TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                  72’nci Birleşim

                                                                                           9 Mart 2015 Pazartesi

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten’in, Türkiye Büyük Millet Meclisinde başlatılan “Küfre ve Kötü Söze Hayır” adlı kampanyaya ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana ilindeki esnafın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması

2.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Gaziantep’teki bir mitingde kullandığı ifadelerine ilişkin açıklaması

3.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ve Cumhuriyet Halk Partisinin Mersin’de yaptığı ön seçimde estirdiği demokrasi rüzgârının tüm ülkeye hâkim olmasını dilediğine ilişkin açıklaması

4.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Türk lirası üzerinden bir hac ücretinin belirlenmesi için Diyanet İşleri Başkanlığı ile Hükûmeti göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

5.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, AKP’nin bazı uygulamalarının hukuku ve demokrasiyi yok ettiğine ilişkin açıklaması

6.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, iktidar ve ana muhalefet partisinden, seçim barajı, parti kapatılması ve her seçim döneminde 3 bakanın değişmesi uygulamasını kaldırmak konusunda bir çalışmayı Meclise getirmeyi düşünüp düşünmediklerini öğrenmek istediğine ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması

7.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın, AK PARTİ Grubu olarak, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan bütün partilerin milletvekillerini, özellikle kadın milletvekillerini ezeli ve ebedi barışı tesis etmek üzere rol almaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

8.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, bakanlık görevlerine atanan müsteşarları kutladığına ve hac ile umre ziyaretlerinde lise mezunu olan imam hatiplerin de görevlendirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

9.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması

10.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, AK PARTİ’den milletvekili adaylığı için istifa eden MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın tekrar MİT Müsteşarlığına atanmasının kabul edilebilir bir tutum olmadığına ilişkin açıklaması

11.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Halkların Demokratik Partisi olarak, Kobani’de yaşamlarını yitiren Metin Altıntaş, Tahsin Akti ile Mustafa Mıhyedin’in ailelerine başsağlığı dilediklerine ve IŞİD vahşeti konusunda Hükûmetin duyarsızlığını kabul edilemez bulduklarına ilişkin açıklaması

12.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Ankara Milletvekili Levent Gök’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

13.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, AK PARTİ’den milletvekili adaylığı için istifa eden MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın tekrar MİT Müsteşarlığına atanmasının kabul edilebilir bir tutum olmadığına ilişkin açıklaması

14.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Meral Akşener’in, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin konuşması

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Cumhurbaşkanlığının, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 6’ncı maddesi uyarınca 25’inci Dönem Milletvekili Genel Seçiminin 7 Haziran 2015 Pazar günü yapılacağı Yüksek Seçim Kurulunun 31/1/2015 tarihli ve 100 sayılı Kararı’yla seçimin başlangıç tarihinin 10 Mart 2015 Salı günü olarak tespit edildiği, bu sebeple, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 114’üncü maddesi uyarınca 7 Mart 2015 tarihinden geçerli olmak üzere görevlerinden çekilen Bakanlardan; Adalet Bakanlığına Kenan İpek, İçişleri Bakanlığına Sebahattin Öztürk, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına Feridun Bilgin’in, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 114’üncü maddesi gereğince Başbakan tarafından atanmış olduklarına ilişkin tezkeresi (3/1708)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Sırbistan Ulusal Meclisi Kadın Parlamenter Ağı tarafından Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı Sırbistan Misyonu iş birliğiyle 2-3 Mart 2015 tarihlerinde Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da düzenlenen Güneydoğu Avrupa Kadın Parlamenterler Konferansı’na katılması Genel Kurulun 24/2/2015 tarihli 63’üncü Birleşiminde kabul edilen heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin tezkeresi (3/1709)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 3/2/2015 tarihli ve 214535 sayılı Kararı’yla, NATO Parlamenter Asamblesi Siyasi Komitesi üyelerinin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1710)

4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin Polonya Senatosu Dışişleri Komisyonu Başkanının vaki davetine icabetle Romanya-Türkiye-Polonya Parlamentoları Dışişleri Komisyonları Üçlü Toplantısına katılımı Genel Kurulun 10/2/2015 tarihli 53’üncü Birleşiminde kabul edilen heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin tezkeresi (3/1711)

5.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu (AP) Adalet ve İçişleri (LIBE) Komitesi tarafından 23-24 Şubat 2015 tarihlerinde Brüksel’de düzenlenen “Akıllı Sınırlar Paketi: Avrupa Mücadelesi, Ulusal Tecrübeler, İzlenecek Yol” konulu toplantıya katılması Genel Kurulun 17/2/2015 tarihli 56’ncı Birleşiminde kabul edilen heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin tezkeresi (3/1712)

 

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve 21 milletvekilinin, devletin fiziksel, sosyal, ekonomik ve yasal tüm süreçleri çocuğun esenliğini odağa alan bir perspektifle oluşturmak yükümlülüğünün araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1242)

2.- Mardin Milletvekili Erol Dora ve 21 milletvekilinin, Türkiye’de çocukların yaşadığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1243)

3.- BDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Türkiye’nin Patriot füzeleri gibi son teknolojiye dayalı savunma sistemleri ve radar üssüne sahip olma arayışının arkasında yatan nedenlerin, olası savaş ihtimalinin ve Türkiye dış politikasının çıkmazlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1244)

 

C) Gensoru Önergeleri

1.- HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, kalkınma plan ve stratejilerinin oluşturulması sürecindeki görevini yerine getirmeyerek ve KOBİ’leri yeterince desteklemeyerek çevresel, ekonomik ve sosyal problemlere zemin hazırladığı iddiasıyla Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/46)

2.- HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Türkiye’nin son dönemde ekonomik ve istihdama yönelik göstergelerinin kötüye gittiği iddiasıyla Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/47)

 

VIII.- ANT İÇME

1.- Anayasa’nın 114’üncü maddesine göre atanmış bulunan; Adalet Bakanı Kenan İpek, İçişleri Bakanı Sebahattin Öztürk ve Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanı Feridun Bilgin’in, ant içmesi

 

IX.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR

1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, 4/3/2015 tarihli 69’uncu Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

2.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, 4/3/2015 tarihli 69’uncu Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Sedef Küçük’ün, 4/3/2015 tarihli 69’uncu Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

4.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, 4/3/2015 tarihli 69’uncu Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

 

X.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, tüketici hakları alanında yaşanan sorunların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/77)  ön görüşmelerinin Genel Kurulun 9 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- MHP Grubunun, Antalya Milletvekili Mehmet Günal ve arkadaşları tarafından, Türkiye’de elektrik dağıtımının özelleştirilmesiyle ortaya çıkan elektrik faturaları ile kayıp kaçak oranlarındaki artış ve vatandaşın bu durumdaki mağduriyetiyle ilgili sorunların ve çözüm önerilerinin tespiti amacıyla 4/3/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 9 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan ve 22 milletvekili tarafından, 1 Mayıs 2013 tarihinde Taksim Meydanında yapılan kutlamalarda yaşanan sorunların araştırılması amacıyla 21/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 9 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- BDP Grubu adına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulda görüşülmesini talep eden HDP grup önerisinin görüşülmesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

2.- Bu birleşimde İç Tüzük’ün 58’inci maddesine göre söz alarak 69’uncu Birleşimdeki beyanların düzeltilmesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

 

XII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin, Konya Milletvekili Faruk Bal’ın usul görüşmesiyle ilgili yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

2.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin, Isparta Milletvekili Recep Özel’in MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Antalya Milletvekili Mehmet Günal’ın, Isparta Milletvekili Recep Özel’in MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Isparta Milletvekili Recep Özel’in MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

5.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın usul görüşmesiyle ilgili yapığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

6.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in geçen tutanak hakkında ve sataşma nedeniyle yaptığı konuşmaları sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

7.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

8.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına ve Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

9.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin usul görüşmesiyle ilgili yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

10.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin usul görüşmesiyle ilgili yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

11.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin, Ankara Milletvekili Levent Gök’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

 

 

 

XIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)

4.- Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/1008) (S. Sayısı: 685)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684)

6.- Konya Milletvekili Kerim Özkul ve Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 45 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı Tezkereleri (2/2616) (S. Sayısı: 688)

 

 

 

XIV.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin, 2003-2013 yılları arasında ihracat ve ithalatın ne kadarının dahilde işleme rejimi kapsamında yapıldığına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/59647)

2.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2005-2015 yılları arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından yurt dışından satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/59890)

3.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin, orta vadeli program ve orta vadeli mali planlardaki gecikmelere ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/59988)

4.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının 2014 yılı bütçesinden yapılan harcamalara,

Türkiye İstatistik Kurumunun 2014 yılı bütçesinden yapılan harcamalara,

İlişkin soruları ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/59990), (7/59994)

5.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının 2014 yılı bütçesinden yapılan harcamalara ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/59991)

6.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının 2014 yılı bütçesinden yapılan harcamalara ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/59992)

7.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının 2014 yılı bütçesinden yapılan harcamalara ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/59993)

8.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin, imalat sanayi ihracatında düşük teknolojili sektörlerin ağırlıkta olmasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/60156)

9.- İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler'in, TTIP görüşmeleri ile ilgili çalışmalara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/60157)

10.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu'nun, Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatları ile bağlı kurum ve kuruluşlarındaki ulaşım harcamalarına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/60158)

11.- İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel'in, 2010-2014 döneminde hizmet alımı yoluyla yapılan harcamalara ve yüklenici firmalarda çalışan taşeron işçilere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/60160)

12.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu'nun, Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatları ile bağlı kurum ve kuruluşlarındaki ulaşım harcamalarına ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/60205)

13.- İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel'in, 2010-2014 döneminde hizmet alımı yoluyla yapılan harcamalara ve yüklenici firmalarda çalışan taşeron işçilere ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/60206)

14.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak'ın, 2014 yılında başlatılan kamu yatırımlarına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/60443)

15.- İstanbul Milletvekili Atila Kaya'nın, Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından kiralanan hizmet binalarına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/60448)

16.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak'ın, 2014 yılında başlatılan kamu yatırımlarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/60485)

17.- Van Milletvekili Nazmi Gür'ün, Suriye sınırında yeni sınır kapıları açılmasına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/60489)

18.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, Ocak 2015 itibarıyla yabancı yat ve yatçılardan ülkemize girişlerinde alınan ücretlere ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/60490)

19.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 28 Mayıs 2013 tarihinden itibaren Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları gerekçesiyle hakkında işlem yapılan personele ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/60491)

20.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 28 Mayıs 2013 tarihinden itibaren sosyal medya paylaşımları nedeniyle hakkında işlem yapılan personele ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/60492)

21.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın, Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlarda sosyal medya paylaşımları nedeniyle hakkında işlem yapılan kamu personeline ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/60843)

22.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin, Türkiye'de gelir dağılımı ve yoksulluk oranlarına ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/60852)

23.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşların 2003-2015 yılları arasındaki proje ve yatırımları ile ödenek kullanımına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/61061)

24.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşların 2003-2015 yılları arasındaki proje ve yatırımları ile ödenek kullanımına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/61107)

25.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin, Ekonomik ve Sosyal Konseye ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/61165)

26.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2015 yılları arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlarca satın alınan kurulum ve montaj hizmetlerine ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/61391)

9 Mart 2015 Pazartesi

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşimini açıyorum.

 

III.- YOKLAMA

 

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda gerçekten büyük bir uğultu var. Değerli arkadaşlarım, rica edeyim, bu uğultuyu hafifletelim.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde başlatılan “Küfre ve Kötü Söze Hayır” adlı kampanya hakkında söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Sayın Cuma İçten’e aittir.

Buyurunuz Sayın İçten. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten’in, Türkiye Büyük Millet Meclisinde başlatılan “Küfre ve Kötü Söze Hayır” adlı kampanyaya ilişkin gündem dışı konuşması

 

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ydü. Bu anlamlı günü bir kez daha kutluyor, kadınların varlıklarından kaynaklanan kutsiyetin tam anlamıyla idrak edilmesine vesile olmasını temenni ediyorum.

Kadınların şiddet, hakaret ve kötü söze muhatap olmaları artık kabul edilemez bir hâl almıştır. İnsanlık onurunu temsil eden kadınlarımıza yönelik şiddet öncelikle insanın kendi onuruna ihanetidir. Bu nedenle, kadına şiddete dur diyerek insanlık onuruna sahip çıkmalıyız.

Değerli milletvekilleri, Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu önceki hafta grup toplantısında 77 milyonun birbirini kucaklaması ve selamlaması gerektiğini vurgulamış, bunun için de selamlaşma kampanyasını başlatmıştır. Selamlaşmak inanç ve kültür değerlerimizde önemli bir yer tutuyor. Güvenin işareti olan selamlaşmak birlik ve beraberliği beraberinde getirir. Peygamber Efendimiz bir hadisinde “Amellerin en iyisi selamlaşmayı yaymaktır.” diyor. Hayatın gayesi edinilmesi gereken bu şiar aynı zamanda bir emirdir. İşte bu nedenle, Sayın Başbakanımızın başlattığı selamlaşma kampanyasına destek olmak ve bu yönde kamuoyu oluşturmak adına Mecliste selamlaşıyoruz, küfre ve kötü söze hayır diyoruz, bu anlamda kampanyayı başlatıyoruz. Kısa sürede ulusal, yerel ve sosyal medyada geniş yer bulan kampanyanın ilk saatlerinde “Küfre ve kötü söze hayır.” “hashtag”iyle yapılan paylaşımlar gündemin üst sıralarında yer almıştır.

Son günlerde kavga ve eylemler nedeniyle istenmeyen görüntülere sahne olan Mecliste böyle bir kampanyaya destek vermeniz vatandaşlarımız tarafından takdirle karşılanacaktır. Söylem ve duruşuyla örnek olması gereken biz, milletin vekilleri ne yazık ki bize yüklenen bu sorumluluğun gereğini yerine getiremediğimizi düşünüyorum. Öz eleştiri anlamına da gelen bu tespit, son zamanlarda istenmeyen görüntülere neden olan anlamsız eylem ve çıkışların neden olduğunu unutmamak gerekir. Birbirimizden farklı düşünüyor ve inanıyor olabiliriz ancak bu  farklılığımızın bizleri kavga ve kötü söze yöneltmemesi gerekir. "Bin tane küfür etsen de benden bir tane duymayacaksın.” diyen Hazreti Mevlâna ile "Bizim işimiz sevda için… Gönüller yapmaya geldik." diyen Yunus Emre'nin mirasçıları olan bizlere yakışmıyor.

Bütün milletvekillerimiz semadaki yıldızlar misali kıymetlidir. Yüz binlerce  insanımızın oyunu alarak vatanına, milletine hizmet etmek için gecemizi gündüzümüze katıyoruz. Bizler 81 ilin ruhunu yansıtıyoruz.  Birbirimizle olan iletişimimizin içeriği toplumumuza da yansıyor. Ancak, şunu görüyorum ki kampanyamıza katılan farklı siyasi düşüncedeki vatandaşlarımızın aynı talepte hemfikir olması nasıl bir politika geliştirmemiz konusunda bizlere yol gösteriyor. Onlar “Küfre ve kötü söze hayır.” diyor, şiddetin her türlüsüne de karşı çıkıyor.

Bu topraklar 100’e yakın medeniyete, binlerce ırka, onlarca dine, yüzlerce dile ev sahipliği yapmış, farklı kültürlerin on binlerce yıl yaşadığı bir coğrafya olmuştur. Halid Bin Velid'in Diyarbekir’inden Fatih Sultan Mehmet'in ülkesinde farklılıklar zenginlikler olarak  birlikte yüzyıllarca yaşamıştır. Ne zaman birbirimizden tebessümü, selamlaşmayı kestik o zaman gözyaşı ve kan akmaya başladı. Çözüm süreciyle birlikte esen bahar havasına güzel söz ve selamlaşmamızla destek verelim. Kardeşçe ve birlikte var olabildiğimizi lütfen bir daha gösterelim.

Yakın bir zaman önce Sayın Oktay Vural'ın eşini, Şırnak Milletvekili Şerafettin Elçi’yi, CHP İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nu ve Sırrı Sakık'ın oğlunu kaybettik, hepsine Allah’tan rahmet diliyorum. Bütün Meclis onların acısına ortak olduk, onların akıttığı gözyaşları yüreğimize damladı. Onları Hakk’a uğurladığımızda,  farklı partilerde siyaset yapmamız birbirimize sarılmamıza engel olmadı. Bizlerin bu birlikteliği ve kardeşçe tutumu sadece acı ve gözyaşının aktığı zamanlar olmaması gerekir. Selamlaşma kampanyası ile “Küfre ve kötü söze hayır.” çalışması hepimizin aidiyet sağlayacağı bir kampanyadır. Bu anlamda, her iki kampanyaya da sahip çıkmanızı istirham ediyorum. Barışı, dostluğu ve muhabbeti temsil eden kırmızı ve beyaz karanfilleri halkım adına takdim ediyorum.

Son olarak, milletin kürsüsünde bir kez daha selamlaşıyoruz, “Küfre ve kötü söze hayır.” diyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten’in Başkanlık Divanına karanfil bırakması)

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim, çok sağ olasınız. Evet, bütün kadınlar adına aldım, çok teşekkür ederim, sağ olun.

Gündem dışı ikinci söz, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle söz isteyen Eskişehir Milletvekili Sayın Ruhsar Demirel’e aittir.

Buyurunuz Sayın Demirel. (MHP sıralarından alkışlar)

 

2.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

 

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Efendim, ben bu beyaz karanfil için teşekkür ediyorum ama tabii, yalnızca sembolik işlerle sınırlı kalmamasını arzu ediyorum. Bizler, hanımlar olarak 9 Mart günü tıpkı kül kedisinin kabağa dönmesi gibi bir şeyi yaşıyoruz. 8 Mart günü herkes bize çok hoş sözler söylüyor; “Çiçek gibisiniz, başımızın tacısınız, cennet ayaklarınızın altında.” diye ama 9 mart günü itibarıyla, tıpkı saat on ikide kabağa dönen kadınlar kül kedisi gibi oluyorlar ve tekrar şiddet, tekrar hakaret, her şey var.

Ben, sayın milletvekiline tekraren karanfil için teşekkür ediyorum. Evet, kadınlar bir çiçek, kadınlar başınızın tacı “Kadınların ayakları altında cennet var.” diyorsunuz ama biz ne taç olmak istiyoruz ne çiçek, biz  sizlerle beraber yoldaş olmak istiyoruz. Bu süslü sözleri değil, gerçek hayatın içinde el birliğiyle, gönül gönüle doğru işleri yapmak istiyoruz ama semboller üzerinden yapılan siyasette kadın konusu da aynen böyle.

Dün ve bugün çiçeklerimizi aldık ama konu yine kapatılıyor. Oysa bundan çok kısa bir süre önce, 11 Şubat günü katledilen ve 14 Şubat günü itibarıyla da birtakım toplumsal hassasiyetlerle, ismini hepimizin öğrendiği Özgecan üzerinden kadına şiddet konusu çok gündeme geldi ama maalesef seçilmiş günler gibi seçilmiş ölümlerimiz de oluyor. İşte bu sebeple ben, Özgecan’dan sonra katledilmiş kadınların hangisini hatırlıyorsunuz, merak ediyorum. Meryem Yılmaz’ı hatırlayanınız var mı? Ya Kübra Kart? Kübra Hanım -Allah rahmet eylesin- eşi tarafından 52 parçaya bölünerek katledildi, çöp torbalarıyla beraber sokaklarda bulundu. Hüsne Aslan’ı hiç kimse hatırlamıyor; Nuriye Sacı’yı, Sabiha Teskiricioğlu’nu, Şule Cımbılaz’ı, Türkan Alkaya’yı, Şemsiye Budak’ı ve daha nicelerini. Yalnızca seçilmiş ölümler ve seçilmiş günler üzerinden siyaset yapmaktan vazgeçsek ve toplum, vicdanıyla hesaplaşsa. Kişilere özel değil, yalnızca insanlık için harekete geçsek. Mesela, geçtiğimiz günlerde Adana’da 8 kişinin bir genç kıza, liseli bir genç kıza bir yıldır tacizde ve tecavüzde bulunduğunu hepimiz gazetelerden öğrendik. Sonuç; bu 8 kişiyle ilgili yine gazete haberleri şöyle: “Güle güle serbest kaldılar.” Makul şüphe vardı zaten, şüphe olmasına rağmen bir şey yapılmadı; kesin kanıt da vardı, yine yapılmadı. Peki, bu liseli genç kızın yerine herhangi bir seçilmiş, yüksek makamlarda oturan birinin kızıyla ilgili en ufak bir söz söylenseydi reaksiyon ne olurdu, makul şüphe maddesi nasıl işletilirdi? Bu sebeple söylüyorum, insanlık adına, fırsat eşitliği adına herkesin vicdanını harekete geçirmesi gerek ve Türkiye’de şiddet konusunda, kadın-erkek demeden insan olarak hepimiz toplumsal vicdanı harekete geçirmeliyiz ve bu vicdan harekete geçtiğinde şiddetle ilgili reaksiyonlarımız sanıyorum daha anlaşılır, daha rasyonel olacak. Mesela, az önce denildi ki: “Mecliste ağır konuşmalar oluyor.” Evet, kültürümüzde küfürler de hep biz kadınlar üzerinden gidiyor; kaba konuşmalar, küfürler, argolar hep hanımlar üzerinden yürüyor. Buna da “dur” diyecek birisi lazım, tabiatıyla hukuk her şeye çözüm getirmiyor. Burada çok fazla yasa çıkarıyoruz, her gün bir şeyler için el kaldırıyoruz ama adalet tecelli etmiyor çünkü vicdandan arındırılmış bir hukukla mücadele etmeye çalışıyor insanlarımız. Biz vicdanla giydirilmiş bir hukuk arzusundayız kadınlar, erkekler ve bütün toplum olarak.

Selamlaşma konusuysa tabiatıyla çok güzel. Selamlaşma kampanyaları yapmak, konuya komşuya selam vermeyi arzu etmek, bu konuda telkinler yapmak çok iyi ama Sayın Davutoğlu’na hatırlatır mısınız, kendinden önceki Başbakan konu komşuyu ihbar etmeyi önermişti insanlara, “Tencere, tava çalanlardan başlayarak her konuda komşunuzu ihbar edin.” demişti. Acaba selamlaşma ile ihbar arasında nasıl bir korelasyon kurdu Sayın Davutoğlu? Kuşkusuz ki bu konuda da verecek bir cevabı vardır.

Ben bu vesileyle bütün insanlarımız için şiddetsiz günler diliyorum.

Çok teşekkürler ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Demirel.

Gündem dışı üçüncü söz, Adana ilindeki esnafın sorunları hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Ali Halaman’a aittir.

Buyurunuz Sayın Halaman. (MHP sıralarından alkışlar)

 

3.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana ilindeki esnafın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

ALİ HALAMAN (Adana) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi ve şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlarım. Türk milletini selamlarım, Türk halkını selamlarım. Dolayısıyla, gündem dışı söz veren Başkana teşekkür ediyorum.

Bugün hafta başı. Siyasetçiler genelde hafta sonları, işte, seçim bölgesine giderler veya memleketlerine giderler. Memleketlerine gittiklerinde bir siyasi sorumluluk adına uğrayabildikleri… Yani siyasi çalışmalarını esnaflar üzerinden yapma gayreti içinde olurlar, zaman zaman kendi parti teşkilatlarına giderler dolayısıyla yoldan geçerken bazen çay ocağına oturur, bazen bir alışveriş yaparken yorgancının yanına oturur, araba almak isterse arabacının yanına oturur. Bundan dolayı da ben Adana’da sürekli olarak pazar dediğimiz -özellikle Adana’da  bitpazarı var, bitpazarı derler- yere de giderim. Burada genelde “Türkiye’de uzun dönemdir mazot ithal, doğal gaz ithal” denilir ama Türkiye'nin son on iki yıllık dönem içerisinde ev aletlerinden tutun, mutfakta kullanılan araç gerece kadar, marketlerdeki birtakım gıda ürünlerine kadar, tarımda kullanılan ilaca, gübresine kadar, sağlıkta kullanılan ilaç, tıbbi aletlere kadar, binek arabasından traktörüne kadar, kamyonuna kadar genelde yüzde 80’i ithal. Bu ithalden dolayı Türkiye'nin piyasası -özellikle Hükûmet, işte “küreselleşiyoruz, küresel kavramlar” diyerek- ithalata teslim olan, ihracatı olmayan, imalat sanayisi sektöründe düşüş hâlinde, üretim yok, işsizlik çok. Her sokakta “Yok mu bana iş?” diyen insanları küme küme görme imkânın var ama bunları yapan eden siyasi aktörler sanki Anafartalar’da kendileri dükkân çalıştırıyor gibi, sanki İstanbul’un Çamlıca’sında borsa gibi, sanki hisse senedi satan tüccar gibi dolar kuruyla, faiz oranlarıyla, doların inişi çıkışıyla ilgili sürekli konuştukları için Türkiye’de önü alınmaz yani “spekülatör” veya “spekülasyon” deniliyor buna… Bunu Hükûmet yani siyasi aktörler ya en tepede bulunan insan ya da doların inişi çıkışı, faizin inişi çıkışıyla sanki bir dükkâncı gibi bunlarla uğraşıp bu memlekette farklı farklı grupların bir şeyler kazanmasına vesile olurken yüzde 80 esnafın dükkân kapatmasına vesile oluyor.

Dolayısıyla, ben kısaca şöyle söyleyeceğim: Ya, siz Anafartalar’da dükkân mı çalıştırıyorsunuz kardeşim? Yani dolar için mi yapıyorsunuz ya? Şimdi, Merkez Bankasına diyor ki: “İşini yap, ben mi yapacağım?” Ya, Merkez Bankasının Başkanı iyi veya kötü yapar. Kafa mı bırakıyorsunuz adamda ya? Adamı mankurtlaştırıyorsun konuşa, konuşa, konuşa. Neyi düzeltecek bu adam?

Dolayısıyla, bizim Pozantı var, yokuş bir yer, giderken, arabanın arkasına yazmış: “Arabayı babam aldı, sağ olsun. Ama bizim köyü dedikodu, laf, söz bitirdi.” diyor. Ya, bu memleketi yöneten bakan, Başbakan, Cumhurbaşkanı, neyse, kim yönetiyorsa, ekonomiden sorumlu Bakan, bu kadar çok konuşur mu ya? Ya, arkadaş, bir gün orada, bir gün burada. Bu kadar konuşa, konuşa piyasada ekonomi mi kalır, alım gücü mü kalır, doların fiyatını mı engelleyebilirsin, faizi mi durdurabilirsin ya? Tüccar mısın kardeş sen ya? Bundan dolayı ben bunları söylemek için kürsüye gelmiş oldum.

Hepinizi saygı, sevgiyle selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

60’ıncı maddeye göre pek kısa söz taleplerinden 10 arkadaşıma söz vereceğim.

Buyurun Sayın Korkmaz.

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, başta şehit anaları olmak üzere annelerimizin, eşlerimizin, evlatlarımızın, hülasa tüm kadınlarımızın geçmiş Kadınlar Günü’nü kutluyor, hepsine ayrı ayrı saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.

Kadınlarımızın sorunları ortada. Bu sorunlar o kadar birikmiş durumda ki çözüme kavuşturmak için değil bir gün, bir hafta, aylarca çalışılsa yetmeyeceği kesin. Başta kadınlarımız olmak üzere herkesin, kadınlarımızın toplumun eşit ve vazgeçilmez bireyleri olduğu bilinciyle, onlar olmadan sosyokültürel kalkınma olmayacağı, sağlıklı ve erdemli nesiller yetiştirilemeyeceği, çağdaş medeniyetin kurulamayacağı gerçeğinden hareketle, kadınların sosyal statülerinin iyileştirilmesine, geliştirilmesine katkı vermesi gerektiğini ifade ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Serindağ…

 

2.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Gaziantep’teki bir mitingde kullandığı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan cumartesi günü Gaziantep’te bir miting yapmış ve AKP’ye 400 milletvekili istemiştir.

AHMET YENİ (Samsun) – 450 istemesi lazım.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Anayasa’nın uygulanmasını gözetmekle yükümlü olan Cumhurbaşkanı, tarafsızlık ve Anayasa’ya sadakatten ayrılmayacağına dair yemin etmiştir ancak Sayın Cumhurbaşkanı, bunu yerine getirmemekle Anayasa’yı tağyir, tebdil ve ilga suçunu işlemektedir. Bu da Cumhurbaşkanının meşruiyetini tartışmalı bir hâle getirmiştir.

Teşekkür ederim. Bunu kamuoyunun bilgisine sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Atıcı…

 

3.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ve Cumhuriyet Halk Partisinin Mersin’de yaptığı ön seçimde estirdiği demokrasi rüzgârının tüm ülkeye hâkim olmasını dilediğine ilişkin açıklaması

 

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyor, başta cinsiyet olmak üzere her türlü ayrımcılığın son bulmasını diliyorum.

Değerli arkadaşlar, önceki gün Mersin’de demokrasi rüzgârları esti. Cumhuriyet Halk Partililer güle oynaya sandığa giderek 25’inci dönem milletvekili adaylarını belirlediler. Ben, eğilim yoklamasına katılan bütün aday adaylarını ve sandığa giderek özgür iradeleriyle oy kullanan üyelerimizi yürekten kutluyorum. Diğer illerimizde de ön seçime girecek olan aday adaylarımıza başarılar diliyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin estirdiği bu demokrasi rüzgârının tüm ülkemize hâkim olmasını diliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Hayırlı olsun.

Sayın Işık…

 

4.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Türk lirası üzerinden bir hac ücretinin belirlenmesi için Diyanet İşleri Başkanlığı ile Hükûmeti göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

 

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İslamiyet’in beş şartından biri olan hac ibadetini yerini getirmek için yıllarca emek harcayan ve dua ederek bu yıl hacca gitme şansını yakalayan vatandaşlarımız ne yazık ki AKP zulmüne maruz kalmışlardır. Son dönemde, daha önce 2.780 avro üzerinden belirlenen hac ücretinin 3.600 dolara dönüştürülmesiyle kişi başına yaklaşık 1.500 TL dolayında zarara uğrayan bu insanlarımızın inançları üzerinden ticaret yapan Diyanet İşleri Başkanlığını ve Hükûmeti göreve davet ediyorum. Türk lirası üzerinden bir hac ücretinin belirlenmesiyle bu insanlarımızın mağduriyetinin giderilmesi konusunda kendilerini bir kez daha uyarıyorum.

Size de teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

 

5.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, AKP’nin bazı uygulamalarının hukuku ve demokrasiyi yok ettiğine ilişkin açıklaması

 

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkanım, Anayasa’mız gereği seçimlere giderken 3 bakanın istifa ettiğini biliyoruz; İçişleri, Adalet ve Ulaştırma Bakanları. Şimdi, karşımızda duruyorlar, her bakanlığın müsteşarı şimdi Bakan olarak atandılar. Bir tespit için söylüyorum -kendi şahıslarını tenzih ediyorum ama- bu, gerçekten hukuku arkadan dolanmaktır. Oysa, Anayasa’mız, seçimlere giderken bu 3 bakanlığın, tarafsız kişiler, tarafsız bakanlıklar tarafından yönetilmesini emretmektedir. On iki yıldan bu tarafa, Allah’a çok şükür, AKP ortada bir hukuk bırakmadığı için, sözde “tarafsız bakanlık uygulaması” gibi yapılan bu uygulamayı doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum. Hukuksuzluklar başını almış gidiyor. Cumhurbaşkanı “400 milletvekili verin bu işi -başkanlık sistemini- güzellikle çözelim, aksi takdirde kötü olacak.” diyerek âdeta şantaj yapıyor. Bu ortamda, bu alanda hukuku, demokrasiyi aramak mümkün değil.

Teşekkür ediyorum.

AHMET YENİ (Samsun) – Az istedi az, 450 istemesi lazımdı.

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

 

6.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, iktidar ve ana muhalefet partisinden, seçim barajı, parti kapatılması ve her seçim döneminde 3 bakanın değişmesi uygulamasını kaldırmak konusunda bir çalışmayı Meclise getirmeyi düşünüp düşünmediklerini öğrenmek istediğine ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması

 

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

9 Mart 2003; CHP ile AK PARTİ’nin uzlaşarak geçici bir Anayasa maddesiyle, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seçim yolu açtıkları gün ve 9 Mart 2003’te de Sayın Erdoğan Siirt Milletvekili olarak seçildi.

Şimdi soruyorum iktidar ve ana muhalefete: Kenan Evren’in seçim barajını kaldırmada, partilerin kapanmasını kaldırmada, yine her seçim dönemi 3 bakan değişiyor, gereksiz, bunların da kaldırılması konusunda bir çalışmayı Meclise getirmeyi düşünüyor musunuz? Hemen bir günde çıkaralım.

“Kadın, yaşam, özgürlük.” dedi kadınların binlercesi “…”(x) Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü tekrar Meclisten kutluyorum hepsinin.

Şunu söylemek istiyoruz ki: Özgür kadın bu Mecliste ne zaman yüzde 50’yi bulursa bu Meclis o zaman özgür olacak.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Satır…

 

7.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın, AK PARTİ Grubu olarak, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan bütün partilerin milletvekillerini, özellikle kadın milletvekillerini ezeli ve ebedi barışı tesis etmek üzere rol almaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

 

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Mart 1857 tarihinde Amerika’nın New York kentinde 40 bin dokuma işçisinin greviyle başlayan ve Birleşmiş Milletler tarafından her yıl 8 Martta “Dünya Kadınlar Günü” olarak kutlanan bugün, Türkiye’de, 8 Mart 1921 tarihinde “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlanmıştır.

Dün itibarıyla, biz, bu günü, Mardin’de kutladık. Dünün önemli iki başlığı vardı. Birincisi kadına yönelik şiddet, diğeri çözüm süreci. Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Başbakanımızın tabirleriyle “Kadına yönelik şiddet vicdansızlıktır, insafsızlıktır, alçaklıktır.” Kadına ve çocuğa yönelik şiddet konusunda her türlü seferberliğe devam etme kararımızı bir kez daha yeniledik.

İkinci husus çözüm süreci, kardeşlik ve barış vurgusudur. Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan bütün partilerin milletvekillerini, özellikle kadın milletvekillerini ezelî ve ebedî barışı tesis etmek üzere rol almaya bir kez daha davet ediyorum. AK PARTİ Grup Başkan Vekili olarak, biliyorum ki, her partinin kendi siyasi duruşu, siyasi disiplini ve uygulamaları var. Ancak, bu konu partiler üstü bir konudur. Çatışmadan, savaştan ve terörden en fazla kadınlarımız zarar görmektedir. Başbakanımızın da vurguladığı gibi, kadınların sahip çıkmadığı hiçbir mesele başarıya ulaşamaz. Çözüm süreci bütün milletin malıdır ama her şeyden önce biz kadınların, annelerin ve kız kardeşlerimizin malıdır.

Bu vesileyle kadınların her nasıl olursa olsun şiddete maruz kalmadıkları, ekonomik, toplumsal ve siyasal alanda etkinliklerini daha da artırdıkları, toplumda daha görünür ve güçlü oldukları bir Türkiye dileğiyle, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu olarak, tüm kadınlarımızın Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyor, saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Canalioğlu.

 

8.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, bakanlık görevlerine atanan müsteşarları kutladığına ve hac ile umre ziyaretlerinde lise mezunu olan imam hatiplerin de görevlendirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

 

MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben de öncelikle, bu süreçte yeni atanan, bakanlık görevine atanan müsteşarlarımızı kutluyor, tebrik ediyorum. Umuyor ve bekliyoruz ki süreci en güzel şekilde geçireceklerdir.

Sayın Başkan, hac ve umre ziyaretlerinde lise mezunu olan imam hatiplerin görevlendirilmediklerini ve mülakata tabi tutulmadan üniversite mezunlarının gönderildiklerini ifade etmektedirler. Ancak, bilindiği gibi, lise mezunu olan imam-hatipler de aynı zamanda otuz kırk yıldır kendi köylerinde, kendi mahallelerinde insanları eğitmektedirler ve onlara vaazlar vermektedirler. Ancak, bu seyahatlerde kendilerine “Tecrübesi yok.” diye müdahale edilmekte ve gönderilmemektedir. Bu durumun düzeltilmesini rica ediyorlar.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

 

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Meral Akşener’in, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin konuşması

 

BAŞKAN – Gündeme geçmeden evvel, ben de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’yle ilgili birkaç kelime etmek istiyorum kendi adıma ve Başkanlık Divanı adına.

Şimdi, erkekler yıllardır bir şey söyler: “Kadınlar analarımızdır, bacılarımızdır, eşlerimizdir, kız kardeşlerimizdir, kızlarımızdır, başlarımızın tacıdır, cennet anaların ayağının altındadır.” Elbette doğrudur, elhak doğru söylüyorlar, amenna ve saddakna ama karşımda muhtarlar var, içinde çok az kadın, hatta göremiyorum, burada benzeri. Dolayısıyla, bütün erkek arkadaşlarımıza şunu söylemek isterim: Kadınlar, evet, bu dediklerinizin hepsini kabul etmekle birlikte artık dünyayı istiyorlar muhteremler. Dolayısıyla…

MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) - Sizin olsun.

BAŞKAN – Yok, “Sizin olsun.” değil, vermiyorsunuz, verseniz...

Dolayısıyla, dünyanın her alanında olmak istiyorlar.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – En yüksektesiniz.

BAŞKAN – Karar mekanizmalarının içinde yer almak istiyorlar. Sadece siyasetten bahsetmiyorum, sendikalarda olmak istiyorlar, STK’larda olmak istiyorlar, müsteşarlıklarda olmak istiyorlar, özel sektörde yönetici olarak yer almak istiyorlar. Ben bilgilerinize sunuyorum.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Siz Meclis Başkan Vekilisiniz kadın olarak.

BAŞKAN – Niye siz bu kadar rahatsız oldunuz Sayın Tunç? (Alkışlar)

Dolayısıyla ben sizlere, hiç ayırt etmeden bilumum erkek arkadaşlarımıza sunuyorum. Birazcık yetki devrine, sorumluluk devrine hazır olun, kızlar felaket geliyor, haberiniz olsun.

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

Gündeme geçiyoruz…

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, ben de ancak yetiştim. Ben de kadınlarla ilgili…

BAŞKAN – Ben görmemiştim, buyurun.

 

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

9.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması

 

LEVENT GÖK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dün bütün Türkiye’de çeşitli etkinliklerle kutladığımız 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde, bugün Türkiye’mizdeki kadınlarımızın Atatürk’ümüzün istediği doğrultuda olmadığı muhakkaktır. Türkiye’de kadına yönelik şiddetin giderek arttığı, kadın-erkek eşitsizliğinin giderek sürdüğü bir ortamda Millet Meclisimizin de yapacağı pek çok konu vardır. Bu konuda öncülük görevini üstlenecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin kadına yönelik şiddete karşı kadın-erkek eşitliğinin kadının hayatın her alanında, sosyal, ekonomik, kültürel, her türlü yaşantıda daha fazla, daha çok yer almasını sağlayıcı her türlü tedbiri alması ve bunun da öncülüğünü bizzat yapması gerekir.

Bu anlamda, özellikle, şiddetten dolayı hayatını kaybetmiş tüm kadınlarımızı tekrar saygıyla anarken tüm dünyadaki bütün kadınlarımızın bu bayramını ben de kutluyorum ve sizlere saygılar sunuyorum.

Sağ olun.

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Sayın milletvekilleri, Adalet, İçişleri ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme bakanlıklarına yapılan atamalarla ilgili bir Cumhurbaşkanlığı tezkeresi vardır, okutuyorum.

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Cumhurbaşkanlığının, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 6’ncı maddesi uyarınca 25’inci Dönem Milletvekili Genel Seçiminin 7 Haziran 2015 Pazar günü yapılacağı Yüksek Seçim Kurulunun 31/1/2015 tarihli ve 100 sayılı Kararı’yla seçimin başlangıç tarihinin 10 Mart 2015 Salı günü olarak tespit edildiği, bu sebeple, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 114’üncü maddesi uyarınca 7 Mart 2015 tarihinden geçerli olmak üzere görevlerinden çekilen Bakanlardan; Adalet Bakanlığına Kenan İpek, İçişleri Bakanlığına Sebahattin Öztürk, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına Feridun Bilgin’in, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 114’üncü maddesi gereğince Başbakan tarafından atanmış olduklarına ilişkin tezkeresi (3/1708)

                                                                                6 Mart 2015

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun 6 ncı maddesi uyarınca 25. Dönem Milletvekili Genel Seçiminin 7 Haziran 2015 Pazar günü yapılacağı, Yüksek Seçim Kurulunun 31/01/2015 tarihli ve 100 sayılı kararı ile seçimin başlangıç tarihinin 10 Mart 2015 Salı günü olarak tespit edildiği, bu sebeple, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 114 üncü maddesi uyarınca 7 Mart 2015 tarihinden geçerli olmak üzere görevlerinden çekilen Bakanlardan;

Adalet Bakanlığına Kenan İpek,

İçişleri Bakanlığına Sebahattin Öztürk,

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına Feridun Bilgin'in,

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 114 üncü maddesi gereğince, Başbakan tarafından atanmış olduklarını bilgilerinize sunarım.

                                                                               Recep Tayyip Erdoğan

                                                                                    Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın 114’üncü maddesine göre atanmış olan ve milletvekili olmayan bakanların Anayasa’nın 112’nci maddesine göre ant içmesi gerekmektedir.

 

VIII.- ANT İÇME

1.- Anayasa’nın 114’üncü maddesine göre atanmış bulunan; Adalet Bakanı Kenan İpek, İçişleri Bakanı Sebahattin Öztürk ve Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanı Feridun Bilgin’in, ant içmesi

 

BAŞKAN - Şimdi, Adalet Bakanı Sayın Kenan İpek’i ant içmek üzere kürsüye davet ediyorum.

Buyurunuz Sayın İpek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Adalet Bakanı Kenan İpek ant içti) (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim. Hayırlı uğurlu olsun.

Şimdi, İçişleri Bakanı Sebahattin Öztürk’ü ant içmek üzere kürsüye davet ediyorum.

Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(İçişleri Bakanı Sebahattin Öztürk ant içti) (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Hayırlı olsun.

Şimdi, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Sayın Feridun Bilgin’i ant içmek üzere kürsüye davet ediyorum.

Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Feridun Bilgin ant içti) (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Hayırlı olsun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının dört tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) Tezkereler (Devam)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Sırbistan Ulusal Meclisi Kadın Parlamenter Ağı tarafından Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı Sırbistan Misyonu iş birliğiyle 2-3 Mart 2015 tarihlerinde Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da düzenlenen Güneydoğu Avrupa Kadın Parlamenterler Konferansı’na katılması Genel Kurulun 24/2/2015 tarihli 63’üncü Birleşiminde kabul edilen heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin tezkeresi (3/1709)

 

04/03/2015

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Sırbistan Ulusal Meclisi Kadın Parlamenter Ağı tarafından Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı Sırbistan Misyonu iş birliği ile 2-3 Mart 2015 tarihlerinde Sırbistan'ın başkenti Belgrad'da düzenlenen Güneydoğu Avrupa Kadın Parlamenterler Konferansı’na Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir heyetin katılması Genel Kurulun 24/02/2015 tarihli ve 63'üncü Birleşiminde kabul edilmiştir.

28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 2'nci maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                                                       Cemil Çiçek

                                                                                                           Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                          Başkanı

Ad ve Soyad:                                                            Seçim Çevresi

1) Hülya Güven                                                         (İzmir)

2) Mesude Nursuna Memecan                                    (Sivas)

 

 

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 3/2/2015 tarihli ve 214535 sayılı Kararı’yla, NATO Parlamenter Asamblesi Siyasi Komitesi üyelerinin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1710)

 

                                                                                                      2/3/2015

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 03/02/2015 tarihli ve 214535 sayılı Kararı’yla, NATO Parlamenter Asamblesi Siyasi Komitesi üyelerinin ülkemizi ziyaret etmesi uygun bulunmuştur.

NATO Parlamenter Asamblesi Siyasi Komitesi üyelerinin ziyareti, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 7'nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.

                                                                                                                Ayşe Nur Bahçekapılı

                                                                                                           Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                     Başkanı Vekili

 

4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin Polonya Senatosu Dışişleri Komisyonu Başkanının vaki davetine icabetle Romanya-Türkiye-Polonya Parlamentoları Dışişleri Komisyonları Üçlü Toplantısına katılımı Genel Kurulun 10/2/2015 tarihli 53’üncü Birleşiminde kabul edilen heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin tezkeresi (3/1711)

 

03/03/2015

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin Polonya Senatosu Dışişleri Komisyonu Başkanının vaki davetine icabetle Romanya-Türkiye-Polonya Parlamentoları Dışişleri Komisyonları Üçlü Toplantısı’na katılımı Genel Kurulun 10/02/2015 tarihli ve 53'üncü Birleşiminde kabul edilmiştir.

28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 2'nci maddesi uyarınca, heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                                                       Cemil Çiçek

                                                                                                           Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                          Başkanı

Adı Soyadı:                                                               Seçim Çevresi

1) Ahmet Berat Çonkar                                              (İstanbul)       

2) Ali Rıza Alaboyun                                                  (Aksaray)

3) Ayşe Eser Danışoğlu                                             (İstanbul)

4) Sinan Oğan                                                           (Iğdır)

 

5.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu (AP) Adalet ve İçişleri (LIBE) Komitesi tarafından 23-24 Şubat 2015 tarihlerinde Brüksel’de düzenlenen “Akıllı Sınırlar Paketi: Avrupa Mücadelesi, Ulusal Tecrübeler, İzlenecek Yol” konulu toplantıya katılması Genel Kurulun 17/2/2015 tarihli 56’ncı Birleşiminde kabul edilen heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin tezkeresi (3/1712)

 

04/03/2015

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Avrupa Parlamentosu (AP) Adalet ve İçişleri (LIBE) Komitesi tarafından 23-24 Şubat 2015 tarihlerinde Brüksel'de düzenlenen "Akıllı Sınırlar Paketi: Avrupa Mücadelesi, Ulusal Tecrübeler, İzlenecek Yol" konulu toplantıya Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir heyetin katılması Genel Kurulun 17/02/2015 tarihli ve 56'ncı Birleşiminde kabul edilmiştir.

28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 2'nci maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                 Cemil Çiçek

                                                                     Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                    Başkanı

Ad ve Soyad:                                                            Seçim Çevresi:

1) Celal Dinçer                                                         (İstanbul)

2) Abdurrahim Akdağ                                                 (Mardin)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

 

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve 21 milletvekilinin, devletin fiziksel, sosyal, ekonomik ve yasal tüm süreçleri çocuğun esenliğini odağa alan bir perspektifle oluşturmak yükümlülüğünün araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1242)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Çocuğun sağlıklı gelişimi ve korunmasıyla ilgili tüm süreçleri içinde barındıran yaşam hakkı, devletleri ilgili tüm konularda önlem almakla ve bu noktada gerekli tüm süreçleri gerçekleştirmek noktasında sorumlu kılar. Özellikle çocuğun aile yaşamında, toplumsal yaşamda ve ilgili tüm süreçlerde güvenlik içerisinde, mutlu ve özgür bir yaşam sürebilmesinin koşullarının oluşturulması, devletlerin sorumluluğu alanındadır. Bu bağlamda devletin fiziksel, sosyal, ekonomik ve yasal tüm süreçleri çocuğun esenliğini odağa alan bir perspektifle oluşturmakla yükümlü olduğu aşikârdır. Bu konuda gerekli araştırmaların yapılması ve önlemlerin alınması için Anayasa’nın 98'inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Hasip Kaplan                                                       (Şırnak)

2) Pervin Buldan                                                      (Iğdır)

3) İdris Baluken                                                        (Bingöl)

4) Sırrı Sakık                                                            (Muş)

5) Murat Bozlak                                                        (Adana)

6) Halil Aksoy                                                          (Ağrı)

7) Ayla Akat Ata                                                       (Batman)

8) Hüsamettin Zenderlioğlu                                       (Bitlis)

9) Emine Ayna                                                          (Diyarbakır)

10) Nursel Aydoğan                                                  (Diyarbakır)

11) Altan Tan                                                           (Diyarbakır)

12) Adil Zozani                                                         (Hakkâri)

13) Esat Canan                                                        (Hakkâri)

14) Sırrı Süreyya Önder                                            (İstanbul)

15) Sebahat Tuncel                                                  (İstanbul)

16) Mülkiye Birtane                                                  (Kars)

17) Erol Dora                                                           (Mardin)

18) Ertuğrul Kürkcü                                                  (Mersin)

19) Demir Çelik                                                        (Muş)

20) İbrahim Binici                                                     (Şanlıurfa)

21) Nazmi Gür                                                          (Van)

22) Özdal Üçer                                                         (Van)

Gerekçe:

Devletin çatışmalı süreçlerde çocukların korunmasına yönelik ek tedbirler ve koruma mekanizmaları oluşturması gerektiği ve yaşanan toplumsal eylemlere yönelik geliştirilen güvenlik tedbirlerinin çocuklar göz önünde bulundurularak çok hassas bir yaklaşıma ihtiyaç duyduğu açıktır. Ancak, devletin ilgili kurumları belirtilen hassasiyetler noktasında herhangi bir önlem almaktan çok, ilgili sözleşme hükümlerini ihlal edecek yöntem ve yaklaşımlar sergilemektedirler. Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin Türkiye açısından 1995'te yürürlüğe girmesinden bu yana on yedi yıl geçti. Fiili süreç neredeyse devletin sözleşmeden haberi yokmuş gibi işlemekte olup, çocuklar büyük bir hayal kırıklığından öteye geçememiştir. Türkiye'de çocukların yaşam hakları da dâhil olmak üzere sözleşmede güvence altına alınan temel hakları ya bizzat devlet eliyle ya da gerekli önleyici mekanizmaların kurulmaması nedeniyle ihlal edilmektedir. İntihar ve intihar girişimleri incelendiğinde ürkütücü olan, 15 yaşına kadar olan çocukların intihar oranlarındaki artıştır. 2000-2010 yılları arasında ölümle sonuçlanan öz benliğe yönelmiş şiddet olaylarında toplam 869 çocuk hayatını kaybetmiştir. Çocuk intiharları 2008'de 76, 2009'da 95 ve 2010 yılında ise 107'ye çıkmıştır. Bu sayı 2000 yılında 57'dir ve on yılda neredeyse 2 kat artmıştır. Her bir intihar olayına karşılık yaklaşık 10 intihar girişimi olayının vuku bulduğu düşünülürse sorunun ne derece ciddi olduğu daha iyi anlaşılabilir. Aynı dönemde 15-19 yaş arasındaki intiharlara bakıldığında durum daha ciddi görünmektedir. Bu yaş grubunda on bir yıllık süreçte toplam 8.223 kişi intihar etmiştir. Yapılan araştırma sonuçları ve ilgili uzman yorumları da gösteriyor ki çocuk intiharları gerekli tedbirler alınarak önlenebilecekken gün geçtikçe daha da artış kaydetmektedir. Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin ilgili maddelerine uygun olarak özellikle eğitim, sosyal hizmet ve sağlık kurumlarında çocuğun yüksek yararı ilkesi çerçevesinde zihniyet dönüşümleri sağlanmadıkça mevcut durum daha da kötüleşecektir. Çocukların sağlıklı ve güvenli bir sosyal ortamda özgür bir şekilde kendilerini ifade edebilecekleri ve potansiyellerini açığa çıkarabilecekleri süreçlerin geliştirilmesinin Çocuk Hakları Sözleşmesi kapsamında devletin ilgili kurumlarının sorumluluğunda olduğu açıktır. En fazla görülen hak ihlalleri arasında toplumsal eylemler sırasında yaşanan ölüm ve yaralanmalar, patlayıcı maddelerden kaynaklı yaşanan ölüm ve yaralanmalar başta olmak üzere çocuğun korunması hakkı başlığı altındaki ihlaller en önemli başlıklarıdır.

Bu bağlamda devletin fiziksel, sosyal, ekonomik ve yasal tüm süreçleri çocuğun esenliğini odağa alan bir perspektifle oluşturmakla yükümlü olduğu aşikârdır. Bu konuda gerekli araştırmaların yapılması ve önlemlerin alınması için araştırma komisyonu kurulmasında yarar bulunmaktadır.

 

2.- Mardin Milletvekili Erol Dora ve 21 milletvekilinin, Türkiye’de çocukların yaşadığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1243)

 

                          Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'de yaşayan çocuklar siyasi, toplumsal, hukuksal ve ekonomik alan içerisinde sistemin yol açtığı hak ihlallerinin, yoksulluğun, yoksunluğun, ayrımcılığın, ırkçılığın ve benzeri sorunların tüm sonuçlarının etkilerini gündelik hayatlarında yaşamak zorunda kalmaktadırlar. Her fırsatta geleceğimiz olarak belirtilen fakat eksik ve yanlış uygulamalar sonucu hak ihlallerine uğrayan çocukların sorunlarının gündeme taşınması amacıyla Anayasa’nın 98'inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini arz ederiz.

 

1) Erol Dora                                                             (Mardin)

2) Pervin Buldan                                                      (Iğdır)

3) İdris Baluken                                                        (Bingöl)

4) Sırrı Sakık                                                            (Muş)

5) Murat Bozlak                                                        (Adana)

6) Halil Aksoy                                                          (Ağrı)

7) Ayla Akat Ata                                                       (Batman)

8) Hasip Kaplan                                                       (Şırnak)

9) Hüsamettin Zenderlioğlu                                       (Bitlis)

10) Emine Ayna                                                        (Diyarbakır)

11) Nursel Aydoğan                                                  (Diyarbakır)

12) Altan Tan                                                           (Diyarbakır)

13) Adil Zozani                                                         (Hakkâri)

14) Esat Canan                                                        (Hakkâri)

15) Sırrı Süreyya Önder                                            (İstanbul)

16) Sebahat Tuncel                                                  (İstanbul)

17) Mülkiye Birtane                                                  (Kars)

18) Ertuğrul Kürkcü                                                  (Mersin)

19) Demir Çelik                                                        (Muş)

20) İbrahim Binici                                                     (Şanlıurfa)

21) Nazmi Gür                                                          (Van)

22) Özdal Üçer                                                         (Van)

Gerekçe:

Türkiye, 14 Eylül 1990 yılında BM Genel Kurulu tarafından imzaya açılan Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'yi imzalamıştır. Sözleşme yaşama, gelişme, korunma, katılım, sosyal ve kültürel hakları, ifade ve örgütlenme özgürlüğü dâhil birçok temel haktan çocukların yararlanmasını güvence altına almaktadır. İmzalanan bu sözleşme 1995 yılından itibaren yürürlüğe girmesine rağmen, çocuklar hak ihlalleriyle karşı karşıya kalmış ve devlet tarafından yürütülmeye çalışılan uygulamalar hayal kırıklığından öteye geçememiştir.

Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 6’ncı maddesi, her çocuğun temel yaşama hakkına sahip olduğunu, çocuğun hayatta kalması ve gelişmesi için mümkün olan azami çabayı devletlerin göstermesi gerektiğini belirtir. Türkiye'deyse sözleşmenin belirttiği, devletlerin göstermesi beklenen azami çaba, daha çok, çocukların hak ihlallerine uğramasına neden olmaktadır. İHD Çocuk Hakları Komisyonunun Haziran 2012'de yaptığı açıklamada son yirmi dört yıl içinde en az 552 çocuğun devlet güçlerince öldürüldüğü, ayrıca AK PARTİ'nin iktidara geldiği 2002'den bu yana öldürülen çocuk sayısının ise 171 olduğu belirtilmiştir. Gündem Çocuk Derneği, Türkiye'de Çocuğun Yaşam Hakkı 2011 Raporu'nda 2011 yılında devlet eliyle ve devlet önlem almadığı için toplam 815 çocuğun yaşamını yitirdiğini belirtmiştir. Günümüzde ise çocuk ölümleri devam etmekte, ölümlerine neden olanlara karşı başlatılan yargı süreçleri adil bir şekilde sonlanamamaktadır. 2004 yılında 12 yaşında terörist olduğu gerekçesiyle öldürülen Uğur Kaymaz, 2009 yılında koyun otlatırken meydana gelen patlamada hayatını kaybeden Ceylan Önkol, 2011 yılında Roboski köyünden kaçakçılık yapmak için giden fakat savaş uçakları tarafından bombalanarak öldürülen 19 çocuğun davaları en çarpıcı örneklerdendir.

Türkiye'de çocukların uğradığı hak ihlalleri yalnızca yaşam hakkı alanında da kalmamaktadır. Adalet Bakanlığının verdiği rakamlara göre, Kasım 2012 tarihinde cezaevlerinde 1.943 tutuklu ve hükümlü çocuk bulunmaktadır. Eğitim, sağlık ve gelişim haklarından yoksun bırakılan bu çocuklar cezaevlerinde de hak ihlallerine maruz kalmaktadır. Şubat 2012'de ortaya çıkan Pozantı M Tipi Cezaevindeki tutuklu çocuklara yönelik taciz ve tecavüz olayları cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini gözler önüne sermiştir.

Çocuk işçi sayısına baktığımızda ise yine oldukça sorunlu bir tablo ortaya çıkmaktadır. Türkiye'de TÜİK'in 2006 istatistiklerine göre 6-17 yaş grubunda bulunan 16 milyon 264 bin çocuktan yüzde 5,9'u çalıştırılıyor. Günümüzde bu rakamlar gittikçe artmakta, ayrıca ev içi çocuk emeği ve sanayide çalıştırılan çocuk sayısı da bu artışın içinde yerini almaktadır. Dünya Çocuk Günü'nde açıklananlara göre, ülkemizde 42 bin çocuğun sokakta yaşadığı ancak gayriresmî rakamlarla 200 bine yakın çocuğun sokakta yaşamını sürdürmeye çalıştığı belirtilmektedir. Bu çocuklar sokakta olmalarından dolayı hem eğitim, sağlık gibi haklarından yoksun kalmakta hem de çocuk işçi olarak çalışmaya mecbur bırakılmaktadırlar.

Çocukların karşı karşıya kaldığı hak ihlallerinin verilerine baktığımızda, devlet tarafından yürütülen uygulamaların ne kadar eksik kaldığını görmekteyiz. Türkiye'de çocukların yaşadığı sorunların araştırılması ve çocuklara karşı işlenen hak ihlallerinin sonlandırılması amacıyla Meclis araştırması açılması için gereğini arz ederiz.

 

3.- BDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Türkiye’nin Patriot füzeleri gibi son teknolojiye dayalı savunma sistemleri ve radar üssüne sahip olma arayışının arkasında yatan nedenlerin, olası savaş ihtimalinin ve Türkiye dış politikasının çıkmazlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1244)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'nin Patriot füzeleri gibi son teknolojiye dayalı savunma sistemleri ve radar üssüne sahip olma arayışının arkasında yatan nedenlerin, olası savaş ihtimalinin ve Türkiye dış politikasının çıkmazlarının tespiti ve çözüm yollarının bütün yönleriyle araştırılması için Anayasa'nın 98’inci ve İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını saygılarımla arz ederim.

Pervin Buldan

Iğdır

BDP Grup Başkan Vekili

Gerekçe:

Türkiye dış politikası Birinci Dünya Savaşı sonrası "yurtta sulh, cihanda sulh" sloganıyla şekillenmiş, statükocu bir politika izlemiştir. Son on yıla değin gelişen bu politika yerini "komşularla sıfır sorun" yaklaşımına bırakmıştır. Bu süreç, İsrail’le Davos’ta yaşanan kriz, Yunanistan'la izlenen tarihsel düşmanlık, Arap Baharı’yla gerilmeye başlayan İran'la ilişkiler, Kürdistan Özerk Yönetimi’yle yaşanan içsel gerginlik ve son olarak iki yıla yakındır Suriye'de Baas rejimi ve Esad’la yaşanan kriz, komşularla sıfır sorun politikasının bittiğini göstermiştir. Sonuç olarak 8 komşusu olan Türkiye'nin Azerbaycan dışındaki tüm komşu ülkelerle ilişkileri kötüleşmiştir.

AK PARTİ son dönemde, Türkiye-AB ilişkilerini tümüyle dondurmuş, Avrupa Birliği sürecini dış politika vizyonu ve söyleminden silmiş ve yüzünü tümüyle Doğu'ya ve Batı dışı alana çevirmiştir.

Türkiye, Suriye'de başlayan çatışmalara, Başbakanın yaptığı açıklamalarla ilk planda insani düzlemde yani "Başımızdaki insanlık dramına sessiz kalamayız." söylemiyle tepki göstermek durumunda olunduğunu deklare etmesine rağmen, izlenen politikalar, Başbakan Erdoğan'ın sözlerinde ifadesini bulduğu gibi "Suriye bizim için bir dış mesele değil, iç meseledir."e dönüşmüştür.

Türkiye, başta Esat’a karşı destek verdiği Özgür Suriye Ordusu'na, Temmuz ayında Suriye Kürtlerinin bazı şehirlerde öz yönetim güçlerini oluşturması ile birlikte bu desteğini Kürtlerin bölgedeki kazanımlarına karşı kullanmaya başlamıştır. Gelişen süreçte, ÖSO’dan sonra umudunu bölgedeki çetelere bağlayan Türkiye, çetelerin Suriye Kürtlerine yaptığı saldırılar sonrası onlarca Kürt'ün hayatını kaybetmesine neden olmuştur.

Bu olaylar öncesinde bir Türk savaş uçağının düşürülmesi, 2 pilotun hayatını kaybetmesi, ardından Akçakale'ye atılan top mermilerinin 5 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine neden olması, Türkiye'ye göç eden rejim muhalifi göçmenler Suriye krizinin büyümesine ve Türkiye'nin bir çıkmaza sürüklenmesine yol açmıştır.

Tüm bu olaylar yaşanırken Malatya Kürecik'te radar savunma sistemi kuruldu. Türkiye'nin başta karşı olduğu Patriot füzelerini NATO'dan istediği açıklandı. Bu konuda ilk açıklamayı yapan Başbakan Erdoğan'ın ardından Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da Türkiye'nin NATO'dan talep ettiği sistemlerin yalnızca savunma amaçlı olduğunu, ülkemize yönelik herhangi bir füze tehdidi olmadıkça bu sistemin harekete geçmeyeceğini, yüzde 1, yüzde 5 bile ihtimal olsa, ülke güvenliği söz konusu olduğunda her türlü tedbiri almak zorunda olduklarını, sınırlarımıza yönelik güvenlik riski ortadan kalktığında Patriotlar geldiği gibi ülkelerine geri döneceğini açıkladı. Bu füzelerin nereye yerleştirileceği konusunun tespiti için NATO tarafından görevlendirilen 40 kişilik heyetin önümüzdeki günlerde Türkiye’ye geleceği açıklandı.

Türkiye bu füzeleri almak için bu kadar emin ve istekliyken İran Meclisi Milli Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Sözcüsü Hüseyin Nakavi Hüseyni, Türkiye'nin NATO'dan istediği Patriot füzelerinin Türkiye'ye yerleştirmesinin savaş ilanı anlamına geldiği ve bölgesel savaşa neden olabileceğini söyledi.

Patriot füzeleri, konuşlandırıldıkları bölgedeki radarlar sayesinde füze tehditlerini tespit ederek hedefine ulaşmadan onları havada imha etmeye yarayan bir güvenlik kalkanı oluşturmaktadırlar. Amaçları korumak olan bu savunma araçlarına Türkiye'nin neden ihtiyaç duyduğu, olası bir savaşın söz konusu olup olmadığı, Türkiye'nin yeni savunma sistemleri ve radar üssüne sahip olma arayışının arkasında yatan nedenlerin neler olduğu gibi soruların cevap bulması amacıyla bu soruların tüm yönleriyle araştırılması, Türkiye dış politikasındaki çıkmazın ve çözüm yollarının tespiti için bir Meclis araştırması açılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

İki gensoru önergesi vardır. Önergeler bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.

Şimdi sırasıyla önergeleri okutuyorum:

 

C) Gensoru Önergeleri

1.- HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, kalkınma plan ve stratejilerinin oluşturulması sürecindeki görevini yerine getirmeyerek ve KOBİ’leri yeterince desteklemeyerek çevresel, ekonomik ve sosyal problemlere zemin hazırladığı iddiasıyla Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/46)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Uygulanan kalkınma stratejilerinin yaratmış olduğu sorunlar, doğa katliamı, bölgesel eşitsizlik ve KOBİ'lerin içine girdiği sorunlar nedeniyle Kalkınma Bakanı Sayın Cevdet Yılmaz hakkında, Anayasa’nın 98'inci ve 99'uncu, TBMM İçtüzüğü'nün 106'ncı maddeleri uyarınca gensoru açılmasını arz ederiz.

                                                                                                                     İdris Baluken

                                                                                                                           Bingöl

                                                                                                             HDP Grup Başkanvekili

Gerekçe:

Türkiye'nin kalkınma hamleleri, tarih boyunca "muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkma" çabası olarak ifade edilmiş ve Türkiye halklarına bu şekilde sunulmuştur. Türkiye'de iktisadi büyüme ve kalkınma kavramı pratikte toplumdaki sınıfsal eşitsizlikleri açıklayamadığı gibi bu tür eşitsizlikleri gizlemek, perdelemek için kullanılmaktadır. Nitekim son 10 yıldır 10 milyon aileyi yoksulluk yardımlarıyla yaşamaya mahkûm eden büyüme ve kalkınma stratejisi dolar milyarderi sayısını kırkın üzerine çıkarmıştır.

Mevcut kalkınma yaklaşımı doğal kaynakları sömürmekte, doğayı tahrip etmektedir. 10'uncu kalkınma programında da görüldüğü gibi, daha fazla ormanlık alan ve mera şirketlerin kullanımına açılmış ve açılmaya devam edilmektedir. Türkiye'nin kalkınma perspektifinin odağında doğal alanların sermayenin birikimine sokulması, HES, RES ve GES'lerin, kaya gazı sondajlarının, nükleer santrallerin, termik-çimento-taş ocağı-liman işletmeciliğinin, maden işletmeciliğinin, enerji nakil hatlarının, vadiler arası dereleri taşıyacak su borularının, ormanların, meraların özel şirketler tarafından kullanımının desteklenmesi vardır.

Kalkınma Bakanlığınca kalkınma planları başta olmak üzere stratejik planlar, makro politikalar ve ilkeleri, hedef ve gösterge niteliğindeki temel ekonomik büyüklükler belirlenmektedir. Bu program hazırlanırken, halka, halkın yer aldığı çeşitli platformlara, halkın temsilcileri olan çeşitli demokratik kitle örgütlerine ya da sivil toplum kuruluşlarına danışılmamaktadır.

Bugüne kadar GAP için yapılan harcamalar 32 milyar lirayı aşmış, master planının yüzde 80 nakdi gerçekleşmesi tamamlanmıştır. Ancak fiziki gerçekleşmeye bakınca, enerjide yüzde 90 civarında bir gerçekleşme sağlanmışken halkın sosyo ekonomik düzeyini doğrudan etkileyecek sulama projelerinin ancak yüzde 17’lik bir bölümü gerçekleşmiştir.

Sayısı yaklaşık 3,4 milyon olan KOBİ'lerin durumu bugün içler acısıdır. Ülke ekonomisinin bel kemiği olan KOBİ'lere ilişkin proje ve destekler bugüne kadar sorunları çözememiş, daha da derinleştirmiştir.

Ülkemizde KOBİ'lerin en çok karşılaştığı sorunların başında, pazarlama, planlama ve finansman sorunları gelmektedir. Bu sorunlarla karşılaşılmasında en önemli etkenin KOBİ'lerin bilimsel olmayan çalışma yöntemleri ve eğitim eksikliğidir.

KOBİ'lerin sayısal üstünlüklere rağmen oluşturdukları katma değerin düşük kaldığı açıktır, istihdamın yarıdan fazlasını oluşturan KOBİ'lerin yarattıkları katma değer sadece yüzde 35'ler düzeyinde kalmıştır. KOBİ'lerin oluşturdukları istihdama karşın yeterli katma değer oluşturamamalarının temelinde, emek yoğun çalışmaları ve teknolojilerini yenileyememeleri vardır.

Kaynak yetersizliği, küçük ölçekli olmaları, kendi ihtiyaçlarını anlamakta yaşadıkları iç eksiklikler ve kötü işleyen bir piyasa sebebiyle işletmelerin teknoloji ihtiyaçları otomatik olarak bir talep doğurmamış, teknolojik gelişme için gerekli olabilecek destek politikaları, yine kamusal finansman eksikliği sebebiyle yeterli olamamıştır. Böylece, Türkiye'deki KOBİ'lerin teknolojik gelişimi oldukça yavaş kalmıştır.

KOSGEB desteklerinden KOBİ'lerin ancak yüzde 0,7’si faydalanabilmiştir. KOSGEB performans göstergelerinde bile bu rakamlar yüzde 10'un üzerinde beklenmektedir. Bu haliyle binde 7'i rakamı, Türkiye KOBİ gelişimi için hiçbir şey ifade etmemektedir.

Giderek daha fazla sayıda KOBİ teknolojik kapasiteleri arttırmak ve tesis ekipmanlarını modernize etmek istese de gerekli finansman ve kredi elde edilmesinde yaşanan güçlüklerden dolayı istediklerini gerçekleştirmeleri zor olacaktır. Şöyle ki: KOBİ’ler sanayi kesiminde faaliyet gösteren işletmelerin yüzde 99,5'ine tekabül etmesine rağmen banka kredilerinin ancak yüzde 5'inden az bir bölümü KOBİ'lere verilmektedir.

KOBİ’ler finansman yetersizlikleri nedeniyle gelişmiş teknolojilere sahip olamamakta, eski teknoloji ile emek yoğun çalışmak zorunda kalmaktadırlar. Bu da ürettikleri malın kalitesine olumsuz yansımaktadır. Kalitesiz üretim KOBİ'lerin satış gücünü, dolayısıyla büyük işletmelerle rekabet gücünü engellemektedir.

Bütün bu sorunların temel kaynağı Kalkınma Bakanlığının geliştirmiş olduğu yanlış kalkınma stratejileri ve yetersizlikleridir. Kalkınma Bakanı Sayın Cevdet Yılmaz bulunduğu konum itibarıyla bütün bu sorunların esas muhatabı olup, ilgili görevi layıkıyla yerine getirememektedir.

 

2.- HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Türkiye’nin son dönemde ekonomik ve istihdama yönelik göstergelerinin kötüye gittiği iddiasıyla Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/47)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Döviz kurlarındaki yükseliş, faiz oranları üzerinden yürüyen tartışma, yüksek borçluluk düzeyi, dışa bağımlılık gibi nedenlerden ötürü Türkiye ekonomisinin hızla içine girmekte olduğu kriz nedeniyle Ekonomi Bakanı Sayın Nihat Zeybekci hakkında, Anayasa’nın 98'inci ve 99'uncu, TBMM İçtüzüğü'nün 106'ncı maddeleri uyarınca Gensoru açılmasını arz ederiz.

                                                                                                                      İdris Baluken

                                                                                                                           Bingöl

                                                                                                              HDP Grup Başkan Vekili

Gerekçe:

AKP iktidarının ekonomi politikaları nedeniyle ülke iktisadi bir darboğaza girmiştir. Darboğaz durumunun tehlike sinyalleri vermesi, iktisadi göstergeler ve icracı makamlar arasındaki tartışmalarda kendisini göstermekteyken, veriler olumsuz seyir aldıkça ve makamlar arası tartışmalar harlandıkça iktisadi darboğaza daha fazla girilmektedir.

Küresel piyasa ve finans kapital mantığı gereği iktisadi durum sadece ekonomik verilerden değil, birçok alanda üretilen politikalardan etkilenmektedir. Şeffaflık, demokratiklik, hesap verilebilirlik, hukukun ve adaletin tesisi, dış politika gibi alanlar iktisadi alanla iç içe girmiş durumdadır. Kısa başlıklar halinde belirtirsek;

AKP iktidarının gittikçe otoriterleşmesi ve şeffaflıktan uzak kalması ekonomik verileri olumsuz etkilemiştir. Aynı şekilde, dış politikadaki doğru stratejiler de ekonomi ile yakın ilişki içerisindedir. Sıfır politikadan, Osmanlı önderliği vizyonuna geçiş ve Ortadoğu ile Arap dünyasındaki gelişmeleri okuyamamak ekonominin kötüleşmesine neden olmuştur. Komşu ülkeler ve Arap dünyası ile ticari ilişkiler büyük oranda erimiştir. Şubat ayında ihracat, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 13 azalışla 10 milyar 495 milyon dolar olmuş, yılın ilk iki ayında toplam ihracat yüzde 6,7 gerileme ile 22 milyar 826 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Demokratikleşme ile ilgili kaygılar ve dış politikadaki başarısızlıklar sonucu ekonomide güven ortamı sarsılmıştır. Bu yönüyle hiçbir yatırımcı üretime ve istihdama yönelik yatırımlarını artıramaz hale gelmiştir.

Doların yükselişi karşısında çaresiz kalan AKP iktisat politikaları, Cumhurbaşkanı Erdoğan nezdinde kendini kamufle etmek için siyasi gerginliği arttırma yoluna başvurmuştur. Öyle ki, Cumhurbaşkanı her konuşmalarında kurumsal özerklik hiçe sayılmakta, kendi kabinesinde bulunan bakanlar bile üstü örtük bir şekilde vatan haini ilan edilebilmektedir. Dolayısıyla dolar daha fazla yükselmiş ve rekor kırarak 2,57 seviyesine yükselmiştir. Bu kapsamda Merkez Bankası 40 milyon dolar döviz ihalesi yapmak isterken, bu meblağı 60 milyon dolara çıkarmasına rağmen dolar yükselişini sürdürmüştür. Böylece dolar kurundaki her 11 kuruşluk artışın reel sektöre ve Türkiye'ye 20 milyar TL'ye yakın ek fatura çıkarmıştır. Öyle bir durum söz konusudur ki ekonomi politikalarından sorumlu bakanlardan biri olan Kalkınma Bakam Cevdet Yılmaz bu çaresizliği şöyle ifade etmektedir: "Böyle bir ortamda makroekonomik temeller itibarıyla kurdaki artışı doğrusu tam açıklamak mümkün değil."

Enflasyon artışı da ekonominin büyük bir olumsuzluk içerisinde olduğunu kanıtlamaktadır. 2015 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre yüzde 0,71, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 1,82, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 7,55 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 8,77 artış gerçekleşmiştir. Enflasyonun yüzde 8,77 olduğu bu ortamda 2015 yılına 2,3 ve 3 artı 3 zam sonucu zararla başlayan emekliler başta olmak üzere memurlar ve özel sektör çalışanları daha fazla zarar görmektedir.

2003 yılında hane halkı kullanılabilir 100 liralık gelirinin 3 lirasını borçluydu, bugün 55 lirasını borçlu durumdadır. Vatandaş bankalardan kredi kullanmış, borcu çok yükselmiştir. Ayrıca bu dönemde borçlanarak tüketim yapan hane halkının geliri reel olarak hiç artmamıştır. 2003 yılında özel sektörün borcu 49 milyar dolardı, 2014 sonunda 278 milyar dolara yükseldi. Tüketici kredilerinin millî gelire oranı 2003'te yüzde 1'di 2013'te yüzde 16'ya yükseldi. 2006 yılı sonunda 29 milyar dolar olan döviz açık pozisyonu 2014 yılı sonunda 180 milyar dolara ulaştı.

Özel sektör, aldığı dış kredileri geçen yıla göre yüzde 35,44 azaltmıştır. Buna karşın Türkiye vatandaşlarının, yurtdışında yaptıkları doğrudan yatırım miktarı, geçen yıl yüzde 89 artarak 6,66 milyar dolara çıkmıştır. Nitekim, yabancı yatırımlar Türkiye'de gayrimenkul almaya yöneliktir. İstihdam ve üretim esaslı yabancı yatırım gittikçe azalmaktadır.

Ekonomik verilerin toplumsal etkilenme adına en önemli göstergelerinden biri istihdam ve işsizlik meselesidir. AKP iktidarının on iki yıllık işsizlik ortalaması yüzde 10,8 olmuş, son açıklanan Kasım 2014 verilerine göre işsizlik yüzde 10,7 olarak gerçekleşmiştir. Tam on iki yıldır işsizlik düşmemiş, ancak AKP iktidarının maskesi düşmüştür. 2001 yılında yüzde 6,6 olan işsizlik, son verilere göre, 2015'te 10,7'ye çıkmış, yani katlanmıştır.

Tüm bu AKP iktisadi tablosunun toplumsal tahribatı ise büyük düzeydedir. Gezi direnişinin toplumsal tabanı olan ve dünyadaki “işgal et” eylemlerine kitlesel benzerliği olan okumuş işsizler sorunu ortaya çıkmıştır. Bu işsizler beşeri yatırımlarını gerçekleştirmelerine rağmen karşılığını alamamakta ve sonuç olarak isyan derecesine yükselmektedir. Her 5 evlilikten biri boşanmayla sonuçlanmakta ve bu boşanma durumunun ana gerekçesinin ekonomik olduğu belirtilmektedir. 2008 yılında Türkiye'de antidepresan ilaç kullanımı 17 milyon kutu, bugün 37 milyon kutudur. 30 milyona yakın insanımız yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Sonuç olarak ise bu vahim tablonun göstergelerini arttırmak mümkündür.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Gensoruların gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmenin gününü de kapsayan Danışma Kurulu önerisi daha sonra onayınıza sunulacaktır.

58’inci maddeye göre bir düzeltme talebi vardır.

Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan, buyurunuz.

 

IX.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR

1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, 4/3/2015 tarihli 69’uncu Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

 

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, bir önceki, 69’uncu oturum olsa gerek -tutanakları getirttim- orada darbeleri konuşurken olağanüstü mahkemelerle ilgili bir tartışma vardı. İstiklal mahkemeleri, sıkıyönetim askerî mahkemeleri, devlet güvenlik mahkemeleri, özel yetkili mahkemeler… Ve o arada, karşılıklı konuşma esnasında şöyle bir söz sarf ediyorum: “60 ihtilali darbe değil mi, 72 darbe değil mi, 82 darbe değil mi?” Karşı taraftan sataşma var, tekrar cevap veriyorum: “Çikolata mı, şeker mi onlar.”(x) Öyle deyince bu kavram anlaşılamıyor, “Darbeler çikolata mı, şeker mi onlar?” olarak düzeltilmesini talep ediyorum.

Bir de aynı oturum içinde Avam Kamarasını örnek vermiştim, seçimle ilgili bir tartışma vardı. Oy sayımı nasıl olur? İç Tüzük 139’da “Eğer tartışma varsa olumlu oylar, olumsuz oylar ayrılır ve öyle sayılır.” diye yazıyor. Orada, Avam Kamarasında oylar sayılırken yanlışlık olmasın diye ayrı kapılardan çıkarlar, turnikeden geçerler ve onların bir tabiri de var: “Koyun gibi sayılırlar.”(x) kavramı. Bu “koyun gibi” kavramı bizim Meclise denk düşmemiş, onun çıkarılmasında yarar görüyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Gene 58’inci maddeye göre bir düzeltme talebi var.

Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal, buyurunuz.

 

2.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, 4/3/2015 tarihli 69’uncu Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması (x)

 

FARUK BAL (Konya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de son oturumda yaptığım bir konuşmada, saygıyla andığımız, dualarla yâd ettiğimiz rahmetli Genel Başkanımız Alparslan Türkeş’e atfen söylediğim bir sözün düzeltilmesi değil, devamını ifade etmek için huzurunuzdayım, yanlış anlamalara meydan vermemek için.

Rahmetli Başbuğ’umuz, bugünü de görerek, geçen konuşmamda ifade ettiğim sözünde aynen şöyle söylüyor: “Ben Türk milletini sokakta ıspanak fiyatına satılan demokrasiye, rüşvet ve hile ile çiğnenen hukuk düzenine, ahlaktan yoksun hürriyete, tefeciliğe, karaborsaya çağırmıyorum. Ben Türk milletini Türklük gurur ve şuuruna, İslam ahlak ve faziletine, yoksullukla savaşa, adalette yarışa, birliğe, kardeşliğe, kısaca hak yoluna, hakikat yoluna, Allah yoluna çağırıyorum.” diyor.

Her cümlesi, her kelimesi ve değindiği her kavram bugünün Türkiye’sine ışık tutan rahmetli Başbuğ’umuzu saygıyla, hürmetle, duayla yâd ediyor, bu şekilde son oturumda yapmış olduğum konuşmaya açıklık getiriyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

 

X.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, tüketici hakları alanında yaşanan sorunların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/77)  ön görüşmelerinin Genel Kurulun 9 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

                                                                                       9/3/2015

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu'nun 9/3/2015 Pazartesi günü (Bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                               İdris Baluken

                                                                                     Bingöl

                                                                               Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin, “Genel Görüşme ve Meclis Araştırmasına Dair Ön Görüşmeler” kısmında yer alan (10/77) numaralı tüketici hakları alanında yaşanan sorunların araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerin görüşülmesi, Genel Kurulun 09.03.2015 Pazartesi günlü birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Şimdi, efendim, Halkların Demokratik Partisi Grup Başkanının verdiği öneri, Barış ve Demokrasi Partisinin grup başkanının grup adına verdiği bir önerinin ön sıraya çekilmesidir. Barış ve Demokrasi Partisi diye bir parti yok. Dolayısıyla, bu parti kendini feshettiğine göre, bu konudaki araştırma önergesiyle iradesini ve imzasını çekmiş demektir. Dolayısıyla, bunun gündeme alınarak görüşülmesi konusu usulen aslında değerlendirilmesi gereken bir konu. Çünkü, kendini feshetmiş bir parti, onun önerisini görüşüyoruz. Burada uygulama konusunda yani aslında Danışma Kurulunu yapan Meclis Başkanlığının bu konuda böyle bir irade beyanını orada zikretmesi gerekirdi, bu uyarıyı yapması gerekirdi çünkü huzurlarınızda “Hasip Kaplan, Grup Başkan Vekili” sıfatıyla verilmiş, milletvekili sıfatıyla verilmiş bir önerge de söz konusu değil. Bu durumda, kendini fesheden iradesiyle feshetmiş demektir. Bu konuda bir usul tartışması açılması gerektiğini düşünüyorum efendim.

BAŞKAN – Anladım.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Eğer açılacaksa lehte efendim.

BAŞKAN – Bir saniye... Hayır, itirazım yok, şurayı dinleyeyim. Sadece burayı dinleyeceğim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Tabii, tamam.

BAŞKAN – Bir problemimiz yok; sadece burayı dinleyeceğim, sonra size döneceğim.

Sayın Kaplan, buyurunuz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, muhalefet partisi Sayın Grup Başkan Vekili diyor ki: “Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına verilmiş bir önerge vardır.” Doğrudur, Barış ve Demokrasi Partisi bu Meclise grup olarak geldi, ben de Grup Başkan Vekiliydim ve burada hakikaten tarihî bir muhalefet görevini de yaptı ve bu önergeleri verdi.  Ancak, biliyorsunuz, bu Siyasi Partiler Yasası’nı Kenan Evren yaparken bize de bu yüzde 10 barajını, bilmem ne engellerini koydu. Biz de bağımsız seçimlere girip, seçildikten sonra gelip Halkların Demokratik Partisi Grubunu kurduk. Bir kısım milletvekilimiz siyasi yasaklıydı, daha yeni bu hafta yasakları kalktı, onlar da partimize dâhil oldu. Ve bu geçmişte verdiğimiz önergelerimizin, 20 milletvekili imzası ve grubu temsilen verilen önergelerin, Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın İdris Baluken’in imzasıyla hepsi Meclis Başkanlığında yenilenmiştir.

BAŞKAN – Üstlendiğine dair bir imzası var.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bu nedenle, bizim önergelerin aşağı inmesi İç Tüzük 19’a uygundur ama çok istiyorlarsa İç Tüzük tartışmasını... Yani, iktidarla uğraşacaklarına...

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Ara verin Sayın Başkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Öyle bir parti yok

BAŞKAN – Anlamadım, efendim?

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Ara verin, müzakere edelim Sayın Başkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani, olmayan bir partinin önerisi…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Doğru, ara verin, müzakere edilmesi gerekir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Olmayan bir partinin, hakikaten yani teknik olarak bakıldığında… Çünkü, mesela seçimlerin yenilenmesi hâlinde bunlarla ilgili irade kadük oluyor, tekrar yenilenmesi gerekiyor. Bu konu bir bakıma…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Parti var da adını değiştirdik kurultayda.

BAŞKAN – Peki…

OKTAY VURAL (İzmir) – Feshetmiş kendisini.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, bu Meclis araştırması önergelerinde aslolan milletvekillerinin imzalarıdır. Sayın Hasip Kaplan o dönem Barış ve Demokrasi Partisinin Grup Başkan Vekiliydi ama vekil olarak ve imzasının sahibi olarak burada.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ama, en az 20 kişi lazım.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Bizler de, bu önergede imzası bulunan 20 milletvekilleri varız.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Hani, nerede?

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Ama, bu konuda, sizin açınızdan, İç Tüzük açısından Meclis Başkanlık Divanının bu tutumunda bir problem var gibi görünüyorsa bir ara verip müzakere edilmesi lazım.

BAŞKAN – Evet, ben usul tartışmasını açacağım. Lehte, aleyhte alayım.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Lehte.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Lehte efendim.

FARUK BAL (Konya) – Aleyhte.

LEVENT GÖK (Ankara) – Lehte.

BAŞKAN – Aleyhte Sayın Vural, lehte Sayın Kaplan, lehte Sayın Gök…

O zaman, size aleyhte vereyim Sayın Gök, şimdi bütün gruplara veriyoruz ya.

Sayın Kubat’a lehte vereceğim.

Lehte ilk söz, Sayın Kaplan’a aittir.

Buyurunuz.

 

XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- BDP Grubu adına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulda görüşülmesini talep eden HDP grup önerisinin görüşülmesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

 

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, gerçekten şaşıyoruz, nasıl bir çalışma tarzı var bu Meclisin? Bu Mecliste siyasi konumlanma nedir? Ana muhalefet ile MHP muhalefeti iktidarı hedef alacağına bizimle uğraşıyorlar. Kardeşim, muhalefet iktidara karşı yapılır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Olmayan bir partinin neyini görüşeceğiz ya?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bakın, sabah bir şey ifade ettim. 9 Mart bugün. 9 Mart 2013’te ana muhalefet ile iktidar partisi anlaştı, o zaman Siirt ara seçimleri vardı, bir geçici madde çıkardılar, Anayasa’ya eklediler, “Bu ara seçimde Anayasa değişiklik hükümleri bir seneye ilişkin uygulanmaz.” diye Sayın Erdoğan’ın yolunu açtılar. Şimdi de nasıl kurtuluruz diye çare arıyorsunuz.

Şimdi, tabii ki Kenan Evren’in Anayasa’sı darbe anayasası olunca…

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Değiştirelim.

HASİP KAPLAN (Devamla) -…seçim barajı yüzde 10 olunca, hazine yardımı yüzde 7 olunca -ki 3’e indi sırf bağımsızlar yararlanmasın diye, iktidar partisi orada da çıkıntı yaptı, sırf HDP olarak biz yararlanmayalım diye- yüzde 3 seçim barajında bir önerge verdik “Bağımsız seçilip grup kuran partiler de hazine yardımından yararlanır.” dedik, onu da engellediniz.

Yani, parti kapatmayı... Dün Sayın Davutoğlu çıkmış, Mardin’den -benim şehrimden, ilk Mardin’de siyasete başladım, benim ilçem İdil, Cizre, Silopi oraya bağlıydı- diyor ki: “Partiler varsa gelsin, bir günde parti kapatmayı zorlaştıralım.” Kardeşim, şimdi, Allah’ınızı severseniz ben sizin nerenizi düzelteyim? HEP’i kurduk, kapattınız; ÖZDEP’i kurduk, kapattınız; DEP’i kurduk, kapattınız; HADEP’i kurduk, kapattınız; DEHAP’ı kurduk, kapattınız; geldik, DTP’yi bu Mecliste kurduk, bağımsız seçildik, DTP’yi de kapattınız. Bizim bütün partileri kapatıyorsunuz. Sonra yüzde 10 barajını dayatıp… Seçimlere girip Mecliste grup olmayı, söke söke bu hakkı alarak geldik, burada 2 dönemdir grup kurduk.

ÖNDER MATLI (Bursa) – Anayasa’yı değiştirelim, Anayasa’yı.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sanki biz kapattık.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Şimdi, iki dönemdir geldik, grup kurduk, değil mi? Barış ve Demokrasi Partisi…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Kim kapattı, kim?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Demokratik Toplum Partisini 2009’da sizin savunduğunuz darbe yasaları sonucu Anayasa Mahkemesi kapatmadı mı Sayın Ünal?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Bizi de kapatmak istediler Sayın Kaplan.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ya, 2008’de bizi kapatmak için dava açmadılar mı?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Ahmet Türk’ün, Aysel Tuğluk’un üyeliği sizin döneminizde, sizin seçtiğiniz…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – 2010’da biz parti kapatmayı kaldıralım dedik, siz oy vermediniz. Niye oy vermediniz 2010’da?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bak, Anayasa Mahkemesinin 10 üyesini siz seçmediniz mi? Ya, bak, yarın da Anayasa Mahkemesine üye seçeceğiz, yarın da 11’inci üye olacak.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Niye oy vermediniz?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Sizin seçtiğiniz üyeler kapatmadı mı bizim partimizi? Ya, Allah’tan korkun.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ya, 2010’da sen niye oy vermedin parti kapatmaya?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Anayasa değişikliğine oy vermediniz.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Şimdi bakın, eğer çok samimiyseniz gelin şu Kenan Evren’in, darbecilerin Siyasi Partiler Yasası’nı, Seçim Yasası’nı, seçim barajını kaldıralım. Bakın, seçime daha vakit var. Gelin anlaşalım, bir günde seçim barajını makul bir düzeye indirelim. (CHP sıralarından alkışlar) Var mısınız? Var mı yüreğiniz? Var mı cesaretiniz? Gelin, parti kapatmayı… Davutoğlu diyor, kapatalım.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hani “Barajları yıkacağız.” diyordunuz.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Gelin, biz Sayın Davutoğlu’nun çağrısına “evet” diyoruz. Gelin, bir günde değiştirelim. Öyle lafla olmaz, lafla peynir gemisi yürümez arkadaşlar.

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Oy vermediniz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Oylamaya bile katılmadınız, oylamaya.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Öyle, koskoca Başbakan diyecek, çağrısını getirin, 5 grup başkan vekili atın imzanızı, Anayasa değişikliğini getirin, ana muhalefete, biz de ne deriz, görürsünüz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ya, oylamaya katılmadınız, getirdik buraya.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Şimdi, Barış ve Demokrasi Partisi fesholmadı, ismini değiştirdi “Demokratik Bölgeler Partisi” oldu. Şimdi onu da bırakın, biz Halkların Demokratik Partisine geçtik, bu önergelerin altında imzamız var, 20 milletvekilimiz var, ondan sonra da bütün önergelerimizi yeniledik, hepsini Meclis Başkanlığına verdik; Kanunlar Dairesinin bilgisi dâhilindedir.

Ey muhalefet, iktidarla uğraşın, ana muhalefetle, bizimle uğraşmayı bırakın, bırakın!

OKTAY VURAL (İzmir) – Olmayan bir partinin neyini görüşeceğiz ya?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Biz Meclis Başkanlığına bu düzeltmeleri yaptık.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Şu anda böyle bir parti grubu yok.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bakın, bunun hesabını yapan bir partiyiz. Biz Meclis Başkanlığına bunu yaptık, daha önce de bundan 20-30 tane getirdik, burada görüştürdük.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bununla ilgili bizde yok bir bilgi. İşlemlerle ilgili bir bilgi yok.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Sayın Cemil Çiçek onun için bugün Danışma Kurulundan araştırma önergemizi buraya indirdi. Cemil Çiçek’i getirin, Cemil Çiçek hakkında işlem yapalım. Zaten 3 dönemi doldu, onun da durumu iyi gözükmüyor. Tamam mı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Aleyhte, İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural, buyurunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Faruk Bal…

BAŞKAN – Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal, buyurunuz.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı veya Başkan adına görev yapan vekilleri elbette ki Anayasa’yla bağlıdır, elbette ki İç Tüzük’le bağlıdır ve elbette ki yürürlükteki mevzuatı uygulayacaktır.

Şimdi, usul tartışması açtığınız konuyla ilgili olmak üzere bu kuralların gündem yapılırken gözetilmemiş olduğunu tespit ediyoruz. Birinci olarak, öneriyle görüşülmesi istenilen konu, BDP tarafından ve BDP Grup Başkan Vekili Hasip Kaplan tarafından verilmiş olan bir konudur, bugün gündeme alınmasını isteyen de HDP ve HDP’nin grup başkan vekilidir. Karşımıza iki tane temel sorun çıkıyor: Bir, BDP, şu anda grupta hükmen hukuki varlığını devam ettiren bir parti midir? Değildir. Demek ki bu konuyu Meclis Başkanlığının incelemesi lazım. İki, bu öneriyi getiren Sayın Hasip Kaplan grup başkan vekili midir? Değildir. Bir tanesi hükmi şahsiyet, diğeri ise temsiliyet açısından iki tane sakatlık vardır. Bu sakatlığı Meclis Başkanlığı gündemi tayin ederken göremez ise bu Mecliste yapılacak olan incelemeler nasıl sağlıklı bir sonuca ulaşabilir? Dolayısıyla, önerinin bu nedenlerden dolayı görüşülmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Ancak, görüşmelere başlandığı sırada HDP’nin BDP önerisini üstlendiğine dair bir yazının gelmekte olduğunu söylediler, böyle bir yazı gelirse bu konudaki düşüncemizi ayrıca ifade etmek isterim.

Bu vesileyle, Sayın Başbakan yani böyle efelenme politikaları çerçevesi içerisinde “Getirsinler bir öneri, Anayasa’yı iki gün içerisinde değiştirelim, parti kapatmaları ortadan kaldıralım.” diyor. Sayın Başbakan kurnaz bir şahsiyettir ve Oslo görüşmeleriyle ortaya çıkmış olan, Türkiye’de terörle organik bağlantısı, terörü politik araç olarak benimsemiş olan partilerin kapatılacağına ilişkin taahhütlerini yerine getirebilmek için MHP ve CHP’nin kapatılacağına dair kamuoyunda ortaya çıkan şayiayı, kendisinin Başbakan olarak durumunu değerlendirmek yerine suçu muhalefet partilerine atabilecek bir yol izlemiştir. Bir Başbakan eğer ülkesindeki 2 tane partinin kapatılmasına ilişkin birtakım kumpasların kurulduğunu biliyor ve bunun üzerine gidemiyor ise anayasa değişikliği şeklinde bir efelik yapmasının hiçbir anlamı yoktur. Elbette ki Sayın Başbakanın böyle bir efeliğinin arkasında ciddi bir kurnazlık ve sinsi bir politika vardır; bu sinsi politika da terörü politik araç olarak benimsemiş ve terör örgütleriyle organik iş birliği içerisinde bulunan partilerin hiçbir şekilde kapatılamayacağına ilişkin 2010 tarihindeki Anayasa değişikliğinde AKP’nin gündeme getirdiği hedefini tekrar hayata geçirmektir.

O zaman da söyledik şimdi de söylüyoruz: Milliyetçi Hareket Partisi hukukun üstünlüğüne ve evrensel değerlere inanan bir partidir. Bu kapsam içerisinde, evrensel değerlerin ortaya koyduğu, Venedik Kriterleri’nin benimsediği ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin İspanya’da terörü lanetlemeyen bir parti hakkında verdiği karara paralel olarak Anayasa’nın 68’inci maddesindeki ilkeleri korumak kaydıyla terörle ilişkisi olan, terörü lanetlemeyen, terörle organik bağ içerisinde bulunan ve terörü destekleyen, besleyen partilerin kapatılmaması düşüncesine karşıdır. Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partisi bu sinsi tuzağın farkındadır ve Başbakanın efelendiği konuyla ilgili olmak üzere, onun düşüncesine, hukuk düzeni ve Anayasa çerçevesi içerisinde, evrensel kurallara bağlı olarak Türkiye Cumhuriyeti devletinin birliğini, bütünlüğünü, millî bütünlüğünün bölünmezliğini ve ülke bütünlüğünün bölünmezliğini sonuna kadar savunacaktır diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, sayın konuşmacının biraz evvelki konuşmasında, Grubumuzun sanki Meclisi yanıltır bir tutum içerisinde olduğunu ima eden bir beyanı oldu ve bu durumdan kaynaklı olarak sanki bizim grup olarak daha önce verilmiş bir Meclis araştırması önergesini yeni sahipleniyormuşuz gibi bir ifade kullandı. Grubumuza sataşma vardır.

BAŞKAN – Buyurunuz.

 

XII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin, Konya Milletvekili Faruk Bal’ın usul görüşmesiyle ilgili yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

 

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Biz, grup olarak Barış ve Demokrasi Partisinden istifa edip Halkların Demokratik Partisine geçtikten sonra, daha önce Barış ve Demokrasi Partisi adı altında Meclise vermiş olduğumuz bütün araştırma önergelerimizi tekabül edip HDP’ye geçişini yaptık. Dikkat ederseniz, zaten, bugünkü Danışma Kurulu toplantısında HDP Grup Başkan Vekili Sayın İdris Baluken’in imzasıyla söz konusu (10/77) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin gündeme alınıp tartışılmasını, konuşulmasını ifade etmişiz. Kanunlar ve Kararlarda HDP’nin böyle bir talebi olmamış olsa böyle bir yazının buradan çıkma şansı yoktu. Dolayısıyla, HDP’nin yaptığı işlemlerde tamamıyla İç Tüzük’e uygunluk söz konusudur, burada bir terslik söz konusu değildir. Ama konuşulması gerekiyorsa, “HDP’nin imzası orada niye vardır?” deniliyorsa… Dikkat ederseniz sayın milletvekilleri, bazı Meclis araştırması önergeleri burada okunuyor ve yaşamını yitiren milletvekillerinin imzaları da altında oluyor ve isimleri okunuyor. Bu yönteme başvurursak, yaşamını yitiren milletvekillerinin de imzalarını Meclis araştırması önergelerinden çıkaracak bir noktaya işi getirmiş oluruz. Biz bunu doğru bulmuyoruz. HDP Grubu olarak da biz bu önergeleri, daha önce BDP olarak verilmiş önergelerin tamamını sahiplenmişiz. Meclis Kanunlar ve Kararlarda bu mevcuttur.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Usul tartışmasının lehinde Sayın Doğan Kubat, İstanbul Milletvekili.

Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

1.- BDP Grubu adına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulda görüşülmesini talep eden HDP grup önerisinin görüşülmesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında (Devam)

 

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım, çok değerli arkadaşlarım; Sayın Başkanımızın tekabül nedeniyle HDP grup önerisinin görüşmelerinin devamında bir sakınca olmadığına dair tutumunun lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, Meclis araştırmasına ilişkin usul ve esaslar Anayasa’nın 98, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddelerinde düzenlenmiştir. Burada, Meclis araştırmasının belli bir konuda bilgi edinmekten ibaret olduğu, yine bunun genel görüşmedeki hükümlerin kıyasen uygulanması suretiyle inceleneceği belirtilmiş ve 20 milletvekili veya bir siyasi parti grubu veya hükûmetin Meclis araştırması açılması noktasında istemde bulunabileceği yine İç Tüzük’ümüzde düzenlenmiş.

Şimdi, 2011 yılında Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına şu anda görüşmekte olduğumuz önerge, gündeme alınması istenen önerge verilmiş, daha sonra parti münfesih hâle gelince Halkların Demokratik Partisinin grubu adına Grup Başkan Vekili tekabül, üstlenme yapmak suretiyle Meclis kayıtlarına girmiş bu evraka hukuken işlerlik kazandırmış. Nitekim, İç Tüzük’ün 77’nci maddesinde de seçim dönemi bittikten sonra mevcut tasarı ve tekliflerin kadük hatta aynen ifade “hükümsüz” kalacağı belirtilmiş ancak komisyonun bunu benimsemesi hâlinde bunların hukuk âleminde tekrar varlık kazanacağı belirtilmiş. Burada da benzer bir şekilde -ki aynı konuda- sanırım yedi sekiz ay önce bir tartışma oldu ve tekabül sebebiyle bu görüşmeler yapıldı. Kaldı ki burada, yine görüşülürken kanun teklifindeki imza sahiplerinin imzalarını geri çekmesi üzerine, hemen bir başka milletvekilinin üstlenmesi yani “Ben o teklifin veya o önergenin içeriğini kabul ediyorum, altına imza koyuyorum.” demesi üzerine o önergeler hukuken işlem gördü.

Şimdi Sayın Başkanımızın da belirttiği üzere, burada bir siyasi parti grubu geçmişte münfesih hâle gelmiş bir başka parti grubunun vermiş olduğu ve Meclis kayıtlarında içeriği belli olan, evet, hükümsüz hâle gelmiş olan bu evrakın altına imza koymak suretiyle hukuken bunu görüşülebilir bir öneri hâline getirmiştir. Dolayısıyla zaten önümüzdeki grup önerisi de İç Tüzük'ün 19’uncu maddesinin atfı sebebiyle 63’üncü madde dayanağında aslında bir usul görüşmesidir. Dolayısıyla Başkanımızın beyanı üzerine bu görüşmelerin yapılmasında İç Tüzük bakımından bir sakınca olmadığını düşünüyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kubat.

Aleyhte, Sayın Levent Gök.

Buyurunuz.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; açılan usul tartışmasının her ne kadar aleyhinde söz hakkı bana düştüyse de Sayın Başkanın tutumu lehinde konuşacağımı bildirmek isterim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; birkaç gündür Başbakanın, AKP sözcülerinin parti kapatılmasının zorlaştırılması, hatta ortadan kaldırılması yönündeki bir kısım demeçlerine tanık oluyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisi devletin bütün kurumlarını Hükûmeti aracılığıyla ele geçirmiştir değerli milletvekilleri ve devletin bütün kurumlarında muhalefete dönük; HDP’ye dönük, MHP’ye dönük, CHP’ye dönük yalan yanlış belge ve bilgiler üretilmek suretiyle kamuoyunda bir algı operasyonu yapılmaya çalışılıyor. Geçenlerde, bir milletvekilimizin belgeleriyle ortaya koyduğu gibi, saçma sapan, sahtekârca, alçakça hazırlanmış bir algı operasyonuyla gazete manşetlerini süsleyen ve devam eden operasyonlarla bir suikast iddiasının tarafı olacağı konusunda alçakça yayınlar yapılmıştır bu ülkede. Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri hakkında MİT’in yaptığı fişlemeler ortaya saçılıp dökülmüş, bir tek MİT yetkilisi gelip de Cumhuriyet Halk Partisine “Bunlar doğru değildir.” dememiştir değerli arkadaşlarım. Anlaşılıyor ki iktidar yine kendi ürettiği ve müdürlüğü hâline dönüşen bütün kurumlarla –MİT de dâhildir buna- muhalefet üzerinde bir algıya neden olacak operasyonlarını sürdürmektedir, buna ilişkin çok ciddi bilgiler tarafımıza gelmiştir. Ama, buradan Başbakana sesleniyorum: Cumhuriyet Halk Partisini kapatmak kimsenin haddi değildir, cüret edeceği bir konu değildir. Partilerin kapatılmasının zorlaştırılması ise Türkiye’nin bir demokrasi sorunudur; iç güvenlik paketinde olduğunda gibi, seçim barajında olduğu gibi pek çok önemli maddeyi biz elbette öneri getirirseniz görüşürüz ama bunlar bir lütuf değildir, bunlar Türkiye’nin demokrasi ihtiyacından kaynaklanan konulardır. Samimiyseniz gelir konuşuruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; usul tartışması açılan konuda sanırım Meclis Başkanlığımızın bir eksik uygulaması olmuş ve bu usul tartışması da bence ondan açıldı. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, kimse merak etmesin, herkesin her türlü fikrinin, her türlü önerisinin Mecliste özgürce konuşulmasından, görüşülmesinden yanayız; bunun hiçbir zaman karşısında olmayız. Usul hükümleri eksik olsa dahi irademizi bu yönde belirtiriz. Kaldı ki burada Halkların Demokratik Partisinin, Barış ve Demokrasi Partisinin daha önce vermiş olduğu, tüketici hakları alanındaki sorunları araştırmak için verdiği önerge… Eğer bugün Meclis Başkanlığı bu önergenin üzerine bizlere gönderdiği yazıda, Halkların Demokratik Partisinin “Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına verilen tüm Meclis araştırması önergelerini üstleniyoruz.” yazısını gönderseydi, sanırım bu tartışmaya da gerek kalmayacaktı.

Şimdi, bize yeni dağıtılan dilekçeden öğreniyoruz ki Barış ve Demokrasi Partisinin vermiş olduğu bütün önergeleri, tüm Meclis araştırması önergelerini Halkların Demokratik Partisi üstlenmiş ve bunu da gereğini arz için Meclis Başkanlığına sunmuş. Dolayısıyla, ortada usul açısından bir eksiklik de kalmıyor.

Kaldı ki İç Tüzük’ümüzün 19’uncu maddesine göre, siyasi parti grupları istemlerini Genel Kurulun onayına sunar. Yani böyle bir tablo olmasa dahi, bence 20 milletvekilinin imzalamış olduğu ve hepsinin de artık Halkların Demokratik Partisinde olduğu bilinen bir önergede, istem bu irade olduktan sonra, buna saygı göstermek ve açılmış olan araştırma önergesinin konuşulmasını temin etmek, hem halefiyet-selefiyet gereğinin esasıdır hem de Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim özgürlükçü anlayışımızın bir yaklaşımıdır.

Bu konuda verilmiş olan önergenin burada görüşülmesi gerektiği yönündeki tutumunuzun lehinde olduğumuzu bildiriyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim. Sağ olasınız.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına o zamanki parti grup başkan vekilince imzalanarak verilmiş bulunan Meclis araştırması önergeleri, BDP grup kurma hakkını kaybettikten sonra, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili Sayın İdris Baluken tarafından 30 Haziran 2014 tarihinde Meclis Başkanlığına verilen bir yazıyla HDP Grubu adına üstlenilmiştir.

Bu nedenle, söz konusu araştırma önergeleri Meclis Başkanlığınca işlemden kaldırılmamış ve işlem görmeye devam etmiştir. Bu nedenle, grup önerisinin görüşülmesine İç Tüzük açısından bir engel bulunmamaktadır.

 

X.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, tüketici hakları alanında yaşanan sorunların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/77)  ön görüşmelerinin Genel Kurulun 9 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

 

BAŞKAN – Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş önerisiyle ilgili olarak lehte ilk söz Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan’a aittir.

Buyurunuz.

Yalnız, ben görmeyeli yürüyüşler de çok böyle ağır ağır olmuş! (Gülüşmeler)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten, bugün araştırılmasını istediğimiz konu tüketici hakları: Yani, 77 milyon nüfusumuzun tamamını ve hepsinin sağlığını, sıhhatini, ekonomisini, cebini, cüzdanını, refahını, geleceğini, maaşını, ücretini, sosyal hayatını, sporunu, sanatını, her şeyini çok yakından ilgilendiriyor; hatta tatiline, hatta ülkenin herhangi bir yerinde yiyeceği bir lokma gıdaya kadar, üretilen bir domatesten tutun da peynire kadar her alanda. Çünkü, gelişmiş ülkelerde tüketici hakları için sivil toplum örgütlenmeleri vardır, etkilidir. Yasal düzenlemeler vardır. Bu, Türkiye’de yetersizdir. Tüketici hareketlerinin kendi içlerinde dayanışması ve diyaloğu vardır, koordinasyonu vardır. Maalesef, bu zayıf olduğu için, yeterli olmadığı için, yeterli iş birliği ve ortaklığın olmaması sonucu tüketiciler ağır hak ihlallerine uğruyor. Eğer öyle olmasaydı, iktidar partisi daha iki ay önce burada “Tüketici hakem kurullarına tüketicilerin avukat kanalıyla yapmış olduğu başvurularda avukatlık gider ve masraflarına hükmedilmesi gerekir.” maddesini kaldırmayacaktı yani hak arama yolunu kapatmayacaktı.

Ürün güvenliği konusu sorunludur arkadaşlar, çok açık söylüyorum. Piyasa gözetimine ilişkin yönetmelikler, düzenlemeler yetersiz ve güvenli olmayan ürünlere karşı önleyici tedbirlerin alınması, dolandırıcı reklam ve promosyonlar konusundaki denetim de yetersizdir. Ticari reklam, ilan ve promosyonlar, banka kredilerini özendirici reklamlar, kampanyalar -bakın, dikkat edin- yeterince denetlenememekte, müeyyideler caydırıcı olamamaktadır. Aldatıcı, yanıltıcı, dolandırıcı reklam ve promosyonlar konusunda denetim yetersizdir. Bunun sonucu da -her gün gazetelerde rastlıyorsunuz- yurttaşlarımız bir tur geziye gidecek veya bir yere gidiyor; bakıyorsunuz, parasını yatırmış, iptal edilmiş, gibi.

Tüketici mevzuatı, mahkemeler, hakem kurulu kararları arasında da bir uyum bulunmamaktadır arkadaşlar. Tüketici haklarının ihlali sonucu mal kaybı yanı sıra sağlık sorunları gündeme gelmekte, yaşam hakkını ihlal eden ağır sonuçlar doğmaktadır. Bulaşıcı hastalıkların önlenmesi, zararlı ürünlerin kullanım ve denetimi, halk sağlığı, önleyici tedbirler konusunda yeterli bir ilerleme de sağlanamamıştır. Kan, kan ürünleri, doku ve hücre konularında Avrupa Birliği müktesebatı uygulanmamakta, mevzuat uyumu sağlanamamaktadır. İthal sonucu, yurt dışından getirilen malların garanti, güvenli kullanımı konusunda da standart koşulların oluşmaması sonucu tüketiciler zarara uğramaktadır. Nihayet yakın zamanda ithal ayakkabılardan insanların nasıl yaralandığını gördünüz.

Elektronik eşyalar, cep telefonları, bilgisayarlar, kaçak, çakma mallar piyasayı sarmış durumda arkadaşlar. Toplumun güvenliğini, kişilik haklarını ihlal eden dinleme cihazları, jammer aletler kaldırımlarda, işporta tezgâhlarında ekmek peynir gibi satılıyor. Gıda sektöründe kullanım tarihlerine riayetsizlik, ürünlerin muhafaza ve dolaşımı, genetiği bozulan meyve ve ürünler, ilaçlama ve zehirlenmelerin ağır sonuçları her gün basında yer almaktadır. Sinema, müzik endüstrisi, korsan malların üretilmesi ve satılmasıyla bir yandan telif hakları ihlal edilirken diğer yandan ürünlerin kalitesiz olması sonucu tüketiciler zarara uğramaktadır.

Tüketicinin ve sağlığının korunması alanında ürün güvenliğinin sağlanması, tüketicilerin uyarılması, hakları konusunda bilinçlendirilmesi mevzuatın etkinleştirilmesi gereğini ortaya koyuyor. Bu amaçla biz bir Meclis araştırması isterken son günlerde olan bitene dikkatinizi çekmek istiyorum arkadaşlar.

Biliyorsunuz, gayrisafi millî hasıla olarak, Türkiye’de, AK PARTİ iktidarlarının 2023’te 25 bin dolar hedefi var, değil mi? Kişi başına 25 bin dolar millî gelir. Peki, dolar artışı bu Cumhurbaşkanı-Merkez Bankası kavgasıyla gündeme geldi ya arkadaşlar, ne oldu? Kişi başına millî gelir 500 dolar azaldı. Yakın bir hafta dilimini, iki hafta dilimini veriyorum.

Bakın, 2013’te kişi başına millî gelir 10.971 dolardı. Niye? Çünkü, o zaman doların kuru 2,20 TL’den hesaplanınca 2014’te 10.560 dolara düştü kişi başına millî gelir. Şimdi, bakıyoruz, 2015’te kur 2,61’e fırlayınca ne oldu? Bunun üzerine hesaplama yapıldığı zaman şu an gayrisafi millî hasıla kişi başına 8.763 dolara düşmüş. Arkadaşlar, kişi başına 10.700 dolar geliriniz varken iki haftada birdenbire kişi başına 2 bin dolar kaybediyorsunuz. Farkında mı Türkiye? Farkında mısınız arkadaşlar, siz farkında mısınız? Elektrik faturasını, doğal gaz faturasını, benzin parasını, yakıt parasını öderken, enerji kullanırken, ithalatta, alım satımda, dolaylı vergilerde, dolaylı vergilerin ürettiği mallara yansımalarında siz bunun farkında mısınız? Hakikaten farkında mısınız? Şu son tabloya dikkat edin: Bakın, 2002’de siz iktidara geldiğinizde vatandaşın bankalara olan borcu 6 milyar liraydı, 2015’te vatandaşın borcu 357 milyar lira oldu.

MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Kaç katı?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Katını, kaç katı olduğunu, matematik profesörleri var iktidar partisi içinde, hesaplarlarsa çok çok katı olduğunu görecekler.

Şimdi, bakın, batık tüketici kredisinde 127 kat artış olmuş arkadaşlar. Peki, batık banka kredisindeki artış ne kadar? 24 kat, 2002-2015. Peki, icradan, iflastan haberiniz var mı arkadaşlar? Tüketici kredisi icra takiplerinin 7,2 milyar lira olduğunu biliyor musunuz? 7,2 milyar. Peki, tüketici banka kredi kartlarının icraya verilmesindeki rakamı biliyor musunuz? 5,5 milyar lira. Şimdi, bütün bunları topladığımızda, bir de tüzel kişi şirketlerin borçlarıyla 22 milyar da icralık olanları ekleyin bakayım.

Şimdi, siz bütün bu döviz, kur, cari açık, büyüme oranının düşmesi, kişi başına gelirin düşmesi ve tüketiciye direkt yansıyan bu dalgalanmaların önlemini Meclis olarak almak zorundasınız. Böyle bir araştırma açılmasında, Meclis olarak, büyük yarar görüyoruz. 77 milyonun yararı olan bu konuda olumlu oy vereceğinizi düşünüyorum.

Saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin aleyhinde Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık.

Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi Grubunun vermiş olduğu tüketici hakları alanında yaşanan sorunların araştırılması ve bu konuda yürütülecek çalışmaların ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amaçlı Meclis araştırması önergesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul gündemine alınması yönündeki talebinin usulen aleyhinde söz aldım ancak içerik olarak lehinde konuşacağımı ifade etmek isterim sözlerimin başında.

Değerli milletvekilleri, tabii, tüketici haklarının korunması konusunda bu yüce Meclis 28 Kasım 2013 tarihli ve 28835 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’u 7 Kasım 2013 tarihinde çıkardı. O kanun görüşmeleri sırasında gerek komisyon görüşmelerinde gerekse Genel Kurul görüşmelerinde hem yaptığımız konuşmalarla hem verdiğimiz değişiklik önergeleriyle tüketicilerin korunması gerektiğini defalarca ifade ettik, buna yönelik önlemlerin alınmasına ilişkin yasal düzenlemelerde katkıda bulunmaya çalıştık. Ancak, bugün geldiğimiz noktada görülüyor ki o günkü yaptığımız ama Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu tarafından ve Hükûmet tarafından bir türlü dikkate alınmayan önergelerin ne kadar yerinde olduğunu hep beraber anlamış olduk. Normal şartlarda Kasım 2014’te çıkarılmış olması gereken yönetmelikler hâlen çıkmadı değerli milletvekilleri. Dolayısıyla, iktidarın tüketici hakları konusuna bakışı bu kanun görüşmeleri sırasında da zaten kamuoyuyla paylaşılmıştı. Buna rağmen, her türlü yasal düzenlemenin gereği olan yönetmeliklerin hiç olmazsa zamanında çıkartılarak tüketicinin bu anlamda bazı haklarına müdahale edilmemesi gerektiğini bir kez daha ifade ediyorum. Buradan da Hükûmeti ve ilgili Bakanlığı bu yönetmeliklerin tamamlanması konusunda hiç olmazsa -gecikse de- biraz daha yoğun çalışmaya davet ediyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii, tüketicinin bugün içinde bulunduğu sorunların altında ekonomik buhran yatmaktadır, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin son on iki yılda izlemiş olduğu yanlış ekonomik politikaların yol açtığı sorunlar yer almaktadır. Sadece birkaç rakam vereceğim. Sayın Kaplan da biraz önce bazı verileri paylaştı ama eksik bıraktığı önemli verilerden birisini de ben sizlerle paylaşmak isterim: 2002 yılında AKP Hükûmeti işbaşına geldiğinde bu ülkede yaşayan vatandaşlarımızın icralık dosya sayısı yani dava dosya sayısı yaklaşık 8,5 milyon adet idi, aradan geçen on iki yıl sonunda 23 milyona varan dava dosya sayısına ulaşıldı. Yani daha önce her 2 aileden yaklaşık 1 ailede bir dava dosyası gündemdeyken şimdi her aileye 1,5 dava dosyası düşüyor. Bu icraatıyla AKP hükûmetleri ne kadar övünse azdır. Bu dava dosyalarının önemli bir bölümüne baktığınız zaman da tüketici haklarının yok sayıldığı konularda yargıya ulaşan davalar olduğunu görürsünüz.

Bir başka konu, tabii ki bankalara olan, gerek tüketici kredisi gerekse kredi kartları borçları nedeniyle vatandaşın düştüğü önemli darboğaz ve ödeme sıkıntısıdır. Hâlen, bankalar, kendilerinin vermiş olduğu kredi dosyalarından almış oldukları dosya ücretlerini ödememekte ısrar etmektedirler. Vatandaş dava açmakta ya da tüketici hakem heyetlerine başvurmakta. Kararın gereği bankalarda yerine getirilmemek üzere, sürekli zaman kazanmaya yönelik bir uygulamaya dönüşmüştür. Son birkaç yılda tüketici hakem heyetlerine bu konuda yapılan başvuru sayısının çok katlı olarak arttığı ve buna rağmen, maalesef, tüketici hakem heyetlerinin aldığı kararları bankaların geri ödeme şeklinde vatandaşa yapmadığı gerçeğiyle karşı karşıyayız.

Yine, bir başka önemli konu, Tüketici Hakları Derneğine ya da tüketici hakem heyetlerine yapılan önemli başvurulardan ve tüketici mahkemelerine yapılan başvurulardan dolayı yargı kararı onanmış kayıp kaçak bedelinin, kaçak elektrik kullanmayan, elektrik çalmayan vatandaşlarımızdan alınmasının uygun olmadığı. Dolayısıyla, 2006 yılından 2014 yılına kadar yapılmış olan buna yönelik “kayıp kaçak bedeli” adı altındaki kesintilerin geri ödenmesi yönündeki yargı kararı maalesef yerine getirilmemekte, getirilmemekle kalmamakta, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde olan ve Bakanlar Kurulu tasarısı şeklinde Komisyonun gündemine gelmiş bir kanunu geçirmeye çalışmaktadır. Bu kanunun özü şudur: Kayıp kaçak bedelleri konusunda verilmiş olan mahkeme kararlarının yerine getirilmemesi için, kayıp kaçak konusunda yeni bir tanımlama yaparak tüketicinin mağdur edildiği bir yasayla yeniden arkasından dolanıp hem tüketici hakem heyetlerinin ve tüketici mahkemelerinin vermiş olduğu karar gereği ödemeyi engellemek hem de bundan sonra bu kuruluşlara tüketicilerin bu konudaki müracaatlarını engelleyen bir yasal düzenleme peşindedir. Bunun asla hukuk devleti ilkeleriyle uyuşması mümkün değildir, buna karşı olduğumuzu Komisyon görüşmeleri sırasında da söyledik. İnşallah, bu süreçte yeniden gündeme getirilip böyle bir hukuksuzluk örneğini bu Meclis bir daha yaşamaz diye umut ediyorum.

Yine, özellikle döviz kurundaki aşırı yükselmelerden dolayı, son dönemde Sayın Cumhurbaşkanı ve onun hedefindeki Merkez Bankası Başkanı arasında geçen tartışmaların ardından, bu ülkenin diyanet işlerinden sorumlu, milletin inancıyla, hakkıyla, hukukuyla ilgili fetvalar vermeden sorumlu bir başkanlık, Diyanet İşleri Başkanlığı, hemen Cumhurbaşkanının talepleri doğrultusunda artan kur gereği, daha önce avro bazında hacca gidecek vatandaşlarımızdan almış olduğu ve bunu karara bağladığı 2.780 euroluk hac bedelini, akıllı bir şekilde, pratik zekâsını kullanıp 3.600 dolara değiştirerek dinî inancı gereği hacca gitmek için yıllarca beklemiş vatandaşımızın cebinden, yani tüketicinin cebinden bir anda 1.500 TL’yi almak istemektedir. Yani bir kişinin bu ülkenin ekonomisine yaptığı darbenin sonucunda, tüketici konumundaki normal vatandaşın cebinden para çalmayı amaçlayan bir zihniyet bu ülkede fetva veremez, bu parayı derhâl TL bazına dönüştürüp neyse hakkı hukuku, sabit bir bedelle vatandaşlarımızın ibadet özgürlüğüne vurduğu engelin kaldırılması yönünde derhâl çalışmasını yapması lazım, kararını geri alıp Türk lirası bazında bir hac bedeli belirlemesi lazım. Buradan hacca gidecek vatandaşlar Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşı, ne Avrupa Birliği ne Amerika ne başka ülkenin vatandaşı değil. Hem “Türk parası güçlendi.” diye övüneceksiniz hem başka döviz cinsinden kurlardaki değişimi de dikkate alarak ticaret yapacaksınız. Bu kabul edilebilir bir uygulama değildir. Bunu bir kez daha buradan vurgulamakta yarar görüyorum. Özellikle söz konusu Meclis araştırması önergesinde yer alan gıda güvenliği, bazı kaçak mal ve hizmetlerin Türkiye piyasasında tüketicileri mağdur ettiği konularına aynen katıldığımızı da ifade ediyorum.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun vermiş olduğu bu önergenin Genel Kurul gündemine alınarak, daha detaylı bir şekilde tüketici haklarının korunmasına yönelik çalışmaların yapılmasında yarar olduğu düşüncesini paylaşarak tekrar yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin lehinde Tekirdağ Milletvekili Sayın Faik Öztrak.

Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin vermiş olduğu Meclis araştırması önergesiyle ilgili olarak grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, tabii, tüketici hakları, tüketicinin sağlığının korunması, bunlar son derece önemli konular ve bugün, Türkiye’de dönüp baktığımız zaman hem ciddi mevzuat eksiklikleri var hem çok ciddi denetim eksiklikleri var, yine denetim eksikliğinin altında baktığımız zaman da önemli teknolojik yetersizliklerimiz var. Dolayısıyla, bu konunun bir an önce Meclisimiz tarafından araştırılması ve bu alanda atılabilecek adımların belirlenmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz.

Değerli milletvekilleri, tabii, “tüketici” dediğimiz zaman, aslında baktığımızda, bugün, bütün ailelerin cebinde, hanelerde çok ciddi bir yangın çıkmış vaziyette. Bakınız, dünyada akaryakıt fiyatları düşüyor, bizde akaryakıt fiyatları artıyor; dünyada doğal gaz fiyatları düşüyor, bizde doğal gaz fiyatları düşmüyor. Bugün, Türkiye’de araba almak için, telefon almak için sıraya girmiş vatandaşlarımız var, dövizle paralarını ödeyecekler ama şu anda hiçbiri ne kadar para ödeyeceğini bilmiyor. Yine, bugün, bakınız, Türkiye’de net borçluluk üzerinden bir hesap yaptığımız zaman, sene başından bugüne kadar yaşanan döviz hareketleri Türkiye’de ekonominin tamamına 125 milyar Türk liralık bir fatura çıkarmış vaziyette, sadece şirketlere çıkan fatura 53 milyar Türk lirası. Bu 53 milyar Türk lirası ne olacak değerli milletvekilleri? Şirketler ya zam yapacaklar ya işçi çıkaracaklar ya da şirketi kapatacaklar bunu ödeyebilmek için ya da bunu ödemedikleri durumda. Bu durumda da bütün yük milletin sırtına binecek. Bakınız, bir önemli banka Türkiye’deki bir bankayla ortaklığını bozdu ve yurt dışına çıktı. Bu, son dönemde ilk defa yurt dışına çıkan gerçek para, sıcak para değil, gerçek para. Bu son derece önemlidir.

Yine, şunun altını çizmek istiyorum: Sene başında cebinde 10 bin doları olan bir kişi ya da ayakkabı kutusunda 10 bin dolar saklamış olan bir kişi 2.900 Türk lirası kazandı bugüne kadar. Buna karşılık, Türk lirasına güvenip cebinde Türk lirası taşıyan da 478 dolar zarar etti.

Yine, dolardaki bu son hareketlere baktığımız zaman, Hükûmet yetkililerinin ve Cumhurbaşkanının burada getirdiği açıklama şu: “Bütün dünyada dolar değer kazanıyor, bizde de değer kazanıyor.” diyorlar. Şimdi, bakın, bize benzeyen ekonomilerde doların kazandığı değer yüzde 4,4; bu, sene başından bugüne kadar. Peki, Türkiye’de dolar ne kadar değer kazanmış Türk lirası karşılığında? Yüzde 12, 3 katı. Dolayısıyla, arkadaşlar, evde pişen ciddi bir kriz olduğu açık. Bu sıkıntı evde pişen bir şey.

Bakın, işsizlik verilerine dönüp baktığımız zaman, işsizlik oranı Kasım 2014’te yüzde 10,7; son 45 ayın zirvesi. Genç işsizlik oranı yüzde 20, bu da son 56 ayın rekoru. İşsiz sayısı 599 bin kişi artmış, 3 milyon 96 bin kişiye ulaşmış. Sanayi üretimi –bugün belli oldu- ocak ayında yüzde 2,3 gerilemiş. 2009 yılı Ocak ayından bu yana -ocak ayları itibarıyla- ilk daralma bu sanayi üretiminde. İhracat verilerine baktığımız zaman, sadece şubat ayında –TİM’in verilerine göre- ihracatımız yüzde 13 gerilemiş, yılın ilk iki ayında ise gerileme ortalama yüzde 6,7 olmuş. Şubat ayında Rusya’ya yapılan ihracat yüzde 39, Irak’a yapılan ihracat yüzde 26, İtalya’ya yapılan ihracat yüzde 15, Almanya’ya yapılan ihracat da yüzde 12 düşmüş. Bu, her yerde çok ciddi sıkıntılar olduğunu gösteriyor.

Bakınız, geçenlerde Bloomberg bir endeks yayınladı, “Yurttaşları 2015 yılında en fazla sıkıntı çekecek 15 ekonomi hangisidir?” dedi ve yurttaşları en fazla sıkıntı çekecek bu 15 ekonomi arasında Türkiye 9’uncu. Çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıyayız.

Peki, bütün bu sıkıntılar yaşanırken, bakıyorsunuz, Cumhurbaşkanı ile Merkez Bankası arasında bir tartışma yaşanıyor. Oysa Anayasa’nın 104’üncü maddesi son derece sarih, Cumhurbaşkanına diyor ki: “Kamu kurumlarının uyumlu çalışmasını temin eder, devlet kurumlarının uyumlu çalışmasını temin eder.”, “Devlet kurumlarıyla kavga eder.” demiyor ama her nedense Cumhurbaşkanının emirle faiz düşürme sevdası içine girmesi son derece sıkıntılı bir durumu ortaya çıkarmıştır. Hatta, bu kavga o noktalara gitmiştir ki değerli arkadaşlar, yani bir ülkenin Cumhurbaşkanı, Merkez Bankası Başkanını vatanı satmakla suçlamıştır, yetmemiştir ve ilgili Başbakan Yardımcısına “Kendine çekidüzen ver.” demiştir. Bütün bunların yaşandığı bir ekonomide istikrarın olmasını, risk algısının azalmasını beklemek mümkün değil. Oysa tam da bu kavganın başladığı günde Türkiye’de faizler azalma eğilimine girmişti, döviz piyasasında belli bir istikrar başlamıştı, bütün dünya Türk ekonomisinin yurt dışında petrol fiyatlarının düşmesi nedeniyle yaklaşık öngördüğünden 0,3 puan daha fazla büyüyeceğini tahmin ediyordu, bugün bu olumlu senaryoların hepsi bitmiştir.

Değerli milletvekilleri, peki, ne var bu işin arkasında diye dönüp baktığınız zaman: Tabii, bu işin arkasında çok büyük bir korku var. AKP iktidarı ilk defa -son üç yılın ortalamasına baktığımız zaman, 2009 yılı dışında- bir seçime yüzde 3’ün altında bir büyümeyle gitmektedir, onun için ekonomi bir an evvel canlansın istenmektedir ama bununla ilgili olarak adımlar atılmamaktadır. Bununla ilgili olarak adımlar atılmadığı için gözler Merkez Bankasına dönmekte, Merkez Bankası faizi indirirse ekonomi canlanır zannedilmektedir ama maalesef, böyle bir imkân ortada yoktur.

Değerli milletvekilleri, ben şunu açık söyleyeyim: Yangın son derece ciddidir. Neden ciddidir? Çünkü, bu ülkenin Başbakanı New York’a gidip yatırımcıları ikna turlarına çıkmıştır. Amerika Birleşik Devletleri yönetimi aslında bu ülkenin Başbakanının hangi nedenle Birleşmiş Milletler toplantısından daha önce Amerika’ya gittiği konusunda bilgi sahibi olmadığını söylemiştir çünkü bir ülkenin Başbakanı -bakanlar bunu yapar, müsteşarlar bunu yapar, müsteşar yardımcıları yapabilir- yatırımcı ikna turuna çıkmış ise o zaman çok büyük bir sıkıntı vardır. Ama bakınız, sıkıntı yurt dışında ikna turlarıyla çözülebilecek bir sıkıntı değildir. Sıkıntı Cumhurbaşkanının Anayasa’nın 104’üncü maddesini çiğnemesinden kaynaklanmaktadır, Cumhurbaşkanının tarafsızlığını yitirmesinden kaynaklanmaktadır, ortada çok ciddi bir yönetişim sorunu vardır. Bu yönetişim sorunu maalesef, ekonomide de kaotik birtakım beklentilere yol açmaktadır. Aslında Sayın Davutoğlu’nun yapacağı şey son derece basittir. Yani bugün bu sıkıntıyla konvansiyonel araçlarla mücadele edemezsiniz, döviz satarak mücadele edemezsiniz, faizi yükselterek mücadele edemezsiniz, takatiniz yok, yeni yapısal reformlar yapamazsınız, mümkün değil. O zaman yapacağınız ve bu millete de maliyeti en düşük olan önlem nedir biliyor musunuz? Başbakan, Başbakan gibi çıkacaktır yukarıya -etkisiz eleman olmaktan vazgeçecektir- diyecektir ki: “Sayın Cumhurbaşkanım, artık konuşmayın. Anayasa’nın 104’üncü maddesi açık. Konuştukça yangın çıkarıyorsunuz. Bu yangını da bizim elimizdeki araçlarla çözmemiz, vatandaşa maliyeti olmadan çözmemiz mümkün değildir.”

Değerli milletvekilleri, çok açıkça ifade edeyim: Bu böyle devam ederse bunun faturası millete çıkacaktır. Millet zaten borcunu ödemekte zorlanmaktadır, işini kaybedeceği endişesi içindedir. Bunun böyle devam etmesi hâlinde bütün bunlar gerçekleşecektir.

Sözlerimi bitirirken Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztrak.

Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Kırıkkale Milletvekili Sayın Ramazan Can.

Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tüketici sorunlarıyla ilgili mevzuat ilk önce 4077 sayılı Yasa’yla 1995 yılında çıkarılmıştır fakat uygulamadaki problemler, tüketici sorunlarının çözülememesi, tüketicilerden gelen şikâyetler üzerine hep birlikte, hep beraber, bütün partiler el ele vererek 6502 sayılı Yasa’yı 27/11/2013 tarihinde çıkararak hep beraber yürürlüğe geçirdik.

Burada, tüketicilerin korunmasıyla ilgili kanunun asıl amacı tüketiciyle ilişkileri düzenleyen, tüketicilerin mağduriyetlerini minimize eden bir piyasa oluşturmaktan ibarettir. Bilinçli bir tüketici sağlıklı ekonominin temeli olmuştur. Vatandaşlarımızın tüketici bilincini yükseltmek, tüketicinin korunması için gerekli politikaları oluşturmak, tedbirleri almak ve piyasa gözetim ve denetimini sağlamak bu kanunun asıl amacı olmuştur. 4077 sayılı Yasa’da Avrupa Birliği yönergelerine uyulmadığından ve tüketici problemleri çözülmediğinden dolayı -6502 sayılı Yasa- tüketici problemlerini minimize eden ve Avrupa Birliği yönergelerine azami derecede riayet eden bir yasa çıkarılmıştır. Bütün bu yasada 76 milyon, tüm esnaf, tüm tüketici, sanatkârlar, meslek odaları, STK’lar ve Bakanlıkla birlikte bu mevzuat yasalarımıza dercedilmiştir.

Son olarak, tüketicinin korunmasına yönelik önceki görevleri üstlenen başta tüketici hakem heyetleri ve tüketici mahkemeleri netice itibarıyla, bütün mevzuattaki ihtilafların uygulanmasında tüketicinin lehine yorumlanması gerekli -havi- bütün unsurlar bu kanuna dercedilmiştir.

Reklamlarla ilgili bir anekdot aktarmak istiyorum: Tüketiciyi aldatıcı, bilgi noksanlığını istismar edici, tüketicinin can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürücü, şiddet hareketlerini ve suç önleme, kamu sağlığını bozucu, hastaları, yaşlıları, engelli ve çocukları istismar edici reklamlar yasaklanmıştır. Piramit satış sözleşmeleri, hakem heyeti, mahkemeler, ayıplı mal ve ayıplı hizmette sorumluluk, satın alınan malın ayıplı olması, taksitli satış, kampanyalı satış, kapıdan satış, tüketici kredisi, konut kredisi, tüketici sorun hizmetleri, garanti belgesi, bütün bu düzenlemeler ve sözleşmeler tüketicilerin lehine düzenlenmiştir. Netice itibarıyla, il düzeyinde merkez ilçenin ile tabi olduğu illerde tüketici hakem heyetleri tek kurulmuş, büyükşehirlerde ise ilçelere bağlı tüketici hakem heyetleri kurulmuştur. Tüketici hakem heyetleri belirli bir rayice kadar olan ihtilaflarda ve mahkemeler de bunun üzerindeki ihtilaflarda görevlendirilmiştir. Netice itibarıyla, 4077 sayılı Yasa ile 6502 sayılı Yasa arasındaki en önemli fark tüketicinin lehine olan düzenlenmeler ve Avrupa Birliği yönergesine azami riayet edilmesidir. Netice itibarıyla, bu kanunun amacı bilinçli tüketici oluşturmaktır. Bilinçli tüketici, sağlıklı ekonominin temel taşıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İç Güvenlik Yasası’nı görüşeceğiz ve ikinci bölümü bitirdik, üçüncü bölüme bugün başlayacağız.

Zamanımız kısıtlı, 7 Nisana da az bir  zaman kaldı. Bu nedenle, grup önerisini Genel Kurulun takdirine bu duygularla havale ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –  Teşekkür ederim Sayın Can.

Halkların Demokratik Partisi…

LEVENT GÖK (Ankara) – Karar yeter sayısının aranmasını istiyoruz efendim.

BAŞKAN –  Karar yeter sayısı arayacağım.

…Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime  on beş dakika ara veriyorum.

                                                                                                   Kapanma Saati : 16.18

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.43

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun önerisinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyen… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.    

 

2.- MHP Grubunun, Antalya Milletvekili Mehmet Günal ve arkadaşları tarafından, Türkiye’de elektrik dağıtımının özelleştirilmesiyle ortaya çıkan elektrik faturaları ile kayıp kaçak oranlarındaki artış ve vatandaşın bu durumdaki mağduriyetiyle ilgili sorunların ve çözüm önerilerinin tespiti amacıyla 4/3/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 9 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 9 Mart 2015 Pazartesi günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisini İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                       Oktay Vural

                                                                            İzmir

                                                              MHP Grup Başkan Vekili

4 Mart 2015 tarih, 5201 sayı ile TBMM Başkanlığına, Antalya Milletvekili Mehmet Günal ve arkadaşlarınca Türkiye'de elektrik dağıtımının özelleştirilmesi ile ortaya çıkan elektrik faturalarındaki ve kayıp kaçak oranlarındaki artış ve vatandaşın bu durumdaki mağduriyeti ile ilgili sorunların ve çözüm önerilerinin tespiti amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması açılması önergemizin 9 Mart 2015 Pazartesi günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz,  Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal’da.

Buyurunuz Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün, Türkiye’deki elektrik dağıtım özelleştirmeleri sonrasında elektrikte kayıp kaçak oranlarında yaşanan gelişmelerle ilgili bir araştırma önergesi verdik. Bu konuda desteklerinizi bekliyorum.

Şimdi…(Gürültüler) Tabii, destekten önce de arkadaşlardan biraz saygı bekliyorum. “Yoklama bitti, gidebilirler.” diye tekraren söyleyeyim ben, Sayın Başkan uyarmadığı için. Hâlâ devam ediyor arkadaşların sohbeti.

Değerli arkadaşlar, özelleştirme uygulamaları yapılırken, özellikle elektrik özelleştirmelerinde, dağıtım özelleştirmelerinde birtakım şeyler söylendi ve bizim ısrarlarımıza rağmen bazı şirketlere bu özelleştirmeler verildi. Şimdi bakıyoruz, burada konulmuş olan kurallar, EPDK’nın koymuş olduğu kurallar sıra sayısı almış bekleyen, Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisiyle sıraya girmiş olan torba kanunda bekleyen bir madde var. Burada, bu kayıp kaçak oranlarıyla ilgili hedefleri tutturamayan şirketlere özel düzenleme yapılıyor. Şimdi, orada da söyledik, bu kanunun sıra sayısına bakarsanız -Milliyetçi Hareket Partisi mensubu üyeler olarak orada da muhalefet şerhinde görüşlerimizi ilettik- özel bir düzenleme yapılıyor.

Bakın, değerli arkadaşlar, Özelleştirme Kanunu var; o, çıktı. EPDK’nın düzenlemeleri var, sözleşme var ve konulan kayıp kaçak hedefleri var. Bu hedeflere şu anda bazı şirketler uyamadığı için de -kanunun gerekçesinde de arkadaşlarımız bunu açıkça söylüyorlar zaten- bir yasal düzenleme getiriliyor. Birincisi: Bu, kanunların genelliği ilkesine aykırı. İkincisi: Anayasa’ya aykırı. Yani bir kere kanun önünde eşitlik var. Bir tarafta borcunu düzenli ödeyen namuslu vatandaşlarımız elektrik borcunu ödemiş, öbür tarafta da hâlâ kayıp kaçak oranının giderek arttığı bir bölge var.

Şimdi, açıkçası, burada yapılan bu düzenleme, özel olarak bu şirkete ait bir düzenleme hâline geliyor. “Neden?” diyeceksiniz: Biz komisyonda arkadaşlarımızdan bilgi aldık. Şimdi, burada, baktığımız zaman, özelleştirme yapıldıktan sonra da, özelleştirme süresince de, bu şirketlere oralardaki kayıp kaçak oranı hedefleri bildirilmiş değerli arkadaşlar; 2011’den 2015’e kadar kademeli olarak azaltılacak. Çıkan şey -özellikle burada söz konusu olan Dicle Elektrik Dağıtımınkini sadece söyleyeyim, siz anlayın ondan sonra ne kadar hedeften sapıldığını- “2011 yüzde 60,96; 2012 yüzde 50; 2013 yüzde 42; 2014 yüzde 34,90 küsur; 2015 yüzde 29.” diyor.

Peki, şimdi, nasıl olmuş? Arada bir de kurul kararı var tabii. Elektrik Piyasası Düzenleme Kurulu kendisi karar alarak bu kayıp kaçak oranlarını revize etti. Diyoruz ki: “Şimdi, niye bize geliyorsunuz?”, “Efendim, bize, yarın, hukuki sıkıntı çıkabilir, yeniden düzenleme yapmamız lazım.” Neden? Buradaki şeyler ne olmuş biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Bu söylediğimiz bölgeler içerisinde üç tanesinde sorun var, en büyük sorun da Dicle Elektrik Dağıtım AŞ’yle ilgili. Bakın hedefler nasıl olmuş? 2013’te yüzde 71; 2014’te yüzde 71,7 olarak revize edilmiş ama gerçekleşme oranlarına bakarsanız daha da fazla olduğunu görüyorsunuz.

Yani, değerli arkadaşlar, böyle bir şey olamaz. Çünkü 2013’teki gerçekleşmesi yüzde 75’e çıkmış. Bu, ne demek? O özel şirkete, burada, kamu gücüyle kaynak aktarılması demek. Burada açıklamalar var; Değerli Bakanın, EPDK Başkanının, bu husus görüşülürken arkadaşlarımızın açıklamaları var, diyorlar ki: “Hiçbir şekilde bu zararlar kamuya ödettirilmeyecek, hedefleri tutturamayan şirketlerin kendileri bu zarara katlanacaklar.” Peki, şimdi ne oldu da burada, Adalet ve Kalkınma Partisine yakınlığıyla bilinen, daha önce de başka şirketlerin özelleştirilmesinde, yönetiminde, sürecinde yer alan bir şahsın “Biz artık dayanamıyoruz.” demesi üzerine böyle bir yasal düzenlemeyi -nasıl- getiriyorsunuz? Doğrudan o şirketin zararını başka vatandaşlara yüklüyoruz. Arkadaşlarımız “Efendim, vallahi billahi bunlar vatandaşa gelmeyecek.” diyor. Peki, nasıl olacak? EPDK cinlik yapıyor.

Değerli arkadaşlar, Yargıtaydan dönen karar var, vatandaşların, kayıp kaçak oranıyla ilgili, faturaya eklenmemesine dair Yargıtayın kararı var. Burada çok net bir şekilde olayın özeti söylenmiş. Yani diyor ki: “Bu şeyin içerisinde böyle bir karar alınırsa bu karar sıkıntı çıkarır.” Şirketi korumak… Bakın ne diyor: “Hem bu hal, parasını her halükarda tahsil eden davacı Kurum’un çağın teknik gelişmelerine ayak uydurmasına engel olur…” Yani, kayıp kaçağı önleyecek teknolojiler koymasını engellersiniz. Başka ne diyor? “…kendi teknik alt ve üstyapısını yenileme ihtiyacı duymayacağı gibi; elektriği hırsızlamak suretiyle kullanan kişilere karşı önlem alma ve takip etmek için gerekli girişimlerde de bulunmasını engeller.” Yani ne yapıyormuş? Normal şartlarda, bu şirketin, kendi kârını artırabilmek için kayıp kaçağı takip etmesi gerekirken, biz ona verdiğimiz hedefi tekrar revize ederek gerçekleşmelerini sağlayamamasını ödüllendirmiş oluyoruz. Dolayısıyla, bu, şahsa özel, bir şirkete özel, hukukun genelliği ilkesine aykırı bir düzenlemedir. Şimdi onu da siz yasalaştırmak üzere sırada bekletiyorsunuz.

Peki, tüketicilerin durumu ne olacak, vatandaşların durumu ne olacak? Açılan davalar var. Şimdi, Yargıtayın kararı çıkmış. Tüketici gidiyor, diyor ki hakem heyetlerine, kaymakamlıklara, sıralarda geziyor: “Ya, benim bunun içerisinde ödediğim kayıp kaçak parası nedir? Ben bunu nasıl geri alacağım?” Bunları soruyor. Vatandaşı oradan oraya, oradan oraya, gişelerde, kaymakamlıklarda tüketici hakem heyetlerinde süründürüyorsunuz. Şimdi, eğer bu, dava yoluyla kazanılmış bir haksa, bunun vatandaşa geri ödenmesi lazım. Bunun yolu nedir? Vatandaşı süründürmek değildir. Yapmanız gereken şey, onu hesaplayıp vatandaşların faturalarından, en azından 2015’te tahsil edilecek faturalarından mahsup ederek düşmektir. Varsa vatandaşın alacağı, bunlar hesaplanacak ki mahkeme kararıyla bu tespit edilmiş değerli arkadaşlar.

Dolayısıyla, burada şöyle bir şey var: Şimdi, EPDK bunu belirlerken birim fiyatın içerisine yediriyor. Yani kayıp kaçak oranı orada görününce      mahkemeden döndü, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda böyle bir karar çıktı diye içine yediriyor. İçine yedirdiği zaman ne oluyor? Hem devletin hem firmanın kârı oluyor. Nasıl oluyor? Birim fiyatın üzerine, hem TRT payı hem vergiler, bütün şeyler birim fiyatı belirlendikten sonra giriyor. E, şimdi burada da bir sınır çiziyor, “Sizin yapmış olduğunuz bu tebliğe göre çalışma düzenlemesi, size istediğiniz kadar elektriği artırma yetkisi vermiyor.” diyor mahkeme. Size verdiği yetki, maliyeti alıp dağıtım maliyetiyle beraber bunun üzerine makul bir şey koymak. Siz bunu eğer sınırsız olarak artırırsanız, işte o zaman yine hukuka aykırı davranmış oluyorsunuz, Anayasa’ya aykırı davranmış oluyorsunuz. Anayasa gereği, hukuk kurallarına herkesin uyması lazım, mahkeme kararlarına herkesin uyması lazım, buna da uymamış oluyorsunuz.

Dolayısıyla, burada Yargıtayın birçok kararı olmasına rağmen bu konu ortada duruyor değerli arkadaşlar. Borcunu ödeyen vatandaşlar rezil oluyor, maalesef sıralarda bekliyor, hâlâ bir şey alabildikleri de yok. Onun için, öncelikle bu elektrik özelleştirmelerinin arka planının incelenmesi gerekiyor. Yandaş şirketlerin, bu kâr-zarar hesabını yaparken bütün riskleri hesaplamaları gerekiyor. Tabii, bu arada yapmış olduğunuz birtakım pazarlıkların sonucunda -belli bölgelerde tabii- elektrik parasını tahsil edemeyince ne oluyor? Öbür taraflardaki vatandaşların sırtına binecek. Gelin, bu pazarlıklardan vazgeçin, herkes kullandığı elektriğin bedelini ödesin.

Ha şunu yapabiliriz: Yoksul vatandaşlarımıza, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak öneriyoruz, elektrik faturasında sübvansiyon yapıp onlara destek olabiliriz ama bunun bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için olması gerekir. Bölgesel olarak böyle düzenlemeler, Anayasa’ya aykırıdır, hukuka aykırıdır diyor, bu konuda desteklerinizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Eskişehir Milletvekili Sayın Salih Koca.

Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Salih, “lehinde” de ya! “Lehinde” de, tüketicilerin lehinde.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) – Salih, komisyonda karşıydın.

BAŞKAN – Aynı komisyonda mısınız ikiniz Sayın Günal?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Evet.

BAŞKAN – Ha, arkadaşsınız yani.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Lehinde olur herhâlde.

BAŞKAN – Buyurunuz.

SALİH KOCA (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz; Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum ve geçen toplantıda olduğu gibi, geçen konuşmamda olduğu gibi bu konuşmamda da Değerli Mehmet Bey’den söz atmamasını ve sadece dinlemesini istirham ediyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Tamam, desteklersen susacağım.

SALİH KOCA (Devamla) – Enerji, günümüz dünyasının en stratejik alanlarından birisidir. Son yıllarda, yeterli seviyede elektrik enerjisinin üretim kapasitesinin oluşturulmasına, enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesine, yenilenebilir enerji kaynaklarına ve üretim ve dağıtım tesislerinin özelleştirilmesine Hükûmetimiz tarafından gerekli önem verilmiştir. Enerjide dışa bağımlılığın azaltılmasına ve sanayide ham madde ihtiyacının karşılanmasına yönelik maden, enerji ham maddeleri ve jeotermal kaynak arama yatırımları için ayrılan kaynaklar son dönemde önemli oranda artırılmıştır.

Bu doğrultuda, 2002 yılında yaklaşık 31 bin megavat olan elektrik kurulu gücünü, 2014 yılı sonu itibarıyla yüzde 118’lik bir artış oranıyla 67.431 megavata; yine 2002 yılında 129 milyar kilovatsaat olan elektrik üretimimizi de 2013 yılı sonu itibarıyla 242 milyar kilovatsaatin üzerine çıkarmış bulunuyoruz. Yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimini teşvik etmeye başladık, enerji verimliliği stratejisini hazırlayarak bu anlamda uygulamaya koyduk. Özellikle hidroelektrik santraller kapsamında, 2003 yılından bugüne kadar devreye alınan HES projeleriyle, 2003 yılında 26 milyar kilovatsaat olan yıllık hidroelektrik enerji üretim kapasitesini 79 milyar kilovatsaate yükselttik. Son üç yılda 6.450 megavat gücünde santralleri devreye aldık.

Enerjide 2023 hedefine ulaşarak ekonomik kalkınmanın ve sosyal gelişmenin ihtiyaç duyduğu enerjiyi, sürekli, güvenli ve asgari maliyetlerle temin edebilen, enerji üretiminde kaynak ve teknoloji çeşitliliğini artırarak enerji arz ve güvenliğimizi sağlayan bir ülke konumuna geliyoruz, gelmeye çalışıyoruz.

Enerji alanında en önemli handikaplardan birisi de kayıp kaçak oranlarıdır. Bugün kayıp kaçakla mücadele tüm dünyanın sorunudur. Bu sorunla hep birlikte mücadele etmek, iktidar, muhalefet hepimizin görevidir. Hükûmetlerimiz döneminde her alanda olduğu gibi enerji alanında da kayıp kaçak oranlarındaki mücadelelerle ilgili olarak gerekli çalışmalar yapılmış, kayıp kaçak oranları düşürülmüştür. Türkiye'de 2000 yılında yüzde 19,02’yle rekor seviyesine çıkmış olan ancak 2011 yılında yüzde 14,11 seviyelerine kadar kayıp kaçak oranlarında gerilemeler olmuştur. Yani 2002 yılında yüzde 19,02’yle kayıp kaçak oranları rekor seviyesine bu ülkede çıkmıştır. Kayıp kaçak tarama çalışmalarımız kapsamında, yaklaşık toplam 2,5 milyar TL tutarında kaçak tahakkuku gerçekleştirilmiştir. Elektrikteki kayıp kaçak oranı, 2014 yılı sonu itibarıyla yüzde 13 seviyelerine kadar indirilmiştir. Kayıp kaçak oranı da yüzde 17’den 13 seviyelerine düşürülmüş ve bu anlamda, son üç yıl gibi bir süre zarfında Türkiye genelinde yüzde 4’lük bir iyileştirme gerçekleştirilmiştir.

Türkiye’yi iki bölge olarak düşünürsek, bunlardan bir tanesi olarak Dicle, vangölü ve EDAŞ bölgelerini ayırdığımız zaman geriye kalan 18  bölgenin ortalaması yüzde 10’un altındadır. Bu oran, Avrupa Birliğine üye ülkelerin ortalamasına da yakın bir rakamdır.

Kayıp kaçak oranlarını yüzde 6’lara kadar düşürmüş bölgelerimiz mevcuttur.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Doğru. Ötekiler ne oldu? 3 tanesini söyle bize.

SALİH KOCA (Devamla) - Şebekelerden dolayı yüzde 5 civarında teknik bir kaçak mevcuttur. Bu anlamda baktığımızda, tüm dünyada olduğu gibi yüzde 5’lik bir teknik kayıp kaçak oranını da düşürdüğümüzde bazı bölgelerimizde teknik kayıpların -yani kayıpların- yüzde 1 seviyelerine kadar düşmüş olduğunu görüyoruz. Teknik kayıp, ortalama olarak Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki tüm ülkelerde ve tüm dünyada yüzde 5 civarında seyretmektedir ve bu anlamda tüm dünyada da düşürmek mümkün olmamaktadır.

Kayıp kaçakla mücadele özel sektör ve Hükûmetimiz tarafından başarılı ve etkin bir şekilde sürdürülmektedir. Özelleştirmelere üç yıl önce başlandı ve 2014 yılı itibarıyla da tamamlandı. Özelleştirme olmadan önce Türkiye'de 21 bölgede kayıp kaçak oranı yüzde 17 seviyelerindeydi. Biraz önce söylemiş olduğumuz bölgeleri ayırdığımızda da özelleştirmede ciddi anlamda kayıp kaçakla mücadelelerin yapıldığı görülmektedir. Önümüzdeki dört beş yılın sonunda bu 3 bölgedeki kayıp kaçak oranlarını da yüzde 10 seviyelerine kadar düşürmeyi öngörmekteyiz. Böylelikle, Türkiye genelindeki ortalamamız da yüzde 8 seviyelerine inmiş olacak ve Avrupa Birliğindeki rakamları yakalamış olacağız.

Yine, Meclise sunulan yasa teklifiyle de Yargıtay kararlarıyla ortaya çıkmış olan birtakım sorunlar çözülmüş, belirsizlikler ortadan kaldırılmış olacaktır. Yani bu yasa ihtiyaca binaen getirilmiştir ve Bakanlığımız tarafından gerekli tedbirlerin alınmasını sağlayacaktır ve inşallah, 2015 yılı sonu itibarıyla da yüzde  14’ün altına düşürmeyi planladığımız kayıp kaçak oranlarıyla mücadele etmeyi başaracak ve 2019 yılında yüzde 10’lar seviyesine çekmiş olacağız.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Vaktin var, şu 3 ili de söylesene, bekledim sonuna kadar. Sonuna kadar bekledim, bir de onu söylesene.

SALİH  KOCA (Devamla) - Ben bu duygu ve düşüncelerle Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde olduğumu bildiriyor, çalışmalarımızın belirli olduğunu söylüyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın  Koca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde Ankara Milletvekili Sayın  İzzet Çetin.

Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu grup önerisi lehine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, öncelikle, gerçekten hem zamanlaması itibarıyla hem de içerik olarak, konu olarak son derece yerinde seçilmiş bir öneri. Yani, Meclisin neredeyse yeni bir seçime gittiği bugünlerde, geçtiğimiz sonbahardan bu yana en çok tartışılan konuların başında bu enerji alanındaki kayıp kaçak oranları geliyor ve Mecliste, şu anda, bir yandan Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun gündeminde yer alan enerji piyasası kanunuyla yeni bir düzenleme yapılmaya çalışılıyor, öbür yandan, sıra sayısı almış olan, 688 sıra sayılı Kanun Teklifi’nde olduğu gibi, orada da -bu ana komisyonda görüşülmüş olmasına rağmen- Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen bir kanun teklifinde, torba kanun teklifi içindeki bir maddede de kayıp kaçak oranlarında bir önceki yılın gerçekleşmeleri dikkate alınarak bundan sonraki uygulamaların kurum tarafından yani EPDK tarafından düzenlenmesine, artırılmasına, eksiltilmesine ilişkin öneri var. Yani, böyle öneriler gündemdeyken, iktidar partisi sözcüsü arkadaşımız, aynı zamanda Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi Sayın  Koca, burada, kayıp kaçak oranlarını azaltmaktan ve her şeyin güllük gülistanlık olduğundan söz etti. Ben şimdi bir tek soru soracağım. Madem her şey gayet güzel, yerinde gidiyor… Sayın  Koca, sana sataşıyorum, bak, soru soruyorum, diyorum ki: Ayrı ayrı iki kanunda niye böyle öneriler getirdiniz, hem kanun teklifi hem kanun tasarısı? Hem de işler iyi gidiyor diye, grup adına söz alıp konuşuyorsun.

Şimdi değerli arkadaşlar, tabii, bunun…

SALİH KOCA (Eskişehir) – Rakamlarla konuşuyorum, rakamlarla.

İZZET ÇETİN (Devamla) – Rakamlarla da konuşacağız, rakamlara geleceğiz.

Şimdi, ne yapmak istiyorsunuz? Bakın, EPDK kanun değişikliğinde yapmak istediğiniz, Yargıtayın vermiş olduğu kayıp kaçak bedellerinin iade edilmesi kararını değiştirmek istiyorsunuz. Elektrik Piyasası Kanunu’nda, yine, ihaleyi alan, havuza para, kaynak aktaran firmaları kayırıcı düzenlemeler yapıyorsunuz. Mahkemelerin görev alanını kanunla sınırlamaya kalkışıyorsunuz. Kayıp kaçak bedelinin iadesine dava açılmasını engelliyorsunuz. Kayıp kaçak konusunda mahkeme ve tüketici hakem heyetleri kararıyla vatandaşa yapılan ödemelerin ve mahkeme masraflarının da yeni faturalara eklenerek tüm tüketicilerden yeniden tahsil edileceği bir düzenleme yapmaya kalkıyorsunuz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, yani bana, Türkiye’de yapılan özelleştirmelerden “Şu özelleştirme iyi oldu.” diye hiç kimse bir kurum gösteremez. Özelleştirmelerin ana ekseni sizin siyasal iktidarlarınız döneminde oldu, son on üç yılda gerçekleştirdiniz. Gerçekten, enerji piyasasındaki özelleştirmeler sonrasında özel sektör tarafından yapılacağı iddia edilen yenileme ve genişleme yatırımlarının tamamının faturası tüketiciye kesildi ve bu konuda faturalara, tüketicilerin istemleri dışında, hiç beklemedikleri, hiç hak etmedikleri yükler yüklenildi ve arkasından pek çok yerde feryatlar başladı. Özellikle kayırılan firmalar… İşte, Enerji Piyasası Kurulu Başkanı da “Eğer aralık ayı fiyat farkı yüksekse onu hesaplamaya dâhil etmeyiz.” diyerek bir gerçeği kabul etti ki bu yüklenici firmalar, dağıtım şirketleri hem tarifeler üzerinde oynayarak hem Hükûmet üzerinde baskı oluşturup “Nasıl olsa Hükûmet bize borçlu. Biz millete küfrettik, onu da akladılar. Biz ne dersek yapıyorlar.” diyerek…  Ki bu firmalardan bir tanesi, dağıtım şirketlerinden en çok şikâyet edilenlerden bir tanesi de millete küfreden müteahhidin firmaları. Diğer taraftan, yine Hükûmete yakınlığıyla bilinen bir başka firma, kayıp kaçak oranının en yüksek olduğu; bir başkası yine Diyarbakır, Mardin bölgesinde faaliyet gösteren dağıtım şirketi. Yani bu şirketlere bir baktığınız zaman, hepsi sizin kayırdığınız şirketler. Söylediğin doğru, bir iki firmada yüzde 6’lara kadar düşmüş olabilir. Sayın Günal da söyledi, yani kayıp kaçak oranlarının yüzde 15’ler seviyesine gerilemiş olması belki iyi gibi gözüküyor ama dünya ortalamalarının 8,2 seviyesinde olduğu, bunun bazı ülkelerde yüzde 2’lere kadar gerilediği ama bizim ülkemizde bazı alanlarda birdenbire, sadece tüketicilerden kaynak transferine alıştığı için Hükûmet, zenginlere aktardığı için -bu firmalara- yüzde 75-80’lere vardığı gerçeğini yaşıyoruz.

SALİH KOCA (Eskişehir) – Bazı bölgelerde yüzde 1.

İZZET ÇETİN (Devamla) – Bakın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da dürüst ve namuslu yurttaşlarımız da muzdarip oldular. Niye? Kayıp kaçak oranı had safhaya vardı. Batıdakiler muzdarip oldular. Niye? İşte, siz alıştırdınız, karşılıklı, al gülüm ver gülüm, at havuza parayı, ben onunla iş göreyim, ne istiyorsan yapayım, batıdan doğuya kaynak transferini enerji piyasası üzerinden yaparım mantığıyla size istediklerini yaptırdılar.

Değerli arkadaşlar, burada acı olan olay şu: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bir karar vermiş; kayıp kaçak oranlarındaki yüksekliği ve de faturalar üzerindeki tüketiciye yüklenen birtakım maliyetleri haksız bulmuş ve bunların tüketicilere ödenmesini karar altına almış. Yapılması gereken iş, hemen şimdi, bu aydan itibaren, o vatandaşların alacakları olan paraları, faturalarından tahsilat yapmayarak ya da belli oranlarda, tedrici olarak sıfırlamak iken siz kalkıp iki ayrı kanunla bunun engellenmesi çabasına giriyorsunuz. İşiniz gücünüz devlete vergi vermesi gereken kesimlerin zenginleşmesi, yurttaşı soyması. Onların faturalarının yükselmesi pahasına, oralara kaynak aktarılması için çaba sarf ediyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bakın, bazı firmalar gerçekten bu işi dürüstçe yapıyor, firmalara bir göz attığınız zaman göreceksiniz. Bunları bizim milletvekili arkadaşımız Sayın Sinan Aygün Bakana soru olarak sorduğunda, Bakan vermiş olduğu yanıtla neredeyse firmaları kayıracak söylemler içerisinde. Aynı şeyi grup sözcüsü de söylüyor.

Bakınız, burada firmalara 2040, 2041 yıllarına kadar yani 2050 yılına kadar enerji dağıtım işini teslim etmişsiniz. Ama, bu firmalar şu anda “Nasıl olsa -tekel niteliğinde- enerji piyasasını biz ele geçirmişiz, Hükûmet de bize mahkûm; enerjiyi kesersek, enerjiyle tehdit edersek bize bir şey yapamazlar, yine dediğimizi yaptırırız.” mantığıyla bu faturalar üzerindeki yükü yurttaşa, tüketiciye yıkıyor. Bize düşen, Parlamentoya düşen görev -burada verilen önergenin de özü budur- gerçekten bu firmalar dürüst ve namusluca çalışıyorsa çalışsın ama çalışmıyorsa… Elektrik üretimi de dağıtımı da bir kamu hizmetidir, burada kamu yararı vardır. Bu dağıtım şirketlerinin arsız bir şekilde yurttaşın omzuna binmesinin engellenmesi gerekir. Diğer şirketlerde, övündüğün gibi, yüzde 2’ye kadar gerileyen varsa, yüzde 6’ya kadar gerileyen varsa, kayıp kaçak meselesinde hâlâ oran neden yüksek araştırılması gerekir, bu bir. İkincisi de bu yüklenici firmalar Kamu İhale Kurumundan bu ihaleleri alırken, özelleştirme konusunda ihaleleri alırken bu riski gördüler, kayıp kaçak oranları o ihalelerde vardı. Nitekim, mesela, Vangölü İhalesi 118 milyon dolara gitmiş, Dicle 387 milyon dolara gitmiş, Aras 128 milyon 500 bin dolara gitmiş. Bunun yanında, bunun 10 katı değere giden bölgeler de var. Eğer siz yasayla bu işleri düzeltmeye kalkarsanız ihalelere kanun yoluyla fesat karıştırmış olursunuz yani ihalesi yapılmış, işletme, yüklenici imzayı atmış, “2036 yılının eylül ayına kadar ben bu işi göreceğim...” E, şimdi siz, kanunla, iki ayrı kanunda, kayıp kaçak oranlarını EPDK’ya artırma-eksiltme yetkisi veriyorsunuz. Bu doğrudan doğruya kanunla adam kayırmaktır, kanunla ihaleye fesat sokmaktır. Buna hiç gerek yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İZZET ÇETİN (Devamla) – Yapılması gereken iş, Yargıtay kararını uygulamak ve işine gelmiyorsa yüklenici firmalardan bunları geri almaktır.

Araştırma önergesinin lehinde olduğumuzu beyan ediyor, saygıyla selamlıyorum sizi. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çetin.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Isparta Milletvekili Sayın Recep Özel.

Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu, Türkiye'de elektrik dağıtımının özelleştirilmesiyle ortaya çıkan elektrik faturalarındaki ve kayıp kaçak oranlarındaki artış ve vatandaşın bu durumdaki mağduriyetiyle ilgili sorunların ve çözüm önerilerinin tespiti amacıyla verilmiş olan, bir Meclis araştırması açılmasına dair önerge üzerinde söz aldım.

Tabii ki bu elektrik dağıtımı özelleştirildikten sonra bunu alan firmaların vatandaşa yaşatmış oldukları birtakım mağduriyetler varsa, sıkıntılar varsa bunların üzerine sonuna kadar gidilmeli. Bu dağıtım işini alan hiçbir şirketin, hiçbir firmanın hiçbirimiz avukatı değiliz, taraftarı değiliz. Burada vatandaşa adil, ekonomik, daha güzel bir şekilde, bu elektriği en ucuz şekilde nasıl verebilirlerse… Eğer bir sıkıntı yaşatıyorlarsa, gerek EPDK gerekse TEDAŞ bunun üzerinde bütün denetimleri yapmakta, problemleri, aksayan yönlerini çözme noktasında bir irade sergilemektedirler. Biraz önce, benden önce grubumuz adına konuşan Salih Koca kardeşim bütün verileri, rakamlarla kayıp kaçak oranının yüzde 19’lardan 14’lere yıl yıl nasıl geldiğini söyledi.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Yüzde 75 olan yeri de söyle Recep!

RECEP ÖZEL (Devamla) – Evet, ülkemizin bir bölgesinde fazla miktarda kayıp kaçak oranının olduğu…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Yüzde 75’i de söyle ha!

RECEP ÖZEL (Devamla) – Ora da Türkiye'nin bir gerçeği, orada da, azaltma noktasında oradaki alan firma gerekli bütün çalışmaları yapmakta.

İZZET ÇETİN (Ankara) – Niye iki ayrı kanun teklifi verdiniz, onu da söyle.

RECEP ÖZEL (Devamla) – Devlet eliyle idare edilmesinden daha fazla özel firmalar buna özen göstermekte. Eğer bir sıkıntı, aksaklık varsa da en güzel manada bunların çözülmesi…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Var işte, araştıralım diyoruz. Araştıralım, yoksa vazgeçelim.

RECEP ÖZEL (Devamla) – Vatandaşımızın şikâyetlerini en kâmil manada takip ediyoruz, bunların şikâyetlerinin en güzel manada giderilmesi noktasında çalışmalar yapıyoruz, gerek yasal düzenlemeler gerek idari düzenlemelerle.

Bir de şunu burada belirtmek istiyorum: Meclis çalışmalarının bitmesine yirmi beş gün kadar bir süre kaldı. Vermiş olduğunuz bu araştırma önergelerini ola ki kabul etsek bile teknik açıdan bunlar imkânlı değil, süremiz buna yetmeyecek.

LEVENT GÖK (Ankara) – Endişe etme, çabuklaştırırız.

RECEP ÖZEL (Devamla) – Süremiz yetecek olan grup önerileri getirdiğiniz zaman daha çok dikkate alırız.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Bir ay yeter, bir ay yeter.

RECEP ÖZEL (Devamla) – Bir araştırma önergesini kabul etsek bunun asgari süresi üç ay, üç ay da bizim süremiz kalmadı. Meclis 5 Nisanda seçim arası verecek. Ondan dolayı, getireceğiniz grup önerileri daha böyle, teknik açıdan mümkün olanlar olursa el birliğiyle kabul ederiz inşallah diyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – İç güvenlik paketini çekin, onun yerine bunu tartışalım, daha önemli.

RECEP ÖZEL (Devamla) – İç güvenlik yasasını bugün görüşeceğiz. Tabii ki iç güvenlik konusunda da birkaç konuyu sizinle de paylaşayım. Yani siz “Bu yasa, iç güvenlik çok kötü bir yasa, vatandaş karşı.” diyorsunuz, değil mi? Kardeşim, kötüyse bırakın, kötü yapma hakkımız var.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bizim de uyarma hakkımız var.

RECEP ÖZEL (Devamla) – Vatandaşa gittiğimiz zaman seçimde hesabımızı verir, siz de gelirsiniz iyi kanunu yaparsınız, bundan dolayı oy kazanırsınız. Bundan dolayı bizim bir oy kaybımız olacaksa, siz gelirsiniz, bunu düzeltirsiniz. Tabii, iktidar olma gibi bir niyetiniz olmadığı için, bunu geçirtmeyelim diye diyorsunuz.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Bizim görevimiz vatandaşı sizden korumak, sizden korumak.

RECEP ÖZEL (Devamla) – Biz iç güvenlik yasasını inşallah en kısa sürede geçirelim, huzurlu, mutlu, güvenli bir şekilde ülkemizi yarınlara taşıyalım diyorum. Grup önerinizin…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Lehinde mi?

RECEP ÖZEL (Devamla) – …aleyhinde olduğumuzu belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, sayın hatip gruplara sataşarak “İktidar olma niyetiniz yok, bu nedenle böyle maksatlı oyalamalar yapıyorsunuz.” dedi. Sataşmadan söz istiyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Doğru söylüyor Başkanım. Hepimize laf söyledi.

BAŞKAN – Ben bir şey demiyorum, ben masumum.

Buyurunuz.

 

XII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin, Isparta Milletvekili Recep Özel’in MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sizler buraya çıktığınızda -on dakikayı tamamlayacağız- sözünüz yoksa biz devamını getiririz. Tersine, biz de öyle düşünüyoruz. Diyoruz ki bunların söyleyecek sözü yok, tamamlayalım en iyisi diyelim.

Şimdi, buraya çıkıyorsunuz, iyi kötü sözünüzü söylüyorsunuz, konuşmayacağınızı ifade ediyorsunuz. Esasında bir şey söylemiyorsunuz. Konuşmayacağınızı söylüyorsunuz, beyan ediyorsunuz. Biz buna da saygı gösteriyoruz. Ama “konuşmayacağız” deyip de sataşarak gitmek sizin aleyhinize oluyor. Yapmayın böyle. Deyin ki: “Biz bunu konuşmayacağız, değerlendirmeyeceğiz, teşekkür ederiz.” Gidersiniz oturursunuz, biz de bir şey demeyiz.

ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) – Sataşma yok.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Bakın, niyet okumaya kalkışmayın. Niyet okumak size kaybettirir.

Biz, Allah’ın izniyle, bu seçimlerde, 7 Haziran seçimlerinde Türkiye’de siyasetin nasıl yapıldığını, Türkiye halkının teveccühünün ne olacağını göstereceğiz. Ve emin olun artık, Türkiye’de halkların iktidarının zamanı gelmiştir. Bu halkların iktidarı da Halkların Demokratik Partisiyle mümkün olacaktır.

ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) – Göreceğiz…

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Sizin bundan korkunuz var, hak veriyoruz, korkun bence. Endişeniz var, bence endişelenin çünkü sizin iktidarınıza son verecek bir harekettir.

Biz gümbür gümbür geliyoruz. Siz endişelenin, endişelenmekte haklısınız. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkan…

LEVENT GÖK (Ankara) – Sonra da ben efendim…

BAŞKAN – Buyurunuz.

 

3.- Antalya Milletvekili Mehmet Günal’ın, Isparta Milletvekili Recep Özel’in MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Arkadaşlar, maalesef, sorduğumuz sorulara cevap veremedikleri için ancak karşılıklı sataşarak üstünü kapatmaya çalışıyorlar. Salih Bey “sataşma” dediği için, söz verdim, en sonuna kadar bekledim ama Recep Bey’in söylediğine de söylüyorum, diyorum ki: Yüzde 75 nerede? Verdiğiniz hedef kaç? Daha önce kaçtı? Okudum size. Yüzde 40’larda hedef verip yüzde 71’e çıkardınız, onu da tutturamadınız, yüzde 75 oldu. Sonra da kalkıp diyorsunuz ki: “Zamanımız yok.”

Şimdi tek bahaneniz o mu kaldı Sayın Özel? Biz sizin zamanınız olduğunu da gördük. Burada memleketin bütün problemleriyle ilgili araştırma önergeleri verdik, hiçbirine “evet” demediniz. Yani sekiz senedir burada görüyoruz.

Muhalefetin verdiği, bakın, 4 bakanla ilgili soruşturma önergelerini dahi siz alıp kendiniz vermiş gibi yaptınız, en son sıra sayısı almış olmasına rağmen getirdiniz. Biz sizin zamanınız olduğu zamanı da biliyoruz Recep Bey, hepsini gördük.

Onun için, şimdi kalkıp burada yerim dar, yenim dar demenin bir anlamı yok. Burada önemli bir konudan bahsediyoruz, şahsa özel düzenleme yapıldığını söylüyoruz ve EPDK’nın, yetkisiz olarak –bakın, bir daha altını çiziyorum- kendisinin kurul kararıyla koyduğu hedefin dahi üstüne çıkmışsınız yani revize edildikten sonraki hedefin de üstüne çıkmışsınız. Yandaş firmaya özel, şahsa özel düzenleme yapıyorsunuz. O kişi diyor ki: “Ben yarın batacağım, bırakırım.” Ya, kâr ederken iyi mi? Onlara veriyorsunuz bütün özelleştirmeleri, öbür taraftan dünyanın kârını elde ediyorlar, buradan da zarar etsin. İş âleminde kâr da var, zarar da var.

Bir de, fiilen devletin itibarı kalmadı. Bakın, biz, siz, herhangi birimiz elektrik faturanızı ödemeyin bakalım, ne oluyor? Pat diye kesiliyor değil mi? Mahkemenin kararına da girmiş, diyor ki: “Bunu yapmak onların bu teknikleri koymasını, kaçağı önlemesini engeller.” Siz oturup o zaman, pazarlık edip oradaki şeylerin elektriğini kesemiyorsunuz. Asıl olan kaçak, kayıp değil.

Onun için, lütfen konuyu karıştırmayalım. İnşallah, Milliyetçi Hareketin iktidarında bunları biz çözeceğiz diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Gök, buyurunuz.

Sayın Özel, altı dakika gitti.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Bir şey demedim ki efendim.

 

4.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Isparta Milletvekili Recep Özel’in MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada az önce konuşan muhalefet partisi sözcülerine karşılık iktidar partisi sözcüsü şu Mecliste hiç konuşulmaması gereken bir cümleyi kullandı, dedi ki: “Bırakın da hata yapalım.”

Değerli iktidar partisi mensupları, iktidar partisinin hata yapmaya hakkı var mıdır? İktidar partisinin hata yapma lüksü var mıdır? Siz hata yapma lüksü içerisinde kendinizi görürsünüz ama muhalefetin de size hata yaptırmama hakkı vardır.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Günah işleme özgürlüğü var onların.

LEVENT GÖK (Devamla) - Şimdi, bu Mecliste, değerli yurttaşlarımız, iktidar partisi diyor ki: “Bırakın da hata yapalım.” Böyle bir şey olabilir mi? Hata yapmadan, buradan sıfır hatayla her şey çıkacaktır.

Onun için, biz, muhalefet olarak görevimizi yapıyoruz. Anlatıyoruz dilimiz döndüğünce, tekrar anlatıyoruz, tekrar anlatıyoruz ama siz buraya gelip de “Biz hata yapma hakkımızı kullanıyoruz.” derseniz bu olmaz. Biz muhalefet olarak diyoruz ki hata yapmayın.

MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Kim dedi onu?

LEVENT GÖK (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine AKP sözcüsü diyor ki: “İç güvenlik paketini görüşelim. Sizin zaten iktidara gelmeye niyetiniz yok.” Hiç de öyle değil. Bütün yurttaşlarımız bilsin ki 7 Hazirandan sonra kurulacak Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında bu iç güvenlik paketi çöp sepetine atılacaktır.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Yalnız, çöp sepetine atmadan önce bunlara bir uygulayalım.

LEVENT GÖK (Devamla) – Çöp sepetine atılacaktır. O yüzden, milletin çoğunluğunu ilgilendiren kaçak elektriği niye konuşmuyorsunuz? İşte bunları konuşmak lazım. Niye tüketici haklarını konuşmuyorsunuz? Bunları konuşmak lazım değerli arkadaşlar, halkın yararına olanlar bunlar ama siz iç güvenlik paketiyle diyorsunuz ki: “Biz muhalefeti sindirelim, bir daha hiç konuşulmasın.” Olmaz. Muhalefet konuşacak, daha da çok konuşacak, bunları size her zaman hatırlatacak ama hata yaptırmadan biz bu Meclisi götürmeye çalışıyoruz diyor, hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

 

X.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- MHP Grubunun, Antalya Milletvekili Mehmet Günal ve arkadaşları tarafından, Türkiye’de elektrik dağıtımının özelleştirilmesiyle ortaya çıkan elektrik faturaları ile kayıp kaçak oranlarındaki artış ve vatandaşın bu durumdaki mağduriyetiyle ilgili sorunların ve çözüm önerilerinin tespiti amacıyla 4/3/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 9 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

 

BAŞKAN – Evet, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisini oya sunacağım.

III.- Y O K L A M A

 (CHP ve MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

LEVENT GÖK (Ankara) – Yoklama istiyoruz efendim.

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı arayacağım.

Sayın Gök, Sayın Türeli, Sayın Serindağ, Sayın Şeker, Sayın Günal, Sayın Kaplan, Sayın Çetin, Sayın Uzunırmak, Sayın Kutluata, Sayın Korkmaz, Sayın Ekici, Sayın Toprak, Sayın Akar, Sayın Sarı, Sayın Kuşoğlu, Sayın Öztrak, Sayın Aygün, Sayın Işık, Sayın Yılmaz, Sayın Öztürk.

İki dakika süre veriyorum ve de başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.26

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.36

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin oylanmasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, yeniden elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

 

X.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- MHP Grubunun, Antalya Milletvekili Mehmet Günal ve arkadaşları tarafından, Türkiye’de elektrik dağıtımının özelleştirilmesiyle ortaya çıkan elektrik faturaları ile kayıp kaçak oranlarındaki artış ve vatandaşın bu durumdaki mağduriyetiyle ilgili sorunların ve çözüm önerilerinin tespiti amacıyla 4/3/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 9 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

 

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

 

3.- CHP Grubunun, Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan ve 22 milletvekili tarafından, 1 Mayıs 2013 tarihinde Taksim Meydanında yapılan kutlamalarda yaşanan sorunların araştırılması amacıyla 21/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 9 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu'nun 09/03/2015 Pazartesi günü (Bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                Levent Gök

                                                                                   Ankara

                                                                        Grup Başkan Vekili

Öneri:

Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan ve 22 Milletvekili tarafından, 1 Mayıs 2013 tarihinde Taksim Meydanı’nda yapılan kutlamalarda yaşanan sorunların araştırılması amacıyla 21/05/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis Araştırması Önergesi’nin (908 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 09/03/2015 Pazartesi günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde Kocaeli Milletvekili Sayın Mehmet Hilal Kaplan.

Buyurunuz Sayın Kaplan. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz Meclis araştırması önergesi lehinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 21 Mayıs 2013 tarihinde vermiş olduğumuz bu Meclis araştırması önergesini, 1 Mayıs 2013 tarihinde Taksim’de yaşanan toplumsal olaylarda dönemin valisinin almış olduğu tavırların, yapmış olduğu uygulamaların, bugün çıkarmaya çalıştığımız, dönem dönem burada gerginliklerin oluştuğu iç güvenlik paketiyle doğrudan ilişkili olduğu için, gündemi beraber paylaşalım diye gündemde öne aldık.

Değerli milletvekilleri, bu pakette dikkatinizi çekmek istediğim bir nokta var: Valiye, kaymakama ve kolluk kuvvetleri yetkililerine henüz bu pakette vermiş olduğunuz veya vermeye çalıştığınız yetki verilmeden, dönemin İstanbul Valisi Sayın Hüseyin Avni Mutlu’nun 1 Mayıs 2013 kutlamalarında yaptıklarını sizinle paylaşmak istiyorum. Neden paylaşmak istiyorum? Belki o dönemde yapılan olumsuzluklardan etkilenerek bir insafa gelirsiniz, belki bu iç güvenlik paketinin olumsuzluklarının bir kısmını geri çekmek durumunda kalırsınız diye düşünüyorum. İnşallah, dediğimde yanılmam.

1 Mayıs 2013’te işçi sınıfı ne yapmak istedi? Taksim Meydanı’nda işçi sınıfının bayramını kutlamak istedi. Neden Taksim? Çünkü, işçi sınıfı haklıydı; 1977 1 Mayısında 37 yoldaşının bu meydanda kontrgerilla ve gizli güçler tarafından öldürüldüğünün anısını yaşatmak için Taksim’de kutlamak istedi. Sayın Vali ne dedi? “Ben Taksim’de kutlatmam.” dedi. Muhtemelen, birilerinden yetki alınarak bunu söyledi.

Bir şey hatırlatmak istiyorum: Hükûmetiniz döneminde olan, hâlâ 1977’nin faili meçhul cinayetlerinin katillerinin yakalanmadığını da size anımsatmak istiyorum.

Neydi? Bakın, Valinin ne yaptığını sizinle paylaşmak istiyorum: Taksim’i İstanbullulara yasakladı. Taksim’e çıkan tüm yollar, sokaklar, ana caddeler güvenlik kuvvetleri tarafından kapatıldı. Taksim yönüne Dolmabahçe’den, Mecidiyeköy’den, Unkapanı’ndan, Eminönü’nden yolların hepsini Sayın Vali kesti, hatta daha ileri giderek Unkapanı yönünden Taksim’e gelen köprünün ayaklarını kaldırdı, hatırlatmak istiyorum, köprünün ayaklarını kaldırdı. Yine Sayın Vali, Taksim yönüne giden tüm metro ve metrobüslerin hepsini yasakladı gece 05.00’te. Hızını alamadı Sayın Vali, Anadolu Yakası’ndan Avrupa Yakası’na giden deniz otobüslerini, vapurları, kara yoluyla toplu taşıma araçlarının hepsini 06.00’dan itibaren yasakladı. Yetmedi, şehir dışından, işçi sınıfının yoğun olduğu Kocaeli’nden, Gebze’den Taksim Meydanı’na birileri gider düşüncesiyle Gebze gişelerinde, Bostancı gişelerinde insanları, şehirler arası otobüsle gelenleri indirerek tek tek kontrol etti, tacize buladı ve onların oraya gidişine engel oldu. Yetmedi, Taksim yönünde ve Taksim’de bulunan, o bölgede bulunan 200’e yakın yurttaşımızı gözaltına aldı. Hukuk dışı uygulamalarla, 2 defa yetki kullanarak yirmi dört saatten dört güne kadar gözaltı süresini uzattı. Bölgede yaşayan acil hastaların, yurt dışına çıkmak isteyen -bölgenin turist bölgesi olması nedeniyle- insanların gidemediği bir süreci yaşadık.

Peki, şimdi size soruyorum: Sayın Vali bunları niye yaptı, bu yetkiyi kimden aldı, hangi gerekçeyle İstanbul’u ve Taksim’i yasaklama hakkını kendinde buldu? Olağanüstü bir hâl, durum mu vardı yoksa bir iç savaş mı yaşandı? Şimdi, gerekçesi şu: Kamu düzenini korumak adına Taksim’de işçi sınıfının bayramını kutlamasına izin vermedi. Niye işçi sınıfından bu kadar korkuyorsunuz? İşçi sınıfı Taksim’de bayramını kutlamak isterken ne istedi hatırlatmak istiyorum size.

İşçi sınıfı yaşanabilir bir çalışma ortamı istedi. İşçi sınıfı yaşanabilir bir ücret talep etti, “Taşeronlaşmayı kaldıralım.” dedi, “Sendikal haklarımız verilsin.” dedi. İşçi sınıfı iş güvencesiyle Taksim’de bir araya gelmek istedi. İşçi sınıfı, emekçiler, asgari ücretin açlık sınırının altında olduğu bir asgari ücret istemedikleri için bir araya gelmek istediler. Ne var bunda peki? Niye bu kadar tepki gösterdiniz? Ben bu tepkinin Sayın Valinin bireysel tutumundan olduğu kanaatinde değilim, dönemin Başbakanının, dönemin Hükûmetinin yetkisinden istifade ederek buraya geldi.

Şimdi, bir şeyi hatırlatmak istiyorum değerli milletvekilleri. Valinin yaptıkları bu kadar net ortada. Bugün, iç güvenlik paketinde biz valiye, kaymakama, onun kolluk kuvvetlerinin amirlerine savcının, hâkimin yetkilerini vermeye çalışıyoruz ya, bakın, bunları, bu yetkileri vermeden uygulama durumu oldu. Sayın Vali Anayasa’nın 23’üncü maddesindeki vatandaşın seyahat etme özgürlüğünü ortadan kaldırdı. Yine Sayın Vali Anayasa’nın 34’üncü maddesindeki herkesin önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkını ortadan kaldırdı. Yani, Sayın Vali görevini kötüye kullandı. Bunları yapan Vali Anayasa’ya aykırı davrandığında, sizin, Hükûmetiniz döneminde ne yaptığınızı merak ediyorum. Vali hakkında bir idari soruşturma açtınız mı ya da herhangi bir idari işlem yaptınız mı? Yoksa, bu Vali gücünü başka birilerinden alıyor, onun için mi sustunuz?

Size hatırlatmak istiyorum. Tüm bu antidemokratik, hukuk dışı, keyfî uygulamaları yaparken, iç güvenlik paketini getirirken de hâlâ sığındığınız bir gerekçe var; diyorsunuz ki: “Biz kamu yararına bu işi yapıyoruz, kamu düzenini korumaya çalıştığımız için bunu yapıyoruz.” Allah’ınızı severseniz, size soruyorum: Hükûmetiniz döneminde “kamusal alan” diye bir yer kaldı mı? Sağlığı özelleştirdiniz, eğitimi özelleştirdiniz, bankaları özelleştirdiniz, “KİT” diye bir yapı bırakmadınız; devlete ait ne varsa sattınız, satmaya devam ediyorsunuz ve hâlâ ortada kamusal alandan bahsediyorsunuz. Aslında, kamusal alanı koruma gerekçesiyle yaptıklarınız bir kamu ihlalidir.

Hatırlatmak istiyorum. Siz insanları etnik yapısından, yaşam tarzından, inancından dolayı kutuplaştıran bir Hükûmet değil misiniz? Siz hukuku, yargıyı kendi ekseninizde yönlendiren ve hukukun bağımsızlığını, yargının bağımsızlığını çiğneyen bir Hükûmet değil misiniz? Temel hak ve özgürlükleri kısıtlayan bir Hükûmet değil misiniz? Yoksulluk sayenizde artmadı mı? Huzur kalmadı. Huzurun kalmadığı bir yerde kamu alanını koruma gerekçesi bir bahane. Sizin bu uygulamalarınız aslında kamu düzenini korumak için değil, iktidarınızın yaptığı otoriteyi garanti altına almak için bu iç güvenlik paketini getiriyorsunuz. Bunda kamu düzeninden bahsetmek mümkün değil.

Şimdi, değerli milletvekilleri, valiler, kaymakamlar artık devletin valisi olmaktan çıktı, devletin kaymakamı olmaktan çıktı; Hükûmetin birer temsilcisi olmaya başladılar. Anayasa’ya aykırı olarak şimdi savcıların, hâkimlerin yetkisini bunlara vermekle siz özel hayatın gizliliğini çiğnemiyor musunuz? Çiğniyorsunuz. Kişinin dokunulmazlığını ortadan kaldırmıyor musunuz? Kaldırıyorsunuz. Kişinin hâkim güvencesini ortadan kaldırmıyor musunuz? Kaldırıyorsunuz. E, hani kamu düzeni? Kamu düzenini yok ediyorsunuz.

Size bir uyarım, bu aslında ciddi bir uyarım, lütfen ciddiye almanızı öneriyorum: Bakın, yakın gelecekte olacaklardan, özellikle orantısız güç kullanarak, faili meçhul cinayetleri artırarak sokak ortasında gencecik çocukları yargısız infaz etmenin bedeli ağır olacak ve bunun tek sorumlusu sizlersiniz. Hatırlatırım, siz kamu düzenini korumakla ilgili ikide bir bahsediyorsunuz ya, bu Meclis araştırması önergesine olumlu oy verin, Güneydoğu’da olanlara beraber gidelim. Kamu düzeni diye bir şey bıraktınız mı? Oraya devlet giremiyor, polis giremiyor, jandarma giremiyor. Devletin valisinin, kaymakamının girmediği bir ortamdan bahsediyorsunuz ama buraya gelince “kamu düzeni” diyorsunuz.

Hatırlatmak isterim, Cizre’de 12 yaşında “Nihat Kazanhan” diye bir çocuğumuz polis kurşunuyla vuruldu. Öyle tesadüfen, bir kamu düzeni bozularak falan değil, bu çocuk, dürbün konularak, uzun mesafeden nişan edilerek öldürüldü. Kim sorumlusu? “Kamu düzeni” diye tutturuyorsunuz ama kamunun huzurunu, vatandaşın güvenliğini ortadan kaldırıyorsunuz.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) – Size son uyarım: İç güvenlik paketini bu noktada geri almanızı öneririm.

Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Sivas Milletvekili Sayın Hilmi Bilgin, buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, 1 Mayıs kutlamalarında Taksim’de meydana gelen olaylarda İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun görevini kötüye kullanarak, Anayasa ve kanunları çiğneyerek uyguladığı yasak ve yaptırımların incelenip Anayasa’nın 98’inci ve İç Tüzük’ün ilgili maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması amacıyla vermiş oldukları önerge aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde son on iki yılda çok büyük yatırımlar, köklü reformlar yapılmıştır. Büyük Türkiye yolunda ciddi kalkınma hamlesi gerçekleştiren Türkiye, ekonomik anlamda gelişirken aynı zamanda demokratikleşme konusunda da önemli adımlar atmıştır. On iki yıl boyunca, milletimizin çok daha özgür, çok daha huzurlu ve güvenli bir ülkede yaşaması için gerçekleştirilen reformlar ülkemizin çehresini değiştirdiği gibi, dış politikadan ekonomiye, sosyal hayattan özgürlüklere kadar birçok alanda yeni bir Türkiye'nin temellerini atmıştır.

AK PARTİ hükûmetleri döneminde, devlet ile millet arasındaki güven sorununu ortadan kaldırmak yani devlet ile milleti kucaklaştırmak için çok büyük gayret sarf edilmiştir. Geçen süre içerisinde, kalkınma hamlelerimize paralel olarak terörle mücadele, demokratikleşme ve hukuk alanında her biri “sessiz devrim” olarak adlandırılan dev adımlar, hamleler atılmıştır, her alanda toplumsal barışı tesis etmek için ezber bozan bir yaklaşımla hareket edilmiştir. Yapılan sessiz devrim niteliğindeki reformlarla, vatandaşını tehdit olarak gören devletçi yaklaşım yerine farklılıkları zenginlik olarak kabul eden, vatandaşı esas alan bir anlayışla hareket edilmiştir. AK PARTİ olarak güvenlik ile özgürlüğün birbirine zıt kavramlar olmadıklarını, biri olmadan diğerinin anlam taşımayacağını ifade ettik. Zira biz, dünyada en güvenli ve huzurlu ülkelerin vatandaşlarına en geniş hak ve özgürlük çerçevesini sağlayan ülkeler olduğuna inanıyoruz. Hükûmetlerimiz geçmişten gelen kronikleşmiş sorunların çözümü hususunda kararlı davranmıştır. Vatandaşlarımızın haklı taleplerine kulaklarımızı tıkamadık, eskiye ait yaraların üzerine cesurca gittik. Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı sivilleşme ve demokratikleşme adımlarının atıldığı AK PARTİ dönemi, temel hak ve özgürlüklerin alanını genişleten, insanların gündelik hayatını her alanda kolaylaştıran ve devlete güven duygusunu pekiştiren tarihî değerde pek çok reforma sahne olmuştur. Toplumun tamamı düşünülerek gerçekleştirilen, özgürlük ve demokrasi çıtasını yükselten bu reformlarla birlikte kamu güvenliğini tehdit eden eylemler ile meşru demokratik talepler birbirinden ayrılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ hükûmetleri iktidara geldiği günden bu yana, çalışan kesimin sorunlarına samimiyetle çözüm üretmeye büyük özen göstermiştir ve bu hususta da başarılı olmuştur. İşçi, memur, emekçi kardeşlerimizin sorunlarına çözüm üretmek, çalışma hayatını daha demokratik, daha insani, daha ileri standartlara kavuşturabilmek için ilgili her kesimin görüşlerine önem vermiştir. Bunun en önemli göstergelerinden biri de çalışan kesimimiz için çok anlamlı bir gün olan 1 Mayısın AK PARTİ döneminde Emek ve Dayanışma Günü olarak resmî tatil ilan edilmesi olmuştur. Tüm dünyada işçilerin çalışma şartlarının düzeltilmesi için verdikleri mücadelenin başlangıcı olan, tüm dünya çalışanlarının evrensel ortak değeri olan 1 Mayıs ülkemizde de Hükûmetimizin attığı adımla resmî tatil ilan edilmiştir. Geçmiş dönemlerde 1 Mayısa damgasını vuran, maalesef, hep üzücü olaylar olmuştur. AK PARTİ’nin yapmış olduğu icraatlarla bireysel hak ve özgürlükler genişlemiş, ülkenin demokratikleşmesi yönünde önemli adımlar atılmıştır. Artık, bu aşamadan sonra sivil toplum kuruluşları, sendikalar, işçi, işveren kuruluşlarıyla hep birlikte, ortak akılla hareket ederek 1 Mayısı birliğin, beraberliğin, dayanışmanın, mücadelenin, barışın, kardeşliğin günü olarak kutlamalıyız. 1 Mayıslar artık, insanımızı tedirgin eden bir gün değil kardeşliğin, dayanışmanın, bayram havasının hâkim olduğu günler olarak kutlanmalıdır. Artık 1 Mayıslar, ülkemizde kavganın, şiddetin, çatışmanın değil birliğin, dayanışmanın, mücadelenin, demokrasinin, barışın, kardeşliğin günü olmalıdır. Bu vesileyle demokrasimizin güçlenmesi, örgütlü toplumun büyümüşe için yapılacak her öneriye açık olduğumuzu bir kez daha hatırlatıyorum.

Meclisimizin gündemi bellidir, belli bir gündem dâhilinde çalışmaktadır, toplumumuzun beklediği iç güvenlik paketinin yasalaşması gerekmektedir. Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi aleyhinde olduğumu belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bilgin.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde Ağrı Milletvekili Sayın Aksoy, buyurunuz. (HDP sıralarından alkışlar)

HALİL AKSOY (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin 1 Mayıs 2013 olayları üzerine vermiş olduğu araştırma önergesi üzerine söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, “1 Mayıs” denildiği zaman akla ilk gelen şeylerden birisi 1 Mayıs 1977’dir. 37 kişi yaşamını kaybetti, 140 civarında insan çok ağır yaralandı, yaralı olduğu hâlde hastanelere falan gitmeyen insanların sayısı da oldukça kabarık, kaldı ki bunlardan birisi de bendim, bunu da ifade edeyim.

Şimdi, tabii, 1 Mayıs işçi sınıfı açısından önemli bir gün. Kaldı ki 1 Mayısta Taksim Meydanı’nda eğer bu kadar can verilmişse, bu kadar bedel ödenmişse çok doğal olarak, işçi arkadaşlarımız, işçi sendikaları 1 Mayıslarını orada kutlamak gibi bir doğal hakka sahiptirler ama nedense sürekli olarak yasaklarla karşı karşıya geliyorlar. Şimdi, 12 Eylül öncesi MC iktidarları döneminde de yasakladılar, sonrasında 12 Eylül döneminde de yasakladılar, bu Hükûmet ve bu iktidar döneminde de yasak, hâlâ yasak. Şimdi, elbette ki bu, kabul edilebilir bir durum değil. Kaldı ki yasakların olduğu yerlerde, bu tür toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde her zaman ölümler de meydana geldi. Bakın, her 1 Mayısta -hâlâ da devam ediyor- mutlaka yaralanmalar var, hatta ölümler var. Bunların böyle çetelesini çıkarmak istemiyorum doğrusu. Nevrozlar da aynı şekilde. Nevrozlarda da -dikkat ediyorsanız- bu yasaklar sürdüğü ve güya kimi güvenlikçi önlemler alındığı zaman, hemen akabinde saldırılar gerçekleşti yani polis tarafından saldırılar gerçekleşti ve büyük olaylar meydana geldi. Ne zaman ki dönemin iktidarları ve dönemin yönetimleri ile idaresi de şunu anlamaya başlayınca “Durun bakalım, hele biraz bunlara fırsat verelim, acaba olay çıkar mı, çıkmaz mı?” şeklinde bir şey ortaya çıktıktan sonra da artık Nevrozlarda da, 1 Mayıslarda da -ki 1 Mayısın, 1 Mayıs alanıyla ilgili bir ayrıcalığı var- bu tür olaylar, ölüm olayları gerçekleşmiyor. Demek istediğim, antidemokratik uygulamaların olmadığı zaman, hak ihlallerinin hak kullanılırken ortaya konulmadığı zaman, gerçekten bu tür şiddet olayları meydana gelmiyor.

Bunun bir örneğini daha vermek istiyorum; 6, 7, 8 Ekim olaylarını örneklemek istiyorum: 6, 7, 8 Ekim olaylarında, hemen bir gün öncesinde, Varto’da yine Kobane’yle ilgili bir gösteri vardı, o gösteride 1 vatandaşımız polis kurşunuyla -açık- katledildi. Oranın halkı tepki gösterdi, arkasından yaralamalar, tutuklamalar meydana geldi. Bu peyderpey büyüdü, Cizre’ye, Diyarbakır’a, her tarafa yayıldı. Şimdi, bunların hepsinde polis müdahalesi vardı. Bakın, bu ölümden sonra yani Varto’daki ölümden sonra insanların tepki göstermesi doğal mıdır, değil midir, buna bir bakmakta yarar var. Şimdi, üç gün, dört gün önce Amerika’da bir siyahi insan öldürüldü. O ölüm olayından sonra -yani polis tarafından öldürüldü- yüz binlerce insan sokağa döküldü. Şimdi, Varto’da 1 Kürt öldürüldükten sonra veyahut da Kobane’de tonla insan öldürülürken Kürtler, Türkler, Araplar, Zazalar, İngilizler, Fransızlar, Almanlar Kobani’de Kürt halkının özgürlüğü için, Kobani’nin özgürlüğü için mücadele ederken ve bunlar öldürülürken insanların tepki göstermemesi mümkün değildi. O nedenle, bölgede müthiş oranda bir tepki ortaya çıktı ve sıkıyönetim, sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Tesadüfen, o gün, ben Diyarbakır’dan geçiyordum, Diyarbakır’ın bir ucundan diğer ucuna ancak üç saatte geçebildim. Şimdi, tabii, bu arada, IŞİD de orada bazı gösteriler yapıyordu. Hatta bizim geçtiğimiz yerde de bizden de kimlik sordular vesaire. Bunu söylerken şunu anlatmak istiyorum: Sokağa çıkma yasağı ilan edildiği hâlde ortada üniformalı hiçbir devlet gücü yoktu, gece herkes sokaktaydı. “Peki, devlet nerede?” diye sorduğumuzda devlet mümkündür ki başka şeylerle uğraşıyordu. Sonuçta, bir de baktık ki 51 vatandaşımız, 51 insanımız katledilmiş. Ama gerçekten eğer sokakta o şekilde bir müdahale olmasaydı bu kadar büyük bir bedel ödenmeyebilirdi, ortaya çıkmayabilirdi.

Bakın, orada ölenlerden belki 2’si, 3’ü hakkında davalar açılmış; iyi, güzel. Peki, 49 kişi hakkında niye dava açılmıyor acaba? Nerede bu insanlar, bunları öldürenler nerede? Bunlarla ilgili devlet ne yaptı, ne ediyor? Belli ki bu konuda baskı uygulandığında… İnsanlar temel hak ve özgürlüklerini kullandıkları zaman eğer bir baskı gelirse buna karşı tepki gösterirler ve bu tepkiye karşı da doğal direnme hakkını kullanabilirler ve kullanmalıdırlar da.

Aynı şekilde Fransa’yı örnek alalım. Fransa’da da değişik değişik tarihlerde siyahiler -1-2 kişi- öldürüldüğü zaman yine milyonlarca insan ayağa kalktı, on binlerce araba yakıldı. Şimdi, Fransa gibi güya demokrasinin beşiği olarak kabul edilen bir yerde böyle bir şey olurken Türkiye’de veyahut da Kürt coğrafyasında bu tür insan hakları ihlalleri yaşandığı zaman biz niye yadırgıyoruz? Yadırgamamak gerekir. Nedendir bu, bunu da iyi ve doğru görmek lazım. Bakın, açıkça ifade etmek lazım: Demokrasi olmadan, temel hak ve özgürlükler üzerindeki baskılar kalkmadan, siz adını ne koyarsanız koyun, kamu güvenliğini sağlayamazsınız.

Şimdi, bakın, ben kendi dilimi resmî okullarda resmî bir dil olarak okumak, yazmak, öğrenmek istiyorum; çok açık ve net. Ama benim bu hakkımın önüne geçildiği zaman, bu hakkım engellendiği zaman hiç kuşku yok ki ben tepki göstereceğim. Ama ben bu tepkiyi gösterirken eğer birisi silahla, gazla, benzer şeylerle karşıma çıkarsa elbette ki ben bundan rahatsız olurum ve ben de tepkimi gösteririm.

İstanbul’daki olaya gelince: İstanbul’da sadece Sayın Hüseyin Avni Mutlu döneminde bu olaylar olmadı. Birçok keyfîlikler yaşandı ve keyfîlikler hâlâ da devam ediyor. Bundan önce Muammer Güler zamanında da benzer şeyler oldu. Bakın, ben İstanbul İl Başkanıydım, bizi ilden çıkarmıyorlardı, izin vermiyorlardı. “Niye çıkarmıyorsun ilden?”, “Siz gidip basın açıklaması yapacaksınız.” Bu, hem 1 Mayısta öyleydi hem “Nevroz”larda öyleydi. Keza, DİSK’in İstanbul’daki merkezinde de DİSK yöneticilerinin binadan çıkmasına izin verilmedi, her 2 vali tarafından da aynı uygulama yapıldı ve iktidarda şu andaki AKP vardı.

Bunu neden söylüyorum? Şundan ötürü söylüyorum: 12 Eylül hukuku şu anda fazlasıyla devam ediyor. Bakın, 12 Eylül döneminde çıkarılan Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası ile Polis Vazife ve Salâhiyet Yasası peyderpey ağırlaştırıldı. Bu her 2 yasa da 12 Eylül diktatörlüğü döneminde kurucu Meclis tarafından yapılmıştı. Bununla ilgili de birçok tepkiler gösterildi, doğrudur ama sonrasında da buna tepkiler gösterildi. Ama her tepki gösterildiğinde, özellikle AKP Hükûmeti döneminde her tepki gösterildiğinde, mesela 2006’da, 2007’de bu yasalar ağırlaştırıldı, hâlen de ağırlaştırılıyor.

Şimdi getirilmek istenen bir yasa var; iç güvenlik yasası. Biraz önce belirttiğim gibi, eğer insanlar kendi haklarını kullanırken ya da bu haklarını kullanırken göstermiş oldukları tepkilere karşı siz şiddet uygularsanız, zor uygularsanız, yaşamı insanlara cehennem ederseniz, sokağa çıkmalarına izin vermezseniz, seyahat özgürlüklerini kısıtlarsanız insanlar elbette ki tepki gösterir ve bu tepki eğer ciddi bir direnişe dönüşürse de buna saygı duymak lazım.

Yine belirtmekte yarar var, Gezi olayları da benzer bir şekilde ortaya çıktı. Gezi olayı bir tepkiydi ama bakın, Gezi olayında dönemin Başbakanı, şimdiki Cumhurbaşkanı hemen kitleleri sokağa çağırdı ve hemen hemen Türkiye’nin birçok yerinde mitingler düzenledi. Şimdi, sizin insanları sokağa çağırma hakkınız varsa eğer, bir başkasının insanların en temel demokratik haklarını kullanmak üzere sokağa çağırması da elbette ki haktır. Bu anlamıyla, yapılması gereken, idari sistemdeki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL AKSOY (Devamla) - …aksaklıkları tümden yok etmek, ortadan kaldırmaktır. Onun için, bizim “demokratik özerklik” diye bir çağrımız var, çözüm buradadır.

Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aksoy.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehmet Süleyman Hamzaoğulları.

Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET S. HAMZAOĞULLARI (Diyarbakır) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Cumhuriyet Halk Partisinin, 1 Mayıs kutlamalarında Taksim’de meydana gelen olaylarda İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun görevini kötüye kullanarak Anayasa ve kanunları çiğneyerek uyguladığı yasak ve yaptırımların incelenip Anayasa’nın 98’inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması amacıyla vermiş oldukları önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım.

Tabii, 1 Mayıs 1977’de yaşanan üzücü olaylarda 37 canımızı kaybetmenin vermiş olduğu üzüntüyü hepimiz yaşıyoruz. Taksim Meydanı’nın, yaşanan bu üzücü olay neticesinde emekçi kardeşlerimiz için ne ifade ettiğini de biliyoruz. Takdir edersiniz ki 2013 yılında, Taksim’de yayalaştırma çalışmaları nedeniyle, o gün İstanbul’da yaşayan herkesin bildiği üzere, Taksim Meydanı’nın hâli ortadaydı ve idareci olarak Hüseyin Avni Mutlu Bey’in vermiş olduğu kararı, tabii o günkü şartlar altında değerlendirmenin daha doğru olduğunu düşünmek zorundayız.

Gündemimizin yoğunluğu nedeniyle de Meclis araştırması önergesini yüce Meclisin takdirine sunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Tamam, karar yeter sayısı arayacağım.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.08

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Şimdi, 58’e göre söz taleplerini yerine getireceğim.

Sayın Seyfettin Yılmaz, Adana Milletvekili, yerinde mi? Şu anda yok.

İstanbul Milletvekili Sayın Sedef Küçük, 58’e göre -düzeltme- buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

 

IX.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili Sedef Küçük’ün, 4/3/2015 tarihli 69’uncu Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması (X)

 

SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

69’uncu Birleşimin Yedinci Oturumunda “Bazıları demokrasiyi bir lüks olarak görebilir, bazıları güvenlik devletini insan hak ve özgürlüklerine yeğleyebilir, bazıları sıkıyönetim kanunlarını gündelik hâle getirmek istiyor olabilir ve bu bazıları ülkeyi uçuruma sürüklediğini umursamıyor da olabilir. Biz umursuyoruz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, acaba diğer muhalefet partileri, HDP ve MHP de bizim kadar umursuyor mu doğrusu şüpheliyim.” diyerek her iki partiye de haksızlık olarak değerlendirilebilecek bir ithamda bulunduğumu fark ettim. Bu ifadeyi düzeltmek istiyorum. Her iki partiye de mensup milletvekillerinin bu kürsüde ettikleri yeminde yazılı olan, herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsüne bağlı olduklarına inanıyorum. Bu kürsüde bu yemini etmiş bütün milletvekilleri için bu ülküye bağlı olmak, her şeyden önce bir namus borcudur. Pek tabii ki farklı siyasi anlayışlara sahip olabiliriz, dünyayı yorumlayışımız ve algılayışımız farklı olabilir. Doğal olarak, muhalefet etme biçimlerimiz de farklı olacaktır. Zaten bunlar da olması gereken farklılıklardır. Elbette demokrasinin zenginliğinden ve ifade özgürlüğünün genişliğinden rahatsız olanlar ve korkanlar vardır. Bu, aslında onların fikir fakirliğidir diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Küçük.

Gene 58’inci maddeye göre düzeltme talebi Bingöl Milletvekili Sayın İdris Baluken’e aittir.

Buyurunuz.

 

4.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, 4/3/2015 tarihli 69’uncu Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

 

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçen tutanakta, ara verilmesiyle ilgili bir talebimi dile getirirken şöyle bir cümle kullanmışım: “Dediğim gibi, onlar ihtiyaç hissetmeyebilirler ama muhalefetin böyle bir ihtiyacı var.” Yani, AK PARTİ Grubunun ara talebi ihtiyacı olmayabilir ama muhalefet partisinin hazırlığı için böyle bir ihtiyaç var demişim. O cümlenin tamamen değiştirilmesi gerektiği kanaatindeyim. “Dediğim gibi, bu yaptığınız angaryadır, Anayasa’ya aykırıdır. Siz de Anayasa’yı çiğniyorsunuz.”(*) diye tutanaklarda düzeltilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü, gerçekten, burada insan haklarına aykırı bir şekilde mesai yapıyoruz. On altı saate, on dokuz saate varan görüşmelerde ne sağlıklı bir şekilde bir konuyu ele almak ne tartışmak ne de bu ülkenin yararına buradan ortak bir karar çıkarmak, bir yasama faaliyeti çıkarmak mümkün değildir.

Özellikle, önümüzdeki günlerde de yine bu yasa tasarısı görüşülürken biz Halkların Demokratik Partisinin tutumunun net olacağını ifade ediyoruz. Bu konuda hem CHP’nin hem de MHP’nin aynı zamanda bir özür borcu var. Kamuoyuna çıkıp yanlış açıklamalar yapmak, “AKP ile HDP arasında yasa tasarısıyla ilgili, bilmem, Dolmabahçe’de ittifak yapıldı.” görüşünü savunmak her şeyden önce siyasi etiğe uymaz. Siz geçen hafta boyunca bunu dile getirdiniz, Cumhuriyet Halk Partisinin sözcüleri, MHP’nin sözcüleri bunu dile getirdiler ama gördüğünüz gibi, aradan geçen dört günlük süre boyunca bile AKP muhalefet partileriyle bir temas etme ihtiyacı bile duymadı. Şimdi, gelinen bu tablodan sıkılmanız lazım, gelinen bu tabloyla ilgili Türkiye halkına doğru bilgileri aktarmanız lazım. Burada kimin birlikte hareket ettiğiyle ilgili bir şey arıyorsanız her 3 siyasi partinin temsilcilerinin HDP’ye yönelik saldırgan söylemlerine bakın diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim?

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Biraz önce Sayın Sedef Küçük İç Tüzük 58’e göre düzeltme hakkını kullandı ancak orada bir usuli hata var. Şimdi, İç Tüzük 58’e göre yapılacak düzeltmeler 71’inci Birleşime ait düzeltmelerdir. “Geçen birleşim” dediğiniz bir önceki birleşim 71’inci Birleşimdir. Ancak siz biraz önce usuli bir hata yaparak 69’uncu Birleşimdeki bir sözünde düzeltme hakkı tanıdınız.

BAŞKAN – Yok, hiç “69” diye bir söz etmedim.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Hayır, 71’dir. Şu anda…

BAŞKAN – Hayır, hayır, ben öyle bir cümle sarf etmedim yalnız.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Kendisi sarf etti.

BAŞKAN – O başka. Bir saniye… Yani, ben zannettim…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Siz öylece…

BAŞKAN – Bir saniye, durun, daha hareket yok, bir dakikacık, buraya soracağım çünkü. Ben sadece…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Allah rızası için, bir dakika…

Şimdi, ben “69” diye bir laf etmediğim için, onun için soruyorum. Yani, -anlamak için bu- siz diyorsunuz ki: “Sayın Sedef Küçük 71 yerine 69 dedi.” Peki, ne oldu şimdi o zaman?

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – 71’deki sarf edilen bir sözde düzeltme yapılabilir bu birleşimde. Geçen birleşimde…

BAŞKAN – Ha, yani 69’da oldu.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – 69’da yapılamaz.

BAŞKAN – Yapılamaz.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Dolayısıyla, usuli bir hata oldu.

BAŞKAN – Dolayısıyla, ben bir hata yaptım. Siz ne istiyorsunuz?

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Usuli hatadır, usul tartışması talep ediyorum.

BAŞKAN – Ha, çok enteresan!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Meclis aç kapa yaptı.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Aç kapa değil, hayır, 70 aç-kapa.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Aç kapa yaptı.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Aç kapa değil, hayır efendim.

BAŞKAN – Şimdi, 70 ve 71’inci birleşimlerde Başkanlık Divanı oluşmadığından aç kapa yapılıp görüşme yapılamamış. Dolayısıyla, 69’uncu Birleşimle ilgili olarak 70 ve 71’de bu düzeltme yapılamamış. O nedenle, daha evvel de bunlar devam ettiği için bugün böyle bir şey yapmışız ama benim anladığım kadarıyla, ısrarlı bir şekilde bir usul tartışması söz konusu olacak.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Evet Sayın Başkan, çünkü…

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Gerek yok, tartışıldı, bu konuda tartıştık Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bir saniye… Bir saniye, ne olur…

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Ama bunu çok tartıştık Sayın Başkan.

BAŞKAN – Anlamaya çalışıyorum. Ben geçen hafta komple buradaydım yani rica ediyorum.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, ısrarcıyım çünkü daha önceki hafta ben buradan o hakkımı kullanırken iktidar partisi Grup Başkan Vekili Sayın Mustafa Elitaş bu duruma itiraz etti ve “Siz bunu yapamazsınız.” dedi. Dolayısıyla, bir önceki hafta Sayın Elitaş’ın yaptığı itirazı şimdi ben yapıyorum.

BAŞKAN – Anladım. Yani, o zaman Sayın Elitaş haklı mıydı?

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Değildi.

BAŞKAN – Şimdi siz haklı mısınız?

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Haklıyım, evet, çünkü…

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Gündeme geçelim Sayın Başkan.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Boş işlerle uğraşmayalım.

BAŞKAN – Bir dakika… Tamam ama bunları söylemeniz hiçbir şeyi değiştirmiyor, sadece zamanı götürüyoruz. Bakın, ben buradayım, asla sinirlenmeme kararındayım.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, haklı haksız, biz burada görüşümüzü ifade ettiğimiz zaman anlaşılır.

BAŞKAN – Sayın Zozani, ben bir şeyi anlamaya çalışıyorum. Yani daha bugün pazartesi; salı, çarşamba, perşembe ve cuma günü beraberliğimiz mevcut. O açıdan, ben şimdi ne olup ne olmadığını anlamaya çalışıyorum.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Dikkat ederseniz biz de…

BAŞKAN – Peki, usul tartışması açıyorum. Çok şeyli olduğunu sanmıyorum ama açıyorum.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Aleyhte…

BAŞKAN – Sayın Zozani aleyhte.

LEVENT GÖK (Ankara) - Lehte…

BAŞKAN – Sayın Gök, sizi aleyhte yazmak zorundayım, bugün bana aleyhte olmak durumundasınız.

LEVENT GÖK (Ankara) – Peki.

BAŞKAN - Sayın Gök, aleyhte.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Lehte…

BAŞKAN - Sayın Kubat, lehte.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Lehte…

BAŞKAN – Sayın Halaçoğlu, lehte.

Buyurunuz Sayın Zozani.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Lehte ilk konuşmacı gelmeyecek mi?

BAŞKAN – Öyle mi oluyordu? Benim kafam karıştı. Tamam, peki.

Lehte, Sayın Halaçoğlu ilk söz.

Buyurunuz.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Korkmaz konuşacak.

BAŞKAN – Isparta Milletvekili Sayın Korkmaz, buyurunuz.

 

XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

2.- Bu birleşimde İç Tüzük’ün 58’inci maddesine göre söz alarak 69’uncu Birleşimdeki beyanların düzeltilmesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

 

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bir iç güvenlik tasarısı görüşülüyor, haftalardır görüşülüyor. Bu görüşmeler esnasında İç Tüzük’ün farklı yorumlarıyla karşı karşıyayız. Zaman zaman Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarımız, özellikle geçen hafta Sayın Güldal Mumcu Hanımefendi’nin yönetimiyle ilgili çok serzenişte bulundular, şikâyette bulundular. Arkadaşlar, etme bulma dünyası. Yani iki hafta önce muhalefetin neden Sadık Yakut ve neden Ayşe Nur Bahçekapılı yönetiminden şikâyet ettiğini de sanıyorum böylece anlamış olmalısınız. Dolayısıyla arkadaşlar, Meclis görüşmelerinde, hep başından beri söylediğimiz gibi, aslında Meclis Başkan Vekillerinin inisiyatifi doğrultusunda yahut keyifleri doğrultusunda müzakereler yapılmamalı. Ortada bir İç Tüzük var, bu İç Tüzük’e uygun olarak bu görüşmeler yürütülmeli. Ancak, şu ana kadar, maalesef, özellikle iktidar partisi kanadından gelen Meclis Genel Kurulunu zorlama, Meclis Genel Kuruluna bir dayatma mevzubahis. Aynı usulü başka Meclis Başkan Vekilleri kullandığında da bir anda feveran ediyorlar. Dolayısıyla, arkadaşlar, insanların demokrasiyi içine sindirmesi lazım. Yani, nasıl burada iktidar partisi inandığı bir tasarıyı kanunlaştırma gibi bir görevi, bir sorumluluğu kendisine görev biliyor ise muhalefet partileri de inanmadığı bir tasarıyı ve teklifi yasalaştırmama konusunda İç Tüzük’ün kendisine tanımış olduğu obstrüksiyon yöntemlerini kullanacak.

Değerli arkadaşlar, bu vesileyle özellikle HDP Grup Başkan Vekilinin biraz önce söylemiş olduğu bir eleştiriye de cevap vermek istiyorum. Özellikle Milliyetçi Hareket Partisini ve Cumhuriyet Halk Partisini kastederek dedi ki bize: “AKP’yle ilgili gizli bir gündemleri var. Bunlar, bize ‘Görüşüyorlar.’ dediler ama geçen hafta bizim semtimize bile uğramadılar ve iç güvenlik tasarısını kendi bildikleri gibi müzakere etmeye devam ediyorlar.”

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Yasa tasarısıyla ilgili.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Evet, yasa tasarısıyla ilgili.

Değerli arkadaşlar, Dolmabahçe’deki görüntüler ortada -yani bu görüntülerde kimler yer almış, ondan sonraki açıklamalar neymiş- bunlar Milliyetçi Hareket Partisinin yahut Cumhuriyet Halk Partisinin uydurmaları değil ki. Yani, ondan sonraki yapılan açıklamalar, özellikle Abdullah Öcalan’ın hazırlayıp âdeta dikte ettiği 10 maddeyle ilgili bir çerçeve doğrultusunda. Şimdi, o şartlarda bir talep eden var, bir de o talepleri yerine getirmesi beklenen bir taraf var, o taraf devletin kendisi. Yani, PKK talep ediyor, o taleplerini gerçekleştirmek için de devlet yani devleti temsil edenler müzakere yapılabileceğini söylüyorlar. Dolayısıyla, arkadaşlar, böyle bir görüntü ortada iken “Bize, işte böyle bir suçlama yöneltiyorlar, böyle bir iddia ortaya koyuyorlar, bu yanlıştır.” demenin bir anlamı yok. Yani bu görüntüler ortada iken ne kılavuza ne bir yorumlamaya ihtiyaç var.

Dolayısıyla, kıymetli arkadaşlar, özellikle, daha sonra HDP sözcülerinden bazılarının, “AKP bu iç güvenlik tasarısını geri çekecek...” Bunlar basına kadar düştü. “16 madde, işte geriye dönük olarak tekririmüzakere yapılacak.” Bunların hepsi, kıymetli arkadaşlar, basında söylenmiş ve muhalefetin de haberdar olduğu şeyler değil mi? E, demek ki Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu dışında bazı görüşmeler var, bu görüşmelerin muhalefet tarafından algısı ortada. Dolayısıyla hiç kimsenin dönüp de bu kürsüden Milliyetçi Hareket Partisine “Bu yakıştırmadan sonra utanmaları lazım, sıkılmaları lazım.” deme hakkı yok. Ben bu vesileyle Meclis Başkan Vekilinin tavrını da olumlu bulduğumu söylemek istiyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Efendim?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın hatip, demin açıklamaya çalıştığım hususla ilgili, tekrar, AKP Grubuyla anlaştığımız yönünde beyanda bulunarak grubumuza sataşmıştır.

BAŞKAN – Buyurun.

 

XII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

5.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın usul görüşmesiyle ilgili yapığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

 

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biz Dolmabahçe’de yapılan ortak açıklamayla ilgili herhangi bir inkâr içerisinde değiliz. Dolmabahçe’deki ortak açıklamanın tamamen arkasında olduğumuzu, 10 maddeyle ilgili AKP’nin yapması gereken demokratikleşme hazırlıklarını bir an önce yapması gerektiğini ve buraya yasalaşmak üzere getirmesi gerektiğini zaten ifade ediyoruz. Sayın hatip, benim yasa tasarısıyla ilgili yani güvenlik yasa tasarısıyla ilgili söylediğim sözleri, sanki çözüm süreciyle ilgili AKP’yle hiç görüşmedik gibi burada lanse etti, böyle bir şey yok zaten. Çözüm süreciyle ilgili tabii ki mevcut Hükûmet yetkilileriyle, devlet yetkilileriyle, çözüm kurulu yetkilileriyle görüşmelerimiz oluyor, devam ediyor, umarız ki sonuç alınır. Eğer AKP Grubu bir demokratikleşme, Türkiye'nin demokratikleşmesini esas alan bir hazırlık içerisinde olursa, inşallah, kalıcı barış adına da çok önemli sonuçlar elde edilir.

Bizim burada söylediğimiz şey, yasa tasarısıyla ilgili HDP ile AKP arasında bir uzlaşma olduğu, bir anlaşma olduğu dolayısıyla “AKP belli maddeleri çekecek.” şeklinde söylediğiniz sözlerin yanlışlığıdır, resim de ortadadır. Yani, AKP adına arkadaşlar niye çıkıp buradan cevap vermiyorlar bilmiyorum ama HDP’nin tavrı nettir, HDP bu yasa tasarısının mutlaka geri çekilmesi gerektiğini savunuyor, geri çekilmiyorsa bile İçişleri Komisyonuna geri alınıp diğer siyasi partilerle bir uzlaşma sağlanması gerektiğini ısrarla söylüyor. Yani, bir grup başkan vekili arkadaşımızın cımbızlanmış sözleri üzerinden yapay gündem yürütmeye gerek yok.

Ayrıca “HDP’nin semtine hiç uğramadılar.” gibi bir cümle de doğru olmamıştır bizce. Siz zaten aynı mahallenin çocuklarısınız dolayısıyla HDP’nin semtiyle ilgili en son cevap vermesi gereken sizsiniz.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şimdi, usul tartışmasını...

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Efendim...

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Şimdi, daha önce de ve şu andaki konuşmalarda da parti olarak bizim iş birliği yaptığımızı -olmadığı hâlde- açıklamak gibi bir konuma düştü ve biz...

BAŞKAN – Kim düşürdü?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın İdris Bey.

BAŞKAN – Baluken mi?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Evet, Baluken.

BAŞKAN – Buyurun.

LEVENT GÖK (Ankara) – Bizim de daha sonra taleplerimiz var efendim.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Hocam, bana sataştı.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sana sataşması ayrı.

BAŞKAN – Yok, kurumsal sataşmalara hak veriyorum.

Buyurunuz.

 

6.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in geçen tutanak hakkında ve sataşma nedeniyle yaptığı konuşmaları sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Evet, biz söyledik, AKP ile HDP birlikte hareket etti dedik. Doğrudur, inkâr etmiyoruz çünkü Dolmabahçe’deki görünüm ve 10 madde üzerinde uzlaşma yaptığınızı ifade ettiniz. Bunu inkâr etmiyorsunuz siz de. Bu 10 madde üzerinde, öncelikle, silahların bırakılacağı gibi bir ifade basına yansıdı ama daha sonra anlaşıldı ki bunun olması için birtakım unsurların gerçekleşmesi lazım ve “Bir kurultay toplayıp ondan sonra, bu karar alındığı takdirde silahlar bırakılacak.” dendi yani kamuoyu da yanıltıldı. Ama şurası muhakkak ki, şunu siz de kabul edersiniz ki ortak açıklamayla duyurulan 10 maddenin üzerinde herhangi bir şekilde, karşılıklı olarak birbirinize ters düştüğünüz bir konu yok. Ondan sonra burada bir açıklama yapılıyor, deniyor ki: Şu ana kadar geçmiş bu iç güvenlik yasasıyla ilgili, bugüne kadar geçmiş olan maddelerin yeniden düzenlenmesiyle ilgili bir düzenleme yapılması talebinde bulunuluyor ve ardından, AKP durup dururken geçen hafta, geçmiş dönemdeki maddeleri de görüşmek adına Meclisi iki günlük tatile sokuyor. Peki, böyle bir durumda ne düşüneceksiniz? Tabii ki iş birliği var diyeceksiniz. Yani durup dururken söylenmez ki bu. Yani eğer iç güvenlik yasasında birtakım düzenlemeler yapılacağı söyleniyorsa, diğer taraftan, Sayın Buldan Iğdır’da yaptığı açıklamada bunun Komisyona tekrar çekileceğini ifade ediyorsa herhâlde ikiniz arasında bir birlik var, bir birliktelik var, anlaşma var ki bu ifadeyi kullanıyor, durup dururken böyle kullanılır mı?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bizim söylediğimiz nettir Başkan.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Bizim söylediğimiz de net.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Gök, buyurunuz.

“Aynı mahallenin çocukları” dendi, anladım.

Söz veriyorum, buyurun.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Onu MHP için söyledim.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ben de o yüzden… “MHP için söyledim.” dedi, daha sonra söz istiyorum ben de.

BAŞKAN – Kurumsal olarak halletti.

Buyurunuz.

 

7.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz Türkiye’de silahların susmasını isteriz. Türkiye’ye, bütün coğrafi bölgelerimize, her yerine özgürlük türkülerinin, barışın gelmesini isteriz, bunda hiçbir tereddüt yok. Bu konuda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Türkiye'nin en kanayıcı bu yarasında çok samimi bir duruş sergiliyoruz ve çok da değerli bir duruş sergiliyoruz. Silahlar sussun.

Elbette, az önce HDP Grup Başkan Vekili Sayın Baluken, partimizi de kastederek, Dolmabahçe’de iç güvenlik tasarısının pazarlığının yapıldığına ilişkin bir muhalefet partisinin kendilerine yönelik iddia sarf ettiğini ifade etti. Bu konuda, sanırım, Sayın Pervin Buldan’ın basına yansıyan açıklamaları elbette bu düşüncede herkesi bir ölçüde olmaya mecbur kıldı. Yalnız, daha sonra bu açıklamaların daha önce söylenmiş olduğu ve Dolmabahçe’yi kapsamadığı da ifade edildi. Zaten, böyle olması da bizim arzu ettiğimiz bir nokta. Neden? Türkiye’de “barış” diyorsak, Türkiye’de sadece Kürt kökenli yurttaşlarımızın değil, 74 milyon insanımızın, Türk’ün de, Kürt’ün de, Çerkez’in de, Laz’ın da, herkesin de özgürleşmesini savunuyorsak bir kere “Ben samimi bir duruş sergiliyorum.” diyen her partinin bu iç güvenlik paketine karşı çıkması gerekir. Bu nedenle, iç güvenlik paketinin ortada olduğu bir tabloda samimi barış çabalarının -silahların susmasında- yürütülemeyeceğini düşünüyoruz. O nedenle, HDP’li dostlarımıza, arkadaşlarımıza diyoruz ki: Türkiye’de Kürt sorununu Cumhuriyet Halk Partisi çözer, Cumhuriyet Halk Partisinin demokrasiye, insan haklarına bakış açısı çözer. AKP’ye inanmayın, doğru adresi bulun diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkanım, demin ben ilk konuşmaya karşı sataşmadan söz istemiştim, “aynı mahallenin çocukları” konusundaki ikinci konuşmadan dolayı da tekrar sataşmadan dolayı söz istiyoruz.

BAŞKAN – Şimdi, bakın, tamam yani direnmek hak fakat en azından zevahir kurtarılırsa çok mutlu olacağım. Bu, sizin için de geçerli.

Buyurun Sayın Korkmaz.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, biz konuşmadan bizi niye işaret ettiniz?

BAŞKAN – Hayır, ben herkes için geçerli olduğunu ifade ettim. Sizinle uzun sohbet edebilirim yani onun için bir şey demiyorum.

Buyurunuz.

 

8.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına ve Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tekrar hepinize saygılarımı sunuyorum.

Sayın İdris Baluken buraya geldiğinde dedi ki: “Ben iç güvenlik tasarısını kastettim, efendim, zaten Dolmabahçe’de ortak açıklama yapıldı.” Arkadaşlar, ortak açıklama yapılabilmesi için bunun öncesinde görüşmelerin olması gerekiyor yani zaten bu görüşmeleri de bugüne kadar sakladığınız, inkâr ettiğiniz falan yok. Ne görüşüldü? Biraz önce söylediğim gibi yani Dolmabahçe’de müzakere yapılmasını imzaya açmış olduğunuz o 10 madde görüşüldü. Şimdi, görüşmeler var demek ki. Zaten bu görüşmeler olmasa HDP grup başkan vekili çıkıp diyebilir mi: “Efendim, 16 maddeyle ilgili tekririmüzakere yapılacak.” diye. Yani eğer bu bir bilgi sonucunda paylaşılmıyorsa kamuoyuyla, o zaman bu tamamen asparagas, efendim, kamuoyunu yanıltmaya, yanlış yönlendirmeye yönelik bir şey ama ben görüşmelerin olduğunu düşünüyorum.

Efendim, gelelim “Aynı mahallenin çocukları.” meselesine. Bizim inancımız, düşüncemiz şudur: Ay yıldızlı al bayrağın dalgalandığı bu vatan toprakları üzerinde yaşayan herkes, efendim, aynı mahallin çocuklarıdır, milletin evlatlarıdır, bunun dışında biz başka bir şey düşünmeyiz.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – İdeolojik olarak diyoruz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –  Ama eğer kendilerini millet kavramından ayrı görmek isteyenler varsa o zaman, bizim de bunu kabul etmemiz mümkün değil, kendi dertlerine yansınlar.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bizi niye ayrı bir semt olarak görüyorsun?

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Türk milletine mensup olmak, Türk milletine, efendim, aidiyet duygusuyla bağlanmak olsa olsa bir onurdur, haysiyettir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan yani tutanaklara geçmesi adına söyleyeyim, sataşma falan değil.

“Aynı mahallenin çocuklarıdır.” derken, hakaret amaçlı ya da sataşma amaçlı herhangi bir kastım yoktur. Bu, siyasi partilerin programlarıyla ilgili, tarihsel perspektifleriyle ilgili, ideolojik bakışlarıyla ilgili bizim yaptığımız bir tespittir. Kaldı ki yani kendileri HDP semtine gitmeyi bir farklı ayrımcılık olarak yansıttıkları için öyle bir şey söyledim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

 

XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

2.- Bu birleşimde İç Tüzük’ün 58’inci maddesine göre söz alarak 69’uncu Birleşimdeki beyanların düzeltilmesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında (Devam)

 

BAŞKAN – Evet, usul tartışmasına geri döndük.

Aleyhinde olmak üzere, Sayın Zozani, buyurunuz.

Şimdi, yalnız, siz yürürken şunu söyleyeyim: Şimdi, ben “Evet, çok haklısınız.” dersem 58 ortadan gidiyor, haberiniz olsun, tamam mı?

Buyurunuz.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, bu İç Tüzük son bir ay içerisinde, hiç okumayanlar açısından da merak konusu oldu. Ya, ben iddia ediyorum, İç Tüzük’ü kitapçılarda satsanız bestseller listesinde yer alacak, en çok okunan kitap durumuna gelecek. Niye? Çünkü Mecliste bu İç Tüzük tartışmaları son bir aydır bir âlem oldu.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayende, sayende!

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Şimdi, ben iyi okudum, İç Tüzük’ü ben iyi okudum, sizin de iyi okuduğunuzu varsayıyorum, bu konuda bir beis yok.

Geçen hafta burada bir tartışma yaşadık. Dendi ki: “Efendim, siz 65’inci Birleşimin tutanaklarındaki söz düzeltmeden konuştunuz, biz 67’nci Birleşimdeyiz, 66’ya ne oldu?” Şimdi, oradan İç Tüzük 58’i okuduğunuz zaman kendinizi haklı görürsünüz. Derseniz ki: “Efendim, tutanakta diyor ki: ‘Bakan veya milletvekili kendisine ait olup geçen birleşimde -ifadesi kullanılıyor İç Tüzük 58’de- geçen bir ifadesini düzeltebilir.’” Şimdi, sayenizde, bu Meclis tutanaklarında olmayan birleşimler çok fazla sayıda var. Sizin orada yaptığınız, Sayın Elitaş’ın orada yaptığı itirazı esas alırsak burada milletvekilleri sözlerini düzeltemezler. İç Tüzük eksenli baktığınız zaman, İç Tüzük 58’e göre baktığınız zaman orta yerde bir çelişki var. Her hâlükârda bir garabete dönmüş bir İç Tüzük’e sahibiz. Sayenizde zaten İç Tüzük de kalmadı bu Mecliste, İç Tüzük uygulanmıyor. Eğer İç Tüzük uygulanmış olsa idi bugün bu yasayı görüşmüyor olurduk. Her yönüyle İç Tüzük’e aykırı bir iş ve işlemi burada yapıyoruz. Sonradan çıkıyorsunuz kamuoyunun önüne, buradan diyorsunuz ki: “Efendim, biz yasama faaliyetlerimizi yerine getirmek istiyoruz, muhalefet engelliyor.” Bakın, muhalefetin sizi engellediği falan yok, muhalefet doğru iş yapılmasını burada sağlıyor, “Yanlış iş olmasın burada.” diyor çünkü baştan sonuna kadar yanlış işlem yapıyoruz.

Peki, bu olmayan birleşimler niye Meclis tutanaklarında var, hiç baktınız mı? Olmayan birleşimler, mesela, “70’inci ve 71’inci Birleşim” diye normalde birleşim var ama yok, hem var hem yok; İç Tüzük’e nereden bakacağınıza bağlı burada, kimin ne şekilde yorum getireceğine bağlı. 2 birleşim var ama boş birleşim; bir tek sebebi var: Sizin yanlışta diretmeniz. Ve bu Mecliste uzlaşma zeminini ortadan kaldırdınız. Eğer uzlaşma zeminini ortadan kaldırmamış olsa idiniz, Divanı iki gün boyunca buraya boşu boşuna getirip oturtup “Toplantı yeter sayısı yoktur, birleşimi kapatıyorum.” demek durumunda bırakmazdınız. Öyle olmuş. Siz çünkü uzlaşma zeminini ortadan kaldırdınız. 2 birleşim üst üste böyle gerçekleşmiş. Benim yorumum doğrudur İç Tüzük 58’e göre. Ama, Başkan 2 birleşim boş geçtiği için burada düzeltme hakkını kullanan milletvekiline itiraz edebilecek durumda da değil. Şimdi gelin, burada bir düzeltmeyi siz bulun; ne yapacaksınız, doğrusu hangisi? Doğrusu yok burada. Sonradan burada, ikide bir burada sürekli dinliyoruz: “Efendim, HDP ile AK PARTİ uzlaştı.” falan. İddia ediyorum: HDP olmamış olsaydı, AK PARTİ, MHP, CHP Danışma Kurulunu toplar, gece ayaküstü burada Danışma Kurulunu imzalardı, 70’inci Birleşim de olmazdı, 71’inci Birleşim de olmazdı, iddia ediyorum. Ama, şurası çok açık: Bence MHP’nin burada hiç gocunacak bir tarafı yok çünkü AKP’nin üçte 1’i zaten MHP. Eğer sataşma ise AKP üzerine alsın. Gerçekten, açın, tek tek kadrolarını inceleyin, geriye kalan bir kısmı da CHP. Kendilerine ne kalıyor, onu da bilmiyorum.

Teşekkür ediyorum.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Yahu, bize laf attılar, size laf atmadılar, sataşma bize.

BAŞKAN – Evet, Sayın Kubat, buyurunuz.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, ondan sonra söz istiyorum.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, ondan sonra söz alalım. 

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kubat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; açılan usul görüşmesinde Başkanlığın tutumu lehinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu 58’inci madde, son yirmi gündür epey başvurulan bir madde oldu. Çok katı, şekilci bir bakış açısıyla eğer yorumlarsak itirazın geçerli olduğu kanaatine varabiliriz. Burada, 58’inci maddede, bir milletvekili veya bakanın geçen birleşim tutanağında yer alan bir beyanın düzeltilmesi hakkında söz istemesi hâlinde Başkanın beş dakikayı geçmemek üzere söz vereceğine ilişkin bir düzenleme var ve bu 58’inci maddenin gerekçesinde aynen şunu söylüyor: “Bu maddeyle, geçen tutanak hakkındaki konuşma sadece bir birleşim önceki tutanakta kendisine ait bir beyanın düzeltilmesiyle ilgili olarak ve beş dakikayı geçmemek üzere birleşimin başında yapılacaktır."

Şimdi, bu yirmi gündür, bu kanun görüşmelerine başladığımızdan beri, değerli arkadaşlar, birleşimin başı değil, herhangi bir oturumda, sonraki oturumlarda da bu 58’inci maddeye göre, muhalefetten arkadaşlarımız düzeltme imkânlarını kullandılar. Aslında, şekilci olarak yorumlarsak bu da yanlıştı ama bunda Başkanımızın bir kusuru var mı? Kesinlikle yok. Niye? Bu bir teamül hâline geldi yani aşağı yukarı kırk elli tane 58 uygulaması yapılınca sonraki oturumlarda, Sayın Başkanın da bu uygulamayı görmezden gelmesi mümkün değil.

Gelelim bunun zamanına. Şimdi, önceki birleşimden maksat nedir? Burada Tüzük koyucu ola ki maksadı aşan bir kısım ifadeleri varsa sıcağı sıcağına bir sonraki, peşi sıra gelen birleşimde o kişiye bunu düzeltme imkânı sağlamak suretiyle hukuka uygun bir işlem yapılmasını arzu ediyor aslında yani özünde hükmün ihdas amacının bu olduğunu düşünüyorum ben, gerekçesinden anlaşılmıyor ama. Şimdi, bugün 72’nci Birleşimi yapıyoruz. Geçen hafta perşembe ve cuma günleri yapılan 70 ve 71’inci birleşimlerde -onlar da hukuken bir birleşimdir, hiç şüphe yok ondan ama- birleşimin başında Divan Başkanı, Meclis Başkan Vekilimiz, Divan teşekkül etmediğinden dolayı birleşimi açamadığından çalışmalarına ara vermiştir. Şimdi, yine burada dar bir yorum yaparsak, esasen Sayın Zozani’nin dediği gibi bir önceki birleşimde cuma günü hiç kimse konuşmadığı için düzeltilecek bir beyan da olamaz. Neye göre yapılması lazım? 155’inci maddeye göre yapılması lazım aslında. 155’inci maddeye göre tam tutanak yayınlandıktan sonra üçüncü  ve dördüncü fıkralara göre on beş gün içinde, ilgili, Meclis Başkanlığına yazılı olarak başvurmak suretiyle ki onlar da değerlendirmeden sonra gerek görülürse tutanağa ekleniyor.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Bundan sonra itirazımızı 155’e göre yapacağız.

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) - Şimdi bakınız, bu imkânlar da var. Aslında bunu, bu itirazı yapanlar da biliyor. Şurada, değerli arkadaşlar, Başkanımız zorunluluk hâli nedeniyle 2 birleşim açılamadığından dolayı, gerçekten iyi niyetle bir beyanını düzeltmek isteyen bir arkadaşımıza, bu iyi niyetini, sınırları da geniş yorumlayarak yani hükmü de geniş yorumlayarak bu fırsatı ona tanıdı. Ben, Başkanımızı zor durumda bırakmamanızı rica ediyorum.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Başkanımız zor durumda mı? Siz zor durumdasınız.

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) - Aksi takdirde, Başkanımız kanaatini değiştirebilir. Bana göre 58 ve 155 birlikte değerlendirildiği zaman, 58’lerin birleşimin başında yapılması lazım eğer İç Tüzük motamot uygulanacaksa. Ama, Başkanımızın takdiri son yirmi günde oluşan teamülle de örtüştüğünden dolayı ben o yönüyle lehindeyim ama Başkanımız kanaatini değiştirip bunu da Genel Kurulun takdirine sunabilir diyorum.

Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kubat. Lehte mi, aleyhte mi olduğunu kesin anlayamadım. Teşekkür ederim.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Şunu bitirebilirsem ben…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Usul tartışmasını bitireyim sataşma işini sonra konuşalım.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, kayıtlara geçmesi açısından ifade ediyorum: Sayın Kubat’ın İç Tüzük 155’e göre yaptığı beyan bizim üzerinde tartışma yürüttüğümüz durumla örtüşmüyor. Tam tutanak konuşmuyoruz burada, basılı tutanaktan konuşmuyoruz. Geçen oturumda 58’e göre işlem yapıldı. Ben tarafım, yani bu durumun 155’e göre de değerlendirilme konusu edilmesinden tarafım şahsen. Ama kendileri açısından da çok sıkıntılı bir durum olur bu. Yanlış bir teamüle dönüşeceğine olan inancımla, endişemle ifade etmek istedim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim. Tamam.

Sayın Gök, buyurunuz. Bugün size hep aleyhimde olmak düştü.

Buyurunuz.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir iç güvenlik paketi bakın bizi hangi tartışmalara doğru götürüyor. Daha önceden de bu kürsüden ifade ettim ama bu tartışmaların AKP Grubu açısından da sayısız yararı var.

Değerli AKP’li milletvekili kardeşlerim, 7 Hazirandan sonra bu tartışmalar size yararlı olacak çünkü Meclisin bu tarafında oturacaksınız, iktidar partisine karşı İç Tüzük nasıl uygulanır, burada hepiniz bir pratik kur görüyorsunuz, deneyler yapıyorsunuz, bir staj görüyorsunuz. Bunların kıymetini bilin, önemlidir bunlar. Partimizin, diğer muhalefet partilerinin açmış oldukları tartışmaları sağlıklı bir şekilde dinleyin değerli arkadaşlarım. Bakın, konular nereden nereye geliyor? Siz burada bir muhalefet partisi olarak bulunmadınız şimdiye kadar, 7 Hazirandan sonra bulunacaksınız ve önemli bilgiler ediniyorsunuz. Bu önemli bilgilerden dolayı da bizlere teşekkür borçlusunuz. Bu verdiğimiz bilgileri, uyguladığımız konuları başka yerde arasanız bulamazsınız. O yüzden, bizleri çok soğukkanlı, serinkanlı dinlemenizde yarar var.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi tartışma konusu nedir? Geçen birleşim tutanağında yer alan bir beyanın düzeltilmesi. Bugün 72’nci Birleşimi gerçekleştiriyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan bir arkadaşımız 69’uncu Birleşimde geçen bir tümcesi üzerine burada bir düzeltme istedi. E doğaldır çünkü 70’inci Birleşim ve 71’inci Birleşim           -burada da az önce ifade edildi- Başkanlık Divanının toplanamaması sonucu gerçekleştirilemedi.

Şimdi, 58’inci madde ne diyor? 58’inci madde “geçen birleşim tutanağında yer alan bir beyanın düzeltilmesi” diyor. Şimdi 70’inci Birleşim açılmadığına, 71’inci Birleşim de açılmadığına, bu olanağı kullanmadığınıza, kullanamadığınıza göre kanunları, tüzükleri hem lafzına hem de ruhuna uygun bir şekilde yorumlamamız gerekiyor. 70 ve 71’inci Birleşimde birleşim yapılamadığından dolayı bu olanağı bulamayan bir kişi ne yapacaktır?

İHSAN ŞENER (Ordu) – Yazılı olarak düzeltecek, yazılı olarak.

LEVENT GÖK (Devamla) – Doğal olarak… Sayın Başkanın söz vermesi doğaldır. Az önce AKP Grubu adına konuşan Sayın Kubat’ın yaptığı değerlendirme de hatalıdır çünkü 155’inci madde hem tam tutanak hem de özet tutanaktan bahseder. Yani tam tutanak tarifini değerlendirdi, o farklı bir uygulamadır. Bizim uygulayacağımız, devamlı özgürlükten yana, insanların haklarını kullanmasından yana olan uygulamalardır değerli arkadaşlarım. Eğer 2 birleşim açılıp da yapılamamışsa ve bir milletvekili bu düzeltmeyi kullanamamışsa elbette, bu tümceden anlaşılması gereken “geçen birleşim” en son konuşmaların yapıldığı birleşimdir. Bunu böyle yorumlamak gerekir ve böyle de muhafaza etmek gerekir, aksi takdirde eğer yapılamayan birleşimleri dikkate alırsanız kişilerin zaten beyanını düzeltme hakkı da ortada kalmaz.

Bu nedenle, Sayın Başkan, yaptığınız uygulama doğrudur. Geçen birleşim tutanağında yer alan bir beyanın düzeltilmesi ancak açılmış olan birleşimleri kapsar. Açılmamış olan, görüşülememiş olan birleşimler bu İç Tüzük hükümleri uyarınca bence tasnif dışıdır ve yapılması gereken de ilk fırsatta ilgili milletvekilline -ya da bu bakan da olabilir- gelip önceki, konuşma yapılan birleşimde, açılmış olan birleşimde yaptığı bir konuşmayı düzeltme fırsatının kendisine verilmesi gerekir. Bunlardan çekinmemek gerekir değerli arkadaşlarım, ola ki yarın hepinizin başına gelecek -yaptığınız bir konuşmaya bakacaksınız- belki insan bazen heyecanlanabilir, bazen gürültüden dolayı söylemek istediği maksadını aşabilir… Bu fırsatları tanımakta bence yarar vardır, tutanakların doğru olmasında yarar vardır hele bir kişi kalkıp “Ben geçtiğimiz birleşimde böyle bir ifade kullandım ama yanlış olmuş.” derse bunu saygıyla karşılamak gerekir, fazla da uzatmamak gerekir yani bu konuları özgürlükçü bir yaklaşımla yönlendirdiği için ben Sayın Başkanı da kutluyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gök.

Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 58’inci maddesine göre, bir milletvekili geçen birleşim tutanağında yer alan bir beyanın düzeltilmesi hakkında söz isterse Başkan söz verebilecektir. Bu hakkın kullanımı için, bir önceki birleşimdeki düzeltilmeye muhtaç bir beyanın sonraki birleşimde düzeltilmesi talep edilmelidir. Ancak malumunuz, bugün 72’nci Birleşimdeyiz, 71 ve 70’inci birleşimlerde Başkanlık Divanı teşekkül etmediğinden görüşmelere başlanamamıştır; bu nedenle, 69’uncu Birleşimdeki düzeltilmesi gereken beyan ancak bu birleşimde düzeltilebilecektir.

Bilgilerinize sunulur.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Halaçoğlu…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkanım, şimdi, az önce Sayın Zozani’nin söz ettiği “MHP’nin üçte 1’i AKP’dedir.” gibi bir ifade kamuoyunda da yanlış anlaşılacaktır. Bu bakımdan sataşmadan dolayı söz istiyorum.

LEVENT GÖK (Ankara) – Aynı şekilde biz de istiyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Gök, sizin için ne dedi?

LEVENT GÖK (Ankara) – Neler demedi ki efendim. Yani, ben de anlatacağım birazdan.

BAŞKAN – Efendim?

LEVENT GÖK (Ankara) – Ben de anlatacağım Sayın Halaçoğlu konuştuktan sonra.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri)- Şöyle dedim Sayın Başkan: Birazı da CHP’de.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Halaçoğlu.

 

XII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

9.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin usul görüşmesiyle ilgili yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sağ olun, teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisinden ayrılmış, Milliyetçi Hareket Partisinde yer alabilir ama ondan sonra ayrılmış kişi, artık Milliyetçi Hareket Partili değildir, ülkücü değildir. Ülkücülerin tek bir yeri vardır, o da Milliyetçi Hareket Partisidir; onun dışında herhangi bir şeyin kabulü mümkün değil.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ülkücülük tekelinde mi?

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Diğer taraftan yani o arkadaşlarımızı ben kötülemiyorum, Adalet ve Kalkınma Partisinde yer alabilir. Herkesin bir cevheri vardır ama cevher olarak kalmışlardır, inşallah MHP’de bulundukları zaman mücevher olurlar.

Dolayısıyla, bu çerçeve içerisinde baktığınız zaman, Milliyetçi Hareket Partisinden üçte 1 miktarında kişinin AKP’de yer alıyor olmasını herhangi bir şekilde MHP’nin AKP’yle iş birliği veya birlikteymiş, aynı fikri taşıyorlarmış gibi algılanması söz konusu değildir çünkü Milliyetçi Hareket Partisi dürüstlüğüyle, verdiği sözün arkasında durmakla, bugünkü söylediğini yarın da aynen söylemekle tanınmış bir partidir. Yani biz herhangi bir şekilde bugün söylediğimizi yarın değiştiren, yolsuzlukla haşır neşir olmuş insanları destekleyen ve ona arka çıkan bir anlayış içerisinde bir siyasi parti olmadık. Dolayısıyla, bizim partide yer alıp da ayrılmış olanlar kendilerine ait bir cevheri taşımaktadırlar, o cevher Milliyetçi Hareket Partisiyle uyuşmamaktadır. Çünkü kim olursa olsun, Milliyetçi Hareket Partisi kendi bünyesi içerisinde asla ve asla fikrinden dönmeyen, fikrini herhangi bir şekilde bir siyasi partiye veya çıkara, bir koltuğa tercih etmeyen bir anlayışa sahip bir siyasi partidir, dolayısıyla herkesin bunu böyle bilmesini istiyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, sizin adalet ve hakkaniyetinize güveniyoruz biz.

BAŞKAN – Ben de kendi kendime güveniyorum ama işte, öyle.

Buyurunuz.

 

10.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin usul görüşmesiyle ilgili yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iç güvenlik gibi, Türkiye'de yaşayan 77 milyon insanımızın her birini fert fert ilgilendiren bu yasa karşısında Cumhuriyet Halk Partisinin gösterdiği çaba ortadayken Halkların Demokratik Partisine mensup arkadaşlarımızın CHP sıralarına dönerek “MHP ile CHP, AKP’yle birleşip Danışma Kurulundan bu yasayı geçirirdi.” şeklinde bir söz söylemesini içimize sindirmemiz mümkün değildir. Böyle bir tablo söz konusu olamaz. Biz AKP’nin en ufak bir günahına dahi ortak olamayız.

Bu getirilen yasa, temel hak ve hürriyetleri kısıtlayan, insan haklarını ve özgürlüklerini ayaklar altına alan, Türkiye'de yaşayan 77 milyon insanı tehdit eden bir yasadır. Cumhuriyet Halk Partisi gibi sol, sosyal demokrat, Sosyalist Enternasyonal’in üyesi olan bir partinin böylesine özgürlükleri bertaraf eden, Türkiye'deki hürriyetleri, temel hakları ayaklar altına alan bir yasanın karşısında AKP’yle bırakın toplanmasını, ayaküstü dahi görüşmesi söz konusu olamaz. Bu bakımdan, HDP sözcülerinin bu sözlerinden dolayı teessüflerimi bildiriyorum.

Cumhuriyet Halk Partisinin anlaşılıyor ki programının ve ideolojimizin şu ana kadar gösterdiği çaba kamuoyunda o kadar ağır bir şekilde benimsenmiştir ki herhâlde Halkların Demokratik Partisi bundan rahatsız olmuştur, o yüzden Cumhuriyet Halk Partisine gereksiz sataşmalarda bulunuyor. Ben HDP üyelerini böylesi önemli bir yasada iktidara karşı hep birlikte varsa insan hakları yönünden, temel haklar yönünden, özgürlükler yönünden birlikte mücadele etmeye çağırıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, takdir edersiniz ki benim konuşmamda Cumhuriyet Halk Partisine yönelik herhangi bir sataşma yoktu ama söz verdiniz. Buna rağmen, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Gök bizim burada yaptığımız değerlendirmelere “boş sataşmalar” dedi.

BAŞKAN – Buyurunuz.

 

11.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin, Ankara Milletvekili Levent Gök’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) -  Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Gök, ben biraz önce burada konuşurken cümlem şuydu: Milliyetçi Hareket Partisinin bundan rahatsızlık duymaması gerekir çünkü AKP’nin üçte 1’i zaten sizden, birazı da CHP. dedim. E, var, biraz da CHP’den var. Ama, sizin bunu sataşma olarak kabul edip gelip burada cevap vermeniz olsa olsa bana şunu anımsattı: MHP’yle aranızdaki sadece bir harf farktan kaynaklı gelip bunu sataşma olarak  kabul ettiniz. Başka türlü benim burada söylediklerimi sataşma olarak kabul etmeniz mümkün değildi. Dolayısıyla, biz burada boş sataşmada bulunmadık, doğruyu ifade ettik. Bakın, ben cümlelerimi tekrar ediyorum, hem sizin sıralarınızdan hem MHP sıralarından hem de AKP sıralarından kimisi başını eğerek, sallayarak kimisi de sözüyle “doğru” diyerek beni onaylıyor. Dolayısıyla, burada ayrıca bir şey ifadeye etmeye gerek yok bu noktada.

Şimdi, doğru yasama yapma noktasına gelince: Evet, bu yasa antidemokratik bir yasadır; hem de öyle antidemokratik bir yasa ki bakın, 1990’lı yılların TMK uygulamalarında insanlar gözaltına alınıp ifadeye zorlandıkları zaman, savcıya çıktıkları anda şunu deme hakkına sahiplerdi: “Efendim, ben ifadeyi gözaltında baskıyla verdim, ben bu ifadeyi reddediyorum.” 1990’lı yıllarda böyleydi. Ama, burada getirdiğiniz düzenleme 1990’lı yıllardaki bu uygulamaya dahi rahmet okutuyor. Artık, insanların evlerinde ve karakolda gözaltında verdikleri ifadeye savcılıkta, mahkemede itiraz hakkı bile kalmıyor. Şimdi, bizim böyle bir yasa çalışmasına onay vermemizi bizden beklerseniz yanılırsınız ki muhalefetimizi de bu eksende yapıyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Birleşime bir saat ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.21

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1'inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

XIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

 

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2'nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

 

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

 

3.- Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan, Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

4.- Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/1008) (S. Sayısı: 685)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5’inci sırada yer alan, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili Sayın İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Sayın Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Sayın Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Sayın Engin Altay, Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (x)

 

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının 4/3/2015 tarihli 69’uncu Birleşiminde ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştı.

Şimdi üçüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz. Üçüncü bölüm 47 ila 72’nci maddeleri kapsamaktadır.

Üçüncü bölüm üzerinde söz isteyen Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.

Buyurunuz. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Allah iktidara kolaylık versin. Hakikaten, bu Parlamentoda iktidarın yerinde olmak istemezdim. Bir hukukçu olarak söylüyorum bunu, otuz yıl ceza avukatlığı yapmış, uluslararası hukuk alanında çalışmış biri olarak. İnsanın inanmadığı bir davada ve gerçekten mantığının kabul etmediği, demokrasiyi kökten zedeleyecek böyle bir düzenleme, paket düzenlemesinde... Bu paketi 79 baroya rağmen, insan hakları kuruluşlarına rağmen, sendikalara rağmen, STK’lara rağmen, aydınlara rağmen, bütün duyarlılıklara rağmen bu faşizm paketini “özgürlük paketi” diye insanlara sunmak ve bunun kabulünü beklemek gerçekten dehşet verici. Bunun çok ağır sonuçları olur arkadaşlar. Bakın, çok açık söylüyorum: Bu paket, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini kökten sarsacak bir pakettir. Bakın, Türkiye 23 ve 24’üncü fasılları açamıyor; adalet, güvenlik ve özgürlük. Dikkat edin, bu 3 fasıl başlığını bu paket dinamitleyecek. Avrupa Birliği Komisyonunun, Avrupa Konseyinin bu konuda yaptıkları açıklamalarda, parlamentosunun aldığı kararlarda Türkiye'de sözleşmeci Hükûmete yapılan uyarılarda deniliyor ki: “Bu paket sizin Kopenhag Kriterlerine, Avrupa Birliği müzakere sürecine ve üstlendiğiniz uluslararası sözleşmelere ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı.” Yani, bu yaptığınız şu demek: Kardeşim, Avrupa Birliği ilişkilerini askıya mı aldırtmak istiyorsunuz veya Avrupa Birliğinden, Avrupa Konseyinden çıkmak mı istiyorsunuz? Bunu yaparsanız böyle bir müeyyideyle karşılaşırsınız. Bu boyutu ciddidir arkadaşlar. Diğer bir boyutunu…

Bu ülkede Türk Ceza Kanunu’nu yapan, CMK’yı yapan üniversitelere, hocalara sorduğunuz zaman “Bu paketi çıkardığınız zaman siz ‘iç güvenliğin sağlanması’ adı altında keyfiyete yol açarsınız.” diyorlar. “Keyfiyet” demek… Yargı güvencesi olmadan atanmış partizan vali ve kaymakamlarınızın, il ve ilçe başkanı gibi çalıştırdığınız vali ve kaymakamlarınızın emrine polisi ve jandarmayı verip istediğiniz emri verdiğiniz zaman muhalefetin üzerine gönderirsiniz.

Yine, burada, arama, dinleme, takip ve kırk sekiz saat gözaltı kararlarını uygulamak, kişi güvenliği ve özgürlüğünü ihlal etmek asla ve asla hiçbir hukuk devletinde kabul edilebilir şey değildir. Suç şüphesi varmış… Suç şüphesi altında yapılan arama işlemiyle suç şüphesi olmaksızın yapılan önleme aramasının bu şekilde düzenlenmesi Anayasa’nın 13’üncü maddesine aykırıdır. Yine, tedbir amaçlı orantılı olma ilkesine de aykırıdır. Bunu çok boyutlu sayabiliriz. Hangi konularda? Başkalarının can güvenliğini tehlikeye koymamak açısından bu paketi getirirken, bu paketin kimlerin can güvenliğini tehlikeye koyacağını bir düşünebiliyor musunuz? Düşünemiyorsunuz.

Şimdi, bakın, bu durumda herhangi bir suç durumuyla karşı karşıya olan güvenlik güçlerine -idam cezasının kaldırıldığı ülkemizde- onca çocuğun, onca kadının, onca insanın öldürüldüğü ülkemizde vur emri vermek, “Sık ulan, sık!” diyen müdürlere vur emri vermek ne demek biliyor musunuz? “Sizi koruyacağım, vurun.” demektir. Bu, hangi hukuk devletinde meşruiyet kazanır?

Bunu, gizli dinlemeyi ve avukat yardımı olmadan, hiçbir güvence olmadan, sırf muhalif olduğu için, düşünceleri nedeniyle, sırf gıcık olduğu için, makul şüpheli olduğu için, insanları alıp kırk sekiz saat, yirmi dört saat nezarete atmak, bu ülkede olağanüstü hâli bütün Türkiye'ye yaymak, bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür arkadaşlar. Size, suçluyla mücadele etmeyin diyen var mı? Size, her gün kadın şiddeti uygulanırken bu ülkede bu şiddeti uygulayanları yakalamayın diyen var mı? Bu ülkede her gün siyasi suikastların merkezi olan İstanbul’da uluslararası ajanlar cirit atarken, cinayet işlerken size dur diyen mi var? İstihbaratınız nerede, istihbaratınız?

MİT yasalarını çıkardınız, HSYK’yı çıkardınız, bilmem neyi çıkardınız. Ne oldu? Ama illa 400 milletvekili lazım size değil mi? Çok fazla şey istiyorsunuz 77 milyon yurttaşımızdan. Yani yurttaşımız artık bu paketlere yüz vermiyor. 400'ü boşuna arıyorsunuz. Bakın, insan hakları izleme örgütlerinin açıklamaları bütünüyle, Ataman Grubu İzleme Raporu dehşet verici şeyler ifade ediyor. Siz ısrar ediyorsunuz. Siz ısrarla sabaha kadar Meclisi angarya koşullarında Anayasa 18’e aykırı çalıştırıyorsunuz. Siz, insanların, kendi milletvekillerinizin bu koltuklarda uykulu resimlerinin basında çıkmasından zül duymuyorsunuz. Siz, bu koşullarda bu paketin ne şekilde olursa olsun çıkacağını söylüyorsunuz. Size bir şey söyleyeyim mi arkadaşlar? Siz, bu Mecliste, milletin Meclisinde Roma taburları gibi davranamazsınız. Biliyorsunuz, Roma taburlarında, lejyonlarında, orada da katı disiplin kuralları vardı ve kral emrederdi bir şeyi yapmak üzere, uymayanlara katı cezalar verilirdi. Bu cezaların en ağırı, firar eden, nöbet yerini terk edenlere uygulanırdı. Şimdi siz, bütün oylamalarda, her yoklamada, her karar yeter sayısında, her açık oylamada her dakika dikkat altındasınız. Biriniz firar ettiği zaman 7 Nisanda listelerde kendinizi bulamayabilirsiniz.

Bu “Cohors” diye geçen taburlarda cezalar, kurayla, bu disiplin suçunu işleyenlere verilirdi ve bu cezalar ağırdı arkadaşlar. Nasıldı biliyor musunuz? En ağır ve en insafsız ceza, toplu cezaydı. Eğer size, Meclis iradesine, milletvekillerine dışarıdan bir emir verilirse, bu, toplu cezalandırma yöntemi, taburun tamamına verilen bir ceza yöntemi. Yani, sizin grubunuzun tamamı böyle bir ceza tehdidi altındadır. Şimdi, daha ötesine geçildi. 10 askerden 1’i suç işlediği zaman, bu sefer 9’u, kendi arkadaşlarını linç etmeye başlardı ve en sonunda, milattan önce 471’de, uzun süren bir 4 asır boyunca çok zalimce ve gaddarca cezalandırmalar yapıldı ve komutanlar cezalar verdi. Ve tabii ta ki bir Spartaküs doğana kadar, bir Spartaküs yaradana kadar halk, bu böyle devam etti.

Şimdi soruyoruz size: Arkadaşlar, tarihten ders çıkarmayacak mısınız? 21’inci yüzyılda Roma taburları gibi hareket etme şansına sahip misiniz? Crassus’un gazabı gibi, kendi ordusunun üstüne kara bir bulut gibi çökerken, kendi askerlerine böyle bir bedel ödetirken, o ülkede bile Spartaküslerin, özgürlüğün, inancın, umudun iradesi olarak ortaya çıktığı dönemleri düşünün, 21’inci yüzyılda mı bunlar olmayacak? Desimasyon kararları veriliyor, 4 bin asker katlediliyor ve sonuç değişmiyor arkadaşlar. Sonuçta, hepiniz geldiniz, dayandınız, direndiniz, diyelim ki 132 maddeyi, bu paketi geçirmeye çalıştınız. Ne olacak sonra? Bu paketi geçirdiğiniz zaman bir Pirus zaferi mi kazanmış olacaksınız, muhalefeti mi yenmiş olacaksınız? Oysaki, eğer muhalefetin bu direnişi bu pakette olduğu gibi bugüne kadar olmuş olsaydı zaten iktidarınız ayakta kalmazdı.

Bakın, Sayın Fidan, istifa etti, adaylığını koydu, Cumhurbaşkanı istemedi diye adaylığını geri çekti. Bu, size çok ciddi bir ihtardır, hepiniz bundan ders çıkaracaksınız, bunu iyi anlayın. Ama şu Meclisin iradesini savunurken milletten yetki aldığınızı ve burada milleti temsil ettiğinizi, yalnız milletten emir alabileceğinizi düşünürseniz çok daha onurlu bir mücadelenin içinde çok daha olumlu adımlar atabiliriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) – Geç değil, paketi geri çekin, Hükûmet çeksin, Komisyona çekin, gelin tekrar müzakere edelim, yoksa tekririmüzakere yöntemiyle de, gensoru yöntemiyle de bu paketin nasıl geçemeyeceğinin tarihî direniş örnekleriyle karşı karşıya kalırsınız.

Saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkanım, yerimden bir söz talebim vardı.

BAŞKAN – Ben soru-cevap için girdiğinizi sandığım için…

Şimdi ilan ettim ama ondan sonra size söz vereyim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Tamam.

BAŞKAN – Şekil hatası yapmamaya çalışıyorum, sonra “Küstüm, ver misketlerimi.” oluyor.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan.

Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iç güvenlik paketinin üçüncü bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başbakan ve Sayın Cumhurbaşkanı, her gün ayrı bir yerde konuşmakta ve muhalefetin, özellikle de Milliyetçi Hareket Partisinin iç güvenlik paketine karşı olan tavrını yerden yere vurmaktadır ve bundan sonra Türkiye’de meydana gelecek her türlü provokasyonun, kargaşanın sorumluluğunun muhalefete ait olacağını yüksek sesle haykırmaktadır. Biliyoruz ki bunların hepsi yine bir algı yönetiminin parçasıdır.

Şimdi, ben, bazı sorularıma Türk milleti tarafından Cumhurbaşkanı seçilen ancak bir türlü Cumhurbaşkanı olduğunun farkına varamayan, AKP sözcülüğüne devam eden Recep Tayyip Erdoğan’dan, Başbakan Davutoğlu’ndan ve AKP sıralarından cevap istiyorum.

Türkiye, bir kabile devleti midir? AKP on üç yıldır Türkiye’de iç güvenliği kendi keyfine göre mi sağlamıştır? Türkiye’de, şu anda, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu yok mudur? Türkiye’de, şu anda, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu yok mudur? Türkiye’de, şu anda, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu yok mudur? Türkiye’de Ceza Kanunu yok mudur? Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu yok mudur? Olağanüstü Hal Kanunu yok mudur? Sıkıyönetim Kanunu yok mudur? Bugüne kadar, iktidar, bu kanunların kendilerine verdiği yetkileri kullanmamış mıdır? İktidar, bugüne kadar bu kanunların kendilerine verdiği görevleri yerine getirmemiş midir? Bu kanunlar bugüne kadar Türkiye'nin ihtiyaçlarını karşılamıştır. Pekâlâ, bugün ne değişti de “İç güvenlik paketi olmazsa, bu kanun çıkmazsa Türkiye'nin güvenliğini sağlayamayız.” diye koro hâlinde bağırmaktasınız?

Tabii, iktidarın gündemi ile Türkiye'nin gündemi hiçbir zaman örtüşmedi. AKP iktidarı, Recep Tayyip Erdoğan’ın nefsine göre, Ahmet Davutoğlu’nun nefsine göre kanunlar hazırlayarak kendi gündemini oluşturdu ve algı operasyonlarıyla ülkenin gerçeklerinden ve milletimizin ihtiyaçlarından Türkiye’yi uzaklaştırdınız ve uzaklaştırmaya da devam ediyorsunuz.

Bu çerçevede, ben şu soruların cevaplarını da herkesin, özellikle de seçime gittiğimiz şu dönemde Türk milletinin çok iyi düşünmesi gerektiği kanaatindeyim. “Bu tasarı olmazsa, bu iç güvelik paketi çıkmazsa bundan sonra terörle mücadele nasıl yapılacak?” diyenlere buradan tekrar sormak istiyorum: Yıllardır PKK’yla görüşme masasında oturan, AKP iktidarı değil midir? İmralı’da yatan, kundaktaki bebeği, ak saçlı dedeyi, askerimizi, polisimizi, hâkimimizi, hekimimizi, öğretmenimizi, hemşiremizi, imamımızı, toplam 40 bin insanımızı şehit eden canibaşını idamdan kurtaran, AKP değil midir? İmralı’daki katilin İmralı’dan PKK’yı yönetmesine izin veren, AKP iktidarı değil midir? İmralı-Kandil hattında HDP'li milletvekilleri ve MİT elemanlarını “mektupçu” yapan, AKP iktidarı değil midir? Bu görüşme trafiğini koordine eden MİT Müsteşarını korumak için gece sabahlara kadar burada çalışıp kanun çıkartan, AKP’liler değil miydi? Açılım koordinatörü Beşir Atalay, AKP’nin Genel Başkan Yardımcısı değil midir? Siyasi pazarlıkları yürüten Yalçın Akdoğan, AKP Hükûmetinin Başbakan Yardımcısı değil midir?

Gösterilerde yüzünü kapatmak yasaktır, molotofkokteyli kullanmak yasaktır. PKK üniformalarıyla ellerinde kalaşnikoflarla birilerinin belirli bölgelerde kimlik kontrolü yapması, vergi toplaması, mahkeme kurması, asayişi sağlaması serbest midir arkadaşlar? Bu görüntülerin yaşanmasına izin veren, ancak bu çakallıklara haddini bildirecek bir operasyona dahi izin vermeyen, AKP iktidarı değil midir? Silopi’de, Cizre’de PKK’nın talimatlarına göre, belediye araçlarıyla şehrin etrafına hendek kazan belediye başkanlarını görevden almayan, onları görevden uzaklaştırmayan İçişleri Bakanları, AKP iktidarının İçişleri Bakanları değil midir? Bütün bunlar olup biterken bunlara müdahale etme görevleri olanların bunlardan şikâyet etmesi, ne perhiz ne lahana turşusudur? Bugüne kadar AKP terörle mücadele etmiştir de bunu Milliyetçi Hareket Partisi mi engellemiştir? Ya da bugünden sonra AKP terörle mücadele etmeye niyet etmiştir de buna Milliyetçi Hareket Partisi mi engel olmaktadır?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, iç güvenlik paketinin bu bölümünde jandarmanın ve Sahil Güvenlik Komutanlığının yeniden yapılandırılması ve İçişleri Bakanlığına bağlanmasına ilişkin hükümler de yer almaktadır. Bu girişim, jandarmanın İçişleri Bakanlığına bağlanması, jandarmanın askerî disiplinden uzaklaştırılıp siyasallaştırılmasına ilişkin ilk girişim de değildir. 1919 yılında işgalci güçlerin taşeronluğunu yapan Damat Ferit Hükûmeti de jandarmanın Dâhiliye Nezaretine bağlanmasına ilişkin bir kararname hazırlatmıştır. Ancak, jandarmanın bugün içinde bulunduğumuz şartlarda hangi saiklerle yeniden yapılandırıldığını iyi görmek lazım; bu da PKK’nın görüşme masalarında Hükûmete dayattığı hususlardan birisidir.

Jandarma teşkilatımız, terörle mücadele konusundaki otuz yıllık birikimi ve askerî disipliniyle, bugün iç güvenlikte olmazsa olmaz bir kurum konumundadır. Askerî disiplinle çalışan bir kuruluşun çok başlı hâle getirilmesi, bundan sonra özellikle kırsal alanda ve terörle mücadele konusunda ciddi bir güvenlik zafiyetine yol açacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu pakete Milliyetçi Hareket Partisi olarak niçin karşı çıktığımızın da bilinmesi bakımından, değerli vatandaşlarımızın şu hususları bir daha düşünmesinde fayda olduğu kanaatindeyim.

Öncelikle, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu tasarının içinde bulunan molotofa verilecek cezanın artırılmasına ilişkin hükümlere, bonzainin uyuşturucu madde kapsamına alınmasına dair düzenlemelere, ehliyet ve pasaportun nüfus idarelerince verilmesine ilişkin düzenlemelere hiçbir itirazımızın olmadığını ve bu maddelere destek verdiğimizi, hatta bu düzenlemelerin ayrı bir paket hâlinde getirilmesi durumunda hızla yasalaşmasına destek vermeye hazır olduğumuzun da bilinmesini istiyorum.

Diğer taraftan, bu tasarının amacının Hükûmeti korumak, Recep Tayyip Erdoğan’ı kollamak olduğunu biliyoruz. Bu sebeple, gelecekte hırsızlıklarının ve ülkeyi PKK terör örgütüne peşkeş çekmelerinin hesabını soracağımız, haramzadeleri koruyan ve kollayan bu tasarıya evet mi diyelim?

AKP yanlısı olmayan vatandaşlarımızın, siyasallaştırılan kolluk kuvvetleri aracılığıyla iktidar tarafından itibarsızlaştırılmasına imkân sağlayan bu düzenlemelere evet mi diyelim?

Terörle mücadele yerine, teröre isyan edenleri susturmayı ve fişlemeyi amaçlayan düzenlemelere evet mi diyelim?

Hükûmetin her istediğini yaptırabilmek için valilere olağanüstü hâl yetkileri vermesini görmezden mi gelelim?

Hükûmetin hukuksuz iş ve işlemlerine karşı çıkan, hırsızlıklarını orta yere seren, yedikleri haramları kursaklarına tıkayan polis amirlerinin kızağa alınmasını sağlayacak düzenlemelere evet mi diyelim?

AKP’nin hukuksuz iş ve eylemlerine karşı çıkan polis amirlerinin emekliye sevk edilecek olmasına gözlerimizi mi kapayalım?

“Ak polis”i bir an önce kurmak için polis koleji ve Polis Akademisinin kapatılacağını dile getirmeyelim mi? Polis amirlerinin her terfi döneminde mülakata tabi tutulacağını söylemeyelim mi?

Nihai olarak, polisi “ak polis” yapacak, jandarmayı “ak jandarma” yapacak ve yarın PKK’yla yaptığı anlaşmaları birer birer yürürlüğe koyduğunda “Bu kadarı da olmaz.” diyecek olan vatandaşlarımızı baskı altına alacak olan bu düzenlemelere evet mi diyelim?

Kin ve garezle rapor düzenleyen müfettişleri koruma altına alacak olan düzenlemelere ve bu şekilde birçok kamu görevlisini mağdur edecek, Hükûmet için tetikçilik yapacak olan müfettişleri ortaya çıkaracak olan bu düzenlemelere evet mi diyelim?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak, Hükûmet terörle mücadele etmek istiyorsa elinde yeteri kadar mevzuat vardır ama Hükûmette terörle müzakereyi bırakıp terörle mücadele edecek ne niyet ne de yürek vardır. O yüzden, boşu boşuna meydan meydan dolaşıp “Yerimiz dar.” diye bağırmanın da âlemi yoktur.

Bayraklarımız direklerden indirilirken, şehir merkezlerinde ellerinde kalaşnikofla talim yapan militanlar, devlete, millete meydan okurken, AKP iktidarının desteğiyle Diyarbakır meydanında PKK paçavralarıyla, İmralı canisinin posterleriyle sözde nevruz kutlamaları yapılırken, yollar kesilip araçlar yakılırken,  belediyelerin makineleriyle şehirlerin etrafına hendekler kazılırken, İzmir’in göbeğinde, Ege Üniversitesinde bir ülkücü kardeşimiz Fırat Çakıroğlu şehit edilirken bu şeref yoksunlarına haddini bildirmeye yetecek kadar kanun yok muydu da bu iç güvenlik paketini buraya getirdiniz?

Kimin ülkenin belli bir  kesiminde PKK’ya alan açtığını, PKK’nın kendi paralel yapılanmasının önünü kimin açtığını, kimin PKK’yla aynı masada olduğunu, kimin PKK’yla el ele yürüdüğünü, kimin PKK’nın yaptığı kanunsuzluklara seyirci kaldığını cümle âlem bilmektedir. Meydanlara çıkıp bunlara tevil getirmenin 7 Haziranda size hiçbir faydası olmayacaktır.

Yüce Allah’ın izni ve asil milletimizin desteğiyle, yaptığınız bütün hukuksuzlukların hesabını 8 Haziranda Türk adaletinin önünde tek tek vereceğinizi tekrar hatırlatıyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdoğan.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Ali  Serindağ, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; üçüncü bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklayacağım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, konuya geçmeden evvel, hani, AKP, Hükûmet erkânı, ikide bir kamu düzeninden bahsediyor ya, gazetelere düşen bir haberi okumak istiyorum: “Şırnak’ın Cizre, İdil ve Silopi ilçelerinden yaklaşık 4 bin öğrencinin 15 Martta Cizre ilçesinde gireceği YGS sınav merkezleri, güvenlik gerekçesiyle Şırnak merkeze bağlı Cudi ve Gabar dağlarının eteklerinde bulunan belde ve köylere aktarıldı.” Şimdi, böyle bir ortamda Hükûmet ikide bir kamu düzeninden ve ülkenin huzurundan bahsediyor.

Şimdi, biz bu tasarıya niçin karşı çıktık? Bu tasarı, Anayasa’nın en az 15 maddesine aykırı, en az. Bunu biz muhalefet şerhinde ayrıntılı olarak inceledik. Şimdi, bu tasarı Anayasa’nın 15 maddesine aykırı da zaten şu anda Anayasa uygulanmıyor ki Anayasa fiilen askıya alınmış durumda. Şu anda fiilî bir ara rejim dönemi yaşamaktadır Türkiye. Bunu söylerken de büyük bir üzüntü duyuyorum.

Biliyorsunuz, geçtiğimiz cumartesi günü Sayın Cumhurbaşkanı, Gaziantep’te bir seçim mitingi düzenledi. Seçim mitingini düzenlerken kamu kaynaklarını ve araçlarını hoyratça kullanmaya devam etti. Şimdi, bizim Anayasa’mız diyor ki bak: “Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü: Anayasa hükümleri yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.” Ve gene Anayasa’nın başka bir yerinde, Cumhurbaşkanının Anayasa’nın uygulanmasını gözetmekle yükümlü olduğu, Cumhurbaşkanına görev olarak veriliyor. Şimdi, şu duruma bakın: Anayasa’yı, Anayasa’nın uygulanmasını gözetmekle yükümlü olan Cumhurbaşkanı eliyle Anayasa fiilen askıya alınmış olmaktadır. Ne oluyor? Cumhurbaşkanı Anayasa’yı tebdil, tağyir ve ilga suçunu işlemeye devam ediyor.

Değerli arkadaşlarım, biz böyle bir ortamda bu tasarıyı görüşüyoruz ve bu tasarının Anayasa’ya uygun olmadığını defaatle belirtiyoruz ama demin de söylediğim gibi, zaten Anayasa fiilen şu anda askıya alınmış durumda. Ne yapıyor Sayın Cumhurbaşkanı? AKP için oy istiyor, 400 milletvekili istiyor. Şimdi, siz diyeceksiniz ki: “Cumhurbaşkanı sorumsuz.” Yani, Cumhurbaşkanı, sorumsuz diye canı ne isterse onu mu yapacak? Cumhurbaşkanının sorumsuzluğu Anayasa’yla sınırlıdır. Anayasa’nın sınırladığı kurallar içerisinde ancak bu sorumsuzluk söz konusu olabilir.

Değerli arkadaşlarım, öncelikle, Yüksek Seçim Kurulunu burada göreve çağırıyorum. Yüksek Seçim Kurulu, Anayasa’ya göre seçimlerin dürüstlük içinde yapılmasından sorumludur. O zaman, seçimlerin dürüstlük içerisinde yapılması için, seçimlere gölge düşürülmemesi için öncelikle Sayın Cumhurbaşkanının bu yetkilerini sınırlamalıdır.

İkincisi: Hiç kimse kaynağını Anayasa’dan almayan bir yetkiyi kullanamaz. Meşruiyet için seçilmek yeterli değildir. Meşruiyet için seçilmek gerekli bir şarttır ama yeterli şart değildir. O nedenle, seçilen kişilerin, hangi göreve gelirlerle gelsinler, Anayasa’nın belirlediği kurallar içerisinde hareket etmesi lazım. Anayasa dışına çıkıldığı vakit, o zaman o makam sahibi tartışılır duruma gelir. Ne demektir bu? Artık, bu uygulamalardan sonra Sayın Cumhurbaşkanının meşruiyeti tartışılır hâle gelmiştir. Biz böyle bir ortamda ne yapıyoruz? Bu tasarıyı görüşüyoruz.

Yargı makamlarını da burada göreve davet ediyorum. Bu, sadece Cumhurbaşkanının sorumsuzluğu çerçevesinde düşünülebilecek bir şey değildir. O zaman herkes her istediğini yapar. Vali, atandıktan sonra dilediği gibi hareket eder; milletvekili, seçildikten sonra dilediği gibi hareket eder; hâkim, atandıktan sonra dilediği gibi hareket eder! Öyle bir şey olamaz, öyle bir şey düşünülemez. Aksi hâlde, biz demokrasiden bahsedemeyiz.

Bu tasarı, bu bölümde daha ziyade Jandarma Genel Komutanlığı ile Sahil Güvenlik Komutanlığını düzenliyor. Jandarma Genel Komutanlığını ve Sahil Güvenlik Komutanlığını da düzenlerken ne yapmak istiyor? Emniyeti nasıl “parti emniyeti” hâline getirmek istiyorsa jandarmayı da o şekilde düzenlemek istiyor. General olmayan daire başkanları ile ilçe ve il jandarma komutanlıklarına atamada Jandarma Genel Komutanlığı tamamen devre dışı kalıyor. O zaman ne olur? Jandarma Genel Komutanının devre dışında kalması, terfi şartları ve olanaklarının liyakate göre değil, siyasete göre ayarlanacağı, siyasete göre işlem göreceği anlamına gelir.

İl ve ilçe jandarma komutanlarının atanmalarında ve yer değiştirmelerinde siyasi partinin, iktidar partisinin büyük rol oynayacağı izahtan varestedir değerli arkadaşlarım. Jandarmada liyakati az, siyasi tanıdığı çok olan kişi önemli makamlara gelecektir. Bu durum jandarmanın güvenilirliğine de zarar verecektir.

Biliyorsunuz, jandarma sadece bir güvenlik birimi değildir, hem askerî görevleri vardır, adli görevleri vardır ve diğer görevleri vardır. Yani jandarma dörtlü bir görev tanımıyla karşı karşıyadır. Siz jandarmayı bütünüyle siyasi iktidarın iki dudağı arasına getirirseniz o zaman jandarmanın diğer görevlerini yapmasına da engel olmuş olursunuz.

Biliyorsunuz, güvenlik hizmetlerinde jandarma ve asker bazen iç içe çalışmakta, birbirlerinin emrinde görev yapmakta, zaman zaman birbirlerinin yerine ikame edilmektedirler. Değerli arkadaşlar, zamansız ve hızlı bir geçiş, ülkemizde büyük zafiyet oluşturacaktır güvenlik yönünden, demin bir konuşmacı arkadaşımın da belirttiği gibi.

Biliyorsunuz, simetrik tehditten asimetrik tehdide geçilen bir dönemdeyiz. Bu dönemde savaş dışı harekâtın ve bunun için de barışı koruma ve destekleme görevinin önemi artmıştır. Bu ne demektir? Askerî statülü kolluk kuvvetlerinin, kolluk güçlerinin öneminin arttığı anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, jandarmanın, dengeli bir güç kullanımı için bugünkü yapısının muhafazasında fayda vardır. Çünkü, siz sadece askerî gücü kullanırsanız aşırı kuvvet kullanımına, sadece güvenlik gücünü kullanırsanız zafiyete sebebiyet verirsiniz. O nedenle, askerî statülü bir kolluk gücünün bu durumda kullanılması ihtiyaca daha uygun düşecektir. Jandarma, sadece bir güvenlik gücü değildir, demin ifade ettiğim gibi. Biz, jandarmanın, tüm kolluk güçlerinin siyasi iktidarın yani sivil otoritenin denetimine tabi olmasına evet diyoruz ama siyasallaşmasına asla ve asla rıza göstermiyoruz. Çünkü jandarmanın aynı zamanda siyasallaşması ne demektir? Türk Silahlı Kuvvetlerinin siyasallaşması anlamına gelmektedir. Değerli arkadaşlarım, bu da ülkemizi büyük tehlikelerle karşı karşıya getirecektir.

Şimdi, buraya çıkan AKP sözcüleri, ikide bir “Şunları yaptık, bunları yaptık.” diye nara atıyorlar; “nara”yı kötü anlamda söylemiyorum. Bunlardan biri de Sayın Yılmaz Tunç’tu. Ben kendisine söyledim, buradaysanız sizin kulağınızı çınlatacağım dedim. Ne diyor? Efendim, diyor ki: “Biz EMASYA Protokolü’nü ortadan kaldırdık.” Şimdi, EMASYA Protokolü nedir? EMASYA Protokolü, İl İdaresi Kanunu’nun 11’inci maddesinin nasıl uygulanacağını gösteren bir metindir, başka hiçbir özelliği yoktur. Siz bunu kaldırsanız da kaldırmasanız da yasanın o hükmü var oldukça hiçbir şeyi değiştirmeyecektir. Kaldı ki bu protokolle getirilen, bu EMASYA Protokolü’yle getirilen hükümler, aynı zamanda şu anda teklif ettiğiniz tasarıda da yer almaktadır. EMASYA Protokolü’nü izlerseniz, incelerseniz, orada valilerin araçlara ve benzeri lazım olacak gereçlere el koyma yetkisi vardır. Şimdi, siz bu tasarıyla aynı şekilde bu düzenlemeyi getiriyorsunuz. Yani, “Kaldırdık.” diyorsunuz, onu başka bir şekilde, hukukun arkasından dolanarak, tekrar Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getiriyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarı şayet yürürlüğe girerse, insanlar artık cendere içerisine alınacak, baskıcı, otoriter, despotik, faşist bir yönetim kurulacaktır. Bundan siz de zarar göreceksiniz, en büyük zararı da siz göreceksiniz, bunu unutmayın. Demin de söyledim çünkü özel yetkili mahkemelerin kimin tarafından daha çok istendiğini gözünüzün önüne getirin.

Sayın Bakan, size de başarılar diliyorum. İnşallah, tarafsız bir görev yaparsınız. Bu da tabii, sayın bakanların şahsından azade olarak söylüyorum, hukukun arkadan dolanılmasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - Yani Sayın Bakan ayrılıyor, 23 Nisan törenlerine benzer bir törenle, görev, müsteşarlara terk ediliyor ve bir süre sonra tekrar o müsteşarlar görevi kime devredecek? Aynı bakanlara veya başka bakanlara devredecekler. Bu, arkadaşlar, hukukun arkadan dolanılmasıdır.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sizin iktidar hedefiniz yok mu ya? Peşinen yenilgiyi kabul ettiniz. İktidar hedefiniz yok mu?

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Gök, 60’ıncı maddeye göre iki dakika söz veriyorum.

Buyurunuz.

 

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

10.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, AK PARTİ’den milletvekili adaylığı için istifa eden MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın tekrar MİT Müsteşarlığına atanmasının kabul edilebilir bir tutum olmadığına ilişkin açıklaması

 

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Başkan, bu memleketin çivisi çıktı. Bu memlekette bugün yaşadıklarımız, daha önce yaşadıklarımızla üst üste konulduğunda ne Anayasa kaldı ne kanunlar kaldı ne teamüller kaldı ne saygı kaldı. Sadece, AKP iktidarının kendi isteklerini, arzularını hayata geçirmek için her şeyin altüst edildiği bir devlet geleneği bugün ortada.

Sayın Başkan, bundan bir süre önce, tarafsız olması gereken, MİT gibi hepimizin istihbaratıyla ilgili, güvenliğiyle ilgili bir kurumun başkanı, kalktı istifa etti ve AKP’den aday oldu. MİT gibi çok özel bir kurumun başındaki kişinin, tarafsızlığını her zaman koruması gerekir. Anlaşılıyor ki bugüne kadar MİT, AKP’yle iç içe, iktidarla iç içe, Hükûmetle içli dışlı bir şekilde muhalefete karşı düzmece, her türlü sahte belgeleri üreterek ve muhalefeti sindirmek için AKP’nin bir yan müdürlüğü, arpalığı hâline getirilmiştir. Bugün, istifa etmiş Hakan Fidan’ın, az önce Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın açıklamasından, tekrar MİT Müsteşarlığına atandığını öğreniyoruz. Bu, resmen bir kepazeliktir, böyle bir tabloyu bu Türkiye taşıyamaz, böyle bir konu olamaz.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Bu nasıl bir ifadedir Sayın Başkan ya!

LEVENT GÖK (Ankara) – Böyle bir tabloyu Türkiye taşıyamaz. Türkiye, geleneklerin, kanunların, Anayasa’nın çiğnendiği, AKP’nin babasının çiftliğinin olduğu bir yer değildir. Herkes haddini bilmelidir!

MEHMET AKYÜREK (Şanlıurfa) – Nasıl konuşuyorsun be, nasıl konuşuyorsun!

MEHMET METİNER (Adıyaman) – Ne kadar düzeysiz bir üslup ya!

LEVENT GÖK (Ankara) – Hakan Fidan’ın bu istifası ve sonradan tekrar MİT Müsteşarlığına atanması kabul edilebilir bir tutum değildir. Böyle bir durum olabilir mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LEVENT GÖK (Ankara) – AKP’nin bir çiftliği hâline getirilmiş Türkiye’yi konuşuyoruz, bir müdürlüğü hâline getirilmiş MİT Müsteşarlığını konuşuyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan... Sayın Başkan...

BAŞKAN – Şimdi sırasıyla... Bir saniye...

Sayın Baluken...

LEVENT GÖK (Ankara) – Türkiye bunu taşıyamaz Değerli Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Baluken’in mikrofonunu açtım, sizi dinledik.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, bu konuda herkes elinden gelen çabayı göstermeli ve bu darbelere karşı herkes sesini yükseltmelidir. Bu kepazeliği reddediyoruz.

MEHMET METİNER (Adıyaman) – Biz sizin kepazeliklerinizle yaşıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baluken.

 

11.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Halkların Demokratik Partisi olarak, Kobani’de yaşamlarını yitiren Metin Altıntaş, Tahsin Akti ile Mustafa Mıhyedin’in ailelerine başsağlığı dilediklerine ve IŞİD vahşeti konusunda Hükûmetin duyarsızlığını kabul edilemez bulduklarına ilişkin açıklaması

 

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tabii, yirmi dakikadır bu sözü bekliyorum, şimdi gündem de farklı bir yere kaydı.

İfade etmek istediğimiz konu şudur: Kobani’de bir mayın patlaması sonucu Van Büyükşehir Belediyesi çalışanımız Metin Altıntaş ve Gevaş Belediye Meclisi üyemiz Tahsin Akti yaşamlarını yitirmişlerdir. Yine, IŞİD’in Kobani’de yaptığı bir saldırıda Van Milletvekilimiz Kemal Aktaş’ın yeğeni YPG gerillası Mustafa Mıhyedin yaşamını yitirmiştir. Biz Halkların Demokratik Partisi olarak hem milletvekilimize hem de belediye çalışanına ve Meclis üyemizin ailelerine ve bütün halkımıza başsağlığı diliyoruz. Onların şahsında, Kobani’de, Kobani devrimi için yaşamını yitiren bütün şehitlerimizi burada rahmetle anıyoruz.

Özellikle bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum: IŞİD vahşeti yanı başımızda olanca barbarlığıyla devam ediyor. Geçen haftaki oturumda, burada, Til Temir bölgesinde Süryani halkına yönelik yapılan katliamların ve IŞİD tarafından kaçırılan Süryani kadın ve çocuklarının yaşamlarıyla ilgili duyduğumuz kaygıyı dile getirmiştik ve bu konuda hem Dışişleri Bakanından hem Hükûmetten bir izahat beklediğimizi söylemiştik. Dün de Irak Türkmen Cephesi Başkanının yaptığı açıklamaya göre, 200 Türkmen kadın da yine bu IŞİD çeteleri tarafından kaçırılmış ve rehine durumda. Yani, yanı başımızda bu kadar büyük, devasa bir yangın varken, kadınlar, çocuklar katledilirken, rehin tutulurken bu Hükûmetin hâlâ bir duyarsızlık içinde olmasını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – …Dışişleri Bakanlığının bir açıklama bile yapmamış olmasını, Genel Kurula gelip bir bilgilendirme yapma zahmetlerine bile katlanmamalarını burada kabul edilemez bulduğumuzu ifade ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Ünal, buyurunuz.

 

12.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Ankara Milletvekili Levent Gök’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, öncelikle, Levent Gök Bey’in kullandığı “kepazelik” ifadesini şiddetle kınıyorum. Böyle bir ifade, bu Mecliste, bu Meclisin mehabetine yakışmayan bir ifadedir.

LEVENT GÖK (Ankara) – Aynen tekrarlıyorum efendim. Devletin çivisini çıkardılar Sayın Başkanım, devletin çivisini çıkardılar.

OSMAN ÇAKIR (Düzce) – Dinle, dinle.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Milletvekili aday adayı olmak için görevinden istifa eden bürokratlar aday adayı yapılmadıklarında tekrar görevlerine iade edildiklerinde biz buna kepazelik mi diyoruz?

LEVENT GÖK (Ankara) – Orası MİT Müsteşarlığı, benim güvenliğim emanet edilmiş oraya, benim güvenliğim, benim güvenliğimin emanet edildiği bir yer; olur mu öyle şey!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Burada hukuki olmayan ne vardır? Bir bürokrat milletvekili aday adayı olmuştur, daha sonra adaylığını geri çekmiştir, Başbakanlık da hukuk çerçevesinde, hukuktan kaynaklanan hakkını kullanarak tekrar görevine iade etmiştir.

Burada kullanılan bu dili şiddetle kınıyorum ve Sayın Grup Başkan Vekilini kullandığı bu ifadeden dolayı özür dilemeye davet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sisteme girer misiniz.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkanım, söz verecekseniz konuşurum.

BAŞKAN – Hayır, Sayın Halaçoğlu için söylüyorum.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Ben sizi aradım, yoktunuz Sayın Yılmaz. Görüşmeyi bir noktaya getirdikten sonra, 58’inci maddeye göre size söz vereceğim ama o Başkanın takdirinde bir iş.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Beş dakika ayrıldım, ben sabahtan beri buradayım, bir beş dakika ayrıldım, o zamana denk gelmiş.

BAŞKAN – Milletvekillerinin asli görevi burada olmaktır biliyorsunuz.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Yirmi dört saat duracak hâlimiz yok herhâlde Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hareket yapmayın ama! Çok ayıp, çok ayıp, gerçekten ayıp!

Buyurun Sayın Halaçoğlu.

 

13.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, AK PARTİ’den milletvekili adaylığı için istifa eden MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın tekrar MİT Müsteşarlığına atanmasının kabul edilebilir bir tutum olmadığına ilişkin açıklaması

 

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, MİT Müsteşarının, adını zikrettiği bir partiden aday olmak üzere istifa etmiş olduğunu hepimiz biliyoruz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 19’uncu maddesi, görevlerinden istifa eden rütbeli askerlerin, subay, astsubayların istifa ettikten sonra vazgeçmeleri veyahut da seçilemedikleri takdirde tekrar eski görevlerine dönmeleri mümkün değildir.

OSMAN ÇAKIR (Düzce) – MİT Müsteşarı da böyle mi?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - MİT Müsteşarı da bunun içerisinde yoktur ama aynı hüviyeti taşıdığı için…

OSMAN ÇAKIR (Düzce) – Ne alakası var?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - …resmî bir görevi deruhte ettiği için, bu görevinden bir siyasi parti adı anarak ayrılmış olması sebebiyle artık tarafsızlığını yitirecek bir nitelik kazanmıştır. Dolayısıyla, tıpkı subay ve astsubaylarda olduğu gibi, artık MİT Müsteşarlığına gelemez. Bunu “Ben yaptım, oldu.” hesabıyla yapanlar Anayasa’yı da çiğnemiş olurlar. Eğer bunu Başbakan ve Bakanlar Kurulu getirmişse Anayasa üzerine ettikleri şeref ve namus sözünü de ortadan kaldırmış olurlar. Dolayısıyla, siyasallaşmış bir MİT’in diğer siyasi görüşte olanlara hangi tavırda bulunacağını şimdiden söylememiz mümkündür. Dolayısıyla, böyle bir görevi üstlenmiş olan kişinin tekrar MİT Müsteşarlığına getirilmesi kabul edilemez. Zira, hangi sebeple ayrılmıştır? Milletvekili olmak için ayrılmıştır. Cumhurbaşkanı karşı çıkmıştır, Başbakan desteklemiştir ama daha sonra, Cumhurbaşkanıyla yaptığı görüşme sonrasında göreve tekrar dönmek üzere ayrıldığı gözlemlenmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Dolayısıyla, Anayasa hükümleri ihlal edilmiştir, kabul edilmesi mümkün değildir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

 

14.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, burada bütün milletvekillerinin Türkiye Cumhuriyeti devletinin teamüllerini, kanunlarını, gelenek ve göreneklerini koruması gerekir. MİT hepimizi ilgilendiren bir kurumdur. MİT başkanının tarafsız olmaması hem bundan önceki uygulamaları konusundaki tereddütleri giderek artıracaktır hem de bundan sonraki uygulamaları konusunda, ne yapacağı konusunda ipucu vermektedir.

Benim söylediklerim konusunda, MİT başkanının, MİT’e başkanlık edecek kişinin bütün partilere, Türkiye'nin 77 milyon insanına, herkese karşı eşit mesafede uzak ve yakın olması gerekir. Bir partiye geçiyorsunuz, ertesi gün Cumhurbaşkanı sizin milletvekili adaylığınıza karşı çıkıyor, Başbakan “olabilir” diyor. Böyle tartışmaların içerisinde zaten güvenilirliği kalmayan bir kişinin bugün, gözlerinin içine soka soka, inatla MİT Müsteşarlığına getirilmesi kabul edilemez. Böyle bir uygulama devlet geleneğimizde yoktur. Ben az önce az bile söyledim.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ederim.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Ünal…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Bakın, buradaki hukuki durum tartışılır. Türkiye Büyük Millet Meclisinde bunun hukuki zeminini tartışırız ama burada ahlaka mugayir, günlük kullanıma ve İç Tüzük’te ifade edilen “temiz bir dil” kullanmayarak ifade edilen “kepazelik” kelimesinin kullanılması yanlıştır, bunu kınıyorum tekrar Sayın Başkan.

LEVENT GÖK (Ankara) – Benim söylediğim söz az biledir.

BAŞKAN – Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.08

 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 21.22

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

 

XIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

 

BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi, şahıslar adına İstanbul Milletvekili Sayın Hüseyin Bürge.

Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; her birinizi saygıyla selamlıyorum. Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın üçüncü bölümü üzerinde söz almış bulunuyorum.

Şunu ifade etmeden geçmek istemiyorum: Genel Kurulun aksine, İçişleri Komisyonunda iktidar ve muhalefet partilerine mensup milletvekili arkadaşlarımızın karşılıklı saygı ve hoşgörüsü çerçevesinde geçen görüşmelerden duyduğum memnuniyeti belirterek katkı veren tüm milletvekili arkadaşlarıma teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, İçişleri Bakanlığımızın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile diğer mevzuatla İçişleri Bakanlığına verilmiş görevlerinden bazılarının, Anayasa ve yasalarımıza uygun olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü, güvenlik ve asayişi, kamu düzenini, genel ahlakı, Anayasa’mızda yazılı hak ve hürriyetleri korumak, suç işlenmesini önlemek, suçluları takip edip yakalamak, her türlü terörle, kaçakçılıkla ve organize suçlarla mücadele etmek olduğunu hepimiz biliriz. Sınır, kıyı ve deniz yetki alanlarımızın muhafaza ve emniyetini sağlamak diye görevlerini saymak mümkün. Bu görevlerden kamu düzenini ve güvenliğini sağlamak konusunda tıpkı polis teşkilatımız gibi Jandarma teşkilatımızın da bu sorumluluk içerisinde olduğunu ifade etmek istiyorum. Jandarma Genel Komutanlığı, eğitim ve öğretimi ile askerî kanun ve nizamların kendisine verdiği görevleri yönünden Genelkurmay Başkanlığına ancak emniyet ve asayiş görevlerinin ifası yönünden de İçişleri Bakanlığımıza  bağlıdır.

Saygıdeğer milletvekilleri, tasarının bu bölümünde yapılacak düzenlemelerle Jandarma Genel Komutanlığının, Sahil Güvenlik Komutanlığının İçişleri Bakanlığıyla  zaten var olan ilişkilerini düzenlemek ve bu düzenlemelerle bu kurumlar üzerinde sivil otoritenin ve denetiminin güçlendirilmesi amaçlanmaktadır. Anlaşıldığı üzere, Hükûmetimizin bu düzenlemelerle tek amacı, İçişleri Bakanlığımızın ilgili kurumlar arasında var olan ilişki ağını düzenlemek ve kurumlar üzerinde sivil denetimi artırmaktır.

Saygıdeğer milletvekilleri, günlerdir Genel Kurulda çok hareketli tartışmalar yaşıyoruz. Şüphesiz demokrasinin tesisi için bu tartışmalar yaşanmalıdır, yaşanmaktadır ancak küfür ve hakareti -affınıza sığınarak söylüyorum- hariç tutmak gerekir. Ayrıca, özgürlükler konusunda, yani, muhalefetin, Hükûmetimiz üzerinde laf edenlerin, on üç yıllık AK PARTİ iktidarı döneminde demokrasi ve özgürlükler alanında yapılan çalışmaların sanki hiçbirinden haberi yokmuş gibi davranmaları da dikkate şayandır. Bunlardan bazılarını başlık olarak hatırlatmak isterim doğrusu: Olağanüstü hâlin kaldırılması, 1973 yılında başlayan Devlet Güvenlik Mahkemeleri serüveninin kaldırılması, Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi’nin başlatılması -Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi kapsamında atılan adımlarla korkuların, tabuların, yasakların aşılması, toplumun ve devletin kendi sorunlarıyla yüzleşmesi sağlanır hâle gelmiştir- Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, askerî yargının yetki alanının daraltılması, meslek liselerine konulan kotanın kaldırılması, başörtüsü yasağının kaldırılması, kamu kurum ve kuruluşlarında askerî üye uygulamasına son verilmesi, 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasının yolunun açılması; bunları saymak mümkün. Özgürlükler adına yapılan bu devrimlerden bahsederken unutmamak gerekir ki hiçbir zaman sınırsız bir özgürlük yoktur. Bu yüzden, iç güvenlik paketinin temel amacı, özgürlük ve güvenlik dengesini sağlayabilmektir. Son yıllarda yaşanan olaylarda ülkemize, bütçemize nasıl ağır faturalar ödetildiğini, şehitler verildiğini, canların gittiğini de ifade etmek mümkündür.

Saygıdeğer milletvekillerimiz, konuşmamı bitirirken “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” sözünü kendisine ilke edinmiş AK PARTİ iktidarımızın iç güvenlik paketiyle temel amacının vatandaşlarımızın huzuru, vatandaşlarımızın güveni olduğunu ve vatandaşlarımızı barışçıl bir ortamda yaşatabilmek adına gerekli olduğunu ifade ederken bu iç güvenlik paketinin şimdiden milletimize hayırlar getirmesini Cenabıhak’tan diliyor, her birinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bürge.

Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Ülkemizin gündeminde son yıllarda iki konu sürekli yer tutmaktadır; sözde çözüm süreci, paralel yapı. Bu tasarıda da bu konularla ilgili düzenlemeler bulunmaktadır ancak her iki konunun da ne olduğunu proje sahipleri dışında kimse bilmiyor, millet bilmiyor, milletvekilleri bilmiyor çünkü ne olduğu bir türlü açıklanmıyor.

Ben, geçen yıl kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi Güvenlik ve İstihbarat Komisyonunda Milliyetçi Hareket Partisi Grubunu temsilen üye olarak görev alan bir milletvekiliyim. Millî güvenliğe ilişkin konularda görüş ve öneriler sunmak, güvenlik ve istihbarat hizmetleri sırasında elde edilen kişisel verilerin güvenliğini ve bireyin hak ve özgürlüklerini koruyucu öneriler geliştirmekle görevli olan Komisyon, kanunla verilen bu görevleri yerine getirememektedir. Komisyonun bugüne kadar yaptığı toplantılarda tüm ısrarlarımıza rağmen, gerek millî güvenliğimizi tehdit eden unsurlar hakkında gerek sözde çözüm süreci konusunda ve gerekse paralel yapıyla ilgili hiçbir somut bilgi alamadık. Komisyon üyeleri olarak Millî Güvenlik Siyaset Belgesi’nin yani Kırmızı Kitap’ın kapağını bile göremedik. Ne yazık ki Komisyon olarak MİT’le de hâlâ müşerref olamadık. AKP Hükûmeti, istihbarat ve güvenlikle ilgili çalışmalarını Komisyon üyeleriyle paylaşmamakta, Komisyondan bilgi saklamaktadır. Nitekim, çözüm süreciyle ne yapılmak istendiği Komisyondan gizlenmiştir. AKP’nin PKK’yla yaptığı görüşmelerin içeriği, ne sözler verildiği, hangi hususlarda mutabakata varıldığı, PKK’nın bölgede alan hâkimiyeti oluşturmasının, haraç toplamasının, sözde mahkemeler ve asayiş birimleri kurmasının neden engellenmediği, kamu binalarının önündeki yollara hendekler kazılmasına nasıl müsaade edildiği, 6-7 Ekim olaylarının hesabının niye sorulmadığı tüm taleplerimize rağmen izah edilmemiştir. Ama şurası açıktır ki terörist başının serbest bırakılması ve özerklik konusunda PKK’ya söz verildiği yetkililerce inkâr edilememiş, böyle bir mutabakat ya da anlaşma olmadığı yalanlanamamıştır ve 28 Şubat 2014 günü görülmüştür ki İmralı canisi sonunda saraylara kadar gelmiş, mesajlarını Başbakanlık ofisinde okutmuştur. Böylece, AKP-PKK koalisyonunun karanlıkta kalan noktaları  vuzuha ermiştir. Anlaşılan o ki AKP, Öcalan’ın 10 emriyle yeni Türkiye’yi kurmak istiyor. AKP ile PKK İmralı canisinin serbest kalması, genel af, bölücülüğü derinleştirecek kimlik ve statü verilmesi, Anayasa’yı değiştirip millî ve üniter devleti parçalama, özerkliği inşa amacında hemfikirdir. Ancak şunu unutmayın: Türk milletine ihanet edenlerin asla cezasız kalmadığını Türk tarihine bakarsanız görürsünüz.

Değerli milletvekilleri, millî güvenliği tehdit eden unsur olarak paralel yapının Millî Güvenlik Siyaset Belgesi’ne alınacağı Cumhurbaşkanı tarafından söylenmiştir. AKP zihniyeti “paralel yapı” dedikleri kesime öyle ağır suçlamalar yapmış ve yapmaktadır ki devleti ele geçirme, Hükûmeti yıkma gibi amaçları olduğu, hain ve terör örgütü oldukları iddia edilmektedir. Bu durumda, onları besleyip büyüten, “Ne istedilerse verdik.” diyenlerin de suç ortağı olduğuna şüphe yoktur. Sormak istiyorum: Bu suçların ceza hukukumuzda bir karşılığı yok mudur? Elbette ki vardır. Anılan suçlara yönelik ağır cezalar öngörülmüştür ama bugüne kadar suçlular ortaya çıkarılıp cezalandırılmamıştır. Bu çerçevede soruyorum: Hâkimlerin, savcıların, polislerin, kamu görevlilerinin görev yerinin değiştirilmesi, polis koleji ve polis akademisi öğrencilerinin başka okullara nakledilmesi, hainlik suçunun, terör örgütü üyeliğinin tek başına cezası olabilir mi? Eğer suçlu varsa gideceği tek yer vardır, o da cezaevidir.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.

Bölüm üzerinde İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bölüm görüşmelerinin İç Tüzük 72’ye göre devam etmesini arz ederim.

                                                                                   Oktay Vural

                                                                         MHP Grup Başkan Vekili

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Daha ayrıntılı bilgi edinmek için.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi var, yerine getiriyorum.

Sayın Gök, Sayın Serindağ, Sayın Çetin, Sayın Şeker, Sayın Özkes, Sayın Düzgün, Sayın Öğüt, Sayın Atıcı, Sayın Güneş, Sayın Bilgehan, Sayın Güven, Sayın Tamaylıgil, Sayın Koç, Sayın Sarı, Sayın Haberal, Sayın Öner, Sayın Kaplan, Sayın Küçük, Sayın Bayraktutan, Sayın Belen. 

İki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.37

 

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.46

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın üçüncü bölümü üzerinde verilen görüşmelere devam edilmesi önergesinin oylamasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, yeniden elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve işlemi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır. 

 

XIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

 

BAŞKAN – Görüşmelere devam edilmesi yönündeki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Komisyon ve Hükûmet burada.

Şimdi soru-cevap işlemine geçeceğim.

Elimdeki listeden okuyorum kapanmış olduğu için: Sayın Işık, Sayın Erdoğan, Sayın Serindağ, Sayın Belen, Sayın Kaplan, Sayın Yılmaz, Sayın Öz, Sayın Uzunırmak, sisteme girerseniz ben söz vereceğim.

Soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bugün Anayasa’ya sadık kalacağınıza yemin ederek görevinize başladınız, öncelikle hayırlı olsun diyorum. Sizin gibi, daha önce atanarak, Anayasa’ya yemin etmiş, namusu ve şerefi üzerine yemin ederek İçişleri Bakanlığı yapmış bir zat geçen hafta, burada Anayasa’yı tanımadığını söyledi. Siz Anayasa’yı tanıyacak mısınız? Tanımayacaksanız, bu görevden istifa etmeyi düşünür müsünüz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Erdoğan…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Cizre ve Silopi’de belediye başkanlarının PKK’nın taleplerine uygun olarak şehrin etrafına belediyeye ait makinelerle hendekler kazdığının Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan ve sizden önceki İçişleri Bakanı Efkan Ala tarafından değişik yerlerde ifade edildiğine şahit olduk.

Birincisi: Bu bilgiler doğru mudur?

İkincisi: Bu bilgiler doğruysa Bakanlığınızın bu belediye  başkanlarını açığa alma yetkisi var mıdır? Eğer Bakanlığınızın bu belediye başkanlarını görevden alma yetkisi varsa bu yetki bugüne kadar niçin kullanılmamıştır? Bundan sonra kullanmak gibi bir niyetiniz var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Serindağ…

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, il ve ilçe jandarma komutanlarının göreve atanmalarında, yer değişikliklerinde, cezalandırılmalarında İçişleri Bakanı Jandarma Genel Komutanının önerisi üzerine mi işlem yapacaktır, yoksa doğrudan İçişleri Bakanı herhangi bir öneri almadan bu uygulamaları yapabilecek midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Belen…

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Toplumda “iç güvenlik yasası” olarak bilinen bu yasanın çıkmaması hâlinde 7 Haziran 2015 seçimleri için “Silahların gölgesinde seçim yapılacaktır.” diyen Cumhurbaşkanı ne demek istiyor? Bugüne kadar yapılan seçimlerin hepsi silahların gölgesinde mi yapıldı? Eğer öyleyse bu seçimler geçersiz sayılmaz mı ve uluslararası kamuoyunda ülkemizin itibarını beş paralık etmez mi? AKP, bugüne kadar bütün seçimleri silahların gölgesinde, Baas rejimlerindeki gibi mi kazandı?

Ayrıca, yeni Sayın Bakana hayırlı olsun diyorum. Komisyonda Tekirdağ Valisi var; Tekirdağ Valisini bir an evvel ilimize göndersin de görevine başlasın.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, Cizre’de 4 bin öğrenci ÖSYM sınavına girecekti önümüzdeki hafta sonu, İdil, Cizre, Silopi, çevre ilçelerden. Burada güvenlik yok gerekçesiyle, Cudi ve Gabar Dağı’ndaki beldelerde bu 4 bin öğrenci ÖSYM sınavına katılacak. Şimdi sormak istiyorum: Cizre merkezde onca zırhlı araç, özel tim ve polis varken güvenlik polis bölgesinde sağlanamıyor da dağda jandarma veya Türk Silahlı Kuvvetlerinin koruması altında mı güvenlik sağlanacak? Bu amaçla mı bu 4 bin kişinin bu beldelerde sınava gönderilmesi kararı alındı? ÖSYM sınavıyla ilgili İçişleri Bakanlığından bu konuda görüş istendi mi?

BAŞKAN – Sayın  Yılmaz…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın Bakan, bölgedeki bu valilerden herhangi birisi bir kuruluşa, bir ticari kuruluşa imtiyaz sağlamak amacıyla “Bölgede güvenliği sağlayamıyoruz.” diye herhangi bir yazı verdi mi? Net bir cevap istiyorum bu konuda. Bir şirketin ticari ilişkilerinden dolayı, “Bölgede güvenliği sağlayamıyoruz.” diye herhangi bir şirkete herhangi bir valinizden, bölge valilerinden birisinin cevabı var mıdır? Bu yazıyı  merak ediyorum.

İkinci sorum: Biliyorsunuz, 2013’ün Mart ayında, yine silahları bırakma çağrısı yapıldı ve Hükûmet “Bahar geldi.” şeklinde ifadelerde bulundu. Bu 2013 yılının Mart ayından bugüne kadar bölgede çıkan olaylarda kaç güvenlik görevlisi şehit olmuştur?

BAŞKAN – Sayın  Öz…

ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın  Bakan, görüşülmekte olan bu kanunda Jandarma teşkilatını İçişleri Bakanlığına bağlıyorsunuz, gerekçe olarak da terörle mücadele ve kamu düzeninin sağlanmasını gösteriyorsunuz. Terörle mücadele ve kamu düzeninin sağlanmasında kanunlar mı yetersiz, yoksa iktidarınızın bu konuda yapması gerekeni yapamayışı mı etken? Bir sorum bu.

Bir diğer sorum: Yine, Jandarma teşkilatının İçişleri Bakanlığı müdahalesine tabi tutulmasının 7 Haziran seçimlerinde kırsaldaki sandıklara AKP lehine el koymak amacıyla yapıldığı iddiaları var. Bunlar doğru mudur?

Bir diğer sorum: Özellikle, Polis Akademisinde öğrencilikleri devam edenlere sürekli “Okullarınızı tatil ettik.” diyorlar, o çocuklar Ankara sokaklarında oradan oraya savruluyorlar. Gerçekten, bu konuda yapmış olduğunuz uygulamayla vicdanınız rahat mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın  Uzunırmak…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle, Sayın  Bakan, selefiniz Oslo anlaşmasını PKK’nın bozduğunu söyledi. Oslo anlaşmasında hakem devlet kimdir ve ne zaman yapılmıştır?

İkinci sorum: “Paralel” veya “cemaat” adıyla tanımlanan yapı ilk defa belge, bilgi, bulgu, iz, emare olarak ne zaman devlet kayıtlarına tehdit olarak, algı olarak girmiştir?

Üçüncü sorum: 2013 yılından beridir PKK’ya hiç operasyon yapıldı mı? Yapıldıysa kaç operasyon yapıldı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Gök…

LEVENT GÖK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bugün yemin ederek görevinize başladınız. Biz de ana muhalefet partisi olarak öncelikle, geçmiş uygulamalardaki aksaklıkları görerek, muhalefetin yaptığı eleştirileri dikkate alarak ve ülkemizi esenliğe götürücü çalışmalarda muhalefetin sesini daha fazla dinleyerek çalışma göstereceğinize inanmak istiyor ve görevinizde başarılar diliyoruz.

BAŞKAN – Sayın Güneş…

HURŞİT GÜNEŞ (Kocaeli) – Sayın Bakan, size hayırlı olsun diyorum.

Tabii, Bakanlığınızın Anayasa’ya göre bağımsızlık ilkesi çerçevesinde olduğunu hatırlatmak istiyorum, umarım Sayın Cumhurbaşkanı gibi Anayasa’yı ihlal etmez ve tarafsızlığınızı bozmazsınız.

Bugünkü -ilk katıldığınız- Bakanlar Kurulu toplantısında, son günlerdeki döviz kurundaki çalkantı dile getirilmiş olması gerekiyor. Acaba, bugünkü Bakanlar Kurulu toplantısından sonra ortaya çıkan döviz kurundaki çalkantı ve düzey konusunda yapılabilecek şeyler ve önlemler konusunda Cumhurbaşkanının da gereksiz söylemleri dile getirildi mi?

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurunuz.

İÇİŞLERİ BAKANI SEBAHATTİN ÖZTÜRK – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle bu bölümle ilgili olarak, jandarmanın Bakanlığa bağlanması kısmını birinci olarak cevaplandırmak isterim.

Aranızda var olan pek çok mülki idare amiri sayın milletvekillerimizin de bildiği gibi, bu konuda ciddi sıkıntıları geçmişten beri yaşayageldik. Sorumlu olarak siyasi iktidar sorumlu, İçişleri Bakanı sorumlu ama jandarma bir kolluk kuvveti olarak tam anlamıyla İçişleri Bakanlığıyla ilişkili ve irtibatlı değil. Dolayısıyla, burada siyasi bir değerlendirmeden ziyade, mademki birisine bir soruyu soruyoruz, o hâlde ona sorumluluğunu da yetkisini de birlikte vermemiz gerektiğini düşünüyorum.

“Jandarma Genel Komutanı mı, önerdiklerini mi siz atayacaksınız?” diye bir soru geldi. Haklı bir soru. Normal şartlar altında, Jandarma Genel Komutanlığında hazırlanacak kararname mutlaka usulüne göre gelecek ve İçişleri Bakanı tarafından muhtemelen onaylanacaktır. İçindeki bazı kişiler şöyle olsun, böyle olsun diye elbette ki sayın bakanların söyleyecekleri vardır ama ben, bu ilk olacağı için bunun bir “pattern”, bir örnek olarak geçmişten beri var olan bir uygulama olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Kanunda yer alan “Bakana özel yetkiler verilmesi” tersinden okunduğu zaman anlamlıdır yani ya, Bakan başka türlü ister de bir direnişle karşılaşırsa anlamında değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yoksa, normal şartlar altında, köklü bir kurum olan Jandarma teşkilatının uygun olmayan kişileri zaten Sayın Bakana götürmeyeceği ve Bakanın da bunları onaylamayacağı tabiidir. Dolayısıyla, bu yapılacak olan çalışmalar ilk olacak ama ben olacakların şeklini şimdiden görebiliyorum. Bu konuda kesinlikle, Jandarma Genel Komutanlığının kendi içinde, tecrübeleriyle, siciliyle, disipliniyle insanlar seçilecek, il ve ilçelere atamalar ve belki de Genel Komutanlık içerisinde atamalar yapılacaktır. Kanunun o maddelerini dikkatlice okuduğumuzda şunu görüyoruz: Daire başkanları Bakanın onayıyla atanıyor, generaller bunun istisnasıdır. Generallerin atanma düzeni üçlü kararnameyle yapıldığı için sayın bakanların yetkisi dâhilinde değildir.

O bakımdan, ben bu konuda, Jandarma teşkilatının, eğer bu kanun sizin teveccühünüze mazhar olursa, doğrusu, olması gerektiği yere geleceğini düşünüyorum. Elbette, söylenenler içerisinde siyasi iktidarların bunlara ne kadar nüfuz edeceği, nasıl etkileyeceğiyle ilgili endişeler olabilir ama bunu her kurum için söylemek mümkün ama biz siyaset kurumuna, iktidar kurumuna bu anlamda güvenmek durumundayız ve böyle çalışacağını düşünüyoruz. O bakımdan -175’inci yılını kutladık biz Jandarmanın- yüz yetmiş beş yıldır örnek aldığımız Fransa’da şu anda bizim geldiğimiz noktadan çok daha ileri bir noktada olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Gerçekten, Jandarma teşkilatını, pek çoğunuzun bildiği gibi, biz Fransa’dan aldık. Orada hâlâ Jandarma teşkilatı var ve aynı bizde olduğu gibi değişiklikler bundan yaklaşık, tahmin ediyorum, bir on sene önce yapılmıştı; bizde de bunların yapılmasını böyle değerlendirmenin uygun olacağını düşünüyorum.

Kırsaldaki sandıkların korunmasıyla ilgili olarak… Bu, Jandarmanın bir numaralı görevidir. Sandıkları, halkın iradesini olduğu gibi koruyup yerine ulaştırmak İçişleri Bakanlığının görevi, kırsalda da jandarmaya düşen bir görevdir bu. Biz kolluk görevi olarak düşünüyoruz ve Türkiye'nin ikinci bir kolluk kuvveti olarak kalmasında yarar görüyoruz. Yani, bu konuda, biliyorsunuz, Büyükşehir Yasası’yla birlikte jandarmanın önemli bir yetki sorunu yaşadığını, 30 büyük ilimizde yetki sorunu yaşadığını rahatlıkla görebiliyorsunuz. Artık, bu saatten sonra bu kanunda yapılacak olan değişiklikle de kırsal-kentsel ayrımından ziyade, valilerin hâlihazırda olduğu gibi durumu meşrulaştıran, onlarla protokoller imzalayan ve onların yetki alanı olarak seçtiği yerlerde görev yapan bir kolluk kuvveti olarak devam edecektir. Bu bakımdan da büyük bir boşluk ortadan kalkmış olacak. Gerçekten, Büyükşehir Yasası hazırlandığı zaman jandarma açısından         -hakikaten- problemli bir alan doğmuştu. Artık, bu sorun da böylece giderilmiş olacak.

Polis Akademisinin öğrencileriyle ilgili bir bilgim yok. Normal şartlar altında şu anda eğitimlerine devam ediyor olmaları lazım. Niye geziyorlar, onu ben de merak ediyorum. Size yazılı olarak bu konuyu bildireceğim.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – On gündür geziyorlar, on gündür.

İÇİŞLERİ BAKANI SEBAHATTİN ÖZTÜRK – Isıtma sisteminde sorun varmış yurdun bir tanesinde; o da tamir edilecek, giderilecek, onarılacak. Böyle bir sorun olmaması lazım, herhâlde arızi bir durumdur.

Cizre’de yollara hendeklerin açılmasıyla ilgili, belediyelerin bu işi bizzat yaptıklarıyla ilgili müfettiş gönderdik, henüz bu raporlar elimize gelmiş değil ama şu an itibarıyla Cizre’de, Silopi’de hendeğin olmadığını söyleyebilirim…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Resimleri var daha.

İÇİŞLERİ BAKANI SEBAHATTİN ÖZTÜRK – Ama bunlar geçmiş zamanlarda oldu. Biz onlarla ilgili olarak müfettişlerimizi gönderdik ve o müfettişlerimizin raporlarına göre sizin önerdiğiniz şeyleri; belediye başkanları, belediye yetkilileri eğer suçluysa onlarla ilgili gerekenleri yapacağız.

Diğer soruların pek çoğunu ne yazık ki cevaplandıracak süre yok, bunları yazılı olarak cevaplandırmayı tercih ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi üçüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair iki önerge vardır.

İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre yeni bir madde olarak görüşülmesine Komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde görüşme açılır ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir. Bu nedenle önergeyi okutup Komisyona soracağım, Komisyon önergeye salt çoğunlukla yani 14 üyesiyle katılırsa önerge özerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım, Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi ilk önergeyi okutuyorum:

(Kâtip Üye Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir tarafından önergenin okunmasına başlandı)

“Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi…”

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Biraz yavaş okuyun lütfen, anlaşılmıyor.

(Kâtip Üye Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir tarafından önergenin okunmasına devam edildi)

“…Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları'nın “4652 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 9- 1/1/2020 tarihine kadar Emniyet Teşkilatının ilk kademe amir ihtiyacını karşılamak üzere, lisans mezunları arasından Kamu Personeli Seçme Sınavında Bakanlıkça belirlenecek taban puanı almış olup yönetmelikle belirlenecek diğer şartları taşıyanlar ve yapılacak sınavda başarı olanlar, Polis Amirleri Eğitimi Merkezinde bir eğitim-öğretim dönemi özel eğitime tabi tutulabilirler. Bu öğrenciler Akademi bünyesinde ücretsiz iaşe edilir, yatırılır, sağlık giderleri ve yönetmelikle tespit edilecek ihtiyaçları Devlet tarafından karşılanır ve bunlara harp okullarında bulunan askeri öğrencilere ödenen miktarda harçlık ödenir." şeklindeki 46 ncı maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin ihdas edilmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.”

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Çekiyoruz.

BAŞKAN – Çekildi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun 46. Maddesinden sonra aşağıdaki maddenin eklenmesi ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

LEVENT GÖK (Ankara) – Çekiyoruz.

BAŞKAN – Önergeler çekilmiştir.

Madde 47’de üç adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları'nın (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) "4652 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 10- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce Polis Akademisi, Güvenlik Bilimleri Fakültesi, Güvenlik Bilimleri ve Adli Bilimler Enstitüsü, Polis Meslek Yüksek Okulu ile fakülte ve yüksek okullarda Emniyet Genel Müdürlüğü hesabına okuyan veya kendi hesabına okumakta iken Emniyet Genel Müdürlüğü hesabına okumaya devam eden öğrencilerden; mezun olup olmadığına bakılmaksızın mecburi hizmetle yükümlü olduğu süre içinde istifa edenler veya ilişiğinin kesilmesini gerektiren bir suç işleyenler ya da sağlık sebebi hariç, başka herhangi bir sebeple ayrılanlardan, kendilerine yapılmış olan öğretim masraflarının tazmini amacıyla, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte borç miktarı tahakkuk ettirilmemiş olanlar, borç miktarı tahakkuk ettirilip henüz ödemesine başlamamış olanlar, ödemeleri devam edenler, borçları taksitlendirilmiş olanlar ile bu konuda açılmış davaları sonuçlanmamış, davaları sonuçlanmış veya kesin hükme bağlanmış olanlar da bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içerisinde ayrıldıkları veya mezun oldukları eğitim kurumuna müracaat etmeleri halinde 15 inci maddenin on birinci fıkrası hükmünden yararlandırılır. Ödemesi devam edenlerden, 15 inci maddenin on birinci fıkrası çerçevesinde yapılacak hesaplamaya göre fazla ödeme yapmış olanlar ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ödemesini tamamlamış olanlara geri ödeme yapılmaz." şeklindeki 47 nci maddesinin son fıkrasının; son cümlesinde yer alan "geri ödeme yapılmaz." ibaresi, "fazladan ödedikleri tutarlar defaten ödenir." şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Ali Uzunırmak                              Alim Işık                Mesut Dedeoğlu

     Aydın                                      Kütahya                Kahramanmaraş

Hasan Hüseyin Türkoğlu                                           Mehmet Erdoğan

     Osmaniye                                                                  Muğla

Yusuf Halaçoğlu                                                       Seyfettin Yılmaz

     Kayseri                                                                     Adana

                                             Necati Özensoy                                 

                                                    Bursa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"4652 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 10- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce Polis Akademisi, Güvenlik Bilimleri Fakültesi, Güvenlik Bilimleri ve Adli Bilimler Enstitüsü, Polis Meslek Yüksek Okulu ile fakülte ve yüksek okullarda Emniyet Genel Müdürlüğü hesabına okuyan veya kendi hesabına okumakta iken Emniyet Genel Müdürlüğü hesabına okumaya devam eden öğrencilerden; mezun olup olmadığına bakılmaksızın mecburi hizmetle yükümlü olduğu süre içinde istifa edenler veya ilişiğinin kesilmesini gerektiren bir suç işleyenler ya da sağlık sebebi hariç, başka herhangi bir sebeple ayrılanlardan, kendilerine yapılmış olan öğretim masraflarının tazmini amacıyla, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte borç miktarı tahakkuk ettirilmemiş olanlar, borç miktarı tahakkuk ettirilip henüz ödemesine başlamamış olanlar, ödemeleri devam edenler, borçları taksitlendirilmiş olanlar ile bu konuda açılmış davaları sonuçlanmamış, davaları sonuçlanmış veya kesin hükme bağlanmış olanlar da bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde ayrıldıkları veya mezun oldukları eğitim kurumuna müracaat etmeleri hâlinde 15 inci maddenin on birinci fıkrası hükmünden yararlandırılır. Ödemesi devam edenlerden, 15 inci maddenin on birinci fıkrası çerçevesinde yapılacak hesaplamaya göre fazla ödeme yapmış olanlar ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ödemesini tamamlamış olanlara geri ödeme yapılmaz." şeklindeki 47. Maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Ali Serindağ                            Ahmet Toptaş            Tanju Özcan

Gaziantep                               Afyonkarahisar                 Bolu

Ali Sarıbaş                               Celal Dinçer             Ali Haydar Öner

Çanakkale                                   İstanbul                     Isparta

BAŞKAN – Şimdiki önergeyi okutup işleme alacağım…

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkan, biz ismimizi bile anlayamıyoruz. Yani çok çok bir dakika, iki dakika fark eder.

BAŞKAN – Tamam, bundan sonra dikkat ederim.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Bunu samimiyetimle söylüyorum.

BAŞKAN – Hayır, hayır; dikkat ederim.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Yani benim ismimi okurken ben anlamadım ismimi.

BAŞKAN – Tamam, dikkat ederiz.

Şimdi, Anayasa'ya aykırılık önergesini okutuyorum:

                          Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair -torba- Kanun Tasarısının 1 inci maddesi; Anayasa ve İçtüzük Hükümleri ile evrensel hukuk normlarına ve temel insan haklarına aykırı olup tek parti - tek adam - diktatörlük rejimi ve polis devletinin ötesinde, fiili "savaş hali" uygulaması getirdiğinden kanun tasarısının 47 inci maddesinin Anayasa'ya aykırılık nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Adil Zozani                               Pervin Buldan                        Nazmi Gür

    Hakkâri                                      Iğdır                                   Van

Gülser Yıldırım                Hüsamettin Zenderlioğlu       Abdullah Levent Tüzel

    Mardin                                       Bitlis                                 İstanbul

Demir Çelik                                Erol Dora

     Muş                                         Mardin

 

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet, katılıyor musunuz?

İÇİŞLERİ BAKANI SEBAHATTİN ÖZTÜRK – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Zozani, buyurunuz.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, bu bölümün en tartışmalı maddesi Jandarmanın İçişleri Bakanlığına bağlanması meselesi. İtiraz etmiyoruz, tamam, Jandarmayı oraya bağlayın; Genelkurmayı da Millî Savunma Bakanlığına bağlayın, buna da itiraz etmiyoruz. Ama, özlük düzenlemesini de bu çerçevede niye yapmıyorsunuz?

Bakın, generaller, Jandarmanın general rütbesindeki komutanları Genelkurmayın özlük düzenlemesine tabiler çünkü emekli oldukları zaman 1,5 milyon ikramiye alacaklar. Saha komutanları, astsubay, subay düzeyindeki insanlar emekli olmaları durumunda ne alıyor? Emniyet Genel Müdürlüğü mensuplarının kriterlerine tabi bir düzenleme getiriyorsunuz burada. Aynı anda, aynı yerde oturan, aynı üniformayı giyen insanlar arasında ayrım yapıyorsunuz. Getirin, bu düzenlemeyi doğru dürüst yapalım. Size bağlıysa, Emniyet Genel Müdürlüğü mensuplarının özlük düzenlemeleri neyse subayların, astsubayların özlük düzenlemelerini de öyle yapalım. Hodri meydan diyoruz. Getirin, maddede düzenleyin. Generallerin emeklilik durumuna bir dokunun bakalım, yapabiliyor musunuz? Yapabiliyorsanız, helal olsun derim size. Getirin burada, hodri meydan diyoruz. Getiremezsiniz, iddia ediyorum, getiremezsiniz; buna gücünüz yetmeyecek, generallerin arpalığına elinizi süremeyeceksiniz. Yapabiliyorsanız getirin işte, size bunu söylüyoruz, daha ötesi bir şey söylemiyoruz. Samimiyet burada ölçülür. Jandarmanın üst düzey rütbedeki generallerinin eğer özlük düzenlemelerine el sürüyorsanız, Emniyet Genel Müdürü statüsünde emekliye ayırabiliyorsanız Jandarma Genel Komutanını, siz de bir düzenleme yaptınız derim. Bunu yapmıyorsanız, Jandarmayı kendimize bağlıyoruz demeyin.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – …oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.17

 

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.32

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 47’nci maddesi üzerinde Hakkâri Milletvekili Sayın Adil Zozani ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet burada.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"4652 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 10- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce Polis Akademisi, Güvenlik Bilimleri Fakültesi, Güvenlik Bilimleri ve Adli Bilimler Enstitüsü, Polis Meslek Yüksek Okulu ile fakülte ve yüksek okullarda Emniyet Genel Müdürlüğü hesabına okuyan veya kendi hesabına okumakta iken Emniyet Genel Müdürlüğü hesabına okumaya devam eden öğrencilerden; mezun olup olmadığına bakılmaksızın mecburi hizmetle yükümlü olduğu süre içinde istifa edenler veya ilişiğinin kesilmesini gerektiren bir suç işleyenler ya da sağlık sebebi hariç, başka herhangi bir sebeple ayrılanlardan, kendilerine yapılmış olan öğretim masraflarının tazmini amacıyla, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte borç miktarı tahakkuk ettirilmemiş olanlar, borç miktarı tahakkuk ettirilip henüz ödemesine başlamamış olanlar, ödemeleri devam edenler, borçları taksitlendirilmiş olanlar ile bu konuda açılmış davaları sonuçlanmamış, davaları sonuçlanmış veya kesin hükme bağlanmış olanlar da bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde ayrıldıkları veya mezun oldukları eğitim kurumuna müracaat etmeleri hâlinde 15 inci maddenin on birinci fıkrası hükmünden yararlandırılır. Ödemesi devam edenlerden, 15 inci maddenin on birinci fıkrası çerçevesinde yapılacak hesaplamaya göre fazla ödeme yapmış olanlar ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ödemesini tamamlamış olanlara geri ödeme yapılmaz." şeklindeki 47. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                                   Ali Haydar Öner (Isparta) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor musunuz?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI SEBAHATTİN ÖZTÜRK – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Dinlemedi ki katılsınlar!

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Buradan okudum.

LEVENT GÖK (Ankara) – Mehmet Bey, niye katılmadın?

BAŞKAN – Sayın Öner, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Komisyonumuzun Sayın Başkanı değerli meslektaşım Mehmet Ersoy neye katılıp katılmadığını bilmeden “Katılmıyoruz.” dedi.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Sataşma kabul etmiyorum.

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Bizden ne gelirse gelsin kabul etmiyorsunuz ama milletin hayrına olan bir yasa çalışması yapmıyorsunuz. Sayın Bakanımıza görevinde başarılar diliyoruz, hayırlı uğurlu olsun. İnşallah, önceki bakanların yaptığı yanlışlara düşmez. Bunu gönülden duygularla temenni ediyoruz.

Sayın milletvekilleri, Hazreti Peygamber “Allah sizin suretinize ve mallarınıza değil, kalplerinize ve amellerinize bakar.” diyor. Yunus Emre “Bir kez gönül kırdın ise bu kıldığın namaz değil.” deyip ilave ediyor: “Her kim gönül yıkar ise iki cihan bedbahtıdır.”

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Laiklik elden gitti!

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Onu söyleyecek son adam sensin Sayın Bülent Turan.

BÜLENT TURAN (İstanbul) - Niye Sayın Başkan?

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Sen bir yandan Mekke’deyken bir yandan Mecliste bulunan bir adamsın.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Yalancı ne olsun?

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Senin dosyan burada, senin dosyan.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Yalancı ne olsun?

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Burada senin dosyan.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Kocaman valilik yaptınız.

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Burada görüşüldü. Ayşe Nur Bahçekapılı’nın oturumunda görüşüldü, pusulalar okundu, görüşüldü.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Yalancı ne olsun?

BAŞKAN – Sayın Turan, lütfen… Sayın Turan, lütfen…

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Bunu temizlemek sana düşer.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Hakaret ediyor.

BAŞKAN - Anladım da… Sonra sataşmadan söz alırsınız. Ne olur, uzamasın.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Kendisi söylüyor, cevap veriyorum.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Bülent Turan değildi o, yanlış hatırlıyorsun.

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Hazreti Mevlâna “Bir kez gönül yıktın ise...”

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Yakışmadı size! Yalancı ne olsun?

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Efendim, sana yakışmadı.

Bir arkadaşımız Rize’deyken burada görüldü, bir arkadaşımız Mekke’deyken Mecliste görüldü, çoğunluğun sağlanmadığı anlaşıldı.

BAŞKAN – Sayın Öner, siz de Genel Kurula hitap edin lütfen.

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Kâbe’yi…

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Ayıp ya!

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Bu Bülent Turan her zaman, her yerde böyle konuşur.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Hiç alakası yok!

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Efendim, Meclisin en çok laf atan adamıdır, sicili kapkara birisidir.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Hiç öyle değilim, tertemizim. Siz kendi sicilinize bakın.

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Bir kez gönül yıkmak, Kâbe’yi yıkmaktan daha kötüdür.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Hadi oradan ya!

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Çünkü Kâbe’yi Hazreti İbrahim yaptı, gönlü ise Allah yarattı.

AHMET YENİ (Samsun) – Gönlünü yıktın, düzelt!

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Sayın Yeni, sizin söyledikleriniz de çok eskide kaldı. Her konuşmama laf atıyorsunuz, bir gün çıkıp cevap vermiyorsunuz, bu sefer de bekliyoruz.

AHMET YENİ (Samsun) – Gönül yıktın, gönül! Gönlünü yıktın!

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) - Hele bu kırılan salih bir mümin kalbi ise.

Erzurumlu İbrahim Hakkı da “Kalp de Kâbe gibidir, Allah’ın evidir, kırmayın.” diyor.

Niye bunları söylüyorum? Polis Kolejini bu yasayla kapattınız. Polis Kolejindeki çocukları kapı dışarı ediyorsunuz. Polis Kolejine gönderilen çocuklar, annelerin, babaların, velilerin istihdam garantisi olduğunu düşünerek Polis Kolejine gönderdiği çocuklar. Günü geldiğinde hırsızları, yalancıları, suç teşkil eden fiillere karışanları yakalayıp adalete teslim etsinler diye bunu yapıyorlar.

Eğitim öğretim sınıfında yer alan öğretmenler için de “gayri Millî Eğitim Bakanlığı” konumuna düşmüş Bakanlık uygun bir yer bulacakmış. Aynı şekilde, 44’üncü maddeyle Güvenlik Bilimleri Akademisini de kapatıp onları iktisadi ve idari bilimler fakültelerine nasıl aktaracaksınız, bilmiyorum. İktisadi ve idari bilimlerin durumu da belli. Buna hangi vicdan elveriyor? Suç yok, ceza var. Mademki Polis Kolejinde öğrenci, o takdirde atılmalı. 1.000 öğrenciden 1 tanesi mi düzgün değil? Hangi vicdanla el kaldırıyorsunuz “Atılsın, gitsin.” diyorsunuz? Bunun hesabını nasıl vereceksiniz? Gerçi, işsizlik şu anda yüzde 9,9 görünüyor ama yüksek tahsillilerde 2 mislinden fazla. İstatistik hocamız “Üç türlü yalan var; yalan, kuyruklu yalan, istatistiki yalan.” derdi. Çocuklar velilerinin umutlarını gerçekleştirmek üzere okurken bir de bakıyorsun, onları atıveriyorlar. Bunlar günahsız 10-18 yaşlarında çocuklar. Bunların günahını nasıl üstlenebileceksiniz?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Üstlenirler, üstlenirler!

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) - Gözünüzü kapatıp, vicdanlarınızı mühürleyip Polis Kolejlerinin kapatılması için insafsızca el kaldırıyorsunuz. 29’uncu maddeyi kabul ederek hangi veballeri üstlenip kazanılmış hangi hakları ihlal ettiğinizin farkına varabiliyor musunuz?

Değerli milletvekilleri, bu yasayla suç işlemeyenler cezalandırılmakta, kul hakkı yenmektedir. Kul hakkı yemeyenlere saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Dava açacağım size Sayın Valim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

LEVENT GÖK (Ankara) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı mı? Tamam, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

LEVENT GÖK (Ankara) – Yok efendim, yok.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Yok, yok Başkan.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Elektronik cihazla…

BAŞKAN – Elektronik cihazla oylama yapacağım.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

BAŞKAN – Kabul, ret şeklinde gidecek.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Dışarıdan geliyorlar Başkanım.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Kapıların kilitlenmesi lazım yani o zaman bir anlamı kalmıyor.

LEVENT GÖK (Ankara) – Kapıları kapatın efendim.

BAŞKAN – Kapıları mı kapattırayım?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Tabii.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Öyle olması lazım.

BAŞKAN - Böyle bir imkânım var mı?

LEVENT GÖK (Ankara) – İstendiği anda yoktu.

BAŞKAN - Bana bakın, aranızda böyle bir karar alın, çok mutlu olurum kapı kilitletme işinden.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Millet iradesini dışarıda mı bırakacaksınız?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Millet iradesi diye bir şey yok ki milletvekilinin yeri Genel Kurul.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Onlar kim? Sokaktan mı geliyorlar?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Millet iradesi burada oturmak zorunda.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Genel Kurul milletvekilinin yeri, dışarısı mı?

LEVENT GÖK (Ankara) – Arkadaşlar, sayı o anda salonda bulunanlardır.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Karar sürecine hâkim değil Sayın Başkan.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Karar yeter sayısından bahsediliyor.

LEVENT GÖK (Ankara) – Kararda da öyledir, o anda içeride bulunanlardır.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) - Kapıların kapatılmasını Genel Kurulun kararına sunalım.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Olur, oradan da biz bir usul tartışması açarız, bize oradan bir ekmek çıkar.

BAŞKAN – O çok absürt olur.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Hayır, Mehmet Bey söylüyor da ondan dolayı söyledim.

BAŞKAN – Hayır, anladım da, çok absürt olur.

Ben çağırayım grup başkan vekillerini, bir karar alın, benim yönettiğim... Sadece bu haftadan bahsetmiyorum ama gerçi bitti artık, şey bitiyor da... Keşke öyle bir karar alsaydınız.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Çok isabetli olurdu.

BAŞKAN - Fi tarihinde de ben söylüyordum, “Şu kapıları kilitletsem ne kadar iyi olur.” diye.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Ben geldiğim zamandan beri söylüyorum.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hatta otomatik olsa.

BAŞKAN – Yani, muhteşem olurdu ama geçti şimdi, zaten yok artık.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, düğmeye basacaksınız, kapılar kapanacak.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, bir ara verirseniz bunu değerlendirelim, bir konuşalım.

BAŞKAN – Aslında, grup başkan vekilleri şöyle bir zemin yakalasanız, kanunla ilgili demiyorum yani belli bir saatte kapatmayla ilişkili olsa çok güzel olur.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Şart bu, insan haklarına aykırı.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları'nın (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) "4652 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 10- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce Polis Akademisi, Güvenlik Bilimleri Fakültesi, Güvenlik Bilimleri ve Adli Bilimler Enstitüsü, Polis Meslek Yüksek Okulu ile fakülte ve yüksek okullarda Emniyet Genel Müdürlüğü hesabına okuyan veya kendi hesabına okumakta iken Emniyet Genel Müdürlüğü hesabına okumaya devam eden öğrencilerden; mezun olup olmadığına bakılmaksızın mecburi hizmetle yükümlü olduğu süre içinde istifa edenler veya ilişiğinin kesilmesini gerektiren bir suç işleyenler ya da sağlık sebebi hariç, başka herhangi bir sebeple ayrılanlardan, kendilerine yapılmış olan öğretim masraflarının tazmini amacıyla, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte borç miktarı tahakkuk ettirilmemiş olanlar, borç miktarı tahakkuk ettirilip henüz ödemesine başlamamış olanlar, ödemeleri devam edenler, borçları taksitlendirilmiş olanlar ile borçları taksitlendirilmiş olanlar ile bu konuda açılmış davaları sonuçlanmamış, davaları sonuçlanmış veya kesin hükme bağlanmış olanlar da bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içerisinde ayrıldıkları veya mezun oldukları eğitim kurumuna müracaat etmeleri halinde 15 inci maddenin on birinci fıkrası hükmünden yararlandırılır. Ödemesi devam edenlerden, 15 inci maddenin on birinci fıkrası çerçevesinde yapılacak hesaplamaya göre fazla ödeme yapmış olanlar ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ödemesini tamamlamış olanlara geri ödeme yapılmaz." şeklindeki 47 nci maddesinin son fıkrasının; son cümlesinde yer alan "geri ödeme yapılmaz." ibaresi, "fazladan ödedikleri tutarlar defaten ödenir." şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                     Ali Uzunırmak (Aydın) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor musunuz?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI SEBAHATTİN ÖZTÜRK – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

47’nci madde üzerinde verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, meselelerini doğru ve yeteri kadar tartışmıyor. En büyük meselemiz, en önemli meselemiz budur. Yeri geliyor, sisteme birtakım suçları yüklüyorsunuz ama yeri geliyor, “Cumhuriyet tarihinde yapılmadık işleri bizim iktidarımızda yaptık.” diyorsunuz. Bunun hangisi doğru? Eğer iş yapabiliyorsanız demek ki bu sistem size engel değil, demek ki bu sistem size fayda sağlamış. Eğer cumhuriyet tarihinde yapılamayanları yapmışsanız, bunu her şeyden önce doğru değerlendirmek lazım değerli milletvekilleri.

Siyaset sözle başlayan bir icraattır ve dolayısıyla söz bizi bağlamalıdır. Eğer söz, mesuliyetli bir şekilde söyleyeni bağlamıyorsa o bağlamayan insan ya akıldan mahrumdur ya yalancıdır ya münafıktır.

Dolayısıyla, sözün bağlaması gerektiğinden başlayarak bugünkü bu yasa içerisine sığdırılan bazı kanun metinleriyle sizlerin yapmak istediği, sözde paralel yapıyı tasfiye etmektir. Değerli milletvekilleri, oysaki paralel yapıyla ilgili, 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu kararlarına tehdit algılaması olarak girdiği hâlde, 2004 yılından 2013 yılının Kasımına kadar bu ülkede siz ve içinizdeki birçok arkadaşınız bu konuyla ilgili hep yandaş olmuş, hatta ve hatta kendilerini çok bağlayıcı sözlerle bu icraatları övmüşlerdir. Bakın, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Başkanı 31/3/2011 tarihinde uyarıda bulunuyor, diyor ki: “Cemaat zan altında bırakılıyor, Fethullah Gülen sessiz kalmasın, inisiyatif alsın, gerçekler için cemaat faaliyetlerini askıya alsın.” 2011 yılında Sayın Devlet Bahçeli bu uyarıda bulunuyor.

Ama, oysaki sizin arkadaşlarınız nerede? Sayın Bülent Arınç diyor ki 5/6/2010 tarihinde: “Hoca Efendi doğru söylüyor.” Sayın Millî Eğitim eski Bakanı ve Genel Başkan Yardımcınız Hüseyin Çelik diyor ki 2 Şubat 2012’de: “‘Cemaat devlete sızmış.’ Buna kargalar bile güler.” Peki, şimdi, kargaların bile güleceği şeyi, bırakın “Cemaat sızmış.” iddiasına kargaların bile gülmesini, kargadan daha öteye bunu iddia edenler var. O zaman, iddia edenler demek ki kargadan daha öteye bir mahlukat seviyesine yükseliyor yani kargalar güldüğüne göre. “Cemaatin devleti ele geçirmesi bir paranoyadır.” diyor.

Sayın Bekir Bozdağ, 15/2/2012’de, Hande Fırat’ın CNN’deki programında açık açık sorduğu “Polis ve yargıda cemaat yapılanması var mı?” sorusuna şöyle cevap verdi: “Hayır, öyle bir şey olabilir mi?” Sayın Bekir Bozdağ devam ediyor, 15/8/2013’te Hükûmet ile Gülen cemaati arasında muhabbetin sürdüğünü belirterek diyor ki: “AK PARTİ de, cemaat de fitne ateşi yakmak isteyenleri tanır. Aramızdaki muhabbette hiçbir azalma yok.” Ve finale geliyoruz. Final 23 Kasım 2013, bugünkü Sayın Cumhurbaşkanı o gün Başbakan, diyor ki: “Yani üniversitelerin hazırlanması, üniversitelerin verilmesiyle alakalı adımlardan tutun da birçok faaliyetlere yönelik yapabileceğimiz ne varsa bunları yaptık, hepsini bugüne kadar yaptık, benden geri dönen hiçbir şey yoktur. Cemaat ne istedi de ben vermedim? Buna Rabb’im şahittir, her şeyi Rabb’im biliyor, başka bir şey söylemeye gerek yok.”

Değerli milletvekilleri, bütün bu söylemler eğer söz sahibini bağlamıyorsa, eğer biraz yüzde kızarma, utanma “Ya, ben bu hatayı yaptım.” demek, bunlardan ders çıkarmak yoksa acaba ders alacağımız ne olabilir?

Bugün, Sayın Hakan Fidan adaylıktan istifa etmiş. Sayın Erdoğan diyor ki: “Hakan Fidan benim sır küpümdür.” Devletin sır küpü değil, Sayın Cumhurbaşkanının özel yaveri. “Asla açıklanmayacak sır görüşme.” diyor dönemin Genelkurmay Başkanıyla Dolmabahçe’deki görüşmeye. Ve final, Sayın Cumhurbaşkanı Başbakan olduğu dönemde diyor ki: “Cumhurbaşkanının da şantaj kaseti vardı. Benimle ilgili de, Genelkurmay Başkanının da şantaj kaseti var.”

Değerli milletvekilleri, böyle bir Türkiye yönetmekten acaba hiç utanan yok mu? Böyle bir Türkiye’yi yönetebildiğini iddia eden kimdir? Bugün Türkiye’de devlet geleneği, ahlak, devlet terbiyesi, töre, kanun, nizam, hiçbir şey kalmamıştır.

Sayın İçişleri Bakanı, eğer benim eski tanıdığım Müsteşar, eski tanıdığım gençliğindeki İçişleri Bakanıysa bunlardan ders çıkarmalı ve inşallah, başarılı bir görev diliyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir.

Evet, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair iki önerge vardır.

İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre yeni bir madde olarak görüşülmesine Komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde görüşme açılır ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir. Bu nedenle önergeyi okutup Komisyona soracağım, Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 14 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi ilk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları’nın (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) "4652 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 10- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce Polis Akademisi, Güvenlik Bilimleri Fakültesi, Güvenlik Bilimleri ve Adli Bilimler Enstitüsü, Polis Meslek Yüksek Okulu ile fakülte ve yüksek okullarda Emniyet Genel Müdürlüğü hesabına okuyan veya kendi hesabına okumakta iken Emniyet Genel Müdürlüğü hesabına okumaya devam eden öğrencilerden; mezun olup olmadığına bakılmaksızın mecburi hizmetle yükümlü olduğu süre içinde istifa edenler veya ilişiğinin kesilmesini gerektiren bir suç işleyenler ya da sağlık sebebi hariç, başka herhangi bir sebeple ayrılanlardan, kendilerine yapılmış olan öğretim masraflarının tazmini amacıyla, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte borç miktarı tahakkuk ettirilmemiş olanlar, borç miktarı tahakkuk ettirilip henüz ödemesine başlamamış olanlar, ödemeleri devam edenler, borçları taksitlendirilmiş olanlar ile bu konuda açılmış davaları sonuçlanmamış, davaları sonuçlanmış veya kesin hükme bağlanmış olanlar da bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içerisinde ayrıldıkları veya mezun oldukları eğitim kurumuna müracaat etmeleri halinde 15 inci maddenin on birinci fıkrası hükmünden yararlandırılır. Ödemesi devam edenlerden, 15 inci maddenin on birinci fıkrası çerçevesinde yapılacak hesaplamaya göre fazla ödeme yapmış olanlar ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ödemesini tamamlamış olanlara geri ödeme yapılmaz." şeklindeki 47 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin ihdas edilmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Mehmet Erdoğan                                 Yusuf Halaçoğlu                           Hasan Hüseyin Türkoğlu

          Muğla                                               Kayseri                                             Osmaniye

   Mesut Dedeoğlu                                    Erkan Akçay

   Kahramanmaraş                                       Manisa...

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Çekiyoruz.

BAŞKAN – Tamam, geri çekildi.

Yeni madde ihdasına dair diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun .47. Maddesinden sonra aşağıdaki maddenin eklenmesi ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Ali Serindağ                                        Ensar Öğüt

       Gaziantep                                          Ardahan...

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Çekiyoruz.

BAŞKAN - 48’inci maddede üç önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun "Bu Kanunun yayımı tarihinde; 3201 sayılı Kanunun 19 uncu, 27 nci, 68 inci, 69 uncu, 70 inci, 71 inci, 72 nci, 73 üncü, 74 üncü, 75 inci, 76 ncı, 77 nci, 78 inci, 79 uncu, 80 inci ve 84 üncü maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır." şeklindeki 48 inci maddesinin eğitim ve öğrenim hakkını ihlal etmesi, kazanılmış haklara zarar vermesi ve Emniyet Teşkilatının menfaatine olmaması nedenleriyle aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

  Mehmet Erdoğan                                      Alim Işık                                 Hasan Hüseyin Türkoğlu

       Gaziantep                                            Kütahya                                            Osmaniye

 

   Mesut Dedeoğlu                                 Seyfettin Yılmaz                                 Yusuf Halaçoğlu

   Kahramanmaraş                                         Adana                                               Kayseri

MADDE 48 - Bu Kanunun yayımı tarihinde; 3201 sayılı Kanunun 68 inci, 69 uncu, 70 inci, 71 inci, 72 nci, 73 üncü, 74 üncü, 75 inci, 76 ncı, 77 nci, 78 inci, 79 uncu, 80 inci ve 84 üncü maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"Bu Kanunun yayımı tarihinde; 3201 sayılı Kanunun 19 uncu, 27 nci, 68 inci, 69 uncu, 70 inci, 71 inci, 72 nci, 73 üncü, 74 üncü, 75 inci, 76 ncı, 77 nci, 78 inci, 79 uncu, 80 inci ve 84 üncü maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır."

şeklindeki 48. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

     Ali Serindağ                                      Ahmet Toptaş                                      Tanju Özcan

        Gaziantep                                      Afyonkarahisar                                           Bolu

      Ali Sarıbaş                                     Ali Haydar Öner                                    Celal Dinçer

       Çanakkale                                             Isparta                                              İstanbul

BAŞKAN –  Şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir; okutup, işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair -Torba- Kanun Tasarısının 1 inci maddesi; Anayasa ve İçtüzük Hükümleri ile evrensel hukuk normlarına ve temel insan haklarına aykırı olup tek parti-tek adam-diktatörlük rejimi ve polis devletinin ötesinde, fiili "savaş hali" uygulaması getirdiğinden kanun tasarısının 48 inci maddesinin Anayasa'ya aykırılık nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Pervin Buldan                                       Nazmi Gür                                      Gülser Yıldırım

           Iğdır                                                   Van                                                 Mardin

Hüsamettin Zenderlioğlu                           Levent Tüzel                                        Erol  Dora

                 Bitlis                                         İstanbul                                              Mardin

        Demir Çelik

                Muş

BAŞKAN –  Komisyon, katılıyor musunuz?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Katılmıyoruz Sayın  Başkan.

BAŞKAN –  Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI SEBAHATTİN ÖZTÜRK – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN –  Kim konuşacak?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Faysal Sarıyıldız konuşacak.

BAŞKAN –  Sayın Sarıyıldız, buyurunuz. (HDP sıralarından alkışlar)

FAYSAL SARIYILDIZ (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul İl Millî Eğitim Müdürlüğü, yakın bir dönemde ilk ve ortaöğretim okullarına gönderdiği bir yazıda “Ben Polis Olsam” konulu bir şiir ve resim yarışması düzenlenmesini talep etmiş ya da buyurmuş. Normal şartlarda bu tarz bir yarışmada herhangi bir beis yoktur lakin iç güvenlik yasa tasarısını görüştüğümüz ve AKP’nin bu yasa tasarısının onaylanmasıyla resmî olarak polis devletini ilan edeceği bir süreçte polisi makul, şirin, toplum yararına hizmete öncelik veren, yasalardan ve adaletten yana göstermeye çalışan bu tarz yarışmalar bir algı üretiminden ve yönetiminden başka bir şey anlamına gelmiyor. Çocuklarımızın da bu algı yönetiminin bir aracı hâline getirilmesinden başka bir şey değildir.

Türkiye'de, maalesef, polisler yasalara değil, iktidara bağlıdır; insan haklarına değil, siyasi iktidarın çıkarlarına bağlıdır; toplumun huzuru ve refahı için değil, AKP'nin ve sarayın huzuru ve refahı için hizmet vermektedir.

Soruyorum: Millî Eğitim Bakanına bir öğrenci kalkıp “Ben polis olsam öğretmenime asla el kaldırmam. Ben polis olsam çocuklara kurşun sıkmam. Ben polis olsam asla henüz 14'ünde olan Berkin Elvan'ı öldürmezdim. Ben polis olsam gül suratlı 12 yaşındaki Nihat Kazanhan'ı katletmezdim. Ben polis olsam asla parasız eğitim hakkını savunanları gözaltına almazdım. Ben polis olsam asla öğrencileri fişlemezdim. Ben polis olsam asla emekçiye, kadına, çiftçiye gaz sıkmam, üzerine TOMA sürmezdim. Ben polis olsam AKP'nin ve sarayın değil, halkımın koruyucusu olurdum.” dese o okulu çevik kuvvetler basmaz mıydı? Bunu yazan öğrencinizi öğretmenin ve arkadaşlarının gözleri önünde gazla, copla gözaltına almaz mıydı? Bu öğrencinizi Bakan olarak siz ne kadar koruyabilirsiniz? Daha doğrusu, o öğrenciyi polisten önce sizden ve sizin zihniyetinizden kim koruyacak?

Türkiye'nin esmer ve öteki çocuklarından olduğu için katledilen Berkinlerin olduğu bir ülkede çocuklara yönelik "Ben Polis Olsam" konulu resim ve şiir yarışması düzenlenmesi abesle iştigaldir. Çocukların şiir okuyabilmesi, ufacık elleriyle hayallerini ve düşlerini resmedebilmeleri için ilk başta çocuklara yaşam hakkı tanınmalıdır. Ama Türkiye, AKP iktidarı sayesinde çocuk mezarlığı hâline gelmiş bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Hükûmeti utancına daha fazla utanç katmak istemiyorsa, çocuklarımızın ölüm fermanını veren, demokratik siyasetin önünde patlamaya hazır bir bomba gibi duran güvenlik paketini derhâl geri çekmelidir. HDP olarak Türkiye'de halktan kopuk olan devletin demokratikleştirilmesi ve halkların ortak bir vatanda eşit, özgür ve barış içinde yaşaması için çırpınıyoruz. Ancak, karşı tarafta AKP iktidarı toplumu ebedi olarak sessizliğe gömecek, toplumu küçülten ama devleti daha da büyüten, kolluk güçlerine sınırsız yetkileri veren yasaları geçirmeye hazırlanmaktadır. Bu zihniyetle nasıl barışa güç katacaksınız? Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş "Size güvenmiyoruz." dediğinde de yaygara koparıyorsunuz. Yaygara koparacağınıza, Eş Genel Başkanımızın şahsında partimize yönelik karalama kampanyası başlatacağınıza Türkiye'nin temel meselelerini çözme kudretine sahip olan 10 maddeyi derhâl hayata geçirmeye çalışın.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza…

III.- YOKLAMA

(MHP ve CHP  sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN - Yoklama talebi vardır.

Sayın Halaçoğlu, Sayın Dedeoğlu, Sayın Öz, Sayın Işık, Sayın Çınar, Sayın Yılmaz, Sayın Erdoğan, Sayın Bal, Sayın Kalaycı, Sayın Halaman, Sayın Uzunırmak, Sayın Başesgioğlu, Sayın Şimşek, Sayın Oral, Sayın Gök, Sayın Serindağ, Sayın Toprak, Sayın Çetin, Sayın Öner, Sayın Düzgün, Sayın Haberal.

İki dakika süre veriyorum ve de başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

 

XIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

 

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, aynı zamanda karar yeter sayısı da arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"Bu Kanunun yayımı tarihinde; 3201 sayılı Kanunun 19 uncu, 27 nci, 68 inci, 69 uncu, 70 inci, 71 inci, 72 nci, 73 üncü, 74 üncü, 75 inci, 76 ncı, 77 nci, 78 inci, 79 uncu, 80 inci ve 84 üncü maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır."

şeklindeki 48. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Ali Serindağ (Gaziantep) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI SEBAHATTİN ÖZTÜRK – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

Sayın Öner, buyurunuz.

Şimdi azıcık gürültüyü hafifletiyoruz çünkü Vali Bey konuşacak, ona göre.

Buyurunuz.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Sineyimillette bir fert olarak huzurlarınızdayım.

BAŞKAN – Yo, ben güzel bir şey söyledim sizinle ilgili.

Buyurun.

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Çok teşekkürler.

Sayın Akşener benim çok saygı duyduğum bir Bakanımdı. Teveccühlerine teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum efendim.

Sayın milletvekilleri, kötüye kullanılan yetkiler yetki verenler tarafından geri alınır. Millet artık anlamıştır ki 2002’de kendilerine AK PARTİ diyenler artık AK PARTİ olmaktan çıkmışlardır. AKP’nin kurucu başkanı da yaptığı yanlışların hesabını vermekten korkmaktadır. Meydanlar yalan söyleyenleri, yanlış yapanları, yoksulları sömürenleri, yolsuzlukların hesabını veremeyenleri, yasaklarla memleket yöneteceklerini zannedenleri artık protesto etmektedir.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Nerede ediyorlar ya?

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Meydanlar artık kaçak sarayın konforunda boğulanları terk etmektedir.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ya Gaziantep’tekini gördün mü, Gaziantep mitingini?

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Son Bursa ve Gaziantep toplantıları da bunu göstermiştir.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sen Gaziantep mitingini gördün mü?

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – On binlerce polis, belediyeler ve bağlı kuruluşlardaki işçi ve memurlar meydanlara yığılmasına karşın meydanlar boş kalmakta, “fotoshop”larla şişirilmektedir. Tuzu kuru olanlarla tuzu kokutanlar korkmakta haklıdırlar.

Sayın Cumhurbaşkanı 400 vekil istiyor. Kim adına? Sayın Cumhurbaşkanı, sen sandığa girmiyorsun ki sandıktan çıkasın.

MEHMET METİNER (Adıyaman) – Partili Cumhurbaşkanı.

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Cumhurbaşkanlarının sorumsuz olduğunu biliyoruz ancak böylesine sorumsuz, yasa ve Anayasa tanımaz bir cumhurbaşkanı gelmedi.

MEHMET METİNER (Adıyaman) – Hadi oradan!

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Recep Tayyip Erdoğan, yasaları ve Anayasa’yı tanıması gerektiğini öğrenecek lakin vakit geçmiş olacak, RTE’yi kaçak sarayın kaçış tünelleri de kurtaramayacaktır.

MEHMET METİNER (Adıyaman) – Hadi oradan! Hadi oradan!

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Ülkede kapkara kolluk kuvveti yaratma amaçlı “iç güvenlik” adı verilen paketi günlerdir görüşüyoruz. Bugün 21’inci direniş günü; direnenlere saygılarımı sunuyorum. Aynı şekilde, yolsuzlukları aklama komisyonu raporunu reddeden 50’den fazla Adalet ve Kalkınma Partili milletvekiline de saygılarımı sunuyorum.

Bu yasa, kindar bir yasadır. Berkin Elvan maddesi görüşülüp kabul edildi. 15 yaşında bir çocuk gösterilerde yaralandı, aylarca komada kaldı, 15 kiloyla Hakk’a yürüdü. Acılı annesini vicdansız bir yetkili meydanlarda yuhalatmaktan utanmadı.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Hadi be!

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – “Hadi be!” diyeceğinize içinizdeki vicdanı harekete geçirin.

Bu yasayla, yasanın 8’inci maddesiyle, sapanla gösteriye katılanlara iki yıl altı aydan dört yıla kadar hapis cezası verilmesi uygun görülüyor. Niye iki yıl altı aydan dört yıla kadar? Çünkü gösteriye katılan tutuksuz(x) yargılansın diye.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Tutuklu o, tutuklu; yanlış konuştun.

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Ama Ayşe teyze ile Emin emmi oradan geçerken boyalı su sıkıldığında onlar da zanlı gibi olacak. O direnişe katılanlar günü geldiğinde onurla anılacaklar, oradan geçenler de bu onurdan pay almayı hak edecekler.

Sayın milletvekilleri, bu paketle Jandarma örgütü de tarafsız, adil bir güvenlik gücü olmaktan çıkarılıyor. Baskılarla çoğunlukla yandaş hâle getirilen polislerin bir kısmı Eskişehir’de MOBESE kameralarını kapatır, özel kameraları işlemez hâle getirirken bir cesur savcı ve Jandarma teşkilatı olayın şüphelilerini ortaya çıkardı. İlinde emniyet ve asayişi, kamu esenlik ve güvenliğini sağlayamayan vali “Belki arkadaşları öldürmüştür.” diye gıybet etti. Onu hâlâ AKP hükûmetleri görevden almadı. Vali aczini bir kez daha ortaya koydu, bu defa da “yargılama güvenliği sağlayamayacağım.” dedi.

Sen orada bostan korkuluğu musun ey Eskişehir Valisi? Ya görevini yap ya istifa et ya da bu Hükûmet seni alma görevini layıkıyla yerine getirsin!

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Temiz bir dil Sayın Başkan!

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Millet artık kendisini aldatanları, kandıranları gördü, farkına varıyor.

Gelecek nesillere yaptıklarının hesabını verebilecek olan, özgür iradeleriyle oylarını kullanan milletvekillerine saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

LEVENT GÖK (Ankara) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun "Bu Kanunun yayımı tarihinde; 3201 sayılı Kanunun 19 uncu, 27 nci, 68 inci, 69 uncu, 70 inci, 71 inci, 72 nci, 73 üncü, 74 üncü, 75 inci, 76 ncı, 77 nci, 78 inci, 79 uncu, 80 inci ve 84 üncü maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır." şeklindeki 48. inci maddesinin eğitim ve öğrenim hakkını ihlal etmesi, kazanılmış haklara zarar vermesi ve Emniyet Teşkilatının menfaatine olmaması nedenleriyle aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                          Mehmet Erdoğan (Muğla) ve arkadaşları

MADDE 48 - Bu Kanunun yayımı tarihinde; 3201 sayılı Kanunun 68 inci, 69 uncu, 70 inci, 71 inci, 72 nci, 73 üncü, 74 üncü, 75 inci, 76 ncı, 77 nci, 78 inci, 79 uncu, 80 inci ve 84 üncü maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI SEBAHATTİN ÖZTÜRK – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Halaçoğlu, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, bu yasayla 3201 sayılı Kanun’un 19’uncu, 27’inci, 68’inci, 69’uncu, 70’inci, 84’e kadar birtakım maddeleri yürürlükten kaldırılıyor. Yürürlükten kaldırılan maddeler hangi konularda, bunları iyi gözlemlemek lazım. Her şeyden önce yurt dışına eğitime gönderilecek, mastır ve doktora yapması düşünülen polis adaylarının engellenmesi söz konusu bununla, bu maddeyle. Dolayısıyla, mastır ve doktora yapmış polise ihtiyacımız yoktur diyor herhâlde Hükûmet. Çünkü şundan korkuyorlar:  “Paralel yapılanma” diyor ya. Hani biliyorsunuz, geometride birbiriyle kesişmeyen iki doğrultu, paralel anlamında, yan yana birbirlerini görerek giderler sonsuza kadar ve “Bu şekilde idare ederiz.” diyorlar. Nitekim bir Bakan da, zannediyorum Sayın  Yıldız, “Biz en çok eğitimsizlerden oy alıyoruz.” diyordu. Demek ki eğitimsiz bir polis teşkilatı sizin işinize çok gelecek gibi gözüküyor. Zira, aslında, düşünmeyen, herhangi bir şekilde iradesini kullanmayan kişiler çok daha rahat yönetilebilecek kişilerdir, düşünen insanlar yönetilmez. Ama, değerli milletvekilleri, şöyle bir bakın, devlet yönetmek o kadar basit bir iş değil, sorumluluk gerektirir. İlla ki demokrasi olmadan da bu sorumluluk taşınır. Nitekim, Osmanlı padişahları herhangi bir kanun kendilerini bağlamasa bile yetkilerini töreye ve teamüllere göre sınırlandırmışlardır, onların dışında hareket etmezler. Dolayısıyla, hükümdar hükümdarken bile astığı astık, kestiği kestik hükmünde değildir ve töreye göre, teamüllere göre, birtakım, geçmişten gelen geleneklere göre kendini sınırlar ve ona göre hareket eder.

Şimdi, siz tutuyorsunuz, Polis Akademisini kaldırıyorsunuz, koleji kaldırıyorsunuz ve buna gönülden polis olmak isteyen… Kendinizi yerine koyun, çocuğunuzun polis olmasını istiyorsunuz ve kazanmış çocuk ve göndermişsiniz, son  sınıfa gelmiş ve üç ayı kalmış, üç ay sonrasında siz tutuyorsunuz bunları bir şekilde başka yerlere naklediyorsunuz. Bunun sorumluluğu basit bir sorumluluk değildir. İnancınız olsun ki her bir kişinin kul hakkı sizin üzerinize binmektedir. Ha, buna inanıyor musunuz, kul hakkının ne olduğunu biliyor musunuz, orası sizi ilgilendiriyor. Ama, şundan emin olun ki “kul hakkı” dendiği zaman Cenab-ı Allah: “Her şeyi affederim ama kul hakkını asla." diyor. Dolayısıyla, yarın, bunlardan dolayı bir kişinin gönlünü almadan ona bu uygulamayı yaptığınız zaman karşılığında -göreceğiniz-  siz öbür tarafta oy çokluğu veya parmakla halledemeyeceğiniz bir veballe ve cezayla karşılaşacaksınız, bundan emin olun. Her ne kadar, efendim, “Hoş geldin ey Allah’ın resulü!” diyenler çıksa bile, başka türlü birtakım şeyler çıksa bile bunlardan kurtulmanız mümkün değil. Buna karşı çıkılmasa bile kurtulmanız mümkün değil çünkü yarın o sorumluluğu rûzimahşerde, tereddütsüz adalet olan bir yerde, muhakkak ki ismi adalet olmayan ama  adaletin uygulandığı bir yerde hesabını kesinlikle vereceğinizden şüpheniz olmasın.

Hatırlarsanız, bundan yıllar öncesinde polisler lise mezunlarından seçilirdi ayrıca üniversite bitirmiş olanlardan yine başvurarak komiserliğe geçilirdi. Hep “Bunlar hukuk bilmiyor, toplum içerisinde nasıl davranacaklarını bilmiyorlar dolayısıyla kolej ve akademi açalım ve üst eğitimle eğitilmiş kişiler polis teşkilatına girsin ve toplumda demokrasi çok daha iyi yerleşir.” denirdi. Bunlar açıldı ama siz, maşallah, eğitimi daha ileriye götürecekken, rüyalarınıza bile giren paralel yapılanma sebebiyle korkunuzdan artık okulları kapatıyorsunuz. Hani Osmanlı paşalarından biri, Millî Eğitim Bakanı ama diyor ya: “Şu okullar olmasa ne kadar güzel idare ederdim.” Yani, demek ki şu polis teşkilatı olmasa veyahut da şu halk olmasa daha doğrusu, aslında ne güzel idare ederdiniz. Ama unutmayın ki      -tekrar ediyorum- bunun vebalini er geç çekeceksiniz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Sayar mısınız?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Yok, efendim.

BAŞKAN – İşte siz öyle derseniz olmaz, arkadaşlar sayıp söyleyecek.

“140’a yakın.” dedi arkadaşımız.

Evet, karar yeter sayısı var, kabul edilmemiştir.

Madde 48’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yeni madde ihdasına dair iki önerge vardır.

Şimdi, ilk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları'nın (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) "Bu Kanunun yayımı tarihinde; 3201 sayılı Kanunun 19 uncu, 27 nci, 68 inci, 69 uncu, 70 inci, 71 inci, 72 nci, 73 üncü, 74 üncü, 75 inci, 76 ncı, 77 nci, 78 inci, 79 uncu, 80 inci ve 84 üncü maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır. " şeklindeki 48 inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin ihdas edilmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Mehmet Erdoğan                                 Yusuf Halaçoğlu                           Hasan Hüseyin Türkoğlu

          Muğla                                               Kayseri                                             Osmaniye

   Mesut Dedeoğlu                                    Erkan Akçay

   Kahramanmaraş                                         Manisa

"MADDE 49- 4/6/1937 tarihli ve 3201…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Geri çekiyoruz.

BAŞKAN – Geri çekildi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun 48. Maddesinden sonra aşağıdaki maddenin eklenmesi ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Ali Serindağ                                        Ensar Öğüt                                     Fatma Nur Serter

       Gaziantep                                            Ardahan                                             İstanbul

  Ali Haydar Öner                                   Mehmet Şeker                                              

         Isparta                                             Gaziantep                                                 

LEVENT GÖK (Ankara) – Çekiyoruz.

BAŞKAN – Geri çekildi.

Madde 49’da üç adet önerge vardır birisi Anayasa’ya aykırılık olmak üzere, sırasıyla okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun “Bu Kanunun yayımı tarihinde, 4652 sayılı Kanunun 19 uncu, 20 nci ve 21 inci maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır." şeklindeki 49 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Mehmet Erdoğan                                 Yusuf Halaçoğlu                           Hasan Hüseyin Türkoğlu

          Muğla                                               Kayseri                                             Osmaniye

   Mesut Dedeoğlu                                 Seyfettin Yılmaz                                S. Nevzat Korkmaz

   Kahramanmaraş                                         Adana                                                Isparta

“MADDE 49 - Bu Kanunun yayımı tarihinde, 4652 sayılı Kanunun      19 uncu maddesinin üçüncü fıkrası ve 20 nci maddesinin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"Bu Kanunun yayımı tarihinde, 4652 sayılı Kanunun 19 uncu, 20 nci ve 21 inci maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır." şeklindeki 49. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

     Ali Serindağ                                      Ahmet Toptaş                                      Tanju Özcan

       Gaziantep                                       Afyonkarahisar                                           Bolu

      Ali Sarıbaş                                        Celal Dinçer                                     Ali Rıza Öztürk

       Çanakkale                                            İstanbul                                              Mersin

BAŞKAN – Şimdiki Anayasa’ya aykırılık önergesini okutuyorum ve işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair -torba- Kanun Tasarısının 1 inci maddesi; Anayasa ve İçtüzük Hükümleri ile evrensel hukuk normlarına ve temel insan haklarına aykırı olup tek parti - tek adam - diktatörlük rejimi ve polis devletinin ötesinde, fiili "savaş hali" uygulaması getirdiğinden kanun tasarısının 49 uncu maddesinin Anayasa'ya aykırılık nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Pervin Buldan                                       Nazmi Gür                                      Gülser Yıldırım

           Iğdır                                                   Van                                                 Mardin

Hüsamettin Zenderlioğlu                           Demir Çelik                                       Levent Tüzel

          Bitlis                                                  Muş                                                İstanbul

       Erol Dora

         Mardin

BAŞKAN – Komisyon katılıyor musunuz?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI SEBAHATTİN ÖZTÜRK – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan konuşacak.

Buyurunuz.

NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz iç güvenlik yasa tasarısında özellikle kamu güvenliğinin sağlanması konusunda valiliklere geniş yetkiler verildiğini biliyoruz. Ama, bugün İzmir Valiliği tarafından bir karar yayınlandı basına ve kamuoyuna. “Yayınlanan bu karar, basın açıklamalarının ve benzeri faaliyetlerin kamu güvenliği ve genel asayiş yönünden düzenlenmesi amacıyla yayınlanmıştır.” diyor. Şimdi, yayınlanan bu karardan ve genelgeden de anlaşılacağı üzere, iç güvenlik yasa tasarısında valilere böyle bir yetki vermeye gerek yok çünkü -Sayın Mustafa Toprak’ın da bugün yayınladığı genelgeden de anlaşılacağı üzere- valilerin zaten böyle geniş bir yetkisi var; bugün yayınladığı karar bize bunu gösteriyor.

Ne diyor Sayın Vali, kısaca ben onu aktarmak istiyorum. Diyor ki: “Siyasi partiler, sendikalar, dernekler, sivil toplum örgütleri başka bir siyasi parti, sendika, dernek, sivil toplum örgütlerine ait bina önünde basın açıklaması yapamazlar.” Yani bunun özeti şu, Türkçesi şu: AKP önünde artık, hiçbir sivil toplum örgütü, demokratik kitle örgütü gidip basın açıklaması yapamaz. Yani, bunun önünü Sayın Vali böyle kesmiş. Tabii, AKP’nin valisidir, devletin valisi değil, halkın valisi değil; öyle düşünüyor, öyle bunu hayata geçiriyor.

Yine “Basın açıklaması yapmak amacıyla herhangi bir yer veya noktadan başka bir yere toplu yürüyüş yapılamaz.” “Basın açıklaması sırasında -öyle ince detaylı düşünülmüş ki- el ile taşınabilir bir megafon, cihazlar haricinde ses yükselten bir cihaz kullanılamaz, sabit bir platform kullanılamaz. Valilikler önünde, kaymakamlık önünde, adliye binaları önünde, polis merkezleri önünde, cezaevleri önünde basın açıklaması yapılamaz.” Yani, bu salonda mutlaka 12 Eylül dönemini yaşayan arkadaşlarımız var, ben de o dönemi yaşayan biriyim, 12 Eylülde bile cezaevlerinin önünde basın açıklaması yapmak yasak değildi. Bu korku neden, bunu anlamakta gerçekten güçlük çekiyoruz. Yine “Hastanelerin önünde, eğitim kurumlarının önünde basın açıklaması yapılamaz.” Yani, gidip Sağlık Bakanlığının önünde SES basın açıklaması yapamaz; Millî Eğitim Bakanlığının önünde KESK gidip, EĞİTİM SEN gidip basın açıklaması yapamaz. Yine, fiilî eylemlilikleri yasaklayan maddeler var, işte “Yollar kapatılamaz ve benzeri eylemler yapılamaz.” şeklinde.

Şimdi, ben, gerçekten, demokrasinin olduğu bir ülkede yaşayıp yaşamadığım konusunda bu kararı okuduktan sonra tereddüde düştüm. Demokrasinin olduğu ülkelerde insanlar düşüncelerini ve görüşlerini ifade etmek istiyorlarsa yapılacak tek şey var; görüşlerini ifade etmek isteyenlerin, sivil toplum örgütlerinin, bireylerin, demokratik kitle örgütlerinin önünü açmaktır, bunları kolaylaştırmaktır. Ama yani Sayın Vali bu yetkiyi nereden aldı? İşte, Sayın Bakan da burada, herhâlde not alacaktır. Yani, hiçbir demokratik ülkede asla ve asla insanların görüşlerini ifade etmesinin önünde bu kadar katı ve sert engeller konulamaz.

Şimdi, yani, bize göre, hiçbir demokratik kitle örgütü, hiçbir demokrasi gücü asla ve asla bu kararı tanımayacaktır. Tanımadığına göre de biz buradan İçişleri Bakanlığına tavsiye ediyoruz: Gaz bombası sayılarını artırsınlar, TOMA sayılarını artırsınlar. Çünkü, bu karar çıktıktan sonra bütün demokrasi güçleri bu zamana kadar nasıl basın açıklaması yapmalarıyla ilgili haklarını kullandılarsa bundan sonra da kullanmaya devam edecekler. Eğer güçleri yetiyorsa onlar da gelsin, insanların, sivil toplum örgütlerinin bu haklarını kullanması önünde gaz bombalarıyla, TOMA’larla engel olsunlar diyorum. Bakalım, hayat ve yaşam bize ne gösterecek? Bu zamana kadar yapılanlardan sonuç alınamadı, bundan sonra da biz alınamayacak diyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, biz de sayıyoruz; yok.

BAŞKAN – Elektronik oylama yapıyorum, iki dakika süre veriyorum.

Haydi bakalım, başlattık.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 175 kişiyle karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

                          Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun, "Bu Kanunun yayımı tarihinde, 4652 sayılı Kanunun 19 uncu, 20 nci ve 21 inci maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır." şeklindeki 49. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                Ali Serindağ (Gaziantep) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI SEBAHATTİN ÖZTÜRK – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Mersin Milletvekili Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz.

Bir de imza atar mısınız.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 49’uncu maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce bir “tweet” gelmiş, o “tweet”i AKP milletvekili arkadaşlarıma ileteyim çünkü muhatabı ben değilim bunun. 30 binden fazla, 5.393-657/4/B, ailesiyle 150 bin kişi, torba yasada sözleşmeli memurlara kadro bekliyormuş. Arkadaşlar, duyurulur, Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidar partisinin yetkililerine.

Evet, değerli milletvekilleri, Polis Yüksek Öğretim Kanunu’nun 19’uncu, 20’nci ve 21’inci maddeleri bu 49’uncu maddeyle kaldırılıyor. Bu maddeler, aslında polis yükseköğrenimi, lisans eğitimi, öğretimine ilişkin, yine ihtisas bölümlerini ayırma ve uygulamalı sürelerine ilişkin maddeler.

Şimdi, değerli milletvekilleri, başından beri bu kanunla faşist devletin, polis devletinin teşkilatlanması kuruluyor dedim. Aslında bunu neden dedim, bunu açıklamaya çalışacağım.

Hepimiz biliyoruz ki faşizme karşı mücadelede yaşamını kaybeden Georgi Dimitrov, faşizmi diktatörlüklerin içerisinde en saldırgan, en ırkçı, en kanlı, en şoven diktatörlük olarak tanımlar. Yani, sermayenin bile faşist diktatörlüklerde sömürü hakkı kısıtlanmıştır, herkese verilmemiştir, halk için zaten diktatörlük yoktur. Eğer bir ülkede polise, jandarmaya olağanüstü yetkiler veriliyorsa, olağan yönetimde verilmesi gereken yetkilerden daha fazla yetkiler veriliyor ise ve o ülkede anayasaya göre ilan edilmiş bir sıkıyönetim hâli de söz konusu değilse faşist bir yönetim biçimine gidiliyor demektir.

Şimdi, mesela 2’nci maddeyi söyleyeyim, Bakan da dinlesin, yeni geldi Bakan. Gerçi Bakan, Müsteşarken bunun mutfağında mutlaka vardır, faşist yasaya nasıl katkı koyduğunu o da öğrensin. Mesela, Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu’nun 13’üncü maddesi 2’nci maddeyle değiştiriliyor.  Burada yakalama ve muhafaza altına alma esas olarak var. Şimdi, bu tasarıyla iki türlü bir düzenleme yapılıyor. Birincisi, başkalarının can güvenliğini tehlikeye düşürme hâli, polisin hangi hâllerde yakalama yapabileceğine ilişkin bir düzenleme ekliyor, bir yetki ekliyor. Şimdi, bu “başkalarının can güvenliğini tehlikeye düşürme hâli” çok soyut bir hukuki ifadedir. Bu durumda, herhangi bir suç oluşturmasa bile, polis, bir fiil veya davranışı başkalarının can güvenliğini tehlikeye düşürme olarak kabul edip yakalama işlemini tatbik edebilecektir.

Sayın Bakan, bu madde başta Anayasa’nın 13’üncü maddesine ve ihlal ettiği, sınırlama getirdiği haklar itibarıyla da kişi güvenliği ve özgürlüğüne ilişkin 19’uncu maddesine açıkça aykırıdır.

İkinci değişiklik, değerli arkadaşlarım, yakalama sonrası işlemlere ilişkindir. Burada, mevcut hükümde “Yakalar ve gerekli kanuni işlemleri tatbik eder.” ifadesi var iken şimdi yeni bir ibare ekleniyor: “Eylemin ve durumun niteliğine göre koruma altına alır, uzaklaştırır ya da yakalar ve gerekli kanuni işlemleri yapar.” Şimdi, burada kolluğa, duruma göre koruma altına alma yetkisi veriliyor, uzaklaştırma yetkisi veriliyor. Şimdi, mevcut düzenlemedeki “Gerekli ve kanuni işlemleri yapar.” ifadesi çok açıkken böyle bir muhafaza ve tedbir altına alma hakkının getirilmesi ne demek? “Koruma altına almak” ne demek Sayın Bakan, koruma altına nasıl alınır bir adam? Polis gözaltında tutacak demektir, karakolda uzun süre bekletecek demektir, hatta ön tutuklama yapabilecek demektir. “Uzaklaştırma” demek ne demek? Yeni bir idari kolluk tedbiri ihdas ediyorsunuz. Madde gerekçesine baktığınız zaman şu söyleniyor: Olay yerinden uzaklaştırmanın yanı sıra, Anayasa’nın seyahat özgürlüğünü düzenleyen 23’üncü maddesine atıfla, suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla bu özgürlüğün sınırlanabileceğinden söz edilmekte şerhte. Yangın sırasında itfaiye görevlilerine engel olan veya polisin aldığı tedbirlere uymayan kişilere de bu tedbir uygulanabilecek demektir. Bundan sonra, hukuka uygun bir toplantı ve gösteriye katılmak isteyen kişiler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - …başkalarının can güvenliğini tehlikeye düşürdüğü gibi son derece soyut bir gerekçeyle bir yere, bir başka şehre sokulmayacak ya da bir yerden alınıp bir yere gönderilecektir. E, bu faşist madde değil de nedir arkadaşlar?

Takdirlerinize sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun “Bu Kanunun yayımı tarihinde, 4652 sayılı Kanunun 19 uncu, 20 nci ve 21 inci maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır." şeklindeki 49 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                  Yusuf Halaçoğlu (Kayseri) ve arkadaşları

“MADDE 49 - Bu Kanunun yayımı tarihinde, 4652 sayılı Kanunun      19 uncu maddesinin üçüncü fıkrası ve 20 nci maddesinin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor musunuz?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Isparta Milletvekili Sayın Nevzat Korkmaz.

Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize hayırlı akşamlar diliyorum.

17-25 Aralıkta vuku bulan hırsızlık, yolsuzluk operasyonlarıyla rüşvet, görevi kötüye kullanma vesair gibi ağır suçlamalara muhatap olan 4 bakan görevden ayrılmak zorunda kalmışlardır ancak daha sonra AKP çoğunluğuyla Yüce Divana gönderilmemekle de görevden ayrılma gerekçeleri ortadan kalkmıştır. Eğer bu bakanlar suçlu değilse neden görevlerinden istifa etmişlerdir? Yok, suçlu görülüyorlarsa neden Yüce Divana gönderilmemiştir? İddialar ortada durmakta ve bu iddiaları açıklığa kavuşturmak yerine 50 bin polisin görev yeri değiştirilmektedir. İçişleri Bakanlığı kanununda suç ve suçluyla mücadele etme vazifesi ortadayken bu Bakanlık suçluyla mücadele edenlerle mücadele yolunu seçmiş, tüm dünyada eşi benzeri görülmemiş bir uygulamaya imza atmıştır. AKP Hükûmeti hırsızlık, yolsuzluk konusunda tekerine çomak sokan emniyet kadrolarını tasfiye etmek peşine düşmüştür. Böylece, yüreğini serinletmeye çalışırken yüz yetmiş yıllık polis teşkilatının altını oyduğunun ve terör, asayiş problemi yaşayan ülkemizde devleti güvenlik zafiyeti altına soktuğunun farkında bile değildir.

Personele resen aylık kesimi cezası verilebilmesi kolaylaştırılmakta, disiplin cezası alanların yükselmesinin önüne geçilmektedir. Böylece terfilerde istediklerinin önüne set çekmek suretiyle, açıkçası siyasal iktidar polis teşkilatında keyfilikleri artırarak kadrolaşmanın, kendi siyasi yapısına göre kadrolaşmanın önünü açmaktadır. Bir müddet sonra mesleki ayıklanmalara maruz kalacak olan Emniyet teşkilatı siyasal iktidara biat etmiş elemanlardan teşekkül edecek ve söylendiği gibi devletin polisi parti polisi hâline gelecektir. Bir de yıllardır terörle mücadele eden ülkemizde polis teşkilatıyla bu denli oynamak ve bu zamanda oynamak ne derece doğrudur eğer bu işte bir kasıt yoksa.

“Avrupa Birliğine uyum” diyorsunuz, “müktesebat” diyorsunuz tasarıyı savunurken ama Avrupa Birliği bu tasarıya karşı olduğunu açıklıyor, hukuk devletine aykırı buluyor yasayı. Kamuoyundan bu hakikati gizliyorsunuz. Özellikle havuz medyasına verilmiş talimatlarla da havuz medyası ısrarla bu hususu gözden uzak tutmaya çalışıyor. Bu tasarıyla ne kadar pembe tablolar çizerseniz çizin, gerçekler ortadadır.

Hükûmet şöyle bir polis teşkilatı hayal ediyor bu tasarıyla birlikte: Kanunları uygulayan, devletin ve milletin polisi değil, sürekli olarak iktidar partisinin siyasi çıkarlarını gözeten yandaş polis istiyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim,.

LEVENT GÖK (Ankara) - Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

                                                                                                              Kapanma Saati: 23.54

 

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 00.11

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Dilek YÜKSEL (Tokat)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

684 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 49'uncu maddesi üzerinde Isparta Milletvekili Sayın Süleyman Nevzat Korkmaz ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet burada.

49’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, yeni madde ihdası için iki adet önerge vardır, ilk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları'nın (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) "Bu Kanunun yayımı tarihinde, 4652 sayılı Kanunun 19 uncu, 20 nci ve 21 inci maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır." 49 uncu maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin ihdas edilmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

Hasan Hüseyin Türkoğlu                       Yusuf Halaçoğlu                                 Mehmet Erdoğan

       Osmaniye                                             Kayseri                                               Muğla

   Mesut Dedeoğlu                                    Erkan Akçay

   Kahramanmaraş                                         Manisa

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Çekiyoruz.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun 49’uncu maddesinden sonra aşağıdaki maddenin eklenmesi ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Ali Serindağ                                     Sedef Küçük...

        Gaziantep

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Çekiyoruz efendim.

BAŞKAN – 50’nci maddede üç adet önerge vardır; birisi, Anayasa’ya aykırılık önergesidir, sırasıyla okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun "10/3/1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

"Ancak, belediye sınırları içinde olmakla birlikte hizmet gerekleri bakımından uygun görülen yerler, jandarmanın görev ve sorumluluk alanı olarak tespit edilebilir." şeklindeki 50 nci maddesinin jandarma teşkilatını siyasallaştıracağından dolayı aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Hasan Hüseyin Türkoğlu                       Yusuf Halaçoğlu                                 Mehmet Erdoğan

       Osmaniye                                             Kayseri                                               Muğla

   Mesut Dedeoğlu                                 Seyfettin Yılmaz                                      Alim Işık

   Kahramanmaraş                                         Adana                                               Kütahya

"MADDE 50 - 10/3/1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

"Ancak, belediye sınırları içinde olmakla birlikte hizmet gerekleri bakımından uygun görülen yerler, bir aylık süreyi geçmemek üzere geçici olarak jandarmanın görev ve sorumluluk alanı olarak tespit edilebilir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"10/3/1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

"Ancak, belediye sınırları içinde olmakla birlikte hizmet gerekleri bakımından uygun görülen yerler, jandarmanın görev ve sorumluluk alanı olarak tespit edilebilir."

şeklindeki 50. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE- 50 "10/3/1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

"Ancak, belediye hudutları içinde olmakla birlikte hizmet gerekleri bakımından uygun görülen yerler, jandarmanın görev ve sorumluluk alanı olarak tespit edilebilir.”

     Ali Serindağ                                    Ali Haydar Öner                                    Celal Dinçer

       Gaziantep                                             Isparta                                              İstanbul

    Ahmet Toptaş                                       İzzet Çetin                                         Levent Gök

   Afyonkarahisar                                         Ankara                                               Ankara

BAŞKAN – Şimdiki Anayasa’ya aykırılık önergesini okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair -torba- Kanun Tasarısının 1 inci maddesi; Anayasa ve İçtüzük Hükümleri ile evrensel hukuk normlarına ve temel insan haklarına aykırı olup tek parti -tek adam-diktatörlük rejimi ve polis devletinin ötesinde, fiili "savaş hali" uygulaması getirdiğinden kanun tasarısının 50 inci maddesinin Anayasa'ya aykırılık nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Pervin Buldan                                       Nazmi Gür                                      Gülser Yıldırım

           Iğdır                                                   Van                                                 Mardin

Hüsamettin Zenderlioğlu                     Abdullah Levent Tüzel                               Demir Çelik

          Bitlis                                               İstanbul                                                Muş

       Erol Dora

         Mardin

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ALTAY (Uşak) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım.

Buyurunuz. (HDP sıralarından alkışlar)

GÜLSER YILDIRIM (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle sizleri saygıyla selamlıyorum.

Günlerdir üzerinde tartıştığımız iç güvenlik paketi, bize göre, çözüm sürecinin, çözüm sürecini iddia eden AKP Hükûmetinin söyleminin ruhuna aykırı bir kanundur. Bu, tamamıyla toplumu yanıltan, yanlış algı yaratan bir söylemdir. Bir kere burada çözüm süreci olanın, bu “güvenlik paketi” adı altında ölüm yasasını çıkarma projesi olmazdı. Burada bizim konuşmamız gereken şeyler şu an bu “güvenlik” adı altında topluma, polise verilecek bu sınırsız yakalama, işkence yapma, öldürme yetkisi verme yasaları olmamalıydı ama maalesef, her zaman gördüğümüz gibi, AKP Hükûmeti yine söylemi farklı, uygulamaları çok farklı olan bir politika izlemektedir ve toplumun gözünün içine baka baka, hiçbir kaygı duymadan, hiçbir vicdani sorumluluk hissetmeden bunu da yine toplumun gözüne soka soka bu ölüm yasalarını buradan geçirmeye çalışmaktadır. Buradan sormak gerekir… Ben bu yazıları okumadan konuşmalarımı sürdürmek istiyorum.

Şöyle bir gerçeklik var, eğer bu yasalar toplumu gerçekten bir kaostan kurtarma ve kamu güvenliği kaygısı taşıyan yasalarsa ve bu kaosu engelleyecek kanunlar olarak biliniyorsa tarihten şöyle bir bakmak lazım: Hiç kimse Irak’taki Saddam kadar otoriter, faşist, diktatör bir yönetime sahip değildi. Halepçe katliamlarından tutun Enfallere kadar binlerce, yüzbinlerce insanı katletti ama vardığı sonuç ne oldu? Ülkenin durumuna bakıyorsunuz... Yine, aynı örnek yanı başımızda Suriye’dir. Yine kendi içinde bir diktatör olan Esad, inkârdan, tekçilikten, mezhepçilikten, zulümden, katliamdan başka bir şey getirmedi. Yine, Suriye’nin durumuna bakıyoruz…

Kendi ülkemize dönelim, 12 Eylül darbeleri bu ülkeye ne yaşattı? İşkenceden, yakalamadan, katliamdan başka bir şey getirmedi ve maalesef, AKP Hükûmeti, bu eleştiriler üzerine, bu 12 Eylül darbelerinin eleştirisi üzerine kendini daha demokratik, daha eşitlikçi, daha toplumun farklılığını, farklı kimliklerini zenginlik olarak iddia etme politikalarıyla bu toplumun karşısına çıktı.

Yine, son süreçte çözüm süreci iddiası olan bir AKP Hükûmeti. Buradan soruyoruz: Eğer bu söylemlerinizle bu iddialarınızla çelişmiyorsanız, topluma yanlış bir algı yaşatmıyorsanız, o zaman bu güvenlik paketi neyin nesi?

Yine, bize sürekli şöyle bir şey dayatılıyor: Bölücülük. Buradan soruyorum: Acaba kim bölücüdür? Bir toplumun iradesinin önüne konulan barajlar, yüzde 10 barajlarıyla, AKP’nin şu an Kenan Evren faşizminin mirası olan barajlarla bir toplumun iradesinin bu Meclise yansımasını engelleyen yüzde 10 barajıyla yine, bir halkın, emekçinin, ezilenin, sosyalistin ve de tüm farklı kesimlerin bu Mecliste temsiliyetini bulmaması için AKP, bütün gücüyle, bütün sevdasıyla Kenan Evren yasalarına şu an sarılmıştır ve bu da başlı başına bir bölücülüktür.

Bölücülük arayacaksanız kendi zihniyetinizde aramanız gerekir. Bu toplumun iradesini dışarıda bırakarak asıl bölücülüğü bu zihniyet yapmaktadır. Ve yine, bu yasaları buradan geçirmek, “güvenlik yasaları” adı altında topluma katliam yasaları getirmek, başlı başına bir bölücülük, bir ayrımcılıktır. Bunlar faşizmde bile görülmeyen şeylerdir. Ve AKP Hükûmeti şu an kendi parti diktasını kurma çabasındadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLSER YILDIRIM (Devamla) – Burada gerçekten ne kadar söylersek bile azdır ama vicdanı olanın tekrar bu yasaları gözden geçirmesi gerektiğine inanıyorum.

Sizleri saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Karar yeter sayısı...

III.- Y O K L A M A

(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi vardır.

Sayın Erdoğan, Sayın Halaçoğlu, Sayın Kalaycı, Sayın Korkmaz, Sayın Işık, Sayın Dedeoğlu, Sayın Belen, Sayın Kutluata, Sayın Günal, Sayın Yılmaz, Sayın Çınar, Sayın Öz, Sayın Akçay, Sayın Özensoy, Sayın Varlı, Sayın Adan, Sayın Uzunırmak, Sayın Şimşek, Sayın Torlak, Sayın Halaman, Sayın Başesgioğlu, Sayın Oğan.

Evet, iki dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

 

XIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

 

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"10/3/1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

"Ancak, belediye sınırları içinde olmakla birlikte hizmet gerekleri bakımından uygun görülen yerler, jandarmanın görev ve sorumluluk alanı olarak tespit edilebilir."

şeklindeki 50.Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE- 50 "10/3/1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

"Ancak, belediye hudutları içinde olmakla birlikte hizmet gerekleri bakımından uygun görülen yerler, jandarmanın görev ve sorumluluk alanı olarak tespit edilebilir.”

Ali Serindağ (Gaziantep) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor musunuz önergeye?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ALTAY (Uşak) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Çetin, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; gecenin bu saatinde hepinizi saygıyla selamlıyorum.

 Değerli arkadaşlar, adı iç güvenlik yasası ama bu yasaya bütün olarak baktığımda şunu söylemeden geçemeyeceğim: Eğer Hitler ve Mussolini yaşasaydı “Ya, bizim böyle düzenlemeler neden aklımıza gelmedi?” deyip sizi kesinlikle kıskanırlardı. Yani bunun altını çizerek söylüyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Gerçekten, bakın  bugün  bir uygulama daha yaptınız. MİT gibi bir kurumun Müsteşarı siyasal iradesini açıklamış, partinizden aday olduğunu beyan etmiş, bütün Türkiye, bütün dünya biliyor. Tabii, Cumhurbaşkanı kabul etmemiş olacak ki bugün yeniden MİT Müsteşarlığına atanıyor. Biraz evvel, akşamki bölümde grup  başkan vekili arkadaşımız bunun “kepazelik” olduğunu söyledi, tepki gösterdiniz. “Kepazelik” kelimesi bunu ifade etmeye yetmez arkadaşlar.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Hafif kalır.

İZZET ÇETİN (Devamla) – Kesinlikle o kelime bunun karşılığı değil. Bu, rezaletle, kepazelikle açıklanamaz. Bu, düpedüz Türkiye Cumhuriyeti devletinin yönetim tarzını faşist bir rejime doğru sürüklüyor olmanızdan  başka hiçbir anlam taşımaz. Ben şöyle düşündüm bu konuya ilişkin: Gerçekten, o 27 Nisan 2007’deki “e-muhtıra”dan sonra 4 Mayısta Büyükanıt ile zamanın Başbakanı Dolmabahçe’de buluştular, yüz otuz beş dakika görüştüler, arkasından her ikisi de ayrı ayrı “Birbirimize söz verdik, kimseye anlatmayacağız.” demişlerdi. Daha sonra, o günkü Başbakan, şimdiki Cumhurbaşkanı “Bir Allah, bir ben, bir de Genelkurmay Başkanı bilir.” demişti.

Şimdi, ben Hakan Fidan’ın acaba neden, yeniden MİT Müsteşarlığına iade edildiğini, o göreve yeniden atandığını, açıklanamayacak ne tür kirli ilişkiler olduğunu düşünmeden edemiyorum.

Değerli arkadaşlar, bu maddeye gelince: Gerçekten polis devletini yaratıyorsunuz yani devletin polisi değil, AKP’nin polisini yaratıyorsunuz. Jandarma da elbette bir güvenlik birimi, güvenlik kurumu ama büyük oranda bu Jandarma Teşkilat Kanunu’nda görev ve yetkileri belirlenmiş, sınırları belirlenmiş, düzenlemeleri yapılmış. Şimdi, siz, polise, polis devletine ya da AKP’nin polisine yüklediğiniz görevlere jandarmayı da bulaştırarak yeni sıkıyönetim kanununu gerçekten yürürlüğe sokmak istiyorsunuz. Artık jandarma da halkın içinde sıkıyönetim dönemlerinde olduğu gibi daha çok görünecek, daha çok polisle iş birliği yaparak size suç ortaklığı yapmış olacak. Jandarmayı siyasallaştırıyorsunuz, Silahlı Kuvvetleri jandarmayı kullanarak siyasete doğrudan doğruya bulaştırıyorsunuz. Hani, herkes diyor ya “Asker kışlada olacak.” Askerin, evet, yeri kışla ama siz doğrudan doğruya onu siyasal mücadelenin, siyasal kavganın içine davet ediyorsunuz. Asker ile polisin görev alanları farklı. Şimdi, siz burada sanki yokmuş gibi (1)’inci fıkraya bir madde ekleyerek “Gerektiğinde –ne diyor orada- hizmet gerekleri bakımından uygun görülen yerler jandarma bölgesi olabilecek.” diyorsunuz.

Arkadaşlar, zaten bu düzenleme, eğer niyet iyiyse, niyet jandarmayı bu işe bulaştırarak Silahlı Kuvvetleri iyice çökertmek değilse, mevcut 10’uncu maddeye baktığınızda bu düzenleme zaten var. Böyle bir maddeye ihtiyaç yoktu. Yani böyle bir kanunla siz Türkiye’yi yönetmeye kalkışıyorsunuz. Bu, inanın, bumerang gibi en çok sizi vuracak çünkü yani her çıkışın bir inişi var, inişe geçtiniz zaten. Cumhurbaşkanının feryatları, MİT Müsteşarını yeniden göreve iade ettirmesi, Merkez Bankası Başkanını vatan hainliğiyle suçlaması, bütün bunlar kötü gidişi görüyor. Seçimlere giderken bu kanuna milletvekili vaatleriyle sizleri de alet ediyor.

Sevgili arkadaşlar, eğer Cumhurbaşkanınızı seviyorsanız onu ikaz ediniz, ona da iyilik yapmış olursunuz ikaz ederseniz, aksi takdirde onu hiç kimse kurtaramaz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

LEVENT GÖK (Ankara) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun "10/3/1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

"Ancak, belediye sınırları içinde olmakla birlikte hizmet gerekleri bakımından uygun görülen yerler, jandarmanın görev ve sorumluluk alanı olarak tespit edilebilir." şeklindeki 50 nci maddesinin jandarma teşkilatını siyasallaştıracağından dolayı aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                            Mehmet Erdoğan (Muğla) ve arkadaşları

"MADDE 50 - 10/3/1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

Ancak, belediye sınırları içinde olmakla birlikte hizmet gerekleri bakımından uygun görülen yerler, bir aylık süreyi geçmemek üzere geçici olarak jandarmanın görev ve sorumluluk alanı olarak tespit edilebilir.”

BAŞKAN –  Komisyon, katılıyor musunuz?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ALTAY (Uşak) – Katılmıyoruz Sayın  Başkanım.

BAŞKAN –  Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 50’nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Artık bizi izleyen vatandaşımız kalmadığına göre, sadece sizi selamlamakla yetineceğim çünkü gece yarısını geçti.

Bu maddede, 10/03/1983 tarihli ve 2803 sayılı Kanun’un 10’uncu maddesinde yer alan “Jandarmanın görev ve sorumluluk alanı”yla ilgili birinci fıkrasını önce sizlere hatırlatmak istiyorum. “Jandarmanın genel olarak görev ve sorumluluk alanı; polis görev sahası dışı olup, bu alanlar il ve ilçe belediye hudutları haricinde kalan veya polis teşkilatı bulunmayan yerlerdir.” diyor. Şimdi bu tasarıda da ek cümleyle: “Ancak, belediye sınırları içinde olmakla birlikte hizmet gerekleri bakımından uygun görülen yerler, jandarmanın görev ve sorumluluk alanı olarak tespit edilebilir.” Birinci fıkra aynen kalıyor, orada herhangi bir değişiklik yok, “Ancak”la bunu getiriyorsunuz.

Bu ihtiyaç nereden çıktı? Sizlere defalarca söyledik, 6330 sayılı ve 6 Aralık 2012 tarihli Büyükşehir Yasası’yla ilgili görüşmeler sırasında, “Devletin düzenini bozuyorsunuz. PKK’yla yaptığınız Oslo görüşmelerinin sonucu olarak bu tasarı, Türkiye’nin bölünmesi ve eyaletlere götürülmesine yönelik altyapıyı hazırlamaya ilişkin düzenlemeler içeren bir tasarıdır.” dedik, inanmadınız. Vatandaşı yine, her zaman olduğu gibi, farklı algılarla yönettiniz. Ama bugün gelinen noktada, büyükşehir yaptığınız yerlerde polisle ilgili güvenlik tedbirleri yetmediği için şimdi jandarmadan takviye alınması amacıyla bu düzenlemeyi getirmektesiniz. İnanıyorum ki bu düzenlemelerin hiçbiri AKP’ye zaten yaramayacak ama bizim için en önemli tarafı, aziz milletimize yaramayacak.

Şimdi, yaklaşan 7 Haziran seçimleri öncesinde atadığınız bazı il başkanlığı görevini yapan valiler, ilçe başkanlığı görevini yapan kaymakamların talimatıyla, tahmin ediyorum, bu düzenlemelerin ardından polis ve jandarma marifetiyle seçim sandıklarına operasyon hazırlığı yapmaktasınız ama bu millet buna müsaade etmeyecek, buna asla biz izin vermeyeceğiz, verdirmeyeceğiz.

Önergemizde jandarmanın bu düzenlemeyle alacağı görevin belli bir süre için öngörülmesini sağlıyoruz. Dolayısıyla bir aya kadarlık bir sürede, ihtiyaç duyulan yerlerde jandarma teşkilatının geçici olarak görevlendirilmesini düzenleyen bu değişikliğin makul bir değişiklik olduğunu düşünüyorum ancak burada artık makuliyet kalmadı çünkü bu yüce kürsüden Anayasa’yı tanımayan bir bakanı bu memleket gördü, bu Meclis gördü. Şimdi, umarım, yeni atanan Bakan, hiç olmazsa bu Anayasa’yı tanımayan bakanın yarım koyduğu tasarının düzenlenmesi için çaba sarf eder diyor, hepinize saygılar sunuyorum, iyi geceler diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

III.- YOKLAMA

(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Yoklama talebi vardır.

Sayın Erdoğan, Sayın Halaçoğlu, Sayın Günal, Sayın Kalaycı, Sayın Korkmaz, Sayın Kutluata, Sayın Işık, Sayın Dedeoğlu, Sayın Özensoy, Sayın Belen, Sayın Çınar, Sayın Yılmaz, Sayın Öz, Sayın Varlı, Sayın Akçay, Sayın Şimşek, Sayın Ali Torlak, Sayın Başesgioğlu, Sayın Sinan Oğan, Sayın Ali Uzunırmak, Sayın Ali Halaman.

İki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

 

XIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

 

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yeni madde ihdasına dair iki önerge vardır, ilk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları'nın (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) “10/3/1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

"Ancak, belediye sınırları içinde olmakla birlikte hizmet gerekleri bakımından uygun görülen yerler, jandarmanın görev ve sorumluluk alanı olarak tespit edilebilir."" şeklindeki 50 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin ihdas edilmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Yusuf Halaçoğlu                           Hasan Hüseyin Türkoğlu                              Erkan Akçay

         Kayseri                                            Osmaniye                                             Manisa

   Mesut Dedeoğlu                                 Mehmet Erdoğan

   Kahramanmaraş                                         Muğla

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Çekiyoruz.

BAŞKAN – Tamam, çekildi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun 50. Maddesinden sonra aşağıdaki maddenin eklenmesi ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Ali Serindağ

       Gaziantep

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Çekiyoruz.

BAŞKAN – Çekildi.

Şimdi, madde 51’de üç adet önerge vardır, birisi Anayasa’ya aykırılık önergesidir; sırasıyla okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun "2803 sayılı Kanunun 14 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"MADDE 14- General, subay, astsubay ve uzman jandarmanın atanmaları;

a) Jandarma Genel Komutanının atanması; Genelkurmay Başkanının teklifi, İçişleri Bakanının inhası, Başbakanın imzalayacağı ve Cumhurbaşkanının onaylayacağı müşterek kararname ile,

b) Generallerin atanmaları; Jandarma Genel Komutanının lüzum göstermesi, Genelkurmay Başkanının teklifi, İçişleri Bakanının inhası, Başbakanın imzalayacağı ve Cumhurbaşkanının onaylayacağı müşterek kararname ile,

c) General rütbesinde olmayan daire başkanları ile il ve ilçe jandarma komutanlarının atanmaları, yer değiştirmeleri ve geçici görevlendirmeleri İçişleri Bakanınca yapılır. Gerektiğinde Jandarma Genel Komutanı da bu konuda teklifte bulunabilir. Diğer subaylar ile astsubaylar ve uzman jandarmaların atanmaları, yer değiştirmeleri ve geçici görevlendirmeleri Jandarma Genel Komutanınca,

yapılır.

Birinci fıkradaki (a) ve (b) bentlerinin uygulanmasında Genelkurmay Başkanının teklifi üzerine İçişleri Bakanı inha işlemini yapmadığı takdirde, Genelkurmay Başkanı talebini yazı ile Başbakana gönderir. Başbakan kararını yazı ile İçişleri Bakanına bildirir.

Subaylar ile ihtisaslaşma gereği olarak özel eğitim görmüş personel, nokta atamasına tabi tutulur. Ancak nokta ataması yapılmayıp il jandarma komutanlıkları emrine atanan astsubay ve uzman jandarmalardan emniyet ve asayiş görevi alacak olanların istihdam yerleri ve il içi yer değiştirmeleri, il jandarma komutanının teklifi üzerine valinin onayı ile belirlenir."" şeklindeki 51 inci maddesinin jandarma teşkilatını siyasallaştıracak bir niteliğe sahip olması nedeniyle aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Hasan Hüseyin Türkoğlu                      Yusuf Halaçoğlu                                 Mehmet Erdoğan

   Osmaniye                                                 Kayseri                                               Muğla

  Alim Işık                                              Bülent Belen                                       Erkan Akçay

   Kütahya                                                  Tekirdağ                                              Manisa

"MADDE 51- 2803 sayılı Kanunun 14 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"MADDE 14- General, subay, astsubay ve uzman jandarmanın atanmaları;

a) Jandarma Genel Komutanının atanması; Genelkurmay Başkanının teklifi, İçişleri Bakanının inhası, Başbakanın imzalayacağı ve Cumhurbaşkanının onaylayacağı müşterek kararname ile,

b) Generallerin atanmaları; Jandarma Genel Komutanının lüzum göstermesi, Genelkurmay Başkanının teklifi, İçişleri Bakanının inhası, Başbakanın imzalayacağı ve Cumhurbaşkanının onaylayacağı müşterek kararname ile,

c) General rütbesinde olmayan daire başkanları ile il ve ilçe jandarma komutanlarının atanmaları, yer değiştirmeleri ve geçici görevlendirmeleri Jandarma Genel Komutanının teklifi ile İçişleri Bakanınca yapılır. Diğer subaylar ile astsubaylar ve uzman jandarmaların atanmaları, yer değiştirmeleri ve geçici görevlendirmeleri Jandarma Genel Komutanınca,

yapılır.

Birinci fıkradaki (a) ve (b) bentlerinin uygulanmasında Genelkurmay Başkanının teklifi üzerine İçişleri Bakanı inha işlemini yapmadığı takdirde, Genelkurmay Başkanı talebini yazı ile Başbakana gönderir. Başbakan kararını yazı ile Genelkurmay Başkanına bildirir.

Subaylar ile ihtisaslaşma gereği olarak özel eğitim görmüş personel, nokta atamasına tabi tutulur. Ancak nokta ataması yapılmayıp il jandarma komutanlıkları emrine atanan astsubay ve uzman jandarmalardan emniyet ve asayiş görevi alacak olanların istihdam yerleri ve il içi yer değiştirmeleri, il jandarma komutanının teklifi üzerine valinin onayı ile belirlenir.""

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"2803 sayılı Kanunun 14 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"MADDE 14- General, subay, astsubay ve uzman jandarmanın atanmaları;

a) Jandarma Genel Komutanının atanması; Genelkurmay Başkanının teklifi, İçişleri Bakanının inhası, Başbakanın imzalayacağı ve Cumhurbaşkanının onaylayacağı müşterek kararname ile,

b) Generallerin atanmaları; Jandarma Genel Komutanının lüzum göstermesi, Genelkurmay Başkanının teklifi, İçişleri Bakanının inhası, Başbakanın imzalayacağı ve Cumhurbaşkanının onaylayacağı müşterek kararname ile,

c) General rütbesinde olmayan daire başkanları ile il ve ilçe jandarma komutanlarının atanmaları, yer değiştirmeleri ve geçici görevlendirmeleri İçişleri Bakanınca yapılır. Gerektiğinde Jandarma Genel Komutanı da bu konuda teklifte bulunabilir. Diğer subaylar ile astsubaylar ve uzman jandarmaların atanmaları, yer değiştirmeleri ve geçici görevlendirmeleri Jandarma Genel Komutanınca,

yapılır.

Birinci fıkradaki (a) ve (b) bentlerinin uygulanmasında Genelkurmay Başkanının teklifi üzerine İçişleri Bakanı inha işlemini yapmadığı takdirde, Genelkurmay Başkanı talebini yazı ile Başbakana gönderir. Başbakan kararını yazı ile İçişleri Bakanına bildirir.

Subaylar ile ihtisaslaşma gereği olarak özel eğitim görmüş personel, nokta atamasına tabi tutulur. Ancak nokta ataması yapılmayıp il jandarma komutanlıkları emrine atanan astsubay ve uzman jandarmalardan emniyet ve asayiş görevi alacak olanların istihdam yerleri ve il içi yer değiştirmeleri, il jandarma komutanının teklifi üzerine valinin onayı ile belirlenir."" şeklindeki çerçeve 51. Maddesi ile değiştirilen

"2803 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin 1. Fıkrasının (c) bendinde yer alan "İçişleri Bakanı" ibaresi yerine "Jandarma Genel Komutanı" ibaresinin yazılmasını ve aynı bentte yer alan "Gerektiğinde Jandarma Genel Komutanı da bu konuda teklifte bulunabilir.” cümlesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

     Ali Serindağ                                       Celal Dinçer                                    Ali Haydar Öner

       Gaziantep                                            İstanbul                                               Isparta

    Ahmet Toptaş                                      Gürkut Acar

   Afyonkarahisar                                        Antalya

             

BAŞKAN – Şimdi Anayasa’ya aykırılık önergesini okutuyorum ve işleme alıyorum.

                          Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair -Torba- Kanun Tasarısının 1 inci maddesi; Anayasa ve İçtüzük Hükümleri ile evrensel hukuk normlarına ve temel insan haklarına aykırı olup tek parti -tek adam- diktatörlük rejimi ve polis devletinin ötesinde, fiili "savaş hali" uygulaması getirdiğinden kanun tasarısının 51 inci maddesinin Anayasa'ya aykırılık nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Pervin Buldan                          Demir Çelik                                  Erol Dora           

           Iğdır                                       Muş                                         Mardin

   Gülser Yıldırım                  Abdullah Levent Tüzel                          Nazmi Gür

         Mardin                                  İstanbul                                         Van

    Hüsamettin Zenderlioğlu                  Halil Aksoy

          Bitlis                                             Ağrı

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ALTAY (Uşak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI SEBAHATTİN ÖZTÜRK – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Aksoy, buyurunuz. (HDP sıralarından alkışlar)

HALİL AKSOY (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan iç güvenlik yasa tasarısı üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Doğrusu, üzerinde konuşacağım madde general atamaları, subay atamaları, astsubay atamaları ve uzman jandarma atamalarıyla ilgilidir ama kaygı noktamız bu değil, nasıl atanırlarsa atansınlar. Terfileri, taltifleri, özlük sorunları elbette ki nasıl yapılırsa yapılsın, o da çok önemli değil, önemsemiyorum da ama önemsediğim nokta, ülkede, öncelikle bütün yetkilerin belirli şahıslarda ve belirli bir zihniyette toplanmasıdır bizi kaygılandıran. Bu da otoriter bir gidişi işaret ediyor, bu bizi çok rahatsız ediyor. Keza, bir şey daha çok dikkati çekiyor, AKP iktidarı bu torba kanun tasarılarını bir klasik hâline getirmiş. Elbette ki torba kanun zihniyeti siyasal iktidarın ihtiyaçları doğrultusunda yasa çıkarmayı amaçlıyor. Bu tür uygulamaların birçok ülkede yapıldığını biliyoruz. Almanya’da yapıldı, İspanya’da yapıldı, İtalya’da yapıldı -tabii oralarda Hitler vardı, Mussolini vardı, Franco vardı- kimi Latin Amerika ülkelerinde yapıldı, bunları gördük. Ama, gerçekten çok ciddi bir kaygı noktasıdır ve hızlı bir şekilde biz bir otoriterleşmeye ve bir polis devletine doğru gidişi gözlemliyoruz.

Şimdi,  keyfiyet almış yürümüş. Zaten bu yasa kabul edildiği zaman keyfiyet daha da fazla artacak. Biraz önce bir hatip arkadaşımız İzmir Valisiyle ilgili bir şey hatırlattı ama bunlar sadece İzmir Valisinin değil, birçok valinin keyfî olarak uygulamaya koyduğu bazı şeylerdir ve şeye bakmamak lazım yani durumdan vazife çıkarmak bu tür insanların görevleridir. Çünkü, bu valiler ve bu yetkilerin özellikle devredildiği kişiler âdeta AKP'nin il başkanları, ilçe başkanları gibi çalışan kişiliklerdir. Böyle bakıldığında, bundan sonra da gerçekten çok kaygı verici sonuçlar doğar ve bu da aynı zamanda doğal olarak bir meşru savunma hakkını, meşru direnme hakkını ortaya çıkarır, bundan haberiniz olmalıdır.

Şimdi, bakın, geçmişte de uygulanıyordu, bu TOMA’lar su serpiyordu. TOMA'ların serpmiş olduğu suyun içerisinde bazı kimyasal maddeler de vardı. Bizim kadar buna tanık olan da yoktur. Ama, Sayın İçişleri Bakanı, size bir şey hatırlatayım: Bu TOMA'ların suyunu bazen gidiyor lağımlardan alıyorlardı ve bu lağım suyunu esas itibarıyla üstümüze püskürtüyorlardı. Yani, bugüne kadar TOMA'ların yaptıkları gerçekten eğer yasa dışı ise şimdi yeni bir kanun çıkarılmakla ne hedefleniyor?

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Boya katacaklar, boya.

HALİL AKSOY (Devamla) – Zaten siz bunu uyguluyordunuz, buna bir kılıf bulmaya da gerek yok.

Yine, silah kullanma yetkisi her durumda verilmiş. Diyelim ki polisi gördünüz, korktunuz kaçtınız ama o ara kalçanız kaşındı, elinizi kalçanıza attınız size ateş edip öldürebilir ve savunması da hazırdır: “Kaçtı, elini silahına attı, ben de öldürdüm.” Keza, böyle bir durumda, söz gelimi gerek molotofkokteyli gerek sapan gerek taş gibi şeyler eğer silah kabul edilecekse -ki öyle kabul ediliyor- artık öyle bir noktaya gelinir ki insanlar bunları kullanmaz, gerçekten polisin ve jandarmanın kullanmış olduğu etkili silahları kullanmak durumunda kalır. Bu da son derece doğaldır. Şimdi, siz bu riskleri nasıl alıyorsunuz da böyle bir yasaya “evet” diyorsunuz, doğrusu ben buna şaşıyorum.

Verilecek cezalar konusunda da bir kıyaslama yapmak gerekirse 12 Eylüldeki askerî mahkemelerin vermiş olduğu kararlarla, vermiş olduğu cezalar ile şimdi verilen cezalar arasında katbekat fark vardır. Şimdi, sizin bu saydığınız silahlar -molotofkokteylleri, sapanlar vesaire- geçmişte örgüt üyesi olmanın deliliydi, şimdi ise bir kişi eğer örgüt üyesiyse toplamda kırk yıl ceza alabiliyor. Bu da insaf değil, vicdan değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL AKSOY (Devamla) – Açıkça söylemek gerekir ki bu yasa geri çekilmelidir veyahut da İçişleri Komisyonunda yeniden görüşülmelidir.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"2803 sayılı Kanunun 14 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"MADDE 14- General, subay, astsubay ve uzman jandarmanın atanmaları;

a) Jandarma Genel Komutanının atanması; Genelkurmay Başkanının teklifi, İçişleri Bakanının inhası, Başbakanın imzalayacağı ve Cumhurbaşkanının onaylayacağı müşterek kararname ile,

b) Generallerin atanmaları; Jandarma Genel Komutanının lüzum göstermesi, Genelkurmay Başkanının teklifi, İçişleri Bakanının inhası, Başbakanın imzalayacağı ve Cumhurbaşkanın onaylayacağı müşterek kararname ile,

c) General rütbesinde olmayan daire başkanları ile il ve ilçe jandarma komutanlarının atanmaları, yer değiştirmeleri ve geçici görevlendirmeleri İçişleri Bakanınca yapılır. Gerektiğinde Jandarma Genel Komutanı da bu konuda teklifte bulunabilir. Diğer subaylar ile astsubaylar ve uzman jandarmaların atanmaları, yer değiştirmeleri ve geçici görevlendirmeleri Jandarma Genel Komutanınca,

yapılır.

Birinci fıkradaki (a) ve (b) bentlerinin uygulanmasında Genelkurmay Başkanının teklifi üzerine İçişleri Bakanı inha işlemini yapmadığı takdirde, Genelkurmay Başkanı talebini yazı ile Başbakana gönderir. Başbakan kararını yazı ile İçişleri Bakanına bildirir. Subaylar ile ihtisaslaşma gereği olarak özel eğitim görmüş personel, nokta atamasına tabi tutulur. Ancak nokta ataması yapılmayıp il jandarma komutanlıkları emrine atanan astsubay ve uzman jandarmalardan emniyet ve asayiş görevi alacak olanların istihdam yerleri ve il içi yer değiştirmeleri, il jandarma komutanının teklifi üzerine valinin onayı ile belirlenir."" şeklindeki çerçeve 51. Maddesi ile değiştirilen

"2803 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin 1. Fıkrasının (c) bendinde yer alan "İçişleri Bakanı" ibaresi yerine "Jandarma Genel Komutanı" ibaresinin yazılmasını ve aynı bentte yer alan "Gerektiğinde Jandarma Genel Komutanı da bu konuda teklifte bulunabilir. "Cümlesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Ali Serindağ (Gaziantep) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ALTAY (Uşak) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI SEBAHATTİN ÖZTÜRK – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Serindağ, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, 51’inci madde bu tasarının önemli maddelerinden biridir, Jandarma Genel Komutanlığındaki hiyerarşiyi, atama sistemini, cezalandırma sistemini çok etkileyen bir maddedir. Biz diyoruz ki (c) bendinde yer alan “İçişleri Bakanı” ibaresi yerine “Jandarma Genel Komutanı” ibaresi eklensin. Bununla ne sağlanacak? Daire başkanlarının, general olmayan daire başkanlarının, il ve ilçe jandarma komutanlarının atamasını Jandarma Genel Komutanı yapsın diyoruz. Zaten olan da budur, bugüne kadar yapılan budur ama bilenler bilir, Jandarma Genel Komutanlığında bu hazırlıklar yapılırken, bu atamalar hazırlanırken nezaketen İçişleri Bakanına gerekli bilgi verilir ve ona göre atamalar yapılır yasada yer alsa da, almasa da. Ama şimdi, bu değişiklikle Jandarma Genel Komutanı tümüyle devre dışı bırakılıyor, İçişleri Bakanı dilerse tüm il ve ilçe jandarma komutanlarını, general olmayan daire başkanlarını direkt atayabilir. Gerçi Sayın Bakan diyor ki: “Efendim, bunun hazırlık çalışmaları Jandarma Genel Komutanlığında yapılır.” İlave ediyor, diyor ki: “Ama, Jandarma Genel Komutanı direnirse Bakan doğrudan atama yapabilir.” Bu ne demektir? Bu, tüm atamalar Bakan tarafından direkt yapılacaktır anlamına gelir. Bu çok sakıncalı bir uygulamadır, bu ileride telafisi güç zararlar da ortaya çıkarabilir. Çünkü, siz Jandarma Genel Komutanlığını siyasallaştırırsanız, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir parçası olması nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin de siyasallaşması yolunu açmış olursunuz. Daha önce de defaatle söyledik, Türk Silahlı Kuvvetlerinin siyasallaşması ülkemiz için bir felakettir. Balkan Harbi’ni unutmayalım diyoruz, Balkanları elden nasıl çıkardığımızı unutmayalım diyoruz.

Şimdi, zaten, Jandarma Genel Komutanı direnirse Sayın Bakan, Jandarma Genel Komutanını Hükûmet emekliye sevk edebilir, görevden alabilir. Öyle bir direnme olursa bununla ilgili işlem budur, yoksa atamayı oradan alıp Bakana bağlamak değildir. Bu, güvenlik güçlerinin sivil otoriteye bağlanması anlamına gelmez, güvenlik güçlerinin tümüyle siyasallaşması anlamına gelir. Biz diyoruz ki hiç olmazsa şöyle olmalı: “İl ve ilçe jandarma komutanları ile general olmayan daire başkanlarının atanmasında Jandarma Genel Komutanının önerisi ve İçişleri Bakanının onayı.” Hiç olmazsa böyle olsun. Bunu bile kabul etmiyorsunuz, mahcup bir tavırla oraya bir cümlecik ilave ediyorsunuz, diyorsunuz ki: “Jandarma Genel Komutanı gerektiğinde öneride bulunabilir.” Bu absürt bir şey, çok ayıp bir şey bu. Zaten yönetimde böyle bir cümle olmaz değerli arkadaşlarım.

Şimdi, başka bir konuya geçiyorum. Demin MİT Müsteşarının atanmasından bahsedildi. Efendim, “Devlet görevlileri, bazı kamu görevlileri istisnalar dışında seçimde aday olursa geri dönebilir.” diyorsunuz. Şimdi, durum şu: MİT Müsteşarı farklı bir kamu görevlisidir, atama usulü özel hükümlere tabidir. Hangi devlet memuru atanırken Millî Güvenlik Kurulunda görüşülüyor? Görüşülüyor mu? Yok. Demek ki MİT Müsteşarlığı farklı bir görev. O nedenle, MİT Müsteşarı atanmadan evvel Millî Güvenlik Kurulunda görüşülüyor ve Millî Güvenlik Kurulu o konuda görüş beyan ediyor. Demek ki farklı bir şeydir. Başka? MİT Müsteşarının yargılanması farklı bir usule tabidir. Neye tabi? Genelkurmay Başkanının tabi olduğu statüye tabi. Demek ki farklı bu. O zaman, siz, MİT Müsteşarının rastgele veya alelusul bir kamu görevlisi gibi değerlendiremezsiniz. Adı üzerinde, bu, bir istihbarat birimidir, bunun siyasallaşmaması gerekir. Bu, millî bir teşkilattır, öyle olması lazım ama siz tüm kurumların içini boşaltıyorsanız, tüm kurumları parti kurumu hâline getiriyorsanız, sonuçta parti devletini kurmak istiyorsanız ona diyecek bir şey yok; bunun adı da faşizmdir.

Bakın değerli arkadaşlarım, bundan sadece biz zarar görmeyiz, özellikle size de söylüyorum, bundan sadece biz zarar görmeyiz, sadece Cumhuriyet Halk Partililer, Milliyetçi Hareket Partililer, HDP'liler zarar görmez, siz de zarar görürsünüz, siz de bu ülkede yaşıyorsunuz, sizin çocuklarınız da bu ülkede yaşıyor, torunlarınız da bu ülkede yaşayacak. Demokratik bir ülkede, demokraside yaşamak herkesin hakkıdır, sizin de hakkınız olmalı. Bu haktan hem kendinizi mahrum bırakıyorsunuz hem diğerlerini mahrum bırakıyorsunuz. O nedenle, ülkeye de, geleceğe de, gelecek nesillere de kötülük yapıyorsunuz diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ederim Sayın Serindağ.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

                          Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"2803 sayılı Kanunun 14 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"MADDE 14- General, subay, astsubay ve uzman jandarmanın atanmaları;

a) Jandarma Genel Komutanının atanması; Genelkurmay Başkanının teklifi, İçişleri Bakanının inhası, Başbakanın imzalayacağı ve Cumhurbaşkanının onaylayacağı müşterek kararname ile,

b) Generallerin atanmaları; Jandarma Genel Komutanının lüzum göstermesi, Genelkurmay Başkanının teklifi, İçişleri Bakanının inhası, Başbakanın imzalayacağı ve Cumhurbaşkanının onaylayacağı müşterek kararname ile,

c) General rütbesinde olmayan daire başkanları ile il ve ilçe jandarma komutanlarının atanmaları, yer değiştirmeleri ve geçici görevlendirmeleri İçişleri Bakanınca yapılır. Gerektiğinde Jandarma Genel Komutanı da bu konuda teklifte bulunabilir. Diğer subaylar ile astsubaylar ve uzman jandarmaların atanmaları, yer değiştirmeleri ve geçici görevlendirmeleri Jandarma Genel Komutanınca,

yapılır.

Birinci fıkradaki (a) ve (b) bentlerinin uygulanmasında Genelkurmay Başkanının teklifi üzerine İçişleri Bakanı inha işlemini yapmadığı takdirde, Genelkurmay Başkanı talebini yazı ile Başbakana gönderir. Başbakan kararını yazı ile İçişleri Bakanına bildirir.

Subaylar ile ihtisaslaşma gereği olarak özel eğitim görmüş personel, nokta atamasına tabi tutulur. Ancak nokta ataması yapılmayıp il jandarma komutanlıkları emrine atanan astsubay ve uzman jandarmalardan emniyet ve asayiş görevi alacak olanların istihdam yerleri ve il içi yer değiştirmeleri, il jandarma komutanının teklifi üzerine valinin onayı ile belirlenir.""

şeklindeki 51 inci maddesinin jandarma teşkilatını siyasallaştıracak bir niteliğe siyasallaştıracak bir niteliğe sahip olması nedeniyle aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye) ve arkadaşları

"MADDE 51- 2803 sayılı Kanunun 14 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"MADDE 14- General, subay, astsubay ve uzman jandarmanın atanmaları;

a) Jandarma Genel Komutanının atanması; Genelkurmay Başkanının teklifi, İçişleri Bakanının inhası, Başbakanın imzalayacağı ve Cumhurbaşkanının onaylayacağı müşterek kararname ile,

b) Generallerin atanmaları; Jandarma Genel Komutanının lüzum göstermesi, Genelkurmay Başkanının teklifi, İçişleri Bakanının inhası, Başbakanın imzalayacağı ve Cumhurbaşkanın onaylayacağı müşterek kararname ile,

c) General rütbesinde olmayan daire başkanları ile il ve ilçe jandarma komutanlarının atanmaları, yer değiştirmeleri ve geçici görevlendirmeleri Jandarma Genel Komutanının teklifi ile İçişleri Bakanınca yapılır. Diğer subaylar ile astsubaylar ve uzman jandarmaların atanmaları, yer değiştirmeleri ve geçici görevlendirmeleri Jandarma Genel Komutanınca,

yapılır.

Birinci fıkradaki (a) ve (b) bentlerinin uygulanmasında Genelkurmay Başkanının teklifi üzerine İçişleri Bakanı inha işlemini yapmadığı takdirde, Genelkurmay Başkanı talebini yazı ile Başbakana gönderir. Başbakan kararını yazı ile Genelkurmay Başkanına bildirir.

Subaylar ile ihtisaslaşma gereği olarak özel eğitim görmüş personel, nokta atamasına tabi tutulur. Ancak nokta ataması yapılmayıp il jandarma komutanlıkları emrine atanan astsubay ve uzman jandarmalardan emniyet ve asayiş görevi alacak olanların istihdam yerleri ve il içi yer değiştirmeleri, il jandarma komutanının teklifi üzerine valinin onayı ile belirlenir.""

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ALTAY (Uşak) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?..

İÇİŞLERİ BAKANI SEBAHATTİN ÖZTÜRK – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 51’inci maddedeki önergemiz üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu iç güvenlik tasarısı jandarmayı sivilleştirmeye dönük değil aksine jandarmayı siyasallaştırmaya dönük bir düzenlemedir, öncelikle bunu belirtmek gerekir.

1983 yılından beri Türkiye Büyük Millet Meclisinde hukukla ve çeşitli kanunlarla ilgili yapılan konuşmaları dikkatle incelediğimizde, 12 Eylül 2010 Anayasa referandumuna kadar, genellikle 12 Eylül rejimi mihenk taşına vurularak, olumsuz örnek gösterilmek suretiyle eleştirildiğini görürüz. Fakat, 12 Eylül 2010 Anayasa referandumundan sonra AKP iktidarının yaptığı birtakım hukuki düzenlemeleri ve geldiğimiz bu süreçte ve bilhassa bu iç güvenlik tasarısında yapılan  konuşmaları dikkate aldığımızda benim için dikkati çeken şu: Genellikle bütün konuşmacılar “12 Eylülde dahi”, “12 Eylülde bile” diyerek konuşmasını mukayese ederek yapıyor. Bu da bu mevcut düzenlemelerin ne kadar bir geriye gidiş olduğuna, kötü düzenlemeler olduğuna da bir örnek teşkil etmektedir.

Bu iç güvenlik paketi, temel hak ve özgürlükleri, hukuku siyasi yönetimin keyfî ve despotik tutumuyla yok etmekle kalmıyor, ayrıca güvenlik birimlerinin yönetim yapılarında da bir bozulma, kargaşa ve kaosa yol açabilecek düzenlemeleri içermektedir. Bu tasarıyı hazırlayanlar, bir şeyi yapmak, düzenlemek, düzene koymaktan ziyade, sanki iyice bozmak için, karıştırmak için özel gayret göstermişler endişesine kapıldım. Yani, bu kadar olur gerçekten ve bunu da lütfen siyasi bir değerlendirme olarak almayın. Sadece yönetim teknikleri, sevk ve idare ilmi bakımından değerlendirdiğimizde, bunu görmek mümkündür.

İdari birimler içerisinde -bu söz konusu olan 51’inci madde jandarma birimi- görev, yetki ve sorumluluk kargaşası çıkmasını, kaçınılmaz bir şekilde, bu 51’inci maddede de gösteriyor. Diğer maddeler de var ama bu atama düzenindeki düzensizlik bu kargaşayı mutlaka çıkaracaktır. Her şeyden evvel, idari bütünlük bozuluyor bu atama düzeniyle ve sivilleştirme adı altında jandarma âdeta görev yapamaz hâle getirilmektedir. Yani, birkaç yıl sonra jandarmanın âdeta belediye zabıtası durumuna düştüğünü görürseniz sakın şaşırmayın. Jandarma yöneticilerinin atamaları tam bir ucube, gerçekten bir ucube. Buradan ancak yönetim, idari metastaz çıkar. Atama düzenini altüst eden bir düzenleme, hiyerarşik yapı bozuluyor, disiplin bozuluyor.

51’inci maddede gerçekten düzeltilmesi gereken o kadar çok hususlar var ki: Jandarma Genel Komutanının atanması farklı, generallerin atanması farklı bir düzen; daire başkanı, il, ilçe jandarma komutanları İçişleri Bakanlığınca atanıyor, fakat akabinde diyor ki: Gerektiğinde Jandarma Genel Komutanı da bu konuda teklifte bulunabilecekmiş. Yani, ciddi mi yazmışlar, alay mı ediyorlar, hiç belli değil.

Ayrıca, (b) fıkrasında, generallerin atanmasında, “Jandarma Genel Komutanının lüzum göstermesi, Genelkurmay Başkanının teklifi…” Bu lüzum nasıl gösterilecek? Lüzum görme mi, lüzum gösterme mi, nedir bu? İçişleri Bakanlığının, Hükûmetin bunun bir izahatını mutlaka yapması gerekir. Jandarma üzerinde iktidar bir siyasi kontrol kurmak istemekte ve bunu da bozarak, daha da bir yönetim karmaşası çıkararak… Ast-üst ilişkileri bozulacak; ast, üstüyle meşgul; üstü, astına güvenemez bir hâlde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Yani, buradan kesinlikle sağlıklı bir kurum çıkmaz değerli milletvekilleri.

Bu düşüncelerle önergemizin kabulünü diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 01.21

 

ONUNCU OTURUM

Açılma Saati: 01.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.

684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

6’ncı sırada yer alan, Konya Milletvekili Kerim Özkul ve Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 45 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı Tezkerelerinin görüşmelerine başlayacağız.

 

6.- Konya Milletvekili Kerim Özkul ve Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 45 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı Tezkereleri (2/2616) (S. Sayısı: 688)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonun bulunmayacağı anlaşıldığından, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boş bulunan ve Halkların Demokratik Partisi grubuna düşen 1 üyenin seçimini yapmak ve alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 10 Mart 2015 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

İyi geceler.

                                                                                                              Kapanma Saati: 01.24

 



(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifadeler 4/3/2015 tarihli 69’uncu Birleşim Tutanağı’nın 79’uncu ve 390’ıncı sayfasında yer almıştır.

 

(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade 4/3/2015 tarihli 69’uncu Birleşim Tutanağı’nın 321’inci sayfasında yer almıştır.

 

(X)  Bu düzeltmeye ilişkin ifade  4/3/2015 tarihli 69’uncu Birleşim Tutanağı’nın 315’inci sayfasında  yer almaktadır.

(*) Bu düzeltmeye ilişkin ifadeler 4/3/2015 tarihli 69’uncu Birleşim Tutanağı’nın 471’inci sayfasında yer almaktadır.

(x) 684 S. Sayılı Basmayazı 19/02/2015 tarihli 58’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x)  Bu düzeltmeye ilişkin ifade 10/3/2015 tarihli 73’üncü Birleşim Tutanağı’nın 30’uncu sayfasında “Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar” bölümünde yer almıştır.