TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

 

                                                                                     9’uncu Birleşim (Olağanüstü)

                                                                                          3 Eylül 2015 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

 

I.- BU BİRLEŞİM TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Koray Aydın’ın, Genel Kurulu yöneteceği ilk gün olması nedeniyle duygu ve düşüncelerini belirten ve şehitlere Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı dilediğine ilişkin konuşması

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz ve İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ile 198 milletvekilinin; Anayasa’nın 93’üncü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 7’nci maddeleri uyarınca, Türkiye’nin Ulusal Güvenliğine Yönelik Terör Tehdidi ve Her Türlü Güvenlik Riskine Karşı Uluslararası Hukuk Çerçevesinde Gerekli Her Türlü Tedbiri Almak, Irak ve Suriye’deki Tüm Terörist Örgütlerden Ülkemize Yönelebilecek Saldırıları Bertaraf Etmek ve Kitlesel Göç Gibi Diğer Muhtemel Risklere Karşı Ulusal Güvenliğimizin İdame Ettirilmesini Sağlamak İçin Hudut, Şümul, Miktar ve Zamanı Hükümetçe Takdir ve Tayin Olunacak Şekilde, Gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Yabancı Ülkelere Gönderilmesi, Yabancı Silahlı Kuvvetlerin Türkiye’de Bulunması ve Bu Kuvvetlerin Hükümetin Belirleyeceği Esaslara Göre Kullanılması ile Hükümet Tarafından Belirlenecek Esaslara Göre Gerekli Düzenlemelerin Yapılması İçin Türkiye Büyük Millet Meclisinin 02.10.2014 Tarihli ve 1071 Sayılı Kararıyla Hükümete Verilen Bir Yıllık İzin Süresinin Anayasa’nın 92’nci Maddesi Uyarınca 02.10.2015 Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha Uzatılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresini görüşmek üzere olağanüstü toplantıya çağrılmasına ilişkin önergesi (4/2)

 

B) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, olağanüstü toplantı isteminin Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine uygun bulunduğuna ve bu nedenle TBMM Genel Kurulunun 3 Eylül 2015 Perşembe günü saat 13.00’te olağanüstü toplantıya çağrıldığına ilişkin tezkeresi (3/13)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmet Yılmaz tarafından, Anayasa’nın 93’üncü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 7’nci maddeleri uyarınca, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boşalan bir üyelik için seçim yapmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisinin doğrudan doğruya olağanüstü toplantıya çağrıldığına ilişkin tezkeresi (3/14)

3.- Cumhurbaşkanlığının, Bakanlar Kurulunun yeniden kurulması için görevlendirilmiş olan Konya Milletvekili ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun, vaki temasları sonucu Hükûmeti kurma görevini yerine getirme imkânını bulamadığını bildirdiğine ilişkin tezkeresi (3/15)

4.- Cumhurbaşkanlığının, 7 Haziran 2015 tarihinde yapılan 25’inci Dönem milletvekili genel seçimi sonrasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı seçiminin yapıldığı 9/7/2015 tarihinden itibaren kırk beş günlük sürede Bakanlar Kurulu kurulamadığından, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanıyla istişare edilerek Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 104’üncü ve 116’ncı maddeleri gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar verildiğine ilişkin tezkeresi (3/16)

5.- Cumhurbaşkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar verildiğinden, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 114’üncü maddesi gereğince, Konya Milletvekili ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun geçici Bakanlar Kurulunu kurmak üzere Başbakan olarak atandığına; seçilecek bakanların atanmaları yapıldıktan sonra geçici Bakanlar Kurulu listesinin bilahare gönderileceğine; 7 Haziran 2015 tarihinde yapılan milletvekili genel seçimleri sonuçlarına göre yeni bir hükûmet teşkiline imkân sağlamak üzere istifası sunulan ve yeni hükûmet kuruluncaya kadar görevine devam etmesi tarafımızca uygun görülen, ancak bu defa Anayasa’nın 114’üncü maddesi gereğince görevinden çekilen Bakanlar Kurulunun, keyfiyette henüz bir değişiklik olmadığından, geçici Bakanlar Kurulu kuruluncaya kadar görevine devam etmesinin istenildiğine ilişkin tezkeresi (3/17)

 

 

6.- Cumhurbaşkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine dair kararımız üzerine, geçici Bakanlar Kurulunu kurmak üzere Konya Milletvekili ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun Başbakan olarak atanmasının uygun görüldüğüne; Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından teklif edilen ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 114’üncü maddesine uygun olarak oluşturulduğu anlaşılan geçici Bakanlar Kurulunda yer alan bakanlıklara, Anayasanın 109 ve 114’üncü maddeleri gereğince ekli listede gösterilen kişilerin atandığına; 27/9/1984 tarihli ve 3046 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesi gereğince Başbakan Yardımcısı unvanıyla görev yapmak üzere 4 bakanın görevlendirilmesinin onaylandığına ilişkin tezkeresi (3/18)

7.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, ülkemizin ev sahipliğinde Ankara’da 20-21 Ekim 2015 tarihlerinde gerçekleştirilecek Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi (BMÇMS) Taraflar Konferansı’nın 12’nci oturumunun hazırlıklarının yapılması ve Parlamenterler Yuvarlak Masa Toplantısı gündemine ilişkin konuların görüşülmesi için BMÇMS Sekretaryası ve Yönlendirme Komitesinin iş birliğiyle Almanya’nın Bonn şehrinde 13-14 Temmuz 2015 tarihlerinde düzenlenecek toplantıya Türkiye Büyük Millet Meclisinden katılması Genel Kurulun 9/7/2015 tarihli ve 6'ncı Birleşiminde kabul edilen heyetteki isimlere ilişkin tezkeresi (3/19)

8.- Başbakanlığın, Türkiye’nin Ulusal Güvenliğine Yönelik Terör Tehdidi ve Her Türlü Güvenlik Riskine Karşı Uluslararası Hukuk Çerçevesinde Gerekli Her Türlü Tedbiri Almak, Irak ve Suriye’deki Tüm Terörist Örgütlerden Ülkemize Yönelebilecek Saldırıları Bertaraf Etmek ve Kitlesel Göç Gibi Diğer Muhtemel Risklere Karşı Ulusal Güvenliğimizin İdame Ettirilmesini Sağlamak İçin Hudut, Şümul, Miktar ve Zamanı Hükümetçe Takdir ve Tayin Olunacak Şekilde, Gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Yabancı Ülkelere Gönderilmesi, Yabancı Silahlı Kuvvetlerin Türkiye’de Bulunması ve Bu Kuvvetlerin Hükümetin Belirleyeceği Esaslara Göre Kullanılması ile Hükümet Tarafından Belirlenecek Esaslara Göre Gerekli Düzenlemelerin Yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 02.10.2014 Tarihli ve 1071 Sayılı Kararıyla Hükümete Verilen Bir Yıllık İzin Süresinin Anayasa’nın 92’nci Maddesi Uyarınca 02.10.2015 Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha Uzatılmasına Dair Tezkeresi (3/12)

 

VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Anayasa’nın 114’üncü maddesine göre atanan ve milletvekili olmayan geçici Bakanlar Kurulu üyesi 11 bakandan 8’inin bağımsızlığıyla ilgili anayasal bir ihlal olduğu gerekçesiyle, Anayasa’nın 112’nci maddesine göre ant içmelerinin Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

2.- (3/12) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresinin Genel Kurulda görüşülmesinin Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat’ın usul görüşmesi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın (3/12) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

5.- Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

6.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın (3/12) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresi üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

7.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

8.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın (3/12) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında MHP Grubuna ve Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- AÇIKLAMALAR

1.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Adalet Bakanı Kenan İpek’in Halkların Demokratik Partisi grup başkan vekilleri ile milletvekillerinin telefonlarına çıkmadığına ve Başkanlık Divanının bu konuda bir tutum sergilemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

2.- Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, bağımsız bakanların yemin etmedikleri müddetçe Genel Kurul faaliyetlerine katılamayacaklarına ve durum vuzuha kavuşana kadar Genel Kurul salonu dışına çıkarılmaları için idare amirlerine yetki verilmesini rica ettiğine ilişkin açıklaması

3.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Adalet Bakanı Kenan İpek’in kürsüden ant içmesi sırasında yaşanan olaylara ilişkin açıklaması

4.- Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç’ın, Adalet Bakanı Kenan İpek’in kürsüden ant içmesi sırasında yaşanan olaylara ilişkin açıklaması

 

IX.- ANT İÇME

1.- Anayasa’nın 114’üncü maddesine göre atanmış bulunan; İçişleri Bakanı Selami Altınok, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Kutbettin Arzu, Adalet Bakanı Kenan İpek, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ahmet Erdem, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşen Gürcan, Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun, Gümrük ve Ticaret Bakanı Cenap Aşçı, Kültür ve Turizm Bakanı Yalçın Topçu, Millî Savunma Bakanı Mehmet Vecdi Gönül ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Feridun Bilgin’in, ant içmesi

X.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 3 Eylül 2015 Perşembe günkü birleşiminde olağanüstü toplantı çağrısının konusu olan Başbakanlık Tezkeresinin görüşmelerinin tamamlanmasını müteakip RTÜK’te boş bulunan 1 üyelik için seçim yapılmasına ve Genel Kurulun bu seçimin tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesine ilişkin önerisi

 

XI.- SEÇİMLER

A) Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna Üye Seçimi

1.- Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boş bulunan üyeliğe seçim

 

XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Diyarbakır Milletvekili Feleknas Uca'nın, Suriye ve Irak'ta yaşanan olaylar nedeniyle Türkiye'ye gelen Ezidilerin sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'un cevabı (7/5)

2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Bakanlar Kurulu kararıyla nişasta bazlı şeker kotasının artırılmasına ve nişasta bazlı şeker kullanımının zararlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/11)

3.- Hatay Milletvekili Serkan Topal'ın, Türkiye'deki bazı havalimanlarından Suriye'ye geçiş yapıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun cevabı (7/25)

4.- Burdur Milletvekili Mehmet Göker'in, Burdur ilinde şeker arzı ile ilgili sorunlar yaşandığı iddiasına,

- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu'nun, doğal afetler sonrası zarar gören çiftçilerin zararlarının karşılanmasına ve Polatlı'daki çiftçilerin durumlarına,

İlişkin soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/26), (7/27)

5.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, 2014-2015 yılları arasında ihracat rekortmeni olan firmalara ve bu firmaların personel sayıları ile ödedikleri vergilere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/29)

6.- İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün, zorunlu askerlik hizmetini yapmakta iken şüpheli bir şekilde ortadan kaybolduğu iddia edilen bir ere ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönül’ün cevabı (7/41)

7.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, sebze ve meyve fiyatlarındaki artışa ilişkin Başbakandan sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/58)

8.- Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal'ın, tarım dışı amaçlarla kullanılan tarım arazilerine ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/87)

9.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, bir televizyon yayın platformu işletmesinin bir televizyon kanalını platforma dahil etmediği iddialarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/88)

10.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, bir gazetecinin Parlamento Muhabiri kartının haksız bir şekilde elinden alındığı iddiasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Naci Bostancı’nın cevabı (7/116)

11.- Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarının çözümüne yönelik yürütülen çalışmalara,

- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu'nun, buğday üretimi ve ithalatına,

- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal'ın, Afyonkarahisar'da meydana gelen doğal afetlerden etkilenen çiftçilerin zararlarının karşılanmasına,

- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş'ın, leptospiroz ve Kırım Kongo Kanamalı Ateşi vakalarına ve alınan önlemlere,

- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı'nın, Toprak Mahsulleri Ofisinin yaptığı hububat alımlarına,

- Antalya Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç'un, gıdalardaki pestisit kalıntısını belirlemeye yönelik yapılan çalışmalara,

- İzmir Milletvekili Tacettin Bayır'ın, yabancıların tarım arazisi edinimine,

- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt'un, hububat alımında Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından uygulanan randevu sistemine,

İlişkin soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/211), (7/212), (7/213), (7/214), (7/215), (7/216), (7/217), (7/218)

12.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay'ın, Manisa'nın Soma ilçesindeki esnaf ve sanatkârların kredi borçlarının yapılandırılmasına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/219)

13.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, 25. Yasama Dönemi milletvekilliği genel seçimlerinde aday adayı olmak üzere istifa eden personele ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Naci Bostancı’nın cevabı (7/302)

14.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, soru önergelerine ve cevaplandırılmalarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Naci Bostancı’nın cevabı (7/303)

15.- İstanbul Milletvekili Selina Doğan'ın, azınlık vakıflarının seçme ve seçilme haklarını düzenleyen yönetmeliğin iptaline ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/373)

16.- İstanbul Milletvekili Selina Doğan'ın, 15 Mart 2011 tarihinden itibaren Suriye'den Türkiye'ye giren araç sayısına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/466)

03 Eylül 2015 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Koray AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Erol DORA (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın 93’üncü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 7’nci maddelerine göre, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz ve İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ile 198 milletvekili tarafından Başkanlığımıza verilen önerge ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının doğrudan doğruya çağrısı üzerine olağanüstü toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9’uncu Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için beş dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını beş dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Koray Aydın’ın, Genel Kurulu yöneteceği ilk gün olması nedeniyle duygu ve düşüncelerini belirten ve şehitlere Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Gündeme geçmeden önce Türk milletinin egemenliğinin sembolü olan yüce Meclisi yöneteceğim ilk günümde çok kısa olarak duygu ve düşüncelerimi ifade etmek istiyorum.

Öncelikle, hemen her gün yüreklerimizi dağlayan şehitlerimize yüce Allah’tan rahmet, ailelerine ve bütün milletimize başsağlığı diliyorum.

Bugün milletimizin gözü ve kulağı buradadır. Bugün Gazi Meclisin kurtarıcı ve kurucu iradesi buradadır. Bugün Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının ruhaniyetleri buradadır. Bu Meclis Türk İstiklal Savaşı’nı yapmış, Türkiye Cumhuriyeti devletini bağrından çıkarmış ve en kritik zamanlarda aldığı kararlarla da vatanımızın, milletimizin ve devletimizin bekasını sağlamıştır. Doksan beş yıllık Parlamento tarihimizin bize kazandırdığı engin tecrübelerle bütün sorunlarımızın üstesinden geleceğimize olan inancım tamdır.

Buradan vereceğimiz güzel mesajlar ve aldığımız kararlar ülkemizin en ücra köşelerinde yankı bulmakta, ülkemizin ve milletimizin birliğine ve dirliğine katkı sunmaktadır. Buradaki tutum ve davranışlarımızla seçimlere daha hoşgörülü bir atmosferde gitmek için öncü ve örnek olabiliriz. Bugün burada yapacağımız görüşmelerde kullanacağımız söz ve üslupla güzel bir başlangıç yapabiliriz. Sevgi ve hoşgörü timsali Yunus Emre’nin dediği gibi “Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı.” Şairin çağlar öncesinden işaret ettiği gibi kırıcı ve incitici değil, birleştirici ve bütünleştirici bir dil kullanılmasını özellikle istirham ediyorum.

Sayın milletvekilleri gündeme geçiyoruz.

Gündemin “Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları” kısmında yer alan Türkiye Büyük Millet Meclisinin olağanüstü toplantıya çağrılmasına ilişkin önergeyi ve Başkanlığın iki çağrı yazısını okutacağım.

Önce Türkiye Büyük Millet Meclisinin olağanüstü toplantıya çağrılmasına ilişkin önergeyi okutuyorum:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz ve İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ile 198 milletvekilinin; Anayasa’nın 93’üncü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 7’nci maddeleri uyarınca, Türkiye’nin Ulusal Güvenliğine Yönelik Terör Tehdidi ve Her Türlü Güvenlik Riskine Karşı Uluslararası Hukuk Çerçevesinde Gerekli Her Türlü Tedbiri Almak, Irak ve Suriye’deki Tüm Terörist Örgütlerden Ülkemize Yönelebilecek Saldırıları Bertaraf Etmek ve Kitlesel Göç Gibi Diğer Muhtemel Risklere Karşı Ulusal Güvenliğimizin İdame Ettirilmesini Sağlamak İçin Hudut, Şümul, Miktar ve Zamanı Hükümetçe Takdir ve Tayin Olunacak Şekilde, Gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Yabancı Ülkelere Gönderilmesi, Yabancı Silahlı Kuvvetlerin Türkiye’de Bulunması ve Bu Kuvvetlerin Hükümetin Belirleyeceği Esaslara Göre Kullanılması ile Hükümet Tarafından Belirlenecek Esaslara Göre Gerekli Düzenlemelerin Yapılması İçin Türkiye Büyük Millet Meclisinin 02.10.2014 Tarihli ve 1071 Sayılı Kararıyla Hükümete Verilen Bir Yıllık İzin Süresinin Anayasa’nın 92’nci Maddesi Uyarınca 02.10.2015 Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha Uzatılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresini görüşmek üzere olağanüstü toplantıya çağrılmasına ilişkin önergesi (4/2)

31/08/2015

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Anayasa’nın 93’üncü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 7’nci maddeleri gereğince, 21/08/2015 tarihinde TBMM’ye sunulan; Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye’deki tüm terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı ulusal güvenliğimizin idame ettirilmesini sağlamak için hudut, şümul, miktar ve zamanı Hükûmetçe takdir ve tayin olunacak şekilde, gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine, yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasına ve bu kuvvetlerin Hükûmetin belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile Hükûmet tarafından belirlenecek esaslara göre gerekli düzenlemelerin yapılması için TBMM'nin 02/10/2014 tarihli ve 1071 sayılı Kararı’yla Hükûmete verilen bir yıllık izin süresinin Anayasa’nın 92’nci maddesi gereğince 02/10/2015 tarihinden itibaren bir yıl daha uzatılmasına dair Başbakanlık tezkeresini görüşmek üzere 03 Eylül 2015 Perşembe günü saat 13.00’te TBMM'nin olağanüstü toplanmasını arz ve talep ederiz.

      Ahmet Aydın                                           Mahir Ünal

        Adıyaman                                          Kahramanmaraş

            Grup Başkan Vekili                                 Grup Başkan Vekili

 

      İlknur İnceöz                                   Mehmet Doğan Kubat

         Aksaray                                                 İstanbul

            Grup Başkan Vekili                                 Grup Başkan Vekili

Mehmet Şükrü Erdinç                                                (Adana)

Sadullah Kısacık                                                      (Adana)

Talip Küçükcan                                                         (Adana)

Fatma Güldemet Sarı                                                (Adana)

Necdet Ünüvar                                                         (Adana)

Adnan Boynukara                                                     (Adıyaman)

İbrahim Halil Fırat                                                    (Adıyaman)

Salih Fırat                                                                (Adıyaman)

Ali Özkaya                                                               (Afyonkarahisar)

Remziye Sıvacı                                                         (Afyonkarahisar)

Halil Ürün                                                                (Afyonkarahisar)

Nevzat Palta                                                            (Aksaray)

Sait Yüce                                                                 (Amasya)

Yalçın Akdoğan                                                        (Ankara)

Murat Alparslan                                                        (Ankara)

Ali İhsan Arslan                                                        (Ankara)

Ertan Aydın                                                              (Ankara)

Vedat Bilgin                                                             (Ankara)

Nevzat Ceylan                                                          (Ankara)

Lütfiye Selva Çam                                                    (Ankara)

Ahmet Gündoğdu                                                      (Ankara)

Mahmut Sami Mallı                                                   (Ankara)

Jülide Sarıeroğlu                                                      (Ankara)

Tülay Selamoğlu                                                      (Ankara)

Aydın Ünal                                                               (Ankara)

Sena Nur Çelik                                                         (Antalya)

Gökcen Özdoğan Enç                                                (Antalya)

Orhan Atalay                                                            (Ardahan)

İsrafil Kışla                                                              (Artvin)

Mehmet Sadık Atay                                                   (Aydın)

Abdurrahman Öz                                                       (Aydın)

Ali Aydınlıoğlu                                                         (Balıkesir)

Mahmut Poyrazlı                                                       (Balıkesir)

Yılmaz Tunç                                                             (Bartın)

Ziver Özdemir                                                          (Batman)

Naci Ağbal                                                               (Bayburt)

Halil Eldemir                                                            (Bilecik)

Enver Fehmioğlu                                                      (Bingöl)

Şebnem Kocakelçi                                                    (Bingöl)

Ali Ercoşkun                                                             (Bolu)

Fehmi Küpçü                                                            (Bolu)

Reşat Petek                                                              (Burdur)

Zekeriya Birkan                                                        (Bursa)

Hakan Çavuşoğlu                                                     (Bursa)

Emine Yavuz Gözgeç                                                (Bursa)

Bennur Karaburun                                                    (Bursa)

Önder Matlı                                                              (Bursa)

İsmet Su                                                                  (Bursa)

Hüseyin Şahin                                                          (Bursa)

Muhammet Emin Akbaşoğlu                                       (Çankırı)

Cahit Bağcı                                                              (Çorum)

Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt                                     (Çorum)

Salim Uslu                                                               (Çorum)

Mehmet Yüksel                                                         (Denizli)

Nihat Zeybekci                                                         (Denizli)

Fevai Arslan                                                            (Düzce)

Ayşe Keşir                                                               (Düzce)

Faruk Özlü                                                               (Düzce)

Şemsettin Emir                                                         (Edirne)

Şuay Alpay                                                               (Elâzığ)

Metin Bulut                                                              (Elâzığ)

Serpil Bulut                                                              (Elâzığ)

Talha Erol Durmaz                                                    (Erzincan)

Efkan Ala                                                                 (Erzurum)

İbrahim Aydemir                                                       (Erzurum)

Zehra Taşkesenlioğlu                                               (Erzurum)

Adnan Yılmaz                                                           (Erzurum)

Salih Koca                                                               (Eskişehir)

Canan Candemir Çelik                                              (Gaziantep)

Mehmet Erdoğan                                                      (Gaziantep)

Abdulhamit Gül                                                        (Gaziantep)

Abdullah Nejat Koçer                                                (Gaziantep)

Şamil Tayyar                                                            (Gaziantep)

Turhan Alçelik                                                          (Giresun)

Kemalettin Aydın                                                      (Gümüşhane)

Orhan Karasayar                                                      (Hatay)

Mehmet Öntürk                                                         (Hatay)

Hacı Bayram Türkoğlu                                               (Hatay)

Adem Yeşildal                                                          (Hatay)

Recep Özel                                                              (Isparta)

Berat Albayrak                                                         (İstanbul)

Fatma Benli                                                             (İstanbul)

Abdurrahim Boynukalın                                             (İstanbul)

Volkan Bozkır                                                           (İstanbul)

Osman Can                                                              (İstanbul)

Ahmet Berat Çonkar                                                  (İstanbul)

Halis Dalkılıç                                                           (İstanbul)

Alev Dedegil                                                            (İstanbul)

Ekrem Erdem                                                           (İstanbul)

Erkan Kandemir                                                        (İstanbul)

Harun Karaca                                                           (İstanbul)

Erol Kaya                                                                 (İstanbul)

Tülay Kaynarca                                                        (İstanbul)

Mehmet Muş                                                             (İstanbul)

Mehmet Ali Pulcu                                                     (İstanbul)

Sevim Savaşer                                                         (İstanbul)

Hasan Sert                                                               (İstanbul)

Mustafa Şentop                                                        (İstanbul)

Şirin Ünal                                                                (İstanbul)

Hüseyin Yayman                                                       (İstanbul)

Mustafa Afşın Yazıcıoğlu                                           (İstanbul)

Haydar Ali Yıldız                                                      (İstanbul)

Özlem Zengin                                                           (İstanbul)

Hamza Dağ                                                              (İzmir)

Hüseyin Kocabıyık                                                    (İzmir)

Kerem Ali Sürekli                                                     (İzmir)

Cemil Şeboy                                                            (İzmir)

İbrahim Mustafa Turhan                                            (İzmir)

Nesrin Ulema                                                           (İzmir)

Mehmet İlker Çitil                                                     (Kahramanmaraş)

Mehmet Uğur Dilipak                                                (Kahramanmaraş)

Sevde Bayazıt Kaçar                                                 (Kahramanmaraş)

Veysi Kaynak                                                           (Kahramanmaraş)

Nursel Reyhanlıoğlu                                                 (Kahramanmaraş)

Osman Kahveci                                                        (Karabük)

Recep Konuk                                                            (Karaman)

Recep Şeker                                                             (Karaman)

Mehmet Uçum                                                          (Kars)

Metin Çelik                                                              (Kastamonu)

Mustafa Gökhan Gülşen                                            (Kastamonu)

Havva Talay Çalış                                                    (Kayseri)

Ahmet Doğan                                                           (Kayseri)

Yaşar Karayel                                                           (Kayseri)

Mehmet Özhaseki                                                     (Kayseri)

Kemal Tekden                                                          (Kayseri)

Ramazan Can                                                           (Kırıkkale)

Oğuz Kağan Koksal                                                   (Kırıkkale)

Salih Çetinkaya                                                        (Kırşehir)

Zeki Aygün                                                               (Kocaeli)

Fikri Işık                                                                  (Kocaeli)

Cemalettin Kaflı                                                       (Kocaeli)

Radiye Sezer Katırcıoğlu                                           (Kocaeli)

Mehmet Akif Yılmaz                                                  (Kocaeli)

Abdullah Ağralı                                                        (Konya)

Ziya Altunyaldız                                                       (Konya)

Mehmet Babaoğlu                                                     (Konya)

Hüsnüye Erdoğan                                                     (Konya)

Halil Etyemez                                                           (Konya)

Rüveyde Gülseren Işık                                              (Konya)

Hacı Ahmet Özdemir                                                 (Konya)

Leyla Şahin Usta                                                      (Konya)

İshak Gazel                                                              (Kütahya)

Vural Kavuncu                                                          (Kütahya)

Mustafa Şükrü Nazlı                                                 (Kütahya)

Taha Özhan                                                              (Malatya)

Mustafa Şahin                                                          (Malatya)

Bülent Tüfenkci                                                        (Malatya)

Nurettin Yaşar                                                          (Malatya)

Uğur Aydemir                                                           (Manisa)

Murat Baybatur                                                         (Manisa)

Orhan Miroğlu                                                          (Mardin)

Mustafa Muhammet Gültak                                        (Mersin)

Muhsin Kızılkaya                                                      (Mersin)

Yılmaz Tezcan                                                          (Mersin)

Hasan Kökten                                                           (Muğla)

Mehmet Emin Şimşek                                                (Muş)

Mustafa Açıkgöz                                                       (Nevşehir)

Murat Göktürk                                                           (Nevşehir)

Alpaslan Kavaklıoğlu                                                (Niğde)

Oktay Çanak                                                             (Ordu)

İhsan Şener                                                             (Ordu)

Mücahit Durmuşoğlu                                                 (Osmaniye)

Suat Önal                                                                 (Osmaniye)

Hikmet Ayar                                                             (Rize)

Osman Aşkın Bak                                                      (Rize)

Ali İnci                                                                     (Sakarya)

Mustafa İsen                                                            (Sakarya)

Ayşenur İslam                                                          (Sakarya)

Recep Uncuoğlu                                                       (Sakarya)

Ali İhsan Yavuz                                                        (Sakarya)

Ahmet Demircan                                                       (Samsun)

Çiğdem Karaaslan                                                    (Samsun)

Akif Çağatay Kılıç                                                    (Samsun)

Fuat Köktaş                                                              (Samsun)

Hasan Basri Kurt                                                      (Samsun)

Cengiz Tokmak                                                         (Sinop)

Hilmi Bilgin                                                              (Sivas)

Selim Dursun                                                           (Sivas)

Mazhar Bağlı                                                            (Şanlıurfa)

Seyit Eyyüpoğlu                                                       (Şanlıurfa)

Ahmet Eşref Fakıbaba                                               (Şanlıurfa)

Mehmet Kasım Gülpınar                                            (Şanlıurfa)

Nureddin Nebati                                                       (Şanlıurfa)

Halil Özcan                                                              (Şanlıurfa)

Hamide Sürücü                                                         (Şanlıurfa)

Ayşe Doğan                                                              (Tekirdağ)

Mustafa Yel                                                              (Tekirdağ)

Coşkun Çakır                                                           (Tokat)

Celil Göçer                                                              (Tokat)

Fatma Gaye Güler                                                     (Tokat)

Muhammet Balta                                                       (Trabzon)

Ayşe Sula Köseoğlu                                                 (Trabzon)

Burhan Kayatürk                                                      (Van)

Fikri Demirel                                                           (Yalova)

Abdulkadir Akgül                                                      (Yozgat)

Yusuf Başer                                                             (Yozgat)

Ertuğrul Soysal                                                        (Yozgat)

Hüseyin Özbakır                                                       (Zonguldak)

Gerekçe:

Irak ve Suriye'deki tüm terörist örgütlerden Türkiye'ye yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı ulusal güvenliğimizin idame ettirilmesini sağlamak için gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması, bu kuvvetlerin Hükûmetin belirleyeceği esaslara göre kullanılması için Anayasa’nın 92'nci maddesi uyarınca TBMM'nin 2/10/2014 tarihli ve 1071 sayılı Kararı’yla Hükûmete verilen bir yıllık izin süresi 2/10/2015 tarihinde dolmakta olup, sürenin uzatılmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresi 21/08/2015 tarihinde TBMM Başkanlığına sunulmuştur. Son günlerde ulusal güvenliğimize dönük risk ve tehditlerin artması, yetkinin süresinin dolmasına az bir zaman kalmış olması ve konunun hassasiyeti sebebiyle TBMM'nin olağanüstü toplantıya çağrılarak yeni bir kararın alınması zarureti hasıl olmuştur.

BAŞKAN – Başkanlığın, biraz önce okunan önergeye ilişkin çağrı yazısını okutuyorum:

B) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, olağanüstü toplantı isteminin Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine uygun bulunduğuna ve bu nedenle TBMM Genel Kurulunun 3 Eylül 2015 Perşembe günü saat 13.00’te olağanüstü toplantıya çağrıldığına ilişkin tezkeresi (3/13)

01/09/2015

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığından Bildirilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisini; Türkiye'nin ulusal güvenliğine yönelik terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye'deki tüm terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı ulusal güvenliğimizin idame ettirilmesini sağlamak için hudut, şümul, miktar ve zamanı Hükûmetçe takdir ve tayin olunacak şekilde, gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesi, yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması ve bu kuvvetlerin Hükûmetin belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile Hükûmet tarafından belirlenecek esaslara göre gerekli düzenlemelerin yapılması için TBMM'nin 02/10/2014 tarihli ve 1071 sayılı Kararı’yla Hükûmete verilen bir yıllık izin süresinin Anayasa'nın 92'nci maddesi çerçevesinde 02/10/2015 tarihinden itibaren 1 yıl daha uzatılmasına dair 21/8/2015 tarihinde TBMM'ye sunulan Başbakanlık tezkeresini görüşmek üzere Anayasa'nın 93'üncü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 7'nci maddeleri gereğince yeter sayıda milletvekilinin istemi üzerine 3 Eylül 2015 Perşembe günü saat 13.00'te olağanüstü toplantıya çağırıyorum.

Milletvekillerinin belirtilen gün ve saatte Genel Kurul toplantısına katılmalarını rica ederim.

                                                                                                                                    İsmet Yılmaz

                                                                                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                        Başkanı

BAŞKAN- Şimdi de Başkanlığın Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliği seçimine ilişkin doğrudan doğruya yaptığı çağrı yazısını okutuyorum:

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmet Yılmaz tarafından, Anayasa’nın 93’üncü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 7’nci maddeleri uyarınca, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boşalan bir üyelik için seçim yapmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisinin doğrudan doğruya olağanüstü toplantıya çağrıldığına ilişkin tezkeresi (3/14)

2/9/2015

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığından Bildirilmiştir

Türkiye Büyük Millet Meclisini; yeter sayıda milletvekilinin istemi üzerine daha önce yapılmış olan olağanüstü toplantı çağrı konusu Başbakanlık tezkeresinin görüşülmesine ilaveten Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boşalan 1 üyelik için seçim yapmak üzere Anayasa'nın 93'üncü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 7'nci maddeleri gereğince doğrudan doğruya 3 Eylül 2015 Perşembe günü saat 13.00'te olağanüstü toplantıya çağırıyorum.

Milletvekillerinin belirtilen gün ve saatte Genel Kurul toplantısına katılmalarını rica ederim.

                                                                                                                                    İsmet Yılmaz

                                                                                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                        Başkanı

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, olağanüstü toplantı konusu işlerin görüşmelerine geçmeden önce, Cumhurbaşkanlığının tezkereleri vardır, tezkereleri okutup bilgilerinize sunacağım.

Cumhurbaşkanlığının Bakanlar Kurulunun yeniden kurulma görevinin yerine getirilme imkânının bulunamadığına ilişkin bir tezkeresi vardır, okutuyorum:

3.- Cumhurbaşkanlığının, Bakanlar Kurulunun yeniden kurulması için görevlendirilmiş olan Konya Milletvekili ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun, vaki temasları sonucu Hükûmeti kurma görevini yerine getirme imkânını bulamadığını bildirdiğine ilişkin tezkeresi (3/15)

18/8/2015

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi yazımızla, Bakanlar Kurulunun yeniden kurulması için görevlendirilmiş olan Konya Milletvekili ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Sayın Ahmet Davutoglu, vaki temasları sonucu Hükûmeti kurma görevini yerine getirme imkânını bulamadığını bildirmiştir.

Bilgilerinize sunarım.

                                                                                                                             Recep Tayyip Erdoğan

                                                                                                                                  Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Cumhurbaşkanlığının, Bakanlar Kurulu kurulamadığından Anayasa’nın 104’üncü ve 116’ncı maddeleri gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar verildiğine ilişkin bir tezkeresi vardır, okutuyorum.

4.- Cumhurbaşkanlığının, 7 Haziran 2015 tarihinde yapılan 25’inci Dönem milletvekili genel seçimi sonrasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı seçiminin yapıldığı 9/7/2015 tarihinden itibaren kırk beş günlük sürede Bakanlar Kurulu kurulamadığından, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanıyla istişare edilerek Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 104’üncü ve 116’ncı maddeleri gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar verildiğine ilişkin tezkeresi (3/16)

24/08/2015

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

7 Haziran 2015 tarihinde yapılan 25’inci Dönem milletvekili genel seçimi sonrasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı seçiminin yapıldığı 09/07/2015 tarihinden itibaren kırk beş günlük sürede Bakanlar Kurulu kurulamadığından, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanıyla istişare edilerek Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 104’üncü ve 116’ncı maddeleri gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar verilmiştir.

Bilgilerinize sunarım.

Recep Tayyip Erdoğan

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, bildiğiniz üzere Cumhurbaşkanlığının seçimlerin yenilenmesine ilişkin kararına istinaden Yüksek Seçim Kurulunca 26’ncı Dönem milletvekilliği genel seçim tarihi 1 Kasım 2015 Pazar günü olarak belirlenmiş ve söz konusu karar 25 Ağustos 2015 tarihli ve mükerrer Resmî Gazete’de yayınlanmıştır. Söz konusu karar bilgi için Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına da gönderilmiştir.

Cumhurbaşkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar verildiğinden, Anayasa'nın 114’üncü maddesi gereğince Başbakan atanmasına ve görevden çekilen Bakanlar Kurulunun geçici Bakanlar Kurulu kuruluncaya kadar görevine devam etmesine ilişkin bir tezkeresi vardır, okutuyorum:

5.- Cumhurbaşkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar verildiğinden, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 114’üncü maddesi gereğince, Konya Milletvekili ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun geçici Bakanlar Kurulunu kurmak üzere Başbakan olarak atandığına; seçilecek bakanların atanmaları yapıldıktan sonra geçici Bakanlar Kurulu listesinin bilahare gönderileceğine; 7 Haziran 2015 tarihinde yapılan milletvekili genel seçimleri sonuçlarına göre yeni bir hükûmet teşkiline imkân sağlamak üzere istifası sunulan ve yeni hükûmet kuruluncaya kadar görevine devam etmesi tarafımızca uygun görülen, ancak bu defa Anayasa’nın 114’üncü maddesi gereğince görevinden çekilen Bakanlar Kurulunun, keyfiyette henüz bir değişiklik olmadığından, geçici Bakanlar Kurulu kuruluncaya kadar görevine devam etmesinin istenildiğine ilişkin tezkeresi (3/17)

25/08/2015

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi yazımızla Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar verildiğinden, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 114’üncü maddesi gereğince, Konya Milletvekili ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Sayın Ahmet Davutoğlu geçici Bakanlar Kurulunu kurmak üzere Başbakan olarak atanmıştır.

Seçilecek Bakanların atanmaları yapıldıktan sonra geçici Bakanlar Kurulu listesi bilahare gönderilecektir.

Diğer taraftan, 7 Haziran 2015 tarihinde yapılan milletvekili genel seçimleri sonuçlarına göre yeni bir hükûmet teşkiline imkân sağlamak üzere istifası sunulan ve yeni hükûmet kuruluncaya kadar görevine devam etmesi tarafımızca uygun görülen, ancak bu defa Anayasa’nın 114’üncü maddesi gereğince görevinden çekilen Bakanlar Kurulunun, keyfiyette henüz bir değişiklik olmadığından, geçici Bakanlar Kurulu kuruluncaya kadar görevine devam etmesi istenilmiştir.

Bilgilerinize sunarım.

Recep Tayyip Erdoğan

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Cumhurbaşkanlığının geçici Bakanlar Kurulunun kurulmasına ilişkin bir tezkeresi vardır, okutuyorum:

6.- Cumhurbaşkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine dair kararımız üzerine, geçici Bakanlar Kurulunu kurmak üzere Konya Milletvekili ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun Başbakan olarak atanmasının uygun görüldüğüne; Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından teklif edilen ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 114’üncü maddesine uygun olarak oluşturulduğu anlaşılan geçici Bakanlar Kurulunda yer alan bakanlıklara, Anayasanın 109 ve 114’üncü maddeleri gereğince ekli listede gösterilen kişilerin atandığına; 27/9/1984 tarihli ve 3046 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesi gereğince Başbakan Yardımcısı unvanıyla görev yapmak üzere 4 bakanın görevlendirilmesinin onaylandığına ilişkin tezkeresi (3/18)

28/08/2015

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine dair kararımız üzerine, ilgi yazımızla geçici Bakanlar Kurulunu kurmak üzere Konya Milletvekili ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Sayın Ahmet Davutoğlu'nun Başbakan olarak atanması uygun görülmüştü.

Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu tarafından teklif edilen ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 114’üncü maddesine uygun olarak oluşturulduğu anlaşılan geçici Bakanlar Kurulunda yer alan bakanlıklara, Anayasa’nın 109 ve 114’üncü maddeleri gereğince ekli listede gösterilen kişiler atanmıştır.

27/9/1984 tarihli ve 3046 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesi gereğince Başbakan Yardımcısı unvanıyla görev yapmak üzere 4 bakan görevlendirilmesi onaylanmıştır.

Bilgilerinize sunarım.

Recep Tayyip Erdoğan

Cumhurbaşkanı

Geçici Bakanlar Kurulu Listesi

1

Konya Milletvekili

Ahmet DAVUTOĞLU

Başbakan

2

Ankara Milletvekili

Yalçın AKDOĞAN

Başbakan Yardımcısı

3

Ordu Milletvekili

Numan KURTULMUŞ

Başbakan Yardımcısı

4

Diyarbakır Milletvekili

Cevdet YILMAZ

Başbakan Yardımcısı

5

Ankara Milletvekili

Yıldırım Tuğrul TÜRKEŞ

Başbakan Yardımcısı

6

 

Kenan İPEK

Adalet Bakanı

7

 

Ayşen GÜRCAN

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı

8

Kocaeli Milletvekili

Ali Haydar KONCA

Avrupa Birliği Bakanı

9

Kocaeli Milletvekili

Fikri IŞIK

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı

10

 

Ahmet ERDEM

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

11

İstanbul Milletvekili

İdris GÜLLÜCE

Çevre ve Şehircilik Bakanı

12

 

Feridun SİNİRLİOĞLU

Dışişleri Bakanı

13

Denizli Milletvekili

Nihat ZEYBEKCİ

Ekonomi Bakanı

14

 

Ali Rıza ALABOYUN

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı

15

Samsun Milletvekili

Akif Çağatay KILIÇ

Gençlik ve Spor Bakanı

16

 

Kutbettin ARZU

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı

17

 

Cenap AŞÇI

Gümrük ve Ticaret Bakanı

18

 

Selami ALTINOK

İçişleri Bakanı

19

İzmir Milletvekili

Müslüm DOĞAN

Kalkınma Bakanı

20

 

Yalçın TOPÇU

Kültür ve Turizm Bakanı

21

Gaziantep Milletvekili

Mehmet ŞİMŞEK

Maliye Bakanı

22

Eskişehir Milletvekili

Nabi AVCI

Millî Eğitim Bakanı

23

 

Vecdi GÖNÜL

Millî Savunma Bakanı

24

İzmir Milletvekili

Veysel EROĞLU

Orman ve Su İşleri Bakanı

25

Bursa Milletvekili

Mehmet MÜEZZİNOĞLU

Sağlık Bakanı

26

 

Feridun BİLGİN

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı

 

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın 114’üncü maddesine göre atanan ve milletvekili olmayan geçici Bakanlar Kurulu üyesi 11 sayın bakanın Anayasa’nın 112’nci maddesine göre ant içmesi gerekmektedir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, özür dilerim efendim.

Biraz önce, Cumhurbaşkanlığının tezkeresini bilgiye sundunuz. Bugün parti gruplarına ve milletvekillerimize dağıtılan gündemden de ve şimdi başladığınız işlemden de Anayasa’nın 114’üncü maddesi gereğince 11 sayın bakan adayımızı burada yemin etmek üzere kürsüye çağıracağınız anlaşılmaktadır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, oluşmuş olan cumhuriyet hükûmetinin Anayasa’ya uygunluğu ve Anayasa’nın ilgili maddesince bağımsız olması gereken ve bugün yemin etmek için kürsüye çağırılacak olan 11 bakandan 8 tanesinin bağımsızlığıyla ilgili ciddi bir anayasal ihlal olduğu gerekçesiyle bu işlemin başlatılamayacağını düşünüyoruz. Eğer işleme devam etme yönünde bir kararınız varsa bir usul tartışması talep ettiğimizi saygılarımla arz ederim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bildiğiniz üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine, Anayasa’nın 116’ncı maddesi uyarınca, Cumhurbaşkanı tarafından karar verilmesinin ardından, geçici Bakanlar Kurulu 28/08/2015 tarihinde Cumhurbaşkanınca atanmış ve bu işlem 28/08/2015 tarihli ve 29459 sayılı Resmî Gazete’nin 4’üncü mükerrer nüshasında yayımlanmıştır. Söz konusu tezkere bu kurucu işleme ilişkin Cumhurbaşkanlığının tezkeresi olup Genel Kurulu bilgilendirme amacıyla okunmaktadır. Cumhurbaşkanlığı tezkeresinde belirtilen geçici Bakanlar Kurulu üyelerinden bazılarını ant içmek üzere kürsüye çağırmama gibi bir yetkinin Başkanlığımızda olmadığını düşünüyorum. Oturumu yöneten Başkan Vekili olarak tutumum hakkında bir usul tartışması açılmasını gerektirecek bir durumun olmadığı kanaatindeyim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Öyle bir kanaat yetkiniz yok Sayın Başkan, öyle bir kanaat yetkiniz yok.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkanım, İç Tüzük 63 nettir. Usul tartışması açmak zorundasınız.

BAŞKAN – Bu konuda usul tartışması açılması talebinizde ısrar ediyorsanız…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet, ediyoruz efendim.

BAŞKAN - …lehte-aleyhte olmak üzere…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aleyhte.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Aleyhte.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Aleyhte.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Lehte.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Lehte.

OKTAY VURAL (İzmir) – Üzerinde.

BAŞKAN – Başkanlık tutumunun aleyhinde olarak önce Manisa Milletvekilimiz, Grup Başkan Vekilimiz Sayın Özgür Özel’e söz veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Süremiz beş dakikadır Sayın Özel.

VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Anayasa’nın 114’üncü maddesine göre atanan ve milletvekili olmayan geçici Bakanlar Kurulu üyesi 11 bakandan 8’inin bağımsızlığıyla ilgili anayasal bir ihlal olduğu gerekçesiyle, Anayasa’nın 112’nci maddesine göre ant içmelerinin Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkanım, öncelikle, ilk yönettiğiniz oturum olması sebebiyle, biraz önce sunuş konuşmasında da bahsettiğiniz gibi hakkaniyet, eşitlik ilkesinden ve Anayasa’dan uzaklaşmadan bir yönetim sergileyeceğinize yürekten inanıyoruz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına şahsınıza başarılar diliyoruz.

Açtığımız usul tartışması, Anayasa’nın 116’ncı maddesi ki bu madde 1980 darbesinden sonra Kenan Evren tarafından kendisi için kullanılması tasarlanarak Anayasa’ya konmuş, kendisi tarafından da hiçbir zaman kullanılmamış ancak ilk kez bu dönem Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından işletilen bir maddedir. Bu maddenin atıfta bulunduğu 114’üncü madde, 114’üncü madde gereğince kurulacak olan bir hükûmette dışarıdan atanacak bakanların yemin etmesiyle ilgili 112’nci madde ve bunun gönderme yaptığı 81’inci maddeyle ilgili. Bugün burada yapacağımız her türlü uygulama, bundan sonra bu yüce Meclis çatısı altında sonsuza kadar devam edecek olan pek çok çalışmaya ışık tutacak ve yerleşik bir uygulama olarak ortada olacaktır. O yüzden hepimizin Anayasa’ya tam uygunluk hâli içinde, hukuku çiğnemeden, gerçekten ayrılmadan, hakkaniyetten uzaklaşmadan ve bu Meclise ve bu Meclisi görevlendiren Türkiye Cumhuriyeti’nin çok değerli seçmenlerinin iradesine saygısızlık yapmadan tutumumuzu sürdürmek ve bu konuda davranmak zorundayız.

Şimdi, geldiğimiz nokta, Cumhurbaşkanının tezkeresiyle ilgili bir konuyu hatırlatalım. Sayın Cumhurbaşkanı şu ifadeyi kullanıyor: “Kırk beş günlük anayasal sürenin sonunda Sayın Davutoğlu tarafından bir hükûmetin kurulamadığı anlaşılmıştır.” Burayla ilgili derhâl bir düzeltmeye ihtiyaç var. Oradaki süre kırk beş gün değil, otuz dokuz gün olarak yazılmalıdır çünkü Sayın Davutoğlu otuz dokuz gün kullanmıştır; azdır çoktur ama otuz dokuzuncu günün sonunda görevi iade etmiştir. Kırk beşinci günün sonunda hükûmetin kurulamaması gibi bir durum yoktur, hükûmet olsa olsa kurdurulmamıştır. Bu sorumluluk Recep Tayyip Erdoğan’a aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Cumhurbaşkanı eğer kalan altı günlük sürede Anayasa’nın kendisine vermediği bir hakkı kullanmayıp, yüce Türk milletinin yaptığı görevlendirmeye saygısızlık etmeyip, 11,5 milyon Cumhuriyet Halk Partisi seçmenine ve Adalet ve Kalkınma Partisine oy vermemiş 25 milyon seçmene saygısızlık etmeseydi yeni bir görevlendirme yapar, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nu yerleşik uygulamalar gereği görevlendirir, ondan sonra eğer bir hükûmet kurulamazsa ve süre kalmazsa bu tezkereyi kaleme alabilirdi.

Gelelim bugünkü konumuza, bugünkü konumuz 114’e göre bağımsız olması gereken bakanlar. Meclisteki dağılıma göre partimize 5, Milliyetçi Hareket Partisine ve Halkların Demokratik Partisine 3’er bakanlık düşmüşken yapılan ve liderlerin iradesi aşılmak suretiyle, fevkalade ayıplı bir uygulama takip edilerek de olsa, 114’e göre milletvekillerine yapılan çağrılara -milletvekillerinden grubumuzdan hiçbir eksik olmaksızın- “Genel Başkanımızı çiğneyen kimseyle görüşmeyiz.” diyen Cumhuriyet Halk Partisinin 5 milletvekili, Milliyetçi Hareket Partisinden 3, Halkların Demokratik Partisinden 3 olmak üzere toplam görevlendirilmesi gereken 11 milletvekilinden 3 tanesi görevi kabul etmiş, bunun dışında 8 milletvekili için Anayasa 114’e göre bağımsız bakan görevlendirme zorunluluğu vardır. 11 arkadaşımızdan, değerli bakan adayından 3’üne bir itirazımız yok ancak Sayın Vecdi Gönül, Ayşen Gürcan, Ali Rıza Alaboyun, Kutbettin Arzu, Ahmet Erdem, Cenap Aşçı, Yalçın Topçu ve Selami Altınok’un Adalet ve Kalkınma Partili olduklarına, hatta bir gün öncesine kadar bu partide siyaset yapmış olmalarına rağmen o gece istifa dilekçesi vermek suretiyle, hülle yoluyla bağımsız durumuna gelip yüce Meclisi ve Türk milletinin iradesini bu konuda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Sayın Başkanım, biraz… (AK PARTİ sıralarından “Sen esas Nihat Erim’e cevap ver.” sesleri)

BAŞKAN – Sayın Başkanım, bir dakika ilave süre veriyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …bağımsız olmaları gerekirken 1 tanesi 58, 59, 60’ıncı hükûmetlerde AKP’den bakan, bir diğeri 22, 23, 24’üncü Dönemde AKP’den milletvekili, 3 tanesi son seçimde AKP’den aday, 1 tanesi aday adayı -aday olmamış bakan olmuş- ama AKP’liliğiyle ilgili hiçbir şüphe yok. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına başvurduğunuz da yok. Sadece bir gece önce bir dilekçe alıp Adalet ve Kalkınma Partisinin kaydından geçirmekle Anayasa’daki bağımsızlık şartının yerine getirildiğini iddia etmek bu milletin iradesiyle ve bu Meclisin vicdanıyla ve aklıyla alay etmek demektir. (CHP sıralarından alkışlar)

İşte tüm bu sebeplerden dolayı burada bu işlemin yapılmaması, bağımsızlığı şüpheli 8 arkadaş yerine, gerçekten bağımsız adayların gösterilmesi için işlemin burada durdurulmasını talep ediyoruz. Eğer yemin edeceklerse önce buraya gelip AKP’li olmadıklarına dair yemin etmelerini talep ediyoruz.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi, tutumum lehinde konuşmak üzere İstanbul Milletvekili, Grup Başkan Vekili Sayın Mehmet Doğan Kubat.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Saygıdeğer Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; açılan usul görüşmesinde Başkanlığın bu yeminin yaptırılmasına anayasal açıdan bir sıkıntı olmadığı yönündeki tutumunun lehinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.

Cumhuriyet Halk Partisi Değerli Grup Başkan Vekili bağımsız adaylarla ilgili bir usul tartışması açtı ama Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik gerçekten çok çirkin, kendisine hiç yakıştıramadığım ifadelerde bulundu. (CHP sıralarından gürültüler)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Yakıştı, yakıştı!

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, bu devletin başı, milletin birliğini temsil eden o makama karşı…

MUSA ÇAM (İzmir) – Hangi birlik, hangi birlik? Ülkeyi böldü!

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – …şurada kullandığımız ifadelere dikkat etmemiz lazım. Tüzük’te de Cumhurbaşkanımıza yönelik nasıl konuşulması gerektiği, daha doğrusu devletin tepesindeki makamlara karşı…

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Kubat, sizden öğrenecek hâlimiz yok!

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – …Meclis Başkanına karşı, Başkanlık Divanına karşı sözlerin ne şekilde olması gerektiği çok açık yazıyor, ben bunu hatırlatmaktan da içtinap ediyorum.

Değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanı, anayasal takdir yetkisi çerçevesinde, 39’uncu günün bitiminden sonra yeni bir hükûmet kurma olasılığını görmediğinden dolayı görev tevdi etmemiştir. Bu, kendi şahsi takdirleridir.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Peki, siz Cumhurbaşkanının sözcüsü müsünüz burada?

MUSA ÇAM (İzmir) – 400 milletvekilini kime istedi, kime?

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Yüzde 52’yle seçilmiş bir Cumhurbaşkanının hukukunu elbette ki burada her milletvekili savunur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu noktada, Refahyol Hükûmetinden sonra 2 parti genel başkanının ortak deklarasyonuna rağmen kendilerine de görev verilmediğini hatırlatırım. Takdirin takdiri olmaz arkadaşlar, konuyu mecrasından saptırmaya gerek yok.

Şimdi, gelelim konuya. Değerli Özgür kardeşim bağımsızlarla ilgili bir usul tartışması açtı. Şimdi, değerli arkadaşlar, 116’ncı madde uygulandı, 114’üncü maddeye göre -biliyorsunuz- parti oranlarına göre çağrı yapıldı. Bazı siyasi parti grupları dediler ki: “Biz grup olarak buna karşıyız, bizim böyle bir hakkımız var, bize sorulması gerekir.” Hâlbuki, Siyasi Partiler Kanunu’nun 28’inci maddesinin (2)’nci fıkrasını okusalardı… “Bakanlar Kuruluna katılacak üye parti gruplarında ve diğer parti organlarında tespit edilemez.” O zaman bu kanun çıkarken Komisyon Başkanı olan Orhan Aldıkaçtı bu soru üzerine aynen şu cevabı veriyor: “Derler ki yarın parti grupları: ‘Bize sormak gerekir, grup olarak bizim belirlememiz gerekir.’ Biz bunu ortadan kaldırmak için, meseleyi açıklığa kavuşturmak için bu hükmü koyuyoruz. Çünkü, Anayasa’nın 109’uncu maddesine göre bakanları seçme yetkisi başbakana aittir.” diyerek bu meseleyi bitiriyor.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Yani, Orhan Aldıkaçtı’ya kaldın ya, helal olsun!

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, şu anda bakanların bağımsız niteliğini daha önce siyasi kimlikte olmalarından dolayı bir tartışma konusu yapmayı da gerçekten haksızlık olarak bulurum. Netice itibarıyla, siyasi partiyle üyelik bağı hukuken koptuktan sonra atanmasına mâni bir durum yoktur.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Kutbettin Arzu bağımsız mı? Yemin et!

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Değerli Veli, bak, cevabını veriyorum…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sen devam et Doğan Bey, devam et sen.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Yemin et! Kutbettin Arzu bağımsız mı? Yemin et! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – 19 Mart 1971 tarihli Cumhuriyet gazetesi… (CHP sıralarından gürültüler)

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Sayın Nihat Erim Cumhuriyet Halk Partisinin üyesi değerli arkadaşlar, o zaman, hatırlıyorsunuz.

Cumhuriyet Halk Partisi… Hükûmet yıkılınca görevlendirme ihtiyacı hasıl oluyor ve bu Cumhuriyet gazetesinin bir gün sonraki nüshasına baktığınız zaman Sayın Nihat Erim Cumhuriyet Halk Partisinden istifa ediyor…

VELİ AĞBABA (Malatya) – İşiniz zor Sayın Kubat!

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – …ve bir gün sonra bağımsız Başbakan olarak görevlendiriliyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – İşte o kadar.

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Yani bunu şunun için söylüyorum: Bir mahzuru var mı? Asla. O zaman ki Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun da bunu memnuniyetle karşıladığını gazeteden okuyabilirsiniz. Bence de doğru olan yapılmış, dönemin şartları onu gerektiriyor.

Şimdi, gelelim Sayın Bakanın istifasına. Siyasi partiyle ilişiği olan 3 bakanımızdan AK PARTİ’de üyeliği olanların partiye usulünce başvurusu üzerine partimizin yetkili kurulları da kaydı kaleme geçirmiş, istifasını almıştır.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Kubat’a ne zor iş vermişsiniz!

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Anayasa’nın 68’inci maddesinde her Türk vatandaşının siyasi partilere girme ve -tırnak içinde söylüyorum- dilediği anda bu siyasi partiden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kubat, bir dakika ilave süre veriyorum.

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – …çekilme hakkı olduğu anayasal olarak güvence altına alınmıştır.

Yine, Siyasi Partiler Kanunu’nda da üyelikten çekilme iradesinin yazılı veya sözlü olacağına yönelik bir açıklık yoktur. Dolayısıyla istifa tek taraflı bir irade beyanıdır, karşı tarafa ulaşmakla hüküm ifade eder.

Sayın Yalçın Topçu Bakanımız, o gün kamuoyuna zaten bunu -medyaya ilandır önemli olan- 78 milyona ilan etmiş ve kendisinin daha evvel, bir yıl önce -şimdi vakit yok, gösteremiyorum- istifa ettiğine dair belgeleri de vardır. Partiye üye olmak Katolik nikahı kıymak değildir, insan istediği zaman ayrılır. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Önemli olan iradedir, bazı partiler dilekçeyi almayıp süründürebilir, siz de yaşıyorsunuz bunu.

Ondan dolayı, Sayın Başkanımızın tutumunda hukuka aykırı bir yer olmadığından dolayı Başkanımızın lehinde olduğumu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, Sayın Kubat konuşmasında yaptığı değerlendirmelerde doğrudan şahsımı hedef almış, ayrıca kullanmadığım ifadeleri kullandığım şeklinde konuşmuştur. İç Tüzük’ün ilgili maddesi gereğince, takdir edeceğiniz sürede cevap hakkımı kullanmak istiyorum.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, bir sataşma kullanmadı. Üstelik de saygıyla hitap etti.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Cumhurbaşkanına hakaret ettiğini söyledi, bu sataşma değil mi?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Hakaret etti.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Siyasi eleştiri yaptı. Cumhurbaşkanına eleştiri yapılmayacak mı ya bu ülkede?

BAŞKAN – Sayın Başkanım, sataşma olduğu kanaatindeyim. Size iki dakika söz veriyorum.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat’ın usul görüşmesi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Değerli arkadaşlar, içimizde geçmişten beri burada olanlar var, ilk kez olanlar var ama şuna açıklık getirelim: Birincisi, burada Adalet ve Kalkınma Partili başkan vekilleri, bu usul tartışmalarını iki üç dakikayla sınırlarken Sayın Başkanın beş dakika takdir etmesi, üstüne sözü bitene bir dakika ilave süre vermesi ve bu özgürlük ortamından Sayın Kubat’ın da büyük bir memnuniyetle faydalanması hepimizi memnun etmiştir. Bu bir demokrasi açılımıdır. Bundan sonraki herkese örnek olmasını dileriz. (CHP sıralarından alkışlar)

Gelelim biraz önce Sayın Kubat’ın söylediği ve Adalet ve Kalkınma Partisi sıralarından da hani o işten uzak duracakmışız gibi “Sen esas Nihat Erim’e cevap ver.” diyorlar. Tam da onun için geldim. Orada yapılan uygulama, birisini seçip -askerler tarafından- sonra istifa ettirilip görevlendirmektir. Yapılan işlem kınadığımız bir darbe döneminin uygulamasıdır, bugün de kınıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Kimse şunu unutmasın: Cumhuriyet Halk Partisinin rahmetli, efsanevi Genel Başkanı Sayın Bülent Ecevit, o darbe hükûmetine, o muhtıra hükûmetine karşı çıkarak Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteriyken görevinden istifa etmiş, Anadolu’nun yollarına düşmüş, darbeye direndiği için büyümüş ve Cumhuriyet Halk Partisinin genel başkanı olmuş ve tarihteki en büyük seçim başarısını göstermiştir. Cumhuriyet Halk Partisi, sizin gibi, darbecilerin açtığı yoldan yürüyen değil, darbeye direnerek büyüyen bir partidir. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sataşma var, sataşma…

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet Sayın Aydın, dinliyorum.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Efendim, sayın konuşmacı AK PARTİ’yi darbecilerin açtığı yolda yürümekle itham etti. Sataşmadan dolayı…

BAŞKAN – Sayın Aydın, yeniden bir sataşmaya meydan vermeden size iki dakikalık süre veriyorum.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Tabii, Özgür Bey’i burada dinlerken, özellikle darbelerden bahsederken bir şöyle geçmişini düşünseydi, bir aynaya baksaydı kimin darbelerle geldiğini, kimin darbelerle bu ülkede iktidar olduğunu çok net görecekti. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Ama, maalesef, darbeci mantıktan gelen, darbelerle iktidara gelen, her darbenin arkasında var olan CHP zihniyetini görmeden kalkıp burada AK PARTİ’yi itham edemez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

MUSA ÇAM (İzmir) – Saray darbesi var, saray…

AHMET AYDIN (Devamla) - İkincisi, Cumhurbaşkanımıza asıl saygısızlığı yapan sizsiniz, bunu bilmenizi isterim. Siz de biliyorsunuz, bu millet de biliyor. Cumhurbaşkanına karşı bugüne kadar ağza alınmadık onca hakareti yapan, bu milletin yüzde 52 oyuyla iş başına gelen zatımuhteremi burada hakaretlerle itham etmenin hiçbir manası yoktur. Ve bugüne kadar da siz bir koalisyona “tamam” dediniz de, reform hükûmetine “tamam” dediniz de, azınlık hükûmetine “tamam” dediniz de Cumhurbaşkanı mı “yok” dedi, Cumhurbaşkanımız mı “yok” dedi? (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

“Ben Cumhurbaşkanlığı makamına gitmeyeceğim.” diyecek şahıslara, “Ben saraya gitmeyeceğim.” diyenlere ve bu saatten sonra bir hükûmetin kurulamayacağı çok aşikâr olan bir durumda da tabii ki Sayın Cumhurbaşkanı yetkiyi vermez. Onun takdir hakkı da Cumhurbaşkanınındır, sizin değildir.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet Sayın Başkanım…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, konuşmayı dinlediniz. Aslında hiçbir açıklamaya gerek olmaksızın söz talebimi de yerinde bulacağınızı değerlendiriyorum. Ancak Sayın Aydın’ın kullanmış olduğu tüm ifadelerde, hem şahsıma hem Cumhuriyet Halk Partisinin kurumsal kimliğine hem de tarihine ağır hakaretler olduğundan dolayı cevap hakkını talep ediyorum.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Tarihinde darbeler var efendim, ağır hakaret değil. Tarihi darbelerle dolu.

BAŞKAN – Sayın Başkanım, tutanakları isteyip sataşma varsa aynı birleşimde söz vereceğim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN – Şimdi, müsaade ederseniz, tartışmaya kaldığımız yerden devam edelim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım… Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Daha sonra eğer sataşma varsa söz vererek sizi kürsüye davet edeceğim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, normal şartlarda bu uygulamayı elbette kabul ederiz. Ancak hepimizin gözü önünde ana muhalefet partisine, Türkiye'nin kurucu iradesine, Cumhuriyet Halk Partisinin tarihine yapılmış bu kadar ağır bir hakaret varken, tutanakları talep etmek suretiyle bu meselenin sanki soğumasını ve kabul edilebilir bir tarafının da olduğu imasına gelir.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Gerçekleri söyledi ya!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu hatadan yüce Başkanlık makamını uzak tutacağınızı bekliyorum.

BAŞKAN – Sayın Özel, tabii, biraz tansiyonu düşürmeye çalışıyoruz. Sizin de bu konuda bize hak vereceğinizi ümit ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O konuda ben gayret içinde olacağım efendim.

BAŞKAN – Ama yapılan sataşmayı tabii ben de dinledim. Size konuşma hakkı olduğunu biliyorum ama yeni bir sataşmaya imkân vermeden bu hakkınızı kullanmak için size iki dakikalık süre veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim.

3.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; içinde bulunduğumuz yüce Meclis, Cumhuriyet Halk Partisinin tarihini, Cumhuriyet Halk Partisinin bu ülkenin tarihine yaptığı katkıları, bu ülkeye demokrasiyi nasıl getirdiğini, bu yüce Meclis şahitlik etmiştir. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi buraya darbelerle değil, Cumhuriyet Halk Partisi bu Meclise Kurtuluş Savaşı’nı vererek ve Kurtuluş Savaşı’nın sonunda muzaffer olarak gelmiştir. (CHP sıralarından alkışlar)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Tabii canım, tabii!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisi bu ülkede zaman zaman eleştirdiğiniz bir tek parti iktidarı dönemini yaşamış, sonunda çok partili rejime geçme kararını vermiş…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Allah Allah!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …kaybettiği seçimi Cumhuriyet Halk Partisinin dönemin Genel Başkanı Sayın İsmet İnönü, rahmetli İnönü “En büyük yenilgimiz ama benim ve demokrasinin en büyük zaferi.” olarak nitelendirmiştir. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu tartışmayı daha çok uzatma niyetinde değilim ama 1980 öncesi çekilmiş filmlere bakın.

HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) – Menderes’i söyle! Menderes’i niye söylemiyorsun?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Hepinizin izlediği -hadi biraz ortam yumuşasın- bir Hababam Sınıfı’na bakın. Hababam Sınıfı’nda herkes var; Kürtler var, Türkler var, Laz var, Çerkez var; bıyığıyla o dönemin ülkücüleri var, solcuları var. Hababam Sınıfı’nda bir tek sizler yoksunuz çünkü 80 öncesinde çekildi, 1980 darbesinin ürünleri o filmde olamaz. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Ben varım, ben.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Eğer bu yemin törenine devam edeceksek, önce sayın bakanların çıkıp hepimizin huzurunda “Adalet ve Kalkınma Partili değiliz.” diye yemin etmelerini talep ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hababam Sınıfı sınıfta kaldı!

VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

1.- Anayasa’nın 114’üncü maddesine göre atanan ve milletvekili olmayan geçici Bakanlar Kurulu üyesi 11 bakandan 8’inin bağımsızlığıyla ilgili anayasal bir ihlal olduğu gerekçesiyle, Anayasa’nın 112’nci maddesine göre ant içmelerinin Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi tutumumun aleyhinde konuşmak üzere HDP Grup Başkan Vekili, Diyarbakır Milletvekili Sayın İdris Baluken’e söz veriyorum.

Buyurun Sayın Baluken. (HDP sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, ülkenin dört bir tarafında oluk oluk kanın aktığı, her gün genç bedenlerin toprağa verildiği bir dönemde bu Meclisin savaş tezkeresini görüşmek üzere olağanüstü toplanmasının utanç verici olduğunu burada ifade etmek istiyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

Bu konuyla ilgili görüşlerimizi arkadaşlarımız kürsüden ifade edecekler ancak kurulmuş olan bu seçim Hükûmetiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisinin ortaya koymuş olduğu itirazın tamamen doğru ve geçerli olduğunu Halkların Demokratik Partisi olarak biz de ifade etmek istiyoruz.

Şurada oturan seçim kabinesi, 7 Haziranda ortaya çıkan halk iradesinin boşa çıkarılmasının bir sonucudur. 7 Haziran seçimlerinde ortaya çıkan sandık sonuçlarının Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından siyaset kurumu üzerine oturtulmuş bir vesayetinin sonucudur. Önce çözüm süreci masasını deviren Cumhurbaşkanı koalisyon süreci boyunca da, maalesef, bütün açıklamalarıyla o sürece müdahale etmiş ve koalisyon masasını devirmek suretiyle 7 Haziranda ortaya çıkan halk iradesini tamamen boşa çıkarmıştır. Hükûmet kurma süreci kırk beş günle tamamen bitmemişken Türkiye’de en fazla oy almış ikinci siyasi partinin Genel Başkanına hükûmet kurma yetkisi vermesi gerekirken, maalesef, yasaları ve Anayasa’yı ihlal ederek Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na hükûmet kurma görevini vermemiştir. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, elimde şu Anayasa kitabı var. Burada hükûmet kurma süreçleriyle ilgili tanımlamalar son derece net. Bu Anayasa’nın hiçbir maddesinde “Sarayın yolunu bilmeyenlere hükûmet kurma yetkisi verilmez.” diye bir şey yazmıyor. (HDP sıralarından alkışlar)

Dolayısıyla Cumhurbaşkanının hükûmet kurma sürecine bu şekilde müdahale etmesi açık bir siyasi vesayet anlayışının ta kendisidir ve ülkeyi de 1 Kasım seçimlerine mahkûm edecek şekilde bir seçim hükûmetini dayatmasının ta kendisidir diyorum.

Tabii, bu seçim hükûmetiyle ilgili süreçleri çok fazla burada irdelemeye zamanımız yok. Keşke siyasi partiler bu sıraları AKP’ye terk edecek şekilde bir siyasi tutum içerisine girmeseydiler. Burada bu kabineye baktığımız zaman, 2 HDP’li sayın bakan dışında, ben tarafsız ve bağımsız olması gereken bakanları görmüyorum. Zaten mevcut veriler de öyle diyor.

Bakın, TÜRGEV yönetiminde görev almış olan bir sayın milletvekili şu anda tarafsız ve bağımsız bakan olarak bu sıralarda oturuyor. Aynı şekilde, Millî Savunma Bakanı olarak, AKP’de görev yapmış olan bir sayın bakan tarafsız ve bağımsız olarak bugün bu sıralarda; halkın aklıyla, zekâsıyla alay eder şekilde burada oturuyor. Yine, bir bakanlığın müsteşarlık görevini yapan -ki o müsteşarlık görevine de bir gün öncesinde gelmişti- yani bir hafta içerisinde önce müsteşarlığa sonra bakanlığa atanan bir sayın bakan bağımsız ve tarafsız Kabine üyesi olarak burada oturuyor.

Bizim, geçmiş hükûmet döneminde de seçim döneminde tarafsız olması gereken Adalet, İçişleri ve Ulaştırma Bakanının nasıl bir pratik sergilediğiyle ilgili deneyimimiz var. Dolayısıyla, bugün, bir gün öncesinden, bir hafta öncesinden AKP’li kimliğinden istifa ettirerek buraya tarafsız ve bağımsız olarak getirmiş olduğunuz Kabine üyelerine dair hiçbir güvenimiz yoktur. Açık bir şekilde, onların tamamı taraflı ve bağımlı olan AKP’nin Kabine üyeleridir. Keşke, dediğim gibi, böyle bir ortam yaratılmamış olsaydı, bu meydan AKP’li Kabine üyelerine bırakılmamış olsaydı.

Ancak, bakın, tarafsız olması gereken bakanlar daha ilk günden nasıl bir tutum alacaklarını ortaya koydular. İçişleri Bakanı olarak atanmış olan kişi “Ben halkın kafasını ezeceğim.” diye bütün kamuoyuna bütün halkın gözü önünde beyanatlar verebiliyor. (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Öyle demedi.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Halkın kafasını ezecek hiç kimse o koltukta oturamaz. Sen duygularıyla hareket eden bir polis memuru değilsin. O Bakanlık koltuğuna oturduğun zaman tarafsız olarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) – …seni bağlayan yasalar ve anayasal gereklilikler konusunda kamusal hizmet vermek zorundasın. Dolayısıyla, bu ortaya koymuş olduğunuz tutum…

BAŞKAN – Sayın Baluken, bir dakika ilave söz veriyorum.

Buyurun.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Bu ortaya koymuş olduğunuz tutum, bizatihi atanmış bir AKP’li Kabine üyesi olarak, siyasi beyanat olarak ortaya koymuş olduğunuz bir yaklaşımdır.

SAİT YÜCE (Amasya) – Sayın Başkan, müdahale edin ya, yalan söylüyor. Bu nasıl oturum!

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Beyefendi, cevap hakkınız varsa gelir burada verirsiniz. Sizi ilgilendiren bir…

SAİT YÜCE (Amasya) – Yalan söyleme! Yalan söylediğin lafı düzelt diyorum sana!

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Sayın Başkan, müdahale edecek misiniz?

Aynı zamanda, bakın, tarafsız olması gereken İçişleri Bakanı ve Adalet Bakanı -Sayın Başkan, dikkatinize sunuyorum bunu- milletvekillerinin ve grup başkan vekillerinin telefonlarına çıkma noktasında bile bugüne kadar taraflı davranmışlardır. Adalet Bakanı burada, aynı şekilde seçim döneminde tarafsız olmak için bu Kabineye dâhil edilmişti ama yirmi gün boyunca, bir ay boyunca bir partinin milletvekillerinin, grup başkan vekillerinin telefonlarına cevap vermeyen bir yanlı tutum sergilemiştir.

Cezaevlerinde yirminci güne dayanan açlık grevleri var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Yaşamını yitirmek üzere olan hasta tutsaklar var, orada yaşanan acil gündemler var, biz karşımızda bir muhatap bakan bile bulamayacak bir sıkıntıyı yaşıyoruz. (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

Dolayısıyla, bu pratik içerisinde tarafsızlığını ve bağımsızlığını göstermiş olan Kabine üyelerinin tamamının da AKP’nin atanmış bakanları olduğunu ifade ediyor, bu işlemin geçersiz olduğunu ben de buradan belirtmek istiyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi, tutumumun lehinde konuşmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural’a söz veriyorum.

Buyurun Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinize saygılarımı arz ediyorum.

Tabii, sözlerimin başında, gerçekten, bugün yine kahpe bir pusuda 1 emniyet amirimiz, 3 polisimiz şehit oldu, Cenabıhak’tan rahmet diliyorum. Yani bugün bunları konuşacağız ama bilemiyorum. Gerçekten, Diyanet İşleri Başkanının söylediği gibi, vicdanlar ne zaman ayağa kalkacak, bu sürecin sorumluları ne zaman vicdanlarından dolayı nedamet getirecek? Bunu söyleyerek sözlerime başlamak istiyorum.

Sayın Başkan, sizin de Meclis Başkan Vekili olarak yönetimde başarılı olacağınızı ve gerçekten İç Tüzük çerçevesinde milletvekillerinin, parlamenter demokrasinin arzuladığı bir yönetim sergileyeceğinize olan inancımızı bugünkü uygulamalarınızla müşahede ettik. Başarılar diliyorum, heyetinize de bu Divanda olanlara da.

Evet, bugün 25’inci Dönem milletvekilleri 7 Haziranda hep beraber, birlikte milletin iradesiyle geldik ama Türkiye Büyük Millet Meclisinden sorumlu bir hükûmet kurulmadı, kurdurulmadı. Onun sonucunda bir seçimin yenilenmesi kararıyla karşı karşıyayız ve 1 Kasımda milletimiz bu süreyle ilgili olarak, bu süreçle ilgili olarak hükmünü ifade edecek. Gerçekten, 7 Haziran seçimlerinin siyasi sonuçlarını hazmedemeyenlerin, bu süre içerisinde “400 milletvekili verin, bu iş barış içerisinde çözülsün.” diyerek bugünkü kaotik ortamı ve parlamenter demokrasiyi çalıştırmayarak millet iradesine dayalı bir hükûmetin oluşmasını sağlayamayanların “Tekrar milletimize gidelim, hata yaptı.” diyerek milleti suçlayıp tekrar seçime götürdüğü bir süreç.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak tavrımız çok açık ve net oldu. 7 Haziran seçimlerinin verdiği siyasi kararlar doğrultusunda Milliyetçi Hareket Partisi olarak açık yüreklilikle “Çözüm sürecinin ortakları, bu çözümünüz neyse gelin milletin huzurunda anlatın.” dedik, anlatın. Çıkıyorsunuz televizyonlara “Görüşüyoruz, mutabakatlar, şunlar bunlar…” Topçuları, popçuları topluyorsunuz. Madem öyle, buyurun gelin dedik. Nerede? Destekçileri nerede, ortakları nerede? Olmadı. Milliyetçi Hareket Partisi olarak “7 Haziran seçimlerinde bir millet iradesinin verdiği siyasi mesaj doğrultusunda gelin hep beraber, birlikte temiz yönetim, temiz siyaset olsun, rüşvet ve yolsuzluklar, ucu kime dokunursa dokunsun gidelim.” dedik. “Buluşalım.” dedik. “Hayır.” dediler. “Gelin hep beraber, birlikte, uyuyan bombaların yerleştirilmesini sağlayan, bugün kahpe pusularla PKK’nın güçlenmesine yol açan, hepimizin vicdanını yaralayan bu süreci, PKK’yı güçlendiren bu süreci sonlandıralım.” dedik. “Hayır.” dediler. “Gelin, parlamenter demokrasiyi bekleme odasına almak yerine -hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir ve millî egemenlik Parlamentoda temsil edilir- Parlamentoya sorumlu bir Hükûmet kurulsun, kuvvetler ayrılığı olsun.” dedik. “Makamları tartışmayız.” dediler. “Gelin, hep beraber, birlikte bu milletin millî devletini, üniter devletini, millî kimliğini, vatandaşlığın adını tartışmayalım, mutabakat oluşturalım -gelecekte beraber, birlikte- gelin, bu temel üzerinde bir koalisyon oluşturalım.” “Hayır.”

Otuz iki gün boyunca Cumhuriyet Halk Partisiyle oturup görüşüp sonra “Koalisyon bile teklif etmediler.” deyip otuz iki günü tüketenler geldiğimiz bu noktada hangi siyasi iradede mutabakat oluşturmadığının hesabını elbette millete verecektir 1 Kasımda. Değerli milletvekilleri, elbette bu hesap verilecektir. Onun için Milliyetçi Hareket Partisi olarak tavrımız çok açık ve net olmuştur. Hiç kimsenin, 7 Haziran seçimlerinden önce yöneten zihniyetin aynı şekilde PKK’yı güçlendiren çözüm sürecini, haram paracı Rıza’nın oluşturduğu şebekeyi aklayacak şekilde devam etmesine izin vermezdik. Milletimiz de bize bunun için destek verdi, milletimiz de iktidarı bunun için tek başına iktidardan alıkoydu.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Meclis Başkanlığında ne yaptınız?

OKTAY VURAL (Devamla) – Onun için bugün seçime götüren sürecin müsebbiplerinin kim olduğunu gayet net bir şekilde herkes bilmektedir.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı sorumlu bir Hükûmet kurdurmayarak, kurmayarak tekrar seçim iradesi sonucunda geçici Bakanlar Kurulunun teşkiline yönelik süreç ile bu heyetin oluşmasında Milliyetçi Hareket Partisi siyasi iradesi yoktur. Böyle bir irade de burada temsil edilmemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Vural, bir dakikalık ek süre veriyorum.

Buyurun.

OKTAY VURAL (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bu konuda, kırk altı yıllık şerefli, ülkücü ve milliyetçi hareketin temsilcisi Milliyetçi Hareket Partisinin bu süreçle ilgili siyasi iradesini bu şekilde yozlaştırmaya yönelik hiçbir girişim bizim açımızdan kabul edilemez. Bu heyette Adalet ve Kalkınma Partisi ile HDP’nin siyasi iradesi bulunmaktadır. Bu, AKP’nin seçim kampanyasıdır. Anayasa ve milletin iradesine göre kurulmuş bir geçici Bakanlar Kurulu yoktur, Anayasa’nın lafzına ve ruhuna uygun bir heyet de söz konusu değildir.

Ayrıca, bu çerçevede, 12 Mart gibi bir askerî muhtıranın siyasi sonuçlarının parlamenter demokrasinin bu kadar geliştiği böyle bir ortam içerisinde milletvekillerinize bir örnek olarak sunulmasını da -zannederim- bir hata olarak değerlendirmenizi istirham ediyorum. Bu vesileyle bu geçici Bakanlar Kurulunun aldığı her türlü kararın da geçici olduğunu ifade ederek, Milliyetçi Hareket Partisinin bu süreçte siyasi iradesinin olmadığını tekrarlayarak hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Baluken…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sanırım oylamaya geçeceksiniz. Oylamaya geçmeden önce…

BAŞKAN – Hayır, oylamaya geçmeyeceğiz, yeminler var, ona devam edeceğiz.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Yani, tutumunuzla ilgili, usul tartışmasıyla ilgili herhâlde oylamaya…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Usul tartışmasını bir neticeye bağlamadınız Sayın Başkan.

BAŞKAN – Şimdi o konudaki görüşümü ifade edeceğim.

VIII.- AÇIKLAMALAR

1.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Adalet Bakanı Kenan İpek’in Halkların Demokratik Partisi grup başkan vekilleri ile milletvekillerinin telefonlarına çıkmadığına ve Başkanlık Divanının bu konuda bir tutum sergilemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – O zaman, ben bir konuyu tekrar dikkatinize sunmak istiyorum. Kürsüden de ifade ettim, sanırım o sırada Başkanlık Divanı üyeleriyle bir konuyu istişare ediyordunuz.

Mevcut Kabine içerisinde de yer alan Adalet Bakanı Halkların Demokratik Partisinin grup başkan vekilleri ve milletvekillerinin telefonlarına çıkmıyor. Cezaevlerinde yaşanan son derece yakıcı sorunlarla ilgili bugüne kadar defalarca yapmış olduğumuz bütün girişimlere rağmen bu tutumu devam ediyor. Bir önceki kabinede yer alan, tarafsız olarak atanmış olan İçişleri Bakanında da aynı tavır vardı. Biz defalarca bu konuyu Meclis Başkanı Sayın İsmet Yılmaz’la görüştük. Meclis Başkanının bir görevinin milletvekilinin ve Meclisin itibarını sağlamak olduğunu belirttik. Bunu söylememize rağmen bugüne kadar bu konuda düzelmeyen bir durum söz konusu. Demin kürsüden ifade ederken de özellikle Başkanlık Divanınızın bu konuda bir tutum sergilemesi ve bunu da Meclis Başkanıyla paylaşması açısından ben belirtmiştim. O yüzden, Başkanlık Divanından ricamız, eğer “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” diyorsak atanmış bir bakanın seçilmiş milletvekillerinin telefonlarına çıkıp çıkmama ya da randevu taleplerini dikkate alıp almama noktasındaki görüşlerinizi Genel Kurulla paylaşmanızı rica ederiz efendim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Baluken, teşekkür ediyorum.

Şimdi, bu konuda bizim Başkanlık olarak tutumumuz, sayın milletvekillerinin bakanlardan önemli gördüğü konular hakkında bir randevu veya görüşme talep etmesi durumunda, sayın milletvekillerinin bu durum ve pozisyonlarına uygun olarak sayın bakanların bunlara karşılık vermesi şeklindedir.

Burada bahsi geçen bakan arkadaşlarımız henüz yemin etmemiştir. Eğer bu konuda onların da söyleyecekleri bir şey olursa yemin ettikten sonra arzu ederlerse onlara da cevap hakkı olarak bu süreyi kullandıracağım.

Teşekkür ediyorum.

VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

1.- Anayasa’nın 114’üncü maddesine göre atanan ve milletvekili olmayan geçici Bakanlar Kurulu üyesi 11 bakandan 8’inin bağımsızlığıyla ilgili anayasal bir ihlal olduğu gerekçesiyle, Anayasa’nın 112’nci maddesine göre ant içmelerinin Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında (Devam)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, biraz önce yapmış olduğumuz usul hakkındaki görüşmeleri tamamladık. Benim tutumumda bir değişiklik olmamıştır. Anayasa’nın 114’üncü maddesine göre atanan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, Sayın Başkanım…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Neticeyi bir söylesin ya.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, Sayın Başkan usul tartışmasında fikrinin değişmediğini söylediği için… Bu son derece de kritik bir karar olacaktı ve bu sebepten dolayı, İç Tüzük’ün 63’üncü maddesinin son fıkrasına göre tutumunuz hakkında oya başvurmanızı talep ediyorum.

BAŞKAN – Olur.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Efendim, bu mecburi bir hüküm değil.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Başkanlığın takdirine bağlı.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Siz mi yönetiyorsunuz? “Olur.” dedi.

BAŞKAN – Şimdi, değerli arkadaşlar, bugüne kadar çok kullanılan bir uygulama değil ama uygulanmasını engelleyen herhangi bir engel de yok. Dolayısıyla, bu hakkınızı kullanmak en doğal hakkınız. Dolayısıyla bu konudaki tutumumu…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Aydın…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, siz tutumunuzu zaten açıkladınız, bunu oya başvurma mecburiyeti de yoktur.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Vurdu, vurdu.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – “Olur.” dedi, “Olur.” dedi.

LEVENT GÖK (Ankara) – Efendim, toplantıyı siz yönetiyorsunuz Sayın Başkan.

BAŞKAN – “Gerekirse…” tabiriyle konu İç Tüzük’te açıklanıyor, ben de gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Evet Sayın Başkanım…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bu konuda zatıalinizin yapacağı oylama neticesinde bu usulle ilgili bir kanaat Mecliste oluştuğu zaman yapacağınız işlem nedir?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Böyle bir şey yok ki ortada.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani nasıl bir işlemle devam edeceğiz, onu ifade ettim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bakanlar yemin etmeyecek.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Yemin etmeyecek.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani talebiniz o mu?

LEVENT GÖK (Ankara) - Evet.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, dolayısıyla yani usulü nasıl uygulayacağız?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, bunu oylamaya dahi hakkınız yok. Öyle şey mi olur ya?

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Başkan kabul etti.

LEVENT GÖK (Ankara)- Sayın Başkan, siz yönetiyorsunuz, devam edin.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Zaten tutumunuzu açıklamıştınız Başkanım bir de.

LEVENT GÖK (Ankara) – Yok, daha açıklamadı.

BAŞKAN – Sayın Başkan, bu oylamaya sunulması konusunda ısrarınızı sürdürüyorsanız oylama yaptıracağım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet efendim.

BAŞKAN – O zaman, tutumum hakkında olumlu görüş bildirenler işaret buyursunlar: Kabul edenler… Etmeyenler… (CHP ve HDP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Hükûmet düştü.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Başkanım, bir ara verilmesini talep ediyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, kâtip üyeler arasında bir anlaşmazlık var.

On dakika ara veriyorum, grup başkan vekillerini de arkaya davet ediyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

Buyursunlar.

Kapanma Saati: 14.14

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.41

BAŞKAN: Başkan Vekili Koray AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Erol DORA (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın 93’üncü ve İç Tüzük’ün 7’nci maddesine göre olağanüstü toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Evet Sayın Başkanım…

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım, az önce bir tereddüt oldu, ara verdiniz, bir oylama yapıldı. Aslında bu oylamanın yapılmaması gerekiyordu. Sayın dışarıdan atanmış bağımsız bakanların anayasal hakkı olan yemin konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisinin usul tartışmasıyla bunu önleyici bir tavır geliştirmesi Anayasa’ya aykırıdır. Eğer bu noktada tutumunuz devam ederse bunun hakkında usul tartışması talep ediyorum efendim.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) - Çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının bu yemini ettirmeme, bu tezkereye müdahale edip…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Hatibi işitemiyoruz Başkanım.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) - …bakanlık sıfatını ortadan kaldırıcı bir tutum ve bunu oya sunarak bir karar alma noktasında anayasal açıdan bir yetki olmadığından dolayı bu noktada tutum belirlenirse bu konuda usul tartışması açıyorum efendim.

BAŞKAN – Evet, o zaman usul tartışması açıyorum. (Gürültüler)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Hayır, hayır, Sayın Başkan…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, böyle bir şey olur mu! Böyle bir şey olur mu!

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, bunu açamazsınız. Sayın Başkan, bir işleme başladınız, işlem yok.

BAŞKAN - Lehte ve aleyhte olarak müracaatları alacağız.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkan, bunu yapamazsınız, böyle bir şey yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bir işlem sonuca bağlanmadan nasıl usul tartışması açarsınız? Bir işlem sonuca bağlanmadan…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, böyle bir şey yapamazsınız, bir işlem başlattınız, bu işlem bitmeden açamazsınız. Sayın Başkan, oylama yaptınız, “Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var.” dediniz, ara verdiniz. Şimdi yapmanız gereken, gerekirse açık oylama yapmak.

(Kürsü önünde toplanmalar, karşılıklı konuşmalar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Başladığınız işlemi sonuçlandırmak zorundasınız. Arkadaşlarla da konuşmadınız, istişare edilmedi. Başlanmış olan işlemi sonuçlandırmadan…

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkanım, kanaatinizi belirtin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bu işi bitirmeden… Usul tartışması açın yine ama bu oylama işleminin bitmesi lazım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Oylama işlemini sonuçlandıracağız önce.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Usul tartışmasını açtınız efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu işlem sonuçlanacak önce.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Böyle bir şey olur mu? Açık oylama yaparsınız, her şey belli olur.

Sayın Başkan, AK PARTİ oylamaya itiraz ediyor. Oylamaya katılmasaydı…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Aynen itiraz…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sonucu açıklıyor, sonuç açıklanacak.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, o zaman beş dakika daha ara veriyorum ama içeride yapacağımız görüşmeye bağlı olarak sizi de içeri bekliyorum. Burada itiraz etmeyin, lütfen içeri gelin.

Kapanma Saati: 14.44

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Koray AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Erol DORA (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın 93’üncü ve İç Tüzük’ün 7’nci maddesine göre olağanüstü toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet, Sayın Başkan, buyurun.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, üst bir hukuk normunun alt uygulamalarla iptal edilmesi öncelikle hukuki değildir.

Siz, Meclisi açarken “Cumhurbaşkanlığı tezkeresinde belirtilen geçici Bakanlar Kurulu üyelerinden bazılarını ant içmek üzere kürsüye çağırmama gibi bir yetkinin Başkanlığımızda olmadığını düşünüyorum.” dediniz ve bunu belirttiniz.

BAŞKAN – Doğru.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Dolayısıyla, bu seçim hükûmetinin herhangi bir şekilde güven oylamasına tabi olmadığı da Anayasa 114’te açık bir şekilde ifade edilmiştir. Dolayısıyla, burada açılan bir usul tartışmasının âdeta seçim hükûmetinin bir güven oylamasına dönüştürülmesi ve alt bir uygulamayla geçici kılınması ya da sakat bırakılması her şeyden önce doğru değildir. Bu oylamanın -daha önce de ifade ettiğimiz gibi- doğru olmadığını belirtiyoruz, bu konuda usul tartışması talep ediyoruz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Böyle bir şey olamaz efendim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, buradaki usul tartışması, benim, ant içmek üzere sayın milletvekillerimizi ve Bakanlar Kurulu üyelerinden bazılarını kürsüye çağırmama gibi bir yetkimin Başkanlığımızda olmadığını söylemem üzerine açıldı, tartışmayı bunun üzerine yaptık ve oylamaya geçtik. Oylama neticesinde de kâtip üyeler arasında çoğunluğun ne olduğu konusunda anlaşmazlık çıktı. Ben de bu durum karşısında toplantıya ara vererek sizleri içeriye çağırdım, sizlerin de bu konudaki görüş ve düşüncelerini aldım.

Şimdi, müsaade ederseniz -açılan usul tartışması sonucunda İç Tüzük’ün 63’üncü maddesi çerçevesinde yapılan oylama sırasında kâtip üyeler arasında anlaşmazlık çıktı- oylama işlemini elektronik cihazla tekrarlayacağım. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım… Sayın Başkanım…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Çünkü başlayan bir işlemi…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, böyle bir oylama yapamayız efendim.

BAŞKAN – Başlayan bir işlemi…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Çünkü bu oylama fiilî olarak bir güven oylamasına çevrilmektedir. Dolayısıyla, sizin yaptığınız oylamanın sonucu neyi değiştirecektir Sayın Başkan?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Başkanın tutumunu oyluyoruz, Başkanın tutumunu.

BAŞKAN – Sayın Başkan, onların oylama isteme hakkı İç Tüzük’te var.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan…

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, bir karar verdiniz, devam ediniz.

BAŞKAN – Bu hakkı da benim kullandırma yetkim var.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Onaylıyoruz Sayın Başkan.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Peki, Sayın Başkan, sizin yaptığınız bu oylamanın sonucu ne olacaktır?

BAŞKAN – Ben de o yetkimi kullandırarak oylamayı yaptırdım. Yarım kaldı, kâtip üyeler arasında anlaşmazlık çıktı.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, bir karar verdiniz, devam edin lütfen.

BAŞKAN – Şimdi, oylama işlemini elektronik cihazla tekrarlayacağım. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, bu doğru değil, böyle bir oylama yapamazsınız.

BAŞKAN – Beş dakikalık süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

LEVENT GÖK (Ankara) – Tamam, buyurun arkadaşlar.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, oylamadan sonra siz kanaatinizi de açıkladınız.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, oylamayı bir açıklar mısınız?

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – İşlem başladı Levent Bey.

BAŞKAN – Başlattım oylamayı ama, geç kaldınız.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, oylamada nasıl oy kullanacağımızı ifade eder misiniz burada?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sistem açık değil, sistemi niye açmıyorsunuz?

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, şimdi, tutumumun lehinde ve aleyhinde yapılan oylamayı, yarım kalmış işlemi tekrarlıyorum ve oylama işlemini de elektronik cihazla tekrarlayacağım.

Beş dakikalık süre veriyorum. Tutumumun lehinde ve aleyhinde görüş belirtenler oylarını ona göre kullansınlar.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Hangi tutumunuz Sayın Başkan?

BAŞKAN – Benim yetkimin olup olmadığı konusunda.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Yetkiniz yok.

BAŞKAN – Evet, benim yetkimin olup olmadığı konusunda. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, sizin yetkinizin olup olmadığı konusu burada bir oylama konusu olmaz ki.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, yetkinizin olmadığını söylüyorsunuz zaten.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, sizin yetkinizi oylamıyoruz burada.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, ben “Benim yetkim yoktur.” dedim, itiraz edildi.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, yetkinizin olmadığını söylüyorsunuz zaten.

BAŞKAN – Şimdi, benim yetkim olup olmadığı konusunda açtığım usul tartışmasını oylarınıza sunuyorum…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, sizin yetkinizi oylama hakkınız yok efendim.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Yetkiniz olmadığını söylüyorsunuz zaten, böyle bir oylamaya gerek yok.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, neye göre oy kullanacağız?

BAŞKAN – Arkadaşlar, kabul edilirse yetkimin olduğuna, kabul edilmezse de yetkimin olmadığına dair…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Efendim, böyle bir yetki olmaz. Bu bir hukuki yasama faaliyetine dönüşür o zaman.

BAŞKAN – Olur, olur.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Hayır efendim.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Başkanlık tutumunu “Kabul edenler, etmeyenler” diye oylamaya sunmuştum.

Şimdi, aynı oylamayı elektronik cihazla yapacağım.

Beş dakikalık süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, yapılan oylama işari olduğu için, çok sayıda da pusula geldiği için taraflar arasında uzlaşma sağlanamamış, işari oylamanın gereği olan sonuç elde edilememiştir. Onun için, oylamanın ne şekilde yapılması gerektiği konusunda görüş almak üzere grup başkan vekillerini on dakika ara vererek içeriye davet ediyorum.

Kapanma Saati: 15.38

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.18

BAŞKAN: Başkan Vekili Koray AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Erol DORA (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın 93’üncü ve İç Tüzük’ün 7’nci maddesine göre olağanüstü toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Tutumumu tekrar işari olarak oylamaya sunacağım.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Sayın Başkan, oylama kararınızdan önce söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Önder.

VIII.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, bağımsız bakanların yemin etmedikleri müddetçe Genel Kurul faaliyetlerine katılamayacaklarına ve durum vuzuha kavuşana kadar Genel Kurul salonu dışına çıkarılmaları için idare amirlerine yetki verilmesini rica ettiğine ilişkin açıklaması

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Sayın Başkan, şu an, Meclis İdare Amiri olarak İç Tüzük hükümlerinin Genel Kurulda ihlal edilmekte olduğunu dikkatinize sunmak istiyorum. Şu an yapılmış oylama neticesinde yemin ettirilmemesine karar verilen sayın bürokratlar Genel Kurul sıralarındadırlar. Yemin etmedikleri müddetçe Genel Kurul faaliyetlerine katılamazlar. Bu durum vuzuha kavuşana kadar sayın bürokratların Genel Kurul salonu dışına çıkarılması için idare amirlerine yetki vermenizi rica ediyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar) Çünkü Anayasa ve İç Tüzük çok açıktır. Bunlar, yemin edene kadar Genel Kurul çalışmalarına, faaliyetlerine katılamazlar. Şu an yürütmekte olduğumuz da bir Genel Kurul faaliyetidir. İdare amirlerini göreve çağırmanızı arz ediyorum, yoksa ben çıkartacağım çünkü. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, lütfen ciddiyete davet edin. Bu ciddiyetsiz konuşmadan dolayı, lütfen, Sayın İdare Amirini ciddiyete davet etmenizi talep ediyorum.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Ciddiyet nerede? Söyle de gelelim. Hacivat Karagöz oyununa çevirdiniz. Böyle Kabine mi olur!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sayın bakanlar Anayasa gereği burada bakan olarak bulunmaktadırlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, bu konuda kaldığımız yerden devam ediyorum.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Kaldığımız yerden devam edemeyiz Sayın Başkan, kesilmiş Cabir durumunda olan bürokratlar var.

VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

1.- Anayasa’nın 114’üncü maddesine göre atanan ve milletvekili olmayan geçici Bakanlar Kurulu üyesi 11 bakandan 8’inin bağımsızlığıyla ilgili anayasal bir ihlal olduğu gerekçesiyle, Anayasa’nın 112’nci maddesine göre ant içmelerinin Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında (Devam)

BAŞKAN – Arkadaşlar, tutumumu tekrar oylarınıza sunacağım.

Kabul edenler…

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, vekâletnamelerini sunsunlar.

KADRİ YILDIRIM (Siirt) – Başkan, iki elini kaldıranlar var.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, o ayakta olan arkadaşlar öne doğru gelsinler; arkada olup ayakta olanlar öne doğru, araya gelsinler; şu sayımı bir sağlıklı yapalım.

Arkada olan arkadaşlar, siz de öne doğru gelin şu boşluktan, biraz geniş duralım orada. Arkadaşlar, sık durmayın, biraz daha dağınık durun.

Arkadaşlar, sırada olanlar otursun, ayakta olmasınlar, oturarak el kaldırsınlar, zorlaşıyor saymak. (Gürültüler)

Değerli arkadaşlar, oylamayı elektronik cihazla yaptığımız için oy kullanamayanlar pusula gönderdi, çok sayıda pusula geldi ve bunların da çift oy kullanma ihtimali olduğu için bu oylama türünü yapmak zorunda kaldık, onun için biraz sabırlı olsun arkadaşlarımız. Ayakta durmayın, lütfen oturun arkadaşlar, rahat olun, oturun.

SERKAN TOPAL (Hatay) – Sayın Başkan, isim isim okunsun, demokrasi kazansın, isim okunsun.

BAŞKAN – Arkadaşlar, kabul edenler tekrar el kaldırsın lütfen. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, müsamere salonuna çevirdiniz burayı.

BAŞKAN – Sessiz olun, itirazda bulunmayın lütfen, işi zorlaştırmayın.

KADRİ YILDIRIM (Siirt) – İki el kaldırıyorlar.

BAŞKAN – Herkes tek el kaldırsın, tek el.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Üç saattir maalesef abesle iştigal ediyor CHP, MHP, HDP… (AK PARTİ sıralarından alkışlar; CHP, MHP ve HDP sıralarından gürültüler)

CELAL ADAN (İstanbul) – Kes!

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Yürü yürü, anca gidersin!

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, kabul etmeyenler… (AK PARTİ sıralarından “Çek çek” sesleri, alkışlar!)

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Aynı saftasınız, aynı. Hiçbirinizin birbirinizden farkı yok, aynı saftasınız! (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Oraya bak, oraya!

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, o resim çeken arkadaşlar sayı gibi algılanıyor, lütfen yerinize oturun.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Bakanlar Kurulunda da 2 kişi var ha!

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Bakanlarımızı unutmayın!

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Erol Bey, bakanları saydınız mı? 2 de bakan var!

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Bakın burada, Bakanlar Kurulunda da el kaldırıyorlar!

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Bakanlar Kurulunu da çek!

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Arkana bak, arkana!

HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Sizin eseriniz, sizin!

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Geç be, geç!

HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Senin eserin! Sizin eseriniz!

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Geç be!

HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Yüzde 60 blok! Yüzde 60 blok!

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, herkesi koltuğuna oturt, boş koltukları say, çıksın meydana. (CHP ve MHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, kâtip üyeler saydı, mutabık kalındı, tutumum kabul edilmiştir.

Anayasa’nın 114’üncü maddesine göre atanan… [AK PARTİ sıralarından “Ne oldu, ne oldu (!)” sesleri, alkışlar; CHP, MHP ve HDP sıralarından gürültüler]

Sayın milletvekilleri, lütfen sessiz olalım; lütfen sessiz olalım, sükûnetimizi koruyalım.

2 arkadaşımız çok dikkatli, özenli bir sayım yaptılar, hatta 3 defa tekrar ettiler.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, oylama sonucunu söyleyin; kaça kaç oldu, ne oldu?

IX.- ANT İÇME

1.- Anayasa’nın 114’üncü maddesine göre atanmış bulunan; İçişleri Bakanı Selami Altınok, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Kutbettin Arzu, Adalet Bakanı Kenan İpek, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ahmet Erdem, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşen Gürcan, Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun, Gümrük ve Ticaret Bakanı Cenap Aşçı, Kültür ve Turizm Bakanı Yalçın Topçu, Millî Savunma Bakanı Mehmet Vecdi Gönül ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Feridun Bilgin’in, ant içmesi

BAŞKAN – Anayasa’nın 114’üncü maddesine göre atanan ve milletvekili olmayan geçici Bakanlar Kurulu üyesi 11 sayın bakanın Anayasa’nın 112’nci maddesine göre ant içmesi gerekmektedir.

Şimdi sayın bakanları sırasıyla ant içmek için kürsüye davet edeceğim. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, ayakta alkışlar, HDP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

Sayın Selami Altınok, İçişleri Bakanı.

Buyurun Sayın Altınok. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, ayakta alkışlar)

(İçişleri Bakanı Selami Altınok ant içti) (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, ayakta alkışlar)

(HDP milletvekillerinin Genel Kurul salonunu terk etmesi)

BAŞKAN – Sayın Kutbettin Arzu, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, ayakta alkışlar)

(Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Kutbettin Arzu ant içti) (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, ayakta alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kenan İpek, Adalet Bakanı.

HAYATİ TEKİN (Samsun) – Adaletin nerede şerefsiz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

(Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç’ın CHP sıralarına doğru yürümesi)

MUSA ÇAM (İzmir) – Silah mı çekiyor? Silah mı çekiyorsun?

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Tabanca var!

MUSA ÇAM (İzmir) – Tabanca var, tabanca!

(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin birbirlerinin üzerine yürümesi)

(Adalet Bakanı Kenan İpek ant içti) (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.43

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.58

BAŞKAN: Başkan Vekili Koray AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Erol DORA (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın 93’üncü ve İç Tüzük’ün 7’nci maddesine göre olağanüstü toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9’uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, ant içme işlemine devam ediyoruz.

Şimdi, ant içmek üzere Sayın Ahmet Erdem, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ahmet Erdem ant içti) (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Hangi anayasaya?

BAŞKAN – Sayın Ayşen Gürcan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşen Gürcan ant içti) (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Feridun Sinirlioğlu, Dışişleri Bakanı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu ant içti) (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Hangi anayasa?

BAŞKAN – Sayın Ali Rıza Alaboyun, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun ant içti) (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Cenap Aşçı, Gümrük ve Ticaret Bakanı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Gümrük ve Ticaret Bakanı Cenap Aşçı ant içti) (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yalçın Topçu, Kültür ve Turizm Bakanı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Kültür ve Turizm Bakanı Yalçın Topçu ant içti) (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Mehmet Vecdi Gönül, Millî Savunma Bakanı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Millî Savunma Bakanı Mehmet Vecdi Gönül ant içti) (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Feridun Bilgin, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Feridun Bilgin ant içti) (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ant içme işlemi tamamlanmıştır.

Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutuyorum:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Tezkereler (Devam)

7.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, ülkemizin ev sahipliğinde Ankara’da 20-21 Ekim 2015 tarihlerinde gerçekleştirilecek Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi (BMÇMS) Taraflar Konferansı’nın 12’nci oturumunun hazırlıklarının yapılması ve Parlamenterler Yuvarlak Masa Toplantısı gündemine ilişkin konuların görüşülmesi için BMÇMS Sekretaryası ve Yönlendirme Komitesinin iş birliğiyle Almanya’nın Bonn şehrinde 13-14 Temmuz 2015 tarihlerinde düzenlenecek toplantıya Türkiye Büyük Millet Meclisinden katılması Genel Kurulun 9/7/2015 tarihli ve 6'ncı Birleşiminde kabul edilen heyetteki isimlere ilişkin tezkeresi (3/19)

10/07/2015

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Ülkemizin ev sahipliğinde Ankara'da 20-21 Ekim 2015 tarihlerinde gerçekleştirilecek Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi (BMÇMS) Taraflar Konferansının 12’nci Oturumunun hazırlıklarının yapılması ve Parlamenterler Yuvarlak Masa Toplantısı gündemine ilişkin konuların görüşülmesi için BMÇMS Sekretaryası ve Yönlendirme Komitesinin iş birliğiyle Almanya'nın Bonn şehrinde 13-14 Temmuz 2015 tarihlerinde düzenlenen toplantıya Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir heyetin katılması Genel Kurulun 09/07/2015 tarihli ve 6'ncı Birleşiminde kabul edilmiştir.

28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 2'nci maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

 

                                                                               İsmet Yılmaz

                                                                Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

Ad ve Soyad                                                      Seçim Çervesi

Ravza Kavakcı Kan                                            (İstanbul)

Kamil Okyay Sındır                                            (İzmir)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım. İstem hâlinde ikişer üyeye lehte ve aleyhte onar dakika söz vereceğim.

X.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 3 Eylül 2015 Perşembe günkü birleşiminde olağanüstü toplantı çağrısının konusu olan Başbakanlık Tezkeresinin görüşmelerinin tamamlanmasını müteakip RTÜK’te boş bulunan 1 üyelik için seçim yapılmasına ve Genel Kurulun bu seçimin tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesine ilişkin önerisi

03/09/2015

Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulunun 03/09/2015 Perşembe günü (Bugün) yaptığı toplantıda aşağıdaki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                               İsmet Yılmaz

                                                                Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

            Mehmet Doğan Kubat                                                         Özgür Özel

Adalet ve Kalkınma Partisi                                                     Cumhuriyet Halk Partisi

             Grubu Başkan Vekili                                                   Grubu Başkan Vekili

                   Oktay Vural                                                              İdris Baluken

Milliyetçi Hareket Partisi                                                    Halkların Demokratik Partisi

             Grubu Başkan Vekili                                                   Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisinin 03/09/2015 Perşembe günkü (Bugün) birleşiminde olağanüstü toplantı çağrısının konusu olan Başbakanlık Tezkeresinin görüşmelerinin tamamlanmasını müteakip RTÜK'te boş bulunan 1 üyelik için seçim yapılması ve Genel Kurulun bu seçimin tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesi önerilmiştir.

BAŞKAN – Söz talebi yok.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.08

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 17.25

BAŞKAN: Başkan Vekili Koray AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Erol DORA (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın 93’üncü ve İç Tüzük’ün 7’nci maddesine göre olağanüstü toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9’uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

Gündemimize kaldığımız yerden devam ediyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bir hususta yerimden söz talebim vardı duyduğunuz üzere.

BAŞKAN – Evet, yerinizden söz talebiniz için buyurun.

VIII.- AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Adalet Bakanı Kenan İpek’in kürsüden ant içmesi sırasında yaşanan olaylara ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum söz verdiğiniz için.

Biraz önce Sayın Adalet Bakanını siz kürsüye çağırdığınız sırada tutanaklara yansıyan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak tasvip edemeyeceğimiz bir durumla karşı karşıyayız. Arkadan gelen bir gürültü ve o sırada tutanaklarda Sayın Bakan hakkında son derece yakışıksız bir ifade var. Ancak hem kavas arkadaşlar hem tutanaklarla ilgili arkadaşlar kişinin bu kişi olduğu konusunda emin değiller. Bu durumda görev grup başkan vekili olarak bizlere düşmektedir. Tutanaktaki ifadeyi hiçbir Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilinin, hatta bu çatı altında görev yapan herhangi bir partiden milletvekilinin kullanmasını doğru bulmayız. Sayın Bakan bu sözü duymuş ve incinmiştir. O anlamda da bu sözün tutanaklardan çıkarılmasını, tasvip etmediğimizi ve bundan büyük bir üzüntü duyduğumuzu, sizin şahsınızda yüce Meclise arz ederim. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, şimdi olağanüstü toplantı çağrı önergesi uyarınca görüşülmesi gereken Anayasa’nın 92’nci maddesine göre verilmiş Başbakanlık tezkeresini okutuyorum:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Tezkereler (Devam)

8.- Başbakanlığın, Türkiye’nin Ulusal Güvenliğine Yönelik Terör Tehdidi ve Her Türlü Güvenlik Riskine Karşı Uluslararası Hukuk Çerçevesinde Gerekli Her Türlü Tedbiri Almak, Irak ve Suriye’deki Tüm Terörist Örgütlerden Ülkemize Yönelebilecek Saldırıları Bertaraf Etmek ve Kitlesel Göç Gibi Diğer Muhtemel Risklere Karşı Ulusal Güvenliğimizin İdame Ettirilmesini Sağlamak İçin Hudut, Şümul, Miktar ve Zamanı Hükümetçe Takdir ve Tayin Olunacak Şekilde, Gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Yabancı Ülkelere Gönderilmesi, Yabancı Silahlı Kuvvetlerin Türkiye’de Bulunması ve Bu Kuvvetlerin Hükümetin Belirleyeceği Esaslara Göre Kullanılması ile Hükümet Tarafından Belirlenecek Esaslara Göre Gerekli Düzenlemelerin Yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 02.10.2014 Tarihli ve 1071 Sayılı Kararıyla Hükümete Verilen Bir Yıllık İzin Süresinin Anayasa’nın 92’nci Maddesi Uyarınca 02.10.2015 Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha Uzatılmasına Dair Tezkeresi (3/12)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'nin güney kara sınırları boyunca ulusal güvenliğimize dönük risk ve tehditler artmaktadır. Irak'ın kuzey bölgesinde silahlı PKK terör unsurları varlığını sürdürmektedir. Suriye ve Irak'ta diğer terör unsurlarının sayısı ve ortaya koydukları tehditte de önemli artış gözlenmektedir.

Nitekim, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 2170 (2014) ve 2178 (2014) sayılı kararlarıyla, Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını teyit etmiş, bu ülkelerdeki terör faaliyetlerini kınamış, DEAŞ ve benzeri terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı Birleşmiş Milletler üyesi tüm ülkelere 1373 (2001) sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve uluslararası hukuk çerçevesindeki sorumluluklarına uygun şekilde gerekli tedbirleri alma çağrısında bulunmuştur.

Komşumuz Irak'ın toprak bütünlüğünün, millî birliğinin ve istikrarının korunmasına büyük önem atfeden Türkiye, terör gruplarının Irak'taki mevcudiyetine ve bunun doğurduğu tehditlere karşı askerî, siyasi ve diplomatik tedbir ve girişimlerini artırarak sürdürmek durumundadır.

Diğer taraftan, Suriye'de rejimin beşinci yılına giren şiddet politikalarının, terör gruplarına desteğinin ve halkının etnik ve mezhepsel farklılıklarının fiilî çatışmaya dönüştürme siyasetinin insani durum, bölgesel ve uluslararası güvenlik ve istikrar bakımından yol açtığı risk ve tehditler devam etmektedir.

Bu çerçevede, ilk olarak 2007 yılında kabul edilen ve altı defa uzatılan Irak tezkeresi ile 2012 yılında kabul edilen ve bir defa uzatılan Suriye tezkeresinin 2014 yılında tek bir metin hâlinde kabulünü zaruri hâle getiren ve ulusal güvenliğimizi tehlikeye atabilecek her türlü risk, tehdit ve eyleme karşı, uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımız doğrultusunda gerekli önlemlerin ulusal düzeyde tespit edilerek hayata geçirilmeye devam olunması, bunun yanı sıra DEAŞ ve benzeri terör örgütleriyle mücadele amacıyla oluşturulan uluslararası koalisyon bünyesinde Türkiye'nin de iştirak ettiği faaliyetlerin sürdürülmesi önem taşımaktadır.

Bu mülahazalar ışığında, Türkiye'nin ulusal güvenliğine yönelik terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye'deki tüm terörist örgütlerden ülkemize bundan sonra da yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı ulusal güvenliğimizin idame ettirilmesini sağlamak, kriz süresince ve sonrasında hasıl olabilecek gelişmeler istikametinde Türkiye'nin yüksek menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı Hükûmetçe takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekât ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara yönelik olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması, bu kuvvetlerin Hükûmetin belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilebilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkân sağlayacak düzenlemelerin Hükûmet tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için 2/10/2014 tarihli ve 1071 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı ile Hükûmete verilen bir yıllık izin süresinin, aynı kararda belirlenen ilke ve esaslar dâhilinde, 2/10/2015 tarihinden itibaren bir yıl uzatılmasını Anayasa'nın 92’nci maddesi uyarınca arz ederim.

                                                                                                                                Ahmet Davutoğlu

                                                                                                                                      Başbakan

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, söz talebim var.

BAŞKAN – Evet, Sayın Başkan.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, şu anda okutmuş olduğunuz bu tezkere, 7 Haziran seçimi itibarıyla yetkisiz konuma gelmiş müstafi bir Hükûmet tarafından Meclise sevk edilmiştir. Bugün itibarıyla yemin eden yeni bakanların da dâhil olduğu yeni Kabinenin bu tezkereyle ilgili gerekliliklerini yerine getirme yükümlülüğü vardır. Ancak burada bu tezkerenin içeriğine dair bu yetkilendirilecek olan Kabinenin iradesinin hiçe sayıldığı bir durumla karşı karşıyayız.

Bakın, bu tezkerenin süresinin bitmesine henüz bir ay var. 2 Ekim 2015 tarihine kadar geçen yıldan kabul edilen tezkerenin geçerliliği vardır. Ancak mevcut yetkisiz ve müstafi Hükûmet, yeni Kabinenin iradesini hiçe sayarak, yetkisini gasbederek savaş kararıyla ilgili çok ağır bir tezkereyi Meclisin gündemine getirmiştir. Dolayısıyla bu yönüyle şu anda bu elimizde bulunan tezkerenin altında imzası bulunan bakanların hiçbiri ya da yarısından çoğu bu sıralarda oturmamaktadır. Sayın Bülent Arınç, Sayın Ali Babacan, Sayın Faruk Çelik, Sayın Mevlüt Çavuşoğlu, Sayın Taner Yıldız, Sayın Selami Öztürk, Sayın Nabi Avcı, Sayın Ömer Çelik, Sayın Nurettin Canikli yani bize gönderilmiş olan bu tezkerenin altında imzası bulunan bakanların neredeyse yüzde 70’i şu anda bu sıralarda oturmuyor. Dolayısıyla, Meclis Genel Kurulunun bu tezkereyle ilgili bir durumu değerlendirmesi için bu mevcut yeni Kabinenin iradesiyle ilgili bir tezkerenin tecelli edip o şekilde bize gelmesi gerekiyordu. Süre açısından da böyle bir sıkıntı yoktu. O nedenle, bu tezkerenin görüşülmesi uygun değildir. Bu konuyu bilgilerinize sunuyoruz.

Eğer gereğini yerine getirirseniz tezkerenin görüşülmemesi, yeni Kabinede ele alınarak, oradaki tartışmalardan ve oradaki irade şekillendikten sonra Meclise gelmesi daha sağlıklı bir işleyiş olur. Ama bu konuyla ilgili farklı bir tutum içerisine girerseniz de tutumunuz hakkında usul tartışması talep edeceğiz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, bu tezkereyi veren irade… Yani bu tezkerenin görüşülmemesini gerektiren herhangi bir husus yok, bu tezkere görüşülür. Dolayısıyla, terörle mücadele ettiğimiz böyle bir anda Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne gelmiş, askerlerimize, polislerimize pusu kurularak, kahpece şehit edildiği bir ortamda terörle mücadele açısından Hükûmetin öngördüğü bir tedbiri…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Henüz süresi var Sayın Başkanım, ayın 2’sine kadar süresi var.

OKTAY VURAL (İzmir) – …Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletin iradesini ve egemenliğini temsil eden milletvekillerinin görüşmeme gibi iradesi olamaz. Ancak oya sunulur; reddederse eder, etmezse etmez. Dolayısıyla, her şeyden önce böyle bir konuda bir tartışma açmak, şu anda gerçekten saldırılara maruz bırakılan güvenlik güçlerimizde Türkiye Büyük Millet Meclisinin alabileceği bir tedbir konusunda bir tereddüt oluşturmak, tamamıyla terör örgütünü, bu saldırıları yapanları cesaretlendirir. O bakımdan, bu tezkere görüşülmelidir, siyasi olarak eleştirilebilir, iradeyle ilgili söyleyeceklerimiz vardır ama Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmiş ve sinesinde, açıkçası bütün milletvekillerinin sinesinde muhafaza ettiğimiz terörle mücadele konusunda yetki talep eden bir iradeye karşılık, bu yetki talebiyle ilgili Meclisin iradesi her halükârda tecelli etmelidir.

Dolayısıyla, bununla ilgili bir eksiklik yoktur, hukuki eksiklik de yoktur. Bu konuda tartışma çıkartmak, usul tartışması açmak da Meclisin bu konuda iradesini mütereddit duruma düşürür ki böyle bir usul tartışması açılması da son derece gereksizdir. (MHP sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Ben burada, var olan bir olguyu bilginize sundum. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşan Sayın Grup Başkan Vekili kendi siyasi görüşleri doğrultusunda, subjektif duyguları doğrultusunda bir yorumda bulunuyor.

Şu anda Meclisin bu tezkereyi kullanmasıyla ilgili bir sıkıntı yoktur. Suriye ve Irak tezkeresinin geçerlilik süresi devam etmektedir. Dolayısıyla böyle bir yetki alınmadığı için, kendisinin bahsetmiş olduğu mücadele alanıyla ilgili bir yetersizlik ortaya çıkmış değildir. 2 Ekim tarihine kadar, geçen yıl oy vermiş oldukları Suriye ve Irak tezkeresinin hâlen geçerliliği vardır. Dolayısıyla bu tezkerenin görüşülmemesinin Türkiye’nin dış politikası ya da içeride yürütmüş olduğu süreci akamete uğratmakla ilgili herhangi bir durum söz konusu değildir.

Bizim bahsettiğimiz olay şu: 2 Ekim tarihine kadar süre varken, yeni bir seçim hükûmetinin kurulması bütün ülkenin gündemindeyken, bu konuda Bakanlar Kurulunun ne zaman göreve başlayacağına dair bir netlik de söz konusuyken yeni Kabine baypas edilerek, iradesi hiçe sayılarak, yetkisi gasbedilerek Meclise sunulmuştur.

Açık bir şey söylüyoruz: Burada imzası bulunan bakanların neredeyse yüzde 70’i bu sıralarda bulunmuyor. Dolayısıyla, burada, savaş tezkeresinin olmamasından kaynaklı bir zafiyet söylemi tamamen subjektif ve siyasi görüşler doğrultusunda ortaya konmuş olan görüşlerdir. Biz tutumumuzda ısrarcıyız. Bu konuda sizi de duyarlı olmaya ve bu tezkerenin görüşülmemesiyle ilgili tutum almaya davet ediyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Evet, Sayın Başkan.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Değerli Başkanım, biraz önce usul tartışması talebine yönelik, Sayın Vural’ın, bunun bir tartışmaya konu edilmemesine dair görüşü yerindedir. Anayasa’nın 117’nci maddesine göre, millî güvenliğin sağlanmasında Meclise karşı sorumlu olan ve imzalandığı anda yine anayasal olarak görevli ve yetkili olan Bakanlar Kurulu tarafından imzalanmış, devlette devamlılık ilkesince de sonraki Bakanlar Kurulu tarafından, ancak aynı usulde paralellik ilkesi gereğince alınmadığı sürece geçerliliğini hukuken muhafaza eden bir tezkerenin şu anda burada görüşülmemesi diye bir husus Meclis Başkanlığının yetkisinde değildir. Aksine, bir ay kalmış şurada. Bundan önceki tezkere taleplerine de bakıldığı zaman bir ay, bir buçuk ay önce gelen tezkereler vardır. Sınırlarımızda şu anda meydana gelen elim hadiseler de göz önüne alındığı zaman, bir saniye bile boşluk doğmaması adına, 2 Ekim günü süresi dolacak olan bu tezkerenin bugün Genel Kurulun iradesiyle onaylanıp uzatılmasının kamu yararı açısından da önemli olduğunu düşünüyor ve bunu tartışmaya gerek olmadığı kanaatini belirtiyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Konu anlaşılmıştır Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, anlatamıyoruz galiba.

BAŞKAN – Siz bana anlattınız, ben anladım.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Şu anda bu tezkerenin süresi dolmamıştır. Geçmişte bahsettiği örneklerde bir hükûmet değişikliği söz konusu olmamıştır. Şu anda değişen bir hükûmet ve yüzde 70’i değişen bir Kabinenin kararından bahsediyoruz. Dolayısıyla bu konudaki tezkere görüşülemez. Bir aylık süre var. Yeni Kabine bunu tartışır, bunu iradeleştirir, o şekilde Meclise sunar.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, son dakikaya bu işler bırakılmaz. Millî irade bugün karar verecekse bugün karar verir. Kimse talimat veremez.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Siz gidin, siz savaşa gidin o zaman.

OKTAY VURAL (İzmir) – Millî irade bugün karar verirse bu kararı veririz. Yetkiyi kim kullanacaksa, nasıl kullanacaksa yetkiyi verdiklerinde sormuşlardır.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 7/6/2015 tarihinde yapılan milletvekilliği genel seçimlerinin ardından, 62’nci Hükûmetin istifası 9/6/2015 tarihinde Cumhurbaşkanınca kabul edilmiş ancak yeni hükûmet kuruluncaya kadar Bakanlar Kurulunun göreve devamı istenmiştir. (3/12) esas numaralı Tezkere, yeni hükûmet kurulamadığı için 62’nci Hükûmetin görevinin devam ettiği 21/8/2015 tarihinde Başkanlığımıza intikal etmiştir. Mezkûr Hükûmet, 24/8/2015 tarihinde Cumhurbaşkanı tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar verilmesi üzerine Anayasa’nın 114’üncü maddesi gereğince 25/8/2015 tarihinde çekilmiş ancak geçici Bakanlar Kurulu kuruluncaya kadar göreve devamı Cumhurbaşkanınca istenmiştir. Dolayısıyla, 62’nci Hükûmetin 63’üncü Hükûmetin kurulduğu 28/8/2015 tarihine kadar göreve devam ettiği, (3/12) esas numaralı Tezkere’nin de Hükûmetin görev süresi içinde Başkanlığımıza intikal ettiği anlaşılmaktadır.

Bakanlar Kurulunun tüm üyelerince imzalanan ve Başbakan imzalı bir üst yazıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gönderilen tasarı ve tezkereler yine Başbakandan gelecek bir taleple geri istenebilirler. Usulde paralellik ilkesi gereğince hazırlanıp Başkanlığımıza gönderilecek bir geri çekme talebi dışında, görüşülmekte olan tezkerenin iadesi mümkün görülmemektedir. Görüşülmekte olan işin başka bir hükûmet döneminde hazırlanmış olması görüşmelere bir engel teşkil etmemektedir. Nitekim aynı dönem içinde gerçekleşen hükûmet değişikliklerinde Başkanlığa daha önce gönderilmiş bulunan tasarıların görüşmelerine devam olunmaktadır.

İç Tüzük’ün 77’nci maddesi, bir yasama döneminde sonuçlandırılmamış kanun, tasarı ve tekliflerinin hükümsüz sayılacağı hükmünü amirdir. Yine, aynı maddeye göre, yasama dönemi başında önceki dönemde verilmiş olan soru, Meclis araştırması, genel görüşme ve gensoru önergeleri de hükümsüz sayılır. Görüldüğü üzere tezkereler, “hükümsüz sayılacak işler” arasında da tadat edilmemiştir. Bu durumda yeni döneme intikal edecektir. Yeni yasama döneminde bile görüşülmesi İç Tüzük uyarınca mümkün bulunan bir tezkerenin aynı dönem içinde gerçekleşen hükûmet değişikliği nedeniyle görüşülemeyeceğini kabul etme imkânı bulunmamaktadır. Bu çerçevede, Başbakanlık tezkeresinin görüşmelerine devam edilmesine engel teşkil etmeyeceği ve Anayasa’ya, İç Tüzük’e aykırı bir durum bulunmadığı kanaatindeyim.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkanım, bu konuyla ilgili tutumunuz hakkında İç Tüzük 63’e göre bir usul tartışması talep ediyorum.

BAŞKAN – Evet, usul tartışmasını açıyorum.

Lehte, aleyhte…

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Lehte.

OKTAY VURAL (İzmir) – Lehte.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Aleyhte tabii ki.

LEVENT GÖK (Ankara) – Aleyhte.

BAŞKAN – Evet, lehte, Doğan Kubat, Oktay Vural; aleyhte, İdris Baluken, Levent Gök.

Önce lehte olarak Sayın Doğan Kubat’a veriyorum, kendisine beş dakika süre veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

2.- (3/12) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresinin Genel Kurulda görüşülmesinin Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; açılan usul görüşmesinde Başkanlığımızın tutumu lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.

İtiraz edilen konulardan birisinde, mevcut imzanın atıldığı tarihteki hükûmetin hukuken imza yetkisinin olmadığı ileri sürüldü. Gerek yargı uygulamalarına bakıldığı zaman gerekse devlette devamlılık ilkesinin bir sonucu olarak bu iddianın geçersiz olduğu çok rahatlıkla anlaşılır. Bakın, elimde 1988 tarihli, o zaman Cumhurbaşkanı seçilen Sayın Turgut Özal’dan boşalan Başbakanlık ve Bakanlar Kurulunun görevine devam etmesine dair Danıştay 1. Dairenin vermiş olduğu -ki anayasal olarak şu anda Başbakanlık bunu isteyebilir- istişari görüş var ve o kararda da bu uygulamanın ta 1950 seçimleri, Şemsettin Günaltay hükûmetinden sonra bakanların milletvekili seçilememesinden dolayı, seçimden sonra yine Meclisin toplanmasına kadar, 22 Mayıs 1950 tarihine kadar aynı Hükûmetin görevine devam etmesi gibi bir teamül başlamış yani devlet 7/24 esasına göre kesintisiz çalışan bir aygıt olarak 1950’den beri bu ilke uygulanmış.

Yine, 1972 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan tezkereyle, Başbakan Nihat Erim’in istifası üzerine mevcut Başbakanlık görevi Millî Savunma Bakanı tarafından üstlenilmiş ve bu görevlendirme yapılmış.

Şimdi, 7 Hazirandan sonra, 9 Haziran tarihi itibarıyla Sayın Başbakanımız, Sayın Cumhurbaşkanımıza istifasını sundu. Yine, bu ilke gereğince Sayın Cumhurbaşkanımız yeni bir kabine kuruluncaya kadar Başbakanımız ve Hükûmetin görevde kalmasını rica etti. Bu rica, aslında hukuki bir sonuç doğuran, anayasal açıdan her türlü yetki ve görevi uhdesinde barındıran bir görevlendirmedir. Aslında, bu bir tedviren görevlendirmedir çünkü devlet boşluk kabul etmez arkadaşlar. Dolayısıyla, tezkere 21 Ağustosta geldi. O tarihte görevde olan, bu tezkerenin altında imzası olan bütün bakanlar anayasal açıdan bakanlık tasarruflarında bulunduğu gibi, Bakanlar Kurulunun kararnamesine ve prensip kararının altına da çok rahat imza koyabilecek bir durumda idiler.

Yine, Danıştayın kararından bir örnek vereyim: “Yetkili makam tarafından ‘kişi yönünden yetki’ olarak tabir edilen yetkinin, normalde o anda görevli ve yetkili olan kişi tarafından alınması gerekir.” diyor. Yetkili kişi, işlem yapıldığı anda o tarihte yetkili olandır. Dolayısıyla, o tarih itibarıyla baktığımız zaman, anayasal açından yetkili ve görevli olan bir hükûmet var. Bununla ilgili, idarenin devamlılığı ilkesiyle ilgili bir sürü örnek karar var Danıştay 6. Dairenin, Yargıtay 13. Dairenin. Yani, bir işlem yapılmışsa örneğin bir belediye encümeni bir yıkım kararı vermiş, bu, başka bir belediyenin sınırına alınmış “Bu yıkım kararı geçersiz.” diyemezsin. “İdarenin devamlılığı ve idari istikrar ilkeleri gereğince bunun devam etmesi gerekir.” diye onlarca uygulama örneği var. Dolayısıyla, Hükûmetin yetkisiz olduğu noktasındaki iddia yersiz ve hukuki dayanaktan yoksundur. Bu tezkerenin içeriğiyle ilgili eğer bir iddia varsa o da yine anayasal açıdan 117’nci maddenin Bakanlar Kuruluna… Yine Millî Seferberlik Kanunu’nda da bu hükümler yer almaktadır. Bu konuda Bakanlar Kurulu, millî güvenliğin sağlanmasından sorumlu olduğundan ulusal güvenliğin en ufak bir tehdide maruz kalmaması ve bu tür risklerin oluşmaması adına gününden önce bunu getirip Meclisin yasal -sonuç işlem burada Meclisin onayıdır- izin verme noktasındaki işlemi yapma noktasındaki ön işlemi yapmıştır, görevini yapmıştır, zamanında yapmıştır.

Önceki tezkerelere bakın, 6-7 defa Irak tezkeresini yeniledik. Hepsi önceden gelmiştir ama yürürlük tarihi 2 Ekimden sonradır, o tarihten itibaren bir yıl olacaktır. Yoksa, 2 Ekim günü saat 24.00’ü bekleyip, gece yarısı Meclisi toplayıp da burada bir karar çıkartacak hâlimiz yok. Kanunlarda olduğu gibi yürürlük tarihi yani sürenin başlangıcı 2 Ekim tarihi olacaktır. Dolasıyla, bu tezkerenin buraya gönderilmesinde en ufak bir hukuki problem yoktur. Değerli Başkanımızın bu tezkerenin görüşmeleri açısından bir sıkıntı olmadığı, hukuka aykırılık olmadığı noktasındaki tutumunun yerinde olduğunu belirtiyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aleyhte Sayın İdris Baluken, Diyarbakır Milletvekili.

Buyurun Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Demin ifade etmiş olduğum görüşleri bu kürsüden bir kez daha ısrarla vurgulamak istiyorum. Şu anda 2 Ekim tarihi itibarıyla süresi bitecek olan bir tezkereyi görüşüyoruz ve özellikle 7 Haziran seçiminden sonra koalisyon formüllerinin tamamının heba edildiği bir dönemden sonra anayasal zorunluluk gereği bir seçim hükûmetinin kurulacağı öngörülen bir tarihte bu tezkere Meclise sevk edilmiştir. Yeni seçim Kabinesi bugün itibarıyla yemin ederek Meclisteki ilgili prosedürleri yerine getirmek suretiyle göreve başlamıştır. Ancak, henüz bitme tarihine bir aylık bir süre varken, yeni Kabine henüz ilk Bakanlar Kurulu toplantısını yapmamışken, bu konuda yeni bakanların savaş tezkeresiyle ilgili iradi görüşleri hiçbir şekilde Bakanlar Kurulunda öğrenilmemişken Meclisin önüne getirilen bir uygulamayla karşı karşıyayız. Açık bir şekilde yeni Kabinenin iradesi gasbedilmiştir, yetkisi tahakküm altına alınmıştır.

Bakın, 7 Hazirandan sonra, ortaya çıkan Hükûmet, sarayın ve AKP Hükûmetinin bilinçli yaklaşımları neticesinde bugüne kadar hükûmet görevini yerine getirdi; halk size tek başına hükûmet yetkisini vermedi, ülkeyi savaşa götürecek olan bu kadar ciddi savaş kararlarında siz tek başınıza halktan yetki alan bir hükûmet pozisyonunda değildiniz. Ancak bilinçli bir şekilde o sürecin geciktirilmesi ve ondan sonra da seçim Kabinesinin iradesinin hiçe sayılmasıyla ilgili bir durum söz konusu.

Burada devletin sürekliliğiyle ilgili bir durum ifade ediliyor. Israrla altını çiziyorum, henüz bu tezkerenin bitmesine bir aylık bir süre var. Yani “Ortada bir savaş tezkeresi olmadığı için Suriye’deki işler ters gidiyor.” ya da “İçerideki mücadele akamete uğruyor.” gibi bir durum yok. Zaten sizin başından beri yapmış olduğunuz yanlış uygulamalarla içeride ve dışarıda giderek bataklığa saplanan bir ülke gerçekliği var. Suriye’de mezhepçi bir yaklaşım üzerinden oradaki bütün çete yapılanmalarıyla ilişkiye girip, orada iç savaşın fiilî bir tarafı olup sonra da bunu getirip bir savaş tezkeresi şeklinde bütün ülkeyi savaşın içerisine sokacak bir tutumla ele alırsanız burada hiç kimse size inanmaz.

Özellikle Cumhuriyet Halk Partisindeki milletvekillerine seslenmek istiyorum: Sevgili arkadaşlar, içeride yürüyen savaşı “vatan savunması değil, saray savunması” olarak tarif etmediniz mi? Dış politikayla ilgili, Suriye politikasını koalisyon görüşmelerinin en büyük sorun alanı olarak ortaya koymadınız mı? Şimdi ne değişti de AKP’nin bu suçlarına ortak olacak bir savaş ortaklığı tutumu içine giriyorsunuz? AKP’nin tutumu belli; zaten bugüne kadar yanlışlarla götürdü ama özellikle Cumhuriyet Halk Partisi içerisindeki vicdanının sesini ve halkının sesini dinleyen milletvekillerinin bu konuda sorumlu davranmaları gerekiyor.

Sınır ötesi tezkere demek yeni Roboski katliamı demek, yeni bir Zergele katliamı demek. Yarın öbür gün bu katliamlar tekrar gündeme geldiğinde eğer bu suça ortak olmak istemiyorsanız -ki bunu AKP’deki vicdanlı milletvekilleri için de söylüyorum- bu savaş tezkeresine karşı mutlaka “hayır” oyu kullanılmalıdır.

Suriye’yle ilgili, içerideki yaşanan çatışmalı kaos süreciyle ilgili yapılması gereken çözümler ortadadır. Bakın, Dolmabahçe mutabakatında 10 madde, 10 demokrasi manifestosu üzerinde biz bir açıklama yaptığımız zaman bütün toplum rahatladı. Oradaki anlaşmamızda ve İmralı’da Sayın Öcalan’ın da dâhil olduğu görüşmede, bir izleme heyetinin kurulması durumunda bir hafta sonra bütün Türkiye’de silahlı mücadelenin devreden çıkacağı bir noktada anlaşma sağlanmıştı. Ne oldu, ne bitti de birdenbire, bir hafta içerisinde -barışa yakınken- bu ülke bu kadar kaosa ve savaşa sürüklendi? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ne oldu da şimdi on yıldır çözüm getirmeyen savaş tezkereleri üzerinden tekrar çözüm arar bir pozisyona geldiniz?

Dediğim gibi, biz bunun sebebini biliyoruz; bu savaşın ne için çıkarıldığını, erken seçim dayatmasının anlamının ne olduğunu, 7 Haziran iradesinin nasıl boşa çıkarıldığını biliyoruz. Ama hem sizdeki vicdanlı milletvekillerine hem de özellikle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) – …Cumhuriyet Halk Partisindeki barıştan, demokrasiden yana olan milletvekillerine, bu suça ortak olmayın diyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Lehte Sayın Oktay Vural, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, ben daha önce de görüşümü ifade ettim.

Bugün 4 polisimiz şehit. Şu anda nerede ne olduğunu bilmiyoruz. Bir terör örgütü kahpece pusular kurarken ve manevi şahsiyetini temsil ettiğimiz ordumuza saldırırken Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı millî güvenliğin sağlanmasından sorumlu bir Bakanlar Kurulunun gönderdiği bir tezkere, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülür ve irade ortaya konur. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu kadar açık ve nettir, burada tereddüt olmaz.

“Efendim, yok, 1 Ekime kadar…” Ne bekleyeceğiz, ne beklenecek? Bizim terörle mücadelemiz meşrudur, hukukidir. Bu bakımdan, bu eksende bakıldığında bu tezkereyi buraya sevk eden irade, şu andaki iradeyle ilgili zaten tezkere sırasında görüşlerimizi söyleyeceğiz, niyetin ne olduğunu söyleyeceğiz, eleştirilerimizi ifade edeceğiz ama Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmiş bir tezkerenin görüşülmesini ertelemek, terörle mücadele iradesini ortadan kaldırmak demektir.

O bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak fazla söze de gerek yoktur, bu konuda bir an önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde müzakere başlamalı ve milletimizin iradesi tecelli etmelidir. Bu bakımdan, Türkiye Büyük Millet Meclisi, terörle mücadele eden askerimizin, polisimizin yanında olduğu iradesini ortaya koymalıdır. Biz böyle bir iradeyi arıyoruz, böyle bir iradeyi kimin nasıl kullanacağını ya da kullanamadığını da milletimizin aziz temsilcileriyle elbette paylaşacağız.

Saygılarımı arz ediyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aleyhte Sayın Levent Gök, Ankara Milletvekili.

Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; açılan usul tartışması üzerine söz aldım. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Tabii, esas mesele, Türkiye’de şu anda tartışılan mesele, Türkiye’deki milyonlarca insanın 7 Haziran seçimlerinde iradelerinin hiçe sayılması ve hukuku dolanarak ve Anayasa çiğnenerek ve en çok oyu almış bir partinin genel başkanına görev verilmemesi suretiyle, yeni bir AKP Hükûmetinin kurulmasıyla bugün Mecliste bulunan bu Hükûmete karşı, milyonların ve vicdanların güvenmemesidir, esas mesele budur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha üç ay önce, seçimlerden çıkarken AKP’nin bütün billboardlarında şu ifadeler vardı: “OHAL’i kaldırdık, köyümde özgürce dolaşıyorum.”, “Faili meçhuller kalmadı, köyümde özgürce dolaşıyorum.” Tam üç ay önce bütün billboardlarınızı bunlar süslüyordu. Şimdi tam üç ay geçmiş, Türkiye’de Bakanlar Kurulunun elinde olmayan yetkiler, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ancak Bakanlar Kurulunun getirmesiyle kabul edebileceği olağanüstü hâl ve sıkıyönetim uygulamalarının Mecliste kabulü mümkünken şimdi Türkiye’nin doğu ve güneydoğusunda, tam 15 ilde 100’ü aşkın bölgede özel güvenlik bölgeleri ihdas ederek Anayasa çiğneniyor ve valilere keyfî uygulamalar veriyorsunuz. Türkiye’nin her yeri şu anda bir olağanüstü hâl ve sıkıyönetim uygulamaları içerisinde. Bu fiilî durumu yarattınız, esas güvenmediğimiz size budur.

Biz teröre karşıyız. Biz PKK’nın terörüne de karşıyız, IŞİD’in terörüne de karşıyız, DHKP-C’nin terörüne de karşıyız. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) “Bunu burada tartışalım.” dediğimiz zaman sizler reddettiniz. “Gelin, bu konuda ortak bir duruş sergileyelim.” diye… Mümkün mü, bugün Mardin’de 4 polisimizin şehit edilmesini içimize sindirmemiz, buna karşı bir duruş sergilemememiz mümkün mü? Bir doktorun açılan ateş sonucu öldürülmesini kabul etmemiz mümkün mü? IŞİD’in masum insanlara yönelik saldırılarını kabul etmemiz mümkün mü? İçimiz yanıyor. “Gelin, bu konuları dört parti Mecliste beraber tartışalım.” dediğimiz zaman el birliğiyle reddettiniz. Biz sizlere güvenmiyoruz, bu Hükûmete güvenmiyoruz.

Hükûmet, AKP Hükûmeti; ama ülkemizi seviyoruz. Biz Türkiye’yi, bütün coğrafi hudutlarını, her birini ayırmadan, her birini bir yurttaş olarak bağrımıza basan bir anlayışı savunuyoruz. Türkiye’de terör bitmeli ve herkes terörün karşısında çok net bir duruş sergilemeli ama görevi üstlenen Hükûmet de gereğini yapmalı. Bir yandan on üç yıl boyunca iktidarda olacaksınız, sonra da gelinen noktada “Ben çözüm sürecini götürüyordum, şimdi çözüm sürecini buzdolabına kaldırıyorum.” Var mı öyle yağma? Bir yandan diyeceksiniz ki “Ben köylerimize özgürlük getiriyorum.” Şu anda Türkiye’nin doğusunda ve güneydoğusunda yüz binlerce insanın göçe tabi tutulacağı olağanüstü özel güvenlik önlemleri uygulanıyor değerli arkadaşlarım. Bunlar ciddi bir çelişkidir. İşinizi doğru yapacaksanız biz sizin yanınızda oluruz ama hatalarınızı da söylemek bizim görevimizdir.

Yaptığınız her iş, Hükûmetin kurulmasından başlayarak her türlü iş Anayasa’ya aykırı. Bugün, şu anda, Meclis, tam dört beş saat, 8 tane bakanın, 11 tane bakanın yemin etmesiyle sarsılmıştır değerli arkadaşlarım. Yemin edemediler. Niye edemediler? Çünkü bağımsız değillerdi.

Şimdi, gelen bu tezkere de… Elbette, yeni bir Hükûmet var, eski bir hükûmetin gönderdiği tezkere ama yeni bir Hükûmet var.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Eski bir hükûmet olur mu, hükûmet hükûmettir.

LEVENT GÖK (Devamla) – Şimdi, yeni Hükûmetin kimi bakanları bunu kabul etmediklerini söylüyor ama Bakanlar Kurulu da bu tezkereyi uygulayacak. Doğrusu, bu Hükûmetin bu tezkereyi getirmesidir.

Ancak, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak terörle mücadelede hiçbir taviz verilmemesinden yanayız; demokratik uygulamalar, insan hakları, bunlardan da taviz vermiyoruz ve terörle mücadelede kimsenin de elini bağlamıyoruz ama bütün dikkatimiz üzerinizdedir. Türkiye’de en ufak insan hakları ihlallerinde, olağanüstü hâllerin genişletilmesinde, insanlarımızın mağdur edilmesinde, öldürülmesinde gözümüz üzerinizdedir. Görevinizi ya yapacaksınız ya yapacaksınız!

Bu şartlar dâhilinde, Cumhuriyet Halk Partisi, biz, ülkenin güvenliği açısından, bütün menfaatleri önde tutan bir anlayışla, parti menfaatlerini geride tutan bir anlayışla, ülkeyi önde tutan bir anlayışla, bütün sorunlara sahip çıkan bir anlayışla bir birlik ve beraberlik görüntüsünün verilmesi gerektiğine inanıyoruz. Buna ihtiyacımız var, duruşumuz da bu şekildedir.

Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, eğer…

PERVİN BULDAN (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet…

PERVİN BULDAN (İstanbul) – Bir önceki oturumda Genel Kurulda bir kavga yaşandı ve bu kavga esnasında Spor Bakanı Sayın Çağatay Kılıç’ın belindeki silahı gösterdiğine dair haberlerde ve sosyal medyada birtakım haberler dolaşmakta. (AK PARTİ sıralarından “Provokasyon!” sesleri)

Bununla ilgili -Sayın Bakan da burada- hem sizden hem de Sayın Bakandan bir açıklama beklediğimizi… Genel Kurula silahla girmenin yasak olduğunu bildiğinizi bildiğimizden kaynaklı bu konuda bir açıklama bekliyoruz Sayın Başkan.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet Sayın Başkan…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Konuya ben de şahidim, CHP’den Sayın Özgür Özel de şahit, diğer arkadaşlar da şahit. Sayın Bakan cep telefonunu burasında taşıyor. Sayın Bakan gelirken cep telefonunu eline aldı ve buradaki arkadaşlar da gördü. Sayın Bakanın silah taşımadığını da ve bir bakanın Meclis Genel Kuruluna bir silahla girmemesi gerektiğini de hepimiz biliyoruz, Sayın Bakan da bunun bilincinde. Sayın Bakan da bu konuda açıklama yaptı.

Burada maalesef üzücü olan şey şudur: Bu haberin birtakım İnternet sitelerine hemen bir şekilde havale edilmesi, taşınması ve haber yapılması üzücüdür. Sayın Bakan da bu konuda hukuki işlem yapacağını açıklamıştır efendim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

PERVİN BULDAN (İstanbul) – Sayın Bakandan açıklama bekliyoruz Sayın Başkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, biz de buradaydık, böyle bir olayın olduğu konusunda hiçbir şey yok. Bununla ilgili tartışmayı da gereksiz buluyoruz.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Böyle bir şey söz konusu olmadığına Sayın Özgür Özel de, Sayın Oktay Vural da şahittir efendim.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Sayın Bakana yerinden söz verip Sayın Bakanın sözlerine itibar edeceğiz.

Buyurun Sayın Bakan.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Teşekkür ediyorum.

VIII.- AÇIKLAMALAR (Devam)

4.- Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç’ın, Adalet Bakanı Kenan İpek’in kürsüden ant içmesi sırasında yaşanan olaylara ilişkin açıklaması

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan ,teşekkür ediyorum.

Çok değerli milletvekillerimiz, biraz evvelki görüşmeler esnasında, bir gerginlik ortamı içerisinde cereyan eden olay esnasında benim -şahsımın- silah taşıdığım ve bunu da bir şekilde gösterdiğim, Meclis Genel Kurulunun, bu çatının altında gösterdiğim iddia edilmiş. Konu bana intikal ettikten sonra biraz evvel gazetelere ve gazetecilere gerekli açıklamaları yaptım. Ayrıca, AK PARTİ Grup Başkan Vekilimiz Sayın Mahir Ünal Bey, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Özgür Özel ve Levent Bey’le ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Oktay Vural’la da görüştüm.

Bu noktada, benim, hiçbir zaman, hiçbir şart altında, her ne olursa olsun Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında silah taşımak gibi bir durumum olamayacağını, şahsımın bu tip bir olayı asla ve asla tasvip etmeyeceğini tekrar dile getirmek istiyorum.

Bu noktada, benimle ilgili bu tip bir iddianın… Ve üzülerek belirtmek istiyorum ki bu bir iftiradır çünkü ben aynı zamanda bir milletvekiliyim ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin hükûmetinin bir üyesiyim. Asla ve asla böyle bir hareketi yapmayacağımı beni tanıyan tüm insanlar bilir. Kaldı ki, ayrıca İnternet sitesinde iddiaya konu olan kişi de -yani Samsun Milletvekili Sayın Hayati Tekin Bey de- bir açıklama yapmıştır, bunun asla ve asla doğru olmadığını dile getirmiştir. Kendisine de bu anlamda teşekkür ediyorum.

Ayrıca, tekrar altını çizerek söylüyorum: Asla böyle bir şey olmamıştır. Hiçbir şart altında, ne olursa olsun böyle bir şeyin olamayacağını tekrar dile getirmek istiyorum.

Meclisimizin çalışmaları içerisinde gerginlikler olabilir, tansiyon yükselebilir. Bu esnada birbirimize karşı sesimizi yükselttiğimiz, farklı anlamdaki sözleri sarf ettiğimiz olabilir ancak iddia edilen olay tamamen ve tamamen gerçek dışıdır ve hiçbir şekilde de olamaz.

Bu konuda şunu da açık ve seçik olarak dile getirmek istiyorum: Türkiye Cumhuriyeti’nin Gençlik ve Spor Bakanıyım, bu görevi ifa ediyorum. Gençlerimize herhangi bir şekilde silahla sorunlarını konuşmaları veya bir çözümü bulmaları noktasında böyle bir şeyi kullanmaları konusunda da asla ve asla böyle bir örneği yapamam, gösteremem ve bunu yapanları da tasvip etmem. Bunu da ayrıca dile getirmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Şunu da dile getirmek istiyorum: Farklı siyasi partilere mensup olabiliriz, farklı görüşlerimiz olabilir. Zaman zaman bu görüşlerimizden dolayı birbirimize karşı farklı noktalarda sert sözler sarf edebiliriz ancak Cumhuriyet Halk Partisinin grup başkan vekillerinin, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekilinin ve -inanıyorum ki konuyu doğru araştırmaları sonucunda HDP grup başkan vekilleri de bu noktada itibar ederler ama- bu noktada beni destekleyen ve bu konudaki düşüncemi ve tavrımı bilen arkadaşlarımızın bu Meclis çatısı altında bana karşı göstermiş oldukları destekten dolayı da ayrıca kendilerine teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

EMİNE BEYZA ÜSTÜN (İstanbul) – Silahınız var mı yok mu?

PERVİN BULDAN (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet…

PERVİN BULDAN (İstanbul) – Biz, sadece, basında ve sosyal medyada çıkan haberler üzerine, bunu açıklığa kavuşturmak adına söz aldık ve Sayın Bakandan da böyle bir açıklama yapma gereğini hissettiğimiz için konuyu gündeme getirdik. Sayın Bakan bu konuya açıklık getirmiştir.

Teşekkür ediyoruz.

BAŞKAN – Evet, konu aydınlığa kavuşmuştur.

Sayın Bakana da teşekkür ediyoruz bu açıklamaları için.

VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

2.- (3/12) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresinin Genel Kurulda görüşülmesinin Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında (Devam)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, tutumum dolayısıyla açmış olduğum usul tartışmasında lehte ve aleyhte olan görüşmeler tamamlanmıştır. Tutumumda bir değişiklik olmamıştır.

Başbakanlık tezkeresinin görüşmelerine başlıyoruz.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Tezkereler (Devam)

8.- Başbakanlığın, Türkiye’nin Ulusal Güvenliğine Yönelik Terör Tehdidi ve Her Türlü Güvenlik Riskine Karşı Uluslararası Hukuk Çerçevesinde Gerekli Her Türlü Tedbiri Almak, Irak ve Suriye’deki Tüm Terörist Örgütlerden Ülkemize Yönelebilecek Saldırıları Bertaraf Etmek ve Kitlesel Göç Gibi Diğer Muhtemel Risklere Karşı Ulusal Güvenliğimizin İdame Ettirilmesini Sağlamak İçin Hudut, Şümul, Miktar ve Zamanı Hükümetçe Takdir ve Tayin Olunacak Şekilde, Gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Yabancı Ülkelere Gönderilmesi, Yabancı Silahlı Kuvvetlerin Türkiye’de Bulunması ve Bu Kuvvetlerin Hükümetin Belirleyeceği Esaslara Göre Kullanılması ile Hükümet Tarafından Belirlenecek Esaslara Göre Gerekli Düzenlemelerin Yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 02.10.2014 Tarihli ve 1071 Sayılı Kararıyla Hükümete Verilen Bir Yıllık İzin Süresinin Anayasa’nın 92’nci Maddesi Uyarınca 02.10.2015 Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha Uzatılmasına Dair Tezkeresi (3/12) (Devam)

BAŞKAN – Hükûmet? Burada.

Başbakanlık tezkeresi üzerinde İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre görüşme açacağım.

Gruplara, Hükûmete ve şahsı adına 2 üyeye söz vereceğim.

Konuşma süreleri, gruplar ve Hükûmet için yirmişer dakika, şahıslar için onar dakikadır.

Şimdi, tezkere üzerinde söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum:

Hükûmet adına: Mehmet Vecdi Gönül, Millî Savunma Bakanı.

Gruplar adına: Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mithat Sancar, Mardin Milletvekili; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Oktay Vural, İzmir Milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Aytun Çıray, İzmir Milletvekili; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Alpaslan Kavaklıoğlu, Niğde Milletvekili.

Şahısları adına: Özgür Özel, Manisa Milletvekili; Şirin Ünal, İstanbul Milletvekili.

Şimdi, ilk söz, Hükûmet adına Sayın Mehmet Vecdi Gönül, Millî Savunma Bakanı.

Buyurun Sayın Gönül. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakika.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlamadan evvel, kutsal değerlerimiz uğruna şehit olan ve gazi olan, mücadele eden askerimizi, polisimizi, korucumuzu, jandarmamızı minnetle ve şükranla anıyorum, ebediyete intikal edenlere rahmet diliyorum.

Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik terör tehdidi ve diğer güvenlik risklerine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye’deki tüm terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı güvenliğin idame ettirilmesini sağlamak, kriz süresince ve sonrasında hasıl olabilecek gelişmeler istikametinde Türkiye’nin yüksek menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere, hudut, şümul, miktar ve zamanı Hükûmetçe takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekât ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara yönelik olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması, bu kuvvetlerin Hükûmetin belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkân sağlayacak düzenlemelerin Hükûmet tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması amacıyla, Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir yıl süreyle izin istenilmesi için Meclisimize sunulan tezkerenin gerekçelerini açıklamak üzere huzurunuzda bulunuyorum. Bu vesileyle Sayın Başkanı ve yüce milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz, Balkanlar, Kafkasya ve Orta Doğu’nun kesiştiği noktada, fevkalade önemli, bir o kadar da istikrarsız ve güvenlik ihtiyaçlarının sürekli, etkin ve güncel tutulması gereken bir bölgede yer almaktadır. Dünya üzerinde hâlihazırda mevcut yaklaşık 20 çatışma alanının 10’dan fazlası, maalesef ülkemizi çevreleyen coğrafyada yer almaktadır. Bu şartlar muvacehesinde, bölgemizde güçlü olmak, barış ve istikrar ülkesi olmak her zamankinden daha önemli hâle gelmiştir. Birçok ülkeyle kara ve deniz sınırları olan vatanımızın çevresinde ateşten bir çember bulunmaktadır.

Sürekli değişen, karmaşıklığı ve belirsizliği giderek artan güvenlik ortamında, ülkemiz, ulusal güvenliğimiz açısından, NATO’nun askerî ve siyasi etkinliğinin muhafazasına büyük önem vermektedir. Yakın coğrafyamızdaki Balkanlarda son yirmi yılda yaşanan krizlerde NATO ve Birleşmiş Milletlerin müdahalelerine rağmen gelinen durum ortadadır. Bölgede hâlen istikrar tam olarak sağlanabilmiş değildir. Dünyanın en büyük güvenlik gücü olan NATO dahi bölgede istikrarı sağlamakta zaman zaman yetersiz kalmıştır. Bu çemberde Avrasya güvenlik mimarisini derinden etkileyecek stratejik önemde gelişmeler yaşanmaktadır. Bu kapsamda, Rusya Federasyonu’nun Ukrayna’da istikrarsızlığı körükleyen tavırları, ülkemizin ve bölgedeki diğer ülkelerin derin güvenlik kaygısı duymasına sebep olmaktadır.

Ayrıca, Güney Kafkasya’da Gürcistan’ın hâlâ bir bölümü Rusya Federasyonu’nun kontrolü altındadır. Diğer taraftan, Azerbaycan topraklarının ise beşte 1’i maalesef Ermenistan’ın işgali altındadır. Bu şartlar bölgede barış ve istikrar ortamı oluşturulmasına engel teşkil etmekte ve sınırları belirsizleştirmektedir.

Orta Doğu’ya gelince, Irak’taki otorite boşluğu geçtiğimiz yıl istikrarın sağlanmasına yönelik çabalara ve Hükûmetin kurulmasına rağmen hâlen giderilememiştir. Ülkedeki terör eylemleri günden güne etkisini artırmıştır. Suriye’de merkezî otorite kaybolmuş ve bölgede dünyanın en tehlikeli terör örgütü ortaya çıkmıştır. Her iki ülkedeki istikrarsızlık ve kaotik durum terör örgütlerinin beslenmesine sebebiyet vermekte ve ülkemizin güvenliğini tehdit etmektedir. Suriye ve Irak başta olmak üzere Orta Doğu’daki gelişmelerin ortaya koyduğu tehditler, ülkemizin süratle değişmekte olan yeni güvenlik ortamında her türlü risk ve tehditlerle mücadeleye hazırlıklı olmasını gerektirmektedir. Filistin’de nesiller değişmekte, ülkede yaşanan insani dram değişmemektedir.

Fırsatlar ve tehditlerin iç içe geçtiği süreçte Türkiye’nin güçlü olması her zamankinden daha önemlidir. Bölgemiz yeniden şekillenmekte, ülkemiz kararlı politikalar ve modernize edilmiş askerî gücüyle bu sürecin içerisinde yer almaktadır. Bu kapsamda, savunma sanayimizin son on beş yılda gerçekleşen teknolojik hamleleriyle dış alım ihtiyaçları yüzde 65’lerden yüzde 10’lara indirilerek ve yerli üretime hız kazandırılarak dışa bağımlılığımızı büyük ölçüde azaltmış bulunuyoruz. Buna paralel olarak, Silahlı Kuvvetler, Polis ve Jandarma teşkilatımız da ileri teknoloji yeteneklerle teçhiz edilerek ülke güvenliğinin teminatı olmaya devam etmektedirler.

Uluslararası terörizm, etnik ve mezhepsel çatışmalar gibi risk ve tehditlerin bulunduğu bir coğrafyada yer alan Türkiye'nin, bölgesindeki istikrarsızlık ve belirsizlik ortamında, risk ve tehdit odakları üzerinde caydırıcı etki sağlayarak ülke güvenliğinin temini, aynı zamanda bölgemizdeki anlaşmazlıkların barışçı yollarla çözümü, gerginliğin azaltılması, bunların silahlı çatışmaya dönüşmesinin önlenmesi veya mütecavizin sınırlanmasında Türk Silahlı Kuvvetlerimizin her zaman hazır olması güvenlik stratejimizin en önemli unsurlarını teşkil etmektedir. Bu nedenle, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, muharebe gücü ve beka kabiliyeti yüksek, azami ölçüde millî sanayiye dayanan ileri teknoloji silah sistemleriyle teçhiz edilmiş, bilgi ve eğitim üstünlüğüne sahip, modüler, esnek ve her zaman, her türlü ortamda, gece ve gündüz kesintisiz görev yapabilecek bir kuvvet yapısına sahip olması ve dünyanın herhangi bir yerinde uluslararası barışın tesis ve idamesine yönelik harekâtlarda kendisine verilen görevleri en etkin şekilde yerine getirmesindeki başarıları bugün artık tartışılamaz.

Ayrıca, 17 dost ve müttefik ülkeye askerî yardım yapılmaktadır. Askerî yardım yapılarak dünyanın birçok bölgesinde istikrar ve güvene, dolayısıyla dünya barışına Silahlı Kuvvetlerimiz katkıda bulunmaktadır.

Diğer taraftan, dünyada ABD ve Avrupa başta olmak üzere pek çok ülkede güvenlik paralı askerler sistemiyle yürütülürken ülkemizde vatan savunması kutsal bir görev olarak addedilmekte, analar genç yaşta evlatlarını bu uğurda askere göndermektedir. Ülkemiz askeriyle, polisiyle, korucusuyla bu ülkenin savunmasında kader birliği yapmaktadır.

Bulunduğumuz coğrafyadaki gelişmeler ve istikrarsızlık tüm bölgemizi olduğu kadar ülkemizi de yakından olumsuz etkilemektedir. Gerek günden güne şiddeti artan DEAŞ örgütü gerekse otuz yıldır mücadele ettiğimiz PKK terör örgütünün son aylardaki eylemleri bugün burada görüşmek üzere toplandığımız tezkereyi zorunlu kılmıştır.

Türkiye, yıllardır, halkının huzur ve güvenliğine, ülkesinin millî birliğine yönelik bir terör saldırısıyla mücadele etmektedir. Son iki aydır ülkemizde yaşanmakta olan elim saldırılar da bunun açık bir göstergesidir. Bu açık tehdit, bölgede ahiren meydana gelen diğer gelişmelerin de etkisiyle devam etmektedir. Türkiye, Irak’ın kuzey bölgesine yuvalanmış bulunan PKK terör unsurlarından kaynaklanan ve halkımızın huzur ve güvenliği ile ülkesinin millî birliğine, güvenliğine ve toprak bütünlüğüne yönelmiş ciddi bir terör ve açık bir tehditle maalesef otuz yılı aşkın süredir karşı karşıya bulunmaktadır. Örgüt, sadece canlara kastetmemekte, Türkiye'nin ekonomisine, dış politikasına ve ülkemizin geleceğine de ağır faturalar yüklemektedir.

Daha önce de bu Meclisten Türk Silahlı Kuvvetlerinin yurt dışında kullanılmasını teminen Hükûmetimize yetki alınmıştır. Bu doğrultuda ilk tezkere 2007 yılında Meclise gönderilmiştir. Hükûmet olarak söz konusu dönemden bu yana böyle bir tehdidin nasıl ortadan kaldırılabileceği ve bu çerçevede siyasi ve askerî çabanın birlikte yürütülmesini içeren kapsamlı bir stratejinin nasıl oluşturulması gerektiği konusunda bir eylem planı hazırlanmıştır. Bir yandan terörle mücadele sürerken diğer yandan terörün istismar ettiği alanlarda demokrasinin çıtası yükseltilerek özgürlükler de geliştirilmiştir. 77 milyonu bir ve kardeş bilerek birlikte Türkiye olduğumuzun bilinciyle Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi uygulamaya konulmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; malumunuz olduğu üzere, Türkiye yalnız PKK terörüyle mücadele etmemektedir. Son yıllarda komşularımız Irak ve Suriye’de yaşanan gelişmeler ve saldırılarını günden güne artıran DEAŞ terör örgütü de ülkemizin güvenliğini ciddi şekilde tehdit etmektedir. Söz konusu terör örgütü, yalnızca Orta Doğu bölgesine değil, aynı zamanda küresel olarak tüm ülkelerin güvenlik ve istikrarına karşı ciddi bir tehlike arz etmektedir.

DEAŞ’la mücadelede çarpan etkisi yaratması için ABD’yle bir süredir ele aldığımız müşterek hareket tarzında bir uzlaşma sağlanmıştır. DEAŞ’la mücadeleye katılan koalisyon güçlerinin hava unsurlarına askerî üslerimiz açılmıştır.

Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik terör tehdidi ve güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye’deki tüm terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek elbette ülkemizin en tabii hakkıdır.

Irak ve Suriye’de hâlihazırda devam eden istikrarsızlık, bölgede DEAŞ’ın günden güne zemin kazanmasına imkân sağlamaktadır. DEAŞ terörü, maalesef, bölge ülkelerindeki bazı rejimler tarafından desteklenmekte ve beslenmektedir. Bunun en iyi örneği ise Suriye’deki Esad rejimidir. Rejim, DEAŞ’ın yerleşmesinin ve etkinlik alanını genişletmesinin başlıca sorumlusudur.

Yabancı terörist savaşçıların DEAŞ içerisindeki mevcudiyeti de bölgemiz açısından ciddi riskler içermektedir. Bu kapsamda bugüne kadar ülkemizce 1.822 kişiye yurda giriş tahdidi konmuş, 16.147 kişiye ülkeye giriş yasağı getirilmiştir. 99 farklı uyruktan 1.826 kişi sınır dışı edilmiştir. Ayrıca kolluk güçleri tarafından 2015 Ağustos ayı itibarıyla 569 operasyon icra edilmiş, bu kapsamda DEAŞ’la ilişkili 1.702 şahıs yakalanmış, 404 şahıs tutuklanmış, pek çok patlayıcı ve patlayıcı yapımında kullanılan malzeme, tabanca, havan, roketatar mühimmatı ve mermi ele geçirilmiştir. Tüm bunlar durumun ciddiyetini gösteren ve meselenin Türkiye’nin içine de sıçradığını ifade eden tespitlerdir.

Suriye’den ülkemize yönelen tehditlere karşı, uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru müdafaa hakkımızı sonuna kadar kullanarak sınırlarımızı, topraklarımızı, en önemlisi vatandaşımızın güvenliğini korumaya yönelik tedbir almamız tabiidir. Bu kapsamda, ülkemizin müteaddit uyarılarına rağmen Türk kara sahasında atışlarına devam eden Suriye ordusu ile DEAŞ’a, Türk ordusu tarafından, uluslararası hukuk ve mütekabiliyet prensibi çerçevesinde cevap verilmektedir. Bugün burada süresini bir yıl daha uzatmak istediğimiz tezkereyle yetki vermeniz hâlinde söz konusu cevaba bin misliyle devam edilecektir.

DEAŞ ile mücadele kapsamında gerek ikili gerekse uluslararası düzeyde iş birliği faaliyetlerimiz artarak devam etmektedir. Bu anlayış çerçevesinde, Bakanlar Kurulumuz, yüce Meclisimizden 2 Ekim 2014 tarihinde aldığı yetkiye dayanarak, DEAŞ’a karşı hava harekâtında yer almak üzere, ABD ve uygun görülecek diğer uluslararası koalisyon ülkelerine, insanlı ve insansız hava unsurlarını ülkemizdeki üslerde konuşlandırma izni vermiştir. Konuşlanan bu hava unsurları koalisyon harekâtına iştirak etmektedirler.

Terörün her şekliyle olduğu gibi, DEAŞ’la mücadelede de kararlıyız. DEAŞ’ın son aylardaki faaliyetleri bu tehlikenin arz ettiği vahameti göstermektedir.

Malumunuz olduğu üzere, 60’ın üzerinde ülke ve uluslararası kuruluş, DEAŞ’la mücadele amacıyla oluşturulmuş uluslararası koalisyona katkıda bulunmaktadır. Türkiye de uluslararası koalisyonda yerini almıştır. Koalisyonun en somut eylemi, Irak ve Suriye’de DEAŞ’a karşı devam eden hava mücadelesidir.

Ülkemiz, uluslararası koalisyonun faaliyetleri çerçevesinde çeşitli ulusal kaynaklarını gerekli gördüğü ölçüde seferber etmektedir. Bunun için gerekli yasal altyapı esasen mevcuttur.

Bu vesileyle, DEAŞ ve aşırı terör örgütleriyle kalıcı ve etkin mücadelenin ancak Suriye’deki çatışma ortamının bir an önce gerçek bir siyasi dönüşümle sona erdirilmesi yoluyla mümkün olacağına dair görüşümüzü teyiden arz ediyorum.

Malumunuz olduğu üzere, Suriye’deki Esad rejimi ve DEAŞ kaynaklı tehditler yoğun bir mülteci baskısını da yaratmaktadır. Sürecin başından bu yana, rejimin zulmünden kaçarak ülkemize sığınan tüm mülteciler için açık kapı politikası uygulanmıştır. Bugün, 4 milyon Suriyeli, ülkesini terk edip komşu ve bölge ülkelere sığınmıştır. Bunların 2 milyonuna ülkemiz ev sahipliği yapmaktadır. Bugüne kadar ülkemiz bu mülteci akımına cevap vermek üzere 6,5 milyar dolar masraf yapmıştır. Pek çok ülke mültecilere kapısını kapattığı hâlde, ülkemiz hepsinin yanında yer aldı, yaralarını sardı ve ülkemizde bulunan çadır kentler ve konteynerlerde ulaşım, sağlık, eğitim, barınma gibi tüm ihtiyaçları Türkiye Cumhuriyeti tarafından elden geldiği ölçüde karşılanmış oldu.

Türkiye, ayrıca, DEAŞ zulmünden kaçarak ülkemize sığınan Iraklılara da yardım sağlamaktadır. Bununla birlikte, DEAŞ saldırılarının yoğunlaştığı sürecin başından bu yana, Irak’ta yerlerinden edilmiş kişiler için 37.500 kapasiteli 3 kamp inşa edilmiştir. Türkiye Musul, Telafer, Sincar’da ihtiyaç sahiplerine insani yardım ve ayrıca, hâlihazırda süregelen krizden etkilenen Irak’ın orta kesimlerine mahallen destek sağlamaktadır.

Ben, zamanım azaldığı için bazı hususları atlayarak...

Sonuçta, bütün ülkeler haklarını korumak için uluslararası hukuka ve özellikle evrensel insan haklarına, temel hak ve hürriyetlere ve hukukun üstünlüğüne uygun olarak teröre karşı mücadele için her türlü tedbiri almakla mükelleftir, bunun asla istisnası olamaz.

Birleşmiş Milletler üyesi ülkeler, teröristlerin bir ülkeden diğer ülkeye geçişlerini, terör eylemlerinin planlanmasını ve terör eylemlerine katılmasını önlemekle, bu eylemlere katılanları yargı önüne çıkartmakla yükümlüdürler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha önce alınan yetki tezkeresi çerçevesinde Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından hava harekâtı, hava keşif uçuşu ve topçu ateşi gerçekleştirilmiştir. Tezkerenin tek hedefi, bu ülkenin huzuruna saldıran, vatanımızın huzuruna saldıran içteki ve dıştaki teröristlerdir. Bundan sonra da bu şekilde devam edecektir.

Türkiye'nin bulunduğu bölgede yaşanan güç çatışması, etnik ve mezhepsel gerginlikler ve terör tehdidi çevremizdeki şiddet durumunu oldukça yüksek seviyeye çıkarmaktadır. Bu kapsamda, son zamanlarda yaşanan krizin beklenenden daha uzun süreli olabileceği, şiddet ve çatışmaların daha geniş bir alana yayılmasıyla sonuçlanabileceği ihtimali tezkerenin bir yıl daha uzatılmasını elzem kılmıştır ve bu sebeple tezkere huzurunuza gelmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir daha belirtmek isterim ki iç veya dış terörün hiçbirinin meşru sebebi olamaz. Terörle mücadelenin en görünür olduğu tarihten bu yana görev alan tüm hükûmetlerin öncelikli gündemi terörle mücadele oldu. Demokrasimizi güçlendirmek amacıyla uygulayacağımız çok boyutlu ve kapsamlı tedbirler içeren bu süreç içerisinde lüzumu hâlinde ve caydırıcılık çerçevesinde askerî önlemler alınması terörle mücadelemizdeki bütüncül yaklaşımı tamamlayacaktır. Nihai hedefimiz, bu tür tezkerelere artık bir daha hiç ihtiyaç duymayacağımız, sürdürülebilir bir güvenlik ortamının tesisidir.

Meclisimizin huzurunda, ülkemizin huzur ve güvenliği için büyük bir özveri ve cesaretle, gece gündüz demeden, her türlü tehlikeye göğüs gererek, fedakârlıklarla görevini sürdüren asker, polis, geçici köy korucusu, tüm güvenlik güçlerimize en içten minnet ve şükranlarımı sunmak isterim. Ayrıca, bu vesileyle, teröre kurban verdiğimiz tüm şehitlerimize ve hayatını kaybeden masum vatandaşlarımıza rahmet ve acılı ailelerine başsağlığı ve bu elim saldırılarda yaralananlara da acil şifalar diliyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri, Suriye’deki kaosun getireceği büyük güvenlik boşlukları, DEAŞ ve Irak’ın kuzeyinden beslenerek saldırılarını artıran PKK terörü karşısında ulusal güvenliğimizi tahkim etme ihtiyacı açıkça görüldüğü üzere giderek büyümektedir.

Sonuç olarak, yukarıda arz edilen gelişmeler ve değerlendirmeler ışığında Türkiye'nin ulusal güvenliğine yönelik terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ile Suriye’deki tüm terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı güvenliğin idame ettirilmesini sağlamak, kriz süresince ve sonrasında hasıl olabilecek gelişmeler istikametinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan, iki dakikalık ek süre veriyorum, kullanın.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL – Teşekkür ederim.

…Türkiye'nin yüksek menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı Hükûmetçe takdir ve tayin olacak şekilde Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekât ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara yönelik olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması, bu kuvvetlerin Hükûmetin belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkân sağlayacak düzenlemelerin Hükûmet tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca bir yıl süreyle izin verilmesini saygılarımla arz ederim.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gruplar adına, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Mithat Sancar, Mardin Milletvekili. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MİTHAT SANCAR (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Eylül ayı barış ayı olarak bilinir, 1 Eylül Dünya Barış Günü olarak kutlanır. Bazı kaynaklarda ya da Birleşmiş Milletlerin kararında 21 Eylül de Barış Günü olarak kutlanır. Biz burada bugün barışı konuşmayı isterdik savaşı değil, barışı selamlamayı isterdik, savaş naralarını duymayı değil, demokrasiyi ve özgürlük umutlarını sahiplenmeyi isterdik, ölüm haberleriyle sarsılmayı değil, kalıcı barışın sağlanmasını nasıl gerçekleştireceğimizi konuşmak üzere toplanmak isterdik ama maalesef kalıcı savaş ya da savaşı kalıcılaştırma niyetlerini tartışmak zorunda kalıyoruz. Aslında kalıcı barışa çok yaklaşmıştık, bunu hepimiz biliyoruz. İki buçuk yıl kadar süren bir çözüm süreci nihayet 28 Şubat 2015’te son noktaya çok yaklaşmıştı. Son nokta, barışı kalıcı hâle getirmek, bu ülkede otuz yıldır devam eden savaşı sona erdirmekti ama maalesef bugün o noktadan çok uzaktayız. O tarihî bir fırsattı, büyük bir şanstı, o süreçte emeği geçen herkese buradan bir kez daha teşekkür etmeyi ben bir borç bilirim. Hükûmette görev alan bakanlar, şimdi Sayın Cumhurbaşkanı, o dönemde çalışan parti üyeleri, HDP milletvekilleri, AKP milletvekilleri, sivil toplum örgütleri büyük emekler sarf ettiler ve tabii ki bu süreçte büyük krizleri önlemek için sık sık devreye giren ve bunda da başarılı olan Sayın Öcalan’a da bir özel teşekkür etmek isterim.

Bu büyük fırsatı, bu tarihî şansı neden kaçırdık ve neden bugün savaşın ortasındayız? Bu soruya cevap bulmadan sorunlarımızı çözmemiz mümkün görünmüyor. Bu soruya cevap bulabilmemiz için de bazı soruları açıkça sormamız ve kamuoyu adına, Türkiye halkları adına cevaplarını talep etmemiz gerekiyor. Bu, Türkiye toplumunun, Türkiye halklarının hakkıdır, bize yüklediği bir borçtur.

İki buçuk yıl boyunca pek çok badireden geçen çözüm süreci nihayet Dolmabahçe’de müzakereye evrilmek üzereydi. Doğru bir tercih biraz fazla hırpalanarak kullanıldı. Dünyada bu tür çatışmalar otuz beş yıldır artık müzakerelerle çözülüyor. Türkiye de bu çabalara katkı sunan bir ülke durumundadır, biraz sonra örneklerini söyleyeceğim. Bu tercih doğruydu. Müzakere aşamasına geçmek gerekiyordu. Müzakere aşamasına geçmeniz için de bazı şeyler yapmanız gerekiyordu. Dünya tecrübeleri neler yapmanız gerektiğini gösteriyor sizlere, bizlere. Bu tecrübelerin ne olduğunu Hükûmet üyeleri de Sayın Cumhurbaşkanı da gayet iyi biliyor. AK PARTİ içinde de diğer partilerde de bu tecrübelerin ne gibi şartlar içerdiğini yine gayet iyi biliyorlar. Bizim parti zaten barış için yola çıkmış bir parti ve emeğinin büyük bir kısmını buna harcamıştır, dolayısıyla zaten dünya tecrübelerine yeterince vâkıftır.

Soruyoruz: Tam da Dolmabahçe’de evrensel şartlara ve niteliklere uygun bir barış sürecini yaratma imkânı yakalanmışken neden o noktadan geri dönüldü? Neden Sayın Cumhurbaşkanı “Dolmabahçe mutabakatı diye bir şey yoktur.”, “Dolmabahçe toplantısı yanlıştır.”, “Masa falan yoktur.”, “Tanımıyorum.” ve “Kürt sorunu yoktur.” dedi. Kendisi bunu söyledi diyelim, sebepleri var, tahmin edebiliyoruz, ayrıca bunların ne olduğunu, bunlara ilişkin değerlendirmemizi de sizlerle paylaşacağız. Neden Dolmabahçe toplantısının ve mutabakatının mimarları, o mutabakatın oluşması için cidden emek sarf eden Başbakan Sayın Davutoğlu bugüne kadar tek bir kelime etmemiştir bu konuda, neden? Soruyoruz tekrar, Türkiye halkları adına soruyoruz: Dolmabahçe’yi siz bizim heyetle ve İmralı’yla birlikte kurdunuz, oluşturdunuz, inşa ettiniz. Gerçi aynı gün, Dolmabahçe toplantısının olduğu gün Sayın Cumhurbaşkanı da bunun iyi bir gelişme, olumlu bir gelişme olduğunu söylemişti; kayıtlarda var. Peki, daha sonra kendisi bundan vazgeçtiğinde, siz bu sürecin siyasi sorumlusu ve kurucu ortağı olarak neden buna karşı bir ses çıkarmadınız, neden bugüne kadar bir açıklama yapmadınız? Sayın Yalçın Akdoğan, o gün o metni okuyan milletvekillerinden biri olarak -bir bakan olarak bulunuyordu orada- neden bugüne kadar o süreci samimiyetle sahiplenen bir tutum sergilemediniz?

Dolmabahçe mutabakatını bozmak savaşa yeniden dönmenin yollarını açıyordu. Savaşın ne demek olduğunu biliyoruz arkadaşlar, otuz yıldır tecrübe ediyoruz. Savaş başladığında artık her bir ölüm diğer ölümün gerekçesi hâline gelir. Biliyoruz, sadece canlar değil, vicdanlar ve ahlaklar da bozulur, acılar yarıştırılır, ölümler arasında eşitsizlik kurulur. Israrla ve açıklıkla söylüyoruz: Bütün ölümler bizim için eşittir, aynı derecede ağırdır, aynı derecede acıdır ama savaş ortamında bu vicdani sesi duyurmanız mümkün olmuyor.

Dolmabahçe mutabakatını yıktıktan sonra, seçim süreci hızla ve yoğunlukla devam ederken bize karşı yöneltilen saldırılar, planlanan katliamlar, seçim bürolarımıza, çalışanlarımıza ve mitinglerimize yapılan saldırılar bu planın önemli bir parçasıydı, savaşa yeniden dönüş planının bir parçasıydı. Dolmabahçe’yi yıkıyorsunuz savaşın yolunu açıyorsunuz. Savaşın yolunu açtığınızda da PKK’nın çatışmasızlığı terk etmesi için de provokasyonlar ortaya konuyor. Ağrı-Diyadin Türkiye halklarının gözü önünde cereyan etmiş bir büyük provokasyondur.

Evet, o dönemde biz ısrarla provokasyonlara rağmen KCK’nin çatışmasızlığı bozmamasını talep ettik. Sürecin devam etmesi için sağlam ve açık bir irade koyduk ortaya. Hiçbir saldırıyı karşı saldırıları tahrik edecek bir malzemeye dönüştürmeye izin vermedik ama maalesef, KCK’nin sabırlı tavrı, 7 Hazirana kadar olan, o provokasyonlara karşı olan sabırlı tavrı, 7 Hazirandan sonra Suruç katliamı gibi büyük bir insanlık vahşetinin ardından ortadan kalktı. İsterdik ki, o provokasyona karşı da PKK, 7 Hazirana kadar sürdürdüğü tavrı sürdürsün.

Ceylânpınar’da 2 polisin kirli bir şekilde katledilmesi bir başka büyük provokasyondu. Ve geldik bugün savaşın kan, barut kokusu arasında canlarımızın yittiği kara tabloyu yaşadığımız günlere. Savaş başlayınca ne olduğunu biliyoruz. Çocuklarımız vuruluyor, 7 yaşında Baran Çağlı vuruluyor, 13 yaşında Fırat Sımpil çocuğumuz vuruluyor, gençlerimiz vuruluyor, yaşlılarımız vuruluyor, doktorlarımız vuruluyor; bunları biliyoruz. O nedenle ısrarla ilk günden itibaren karşılıklı ateşkes talep ediyoruz. Silahların sustuğu döneme, çatışmasızlık dönemine geri dönüş istiyoruz. Bu sorunu barışçıl temelde, demokratik çerçevede çözmeyi sağlayacak tek yol olan müzakereye dönüşü istiyoruz. Müzakereye dönüş hâlinde ise artık keyfe bağlı bir süreç değil, kurallı ve kurumsal bir müzakere süreci istiyoruz. Bütün bunları kabul etmişti Hükûmet, evet, müzakereye geçmeyi kabul etmişti. Daha dün Eş Genel Başkanımız Demirtaş açıkladı, heyetimiz de biliyor, Hükûmet üyelerinin oluşturduğu heyet de biliyor, Kamu Güvenliği Müsteşarlığı da biliyor, müzakere için ayrı bir salon dizayn edilmişti İmralı’da, fiziksel olarak dahi masa kurulmuştu. Niye vazgeçtiniz, ne oldu, ne oldu, o gün ne oldu “Dolmabahçe’yi tanımıyoruz, müzakere diye bir şey tanımıyoruz.” dediniz. Bu sorunun cevabı bugün yaşadığımız savaşın ve acıların cevabını da ortaya çıkaracaktır.

Bugün yaşanan savaş, iktidar hesapları için, o büyük emeklerle kurulan, zorlukla yürütülen çözüm sürecinin çökertilmesinden kaynaklanıyor. Hiçbir ölümü tasvip etmenin söz konusu olmadığını herkesin aynı samimiyette her seferinde tekrar etmesini istiyoruz, istiyoruz elbette ama yetmiyor, ölümleri önleyecek olan yolları da açmamız gerekiyor.

Şimdi, özellikle “Bu tezkerenin amacı nedir?” diye baktığımızda, bu gelişmelerden bağımsız olmadığını apaçık görüyoruz. Neden Suriye’de tehdit şimdi ya da iki ay önceden itibaren bu kadar büyük bir millî güvenlik sorunu hâline getirildi? Daha önce çıkarılan tezkereler, 2003 yılında çıkarılan tezkerelerin amacı neydi? Dönün arşivleri karıştırın, buradaki tartışmaların tutanaklarını, gazete arşivlerini karıştırın, göreceksiniz ki 2003 tezkerelerinin tek amacı vardı, 2003’ten sonra çıkarılan tezkerelerin tek amacı vardı, Kürtlerin Irak’ın kuzeyinde, güney Kürdistan’da kendilerini yönetebilecekleri bir statü elde etmelerini önlemekti. Bu tezkerenin de, bundan önce çıkarılan Suriye tezkeresinin de amacı budur; Kürtlerin Suriye’de kendilerini yönetebilecekleri korunaklı bir alan yaratmalarını engellemek. Nereden biliyoruz? Sayın Cumhurbaşkanının sözlerinden. Daha açık bir delile ihtiyacımız yok. Dedi ki: “Orada hiçbir şekilde özel bir oluşuma izin vermeyeceğiz, bedeli ne olursa olsun.” Neden? PYD, defalarca bağımsız bir Kürt devleti istemediğini söyledi. O zaman da Kuzey Irak için “Ayrı bir Kürdistan kuruluyor.” diye bağırdılar, çağırdılar, hakaretler ettiler, şimdi bölgede tek iyi ilişki içinde oldukları oluşum güney Kürdistan’daki yönetimdir. Bunun için on yıl kaybetmemiz gerekmiyordu, bunun için de on yıl kaybetmemiz gerekmiyor. PYD’yle, Rojava’daki Kürtlerle, Rojava’da Kürtlerin Türklerle birlikte direnen diğer halklarla iyi ilişki, dostane ilişki kurmak için bugün savaş ve sonra pişmanlık… On yıllık bir kayba ihtiyacımız yok, bu ülkenin tahammülü yok, gereği yok, aynı noktaya gelinecek. Nasıl, 2003’te güney Kürdistan aşağılanıyordu ama şimdi baş tacı ediliyor, aynı şey Rojava için de geçerlidir. Kobani kuşatıldığında IŞİD tarafından neler söylenmedi, hatırlayın: “Sınırlarımızın ötesinde, dışında bir sorun, bizi ilgilendirmiyor.” dendi. Ne zaman ki Kobani kurtarıldı, artık Türkiye’nin iç sorunu olarak görülmeye başlandı Hükûmet tarafından. Niye? Kürtleri tehdit ve tehlike kaynağı olarak görüyor. Siz, eğer Rojava Kürtlerini tehdit ve tehlike kaynağı olarak görüyorsanız, onlara karşı savaş yöntemlerini devreye sokmayı düşünüyorsanız buradaki Kürtlerle nasıl kardeş olacaksınız? “Rojava” dediğiniz nedir? Rojava, “güney sınırlarımızda” dediğimiz bölge aslında tam da bizim içimizde olan bir yerdir. Ben Rojavalıyım. Nusaybin’de doğdum, büyüdüm. Her sabah kalktığımda ben Kamışlo’ya baktım. Benim, o zamanlar yakınlarım hastalandığında Mardin’e götürmezlerdi, sınırdan Kamışlo’ya giderlerdi çünkü yakındı, çünkü orada akrabalarımız vardı. “Suruç” dediğiniz neresi ki? Kobani’nin kendisi. Kobani de Suruç’un kendisi. Ceylânpınar neresi? Serekani. Bunlar ortak şehirlerdir. Bu yapay sınırlarla bölünmüş ortak şehirlerdir, tek şehirdirler. İşte, onları tehlike ve tehdit olarak görürseniz, onlara karşı savaş tezkeresi çıkarırsanız buradaki Kürtlerle kardeş olduğunuza inandıramazsınız bu Kürtleri. (HDP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, evet, savaşta neler olduğunu gayet iyi biliyoruz. Ben size bir şair, bir yazarın bu konuda üç cümlesini aktarmak istiyorum: “Savaş doruk noktasına ulaştığında çoğunluğun onu istememiş olduğu ortaya çıkar. Bu çoğunluk sessizdir, kimse onu dikkate almaz. Hele kadınlar, yıkıntılar arasında bir avuç un, yakacak odun, birkaç patates aramakla ve çocuklarını oradan uzaklaştırmakla uğraşırlar artık yalnızca.

Yaşlı insanlar yanmış barakalarının kalıntılarını karıştırır, yorgun adamlar ölüleri gömerler.

Bu insanlar ne ateş eder ne de işkence yapar. Yüzlerinde nefretin izlerini taşımazlar.”

O nefret, kör iktidar hesaplarının yarattığı kötücül bir duygudur, çoğunluğun, büyük çoğunluğun kalbinde yeri yoktur, biliyoruz; Türkiye toplumu savaşa büyük çoğunluğuyla “hayır” diyecektir inancımızı da oradan alıyoruz.

Değerli arkadaşlar, evet, iktidar hesapları için bir savaş yürütüldüğünü artık Türkiye toplumu fark ediyor. Şehit cenazeleri istismar edilemiyor artık. Şimdi orada yükselen çığlıklara “istismar” diyenler o acıya maalesef saygısızlık ediyorlar. “Neden ölüyoruz? Çocuklarımız neden ölüyor?” sorusunu soracaktır bu toplum, soruyor. Her bir soru, diğer soruları, onlarca, yüzlerce soru soran anneyi, soru soran kardeşi, soru soran komşuyu da beraberinde getirecektir. İşte o zaman hem savaş planları hem de iktidar hesapları bozulacaktır, bundan eminiz.

İktidar hesapları bu seçimlerin sonucunu kadük hâle getiren temel faktördü. Şimdi yeni bir savaşla seçimden kârlı çıkmayı hesaplayanlara sesleniyorum: 1983’ten bu yana, dönün, bakın, Türkiye’de çöken hükûmetlerin hepsi savaş politikalarıyla çökmüşlerdir. Eriyip giden partilere bakın, yüzde 50 alıp da şimdi ismi okunmayan partilere bakın, hepsi savaş politikaları yüzünden gitmişlerdir. AKP’nin en yüksek oy aldığı dönem, çözümü müzakereyle, görüşmelerle, diyalogla arayacağını samimiyetle ifade ettiği ya da bu konudaki samimiyetine çoğunluğu inandırdığı zamanlardır. Yani -bir uyarı- savaş politikalarıyla iktidar hesabı yapıyorsanız acilen vazgeçin, Türkiye halkı bunlara prim vermiyor. Eğer derdiniz savaşsa, onu söylüyorum, lütfen derhâl bundan vazgeçin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Sürem bitti galiba Sayın Başkan, iki dakikalık süreyi bekliyorum.

BAŞKAN – Sayın Sancar, iki dakika ilave süre veriyorum.

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Evet, iktidar hesapları o kadar mı değerli, o kadar mı vazgeçilmez ki savaşı bile bunun bir yöntemi hâline getirebiliyorsunuz. Size büyük bir askerin, evet, silahı en iyi kullanmış askerlerden birinin sözünü hatırlatmak isterim. Kimi kaynaklarda Napolyon’a atfedilir, benim bildiğim Bismark’ın sözüdür -Bismark’ın kim olduğunu anlatmama gerek yok, silahla neler yaptığını tarih ayrıntılı olarak kaydetmiştir- diyor ki: “Süngüyle her şeyi yapabilirsiniz ama üstüne oturamazsınız.” Dolayısıyla eğer savaşla bir iktidar kurmak, savaşla, süngüyle iktidara yürümek istiyorsanız, şimdi 1990’lardan beter, kentleri yıkan yöntemlerle başarılı olacağınızı düşünüyorsanız Bismark’ın bu sözünü defalarca ya da her gün tekrar edin: “Süngüyle belki her şeyi yapabilirsiniz ama üstüne oturamazsınız.” (HDP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, evet, bütün partilerde vicdanlı insanlar olduğunu biliyorum, aslında herkesin vicdanlı olduğuna inanmak isterim ama tam bu konuda AKP içinde bu politikalara karşı olduğundan şüphe duymadığım insanlar var, biliyorum. Sessiz kalmayın, sesinizi yükseltin. Grup Başkan Vekilimiz İdris Bey’in söylediği şeyi aynen tekrar edeceğim. CHP sıralarında da vicdanı bu savaş politikalarından sızlayan, gerçeği gördüğüne kesinkes inandığım insanlar büyük çoğunluktadır. Eğer bu savaş tezkeresi geçerse, hatırlatırım ki 78’inci maddesi Anayasa’nın daha kolay kullanılacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Bir dakika daha rica edebilir miyim Sayın Başkan? Tek cümle…

BAŞKAN – Sayın Sancar, bugünkü uygulamam herkese hakkaniyetle bir defa söz hakkı veriyorum, uyarsanız memnun olurum. Sözlerinizi bağlayın lütfen.

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Tamam, tek cümleyi söylüyorum. Tek cümle lütfen… Yani, onun için yirmi saniye bile değil.

BAŞKAN – Bir dakika veriyorum o zaman.

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Tamam, çok teşekkür ederim.

Evet, eğer bugün bunu yapmazsanız büyük bir sıkıntı yaşarız. Kaç tezkere, sayamadım, geçeyim, 1 Mart 2003’ü hatırlamasını istiyorum CHP’deki değerli vekillerin, AKP’deki değerli vekillerin, MHP’deki barışsever insanların oradan da çıkacağını düşünüyorum. Evet, 1 Mart 2003’ü hatırlayın, bu toplum o tezkereyi elinin tersiyle itmişti. Bu Meclis bunu yapabilir. Bunu yaptığınız zaman vereceğiniz mesaj şudur: Biz barış istiyoruz. Tekrar son bir deyişle kapatıyorum, herkese bu söz: Kandan kına yakılmaz. Onun için, sürekli barış, hep barış.

Hepinizi sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet, Sayın Aydın…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın konuşmacı iktidar hesapları için savaşı başlattığımız gibi haksız, mesnetsiz ithamlarda bulundu, sataşmadan söz almak istiyorum.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Eleştiridir Sayın Başkan, siyasi eleştiridir, sataşma değil.

BAŞKAN – Sayın Aydın, bunu eleştirel sınırlar içerisinde kabul ediyorum.(HDP sıralarından alkışlar)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, bu bir eleştiri değil. “İktidar hesapları gibi, kör iktidar olmak için savaş yapıyorsunuz.” diyor. Bu nasıl eleştiri olur Sayın Başkanım ya! Ağır bir ithamdır.

BAŞKAN – Sataşmaya neden vermemek üzere size de iki dakika söz veriyorum.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın (3/12) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Burada ben konuşmacıyı dinledim. PKK’ya, terör örgütüne tek bir laf edemeyenlerin burada Hükûmete, devlete, meşru vasıtalarla silah elinde bulunduranlara ne laflar ettiğini hepimiz çok iyi gördük.

Bir defa, kandan kimin beslendiğini, şiddetten kimin beslendiğini, terörden kimin beslendiğini… (HDP sıralarından “saray saray” sesleri ve gürültüler) Çözümü kimin istediğini ve çözümün karşısında kimin durduğunu bu millet çok iyi biliyor.(HDP sıralarından gürültüler)

PERVİN BULDAN (İstanbul) – Hiç dinlememişsin ya!

AHMET AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, dinleyin bir dakika dinleyin, ben sizi dinledim. Biz iktidar olmak için gücü milletten alıyoruz. Sizin gibi gücü PKK’dan, PYD’den, PYJ’den almıyoruz, terör örgütlerinden almıyoruz. Açık açık dile getiriyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Size savaş yaptırmayacağız. Sarayın savaşı sarayın. (HDP sıralarından gürültüler ve sıra kapaklarına vurmalar)

AHMET AYDIN (Devamla) - Gücü milletten alacaksınız.

SEZAİ TEMELLİ (İstanbul) – Size savaş yaptırmayacağız!

AHMET AYDIN (Devamla) - Tek iktidar, iktidarın ve meşruiyetin kaynağı aziz milletimizdir. Sizin…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Ne konuşuyorsun utanmaz adam!

AHMET AYDIN (Devamla) – Bakın, utanmadan, sıkılmadan konuşuyorsunuz! Utanmadan konuşuyorsunuz! (HDP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

SEZAİ TEMELLİ (İstanbul) – Sarayın savaşı!

AHMET AYDIN (Devamla) - Öncelikle size destek veren yüzde 13’e haksızlık yapıyorsunuz, saygısızlık yapıyorsunuz. Gücü milletten alacaksınız, gücü terör örgütlerinden değil.

Yine, bu çatışmasızlığı kim ortadan kaldırdı?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Saray kaldırdı, saray!

SEZAİ TEMELLİ (İstanbul) – Saray!

AHMET AYDIN (Devamla) - Bakın, Suruç hadisesi 20 Temmuzda oldu. KCK Yürütme Konseyi ta 11 Temmuzda tek taraflı olarak çatışmasızlığı ortadan kaldırdı.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Senin iraden yok!

AHMET AYDIN (Devamla) - PKK’nın, KCK’nın sözde yöneticileri devrimci halk savaşlarını başlattı, Suruç’tan önce başladı. Kim başlattı?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Siz başlattınız.

AHMET AYDIN (Devamla) - Onlara da bir laf etsenize! Yüreğiniz yetiyorsa PKK’ya söyleyin önce terör örgütü olduğunu ve yaptığı terörü kınayın.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Başkan olsaydı olmayacaktı!

AHMET AYDIN (Devamla) - Yine değerli arkadaşlar, bakın, burada bölgeye, Kürtlere kimin baskı uyguladığını, kimin zulüm uyguladığını, kimin şiddet uyguladığını bölge halkı da biliyor…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Saraya bak, saraya!

AHMET AYDIN (Devamla) – …Kürtler de biliyor bu millet de biliyor, kandıramazsınız kimseyi! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET AYDIN (Devamla) – Öncelikle şiddetten vazgeçeceksiniz. Öncelikle terör estirenlerle beraber olmayacaksınız. Gücün kaynağı millettir, gücün kaynağı terör örgütleri değildir diyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi…

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Sayın Başkan…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

PERVİN BULDAN (İstanbul) – Sayın Başkan…

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Sayın Başkan, bir cümlelik bir cevap hakkı istiyorum.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yani sayın hatip açık bir şekilde partimizin kandan beslendiğini, terör örgütüne yaslandığını söylemek suretiyle sataşmada bulunmuştur. (AK PARTİ sıralarından “Doğru” sesleri)

BAŞKAN – Sayın Sancar’la aranızda karar verin, birinize söz vereceğim.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Sancar…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hadi söyle bakalım PKK terör örgütünü, söyle hadi! Söyleyebilecek mi bakalım?

BAŞKAN – Sayın Sancar, süreniz iki dakikadır.

Buyurun.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hadi söyle, söyle!

5.- Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Sayın Başkan, ben söyleyeceklerimi söyledim. Birbirimizi iyi tanıyoruz. Hiç demagojiye gerek yok. Diyorum ki: Derhâl şiddetin nasıl sona erdirileceğini bu parti… Evet, MHP başka türlü söylüyor bunu ama en çok konuşan 2 partidir, biz biliyoruz. Filipinler’de silahların nasıl sustuğunu bilmiyor musunuz, silahların nasıl teslim edildiğini? Şunu söyleyeceğiz… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

YASİN AKTAY (Siirt) – Burası Filipinler değil, burası Türkiye.

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Bir izin verin, anladım.

Çünkü, Sevgili Yasin, Filipinler’de bağımsız nitelikteki Silahları Bırakma Komisyonunun Başkanlığını Türkiye yapıyor, birincisi bu.

YASİN AKTAY (Siirt) – Silahı bırakacaksınız, ne savaşı?

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Neyse, aslında cevap vermeyecektim, sadece şunu söyleyecektim… Ben söyleyeceğimi söyledim, istediğiniz kadar sataşın.

Tekrar söylüyorum, izleme heyetini kurmaya niçin izin vermediniz? İzleme heyeti, Filipinler’de otuz yıllık savaşı sona erdiren sürecin bir parçası olarak Türkiye'nin katkısıyla kuruldu, bunları biliyorsunuz; silahların bırakılmasının yolu, yöntemi var, biliyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) İki buçuk yıl bunun için görüştünüz, şimdi niye devirdiniz o masayı? Bir hafta sonra silahsızlanma kongresi çağrısı yapılıyordu; hangi menfaatle bunu, hangi hesapla bu masayı devirdiğinizi bu topluma açıklayacaksınız, halklara hesabını vereceksiniz. (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – 6-7 Ekimin hesabını da vereceksiniz.

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Ben, istediği kadar sataşma olsun bundan sonra her sataşmayı toplumun vicdanına havale ediyorum, tek kelime cevap vermeyeceğim. Yine de saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Tezkereler (Devam)

8.- Başbakanlığın, Türkiye’nin Ulusal Güvenliğine Yönelik Terör Tehdidi ve Her Türlü Güvenlik Riskine Karşı Uluslararası Hukuk Çerçevesinde Gerekli Her Türlü Tedbiri Almak, Irak ve Suriye’deki Tüm Terörist Örgütlerden Ülkemize Yönelebilecek Saldırıları Bertaraf Etmek ve Kitlesel Göç Gibi Diğer Muhtemel Risklere Karşı Ulusal Güvenliğimizin İdame Ettirilmesini Sağlamak İçin Hudut, Şümul, Miktar ve Zamanı Hükümetçe Takdir ve Tayin Olunacak Şekilde, Gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Yabancı Ülkelere Gönderilmesi, Yabancı Silahlı Kuvvetlerin Türkiye’de Bulunması ve Bu Kuvvetlerin Hükümetin Belirleyeceği Esaslara Göre Kullanılması ile Hükümet Tarafından Belirlenecek Esaslara Göre Gerekli Düzenlemelerin Yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 02.10.2014 Tarihli ve 1071 Sayılı Kararıyla Hükümete Verilen Bir Yıllık İzin Süresinin Anayasa’nın 92’nci Maddesi Uyarınca 02.10.2015 Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha Uzatılmasına Dair Tezkeresi (3/12) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Irak ve Suriye'den kaynaklanan bölücü terör tehditlerine karşı Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının kullanılmasına yönelik Hükûmet tezkeresi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında her şeyden önce, biz, burada bize bu coğrafyayı vatan yapmak, milletimizin hürriyet ve istiklalini korumak, birlik ve bütünlüğümüzü sağlamak, millî ve üniter devletimize, milletin hukukuna ve egemenliğine yönelik tehditleri bertaraf etmek; sınırlarını namusu olarak görüp de onu korumak için hayatlarını feda eden, feda etmekten çekinmeyen şehitlerimize, kınalı kuzularımıza, kınalı bacaksızlarımıza rahmet ve minnetlerimizi sunuyoruz, şükranlarımızı sunuyoruz.

Evet, aslında bakıldığı zaman, gerçekten dinimizin ifadesiyle şehitler ölmez, milletimizin iradesiyle de vatan bölünmez düsturuyla biz gerçekten bu uğurda canını feda eden, kanını veren bütün güvenlik görevlilerimize, terörün acımasız, kalleş saldırıları neticesinde hayatını kaybeden sivil vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyoruz.

Aslında biraz önce bir ibretlik tablo izledik, gerçekten ibretlik. (MHP sıralarından alkışlar) Allah, Cenab-ı Hak elbette gözlerimizi açmak için, elbette kulaklarımızın duyması için bu ibretlik sahneleri bize gösteriyor. Düne kadar çözüm ortağı olanlar, çözüm sürecinin ortakları bugün bu tablo karşısında birbirlerini suçlayacak noktaya gelmişse, sorumluluğu bir başkasının üstüne atacak duruma gelmişse hangi vicdandan bahsediliyor, hangi vicdanlara sesleniliyor? Bugün, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, kahpece, kalleşçe, Anadolu’muzda, Mardin’in Nusaybin Bahmini mezrasında öldürülen çocuklar, kadınlar… Bütün bu tablolar karşısında vicdanı olan herkes bu terörü lanetler.

(MHP ve HDP sıralarından karşılıklı laf atmalar)

OKTAY VURAL (Devamla) – Bunlar doğu ve güneydoğuda yaşayan Kürt kökenli insanlar. Serap’ı yakanlar, doktoru öldürenler, askerimi, polisimi kalleşçe pusuya düşürenler, işte Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz bu millî vicdanın sesi olarak buradayız. Kundaktaki bebeleri öldürenler hangi vicdana, hangi vicdana sesleniyorlar? Bu ne vicdansızlıktır! Doğu ve güneydoğuda bu kadar insanımızı katleden bir terör örgütü ortadayken, terör örgütü silahlarıyla birlikte başta Kürt kökenli insanlarımızı katlederken bugün geldiğimiz bu noktada bir vicdan muhasebesi yapanlar, evet, o vicdan muhasebesini bugüne kadar çözüm ortaklığı yapanlar, terör örgütünü destekleyenler, onun siyasi mesajlarını iletenler, herkes bu vicdanlar karşısında elbette -eğer varsa- vicdani sorumluluğunu hissetmelidir.

(MHP ve HDP sıralarından karşılıklı laf atmalar)

OKTAY VURAL (Devamla) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen yerlerimize oturalım.

Sayın Grup Başkan Vekili, arkadaşların yerlerine oturmalarına yardımcı olursanız memnun olurum çünkü idare amirimiz yok.

OKTAY VURAL (Devamla) – Evet, sayın milletvekilleri, bugün gerçekten ibretlikti. Düne kadar çözüm ortakları olanlar ne kadar güzeldi her şey değil mi? Nerede vicdanlar? Size sesleniyorum: Bugün müzakere edeceğimiz Hükûmet tezkeresi aslında bir muhakeme, bir muhasebe ve hesaplaşma olarak ele alınmalıdır. 7 Haziran öncesindeki ortamı ve 7 Haziran sonrasında yaşadıklarımızı dikkate aldığımızda bütün bunların muhasebesi elbette yapılmalıdır.

Bu süreçlerin en ilginç ve en ibretlik sonucunu günümüz Türkiye’sinde gerçekten yoğun bir şekilde yaşamaktayız. Her gün acımız… Bugün 1 emniyet amirimiz, 3 polisimiz şehit oldu. Gerçekten… Doktorumuz kurşunlandı.

Her şey açıklıkla ortaya konulmalı. Milletimizin huzuruna karşı bir tezkerede kimin nasıl bir siyasi iradesi vardır ve bu ne şekilde kullanılmış ve kullanılacaktır? Bu soruların cevabını hep birlikte soracağız.

Evet, değerli milletvekilleri, biraz önce biz, bir seçim hükûmetinde Milliyetçi Hareket Partisinin iradesinin olmadığını, Milliyetçi Hareket Partisinin iradesi olmayan, Anayasa’nın ruhuyla lafzıyla ona aykırı bir şekilde seçim hükûmeti oluşturma konusundaki bu iradeye karşı tavrımızı siyasi bir şekilde ortaya koyduk, tezkere karşısındaki tavrımızı da ortaya koyduk. Biz siyasetimizi milletimizin değerleri istikametinde ortaya koyuyoruz. O, şu davranış bizi ilgilendirmiyor. Bugün geldiğimiz bu noktada bu tezkerenin sahibi kimdir? Soruyorum: Bu tezkerenin sahibi kimdir?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Hükûmet.

OKTAY VURAL (Devamla) – Hangi hükûmet?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti.

OKTAY VURAL (Devamla) – Bakın, bu tezkereyi uygulayacak Türkiye Büyük Millet Meclisine sahip bir irade, bugün yönetimde Seçim Hükûmeti olarak tecelli etmiştir. Gerçekten böyle bir mücadele iradesi de bundan önceki Hükûmette olmamıştır. Bu tezkere… 7 Haziran seçimlerinde çoğunluğunu kaybedip Parlamentoda sorumlu bir hükûmet kuramayan azınlık AKP Hükûmeti vardır. Bu zihniyetin ne yaptığını burada anlatacağım elbette.

Bu tezkere 21 Ağustosta Meclise geldi değil mi? O zaman AKP azınlık Hükûmeti vardı. Seçim hükûmetine bırakmamak, Hükûmette yer alan HDP’nin takınabileceği tavır dikkate alınarak Meclise gönderildi. Seçim Hükûmeti de 28 Ağustosta kuruldu. Bu tezkereyi görüşmek için Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri 31 Ağustosta Türkiye Büyük Millet Meclisini olağanüstü toplantıya çağırdı.

Soruyorum: Neden 21 Ağustostan sonra toplantıya çağırmadınız? Neden bu iradenizi Adalet ve Kalkınma Partisinin azınlık Hükûmetinin arkasına koymadınız, neden? Niye bu iradeyi koyamadınız? Şimdi, birazdan anlatacağım.

Evet, 31 Ağustosta Türkiye Büyük Millet Meclisini olağanüstü toplantıya çağıran, 3 Eylülde -bugün- toplanmamızı sağlayan bir süreci gerçekleştireceğiz. Eğer HDP’nin seçim hükûmetinde yer alması, tezkerenin Meclise gelmesini engelleyecekse neden hükûmet kurulmadan önce olağanüstü toplantı çağrısı yapmadınız, neden? Bir akıl olması lazım değil mi, bir akıl? Madem “Seçim hükûmetine bırakmayalım 21 Ağustosta gönderelim.” diyorsanız, o zaman Seçim Hükûmetinin oturduğu bir ortamda niye olağanüstü toplantıya çağırıyorsunuz? 22 Ağustosta çağırsaydınız, 23’ünde de kararı verseydik. Niye yapmadınız? Aa, burada bir akıl var; burada bir strateji, bir mühendislik söz konusu. Yetkiyi o günkü Hükûmete almayıp bugünkü Hükûmete… Peki, bugünkü Hükûmetin var mı iradesi? Nerede? Hadi “Hudut, şümul ve zamanı Bakanlar Kurulunca tespit edilmek üzere…” Nerede?

AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) – Onayı Meclis verecek.

OKTAY VURAL (Devamla) – Bakanlar Kurulu böyle bir irade gösterebilecek mi? Gösteremeyecek.

MUSA ÇAM (İzmir) – İrade sarayda…

OKTAY VURAL (Devamla) – Dolayısıyla, bu kararnamenin arkasında… Ben şu soruyu soruyorum: AKP ve HDP’nin siyasi iradesiyle oluşturulmuş Seçim Hükûmetinde…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Yapma be!

OKTAY VURAL (Devamla) – …neden böyle bir Bakanlar Kurulu iradesini aramadınız? Neden “Hodri meydan!” demediniz? “Buyurun, imzaya açıyorum, imzayı vermeyenle ilgili gereğini yaparım.” niye demediniz?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Diyemezler de ondan.

OKTAY VURAL (Devamla) – Ortaklar ürkmesin arkadaşlar, ortaklık ürkmesin; çözüm ortaklığı devam ediyor. İşte, asıl siyasi irade bu Seçim Hükûmetinde yer alan AKP ve HDP’nin siyasi iradesinin, beraber ve birlikte olan bu seçim iradesi doğrultusunda böyle bir iradenin devam etmesini istediler ve bu bakımdan da açıkçası böyle bir irade beyanını orada aramak istemediler. Arasaydınız. Burada Meclise karşı gelip yetki istiyorsunuz. Bu yetkiyi nasıl kullanacaksınız? Meclise tezkere gönderme iradeniz yok ama Meclisin verdiği tezkereyi kullanacaksınız öyle mi? Nasıl kullanacaksınız?

TALHA EROL DURMAZ (Erzincan) – Şu an nasıl kullanıyorlarsa öyle kullanacaklar.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Kullanmasınlar mı?

OKTAY VURAL (Devamla) – Onun için, bugün gerçekten Türkiye için hayati bir konuda askerimize, polisimize, sivil vatandaşlarımıza, doktorumuza, işçimize yönelik saldırılar karşısında atadığınız Bakanlar Kurulunda terörle mücadele konusunda bir tereddüt, bir irade eksikliği olacağını düşünüyorsanız bu eksikliği giderip bir bütün hâlinde bir Bakanlar Kurulu kararı getirmeliydiniz, getirecektiniz.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – O zaman reddedildi tezkere.

OKTAY VURAL (Devamla) – Niye getirmediniz? Niye getirmediniz biliyor musunuz? Çünkü çözüm devam ediyor, çözüm ortaklığı devam ediyor, reklam arası var. (MHP sıralarından alkışlar) 7 Hazirana kadar çözüm ortakları olanlar, siyasi iradeyle birlikte Seçim Hükûmetinde böyle bir iradeyi bozmamak için “Ortaklık devam etsin, aman ha, ne olur ne olmaz.” demek için bunu yaptılar.

HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Ortaklığı gördük az önce, ortakları!

OKTAY VURAL (Devamla) – Şimdi, evet, gerçekten ürkütmek istemedikleri gayet açık ve net.

Şimdi, Bakanlar Kurulundaki bu irade eksikliği alanda terörle mücadele eden güvenlik güçlerimizi nasıl etkiler? Bakanlar Kurulunda kim sorumluysa, Sayın Bakan, umarım bu konuda delegasyonları, yetkilendirmeleri çok önceden yapmış olmanız gerekiyor. Bu Bakanlar Kurulunda olmayan bir iradeyle terörle mücadelede zafiyet oluşturulması gerçekten Türkiye'nin geleceği açısından çok tehlikeli sonuçlar oluşturacaktır.

Bu bakımdan, AKP ve HDP’nin siyasi iradesinin oluşturduğu bu Hükûmete yetki istenmemesinin ardındaki akıl, tamamıyla çözüm ortaklarının sevdasının devam ettiğine ilişkin bir iradedir. Bu girişim olmadığına göre, AKP’nin HDP’yle yürüttüğü PKK’yla müzakere süreci, yani çözüm ortaklığına yönelik bir siyasi tercihin masada olduğu ifade edilmek isteniyor; mesaj budur, açık mesaj budur.

Eğer bu konuda, değerli kardeşlerim, eğer terörle mücadele konusunda benim askerim, polisim öldürülüyor da buna yönelik bir tedbir konusunda bir bakan bununla ilgili bir tedbire imza atmıyorsa azlederim gider, biter gider; bu kadar açık ve seçik. (MHP sıralarından alkışlar) Böyle dik duracaksınız, dimdik duracaksınız ama bunu oluşturmadınız, oluşturamadınız. (AK PARTİ sıralarından “Sayenizde!” sesi)

Bakın, öyle ki 1 Eylül 2014 tarihinde Terörle Mücadele Yüksek Kurulu Başkanlığını yürütme görevi Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a verilmişti. Peki, şimdi Bakanlar Kurulunda böyle bir görevi yürüten bir Başbakan yardımcısı var mı? Yok, yok. Ne oldu? Havaya uçtu, yok, kayboldu, gitti. Niye? Çünkü bu siyasi irade, terörle mücadele etme siyasi iradesi yok; taktik, strateji yoktur. Bu bakımdan, Irak tezkeresi ilk defa 2007 yılında kabul edildi ve bu çerçevede 2007 yılında Milliyetçi Hareket Partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisine girdiği bir dönemde “Getirin sınır ötesi operasyon yetkisini, bununla ilgili mücadele edelim.” diye ifadelerde bulunduğumuz zaman, o zaman dönemin Başbakanı “İçeride 5 bin, dışarıda 500 terörist var, dışarıdaki 500 teröristle niye uğraşalım?” diyerek yan çizmişti ama millet iradesiyle bunu getirdik.

2002 yılında bitmiş bir terör, yok ama bugün gerçekten sona erdirilmiş bir OHAL varken bugün maalesef hepimizin vicdanlarını yaralayan, inanıyorum yürekten yaralayan bu manzaraların PKK terör örgütünün oluşturduğu olağanüstü hâlin, doğu ve güneydoğuda seçim güvenliğine ilişkin endişelerin Millî Güvenlik Kuruluna kadar sirayet ettiği bir ortamla karşı karşıyayız. Dolayısıyla bunlara bizi hangi politikalar getirdi arkadaşlar, ülkemizi fiilî olarak olağanüstü bir ortama hangi politikalar soktu; bunu sorgulamak gerekmiyor mu? Evet, 2002 yılında terörün geldiği bu safhadan bugüne geliş sorumlusu Adalet ve Kalkınma Partisinin siyasi iktidarının tercihleri olmuştur. Tablo budur.

Terörle mücadeleyi dışlayarak müzakere yolunu seçen, “Otuz yıldır aynı yöntemle mücadele edildi, bitmedi canım, böyle yöntemler olmaz, siyasi çözüm gerekir.” diyenler ne diyorsunuz, ha, ne diyorsunuz? Bugün öyle bir noktaya geldik ki çözüm süreci başlarken “Çok güzel şeyler oluyor.” diyenler, “Cudi Dağı’nda artık piknik yapılıyor.” diyenler şimdi “Süreç boyunca dağlara, şehirlere yığınak yaptılar.” diyebiliyorlar. Ceylânpınar Belediye Başkanı haykırıyor, milletvekilleri haykırıyor, “Çözüm sürecinde PKK güçlendi, alan hakimiyeti oluşturdu.” diyebiliyor, diyor.

Bir zamanlar “Hayat hakkı, bilgi, eğitim, dil, kültür, kimlik hakkı, ne varsa vereceğiz, ne isterlerse vereceğiz.” diyenler, şimdi “‘Şunu yapsanız yeter.’ diyorlardı, sonra bunu yaptık ‘Yetmez.’ demeye başladılar çünkü nihai amaçları ayrımcılıktır.” diyebilmektedirler. Bir zamanlar “Çözüm sürecine karşı çıkanlar haindir, kandan besleniyorlar.” derken bugün görüyoruz ki çözüm ortakları birbirini kandan beslenen olarak suçluyor. Ne kadar ilginç. “Çözüm sürecine karşı çıkanlar büyük ölçüde haklıymış.” diyerek burada Sayın Bülent Arınç itirafta bulunuyor. Bir zamanlar şehide “kelle” diyenler, bugün “Ne mutlu şehit ailesine! Öleceksek bir kere ölelim, adam gibi ölelim.” gibi sözlerle şehit istismarı yapabilmektedirler. Bir zamanlar “Sizler şehitlerin gelmesini, sizler anaların ağlamasını mı istiyorsunuz?” diyenler, şimdi şehit cenazesinde “Ne mutlu onun ailesine, onun yakınlarına!” sözlerini sarf edebilmektedirler. Bir zamanlar “Şehitler ölmez, vatan bölünmez.” diyenleri yaygara yapmakla suçlayanlar, şimdi şehitliğin, vatan savunmasının kutsallığını dillerinden düşürmemektedirler.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Şehit bile saymıyorlardı.

OKTAY VURAL (Devamla) – Bir zamanlar “PKK’yla mücadelede ölenler şehit değildir.” diyenleri akil insan yapanlar, şimdi lüks saraylarında şehitlerin kanı üzerinden ahkam kesmektedirler. Ne hazindir ki, ne ilginçtir ki Adalet ve Kalkınma Partisinin tayin ettiği 63 akilden birisi, HDP adına, bugün çözüm ortaklığıyla ilgili yürütülen pazarlıkları ifade edebilmektedir. Evet, gerçekten, vatan evlatları üzerinden, şehit kanı üzerinden ay yıldızlı bayrağa elini koyarak nutuk atanlar…

Bütün bunlarla ilgili vicdanlara sesleniyorum: Elinizi vicdanınıza koyun ya! Bu tablonun sorumlusu kim? Bizler bunlarla ilgili, Türkiye’yi bölmek istiyorlar, millî devlet ortadan kaldırılmak isteniyor, hukuk devletine yapılıyor… “Hayır, siz bölünme paranoyası geçiriyorsunuz.” demediler mi? Şimdi Sayın Başbakan kalkıp diyor ki: “Türkiye beka sorunuyla karşı karşıyadır.” Cumhurbaşkanı diyor ki: “Türkiye Cumhuriyeti’nin en kritik dönemini yaşıyoruz.” Şimdi ben soruyorum: Bu tablonun sorumlusu kimdir? Kimdir ya, kimdir? Hiç mi vicdanlar sızlamaz, hiç mi gözler görmez? Yıllarca bunları söyledik. “Morg bekçileri.” dediniz bize, “Kan üzerinden besleniyor.” dediniz. Bu vicdansızlık değil mi?

Habur’da devlet töreniyle karşıladınız. O sırada müzakere ettiniz ya! Protokoller hazırladınız İmralı’da. Alan hâkimiyetini genişlettiniz ya, “Hepimiz hür olacağız. Öz savunma güçleri yerleşecek.” diye tutanaklar hazırlandı. Dolmabahçe’de 10 maddelik mutabakat hazırladınız. 1 Ağustos 2009’da açılım sevdası; millî birlik, kardeşlik projesi... “Çözüm… Analar ağlamasın.” Topçuları, popçuları toplamadınız mı? Akil adamlarla bunları yapmadınız mı? Bu sonuç kimin eseridir; ben bunu sorguluyorum. Bu geldiğimiz noktada elimizi vicdanımıza koyalım. Doğu ve güneydoğudaki milletvekilleri bizlere gelip söylüyorlardı: “Terör örgütü güçleniyor, orada bulunamaz hâle geldik.” Evet, geldiğimiz bu noktada terör örgütü adliye kurdu, hâkim atıyor, savcı atıyor; adliyeleri var, mahkeme yapıyorlar, istinaf mahkemelerini de Kandil’e götürmüşler. Asayiş birimleri var, vergi topluyorlar, sizin milletvekiliniz 300 tane makbuzu gösterdi, vatandaşlardan vergi topluyor. Kim uyudu, size soruyorum, kim uyudu? Kim uyuttu devleti? Kim bunun sorumlusu? Bir vicdan olarak sesleniyorum ya! “Allah için, ben hata yaptım, bu yanlış politikaydı, sorumluluğumu yerine getirmek istiyorum.” diyenler niye çıkmıyor? Bunun hiç mi sorumlusu yok, hiç mi? (MHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, ne oldu? Kalkıyorlar “2002’den bu yana biz cumhuriyeti, millî kimliği tasfiye sürecine soktuk. Terörle mücadele reaksiyonist mücadele, aksiyonist değil zaten.” diyorlar. “Çözüm süreci devam edecek, muhataplar değişecek.” Kimle nereye gideceksiniz? Çözümünüz nedir? Hâlen ne oluyor? Masada çözümle ilgili irade var. Bugün bu tabloyu gören vatandaşlarımızın sizi iktidardan alıkoyan iradesine karşılık âdeta bir reklam arası gibi terörle mücadele edilmez. Terör örgütünün siyasi amaçları var, silahlı gücü var. Siyasi amaçlarıyla da mücadele edeceksin, bölücülükle de mücadele edeceksin. Ne oldu? Devletimizin adını değiştirecekler, Andımız kaldırıldı, millî kimliğimiz tartışıldı, “Bu millete ‘Türk milleti’ demeyelim.” dendi; bütün bunlar yapıldı. Ortak değerleri tartışma içerisine aldınız, aidiyetler ortadan kaldırıldı, güçlendirmek yerine kaldırıldı. Bu tabloları yaşadık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKTAY VURAL (Devamla) – Asker kışlaya, polis karakola hapsedilmedi mi? Bu Parlamentoda Türk Silahlı Kuvvetleri iç güvenlikten alıkonulmadı mı?

BAŞKAN – Sayın Vural, iki dakika ilave süre veriyorum.

OKTAY VURAL (Devamla) – Bunlar yapılmadı mı? Valilere “Operasyon yapmayın.” yetkisi verilmedi mi? HDP Eş Genel Başkanı demedi mi “Bize haber veriyorlardı -Ağrı’daki olayla ilgili- biz de ‘Yapmayın.’ filan diye söylüyorduk.” Bütün bunlar olmadı mı, bitmedi mi arkadaşlar?

Demokrasi ya da silah, ya millet egemenliği ya silah egemenliği. O bakımdan, silah meşru değildir, terör örgütünün siyasi amaçları meşru değildir. Bu milletimizin içerisinden başka bir millet oluşturmak, devlet oluşturmak kabul edilemez. Kürt kökenli kardeşlerimizin temsilcisi olarak PKK’yı getirdiniz. 7 Haziran seçimlerinde ne oldu, ne oldu?

PERVİN BULDAN (İstanbul) – Ne olmuş?

OKTAY VURAL (Devamla) – Neden 23 Temmuzda sınır ötesi operasyon için yetki verildi? Neden daha önce bunlarla ilgili tedbir almadınız? Niye? O güne kadar ne yaptınız, ne beklediniz? Ne oldu? “E çözüm süreci AKP varsa devam eder, bize oy vermediniz, al sana kaos.” Meseleniz memleket mi koltuk mu ya? Meseleniz bu koltuk mu, mesele bu koltuk mu ya? (MHP sıralarından alkışlar) Allah için memleketi düşünün, Allah için ya!

Ne olmuş? Oyları azalmış. Onun için ne yapmak lazım? “Çözüm sürecini buzdolabına çıkartalım, vatandaşlara terörle mücadele ediyormuş gibi gösterelim, ondan sonra bu kaotik ortamda vatandaşın oyunu alalım, sonra çözüm ortaklarıyla birlikte yola çıkarız.”

Değerli arkadaşlarım bu ahlaki bir politika değil, gerçekten değil. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Onun için, bu çerçevede, geldiğimiz bu noktada gerçekten söylenecek çok şey var aslında. Bunlarla ilgili saatlerce konuşsak inanıyorum ki hepinizin vicdanı bu konuda bizim bu söylemlerimize hak verecek. Ne yapılmalı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKTAY VURAL (Devamla) – Ne yapılmalı değerli kardeşlerim? Terör örgütü silahını bırakacak, hukuka teslim olacak. (MHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Vural, size de bir dakikalık ek süre veriyorum.

OKTAY VURAL (Devamla) – Millî devletten, millî kimlikten, cumhuriyetten, üniter devletten zerre kadar taviz verilmeyecek.

CELAL ADAN (İstanbul) – Verdirmeyeceğiz.

OKTAY VURAL (Devamla) – IŞİD’le mücadele ediyor, mücadele ekseninde yapanların PKK’yla mücadele edilirken “E, bunlarla müzakere edin.” diyen bu emperyalist devletlerin, bu coğrafyada yüz yıl önce pişirip “Türkiye'nin bir Kürdistan meselesi vardır.” diyerek bölme projesinin, bugün “çözüm” adı altında pişirilip tekrar önümüze getirilmesi karşısında, biz, hepimiz bu oyunu bozacağız.

Sayın Başkan, onun için aslında, bugün, bu Hükûmetin, AKP ve HDP’nin siyasi birlikteliğinin oluştuğu bu Hükûmetin terörle mücadele iradesinin olmadığının, aslında buraya, Parlamentoya sorumlu bir hükûmetin neden gelmediğinin cevabı da çözüm sürecinde geçiyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Biz ne dedik? Arkadaş, PKK’yı güçlendiriyor çözüm süreci, çözüm süreci dursun dedik. “Yok.” dediler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKTAY VURAL (Devamla) – Millî devlet, üniter devletten vazgeçmeyiz, taviz verilmeyecektir; gelin, mutabakat arayalım. “Yok.” dediler değerli kardeşlerim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Bakılıyor ki, bütün bunlar, bugün huzurlarınızda görüştüğümüz bu tezkere ekseninde, aslında burada AKP ve HDP’nin siyasi iradesiyle oluşmuş var olan Seçim Hükûmetine gelirken Milliyetçi Hareket Partisinin bu ilkelerine neden “Hayır.” dediklerini de ortaya koyuyor. Ne yapacaktık, ne yapacaktık? (AK PARTİ sıralarından “Sorumluluktan kaçıyorsunuz.” sesi) Askerimizi, polisimizi öldüren PKK’yı güçlendiren çözüm sürecine devam edin mi diyecektik, devam edin mi diyecektik? (MHP sıralarından alkışlar)

Aziz milletim buna “Dur.” dedi, sizler “Dur.” dediniz, “Yanlıştır.” dediniz. Milletimizin verdiği mesajı ortaya koyduk; siyasi irademizle, gelin, bu tabloyu yaratan bu sürece son verelim dedik ama maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisi böyle bir siyasi iradenin Bakanlar Kurulunda olmasını ve iradenin oluşmasını istemedi. (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler) Bunun yanında, elbette diğer 4 maddemiz de vardı. İşin özü budur.

Sayın Başkan, değerli kardeşlerim; çok özür diliyorum ama Suriye politikası... Bakın, Suriye politikası... (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ne alakası var?

BAŞKAN – Sayın Vural...

OKTAY VURAL (Devamla) – “Şam’a üç saatte gideriz, Emevî Camisi’nde namaz kılacağız.” diyenler... Ve bugün Diyanet İşleri Başkanımız ne diyor biliyor musunuz? “Çocuk cesetleri sahillere vurdu, vicdanlar ne zaman uyanacak?” (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Benim askerim, polisim öldürülüyor…

BAŞKAN – Sayın Vural…

OKTAY VURAL (Devamla) – …doktorlar öldürülüyor, vicdanlar ne zaman uyanacak? (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar) Bu kanlı çözüm sürecine ne zaman son vereceksiniz? (AK PARTİ sıralarından “Süre bitti.” sesleri) Vicdanlar bunu soruyor.

Mardin’de şehit olan polis, 4 polisimizden 1’i, Akif Hatunoğlu şunu diyor: “Sessiz olun…”

AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) – Süren doldu.

OKTAY VURAL (Devamla) – “Sesiz olun...”

BAŞKAN – Sayın Vural, sözlerinizi tamamlayın lütfen.

OKTAY VURAL (Devamla) – “…polisler şehit oluyor. Vicdanı olmayanlar, huzur içerisinde uyumaya devam edin. Siz bilmezsiniz ama bizler sizin için şehit olmaya devam ederiz.” diyor. Siz uyumaya devam edin, millet uyumayacak.

Hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından ayakta alkışlar)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Evet Sayın Aydın…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, Sayın Vural konuşmasında özellikle terörün AK PARTİ politikalarıyla azdırıldığını ve bu tablonun bütün sorumlusunun AK PARTİ iktidarı olduğunu ifade etti. Sataşmadan söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın Aydın, bu bir eleştiri yani.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Eleştiri değil efendim, olur mu ya? “Kandan besleniyor.”, “koltuk sevdası” diyor.

BAŞKAN – Süreyi iki dakika olarak veriyorum. Yeni bir sataşmaya da imkân vermeyin.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

6.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın (3/12) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresi üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Evet, burada Sayın Vural aslında suçluluk psikolojisiyle konuştu, ben onu hissettim bu konuşmadan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, MHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar) Eğer burada geçici Bakanlar Kurulu oluşmuşsa, eğer Anayasa’nın emrettiği şekilde bir Hükûmet oluşmuşsa bunun asıl müsebbibi sizlersiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Asıl müsebbibi sizsiniz be!

AHMET AYDIN (Devamla) – Sizlersiniz, bir dakika.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Yalan söylüyorsunuz!

AHMET AYDIN (Devamla) – Şimdi, her şeye “Hayır.” diyeceksiniz…

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) – Neye hayır?

AHMET AYDIN (Devamla) – “Olmaz.” da “Olmaz.” diyeceksiniz, “Yok.” da “Yok.” diyeceksiniz; Türkiye’nin menfaatlerini, milletimizin geleceğini düşünmeden 7 Haziran akşamından alayına meydan okuyacaksınız, “Hodri meydan seçim!” diyeceksiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Seçim tarihi vereceksiniz, “Azınlıkta yokum.” diyeceksiniz, “Reform hükûmetinde yokum.” diyeceksiniz.

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Öte dur Ahmet! Atma Recep, atma Recep!

AHMET AYDIN (Devamla) – “Erken seçim kararında yokum.” diyeceksiniz ama Anayasa’nın vermiş olduğu görevden de, sorumluluktan da kaçacaksınız.

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Atma, atma!

AHMET AYDIN (Devamla) – Biz de mi sizin gibi kaçalım?

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Atmayın, atmayın! Büyük patronun çocukları atmayın!

AHMET AYDIN (Devamla) – Biz de mi sizin gibi o sorumluluğu üstlenmeyelim? O zaman ülkenin hâli ne olurdu acaba, hiç düşündünüz mü? Hiç düşündünüz mü arkadaşlar?

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Atma Ahmet, atma!

AHMET AYDIN (Devamla) – Burada milletin mesajını eğer doğru algılayabilseydiniz, eğer milletin 7 Haziranda vermiş olduğu kararı…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – 72 gün oyaladınız be, 72 gün oyaladınız.

AHMET AYDIN (Devamla) – …doğru okuyup gereğini yapmış olsaydınız çok daha farklı bir sonuç olurdu.

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Saray tetikçisi, çok konuşma!

AHMET AYDIN (Devamla) – Dolayısıyla, bugün burada eğer geçici Bakanlar Kuruluyla seçime gidiliyorsa bunun asıl müsebbibi sizlersiniz, bunu bilesiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İkincisi değerli arkadaşlar, yani şimdi bölgede hiçbir varlık gösteremeyen…

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – HDP’nin ortağı, konuşma!

AHMET AYDIN (Devamla) – …bölgede teşkilatları olmayan, bölgeden milletvekili çıkarmayan, bölgeye gidip gelmeyen MHP’nin bize söyleyecek tek bir sözü olamaz, tek bir sözü olamaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar; MHP sıralarından gürültüler)

PERVİN BULDAN (İstanbul) – Siz de yoksunuz bölgede, siz de yoksunuz.

AHMET AYDIN (Devamla) – Bu ülkenin 780 bin kilometrekaresinde biz varız elhamdülillah; kuzeyinde varız, güneyinde varız, doğusunda varız, batısında varız.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Bölgede siz de kalmadınız artık, siz de kalmadınız.

PERVİN BULDAN (İstanbul) – Sıfırlayacağız sizi.

AHMET AYDIN (Devamla) – Ama sizin kafanızda bölmüş olduğunuz bu bölgeye AK PARTİ bir çimento oldu, bir harç oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – He, he, he!

AHMET AYDIN (Devamla) – Düşünün, o bölgede AK PARTİ’nin de olmadığını düşünün, düşünün bunu. O yüzden sorumlu siyaset yapın, o yüzden sağduyulu siyaset yapın diyorum.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet Sayın Vural…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, suçluluk psikolojisiyle hareket ettiğimizi ifade ederek açıkça bir sataşmada bulundu ve bölgede Milliyetçi Hareket Partisinin olmadığından, AKP’nin de çimento olduğundan bahsetti. Bununla ilgili, bu sataşmalardan...

AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) – Eleştiri, eleştiri.

BAŞKAN – İki dakika süre veriyorum.

AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) – Siyasi eleştiri yaptı.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)

7.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

OKTAY VURAL (İzmir) – Değerli arkadaşlar, suçluluk psikolojisiyle hareket etmek… Aslında biraz önce asıl suçlunun kim olduğunu ben sormuştum, sorumlu kim diye sormuştum. Elinde vicdan… Yani, vicdan var mı ya?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Var, var.

OKTAY VURAL (Devamla) – On üç yıldır Türkiye’yi yönetiyorsun, bu tablodan vicdani bir sorumluluk duymuyor musun? Vicdani bir sorumluluk… Bodrum’da Esat’la birlikte tatil yapmaktan, Suriye’deki o çocuğun Bodrum sahillerine vurma sürecinden bir tane vicdanlık duymuyor musun ya! Vicdanen… (MHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Şimdi, gelip ne demişiz: Hayır? Efendim, demişiz ki -kim, neye “Hayır.” demiş- Milliyetçi Hareket Partisi olarak demişiz ki… 7 Haziran seçimlerinde milletimiz dedi ki: “PKK’yı güçlendiren çözüm sürecini desteklemiyorum.” “Gelin beraber olalım.” dedik, “Hayır.” dediniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

“Gelin, rüşvet ve yolsuzluğun hesabını soralım.” dedik, “Olmaz, rüşvet ve yolsuzluk benim görevimdir.”, “Bana darbe yaptılar.” diyerek bunu meşrulaştırmak istediniz. (MHP sıralarından alkışlar) Biz buna “Gelin.” dedik, “Hayır.” diyen sizsiniz. Parlamenter demokrasinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, bekleme odasına alınmasına karşılık “Gelin, parlamenter demokrasiyi savunalım.” dedik, “Hayır.” dediniz…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Her şeye “Hayır.” diyorsunuz.

OKTAY VURAL (Devamla) – …“Biz başkanlık sevdasıyla yanıp tutuşuyoruz.” dediniz.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz size “Gelin, beraber olalım millî devlette, üniter devlette.” dedik, siz “Hayır.” dediniz. İşte, size dediğimiz “hayır”lar, milletimiz için hayırlı sonuçlar meydana getirecektir. (MHP sıralarından alkışlar)

Onun için, buradan ilan ediyorum: Türkiye'nin 7 Haziran sürecinden bugüne kadar yaşadığı kaos… Birisi başkanlık sevdasıyla, diğeri de özerklik sevdasıyla bu güzel milletimin huzurunu bozuyorlar. Buna izin vermeyeceğiz. (MHP sıralarından alkışlar)

Onun için, 1 Kasımda Türkiye’yi bu sıkıntılı duruma sokan başkanlık sistemi sevdasıyla parlamenter demokrasiyi çalıştırmayanlara, başkanlıkla ilgili fiilî durum oluşturup…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKTAY VURAL (Devamla) – …özerklik taleplerinin önünü açarak fiilî durumla özerklik oluşturmak isteyenlere, silahla özerklik ilan edenlere karşı millî irade, millî egemenlikle cevap vereceğiz. İnşallah, 1 Kasımda da vatandaşımız bu iradeyi ortaya koyacaktır. (MHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Tezkereler (Devam)

8.- Başbakanlığın, Türkiye’nin Ulusal Güvenliğine Yönelik Terör Tehdidi ve Her Türlü Güvenlik Riskine Karşı Uluslararası Hukuk Çerçevesinde Gerekli Her Türlü Tedbiri Almak, Irak ve Suriye’deki Tüm Terörist Örgütlerden Ülkemize Yönelebilecek Saldırıları Bertaraf Etmek ve Kitlesel Göç Gibi Diğer Muhtemel Risklere Karşı Ulusal Güvenliğimizin İdame Ettirilmesini Sağlamak İçin Hudut, Şümul, Miktar ve Zamanı Hükümetçe Takdir ve Tayin Olunacak Şekilde, Gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Yabancı Ülkelere Gönderilmesi, Yabancı Silahlı Kuvvetlerin Türkiye’de Bulunması ve Bu Kuvvetlerin Hükümetin Belirleyeceği Esaslara Göre Kullanılması ile Hükümet Tarafından Belirlenecek Esaslara Göre Gerekli Düzenlemelerin Yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 02.10.2014 Tarihli ve 1071 Sayılı Kararıyla Hükümete Verilen Bir Yıllık İzin Süresinin Anayasa’nın 92’nci Maddesi Uyarınca 02.10.2015 Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha Uzatılmasına Dair Tezkeresi (3/12) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Aytun Çıray.

Buyurun Sayın Çıray. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Yüce Meclisin değerli üyeleri, Türkiye’de olduğu gibi bir parti tam on üç yıldır milletin hafızasını bulandırarak iktidar yapıyorsa eğer, sosyal ve siyasi hafıza varoluşsal bir önem taşır. Kardeşinin acısını haykıran Yarbay Mehmet Alkan’ın saray trollerinin iğrenç saldırılarına maruz kalmasının sebebi de işte budur. Yarbay Alkan kolektif hafızayı uyandırmıştır. Acılı komutan ne diyordu? “Buradaki vatan evladının katili kim, sebebi kim? Düne kadar ‘çözüm’ diyenler ne oldu da şimdi ‘sonuna kadar savaş’ diyorlar?”

Alkan’dan sonra şimdi elini şehit tabutunun üstüne koymuş olan bu kibirli şahsın fotoğrafına bakın. (CHP sıralarından alkışlar; AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hadi oradan be! Hadi oradan!

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Bu kibirli şahsın fotoğrafına bakın.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Yazıklar olsun sana!

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Ama iyi ki hafıza var… Ama iyi ki hafıza var… Sorarım size… Sorarım size… (Gürültüler)

BAŞKAN – Sayın idare amirleri, milletvekili arkadaşlarımızın yerine oturmasını temin edelim lütfen.

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Sayın Başkan, süremi durdurun lütfen.

BAŞKAN – Bekleyin lütfen biraz.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Ne konuştuğuna dikkat edecek.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, herkes yerine otursun.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Aranızda konuşmayı bilen varsa o çıksın grup adına.

BAŞKAN – Daha sonra cevap vermek isteyenler olursa onlara söz vereceğim, lütfen herkes yerine otursun.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Ama hatibi de temiz bir dille konuşmaya lütfen davet edin.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Konuşmayı beceren biri çıksın!

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Kürsü dokunulmazlığı demek çıkıp hadsizce hakaret etme özgürlüğünü elde etmek demek değildir.

BAŞKAN – Sayın Hatip, salonu germeyecek şekilde lütfen konuşmanıza devam edin.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Lütfen siz de temiz bir dille konuşmaya davet edin.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, sükûneti sağlayın, lütfen sükûneti sağlayın.

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Bana bakın, karşınızda bir devlet adamı var, ne söylediğimi bilerek konuşuyorum! (CHP sıralarından alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hadi oradan!

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Şimdi, dinleyin, süremden yemeyin.

BAŞKAN – Sayın Hatip…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sözünü geri alsın! (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Hatip…

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Bu fotoğraf erken seçim kampanyasının habis bir istismarıdır. (AK PARTİ sıralarından “Habis sensin!” sesi, gürültüler)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri…

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, susturun şunları be!

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Ama iyi ki hafıza var. Sorarım size, şehitlere “kelle” diyen kim? (AK PARTİ sıralarından “Yuh, yuh!” sesleri)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sizsiniz, sizsiniz!

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, şunları susturun!

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Şehitlere “kelle” diyen birisi, yüreği evlat acılı bir ailenin ıstırabını paylaşabilir mi?

BAŞKAN – İdare amiri arkadaşlarımız, lütfen milletvekillerimizi yerine oturtalım.

Sayın Hatip, bir dakika durur musunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, sözünü düzeltsin!

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, konuşturmayacaklar mı? Kim bunlar, alışmışlar mı?

BAŞKAN – Lütfen herkes yerine otursun. Daha sonra söz almak isteyen, sataşma olduğunu iddia eden varsa onları dikkate alacağım ama herkes yerine bir otursun, sükûneti sağlayalım.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Sayın Başkanım, hakaret etmeden konuşması lazım.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Cumhurbaşkanına hakaret edeni konuşturamazsınız orada.

BAŞKAN – Sayın Hatip, sizi de dikkatli konuşmaya davet ediyorum. Lütfen daha özenli cümleler kurun, lütfen.

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Beyler, tutanakları istesinler, bir tek hakaret kelimesi bulamazsınız. Tutanakları isteyin lütfen. (CHP sıralarından alkışlar) Tek hakaret cümlesi yok. Hazmedilemeyen şey, biat ettikleri kişiye eleştiri getirmemdir, tek bir hakaret lafı yoktur. (CHP sıralarından alkışlar; AK PARTİ sıralarından “Habis olan sensin o zaman!” sesi, gürültüler) Siz alışmışsınız yönetilmeye.

HİKMET AYAR (Rize) – Söylediklerini sana iade ediyoruz.

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Ben şahsa habis demedim, “Habis bir istismardır.” dedim.

BAŞKAN – Sayın idare amirleri, milletvekillerinin lütfen yerlerine oturmalarını temin edelim.

HİKMET AYAR (Rize) – Adam gibi konuşsun, oturalım.

BAŞKAN – Hem Cumhuriyet Halk Partisi hem de AK PARTİ Grubunda idare amirlerinden bu görevlerini yerine getirmelerini bekliyorum. Ayakta milletvekilleri olmasın, oturun lütfen hepiniz.

HİKMET AYAR (Rize) – Adam gibi konuşsun!

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Sayın Başkan, burada beş dakikam gitti.

BAŞKAN – Sükûneti sağlayamazsanız yemek arası vereceğim arkadaşlar. Sükûneti sağlayın, oturun yerinize.

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Daha fotoğrafı görür görmez ne söyleyeceğimi bilmeden fırladılar.

HİKMET AYAR (Rize) – Haddini bileceksin, haddini!

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen oturun yerlerinize.

HİKMET AYAR (Rize) – Haddini bilecek!

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, kırk dakika ara veriyorum. Oturumu kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.39

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Koray AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Erol DORA (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın 93’üncü ve İç Tüzük’ün 7’nci maddesine göre olağanüstü toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9’uncu Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

(3/12) esas numaralı Tezkere’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Hükûmet…

Şimdi, söz sırası Sayın Aytun Çıray’da.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, Aytun Bey’i kürsüye davet etmeden önce müsaadenizle bu konuda söyleyecek bir iki sözümüz var.

Biraz önce Parlamentoda, kürsüde bir milletvekili konuşmasını yaparken -şimdi tutanakları da inceledik- konuşmasında kullandığı ifadelerin hiçbir tanesinde bir hakaret olmadığı hâlde, kaldı ki öyle dahi olsa bu konuşmayı dinlemek, daha sonra bu konuyla ilgili İç Tüzük’ün verdiği hakları kullanmak…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Cumhurbaşkanına hakaret edemez.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …iktidar partisinin sayın grup başkan vekilleri tarafından yerine getirilebilecek bir durumken iktidar partisinin milletvekillerinin bir sayın milletvekilinin konuşmasına anlık içerik denetimi yapmaları, bundan sonra bu kürsüde görüşlerini ifade edecek, her bir tanesi yüce milletimizden oy alarak burada görevlendirilmiş olan milletvekillerinin yasama görevlerinin en önemli parçalarından bir tanesi olan kürsüden görüşlerini açıklamaları noktasında üzerlerinde baskı oluşturabilecek bu tip bir eylem fevkalade yanlıştır. Bu konuda Meclis idare amirlerinin göreve davet edilmesinde fevkalade gecikilmiştir. İktidar partisinin sayın grup başkan vekillerinin iktidar partisi milletvekillerinin İç Tüzük’e ve demokrasiye tamamen aykırı bu eylemleri karşısında sessiz kalmaları, izlemeleri, bir ölçüde teşvik edilmeleri Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından kabul edilebilir bir tutum değildir. Bundan sonra benzer durumların meydana gelmemesi için ve buradaki her bir milletvekilinin özgürce görüşlerini açıklaması yüce milletimizin ona verdiği en önemli ödevken bu konuda herkesin üzerine düşen sorumluluk dâhilinde davranmasını ümit ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum, sağ olun.

HİKMET AYAR (Rize) – Herkesin, herkesin.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili İç Tüzük’ten bahsetti. İç Tüzük’ün 161’inci maddesi çok açık bir şekilde Sayın Cumhurbaşkanına karşı kullanılan ifadelerin nasıl olması gerektiğini düzenliyor. Dolayısıyla, burada tabii ki kürsüde her konuşmacının konuşma özgürlüğü en doğal hakkıdır ve buna da müdahale edilmemesi gerekir ama takdir edersiniz ki burada Türkiye Cumhuriyeti devletinin Cumhurbaşkanına karşı kullanılan sözler hususunda da tabii ki Meclis Başkanlık Divanında temsilen oturan Sayın Meclis Başkan Vekili olarak zatınızın müdahalesi gerekir ve dolayısıyla bunun dikkate alınması gerekir.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Cumhurbaşkanının da kendi hâl ve hareketlerine dikkat etmesi gerekiyor.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, bundan sonra konuşmacıların daha dikkatli, daha özenli cümleler kurmalarını ve kurallara sadık kalarak konuşmalarına dikkat etmelerini özellikle bütün arkadaşlarımızdan bekliyoruz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, Cumhurbaşkanı da dikkat etsin hareketlerine.

BAŞKAN – Konuşmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Aytun Çıray.

Buyurun Sayın Çıray. (CHP sıralarından alkışlar)

Kaybolan sürenizi size kullandıracağım.

CHP GRUBU ADINA AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Şimdi, değerli arkadaşlar, söylediği sözü bilen bir insanım, tutanaklara da bakarsanız tek bir hakaret kelimesi kullanmadığımı görürsünüz. Esasen, kayıtlara bakarsanız, daha elimdeki fotoğrafı kaldırdığımda, söze başlamadan AKP sıralarından kalkılıp üzerime doğru yüründüğünü görürsünüz.

Şimdi sizden bir ricam var. Tarihî bir oturum yapıyoruz, memleket meselesini konuşuyoruz, kanı konuşuyoruz, barışı konuşuyoruz, savaşı konuşuyoruz, sakince birbirimizi dinleyelim, beğeneceğiz ya da beğenmeyeceğiz. Eleştiriden münezzeh bir ter Allah vardır, onun dışında herkes eleştirilebilir bu yeryüzünde, bu kainatta yaşayan, Allah’tan başka herkes eleştirilebilir. Eğer yeni yapılacak listelerde ön sıralardan yer almak için beni dövmeniz gerekiyorsa onu da yapın. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Değmez, değmez. Sana değmez.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Senle olmaz o iş, o kadar ucuz değil çünkü.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Sana kimse dokunamaz Aytun ağabey, merak etme.

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Bakın arkadaşlar, kimseyi kırmak gibi bir niyetim yok ama…

Bakın, burada, şurada, elimde Sayın Başbakan Yardımcınızın, Sayın Genel Başkan Yardımcınızın, sayın milletvekili adayınızın Sayın Tayyip Erdoğan için söylediği sözleri okumamı ister misiniz? (CHP sıralarından “Oku” sesleri) İster misiniz? Soruyorum: İster misiniz? Ben o sözleri kendime yakıştırmadığım için okumayacağım. (CHP sıralarından alkışlar) Ama bu süreçte eğer dikkatle beni dinlemek yerine kaba kuvvete başvurursanız bunu milletin önünde okurum. O zaman, saldırmanız gereken yeri de size işaret ederim, oraya gider, saldırırsınız.

Arkadaşlar, Türkiye zorlu bir süreçten geçiyor. Biraz önce bir grup başkan vekili Suriye politikası diye küçük bir çocuğun… 1990 Irak savaşının sembolü bir kuş vardı, petrole bulanmış, şimdi de bu kanlı savaşın sembolü o küçük çocuk olacak. Bu utanç suçları 3 yaşındaki yavruların cansız bedenleri olarak artık kıyılarımıza vuruyor, vicdanlarımızı parçalayıp, bizi insanlığımızdan utandırıyor.

Değerli vekiller, bunu eleştiren gazeteci hakkında bugün soruşturma açıldı yani bugün, Suriye’den kaçmak isterken hayatını, canını veren o yavrunun düştüğü durumu eleştiren gazete hakkında Hükûmet soruşturma açtı. Türkiye'nin geldiği nokta budur. Neyse ki 7 Haziranda toplumsal hafıza canlandı, milletimiz anayasal kılıf giydirilmeye çalışılan tek adam rejimine “Hayır” dedi, üstelik Anayasa’nın ayaklar altına alındığı bir seçimde, Cumhurbaşkanı ve avatarı istedikleri sonucu alamadılar, ancak saray sakini önüne gelen anketlerden bu sonucun çıkacağını iki üç haftadan önce biliyordu. Tek adam rejiminden vazgeçemeyeceğine göre, yeni duruma göre bir erken seçim planı yaptı. Ona göre millet yanlış yapmıştı, yani kendi iradesini yansıtmayan irade millî irade olamazdı.

Bakın, şimdi ne diyor: “1 Kasımda istikrarla istikrarsızlık arasında tercihte bulunacaksınız.” Demek istiyor ki “İstikrar benim hâkimiyetimdir, aksi hâlde 17-25 Aralıktan dolayı kendimi güvende hissetmem.”

Yani “Ey millet, sen kim oluyorsun? Git, 1 Kasımda benim irademe uy, bana oy ver.” diyor.

Değerli vekiller, bu anlayış çok ama çok tehlikeli bir zihniyetin tezahürüdür.

Bütün yurttaşlarımıza sesleniyorum: Allah korusun, 1 Kasımda zorbalığın istikrarına oy verirseniz, hepimizin ortak vatanı olan bu topraklarda gerçek istikrar ebediyen berhava olacaktır; bunu da zaten bir suç itirafı olarak kendi beyanlarıyla itiraf ediyorlar.

Bir bakan çıkmış, 7 Haziranda içine sokulduğumuz kan, gözyaşı ve acı sarmalını başkanlık sistemini kabul etmeyişimizle açıklıyor.

Ey demokrasi arlanmazı, sen bu millete gözdağı mı veriyorsun, şantaj mı yapıyorsun?

Değerli milletvekilleri, erken seçim planını diğer iki muhalefet partisinin uzlaşmayacağı varsayımı üzerine kurdular ve Sayın Davutoğlu sayesinde de planını tıkır tıkır işletti; koalisyonu sabote etti, istikrarı dinamitledi, “Beni eleştirenlere neden hükûmet kurma görevi vereyim?” diyerek de Anayasa ve teamülleri ayaklar altına aldı.

Şimdi, “Kılıçdaroğlu’na koalisyon verilseydi hükûmet kurulamazdı.” diyenlere bugünkü oylamayı hatırlatıyorum, bugünkü oylamayı. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Çünkü siyasette imkânlar tükenmez. Siyasette şartlar değişir, herkes yeni şartlara göre, gün gelir 2 parti, 3 parti birlikte oy verir.

Değerli arkadaşlar, peki, böyle durumlarda Batılı ülkelerde ne olur anayasaları ayaklar altına alınırsa? Böyle durumlarda kuvvetler ayrılığının diğer kurumları üzerine düşeni derhâl yaparlar. Bakın, ne yazık ki bizde böyle olmuyor. Bakın, saray muktediri Anayasa’yı ayaklar altına alıyor, Anayasa Mahkemesinden çıt çıkmıyor. Adil seçim koşulları yerle yeksan ediliyor, Yüksek Seçim Kurulundan çıt çıkmıyor.

Anayasa Mahkemesine buradan, ilga edilmiş 25’inci Meclisten sesleniyorum: Siz demokrasinin güvencesisiniz. Cumhurbaşkanının bu seçimde de Anayasa’yı ihlal etmesine göz yumamazsınız. Bu konuda benimki dâhil yapılmış bütün başvuruların gereğini yapınız. Yoksa varlık nedeninizi yok farz edersiniz.

Aynı çağrıyı Yüksek Seçim Kuruluna yapıyorum: Başbakan taşımalı sandıktan söz ediyor. Başbakan yardımcısı “Seçim güvenliği yok.” diyor. O zaman seçimin meşruiyeti tehdit altındadır. Sorumluluk altındasın Yüksek Seçim Kurulu, sorumluluk altındasın.

Değerli milletvekilleri, eski Enerji Bakanı ülke için şehit olmaya hazır olduğunu söylüyor. Ah Sayın Yıldız, siz ki Sayın Erdoğan’la birlikte maden facialarının en önde gelen 3 siyasi sorumlusundan biriydiniz. Sizin illaki bir şey olmanız gerekirse ta o zamandan müstafi bakan olmanız gerekirdi. Bu, madenlerde boğulan yüzlerce emekçinin ruhlarına, kalplerine evlat acısı düşürdüğünüz yüzlerce yoksul ana babaya, eşlerinden edip mutluluk haklarını bir ömür boyu ellerinden aldığınız çileli kadınlara, kim bilir hangi travmalara mahkûm ettiğiniz yüzlerce yetime karşı sizin tarihî bir sorumluluğunuzdu; istifa etmek. Ama pişkinliğe vurdunuz. Şimdi, şehit olmaya hazır olmaktan bahsediyorsunuz. Ucuz algı yöntemiyle milletimizi kandıracağınızı zannediyorsunuz. Ama 7 Haziranda kandıramadınız, 1 Kasımda hiç aldatamayacaksınız. Saraydaki zatın üslubuyla söylüyorum: “Yok öyle 3 kuruşa 5 köfte.” “Vatan için evlatlarımızı feda etmeye hazırız.” sözünüz demagoji bile değil çünkü saray muktedirinden Başbakana kadar tüm AKP üst düzey yönetiminin çocuklarının ya çürük raporu var ya da bedelli askerlik yapmış. (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi, erkekseniz bu kürsüye gelin “Aytun Çıray yalan söylüyor.” diye söyleyin. (AK PARTİ sıralarından “Yalan” sesleri)

Bakın, arkadaşlar, bunlarda icat çok. Paralel, dikdörtgen meselesi var ya, ondan sonra da “üst akıl” diye bir komplo kavramı ürettiler. Akılları sıra milletimizin başına açtıkları bütün belaları, tarihte eşi benzeri görülmemiş yolsuzlukları ucuz bir algı yöntemiyle “üst akıl” dedikleri belirsiz bir düşmanın üstüne atacaklar, milletimiz de bu yalanları yutacak. Sayın Davutoğlu, sayın AKP’liler belli ki sizde bir akıl var ama bu bir üst akıl değil, sizi kendi avatarına dönüştüren üstünüzdeki akıl. (CHP sıralarından alkışlar)

Üst akla gelince, başta Genel Başkanımız olmak üzere biz CHP’liler üst akıl filan bilmeyiz. Demokratlar bir tane akıl bilir; ortak akıl, ortak, milletin aklını bilir! (CHP sıralarından alkışlar) Nitekim, koalisyon görüşmeleri üstünüzdeki aklın talimatlarıyla ortaya çıkan bir utanç şahikasıdır. Siz neden koalisyon görüşmelerinde masayı terk ettiniz? Üstünüzdeki akıl sizin elinize hükûmet kurma görevi değil de seçim tarihi verdiği için terk ettiniz. Aksini iddia ediyorsanız eğer, gelin o zaman, tutanakları Türk milletine açıklayalım, çağrı yapın buradan bize.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’nin dış politikası on üç yıldır medeni değerlere antipati duyan tarih cahilleri tarafından yönetilmektedir. Yanlış bir zihniyeti yansıtan bu dış politika tam bir fiyaskoya dönüşmüştür. Bu fiyaskoda sarayın emellerinin rolü büyüktür. Bunda “Yurtta sulh, cihanda sulh!” ilkesindeki stratejik bilgeliği idrak edememiş olan Sayın Davutoğlu’nun stratejik sığlığının etkisi de büyüktür. Nitekim bu yanlış siyaset Reyhanlı’da 50’den fazla yurttaşımızın, Niğde’de 3 insanımızın, Suruç’ta 30’dan fazla gencimizin kaybıyla bizi dayanılmaz acılara gark etmiştir.

Değerli arkadaşlar, burada ironik olan şey ne, biliyor musunuz? Sayın Davutoğlu koalisyonun kurulmayışını güya CHP’yle dış politika konusunda anlaşamamış olmalarına bağlıyor, onu vurguluyor. Ah Sayın Başbakan, keşke öyle olsaydı, ki öyle değil, hayatınızın şansını kaçırmışsınız demektir. CHP sizin dış politikadaki bütün yanlışlardan dönmenizi kolaylaştırabilir, emekliliğinizde bir üniversitede yeniden ders vermenizi sağlayabilirdi; mezhep eksenli yayılmacı politikalarınıza kurban ettiğiniz Suriyeliler belki sizi affedebilirlerdi. Koalisyondan kaçarak şimdi içte ve dışta iyice sıkıştınız. Bugün, Sayın Kılıçdaroğlu’na kızmıştınız geçmişte ama, “çapsız Dışişleri Bakanı” teşhisi koymakta ne kadar haklı olduğunu Türkiye kamuoyu görmedi mi? (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli vekiller, gelelim sözde barış sürecine. Bozulmamış hafızalar hatırlıyor: AKP 2002 yılında terörü neredeyse sıfırlanmış bir şekilde devralmıştı; asker, sivil, kaybettiğimiz yurttaşlarımızın sayısı tekli rakamlara düşmüştü; kalıcı bir barış ortamının sağlanması için bütün siyasi ve sosyal koşullar hazırdı; siyasi iktidar müzakere süreçlerini rahatlıkla başlatabilecek bir pozisyondaydı ama saray muktedirinin cumhuriyetle rövanş hesapları yüzünden, sırf bu nedenle bu tarihî şansı kasten bozuk para gibi harcadılar. Ama hakkını da yemeyelim, algı yönetimindeki becerisiyle Kürt vatandaşlarımıza uzun süre kendilerini demokrat diye yutturdular, bunun meyvesini de sandıklarda aldılar. Ancak saray sakini çözüm sürecini esasen seçimlere kilitlenmiş bir çatışma ve çatışmasızlık döngüsüne endekslemişti, ta ki milletimiz AKP’yi iktidardan düşürünceye kadar. Orada Başkanlık hayalleri suya düştü. Şimdi güneydoğuda şahit olduğumuz kanlı manzaranın tercümesi budur.

Bugün artık bir saray gladyosundan söz ediliyorsa burada meşru devletten ayrışmış bir başka yapı oluşmuş demektir. Ben buna “zorbalığın devletleşmesi” diyorum ya da “devletleşmiş zorbalık.” (CHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – “Paralel” diyelim, olsun bitsin.

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – İçine sokulduğumuz kan, gözyaşı ve acı döngüsünün açıklaması kısaca budur. Yarbay Mehmet Alkan’ın sorduğu sorunun da cevabı budur. Yani, arkadaşlar, birilerine elde ettiği güvenceler yetmiyor çünkü kendilerini dünya tarihinin en büyük yanlışlıklarına karşı güvence altına alacak anayasal yeni bir zırh istiyorlar. Bunun için anayasal yeminlerini defalarca ihlal ettiler, bunun için çözüm masasını devirdiler.

Sonuç olarak Türkiye'nin en büyük sorunu, sistemin defakto olarak değiştiğini ilan eden saray sakinidir. Bu beyan, fiilî bir Anayasa darbesidir -tutanaklara geçiriyorum- ama bu yanlış hesapları millet 1 Kasımda sandıkta bozacaktır.

SALİM USLU (Çorum) – Siz 7 Hazirandan önce de aynı şeyleri söylüyordunuz.

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Böylece, biz CHP olarak Kürt sorununu Mecliste tarafların yurttaş kardeşliğini esas alan, şeffaf, açık, katılımcı bir siyasi hassasiyetle çözmenin önünü açacağız; ortak vatanımız olan bu toprakların birliğini ve bütünlüğünü koruyacağız. Yapacaklarımızın teminatıysa CHP’nin çoğulcu demokratik anlayışıdır. (AK PARTİ sıralarından “Yaptığınız zulümlerdir.” sesi) Çünkü biz her birimizin iyiliğinin barış içinde kardeşçe yaşamaktan geçtiğini biliyoruz.

Değerli vekiller, Sayın Cumhurbaşkanının Orta Doğu’daki emelleri Türkiye’yi güçsüz, savunmasız, güvenliksiz ve AKP Hükûmetini de itibarsız hâle getirmiştir. O kadar itibarsız hâle getirmiştir ki Pentagon, IŞİD’i vurmak için İncirlik’ten kalkan uçakların nereyi vuracaklarını son anda haber veriyor Hükûmete. Yani, kadim müttefik, Türkiye Cumhuriyeti devleti Hükûmetine güvenmiyor. Siz ise milletin yüksek menfaatleriyle değil, bu işlerle değil, 1 Kasım seçimlerini nasıl manipüle ederim hesaplarıyla meşgulsünüz. Bu yüzden bu tezkere bir sonuçtur; sizin siyasetsizliğinizin, beceriksizliğinizin ve hatta gafletinizin sonucudur. Bu tezkerenin anlamı nedir, biliyor musunuz? “Biz beceremedik, gel bizi kurtar ey CHP.” demektir. (AK PARTİ sıralarından “Vah vah!” sesleri, gülüşmeler)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Oy verme, katılma!

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Şimdi sormak hakkımız değil mi? Tezkereye, Irak’ın toprak bütünlüğünün, birlik ve beraberliğinin korunmasına önem atfettiğinizi yazmışsınız. Kuzey Irak’ta gizli petrol anlaşmaları yaparak Irak’ı biz mi böldük? Orta Doğu’da bazı liderler neden sizi IŞİD destekçiliğiyle suçluyor? Neden hâlâ Kapıköy ve Üzümlü gümrük kapılarından kaçırılan yurttaşlarımızı kurtaramıyorsunuz?

Orta Doğu göz göre göre Kerbela kıyametine sürükleniyor. Müttefiklerimizle oluşturulmuş ortak eylem anlayışını kim zedeledi? Başta İran Nükleer Anlaşması olmak üzere her soruna ilişkin diplomatik süreçlerden dışlanan siz değil misiniz? Arkadaşlar, bugün itibarıyla Akdeniz’deki doğal gazı Mısır, İsrail ve Rum üçlüsüne kaptırdınız. Şimdi, Kıbrıs’a gittiniz, yalvar yakar ağlayarak “Çözüm, çözüm.” diyerek “Acaba biz bu ortaklığa girebilir miyiz?” diye uğraşıyorsunuz. Akdeniz’e gönderecek deniz kuvvetleri bırakmadınız, gönderemiyorsunuz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Vah! Vah!

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Türk vatandaşları bulundukları ülkelerde güvenlik riskiyle karşı karşıya kalmışken Türkiye’yi kim yönetiyordu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çıray, iki dakika ek süre veriyorum.

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Süleyman Şah Türbesi’ni müteharrik hâle getirdiniz, komik duruma düştünüz. Müteharrik türbe, oradan oraya taşıyorlar.

Şimdi “Bu tezkere çıksın.” diye kapımıza geldiniz. Ama CHP buraya “Terör araştırılsın.” diye araştırma önergesi getirdi, teklif verdi. Orada kalktınız, ret oyu verdiniz terörün araştırılmasına. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!

Şimdi, arkadaşlar, ama endişe etmeyin, biz varız.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Vah! Vah!

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – CHP maceracı değildir, CHP rövanşist değildir. Bizim Genel Başkanımız devlet adamıdır. Ne diyor bu yüzden? “Önce CHP, önce ben yok.” diyor.

SALİM USLU (Çorum) – Altmış yıldır millet güvenmedi size.

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – “Önce vatan, önce barış, önce Türkiye.” diyor arkadaşlar. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) İşte, emin olun, 2014’te de, şimdi de vereceğimiz kararın arkasında hep aynı ilke oldu, hep aynı ilkenin peşindeyiz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Toplantıda itiraz etmiştin. Niye çark ettin şimdi?

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Bugün sarayın oyuncu kadrosunu oluşturduğu, müsamere hükûmetiyle tartıştığımız bu tezkereyi onun için reddetmememiz gerekiyor. Ama IŞİD’in ülkemizin güvenliğini tehdit ettiği, her gün şehitlerin geldiği bu konjonktürde bu tezkereye evet dememiz gerekiyor.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Yani, Suriye politikanız nerede kaldı?

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – İnsanımıza “değerli yalnızlık” diye yutturulmaya kalkışılan muazzam fiyaskoyu, medeni dış politikaya ancak biz çevirebileceğimiz için “Evet.” dememiz gerekiyor. Bölgedeki vatandaşlarımıza bir Suruç faciası daha yaşatmamak için “Evet.” dememiz gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, tekrar Yarbay Alkan’ın sözleriyle sesleniyorum: “Çözüm derken ne oldu da bir anda ‘savaş’ diye haykırmaya başladınız?”

Teşekkür ederim arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Evet, Sayın Vural...

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan sayın hatip, bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak ortaya koyduğumuz oyun anlamını saptırmış, açıkçası farklı bir anlam yüklemiştir. Dolayısıyla bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi ve Grubuna vaki bu sataşmadan dolayı söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Vural, iki dakikalık süre veriyorum size.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

8.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın (3/12) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında MHP Grubuna ve Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, sayın hatip, biraz önce usuli tartışmalarla ilgili bir usul tartışmasında takındığımız tavırdan hareketle “Sayın Kılıçdaroğlu’na bir şey verilseydi buradaki oylamada netice belli olurdu gibi...” Gerçekten tam bir saptırma. Dolayısıyla, yani buna da “pes” denir doğrusu Sayın Çıray. Biz neye oy kullandığımızı biliyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, usuli bir tartışmada, açıkçası bugün geldiğimiz, Rabb’imiz ve milletimiz “Tekrar seçim.” dedi diyerek Seçim Hükûmeti oluşturanların, Seçim Hükûmeti oluştururken de Adalet ve Kalkınma Partisi de HDP’nin siyasi iradesinin tecelli ettiği bu Seçim Hükûmetinin kapalı zarf usulüyle oluşturulmasına, Milliyetçi Hareket Partisinin siyasi iradesinin “Hayır.” demesine rağmen partimizi bu sürece bulaştırma arzu ve isteğine, Anayasa’nın lafzına ve ruhuna aykırı bir şekilde kurulmuş bu Hükûmete güven duymadığımızı ifade ettik. Sizin ortağınızla blok oluşturduğunuz da içinde. Anlatabildim mi?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Yanlış anladılar, yanlış.

OKTAY VURAL (Devamla) – Yani, sizin, blok oluşturduğunuzu söylediğiniz... Ha, siz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak siz HDP’yle blok oluşturmuşsanız, o sizin bileceğiniz bir iş. Biz meseleye böyle bakmıyoruz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Yanlış anlamışlar, yanlış. Tuzak kurulmuş.

OKTAY VURAL (Devamla) – O bakımdan, bugün geldiğimiz bu noktada bunun bu temelleri neye dayalıdır, onu siz değerlendireceksiniz ama biz böyle bir tavır içerisinde olmadık, olmadığımızı da açıkça beyan ettik, açık yüreklilikle ifade ettik. Şimdi, geldiğimiz bu noktada “Kürt sorunu” diyerek yeni bir çözüm ortaklığı için bir arayış olup olmaması da sizin değerlendirmenizdir.

Milliyetçi Hareket Partisinin HDP’nin siyasi amaç hedefleriyle ilgili hiçbir birlikteliği yoktur, olmayacaktır. Böyle bir blokla ilgili bir değerlendirme ancak kendilerini tarif eder. Sizin bu blokun sonu nereye gider, onu da doğrusu bilemiyorum.

Hepinize hayırlı akşamlar diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Tezkereler (Devam)

8.- Başbakanlığın, Türkiye’nin Ulusal Güvenliğine Yönelik Terör Tehdidi ve Her Türlü Güvenlik Riskine Karşı Uluslararası Hukuk Çerçevesinde Gerekli Her Türlü Tedbiri Almak, Irak ve Suriye’deki Tüm Terörist Örgütlerden Ülkemize Yönelebilecek Saldırıları Bertaraf Etmek ve Kitlesel Göç Gibi Diğer Muhtemel Risklere Karşı Ulusal Güvenliğimizin İdame Ettirilmesini Sağlamak İçin Hudut, Şümul, Miktar ve Zamanı Hükümetçe Takdir ve Tayin Olunacak Şekilde, Gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Yabancı Ülkelere Gönderilmesi, Yabancı Silahlı Kuvvetlerin Türkiye’de Bulunması ve Bu Kuvvetlerin Hükümetin Belirleyeceği Esaslara Göre Kullanılması ile Hükümet Tarafından Belirlenecek Esaslara Göre Gerekli Düzenlemelerin Yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 02.10.2014 Tarihli ve 1071 Sayılı Kararıyla Hükümete Verilen Bir Yıllık İzin Süresinin Anayasa’nın 92’nci Maddesi Uyarınca 02.10.2015 Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha Uzatılmasına Dair Tezkeresi (3/12) (Devam)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Alpaslan Kavaklıoğlu, Niğde Milletvekili.

Buyurun Sayın Kavaklıoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Niğde) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; Irak ve Suriye’den ulusal güvenliğimize yönelik terör tehdidinin ve saldırılarının ortadan kaldırılması amacıyla gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin sınır ötesi harekât ve müdahalelerde bulunabilmesi için 2 Ekim 2014 tarihli ve 1071 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı’yla Hükûmete verilen izin süresinin Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca, aynı kararda belirlenen ilke ve esaslar dâhilinde 2 Ekim 2015 tarihinden itibaren bir yıl uzatılmasına ilişkin tezkere üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sözlerime başlarken çocuk, yetişkin, kadın, erkek, sivil, asker, polis demeden vatandaşlarımızın canına kasteden, vatanımızın huzur ve güvenliğini tehdit eden hain terör örgütünü şiddetle lanetliyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Niye oturdun pazarlık yaptın kaç senedir? “Çözüm süreci, çözüm olacak, silahları bırakacak.” diye milleti kandırdınız. Şimdi ne anlatıyorsunuz?

ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Devamla) – Ülkemizin birliği ve beraberliği, huzuru için görev yaparken terör örgütünün hain saldırılarında hayatlarını kaybeden şehitlerimizi ve vatandaşlarımızı rahmetle anıyorum.

Yine bu sabah saatlerinde terör örgütünün hain yüzünü Mardin Dargeçit’te bir kez daha gördük. Vatan için canlarını feda eden, şehadet şerbeti içen kahraman polis memurlarımıza Allah’tan rahmet, onları yetiştiren ailelerine, emniyet mensuplarımıza ve milletimize sabır ve başsağlığı diliyorum.

Hain terör odaklarının hesaplarını bozacak tek yol milletimizin sağduyusunu, millî birlik ve beraberliğini her şeye rağmen korumasıdır.

Hâlen canı pahasına terörle mücadele eden kahraman vatan evladına da şükranlarımı sunuyorum.

Konuya girmeden önce bir şey üzerinde durmak istiyorum. Bu terör meselesini milletimizle, Meclisimizle, güvenlik teşkilatlarımızla entegre bir şekilde çözmeye çalışan Hükûmetimize özellikle MHP Grubu tarafından ağır bir şekilde yüklenilmesini haksızlık olarak görüyorum. Ayrıca, bir hazımsızlık söz konusu. Sayın Cumhurbaşkanımızın, milletin doğrudan oylarıyla, yüzde 52 oyuyla Cumhurbaşkanlığı makamına çıkmasını, milletimizin ve devletimizin birliğini ve beraberliğini temsil etmesini, ordumuzun Başkomutanı olmasını da hazmetmek lazım. Bu hazımsızlığı da anlayabilmiş değilim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VEDAT BAYRAM (Niğde) – Başkomutan muhtarları topluyor, orduyu toplayacağına muhtarları topluyor.

ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, yanı başımızdaki Suriye ve Irak’ta yaşanan kaos ve istikrarsızlık ortamının getirdiği sorunlar nedeniyle güney kara sınırımız boyunca ulusal güvenliğimize dönük risk ve tehditler ciddi boyutlara ulaşmıştır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden çıkan kararlar da bunu teyit etmektedir. DEAŞ tehdidi her iki güney komşumuzda da ortadadır. PKK terör örgütü unsurlarının varlığını sürdürdüğü de bilinmektedir. Son dönemde yaşanan gelişmelerle bir kez daha görülmüştür ki iki ülke arasındaki sorunlardan en fazla etkilenen ülkelerin başında Türkiye gelmektedir.

Hemen yanı başımızda tarihin en büyük insanlık dramlarından biri yaşanıyor. Bugün Suriye’de devam eden kaos, istikrarsızlık ve yıkımın beşinci yılındayız. Esad rejimi İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana benzeri görülmemiş bir barbarlıkla insanları kadın, çocuk, yaşlı demeden katletmeyi sürdürüyor. Daha çok değil, Şam kırsalının en büyük mahallelerinden Duma’da 16 Ağustos günü bu kanlı savaş ortamında kıt kanaat geçinen insanlar pazar alışverişlerini yaparken tepelerine rejimin bombaları yağdı. Yaralıları kurtarmaya gelenlerin üzerine rejim bu kez, ikinci kez bir bomba yağdırdı. Tümü sivil, çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere 200’e yakın kişi hayatını kaybetti. Bunun insanlıkla, dinle, kültürle ve her şeyden ötesi ahlakla bağdaşan bir tarafı var mıdır? Uluslararası toplum buna sessiz kalabilir mi? Maalesef kalabiliyor ancak Türkiye'nin buna sessiz kalabilmesi mümkün değildir. Suriye, Türkiye için uzaktan bakılıp üzüntü duyacağı bir ülke değildir. 900 kilometre kara sınırını paylaştığımız Suriye, Türkiye'nin Orta Doğu’ya açılan en büyük kapısıdır. Suriye toplumu, bizimle aynı kültürü ve aynı değerleri paylaşmaktadır.

Atalarımız, ortak coğrafyamızda düşmana karşı asırlarca birlikte mücadele ettiler, köklü tarihimizi birlikte yazdılar. Biz, Suriye kan ağlarken diğer birçok ülke gibi Suriye’yi kaderine terk edemezdik. Bu nedenle AK PARTİ Hükûmeti, Suriye’de yaşananlara, başından beri, bir kardeş diğer bir kardeşin yaşadığı trajediye nasıl bakıyorsa öyle baktı. Hemen yanı başımızda acı çeken, zulme uğrayan kardeşlerimizin bir an önce huzur ve sükûna kavuşması için Türkiye olarak vicdan sahibi bir ülke duyarlılığı sergiledik.

Son beş yılda Suriye’de 300 bin kişi öldü ve ülke enkaz hâline getirildi. DEAŞ başta olmak üzere terör örgütleri ülkede kol geziyor. Türkiye’de yaklaşık 2 milyon Suriyeli kardeşimize ev sahipliği yapıyoruz. Bu vahim tablonun ortaya çıkmasının yegâne sebebi Esad rejimidir. Kendi bekasından başka hiçbir şeyi düşünmeyen rejim, Suriye’yi derinden parçalamakla kalmamış, çevre ülkeler için de büyük risk ve tehditler yaratır hâle gelmiştir ve Suriye yönetilemez hâle gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, bu risk ve tehditleri en yakından hisseden ülkedir. Ayn El Arap’ta PYD, YPG ile DEAŞ arasındaki çatışmalarda…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – “Kobani, Kobani…” Ne Ayn El Arap’ı?

ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Devamla) – …yalnızca bir hafta sonunda 200 bin kişiyi ülkemize kabul ettik, bir hafta sonunda 200 bin kişiyi Türkiye’de kabul ettik.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – “Kobani, Kobani…” Bütün dünya “Kobani” diyor oraya.

ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Devamla) – Yine, Telabyad’da yaşanan olaylarda iki günlük süre içinde çatışmalardan kaçan 24 bin kişi ülkemize alındı. Bizim iki gün içinde kabul ettiğimiz bir nüfusu, Avrupa ülkeleri beş yıldır kabul edebilmiş değil. Bunu üstümüzdeki yükün anlaşılması için vurguluyorum. 80 bin Suriyeli öğrenci bugün Türkiye’deki kamplarda eğitim ve öğretime devam etmektedir.

PERVİN BULDAN (İstanbul) – Bir tanesi Bodrum sahilinde can verdi, çocuk!

ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Devamla) - 60 bin Suriyeli bebek Türkiye’de dünyaya geldi, bunlar sıradan gelişmeler değildir. Bunlar bir milletin kardeşleri için nasıl seferber olduğunu gösteren tarihte eşi benzeri görülmemiş emsallerdir.

Sayın milletvekilleri, Suriye kaynaklı olaylar nedeniyle bugüne kadar 150’den fazla vatandaşımız hayatını kaybetti. Bu vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine sabır ve başsağlığı diliyorum.

Barış ve ahlakın sembolü olan İslam dinini lekeleyen DEAŞ başta olmak üzere aşırı terör örgütleri, ulusal güvenliğimizi doğrudan tehdit eder hâle geldiler. Suriye’deki mevcut tabloya baktığımızda bu tehditlerin kısa süre içinde bertaraf edilmesini beklemek gerçekçi olmayacaktır. Türkiye, DEAŞ’la mücadele için oluşturulan küresel koalisyonun başından beri aktif bir üyesi oldu. Koalisyon çatısı altında Amerika Birleşik Devletleriyle ikili iş birliğinde DEAŞ’la mücadeleyi derinleştiriyoruz ancak bu uzun soluklu bir mücadeledir.

Her şeyden önce, ulusal güvenliğimizin teminatı için gerekli tüm tedbirleri almalı ve mevcut kaos ortamında sürekli teyakkuzda bulunmalıyız. Ülkemizin çıkarları, güvenliği ve huzurunun korunabilmesi için müttefiklerimizle akılcı bir çerçevede iş birliğini sürdürmeliyiz.

Değerli milletvekilleri, diğer bir taraftan, komşumuz Irak’ın istikrarsızlığı ve burada terör örgütlerinin üs bulması, komşusu olarak bizi doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle, Irak’ta istikrar ve iç barışın kalıcı bir şekilde tesis edilmesine çok önem veriyor, bu yönde Irak içinde ve uluslararası mahiyetteki çabaları destekliyoruz.

Irak Hükûmeti ve uluslararası koalisyonun bir yıla yakın bir süredir devam eden çabalarına rağmen, DEAŞ, Irak’ta geniş bir coğrafyayı işgal altında tutmaya devam etmekte, güç ve etkinliğini korumaktadır. Irak Hükûmetinin dışlanmış kesimleri kazanma ve ulusal uzlaşı yolunda somut adımlar atması hâlinde sorunlara daha hızlı ve kalıcı çözümler bulunabileceğine inanıyoruz. Bu çerçevede, Türkiye, Irak Hükûmetinin atacağı kapsayıcı ve kucaklayıcı adımları desteklemeye devam edecektir.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, DEAŞ, ilk günden itibaren öncelikli olarak Türkmen soydaşlarımızı ve onların yaşadıkları bölgeleri hedef almıştır. Krizden en fazla etkilenen toplulukların başında Türkmen kardeşlerimiz gelmektedir. Bu bakımdan, DEAŞ terör örgütüyle mücadelenin başarılı olması, en başta Türkmenlerin selameti için önem arz etmektedir. Hükûmetin Türkmenlerin Irak’taki mevcudiyetinin ve güvenliklerinin sağlanması için gerekli desteği geçmişte olduğu gibi bundan sonra da sağlamaya devam edeceğine inanıyoruz. Aralarında on binlerce Türkmen’in de bulunduğu, yerlerinden edilmiş Iraklılara toplam 760 tırdan fazla insani yardım malzemesi gönderilmesi ve ayrıca Irak’ın kuzeyinde 3 adet barınma kampı kurulması için yaptıkları başarılı çalışmalardan dolayı başta AFAD, Kızılay, Dışişleri Bakanlığımız ve STK’lar olmak üzere ilgili kuruluşlarımıza teşekkür ediyorum ve kutluyorum. Iraklılara içinden geçtikleri kriz döneminde ihtiyaç duydukları insani yardımın sağlanması hususunda uluslararası toplumun da üzerine düşen görevi yerine getirmesi için daha fazla çaba göstermesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, Irak’ta tek terör örgütü DEAŞ değildir, PKK terör örgütü, otuz yıldır Irak topraklarını ülkemize yönelik terör saldırıları için üs olarak kullanmaktadır. Bu hususta duyduğumuz rahatsızlık gerek Irak gerekse Irak Kürt bölgesel yönetimi makamlarına iletilmektedir. Her ülkenin teröre karşı gereken tedbiri alması uluslararası hukukun gereğidir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 24 Eylül 2014 tarihli ve 2178 sayılı Kararı’nda da terörizmin ne tür ve ne görünümde olursa olsun, uluslararası barışa ve güvenliğe en büyük tehdit olduğu belirtilmiştir. Terör eylemi bir suçtur ve faili, bahanesi ne olursa olsun, bu, suçu hiçbir zaman ve hiçbir yerde haklı çıkaramaz. Bu suça karşı Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerin birlikte mücadele vermesi ve terörle mücadelede iş birliği yapması bir görevdir. Bütün ülkeler uluslararası hukuka, temel hak ve hürriyetlere ve hukukun üstünlüğüne uygun olarak teröre karşı mücadele için her türlü tedbir alınacaktır. Türkiye olarak, Irak’taki terör örgütlerinin ülkemize yönelik saldırılarına son verilmesini sağlamak amacıyla her türlü tedbiri almaktayız.

Bilindiği üzere, terör örgütünün ülkemize yönelik saldırılarının artması üzerine, daha önce alınan yetki tezkeresi çerçevesinde Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından meşru hakkımızı kullanarak PKK terör örgütünün Irak'ın kuzeyindeki bazı kamplarına yönelik hava harekâtları düzenlendi. Bu hava harekâtları, uluslararası hukuk çerçevesinde millî egemenliğimizi korumaya yönelik meşru adımlar olup, başta Birleşmiş Milletler ve NATO olmak üzere uluslararası kuruluşlar ile dost ve müttefik ülkelere bilgilendirmeler yapılmıştır. Operasyonların ülkemizin ve milletimizin güvenliği ve huzurunu temin etmekten başka bir amacı yoktur, bundan sonra da bu amaçla uygulanmaya devam edecektir.

Şunu da özellikle vurgulamak gerekir ki, DEAŞ ve PKK tehdidi sürdüğü müddetçe uluslararası yükümlülüklerimize de riayet ederek gereken önlemleri almayı sürdüreceğiz.

Değerli arkadaşlar, Türkiye, savaş isteyen değil, bölgesinde barış isteyen bir ülkedir. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de bir yandan millî menfaatlerimizi gözeten, diğer yandan bölgemizin barış ve istikrarına katkı sunan politikaları izlemeye devam etmekteyiz.

Ülke olarak hassas noktamız ulusal güvenliğimizdir. Sınır güvenliğimizi tehdit eden gelişmelere hazırlıklı olmamız gerekliliği kimsece sorgulanamaz. Türkiye, Irak ve Suriye sınır hatlarında bütün tedbirlerini işte bu ihtimali göz önünde bulundurarak aldı, askerî hazırlığını da bu ihtimal doğrultusunda tamamladı. Sınır hattımızda bir fiilî temas ortaya çıkarsa, Türkiye’nin bunun gereğini tereddütsüz yerine getirecek kudret ve kabiliyette olduğundan hiç kimsenin en ufak bir şüphesi olmamalıdır. Bu kararlılık, bütün taraflarca, muhatapların tümü tarafından çok iyi anlaşılmalıdır.

Suriye ve Irak arasında tehdit ayrımı yapmanın zorlaştığı bir dönemdeyiz. Olası operasyonların bütünlük arz etmesi gerekmektedir. Bu nedenle ilk olarak 2007 yılında kabul edilen ve 6 defa uzatılan Irak tezkeresi ile 2012 yılında kabul edilen ve 1 defa uzatılan Suriye tezkeresinin 2014 yılında olduğu gibi bugün de tek bir tezkere hâlinde kabulü zaruri hâle gelmiştir.

Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; çıkarttığımız tezkerelerin amacı hiçbir zaman askerî bir müdahalede bulunmak olmamıştır. Toprak bütünlüğümüze, millî beraberliğimize ve ulusal egemenliğimize yönelik tehditleri bertaraf etmek için irademizi ortaya koymak ve ülkemizin bölgesinde caydırıcı etkisini de kullanarak istikrar ve güvenliğe katkıda bulunmak olmuştur. Bu amaç bugün de aynıdır.

Bu tezkerenin kabulü, ulusal güvenliğimizin olduğu kadar uluslararası hukuktan kaynaklanan bir yükümlülüğümüzdür. Irak ve Suriye kaynaklı tehdit ve risklerin giderek arttığı bu dönemde de yüksek takdirlerinize sunulan tezkerenin kabul edilmesi, ülkemizin bu risklere gerektiğinde hukuk temelinde ve haklı olarak zamanında ve etkin biçimde karşılık vermesi bakımından bir zorunluluktur.

AK PARTİ Grubu olarak, Meclis Başkanlığına sunulan, Hükûmete ulusal güvenliğimize karşı gelebilecek tehditlere karşı, gerektiğinde kullanılmak üzere yetki verecek tezkereyi destekliyoruz. Yüce Meclisimizin, bir yıl süreyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin Anayasa'nın 92’nci maddesi uyarınca yabancı topraklara gönderilmesi ve görevlendirilmesi esasını içeren ve gerektiğinde kullanılmak üzere askerî operasyon yapılması için Hükûmete izin veren bu tezkereye destek verileceğine, bu konuda bir dayanışma ve bütünlük sergileneceğine inanıyorum.

Tezkerenin ülkemizin birliğine, beraberliğine, bütünlüğüne, huzuruna ve güvenliğine katkı sağlaması temennisiyle hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gruplar adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi şahıslar adına ilk söz, Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel’in. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi bir kez daha sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Başbakanlığın Irak ve Suriye’yle ilgili, geçen yıl birleştirerek Meclise sevk ettiği ve Ekim 2014 günü kabul edilen tezkerenin bir yıl süreyle uzatılmasını görüşüyoruz.

Parlamentoda yaklaşık üç aydır yaşanan büyük kriz bir yandan, bir yandan ülkede yaşanan anayasal kriz. Ama ülkenin dört bir yanında anaların yüreğine ateş düşüyor. Anaların yüreğine düşen bu ateş daha sonra 70 milyonun yüreğine düşüyor. Suruç katliamında 20 Temmuz 2015 günü 34 evladımızı kaybettik, sadece basın açıklaması yapmak ve orayla dayanışma için orada bulunuyorlardı. Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu bir çağrıda bulundu “Ortak bir deklarasyon yayınlayalım.” diye. Bu çağrıya olumlu cevap verdik Cumhuriyet Halk Partisi olarak çünkü teröre karşı atılacak her türlü ortak adımın içinde olmak Cumhuriyet Halk Partisinin en temel prensiplerinden bir tanesi. Ama bununla yetinmeyelim dedik, sadece deklarasyon yetmez. Her şeyin çözüm yerinin yüce Meclis olduğunu savunan bir parti olarak dedik ki: “Bu çatı altında bir araştırma komisyonu kuralım.” Terörü ve nasıl bitirebileceğimizi, bu akan kanı ve gözyaşını nasıl durdurabileceğimizi hep beraber konuşalım. Sonucu biliyorsunuz, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisinin oylarıyla reddedildi.

Geçen sene, bundan on bir ay önce, tezkere geçtikten sonra Türkiye’deki iklim: Akşam gazetesi “Terörle Sınırsız Mücadele”, Takvim “İki Dakikaya Oradayız”, Yeni Şafak “Savaş Değil Güvenlik”, Vatan “IŞİD’e Gözdağı”, Star “Tezkere Çözüme Zarar Vermez” ve Sabah “Tezkere Çözümü Garanti Altına Aldı.” Şimdi bir soru var ortada: 7 Hazirana kadar çözüm ve barış diyenler, ne oldu da şimdi savaş diyorlar? Bilmiyorum, bu soru tanıdık geliyor mu? Cumhuriyet Halk Partisi olarak şunu soruyoruz? Elinizde yetki, geçen seneki tezkere. Dünyanın sayılı silahlı kuvvetleri emriniz altında, tek başına iktidar gücü ve sarayda oturan başkomutan. Sonuç? Suruç’ta 34 gencin ölmesiyle başlayan, sonra Türkiye’nin dört bir yanını saran ateş çemberi. Bir yanda IŞİD, bir yanda PKK, ağlayan analar ise dört bir yanda.

IŞİD tehlikesiz görülmeseydi, Sayın Davutoğlu tarafından “Öfkesi birikmiş gençler” diye tabir edilmeseydi, MİT tırlarını durduranlar, arayanlar, hatta haber yapanlar hapishanede tutulup IŞİD’den sadece 3 hükümlü Türkiye Cumhuriyeti hapishanelerinde duruyor olmasaydı ve Adıyaman ile Rakka arasına ambulans seferleriyle IŞİD militanları taşınıyor olmasaydı… Ve elbette ki Sayın Genel Başkanımızın geçen sene, bu tezkereden sonra Sayın Davutoğlu’na söylediği söz: “CHP, tezkereye Hükûmetin IŞİD’le mücadele yerine hedef kaydırması ve bu ülkeyi büyük bir savaşa sürüklemesi niyeti taşıması nedeniyle karşı çıkmıştır. Bugün ise Hükûmeti tekrar aklıselime davet etmekteyim. Şu çağrıda bulunuyorum: Gelin, askerimizin kara harekâtını Kobani’nin kurtarılması ve IŞİD’in buradan püskürtülmesi hedefiyle sınırlayalım. Böyle bir tezkereyi getirin, Meclisten hemen yarın geçirelim. Böylece halkımızın akrabalarını IŞİD gibi bir terör örgütünün öldürmesine izin vermeyelim ve tüm Suriyelilerin evlerine salimen dönmesini bizzat biz gerçekleştirelim.” “Ortak deklarasyon” diyen, “ortak akıl” diyen Sayın Davutoğlu’nun cevabını hatırlıyorsunuz, bir kez de ben tekrarlayacağım: “Kılıçdaroğlu bilsin ki onun aklına ihtiyacımız yok. Sadece sussun. Onun fikrine de, aklına da ihtiyacımız yok. Türkiye gerekeni yapacak kudrettedir.”

Şimdi gelinen noktada Türkiye gerekeni yapacak kudrette ve geçen seneden bugüne, içinde geçen sefer 1 kez “IŞİD”, 15 kez “Suriye” kelimesi geçen tezkereden bugünkü tezkereye gelmiş durumdasınız. Ama bir kez daha önemle ve ciddiyetle vurguluyorum: Alacağınız bu tezkere bu Meclisten geçtikten sonra -irade öyle tecelli ederse- Suriye’ye gidip güvenli bölge falan orada ortaya koyamazsınız, Suriye’yle bir savaşa giremezsiniz, komşunuzu işgal edemezsiniz, toprak bütünlüğüne saygı duymak ve alacağınız her türlü karar, atacağınız her türlü adımda uluslararası meşruiyeti aramak durumundasınız.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – “Hayır” de o zaman, kimi inandırıyorsunuz?

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – “Evet” deyince bu olacak zaten.

SALİM USLU (Çorum) – O zaman “hayır” deyin, “hayır” de o zaman.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Değerli milletvekilleri, ülkemizin çok zor günlerden geçtiğini hepimiz biliyoruz. Fırtınalı bir denizin ortasında dalgalar kabarıyor, gemi su alıyor ve hepimiz aynı geminin içindeyiz. Bugün bu ülkenin en son ihtiyaç duyduğu şey bir seçime gitmektir. Bugün seçime gitmeyle ilgili, 2 milyarlık seçim maliyeti, 25 milyarlık kur zararı, hepsi bir yana, bir ülke için en önemli maliyet zaman kaybı ve evlatlarının kaybıdır. Bu yüzden, bu seçimi vatandaş istiyor mu? Hayır.

SALİM USLU (Çorum) – İstiyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Seçmen istiyor mu? Hayır.

SALİM USLU (Çorum) – İstiyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – İş adamları, piyasalar? Hayır. Yahu, milletvekilleri istiyor mu, Allah için? Hayır. Ama bu ülkede bu seçimi sadece ve sadece bir kişi istedi, hatta adını bile kendisi koyarak bir tekrar seçimi gündeme getirdi.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Nereden o kararı veriyorsun?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Şimdi, unutmayın arkadaşlar, sizi bu kapıdan içeriye, listelerinizin yazılış biçimi değil -ben bizimkileri anlatsam kibre girer, parti içi demokrasi- ama sizi bu kapıdan içeriye ne olursa olsun millî irade, halk iradesi sokmuştur. Birazdan bu kapıdan çıkıp gideceksiniz Sezen Aksu’nun şarkısında olduğu gibi ve çok önemli bir kısmınız bir daha geri gelmeyecek. (CHP sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Bir söyle duysunlar

HÜSNİYE ERDOĞAN (Konya) – Vatan millet sağ olsun.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Sen mi yazıyorsun listeleri?

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Nereden biliyorsun? Millet ne derse o olur.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Sizi bu kapıdan içeriye halk iradesi soktu, millî irade soktu, peki, hangi irade sizi bu kapıdan dışarıya çıkarıyor?

Şu kadarını söyleyeyim: Bir tezkere var elimizde, geçen sene 2 Ekimde geçmiş, bir aya yakın süresi var. Bu tezkereyi niye bugün görüşüyoruz? Grubunuz 110 milletvekili imzasıyla sizi niye toplantıya çağırdı?

FAYSAL SARIYILDIZ (Şırnak) – Siz niye “evet” diyorsunuz?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Siz niye “evet” diyorsunuz?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Anlamadım ben, “evet” mi diyorsunuz, “hayır” mı diyorsunuz?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – 1 Ekim günü Anayasa’ya göre bu Parlamento otomatikman toplanacak ve geçen sene olduğu gibi bu tezkereyi buradan geçirebilirdik ama 18 Eylül günü, sizin deyiminizle “Büyük Usta”nın size büyük bir sürprizi var arkadaşlar, bunu bilin. (CHP sıralarından alkışlar) Ve işte bu yüzden büyük usta, listeleri yapıp da 18 Ekim günü teslim ettikten sonra…

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – 18 Eylül…

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – 18 Eylül günü… 1 Ekim günü bu Meclis burada toplanmasın diye partinizin kurmayları muhalefet partileriyle uzlaşı arayışı içindeler, reddediyoruz. Ve “1 Ekim günü toplansak dahi sadece standart seremoniden sonra otomatikman tatile girelim mi?” diye arayış içindeler, reddediyoruz, hayır diyoruz. 18 Ekim listeleri çıksın. 18 Ekim gününde…

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – 18 Eylül…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Düzelt, düzelt.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – 18 Eylül gününde listelerde olmayacak arkadaşlar, sizlere sesleniyorum. Bugüne kadar hep mağdurun ve mazlumun yanında olduk, sizin de yanınızda olacağız. Cumhuriyet Halk Partisi varsa herkes için var. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – O sizde olur sizde, o sizde olur.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Göreceğiz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – O sizde olur, bizde olmaz, sizde olur. O sizde olur, başka yerde olmaz.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Şimdi, biz 1 Kasımdan sonra buraya gelecek milletvekillerinin yeniden oluşacak millî iradeyle ayrılıkları değil, birliktelikleri, tek bir kişinin menfaatini değil, ülkede yaşayan herkesin ortak menfaatlerini savunacak, sadece koltuklarıyla, parmaklarıyla değil, vicdanlarıyla, akıllarıyla, insaflarıyla milletvekilliği yapacak, kimsenin kurşun askeri, hiçbir sarayın bekçisi değil, demokrasinin ve halk egemenliğinin bekçisi ve askeri olacak, yolsuzlukları örterek değil, yolsuzlukların üstüne cesaretle gidecek vicdana sahip olacak, namuslu, dürüst milletvekillerinin tekrar bu kapıdan gireceğini, bu kapılardan içeri gireceğini düşünüyoruz, buna inanmak istiyoruz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sorun yok, sorun yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Ve şimdi bir resim göstereceğim...

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – Bize değil, o tarafa…

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Ama şu kadarını söyleyelim; bugün göstereceğim bu resim, biraz önce Sayın Grup Başkan Vekilimizin de gösterdiği bu resim, dünyanın dört bir yanında bu tip fotoğrafları göstermeyen basın-yayın kuruluşları tarafından dahi bugün manşet yapıldı.(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Hocam, sen de ona ortak olacaksın Özgür Hocam.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bugün gelinen noktada bununla ilgili…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özel, iki dakika ilave süre veriyorum.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – O çocuğun durumuna ortak olacaksın.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bu resimden rahatsız olmayın, bu resim bütün dünyanın ve hepimizin vicdanlarını kanattı. Şu kadarını söyleyelim, hani biz Suriye’ye kucak açıyorduk. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Şunu sorgulayın, bu ülkenin göçmen politikasını sorgulayın. Bu insanların niçin Bodrum’dan şambrellere, botlara binip o sizin “yaşanmaz durumda olduğu” diye tasvir ettiğiniz Yunanistan’a, Yunan adalarına kaçması gerekiyor.

SALİM USLU (Çorum) – Esad’a sor.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Eğer burada yaşamıyorlar, ölümü göze alarak Türkiye’den gidiyorlarsa Suriyelilere söylediğiniz onlara sahip çıkmayla ilgili iddianızda da sorun var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – “Suriyelileri Suriye’ye göndereceğiz.” diyenlere sor.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bu resim bütün Parlamentoya, sadece size değil, Cumhuriyet Halk Partisine, Milliyetçi Hareket Partisine ve Halkların Demokratik Partisine sorumluluk yüklüyor, vicdanlara sorumluluk yüklüyor.

SALİH KOCA (Eskişehir) – O tarafa bak.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bu resmi çıkarırken Tayyip Erdoğan’ı mı eleştirecek diye düşünenler, vicdanınızı eleştiriyorum, ortak vicdanımızı eleştiriyorum. Bunların yaşanmaması için hepimizin üzerine düşen sorumluluklar var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Bunları yaşamamamız için “Hayır.” demek geriyor. Suça ortak olacaksın hocam!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bu yaptığınız, bu yapılan işlerin tamamı… Türkiye'de kıyılara cansız bebek bedenlerinin vurmaması için, artık bir inattan vazgeçmek gerekiyor.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Bu suça ortak olma!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Hatalı dış politikadan, hatalı Suriye politikasından ve gerçekçi olmayan, samimi olmayan, gerçekte ortada olmayan göçmen sığınmacı politikasından -tekrar tekrar eleştirerek söz ediyorum- vazgeçmek ve bunu yenilemek gerekiyor. Türkiye’ye sığınmış 1 milyon 800 bin kişinin Türkiye'de barınamayıp botlarla ölüme yolculuğa çıkmasından bu Parlamentodaki bütün milletvekilleri sorumludur.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Biz sorumlu değiliz, ne sorumlusu?

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Biz değiliz.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – “Evet” diyenler sorumludur.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Bu politikaya karşı çıkanlar sorumlu değildir.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Bizi ortak etmeyin kendi sorumluluğunuza.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bu konuda sizi sorumluluğunuza davet ediyorum.

Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Önümüzdeki dönemde bu Parlamentonun…

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – “Evet.” diyenler sorumludur.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …halkın iradesi dışında hiçbir kimseden talimat almayacak yürekli 550 vekilden oluşmasını temenni ediyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Zaten öyle şu anda.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – “Hayır” demenizi bekliyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şahısları adına ikinci söz İstanbul Milletvekili Sayın Şirin Ünal’ın.

Buyurun Sayın Ünal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2 Ekim 2014 tarihli Irak ve Suriye tezkerelerinin bir yıl daha uzatılması hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, yaşadığımız terör saldırılarında hayatını kaybeden kahraman askerlerimize, polislerimize, vatandaşlarımıza, güvenlik güçlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum.

Şehitlerimizin hatırası ve emaneti, omuzlarımızda kutsal bir görev olarak ebediyete kadar sürdürülecektir.

Yine bu saldırılarda yaralanan güvenlik mensuplarımız ile tüm vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum.

Bu terör faaliyetlerini gerçekleştiren örgütlerin ardında bulunan güçler kim olursa olsun hepsini lanetliyorum. AK PARTİ Grubu adına en kararlı mücadeleyi sürdüreceğimizi bir kez daha sizlerle paylaşmakta fayda görüyorum.

Köklü tarihî, kültürel ve insani bağları paylaştığımız ve 911 kilometre ortak kara sınırına sahip olduğumuz Suriye’de 2011 yılı Mart ayından bu yana devam eden ve çok sayıda masum insanın hayatına mal olan olaylar gerek Suriye’nin gerek ikili ilişkilerimizin gerekse bölgemizin gündemini yeniden belirlemiştir. Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve birliğinin korunması, ülkede akan kanın durması ve Suriye halkının meşru taleplerinin karşılanması yolunda demokratik reform ve dönüşüm sürecinin barışçıl bir şekilde sonuçlandırılması, Suriye’deki gelişmeler karşısında ülkemizin ilk günden bu yana izlediği politikanın temel unsurlarını oluşturmaktadır.

Öte yandan, güçlü tarihî bağlara sahip olduğumuz komşumuz Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması, güvenlik ve istikrarının tesisi, iç barışının sağlanması, ülkenin ekonomik refaha kavuşması, bölge açısından güvenlik ve refah üretebilen bir devlet hâline gelmesi, komşularıyla ve uluslararası toplumla yeniden bütünleşebilmesi, Irak’a yönelik dış politikamızın temel parametrelerini oluşturmaktadır. Aynı zamanda, Türkiye, Irak'ın tüm kesimleriyle gelişen ilişkileri çerçevesinde Irak Kürt bölgesiyle de her alanda yakın iş birliği içinde bulunmaktadır. Ancak, Irak'ın herhangi bir kesimiyle kurduğumuz ilişkiler, bu ülkenin başka bir kesimiyle ilişkilerimizin alternatifi değildir.

Türkiye, Irak'ın toprak bütünlüğüne, siyasi birliğine ve egemenliğine saygı duymakta ve Iraklı tüm kesimlerle ilişkilerini Irak Anayasası’na ve uluslararası hukuka uygun şekilde yürütmektedir.

Türkiye, Irak'ın kurucu unsurları arasında yer alan ve Irak’la arasında bir dostluk köprüsü olarak addettiği Türkmenlerin durumunu yakından takip etmeye devam etmektedir. Türkiye, Irak halkının ayrılmaz bir parçası olarak Türkmenlerin Irak'ın yönetiminde daha fazla yer edinmeleri gerektiği görüşünde olduğunu her vesileyle dile getirmektedir.

Değerli milletvekilleri, Suriye’deki ihtilafın başlangıcından önce halkın demokrasi, hürriyet, insan hakları, dürüst yönetim ve hukukun üstünlüğü gibi evrensel değerlere sahip olma özlemi karşısında gerekli adımların atılması ve reformların zamanında gerçekleştirilerek geçiş sürecinin sağlıklı bir şekilde tamamlanması amacıyla Suriye'deki yönetime her seviyede defalarca samimi telkinlerde bulunulmuştur. Ancak, bu çabalarımıza rağmen Esed rejimi, halkın meşru taleplerini silah zoruyla bastırmaya çalışarak ülkeyi gün geçtikçe daha da derinleşen bir bunalıma sürüklemiştir. Fiilen meşruiyetini kaybetmiş bulunan ve sivil halka karşı kimyasal silah kullanılması da dâhil olmak üzere iktidara tutunmak için her yola baş vurmakta beis görmeyen rejimin ayrım gözetmeksizin sürdürmekte olduğu şiddet eylemleri sonucunda 200 binden fazla Suriyeli hayatını kaybetmiştir. Bu sayı her geçen gün artmaya devam etmektedir.

Komşumuz Irak’ın toprak bütünlüğünün, millî birliğinin ve istikbalinin korunmasına büyük önem atfeden Türkiye, terör gruplarının Irak’taki mevcudiyetine ve bunun doğurduğu tehditlere karşı askerî, siyasi ve diplomatik tedbir ve girişimlerini artırarak sürdürmek durumundadır. Diğer taraftan Suriye’de rejimin beşinci yılına giren şiddet politikalarının insani, bölgesel güvenlik ve istikrar bakımından yol açtığı risk ve tehditler artmaktadır. Esed rejimi sivillere yönelik saldırılarını ayrım gözetmeksizin ve her türlü ağır silaha başvurmakta beis görmeksizin sürdürmektedir. Ayrıca meşruiyetten yoksun iktidarını idame ettirmek amacıyla terör gruplarına destek vermekte, etnik ve mezhepsel aidiyetleri istismar etmek suretiyle toplumsal farklılıkları fiilî çatışmaya dönüştürmektedir. Suriye rejiminin özellikle ülkemize yakın bölgelerde faaliyette bulunmalarını teşvik ettiği PKK, PYD gibi terör örgütlerinin nüfuz arayışları çerçevesinde gerçekleştirdikleri eylemlerin neden olduğu güvenlik bunalımı derinleşmektedir. Esed rejiminin desteklediği ve iş birliği sayesinde Suriye’deki faaliyetleri için uygun zemin bulan söz konusu terörist gruplar eylemlerini Irak’a da taşıyarak bu ülkeyi kaos ortamına ve istikrarsızlığa sürüklemektedir. Dolayısıyla Suriye rejimi kaynaklı tehditlerin kapsamı terör tehlikesiyle birlikte genişlemiş, bölgesel ve uluslararası barış, güvenlik ve istikrara yönelik ciddi bir tehdit hâline gelmiştir. Türkiye bu risk ve tehditleri artan oranda ve en fazla hisseden bölge ülkesidir. Bu çerçevede Türkiye'nin bu risk ve tehditlere karşı kayıtsız kalması beklenemez.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin komşusu bu iki ülkeye olan yani güney kara sınırlarımız boyunca ulusal güvenliğimize dönük risk ve tehditler artmaktadır. Irak’ın kuzey bölgesindeki kamplarda silahlı PKK terör unsurları varlığını sürdürmektedir. Suriye ve Irak’ta diğer terör unsurlarının sayısı ve ortaya koydukları tehditte de önemli artışlar gözlemlenmektedir. Nitekim Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 2170 ve 2178 sayılı Kararlarıyla Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını teyit etmiş, bu ülkelerdeki terör faaliyetlerini kınamış, DAEŞ ve benzeri terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı, Birleşmiş Milletler üyesi tüm ülkelere, 2001 yılında 1373 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve uluslararası hukuk çerçevesindeki sorumluluklarına uygun şekilde gerekli tedbirleri alma çağrısında bulunmuştur. Bu çerçevede ulusal güvenliğimizi tehlikeye atabilecek her türlü tehdide ve eyleme karşı uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımız doğrultusunda gerekli önlemlerin tespiti ve uygulanması önem taşımaktadır.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin DAEŞ ve PKK kamplarına, mevzilerine yaptığı ve yapacağı operasyonlar uluslararası hukuka son derece uygundur. Türkiye bölgeye orantılı bir şekilde müdahale etmektedir. Şu anda hava operasyonlarıyla gerekli müdahale gerçekleştirilmektedir. Türkiye’nin yaptığı müdahale gerekli ve bir o kadar da kritik bir müdahaledir.

Bu süreç, bizlere, stratejist, istihbaratçı, bölgeyi iyi bilen siyasetçilerin, iyi eğitilmiş ve donatılmış Türk Silahlı Kuvvetleri askerlerinin, diplomat ve bunlar gibi yetişmiş bir uzman kadroyla çalışmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermiştir.

Sözlerime son verirken söz konusu tezkerelerin bir yıl süreyle uzatılmasının doğru olacağı düşüncesiyle, ülkemiz ve milletimiz adına doğru olacağını, tezkereye olumlu baktığımı beyan ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Vural, yerinizden söz talebiniz var herhâlde.

Size yerinizden iki dakikalık söz veriyorum.

Buyurun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz bu tezkereye olumlu oy vereceğiz. Aslında daha önce, geçen yılki tezkerenin üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin de olumlu oy vereceğini dikkate aldığımızda daha güçlü bir iradenin ortaya çıkmasını Gazi Meclis açısından son derece olumlu bulduğumuzu ifade etmek istiyorum. Yalnız bu olumlu oyumuzun her şeyden önce bizim yaptığımız eleştiriler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir. AKP ve HDP’nin siyasi iradesinin oluşturduğu Seçim Hükûmetinin siyasi iradesine değil, devletin terörle mücadele kapasitesine olan inancımızın, terörle mücadele eden askerimize, polisimize, korucumuza olan güvenimizin bir tezahürüdür.

Bu Seçim Hükûmeti göreve başladığından bu yana da bir sınır ötesi operasyon yapılmadığını dikkate aldığımızda, hudut, kapsam ve zaman itibarıyla Hükûmetin tayin edeceği çerçeveye yönelik siyasi değerlendirmelerimizi muhafaza ediyoruz.

Bu yetki, PKK terör örgütünün bertaraf edilmesi, IŞİD ve benzeri terör örgütlerinin tehditlerinin ortadan kaldırılması, sınır güvenliğinin, toprak bütünlüğünün ve siyasi birliğimizin muhafazası için kullanılmalıdır.

Bu tezkere, Suriye’de bir iç savaşın derinleştirilmesini, PKK-PYD egemenlik alanı oluşturulmasını engelleyecek tarzda kullanılmalıdır.

Bu tezkerenin Irak ve Suriye’de etnik kimliklerin sahip olduğu hakkın Türkmenlere de tanınacağı bir siyasi girişim için kullanılması gerektiği kanaatindeyim.

Bu görüşlerimi ifade etmek için söz aldım. Söz verdiğiniz için teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Başbakanlık tezkeresi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi tezkereyi oylarınıza sunacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tezkere kabul edilmiştir, hayırlı olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, şimdi, gündemin “Seçim” kısmında yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının doğrudan doğruya çağrısına konu Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boşalan üyelik için seçime geçiyoruz.

XI.- SEÇİMLER

A) Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna Üye Seçimi

1.- Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boş bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un 35'inci maddesi gereğince seçim yapılacaktır.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu kendisine düşen üyeliğin 2 katı aday göstermiştir.

Adayların adları soyadı sırasına göre oy pusulası şeklinde düzenlenmek suretiyle bastırılmıştır. Toplantı ve karar yeter sayısı mevcut olmak şartıyla seçimde aday listesinden en çok oyu alan aday seçilmiş olacaktır.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından gösterilen adayların adlarını soyadı sırasına göre okuyorum: Şafak Akça, İsmet Özdal Demirdöğen.

Oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum:

Komisyon ve hükûmet sıralarında yer alan kâtip üyelerden komisyon sırasındaki kâtip üye Adana'dan başlayarak Denizli'ye kadar -Denizli dâhil- ve Diyarbakır'dan başlayarak İstanbul'a kadar -İstanbul dâhil- hükûmet sırasındaki kâtip üye ise İzmir'den başlayarak Mardin'e kadar -Mardin dâhil- ve Mersin'den başlayarak Zonguldak'a kadar -Zonguldak dâhil- adı okunan milletvekilinin adını defterden işaretleyeceklerdir. Adı işaretlenen milletvekiline mühürlü oy pusulası ve zarf verilecektir. Oyunu kullanan milletvekili, oy pusulasını içeren zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulmuş olan oy kutusuna atacaktır.

Oy pusulasında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu aday listesinden 1 adayın isimlerinin karşısındaki kare çarpı işaretiyle işaretlenecektir. Birden fazla adayın işaretlendiği oy pusulaları geçersiz sayılacaktır. Bu hususlar oy pusulasında da dipnot olarak belirtilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylamanın sayım ve dökümü için ad çekme suretiyle 5 kişilik bir tasnif komisyonu tespit edilecektir. Kâtip üyelerimizin isimlerini çektiği, tasnif komisyonuna seçilen üyeler oylama işlemi bittikten sonra komisyon sıralarında yerlerini alacaklardır.

Ünal Demirtaş, Zonguldak, burada mı? Burada.

Mustafa Tuncer, Amasya? Burada.

Mehmet Emin Şimşek? Yok.

Asiye Kolçak, Bursa? Yok.

Salih Çetinkaya, Kırşehir? Yok.

Şemsettin Emir, Edirne? Burada.

Atila Kaya, İstanbul? Yok.

Fevai Arslan, Düzce? Yok.

İlyas Şeker, Kocaeli? Yok.

Murat Baybatur, Manisa? Yok.

Mustafa Açıkgöz, Nevşehir? Yok.

Salih Koca, Eskişehir? Burada.

Zülfikar İnönü Tümer, Adana? Yok.

Ali Özkaya, Afyonkarahisar? Burada.

Sayın kâtip üyelerin yerlerini almalarını, oy pusulaları ile zarflarının da teslim edilmesini rica ediyorum.

Oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.

(Oylar toplandı)

BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.

Oy verme işlemi tamamlanmıştır.

Tasnif Komisyonu üyeleri lütfen yerlerini alsınlar.

Tasnif Komisyonu üyelerinin isimlerini okutuyorum:

Ünal Demirtaş, Zonguldak Milletvekili; Mustafa Tuncer, Amasya Milletvekili; Şemsettin Emir, Edirne Milletvekili; Salih Koca, Eskişehir Milletvekili; Ali Özkaya, Afyonkarahisar Milletvekili.

(Oyların ayrımı yapıldı)

BAŞKAN – Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyelikleri için yapılan seçime ilişkin Tasnif Komisyonu tutanağı gelmiştir, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Radyo ve Televizyon Üst Kurulundaki 1 üyelik için yapılan seçime 372 üye katılmış, kullanılan oyların dağılımı aşağıda gösterilmiştir.

Saygıyla arz olunur.

Tasnif Komisyonu

            Üye                                Üye                            Üye

     Ünal Demirtaş                Mustafa Tuncer           Şemsettin Emir

       Zonguldak                         Amasya                       Edirne

            Üye                                Üye

       Ali Özkaya                      Salih Koca

    Afyonkarahisar                    Eskişehir

Cumhuriyet Halk Patisi Grubu aday listesi:

Şafak Akça:                                   8 oy

İsmet Özdal Demirdöğen:                354 oy

Boş:                                              2

Geçersiz:                                       8

Toplam:                                         372

BAŞKAN – Buna göre İsmet Özdal Demirdöğen Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliğine seçilmiştir, hayırlı olmasını diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, böylece olağanüstü toplantıya konu Başbakanlık tezkeresinin görüşmeleri ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliği için yapılan seçim tamamlanmıştır.

Gündemde bulunan konuları sırasıyla görüşmek için, Anayasa ve İç Tüzük gereğince, 1 Ekim 2015 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 22.20