi Hareket Partisinin ve muhalefetin bazı taahhüt ve vaatlerine de sahip çıkıldığını gördük. Bundan da memnuniyetimizi ifade etmek isteriz. İnşallah, bunları hep birlikte çıkartırız.

Değerli arkadaşlar, üzülerek ifade etmek istiyorum ki Türkiye iyiye gitmiyor, Türkiye iyi yönetilmiyor. Bunun siyaset dışı bir eleştiri ve uyarı olarak dikkate alınmasında da büyük fayda görüyorum. Bugün Manisa’dan bizce yaşça büyük bir ağabeyimizle konuşurken hâl hatır ettim. “Nasılsın emmi?” dedim. “Sağlığım iyi emme dirliğimiz yok yeğenim.” dedi. “Hayırdır?” dedik “dirlik” deyince. Yani kendi bireysel sağlığı iyi amma memleketin dirliği yok, huzuru yok, onun huzursuzluğu var. İnanın medyada veya kendi bulunduğunuz mahfillerde fark etmiyor olabilirsiniz ama vatandaşlarımız çok büyük endişe ve tedirginlikler yaşıyor. İçeride huzur yok, dışarıda etki, itibar yok ve gerçekten Türkiye iyi yönetilmiyor.

Yaşadığım bir hadiseyi dikkatinize sunmak istiyorum değerli arkadaşlar. Bu yüce Mecliste bir iktidar partisi mensubu değerli bir milletvekili arkadaşımızla birlikte yaşadığım bir diyaloğu sizlere aktarmak istiyorum. İsim ve yer de vermeyeceğim ama doğruluğuna itimat buyurmanızı istirham ederim. Tarih 2 Ekim, yer Türkiye Büyük Millet Meclisi Âlâ tesisleri. Ben birkaç misafirimle bir masada yemek yiyorum ve Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili ve adayı arkadaşlarımız da yan masada yemek yiyorlar. Selamlaştık, sohbet ettik, yemeklerimizi yedik. Ben kalkarken arkadaşımızın birisi de -doğu ve güneydoğu illerimizden bir değerli milletvekili arkadaşımız- ayağa kalkarak vedalaşırken dedi ki: “Erkan Bey, hakkını helal et.” dedi. Tabii şaşırdım, “Niye sayın vekilim, hayırdır, niye helalleşiyorsunuz?” dedim. “Vallahi gidip de dönmemek var. Seçim bölgemize gideceğiz, başımıza ne geleceği belli değil.” dedi. “Benden yana helal olsun hakkınız ama lütfen yarın bir de Sayın Başbakan ve Cumhurbaşkanıyla da helalleşin.” dedim. Çünkü “Terörün belini kırdık.” diyorlar ve bir milletvekili adayı kendi seçim bölgesine giderken tedirginlik yaşıyor. Fevkalade üzülecek bir durumdur ve şimdi, 2 Ekimden bu yana geldiğimiz tarihe baktığımızda maalesef hiç iyi olmadığını görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) – İktidarın önde gelenlerine çeşitli vesilelerle yöneltilen en küçük eleştirilere cevap verilirken, ülkenin birliğine, dirliğine, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerine yapılan sataşma ve saldırılara hiç cevap verilmediği de dikkatimizden kaçmıyor.

Bu düşüncelerle, yine bu bütçe gelir ve harcamalarının iyiye gitmesini, hayırlı olmasını tekrar temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1 sıra sayılı 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 5’inci maddesinin 1’inci fıkrasının e bendinde yer alan, “kendi kurulları” ibaresi, “ilgili kurumların kurulları” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

İdris Baluken (Diyarbakır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Evet, Komisyon ve Hükûmetin katılmadığı önerge üzerinde Diyarbakır Milletvekili Sayın İdris Baluken söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Baluken. (HDP sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Son derece gerilimli oturumlardan sonra artık son sözleri söylüyoruz.

Öncelikle şunu ifade edeyim: Ne kadar birbirimize kızsak da bağırsak da çağırsak da bu çatı altında olan bütün milletvekillerinin ortak bir derdi var. Bu ülkenin selameti, halklarımızın ortak geleceği, toplumsal barışımızın inşası için her birimiz kendi bakış açımızdan meseleleri değerlendirerek burada ifade etmeye, birbirimizi ikna etmeye çalışıyoruz. Zaman zaman birbirimizi iknada zorlandığımız noktalarda da o tarz gerilimli şeyler yaşanıyor ama önemli olan ortak aklı bulabilmek, konuşabilmek, diyaloğu, müzakereyi bu Meclis çatısı altında başarabilmektir. Dikkat ederseniz grubumuz adına konuşan her hatip kendi seçim bölgesindeki savaş pratiğini bu kürsüde ifade etti. Bizler de isterdik buraya her geldiğimizde bu ülkenin kalkınmasıyla ilgili temel konuşmalar yapmayı, bu ülkenin bütçe kalemleriyle ilgili, ekonomi politikalarıyla ilgili temel perspektiflerimizi sunmayı. Ama, yanı başımızda cenazeler kalkıyorken öncelikli gündemin, acil gündemin bu cenazelerin kalkmasını önlemek olduğunu düşündüğümüz için hep dikkatlerinizi bu savaş pratiğine çektik. Çünkü, biz şunu biliyoruz, bütün o sürecin içerisinde olan bir milletvekili arkadaşınız olarak söylüyorum. 19 Martta İmralı’da Sayın Öcalan’ın ve devlet heyetinin hazır bulunduğu toplantıda şu karara varmıştık: İki gün sonra Sayın Öcalan’ın “Nevroz”da bir mesajı okunacaktı. O toplantıda üzerinde anlaştığımız izleme heyeti “Nevroz”dan bir hafta sonra İmralı’ya gittiğinde otuz yıllık bir çatışmalı süreç tamamen bitmek üzere Sayın Öcalan tarafından PKK’ye Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı silahlı mücadeleye son verme çağrısı yapılacaktı. Keşke o izleme heyeti kurulsaydı, keşke izleme heyeti adaya gitseydi, keşke o çağrı gelseydi, keşke PKK hazırlıklarına başladığı o silahsızlanma kongresini toplamış olsaydı. Ama, hâlâ böyle oldu diye birbirimizi burada yıpratmanın bir anlamı yok. “Buradan nasıl bir çıkış bulabiliriz.” üzerinde her birimizin tartışması, yoğunlaşması gerekiyor. Biz iki buçuk yıl boyunca iki şeyi konuştuk. O iki şeye eminim ki buradaki milletvekillerinin tamamı karşı çıkmaz, vicdani olarak karşı çıkmaz.

Bir: Demokratik siyasetin önünü açacaktık. Yani 6 milyon oy almış bir partinin genel merkezi yakılmayacaktı. 6 milyon oy almış bir partinin diğer illerdeki 400 merkezi, partililere ait ev ve iş yerleri yakılmayacaktı, barış mitingleri bombalanmayacaktı, Türkiye projesiyle çalışmaya giden, Türkiye'nin herhangi bir yerine giden bu partinin çalışmaları lince tabi tutulmayacaktı. Listeyi uzatmak mümkün ama maalesef bu başarılamadı.

İki, Rojava özelinde Orta Doğu’da Kürtlere karşı doksan yıldır sürdürülen hasmane politikalar bir kenara bırakılacaktı. Rojava’daki Kürtler de, diğer parçadaki Kürtler de bu ülkenin düşmanı değil. Bakın, o kadar düşmanca tutum sergilediğimiz Rojava’dan bugüne kadar Türkiye’ye yapılmış tek bir saldırı yok. PYD üzerinden yürüttüğümüz o diplomatik çalışmaları bir gözünüzün önüne getirin, bir de bugüne kadar PYD’nin koruduğu sınırlardan Türkiye’ye tek bir saldırı gelip gelmediğini gözlerinizin önüne getirin.

“Böyle bir tablo varken, Kürtleri düşman olarak görmenin, oradaki iradeyi düşman olarak görmenin hiçbir gereği yok.” diyoruz. Hatta tam tersine, Süleyman Şah Türbesi tehdit altındayken, orada Türk askeri, IŞİD canilerinin silahları altında, bıçakları altında can vermesin diye PYD yetkilileri ve PYD savaşçıları kendilerinin ne kadar güvenilir olduğunu ortaya koydular. Ancak, bu resimlerin artık görülmesi, rasyonel bir aklın devreye girmesi, bu savaş tablosunun bir an önce devreden çıkması gerektiğini düşünüyoruz. Hamasi kardeşlik ve barış duygularıyla bu işler olmaz. Ben bir Kürt’üm, kardeşlik olarak eşit yurttaşlık istiyorum. Beni eşit yurttaşlık olarak görmeyen, tanımayan, Anayasal güvence altına almayanı kardeş olarak tanımıyorum. Barış olarak da onurlu bir barış istiyorum. “Bir Türk’ün hakkı neyse, bu topraklarda bir Kürt’ün, bir Laz’ın, bir Çerkez’in, bir Arap’ın hakkı da o olmalı, barış onurlu olmalı.” diyorum.

Son bir söz, özellikle bir hayal kırıklığımı dile getirerek bitireceğim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Sayın Başkanım, toparlayabilir miyim?

BAŞKAN – Kimseye süre vermedim Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Burada her bir arkadaşımızdan zaman zaman âdeta bizi öldürecek şekilde nefret bakışları görüyoruz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Yanlış…

İDRİS BALUKEN (Devamla) – O bizi çok yaralamıyor ama özellikle büyük bedellerle, büyük mücadelelerle buraya gelen türbanlı kardeşlerimizden bunu gördüğümüzde inanın ki yüreğimiz yanıyor çünkü onlar, doksan yıl boyunca ötekileştirilmenin, dışlanmanın, hor görülmenin, bu Mecliste had bildirilmenin ne olduğunu en iyi bilen kardeşlerimizdir. Dolayısıyla bugün kendisi gibi düşünmeyenleri, böyle nefret sözleriyle, nefret bakışlarıyla değil, en fazla sahiplenen bir duyguyla karşılamalıdırlar. Şahsi olarak bu sorumlulukları olmayabilir ama yürüttükleri ve bizim de parti olarak bugüne kadar sahiplendiğimiz o mücadelenin değerleri bunu gerektirir diyorum.

Barış dolu günlerde kalkınmayı konuştuğumuz bütçeleri temenni ediyorum.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Biz birlikten yanayız, ayrıştırmaktan yana değiliz.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Böyle olduğu için de bu bütçeye ret oyu vereceğimizi ifade ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baluken.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümünün oylanmasından önce oyunun rengini belli etmek üzere lehte ve aleyhte beşer dakika süreyle olmak üzere birer kişiye söz vereceğim.

İlk söz lehte olmak üzere Nevşehir Milletvekili Sayın Ebubekir Gizligider’e aittir.

Buyurun Sayın Gizligider. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) – Tabii, sabahın bu saatinde konuşmamda ek süre almam için gelen yoğun talepler için teşekkür ediyorum ama kısa tutacağım.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Birkaç hususa değinerek kısa tutacağım. Bizim bütçemizde umut var, bizim bütçemizde gelecek var ve bizim bütçemizde iddia ediyoruz ki öz güven var. Bu bizim iddiamız ve biz, hepimiz adına söylüyorum, bütün milletvekilleri adına söylüyorum, milletin vekilleri olarak bu iddiamızı 10 kez bu oyunun gerçek patronu yani millete götürdük, asıl oyun kurucuya götürdük ve onlar bize 10 kez “evet” dedi, “Biz sizin bütçenize güveniyoruz.” dedi, “Biz sizin iddianızı doğruluyoruz.” dedi. Biz de onların vekilleri olarak elbette ki o talimatın gereğini yapacağız ve biz de AK PARTİ hükûmetlerinin bundan sonraki bütçelerine de güvenmeye devam edeceğiz.

Hayırlı uğurlu olsun diyorum, Allah yâr ve yardımcımız olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gizligider.

Aleyhte İzmir Milletvekili Sayın Zekeriya Temizel.

Buyurun Sayın Temizel. (CHP sıralarından alkışlar)

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bir geçici bütçe konuştuk ancak geçici bütçeyi asıl bütçeyi konuşur gibi tartıştık. Dolayısıyla da geçici bütçe üzerine de güvensizlik yani bütçeye oy vermeme sorunu kendiliğinden ortaya çıkmış oldu. Aslında her bütçenin görüşülmesi sırasında toplum eskiden kulaklarını radyoya dayar, daha sonraki günlerde gözlerini televizyona yapıştırır, kendileri için o bütçeden neler çıkacağına bakardı. Geçici bütçenin özelliğini bilmedikleri için büyük ölçüde toplum bu beklentinin içerisinde oldu. Öyle olduğu için de ister istemez toplumun beklentilerini karşılayamayan bir bütçe varmış gibi değerlendirildi.

Değerli arkadaşlar, büyük bir olasılıkla aynı tartışmaları 2016 yılı bütçesinde yapacağız. Yapacağız ama şu andan itibaren yani biraz sonra oylanıp kabul edilecek ve tüm topluma hayırlı olmasını dilediğimiz bütçeden önce hemen düşünmeye başlamamız gereken bir konu var. Bu konu, toplumumuzun borçluluğu. Toplumun bütün fertleri gırtlağına kadar borçlanmış bir vaziyette, biz bu borçluluktan toplum olarak nasıl kurtulacağız diye bakıyor. Bu borçluluk o kadar sıradan bir olay değil. 2014’ün sonu itibarıyla hazinenin borcu 612 milyar liraya çıkmış. Bu rakamlara KİT’leri de kattığımız takdirde 658 milyara çıkıyor. Özel sektör ve hane halkının borçları ise almış başını gidiyor; 1,1 trilyon lirası şirketlerin, 368 milyar lirası da hane halklarının borcu. Kredi kartı borçlarından takip edilen insanların sayısı inanılmaz boyutlara ulaştı. İşte, şu andan itibaren düşünmeye başlamamız gereken konu bu. Biz halkımızı bu borçluluktan nasıl kurtaracağız? “Bu, tamamen Hükûmetin sorunudur.” diye üstüne yuvarlamak ve sürekli şikâyet etmek de söz konusu olabilir ama bu sorunun altından hep beraber kalkmak zorundayız. Olayı birilerinin üstüne yükleyerek bundan kurtulmak mümkün değil.

Değerli milletvekilleri, dünyada bazı şeyler değişiyor, bunu görüyorsunuz. Özellikle dünyadaki varlık fiyatlarında oluşan balon aldı başını gidiyor ve gelişmiş ülkeler bile bundan korkmaya başladı. Özellikle sıfır faizle verilen paralar nerelerde harcanacağı konusunda insanları resmen şaşırttı. En değersiz tahvillere bile paralar yatırılarak büyük balonlar oluşturulmaya başlandı. Bu patlamadan korkanlar parayı yeniden değerli hâle getirmeye çalışıyorlar.

Bu koşulları göz önüne aldığınızda ülkelerin riskleri farklı şekilde artıyor. Eskiden asla akla gelmeyen riskler ülke riski olarak ortaya çıkmaya başlıyor. Daha önceden, bugün sık sık konuştuğumuz jeopolitik riskler bizim ülkemizin değerlendirilmesi sırasında dikkate alınmıyordu ama şimdi alınıyor. Hatta savaş tahminleri bile alınmaya başladı, Allah korusun. Tehlikeli bir hâle gelmeye başladı. Gelir eşitsizliği bir risk oldu. Gelir eşitsizliği, ülkemiz açısından artık bir ülke riski olmaya başladı. Genç işsizlik; belki inanılamayacak ama genç işsizlik de artık ülke açısından ciddi bir risk oluşturmaya başladı. Demek ki sorunlarımız gittikçe büyüyor, çözebileceğimiz sorunlar her geçen gün artıyor. Dolayısıyla bütün bunların hepsinin hiç vakit kaybetmeden, fazla polemiğe girmeden, gerçekçi olarak çözümüne yapışıp toplumdaki bu umutsuzluğu bir an önce ortadan kaldırmamız gerekiyor. Toplumdaki bu umutsuzluğun bu geçici bütçeyle ortadan kaldırılması mümkün değil ama ortadan kaldırmadığı bu umutsuzluk nedeniyle bizler elbette ki geçici bütçeye “ret oyu” vereceğiz. Bununla birlikte bu bütçenin ülkemize ve halkımıza yararlar getirmesini diliyoruz. Bu arada da bu bütçeyi uygulayacak olan ekibe kolaylıklar diliyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Temizel.

Değerli milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için beş dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen beş dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen beş dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Sisteme girip oyunu kullanan sayın milletvekillerinin ayrıca Başkanlık Divanına oy pusulası göndermemelerini rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı açık oylama sonucunu açıklıyorum.

“Kullanılan oy sayısı    : 314

Kabul                                                : 243

Ret                                                    : 71(x)

 

Kâtip Üye

Mücahit Durmuşoğlu

Osmaniye

 

Kâtip Üye

Fehmi Küpçü

Bolu”

 

Böylece tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Maliye Bakanı teşekkür konuşması yapacaklardır.

Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmeler tamamlandı, sizlerin oylarıyla kabul edildi. 26’ncı Dönemin ilk kanun tasarısı bu şekilde kabul edildi; milletimize, ülkemize hayırlı olsun.

Bu yasaya gerek Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri sırasında katkı veren, eleştirileriyle katkı veren, değer katan Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerine, ayrıca iki gündür burada uzun süren mesai saatleri içerisinde bu kürsüye gelip geçici bütçe kanunu tasarısı üzerinde görüş ifade eden, eleştiri ifade eden bütün milletvekillerimize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. İnşallah bu yasama dönemi memleketimiz için, milletimiz için hayırlı olsun. Tekrar hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sözlü soru önergeleriyle, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 22 Aralık 2015 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

İyi sabahlar diliyorum.

Kapanma Saati: 03.56



(x) 1 S. Sayılı Basmayazı 16/12/2015 tarihli 15’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Bu bölümde Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.