TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

69’uncu Birleşim

4 Mart 2015 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu'nun, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın 5 Şubat 2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde grup başkan vekillerine sunduğu belgelere ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz'ın, Adana ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Ardahan’ın kurtuluşunun 94’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın, 3/3/2015 tarihli “Gelen Kâğıtlar” listesinde yer alan, (1/1039) esas numaralı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına havale edilmesine İç Tüzük’ün 73’üncü maddesine göre itiraz ettiğine ilişkin açıklaması

2.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz'ın, KPSS’nin nisan ayına alınması nedeniyle haziran ayında mezun olacak öğrencilerin sınava giremeyeceklerine ve tüp ile oto gaza yapılan zamların tekrar gözden geçirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

3.- Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten'in, Selahaddin Eyyubi’nin ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

4.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın, kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticilerinin seçim çalışması yapmalarına izin verilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

5.- Adana Milletvekili Ali Halaman'ın, çiftçilere destekleme ödemelerinin yapılmadığına ilişkin açıklaması

6.- Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz'ın, iktidarın izlediği yanlış dış politikalardan dolayı sınır illerinde mağduriyet yaşandığına ve Yayladağı Sınır Kapısı’nın kapalı tutulmasının gerekçesini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

7.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan'ın, dünyada petrol fiyatları düşerken bunun Türkiye’deki tüketicilere yansımamasının sebebini ve Hükûmetin, Irak Türkmenlerine askerî yardımda bulunmayı düşünüp düşünmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

8.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın, enflasyon oranındaki artışa ilişkin açıklaması

9.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, istiklal mahkemeleri konusunda konuşmak yerine arşiv belgelerine müracaat edilmesi ve kapsamlı araştırma yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

10.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, İstanbul’daki Riva Deresi’ne ilişkin olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığını göreve çağırdığına ilişkin açıklaması

11.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 21/2/2015 tarihli 60’ıncı Birleşimdeki görüşmelerine ilişkin olarak İç Tüzük’ün 13’üncü maddesi kapsamında yapılan başvurularla ilgili 3/3/2015 tarihli 94 sayılı Başkanlık Divanı Kararı’nı kabul etmediklerine ve hukuki yollara başvuracaklarına ilişkin açıklaması

12.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 21/2/2015 tarihli 60’ıncı Birleşimdeki görüşmelerine ilişkin olarak İç Tüzük’ün 13’üncü maddesi kapsamında yapılan başvurularla ilgili 3/3/2015 tarihli 94 sayılı Başkanlık Divanı Kararı’nı kabul etmediklerine ve hukuki yollara başvuracaklarına ilişkin açıklaması

13.- İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın, 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 21/2/2015 tarihli 60’ıncı Birleşimdeki görüşmelerine ilişkin olarak İç Tüzük’ün 13’üncü maddesi kapsamında yapılan başvurularla ilgili 3/3/2015 tarihli 94 sayılı Başkanlık Divanı Kararı’nı kabul etmediklerine ve hukuki yollara başvuracaklarına ilişkin açıklaması

14.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyet Halk Partisinin kapatılmasıyla ilgili bir sürecin işlediğiyle ilgili ifadelerine ve Hükûmetin bu konuda Genel Kurulu bilgilendirmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

15.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

16.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın, AK PARTİ Grubu olarak tüm parti kapatmalara sonuna kadar karşı olduklarına ilişkin açıklaması

17.- İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın, Milliyetçi Hareket Partisinin kapatılmasına yönelik bazı girişimlerde bulunulacağına dair de bilgiler olduğuna ilişkin açıklaması

18.- İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın, MHP Grubu olarak, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın Meclisten geçici çıkarma cezasını gerektiren ifadelerini kabul edilemez bulduklarına ilişkin açıklaması

VI.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR

1.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz'ın, 3/3/2015 tarihli 68’inci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

2.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın, 3/3/2015 tarihli 68’inci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

3.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz'ın, 3/3/2015 tarihli 68’inci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

4.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin'in, 3/3/2015 tarihli 68’inci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

5.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, 3/3/2015 tarihli 68’inci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

6.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, 3/3/2015 tarihli 68’inci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

7.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, 3/3/2015 tarihli 68’inci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, İspanya Senato Başkanı Pio Garcia Escudero’nun beraberinde bir Parlamento heyetiyle birlikte ülkemizi ziyaret etmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 15/2/2015 tarihli 92 sayılı Kararı’yla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1707)

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu ve 26 milletvekilinin, Türkiye genelinde ve özellikle Hatay bölgesindeki çalıntı araçların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1239)

2.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21 milletvekilinin, Ahmet Kaya’nın Türkiye’den uzaklaşmasına sebep olan olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1240)

3.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Türkiye’nin Suriye politikasında içine düştüğü çıkmazın nedenlerinin ve Suriye Kürtlerine yönelik saldırılarda AKP Hükûmetinin oynadığı rolün araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1241)

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Hakkâri Milletvekili Adil Zozani ve arkadaşları tarafından, istiklal mahkemelerinin araştırılması amacıyla, 8/1/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 4 Mart 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- MHP Grubunun, Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve arkadaşları tarafından, uluslararası anlaşmalarla Türkiye Cumhuriyeti devleti egemenliği altında bulunan Ege Denizi ve Akdeniz’deki 16 adanın Yunanistan tarafından işgali, anılan bölgelerdeki kıta sahanlığımızda münhasır ekonomik bölgenin yine Yunanistan ve Güney Kıbrıs yönetimi tarafından hukuksuz olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin hak ve egemenliğini ihlal edecek şekilde kullanılması hakkında, 3/3/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 4 Mart 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan Nilüfer Çayı’ndaki kirliliğin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/327), Görüşmelerinin Genel Kurulun 4 Mart 2015 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün, Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, Çankırı Milletvekili İdris Şahin’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

5.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın usul görüşmesiyle ilgili yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ eski Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

6.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

7.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

8.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

9.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

10.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

11.- Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner'in, Isparta Milletvekili Recep Özel’in MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

12.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz'ün, Bursa Milletvekili Önder Matlı’nın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

13.- Bursa Milletvekili Necati Özensoy'un, Bursa Milletvekili Önder Matlı’nın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

14.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın geçen tutanak hakkında yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

15.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in geçen tutanak hakkında yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

16.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin'in, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında MHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

17.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

18.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, Ankara Milletvekili Levent Gök’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

19.- İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

20.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

21.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün, İstanbul Milletvekili Sedef Küçük’ün 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 40’ıncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

22.- Konya Milletvekili Faruk Bal'ın, İstanbul Milletvekili Sedef Küçük’ün 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 40’ıncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

23.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

24.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü ile Konya Milletvekili Faruk Bal’ın sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

25.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Bingöl Milletvekili İdris Baluken ile Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin geçen tutanak hakkında yaptıkları konuşmaları sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

26.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak’ın 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 42’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

27.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz'ın, İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak’ın 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 42’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

28.- İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak'ın, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

29.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut'un, İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

30.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu’nun, HDP grup önerisinin görüşülmesi sırasındaki tutumunun İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu’nun, 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 41’inci maddesiyle ilgili önergenin oylaması sırasındaki tutumunun İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)

4.- Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/1008) (S. Sayısı: 685)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684)

XII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu'nun, siyasi partilerin demokrasinin vazgeçilmez unsurları olduğuna ve seçim barajlarının düşürülerek millet iradesinin tamamıyla Genel Kurula yansımasını sağlamanın bütün siyasi partilerin görevi olduğuna ilişkin konuşması

XIII.- DİSİPLİN CEZALARI

1.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’a, 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 43’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri İç Tüzük’ün 161’inci maddesinde belirtilen unsurları içerdiği için iki birleşim için Meclisten geçici çıkarma cezası verilmesi hakkında

XIV.- OYLAMALAR

1.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 40'ıncı maddesinin oylaması

2.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 42'nci maddesinin oylaması

XV.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 2014 yılı bütçesinden yapılan harcamalara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/60005)

2.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin, ham petroldeki indirimin akaryakıt fiyatlarına yansımamasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/60220)

4 Mart 2015 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69’uncu Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – İç Tüzük 73’e göre söz almak istiyorum izin verirseniz. İç Tüzük 73 şunu söylüyor: “Hükümetçe hazırlanan kanun tasarıları bütün bakanlarca imzalanmış olarak ve gerekçesi ile birlikte Meclis Başkanlığına sunulur.” Son fıkrasında da “Bu havaleye bir milletvekili itiraz etmek isterse oturumun başında söz alır.” diyor. Bu maddeden… Başbakanlık, 3/3/2015 tarihli bir kanun tasarısını, 47 bin öğretmen arkadaşımızın atanmasıyla ilgili bir kanun tasarısını Meclis Başkanlığına sunmuş bulunuyor. Buna şu şekilde ilaveler yapmak istiyorum: Tali komisyon olarak Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunu söylemiş.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Akar, gündem dışıları verdikten sonra size söz hakkınızı vereceğim efendim.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Peki efendim, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın 5 Şubat 2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde grup başkan vekillerine sunduğu belgeler hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’na aittir.

Buyurunuz Sayın Kuşoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu'nun, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın 5 Şubat 2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde grup başkan vekillerine sunduğu belgelere ilişkin gündem dışı konuşması

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hatırlayacaksınız, bundan bir ay kadar önce, 5 Şubatta, ilk benim imzamı taşıyan bir gensoru burada görüşüldü, Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanıyla ilgiliydi. İddiam basit olarak şuydu: 2 firmaya on ve on üç yıl süre uzatımı veriyor, ihalesiz ve yönetim kurulu kararı olmaksızın mevzuata aykırı bir şekilde. Bunlara on yıl içerisinde yılda 3 milyon tondan -ki 7 milyon tona kadar da çıkarılabilir- 30 milyon ton ve 39 milyon ton, parasal değeri de en az 4 milyar lira olmak üzere bir avantaj sağlanmış oluyordu, kamu kaynakları peşkeş çekilmiş oluyordu; benim iddiam buydu, bunu gündeme getirmiştim.

Sayın Bakan o gün bunlara cevap vermedi yeterince ama sayın grup başkan vekillerine belge sunuyorum diye bazı kâğıtlar gönderdi. Ben onların ne olduğunu biliyordum, o gün de cevapladım. Fakat sonuçta cumhuriyetin bir Bakanını suçluyoruz yolsuzluk iddiasıyla. Böyle bir iddia karşısında yine çalışmalarımı yaptım gensoru sonrası, huzurunuza geldim, bunlarla ilgili olarak sizi aydınlatmak istiyorum.

Sayın Bakan 10’a yakın belge sunmuş.

Bakın, ilk, en önemlisi 1 ve 2 olarak sunduğu belge. Burada yönetim kurulu kararından bahsediyor. Benim olayım 8 Ekim 2013 tarihinde cereyan etmiş, yani 8 Ekim 2013 tarihli bir yolsuzluk; bakın, Sayın Bakanın karar diye getirdiği 2007 tarihli bir yönetim kurulu kararı, bununla hiçbir ilgisi yok ve yönetim kurulu kararının içeriği de ilgisiz; dekupaj işleriyle ilgili, yani redevans ve hizmet alım sözleşmesiyle ilgisi yok, bu konuyla hiçbir ilgisi yok.

3 numarası yine farklı bir konuyla ilgili, teftiş kurulu başkanlığının bir raporu, bu da 2005 tarihli. Ben olayın 2013’te olduğunu iddia ediyorum, o bana 2005 tarihli teftiş kurulu raporunu getiriyor.

Diğeri, 4 numaralı olan ek yine teftiş kurulunun bir raporu, bu da aynı şekilde 2006 tarihli, bunun da iddialarımla ilgisi yok.

5 numara yok zaten, 6 numaralı olan, Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğüne cumhuriyet savcılığının yaptığı bir soruşturmayı bildiriyor, bu da 2012, benim iddialarımla ilgisi yok, tamamen farklı bir konu.

“Ek 7” dediği de yine aynı şekilde. Sincan ceza mahkemesine itiraz edilmiş, bununla ilgili karar, benim iddialarımla yine ilgisi yok.

8 numarada da benzeri bir durum var; bu, Kamu İhale Kurumu kararı, on binde 5 sözleşme bedeli kesintisine tabi olmadığını bildiriyor; ben de zaten öyle bir iddiada bulunmadım, hiçbir ilgisi yok.

Ek 9’da, Ankara Üniversitesinden bir hukuki görüş alınmış, burada da tarih 2005, 2013’le ilgisi yok, tamamen farklı bir konu.

Bir diğeri de Sayıştay raporu. Bu rapor da biliyorsunuz belgelere istinaden yapılıyor, benim konum incelenmiş değil burada da.

Yani Sayın Bakanın gensoruda bildirdiği konuların benim iddialarımla ilgili hiçbir cevabı yok değerli arkadaşlarım. Bunu, bu belgeleri grup başkan vekillerine göndererek kamuoyu, basın ve sizlerin önünde şov yapmaya çalıştı, sanki belgesi varmış gibi göstermeye çalıştı. Hiçbir ilgisi yok. Şu anda Bakanlar Kurulunda yolsuzlukla malul bir bakan oturuyor maalesef değerli arkadaşlar.

Ben bununla ilgili olarak gerekenleri yaptım. Kendisiyle başa baş görüştüm, konuyu kendisine anlattım, Sayıştay Başkanlığına bildirdim, kendisine 9 sayfalık bir mektup yazdım, yazılı soru önergeleri verdim. Dediğim gibi, bütün bu çalışmalardan sonra huzurunuza geldim, getirdim, bu kadar hassas davrandım ama maalesef bunların çok doğru olduğu kanıtlanmış vaziyettedir, acı birer gerçek olduğu kanıtlanmış vaziyettedir ve bugün böyle bir bakan maalesef Bakanlar Kurulu sıralarında oturuyor. Bu sizin de kabahatiniz değil, sistemin kabahati ama bunun gereğinin yerine gelmesi lazım, kayıtlara da girmesi lazım bu hususun. Bu kadar büyük bir yolsuzluğun…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Ben bundan sonrasını Allah’a havale ediyorum. Ben demokrasi içerisinde, hukuk kuralları içerisinde yapılması gereken ne ise bir milletvekili olarak yerine getirdim, hepsini yaptım; büyük bir sabırla, detayla uğraştım. Bundan sonrasını Allah’a havale ediyorum.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kuşoğlu.

Gündem dışı ikinci söz Adana ilinin sorunları hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’a aittir..

Buyurunuz Sayın Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

2.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz'ın, Adana ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adana ilimizin sorunları hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, geçen hafta Bakanlar Kurulunda 3 AKP’li büyükşehir belediyesinin metro hattı ve tramvay hatlarının Ulaştırma Bakanlığına devriyle ilgili bir karar çıktı. Şimdi, burada, 2011 yılının Haziran ayında, genel seçimlerden önce, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Adanalıların gözünün içine baka baka “Adana’daki metro hattını Ulaştırma Bakanlığına devredeceğiz.” sözünü verdi ve “Biz başkalarına benzemeyiz. Biz ne söz verdiysek onun arkasında dururuz.” dedi. Aradan dört yıl geçmesine rağmen ne yazık ki Adana metrosunun Ulaştırma Bakanlığına devri söz konusu bile olmadı ama 3 tane AKP’li büyükşehir belediyesinin metro hattı Ulaştırma Bakanlığına devredildi. Bu partizanca tutum doğru değildir. Bu, Adana’yı yok saymaktır, Adana’yı cezalandırmaktır.

Yine, değerli milletvekilleri, orada verilen bir söz var: Adana-Karataş yolunun bir an önce bitirileceğini ifade etti. On yıldır burayla ilgili bir arpa boyu yol alınamadı, mesafe alınamadı.

Yine, Kozan-Mansurlu-Kayseri yolunun yapımına başlandı, beş yıldır çivi çakılmadı. Orada yaşayan köylülerimizin Kozan’a intikalinde yol, çamurdan geçemeyecekleri bir durumda kaldı.

Şimdi, buradan Adalet ve Kalkınma Partisine soruyorum: Bu Adana’dan ne istiyorsunuz? Sizin iktidarınız döneminde Adana gerçekten cezalandırılan kentler konumuna düştü. Yatırım yapılmaması neticesinde bu on yıl içerisinde 39 fabrika kapatıldı, 40 bine yakın işçi işini kaybetti. Son çıkan Teşvik Yasası’yla Adana âdeta cezalandırıldı, sanayisi öldürüldü. Adana’ya hiçbir yatırımın gelmediği bir süreci yaşıyoruz.

Bakın, Adana işsizlikte 81 il içerisinde –devletin resmî rakamlarıyla söylüyorum- Türkiye'nin en işsiz kenti durumunda.

Taşeronlaşma yaygınlaşmış bir vaziyette Adana’da. İşçilerimiz taşeron şirketlerde çalışıyor, yarına güvenle bakmaları mümkün değil. “Bugün git, yarın gel.” pozisyonunda çalışan binlerce taşeron işçisi sıkıntı içerisinde. Bunun bir an önce çözüme kavuşturulması gerekiyor.

Adana Türkiye'nin en gelişmiş kentlerinden biriyken, sizin iktidarınız döneminde, yapılan bütün çalışmalarda son sıralara doğru gerilemiştir.

Kamu yatırımlarını –yine devletin resmî rakamlarına göre söylüyorum- nüfusa oranladığınızda kamu yatırımı almada son sırada.

Eğitimde 58’inci sıraya gerilemiş.

Sağlıkta 56’ncı sıraya gerilemiş.

Yaşanabilir kentler sıralamasında Türkiye'nin 3’üncü, 4’üncü büyük kenti olan Adana, iktidarınız döneminde 50’nci sıralara gerilemiş.

Adana bir tarım kentidir. Çukurova, Türkiye'nin değil dünyanın en verimli topraklarına sahip olması gereken bir kentken bugün çiftçilerimiz kan ağlıyor. Girdi fiyatlarının yani mazottaki, gübredeki, tohumdaki girdi fiyatlarının anormal derecede artması çiftçimizin tarihinin en sıkıntılı günlerini yaşamasına neden olmuştur. Çukurova çiftçisi zenginliğin simgesiyken bugün Çukurova’daki çiftçilerimizin toprakları ya Ziraat Bankasına ya da özel bankalara ipotek altındadır. Narenciye bugün dalında 35 kuruş etmemiş, çiftçi ürettiğinin karşılığını alamamıştır. Mısır üreticisi aynı pozisyondadır, pamuk üreticisi aynı pozisyondadır.

Kredi kartı borcu açısından baktığınızda -size bir rakam vereceğim, Adana’nın içerisinde bulunduğu durum itibarıyla- çektiği krediyi veya kredi kartını ödeyemeyenlerin sayısı 514 binli rakamlara ulaşmıştır. Bu ne demektir biliyor musunuz değerli milletvekilleri? Adana’da her 4 kişiden 1 tanesi borç batağının içerisindedir.

Bu Adana’yı bu şekilde cezalandırmanızın mutlaka bir izahı olması gerekiyor. Adana, Türkiye'nin en önemli kentlerinden bir tanesi. Hükûmet 2007 yılında geldi -bakın, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan- “Ceyhan’ı enerji ihtisas bölgesi yapacağız, bu bölgeye 10 milyar dolarlık yatırım yapılacak, 10 binlerce insan iş sahibi olacak.” diye balonlarla, havai fişeklerle orada görkemli bir tören düzenlediniz. Peki, 2007’den 2015’e kaç yıl geçmiş? Sekiz yıl geçmiş. Tek çivi çaktınız mı? El insaf!

Yani, Adana’ya bu kadar acımasızca bakan, çok açık söylüyorum, Adana’yı yatırım noktasında bu kadar kısıtlayan, işsizlikle, çiftçilerimizin sıkıntılarıyla, esnafımızla bir kenti bu kadar yok sayan bir iktidar partisinin mutlaka buna bir açıklık getirmesi gerekiyor. Bunun sebebi nedir? Hükûmeti buradan göreve çağırıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Adana’ya sahip çıkın, Adana’ya sahip çıkmak zorundasınız.

Teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.

Gündem dışı üçüncü söz Ardahan’ın kurtuluş yıl dönümü hakkında söz isteyen Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’e aittir.

Buyurunuz Sayın Öğüt. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Ardahan’ın kurtuluşunun 94’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; aslında Ardahan 23 Şubat 1921 yılında kurtuldu, 94’üncü yılını geride bıraktı.

Değerli arkadaşlar, Ardahan-Kars-Artvin, o bölge kırk üç yıl Rus işgali altında kaldı ama Ardahan halkı bıkmadı, usanmadı, mücadele verdi ama mücadele verirken de… Ardahan, Türkiye'nin garantisi olarak Rusya’ya savaş tazminatı verildi; 3 Mart 1878 yılında, Ardahan, Rusya’ya savaş tazminatı verildi yani Türkiye'nin garantisi oldu. O zaman Osmanlının borcu vardı, buna karşı verdiler. Ancak, Ardahan halkı 3 Ocak-9 Ocak arasında toplanarak bir Millî Şûra Hükûmeti kurdu ve bu Millî Şûra Hükûmeti Ardahan’ın bağımsızlığı için Kars’la birleşti. Kars’taki Millî Şûra Hükûmetiyle beraber, bu defa, Mustafa Kemal Atatürk Samsun’a çıktığı zaman, Ardahan’dan, Maçivet köyünden İsmail Ağa 1 teneke altında beraber Erzurum’a gitti, Atatürk’ün kongresine katıldı ve dedi ki: “Paşam, 1 teneke altınım var, size veriyorum, cumhuriyeti kurun.” Bakın, Ardahanlılar bu kadar önem taşıyor cumhuriyetin kurulmasında ama ne yazık ki cumhuriyet hükûmetleri döneminde, ilk döneminde, Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet Paşa’nın döneminde Ardahan-Kars, o bölge çok zengindi, Rusya’ya hayvan ihraç ediyorduk arkadaşlar, Rusya’ya, İran’a hayvan veriyorduk, hayvan ihraç ediyorduk, zengindi, insanlarımız da mutluydu ama AKP dönemindeki Ardahan’da ithal hayvan geldi, köylü perişan oldu, ithal getirdiler, köylümüzü bitirdiler ve köylü göç etti, yoksullaştı, işsizleşti ve bundan başka ne oldu? Çıldır’da adliyeyi kapattılar, askerlik şubesini kapattılar. Göle’de askeriyeyi kapattılar, alayı kapattılar. Göle’de orman işletmesini kapattılar. Bunların hepsi AKP döneminde. Damal’da askeriyeyi kapattılar. Damallılar kendileri yapmıştı askeriyeyi yani devlet yapmamıştı, kendileri kazma-kürekle askeriyeyi, taburu yapmışlardı ama şu anda ora da kapatıldı. Askeriye gidince de, tabii esnaf iş yapamayınca insanlar göç etmek mecburiyetinde kaldı.

Değerli arkadaşlar, Posof’ta diş doktoru olmadığı için, insanlar dişlerini yaptırmak için Gürcistan’a gidiyor. İşte, sizin sağlıktaki reformunuz bu. Ayıptır, AKP’nin ayıbıdır bu! Posof’taki insanın dişi ağrıdığında Gürcistan’a gidip dişini yaptırıyorsa bu AKP’nin ayıbıdır. Bunu söyleyin bakayım, herkes tespit etti bunu. Bu nedenle, Ardahan’a herkesin borcu vardır arkadaşlar.

Ardahan’ın kurtuluşu… Ardahan’a kesinlikle havaalanı gelmesi lazım. Neden havaalanı gelmesi lazım? Çünkü Artvin, Oltu, Ahıska, Ermenistan dâhil ulusal ve uluslararası bir havaalanı olacak. Bu anlamda, Ardahan’a mutlak suretle bir havaalanı yapılması lazım, bunun takipçisi olacağız.

Ardahan’ın kurtuluşu Çıldır’a adliyenin gelmesidir, Göle’ye askeriyenin gelmesidir, Göle’ye orman işletmesinin gelmesidir, Damal’a askeriyenin gelmesidir; Erzurum-Göle-Çıldır-Posof’a kadar olan yolların yapılmasıdır; Ilgar Dağı’na tünelin yapılmasıdır. Ardahan’ın kurtuluşu Çıldır Aktaş Kapısı’nın bitirilmesidir. Ardahan’ın kurtuluşu Kars-Tiflis demir yolunun bitirilmesidir. Ardahan’ın kurtuluşu -Karadeniz’e bağlanan-Sahara Tüneli’nin yapılmasıdır.

Değerli arkadaşlar, bu anlamda Ardahan’ın kurtuluşu -ama en önemlisi- gençlerimize iş vermemizdir. Gençlerimize iş veremiyoruz, gençler evlenemiyor. Köylerde yaşlı insanlar kaldı, gençler kalmadı. Genç erkeklere kızlar gitmiyor. Kızlar diyor ki: “Şehre git, geleyim.” Köyde kalmak istemiyor. Bu nedenle, Ardahan’da, doğuda, Kars’ta, bütün o bölgede insanların kalkınması için hayvancılık ve tarımın gelişmesi lazım, aile işletmeciliğini geliştirmemiz lazım. Özellikle tarımda hayvancılığı geliştirebilmemiz için, mera hayvancılığını teşvik etmek için çiftçiye kredi vermemiz lazım. Çiftçinin bankadaki borçlarının silinip anaparanın geri ödemesinin beş yıla yayılması lazım. Aksi takdirde çiftçi altından kalkamıyor, göç ediyor, perişan oluyor.

Ama en önemlisi, Ardahan Üniversitesine dışarıdan adam getiriyorlar. Biz Ardahan Üniversitesine, Kars Üniversitesine Kars’tan, Ardahan’dan adam alınsın istiyoruz. Orada gençlerimizin işi olsun. Gençlerimiz işsiz geziyor, perişan oluyor. Dışarıdan gelen insanlar Ardahan Üniversitesinde, Kars Üniversitesinde çalışıyorlar. Arkadaş, bu büyük bir haksızlıktır. Bu haksızlığın giderilmesini yüce Meclisin takdirlerine sunuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Ensar Bey, 1978 mi, 1878 mi?

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – 1878. 1878, pardon.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, İç Tüzük’ün 73’üncü maddesine göre, Başkanlığın bir tasarının havalesine itiraza ilişkin söz talebi olmuştur.

Sayın Akar, kürsüden söz vereceğim, beş dakika süre vereceğim, itirazınızı dile getiriniz.

Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın, 3/3/2015 tarihli “Gelen Kâğıtlar” listesinde yer alan, (1/1039) esas numaralı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına havale edilmesine İç Tüzük’ün 73’üncü maddesine göre itiraz ettiğine ilişkin açıklaması

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; aslında bir itiraz değil ama daha da geliştirilmesi gereken bir konu ve Türkiye’de özellikle AKP hükûmetleri döneminde kangren olmuş bir konu olduğu için bu kanun tasarısının daha da geliştirilmesi ve düzeltilmesi konusunda bir itirazımız oldu. Çünkü şöyle diyoruz: Bu kanun tasarısı nedir? 47 bin öğretmen atamasıyla ilgili bir kanun tasarısıdır. Kanun tasarısı, bugün itibarıyla, Meclis Başkanı tarafından, tali komisyon olarak Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna, esas komisyon olarak da Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilmiştir ki buraya kadar doğru, bunda bir problem yok. Biz buna ilave olarak kadın istihdamının artırılması, kadın öğretmen sayımızın artırılması için Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda da bunun görüşülmesi gerektiğini söylüyoruz. Tabii, görüşülmesi gerektiğini söylerken böyle uzun uzadıya değil, çok hızlı bir şekilde görüşülüp gerçekten, atanmayan, Hükûmetiniz tarafından atanmayan öğretmenlerin problemlerinin bir an önce halledilmesi gerekiyor. Yine, bir başka komisyon olan Avrupa Birliği Uyum Komisyonuna da bu tasarının gönderilmesi gerekiyor çünkü bunun da bir gerekçesi var. Avrupa Birliğinin yaptığı incelemelerde ve açıklamalarda Türkiye’deki eğitim sisteminin gerçekten Avrupa standartlarında olabilmesi, başarılı bir eğitim sistemi hâline dönüştürülebilmesi için öncelikle fiziki şartlarla birlikte ne yapılması gerekiyor? Öğretmenlerin de yeterli sayıda olması gerektiğini ifade ediyor Avrupa Birliği. Bu da Avrupa Birliği rakamlarına göre -rakam- 210 bin. Yani, “Türkiye'nin 210 bin öğretmene ihtiyacı var.” diyor Avrupa Birliği. Sadece 210 bin öğretmene ihtiyacı var ve biliyorsunuz fiziki şartlarımız da çok kötü, bunun da halledilmesi gerekiyor. Onun için de diyoruz ki: Avrupa Birliği Uyum Komisyonunun da vereceği ve hızla görüşeceği, Türkiye’deki gerçek öğretmen ihtiyacını tespit edeceği bir çalışma yapılabilirse bu 47 bini hep birlikte -HDP, MHP, AKP ve CHP grupları, ki buna kimsenin karşı çıkacağını düşünmüyorum- Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın açıkladığı gibi... Ve yine bu konuda benim kanun teklifim var, 110 bin öğretmen; yine, Grup Başkan Vekilimiz Akif Hamzaçebi’nin bir kanun teklifi var, 160 bin öğretmen ve Nabi Avcı’nın da söylemleri en az 110 bin öğretmenin atanması gerekiyor. Biz bunu başarabilirsek işte o demokratik gelişmiş ülkelerle yarışabilmek için öğrencilerimizi yetiştirebiliriz diyoruz. Bunun için buna itiraz etmiyoruz aslında ama bir an evvel bu işlerin halledilmesi gerektiğine inanıyoruz.

Evet, gerçekten Türkiye’de AKP iktidara gelmeden hemen önce Kocaeli’nde, İzmit’te yaptığı mitingde bugünün Cumhurbaşkanı, geçmişin Başbakanı “Ne, efendim, 37 bin öğretmen mi, atanmayan öğretmen mi? Bizim iktidarımızda bir tane atanmayan öğretmen kalmayacak.” dedi ve on iki yılın sonunda, AKP iktidarlarının sonunda Millî Eğitim ve üniversite eğitim fakültelerinin yanlış programları sonunda 370 bine çıkan atanamayan öğretmen stokumuz büyük bir problem hâline gelmiştir.

Hepimiz biliyoruz, çocuklarımızı üniversitelere yollarken o asgari ücretle geçinen insanlarımız, boğazından artırdıkları bir kuruşu çocuklarının iyi bir eğitim almaları ve geleceklerini kurtarabilmeleri için harcıyorlar. Kendilerine belki yiyecek ekmek parası ayırmadan çocuklarının kalabilecekleri, yiyebilecekleri, eğitimlerini sürdürebilecekleri maddi olanakları yaratmaya çalışıyorlar. Ama sizin iktidarınız döneminde, yine eski Başbakanın, şimdiki Cumhurbaşkanının söylediği gibi “Her üniversite mezununa biz iş bulmak zorunda değiliz.” demesiyle birlikte, 370 bine varan açıkta kalan öğretmen kardeşlerimiz olduğunu hepimiz biliyoruz. Sadece bu da değil, bu çocuklarımızın birçoğu bunalıma girmiş, atanamadıkları için belki çaycılık, belki pazarlarda, belki hallerde, farklı meslek gruplarında iş yapmaya başlamış, çoğu belki iş alabilirim diye bekliyor ama en acısı da birçok kardeşimiz, AKP hükûmetleri döneminde atanmadıkları için intihar etmiş ve hayatlarını kaybetmiştir.

Biz şimdi diyoruz ki Avrupa Birliği kriterlerine göre 210 bin olan öğretmen ihtiyacımızı, Nabi Avcı’nın tespitlerine göre 110 bin olan öğretmen ihtiyacımızı, hazır bu fırsat varken, bütün grupların da hızlı bir şekilde onay vereceği şekilde -hani “büyük ekonomi” diyorsunuz ya, hani “Türkiye’yi geliştirdik.” diyorsunuz ya- bu rakamı hemen 110 bine çekelim diyorum, hemen çekelim ve Türkiye’deki kangren olmuş bir problemin en azından bir kısmını çözelim diyorum.

Buna varız, getirirseniz derhâl komisyonlardan geçirir, kanunlaştırırız diyorum.

Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akar.

Sayın Akar’ın bu havaleye itiraza ilişkin görüşleri Başkanlıkça değerlendirilecektir.

Bilginize.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Zozani.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, kayıtlara geçmesi açısından bir hususa dikkat çekmek istiyorum.

Sayın hatip de konuşmasında “atanamayan öğretmenler” tabirini kullandı, ifadelerini kullandı. Yaygın olarak, bu sorunla ilgili olarak, bu “atanamayan öğretmenler” tabiri tercih ediliyor, bu da sanki bu ataması yapılmayan öğretmenlerde, eğitim fakültesi mezunlarında sorun varmış gibi bir intiba yaratıyor. Bunlarda sorun yoktur; kendileri çok başarılı, üniversiteye girmiş, mezun olmuş, öğretmen olmuşlardır, öğretmenlik diplomalarını almışlardır. Dolayısıyla, bu ifade bu şekilde kullanıldığı zaman bunlarda sorun varmış gibi bir algı yaratıyor. Doğrusu “ataması yapılmayan öğretmenler” şeklinde ifade edilmesidir. Bu da şunu gösterir: Sorun, öğretmenlerimizde, ataması yapılmayan öğretmenlerimizde değil; sorun, onların atamasını yapmayan Hükûmettedir.

BAŞKAN – Anlaşılmıştır efendim.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Efendim, düzeltme yapabilir miyim çok kısa.

BAŞKAN – Çok kısa lütfen.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Zozani “ataması yapılmayan öğretmenler” şeklinde ifade ettiğimi söylüyor ama “atanmayan” diyorum ben. Bunlar gerçekten öğretmenlik mesleğini, sertifikalarını almış arkadaşlarımız yani bu konuda yetiştirilmiş arkadaşlarımız, bunlar için ayrıca bir eğitim sertifikasına ihtiyaç yok. Onun için de bunlar atanmayan öğretmenler. Niye atanmayan? AKP hükûmetleri tarafından, öğretmenlik mesleğini edinmişler ama görevlendirilmedikleri için atanmayan öğretmenler. Atanamayan değil, atanmayan...

Yanlış anlaşılmış, onu düzeltmek istedim.

BAŞKAN – Tamam, teşekkür ederiz Sayın Akar.

Gündeme geçmeden önce, sisteme giren sayın milletvekillerine birer dakika söz vereceğim.

Sayın Yılmaz…

2.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz'ın, KPSS’nin nisan ayına alınması nedeniyle haziran ayında mezun olacak öğrencilerin sınava giremeyeceklerine ve tüp ile oto gaza yapılan zamların tekrar gözden geçirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Öncelikle, bu, KPSS sınavları haziran ayında yapılıyordu ama Hükûmet bunu nisan ayına aldı. Şimdi, haziran ayında mezun olacak gençlerimizin, çocuklarımızın bu sınavdan yararlanma hakları ellerinden alınıyor. Bu konuda Hükûmeti duyarlı olmaya davet ediyorum.

Yine, 3/3/2015 yani dün itibarıyla tüpe yüzde 14,53; oto gaza da yüzde 12,38 oranında zam geldi. Bu zamlar iğneden ipliğe tüm ürünlere yansımayı beraberinde getirir. Şimdi, buradan Hükûmete seslenmek istiyorum: Gerçekten, vatandaşımızın borçların altında ezildiği bir ortamda, emeklinin, işçinin, esnafın geçim sıkıntısı çektiği bir ortamda Türkiye’de enflasyondan yüzde 5, yüzde 6 rakamlarıyla bahsetmek; memura, işçiye, emekliye yüzde 3 zam verirken sadece bir gecede ortalama yüzde 15 zam vermeyi hangi vicdana sığdırabiliyorlar? Bu zamların tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor. Zaten vatandaşımız yokluk içerisinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.

Sayın İçten…

3.- Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten'in, Selahaddin Eyyubi’nin ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, bugün büyük İslam komutanı Salâhaddin Eyyubî’nin vefatının yıl dönümü. Ayaklarının altına dünya nimetlerinin serilmesine rağmen, Hak davasından başka hiçbir sevdaya tevessül etmeyen Kudüs fatihini rahmet ve şükranla anıyorum.

Salâhaddin Eyyubî “Kudüs işgal altındayken ben nasıl gülerim.” diyerek gülmeyi, uykuyu kendisine haram kılan; ömrünü Kudüs’ü Haçlı Seferlerinden kurtarmaya adayan bir komutandır. Kürtlerin, Türklerin, Arapların, Acemlerin, Farsların birlik ve beraberlik harcıdır. İslam semasının sönmez yıldızı Salâhaddin Eyyubî’nin asırlar önce sağlamış olduğu ümmet birliğine bugün her zamankinden çok daha ihtiyacımız var. İmamesi kopmuş tespih taneleri gibi dünyanın dört bir tarafına dağılan gözyaşı ve kanın hâkim olduğu İslam coğrafyası artık üzerindeki ölü toprağını atmalıdır. Mescidi Aksa yetim bir vaha gibi asıl sahiplerini yani bizleri beklerken bu sese duyarsız kalmamız bizi meçhul bir akıbete götürecektir. Salâhaddin Eyyubî’nin torunları artık asırlık gaflet uykusundan uyanmalı, birlik ve beraberliğimizi de daha iyi pekiştirmeliyiz.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın İçten.

Sayın Kaplan…

4.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın, kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticilerinin seçim çalışması yapmalarına izin verilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Hepimizin bildiği gibi, seçim atmosferine girdiğimiz bu dönemde, devletin bürokratları ne yazık ki tarafsız davranmıyor. Kocaeli’nde Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili aday adaylığı açıklaması yapan bir arkadaşımıza Kocaeli Vali Yardımcısı Fikret Çelik iştirak ederek, konuşmayla destekleyerek vatandaştan destek istemiştir. Benzeri, Kocaeli eski İl Müftümüzün Düzce’den, yine iktidar partisinden aday adayı olması nedeniyle bölgedeki iki müftümüzün, Başiskele Müftümüzün oraya giderek destek vermesi ve konuşma yapmasıdır.

Her ne kadar Hükûmet yetkilileri burada yoksa da iktidarı uyarıyorum: Devletin kendi çıkarlarınız doğrultusunda, bürokratların, kaymakamların, valilerin kendi çıkarlarınız doğrultusunda kullanılmasına izin vermeyin, devlet itibarsızlaştırılıyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.

Sayın Halaman…

5.- Adana Milletvekili Ali Halaman'ın, çiftçilere destekleme ödemelerinin yapılmadığına ilişkin açıklaması

ALİ HALAMAN (Adana) – Başkanım, teşekkür ederim.

Gündem dışı konuşma yapan arkadaşlarımız da biraz değindi, onlara teşekkür ediyorum. Son zamanlarda, özellikle, eskiden beri tarım destekleniyordu. Geçmiş dönemde dönüm başına destekleniyordu tarım. İşte, “Ben Tarım Bakanlığı olarak dönüm başına sana 16 lira vereceğim mazotta, gübrede.” diyordu; bu Hükûmet geldi, bunu yarıya indirdi. Şimdi, çiftçiler tarım ilçe müdürlüğü kanalıyla genelde dosya hazırlıyor ama bugünlerde tarımsal faaliyetler çok da iyi gitmediği için -televizyonda Tarım Bakanlığı da çok iyi olduğunu söylüyor ama- Ziraat Bankasında bu teşviklerin ve desteklemelerin verilmediği; dolayısıyla, çiftçilerin sürekli olarak telefonla bizi aradığından dolayı -“Plasman yok.” diyorlar- Tarım Bakanlığı bu işle birazcık ilgilenirse, dolayısıyla, çiftçiler gübrede, mazotta birazcık desteklerini alabilirlerse bundan memnun oluruz.

Ben teşekkür ediyorum, sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Halaman.

Sayın Eryılmaz…

6.- Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz'ın, iktidarın izlediği yanlış dış politikalardan dolayı sınır illerinde mağduriyet yaşandığına ve Yayladağı Sınır Kapısı’nın kapalı tutulmasının gerekçesini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

REFİK ERYILMAZ (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İktidarın izlediği yanlış dış politika ve özellikle Suriye politikasından dolayı sınır illeri çok ciddi anlamda bir mağduriyet yaşıyor. Özellikle sınır illerimizden biri olan Hatay’ın ekonomisi bundan ciddi bir şekilde etkilendi. Yaşanan bu sıkıntıların giderilmesi konusunda Hükûmetin de herhangi bir adım atmadığını görüyoruz. Bu sıkıntıların giderilmesi konusunda herhangi bir siyasi adım da atılmıyor. Bu ekonomik sıkıntıların giderilmesi konusunda ne tür tedbirler almayı düşünüyorlar?

Ayrıca, en güvenli kapı olan Yayladağı Sınır Kapısı’nın hâlâ kapalı tutulmasının gerekçesi nedir? Bizim defaatle bu konuyu burada gündeme getirmemize rağmen, Hükûmet, Yayladağı Sınır Kapısı’nın neden kapalı olduğuna ilişkin herhangi bir açıklama yapmadı. Biz bu konuda Hükûmetten derhâl bir açıklama ve bu sorunun çözümü konusunda gerekli adımların atılmasını bekliyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Eryılmaz.

Sayın Oğan…

7.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan'ın, dünyada petrol fiyatları düşerken bunun Türkiye’deki tüketicilere yansımamasının sebebini ve Hükûmetin, Irak Türkmenlerine askerî yardımda bulunmayı düşünüp düşünmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; malumunuz, dünyada petrol fiyatları giderek düşmekte, hatta yarıdan fazla oranda petrol fiyatları düşerken bunun Türkiye’deki tüketicilere yansımamasının sebebini doğrusu her vatandaş gibi ben de merak ediyorum. Yüzde 50’den fazla fiyatı düşen petrolü acaba Hükûmet bunun fiyatını Türkiye’de tüketiciye yansıtmayarak seçim öncesinde yapmak istedikleri harcamaları desteklemek için mi kullanıyor; vatandaşın parasını bile bile seçim malzemesi, seçim harcaması olarak mı kullanacak?

Bir de Hükûmet, YPG’ye, peşmergeye, son olarak da Irak Hükûmetine askerî yardımda bulundu. Merak ediyorum, Türkmenlere de, Irak Türkmenlerine de askerî yardımda bulunmayı düşünüyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Oğan.

Sayın Akar…

8.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın, enflasyon oranındaki artışa ilişkin açıklaması

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, dün açıklanan enflasyon rakamlarına göre Türkiye; Venezüella, Rusya ve Mısır’dan sonra en yüksek enflasyon oranına sahip 4’üncü ülke oldu. AKP temsilcilerinin ve Hükûmet temsilcilerinin sürekli övündükleri “Enflasyonu sıfırladık.” ifadelerinin aslında şeydeki paraları sıfırladığıyla eş değer anlama geldiğini burada görüyoruz. On iki yıllık hükûmetleri döneminde dünyada enflasyon yokken Türkiye’de de yoktu. Yaptıkları hiçbir iş yoktu aslında. Bugün gelinen noktada da enflasyonu sıfırlayamadıkları ve 4’üncü sıraya geldikleri, dünyada en yüksek enflasyona sahip 4’üncü ülke Türkiye olarak ifade edilmiş olması da onların ekonomiyi yönetemediklerini… Yine doları 1 liraya eşitleyen bu Hükûmetin, doların bugün geldiği noktada ciddi bir artış kaydettiğini hepimiz görmekteyiz. Eskiden devalüasyon yapılırdı, insanlar bir gecede fakirleşirdi. AKP dönemlerinde, insanlar, her gece azar azar fakirleşerek ölüme terk ediliyor. Bir an evvel bunlara çözüm bulunması gerekiyor ve Türkiye’nin AKP hükûmetlerinden kurtulması gerekiyor.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akar.

İç Tüzük’ün 58’inci maddesi uyarınca, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın bir düzeltme talebi vardır. Onun için kendisine söz vereceğim.

Buyurunuz Sayın Yılmaz.

VI.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR

1.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz'ın, 3/3/2015 tarihli 68’inci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün 37’nci madde üzerinde yaptığım konuşmada “Yaptığınız uygulamalarla ilgili dünyanızı kurtarırsınız ama ahiretinizde mutlaka bunun hesabını veririz.”deki “Dünyanızı kurtarırsınız…”yanlış anlaşılmalara neden olabilir. Sanki “Bu dünyada bunun hesabının sorulmayacağı.” gibi bir anlama kavuşabilir. Bunun şu şekilde: “Dünyanızı kurtarırsınız ama MHP iktidarında, hukuk içerisinde mutlaka bunun hesabını soracağız.”(x) şeklinde düzeltilmesini arz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, şimdi, iktidarın gücüyle, Meclisteki çoğunluğunuzla Türkiye’de birçok hukuksuzluğa imza atabilirsiniz. 17-25 Aralıkta, bize göre asrın yolsuzluğu olan ama gerek HSYK’da yaptığınız birtakım değişiklerle gerek emniyette yaptığınız atamalarla bu soruşturmaları akamete uğrattınız. Eğer kim ki bu devletin malına göz dikmişse, kim ki bu devletin malını hortumlamışsa mutlaka hesap verecektir. Yani bundan, sadece “Yok efendim, Hükûmete bir darbe planı vardı.” diyerek kurtulamazsınız. Eğer Hükûmete darbeyi kim yapıyorsa ortaya çıkarırsınız ama bu, 17-25 Aralıktaki hırsızlıkları, yolsuzlukları ortadan kaldırmaz.

Şimdi, o günleri iyi hatırlayın; algı yöntemiyle oluşturduğunuz havuz medyası aracılığıyla “Genel müdürün evindeki paraları, bakanların çocuklarının para kasalarına bu paraları paralel polisler koydu.” dediniz ama faiziyle verilen bir süreç yaşandı.

Şimdi, bir şeyi ayırt etmek lazım. Bu ülkede 17-25 Aralıkta katrilyona varan bir yolsuzluk vardır. Bu yolsuzluğu yapan iş adamları, bürokratlar, bakanlar, bakan çocukları, özel atanılan hâkimlerle, savcılarla, polislerle bu işten kurtulduklarını sanıyorlarsa yanılıyorlar.

7 Haziranda, Milliyetçi Hareket Partisinin iktidarında bu dosyaları yeniden açacağız ve gerçekten hukuka bağlı, tarafsız hâkim ve savcılar tarafından bunun yeniden yargılanması yapılacak ve o kaçırılan, el konulan katrilyonlar, bu ülkedeki işsizlerin iş bulması için, atanamayan öğretmenlerden çiftçilerimize, esnaflarımıza kadar toplumun tüm sıkıntı çeken kesimlerine aktarılacaktır; 5-10 kişiye aktarılan bu para, toplumun geneline yansıtılacaktır. MHP iktidarında bununla ilgili mutlaka hesabını soracağımızı bilmenizi istiyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilginize sunacağım.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, İspanya Senato Başkanı Pio Garcia Escudero’nun beraberinde bir Parlamento heyetiyle birlikte ülkemizi ziyaret etmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 15/2/2015 tarihli 92 sayılı Kararı’yla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1707)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

İspanya Senato Başkanı Sayın Pio Garcia-Escudero'nun beraberinde bir Parlamento heyetiyle birlikte ülkemizi ziyaret etmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 15/2/2015 tarih ve 92 sayılı Kararı’yla uygun bulunmuştur.

Söz konusu heyetin ülkemizi ziyaretleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 7’nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

Cemil Çiçek

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu ve 26 milletvekilinin, Türkiye genelinde ve özellikle Hatay bölgesindeki çalıntı araçların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1239)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Son aylarda özellikle Hatay bölgesinde ve Türkiye genelinde “pick-up” türü ve benzeri çalıntı araçların yakalandığı ve bu sayılarda bir patlama yaşandığı, INTERPOL'ün aradığı araçların bile Hatay'da yakalandığı haberleri basın ve yayın organlarında yer aldı.

Bu çerçevede;

1 ) Ocak 2012 tarihinden bu yana Hatay'da yakalanan çalıntı araç sayısı kaçtır? Türkiye genelinde Ocak 2012 tarihinden bu yana çalınan “pick-up” türü çalıntı araç sayısı kaçtır? Çalıntı araçları satan veya alanlar arasında Suriye'den gelen sığınmacılar var mıdır? Hatay ilinde çok cüzi miktarlara satılmak istenen ve satılan bu araçların Suriye'deki çatışmalarda muhalifler tarafından kullanıldığı doğru mudur? Çalıntı araçları satan ve alanlar hakkında ne gibi işlem yapılmıştır?

2 ) Hatay'da yer alan 2 sınır kapısından Ocak 2012 tarihinden bu yana giriş-çıkış yapan Türk plakalı araçların listesi var mıdır? Varsa plaka isimleri belirtilerek nasıldır?

3 ) Suriye'den gelen sığınmacılar hangi sınır kapılarından veya nerelerden kabul edilmektedirler? Araçlarla gelen sığınmacılara ne tür belgeler düzenlenerek işlemleri yapılmaktadır? Bu araçlar arasında Türk plakalı çalıntı araç var mıdır?

Yukarıda belirtilen sorulara cevap bulunması ve bölge halkının ve mağdur olan Türkiye'nin muhtelif şehirlerindeki diğer vatandaşlarımızın sorunlarına çözüm bulmak ve haklarının korunması amacıyla; Hatay bölgesinde ve Türkiye genelinde çalıntı araçlarla ilgili gerekli araştırmaların yapılarak alınabilecek tedbirlerin, çözüm önerilerinin belirlenmesi ve uygulanması konularında yüce Meclisimizin ve halkımızın bilgilendirilmesi amacıyla, Anayasa’nın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Mehmet Ali Ediboğlu                                             (Hatay)

2) Emre Köprülü                                                       (Tekirdağ)

3) Tanju Özcan                                                         (Bolu)

4) Mustafa Serdar Soydan                                         (Çanakkale)

5) İhsan Özkes                                                         (İstanbul)

6) Levent Gök                                                           (Ankara)

7) Haluk Ahmet Gümüş                                             (Balıkesir)

8) Ali Demirçalı                                                        (Adana)

9) Osman Kaptan                                                      (Antalya)

10) Metin Lütfi Baydar                                              (Aydın)

11) Yıldıray Sapan                                                    (Antalya)

12) Sedef Küçük                                                       (İstanbul)

13) Selahattin Karaahmetoğlu                                   (Giresun)

14) Ramis Topal                                                       (Amasya)

15) Namık Havutça                                                   (Balıkesir)

16) Mahmut Tanal                                                     (İstanbul)

17) Ayşe Nedret Akova                                              (Balıkesir)

18) Gürkut Acar                                                        (Antalya)

19) Celal Dinçer                                                       (İstanbul)

20) İlhan Demiröz                                                     (Bursa)

21) Candan Yüceer                                                   (Tekirdağ)

22) Ali Serindağ                                                       (Gaziantep)

23) Hasan Akgöl                                                       (Hatay)

24) Ali İhsan Köktürk                                                (Zonguldak)

25) Ali Özgündüz                                                      (İstanbul)

26) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                    (İstanbul)

27) Hülya Güven                                                       (İzmir)

2.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21 milletvekilinin, Ahmet Kaya’nın Türkiye’den uzaklaşmasına sebep olan olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1240)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'nin saygın ve güzide Kürt sanatçısı Ahmet Kaya'nın, katıldığı bir ödül töreninde Kürt olduğunu ve Kürtçe şarkı yapacağını açıklamasına tepki göstererek ona saldırıda bulunan, hakaret eden katılımcılar başta olmak üzere, etnik kimliğini hedef alarak Türkiye'den uzaklaşmasına sebep olan olayların araştırılarak sorumluların yargı önüne çıkarılması için Anayasa’nın 98’inci ve İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Mülkiye Birtane                                                    (Kars)

2) Pervin Buldan                                                      (Iğdır)

3) İdris Baluken                                                        (Bingöl)

4) Sırrı Sakık                                                            (Muş)

5) Murat Bozlak                                                        (Adana)

6) Halil Aksoy                                                          (Ağrı)

7) Ayla Akat Ata                                                       (Batman)

8) Hasip Kaplan                                                       (Şırnak)

9) Hüsamettin Zenderlioğlu                                       (Bitlis)

10) Emine Ayna                                                        (Diyarbakır)

11) Nursel Aydoğan                                                  (Diyarbakır)

12) Altan Tan                                                           (Diyarbakır)

13) Adil Zozani                                                         (Hakkâri)

14) Esat Canan                                                        (Hakkâri)

15) Sırrı Süreyya Önder                                            (İstanbul)

16) Sebahat Tuncel                                                  (İstanbul)

17) Erol Dora                                                           (Mardin)

18) Ertuğrul Kürkcü                                                  (Mersin)

19) Demir Çelik                                                        (Muş)

20) İbrahim Binici                                                     (Şanlıurfa)

21) Nazmi Gür                                                          (Van)

22) Özdal Üçer                                                         (Van)

Gerekçe:

16 Kasım, Türkiye'nin güzide sanatçısı, özgün müzik tarzının yaratıcısı ve simgesi olan Ahmet Kaya'nın ölüm yıl dönümüdür. Ahmet Kaya, katıldığı bir ödül gecesinde Kürtçe şarkı yapacağını söylemesi üzerine, o geceye katılan sanatçılar, iş adamları, program yapımcıları, gazeteciler tarafından linç edilmek istenmişti. Sonrasında gelişen olaylar ise onu Türkiye'den ayrılmak zorunda bırakmıştı. Gazetelerin gerçek dışı haberlerine dayanılarak hiçbir araştırma yapılmadan açılan davalarla hakkında yıllarca hapis cezası istenen Ahmet Kaya, haksızlığa uğradığını, ülkesine dönmek istediğini defalarca dile getirmiş olsa da ne yetkililer ne de sanatçılar bu konuda bir duyarlılık göstermişti. Âdeta sürgün hayatı yaşadığı Avrupa'da, 16 Kasım 2000 yılında Paris'te kalp krizi geçirerek kırk üç yaşında hayata gözlerini yummuştu.

Yaşadığı sürece, çok sevdiği ülkesine barışın hâkim olması için her fırsatta kardeşlik vurgusu yapmış, Kürt realitesinin görülmesi ve kabul edilmesi gerektiğini savunarak farklılıkların barış içinde, bir arada ve eşit haklara sahip olmasını açıkça dile getiren, ciddi, ağır ve sorumluluğunu bilen bir sanatçı olarak hareket etmiştir.

Ahmet Kaya, 10 Şubat 1999'da Magazin Gazetecileri Derneği’nin "En İyi Sanatçı Ödülü”nü alırken "Ben bu ödülü yalnızca kendi adıma değil, bu ödülü İnsan Hakları Derneği, Cumartesi Anneleri, magazine emek veren bütün insanlar ve bütün Türkiye halkı adına alıyorum. Kürt asıllı olduğum için önümüzdeki kasette Kürtçe bir şarkı yapıyorum ve Kürtçe bir de klip çekiyorum. Aramızda bu klibi yayınlayacak yürekli televizyoncular olduğunu biliyorum, yayınlamazlarsa Türkiye halkıyla nasıl hesaplaşacaklarını da biliyorum." diyerek sanat camiasından destek istemişti. Bu konuşması üzerine salonda tepkiler yükselmiş, etnik kimliğine dönük hakaretler yapılmış, kendisine ağır küfürler edilmiştir. Gecede bulunan sanatçılar kendisine çatal, kaşık vb. nesneleri fırlatarak onu linç etmeye kalkmışlardır. Onun bu insani çıkışına karşı son derece çirkin görüntüler yaşatan kimi sanatçılar aynı zamanda onun bir Kürt olarak yükselişine, bir Kürt olarak var olmasına ve kökenini gizlememesine tahammül edememişlerdir. Salonda bulunan bir sanatçı "Kürt diye bir şey yoktur." çığlıkları atarak Ahmet Kaya'nın ölüm yolculuğuna çıkmasına neden olmuştur. Başka bir sanatçı "Beyler, yok mu yürekli bir televizyoncu? Adam bize hakaret ediyor." diyerek linç kampanyasına öncülük etmiştir. Yine diğer bir sanatçı Onuncu Yıl Marşı’nı okuyarak bilinçli bir şekilde onu hedef göstermiştir. Ahmet Kaya'ya hakaretler, küfürler devam ederken bir haber programı sunucusu ona karşı tepkileri daha çok sertleştirmek için bütün katılımcıları sahneye çağırmış, "Bir başkadır benim memleketim." şarkısını okumaya başlamıştır. Ödül gecesi, Ahmet Kaya'nın Kürt olduğunu söylemesi, Kürtçe şarkı yapacağını dile getirmesi, aldığı ödülü Cumartesi Anneleri ve İnsan Hakları Derneği’ne adadığını söylemesi üzerine, sanatçıların öncülüğünde Kürt düşmanlığı etkinliğine dönüşmüştür.

Dolayısıyla denilebilir ki, aslında orada onu linç etmek isteyenler de, linç girişimlerine karşı sessiz kalanlar da onun bu haksızlığa maruz kalmasından doğrudan sorumludur. Kamera kayıtları, görüntüleri, ona hakaret eden sanatçıların görüntüleri mevcuttur. Ahmet Kaya'yı ülkesinden, ailesinden, çocuklarından koparan tüm tüzel ve gerçek kişiler yargılanmalıdır. Çünkü Ahmet Kaya, kendisine yapılan bu haksızlığı kabullenmediği ve defalarca açıklama yapıp kendisini savunmasına rağmen ülkesinden olumlu hiçbir karşılık görmediği için bu üzüntüye dayanamayarak kalp krizi geçirmiş ve hayatını kaybetmiştir.

Ahmet Kaya'nın yaşadıklarından sorumlu olan herkes aynı zamanda onun ailesine ve Türkiye halkına özür borçludur. Durum son derece açıktır. Ancak bu zamana kadar, onun bu durumuna sebep olan olaylar hakkında hiçbir inceleme yapılmamıştır. Bu durumdan, haber yayın organları ve gazete manşetlerini referans alarak onun hakkında dava açıp karar veren yargı birimleri de sorumludur.

Bu hususlar göz önüne alınarak Ahmet Kaya'nın tüm bunları yaşamasına sebep olan sorumluların yargı önüne çıkarılması gerekiyor.

Bu olay onu linç etmek isteyen sanatçılar için de bir utanç olarak kalacaktır. Gerek Türkiye'nin yaşadığı bu türden üzücü olayların bir daha yaşanmaması gerekse tarihî sorumluluğumuz gereği, olayın tüm hatlarıyla aydınlatılması amacıyla Meclis araştırması açılması tarafımızca elzemdir.

3.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Türkiye’nin Suriye politikasında içine düştüğü çıkmazın nedenlerinin ve Suriye Kürtlerine yönelik saldırılarda AKP Hükûmetinin oynadığı rolün araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1241)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

15 Mart 2011'den bugüne kadar Suriye'de devam eden çatışmalar nedeniyle 40 bine yakın insan hayatını kaybetmiş olmasına rağmen çatışmalar hâlen devam etmektedir. Çatışmaların başında politika belirleyemeyen Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Esad rejimiyle uluslararası anlaşmalar imzalamaya devam etmiştir. Suriye'de başlayan iç savaş sonrasında demokrasi talepkârlığı yapan AKP Hükûmeti, en yerelden örgütlenerek demokratik bir güç olan Suriye Kürtlerinin kazanımlarına yönelik çeşitli stratejiler ve buna uyumlu pratikler sergilemektedir. Suriye'deki Kürtlerin huzurunun, istikrarının ve örgütlenmesinin bozulmasını isteyen Hükûmet, silahlı çeteleri destekleyerek Suriye'de kaosu ve kargaşayı çoğaltmaktadır. Sınır bölgemizde, Şanlıurfa Ceylânpınar ilçesi karşısında Suriye sınırlarında bulunan Serekaniye de (Resulayn) şiddetli çatışmalara sahne olmaktadır. Türkiye'nin desteklediği silahlı çeteler, rejimle değil orada yaşayan Kürtlerle çatışmaktadır. Oysa Hükûmet tarafından yapılan açıklamada desteğin rejime karşı verildiği belirtilmektedir. Türkiye'nin, Suriye politikasında içine düştüğü çıkmazın nedenlerinin ortaya çıkarılması, Suriye Kürtlerine yönelik saldırılarda AKP Hükûmetinin oynadığı rolün belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98’inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ederim.

                                                                                                       İdris Baluken

                                                                                              BDP Grup Başkan Vekili

Gerekçe:

Suriye'de devam eden çatışmaları tüm kamuoyu yakından takip etmektedir. Son birkaç gündür Ceylânpınar ilçemiz karşısında bulunan Serekaniye'de yoğun çatışmalar yaşanmaktadır. Önceki çatışmaların aksine bu çatışmalar, Özgür Suriye Ordusu, El-Nusra gibi silahlandırılmış çeteler ile o bölgede yaşayan Kürtler arasında gerçekleşmektedir. Türkiye'nin bu çatışmaların yaşanmasını engelleyen bir rolü benimsemesi gerekirken, Türkiye bu çatışmaların bitirilmesi konusunda herhangi bir çaba içine girmemektedir. Aksine, Kürtlerle çatışan silahlı çetelere Türkiye Hükûmeti tüm sınırları açmış bulunmaktadır. Türkiye-Suriye sınırları tamamıyla bu örgütlerin her türlü kullanımına açık bulunmaktadır. İstendiği zaman, istendiği şekilde bu örgütler tarafından Suriye tarafına geçiş sağlanmakta, istendiğinde Türkiye tarafına rahatlıkla geçilmektedir. Bu kontrolsüz geçişler için Meclisin almış olduğu herhangi bir karar olmamasına rağmen, Suriye sınırımızın tamamı bu silahlı çetelerin kontrolüne ve tasarrufuna bırakılmış durumdadır. Nitekim, 21 Kasım 2012 tarihinde Özgür Suriye Ordusu ve bazı çetelerin 7 tank ve 50 askerî araçla Türkiye üzerinden Serekaniye'ye geçtikleri ve Kürtlerle çatışmalarının ardından geri çekilerek tekrar Türkiye tarafına geçtikleri belirtilmektedir. Bunun nasıl gerçekleşebildiği, Hükûmetin bu duruma nasıl izin verdiği bilinmemektedir. Yine “El-Nusra” adlı siyasi bağlantıları belli olmayan bir örgütün Türkiye tarafından desteklendiği belirtilmektedir. Ayrıca Türkiye tarafından “Selahaddin Eyyubi” adlı bir silahlı grubun oluşturulduğu ve Suriye'de Kürtlerle çatışmalarının teşvik edildiği de basında yer almıştır. Bu örgütlerin Türkiye tarafından desteklenmesi Suriye'de çatışmaları daha da derinleştirmekte ve Türkiye'deki Kürt sorununun da çözümsüzlüğünün derinleşmesine yol açmaktadır.

Türkiye'nin Suriye'deki çatışmalarda ve özellikle de Özgür Suriye Ordusuyla birlikte savaşmaları için TSK mensubu askerleri Suriye'ye gönderdiği de belirtilen bir diğer husustur. İran'da yayın yapan Fars Haber Ajansı ve Suriye Ulusal Haber Ajansı, 13 Kasım 2012'de yaptıkları açıklamayla, Esad güçleri ile silahlı gruplar arasında yaşanan çatışmada Esad güçleri tarafından, bir TSK mensubunun öldürüldüğünü duyurdu. Bununla ilgili Bakanlık herhangi bir açıklamada bulunmamış, dahası ana akım medyada herhangi bir bildirimde de bulunulmamıştır.

Suriye'de iç savaş başladığı günlerde politika üretemeyen AKP Hükûmeti, geç kalmışlığın aceleciliğini ortaya koyarak, Suriye politikası ve Orta Doğu politikasında daha fazla itibarsızlaşmıştır. Bu itibarsızlık, Türkiye'nin Suriye'ye yönelik makro hedeflerini değiştirmiş, Türkiye tüm Suriye politikasını Suriye'deki Kürtlerin kazanımlarını engelleme ve aşındırma üzerine yoğunlaştırmıştır. Bu kapsamda, muhalif çeteler Türkiye içlerinde silahlandırılarak Suriye'deki Kürt bölgesine yönelik saldırılara teşvik edilmiş, bu çatışmalar Kürtlerin yaşadığı sınırın iki yakasına da büyük zararlar verdirmektedir. Son günlerdeki saldırılarda Suriye Kürtleri Halk Meclisi Başkanı Abid Xelil ve birçok Kürt çetelerin saldırıları sonucu yaşamını yitirmiştir.

Türkiye'nin, Suriye politikasında içine düştüğü çıkmazın nedenlerinin ortaya çıkarılması, Suriye Kürtlerine yönelik saldırılarda AKP Hükûmetinin oynadığı rolün belirlenmesi, Suriye Kürtlerine yönelik saldırılar için desteklenen muhalif çetelerin, Türkiye ve Suriye'deki Kürtlerle ilgili politikaların girdiği derin çıkmazın gözler önüne serilmesi amacıyla bir Meclis araştırması talep ediyoruz.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın İç Tüzük’ün 58’inci maddesine göre bir düzeltme talebi vardır, onu yerine getireceğim.

Buyurunuz Sayın Akar.

VI.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR (Devam)

2.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın, 3/3/2015 tarihli 68’inci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün taksicilerin problemlerinin araştırılmasıyla ilgili MHP grup önerisine yapmış olduğum konuşmada “Gerçekten bu işten ekmek parası kazanan yani bizim gibi hususi kullanmayan insanlara…” cümlesi yanlış alınabilir, “hususi araç”(x) demek istemiştim aslında. Bunu düzeltmek istiyorum ve cümlenin devamı da şöyle devam ediyor: “Benzin, mazot, LPG, ne kullanılıyorsa ona da yüzde, oransal olarak bir indirim getirilmelidir.” diyorum. Aslında bunun için fırsat da var.

Biliyorsunuz, petrol varil fiyatları bütün dünyada düşmekte ve bizim maksimum 120 dolardan aldığımız seviyelerden bugün 50-60 dolarlar seviyesine gelmiş olmasına rağmen Türkiye’de hiçbir akaryakıt kaleminde o oranda bir indirim yapılmamıştır. Çok cüzi indirimler yapılmış ama bugünlerde tekrar doların yanlış ekonomik yöntemler ve Sayın Cumhurbaşkanının sıfırlayamadığı dolarları kazandırabilmek için her gün çıkıp kamuoyunda paylaştığı o engin bilgileri sonucunda dolar 2,5’leri geçmiş ve bu indirimden Türkiye’de yaşayan vatandaşlar, akaryakıt ürünleri kullanan vatandaşlar ve bu işten ekmek kazanan vatandaşlar yararlanamamıştır.

Sadece bu mu? Bu engin deneyime ve bilgiye sahip, her konuda bilgisi olan ama Türkiye ekonomisini çökertmek için var gücüyle çalışan günün Cumhurbaşkanının enflasyondan haberi yok herhâlde Türkiye’de. Sürekli, on iki yıllık AKP iktidarları döneminde enflasyonu enerji fiyatlarındaki artışla veya petrol fiyatlarıyla özdeşleştiren AKP Hükûmeti, bugün geldikleri noktada dünyada enflasyon sıralamasında 4’üncülüğe oturmuşlardır. Bu hızla giderlerse -aynı elektrikteki- pahalı elektrik kullanımında, pahalı doğal gaz kullanımında, pahalı akaryakıt ürünleri kullanımındaki dünya 1’inciliğini enflasyonda da ele geçirecektir diyorum. Bütün dünyada fiyatlar düşerken maalesef Türkiye’de fiyatlar yükseliyor ve yükseldikçe de vatandaş mağdur olmaya devam ediyor.

Bugün enflasyona baktığımızda, Venezuela, Rusya ve Mısır’dan sonra 4’üncü sıraya oturmuş bulunuyoruz ki gelişmekte olan ülkelerin -hani, tabirimiz öyle ya, gelişiyoruz, siz de bunu ifade ediyorsunuz- her birinde, ortalama, Malezya’da 3,1; Güney Kore’de 1,3; Meksika’da 4; gelişmiş olan ülkelerde de, ABD’de 1,5; Japonya’da 2,7; Avrupa ülkelerinde de 0,4 olarak görülüyor enflasyon. Yani, yarıştığımız 34 tane OECD ülkesinden Meksika bile bizim ülkemizin yarısı kadar enflasyona sahip. AKP hükûmetleri döneminde yapılan tek bir şey var, yoksulluğu bitirmek değil, yönetmek gibi bir yönetim tarzınız var ve sayenizde Türkiye’de yoksul sayısı çoğalmıştır ki yoksul sayısının arttığını övünerek anlatmış olduğunuz sosyal yardımlardan da görüyoruz diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akar.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Hakkâri Milletvekili Adil Zozani ve arkadaşları tarafından, istiklal mahkemelerinin araştırılması amacıyla, 8/1/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 4 Mart 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4/3/2015

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 4/3/2015 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                              

                                                                               İdris Baluken

                                                                               Bingöl

                                                                               Grup Başkan Vekili

Öneri:

8 Ocak 2015 tarihinde Hakkâri Milletvekili Adil Zozani ve arkadaşları tarafından, (1318 sıra no.lu) “İstiklal mahkemelerinin araştırılması” amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 4/3/2015 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin lehinde Hakkâri Milletvekili Adil Zozani.

Buyurunuz Sayın Zozani. (HDP sıralarından alkışlar)

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu konuyu gündeme getirmemizin nedeni cumhuriyetin bir dönemiyle hesaplaşmaya kapı aralamak değildir; tersine, tarihimizdeki karanlıklarla yüzleşmek, tarihimizle yüzleşmek ve helalleşmenin önünü açmak için, bu gayeyle bu öneriyi Meclisimizin gündemine getirdik ve Meclisin de, Genel Kurulun da bu önerimizi kabul edeceğini umut ediyoruz.

İstiklal mahkemelerinin tarihiyle ilgili ayrıntılı bilgilere girmeyeceğim, tüm milletvekillerimizin vâkıf olduğu bir konu olduğunu düşünüyorum. Ancak, özeti itibarıyla şunu söyleyebiliriz: İstiklal mahkemeleri yargıçlarının tamamının aynı zamanda Millet Meclisinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin mensupları olduğu gerçeğinden hareketle, o dönem bu mahkemelerin kurulmasına ilişkin olarak:

1) Bu mahkemelerin kararları tartışmaya açık değildir, temyize açık değildir, verilen karar sabittir ve son hükümdür.

2) Verilen karardan dolayı karar vericiler hiçbir şekilde sorgulanamayacaklardır, tutumlarından dolayı yargılanamayacaklardır.

3) Verilen kararlar askerî ve sivil bürokrasi tarafından mutlak yerine getirilmelidir.

Üyelerinin tamamı milletvekillerinden oluşan bir mekanizmadan söz ediyoruz.

Esasında, şimdi Kürt sorunu deyince, Kürt ve Kürdistan sorunu deyince hep cumhuriyet tarihiyle özdeşlik kurularak bu tarihle birlikte başladığı ifade edilir ancak gerçeği, hakikati bu değildir. Kürt sorununun evveliyatı 19’uncu yüzyılın başına kadar gider ve fitilin ateşlendiği yerlerden bir tanesi de 1876 Anayasası’dır. O Anayasa’nın 17’nci maddesi, bugünkü cumhuriyetin mevcut Anayasası’nda hâlâ korunan ret ve inkâra dayalı unsurların bir başlangıç noktası niteliğindedir. O gün Kürtlere de, Osmanlı tebaasında yaşayan herkese olduğu gibi Türkçe öğrenme zorunluluğu getirildi o Anayasa’nın 17’nci maddesinde. Biliyorsunuz, iki yıl sonra o tarihin en büyük ayaklanmalarından biri gerçekleşti bu karara istinaden.

İstiklal mahkemeleri, cumhuriyetin kuruluş dönemi itibarıyla iki aşamalı olarak görev yapmışlardır. Ama, özellikle El Cezire cephesi açısından, El Cezire bölgesi açısından kurulmuş 2 tane istiklal mahkemesi vardır; Sivas ve Diyarbakır İstiklal Mahkemeleri. Bu 2 mahkemenin tutanakları hiçbir şekilde Parlamentoya yansıtılmamıştır, raporları Parlamentoya gelmemiştir. Meclis Başkanı Cemil Çiçek bir açıklama yaptı geçtiğimiz günlerde, istiklal mahkemelerinin tutanaklarının kitaplaştırılarak 10 cilt hâlinde kamuoyuna açıklanacağını ifade etti. Ancak o kitapların içerisinde o nüshalara ısrarla ulaşmak istedim, Sayın Cemil Çiçek’in henüz “Dağıtabilirsiniz.” şeklinde bir icazeti olmadığı için Meclis Arşiv Müdürlüğü bu tutanakları bize vermedi, basılı olarak orada durduğu hâlde vermedi. Orada, özellikle Sivas, Diyarbakır ve Konya İstiklal Mahkemelerinin tutanakları yoktur. Bu tutanaklar nerededir? Bu tutanaklar, Diyarbakır İstiklal Mahkemesi yargıçlarından, başkanlarından Hacim Muhittin Çarıklı’nın ifadesine göre Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsüne teslim edilmiş. Mecliste bulunması gereken tutanaklar Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsüne teslim edilmiş. “Görmek istiyoruz, incelemek istiyoruz.” diyoruz, bu kaynaklara ulaşma şansına sahip değiliz. Bu referansları, kısmen istiklal mahkemelerinin kararlarını aklamak üzere kitap yazan Ergün Aybars’ın kitabından biraz referans alarak değerlendirdim. İstiklal mahkemelerinin yarattığı tahribatlar üzerine yazılı kaynaklara başvurmadım, onları biliyorum ama özellikle Ergün Aybars’ın kitabından esinlenerek, oradan hareketle bu kaynaklara ulaşmaya çalıştım. Ama, Ergün Aybars da şunu ifade ediyor, diyor ki: “Ben bazı belgeleri gözden kaçırmış olabilirim. Rakamlar üzerinde bazı oynamalar olabilir. Örneğin, ben, bir ay kadar çalışmış olan Diyarbakır İstiklal Mahkemesinin evraklarını bulamadım.” Meclisin arşivine girebilmiş tek kişidir bu konuda, Meclisin arşivine girebilmiş tek kişidir. O da, Aybars diyor ki: “Ben bu belgelere ulaşamadım.”

Şimdi, diyoruz ki: “Bu belgeler açıklansın.” Kime açıklansın? Meclis bünyesinde kurulacak bir Meclis araştırması komisyonuna açıklansın. Meclis araştırması komisyonu girebilsin, bu belgeleri, bu tarihî hakikatleri açığa çıkarsın. Böylelikle bir karanlık dönemle yüzleşme olanağını yakalamış oluruz. Ama bu belgeleri özellikle gizleyenler farklı bir intibayla gizliyorlar diye düşünüyoruz. Bu bir töhmet değildir, bu intibaya sahip olanlardan biri de Meclis Başkanı Cemil Çiçek’tir çünkü bu belgelerin açıklanmasıyla ilgili olarak yaptığı basın açıklamasında, o milletvekillerine ve kamuoyuna dağıtılacağı söylenen kitapların bir yerinde, basına sızdırılmış biçimiyle ön sözünde şöyle bir ifade kullanıyor: “Doksan beş yıllık hasret bitiyor.” Ya, karanlıkla buluşmanın neresi hasret Allah’ınızı severseniz! Ancak ve ancak o döneme sempati duyan, istiklal mahkemelerinin kararlarına sempati duyan bir zihniyet “Doksan beş yıllık hasret bitiyor.” diyebilir. Tersi, “Tarihimizin bir karanlık dönemiyle yüzleşme zamanı gelmiştir.” ibaresini kullanması gerekirdi. Bu belgeler bu intibayla ancak ve ancak kamuoyuna açıklanabilir.

Bakınız, değerli milletvekilleri, Mazhar Müfit Kansu, Diyarbakır İstiklal Mahkemesinin kararlarına kısmen direnen Ahmet Süreyya Bey’i İsmet İnönü’ye şikâyet ediyor. İsmet İnönü, Başvekil sıfatıyla Ahmet Süreyya Bey’e bir telgraf gönderiyor. Telgrafta aynen şu ifadeler kullanılıyor: “Gayemiz, Kürtlerin ve Kürtçülüğün kafasının ebediyete kadar ezilmesidir. Hâkim arkadaşlarla anlaş. Gözlerinden öperim. Başvekil İsmet İnönü.” Bu Başvekil İsmet İnönü aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisinin o dönem Genel Başkanlığını yapan zatımuhteremdir, şeftir. Kimden esinlenmiş? İstiklal mahkemeleri kimden esinlenerek kurulmuş? Fransızlardan esinlenerek kurulmuş. Biz hep diyoruz ya, siz Avrupa’nın faşizan yüzünü kendinize referans aldınız ve maalesef orada kaldınız, bütün uygulamaları itibarıyla orada kaldınız.

Fransa’da da 1793-1794 döneminde, bir yıllık süre içerisinde istiklal mahkemesi benzeri bir mahkeme kurulmuş. Sadece Paris’te 2.774 kişi idam edildi, toplamda bu mahkemenin bir yıl içerisinde verdiği idam kararı 17 bin. Ama bu kararlar dolayısıyla bu zihniyetin Fransa’da katlettiği insan sayısı 400 bindir. Dolayısıyla, istiklal mahkemelerinin Türkiye’de de yarattığı etki budur. 1921-1938 yılları arasında, Türkiye’de, Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerinin, yöneticilerinin bu coğrafyada katlettiği insanların sayısı 400 bin civarındadır. Arşivlere girin, bakın, görürsünüz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yapma ya, bunu nereden çıkardınız Zozani?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Yapma.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Koçgiri’de, Zilan’da, Dersim’de, Agiri’de katledilenlerin tamamı bu zihniyetin tezahürüdür. Dersim’de kaç bin insan katledildi, çıkın söyleyin. Mademki bizim söylediğimiz rakamlara itiraz ediyorsunuz, biz de hodri meydan diyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADİL ZOZANİ (Devamla) - Meclis arşivlerini, bütün arşivleri açın, bütün belgeleri açalım, biz de gerçeği görelim, hakikati görelim.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Açalım, açalım.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Koçgiri’de, Zilan’da, Agiri’de, Dersim’de, Beytüşşebap’ta kaç kişi katledildi, bilelim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Tabii ki arşivleri açalım.

ADİL ZOZANİ (Devamla) - Ve bu zihniyetin tezahürüdür.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Zozani.

Aleyhinde Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk.

Buyurunuz Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin vermiş olduğu istiklal mahkemeleriyle ilgili grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu, cumhuriyet tarihinde ya da ondan öncesi yaşanan tarihsel olaylarla ilgili bilgi ve belgelerin açıklanmasına hiçbir itirazımız olamaz. Yine, arşivler açılsın, buna itirazımız olamaz ancak cumhuriyetin ilan edilmesinin ve cumhuriyetin başlangıç döneminin karanlık bir dönem olarak ilan edilmesine itirazımız vardır. Cumhuriyet aydınlık bir dönemin başlangıcıdır ve her doğumda sancılar vardır, sancısız doğum olmaz; cumhuriyetin kuruluşunu da kendi koşulları içerisinde değerlendirmek lazım, mutlak doğru ya da mutlak yanlış diye bir olgu yoktur. İstiklal mahkemelerini, ortaya çıkan süreci incelemek lazım. Mondros Mütarekesi’ni takip eden günlerde, Anadolu’nun Fetret Devri günlerini hatırlatacak şekilde içine düştüğü anarşi ve başıboşluk ortamında, böyle bir ortamda Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılması, faaliyet göstermesi ve İstanbul hükûmeti ile İngilizlerin iş birliği yaparak emperyalizme karşı verdikleri Kurtuluş Savaşı’na ve millî harekete karşı hareketleri daha ağır, daha şiddetli hissedilmişti. O günlerde kimi bu bağımsızlık hareketini engellemeye çalışıyordu, kimi bunu engellemek üzere propaganda yapıyordu, yabancıların ajanlığını yapıyordu, askerden kaçıyorlardı, firar yapıyorlardı. Böyle bir ortamda ilk mahkemeler 1920 yılında kuruldu. İkinci dönem istiklal mahkemeleri ise 30 Temmuz 1921’de kuruldu. Bu istiklal mahkemeleri de Atatürk’e suikast ve Kubilay olaylarına ilişkindir.

Değerli milletvekilleri, burada önemli olan konu, gerçekten bu istiklal mahkemelerinin kuruluş sürecindeki koşulları iyi hesap etmek lazım. Bu elimde Atatürk’ün İsmet Paşa’ya yazdığı bir mektup var. Bu mektup 30 Ekim 1923 tarihinde yazılıyor ve “Sevgili Paşam, cumhuriyetin ilk Başbakanı olarak seni düşünüyorum.” diyor ve Atatürk o tarihte ülkenin içinde bulunduğu durumu şöyle anlatıyor: “Ben sana şimdi bildiğinden daha da acıklı olan genel durumu özetleyeceğim. Bize geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı. Yoksul bir köylü devletiyiz. Güya tarım ülkesiyiz ama ekmeklik unumuzun çoğunu dışarıdan getiriyoruz. Sığır vebası hayvancılığımızı öldürüyor. Nüfusumuzun yarısı hasta. Bebek ölüm oranı yüzde 60. Düşmanın yaktığı köy sayısı 830. Yanan bina sayısı 114.408. Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız gerekiyor. İktisadi hayatımız da eğitim durumumuz da içler acısı.”

Atatürk’ün o tarihte söylediği şu laf çok önemlidir değerli milletvekilleri: “Bu zor durumdan nasıl çıkılabileceğini gösteren ne bir örnek var önümüzde ne de bir deney ama yılmamak, ucuz, geçici çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, millî egemenliğe dayalı, uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak ve büyük Türkiye idealini tam olarak başarmak zorundayız.” diyor Mustafa Kemal Atatürk o günün koşullarında.

Değerli milletvekilleri, gerçekten geçmişle hesaplaşma bence bir bütünlük içerisinde olmalı. Bu bütünlük içerisinden bir parçayı koparmak, o parçayı masaya yatırmak ancak bir popülizmin ürünü olabilir. Tarihte yaşanan olayları, bu belgeleri incelemek bence tarihçilerin görevi olmalıdır. Bundan doksan yıl önce o günün koşullarında yaşanmış olayları bugün gerçekten siyasetin malzeme aracı yapmak ve siyasetin bunu istismar etmesine yol açacak davranışların içerisinde bulunmanın kimseye bir faydası yoktur. Tarihte yaşanmış istiklal mahkemeleri vakasını elbette ki o tarihçiler inceleyip toplumun önüne artılarıyla eksileriyle koymak durumundadırlar.

Her devrim geçiş hukukunu ve geçiş kurumlarını yaratır. İstiklal mahkemeleri, cumhuriyet devrimine karşı geliştirilen statükocu, gerici direncin bastırılması amacıyla kurulmuş mahkemelerdir. İstiklal mahkemelerini o devrin şartları yerine bugünkü anlayışın merceğiyle okumak bir yöntem körlüğüdür. Fransız İhtilali’nde, Sovyet devriminde, bütün devrimlerde -1949 Çin Halk Cumhuriyeti’nde, 1917 Ekim ve Şubat devrimlerinde, 1789 Fransız İhtilali’nde- hep devrimin hukuku, hep devrimin kurumları egemen olmuştur. Çöküşteki Osmanlının şartları, Atatürk devriminin çağdaş karakteri ve bugünkü kazanımlarımız birlikte değerlendirilmeden istiklal mahkemelerini değerlendirmek mümkün değildir. İstiklal mücadelesinde Anadolu’da başlatılan gerici isyanları düz mahkemelerle bastırabilmek bir saflık anlayışı olarak ortaya çıkmıştır. Atatürk’ü de Atatürk yapan saflığa teslim olmuş zihniyet ile şartların gereğini anında ve geciktirmeden gerçekleştiren zihniyet arasındaki temel farktır.

İstiklal mahkemeleri 1920 Türkiye’sinin koşullarının ve dünyada o günün doğrusuydu. Ancak, bugün Türkiye’nin çağdaş uygarlık yönünde katettiği mesafe karşısında elbette ki istiklal mahkemeleri bugünün yanlışıdır. İstiklal mahkemelerini zamanın şartlarının dikte ettiği harflerle okuyamayanlara diyecek bir sözüm yoktur. Bu günü o güne, o günü bu güne taşıyamayız. Zaman ırmağını suya bakarak değil su akarken okumalıyız.

Değerli milletvekilleri, 1950’li yıllardan sonra kurulan tahkikat komisyonu var. Bakın -bu tahkikat komisyonu- 19 Nisan 1960’ta Milliyet’in manşeti şu: “Her türlü siyasi faaliyetler durduruldu.” Bu kararı alan tahkikat komisyonu Başbakan Menderes’in “Adliye işleyemez hâle gelmiştir.” sözlerinin üzerine kurulmuş. Bu, 1960 yılında kurulmuştur yani cumhuriyetin ilanından çok sonra kurulmuştur.

Değerli milletvekilleri, itiraz ettiğimiz nokta şudur: Elbette ki tarihte yaşanan olaylar tarihçiler tarafından açıklanmalıdır, belgeler açıklanmalıdır, arşivler ortaya çıkarılmalıdır ama istiklal mahkemeleri üzerinden cumhuriyete yapılan saldırılara karşı çıkmak herkesin görevi olmalıdır; Türk’üyle, Kürt’üyle, Çerkez’iyle, Alevi’siyle, Sünni’siyle hepimizin görevi olmalıdır. Cumhuriyet ortak bir değerimizdir. Elbette ki cumhuriyet kurulurken birtakım yanlışlıkların yapılması çok doğaldır. Elbette ki o gün kuvvetler ayrılığı ilkesi yok, zaten Meclis içerisinden kuruluyor, o mahkemenin üyelerinin o günkü koşullarda Meclisten olmasından daha doğal bir şey olamaz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – İstiklal mahkemelerini savunmak sana mı kaldı Sayın Öztürk, Allah’ını seversen!

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Elbette ki istiklal mahkemelerinin aldığı yanlış kararlar vardır. Her mahkemenin yanlış kararları vardır, istiklal mahkemelerinin de aldığı yanlış kararlar vardır ama bunları gündeme taşıyarak bunlar üzerinden cumhuriyetle hesaplaşmak, Atatürk’le hesaplaşmak, cumhuriyetin temel değerleriyle hesaplaşmak kimsenin haddi de değildir, hakkı da değildir değerli arkadaşlar; itirazımız bunadır. (CHP sıralarından alkışlar)

DEMİR ÇELİK (Muş) – İstiklal mahkemelerini savunmak sana mı düştü?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Bakın değerli milletvekilleri, Menderes, İnönü’ye “Paşa, Paşa; istiklal mahkemelerini kurduran sen değil misin, hangi demokrasiden bahsediyorsun?” diyor bu Mecliste. Değerli milletvekilleri, İsmet Paşa’nın verdiği cevap: “Evet, benim; o istiklal mahkemelerini kurduran benim ama ben oradan buraya geldim, siz ise buradan oraya gidiyorsunuz.”

Yine, 27 Haziran 1956 Çarşamba günü, bu Meclis oturumunda, Demokrat Parti Sivas Milletvekili Nurettin Ertürk oturduğu yerden İsmet Paşa’ya laf atıyor: “‘Vatandaşın hak ve hürriyeti’ lafları senin ağzına yakışmıyor İsmet Paşa.” Menderes’in çok kullandığı savı çağrıştıran bu lafa İsmet İnönü’nün yanıtı şu oluyor değerli milletvekilleri: “Aramızdaki farkı bilelim. Biz mutlakiyetten bugüne geldik, siz ise bugünden mutlakiyete gidiyorsunuz.” İşte, Türkiye’de “faşist” denilen İsmet İnönü, o tarihlerde, o günün koşullarında demokrasiyi içine sindirebiliyor. 2015 Türkiye’sinde hâlâ insanların temel hak ve özgürlüklerden yoksun olduğu… İşte orada oturuyor Mehmet Haberal, dört yıl hapishanelerde kaldı sorgusuz sualsiz. Bugünün özel yetkili mahkemeleri varken, hâlen daha insanlar temel hak ve hürriyetlerini kullanamazken kalkıp…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – …bugün, 1920’lerin Türkiye’sindeki olaylarla hesaplaşmaya kalkmak kabul edilemez. Ayrıca, cumhuriyetin her rejimde olduğu gibi, kendi düşmanlarıyla helalleşme hakkı yoktur, hesaplaşma hakkı vardır.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Zozani.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, Sayın Öztürk konuşmasında pek çok defa tahkir edici, incitici, sataşma hakkı doğuran ifadeler kullandı. Müsaadenizle sataşma hakkımı kullanmak istiyorum, cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Cevap vermek istiyorsunuz.

Buyurunuz, sataşmadan size üç dakika.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ben sataşmadım ki Sayın Başkan, sataşmam yok ki.

BAŞKAN – Bazı sözlerinizi sataşma olarak niteledi efendim.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ben kendi düşüncelerimi anlattım arkadaş nasıl kendi düşüncelerini anlattıysa.

BAŞKAN – Buyurunuz.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tarih böyle bir şeydir; insanların zaman zaman kendisiyle yaman çelişkilerinin böyle vesilelerle, bu tarih vesilelerini konuşurken, tarihi konuşurken bir şekilde bilinçaltı gerçekliklerini ortaya dökmesine vesile olduğu için güzel de bir andır; insanın kendi gerçekliğiyle yüzleşmesi güzeldir; ben öyle söyleyeyim. Hangi tarihte, hangi zaman diliminde olursa olsun bu çok önemli bir şeydir.

Ahmet Süreyya Diyarbakır İstiklal Mahkemesi Başsavcısıdır. Bir genç çağrılıyor, tutuklanıyor, yargılanıyor. Ama, hiçbir şekilde o genç mahkemede, istiklal mahkemesinde ağzını açmıyor, hiçbir şey söylemiyor, idam ediliyor. O gencin istiklal mahkemesinde konuşmamasının sebebi, mahkemenin konuştuğu dili bilmemiş olmasıdır. Bir Kürt genciydi, sadece Kürtçe biliyordu, Türkçe bilmediği için mahkemede kendini ifade edemedi ve kendini ifade edemeyen, mahkemede konuşamayan o Kürt genci idam edildi. Gece, Ahmet Süreyya’nın rüyasına girdi -Sayın Öztürk, siz de bir hukukçu olduğunuz için belki anlarsınız, belki bu gece sizin de rüyanıza girer, yarın gelir burada farklı bir şey söylersiniz, hakikati konuşmaya başlarsınız- dedi ki: “Benim suçum neydi, günahım neydi, sen niye benim idamıma karar verdirdin, niye benim idamıma vesile oldun?” İşte, o sabah, ertesi gün sabah kan ter içinde uyanan Ahmet Süreyya mahkemenin o günkü kararlarına itiraz ediyor, pişmanlık duyuyor. Mazhar Müfit Kansu onu İsmet İnönü’ye şikâyet ediyor, İsmet İnönü -biraz önce okudum, kaçırmış olabilirsiniz, tekrar okuyayım- “Gayemiz Kürtlerin ve Kürtçülüğün kafasının ebediyete kadar ezilmesidir. Gözlerinden öperim.” diyor Ahmet Süreyya’ya. Senin biraz önce allayıp pulladığın İsmet İnönü bu ifadeyi kullanıyor. Bir yerde bir ifade daha kullanıyor “Kaçınılması mümkün olmayan hatalara düşmüşlerse bunu samimi kanaatlerinden başka bir şeye atfetmemeliler. Aksine, kanaatleri ve ülküleri uğruna yapılması gereken bazı eksiklikler vardır.” diyor. Kimin için diyor? İstiklal mahkemesi mensupları için bunu söylüyor İsmet İnönü. Nerede söylüyor? Cumhuriyet Halk Partisi kongresinde bu ifadeleri kullanıyor. Cumhuriyet Halk Partisi kongresinde İsmet İnönü bu ifadeleri kullanıyor.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Zozani.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Öztürk.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkanım, sayın hatip benim çelişkili konuştuğumu söyledi, onunla ilgili cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Öztürk.

2.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün, Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Zozani, benim çelişkili tutumumdan bahsetti. Ben şunu söyledim: İstiklal mahkemelerinin yaptığı her şey doğrudur demedim. Siz aslında benim söylediğimi teyit ettiniz. Ben, istiklal mahkemelerinin kimi kararlarının yanlış olabileceğini ve olmasının da doğal olduğunu söyledim. Bugün bile 2015 yılı Türkiye’sinde verilen kararlar, mahkeme kararları yanlışsa, işte Ergenekon, Balyoz, Oda TV, KCK davalarında insanlar sorgusuz sualsiz yıllarca hapishanelerde özgürlüklerinden yoksun bırakılıyorlarsa ve savunma hakkını kullanmak isteyen avukatlar jandarma tarafından mahkeme başkanının “Komutan, bunları dışarı atın.” sözleri üzerine atılıyorsa, savunmalarını dahi kullanamıyorlarsa, 1920’nin koşullarında kurulmuş olan mahkemelerin verdiği her karar doğrudur ya da her karar yanlıştır demenin mümkün olmadığını zaten ben konuşmamda söyledim, “Mutlak doğru, mutlak yanlış yoktur.” dedim. Ama söylediğim şudur: Marksizm, Leninizm’i çok iyi bilen birisi olarak söylüyorum: 1917 Ekim devriminde, şubat devriminde, o devrim kendi kurumlarını, kendi hukukunu yaratmadı mı? 1949’da Çin Halk Cumhuriyeti’nde Mao Zedong Demokratik Halk Cumhuriyeti’ni kurarken kendi kurumlarını yaratmadı mı? Siz söylüyorsunuz, 1789 Fransız İhtilali, kendi kurumlarını, kendi mahkemelerini yaratmadı mı?

Şimdi şunu diyebilir miyiz: 1789 karanlık bir dönemdi diyebilir miyiz? 1789 feodalizmin yıkılışının ve o günün koşullarında devrimci olan kapitalist toplumun kuruluşudur. Köle imparatorluğunda köle sistemine karşı direnen Spartaküs ve diğer köleler kazığa oturtturulmadı mı?

Şimdi benim söylemek istediğim konu şudur: Ben ne dediğimi çok iyi biliyorum. Ben, 2015’in, 2020’nin Türkiye’sinde 1920 dünya ve Türkiye’sinin koşullarındaki mahkemelerin vereceği kararlar üzerinden toptancı bir anlayışla cumhuriyeti karalamanın cumhuriyetle hesaplaşmanın doğru olmadığını söylüyorum. Siz de bunu söylüyorsunuz, “Amacımız cumhuriyetle hesaplaşmak değil.” diyorsunuz. Amacınız arşivlerin ortaya çıkarılmasıysa, bu, siyaset kurumunun yapacağı bir iş değildir. Tarihteki olayları siyasetçiler istismar malzemesi yapmamalıdır. Tarihte yaşanan acı olaylar, önemli olan bugün yaşanmamalıdır ve bugün bu Türkiye’de gerçekten demokrasi konusunda çok acılar yaşanıyor ama biz kalkıyoruz 1920’lerin Türkiye’sinde yaşanan acılarla uğraşıyoruz. Benim söylemek istediğim konu budur. Bugün önemli olan, bu acıların bugün yaşanmamasıdır. Bu nesillerin ve gelecek nesillerin Kürt’üyle, Türk’üyle bunu yaşamamasıdır diye düşünüyorum. O nedenle, benim sözlerim çok açık ve net. Arşivlerin açıklanmasına ve belgelerin açıklanmasına hiçbir itirazımız yok.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, Sayın Öztürk bizi cumhuriyeti karalamakla suçladı. Sataşmadan dolayı Sayın Hasip Kaplan konuşacak.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kaplan.

SONER AKSOY (Kütahya) - Sayın Başkan, dışarıda bir panel yapın, daha iyi olur.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Dışarı çıkabilirsiniz. Bu Meclis mensuplarının tarihte sebep oldukları konuları konuşuyoruz.

3.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, inanın bazen gülüp geçmek istiyorum ama olmuyor.

Sayın Öztürk, keşke Kemalizm’i de, Marksizm’i de iyi öğrenseydin.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Marksizm’i senden iyi biliyorum, senden iyi biliyorum Kaplan. Bak, senden iyi biliyorum.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Ya, burada, biz, geçmişle ilgili bir konuyu konuşuyoruz. Bununla ilgili yüzleşme ve hakikat…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sen CHP’de siyaset yapan bir adamsın.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Bir dakika, sabırlı ol.

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayınız.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Şimdi, engizisyon mahkemelerini savunan var mı bu Mecliste? Var mı? Savunulacak yanı yok kardeşim.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Kimse bir şey savunmuyor ya.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Peki, istiklal mahkemelerinde olanları, oradan gelin, darbelerden 1960’ta Menderes’i asan yargıcın “Seni buraya tıhan guvvet seni böyle yargılamak istiyor.” diyen o yargıçları, sıkıyönetim mahkemelerini, arkasından devlet güvenlik mahkemelerini, arkasından… Aha burada, bu kürsünün önünde saldırıya uğradım. AK PARTİ de özel yetkili mahkemeleri getirdi. KCK de girdi, Ergenekon da girdi, Balyoz da girdi, avukatlar girdi, basın girdi, hepsi girdi bu davadan yargılanıyorlar ve arkasından özel yetkili mahkemeleri kaldırdılar bir sene geçmeden ama yine, bugün yerine konan özel ağır ceza mahkemeleri aynı mahkemelerdi. Siz…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Tamam, aynı şeyi söylüyorum.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Hayır, bakın, siz, geçmişteki bu mahkeme süreçlerine bir haklılık payı, meşruiyet tanırsanız, siz, bugün bağımsız bir yargının niye Türkiye’de olmadığını anlayamazsınız. Türkiye’de adaletin olmayışının temel noktası siyasi nedenlerle kurulan mahkemelerdir, idamlardır ve orada acımasızca düşman hukukunun uygulanmasıdır. Bütün hukukçuların, bırakın hukukçuyu, insanların, bu olağanüstü dönemlerin hiçbir mahkemesine meşruiyet tanımaması gerekir. Hele hele, bizim araştırma önergemizi getirip “Bunlar cumhuriyete karşı karalama için kullanılıyor…”

Biz, demokratik bir cumhuriyet istiyoruz sevgili kardeşim, demokratik bir cumhuriyette bağımsız bir yargı istiyoruz. Hiçbir yurttaşımız inancından, görüşünden, renginden, ırkından, kimliğinden dolayı aşağılanmasın, ayrımcılığa uğramasın, adil yargılansın. Bugün Türkiye’nin buna ihtiyacı var.

Elbette ki Fransız ihtilaline giderseniz, Robespierre de giyotin kanununu çıkartmıştı, ikinci cumhuriyet. Ne oldu? Robespierre, o giyotinde kendisi can verdi.

Biz, 2015’te, 21’inci yüzyılda olağanüstü hiçbir mahkemeyi burada, bu kürsüde savunamayız halk adına. Bizim size davetimiz budur. Yüzleşmekten korkmayın. Tarihle yüzleşmek iyidir, gerçeklerle yüzleşmek iyidir, adaletle yüzleşmek iyidir ama asla ve asla, darbe mahkemeleri olsun, ne mahkemesi olursa olsun…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Cumhuriyetin kurulması darbe mi?

HASİP KAPLAN (Devamla) - …hiçbir olağanüstü mahkemeyi burada savunmayın diye tavsiye ederiz size. (HDP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Cumhuriyetin kurulması darbe midir Hasip Kaplan?

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Kaplan.

Çankırı Milletvekili İdris Şahin…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Darbe midir cumhuriyetin kurulması?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – 60 ihtilali darbe değil mi? 72 darbe değil mi? 82 darbe değil mi?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Darbe… 60 ihtilalini söyledim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Çikolata mı, şeker mi onlar?(x)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Bir dakika Hasip Kaplan, demagoji yapma Allah aşkına ya! Ben sana cumhuriyetin kuruluşunu soruyorum, 60’ı mı sordum?

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Şahin.

VIII.- ÖNERİLER(Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Hakkâri Milletvekili Adil Zozani ve arkadaşları tarafından, istiklal mahkemelerinin araştırılması amacıyla, 8/1/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 4 Mart 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi grup önerisi aleyhinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, istiklal mahkemeleri, Türk Kurtuluş Savaşı sırasında ayaklanma çıkaran ve yağmaya girişenleri, bozguncuları, orduya ait silah ve mühimmatı çalanları, casusları, asker kaçaklarını ve bağımsızlık hareketini engelleme amacıyla propaganda yapanları yargılamak için özel bir kanunla ilk olarak 18 Eylül 1920 tarihinde kurulan bir mahkemedir. İkinci dönem istiklal mahkemeleri 30 Temmuz 1921’de başladı ve 1923 yılının Ekim ayına dek faaliyetlerini sürdürdü. Üçüncü dönem ve son dönem olarak istiklal mahkemeleri ise 1923 ile 1927 yılları arasında faaliyet gösterdi.

Kurtuluş Savaşı yıllarında görev yapan birinci dönem istiklal mahkemeleri dışında, daha sonraları da dönemlerine göre farklı vazifeler yürüten istiklal mahkemeleri kuruldu. Uğur Mumcu’ya göre bu kurumlar mahkeme değil, savaş ve ihtilal gibi özel durumlarda isyancı, bozguncu ve karşı devrimcilerin yargılandığı antidemokratik infaz kurullarıdır.

İstiklal mahkemeleri yasasının kabulü sonrası 7 bölgede mahkemeler oluşturulmuştur. Bunlar Ankara, Eskişehir, Konya, Isparta, Sivas, Kastamonu ve Pozantı; sonrasında ise Diyarbakır istiklal mahkemeleri kurulmuştur.

Bunları saymamdaki muradım şu: Özellikle araştırma önergesinin gerekçesinde, sadece bir bölgeye hasredilmişçesine istiklal mahkemeleri kurulduğuna yönelik bir imadan bahsediliyor. Oysaki o dönemin şartlarında, Anadolu ve Trakya’da, yukarıda bahsettiğim hususlarda ayaklanmalarda bulunan tüm bölge insanlarını yargılama adına istiklal mahkemeleri kurulmuştu. Bunu özellikle buradan ifade etmek istiyorum.

İstiklal mahkemeleri konusunda bir karara varabilmek için bu mahkemelerin hangi siyasi ve askerî, sosyal olağanüstü durumlarda çalıştıklarını göz önüne almak ve kendi devrinin koşulları içerisinde incelemek gerekir.

Gerçek anlamda bir hukuk devletinde istisnai olarak kurulan her türlü mahkemelerin kararı tartışmalı olmaktadır. Zira hukuk evrenseldir. Her insan için aynı usul ve esasların uygulanması ve savunma hakkının sınırlandırılmadan yargılanan insana tanınması gerekmektedir. İstiklal mahkemeleri, milletin topyekûn olağanüstü bir tehlike içerisinde bulunduğu bir dönemde normal hukuk usullerinin kullanılmadığı, bireyin haklarının üstünlüğünün zaman zaman askıya alındığına şahitlik edilen mahkemelerdir. Olağanüstü tehlikelere ancak olağanüstü çareler aranmış, hukuk ve insan hakları önemli ölçüde ihlal edilmiştir.

İstiklal mahkemesi yargıçları Parlamento içerisinden seçilmiş kişiler olup tamamı hukuk eğitiminden geçmiş insanlar değildir. İlk dönemde verdikleri kararlarda olduğu gibi, ikinci ve üçüncü dönem istiklal mahkemeleri kararları da yıllarca tartışılmış, hakkaniyetten ve adaletten uzak pek çok kararın sonucu günümüze kadar tartışılarak gelmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde o dönemin yargılamalarına ilişkin duruşma tutanakları ve kararlarının günümüz Türkçesine çevrilmesi konusunda çok önemli bir çalışma başlatılmış ve tarihe ışık tutacak olan bu çalışma Meclis arşivlerinde yerini yakın zamanda alacaktır. Bu çalışmalar sonrasında istiklal mahkemelerinin uyguladığı usul ve esaslar tarihçilerimizin, hukukçularımızın ve milletimizin bilgisine rahatlıkla sunulabilecektir.

Bu döneme ilişkin pek çok akademik ve tarihsel çalışmalar olmuş, bu dönem yargılamalarına dair belge, doküman ve raporlar kamuoyunun bilgisine sunulmuştur.

Araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin önergede ifade edildiği gibi, istiklal mahkemeleri uygulamaları sadece belirli bölgelerde değil, tüm Anadolu ve Trakya’da büyük acılar yaşatmıştır. Dolayısıyla istiklal mahkemelerinde verilen hukuka uygun olmayan temyizi kabil kararların oluşturduğu acılar hepimizin müşterek acısıdır. Acılarımızı yarıştırmak gibi bir yola girmemiz meşruiyeti daima sorgulanan istiklal mahkemelerinin milletimiz gözünde farklı bir noktaya gelmesine sebep olabilir. Bu yüzden resmin büyüğüne bakıp ülkenin genelinin acısını bir bölgeye hasretmeyelim. Yanlışlıklara hep birlikte yanlış, doğrulara hep birlikte tarih önünde doğru diyebilelim.

Başlangıçta iyi niyetle kurulduğundan şüphe duymadığımız istiklal mahkemelerinin, uygulamaları ve kararlarıyla arkada nasıl büyük acılar bıraktığı hepimizin malumudur. Bu nedenle, istiklal mahkemeleri gibi özel kanunlarla kurulan devlet güvenlik mahkemeleri başta olmak üzere özel yetkili mahkemeleri ortadan kaldıran AK PARTİ iktidarı olarak, Türkiye’de demokrasinin pekişmesi, temel hak ve özgürlüklerin dilediğince yaşanabilmesi için bir ülke yaratmanın gayreti içerisindeyiz. Söz konusu değişiklikleri yerine getiren bir iktidar olarak haklı bir gurur yaşamaktayız ve cumhuriyetin ortak bir değerimiz olduğunu her fırsatta da dile getiren ve her şekliyle de söyleyen bir iktidarın temsilcisiyiz.

Yine, Hazreti Mevlâna’nın dediği gibi “Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım.” sözü gereği yeni Türkiye’nin inşasında görev alan ve Parlamentoda grubu bulunan herkesin geçmiş yanlış örneklerden ders çıkarmak suretiyle geleceğe çok farklı bir ufuk ve vizyonla birlikte yürümenin gayreti içerisinde olalım diyorum.

Meclisin gündemi son derece açık ve net; günlerdir iç güvenlik yasa tasarısı görüşülüyor. Bu nedenle -araştırma önergesi işinin- tarihçilerin ve Meclisimizde inşallah doküman olarak hazırlandığı zaman tüm hukukçuların ve milletimizin takdirine bu çalışmaların sunulacağı da göz önüne alınarak önergenin aleyhinde olduğumuzu bildiriyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şahin.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın hatip araştırma önergemizin muhteviyatında olmayan bir intiba varmış gibi yansıttı; dolayısıyla bize sataştı. Söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın Halaçoğlu, sizin talebiniz ne?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Kısa bir açıklama yapmak istiyorsunuz.

Sayın Zozani, Sayın Halaçoğlu açıklamasını yapsın, sonra size söz vereceğim.

Buyurunuz.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

9.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, istiklal mahkemeleri konusunda konuşmak yerine arşiv belgelerine müracaat edilmesi ve kapsamlı araştırma yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, istiklal mahkemelerinin en önemli zabıtlarından büyük kısmı bizim Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunmakta ve biraz önce İdris Bey’in de söylediği gibi büyük çapta Latin alfabesine çevrilmiş bulunmaktadır, yakında da inşallah herkesin araştırmasına sunulacak.

Diyarbakır İstiklal Mahkemesi üç ay devam etmiştir biliyorsunuz ve sonra bunların zabıtlarının muhtemelen… Yani yaptığımız araştırmalarda diğer birtakım Diyarbakır’daki belgeler gibi -Diyarbakır Surlarının içerisinde hani kuleler var ya, kulelerin içerisinde birtakım evrakın- tam Millî Mücadele Döneminin sonrasındaki belgeler -Millî Mücadele Dönemi belgeleri de dâhil- maalesef leblebicilere satılmış. Ben Arşivler Genel Müdürlüğü yapmıştım. Önceden maalesef satılmış bunlar. Bir kısmı, çok az bir kısmı, leblebiciye satılan bir kısmı elde edilebilmişti, bizim arşive teslim edilmişti ama istiklal mahkemelerinin zabıtları burada yoktu, onu özellikle belirteyim. Maalesef iyi bir arşivcilik göstermemişler.

Diğer taraftan, istiklal mahkemeleri gerçekten başlangıçta tamamen casusluk faaliyetleri, asker ailelerine saldırı, Tekâlif-i Milliye’den yoksun bırakılma gibi meseleler için kurulmuş bir mahkemedir. Burada bir tane de örnek vereyim. Hint asıllı İngiliz ajanı olan Mustafa Sagir -“sagir” küçük demek, küçük Mustafa anlamında- yakalanmıştı ve istiklal mahkemesine çıkarıldı. Ergün Aybars’ın kitabında da yaptığı gibi -en kapsamlı araştırmayı o yapmıştır bu konuda- 1.630 kişi… 1920 ila 1927 yılları arasındadır istiklal mahkemeleri. En son istiklal mahkemesi Ankara İstiklal Mahkemesidir, diğerleri kapanmıştır. 1926’da, 1927’de Ankara İstiklal Mahkemesi kalmıştır. Bütün yargılanıp idam edilenlerin sayısı 1.630’dur, o tarihten o tarihe kadar.

Dolayısıyla yanlışlar yapılmış mıdır, yapılmamış mıdır? Arkadaşlar, hangi devlet olursa olsun bütün devletlerin mahkemelerinde şöyle veya böyle yanlışlar yapılmıştır ama buradaki kuruluş felsefesi kesinlikle Damat Ferit Hükûmeti ve İngiliz ajanlarına, İngilizlerle iş birliği yapan Damat Ferit Hükûmetine karşı cumhuriyetin korunması ve buradaki birtakım meselelerdir. Yani düşmanla iş birliği yapan, düşmana yardım eden, bunlar hep görülmüştür, 1915’te de vardır, yeni değil. Yanlışlar, dediğim gibi, yapılmış olabilir ama bunu abartıp bir şekle sokmamak lazım. Mesela 400 bin kişinin katledildiğini, öldürüldüğünü söylediniz, 1921 ila 1938 arasında. Ya doğru değil bu. Kim, nerede öldürmüş? Bakın, Dersim hadisesinde bile, Dersim’in 1935 nüfus sayımına göre nüfusu 107 bindir. Dersim’in 1940 nüfusu 94 bindir. Yani 1927’de, biliyorsunuz, Tunceli vilayeti kurulduğu için, “Dersim” dediğimiz genel anlamda, Osmanlı Devleti zamanındaki Dersim değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Yani Erzincan vesaire yoktu. Dolayısıyla, burada 11 bin küsur kişi de sürgün edildiğine göre Dersim’deki kayıp 2 bin civarındadır. Yani bunlar belgelerle sabit. Yani bir sürü konuşmak yerine arşiv belgelerine müracaat etmek, çok kapsamlı araştırma yapmak gerekmektedir.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Halaçoğlu.

Buyurunuz Sayın Zozani.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, Çankırı Milletvekili İdris Şahin’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Şahin, eğer araştırma önergemizin son paragrafını okumuş olsaydınız, bizim sadece bir bölgenin uygulamalarını gündeme taşıdığımız intibasına varmamış olurdunuz. Sayın Halaçoğlu ifade etti, ben de konuşmamda söyledim, Diyarbakır, Konya ve Sivas istiklal mahkemelerinin raporları Meclis arşivinde olması gerekirken yok, yok edilmiş. Bir istiklal mahkemesi başkanı, Diyarbakır İstiklal Mahkemesi Başkanı ifade etmiş, kitabında var, 1954’te verdiği mülakatında ifade etmiş. Çarıklı diyor ki: “O belgeleri biz Türk İnkılap Tarihi Enstitüsüne teslim ettik.” Kim bunu söylüyor? Hacim Muhittin Çarıklı bunu söylüyor. Bunları araştıralım diyoruz. Ama siz topyekûn “Ya, bu cümleyi ifade ederek sonradan ya yanlış yapılmış olabilir ama o dönemle ifade etmek gerekir.” derseniz, birileri de yirmi yıl sonra sizin bugünkü antidemokratik uygulamaları “Ya, o dönemin karakterleriyle tarif etmek gerekir.” şeklinde ifade eder.

İstiklal mahkemeleri neye dayanarak kurulmuş? Vatana İhanet Kanunu, 14 maddelik Vatana İhanet Kanunu’na dayanarak kurulmuş. 1’inci maddesi ne diyor, bakın: “Büyük Millet Meclisine karşı düşünce veya uygulamalarıyla veya yazdıkları yazılarla muhalefet ve bozgunculuk edenler vatan haini sayılır.” diyor. Yani, cumhuriyete düşüncede karşı çıkanlar bile vatan hainidir. Bu vatan hainlerinden bir tanesi kimdir değerli arkadaşlar? İskilipli Atıf Hoca’dır. Siz çıkıyorsunuz burada İskilipli Atıf Hoca’yı savunuyorsunuz değil mi? Savunuyorsunuz değil mi? E, burada da biz araştırma önergesi getiriyoruz. Bakın, bir düşünce adamı, bir âlim, idam edilmemesi gerektiğini söylüyoruz da, siz getiriyorsunuz, karşı çıkıyorsunuz. Burada sırf biz getirdik diye, bizim ifade ettiklerimizi bir şekilde çürütme gayreti içerisinde CHP’yle burada örtüşerek böyle bir tezi karşımıza koyuyorsunuz. Kendinizle çelişmeyin, lütfen.

Bir diğer husus: Sayın Bülent Arınç Başbakan Yardımcısı ve Hükûmet Sözcüsü sıfatıyla “Çerkez Ethem bizim açımızdan vatan haini değildir.” demedi mi? Dedi. E, siz burada tersini söylüyorsunuz. Arkadaşlar, sırf HDP bu doğruyu gündeme getiriyor diye yanlışta buluşmayın lütfen. Siz, sırf HDP söylüyor diye Cumhuriyet Halk Partisi, AK PARTİ yanlışta buluşuyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADİL ZOZANİ (Devamla) - Bunu bu şekilde yaparsanız bugünkü uygulamalarınıza da gelecek açısından mazeret oluşturmuş olursunuz.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisini…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Yoklama talebini yerine getireceğim.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Akar, Sayın Öztürk, Sayın Ekşi, Sayın Ayaydın, Sayın Tayan, Sayın Haberal, Sayın Öner, Sayın Onur, Sayın Kuşoğlu, Sayın Güneş, Sayın Demiröz, Sayın Oyan, Sayın Düzgün, Sayın İnce, Sayın Bulut, Sayın Şeker, Sayın Kaplan, Sayın Yılmaz, Sayın Seçer.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.54

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubunun önerisinin oylamasından önce istenen yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini yineliyorum.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- ÖNERİLER(Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Hakkâri Milletvekili Adil Zozani ve arkadaşları tarafından, istiklal mahkemelerinin araştırılması amacıyla, 8/1/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 4 Mart 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, grup önerileri üzerinde 2 lehte, 2 aleyhte konuşma yapılır. Adalet ve Kalkınma Partisi, bizim grup önerimizin üzerinde 1 lehte, 1 aleyhte olmak üzere 2 konuşmayı bloke etti. Sayın İdris Şahin ve Sayın Recep Özel konuşacaklardı ancak Sayın Recep Özel konuşmadı ve kürsüye davet edilmedi. Çekilip çekilmediğinden bizim ve diğer grupların da haberi olmadı. Dolayısıyla bir konuşma yapılamadı.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Yapıldı konuşma.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Siz burada bir usul hatası yaptınız. Tutumunuzla ilgili 63’e göre usul tartışması talep ediyoruz.

BAŞKAN – Şimdi, yapmayın Sayın Zozani…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Doğrusu bu… Doğrusu bu Sayın Başkan.

BAŞKAN – Biliyorsunuz ki Başkanlık kendilerine verilen söz taleplerini yerine getirir. Burada söz talebi olarak lehine sizin adınız, aleyhinde Sayın Öztürk ve Sayın Şahin’in isimleri var. Lehinde başka bir milletvekili konuşma talebi buraya yazdırmamıştır. Yazdırmayınca, yazılmayan bir kişiyi çağıramayız.

O Sayın Özel’le ilgili durum da bizim bilgimiz haricindedir.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Görevli, danışman görevliniz bize belgeyi, kâğıdı getirdiğinde Sayın Recep Özel’in ismi yazılıydı.

BAŞKAN – E, geri çekmişler efendim.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Benim de ismimin el yazısıyla yazılı olduğu o kâğıtta Sayın Recep Özel’in ismi var.

BAŞKAN – E, geri çekmiş yerine başka bir konuşmacı gelmiş.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Efendim, gelmemiş, konuşmacı yok.

BAŞKAN – Var.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Kim, kim?

BAŞKAN – Aleyhinde…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Kim, kim? Diğer konuşmacıyı bilmiyoruz.

BAŞKAN – Sayın İdris Şahin.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, 3 konuşma yapıldı 4 konuşma yapılmadı.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Takip et, takip et… Genel Kurulu takip et.

BAŞKAN – Çekmişler, konuşmuyorlar.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Efendim, haberimiz yok çekildiğinden. Grupların haberi olması gerekir. Başka bir grup kullanabilir bunu.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Senin haberinin mi olması lazım?

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Evet, haberimin olması gerekir. Evet, grupların haberinin olması gerekir. Çekilmişse, başka bir grup kullanabilir. Evet, gerçeği böyle.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Konuştu, konuştu…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sen dün yorulmuşsun Zozani. Sen git dinlen.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Bu böyle Sayın Başkan. İç Tüzük 63’e göre usul tartışması gerektiren bir durumdur.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Konuşmak isteyen verir oraya. Çekilenin yerine onu koyarlar.

BAŞKAN – Şimdi, bunu usul tartışması gerektiren bir durum olarak talep edebilirsiniz. Tabii, açarız, bunu konuşabilirsiniz.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Evet, talep ediyoruz.

BAŞKAN – Fakat, ama, bilgilendirme yapmak için söyledim ben demin bu sözlerimi. Bu sizi tatmin etmiyorsa…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Tatmin etmiyor Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurunuz usul tartışması, buyurunuz.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Lehte, lehte…

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Lehte…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Lehte…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Aleyhte…

BAŞKAN – Lehte Sayın Kubat, aleyhte Sayın Kaplan, aleyhte Sayın Halaçoğlu…

Başka?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ben de neresi boşsa orada konuşacağım.

BAŞKAN – Hamzaçebi lehte, Sayın Kaplan aleyhte, Sayın Halaçoğlu aleyhte.

Lehte Sayın Kubat, buyurunuz.

X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu’nun, HDP grup önerisinin görüşülmesi sırasındaki tutumunun İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; açılan usul görüşmesinde Başkanlığımızın tutumu lehinde görüşmelerimi ifade etmek üzere söz aldım.

Değerli arkadaşlar, şu anda görüşmekte olduğumuz grup önerileri esasen İç Tüzük’ün 63’üncü maddesi dayanağında görüşülen bir usul konuşmasıdır. Yani genel olarak burada açılan usul tartışmalarında uygulanan usul neyse -ki çoğu zaman iki dakika, üç dakika verilir- esasen grup önerileri de 63’üncü madde dayanağında görüşüldüğü için Sayın Başkan en fazla 4 kişiye -aslında 2 kişiye de verebilir- üç dakika da verebilir, iki dakika da verebilir, tamamen Başkanlığa ait bir keyfiyettir bu. Ama bugüne kadar Meclisin genel uygulamaları çerçevesinde grup önerilerinde onar dakika, 2 aleyhte, 2 lehte veriliyor. İç Tüzük’ün 60 ve 61’inci maddelerinde söz taleplerinin ne şekilde yapılacağı belirlenmiş. Sayın Başkanlığa istem sırasına göre başvuruda bulunan kişilere söz veriliyor ve burada, bütün arkadaşlarımız da çok iyi bilir, bazen bir siyasi partiye mensup üyeler yazdırır.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Konuşmayacaksanız isim yazdırmayın, onu söylüyoruz. Başkanın takdirine niye müdahale ediyorsunuz? İsim yazdırmayın.

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) - Sonra bu itirazda bulunan partiden arkadaşlarımızın da ricası üzerine ben en az 5 defa söz haklarının arkadaşlarımızın o gruptan mensup arkadaşlara devrettiklerini ben biliyorum, bizzat biliyorum.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - İyi, vallahi güzel. Konuşmaları bloke et, ondan sonra da de ki: “İç Tüzük bunu söylüyor.” Bloke etmeyin.

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) - Dolayısıyla bu bilinen bir konudur. Burada bir arkadaşımız söz talebini geri çektiği zaman sonra talepte bulunan arkadaş, ki Cumhuriyet Halk Partisinden bir arkadaşımız bu talepte bulunmuştur, çıkıp konuşmuştur. Kaldı ki eğer o kadar bu konu üzerinde konuşma niyetiniz var idiyse lehte ikinci söz boştu, talepte bulunup alabilirdiniz. Talepte de bulunmuşsunuz. Oylamadan sonra gereksiz bir tartışmayla Genel Kurulun bu konudaki vaktini harcamaya da lüzum yoktur diye düşünüyorum. Sayın Başkanlığımızın yaptığı işte usule aykırı bir yön yoktur. Bu, İç Tüzük’ün 60, 61’inci maddelerine gayet uygun bir tutumdur. Dolayısıyla, Başkanlığımızın tutumu lehindeyim.

Saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kubat.

Aleyhte, Sayın Kaplan…

Buyurunuz Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu AK PARTİ Grubu oy çokluğuna güvenerek bir güvenlik paketi getirmiş Meclise, geçsin diye konuşmuyor. Başkan vekilleri de tümü üzerinde konuşturtmadı, soru-cevap yaptırtmadı, bilmem ne yaptırtmadı, Divana başvurduk, cevap vermediler ama bunu size bırakacağımızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz.

Bakın, alıyorsunuz, bloke ediyorsunuz, konuşmuyorsunuz. Kötüye kullanıyorsunuz, sırf buradan çabuk pakete geçesiniz diye.

EMASYA’yı kaldırdık diye övünüyorsunuz değil mi, EMASYA’yı? Askerî apoletlerin yerine şimdi sivil apoletleri kendiniz getiriyorsunuz, farkında mısınız? Bunun için söz alıyorsunuz, konuşmuyorsunuz; askerî apoletlerin yerine AK PARTİ apoletleri geçecek diye. Ama üniformanızın rengini daha seçememişsiniz; mavi mi, turuncu mu; bu kalmış.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Kahverengi olsun, kahverengi!

HASİP KAPLAN (Devamla) – Şimdi, bakın, tutturmuşsunuz güvenlik paketi. Kime karşı çıkarıyorsunuz kardeşim? Paralel için mi çıkarıyorsunuz, bizim için mi, Kürtler için mi çıkarıyorsunuz, yoksa başkaları için mi?

ALİM IŞIK (Kütahya) – Onların düşmanı Türkler, Türkler!

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bakın, siz öyle bir paket getirdiniz, bu paketi geri çekeceksiniz arkadaşlar, Komisyona 4 parti grubunu çağıracaksınız, bu memleket için hayırlı ne ise onu düzelteceğiz; doğrusu budur, bunun dışında bir yol yok.

Şimdi, sizden her şey beklenir. Bakın, Cumhurbaşkanı şu an başkomutan değil mi arkadaşlar? Başkomutan. Her gün çıkıyor, “Bu paket geçecek.” diyor. Bu paketi geçince 4’üncü muharebeyi kazanmış olacak. Bakın, bir: “Gezi’de kazandım.” diyor. “17-25 Aralıkta kazandım.” diyor. Sonra, geliyoruz “Şah Fırat operasyonunda kazandım.” diyor. Bu paket de geçerse “Bunu da kazandım.” diyecek, etti 4.

Şimdi, biliyorsunuz, mareşal unvanı için Meclis kanunu var. 2-3 meydan muharebesini kazanan başkomutanlar veya komutanlara mareşal rütbesi veriyorlar. Bunun içinde, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde subaylara, orgenerallere de veriliyor ve Meclis tarihinde bir tek Atatürk’e verilmiş, bir de Fevzi Çakmak almış. Vallahi, bu paketi bitirdikten sonra, eğer böyle bitirirseniz, yarın da bir kanun teklifi getirirseniz, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a mareşal unvanı verilsin.” diye bir kanun teklifi getirirseniz hiç şaşırmam. Hiç şaşırmam.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ya, hatırlatma, ister şimdi onu ya. Eyvah!

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Madde ihdası yaparlar şimdi bak.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Madde ihdası, 132’yi 133 yaparlar, pakete mareşal kanun teklifini de koyarsınız, bu paketi de öyle çıkarırsınız. Arkasından çıkarsınız, bir de tören yaparsınız, atlılarla, o Duşakabinoğullarının üniformalarıyla sarayda bunu yaparsınız.

Yapmayın, etmeyin. Söz alırsanız konuşuruz, almazsanız bırakın, gruplar bu hakları konuşsun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) – Sayın Başkan, uyarın bir daha, sizden ricamız. Tutumunuzla ilgili bu nedenle aleyhte söz aldım. (HDP sıralarından alkışlar)

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, uyarmanız gerekiyor bu hususta. Grupları uyarmanız gerekiyor, yapmayacak, almayacak.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bostancı, buyurunuz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Efendim, sayın konuşmacı Cumhurbaşkanına yönelik olarak alaycı bir dille…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Alaycı değil, hakiki bir dille. Bu paketin kendisi alaycı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – …kendisine ait olmayan beyanlar üzerinden mareşallik rütbesinden bahsetmiştir. Bu bir açık sataşmadır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Layık görmüyor musunuz?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Başkomutan değil mi arkadaşlar?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bizim eski Genel Başkanımızdır. O çerçevede söz istiyorum.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Evet, ya, doğru söylüyor, alaycı bir dille konuştu.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bostancı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

5.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın usul görüşmesiyle ilgili yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ eski Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; alaycı bir dil zaman zaman kullanılabilir elbette ama bu memleketin ortak sembollerine ilişkin herkeste az çok bir ihtimam ve dikkat olması gerekir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kim ortak sembolü ya?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Tayyip Bey’e yönelik eleştirileriniz olabilir, bunların nereden kaynaklandığını da biz biliyoruz. Tayyip Bey’in siyasette 2002 seçimleriyle birlikte başlayan ve on üç yıl süren başarılı performansı sizin en temel derdiniz, muhalefetin en temel derdi, başka, gerisi hikâye. “Tayyip Bey geldi, bize ekmek kalmadı.” Öfkenizin de kızgınlığınızın da esasında bu yatıyor, geriye bütün söyledikleriniz işin tezyinatı.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Hırsızlıklar arttı, sıkıntı orada. Her şey çalınıyor Sayın Grup Başkan Vekili.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Sayın Cumhurbaşkanına ait olmayan beyanlar üzerinden böylesine alaycı bir dille konuşmak ancak o dilin sahibi bakımından problem doğurur, buna herhangi bir şey söylemiyorum.

Evet, burada biz iç güvenlik yasasını görüşmek istiyoruz, iç güvenlik yasasının memleket için güvenli olduğunu düşünüyoruz ama bir türlü iç güvenlik yasasını makul, aklıselimle tartışabileceğimiz bir zemin oluşmuyor. Bunun müsebbibi kesinlikle muhalefettir. Engel çıkartma, İç Tüzük’ten kaynaklanan hakları kullanmanın ötesinde sürekli fiilî bir dayatma ve olay çıkartma yaklaşımıyla bu engelleniyor. Hiçbir iç tüzük yasa çıkartmama üzerine birtakım hakları ilanihaye muhalefete vermez. İç Tüzük elbette muhalefete bazı haklar verir ama esas itibarıyla Meclisin nasıl çalışacağını düzenler, nasıl çalışmayacağını değil. Her bir maddeye ilişkin burada çok verimli tartışmalar yapılıyor ama bütün maddelerin nihai olarak vardığı yer ve yasa koyucunun kastı buradaki çalışmayı düzenlemektir, çalışmamayı değil.

Bugün geçmişte olduğu gibi yine bir angarya durumuyla karşı karşıyadır Meclis. Hep angaryadan bahsediyor arkadaşlar ama gece on ikiden sonra akıllarına geliyor angarya. Meclisi çalıştırmamaya yaslanan bu yaklaşım esas itibarıyla bizim için angaryadır. Biz yasayı görüşmek istiyoruz, evet, kurallar dâhilinde, grup önerileriniz var, onları da görüşelim ve yasaya geçelim, siz de söyleyeceklerinizi söyleyin ama yasaya geçilmesin diye İç Tüzük’ün ötesinde, hususi, kasıtlı, Sayın Zozani’nin sık sık başvurduğu gibi birtakım yöntemlerle yapılan fiilî durumlar yasayı görüşmemize engel oluyor, bu bizim için angaryadır. Bugün yine gece on ikide muhtemelen başlarsınız “Angaryaya hayır!” diye ama unutmayın, şimdi bizim için angarya olacak, Meclis çalıştığında da sizin için angarya duygusu uyandırıyor, öyle anlaşılıyor.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Bir zulmü engellemek için yapıyoruz, bir zulüm iktidarını engellemek için yapıyoruz. Anlayamadın mı daha?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ama bu Meclisin kastı, var oluş nedeni, sizin de var oluş nedeniniz çalışmaktır, çalışmamak değil.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bostancı.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, konuşmacı hem benim adımı hem Sayın Kaplan’ın adını vererek sataştı.

BAŞKAN – Pardon, duyamadım efendim?

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – İkimizin de isimlerini vererek sataşmada bulundu.

Benim, Meclise angarya dayattığımı ifade etti. Bu sataşmadır, cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Sizin?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Benim için “Sayın Cumhurbaşkanına alaylı bir şekilde konuştu.” dedi. Öyle konuşmadığımı ve gerçek anlamda ne demek istediğimi ifade etmek istiyorum efendim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Mareşallik nereden çıktı Hasip Bey?

BAŞKAN – Evet, sizin…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, Meclisi çalıştırmamak gibi bir ithamda bulunuyor muhalefete. Burada hiçbir milletvekilinin öyle bir gayesi yok. Tamamen yasalara uygun, İç Tüzük'e uygun bir şekilde görüşmelerin müzakere edilmesinden yanayız biz. Mümkünse...

BAŞKAN – Sizinki tutanaklara geçti Sayın Uzunırmak.

Sayın Zozani’ye söz vereceğim.

Buyurunuz efendim.

6.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Mecliste Hükûmetin bu yasa, antidemokratik yasa dayatmasına karşı benim burada dile getirdiğim bütün itirazların bir maddi gerekçesi mutlaka olmuştur. Tek bir tanesini çıkarın, “Bu itirazının maddi karşılığı olmamıştır.” deyin, ben de size hak vereyim. Dolayısıyla, ben Meclise angarya dayatmıyorum. Bu Meclisin, yüce Meclisin yanlış yasa yapmasının önüne geçmek için -İç Tüzük'ten doğan haklarımı kullanmak için- İç Tüzük’ten doğan haklarımı kullanıyorum. Bu bir angarya değildir. Bu İç Tüzük angaryayı öngören bir İç Tüzük değildir. Bu İç Tüzük, evet, Meclisin yasama faaliyetlerini düzenlemek üzere hazırlanmış bir İç Tüzük’tür ama siz ruhunu yanlış anlıyorsunuz. Bu İç Tüzük esasında şunu emrediyor: Parlamentonun -iktidarı, muhalefeti- doğru yasalar yapabilmesi için uzlaşmaya dayalı olarak çalışmasını emrediyor, hükmediyor. Ola ki, Hükûmet bir dayatmada bulunur ise muhalefet o dayatmaya karşı kendini koruyabilsin diye bazı korunaklar konmuştur bu İç Tüzük’e. Sayın Bostancı, size yakıştıramadım bu şekilde yorumlamanızı.

İkinci önemli hususu: Efendim, siz, sayın milletvekillerinin konuşma hakkını bloke etme hakkına sahip değilsiniz, böyle bir hakkınız yok. Bakın, yeri geliyor aynı önerge üzerinde 3 tane konuşma yapıyorsunuz; 1 lehte, 2 aleyhte konuşma yapıyorsunuz, biz çıkıp burada itiraz etmiyoruz. Olmamış mıdır? Olmuştur. Çıkarsınız burada üç dakika konuşursunuz, otuz saniye konuşursunuz. İtiraz ettik mi? Etmedik ama çıkın, konuşun. 300 küsur milletvekili Türkiye’de yaşayan insanlara, halklara kendi derdini anlatmak üzere, görüşlerini anlatmak üzere burada oturuyor. Kusura bakmayın Sayın Bostancı, sizin sultanınıza elini kaldırıp indirmek için burada değiller, ben onların da hukukunu koruyorum.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Allah Allah!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sağ ol, Sağ ol. İstemez, istemez.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Ben onların da hakkını koruyorum. İşte, siz burada oturan 3-4 kişi burada oturan bütün milletvekillerinin iradesine ipotek koyuyorsunuz, yeri gelince muhalefet partilerinin de iradesine ipotek koymaya kalkışıyorsunuz ama ona gücünüz yetmiyor, ona gücünüz yetmiyor.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Öyle bir şey yok.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – İşte, bugün olduğu gibi eğer siz konuşma hakkına ipotek koyarsanız, biz de çıkarız, burada bu şekilde itiraz ederiz. Buna angarya mı dersiniz, başka bir şey mi dersiniz, o sizin tercihiniz ama biz İç Tüzük’ten doğan hakkımızı kullanıyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Zozani.

Buyurunuz Sayın Kaplan.

7.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Evet, Sayın Bostancı, bu Meclis hakkında ve grubunuzun uygulamaları ve başkan vekillerinizin İç Tüzük’ü çiğneyen tutumlarıyla ilgili, yarın saat 14.00’te, burada basın toplantısıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine angaryadan dava açıyorum. Hazırlık bitti, yarın başvuruyorum.

Ayrıca, İç Tüzük ihlalleriyle ilgili yine çalışmaları tamamladım, yarın Anayasa Mahkemesine İç Tüzük işlerliğiyle ilgili ayrı bir başvuru yapacağım. Yani, kusura bakma, haklarımızı burada çoğunluğunuz yetiyor diye… Divanda, bizim şikâyet ettiğimiz Sadık Yakut dahi oturmuştu. Ayşe Nur Bahçekapılı yoktu, mazeretliydi; o da oturacaktı. Kâtipler yoktu, kâtipler de oturmuştu.

SADIK YAKUT (Kayseri) – Yoklama mı yapıyoruz?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Böyle çoğunluğunuz var diye her şey dediğiniz gibi değil.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Hayır, hiçbir zaman öyle olmamıştır. Siz İç Tüzük 13’ü okumadan İç Tüzük’le ilgili uygulama yaptınız, okumadan uygulama yaptınız. Yoksa, oraya yanlışlıkla gidip oturmazdınız.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bakın, İç Tüzük 13’üncü madde çok açıktı ve ben şikâyetçiydim, geldim o gün dilekçe verdim, Cemil Çiçek’le görüştüm, dedim ki: Sayın Başkan, ben şikâyetçiyim, Divanda anlatmak istiyorum. Sayın Mumcu, sizler, hepiniz Divandaydınız. Orada muhalif parti milletvekilleri, idare amirleri demedi mi “Şikâyetçi olan grup başkan vekilleri ve Hasip Kaplan gelsin, burada anlatsın; niye, ne istiyorlar?” diye. Bunu da reddettiniz.

Şimdi, bakın, her şeyi reddedersiniz ama Sayın Bostancı, Sayın Cumhurbaşkanı Başkomutan ve yürütmenin başı değil mi?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – “Tayyip Bey” de.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – “Tayyip Bey” de ya.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Baksana Grup Başkan Vekili “Tayyip Bey” diyor, “Cumhurbaşkanı” demiyor.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Hayır, hayır, yürütmenin başı değil mi? Başkomutan o, yürütmenin başı değil mi Cumhurbaşkanı? Diyorsunuz ki: “Hasip Kaplan geldi burada, alaylı bir şekilde Cumhurbaşkanı…” Hâşâ, sümme hâşâ! Alay etmek bizim ne haddimize ya? Cumhurbaşkanı Elâzığ meydanında “Bu paket ya geçecek ya geçecek!” diyor. Kime diyor? Bu yasama Meclisine diyor. Kime diyor? “Terracotta” askerleri, size diyor, herhâlde 3 muhalefet partisine demiyor bunu, size diyor.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Size diyor, size.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Ve uçakla gelirken de aynı şeyi söyledi dün, uçaktan “Bu paket az bile.” dedi.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Size diyor ya, bize der mi?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Şimdi, Cumhurbaşkanının görevleri içinde, bu yasama Meclisinde kanun çıkarılırken bu yasama Meclisinin iradesine hükmetmek ve buradaki milletvekillerinin iradesine hükmetmek var mıdır? Peki, bu hükmetmek hangi hukuk, etik, yasa, İç Tüzük, Anayasa kurallarına sığıyor? Bunu hangi parlamenter demokrasinin evrensel kurallarına sığdırabilirsiniz?

Bu Meclisle alay eden Cumhurbaşkanı, sizinle alay eden Cumhurbaşkanı, hepinizi, kanun çıkarırken bile sizi angarya angarya çalıştıran da Cumhurbaşkanı.

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Yok öyle bir şey, yok. Kendini kandırma, yok öyle bir şey.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Hiçbiriniz “hayır” diyemiyorsunuz, esas duruşa geçmişsiniz, hazır ol durumdasınız, hazır ol, hazır ol. Önce kendinizi gözden geçirin. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.

Lehte, Sayın Hamzaçebi…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, herhâlde iktidar partisi bizim bu son söylediklerimize katılıyor, o yüzden cevap vermiyor.

BAŞKAN – Ona karışamayız efendim.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Tabii, size şimdi bir cümle söyleyelim ki onlara üç tane daha konuşma hakkı doğsun.

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.

X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu’nun, HDP grup önerisinin görüşülmesi sırasındaki tutumunun İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında (Devam)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Sayın Başkana bir konuda teşekkür ediyorum; usul tartışması talep edildiğinde, hiçbir tartışmaya meydan vermeksizin bu talebi yerine getirdi çünkü İç Tüzük’ün 63’üncü maddesi, usul tartışması talep eden milletvekilinin bu talebinin yerine getirileceği hükmünü amirdir. Yani usul konusunda Sayın Başkanın tartışma açması usulünde bir yanlışlık olduğunun kabulü değil, demokratik bir şekilde, herkesin arzu ettiği bir biçimde görüşlerini ifade etmesine olanak sağlamaktır. Bu olanağı sağladığı için çok teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, polis devleti yasa teklifi. Şu anda görüşmekte olduğumuz teklif iç güvenlik değil, iç güvenlik bu teklifin hiçbir yerinde geçmiyor. O nedenle, bu teklifi kısaca ifade etmek gerekirse, buna “polis devleti yasa teklifi” demek daha doğru olacaktır.

Başbakan, Cumhurbaşkanı bu teklifin mutlaka yasalaşacağını söylüyor, biz de bu teklifin yasalaşmayacağını söylüyoruz. Bu şekliyle bu teklifi, çoğunluk gücünüze dayanarak yasalaştırma çabası içerisinde olabilirsiniz ancak ben size buradan bir kez daha son bir çağrıyı yapıyorum: Bunda ısrar etmeyin. O geçirdiğiniz maddeleri, gelin düzeltelim, çıkaralım; Türkiye’de polis devleti kurulmasına imkân veren o düzenlemeleri bu tekliften çıkaralım.

Şimdi, meydanlardan korkan bir Hükûmet var. Korkuyor, “Bir daha Gezi benzeri bir hareket olur mu?” diye son derece korku içerisinde. Meydanlardan, sokaklardan, her yerden korkuyor. O nedenle, toplantı ve gösteri yürüyüşünü hangi şekilde yaparsanız yapın, her toplantı ve gösteri yürüyüşünü yasa dışı olarak tanımlayacak bir düzenlemeye yer veriliyor burada.

Bakın, yapılması gereken nedir biliyor musunuz, herkes önceden izin almaksızın barışçıl toplantı ve gösteri yapma hakkına sahiptir; ana kural bu olmalı, gerisi ayrıntıdır. Bunu tersinden de ifade edebiliriz, herkes şiddet içermeyen, şiddeti teşvik veya tahrik etmeyen toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkına sahiptir. Başbakan diyor ki: “Bütün Avrupa Birliği ülkelerinde bu teklifte getirdiklerimiz vardır.” Ben de ona diyorum ki, bakın, AİHM kararlarından bir özetle ben iki öneri yaptım, bütün Avrupa Birliği ülkelerinde de bu vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Hiçbir Avrupa Birliği ülkesinde sekiz yılda 183 kişi polis kurşunuyla ölmemiştir. Onun için, polise daha fazla yetki veren, polisi, yargıyı, herkesi siyasallaştıran bu düzenlemeyi geri çekin.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.

Aleyhte Sayın Halaçoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Halaçoğlu.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Öncelikle tutumunuzun aleyhinde olmadığımı belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, aslında bu tür tartışmalar tabii ki birtakım meselelerin gündeme gelmesine de ve konuşulmasına da sebep oluyor. Aslında biz en başından beri şunu söylüyoruz: Terörle ilgili yasalara “Evet.” ama onun dışında, özgürlükleri kısıtlayıcı her şeye “Hayır.” diyoruz ve bir silahlı güç olan jandarmanın siyasallaştırılmasına “Hayır.” diyoruz. Dolayısıyla, yapacağınız en iyi iş -bakın, bu kadar zamandır burada tartışıyoruz- Komisyona geri gönderin, bir haftalık süre içerisinde -mademki diyorsunuz ki “Gelin, konuşalım bunları.”, Başbakan da onu söylüyor, “Önerilerinizi bildirin.” diyor- Komisyona çekin, Komisyonda bunlar, tam anlamıyla bir mutabakat sağlansın, ortaya konulsun, ondan sonra gelsin, bir hafta sürmez bu kanunun çıkması. Ama öncelikle orada sizlere daha önce sunulmuş önergeleri kabul etmeyip burada o maddeleri geri çekiyorsunuz. Demek ki bir yanlışınız var. Birileri size dikte ettiriyor bunu ki ondan vazgeçemiyorsunuz. Burada, bakıyorsunuz ki terslikler var, birbirine zıtlıklar meydana geliyor ve bunu ortadan kaldırmaya çalışıyorsunuz. Dolayısıyla, bunları yeniden söylüyorum ki Komisyona çekin, doğru bir biçimde, sakinlikle halledilsin, ülke yararına ne varsa bunlar yapılsın.

Demin Sayın Kubat şunu söyledi: “63’üncü maddeye göre grup önerileri…” dedi. 63’üncü madde biliyorsunuz usul tartışmalarıdır, grup önerileri 19’uncu madde. Dolayısıyla, onlarla onların birbiriyle alakası yok, biz o çerçevede konuşmuyoruz grup önerilerini.

Bu arada da şunu ifade edeyim: Cumhurbaşkanının mareşalliğinden bahsedildi ama gerçekten öyle bir hareket yapıldı ki neredeyse mareşal unvanı da verilecek hâle geldi basın tarafından. Ama ben tarihte hiçbir zaman toprak kaybeden bir generalin veya bir başkomutanın mareşal unvanı aldığına şahit olmadım.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Rütbeleri sökülür onun.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Er yapılır, rütbeleri sökülür.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Şöyle ki, aynen şunu söylüyor Cumhurbaşkanı: “Ankara neyse Süleyman Şah da odur. Türbeye yapılacak saldırı Türkiye’ye yapılmış sayılır, atılacak adım bellidir.” Ha, demek ki atılacak adım belli.

ALİM IŞIK (Kütahya) – 2014’te. O zaman öyle konuşması lazımdı.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Yani, siz oradaki, Süleyman Şah’ın lahdini alıp getiriyorsunuz, toprağı orada bırakıyorsunuz ve mareşal unvanı alacaksınız. Bu mümkün değil tabii ki. Ama diğer taraftan, Cumhurbaşkanı oluyorsunuz ve Cumhurbaşkanlığında diyorsunuz ki: “…tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim.” ve yerine getirmiyorsunuz. Artık gerisini siz düşünün.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Halaçoğlu.

Sayın milletvekilleri, bu açmış olduğunuz usul tartışmasında sizleri dinledim fakat şunu belirtmek isterim ki Başkanlığın yapmış olduğu uygulamada İç Tüzük’e aykırı hiçbir husus bulunmamaktadır. Hem teamüller hem de İç Tüzük uyarınca, söz talepleri Başkanlığa gelir, bu sıralara göre de Başkanlık söz taleplerini verir efendim. Eğer partiler arasında uzlaşı olur, kişiler haklarını geri çekerler, konuşmalarını başka kişilere, başka milletvekillerine devrederler, onları da bize bildirirler, biz Başkanlığa bildirilen konuşma talepleri üzerine söz sıralarını belirleriz efendim. Onun için, tutumumuz bu şekilde devam etmektedir.

Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisini okutuyorum:

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- MHP Grubunun, Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve arkadaşları tarafından, uluslararası anlaşmalarla Türkiye Cumhuriyeti devleti egemenliği altında bulunan Ege Denizi ve Akdeniz’deki 16 adanın Yunanistan tarafından işgali, anılan bölgelerdeki kıta sahanlığımızda münhasır ekonomik bölgenin yine Yunanistan ve Güney Kıbrıs yönetimi tarafından hukuksuz olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin hak ve egemenliğini ihlal edecek şekilde kullanılması hakkında, 3/3/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 4 Mart 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

04/03/2015

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 4 Mart 2015 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisini İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                Yusuf Halaçoğlu

                                                                                Kayseri

MHP Grup Başkan Vekili

3 Mart 2015 tarih, 5151 sayıyla TBMM Başkanlığına Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve arkadaşlarınca verilen uluslararası anlaşmalar ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti egemenliği altında bulunan Ege Denizi ve Akdeniz'deki 16 adanın Yunanistan tarafından işgali, anılan bölgelerdeki kıta sahanlığımızda münhasır ekonomik bölgenin yine Yunanistan ve Güney Kıbrıs yönetimi tarafından hukuksuz bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti’nin hak ve egemenliğini ihlal edecek şekilde kullanılması hakkında Meclis araştırması açılması önergemizin 4 Mart 2015 Çarşamba günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Lehinde Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri.

Buyurunuz Sayın Yeniçeri. (MHP sıralarından alkışlar)

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası anlaşmalar ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti egemenliği altında bulunan Ege Denizi ve Akdeniz’deki 16 adanın Yunanistan tarafından işgal edildiğine yönelik vahim iddialar, bulgular ve kanıtlar vardır. Türkiye’nin kıta sahanlığı ve ekonomik bölgesinin Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum yönetimi tarafından hak ve egemenlik ihlallerine uğradığına yönelik de sayısız olgu vardır. Türkiye'nin egemenliğine yönelik Yunanistan tecavüzleri karşısında alınacak tedbirlerin, yürütülecek eylemlerin belirlenmesi, gerekli yasal düzenlemelerin yapılması hayati derecede önem taşımaktadır. Konuyla ilgili olarak askerî, diplomatik, sosyal, hukuki, ekonomik ve benzeri tedbirlerle yaptırımların saptanması için bu Meclis araştırması yüce Meclisin önüne getirilmiştir. Yani sorun vatan sorunudur, dikkatinizi buna göre buraya yönetmenizi özellikle sizden rica ediyorum. Bu tarihî bir olaydır. Durumu idareyi maslahat ederek geçiştirilecek bir hâl kalmamıştır. Vatan toprakları işgale, istilaya ve ilhaka uğramıştır, durum her yanıyla açığa çıkarılmaya ihtiyaç hissettirmektedir.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, Ege ve Akdeniz’de uluslararası anlaşmalar olan 1913 Londra, 1923 Lozan, 1947 Paris ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti yönetimine bırakılan 16 Türk adasının Yunanistan tarafından işgal edildiğine yönelik iddialar on bir yıldır kamuoyunu meşgul etmektedir. Buna rağmen AKP iktidarı ve yetkilileri tarafından bugüne kadar bu konu hakkında doğru ve tatminkâr bir açıklama yapılmamıştır.

Adalardan birkaçının fiziki ve jeopolitik durumuna kısaca bakmak istiyorum: Bunlardan bir tanesi Hurşit Adası. Hurşit Adası, İstanbul’da Büyükada’nın 5 misli büyüklüğünde bir adadır. Koyun Adası İzmir’in burnunun dibindedir ve stratejik önemi tartışılamaz bir durumdadır. Lozan’da ateşli tartışmalara neden olan Eşek Adası Aydın ili sınırları içerisindedir. Ege Denizi’ndeki Fornoz, Nergizcik, Kalolimnoz, Keçi, Sakarcılar, Koçbaba, Ardacık adaları Türk adalarıdır. Akdeniz’deki Gavdos, Dhia, Dionisades, Gaidhouronisi ve Koufonisi de Türk adalarıdır. Tam 16 adadan söz ediyoruz.

Adalara salt büyüklük açısından bakmak yanlıştır. Çünkü deniz ve hava hukukuna göre, adaların etrafındaki 6 millik kara suları ve hava sahası da bu adaların sahibi olanlar tarafından temellük edilir. Ayrıca, kara sularına ilave olarak bitişik bölge, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge de bulunmaktadır. Fiilen Türkiye’nin egemenliğinin dışına çıkmış olan 16 adayla birlikte Yunanistan’ın kıta sahanlığı fiilen 7 bin kilometreye çıkmıştır. Lozan Antlaşması’na göre Türk adaları Lozan Antlaşması’nın ekli 2 no.lu haritada her şey çok açık ve altı kırmızıyla çizili. Görülüyor ki, bu adalar hukuken Türkiye Cumhuriyeti egemenliği altındadır ancak bugün bu adalar Yunanistan’ın egemenliği altında bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, yine aynı bölgelerdeki kıta sahanlığımız ile münhasır ekonomik bölgenin Yunanistan ve Güney Kıbrıs yönetimi tarafından bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti’nin hak ve egemenliğini ihlal edecek şekilde kullanıldığı bilinmektedir. Yetkililerin “Akdeniz’de bizden habersiz kuş uçmaz.” açıklamalarına rağmen iktidar askerî, hukuki, ekonomik ve diplomatik tedbir almayarak, uluslararası anlaşmalarla garanti altına alının Türkiye’nin haklarının Yunanistan ve Güney Kıbrıs tarafından gasbedilmesine neden olmuştur. Bölgede hâkimiyet Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum yönetimi ve onların ortaklık kurduğu diğer devletlerin ve çok uluslu şirketlerin inisiyatifine terk edilmiştir. 17 Aralık 2004’te Türkiye’nin Avrupa Birliğinden müzakerelere başlama tarihi alabilmesi için Yunanistan’ın adalarla ilgili yarattığı fiilî duruma AKP iktidarının sessiz kaldığı yönünde yaygın iddialar vardır. Bu nedenle de Avrupa Birliği üyesi olan Yunanistan ve Güney Kıbrıs, Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki müzakerelerin başlamasını veto etmemiştir. Yani bir çeşit sessiz diplomasi yoluyla Türkiye’nin AB’ye girişini Yunanistan’ın veto etmemesi karşılığında Yunanistan’ın adaları işgal etmesine AKP iktidarı göz yummuştur ve sessiz kalmıştır.

Yunanistan’ın Ekim, Kasım 2004’te Eşek ve Bulamaç Adalarında inşaat faaliyetlerine başladığı, belediye, polis ve ilk yardım teşkilatı kurduğu, Yunan bayrağı çektiği, silahlı asker, araç gereç ve hücumbot yerleştirdiği ifade edilmektedir. Yunanistan tarafından fiilî olarak el konulan Türkiye’ye ait ya da ihtilaflı olan 16 ada şunlardır: Ege’deki Hurşit, Fornoz, Eşek, Nergizcik, Bulamaç, Kalolimnoz, Keçi, Sakarcılar, Koçbaba, Ardacık adaları ile Akdeniz’deki Gavdos, Dhia, Dionisades, Gaidhouronisi ve Koufonisi adalarıdır. 2004 yılında Yunan Silahlı Kuvvetleri, Türkiye Cumhuriyeti’ne ait bu 16 adayı ve bir kayalığı teker teker işgal etmiştir. Zamanın Başbakanı Erdoğan, Türk Silahlı Kuvvetlerine işgalin önlenmesi için direktif vermemiştir. Yine, Yunanistan’a da adaların boşaltılması için, AKP iktidarı, ültimatom bir yana, nota dahi vermemiştir. İşgale sessiz kalan AKP Hükûmeti 17 Aralık 2004’te Avrupa Birliğinden müzakere tarihi aldı. Yani, müzakere tarihinin 16 Türk adası ve bir kayalığın karşılığında alındığı diplomatik kulislerde açık bir şekilde ifade edilmektedir.

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – İnanıyor musun sen bunlara? Hiç doğru değil, hiç doğru değil ya!

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması’yla Ankara, Ege ve Akdeniz’deki 9 adayı Yunanistan’a bırakmayı kabul etmişti. O anlaşmada adı geçen adalara Yunanistan’ın 2004’ten bu yana fiilî olarak el koyduğu bilinmektedir.

İnanmıyorsanız kalkar gideriz adalara.

AHMET YENİ (Samsun) – Hocam, inanmıyoruz.

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Hiç doğru değil.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Yani, yeriniz ve durumunuz bellidir. Utanın, utanın! Ben ne söylüyorum siz oradan ne laf atıyorsunuz? Sizin ruhunuzda mı bir yanlışlık var, kanınızda mı bir yanlışlık var, kafanızda mı bir yanlışlık var, anlamada sıkıntı çekiyorum.

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Doğru söylemiyorsun.

BAŞKAN – Lütfen karşılıklı konuşmayalım. Genel Kurula hitap ediniz.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, AKP, Türkiye’nin…

AHMET YENİ (Samsun) – Millet bunu affetmez.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Millet sizi mahvedecek. Millet kim, siz kimsiniz? Millet burada, burada; millet burada milletin menfaatlerini koruyor, siz satıyorsunuz, siz kaçıyorsunuz. Oturun oturduğunuz yerde! Anlayın da ondan sonra konuşun!

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Millete konuş Hocam, millete konuş.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sen millete konuş Hocam, onlar dinlemez. Anayasa’yı tanımayan zihniyet burada ne anlar milletten?

AHMET YENİ (Samsun) – Hayal konuşuyorsun, hayal. Hayalden öte değil.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Amerika Birleşik Devletleri kuvvetlerince… Bakın, AKP Türkiye’nin millî çıkarlarını, topraklarını, sınırlarını ve onurunu savunmamaktadır ve korumamaktadır. Siz de bunun örneğini gösteriyorsunuz.

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Hiç yakışmıyor, hiç yakışmıyor.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Amerikan kuvvetlerince Türk askerinin başına çuval geçirildiğinde “Amerika’ya nota verecek misiniz?” sorusuna “Ne notası? Bu müzik notası değildir.” diyen sizsiniz. Orta Doğu’da oyun kurucu olduğunu söyleyen AKP, Suriye’nin düşürdüğü Türk uçağı olayını sineye çekmiştir, utanmadınız. İsrail’e “one minute” diyen zamanın Başbakanı Erdoğan, İsrail’in buna karşı Mavi Marmara’da katlettiği Türk vatandaşlarının hesabını soramamıştır. AKP iktidarı, güncel olarak, uluslararası anlaşmalarla Türk toprağı olan ve Türk egemenliğinde bulunan Süleyman Şah Türbesi’ni boşaltarak havaya uçurmuştur. Toprağın üstünü taşıyan AKP zihniyeti toprağın altının egemenliğini IŞİD ve YPG unsurlarına bırakmıştır. Bu durumu AKP’li yetkililer utanmadan bir de zafer olarak nitelendirmektedir. Ayıptır, ayıp! Uluslararası anlaşmalarla Türkiye’ye ait bir toprak terk edilmiş, bunun yerine, kuzeyde, hukuken Türkiye’ye ait olmayan bir toprak parçası işgal edilmiştir. AKP tarih ve millet önünde Türkiye'nin çıkarlarını savunmayan, korkak, edilgen ve pısırık bir iktidar özelliğini sürdürmektedir.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hocam, türbe neredeyse toprak orasıdır.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - AKP iktidarı döneminde Türkiye'nin egemenliği ve toprak bütünlüğü tehdit altındadır. Durum vahimdir, ciddidir ve acildir. AKP’den kurtulmadan Türkiye'nin sınırlarını gerçek anlamda muhafaza ve müdafaa edecek durum söz konusu olmayacaktır.

AHMET YENİ (Samsun) – Millet gülüyor size.

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Millet gülüyor.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Tarih önünde bütün milletvekillerinin duruma vaziyet etmelerini ve Türkiye'nin işgal edilmiş 16 adasının durumuyla ilgili olarak askerî, diplomatik, sosyal, hukuki, ekonomik tedbir ve yatırımların saptanması için bu Meclis araştırmasına destek vermesini talep ediyorum.

AHMET YENİ (Samsun) – Millet inanmıyor.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Bu Meclis araştırmasını, “Yeni Türkiye”nin lakırtıları altında bulunan AKP’li milletvekillerinin millî duyarlılıklarını harekete geçirerek desteklemesini bekliyorum, aksi takdirde vatan toprağının işgaline seyirci kalmaktan sorumlu tutulacaksınız, benden söylemesi.

Unutmayın, eski Türkiye’de “Sahipsiz olan bir vatanın batması haktır. Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır!” diyen şairler vardı; “Vatan sevgisi imandandır.” diyen sarıklı mücahitler vardı; eski Türkiye’de “uğrunda ölünen vatan” diye bir kavram vardı; eski Türkiye'nin “Benim gerçek anam vatandır.” diyen Mehmetçikleri vardı; eski Türkiye'nin “Anası olmayanın vatanı olmaz.” diyen anaları vardı.

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Zaman tünelinde kaldın, zaman tünelinde.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Biz hâlâ Türk milletiyle birlikte bu Türkiye’deyiz. Siz de bunu öğreneceğiniz yerde oradan laf atıyorsunuz!

AHMET YENİ (Samsun) – Hayal, hayal!

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Hem cahilsiniz hem de laflarla, demagojiyle bu millî meselenin, bu vatani meselenin üstünü kapatmaya çalışıyorsunuz!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET YENİ (Samsun) - Millet inanmıyor size.

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Zaman tünelinde, zaman tünelinde...

AHMET YENİ (Samsun) – Millet inanmıyor.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Sizi kınıyorum, kınıyorum 5 defa! (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Anlamazlar, onlar anlamazlar!

AHMET YENİ (Samsun) – Millet inanmıyor size, inanmıyor.

(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Yalancı sizsiniz.

BAŞKAN - Sakin olunuz lütfen.

AHMET YENİ (Samsun) – Millet inanmıyor.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Tepeden tırnağa Titanic faciasısın! Sen hiç konuşma oradan sataşmadan sorumlu kadrolu eleman!

ALİM IŞIK (Kütahya) – Anlamaz onlar, vatanla ilgisi yok onların, parayla ilgisi var, parayla!

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Zaman tünelinde kaldın, zaman tünelinde kalmışsın sen.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sakin olunuz lütfen, Sayın Bostancı’yı dinleyeyim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın konuşmacı, sözlerini sürdürürken “Sizin kanınızda bir problem mi var?” diyerek grubumuza yönelik açık, aleni bir hakarette bulunmuştur.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bostancı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

8.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; gerçekten kürsüde bir konuşmacı fikirlerini anlatırken laf atmak, müdahale etmek uygun bir davranış değil ve maalesef bunu herkes yapıyor Meclisimizde. Hatta, arkadaş burada konuşurken kendisine laf atılmasına itiraz ediyor, yerine oturur oturmaz laf atmaya başlıyor, bu da ilginç bir durum.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Vatan söz konusu.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ama laf atılsa bile, bir arkadaşın, buradaki bir konuşmacının kendi konuşma insicamı içerisinde davranması, böyle öfkeyle dilini bir kılıca çevirerek rastgele katliama girişmesi -soyut anlamda söylüyorum- doğru bir tutum değil.

Şimdi, Özcan Bey, kan meselesinden bahsedince kanla insanların davranışları, fikirleri arasında bağ kuran anlayışın 19’uncu yüzyılda karşılığı gerçekten fikir olarak faşizmdir.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Şuna bak ya, o da metafor, metafor.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Türkiye’nin yakın geçmişinde de vardır arkadaşlar. “Bizim için Türklük meselesi sadece bir kültür meselesi değil, aynı zamanda kan meselesidir.” diyen ve dönemin Nazi düşüncesinden etkilenmiş siyasi figürler yakın dönemde de vardır.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Adalardan bahset, işgal altında mı değil mi?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Tabii, kan ile insanların siyasi kanaatleri, vatan sevgileri, ülkeye karşı duyarlılıkları arasında bağ kurulduğuna dair, literatürde bu bağı bir illiyet bağı olarak gören herhangi bir rasyonel anlayışa, değerlendirmeye ben rastlamadım ama bu tür sapmalar, dünyayı kan üzerinden ırkçı bir anlayışla, hiyerarşik bir şekilde tasavvur eden düşünceler tarih içerisinde var. Mesela “öjenizm” diye, 19’uncu yüzyılda yükselen bir hareket vardır. Öjenizm, sosyal Darwinizm’e tekabül eden bir yaklaşımdır, onlar da böyle kanla, ırkla birtakım bağlar kurarlar.

Şimdi, tabii, Özcan arkadaşımız, esasen iyi niyetli, sempatik, Meclisin de ortak sempatisini kazanmış bir arkadaşımız ama konuşurken bazen, tahmin ediyorum, kastının ötesinde değerlendirmeler yapıyor, bunu da kastının ötesinde bir değerlendirme olarak kabul etmek isterim çünkü bu Mecliste kan ile insanların ülke sevgisi arasında bağ kuran bir aklın uygun olmayacağı kanaatindeyim, Özcan Bey’den de böyle bir şey beklemem. Bu, herhâlde öfkeyle söylenmiş, kastını aşmış bir anlam olmalı diye düşünürüm.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Düzeltecektir muhakkak.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ayrıca, birtakım öfke ifadeleri, “Utanmazlar, uygun şekilde davranmayanlar.” filan derken, metinden okumayı da çok anlamam, bunlar duygusal tepkilerdir ve okunarak olmaz.

Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bostancı.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Yeniçeri...

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Şimdi, benim kan metaforunu saptırarak ifade etti, ırkçılıkla bağdaştırdı, öjenizme götürdü, neredeyse Darwin’e de, Lamarc’a da ulaştıracaktı, ondan geri çekti. Bunu cevaplamak istiyorum, meramımız o değildi.

BAŞKAN – Lütfen yeni sataşmalara mahal vermeyiniz.

Buyurunuz Sayın Yeniçeri.

9.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Şimdi, Sayın Bostancı, aslında...

AHMET YENİ (Samsun) – Konuştukça batıyorsun.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Bak, yine oradan başladı, başladı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sen meramını anlat.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Bakın, şimdi, bizim bir konu üzerinde anlaşmamız lazım. Burada ciddi bir iddia var, ben diyorum ki 16 ada işgal edilmiştir. 16 ada işgal edilmiş, orada bana laf atacağınıza deyin ki: Arkadaşlar, bir komisyon kuralım, gidip bu adaları bir ziyaret edelim. Gerçekten işgal edilmiş mi, edilmemiş mi, Dışişleri Bakanı gelsin cevap versin, Başbakan bu konuda cevap versin. Başbakan bu konuda üstü kapalı cevaplar vermektedir, dolaylı cevaplar vermektedir, bir anlamda kabul eder gibi meseleyi geçiştirmektedir. Bunu gelsin söylesin, oradan laf atacak yerde, kadrolu laf atıcı olarak beraber çıkın... Bu vatan hepimizin. Bu toprakları ben ne kadar seviyorsam siz de o kadar seviyorsunuz ve sevmek zorundasınız. Bunun izah tarzı yok ki.

Yani, şimdi, burada metaforik olarak yapılan bir benzetmeden yola çıkarak buna uluslararası anlamlar yükleyip, ırkçı bir anlama çekip, onun üzerinden yargı yapmak bir defa her şeyden önce Naci Bostancı’ya yakışmaz çünkü benim bu konuda yazdıklarımı da zaten kendisi biliyor.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Ben de “Kastını aşmış.” dedim.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Bunu bile bile saptırdığına göre şov yapıyor burada, televizyonların önünde.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Düzeltiyor musun, düzeltmiyor musun Hocam?

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Çok açık bir şekilde ifade edeyim ki o mesele, kan meselesi metafor olarak kullanılmıştır, yoksa doğrudan doğruya kanla, kemikle, kafatasıyla ölçülü bir hadise değildir. Onu söyledim ben. Zaten o da biliyor öyle söylediğimi, biliyor da, bilmezlikten gelerek -burada konuşacak ya- bu şekilde bir değerlendirme yapıyor.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Aşk olsun. Dedim ki: “Özcan öfkeyle kastını aşmıştır.”

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Bugün çok açık bir şekilde söyleyeyim: Bakın, ben millî meseleler konusunda kim gelirse gelsin taviz vermem. Vatan söz konusu olduğunda, namus söz konusu olduğunda bundan taviz olmaz. “Bundan yüzde 10 indirim yapalım.” diyorsunuz, “Yüzde 20 indirim yapalım.” diyorsunuz...

İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) – Hayır, hayır.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - ...“Süleyman Şah Türbesi’nin de, altından vazgeçelim, üstünü kaçırırız, kurtarırız.” diyorsunuz, gelip başka bir yeri işgal ediyorsunuz.

İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) – Öyle bir şey yok.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Uluslararası anlaşmalarla o toprak bizim. Şu anda gecekondu olarak getirdiğiniz, Süleyman Şah’ı koyduğunuz yer sizin mülkiyetiniz mi?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – “Gecekondu” diyemezsin Hocam, orası türbe.

İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) – Orayı işgalcilerin...

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Hayır, orayı...Tabii ki işgal ettiniz, başkasının toprağı. Bizim asıl toprağımız orası, Süleyman Şah’ın bulunduğu yer bizim toprağımız. Oradan çıkarken siz anlaşmayla çıkacaktınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Asıl toprağımız Orta Asya, Özcan.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Uluslararası anlaşmayla kurulan uluslararası anlaşmayla değiştirilir.

Şimdi yine söyleyeceğim, diyeceksiniz ki: “Şöyle söylüyor...” Ya, akıl yok mu sizde arkadaşlar? Bir tarafta uluslararası anlaşmayla sağlanmış bir yer var, öbür tarafta siz tek taraflı olarak fiilî, defakto durum yaratıyorsunuz. Var mı böyle bir şey? Dolayısıyla, ikisi birbiriyle alakalı değil.

Sizin bu konuda ders almaya ihtiyacınız var. Sizin bu konuda titreyip kendinize gelmeye ihtiyacınız var.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hocam anlaşmayı okudun mu?

İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) – Türbe neredeyse toprak orası.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Halaçoğlu.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Bostancı doğrudan doğruya partimizi ırkçılıkla suçlamıştır, ırkçılıkla suçladı doğrudan doğruya partimizi, dolayısıyla, sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Tam şey yapamadım, partiye yönelik mi söyledi onu?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Evet.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Halaçoğlu.

10.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, şimdi, tabii, Naci Bey buraya çıktı, yine felsefe yapmaya kalkıştı, edebiyat yapmaya kalkıştı ama bir şeyi çok iyi…

İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) – Kötü bir şey değil ki onlar ya.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Güzey şeyler dedi.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Tabii, edebiyat yapsın ama edebiyat yaparken anlamını ve hedeflerini de iyi belirlesin.

Şimdi, burada kendilerine sunulan önergede 16 Türk adasının Yunanlılar tarafından işgal edildiği belirtiliyor, o konuda tek kelime söylemedi.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Sataşmadan söz aldı.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Sataşmadan olabilir ama buraya mademki çıktı, onunla ilgili bilgi vermesi gerekirdi.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Hayır, konuşmacılarımız var, konuşmacılarımız bilgi verecek.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Çünkü hani, “kan” diyor ya, aslında kan millî değerlere sahip çıkıp çıkmamakla ölçülür, yoksa Rh pozitif A mıdır, negatif midir, bununla ölçülmez. Ama eğer siz millî duygulara sahipseniz 16 adanızın işgal edilip edilmediği konusunu iyi araştırırsınız ve burada cevabınızı ona göre verirsiniz. O mu daha önemlidir, yoksa birisinin kanla ilgili ama amacı dışında çarpıtılarak verilen sözü mü?

Burada tabii ki şunu hissedemezler, bunu iyi biliyoruz çünkü Süleyman Şah Türbesi için Başbakanları, şu anki Başbakanları aynen şöyle diyordu Dışişleri Bakanıyken: “Burası Türk toprağıdır, güvenliği için her türlü tedbiri aldık, kimse sabrımızı test etmeye kalkışmasın, cevabını alır.” Evet, demek ki sabrın testi oradaki türbenin bombalanması, sadece Süleyman Şah’a ait olan sandukanın Türkiye yakınlarına getirilip PYD toprakları içerisinde muhafazası. Hani Türk toprağıydı orası, Türk toprağını terk etmek değil midir? Eğer Türk toprağını orada terk etmişseniz tabii ki işgal edilmiş 16 adanız için de duygusuzlaşırsınız.

Aslında ilk kayıp toprağınız Süleyman Şah toprağı değildir, oradaki uluslararası, size verilmiş, bütün dünyanın kabul ettiği topraktır. Ama siz, sadece oradan Süleyman Şah’a ait olan sandukayı içinde kemikleriyle olsa bile getirmeniz… Bu arada şunu da söyleyeyim: “Naaş” diyor bazıları, naaş olmaz, naaşın ne olduğunu bilmeyen insanlar bunu söyleyebilir, geçen de bana söz atmışlar.

RECEP ÖZEL (Isparta) – “Kemik” denir.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Ama şunu söyleyeyim: “Kemik” denir, kemikleriyle getirildi ama burada önemli olan Süleyman Şah’ın oradan getirilen sandukası ve içindeki kemikleri değildi, o topraklar sizin topraklarınızdı, 1938’de Hatay’ın size bağlandığı gibi. Dolayısıyla, siz orayı muhafaza etmiyorsanız 16 adaya karşı da duyarsız olursunuz. Kan demek orada işte bunu hissedebilmek demektir, o kültüre sahip olmak demektir, millî duygulara, millî değerlere sahip olmak demektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Halaçoğlu.

Önerinin aleyhinde İstanbul Milletvekili…

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Türkoğlu, sizin talebiniz nedir?

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkanım, burada gündem dışı konuşmalar yapılırken onlar önceden zatıalinize arz ediliyor, ilgili bakanlar Hükûmet sıralarında gündem dışı konuşmalara cevap verebilmek için bile bulunuyorlar ve gerekli gördüklerinde, sizin izninizle, yirmi dakika, gündem dışı konuşmalara cevap veriyorlar. Bugün, 16 Türk adasının, Türkiye Cumhuriyeti devleti egemenlik sahası içerisinde bulunan 16 adanın, Yunanistan tarafından ilhakı konuşuluyor, böyle bir araştırma önergesi veriliyor ve biz Hükûmetin bu konuda ne düşündüğünü, gerçek durumun ne olduğunu, uluslararası sözleşmelerin neyi gösterdiğine ilişkin ne düşündüğünü bilemiyoruz çünkü Hükûmet temsilcileri Hükûmet sıralarında bulunmuyorlar. Dolayısıyla, böyle ciddi ve önemli bir konuda bu sıraların boş olmasını yadırgadığımı, ayıpladığımı paylaşmak ve tutanaklara geçirmek istiyorum.

Anlayışınız için teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Türkoğlu.

Aleyhinde İstanbul Milletvekili Osman Aşkın Bak konuşacak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VIII.- ÖNERİLER(Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- MHP Grubunun, Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve arkadaşları tarafından, uluslararası anlaşmalarla Türkiye Cumhuriyeti devleti egemenliği altında bulunan Ege Denizi ve Akdeniz’deki 16 adanın Yunanistan tarafından işgali, anılan bölgelerdeki kıta sahanlığımızda münhasır ekonomik bölgenin yine Yunanistan ve Güney Kıbrıs yönetimi tarafından hukuksuz olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin hak ve egemenliğini ihlal edecek şekilde kullanılması hakkında, 3/3/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 4 Mart 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu Meclis araştırma önergesinin aleyhinde söz aldım, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Ülkemiz ile Yunanistan arasında, Ege Denizi’nde, birbiriyle bağlantılı ve ülkemizin temel hak ve çıkarlarını doğrudan etkileyen bir dizi sorun bulunmaktadır. Bunlar; kara sularının genişliği, kıta sahanlığının belirlenmesi, deniz sınırlarının tespiti, egemenliği uluslararası anlaşmalarla Yunanistan’a bırakılmamış ada, adacık ve kayalıkların statüsü, hava sahasının genişliği, FIR, uçuş malumat bölgesi, doğu Ege adalarının uluslararası anlaşmalar hilafına silahlandırılması olarak özetlenebilir. Ege sorunlarına ilişkin, Yunanistan ile ülkemiz arasında çeşitli diyalog kanalları ve önlemler bulunmaktadır. Yukarıda da belirtildiği gibi, Ege’de bazı adacık ve kayalıkların aidiyeti ve bununla bağlantılı olarak Türkiye ile Yunanistan arasında geçerli bir uluslararası anlaşmayla tespit edilmiş deniz sınırlarının bulunmaması da bu sorunlar arasında yer almaktadır.

Ege adalarının aidiyetine ilişkin temel belgeler 1923 Lozan ve 1947 Paris Barış Anlaşmalarıdır. Bu anlaşmalar, adaların egemenliği ve silahsızlandırılmalarıyla ilgili ayrıntılı ve değişik hükümler ihtiva etmektedir. Bu itibarla, sorun, Lozan ve Paris Anlaşmalarının ilgili maddelerinin yorumuyla alakalı hukuki bir meseledir ve uzun yıllardır gündemdedir.

Bilindiği gibi, Ege meseleleri Yunanistan ile aramızda mevcut diyalog kanalları çerçevesinde tüm yönleriyle ele alınmaktadır. Ülkemiz, bu sorunların tümüne hakkaniyete uygun ve ülkemizin temel hak ve menfaatleri gözetilerek, diyalog yoluyla çözüm getirilmesini arzu etmektedir. Ege sorunlarının çözümü konusunda izlenen ve sadece Hükûmetimiz döneminde değil, bu sorunların ortaya çıktığı ilk andan itibaren benimsenen bu politikamızda herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Tüm bu konular, ayrıca Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı döneminde Yunanistan’la tesis edilen yüksek düzeyli iş birliği konseyi toplantıları çerçevesinde de üst düzeyde Yunan taraflarıyla görüşülmektedir. Hükûmetimiz, yeni seçilen Yunan Hükûmetiyle de bu anlayışla diyalog kanallarının sürdürülmesi görüşündedir. Burada hedeflenen, Ege sorunlarına diyalog yoluyla, hakkaniyete uygun, ulusal menfaatlerimiz doğrultusunda ve uluslararası hukuk temelinde çözümler bulunmasıdır. Bu bağlamda, haklarımızın korunduğundan şüphe duyulmamalıdır. Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığı meselesi ve burada petrol, doğal gaz arama konusu Güney Kıbrıs Rum yönetiminin 2003 yılında başlattığı tek taraflı münhasır ekonomik bölge sınırlandırma anlaşmaları yapmasıyla…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Tek taraflı olmaz Osmancığım, başka bir ülkeyle beraber yapılır o; Lübnan’la, Mısır’la yapmıştır.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) - …bölgede ilave bir gerginlik kaynağı olarak gündeme gelmiştir. Hükûmetimizce 2003 yılından itibaren Güney Kıbrıs Rum yönetiminin bu tek taraflı faaliyetlerine…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Tek taraflı münhasır ekonomik bölge anlaşması olmaz. Osman, bilmiyorsun.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) - …yönelik gerekli adımlar atılmış, bölgedeki kıta sahanlığımızdaki haklarımız kayda geçirilerek ülkemizin herhangi bir şekilde hukuki anlamda hak kaybına uğramasına müsaade edilmemiştir. Rum yönetiminin faaliyetleri sınırlandırma anlaşmaları yapmakla sınırlı kalmamış, Rum tarafı Kıbrıs Türklerinin haklarını yok sayarak son yıllarda sismik araştırma ve sondaj faaliyetlerinde bulunmuştur. Bu faaliyetlere yönelik olarak da hem ülkemizin hem Kıbrıs Türklerinin bölgedeki doğal kaynaklar üzerindeki hak ve yetkilerinin teminat altına alınması için gerekli girişimlerde bulunulmuş ve Dışişleri Bakanlığımız açıklamalarıyla kamuoyumuzu da zamanlıca bilgilendirmiştir. Bu çerçevede, açıklıkla belirtmek isterim ki bölgede Türkiye’nin kıta sahanlığına ilişkin hakları Birleşmiş Milletler nezdinde kayda geçirilerek teminat altına alınmıştır. Ülkemizin itiraz ettiği tek taraflı sınırlandırma anlaşmalarının ülkemiz bakımından hukuki bir sonuç doğurması ve kıta sahanlığımızdaki haklarımızın ihlal edilmesi söz konusu değildir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ya, ihlal ettiler.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) - Tarafımızdan atılan hukuki adımlar dışında bölgede de haklarımızın korunması için her türlü tedbir alınmıştır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne yaptınız?

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) - Ülkemizin kıta sahanlığında başka bir ülkenin petrol, doğal gaz aramaya, çıkarmaya ilişkin bir faaliyeti söz konusu değildir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – O münhasır ekonomik bölgeler senin kıta sahanlığının içinde değil zaten!

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) - Bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da böyle bir gelişmeye izin verilmeyecektir. Bölgedeki deniz kuvvetleri unsurlarımızca kıta sahanlığımıza yönelik olabilecek her türlü ihlal olayını tespit etmek konusunda aktif ve titiz bir çalışma yürütülmektedir.

Başlangıçta da vurguladığım gibi, kıta sahanlığımıza ilişkin haklarımız Birleşmiş Milletler nezdinde kayda geçirilerek teminat altına alınmıştır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Gel bir ara, o hikâyenin nasıl olduğunu anlatayım ben sana.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Bu çerçevede, ilk olarak 2 Mart 2004 tarihinde ve son olarak 12 Mart 2013 tarihinde Birleşmiş Milletlere gönderilen notalarla ülkemizin Doğu Akdeniz'deki deniz alanlarına ilişkin kıta sahanlığı dış sınırları Birleşmiş Milletlere bildirilmiştir.

Söz konusu sınırlar içerisinde herhangi bir ülkenin ekonomik menfaatlerimiz aleyhine petrol, doğal gaz arama veya başka bir faaliyette bulunmasına izin verilmemekte, bu konuda ihtiyaç duyulduğunda ilgili ülkelere gerekli uyarılar diplomatik yollardan yapılmaktadır.

Tabiatıyla bölgede sadece ülkemizin değil Kıbrıs Türk tarafının hak ve çıkarlarının korunması da söz konusudur. Bu bağlamda, Hükûmetimizce uluslararası hukuk çerçevesinde Kıbrıs Türk tarafına her türlü destek verilmiştir ve verilmeye devam edilecektir. Rum tarafının Ada'nın güneyinde yine tek taraflı olarak ilan ettiği 12 parselde çeşitli yabancı şirketlere ruhsatlar verilmesi üzerine de Hükûmetimizce Kıbrıs Türk tarafının faaliyetlerini destekleyecek mahiyette her türlü tedbir alınmıştır.

Bildiğiniz gibi, Rum tarafının Kıbrıs Türklerinin haklarını yok sayan bu ihale süreci üzerine bir yandan Kıbrıs Türk tarafı Ada'nın güneyinde Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına arama çıkarma ruhsatları vermiş, diğer yandan da ülkemiz ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında bir kıta sahanlığı sınırlandırma anlaşması imzalanmıştır. Ada'da bir çözüm sürecinin başlamasına yönelik müzakerelerin hazırlık aşamasında Rum tarafının tek taraflı faaliyetlerini ısrarla sürdürmesi Hükûmetimizce uluslararası temaslarımızda da gündeme getirilerek Rum tarafının enerjisini çözüm yönünde kullanması yönünde teşviki istenmiştir. Rum tarafı, AB üyesi olmasından da bulduğu güçle bu faaliyetlerini ara vermeden sürdürmektedir. Buna tepki olarak da Hükûmetimizce -biraz önce de belirttiğim gibi- Kıbrıs Türk tarafının faaliyetlerine tam destek sağlanmaktadır.

Bu çerçevede, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına ait Barbaros Hayreddin Paşa Gemisi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarafından TPAO'ya verilen ruhsatlar çerçevesinde, Kıbrıs Adası'nın etrafında sismik araştırma faaliyetleri gerçekleştirmiştir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Adam gazı çıkardı, siz hâlâ araştırma yapıyorsunuz.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Böylelikle hem Kıbrıs Türklerinin verdiği ruhsat sahalarında hem bölgedeki kıta sahanlığımızda gerçekleştirilen bu faaliyetle ilgili çevrelere gerekli mesajlar verilmiş, ülkemizin ve Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarları korunmuştur.

Özetle belirtmek gerekirse, Ege ve Doğu Akdeniz’deki başta kıta sahanlığımız olmak üzere, uluslararası hukuktan kaynaklanan hak ve çıkarlarımız korunmakta ve üçüncü taraflarca atılabilecek mütecaviz adımlara ilişkin her türlü tedbirler ilgili tüm kurumlarımızla iş birliği hâlinde alınmaktadır.

Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu Meclis araştırma önergesinin aleyhinde olduğumu belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bak.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Yeniçeri.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan, konuşmacı bizim söylediklerimizi burada onaylamış ve öyle oturmuştur.

Şimdi, ben buradan soruyorum: 16 tane ada üzerinde “Sınırları belirlenmiş ve ihtilaflı ada.” diyor. Bunlar sınırları belirlenmiş ihtilaflı ada değil, Türkiye’ye bırakılmış ve Türkiye’ye ait adalardır. Bu adaların üzerinde şu anda Yunan silahlı kuvvetleri ve Yunan bayrağı vardı. Onun üzerinde kilise vardır ve orada Yunanlılar her türlü icrai sanatı etmektedir. Siz bundan bahsedecek, bunu anlatacak yerde, genelleyerek ve indirgeyerek “Bu bölgedeki menfaatlerimiz korunuyor.” diyor ve sorundan kaçıyorsunuz.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, kimin ne anlatacağına Sayın Yeniçeri karar veremez.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Bu bakımdan, buradan Türk halkına seslenmek istiyorum: Anlaşılıyor ki bu bölgedeki adalarımız Yunan işgali altındadır, AKP de buna göz yummaktadır ve bunun üzerine gitmemektedir. Kayıtlara girsin diye söyledim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yeniçeri.

Kayıtlara girmiştir efendim.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Halaçoğlu.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, kayıtlara girsin diye söylüyorum.

Şimdi, Dışişleri Bakanlığının ellerine tutuşturdukları bir yazıyı veriyorlar ama bakın, Savunma Bakanlığı “Hiçbir sorun yok.” derken Dışişleri Bakanlığı da adalarla ilgili bazı sorunlar olduğunu belirtiyor yazılı soru önergelerinde. Şu an İngilizler tarafından yayınlanan iki tane harita var elimde. Birisi 16 adanın işgalinden öncesi, birisi de işgalden sonrası. Uluslararası denizlere açılışımızı birincisinde sağlıyoruz ama ikincisinde işgal edilmiş olan haritada maalesef bunlar kapanmış durumda. Siz burada bu konunun ciddi olarak ele alınmasını sağlamanız gerekirken geçiştirmeye çalışıyorsunuz. Bakın, bu, siyasi nitelikte olan bir mesele değil, siyaset üstü olan bir konudur.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Siz, ciddi olsanız, şurada bir ay zaman yok, bunu şimdi getirmezsiniz. Neredeydi aklınız? İki ay çalışma süresi var mı?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Siz, eğer 16 adanın, ki Kardak kayalıklarıyla ilgili birçok çalışma yapılmıştır. Egemenliği tartışmalı adalar üzerinde projeler yürüttüm ben bizzat. Ama tekrar ediyorum, Kardak kayalıklarında bile şu an Yunan bayrağı dalgalanmaktadır, Eşek adalarında Yunan bayrağı dalgalanmaktadır. Size bir şey söylüyorum. Bunun için en azından “İnceleyeceğiz.” demeniz bile yeterliydi.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Böyle millî bir meseleyi istismar etmek yakışıyor mu ya!

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Halaçoğlu.

Lehinde Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner. (CHP sıralarından alkışlar)

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Komisyon oluşturulsa bile zaman mı var, neredeydi aklınız şimdiye kadar? Şurada bir ay yok ya! Bir ay sonra Meclis kapanıyor be!

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Yıllardır söylüyoruz. Senin bakanlarının verdiği cevaplar burada.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Seçim mi önemli, bu mu?

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Seçimi iptal mi edelim?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Bu da devam eder.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; MHP Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Özcan Yeniçeri’nin Ege ve Akdeniz’de Yunanistan’ın işgal ettiği 16 adaya ilişkin, Anayasa’nın 98 ve TBMM İç Tüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca, Meclis araştırması açılmasını öngören konuyu görüşüyoruz.

Değerli milletvekilleri, Ege’de Hurşit, Fornoz, Eşek, Nergizcik, Bulamaç, Kalolimnoz, Keçi, Sakarcılar, Koçbaba ve Ardacık adaları; Akdeniz’de de Gavros, Dhia, Dionisades, Gaidhouronisi ve Koufonisi gibi adalar 2004’ten bu yana Yunanistan’ın işgali altında. Bu adalara ilişkin statüler 1913 Londra, 1920 Sevr, 1923 Lozan ve 1947 Paris Antlaşmalarıyla ve Süfera Konferansı’yla belirlenmiştir. Burada temel kavramlardan birisi “bağlı” sözcüğüyle “bitişik” sözcüğüdür. Bazen “bağlı” sözcüğü anlaşmalarda kullanılmaktadır bazen de “bitişik” sözcüğü kullanılmaktadır. Anlaşmazlığın çoğu da buradan kaynaklanmaktadır.

Egemenliği devredilmemiş adalar üzerinde, Kuzey Ege’de, Balkan Savaşı sonrasında Yunanistan’ın işgal etmediği ada, adacık ve kayalıklar ile Menteşe adaları ve bunlara bitişik adalar üzerinde Osmanlının halefi olan Türkiye’nin egemenliği devam etmektedir. Ancak, Yunanistan Kardak adalarını işgal ettiğinde, biliyorsunuz, o dönemde, şanlı komandolarımız harekete geçtiler, basın mensupları Doğu Kardak adasına çıkarak ay yıldızlı al bayrağı diktiler. Sonra bir askerî harekât oldu, Washington devreye girdi ve Washington eski statüye dönülmesini sağladı. Buna neden olan hadise Figen Akat teknesinin -küçük bir ticaret gemisinin- kayalıklara oturması ve Yunan kurtarma gemilerinin kurtarma faaliyetini reddetmesi, Türk gemilerinin kurtarma faaliyetine girişmesi üzerine gerginliğin tırmanmasıydı. Daha sonra, Yunan valisi Batı Kardak adasına bayrak dikti, Türk habercileri de Doğu Kardak’a bayrak diktiler. 2004’ten bu yana Yunanistan adım adım ilerlerken Türkiye adım adım geri çekildi.

Millî konulara duyarsız AKP Hükûmeti, “Adaları terk et kurtul, türbeyi taşı kurtul.” anlayışıyla hareket etmektedir.

Silahsızlanma ön koşulu olduğu hâlde Yunanistan bütün adaları silahlandırmıştır. Sözleşmelere göre sadece yerel askerî birliklerin eğitimi ile bütün ülkeye orantılı polis ve jandarma gücü bulundurması gerekirken bu sınırlar aşılmış, üsler kurulmuştur. Adaların terk edilmesi, hava sahası, FIR hattı bakımından sorunludur; kara suları bakımından ciddi sorunlara yol açabilecektir; seyahatler bakımından açmazlara bizleri sürükleyecek, turizm faaliyetlerini olumsuz etkileyebileceklerdir.

Konuya duyarsız olanları vatana ihanet suçlaması beklemektedir. “Sınırlar namusumuzdur.” diyen eski Dışişleri Bakanı, “Hiç kimse gücümüzü test etmeye kalkışmasın.” diyen Ahmet Davutoğlu, “Uluslararası sularda Türk Bayrağı taşıyan gemiler Türk toprağı sayılır.” diyen ve adına “Kiziroğlu Ahmet Bey, peh, peh, peh!” türküsü uydurulan Başbakan nerededir?

Sayın Erkan Akçay’ın adalarla, Menteşe Adalarıyla ilgili sorusuna -biraz önce bülteni okuyan Sayın Osman Aşkın Bak da söyledi, kendisine verilen bültenin dışına çıkmadığını gördük sayın arkadaşımızın- Ahmet Davutoğlu Dışişleri Bakanıyken şu cevabı veriyor: “Ülkemiz ile Yunanistan arasında Ege Denizi’yle alakalı olarak bazı adacık ve kayalıkların aidiyeti dâhil bir dizi sorun bulunmaktadır. Bu sorunların tümü, mevcut diyalog kanalları çerçevesinde bu ülkeyle ele alınmaktadır. Ülkemiz, bu sorunların tümüne, hakkaniyete uygun olarak ve ülkemizin temel hak ve menfaatleri dikkate alınarak kalıcı çözümler getirilmesini arzulamaktadır.” Arzu etmek başka şey, harekete geçip bunu elde etmek başka şeydir. Yunanistan’ın işgal etmekle yetinmeyip anlaşmalara aykırı olarak silahlandırdığı adalar nedeniyle on bir yıldır bir tek nota verilmemiştir. Suriye’yle ilgili olduğu gibi, Irak’la ilgili olduğu gibi, kaçak sarayın baş sakini “Ne notası? Müzik notası mı?” diye bir anlayış içindedir.

37 kilometre uzaktaki Süleyman Şah Türbesi’ndeki ,vatan toprağındaki ecdat kemiklerini sınırın sıfır noktasına taşımak zafer sayılmaktadır. Uluslararası anlaşma olmadan bir başka ülkenin bir başka noktadaki toprağını işgal etmek tanınamaz bir hukuk dışılıktır. Türbeyi, türbedeki kemikleri taşıyan AKP Hükûmeti bu adacık ve kayıtları da taşımayı düşünmekte midir?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Süleyman Şah’a saygısızlık yapmayın Sayın Valim.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ne kemiğinden bahsediyorsun? Ne kadar ayıp bir şey ya!

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Erdoğan’ın oğullarının gemicikleri bu adaları taşıyabilecek büyüklükte midir? Kaç dwt veya grostonluk gemi bu adayı taşıyabilecektir, hesaplanmış mıdır? Vatan toprağı gayrimenkuldür, taşınmaz topraktır. Toprağın taşınabileceği kavramı yeni bir icattır. Ege adaları Anadolu’nun uzantısıdır, terk edilemez, silahlandırılmasına müsaade edilemez.

Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti, hangi niyetle olduğu bilinmez, güçlü orduyu hırpalamıştır, hava ve deniz gücünü dağıtmıştır, karada komutan, havada pilot, denizde kaptan, komodor bırakmamıştır. Ordusunu acze düşüren hükûmetler söylediklerini, dediklerini uygulayamazlar. O bakımdan “Kimse gücümüzü test etmesin.” diyenler güçlü orduya sahip çıkmak durumundadırlar. Deniz kuvvetlerinin, hava kuvvetlerinin, kara kuvvetlerinin nasıl tahrip edildiği bilinmektedir. Ulusal çıkar ve onurumuzu zedelemeye Cumhurbaşkanının da, Başbakanın da, Dışişleri Bakanının da hakkı yoktur.

Zulmünüzle birlikte acziniz de artmıştır. Zulmü artanların gidişleri çabuk olur. Ulusal çıkarları koruyamayanların gidişleri yakındır. Bir yandan ulusal çıkarları koruyamayacaksınız, bir yandan da demokratik hak ve gösterileri ağır yaptırımlarla yasaklayacaksınız. Sonra da hangi araştırma konusu gelse “Gündemimiz çok yoğun, iç güvenlik paketini görüşüyoruz; o bakımdan bu konunun gündeme alınmasına karşıyız.” diyeceksiniz. Günlerdir Meclisi meşgul ediyorsunuz, Meclisi ağır harcamalara sokuyorsunuz, Meclis çalışanlarına ağır angaryalar yüklüyorsunuz, uluslararası çalışma kurallarını, sağlık kurallarını hiçe sayıyorsunuz. Bu kadar ağır ihmal ve kusur bugüne kadar hiçbir hükûmette görülmedi. Ülkesine ve ulusuna karşı sorumluluğunu müdrik olamayanların gidişleri yakındır.

Hak edenlere saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öner.

Aleyhinde Isparta Milletvekili Recep Özel.

Buyurunuz Sayın Özel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu, özellikle Özcan Yeniçeri Hocamızın vermiş olduğu uluslararası anlaşmalar ile Türkiye Cumhuriyeti devleti egemenliği altında bulunan Ege Denizi ve Akdeniz’deki 16 adanın Yunanistan tarafından işgali, anılan bölgelerdeki kıta sahanlığının münhasır ekonomik bölgenin yine Yunanistan ve Güney Kıbrıs yönetimi tarafından hukuksuz bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti’nin hak ve egemenliğini ihlal edecek şekilde kullanılması diye bir genel kavramda bir araştırma önergesi, Meclis tarafından yapılması için bir önerge verilmiş. Buna Osman Aşkın Bey cevap verdi. Biraz önceki milletvekilimizin, bir milletvekili arkadaşımızın yapmış olduğu konuşmayı “bülten” olarak değerlendirmesini de hiç şık bulmadığımızı ifade ediyorum.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Neden? Hepsi kelime kelime burada. Sayın Recep Özel, hepsi burada kelime kelime.

RECEP ÖZEL (Devamla) – Bir milletvekili arkadaşımız çok değerli, çok kıymetli bir konuşma sergilemiştir.

Yumurta küfesi AK PARTİ’nin sırtında; öyle sizin gibi birtakım sokak ağzıyla konuşarak ulus, devlet yönetilemez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Küfeyi siz düşürdünüz!

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – O ağız sende var sende!

RECEP ÖZEL (Devamla) – Biz diplomatik dil kullanarak, diplomatik üslupla bu işleri götürmek zorundayız. Öyle herkese efelenerek, herkese diplomatik dil dışına çıkarak birtakım küheylan üsluplarla gidersek Türkiye yönetilemez hâle gelir. Biz ne yaptığımızı biliyoruz; ne şekilde bu hakkımızı, hukukumuzu… Uluslararası alanda korumamız gereken her şey korunmaktadır.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Yemin et!

RECEP ÖZEL (Devamla) – Bununla ilgili de deniz hukuku, uluslararası sözleşmeler, kıta sahanlığıyla ilgili sözleşmelerden kaynaklanan haklarımız vardır. Tek taraflı bir ülkenin “Kıta sahanlığını artırdım.” demekle de o kıta sahanlığı artırılmaz.

Ben Süleyman Şah’la ilgili olarak da, burada gelip kemik benzetmesi yapılmasını bize emanet olan o yüce şahsa da bir hakaret olarak algılamamız gerektiği… O, korunması gereken, hepimizin itibar etmesi gereken ve naaş olarak getirdiğimiz bir yerdir.

Herhâlde cevap verecek Ali Haydar Öner, cevap vermesi için bir şey daha söyleyeyim, ona da cevap versin. Biraz önce “Aciz içinde olanlar çabuk giderler.” dedi. Kendisi aciz içinde, bu dönem Isparta’dan aday bile olamadı.

Hepinize başarılar dilerim efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özel.

(Gürültüler)

Lütfen, Genel Kurula geliyorsunuz, hoş geliyorsunuz da biraz sessiz olursanız Sayın Öner’i duyayım.

Buyurunuz Sayın Öner.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Efendim, Sayın Özel sokak ağzıyla konuştuğumu söyledi.

BAŞKAN – Lütfen, lütfen, biraz sessiz olalım.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Sokak ağzıyla konuştuğumu söyledi. Ben Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir milletvekili olarak milletvekili kimliğine uygun olarak konuştuğumu düşünüyorum. Sataşma nedeniyle söz istiyorum.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Tutanaklara geçti efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Öner.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

11.- Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner'in, Isparta Milletvekili Recep Özel’in MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Recep Özel’i Isparta Milletvekili adayı olarak, 24’üncü Dönem, o dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan aday gösterdiği için kendisine çok müteşekkiriz. Sayesinde Isparta’daki Cumhuriyet Halk Partisi oylarını yüzde 9’dan yüzde 22,86’ya çıkararak geldik. Bir kez daha teşekkür ediyoruz.

Recep Özel arada bir sataşır, sonra cevabını alır, “Bundan sonra sayın valime çatmayacağım.” der, sonra unutur, o kadar sorumsuzluk içinde yeniden bir şey söyler, yeniden cevabını alır.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Gidici misiniz Sayın Vali?

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Sayın Recep Özel, kimin sokak ağzı taşıdığını, kimin sokak ağzı taşımadığını Sayın Süreyya Sadi Bilgiç dâhil bütün Ispartalılar bilir. Hiç seni bir defa ciddi tavır içinde görmedim.

Aziz milletvekilleri, Recep Özel’i bir defa ciddi tavır içinde gören var mı? (AK PARTİ sıralarından “Var, var!” sesleri) Oo, ne kadar gayriciddisiniz! Ne kadar gayriciddisiniz!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Öner, lütfen karşılıklı konuşmayınız.

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Bu kadar gayriciddi bir adama “ciddi” demek basiretsizliktir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Oylayalım Sayın Valim.

BAŞKAN – Genel Kurula hitap edin.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Senden daha ciddi. Senden daha ciddi olduğu kesin.

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Geliyor, benim Isparta’da yeniden aday olmadığıma.

BAŞKAN – Sessiz olalım.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Recep Özel’in yerini iyice sağlamlaştırdın.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Isparta’da aday oldunuz mu?

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Recep Özel kendi baştan “bay bay” dedi. Ben sadece geçen dönem Cumhuriyet Halk Partisi Merkez Karar Yönetim Kurulu, parti meclisi ve Genel Başkanımın bana verdiği görevi yerine getirdim. O görevi de şerefle yerine getirdim. (CHP sıralarından alkışlar) Bülent Arınç’ın bile aklı karıştı. Nerede o özgül ağırlığı yüksek Başbakan Yardımcımız? Bülent Arınç Isparta’ya geldiğinde -2 milletvekilimiz şahit- “Allah Allah, Isparta gibi bir yerde, muhafazakâr, mütedeyyin bir yerde Cumhuriyet Halk Partisi nasıl 2’nci parti olur, nasıl yüzde 9’dan yüzde 22,86’ya çıkar?”

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – O zaman devam etseydin.

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Meydanı sana bıraktım, hadi bakalım görelim, aday bile gösterilmeyeceksin sen.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Isparta sizi istiyor.

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Allah kısmet ederse biz yine burada olacağız ama senin nerede olacağını bilemem.

Arkadaşlar, yirmi üç ay Isparta Valiliği yaptım. Isparta’nın her yerine elimiz ulaştı. Ispartalılar da kadirbilir davrandılar, teveccühlerini esirgemediler.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Büyük hizmetler yaptınız Isparta’ya!

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) - O yirmi üç ayda Sayın Recep Özel’i bir defa Isparta’da görmedim. Seçim kampanyasında Atabey’de seçim bürosunda karşılaştık. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

“Yalan.” desin, “Helal olsun.” diyeyim. Evet, aynen böyle.

Arkadaşlar, boş konuşmayalım, boş konuşanı ve yan gelip yatanı Allah sevmez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Isparta sizi istiyor, Isparta.

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Recep Özel başka yanlışlar da yaptı, söylemeye utanıyorum.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ayıp ayıp!

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Hak edenlere saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Isparta sizi özlüyor.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öner.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen biraz sessiz olalım.

Evet, Sayın Halaçoğlu…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sokak ağzıyla konuştuğumuzu ifade ettiler, bu sebeple sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Nasıl söyledi?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Size söylemedi Hocam ya.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ben konuşmacıya söyledim, ona söylemedim ki.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Onu size demedi Hocam.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ben Haydar Bey’e söyledim, o da cevap vermişti.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Bize söylemediniz mi?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hayır, yok, size demedim.

BAŞKAN – Şimdi, lütfen…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Tamam Başkanım, bizimle ilgili söylememiş, özür diledi.

Teşekkür ediyorum.

VIII.- ÖNERİLER(Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- MHP Grubunun, Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve arkadaşları tarafından, uluslararası anlaşmalarla Türkiye Cumhuriyeti devleti egemenliği altında bulunan Ege Denizi ve Akdeniz’deki 16 adanın Yunanistan tarafından işgali, anılan bölgelerdeki kıta sahanlığımızda münhasır ekonomik bölgenin yine Yunanistan ve Güney Kıbrıs yönetimi tarafından hukuksuz olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin hak ve egemenliğini ihlal edecek şekilde kullanılması hakkında, 3/3/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 4 Mart 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Peki o zaman.

Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisini…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN - …oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım:

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi kabul edilmemiştir.

On beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.29

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.56

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan Nilüfer Çayı’ndaki kirliliğin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/327), Görüşmelerinin Genel Kurulun 4 Mart 2015 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 4/3/2015 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                  Mehmet Akif Hamzaçebi

                                                                                                            İstanbul

                                                                                                   Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan Nilüfer Çayı’ndaki kirliliğin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/327) esas numaralı Meclis Araştırma Önergesi’nin görüşmesinin Genel Kurulun 4/3/2015 Çarşamba günlü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin lehinde Bursa Milletvekili İlhan Demiröz. (CHP, AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Demiröz.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bursa’mızın Nilüfer Çayı’nın kirliliği konusunda vermiş olduğumuz araştırma önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Sizleri ve televizyonları karşısında bizleri izleyen vatandaşlarımızı saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Güney Marmara Bölgesi’nde tarih, turizm, sanat, ticaret, sanayi ve tarım kenti olan Bursa, Türkiye’nin 4’üncü büyük ilidir. Son yıllarda Bursa’ya olan göçler sebebiyle nüfusta ciddi artışlar meydana gelmiştir. 1927 yılında 400 bin olan Bursa nüfusumuz 2014 yılında 2 milyon 700 bini aşmıştır. Bu durum, plansız bir biçimde Bursa Ovası’nın hızlı kentsel ve sanayi yapılaşması sonucu elden çıkmasına neden olmuş ve ortaya çıkan çeşitli atıklar Nilüfer Çayı’nın kirlenmesine ve çevresinin büyük zarar görmesine sebep olmuştur.

Değerli milletvekilleri, kısaca Nilüfer Çayı’nı size anlatmak isterim. Nilüfer Çayı Marmara Bölgesi’nin önemli akarsularından biridir. 103 km uzunluğundaki Nilüfer Çayı, Uludağ’ın güney yamaçlarında 850 metre yükseklikteki 2 mağaradan çıkar. Başlangıç bölümünde adı “Aras Suyu”dur. Bu su batı doğrultusunda akarken çeşitli kollarla birleşerek “Nilüfer” adını alır. Ortalama su hacmi 458 milyon metreküp/yıldır. Su toplama havzası 680 kilometrekare, yıllık olarak ortalama debisi 16,77 metreküp/saniyedir. Doğancı Barajı ile kentin içme suyuna katkı yapar. Bursa Ovası’nı suladıktan sonra çevresindeki dereleri ve Ayvalı Deresi’ni de alarak Uluabat Gölü’ne ulaşır. Daha sonra Susurluk Çayı ile birleşerek Karacabey Boğazı’ndan Marmara Denizi’ne dökülür.

Bursa’nın bu Nilüfer Çayı ilçemize de adını vermiştir ama şunu hemen ifade etmek isterim ki Nilüfer Çayı balıkların tutulduğu, etrafında pikniklerin yapıldığı ve çevresinde birçok bitki ve hayvanın yaşadığı bir çay olmasına rağmen gelin görün ki son yıllarda oldukça kirlenmiştir. Bu çayımız göç yolu üzerinde bulunan leyleklere bile barınma ve geçiş sağlamaktadır. Yan kolları başta sanayi ve evsel atıklarıyla tamamen kirlenmiş bir durumdadır. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kimya Mühendisleri Odası Bursa Şubesi TÜBİTAK’a bir analiz yaptırmış ve analiz sonuçları arkadaşlar, değerli milletvekilleri, yasal limitlerin 3 katı üzerinde katı madde, yağ ve gres, 5 katı üzerinde renk ve 8 katı üzerinde sülfür içeren sonuçlar içermektedir. Peki, bu ne anlama gelmektedir? Bu ağır metaller topraklarda birikime ve toprağın üst kısımlarında birikmesine neden olmaktadır. Bu durum böyle devam ettiği takdirde yıllar sonra hem insanlara hem oradaki canlılara da zarar vereceği aşikârdır.

Ovada Nilüfer Çayı ve Ayvalı Deresi’nde daha çok demir, mangan, çinko, bakır, nikel, krom ve kurşun birikimine rastlanıldığının da altını özellikle çizmek isterim.

Değerli milletvekilleri, Nilüfer Çayı araştırma önergesinin asıl amacı hep beraber bu kirliliğin önlenmesine katkı koymaktır. Çünkü Nilüfer Çayı güzergâhı boyunca alınacak tedbirler bazı kişi ve kuruluşları rahatsız etmektedir. Örneğin, Nilüfer Çayı’yla ilgilenen bir vali merkeze alınmıştır, diğer bir vali ise bu konuya hızla girmiş ama daha sonra bu konudan hızlıca uzaklaşmıştır. Büyükşehir Belediye Başkanını sorarsanız arkadaşlar, o da ovadaki sanayi tesislerine arıtma yapmak için sekiz yıl gibi bir süre vermiştir. O zaman Bursalılar ne yapmıştır? İktidardan umudunu kesmiştir. Bu çayın temizlenmesi gerekir. O zaman DOĞADER, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, EKODER Karacabey İnkaya Köylüleri Dayanışma Derneği Mudanya Halk Meclisi, yöre halkı ve balıkçıların da içinde yer aldığı bir platform tarafından Marmara Denizi’ne akan "Nilüfer Çayı Temiz Aksın" kampanyasına başlamışlardır. Bu konuda, başta kadınlarımız olmak üzere, bütün sivil toplum örgütleri destek vermiştir.

“Neler yapabiliriz?” ifadesini hemen huzurlarınıza getirmek istersek…

Bursa ilimiz sınırları içerisinde doğan Nilüfer Çayı'nın sahip olduğu doğal zenginliğin korunması ve bu kaynakların gelecek kuşaklara sağlıklı bir şekilde aktarılabilmesi amacıyla acil eylem planının oluşturulması gerekir.

Ciddi yapılaşma ve gelişme tehdidine karşı önleyici tedbirlerin alınması gerekir.

Nilüfer Çayı’nın kirlenmesine sebep olan tüm yapıların envanterinin çıkarılarak gerekli tedbirlerin alınması gerekir.

Sanayi tesislerinden kaynaklanan atıkların tespit edilmesi ve önleyici tedbirler alınması gerekir.

Uludağ oteller bölgesinde faaliyet gösteren otel işletmeleri ve kamuya ait sosyal tesislerden kaynaklanan atık suların tespit edilmesi ve gerekli tedbirlerin alınması gerekir.

Nilüfer Çayı ve yan kollarının ıslahı konusunda tespitlerde bulunulması ve gerekli tedbirlerin alınması gerekir.

Çevre kirliliğinin önlenmesi, bitki ve hayvan varlıklarının korunması, tarım arazilerinde sağlıklı sulama yapılabilmesi, vazgeçilmez su kaynaklarımızın korunması için Nilüfer Çayı üzerindeki oynanan bu oyunlara son verilmesi gerekir. Bunlarla ilgili tüm önlemlerin alınması lazım. Ve bu konuda huzurlarınızda Türkiye Büyük Millet Meclisinden resmî tüm makamları da görevlerini yapmaya davet ediyorum. Ayrıca görevlerini yapmak üzere de büyükşehir belediyesi ve ilgililerine de sorumluluklarını hatırlatıyorum.

Değerli milletvekilleri, araştırılan kanser taramalarıyla ilgili topraklarda biriken ağır metallerle ilgili konuları sadece ifade ederek geçmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Nilüfer Çayı konusunda bilgi sunmuşken, çok kısa da olsa, Bursa’mızda bugünlerde yaşanan iki konuda da bilgi vermek istiyorum.

Bunlardan birisi, Gürsu ve Kestel Ovalarında aşırı yağıştan dolayı tarım alanları, armut bahçeleri sular altında kaldı ama maalesef, Hükûmet, ilgili Bakanlık seyretmekten başka hiçbir şey yapmamış, ne drenaj kanallarının temizlenmesi ne de onların açılmasıyla ilgili çaba sarf etmiştir. Karacabey ve Mustafakemalpaşa Ovalarında şu anda 100 bin dönüm arazi su altındadır, 300 bin dönüm tarım arazisi ise balçık hâline gelmiş durumdadır, içine girilmez durumdadır.

Yağışlardan dolayı domates ve mısır hasatları aralık sonuna kadar devam etmiş, bir kısım mahsul ise tarlada kalmıştır. Bunu niçin söylüyorum? Ziraat Odası yetkililerinden aldığımız bilgiler ışığında, bu alanların altyapılarının çok az bir masrafla yapılabileceğini, drenaj kanallarının açılıp temizlenmesiyle böylece her yıl milyonlarca zararın ortadan kalkacağını söylemek isterim.

Değerli milletvekilleri, bu önergemize -burada Bursa milletvekili arkadaşlarımız da var- zannediyorum ki hep beraber sahip çıkacağız. Şundan dolayı: Bu konunun yerel yönetimlerle veya valiliklerle çözülme şansı yok çünkü bu konuya dokunduğunuz zaman çevrenizdeki çok kişiyi rahatsız ediyorsunuz, konunun başında da bahsettiğim gibi. Bu bakımdan, bu önergemize ben biliyorum ki, ön sıralarda oturan Bursalı milletvekili arkadaşlarımı görüyorum, onlar da destek verecek, siz de destek vereceksiniz ve hep beraber acil eylem planıyla Bursa Nilüfer Çayı’nı bu şekilde hem temizlemiş hem de kurtarmış olacağız.

Biz ne diyoruz arkadaşlar? Nilüfer Çayı’nın zehir değil, nehir olarak akmasını istiyor, hepinize saygı ve sevgi sunarken desteklerinizi bekliyor, selam ve saygılarımı sunuyorum.

Sağ olun Başkanım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.

Aleyhinde, Bursa Milletvekili Necati Özensoy.

Buyurunuz Sayın Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar)

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu Nilüfer Çayı’yla alakalı araştırma önergesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bursa, Allah’ın bütün nimetlerini bahşettiği çok özel bir şehir. Baktığımızda, doğada aklımıza gelen ne varsa, Uludağ’ıyla, Marmara Denizi’yle, Uluabat ve İznik Gölleriyle, aynı zamanda derelerin birleştiği Nilüfer Çayı’yla ve ovasıyla gerçekten Allah’ın bütün nimetlerini bahşettiği, bir rivayete göre de Hızır Aleyhisselam’ın yeşil torbasını düşürdüğü bir şehir. Tabii, bütün bu güzellikleri, geçmişte -biz yaş itibarıyla- hem yeşilliklerin bol olduğu hem de o Nilüfer Çayı’nda yüzüldüğü ve balıkların avlandığı, balıklarının yenildiği dönemi hatırlayan birisi olarak karşınızda bulunuyorum.

Ta Karacabey’e kadar uzanan o Nilüfer Çayı’nda, o ulaşan derelerde yüzdük. Yine biraz önce bahsedildiği gibi İnkaya’da, Evciler’de -ki babamın köyüdür- oralarda çıkan sazanları, hatta yayınları hep birlikte yedik. Gerçekten çok doğal bir ortamda büyüdük. Bunun için biz Allah’ın şanslı kullarından bir tanesiyiz ama gelelim ki, Bursa bu sanayileşmeden nasibini alırken, ülke ekonomisine katkısını verirken maalesef birtakım sıkıntılar da yaşıyor. Bursa’da bu Nilüfer Çayı’nın olduğu bölgede, hepinizin bildiği, şeftali bahçelerinin sulandığı, kestanelerin doğal olarak yetiştiği, deveci armudunun yetiştiği, dünyaca “Bursa siyahı” diye ünlenen, artık neredeyse tamamı ihracata giden o incirin lezzetiyle oluşan bu su maalesef bugün zehir akıtıyor. Gürsu Ovası’nda yetişen bütün o sebzelere artık o kanallardan sular verilemiyor. Gerçekten, Nilüfer Çayı, Bursa’nın gündeminde önemli bir yer tutuyor. Bütün sivil toplum kuruluşları, kanaat önderleri Nilüfer Çayı’nın artık bu kirlilikten kurtulması noktasında hemfikirler. Aynı zamanda, iktidar partisi milletvekillerinin de böyle düşündüğünden eminim.

Tabii, bunun için elbette birtakım çalışmalar yapılıyor, belki Hükûmetin de yaptığı çalışmalar var ama maalesef kâğıt üzerinden öteye gidilmiyor. Yani, Çevre ve Orman Bakanlığı, işte, 2013’te belediyeyle bir araya gelmiş, iktidar partisi mensubu arkadaşımız belki bunları söyleyecek ama yapılan hiçbir şey yok. Nilüfer Çayı’na geçtiğimiz dönem belediyede yapılan 50 trilyonluk bir masrafla sadece kenarları yeşillendirildi, banklar konuldu, yürüyüş sahaları oluşturuldu.

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – 12 trilyon, rakam yanlış.

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) – Neyse, 12 trilyon olsun, fark etmez. Yani, büyük bir para harcandı ama oranın kirliliğinin azaltılması için hiçbir şey yapılmadı.

Bakın, şimdi, Bursa’da bunun önüne nasıl geçilmesi lazım, ne yapılması lazım? Tabii ki Bursa Türkiye’nin ilk OSB’sinin kurulduğu şehir. 1961 yılında “Yalakçayırı” denilen yerde kurulan Türkiye’nin ilk OSB’si şu anda hâlen genişleyerek çalışmalarına devam ediyor. Bursa’da 13 OSB var, 8 adet de ıslah OSB var. Yani, Türkiye’nin en fazla organize sanayi bölgesi olan ili Bursa.

Bursa, ifade edildiği gibi, aynı zamanda tarım kenti.

Ben geçmişte sanayicilik yapmış biri olarak ifade ediyorum, artık, Türkiye’de eğer sanayi gelişecekse Bursa sanayiye doymuş bir şehirdir, yeni OSB’lerin olması doğru değildir. Hâlâ OSB arayışı içerisinde…

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – Dağınık olanları toparlamak için.

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) – …işte, daha geçtiğimiz haftalarda Karacabey’in köylerinde olan 13 bin dönümlük araziye… Belki biraz sonra Önder Bey de bahsedecek. Bakın, Kestel, Barakfaki, Gürsu…

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – Kestel 2…

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) – …buralardaki bütün sanayi bölgelerini kapsayan, Yeşil Çevre Arıtma Tesisi kuruldu. Efendim, Demirtaş’taki OSB’deki arıtma tesisi kuruldu. Biraz önce bahsettiğim, Türkiye'nin ilk ve belki de en büyük OSB’sinin arıtma tesisi var.

Ben kimya mühendisiyim. Bana kimse böyle, işte “Arıtmalar şöyle oluyor, böyle oluyor.” falan diye masal okumasın. Yani o arıtmaların gündüz saatlerinde nasıl çalıştığını, görülürken nasıl çalıştığını, gece saatlerinde nasıl çalıştığını ben biliyorum.

Bunun için, sanayici elbette para kazanacak, elbette ülke ekonomisine katkı sağlayacak ama bunu yaparken de Bursa’da yaşayan insanların hayatını zehre çevirmeye, zehirlemeye hakkının hukukunun olmadığını düşünüyorum. Hele hele, şu 13 bin dönümlük -Önder Bey’i de çok yakından ilgilendiren- arazinin artık o kamulaştırma yoluyla yeni bir OSB olmasında varsa ısrar eden, bundan vazgeçmesinde fayda var diye düşünüyorum.

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – Necati Ağabey, o tesislerin yirmi dört saat Çevre Bakanlığı tarafından izlendiğini biliyorsun. Yirmi dört saat.

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) – Ben kimya mühendisiyim. Bursa’da sanayicilerin içindeyim.

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – Yirmi dört saat izleniyor ve raporlanıyor.

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) – Hüseyin Bey, bu konuyu sizden daha iyi biliyorum. Boş verin, tereciye tere satmayın, ben bunların hepsinin size ispatını da yaparım.

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – Arıtma tesislerinin yirmi dört saat izlendiğini de kayıt altına alın.

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) – Bursa önemli bir şehir. Bursa, benim doğup büyüdüğüm şehir. Ben, yaşadığım güzelliklerin de çocuklarım tarafından yaşanmasını istiyorum.

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – Olacak inşallah.

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) – Bursa’da yaşayan insanların Bursa’ya Allah’ın bahşettiği bütün o güzellikleri yaşaması lazım. Sadece Nilüfer Çayı değil, biliyorsunuz bir dönem Bursa’da denize bile girmek yasaklandı. Güzelyalı’da, Mudanya’da, Kurşunlu’da, Gemlik’te…

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – Necati Ağabey, şimdi öyle bir sorun yok, derin deşarjlarla bu sorun çözüldü.

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Onların hepsi temizlendi.

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) - …hatta oralarda bile denize girmek yasaklandı ve hâlâ tedirgin bir şekilde, denizanalarının çok olduğu… Ki denizanalarının çok olması denizin kirliliğini gösterir. Bakın, o güzelim, cam gibi, benim gençliğimde, çocukluğumda girdiğimde denizin dibini metrelerce derinlikte gördüğüm o Marmara yok artık.

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – Şimdi de öyle Necati Ağabey, derin deşarjdan sonra her yerde çözüldü bu konu.

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) - Bütün bunların sebebi o Nilüfer Çayı’yla birlikte birçok sebep, evsel atıklar vesaire.

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – Gemlik Körfezi bile temiz şu anda.

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) - Bakın, Bursa’da öyle belediyenin bütçesinden 400 trilyona ikinci stadyumu yapacağınıza gidin Nilüfer Çayı’nın temizlenmesi için projelere kaynak aktarın. Bursa’da ihtiyaç olmadığı hâlde, Bursa'da 35 bin kişilik, hem de Türkiye’nin en güzel zeminli stadyumu varken kalkıp da rant için vesaire için oraya, hem de belediyenin bütçesinden 400 trilyon lira para harcayacağınıza gidin… Bursa’nın kalbinde, bizim için utanç vesilesi olan Geçit’ten geçerken artık arabanızın camlarını kapatıyor musunuz kapatmıyor musunuz Nilüfer Deresi’nden gelen kokudan dolayı?

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – Düzeliyor, düzeliyor.

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) - Yani, bırakın çevreye zehir saçmayı, burnunuzu bile tıkayarak geçtiğiniz yerlerin olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Bursa için, Bursa gibi yeşil, bütün güzelliklerin olduğu bir yerde utanç vesilesidir. O bahsettiğimiz Nilüfer Çayı’na İnkaya’nın oralarda, o taraflarda ayağınızı bile sokamazsınız. Ayağınızı soktuğunuz anda, aynı anda kabarcıklarla, iltihaplarla karşı karşıya kalırsınız o güzelim balıkların yendiği o derelerde. Bakın, bu konu önemli.

Sayın Bursa milletvekilleri, öne geldiniz, beni dinlemek için değil ama biraz sonra konuşacak olan Önder kardeşimizi dinlemek için ama lütfen bu konuya karşı çıkmayın. Bu Nilüfer Çayı önemlidir. Nilüfer Çayı sadece Bursa için değil, Türkiye için, Türkiye’ye dağılan bütün ürünleri zehirlememek açısından önemlidir. Ben de İlhan Bey gibi, Bursa milletvekillerine, iktidar milletvekillerine buradan sesleniyorum: Bu araştırma önergesine destek verin. Hikâyeyi bırakın, icraata bakın.

Teşekkür ediyorum. (MHP, AK PARTİ ve CHP ve sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özensoy.

Lehinde, Mardin Milletvekili Erol Dora.

Buyurunuz Sayın Dora. (HDP sıralarından alkışlar)

EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP Grubunun, Nilüfer Çayı’nın sahip olduğu doğal zenginliğin korunmasına ilişkin Meclis araştırması açılması yönündeki önergesi üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Özellikle son otuz yılda kırdan kentlere doğru gerçekleşen yoğun göçler neticesinde kent nüfuslarında ciddi artışlar meydana gelmiştir. Bu durum plansız biçimde bir yapılaşmanın artmasına ve verimli tarım alanlarının hızlı kentsel ve sanayi yapılaşması sonucunda elden çıkmasına neden olmuştur. Ayrıca, kentleşme ve sanayileşme sonucunda ortaya büyük miktarda çeşitli atıklar çıkmıştır. Bu atıklardan kentlerde yer alan akarsular, çaylar ve çevresi büyük zarar görmüştür. Üzerinde görüştüğümüz önerge bağlamından da anlaşılacağı üzere, Bursa’nın göz bebeği niteliğindeki Nilüfer Çayı da yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5 Haziran 1972’de Stockholm’de toplanan Birleşmiş Milletler Çevre ve İnsan Konferansı’nın ünlü Dünya Çevre Bildirgesi’nin “İlkeler” bölümünde şöyle denilmektedir: “İnsanın onurlu ve huzurlu bir hayata izin verecek kalitede bir çevrede özgürlük, eşitlik ve elverişli hayat şartları içinde yaşaması temel hakkıdır.” Bu ilke, çevre hakkı kavramının belirtildiği bir belge niteliğindedir. Bu bağlamda, çevrenin korunması, insanlık ve tüm canlılar için yaşam kaynaklarının gözetilmesi, doğa ve kültür mirasının yaşatılması ve geliştirilmesi noktasında son derece duyarlı olmamız gereken bir çağda ve coğrafyada yaşıyoruz. Temel insan haklarının bile askıya alınmak istendiği Türkiye’de çevre hakkını savunmayı ve doğanın haklarından söz etmeyi bu nedenle anlamlı ve gerekli bulduğumu belirtmek durumundayım.

Değerli milletvekilleri, doğayı da insan emeği gibi meta olarak gören ve onu sömürmeyi amaç edinen, azami kâr hırsını teşvik eden neoliberal kapitalist sistem çevre kirliliğinin en büyük sorumlusudur. Türkiye’de de AKP Hükûmeti neoliberal kapitalist politikaları pervasızca yürütmeye devam etmektedir. Örneğin, Avrupa Birliğinin Türkiye’ye ilişkin ilerleme raporlarında da önemle belirtildiği gibi, Türkiye, çevresel etki değerlendirmesine sürekli ilave muafiyetler getirmek suretiyle çevre alanındaki mevzuatını ÇED direktifinin gereklilikleriyle tutarlı olmayan bir şekilde değiştirmeye devam etmektedir. Bunun sonucu olarak Karadeniz ve Akdeniz bölgelerindeki nükleer santraller, mikro ölçekli hidroelektrik santraller, İstanbul’daki üçüncü köprü ve yeni havaalanı da dâhil olmak üzere büyük çaplı birçok altyapı projesi ÇED raporu kapsamı dışında tutulmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir ülkenin doğal zenginlikleri ancak ve ancak o topraklar üzerinde yaşayan insanların ve doğanın yararına kullanılabilir. Bütün canlıların hak sahibi olduğu bu kaynakların sayılı ortaklara sahip olan yerel ya da çok uluslu şirketlere peşkeş çekilmesi o topraklarda yaşayanların yaşam haklarına saldırı ile eş değerdir. Özellikle de bu saldırının o ülkede yaşayan insanların yasal haklarını tıkayan kanunlar ve yönetmelikler yoluyla yapılmasının bir izahı asla olamaz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi, çevreye muazzam zararlar veren hidroelektrik santraller su kaynaklarımızı tehdit etmeye devam ediyor ve maalesef Hükûmet bu uygulamalardan vazgeçmiyor. Oysa, özgürlük yalnızca insanların hakkı değildir, özgürlük aynı zamanda göller, ırmaklar, ağaçlar ve hayvanların, kısaca tüm ekosistemin hakkıdır. Unutmamak gerekir ki insan bu ekosistemin yalnızca bir parçasıdır. Deyim yerindeyse, insan dünyanın sahibi değil, kiracısıdır ve komşularıyla yani ekosistemin diğer üyeleri olan hava, su, toprak ve diğer canlılarıyla iyi geçinmek zorundadır.

Değerli milletvekilleri, ekolojik toplumsal yaşam Halkların Demokratik Partisi olarak savunduğumuz en temel ilkelerden birisidir. Bu bağlamda, bütün akarsular ve çaylar gibi Nilüfer Çayı’nın da sahip olduğu doğal zenginliğinin korunması ve bu kaynakların gelecek kuşaklara sağlıklı bir şekilde aktarılabilmesi amacıyla acil eylem planının oluşturulması için, çarpık yapılaşma tehdidine karşı önleyici tedbirlerin alınması için, münferit sanayi tesislerinden kaynaklanan endüstriyel nitelikli atıkların tespit edilmesi ve önleyici tedbirler alınması için, Uludağ oteller bölgesinde faaliyet gösteren otel işletmeleri ve kamuya ait sosyal tesislerden kaynaklanan atık suların tespit edilmesi ve gerekli önlemlerin alınması için, çevre kirliliğinin önlenmesi, bitki ve hayvan varlıklarının korunması, tarım arazilerinde sağlıklı sulama yapılması ve vazgeçilmez su kaynaklarımızın korunması için, gelecekte ortaya çıkabilecek sorunların bugünden tespit edilerek gereken önlemlerin alınması için bu önergeyi biz Halkların Demokratik Partisi olarak desteklediğimizi ve bu anlamda da her türlü katkıyı sunmaya hazır olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın geri kalan bölümünde çok önemli bir konuyu Parlamentonun gündemine getirmek istiyorum. IŞİD’in Asuri-Süryani halkına karşı yaptığı saldırılara bugün tekrar değinmek istiyorum. Suriye’de IŞİD terör örgütü 23 Şubat tarihinde Haseke’ye bağlı Habur Nehri kıyısında bulunan Asuri-Süryani köylerine karşı barbarca bir terör saldırısı gerçekleştirmiş ve birçok köyü işgal etmiştir. IŞİD terör örgütünün Tel Tamir kasabasına bağlı köylere ve Habur Nehri kıyısındaki diğer köylere saldırması ve ardından yaşanan çatışmalar sonucu Süryani savaşçılardan ve sivillerden toplam 10 insan yaşamını yitirirken birçok ev ve bazı kiliseler yıkılmıştır, bu köylerden birçoğu da yakılmıştır. Boşaltılan köylerden yaklaşık 4 bin insan (yaklaşık bin aile) Haseke ve Kamışlı kentlerine sığınırken IŞİD teröristlerinin çoğu kadın, çocuk ve yaşlı olmak üzere kaçırdığı yaklaşık 300 Asuri-Süryani’nin akıbeti hâlâ belirsizliğini korumaktadır.

Değerli milletvekilleri, Habur bölgesinde bulunan yaklaşık 35 Asuri-Süryani köyünün neredeyse tamamı boşalmış bulunmaktadır. Habur Nehri kıyısındaki bu köyler 1915 yılında Hakkâri ve ardından 1935’te Irak’ın Simele bölgesinde yaşanan katliamlardan kaçarak kurtulabilen Asuri-Süryanilerin yerleştiği köylerdir. On gündür devam eden çatışmalarda IŞİD saldırılarına karşı YPG ve Asuri-Süryanilerden oluşan silahlı güçler ortak bir mücadele yürütmektedirler. Bu mücadele sonucunda bazı köyler IŞİD’in elinden kurtarılmışken, hâlâ 12 Asuri-Süryani köyü IŞİD’in işgali altındadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hatırlanacağı üzere geçen yıl IŞİD teröristlerinin Irak’ta önce Musul ve ardından Şengal ve Ninova bölgesine saldırması sonucu 160 bini aşkın Asuri-Süryani-Keldani yerleşim yerlerinden göç etmek zorunda bırakılmıştı. Geride bıraktıkları tarihî kilise ve manastırlar da IŞİD’in eline geçmiş ve bunların birçoğunu bombalayarak yıkmıştı. Asuri-Süryani-Keldani halkına karşı sadece fiziki bir katliam yapılmamaktadır, aynı zamanda, kültürel bir soykırım da uygulanmaktadır. Zira, bu kadim medeniyete ait binlerce yıllık tarihî yapılar, heykeller ve kitaplar yok edilmektedir. Bunun son örneği geçtiğimiz hafta Musul’daki Ninova Arkeoloji Müzesi’ne yapılan saldırılardır.

2003’te Irak’ta rejimin yıkılmasından günümüze kadarki süreçte, Asuri-Süryani-Keldani halkına yönelik süregelen saldırılar neticesinde Irak’ta 1,5 milyon olan nüfusları bugün yaklaşık 350 binlere kadar düşmüştür.

Aynı şekilde, Suriye’de iç savaş öncesinde 2 milyona yakın Hıristiyan nüfus yaşıyorken, bugün bu nüfusun yarısından fazlasının Suriye’yi terk etmek zorunda kaldığı tahmin edilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hem Suriye hem de Irak’ta bugüne kadar eline silah almamış olmasına rağmen Asuri-Süryani-Keldani halkına karşı yapılan bu saldırılar tesadüfi değildir. Bu saldırılar Asuri- Süryani-Keldani halkını sahibi olduğu Mezopotamya topraklarında tümüyle bitirme amacını gütmektedir. Dolayısıyla, bugüne kadar IŞİD terör örgütünün saldırılarına karşı duyarsız kalmış hem uluslararası güçlere hem de özelikle Türkiye Hükûmeti, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve diğer muhalefet partilerine şu çağrımızı tekrar yapıyoruz: Kadim Anadolu ve Mezopotamya topraklarında birçok medeniyete öncülük etmiş Asuri-Süryani-Keldani halkına karşı yapılan bu saldırılara karşı lütfen ses verin.

Buradan, Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın Başbakanımıza ve Sayın Dışişleri Bakanımıza sesleniyorum: Bir katliamı kınamak için illa bir mezhebe veya dine sahip olmak gerekmediğine inanıyoruz. Bu anlamda da, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinden, Hükûmetimizden gereken duyarlılığın gösterilmesini ve kaçırılmış olan 300’e yakın kadının, kızın, çocuğun kurtarılması yönünde etkin bir politikanın uygulanmasını halklar adına talep ediyoruz. Zira, bir insana, halka karşı uygulanan zulüm karşısında göstereceğimiz duyarlılık düzeyi kardeşlik söylemlerimizdeki samimiyetimizin en büyük ölçütü olacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle tekrar hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Dora.

Aleyhinde, Bursa Milletvekili Önder Matlı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Matlı.

ÖNDER MATLI (Bursa) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu grup önerisi hakkında AK PARTİ adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, az önce, sayın milletvekillerimizin bahsettiği gibi, Bursa çok önemli, çok tarihî, çok kadim bir medeniyetin beşiği, merkezi olan bir kent ve çok önemli, çok farklı özellikleri kendi bünyesinde barındıran bir kent. Tarihiyle, kültürüyle, sanayisiyle, tarımıyla gerçekten her daim bir cazibe merkezi olmuş, her zaman bir çekim merkezi olan bir şehirdir ve yüz otuz yıl boyunca da Osmanlı İmparatorluğu’na başkentlik yapmış önemli bir kenttir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – TOKİ binaları dikene kadar oraya.

ÖNDER MATLI (Devamla) - Bu kadar önemli bir kent, tarih boyunca her daim bir cazibe, bir çekim merkezi olan kent özellikle son kırk elli yıllık zaman zarfında Türkiye'de sanayinin gelişiminde de hep öncü olmuş, Türkiye'nin sanayi gelişiminde çok önemli bir çekim merkezi hâline gelmiştir. Ama şunu da biliyoruz ki, şunu da bugün üzülerek müşahede ediyoruz ki, çekim merkezi olması, Bursa’nın bu büyük güzelliklerinin, maalesef, ön plana çıkmasının önünü kesmiş, öbür taraftan da gerçekten, çevrenin çok ciddi sıkıntıya girmesini ve bu manada da sanayileşmeyle kentleşme problemlerini beraberinde getirmiştir.

Değerli arkadaşlar, bizler “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” düsturuyla hareket eden insanlar olarak, iktidarlar olarak insanı yaşatmanın en önemli unsurunun sağlıklı çevreler olduğunu, sağlıklı kentler olduğunu çok iyi biliyoruz ve Bursa’yı bu manada da, önümüzdeki zaman diliminde de marka kent yapmak için elimizden gelen bütün gayretleri gösteriyoruz.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – On iki senedir ne yaptınız, on iki senedir?

ÖNDER MATLI (Devamla) - Bursa’nın bir tarafta sorunları var ama bundan sonraki süreçte de Bursa’nın hak ettiği marka kimliğini daha da yukarıya taşınması için elimizden gelen bütün mücadeleyi gösteriyoruz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne bekliyordunuz, elinizden tutan mı vardı?

ÖNDER MATLI (Devamla) – Biz, Bursa’da sağlıklı çevrede sağlıklı insanlar, sağlıklı nesiller yetiştirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Az önce Necati Bey’in söylediği gibi, ben Bursa’da Karacabey’in Cambaz köyünde doğdum, büyüdüm. O köyde Nilüfer Çayı’nda biz dereye çok girdik. O derede balıkları çok tuttuk.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Şimdi?

ÖNDER MATLI (Devamla) - Çocukluğumuz oralarda geçti ancak ondan sonraki zaman zarfında Nilüfer Çayı’nın durumunu tabii ki, bizler de sizler gibi biliyoruz ve bunu da tabii ki inkâr etmiyoruz. Gözle görülen bir şeyi inkâr etmek asla ve kata mümkün değildir.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Ama bir şey de yapmıyorsunuz.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Koskoca arıtma tesislerini kim veriyor Sayın İlhan Bey ya? 500-600 milyon liralık yatırımları görmüyor musunuz?

ÖNDER MATLI (Devamla) - Evet, Nilüfer Çayı’nı kaybettik geçmişte. Bursa Ovası, tarım arazileri bu manada kaybediliyor ama bugün AK PARTİ iktidarıyla, Bursa Büyükşehir Belediyesiyle bu manada çok ciddi, büyük çaplı mekânsal çalışmalarla beraber Bursa artık yeni kimliğine, yeni çevresine sahip oluyor. 1/100.000’lik planlarla beraber Bursa’da sağlıklı kent, sağlıklı gelişmeyi hep beraberce göreceğiz, hep beraberce müşahede edeceğiz. Evet, Büyükşehrimiz bu manada, Bursa’da çok önemli işlere imzalar attı.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Ne yaptın?

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Ne yaptın Önder Kardeş, bir söyle ya? Örnek ver, örnek.

ÖNDER MATLI (Devamla) - Evet, biraz da bunlardan bahsetmek istiyorum: Kanalizasyon ve yağmur suyu kolektörlerinin yapımı konusunda çok ciddi hizmetler yapıldı. Samanlı kolektörü bu manada hizmete girdi. Biz, bu manada ovamızı tekrar kazanma yolunda hızlı ve emin adımlarla ilerliyoruz.

Atık su arıtma tesislerini bir bir hayata geçiriyoruz ve bir bir hayata geçirmeye de bundan sonraki süreçte devam ediyoruz. Doğu Atık Su Arıtma Tesisi, diğer taraftan Batı Atık Su Arıtma Tesisi, öbür taraftan Kent Katı Atık Süzüntü Suyu Arıtması Projelerinin hızlı bir şekilde proje aşamaları gerçekleştirilmiş…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Yenişehir’de millet zehirleniyor, su içemiyor ya! Yenişehir’de millet zehirlendi!

ÖNDER MATLI (Devamla) – …bu projeler ihale edilmiş ve bundan sonraki zamanda da, çok kısa bir zaman zarfında da bunları, Allah’ın izniyle, hizmete sokacağız…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Zehirlendi millet, hastanelerde yatıyor!

ÖNDER MATLI (Devamla) – …ve bunlarla beraber de Bursa’da kentsel gelişim noktasında, sağlıklı kent oluşumu noktasında da yeni bir Bursa’yı hep beraberce, çok kısa bir zaman zarfı içerisinde müşahede edeceğiz.

Evet, Allah’ın izniyle, biz bunları yaptığımız zaman, değerli milletvekili arkadaşlar, birkaç yıllık zaman zarfında Nilüfer Çayı’nda hep beraberce dereye gireceğiz, hep beraberce balık tutacağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Ya, on iki yıldır yapmadın! Sana yakışmıyor Önder, sana yakışmıyor! Önder Bey sana yakışmıyor, on iki yıldır bir şey yapmadınız!

ÖNDER MATLI (Devamla) – İlhan Bey, Necati Bey, o gün bizler sağ oluruz, o gün inşallah bizler beraber oluruz, birkaç yıllık zaman zarfında sizleri de mayolarınızı, kıyafetlerinizi de yanınıza alarak, Nilüfer Çayı’nda beraberce yüzmeye davet ediyorum.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – On üç sene oldu, on üç!

ÖNDER MATLI (Devamla) – Bunları hep beraberce gerçekleştireceğiz.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – On iki yıldır bir şey yapmadın Nilüfer Çayı’nda!

ÖNDER MATLI (Devamla) – Evet, Bursa Ovası’nda vahşi sanayileşmeyle beraber, maalesef, evet, sanayinin durumunu hep beraberce görüyoruz.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Hızlı tren hikâyesine döner bu işler!

ÖNDER MATLI (Devamla) – Bursa Büyükşehir Belediyemiz, sanayinin değişimi, dönüşümü noktasında, Bursa Ovası’ndaki bu sanayi tesislerinin başka bir yere taşınması noktasında, sanayi işletmeleriyle beraber çok önemli bir protokol gerçekleştiriyor ve bu çerçevede de bu sanayi tesislerine bir zaman verildi…

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Önder Bey, sekiz yıl verdi, sekiz yıl!

ÖNDER MATLI (Devamla) – İnşallah, bu sanayi tesislerimizi, Bursa’da nitelikli bir organize sanayi bölgesine hep beraberce taşıyacağız ve Bursa’daki ovamızı, tarlalarımızı, tarım arazilerimizi bu sanayi tesislerinden hep beraberce kurtaracağız.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – El insaf ya! Ova bittikten sonra, Nilüfer bittikten sonra!

ÖNDER MATLI (Devamla) – Evet, ama bir taraftan da sanayi tesisleri, işletmeler devam ediyor; haklısınız, ben de katılıyorum, öbür taraftan baktığımız zaman, burada, sanayi tesislerinin Nilüfer Çayı’na attıkları atıklarla ilgili olarak arıtma tesisleri kuruldu ama bu da yeterli değil. Necati Bey çok önemli bir konuya temas etti. Çünkü, Türkiye’nin her yerindeki en büyük problem, sanayi tesisleri, bu arıtma tesislerini gündüz çalıştırıyorlar, gece çalıştırmıyorlar ama biz bununla ilgili olarak ne yaptık? Biz bununla ilgili olarak Büyükşehir ve Çevre Bakanlığı olarak on-line izleme tesisini kurarak, merkezî izleme sistemini kurarak bundan sonra da bu sanayi tesislerinin gerçek manada, fiilî manada tarım arazilerine, Nilüfer Çayı’na atıklarını atmasının önüne geçmiş olduk. İnşallah, bunlarla beraber, gerçekten daha temiz Nilüfer Çayı’nı hep beraberce göreceğiz.

Dediğim gibi, bu projeler büyük projeler. Baktığımız zaman, yaklaşık 200 trilyon liralık arıtma, atık su yatırımları yapıyoruz. Çamur yakma tesisini… Evet, arıtma tesislerinden bahsediyoruz. Arıtma tesislerinde çıkan bu atık çamurların yakılmasıyla ilgili olarak yakma tesisi ihale edildi. Yaklaşık 70-80 milyon lira bütçesi olan bu tesis de hayata geçirilecek. Böylece buradan da bir taraftan çevreyi kurtarırken öbür taraftan da enerji üreterek Türkiye’nin enerji üretimine çok ciddi manada bir katkı sağlayacağız.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Ya, bunları büyük para gibi söyleme ya!

ÖNDER MATLI (Devamla) – Kolektör yatırımlarıyla ilgili olarak yaklaşık 200 milyon liralık yatırımları hayata geçiriyoruz.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Senede 10 milyar yardım ediyoruz ya, ne 70 trilyonundan bahsediyorsun? 10 milyar vergi veriyoruz, Bursa’dan bahsediyoruz ya, ne 70 trilyonu?

ÖNDER MATLI (Devamla) – Bunların hepsini beraberce topladığımız zaman, Bursa gibi bir yerde sadece Büyükşehir Belediyesinin 600 milyon liralık, eski rakamla da söylüyorum, 600 trilyon liralık yatırımları bir iki yıllık zaman zarfında hayata geçirmiş olacağız ama bunlar yetmiyor.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Kim geçiriyor?

ÖNDER MATLI (Devamla) – Büyükşehir sınırları genişlediği zaman, dışarıda kalan ilçelerimiz de büyükşehir kapsamına girerek orada da vahşi katı atıkların toplanmasıyla ilgili olarak ihale süreçleri başladı.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, hatip bizi yanıltıyor Bursa konusunda.

ÖNDER MATLI (Devamla) - Gemlik, Orhangazi, İznik, öbür taraftan, Yenişehir, İnegöl, öbür taraftan, Mustafakemalpaşa, Karacabey olmak üzere buralarda da inşallah çok hızlı bir şekilde katı atık depolama tesisleri devreye girecek.

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – İnegöl’de var zaten.

ÖNDER MATLI (Devamla) – Değerli arkadaşlar, yeni Türkiye, yeni Bursa hep beraberce büyüyor ve hep beraberce biz bunu inşa ediyoruz.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Ben eski Bursa’yı istiyorum ya! Ne yapacağım yeni Bursa’yı?

ÖNDER MATLI (Devamla) - Gerçekten, Bursa bundan sonraki süreçte yeni ulaşım arterleriyle, otobanlarıyla, hızlı trenleriyle, termal turizmiyle yeşil ve yaşanabilir bir Bursa olarak bundan sonraki süreçte Türkiye çapında bir marka kent olmaktan daha ziyade dünya çapında bir marka kent olacak.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - On iki senedir kandırdınız, bir on iki sene daha mı kandıracaksınız?

ÖNDER MATLI (Devamla) - Bursa’da bizim bu manada hissettiğimiz en büyük eksikliklerin başındadır Bursa’nın bir turizm kenti olmaması.

SENA KALELİ (Bursa) – Marka için vizyon lazım, vizyon.

ÖNDER MATLI (Devamla) - Ama bir taraftan turizm tesisinin yapılması, öbür taraftan yeşil Bursa’nın daha da güçlü bir şekilde hayata geçirilmesiyle birlikte Bursa hem yaşanabilir bir kent olacak hem de dünya çapında turizm için de cazibe merkezi hâline gelecek.

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) - Öyle zaten, öyle de daha iyi olacak.

ÖNDER MATLI (Devamla) - Bu manada, sayın muhalefet milletvekillerimizin duyarlılıklarına ben şükranlarımı sunmak istiyorum ama burada da açıkçası biraz bilgi eksikliklerinin de tamamlanması gerektiği düşüncesiyle, bu manada yapılan hizmetler konusunda sizleri bilgilendirmek ihtiyacı duydum.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Size seminer veririm o konuda, merak etmeyin.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yapma Önder, bu kadar da değil yani, yapma.

ÖNDER MATLI (Devamla) - Ve sözlerimin sonunda tekrar ediyorum: Necati Bey, İlhan Bey; Allah’ın izniyle, ölmez, sağ olursak birkaç yıl sonra, inşallah, sizlerle beraber…

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Ya, on üç senedir neredeydin, on üç senedir?

NECATİ ÖZENSOY(Bursa) – Hikâye, hikâye! İcraat lazım.

ÖNDER MATLI (Devamla) - …hep beraber Nilüfer Çayı’nda, Gemlik’te, Karacabey Boğazı’nda ve her yerde, sağlıklı sularda, sağlıklı çevrede hep beraber yüzeceğiz.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Bütçede var mı, bütçede? Bütçeye koydunuz mu 1 lira?

ÖNDER MATLI (Devamla) - Hepinizi saygıyla, sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Matlı.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Demiröz.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Hatip konuşurken bilgilerin eksik olduğunu, bizim anlattıklarımızı da biraz hafife alarak… 69’uncu maddeden söz istiyorum. Açık sataşma var efendim. Bilgilerle ilgili noksanlık olduğunu ifade etti.

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – Bilgilendirme Başkanım, sadece bilgilendirme yaptı.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Muhterem ağabey, on üç seneden beri niye vermedin bu önergeyi?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, biraz sessiz olabilecek misiniz, lütfen. Biraz sessiz olunuz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, açık bir sataşma var.

BAŞKAN - Sayın Demiröz, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Niye getirmedin daha önce ağabey?

BAŞKAN - Bir dinleyin bakalım.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sen dinle önce Hakan.

SENA KALELİ (Bursa) – İlhan, mermer ocaklarını anlat, mermer tozunu anlat, mermer ocaklarını anlat, biten dereleri anlat. Ekilecek tarla kalmadı, anlat.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

12.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz'ün, Bursa Milletvekili Önder Matlı’nın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Evet, burada 2 Bursa milletvekilinin birbiriyle ilgili bu konuşmalarından rahatsız olduğumu ifade etmek istiyorum ama bizim, Bursa’dan başka gidecek yerimiz yok.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Onların var, Arabistan’a gider onlar.

İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) – Ayrıca, Önder kardeşimin Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunu ben yeni anladım. Ben burada “Nilüfer Çayı kirli, Nilüfer Çayı zehir akıtıyor, Nilüf er Çayı’nın temizlenmesi lazım. Arkadaşlar, eğer vali, Nilüfer Çayı’yla ilgileniyorsa tayin oluyor, Belediye Başkanı ilgilenmiyor. Lütfen, hep beraber bunu yapalım.” ifadesini kullandım.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Neden bugüne kadar beklediniz İlhan Bey?

İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) – Sayın arkadaşım, hiç beklemediğim bir şekilde, Büyükşehir Belediyesinin çalışmalarını anlatıyor.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Geç kaldınız geç.

İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) – Onu söylersen TOKİ konutlarını da anlat Sayın Önder Matlı, onu anlat; DOSAB’da kuracağın, şehrin içerisinde, 160 bin kişinin yaşadığı yerde kuracağın termik santrali anlat. Sana yakıştıramadım ama çünkü beraber çalıştığımız bir arkadaşımızsınız.

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Yok öyle bir şey, yok öyle bir şey ya!

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bravo İlhan ağabey!

İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) – Ayrıca, arkadaşlar, biz ne için istiyoruz? Geleceğimiz için, çocuklarımız için, Nisanur için istiyoruz. Başka kimse için herhangi bir şey istemiyoruz.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Neden bugüne kadar beklediniz?

İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) – Ancak, bu konuyla ilgili şunu da anlatmak isterim: Siz de eğer Bursa’ya gelirseniz Karacabey İnkaya köyüne gidin, oradaki muhtar size bir şey ikram edeceği zaman şunu söylüyor, diyor ki: “Satacağım üründen mi vereyim, yediğim üründen mi?” Ne düşünürsünüz? E, satacağı ürün daha iyidir.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Neden bugüne kadar beklediniz?

İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) – Diyor ki o zaman: “Hayır, satacağım üründen vermeyeyim çünkü onu Nilüfer’in kirli sularıyla suladım.” Bu bakımdan, geleceğimiz için, bunlar için lütfen yapın.

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – Başkan, yaptıklarımızı da söyle ama. Sanayi tesislerinin taşınmasıyla ilgili 2019’a kadar mühlet verdiğimizi anlat, ne kadar çalıştığımızı da anlat Sayın Başkan.

İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) – Sayın Şahin, Bursalılar 6 milyar 600 milyon vergi veriyor, 6 milyar 600 milyon, kaç kuruş 2014 yatırımı var?

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayınız lütfen, Genel Kurula hitap ediniz.

İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayınız, siz Genel Kurula hitap ediniz.

İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) – Ben onlarla konuşmuyorum ama arkadaşlar rahatsız oluyor, rahatsız.

Şimdi Bursa milletvekillerinin bu önergeye eğer “hayır” verdiklerini gördüğüm zaman oradan ilan edeceğim…

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Neden bugüne kadar beklediniz?

İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) – …ve Bursa’da da tek tek bunları anlatacağım. Bugüne kadar yapmadığım bir şeyi bu defa yapacağımı ifade etmek istiyorum. Bu konu, önemli bir konu; bu konu, siyaset üstü bir konu. Gelin, hep beraber kısa süreli ve acil bir planı çıkaralım ve bu işi yapalım.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Neden bugüne kadar beklediniz?

İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) – Onun için, değerli arkadaşlar, tekrar önergeye, Bursa’ya sahip çıkmak üzere, sizleri davet ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özensoy.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Aynı gerekçeler benim için de geçerli. Önder Bey, “muhalefet milletvekilleri” diyerek “eksik bilgi” vesaire diye bizi suçladı. 69’a göre söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar)

13.- Bursa Milletvekili Necati Özensoy'un, Bursa Milletvekili Önder Matlı’nın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, Önder kardeşimi aslında en çok ilgilendiren konulardan bir tanesidir Nilüfer Çayı. Doğru, dediği gibi, onun köyünün içinden geçiyor, benim de akrabalarımın yaşadığı, babamın büyüdüğü, -o, Evciler köyünü iyi bilir- oralardan geçiyor. Tabii, bunun, ifade ettiğim gibi, sadece o köylere değil, bütün Türkiye'ye zararı var. Dediğim gibi, orada yetişen meyveler, sebzeler bütün Türkiye'ye gidiyor. Bursa şeftalisini yemeyen var mı, deveci armudunu yemeyen var mı? Yani, buna benzer daha birçok şeyler var.

Bakın, bilgi eksikliği derken ben 54 yaşındayım, Bursa’da doğdum, büyüdüm. Dolayısıyla, Bursa’nın gezmediğim yeri kalmadı, gitmediğim yeri kalmadı, Önder kardeşimden de yaşça büyüğüm. Herhâlde bilgi konusunda da ondan biraz daha fazla tecrübeye sahip olduğuma inanıyorum. Artı, bu konularda da teknik olarak da Hüseyin Bey yerinden laf atıyor ama o laf attıklarını da Önder Bey aynı şekilde yalanladı.

Ben aynı zamanda kimya mühendisiyim. Bakın, bu tesislerde kimyasal arıtmalar var daha çok, bu işi bilenler bilir, aynı zamanda biyolojik arıtmanın da olması lazım. Yani, kimyasal oksijen ihtiyacı ayrıdır, biyolojik oksijen ihtiyacı ayrıdır, bu tesislerde aynı zamanda biyolojik arıtmalara da ihtiyaç vardır ve aynı zamanda o kanalın da, olduğu gibi tekrar ıslah edilmesi lazım yani Nilüfer Çayı’nın artık çökmüş…

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – Necati ağabey, yapıldığını biliyorsun ama ya.

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) - Bakın, şimdi İlhan Bey’in hakkını vereyim. Arkadaşlar diyor ki: Niye bugüne kadar bekledi? Bakın, 24/11/2011’de vermiş bu önergeyi, araştırma önergesini 24/11/2011’de.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Ama gündeme neden bugün alınıyor? Gündeme alma talebi önemli.

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) - İlhan Bey görevini yapmış.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Hayır, hayır. Eksik yapmış, geç yapmış.

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) - Yani en azından bu konu, bu hassasiyet, Önder Bey için, Bursalı arkadaşlar ve burada bulunan herkes için önemli olan bu konu gündeme taşınmış oldu.

Bakın, Bursa artık öyle 6 milyar 600 değil, 8 milyar vergi veriyor, yıllık 8 milyar.

Şimdi, Önder Bey dedi ki: “Belediye ne yaptı?” Bana bir tane, belediyenin… Doğanbey’in dışında, Bursa’nın kalbine sapladığınız o hançerin dışında ve gereksiz stadyumun dışında belediyenin bütçesinden yapılan ve Bursa’nın çehresini değiştiren bir tane proje söyleyin bana?

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – Stadyuma karşı mısın Necati ağabey?

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) - Karşıyım, evet, stadyuma karşıyım. Eski stadyumun yerinde durması ve gereksiz… 400 trilyon para yatıyor oraya. Ne gerek var? 35 binlik stadyum dururken…

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – Şampiyon Bursaspor’un stadyumuna karşı mısın?

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) - Yani stadyum dolmuyor şimdi, dolmuyor, yarısı bile dolmuyor. Siz kalktınız, belediyenin bütçesinden 400…

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – Gençlik ve Spor Bakanlığından destek aldık.

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) - Bu parayla Nilüfer Çayı’nda, Önder Bey’in ifade ettiği gibi, balık da tutardık, havuzda yüzerdik de, neyse… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ama bizim dönemimize nasip olacak, onu da söyleyeyim.

Hepinize saygılar sunuyorum.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Bunu statta söyleyebiliyor musun Necati ağabey?

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) - Sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özensoy.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Bursaspor’a söyleyebiliyor musun bunu? Bursaspor’umuz bizim ortak değerimiz. Bursaspor’a, seyirciye söylüyor musun bunu?

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Bursaspor’a değil, stada karşıyım, stada.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Stada gidip söyleyebilir misin bunu Necati ağabey? Şikâyet ediyorum seni Bursalılara. Bursa’ya en güzel stadı yapıyoruz biz.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – 400 trilyonu Bursaspor’a verseydin o zaman, niye vermediniz, niye olanak sağlamadın?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Yazık, yazık! Bursa ortak değerimiz bizim. Olmadı Necati ağabey, yakışmadı!

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – 100 trilyon borcu var.

BAŞKAN - Lütfen… Lütfen… Gerekli konuşmaları yaptınız, gerisini kuliste konuşmanızı rica edeceğim.

Sisteme Sayın Hamzaçebi girmiş, ona söz vereceğim.

Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

10.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, İstanbul’daki Riva Deresi’ne ilişkin olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığını göreve çağırdığına ilişkin açıklaması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bursa Nilüfer Çayı’yla ilgili burada çok güzel konuşmalar yapıldı. Nilüfer Çayı’nın yaşadığı sorunların bir benzeri İstanbul’da Riva Deresi’nde yaşanmaktadır. Diğer adıyla Çayağzı Deresi, İstanbullular tarafından bilinen adıyla Riva Deresi, Kocaeli’nin Gebze ilçesinin Tepecik Mahallesi yakınlarında doğar, Pendik ve Çekmeköy ilçelerinden geçer, Beykoz’un yaklaşık 10 mahallesinden yine devam eder ve Karadeniz’de denize dökülür.

Riva Deresi’nde bugünlerde yoğun balık ölümleri yaşanmaktadır. Riva Deresi, tıpkı Nilüfer Çayı gibi, büyük bir kirlilikle karşı karşıyadır. Riva Deresi’ne foseptikler akıtılabilmekte, çevrede bulunan küçük sanayi kuruluşlarının atıkları yine dereye akıtılmakta, izinsiz hafriyat dökümleri yapılmakta ve daha sayabileceğimiz birçok nedenle Riva Deresi gerçekten yoğun bir kirlilik yaşıyor. Bitki ve balık türleri tehlike altındadır, yok olmaktadır, diğer endemik türler azalmakta, göçmen kuşların doğal ortamları bozulmakta ve ortadan kalkmakta ve bunun gibi sayısız sorunu yaşıyoruz. Nilüfer Çayı, Riva Deresi ve belki Türkiye’de daha –belki değil mutlaka- birçok dere gerçekten devletin koruma tedbirlerine ihtiyaç duymaktadır. Burada sadece kürsüden “Bu derelerin durumu iyidir.” demek doğru değildir, özel bir önlem almak gerekiyor. Ben Nilüfer Çayı’yla ilgili yapılan öneriler yanında, Riva Deresi’ne ilişkin olarak da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığını göreve çağırıyorum. Riva Deresi elden çıkmak üzeredir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.

III.-YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –Yoklama istiyoruz efendim.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi için oylamadan önce yoklama talebi vardır.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Serindağ, Sayın Demiröz, Sayın Akar, Sayın Kaplan, Sayın Öner, Sayın Öztrak, Sayın Susam, Sayın Tayan, Sayın Özkes, Sayın Sarı, Sayın Kaleli, Sayın Toprak, Sayın Öztürk, Sayın Haberal, Sayın Pavey, Sayın Şeker, Sayın Çetin, Sayın Oyan, Sayın Aldan.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- ÖNERİLER(Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan Nilüfer Çayı’ndaki kirliliğin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/327), Görüşmelerinin Genel Kurulun 4 Mart 2015 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Bir saat ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.53

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.57

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Dilek YÜKSEL (Tokat)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1'inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2'nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan, Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/1008) (S. Sayısı: 685)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5’inci sırada yer alan, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının geçen birleşimde ikinci bölümde yer alan 38’inci maddesi kabul edilmişti.

Şimdi yeni madde ihdasına dair iki önerge vardır.

Sayın milletvekilleri, biliyorsunuz, önergeleri okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 14 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni madde olarak görüşme açacağım. Komisyon salt çoğunlukla eğer önergeye katılmazsa işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları'nın (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) "4652 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin sekizinci fıkrasında yer alan "Fakülte ve polis" ibaresi "Polis" şeklinde, ikinci, onuncu ve onbirinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve birinci, beşinci, on ikinci ve on üçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmıştır.

"İlgili devletlerle yapılacak ikili anlaşmalara bağlı olarak yabancı uyruklu öğrenci veya kursiyerler Bakan onayı ile ücretli yahut ücretsiz olarak Akademiye kabul edilebilirler. Bu suretle kabul edilenlerden ücreti mukabili eğitim veya kurs verileceklerle ilgili mali işler bu Kanunun 29 uncu maddesine göre kurulan döner sermaye işletmesi vasıtasıyla yürütülür."

"Polis Amirleri Eğitimi Merkezi, enstitü ve polis meslek yüksekokullarında, ilk derece amirlik eğitimi alanlar ile lisansüstü veya ön lisans eğitimi yapanlar (yabancı uyruklular hariç) altı yıl süreyle mecburi hizmetle yükümlüdürler."

"Bunlardan mezun olup olmadığına bakılmaksızın mecburi hizmetle yükümlü olduğu süre içinde, istifa edenler veya ilişiğinin kesilmesini gerektiren bir suç işleyenler ya da sağlık sebebi hariç, başka herhangi bir sebeple ayrılanlar, yükümlülük sürelerinin eksik kısmı ile orantılı olarak kendilerine yapılmış olan öğretim masraflarını yasal faiziyle birlikte tazminat olarak ödemek zorundadırlar."" şeklindeki 38 inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin ihdas edilmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

Hasan Hüseyin Türkoğlu                                    Ali Öz

             Osmaniye                                            Mersin…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Önergeyi çekiyoruz…

BAŞKAN – Önergeyi çekiyorsunuz. Çekilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun 38. Maddesinden sonra aşağıdaki maddenin eklenmesi ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

Ali Serindağ

Gaziantep…

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Çekiyoruz.

BAŞKAN – Önerge çekilmiştir.

39’uncu madde üzerinde üç önerge vardır, biri Anayasa’ya aykırılık önergesidir, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun "4652 sayılı Kanunun 22 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan "diğer polis yüksek öğretim kurumlarında veya" ibaresi madde metninden çıkarılmış ve aynı fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir.

“e) Gerekli görüldüğü hallerde, öğretim elemanları Başkanın teklifi, Genel Müdürün görüşü ve Bakanın onayıyla Akademiyi oluşturan kuruluş ve birimlerde,"" şeklindeki 39 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Erdoğan                                    Alim Işık                               Hasan Hüseyin Türkoğlu

         Muğla                                             Kütahya                                           Osmaniye

    Bülent Belen                                Ahmet Duran Bulut                              Özcan Yeniçeri

       Tekirdağ                                           Balıkesir                                             Ankara

"MADDE 39 - 4652 sayılı Kanunun 22 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan "diğer polis yüksek öğretim kurumlarında veya" ibaresi madde metninden çıkarılmış ve aynı fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir.

"e) Talepleri halinde, öğretim elemanları Başkanın teklifi, Genel Müdürün görüşü ve Bakanın onayıyla Akademiyi oluşturan kuruluş ve birimlerde,""

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"4652 sayılı Kanunun 22 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan "diğer polis yüksek öğretim kurumlarında veya" ibaresi madde metninden çıkarılmış ve aynı fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir.

"e) Gerekli görüldüğü hâllerde, öğretim elemanları Başkanın teklifi, Genel Müdürün görüşü ve Bakanın onayıyla Akademiyi oluşturan kuruluş ve birimlerde””

şeklindeki 39. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Ali Serindağ                                    Ahmet Toptaş                                    Tanju Özcan

      Gaziantep                                     Afyonkarahisar                                         Bolu

     Ali Sarıbaş                                      Celal Dinçer                                       İzzet Çetin

      Çanakkale                                          İstanbul                                             Ankara

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair -Torba- Kanun Tasarısının 1 inci maddesi; Anayasa ve İçtüzük Hükümleri ile evrensel hukuk normlarına ve temel insan haklarına aykırı olup tek parti - tek adam - diktatörlük rejimi ve polis devletinin ötesinde, fiili "savaş hali" uygulaması getirdiğinden kanun tasarısının 39 uncu maddesinin Anayasa'ya aykırılık nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

   Pervin Buldan                            Abdullah Levent Tüzel                               Nazmi Gür

           Iğdır                                               İstanbul                                                Van

       Erol Dora                             Hüsamettin Zenderlioğlu                          Gülser Yıldırım

         Mardin                                               Bitlis                                                Mardin

     Demir Çelik                                      Adil Zozani                                     Hasip Kaplan

           Muş                                                Hakkâri                                              Şırnak

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kaplan. (HDP sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın milletvekilleri, 79 baro ve bütün üniversiteler, ceza hukukçuları, profesörler buraya yazılar gönderdiler bu paketle ilgili. Yine İnsan Hakları Derneği, MAZLUMDER, Helsinki Yurttaşlar Derneği, Uluslararası Af Örgütü Şubesi, yine, Avrupa Birliği Delegasyonu, yine, İnsan Hakları Ortak Platformu, Avrupa Birliği kararları, bunların hepsi, herkes bunun, bu paketin sizin iddia ettiğiniz gibi özgürlükler paketi olmadığını söylüyorlar. Bu paket faşizm paketidir, bu paket hak ve özgürlükleri silen bir pakettir, bu paket Türkiye’ye de size de iyilik getirmez, kötülük getirir, kötü bir yasadır. 12 Eylül döneminde, darbe döneminde olağanüstü hâl dönemlerinde sıkıyönetim mahkemelerinde yapılmayan işkencelere, zalimce davranışlara maruz kalacaksınız, sizin çocuklarınız da kalacak. Bunu özgürlük paketi diye kim size yutturduysa, vazgeçin bu inattan. Bu faşizm paketinin arkasında durmayın.

Bakın, 3 parti grubu burada muhalefet ediyor. Gelin, bunu çekin Komisyona, doğru dürüst konuşalım, bu maddeleri ayıklayın buradan. Yoksa telef olacaksınız sabah dörtlere, beşlere kadar. Aklınız teşevvüş edecek, hasta olacaksınız. Sabahlara kadar boşuna duruyorsunuz burada arkadaşlar. Size de yazık, memlekete yazık, 77 milyon insanımıza yazık. Etmeyin eylemeyin, bu faşizm paketinden vazgeçin.

Bu davetimi dikkate alın, yoksa sonrasına karışmam. (HDP sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.

Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.13

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Dilek YÜKSEL (Tokat)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69’uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 39’uncu maddesi üzerinde Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Bir dakika süre vereyim, tartışmaların önünü keselim.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Tasarının görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"4652 sayılı Kanunun 22 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan "diğer polis yüksek öğretim kurumlarında veya" ibaresi madde metninden çıkarılmış ve aynı fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir.

"e) Gerekli görüldüğü hâllerde, öğretim elemanları Başkanın teklifi, Genel Müdürün görüşü ve Bakanın onayıyla Akademiyi oluşturan kuruluş ve birimlerde””

şeklindeki 39. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Ali Serindağ (Gaziantep) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERMİN BALIK (Elâzığ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak, Sayın Serindağ siz mi?

İZZET ÇETİN (Ankara) – Ben konuşacağım.

BAŞKAN – Sayın Çetin, siz konuşacaksınız, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, yani maddenin özüne mi gireyim yoksa tasarının bütününe yönelik bir şey mi söyleyeyim diye epey düşündüm. Gerçekten, biraz evvel Hasip Kaplan’ın da söylediği gibi, polisi parti polisi, devleti de polis devleti hâline getireceğinden, bırakın Türkiye'yi, bütün dünyanın hemfikir olduğu bir tasarıyı, bir aya yakın zamandan bu yana Meclisi de kilitleyerek, hepimizi de burada gece sabahlara kadar uykusuz bırakarak getirdiniz. Ben düşünüyorum, acaba AKP’li milletvekili arkadaşlar -tabii seçim zamanı yakın olduğu için yukarıya çok bağımlı olmalarını belki anlarım ama- hiç gazete ya da makaleye “Bu yasa konusunda yerli yabancı aydınlar ne diyor?” diye bir bakmıyor mu? Acaba, şöyle iki satır bir yazı okumuyor musunuz? Gerçekten hayretler içerisindeyim.

Şimdi, bir kere, bakınız, polisle, polisle de değil esasında, cemaatle olan hesaplaşmanızın prototip yansımaları bu maddede mevcut. Yani, maddenin içine bir bakıldığı zaman, diyorsunuz ki: “Efendim ‘diğer polis yükseköğretim kurumlarında veya’ ibaresini çıkardık.” Bunu atmadınız, (e) fıkrası olarak eklediniz. Ne yaptınız? (e) fıkrasında, eskiden öğretim elemanlarının oluruyla yapılan atamayı ortadan kaldırarak, bu cemaatle hesaplaşmanız sırasında 50 binden fazla polisi, polis şefini yerlerinden ettiniz ya, o özellikle üst düzeydeki yöneticilerinin tamamına yakını yargıdan göreve iade kararı aldı ya, sizin bütün rahatsızlığınızın özü orada gizli.

Arkadaşlar, gerçekten bütün devletlerde güvenlik kurumları vardır, iç güvenlik, dış güvenlik, özellikle polis iç güvenlikle ilgili. Bu da, bu maddede yaptığınız değişiklik -Polis Yüksek Öğretim Kanunu’nun 22’nci maddesinde yapıyorsunuz değişikliği- tam anlamıyla bir sürgün maddesi. Yani, siz daha evvel, dokuz yıl boyunca, on yıl boyunca beraber yürüdüğünüz, o Sayın Arınç’ın deyimiyle “Güzel Allah’ım verdikçe veriyor.” diye övündüğünüz yapıyı beraber kurdunuz. Şimdi de onlardan intikam almak için onları perişan ediyorsunuz. Aynı Arınç, geçtiğimiz haftalarda da, 24 Temmuz 2014 tarihinde ne diyor? “İki tarafı da çok iyi tanıyorum. İçim yanıyor ama yaşadığımız olaylar var, bu olayları görmezden gelemeyiz. Bir şeylerin ortaya çıkması lazım. ‘Biz bunları yaptık ama kusura bakmayın, bizi affedin.’ demeleri lazım.” Yani “Bize biat ederlerse bir şeyler yapabiliriz.” diyor. Tabii, gün geçtikçe de yaşına, o özgül ağırlığına itibarınız ortadan kalkmış olacak ki önüne gelen de burnunu sürtmeye başladı.

Değerli arkadaşlar, bakınız, demokratik ülkelerde polis, kamu düzeni ve kamu yararı için hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı ve şeffaf bir şekilde hareket eder, yurttaşın haklarını korumakla görevlidir ama antidemokratik ülkelerde yani sizin yaratmak istediğiniz devlette ise polis, rejimin verdiği görevleri hukuka uygunluğuna bakmadan yerine getirir. Onun için, sokağa çıkan işçiye, hakkını arayan emekçiye kimi zaman biber gazı, kimi zaman cop, kimi zaman silah ya da herhangi bir şekilde, hukuk devletinde olmazsa olmaz haklardan toplanma ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanan gencecik çocuklara doğrudan doğruya kurşun sıkar. Polise o kurşun sıkma emrini veren ne yazık ki fiilen iktidardır, iktidardan güç alan kişilerdir.

Şimdi, değerli arkadaşlar, polisi gerçekten perişan konuma getirdiniz. Tabii ki sadece polisi değil, cumhuriyetin bütün kurumlarıyla hesaplaşmaya girdiniz. Bu yasadan sonra, benim de uzunca süre görev yaptığım ve içini bildiğim Silahlı Kuvvetlerin okullarıyla da oynayacağınızdan hiç kuşku duymuyorum. Türkiye bir ailenin, bir şahsın çiftliği değil. Eğer demokrasiye inanıyorsanız, bu yasa tasarısında ısrar edip hem kendinize hem millete hem de bu Parlamentoya eziyet etmekten vazgeçin, tasarıyı geri çekin diyorum.

Yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çetin.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi vardır, yerine getiriyorum.

Sayın Altay, Sayın Serindağ, Sayın Gök, Sayın Çetin, Sayın Öner, Sayın Onur, Sayın Tayan, Sayın Şeker, Sayın Eyidoğan, Sayın Toprak, Sayın Küçük, Sayın Özkes, Sayın Kaplan, Sayın Haberal, Sayın Aldan, Sayın Seçer, Sayın Akar, Sayın Susam, Sayın Özkoç, Sayın Öztürk, Sayın Öğüt.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun "4652 sayılı Kanunun 22 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan "diğer polis yüksek öğretim kurumlarında veya" ibaresi madde metninden çıkarılmış ve aynı fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir.

“e) Gerekli görüldüğü hallerde, öğretim elemanları Başkanın teklifi, Genel Müdürün görüşü ve Bakanın onayıyla Akademiyi oluşturan kuruluş ve birimlerde,"" şeklindeki 39 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Özcan Yeniçeri (Ankara) ve arkadaşları

"MADDE 39 - 4652 sayılı Kanunun 22 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan "diğer polis yüksek öğretim kurumlarında veya" ibaresi madde metninden çıkarılmış ve aynı fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir.

"e) Talepleri halinde, öğretim elemanları Başkanın teklifi, Genel Müdürün görüşü ve Bakanın onayıyla Akademiyi oluşturan kuruluş ve birimlerde,""

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERMİN BALIK (Elâzığ) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Yeniçeri, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa tasarısına baktığımızda ve başından beri incelediğimizde bir şey görüyoruz: Getirilen bütün teklifler iktidar grubu tarafından reddediliyor.

Barolar Birliğinin şu kadar başkanı yani hukukla uğraşan, hukukla haşır neşir olan insanlar bu yasa tasarısının Anayasa’ya aykırı olduğunu söylüyor, takmıyorsunuz; hukuk profesörleri, peynir ekmekle aklını yememiş olanlar “Anayasa’ya aykırı.” diyor, onu takmıyorsunuz; akademisyenler diyor, onu takmıyorsunuz; muhalefet diyor, onu takmıyorsunuz; ben de sizi takmıyorum.

SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Hocam, biz seni dinliyoruz ya.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Bakın, size bir şey söyleyeyim, güneşe tapılan yerde enerji kanunları önemini yitirir. Burada çok fanatik bir dogmatik hâl var. Bu hâl aşılmadan, burada yapılan bir müzakereden istenilen sonuç elde edilemez, hep abesle iştigal edilir.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Hocam, burayı biraz daha açar mısın?

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Hocam, Ramazan’ın anlayacağı şekilde konuş.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısı Anayasa’ya aykırıdır, bir kez daha söylüyorum. Bu yasa tasarısı eğer buradan çıkarsa Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilecektir. Bu tasarı bir inat tasarısıdır. Bu yasa tasarısı bir intikam tasarısıdır. Bu tasarı totaliterdir. Bu tasarı Türkiye’de siyasallaştırılmamış hiçbir kurum bırakmayan bir tasarıdır, başta da jandarma olmak üzere. Bu yasa tasarısı haksızlık, adaletsizlik tasarısıdır. Kazanılmış hakları reddeden, çocuklarımızı perişan edebilecek, gençleri perişan edecek bir yasa tasarısıdır. Bu tasarı hukuk devleti düşmanıdır, hukukçuların kulakları çınlasın. Bu tasarı Anayasa’nın genel esaslarına, cumhuriyetin niteliklerini düzenleyen temel 2’nci maddesine aykırıdır. Tasarı, kolluğa, kamuya açık alanda, sokaktan istediği kişiyi ve aracı hâkim, savcı veya kolluk amirinin yazılı emri olmadan durdurma ve arama yetkisi veriyor. Anayasa’nın 20’nci maddesine taban tabana aykırı bir tasarıdır. Vali ve kaymakamlar polise emir veriyor, yürütme yargıya başlıyor. Kuvvetler ayrılığına aykırıdır. Ey hukukçular, herhâlde yüzünüz simsiyah olmuştur. Anayasa’ya aykırıdır kardeşim.

Şimdi, bu tasarı niçin getirildi, bunun üzerinde durmak lazım arkadaşlar. İç güvenlik yasa tasarısının hangi ihtiyaçlardan kaynaklandığına vereceğimiz cevap hayati bir cevaptır. Bu tasarı, 6-7 Ekimde…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hocam, Anayasa’ya hangi maddesi aykırı?

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Ya, başlangıç ilkelerine aykırı, 2’nci maddesine aykırı, 3’üncü maddesine aykırı, 20’nci maddesine aykırı. Yani, bunları sen bilmiyorsan ben mi anlatacağım sana?

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Hocam, Recep Anayasa’nın ne olduğunu bilmiyor, anlatma.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Bunlar Anayasa’yı tanımıyor Hocam, ne konuşuyorsun onlara ya?

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Şimdi, bu tasarı 6-7 Ekimde sokakları savaş alanına çeviren terörist unsurlar için çıkarılıyorsa anlamsız bir tasarıdır. Bu tasarı, eğer Cizre’de mahallelerin giriş ve çıkışlarına belediye araçlarıyla hendekler açan, güvenlik çadırları kuran, PKK bayrağı diken, özerklik ilan eden terörist unsurlara karşı çıkarılıyorsa onların ürettiği fiilî durumu ortadan kaldırmak için böyle bir yasa tasarısı çıkarmaya gerek yok. Bunun için devleti yönetenlerin irade koymaları ve yasaları işletmeleri yeterlidir. Başbakanın danışmanı Mahçupyan “Kamu düzeni bölgede şu anda devletin değil PKK’nın elindedir.” diyor. Bu belki biraz abartılıdır ama büyük ölçüde de doğru. Peki, niye kamu düzeni PKK’nın denetiminde? İşte, sizin o “çözüm süreci” diye tapındığınız dogma yüzünden. İşte o, PKK’yı orada egemen hâle getirdi. Siz niye…

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Hadi canım!

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Canın diyeceğim, nokta, nokta…

Şimdi, Cizre’de meydana gelen olaylar, daha önce meydana gelen olaylar yani 6-7 Ekim olayları, tamamen PKK’nın bölgede kamu düzeniyle ilgili ciddi bir blokajının olduğunu gösteriyor. O zaman, acaba bu durum Tanzimat Fermanı’ndan mı kaynaklandı, Islahat Fermanı’ndan mı kaynaklandı, Teşkilat-ı Esasiye’den mi kaynaklandı? Bal gibi sizin PKK’ya göz yummanız, Oslo’da denildiği gibi özgürlük alanı açmanız ve bunun sürecinde askerin, polisin, jandarmanın kolunu tutmanız yüzünden ortaya çıkmış bir durumdur. Ve açıkça söyleyelim ki bu eldeki mevcut yasayı kullanmıyorsunuz, mevcut yetkileri kullanmıyorsunuz, bir de üstüne yetki istiyorsunuz. Siz yetkisizlikten değil, iradesizlikten ve vatan için düşündüğünüz duyguların yoksunluğundan dolayı bu olaylar meydana geliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – İrade koysanız, şuur gösterseniz bu tasarıya hiç gerek kalmaz ve dolayısıyla kamu düzeni de kamu güvenliği de devletin kolluk güçlerinin eline geçer.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – Yoklama istiyorsunuz, yerine getireceğim.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Sayın Vural, Sayın Halaçoğlu, Sayın Türkoğlu, Sayın Erdoğan, Sayın Korkmaz, Sayın Işık, Sayın Yılmaz, Sayın Yılmaz, Sayın Yeniçeri, Sayın Şandır, Sayın Uzunırmak, Sayın Akçay, Sayın Öz, Sayın Çirkin, Sayın Halaman, Sayın Türkkan, Sayın Oral, Sayın Kutluata, Sayın Bulut, Sayın Başesgioğlu.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

39’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 39’uncu madde kabul edilmiştir.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Önergelerden birisi konuşulmadı. CHP’nin önergesi konuşulmadı.

BAŞKAN – Konuşuldu efendim bütün önergeler.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, bir talebim var.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Baluken.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

11.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 21/2/2015 tarihli 60’ıncı Birleşimdeki görüşmelerine ilişkin olarak İç Tüzük’ün 13’üncü maddesi kapsamında yapılan başvurularla ilgili 3/3/2015 tarihli 94 sayılı Başkanlık Divanı Kararı’nı kabul etmediklerine ve hukuki yollara başvuracaklarına ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Sayın Başkan, dün, burada, İç Tüzük’ün 13’üncü maddesine göre, Başkanlık Divanının almış olduğu bir karara yönelik olarak itirazlarımızı dile getirmiştik. O itirazlar doğrultusunda, siz, muhatabın Başkanlık Divanı olduğunu ve Başkanlık Divanına dilekçeyle başvurmamız gerektiğini, oradan gelecek cevaba göre tutum belirleyeceğinizi söylemiştiniz.

Şimdi, bugün, elimde 4 Mart 2015 tarihli Meclis Başkanı Sayın Cemil Çiçek’in imzasıyla verilmiş olan bir cevap yazısı var. Hatırlarsanız, bizim itirazımız İç Tüzük 13’üncü maddenin beşinci fıkrasındaki “Ancak Başkanlık Divanı üyelerinin tek başlarına üzerlerine aldıkları işlerden dolayı yapılacak şikâyetler için toplantı yeter sayısı hakkında şikâyette bulunulan üyenin dışındaki bütün üyelerin tamamıdır.” üzerine 21 Şubattaki oturumlarda Sadık Yakut’un da Meclis Başkan Vekilliği yapması, dolayısıyla Başkanlık Divanındaki oylamaya katılmaması üzerine kurulmuştu ve biz bu itirazımızla ilgili dün yazılı olarak dilekçeyle başvurduk, bize gönderilen bu cevap yazısından aynen okuyorum, 3/3/2015 tarihli yazınız: “İlgili yazınızda Başkanlık Divanının 3/3/2015 tarihli toplantısına TBMM Başkan Vekili Sayın Sadık Yakut’un katılmasının ve oy kullanmasının İç Tüzük’ün 13’üncü maddesinin beş’inci fıkrasına aykırı olduğu belirtilerek bu hususun düzeltilmesi amacıyla Başkanlık Divanının toplanması talep edilmektedir. İlgili yazınıza konu talebiniz, İç Tüzük’ün 13’üncü maddesinin beş’inci fıkrasına göre Başkanlık Divanı üyelerinin toplantılara katılmaması gereken durumlar kapsamında olmadığından Başkanlıkça yapılacak herhangi bir işlem bulunmamaktadır.” diye bilgilerimize rica edilmiş.

Şimdi, burada, bu açıklamayı bizim kabul etmemizin mümkün olmadığını ifade etmek istiyoruz. Çünkü bizim gerekçemiz, o günkü oturumda birleşimi yöneten Sadık Yakut’un Başkanlık Divanındaki tartışmalara ve oylamalara katılmasıyla ilgiliydi. Oysa burada gönderilen cevap yazısında hiçbir açıklayıcı hüküm olmadığı gibi, Sadık Yakut’un neden oylamaya ve Başkanlık Divanına katıldığıyla ilgili tek bir cümle olmadığı gibi, tek bir cümleyle kestirip atan, siyasi partinin iradesini hiçe sayan bir anlayış var ve bu anlayışın altında da Meclis Başkanı Sayın Cemil Çiçek’in imzası var. Biz, Halkların Demokratik Partisi olarak Sayın Cemil Çiçek’in bu tavrını kınıyoruz. Çünkü kendisi bu tavırla birlikte oradan Meclis Başkanı olarak değil, bir AKP’li milletvekili olarak davrandığını açık bir şekilde ortaya koymuştur. Eğer tarafsız bir Meclis Başkanı olmuş olsaydı yapmış olduğumuz itirazın haklılığını teslim edip ona göre düzeltici bir işleme gitmesi gerekirdi. Velev ki düzeltici bir işleme gerek duymasa bile siyasi parti grubuna gönderdiği bir yazıda kendi bulunduğu makamın ciddiyetine uygun olarak buraya tatmin edici bir açıklama yazması gerekirdi.

Biz bu konu karşısında çaresiz değiliz. Halkların Demokratik Partisi olarak, Meclis Başkanının da AKP’li kimliğiyle dâhil olduğu bu taraflı durumdan dolayı, İç Tüzük’ün tamamen rafa kaldırılmasından dolayı hemen yarın hukuki yollara başvuracağız.

Bu Meclis İç Tüzük olmadan şu anda çalışmalarını yürütüyor. Meclis Başkanı dâhil olmak üzere Meclisin oturumlarında tarafsızlık ilkesi tamamen ortadan kaybolmuş, İç Tüzük ayaklar altına alınmıştır. Dolayısıyla, bu hukuki yollara başvuracağımızın bilgisini şimdiden Genel Kurulun bilgisine sunuyorum. Cemil Çiçek’i tekrar kınadığımızı ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Baluken.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Gök, buyurunuz.

12.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 21/2/2015 tarihli 60’ıncı Birleşimdeki görüşmelerine ilişkin olarak İç Tüzük’ün 13’üncü maddesi kapsamında yapılan başvurularla ilgili 3/3/2015 tarihli 94 sayılı Başkanlık Divanı Kararı’nı kabul etmediklerine ve hukuki yollara başvuracaklarına ilişkin açıklaması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, Meclis Genel Kurulumuzun 17 Şubat 2015 tarihli 56’ncı Birleşiminde Meclis tarihimizin en karanlık günlerinden biri yaşandı ve pek çok milletvekili arkadaşımız yaralandı. O gün yaralı milletvekillerinin olmasına karşın bu Meclis çalışmalarına iktidar partisinin çoğunluk baskısıyla devam kararlılığı göstererek bir kere, kendi arkadaşları arasındaki dayanışmayı engelleyen bir tutum sergiledi. Bildiğiniz gibi, Meclis Genel Kurullarında kavgadan, gürültüden uzak ve sükûnetli bir ortamın tesis edilmesi gerekmektedir. 5 milletvekilinin yaralanması, hastaneye kaldırılması önemli ve vahim bir olaydır. O gün yaşanan kargaşa ortamında özellikle iktidar partisi mensubu milletvekillerinden muhalefet partisi milletvekillerine olan saldırıların belirlenmesi amacıyla, kameraların da tetkik edilerek sorumluların tespit edilmesi ve Meclis Başkanının sorumlular hakkında bir işlem başlatmasını Sayın Meclis Başkanından talep ettik.

Arzumuz ve isteğimiz, kameraların tespitiyle hangi milletvekilinin darba katıldığının belirlenmesi ve kimsede kuşkuya yer vermeyecek şekilde sorumluların belirlenmesiydi.

Meclis Başkanlığına vermiş olduğumuz dilekçeye, Sayın Meclis Başkanı dün akşam itibarıyla bize bir yazı ulaştırdı ve bu yazıda, Sayın Meclis Başkanı “İç Tüzük’te yer alan disiplin hükümlerinin, birleşimi yöneten başkan vekillerinin ikazlarının, hakaretleri, kaba ve yaralayıcı nitelikteki konuşmaları, fiilî saldırıları engelleyemediği görülmektedir. Bu tür ifade ve eylemlerin, millî mücadeleyi yürüten gazi Meclisimize yakışmadığı, Meclisin, milletvekillerinin ve genel olarak siyaset kurumunun halk nezdindeki itibarını zedelediği açıktır. İlgi yazınıza konu Genel Kurulda meydana gelen olaylar nedeniyle bu tespiti yaptıktan sonra, ilgili milletvekilleri hakkında işlem başlatılması hususunda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının herhangi bir görev ve yetkisi bulunmamaktadır.” diyerek bizlere bir cevap vermektedir.

Sayın Başkanım, ortada yaşanmış ciddi bir vahim tablo karşısında, bu Meclis Başkanlığı bir işlem başlatmayacak, disiplini ve bundan sonraki gelecek kargaşa ortamlarını önlemeyecekse, bundan sonraki gelinecek kargaşa ortamlarının sorumlusu kim olacaktır? Burada bir disiplinin sağlanması gerekmektedir. Yani burada az buz değil, milletvekili arkadaşlarımızın pek çoğu dövülerek, darbedilerek yaralandı. Böyle bir tablo karşısında bu Meclisin sükûnetinin korunmasının sorumlusu kim olacaktır? Ne olacaktır? Şimdi bir kavga çıksa ve bu kavganın sorumlusu hakkında bir işlem yapılmayacaksa, bu Meclise duyulan güven, bu Meclisteki sükûnet ortamının sağlanması ve kanunların o sağlıklı ortamda görüşülmesinin temininin mükellefi kimdir? Sayın Meclis Başkanı, bu konuda çok talihsiz bir cevap vermiştir. Bu cevabı reddediyoruz ve sorumluların bulunarak hakkında işlem yapılması hususundaki Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun iradesini tekrar belirtiyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Gök.

Buyurunuz Sayın Vural.

13.- İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın, 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 21/2/2015 tarihli 60’ıncı Birleşimdeki görüşmelerine ilişkin olarak İç Tüzük’ün 13’üncü maddesi kapsamında yapılan başvurularla ilgili 3/3/2015 tarihli 94 sayılı Başkanlık Divanı Kararı’nı kabul etmediklerine ve hukuki yollara başvuracaklarına ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Aslında Sayın Meclis Başkanı, Meclisin itibarından bahseden Meclis Başkanı Meclisin itibarını korumanın İç Tüzük’e göre yönetmekten geçtiğini unutmamalıdır. Eğer bir Meclis başkanı ya da Meclis başkan vekili hukuka, milletin hukukuna uymuyorsa milletin egemenliğini ve hukukunu ayaklar altına almış demektir. Dolayısıyla, bir parlamentonun itibarı hukukla olur, gücü budur. Sayısal çoğunlukla millî iradeye dayalı olarak yapılan hukuka uymakla Meclisin itibarı sağlanır ama Meclisin itibarını sağlamak için milletin hukukunu uygulaması gerekenler, milletin hukukunu gasbederse Meclisin itibarını ayaklar altına alan Meclis Başkanı ve Meclis Başkan Vekilleridir bununla ilgili yanlış yapanlar.

Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve bu oturumları hukuka, hukukun bütün usullerine, Anayasa’ya, İç Tüzük’e göre aykırı olarak yönetenler bizatihi Meclisin itibarına gölge düşürmüşlerdir, Parlamentonun millet nezdindeki itibarını maalesef zedelemişlerdir. Bu konuda, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz yapılan usulsüzlüklerin hepsini, tutanaklarıyla birlikte bunların hepsini Meclis Başkanına ilettik. Şimdi, delilleriyle ortaya koyduğumuz usulsüzlükleri delilleriyle çürütmesini bilmeyenler, parmak çoğunluğuyla şöyle bir karar alabiliyor: “İç Tüzük hükümlerine aykırılık bulunmadığına…” Peki, delilin nerede? Benim tutanak var. Nerede delilin? Hukuka aykırı bir karar almıştır Meclis Başkanlık Divanı. Ben delilleriyle, tutanaklarıyla… O zaman burada neden stenografları tutuyoruz, neden tutanaklar var, neden kameralar var? Bu kameralarda deliller olmasına rağmen bu delillerle haklı isteklerimizi çürütemeyen, usulsüzlüğün üstünü örtmek, hukuksuzluğun üstünü örtmek amacıyla sayısal çoğunlukla aykırılık bulunmadığını söyleyebilmiştir Sayın Başkan Vekilim, böyle bir rezalet olmaz. Bununla ilgili deliliniz nerede? Kameralar kayıtta, stenograflar çalışıyor, tutanaklar ortada. Karar yeter sayısı istemiş miyim? İstemişim. Uygulamamış mı? Uygulamamış. Bunun neresi aykırılık değil? Meclis Başkanının bununla ilgili, bizim hak gasbını yapan, çoğunluk iradesinin tehdidiyle muhalefetin sözünü ve sesini kesen Meclis başkan vekillerinin ve kâtip üyelerin katıldığı böyle bir oturumda, Divan oturumunda bizim kararlarımızı, bu konuda taleplerimizi reddetmesi de, aynen yeminde olduğu gibi, hukukun üstünlüğüne, Anayasa’ya sadakatten ayrılmayacağına namusu ve şerefi üzerine ant içenlerin yapabileceği bir görev değildir.

O bakımdan, ben bunu gayet açıklıkla söylüyorum: Eğer Meclisin itibarını düşüneceksek hukuku çalıştıracağız.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

OKTAY VURAL (İzmir) - Eğer hukuku çalıştırmıyorsanız, hak gasplarını bir kararla meşrulaştırıyorsanız, bizim iddialarımızın aleyhine bir tane delil getiremiyorsanız siz mahkûm olmuşsunuz demektir.

O bakımdan, Meclis Başkanının Meclisin itibarıyla ilgili bir adım atmayacağına ve doğrudan doğruya siyasi amaçlarla, ellerine geçirdiği güçle muhalefetin sesini ve hukukunu ortadan kaldırmak konusunda görevli olduklarını da düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Vural, bunu tutanaklara geçirdiniz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne olacak? Tutanaklar da reddedilir. “Tutanaklara geçiyor.”

BAŞKAN – Gerekli girişimlerde bulunursunuz, bunu dün tartışmıştık.

OKTAY VURAL (İzmir) – Vicdan olacak.

BAŞKAN – Evet.

OKTAY VURAL (İzmir) – Milletin hukukuna inanan vicdan olacak.

BAŞKAN – Hukuk her zaman üstündür ve herkesin hakkını ancak hukukla koruyabiliriz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Vicdanı olmayanların hukuku da olmaz, hukuku olmayanların vicdanı da yoktur.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, yeni madde ihdasına dair iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları'nın (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) "4652 sayılı Kanunun 22 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan "diğer polis yüksek öğretim kurumlarında veya" ibaresi madde metninden çıkarılmış ve aynı fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir.

"e) Gerekli görüldüğü hallerde, öğretim elemanları Başkanın teklifi, Genel Müdürün görüşü ve Bakanın onayıyla Akademiyi oluşturan kuruluş ve birimlerde," şeklindeki 39 uncu maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin ihdas edilmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Erdoğan

Muğla…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Geri çekiyoruz.

BAŞKAN – Geri çekilmiştir.

Yeni madde ihdasına dair diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun 39. Maddesinden sonra aşağıdaki maddenin eklenmesi ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

    Ali Serindağ                                      Ensar Öğüt                                    Bülent Kuşoğlu

      Gaziantep                                          Ardahan                                           Ankara…

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Geri çekiyoruz.

BAŞKAN – Önerge geri çekilmiştir.

Sayın Yılmaz, sizin söz talebiniz baki. Geçen oturumlarda baktım, sizi göremediğim için sizin bu talebinizi yerine getiremedim, 58’e göre düzeltme talebinizi unutmuş değilim.

Buyurunuz.

VI.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR (Devam)

3.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz'ın, 3/3/2015 tarihli 68’inci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün akşam yaptığım konuşmada geçen bir ifade var, orada deniyor ki: “Molotofkokteyliyle, güvenlikle bu yasaları düzelteceksiniz.” Bu yanlış anlaşılmalara neden olur. Bunlarla bunları düzeltmeniz mümkün değil. Onun için o “düzelteceksiniz” kelimesinin “düzelteceğini zannediyorsunuz”(x) şeklinde tutanaklara geçmesini arz ediyorum. Yani, burada bu yanlış anlaşılır. Yani, sizin niyetinizde terörü önlemek diye bir şey yok. Şimdi burada bütün milletvekillerine soruyorum: Şu anda terörü önlemek ve güvenliği sağlamakla ilgili hangi yasa size engel? Biriniz çıkın da deyin ki: “Şu yasa bizim elimizi kolumuzu bağlıyor.”

İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) – Gerekçeyi okutalım.

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Gerekçe yazılmak için yazılmış.

Şimdi, bir şeyi ifade edeceğim, on altı gündür bunun mücadelesini veriyoruz, diyoruz ki: “Bakın, burada demokratik hakları kısıtlıyorsunuz, bir parti devletine doğru gidecek yasalar yapıyorsunuz. Bu, milletin iradesi değil.” Burada ne yazıyor? “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” Ama siz milletin iradesi yerine -yarın öbür gün göreceğiz- Abdullah Öcalan’ın iradesini bu Mecliste hayata geçireceksiniz.

28 Şubatta Dolmabahçe’de bir görüşme yapıldı. Bu görüşmede Abdullah Öcalan’ın 10 maddelik bir beyanatı kamuoyuyla paylaşıldı ve bunların yasalar çerçevesinde hayata geçirilmesi öngörülüyor. Şimdi ben sizi göreceğim. Şimdi, orada, HDPli Sayın Baluken ve Pervin Buldan Hanımefendi vardı, AKP’den Grup Başkan Vekili, Hükûmetten de 2 bakan vardı, bir açıklama yapıldı. Sonra HDP’nin Grup Başkan Vekili şu ifadede bulundu, dedi ki: “Bu yasada birtakım düzenlemelere gidilecek, hatta geçen maddeler bile tekririmüzakereyle yeniden görüşülecek.” Şimdi, burada, canhıraş bu yasaları çıkarmak için on altı gündür uğraşıyorsunuz. Şimdi “milletin hâkimiyeti” diyerek bir kenara bırakılıp da Abdullah Öcalan’ın hâkimiyetine göre bu yasalarda düzenleme getirildiği zaman ne yapacaksınız, ben size soruyorum. Ondan sonra çıkıyordunuz ya… Hani, memlekete gittiğinizde “HDP ile MHP bir olmuş, bonzaiye, molotofkokteyline karşı çıkıyorlar. Terörü önleyeceğiz, karşı çıkıyorlar.” Bunları gidip memleketinizde anlatacaktınız. Şimdi, siz Apo’nun talimatıyla burada düzenlemeler yaparsanız, bu kanun teklifinde düzenlemeler yaparsanız buradaki milletvekillerinin iradesi ne olacak?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – O zaman, milletin iradesi değil, AK PARTİ’li vekillerin iradesi değil, Abdullah Öcalan’ın iradesine göre hareket eden bir grup var diyeceğim.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın hatip, Dolmabahçe görüşmesiyle ilgili özellikle AK PARTİ Grubuyla bu yasa tasarısı üzerinde anlaştığımıza dair imalarda bulundu ve grubumuza sataştı.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Baluken.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

14.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın geçen tutanak hakkında yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Birkaç gündür bu Dolmabahçe’deki ortak açıklamayla ilgili burada bir tartışma yürütülüyor. Biz de birkaç gündür bu partinin, Halkların Demokratik Partisinin yaptığı en onurlu işin, en hayırlı işin bu ülkeye kalıcı barış getirmekle ilgili çabalar olduğunu ifade ediyoruz. İki yıldır bu ülkede gençler çatışmalı süreçten dolayı ölmüyorsa, önümüzdeki çatışmalı süreç riskine karşı kalıcı bir barış umudu hâlâ büyüyerek devam ediyorsa burada Halkların Demokratik Partisinin ortaya koymuş olduğu emeğin rolünü unutmamamız gerekir. Bizim açımızdan halkımızın takdiri önemli. Biz, Dolmabahçe’de o ortak açıklamayı yaparken hiç kimseyle oturup kapalı kapılar ardında herhangi bir anlaşma falan yapmadık. Bizim Dolmabahçe’de de söylediğimiz, kamuoyu önünde de söylediğimiz hususlar son derece nettir. 10 başlıkta ifade ettiğimiz hususlar, Türkiye demokrasisi açısından çığır açacak, Türkiye’yi demokratikleştirecek, Türkiye’de yasakçı anlayış utancını ortadan kaldıracak hususlardır. Demokratik siyasetin önünün açılması, demokratik çözüm, ortak vatan, demokratik cumhuriyet, kimlik statüsü, özgür yurttaşlık, kadın, ekoloji, ekonomi ve güvenlik alanlarında bu ülkede var olan sorunların çözülmeye çalışılması her alanda göğsümüzü gere gere savunacağımız ilkelerdir.

Sayın Grup Başkan Vekilimize atfen belirtilen anlaşmayla ilgili meseleye bir açıklık getirmek gerekiyor. Yani, yapılan bir konuşmada basının o konuşma içerisinden birkaç cümleyi cımbızlayarak son dakika flaş haber şeklinde vermesinden ibaret bir olaydır. Başından beri biz bu yasa tasarısıyla ilgili tutumumuzdan tek bir geri adım atmadık. Biz bu yasa tasarısının bu ülkenin hayrına, bu halkın, demokratik geleceğin hayrına olmadığını ifade ediyoruz. Onun için, bu yasa tasarısının Komisyona geri çekilerek diğer muhalefet partileriyle istişare edilmesi ve o şekilde Genel Kurula getirilmesinin doğru olan yöntem olduğunu söylüyoruz.

Dolmabahçe Sarayı’nda da aynı şeyi söyledik. Dolmabahçe Sarayı’nda da AKP adına bulunanlar, Genel Kurulda söylediklerinin -aynı gerekçelerle birtakım çözümsüz sözler- dışında hiçbir şey söylemediler. Bu Genel Kurul görüşmeleri devam ederken tekririmüzakere yöntemiyle maddeleri görüşmeye açık olduklarını ama bu konuda hangi düzenlemeleri yapacağına dair tek bir cümle kullanmadan ilk günden itibaren söyledikleri cümleleri ifade ettiler. Dolayısıyla, bu yasa tasarısıyla ilgili herhangi bir anlaşma, herhangi bir pazarlık yoktur. Halkların Demokratik Partisi bu yasa tasarısının Komisyona alınarak diğer muhalefet partileriyle istişare edilmesini ve mutabakat aranmasını önemsemektedir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Uzunırmak.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Grubumuzun söylediği konu sadece bu yasa tasarısıyla ilgili değildir. Dolmabahçe görüşmeleri sadece bu yasa tasarısıyla da ilgili değil. Eğer demokrasi açıklık rejimiyse burası Parlamentodur, burada görüşülmelidir. İmralı’da görüşmeler, İmralı’dan sonra Yalçın Akdoğan’la olan görüşmeler, Yalçın Akdoğan ile İmralı arasında gidip gelmeler, Oslo’daki görüşmeler, ne varsa burada anlatılmalıdır. Eğer bu anlatılmıyorsa hiç kimse demokrasiden bahsedemez, burası Parlamentodur.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Uzunırmak.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum.

İDRİS BALUKEN (Bitlis) – Şeffaflaşmadan yanayız.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Anlatın, HDP Grubu açıklasın ne görüşülüyor, onlar açıklasınlar orası açıklamıyorsa.

İDRİS BALUKEN (Bitlis) – Söylüyoruz Hocam, 10 madde nettir ya.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Açıklasınlar, baskıdan kurtulsunlar, açıklasınlar.

BAŞKAN – Siz net bir şekilde söylediniz görüşünüzü.

Şimdi, Hatay Milletvekili Şefik Çirkin’in 58’inci maddeye göre bir talebi vardır, yerine getireceğim.

Buyurunuz Sayın Çirkin. (MHP sıralarından alkışlar)

VI.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR (Devam)

4.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin'in, 3/3/2015 tarihli 68’inci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, dünkü konuşmamda, Adalet ve Kalkınma Partisi sırasından, aslında nöbetçi laf atıcı pozisyonunda olan Recep Özel Bey’e hitaben, haklı da olsam “Yalan söylüyorsun.” demişim.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Ayıp etmişsiniz. Sayın vekil, milletvekili arkadaşınızdan özür dileyeceksiniz herhâlde?

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Şimdi, tabii burası Meclis. O da bizim gibi bu sıralarda oturan bir arkadaş. Ona “Yalan söylüyorsun.” demeyi uygun bulmadım. Doğan Kubat Bey’e de akşam sordum “Bu arkadaş nasıl biri?” diye, “Çok değerli biri.” dedi. Ben de bundan üzüldüm. Bunu geri alıyorum. Bunu “Doğruyu söylemiyorsun.”(x) şeklinde düzeltmek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, burada konuştuğumuz, görüştüğümüz elbette ki bir yasa. Her siyasi parti İç Tüzük’ün kendine verdiği hakları kullanacak. Yalnız ısrarla daha bu yasa Meclise inmeden bir şey yaptınız, bir molotof ve bonzai ikilemine sıkıştırdınız, Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan, partinizin yetkilileri... Zaten bunun için yeterli kanunlar var ve muhalefet sanki buna karşı çıkıyor gibi bir hava yarattınız. Bu doğru olmadı, zaten doğru olmadığını da millet anladı. Bakın, destek verdik, katkı bile sunduk yani. Ama MHP, HDP gibi bir araya gelmesi siyaseten mümkün olmayan 2 siyasi partiyi de bir aradaymış gibi gösterdiniz. Ben merak ediyorum: HDP’nin yetkilileri açıklıyor, diyor ki: “Biz anlaşmışız. Ne kadar madde görüşüldüyse bizim itiraz ettiğimiz, iktidar partisi bizim arzumuz ve isteğimizle bunu değiştirecek.” Şimdi, bunu göreceğiz. Onların iddiası, bunu göreceğiz ve bunu gördüğümüz zaman da eğer bu gerçekleşirse size şunu diyeceğiz: Bizim itiraz ettiğimiz maddelere de tekririmüzakere yapacak mısınız? Eğer yapmıyorsanız gerçekten siz, tam tersi, hem HDP’yle hem PKK’yla hem İmralı’yla el ele vermiş, Meclisi hiçe sayıp yasalar çıkarıyorsunuz ve bu da sizin ayıbınız olacak.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çirkin.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın hatibin grubumuza yönelik, görüşmelerle ilgili sözleri oldu. Bunun böyle olmadığını ifade etmek istiyoruz. Bize sataşma yönünde…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kaplan.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

15.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in geçen tutanak hakkında yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Arkadaşlar, biraz görüşme defterini açacağım, herkesin sicili ortaya çıksın. Ama samimiyetimizle söyleyelim, Halkların Demokratik Partisi olarak biz bu Mecliste bütün görüşmelerin açık yapılmasını, çerçeve yasa yetkisi dâhilinde kararnameyle 11 komisyon kuruldu ve CHP’nin mutlaka yer alması gerektiğini söylüyoruz. Bu gizlilik konusunda sıkıntısı varsa MHP’nin, hiç olmazsa Meclis sürecinde katılmasında yarar var.

Bakın, görüşme siciline şöyle bir göz atmak istiyorum: 93, rahmetli Özal döneminde ilk ateşkes çalışması yapıldı ve daha milletvekili arkadaşlarımız Şam’dayken rahmetli Özal’ın ölüm haberi geldi. Düşünün, o dönemde çok fazla aktör vardı bu işin içinde. Bu aktörlerin hepsi, milletvekilleri bizim partimizde hâlâ milletvekili, belediye başkanı ama diğerleri de diğer partilerde görev yapıyorlar şu an veya yakınlar. Sonra, 99 koalisyon dönemi yaşandı. 99 koalisyon döneminde ben kendim avukat olarak İmralı’ya gittiğim zaman koalisyon hükûmetinin -ki bizatihi değil, 15 kişilik heyetlerin içinde Genelkurmay, Jandarma, İçişleri, Emniyet, İstihbarat hepsi var- görüşmelerine bizzat tanık olan bir arkadaşınızım. Bakın, 1999-2004 arası bir çatışmasızlık döneminde Avrupa Birliği sürecinde çok ciddi ilerlemeler olmuştur.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Hükûmetten kimse yok, başçavuş görüşüyor.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bunu, rahmetli Ecevit dönemini bir kenara bırakıyoruz ve gelmiştir 2006’dan sonra da Oslo süreci de buraya, İmralı süreci ile Dolmabahçe… Şimdi, Dolmabahçe’de açık bir basın toplantısı yapılmıştır, gizli değildir, açıklanan maddeleri Sayın Baluken de açıkladı. Ama, ben CHP Grubuna söylüyorum: 2002’de Sayın Erdoğan’a geçici bir maddeyle milletvekili adaylığının yolunu açmak için Sayın Baykal’ın Dolmabahçe’de veya başka bir yerde Sayın Erdoğan’la ne tür bir görüşmesi olmuştur, çıkıp açıklasınlar. Sonra, bu Mecliste geçici bir madde getirdiniz, Erdoğan’a milletvekili olma yolunu Siirt’te açtınız, geldi, Başbakan oldu, Cumhurbaşkanı oldu, şimdi şikâyet ediyorsunuz. Herkes eteğindeki taşı döksün. Burada gelip HDP’ye saldırmakla olmaz, muhalefet böyle olmaz. HDP ezber bozuyor, HDP Türkiye’de barışı da getirecek. Bu Mecliste şeffaflığı en çok savunan partidir. Bunu açık ifade ediyoruz. Buyurun, hodri meydan! (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Halaçoğlu…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – “Grubumuza herhangi bir gizli tavrınız varsa açıklayın.” dedi, bizim herhangi bir gizli tavrımız yok. Sataşmadan dolayı…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Yok işte tamam, yok olduğunu söyledi.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Geçti efendim, kayıtlara.

BAŞKAN – Sayın Çirkin mi, onun konuşmasına yönelik olarak…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Evet.

BAŞKAN – Buyurunuz.

16.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin'in, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında MHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, ısrarla hem zaman zaman dönemin Başbakanı, şimdinin Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan hem zaman zaman iktidar partisinden çeşitli yetkililer, bakanlar ve HDP’den bir noktada ortak bir ağız duyuyoruz. Yani 57’nci Hükûmet, koalisyon döneminde de -nasıl oluyorsa ortak bir ağız oluşuyor- görüşmelerin olduğu. Şimdi, Allah aşkına, birinin bir belgesi varsa açıklamalı. Hükûmet sizsiniz, iktidar sizsiniz, her belge elinizde. Devletin yetkilileri terörle ilgili bazı meselelerde elbette ki görüşebilir ve terörü bitirmiştir bu görüşmeler. İçinde teslimiyet var mı? İçinde pazarlık var mı? Bir siyasi görüşmüş mü? Eğer bunlar varsa amenna! Şimdi, durup dururken Milliyetçi Hareket Partisini suça ortak etmenin ya da kendi suçuna yandaş etmenin bir âlemi yok. Açıkça ifade ediyoruz: Hangi belge, hangi bilgi varsa açıklayın. Milliyetçi Hareket Partisi döneminde terör örgütüyle pazarlık var mıdır, yoksa direktif mi vardır, bunlara bakın. Elinizde belgeler var. Hepsi var. Devletin tüm kurumları sizin elinizde. Açık, net.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Tutanaklar da var.

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) – Getirin önümüze koyun. Önümüze koyun, o zaman değerlendirelim. Ama bu önümüze konmadan hamasi laflarla, şunlarla, bunlarla Milliyetçi Hareket Partisini suçlamaya kimsenin hakkı yok. Bu doğru değildir.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Suçlayamazlar zaten.

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) – Ve siz de görüşmelerinizi, Hükûmet olarak… Bakın, Sayın Mahir Ünal, bu görüşmeler ilk başladığında, bu Mecliste çıktı dedi ki: “Bizim hiç haberimiz yok, devlet görüşüyor.” Ondan sonra baktık ki Hükûmet boğazına kadar içinde. Şimdi, madem iyi bir şeydi, madem doğru bir şeydi, başta niye sahip çıkılamadı?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Bir de şerefsizlikle itham ettiler.

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) – Burada milletin bazı duygularını kullanıp siyasi partilere iftira atmak, siyasi ahlakla çok doğru olarak ilgisi olan bir şey olmasa gerek.

Çok teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çirkin.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkanım, Sayın Hasip Kaplan konuşmasında, 2002 yılında Recep Tayyip Erdoğan’la ilgili bir yasağın kalkması konusunda Cumhuriyet Halk Partisinin gösterdiği bir çabadan bahsetmiş ve bu konuda bize bir sataşmada bulunmuştur. Ben bu konuya bir açıklık getirmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Gök.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan, başka sataşmalara mahal verilmemesi yönünde uyarıda bulunursanız iyi olur.

BAŞKAN – O uyarıyı her zaman yapıyoruz efendim.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Teşekkür ediyoruz. Sağ olun.

BAŞKAN – Buyurunuz.

17.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi her zaman özgürlüklerden yana olmuş bir partidir.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Gerçekten!

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Gazeteleri kapatmayın ama!

LEVENT GÖK (Devamla) – 2002 yılında -az önce Sayın Hasip Kaplan’ın belirtmiş olduğu konu- yapılan seçimlerde Adalet ve Kalkınma Partisi o seçimlerde en fazla oyu alarak birinci parti olmuş idi. Ancak partinin kurucusu Recep Tayyip Erdoğan’ın yasaklı olması nedeniyle partinin başında bulunamaması ve genel başkanlığı sürdürememesini, Cumhuriyet Halk Partisi, halkın oylarıyla belirlenmiş bir partinin kurucu genel başkanının başında bulunmamasını ve siyaseten yasaklı olmasını içine sindirememiş ve o zamanki Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal’ın öncülüğünde bu yasağın kalkması konusunda bir önergeyi destekleyerek Recep Tayyip Erdoğan’a siyasetin yolunu açmıştır.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Siz ne olduğunu biliyorsunuz.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Teşekkür ediyoruz.

LEVENT GÖK (Devamla) – Bu, Cumhuriyet Halk Partinin o andaki, demokrasiye, özgürlüğe ve halkın iradesine samimi olan inancının bir ifadesidir. Tıpkı 1991 yılında olduğu gibi.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Doğru. Ara sıra doğru yapıyorlar.

LEVENT GÖK (Devamla) – Sayın Hasip Kaplan, 1991 yılında da Cumhuriyet Halk Partisi, o zaman SHP, doğu ve güneydoğuda yaşayan vatandaşlarımızın, halkın, emeğin partisi olarak örgütlendiği partinin Millet Meclisinde temsili açısından çok tarihsel bir görev yapmış, bakın, bugün tartışmaların yaşandığı ve “çözüm” adı verilen sürecin ta o zamanlardan önlenmesi ve gereğinin yapılması gerektiğini düşünerek Halkın Emek Partisine mensup adayları Cumhuriyet Halk Partisinin çatısı altında Meclise taşımıştır.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Şimdi niye düşman oldunuz?

LEVENT GÖK (Devamla) - 1991 yılında da demokratız, 2002 yılında da demokratız. Cumhuriyet Halk Partisi nasıl ülkeyi kurup 1946’dan sonra çok partili hayata geçmiş ve hepiniz de bugün Cumhuriyet Halk Partisinin kurmuş olduğu devlet sistemi içerisinde yer almışsanız bunun bir tek sonucu vardır; o da, Cumhuriyet Halk Partisinin demokrasiye, hukuka, insan haklarına ve özgürlüklere olan saygısıdır.

Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gök.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Kaplan, nedir? Biraz yüksek sesle söyleyiniz lütfen.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Gök demokrasinin önünü nasıl açtıklarını söyledi.

BAŞKAN – Evet.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Pozitif bazı adımlardan bahsetti. Ama 2 parti 2002-2007 arası -ikisi yalnız- Meclisteydi o zaman, bir de o dönemde attıkları nötr adımlar vardı, onu açıklamak istiyorum.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Gündem bu değil Sayın Başkan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yani sadece kişiye demokrasi yolu açılmaz, genel ilkeleri vardır demokrasinin. Bu konuda bir açıklama yapmak istiyorum, nötrlerle ilgili.

BAŞKAN – Düzeltmek istiyorsunuz ya da…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Evet. Sadece pozitif değildi yani bir de nötrler var, negatif olan yanlar vardı. Birlikte hareket edip AK PARTİ ile CHP’nin attığı adımlar, ona da kısaca değinmek istiyorum.

BAŞKAN – Yanlış anlaşılmaması için…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Evet.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kaplan.

18.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, Ankara Milletvekili Levent Gök’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın arkadaşlarım, çok güzel, Erdoğan’a 2002’de özel bir düzenleme yaptınız, şimdi pişman mısınız, sormak istiyorum.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Neyin karşılığında yapıldı, o önemli.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Ben soruyorum: Niye böyle yaptınız, neyin karşılığında yaptınız, pazarlık mı yaptınız? Ben bunu sordum. Bu bir. Kusura bakmayın, bu bir.

İkincisi: Diyorsunuz ki: “91’de de birlikte seçim ittifakı yaptık.” Doğrudur, seçim ittifaklarını Refah Partisi de bir zamanlar Milliyetçi Cephe hükûmetleri döneminde MHP’yle, sizinle de yapmadı mı? Yaptınız değil mi? Yaptınız geçmişte. Siyaset bu, yaparsınız ittifak, Milliyetçi Cephe hükûmetlerini kurarsınız, şimdi de kapışırsınız; siyaset böyle bir şey. Ama o değil; bu Mecliste HDP, ondan önce BDP, DEHAP, HADEP, HEP, DEP… DEP milletvekilleriyle ilgili, bu Meclis kaldırmadı mı milletvekillerimizin dokunulmazlığını? O günleri ne çabuk unuttunuz.

Bakın, bir şey daha söyleyeyim, yakın zamana getireyim sizi: Şu demokrasi havariliğinde iktidar ile ana muhalefetin, var ya, o kadar çok günahı var ki. 2007’de geldik dedik ki: “Hele bağımsız aday olalım, şu yüzde 10 barajını aşamıyoruz.” 2007’de bağımsız adaylık kararı aldık, 2 parti birleştiniz, bağımsız adayların pusulaları ayrıydı; 2 parti birleştiniz, oy pusulasına aldınız, hem de 400 oyla, maşallah, maşallah! Kime karşı? Biz bağımsız milletvekili adayı olmuşuz, bize karşı birleştiniz iktidar ve ana muhalefet.

Sonra bu yetmedi 2007’de, baktılar, geldik, grup kurduk, gümbür gümbür geliyoruz. 2011 seçimlerinde ne yaptınız? Başvurduk, dedik: “Ya, oy pusulasında adımız soyadımız var. E, Allah aşkına, bir sembol olsun, bir amblem olsun, bir şey olsun.” Bizim oy pusulasındaki yeri şu kadar, küçük yaptılar; bir de 9 puntoya indirdiler. Şimdi hepiniz gözlük takmazsanız okuyamazsınız o adları. Biz köy köy, ev ev gezdik; o yaşlı, okuma yazması olmayan insanlara, uygulama yaparak, onlara nasıl oy kullanacağını öğrettik iplerle oy pusulası üzerinde. Bu da sizin negatiflerinizdir. Vatandaşa niye eziyet ediyorsunuz, oy kullanmak için… İktidar partisiyle CHP olarak birleştiniz.

Haa, yüzde 10 barajıyla seçime girmekte hiç mi günahınız yok? İki dönemdir geliyoruz, hazine yardımını 3 parti alıyorsunuz; hiç mi günahınız yok? Ortak yanlarınız ve günahlarınız da çok, ona da dikkat çekmek istedim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Gök, talebinizi alayım.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Sayın Başkan, gündeme geçelim lütfen.

LEVENT GÖK (Ankara) – Efendim, sayın hatip konuşmasında bizim hiç mi günahımızın olmadığını ve iktidar partisiyle iş birliği yaptığımızı ifade ederek bize asılsız suçlamalarda bulunmuştur. Ben de bu konuya açıklama getirmek istiyorum.

BAŞKAN – Şimdi, size söz vereceğim fakat Sayın Vural’ın, daha önceki konuşmasından dolayı, yani bir önceki konuşmasından, 57’nci Hükûmete yönelik yapmış olduğu ithamlar nedeniyle söz talebi var.

Buyurunuz Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)

19.- İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biraz önce Sayın Kaplan “57’nci Hükûmet döneminde görüşmeler yapıldı.” filan diyerek hilafıhakikat bir beyanda bulunmuştur. O zamanki Hükûmetin siyasi iradesi tektir, terörle mücadele etmek, terör örgütünün bilakayduşart silahlarını bırakmasıdır. Bu, bütün belgeleriyle ortadadır.

Burada Abdullah Öcalan’ı sorgulayanın nasıl sorguladığını yazıyor. “Bu konuda Türkiye Cumhuriyeti’nin, teröristbaşının ‘Ben ateşkes ilan edilmesini istiyorum.’ Türkiye Cumhuriyeti’nin bir terör örgütüyle karşılıklı ateşkes ilan etmesi akla mantığa aykırıdır. ‘Ateşkes ilan edelim, siz operasyon yapmayın.’ Böyle bir şeyler kabul edilemez. Bu çerçevede, bunlarla ilgili yaptığımız mülakatlar bir pazarlık değildir. Devlet, ülke topraklarında tehdit olan her türlü silahlı teröriste karşı dün olduğu gibi bugün aynı şeyi yerine getirecektir. Bununla ilgili, şiddetin durması, halkın güvenliğinin sağlanması ama bunun için yasa dışı bir terör örgütüyle masaya oturacak da değiliz.” diyor. Sorgulayan belli, sorgu açık.

Bu da yol haritası, AKP Hükûmetinin bugün Dolmabahçe’de imzaladığı, teröristbaşının yol haritası. Aynen şunu söylüyor, bakın -ne zaman yazılmış, gönderilmiş bu yol haritası? 15 Ağustos 2009’da- diyor ki: “İmralı sorgulama sürecimi bir diyalog ve müzakere zemini olarak değerlendirme konusundaki tüm çabalarıma rağmen birileri hep bozdu, tüm önerilerim cevapsız kaldı. Açık ki sonuna kadar hareketin tasfiyesi planlanıyordu, müzakere ve diyaloğu, sonları gibi gören yapılar vardı.” Evet, bir terör örgütüyle müzakere yapılmamıştır ve bu konuda, bu 1 Eylül 1999’da silahları bırakmayla ilgili yaptığı çağrı karşısında da Sayın Bülent Ecevit olmak üzere, dönemin Cumhurbaşkanı da “Tek yol silahları bırakmaktır. Böyle bir terör örgütünü Hükûmet, devlet asla muhatap almaz.” diye beyanda bulunmuştur, gerçekler budur.

Bizim hareketimizin neye dayandığı gayet açık ve net, ne yaptığımız da çok açık ve net. Dolayısıyla, bir müzakere ve diyalog yapıyorsanız, asıl bu müzakereci ve diyalogcularla nelerin konuşulduğunu açıkça bu Parlamentoda anlatmak lazım. İmralı tutanaklarını, Kandil’e giden kriptolu telefonları, Mudanya’da bir görüşme yapılmışsa hangi eksende yapılmış, bunları anlatmak lazım. Ama bizim burada siyasi irademiz, terör örgütünün silahı bırakmasından başka bir yolu yoktur. Hukukun uygulanması gerektiğine ilişkin kanaatimizi tam olarak bu şekilde ifade ettik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKTAY VURAL (Devamla) – İrademiz de budur. Teröristbaşı da zaten böyle bir müzakere, diyalog olmadığını burada ifade ediyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Vural.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Vay be, AKP’nin diyeceği hiçbir şey yok herhâlde.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Gök.

20.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi Milletvekili Sayın Hasip Kaplan konuşmasında hem Cumhuriyet Halk Partisine hem de AKP’ye sataştı ama AKP’li arkadaşlarımızın maşallahları var. Yani “Hiç mi günahınız yok.” dedi. Değerli arkadaşlarım, yani böyle sözler söyleniyor, hiçbiriniz de cevap verme gereği duymuyorsunuz.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Hiç günahımız olmadığı için muhatap almıyoruz.

LEVENT GÖK (Devamla) – Yani bu önemli bir iddia, önemli bir tez.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Günahımız olmadığı için muhatap almıyoruz.

LEVENT GÖK (Devamla) – Yani bunu duymazlığa gelemezsiniz.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Siz konuşun karşılıklı.

LEVENT GÖK (Devamla) – Yani, böyle, “Ben bunu sabırla, sükûnetle izleyeceğim.” diyemezsiniz.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Aynen öyle, aynen öyle.

LEVENT GÖK (Devamla) – Yani “Bir günahınız yok mu?” diye sesleniyor size. Buna niye cevap vermiyorsunuz?

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Hiç günahımız yok bizim, kendimizden de yeterince eminiz.

LEVENT GÖK (Devamla) – Sayın Hasip Kaplan, ben size cevap veriyorum elbette ki. Şimdi, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türkiye’nin demokrasisinin gelişmesi bakımından -az önce de örneklerini verdim- 2002 yılında en çok oy almış bir partinin Genel Başkanının siyaset yolunu nasıl açtıysak 1991 yılında da karınca kararınca Türkiye demokrasisi açısından Kürt sorununun çözümü konusunda dev adımlarımızı attık.

Bugün biz ne tartışıyoruz? Yüzde 10 seçim barajını tartışıyoruz. Hodri meydan AKP’liler, gelin, hemen yüzde 10 seçim barajını -getirin, Anayasa değişikliğini de sağlayalım- yüzde 3-5, neyse yapalım. Maksat doğu ve güneydoğuda yaşayan Kürt kökenli yurttaşlarımız herhangi bir şekilde -bağımsız olarak değil de- kendi partileri altında seçimlere girsinler. Biz buna varız, bu sorunun çözümü konusunda bu mutlaka yapılmalıdır.

Sayın Hasip Kaplan, bakın, kaldı ki daha Türkiye’de “Kürt” sözü, adı ağza alınmadığı zaman, yasaklandığı zaman Cumhuriyet Halk Partisi 1991 yılında Türkçeden başka farklı dillerin konuşulması hakkında kanun teklifi verdi yani önemli adımlar bunlar, dev adımlardır. Şimdi, biz istiyoruz ki bütün partiler Cumhuriyet Halk Partisinin özgürlükçü yolunda birleşsinler, bunun öncülüğünü yapmaya çalışıyoruz, siyasette, hayatın her alanında bunun öncülüğünü yapmaya çalışıyoruz. Biz AKP’den farklıyız, AKP’nin günahına ortak olmayız. AKP’nin yanlışlarını her zaman ileri sürer ve o yanlışlar karşısında da net duruşumuzu sergileriz. Sizlerin de öyle olmasını arzu ediyoruz yani diğer muhalefet partilerinin de AKP’nin yanlışları karşısında dik durmaları gerekir.

Ancak, Sayın Hasip Kaplan, siz bizi AKP’yle iş birliğiyle suçluyorsunuz ama Genel Başkanınız Sayın Selahattin Demirtaş 9 Şubat 2013’te şunu söylüyor: “Bizim yakın olduğumuz parti AKP’dir, bire bir örtüşmüyor ama yakınlaştığımız parti AKP’dir.” Ya, bu ne perhiz bu ne lahana turşusudur, bunu anlamamız mümkün değildir.

Şimdi, bu tartışmaları bırakalım, işimiz bu sıkıyönetim yasasını engellemektir. Hep birlikte demokrasi güçlerini bu yasaya karşı mücadelede birleşmeye çağırıyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Gök.

On beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.47

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 22.05

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Dilek YÜKSEL (Tokat)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69’uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi, 40’ıncı madde üzerinde üç önerge vardır, bir tanesi Anayasaya aykırılık önergesi olmak üzere.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun "4652 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine "polis meslek yüksek okulu müdürleri," ibaresinden sonra gelmek üzere "Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürü ve polis meslek eğitim merkezi müdürleri," ibaresi eklenmiştir." şeklindeki 40 ıncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Erdoğan                          Alim Işık                Hasan Hüseyin Türkoğlu

       Muğla                                   Kütahya                        Osmaniye

                                Ahmet Duran Bulut                   Bülent Belen

                                      Balıkesir                                Tekirdağ

"Madde 40 - 4652 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine "polis meslek yüksek okulu müdürleri," ibaresinden sonra gelmek üzere "Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürü, Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdür Yardımcısı ve polis meslek eğitim merkezi müdürleri," ibaresi eklenmiştir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"4652 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine "polis meslek yüksek okulu müdürleri," ibaresinden sonra gelmek üzere "Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürü ve polis meslek eğitim merkezi müdürleri," ibaresi eklenmiştir.""

şeklindeki 40. Maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Ali Serindağ                                        Ahmet Toptaş                                    Tanju Özcan

 Gaziantep                                          Afyonkarahisar                                         Bolu

Ali Sarıbaş                                           Sedef Küçük                                     Celal Dinçer

 Çanakkale                                               İstanbul                                            İstanbul

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge Anayasa'ya aykırılık önergesidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair -Torba- Kanun Tasarısının 1 inci maddesi; Anayasa ve İçtüzük Hükümleri ile evrensel hukuk normlarına ve temel insan haklarına aykırı olup tek parti-tek adam-diktatörlük rejimi ve polis devletinin ötesinde, fiili "savaş hali" uygulaması getirdiğinden kanun tasarısının 40 ıncı maddesinin Anayasa'ya aykırılık nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Pervin Buldan                                        Nazmi Gür                                     Gülser Yıldırım

  Iğdır                                                           Van                                                Mardin

Demir Çelik                                  Abdullah Levent Tüzel                   Hüsamettin Zenderlioğlu

  Muş                                                        İstanbul                                               Bitlis

Erol Dora                                           Ertuğrul Kürkcü

 Mardin Mersin

BAŞKAN – Komisyon bu okuttuğum önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERMİN BALIK (Elâzığ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kürkcü.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu yasa tasarısının tümden geri çekilmesi konusundaki ısrarımızı sürdürüyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisi ise, aslında, bugün haberlere düşen kimi eğilimleri taşımakla birlikte, yani bu yasanın bir tekririmüzakereden geçirilebileceğini düşünmekle birlikte bunu açık bir siyaset olarak ortaya koymuyor ve büyük bir baskıyı bu Mecliste hepimizin üzerinde sürdürüyor. Burada, insan haklarına, çalışma usul ve esaslarına, çalışma ahlakına tamamen aykırı bir biçimde, metazori bir tarzda milletvekilleri bu yasanın görüşülmesine katılmak zorunda bırakılıyorlar. Ancak, eldeki sonuç, bütün bu baskıya rağmen, muhalefet partileri açısından oldukça önemli bir yere getirdi yasanın tartışılmasını çünkü bu yasanın meşruiyeti kamuoyu önünde artık çoktan ilga oldu. Bu, gayrimeşru bir yasadır, bu yasayla kamunun ne güvenliği ne esenliği sağlanabilir; bu konuda herkes aşağı yukarı hemfikir. Sadece bu, sarayın ısrarıyla, aslında kendileri arasında da sonsuz görüş farklılıkları içeren bir biçimde… Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri arasında da bu yasa başlangıçta bir desteğe sahiptiyse de artık bu desteğe sahip değil.

Bu yasanın çözüm sürecinin önünü açacağını söyleyenlerin, aslında bundan önceki yasanın çözüm sürecinin önünü açacağını yine söylemiş olduklarını görüyoruz. O nedenle, bize “Ya kırk satır ya kırk katır, ikisinden birini kabul edin, burada anlaşalım.” deniyor. Böyle bir anlaşma olmayacak arkadaşlar.

Tekririmüzakere talebine açık bir yanıt vereceksiniz. Bu yasanın geçemeyeceğini, bunun meşru olmadığını, Anayasa Mahkemesinden döneceğini, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla temelden çelişme hâlinde olduğunu biliyorsunuz ancak bu yasayı burada bize dayatmaya çalışıyorsunuz. Anayasa’ya aykırıdır, her şeye aykırıdır. Bizzat kendi iddialarınıza aykırıdır. Ancak, sarayın güvenliği için bunu “kamu güvenliği” diye bize dayatmaya çalışıyorsunuz.

O yüzden, sizleri bir an önce aklınızı başınıza almaya ve bu yasayı geri çekmeye, bir tekririmüzakere önergesini bizzat kendinizin getirmesine davet ediyorum. Umarım bu uyarılar bir kulağınızdan girip öbür tarafından çıkmaz. İki kulağınızın arasında gerektiği kadar gri madde olduğunu varsaymak istiyorum.

İyi akşamlar.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Arayacağım efendim.

Teşekkür ederiz Sayın Kürkcü.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum:

Kabul edenler… Kabul etmeyenler … Karar yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.14

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.27

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Dilek YÜKSEL (Tokat)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69’uncu Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 40’ıncı maddesi üzerindeki Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Tasarının görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"4652 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine "polis meslek yüksek okulu müdürleri," ibaresinden sonra gelmek üzere "Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürü ve polis meslek eğitim merkezi müdürleri," ibaresi eklenmiştir.""

şeklindeki 40. Maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Sedef Küçük (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERMİN BALIK (Elâzığ) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Küçük, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 40’ıncı maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, demokrasiye farklı anlamlar yüklense de temelde değişmeyen birtakım özellikler vardır. Mesela, haklarda eşitlik ve bu eşit olan hakları kullanabilme özgürlüğü olmazsa demokrasiden söz edilemez. Mesela, bir ülkede hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü yoksa, kişiye göre hukuk uygulanıyorsa, keyfî gözaltılar ve tutuklamalar varsa o ülkede demokrasi laftadır. Mesela, herhangi bir ülkede, herhangi bir yönetim ifade, vicdan ve din özgürlüğünü yok sayıyorsa, e siz de takdir edersiniz ki o demokrasi kâğıt üzerinde bir demokrasidir. Elbette bu saydığım temel hak ve özgürlüklerin var olmadığı ama demokrasi olduğunu iddia eden yönetimler de var ama bu yönetimler birer demokrasi karikatüründen ibaret. Hatta bu demokrasi karikatürünü bir ileri demokrasi masalı olarak yutturmaya çalışanlar var ki işte en tehlikelileri onlar çünkü bu demokrasi karikatürünün muhalif hiçbir sese tahammülü yok. Hak ve özgürlükler yalnızca kendileri gibi düşünenler için vardır, gerisi düşmandır. Böylesi bir anlayış için kendisi gibi düşünmeyen herkes suça meyillidir, suçludur, hatta vatan hainidir.

Bu tip bir anlayışa aslında dünya tarihi hiç de yabancı değildir. Bu tip bir anlayış 30’lu, 40’lı yıllarda Hitler’in Almanya’sında modaydı, 50’li yıllarda Stalin’in Rusya’sında, 70’li yıllarda Pinochet’nin Şili’sinde, 12 Eylül yıllarında ise Türkiye’de modaydı. Bu söylemleri kim kullandıysa, bu tip bir anlayışa hangi yönetim sığındıysa şimdi tarihin çöplüğündedir. Bu tip iktidarlar hem kendi toplumlarına hem dünyaya acıdan, kandan ve gözyaşından başka bir şey bırakmamıştır. İşte bu yüzden, bu tip bir iktidar anlayışıyla mücadele etmek tüm demokratların, tüm yurtseverlerin omuzlarında taşıdığı bir sorumluluktur, topluma ve geleceğe karşı bir görevdir.

Biz burada haftalardır uygulanan tüm şiddete rağmen bu sorumluluğun ve görevin gereğini yerine getiriyoruz, getirmeye de devam edeceğiz. Çünkü biz, bu yasayla kurulacak olan polis devletinin önünde sonunda ülkemizi çöküşe götüreceğini biliyoruz; çünkü biz, keyfiyete dayanan yönetimlerin ve güç zehirlenmesi yaşayan yönetimlerin halkına acıdan başka bir şey vermeyeceğini de biliyoruz. Bütün bunlara karşıyız. Yoksa biz, bonzaiye, molotofkokteyline verilen cezaların artırılmasına tabii ki karşı değiliz. Aklı başında olan herkes de bunlara ceza verilmesine katılır. Bizim karşı olduğumuz, insanlarımızın temel hak ve özgürlüklerinin “güvenlik” adı altında yok edilmesidir. Bu ülkenin inanın daha fazla güvenliğe değil, daha fazla demokrasiye ihtiyacı var, daha gelişmiş insan haklarına ihtiyacı var; hayalî bir ileri demokrasiye değil, gerçek bir demokrasiye ihtiyacı var. İşte bizim mücadelemiz bunu görmeyenlere, görmek istemeyenlere karşı.

Bazıları demokrasiyi bir lüks olarak görebilir,(x) bazıları güvenlik devletini insan hak ve özgürlüklerine yeğleyebilir, bazıları sıkıyönetim kanunlarını gündelik hâle getiriyor olabilir ve bu bazıları ülkeyi uçuruma sürüklediğini umursamıyor da olabilir. Biz umursuyoruz Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Acaba diğer muhalefet partileri, HDP ve MHP de bizim kadar umursuyor mu doğrusu şüpheliyim. Çünkü biz, insanların onuruna yakışır, özgürce, barış içinde yaşamalarının birilerinin iktidarından çok daha değerli olduğunu biliyoruz ve bu nedenle o birileri iktidarını koruyabilsin diye göz göre göre bu topluma acı çektirilmesine izin vermeyeceğiz, bu karanlığa ortak olmayacağız diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Küçük.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Baluken, buyurunuz.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın hatip konuşması sırasında “Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz ülkenin geleceğini önemsiyoruz, ülkenin sorunlarıyla ilgili meseleleri önemsiyoruz.” dedikten sonra HDP ismini zikrederek “Önemsiyor mu bundan şüpheliyim.” dedi. Açıkça grubumuza sataşmada bulundu, bu yüzden söz istiyoruz.

BAŞKAN – Evet.

Sayın Halaçoğlu…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkanım, açıkça partimizin adını da zikrederek demokrasiyi umursayıp umursamadığımız gibi bir soru ve iddiada bulundu, hâliyle sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Baluken’e önce söz vereceğim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Grubumuz adına Ertuğrul Bey konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Kürkcü önce size, sonra da Sayın Halaçoğlu size söz vereceğim.

Buyurunuz Sayın Kürkcü.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

21.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün, İstanbul Milletvekili Sedef Küçük’ün 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 40’ıncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Sayın Başkan, bu tartışmada vatanseverlik tekelinden söz etmek son derece saçma olur. Ben hiçbir partinin memleketin geleceğini düşünmediği kanaatinde değilim. Biz de memleketin geleceğini düşünüyoruz, MHP de düşünüyor, CHP de düşünüyor, AKP de düşünüyor ama herkes kendi meşrebine göre. AKP, Türkiye’yi, geleceği, kendileri gibi insanların ötekileri hiç dinlemediği bir ülke olarak tasavvur ediyor. Cumhuriyet Halk Partisi eski değerlere asılmaktan yana. Milliyetçi Hareket Partisiyse, esasen, Türklük temelinde bir toplumu yeniden kalıba dökme peşinde. Biz ise çoğulcu, demokratik, özgürlükçü bir yeni düzenle Türkiye’nin yeniden kurulmasından yanayız. Şimdi, bu tezlerin hangisinin doğru olduğunu gelecek gösterecek. Fakat buradaki mesele, hiç kimse memleketin geleceğini düşünmüyor, ben düşünüyorum meselesi değil. Buradaki mesele, bu tezlerden hangisinin halk tarafından kabul göreceği, bu tezlerden hangisinin Türkiye’de yeni bir paradigma oluşturacak kadar güçlü bir fikrî temele sahip olduğu tartışmasıdır. O yüzden, bizim Cumhuriyet Halk Partisiyle aramızdaki anlaşmazlık artık miadını doldurmuş bir egemenlik anlayışının yerine yeni bir ortaklık anlayışının geçmesidir ve bunun sağlanabilmesi için de biz bizimle kim diyalog kurabiliyorsa onunla kurmak mecburiyetindeyiz. Yoksa, biz Cumhuriyet Halk Partisiyle ortaklık -gerektiği zaman demokrasi için, özgürlükler için, hak ve adalet için- kurmaya çalışmamış değiliz. Mart yerel seçimlerinde Sayın Kılıçdaroğlu’nu ziyarete giden heyetin içindeydim ve mart yerel seçimlerinde bir ortak arayış içerisinde olup olamayacağımızı sorduk. Aldığımız yanıt çok hayal kırıcıydı. Birlikte görünmenin ikimize de, iki tarafa da zarar vereceğini Sayın Kılıçdaroğlu açıkladı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aslında ikinci turda bir özgürlükçü aday ile pekâlâ birlikte hareket edebileceğimizi söyledik ama çoktan Ekmelettin İhsanoğlu’nda karar kılmış olduğu için Cumhuriyet Halk Partisi, bizim bu önerimizi değerlendiremedi. O nedenle, bizim memleketin geleceğini düşünmediğimiz tartışması tamamen bu geleceğin sizin öngördüğünüz gibi olduğunun bir kaziye, bir kesin hakikat gibi anlaşılmasıyla ilgili. Biz de diyoruz ki: Bu tartışmayı halkın önünde yapalım ve vatanseverlik tekelini kimse eline almasın, hatta vatanseverliği bir tartışma konusu da yapmayın. Herkes yaşadığı ülkenin ilerlemesini ister, bundan daha normal bir şey yok. Ama nasıl? Bizim cevabımız, özgürlükçü, eşitlikçi, demokratik, öz yönetimci, eşit yurttaşlığa dayalı bir gelecek, toplumdur. Bunun da biz başarı kazandığını ve destek kazanmaya devam ettiğini görüyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kürkcü.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Halaçoğlu.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Şimdi Faruk Bey konuşacak ama sayın konuşmacının tekrar bize bir sataşması söz konusu oldu, ondan sonraki konuşmada tekrar söz istiyorum.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Bizim de talebimiz var.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Bizi “Türkiye’yi yeni bir Türklük temelinde kalıba sokmak” gibi bir ifadeyle suçluyor. Bununla ilgili parti görüşlerimiz farklıdır. Bunun değerlendirmesini yapmak istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Bal Sayın Küçük’ün sataşması üzerine söz alıyor.

Buyurunuz Sayın Bal.

22.- Konya Milletvekili Faruk Bal'ın, İstanbul Milletvekili Sedef Küçük’ün 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 40’ıncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce kürsüde bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan sayın hatip demokrasi ve insan onuru dersi verme çabası içerisinde Milliyetçi Hareket Partisine sataşmıştır.

Milliyetçi Hareket Partisi tabutluklardan gelen bir partidir. Temel hak ve hürriyetlerin ne anlama geldiğini, tabutluklarda çekmiş olduğu ıstırap, işkencelerde öğrenmiş ve milletinin her katmanına, her kesimine insanlığın geliştirmiş olduğu en yüce evrensel değerleri sunma azim ve kararlılığında olan bir partidir. Bu kapsam içerisinde, rahmetli Genel Başkanımız Alparslan Türkeş, Cumhuriyet Halk Partisinin o tarihte dış güçlerin etkisiyle Türkiye'de anarşinin kol gezdiği bir dönemde taraf olduğu zaman bile “Demokrasi sokaklarda ıspanak fiyatına satılacak bir değer değildir.”(x) söyleminde bulunmak suretiyle temel hak ve hürriyetlerin değerini ve kıymetini 1970’li yıllarda açıklamış olan bir hareketin lideridir. Dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisine demokrasi dersi vermek hiç kimsenin haddi değildir, hakkı da değildir.

İnsanlık onuruna gelince. Bütün milletvekillerine söylüyorum: Anayasa Uzlaşma Komisyonunun tutanakları birer hazinedir, hepiniz onu izleyin, Anayasa Uzlaşma Komisyonunda ilk kabul edilen maddede bu Anayasa'nın insanlık onuruna dayalı bir Anayasa olacağı ifade edilmiştir. Biz bunu öne sürerken Dokuz Işık doktrininin şahsiyetçilik ve hürriyetçilik prensibinin bütün milletimizin fertlerinin millî ve manevi değerlerini geliştirme hak ve hürriyetine sahip olduğu perspektifinden hareketle önerdik ve bu bütün partilerin oy birliğiyle kabul edilmiş, 1’inci madde hâline gelmiştir. İşte, Milliyetçi Hareket Partisinin demokrasi ve insan onuru meselesi bu kadar geniş kapsamlıdır, dar kalıplara sıkıştırılamaz.

Diğer taraftan, bu kapsamdan hareket ederek Türkiye'nin bütün sorunlarına çözüm bulunabilecek 2 tane temel madde takip eden süreç içerisinde Milliyetçi Hareket Partisinin önerisiyle kabul edilmiştir. Bunlardan bir tanesi toplumun bütün fertlerinin hukuk önünde eşitliği prensibidir, bir diğer maddesi ise hiç kimseye hiçbir sebeple hiçbir ayırımcılık yapılamayacağına dair meseledir. İşte, ortaya çıkmış olan, şu anda ülkenin millî birlik ve bütünlüğünü etnik ve inanç parçalarına bölecek şekle bürünmüş ve Türkiye'yi Dolmabahçe Sarayı’nda terör örgütünün emrine sokacak hâle getiren meseleye çözümü de bu ilk 3 maddede ortaya koymuş oluyoruz. Dolayısıyla, Cumhuriyet Halk Partisine hatırlatmak isterim ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FARUK BAL (Devamla) - …Milliyetçi Hareket Partisi böyle tarihî köklerden gelen demokrasi dersini size vermeye hazırdır. Siz Sosyalist Enternasyonalle yukarıdan ve dışarıdan birtakım fikirler edinirken Milliyetçi Hareket Partisi demokrat kimliğini ortaya koymuştur diyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bal.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Altay, sizin talebinizi dinleyeyim.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Biraz önce konuşan Sayın Ertuğrul Kürkcü Cumhuriyet Halk Partisini eski değerlere asılmakla itham etti. Tabii, bu, algı olarak Meclisi izleyenler ve Genel Kuruldaki sayın milletvekilleri tarafından partimizle ilgili yanlış bir algıya yol açtı. Bunun bir sataşma olduğunu düşünüyoruz, takdirinize sunuyoruz.

İkincisi de, Sayın Faruk Bal da Cumhuriyet Halk Partisini dış desteklerle geçmişteki, geçmiş yıllardaki…

FARUK BAL (Konya) – Yalan mı? Sosyalist Enternasyonalci.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sosyalist Enternasyonalden gurur duyarız. …anarşiye taraf olmakla itham etti.

Her iki sataşmaya da uygun görürseniz ayrı ayrı cevap vermemiz icap eder.

BAŞKAN – Sayın Halaçoğlu’na önce söz vereceğim, sizinkini de değerlendireceğim efendim.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, bütün sataşmaları bir arada verseniz ya. Bir ondan, bir ondan, vallahi… Toptan cevap versinler yani, paslaşarak…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Şimdi size de sataşayım istiyorsanız.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bir şey diyor Sayın Grup Başkan Vekili.

BAŞKAN – Peki, kürsüdekine de söz verebilir miyim?

Buyurunuz Sayın Halaçoğlu.

23.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, her şeyden önce şunu söyleyeyim: İmparatorluk kuran milletler hiçbir zaman ırkçı olamaz. Türk milleti sadece Cumhurbaşkanlığı Forsu’ndaki yanlış 16’nın yerine Safevileri, Memlukleri, Akkoyunluları ve Karakoyunluları da eklerseniz 20 imparatorluk derecesinde devlet kurmuştur ve içerisinde pek çok milleti, dini, ırkı birlikte yaşatmıştır. Dolayısıyla, böyle bir devlet felsefesine sahip olan bir milletin sadece bir ırk üzerinden bir politika üretmesini bekleyemezsiniz. Biz evet, Türk-İslam felsefesi üzerine bir politika geliştiriyoruz. Ne demektir bu? Biz Türk’üz ve Türklük gurur ve şuuru, İslam ahlak ve faziletini ön plana çıkararak bir siyasi politika yürütüyoruz. Bunu herkesin böyle bilmesi lazım.

Şimdi, burada, siz, Türklük temelinde Türkiye'yi yeni bir kalıba sokmaktan söz ediyorsunuz. Milliyetçi Hareket Partisinin milliyetçilik anlayışı, ülkede kim yaşıyorsa, hangi dinden, ırktan, soydan, mezhepten kişi varsa hepsini kucaklayan, birlik ve beraberliği savunan ve onlarla birlikte ülkenin kalkınmasını sağlayabileceğini düşünen ve bu şuurda olan bir siyasi partidir. Dolayısıyla, aslında yıllardır bu konularda bizi takip eden Ertuğrul Kürkcü’nün bunu söylemesini anlamakta zorluk çekiyorum. Şimdiye kadar bunun çoktan farkına varmış olmanız gerekirdi. Bizimle zamanında herhâlde epeyce bir siyasi mücadele de yaptınız.

Şimdi burada diyorsunuz ki: “Türklük temelinde Türkiye'yi yeniden bir kalıba sokmak.” Peki, biz böyle bir şeyden söz ettik mi? Bin yıllık kardeşlikten bahsediyoruz, Selçuklu döneminden itibaren Anadolu Türklüğü, Anadolu halklarının bütünlüğünü savunuyoruz ve diyoruz ki: “Türkler İslamiyet’i kabul ettikten sonra İslam’ın bayraktarlığını yapmıştır, Haçlı Seferlerine karşı durmuştur.” Birileri gibi Haçlı Seferlerinin, Haçlıların Doğu’ya medeniyet getirdiğini söylememiştir, ki bunu söyleyen de şimdiki Cumhurbaşkanıdır, 2011 yılında Avrupa Konseyinde. Eğer inanmıyorsanız, konuşması benim bilgisayarımda video olarak var.

Şimdi, dolayısıyla, bizi bunlarla suçlamak son derece yanlıştır, böyle bir anlayışı kabul etmemiz mümkün değildir. Türk milleti her zaman, tarihi boyunca bütün milletlere karşı adil davranmıştır, dünyanın hiçbir yerinde olmamasına rağmen, yeni bir toprak Osmanlı topraklarına katıldığında adaletnameler yayınlamıştır. Yani onların dinî özgürlüklerini, mal ve can emniyetlerini garanti altına alan beyannameler yayınlamıştır. Var mı dünyada başka böyle bir şey? Dolayısıyla, suçlanmamız son derece yanlıştır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Halaçoğlu.

Sayın Altay, size de üç dakika süre vereceğim. İki sataşmayı o üç dakikaya sığdıracak hünere sahip olduğunuzu biliyorum.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sığdıramam Sayın Başkan. Çok ağır şeyler söylediler, üç dakikaya sığmaz. Daha önce dört dakikaydı sizin bu uygulamanız, üç dakikaya düşmüş.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)

24.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü ile Konya Milletvekili Faruk Bal’ın sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, Parlamentoda sataşma da bir ritüeldir, olacaktır, fayda da vardır. Böylece hem Genel Kuruldaki sayın milletvekilleri hafıza tazelemesi yapmış olur hem Parlamentoyu izleyenler bakımından da Parlamentonun kapasitesiyle ilgili değerlendirmeler yapılmasına imkân verir.

Aslında Sayın Kürkcü’nün konuşmalarına bütün olarak baktığımızda güzel şeyler söyledi. Keşke o güzel şeylerin içinde Cumhuriyet Halk Partisini eski değerlere asılmakla, takılmakla itham etmeseydi. Çünkü, Türkiye’de Cumhuriyet Halk Partisinden daha yenilikçi, kendini sürekli ve süratle geliştiren ama asla başkalaşmadan geliştiren başka bir parti yoktur. İlaveten, eskiye takılmak çok kötü değildir. Bizim eskimizde Kuvayımilliye var, Sivas Kongresi, Erzurum Kongresi var, cumhuriyet var; oradan demokrasiyle taçlandırılması süreci var, oradan sosyal demokrasiyle Türkiye’yi tanıştırma süreci var. Şimdi, oradan da temel hak ve özgürlüklerin her şeyin üstünde olduğu bir anlayışı benimsemiş Cumhuriyet Halk Partisi var. Artık eskisi gibi… Bundan on sene önce Türkiye’de en kıymetli şey, Parlamento için de devleti yönetenler için de valisi, kaymakamı için de ihtişamlı devletti. Şimdi o ihtişamlı devleti kaldırıp bir kenara koyuyoruz, insan haklarını, temel hak ve özgürlükleri ön plana çıkarıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisinin anlayışı budur, Türkiye’de özgürlükçü bir yapının hayata geçmesidir. Başka bir anlayışta değildir Cumhuriyet Halk Partisi.

Bu vesileyle, tabii, çok güncel bir konu da Türkiye’deki sayın cumhurbaşkanlarının siyasete müdahalesi. Mevcut Cumhurbaşkanının daha önce, önce “tek dil” deyip sonra “tek din” demesi, bir gün “Kürt sorunu var.” deyip bir gün “Yok.” demesi, demokrasiyi tramvaya benzetmesi… Ve bu anlayışı benimseyen insanların da buradaki muhalefet partilerine demokrasiyle ilgili söyleyecekleri fazla bir söz de laf da olamaz. Bu getirilen kanun da AKP’nin demokrasi anlayışını ortaya koymuştur.

Sayın Bal’a gelince…

FARUK BAL (Konya) – Gelme!

ENGİN ALTAY (Devamla) – Gelecek zaman da kalmadı ama şunu söylemek isterim: Cumhuriyet Halk Partisi Sosyalist Enternasyonalin üyesi olmaktan şeref duyar, gurur duyar. Sosyalist Enternasyonalin anlayışında hukuka saygı vardır, insan onuruna saygı vardır, demokrasi vardır, özgürlükçülük vardır, eşitlik vardır, adalet vardır, hakça bölüşüm vardır. Yani, kana, kafatasına dayalı bir milliyetçilik anlayışı ne Sosyalist Enternasyonalde ne de Cumhuriyet Halk Partisinde yoktur.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Altay.

Önergeyi oylarınıza…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, kafatasıyla ilgili iddiası kimi…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sizi itham etmedim ki ben.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, benim ismimi de ifade etmek suretiyle…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Hayır, arkadaşları itham etmedim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bizim sataşmamıza cevap verdiğine göre böyle bir ithamda bulundular.

BAŞKAN – İtham etmemiştir.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Arkadaşları itham etmedim, Sosyalist Enternasyonalle ilgili bir eleştiriye cevap verdim. Çünkü günümüzde IŞİD’in dünyada yaptıkları ortada, her şey ortadadır. MHP’yi itham etmedim. “Kan”, “kafatası” deyince akla IŞİD geliyor.

BAŞKAN - İtham etmedi efendim, gerçekten itham etmedi.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi…

Sayın Altay…

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkanım, benim ismimi de ifade etmek suretiyle “kafatasçı” dedi efendim.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Hayır, o cümleyi bitirdikten sonra söyledim.

BAŞKAN – Lütfen, bir işleme geçtim Sayın Bal, daha sonra şey yapabiliriz.

Sayın Altay, Sayın Gök, Sayın Serindağ, Sayın Öner, Sayın Küçük, Sayın Eryılmaz, Sayın Şeker, Sayın Öğüt, Sayın Serter, Sayın Kaplan, Sayın Aygün, Sayın Toprak, Sayın Kaleli, Sayın Tayan, Sayın Akar, Sayın Haberal, Sayın Susam, Sayın Onur, Sayın Öztürk, Sayın Özkoç.

Bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun "4652 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine "polis meslek yüksek okulu müdürleri," ibaresinden sonra gelmek üzere "Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürü ve polis meslek eğitim merkezi müdürleri," ibaresi eklenmiştir." şeklindeki 40 ıncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Ahmet Duran Bulut (Balıkesir) ve arkadaşları

"MADDE 40 - 4652 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine "polis meslek yüksek okulu müdürleri," ibaresinden sonra gelmek üzere "Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürü, Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdür Yardımcısı ve polis meslek eğitim merkezi müdürleri," ibaresi eklenmiştir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Bulut, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

40’ıncı madde üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım.

Değerli milletvekilleri, AKP iktidarı okul kapatan bir iktidar olarak tarihe geçecek. Emniyet teşkilatının görevlileri, polislerin yetiştirildiği, polis kolejleri, polis akademileri, orada eğitim veren görevliler, bunları dağıtıyorsunuz. Niye dağıttığınız bizce malum ancak orada şu an okuyan öğrencilerin, orada görev yapan öğretim görevlilerinin haklarının ellerinden alınması bir insanlık suçudur, yanlıştır, yazıktır ve günahtır.

İktidarlarınız döneminde -on üçüncü yıla geliyor- Türk devlet geleneğini hiçe sayarak Türk devlet yapısının geleneklerini bir bir yok ediyorsunuz. Öyle bir partizanca yapılaşma içerisine girdiniz ki bir genel müdürü arıyoruz, genel müdürün sekreteri “Vekil hangi partiden?” diyor. Tabii, biz o memura, o sekretere anlatıyoruz, cevabını veriyoruz ama sahibi ona öyle öğretiyor. Milletvekillerinin bile denetim görevlerini, yetkilerini kullanırken partilerine göre davranan bir kadro, bürokrasi oluşturdunuz. Hatta, öyle oluşturdunuz ki bürokraside, protokolde Cumhurbaşkanının oğlu valinin önüne geçti. Bu ayıbı da devlete yaşattınız. Bunların yanlışlığını biliyorum. İçinizde bunu gören, o kurumlarda çalışan “Olur mu böyle şey?” diyen, “Bu kadarı da olmaz.” diyenleri de ben biliyorum. Ancak, ses çıkaramamak, göz göre göre buna boyun eğmek… O vilayetteki, o valilikteki koltuğunu kaybetmemek uğruna “Çekil buradan.” diyemeyen valiler oluşturdunuz. Seçim arabasının üstüne çıkan valiler, parti bürolarına giren valiler… Tabii, valiyi gören kaymakam da onun peşinden gidiyor. Bu yanlıştır. Bugün siz, yarın bir başkaları… Türk devletinin kurumlarını bu hâle getirmeniz yanlış.

Devleti öyle bir hâle getirdiniz ki topluma uydurdunuz. Toplumu da unutkan bir hâle getirdiniz. Bir konuyu ortaya atıyorsunuz bomba gibi, gazetelerinizin hepsi manşetten veriyor. Ertesi hafta konu unutuluyor, bir başkasını ortaya çıkarıyorsunuz. İnsanlara unutturdunuz her şeyi. Size ben sorsam, “4 Temmuz 2003” desem ne hatırlarsınız? Hiçbir şey hatırlamazsınız. Ama benim içim yanar, askere indirdiğiniz balyozun tarihidir, Mehmetçik’in başına çuval geçirttiğiniz tarihtir. O Mete Han’dan bugüne kadar gelen beş bin yıllık tarihin, Avrupa’nın ve dünyanın en güçlü ordusunu… Bugün Yunanlıların bayrak diktiği adaları görmezden gelip arkanızı döndüğünüz, hava ihlalleri yaptığında, Genelkurmay sitesine koyduğunda Dışişleri Bakanınız “Siyasi irade onlara izin verdi, indirin İnternet’ten o haberi.” emrini verebilecek kör, sağır, politikalarla işinize devam ediyorsunuz. İstiyorsunuz ki polis okulu olmasın, polisler olmasın, öğretmenler olmasın, atanamayan öğretmenler olmasın, meydan size kalsın.

Marmara deyince aklınıza Marmara etrafında oluşan rant gelir, Marmara Denizi’ne getirilen kaçak yakıtlar gelir, onları görmezden gelenler gelir. Benim aklıma da Marmara Gemisi’ne İsrail’in yaptığı baskın gelir, öldürülen, şehit edilen 9 insanım gelir. Ne yaptınız buna değerli milletvekilleri? Hükûmetine sordunuz mu, ne yaptınız? Bunun hesabını sordunuz mu?

Uçağımız düştü Suriye topraklarında, bölgesinde. Onu da unutturdunuz, görmezden geliyorsunuz. Süleyman Şah’ın kabrini, mezarını ne yaptınız? Taşıdınız. Tabii, küresel güç IŞİD’den, bölgesel güç oradaki YPG’den, bunlardan, onların uçaklarından, füzelerinden, roketlerinden, tanklarından korktuğunuz için çektiniz, taşıdınız, o Türk topraklarından vazgeçtiniz. Allah aşkına, bu içinizi acıtmıyor mu? Bir Türk vatandaşı olarak beni üzüyor. Sizin de yüreğinizin kanadığını biliyorum ama sizin vicdanlarınıza bunu havale ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bulut.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Arayacağım efendim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.01

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 23.14

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69’uncu Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 40’ıncı maddesi üzerindeki Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Tasarının görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi, 40’ıncı maddenin oylamasına geçiyoruz.

40’ıncı maddenin oylamasında açık oylama talebi vardır.

Şimdi, bu istem sahibi sayın milletvekillerinin adlarını tespit edeceğim.

Levent Gök, Ankara? Burada.

Ali Serindağ, Gaziantep? Burada.

Ensar Öğüt, Ardahan? Burada.

Bülent Kuşoğlu, Ankara? Burada.

Mehmet Hilal Kaplan, Kocaeli? Burada.

Ali Haydar Öner, Isparta? Burada.

Sedef Küçük, İstanbul? Burada.

Mehmet Haberal, Zonguldak? Burada.

Ali Özgündüz, İstanbul? Burada.

Binnaz Toprak, İstanbul? Burada.

Aykan Erdemir, Bursa? Burada.

Ömer Süha Aldan, Muğla? Burada.

Haydar Akar, Kocaeli? Burada.

Melda Onur, İstanbul? Burada.

Orhan Düzgün, Tokat? Burada.

Mevlüt Dudu, Hatay? Burada.

İzzet Çetin, Ankara? Burada.

Engin Özkoç, Sakarya? Burada.

Ali Rıza Öztürk, Mersin? Burada.

Uğur Bayraktutan, Artvin? Burada.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 40’ıncı maddenin açık oylama sonucu:

 

“Kullanılan oy sayısı

:

205

 

 

Kabul

:

204

 

 

Ret

:

1

(x)

 

Kâtip Üye

Bayram Özçelik

Burdur

Kâtip Üye

Mine Lök Beyaz

Diyarbakır”

Böylece, 40’ıncı madde kabul edilmiştir.

Şimdi, yeni madde ihdasına yönelik iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları'nın (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) "4652 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine "polis meslek yüksek okulu müdürleri," ibaresinden sonra gelmek üzere "Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürü ve polis meslek eğitim merkezi müdürleri," ibaresi eklenmiştir." şeklindeki 40 ıncı maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin ihdas edilmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Erdoğan                        Hasan Hüseyin Türkoğlu

         Muğla                                          Osmaniye…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Geri çekiyoruz.

BAŞKAN – Geri çekilmiştir.

Sayın milletvekilleri, demin yeni madde ihdasına dair iki önerge var dedim ama bir önergeydi. Teknik bir yanlışlık yaptık, kusura bakmayınız. Düzeltiyorum. O da geri çekildi.

Böylece bu yeni madde ihdası bölümü bitti.

Şimdi, Madde 58’e göre, Ankara Milletvekili Levent Gök’ün bir düzeltme talebi vardı, onu yerine getireceğim.

Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda bir şarkı sesi duyuyorum, müzik sesi duyuyorum. Lütfen…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Soldan mı, sağdan mı duyuyorsunuz Sayın Başkan?

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Hangi taraftan geliyor bu ses?

BAŞKAN – Buradan geliyor.

Lütfen, eğer yüksek sesle müzik dinlemek istiyorsanız kulise gitmenizi öneriyorum.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Ya da açsınlar biz de dinleyelim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Gök.

VI.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR (Devam)

5.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, 3/3/2015 tarihli 68’inci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması (x)

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünkü birleşimdeki konuşmamda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Cumhurbaşkanını anayasal çizgide kalmaya davet edeceğimizi söylemiştim. Bunu gerçekten içtenlikle söyledim ama bugün Cumhurbaşkanının yaptığı bir konuşma, bu Millet Meclisinin vesayet altında kaldığını gösteren çok tipik bir örnek olarak karşımızda duruyor değerli arkadaşlar.

Cumhurbaşkanı geçen gün Malatya’da aynen şunu söyledi: “Bu yasa Parlamentoda her türlü engellemeye karşın geçecektir.”

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta)- Ona ne!

LEVENT GÖK (Devamla) – AKP sıralarından bir tek ses çıkmadı. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” sözüne karşılık biz bunu elimizin tersiyle ittik bir tek şey söylemediniz.

Şimdi, bugün, Cumhurbaşkanı kalkmış diyor ki: “Bu yasanın eksiği var fazlası yoktur.”

Değerli milletvekilleri, daha Parlamentoda görüşülen yasa hakkında kim karar verecektir? Biz vereceğiz, sizler vereceksiniz. Cumhurbaşkanı kalkmış “Bu yasanın eksiği var fazlası yoktur.” diyor. Kimin haddine düşmüş bu söz! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OKTAY VURAL (İzmir) – Parlamentonun üzerinde mi görüyor kendisini?

LEVENT GÖK (Devamla) – Siz bunu kabul ediyor musunuz? (AK PARTİ sıralarından “Evet” sesleri, gürültüler)

Vesayet altında kalmayı kabul ediyor musunuz? Hepiniz vesayet altında kalmayı kabul ediyorsanız, bu sözler sizlere müstahaktır. Ama ben diliyorum ki sizler de bu sözü elinizin tersiyle itmelisiniz. Buradan kalkıp bu sözü reddetmelisiniz.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Cumhurbaşkanı kimin iradesiyle seçildi?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Kimin vesayetindesin?

LEVENT GÖK (Devamla) – Hepinize sataşıyorum. Hepiniz Cumhurbaşkanının vesayeti altındasınız. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Vesayeti altında kalarak bir yasayı çıkarmaya çalışıyorsunuz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Siz kimin vesayeti altındasınız?

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – O bizim liderimiz. Hiç kıskanma boşuna!

LEVENT GÖK (Devamla) – “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” sözünü çiğniyorsunuz. Bu Meclise yakışmıyorsunuz! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) – Bağırma!

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Vesayet altında değiliz. Onun arkasında kale gibi yürüyoruz!

LEVENT GÖK (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanının görevleri belli. Cumhurbaşkanı burada yemin etti; Anayasa’ya, hukukun üstünlüğüne bağlı kalacağına yemin etti. Anayasa’yı çiğneyen bir Cumhurbaşkanı var, hukukun üstünlüğünü çiğneyen bir Cumhurbaşkanı var ama bu Cumhurbaşkanının bu sözleri karşısında sesini çıkartmayan, vesayet altında kalan bir AKP Grubu var. Yazıklar olsun size! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - AK PARTİ millettir, CHP eşittir vesayettir. CHP vesayetin ta kendisi.

LEVENT GÖK (Devamla) – Gelin, bu sözleri reddedin. Gelin, yüreğiniz yetiyorsa Cumhurbaşkanının bu sözlerine karşı çıkın. Ne oldu size? Niye susuyorsunuz? Nasıl milletvekiliniz? Bu sözleri reddetmelisiniz. Sizler darbe hukukunu savunuyorsunuz, vesayeti savunuyorsunuz ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yakışmıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HAMZA DAĞ (İzmir) – Size yakışmıyor Levent Bey.

LEVENT GÖK (Devamla) - Bakın, ağır sözler söylüyorum, hiçbiriniz cevap veremiyorsunuz.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Hesaba almıyoruz. Hesaba almıyorlar sizi.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – O dolmuşa binmeyiz ya Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Devamla) - Hepinizin tek tek bana cevap verme hakkı var.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan…

LEVENT GÖK (Devamla) – Gelin, bu kürsüde konuşun, kendinizi savunun. Ama kendinizi savunacak hiçbir hâliniz yok.

Bu Meclise yakışmadığınızı belirtiyor, yüce Meclisin diğer üyelerini saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Gök.

OKTAY VURAL (İzmir) – AKP sıralarından alkışlar!

LEVENT GÖK (Ankara) – Gelin, konuşun… Gelin, konuşun burada. Hepinize söz attım, sataştım. Yüreğiniz varsa konuşun burada. (AK PARTİ sıralarından “200 promil…” sesi)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan…

LEVENT GÖK (Ankara) – Nerede o vesayetçiler? Hepiniz darbecisiniz, hepiniz darbeci!

BAŞKAN – Lütfen sakin olunuz…

LEVENT GÖK (Ankara) – O sözleri yediniz…

BAŞKAN – Sakin olunuz Sayın Gök.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, Meclise hakaret ediyor, susuyorsunuz.

LEVENT GÖK (Ankara) – Millet Meclisinin iradesini ipotek altına aldınız. Millet Meclisinin iradesini vesayet altına aldınız.

BAŞKAN - Lütfen sakin olunuz Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, bu Meclisin bütün üyeleri Cumhurbaşkanının bu sözünü reddetmelidir.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, Cumhurbaşkanına hakaret ediyor, siz de susuyorsunuz.

LEVENT GÖK (Ankara) - Bu yasayı yapan bu Meclisin milletvekilleridir. Cumhurbaşkanı “Bu yasanın eksiği var fazlası yoktur.” diyemez.

BAŞKAN – Sayın Gök, lütfen yerinize oturunuz.

Teşekkür ediyoruz.

LEVENT GÖK (Ankara) – Biz bu vesayeti reddediyoruz.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Sayın Başkanım… Sayın Başkanım…

LEVENT GÖK (Ankara) - Bir yürekli AKP’li milletvekili arıyorum.

BAŞKAN – Cevabını siz söylediniz, onlar da cevaplarını verirler herhâlde, bilemiyorum.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, Cumhurbaşkanına hakaret edemez!

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne hakareti? Cumhurbaşkanı Meclise hakaret ediyor, susuyorsunuz!

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkanım, Meclisimiz ağır töhmet altındadır. Meclisimize yakışmayan bir tavır vardır. AKP’liler susuyor… Kalkın cevap verin.

BAŞKAN - Şimdi, bunun takdiri bize ait değil.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sen milletin vekili misin, sarayın mı?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Dön önüne! Sana ne!

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Ne demek “Sana ne!”

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Aydın.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, bu Meclise yakışıp yakışmadığını bu millet takdir ediyor. Bu millet herkese de gerektiği kadar puanını da veriyor, takdirini de yapıyor. Dolayısıyla, şu andaki hâl ve hareketleriyle bu Meclise kim yakışıyor, kim yakışmıyor bellidir.

LEVENT GÖK (Ankara) – Oradan kalkıp konuşsunlar Sayın Başkan, oradan kalkıp konuşsunlar.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – İkincisi…

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Sayın Başkanım, muhatap almayın ya.

LEVENT GÖK (Ankara) – Başbakanın hakkında konuşamıyorlar.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – İkincisi…

BAŞKAN – Sayın Gök, lütfen… Sayın Aydın’ı dinliyorum, lütfen müsaade edin.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, kürsüye çıksın konuşsun, kürsüye.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Bakın, bu Meclise kim yakışıyor ortada, belli.

İkincisi…

LEVENT GÖK (Ankara) – Bu vesayeti kabul ediyorlar mı, etmiyorlar mı; onu soruyoruz.

BAŞKAN – Cevap veriyor herhâlde, dinleyelim.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – İkincisi: Sayın Başkanım…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Kürsüden çıkıp konuş Ahmet, duyamıyoruz ya, biz de duymak istiyoruz ne dediğinizi.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Ağır ithamlarda bulundu ya.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – İkincisi: Cumhurbaşkanımızla ilgili, onun hukukunu korumak tabii ki öncelikle Meclis Başkanlık Divanının görevidir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Milletin hukukunu korumak…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Milletin görevidir, milletin hukukunu da koruyan bir Cumhurbaşkanı vardır.

Bir başka husus: Biz bu sözlerin hiçbirini kale almıyoruz.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aydın.

LEVENT GÖK (Ankara) – Efendim, nasıl kale almıyorlarmış? Sayın Başkan, nasıl kale almıyorlarmış? Nasıl kale almıyorsunuz siz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Almıyoruz, almıyoruz; muhatap almıyoruz.

LEVENT GÖK (Ankara) – Cumhurbaşkanı diyor ki: “Ben AKP’li milletvekillerine talimat veriyorum.” Bunu yiyor musunuz? Kalkın, konuşun burada. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Kale almıyoruz, almıyoruz.

LEVENT GÖK (Ankara) – Kalkın konuşun, nasıl milletvekilisiniz!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sükûnete davet ediyorum hepinizi.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, bu sözler ortadan kaldırılmalıdır. AKP’li milletvekilleri vesayet altında kalmayı kabul ediyor mu, etmiyor mu?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Bu Meclise kim yakışıyor belli. Bu Meclise kimin yakışıp yakışmadığı ortadadır.

LEVENT GÖK (Ankara) – Ediyor musunuz, etmiyor musunuz?

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Vesayet sizin ruhunuzda, ruhunuzda.

BAŞKAN – Evet, kendileri cevaplarını verdiler efendim.

LEVENT GÖK (Ankara) – Cumhurbaşkanının bu sözlerini yiyorlar mı, yemiyorlar mı? Nasıl milletvekilleri bunlar böyle!

BAŞKAN – Onu bilemiyorum.

Şimdi, lütfen, Sayın Gök…

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Vesayet sizin ruhunuzda. Boşuna tahrik etme, o dolmuşa binmeyeceğiz.

LEVENT GÖK (Ankara) – “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” yazıyor. Egemenlik kayıtsız şartsız Tayyip Erdoğan’ın değildir. Kalkın, konuşun.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Kale almıyoruz arkadaşlar, kale almıyoruz; sakin olun siz.

LEVENT GÖK (Ankara) – Yazıklar olsun sizlere!

BAŞKAN – Sayın Gök, lütfen, siz yerinize oturursanız bir talep sahibini…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Ahmet Aydın “Sayın Cumhurbaşkanının hukukunu korumak Meclisin görevidir.” dedi.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, doktor çağırın lütfen. Doktor çağırın efendim, doktor çağırın.

BAŞKAN – Sizin için mi?

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Hayır, beyefendi…

BAŞKAN – Sizin için mi?

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Benim için, evet.

LEVENT GÖK (Ankara) – Konuşun, ben sizin hakkınızı savunuyorum. Kalkın bakalım, kalkın; konuşun burada.

BAŞKAN – O zaman, ara vereyim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Milletin iradesi, milletin egemenliği Cumhurbaşkanlığının üstündedir. Dolayısıyla, milletin egemenliğine, milletin hukukuna, Türkiye Büyük Millet Meclisine saygı göstermeyen, vesayet altına almak isteyenler… Meclis Başkanlığının asıl yapması gereken, asıl bu vesayeti oluşturmak isteyenlere karşı, Cumhurbaşkanının bu ifadeleri karşısında Meclisin itibarını koruması, milletin hukukuna sahip çıkması gerekmektedir. (MHP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, sizin, Meclis Başkanlığının yapması gereken, milletin hukukuna, milletin egemenliğini temsil eden, hepimizin hukukuna el uzatan, dil uzatanlara karşı milletin hukukunu, milletin egemenliğini, milletin iradesini savunmak olmalıdır, kişilerin hukukunu değil. Önce milletin hukuku. Milleti ayakları altına alanın hukuku olmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, millet yüzde 52’yle Cumhurbaşkanını oraya gönderdi.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Vural.

Buradan defalarca beyan ettim, herkesin Anayasa’ya ve hukuk kurallarına uyması gerekir.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ve İç Tüzük’e…

BAŞKAN – Anayasa’da kimlerin hangi görevleri, hangi çerçeve içinde yapacağı açık ve net şekilde belirtilmiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Aynen öyle.

BAŞKAN – Bu kurallara uymaya, yasama organının şu anda Başkanı olarak herkesi davet ediyorum efendim.

LEVENT GÖK (Ankara) – Cumhurbaşkanını da davet edelim buna. Haydi bakalım, böyle, böyle olur, haydi bakalım.

BAŞKAN – Bunun ötesinde, hukuksuzluk hüküm sürer ki bu da demokraside olmayacak bir iştir ve bir demokrasiye yakışmaz. Bu hukuksuzluğun adı ve tanımı başkadır.

Şimdi başka bir…

LEVENT GÖK (Ankara) – Bu, vesayettir Sayın Başkanım.

Yediler bu sözü yediler.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Kale almadılar.

BAŞKAN – 58’inci maddeye göre bir talep var, Bingöl Milletvekili Sayın Baluken’in. Onu yerine getireceğim.

Buyurunuz Sayın Baluken. (HDP sıralarından alkışlar)

6.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, 3/3/2015 tarihli 68’inci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dünkü oturuma ait tutanaklarda, şahsıma ait bir cümlede Cumhuriyet Halk Partisini eleştirirken şöyle bir cümle kullanmışım: “Yani siz toplumda bu kadar tartışılan bir iktidar partisi varken, Genel Kurulda bu kadar olaylı bir şekilde bir güvenlik yasa tasarısı getiren bir iktidar partisi pratiği varken hedef olarak önünüze yüzde 35'i koyuyorsanız, kusura bakmayın yenilgiyi en baştan kabul etmiş durumuna düşersiniz.” demişim. Burada, tabii, “…siz toplumda bu kadar tartışılan bir iktidar partisi vardır.” derken sanki olumlu tartışılan bir iktidar partisi varmış gibi bir algı doğabilir. Onu olumsuz tartışılan, “…toplumda bu kadar olumsuz tartışılan ve muhalefeti ezen bir iktidar partisi varken…”(x) diye düzeltmek istiyorum. Önemli bir düzeltmedir.

Tabii, bu muhalefeti neden bu kadar ezmeye çalıştığınızı, doğrusu, anlayamıyorum. AK PARTİ adına buraya gelen sayın hatipler âdeta muhalefetin nasıl olması gerektiğiyle ilgili çerçeveler çizip muhalefeti dizayn etmeye çalışıyorlar.

Şimdi, bu kaygıyı HDP için taşımanız son derece normal. Çünkü siz HDP’nin nasıl bir mücadele geleneğinden geldiğini biliyorsunuz. On iki yıl boyunca on binlerce arkadaşımızı cezaevlerine attınız; belediye başkanlarımızı, il genel meclisi üyelerimizi, belediye meclisi üyelerimizi. Sokakta her türlü baskıları… HDP kitlelerini baskıya maruz bıraktınız. Yine, HDP’ye karşı, darbe yasalarının arkasına sığınarak yüzde 10 seçim barajlarını aynı şekilde tuttunuz, hazine yardımlarını son derece adaletsiz bir şekilde almaktan imtina etmediniz. Bütün bunlar HDP’den duyduğunuz korkunun bir ifadesi ve bunu anlaşılır buluyoruz. Çünkü HDP hızla Türkiye’nin her tarafından büyük bir sıçrama içerisinde ve Türkiye’de halk iktidarını sağlamak için büyük bir atılımı gerçekleştiriyor.

Ama CHP ve MHP için neden bu kadar paniğe kapıldığınızı, doğrusu, anlayamıyorum. Yani ben iktidar partisi olsam, böyle 2 muhalefet partisi olursa ezmekten çok destekleme taraftarı olurum. Çünkü bu 2 muhalefet partisi de sizi bugüne kadar bu olumsuz koşullarda iktidara getiren bir pratiğin sahibi oldular.

Bugün de seçim gündemine bakıyorsunuz, iki gündem var. Bir, Türkiye başkanlık sistemini tartışıyor, bir de HDP’nin yüzde 10 barajını alaşağı eden sıçramasını tartışıyor. Maalesef CHP ve MHP’den gündemle ilgili esame bile okunmuyor. Dolayısıyla, muhalefeti ezmeye çalışırken de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) – …daha demokratik kurallara bağlı kalmanızı tavsiye ediyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekküre ediyoruz Sayın Baluken.

Gene, 58’e göre Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin düzeltme talebini yerine getireceğim.

Buyurunuz Sayın Zozani.

7.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, 3/3/2015 tarihli 68’inci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, dün Başkanlık Divanının İç Tüzük 13’e göre ortaya koyduğu uygulamaya itiraz ederken “Balık kokarsa tuzlarsınız. Tuz kokarsa ne yaparsınız? Çare tükenir.” demiştim, oradaki “balık” ibaresini “et” (x) olarak değiştiriyorum, bu şekilde tutanaklara da geçmesini arzu ediyorum.

İkincisi: Önemsediğimiz bir nokta, biraz önce Sayın Baluken önemli bir noktadan bazı değerlendirmeler yaptı; gerçekten ben de şaşırıyorum, özellikle iktidar partisine biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi -ki ana muhalefet partisi- Grup Başkan Vekili hepinizin itiraz etmesi gereken şeyler söyledi ama itiraz etmediniz. Bir sebebi var…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Kale almadık.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Anlıyorum, müsaade ederseniz sizin için olumsuz bir şey ifade etmeyeceğim.

Cumhuriyet Halk Partisi bu Mecliste en kolay ikna edilen parti pozisyonundadır, o nedenle, çok saflar. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Bu, sataşmadır ha!

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Bir şey söyleyeyim, müsaade ederseniz anlatayım size.

Bakın, 2003 seçimleri sonrasında Siirt’te Cumhuriyet Halk Partisi 1 milletvekili çıkarmış, Ekrem Bilek; AKP 1 milletvekili çıkarmış, Mervan Gül; 1 de bağımsız milletvekili gelmiş. O zaman biz DEHAP olarak seçimlere girmişiz, Siirt oylarının yüzde 33,2’sini almışız. AKP kaç almış? Yüzde 14. CHP kaç almış? Yüzde 7,9. 2003 seçimlerini söylüyorum.

İkiniz buluştunuz, Fadıl Akgündüz’ü bir kenara koydunuz, HDP’nin çoğunluk iradesini Siirt açısından bir kenara koydunuz, anlaştınız. Ne zaman anlaştınız? 22 Aralık 2003’te. Nasıl anlaştınız? Cumhuriyet Halk Partisinin o dönem Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal ile Sayın Erdoğan İstanbul’da -Livaneli’nin rivayetine göre, köşe yazısında ifade ettiğine göre- o zaman Genel Sekreter pozisyonunda olan Mehmet Sevigen’in Beylerbeyi’ndeki evinde bir araya geldiniz ve anlaştınız. Ne oldu? Üçte 1 milletvekili almıştı Cumhuriyet Halk Partisi Siirt seçimleri açısından o 1’i de kaybetti. O zamandan bu yana Cumhuriyet Halk Partisi, Kürt halkının nezdinde tokadı yedi. Niye? Orada, Kürtlerin Siirt’teki iradesini, Kürt halkının DEHAP nezdindeki iradesini yok sayıp AKP’yle anlaştığı için. Şimdi gelip dönüp dolaşıyor, diyor ki: “Biz niye yokuz?” Siz böyle bir tufaya, tuzağa, ayak oyununa alet olursanız bu şekilde bir hâle gelirsiniz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Zozani.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Altay, buyurunuz.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Biraz önce Sayın Baluken çok açık sataşmalarda bulundu.

Şimdi de Sayın Zozani 2003 yılı başında dönemin genel başkanımızın karanlık ilişkiler, toplantılar yaptığını ve Kürt halkı nezdinde tokat yediğimizi söylemek suretiyle sataşmada bulundu, söz istiyorum doğal olarak.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Altay.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ama siz AKP’yle görüşmeler yapmışsınız, onlar da açıklasınlar ne anlaşma imzaladılar.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Siz o görüşmeyi de bir açıklayın lütfen. Ne dediniz, Mehmet Sevigen’in evinde ne konuştunuz onu bir açıklayın hadi.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Altay.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

25.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Bingöl Milletvekili İdris Baluken ile Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin geçen tutanak hakkında yaptıkları konuşmaları sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İki ayrı sataşmaya tek söz veriyorsunuz, o da sizin takdiriniz.

Önce şunu söyleyeyim: Cumhuriyet Halk Partisinin Türkiye’nin ne kadar gündeminde olduğunu 7 Haziranda göreceğiz hep beraber, bundan hiç şüphemiz yok.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – 11 yerde adayınız yokmuş Sayın Başkan?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bunun dışında, HDP’nin barajı aşıp aşmayacağı, evet doğrudur, Türkiye’nin gündemindedir. Keşke Türkiye’nin böyle gereksiz bir gündemi olmasa. Şöyle olmasa: Türkiye, bu baraj denilen büyük demokrasi garabetinden iktidar partisini hep beraber ikna edebilseydik kurtulsaydı da “HDP barajı aşacak mı, aşmayacak mıydı?” ile meşgul olmasaydık. Barajlardan korkan iktidarlar, barajlarda kendileri boğulurlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Baluken, bu böyledir ve böyle de olacaktır. Şimdi ne desek boş. Siyaset iddia işidir tabii ki. Neticede, sandıktan ne çıkarsa başımızın üstünde yeri var, bunu belirtmek isterim. Ancak, Cumhuriyet Halk Partisinin, Sayın Zozani’nin söylediği Siirt seçimleriyle ilgili süreç bakımından -aslında biraz önce aynı konu tekrar konuşuldu- Grup Başkan Vekilimiz cevap vermiş idi ama anlaşılıyor ki, tekrar anlatmak gerekiyor. Cumhuriyet Halk Partisi, her şeyden önce, dün, evvelsi gün İçişleri Bakanının dediği gibi “Bu Anayasa ihtilal anayasası, ben bu Anayasa'yı tanımam.” diyecek bir hadsizlikte bulunmaz. Orta yerde bir Anayasa varsa Cumhuriyet Halk Partisi ona her zaman uymuştur, herkesin de uymasını beklemiştir.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Bakan Bey de uyacağını söyledi.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Evet, Bakan Bey “Anayasa'yı tanımayacağım.” dedi. Bakan Bey, aslında tek kişilik darbe yapmaya kalktı burada, Bakan Bey’in yaptığı tam darbeciliktir. “Anayasa'yı tanımam.” ne demek? Bakan Bey’de biraz samimiyet olsa, biraz dürüstlük olsa, üzerinde gelip yemin ettiği Anayasa'ya, sonra kürsüye çıkıp Bakanlıktan aldığı güçle “Ben bu Anayasa'yı tanımam.” diyemez.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – “Uyarız.” dedi.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bu kürsüde her şey söylenir ama “Ben bu Anayasa'yı tanımam.” denemez! Denemez!

İHSAN ŞENER (Ordu) – Demedi... Demedi...

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Bunu fırlatan kim? Bu Anayasa'yı fırlatan kim?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bu kürsüde “Ben bu Anayasa'yı tanımam.” diyen bir İçişleri Bakanı o görevde kalmamalıdır. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Bu Anayasa'yı fırlatan siz değil misiniz?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Buna önce sizin müdahale etmeniz lazım.

Tayyip Erdoğan’la ilgili tavrımıza gelince, o partinin kurucusu birleşik oy pusulasında Genel Başkan olarak ismi olan ve yüzde 34 oyla birinci parti olarak çıkmış bir insanın burada olmaması demokrasi için bir ayıptı, bir garabetti ve biz destek verdik. “Milletin takdiri böyledir, gelsin yerine otursun.” dedik. Gene olsa aynı şeyi gene yaparız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bizim, demokrasiye, hukuka saygımız var. aynı saygıyı sizden de bekliyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Altay.

Sayın milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.46

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 00.21

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur) – Dilek YÜKSEL (Tokat)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69’uncu Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi, madde 41 üzerinde üç önerge vardır, biri Anayasa’ya aykırılık önergesidir, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçünün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun "4652 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

"Döner sermaye gelirlerinden tahsil edilen kısmın asgari %15'i, Polis Akademisi Başkanlığının ihtiyacı olan mal ve hizmet alımları, her türlü bakım, onarım, kiralama, devam etmekte olan projelerin tamamlanmasına yönelik inşaat işleri ve diğer ihtiyaçlar için kullanılır. Bu oranı %75'ine kadar artırmaya Akademi Yönetim Kurulu yetkilidir."

"Döner sermaye gelirlerinden tahsil edilen kısmın en az %5'i, Akademi bünyesinde yürütülen bilimsel araştırma projelerinin finansmanı için kullanılır. Bilimsel araştırma projelerine ilişkin ödenekler, Akademi Yönetim Kurulunca gerekli görüldüğü takdirde, her bir proje için avans verilmek suretiyle de kullandırılabilir. Bilimsel araştırma projelerinin seçilmesi, uygulanması ve izlenmesi ile ödeneklerin kullandırılması, genel hükümlerin ön ödemelere ilişkin sınırlamalarına bağlı kalınmaksızın avans verilmesi ve bu avansın mahsubuna dair usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak çıkarılan yönetmelikle belirlenir.

Döner sermaye işletmesi hesabına kamu kurum ve kuruluşları dışında yapılan iş veya hizmetler karşılığında tahsil edilen gelirlerden kanuni kesintiler ile varsa yapılan iş veya hizmetle bağlantılı giderler düşüldükten sonra geri kalan tutar, hizmet karşılığı olarak gelir tahsilatının yapıldığı tarihi izleyen bir ay içinde veya hizmet bedelinin peşin tahsil edilmesi halinde hizmetin gerçekleşme oranına bağlı olarak aylara bölünerek hizmeti veren emniyet hizmetleri sınıfında olanlar dâhil öğretim elemanları ve öğretim yardımcılarına ödenir. Buna ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine çıkarılan yönetmelikle belirlenir." şeklindeki 41 inci maddesinin 4652 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "%15'i" ibaresinin "%25'i" şeklinde, 4652 sayılı Kanunun 29 uncu maddesine eklenen beşinci fıkrada yer alan "%5'i" ibaresinin "%15'i" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Erdoğan                              Yusuf Halaçoğlu                        Hasan Hüseyin Türkoğlu

         Muğla                                              Kayseri                                           Osmaniye

    Erkan Akçay                                Ahmet Duran Bulut                                D. Ali Torlak

        Manisa                                            Balıkesir                                            İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'm; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"4652 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

"Döner sermaye gelirlerinden tahsil edilen kısmın asgari %15'i, Polis Akademisi Başkanlığının ihtiyacı olan mal ve hizmet alımları, her türlü bakım, onarım, kiralama, devam etmekte olan projelerin tamamlanmasına yönelik inşaat işleri ve diğer ihtiyaçlar için kullanılır. Bu oranı %75'ine kadar artırmaya Akademi Yönetim Kurulu yetkilidir." "Döner sermaye gelirlerinden tahsil edilen kısmın en az %5'i, Akademi bünyesinde yürütülen bilimsel araştırma projelerinin finansmanı için kullanılır. Bilimsel araştırma projelerine ilişkin ödenekler, Akademi Yönetim Kurulunca gerekli görüldüğü takdirde, her bir proje için avans verilmek suretiyle de kullandırılabilir. Bilimsel araştırma projelerinin seçilmesi, uygulanması ve izlenmesi ile ödeneklerin kullandırılması, genel hükümlerin ön ödemelere ilişkin sınırlamalarına bağlı kalınmaksızın avans verilmesi ve bu avansın mahsubuna dair usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak çıkarılan yönetmelikle belirlenir.

Döner sermaye işletmesi hesabına kamu kurum ve kuruluşları dışında yapılan iş veya hizmetler karşılığında tahsil edilen gelirlerden kanuni kesintiler ile varsa yapılan iş veya hizmetle bağlantılı giderler düşüldükten sonra geri kalan tutar, hizmet karşılığı olarak gelir tahsilatının yapıldığı tarihi izleyen bir ay içinde veya hizmet bedelinin peşin tahsil edilmesi hâlinde hizmetin gerçekleşme oranına bağlı olarak aylara bölünerek hizmeti veren emniyet hizmetleri sınıfında olanlar dâhil öğretim elemanları ve öğretim yardımcılarına ödenir. Buna ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine çıkarılan yönetmelikle belirlenir."

şeklindeki 41. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Ali Serindağ                                        Ahmet Toptaş                                    Tanju Özcan

Gaziantep                                           Afyonkarahisar                                         Bolu

Ali Sarıbaş                                           Celal Dinçer                                   Ali Rıza Öztürk

Çanakkale                                                İstanbul                                             Mersin

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair -torba- Kanun Tasarısının 1 inci maddesi; Anayasa ve İçtüzük Hükümleri ile evrensel hukuk normlarına ve temel insan haklarına aykırı olup tek parti-tek adam-diktatörlük rejimi ve polis devletinin ötesinde, fiili "savaş hali" uygulaması getirdiğinden kanun tasarısının 41 inci maddesinin Anayasa'ya aykırılık nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Pervin Buldan                                              Nazmi Gür                                   Gülser Yıldırım

       Iğdır                                                       Van                                                    Mardin

Abdullah Levent Tüzel                        Hüsamettin Zenderlioğlu                        Demir Çelik

        İstanbul              Bitlis                 Muş

Erol Dora

  Mardin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Çelik, buyurunuz. (HDP sıralarından alkışlar)

DEMİR ÇELİK (Muş) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; sizleri şahsım ve partim adına saygı ve sevgiyle selamlıyorum. 684 sıra sayılı kanunun 41’inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iki hafta üst üste ertelenen, son on beş gündür de gecenin ilerleyen saatlerine, sabah saatlerine dek büyük bir efor, ciddi düzeyde gerilim ve gerginliklerle geçen, geçtiğiyle kalmayıp toplumun ve geleceğimizin gasbına yönelik bir kısım haksız, hukuksuz ve siyasi etikle bağlaşmayan bir Meclis mesaisiyle karşı karşıyayız. Meclis, her şeyden önce barışın, demokrasinin, özgürlüklerin, hak ve adalet arayışının mekânı, zemini olması gerekirken bir kesimin, bir zümrenin, bir kişinin ya da bir grubun çıkarlarına endekslenmiş, o çıkarı varsa yoksa, olmazsa olmaz noktasına getiriyor olmasının siyaseten tıkanmışlığını yaşıyoruz. Siyaset nihayetinde sorunu çözmenin sanatıysa, siyaset toplumun birikmiş sorunlarının çözüme kavuşturulmasının yegâne meşru demokratik yolu ve yöntemi ise yapılması gereken, azlığa, azınlığa hizmet değil, çokluğa, çoğunluğa hizmettir. Bu nedenle de esasa alınması gereken, birilerinin ikbali, statüsü, iktidarı ve geleceği değil, toplumun çoklu kimliğinin, çoklu kültürünün geleceği olmalıdır. Toplum bugün açlık ve sefaletle karşı karşıyayken, yüzde 15’lere vurmuş işsizliğimiz, açlık sınırında 13 milyonu bulan insanımız, yoksulluk sınırında neredeyse terbiye edilme durumuyla karşı karşıya kalan 30 milyon insanımız, barışa susamış halklarımız, inanç ve kültür sahibi yapılarımız, bunca sorunun çözüm iradesini bize vekâleten vermiş olmalarına karşın biz bu vekâletin gereğini yerine getirecek meşru siyasetin yürütücüleri olamadık, olamıyoruz da. Ülke kaynaklarının, ülke emeğinin ve ülke değerlerinin hiçleştirilmesini hak olarak kendimizde gördüğümüzde, halktan aldığımız vekâlete ihanet etme riskiyle karşı karşıya kalırız. Halkın açlık, sefalet, yoksulluk ve işsizlik sorununu çözme, barışını ve özgürlüklerini sağlama yönlü umudunu hiçbirimizin ama hiçbirimizin siyaset adına pazarlamaya, siyaset adına umut vadetmeye hakkı yoktur. Ya çözeceğiz, ya çözeceğiz diyor, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çelik.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

(AK PARTİ sıralarından “Var, var.” sesleri, gürültüler)

Niye bu kadar bağırıyorsunuz sayın milletvekilleri?

Bir dakika süre veriyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Dışarıdan gelenler var.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Dışarıdan gelenler var Sayın Başkan.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan, dışarıda oturup gelenler var.

(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Çok rica ediyorum…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Yani, karar yeter sayısı arandığı zaman o sırada olan milletvekilleridir, biz o sırada bakarız.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, bir dakika veremezsiniz.

BAŞKAN - Dışarıda kaç kişi var, içeride kaç kişi var, bunu aynı anda sayamıyoruz.

Bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, dışarıdan geldiler.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, tutumunuz hakkında söz istiyoruz.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, tutanaklarda “…yoktur.” dediniz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Oylamada usulsüzlük var.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Şimdi, dışarıdan yüzlerce milletvekili gelmiş, ara vermeniz gerekir.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Şimdi, dışarıdan gelmeyle o andaki oylama bir değil.

BAŞKAN – Şimdi, sayı konusunda kâtip üyelerle tartışma olduğu için elektronik yaptık efendim, bu kadar.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Biz usul tartışması açacağız o zaman.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – O zaman kâtip üyelerin tutumunu mu tartışacağız Sayın Başkan? Usul tartışması açıyoruz.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Yani, onu “…yoktur.” demeden önce sağlamanız gerekirdi.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Evet, oylamayla ilgili usul tartışması açıyoruz.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan….

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, söz hakkı istiyorum.

BAŞKAN – Efendim?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Durumu ifade edeceğim, durumunuzla ilgili.

Şimdi, demin, görüşülen önergeyle ilgili sayın hatibin konuşması bittikten sonra biz grup olarak karar yeter sayısı istedik. Yani, ben bir milletvekili olarak karar yeter sayısı istedim.

BAŞKAN – Evet.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – O sırada salonda bulunan milletvekili sayısına bakarak siz de “Karar yeter sayısı yoktur.” dediniz. Daha sonra AK PARTİ sıralarından gelen itirazlar üzerine siz “Karar yeter sayısı yoktur.” dememiş gibi bir dakikalık bir süre tanıdığınızı ifade ettiniz.

BAŞKAN – Şimdi…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Demin kâtip üyelerle istişare ettiğinizi söylüyorsunuz ama onu “…yoktur.” demeden önce yapmanız gerekiyordu. Dolayısıyla, tutanaklara da “Karar yeter sayısı yoktur.” diye geçmiştir. O nedenle, birleşime ara verip tekrar karar yeter sayısı aramanız gerekiyordu. Eğer bu şekilde devam ederseniz tutumunuz hakkında usul tartışması açacağız.

BAŞKAN – Şimdi, ben izahatımı bir yapayım. Tutumum hakkında görüşme açabilirsiniz ama ben izahatımı bir yapayım belki bu konuda ikna olabilirsiniz.

Şimdi, her zaman yaptığımız uygulamada karar yeter sayısı konusunda kâtip üyelerle çelişkiye düştüğümüz zaman bunu elektronik olarak yapıyoruz efendim, teamül olarak da uygulama olarak da. Ben baktığımızda yok olarak gördüm, kâtip üyeler “Vardır.” dediler fakat sayın milletvekilleri Genel Kurulda bulunmak yerine, kulislerden o sırada anında Genel Kurul salonunun içine geldiler.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Otursunlar o zaman.

BAŞKAN - Şimdi, karar yeter sayısı konusunda bu tartışma olunca mecburen elektronik olarak yaptık ve her zaman bunu böyle uyguluyoruz. Yani bu konuda tabii 63’e göre usul tartışması açacaksanız buyurun.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Lehte.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Lehte.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Lehte.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Aleyhte.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Aleyhte.

OKTAY VURAL (İzmir) – Aleyhte.

BAŞKAN – Lehte Sayın Aydın, aleyhte Sayın Kaplan, lehte Sayın Altay, aleyhte Sayın Vural.

Lehte Sayın Aydın.

Buyurunuz efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu’nun, 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 41’inci maddesiyle ilgili önergenin oylaması sırasındaki tutumunun İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, tutumunuz lehinde söz almış bulunuyorum. Yalnız, konuyla ilgili konuşmadan önce, aslında burada şunun da özellikle gözden kaçtığını söylemek istiyorum: Usul tartışmasına dönük olarak her konunun usul tartışması yapılıp yapılamayacağının da çok iyi irdelenmesi gerekiyor.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sorarız bundan sonra!

AHMET AYDIN (Devamla) – Burada, 63’üncü maddeye baktığımızda, usul hakkında konuşmada “Görüşmeye yer olup olmaması, Başkanı gündeme veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma usullerine uymaya davet, bir konuyu öne alma veya geri bırakma gibi usule ait konular…”

Şimdi, Meclisin doksan beş yıllık oluşmuş bir tecrübesi var, bir birikimi var, bir teamülü var. Şimdi, biz bir kanunu engelleyeceğiz diye, Allah aşkına, bir kanunu engelleme gayreti gösteriyoruz diye hem İç Tüzük'ü bir tarafa bırakacağız, hem Meclisin bütün teamüllerini ayaklar altına alacağız. Her türlü siyasi etiğin de dışına çıkacak şekilde bu manada burada bu İç Tüzük'ü aşan engelleme girişimlerini de, Sayın Başkanım, lütfen, dikkate almak lazım.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Engelleme girişimi değil…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Doğru yasama yapmaya çalışıyoruz, engellemiyoruz.

AHMET AYDIN (Devamla) – Burada, her konuda olur olmadık bir şekilde usule aitmiş gibi usul tartışması… Sataşmalar artık sataşmaların önünde paslaşmalara dönüştü, paslaşma hâline geldi. Yani bütün bunların dikkate alınması lazım. Söz almaların bir usulü var, bir etiği var, bir adabı var.

Değerli arkadaşlar, lütfen, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Saldırırken düşünecektin burasının ne olduğunu.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Yeni mi aklına geldi?

AHMET AYDIN (Devamla) - Burada kanuna katılmayabilirsiniz. Kanunu engellemek için, evet, İç Tüzük'te kullanılan birtakım haklarınızı da, İç Tüzük'te var olan haklarınızı da kullanabilirsiniz, saygıyla karşılıyoruz. Ama lütfen, Türkiye Büyük Millet Meclisinin vakarına, Türkiye Büyük Millet Meclisinin haysiyetine, bu milletin onuruna yakışır bir şekilde bu görüşmeleri yapalım.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Nasıl yani Ahmet Bey?

Sayın Başkan…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, lütfen bu lafı düzeltsin. “Meclisin haysiyetine uygun” diyor, ne demek bu ya?

AHMET AYDIN (Devamla) - Evet, bir gün geç çıksın, iki gün geç çıksın, ona da bir şey demiyorum. Ama lütfen arkadaşlar, şimdi, burada Meclisin bütün teamülleri ortada.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Özgür iradeleriyle oy kullanmayanlar… Özgür irade nerede, özgür irade?

AHMET AYDIN (Devamla) - Şu ana kadarki doksan beş yıllık bütün tecrübe ortada. Aynı şekilde, eğer Meclis kâtip üyeleri arasında ihtilaf olduğunda… Bu manada “Var.” da dense “Yok.” da dense bunlar çok sıkça tekrar edildiği, elektronik oylamayla bu işin yapıldığı hepimizin bugüne kadar şahit olduğu, İç Tüzük'ün de amir hükmü, teamüllerin de gereğidir.

Lütfen, değerli arkadaşlar, kullanın engelleme hakkınızı, bir şey demiyorum, saygı duyuyorum ama bunu yaparken de yani hani sudan bahanelerle, iyi niyeti de suistimal edecek şekilde, bir hakkın suistimaliyle birlikte…

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - İyi niyet filan yok, iyi niyet olsa…

AHMET AYDIN (Devamla) - Lütfen, arkadaşlar, yapacağımız işlere, alacağımız sözlere, takınacağımız tavırlara hepimizin dikkat etmesi lazım diyorum.

Dolayısıyla, burada, oylama İç Tüzük'e uygun yapılmış, Meclisin geleneklerine, teamüllerine uygun olarak oylama elektronik olarak yapılmış, bir problem yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET AYDIN (Devamla) - Meclis Başkanlık Divanının tutumu yerindedir.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aydın.

Aleyhte…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, şimdi Sayın Hasip Kaplan konuşacak ama ondan önce, demin AK PARTİ Grubu adına konuşan Sayın Ahmet Aydın bütün milletvekillerine, özellikle muhalefet milletvekillerine “Meclis haysiyetine uygun bir şekilde çalışmaya davet ediyorum.” dedi.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Yanlış mı söylemiş?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Burada Meclis haysiyetine uygun bir şekilde çalışmayan herhangi bir muhalefet milletvekili yok.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Tiyatro oynuyorsunuz sabahtan beri.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Biz İç Tüzük’ten kaynaklı olan haklarımızı kullanıyoruz…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Söyledim, ona saygı duyuyoruz, onda problem yok.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – …ve burada İç Tüzük’e uygun olmayan hiçbir davranış içerisinde değiliz.

Sizden ricamız tutanakları istemeniz, eğer bu cümle bu şekilde ifade edilmişse Sayın Aydın’ın bütün muhalefet milletvekillerinden özür dilemesini talep etmeniz.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Başka derdiniz…

Sayın Başkanım, ben bir cevap hakkımı kullanayım.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Aydın.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Bakın Sayın Başkanım, burada iktidarıyla muhalefetiyle bütün milletvekillerinin bu Meclisin onurunu, haysiyetini koruması ortak görevidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – “Korumak” demedi Sayın Başkan. Tutanakları isteyin. On dakika ara verin Sayın Başkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Tutanakları isteyin Sayın Başkan.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Burada genel bir alanı ifade ediyorum, burada iktidar ayrımı, muhalefete ayrımı yapmıyorum; her bir milletvekilinin bu konuda azami hassasiyeti göstermesi lazım.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Aydın, o zaman tutanaklara bakarız, kastı aşan sözleriniz varsa ona göre bakalım efendim.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ben ifade ettim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Tutanakları istetiriz.

Aleyhte Şırnak Milletvekili Sayın Kaplan.

Buyurunuz Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, İç Tüzük 139’u okuyacağım, okuduktan sonra -sizlere de haksızlık yapmak istemiyorum ama- bir gerçeği dile getireceğim, İç Tüzük 139 arkadaşlar, hepinizin bilmesi açısından “İşaretle oylama üyelerin el kaldırması; tereddüt halinde ayağa kalkmaları; beş üyenin ayağa kalkarak teklif etmesi halinde de salonda olumlu ve olumsuz oy verenlerin ikiye bölünerek sayılmaları suretiyle…” diyor. Bundan sonra size, 5 üye kalkacağız ayağa, anladığınız dilden, “olumlu” ve “olumsuz” diyenleri koyunlar gibi(x) saydıracağız. Ta, Lordlar Kamarasında nasıl yapılıyorsa, bu İç Tüzük hükümleri bunu gerektirir, öyle 2 kâtip üyenin saymasıyla değil.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkan, özür dilesin, “Koyunlar gibi” dedi. Çok ayıp!

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bir dakika, Sayın Bilgiç.

Dünyanın en eski parlamentosunda, Lordlar Kamarasında dahi sayım yapılırken, “evet” ve “hayır” diyenler ayrı kapılardan geçirilir, tek tek turnikeden milletvekilleri geçirilirken sayılırlar, “1, 2, 3”, her geçene bir çizik -kâğıda- atılır, doğru rakam çıkarılır.

Burada, Divanda sizin kendi taraf kâtipleriniz oturuyor, ondan sonra kâtiplerin Başkanı yanıltması suretiyle de zaman kazanarak, o anda, oylama yapıldığı zaman salonda yeter sayınız yok. Yeter sayınız yok.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Başkanlık Divanına da hakarette bulunuyor!

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bakın, bir dakika, hileyi hurdayı bırakın şimdi.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Onlar hilesiz hurdasız yaşayamazlar ki!

HASİP KAPLAN (Devamla) – Burada İç Tüzük bunu diyor. Bundan sonra, Sayın Başkandan, Başkanlık Divanından rica ediyoruz, karar yeter sayısı istediğimizde, baktık ki burada tereddüt var, 5 kişi kalkacağız ayağa, “olumlu”, “olumsuz” oy kullananlar kalkacak ayağa, tek tek sayacağız sizi.

Öyle dışarıdan gelenler yok, şu kapıları kapatacağız, ondan sonra buraya koşmak yok. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ya burada oturun, bu paketi geçirin… Bugün, maşallah Hazreti Eyüp Peygamber’in sabrı var sizde, bakıyorum sakinsiniz, ama hiç merak etmeyin, bu paket geçmeyecek arkadaşlar.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Geçecek!

HASİP KAPLAN (Devamla) – Geçmeyecek, geçmeyecek!

Bakın, bunu kafanıza koyun. Bu güvenlik paketi Türkiye'yi karanlığa götüren bir pakettir.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Tehdit mi ediyorsun? Neye göre “Geçmeyecek.” diyorsun?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Onun için, İç Tüzük haklarımızı kullanacağız…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – İç Tüzük’te bu kanunun geçmeyeceği nerede yazıyor?

HASİP KAPLAN (Devamla) – …139’a göre de sayılacaksınız; tek tek ayağa kalkacaksınız, “olumlu”, “olumsuz” diyenleri sayacağız. Bundan sonra tek tek sayacağız arkadaşlar, doğrusu budur. (HDP sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Nasıl sayılacak ya, nasıl sayılacak?

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.

Lehte Sinop Milletvekili Sayın Altay.

Buyurunuz Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, bu Parlamentoda hep bir şeyin altını çiziyorum: Biz kanun yapan teşekkül olarak kendi kanunumuza uymazsak bu olmaz. Bizim kanunlara riayet konusunda Türkiye’ye, bırakın Türkiye’yi, dünyaya da örnek olmamız lazım. Bu bakımdan, bu Meclisteki uygulamalarda oturumu yöneten başkan vekillerinin bu konularda tutum birliği olmadığı, bu Parlamentoda uzun yıllardır yaşanan bir sorun. Zaman zaman, yasama yılı başında Divan toplanır ya da Danışma Kurulu toplanır, bu konuda belli mutabakatlar oluşturulmaya çalışılır. Ancak, daha sonra buna hiçbir türlü uyulduğuna da tanık olunmaz.

Şimdi, Sayın Başkan, karar yeter sayısı konusunda, baktığınızda, gerçekten objektif olmak gerekirse karar yeter sayısı yoktu ama kâtip üyelerin her ikisi de çoğunluk partisine mensup oldukları için, doğal olarak onlar da yılların geleneğiyle, şartlı refleksle “Var.” dediler. Siz bir tereddüde düştünüz ama siz “Yok.” hükmünü verdikten sonra buradan biraz uğultu olunca ve kapılar açılıp böyle, sayın milletvekilleri Genel Kurul salonuna eller havada hücum edince de siz de -belki gecenin yorgunluğu- bir elektronik oylamayla karar yeter sayısı aradınız. Aslında buna gerek yoktu. Gerçekçi olmak gerekir. Beş dakika kimseye bir şey kaybettirmez. Bu işlerin de bir esasa bağlanması lazım.

Şunu da kabul ederim ben: Divanda iktidar partisine mensup olmayan kâtip üyeler oturduğu zaman, biri iktidar partisinden, biri muhalefet partisindense gene bir sorun çıkıyor. Biraz önce Sayın Kaplan konuşurken gerçekten ben de o 5 kişinin ayağa kalkma meselesini ben mi gündeme getirsem diyordum. Sayın Kaplan önce davrandı. İç Tüzük böyle hükmediyor, bu da yapılabilir.

İktidar partisine mensup sayın milletvekillerinden ricamız, her beş dakikada bir bunlar isteneceğine göre yani çok çıkmayın arkadaşlar, burada oturun. Bu kanun sizin kanunuz, bu kanunu siz geçireceksiniz. Muhalefete 20 kişi yeter. Siz burada oturmak zorundasınız, içeri girip çıkıyorsunuz. İçinizden de bize homurdandığınızı biliyorum. Biz hakkımızı kullanıyoruz, kullanmaya da devam edeceğiz. Gelin, burada oturun, kanununuzu çıkarın. Ya da, saat bir olmuş, gidelim eve, yarın devam edelim. Bunun başka bir yolu yok; Başkanı, Divanı zorda bırakmaya gerek yok. Ama, bilmiyorum, HDP bu 5 kişilik konuyu tatbik etmek isterse biz HDP’ye bu konuda, tabii, destek olacağız, bu da İç Tüzük’ten kaynaklı bir haktır. Onun için, bence acil ihtiyaçlar dışında artık Genel Kurulda otursanız da iyi olur diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Altay.

Aleyhte Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak.

Buyurunuz Sayın Uzunırmak.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, tabii ki Sayın Başkan karar yeter sayısını ararken bir hata yaptı. Hatadan dönmek fazilettir ama Sayın Başkan kural çiğnemedi.

Ben Sayın Başkanla Parlamentoda görev yaptığımız uzun zaman içerisinde Sayın Başkanı hep demokrasiye bağlı ve kural çiğnemeyen birisi olarak tanıdım ve bugünkü davranışından dolayı da teşekkür ediyorum çünkü kasıtlı olmadı. Tabii ki bunu bazıları gaz verme anlamında anlayabilir; onlar değerleri takdir etmezler, onlar bağnaz bir bakış açısında olayları “benden” veya “olmayan” diye tanımlarlar bakarken, o bağnazlık içerisinde de gerçeklerden kaçarlar.

Tabii, Sayın Başkan kural çiğnemedi dedim, bu yönden de teşekkür ediyorum kendilerine. Ve hemen döndü. İnsani bir hatadır, hepimiz yapabiliriz. Değerli arkadaşlar, demokrasi o kadar güzel bir rejim ki bize her türlü imkânı sunuyor ama bazılarının bunu anlaması mümkün değil.

Bundan belki bir yıl önce CHP Milletvekili Şevki Kulkuloğlu’yla bir başka arkadaşımız aynı anda aynı suçu işledikleri hâlde burada Şevki Kulkuloğlu’na ceza verilip AKP Grubundan aynı suçu aynı dakikada işleyen arkadaşımıza ceza verilmediğini hatırlarlar mı arkadaşlarımız, parmakla?

Acaba, daha geçtiğimiz günde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı toplandığında, Meclis tutanaklarına geçmiş şekilde, karar yeter sayısı istenip de karar yeter sayısını duymazlıktan gelip, o Meclis tutanaklarına bile saygı duymayan Başkanlık Divanı üyelerinin orada neye göre parmak kaldırdığını biliyor mu arkadaşlarımız? Bütün bunları doğru değerlendirdiğinizde, Meclisin mehabetinden, Meclisin demokrasinin beşiği olduğundan falan bahseden sayın grup başkan vekilleri biraz daha dikkatli davransınlar.

Bir tek kısa söz söylüyorum, herkese ders olsun: Akbabanın ismi akbabadır ama isminin “ak” olmasıyla leş yemekten vazgeçmiyor, onlar leş yiyerek besleniyorlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

TEMEL COŞKUN (Yalova) – Terbiyesiz!

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Terbiyeyi… Üstüne niye alınıyorsun, niye üstüne alınıyorsun? Leş mi yiyorsun, leşle mi besleniyorsun, niye alınıyorsun üstüne?

OSMAN ÇAKIR (Düzce) – İçindekileri kusmaya devam et, kendi vasıflarını anlat, devam et!

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Tabii ki bizim vasıflarımızın ne olduğu, dünden bugüne hayatımızda, ömrümüzde yol arkadaşlarımızın kim olduğu bellidir. Bizim yol arkadaşlarımız bellidir. Bizim yol arkadaşlarımız Türk milletinin içinde, yüce Türk milletinin evlatlarıdır, başkaları değildir. Rüşvetle, parayla, pulla, yolsuzlukla, her türlü ihanetle olanlar bizim yol arkadaşımız olamamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Allah’ın izniyle şehitlerimizle hepimiz beraberiz biz, hiç merak etmeyin.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Uzunırmak.

Sayın milletvekilleri, bir konuyu tekrar netliğe kavuşturmak isterim. Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu Genel Kurulda 1998 yılında elektronik cihazla oylama yapma sistemine geçmiş ve Genel Kurul 13/8/1998 tarihli 49’uncu Birleşiminde, usul tartışması sonucunda, bu oylamaların hangi zaman ve ne şekilde elektronik cihazla olacağı konusunda bir karara varmış ve bunu Genel Kurulun onayına sunmuş, Genel Kurul da bunu kabul edince bugüne kadar yapageldiğimiz teamül ortaya çıkmış efendim.

Onun için, benim uygulamış olduğum, bunca zamandır Başkanlık yaptığımda, yöntem bu teamüle uygun olarak yapılmış bir yöntemdir. Biliyorsunuz, bazı İç Tüzük hükümlerinde tam değişiklik yapılamıyor ama bu elektronik oylama sistemine geçilince, bu İç Tüzük elektronik oylama sisteminden önce yazılmış bir İç Tüzük olduğu için, bu yüzden bunu Genel Kurulun onayına sunarak, onlar da kabul edince, bir teamül olarak gelmiş ve biliyorsunuz, Genel Kurulumuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu hem İç Tüzük hem de teamüllere uygun olarak yönetiliyor. Onun için, yaptığım uygulama bu teamüle uygun bir uygulamadır. Bunun için, yaptığınız bu usul tartışmasında yaptığımın doğru olduğunu tekrar size beyan ediyorum ve tutumumu ve bu şekilde davranışımı devam ettireceğimi sizin bilginize sunuyorum efendim.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, özür diliyorum, sizin tutumunuzu destekler tarzda, bir de Meclis Başkanlık Divanının böyle bir kararı var, onu da söyleyeyim: 5/10/1998 tarihli bir kararı var.

BAŞKAN – Yani, tabii, Sayın Aydın, ben açıklamayı yaptım. Genel Kurulun kararı tabii hepsinin üstündedir.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"4652 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

"Döner sermaye gelirlerinden tahsil edilen kısmın asgari %15'i, Polis Akademisi Başkanlığının ihtiyacı olan mal ve hizmet alımları, her türlü bakım, onarım, kiralama, devam etmekte olan projelerin tamamlanmasına yönelik inşaat işleri ve diğer ihtiyaçlar için kullanılır. Bu oranı %75'ine kadar artırmaya Akademi Yönetim Kurulu yetkilidir." "Döner sermaye gelirlerinden tahsil edilen kısmın en az %5'i, Akademi bünyesinde yürütülen bilimsel araştırma projelerinin finansmanı için kullanılır. Bilimsel araştırma projelerine ilişkin ödenekler, Akademi Yönetim Kurulunca gerekli görüldüğü takdirde, her bir proje için avans verilmek suretiyle de kullandırılabilir. Bilimsel araştırma projelerinin seçilmesi, uygulanması ve izlenmesi ile ödeneklerin kullandırılması, genel hükümlerin ön ödemelere ilişkin sınırlamalarına bağlı kalınmaksızın avans verilmesi ve bu avansın mahsubuna dair usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak çıkarılan yönetmelikle belirlenir.

Döner sermaye işletmesi hesabına kamu kurum ve kuruluşları dışında yapılan iş veya hizmetler karşılığında tahsil edilen gelirlerden kanuni kesintiler ile varsa yapılan iş veya hizmetle bağlantılı giderler düşüldükten sonra geri kalan tutar, hizmet karşılığı olarak gelir tahsilatının yapıldığı tarihi izleyen bir ay içinde veya hizmet bedelinin peşin tahsil edilmesi hâlinde hizmetin gerçekleşme oranına bağlı olarak aylara bölünerek hizmeti veren emniyet hizmetleri sınıfında olanlar dâhil öğretim elemanları ve öğretim yardımcılarına ödenir. Buna ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine çıkarılan yönetmelikle belirlenir.""

şeklindeki 41. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Ali Serindağ (Gaziantep) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dışarıdan halk bakınca bizim de burada bir iş yaptığımızı sanıyor. Bu Parlamentoda yapılan her şey A’dan Z’ye yanlış. Bunu bir kere kafamıza koyalım. Eğer birileri hukuk dışına çıkarsa diğerlerine de hukuk dışına çıkma hakkı doğar. Birileri gerçekten etik kuralları uygulamazsa diğerleri de uygulamaz. Birileri yasanın tanıdığı hakkı kötüye kullanırsa diğerleri de kullanır. Yani, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın keyfini yerine getireceğiz diye bu yasayı Meclis’in İç Tüzük’üne ve teamüllerine aykırı bir şekilde, muhalefetin de söz hakkını keserek dayatırsanız muhalefetin de bu tip hareketlerine katlanacaksınız demektir. Yani, siz, kendiniz, muhalefetin tanınan hakkı kötüye kullandığını düşünüyorsunuz da iktidar olarak siz kendinize tanınan hakkın kötüye kullanıldığını niye düşünmüyorsunuz değerli arkadaşlarım? Ben bir milletvekili olarak bu tabloya üzüldüğümü belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, şimdi, bu tasarıyla ilgili “Niye karşısınız, neden karşısınız?” Hep söylüyoruz. Hâlen daha, “Efendim, önerilerini getirsinler, görüşelim...” Ben önerileri sırası geldikçe tek tek burada açıklıyorum, zaten şeyde de var.

Şimdi, mesela bu yasanın 1’inci maddesinde polise kimlik sorma ve durdurma yetkisi tanıyan yasa maddesinde değişiklik yapılıyor. Şimdi, mevcut hükümde, aslında üzerinde tehlikeli ya da güvenliği tehdit edici madde bulunan şahıs ya da araç üzerinde polisin gerekli tedbirleri alma hakkı -mevcut yasaya göre- zaten var. Ancak istisnası şu: Polis o kişinin üstünü arayamıyor ya da aracın görünmeyen kısımlarını arayamıyor. Neden arayamıyor? Çünkü ortada olmayan malzemelerin aranması, bulunması adli aramadır. Bu adli aramanın yapılabilmesi için hâkim kararı lazım çünkü bu yargılamanın işidir. Yine, öbür taraftan, kişinin üzerindeki eşyaların aranması, Anayasa’nın 20’nci maddesi çok açık, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz.

Şimdi, getirilen hükümle ne yapılmaya çalışılıyor? Bir hâkim kararı olmadığı zaman polis istediği noktada, istediği zaman ve istediği tarzda aracı ya da kişiyi durduracak, bu elle arama, kaba arama dediğimiz arama zaten her zaman serbest, yapacak ama bunun dışında aracın görünmeyen kısımlarını da arayacak hâkim kararı olmadan yani adli işlem yapacak. Bunun dışında, kişinin üstündeki elbiselerinin çıkarılmasını da isteyebilecek. Şimdi, ben çok açık bir şey söylüyorum, hepimiz milletvekiliyiz, içinizde eski İçişleri Bakanı var. Şimdi, İçişleri Bakanımız, yarın eski İçişleri Bakanı oldu, yolda gidiyor, milletvekili de değil, polis durdurdu “Ben seni arayacağım.” dedi, keyif öyle icap etti. Şimdi, Hakkâri’de 3 kişi öldürülünce “Canım bunu cemaatçi polisler yaptı.” demediniz mi? Olabilir, o polis İçişleri Bakanına gıcıktı, durdurdu, “Ben sizi arayacağım.” dedi, hatta yanında eşi varsa “Ben soyunmasını isteyeceğim.” dedi. Bu, doğru bir şey midir arkadaşlar? Hâkim kararı olmadan...

Bakın dinlemeler var, rezalet. Bir yandan “Ya, nasıl olur, Başbakanın odası bile dinlenmiş, polis bakanları dinlemiş, bu kadar rezalet olmaz.” diyorsunuz ama polise yetki üstüne yetki veriyorsunuz.

Şimdi, burada Anayasa’mız çok açık, hiç kimse Anayasa’dan kaynaklanmayan bir yetkiyi kullanamaz. Yargılama yapmakla görevli adli arama işi, adli yargının işidir, savcının işidir, önce hâkim kararı olması lazım. Dolayısıyla, Anayasa’dan kaynaklanmayan bir yetkiyi polise vermeniz doğru değildir, kabul edilebilir bir durum değildir.

Ayrıca, sözde emir müessesesi getiriliyor. Ya, arkadaşlar, Allah aşkına hem Anayasa’da hem de Ceza Muhakemesi Kanunu’nda sözlü emir diye bir şey yok. Şimdi, bu neye benziyor biliyor musunuz, polisin arama yaptıktan sonra yirmi dört saat içinde hâkim onayına sunması? Deminden -Meclis Başkanı- hani karar yeter sayısı olduktan sonra usul tartışması açıldı ya, ona benziyor yani artık usul tartışması açılmasının yapılan işe bir etkisi yok. Burada da polis arama yapacak, sonra o aramayı meşru kılmak için, meşruiyet kazandırmak için hâkim onayına sunulacak, iş bittikten sonra, eylemler yapılıp tamamlandıktan sonra. Bunun hukuk devleti açısından kabul edilebilirliği yoktur arkadaşlar.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebiniz var, yerine getireceğim.

Sayın Altay, Sayın Ayaydın, Sayın Öğüt, Sayın Serter, Sayın Serindağ, Sayın Öner, Sayın Akar, Sayın Özgündüz, Sayın Toprak, Sayın Kaleli, Sayın Küçük, Sayın Düzgün, Sayın Aksünger, Sayın Özkes, Sayın Onur, Sayın Kaplan, Sayın Haberal, Sayın Öztürk, Sayın Susam, Sayın Aldan.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun "4652 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

"Döner sermaye gelirlerinden tahsil edilen kısmın asgari %15'i, Polis Akademisi Başkanlığının ihtiyacı olan mal ve hizmet alımları, her türlü bakım, onarım, kiralama, devam etmekte olan projelerin tamamlanmasına yönelik inşaat işleri ve diğer ihtiyaçlar için kullanılır. Bu oranı %75'ine kadar artırmaya Akademi Yönetim Kurulu yetkilidir."

"Döner sermaye gelirlerinden tahsil edilen kısmın en az %5'i, Akademi bünyesinde yürütülen bilimsel araştırma projelerinin finansmanı için kullanılır. Bilimsel araştırma projelerine ilişkin ödenekler, Akademi Yönetim Kurulunca gerekli görüldüğü takdirde, her bir proje için avans verilmek suretiyle de kullandırılabilir. Bilimsel araştırma projelerinin seçilmesi, uygulanması ve izlenmesi ile ödeneklerin kullandırılması, genel hükümlerin ön ödemelere ilişkin sınırlamalarına bağlı kalınmaksızın avans verilmesi ve bu avansın mahsubuna dair usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak çıkarılan yönetmelikle belirlenir.

Döner sermaye işletmesi hesabına kamu kurum ve kuruluşları dışında yapılan iş veya hizmetler karşılığında tahsil edilen gelirlerden kanuni kesintiler ile varsa yapılan iş veya hizmetle bağlantılı giderler düşüldükten sonra geri kalan tutar, hizmet karşılığı olarak gelir tahsilatının yapıldığı tarihi izleyen bir ay içinde veya hizmet bedelinin peşin tahsil edilmesi halinde hizmetin gerçekleşme oranına bağlı olarak aylara bölünerek hizmeti veren emniyet hizmetleri sınıfında olanlar dâhil öğretim elemanları ve öğretim yardımcılarına ödenir. Buna ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine çıkarılan yönetmelikle belirlenir."” şeklindeki 41 inci maddesinin 4652 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "%15'i" ibaresinin "%25'i" şeklinde, 4652 sayılı Kanunun 29 uncu maddesine eklenen beşinci fıkrada yer alan "%5'i" ibaresinin "%15'i" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ALTAY (Uşak) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

OKTAY VURAL (İzmir) – Manisa Milletvekilimiz Sayın Erkan Akçay.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Manisa Milletvekilimiz Sayın Erkan Akçay, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 41’inci maddede verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının en belirleyici özelliği nedir, vasfı nedir diye soracak olursanız, en öncelikli özelliği şudur değerli arkadaşlar: Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidara çok aşırı derecede bir yetki hırsı, hatta bir yetki fetişizmi içerisindedir. Yetki de yetki, sonsuz yetki! O kadar yetki ki Anayasa’yı da ayaklar altına alan, kanun, nizam tanımayan, hiçbir devlet teamülü, geleneği, Meclis göreneği tanımayan bir anlayışla sonsuz ve sonu gelmeyecek bir namütenahi yetki. Bütün idarelerde, kamu yönetiminde veya herhangi bir şirketin yönetiminde yetki ile sorumluluk birbirine paralel gider, gitmesi gerekir ama AKP’de yetki var, sorumluluk yok. Eğer yetkiyi kullanıyorsanız sorumluluğu da üstlenmek zorundasınız ama Adalet ve Kalkınma Partisi bütün olaylarda sorumluluktan kaçmıştır. Çıkardığı, özellikle son birkaç yılda çıkarılan kanunların tamamı bu sorumlulukları göz ardı etmeye, sorumluluktan kurtulmaya yöneliktir. Bu iç güvenlik tasarısı da yine sürekli yetkileri artıran, donatan ama sorumlulukları göz ardı eden bir düzenlemedir.

Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’ndaki yetkilerin ve sorumlulukların birçoğunu, zaten mevcut olanları yerine getiremiyor, bu yeni düzenlemelerle çok büyük bir yönetim kaosu doğacak.

Sözlü emir… Sözlü emiri sen burada yetki olarak veriyorsun, bunun neticesinde doğacak sorumluluğu kim, nasıl alacak? Herkes birbirinin üstüne atacak.

Özellikle bu kanunun görüşülmeye başladığı günden bu yana maddeleri mümkün mertebe ayrıntılı bir şekilde incelemeye çalışıyorum ve bazen tüylerimi diken diken eden düzenlemeleri görüyorum. İdari bir kaos doğacak, bir yönetim kaosu söz konusu.

Dolayısıyla, açıkça Cumhurbaşkanından bakanına kadar Anayasa ve kanunları yok sayan, ayaklar altına alınan bir düzende bu zihniyetle mevcut iktidar değil bir devlet, aşiret bile yönetemez. Çünkü aşiretin bile uzun yıllar süren bir geleneği göreneği vardır. Gelenek görenek, teamül, maalesef, yok edilmeye çalışılıyor.

Bu Adalet Kalkınma Partisinin yetkilileri veya Hükûmetin sayın üyelerinin tavır, davranış ve söylemlerinde de bunları görmek mümkün. Sayın Bostancı’nın devleti tanımlarken şiddet üzerinden devleti tanımlamaya çalıştığını, çeşitli düşünürleri referans gösterdiğini burada tartışmıştık. Şiddete göre tanımlıyor; meşru şiddet, gayrimeşru şiddet. Dervişin fikri neyse zikri de o oluyor.

Sayın Grup Başkan Vekili Ahmet Aydın Bey de bu görüşmelerin başladığı günlerde, hatırlarsınız “Bu yasaya kimler karşı çıkabilir? Bu yasaya ancak suç işleme eğilimi olanlar karşı çıkabilir.” dedi. Daha sonra tevil etti kendileri ve milletvekillerinden de özür diledi. Yalnız, Sayın Grup Başkan Vekilinin bu sözü nedeniyle milletten de özür dilemesi gerekir çünkü neredeyse 77 milyonu makul şüpheli görecek böyle soyut ve ön yargılı yaklaşıldığı görülüyor.

Ve ayrıca, yine itiraf söz konusu. Vatandaş özgür ortamda dolaşmak istiyor. Bu bir itiraftır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı özgür ortamda maalesef dolaşamıyor. Vatandaş can ve mal emniyetinin olduğu bir ortamda dolaşmak istiyor. Can ve mal emniyetini tam hissetmiyor vatandaş. Kafasına demir bilye gelmeden çocuğuyla özgürce parkta dolaşmak istiyor, dükkânını özgürce açmak istiyor. Evet, açmak istiyor ama açamıyor, endişeleri var. Belediye otobüsüne özgürce binmek istiyor. Belediye otobüsüne molotofu kimlerin attığı gayet açık bir şekilde de ortaya çıktı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – İşte onlara karşı bu paket.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – İnşallah, önümüzdeki süreçte diğer hususlara da temas etme imkânımız olur.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akçay.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… (AK PARTİ sıralarından “Ooo, var, var…” sesleri)

BAŞKAN – Siz var olup olmadığını beyan etmeseniz daha iyi olacak sayın milletvekilleri. Biz bunun için burada duruyoruz ve bakıyoruz efendim. Kâtip üyelerimiz sayıyorlar, merak etmeyiniz.

Vardır efendim, kabul edilmemiştir.

Şimdi, Sayın Baluken sisteme girmişsiniz, buyurunuz.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

14.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyet Halk Partisinin kapatılmasıyla ilgili bir sürecin işlediğiyle ilgili ifadelerine ve Hükûmetin bu konuda Genel Kurulu bilgilendirmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan söz verdiğiniz için.

Çok önemli bir konuyla ilgili hem Genel Kurulu bilgilendirmek hem de Genel Kurulun bilgilendirme hakkını Hükûmetten talep etmek üzere söz aldım.

Bu akşam Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu katıldığı bir televizyon programında Cumhuriyet Halk Partisinin kapatılmasıyla ilgili bir sürecin işlediğini, bu konuda ellerinde bazı bilgiler ve belgeler olduğunu ve bu bilgi ve belgelerin de yakında kamuoyuna açıklanacağını ifade etmiş.

Her şeyden önce, milyonlarca oy alan bir siyasi partinin genel başkanının boşa ve boşluğa konuşmayacağını biliyoruz.

MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Biz bilmiyoruz.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Demokraside demokratik gelişimin teminatı farklı fikirleri savunan siyasi partilerdir. En aykırı fikirleri savunan siyasi partilerin bile kendi siyasi faaliyetlerini özgürce yürütmeleri bütün halkımızın demokratik geleceği açısından son derece önemlidir. Siyasi parti kapatmalarıyla ilgili en büyük bedeli ödeyen ve bunun acılarını çeken bir siyasi geleneğin ardılı olarak, Halkların Demokratik Partisi olarak bizler eğer böyle bir arayış varsa bu arayışı açık bir şekilde kınadığımızı ifade etmek istiyoruz. Bu konuda ülkenin en köklü siyasi partisinin kapatılmasıyla ilgili eğer bir süreç işliyorsa veya bu konuda artık iddialar kamuoyunda ciddi bir şekilde dillendirilmeye başlamışsa burada Hükûmet adına bulunan Sayın Bakandan Genel Kurulu bilgilendirmesini talep edeceğiz.

Yine, aynı şekilde, iradeyi, milletin iradesini temsil eden Başkanlık Divanınızın da bu siyasi parti kapatılma arayışıyla ilgili görüşlerini Genel Kurulla paylaşmanızı rica edeceğiz.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

Sayın Altay, buyurunuz.

15.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Siyasi partilerin kapatılması mevzusu Türkiye'nin, demokrasi tarihimizin geriye dönük, uzun yıllardır önemli bir sorunu ve ayıbı olarak demokrasi sürecimizdeki yerini almıştır. Genel Başkanımızın bugün bir televizyon kanalında verdiği beyanatta söylediği olay doğrudur. Partimizde, Genel Başkanımızın elinde, bu konuyla ilgili, bir tezgâh çevrildiğine dair, bir arayış ve bu konuyla ilgili birtakım düzmece belge, bilgi vesaire… Bu konuda gerekli bilgiler elimizde var. Biz bunu zamanı geldiğinde elbette açıklayacağız.

Ancak, bununla beraber, Hükûmetin bu konuda izahat verme şansı ve imkânı yok Sayın Baluken. Biz bu konunun nereden tezgâhlandığını biliyoruz. Ama Cumhuriyet Halk Partisini kapatmayı düşünmek bile bu tezgâhı yapanların haddi değildir. Herkes haddini bilsin. Cumhuriyet Halk Partisi dünya durdukça var olacak bir partidir.

Bu kadar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Altay.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Aydın, buyurunuz.

16.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın, AK PARTİ Grubu olarak tüm parti kapatmalara sonuna kadar karşı olduklarına ilişkin açıklaması

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Tabii, şu anda hâlihazırda bir iddia var. Öncelikle ve evveliyatla şunu ifade edeyim ki AK PARTİ Grubu olarak tüm parti kapatmalara sonuna kadar karşı durduk, bundan sonraki süreçte de parti kapatmalara tamamen karşıyız grup olarak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bu noktada, yine, bedel ödemiş bir siyasi partiyiz. Hatırlayın, yüzde 47 oyla tek başına iktidar olan bir partiyi 2007 yılında kapatmak istediler, 2008’e kadar süren bir kapanma süreci davası vardı ve 1 oyla direkten döndü, 1 oyla. Tek başına, bu milletin iktidara getirdiği yüzde 47 gibi bir oyla, kapatmaya çalıştılar.

Daha önce partiler kapandı, maalesef kapatıldı ve Türkiye bir kapanan partiler mezarlığına döndü. Bunu doğru bulmuyoruz ve bu manada da 2010 referandumu öncesindeki Anayasa değişikliğinde parti kapatmaları tamamen ortadan kaldıracak düzenlemeyi de biz getirdik. Bu konudaki irademizi çok açık ve net bir şekilde ortaya koyduk ama o günleri hatırlayacak olursanız, o madde maalesef geçmedi, bütün gayretimize rağmen, bizim bütün çabamıza rağmen o madde maalesef geçememişti, yeterli sayısal çoğunluğu bulamamıştı. Bu konuda ciddi bir destek de alamamıştık o zaman için. Ve bu manada da partinin tamamen kapatılması… Partilerin tamamen kapatılmamasını sağlayamasak da en azından partilerin kapatılmasının ciddi manada zorlaştırılması konusunda, evet, birtakım düzenlemeler oldu.

Ama bizim arzumuz ve istediğimiz, partilerin, tüzel kişiliklerin cezalandırılmaması, kapatılmaması, parti kapatmaya sebebiyet veren birtakım kişiler varsa kişisel sorumluluklarının doğmasıdır. Bu manada da destek verirlerse Anayasa değişikliğine de her zaman hazırız. Parti kapatmaları tamamen de ortadan kaldırmak isteriz.

İkincisi: Bu konuda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Tamamlayayım Sayın Başkanım, eğer…

BAŞKAN – Açarsanız, bir dakika daha süre verelim Sayın Aydın’a, sözünü bitirsin.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Eğer bu konuda ana muhalefet liderinin elinde birtakım bilgi ve belgeler varsa bunun öncelikle kamuoyuyla da paylaşılması lazım ve bu manada biz de ana muhalefetin değil, hangi parti olursa olsun, hiçbir partinin kapatılmaması yolundaki irademizi ortaya koyarız.

Ana muhalefet, hele ki CHP, bu memleketin köklü bir partisidir. Bu partinin kapatılmasını, bir başka partinin de kapatılmasını asla arzu etmeyiz, istemeyiz. Bu konudaki düzenlemelerin de, anayasal düzenlemelerin de bir an önce yapılması gerektiği kanaatindeyim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aydın.

Sayın Vural, buyurunuz.

17.- İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın, Milliyetçi Hareket Partisinin kapatılmasına yönelik bazı girişimlerde bulunulacağına dair de bilgiler olduğuna ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Bugün, evet, kamuoyuna yansıyan ve bugünkü basın toplantımızda da bize sorulan suallerin içerisinde var, Milliyetçi Hareket Partisinin kapatılmasına yönelik bazı girişimlerde bulunulacağına dair bazı bilgilerin olduğunu ifade ediyorlar.

Gerçekten, geldiğimiz bu noktada Milliyetçi Hareket Partisinin Parlamentoda bulunmasına tahammül edemeyenlerin, Milliyetçi Hareket Partisi üzerinde dinleme, izleme ekipleri oluşturanların milliyetçilikten ve Milliyetçi Hareket Partisinin demokrasi mücadelesinden rahatsız olduklarını biliyoruz. Bunlarla ilgili dinleme ve izlemeleri takip edenlerin ve yapanların nerede yaptıklarını gayet iyi biliyoruz. “Teröristlerle birlikte olanların, kucaklaşanların dokunulmazlığını kaldıracağız.” diyerek gelen, daha sonra PKK’yı meşrulaştırıp MHP’yi kapatmak isteyen zihniyet, aslında 12 Eylüldeki Evren gibi milliyetçilik karşıtı bir zihniyetin varlığını göstermektedir. Biz açıkçası şiddeti meşrulaştıran, şiddeti bir araç olarak gören bir siyasi partinin demokrasi ilkelerini, demokrasiyi araç olarak kullanmasını doğru bulmadığımızı, bu eksende şiddetle ilgili partiler konusunda demokrasinin korunması gerektiğini ve bu şiddeti savunan partilerin açıkçası demokrasiyi bir araç olarak kullanıp şiddeti ve terörü meşrulaştırmasını doğru bulmadığımızı ifade etmek istiyorum ama burada bir cevabım da var açıkçası: 2011’de Milliyetçi Hareket Partisine tuzak kuranlar, meydanlarda bunları kullananlar belli, bugün de kimin nerede ne yaptığını gayet iyi biliyoruz ama öyle biri daha anasından doğmadı. Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partisine yönelik bunlarla ilgili adım atacak kişilere gerçekten Türkiye dar olur. Bunu da bu vesileyle ifade edeyim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Vural.

XII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu'nun, siyasi partilerin demokrasinin vazgeçilmez unsurları olduğuna ve seçim barajlarının düşürülerek millet iradesinin tamamıyla Genel Kurula yansımasını sağlamanın bütün siyasi partilerin görevi olduğuna ilişkin konuşması

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hepiniz gayet iyi biliyorsunuz ki siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurudurlar ve milletin tam temsili için barajların olmaması lazım. Seçim barajlarının düşürülerek millet iradesinin tamamıyla bu Genel Kurula yansımasını sağlamak burada bulunan bütün siyasi partilerin de görevidir diyorum. Tam demokrasi için hepinize çağrıda bulunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, madde 41’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde 41 kabul edilmiştir.

Yeni madde ihdasına dair iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları'nın (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) "4652 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

"Döner sermaye gelirlerinden tahsil edilen kısmın asgari %15'i, Polis Akademisi Başkanlığının ihtiyacı olan mal ve hizmet alımları, her türlü bakım, onarım, kiralama, devam etmekte olan projelerin tamamlanmasına yönelik inşaat işleri ve diğer ihtiyaçlar için kullanılır. Bu oranı %75'ine kadar artırmaya Akademi Yönetim Kurulu yetkilidir."

"Döner sermaye gelirlerinden tahsil edilen kısmın en az %5'i, Akademi bünyesinde yürütülen bilimsel araştırma projelerinin finansmanı için kullanılır. Bilimsel araştırma projelerine ilişkin ödenekler, Akademi Yönetim Kurulunca gerekli görüldüğü takdirde, her bir proje için avans verilmek suretiyle de kullandırılabilir. Bilimsel araştırma projelerinin seçilmesi, uygulanması ve izlenmesi ile ödeneklerin kullandırılması, genel hükümlerin ön ödemelere ilişkin sınırlamalarına bağlı kalınmaksızın avans verilmesi ve bu avansın mahsubuna dair usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak çıkarılan yönetmelikle belirlenir.

Döner sermaye işletmesi hesabına kamu kurum ve kuruluşları dışında yapılan iş veya hizmetler karşılığında tahsil edilen gelirlerden kanuni kesintiler ile varsa yapılan iş veya hizmetle bağlantılı giderler düşüldükten sonra geri kalan tutar, hizmet karşılığı olarak gelir tahsilatının yapıldığı tarihi izleyen bir ay içinde veya hizmet bedelinin peşin tahsil edilmesi halinde hizmetin gerçekleşme oranına bağlı olarak aylara bölünerek hizmeti veren emniyet hizmetleri sınıfında olanlar dâhil öğretim elemanları ve öğretim yardımcılarına ödenir. Buna ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine çıkarılan yönetmelikle belirlenir."" şeklindeki 41 inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin ihdas edilmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

"MADDE 42 - 4652 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan bir defa ibaresi "iki kez" şeklinde değiştirilmiştir."

Hasan Hüseyin Türkoğlu…

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Çekiyoruz.

BAŞKAN – Çekilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun 41. Maddesinden sonra aşağıdaki maddenin eklenmesi ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

Ali Serindağ                                                             Mehmet Şeker

 Gaziantep                                                                 Gaziantep

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Çekiyoruz.

BAŞKAN – Çekilmiştir.

Madde 42 üzerinde üç önerge vardır, biri Anayasa'ya aykırılık önergesidir, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun "4652 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"EK MADDE 1- Bu Kanunda yer alan "Fakülte" ibarelerinden "Polis Amirleri Eğitimi Merkezi", "Dekan" ibarelerinden "Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürü", "Dekanlık" ibarelerinden “Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürlüğü", "lisans" ibarelerinden "ilk kademe amirlik eğitimi" anlaşılır."" şeklindeki 42 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Erdoğan                              Yusuf Halaçoğlu                        Hasan Hüseyin Türkoğlu

         Muğla                                              Kayseri                                           Osmaniye

    D. Ali Torlak                                Ahmet Duran Bulut                           S. Nevzat Korkmaz

        İstanbul                                           Balıkesir                                             Isparta

"MADDE 42 -4652 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"EK MADDE 1- Bu Kanunda yer alan "Fakülte" ibarelerinden "Polis Amirleri Eğitimi Merkezi", "Dekan" ibarelerinden "Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürü", "Dekanlık" ibarelerinden "Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürlüğü", "lisans" ibarelerinden ise "ilk kademe amirlik eğitimi" anlaşılır.""

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"4652 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"EK MADDE 1- Bu Kanunda yer alan "Fakülte" ibarelerinden "Polis Amirleri Eğitimi Merkezi", "Dekan" ibarelerinden "Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürü", "Dekanlık" ibarelerinden "Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürlüğü", "lisans" ibarelerinden "ilk kademe amirlik eğitimi" anlaşılır."” şeklindeki 42. Maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Ali Serindağ                                      Ali Sarıbaş                                     Ahmet Toptaş

      Gaziantep                                        Çanakkale                                     Afyonkarahisar

    Tanju Özcan                                     Celal Dinçer                                    Binnaz Toprak

           Bolu                                               İstanbul                                            İstanbul

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair -torba- Kanun Tasarısının 1 inci maddesi; Anayasa ve İçtüzük Hükümleri ile evrensel hukuk normlarına ve temel insan haklarına aykırı olup tek parti - tek adam - diktatörlük rejimi ve polis devletinin ötesinde, fiili "savaş hali" uygulaması getirdiğinden kanun tasarısının 42 inci maddesinin Anayasa'ya aykırılık nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

     Demir Çelik                                    Gülser Yıldırım                                  Hasip Kaplan

           Muş                                                Mardin                                               Şırnak

Abdullah Levent Tüzel                            Erol Dora                              Hüsamettin Zenderlioğlu

        İstanbul                                             Mardin                                                Bitlis

   Pervin Buldan                                     Nazmi Gür

           Iğdır                                                  Van

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ALTAY (Uşak) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kaplan. (HDP sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Başkanım.

Sayın milletvekilleri, demokrasi ve Parlamento demek, iktidar artı muhalefet demek. Fakat, bu ustalık döneminizde muhalefeti yok saydınız ve bu ustalık döneminizde Meclis çoğunluğunuzla, çoğunluk olduğunuz zaman da size verilen talimatla Meclisi kanun fabrikasına çevirmeye başladınız; sağlıksız, sıhhatsiz, ne hukuka uygun ne evrensel ilkelere uygun ne Tüzük’e uygun ne Anayasa’ya uygun ne insanlığa uygun ne vicdana uygun ne insafa uygun. Böyle olunca, yetmedi -tabii, hicap duyuyorum bunu söylemekten ama söyleyeceğim- kırk beş günlük bir çalışma gündemi belirlediniz, bitimine kadar hepsi, yirmi dört saat.

Mecliste milletvekillerini taşeronlaştırmanın ötesinde taşeron gibi çalıştırıyorsunuz.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Ayıp ayıp, yapılan ayıp!

HASİP KAPLAN (Devamla) – Taşeronlaştırdınız. Taşeronların bile belli bir çalışma saatleri var. Meclisi taşeronlaştırdınız, kendinizi, sadece muhalefeti değil.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Neden?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bakın, kırk beş gün, yirmi dört saat çalışan bir Meclis dünyada yok. Guinness Rekorlar Kitabı’na rahatlıkla girebilirsiniz, hemen başvurunuzu yapınız.

Angaryada sınır tanımadınız, tanımıyorsunuz. Kendinizi de perişan ettiniz. 21 Şubatta bir Meclis darbesiyle biraz yol aldığınızı zannediyorsunuz ama inanın, 132’nci maddeye geldiğinizde sizin pilinizin bittiğini, sigortanızın attığını sizler de göreceksiniz.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Valla, hiç onu göremezsiniz.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Şimdi bırakın bunu, şimdi bu paket, bu faşizm paketi geçerse ne olur, ben bunu size anlatayım, yarın siz de çocuklarınıza ve torunlarınıza anlatırsınız.

Bir kere, bu paket geçerse izlerler sizi, dinlerler sizi, gözlerler sizi, takip ederler sizi ve alırlar sizi, ararlar üstünüzü, soyarlar sizi. En küçük demokratik hakkınızı kullanmaya başladığınız zaman gazlarlar sizi, döverler sizi, vururlar sizi. Hep iktidar kalmayacaksınız; aracınıza, evinize keyfi isteyen girer, “Sözlü emir var.” der, kırk sekiz saat nezarette tutarlar, pipik olursunuz orada. Ve savcı yok, hâkim yok, avukat da yok -zaten avukatı, savunmayı da yasakladınız avukatların önergeleriyle burada- dosya inceleme de yok, gizli takip var. Geride bir şey kalıyor, iktidarın valileri, atanmışları, kaymakamları. Ve bu paketten çıkacak tasfiyeden sonra atanacak emniyet müdürlerinden bir dayınız varsa ve ona ulaşabilirseniz belki erkenden nezaretten çıkabileceksiniz. Çünkü, yurttaşa sığınacak hukuk bırakmıyorsunuz, yurttaşa sığınacak adalet bırakmıyorsunuz. Savcıyı, hâkimi, avukatı, adaleti, bağımsız yargıyı yok edeceksiniz ve öylesine bir keyfî yönetimde herkes suçlu duruma düşebilecek ve inanın, en çok sizler bundan muzdarip olacaksınız.

Ey iktidar mensupları, siz bugünlerde kendinize acı çektiriyorsunuz, bu mazoşist siyasetten vazgeçiniz. Kendinize haksızlık etmeyiniz, çoluk çocuğunuza acıyınız. Gidin onlarla biraz oturun, bir kahvaltı edin, bir akşam yemeği yiyin, ne bu, kendinize eziyet ediyorsunuz, Meclise ediyorsunuz, 77 milyon insana ediyorsunuz, günah değil mi? İslamiyet’te, dinde, imanda var mıdır böyle köle gibi çalışmak, Allah aşkına söyleyiniz. (CHP sıralarından “Yok, yok.” sesleri) Yoksa biraz vicdanınız nasır tutmuş galiba. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi vardır, yerine getireceğim.

Sayın Altay, Sayın Serindağ, Sayın Öğüt, Sayın Şeker, Sayın Serter, Sayın Öner, Sayın Akar, Sayın Kaplan, Sayın Özkoç, Sayın Toprak, Sayın Küçük, Sayın Eryılmaz, Sayın Sarı, Sayın Özgündüz, Sayın Erdemir, Sayın Haberal, Sayın Öztürk, Sayın Güneş, Sayın Özkes…

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Tamam.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Karar yeter sayısı da vardır.

On dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 01.47

ONUNCU OTURUM

Açılma Saati: 02.05

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69’uncu Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.

684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

42’nci madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"4652 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"EK MADDE 1- Bu Kanunda yer alan "Fakülte" ibarelerinden "Polis Amirleri Eğitimi Merkezi", "Dekan" ibarelerinden "Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürü", "Dekanlık" ibarelerinden "Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürlüğü", "lisans" ibarelerinden "ilk kademe amirlik eğitimi" anlaşılır."” şeklindeki 42. Maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Ali Serindağ (Gaziantep) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERMİN BALIK (Elâzığ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Toprak, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Bu saatte zor yürünüyor.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Toprak.

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Burada otura otura ayaklarımız uyuştu, onun için maalesef hızlı yürüyemedim.

Bu 42’nci madde polis eğitim merkezlerinde fakülte neye denir, dekan neye denir falan, bunlar hakkında. Gecenin bu saatinde, vallahi, ben bunlar hakkında konuşamayacağım.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Laf atıyorum, sataşıyorum size.

BİNNAZ TOPRAK (Devamla) – Evet, cevap vereceğim sataşmanıza.

Fakülte ve dekan kime denirmiş? Bunları konuşamayacağım.

Ben şundan bahsetmek istiyorum: Dört yıldır, bu çatı altında her Allah’ın günü ama her Allah’ın günü AKP’li arkadaşların bize söyledikleri bir şey var; o da şu: “Biz milleti temsil ediyoruz, millet bize oy verdi, istediğimizi yaparız.”

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Hiç öyle bir şey demiyoruz.

BİNNAZ TOPRAK (Devamla) – Şimdi, ben bu konuda birkaç şey söylemek istiyorum.

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Yani milletin istediğinizi yaparız demek istiyoruz Hocam.

BİNNAZ TOPRAK (Devamla) – Bir kere, bu düşüncenin “Millet bize oy verdi ve istediğimizi yaparız.” düşüncesinin hem demokrasiye aykırı olduğunu hem de temsil fikrine aykırı olduğunu anlatmak istiyorum.

Bir kere, şunu söyleyeyim…

GÜLAY DALYAN (İstanbul) – Hocam, arkanıza bir bakın. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.

BİNNAZ TOPRAK (Devamla) – AKP tek başına milleti temsil falan etmiyor. Bakın, burada ne yazıyor: “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.”

GÜLAY DALYAN (İstanbul) – Biz de milletin dediğini yapıyoruz.

BİNNAZ TOPRAK (Devamla) – Millet, 75 milyon insan. Siz, sadece o 75 milyonun 2011’de yüzde 49’unu aldınız, bu seçimde de ne alacağınız belli değil.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – 75 milyonun değil seçmenin yüzde 49’u.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yüzde 55.

BİNNAZ TOPRAK (Devamla) – 55 falan olmadığı anketlerden belli.

Şimdi, dolayısıyla, milleti hem AKP milletvekilleri -eğer temsiliyetse bu- hem de burada oturan 3 muhalefet partisinin milletvekilleri temsil ediyor. Dolayısıyla da bunun da ötesinde AKP, maalesef –yani, belki “Temsil ediyorum.” iddiasında bulunabilirdi seçimi kazandığı için- on iki yıldır ve özellikle son yıllarda Başbakanın da, yani eski Başbakanımız, şimdiki Cumhurbaşkanımızın da halkı bölen söylemleriyle, halkı kutuplaştıran söylemleriyle maalesef ve maalesef sadece AKP seçmenini temsil eder konuma kendisini getirmiştir, bunu bir kere söylemek istiyorum.

İkinci söylemek istediğim şey şu: Demokrasinin erdemi halkın iktidarı seçmesi değil. Yani bu seçim, siyaset biliminde demokrasinin en basit göstergesi olarak sayılıyor ve hele hele demokrasiyi onunla, yani seçimle sınırlı tutmuşsanız yeterli olmayan bir kuralı, meşhur “Yetmez ama evet.” var ya tam da “Yetmez ama evet.” kuralını… Demokrasinin asıl erdemi, Meclis içi ve dışı muhalefete tanıdığı söz hakkı.

Bakın, Cumhuriyet Halk Partisi, özellikle, Mecliste muhalefetin söz hakkı konusunda en duyarlı ve tek duyarlı olan parti.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Hadi canım sen de, ne alakası var?

BİNNAZ TOPRAK (Devamla) – Biliyorsunuz… Alakası var.

İç Tüzük değişikliği için biz burada mücadele ettik…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Biz ne yaptık?

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Biz ne yapıyoruz?

BİNNAZ TOPRAK (Devamla) - …çünkü AKP’li arkadaşlar, AKP iktidarı muhalefetin sesini kısmaya uğraşıyordu, biz burada büyük bir mücadele verdik, arkadaşlarımız burada dayak yerken MHP'li ve HDP'li arkadaşlar kollarını kavuşturup bizi seyrettiler, yardımcı dahi olmadılar, bu doğrudur. (MHP sıralarından gürültüler)

Şimdi, şunu söyleyeceğim: “Seçim her şeydir.” diyen rejimlere aslında demokrasi denmemekte, siyaset bilimciler bunlara “illiberal demokrasi” diyor, hatta “rekabetçi otoriter sistem” diyor. Neden rekabetçi? Seçim var diye rekabetçi ama otoriter.

GÜLAY DALYAN (İstanbul) – Hocam, kendi söylediğinize inanıyor musunuz?

BİNNAZ TOPRAK (Devamla) - Nitekim, son zamanlarda yurt dışında çıkan çok önemli gazetelerde ve birtakım bilimsel dergilerde Türkiye artık demokrasi kategorisinden çıkarılmış illiberal demokrasiler ya da rekabetçi otoriter sistemler tarafına maalesef konmuştur.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Hocam, siz dört yıldır takip etmemişsiniz şeyi. Yayınlardan uzak kalmışsınız Hocam.

BİNNAZ TOPRAK (Devamla) - Şimdi, bakın, demokrasi uzlaşı rejimidir. Uzlaşı demek müzakere demektir, karşılıklı taviz demektir, farklı fikirlerden yararlanmak demektir, bunun sonucunda ortak akıl üretmek demektir. “Parlamento” kelimesinin anlamı budur. Parlamento Latincede “parliament” kelimesinden, konuşmaktan gelir. Allah aşkına söyler misiniz dört yıldır şu Mecliste ne zaman neyi konuştuk?

GÜLAY DALYAN (İstanbul) – Hocam, sonuç: AK PARTİ iktidar, AK PARTİ; durmak yok, yola devam.

BİNNAZ TOPRAK (Devamla) - Burada bir kakofoni hâkim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BİNNAZ TOPRAK (Devamla) – Aynen şimdi olduğu gibi kimin ne söylediği belli değil. 3 muhalefet partisinin önergeleri de, yasa teklifleri de bir kez olsun burada kabul edilmedi.

BAŞKAN – Sayın Toprak, teşekkür ediyoruz.

BİNNAZ TOPRAK (Devamla) – Çok teşekkür ederim. (Alkışlar)

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Zozani, talebiniz nedir?

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Toprak konuşmasında grubumuza sataştı. Sataşmadan cevap hakkımızı kullanmak istiyoruz.

BAŞKAN – Ne dedi? (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – “Biz burada dayak yerken siz ellerinizi ovuşturarak izlediniz.” dedi.

BAŞKAN – Buyurun.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Niye buyuruyor Sayın Başkan?

BAŞKAN – Öğrenmek zorundayım ne dediğini ve niçin onu sataşma olarak nitelediğini. Çok rica ediyorum, rastgele söz vermiyoruz.

Buyurunuz Sayın Zozani.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

26.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak’ın 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 42’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, böyle mobbing uygulamayın, buraya konuşmaya çıktık yani şimdi. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)

Şimdi, burada bu İç Tüzük hepimizi bağlıyor, burada hemfikir olalım.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Ama sizin hiçbir yerinizi bağlamıyor.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Şimdi, bu İç Tüzük’e uygun bir iş buraya getirirseniz, sorunla karşılaşmadan bu iş burada görüşülür ve geçer, ama siz, bu İç Tüzük’e aykırı bir iş buraya getirirseniz, burada mecburen tartışma olacak, tartışmak durumundayız.

Bakın, ilk günden itibaren size söyledik; buraya getirdiğiniz iş, bu tasarı, bu İç Tüzük’ün 73’üncü maddesine aykırı bir iştir. Ayrıca, sizin hükûmetleriniz döneminde, 2005 yılında çıkarılan ve şu anda Meclis Kanunlar ve Kararlar biriminin rehberi pozisyonunda olan Mevzuat Hazırlama Yönetmeliği’nin 21’inci maddesine aykırı bir iştir dedik, delilleriyle, ispatlarıyla ortaya koyduk.

Tekrar ifade ediyoruz, 43 madde olarak gelen tasarıyı siz 132 maddeye çıkarmışsınız. İç Tüzük 73’üncü madde diyor ki: “Getirdiğiniz tasarının gerekçelerini açıkça ifade etmek durumundasınız.” Bu da yetmemiş, İç Tüzük 73’üncü maddeyi Mevzuat Hazırlama Yönetmeliği’nin 21’inci maddesinde açmış, izah etmiş, o gerekçelerin ne şekilde hazırlanacağını ifade etmiş. Oysaki bakın, bugün tartıştığımız kanun tasarısının, bu tasarının 89 maddesinin gerekçesi yok, gerekçesi yazılmamış.

ŞUAY ALPAY (Elâzığ) – Genel gerekçede var.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Şuay Bey, genel gerekçenin içerisinde de yok, keşke olsa. Ayrıca kurtarmaz, genel gerekçenin içerisinde olsa da kurtarmaz, ama yok, ayrı ayrı gerekçenin olması gerekir.

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Her maddenin ayrı ayrı gerekçesi var, sen daha dersini çalışmamışsın.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Şimdi, bakın, arkadaşlar, kaç gündür biz burada bunu tartışıyoruz, size bunu izah etmeye çalışıyoruz; siz anlamamak için gayret sarf ediyorsunuz, “Biz getirdik, doğrudur, bu şekilde geçsin.” diyorsunuz, biz mecburen burada muhalefet hakkımızı kullanarak bu yanlış işlemi düzeltme gayreti içerisindeyiz. Bizim burada engelleme falan gibi bir gayretimiz söz konusu değil… (AK PARTİ sıralarından “Ooo!” sesleri, gürültüler) …biz burada, yanlış olan işi düzeltmeye çalışıyoruz. Görevimiz bu değerli vekiller, biz bunu yapıyoruz.

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) – Anayasa Mahkemesi…

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Düzeltin. Tekrar size teklif ediyoruz: Getirin, birlikte düzeltelim efendim, yanlışı düzeltelim, gerekçelerini koyalım. Kanun uygulayıcıya…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SALİM USLU (Çorum) – Maddelerle ilgili öneri, öneri…

ADİL ZOZANİ (Devamla) – …gerekçe oluşturalım.

SALİM USLU (Çorum) – Maddelerle ilgili öneriniz var mı?

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Önerilerimiz var efendim, önerilerimiz var. Sayın Uslu, ben bir hafta önce bu kürsüde önerilerimizin ne olduğunu söyledim, lütfen kayıtlara bakın.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Zozani.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Ben teşekkür ederim.

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, Sayın Toprak bizim partimizi de itham ederek İç Tüzük teklifiyle ilgili herhangi bir tavır oluşturmadığımız, sanki benimsediğimiz şeklinde bir sataşmada bulunmuştur. Milliyetçi Hareket Partisinin tutumunu açıklamak üzere Sayın Nevzat Korkmaz efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

27.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz'ın, İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak’ın 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 42’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hayırlı sabahlar diliyorum.

Biraz önce Sayın Binnaz Toprak Hanımefendi buraya geldi, özellikle bu Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekillerinin vermiş olduğu İç Tüzük teklifinde sanki sadece Cumhuriyet Halk Partisi karşı çıkmış da diğer muhalefet partileri ve Milliyetçi Hareket Partisi gerekli desteği vermemiş yahut buna karşı çıkmamış gibi bir konuşma yaptı. Bunun gerçekle hiçbir alakası yok. Çünkü, Milliyetçi Hareket Partisi İç Tüzük’e bütün Genel Kurulun demokratik haklarını kullanabilmesi açısından bir uzlaşmayla yapılması gerektiğini her zaman söyleyegelmiştir. Adalet ve Kalkınma Partisinin getirmiş olduğu teklif, muhalefetin elindeki bütün obstrüksiyon imkânlarını alıp ve İç Tüzük’ün âdeta iktidar partisinin bir kullanma kılavuzu, uygulama kılavuzu hâline getirmek üzere bir teklifi idi.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Nevzat Bey, Türkçe İç Tüzük kullanalım, Türkçe. Türkçe kullanalım lütfen.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Yani, arkadaş, ben sana şimdi İç Tüzük’ü baştan sona kadar anlatırım ama…

BAŞKAN – Lütfen, karşılıklı konuşmayın.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – …hakikaten ne buna zamanımız var ne de bunu anlayacak durumunuz var.

BAŞKAN – Genel Kurula hitap ediniz Sayın Korkmaz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Sadece söylemek istediğim şu arkadaşlar: İç Tüzük 1973 yılında yapılmış yani Parlamentonun iki kanatlı olduğu bir dönemde, Senato ve Millet Meclisinin olduğu bir dönemde yapılmış, onun üzerinden askerî darbe geçmiş fakat İç Tüzük değiştirilememiş. Hem 23’üncü Dönemde hem 24’üncü Dönemde İç Tüzük’ün değiştirilmesi için iki defa komisyon kuruldu. Bu komisyonların her ikisinde de görev almış bir arkadaşınız olarak bu çalışmaların başından beri varım.

Değerli arkadaşlar, en son 24’üncü Dönemde -hatırlayın lütfen- ortaya bir metin çıkmak üzereydi. Bu metinde, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi kendi istekleri yerine getirilmediği için bu komisyonun lağvedilmesi, ortadan kaldırılması için Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına baskı yaptı, Meclis Başkanı da bütün itirazlarımıza rağmen –o komisyonda görev alan arkadaşlarımız biliyor- bu komisyonu ortadan kaldırdı, İç Tüzük Uzlaşma Komisyonunu. Şu anda Adalet ve Kalkınma Partisi, eminim ki, son derece pişmanlık duyuyor ama geçti.

İşte, bakın, bugün de burada bir kanun tasarısı görüşüyoruz. Yarın pişman olacaksınız fakat iş işten geçtikten sonra, efendim, elinizi dizlerinize vurmanın, kafanızı duvarlara vurmanın bir anlamı yok. Zamanında değiştireceksiniz.

Biz de Binnaz Hanım’a söylüyoruz: O günleri herhâlde unutmuş olabilirsiniz gecenin bu saatinde, Milliyetçi Hareket Partisi burada demokratik hakkını kullanarak direndi.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Korkmaz.

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Toprak.

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Sayın konuşmacı ismimi kullanarak bir şeyler dedi ama ben duymadım. Lütfen… (Gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, duyamıyorum ki.

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – İsmimi kullanarak bir şeyler söyledi. İsmimi kullandığını duydum ama gerisini duymadım. Lütfen açar mısınız mikrofonu, o kısmı tekrar, ne dediğini duyayım.

BAŞKAN – Sayın Toprak, ne için istediğinizi anlayamıyorum.

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Şimdi, başında, sayın konuşmacı benim ismimi kullanarak yanlış bir ifade, doğru olmayan bir ifade kullandığımı söyledi yani yalan söylemişim gibi bir ifadede bulundu.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Ya, olmaz böyle bir şey ya! Sayın Başkan, sadece “Unutmuş olabilir.” dedi.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – “Yalancı.” dedi sana.

BAŞKAN – Yani siz öyle algıladınız, o tarz bir şey dememiştir ama siz öyle nitelediniz.

Buyurunuz Sayın Toprak. (CHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Sayın Hocam, “unutmadım” deyin.

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Neyi?

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Size sadece “Unutmuş olabilir.” dedi.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Toprak.

28.- İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak'ın, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın konuşmacı, MHP’li arkadaşımız burada benim…

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Adı ne?

BİNNAZ TOPRAK (Devamla) – Sizin istediğiniz şekilde konuşmak mecburiyetinde değilim. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Ama ismi ne, ismi?

BAŞKAN – Lütfen karşılıklı konuşmayınız, Genel Kurula hitap ediniz.

BİNNAZ TOPRAK (Devamla) – Benim yanlış bir ifade kullandığımı söyledi.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Hayır, öyle bir şey söylemedi.

BİNNAZ TOPRAK (Devamla) – Ben öyle duydum efendim, “Yanlış bir ifade kullandı, gerçekle alakası olmayan bir ifade kullandı.” dedi.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – “O günleri unutmuş olabilir.” dedi sadece.

BİNNAZ TOPRAK (Devamla) – Bu ne anlama geliyor? Yani “Yalan attı, bizim hakkımızda yalan söyledi…”

Şimdi, bakın, ben o olayda vardım. Burada büyük bir mücadele gösterdik ve benim aklımdaki imaj, MHP’nin gerçekten de orada oturup bu işi seyrettiğiydi.

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Vallahi doğru.

BİNNAZ TOPRAK (Devamla) – Aynı şeyi 4+4+4’te de tekrarladı. Hem MHP hem HDP 4+4+4 olayında da biz büyük bir mücadele verdiğimiz hâlde bize destek vermediler.

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Seyrettiler, vermediler Hocam.

BİNNAZ TOPRAK (Devamla) – Bunu gündeme getirmek istiyorum çünkü gerçekten de sürekli olarak CHP pek çok konuda…

GÜLAY DALYAN (İstanbul) – Hocam, seçim çalışması sahada oluyor, burada değil.

BİNNAZ TOPRAK (Devamla) – …zan altında bırakılıyor. Bu Mecliste bütün muhalefet partileri içinde tek başarı öyküsüdür aslında o İç Tüzük’e direnmiş olmamız çünkü durdurabildik onu ve o durdurmada da her 2 partiden de hiçbir yardım görmedik, ben bunu tekrarlamak istiyorum, aynı 4+4+4’te olduğu gibi. Dolayısıyla da -çok özür diliyorum ama- benim aklımda kalan imaj yalan ifade değil de sizin orada oturduğunuzdu.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Toprak.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, Sayın Toprak 4+4+4’le ilgili partimizin herhangi bir tutum sergilemediğini ifade etti. Dolayısıyla, bir sataşma yapmıştır. Bu sataşmaya cevap vermek istiyoruz efendim.

BAŞKAN – 4+4+4’le ilgili…

OKTAY VURAL (İzmir) – 4+4+4’le ilgili herhangi bir tutum sergilemediğimizi ifade etmiştir. Bununla ilgili…

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Burada bir sataşma söz konusu değildir efendim, bir tespit vardır.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Evet, partimizi zan altında bırakmıştır.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet, sizi dinledik.

Sayın Baluken, siz…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Aynı şekilde, HDP’nin 4+4+4 yasa tasarısının görüşmeleri sırasında muhalefet ortaya koymadığını ifade etmiştir. Doğrudan sataşmıştır.

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Sayın Başkanım, burada bir sataşma söz konusu değil, tespit yapıyor. Aynı konuda sataşma olur mu Başkanım ya?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Ahmet Duran Bulut konuşacak efendim.

BAŞKAN – Önce Sayın Bulut…

Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

29.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut'un, İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Binnaz Hanım, Milliyetçi Hareket Partisinin 4+4+4 adıyla Millî Eğitim Bakanlığının getirmiş olduğu teklife gerekli mücadeleyi yapmadığını ifade etmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi herhangi bir partinin hoşuna gitsin, karşı olsun diye hareket eden bir parti değildir. Milliyetçi Hareket Partisi ülkenin gerçekleri neyi gerektiriyorsa o doğrultuda hareket eder. “Evet” veya “hayır” iki şık var, üçüncüsü yoktur. Bizim ülkenin menfaatine olan kararlarda kararımız kimi zaman muhalefetle örtüşmekte, kimi zaman iktidarla örtüşmekte. Nihayetinde, Milliyetçi Hareket Partisi kendi doğruları noktasında hareket etmektedir. 4+4+4 sisteminin bu ülkenin gerçeklerine uymayan, bu bünyeye uymayan, düşünülmeden, tasarlanmadan, hesap edilmeden getirilmiş, bu ülkenin eğitimine darbe vuran bir sistem olduğunu biz komisyonlarda günlerce ifade ettik. 60 aylık çocukların okula gitmesinin sakıncalı olduğunu ifade ettik, tek tek ifade ettim. “10 tane okul müdürü getirin sizin atadığınız, eğer bir tanesi ‘Evet.’ derse biz de ‘Evet.’ diyeceğiz.” dedik onlara. Üniversiteler, akademisyenler diyor ki: “Bir çocuğun el kasları altmış ayda oluşur, gelişir.” “Siz altmış ayda kalem tutamayan çocukları okula götürüyorsunuz, yanlıştır.” dedik. Sonucunda, 60 aylık öğrencilerin yüzde 85’i okuma yazmayı öğrenemediler, o çocukların bir yılını AKP iktidarı yedi.

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Alanda niye “Destek verdik.” diye savunuyorsunuz pekâlâ 4+4+4’ü?

AHMET DURAN BULUT (Devamla) – Hayır, biz vermedik.

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Alanda “Destek verdik.” diyorsunuz, burada da inkâr ediyorsunuz.

AHMET DURAN BULUT (Devamla) – Yanlış. Ben burada ifade ediyorum. Burada siz ne diyorsunuz?

BAŞKAN – Lütfen karşılıklı konuşmayınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET DURAN BULUT (Devamla) – Hayır, olur mu öyle şey? Siz, AKP, bu 4+4+4 içerisinde içi ayrı, dışı ayrı getirdiniz. Siz, kendiniz, imam-hatip adı altında bunu istismar ederek… Biz Kur’an-ı Kerim dersinin sadece imam-hatiplerde değil bütün okullarda zorunlu olmasını istedik, siz “Hayır.” dediniz. Tıpkı başörtüsü gibi, biz buraya yasayı getirdik, siz üniversitelerdeki…

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Kendi kendinizle çelişiyorsunuz.

AHMET DURAN BULUT (Devamla) – 17’nci maddeyi kabul etmediniz -Anayasa’dan- geri döndü.

O bakımdan, iktidarın samimi olmadığını ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bulut.

Buyurunuz Sayın Kaplan.

30.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bir insan yirmi dört saat çalışınca bazen şaşırabiliyor.

Sayın Toprak, şu bilgisayardan çıkardım o günü. Şurada fotoğrafa bakarsanız…

İHSAN ŞENER (Ordu) – Şeref tablosu!

HASİP KAPLAN (Devamla) - Muhalefet partilerinin 3’ünün aynı bu paket gibi bir direnişi vardır İç Tüzük’e karşı. CHP’li vekillerle beraber MHP, BDP de bu İç Tüzük tartışmasını burada durdurmuştur, sonra da Mecliste İç Tüzük Uzlaşma Komisyonu kurulmuştur. İç Tüzük Uzlaşma Komisyonunda da parti grubum adına, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına ben görev aldım, Mecliste de burada ben konuştum. Burada konuştuğum zaman da beşi bir yerde grup başkan vekilleri bir İç Tüzük teklifi imzalamış getirmiş burada, istedikleri gibi, aynen öyle. Sonra müthiş bir “adam” tartışması yapılmıştı Elitaş ile Oktay Vural arasında ve burada görüşülememişti. Sayın Kuzu da oturmamıştı orada. Yani, size anımsatmak istedim. Buraya hukuksuz gelen her kanun teklifinin, tasarısının karşısında, barış ve demokrasiyi, özgürlüğü savunan Halkların Demokratik Partisi durmuştur. Hatırlatmak istedim sadece.

Şunu ifade edeyim: Sadece bu değil, bu muhalefetin sesinin kısılması için getirilen bu İç Tüzük’e karşı Meclis İç Tüzük Uzlaşma Komisyonu olarak öyle güzel bir tüzük size hazırlamıştık ki bu kadar eziyet çekmeyecektiniz. Haftada bir oylama getirmiştik. İlgilenen gelsin. Bakın, yatabilecektiniz, gezebilecektiniz, keyif edebilecektiniz. Çalışma süresini sınırlıyorduk. Böyle bir paket mi geldi, otuz saatte görüşülecek. Oy oranına göre bölüyorduk, yine işinize yarıyordu. Siz de konuşuyordunuz muhalefette ama sınırlıydı. Bu İç Tüzük’te torba kanunu kaldırıyorduk. Torba kanunu kaldırıyorduk ama etkili muhalefeti getiriyorduk, etkili iktidarın yasalaşma sürecini getiriyorduk. Karar yeter sayısı ve yoklamayı o iç tüzükte 2’ye indiriyorduk. Siz kendi ayağınıza sıktınız, kendi kendinize sıktınız, kendi kendinize vurdunuz. 4 parti grubunun yüzde 90 anlaştığı iç tüzüğü siz ötelediniz. Şu an onun cezasını çekiyorsunuz. Aha bu da hakkınızdır. Hak ediyorsunuz arkadaşlar, hak ediyorsunuz. Vallahi siz de uyumuyorsunuz, biz de uyumayacağız sabaha kadar, öğleye kadar, akşama kadar, yarına kadar, öbür güne kadar. Kim dönerse buradan… “Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın.” diyoruz, tamam mı arkadaşlar? (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

Sayın Altay, Sayın Serindağ, Sayın Akar, Sayın Öğüt, Sayın Serter, Sayın Güneş, Sayın Öner, Sayın Erdemir, Sayın Özkoç, Sayın Kaplan, Sayın Özgündüz, Sayın Kaleli, Sayın Toprak, Sayın Küçük, Sayın Düzgün, Sayın Haberal, Sayın Kuşoğlu, Sayın Öztürk, Sayın Sarı, Sayın Onur.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum...

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı...

BAŞKAN – Karar yeter sayısı da arayacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, bir konuyla ilgili talebimizi size iletmek istiyoruz.

BAŞKAN – Evet, buyurun.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bugün saat 14.00 itibarıyla çalışmaya başladık ve saat 19.00-20.00 arasında bir saatlik bir ara verildi. O saatten şimdiye kadar altı buçuk, yedi saate yaklaşan bir çalışma temposu burada gösterildi. Şimdi, iktidar partisi milletvekilleri çalışmadıkları için, tek yaptıkları iş parmakla elektronik sisteme girmek olduğu için hissetmiyor olabilirler.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Teessüf ederiz.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Ama takdir edersiniz ki muhalefet partileri sürekli hem yasaları takip etmek hem kürsüde konuşmaları yapmak suretiyle buradaki çalışma sürekliliğini devam ettirmek konusunda bir arayış içerisindeler. Yedi saatte en ağır işlerde bile bir vardiya değişimi olur. Burada da temel bazı şeyleri göz önüne getirdiğinizde en azından bir saatlik bir ara verilmesi, sonrasında da tekrar istedikleri saate kadar çalışmanın devam ettirilmesi yönünde bir talebimiz vardır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bir saatten sonra, bir saat daha olursa iki saatlik bir ara iyi olur.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bir saatlik bir arada vekil arkadaşlarımız hem diğer maddelerle ilgili hazırlıklarını tamamlayabilirler hem de bir istirahat süresi olabilir. Dediğim gibi, onlar ihtiyaç hissetmeyebilirler(x) ama muhalefetin böyle bir ihtiyacı var.

Teşekkür ederim.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Ayrıca acıktık yani yedi saattir çalıştığımız için. Bir istişare yapalım olmazsa Başkanım.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan, arkadaşlar kendi kendilerine ihanet ediyorlar, kapasiteleri her türlü çalışmaya yeterlidir, devam edelim.

BAŞKAN – Sayın Baluken, önerinize teşekkür ederiz ama ben zaten yarım saat ara verecektim. Onun için, önerinizi tam karşılamayacak ama kusura bakmayın.

Yarım saat ara veriyorum.

Kapanma Saati: 02.38

ON BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 03.20

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69’uncu Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.

684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

42’nci madde üzerinde kalmıştık.

Madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun “4652 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"EK MADDE 1- Bu Kanunda yer alan "Fakülte" ibarelerinden "Polis Amirleri Eğitimi Merkezi", "Dekan" ibarelerinden "Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürü", "Dekanlık" ibarelerinden “Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürlüğü", "lisans" ibarelerinden "ilk kademe amirlik eğitimi" anlaşılır."" şeklindeki 42 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

S. Nevzat Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları

"MADDE 42 -4652 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"EK MADDE 1- Bu Kanunda yer alan "Fakülte" ibarelerinden "Polis Amirleri Eğitimi Merkezi", "Dekan" ibarelerinden "Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürü", "Dekanlık" ibarelerinden "Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürlüğü", "lisans" ibarelerinden ise "ilk kademe amirlik eğitimi" anlaşılır.""

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERMİN BALIK (Elâzığ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Korkmaz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

“Görüşmekte olduğumuz tasarıyla polis teşkilatının ve polislerimizin sorunlarını çözüyoruz, iyileştirmeler getiriyoruz.” diyorsunuz ama tasarının hiçbir tarafında ne teşkilatın sorunlarıyla ilgili ne polislerimizin sorunlarıyla ilgili bir çözüm yok. Dolayısıyla bu yasanın, teşkilatın ihtiyaçlarından değil de sanki birtakım mahfillerin ihtiyaçlarından ortaya çıktığını da gösteriyor.

Kamu Denetçiliği Kurumu, yani Ombudsman, meslek mensuplarının mesleki sorunlarıyla ilgili İçişleri Bakanlığını şikâyet etmeleri üzerine, 30 Aralık 2014’te tavsiye niteliğinde bir rapor hazırlamış. Ben bu raporun sonuçlarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Şikâyet konuları fazla çalışma, ücretsiz ek görevlendirmeler, diğer mesleki rahatsızlıklar başlığı altında toplanmış. İller bazında, değerli arkadaşlar, haftalık ortalama çalışma saatleri dökümü yapılmış. Biliyorsunuz, haftalık çalışma saati 40 saattir, günde 8 saat olmak üzere. Bazı illerde, kıymetli arkadaşlar, 50 saatin üzerinde polisin bir haftada çalıştığı süre. Birkaç il örneğini vereyim sizlere: Adana 53 saat, Ağrı 55, Amasya 49, Antalya 50, Bolu 52, Çanakkale 51,2; Elâzığ 50, Hakkâri 59, Hatay 50, Mersin 55, İstanbul 54, İzmir 53 saat. Böyle uzayıp gidiyor değerli arkadaşlar. Diğer iller de, inanın, hemen hemen tamamında 45 saatin üzerinde. İller ortalaması 47,6 saate tekabül ediyor. Yani 81 ilden 26 il 50 saatin üzerinde çalışıyor değerli arkadaşlar.

Almanya, Fransa, Danimarka, İspanya, İsveç, İtalya gibi ülkelerde polisin haftalık çalışma süresi 40 saat. 40 saatin üzerine çıktığı zaman ya izinle yahut ücretle, fazla mesai ücretiyle gideriliyor fazla çalışmaları.

Ek görevlendirmelere bakıyorsunuz: Devlet büyüklerinin, yabancı heyetlerin karşılanması, dinî ve millî bayramlar, konser vesaire gibi etkinlikler, 30 farklı ek görevlendirmeler veriliyor polise. Bu görevlerden sadece şehit cenazeleri, seyyar satıcılar için tedbirler, yıkım, ihale, mahkeme kararları ve para nakli konusu mesai içinde sayılıyor. 26 ek görev ise çoğunlukla mesai içinde değerlendirilmiyor bile. Bu ek görevlerden sadece sınav tedbirleri dışında 29 ek görev karşılığında herhangi bir ek ücret de ödenmiyor değerli arkadaşlar.

Fazla mesaiye bakıyoruz: Özel harekât ve istihbaratçı 13.607 polise 337 lira, siyasi şube, çevik kuvvet, hassas bölgeleri koruma, panzer sürücüsü ve operatörü olarak görev yapan 62.099 kişiye 344 lira, diğer birimlerde çalışanlara 290 lira, çarşı ve mahalle bekçilerine de 138 lira fazla mesai ücreti ödeniyor.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 178’inci maddesinde yer alan fazla çalışılan her sekiz saat için memura izin verilebileceği hükmü, değerli arkadaşlar, diğer kamu görevlileri için uygulanır iken polisler için uygulanmıyor.

Gördüğünüz gibi, polis teşkilatımız son derece büyük bir stresle, baskıyla çalışma içerisinde. Elbette bunun getirmiş olduğu hatalar var. Bu hataların vatandaşa yansımaları var. İşte, bizim bugün bu kanunda aslında bunları görüşmemiz lazım. Fakat bu tasarı, bu sorunların hiçbirine bir çözüm üretmediği gibi, aslında polisi daha fazla siyasal baskı altına sokuyor. Zaten sorunları dağ gibi. Örneğin, 3600 ek gösterge konusu bir türlü çözülemiyor. Bugüne kadar iktidar partisi defalarca söz vermiş olmasına rağmen, ne bu sözünü tutuyor ne başka bir isim altında da olsa ücretlerinde bir iyileştirme sağlıyor. E bu da tabii polis teşkilatımızın ruh sağlığını bozuyor. Yani 2009-2013 yılları arasında ruh sağlığı tedavisi görenler kıymetli arkadaşlar, 2.323. Polislerin intihar sayısı başka hiçbir ülkeyle kıyaslanmayacak kadar yüksek, yine, 2009-2013 arasında 157. Neredeyse her gün arkadaşlar, sizlere de geliyordur mutlaka, telefonlarımıza bir polisin intihar ettiği haberi geliyor.

Bu konuyu, İçişleri Bakanlığı bürokratları, Bakan buradayken bir kez daha hatırlatmak istedim.

Hepinize hayırlı sabahlar diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Korkmaz.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi vardır.

Sayın Altay, Sayın Öztürk, Sayın Akar, Sayın Öğüt, Sayın Serter, Sayın Güneş, Sayın Öner, Sayın Serindağ, Sayın Özkoç, Sayın Kaplan, Sayın Özgündüz, Sayın Özkes, Sayın Sarı, Sayın Toprak, Sayın Erdemir, Sayın Küçük, Sayın Kaleli, Sayın Düzgün, Sayın Kuşoğlu, Sayın Onur.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Madde 42 üzerinde açık oylama talebi vardır.

Şimdi istem sahibi sayın milletvekillerinin adlarını tespit ettireceğim.

Ali Serindağ, Gaziantep Milletvekili? Burada.

Ali Haydar Öner, Isparta Milletvekili? Burada.

Melda Onur, İstanbul Milletvekili? Burada.

Haydar Akar, Kocaeli Milletvekili? Burada.

İhsan Özkes, İstanbul Milletvekili? Burada.

Engin Özkoç, Sakarya Milletvekili? Burada.

Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili? Burada.

Sedef Küçük, İstanbul Milletvekili? Burada.

Engin Altay, Sinop Milletvekili? Burada.

Orhan Düzgün, Tokat Milletvekili? Burada.

Bülent Kuşoğlu, Ankara Milletvekili? Burada.

Binnaz Toprak, İstanbul Milletvekili? Burada.

Sena Kaleli, Bursa Milletvekili? Burada.

Fatma Nur Serter, İstanbul Milletvekili? Burada.

Ensar Öğüt, Ardahan Milletvekili? Burada.

Ali Özgündüz, İstanbul Milletvekili? Burada.

Refik Eryılmaz, Hatay Milletvekili? Burada.

Müslim Sarı, İstanbul Milletvekili? Burada.

Mehmet Hilal Kaplan, Kocaeli Milletvekili? Burada.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 42’nci maddenin açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı                          :                      195

Kabul                                                :                      195(x)

      Kâtip Üye                                         Kâtip Üye

  Mine Lök Beyaz                                  Dilek Yüksel

      Diyarbakır                                            Tokat”

Böylece 42’nci madde kabul edilmiştir.

Yeni madde ihdasına dair iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları'nın (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443,2/2469) "4652 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"EK MADDE 1 - Bu Kanunda yer alan "Fakülte" ibarelerinden "Polis Amirleri Eğitimi Merkezi", "Dekan" ibarelerinden "Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürü", "Dekanlık" ibarelerinden "Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürlüğü", "lisans" ibarelerinden "ilk kademe amirlik eğitimi" anlaşılır.""" şeklindeki 42 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin ihdas edilmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Madde 43 - 4652 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.

Madde 30/A - Yetki Devri

Genel müdür bu kanunun 25 nci maddesinin üçüncü fıkrasındaki yetkisini açık ve yazılı biçimde Başkana devredebilir.

Mehmet Erdoğan

        Muğla…

OKTAY VURAL (İzmir) – Çekiyoruz efendim.

BAŞKAN – Çekilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun 42. Maddesinden sonra aşağıdaki maddenin eklenmesi ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 41- 3201 Sayılı kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

Ek Madde 32- Polis çevik kuvvet birimlerinde görevli personelin kıyafetlerinin sırt ve göğüs bölgelerinde on beş santimetre eninde ve yirmi beş santimetre boyunda; kollarının yanlarında ve bacaklarının hem ön hem arka bölgelerinde beş santimetre eninde ve sekiz santimetre boyunda; kasklarında ise sekiz santimetre boyunda ve onbeş santimetre eninde olmak üzere sicil numaraları, kıyafet ve kask zeminlerindeki rengin zıt rengiyle yazılır.

Ali Serindağ

Gaziantep…

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Çekiyoruz.

BAŞKAN – Çekilmiştir.

Şimdi madde 43’e geldik.

Madde 43 üzerinde üç önerge vardır, iki önerge aynı mahiyette ve Anayasa'ya aykırılık içermektedir.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"4652 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 6- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte Polis Akademisi Başkanlığında Başkan, Dekan, Enstitü Müdürü ve Enstitü Sekreteri, Polis Meslek Yüksek Okulu Müdürü, Polis Meslek Eğitim Merkezi Müdürü ve bunların yardımcıları ile her kadrodaki öğretim elemanları ve idari personelin anılan Başkanlıktaki görevleri sona erer ve kadrolarıyla ilişkileri kesilir. Akademide geçici olarak görev yapanların da aynı tarihte görevlendirmeleri sona erer.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yirmi gün içinde Başkanın ataması yapılır. Başkanın ataması yapıldıktan sonraki yirmi gün içinde Başkan Yardımcısı, Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürü ve Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdür Yardımcısı, Enstitü Müdürü ve Enstitü Sekreteri, Polis Meslek Yüksekokulu Müdürü ve Polis Meslek Eğitim Merkezi Müdürü kadro veya unvanlarına atama yapılır.

Polis Akademisi Başkanlığında görevi sona eren öğretim üyesi, öğretim görevlisi, okutman, araştırma görevlisi, uzman ve idari personelden Başkanın teklif ettiği ve Bakanın uygun gördüğü personel, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç iki ay içinde Polis Akademisi Başkanlığında durumlarına uygun kadrolara atanır. İdari personelden Başkanlığa yeniden ataması yapılmayanlar, Genel Müdürlüğün diğer birimlerinde durumlarına uygun kadrolara aynı süre içinde atanır. Ataması yapılmayan personelden akademik kadroda bulunanlar ise başka yükseköğretim kurumlarına atamaları yapılmak üzere aynı süre içinde Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına bildirilir. Bu şekilde bildirimi yapılanlar için, durumlarına uygun akademik unvanlı kadrolara atanmak üzere Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca tespit edilecek yükseköğretim kurumlarına bildirim tarihinden itibaren bir ay içinde anılan Başkanlık tarafından atama teklifi yapılır ve bu teklifi izleyen bir ay içinde de atama işlemleri tamamlanır. Bu fıkra kapsamında yükseköğretim kurumlarına ataması yapılan akademik personelin kadroları, başka bir işleme gerek kalmaksızın atama işleminin tamamlandığı tarih itibarıyla ihdas edilerek 2/9/1983 tarihli ve 78 sayılı Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye ekli cetvellerin ilgili yükseköğretim kurumlarına ait bölümlerine eklenmiş sayılır. Bu fıkra kapsamında bulunanların atama işlemleri tamamlanıncaya kadarki mali ve sosyal hakları, hâlen bu ödemelerin yapıldığı birimler tarafından ödenmeye devam olunur.""

şeklindeki 43. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Ali Serindağ                                    Ahmet Toptaş                                    Tanju Özcan

      Gaziantep                                     Afyonkarahisar                                         Bolu

     Ali Sarıbaş                                      Celal Dinçer                              Mehmet Hilal Kaplan

      Çanakkale                                          İstanbul                                             Kocaeli

BAŞKAN – Şimdi okutacağım aynı mahiyetteki iki önerge Anayasa’ya aykırılık içermektedir. İkisini birlikte işleme alacağım ama istem sahiplerine ayrı ayrı, isterlerse söz vereceğim.

Buyurunuz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı "Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu, Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının" 43. maddesiyle 4652 sayılı Kanuna eklenen "Geçici Madde 6"nın Anayasaya aykırılığı sebebiyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Mehmet Erdoğan                                      Ali Öz                                           Emin Çınar

         Muğla                                               Mersin                                           Kastamonu

Hasan Hüseyin Türkoğlu                   Mustafa Kalaycı                                 Lütfü Türkkan

      Osmaniye                                            Konya                                              Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair -torba- Kanun Tasarısının 1 inci maddesi; Anayasa ve İçtüzük Hükümleri ile evrensel hukuk normlarına ve temel insan haklarına aykırı olup tek parti - tek adam - diktatörlük rejimi ve polis devletinin ötesinde, fiili "savaş hali" uygulaması getirdiğinden kanun tasarısının 43 üncü maddesinin Anayasa'ya aykırılık nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

     Demir Çelik                                    Gülser Yıldırım                                   İdris Baluken

           Muş                                                Mardin                                               Bingöl                      Abdullah Levent Tüzel Erol Dora                            Hüsamettin Zenderlioğlu

        İstanbul                                             Mardin                                                Bitlis

   Pervin Buldan                                     Nazmi Gür                                        Adil Zozani

           Iğdır                                                  Van                                                Hakkâri

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki bu iki önergeye Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERMİN BALIK (Elâzığ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Herkesin karşı olduğu bir yasa tasarısını yine sabah saatlerinde görüşüyoruz. Aslında, burada AK PARTİ’nin neden hâlâ bu kadar direndiğini anlamlandırmak mümkün değil ama sürekli bir kamuoyu algısı da yaratmaya çalışıyorsunuz. Avrupa Birliği normlarına uygun olduğunu, Avrupa Konseyi üyeleriyle istişare ettiğinizi ve Batı demokrasilerine uygun bir kanun getirdiğinizi iddia ediyorsunuz.

Biz bu birkaç gün içerisinde Avrupa Birliği heyetleriyle görüştük, Avrupa Konseyi üyesi olan ülkelerden bazı temsilcilerle görüşmeler yaptık; verdiğiniz bilgilerin tamamen yalan ve yanlış bilgiler olduğunu söylediler, kendileriyle müzakere edilip ortaklaşılan hiçbir şey olmadığını açık bir şekilde ifade ediyorlar. Nitekim, eğer Türkiye, Avrupa Birliğinden bazı şeyler almak istiyorsa bunu daha çok “demokratikleşme” olarak nitelendirdikleri yasalar üzerinden yapmasının mantıklı olduğunu onlar da ifade ediyorlar. Dolayısıyla, burada dile getirmiş olduğunuz hususların, Avrupa’ya, AB’ye uygunlukla ilgili dile getirmiş olduğunuz hususların tamamen yanlış olduğunu ifade etmemiz gerekiyor.

Yine, Sayın Başbakan, çözüm süreciyle bağlantılandırarak bu yasanın çözüm süreci açısından önemli olduğunu ve güvence olduğunu ifade ediyor. Bu da tamamen yanlış ve yalan bir bilgi. Çünkü çözüm sürecinin paralel yürüyen iki boyutu var. Bu boyutlardan birincisi, çatışmasızlık ve silahsızlanmayla ilgili; ikincisi, demokrasi ve özgürlüklerin genişletilmesiyle ilgiliydi. Şimdi, bütün algıyı silahsızlandırma üzerine kurup demokrasi ve özgürlükler üzerine adım atmadığınız zaman çözüm sürecinin ilerleme şansı açık bir şekilde yoktur. Bunu en iyi siz biliyorsunuz.

Dolayısıyla, burada, her iki yolda senkronize, eş zamanlı, birbirini besleyecek adımların atılması gerekir. Özgürlükleri kısıtlayan, 81 ilde âdeta OHAL uygulamasını getiren, valiye yargının yetkisini veren, polise vur emri getiren, sokak ortasında polisin çıplak arama yetkisine kadar antidemokratik düzenlemeleri uygulayan bir yasa tasarısıyla ne çözüm süreci açısından ne demokratik gelecek açısından bir şans elde etmeniz mümkün değil. O nedenle, yol yakınken bu yanlıştan dönmenizi tavsiye ediyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Diğer önergeyle birlikte işleme alacağım efendim.

Buyurunuz Sayın Türkkan. (MHP sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinize iyi sabahlar diliyorum.

Bu görüştüğümüz kanunun Türkiye’yi getireceği noktayla alakalı bir örnek vermek istiyorum size: Geçtiğimiz gün Rusya’da muhalif politikacı Boris Nemtsov bir suikast sonucu öldürüldü. Bu, Rusya’da son zamanlarda öldürülen ilk siyasetçi muhalif değildi, yaklaşık iki yıldır Rusya’da muhalif bilinen siyasetçiler ve gazeteciler henüz cinayet sanığı belli olmayan suikastlarla yok edildiler. Sayın Cumhurbaşkanının sıklıkla bir araya geldiği ve kendisinin zaman zaman “Aynı fikirdeyiz.” dediği Putin’in rejimiyle bir arada götürmeye çalıştığınız bir Türkiye çıkacak buradan.

Burada zannediyor musunuz ki bu kanun sizi hiç vurmayacak. Emin olun, göreceksiniz, bu kanun en çok sizi vuracak, iddia ediyorum size. Hatırlarım ben, cezaevlerinde derlerdi ki: “Cezaevini yapan müteahhit bu cezaevinden geçmeden ölmez.” Hakikaten dikkat edin -burada daha önce Yusufiye geçmişi olan arkadaşlarımız var- o cezaevi müteahhidi mutlaka oradan bir kere geçer. Bu kanun mutlaka size bir kere vuracak, belki de ilk önce size vuracak, en çok isyan edecek olan siz olacaksınız; bunu samimiyetle ifade ediyorum. Yaşamazsınız diye temenni ediyorum ama böyle bir gerçeğin de var olduğunu kabul edin.

Bu yasa ne getiriyor biliyor musunuz? Demokratikleşmeden filan bahsederken, Türkiye’de çok önceleri var olduğunu bildiğimiz, artık tarihe karıştı dediğimiz sürgün yasası aslında bu yasa. Hani, Mısır’a sürgün edilen Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın akıbeti bekliyor insanları bu yasayla beraber.

2559 sayılı Yasa’da bir değişiklik yapıyorsunuz 2’nci maddeyle, orada diyorsunuz ki: “Koruma altına alır.” Bu “koruma altına” maddesi nasıl bir madde bilmiyorum, koruma altına nasıl alınır bir insan? “Uzaklaştırılır.” Müphem bir kelime, ne yapılır uzaklaştırılır? Bulunduğu yerden, ikameti değiştirilir, adamı alır İstanbul’dan Van’a sürersiniz, “Sen burada ikamet edeceksin.” “Niye?” “Bulunduğun yerde mesele çıkartıyorsun, Türkiye devletinin birliğini, bütünlüğünü bozacak meselelerin içerisinde yer alıyorsun. O yüzden seni ben Hakkâri’ye sürdüm.” diyebilirler. Yani, yarın öbür gün aranızda sürgün yiyecek milletvekilleri var, bilginiz olsun. Hep milletvekili değilsiniz, hep de iktidar değilsiniz. Mutlaka bu yasa size de çarpacak.

Yaklaşık yirmi gündür bu yasayı konuşuyoruz. Yirmi gündür bu yasa konuşulurken Meclisi şuna benzetiyorum: Zulu kabileleri var Amerika’da. Ortada büyük bir ateş yakıyorlar, bütün diğer kabile reisleri de gelip ateşin etrafında oturuyorlar. Herkes bir şeyler konuşuyor ama kimse dinlemiyor, herkes konuşuyor. Sonunda hiçbir şey anlaşılmadan herkes o ateşin başından kalkıyor. O ateş ne biliyor musunuz? O ateşte yanan millet, anlaşılmayan da sizlersiniz. Konuştuklarınızdan ne siz anlıyorsunuz ne de kimse bir şey anlıyor, asla ve kata. Konunun, tehlikenin farkında olmadan konuşuyorsunuz. Üstelik iddianız var, diyorsunuz ki topluma: “Biz terörü ve teröristi yok etmek için bu yasaları çıkarıyoruz.” Ya, adama derler ki: “Utanmıyor musunuz siz ya?” Teröristin başıyla sabah akşam al takke ver külah berabersiniz. Sabah beraber kahvaltı ediyorsunuz, akşam yorganı beraber üstünüze çekiyorsunuz, nasıl olacak bu iş? (AK PARTİ sıralarından “Yalan söylüyorsun.” sesleri) Yalan söyleyen kimse… Yalancının ta kendisidir. Cumhurbaşkanınız, Başbakanınız, MİT Başkanınız, İçişleri Bakanınız; alayınız teröristin yorganının altındasınız be! (AK PARTİ sıralarından “Hadi oradan be!” sesleri, gürültüler) Yazıklar olsun size! (MHP sıralarından alkışlar)

FARUK IŞIK (Muş) – Sana yazıklar olsun!

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Türkkan.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, hatip konuşurken temiz bir dil kullanması gerekiyor.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Yorganın altından çıkın. Bakın, teröristin yorganının altına yatmayın.

HAMZA DAĞ (İzmir) – Konuşma bari oradan, ahlaksız!

BAŞKAN – Sessiz olursanız talebi duyabileceğim.

Buyurunuz Sayın Aydın.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Konuşmacı kürsüde konuştuğu zaman İç Tüzük’e göre temiz bir dille konuşmasını uyarmanız lazım Sayın Başkanım. Yani, hakikaten, bu noktada ben söylediklerini muhatap almıyoruz, aynı şekilde de iade ediyoruz.

D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Ne kabadayılık yapıyorsun? Her şeye de laf atıyorsun.

(İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak’ın AK PARTİ sıralarına yürümesi)

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Bırak gelsin. (Bir grup AK PARTİ ve MHP milletvekilinin birbirlerinin üzerine yürümesi, gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olunuz. Sayın milletvekilleri…

Bir saat ara veriyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bu koşullarda yürütemiyoruz. Böyle bir hâl görülmez.

Kapanma Saati: 03.58

ON İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 05.06

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69’uncu Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü Türkkan’ın oturum kapanmadan önce söylediği sözler, İç Tüzük’ün 161’inci maddesinde belirtilen unsurları içerdiği için İç Tüzük’ün 163’üncü maddesi uyarınca…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Efendim?

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, müsaade ederseniz, yerimden kısa bir söz talebim var Genel Kurula şey yapmadan. (AK PARTİ sıralarından “Bir bitirsin ya!” sesleri)

BAŞKAN – Şimdi, şunu bir bitireyim, size söz vereceğim.

….Meclisten geçici olarak…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – 161/3 efendim.

BAŞKAN – Şimdi, bakın, ben baştan itibaren okuduğumu lütfen tekrar okuyayım. Sakin bir şekilde dinlerseniz daha net olacak. Sakin sakin söylüyorum:

Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü Türkkan’ın oturum kapanmadan önce söylediği sözler, İç Tüzük’ün 161’inci maddesinde belirtilen unsurları içerdiği için, gene İç Tüzük’ün 163’üncü maddesi uyarınca Meclisten geçici olarak çıkarma cezası verilmesini gerektirmektedir.

Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü Türkkan’a, İç Tüzük’ün 163’üncü maddesi uyarınca, Meclisten geçici olarak iki birleşim çıkarma cezası verilmesini teklif edeceğim. İsterse savunması için kendisine ya da başka birine söz vereceğim.

Sayın Vural, size söz veriyorum.

Bu, savunma için mi yoksa başka bir konu için mi? Savunma için olacaksa kürsüden söz vermem gerekecek.

OKTAY VURAL (İzmir)- Sayın Başkan, bana düşmez, bir sayın milletvekiliyle ilgili benim savunma yapmam doğru değil.

BAŞKAN – Şöyle efendim: Çünkü İç Tüzük’ümüz diyor ki: İsterse bir başka milletvekili de onun adına kullanır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Onunla ilgili iradem olursa ben belirtirim zaten.

BAŞKAN – Peki, efendim.

Buyurunuz Sayın Vural.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

18.- İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın, MHP Grubu olarak, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın Meclisten geçici çıkarma cezasını gerektiren ifadelerini kabul edilemez bulduklarına ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu ifadeleri kabul edilemez bulduğumuzu belirtmek istiyoruz. Dolayısıyla, bu ifadelerin de aslında tutanaktan çıkarılması gerektiğini bu vesileyle belirtmek istiyorum efendim. İnşallah, tehevvüren söylenmiş bu ifadeler… Yani anladığı manada, gerçekten onur kırıcı olduğunu ifade ediyorum. Bu bakımdan, bunların kayıtlara girmesini istedim.

Savunmayla ilgili kendisinin herhangi bir talebi yok. Şu anda kendisi de Genel Kurulda değil efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Vural.

XIII.- DİSİPLİN CEZALARI

1.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’a, 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 43’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri İç Tüzük’ün 161’inci maddesinde belirtilen unsurları içerdiği için iki birleşim için Meclisten geçici çıkarma cezası verilmesi hakkında

BAŞKAN - Kocaeli milletvekili Sayın Lütfü Türkkan’a Meclisten geçici olarak iki birleşim çıkarma cezası verilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi, 684 sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

43’üncü madde üzerindeki aynı mahiyette iki Anayasa'ya aykırılık önergesinin oylamasında kalmıştım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"4652 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 6 - Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte Polis Akademisi Başkanlığında Başkan, Dekan, Enstitü Müdürü ve Enstitü Sekreteri, Polis Meslek Yüksek Okulu Müdürü, Polis Meslek Eğitim Merkezi Müdürü ve bunların yardımcıları ile her kadrodaki öğretim elemanları ve idari personelin anılan Başkanlıktaki görevleri sona erer ve kadrolarıyla ilişkileri kesilir. Akademide geçici olarak görev yapanların da aynı tarihte görevlendirmeleri sona erer.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yirmi gün içinde Başkanın ataması yapılır. Başkanın ataması yapıldıktan sonraki yirmi gün içinde Başkan Yardımcısı, Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürü ve Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdür Yardımcısı, Enstitü Müdürü ve Enstitü Sekreteri, Polis Meslek Yüksekokulu Müdürü ve Polis Meslek Eğitim Merkezi Müdürü kadro veya unvanlarına atama yapılır.

Polis Akademisi Başkanlığında görevi sona eren öğretim üyesi, öğretim görevlisi, okutman, araştırma görevlisi, uzman ve idari personelden Başkanın teklif ettiği ve Bakanın uygun gördüğü personel, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç iki ay içinde Polis Akademisi Başkanlığında durumlarına uygun kadrolara atanır. İdari personelden Başkanlığa yeniden ataması yapılmayanlar, Genel Müdürlüğün diğer birimlerinde durumlarına uygun kadrolara aynı süre içinde atanır. Ataması yapılmayan personelden akademik kadroda bulunanlar ise başka yükseköğretim kurumlarına atamaları yapılmak üzere aynı süre içinde Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına bildirilir. Bu şekilde bildirimi yapılanlar için, durumlarına uygun akademik unvanlı kadrolara atanmak üzere Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca tespit edilecek yükseköğretim kurumlarına bildirim tarihinden itibaren bir ay içinde anılan Başkanlık tarafından atama teklifi yapılır ve bu teklifi izleyen bir ay içinde de atama işlemleri tamamlanır. Bu fıkra kapsamında yükseköğretim kurumlarına ataması yapılan akademik personelin kadroları, başka bir işleme gerek kalmaksızın atama işleminin tamamlandığı tarih itibarıyla ihdas edilerek 2/9/1983 tarihli ve 78 sayılı Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye ekli cetvellerin ilgili yükseköğretim kurumlarına ait bölümlerine eklenmiş sayılır. Bu fıkra kapsamında bulunanların atama işlemleri tamamlanıncaya kadarki mali ve sosyal hakları, hâlen bu ödemelerin yapıldığı birimler tarafından ödenmeye devam olunur.""

şeklindeki 43. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Ali Serindağ (Gaziantep) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERMİN BALIK (Elâzığ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Mehmet Hilal Kaplan konuşacak efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kaplan. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Kimi zaman MİT’e kimi zaman askere alternatif olarak kullandığımız, kullandığınız emniyet birimleri artık devletin emniyet birimi olmaktan çıktı, Hükûmetinizin bir birimi olmaya başladı, ülkenin bir emniyet birimi ve bireyleri koruyan emniyet birimi olma noktasından çıktı.

Değerli milletvekilleri, hepiniz tanık oluyorsunuz, her gün bir ilde bir operasyon duymayalım. Hemen hemen her gün çeşitli illerde operasyon. “50 tane polis memuru tutuklandı.”, “Gözaltına alındı.”, “Hakkında şu kadar işlem yapıldı.”; bir gün, iki gün sonra büyük bir kısmı ne yazık ki yine serbest bırakılıyor. Polislerin gözaltına alınması, baskı altına alınması, yer değiştirilmesi, soruşturma açılması, ne hikmetse sizin çıkarmak istediğiniz bu iç güvenlik yasasıyla çelişiyor. Bir taraftan emniyet güçlerini iç güvenlik tehdidi nedeniyle güçlendirmek, dilediğinizi yapmak, ama bir taraftan da emniyeti itibarsızlaştırma noktasında özel bir gayretiniz var.

Hatırlatmak istiyorum, daha düne kadar bunlarla beraber çalışan sizler değil miydiniz? Bu Hükûmetiniz değil miydi? Can yoldaşlarınız değil miydi? Ne oldu birden? Siz bunlara o zaman emir verdiniz, Hükûmetinizin verdiği emirle “Dinle.” dediniz, dinlediler, “Vur!” dediniz, vurdular, “Sık ulan, sık!” dediniz, sıktılar. Ne oldu? Birden tablo değişti, birden kötü oldular, birden paralelci oldular, birden hain oldular, darbeci oldular. Ne zamandan beri? 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet olayları Türkiye'de patladığı günden itibaren siz bu konudaki tavrınızı değiştirdiniz.

Değerli milletvekilleri, hatırlatmak istiyorum Hükûmetinize, vatandaşın dışarıdan baktığı bir gözle, Ergenekon’un, Balyoz’un şimdiki paralelcilerin üst üste bindiği hadiseleri göz önüne getirdiğinizde, acaba paralelci kim? Doğru yapan kim? Devleti itibarsızlaştırarak, emniyet güçlerini itibarsızlaştırarak, vatandaşın emniyet güçlerine olan güvenini ortadan kaldırıyorsunuz.

Bakın, size bir şey hatırlatmak istiyorum. Önce şunu vurgulamak istiyorum: Sakın ola ki Cumhuriyet Halk Partisi, “paralelci” dediğiniz, “darbeci” dediğiniz birilerini koruma noktasında değil, Cumhuriyet Halk Partisinin burada savunduğu tek nokta şu: Kimse mağdur olmasın. Dün mağduriyeti yaşayan bugün kimse, hangi siyasal görüşte olursa olsun Cumhuriyet Halk Partisi hep yanında olacaktır. Eğer bu polislerin bir suçu varsa lütfen hukuku işletin. Çıkarın mahkemenin karşısına, ne cezaları varsa cezalarını alsınlar ama bir gün içerisinde, bir ay içerisinde, bir ilde aynı polisler hakkında defalarca soruşturma açıp, gözaltına alıp yer değiştirmek ne Hükûmetinize yakışıyor ne de bahsettiğiniz, şimdiki iç güvenlik paketiyle uyum hâlindedir.

Hatırlatmak istiyorum. Bunlar da insan, bunlar da devlet memuru. Biraz önce bir hatip arkadaşımız söyledi. Türkiye’de polis memurlarının ortalama çalışma süresi 48 saat. Devlet memurları 40 saat çalışıyor. Emniyet birimlerinin Avrupa’daki benzerleri 35 ve 40 saatin üzerine çıkmıyor. Sayın İçişleri Bakanına sorduğumuz sorudan aldığımız yanıtlara bakın: 1.181 polis 17 Aralıktan itibaren disiplin cezası aldı. 150 polis meslekten ihraç edildi. Son beş yılda 157 polis intihar etti. Bir şey hatırlatmak istiyorum -hekimim- yine, son beş yılda 2.500 polis ruh hastalıkları nedeniyle -başvuru demiyorum- tedavi edildi, kayıtlarda var bunlar. Şimdi size soruyorum: Eğer emniyet güçlerinde iç güvenlik paketiyle Türkiye’de huzuru, barışı sağlamak istiyorsanız, bir, emniyet güçlerini bu kadar itibarsızlaştırmaya hakkınız yok.

Tekrar vurgulamak istiyorum. Birilerinin Hükûmete karşı, devlete karşı Türkiye Cumhuriyeti’ni küçük düşürücü bir davranışı varsa hukuku işletin ama onun dışında, savcıların, hâkimlerin, emniyet birimlerinin, amirlerin sık sık yerini değiştirmek vicdanlara sığmaz. Bunların da aileleri var, bunların da çocukları var. Siz de aynı konumda olabilirsiniz. Birilerinin bir ay içerisinde 4 defa soruşturmayla yerini değiştirmek doğru değil. Ben Kocaeli Milletvekiliyim. Kocaeli emniyet birimlerinin içerisinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) - …müdür düzeyinde, bir ay içerisinde 7 defa yer değişikliğine uğrayan arkadaşımız var.

Ben bu konuda vicdanlara seslenmek istiyorum. Hukukun üstünlüğünü göz önünde bulunduralım. Bunlar da Türkiye Cumhuriyeti’nin bir memuru. Dolayısıyla, haksızlığa ve hukuksuzluğa izin vermeyelim diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

43’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 43’üncü madde kabul edilmiştir.

Yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun 43 Maddesinden sonra aşağıdaki maddenin eklenmesi ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

"MADDE 43 - 3201 Sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"EK MADDE 32- Polis çevik kuvvet birimlerinde görevli personelin kıyafetlerinin sırt ve göğüs bölgelerinde on beş santimetre eninde ve yirmi beş santimetre boyunda; kollarının yanlarında ve bacaklarının hem ön hem arka bölgelerinde beş santimetre eninde ve sekiz santimetre boyunda; kasklarında ise sekiz santimetre boyunda ve onbeş santimetre eninde olmak üzere sicil numaraları, kıyafet ve kask zeminlerindeki rengin zıt rengiyle yazılır.

   Ali Serindağ…

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Çekiyoruz.

BAŞKAN – Önerge çekilmiştir.

44’üncü madde üzerinde beş önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun” 4652 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 7- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte başka bir işlem yapılmasına gerek kalmaksızın Güvenlik Bilimleri Fakültesi, Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürlüğüne dönüştürülür ve geçici 6 ncı madde hükümleri çerçevesinde yapılacak atamalarla kadroları tamamlanır.

Fakülte öğrencileri, Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenecek üniversitelerin iktisadi ve idari bilimler fakültelerine tercihlerine göre yerleştirilirler. Yerleştirme yapılacak fakültelerin kontenjanları ile yerleştirmeye ilişkin usul ve esaslar Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenir." şeklindeki 44 üncü maddesinin eğitim ve öğrenim hakkını ihlal etmesi, kazanılmış hakları ortadan kaldırması nedenleriyle aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Erdoğan                              Yusuf Halaçoğlu                        Hasan Hüseyin Türkoğlu

         Muğla                                              Kayseri                                           Osmaniye

Ahmet Duran Bulut                            Mesut Dedeoğlu

       Balıkesir                                     Kahramanmaraş

"MADDE 44 -4652 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 7- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte başka bir işlem yapılmasına gerek kalmaksızın Güvenlik Bilimleri Fakültesi, Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürlüğüne dönüştürülür ve geçici 6 ncı madde hükümleri çerçevesinde yapılacak atamalarla kadroları tamamlanır.

Fakülte öğrencileri, mezun oluncaya dek öğrenimlerine bu kanunla kurulan eğitim kurumlarında devam ederler."

BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülen 684 Sıra Sayılı Komisyon raporunda yer alan, komisyon tarafından kabul edilen metnin 44. Maddesinin Kanun metninden çıkarılmasını saygı ile arz ve teklif ederim.

                                                                                                                    Ertuğrul Günay

                                                                                                                            İzmir

Diğer önergenin imza sahipleri:

    Ali Serindağ                                    Ahmet Toptaş                                    Tanju Özcan

      Gaziantep                                     Afyonkarahisar                                         Bolu

     Ali Sarıbaş                                      Celal Dinçer

      Çanakkale                                          İstanbul

BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge de aynı mahiyette olup Anayasa’ya aykırılık önergesidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair -torba- Kanun Tasarısının 1 inci maddesi; Anayasa ve İçtüzük Hükümleri ile evrensel hukuk normlarına ve temel insan haklarına aykırı olup tek parti - tek adam - diktatörlük rejimi ve polis devletinin ötesinde, fiili "savaş hali" uygulaması getirdiğinden kanun tasarısının 44 üncü maddesinin Anayasa'ya aykırılık nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

   Pervin Buldan                                     Nazmi Gür                                     Gülser Yıldırım

           Iğdır                                                  Van                                                Mardin

Hüsamettin Zenderlioğlu              Abdullah Levent Tüzel                              Demir Çelik

          Bitlis                                               İstanbul                                               Muş

     Adil Zozani                                        Erol Dora

        Hakkâri                                             Mardin

Diğer önergenin imza sahibi:

    Erdal Kalkan

          İzmir

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki bu Anayasa’ya aykırılık önergelerine katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERMİN BALIK (Elâzığ) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Dora, siz mi konuşacaksınız?

EROL DORA (Mardin) – Evet.

BAŞKAN – Buyurunuz.

EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 44’üncü maddesi üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu tasarı, adli yetkileri idareye teslim ederek "hukukun üstünlüğü" ve "kuvvetler ayrılığı" ilkelerini tümüyle yok etme harekâtıdır. Çünkü bu tasarıyla mülki amirlerce yani vali ve kaymakamlarca belirlenecek kolluk amirlerine kırk sekiz saate kadar önleyici gözaltı yetkisi verilmektedir. Bildiğimiz gibi vali ve kaymakamları Hükûmet atamaktadır. Yani, bu tasarıyla gözaltına alma yetkisi Hükûmete verilmektedir.

Ayrıca, tasarıda, kolluk güçlerinin yapılan işlemleri kırk sekiz saatlik sürenin sonunda cumhuriyet savcısına bildirebileceğine ilişkin gayrihukuki bir uygulama getirilmektedir. Yani, valice yetkilendirilmiş polis, vatandaşı gözaltına alacak ama bunu savcıdan habersiz yapabilecektir. Daha açık ifade etmek gerekirse, Hükûmetin atadığı vali ve kaymakamın emrindeki polis, vatandaşı gözaltına alacak ve ancak iki gün sonra savcıya yani yargıya bildirecektir. Böylece, Hükûmet yargıyı hiçe saymaktadır, hukuku hiçe saymaktadır. Dolayısıyla, bu tasarı, devlet şiddetine karşı vatandaşlarımı avukat yardımından mahrum bırakmaya, işkence altında sorgulamaya hazırlanmış bir kılıf niteliğindedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yıllardır gözaltına alınan kişilerin işkenceyi önlemeye yönelik usul güvencelerinden yaralanabilmeleri için gözaltı uygulamalarının yargı denetimi altında yapılmasını ısrarla dile getirmekteyiz. Oysa, pek çok yargı kararından da biliyoruz ki uygulamada kolluk güçleri bu güvenceleri yerine getirmekten çoğunlukla kaçınmaktadırlar. Kolluk güçleri hukuktan kaçınma davranışını, Gezi direnişi ve Kobane dayanışma eylemleri sırasında ve en uç örneklerini gördüğümüz biçimde kayıt dışı gözaltı uygulamalarına kadar vardırabilmiştir. Kolluk güçlerine verilen yargı denetimi olmaksızın gözaltına alma yetkisinin bu şekilde genişletilmesi, insanlık onurunun ayaklar altına alınacağı gözaltında işkence uygulamalarına pirim verecek niteliktedir.

Değerli milletvekilleri, bir ülkede “hukuk devleti” ilkesinin gelişmiş olması, “kuvvetler ayrılığı” ilkesinin sağlıklı işletilmesi, yurttaşların güvenliğinin sağlanmasında ve yurttaşların kendilerini güvende hissetmeleri noktasında büyük bir öneme sahiptir. Hukuk devletinde yurttaş bilir ki polisin yaptığı bir uygulamadan rahatsız ise ya da hoşuna gitmemişse, başına haksız bir şey gelmiş ise gidip şikâyet edebilir. Yurttaşın bu şikâyetini bağımsız mahkemeler ele alır. Yurttaşın korkmasına da gerek yoktur çünkü yurttaş hiçbir politikacının hukuki sürece müdahale etmeyeceğini bilir. Ancak Türkiye'de bu mekanizmalar var mı? Elbette yok. Türkiye'de polisin ve yargının tarafsızlığına yurttaşların güvenmediğini hepimiz biliyoruz. Çünkü Türkiye Anayasası'nda hukuk devleti bir ilke olarak bulunsa bile fiilen bir hukuk devleti yoktur. Bu tasarıyla hukuk devletinin yokluğu tescillenmiş olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; polisin siyasi idaresi İçişleri Bakanlığındadır ama bu durum Türkiye'de gerek antidemokratik yasalarla ve gerekse birçok fiilî uygulamalarla kötüye kullanılmakta ve suistimal edilmektedir. Dolayısıyla Türkiye'de polis, toplumun polisi olamamıştır, devletin polisi, iktidarın polisi, resmî görüşün polisi olagelmiştir. Oysa polis ve diğer kolluk güçleri kimin iktidarda olduğuna bakmadan hakkaniyetle ve hukuka dayalı olarak görevini yapabilmelidir. Ancak Türkiye'de polis, kimi suçlu ilan edeceğinin, kimi gözaltına alacağının, kime gaz sıkacağının emrini bizatihi iktidardan alır duruma gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, AKP hükümeti muhaliflere şöyle şöyle müdahale edeceğiz diyemez. Polis, sadece başka bir dünya görüşüne mensup olduğu için vatandaşlara müdahale etme hakkına, kötü muamelede bulunma hakkına, zulmetme hakkına sahip değildir çünkü yasalar herhangi bir siyasi görüşün çıkarı için yapılmaz. Yasalar toplumun tüm farklılıklarının, tüm renklerinin ortak hukukunu güçlendirmek, ülke barışını sürekli kılmak için yapılmalıdır.

Hükûmetin evrensel hukukla bağdaşmayan ve Türkiye'nin imzalamış bulunduğu uluslararası sözleşmelere tamamen aykırı bulunan bu yasa tasarısının geri çekilmesi noktasında talebimizi tekrarlıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Dora.

Aynı mahiyetteki Anayasa’ya aykırılık önergesinin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Eğitim ve öğretim hakkı Anayasa’mızın 42’nci maddesiyle düzenlenmiş temel haklardandır.

Tasarının bu maddesi Güvenlik Bilimleri Fakültesinde öğrenimlerini sürdüren öğrencilerin başka okullara naklini öngörmekte ve böylelikle öğrencilerin aldıkları puanla seçtikleri okulda okuma hakkını ortadan kaldırmaktadır.

Bu düzenlemenin, kazanılmış hak kavramı açısından hukuka ve okumak istedikleri okulu seçme hakları çiğnenen öğrenciler açısından da Anayasa'nın kişi hak ve özgürlükleri anlayışına aykırı olduğu açıktır.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki bu Anayasa’ya aykırı iki önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Şimdi aynı mahiyetteki iki önergeyi okutup birlikte işleme alacağım, isterlerse önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülen 684 Sıra Sayılı Komisyon raporunda yer alan komisyon tarafından kabul edilen metnin 44. Maddesinin Kanun metninden çıkarılmasını saygı ile arz ve teklif ederim.

                                                                               Ertuğrul Günay

                                                                  İzmir

Diğer önergenin imza sahipleri:

    Ali Serindağ                                    Ahmet Toptaş                                    Tanju Özcan

      Gaziantep                                     Afyonkarahisar                                         Bolu

     Ali Sarıbaş                                      Celal Dinçer

      Çanakkale                                          İstanbul

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki bu iki önergeye Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Serindağ, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddede diğer pek çok maddede olduğu gibi tasfiye izini hemen görüyoruz. Ne yapıyoruz? Güvenlik Bilimleri Fakültesini polis amirleri eğitim merkezine dönüştürüyoruz, Güvenlik Bilimleri Fakültesinin öğrencilerini de iktisadi idari bilimler fakültelerine aktarıyoruz. Ama hangi ilde, hangi üniversiteye bağlı, hangi iktisadi idari bilimler fakültesine devredilecek, bu belirsiz.

Şimdi, biraz empati yapalım, kendimizi o öğrencilerin yerine veya o öğrencilerin anne babalarının yerine koyalım değerli arkadaşlar. Size böyle bir işlem yapılsa siz neler hissedersiniz? Yani siz neler hissedersiniz? Bakın, biz kimseyi koruyor değiliz; tam tersine, her zaman söylüyoruz ve tekrar ediyorum, bir daha söylüyorum: Biz devlet içerisinde devlet hiyerarşisi dışında herhangi bir yapılanmayı tasvip etmiyoruz, kabul etmiyoruz, yasaya uygun görmüyoruz. Varsa öyle bir şey ortaya çıkarmak, yasal gereğini yapmak iktidarın görevidir. Ama iktidarın başka bir görevi, görevini yaparken adaletle hareket etmektir. Bu madde tamamen vicdansız bir maddedir ve sizi -dediğim gibi- empati yapmaya davet ediyorum. Birkaç ay sonra bu öğrenciler mezun olacak ve yıllardır bu öğrenciler -üç yıl veya dört yıl kolejde okuduklarını varsayın, dört senedir de burada okuyorlar, sekiz yıl- bu göreve gelmek için okumuşlar, üç dört ayları var veya bir iki ayları var, ondan sonra siz diyorsunuz ki: “Biz sizi başka bir okula aktarıyoruz.” Bu kadar vicdansızlık olur mu?

Bir başka husus: Şimdi, sizin devamlı dile getirdiğiniz bir konu var. Demin bir hatip konuşurken -kimdi hatırlamıyorum ama- Sayın Uslu müdahale ederken gene duydum, “Efendim, sizin önerileriniz nedir? Önerilerinizi getirin.” diyor. Bakın, değerli arkadaşlarım, bunu görüyorsunuz değil mi? Sıra sayısı. Bizim burada 29 sayfalık muhalefet şerhimiz vardır, 29 sayfalık muhalefet şerhinde bizim görüşlerimiz vardır orada. Siz şimdi, toplumu yanıltmak, insanlara yanlış bilgi vermek, muhalefeti sanki bu yasayı sadece engelliyormuş gibi bir tavır içerisinde göstermek için ikide bir öyle diyorsunuz. 29 maddelik bizim muhalefet şerhimiz vardır ve bu muhalefet şerhinde de her madde ayrı ayrı ele alınmış, her maddeyle ilgili görüşlerimiz ifade edilmiştir. O nedenle, daha önce de gene bu kürsüde ifade ettim; bizim görüşlerimizi siz benimsemeyebilirsiniz, öyle söylersiniz, ona bir şey demiyorum ama “Efendim, muhalefetin herhangi bir önerisi yok.” derseniz bu dürüst bir davranış olmaz, bu dürüst bir tavır olmaz. Biz o nedenle bu konunun bir kere daha yurttaşlarımıza anlatılırken dürüstçe anlatılmasını özellikle istiyoruz. Görüşlerinizi ifade edebilirsiniz ama “Muhalefetin görüşü yok.” diyemezsiniz değerli arkadaşlarım.

Şimdi, çalışma şartlarından biraz bahsedeceğim ama bizim çektiğimiz sıkıntıyı siz de çekiyorsunuz. Böyle bir çalışma düzeni olmaz arkadaşlar. Bakın, ben size dostça söylüyorum, böyle bir çalışma düzeni olmaz, verimli olmaz, iyi netice vermez. Biz burada boşuna mesai tüketiyoruz, boşuna zaman harcıyoruz, emek harcıyoruz. Biz bu şekilde bir yere varamayız, biz bu şekilde bu Meclisin yasama faaliyetine devam eder isek tarihe hayırlı bir şekilde geçmiş olmayız. Şimdi, Parlamentoya gelmeden evvel insanlar gerçekten kanunlar yapılırken çok dikkatle işlerin yürütüldüğünü, metinlerin dikkatle incelendiğini ve ona göre yasanın ortaya çıktığını varsayıyorlar ama görenler hiç de bunun böyle olmadığını biliyorlar, görüyorlar. Bakın, ne yapıyoruz? Biraz sonra 44’üncü maddeyi oylayacağız ama 44’üncü maddenin ne olduğunu bilmiyoruz. Okumuyoruz çünkü. 44’üncü maddenin ne olduğunu bilmiyoruz. Böyle bir yasama faaliyeti olabilir mi?

Bir başka husus, diyorsunuz ki: “Bunları biz mi yaptık?”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ SERİNDAĞ (Devamla) – O zaman hiç kimse iyiye doğru herhangi bir değişiklik yapmasın. Herkes yaptığından sorumlu olursa devlet hayatı idame etmez. Yanlışlık oradadır diyorum, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Serindağ.

Diğer maddenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Eğitim ve öğretim hakkı, Anayasa’mızın 42’nci maddesiyle düzenlenmiş temel haklardandır.

Tasarının bu maddesi, Güvenlik Bilimleri Fakültesinde öğrenimlerini sürdüren öğrencilerin başka okullara naklini öngörmekte ve böylelikle öğrencilerin aldıkları puanla seçtikleri okulda okuma hakkını ortadan kaldırmaktadır.

Bu düzenlemenin, kazanılmış hak kavramı açısından hukuka ve okumak istedikleri okulu seçme hakları çiğnenen öğrenciler açısından da Anayasa'nın kişi hak ve özgürlükleri anlayışına aykırı olduğu açıktır.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi vardır, yerine getireceğim.

Sayın Altay, Sayın Öğüt, Sayın Serindağ, Sayın Serter, Sayın Öner, Sayın Özgündüz, Sayın Özkoç, Sayın Kaplan, Sayın Özkes, Sayın Erdemir, Sayın Küçük, Sayın Kaleli, Sayın Toprak, Sayın Sarı, Sayın Haberal, Sayın Düzgün, Sayın Onur, Sayın Akar, Sayın Kuşoğlu, Sayın Öztürk.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 44 üncü maddesinin eğitim ve öğrenim hakkını ihlal etmesi, kazanılmış hakları ortadan kaldırması nedenleriyle aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Erdoğan (Muğla) ve arkadaşları

"MADDE 44 -4652 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 7- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte başka bir işlem yapılmasına gerek kalmaksızın Güvenlik Bilimleri Fakültesi, Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürlüğüne dönüştürülür ve geçici 6 ncı madde hükümleri çerçevesinde yapılacak atamalarla kadroları tamamlanır.

Fakülte öğrencileri, mezun oluncaya dek öğrenimlerine bu kanunla kurulan eğitim kurumlarında devam ederler."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Türkoğlu, buyurunuz efendim.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri, 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 44’üncü maddesini değiştirmek amacıyla vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu tasarının önemli maddelerinden birisini görüşüyoruz. Bu madde çerçevesinde Polis Akademisi bünyesinde bulunan Güvenlik Bilimleri Fakültesi kapatılmakta. Kapatılan bu fakültenin öğrencileri iktisadi idari bilimler fakültelerine dağıtılmakta ve bu fakültenin eğitim öğretim kadrosunun daha önceki maddelerle yapılan düzenleme çerçevesinde (YÖK) Yükseköğretim Kurulu kararıyla Türkiye'nin değişik üniversitelerine dağıtılması söz konusu.

Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki, Polis Akademisi ve onun bünyesindeki fakülteler Türkiye’de tek, kendi alanında otorite olan fakültelerdir. Bu fakültelerdeki eğitim öğretim kadrosu yetişmiş insanlardır ve kendi alanlarında uzmandırlar, bu bir. İki, bu fakülteler sadece Türkiye’de tek otorite olmanın dışında, gurur duymalıyız ki Polis Akademisi dünyada güvenlik bilimleri alanında hatırı sayılır, değerli fakültelerden birisidir. Biraz sonra, belki aldığınız talimatla, belki başka bir gerekçeyle bu fakültenin, Güvenlik Bilimleri Fakültesinin kapatılması için el kaldıracaksınız. Evvela, sabahın şu saatlerinde neye el kaldırdığınızı anlatmaya çalışıyorum.

Güvenlik Bilimleri Fakültesi bünyesinde 1.700 civarında öğrenci eğitim alıyor. Bu öğrencilerden son sınıfta bulunanlar üç ay sonra komiser yardımcısı olmak üzere, bir meslek sahibi olacağı umuduyla üç buçuk yıldan beri bu eğitimi alıyorlar. Bu eğitimi alan çocukların bu fakülteye girerken üniversite imtihanında aldıkları puanlar neredeyse tam puana yakın miktardadır. Dolayısıyla, bu çocuklar Türkiye'nin en seçkin öğrencileridir. Bu çocuklar gariban Anadolu çocuklarıdır çünkü özellikle ailelerinin ekonomik seviyeleri itibarıyla babalarının, annelerinin bu çocukları başka fakültelerde okutma imkânları olmadığı için, bütün masraflarını bu fakültede devlet karşıladığı için buraya gönderilmiş çocuklardır ve bu aileler bu çocukları bu okula gönderirken çıktıklarında komiser yardımcısı olacaklarını düşünüyorlardı. Dolayısıyla, böyle bir karara imza atacaksınız, oy kullanacaksınız.

Ve daha ilginç bir şey söyleyeyim size: Bu fakültenin içerisinde uluslararası anlaşmalar gereği yabancı ülkelerden gelen öğrenciler var ve bu öğrenciler -bir önceki maddelerde yine yapılan değişiklikle- Polis Akademisi bünyesinde döner sermaye işletmesinden karşılanacak masraflarla Türkiye’de komiser yardımcısı olabilmek için okumaya devam edecek ama kendi çocuklarımızı iktisadi idari bilimler fakültelerine göndereceğiz. Hangi fakülteye gidecekleri belli değil, nasıl gidecekleri belli değil, üstelik Türkiye’de 400 binden fazla iktisadi idari bilimler fakültesi öğrencisi, mezunu kendisine iş ararken. O yüzden, lütfen, vicdanınıza hitap etmeye çalışıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu Meclis kanun çıkarma yetkisini münhasıran Anayasa’ya göre kendi uhdesinde barındıran bir anayasal organdır. Bu Meclis her türlü okulu açabilir; bu Meclis ortaokul da açabilir, lise de açabilir, üniversite de açabilir çıkardığı kanunlarla. Bu Meclisin yetkisi olsa da, kanun çıkararak okul kapatmaya yetkisi olsa da hakkı yoktur, hakkı yoktur. Bu okulu kapatmakla, daha evvel 23’üncü madde çerçevesinde kolejleri kapatmakla bu Meclis hakkı olmayan bir şeye elini uzatmıştır.

Hani, partinizin, iktidar partisinin kurucusu, dönemin Başbakanı Sayın Cumhurbaşkanı diyor ya: “Oyun başladıktan sonra kural değişmez.” Yahu, dört yıl için gelmiş bu çocuklar, eğitim almışlar, üç buçuk yıldan beri buradalar, üç ay sonra komiser yardımcısı olacaklar, meslek sahibi, iş sahibi olacaklar, siz 90’ıncı dakika olmuş, diyorsunuz ki: “Sadece ceza sahası içerisinde değil, yarı sahanın tamamının neresinde faul yapılırsa yapılsın penaltı olur.” Oyun başlamış, bitmek üzereyken kural değiştiriyorsunuz. Ve bunun vebali… Benim cebime gelen mesajlardan söylüyorum. Diyorlar ki: “Ahirette iki elimiz onların yakasında olacak.” Bahane paralel mi? Yahu, bu emniyetin içinde bu kadar paralel yapılanma var da siz hiç duydunuz mu bir içişleri bakanının, bir içişleri müsteşarının, bir emniyet genel müdürünün paralelle yapılanmaya müsaade ettiği için cezalandırıldığını?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) – Hepsi terfi etti, kimini siyasette bir yere taşıdılar, kimini bürokraside.

Bu yalanlara karnımız tok, bu çocukların hakkı hepinizin üzerinde çok.

Saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Türkoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi 44’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 44’üncü madde kabul edilmiştir.

45’inci madde üzerinde üç önerge vardır, bir önerge Anayasa’ya aykırılık mahiyetini taşımaktadır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Kanun Tasarısının 45 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Erdoğan                              Yusuf Halaçoğlu                        Hasan Hüseyin Türkoğlu

         Muğla                                              Kayseri                                           Osmaniye

Ahmet Duran Bulut                            Mesut Dedeoğlu                               Seyfettin Yılmaz

       Balıkesir                                     Kahramanmaraş                                       Adana

"MADDE 45 -4652 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 8- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde Emniyet Genel Müdürlüğü Eğitim Dairesi Başkanlığı tarafından yürütülen hizmetler Polis Akademisi Başkanlığına devredilir.""

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Kanun Tasarısı’nın 45. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Ali Serindağ                                    Ahmet Toptaş                                    Tanju Özcan

      Gaziantep                                     Afyonkarahisar                                         Bolu

     Ali Sarıbaş                                      Celal Dinçer                                      Melda Onur

      Çanakkale                                          İstanbul                                            İstanbul

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair -Torba- Kanun Tasarısının 1 inci maddesi; Anayasa ve İçtüzük Hükümleri ile evrensel hukuk normlarına ve temel insan haklarına aykırı olup tek parti - tek adam - diktatörlük rejimi ve polis devletinin ötesinde, fiili "savaş hali" uygulaması getirdiğinden kanun tasarısının 45 inci maddesinin Anayasa'ya aykırılık nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

     Adil Zozani                                     Pervin Buldan                                     Nazmi Gür

        Hakkâri                                               Iğdır                                                  Van

  Gülser Yıldırım                         Hüsamettin Zenderlioğlu                           Levent Tüzel

         Mardin                                               Bitlis                                               İstanbul

       Erol Dora                                        Demir Çelik

         Mardin                                                Muş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Zozani.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarımız, demokrasilerde marifet size karşı olanların da hukukunu koruyabilmektir. Polis teşkilatı içerisinde belki emniyetin uygulamaları hususunda en fazla şikâyetçi olabilecek parti biziz, birey olarak da bizleriz. Çünkü siyasi yaşamımızın tamamında sistem onları karşımıza dikti. Sürekli cebelleşmek durumunda kaldık. Bir milletvekilimizin ayağına sıkılan gaz bombası aylarca rapor almasına sebebiyet verdi. Sonra yargıya gidildi. Emniyetin hazırladığı raporda şöyle denildi o sayın milletvekilimizle ilgili: “Efendim, gaz bombalarının havada çarpışması sonucu çarpışan gaz bombalarından bir tanesi milletvekilinin ayağına temas etmiştir yani hiç kimsenin günahı yoktur.” Bakın, bu kadar düzmece şeylerden söz ediyoruz. Polislerin yaklaşımı vesaire böyle oldu bize karşı, hiçbir iyi niyet görmedik. Tamamını töhmet altında bırakmak istemiyoruz ama bir iyi niyet de söz konusu değildi, görmedik.

Ancak bugün eğer bir haksızlık söz konusuysa milletvekili olarak da bizlere o haksızlığın karşısında durmak düşüyor. Kimseye haksızlık edilmemelidir diyoruz. Demokratik sistemler içerisinde yanlış yapanlar eninde sonunda hak ettikleri cezayı alırlar ve yanlış düzeltilir eğer sistem demokratikse ama intikam amaçlı, öç alma amaçlı, cezalandırma amaçlı yasama yöntemlerine başvurulursa yanlışı yanlışla düzeltme gayreti içerisine girmiş olursunuz ki bu da çıkış yolu değildir. Çıkar yolun bu olmadığını düşünüyoruz.

Evet, Türkiye’de emniyet yapılanması içerisinde keyfî davranan, hatta kanun dışı uygulamalara imza atan unsurlar olmuştur. Dediğim gibi, bunlardan en fazla biz zarar gördük. Emniyetteki hiyerarşinin bozulmasının bir sebebi de bu, hiyerarşi piramidinin altüst olmasının bir sebebi de bu. Getirin, evet, düzeltelim bunu ama bu düzeltmeyi demokratik ölçütler içerisinde yapalım diyoruz, intikam amaçlı yapmayalım. Çünkü intikam amaçlı yaptığınız düzenlemelerde onun yerine ikame edeceğiniz düzenlemenin bir başkasının hakkının ihlaline sebebiyet verebileceğini de göz ardı etmemeniz gerekir. Biz bunu hatırlatıyoruz. Bugün bir fırsat varken, bunu düzeltiyorken bence buradan başlamak lazım ve tekrar tekrar başa dönüp aynı yanlışı yapmamamız gerektiğini düşünüyoruz.

Bakın değerli milletvekilleri, sabahın bu saatinde biliyorum belki konuşmak sizin için çok sıkıcı da olabilir ama bunları ifade etmek durumundayız. Diyarbakır’da sizin bugün şikâyetçi olduğunuzu varsaydığımız polisler Dicle Üniversitesinde Çiçek adında bir öğrenciyi gözaltına aldı. KCK davasından o öğrenci tutuklandı. O kız öğrencimizin çantasında ters lale kartpostalı vardı, ters lale kartpostalı vardı. Tutanaklara şöyle geçirildi: “Gözaltına alınan malum şahsın çantasında muhtelif zamanlarda yapılan arazi taramalarında terör örgütü mensuplarının çantalarında ele geçirilen terör örgütü dokümanları arasında terör örgütünün sembolü olarak kullanılan çiçek sembolüne rastlanmıştır.” Bu kartpostal bu öğrencinin tutuklanmasına gerekçe gösterildi. Biz bu uygulamaların hepsini biliyoruz, çokça da ifade ettik bu örnekleri burada ama düzeltme yönteminin sizin bu yönteminiz olmadığını söylüyoruz. Çünkü siz öç almaya dayalı bir düzeltmeye gidiyorsunuz ki bu da yanlıştır. Bu yanlışa ortak olmayacağız, bu yanlışı sürekli ifade edeceğiz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Zozani.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Arayacağım efendim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Elektronik cihazla oylama yapacağız.

Bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Kanun Tasarısı’nın 45. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Melda Onur (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Onur. (CHP sıralarından alkışlar)

MELDA ONUR (İstanbul) – Teşekkürler.

Sayın Başkan, sayın vekiller; epeyce uzun bir mesai, dünden beri buradayız. Aslında “bugün” diye başlayacaktım söze ama bu saate geldiği için “dün” diyorum.

Biz burada bu yasaları konuşurken, dün hayatın gerçekleri bir adliye salonunda devam ediyordu. Belki çok fazla buraya yansımadı ama İstanbul’da adı “adliye sarayı” olan, “adalet sarayı” olan ama içeri girdiğinizde kendinizi bir kobay gibi hissedeceğiniz, yönünüzü bulamayacağınız bir adliye var, Kartal Adliyesi, orada Hasan Ferit Gedik davası sürüyordu. Bilmem hatırlar mısınız, 2013 yılında Hasan Ferit Gedik uyuşturucu çeteleri tarafından öldürüldü çünkü suçu, uyuşturucuya karşı savaşmaktı, uyuşturucuya karşı mücadele etmekti ve yaşadığı mahalleyi kentsel dönüşüm faciasından korumaya çalışmaktı. Her ne hikmetse, İstanbul’da nerede bir kentsel dönüşüm alanı var, orada uyuşturucu çeteleri türüyor.

Evet, Hasan Ferit Gedik öldükten sonra, kaybettikten sonra iki gün de cenazesini kaldırmak üzere mücadele verdik, derken duruşması başladı. İlk duruşmaya biz gittiğimizde, 4 milletvekili, mahkeme başkanının hedef göstermesiyle uyuşturucu çeteleri tarafından neredeyse salonda linç ediliyorduk arkadaşlar. Şimdi, bu güvenlik yasasına bakıyorum, mahkemelerin içerisinde mağdurlar, mağdurların yakınlarına yapılan muameleye bakıyorum, o uyuşturucu çetelerinin nasıl olup da polisleri, güvenliği aşarak mağdur insanlara saldırdıklarına bakıyorum, ben bu güvenlik yasasının hiç de bu sorunlara karşılık, cevap vermeyeceğini düşünüyorum. Bugün olan olayda yani dün olan olayda, ne yazık ki evladını kaybeden Nuray anne uyuşturucu çetelerinin yakınları tarafından tehdit edildi, resmen şöyle bir hareketle bir ölüm tehdidi aldı. Ama, bilmiyorum, erkekleri bıraktım, kadınlar ne kadar üzülür? Çünkü, bunun bir muadili bir evladını kaybeden anneyi eski Başbakan, şimdiki Cumhurbaşkanı meydanlarda yuhalatmıştı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ne yazık ki öyle, ne yazık ki öyleydi. Bu bir hakaret değil, bir şey değil, bu bir gerçek, bu bir gerçek.

Sanıklar “Mağduruz.” dediler, dört saatte iddianame okunmadı ve ortalık karıştı ve sanık yakınları gelen kişilere saldırarak kemerlerle, bıçaklar çıktı ortaya, gazlar girdi devreye, jandarma binanın içine gaz sıktı, müthiş bir arbede oldu, 2 kişi yaralandı ve bugün böyle geçti. Bakın, bu tür yasaları çıkarıyoruz ama bir taraftan da özellikle bu duruşmalarda güvenliği sağlayıcı başka bir güvenlik yasasına ihtiyacımız var bu güvenlik yasasında da biraz vatandaşı polisin orantısız şiddetinden ve polisin arkasına sığınan bu çetelerden korumak için. Bunun bir benzerini Çağlayan’da yaşıyoruz, bunun bir benzerini biz Kayseri’de Ali İsmail Korkmaz duruşmasında gördük. Ali İsmail Korkmaz duruşmasının içerisine biri silahla girmişti arkadaşlar, silahla girmişti ve o silahlı kişiyi apar topar götürdüler. Silah göründü, ben gördüm, ben kendi gözlerimle gördüm. Ama ne oldu? Hiçbir takibi olmadı.

Ben bu “iç güvenlik” adıyla anılan yasanın ne yazık ki vatandaşın güvenliğine bir karşılık gelmeyeceğine, bilakis güvensizlik yaratacağına inanıyorum. Ve belki de çok acil olarak vatandaşın sokakta, vatandaşın duruşma salonlarında ne yazık ki kolluk kuvvetlerinden, ne yazık ki katillerden, kolluk kuvvetlerinin kimi zaman arkasına saklanan katillerden -bunu üzülerek söylüyorum, buna tanık oluyoruz- koruyacak yeni bir belki de dış güvenlik yasasına ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.

Size son bir sahne anlatayım. Sivas davası sona erdiğinde yakınları yakılan mağdur insanlar ağlayarak dışarı çıktıklarında şurada, Ankara Adliyesinde, çıkar çıkmaz, öyle bir yoğun biber gazına tutuldular ki düşünün ki anneleri, babaları, kardeşleri yakılmış, dışarıda da neredeyse nefesleri yakıldı, ciğerleri yakıldı.

Onun için bu güvenlik yasasına külliyen karşı olduğumuz gibi, bambaşka demokratik yasaları getirmemiz umuduyla hepinize iyi sabahlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Onur.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yoklama…

BAŞKAN – Yoklama talebi vardır, yerine getireceğim.

Sayın Altay, Sayın Serindağ, Sayın Öğüt, Sayın Akar, Sayın Serter, Sayın Öner, Sayın Özgündüz, Sayın Özkoç, Sayın Kaplan, Sayın Özkes, Sayın Onur, Sayın Toprak, Sayın Küçük, Sayın Erdemir, Sayın Sarı, Sayın Eryılmaz, Sayın Haberal, Sayın Kaleli, Sayın Kuşoğlu, Sayın Öztürk, Sayın Düzgün.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Kanun Tasarısının 45 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Seyfettin Yılmaz (Adana) ve arkadaşları

"MADDE 45 -4652 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 8- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde Emniyet Genel Müdürlüğü Eğitim Dairesi Başkanlığı tarafından yürütülen hizmetler Polis Akademisi Başkanlığına devredilir.""

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 45’inci maddesi üzerine verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

45’inci madde geçici 8’inci maddeyi eklemiş ve yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde Emniyet Genel Müdürlüğü Eğitim Dairesi Başkanlığı tarafından yürütülen hizmetlerin Polis Akademisi Başkanlığına devrini içeriyor.

Şimdi, değerli milletvekilleri; tabii, burada görüştüğümüz, daha önceki maddelerde ve bundan sonraki maddelerde toptancı bir anlayışı ortaya koyan bir yasa tasarısı. Bu yasa tasarısına baktığımızda, bir gereklilikten olduğunu görmek mümkün değil. Bu yapıların gereksizliğini ifade ederek bunları ortadan kaldırırsak kabul edeceğiz ama burada, özellikle 17-25 Aralık süreciyle başlayan ve akabinde devlet içindeki paralel yapılanmadan bahsedilerek topyekûn suçlu-suçsuz ayrımı yapmadan, bir yok etmenin içerisine girilen bir süreçten geçiyoruz. Şimdi, bugün suçladığınız, “Bizim on iki on üç yıldır göremediğimiz, yeni gördüğümüz için bu uygulamaları getirdik.” dediğiniz cemaatle beraber 12 Eylül 2010 referandumunu yaparken kapı kapı gezip sizinle beraber Anayasa referandumuna “evet” verirken her şey güzeldi. 2011 seçimlerinde, ben Adana’daki seçim bölgemde Milliyetçi Hareket Partisine oy toplamaya çalışırken, o dağ köylerine giderken karşıma AK PARTİ’lilerden ziyade cemaatin mensupları geliyordu AK PARTİ’ye oy toplamak için.

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Şimdi size verirler.

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Bize verip vermediği önemli değil, daha oy verdiği de önemli değil ama bir şeyi doğru kabul etmek lazım. O zaman da bu Balyoz ve Ergenekon davaları görülürken, operasyonu yapılırken birileri diyordu ki: “Devlet içinde bir yapılanma var. Biz dinleniyoruz.” Ama o zaman siz “Bu davaların savcısıyız.” diyordunuz, polisler için “kahraman polis” diyordunuz. Bugün hain ilan ettiğiniz Zekeriya Öz’e o zamanın, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan zırhlı aracını tahsis ediyordu.

Şimdi, şunu ifade etmek istiyorum: Milliyetçi Hareket Partisi olarak dün ne söylüyorsak, Genel Başkanımız Devlet Bahçeli on yıl önce ne söylüyorsa şimdi de aynısını söylüyor ama haksızlıkların karşısında dik durmazsak emin olun bunun bedeli ödenir. HSYK değişikliğinde de aynı şeyi söylüyordunuz, gün geldi, HSYK’nın yapılanmasından en çok siz rahatsız oldunuz. Yarın gün gelecek… Bakın, adaletsiz iş yaptığımızda, hakkaniyet ölçüleri içerisinde iş yapmadığımız takdirde bunun bedelini bunu bu şekilde yapanlar mutlaka öder.

Şimdi, buradan, bu polis kolejleriyle, polis meslek yüksekokullarıyla, güvenlik bilimleri fakültesiyle binlerce öğrenciyi okulundan ediyorsunuz, işinden ediyorsunuz. Yani, elimizi vicdanımıza koyalım. Bu insanlar velev ki birilerine inanmış olabilirler; bu, bunların suçlu olduğunu gösterir mi? Yani o zaman bunlarla ilişkili olan kim varsa suçlu olması lazım. O zaman önce kendi grubumuza bakacağız ve teşkilatlarımıza bakacağız. Yani, şimdi, bu çocuklar hayatının baharında, 15, 16, 17, 18 yaşında ve emin olun Anadolu’nun garip insanları bunlar. Birçoğunu siz çok iyi tanıyorsunuz, biz de görüyoruz. Ya, bunların anasının babasının birçoğunun eve götürecek ekmekleri yok. Devletin güvencesi altına girdikleri için bu okullara girmişler. Dişinden tırnağından para ayırarak bu çocuklarının okumalarını sağlamışlar ve hayal kurmuşlar, benim çocuğum üç ay sonra… Üç ay sonra çocuk komiser yardımcısı olacak, kapatıyorsunuz. Yani buna vicdanımız nasıl el verecek? Yani bütün bu çocukların hepsi paralelci mi, hepsi devlete karşı baş mı kaldırmışlar, hepsi devlete karşı suç mu işlemişler; bunların içerisinde hiç mi helal süt emmiş çocuk yok? Böyle bir toptancı bakış açısında olabilir miyiz? Devlet suçluyla suçsuzu ayırır. Suçlu varsa hep beraber gidelim üstüne. Ama mazlumların üstüne gitmeyi, bu yasalarla, çoğunluğunuzla kendinize nasıl hak görüyorsunuz? Hakikaten diyorum, bunu vicdanınız nasıl kabul edecek? Yazıktır, günahtır. Bunu objektif ve tarafsız bir gözle söylüyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

45’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 45’inci madde kabul edilmiştir.

46’ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Kanun Tasarısı’nın 46’ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Erdoğan                                    Alim Işık                               Hasan Hüseyin Türkoğlu

         Muğla                                             Kütahya                                           Osmaniye

Mesut Dedeoğlu                                  Erkan Akçay                                  Seyfettin Yılmaz

Kahramanmaraş                                      Manisa                                              Adana

"MADDE 46 - 4652 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 9- 1/1/2018 tarihine kadar Emniyet Teşkilatının ilk kademe amir ihtiyacını karşılamak üzere, lisans mezunları arasından Kamu Personeli Seçme Sınavında Bakanlıkça belirlenecek taban puanı almış olup yönetmelikle belirlenecek diğer şartları taşıyanlar ve yapılacak sınavda başarılı olanlar, Polis Amirleri Eğitimi Merkezinde bir eğitim-öğretim dönemi özel eğitime tabi tutulabilirler. Bu öğrenciler Akademi bünyesinde ücretsiz iaşe edilir, yatırılır, sağlık giderleri ve yönetmelikle tespit edilecek ihtiyaçları Devlet tarafından karşılanır ve bunlara harp okullarında bulunan askeri öğrencilere ödenen miktarda harçlık ödenir.""

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Kanun Tasarısı’nın 46. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Ali Serindağ                                    Ahmet Toptaş                                    Tanju Özcan

      Gaziantep                                     Afyonkarahisar                                         Bolu

     Ali Sarıbaş                                      Celal Dinçer                                 Fatma Nur Serter

      Çanakkale                                          İstanbul                                            İstanbul

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair -torba- Kanun Tasarısının 1 inci maddesi; Anayasa ve İçtüzük Hükümleri ile evrensel hukuk normlarına ve temel insan haklarına aykırı olup tek parti - tek adam - diktatörlük rejimi ve polis devletinin ötesinde, fiili "savaş hali" uygulaması getirdiğinden kanun tasarısının 46 ıncı maddesinin Anayasa'ya aykırılık nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

   Pervin Buldan                                     Nazmi Gür                                     Gülser Yıldırım

           Iğdır                                                  Van                                                Mardin

    Hüsamettin Zenderlioğlu                           Abdullah Levent Tüzel                      Demir Çelik

                    Bitlis                                                      İstanbul                                        Muş

       Erol Dora                                                                                              Ertuğrul Kürkcü

         Mardin                                                                                                       Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kürkcü.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu kanun tasarısıyla ilgili her değişiklik söz konusu olduğunda ya da tasarının maddeleri sunulurken, hepiniz farkındasınız, adım geçiyor, “Ertuğrul Kürkcü’nün de verdiği önergeye göre…” Fakat çok tuhaf bir şey var, bu ortaya çıkan yasayla benim verdiğim önerge arasında hiçbir alaka olmadığından adımın niye anıldığını ben çok merak ediyorum çünkü ben, Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’ndaki değişiklik önergemi biber gazı kullanımının yasaklanması için verdim. Kanun çıktı “Suyun içine de biber gazı katıp onu sıkın insanlara.” diye kanun yapmışsınız. Benim adımı niye karıştırıyorsunuz? Ama herkesin adını karıştırıyorsunuz, diyorsunuz ki: “Avrupa Birliği müktesebatına çok uygun.” Avrupa Birliği raportörü Kati Piri diyor ki: “Bu baştan aşağı bizim mevzuatımıza, müktesebatımıza, her şeyimize aykırı.” Diyorsunuz ki: “Uluslararası insan hakları kuruluşlarının uyarılarını dikkate aldık.” İnsan hakları gözlem kuruluşu diyor ki: “Bu yasa endişe verici. Bunun her maddesi son derece ciddi bir problem.” Ceza Kanunu’nu Avrupa Birliği normlarına göre yeniden uyarlayan heyetin içinde yer alan ceza profesörleri kanal kanal geziyorlar, diyorlar ki: “Bu, her bakımdan bizim için çok ciddi bir problem.” Ama sonuç olarak deniyor ki: “Bu, esasen Türkiye'nin demokratikleşme ve ilerleme yolunda elde ettiği merhaleleri pekiştiren bir yasadır.” Şimdi, burada, eğri oturalım, doğru konuşalım. Bu yasanın bunlarla hiçbir ilgisi yok.

Başta da dediğim gibi, benimle hiçbir ilgisi yok, adımı lütfen buradan… Ne yapacaksanız yapın yani kanun mu bunu emrediyor, İç Tüzük mü emrediyor, onunla benim bir ilgim yok. Şu hâlde, muhalefetin görüşünün alınması hakikaten sizin için söz konusuysa, onun için buna atıfta bulunuyorsanız… Başladığımız günden beri, muhalefet olarak hem alt komisyonda Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda hem asli komisyonlarda üyelerimiz, sizin dışınızda bütün partilerin üyeleri bu konuyla ilgili endişelerini dile getirdi, fakat bunların hiçbiri dikkate alınmadı. Şimdi doludizgin gidiyoruz ve doludizgin gidebilmek için siz çok hızlı hareket etmek istiyorsunuz, biz de aslında “Tartışmamız lazım.” diyerek bu tartışma kapısını açık tutmaya çalışıyoruz, bunu da engellemek olarak niteliyorsunuz ve bir an önce bu yasanın çıkması için ısrar ediyorsunuz.

Aslında, şükretmeniz lazım muhalefete, eğer hakikaten sizin dediğiniz gibi yapıyorsak, biz bu yasanın çıkmasının önüne geçebiliyorsak sizi de kurtardığımızı hepiniz düşünebilirsiniz. Çünkü elini serbest bıraktığınız bu güvenlik güçleri -hiç kimsenin alnında AKP’li, CHP'li, MHP'li yazmadığı için- kendi kurdukları düzenlemelere aykırı davrandığını varsayacakları her yurttaşı, bu arada AKP’li yurttaşları da hedef alacaklar. Sizin iddialarınız doğruysa, Türkiye'de her 2 yurttaştan 1’i partinize oy veriyorsa, polis sopasını kaldırdığında her 2 yurttaştan 1’i sizin seçmeniniz olacak, her 2 yaralıdan 1’i size oy veren insanlar olacak. HES yapımlarında, HES projelerinde jandarmanın zorla HES yaptırma kararlarına karşı çıkan köylü kadınların hepsi partinize oy vermişlerdi, onları evire çevire jandarma dövdü. Şimdi karşı çıkmayı aklından geçirdiği için yiyecek bu dayağı.

O yüzden, tekrar sizi uyarmak istiyorum: Yol yakınken buradan geri dönün. Bu güvenlik meselesini enine boyuna yeniden tartışalım, elinizdeki yasa cephaneliği ve bunun uygulama yöntemleri öylesine büyük bir müktesebat polisin elinde bırakıyor ki zaten bu yasa, aslını isterseniz ha çıkmış ha çıkmamış, sadece, geçmişte işlenmiş suçlar için bir temizlik, silici vazifesi görecek bu yasa. Yoksa, aslında bu yasanın ruhuna uygun davranıyor, İçişleri Bakanlığı, polis, vesaire. O yüzden, gelin, buradan nasıl geri döneceğimizi tartışalım. Sizi tekrar tekririmüzakereye davet ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kürkcü.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Kanun Tasarısının 46. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Fatma Nur Serter (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Serter.

FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 46’ncı maddeyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, konuşmakta, görüşmekte olduğumuz yasa totaliter devlet özlemini açıkça ortaya koyan bir yasadır. Siz yaptığınız bu düzenlemeyle bir polis devleti uygulamasını hayata geçirmeye çalışıyorsunuz ve polis devletini de yaratabilmek için elbette kendi polisinizi yetiştirecek öğretim kurumları ihdas ediyorsunuz ve öğretim kurumlarının içeriğini, bu kurumlara girişi, mezuniyeti, her şeyi ne olacağı da tam olarak belli olmayan geleceğe dönük belirsiz usuller ve yönetmeliklerle gerçekleştirmeye çalışıyorsunuz. Doğaldır tabii, polis devletine özlem duyanlar, kendi polislerini yaratma çabasına girerler. Polis devletlerine özlem duyanların demokrasilerden büyük korkuları vardır, demokrasiyi sevmezler, demokrasiden korkarlar, ürkerler, muhalefetten hangi platformda olursa olsun hiç hoşlanmazlar, ne Mecliste ne sokakta ne basında muhalefetle karşılaşmak istemezler, onun için de totaliter, baskıcı bir rejimin özlemini çekerler. Bunun çok örnekleri vardır ama şunu bilmek gerekir ki polis devletleri Orta Çağ’ın ürünüdür. Polis devletlerinde hukuk kuralları işlemez. Hukuk, padişahların, hükümdarların ve diktatörlerin dilediği biçimde şekillendirilir, ama bunun hayata geçirilmesi için de bir hükûmet polisine, bir siyasi parti polisine ihtiyaç vardır. Hitler Almanyası, Nazi Almanyası bunun örneklerini günümüze kadar bize taşıyor. Örneğin askerî olan SS teşkilatının yanında, yarı sivil, yarı polis teşkilatı diyeceğimiz SA teşkilatı var ve bir gestapo teşkilatı var ki faşist rejim ayakta durabilsin. Onun için, yapılacak totaliter düzenlemeler, polis devletine duyulan özlem, aslında demokrasiden korkulmasının, aslında diktatöryal özlemlerin çok açık bir göstergesi. İşte, bu yasa da zaten bunu getiriyor, bu yasayla da AKP kendi polisini oluşturmaya çalışıyor.

Bakın, bu 46’ncı madde ne yapıyor? 46’ncı maddede Emniyet teşkilatının ilk kademe amir ihtiyacı karşılanacak. Peki, nasıl karşılanacak bu amir ihtiyacı? Çok güzel, önce bir KPSS sınavı konulmuş. Konulmuş ama KPSS sınavındaki taban puanı -bir yarışma sınavı değil belli ki- Bakanlık tarafından belirlenecek. Yani Bakanlık bakacak, o gün hangi taban puanını uygun görürse o taban puanına göre birinci aşama geçilecek. İkinci aşamada ne yapılacak? İkinci aşamada, değerli milletvekili arkadaşlarım, şu yapılacak: Bir yönetmelik çıkarılacak; ne olduğu belli değil, içeriği belli değil. Bu yönetmeliğe göre bir tasnif yapılacak. Bu da geçildikten sonra sözlü mü, yazılı mı, kim yapacak, kim yetkili olacak, bütün bunların belirsiz olduğu, meçhul bir sınavla kendi polisini siyasi iktidar seçecek. Böyle bir düzenlemeyle karşı karşıyayız.

Ayrıca, sizin yaptığınız bütün sınavlar skandal olduğu için elbette yapacağınız hiçbir sınava da güvenmiyoruz, güvenemeyiz. Siz yapılan sınavların sonucunu bile açıklamaktan siyasi amaçla kaçan bir anlayışa sahip olduğunuz için, örneğin TEOG sınavında iki yıldır Tunceli 1’inci çıktığı hâlde CHP’nin işine yarar diye Tunceli’nin 1’inci olduğunu bile açıklamaktan kaçındığınız için bundan sonra yapacağınız hiçbir sınava güven duymuyoruz ve duymayacağız, duymamakta çok haklı ve geçerli nedenlerimiz var. (CHP sıralarından alkışlar)

Cumhuriyet Halk Partisinden korkmakta da çok haklısınız arkadaşlar. Çok yakında, Haziranın 7’sinde neden korktuğunuzu da anlayacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Serter.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler.. Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Kanun Tasarısı’nın 46’ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

"MADDE 46 - 4652 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 9- 1/1/2018 tarihine kadar Emniyet Teşkilatının ilk kademe amir ihtiyacını karşılamak üzere, lisans mezunları arasından Kamu Personeli Seçme Sınavında Bakanlıkça belirlenecek taban puanı almış olup yönetmelikle belirlenecek diğer şartları taşıyanlar ve yapılacak sınavda başarı olanlar, Polis Amirleri Eğitimi Merkezinde bir eğitim-öğretim dönemi özel eğitime tabi tutulabilirler. Bu öğrenciler Akademi bünyesinde ücretsiz iaşe edilir, yatırılır, sağlık giderleri ve yönetmelikle tespit edilecek ihtiyaçları Devlet tarafından karşılanır ve bunlara harp okullarında bulunan askeri öğrencilere ödenen miktarda harçlık ödenir.""

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurunuz efendim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 46’ncı maddede verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

41’inci maddedeki konuşmamda yetki ve sorumluluk ilişkisinden bahsetmiştim ve iktidarın sürekli yetki almak istediğini ancak aldığı yetkilere paralel olarak da sorumlulukları üstlenmediğini ve sorumlulukları düzenlemediğini, sorumlulukları da, yine, emri altındaki astların üzerine rücu yöntemini uygulamak suretiyle yıkmaya çalıştığını ifade etmiştik.

Yetki var da sorumluluk yoksa orada hukuk olmaz; orada zulüm olur, haksızlık olur, adaletsizlik olur ve neticede şiddet olur, şiddet uygulamaya yönelmeye başlar Hükûmet ve devlet. Nitekim, şu anda Türkiye mevcut iktidar eliyle yönetilemez hâle gelmiştir, artık Türkiye kurumlarıyla ve kurallarıyla yönetilemez bir hâle gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin işgal altında olduğu 1919, 1920 yıllarında Ege Bölgesi’nde millî direnişi ve asayişi Egeli efeler sağlamıştır büyük ölçüde. Bunlardan birisi de Demirci Mehmet Efe’dir. Uygulamalarında halka zulme varan, eziyete varan bazı faaliyetleri olunca, tabii, halk da şikâyet ediyor. Zamanın Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü de Demirci Mehmet Efe’yi çağırarak sorguluyor, ifadesini alıyor ve onu uyarıyor. “Neden halka zulmediyorsun, neden yanlış davranıyorsun?” dediğinde, Demirci Mehmet Efe şu cevabı verir: “Paşam, idare iki türlü olur: Ya ilimle ya zulümle. Bende ilim yok, zulümle idare ediyorum.” Adalet ve Kalkınma Partisi de yönetimde ilmi yok etmiş, ilmi kaybetmiş, artık zulümle yönetmeye başlamıştır ve bu getirilen kanun da AKP iktidarının Türkiye'yi zulümle yönetme niyetinin de çok açık seçik bir ispatıdır.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Çok istiyorsan seçimle kazan.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Vallahi, hep seçimlerle yapmayın, biraz da akıl, mantık, vicdanla, hukukla yapın. İşte, yine bu zulüm mantığını işletiyor. Herhangi bir iktidarın meşruiyetini yani uygulayacağı şiddetin meşruiyetini seçim sandığında aramak da bir hatadır, hukuktan ayrılmamak lazım.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Türkiye'de Özgecan kızımızın cinayeti yaşandı. Hükûmetin bir bakanı ne dedi? Hatırlayalım, aynen şunu söyledi: “Ben olsam elime silahı alır, cezasını kendim verirdim.” Ne büyük facia bir söz, fecaat arz ediyor. Korkunç ve…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Duygusallıkla dediyse…

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Duygusal olmaz. İşte, devlet adamı olmadığı için Hükûmette, parti öyle zulümle, kendi cezasını kendi eliyle vermeye kalkar.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sabah sabah çekilmiyorsun.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bu, işte, Türkiye'yi Hükûmetin yönetemediğini gösteren bir durumdur. Bir bakan bu kadar sakıncalı sözleri ifade edebilir mi? Etmemesi gerekir.

İçişleri Bakanı Milliyetçi Hareket Partisinin hakkında vermiş olduğu gensoruyla ilgili görüşmelerde yaptığı konuşmada kendisiyle ilgili gensoruda yer alan iddialara hiçbir cevap vermedi ve bol bol mugalata yaptı. Fakat o konuşmada asıl facia olan Anayasa’yı tanımayan ifadeler kullandı ve “Millet bu egemenliğini milletvekilleri eliyle kullanır.” diyor ve millet egemenliğini devletin anayasal kurumları eliyle kullanacağına atıf yaptı.

Şimdi, bu Anayasa’nın 6’ncı maddesi, kısaca hatırlayalım: “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.” İtirazı olan var mı buna? Olmaması gerekir. “Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.” Aksi takdirde, doğrudan yönetim olması gerekir. Asıl şuuraltında yatan da o. Tek kişilik şahsi ve keyfî yönetimin şuuraltı dışa vurumunu ifade ettiği…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) – İnşallah zamanımız olur, önümüzdeki günlerde devamını ifade ederiz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akçay.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

46’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 46’ncı madde kabul edilmiştir.

Böylece, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 06.39

ON ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 06.41

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69’uncu Birleşiminin On Üçüncü Oturumunu açıyorum.

684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonların bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 5 Mart 2015 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 06.42



(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifadeler  3/3/2015 tarihli 68’inci Birleşim Tutanağının 460’ıncı sayfasında  yer almaktadır.

(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifadeler 3/3/2015 tarihli 68’inci Birleşim Tutanağı’nın 179’uncu sayfasında yer almaktadır.

(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 9/3/2015 tarihli 72’nci Birleşim Tutanağı’nın 59’uncu sayfasında “Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar” Bölümünde yer almıştır.

(x) 684 S. Sayılı Basmayazı 19/2/2015 tarihli 58’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade 3/3/2015 tarihli 68’inci Birleşim Tutanağı’nın 33’üncü  sayfasında yer almaktadır.

(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifadeler 3/3/2015 tarihli 68’inci Birleşim Tutanağı’nın 322’nci  sayfasında yer almaktadır.

(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 9/3/2015 tarihli 72’nci Birleşim Tutanağı’nın 172’nci sayfasında “Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar” Bölümünde yer almıştır.

(x) Bu ifadeye ilişkin açıklama 9/3/2015 tarihli 72’nci Birleşim Tutanağının 60’ıncı sayfasında “Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar” Bölümünde yer almıştır.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade 3/3/2015 tarihli 68’inci Birleşim Tutanağı’nın  517’nci sayfasında yer almaktadır.

(x) Bu düzeltmeye ait ifade 3/3/2015 tarihli 68’inci Birleşim Tutanağı’nın  364’üncü sayfasında yer almaktadır.

(x) Bu düzeltmeye  ilişkin ifade 3/3/2015 tarihli 68’inci Birleşim Tutanağı’nın  262’nci sayfasında yer almıştır.

(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 9/3/2015 tarihli 72’nci Birleşim Tutanağının 59’uncu sayfasında “Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar” Bölümünde yer almıştır.

(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 9/3/2015 tarihli 72’nci Birleşim Tutanağı’nın 174’üncü sayfasında”Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar” bölümünde yer almıştır.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.