TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                 68’inci Birleşim

                                                                                               3 Mart 2015 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar'ın, 3 Mart 1992 tarihinde Kozlu Müessese Müdürlüğü Maden Ocağı’nda meydana gelen kazaya ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz'ın, Afyonkarahisar ilinin sorunlarına ve çözüm önerilerine ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, Artvin’in kurtuluşunun 94’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçer'in, ortak çözüm süreci açıklamasının çok olumlu karşılandığına ve çözüm sürecinin Türkiye ekonomisi için pozitif etki yaratacağına ilişkin açıklaması

2.- Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin'in, madenci şehitleri rahmetle andığına ve Bursa İnegöl’de açılan gümrük kapısının dış ticaret hacmine katkısına ilişkin açıklaması

3.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, Türkiye Büyük Millet Meclisini demokrasiyi ve Anayasa’yı korumaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

4.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz'ın, Hükûmetin 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nı derhâl geri çekmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

5.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun, vatandaşların, Dolmabahçe Sarayı’nda PKK’yla yapılan görüşmelere son verilmesini ve çiftçi borçlarına bir çözüm bulunmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

6.- Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut'un, Süleyman Şah Saygı Karakolu ve Türbesi’nin nakli operasyonunu gerçekleştiren Başkomutan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na, Genelkurmaya ve bütün askerlere yürekten teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

7.- İzmir Milletvekili Musa Çam'ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın âdeta AKP Genel Başkanı gibi seçim kampanyası yürüttüğüne ve kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticilerinin seçim çalışması yapmalarını şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması

8.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, Süleyman Şah Türbesi’nin sınırlarımıza yakın bir yere taşınmasının kahramanlık olmadığına ilişkin açıklaması

9.- Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz'ın, yapımı planlanan yeni otoyolun Afyonkarahisar’ın uzağından geçmesinin yatırımcıların da uzaklaşması sonucunu getireceğine ilişkin açıklaması

10.- Hatay Milletvekili Orhan Karasayar'ın, AK PARTİ iktidarları döneminde Hatay’a yapılan yatırımlardan dolayı teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

11.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut'un, Dolmabahçe’de Sevr’in yeni versiyonunun AKP iktidarı tarafından vizyona sokulmasının vatandaşlar tarafından büyük üzüntüyle karşılandığına ve üniversitelerde yaşanması muhtemel olaylar için Hükûmetin tedbir alması gerektiğine ilişkin açıklaması

12.- Kilis Milletvekili Ahmet Salih Dal'ın, Polateli-Şahinbey Organize Sanayi Bölgesi Projesi’nin ülke ekonomisine katkı sağlamasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması

13.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Diyanet İşleri Başkanlığından, Cumhurbaşkanının devletin uçağıyla umreye gitmesinin dinen caiz olup olmadığını öğrenmek istediğine ve İstanbul Ankara arası hızlı tren güzergâhında bulunan Maltepe ilçesinin Küçükyalı semtindeki yaya geçidinin durumuna ilişkin açıklaması

14.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın (11/45) esas numaralı Gensoru Önergesi’nin görüşmeleri sırasındaki Anayasa’yı tanımadığıyla ilgili ifadelerine ilişkin açıklaması

15.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, Bingöl Üniversitesi Rektörlüğünün bazı uygulamalarına ilişkin açıklaması

16.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

17.- İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın, İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın (11/45) esas numaralı Gensoru Önergesi’nin görüşmeleri sırasındaki Anayasa’yı tanımadığıyla ilgili ifadelerine ilişkin açıklaması

18.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz'ün, anayasal organları tanımamasından dolayı İçişleri Bakanı Efkan Ala’yı kınadığına ilişkin açıklaması

19.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, İç Tüzük’ün 13’üncü maddesine göre yapılan itirazla ilgili Başkanlık Divanının aldığı karara ve 23/2/2015 tarihli 62’nci Birleşimde Genel Kurul salonunda yaşanan arbedede kırılan mikrofondan kendisinin sorumlu olmadığına ilişkin açıklaması

20.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, Konya Milletvekili Faruk Bal ile Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

21.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, İzmir Milletvekili Rıza Türmen’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

22.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

23.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, Asuri, Süryani, Keldani halkının büyük bir soykırım tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna ve Musul’da Süryani halkına ait olan kütüphanelere ve tarihî eserlere yönelik yapılan vahşi saldırıları kınadıklarına ilişkin açıklaması

24.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Konya Milletvekili Hüseyin Üzülmez’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

25.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, 3/3/2015 tarihli 94 sayılı Başkanlık Divanı Kararı’na ilişkin açıklaması

26.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, 3/3/2015 tarihli 94 sayılı Başkanlık Divanı Kararı’na ilişkin açıklaması

27.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, 3/3/2015 tarihli 94 sayılı Başkanlık Divanı Kararı’na ilişkin açıklaması

28.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın, 3/3/2015 tarihli 94 sayılı Başkanlık Divanı Kararı’na ilişkin açıklaması

29.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak'ın, 3/3/2015 tarihli 94 sayılı Başkanlık Divanı Kararı’na ilişkin açıklaması

30.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, 3/3/2015 tarihli 94 sayılı Başkanlık Divanı Kararı’na ilişkin açıklaması

31.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, 21/2/2015 tarihli 60’ıncı Birleşimde yaşanan olayların sadece İç Tüzük açısından değil, insanlık açısından da utanç verici olduğuna ilişkin açıklaması

32.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can'ın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu’yu, muhalefet partilerine muvazaalı olarak birbirlerine sataşmalarından dolayı söz verdiği için kınadığına ilişkin açıklaması

VI.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR

1.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz'ın, 2/3/2015 tarihli 67’nci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, 2/3/2015 tarihli 67’nci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

3.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ'ın, 2/3/2015 tarihli 67’nci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

4.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz'ın, 2/3/2015 tarihli 67’nci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

5.- Antalya Milletvekili Mehmet Günal'ın, 2/3/2015 tarihli 67’nci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

6.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, 2/3/2015 tarihli 67’nci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

7.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz'ün, 2/3/2015 tarihli 67’nci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- Konya Milletvekili Faruk Bal'ın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

5.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç'un, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ile Konya Milletvekili Faruk Bal’ın sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları sırasında şahsına sataşmaları nedeniyle konuşması

6.- Konya Milletvekili Faruk Bal'ın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

7.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray'ın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

8.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Konya Milletvekili Faruk Bal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

9.- Konya Milletvekili Faruk Bal'ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

10.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray'ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

11.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

12.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 35’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

13.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

14.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

15.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ile Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşmaları nedeniyle konuşması

16.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 35’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde ve Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşmaları nedeniyle konuşması

17.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması ve Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın yaptığı açıklaması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşmaları nedeniyle konuşması

18.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 38’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

19.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 38’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

20.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, Ankara Milletvekili Levent Gök’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

21.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

22.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

23.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 47 milletvekilinin, Artvin Sarp Sınır Kapısı’nda yaşanan olumsuzlukların ve fiziki koşulların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1236)

2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 48 milletvekilinin, Artvin Kafkasör-Cerattepe maden sahasının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1237)

3.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 19 milletvekilinin, Sağlık Bakanlığı tarafından kamu-özel ortaklığı çerçevesinde yapılacak olan sağlık tesislerinin halk sağlığına vereceği zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1238)

B) Duyurular

1.- Başkanlıkça, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine düşen birer üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin duyuru

C) Önergeler

1.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, (2/1879) esas numaralı Ahıska Türklerinin Türkiye’ye Kabulü ve İskanına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/242)

D) Başkanlık Divanı Kararı

1.- 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 21/2/2015 tarihli 60’ıncı Birleşimdeki görüşmelerine ilişkin İç Tüzük’ün 13’üncü maddesi kapsamında yapılan başvurularla ilgili 3/3/2015 tarihli 94 sayılı Başkanlık Divanı Kararı

IX.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, kamuoyunda “2 Mart darbesi” olarak adlandırılan, DEP Milletvekilleri Orhan Doğan ve Hatip Dicle’nin 2 Mart 1994’te Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkışta sivil polisler tarafından yaka paça gözaltına alınması, aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekilleri Orhan Doğan, Hatip Dicle, Leyla Zana, Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve Mahmut Alınak’ın dokunulmazlıklarının kaldırılarak tutuklanmaları olayının araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/751) ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Mart 2015 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- MHP Grubunun, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan ve arkadaşları tarafından, başta Gölcük’teki taksici esnafı olmak üzere ekonomik kriz içerisinde olan taksici esnafının durumunun araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 19/6/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 3 Mart 2015 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Ankara Milletvekili İzzet Çetin ve arkadaşları tarafından, gümrüklerde yaşanan sorunların ve gümrük antrepolarının denetimleriyle ilgili olarak yapılan mevzuat değişikliklerinin yarattığı sorunların araştırılması amacıyla 6/2/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 3 Mart 2015 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)

4.- Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/1008) (S. Sayısı: 685)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684)

6.- Konya Milletvekili Kerim Özkul ve Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 45 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı Tezkereleri (2/2616) (S. Sayısı: 688)

XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu’nun 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edilmesi yönündeki tutumunun İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

XII.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 684) Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 34'üncü maddesinin oylaması

2.- (S. Sayısı: 684) Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 35'inci maddesinin oylaması

3.- (S. Sayısı: 684) Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 37'nci maddesinin oylaması

XIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında TBMM ile bağlı kurum ve kuruluşlarca satın alınan kurulum hizmetlerine,

2002-2014 yılları arasında TBMM ile bağlı kurum ve kuruluşlarca satın alınan yazılım paketi ve bilgi sistemlerine,

İlişkin soruları ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/57846), (7/57849)

2.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında TBMM ile bağlı kurum ve kuruluşlarca satın alınan telekomünikasyon ekipmanı ve malzemelerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/57847)

3.- Manisa Milletvekili Sakine Öz'ün, 6552 ve 6569 sayılı Kanunlar ile ilgili çeşitli bilgilere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/58601)

4.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2005-2015 yılları arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından yurt dışından satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/60042)

5.- Muş Milletvekili Demir Çelik'in, Kırklareli'nin Kaynarca beldesindeki çevre kirliliğine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/60049)

6.- İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel'in, belediyelere ve bağlı şirketlerine yönelik Sayıştay denetimlerine,

KİT'lere yönelik Sayıştay denetimlerine,

İlişkin soruları ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/60699), (7/60700)

3 Mart 2015 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68’inci Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

Görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Kozlu Müessese Müdürlüğü Maden Ocağı’nda meydana gelen kaza hakkında söz isteyen Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar’a aittir.

Buyurunuz Sayın Ulupınar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar'ın, 3 Mart 1992 tarihinde Kozlu Müessese Müdürlüğü Maden Ocağı’nda meydana gelen kazaya ilişkin gündem dışı konuşması

ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3 Mart 1992 tarihinde Zonguldak’ımızı kara bir bulut kapladı. Bu gün, eli nasırlı, kömür karası yüzleri, yerin yüzlerce metre altında alın teri dökerek akşam evine helal lokma götürmek için çalışan cefakâr maden işçilerimizden 263 madenci kardeşimizi kaybettiğimiz gündür.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen biraz sessiz olalım!

ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) – Bu elim kazada hayatını kaybeden maden şehitlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına bir kez daha başsağlığı diliyorum. Sözlerime başlamadan önce yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz maalesef maden kazalarının sıkça yaşandığı bir ülkedir. Maden ocaklarında bugüne kadar yaşanan faciaların en büyükleri, 3 Mart 1992 tarihinde Kozlu Taş Kömürü Maden Ocağı’nda 263 maden işçimizi ve 17 Mayıs 2014 tarihinde tüm ülkemizi derin yasa boğan 301 maden işçimizi kaybettiğimiz Soma faciasıdır.

Kömür madenleri çıkarılan bütün illerimizde olduğu gibi Zonguldak ilimizde de herkesin tek bir isteği var: Sabah erkenden sıcacık yatağından kalkıp yerin yüzlerce metre altında adeta tırnakları ile rızıklarını kazanan madenci kardeşlerimizin akşam evlerine kazasız bir şekilde sağ salim dönmeleridir. Bugüne kadar gelen süreçte bu vefakâr ve çileli madenci kardeşlerimizin hak ettiği değeri kazanması için AK PARTİ hükûmetlerimiz, madencilik politikalarını uluslararası standartlarda, iş sağlığı ve güvenliğini dikkate alarak, dünyaya açık, ulusal kalkınmamızı tetikleyerek ekonomik anlamda dışa bağımlılığımızı azaltacak şekilde planlamalar yapmışlardır. Ayrıca, özel sektör madencilerine uzun yıllardan beri beklediği teşvikleri vermek yine AK PARTİ iktidarına nasip olmuştur. Ülkemizde yalnızca Zonguldak ve civarında üretilen taş kömürüne de bizim Hükûmetimiz tarafından teşvik verilmiştir. Böylelikle, özel sektörün de ilimizde kıymeti tartışılmaz olan taş kömürümüzün çıkarılmasına katkısı sağlanmıştır.

Bizim dönemimizde, 10 Eylül 2014 tarihinde kabul edilen torba yasayla maden işçilerimizin çalışma şartları iyileştirilmiştir. Çalışma saatleri haftada otuz altı saat ve ücretler 2 asgari ücretten az olmayacak şekilde planlanmıştır. Yer altı işlerinde bir gün bile çalışanlar kıdem tazminatı almaya hak kazanmışlardır. Emeklilik yaşı 55’ten 50’ye düşürülmüştür.

Son olarak 4 Şubat 2015 tarihinde kabul edilen Maden Kanunu’yla da maden işletmecileri için birtakım yasal düzenlemeler yapılmıştır. Torba yasayla madencilere verilen haklardan doğan fiyat artışları Bakanlar Kurulu tarafından güvence altına alınmıştır.

AK PARTİ iktidarlarından önceki dönemlerde kısmen dile getirilen ve birtakım yasaların çıkarılmasıyla da bu alanda yaşanan aksaklıkların giderilmesi için çalışmaların olduğunu biliyoruz. Bizim dönemimizde ise bu alanda yaşanan sorunların kalıcı çözümü noktasında kanunlar çıkarılmasına rağmen, insan unsurunun ne kadar etkili olduğunu, daha acısını dahi unutamadığımız Soma faciasındaki komisyon raporunda görüyoruz.

İlimizin temel geçim kaynaklarından biri olup ülke ekonomisine de ciddi ivme kazandıran taş kömürü üretiminin artırılması için Türkiye Taşkömürü Kurumu 2011 yılında 1.400 işçi talebinde bulunmuştur. Ancak, bu talebi karşılanmadığı için ve emekliliklerin sürmesi nedeniyle 2012 yılında talep ettiği işçi sayısını 2.492'ye çıkarmıştır.

Türkiye Taş Kömürü Kurumunda emekliliklerin devam etmesi ve yerine yeni işçi alımı yapılmamasından dolayı üretim azalmış, işçi açıkları çoğalmış, bu durum, iş sağlığı ve güvenliğini tehdit eder hâle gelmiştir. Bu nedenle, il milletvekilleri olarak Türkiye Taşkömürü Kurumunda işçi açıklarının giderilmesi yönündeki çalışmalarımız devam etmektedir.

Zonguldak ilimizde her evde madende çalışan bir eş veya oğul vardır. Eşini ve oğlunu madene uğurlayan Zonguldak kadını, umutla sağ salim dönüş yolu bekler. Dünyanın en ağır ve riskli iş kolunda, yerin yüzlerce metre altında çalışan maden işçilerinin özverisinin her türlü takdirin üzerinde olduğunu bir kez daha milletin Meclisinde bu kürsüden ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, ilimizde şimdiye kadar maden sektöründe çalışıp hayatını kaybeden 5 binin üzerindeki maden şehidimize Allah’tan rahmet dilerken madenlerde canı pahasına alın teri döken tüm madencilere Yüce Yaradan’ın kolaylıklar vermesini diliyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle, bu tür faciaların ülkemizde ve dünyada bir kez daha yaşanmamasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ulupınar.

Gündem dışı ikinci söz, Afyonkarahisar ilinde yaşanmakta olan sorunlar ve çözüm önerileri hakkında söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz’a aittir.

Buyurunuz Sayın Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

2.- Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz'ın, Afyonkarahisar ilinin sorunlarına ve çözüm önerilerine ilişkin gündem dışı konuşması

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Afyonkarahisar’da yaşanmakta olan pek çok sorunu bu milletin kürsüsünden defalarca dile getirdim. Şu ana kadar düzeltilen ve çözülen bir husus olmadı maalesef.

Bugünkü konuşmamda da Afyonkarahisar’ın hâlâ yaşanabilir iller arasında 58’inci sırada olduğundan, 8.500 öğretmen norm kadrosunun 2.200 tanesinin hâlâ boş olduğundan ve 1.370 civarında derslik açığının bulunduğundan, iktidara gelir gelmez kapattığınız Mandacılık Araştırma Enstitüsünden ve haraç mezat satarak yandaşa peşkeş çektiğiniz SEKA’dan ve işsiz kalan 1.500 aileden, kapattığınız Devlet Malzeme Ofisi Bölge Müdürlüğünün binalarının yürekler acısı hâlinden, boşaltılan Meteoroloji 5. Bölge Müdürlüğüne ait 5 katlı binanın terk edilmişliğinden bahsetmeyeceğim.

Hatta geçici kabulünün bu hâliyle nasıl yapıldığına hâlâ akıl sır erdiremediğim Polis Termal Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezinin neden hâlâ hizmete girmediğinden,                    on iki yıldır hilkat garibesi gibi duran ve şu ana kadar hiç kimsenin yüzmediği yüzme havuzundan, büyük büyük müjdelerle ve törenlerle temellerini attığınız spor kompleksi ve müzenin inşaatlarının hâlâ bitirilememişliğinden, Afyonkarahisar’daki trafiğin keşmekeşliğinden, bu sene de defalarca rekor kırdığımız hava kirliliğinden, doktoru olmayan hastanelerimizden, mülteci ve sığınmacıların ilimize verdiği ekonomik, sosyal ve kültürel zararlardan, nüfusu 2 binin altına düştüğü gerekçesiyle belediyelikten köy konumuna getirilen 49 yerleşim yerimizin bir yıldır yaşamakta olduğu sorunlardan ve hangi hizmetlerden mahrum kaldıklarından, adliyesi, askerlik şubesi kapatılan ilçelerimizde yaşamakta olan sıkıntılardan da bahsedersem zaman kaybı olur.

Hatta doğduğu topraklarda karnı doymadığı için helal kazancının peşinde gurbete çıkan insanlarımızdan, şehrimizde yoğun yetiştiriciliği yapılan kiraz, vişne, patates, pancar, haşhaş, hububat üreticilerimizin yaşayageldiği sorunlardan, besicimizin, süt üreticimizin, çiftçimizin banka-haciz-tefeci-hapishane kıskacında nasıl sıkışmış olduklarından, şap hastalığı yüzünden hayvan pazarlarının kapatılmışlığından, işsizlikten, fakirlikten 2013 yılı itibariyle 701 bin nüfustan 124 bin insanımızın yeşil kartlı olmasından, on üç yıldır üretim, istihdam ve katma değer odaklı hiçbir yatırımın yapılmamışlığından, özelleştirme kapsamında olan şeker fabrikası çalışanlarını ve pancar ekicilerinin huzursuzluğundan, “Langarlar” diye bilinen askerî fabrikanın her geçen gün kan kaybettiğinden ve kapatılmaya hazırlamışlığından, 2002 yılında icra müdürlüğü 2 tane iken ihtiyaca binaen bugün 6’ncı icra müdürlüğü resmî protokollü tören yapılarak açıldığından, adı var kendi yok olan ve tabelası kendinden büyük olan bal ormanlarından, ehliyet, liyakat ve hakkaniyet ölçülerinden uzak, sırf siyasi saiklerle tercih sebebi olan kamu kurum ve kuruluşlarındaki devletin değil, Hükûmetin memuru konumuna gelmiş olan idarecilerinden bahsedersem canınızın sıkılacağından eminim.

Afyonkarahisar’da iktidarla aynı görüşte olmayan işçi, memur, işveren, esnaf, öğrencilerin ne denli baskı, şantaj ve tehditlere maruz kaldıklarından, pek çok yerleşim merkezinde insanlarımız arsenikli su içmekte olduklarından, göç nedeniyle nüfus azalınca 7’den 5’e düşen milletvekili sayımızdan, pek çok mal ve can kayıplı trafik kazalarının yaşandığı Emirdağ, Bolvadin, Çay, Çölovası ve Dinar Porsuma Kavşağı’na kadar olan kara yolunun hâlâ duble yol yapılmamasından, Haydarlı, Tatarlı-Çiçektepe kanalizasyon sisteminin bitirilmesi için talep edilen ödeneğin bir türlü tahsis edilmemesinden, ülkemizde tek alkaloit fabrikası olan Bolvadin Alkaloit Fabrikasının hâlâ modernizasyon çalışmalarının yapılmamasından, Kocatepe’nin ve Eber Gölü’nün sahipsizliğinden, jeotermal ve mermerimizin sorunlarından, uzun uzun bahsedecek değilim. Zira bu konuları bu kürsüden defalarca dile getirmiş ve yakinen takip etmiş olmanın vicdani rahatlığı içerisindeyim.

Değerli milletvekilleri, Anadolu topraklarıyla Afyonkarahisar ilinin kaderi binlerce yıldır ortak özellikler gösterilmektedir. Jeopolitik konumu nedeniyle tarih boyunca doğu ve batı arasında köprü olan Anadolu’daki yol güzergâhları, ilimiz sınırları içerisinden geçmektedir. İstanbul hapşırsa Anadolu nezle olur! Afyonkarahisar’dan geçen yolların muhtelif sebeplerle kapanması hâli Anadolu’nun kalbini durdurur. Bu nedenledir ki bu yollar hiç kapanmamalıdır. Bu sene de yaşanan derin kış nedeniyle maalesef bu yollar günlerce kapalı kalmıştır. Merkezî ve yerel yönetimler maalesef kara kışa teslim olmuştur. Bu coğrafyanın gerçeği unutulmamalı ve gerekli tedbirler olması gereken kadar ve zamanında mutlaka alınmalıdır.

İhmal ve iş bilmezlik yüzünden bu sene de binlerce araç, on binlerce insan günlerce mahsur kalmış, çok zor anlar yaşamışlardır. Bu çağda bu yaşanmışlıklar asla kabul edilemez, hele fıtratla hiç ama hiç izah edilemez.

Bu duygu ve düşünceler içerisinde yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.

Gündem dışı üçüncü söz, Artvin’in düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümü nedeniyle söz isteyen Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’a aittir.

Buyurunuz Sayın Bayraktutan. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

3.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, Artvin’in kurtuluşunun 94’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; bu hafta önemli bir hafta bizim için. O nedenle karşınızdayım. 7 Mart, Artvin’in kurtuluş yıl dönümü. Bu topraklarda 7 Martta bir işgal sonlanmış, bu ülkenin kuzeydoğusunun kurtuluşu müjdelenmiştir.

Artvin, 7 Mart 1921 yılına kadar işgal altında kalmıştır. Kurtuluş Savaşı’nın hüküm sürdüğü yıllarda tüm Türkiye’nin coğrafyası değişmiştir. Yine, bu yıllarda çok kan akmıştır, gözyaşları sel olmuştur. Bütün Türk toplumu çok acılar çekmiş, insanlar yaşadıkları şehirleri, beldeleri terk etmiş, göç etmek zorunda kalmışlardır.

Muhacirlik günlerinin hüküm sürdüğü Kurtuluş Savaşı yıllarında, Türk milleti vatan savunmasında göğsünü siper ederek yıllarca süren savaşın içinde aydınlığa ulaşmak için yol bulmuştur. Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Türkiye, işgal edilen topraklarını tek tek geri almış, ülkenin huzur ve güvenliği sağlanmış bulunmaktadır.

Türkiye’de hemen hemen her ilin bir kurtuluş günü vardır. Artvin’in de kurtuluş günü 7 Marttır.

Biz 7 Martı, ülke genelinde Kuvayımilliye güçlerinin zaferi, Misakımillî’nin vazgeçilmezi olarak tanımlıyoruz değerli arkadaşlarım. Çünkü biliyoruz ki 7 Mart, Arhavi’de HES’lere karşı direnişin adıdır. Çünkü 7 Mart, Hopa’da Metin Lokumcuların katillerine “eyvallah” demeyen Karadenizlilerin adıdır. Çünkü 7 Mart, Murgul’da, Damar’da siyanür için ayaklanan onurlu insanların adıdır. Çünkü 7 Mart, Borçka’da yaşayan tüm güzelliklerin ortak adıdır. Çünkü 7 Mart, Şavşat’ta düz horon, Ardanuç’ta özgürlüğün adıdır. Çünkü 7 Mart, Yusufeli’nde imanın, Kılıçkaya’da sevdanın adıdır. Çünkü 7 Mart, kuruluşun ve kurtuluşun adıdır değerli arkadaşlarım. Çünkü 7 Mart, Misakımillî davasının ölümsüz bir adıdır. Yine 7 Mart, Atatürk’ün barının, atabarının, ay yıldızlı bayrağın ebedi aşkının adıdır.

Bu nedenle “7 Mart Türkiye’dir, Türkiye de Artvin, Artvin de Atatürk.” diyoruz değerli arkadaşlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu ülkeye güneş hep kuzeydoğudan, hep Artvin’den doğar. Ve biz Artvinliler her zaman güneşe döneriz yüzümüzü yani aydınlığa, çağdaş yaşam biçimine. Geçmişten sadece ders alır, değerlerimizi taşırız yarınlara. Ve mutlaka geleceğe döneriz yüzümüzü, aydınlık geleceğe.

Atatürk’e bakar bizim yüzümüz, O’nun devrimlerine, ilkelerine bakar yüzümüz. Varsa bir tehlike ilk farkına varan biz oluruz. İlk tepki veren, mücadele eden ve bu cumhuriyetin değerlerinden asla vazgeçmeyen, ödün vermeyen Artvinlileriz biz. Bu Cumhuriyetin nirengileri oluruz. Demokrasiyi sahiplenir, ondan hiç vazgeçmeyiz çünkü biz Artvinliyiz. Bu toprakların barındırdığı değerlerin tümünde biz varız. Kuzeydoğudan doğan güneşiz biz. Bu ülkede demokratik katılımın ve mücadelenin arandığı, cumhuriyet ve değerlerin altının çizileceği her karanlığa doğan güneş oluruz biz çünkü biz Artvin’iz, aydınlığa bakar yüzümüz değerli arkadaşlarım.

Tüm geçmişinde çıkar ilişkilerini, bağnazlığı ve kardeş kavgasını tanımayan Artvinlinin olağanüstü birlikteliği, bu çağdaş Atatürkçü yolda Türkiye'nin gelişimine damgasını vurmuş bulunmaktadır.

Artvinli, Atatürkçü, cumhuriyetçi ruhuyla bir kurtuluş gününü daha coşkuyla kutlamaktadır. 7 Mart 1921 tarihinde düşmanı kovan Artvinli, şimdi de aynı ulusal ruh ve mücadele azmiyle Cerattepe’de maden bahane edilerek saldırıda bulunan ve topraklarımıza tecavüz etmek isteyen iş birlikçileri de tarihe gömecektir değerli arkadaşlarım.

Artvinli, doksan dört yıl önce vermiş olduğu mücadeleyi Mustafa Kemal’in ruhuyla yine verecek, gözleri para hırsıyla bürünmüş iş birlikçi kapitalistleri topraklarından kovacak, tarihin derin sayfalarına gömecektir. Çünkü Artvinli olmak, yeri gelince eşkıyanın hırçınlığı, yeri gelince yaylalarının sessizliğidir.

Artvinli olmak, bu ülkeye güneşi kuzeydoğudan doğurmak, yüzünü daima aydınlığa ve çağdaşlığa çevirmektir.

Artvinli olmak, bazen Cankurtaran’da tırmanmak, bazen de Karadeniz’in hırçın dalgasında kürek çekmektir.

7 Mart Kurtuluş Günü’nü birlik ve beraberlik duygularıyla kutluyor; çalışmaktan onur, paylaşmaktan gurur duyanların memleketi Artvin’in milletvekili olarak yüce heyetiniz başta olmak üzere, televizyonları başında bizleri izleyen tüm Artvin ve Artvin sevdalılarına saygılarımı sunuyorum. Atatürk’ün mabedinden sizleri tekrar saygıyla selamlarken, çağdaşlığın, eğitimin, cumhuriyetin ve Kemalizm’in meşalesi Artvin’in kurtuluşunun tüm ulusumuza kutlu olmasını dilerken diyorum ki sözlerimi bitirirken:

“Dağ dağ olurum, deniz deniz.

Gönül gönül olurum, yürek yürek.

Sınır boylarında bayrak,

Kurtuluş Savaşı’nda mavzer.

Ben özgürlüğüm, ben bağımsızlık.

Ben Kaçkar Dağı’yım, ben deli horon.

Günü geldiğinde atabarı değil,

Atatürk olurum Kocatepe’de.

Ben Artvin’im dostlar, bensiz olmaz.”

Türkiye'nin her tarafındaki Artvinlilerin bu kurtuluş coşkusunu coşkuyla kutluyor, hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bayraktutan.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, sisteme giren sayın milletvekillerimize birer dakika söz hakkı vereceğim.

Sayın Koçer…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçer'in, ortak çözüm süreci açıklamasının çok olumlu karşılandığına ve çözüm sürecinin Türkiye ekonomisi için pozitif etki yaratacağına ilişkin açıklaması

ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Geçtiğimiz hafta yapılan ortak çözüm süreci açıklamasını başta Güneydoğu Anadolu Bölgesi olmak üzere Türkiye de çok olumlu bir şekilde karşıladı. Yapılan bu barış ve kardeşlik çağrısını önemsiyoruz. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, iş adamları başta olmak üzere, birçok alanda memnuniyetle karşılanmıştır. Gerek güneydoğu gerekse Türkiye ekonomisi için bu çözüm süreci pozitif etki yaratacaktır. Güneydoğudan göçü azaltacak ve belki de geri dönüşler başlatacaktır. Atılan bu adım, dış ülkelerce ve uluslararası ekonomik çevrelerde de olumlu karşılanmıştır. Bugün, çözüm sürecine daha yakınız. Samimiyetle, sürece engel olmadan herkesin bu sürece dört elle sarılması, takip etmesi ve sahip çıkmasını yürekten diliyorum. Türkiye'nin bu tarihî çözüm süreciyle birlikte daha güçlü bir ülke olma yolunda ve barışın getirdiği refah sayesinde de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Koçer.

Sayın Şahin…

2.- Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin'in, madenci şehitleri rahmetle andığına ve Bursa İnegöl’de açılan gümrük kapısının dış ticaret hacmine katkısına ilişkin açıklaması

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – Sayın Başkanım, bundan yirmi üç yıl önce, 3 Mart 1992’de Zonguldak Kozlu’da kaybettiğimiz 263 madenci şehidimizi ve daha sonra kaybettiğimiz madenci şehitlerimizi ve en son olarak da Soma ve Ermenek’te kaybettiğimiz madenci şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, mekânlarının cennet olmasını diliyorum.

AK PARTİ hükûmetlerinin 2023 hedefleri arasında 500 milyar dolar ihracat hedefi vardır ve bu ihracat hedefine varılması için Hükûmetimiz, birçok olumlu çalışmalar yapmakta ve ihracatçının işlemlerini kolaylaştırmak için de birçok noktada yeni gümrük kapıları açmaktadır. En son açılan gümrük kapılarından bir tanesi de Bursa’nın İnegöl ilçesinde açılmıştır ve İnegöl ilçesinde açılan gümrük kapısı, 2012’de 202 milyon dolar, 2013’te 278 milyon dolar, 2014’te 317 milyon dolar dış ticaret hacmine kavuşmuştur. 2015 yılının ilk iki ayında da 87 milyon dolarlık bir dış ticaret hacmi yakalanmıştır. Burada emeği geçen sanayicilerimizi, tarım üreticilerimizi ve 2023…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şahin.

Sayın Yeniçeri…

3.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, Türkiye Büyük Millet Meclisini demokrasiyi ve Anayasa’yı korumaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Erdoğan, mevcut Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanı seçilmiştir; tarafsız olması, siyaset üstü davranması Anayasa’nın hükmüdür, emridir. Cumhurbaşkanı, milletin birliğini temsil eder. Hâlbuki Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyaset yapmakta, muhalefete çatmakta, Merkez Bankasıyla polemiğe girmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’yi germektedir, ekonomiyi olumsuz yönde etkilemektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyaseti çok seviyorsa millî görüş gömleğini çıkardığı gibi cumhurbaşkanlığı gömleğini çıkarıp siyasete devam etmelidir.

AKP’nin İçişleri Bakanı da Cumhurbaşkanından aldığı ilhamla Anayasa’yı tanımadığı anlamına gelen sözler etmektedir. AKP, öyle görünüyor ki Anayasa’yla birlikte demokrasiyi de önemsememektedir. Gelinen aşamada, Türkiye’nin yalnız sınırları değil, anayasal düzeni de tehdit altına girmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisini demokrasiyi ve Anayasa’yı korumaya davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.

Sayın Yılmaz…

4.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz'ın, Hükûmetin 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nı derhâl geri çekmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

İki haftadır Meclisin gündemini işgal eden ve kamuoyunda iç güvenlik paketi olarak görüşülen ve terörle mücadeleyle güvenliği sağlamayı hedef aldığını söyleyen Hükûmetin bu tasarıyı derhâl geri çekmesi lazım. 28 Şubatta Dolmabahçe Sarayı’nda Abdullah Öcalan’la ve terör örgütüyle anlaşmaya varan bir Hükûmetten terörle mücadeleyi beklemek doğru değildir. Bu süreyi biz zaman kaybı olarak değerlendiriyoruz.

Bunu, bu antidemokratik yasayı ve tek adamlığa götürecek bu yasanın derhâl Meclisten çekilerek Meclisin şurada çalışacağı yirmi gün içerisinde, toplumun birçok bekleyen sorunları var, onların çözülmesi gerekiyor. İşsizlikle ilgili, taşeronla ilgili, esnaflarımızla ilgili, çiftçilerimizle ilgili, yaşı dolup emekliliğini bekleyen vatandaşlarımızın, emeklilerimizin birçok sorunları var. Burada gündemi boşuna oyalamaktansa vatandaşın gerçek sorunlarını çözecek şekilde Meclisin çalışmasının daha doğru olduğunu düşünüyoruz. Buradan Hükûmetin derhâl bu yasa tasarısını geri çekmesini talep ediyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.

Sayın Doğru…

5.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun, vatandaşların, Dolmabahçe Sarayı’nda PKK’yla yapılan görüşmelere son verilmesini ve çiftçi borçlarına bir çözüm bulunmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tokat’tan bizi arayan vatandaşlarımız, İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’nda PKK’yla yapılan görüşme ve anlaşmaları üzülerek takip ettiklerinin, devletin bu duruma düşmesini kabul etmediklerinin Mecliste dile getirilmesini istiyorlar. “Derhâl bunlara son verilmelidir.” deniyor.

Ayrıca, Tokat ilinde Kazova bölesindeki köylerden birisi olan Emirseyitliler, önümüzdeki çiftçilik dönemiyle ilgili ödeyemedikleri borçlarının Mecliste gündeme gelmesini istiyorlar. Ayrıca, Emirseyit köylüleri, geçen yıldan kalan ödeyemedikleri çiftçi borçlarından dolayı, başta bankalar ve Tarım Kredi Kooperatifi olmak üzere özel sektöre de borçlarının olduğunun anlatılmasını istiyorlar. Borçlardan dolayı tarlalara ve evlere icra geldiği, kaybetme durumuyla karşı karşıya olunduğu anlatılıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinin çiftçi borçlarına bir çözüm bulması, faizlerin silinmesi ve borçların yeniden yapılandırılması isteniyor.

Durumu Mecliste dile getiriyor, Tarım Bakanlığını göreve davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Doğru.

Sayın Akbulut.

6.- Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut'un, Süleyman Şah Saygı Karakolu ve Türbesi’nin nakli operasyonunu gerçekleştiren Başkomutan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na, Genelkurmaya ve bütün askerlere yürekten teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, geçtiğimiz haftalarda Süleyman Şah Saygı Karakolu ve Türbesi’nin nakli konusunda çok şeyler söylendi. Ben o bölgede uzun yıllar valilik yaptım. Bu karakolu defaatle ziyaret ettim ve bu, bana kısmet oldu, nasip oldu. Bu konu tamamen bir devlet politikasıdır, siyaset üstü bir konudur. 2 defa, daha önce kabir yeri değiştirilmiştir çeşitli doğal nedenlerle. Bu defa da kazasız belasız, hiçbir askerimizin burnu kanamadan böyle bir operasyonla, yine, aynı toprağımız daha fazlasıyla muhafaza edilerek böyle bir kabir nakli ve karakol nakli yapılmıştır.

Bu operasyonu gerçekleştiren Başkomutan Sayın Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’a ve Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’na ve Genelkurmayımıza ve bütün askerlerimize yürekten teşekkür ediyorum.

Sevgiler ve saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akbulut.

Sayın Çam…

7.- İzmir Milletvekili Musa Çam'ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın âdeta AKP Genel Başkanı gibi seçim kampanyası yürüttüğüne ve kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticilerinin seçim çalışması yapmalarını şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması

MUSA ÇAM (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçildiği günden beri âdeta AKP Genel Başkanı gibi seçim kampanyasını yürütmektedir. Geçtiğimiz günlerde valilerle yapılan toplantıda da valilere, âdeta, yapılacak olan seçimlerin altyapısını hazırlamak için talimat vermiştir.

Bunların bir diğer örneği olarak İzmir Bayraklı’da Bayraklı Kaymakamı Yaşlılar Haftası nedeniyle bir etkinlik düzenlemektedir. Bu etkinlik çerçevesinde, tespiti yapılan Bayraklı’da yaşayan 70 yaş ve üzerinde kişiler okullara sayı olarak paylaştırılıp o kişilerin iletişim bilgileri görevli okul müdürlerine verilecek. Her okulda görevlendirilen okul müdürü, müdür yardımcısı, rehberlik öğretmeni, 2 öğretmen ve 3 öğrenciyle bu adresi verilen kişiler ziyaret edilecek, ziyaret edilen kişilere Kaymakamın ıslak imzalı mektubu verilecek, ayrıca 150 TL para, çorap, iç çamaşırı, kaşkol ve birtakım hediyeler verilecektir. Ziyaret edilen kişilerin evine gidildiği ve teslim edilenler tutanak ve fotoğraflarla kanıtlanacaktır.

Açıkça valiler, kaymakamlar, tüm kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticileri, 7 Haziranda yapılacak olan seçimlerin altyapısı için çalışmaya başlamışlardır; bunu da şiddetle kınıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Cumhurbaşkanı istifa etsin, AKP Genel Başkanı olsun, meydanlara çıksın, seçim kampanyasını yürütsün, yoksa Cumhurbaşkanlığından istifa etsin.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çam.

Sayın Halaçoğlu…

8.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, Süleyman Şah Türbesi’nin sınırlarımıza yakın bir yere taşınmasının kahramanlık olmadığına ilişkin açıklaması

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Süleyman Şah Türbesi’nin bulunduğu Türk topraklarını terk ederek oradaki mezar yerini sınırlarımıza yakın bir yere taşımakla büyük kahramanlık gösterdiklerini söyleyenler, daha dün, 2004’ten itibaren, 16 Türk adasının Yunanlılar tarafından işgaline ses çıkarmayanlarla aynıdır, aynı iktidardır. Bugün bunlara ses çıkarmayanlar, bu mağlubiyeti kabul etmiş başkomutan dâhil olmak üzere hangi sebeple Musul’a asker göndermeye kalkışmaktadır IŞİD’le mücadele etmek için? Madem IŞİD’le mücadele edecektiniz topraklarımızı neden terk ettiniz? Her şeyden önce bunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Bunun hesabı er geç sorulacaktır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Halaçoğlu.

Sayın Yılmaz…

9.- Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz'ın, yapımı planlanan yeni otoyolun Afyonkarahisar’ın uzağından geçmesinin yatırımcıların da uzaklaşması sonucunu getireceğine ilişkin açıklaması

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Otoyollar, demir yolları, limanlar ve havaalanları yatırım yapacaklar için tarih boyu cazibe merkezleri olmuştur. Afyonkarahisar olarak maalesef havaalanında ciddi bir mağduriyet yaşanmıştır. Aynı mağduriyeti Ankara-İzmir hızlı tren hattı ve otoban yol konusunda yaşamak istemiyoruz. Afyonkarahisar’da bu konuda ciddi bir bilgi kirliliği vardır. Yapımı planlanan yeni otoyolun Afyonkarahisar’dan uzak geçmesi yatırımcıların Afyon ilinden uzaklaşması sonucunu getirecektir. Yol, gar, havaalanı hizmettir, yatırımdır, iştir, aştır, kısacası medeniyettir. Afyonkarahisarlılar olarak bizler medeniyete uzak kalmak istemiyoruz.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.

Sayın Karasayar…

10.- Hatay Milletvekili Orhan Karasayar'ın, AK PARTİ iktidarları döneminde Hatay’a yapılan yatırımlardan dolayı teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ben de AK PARTİ iktidarlarımız döneminde Hatay’ımıza yapılan yatırımlardan dolayı teşekkür ediyorum. Özellikle Amanos Tüneli Projemiz Hatay’ımızın çılgın projesi. İnşallah en kısa sürede projesi bitirilip yatırım çalışmaları da başlayacaktır.

Tabii, Cumhurbaşkanı halkın başkanı, halkın seçmiş olduğu bir başkan. Bizim Cumhurbaşkanımız da halkın oylarıyla seçilen bir Cumhurbaşkanı. Halkımızın sorunlarıyla, ülkemizin sorunlarıyla ilgilenmesi, halkımızın derdiyle dertlenmesi kadar doğal hiçbir şey olamaz. Bizim bununla gurur duymamız lazım, bizim bununla onur duymamız lazım. Makamlarda, mevkilerde koltuklara bağlanıp ülkeyi oralardan izleyen değil, ülkesinin geleceği için, halkımızın geleceği için gecesini gündüzüne verip, her şeyini ortaya koyup mücadele eden Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum.

Sağ olun Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Karasayar.

Sayın Bulut…

11.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut'un, Dolmabahçe’de Sevr’in yeni versiyonunun AKP iktidarı tarafından vizyona sokulmasının vatandaşlar tarafından büyük üzüntüyle karşılandığına ve üniversitelerde yaşanması muhtemel olaylar için Hükûmetin tedbir alması gerektiğine ilişkin açıklaması

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkanım, Kuvayımilliye şehrinden beni arıyorlar ve diyorlar ki: “İstanbul Dolmabahçe’de Sevr ihanetinin yeni versiyonunun AKP iktidarı tarafından vizyona sokulmasını büyük üzüntüyle karşılıyoruz ve protesto ediyoruz.”

İkinci konu, Türkiye’de, bilhassa İstanbul’da Marmara Üniversitesi -Hükûmetin dikkatini çekiyorum- büyük olaylara gebe. Okumak isteyen öğrenciler okula girememekte, terör örgütü tarafından bazı öğrencilerin fotoğrafları duvarlara yapıştırılarak hedef gösterilmekte, Rektörlük susmakta, emniyet uyumakta, “Ne yaparlarsa yapsınlar.” diye işi oluruna bırakmaktadırlar. Hükûmetin tedbir almasını, İçişleri Bakanlığının şov yapmaktan vazgeçip görevine dönmesini, siyaseti partisine bırakmasını diliyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bulut.

Sayın Dal...

12.- Kilis Milletvekili Ahmet Salih Dal'ın, Polateli-Şahinbey Organize Sanayi Bölgesi Projesi’nin ülke ekonomisine katkı sağlamasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması

AHMET SALİH DAL (Kilis) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Türkiye'de ilk defa, iki kardeş şehir olan Kilis ve Gaziantep büyük bir projeyi hayata geçirmek üzereyiz. İki ilin milletvekilleri olarak, Polateli-Şahinbey Organize Sanayi Bölgesi Projesi’nin -iş adamlarımızla durum değerlendirmesi yapılıp- valiliklerimiz ve ticaret odaları aracılığıyla resmî başvuruları yapıldı, tüm etüt çalışmaları bitti; inşallah, yakın zamanda faaliyete geçmesi hedeflenmektedir. Bu projenin, hayata geçirildiğinde, Kilis ilimize, Gaziantep’e ve ülkemizin barışına ve ekonomisine katkı sağlamasını temenni ediyorum. Emeği geçen, başta Hükûmetimiz olmak üzere, herkese şükranlarımı arz ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Dal.

Sayın Tanal...

13.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Diyanet İşleri Başkanlığından, Cumhurbaşkanının devletin uçağıyla umreye gitmesinin dinen caiz olup olmadığını öğrenmek istediğine ve İstanbul Ankara arası hızlı tren güzergâhında bulunan Maltepe ilçesinin Küçükyalı semtindeki yaya geçidinin durumuna ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın Bakan, sizin vasıtanızla, aracılığınızla Diyanet İşleri Başkanlığına soruyorum: Her konuda Diyanet İşleri Başkanlığı fetva veriyor. Kamu gelirleriyle yani devletin uçağıyla Sayın Cumhurbaşkanının umreye gitmesi dinen caiz midir? Bu bir.

İkincisi hızlı trenle ilgili. İstanbul-Ankara arası yapılmakta ancak Maltepe ilçemizin Küçükyalı semtinde, orada yaya geçişiyle ilgili alan bundan otuz kırk yıl önce yapılmış ve ulaşım açısından, yaya geçitleri açısından yer uygun değil. Bununla ilgili, yaya geçişi için uygun bir zemin yapacak mısınız? Vatandaş nasıl sahil tarafına geçiş yapacak? Bu konuyla ilgilenmenizi bekler, saygılarımı sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tanal.

Sayın Işık...

14.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın (11/45) esas numaralı Gensoru Önergesi’nin görüşmeleri sırasındaki Anayasa’yı tanımadığıyla ilgili ifadelerine ilişkin açıklaması

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Dün, hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu tarafından verilen gensoru görüşmeleri sırasında kendini savunmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsüne gelen İçişleri Bakanı Efkan Ala, yemin ederek Bakanlık görevine ve koltuğuna oturduğu Anayasa'yı hiçe sayan bir konuşma yapmıştır. Özellikle, kendi ifadelerini aynen aktararak milletimizle paylaşmak istiyorum. “‘Millet bu egemenliği devletin anayasal kurumları eliyle kullanır.’ Katılıyor musunuz buna Allah aşkına? Millet bu egemenliğini milletvekilleri eliyle kullanır ve referandum yoluyla kullanır. Hiçbir anayasal kurum millet egemenliği kullanma yetkisine sahip değildir, tanımıyorum.” diyerek yemin ettiği, şerefi ve namusu üzerine söz verdiği Anayasa’yı tanımadığını ifade etmiştir. Divan Başkanlığı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Divanının görevini yapmasını ve bu sözlerini bu Bakandan geri aldırmasını talep ediyorum.

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – İftira etmeyin, Bakan öyle demedi, “Anayasa değişmeli.” dedi.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Konuşma lan!

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Sus, orada konuşma be!

ALİM IŞIK (Kütahya) – Bu bir yüz karasıdır, bu bir kara lekedir; bir milletin Bakanı bunu konuşamaz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Adam sorusunu soruyor, niye hareket yapıyorsun?

BAŞKAN – Sayın Yılmaz’ın İç Tüzük 58’e göre bir düzeltme talebi vardır.

Buyurunuz Sayın Yılmaz.

VI.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR

1.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz'ın, 2/3/2015 tarihli 67’nci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün Adalet ve Kalkınma Partisinin verdiği grup önerisinde konuşurken, yaptığım bir konuşmada “Abdullah Öcalan’ı muhatap alan Karayılan’ı da alır, şeyi de alır.” derken onun “Karayılan’ı da aldınız ve teröristleri de muhatap alıyorsunuz.”(x) şeklinde düzeltilmesini…

OKTAY VURAL (İzmir) – “Şeyi” kelimesinin yerine.

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – …kelimesi şeklinde düzeltilmesini talep ediyorum.

Değerli milletvekilleri, on dört gündür burada İç Tüzük’ün ayaklar altına alındığı bir Meclis yönetimiyle Meclisin saygınlığına gölge düşen bir süreçten geçiyoruz.

Peki, Meclisin kapanacağı bu dönemde bunlar niye gündeme geldi? Kamuoyunda “iç güvenlik paketi" diye adlandırılan ve Hükûmetin… Özellikle Cumhurbaşkanının Malatya ve Elâzığ’da yaptığı konuşmalarda -tarafsız olması gerekirken ve kendisi burada çıkan yasaların kendisine geldiğinde onay mercisi olmasına rağmen- Malatya ve Elâzığ’dan AK PARTİ Grubuna talimat verir gibi “Ya çıkacak ya çıkacaktır.” ifadesiyle beraber Mecliste olağanüstü anlar yaşanmıştır.

Şimdi, gelinen nokta itibarıyla, gerek Sayın Cumhurbaşkanı gerekse Başbakan şu ifadelerde bulunmuştur, demiştir ki: “Biz terörle etkin mücadele etmek istiyoruz ve Türkiye’de güvenliği sağlamak istiyoruz.”

Şimdi buradan tüm kamuoyuna sesleniyorum. Hatta Başbakan ve Cumhurbaşkanı, yaptıkları konuşmalarda, Milliyetçi Hareket Partisini HDP’yle beraber hareket ederek bonzaiye ve molotofkokteyline destek vermekle suçlamıştır. Ama geçen o maddelerde Milliyetçi Hareket Partisi, hem bonzaiyle ilgili maddeye hem molotofkokteyliyle ilgili maddeye olumlu oy vermiştir. Fakat, buradan görüyoruz ki Hükûmetin terörle mücadele etmek gibi bir anlayışı yok. Yani, işi molotofkokteyline, poşuya indiren Hükûmete seslenmek gerekiyor: Siz, 35 bin kişinin katlinden sorumlu Abdullah Öcalan’la görüşme ve anlaşma yapıyorsunuz. Bu arada, orada, uzun namlulu silahlarla, uçaksavarlarla teröristler cirit atarken onlara müdahale etmeyen valilerin “Bugün, bu bölgede güvenliğe hâkim değiliz, asayişe hâkim değiliz.” dediği ortamda, o uzun namlulu silahlarla o teröristler kuş mu avlıyor da siz molotofkokteyliyle, güvenlikle bu yasaları düzelteceksiniz?(x) Ve gelinen noktada da yapılan anlaşmalarınız var, görüşmeleriniz var.

Yapılan açıklamada, buradaki maddelerin yeniden gözden geçirileceği, hatta kabul edilen maddelerin bile tekrar müzakere edileceği noktasında bir açıklama var. Bunun için on dört gündür Meclisi niye gerdiniz, bunu sormak istiyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.

Sayın Işık’ın da aynı mahiyette, 58’inci maddeye göre bir düzeltme talebi vardır.

Buyurunuz Sayın Işık.

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, 2/3/2015 tarihli 67’nci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Dün gece geç saatlerde Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Mustafa Elitaş’ın başlattığı “parazit” tartışması nedeniyle ben de kürsüye geldiğim bir sırada, o atmosferin etkisiyle “Sizin gibi parazitler yüzünden bu işler uzuyor.” şeklinde bir ifadede bulundum. O “parazitler” ibaresinin “Sizin gibi laf atanlar nedeniyle bu görüşmeler uzuyor.”(X) şeklinde düzeltilmesinin yerinde olacağını düşünüyorum.

Bu vesileyle, dün yaşanan bir mizahı bu yüce Meclisin içine sindirmemesi gerektiğini, millet iradesini bilmeden, milletin oyunu alarak seçilip gelmeden, birisinin atamasıyla bu ülkenin İçişleri Bakanı olan bir zatın, görevinin son gününde, bu yüce Meclisin millî iradesine hakaret edercesine… Buraya, Bakanlık koltuğuna otururken gelip namusu ve şerefi üzerine Anayasa’ya uyacağını yemin ederek teyit eden bir kişi, dün yaptığı konuşmada -biraz önce de yerimden ifade ettiğim gibi- bu Anayasa’yı tanımadığını ifade etmiştir. Anayasa’yı tanımayanı bu millet tanımaz. Sayın Efkan Ala, aklını başına al! Bu milletin iradesine hakaret eden kişi, bu milletin yüce Meclisinde bu hakareti millete yapamaz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – “Anayasa’yı tanımam.” demedi, Sayın Bakanın dediğini çarpıtma.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Sus oradan!

OKTAY VURAL (İzmir) – Zaten Reza’yı korumak için de “Kanun manun tanımayın.” demişti.

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Çarpıtıyor oradan.

ALİM IŞIK (Devamla) – Sayın Bakanın, PKK’yla pazarlık yaparken, PKK’nın önüne yatarken millete nasıl bir hakarette bulunduğunu iyi anlaması lazım.

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Bir Erzurumluya…

ALİM IŞIK (Devamla) – Bakanlık koltuğunda oturacak, Erzurumlu olmadığı hâlde, Erzurumlu milletvekili -ne gariptir ki- bunu savunacak. Bizden önce sizin buna karşı çıkmanız lazım sayın beyefendi, sayın milletvekili.

OKTAY VURAL (İzmir) – Dadaş değil ki o.

ALİM IŞIK (Devamla) – Sen oy aldın geldin, o adam oy almadan geldi ama sana hakaret ediyor, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nı yok sayıyor, “Anayasa’yı tanımıyorum.” diyor.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Biraz daha bağırsan aday olacaksın ama biraz daha bağırman lazım, daha yüksek.

ALİM IŞIK (Devamla) - Seni tanımayanı sen de tanıma değerli kardeşim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bu kadar bağırmak yetmez sana.

ALİM IŞIK (Devamla) - Oradan laf atma, gel buraya, sen de bunun doğru olmadığını söyle, grubun adına ya da milletvekili olarak şahsın adına bunu kına, bu ibretlik abideye arkasında durarak destek çıkma beyefendi. Gelip oradan buradan laf atacağına, gel de bunu konuş.

OKTAY VURAL (İzmir) – PKK’yı mı savunuyor o milletvekili?

ALİM IŞIK (Devamla) - Dolayısıyla, PKK’nın önünde diz çöken, bu milletin kutsal değerlerini pazarlayan bir Bakanı ibretle, nefretle kınadığımı ifade ediyorum. Yüce Divanı bu düzeltmeleri yapmak üzere Bakan hakkında işlem yapmaya davet ediyorum.

Ben de onu tanımıyorum, onu da Türk milletinin bir evladı olarak görmüyorum. Lanet olsun onun gibi bakanlara! (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hocam, sen Derviş’i nereden getirdin?

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Derviş böyle bir şey demedi, Derviş böyle bir şey demedi kardeşim. Yazık size, yazık!

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Baluken…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Cevabını ver, Derviş’i kim seçti, onu söyle.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Derviş Anayasa’ya hakaret etmedi, millete küfretmedi Derviş.

BAŞKAN – Sayın Işık, lütfen yerinize oturunuz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, bir cümle söylemek istiyorum müsaade ederseniz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sisteme giriniz Sayın Bostancı.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, ben daha önce söz istedim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bostancı, size de söz vereceğim, lütfen siz sisteme giriniz.

Sayın Baluken’in daha önce bir söz talebi var, o söz talebini yerine getireceğim.

Buyurunuz Sayın Baluken.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

15.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, Bingöl Üniversitesi Rektörlüğünün bazı uygulamalarına ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben Bingöl Üniversitesindeki uygulamalarla ilgili Genel Kurulu bilgilendirmek üzere söz aldım.

Bingöl Üniversitesini bir polis üniversitesine çevirmek isteyen bir Rektörle ve üniversite yönetimiyle karşı karşıyayız. Öğrencilere her türlü baskıyı yapan, bir basın açıklamasına katıldı diye öğrenciler hakkında bir yıllık uzaklaştırma cezası veren, öğrencilerin sınava girme hakkını gasbeden, dolayısıyla Anayasa’nın eğitim öğretim hakkını güvence altına alan maddesini çiğneyen bir üniversite yönetimi ve Rektörle karşı karşıyayız. Bu durumu aşmak için öğrenciler bugüne kadar son derece duyarlı yaklaştılar, ancak üniversite yönetiminin ve Rektörlüğün bu uygulamaları devam ettiği için yaklaşık sekiz gündür Bingöl Üniversitesinde 15 öğrenci açlık grevindeler. Bu, başlı başına bu ülkenin utanç duyması gereken bir durumdur. Başta da AKP Hükûmetinin bilimsel, tarafsız, özerk bir üniversite isteyen öğrencileri çaresiz bırakıp açlık grevine sevk eden uygulamalarıyla ilgili durumunu gözden geçirmesi gerektiğini ifade ediyoruz.

Bingöl’de uzun süredir tehlikeli işler yapılıyor. Bingöl’de emniyet müdürüne yapılan suikasttan yargısız infaz edilen gençlere kadar, çok karanlık bir tezgâh ve provokasyon maalesef devrededir. Özellikle, bu tezgâh ve provokasyonun son halkası, şu anda Bingöl Üniversitesi Rektörü, Bingöl Emniyet Müdürü ve Bingöl’deki cumhuriyet savcısı tarafından bilinçli bir şekilde hayata geçirilmek isteniyor. Genel Kurulun dikkatini, AKP Hükûmetinin dikkatini Bingöl’deki bu uygulamalara çekiyoruz. Bu uygulamaların tamamı, Bingöl’deki toplumsal barış ortamını berhava etmeyi ve çözüm sürecine yönelik Bingöl’den bir karşıt hamle geliştirmeyi de hedefliyor. O nedenle iktidar partisinin duyarlı olması çağrısını buradan yineliyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Baluken.

Sayın Bostancı, buyurunuz.

16.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanın Bakan olarak tayin edilmesi kendisi tarafından yapılmış bir işlem değildir, kendi kendini atamış değildir. Saygı göstermeye çağırdığımız Anayasa, bu atamaya ilişkin kuralları tayin etmektedir ve bu çerçevede, hukuka uygun bir şekilde ve aynı zamanda Genel Kurulun oylarıyla o kişinin atanmış olduğunu ihmal etmeyelim. Yani, Sayın Bakanın pozisyonuna ilişkin bir eleştiri getirirken ve bunu Anayasa karşıtlığına bağlarken kendimizin Anayasa’ya uyması gerektiğini hatırlamak aklın gereğidir, öncelikle bunu belirteyim.

İkincisi, Sayın Bakanın ne dediğini herkes anlayabilir. Elimizde metin var, tutanaklar var, orada yapmış olduğu konuşma da çok açık. Sayın Bakanın dediği: “Anayasa’ya, evet, yemin ediyoruz, uyuyoruz...” diyor. Devamla: “…ama bu Anayasa’nın kötü bir anayasa olduğunu söylememize engel bir durum yok, olsa da tanımıyoruz.” Neyi tanımıyor? “Anayasa’nın kötü olduğunu söylememize engel var ise bunu da tanımıyoruz.” diyor. Son derece açıkken “Bakan Anayasa’yı tanımıyor, yapmıyor, etmiyor.” gibi bir polemik yapmak uygun değildir. Gerçekten bir ortaokul çocuğu bile bunu anlar. O yüzden, daha dikkatli bir şekilde konuşmakta fayda var. Saygıya davet ettiğimiz Anayasa’ya da uymak gereklidir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bostancı.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Vural, size de söz vereceğim.

Buyurunuz.

17.- İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın, İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın (11/45) esas numaralı Gensoru Önergesi’nin görüşmeleri sırasındaki Anayasa’yı tanımadığıyla ilgili ifadelerine ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, eğer “Milletin hukukunu tanımıyorum.” ifadesi açıkçası hukuk tanımazlık olarak kabul edilirse…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Nerede yazıyor?

OKTAY VURAL (İzmir) – …aslında, hukuku askıya çıkartmak isteyen silahlı terörist yerine politik terörist olur. Dolayısıyla, bu konuda “Anayasa maddelerini eleştirmek diye devam ederiz.” ifadesi ayrıdır, “Tanımıyorum.” ifadesi ayrıdır. Dolayısıyla, Bakan, bu tavrıyla, hukukun üstünlüğü yerine açıkçası hukuksuzluğu öngören ve bu yönüyle bakıldığında âdeta bir politik terörist gibi konuşmuştur.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Tutanağı tekrar bir oku, oku! Bir daha okursan belki anlarsın.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu bakımdan, bu irade “Milletin hukukunu tanımıyorum.” demektir. Aynen bu ifade, bunlarla ilgili bir soruşturma sürecinde çıktı. “Efendim, kesin İnternet’i, hukuk sonradan gelir. Alın adamı içeri, kapıyı kırın, alın.” diyen, açıkçası hukuku tanımayan bir zihniyetin bugün Bakan koltuğunda oturması ona meşruiyet tanımaz. Dolayısıyla, bu zihniyet, hukuktan, demokrasiden nasibini almadığını gösteren bir zihniyetin temsilcisidir. İstirham ediyorum, bu Bakan hukuk tanımıyor. “Alın adamı içeri, kırın kapıyı.”, “Çıkart canım, engelle bunu, hukuk sonradan gelir.”, “Biz gücümüze sahibiz, biz sana sahip çıkarız.” diyen adam milletin hukukunu ayaklar altına alıyor. Gönül isterdi ki milletin iradesiyle gelen AKP, milletin hukukunu ayaklar altına alan, yok sayan ve âdeta bir terörist gibi davranan bir Bakana burada “Sözünü geri al.” diye ifadelerde bulunurdu. Gerçekten bu ifade, Anayasa’yı, hukuku tanımayanların, milletin egemenliğini ve iradesini tanımayıp bürokratik oligarşinin temsilcisi olduğunu gayet açık, net ortaya koymuştur.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Vural.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Işık, sizin talebiniz nedir?

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili benim konuşmam üzerine, okuduğum ifadeyi yanlış anladığımı söyledi, ben doğru anladığımı göstermek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Önce, Sayın Grup Başkan Vekiline, milletvekillerinin ve sayın bakanların…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Tutanağı bir oku Hocam, tutanağı bir daha bir oku.

ALİM IŞIK (Devamla) - …bu kürsüye geldiğinde ettiği yeminin son cümlesini hatırlatmak istiyorum.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Şu tutanağı bir oku Hocam, hiç ahlaki değil.

ALİM IŞIK (Devamla) – “…ve Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim.” diyerek buraya geldi, Sayın Bakan oldu.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Tutanağa bir bak, tutanağa.

ALİM IŞIK (Devamla) – Tutanağı okuyacağım, okuyacağım beyefendi.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Bir bak Hocam, tutanağı bir oku, çarpıtıyorsun.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Oku Hocam.

ALİM IŞIK (Devamla) – Sen hukukçusun ama senin savunduğun milletin hakkına ben üzülüyorum sadece.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ama tutanağı bir oku.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Dinle kardeşim, dinle bir yahu.

ALİM IŞIK (Devamla) – Bakın “Arkadaşlarımız diyor ki: ‘Anayasa.’ Anayasa’ya, evet, yemin ediyoruz, uyuyoruz ama bu Anayasa’nın kötü bir anayasa olduğunu söylememize engel bir durum yok, olsa da tanımıyoruz.”

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Neyi tanımıyor?

ALİM IŞIK (Devamla) – Neyi tanımıyoruz?

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Neyi tanımıyor?

ALİM IŞIK (Devamla) – Anayasa’yı.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ne alakası var ya?

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Hayır, hatip öyle bir şey demedi işte; çevir, çevir.

ALİM IŞIK (Devamla) – Devam ediyorum, devam ediyorum, devam.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Hoca, Türkçeden sıfır alacaksın.

ALİM IŞIK (Devamla) – “Mevcuduna uyacaksın!” diye uyarıyor Sayın Mehmet Günal. Arkasından, Sayın İçişleri Bakanı Millet bu egemenliğini devletin anayasal kurumları eliyle kullanılır.” diyor.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Burada herkes millî iradeyi savunuyor.

ALİM IŞIK (Devamla) - Yani, Anayasa’nın 6’ncı maddesine atıfta bulunuyor. Arkasından devam ediyor, Bülent Belen diyor ki: “O Anayasa sayesinde Bakan oldun.” Sayın Bakan: “Katılıyor musunuz buna Allah aşkına?” Neye? Milletin egemenlik hakkını kurumlar aracılığıyla kullanmasına. Devam ediyor: “Millet bu egemenliğini milletvekilleri eliyle kullanır ve referandum yoluyla kullanır. Hiçbir anayasal kurum millet egemenliği kullanma yetkisine sahip değildir, tanımıyorum.”

Neyi tanımıyor Sayın Grup Başkan Vekili?

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Yargıyı tanımıyor, hukuku tanımıyor.

ALİM IŞIK (Devamla) - Kim bu adam, bu derebeyi mi, bu terörist mi?

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Millî iradenin Mecliste olduğunu söylüyor işte.

ALİM IŞIK (Devamla) – Bu memleketin Bakanı Anayasa’yı nasıl tanımaz, nasıl tanımadığını ifade eder?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sen millî iradeden niye korkuyorsun?

ALİM IŞIK (Devamla) – Millî iradeyi…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Korkma.

ALİM IŞIK (Devamla) – Kardeşim, millî iradeyi temsil eden kişi ancak millî iradeden söz edebilir.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Millet her şeyin üstündedir.

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayalım lütfen.

ALİM IŞIK (Devamla) – Kişi, buraya atamayla gelmiştir.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Milletin her şeyin üstünde olduğunu söylüyor.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Hocam, arkada ne yazıyor? Bak, bak Hocam, ne yazıyor arkada?

ALİM IŞIK (Devamla) - Geldiği ve meşgul ettiği makamın ağırlığını bilmeden bu lafı konuşmuştur. Bunu milletimle paylaşıyorum.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Hocam “millî irade” yazıyor, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” yazıyor.

ALİM IŞIK (Devamla) – Millet iradesini tanımayan, Anayasa’yı yok sayan kişi…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Millet her şeyin üstündedir diyor.

ALİM IŞIK (Devamla) - …darbecilerin Anayasa’yı tanımadığını ve ilga ettiğini doğruluyordur ve kendisi de darbecidir. Kendisini buradan darbeci ilan ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin yürürlükte olan Anayasa’sını tanımayan bir bakanı, bu milletin bir evladı olarak ben ve milletim hiçbir şekilde tanımıyoruz, tanımayacağız, tanımamaya devam edeceğiz.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir Hocam.

ALİM IŞIK (Devamla) - Sayın Başkan Vekili, lütfen tutanağı iyi okuyun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Okudum, okudum.

ALİM IŞIK (Devamla) - Arkasını ve önünü birlikte değerlendirin, bu kişiyi…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ne yaptı ki?

ALİM IŞIK (Devamla) - …bu zatımuhteremi Bakanlığının son gününde yaptığı bu hatadan dolayı, lütfen, buraya gelip özür dilemeye davet edin ve gereğini yapın…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Millî iradenin üstünde hiçbir güç tanımıyoruz.

ALİM IŞIK (Devamla) - …ya grubunuzdan atın ya Başkanlık Divanının yapacağı işleme destek olun.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Arkanda ne yazıyor, bir bak.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Arkada ne yazıyor Hocam? Millî irade Hocam.

ALİM IŞIK (Devamla) - Ben onun temsilcisiyim güzel kardeşim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.

ALİM IŞIK (Devamla) – Ben onun temsilciyim. Ama milletten oy almadan gelen Bakanın söylediğine sahip çıkmayın, size yakışmıyor; grubun diğer üyelerini tercih edin.

BAŞKAN – Sayın Işık, lütfen…

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Hocam, oku orayı, oku.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Siz bu gidişle Meclisi kaldıracaksınız.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – “Kayıtsız şartsız” diyor.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – “Kayıtsız şartsız” diyor Hocam. Millî irade…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Başka ne diyor?

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Bak “Milletindir.”

ALİM IŞIK (Kütahya) – Çolukla çocukla muhabbet etmiyoruz. Bana babam “Çocukla muhabbet etme.” demişti.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen kavramları karıştırmayalım.

Gaziantep Milletvekili Sayın Serindağ’ın İç Tüzük 58’e göre bir düzeltme talebi vardır, onu yerine getireceğim.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Profesör olmuşsun ama…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Hukukçusu böyleyse hukukçu olmayanı ne olacak memleketin?

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Millet seçmedi mi seni? Millet profesörü de seçer başka şeyi de, biliyorsun bunu.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Meclisi de kapatın bari!

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) -… Avukatı da seçer, millet seçer.

Buyurunuz Sayın Serindağ.

 

VI.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR (Devam)

3.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ'ın, 2/3/2015 tarihli 67’nci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, gensoru görüşmeleri üzerinde görüşlerimi ifade ederken iç güvenlik paketinden tabii kamuoyunda söylendiği şekliyle bahsettim. Aslında, biliyorsunuz, bu tasarının ismi uzun, o nedenle, şöyle demişim: “Bu tasarıyla yani iç güvenlik paketiyle…” Aslında, tabii, bunun resmî adı iç güvenlik paketi değil, ona şu ilavenin yapılması zannediyorum ifade etmek istediğimi daha iyi açıklar: “ Bu tasarıyla yani kamuoyunda bilinen adıyla iç güvenlik paketiyle” (x) diye düzeltilmesini ben özellikle istirham ediyorum.

Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; şimdi, hep hukuktan bahsediyoruz da kimse hukuka uymuyor burada, uymuyorsunuz ve hukuku hatırlattığımızda da isyan ediyorsunuz. Öyle şey olmaz.

Bakın, Sayın Bakan açık açık söyledi. Bunu İçişleri Komisyonunda da söyledi, İçişleri Komisyonunda görevli olan partinize mensup arkadaşlarımız bilirler, Sayın Şahin burada. Aynen ifade şöyledir, diyor ki: “Mevcut Anayasa'yı referans alarak düzenleme yapamayız.” Bu nedir? Bu, Anayasa'yı tanımazlıktır. Yani bunun artık tevil götürür bir tarafı var mı? Yok. Ve Genel Kurulda da “Böyle söylediğinizi biliyor musunuz?” dedim, “Evet, sözlerimin arkasındayım.” dedi. Yani anlayış bu.

Siz bu anlayışı beğeniyor musunuz peki? Yani size göre bu anlayış hukuka uygun bir anlayış mı? Bir bakanın –bu, İçişleri Bakanı olabilir veya başka bir bakan olabilir- ifade edebileceği bir görüş mü? Biz Anayasa'yı beğenmeyebiliriz, Anayasa'nın bazı hükümlerini uygun görmeyebiliriz -nitekim biz de bazı hükümleri uygun görmüyoruz- ama o Anayasa usulüne uygun olarak değişene kadar herkes o Anayasa'ya uymak zorundadır. Çünkü, yine Anayasa'mızın amir hükmüdür, diyor ki: “Anayasa kuralları herkesi bağlar.” Yargı makamlarından idareye kadar, herkesi bağlar. O nedenle, Sayın Bakana sahip çıkacağınıza… Elbette sahip çıkın, ben ona bir şey demiyorum ama Sayın Bakanın yanlışlarını, Hükûmetin genel yanlışlarını da görün.

Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı Anayasa'ya göre yemin etti. Değerli arkadaşlar, siz hepiniz bilmiyor musunuz, şu anda Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı gibi hareket etmiyor mu? Toplu açılış adı altında mitingler yapmıyor mu? İktidar partisi grubunu, grup yönetimini daha doğrusu, sarayda toplamadı mı? Basın haberlerinden söylüyoruz ve yalanlanmadı bu. Dönemi biten, yani üç dönemi biten sayın milletvekilleri buna bir çözüm bulunması için topluca Sayın Cumhurbaşkanını ziyaret etmediler mi? Hâlbuki bizim Anayasa'mız “Cumhurbaşkanı seçilenin partiyle ilişiği kesilir.” diyor. Biz hukuku işimize geldiği gibi değil, hukukun öngördüğü kurallar içerisinde yorumlamalıyız diyorum, saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Serindağ.

Sayın Özgündüz…

 

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

18.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz'ün, anayasal organları tanımamasından dolayı İçişleri Bakanı Efkan Ala’yı kınadığına ilişkin açıklaması

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Bu Sayın Bakan, bürokrat Bakan, daha önce, 17 Aralık sürecinde biliyorsunuz İstanbul Emniyet Müdürünü arayarak “Boş ver mahkeme kararını Selami, çöpe at.”, hatta ‘Savcıya 2 polis gönderirim, seni aldırırım çete kurdun diye.’ de.” diyen bir arkadaş. Dolayısıyla, Anayasa’yı, hukuku, efendim, anayasal organları tanımayan bir Bakanı ben kınıyorum. Bu kişiyi Bakan koltuğuna oturtanları da kınıyorum. Bu, Meclisin iradesine saygısızlıktır. Anayasa’yı tanımayan kişinin kendisi de gayrimeşru duruma düşmüştür diyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özgündüz.

Sayın Zozani…

 

19.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, İç Tüzük’ün 13’üncü maddesine göre yapılan itirazla ilgili Başkanlık Divanının aldığı karara ve 23/2/2015 tarihli 62’nci Birleşimde Genel Kurul salonunda yaşanan arbedede kırılan mikrofondan kendisinin sorumlu olmadığına ilişkin açıklaması

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, iki hususta görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bir: Bugün Meclis Başkanlık Divanı 3 grubun şikâyet dilekçesi üzerine toplanmış ve şikâyet konusu işlemlerin reddedilmesine dair bir karar almış. Ancak görüyoruz ki İç Tüzük 13’e göre toplanmış Başkanlık Divanı da İç Tüzük 13’e aykırı bir işlem gerçekleştirmiştir. Çünkü İç Tüzük 13 hakkında şikâyet olan Başkanlık Divanı üyelerinin o toplantıya katılmamasını hükmeder ancak burada hakkında şikâyet olan bir üyenin de o toplantıya katıldığını öğrenmiş bulunuyoruz. Dolayısıyla, Başkanlık Divanının bu kararı bizim açımızdan tartışmayı ortadan kaldırmaz, bu bir.

İkincisi: 23 Şubat günü Meclis Genel Kurulunda bir arbede yaşandı ve o arbede esnasında, kâtip üyelerin kullandığı mikrofonlardan bir tanesi, bir kâtip üyenin de ani refleksiyle, Divan önündeki mermere çarpması sonucu kırıldı. Ancak, o kırılma işlemi kamuoyunda benim üstümde kaldı. Kâtip üye de kendisinin ani refleksiyle o mikrofonun kırıldığına dair bir beyanda bulunamadığı için, bulunmadığı için bu benim bir fiilim gibi Türkiye kamuoyunda kaldı, bu şekilde lanse edildi. Böyle bir ithamı, böyle bir suçlamayı reddettiğimi ifade etmek istiyorum. Kâtip üyeyi de, o esnada neyin olup bittiğini, mikrofonun ne şekilde kırıldığını açıklamaya davet ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Zozani.

Sayın Yılmaz’ın İç Tüzük 58’e göre bir düzeltme talebi vardır.

Buyurunuz.

 

VI.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR (Devam)

4.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz'ın, 2/3/2015 tarihli 67’nci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün gece yarısı yaptığım bir konuşmada, “Hukuk herkese lazım. İşte, bugün gördünüz. Burada, sizin işinize gelmediği zaman, başta Elitaş olmak üzere, nasıl böyle, neredeyse bir isyan noktasına geldiğini gördük. İşte, muhalefet bunu dört senedir yaşıyor.” ifadesindeki “…böyle, neredeyse bir isyan”ın “…nasıl karşı çıktıklarını gördük.” (X) şeklinde düzeltilmesini arz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, burada hukuku herkes kendisine göre yorumlarsa çok ciddi sıkıntılar yaşanır. İşte, dün akşam burada yaşandı.

İki haftadır, AK PARTİ’ye mensup Meclis Başkan Vekilleri burayı yönetirken, muhalefet partisi İç Tüzük’teki birtakım kuralların yerine getirilmediğini ifade ederek karşı çıktığında, AK PARTİ Grubu, oradan, Başkanın tutumu lehinde ortalığı ayağa kaldırıyordu ama dün, Sayın Güldal Mumcu Hanımefendi yönetirken bir baktık ki başta Sayın Elitaş olmak üzere, Sayın Mumcu’nun İç Tüzük’le ilgili uyguladığı her ifadeye karşı çıkan bir noktaya geldi.

Şimdi, burada, on üç yıllık iktidarınızda, özellikle 28 Şubatın mağduru olarak, 28 Şubatta yapılan haksızlıkları ifade ederek iktidara geldiğinizde, bugün, siz görmeseniz de anlamak istemeseniz de 28 Şubatın uygulamalarından daha ağır uygulamaları yapıyorsunuz, hukuku tamamen kendinize göre yontuyorsunuz. Dün, 28 Şubat sürecinde de dönemin muktedir generallerinin emrinde yazarçizerler vardı, emirlerinde gazeteler vardı, televizyonlarda muktedir generallerin hoşuna gidecek şekilde yorumlar yapan sözde aydınlar vardı; bugün de aynısı yapılıyor. Dün, yine muktedir generallerin talimatıyla birçok gazetede manşetler atılıyordu, hedefler gösteriliyordu ve o hedef gösterilen yere devletin etkin kurumları gidip çöküyordu; bugün de farklı değil. Bugün de “havuz medyası” dediğimiz, aynı kaynaktan çıkan, aynı kaynaktan talimat alan belli basın yayın organları hedef gösteriyor, o hedefin üzerine adliye veya kolluk kuvvetleri harekete geçiyor. Dün, 28 Şubat sürecinde bir insanı suçlamanın en kolay yolu “İrticacısın.” dediğinizde hedef hâline geliyordu, kendilerine muhalefet eden herkesi irticacı kabul ediyorlardı; bugün sizinle ilgili de kim ne söylerse söylesin, dün beraber olduğunuz, bu noktaya getirdiğiniz kişileri kastederek herkese “paralelci” diyorsunuz. Kendi içinizde bir istikrarlı olun, kendi içinizde hukuktan yana olun. Hukukun yarın bir gün yine size lazım olacağını aklınızdan kesinlikle çıkarmayın.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, önergeleri ayrı ayrı okutacağım.

İkinci sırada okutacağım Meclis araştırması önergesi 500 kelimeden fazla olduğu için önerge özeti okunacaktır ancak önergenin tam metni tutanak dergisinde yayımlanacaktır.

 

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 47 milletvekilinin, Artvin Sarp Sınır Kapısı’nda yaşanan olumsuzlukların ve fiziki koşulların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1236)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Artvin Sarp Sınır Kapısı’nda yaşanan olumsuzlukların belirlenmesi, fiziki koşullarının araştırılıp modernize edilmesi amacıyla Anayasa'nın 98’inci ve İç Tüzük’ümüzün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması komisyonu açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Uğur Bayraktutan                                                      (Artvin)

2) Ensar Öğüt                                                               (Ardahan)

3) Ali İhsan Köktürk                                                      (Zonguldak)

4) İlhan Demiröz                                                           (Bursa)

5) Ömer Süha Aldan                                                      (Muğla)

6) Tanju Özcan                                                             (Bolu)

7) Aykan Erdemir                                                          (Bursa)

8) Ahmet Toptaş                                                           (Afyonkarahisar)

9) Levent Gök                                                               (Ankara)

10) Hurşit Güneş                                                          (Kocaeli)

11) Fatma Nur Serter                                                    (İstanbul)

12) Şafak Pavey                                                           (İstanbul)

13) Sinan Aydın Aygün                                                  (Ankara)

14) Ali Haydar Öner                                                      (Isparta)

15) Mustafa Serdar Soydan                                           (Çanakkale)

16) Engin Özkoç                                                           (Sakarya)

17) Bülent Tezcan                                                         (Aydın)

18) Emre Köprülü                                                         (Tekirdağ)

19) Dilek Akagün Yılmaz                                               (Uşak)

20) Turgut Dibek                                                           (Kırklareli)

21) Ali Demirçalı                                                          (Adana)

22) Ali Özgündüz                                                          (İstanbul)

23) Mahmut Tanal                                                         (İstanbul)

24) Ramis Topal                                                           (Amasya)

25) Turhan Tayan                                                         (Bursa)

26) İdris Yıldız                                                              (Ordu)

27) Kadir Gökmen Öğüt                                                 (İstanbul)

28) Selahattin Karaahmetoğlu                                       (Giresun)

29) Veli Ağbaba                                                            (Malatya)

30) Ramazan Kerim Özkan                                            (Burdur)

31) Candan Yüceer                                                       (Tekirdağ)

32) Doğan Şafak                                                           (Niğde)

33) Muharrem Işık                                                         (Erzincan)

34) Haluk Eyidoğan                                                  (İstanbul)

35) Hülya Güven                                                       (İzmir)

36) Malik Ecder Özdemir                                           (Sivas)

37) Erdoğan Toprak                                                  (İstanbul)

38) Mehmet Emrehan Halıcı                                      (Ankara)

39) Tolga Çandar                                                     (Muğla)

40) Engin Altay                                                        (Sinop)

41) Mehmet Ali Ediboğlu                                           (Hatay)

42) Alaattin Yüksel                                                   (İzmir)

43) Mustafa Moroğlu                                                 (İzmir)

44) Aylin Nazlıaka                                                    (Ankara)

45) Ayşe Eser Danışoğlu                                           (İstanbul)

46) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                    (İstanbul)

47) Haluk Koç                                                          (Samsun)

48) Ali Rıza Öztürk                                                   (Mersin)

Artvin Sarp Sınır Kapısı’nda yaşanan olumsuzluklar kamuoyunun malumudur. Sarp Sınır Kapısı’nda, özellikle de pasaportsuz geçişlerin artması neticesinde büyük kuyruklar oluşmuş, ticaretle uğraşan iş adamlarının zaman kaybından oluşan birçok mağduriyetleri sonucunda maddi ve manevi kayıplar yaşanmaktadır.

Aynı zamanda uluslararası kapı olan ve birçok turistin ülkemize giriş çıkış yaptığı Sarp Sınır Kapısı, ülkemiz prestiji açısından da önem arz etmektedir. Yirmi dört saati aşkın bekleyişler ve büyük izdihamların yaşandığı hudut kapımız, ülkemiz imajı açısından da olumsuz izlenimler yaratmaktadır.

Hükûmetiniz zamanında pasaportsuz geçişlerin başlaması (1 TL karşılığı kimlikle geçiş) ve bu geçişlerden faydalanmak isteyen yurttaşlarımızın Gürcistan'a seyahat etmek istemesi büyük yığılmalara sebep olmaktadır. Bu yığılmalara sebep olan husus, yeni inşa edilmiş olmasına karşın plansız, projesiz olan geçiş noktalarıdır. Komşu ülkede 20'ye yakın işlem noktası var iken ülkemizin peron sayısı ise sadece 2’dir. Bir turistin Türkiye kapısında işlem yaparken yaşadığı zaman kaybı ile Gürcistan kapsında yaşadığı zaman kaybı arasında büyük farklar vardır. Bunun nedeninin ise günün şartlarına uygun olmayan yöntemlerin kullanılmasının olduğunu özellikle belirtmek isterim.

Ayrıca, Sarp Sınır Kapısı’nda son tesisin Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıldıktan sonra 4 tadilat geçirmesi, üç yıllık süre zarfında olmuştur, ancak hâlâ sınır kapısındaki sorunlar giderilmemiştir. Sınır kapısı coğrafi yapı ve araziye göre projelendirilmediği için bu sıkıntılar yaşanmaktadır. 2 adet tır parkı yapılmasına karşın bazen Kemalpaşa beldesi Liman köyüne kadar araç kuyrukları oluşmaktadır. Oluşan kuyruklar trafik yoğunluğuna ve aksamalarına neden olmakta, hatta birçok zaman bu nedenle üzücü kazalar da yaşanmaktadır.

Yukarıda belirtilen hususlar ışığında, yaşanan olumsuzlukları kısaca özetlemek gerekirse Sarp Sınır Kapısı ülkemize yetersizdir. Araç yığılmalarının yaşandığı yirmi dört saati aşkın bekleyişler, günün koşullarına cevap vermeyen işlemler, peron sayılarındaki yetersizlik ve çalışan personel sayısının azlığı, araç giriş ve çıkışlarının düzensiz oluşu gibi saymakla bitmeyecek birçok sebepler Sarp Sınır Kapısı’nda yaşanmaktadır.

Sarp Sınır Kapısı’nda yaşanan sorunların -ivedilikle gidermesi adına- kurulacak bir Meclis araştırması komisyonu tarafından görülmesi ve tespit edilmesinin, bölgede yaşanan çevresel sorunların giderilmesinin ülkemizin imajı, ticari ve turizm kapsamındaki sorunların çözümü açısından bir zorunluluk olduğuna zorunluluk olduğuna inanıyoruz.

 

2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 48 milletvekilinin, Artvin Kafkasör-Cerattepe maden sahasının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1237)(x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Artvin Kafkasör-Cerattepe maden sahası konusunda gerekli önlemlerin belirlenip ivedilikle alınması amacıyla Anayasa'nın 98’inci ve İç Tüzük’ümüzün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması komisyonu açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Uğur Bayraktutan                                                  (Artvin)

2) Tolga Çandar                                                       (Muğla)

3) İlhan Demiröz                                                      (Bursa)

4) Ahmet Toptaş                                                       (Afyonkarahisar)

5) Ensar Öğüt                                                           (Ardahan)

6) Ali İhsan Köktürk                                                  (Zonguldak)

7) Ömer Süha Aldan                                                 (Muğla)

8) Ali Rıza Öztürk                                                     (Mersin)

9) Mehmet Volkan Canalioğlu                                    (Trabzon)

10) Tanju Özcan                                                       (Bolu)

11) Aykan Erdemir                                                    (Bursa)

12) İdris Yıldız                                                         (Ordu)

13) Hurşit Güneş                                                      (Kocaeli)

14) Ali Haydar Öner                                                  (Isparta)

15) Şafak Pavey                                                       (İstanbul)

16) Engin Özkoç                                                       (Sakarya)

17) Bülent Tezcan                                                    (Aydın)

18) Emre Köprülü                                                     (Tekirdağ)

19) Dilek Akagün Yılmaz                                           (Uşak)

20) Turgut Dibek                                                      (Kırklareli)

21) Ali Demirçalı                                                      (Adana)

22) Ali Özgündüz                                                      (İstanbul)

23) Mahmut Tanal                                                     (İstanbul)

24) Ramis Topal                                                       (Amasya)

25) Turhan Tayan                                                     (Bursa)

26) Kadir Gökmen Öğüt                                             (İstanbul)

27) Selahattin Karaahmetoğlu                                   (Giresun)

28) Veli Ağbaba                                                       (Malatya)

29) Ramazan Kerim Özkan                                        (Burdur)

30) Candan Yüceer                                                   (Tekirdağ)

31) Doğan Şafak                                                      (Niğde)

32) Muharrem Işık                                                    (Erzincan)

33) Haluk Eyidoğan                                                  (İstanbul)

34) Hülya Güven                                                       (İzmir)

35) Malik Ecder Özdemir                                           (Sivas)

36) Erdoğan Toprak                                                  (İstanbul)

37) Mehmet Emrehan Halıcı                                      (Ankara)

38) Engin Altay                                                        (Sinop)

39) Mehmet Ali Ediboğlu                                           (Hatay)

40) Alaattin Yüksel                                                   (İzmir)

41) Mustafa Moroğlu                                                 (İzmir)

42) Sinan Aydın Aygün                                              (Ankara)

43) Aylin Nazlıaka                                                    (Ankara)

44) Ayşe Eser Danışoğlu                                           (İstanbul)

45) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                    (İstanbul)

46) Haluk Koç                                                          (Samsun)

47) Fatma Nur Serter                                                (İstanbul)

48) Levent Gök                                                         (Ankara)

49) Mustafa Serdar Soydan                                       (Çanakkale)

Özet Gerekçe:

Artvin şehir merkezinin hemen üzerinden, üst mahallelerinden başlayan, Cerattepe ve Genya Dağı’nı içerisine alan ve Şehitli köyü içinden Deriner Barajı’na, Kalburlu, Zeytinlik, Oruçlu köylerine kadar inen alanda maden işletmeciliği yapılmasına ilişkin ihale 2012 yılı Şubat ayı içerisinde yapılmış ve ihale Özaltın Gurubu tarafından alınmıştır.

Söz konusu alanlar 4252 ve 4944 no.lu ruhsat alanları olup Cerattepe alanı 250 hektar ve Genya Dağı alanı 4.156 hektar büyüklüğündedir. Bu hâliyle Artvin coğrafyasına karşıdan bakıldığında, gözle görünen bütün alan maden ruhsat alanı hâline getirilmiştir. Artvin halkının yaşam alanı şehir merkezi ile Çoruh Nehri arasına sıkıştırılmıştır.

Bilindiği üzere, Cerattepe’de maden arama ve işletme faaliyetlerinin geçmişi 1990 yılına dayanmaktadır. Cominco Madencilikle başlayan maden arama faaliyeti 2000 yılında Inmet Mining’e devredilmiş, faaliyetlerin tekrar başlaması üzerine Rize İdare Mahkemesinde dava açılmış, yürütmeyi durdurma kararı verilmiş, yargılamanın sonunda ise ruhsatların ve işletme hakkının iptaline karar verilmiştir. Bu karar, Danıştay onamasından da geçerek 2008 sonunda kesinleşmiştir. Bugün yeniden ihalesi yapılan bu alanlar, kesinleşmiş mahkeme kararlarıyla işletme hakkı ve ruhsatları iptal edilen alanlardır; yeniden ihalesinin yapılmasıyla hukuk yok sayılmış, hukuka ve adalete güven sarsılmış, devlet olmanın sorumluluğu unutulmuştur.

Bu haksız ihaleyle ilgili olarak Rize İdare Mahkemesinde tekrar dava açılmış olup dava hâlen sürmektedir. Süren davada faaliyetin çevresel etkileri gözetilerek yürütmeyi durdurma kararı, itiraz üzerine, Trabzon Bölge İdare Mahkemesi tarafından verilmiştir.

Gerçekten de ruhsat alanlarında yapılacak bir madencilik faaliyetinin çevresel etkileri çok büyük olacaktır. Bu nedenle daha önceki yargılama aşamalarında öncelikle yürütmeyi durdurma kararları verilmiş, sonra da ruhsatlar ve işletme izinleri iptal edilmiştir. Yapılması düşünülen faaliyetin çevresel etkileri kısaca aşağıda açıklanacaktır.

Ruhsat alanları, yukarıda belirtildiği gibi, Artvin şehir merkeziyle birleşmekte olan alanlar olup resmî olarak kırk yıldır süren Artvin’in en önemli festivali olan Kafkasör Festivali Kafkasör’de yapılmaktadır. Ruhsat alanının çok önemli bir kısmı ekolojik ve turistik özellikleri nedeniyle turizm alanı olarak ilan edilmiştir. Turizm alanı son yıllarda Bakanlar Kurulu kararıyla genişletilmiş ve Atabarı Kayak Tesislerini de içine alacak şekilde yeniden düzenlenmiştir. Yine, alanın bir yanı ise Hatila Millî Parkı’dır. Hatila Millî Parkı, maden ruhsat alanının etkileşim alanında kalmaktadır. Yine, alanın önemli bir kısmı kent ormanı olarak düzenlenmiştir. Kent ormanının da yer aldığı Kafkasör bölgesi Artvin halkının tek rekreasyon alanıdır. Ülkemizin en büyük Atatürk heykelinin yer aldığı Atatepe Poligon Tesisleri de ruhsat alanı içerisinde kalmaktadır.

Yukarıda belirtilen hususlar ışığında, Artvin şehir merkezinin üzerinde yer alan 4.252 ve 4.944 no.lu maden ruhsat alanlarının kapsadığı alan, bu alanlardaki madencilik faaliyetinin çevresel etkileri, bu alanlardaki mahkeme kararlarının ve daha önceki araştırma komisyonunun belirlemeleri, şehir merkezine yakınlığı ve şehir merkezinde yaşayan insanların bundan ne şekilde etkileneceği, maden çıkartma esnasında raporlarda da belirtildiği gibi Artvin'in heyelan riski taşıdığı, ülkemizin ekonomisine bir katkısının olup olamayacağı, yer üstü zenginlikleriyle kıyaslandığında kısa dönemli özel çıkarlar yerine yüzyıllar boyunca bütün kamunun yararlanacağı yer üstü zenginliklerinin neler olduğunun kurulacak bir Meclis araştırması komisyonu tarafından görülmesi ve tespit edilmesinin ülkemizin geleceği ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı kapsamında bir zorunluluk olduğuna inanıyoruz.

 

3.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 19 milletvekilinin, Sağlık Bakanlığı tarafından kamu-özel ortaklığı çerçevesinde yapılacak olan sağlık tesislerinin halk sağlığına vereceği zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1238)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sağlık Bakanlığı tarafından kamu-özel ortaklığı çerçevesinde yapılacak olan sağlık tesisleri ve bu tesislerde verilecek hizmetler anayasal bir görev olan sağlık hizmetini alınır, satılır ve kâr edilir bir mal hâline getirmekte ve halkın sağlığını tehlikeye atmaktadır. Bu konuda Anayasa’nın 98 ve TBMM İçtüzüğü’nün 104 ile 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını az ve teklif ederiz.

1) Aytuğ Atıcı                                                           (Mersin)

2) Bülent Tezcan                                                      (Aydın)

3) İzzet Çetin                                                           (Ankara)

4) Aytun Çıray                                                          (İzmir)

5) Muharrem Işık                                                      (Erzincan)

6) Ahmet İhsan Kalkavan                                          (Samsun)

7) Mehmet Hilal Kaplan                                            (Kocaeli)

8) Turgut Dibek                                                        (Kırklareli)

9) Özgür Özel                                                           (Manisa)

10) Musa Çam                                                          (İzmir)

11) Doğan Şafak                                                      (Niğde)

12) Veli Ağbaba                                                       (Malatya)

13) Bülent Kuşoğlu                                                   (Ankara)

14) Candan Yüceer                                                   (Tekirdağ)

15) Kazım Kurt                                                         (Eskişehir)

16) Orhan Düzgün                                                    (Tokat)

17) Sinan Aydın Aygün                                              (Ankara)

18) İlhan Demiröz                                                     (Bursa)

19) Nurettin Demir                                                    (Muğla)

20) Hasan Akgöl                                                       (Hatay)

Gerekçe:

Halkın anayasal hakkı olan sağlık hizmetini sektör hâline getirip “Sağlıkta Dönüşüm” olarak tanımlayan AKP, halkın sağlık hakkını uluslararası tekellere pazarlamaya çalışmaktadır. Kârlı bir sağlık sektörü tablosu oluşturup yabancının ilgisini çekmek için 1999'da 4,9 milyar lira olan sağlık harcamaları kışkırtılarak 2011'de 76 milyar lira düzeyine kadar çıkarılmıştır.

“Sağlıkta Dönüşüm” denen ithal bir Dünya Bankası projesiyle uluslararası tekellere Türkiye'de 75 milyon sağlık müşterisi yaratılmıştır. Bu projeyle Türkiye'de halk, giderek artan oranda sağlık hizmetlerinde katılım payı ödemek zorunda bırakılmıştır, para ödemeksizin sağlık hizmeti almak olanaksız hâle getirilmiştir.

Sağlık Bakanlığı Kamu Özel Ortaklığı Daire Başkanlığı kurarak özel sektör yoluyla önemli ve acil projelerini gerçekleştireceğini iddia etmiştir. Sağlık Bakanlığının Kamu Özel Ortaklığını kurarken kullandığı "acil ihtiyaçlar" ifadesinin amaç değil araç olduğu beş yılda anlaşılmıştır.

Kamu Özel Ortaklığı, özel sektöre kurdurup sonra da kiralamak istediği sağlık yerleşkelerini kamu arazileri üzerinde planlamıştır, ancak kamu arazilerinin işletmeciye geçici süre için devir hakkını Anayasa'ya aykırı şekilde yönetmelikle düzenleyerek gelecekte özel sektöre tam devir konusunu tartışılır hâlde bırakmıştır. Ayrıca, özel sektörün yaptığı tesislerden alacağı kira, hizmet alımı başlamadan, henüz inşaat bile başlamadan başlatıldığı için kamu zararı katlanmıştır. Hastaneleri işletecek şirketlerin üstleneceği "yardımcı hizmetler" sınıflaması da net değildir ve neredeyse her alanı kapsayabilecek şekilde esnek düzenlenmiştir.

Kamu Özel Ortaklığının yapım aşamasına getirdiği projelerden 3 tanesi Danıştay tarafından iptal edilmiştir. Kamu Özel Ortaklığı misyonunu tarif ederken "Üstlenilen görevleri şeffaf, dürüst ve adil bir çerçevede başarıyla gerçekleştirmektir." yazmasına rağmen sözleşmeler kamuoyundan ısrarla kaçırılmıştır.

Basına yansıyan ve yalanlanmayan bilgilere göre, KÖO yöntemiyle yapılacak sağlık kampüslerinde işletmecilere hastanelerde yüzde 70 yatak doluluğu garantisi verildiği görülmüştür. Yani Sağlık Bakanı, hasta garantili hastane inşa ettirme işine girmiştir. Sağlık Bakanının görevi halkın sağlığını korumak, hastalanmasını önlemek için önlemler almak ve sağlığı korumaktır. Oysa, Sağlık Bakanı şirketlere "Halkımın sağlığını koruyamayacağım ve hastaneye yatacak kadar hastalanacaklarının garantisini veriyorum. Vatandaşımı yüzde 70 yatağı dolduracak kadar hastalandıramazsam bedelini hastalanmayan halktan topladığım vergilerle sana ödeyeceğim." demektedir. Hasta garantili satılan sağlık hizmeti yetmezmiş gibi, 6288 sayılı Kanun’la yapımcı, işletmeci şirketlere KDV muafiyeti getirilerek kaymaklı özel şirket kârlarına bal dökülmüştür.

Kamu-özel ortaklığı modelinde işletmeciye yapılacak ödemelerin devletin bütçesinden değil, döner sermaye veya benzeri kaynaklardan karşılanacağı planlanmıştır. Böylece yapılacak hastanelerin maliyeti yine hastalardan alınacak katkı katılım paylarından karşılanmış olacaktır.

Kamu-özel ortaklığı ekonomi dilinde bir özelleştirme modelidir ve İngiltere'deki modelden aynen alınmıştır (Public Private Partnership). Bu özelleştirme modeli Avrupa'daki bazı ülkelerde ve Kanada'da denenmiştir. Geriye doğru yapılan analizlerde bu özelleştirme modelinin kamu gelirlerini tahrip ettiği görülmüş ve geri dönüşler başlamıştır.

Bizde de Sağlık Bakanlığı kamu-özel ortaklığı yöntemiyle yirmi otuz yıllık anlaşmalar yaparak halkın gelecekteki gelirlerini de ipotek altına almaktadır. Oysa, hükûmetler dört beş yıl için seçilir ve icraatları halkın geleceğini ipotek altına alacak şekilde kurgulanmamalıdır.

Bütün bu hukuksuz ve halkın sağlığını gelecekte tehlikeye atacak yöntemin daha büyük ve geri dönüşümsüz zararlar oluşturmadan ve geç kalınmadan incelenmesi, gerekli yasal düzenlemelerin yapılması için Meclis araştırması açılmasını gerekli görmekteyiz.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

 

B) Duyurular

1.- Başkanlıkça, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine düşen birer üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin duyuru

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine de birer üyelik düşmektedir. Bu komisyonlara aday olmak isteyen, siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin 9 Mart 2015 Pazartesi günü saat 18.00'e kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yazılı olarak müracaat etmelerini rica ediyorum.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.19

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.34

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.

 

IX.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, kamuoyunda “2 Mart darbesi” olarak adlandırılan, DEP Milletvekilleri Orhan Doğan ve Hatip Dicle’nin 2 Mart 1994’te Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkışta sivil polisler tarafından yaka paça gözaltına alınması, aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekilleri Orhan Doğan, Hatip Dicle, Leyla Zana, Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve Mahmut Alınak’ın dokunulmazlıklarının kaldırılarak tutuklanmaları olayının araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/751) ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Mart 2015 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

                                                                                                      03/03/2015

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 3/3/2015 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                   İdris Baluken

                                                                            Bingöl

                                                                        Grup Başkan Vekili

Öneri:

DEP Milletvekilleri Orhan Doğan ve Hatip Dicle 2 Mart 1994'te TBMM'den çıkışta sivil polisler tarafından yaka paça gözaltına alınmıştır. Aynı gün TBMM'de milletvekilleri Orhan Doğan, Hatip Dicle, Leyla Zana, Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve Bağımsız Milletvekili Mahmut Alınak'ın dokunulmazlıkları kaldırılmış ve tutuklanmışlardır. Kamuoyunda “2 Mart darbesi” olarak adlandırılan olayların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan (10/751) esas numaralı bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin görüşülmesinin Genel Kurulun 3/3/2015 Salı günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin lehinde Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.

Buyurunuz Sayın Kaplan. (HDP sıralarında alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çabuk unutuluyor her şey. 2 Mart, 3 Mart 1994. İyi hatırlarsanız, Meclisin etrafının özel timler, polislerle çevrildiği, şu Genel Kurul kulislerine polislerin silahlarıyla geldiği, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcısının emir verdiği ve Doğan Güreş’in Genelkurmay Başkanı, Çiller’in Başbakan olduğu bir dönemde, o tarihlerde iktidarda bulunan sağ partilerin burada Demokrasi Partisi milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması için iki ayrı önerge verip birleştirdiği günün hemen arkasından, Meclisin bütün dokunulmazlık dosyalarının önüne Kürt milletvekillerinin dokunulmazlıklarını koyarak, hırsızlık, yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma, yüz kızartıcı suçlar dâhil, kendileriyle ilgili dokunulmazlık dosyalarını da öteleyerek burada yaptıkları 2-3 Mart darbesi çok önemli bir darbedir. Onun kaynağını aramadığınız zaman 28 Şubat darbesinin de ne olduğunu çözümlemek mümkün değildir.

Ama orada daha korkunç şeyler de oldu. Onların içinde sadece Demokrasi Partisi milletvekilleri değil, Refah Partisi milletvekillerinin de -ismi geçenler- henüz Mecliste dokunulmazlık dosyaları görüşülmeden, henüz Mecliste bu konuda bir karar verilmeden evleri İstanbul’da basıldı, gözaltına alındılar. Düşünebiliyor musunuz, milletin Meclisinde Anayasa 83’e göre dokunulmazlığı olan milletvekillerinin evi basıldı. Meclisin etrafı sarıldı, Meclisin etrafı Meclis daha görüşme yapmadan, bir karar vermeden ve burada verilecek kararla Anayasa’nın 84’üncü maddesine göre dokunulmazlıkların kaldırılmadan, Anayasa Mahkemesine itiraz yolu kabul edilen “Yedi günde itiraz edilir, Anayasa Mahkemesi on beş günde karar verir ve karar sonra kesinleşir.” denilen bir konuda rahmetli Orhan Doğan, Şırnak Milletvekili -benim hem meslektaşım, avukat hem hemşehrim- ve Sayın Hatip Dicle şu dış kapının çıkışında sivil polisler tarafından çirkin bir şekilde gözaltına alınıp emniyete götürüldü, Terörle Mücadeleye. Henüz burada görüşmeler sürerken, henüz burada başka dokunulmazlık dosyaları varken, henüz Anayasa Mahkemesine itiraz süresi varken, henüz kesinleşmeden, henüz karar verilmeden bir polis terörü, Terörle Mücadele Kanunu’ndan kaynaklı bir devlet terörü, bir derin devlet uygulaması, bir darbeciler uygulaması, bir askerî vesayet uygulaması Meclisi pençesine almış, burada milletin iradesini yok saymıştı. O günleri iyi hatırlarsınız, 1994’te, konsept yılları olarak geçen o yıllarda DEP milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldıktan sonra 4 bin köyün yakılıp boşaltıldığı, 17.500 faili meçhul cinayetin pervasızca işlendiği, yurttaşın bu Mecliste sesi olacak bir parlamenterin bırakılmadığı o karanlık dönemlerden bugüne geldik.

Ama bunu yapanlardan “çok azı” demeyeceğim, hiçbir parti kalmadı bu Mecliste, hiçbiri kalmadı ama o gün dokunulmazlıkları kaldırılanlar, yargılananlar, Sayın Ahmet Türk tekrar milletvekili oldu, geldi buraya, Sayın Leyla Zana, Sırrı Sakık; Hatip Dicle son seçimlerde seçildi, düşürüldü üyeliği. Yani halk bütün yıllara, bütün her şeye, bütün bu zorbalığa da karşı durarak bugün yine halkın seçilmişleri… Bugün Hatip Dicle, DTK Eş Başkanı bugün Ahmet Türk Büyükşehir Belediye Başkanı, bugün Sırrı Sakık da Ağrı Belediye Başkanıdır arkadaşlar. Bu siyaset boyutu ve bugün hiçbir şey değişmedi; aynı Anayasa var Kenan Evren’in Anayasa’sı, aynı yüzde 10 seçim barajı var, aynı zorba yasalar var, aynı Terörle Mücadele Kanunu var ama bir gerçek var: Biz 2007 yılında tekrar seçildik, geldik buraya; Demokratik Toplum Partisini kurmuştuk, gül amblemimiz vardı biliyorsunuz ve 2009’da partimizi kapattılar. Bu Mecliste yakın zamanda partimiz kapatıldı, Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’un milletvekilliği üyeliği düşürüldü.

Ben o tarihlerde, 1994’te, şu kuliste, şu koridorda, şu üst bölümde DEP milletvekillerinin avukatı olarak buradaydım, şimdi milletvekili arkadaşları olarak. O dönemde DGM’lerde avukatlarıydım ama daha enteresan bir şey var ki o tarihlerde Demokrasi Partisi milletvekillerinin, DEP milletvekillerinin Strazburg’ta avukatıydım; onun Strazburg’daki yargıcı Sayın Rıza Türmen de burada. Türkiye uzun gözaltından mahkûm oldu. Türkiye işkence, kötü muameleden ayrıca mahkûm oldu. Türkiye hür seçimlerin ihlalinden Ek 1 Protokol 3’üncü maddeden mahkûm oldu, ki Avrupa Strazburg yargısının tarihinde hiçbir ülke hür seçimlerin ihlalinden mahkûm olmadı. Türkiye parti kapatmadan mahkûm oldu. Adil yargılama yapmadığı için Türkiye mahkûm oldu. Milletvekilleri on yıl cezaevinde kaldılar ve sonra yeniden yargılandılar çıktılar, fazladan yattılar. Ve bugün Leyla Zana tekrar burada milletvekilidir o arkadaşlarımızdan. Sayın Orhan Doğan, Allah’ın rahmetine kavuştu, Allah mekânını cennet eylesin. Şimdi, onun buradaki tutanaklarını demin kütüphaneye gittim, çıkardım burada savunma adına neleri söylemişti diye. Şunları söylemişti: “Bir orkestranın tek sesli olmasını nasıl düşünebilirsiniz? Bir orkestrada farklı sesler vardır. Bir çiçek bahçesini tek renk olarak nasıl düşünebilirsiniz? Bir bahçede çiçeklerin farklı renkleri vardır.” demişti. Türkiye’nin Anadolu’nun zenginliğinden, tarihinden, farklı kültürlerinden gelen çok sesli bir ülke olduğunu söylemişti.

O tarihlerde kim “Hayır.” demiş, karma komisyon tutanaklarına üşenmeden baktım ben. Sayın Erdal İnönü muhalefet şerhi koymuştu -karma komisyonda- Mümtaz Soysal muhalefet şerhi koymuştu, şu an bizim sıralarda oturan Sayın Esat Canan muhalefet şerhi koymuştu arkadaşlar. Şimdi o konjonktürün, o siyaset rüzgârının, o zorbalığın, o köy yakılmalarının, o işkencelerin, o öldürmelerin ötesinden gelen, rüzgârından savrula savrula gelen siyasetlerin kırıntısı bu Mecliste yok artık, yok. AKP sıralarından bu dönem 1-2, önceki dönemlerden iki 2-3 geldi gitti, o kadar. Yok, hiçbiri yok. Ne tarih onları anıyor ne halklar onları anıyor ne kimse anıyor. Gelmişiz 2015 yılına; bu ülkenin barışını, çözümünü, bu darbe Anayasası’ndan kurtuluşunu, bu yüzde 10 barajından kurtuluşunu, bu ülkenin demokrasisini yaratamayan bir Meclisin, bir siyaset kurumunun bu kapanmışlığının içinde gelmişiz, güvenlik yasasını, zorbalık yasasını görüşüyoruz bugün burada.

Arkadaşlar, bunları anlamak için, bu darbecileri çözmek için bir araştırma önergesi koymamız lazım. 12 Eylül darbesini araştırdınız ama 2 Mart darbesi araştırılmadı. Bunun mutlaka araştırılmasında yarar var, arkasından çok enteresan şeyler çıkar diyoruz.

Teşekkür ederiz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.

Aleyhinde, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç.

Buyurunuz Sayın Tunç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Araştırma önergesi, 2012 yılında BDP milletvekillerinin verdiği bir önerge. Bu önergenin bugünkü gündemde görüşülmesi isteniyor.

Önergenin gerekçesine baktığımızda, 1991 yılında SHP’yle ittifak yaparak 18 milletvekiliyle Meclise giren HEP’in 1993 yılında kapatılmasıyla DEP’e geçen milletvekillerinin 2 Mart 1994 tarihinde dokunulmazlıklarının kaldırılarak Meclisten atılması ve ardından da tutuklanarak cezaevine konulmalarıyla ilgili olayların Meclis iradesine bir darbe girişimi olduğu, bu olayların araştırılması için Mecliste bir araştırma komisyonu kurulması istenmektedir. O dönemde yaşanan antidemokratik olayları tasvip etmemiz mümkün değildir. Meclisten milletvekillerinin yaka paça, polis zoruyla alınıp cezaevine konulmasını bu çatı altında savunacak bu dönemde hiçbir kimse yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Savunmuyorsunuz da korumayın kollamayın, koruma kollama da olmasın.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, AK PARTİ’nin iktidara geldiği 2002 yılına kadar devam eden 1990’lı yıllar ülkemizin her açıdan zor yılları olmuştur. 1990’lı yıllar boyunca ülkemiz, maalesef, siyasi krizlerle, ekonomik krizlerle, gazeteci ve aydın cinayetleriyle, faili meçhullerle, zirveye çıkan terör olaylarıyla, millî iradeye antidemokratik müdahalelerle, banka hortumlamalarıyla, koalisyonlarla ve istikrarsız yönetimlerle hafızalarımıza kazınmıştır.

Araştırma önergesinde bahsedilen olaylar da 1990’lı yılların ülkemizde yaşattığı olaylardan birkaçıdır. Araştırma önergesinde parti kapatmalardan, HEP’in, DEP’in ve HADEP’in kapatılmasından bahsedilmektedir. 1990’lı yıllar sadece Kürt sorununu dile getiren bu partilerin değil, üniversitelerde kılık kıyafet özgürlüğünü savunan partilerin, Refah Partisinin de, Fazilet Partisinin de kapatılmasına neden olmuştur.

2002 yılında milletimiz bir karar vermiştir değerli milletvekilleri; ülkemizi siyasi krizlerden kurtaracak, antidemokratik girişimlere son verecek, ekonomiyi düzeltecek kadroların Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde kurulan AK PARTİ’de olduğunu görmüş ve ilk seçimde tek başına iktidara getirmiştir. “Karanlığa kapalı, aydınlığa açık” sloganıyla yola çıkan AK PARTİ, “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.” diyerek ülkemizin 1990’lı yıllarda yaşadığı olumsuzluklara son vereceğini ve yeni bir dönemin başlayacağını müjdelemiştir. 2002 yılından bu yana ülkemiz büyük bir kalkınma hamlesine sahne olmuş, bir taraftan demokrasi çıtamızı yükselten demokratikleşme hamleleri peş peşe gelmiş, diğer taraftan ülkemiz ekonomide 4 kat büyümüş, Türkiye'nin bütün bölgeleri, 81 vilayetimiz hayal dahi edilemeyen yatırımlara sahne olmuştur. Artık, Türkiye, dünyanın dev projelerine imza atan bir ülke olarak bütün dünyanın dikkatini çeken bir ülke olmuştur.

Türkiye, 1990’lı yılların koalisyon partilerinin yönetiminde uğradığı hasarı, son on üç yılda AK PARTİ iktidarıyla tamir etmiştir. Demokratikleşme alanında art arda gelen reformlarla temel hak ve özgürlükler genişletilmiştir.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Ya, sen bu konuşmayı daha önce de yaptın.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Özgürlüklerin genişletilmesi, basının tek tip olmaktan çıkarak çok sesli hâle gelmesi, kadın erkek, ırk renk, din dil, insanlarımız arasındaki her türlü ayrımcılığın sona erdirilmesi birilerini rahatsız etmiş olabilir.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Daha önce aynı konuşmayı yaptın.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Evet, hâlâ rahatsız oluyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Hep aynı şeyleri söylüyorsun. Hiç bu kadar yolsuzluk görülmedi, on üç senede 13 bin defa arttı.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Niye bana sataşıyorsun ya?

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Ülkemizi siz ne kadar farklı göstermeye çalışırsanız çalışın, milletimiz, Türk halkı, Türk milleti, Türkiye, bu özgürlükleri, hem demokratik özgürlükleri hem ekonomik özgürlükleri iliklerine kadar yaşamaktadır. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Hangi özgürlükten söz ediyorsun? Kaç kişi öldürdünüz, kaç kişinin katilisiniz, kaç trilyon çaldınız, niye kaçak saraylara kaçtınız?

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Ve yaşadığı için de 9 seçimde tercihini AK PARTİ’den yana kullanmıştır. Sen istediğin kadar bağır.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Türk milleti var mı Türk milleti?

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Sen çok bağırıyorsun ben konuşurken, ben konuşurken senden çok bağıran yok.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Araştırma önergesinde bahsedilen partilerin kapatılmasını zorlaştıran mevzuat düzenlemelerini AK PARTİ hayata geçirmiştir.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Aynı konuşmayı yaptın ya sen, böyle bir şey olmaz.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Kaç suret bastın o konuşmayı?

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Aslında parti kapatmayı ülkemiz gündeminden tamamen çıkarmak istedik. Ancak, keşke bu araştırma önergesini veren siyasi parti de destek verseydi, bunu da gerçekleştirseydik.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Sen aklama yolsuzluğunun onaycısı değil misin Yılmaz Tunç? O kadar derini göremedin mi, makul şüpheyi göremedin mi, gözlerini mi kapatmıştın?

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – 2010 yılında parti kapatmayı zorlaştıran ve dava açılmasını Meclisin iznine bağlayan Anayasa değişikliği paketinin 8’inci maddesi referandum için gerekli olan 330 kabul oyu bulamadığı için paketten düşmüştür.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Makul şüphe görünmüyor, kuvvetli şüphe görünmüyor, kasa görünmüyor, para sayma makinesi görünmüyor. Beş türlü görmüyorsun, çıkıp konuşuyorsun.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – İlk tur oylamada 337 kabul oyu vardır, 5 BDP’li milletvekili ilk turda oy kullanmıştır ama daha sonra ikinci turda BDP milletvekilleri oy kullanmamıştır ve 330 referandumun sınırının altında kaldığı için parti kapatmaları siyasi tarihimizden tamamen ortadan kaldıracak, hukuki zeminini sağlayacak bu düzenlemeye BDP milletvekilleri destek vermediği için bu madde paketten düşmüştür.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Yolsuzluk dosyası senin sicilin için yeterli.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Parti kapatmayı zorlaştıran ve 1990’lı yılları unutturan reformlarla ülkemiz artık çok daha demokratik bir ülke değerli milletvekilleri.

Birileri istediği kadar diktatörlükten bahsetsin, istedikleri kadar “baskıcı yönetim” desin, bu ülke insanı AK PARTİ iktidarıyla temel hak ve özgürlüklerini, ekonomik özgürlüklerini daha geniş yaşamaya başlamıştır. 1994’te Meclisten yaka paça atılan milletvekillerinin olduğu bir Türkiye’den, bugün bu yanlışlığı vurgulayan ve bütün siyasi partilerin de bunun yanlış olduğunu ifade ettiği özgür bir Türkiye ortamına gelinmiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Son on üç yılda parti kapatmalarını zorlaştıran düzenlemelerin yanı sıra yıllar süren olağanüstü hâl kaldırılmış, devlet güvenlik mahkemeleri ve özel yetkili mahkemeler kaldırılmıştır. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru imkânı getirilerek insan hakları alanında büyük bir reform gerçekleştirilmiştir. Türkiye İnsan Hakları Kurumu kurulmuş, Bilgi Edinme Kanunu çıkarılmış, yerinden yönetimi güçlendiren düzenlemeler yapılmıştır. Toplantı ve gösteri hakkının kapsamı genişletilmiş, ifade ve basın özgürlüğü güçlendirilmiştir. Kapatılan vakıfların yeniden açılması sağlanmış, azınlık vakıflarının mallarının iadesi sağlanmıştır. Kadın ve çocuk haklarını güvence altına alan düzenlemeler yapılmış, kamuda ve eğitimde kılık kıyafet özgürlüğü sağlanmış, üniversite sınavlarındaki katsayı adaletsizliği giderilmiştir. Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi başlatılmış, farklı dillerde yayına izin verilmiş, yerleşim birimlerinin eski isimleri iade edilmiş, vatandaşlarımızın çocuklarına istedikleri ismi verme özgürlüğü getirilmiştir. Özel okullarda ana dilde eğitim imkânı getirilmiş, cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülerin yakınlarıyla ana dillerinde görüşebilmeleri mümkün hâle getirilmiş, ana dilde savunma hakkı getirilmiştir. Yasak harflere serbestlik getirilmiş, farklı dil ve lehçelerde siyasi propaganda imkânı getirilmiş, kamuda Kürtçe tercüman ve çağrı merkezi uygulaması başlatılmıştır. Yıllar süren terör belasından ülkemizin kurtarılması için çözüm süreci başlatılmıştır. Yayla ve meralarda yasaklar kaldırılmış, üniversitelerde farklı dil ve lehçelerde enstitü kurulması ve akademik çalışma yapılabilmesi sağlanmıştır.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Bir de sokaklara hendek kazmayı yasaklasanız...

YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Eğitim sistemi demokratikleştirilmiş, farklı dil ve lehçelerde seçmeli ders imkânı getirilmiştir. Siyasi partilere yardımın kapsamı genişletilmiş, devlet yardımı alabilmek için oy şartı yüzde 7’den yüzde 3’e indirilmiştir. Miting ve gösteri hakları genişletilmiş, siyasi partilerin teşkilatlanma zorunluluğu hafifletilmiştir. Askerî vesayete son verilmiş, Millî Güvenlik Kurulunun yapısı yeniden düzenlenmiş, Yüksek Askerî Şûra kararlarına karşı yargı yolu açılmış, askerî yargının alanı daraltılmış, bazı kamu kurum ve kuruluşlarında askerî üye uygulamasına son verilmiştir. EMASYA Protokolü kaldırılmış, 12 Eylül darbecilerinin yargılanması sağlanmış, darbelerin dayanağı olarak gösterilen TSK İç Hizmet Kanunu’nun 35’inci maddesi değiştirilmiştir.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - 4 generalin yerine tek mareşal getirdiniz.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) - 28 Şubat mağdurlarının işe geri dönüş imkânı sağlanmıştır. Meclis gündeminde bulunan iç güvenlik kanun tasarısı da özgürlük, güvenlik dengesi açısından…

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Peh, peh, peh!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) - …çok önemli düzenlemeler içermektedir.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Vay, vay, vay, vay!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bu paket özgürlüklerin korunması ve güvenliğin sağlanması paketidir.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - O paket sizin başınızı yiyecek.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Biraz önce HDP adına konuşan değerli milletvekilimiz, burada, 1990’lı yılların olumsuzluklarından bahsetti, o olumsuzlukların sebeplerini anlatmaya çalıştı. İşte tam bu paketten bahsediyor aslında. Neden karşı çıktığını anlamak mümkün değil. Burada demokratikleşme anlamında en önemli adım olan. Jandarmanın güvenlik açısından da, özlük ve atama bakımından da İçişleri Bakanlığına bağlanmasından daha büyük demokratik adım olabilir mi? Neden karşı çıkıyorsunuz, anlayamıyoruz. Burada “Molotof zaten yasak.” diyorsunuz. Ee, karşı çıktığınız o zaman tek bir madde kalıyor, o da Jandarmanın İçişleri Bakanlığına bağlanması. Bundan niye korkuyorsunuz? Darbeleri Araştırma Komisyonunda hepiniz “Bunun olması lazım, Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından bu önemlidir.” dediniz. Ee, pakette başka karşı çıktığınız ne olabilir ki?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hayır, hayır; yasaklayıcı rejime karşıyız.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Her şey var, sen daha bilmiyor musun?

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – İşte, o nedenle bu grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu belirtiyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tunç.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkanım…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Kaplan, size söz vereceğim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bir, iki noktada… Bir: Parti kapatmayla ilgili milletvekillerimizin oy vermediğini söyleyerek sataştı. İki: Yine, bu paketle ilgili, yine, yanlış bir açıklamada bulundu. Bu konuda izin verirseniz sataşmadan dolayı…

BAŞKAN – Size söz vereceğim fakat Sayın Öztürk’ü de bir dinlemek istiyorum.

Buyurunuz Sayın Öztürk.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, hatip bize dönerek, özgürlüklere karşı olduğumuzu, kendilerinin özgürlük getirdiğini söyledi…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Ama zaten o tarafa dönmek zorunda, konuşurken o yana bakmak zorunda.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – …el işareti de bizi işaret ederek…

BAŞKAN – Nedir, duyamadım sizi?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Özgürlüklere karşı olduğumuzu, kendilerinin özgürlükler getirdiğini söyledi, resmen işaret ederek yaptı bu davranışını.

BAŞKAN – Önce Sayın Kaplan’a söz vereceğim.

Buyurunuz Sayın Kaplan. (HDP sıralarından alkışlar)

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın Kaplan, bu olaylar yaşanırken koalisyon ortağı kimdi? Bu kürsüden söylemediniz. Rica ediyoruz, şimdi bu koalisyon ortaklarını söyleyin. (AK PARTİ sıralarından “Söyleyemez.” sesleri)

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Şimdi söylersem zıplamayın ama. Bir de oradan sataşma…

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sağ partiler belli, bir de sol partileri söyleyin.

HASİP KAPLAN (Devamla) – O dönemin İçişleri Bakanı sizin partinizde şu an görev yapıyor, o dönemin emniyet genel müdürleri sizin partinizde görev yapıyor, o dönemin olağanüstü hâl valileri sizin partinizde görev yapıyor. Onun için susunuz; susmak, sükût, iyidir sizin için.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Siyaset, siyaset… Koalisyon ortağını söyle.

AHMET YENİ (Samsun) – Koalisyon ortağını söyle, ortakları söyle.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bakın, Sayın Başkan, sayın hatip… Biz, o zaman, HEP’i (Halkın Emek Partisi) kurduk, kapattınız; ÖZDEP’i (Özgürlük ve Demokrasi Partisini) kurduk, kapattınız; DEP’i kurduk, kapattınız. Hepsi, dikkat edin…

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Kim kapattı? Koalisyon ortağı kimdi Sayın Kaplan? Koalisyon ortağı kimdi?

HASİP KAPLAN (Devamla) – HADEP’i kurduk kapattınız, DEHAP’ı kurduk, kapatıldı. Bütün bu dönemlerde ırkçı, sağcı, milliyetçi, muhafazakâr iktidarlar var, hepsinde.

AHMET YENİ (Samsun) – Kanuna niye karşı çıktınız?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bakın, hepsinde bu zihniyet vardı.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sol zihniyet yok muydu?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Geldik 2009’a, AK PARTİ’nin ustalık dönemine geldik. 2009’da AK PARTİ iktidarı döneminde Demokratik Toplum Partisi kapatıldı, Ahmet Türk ile Aysel Tuğluk’un üyeliği burada düşürüldü. O da sizin ayıbınız, yüz karanızdır!

AHMET YENİ (Samsun) - Parti kapatmaya niye karşı çıktınız?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bu, sizin döneminizde olan bir şeydi. Sizin, Anayasa Mahkemesine atadığınız yargıçlar kapattı bizim partimizi.

AHMET YENİ (Samsun) - 2010’da niye karşı çıktınız parti kapatmaya, söylesene?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Ben, o partiler davasında hep avukattım; bu bir.

AHMET YENİ (Samsun) - Anayasa değişikliğine niye karşı çıktınız?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Sizin siciliniz karanlıktır bu konuda, parti kapatmada Türkiye’yi partiler mezarlığına çevirdiniz, Guinness Rekorlar Kitabı’na da girdiniz. Bu konuda özrü kabahatinden büyük bir durumdasınız, hiç konuşmayınız, susunuz; sizin için hayırlıdır.

AHMET ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Sayın Kaplan, Refah Partisini kapattınız… Doğruyu konuşun.

AHMET YENİ (Samsun) – Parti kapatma maddesine niye karşı çıktınız o zaman? Niye karşı çıktınız?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Diğer noktaya gelince: Anayasa referandumunda, Bozdağ o zaman Grup Başkan Vekiliydi, geldi, arkadaşlara dedi ki, Sayın Demirtaş da Grup Başkan Vekiliydi: “Bizim içimizde çürükler var, 5 tane oy lazım bize.” Parti kapatmayı zorlaştıracak nitelikli çoğunluk… 5 tane oy verdik.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – İkinci tura niye gelmediniz?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Kardeşim, birinci turda geçti, hemen çıktılar, “Bize oy vermedi DTP’liler.” dediler ve bunu o kadar çirkince bir şekilde söylediler ki… Biz sırf sağlam olsun diye en yetkili arkadaşlarımızla 5 oy kullandık. Bunun üzerine ikinci turda sizin içinizdeki çürük sayısı 12’ye çıktı, onun için geçmedi.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Siz niye gelmediniz?

AHMET YENİ (Samsun) – Niye oy vermediniz?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Sizin çürüklerinizle kendi içinizden vuruldunuz. Aynalı Çarşı gibi işte, kendi içinizden vuruldunuz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yok, siz niye gelmediniz?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Şimdi, kendi vurulduğunuz noktadan gelip buraya, olağanüstü hâl kararnamelerini, işkencelerini, bu işkence paketini, bu zorbalık paketini, o 90’lardan beter paketi “özgürlük paketi” diye yutturursanız, size de muzu, sosis diye yuttururlar, biliyor musunuz? (HDP ve CHP sıralarından gülüşmeler, alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) – Parti kapatma maddesine niye “evet” oyu vermediniz?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Siz 28 Şubatta bunu iyi aldınız. Sapla samanı karıştırmayın. Yanlış yapıyorsunuz, altında kalırsınız. Size demokrasi dersi veririz; Strasburg’ta verdik, mahkemelerde verdik, sandıklarda verdik. Veriyoruz, veriyoruz, daha da vereceğiz arkadaşlar. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.

Sizi de dinleyeyim.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, sayın hatip sanki 2002 yılını milat olarak kabul edip “2002 yılından önce hortumcular, efendim, özgürlük düşmanları…” gibi, koalisyon hükûmetlerini eleştirdi ve 2002’den sonra da AKP’nin özgürlükleri ortaya çıkardığını, huzur ve refah getirdiğini söyledi.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Üzerinize niye alınıyorsunuz efendim? Koalisyon hükûmetleri 90’lı yıllar boyunca...

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hangi hatip Sayın Bal, oradaki hatip mi?

FARUK BAL (Konya) – Oysa, 1999-2002 yılları arasında Milliyetçi Hareket Partisi de hükûmetteydi. Bu yönüyle bir sataşma vardır.

AHMET YENİ (Samsun) – O dönemde yoktular Sayın Başkan.

FARUK BAL (Konya) – Hortumculukla ilişkilendirdiği hususu açıklamak, demokratikleşmeyle ilgili o dönemin çalışmalarını anlatmak üzere söz talebinde bulunuyorum.

AHMET YENİ (Samsun) – Anayasa değişikliğini niye reddettiniz? Parti kapatma maddesine oy vermeyeceksiniz, konuşacaksınız!

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)

 

3.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Yılmaz Tunç’tan az önce masallar dinledik. İşin garibi masallara kendisi de inanmış gözüküyor Yılmaz Tunç, her zaman bu kürsüye çıkıp aynı şeyleri söylüyor.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ali Rıza Bey, bunlar gerçek, gerçek. Siz inanmak istemeseniz de millet inanıyor bunlara.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Sizin “masal” dediğinizi dün yaşadı bu millet.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Şimdi, devlet güvenlik mahkemeleri, zaten sorgulama biçimi ve yaptığı işlemlerle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ve Türkiye’deki yükselen muhalefet nedeniyle kapatılma noktasındaydı. Hatta ondan önceki koalisyon hükûmeti …

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Müracaat etmemişler. Niye acaba?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Sen bana laf atma Hakan Çavuşoğlu. Kapatılma noktasındaydı ve koalisyon hükûmeti o noktada… Askerî hâkim çekti.

Şimdi, DGM’leri kaldırdı da ne oldu? 2005 yılında Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250, 251, 252’nci maddeleriyle özel yetkili mahkemeleri kurdu. Kim kurdu, kim kurdu? AKP kurdu, aynı DGM gibi. Devam etti, utanmadan, burada kaldırmak zorunda kaldılar Hakan Fidan’ı çağırınca ifadeye. Arkasından o 250-251’deki hükümleri aldılar, Terörle Mücadele Kanunu’nun 10’uncu maddesi içerisine koydular. Ondan sonra onu da kaldırmak zorunda kaldılar ve şimdi de en son çıkarttığımız yasayla yine özel yetkili mahkemeleri kuruyorlar.

Şimdi, bu AKP özel yetkili mahkemesiz duramaz zaten çünkü AKP’nin artık bugün iktidarda kalma nedeni demokrasiyi ve özgürlükleri ihlal etmesidir.

Öbür yandan, şimdi Sayın Tunç burada konuştu. Allah aşkına ya, hukukçuluğundan şüphe etmeye başladım Tunç. Miting ve gösteri hakları genişletilmiş! Nasıl genişletildiğini ben anlamadım.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ama şiddet içermeyen, Ali Rıza Bey, “şiddet içermeyen” dedim ama.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – 12 Eylül 1980 darbesinden sonra getirilen 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu bu iktidar döneminde daha faşist hâle geldi. En kötüsü de şimdi iç güvenlik paketi denilen bu pakette bu gösteri yürüyüşleri 12 Eylül 1980’den daha katı hâle geliyor. Bunun neresi özgürlük?

Efendim, 12 Eylül generalleri yargılanıyormuş. Yargılandı da ne oldu ya? Allah aşkına yargılandı da ne oldu? Siz 12 Eylülün çocuğusunuz, siz 12 Eylülün bugün iktidardaki muktedir çocuklarısınız. Siz 12 Eylülün kurumlarından medet umuyorsunuz, besleniyorsunuz.

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Öztürk, konuştukça batıyorsunuz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Siz göstermelik şeyler yapıyorsunuz. Siz demokrasiyi ve özgürlükleri kullanarak iktidara geldiniz ama demokrasiyi, özgürlükleri sadece kendi yandaşlarınız için yaptınız. Sizin iktidarınızda darbecilerin de tanımı değişti. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının, Recep Tayyip Erdoğan’ın antidemokratik eylemlerini desteklemeyenler darbeci ilan edildi. Özgürlük mücadelesi, demokrasi mücadelesi sizin fıtratınızda yoktur.

AHMET YENİ (Samsun) – Konuştukça batıyorsun.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – 12 Eylül 1980 darbesinin valileri, o dönemki milletvekilleri sizin için siyaset yaptı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Sizin geçmişteki temsilcileriniz o milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması için oy verdi.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Özgürlük kim siz kimsiniz, demokrasi kim siz kimsiniz ya? (CHP sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Biz, biziz ya!

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Haydi oradan!

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bal.

 

4.- Konya Milletvekili Faruk Bal'ın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce AKP adına konuşan milletvekilinin sanki insanların zekâsıyla oynuyormuş gibi…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Neyle? Söyle, hangi cümlem insanların zekâsıyla oynuyor?

FARUK BAL (Devamla) - … sanki insanların geçmişteki yaşanmış olayları yaşanmamış gibi anlatmasını hayretle karşıladım.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Bal, ciddi olun biraz, ciddi. Ciddi olun!

FARUK BAL (Devamla) – 57’nci Hükûmetle ilgili olarak düşüncelerimi açıklamak üzere ifade ediyorum: 57’nci Hükûmet döneminde faili meçhul yoktur, AKP Hükûmeti döneminde faili meçhul çoktur.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Allah, Allah!

FARUK BAL (Devamla) – Cizre’de 49 tane, şehit edilen veya hayatını kaybeden insanların faili kimdir?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – AKP!

FARUK BAL (Devamla) – İki; 57’nci Hükûmet döneminde terör sıfıra inmiştir, PKK dağılmak üzeredir, yıllık şehit sayısı 6’ya düşmüştür. Şimdi, AKP, Dolmabahçe Sarayı’nda PKK’ya teslim olmuştur, Türkiye Cumhuriyeti devletinin idaresini PKK’nın silahlı güçlerine teslim etmiştir. 57’nci Hükûmet döneminde…

AHMET YENİ (Samsun) – Onun için mi bırakıp kaçtınız Hükûmeti!

FARUK BAL (Devamla) – Dinle! 57’nci Hükûmet döneminde yatak odalarında 7 tane kasa barındıran bakan çocuğu yoktur, 57’nci Hükûmet döneminde rüşvet olarak bavulla milyon dolar gönderilen bakan yoktur, 57’nci Hükûmet döneminde sırt çantalarıyla taksi bagajlarında milyon dolarların taşındığı bir ahlaksızlık, ferasetsizlik yoktur. 57’nci Cumhuriyet Hükûmeti döneminde elbise kutularında, ayakkabı kutularında, çikolata kutularında bakanlar rüşvet kabul etmemiştir; sizinkiler ayan beyan ortadadır.

57’nci Hükûmet döneminde…

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Niye kaçtınız? Niye kaçtınız?

AHMET YENİ (Samsun) – 22 bankayı batırdınız.

FARUK BAL (Devamla) – Sayın Başkan, lütfen şu müdahaleyi engeller misiniz?

BAŞKAN – Devam ediniz efendim, siz Genel Kurula hitap ediniz.

Sayın milletvekilleri, sessizce dinleyiniz lütfen.

AHMET YENİ (Samsun) – Kaç bankayı batırdınız?

FARUK BAL (Devamla) – Nasıl hürriyet ortamı yarattınız? Nasıl hürriyet dönemi yarattınız siz? Mecliste benim konuşmama imkân sağlayamayacak kadar hoşgörüsüz bir ortamda bulunan bir AKP nasıl herkese bir hürriyet ortamı yaratmıştır?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Niye kaçtınız, madem iyiydiniz?

FARUK BAL (Devamla) – Siz Ceza Muhakemesi Kanunu’nda, Ceza Kanunu’nda, İnternet kanununda, MİT Kanunu’nda ve Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nda değişiklik yaparak polis devleti inşa ediyorsunuz. Siz tek adam iktidarını, diktasını kurmaya çalışıyorsunuz. Bu amaçla dünyanın en obez Yargıtayını yarattınız. Dünyada 516 üyeli Yargıtay var mı? Dünyada 195 üyeli Danıştay var mı? Niçin yaptınız bunu? Orada çoğunluğu ele geçirip AKP’nin yargıda diktasını kurabilmek için.

Değerli arkadaşlarım, bunları söylerken akla, mantığa ve ferasete hitap etmeniz gerekmektedir. Ağzınızdan çıkan laf sizin lafınız ancak sizden çıktıktan sonra o, bizim değerlendirebileceğimiz ve yüce Türk milletinin değerlendireceği bir laftır.

AHMET YENİ (Samsun) – Batan bankalar ne oldu? 22 bankayı batırdınız.

FARUK BAL (Devamla) – Dinle! 57’nci Hükûmet döneminde Anayasa’nın 2001 yılında 33 tane maddesi değiştirilmiştir. Bugün eğer siz burada konuşabiliyorsanız Anayasa’daki 33 maddeyle ilgili olmak üzere yapılmış o hürriyet ortamından yararlanıyorsunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bal.

Buyurunuz Sayın Tunç.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkanım, Sayın Öztürk ve Sayın Bal konuşmalarında şahsıma sataştılar. Cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Herkes gerekçesini söyledi efendim. Size ne söyledi de…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – “12 Eylülün çocuğusunuz.” dedi. Buna cevap vermem gerek.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Doğru söylemiş.

FARUK BAL (Konya) – Benim hangi konuşmama cevap vereceksin?

Sayın Başkan, benimle ilgili bir gerekçe söylemedi. Ağzına adımı alırsa tekrar söz isteyeceğim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Tunç.

 

5.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç'un, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ile Konya Milletvekili Faruk Bal’ın sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları sırasında şahsına sataşmaları nedeniyle konuşması

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, buradan konuşmaları dinliyoruz, milletimiz de dinliyor; bizim ne dediğimizi de milletimiz biliyor, anlıyor, sizin de ne demek istediğinizi çok iyi anlıyor.

FARUK BAL (Konya) – Bavulla milyon dolarları, Bakan saatlerini biliyor millet.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Yolsuzluğun önünü açtınız.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Burada 57’nci Hükûmetin marifetlerini anlattınız. 57’nci Hükûmet bu ülkenin 21 bankasının içini boşaltan Hükûmettir ve bu ülkeyi eksi 9 küçülten ve küçültme rekoru kıran bir Hükûmettir.

FARUK BAL (Konya) – 57’nci Hükûmet… Allah’tan utan!

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Tayyip Erdoğan’ı söyle bak, korkarlar.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Şimdi “12 Eylül çocuğusunuz.” dedi. Evet, bunu iade ediyoruz, 12 Eylülün izlerini silen iktidardır AK PARTİ iktidarı.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Ona yaslanıyorsunuz, tam da aksi işte.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Ya bunu nasıl söylüyorsun?

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – 12 Eylülün mağdurudur AK PARTİ kadroları, milletimiz de mağdurudur. (MHP sıralarından gürültüler)

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Yuh be! 12 Eylülde idam sehpasına çıkan bir tane AKP’li göster.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – 12 Eylülü yapanların yargılanması hususunda Meclise bu Anayasa değişikliğini getirdiğimiz zaman siz “evet” mi verdiniz?

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Allah’tan korkun be!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – “Yargılanmasın.” dediniz. “Hayır” propagandası yaptınız. Çıkıp buraya hangi yüzle konuşuyorsunuz?

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Sen hangi yüzle konuşuyorsun? 12 Eylül mağduruymuş!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Bu milletimiz Türkiye'nin son on üç yılda demokrasinin standartlarının yükseldiğini, Türkiye'nin ekonomide 4 kat büyüdüğünü, Türkiye'nin özgürleştiğini çok iyi biliyor.

 ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Borçları kaç kat büyüdü?

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Onun için de konulan 9 sandıkta da “Evet, iyi gidiyor.” diyor. ”AK PARTİ iktidarına devam” diyor. Şimdi 10’uncu sandığa hazırlanıyor. Siz neye hazırlanıyorsunuz?

Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tunç.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkanım…

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, sayın hatip 57’nci Hükûmet döneminde 21 tane banka hortumlandığını iddia ederek bir iftirada ve yalan beyanda bulunmuştur. Cevap vermek üzere söz istiyorum.

BAŞKAN – Tabii Sayın Bal, buyurunuz.

AHMET YENİ (Samsun) – 22 bankayı nasıl batırdılar, onu anlatacak.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Hayır, o bankalar batmadıysa “batmadı” desin.

AHMET YENİ (Samsun) – Kitapları yazıldı, kitapları.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bal…

 

6.- Konya Milletvekili Faruk Bal'ın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

FARUK BAL (Konya) – Çocuktu, ufacıktı; top oynadı, acıktı; bunlarda bir şey bulamayacaktı, geldi buraya bir laf etti.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ciddi ol!

FARUK BAL (Devamla) – Laf etti de dinle bakayım beni!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ciddi ol biraz!

FARUK BAL (Devamla) – 1997 yılı Anayasa Mahkemesi…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Cevap ver.

FARUK BAL (Devamla) – Kes sesini, dinle! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Haddini bileceksin, konuşmasını bil!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen kürsüdeki konuşmacıyı dinleyelim.

FARUK BAL (Devamla) – Anayasa Mahkemesi Bankacılık Kanunu’nu iptal etti.

AHMET YENİ (Samsun) – Konuşmasına bak be! “Kes sesini!” diyor. Bir milletvekili bir milletvekiline onu diyebilir mi?

BAŞKAN – Lütfen, sayın milletvekilleri.

FARUK BAL (Devamla) – Anayasa Mahkemesinin Bankacılık Kanunu’nu iptal etmesi üzerine bakkal dükkânı gibi bankalar açıldı ve vatandaşın, yüksek faizle, yastık altındaki paraları toplanarak hortumlandı. 57’nci Hükûmetin 1999 yılının Haziran ayında ilk çıkardığı kanun Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kanunu’dur.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Boşaltmadan önce olacaktı o.

FARUK BAL (Devamla) – Bu Hükûmetin kurduğu en önemli müessese Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kuruludur. Bunun yapmış olduğu çalışmalardan sonra, rasyoları bozulmuş…

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Başkanım, soru bu: 21 banka battı mı, batmadı mı?

FARUK BAL (Devamla) – …tasarruf nizamı kaybolmuş olan bankalara el konuldu. (Gürültüler) Dinle şimdi burayı! Bankaları hortumlayan, yiyenler, bankaları hortumlayan bakanlar yurt dışında yakalanıp getirilip yargıya teslim edilmiştir.

AHMET YENİ (Samsun) – Paralar nerede, paralar?

FARUK BAL (Devamla) – O dönem içerisinde hortumlanan paraların tamamına yakını tahsil edilmiştir.

AHMET YENİ (Samsun) – Paralar ne oldu, paralar?

FARUK BAL (Devamla) – Önce bunu bileceksin, kuldan utanacaksın, yalan söylerken Allah’tan korkacaksın.

AHMET YENİ (Samsun) – Kim tahsil etti paraları? AK PARTİ tahsil etti.

HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Baraja niye takıldılar bunlar, baraja?

FARUK BAL (Devamla) – Sayın Başkanım, bunlara benim nasıl hitap etmem gerekiyor?

BAŞKAN – Sayın Bal, lütfen siz Genel Kurula hitap ediniz. Sayın milletvekilleri de biraz sessiz dinlerlerse memnun kalacağız.

FARUK BAL (Devamla) – Dolayısıyla, bizim Anadolu kültüründe güzel bir laf vardır.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Başkanım, iki konu var: 21 banka battı mı, batmadı mı; koalisyondan neden kaçtılar?

FARUK BAL (Devamla) – “Tavuk suyu içer havaya bakar, kendisinin suçunu başkasına takar.” diye. Siz, hırsızlıkta daniskasını yapan bir Hükûmetsiniz!

AHMET YENİ (Samsun) – 21 bankayı soydunuz be! 21 bankayı batırdınız!

FARUK BAL (Devamla) – Siz milyon dolarları, vatandaşın milyon dolarlarını çalıp çırpıp kutuların içerisine sıkıştıran, bavulların içerisine sıkıştıran; ahlaken, feraseten tefessüh etmiş…

AHMET YENİ (Samsun) – Kayıtlarda var, kayıtlarda!

FARUK BAL (Devamla) – Siz yatacak yeriniz kalmamış bir Hükûmetsiniz.

HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Bu kadar iyi şeyler yaptınız da niye baraj altında kaldınız?

FARUK BAL (Devamla) – İnşallah, 7 Haziranda bütün bunların hesabı teker teker sizden sorulacak ve inşallah, milletin mührümüeyyidesiyle hem Yüce Divanda hem de mahkemeyikübrada yargılanacaksınız diyor…

HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Baraj altında niye kaldınız bu kadar iyi şey yaptınız da?

FARUK BAL (Devamla) – …kalbi mühürlenmemiş olan Türk milletinin değerli vekillerini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bal.

HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Siz niye baraj altında kaldınız bu kadar güzel şey yaptınız da, onu bir anlat.

FARUK BAL (Konya) – Gel anlatayım, gel!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Bahçeli niye genel başkanlığı bıraktı?

HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Orada çık, anlat.

FARUK BAL (Konya) – Gel, anlatayım!

HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Orada çık,anlat.

FARUK BAL (Konya) – Söyle bakalım, gel. Ne anlatacağım?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, böyle devam ederseniz müzakereye devam edemeyeceğimi belirtmek istiyorum.

FARUK BAL (Konya) – Gel bana sor, hepsini anlatayım.

BAŞKAN – Lütfen…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sırayla dinleyeceğim Sayın Bostancı.

Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Tunç konuşmasında Sayın Ali Rıza Öztürk’ün kendilerine yönelik olarak söylemiş olduğu “Siz 12 Eylülün çocuğusunuz.” cümlesine cevap olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubunu kastederek asıl o konuda bizi suçlayan bir değerlendirme yaptı.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – “İade ettim.” dedi ya.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Yarası olan gocunur.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bir de yargılamayla ilgili yani 12 Eylülü gerçekleştiren komutanların yargılanmasıyla ilgili Anayasa değişikliğine Cumhuriyet Halk Partisinin “hayır” dediği şeklinde bir açıklama yaptı. Bu tamamen gerçek dışıdır. Bizim o zaman vermiş olduğumuz bir önerge AKP Grubu tarafından reddedilmiştir.

Bu nedenle, 69’uncu maddeye göre, bize sataşma olmuştur, söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Aytun Çıray konuşacak efendim.

BAŞKAN – Sayın Aytun Çıray… (CHP sıralarından alkışlar)

Sonra da size söz vereceğim Sayın Bostancı.

Buyurunuz Sayın Çıray.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – 69’a göre benim de bir talebim var Sayın Başkan.

 

7.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray'ın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sayın milletvekilleri, Anayasa’da bulunan veya kanunlarda bulunan yüzde 10 seçim barajını aşağıya indirmeyen parti demokrasiden bahsedemez. Gerisi…

AHMET YENİ (Samsun) – Biz mi koyduk onu oraya? Kim koydu onu oraya?

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – 12 Eylül rejimi koydu, siz devam ettirdiniz. Onun için, değerli arkadaşlarımın söylediği “12 Eylül rejiminin çocuklarısınız.” lafı doğru.

İkincisine gelince, Kenan Evren’i yargılama konusuna ve darbecileri yargılama konusuna gelince, biraz önce Sayın Başkanın söylediği gibi, Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği, Sayın Ali Rıza Öztürk’ün verdiği önergeyi reddettiniz burada yargılamamak için, emir alanları da yargılamamak için.

AHMET YENİ (Samsun) – Karıştırma, karıştırma.

AYTUN ÇIRAY (Devamla) - Şimdi, ikide bir bilmediğiniz konularda konuşuyorsunuz. Bize, kalkıyorsunuz burayı gösterip “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” diyorsunuz.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Öyle…

AYTUN ÇIRAY (Devamla) - Siz bizim başka türlü düşündüğümüzü mü zannediyorsunuz? Ama bir fark var. Dün, cumhuriyet tarihinde dinlediğim belki de en cahil Bakanın konuşmasına şahit oldum. Dün burada İçişleri Bakanı Efkan Ala çıktı “Millet bu egemenliğini devletin anayasal kurumlarının eliyle kullanır mı zannediyorsunuz? Bırakın Allah aşkına, millet bu egemenliğini milletin eliyle kullanır.” dedi. Arkadaşlar, millî irade tabii ki milletin verdiği yetkilerle kullanılabilir, millî iradeyle kullanabilirsiniz. Ancak, millî irade AKP’nin ortak iradesi değildir, millî irade Meclisin tümünün iradesidir. Bu Mecliste “millî irade” demek -önce o kavramları öğreneceksiniz- milletin ortak arzularının, tercih ve eğilimlerinin burada yansıtılması demektir.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Doğru.

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Kuvvetin kaynağı bizatihi milletin kendisidir, kuvvetin kaynağı sizin emir aldığınız Cumhurbaşkanı değildir, milletin iradesidir. Burada görüş ayrılığımız var.

AHMET YENİ (Samsun) – Millettir, millet. Yüzde 52 oy aldı.

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Şimdi, bu Bakan bu konuşmasıyla Anayasa’yı ihlal etmiştir, yeminini inkâr etmiştir. Aslında, Cumhurbaşkanı tutum ve davranışlarıyla bu Anayasa’yı askıya almıştır. Siz Anayasa’yı tağyir, tebdil ve ilgaya teşebbüs ediyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından “Oo!” sesleri)

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Allah, Allah!

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Şimdi, onun için, değerli arkadaşlar, millet, iradesini tabii ki kurumlar aracılığıyla kullanır. Bunlardan bir tanesi Türkiye Büyük Millet Meclisidir, diğeri yargıdır, diğeri hükûmettir. Eğer “Bunlar doğru değil.” diyorsa bu Bakan, bu Hükûmet gayrimeşrudur; millet, iradesini kullanamaz. Onun için…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Meclisten niye korkuyorsunuz? Meclisten korkmayın.

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Meclisten biz korkmayız ama Sayın Erdoğan, Kenan Evren’in sağlığı döneminde, kendisi Belediye Başkanı iken, bir kokteylde yanına giderek “Sayın Cumhurbaşkanım, eğer sizin olduğunuz dönemde ben belediye başkanı olsaydım çok daha büyük işler yapardım.” dediğini ve onunla arka kapıdan girerek gizli görüştüğünü de size arz ediyorum değerli sahte demokratlar! (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) – Yanında mıydın?

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çıray.

Sayın Bostancı…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Efendim, biraz önceki sayın konuşmacı bizim grubumuza hitap ederek, eliyle de göstererek “Hükûmetiniz hırsızlığın daniskasını yapmıştır.” diye ifade etti. Sataşma var, söz istiyorum efendim.

FARUK BAL (Konya) – Dediğim doğru, Hükûmetin 4 üyesi…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sataştı, doğru.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, 69’a göre açıklama talebimiz var.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

8.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Konya Milletvekili Faruk Bal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; biraz önceki değerli konuşmacı “Sizin Hükûmetiniz hırsızlığın daniskasını yapmıştır.” diye bir hüküm ifade etti.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Doğru, 4 bakan varsa işin içinde…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Bütünüyle bir hükûmete yönelik suçlamanın gerekçesi olarak geçmişteki tartışmaları hatırlarsınız. Burada ifade edilen suçlamanın muhakkak hukukta da bir karşılığı var, beyefendi kendisi de bilir. Herhâlde bu karşılık bakımından da gereği yerine getirilecektir.

FARUK BAL (Konya) – Elbette orada hesaplaşmak daha uygun olur.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – 2001’deki… Parlamentoda herkes birtakım sözler söyleyebilir, değerlendirmeler yapabilir, kendine göre hırsız, haklı, haksız, ifadeleri bu kürsüden hitap edebilir ama sonuçta bütün bunları dinleyen millet kararını verir. Asıl adil olan milletin kendisidir, bunu unutmayalım.

Geçmiş hükûmete ilişkin tartışmaları tekrar yapmak faydalı da değil. Geçmişte bu tartışmalar çok yapıldı, doğru mu yaptılar, yanlış mı yaptılar, hangi katkıyı getirdiler vesaire ama şunu biliyoruz: 2001’de bu ülke büyük bir kriz yaşadı, millet de bu krizin müsebbiplerini tarihin çöp sepetine attı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Cezalandırdı, sandığa gömdü!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Yani, milletin 2002’de vermiş olduğu karar son derece açıktır ve burada bizim yapacağımız akıl oyunlarından daha önemlidir, neticede siyaseti tayin eden milletin iradesidir. O yüzden milletin iradesine saygı 2002’deki karara da saygının gereğidir, bunu belirteyim.

Biraz önce Aytun Bey de millet iradesinin ne olduğuna ilişkin Rousseaucu görüşten mülhem tam egemen irade, tam yasa koyucuyu hatırlatır bir değerlendirme yaptı. Rousseau’nun bu görüşleri de çok eleştirilmiştir. Halk, çıkarları itibarıyla birbiriyle çelişen ama siyaseten ortak bir hedef istikametinde, ortak çıkarlar istikametinde bir araya getirilebilen bir yapıdır. Bu da Gramsci tanımıdır ve doğru bir tanımdır, haklı bir tanımdır. Zaten halkın çıkarları çeliştiği için de farklı siyasi partiler ortaya çıkar. Buradaki herkes elbette millet iradesinin bir parçasıdır. AK PARTİ yüzde 50’sini temsil ediyor, CHP yüzde 26’sını temsil ediyor, herkesin oranları vardır. Ancak demokrasi “Herkes hep beraber hükûmeti yürütür.” demiyor. Çoğunluğu sağlayan yürütme gücünü üstlenir ve yaptıklarının da hesabını halka verir. Eğer halk uygun bulmaz ise yaptıklarını onun da defterini dürer, yerine başkalarını getirir. Oyunun kuralları çok açık. Eğer on üç yıldır halk AK PARTİ’ye güvenle destek veriyor ve sürekli oy oranını yukarıya çıkartıyorsa bundan en çok ders alması gereken de on üç yıldır muhalefette olanlardır. Lütfen bu dersi çıkartın.

Teşekkürler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bostancı.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Zozani, sizin talebiniz nedir?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, sataşmadan söz istiyorum.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Dinleyeceğim efendim sırayla. Lütfen…

 

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

20.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, Konya Milletvekili Faruk Bal ile Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz, yerimden kayıtlara geçirmek istediğim bir husus var.

Sayın Başkan, biraz önce kürsüyü kullanan hem Milliyetçi Hareket Partisi mensubu bir hatip hem de iktidar partisine mensup hatip, 57’nci Hükûmet ve sonraki hükûmetlerin uygulamalarına ilişkin birbirlerine yönelik suçlamalarda bulundular. Ancak hatırlatmak isterim ki 2001 krizi 57’nci Hükûmet döneminde gerçekleşmiştir. Bu dönemde 6 banka birleştirilerek 50 bin liraya OYAK’a devredilmiştir. OYAK, önceden sızdırılan bilgiler neticesinde bütün varlıklarını dövize çevirerek şubat krizi öncesi kendini güvence altına almış ve krizi kârla atlatan kurumlardan biri olmuştur. Bu husus, OYAK’ın 41’inci Genel Kurulunda alenen ifade edilmiştir, ifşa edilmiştir Sayın Başkan.

BAŞKAN – Yani…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Şimdi, bugüne kadar 57’nci Hükûmette görev yapmış bakanlar hâlâ Meclisimizde bulunmaktalar. Bu konuyla ilgili olarak, biz, iki bütçe görüşmesi esnasında bu usulsüzlüğü, bu yolsuzluğu gündeme getirdik. O dönem iktidarda bulunan, bakanlık yapan sayın bakanların hiçbirisi bu hususa ilişkin bir açıklamada bulunmadı. 3Y’ye karşı savaş açarak iktidara gelmiş AK PARTİ’nin, 57’nci Hükûmetten sonra 5 hükûmet kurduğunu hatırlatır ve son üç yıldır bu kürsüden bu yolsuzluk iddiası… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Talebiniz ne?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, böyle bir usul yok.

BAŞKAN – Sabırlı olunuz lütfen…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – …daha doğrusu tespiti sık sık gündeme getirildiği hâlde bugüne kadar hakkında tek bir işlem yapılmamıştır, üzerine gidilmemiştir.

AHMET YENİ (Samsun) - Yeter ama! Talebiniz ne?

BAŞKAN – Sabrınız belirleyecek.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Yargıya intikal etmiş hususlar olmasına rağmen, savcılığın iddianamesinde alenen “Evet, yolsuzluğa rastlanmıştır.” dediği hâlde, sizin Hükûmetiniz bu konuda hiçbir adım atmamıştır. Bu konuda birbirinizi suçlamanız bizim açımızdan çokça anlamlı gelmiyor.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Zozani.

Sayın Bal, sizin talebiniz neydi?

FARUK BAL (Konya) – AKP Grup Başkan Vekili ifade ederken, sataşmadan dolayı görüşlerini açarken, birinci olarak, AKP Hükûmetine “Yolsuzluğun daniskasını yaptınız.” şeklindeki ifademe cevap verirken eksik ve yanlış bilgide bulundu.

İkinci olarak da, 2001 kriziyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisinin o dönemde görev yapan bir parti olarak hakkında olumsuz düşüncelerini Meclise yanlış bir şekilde beyan ettiği için sataşmadan dolayı söz istiyorum.

ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Hiçbir sataşma yok.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – O sataşma değil ki, fikir bildiriyor.

BAŞKAN – Evet “çöp sepeti” dediği için…

Buyurunuz efendim.

Lütfen yeni sataşmalara mahal vermeyin.

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

9.- Konya Milletvekili Faruk Bal'ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hiçbir yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, irtikap olayında hiçbir siyasi parti, parti kurumsal kimliğiyle ve Hükûmet organları kimliğiyle yolsuzluğu, hırsızlığı savunmamıştır. Çok kötü olarak AKP Grubunun nitelendirdiği 2002’den önceki koalisyon hükûmetlerinin tamamında ne yolsuzluk yapılmışsa o zamanın hükûmetleri ve partileri bunları tahkik etme çabası içerisinde olmuştur. Ancak 17-25 Aralık operasyonunda AKP kurumsal kimliği itibarıyla bunları savunmuştur parti olarak. İki, Hükûmet olarak da kurumsal kimliğiyle AKP bu yolsuzlukları savunmuştur. Biraz önce yapmış olduğum “daniskası” dediğim iş, işin özeti budur.

Diğer taraftan, müflis tüccar eski defteri karıştırır misali, on iki buçuk yıllık hesabı vermeyen AKP, dönüp 2001 krizinden medet ummakta, MHP’de kusur aramaktadır. 57’nci Hükûmet 2001 yılındayken üç koalisyon ortağından bir tanesiydi.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Zorla mı yaptılar ya?

FARUK BAL (Devamla) – Bu üç koalisyon ortağının üçünün de elbette varsa bir kriz nedeni olarak sorumluluğu vardır ve MHP’nin de üçte 1 oranında eğer varsa kusuru vardır. Ancak bu üç koalisyon partisinden Anavatan Partisi ve Demokratik Sol Parti o tarihten itibaren Mecliste yoktu. Milliyetçi Hareket Partisinin, sizi gömlek değiştirterek Türkiye'nin başına musallat edenlerin yarattığı dış kaynaklı kriz nedeniyle mağdur olduğunu anlamış ve milletimiz bizi buraya iki dönemdir sizi denetlemek üzere muhalefet olarak görevlendirmiştir. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bal.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Başkanım…

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Çıray, sizin talebiniz nedir?

Lütfen biraz yüksek sesle söyleyiniz ve net…

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sayın Bostancı, konuşmasında yapılan seçimlerden Cumhuriyet Halk Partisinin ders almadığını söyleyerek bizim millî iradeyi umursamadığımızı ifade etmek istedi.

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Başkan, şu Türkiye Büyük Millet Meclisini çalıştır, çalıştır! Yanlış yapıyorsun.

AHMET YENİ (Samsun) – Meclisi çalıştırmaya başlaman lazım.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Bu Cumhuriyet Halk Partisine bir sataşmadır millî iradeyi umursamamak. Onun için cevap vermek istiyorum.

AHMET YENİ (Samsun) – Millet bizden iş bekliyor.

BAŞKAN – Sayın Çıray, sayın milletvekillerinin yüksek sesle konuşmaları nedeniyle sizin talebinizi net olarak duyamadım. Niçin istemiştiniz?

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sayın Başkan, Sayın Bostancı konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisinin yapılan seçimlerde seçimlerin sonuçlarından ders almadığını yani millî iradeyi umursamadığını ifade etmişti. Bu bir sataşma bize parti olarak. Ona cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Çıray.

Lütfen yeni sataşmalara mahal vermeyiniz.

AHMET YENİ (Samsun) – Engellemeyin Sayın Başkan. Millet iş bekliyor bizden.

 

10.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray'ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Şimdi, değerli arkadaşlar, sakin dinlerseniz, laf atmadan, size birkaç şey öğretmek isterim. Yani bu Meclisteki süreç yabana gitmesin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, o ne demek ya? Öyle şey olur mu?

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, dün yine bahsettiğim, İçişleri Bakanı konuşmasında şöyle devam etti, dedi ki: “Millet bu egemenliğini milletvekilleri eliyle kullanır –bu doğru ve devam etti- referandum yoluyla kullanır, başkasını da tanımıyoruz.”

Şimdi, 12 Eylül referandumunu bugün “Paralel, paralel.” diye şikâyet ettiğiniz grupla birlikte yaptınız ve o zaman iddia ettiniz ki: “Biz bu referandumla Türkiye'nin bütün adalet sistemini düzeltiyoruz.” Şimdi, buraya getirdiniz, “Biz bunu düzeltemedik.” diye baskı kanunları çıkarmaya çalışıyorsunuz. Siz sürekli kendi kendinizi tekzip ediyorsunuz. Bu sözler, bu cümleler Türkiye Cumhuriyeti bakanına yakışmıyor. Bu kadar cehalet eğitimle bile olmaz. Referandum her şeyin çaresiyse özgürlükleri de referanduma koyacak mısınız? Birtakım kavramları ortaya atıyorsunuz, sonra o kavramlardan haklılık çıkarmaya çalışıyorsunuz. Sanki bu Parlamentoda geçmişte bir ana dili yasaklayanlar varmış gibi, ana dili yasaklayanlara estiler gürlediler, sonra da kalktılar “Bu, ana dil meselesini biz ortadan kaldırdık.” diye.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Ya, cezaevinde mahkûmlar… Cezaevlerinden haberin var mı senin?

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Şimdi bir iddiada daha bulunacağım: Siz Türkiye’de özgürlükler adına hiçbir şey yapmadınız. Ana dil dâhil, her türlü yasaklama, başta Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere, diğer partiler tarafından ortadan kaldırıldı.

Bu konuşmayı yaparken burada İçişleri Bakanı “İnsanlara ana dilini yasaklayanlar şerefsiz.” diye bağırdım oradan ben, “Şerefsizdir.” diye. Şimdi, kendi kendinize olay yaratıp arkasından kahramanlık çıkarmaya çalışıyorsunuz.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Cezaevinde mahkûmlar…

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – 57’nci Hükûmeti çok eleştiriyorsunuz. Ben onların avukatı değilim ama bugün ana dilde televizyon yayını yapılıyorsa, bazı özgürlükler o alanda açılmışsa işte o eleştirdiğiniz 57’nci Hükûmet döneminde oluyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Size bir şey daha söyleyeyim: O Anayasa değişikliği o zaman yapıldı ama yakın tarihi bile ezberleyecek kadar çalışmıyorsunuz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, o zaman AKP yeni kurulmuştu. Bu yasakların kalkmasıyla ilgili Meclisteki tavırları neydi biliyor musunuz? Yasakların kalkması yolunda değildi, grubu serbest bıraktılar. AKP, millet iradesini rejimi değiştirme hakkı zannediyor; bunda yanılacaksınız, buna izin vermeyiz.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Siz kimsiniz? Siz kimsiniz?

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Siz millî iradeyi istismar edemeyeceksiniz.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – 7 Haziranda göreceksiniz.

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Millî irade, seçim meselesine gelince, bir ülkede seçimi haber alma özgürlüklerini kısıtlayarak yapabilirsiniz, bu seçim kanuni olabilir ama yaptığınız seçimler haber alma özgürlüğünü engellediğiniz için siyaseten gayrimeşrudur arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Yazık, yazık…

AHMET YENİ (Samsun) – Gayrimeşru vekil misin sen?

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çıray.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkanım, bana neden vermiyorsunuz sataşmadan söz? İsmen sataştı Yılmaz Tunç bana, isim vererek sataştı.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, sırayla dinliyorum, “Size söz vermeyeceğim.” demedim ki.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – İsmen sataştı.

BAŞKAN – Sizin talebinizi şimdi alıyorum.

Buyurunuz Sayın Öztürk, talebiniz nedir?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Yılmaz Tunç ikinci konuşmasında benim adımı vererek…

BAŞKAN – Evet…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – …adıma şey yaparak resmen sataştı. Kendisinin 12 Eylülün muktedir çocuğu olmadığını, bizim olduğumuzu söyledi.

AHMET YENİ (Samsun) – Meclis çalışmasın da ne olursa olsun.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – İsmen de bana verdi ve bizim de bu siyasi, 12 Eylül generallerinin yargılanmasına karşı çıktığımızı söyledi. Önerge veren de benim, bu kürsüde konuşan da benim o tarihte.

Söz almak istiyorum.

BAŞKAN – Evet, buyurunuz Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, Meclisi çalıştırmayacak mısınız?

BAŞKAN – Laf atmayınız, sataşmayınız o zaman sayın milletvekilleri, hak doğuyor.

AHMET YENİ (Samsun) – Dün çalıştırmadınız, bugün de çalıştırmayacak mısınız?

BAŞKAN – Meclisi çalıştırmayan o zaman siz olursunuz, ben değil. Çok rica ederim.

AHMET YENİ (Samsun) – Dün çalıştırmadınız, bugün de çalıştırmıyorsunuz. Millet görüyor.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Öztürk.

11.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “12 Eylül 1980 faşist darbesinin mağduru, bu Parlamentoda olmayan tek kim var?” diye sorarsanız Adalet ve Kalkınma Partisidir. Bugün Cumhuriyet Halk Partisi sıralarında, MHP sıralarında ve HDP sıralarında 12 Eylül 1980 darbesinden sonra mağdur olan arkadaşlarımız vardır, hapishaneye girmiş arkadaşlarımız vardır, bedel ödemiş arkadaşlarımız vardır. Onlardan birisi de benim. Ben İstanbul Teknik Üniversitesinde birincilikle ve burslu okumama rağmen, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra memur bile yapılmadım.

Değerli milletvekilleri, bu kürsüden, 12 Eylül 1980 darbesi olduktan sonra Cumhuriyet Halk Partisinin kapatıldığını ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanının ve milletvekillerinin hapse tıkıldığını söylemiştim. 53 milletvekili o tarihte gece evlerinden alınarak hapishaneye konuldu. Size ve sizden önceki kök partilerinizden hiç kimseye dokunulmadı.

Şimdi, burada mesele şudur: 12 Eylül 1980 darbesinin yargılanması için Anayasa’nın, Anayasa değişikliğinin -2010’da yaptığınız ve Tayyip Bey’in sonradan pişman olduğu Anayasa değişikliğidir o- biliyorsunuz, o Anayasa değişikliğinin aslında 3 tane temel maddesi vardı. Birincisi siyasi partilerin kapatılması, Anayasa Mahkemesinin kuruluş ve işleyişi ve de HSYK’nın kuruluş ve işleyişiydi. Diğer maddelerin zaten suya sabuna dokunmayan maddeler olduğunu herkes söyledi ve o günden beri zaten o maddelerle ilgili herhangi bir uygulama kanunu da çıkmadı; bir HSYK’yla çıktı, bir Anayasa Mahkemesiyle ilgili çıktı. Sayın Başbakan da dedi ki -şimdiki Cumhurbaşkanı- “Keşke o Anayasa değişikliğini yapmasaydık.” HSYK’dan ve Anayasa Mahkemesinden dolayı olan şeylerden dolayı.

Ben bir hukukçuyum. O tarihte Refah Partisi kapatıldı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitti. Peki, Fazilet Partisi kapatıldığında niye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden şeyi geri çekti? Önemli olan siyasi partilerin kapatılmamayı gerektirecek biçimde, eylem ve işlemlerini ona uygun olarak davranmalarıdır; bu bir.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Yani hukuka uygun kapatıldı, öyle mi?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – İkinci husus: Biz burada… 12 Eylül generallerinin yargılanması için ben Dersim Milletvekili olarak önerge verdim. Sadece 2 generalin değil, böyle yargılanıyormuş gibi yaparak değil…

İHSAN ŞENER (Ordu) – Yazık, yazık!

 ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – …12 Eylül darbesinde sorumlu olan herkesin yargılanması için bir önerge verdim, bu bir.

İki: Sizin Adalet Komisyonu Başkanınız Ahmet İyimaya’nın “Yasama Reformu” diye yazdığı makalede atıf yaptığı kanunu verdim, Komisyonda bekliyor. Oradan laf atacağına, Sayın Recep Özel, Komisyondan onu niye getirttirmediniz? Sayın İyimaya diyor ki: “Darbelere karşı etkin, verimli mücadele etmenin örnek kanun teklifi Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün verdiği kanun teklifidir.” İki dönemdir niye getirmiyorsunuz onu, madem 12 Eylül darbesine karşısınız da?

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.

 

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, kamuoyunda “2 Mart darbesi” olarak adlandırılan, DEP Milletvekilleri Orhan Doğan ve Hatip Dicle’nin 2 Mart 1994’te Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkışta sivil polisler tarafından yaka paça gözaltına alınması, aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekilleri Orhan Doğan, Hatip Dicle, Leyla Zana, Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve Mahmut Alınak’ın dokunulmazlıklarının kaldırılarak tutuklanmaları olayının araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/751) ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Mart 2015 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Önerinin lehinde, İzmir Milletvekili Rıza Türmen.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ne önerisinin lehinde Başkan? Her şey karıştı birbirine.

BAŞKAN – Takip ederseniz… Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisini tartışıyoruz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Çorba oldu her şey.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Türmen. (CHP sıralarından alkışlar)

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin verdiği önerinin lehinde konuşmak üzere buradayım. Bu önergenin 3 boyutu var, 3 yönü var. Birincisi, 2 Mart 1994 günü meydana gelen olaylar, ikincisi, dokunulmazlıkların kaldırılması; üçüncüsü de DEP’in kapatılması.

2 Mart 1994’te, o gün meydana gelen olaylar vahim olaylardır, demokratik bir Mecliste, demokratik bir ülkede görülmemesi gereken olaylardır. Mecliste bir devlet terörü estirilmiştir, milletvekillerinin kürsüde söyledikleri sözler dolayısıyla dokunulmazlıkları kaldırılmıştır. Dokunulmazlığın kaldırılması son derece tuhaf bir yöntemle olmuştur ve içeri polisler dolmuştur ve bu dokunulmazlığı kaldırılan milletvekilleri milletvekilliğiyle bağdaşmayacak bir şekilde yakalanıp götürülmüşlerdir. Biraz tarihi karıştırdım, tarihin koridorunda biraz seyahat ettim, gördüm ki bu vahim olay cereyan ederken o gün Mecliste bulunan CHP ve SHP milletvekilleri dokunulmazlığın kaldırılmasına karşı oy kullanmışlardır, diğer milletvekilleri ise dokunulmazlığın kaldırılması lehine oy kullanmışlardır, bunun içine o zamanki Refah Partisi milletvekilleri de dâhildir.

Bu olay tabii ki arzu edilmeyen, bir daha görülmemesi gereken, olmaması gereken bir olaydır. Bu olayın araştırılması gerekir, millet iradesine vurulan bu zincirin, millet iradesine konulan bu ambargonun bir daha tekrarlanmaması için bu araştırma önergesinin kabul edilmesi ve olayın araştırılması yerinde olur. Bunu millet iradesine saygı gösteren herkesin kabul etmesi gerekir diye düşünüyorum, en başta da sayın AKP’li milletvekillerinin kabul etmesi gerekir çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi kendi demokratik meşruiyetini sadece millet iradesine, sadece sandığa dayandırmaktadır. Bu yanlıştır, demokratik meşruiyet sadece sandıktan kaynaklanmaz, demokratik meşruiyet aynı zamanda iktidarın nasıl kullanıldığına dayanır. O nedenle, demokratik meşruiyeti bununla sınırlamak yanlıştır ama mademki Adalet ve Kalkınma Partisi millet iradesine bu kadar hassasiyet gösteriyor o zaman bu önergenin de kabul edilmesi, bu hassasiyetin bir göstergesi olacaktır bence. O yüzden bekliyorum ki, ümit ediyorum ki Adalet ve Kalkınma Partisi bu önerge lehine oy verecektir.

Tabii, aynı hassasiyeti seçim barajı bakımından da göstermek lazım. Yani millet iradesine bu kadar çok önem veriliyorsa millet iradesinin Meclise yansımasını engelleyen yüzde 10 seçim barajının da değiştirilmesi, elbette millet iradesine gösterilen saygının bir gereğidir. Bu ne yaman bir çelişkidir ki, bir taraftan millet iradesinden söz edeceksiniz, kendi meşruiyetinizi sadece buna dayandıracaksınız, sandığa dayandıracaksınız; ondan sonra da millet iradesinin Meclise tam yansımasını engelleyen bu seçim barajına hiç dokunmayacaksınız. Bu tabii çelişkili bir durum.

DEP’in kapatılmasına gelince: Türkiye’de 82 Anayasası döneminde 43 tane kapatma davası açılmış siyasi partilere karşı ve 19 tane kapatma kararı çıkmış bu 43 kapatma davasında. 6 kapatma kararı da 1960 Anayasası zamanında çıkmış yani Türkiye’de toplam 25 siyasi parti kapatılmış. Bu, dünyada görülmemiş bir şeydir yani böyle bir siyasi parti mezarlığı dünyada görülmemiş bir şeydir. Baktığınız zaman Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına, bu 25 partiden 1 tanesi hariç hepsi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden dönmüştür.

Şimdi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında şu söyleniyor: Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez bir unsurudur, siyasi partiler çoğulcu bir demokrasi için gereklidir. Bir ülkenin sorunları, ancak siyasi partiler arasındaki diyalogla çözülür, her türlü fikir ancak bu diyalogla ortaya çıkar ve bu diyaloğun serbestçe yapılabilmesi lazımdır. Siyasi partiler ancak demokrasiye bir tehdit oluşturuyorsa ve bunun somut kanıtları varsa kapatma istisnai olarak kabul edilebilir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi “Siyasi partiler bir yasanın ya da bir devletin anayasal yapısının değiştirilmesini önerebilir.” diyor. Bu tamamen mümkündür, yalnız bunu iki koşulu vardır: Bir, amacın demokrasiye uygun olması, demokrasi ilkelerine uygun olması; ikincisi de, bu amacı gerçekleştirmek için başvurulacak yöntemlerin demokratik olması. Bu koşulla, bir devletin anayasal yapısının değiştirilmesi dahi siyasi partiler tarafından önerilebilir.

Şimdi, DEP’in kapatılmasına geldiğiniz zaman, DEP’in kapatılması davası da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden dönmüştür. Siyasi partilerle ilgili 11’inci maddenin ihlali olduğuna karar vermiştir Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi. Bunu yaparken de kapatmanın demokrasi toplumunun gereklerine uygun olmadığını ve orantılı olmadığını ileri sürmüştür ve DEP’in kapatılması sonucunda 200 bin euro manevi tazminata hükmetmiştir. Devlet bu tazminatı ödemiştir. DEP’in kapatılması tabii başka sorunları da ortaya çıkarmıştır. DEP’in kapatılmasından sonra başka partiler de kapanmıştır. Fakat, o zamanki Anayasa Mahkemesi kararlarına baktığınız zaman şunu görüyorsunuz: Anayasa'nın bugünkü hükümleri ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları arasında bir uyumsuzluk vardır. Anayasa'nın siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin hükümlerinde, siyasi partinin eylemleri sonucu ya da program sonucu kapatılmasına izin verilmektedir. Anayasa'nın 68’inci maddesi diyor ki: “Siyasi partileri tüzük ve programları nedeniyle kapatmak mümkündür.” Bu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından kabul edilmeyen bir husustur. Siyasi partiler programları ya da tüzükleri nedeniyle kapatılamazlar. Bu, gerek Birleşik Komünist Partisi davasında gerek Sosyalist Partisi davasında çok açıkça söylenmiş bir konudur. O nedenle, Anayasa'nın 68’inci maddesini mutlaka değiştirmek gerekir, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararıyla uyumlu hâle getirmek gerekir.

Dokunulmazlık konusuna gelince, dokunulmazlık konusunda bu DEP milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılırken yasama sorumsuzluğu ve yasama dokunulmazlığı arasında bir ayrım gözetilmemiştir. Aslında, Anayasa da bu ayrımı açıkça yapmamaktadır. Burada da başka bir problem vardır dokunulmazlık bakımından. Oysa, bütün dokunulmazlıkla ilgili görüş ne olursa olsun, Mecliste söylenen sözlerden dolayı milletvekillerinin mutlak bir yasama sorumsuzluğu vardır, o sözlerden dolayı hiçbir şekilde milletvekilleri sorumlu tutulamaz. Oysa, DEP milletvekilleri bu ilkeden yararlandırılamamıştır ama ilginç olan şey şudur: Anayasa Uzlaşma Komisyonunda 4 siyasi parti bu konuda pek çok paragrafta bir uzlaşı sağlamıştır. Örneğin, 4 siyasi parti yasama sorumsuzluğu ile yasama dokunulmazlığı arasında bir fark gözetmeyi kabul etmiştir, yasama sorumsuzluğunu ayırmayı kabul etmiştir ve dokunulmazlık konusunda da şimdiki 83’üncü maddeden daha farklı bir uzlaşı ortaya çıkmıştır, 14’üncü maddeye yapılan atıf ortadan kaldırılmıştır 4 partinin uzlaşısıyla. Yani, bu uzlaşı metni aslında Anayasa’da hâkim olsaydı, DEP milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması mümkün olmayacaktı ya da Anayasa’ya aykırı olacaktı açıkça.

Tabii, dokunulmazlıkta önemli olan şey şudur: Milletvekilleri… Tek istisnası suçüstü; onun dışında, dokunulmazlık Meclis kararıyla kaldırılabilir ama yakalama bakımından, gözaltına alma bakımından milletvekillerinin görevlerini yapması engellenmeyecek bir şekilde bu iş yürütülmelidir. Yani, yakalanması, gözaltına alınması… Gözaltına alınması olmaz tabii ama yargılanması milletvekilinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RIZA TÜRMEN (Devamla) – …sorgulanması mümkün olabilir ama tutulması, üretimden mahrum edilmesi tabii ki görevini yapmasına engel teşkil edeceği için bundan kaçınmak gerekir.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Türmen.

RIZA TÜRMEN (Devamla) – Ben çok teşekkür ederim.

Bu önergenin kabul edileceğini -başında da belirttim- ümit ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Türmen.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kaplan.

 

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

21.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, İzmir Milletvekili Rıza Türmen’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkanım, Sayın Türmen’in açıkladığı olay son derece önemli. Karma Komisyon -dokunulmazlıkları görüşen- Anayasa ve Adalet Komisyonundan oluşuyordu, buna dikkat çektim zaten. O dönemde, işte, hâlâ sıramızda oturan Sayın Esat Canan da muhalefet şerhi koymuş, Sayın Erdal İnönü o dönemde koymuş.

Yalnız, olayın Meclise getiriliş biçiminde Anayasa 83, 84’e göre “Dokunulmazlıklar konusunda hiçbir parti grubu görüşme açamaz.” hükmü var Anayasa’da. Buna rağmen, Genelkurmayda, MGK’da alınan siyasi kararı -o dönem Doğan Güreş Genelkurmay Başkanı, Tansu Çiller Hükûmet, Başbakan- bir önergeyle Doğru Yol Partisi ve ANAP o dönemde öne alıyorlar dokunulmazlıkları ve görüşülmesini Mecliste hemen oldubittiye getirip siyasi bir kararla, şu kürsünün dokunulmazlığını katlediyorlar ve milletvekillerini tutukluyorlar.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bu tarihî ayıpta imzası olan ve “evet” oyu verenlerin hiçbirisi bu ayıptan, demokrasi karşıtı, milletin iradesine darbe yapan bu anlayıştan kurtulamayacaklar. Bellidir o isimler, tutanakların hepsi açıktır; kim ne demiş, kim ne konuşmuş, hepsini çıkardım Mecliste.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.

 

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, kamuoyunda “2 Mart darbesi” olarak adlandırılan, DEP Milletvekilleri Orhan Doğan ve Hatip Dicle’nin 2 Mart 1994’te Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkışta sivil polisler tarafından yaka paça gözaltına alınması, aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekilleri Orhan Doğan, Hatip Dicle, Leyla Zana, Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve Mahmut Alınak’ın dokunulmazlıklarının kaldırılarak tutuklanmaları olayının araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/751) ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Mart 2015 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Evet, aleyhinde, Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun.

Buyurunuz Sayın Ali Ercoşkun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce grubumuz adına söz alan Bartın Milletvekilimiz Sayın Yılmaz Tunç, AK PARTİ hükûmetleri döneminde gerçek manada demokrasi, insan hak ve hürriyetleri anlamında gerçekleştirilen icraatları oldukça geniş bir şekilde özetledi. Kendisine teşekkür ediyoruz.

Gündemimizin geçmişten gelen yani şu anda Polis Vazife ve Salâhiyetleri Kanunu’yla alakalı görüşmelerine bir an önce başlayabilmek adına HDP grup önerisini Genel Kurulun takdirlerine arz ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ercoşkun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı efendim.

BAŞKAN - Karar yeter sayısı arayacağım.

Halkların Demokratik Partisi grubu önerisini kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Elektronik cihazla teyit edeceğiz lütfen, tartışma var.

Bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.

On dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 17.52

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – 60’ıncı maddeye göre söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Tamam, 60’a göre size söz veriyorum.

 

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

22.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Naci Bostancı’nın bir açıklamasıyla ilgili bir düzeltme yapacağım. Sayın Başkan, Sayın Naci Bostancı’nın biraz önce yapmış olduğu bir değerlendirme oldu. O değerlendirmeyle toplumu ve Genel Kurulu yanlış bilgilendirdi, ona ilişkin bir değerlendirme yapmak isterim.

Sayın Aytun Çıray bir konuşma yaptı, egemenlikle ilgili bazı değerlendirmeler yaptı. Kendisi de kürsüye çıkarak Sayın Aytun Çıray’ın konuşmasını Rousseaucu bir anlayışa dayanan görüş olarak ifade etti. Rousseau, özgürlüklerin ancak merkezî, egemen bir devlette en iyi şekilde korunabileceğini savunan bir anlayıştır, bir görüşü ifade eder. Bir yandan aydınlanma filozofları, bir yandan Montesquieu merkezî devleti despotlukla bağdaştırırken, Rousseau, tam tersine, özgürlüklerin ancak merkezî devlette, merkezî yönetimin güçlü olduğu bir devlette korunabileceğini söyler ama o, Thomas Hobbes, John Locke gibi toplum sözleşmesini ilk ortaya çıkaran felsefecilerin, sosyologların “toplum sözleşmesi” kavramını en sistemli şekliyle savunur ve egemenliği doğrudan doğruya halka dayandırır. Ancak, Rousseau’nun kuvvetler ayrılığı yerine kuvvetler birliği düşüncesi vardır. Şimdi, Sayın Bostancı, Sayın Aytun Çıray’a gerçeğe aykırı bir şekilde “Rousseaucu bir konuşma yaptı.” derken kendisi öyle bir konuşma yapıyor ki… Diyor ki: “Demokrasi, çoğunluğun oyunu kim alıyor ise onun istediğini yaptığı rejimin adıdır.” diye tanımlıyor. Aslında bu, işte, kuvvetler birliğini savunan bir anlayışın tezahürü bir görüştür. Çağımızda artık demokratik meşruiyet vardır. Yani, çoğunluğu alan siyasi partinin, hükûmeti kurup çoğunluğuna dayanarak her istediğini yapması değil, bu çoğunluğa sahip hükûmetin toplumu ilgilendiren kararları kamusal alanda yapılacak toplumsal tartışmalar sonucunda olgunlaştırarak almasıdır. Sayın Bostancı öyle anlıyorum ki Gramsci’den söz ederken sivil toplumun savunucusu olan Gramsci’nin bugünkü demokratik meşruiyet kavramına esas oluşturan o sivil toplum kavramından herhâlde habersiz gözüküyor. Bunu kendisinin bilgisine sunuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.

 

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- MHP Grubunun, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan ve arkadaşları tarafından, başta Gölcük’teki taksici esnafı olmak üzere ekonomik kriz içerisinde olan taksici esnafının durumunun araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 19/6/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 3 Mart 2015 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş önerisini okutup işleme alacağım, sonra da oylarınıza sunacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 3 Mart 2015 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                               Yusuf Halaçoğlu

                                                                                     Kayseri

                                                                      MHP Grup Başkan Vekili

Öneri:

19 Haziran 2013 tarih, 2013/14950 sayıyla TBMM Başkanlığına Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan ve arkadaşlarınca, "Günümüzdeki ticari araçların trafik sigortaları, kaskoları ve diğer sigortaları iki üç kat artmış, en düşük ticari aracın trafik sigortası 2.000 TL'ye yükselmiştir. Özellikle Kocaeli'nin Gölcük ilçesinde sigorta şirketleri sigortaları yapabilmek için esnaftan kredi kartı ile ödeme yapmasını istemektedir. Başta Gölcük'teki taksici esnafı olmak üzere ekonomik kriz içerisinde olan taksici esnafının durumunun araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi" amacıyla verilen Meclis araştırması önergesinin 3 Mart 2015 Salı günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin lehinde, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan…

Buyurunuz Sayın Türkkan. (MHP sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle daha önce Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan konuşmacı arkadaşın 57’nci Hükûmete yaptığı haksız, mesnetsiz suçlamalarını bir talihsizlik olarak nitelendiriyorum.

Ben size bir şey söyleyeceğim: Bir sosyal mekânda öznesi olmayan bir cümle kurun, öznesi olmasın o cümlenin, sadece “Hırsız.” deyin, arkanızı dönün gidin ve sonra dönün “Kime dediğimi anladınız mı?” deyin, orada bulunan herkes o hırsızın kim olduğunu anlayacak. Bundan öte de laf yok.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başta taksici esnafı olmak üzere Kocaeli’ndeki esnafın durumunun araştırılması ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verdiğimiz Meclis araştırması hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kocaeli’nde hangi ilçeye gitsek, o ilçedeki hangi taksi durağını ziyaret etsek dertli olmayan taksici bulmanız neredeyse imkânsız. Bu, sadece Kocaeli için değil, milletvekilliğini yaptığınız her ilde aynı şeyler söz konusu. Birçok sorunları, sıkıntıları var bu esnafın. Bu sıkıntılarına çare bulunmasını, yaşadıkları sorunların hallolmasını bekliyorlar, hem de uzun zamandır.

Görüştüğümüz taksici esnafı, şoförler odalarının bizlere ilettiği sorunlar bazı ilçelerde ve illerde farklılık gösterse de ana sıkıntıları hepsinin aynı noktada kesişiyor. Bu sorunlar nedeniyle bütün gün direksiyon salladıkları, emek verdikleri işlerinden sonra evlerine ekmek parası götürme noktasında sıkıntı yaşıyorlar. Bu sıkıntılar arasında, sigorta primlerini ödeme noktasında yaşadıkları, gerçekten konuşulmaya değer ve acil çözülmesi gereken sorunlardan yalnızca biri.

Bugün ticari araçların trafik sigortaları, kaskoları ve diğer sigortaları 2-3 kat artmış, en düşük ticari aracın trafik sigortası bile 2 bin liraya yükselmiş durumda. Kocaeli’nde taksici esnafı bu konuda çok büyük sıkıntı yaşıyor. Sigorta şirketleri, sigortalarını yapabilmek için esnaftan kredi kartıyla ödeme yapmasını istiyorlar. Zaten borç içinde yüzen taksici esnafının bankadan kredi kartı alma imkânı hiç kalmadı. Hepsinin de -halk arasındaki tabiriyle- kredi kartları patlamış durumda, hepsinin de bankalara borçları temerrüde düşmüş durumda. Bu esnaf, bankalarla problem yaşadığı için bu kredi kartlarını alamıyorlar ve sigorta borçlarını ödeyemiyorlar. Ne yapıyorlar? Diğer bir taksici esnaf arkadaşının -eğer varsa- kredi kartıyla sigortasını yaptırıyor. Artık esnafın birbiriyle olan borcu birbiriyle olan ciddi kavgalara sebep olmaya başladı.

Bakın, ben size bir şey söyleyeyim: Türkiye’de çok önemli zenginlerin bulunduğu bir dönem yaşıyoruz. Gerçekten, bu millete sinkâflı küfür eden, çok ciddi anlamda para kazanan birileri var; ama birileri var ki hakikaten evine ekmek götürmekten aciz. Belki sizleri bu çok fazla ilgilendirmiyor. Sizin bunlarla meşveretiniz yok, gördüğünüz sadece ve sadece etrafınızda bu millete küfür ederek ihale verdiğiniz zenginler. Ama gerçekten ekmek parasına muhtaç insanlar var, onlardan bir tanesi de işte bu bahsettiğim taksici esnafı.

Sigorta şirketleri bu esnafa zorunlu trafik sigortası prim tutarlarını fahiş fiyatlara çıkartmış. Hususi araçlarda sigorta ücreti 300-400 lirayken ticari araçlarda bu yüzde 300 oranında daha fazla, 2 bin liraya kadar yaklaşıyor. Başta İstanbul, Ankara, İzmir ve Kocaeli’nde bu konuda bir alt ve üst sınır da yok, isteyen sigorta şirketi istediği fiyatı talep etmek durumunda. Bir ticari taksinin bir trafik şirketindeki sigortası 3 bin liraya yapılırken bir başkasında 1.500 liraya kadar yapılabiliyor. Yani, bu arada herhangi bir fiyat aralığı yok. Taksi şoförü, Allah göstermesin, kaza yaparsa bu sefer hâli içler acısı durumda. Kaza durumunda bir sonraki yıl prim tutarı 6 bin liraya kadar çıkıyor. Daha da kötüsü, kaza sayısı arttıkça kaza başına prim de artıyor. Zorunlu trafik sigortası aracın hasarını karşıladıktan bir sene sonra bu parayı resmen şoför esnafından geri alıyor. Ödenen miktarlar daha da yukarı çekiliyor.

 Kocaeli’nde 8 bin lira ila 10 bin lira arası sigorta primi ödeyen taksi esnafı var yani bu adamların ayda yaklaşık bin lira parayı sigorta için kazanması lazım. Böyle bir adamın evine 1.500 lira para götürdüğünden bahsetmek çok zor. İnsanların ne kadar sıkıntıda olduğunu göstermek açısından bunu bir kez daha düşünmenizi istiyorum.

Peki, ne oluyor trafik sigortası yaptıramayınca bu araçlar, sahipleri? Trafik polisleri tarafından bu araçlar bağlanıyor, sahipleri de işsiz kalıyor yani gariban taksici bu sefer de ekmeğinden oluyor.

Taksiciler, bu adaletsizliğin düzeltilmesini, kendileriyle ilgili yeni bir düzenleme yapılmasını bekliyorlar. Ben, taksicilerin bu konuda yaşadıkları mağduriyetleri, araştırma önergemizden ayrı olarak soru önergeleriyle de Meclise taşımış ve ilgili Başbakan Yardımcısından yanıt istemiştim. Hususi araçlara uygulanan trafik sigorta primleri bin lirayı bulmazken, sigorta şirketlerinin ticari araç sahibi esnafın sigorta primlerini neden pahalı tuttuklarını sordum, “Gerekçeleri nedir?” dedim, bana verdiği cevap aynen şöyle: “Trafik sigortası tarifeleri, Sigortacılık Kanunu’nun 12’nci maddesi gereğince sigorta şirketleri tarafından serbestçe belirlenmektedir. Bu çerçevede, vatandaşlarımızın acenteler nezdinde fiyat araştırması yaparak en uygun teminatı bulmaları mümkündür.” Yani taksicinin yarasına merhem olacak herhangi bir şey yok. Burada, Rekabet Kurumunu da ilgilendirecek bir mesele var. sigorta şirketleri kendi aralarında yaptıkları anlaşmayla bu fiyatları aşağı düşürmeyerek taksici esnafını alenen soymaktadırlar.

Yine, soru önergesiyle şirketlerin araç sigortalarını yaparken yalnızca kredi kartıyla ödemeyi kabul etmesinin gerekçesinin ne olduğunu sordum, “Bu konuda bizim yapacağımız bir şey yok.” dediler. Ee, sizin yapacağınız ne var arkadaş? Yapacağınız ne var, merak ediyorum. Yani sadece ihale takip etmek, “Hangi ihaleyi kim aldı, bu ihaleden biz ne götürürüz?” bunları takip etmek bir milletvekilinin işi olmamalı. Milletvekili, milletin bu sorunlarına da bizzat eğilmeli diye düşünüyorum.

Gölcük’te, geçen hafta bir taksici bir örnek verdi, onu size aktarmak istiyorum: İlçedeki taksi duraklarımızdan bir tanesi, Gölcük çıkışına yeni yapılan Özel Aile Konak Hastanesi ve Kavaklı’ya yapılacak olan adliye binasının olduğu yere taksi durağı konulması ve ilçede bulunan diğer taksicilerle beraber o bölgede nöbetleşe sistemle vatandaşa hizmet verilmesi gerektiğini Kocaeli Büyükşehir Belediyesine bağlı UKOME Başkanına iletmeye çalışmışlar. Ancak ne yazık ki Ulaşım Daire Müdürlüğünden haziran ayından beri randevu bile alamamışlar. Böyle yaparak siz yalnızca taksici esnafına değil, taksiyle ulaşımını sağlamak isteyen bölgedeki vatandaşımıza da eziyet çektiriyorsunuz, farkında değilsiniz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kocaeli’nde taksicilerin yaşadığı en önemli sorunlardan biri de onlara karşı uygulanan bölge taksiciliği sorunu. İzmit’te, Gebze’de, Gölcük’te gidin taksicilerle konuşun, hangisine sorarsanız sorun aynı sıkıntıyı size anlatır. Kocaeli’nde taksicilik yapan bir esnaf yolcu almak ya da bırakmak için Sabiha Gökçen Havalimanı’na gidip oradan aldığı yolcuyu Kocaeli’nde herhangi bir yere götürme noktasında sıkıntı yaşıyor. Veyahut da siz Kocaelilisiniz, Gölcük’ten bir taksici çağırdınız, akrabanız, eşiniz, dostunuz, arkadaşınız geldi havalimanına “Gel beni Sabiha Gökçen’den al...” Hayır, orada bağlanıyor adamın arabası. İstanbul’dan yolcu alamıyor. Yani taksicilerin para kazanmasına izin verilmiyor. Bunu yaparsa öyle astronomik bir cezayla karşılaşıyor ki arabayı bırakıp gitse yeri var, o kadar büyük astronomik bir ceza ödüyor. Yani taksici esnafı ekmek parasından oluyor.

Gebze’den size bir örnek vereyim: Gebze Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odasına bağlı 36 durak ve 341 taksici var. Çayırova, Dilovası da bu odaya bağlı. Siz bu taksicilere bu uygulamayı yaptığınızda onları kaç liradan mahrum ettiğinizi bir düşünün. İzmit’te olay daha da vahim boyutlara çıkıyor. Bu noktada eğer taksicilerimiz arasında ayırım yapmaya kalkarsanız birçok sıkıntının yaşanmasına sebep olursunuz. Saatlerce direksiyon sallayan taksicilerimizin zaten mevcut olan sıkıntılarının çözümü noktasında hiçbir şey yapmıyorsunuz, bir de onlara darbe üstüne darbe vuruyorsunuz.

Sıkıntılar sadece bu anlattıklarımla sınırlı değil. Kartepe’deki taksiciler başka bir sıkıntı yaşıyorlar. Kartepe, Kocaeli’nin turizm bölgesi, özellikle kış ayları olmak üzere dört mevsim Türkiye'nin dört bir yanından turist geliyor. 5 yıldızlı otellerin, birinci sınıf turizm tesislerinin bulunduğu bölgede taksiciler taksi plakası olmadan çalışıyor. Evet, taksi plakaları yok bu taksicilerin. Kartepe’deki taksicilerimizin taksi durakları var ama taksi plakaları yok. Böylesine güzide bir turizm bölgesinde taksilerin plakasız olarak çalışması, her şeyden önce, ayıptır. Defalarca başvurmalarına rağmen Kartepeli taksicilerimiz taksi plakası alamamışlar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; taksici esnafı zor, çok zor durumda, diğer esnaflar gibi. Herkesin bankalara borçları var, kredi kartları patlamış, evlerine ekmek götüremiyorlar.

Bu nedenle, araştırma önergemize destek vermenizi bekliyor, yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Türkkan.

Aleyhinde, Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker.

Buyurunuz Sayın Şeker. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlar; Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun Gölcük taksici esnafıyla ilgili olarak vermiş oldukları grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Gölcük ilçemizde 11 tane taksi durağımız var ve 11 taksi durağında toplam 80 tane de taksimiz faaliyet göstermektedir. Yine, Kocaeli genelinde de 155 tane taksi durağımız var ve 946 adet taksi burada faaliyet göstermektedir. Taksilerin trafik sigortalarıyla ilgili olarak piyasadan yapmış olduğum araştırmada, yaklaşık 350-400 TL’den başlayıp 1.500-2.000 TL’ye kadar sigorta primleri yükselmektedir. Tabii, sigorta primlerinin belirlenmesinde etkili olan kazasızlık oranı, taksinin daha önceden kaza yapıp yapmadığı, sürücünün yaşı bu anlamda önemli, aracın yaşı önemli, oturduğu ilçe veya il, bulunduğu bölgenin kaza açısından riskli olup olmadığı, bütün bunların hepsi değerlendirilerek bu oranlar serbest çalışan özel firmalar tarafından mal sahibi ile firma arasında yapılan pazarlıklarla belirlenen rakamlardır bunlar. Eğer kaza yapmamışsanız –büyük bir çoğunluğumuzun, hepimizin aracı var- sigorta süresi dolduğu zaman ciddi anlamda indirimler de yapılıyor. Bunlar için de yine aynı şekilde geçerli.

Tabii, esnafla ilgili sıkıntılar var mı, yok mu; onlara şöyle bir baktığımız zaman, AK PARTİ iktidara geldiği günden bugüne kadar esnafla ilgili neler yapmış, birkaç konuyu çok özet olarak sizlerle paylaşmak istiyorum.

Örneğin, AK PARTİ iktidara geldiği zaman vergi oranlarında ciddi anlamda bir düşüş olmuş. AK PARTİ iktidar olduğu zaman kurumlar vergisi oranı yüzde 33 iken, 2005’te yüzde 30’a ve 2006’da da yüzde 20’ye kademeli olarak indirilmiş durumda.

Bunun anlamı şu: Esnafımızın, tüccarımızın, sanayicimizin AK PARTİ iktidarından önce ödemiş olduğu vergi oranlarında yüzde 39,4 oranında bir azalma gerçekleştirilmiştir.

Yine, gelir vergisinin matrahının alt sınırına baktığımızda, alt sınır 2005’e kadar yüzde 20 iken, 2006’dan itibaren bu yüzde 15’lere indirilmiş ve böylece, esnafın üzerindeki vergi yükü ciddi anlamda AK PARTİ tarafından hafiflettirilmiş; buradaki oran da, vergi yükündeki hafifleme oranı da yüzde 25 seviyelerinde.

Yine, burada, özellikle bankalardan kredi alırken -sayın vekilimiz bundan bahsettiler- eşlerin muvafakati gerekli. Bizim Medeni Kanun’umuza göre, eşler arasında eğer mal birliği anlaşması varsa, tabii, eşlerin karşılıklı hak ve hukuklarını korumak için ve ileride eşlerden herhangi birisinin mağdur olmaması için, bu tür ortak konularda birlikte hareket etme zorunluluğu vardır, yasamız açısından.

Ülke genelinde AK PARTİ’nin yapmış olduğu hizmetlere şöyle baktığımızda, özellikle esnafı ilgilendiren, esnafın yükünü hafifleten hizmetlere baktığımızda, bu süre içerisinde ekonomideki ilerleme nedeniyle, gelişme nedeniyle, yatırımcının önünü AK PARTİ’nin açmış olması nedeniyle, 2002’lerde kişi başına düşen millî gelir 3.500 dolar civarındayken, bugün 11 bin dolarlar seviyesine çıkmış durumda.

Yine, esnafı koruma açısından, AK PARTİ öncesinde durup dururken esnafın malını eriten enflasyon oranı yüzde 30’ların üzerindeyken, bugün yüzde 8’ler seviyesinde.

Faiz oranları yine aynı şekilde iç borçlanmalarda; eskiden borç alırken yüzde 62,7 oranında bir faiz ödenirken bugün yüzde 8’ler seviyesine kadar indirilmiştir. Bütün bu çalışmaların hepsi tabii esnafımızı desteklemeye yöneliktir.

Yine 2002 yılında yüzde 47 faizle esnaf kredi kullanırken bugün yüzde 4, yüzde 5 faizlerle kredi kullanabilme imkânı sağlanmıştır. Yine, KOSGEB aracılığıyla esnafımız ve KOBİ’lerimiz ciddi anlamda desteklenmişlerdir. Ayrıca, ulaşımda, sağlıkta, eğitimde ve diğer alanlarda yapılan hizmetlerle esnafımızın çalışma imkânları kolaylaştırılmış ve önü açılmıştır. Her ilde açılan üniversitelerle, her ilçede kurulan yüksekokullarla esnafımızın ticari hayatı ciddi anlamda canlandırılmıştır.

Özellikle Kocaeli geneline baktığımız zaman, esnafımızı rahatlatacak ve dışarıdan insanların Kocaeli’ne gelip orada alışveriş yapmasını sağlayacak birçok düzenleme yapıldı. Örneğin, eskiden Kocaeli’nden geçilirken insanlar burnunu tutarak geçerken bugün Kocaeli’ne çevre illerden insanlar özellikle gezmek için, görmek için geliyorlar. Peki, bu nasıl oldu? Sahillerde, Karadeniz sahilinde, Marmara sahilinde yaklaşık 60 kilometrenin üzerinde sahil düzenlemeleri yapıldı. Yine 18,5 milyon metrekare yeşil alan oluşturuldu. 6,5 milyonun üzerinde ağaç dikildi. Eskiden denize uzaktan bile bakılamazken, kokusundan kaçılırken şu anda Marmara Denizi’nde, Körfez’de ve Karadeniz’de 28 noktada denize girilebilir hâle getirildi. Yine, bu arada, iki noktamızda mavi bayraklı plajlarımız oluşturuldu. Şu anda Bayramoğlu, Kerpe ve Ereğli’de de yine mavi bayraklı plajların oluşturulması için çalışmalar hızlı bir şekilde devam etmektedir. 14 tane arıtma tesisi kuruldu AK PARTİ döneminde ve daha önceden de 4 tane vardı, toplam 18 arıtma tesisiyle artık Kocaeli’nde bir damla su arıtılmadan denize deşarj edilmiyor.

Az önce kokudan bahsettim, neden oluyordu o koku? Daha önceden, arıtılmadan evsel atıkların direkt denize deşarj edilmesi nedeniyle dünya kadar çamur körfeze gidiyordu. Çok özür diliyorum, çok çok özür diliyorum, körfez âdeta bir kanalizasyon çukuruna dönmüştü. Bugün bu arıtma tesisleriyle yapılan çalışmalar sonucunda günde 180 ton çamur körfeze artık dökülmüyor. Eğer bu tedbirler alınmamış olsaydı, bu hizmetler yapılmamış olsaydı 180 ton çamur körfeze dökülecekti.

Tabii, bu arada talep nedeniyle ciddi anlamda bir konaklama ihtiyacı oluştu Kocaeli’nde. Eskiden bir tane dahi beş yıldızlı otel yokken şu anda Kocaeli’nde 5 tane beş yıldızlı otel yapıldı ve doluluk kapasitesi de yüzde 60-70’lerin üzerinde.

Tabii, bu arada Gölcük konu olunca Gölcük esnafımızı da ilgilendiren birçok çalışmalar yapıldı. Gölcük’te Ulaşlı ve Halıdere bölgelerinde artık denize girilebiliyor. Hemen yanı başındaki Karamürsel ilçemizde denize girilebiliyor. Geçen yazın sadece bir pazar günü Karamürsel ilçemize 3 binin üzerinde insanın denize girmek için geldiği yapılan sayımlarda tespit edildi. Bu ne demektir: Karamürsel nüfusunun yüzde 7’ye yakın bir kısmı, yüzde 7’ye kadarlık bir miktarı sadece bir günde Kocaeli’ne, Karamürsel’e gelmiş oluyor.

Yine, Körfez ilçemizde 3 adet yüksekokul oluşturuldu. Yine, Kocaeli Kavaklı ve Denizevler sahilinde 180 bin metrekare yeşil alan oluşturuldu ve burada yapılan yüksekokula yönelik ve Anadolu lisesine yönelik yapılan yurtlarla birlikte bu bölgeye ciddi anlamda bir hareketliliğin geleceğini de görüyoruz.

AK PARTİ iktidarıyla birlikte artık esnafımız nefes almaya başladı. İstikrarı gördüğü için önü açık, yatırım yapabiliyor, artık gidip Avrupa’da, Romanya’da ve Yunanistan’da, o bölgelerde yatırım yapmıyor, sanayi tesislerini orada kurmuyor, artık Türkiye’de kurmaya başladı. Bu da AK PARTİ sayesinde oldu diyorum.

Bu önergenin aleyhinde olduğumu söyleyerek hepinize saygı ve selamlarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şeker.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın hatibin ifade ettiği bir konuda yanlışlığı düzeltmek açısından bir katkıda bulunmak istiyorum.

2002’de 3.500 dolar olan gayrisafi millî hasıladan kişi başına elde edilen gelir 2006’da yapılan bir hesaplama değişikliğiyle aynı gece 3 katına çıktı, 10.000 lira oldu. Şimdi de 10.500 lira oldu yani 2006’dan bugüne kadar sadece 500 dolar arttı. Orada bir matematiksel oyun var, o oyuna vatandaşlarımızın dikkatini çekmek istedim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Türkkan.

Lehinde, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar.

Buyurunuz Sayın Akar. (CHP sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; evet, Milliyetçi Hareket Partisinin başta Gölcük ve Kocaeli’ndeki taksici esnafının problemleriyle ilgili vermiş olduğu araştırma önergesi üzerinde konuşmak istiyorum.

Tabii, sadece Gölcük’te değil, Türkiye’deki taksici esnafının da büyük problemler yaşadığını hepimiz biliyoruz ama ufak bir şeyi de hatırlatmadan geçemeyeceğim. Biraz evvel iktidar partisi milletvekili arkadaşım sanki Kocaeli’nde her şey onlarla birlikte olmuş gibi düşünüyor. Bakın, İzmit, büyükşehir olduğunda Türkiye’nin ilk arıtma tesislerinin İzmit’te yapıldığını biliyorsunuz. Büyükşehir kapsamında olmadığı için diğer ilçelere yapma şansı yoktu. Ama şunu söyleyeyim size: 9 tane siz ilave ettiniz, doğru; doğru, ilave ettiniz ama Avrupa’nın en borçlu belediyesi hâline getirdiniz Kocaeli Büyükşehir Belediyesini. Baktığınız zaman, yüz ölçüm olarak Türkiye’nin en küçük ilinde övünülecek bir şey yapmadığınızı çok rahatlıkla görebiliriz. Bunu ayrı bir araştırma önergesi olarak verelim, birlikte burada tartışalım açık açık ama taksici arkadaşlarımız şimdi bizi bekliyorlar.

Gerçekten taksicilerin problemleri büyük. Taksici denince sadece şoför gelmiyor aklımıza. Bakın, 3 gruba ayırabiliriz bunu. Önce, plaka sahipleri bir taksici esnafı grubu olarak, sonra bunlardan kiralayanlar var ve en sonunda da buralarda şoförlük yapan arkadaşlarımız var. Her birinin problemleri ayrı ayrı. Evet, Kocaeli’nde -rakam verdiniz- 155 taksi durağında bine yakın taksici arkadaşımız çalışıyor ama Türkiye’de 100 bin civarında taksici var ve buna da bağlı olarak 500 bin kişi bu taksicilik mesleğinden ekmek yemektedir. Tabii, “Ekmek yiyor.” diyoruz da evlerine ekmek getirirken de ciddi anlamda bu arkadaşlarımızın zorlandığını görüyoruz.

Taksicilerin problemlerini yukarıdan aşağıya saymaya başladığımızda en büyük problemlerinden birinin sosyal güvence olduğunu görüyoruz. Tabii ki şöyle söyleyeceksiniz: “Aslında açık onlara, giderler Sosyal Güvenlik Kurumuna, ücretlerini öderler ve böylece sosyal güvenceye kavuşmuş olurlar.” Ama öyle taksiciler de var ki işveren bunların sosyal güvencesini ödemiyor, şoföre “Sen öde.” diyor. İki tür şey var burada. Birisi, henüz emekli olmamış taksiciler. Diğeri de emekli olmuş ama taksicilik yapmak zorunda kalan BAĞ-KUR’lular var, BAĞ-KUR esnafı var. İşte, bunların da hepinizin bildiği gibi, sizin iktidarınız zamanında çıkan sosyal güvenlik destekleme primi adı altında emekli maaşlarından yüzde 15 kesilmektedir. Biz şurada şunu söylüyoruz, diyoruz ki: “Primler şoförler tarafından değil, mal sahipleri tarafından, plaka sahipleri tarafından ödenmeli ve devlet bunu denetlemeli.”

Yine, taksicilerin temsil hakları var. Bu temsil haklarında da taksiciler sıkıntılı bir süreç yaşıyorlar. Çünkü, taksi plakası sahiplerinin bir odası var ama sizin iktidarınız döneminde taksi şoförleri odalardan çıkarıldıkları için, bir odaya mensup olmadıkları ve onların haklarını koruyacak bir sivil toplum örgütü olmadığı için de güvence altında değiller, temsil edilemiyorlar.

Yine, bir başka problem, “UKOME” dediğimiz büyükşehirlerdeki ulaşım koordinasyon merkezlerinde -siz belediyecisiniz bilirsiniz, uzun zaman çalıştınız- taksici esnafı temsil edilmediği için şehir trafiği konusunda taksici esnafından yararlanılmıyor ve temsil edilmiyor, onun için de taksiciler hep mağdur edilmişlerdir şehirlerde ve ötelenmişlerdir.

Yine, diğer arkadaşlarımın söylediği gibi, taksici esnafının en büyük problemlerinden biri de kasko ve trafik sigortası problemidir. Evet, sizin iktidarınız döneminde, özellikle geçen yıl -bu, minibüsçülerin de çok büyük derdi- yüzde 300’lere varan zamlar yapıldı, artık taksici esnafı kendi kaskosunu ve trafik sigortasını ödeyemez hâle geldi. Doğru, eğer kaza yapmaz ise indirimlerden faydalanıyor ve indirimler yıl geçtikçe artıyor. Ama, taksici esnafı takdir edersiniz ki ölümlü olmasa bile maddi olarak hasarlı çok kaza yapmaktadırlar çünkü yirmi dört saat trafiğin içerisindeler. Çoğu da daha çok kazanabilmek, eve bir lokma ekmek getirebilmek için, ki sizin iktidarınız döneminde hayalî artan o gayrisafi yurt içi hasıladan pay alabilmek için daha çok çalışmak zorunda ve uykusuz gecelerde zaman zaman maddi hasarlı kazalar yapmakta. Her kazada da indirim oranı yıllar geçtikçe düşmekte. Bunu şöyle tarif edersek: Hususi otomobil yani bizlere ait otomobillerde 300-400 liraya yaptığımız kaskoları veya trafik sigortalarını, taksici esnafı bunların 4 katı, 5 katı bir ücretle yapmak zorunda kalıyorlar. Bununla da bitmiyor, taksicilerin en büyük problemlerinden bir tanesi de can güvenliği. Hepimiz çok sık duyuyoruz bu can güvenliği konusunu. Sizin iktidarınız döneminde 69 adet kasten adam öldürme vakası işlenmiş, 54 taksicimiz öldürülmüş.

Peki, size şimdi soruyorum, biraz evvel esnafın rahatladığından, esnafın para kazandığından bahseden arkadaşıma soruyorum: Taksicilerin can güvenliği hakkında 2002’den 2014’e kadar ne yaptınız? Tek bir şey yapmadınız, ne Avrupa standartlarında ne Amerika’da gördüğümüz o taksilerin standartlarında bir uygulamayı Türkiye’de hayata geçirmediniz ve bununla ilgili bir çalışma da yapmıyorsunuz üstelik.

Şimdi, aynı dönemde, yine sizin iktidarlarınız döneminde 524 taksici şoförü saldırıya uğramış. Yurttaşların yasama hakkını korumak temel görevidir devletlerin çünkü anayasal bir haktır. Siz, taksiciler için elinizi bile kıpırdatmamışsınız.

Yine, taksicilerin en büyük problemlerinden bir tanesi, araçları yıprandığında araçlarını değiştiremiyorlar çünkü taksiciler -biraz evvel Lütfü Bey’in de bahsettiği gibi- hem Kocaeli’ndeki taksiciler hem Türkiye’deki taksiciler borçla geçiniyorlar, borçla işlerini, trafik cezalarını, kaskolarını, trafik sigortalarını yaptırmak zorunda kalıyorlar.

Hepinizin bildiği gibi, hepimizin bildiği gibi milyonlarca insanın içerisindeki taksicilerin de kredi kartları patlak durumda. Peki, böyle bir insanın taksisine bindiğimizde, çocuğumuzu bindirdiğimizde, ailelerimizi bindirdiğimizde bizler bindiğinde ne arıyoruz? Takside kalite arıyoruz, konfor arıyoruz. Böyle bir durumdaki taksicinin o konforu, o kaliteyi size vermesi mümkün mü? Tabii ki mümkün değil. Peki, ne yapmak lazım? Bir taksici esnafı en az bir kez ÖTV ve KDV’siz taksisini değiştirebilmeli, ekmeğini kazanmasına yardımcı olmalı devlet diyorum. Sosyal devlet budur, tıkandığı yerde vatandaşın oraya desteğini sağlamak zorunda. Biz diyoruz ki, o zaman, taksici bir kez de olsa taksisini yenilemeye çalıştığında taksiler için ÖTV ve KDV almayalım diyoruz.

Yine ikinci bir konu, taksiciler, biliyorsunuz, lojistikte ulaşımdan para kazanıyorlar. Ben şunu da söylemek istiyorum: Gerçekten bu işten ekmek parası kazanan yani bizim gibi hususi kullanmayan insanlara, (x)benzin, mazot, LPG, ne kullanıyorsa ona da -yüzde- oransal olarak bir indirim getirilmeli ve taksici esnafının daha bir rahat nefes alması sağlanmalı.

Yine bir başka problemi taksici esnafının, korsan taksicilik. Korsan taksicilikle ilgili bir yasa çıkarttık burada ama yasanın yetmediğini görüyoruz, yine bölgesel sıkıntılar yarattığını görüyoruz. Biraz evvel yine Lütfü Bey açıkladı, Kocaeli’nden Sabiha Gökçen’e, hemen burnunun dibindeki Sabiha Gökçen’e eşini, dostunu, akrabasını almaya giden sarı renkli bir taksi, taksi plakalı bir araç büyük cezalara maruz kalıyor ve aracı bloke ediliyor.

Şimdi, bunların önüne geçmeliyiz. Niye söylüyorum? “Sabiha Gökçen” dediğiniz zaman bizim Çayırova ilçemizin dibi, hemen 1 kilometre, 5 kilometre, 10 kilometrelik mesafelerdeki alandan bahsediyoruz. Buna bir çözüm getiremedik. Bunu da bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin çözmesi gerekiyor, mağdur edilmemesi gerekiyor taksici esnafının.

Yine taksicilerin en büyük problemlerinden bir tanesi de durak problemi. Durak problemi yerel yönetimlerin inisiyatifine bırakılmış durumda. Eğer yerel yönetimler sosyal tarafı daha ağırlıklıysa ve görselliğe önem veriyorsa gidiyor güzel onlara taksi durakları yapıyor ama bunlara yapmıyorsa… Ki bizim, yılların, benim çocukluğumun taksi durağı Mikro Taksi; kış aylarında kar yağarken bile arabaların içinde arabalarını çalıştırarak ısınmak zorunda kalmıştı. Çünkü İzmit Belediye Başkanı kişisel inisiyatifini kullanarak, kişisel kaprislerini kullanarak, kişisel kinini kullanarak bu taksici esnafını kırk yıllık, elli yıllık taksici esnafını yerinden yurdundan etmiştir ve onlara barınabilecek bir durak dahi göstermemiştir. Eğer gerçekten biz taksici esnafının problemini çözmek istiyorsak yine yerel yönetimler yasalarının içerisine taksici esnafının mağdur olmaması için en azından durakların modern, şık ve standartlara, tüm Türkiye’de standartlara uygun olabilmesi için bir konsept geliştirmeliyiz diyorum. Bunu da yasalarla taksici esnafına sunmalıyız diye düşünüyorum.

Yine, taksici esnafının en büyük problemlerinden bir tanesi de eğitim problemidir çünkü şunu biliyoruz ki, ben yurt dışındaki örnekleri de biliyorum, çok uzun süreler üç, dört, altı aya varan kurslar ve kurslar sonunda imtihandan geçerek taksici esnafı olunuyor ama bugün Türkiye’de cebinde ehliyeti olan herkes taksicilik yapıyor. Hatırlarsınız, görmüşsünüzdür, size de sormuşlardır, bazen taksici adresi size sorar “Şuradan mı gidelim, buradan gidelim.” diye. Onun için de taksici esnafı sadece adres bulma anlamında eğitim değil insan ilişkileri konusunda da eğitimden geçirilmeli ve çocuklarımızı emanet ettiğimiz bu esnaf grubunu tekrar ayağa kaldırmalıyız diyorum.

Son olarak da -zamanım kalmadı, aslında birçok şey daha söylenebilir- trafik cezaları taksici esnafının en çok mağdur olduğu alanlardan bir tanesi ki sizin bütçenizdeki gelir kalemlerinden bir tanesi de trafik cezalarıdır. Veriyorsunuz talimatı, veriyor talimatı Maliye “Bugün cezalar yeterince toplanmadı.” diyorsunuz, bulduğunuz taksiciye ceza yazıyorsunuz ve sonuçta diyorsunuz ki: “Yol yaptık topladığımız paralarla.” Ama hiçbir esnaf grubunun problemini halletmediğini görüyoruz.

Saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akar.

Aleyhinde, Isparta Milletvekili Recep Özel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Özel.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu Kocaeli Gölcük’teki taksici esnafının sorunlarıyla ilgili grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. 3 Kocaeli Milletvekilinden sonra kürsüye çıkmak biraz zor olsa gerek. Tabii ki, sadece Kocaeli’nde, sadece Gölcük’te değil Türkiye’deki bütün taksici esnafının sorunları, problemleri yoktur demek biraz yanlış da olabilir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Söyle, söyle, rahat söyle.

RECEP ÖZEL (Devamla) – Her bir esnaf kardeşimizin ufak tefek sorunu olduğu gibi taksici esnafımızın da sorunları vardır, yedek parça sorunu vardır, vergi sorunu vardır, kasko, prim sorunları da vardır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Recep, beni dinlemedin galiba sen!

RECEP ÖZEL (Devamla) – Evet, bu trafik sigortalarında hepimizin şikâyet ettiği, primlerde ciddi manada artışlar. O sektör “Batma, iflas etme noktasına gidiyorduk.” diye kendi aralarında bir ayarlama yapmışlar. Tabii ki onun da denetleme mekanizmaları -Reasürans Şirketler Birliği, Sigorta Denetleme Kurulu ve Rekabet Kurumu- tarafından da, eğer bir fazla prim tahsil etme varsa da buradan onları göreve davet ediyoruz, bu primleri uygun seviyeye getirmeleri…

Ayrıca, geçmişte tek bir fiyat vardı, şimdi şirketlerin birbirleri arasında çok değişik fiyat aralıkları da olabilmekte, müşteri istediği firmadan kendisine en uygun yeri bulma imkânı da bulabilmektedir.

Bütün taksici esnaf kardeşlerimizin sorunlarına, problemlerine bir an önce çözüm bulmak hepimizin, sizin de, bizim de ortak dileğimiz.

Bugünkü gündemimiz: Biliyorsunuz, bu iç güvenlik paketini görüşmeye başladık, devam edeceğiz. Parlamento tarihine, yasama faaliyetlerine çok yenilikler getiriyoruz, çok yeni icatlar getiriyoruz. Tarih ve bu Parlamento tarihini yazanlar inşallah bu onuru, şerefi hep birlikte bizlere yazacaklar, değerlendireceklerdir. Bu iç güvenlik yasasını görüştüğümüzden beri -tamamen şahsi kanaatim- bizi dolmuşa bindirmeye çalışıyordunuz, şimdi herhâlde vazgeçtiniz, taksiye bindirmeye çalışıyorsunuz diyorum. (MHP ve CHP sıralarından gülüşmeler)

Bu grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu ama taksici esnafımızın sorunlarının, problemlerinin çözümü noktasında da elimizden gelen bütün gayreti göstereceğimizi belirtir, hepinize saygılar sunarım efendim. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özel.

III.- YOKLAMA

(MHP ve CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.

BAŞKAN – Yoklama talebiniz vardır, yerine getireceğim.

Sayın Gök, Sayın Serindağ, Sayın Susam, Sayın Şimşek, Sayın Türkkan, Sayın Halaçoğlu, Sayın Doğru, Sayın Günal, Sayın Uzunırmak, Sayın Öz, Sayın Dedeoğlu, Sayın Aygün, Sayın Akar, Sayın Öner, Sayın Akşener, Sayın Bulut, Sayın Işık, Sayın Varlı…

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.50

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.55

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin oylamasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, yoklama işlemini tekrarlıyorum,

üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın Gürsoy Erol… Burada. Sayın Vecdi Gönül… Burada. Sayın Semiha Öyüş… Burada.

Böylece toplantı yeter sayısı vardır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- MHP Grubunun, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan ve arkadaşları tarafından, başta Gölcük’teki taksici esnafı olmak üzere ekonomik kriz içerisinde olan taksici esnafının durumunun araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 19/6/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 3 Mart 2015 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Bir saat ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 19.01

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.

 

3.- CHP Grubunun, Ankara Milletvekili İzzet Çetin ve arkadaşları tarafından, gümrüklerde yaşanan sorunların ve gümrük antrepolarının denetimleriyle ilgili olarak yapılan mevzuat değişikliklerinin yarattığı sorunların araştırılması amacıyla 6/2/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 3 Mart 2015 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

                                                                                                      03/03/2015

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 3/3/2015 Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

        Levent Gök

           Ankara

CHP Grup Başkan Vekili

Öneri:

Ankara Milletvekili İzzet Çetin ve arkadaşları tarafından gümrüklerde yaşanan sorunların ve gümrük antrepolarının denetimleriyle ilgili olarak yapılan mevzuat değişikliklerinin yarattığı sorunların araştırılması amacıyla 6/2/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (1710 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 3/3/2015 Salı günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin lehinde Ankara Milletvekili İzzet Çetin…

Buyurunuz Sayın Çetin. (CHP sıralarından alkışlar)

İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, 2002 3 Kasımından bu yana ülkemizde AKP hükûmetleri görev yapmakta. AKP hükûmetleri döneminde Türkiye'de cumhuriyet tarihinde yapılan özelleştirmelerin en büyükleri yapıldı, yolsuzlukların en büyükleri yapıldı ve tarihte hemen hemen bütün ülkelerde gümrüklerde yapılan yolsuzlukların ya da kaçakçıların yaptığı yolsuzlukların en çok konuşulduğu yıllar olmasına rağmen AKP hükûmetleri döneminde gümrüklerde olup bitenler yolsuzluk, rüşvet vesair olaylar çok yaygın olduğu için neredeyse unutuldu ama içine bir girip bakıldığı zaman gümrüklerde olup bitenlerin gerçekten diğer alanlarda olup bitenlerden hiç de geri kalır yanı yok.

Tabii, bu hükûmetler döneminde, AKP hükûmetleri döneminde gümrükler son bir yıldan bu yana yeniden gündeme oturmaya başladı. AKP hükûmetleri döneminde görev yapan bakanlar, sanki kendinden önceki bakanlar AKP’li değilmiş gibi en son Bakan arkadaş burada grup başkan vekilliğinden gittikten sonra birdenbire gümrüklerde Ticaret Bakanlığının antrepolarla ilgili düzenlemesi, liman ve gümrük kapılarında alınacak x-ray cihazları ve bunların maliyetleri ile yetkilendirilmiş gümrük müşavirliği konusundaki düzenlemeler, Mersin’de 1.044 tonluk kırmızı et yolsuzluğu, arkasından, yine Bakanın açıklamasıyla 33 bin çift zehirli ayakkabının piyasaya antrepolardan gizlice sürülmesi olaylarıyla gümrükler yeniden tartışmaya açıldı.

Tabii, Sayın Bakandan önce görev yapan bakanlar gümrükler üzerinde birtakım düzenlemeler yapmışlar ve yetkilendirilmiş gümrük müşavirliği diye bir kurumsal yapıyı gümrüklere getirmişler idi. Bilindiği gibi daha önceki dönemlerde gümrüklerde görev yapan kamu görevlisi gümrük memurları döneminde de pek çok kez memurların birtakım olaylara karışması, kaçakçılığa bulaşması ya da başka saiklerle -rüşvet, vesair olaylarla- gümrükler çok fazla gündeme geliyor idi. Bütün bunlarla kendinden önceki dönemlerde yeniden bir yapılandırmaya gidilmiş, yeminli mali müşavirliklerde olduğu gibi gümrüklerde de gümrük müşavirliği ve yetkilendirilmiş gümrük müşavirliği getirilmiş idi.

Tabii, Bakan, burada yaptığı düzenlemeyle birdenbire kendisinden önceki bakan döneminde yapılan düzenlemeyi yürürlükten kaldırdı. Yürürlükten kaldırmakla birlikte bu işlerin yeniden memurlar eliyle yerine getirileceğini kararlaştırdı. Gümrük Müşavirleri Derneği, Bakanın tasarrufuna karşı yürütmenin durdurulması istemiyle dava açtı ve davayı kazandı. Sayın Bakanın yapması gereken iş, orada bu yargı kararına uyarak yetkilendirilmiş gümrük müşavirlerini yeniden eskisi gibi yetkilendirmek idi.

Değerli arkadaşlar, yetkilendirilmiş gümrük müşavirleri ve gümrük müşavirleri, esasında, Bakandan, yeminli mali müşavirlik gibi bir oda, yani diğer meslek örgütleri gibi bir oda hâline gelmelerine ilişkin düzenleme bekliyorlardı. Bu konuda da bir geçici maddeyle, 2008’den bu yana gümrük müşavirleri geçici bir maddeyle sanki diğer meslek örgütleri gibi dernek statüsünde faaliyetlerini yürütmekteydi. Şimdi burada memurlar eliyle yürütülen gümrük işlemlerinin mi daha verimli, kamu yararına hizmet üreteceği ya da yetkilendirilmiş gümrük müşavirleri eliyle mi yürütülmesinin daha kamu yararına olacağı tartışma konusu değil ama bir şey var ki devlet memuru olarak görev yapan kamu görevlilerinin -özellikle antrepolarda antrepo sahipleri- özel ve kamuya ait antrepolarda görev yapmaları sırasında o girift ilişkiler yüzünden pek çok kez tartışma açıldı. Şimdi, bu tartışmalar içerisinde Sayın Bakan düzenlemesini yaptı ama -belki bu alanda da kendisini yetkili görüyor çünkü milletvekili olmadan önceki görev alanı da bu alana yatkın bir alan- yaptığı düzenleme, ne yetkilendirilmiş gümrük müşavirleri tarafından ne antrepocular tarafından kabul gördü ne de Bakan bu düzenlemeyi yaparken, diğer Hükûmet yetkililerinin yasa yapma ya da yönetmelik yapmadaki alışkanlıklarında olduğu gibi, o görevlilerin kurumlarına, derneklerine ya da şeylerine hiç başvurmadı.

Bu konuya ilişkin olarak, değerli arkadaşlar, gerçekten araştırma yapılması gerekir. Mesela o Mersin’deki kırmızı et ithalatına ve depolardaki etlerin değiştirilerek Irak üzerinden tavuk kemiklerinin veya diğer tavuk etlerinin gönderilmesi konusundaki soruşturmanın akıbeti ne oldu? Ne Meclisin ne de kamuoyunun bilgisi dâhilinde değil.

Yine, o antrepolardan çıkan zehirli ayakkabıların piyasaya sürüldüğünü Bakan açıkladı. Bu konuya ilişkin olarak 2 kez ayrı ayrı Sayın Bakana soru yönelttim ve bu sorulara hiçbir şekilde Bakan içten bir yanıt vermedi. Nitekim daha 16 Şubatta verdiği yanıt ipe un sermekten öteye gitmiyor ve Bakan diyor ki: “Bundan sonra biz, devlet memurları, kamu görevlileri eliyle antrepoların denetim işini ve gümrüklerdeki işlemleri, vergi, resim ve diğer devlet gelirlerinin alınmasını, tahsilatını ona göre yapacağız. Bu konuda kamu personel açığını giderdik.” Oysa kamu personel açığının giderilmediği de son derece açık.

Şimdi, yapılması gereken iş, değerli arkadaşlar, bu konuda bir araştırma yapmak. Gerçekten her bakan her geldiği bakanlığı kendisinin çiftliği gibi görüp kendisine göre bir düzenleme mi yapacak, yoksa devlet geleneğinde süreklilik esastır, bakanlıklar kalıcı, bakanlar geçicidir diyerek bir tutarlılık mı izleyecek? Burada kamu görevlilerinin mi, gümrük müşavirlerinin mi, yetkilendirilmiş gümrük müşavirlerinin mi, yoksa Bakanın yaptığı gibi antrepolarda antrepo sahiplerine yetki belgesi verip gümrük işlemlerini kendileri yapıp kendilerinin denetiminde mi olacağına ilişkin Meclisin bir araştırma yapmasına şiddetle ihtiyaç var.

Ben, gerçekten, Türkiye’de, ta 2003 yılında kurulan ilk AKP Hükûmeti döneminde başlayıp bugüne kadar gelen kamudaki bu yolsuzlukların, hırsızlıkların, rüşvet olaylarının peş peşe açıklamasını yapmak istemem ama aklına ilk geldiğinde kuş gribiyle başlayıp çırpılmış yumurtaların paketlenmesinden tutun mısır ithalatına kadar kendisine göre yasa yapma anlayışıyla başlayıp en sonunda gümrüklerde olup bitenlerin ve özellikle Derince Limanı’nı alan bir firmanın, Bakanın özellikle aynı köyden, hemşehri ilişkisinde olması ve antrepoculukla uğraşmasının acaba bu antrepo sahiplerine yetki verilerek bu işlemleri gördürmesinde pay sahibi mi diye düşünmeden kendimi alamıyorum. Sayın Bakanın şahsını bu konulara bulaştırmak istemem ama yaptığı işlemler kuşku yaratıcı işlemler. Kendinden önceki Bakan, üstelik de aynı yöreden olmasına rağmen, onun yaptıklarını yok sayarcasına ya da onun yaptıkları çok kötüymüş gibi birdenbire işe hızlıca girip yargı kararlarını da uygulamadan gümrükler üzerinde oynaması kabul edilebilir bir durum değil.

O nedenle, bu gümrüklerde olup bitenleri, gümrüklerde yetkilendirilmiş gümrük müşavirlerinin ve memurların hangisinin daha iyi hizmet üreteceğinin yıllar itibarıyla istatistiklerinin de değerlendirilerek Meclis tarafından bir tespit yapılıp bu konuda kalıcı düzenleme yapılmasına şiddetle ihtiyaç var. Çünkü gümrükler en fazla suistimale açık bölgeler. Nitekim, o zehirli ayakkabıların antrepodan çıkartılmasında ya da kırmızı et ithalatındaki yolsuzlukta kamu görevlilerinin mi, yoksa yeminli gümrük müşavirliklerinin mi daha çok suça bulaştığını da herkesin bilmesinde yarar var diyorum ve bu konunun bir ihtiyaç olduğunu söyleyerek bu konuda araştırma yapılmasını yüce heyetinize saygıyla sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çetin.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, bir söz talebim var.

BAŞKAN – Sayın Baluken, bir söz talebiniz…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…

BAŞKAN – Ne içindi söz talebiniz?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Grubumuz adına, özellikle Haseke bölgesinde yaşanan vahim olaylarla ilgili bir açıklama gereği duyuyorum.

BAŞKAN – Peki, buyurunuz Sayın Baluken.

 

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

23.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, Asuri, Süryani, Keldani halkının büyük bir soykırım tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna ve Musul’da Süryani halkına ait olan kütüphanelere ve tarihî eserlere yönelik yapılan vahşi saldırıları kınadıklarına ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum öncelikle söz verdiğiniz için.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Orta Doğu coğrafyasının en kadim, en köklü halklarından olan Asuri -Süryani- Keldani halkı büyük bir soykırım tehlikesiyle karşı karşıyadır. Geçen yıl Irak’ta önce Musul, ardından Şengal ve Ninova bölgesine yapılan IŞİD saldırıları sonucu binlerce Asuri -Süryani- Keldani halkı yaşadıkları yerden göç etmek zorunda kalmışlar; yüzlercesi IŞİD çeteleri tarafından katledilmişlerdi. Şimdi, bölgeden gelen haberlere göre de özellikle Haseke bölgesinde Til Temir ve buna bağlı köylerde yine IŞİD çeteleri tarafından yapılan saldırılarda onlarca Süryani gencinin katledildiğini, 300’e yakın Süryani kadını ve çocuğunun IŞİD tarafından rehin alındığını, âdeta, bölgede bir soykırım provasının Süryani halkı üzerinde denendiğini kaygıyla öğrenmiş bulunuyoruz.

Bu konuda Türkiye'nin, içerisinde bulunmuş olduğu duyarsızlığı da buradan kabul edilemez bulduğumuzu, Dışişleri Bakanlığının bu konuda herhangi bir açıklama bile yapmamış olmasını son derece vahim olarak değerlendirdiğimizi, Halkların Demokratik Partisi olarak Asuri-Süryani silahlı birlikleri ile YPG öncülüğünde gelişen direnişin yanında olduğumuzu ifade etmek istiyoruz.

 Son olarak, Musul’da, yine, Süryani halkına ait olan kütüphanelere ve tarihî eserlere yönelik yapılan vahşi saldırıları da buradan kınadığımızı, bu soykırımın bir parçası olarak gördüğümüzü, kadim Süryani halkıyla birlikte olduğumuzu, Süryani halkının Orta Doğu halklar mozaiğinde hak ettiği yeri alması için elimizden gelen bütün mücadeleyi göstereceğimizi ifade ediyorum.

Sizlere teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

 

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Ankara Milletvekili İzzet Çetin ve arkadaşları tarafından, gümrüklerde yaşanan sorunların ve gümrük antrepolarının denetimleriyle ilgili olarak yapılan mevzuat değişikliklerinin yarattığı sorunların araştırılması amacıyla 6/2/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 3 Mart 2015 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Önerinin aleyhine, Hakkâri Milletvekili Adil Zozani.

Buyurunuz Sayın Zozani. (HDP sıralarından alkışlar)

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu önergenin aleyhine söz almış bulunuyorum, ancak şekil şartı itibarıyla aleyhine söz aldım, bu önerinin aleyhinde değil, lehinde olduğumuzu ifade etmek isterim. Çünkü, maalesef, Türkiye’nin hemen hemen bütün gümrük kapıları sorunlu pozisyondadır. Hangisini incelerseniz inceleyin, neresinden bakarsanız bakın, mutlaka bir sorun alanıyla karşı karşıya olduğunuzu görürsünüz.

Bunun dışında, Türkiye’nin sınırları artık sınır olmaktan çıktı. Şimdi, uzun süredir gündemimizde olan ve bizim sık sık Hükûmete… Eğer siz gerçekten kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına almak istiyor iseniz, böyle bir arzunuz söz konusu ise reel politikalar geliştirmeniz gerekiyor. İnsanları bir yük, bir katır yükü mazot getirdi ya da herhangi bir gıda maddesi getirdi, onun ticaretini yaptı diye öldürerek, cezaevine koyarak, cezalandırarak bu işin önüne geçebileceğinizi düşünüyorsanız ham hayal içinde yaşıyorsunuz demektir. Bunun mümkün olmadığını sizden önceki hükûmetlerde de gördük, sizde de defalarca gördük. Ancak, maalesef, Hükûmet bu konuda son derece duyarsız ve âdeta, bu konuda hiçbir sorun yokmuş gibi davranıyor.

Biz buradan ifade ettik, Hükûmete defalarca öneride bulunduk, dedik ki: Eğer sınır ticaretini kayıt altına almak istiyor iseniz… Ki siz kaçakçılık olarak değerlendiriyorsunuz, o, bizim nezdimizde kaçakçılık değildir çünkü Roboski köyüyle öbür taraftaki Merve köyü arasındaki 5 kilometre mesafedeki amca oğulları, dayı yeğen karşılıklı iki köyde yaşıyorlar. Hasbelkader birisi Irak sınırları içerisinde bırakılmış, birisi Türkiye sınırları içerisinde bırakılmış. O iki köy arasındaki ticari alışverişin “kaçakçılık” olarak addedilmesini biz hakaret olarak kabul ettiğimizi daha önce buradan ifade ettik. İnsanlar orada o ticari alışverişini yapacaklar, isteseniz de yapacaklar istemeseniz de yapacaklar. Çünkü siz onların iradesine rağmen onların iki köyü arasında, hatta iki evi arasında bir sınır çekmişsiniz.

Roboski’ye gittim ama bildiğiniz yerlerden örnekler vereyim. Mesela Mardin Şenyurt, Derbesiye’den örnek vereyim: İki ev arasından tren hattı geçiyor. Şu ses tonuyla sınırın bu yakasında konuşursanız sınırın öbür yakasındaki insanın rahatlıkla duyacağı ve size karşılık vereceği bir mesafeden söz ediyoruz. Bu mesafede birbirinden uzaklaştırdığınız, ayrıştırdığınız insanların birbirleriyle temasını gayrimeşru göstermeniz sadece sizi avutur, bunun dışında bir şeye yaramaz, gerçekçi değil.

Önerilerimiz oldu bu konuda, defalarca önerilerimiz oldu. Dedik ki: Siz gerçekten, bu konuda, bu insani münasebetlerin, ticari alışverişlerin kayıt altına alınmasını arzu ediyorsanız mevzuatımızda iki yöntem vardır, iki yol vardır. Yeni bir yasa yapmaya gerek yok, mevcut yasaları işleterek çözüm bulabiliriz. Nedir? Mevzuatımızda “sınır ticaret karnesi” diye bir şey vardır. Sınır boylarındaki köylerde, yerleşim yerlerine, insanlara sınır ticaret karnesi vererek sorunun önüne geçebilirsiniz. Onların o münasebetini de kayıt altına almış olursunuz, ticari münasebetini. Yok, bunu benimsemiyorsanız, mevzuatımızda yine yeri bulunan serbest ticaret bölgesi uygulamasına geçilebilir. Bu ikisinden birini yapın, bu sorunu çözün ama ısrarla buna yanaşmayan bir Hükûmet var çünkü insan öldürmek, hükûmetlerin her zaman kolayına gelmiştir.

En son, Şemdinli Derecik’te bir köylü –bakın, burada fotoğrafını sizinle paylaşacağım- önce dizinden jandarma kurşunuyla yaralanıyor. Bu vatandaş, Necdet Yaman, 26 yaşında bir vatandaş, kendi köyünde, evinin kapısında jandarma kurşunuyla yaralanıyor, geç tıbbi müdahale sebebiyle kan kaybından öldü. Sebebi ne? Evlerinin kapısına jandarma noktası kurulmuş ki sınır ticaretini engellesin. Kadınlar, çocuklar evinden çıkamıyor, çıktığı zaman askerle göz göze geliyor. İnsanlar buna itiraz etti, “Asker noktasını kapımıza kurmayın.” dediler. Bu köyde çıkan arbedede bir jandarma kurşunuyla bir vatandaş daha geçen ay yaşamını yitirdi. Son örnektir ama daha öncesine ait pek çok örnek verebilirim.

Şimdi, bu Derecik meselesi çok önemlidir. Esasında, şu anda Derecik’te, bu tartışmaların, çatışmaların yaşandığı yerde Hükûmete göre bir sınır kapısı var, Derecik Sınır Kapısı var ama sadece var, kâğıt üstünde var. Kapı diye bir şey yok, hiçbir şey yok ama Hükûmet ilan etmiş, orada sınır kapısı açtığını ilan etmiş, değil 1 defa, tam 4 defa ilan etmiş. En son ilan geçen yaz aylarında -o zaman Başbakandı- Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapıldı ama Sayın Erdoğan’ın daha önce bir ilanı daha var Mayıs 2011’de, Yüksekova’da halka hitap ediyor, diyor ki: “Müjdeler olsun, Derecik Sınır Kapısı’nı açtık.” Bugün de gitseniz Derecik’te sınır kapısı diye bir şey yok ama Hükûmet oraya bir sınır kapısı açmış!

Üzümlü’ye bir sınır kapısı açmış. Seçimler yaklaştı, artık Hükûmet sözcüleri oraya gittikleri zaman sürekli telaffuz edecekler. Zannediyorlar ki Türkiye kamuoyu, Derecik’e uzak, sadece kendileri kâğıt üzerinde bir ilan yaptıkları zaman açılmış varsayılacak, kimse orayı ifşa etmeyecek. Aynı şekilde Üzümlü Sınır Kapısı, açılmış gibi görünüyor. Oraya bir bina da yapılmış, Üzümlü’ye bir bina da yapılmış. Karşı tarafta Irak Kürdistan Federal Bölgesi Hükûmeti de iki valilik arasında imzalanan protokole göre sınır kapısının açılışını bir törenle gerçekleştirmişler ama bu çok becerikli Hükûmet ve Bakanlık, tam üç aydır buraya bir memur gönderemedi. Buraya, tam üç aydır uğraşıyoruz, üç aydır orada bekleyecek bir memur gönderemedi. Bakana söyledik, defalarca söyledik, Sayın Canikli’yle konuştuk: “Ya, sınır kapısı açtınız, bina kurdunuz oraya. Bir memur gönderin.” “Efendim biz bir müdür atadık ama müdür gitmiyor.” “Ee ne yapacaksınız?” “Müdürün istifasını isteyeceğim gitmezse.” Yöntem bu, çözüm bu. O zaman oraya ne diye sınır kapısı açtınız ya da açtığınızı söylüyorsunuz? Yarın öbür gün biraz daha sıkışırsa Hükûmet “Efendim, oradaki yatırımı birileri engelliyor.” diyecektir. “Birileri orada sınır kapısının açılmasını istemiyor.” diyecektir.

Güzergâh gösterdik, Hükûmete dedik ki: “Vatandaşın günlük olarak kullandığı güzergâhı siz esas alırsanız -vatandaş sizden daha iyi biliyor orayı- sadece bir köprü yapmış olursunuz Derecik’te, sınır kapısını da açmış olursunuz.” Ama, gitmişler, AK PARTİ’ye oy veren bir kesim korucu köylerinden yolu dolaştırarak 1 kilometrelik yolu 15 kilometreye çıkarmışlar!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Bütün korucu köylerinden yol geçirmeye çalışacaklar. Maksat kapı değil, oradaki 3-5 oyu -ki sadece o kadar kalmış, Allah’ın izniyle 7 Haziranda onları da ikna edeceğiz, sizlerden onları da koparacağız- o 3-5 köyü ikna etmek için 15 kilometre yolu dolandırıyorlar.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Zozani.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Kapı açacaklar ama o kapı açılamayacak, bunu biliyoruz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Zozani.

Lehinde, Antalya Milletvekili Mehmet Günal.

Buyurunuz Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu önerge, tabii, önemli bir hususu gündeme getiriyor değerli arkadaşlar. Gümrüklerde son dönemlerde yaşanan birtakım olaylar daha fazla duyulmaya başlandı ama öncelikle gümrüklerimizin yol geçen hanına döndüğünü de böylece görmüş oluyoruz. Çünkü, bir tarafından sevindirici haber okuyoruz, diyor ki: “İşte, polisler şuraya operasyon yaptı, şu kadar kaçak sigara yakaladı, şu kadar kaçak bilmem ne malı yakaladı, bunu yakaladı.” Güzel. Ben sonra merak ediyorum, bu kaçak şeyler nereden giriyor? Yani, her taraf yol geçen hanı mı olmuş? Yani, bu kara yoluyla, deniz yoluyla bir yerlerden geliyor. Yani, bu, garip bir şekilde artık sınırlarımızın kontrolünü kaybettiğimizi ya da gümrüklerin farklı şekilde kontrol dışına çıktığını gösteriyor. Yani, gümrüklerden geçiyorsa o zaman gümrüklerde başka bir şey var demektir. Hakikaten de sınırlarda kaçakçılığın belli bir noktaya geldiği böylece anlaşılmış oluyor.

Tabii, daha önce terör örgütü buradan birtakım kazançlar sağlıyordu. Şimdi bunlar ne noktadadır, bunlarla ilgili çalışmalar nerededir? Eskisi gibi bu raporları Emniyet Genel Müdürlüğü artık yayınlamıyor. Eskiden bazı verileri veriyordu, şimdi web sitesinde maalesef bu verilerin büyük bir kısmı kaldırılmış durumda; faaliyet raporları daha ayrıntılı şekilde yer alıyordu, şu anda bunların çoğunu göremiyoruz. Tabii, bütün bunların olması için öncelikle… Daha önce uzun süre burada tartıştığımız Mayın Kanunu’nda söylemiştik, hâlâ sınır fiziki güvenlik sistemi maalesef sınırlarımızda kurulabilmiş değil. Öncelikle kendi sınırlarımıza hâkim olmamız lazım ki buralardaki fiziki sistemi kurmuş olmamız lazım, sonra da gümrüklerden geçişini kontrollü bir şekilde yapmamız lazım, ancak o zaman bu kaçak geçişleri önleme şansımız olur. Dolayısıyla, bu kapsamda sadece gümrük kapılarının bazılarını yap-işlet-devretle yaptırmak işi çözmüyor, onun dışında sınırların da korunması gerekiyor, gümrüklerin dışındaki alanlarda da fiziki güvenlik sisteminin, sınır sisteminin tesis edilmesi gerekiyor.

Ancak, tabii, “kaçakçılık” ve “gümrük” deyince aklımıza başka şeyler geliyor, üzeri kapatılan birtakım gümrük usulsüzlükleri geliyor, aklımıza Rıza Sarraf’ın gümrükten sahte belgeyle uçan uçağı geliyor. Defalarca konuşmamıza rağmen, soru önergeleri vermemize rağmen, komisyonda ilgili bakana sormamıza rağmen maalesef bu konular havada kalıyor. Şimdi, ben sonrasında başka bilgilere de ulaştım bu konuda. Açıkçası, bunların bazılarını sizlerin bilgisine sunarak hafızanızı tazelemek ve bu konuda yapılanın ne kadar gayrihukuki olduğunu dikkatlerinize sunmak istiyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, şöyle bir olay yaşanıyor: Burada 1,5 ton altın usulsüz bir şekilde, sahte bir evrakla Gana’dan İstanbul’a geliyor. Bu gelen, beyanda açıkçası “mineral numune” yazan ama içinde altın dolu bir uçak. Geliyorlar ve gümrükte bunu tespit ettikleri için naklini yapamıyor. Normalde, burada günlerce bekliyor. Sonrasında İran denirken yine sahte bir evrakla bu altının Gana’ya gönderilmesi sağlanıyor.

Şimdi, burada Sayın Bakana da sorduk, cevap veremedi. Eğer içinizde varsa açıklıkla cevap verebilecek olan… Normal şartlarda 3 ton altın planlanırken 1,5 ton altın geliyor ve uzun süre bekleme… Hani, o konuştuğumuz fezlekeler vardı, burada sizin akladığınız bakanlarımızdan Sayın Zafer Çağlayan’la ilgili olan. Bunların içerisinde bir tanesinde yapılan düzenleme, işte, sahte belgeyle o uçağın buradan uçmasına izin verilmesiydi. Nereye gidiyor? Sonra Gana’ya gidiyor, yine sahte belge düzenleniyor. Sonradan gümrük müfettişinin yapmış olduğu inceleme ve bilirkişi raporu sonucunda, bu arada altının bir kısmının da yine ya iç edildiği ya rüşvet olarak verildiği -uçuş bilgilerine bakıyorlar, sahte belge olmasına rağmen- 292 kilosunun kaybolduğu görülüyor.

Şimdi, merak ediyoruz, bu acaba rüşvet olarak bırakılan kısım mı eğer sahte belge düzenlendiyse diye? Sayın Bakana sorduk yukarıda, buraya geldiğinde de sorduk; gümrüklerden sorumlu Bakanımıza, Gümrük ve Ticaret Bakanına -kendisi de burada grup başkan vekilliği yaptı- dedik ki: Sayın Bakan, tamam “Bunlar doğru.” diyorsun, güzel de neden o zaman sahte belgeyi düzenlediği iddia edilen kişinin soruşturulmasına izin vermiyorsun? Burada tutanaklara yeniden baktım, dedi ki: “Efendim, biz gerekli şeyi yapmışız, savcılığa duyuruda bulunduk.” Peki, kim o? Sizin elemanınız.

Sizde bir düzensizlik varsa, herhangi bir şirkette bir hata varsa, onunla ilgili bir soruşturma açmaz mısınız veya bunun soruşturulmasına izin vermez misiniz? Kim kapattı üstünü? Burada çok gülmüştük, “Vali kapattı, bizim alakamız yok.” dedi. Yani “Benim valim, devletin valisi kömür kamyonuna çıkacak.” derken bir anda “Valiyle alakamız yok.” Doğru yani çünkü burada “MİT Müsteşarı da devletin görevlisi, Hükûmeti ilgilendirmiyor, müzakereyi o yapıyor.” gibi de konularla muhatap olmuştuk biliyorsunuz.

Onun için, çok yadırgamıyoruz ama hakikaten işin garip tarafı şu: “Sahte beyan olduğu tespit edilmiş, gerekli para cezası kesilmiş, biz görevimizi yapmışız.” diyor. Gerekli idari para cezasının kesilmesi ne demek? Burada bir usulsüzlük var demek. Para cezasını -gümrüklerle ilgili para cezasını- ödeyince, vın, uçak uçmuş.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Buradaki işlem ne olacaktı?

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Peki, şimdi ne olacak yani? Söyle o zaman, niye izin vermedin Sayın Kacır? Niye izin vermediniz diyorum?

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Bunların hepsi burada konuşuldu.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Kaçakçılık, gümrük, bununla ilgili bu laçkalık… Bu kafayla gitmez, onun için anlatıyorum.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Laçkalık sizin…

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Siz, sahte belge düzenleyen, daha doğrusu düzenlettirilen… Çünkü arkasından kimin çıkacağını biliyorsunuz, o belgenin arkasından kimin çıkacağını biliyorsunuz da onun için. Burada ilgili Bakanın soruşturulmasına da izin vermediniz, Yüce Divana gitmesine de izin vermediniz. Kendiniz tespit etmişsiniz, idari para cezası kesilmiş. İdari para cezası demek, sahte evrak düzenlendi demek, kaçakçılık yapıldı demek. Savcılığa göndermek yetmiyor, kendi evrakınızdaki sahtekârlığı kendi Bakanlığınız niye incelemiyor? Niye izin vermiyor da üstünü örtüyor?

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yok öyle bir şey, yok.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Ucu bir yere dokunur diye korkuyorlar işte, ucu hırsızlar imparatoruna gider diye korkuyorlar.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Mademki masum, bir şeyi yoksa… Eğer siz her gümrük kaçakçılığının, sahte belge düzenlenmesinin üstünü kapatırsanız bunu nasıl çözeceksiniz, anlamıyorum.

Ya, bu bir örnek, en önemli örnek. Diyorum, bakın, 292 kilo altın uçmuş havaya, yok; arada sahte uçanlar hariç. Şimdi, bunu merak etmiyor musunuz? Kim aldı, içinizden birisi aldı mı, nereye gitti, nasıl oldu, bu altının yolu nerede kesişti?

Onun için, eğer bu usulsüzlüklerin üstü örtülürse herkes buradan kaçırmaya devam eder, sadece Rıza Sarraf’ın uçağı değil. Bu, bizim soruşturma sırasında ortaya çıkan, sizin de itiraf ettiğiniz ama “Uçak gelmiş, uçmuş, bizi ilgilendirmez.” diye Sayın Bakanın da pişkin pişkin söylediği bir şey.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Nereye uçmuş? Neyle uçmuş?

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ama, sahte belgeyle uçmuş yine.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – İçinde ne varmış?

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Yani, altınların bir kısmı gitmiş ama 292 kilosu kaybolmuş.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Çalmışlar mı?

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bilmiyoruz artık, rüşvet mi verdiler, çalındı mı, yoksa yolda bıraktılar mı...

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Şıracı, bozacı.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Mesele o değil, mesele, bakın arkadaşlar, böyle bir iddia değil, gümrük müfettişlerinin raporuyla, bilirkişi raporuyla tespit edilen bir şeyi soruşturmak zorundayız. Bunun üstü kapatılırsa bizim bundan şüphelenmemizden daha doğal bir şey olamaz. Onun için, gelin, bunları önlemek istiyorsanız bu önlemlere bakalım. Bakın, burada da söyledi arkadaşlarımız, sadece gümrük müşavirlerinin yetkisini elinden alıp buraya koymakla olmaz. Gümrüklerde yaşanan diğer sorunlarımız var, dâhilde işleme rejimiyle ilgili yine gümrük sorunlarımız var. Bunların hepsinin oturulup birçok şeylere gelmesi lazım.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – 5 bin tonluk gemiye 50 bin ton buğday yükleyenler var, var da var.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Tabii, yani 5 bin tonluk gemiye 150 bin ton fatura kesenler de vardı.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Var, değil mi?

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Dolayısıyla, bunların üstü kapatılırsa gümrüklerdeki bu sorunları çözemeyiz.

Bu vesileyle, bu araştırma önergesini desteklemenizi ve bu konuların araştırılmasını sağlamanızı bekliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Günal.

Aleyhinde Konya Milletvekili Hüseyin Üzülmez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Kaç ay çalışacak komisyon?

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Kacır kucur, çık kürsüye konuş.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Üzülmez, bırak da Sayın Kacır konuşsun, o çok şey biliyor. Hâlâ cevap vermediler, hâlâ.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Araştırma komisyonu kaç ay çalışacak? Kaç ay çalışacak? Şurada bir ay sonra Meclis kapanıyor.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Hâlâ cevap vermediniz, dönem bitti.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Bu kadar gayriciddisiniz. Komisyon kuracakmış bu saatten sonra!

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Bir şey söyleyeceksen çık kürsüye, orada konuş, olduğun yerden car car…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sen niye carlıyorsun, sana ne oldu da carlıyorsun?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Üzülmez.

HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün araştırılması istenen gümrüklerle ilgili düşüncelerimi ifade edeceğim. Gümrükler, cumhuriyet tarihimizde her zaman sıkıntılı ve problemli olmuştur. Ancak, geçmişte yaşadığımız birçok sıkıntı, iktidarımız döneminde gümrüklerde bütün sıkıntılar asgariye indirilmiştir.

Şöyle bir bakalım: AK PARTİ iktidarlarından önce -1980 yılını esas alırsak- Türkiye’nin ihracatı ve ithalatı bir elin parmaklarını geçmeyecek milyar dolarlarda iken, yirmi iki yıllık iktidar döneminde, 1980 ile 2002’yi esas aldığımızda, bu rakam ancak 75 milyar dolarlar seviyesine ulaşmış ama bizim iktidarımız döneminde 350 milyar dolarlara yaklaşan bir dış ticaret hacmi var. Bu nasıl gelişti, bu noktaya nasıl ulaştık? Bu kadar sıkıntılıysa bu gümrükleri nasıl aştık? Gümrüklerde beyanname açma süresi daha önce günler almaktayken şimdi, iktidarımız döneminde, elektronik ortamda yapılmaktadır. Kapılarda 100 kilometreye varan sıralarda… Özellikle Habur Kapısı’nda, 1980’li, 1990’lı yıllara baktığımızda, Nusaybin’e kadar tankerler sıraya girmekteydi. Ancak, ilk denemesi 57’nci Hükûmet döneminde olan ancak daha sonra iktidarımız döneminde yapılan yap-işlet-devret modeliyle sınır kapılarında, gümrük kapılarında yapılan modernizasyon neticesinde, bugün çok daha hızlı işlemler yapılabilmekte. Bu kapılarda, yap-işlet-devret modeliyle bugüne kadar 8 gümrük kapısına 265 milyon TL’lik yatırım yapılmış ve devlet kasasından 1 lira çıkmamıştır.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Devlet kasasına girmesi gereken paranın girmemesi, çıkması değil midir?

HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Devamla) – Önümüzdeki dönemde yine, 5 kapı ve Halkalı gümrük alanıyla ilgili yap-işlet-devret modeliyle 250 milyon TL’lik yatırım hâlen yapılmakta ve 2016 yılında bunlar hizmete açılacak.

Şimdi, x-ray’le ilgili veya kamerayla ilgili, gümrük ve antrepolardaki denetlemeler, sürat ve beklemeleri hızlandırmak için yapılmaktadır. Elbette, bir bakanımızın uyguladıktan sonra başka bir bakanın değişiklik yaptığı ifade edilmektedir. Burada karşılaşılan sorunlarla ilgili çözümü daha hızlandırmak için bu tedbirler alınmaktadır.

Özellikle yetkilendirilmiş gümrük müşavirleriyle ilgili, yetkilerin alındığı ifade edilmektedir. Yetkilendirilmiş gümrük müşavirleri 18 konuda işlem yapmakta iken sadece 4 işlem gümrük memurlarına verilmiştir ve aynı işlemi de beraber yapmaktadırlar. Buradaki temel hedefimiz, amacımız hem ihracatta hem ithalatta iş âleminin sıkıntılarını gidermek ve hızlandırmaktır. Bu alanda yapılacak çalışmalarla, önümüzde 2023 hedefinde 500 milyar dolar ihracat hedeflemekteyiz, bu ihracatı hızlandırabilmek için bu tedbirleri almak mecburiyetindeyiz.

Şimdi, son dönemde karşılaştığımız, et ithalatıyla ilgili, ayakkabıyla ilgili bazı ifadeler söylendi. Elbette, geçmişte gümrük kapılarında, çok süratli geçildiği için, işlem yapılmadığı ve x-ray cihazları olmadığı için kaçakçılık çok daha had safhadaydı ancak şimdi yapılan denetimlerde bu iş daha hızlı yapılmakta ve daha az duyulduğu için gümrük kaçakçılığı hepimizin dikkatini çekmektedir. Hâlbuki geçmişte, on yıl, on beş yıl geriye gittiğimiz zaman işlem o kadar çok yapılıyordu ki bunların bir kıymetiharbiyesi yok, sıradan bir vakayıadiye gibi algılanıyordu ama şimdi yapılan bütün denetimlerde gerekli şeyler yapılmakta, özellikle son modernize edilen gümrük kapılarında, x-ray cihazlarıyla ilgili çalışmalar neticesinde kapılarda kaçakçılık asgariye indirilmiştir. Yeni alınan kararla da ilave gümrük kapıları ve antrepolarda bu x-ray ve kamera sistemi getirilerek bu kaçakçılığın önüne geçilmesi hedeflenmektedir.

Ben bu düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor, bu önerinin aleyhinde olduğumu beyan ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Üzülmez.

LEVENT GÖK (Ankara) – Benim bir beyanım olacak efendim.

BAŞKAN – Yoklama talebiniz mi var?

LEVENT GÖK (Ankara) – Olacak ama öncelikle bir beyanım olacak, açıklamam olacak.

BAŞKAN – Bir açıklama yapmak istiyorsunuz.

Buyurunuz.

 

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

24.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Konya Milletvekili Hüseyin Üzülmez’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, konuştuğumuz gümrük kapıları, emtia, mal ve bunun gibi ihracat ithalatla ilgili gelen giden malların denetlendiği yerler. Az önce konuşan AKP sözcüsü, eskiden gümrüklerdeki bu tür kaçak geçişlerin çok olduğunu ama şu anda önlendiğini ifade ediyor. Kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum, keşke dediği gibi olabilseydi. Şimdi devlet eliyle Türkiye’nin sınırları kevgire dönmüştür. Türkiye’nin sınır komşuları, özellikle güneydeki sınır komşularıyla ilgili olarak bırakın mal ve diğer emtiayı devlet eliyle silahların geçirildiği, kaymakamların nezaret ettiği ve özellikle Suriye’nin kuzeyindeki bölgeye devlet eliyle silahlı radikal unsurların geçirildiği bir dönemi yaşıyoruz. Sınırların böyle kevgire döndürüldüğü bir dönemde arkadaşlarımızın “Şu anda gümrükler kontrol altına alınmıştır.” demesi son derece yakışıksız bir sözdür. Tam tersine, kevgire dönen sınır kapılarının olduğu bir ülkede yaşıyoruz.

Kayıtlara geçmesi açısından söz aldım, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gök.

 

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Ankara Milletvekili İzzet Çetin ve arkadaşları tarafından, gümrüklerde yaşanan sorunların ve gümrük antrepolarının denetimleriyle ilgili olarak yapılan mevzuat değişikliklerinin yarattığı sorunların araştırılması amacıyla 6/2/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 3 Mart 2015 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

III. YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

LEVENT GÖK (Ankara) – Yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Gök, Sayın Akar, Sayın Çetin, Sayın Öner, Sayın Dudu, Sayın Kaplan, Sayın Kuşoğlu, Sayın Günal, Sayın Haberal, Sayın Türeli, Sayın Değirmendereli, Sayın Aldan, Sayın Serindağ, Sayın Oyan, Sayın Öztürk, Sayın Güneş, Sayın Demirçalı, Sayın Özkes, Sayın Özgündüz, Sayın Bayraktutan.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

 

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Ankara Milletvekili İzzet Çetin ve arkadaşları tarafından, gümrüklerde yaşanan sorunların ve gümrük antrepolarının denetimleriyle ilgili olarak yapılan mevzuat değişikliklerinin yarattığı sorunların araştırılması amacıyla 6/2/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 3 Mart 2015 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Şimdi İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

 

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) Önergeler

1.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, (2/1879) esas numaralı Ahıska Türklerinin Türkiye’ye Kabulü ve İskanına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/242)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/7/1992 tarihli ve 3835 sayılı Ahıska Türklerinin Türkiye'ye Kabulü ve İskanına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’m (2/1879 esas no.lu) ilgili komisyonda kırk beş gün içinde görüşülmediği için İç Tüzük’ün 37’nci maddesi gereğince kanun teklifimizin doğrudan Genel Kurula getirilmesini talep ediyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim. 2/3/2015

 

                                                                                                                      Lütfü Türkkan

                                                                                                                           Kocaeli

BAŞKAN – Teklif sahibi olarak Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan.

Buyurunuz Sayın Türkkan. (MHP sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Grup Başkan Vekilimiz Oktay Vural’ın da aynı mahiyette verdiği bir kanun teklifiyle beraber 3835 sayılı Ahıska Türklerinin Türkiye’ye Kabulü ve İskanına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan yüce Meclisin gündemine alınması talebiyle ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ahıska Türkleri, dönemin Sovyetler Birliği lideri Stalin’in imzaladığı 31 Temmuz 1944 tarihli ve tamamen gizli olan Devlet Savunma Komitesi kararı uyarınca yaşadıkları yerden sürgün edildiler.

Stalin’in amacı Kafkasya’yı Türk ve Müslümanlardan temizlemekti. İşte bu amaç doğrultusunda, bölgede yaşayan 86 bin Türk ve Müslüman nüfusun 40 bini Kazakistan’a, 30 bini Özbekistan’a, 16 bini de Kırgızistan’a göç ettirilmeye zorlandı. Bunların bir kısmı da o dönemde Sibirya’ya gitti ve Sibirya’da olanların önemli bir kısmına da daha sonra ulaşmak mümkün olmadı. Söz konusu karar yetmiş yıl önce 14 Kasım 1944’te Ahıska bölgesinin 5 ilinden Türklerin sürgüne gönderilmesiyle uygulamaya konuldu. Ahıska Türkleri, iki saat içinde tren vagonlarına doldurularak gideceklere yere kadar aşağı dahi inmemek koşuluyla kapalı tren vagonlarında sürgüne götürüldü. Ahıska Türklerinin nakli haftalarca sürdü ve yaklaşık 17 bin Ahıska Türkü yollarda hayatını kaybetti. Ben burada hayatını kaybeden Ahıska Türklerini şükran ve minnetle anıyorum, Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum.

Türkiye’de 2 milyon Suriyeliye sahip çıkan Hükûmet, Türklere sırt çeviriyor. Evet, Ahıska Türkleri özbeöz Türk’tür. Onların da hak ettikleri gibi yaşamaları için ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Bana hemen hemen her gün Ahıskalı Türklerden elektronik posta, telefon ve mektup geliyor; çektikleri sıkıntıları, hak ettikleri gibi yaşamak istediklerini yazıyorlar. Kanun teklifimizin ne zaman gündeme alınacağını soruyorlar, hangi tarihte görüşüleceğini soruyorlar ama biz, şu anda, Türkiye’yi polis devleti yapmak isteyen Hitler kanunuyla uğraşıyoruz. Ahıska Türkleri vatandaşlık alıp rahat ve huzurlu yaşamak istiyorlar. “Bize, Ahıska Türklerine sahip çıkacak biri lazım.” diyorlar. “Lütfen, bize sahip çıkar mısınız.” diyorlar. “Türkiye’de kalabilmemiz için bizim vatandaşlık alıp rahat ve huzurlu yaşamamıza, göç etme korkusunu içimizden silmemize yardım edin lütfen.” diye haykırıyorlar. Bu gelen mesajlardan sadece bir tanesi, bunun gibi daha birçok mesaj var, feryat ediyor Ahıska Türkleri, hem de yıllardır. Bu feryatlarını, Suriye’deki Rabia’yı duyan Adalet ve Kalkınma Partisi yetkilileri ve Cumhurbaşkanı, şimdi de Başbakan maalesef hiç duymuyor.

Ahıska Türklerine Türkiye sahip çıkmış. Ne zaman? 2 Temmuz 1992 tarihinde 3835 sayılı Kanun’la Ahıska Türkleri Türkiye’de iskân edilmiş. Bu Kanun’un 6’ncı maddesine göre, gerek kanundan düzeltildi Türkiye’de gerekse yurt dışında hâlen bulundukları yeni kanundan düzeltildi devletlerde kalacak Ahıska Türklerinden Bakanlar Kurulunca tespit edileceklere Türk vatandaşlığı tanınacağı hükme bağlanmıştı. Bu kanuna dair, 3835 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikle, 1 Ocak 2009 tarihinden önce ikamet tezkeresi almak suretiyle Türkiye’de ikamet eden Ahıska Türklerine, bu maddenin yürürlüğünden itibaren üç ay içinde müracaat etmeleri hâlinde, millî güvenlik açısından bir sakıncası yoksa, 11 Şubat 1964 tarihli 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu ve ilgili mevzuatta öngörülen şartlar aranmaksızın, başvuru tarihinden itibaren altı ay içerisinde Türk vatandaşlığı statüsü sağlanmıştır.

Bu kanun kapsamında birçok Ahıska Türkü Türk vatandaşlığına alınmıştır ancak geç haberdar olan ve verilen sürede istenilen belgeleri temin edemeyen binlerce Ahıska Türk’ü bu uygulamadan yararlanamamıştır ve Türk vatandaşı olamamıştır. Türk vatandaşı olamayan Ahıska Türklerinin mağduriyetinin önlenmesi için ilgili kanun maddesinde yeni düzenleme yapılması gerekmektedir. İşte, biz, verdiğimiz bu kanun teklifiyle beraber 1 Ocak 2009 tarihinden önce veya sonra ikamet tezkeresi almak suretiyle Türkiye’de ikamet eden Ahıska Türklerine belli koşulları sağlamaları şartıyla Türk vatandaşlığı statüsü verilmesini öneriyoruz. Bu maddeyle, daha önceki düzenlemeden yararlanamayan ve Türk vatandaşı olamayan Ahıska Türklerinin mağduriyetleri giderilmiş olacaktır.

Teklifimizin kabul edilmesi yönünde oy vermenizi rica ediyor, Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Türkkan.

Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Halaçoğlu.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, 1578 yılında Çıldır Savaşı’ndan sonra Anadolu’dan coğrafi olarak Ahıska bölgesine gönderilen Türklerden oluşan bugünkü Ahıska Türkleri Anadolu Türkçesiyle konuşurlar. Stalin zamanında Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan’a sürgün edilen bu unsurlar… Oralara gittiğiniz zaman, işte, Türklerdir bunlar -Kazaklar bile dâhil olmak üzere- diye söyledikleri ve konuştuğunuzda Kazakça değil Anadolu Türkçesiyle konuştukları bir topluluk olarak görürsünüz.

Değerli milletvekilleri, aslında sürgün edilenler sadece Ahıska Türkleri değil, Kırım Tatar Türkleri de aynı şekilde Sibirya’ya sürgün edilmiştir aynı tarihlerde ama yine aynı tarihlerde Kafkasya’dan Anadolu’ya sürgün edilenler vardır. Yine, 1878’den sonraki dönemden başlamak üzere 1912’ye kadar, Balkan Savaşlarına kadar Balkanlardan Anadolu’ya sürgün edilenler vardır ki, özellikle Bulgaristan bölgesi başta olmak üzere bütün Bosna-Hersek bölgesi, Makedonya bölgesi ve Trakya bölgesinden aynı şekilde sürgünler olmuştur Anadolu’ya, kaçkınlar olmuştur. Mesela Balkanlardan, Makedonya ve Yunanistan’dan gelenler Anadolu’ya büyük göçler hâlinde gelmişlerdir ki aşağı yukarı, 1923’te mübadeleyle göç ettirilenlerle birlikte aşağı yukarı, Kafkasya’dan sürgün edilenlerle birlikte, Anadolu’ya sürgün edilenlerle birlikte o tarihteki Türkiye Cumhuriyeti nüfusunun yaklaşık yüzde 35’ini teşkil etmektedirler. Nitekim, 1923’te mübadeleyle Yunanistan bölgesindeki 667 bin Türk Anadolu’ya sevk edilmiştir. Gümülcine yani Batı Trakya bölgesindeki Türkler hariç, İstanbul’daki Rumlarla karşılıklı olmak üzere yerlerinde bırakılmış, Yunanistan’daki bütün diğer bölgelerdeki Türkler Anadolu’ya mübadeleyle yani karşılıklı olarak sevk edilmiştir. Keza, 1914’te, Dünya Savaşı çıktığı zaman, Kafkasya bölgesinden, Tiflis ve Erivan bölgesinden yaklaşık 1 milyon 100 bin Türk Anadolu’ya kaçmak zorunda kalmıştır ve bunların ancak 702 bini Anadolu’ya gelmiştir. Dolayısıyla, bu göç hareketleri Anadolu için, Kafkasya ve Balkanlar için fecaatten öte bir şey değildir. Nitekim, Ahıska Türkleri de zaman içerisinde Azerbaycan’a gelmeye başlamışlardır özellikle Asya bölgelerinden fakat 1992’de Ermenilerin Dağlık Karabağ bölgesine yaptıkları saldırılar sırasında, Dağlık Karabağ bölgesinden kaçkın durumuna düşen 1 milyona yakın Azerbaycan Türkü sebebiyle Ahıska göçmenleri Azerbaycan’a kabul edilmemeye başlanmıştır. Dolayısıyla, en başından beri, bu açıdan baktığınızda, müthiş bir yer değiştirme ve sürgün hareketi görürsünüz. Bunu şu şekilde düşünün: Topraklarınızdan bir şekilde… Yani, hep Ermenilerden bahsederler, “Efendim, 1,5 milyon Ermeni yaşıyordu, bunlar Anadolu’dan sürgün edildiler.”

Bakın, değerli milletvekilleri, 1914’ten başlamak üzere, 1915, “tehcir” dediğimiz zamana kadar Ermeni çetelerinin katlettiği Müslümanların sayısı -özellikle “Müslümanlar” kelimesini kullanıyorum- 128 bindir. Bunlar tek tek kayıtlıdır, hangi köylerde ne kadar katliam yapıldığı. Ama, aynı şekilde, 1914’te, Tiflis ve Erivan bölgesinden, daha Dünya Savaşı’nın başında 1 milyon 100 bin Türk Müslüman Anadolu’ya göç ettirilmiştir ve yollarda kırılmıştır 300 bini. Dolayısıyla, “Efendim, bunlar buraya sevk edildi.” deniyor ama toplam 5,5 milyon Türk Kafkasya’dan ve Balkanlardan Anadolu’ya sürgün edilmiş ve 2,5 milyon civarında Türk de değişik şekillerde katledilmiştir. İşte, bu sebeple, kendi yurtlarından başka yerlere sürgün edilen Ahıska Türklerinin bir şekilde eski topraklarına gelmesi konusunda gereken çabayı göstermek gerekiyor. Nitekim, Gürcistan 1992 yılında, Avrupa Konseyine girdiğinde, Ahıska Türklerinin eski bölgelerine gelmesi konusunda taahhütte bulunmuştur ancak bu işletilmemiştir. Bunun işletilmesi için de Türkiye’nin gereken çabayı göstermesi muhakkak ki elzemdir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Halaçoğlu.

III. YOKLAMA

(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesini oylarınıza sunacağım.

Yoklama talebi vardır.

Sayın Halaçoğlu, Sayın Türkoğlu, Sayın Dedeoğlu, Sayın Bulut, Sayın Yılmaz, Sayın Yılmaz, Sayın Işık, Sayın Çirkin, Sayın Adan, Sayın Kutluata, Sayın Yeniçeri, Sayın Günal, Sayın Akşener, Sayın Akçay, Sayın Halaman, Sayın Belen, Sayın Başesgioğlu, Sayın Türkkan, Sayın Uzunırmak, Sayın Torlak.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

 

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) Önergeler (Devam)

1.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, (2/1879) esas numaralı Ahıska Türklerinin Türkiye’ye Kabulü ve İskanına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/242) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

On dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.07

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 21.26

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

3.- Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan, Askerî Hâkimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

4.- Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/1008) (S. Sayısı: 685)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5’inci sırada yer alan, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

Şimdi, sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı, 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 21 Şubat 2015 tarihli 60’ıncı Birleşimindeki görüşmelerine ilişkin İç Tüzük’ün 13’üncü maddesi kapsamında yapılan başvuruları görüşmek üzere 3 Mart 2015 tarihinde toplanmıştır.

Başkanlık Divanı kararını okutuyorum:

 

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

D) Başkanlık Divanı Kararı

1.- 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 21/2/2015 tarihli 60’ıncı Birleşimdeki görüşmelerine ilişkin İç Tüzük’ün 13’üncü maddesi kapsamında yapılan başvurularla ilgili 3/3/2015 tarihli 94 sayılı Başkanlık Divanı Kararı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı Kararı

Karar No: 94                                                     Karar Tarihi: 3 Mart 2015

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı 3 Mart 2015 Salı günü saat 10.30'da TBMM Başkanı Cemil Çiçek Başkanlığında, Başkan Vekilleri, Sadık Yakut, Ş. Güldal Mumcu, Meral Akşener; Kâtip Üyeler, Fehmi Küpçü, Bayram Özçelik, İsmail Kaşdemir, Mine Lök Beyaz, Muhammet Bilal Macit, Dilek Yüksel, Muhammet Rıza Yalçınkaya ve İdare Amirleri; Salim Uslu, Ömer Faruk Öz, Ali Uzunırmak ve Sırrı Süreyya Önder'in katılımıyla toplandı.

Gündeme geçilerek;

684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na ilişkin olarak İç Tüzük’ün 13’üncü maddesine göre yapılan başvuruların görüşülmesini müteakip:

1) 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 21 Şubat 2015 tarihli 60'ıncı Birleşimindeki Genel Kurul görüşmelerine ilişkin yapılan itirazlarda oylamalar dışında kalan hususlarda İç Tüzük’ün 13’üncü maddesine göre Başkanlık Divanının karar verme yetkisi olmadığına,

2) 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 21 Şubat 2015 tarihli 60'ıncı Birleşimindeki görüşmelerde gerçekleştirilen oylamalarında İç Tüzük hükümlerine aykırılık bulunmadığına,

3) İç Tüzük’ün 13’üncü maddesi çerçevesinde kanun tasarı ve tekliflerine ilişkin yapılan itirazların söz konusu kanun tasarı veya teklifinin görüşülmesine engel teşkil etmeyeceğine oy çokluğuyla karar verildi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet, Sayın Hamzaçebi…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Mikrofonu da açarsanız efendim.

BAŞKAN – Evet, buyurunuz efendim.

 

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

25.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, 3/3/2015 tarihli 94 sayılı Başkanlık Divanı Kararı’na ilişkin açıklaması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının okumuş olduğunuz kararı demokrasimiz adına, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına; demokrasinin, millî iradenin tecelli ettiği yer olarak tanımladığımız Türkiye Büyük Millet Meclisine hiç uygun düşmemiştir. Bu, demokrasiye vurulmuş olan bir darbedir. İktidar partisinin oy çoğunluğuna dayanarak “Ben Genel Kurulda istediğim hukuksuzluğu yaparım.” şeklindeki tutumuyla Meclis Başkanlık Divanında, Adalet ve Kalkınma Partili üyelerin vermiş olduğu oylar ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Cemil Çiçek’in de katılımıyla demokrasi dışı bir karar alınmıştır, İç Tüzük çiğnenmiştir.

Çok kısaca bunu açıklamak istiyorum: Hatırlanacaktır, 21 Şubat 2015 tarihli 60’ıncı Birleşimde oylamalar yapılırken, görüşmeler yapılırken Başkanlık Divanında oturan ve oturumu yöneten Sayın Meclis Başkan Vekili, zamanın Başkan Vekili Sayın Bahçekapılı hukuksuz bir oylama yapmıştır. Muhalefetin yoklama taleplerini, karar yeter sayısı taleplerini görmemiş, İç Tüzük’ü çiğnemiştir.

Bu konuda bir iki örneği dikkatinize yeniden sunmak istiyorum, tutanaklar burada. Oturumu yöneten Sayın Bahçekapılı soruyor, diyor ki: “Karar yeter sayısı veya yoklama istiyor musunuz?” Sayın Levent Gök “İstiyoruz efendim.” diyor, Başkan devam ediyor “Yok.” diyor. Kendi soruyor, Levent Gök'ün söylediğini duymuyor veya duymak istemiyor. Levent Gök tekrar ediyor: “İstiyoruz efendim.” Şimdi, bu çok açık bir İç Tüzük ihlalidir. Bir önergenin oylaması sırasında ya da bir maddenin oylaması sırasında karar yeter sayısı istenirse, toplantı yeter sayısı istenirse Meclis Başkan Vekili bu talebi yerine getirmek zorundadır. Varsayalım ki oturumu yöneten Meclis Başkan Vekili o günkü gerilim ortamında bu cümleleri duymadı -daha başka örnekler de var ama zamanınızı almamak için onlara girmek istemiyorum- duymamış da olabilir. Biz Meclis Başkanlığına Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak 21 Şubat tarihli bu oturumdan sonra 23 Şubatta başvurduk ve dedik ki: “Burada çok açık bir İç Tüzük ihlali yapılmıştır. İç Tüzük’ün 13’üncü maddesinin son fıkrasına göre Meclis Başkanı Başkanlık Divanını toplantıya çağırsın ve Başkanlık Divanı izlenecek yolu takdir etsin.” İç Tüzük’ün ilgili hükmünü…

SALİH KAPUSUZ (Ankara) – İki saat açıklama mı yapılır böyle ya?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Kim orada tahammülsüzlük gösteriyor?

BAŞKAN – Siz devam ediniz Sayın Hamzaçebi.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) – Ben, ben.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Öyle mi?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) – Bu kadar uzun konuşmalar yapılmaz ki, çıkın kürsüye…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Kapusuz, siz…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Hoş geldin!

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Hoş geldin, demokrasiye de hoş geldin!

MURAT YILDIRIM (Çorum) – Siz yokken adam buradaydı. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – On iki sene sonra aklına geldi ha!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Kapusuz grup başkan vekilliğini özlemiş gözüküyor. Ön tarafa gelirse sesini daha iyi duyabilirim.

MEHMET ALTAY (Uşak) – İç Tüzük’ün neresine göre konuşuyorsun? İç Tüzük’ün neresinde var?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – İç Tüzük’ün ilgili hükmü şu şekilde: Eğer oylamada yanlışlık yapıldığı oylamadan sonra anlaşılır ise Meclis Başkanı Divanı toplayarak takip edilecek yolu kararlaştırır. Şimdi, bugün topladı Meclis Başkanı Başkanlık Divanını. Şimdi, bu karardaki şu cümle ilginç, 2 numaralı paragraf, diyor ki Başkanlık Divanı: “684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 21 Şubat 2015 tarihli 60'ıncı Birleşimindeki görüşmelerde gerçekleştirilen oylamalarında İç Tüzük hükümlerine aykırılık bulunmadığına…” Efendim, İç Tüzük’e çok açık bir şekilde aykırı. Sayın Meclis Başkanını bu tutumu nedeniyle kınıyorum. Sayın Meclis Başkanı o toplantıyı yönetirken herhâlde “Ya arkadaşlar, burada tutanaklara göre çok açık bir İç Tüzük ihlali yapılmıştır, gelin bunu değerlendirelim.” demesi gerekirken bu tavrı göstermemiştir. Sayın Meclis Başkanı susarak ne elde edecektir bilemiyorum ama şunu kazanmıştır: Giderayak Sayın Cemil Çiçek bu İç Tüzük'ü çiğneyen bir Meclis Başkanı olarak tarihe geçmiştir. Bunu kabul etmiyoruz efendim.

Gerçeği açıkça tahrif eden bir Başkanlık Divanı kararı uyarınca görüşmelerin devam etmesinin mümkün olmadığını düşünüyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Baluken, buyurunuz.

 

26.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, 3/3/2015 tarihli 94 sayılı Başkanlık Divanı Kararı’na ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Meclis Başkanlık Divanı tarafından 3 Mart 2015 tarihli 94 no.lu tarafımıza ulaştırılan Kararı’yla ilgili Halkların Demokratik Partisi adına tutumumuzu ortaya koymak üzere söz aldım.

Görülüyor ki Genel Kurulda AKP Grubunun sayısal çoğunluğuna güvenerek ve genel oturumu yöneten Meclis Başkan Vekillerinin siyasi parti kimliklerini bir kenara bırakmadan göstermiş oldukları taraflı tutumla ortaya çıkan İç Tüzük ihlaliyle ilgili Meclis Başkanlık Divanı da aynı tavrı ortaya koymuştur. Burada, yine, AKP’li üyelerin sayısal çoğunluklarına dayanarak bir karar alınmış ve bu karar elimde bulunan İç Tüzük'ü tamamen devre dışı bırakmıştır. Çünkü, demin Cumhuriyet Halk Partisi Sayın Grup Başkan Vekilinin de belirttiği gibi, İç Tüzük ihlalleriyle ilgili oylamalarda tespit olunan durumlar son derece nettir. Karar yeter sayıları ve yoklama sayıları istenmesine rağmen ve bunu Genel Kurulu yöneten Meclis Başkan Vekili duymasına rağmen yürürlüğe koymamıştır. Aynı oturumda tavrıyla ilgili istenen usul tartışmalarına da Meclis Başkan Vekili, AKP Grubunun siyasal tavrını göz önünde bulundurarak cevap vermemiştir. Bu kadar alenen, açık bir şekilde ortada olan bir durumla ilgili “Ortada bir İç Tüzük ihlali yoktur.” şeklinde grubumuza iletilen bu kararı tanımadığımızı, Meclis Başkanı başta olmak üzere İç Tüzük’ün tamamen rafa kaldırılmasını sağlayan Başkanlık Divanı üyelerinin tutumunu burada kınadığımızı ifade etmek istiyorum.

Burada özellikle şöylesi bir hususa da dikkatinizi çekmek istiyorum: Anlaşılıyor ki Meclis Başkanlık Divanı sadece yapılan oylamalarla ilgili bir gündemle toplanmıştır ancak o günkü oturumda ve müteakip günlerdeki Genel Kurul oturumlarında bizim yönelttiğimiz itirazlardan biri oylamalarla ilgilidir. Diğer itirazlarımız bugüne kadar Genel Kurulda Meclis Başkan Vekilleri tarafından hiçbir şekilde dikkate alınmamıştır. Şöyle ki: 21 Şubat tarihindeki Genel Kurul oturumlarında, yine müteakip günde buradaki yapılan görüşmelerde grupların bu yasa tasarısının tümü üzerine olan söz hakları gasbedilmiş; soru-cevap kısımlarıyla ilgili yine grupların yönelteceği sorular, Bakanlıktan duyacağı cevaplarla ilgili hakları da yine çiğnenmiştir.

Dolayısıyla, burada, açık bir şekilde İç Tüzük’ün 72’nci maddesini ihlal eden bir durum var çünkü İç Tüzük 72’nci madde şöyle diyor: “Tüzükte başkaca bir hüküm yoksa, her konuda, her siyasî parti grubunun grupları adına ve iki üyenin kendileri adına birer defa konuşma hakları vardır.” Son derece nettir. Tutanakları incelerseniz, o güne ait tutanakları incelerseniz tasarının tümü üzerinde görüşmelerin yapılması esnasında Genel Kurulda çok gürültülü bir ortamın olduğunu, o gürültülü ortamdan dolayı buradaki oturumun sağlıklı yönetilemediğini, hatta Milliyetçi Hareket Partisi adına kürsüye davet edilen konuşmacının veya onların grup başkan vekilinin “Geleceğiz, konuşmamızı yapacağız ama gürültünün önce kesilmesini bekliyoruz.” dediğini de görmüş olacaksınız.

O nedenle, biz, burada, açık bir şekilde İç Tüzük’ün 72’nci maddesinin de ihlal edildiğini, bugüne kadar bu talebimizin dikkate alınmadığını, şu anda oturumu yöneten Başkan Vekili olarak ve Başkanlık Divanı olarak bu talebimizin tarafınızdan değerlendirilmesini, dolayısıyla bu yasa tasarısının bu şekilde İç Tüzük ihlalleriyle görüşülemeyeceğini ifade etmek istiyoruz.

Sizi, o günkü birleşime ait tutanaklarda, grupların yasa tasarısının tümü üzerinde olan konuşmalarının nasıl engellendiğini, o hakkın nasıl gasbedildiğini incelemeye davet ediyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

Sayın Halaçoğlu…

27.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, 3/3/2015 tarihli 94 sayılı Başkanlık Divanı Kararı’na ilişkin açıklaması

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aslında bu Başkanlık Divanı kararı bir skandaldan öte bir şey değil. Kendi içinde zaten tenakuza düşen kararlar var.

1’inci maddeye bakın, “684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 21 Şubat 2015 tarihli 60’ıncı Birleşimindeki Genel Kurul görüşmelerine ilişkin yapılan itirazlarda oylamalar dışında kalan hususlarda, İç Tüzük’ün 13’üncü maddesine göre, Başkanlık Divanının karar verme yetkisi olmadığı.” diyor. Yani, burada oylamalar dışında kalan… Hadi onları anladık. Peki, oylamalarda bu hataların işlendiği… Bizzat hem bizim de başvurumuz var, Cumhuriyet Halk Partisinin de başvurusu var. Hani diyelim ki gelmedi, bize söz hakkı tanınmadı, onlardan vazgeçtik ama karar yeter sayısı istedik kaç kere ve bunlar tutanaklarda yer alıyor. Öyleyse oylamalar dışında kalanları bir yana bıraktık. Peki “Oylamalarla ilgili bu konuda karar yetkisi olmadığı…” diyor. Fakat arkasından 2’nci maddede de “684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 21 Şubat 2015 tarihli 60’ıncı Birleşimindeki görüşmelerde gerçekleştirilen oylamalarında İç Tüzük hükümlerine aykırılık bulunmadığı…”

Peki, tutanaklar yalan söylüyorsa o zaman hiç tutanak tutulmasın Türkiye Büyük Millet Meclisinde. Tutanaklarda bir kere değil kaç kere karar yeter sayısı istenmiş olmasına rağmen ve farklı farklı partilerin istemesine rağmen, bunu görmezden gelmek… Orada İç Tüzük hükümlerine aykırılık bulunmadığı kararını nasıl verdirebiliyor? Ayrıca, görüntüler de var. Niye görüntüleri izlememiş Başkanlık Divanı? Önce bunları izlesin, tutanakları incelesin, burada istendiğini görecektir. Biz bizzat 3 kere istedik karar yeter sayısı ve uygulanmadı. Ama burada ne diyor? “Oylamalar dışında kalan hususlar…” Peki, oylamalarda neden o zaman “İç Tüzük hükümlerine aykırılık bulunmadı.” diyor? 146’ncı maddeye göre karar yeter sayısı isteme hakkımız yok mu? Var. Peki, neresi aykırı bunun?

Dolayısıyla, burada, kendi içinde zaten tenakuza düşen bir yapı var. Böyle bir anlayış artık Tüzük’ün Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca yani Başkanlık Divanınca da siyasallaştırıldığını ve siyasi nitelikte karar alındığını ortaya koyan en önemli delildir kendi yazdıkları yazıyla. Dolayısıyla, bunun kabul edilmesi ve bu çerçeve içerisinde de bu kanunun görüşmelerine bu siyasi yapı içerisinde devam edilmesi mümkün değil.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Halaçoğlu.

Sayın Aydın…

 

28.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın, 3/3/2015 tarihli 94 sayılı Başkanlık Divanı Kararı’na ilişkin açıklaması

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, iki haftayı aşkın bir süredir bu 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerini, kamuoyunun da gözü önünde aslında bir bakıma, yapıyoruz. Her gün kamuoyuna buradan haberler çıkıyor. Dolayısıyla İç Tüzük uygulamalarında İç Tüzük’ün nasıl uygulandığı, İç Tüzük’ün kimler tarafından nasıl ihlal edildiği kamuoyunun gözü önünde cereyan ediyor.

Söz konusu 13’üncü maddeyle ilgili itirazlar iki hafta boyunca burada dile getirildi ve uzun süre, özellikle engelleme kastı da güderek… Ben engellemeyi de İç Tüzük’e bağlı kalmak kaydıyla da normal karşılarım, İç Tüzük’e bağlı kalmak kaydıyla tabii ki engelleme haklarını da kullanabilirler. Ancak, İç Tüzük kurallarına bağlı kalmak, riayet etmek kaydıyla bunun yapılması gerekiyor. Bunun da suistimal edilmemesi lazım, istismar edilmemesi lazım; iyi niyet kurallarına aykırı hareket edilmemesi lazım diye düşünüyorum.

Bu manada, nihayetinde, her seferinde “Meclis Başkanlık Divanı toplansın, görüşmelere ara verilsin.” gibi aslında biraz da haksız serzenişler oldu, tasarıyı engellemeye dayalı birtakım girişimler oldu, çok sık aralar verdik bundan dolayı ve bu konu usul tartışmalarının da konusu oldu, usul tartışmalarında da bu konu gündeme geldi ve orada da Meclisin çalışmaya devam etmesi gerektiği, İç Tüzük 13’ün çok açık olduğu, orada Meclis Başkanlık Divanının görevlerinin belli olduğu, dolayısıyla Başkanlık Divanının toplanması gerektiği ancak Başkanlık Divanı toplanırken de birleşime ara verilmemesi gerektiği, çalışmalara devam edilmesi gerektiği karara bağlanmıştı.

Nihayetinde, bütün bu tartışmaların ışığında, evet, bugün Meclis Başkanlık Divanı hem muhalefetin talebi üzerine hem de İç Tüzük’ün 13’üncü maddesi uyarınca toplandı ve burada Meclis Başkanlık Divanı İç Tüzük’e uygun kararını verdi. Dolayısıyla, bu kararın artık tartışmaya mahal vermeden… Genel Kurulun da gündemi bellidir, Genel Kurul kendi gündemine hâkimdir. 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın da metnine, maddelerine, 34’üncü maddesi üzerindeki önergelerin görüşmelerine geçilmiştir. Bu bakımdan, bu tartışmanın artık sonlandırılarak bundan sonraki süreçte de kanunun ilgili maddeleri çerçevesinde görüşmelerin devam ettirilmesini bizler de AK PARTİ Grubu adına talep ediyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aydın.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, şimdi, kararın 1’inci maddesinde diyor ki: “60’ıncı Birleşimindeki görüşmelerde gerçekleştirilen oylamalar dışında kalan hususlarda Başkanlık Divanının karar vermeye yetkisi yoktur.” Tamam, evet, İç Tüzük’ün 13’üncü maddesi öyle diyor, “Onlarla ilgilenemem, karar verme yetkim yoktur.” diyor. “Oylamalarla ilgili konuda karar verme yetkim var.” diyor 2’nci maddede. Ama diyor ki: “Burada her şey usulüne uygundur.” Böyle bir şey olabilir mi Sayın Başkan? Bu, çok açık, İç Tüzük ihlalidir. İç Tüzük’ü ihlal eden bu Divan kararıyla görüşmelere devam etmemiz mümkün değildir efendim. Toplantıya ara vermenizi talep ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Sayın Başkan, bunları sabah konuşmadınız mı? Hâlâ bu grup başkan vekilleri neyin tartışmasını yapıyor? Verilmiş bir kararın tartışması olur mu ya?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Onu anlayamazsınız.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Temyizi yok bunun, itirazı yok.

BAŞKAN – Sisteme Sayın Uzunırmak girmiş, ona söz vereceğim.

Buyurunuz Sayın Uzunırmak.

 

29.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak'ın, 3/3/2015 tarihli 94 sayılı Başkanlık Divanı Kararı’na ilişkin açıklaması

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, bu tartışmaların artık sonlandırılması lazım.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Nasıl sonlandırılması lazım? İç Tüzük’ü çiğneyen bir karar geliyor buraya.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Meclisi bloke ediyorsunuz Sayın Başkan. Böyle şey olur mu?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Siz yönetin Ahmet Bey, oraya geçin, siz yönetin.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Öncelikle yüce Meclisin bu konuda bilgilenmesini ben doğru buluyorum.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Yani İç Tüzük’ü tanımıyorsunuz, Başkanlık Divanı kararına “Yok” diyorsunuz, tanımıyorsunuz. Böyle bir şey olur mu?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Nasıl, Başkanlık Divanı kararı tanınabilir mi, İç Tüzük’ü çiğnemiş.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Netice itibarıyla, Başkanlık Divanı şöyle bir usul uygulamıştır: 13’üncü maddede seçimler ve oy kullanımlarıyla ilgili…

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Meclisin itibarını sarsıyorsunuz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Lütfen sessiz olur musunuz, duyamıyorum.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Doğrusunu söylüyorum.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – …tartışma açılmıştır ve grup başkan vekillerinin 3-4 madde üzerinde karar yeter sayısı istemeleri Meclis tutanaklarında da örneklendirilerek, karar yeter sayısı istemelerinin Başkanlık tarafından dikkate alınmadığı, Meclis oturumunu yöneten Meclis Başkan Vekili tarafından dikkate alınmadığı tutanaklarla da, Meclis tutanaklarıyla da örneklendirilmiştir ve ortaya konulmuştur.

Başkanlık Divanındaki AKP’li arkadaşlarımızın, bu kadar net ihlal olmasına rağmen, vicdanlarıyla oy kullanmayıp bir taassup içerisinde oy kullanmaları Başkanlık Divanını töhmet altında bırakmıştır. Yani, olay şudur ki: Açıkça karar yeter sayısı istenmesine rağmen Başkanlık Divanındaki Başkan Vekilinin karar yeter sayısını dikkate almadan maddeyi veya önergeleri oylatması, bir defa hukuka aykırıdır, Meclis İçtüzüğü’ne de aykırıdır.

Dolayısıyla, burada dikkat edilmesi gereken nokta, AKP’li arkadaşlarımızın oy çoğunluğuyla bir parti taassubu içerisinde böyle hukuksuzluğa göz yumarak Meclis Başkanlık Divanını töhmet altında bırakmaları söz konusudur. Dolayısıyla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Uzunırmak.

Son olarak, Sayın Zozani, size söz vereceğim.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Sayın Başkan, grup başkan vekilleri konuşmadı mı da Zozani’ye söz veriyorsunuz? Bu nasıl bir usul ya? Allah aşkına bir söyler misiniz, bu nasıl bir usuldür?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Milletvekilidir, milletvekili. “Nasıl bir usul ya?”

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sen gel.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sen de söz al, konuş.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Milletvekili söz istiyor.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yani siz orada hangi hakla konuşuyorsanız o da aynı hakla konuşuyor.

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Yetiversin artık Sayın Başkan, her el kaldırana söz veriyorsunuz.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sen de söz alabilirsin.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, söz hakkı için sisteme girmişlerse bunu dinlemek ve dikkate almak Başkanlığın…(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Böyle bir şey olur mu?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Biz yasama faaliyeti yapacağız Sayın Başkan, konuşma yapmıyoruz burada, konuşma yeri değil.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Evet, yasama faaliyeti yapacağız, Sayın Başkan herkesi dinlemeli.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Başkanlığın tasarrufundadır. Cümlemi bitireyim.

AHMET YENİ (Samsun) – 550 kişiye söz mü vereceksiniz Sayın Başkan?

BAŞKAN – İkincisi: Hepiniz de bilirsiniz ki usul esasın önündedir her zaman. [AK PARTİ sıralarından “Bravo(!)” sesleri, CHP sıralarından alkışlar]

RECEP ÖZEL (Isparta) – “Usule uyun.” diyoruz biz de.

BAŞKAN – Bir tartışmanın usulünü yerli yerinde ve düzgün bir şekilde yapmaz isek her zaman tartışma ve o tartışmalara şaibe düşer.

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Sayın Başkan, bu karar sizin, sizin kararınızın tartışması olmaz. Siz kendi verdiğiniz kararı görüşüyorsunuz burada.

BAŞKAN – Bunu düzeltmek için, bu usul tartışmalarını düzeltmek için elimizden gelen çabayı gösteriyoruz ve burada sayın milletvekillerinin bu konudaki itirazlarını da dikkate almak durumundayız.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Başkanlık Divanının kararını yok mu sayıyorsunuz, Başkanlık Divanının kararını tanımıyor musunuz?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Mensubu olduğunuz Başkanlık Divanına…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Divan kararı dağıtılmıştır. Bunun hakkında milletvekillerinin söz söyleme hakkını kısıtlayamayız. Bundan sonraki duruma bakacağız.

Buyurunuz Sayın Zozani.

 

30.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, 3/3/2015 tarihli 94 sayılı Başkanlık Divanı Kararı’na ilişkin açıklaması

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Meclis Başkanlık Divanının, 3 muhalefet partisi grubunun itirazı üzerine…

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Meclisi bloke etmek çabalarına fırsat tanıyorsunuz, başka yaptığınız bir şey değil bu.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – …sekiz gün sonra, nihayet bugün toplanıp bir saatlik bir toplantının sonunda yaklaşık on günkü usulsüz işlemleri jet hızıyla inceleyip karara bağladığına tanıklık ettik.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Millet bunları seyrediyor, daha anlatacağız biz bunları. Her şeyin başı adalet, adil olmak Sayın Başkan.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Bu bize şunu anımsattı, bir ata deyimi vardır: “Balık(x) kokarsa tuzlarsınız, tuz kokarsa çareniz yoktur.”

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ya muhalefet kokarsa ne olacak?

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Başkanlık Divanının bu kararı bize bu deyimi hatırlatıyor.

Sayın Başkan, Meclis Başkanlık Divanının kimlerden oluşacağı Anayasa’nın 94’üncü maddesinde tarif edilmiştir. Ancak bir de mevcut durumlarda Başkanlık Divanının kimlerden oluşacağı İç Tüzük 13’üncü maddede ayrıca tarif edilmiştir. Anayasa’nın 94’üncü maddesinin birinci fıkrasını size hatırlatırım, aynen şöyle diyor: “Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanı, Meclis üyeleri arasından seçilen Meclis Başkanı, Başkanvekilleri, Kâtip Üyeler ve İdare Amirlerinden oluşur.” İç Tüzük 13’üncü maddedeki tarif bu hususlar için ayrıca geliştirilmiştir. İç Tüzük 13’üncü maddenin beşinci fıkrası da bu hâller için yani usulsüzlüğün yapıldığı hâller için Başkanlık Divanında yeniden tarif edilmiştir, şöyle diyor: “Ancak Başkanlık Divanı üyelerinin tek başlarına üzerlerine aldıkları işlerden dolayı yapılacak şikâyetler için toplantı yeter sayısı, hakkında şikâyette bulunulan üyenin dışındaki bütün üyelerin tamamıdır.” Söz konusu usulsüzlük iddialarına konu olmuş 60’ıncı Birleşim Meclisin 2 Başkan Vekili tarafından yönetilmiştir; Sayın Ayşe Nur Bahçekapılı ve Sayın Sadık Yakut tarafından yönetilmiştir. 13’üncü maddeye esas inceleme 2 üyenin…

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – O tarafa anlatın, Başkana anlatın. Bize niye anlatıyorsunuz? Sayın Başkana anlatın, biz her şeyi biliyoruz.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Siz biliyordunuz ya, size söylüyoruz. Niye sıkıştığınızda böyle yapıyorsunuz ki? Lütfen siz de öğrenin.

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Beş dakika oldu.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – İkaz bile etmiyorsunuz, ikaz! Ayıptır ya!

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Sayın Başkan, 60’ıncı Birleşim Başkanlık Divanı üyesi 2 Başkan Vekili tarafından yönetilmiştir.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yönetecekseniz yönetin!

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Bugün gerçekleşen toplantıda Sayın Ayşe Nur Bahçekapılı bir mazeretten kaynaklı olarak katılmadığını ifade etmiştir, Sayın Sadık Yakut toplantıya katılmış ve oy kullanmıştır. Bu nedenle, sizin de biraz önce altını çizdiğiniz “Usul esastan önce gelir.” mealindeki beyanınıza bire bir uyan bir husustur. Meclis Başkanlık Divanının bu kararı İç Tüzük’ün 13’üncü maddesine aykırıdır. Dikkatinize sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Zozani.

Şimdi, bu konudaki görüşlerinizi yeterince dinledim ve…

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Dinlediniz, evet.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Arkadaşların baskısı etkili mi oldu Başkanım? Ben de söz istemiştim ama…

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Hangi baskıdan bahsediyorsun?

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Saygısızlık yapmayın Başkanlık Divanına.

BAŞKAN – Sizin söz talebiniz var, ben onun için girdiniz diye düşündüm. O yüzden size o sözü vereceğim efendim.

Şimdi…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Her isteyene verecek misin Başkan?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Kanun görüşmelerine devam edelim Sayın Başkan, kanun görüşmelerine devam edelim.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan, bilmemek istiyoruz görüşünüzü. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, müsaade ediniz, bir sözümü bitireyim.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Biz de buradan okuduk.

AHMET YENİ (Samsun) - Görüşmeyi niye engelliyorsunuz?

BAŞKAN – Görüşmeyi siz böyle bağırarak engelliyorsunuz. Bir dakika, sakin olun, sabırlı olun.

AHMET YENİ (Samsun) – Sizi millete şikâyet edeceğiz!

BAŞKAN – Ediniz efendim, sakin olunuz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Saat 24.00’e geliyor, 24.00’e.

BAŞKAN – Bunu biz istemiyoruz efendim. Biz burada düzgün bir şekilde müzakerelerin devam etmesini sağlamak için varız.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Haydi o zaman devam edelim.

BAŞKAN – İtirazları dikkate almak ve bunu çözümlemek için buradayız. Yoksa istediğiniz gibi olabilir, tartışma, kavga…

Şimdi…

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Sayın Başkan, bu sabah saat on buçukta çözümlemişsiniz siz, hangi koltukta oturduğunuzun farkında değilsiniz.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Burada bu kararı vermeseydiniz, ısrar etmeseydiniz, oylama…

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Başkanlık Divanı karar vermiş, bunu hâlâ tartışamazsınız burada!

BAŞKAN – Bir dakika. Karşılıklı konuşmayın lütfen bir dakika, sözümü bitireyim.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan, neticeyi açıklar mısınız?

BAŞKAN – Şimdi, 3 grup itirazda bulundular İç Tüzük’ün 13’üncü maddesi gereğince. Beğeniriz ya da beğenmeyiz itirazlarınız vardır, bunlar tutanaklarda saklıdır. İtirazlarınızı kabul ederiz yani burada oy çokluğuyla olduğu için, daha dünkü tutumum nedeniyle katılmadığımı da belirttiğim için. Şimdi, sizlerin de bu itirazlarınız burada Genel Kurulda tutanaklara geçti, Meclis Başkanına Sayın Zozani’nin “Bulunmaması gereken başkan vekilinin bulunduğu bir toplantı diye İç Tüzük’ün hükmü ihlal edilmiştir.” şeklinde itirazı var. Bunu Meclis Başkanlığına bildirirsiniz, itirazlarınızı oraya verirsiniz. Bundan sonraki yolun nasıl olacağı konusuna ondan sonra bakarız efendim.

Şimdi -beğenelim ya da beğenmeyelim- böyle bir Divan kararı vardır, itirazlarınız dikkate alınıp tutanaklara geçmiştir.

Şimdi, Sayın Günal’ın İç Tüzük’e 58’e göre bir talebi vardır. Onun için, kendisine düzeltmek için bir söz...

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ayrıca kararla ilgili söz istemiştim, o ayrı.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Kararla ilgili bir şey söyleyemez efendim, grup başkan vekilleri konuştu.

BAŞKAN – Kararla ilgili artık yeterince tartıştığımızı düşünüyorum. Bütün grup başkan vekilleri konuştular, milletvekilleri konuştular.

Sayın Günal, siz 58’e göre tutanak düzeltmesi istemiştiniz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, efendim bir söz alabilir miyim?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Efendim, yapacağım ama söz hakkı...

FARUK BAL (Konya) – Grup Başkan Vekilimizin bir açıklaması var.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, işleme devam eder misiniz, işleme başladınız.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan...

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Kararı tartışıyoruz, niye bloke ediyorsunuz? Başkanlık kararını tartışamaz mıyız?

BAŞKAN – Bir dakika sayın vekiller... Sayın milletvekilleri, bir dakika, anlamaya çalışıyorum.

Sayın Hamzaçebi, bir şey söylüyorsunuz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, şunu söylemek istiyorum: Şimdi, Sayın Başkan “İç Tüzük madde 58’e göre söz vereceğim.” dediniz.

BAŞKAN – Evet.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Buradan şunu çıkarıyorum: Yani, diğer tartışma sonuçlandı gibi bir anlam çıkardım. O nedenle bir başka konuya geçiyorsunuz. Oysa o tartışma sonuçlanmadı, bir görüş ifade etmediniz orada Sayın Başkan.

BAŞKAN – Görüşümü bildirdim efendim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Devam mı edilecek? Devam edilecekse bizim de itirazımız var.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Başka yapılacak bir şey var mı?

BAŞKAN – Bu konuyu Başkanlık Divanına taşıdınız. Beğendiğimiz ya da beğenmediğimiz bir karar çıktı, eleştirilerimizi ortaya koyduk. Bu kararlara katılmadığımı da dün beyan etmiştim anımsarsanız. Onun için “Başkanlık Divanı ne yönde karar alırsa ona uyarız.” dediniz. Bu itirazlarınızı, yeniden oluşmuş bazı usulsüzlükler var buradaki Divan kararında, hakkında şikâyet olunan... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Var olduğunu nereden biliyorsun?

BAŞKAN – Hakkında şikâyet olunan…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Var olduğunu nereden biliyorsun?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – “Var olduğu iddia edilen.” de. Sadece iddia ediliyor.

BAŞKAN – Hakkında şikâyet olunan…

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Sayın Başkan, böyle bir cümle kuramazsınız. Orada var olan bir karar var, oy çokluğu…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ya, ne kadar sabırsızsınız, Başkanı bir dinleyin.

BAŞKAN – “Hakkında şikâyet olunan Meclis Başkan Vekilinin bu toplantıya girmemesi gerekir.” diyen…

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – İhsasıreyde bulunamazsınız orada.

BAŞKAN – …İç Tüzük hükmüne göre onun da toplantıya girdiğini söylüyorsunuz. Tutanaklarda onunla ilgili olup olmadığını ben bilmiyorum.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – İç Tüzük yazıyor, onu söylemiyor ki.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Var, var, kararda var.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – İç Tüzük söylüyor.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Yazıyor orada, yazıyor.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Dağıtılan kararda var.

BAŞKAN – Şimdi, müsaade ederseniz, ben 58’inci maddeye göre Sayın Günal’a söz vermek istiyorum.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, o zaman usul tartışması açıyorum efendim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, usul tartışması açıyorum. Usul tartışması talep ediyorum efendim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Ben size yöneltmiş olduğum bir itirazla ilgili cevap alamadım.

MİHRİMAL BELMA SATIR (İstanbul) – Efendim, usul tartışması açılacak bir konu yok burada.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Şimdi, İç Tüzük 13’e göre siz bir tutum belirliyorsunuz ama ben, İç Tüzük 72’nci maddenin ihlaline göre, 21 Şubattan bugüne kadar hemen hemen bütün oturumlarda itiraz etmemize rağmen bu itirazımızın dikkate alınmadığını iddia ediyorum, bununla ilgili usul tartışması talep etmemize rağmen bu talebin dikkate alınmadığını iddia ediyorum. 72’nci maddede her grubun yasa tasarısının tümü üzerine söz hakkı net olarak ifade edilmiş. Dolayısıyla, burada sizin Başkanlık Divanı olarak bu problemi çözecek şekilde bize bir sonuç bildirmeniz gerekiyor. Yani, bizim buradaki muhatabımız kim olacak?

BAŞKAN – Şimdi, buradaki…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Açıktır ki söz hakkımız gasbedilmiş, usul tartışması istemişiz verilmemiş ama şu anda biz bu usulsüzlüğü ileteceğimiz bir muhatap bulamıyoruz. Böyle bir şey olabilir mi?

BAŞKAN – Şimdi, siz de gayet iyi biliyorsunuz ki İç Tüzük’te Başkanlık Divanının böyle bir yetkisi yok, sadece 13’üncü maddede oylamayla sınırlı bir yetkisi var.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Şu anda oturumu yöneten olarak sizin öyle bir yetkiniz var.

BAŞKAN – Benim öyle bir yetkim yok efendim. Tekrar görüşmeyi öne almak ya da o görüşmeyi tekrarlatmak şeklinde bir yetkim yok. Lütfen, birbirine karışmasın olaylar, çok rica edeceğim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, usul tartışması talep ediyorum efendim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, o zaman usul tartışması talep ediyorum. Yani, hem 72’ye göre bu görüşmelere geçememeniz lazım…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – …ama siz ısrarlara, bizim itirazlarımıza rağmen devam ettirme yönünde tutum sergiliyorsunuz. O nedenle, tutumunuz hakkında usul tartışması açıyorum.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Tamam, buyurun açın. Usul tartışması istediğiniz zaman açıyoruz.

(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Lehinde ben istiyorum, lehinde.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım… Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İç Tüzük son derece açık.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Bana müsaade eder misiniz?

BAŞKAN – “Tutum hakkında usul tartışması açmak istendiğinde Başkan derhâl açar.” diyor.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım…

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sizin kararınız değil ki bu, siz kendi kararınızı tartışmaya açabilirsiniz.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, müsaade eder misiniz?

BAŞKAN – Evet, Sayın Aydın…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, bir dakika dinler misiniz?

BAŞKAN – Dinleyeyim efendim.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan, sizin kendi kararınız değil bu.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Bu tutum, sizin tutumunuz değil. Bu tutum Meclis Başkanlık Divanının İç Tüzük 13’e göre verdiği karar.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Siz Başkanlık Divanının kararını tartışmaya açamazsınız.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Bunun usul tartışması konusu dahi yapılmaması lazım.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Nerede yazıyor?

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sizin yaptıklarınız nerede yazıyor ya?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Meclis Başkanlık Divanı kararını burada usul tartışmasıyla zaten değiştiremezsiniz, sonuç belli. Siz ifade ettiniz, açıkladınız.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Kâtip üyelerin ne işi var orada?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ama buna rağmen bütün gruplar konuştu, milletvekilleri konuştu, meramını ifade ettiler.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Usul tartışması yapılamayacağı nerede yazıyor?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Katılırız, katılmayız; beğeniriz, beğenmeyiz; siz katılırsınız, katılmazsınız ama netice itibarıyla uygulanması gereken bir Meclis Başkanlık Divanı kararı var ve bu karar usul tartışması konusu dahi yapılamaz, sonuç değişmez ki.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, bu konu ilk defa Genel Kurulun gündemine geliyor…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – İlk defa geldi, karar daha yeni geldi.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Dolayısıyla, bakın, işleme başladınız.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, tarihî bir hata yapıyorsunuz.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – 58’e göre işlem yapmanız lazım. İşleme başladınız, bir işleme başladınız, bunu tamamlamanız lazım.

BAŞKAN – İç Tüzük’ü lütfen dikkatli okuyunuz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Meclisin çalışmasını engelliyorsunuz!

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Siz tarihî bir hata yapıyorsunuz şu anda. Tarih bunu unutmayacak!

BAŞKAN – Tarihî hataları… Hata olup olmadığını tarih tespit eder. Daha sonra tekrar konuşuruz bu hata mı, değil mi diye.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan, usul tartışması sizin verdiğiniz karara uygulanır. Bu kararı siz vermediniz ki.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, İç Tüzük’ü beraber okuyun.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, sizin tutumunuz belli.

BAŞKAN – Şimdi, İç Tüzük 63’e göre, usul tartışması…

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Açamazsınız.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Bu bir engelleme…

BAŞKAN – Siz karışamazsınız sayın milletvekilleri bu konuya.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Siz engelliyorsunuz Meclisin çalışmasını.

BAŞKAN – Çok rica ederim, çok rica ederim, Başkanın yetkisini siz baskı altına alamazsınız. Çok rica ederim…

(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Lütfen sakin olunuz. Görüşmelere devam edemiyorum, lütfen.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Siz mi yöneteceksiniz burayı? Çıkın oradan sırayla yönetin; biz çıkalım dışarı, siz yönetin. Böyle şey mi olur?

BAŞKAN – İç Tüzük 63’e göre…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Lehte.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Lehte söyledim.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Aleyhte.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Aleyhte, aleyhte.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Lehte.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Lehte efendim.

LEVENT GÖK (Ankara) – Aleyhte.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Aleyhte.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Aleyhte.

BAŞKAN – Lehte, Sayın Halaçoğlu; aleyhte, Sayın Hamzaçebi; Sayın Aydın lehte.

Buyurunuz Sayın Halaçoğlu.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Aleyhte benimki efendim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Önce lehte.

BAŞKAN – Lehte diye yazmışlar, kusura bakmayın.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Önce “lehte” diye ben bağırdım.

BAŞKAN – Siz başvurdunuz. O zaman, lehte, Sayın Günal.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Lehte ben başvurdum, aleyhte Sayın Halaçoğlu.

BAŞKAN - Sizinki lehte.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Lehte, evet, en başta. Lehte efendim.

BAŞKAN – Lehte. Tamam.

Buyurunuz Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar)

 

XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu’nun 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edilmesi yönündeki tutumunun İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Niye bu kadar bağırmaya başladınız Sayın Başkanım, merak ettim şimdi. Yani hem uzama var diyor arkadaşlarımız hem de bir taraftan bağırıyorlar.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Lütfen, çok rica ediyorum.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Ben şimdi size şunu söyleyeyim: Arkadaşlarımız net bir şekilde okuyorlar. En önce bir alın, Başkanlık Divanı kararını grup başkan vekilleriniz size de versin, bir okuyun bakalım.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Zabıtlara da geçsin; kapatmak için konuşuyorlar, lütfen hiçbir şekilde cevap vermeyin.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Lütfen, bunları bir okuyun, ondan sonra bir daha konuşalım, bununla ilgili usulde sıkıntı var mı, yok mu? Burada konuşmadan oylama yapılırken “Başkanlık Divanında da çoğunluğumuz var, dayatmayla, çoğunluk demokrasisiyle onu da geçirdik, onu da kabul edeceksiniz.” diyorsunuz. Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar?

Başkanlık artık Başkanlık Divanı değil. Sayın Cemil Çiçek’i buradan uyarıyorum: Yine, gelen 688 sıra sayılı torba var. Daha önceki 6552 sayılı Kanun’da da aynısını yapmıştı; kendisi artık sadece bir evrak sevk memuru hâline gelmiştir, iktidarın talimatıyla hareket eder hâle gelmiştir. Burada grup başkan vekilleri Meclis Başkan Vekillerine yapıyor, siz de gidip Meclis Başkanına o zaman yapıyorsunuz. Başkanlık, Kanunlar ve Kararlar Başkanlığımız oturuyor, diyor ki… Dilekçe veriyoruz “Efendim, İç Tüzük’ün 35’inci maddesine aykırı olarak bunlar bu kanuna eklendi.” diye, Kanunlar Kararlar da tespit ediyor, Sayın Başkan yazı yazıyor, Komisyon Başkanımız diyor ki: “Yok, kardeşim, bu aykırı değil.” Ne işe yarıyor bu Kanunlar Kararlar Başkanlığı acaba? Meclis Başkanının denetleme yetkisi ne işe yarıyor? 13’üncü madde ne işe yarıyor? 14’üncü madde ne işe yarıyor? Siz gelip burada elinizi kaldıracaksınız, “Bizim çoğunluğumuz var, devam edelim.” Gelip Başkanlık Divanında, hem de usulsüz şekilde, hakkında şikâyet edilen kişi de gidecek el kaldıracak, “Çoğunluğumuz var, devam edelim.” Böyle bir şey olur mu ya? Bir kanunun geneli görüşülmeden burada siz hemen varsınız diye paldır güldür okutmayla, kafanızı kuma gömer gibi, Sayın Sadık Yakut kaç defa burada yaptı, grup başkan vekilleri ayaktayken siz “Okuyun, okuyun.” diyeceksiniz, sonra da “Usule uygun yaptık.” Ne güzel ya, var mı böyle bir şey? Herkes konuşacak, tahammül edeceksiniz, İç Tüzük’e aykırı olmadan herkes burada gelip yapacak. İç Tüzük demek çoğunluğun istediği olacak demek değildir; İç Tüzük, buradaki muhalefetin hakkını korumak demektir, başka türlü İç Tüzük’ün ne anlamı var. O zaman tek parti yapalım, kapatalım bunları da. Daha önce yaptınız, kanun hükmünde kararname diye bir şey var, onlardan çıkardınız, hepsini geçirdiniz. O zaman Meclisi kapatalım, siz onu istiyorsunuz; daha doğrusu, siz istemiyorsunuz, Sayın Erdoğan istiyor, “Başkanlık olsun, Meclisi de kapatalım, ben tek başıma yapayım.” diyor. Bu, demokrasi değildir.

Tekrar bu kanunun geri çekilmesi ve görüşülmesi gerekir diyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Günal.

Aleyhte, Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce İç Tüzük’ün 63’üncü maddesi kuralını bir kez hatırlatayım Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna: Bir milletvekili usul tartışması talep ettiğinde Başkanın “Usul tartışması açmıyorum.” deme yetkisi yoktur. Açın, okuyun, İç Tüzük’ün 63’üncü maddesini okuyun.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Medeni Kanun 2 de var.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – İşinize geldiği gibi yorumluyorsunuz.

LEVENT GÖK (Ankara) – Yılmaz, onu hâkimler uygular, hâkimler, burası uygulamaz onu. O, hâkimler için.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Onun hukukçuluğu yarım, ondan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Şimdi, 21 Şubat tarihinde burada polis devleti yasa teklifinin oylamasında usulsüzlük yapıldı.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Mahkeme değil burası, Meclis, Meclis…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Varsa bir sözünüz kürsüden konuşun ya.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bunun örneğini biraz önce oturduğum yerden yaptığım konuşmada verdim. Oturumu yöneten Meclis Başkan Vekili diyor ki: “Karar yeter sayısı veya yoklama istiyor musunuz?” Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Levent Gök oturduğu yerden söylüyor: “İstiyoruz.” “Yok.” diyor Başkan. Levent Gök tekrar ediyor, “İstiyoruz efendim.” diyor. “Kabul edenler… Etmeyenler…”, oyluyor. Bu sadece İç Tüzük ihlalinden bir örnek. Diğerlerini zamanım kısıtlı olması nedeniyle söyleyemiyorum. Bu nedenle Meclis Başkanlık Divanına başvurduk. Başkanlık Divanı Cemil Çiçek Başkanlığında toplandı. 2’nci madde çok ilginç. “Bu görüşmelerin gerçekleştirilen oylamalarında İç Tüzük hükümlerine aykırı bir durum yoktur.” Yani, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerini anladım, onlar kendilerine hangi emir verilmişse hukuk mukuk dinlemiyorlar, gidip orada oy kullanıyorlar ama Sayın Cemil Çiçek, bu İç Tüzük’ü çiğnetmemesi gereken Sayın Çiçek ne güne duruyor? Bu kadar tecrübeli bir siyasetçi, burada oturup “Ya, arkadaşlar, böyle diyorsunuz ama bakın, İç Tüzük ihlalleri var, yapmayın.” diye bir uyarı yapmak onun görevi değil midir?

İZZET ÇETİN (Ankara) – O, bildiklerini unutmuş Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Susmak, çoğunluğun iradesini kabul etmek, o iradeye karşı boyun eğmek Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık makamına yakışmamıştır.

Bu olay bana tarihten bir hikâyeyi hatırlattı. Muaviye döneminde Hazreti Ali taraftarlarının çoğunlukla yaşadığı Kûfe’den bir gün bir Arap Şam’a gelir devesiyle. Şam sokaklarında gezinirken birisi yanına yaklaşır “Ver o dişi deveyi bana.” der. Adam itiraz eder, ihtilaf büyür, Muaviye’ye intikal eder. Muaviye “Bu deve benimdir.” diyen Şamlıyı dinler, Kûfeliyi dinler. “Evet, bu dişi deve Şamlınındır.” der. Cemaate sorar: “Bu dişi deve kimindir?” “Şamlınındır.” diye cemaat, meydandaki kalabalık onaylar. Sonra, o Kûfeli adama seslenir, “Yanıma gel.” der. “Bak, hepimiz biliyoruz ki bu deve…” Adam ısrar eder, “Ya, bu deve dişi değil, erkek Muaviye der ki: “Evet, bu deve dişi değil, erkek ama bu erkek deveyi dişi yapan ve Muaviye’nin dediğini kabul eden 10 bin tane adamı var. Git, bunu Hazreti Ali’ye söyle.” Sizin demokrasi anlayışınız bu işte.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Haydi canım sen de!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Siz erkek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – …deveyi dişi yapabilirsiniz, her türlü gerçeği tahrif edersiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Çok basit kaldı, çok.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Yok, gayet yerine oturdu.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.

Lehte, Sayın Aydın.

Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, evet, iki haftayı aştı, aynı tartışma defalarca hem kürsüde usul tartışması olarak yapıldı hem yerimizde yapıldı. Yani gerçekten, doksan beş yıl oluyor Meclisin kuruluşu ama Meclisin teamüllerine bakın, geçmişe bakın, tutanaklara bakın ilk defa birtakım uygulamalara bu millet tanık oluyor, bu Meclis tanık oluyor, tanıklık yapıyor.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayenizde.

AHMET AYDIN (Devamla) – Hakikaten çok enteresan bir şey. Ben ta başta da söyledim “Tabii ki, muhalefet İç Tüzük’ten doğan haklarını kullansın.” dedim, kullanmaları da gerekiyor, onu da saygıyla karşılarız. Bizim de İç Tüzük’ten kaynaklanan haklarımız varsa bizim de kullanmamıza muhalefetin saygılı olması lazım. Ama değerli arkadaşlar, her şey Anayasa, İç Tüzük ve Meclisin teamüllerinden ibarettir.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Evet, doğru, çok doğru, tabii İç Tüzük ve teamüllerden ibarettir.

AHMET AYDIN (Devamla) – Bunun ötesine geçmek, bunu yok saymak, fiilî birtakım durumlara yol açmak, dürüstlük ilkelerine aykırı, iyi niyet kurallarıyla bağdaşmayan girişimleri kesinlikle kabul etmek mümkün değil.

Şimdi, bu tartışmada bu çalışmanın, bu çalışmayla ilgili izlenecek yolun nasıl belirleneceğini İç Tüzük 13 belirliyor ve bunu Meclis Başkanlık Divanına veriyor. Meclis Başkanlık Divanı bugün itibarıyla kararını verdi ve bu karar Başkanlık Divanı tarafından Genel Kurula okundu.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bu Meclis Başkanlık Divanının burada okunan bu kararını usul tartışmasıyla bizim değiştirme şansımız var mı Allah aşkına?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Tutanaklara girer.

AHMET AYDIN (Devamla) – Eğer İç Tüzük amirse İç Tüzük burada bu yetkiyi Meclis Başkanlık Divanına veriyor. Meclis Başkanlık Divanının kararı ortada. Bu karar, eksik olur, fazla olur, katılırsınız, katılmazsınız ama Meclis Başkanlık Divanının kimlerden müteşekkil olacağı ve hangi alanlarda görevli olduğu, nasıl karar verileceği açıktır, yazılıdır ve buna ilişkin olarak da Meclis Başkanlık Divanı kararını vermiştir. Dolayısıyla bu tartışmaların artık sonlanması gerekir, neticelenmesi gerekiyor. Bu Meclisin bir dakikasının uzaması bile bu millet için ciddi bir külfettir. Her açıdan külfettir, maddi açıdan külfettir, manevi açıdan külfettir.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Çok doğru, uzamamalı.

AHMET AYDIN (Devamla) - Bu milletin kaybedecek zamana da tahammülü yoktur. Bu Meclisi daha verimli bir şekilde, daha etkin bir şekilde, Anayasa’ya ve İç Tüzük’e bağlı olarak çalışmaları yürütmek hem iktidarın hem muhalefetin, hepimizin ortak kaygısı olmak durumundadır. Bu millet adına bunu yapmak durumundayız. Dolayısıyla Başkanlık makamı, Meclis Başkan Vekilimiz, Başkanlık Divanı kararını uyguladı, bu kararı bir şekilde uygulamak durumunda kalacağını ifade etti, tutumu bu bakımdan yerindedir. Lakin ama tartışmaların da sonlanması gerekiyor, bu konuda usul tartışmasının dahi açılmaması gerekirdi diye düşünüyorum. Usul tartışmasının hangi alanlarda açılacağı da çok açıktır.

İç Tüzük 72’ye gelince, o konuda zaten kanun görüşülmeye başlandığı anda onun da yolu, yöntemi bellidir, bir önerge verirsiniz, Genel Kurulun kararıyla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET AYDIN (Devamla) – …gerekirse görüşmelere devam edilir, gerekmezse edilmez.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aydın.

Aleyhte, Sayın Halaçoğlu…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bizde…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Halaçoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Aynı nasıl olsa fark etmez yani.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Evet, Dolmabahçe Sarayı’nda oturan biz değildik.

Değerli milletvekilleri, şimdi, bakın, burada “Başkanlık Divanı kararı üzerinde tartışılmaz.” diyor. Bal gibi de tartışılır, tutanaklara girer, biz bundan sonra itirazımızı da yaparız çünkü burada 13’üncü maddeye aykırı olarak Sadık Yakut’un yani bu işte zaten kürsüde oturan kişinin adı var, buna katılmaması gerekir 13’üncü maddeye göre. Ayrıca Bayram Özçelik ve Mine Lök Beyaz’ın da Kâtip Üye olarak orada bulunduğunu göz önüne alacak olursanız bunların da aynı şekilde bu oylamada yer almaması gerekir.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Allah Allah!

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Dolayısıyla, bütün bunlar...

RECEP ÖZEL (Isparta) – Nerede yazıyor o?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – İç Tüzük’te yazıyor. Aç oku konuşacağına, bak bir.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Tabii, taraftır bunlar.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Nerede yazıyor?

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Çünkü burada kaç maddeye biz “Karar yeter sayısı” dememize rağmen karar yeter sayısını Kâtipler de duymamış efendim, Başkan da duymamış, ne tesadüf! Yani, kaç kere -4 kere- söylememize rağmen duymamışlar. Bu, siyasi bir anlayışı sergilediğini açıkça ortaya koyuyor, 1’inci madde ile 2’nci maddenin tıpkı birbirine tenakuza düşmesi gibi. Bakın, keenlemyekûn, bu yok sayılacak bir hükümdür. Neden? Çünkü, yani siz güneş batıdan doğuyor deseydiniz ve burada el kaldırsaydınız karar kabul edilir...

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Ne alakası var?

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – ...ama değiştiremezsiniz gerçeği, doğudan doğar güneş, siz ne yaparsanız yapın.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Hah, onu bilin.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, aslında siz bu hâlinizle Meclisi kilitliyorsunuz. Burada, Meclis Başkanının Başkanlığında toplanan Başkanlık Divanında deseydiniz ki: “Evet, karar yeter sayısı istenmiş ve tutanaklarda var.” Bunların tekrar oylanması kararı alsaydınız şimdiye çoktan bitmişti bu iş. Siz aslında malzeme veriyorsunuz karşınızdakilere. Siz Meclisin çalışmasını istemiyorsunuz anlaşılan. Biz diyoruz ki: “Bakın, tüzüklere uygun olarak bu işi yürütelim.” Ya, yapmayın, 13’üncü madde...

RECEP ÖZEL (Isparta) – İyi oku orayı, iyi oku.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – O zaman 146’ncı maddeyi tümden çıkarın yani karar yeter sayısı istem maddesini tümden çıkarın, ne işe yarayacak o zaman? Eğer burada 3 ayrı muhalefet karar yeter sayısı istemişse ve Meclis Başkan Vekili yerine getirmemişse o zaman bu maddeye ne gerek var? Sizin burada yapmanız gereken şey şuydu: Başkanlık Divanında arkadaşlarınıza söyleyip özellikle kaydedilmiş, tutanaklarda yer alan, bu karar yeter sayısıyla ilgili maddeleri yeniden oylatma kararı alsaydınız şimdiye 50 kere bitmişti bu iş ama siz uzattınız ve bu hâle getirdiniz.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Siz başka bahane getirirdiniz ya.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Dolayısıyla, ne yaparsanız yapın Tüzük’e uygun davranmak zorundasınız. Biz bu tutanaklara bunu soktuk ve yarın bu itirazı da Başkanlığa yapacağız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Halaçoğlu.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Bitti efendim, iki lehte, iki aleyhteydi, böyle sırayla bakıldı.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, yani usul tartışmasını talep eden biziz ama söz hakkı verilmeyen biziz. Böyle bir şey olabilir mi yani? Hayır, usul tartışmasını kim talep etti?

BAŞKAN – Şimdi, ama öyle kaydetmişiz, kusura bakmayın bir şey olmuş. Size yerinizden söz vereyim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Hayır hayır, ben bunu kabul etmem yani. Ben farkında değilim 4 konuşmacı olduğunun. Usul tartışmasını biz talep ettik.

BAŞKAN – Evet, doğru.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Yani bu durumda Başkanlık Divanının, şu anda oturumu yöneten Divanın Halkların Demokratik Partisine karşı bir tavrı mı var? Yani tutanakları inceleyin, aksi yönde bir sonuç çıkarsa siz… Ama usul tartışmasını talep eden biziz yani.

BAŞKAN – Sayın Baluken, bir yanlışlık olmuş. Haklısınız, yanlışlık oldu, talep eden sizdiniz.

Lütfen bunu telafi etmek için üç dakika size söz vereceğim, talebiniz sizindi.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ederim.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Bunun için de ayrıca bir usul tartışması açılabilir.

BAŞKAN – Buyurunuz.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri… Sayın Başkan, öncelikle göstermiş olduğunuz bu tutuma da teşekkür ediyorum çünkü gerçekten bir haksızlıkla karşı karşıyaydık. Usul tartışmasını biz talep ettik ama farkında olmadan diğer gruplara dağıtılan sözlerden dolayı kendi düşüncemizi buradan açıklayamayacaktık, neyse ki böyle bir telafi yoluna gittiniz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, iki haftadır burada yaşanan temel sorunun ve bugün de özellikle AK PARTİ sıralarından gelen itirazların nedeni, burada özellikle oturumun talimatlarla yönetilmesi, İç Tüzük’ün bir kenara bırakılmasıyla ilgilidir. Açık bir şekilde söylemek gerekiyor: İki hafta boyunca Ayşe Nur Bahçekapılı ve Sadık Yakut’un yönettiği oturumlarda bu Meclis AKP Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaş’ın talimatlarıyla yönetilmiştir; çok net bir şekilde altını çizerek söylüyorum.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Şimdikinden memnun musun?

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Burada, Meclis Başkan Vekilinin verdiği kararlardan oturumun kapatılma saatine kadar bütün o Genel Kurulun idaresi AKP Grup Başkan Vekili tarafından yönlendirilmiştir.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Şimdikinden memnun musun?

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Memnunuz tabii, İç Tüzük’e uyarsa memnun olacağız tabii. Biz orada oturan kişiye değil, İç Tüzük’e uyup uymamasına bakıyoruz.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Tamam.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Burada, İç Tüzük’ten doğan bütün haklarımızı kullanmakta da kararlıyız, onları kullanacağız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Bakın değerli milletvekilleri, sabahtan beri orada 4 kişilik bir grup olarak ha bire laf atıyorsunuz, söz…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Amigolar grubu onlar!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Siz de 2 kişilik grup olarak ha bire yapıyorsunuz.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, bu Mecliste söyleyecek bir sözünüz varsa muhalefet milletvekillerinin önündeki elektronik sistem hemen önünüzde duruyor. Nitekim Sayın Meclis Başkan Vekili de söz isteyen milletvekillerine söz verme şeklinde bir tutum belirlemiş.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Herkese veriyor.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – O nedenle o sisteme girip doğru dürüst ifade ederseniz, biz de doğru dürüst bir şekilde gelip sizin itirazlarınıza buradan cevap verebiliriz ya da her milletvekili gibi el kaldırır, gelir bu kürsüden düşüncelerinizi ifade edersiniz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – O bize geçerli değil, o size geçerli.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Yani burada konuşan bir hatibin sözünü kesmek, oradan Meclis Başkan Vekiline talimat vermek yakışık almıyor. Bu tarzınızla ilgili tutumunuzu gözden geçirin.

Bizim itirazımız son derece net, İç Tüzük 13’e göre oylamaya katılmaması gereken başkan vekilinin oylamaya katıldığını iddia ediyoruz.

RECEP ÖZEL (Isparta) – İşte, yanlış yorumluyorsunuz.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Neyi yanlış yorumluyor, her şeyi sen mi doğru yorumluyorsun?

İDRİS BALUKEN (Devamla) – İç Tüzük 72’ye göre de bizim, yasa tasarısının tümü üzerinde gasbedilmiş olan söz haklarımızın yerine getirilmesini istiyoruz. Yani, burada Meclis Başkan Vekili, gruplardan gelecek olan itirazları dikkate almak zorundadır. Siz beğenseniz de beğenmeseniz de bir siyasi partiden itiraz geliyorsa Meclis Başkan Vekili o itirazı dinler, ona göre kararını verir, o kararı hakkında gerekirse biz usul tartışmasını açarız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Sayın Başkan, bu yasa tasarısına devam edilmesiyle ilgili kararınız doğru olmamıştır. Keşke arkadaşlar izin verseydiler de bu konuyla ilgili görüşlerimizi net ifade etseydik. Ama tekrar tutanaklara geçmesi açısından diyorum, doğru bir iş yapmıyorsunuz, yasa tasarısının bu şekilde görüşülmemesi gerekir. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

Şimdi, bu konuda deminden beri yeterince tartışma yaptık, demin de tutumumu belirttim, itirazlarınızı Meclis Başkanlığına yapacaksınız ve bunu Meclis Başkanlığına lütfen iletiniz.

Şimdi, biz burada…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan...

BAŞKAN - …Başkanlık Divanının kararını eleştirebiliriz, beğenmeyebilirsiniz, gerekli usuller ve yöntemlerle buna itiraz edersiniz ama ben burada bu Başkanlık Divanı kararına şu aşamada uyacağımı belirttim, buna devam edeceğim ve buna devam etmeden önce, başlamadan önce Sayın Günal’ın 58’inci maddeye göre tutanakları değiştirme, tutanaklarda…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, bir hususu, müsaade ederseniz, tutanaklara geçmesi açısından… Belki tutumunuzda bir değişikliğe mahal verebilir diye düşünüyorum.

Şimdi, İç Tüzük…

BAŞKAN – Ama, efendim, bunu tartıştık bitti Sayın Zozani, tekrar tartışmak istemiyoruz bu konuyu ve bir daha bu tartışılmaz çünkü yaptık tartışmamızı.

 

VI.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR (Devam)

5.- Antalya Milletvekili Mehmet Günal'ın, 2/3/2015 tarihli 67’nci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN - Şimdi, Sayın Günal, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

İç Tüzük 58’e göre geçmiş tutanaktaki düzeltme talebinizi, sözünüzü…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Antalya’da işi zor zaten.

BAŞKAN - Buyurunuz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dün MHP grup önerisi olarak vermiş olduğumuz araştırma önergesi teklifimizde faizlerle ilgili tartışmalar ve Merkez Bankası üzerinde Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanımızın kurduğu baskıyla ilgili bir konuşma yapmıştım. Burada faizlerdeki yükselişlerin ekonomide çok ağır maliyetler getirdiğini, Sayın Cumhurbaşkanının her konuşması arkasından da kurda yükselişler olduğunu ve üç ay içerisinde dış borç üzerinden baktığımız zaman reel sektörün 82 milyar liralık bir kur zararına katlanmak zorunda kaldığını söylemiştim ve tabii, bunları söylerken Sayın Cumhurbaşkanının Türkiye’deki en büyük siyasi risk olduğunu söyledim. Tabii, döviz lobisi, aynı zamanda faiz lobisi tartışmalarını gündeme getirmişler. “Burada döviz kurundan en fazla kazanan kimdir, hakikaten merak ediyorum.” dedim. Çünkü döviz her yükseldiğinde bunlar tekrar satıyorlar, tekrar alıyorlar. Bu konuların incelenmesi gerekiyor. Orada konuşmam sırasında dolarlar ve dövizleri sormuştum ama “kutulardaki” demişim. Orada bir yanlışlık olduğunu gördüm tutanaklara bakınca. Aslında kutulardakiler Süleyman Aslan’ın paralarıydı, bunun Sayın Erdoğan’la ve sıfırlanamayan paralarla alakası yoktu. Ben sıfırlanamayan paralardan bahsederken “kutulardaki dolarlar ve eurolar” demişim, aslında “villadaki”(x) demem gerekiyordu. O “kutulardaki” kelimesinin…

RECEP ÖZEL (Isparta) - Biraz seviyeli ol!

MEHMET GÜNAL (Devamla) - …”villadaki dolarlar ve eurolar” olarak değiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, bu, Genel Kurulla dalga geçmektir, Genel Kurulu hafife almaktır. Bu nasıl bir konuşmadır!

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Bu çerçevede faizlerle ilgili tartışma sonrası yüzde 6,5’tan yüzde 8,25’e gelmiş. Onun için bunların düzeltilmesi gerekiyor. Gerçek anlamda da bunda…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Düzeltme falan değil, açık hakaret ediyor.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Sayın Ünal, bunda kızacak bir şey yok, yanlış söylemişim. Orada başkasına isnat etmiş olduğumuz suçu…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Dalga geçiyorsun, sen kendi halkınla dalga geçiyorsun, kendi halkınla!

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Siz, öyle algılıyor olabilirsiniz. Ben yaptığım konuşmayı düzeltiyorum. Doğru kısmını dinlememişsiniz o zaman.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Bu, bir hakkı kötüye kullanmaktır. Bir hakkı şu anda kötüye kullanıyorsunuz.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Siz öyle yorumluyorsunuz. Ben kendisine haksızlık olarak düşünüyorum. İşlemediği suçları, iddia olunmayan şeyleri benim söylemem doğru olmaz.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Bırakın…

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Orada geçen konular, fezlekelerde de geçen konular başka şeydi, “tape”lerde geçen de belli. O tapelerin montaj, şantaj olmadığı da Adli Tıp Kurumu raporuyla daha sonra ortaya çıkmıştı. Bunda fazla bir şey yok. Ben sadece diyorum ki: Yanlış kişilerle ilgili söylemişim.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Nerede çıktı?

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Dolayısıyla sıfırlanamayan paralar villadaki paralardır, ayakkabı kutularındakileriler zaten sayısı belli. O sıfırlanamadı değil, faiziyle beraber tekrar iade edildi diyorum.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Nerede Adli Tıp raporu?

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Günal.

Sayın Gök, sisteme girmişsiniz.

Buyurunuz efendim.

 

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, 21/2/2015 tarihli 60’ıncı Birleşimde yaşanan olayların sadece İç Tüzük açısından değil, insanlık açısından da utanç verici olduğuna ilişkin açıklaması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, İç Tüzük’e uygun davranılıp davranılmadığı konusunda konuşmalar yapıyoruz ama benim sayın Meclisin dikkatini çekmek istediğim bir başka husus var. 21 Şubat tarihli oturumda bu Meclis belki en kara günlerinden birini yaşadı ve o gün ortaya çıkan tabloda, bu Meclisteki bütün milletvekillerinin, herkesin ortaya çıkan tabloda artık saygının yitirildiği ve şefkatin dahi esirgendiği bir oturum gerçekleştirildi.

Sayın Başkan, o günkü oturumda bu Parlamentonun 5 sayın milletvekili yaralandı. Savaşlarda dahi birbiriyle çarpışan düşman kuvvetler savaşa mola verirler ve yaralıların alınması ya da hayatını kaybedenlerin taşınması açısından bir gizli anlaşma yaparlar. Bu Meclis, bu yasa sanki insan hayatından çok daha önemliymiş gibi, bu yasada, iktidarın dayatmasıyla, 5 milletvekilinin sağlık sorunlarının dahi konuşulmasına olanak verilmeden ve onların akıbetleri araştırılmadan dahi görüşmelere devam kararı alınan bir oturum yaşamıştır. Bu Meclis, bırakın İç Tüzük’e aykırılığı, insanlığa aykırı davranmıştır. Bu nedenle, o günkü oturum gerçekten kara bir lekedir, sadece İç Tüzük açısından değil, insanlık açısından da utanç vericidir.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gök.

Sayın Işık’ın İç Tüzük’ün 58’inci maddesine göre bir düzeltme talebi vardır, onu da yerine getireceğim. (MHP sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ya, her gün bir insan yanlış konuşabilir mi? Her gün yanlış yapıyorlar, her gün yanlış!

EMRULLAH İŞLER (Ankara) – İki gündür 58’de kaldık Sayın Başkan ya!

RECEP ÖZEL (Isparta) – Her gün bir insan yanlış konuşabilir mi ya, her gün?

 

VI.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR (Devam)

6.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, 2/3/2015 tarihli 67’nci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Işık.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Ya, Recep Bey, sen önce o üniversite diplomasından bir vazgeç. Sabret be kardeşim ya, sabret ya! Senin görevin her gelen hatibe laf atmak mı ya?

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayınız lütfen.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ya, her gün de bir insan yanlış konuşabilir mi? Her gün yanlış konuşulur mu?

ALİM IŞIK (Devamla) – Sen de gel, sen de konuş be kardeşim! Sana da var hak ya! Yapma ya!

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayınız.

ALİM IŞIK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, dün Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu grup önerisi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına yaptığım konuşmamda “…özellikle AKP döneminde dışa bağımlılık oranı yaklaşık 2/3’ten 4/3’e yükselen, yani son on yılda yaklaşık 10 puan dışa bağımlılık oranının arttığı bir enerji sektöründe…” şeklindeki ifademde “3/4” sehven “4/3” olarak ifade edilmiştir. Bu “4/3”ün “3/4”, yani… (AK PARTİ sıralarından “Alim Bey, yakışmıyor ya!” sesleri, gülüşmeler, alkışlar)

Teşekkür ederim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bravo! İşte, ilim adamı dediğin bu, önemli bir şey bu, ilim adamı bu işte.

ALİM IŞIK (Devamla) – Yani dışa bağımlılık oranı 2002 yılında yüzde 66 olan bir enerji sektörünün bugün yüzde 75’lere çıkmış olması bu anlamda sektörün sıkıntı içerisinde olduğunu gösterir; dolayısıyla, buradaki “4/3” ibaresinin “3/4” (X)olarak düzeltilmesini talep ediyorum. [AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar(!)]

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Matematik bilmeyince böyle oluyor!

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Tutanağa geçiyorsun.

ALİM IŞIK (Devamla) - Bu vesileyle…

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Türkiye tarihine geçiyorsun!

ALİM IŞIK (Devamla) – Evet, evet…

İnsanoğlu hata da yapar, yanlış da yapar, düzeltmesini de bilir, bilmesi de lazım.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Düzelttin, bitti!

ALİM IŞIK (Devamla) – Tamam bitti, bitti, bitti.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Komik duruma düştün.

ALİM IŞIK (Devamla) – Niye?

BAŞKAN – Lütfen karşılıklı konuşmayınız. Sayın Işık, Genel Kurula hitap ediniz.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Düzeltmelerinin bütün hepsini broşür yapıp seçimde dağıtacağız!

ALİM IŞIK (Devamla) – Bu vesileyle, özellikle AKP hükûmetleri döneminde yandaşlara peşkeş çektiğiniz termik santrallerin çalışmadığını, çalışamaz duruma geldiğini bir kez daha sizlere hatırlatmak istiyorum. Geçen ay içerisinde Maden Kanunu’nda yapılan değişikliğin Cumhurbaşkanının onayından geçmesinden itibaren, bugün artık AKP hükûmetleri yer altı madenciliğinden elini çekmiştir. Dolayısıyla, yer altından çıkan kömürün termik santrallerde kullanım oranı da bundan sonra sayenizde ciddi oranda düşecektir. Türkiye’yi kömür memleketi olmasına rağmen ithal kömürün cenneti hâline getiriyorsunuz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Onu da “4/3” gibi yanlış anlamışsın!

ALİM IŞIK (Devamla) – Bu uyarıyı sizden özellikle Sayın Kacır, bir komisyon üyesi ve tecrübeli bir milletvekili olarak Hükûmetinizin ve grubunuzun dikkatini çekmek üzere size hatırlatıyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Alim Bey, bugün de yanlış konuşup, onu da düzeltecek misiniz?

ALİM IŞIK (Devamla) – Yarın, burada da varsa yanlış onu da düzeltirim; çok konuştuğunuz zaman bazen olur. Saat on ikiye kadar, bire kadar bu Meclisi zorlarsanız bu tür hatalar da muhtemelen elzem olur.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.

 

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının geçen birleşimde ikinci bölümde yer alan 34’üncü maddesi üzerinde önerge işleminde kalınmıştı.

 İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkan, benim gündem dışı konuşmalarda…

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubuna mensup milletvekilleri tarafından verilen önerge reddedilmişti.

Şimdi, sıradaki önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 34. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                                    Ali Serindağ (Gaziantep) ve arkadaşları

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkanım, bir dilekçe gönderdim arkadaşlara 58’le ilgili.

BAŞKAN – Sayın Demiröz, ben bir işleme geçtiğim için sizin talebinizi görmedim. Daha sonra, sizin söz hakkınız saklıdır. İşlemimizi tamamlayalım lütfen.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Tamam efendim, sağ olun.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Hilal Kaplan.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, hangi önergeydi? Kusura bakmayın, anlamadık.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisinin önergesi.

Sayın Kaplan…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Bizim elimizdeki önerge ile okunan önerge aynı değil Sayın Başkan.

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Başka önergeyi okuttunuz gibi geliyor bana.

BAŞKAN – Başka önergeyi okutmadık efendim, burada öyle.

Madde 34 üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu önergeyi okuttuk efendim.

Sayın Kaplan, siz konuşmacıysanız buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Verdiğimiz önerge doğrultusunda söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, AKP’nin bu yasa tasarısıyla kendisine bir polis gücü, bir polis devleti oluşturmaya çalıştığı artık kamuoyunda herkes tarafından bilinen bir gerçek. Neden? On iki yıldan beri bu ülkeyi idare ediyorsunuz. Gerek içeride gerek dışarıda uyguladığınız politikalar, antidemokratik, baskıcı bir anlayışın sonrasında ülke bir kaos noktasına geldi. İçeride, hukuk tanımayan, insanları kutuplaştıran, ötekileştiren, temel hak ve özgürlükleri baskı altına alan; dışarıda itibarını kaybetmiş, komşularla kavga eden, her an bir savaş noktasına gidebilen bir konuma geldik.

Şimdi, bölgede özellikle Orta Doğu’da, Suriye’de, Irak’ta yaşanacak olanları en az kamuoyu kadar hepiniz biliyorsunuz. Yaşanabilecek kaos sonrasında kendinizi güvence altına almak için bu polis yasasını -bu “iç güvenlik” dediğiniz- aslında 12 Eylül faşist darbesinden daha kötü olan bir noktada ısrarla savunuyorsunuz.

Merak ettiğim noktalardan bir tanesi şu: Niye bunu bu kadar ısrarla savunuyorsunuz? Sanki şimdiye kadar olan uygulamalarda, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’ndaki uygulamalarda hiç polisin yetkisi yokmuş gibi. Halbuki bu kanunun 16’ncı maddesinde polisin gerektiğinde zor kullandığını, gerektiğinde silah kullanma yetkisinin olduğunu sizler de biliyorsunuz. Polis toplumsal olaylarda kendisine direnç gösterenlere karşı bunu pekâlâ çok sıkça uyguluyor. Peki, niye bu kadar itiraz ediyorsunuz?

Bakın, bu henüz yasalaşmadı. Bu polis yetkisinin 2007’deki değişiklikten sonra… Yani son sekiz yıl içerisinde polisin kurşunuyla ölen 183 yurttaşımız var. Şimdi, bu ölen yurttaşlarımızdan sizin Hükûmetinizin hiç sorumluluğu yok mu? Hiç vicdanınız sızlamıyor mu? Normalde bu yasal uygulamalarda bir polisin yetkisini kısıtlamanız gerekirken siz yeniden yetkilerini olağanüstü bir duruma getirmek istiyorsunuz.

Sizleri uyarıyorum; toplumsal barışa zarar veriyor. İkide bir diyorsunuz ya “Çözüm süreci, toplumsal barış...” Bu, toplumsal barışa, demokrasiye büyük bir zarar verecek, Türkiye bir iç savaş eşiğine girecek. Bunun bedelini hepimiz beraber ödeyeceğiz.

Bakın, size bir şeyler hatırlatmak istiyorum. Polisin henüz geçmiş yasayla… Nedir bu? Polislerin kullandığı gaz kapsülü, 250 gram; üzerinde diyor ki: “İnsanlara doğrudan atılmaz, kapalı alanlarda kullanılmaz, iyi eğitilmiş polislerle 45 derecelik açıyla verilir.” Sizin polisiniz döneminde

-şimdi gösteriyorum size- bu polis sizce demin üzerinde bahsettiği bir noktayla mı ateş ediyor? Dizini çöküyor, nişan alıyor ve ateş ediyor; keza aynısı. Bu polis henüz sizin şu süreçte vermediğiniz yetkilerle bunu yapıyor, yani 2007’deki yetkilerle yapıyor.

Değerli milletvekilleri, Gezi Parkı olaylarında, işçilerin eylemlerinde, öğrencilerin hak aramalarında bunların hepsi orantısız olarak kullanıldı. Onlarca gencimiz gözlerini kaybettiler. Buradan adlarını anmak istiyorum: Mehmet Ayvalıtaş 20 yaşında, Abdullah Cömert 22 yaşında, Medeni Yıldırım 18 yaşında, Ethem Sarısülük 26 yaşında, Berkin Elvan 15 yaşında, Ali İsmail Korkmaz -şimdi size hatırlatıyorum- 19 yaşında. Polisin yetkisi var, dövdüler, isteselerdi kelepçeyle yakalayabilirlerdi. Döverek öldürdünüz, döverek öldürdünüz ve ses çıkarmadınız. O polislerin aldığı ceza nerede? Şimdi, buna… Sokak ortasında yarın iç güvenlik gerekçesiyle istediğinizi öldüreceksiniz, istediğinizi infaz edeceksiniz, faili meçhuller artacak. Bu mu demokrasi, bu mu ileri demokrasi?

Size bir şey hatırlatmak istiyorum: 1 Mayısta İstanbul Valisinin getirmiş olduğu uygulamaları hatırlıyor musunuz? Bu kanunla valilere bu yetkiyi veriyorsunuz. Taksim yönüne giden tüm ulaşımları; deniz ulaşımlarını, otobüs ve toplu taşımayı bir gün öncesinden yasakladı. Unkapanı Köprüsü’nü, sanki bir iç savaş varmış gibi köprünün ayaklarını kaldırdı. Taksim yönüne giden insanlardan 300 kişiyi keyfî olarak tutukladı.

Şimdi ben size soruyorum: Elinizi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) - …vicdanınıza koyun; polise bu kadar yetki vermenin altında ne var? Altında eğer “Yarın güneydoğuda, Irak’ta, Suriye’de bir kaos yaşanacak ve iç savaş olacak, biz bunun arkasına sığınıyoruz.” diyorsanız bedeli ağır olur, benden uyarması.

Hepinize teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Arayacağım efendim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Beş dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 22.42

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.55

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68’inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Şimdi 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

                          Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları'nın 25/4/2001 tarihli ve 4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (s) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"s) Öğretim Elemanları: Akademi, Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürlüğü, enstitü, polis meslek eğitim merkezi müdürlükleri ve polis meslek yüksek okullarında görevli öğretim üye ve yardımcıları ile öğretim görevlileri ve okutmanları”” şeklindeki 34 üncü maddesinin İçişleri Bakanına verilen polis meslek yüksek okullarını dönüştürme yetkisinin kullanılması halinde ortaya çıkabilecek hukuki sorunları gidermek amacıyla aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 34- 25/4/2001 tarihli ve 4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (s) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“s) Öğretim Elemanları: Akademi, Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürlüğü, enstitü, polis meslek eğitim merkezi müdürlükleri, polis meslek yüksek okulları ve dönüştürülen polis meslek yüksek okullarında görevli öğretim üye ve yardımcıları ile öğretim görevlileri ve okutmanları,"

Adnan Şefik Çirkin (Hatay) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Çirkin, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi burada, dün Sayın İçişleri Bakanıyla ilgili verilen gensoruda Sayın Bakanın konuşmalarından bir bölümüne izninizle biraz temas etmek istiyorum.

Sayın Bakan terörden bahisle ana dilin konuşulmaması, konuşulamaması -bunlar 1980 yasakları- devamla, işte, 90’lı yıllarda -terörle mücadelede- vatandaşın 250 gram çay, 100 gram şeker, 1 tane ekmek götürebildiği -tabii, bunlar zor şeyler, ona katılıyorum aynı zamanda- aynı zamanda, köylerin kaldırılması neticesinde on binlerce insanın yerlerinden edilmesi ve namüsait şartlarda yaşıyor olması, bunlardan bahisle konuştu.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bunlar terör varken oldu. Yani günde 30-40 kişinin hayatını kaybettiği gün oluyor, Bingöl misali 30-40 askerimizin, evladımızın şehit edildiği dönemlerdir bunlar. Yani bu, bir sonuçtur, sebep değildir. Elbette ki Kürtçe veyahut başka bir dilde, Arapça, insanın şarkısını, türküsünü söyleyememesi mutlaka ızdıraplı bir hâl olsa gerek, buna katılırım ama 12 Eylülde ülkücüler de çile çekti, arkadaşlarımız idam edildi. Ne yaptık? Devlete isyan mı ettik? Böyle saçma şey mi olur?

Sayın Bakanın dili, âdeta, terörü haklı çıkarmaya yönelik bir dildir. İnşallah, maksatlı değildir. Ve devamla da ne diyor Sayın Bakan? “OHAL’in kaldırılması, biz kaldırdık.” Hayır. OHAL 57’nci Hükûmet döneminde son defa uzatıldı kalkmak üzere ve 3 ilde-4 ilde kaldı, neyse.

“Daha fazla demokrasi." diyor. Şimdi, bakın, bize, 57’nci Hükûmete özellikle kimse demokrasi dersi veremez. 57’nci Hükûmette, içinde Milliyetçi Hareket Partisinin büyük ortak olduğu Hükûmette bugün ana dilin öğretilmesi adına çok önemli kararlar alınmış, kanun değişiklikleri yapılmıştır. O günün şartlarında, daha 28 Şubat devam ederken ve bugün siz Adalet ve Kalkınma Partisi sıralarında milletvekiliyseniz, aynı zamanda iktidar partisi milletvekiliyseniz yani partinizin varlığı söz konusuysa, bunu 57’nci Hükûmete borçlusunuz.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Allah Allah! 57’nci Hükûmette küçük ortak mıydı, büyük ortak mıydı?

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) – Bekle öğreteceğim. Ya, Recep Efendi, kırk yılda bir beş dakika konuşma elimize geçmiş, sus Allah’ını seversen yahu!

RECEP ÖZEL (Isparta) – “Büyük ortağız." dedin ya.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Recep Bey, senin başka bir işin yok mu Allah’ını seversen ya!

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) – Ya, bir dakika bekle!

RECEP ÖZEL (Isparta) – Düzelteceksin yine bunu.

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) – Bir dakika bekle!

RECEP ÖZEL (Isparta) – Bekliyorum.

(AK PARTİ ve MHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen kürsüdeki hatibi dinleyelim.

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) – Parti kapatma davasında Adalet ve Kalkınma Partisine, 67bana göre de haksız yere açılan parti kapatma davasında nitelikli çoğunluk yüzünden partiniz açık kalmadı mı? (AK PARTİ sıralarından “Kaldı.” sesi) Hah! Eski usulle yapılan bir oylama olsaydı kapanacak mıydı, kapanmayacak mıydı?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Kapanmayacaktı.

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) – Yalan söylüyorsun!(x)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Niye?

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) – Gel buraya, anlat! Yalan söylüyorsun! Yalana dayalı olmaz! Böyle de demokrasi olmaz!

Eski usulle oylansaydı, o Anayasa değişikliğini 57’nci Hükûmet yapmasaydı, nitelikli çoğunluk aranmasaydı, bugün bu sıralarda oturmuyordunuz. Bari nankör olma!

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çirkin.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı efendim.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı bakacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır. kabul edilmemiştir.

Şimdi 34’üncü maddenin oylamasından önce oylamanın açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir istem var. İstem sahibi sayın milletvekillerinin adlarını tespit ettireceğim.

Haydar Akar, Kocaeli? Burada.

Levent Gök, Ankara? Burada.

Akif Hamzaçebi, İstanbul? Burada.

Musa Çam, İzmir? Burada.

Uğur Bayraktutan, Artvin? Burada.

Refik Eryılmaz, Hatay? Burada.

Ali Serindağ, Gaziantep? Burada.

Vahap Seçer, Mersin? Burada.

Ali Haydar Öner, Isparta? Burada.

Orhan Düzgün, Tokat? Burada.

İzzet Çetin, Ankara? Burada.

Ali Rıza Öztürk, Mersin? Burada.

Mehmet Hilal Kaplan, Kocaeli? Burada.

Melda Onur, İstanbul? Burada.

Binnaz Toprak, İstanbul…

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) – Tekabül ediyorum.

BAŞKAN – Mevlüt Dudu, Hatay? Burada.

Sena Kaleli, Bursa? Burada.

Celal Dinçer, İstanbul…

SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) – Tekabül ediyorum.

BAŞKAN – Turhan Tayan, Bursa? Burada.

İhsan Özkes, İstanbul? Burada.

Bülent Kuşoğlu, Ankara? Burada.

Açık oylama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 34’üncü maddesi açık oylama sonucu:

“Oy sayısı                                                        : 208

Kabul                                                               : 208 (x)

           Kâtip Üye                                                Kâtip Üye

       Bayram Özçelik                                         Fehmi Küpçü

               Burdur                                                    Bolu”

Böylece 34’üncü madde kabul edilmiştir.

Şimdi, yeni maddeye geçmeden önce, daha önce söz vereceğimi söylediğim Bursa Milletvekili Sayın İlhan Demiröz’e 58’inci madde uyarınca üç dakika söz vereceğim.

Buyurunuz Sayın Demiröz. (CHP sıralarından alkışlar)

 

VI.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR (Devam)

7.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz'ün, 2/3/2015 tarihli 67’nci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bursa’nın sorunlarıyla ilgili yapmış olduğum konuşmada “Bursa Teknik Üniversitesi arazi konusunu hâlâ çözemeyenler, BESOB’un devam etmesine göz yumanlar, DOSAB’ta termik santral kurmayı alkışlayanlar, İnegöl Tüfekçikonak HES’ine sessiz kalanlar, Orhaneli Başköy’de mermer ocaklarının açtığı yaraları sarmayanlar, Keles Kozağacı Vadisi’ndeki termik santral uğruna köyleri gözden çıkaranlar.” ve “Atatürk Kent Ormanı’na hizmet hırsızlığı yaparak el koyanlar.” demiştim. Burada “hizmet hırsızlığı”nı değiştirmek istiyorum çünkü hırsızlığın çok fazla bir anlam ifade etmediğini anladım. Sayın Bakan da burada, şimdi kent ormanıyla ilgili bazı bilgileri de sizinle paylaşacağım. Bu cümlemi “Atatürk Kent Ormanı’na gasbederek el koyanlar”(x) diye düzeltiyorum.

Nedenini sorarsanız, değerli arkadaşlar, Bursa Nilüfer ilçesi hudutlarında 152 hektarlık alan, 1.520 dönümlük bir alan korunmak amacıyla on iki yıl önce Nilüfer Belediyesine verildi ve on iki yıl boyunca Nilüfer Belediyesi burada gezi yolları, insanların oturabileceği alanlar, piknik alanları yaptı. On iki yıl sonra burasının sözleşmesi bitti ve bu tarihe kadar da Nilüfer Belediyemiz 5,5 milyon TL yani 5,5 trilyon masraf etti. Sonra ne oldu biliyor musunuz arkadaşlar? Sonra Büyükşehir Belediyesi istedi. Kimden istedi? Orman Bakanlığından. Orman ve Su İşleri Bakanlığı -Bursa’da örnekleri var- Türkiye'nin hiçbir yerinde görülmemiş bir şekilde, partizanca davranarak kent ormanını Nilüfer Belediyesinin elinden alarak Büyükşehir Belediyesine verdi. Sayın Bakan da burada, zannediyorum açıklama yapacak. Bir tane örnek gösteremez. Aynı ilimizde Osmangazi’nin, Yıldırım’ın yapmış olduğu -ormanla ilgili- park alanlar var; niçin onlara el konulmuyor? Ama Nilüfer Belediyesi yıllardan beri Cumhuriyet Halk Partisinin kalesi olarak orada. Alamadıkları için yapabilecekleri tek şey Atatürk Kent Ormanı’na el koymaktı, bunu da başardılar. Ama bu “hizmet hırsızlığı”nı düzelttim, gasbederek el koyduklarını bir kez daha ifade ediyor, hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Sağ olun Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.

 

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, yeni madde ihdasına dair iki önerge vardır.

İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre yeni bir madde olarak görüşülmesine Komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde görüşme açılır ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir. Bu nedenle önergeyi okutup Komisyona soracağım, Komisyon önergeye salt çoğunlukla yani 14 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım, Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi ilk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları' nın "25/4/2001 tarihli ve 4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (s) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"s) Öğretim Elemanları: Akademi, Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürlüğü, enstitü, polis meslek eğitim merkezi müdürlükleri ve polis meslek yüksek okullarında görevli öğretim üye ve yardımcıları ile öğretim görevlileri ve okutmanları," şeklindeki 34 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin ihdas edilmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Mehmet Erdoğan                                  Mehmet Şandır                             Hasan Hüseyin Türkoğlu

          Muğla                                               Mersin                                             Osmaniye

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Geri çekiyoruz.

BAŞKAN – Geri çekiyorlarmış efendim.

Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun 34. Maddesinden sonra aşağıdaki maddenin eklenmesi ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Geri çekiyoruz.

BAŞKAN – Yeni madde ihdasına dair iki önerge de geri çekilmiştir.

Madde 35 üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun "4652 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan "Temel bilimler ve sosyal bilim alanlarından birinde lisans düzeyinde bilgi ve beceriye sahip, mezuniyetten" ibaresi "Mezuniyetten" şeklinde ve (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir.

"c) Ön lisans düzeyinde eğitim-öğretim yapan polis meslek yüksekokulları ile polis meslek eğitim merkezlerinde polis memuru yetiştirilmesini sağlamak,"

"d) Emniyet Teşkilatı personelinin ihtiyaçlarına uygun eğitim programları hazırlamak, koordine etmek ve eğitim ihtiyaçlarının en üst düzeyde karşılanmasını desteklemektir."" şeklindeki 35 inci maddesinin anlaşılır hale getirilmesi için aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Mehmet Erdoğan                                      Alim Işık                                 Hasan Hüseyin Türkoğlu

          Muğla                                               Kütahya                                            Osmaniye

   Özcan Yeniçeri                                 Kemalettin Yılmaz                                   Bülent Belen

         Ankara                                         Afyonkarahisar                                        Tekirdağ

             

MADDE 35 - 4652 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan "Temel bilimler ve sosyal bilim alanlarından birinde lisans düzeyinde bilgi ve beceriye sahip, mezuniyetten" ibaresi "Mezuniyetten" şeklinde ve (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir.

"c) Ön lisans düzeyinde eğitim-öğretim yapan polis meslek yüksekokulları ile polis meslek eğitim merkezlerinde polis memuru yetiştirilmesini sağlamak,"

"d) Emniyet Teşkilatı personelinin ihtiyaçlarına uygun eğitim programları hazırlamak, bu programları koordine etmek ve personelin eğitim ihtiyaçlarının en üst düzeyde karşılanmasını desteklemektir.""

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"4652 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan "Temel bilimler ve sosyal bilim alanlarından birinde lisans düzeyinde bilgi ve beceriye sahip, mezuniyetten" ibaresi "Mezuniyetten" şeklinde ve (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir.

"c) Ön lisans düzeyinde eğitim-öğretim yapan polis meslek yüksekokulları ile polis meslek eğitim merkezlerinde polis memuru yetiştirilmesini sağlamak,"

"d) Emniyet Teşkilatı personelinin ihtiyaçlarına uygun eğitim programları hazırlamak, koordine etmek ve eğitim ihtiyaçlarının en üst düzeyde karşılanmasını desteklemektir."" şeklindeki 35. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Ali Serindağ                            Ahmet Toptaş            Tanju Özcan

 Gaziantep                              Afyonkarahisar               Bolu

Ali Sarıbaş                              Ali Rıza Öztürk           Celal Dinçer

Çanakkale                                    Mersin                    İstanbul

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair -torba- Kanun Tasarısının 1 inci maddesi; Anayasa ve İçtüzük Hükümleri ile evrensel hukuk normlarına ve temel insan haklarına aykırı olup tek parti - tek adam - diktatörlük rejimi ve polis devletinin ötesinde, fiili "savaş hali" uygulaması getirdiğinden kanun tasarısının 35 inci maddesinin Anayasa'ya aykırılık nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. *

Pervin Buldan                            Nazmi Gür               Gülser Yıldırım

     Iğdır                                          Van                         Mardin

Demir Çelik                     Hüsamettin Zenderlioğlu    Levent Tüzel

     Muş                                          Bitlis                      İstanbul

                                                  Erol Dora

                                                    Mardin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Çelik, buyurunuz efendim.

DEMİR ÇELİK (Muş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu’nun 35’inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Polisin, temel bilimler ve sosyal bilimlerde lisans ve lisansüstü eğitimine tam da vurgu yapan bu maddenin, beraberinde, bizim de topluma ve devlet ilişkisine bakışımızı zorunlu kıldığına inanmaktayım.

Devlet, bir hükümranlık ve hegemonik araçtır. Askerî ve sivil bürokrasiyle toplumu yönetmenin, toplumu yönlendirmenin, algı operasyonlarıyla toplumu şekillendirmenin aygıtıdır. Devlet, sömürü ve baskının aracıdır; devlet, hükümranlık aygıtlarıyla her gün toplumu hiçleştirirken, kendisinin toplum üzerinden mutlak ve kudret sahibi bir güç olduğunu dayatan güçtür. Bu manada, kültür, sanat, edebiyat ideolojik aygıtlarıyla yetinmez, din, inanç ve aynı zamanda kadim kültürlerin birikimlerini de topluma yeniden empoze ederek onu yönetmenin araçsallaştırıldığı, sömürü ve baskının hükümranlığının sürdürüldüğü bir siyasal organizmadır. Bu siyasal organizmanın toplum karşısındaki görev ve sorumluluklarını ifa edeceğine, toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak bir mekanizmaya dönüştürüleceğine toplumun üstünde bir hükümranlık aracına dönüşmeye başladığından itibaren toplum özgürlüklerini kaybeder. İhtiyaçlarından, temel gereksinimleri beslenme, korunma, barınma ihtiyaçlarından yoksun bir toplumla karşı karşıya bıraktırmış olursunuz ki, oradan da siyasal ve sosyal travma yaşanır.

Bakınız, iki yılı aşkın bir zaman dilimidir çözümden bahsettiğimiz ülke gerçekliği tam da bizi nitelikli bir müzakereye, onurlu bir barışa, bu manada da toplumun kendi özgürlükleriyle buluşmasına fırsat vereceğine, toplumun elindeki hakları da alan, onları ceberut, otoriter zihniyetin hükümranlığına mahkûm kılan bir anlayışla bu kanun -yasa- Meclisin gündemine bir ayı aşkın bir zamandır getirilmiştir ve yirmi günü bulacak olan bir zaman diliminde de Meclis âdeta kitlenmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 90’lı yıllarda olağanüstü hâlle yönetilen Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgelerinde hepimizin yüreğini acıtan nice acı tablolar, nice acı olaylar ve vakalarla karşılaşmışızdır. 4 bin köy boşaltılıp yakılmıştır, 4 bin köyden göçürtülen 2 milyon 500 bin insanımız, metropollerin varoşlarında yaşama tutunmak adına sürgüne tabi tutulmuş, göçürtülmüştür, açlık, yoksullukla terbiye edilmek istenmiş, asimilasyonist politikalarla etnik kimliğinden uzaklaştırılarak topluma, rızası olmadan, sisteme, rızası olmadan entegrasyona tabi tutulmuştur.

Biz, 1990’ın ölüm kokan, kan kokan tecrübelerinden hareketle daha özgür, daha demokratik, daha şeffaf ve daha katılımcı bir yönetimin arzusunu taşıyor iken, bu tecrübelerden hareketle böylesi bir sistemi halklarımıza, toplumumuza armağan etmenin tarihsel misyonuna sahip milletvekilleri pozisyonunda bu görevi ifa etmemiz gerekirken, oradan ne yazık ki doğru tecrübeler çıkarmadığımızdan hareketledir yeni acılar yaşansın istiyoruz. Olağanüstü hâli belki ilan etmiş olmayacağız, sıkıyönetime ihtiyaç duymuyor olabileceğiz ama fiilî ve defakto noktada olağanüstü ve sıkıyönetimi yürütmekle mükellef olan valilere önüne geçilmez, sınır tanımaz yetkilerle polisi de, jandarmayı da, askeri de bağlamakla yetinmeyeceğiz, yargıyı da siyasal vesayete tabi valilerin yetkisine kuşatarak, valinin otoritesini Cumhurbaşkanlığının yereldeki iz düşümü bir otoriteye dönüştürerek, halkları, toplumları, inançları, kültürleri üzerinde bir biat, bir rıza gösterme, rıza üretme mekanizmasına dönüştürmüş olacağız.

O nedenle, bu madde dâhil olmak üzere bir bütün olarak bu iç güvenlik paketinin geri çekilmesi gerektiğini ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Çelik, teşekkür ediyoruz.

III. YOKLAMA

(CHP ve MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebiniz vardır, sayıya bakalım.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Öner, Sayın Öğüt, Sayın Kuşoğlu, Sayın Öztürk, Sayın Ayaydın, Sayın Küçük, Sayın Haberal, Sayın Çetin, Sayın Türkkan, Sayın Bayraktutan, Sayın Erdemir, Sayın Serindağ, Sayın Akar, Sayın Gök, Sayın Özgündüz, Sayın Demiröz, Sayın Şeker, Sayın Aygün, Sayın Kaplan.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

 

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"4652 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan "Temel bilimler ve sosyal bilim alanlarından birinde lisans düzeyinde bilgi ve beceriye sahip, mezuniyetten" ibaresi "Mezuniyetten" şeklinde ve (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir.

"c) Ön lisans düzeyinde eğitim-öğretim yapan polis meslek yüksekokulları ile polis meslek eğitim merkezlerinde polis memuru yetiştirilmesini sağlamak,"

"d) Emniyet Teşkilatı personelinin ihtiyaçlarına uygun eğitim programları hazırlamak, koordine etmek ve eğitim ihtiyaçlarının en üst düzeyde karşılanmasını desteklemektir."" şeklindeki 35. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                                    Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi grup başkan vekilleri ve Hükûmet yetkilileri, muhalefetin bu görüşülmekte olan tasarıya neden karşı olduğunu, neresine karşı olduğunu ve bu konudaki önerileri istiyor sık sık. Aslında Cumhuriyet Halk Partisinin bu tasarıya neden karşı olduğu ve önerileri Komisyon raporundaki muhalefet şerhinde çok açık bir şekilde vardır ama öyle anlaşılıyor ki arkadaşlarımız okumamışlar, ben de hemen söyleyeyim kısaca.

Biz bu kanun tasarısına neden karşıyız? Bu kanun tasarısı hâkim ve savcıya ait yetkileri vali ve kaymakamlara, vali ve kaymakama ait yetkileri de polis amirlerine, polislere aktarıyor; buna karşıyız, bu bir. İkincisi şu, hemen söyleyeyim; tabii, çok, sırası geldikçe söyleyeceğim: Anayasa’nın 20’nci maddesi bir hâkim kararı olmadan kimsenin üstünün, eşyasının aranamayacağına ilişkindir. Burada, hemen ilk maddeye baktığımızda, neden karşı olduğumuz çok açık. Polis, getirilen düzenlemeyle, istediği noktada, istediği zaman, bir hâkim kararı olmaksızın kişiyi durdurabilecek ve aracın dışarıdan görünmeyen kısımlarını arayabilecek ve kişinin üstünü yoklayabilecek. Elle yoklamadan bahsetmiyorum, soyabilecek, çırılçıplak soyunmasını isteyebilecek. Herhâlde bunu bizim desteklememiz beklenemez. Yine, soruşturmanın konusu olan suçun aydınlatılması ve faillerinin bulunmasının savcıdan alınarak valiye verilmesini herhâlde herhangi bir hukukçu arkadaşımız, siyasi mensubiyeti ne olursa olsun kabul edemez.

Şimdi, ben bir maddeyle ilgili düşüncemden bahsetmek istiyorum. Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu’nun 16’ncı maddesi polise silah kullanma yetkisini veriyor. Burada, mevcut düzenlemede polisin hangi hâllerde ve nasıl silah kullanacağını belirtmiş. Buna göre polis, öncelikle, zor kullanma koşulları var ise bedenî güçle, o yetmezse, maddi güçle, o da yetmezse koşulları var ise silah kullanacak ve silah kullanmasının da koşullarını çok açık bir şekilde, 3 madde hâlinde saymış. Şimdi, getirilen 4’üncü bir (d) bendi var. Yani, (a), (b), (c), diye söylemiş. Özellikle AKP Grup Başkan Vekili Ahmet Aydın dinlerse iyi olur, Doğan Kubat da dinlerse iyi olur. Şimdi, burada düzenlemenin esası şu, diyor ki yasa çok açık bir şekilde: “Polis, yedinci fıkranın (c) bendi kapsamında silah kullanmadan önce kişiye duyabileceği şekilde ‘dur’ çağrısında bulunur. Kişinin bu çağrıya uymayarak kaçmaya devam etmesi hâlinde, önce uyarı amacıyla silahla ateş edilebilir. Buna rağmen kaçmakta ısrar etmesi dolayısıyla ele geçirilmesinin mümkün olmaması hâlinde ise kişinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde silahla ateş edilebilir.” Nerede kullanırmış? (c) bendi kapsamında. Yedinci fıkranın (c) bendi kapsamında silah kullanırken polis bu yolu polis izlemek zorundaymış. Şimdi, bu düzenleme neyi getiriyor? (d) bendine bir hüküm ilave ediyor. Ne diyor orada, (d) bendine ilave ettiği hükümde? “…başkalarına, işyerlerine, konutlara, kamu binalarına, okullara, yurtlara, ibadethanelere, araçlara ve kişilerin tek tek veya toplu halde bulunduğu açık veya kapalı alanlara molotof, patlayıcı, yanıcı, yakıcı, boğucu, yaralayıcı ve benzeri silahlarla saldıran veya saldırıya teşebbüs edenlere -neyse o saldırıya teşebbüs etmek- karşı, saldırıyı etkisiz kılmak amacıyla ve etkisiz kılacak ölçüde…” silah kullanma yetkisi verilmektedir.

Şimdi, sekizinci fıkra ne diyor? Sekizinci fıkra diyor ki: “Yedinci fıkranın (c) bendi kapsamında polis bunları yapacak.” Yani herhangi bir “Dur.” çağrısı yapmayacak polis (d) bendi kapsamındaki bir olayda, “Dur.” demeyecek, çağrıda bulunmayacak, uyarı ateşi açmayacak. Ne yapacak polis? Çekecek silahını, vuracak.

Şimdi, Allah aşkına soruyorum ya: Zor kullanırken bile bir orantılılık ilkesi vardır, zor kullanırken korunan hukuki menfaatler arasında bir denge olması lazım. Yani polis burada meşru müdafaa kapsamında olmayan bir binaya karşı saldırıda hiçbir uyarı yapmadan silahını çekip vuracak. “Efendim, öyle değil.” Öyle olduğunu İçişleri Bakanının kendisi çok iyi söyledi, çok iyi söylemiş. Burada çok açık söylüyor, bu, buraya bilinçli getirildi. Bu tasarı, bu, buraya bilinçli getirildi. Bu polisin izleyeceği prosedürün (c) bendi kapsamında olduğunu İçişleri Bakanı Efkan Ala biliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Deniliyordu ki: “Onu kapsamaz bu canım, polis bu, vurur mu?” O zaman şuraya niye demiyorsunuz “(c) ya da (d) bendi kapsamında” veya “bu madde kapsamında” neden demiyorsunuz? Bunu deyin.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

LEVENT GÖK (Ankara) – Karar yeter sayısı istiyoruz efendim.

BAŞKAN – Arayacağım efendim karar yeter sayısı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Yok. (AK PARTİ sıralarından “Var.” sesleri)

LEVENT GÖK (Ankara) – Yok efendim, yok.

BAŞKAN – Bir dakika süre veriyorum.

Tespit edelim; algılayamıyoruz efendim, ayakta mı, içeride mi, dışarıda mı…

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun “4652 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “Temel bilimler ve sosyal bilim alanlarından birinde lisans düzeyinde bilgi ve beceriye sahip, mezuniyetten” ibaresi “Mezuniyetten” şeklinde ve (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir.

"c) Ön lisans düzeyinde eğitim-öğretim yapan polis meslek yüksekokulları ile polis meslek eğitim merkezlerinde polis memuru yetiştirilmesini sağlamak,"

"d) Emniyet Teşkilatı personelinin ihtiyaçlarına uygun eğitim programları hazırlamak, koordine etmek ve eğitim ihtiyaçlarının en üst düzeyde karşılanmasını desteklemektir."" şeklindeki 35 inci maddesinin anlaşılır hale getirilmesi için aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 35 - 4652 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan "Temel bilimler ve sosyal bilim alanlarından birinde lisans düzeyinde bilgi ve beceriye sahip, mezuniyetten" ibaresi "Mezuniyetten" şeklinde ve (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir.

"c) Ön lisans düzeyinde eğitim-öğretim yapan polis meslek yüksekokulları ile polis meslek eğitim merkezlerinde polis memuru yetiştirilmesini sağlamak,"

"d) Emniyet Teşkilatı personelinin ihtiyaçlarına uygun eğitim programları hazırlamak, bu programları koordine etmek ve personelin eğitim ihtiyaçlarının en üst düzeyde karşılanmasını desteklemektir.""

Özcan Yeniçeri (Ankara) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Yeniçeri, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – 684 sayılı yasanın 35’inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Bu CHP, HDP bir uyansın, böyle biraz arkaya doğru bir kendinize gelin.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – MHP uyanmasın mı?

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Şimdi, örgün eğitim, okullar vasıtasıyla yapılmaktadır. Sürekli kurulan, kaldırılan kurallar eğitimin kurumsallaşmasını engelleyen en önemli faktörlerin başında gelmektedir. Bu maddede “temel bilimler ve sosyal bilimler alanlarından birisinde lisans düzeyinde bilgi ve beceriye sahip olanlar” ibaresi kaldırılmaktadır. Bu arada, Güvenlik Bilimleri Fakültesi de yasanın genel çerçevesi içerisinde kapatılmaktadır ve böylece farklı disiplinlerden gelen kişilerin de önü kesilmiş olmaktadır. Bunun, olumlu olduğu kadar olumsuz yanları da vardır. Günümüz dünyasında disiplinler arası yaklaşım esastır. Kurumlar, yöntemler, amaçlar sürekli değişirse toplumlar kalıcı ve etkileyici sonuçlar elde edemezler.

Türkiye’de üzerinde en fazla oynanan alan aslında eğitim alanı olmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığını bir hatırlayın, sistemi şudur: Koy-kaldır, yap-boz, dene-yanıl, olmadı, başa dön. Hem de ne yapıyor? Aynı iktidar döneminde, defalarca değişen Millî Eğitim Bakanıyla beraber Millî Eğitim Bakanlığı da tepeden tırnağa değişmektedir. Türkiye’de neredeyse dene-yanıl meselesi ve geçicilik meselesi eğitimin bir parçası hâline gelmiştir. Şunu özellikle ifade etmek istiyoruz ki günümüzde değişen kadar değişmeyen, süreklilik arz eden birtakım değerler de var. Yani, postmodern bir kafaya sahip olan Adalet ve Kalkınma Partisi önüne her geleni değişmeyle açıklamak gibi bir tavır içerisine giriyor. Hâlbuki, toplumlar değişen yönleriyle değil, değişmeyen yönleriyle kimlik edinirler, varlık edinirler ve tarihleri de onun üzerine kurulur. Bu yasa büyük ölçüde paralel paranoyası altında hazırlanmış bir yasadır. Dolayısıyla da paranoyayla çıkarılan yasanın zaten kendisi başlı başına bir sorundur. Koruma, savunma ve sakınma amaçlı yasaları kurumsallaştıran, ileriye taşıyan ve geliştiren bir durum ortaya çıkarmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Değerli milletvekilleri, bu yasa bir bütün olarak toplumu çelik bir korse içine hapsetmektedir yani çelik korse yasasıdır; bir çeşit Beria yasasıdır. Ve şunu kesinlikle ifade etmek lazım ki bu yasanın demokratik hak ve özgürlükler yönünden tepeden tırnağa sorunlu bir yönü vardır çünkü psikolojisi bozuk bir yasadır. Biraz önce de dedim ki: “Şizofren ve paranoyak bir hâl içerisinde ele alınmıştır.” Böyle bir yasadan hayırlı bir sonuç beklemek abesle iştigaldir. Ama, bir iki hususu özellikle sizinle paylaşmak istiyorum, bu yasanın sakat mantığını.

Şimdi, demokrasinin ya da özgürlüklerin, bir defa daha üzerine basarak söylüyorum ki demokrasilerin ya da özgürlüklerin meydana getirdiği sorunlar, demokrasi ve özgürlükler kısılarak ya da onlar cendereye alınarak çözülemez. Demokrasi ve özgürlüklerin meydana getirdiği sorunlar, demokrasi ve özgürlükleri daha fazla artırarak ancak çözümlenebilir. Dolayısıyla da demokrasi ve özgürlüğün ortaya çıkardığı bir sorunu baskıyla, sınırlandırmayla ya da despotik bir yaklaşımla engellemeye çalışmak aslında skolastik bir kafadır ve geçerliliği yoktur.

Demokratik hak ve özgürlüklerin kullanılması sırasında baskı, şiddet, kısıtlama, tutuklama ve gözaltına almanın doğru bir yol olarak düşünülmemesi gerekir. Demokrasi normal, olağan ve sade vatandaşların etkili olduğu bir yönetim biçimidir. Olağanüstülüklerin demokrasilerde yeri yoktur; bunu burada özellikle ifade etmek istiyorum. Olağanüstü hâllerin, süper yetkili yönetimlerin, olağanüstü uygulamaların olduğu yönetimler totaliter yönetimlerdir.

İç güvenlik yasasında hukuk devletine aykırı birçok husus vardır. Bunlardan bir tanesi de vali ve kaymakamlara, polise emir verme suretiyle gözaltına aldırma yetkisidir. Bu, yürütme organının yargısal bir faaliyette etkili olması anlamına gelmektedir ki bu durum hukuk devletine son vermek anlamını taşımaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Hukuk devleti de, böyle demokrasileri ya da özgürlükleri bayağı kesir ya da ondalık kesirmiş gibi sunmakla sağlanabilecek bir hukuk veya hukuk devleti olamaz.

Bu bağlamda hukuk devletinin bütün kurallarıyla uygulamaya sokulması gerektiğini özellikle ifade etmek istiyorum. Hukuka ve demokrasiye saygılı olanlar bu yasaya saygısız olacaklardır; onun için, biz de bu yasayı çiğneyeceğiz. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yeniçeri.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Baluken’i dinleyeceğim, onun da bir itirazı var herhâlde.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Kürsüde konuşmasını yapan sayın hatip HDP Grubunu kastederek “HDP Grubu uyuyor.” şeklinde bir sataşmada bulundu. Burada uyuyan herhangi bir arkadaşımız yok. Sataşmadan dolayı söz istiyorum.

RECEP ÖZEL (Isparta)- “CHP, MHP uyansın.” dedi ya!

BAŞKAN – Nasıl?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – “HDP Grubu uyuyor.” şeklinde grubumuza sataştı.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Baluken.

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

12.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 35’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında kimin uyuduğu, kimin çalıştığı belli yani burada Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşan arkadaş HDP sıralarından önce kendi sıralarına bakmış olsaydı CHP’lilerle birlikte takviye edilmiş olan o sıralarda 50 küsur milletvekili yerine 10 milletvekilinin bile olmadığını görecekti. (CHP ve MHP sıralarından “Ooo” sesleri)

Şimdi, 56 milletvekili yerine siz burada 7-8 milletvekili bulundurursanız…

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Bir Türk dünyaya bedel!

İDRİS BALUKEN (Devamla) - …bu, kusura bakmayın, çalışan bir muhalefet partisi görüntüsü değil, uyuyan bir muhalefet partisi görüntüsü olur ki bu da en çok AK PARTİ’nin işine yarar.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – CHP’ye sataş da o da söz alsın!

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Özellikle, bakın, bu yasa tasarısı görüşülürken 2 grup canla başla bir şey yapmaya çalışıyor. AK PARTİ Grubu, ülkeyi karanlığa götürecek, ülkenin demokrasisini aksatacak, çözüm sürecini sabote edecek, hukuk devleti yerine polis devleti anlayışını getirecek bir yasa tasarısını canla başla çıkarmaya çalışıyor; ona karşı Halkların Demokratik Partisi de canla başla, âdeta bir direniş çizgisi şeklinde bu yasa tasarısının geçmemesi adına burada etkin bir muhalefet ortaya koymaya çalışıyor.

Doğrusu, ben, MHP hakkında ortaya koyduğum eleştirilerin tamamını Cumhuriyet Halk Partisi için de bu kürsüden ifade etmek istiyorum. Yani 120 küsur milletvekiliyle eğer siz böyle muhalefet yapacaksanız, sizin muhalefet anlayışınız buysa, kusura bakmayın, bir on iki yıl daha bu ülkeyi AKP’ye teslim edemeyeceğiz. AKP’yi bir on iki yıl iktidara getirdiniz, bir on iki yıl daha biz bu halkı AKP’ye teslim etmeme kararlılığındayız. Zaten Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Genel Başkanı da herhâlde 7 Haziran seçimlerinden umudu da kesmiş olacak ki “Hedefimiz yüzde 35.” diyor. Şimdi, böyle bir ana muhalefet anlayışı olur mu arkadaşlar? Yani siz, toplumda bu kadar tartışılan bir iktidar partisi varken,(x) Genel Kurulda bu kadar olaylı bir şekilde bir güvenlik yasa tasarısı getiren bir iktidar partisi pratiği varken hedef olarak önünüze yüzde 35’i koyuyorsanız, kusura bakmayın, yenilgiyi en baştan kabul etmiş durumuna düşersiniz.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) - Siz barajı aşın da Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bizim hiçbir şekilde bu muhalefet anlayışını kabul etmemiz mümkün değildir. CHP de MHP de bugüne kadar yaptıkları muhalefetle AK PARTİ iktidarına katkıda bulunmuşlardır. Sizin on iki yıl boyunca sandıklardan yüzde 50’ye yakın oy almanızın temel etkenlerinden birisi şu iki sırada oturan muhalefet partileridir. HDP olarak bunlara izin vermeyeceğiz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Daha önce Sayın Yeniçeri bir sataşmada bulunmuştu, onunla ilgili talebimi ayrıca ifade edeceğim. Ancak, Sayın Baluken konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisine yönelik olarak çok ağır bir sataşmada bulunmuştur. Söz istiyorum efendim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Ben gerçeği söyledim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

 

13.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Millet size dersi verecek, az kaldı.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Millet izliyor, kim, hangi muhalefeti yapıyor, kim iktidarla gizli gizli iş birliği içerisinde. Siz, şimdi, daha birkaç gün önce, Hükûmetin Başbakan Yardımcısıyla oturdunuz, toplantı yaptınız, 10 maddelik bir deklarasyonu kamuoyuyla paylaştınız. Şimdi, seçime gidiyoruz. Ben size soruyorum: Sizin öncelikleriniz arasında yüzde 10 seçim barajını indirmek yok mudur? Siz nasıl demokratsınız? Yüzde 10 barajı siz benimsiyorsunuz, kabul ediyorsunuz, hiçbir şekilde de bunu bir şart olarak ileri sürmüyorsunuz. Bu, AKP’yle nasıl bir iş birliği yaptığınızın çok açık bir göstergesidir.

Biraz daha eskiye gideceğim, Gezi olaylarına. Gezi olayları çıktığı zaman, 1 Haziran 2012 tarihinde… Tarihi yanlış vermeyeyim.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Olsun, ver, yarın düzeltirsin.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bakın, sizin Eş Başkanınız Sayın Demirtaş “Biz Hükûmete yönelik bu darbe teşebbüsüyle yan yana gelmeyeceğiz.” dedi.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Öyle demedi, öyle demedi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Gezi olayı gibi özgürlük merkezli bir hareketi reddedip ondan sonra baktılar ki bu bir toplumsal hareket, “Bunun dışında kalmayalım.” dediniz ve Gezi’yi destekler gibi görünmeye başladınız. Gerçekten özgürlüğe, demokrasiye inananlar Gezi’nin bir özgürlük hareketi olduğuna inanır, kayıtsız şartsız onu destekler. Siz onu, aynen AKP gibi, darbe olarak gördünüz. Hâlâ bu cümlenizi düzeltmiş değilsiniz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Hep beraber batacaksınız, hep beraber barajın dibine...

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – İkincisi: 4+4+4… Türkiye’nin modern eğitim sistemini yok etmeye, tahrip etmeye yönelik, laikliği ortadan kaldırmaya yönelik, Türkiye’nin kazanımlarını yok etmeye yönelik bu yasaya destek verdiniz. Burada muhalefet yapmadınız. Ben o günleri gayet iyi hatırlıyorum, Genel Kurulda doğru dürüst muhalefet yapmadınız.

HSYK düzenlemesi, 17 Aralık olmuş, Hükûmet yargıya müdahale ediyor, yargıyı kontrol altına alacak düzenlemeler yapıyor, mal varlıklarına el koyma yetkisi alıyor, daha sonra dinleme kararlarını zorlaştırıyor. Birçok düzenleme, birçok düzenleme… Siz burada ona “hayır” oyu vermek için bulunmadınız bile, bulunmadınız. Çok açık bir şekilde, 17 Aralığı da Hükûmete yönelik bir darbe olarak gördünüz ve o yasaya, o HSYK yasasına “hayır” oyu vermediniz. Özgürlükçü partiler, demokrasiye inanan partiler ona “hayır” oyu verirler.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Hâlbuki aranızda öyle anlaşmıştınız, öyle mi? Anlaşmanıza rağmen mi öyle oldu?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Yolsuzluklarla ilgili, şu kürsüde, tek bir laf etmediniz. Çünkü bir demokrat parti, özgürlüğe inanan parti yolsuzluğun ülkesine, milliyetine bakmaz. Yolsuzluk bu ülkenin hazinesinden çalınan paradır. Buna bir kere şuradan “hayır” diyemediniz. Bu mu sizin özgürlük ve demokrasi anlayışınız?

Teşekkür ederim. Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Baluken, Sayın Halaçoğlu, sırayla dinleyeceğim sizi.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkanım, Sayın Baluken az önce konuşmasında doğrudan doğruya Milliyetçi Hareket Partisini CHP’yle iş birliği ve AKP’yi iktidara getirmiş bir parti olarak nitelendirdi; söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Halaçoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

 

14.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Millet sizi izliyor!

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, aslında nasıl uyandınız?

SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Millet sizi izliyor, millet!

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Az önce, Özcan Bey’in söylediği gibi hepiniz uyuyordunuz, şimdi uyandınız. Yani HDP de uyandı, CHP de uyandı, AKP de uyandı. Nasıl uyandınız?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Biz uyanıktık zaten.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Evet, uyuyordunuz hepiniz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Millet de uyandı; soracak size!

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Aslında öyle bir şey var ki bize “CHP ile orada konuşuyor.” demekle, “CHP’li milletvekilleri konuşuyor.” demekle, Sayın Baluken bizim uyanık olduğumuzu zaten itiraf etti. Ama diğer taraftan şunu söyleyeyim: AKP’yi iktidara getiren sizsiniz, siz. Yani Sevr’i imzalayanlar gibi, birlikte Dolmabahçe Sarayı’nda bir görüntü verdiniz mi vermediniz mi? Verdiniz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Verdiler.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Şimdi, bizi nasıl olur da AKP’yi iktidara taşıyan bir muhalefet olarak nitelendirebilirsiniz? En büyük karşı çıkan biziz onlara. Siz birlikte hareket ediyorsunuz, seçimde de birlikte hareket ediyorsunuz; daha farklısı yok.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Aranızda anlaşın, aranızda anlaşın onu!

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Kendi birlikteliğinizi kamufle etmek için bunları söylüyorsunuz.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Hayır, bu açık ve net. Siz de biliyorsunuz, birlikte hareket ettiğinizi biliyorsunuz, hatta seçime bile birlikte girebilirsiniz. Umuyorum ki öyle olacaktır.

Cumhuriyet Halk Partisine gelince, biz Cumhuriyet Halk Partisini cumhuriyetin kurucusu bir parti olarak nitelendiriyoruz. Cumhuriyetin kurucusu bir parti olmakla birlikte şimdi bütün o ilkelerden vazgeçti. Altı ok vardı; milliyetçilik vardı, Atatürkçülük vardı. Nerede? Nerede? Nereye gitti? Yani yapmayın Allah aşkına! Biz, bu ülkenin birlik ve beraberliğini sürekli savunan, bugüne kadar söylediklerimizden asla şaşmayan, dün söylediğimizle bugün söylediğimiz aynı olan bir partiyiz. Bunu bütün Türk milleti böyle biliyor. Siz kendinize bakın ve ondan sonra gelip burada konuşmaya başlayın.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Bunları millet anlamıyor zannetmeyin!

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Şimdi, deminden beri bize sataşmaya kalkışanlar Milliyetçi Hareket Partisinin bu memleket için ne kadar hizmet ettiğini çok iyi bilmek zorundadırlar. Sokaklara dökülmeye çalışılan ülkücülerdir ama buna rağmen sokaklara dökülmeyen ve dökülmemesi için bütün gücüyle gayret eden Milliyetçi Hareket Partisidir, bunu herkesin böyle bilmesi gerekir. Ama şunu da hiç kimse unutmasın ki bayrak indirilirken sesini çıkarmayanlar, askerin başına çuval geçirilirken sesini çıkarmayanlar, “Süleyman Şah’ın mezarını getiriyoruz.” diye kemiklerini getirip toprağı orada bırakanlar, 12 adayı…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, “naaş” denir, “kemik” denmez.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – …2004 yılından itibaren, kendi iktidarları döneminde 16 adayı işgal eden Yunanlılara ses çıkarmayanlar kimlerdir, ona baksın, ondan sonra gelip konuşsun burada.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hakaret ettiniz ya!

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Biraz saygılı ol, saygılı ol! Siz tarihçisiniz bakın. Tarihî şahsiyetlere “kemik” denmez. Ayıp, ayıp! “Naaş” denir, “naaş.”

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Ama onunla beraber, “Kürt meselesini çözüyoruz.” diye PKK’yla masaya oturanlar kimlerdir? Sizlersiniz, AKP’dir. Niye oturuyorsunuz? Hani Kürt meselesiydi? PKK’nın Kürtleri temsil etmediğini söyleyen siz değil misiniz? Siz önce kendinize bakın. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Halaçoğlu.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Baluken, size…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, iki ayrı sataşma oldu. Hem Sayın Hamzaçebi konuşması sırasında bizi AK PARTİ’yle gizli ittifak yapmakla suçladı.

(AK PARTİ ve MHP sıralarından karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

BAŞKAN – Lütfen, sessiz olursanız dinleyebileceğim. Ne söylediğini dinlemek istiyorum, lütfen müsaade edin.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, bu tiyatro yeter efendim, yeter! Tiyatro yeter Başkan!

BAŞKAN – İsterseniz devamlı konuşun, böyle devam edelim, Sayın Baluken’i duymayayım.

Buyurunuz Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan Grup Başkan Vekili Sayın Akif Hamzaçebi, konuşması esnasında Halkların Demokratik Partisini AK PARTİ’yle kapalı kapılar ardında kirli ittifak yapmakla suçlayacak şekilde sataşmada bulunmuştur, birinci söz hakkımızı bundan dolayı istiyoruz.

BÜNYAMİN ÖZBEK (Bayburt) – Ne sataşması ya? İki siyasi parti görüşebilir Başkan.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – İkinci söz hakkımızı da, yine, Sayın Halaçoğlu’nun AK PARTİ’yle seçim iş birliği, seçim ittifakı yaptığımız ve Dolmabahçe’de bu doğrultuda ortak açıklama yaptığımız yönündeki konuşmasından dolayı, yine sataşmadan dolayı istiyoruz.

BAŞKAN – Size dört dakika süre veriyorum, bir dakika daha fazla veriyorum.

Buyurunuz Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Hayır, ama iki ayrı sataşma var Sayın Başkan.

BAŞKAN – Yani toplayabilirsiniz.

Buyurunuz efendim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Adil Zozani grup adına, konuşacak.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Zozani.

BÜNYAMİN ÖZBEK (Bayburt) – Hatta on dakika verin Başkan!

BAŞKAN – Olur efendim veririm! Tabii, milletvekilinin söz özgürlüğü vardır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Onlar konuşma nedir bilmedikleri için, konuşmanın önemini de bilmezler onlar.

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Zozani, devam ediniz.

 

15.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ile Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşmaları nedeniyle konuşması

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan

Sayın Başkan, sizi İç Tüzük 68’i uygulamaya davet ediyorum, eğer dinlemeyeceklerse.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Zozani,devam ediniz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Onlar bilmiyor ki, 68’inci madde nedir, bilmiyorlar.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; anlaşılan o ki buraya bir AK PARTİ’li milletvekili de çıksa, bir Cumhuriyet Halk Partili milletvekili de çıksa, bir Milliyetçi Hareket Partili milletvekili de çıksa cümlesinin arasına “HDP” koymadan cümlesini tamamlama şansına sahip değil.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Hayır, hayır, biz koymadık; siz başlattınız.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Neden böyle? HDP, Türkiye'nin ekseni oldu da bundan. (HDP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – AKP’yle birlikte, AKP’yle!

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – AKP’yle birlikte yıkım ekseni oldu, yıkım.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – HDP Türkiye'nin doğrultusu oldu da bundan. Dolayısıyla, sizin burada HDP adını bu kadar çok telaffuz etmeniz bizim açımızdan hiç gocunacak bir durum değil. Emin olun, biz Türkiye'nin geleceğini konuşuyoruz, biz Türkiye'nin yararına olan işler yapıyoruz. Türkiye'nin yararına, Türkiye'de yaşayan halkların geleceğini teminat altına alacak uygulamalara dönük sözümüzü söylüyoruz. Sözün yetmediği yerde direniyoruz, bunu gösterdik. Sözün yetmediği yerde burada direndik ama biz direnirken şunu da gördük: Cumhuriyet Halk Partili grup başkan vekili ile Milliyetçi Hareket Partisi grup başkan vekillerinin kürsü arkasında, Meclisi yöneten Meclis Başkan Vekiliyle ittifak geliştirdiğini gördük, onu bildik. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Olmadı, olmadı!

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Olmadı!

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Taksim’e gelince: Efendim, biz Taksim’de direnenlerin kendisiydik, Taksim’de iş makinesinin önüne geçendik. O resmi ne çabuk unuttunuz?

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Ya, yoktunuz orada. Biz oradaydık, siz yoktunuz. On gün biz oradaydık, biz görmedik.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Adil Bey, yoktunuz orada ya!

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Taksim’de iş makinesine karşı bedenini yere yatıranın “Siz buraya kazma vuramazsınız.” diyenin kendisiydik.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Ya, ilk gün Sırrı Süreyya yaptı, ondan sonra yoktunuz yani yoktunuz.

ADİL ZOZANİ (Devamla) - Dolayısıyla, Gezi’yi bir daha dillendirip bize “Bu konuda üzerinize düşeni yapmadınız.” derseniz, o sizin üstünüzde kalır.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Yapsaydınız güneydoğudaki TOMA’lar İstanbul’a gelmezdi. Yapmadınız tabii, iş birliği yaptınız.

ADİL ZOZANİ (Devamla) - Biz şuna itiraz ettik, Gezi’de şuna itiraz ettik: Biz Gezi’de, Gezi eylemlerinde “Mustafa Kemal’in askeriyiz!” demedik, demeyeceğiz, bunu bilesiniz. Biz Gezi’de “Mustafa Kemal’in askeriyiz!” demedik, demeyeceğiz, bu kadar açık ve net. Ama, Türkiye’nin geleceğini konuşuyoruz, Türkiye’nin geleceğini konuşuyoruz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Size bu yönde bir baskı mı oldu?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Hiç olmadınız ki zaten!

ADİL ZOZANİ (Devamla) - Türkiye’nin geleceğini Mustafa Kemal’in askeri olmak üzerinden inşa edemezsiniz, bu kadar açık ve net, bu kadar açık ve net.

Dolmabahçe’ye gelince, dün söyledik, bugün de söylüyoruz: Dolmabahçe’de Türkiye’nin geleceğinin deklarasyonu okundu, bize göre böyledir. O, Türkiye’nin geleceğine ışık tutan bir deklarasyondur. O deklarasyonun bir tarafı olmuş olmaktan mutluluk duyarız, geleceğimizde çocuklarımıza bırakacağımız onurlu bir miras olarak görürüz, Dolmabahçe bizim açımızdan budur.

Teşekkür ediyorum, saygılar. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Zozani.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, efendim…

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, sizi dinleyeceğim fakat sisteme Sayın Can girmiş, ona söz vereceğim, epey zamandır sisteme girmişti.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Olur, tabii ki.

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Can.

 

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can'ın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu’yu, muhalefet partilerine muvazaalı olarak birbirlerine sataşmalarından dolayı söz verdiği için kınadığına ilişkin açıklaması

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, burası Meclis mi, tiyatro mu, bunu öncelikle bir belirlememiz lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar; CHP, MHP ve HDP sıralarından gürültüler)

Medeni Kanun, 2’nci madde: “Herkes, hakkını kullanırken ve borcunu ifa ederken dürüstlük kuralına uymak zorundadır. Bir hakkın suistimalini kanun himaye etmez.” Muhalefet sözcüleri birbirlerine muvazaalı olarak sataşarak söz hakkı alıyorlar, haklarını suistimal ediyorlar, dürüst davranmıyorlar. Bundan daha elim ve vahim olanı sizin buna davetiye çıkarmanızdır, sizi kınıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; CHP, MHP ve HDP sıralarından gürültüler)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Herkese sataştı Sayın Başkan.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bu nasıl söz! Hepimize sataşmıştır.

BAŞKAN – Sayın Can, teşekkür ederiz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Başkan, bu konuşma sataşmadır.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, ben de sataşmadan söz istiyorum.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, bu konuşma sataşmadır, herkes sataşmadan söz istiyor.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Ben de söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, milletvekillerinin nasıl konuşacağını, neye, nasıl söz vereceğimizi, sataşmanın ne olduğunu ne olmadığını İç Tüzük açık bir şekilde beyan etmiştir, yazmıştır.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sataşmadan söz istiyoruz Sayın Başkan.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sataşmadan söz istiyoruz.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Milletvekillerine “Muvazaalı birbirlerine sataşıyorlar.” denemez diye düşünüyorum.

Buyurunuz, önce…(Gürültüler)

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Herkes sataşmadan söz istiyor Sayın Başkan.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Hepimiz söz istiyoruz.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, bütün muhalefet milletvekillerine sataştı.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan… (Gürültüler)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, biraz önce…

BAŞKAN – Lütfen… Lütfen… Bir dakika… Böyle yürütemeyiz. Bir dakika… Sırayla söz vereceğim. Talebinizin ne olduğuna…

Sataşmanın haklı nedenleri olması gerekir efendim. Müsaade edip gürültü yapmazsanız ne nedenle istediklerini duymak durumundayım.

EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Bizim için nedene falan gerek yok Başkan!

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Hamzaçebi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, biraz önce söz talep ederken…

BAŞKAN – Siz de duyabilirsiniz!

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Sen dinle canım, bize gerek yok!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – …Sayın Özcan Yeniçeri’nin sataşması konusundaki talebimin saklı olduğunu ifade ettim, daha önce bir sataşmada bulundu “Cumhuriyet Halk Partisi uyuyor.” şeklinde.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Dört tane sataşma hakkı var!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sonra devam etti, “Cumhuriyet Halk Partisi Altı Ok ilkelerinden vazgeçmiştir.” şeklinde bir değerlendirme yaptı.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Yusuf Halaçoğlu…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Zozani de konuşmasında Gezi hareketiyle ilgili olarak, benim, o zamanki ismiyle BDP’nin yapmış olduğu açıklamaya ilişkin verdiğim cümlenin yanlış olduğunu söyleyerek sataşmada bulunmuştur, söz istiyorum efendim.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan, Medeni Kanun’un 2’nci maddesini okumanızı istirham ediyorum.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Aydın.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, usule yönelik bir itirazım olacak öncelikle; usul esastan önce gelir dedik…

EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Sayın Başkan, on dakika süre verin(!) İki dakika yetmiyor, dört dakikaya çıkardınız. On dakika lütfen (!)

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Başkan, önce, az önce konuşan arkadaş sataşmıştır; Meclisi tiyatroya benzetmiştir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, böyle yaparak daha iyi bir şekilde müzakerelerin yürüdüğünü mü düşünüyorsunuz? (Gürültüler)

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Ramazan Can’ın sataşmasından dolayı söz istiyoruz.

BAŞKAN – Milletvekillerinin nasıl konuşacağına kimse karışamaz! Çok rica ederim… (Gürültüler)

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Yani o bilmez, onlar biat kültürüyle yetiştiler.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Özür dilesin…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, özür dilemesi lazım.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sözünü geri alsın!

BAŞKAN – Kürsü masuniyeti vardır, milletvekillerinin konuşma nizâmâtı diye bir şey yoktur. Çok rica ederim… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Milletvekillerine şöyle konuşacak, böyle konuşacak diye talimat da veremeyiz. Çok rica ederim, böyle düşünceleri sayın milletvekillerine yakıştıramam.

Buyurunuz Sayın Aydın.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Sayın Başkanım, öncelikle şunu ifade edeyim: Tabii ki biraz önce, hatta belki yaklaşık yarım saattir bu yapılan konuşmaları, tartışmaları hepimiz ve kamuoyu ibretle izliyor. Şimdi, bir defa, sataşmadan herkese söz verme zorunluluğunuz yok. (CHP, MHP ve HDP sıralarından gürültüler)

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Var, var, nasıl yok? Sayın Sadık Yakut’un uygulaması var Sayın Başkan.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ramazan Bey teşekkür ederiz, kilitlediniz, aferin(!) Ramazan Bey, hakikaten çok teşekkür ediyoruz katkılarından dolayı(!)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – İç Tüzük 69 çok açık. İç Tüzük 69 şunu ifade ediyor: “Şahsına sataşılan veya ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüş kendisine atfolunan Hükümet, komisyon, siyasî parti grubu veya milletvekilleri, açıklama yapabilir ve cevap verebilir.” diyor.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – E, açıklama yapabiliyormuşuz işte!

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Açıklama yapmak istiyoruz.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Şimdi, burada bir hakkın suistimal edildiği, açıkça iyi niyet kurallarına aykırı bir şekilde kullanıldığı, sırf süreci uzatmak…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, ne alakası var?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – …sırf engellemek adına birbirlerine danışıklı bir sataşmada, sözde sataşmada bulunulduğunu siz de çok iyi biliyorsunuz.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, Grup Başkan Vekili niyet okuyor, sataşma var, bu bile sataşmadır, niyetimizi okuyor.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Dolayısıyla, her sataşma isteyene vermek zorunluluğunuz yok sizin. (Gürültüler)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Var, var.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Burada bu takdir size aittir.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, hepimize sataşmıştır. Sayın Sadık Yakut bu uygulamayı yapmıştır bu Mecliste.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Lütfen, Meclis Başkan Vekili olarak takdirinizi iyi niyet kuralları çerçevesinde…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Ayşe Nur Bahçekapılı’ya da bunları söyleyecektin Ahmet Bey.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – …İç Tüzük doğrultusunda hakkaniyete göre dürüstlük kuralları çerçevesinde kullanınız efendim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Aleni ve açık sataşma yapmıştır.

BAŞKAN – Ben hakkaniyet ölçüleri içinde davranıyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Sataşma aleni ve açıktır. Aleni ve açık olan sataşmalarda söz veriyorum zaten, bunun dışında bir şekilde söz verdiğimi hiç kimse iddia edemez. Tutanakları açın okuyun, hangi şekilde söz verdiğim, milletvekillerine neden “Sessiz olun da duyayım.” dediğimi de o zaman daha iyi anlarsınız.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Tutanakları isteyin Sayın Başkan.

       BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

Yeni sataşmalara mahal vermeyiniz.

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

16.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 35’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde ve Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşmaları nedeniyle konuşması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Yeniçeri konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisinin Altı Ok ilkelerinden uzaklaştığı yönünde bir değerlendirmede bulundu.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Onu Halaçoğlu söyledi.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Evet, onu ben söyledim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Şunu ifade edeyim ki: Biz ana muhalefet partisi olarak muhalefet partilerine muhalefet etmek gibi bir anlayışı benimsemiyoruz. Ben Sayın Yeniçeri’nin bu sözlerini kendisine iade ediyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Altı Ok ilkelerine sahiptir, bunlar Cumhuriyet Halk Partisinin vazgeçilmez ilkeleridir, bunu bilsin. Ama, ben daha fazla cevap vererek muhalefete muhalefet gibi bir anlayışı kesinlikle doğru bulmuyorum.

Sayın Zozani bu kürsüde çok dikkatle, zevkle dinlediğim değerli bir hatiptir, konuşmasıyla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum.

Şimdi, ben biraz önce, bu kürsüye çıktığımda Gezi hareketinin 1 Haziran 2012 tarihinde olduğunu söylemiştim, önce onu düzeltiyorum, bir tereddüt yaşadım, 1 Haziran 2013 tarihinde oldu.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Yarın düzeltirsin!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – O günlerde Sayın Selahattin Demirtaş şöyle bir açıklama yaptı, şöyle diyor, bakın, okuyorum: “BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş Gezi Parkı’na ilişkin yaptığı açıklamada, halk hareketini darbeye kanalize etme arayışı olduğunu ileri sürdü ve bu yüzden eylemlere mesafe koyduklarını söyledi.”

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Onu siz yaptınız, halk hareketi varsa siz yaptınız.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Mustafa Kemal’in askerleri…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bakın, AKP’yle birleşiyorsunuz, hiç farklı bir anlayış değil yani.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Gerçi onu siz yapmaya çalıştınız, doğrudur.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – “Gezi Hükûmete yönelik bir darbe girişimiydi.” diyor orada Sayın Demirtaş. “Sırrı ağaç için oradaydı, dikkatli davrandı...” Sırrı Bey de ağaç için oradaydı ama sonradan olay öyle bir boyuta vardı ki Sırrı Bey bu konuda dikkatli davrandı. O da darbecilere hizmet etme girişiminde bulunmadı.” Bakın, gayet açık, net. Özgürlükçü bir hareketi Hükûmete darbe olarak nitelendiriyorsunuz. Bunu kim söylüyor? Bir de Adalet ve Kalkınma Partisi söylüyor.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ne özgürlüğü ya! Neyin özgürlüğü ya! Neyin özgürlüğü, neyin! Hangi özgürlüğünüz kaybolmuş da aradınız bulamadınız?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Şimdi, efendim, Halkların Demokratik Partisinin seçim stratejisi şudur: “Biz sol partiyiz, sosyal demokrat partiyiz ama Cumhuriyet Halk Partisi değil.” Hayır, bunu kimse yutmaz. Bakın bu demeçler burada duruyor. Diğer uygulamalarınızı tek tek söyledim. 4+4'ü, HSYK düzenlemesini, yolsuzluklarla ilgili parti politikanızı, bütün bunları söyledim.

HİLMİ BİLGİN (Sivas) – 11 ilde aday çıkmamış Hamza Bey!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bu Gezi’deki… Gezi’de size kimse “‘Gelin de Mustafa Kemal’in askerleriyiz.’ deyin.” demedi. Orada her siyasi görüşten insan vardı ama hepsinin ortak noktası özgürlüktü, demokrasiydi. (CHP sıralarından alkışlar)

HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Hamza Bey, 11 ilde aday çıkmamış, siz onun derdine düşün.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Ben Milliyetçi Hareket Partisi olsun, Halkların Demokratik Partisi olsun, 2 muhalefet partisine muhalefet etmek gibi bir anlayışımızın olmadığını, bizim temel muhalefetimizin Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti olduğunu bilginize sunuyorum.

HİLMİ BİLGİN (Sivas) – 11 ilde adayınız yokmuş, siz ona bakın ya!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Halaçoğlu.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Zozani, kendilerinin burada muhalefet ederken bizim gidip Başkan Vekiliyle iş birliği ve ittifak geliştirdiğimizi söyledi ve sataşmada bulundu.

Ayrıca, AKP’li konuşmacı da tiyatro oynadığımız ve dürüst davranmadığımız gibi bir ifade kullandı. Dolayısıyla, bunlara sataşmadan dolayı cevap vermek istiyorum.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, şu dürüstlük kuralları, Medeni Kanun 2 anlamında, her hukukçunun makul surette bilebileceği bir konu.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Dürüstlüğün ne anlama geldiğini ben iyi bilirim.

BAŞKAN – Biz İç Tüzük’e göre yönetiyoruz efendim, Medeni Kanun’a göre değil. İç Tüzük’te sataşmanın nasıl olacağı da belli, sataşmayı yapanlar düşünsünler.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Dürüstlük kuralları evrensel bir hukuk kaidesidir. Bunun bilinmesi lazım öncelikle.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Dürüst davranmadığımızı kimse söyleyemez.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Tüzük bu hafta mı aklınıza geldi, niye Ayşe Nur Bahçekapılı yönetirken aklınıza gelmedi?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ben değil, hukuk tarihi yazıyor.

BAŞKAN – Yazsın tarih efendim, sonra da tarihi okuyanlar ne olduğunu anlar.

Buyurunuz Sayın Halaçoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

Yeni sataşmalara mahal vermeyin lütfen.

 

17.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması ve Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın yaptığı açıklaması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşmaları nedeniyle konuşması

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Evet, biz, burada bu yasaya ta başından beri muhalefet ettiğimizi açıkça söyledik, hangi sebeple muhalefet ettiğimizi de açıkladık. Size dedik ki terörle ilgili yasalar sebebiyle sanki bizim bu yasaya karşı çıktığımız gibi bir imaj vermeye çalıştınız. Biz bundan dolayı değil, teröre karşı, her zaman karşıyız ama siz bunu ön plana koyarak arkasından özgürlükleri ve insanların kendi kişisel haklarını ortadan kaldıran, polise akıl almaz derecede yetkiler veren…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Jandarmayı sivilleştiriyoruz.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – …Jandarma teşkilatını sivilleştiren ve siyasallaştıran tıpkı 15 Mart 1919’da olduğu gibi, Damat Ferit Hükûmetinin, Damat Ferit’in çıkardığı ve İçişleri Bakanlığına bağladığı Jandarma gibi, aynı hareketi yapan, o dönemin hükûmeti gibi bir pozisyon aldığınız için karşı çıktık.

Diğer taraftan…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ya Jandarmayı millî iradeye bağlıyoruz, daha ne istiyorsunuz? Millî iradeye bağlıyoruz.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Millî iradeye bağlamıyorsunuz. Askerî teşkilatı… Siz darbeden söz ediyorsunuz…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Tamam, millî iradeye bağlıyoruz. Daha doğal, daha sivil ne olabilir!

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – …hem de diyorsunuz ki “Asker siyasallaşmasın.” Siz siyasallaştırıyorsunuz ve siyasal hâlâ getiriyorsunuz.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Genelkurmay Başkanı da Başbakana bağlı.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Genelkurmay Başkanı Başbakana bağlı değil mi?

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Yani lağvediyorsunuz Jandarmayı, PKK’yla anlaşmanız çerçevesinde lağvediyorsunuz.

Diğer taraftan şunu söyleyeyim: Herkes Mustafa Kemal’in askeri olamaz. Bunu da herkes kafasına soksun. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) Herkes Mustafa Kemal’in askeri olamaz.

PKK’yla anlaşan, onlarla iş birliği yapan, onlara ses çıkarmayan, silahlı yürüyüş yapmasına rağmen onlara herhangi bir tasarrufta bulunmayan kişiler, Mustafa Kemal’in askeri olamaz, çünkü bu cumhuriyeti kuran Mustafa Kemal Atatürk’tür ve arkadaşlarıdır.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Biz olamayız, doğru.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Diğer taraftan, dürüstlükte bizi suçlayanlar önce kendilerine baksınlar, aynaya baksınlar!

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Hocam, evrensel hukuk kaidesidir dürüstlük kuralları.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – O bir ilke.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Siz, önce, Tüzük’e hangi ölçüde uyuyorsunuz, kanuna hangi ölçüde uyuyorsunuz? Siz önce buna bakın.

Burada, ilk günlerde, Ayşe Nur Bahçekapılı Hanımefendi’nin yapmış olduğu suistimallerde buraya yürüyordunuz, bağırıyordunuz çağırıyordunuz ama hiçbirinizin sesi çıkmıyordu.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sizin yaptığınız kürsüyü basmak, kürsüyü işgal etmek… Kürsüyü rahat bıraktınız mı?

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Dolayısıyla, bir kere olsun içerideki konuşmalarımızda bile…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Hanımefendi’ye bir o kadar şiddet uyguladınız. O kadar hakaret ettiniz Meclis Başkan Vekiline.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Geliyor efendim, gürültüyü kesin dememe rağmen, kendisine tutanakları göstermeme rağmen, ikinci kere ikaz etmemesine rağmen, bizi hemen saf dışı bırakıp öbür tarafa geçti, size geçti. Kaldı ki siz daha önce konuşmuştunuz, onun bile farkında değildi.

Dolayısıyla, siz, önce kendinize bakın. Dürüstlükte kendinize bakın. 17-25 Aralığa bakın. Onları aklayanlar sizlerdiniz. Siz dürüstlüğü önce kendinizde arayın. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Biz bakıyoruz Hocam. Sıkıntı yok bizde.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Halaçoğlu.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Yeniçeri, sizin talebiniz nedir?

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Efendim, Sayın Çebi benim söylemediğim bir sözü bana atfen, söylemişim şeklinde ifade etti; bir.

İkincisi: Sayın Ahmet Aydın “Özcan Yeniçeri’nin attığı bir taşı çıkarmaya çalışıyoruz.” anlamında…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Böyle bir şey yok. Ben böyle bir şey demedim.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Demedi ya! Demedi Hocam.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, böyle bir şey demedim. Rüya görüyor herhâlde!

BAŞKAN – Demediğini söylüyor efendim. “Ben böyle bir şey demedim.” diyor.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Hem der hem inkâr eder. Onların genelinde politikaları bu zaten.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkanım, düzeltiyorum: Cumhuriyet Halk Partisine yönelik “Altı Oku unuttular.” şeklindeki eleştiriyi Sayın Yeniçeri değil, Sayın Halaçoğlu yaptı. Kürsüde bir dil sürçmesi sonucu o şekilde ifade ettim.

BAŞKAN – Evet, düzelttiniz.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Bir de “mizansen” denildi. Bu da hakarettir. Bir de “tiyatro” dedi yani yüz defa sataşma var. Daha ne diyecekler?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, bir şey daha ifade edeceğim.

BAŞKAN – Efendim Sayın Hamzaçebi?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, şimdi, sanıyorum Zozani söyledi, kürsüde onu cevaplamayı eksik bıraktım. Arka tarafta Meclis Başkan Vekiliyle yapılan toplantılarda Milliyetçi Hareket Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisinin iş birliği yaptığını söyledi. Bunu asla kabul etmiyorum. Oturumlara ara verildiği zaman, Meclis Başkan Vekili siyasi partilerin grup Başkan Vekillerini arkaya davet eder. Biz bu davet olmaksızın bugüne kadar arka tarafa, Meclis Başkan Vekili odasına gitmiş değiliz. Yani, bu bizim partimize yapılan bir davet Milliyetçi Hareket Partisine de yapılmıştır, Halkların Demokratik Partisine de yapılmıştır, Adalet ve Kalkınma Partisine de yapılmıştır. Yani, 2 muhalefet partisi iş birliği yaparak neyi gerçekleştirecek? Bunu reddediyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Gerçekten büyük bir sataşma var!

 

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

                                        Kapanma Saati: 00.22

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 00.39

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68’inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

35’inci maddenin oylamasından önce oylamanın açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir istem vardır. İstem sahibi sayın milletvekillerinin adlarını tespit edeceğim.

Akif Hamzaçebi? Burada.

Levent Gök? Burada.

Haydar Akar? Burada.

Vahap Seçer? Yerine Sayın Aldan burada.

Ali Özgündüz? Burada.

Musa Çam? Yerine Nur Serter burada.

Ali Haydar Öner? Burada.

Refik Eryılmaz? Yerine İlhan Demiröz burada.

Ali Rıza Öztürk? Yerine Engin Özkoç.

Ensar Öğüt? Burada.

İzzet Çetin? Burada.

Sedef Küçük? Burada.

Melda Onur? Burada.

Mehmet Hilal Kaplan? Burada.

Mehmet Volkan Canalioğlu? Sayın Haberal aldı onu.

Mevlüt Dudu? Burada.

Aydın Ayaydın? Yerine Sayın Düzgün.

Celal Dinçer? Onun yerini Sayın Şeker aldı.

Bülent Kuşoğlu? Burada.

İhsan Özkes? Burada.

Aykan Erdemir? Burada.

Sena Kaleli? Yerine Toprak.

Metin Lütfi Baydar? Sayın Bayraktutan…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Tamam, var sayın Başkan, var sayın; tamam, kabul edildi.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, var saymıyorum. Lütfen…

Böyle boşa iş yapmıyoruz burada sayın milletvekilleri. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Çok rica edeceğim. İç Tüzük’ün hükmü var, biz onu uyguluyoruz. Son derece açık ve net. Lütfen…

35’inci maddenin açık oylama işlemini başlatıyorum, üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 35’inci maddesinin açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı                          :                      213

Kabul                                                :                      208

Ret                                                   :                      5(x)

       Kâtip Üye                                           Kâtip Üye

   Bayram Özçelik                                    Fehmi Küpçü

         Burdur                                                Bolu”

Böylece 35’inci madde kabul edilmiştir.

Şimdi, yeni madde ihdasına dair iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları'nın (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) "4652 sayılı Kanunun 22 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan "4652 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan "Temel bilimler ve sosyal bilim alanlarından birinde lisans düzeyinde bilgi ve beceriye sahip, mezuniyetten" ibaresi "Mezuniyetten" şeklinde ve (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir.

"c) Ön lisans düzeyinde eğitim-öğretim yapan polis meslek yüksekokulları ile polis meslek eğitim merkezlerinde polis memuru yetiştirilmesini sağlamak,"

"d) Emniyet Teşkilatı personelinin ihtiyaçlarına uygun eğitim programları hazırlamak, koordine etmek ve eğitim ihtiyaçlarının en üst düzeyde karşılanmasını desteklemektir."" şeklindeki 35 inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin ihdas edilmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 36- 4652 Sayılı…

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Geri çekiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Çekiyorlar.

Diğer madde ihdası önergesini okutuyorum:

(Kâtip Üye Burdur Milletvekili Bayram Özçelik tarafından önergenin okunmasına başlandı)

 

“Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun…”

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) – Sayın Başkan, anlayamıyoruz, biraz yavaş okursa daha iyi olur.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bayram Bey, biraz yavaş.

BAŞKAN – Biraz daha yavaş okursanız…

(Kâtip Üye Burdur Milletvekili Bayram Özçelik tarafından önergenin okunmasına devam edildi)

“…5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun 35. Maddesinden sonra aşağıdaki maddenin eklenmesi ve madde numaralarının…”

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Geri çekiyoruz efendim.

BAŞKAN – Çekilmiştir.

LEVENT GÖK (Ankara) – Bayram Bey, ağır ağır oku, sindire sindire oku Bayram Bey.

BAŞKAN – Evet, çok hızlı okuduğunuz yönünde şey var.

Madde 36 üzerinde dört önerge vardır, bu dört önergenin birisi Anayasa'ya aykırılık, diğer üç önerge de aynı mahiyettedir.

Şimdi, önce aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Kanun tasarısının (36.) maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Ahmet Aydın                                     Mehmet Doğan Kubat                                Ramazan Can

 Adıyaman                                                  İstanbul                                             Kırıkkale

Hamza Dağ                                             Bülent Turan                                        Fatih Şahin

   İzmir İstanbul                                            Ankara

Diğer önergenin imza sahipleri:

 

Mehmet Erdoğan                                          Ali Öz                                            Emin Çınar

     Muğla                                                    Mersin                                            Kastamonu

Hasan Hüseyin Türkoğlu                        Mustafa Kalaycı                                       Alim Işık

      Osmaniye                                              Konya                                               Kütahya

Diğer önergenin imza sahipleri:

 

Ali Serindağ                                           Ahmet Toptaş                                      Tanju Özcan

 Gaziantep                                             Afyonkarahisar                                           Bolu

Celal Dinçer                                           Ali Özgündüz                                       Ali Sarıbaş

   İstanbul                                                   İstanbul                                            Çanakkale

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Önergelerin okunması lazım efendim. Neyi çektiğini biz ne biliyoruz?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, önergeyi okuması lazım Sayın Başkan.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, bu önergelerin okunması lazım.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, önerge metinlerini okuması lazım efendim Sayın Bayram Bey’in.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Neyi çekiyorsun? Sadece imzaları okuyorsunuz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – İkinci seferde imzaları okuyabilir.

BAŞKAN – Efendim?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – İlk seferde önergeleri okumak zorunda.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Önergeleri şimdi okuması lazım efendim, ikinci tekrarda okunmaz.

BAŞKAN – Şimdi, ilk başta okuyorsunuz, sonra yinelerken imzaları okuyordunuz efendim.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, aynı mahiyette olduğu için zaten bir önergeyi okuması yeterli.

BAŞKAN – Şimdi, bir dakika... İlk başta okunuyor, ikinci kere tekrarlarken imza sahipleri okunuyor efendim.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Evet, doğru, aynen öyle.

BAŞKAN – Aynı mahiyettedir, “...ve imza sahipleri” deniyor. Bir teknik hata oldu.

Evet, lütfen...

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Kanun tasarısının (36.) maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Ahmet Aydın                                     Mehmet Doğan Kubat                                Ramazan Can

 Adıyaman                                                  İstanbul                                             Kırıkkale

Hamza Dağ                                             Bülent Turan                                        Fatih Şahin

   İzmir İstanbul                                            Ankara

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sadece imza sahipleri okunacak diğer önergelerin.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Hayır, hayır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"4652 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

"Ancak, gerek görüldüğü takdirde, Başkan, dört yıllık süre sona ermeden önce de atanmasındaki usulle görevinden alınabilir.”

şeklindeki 36. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

     Ali Serindağ                                      Ahmet Toptaş                                      Tanju Özcan

       Gaziantep                                       Afyonkarahisar                                           Bolu

      Ali Sarıbaş                                        Celal Dinçer                                      Ali Özgündüz

       Çanakkale                                            İstanbul                                              İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı "Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu, Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının” 36. maddesiyle 4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu'nun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasına eklenen cümlenin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

  Mehmet Erdoğan                                     Emin Çınar                               Hasan Hüseyin Türkoğlu

          Muğla                                             Kastamonu                                          Osmaniye

         Ali Öz                                         Mustafa Kalaycı                                       Alim Işık

         Mersin                                               Konya                                               Kütahya

BAŞKAN – Şimdi Anayasa’ya aykırılık önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair -torba- Kanun Tasarısının 1 inci maddesi; Anayasa ve İçtüzük Hükümleri ile evrensel hukuk normlarına ve temel insan haklarına aykırı olup tek parti -tek adam- diktatörlük rejimi ve polis devletinin ötesinde, fiili "savaş hali" uygulaması getirdiğinden kanun tasarısının 36 ıncı maddesinin Anayasa'ya aykırılık nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Pervin Buldan                               Abdullah Levent Tüzel                                 Nazmi Gür

           Iğdır                                                İstanbul                                                 Van

       Erol Dora                                Hüsamettin Zenderlioğlu                                    Gülser Yıldırım        Mardin                         Bitlis                                                Mardin

      Demir Çelik                                     Ertuğrul Kürkcü

           Muş                                                 Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Kürkcü, buyurunuz. (HDP sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; biliyorsunuz, biz bu yasanın tamamına karşıyız. Dolayısıyla, bu yasanın herhangi bir maddesinin tamamından ayrı düşünülmesine imkân yok. Bu açıdan da bu madde üzerinde de itirazımız sürüyor.

Şimdi, burada, belki üzerinde durmamız gereken bir başka husus: Niçin Hükûmetin pozisyonu bir yıl içerisinde bu kadar radikal bir biçimde değişmiştir? Çünkü, 21 Şubat 2014’te yasalaşan ve 6 Mart 2014’te Resmî Gazete’de yayınlanan en son demokratikleşme paketinde, 91’inci madde itibarıyla -Türk Ceza Kanunu’nun- yakalama ve gözaltı koruma tedbirleri, mahkeme ve hâkim kararına bağlı olarak suç işlendiği şüphesini gösteren somut delillerden hareket edilecekti, arama için de aynı şey geçerliydi. Bu yasa gündemde tartışılırken bu, çözüm sürecinin gerçekleşmesi, çözüm sürecinin bir imkâna kavuşması bakımından çok gerekli ve esaslı bir tedbir olduğu gerekçesiyle savunulmuştu.

Şimdi, Sayın Davutoğlu, Başbakan önceki gün iç güvenlik paketiyle ilgili olarak konuşurken çözüm sürecinin önünü açacak bir yasa tasarısı olarak bunu söylemiş aynı gerekçeyle ancak çözüm sürecinin önünü açacak olan bu yasa tasarısı 2014’teki yasanın olumlu olarak değiştirdiği “makul şüphe” tanımına bizi geri döndürüyor.

Şimdi, eğer her ikisiyle de çözüm sürecinin önü açılıyorsa burada bir saçmalık var demektir çünkü siz hem insanları, “makul şüphe” dediğiniz herhangi bir somut delile dayanmayan bir sebeple gözaltına alacak, tutuklayacak, üstünü arayacaksınız ve bunun ortadan kaldırılması çözüm sürecinin önünü açacak, sonra çözüm sürecinin önünü açmak için, bir yıl sonra, başladığınız yere geri döneceksiniz.

Şimdi bu, halkın zekâsıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin aklı fikriyle, demokratik normlarla alay etmek değilse başka hiçbir şey demek değildir.

Bunun gerekçesi olarak bize dayatılan şey, örneğin molotofkokteyliyle eylemde bulunmanın Ateşli Silahlar Yasası’na tabi bir suç hâline getirilmesi. Gerekçesi de bir genç kadının bir otobüste molotofkokteyliyle yakılmasıyla irtibatlandırılarak Sayın Davutoğlu tarafından bütün gün anlatılıyor ancak hepimiz biliyoruz, artık sağır sultan duydu -en sağır sultan duymamış olabilir ancak sağır sultan bunu duydu- bu, MİT görevlisi kişiler tarafından girişilmiş bir provokasyondu.

Eğer siz böyle bir fiilin önüne geçmek istiyorsanız yapmanız gereken şey, molotofkokteylini elinde tutanı kurşuna dizme yetkisini polise vermek değil, yapmanız gereken tek şey var, o da provokasyon yapmaktan vazgeçmenizdir. Provokasyonu Hükûmet ajanları yapmış ise eğer, bununla ilgili olarak dönüp sokaktaki genci cezalandırmaya, kurşuna dizmeye kalkışamazsınız.

O nedenle, yol yakınken, hakikaten çözüm sürecinin önünü açmak istiyorsanız… Hepimiz açıkça söylüyoruz; bu, herhangi bir çözümün önünü tıkıyor, demokratik olmayan bir çözüm, demokrasiyi geliştirmeyen bir çözüm. Yurttaşların güvenlik ve esenliğini genişletmeyen bir çözümün demokratik olmayacağı, dolayısıyla, çözüm olmayacağı açıkça ortada olduğu hâlde bize bunu sizin çözüm güvenceniz diye dayatıyorsunuz ve bu Meclis bu sebeple buna karşı direniyor.

Ben Hükûmet üyelerine burada sesleniyorum, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerine de sesleniyorum: Yol yakınken bu yasayı lütfen geri çekin. Eğer bu yasayı geri çeker ve hakikaten, kamu güvenliği bakımından gerekli olan meseleleri açık yüreklilikle tartışma cesareti gösterebilirseniz Meclisin önü açılacaktır. Yoksa, size müjdem, bu yasayı 7 Nisandan önce çıkartmamayı size garanti ediyoruz.

İyi akşamlar diliyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kürkcü.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Arayacağım efendim.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Elektronik yapalım.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Yoktur, yoktur; Sayın Başkan, yok, bariz yoktur.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Elektronik yapalım.

BAŞKAN - Yok efendim, elektronik yapsak da yok efendim şu anda. (AK PARTİ sıralarından “Var, var.” sesleri; CHP, MHP ve HDP sıralarından “Yok, yok.” sesleri)

Beş dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 01.01

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 01.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68’inci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… (AK PARTİ ve HDP sıralarından “Yok.” sesleri) Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

E, siz “Yok.” derseniz yok olsun o zaman yani. Böyle bir Genel Kurul olur mu? “Yok.” diyorsunuz yani böyle bir şey olabilir mi? Hem var diye el kaldırıyorsunuz hem bağırıyorsunuz “Yok.” diye.

684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi aynı mahiyetteki üç önergeyi birlikte işleme alacağım ama istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Aynı mahiyetteki üç önergeyi lütfen okuyunuz:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Kanun tasarısı’nın (36.) maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Ahmet Aydın (Adıyaman) ve arkadaşları

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

Ali Serindağ (Gaziantep) ve arkadaşları

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

Mehmet Erdoğan (Muğla) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki bu önergelere katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Işık, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının bu maddesi 4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu’nun 6’ncı maddesine ek bir cümle eklenmesinden ibaret. Söz konusu 6’ncı maddenin birinci fıkrasını sizlere okuyorum: “Başkan -yani Polis Akademisi Başkanı- en az yüksek lisans düzeyinde akademik kariyere sahip birinci sınıf emniyet müdürlerinden veya profesör öğretim üyelerinden, Genel Müdürün teklifi, Bakanın uygun görmesi üzerine dört yıllığına, müşterek kararname ile atanır.” Şimdi, tasarıda buna ilave olarak “Ancak gerek görüldüğü takdirde Başkan dört yıllık süre sona ermeden önce de atamasındaki usulle görevinden alınabilir.” diyor. Yani bu düzenlemenin şu hükme göre ne kadar anlamsız, ne kadar hakka gasp anlamına gelen bir ifade olduğunu hepimiz anladık ki Hükûmet de bunun çıkartılması yönünde bir önerge verdi. En azından yanlıştan dönülmesi nedeniyle Sayın Komisyona ve Hükûmete teşekkür ettiğimi ifade edeyim. Gerçekten son derece yanlış, tamamen kin duygusuyla, gözünüze kestirdiğiniz bir yöneticiyi “Nasıl görevden alabilirim?” anlayışıyla buraya yerleştirilmiş. Bunu sizin önünüze bir bürokrat getirmiş olabilir ama buna, buraya onay vermenin, Komisyon görüşmeleri sırasında tüm itirazlara rağmen yeniden bu Genel Kurula getirmenin ne kadar yanlış olduğunu herhâlde sizler de anlıyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisinin bu tasarıda karşı olduğu konulardan biri de polis teşkilatı üzerinde oynanan oyunlardır. Yani yasal düzenlemeyle hukukun arkasına dolanıp sizin istemediğiniz, sebebinin de sadece, AKP’nin 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarından sonra içine girdiği paralel paranoyası olduğunu unutmamak gerekiyor. Bu da bunlardan bir tanesi. Polis teşkilatında polis kolejlerini kapattınız, iki üç ay sonra polis olacak yüzlerce insanın ekmeğini elinden aldınız. Aldınız, şimdi bunları başka üniversitelere gönderiyorsunuz; yapılacak, olacak bir şey değil. Yahu bunların hepsi mi paralelci, hepsi mi size düşman, hepsi mi devlet düşmanı? Etmeyin Allah aşkına ya! Bunun nasıl kabul edilebildiğini anlamakta güçlük çekiyoruz.

Sonra polis komiserlerini iki gruba ayırdınız; A grubu, B grubu. Kardeşim komiserse komiser, aynı görevi, aynı işi yapıyorsa neden bunların özlük haklarıyla oynayarak insanları devlete karşı isyana teşvik ediyorsunuz? Bu yanlış bir uygulamaydı, onun için buna karşı çıkıyoruz.

Diğer taraftan, özellikle binlerce emniyet müdürünü resen emekli ediyorsunuz. Yahu etmeyin Allah aşkına, sizin ailenizde hiç devlet memuru olan yok mu? Birisi gelecek: “Seni sevmedim, kaşın, gözün bana uymuyor, bana yan bakıyorsun, senin yirmi beş yıllık, otuz yıllık emeğini yok sayıyorum, hadi git kardeşim emekliliğe.” Biri size bunu yapsa buna nasıl rıza gösterirsiniz? Bunların olmayacağını, tamamen bir kin, garaz ve düşmanlık duygusuyla bu teşkilata yaptığınız büyük haksızlıklar olduğunu sizler de çok iyi biliyorsunuz. Bu, er ya da geç mutlaka geri dönecektir, sizin de yaptığınız kötü kanunlardan birisi olarak karnenize eksi olarak yazılacaktır. Gelin, vakit geçmeden bu tasarıyı bu yüce Meclisin Genel Kurulundan çekip komisyonlarda yeniden ele aldıktan sonra hakikaten ihtiyaç olan maddeleri -nitekim Milliyetçi Hareket Partisi, bu maddelere bugüne kadar geçen kısmıyla onay verdi- bunları yeniden bir uzlaşmanın sonucu olarak buraya getirelim. Hem kendinize hem muhalefet partisi milletvekillerine zulümden vazgeçin değerli arkadaşlar. Bu yol, iyi bir yol değil. Bu yol, sonuçta ne size yarayacak ne bize yarayacak, daha da önemlisi milletin hiçbir ferdine yaramayacaktır. Sadece ve sadece 17-25 Aralık paranoyasının intikam duygusuyla çıkarılmış bir kanun olacak, bunun da bugün için bu ülkeye fayda getireceğine inanmıyorum. Özellikle B sınıfına koyduğunuz 10 bine yakın komiserin içerisinde yüksek lisans yapmış, doktora yapmış insanlar var. Bunlar paralelci falan değil, bunlar devlet düşmanı değil. Bunlar otuz yıldır devlete hizmet eden insanlar, sizden önce de hizmet etmişlerdi. Bu haksızlıklara “Dur.” deyiniz.

Hepinize teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.

Sayın Özgündüz, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde burada bulunan arkadaşları saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu kanun, tabii, size göre iç güvenlik, bize göre polis devleti kanunu. Ben başka bir isim takıyorum: Efkan Ala kanunu, Efkan Ala’nın kafasının kanunu yani. Neydi Efkan Ala kafası? “Ya, boşver kardeşim, kapıyı kır gir.”, “Selami, savcının emrini boşver, at çöpe gitsin.” “Savcıya haber yolla, de ki: ‘İki polis gönderirim, seni çete diye tutuklatırım.’” Şimdi, bu kafadaki adama; yine gelip burada “Anayasa’yı falan da tanımıyoruz. Neymiş efendim, ‘Egemenlik yetkili organlar eliyle kullanılır.’” diyen kafadaki bir adama, bu kafanın atadığı valilere, polis amirlerine bu yetkiyi veriyorsunuz. Hangi yetkiyi veriyorsunuz? Valiye savcı yetkisi, paralel savcı yapıyorsunuz. Savcıyla birlikte valiye de suçların araştırılması, suçluların yakalanması, gözaltına alma yetkisi veriyorsunuz.

Şimdi, Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre suç soruşturmasının patronu cumhuriyet savcısıdır. Diyorsunuz ki: “Efendim, hem savcı görevini yapacak hem de vali.” Vali dedi ki “Gözaltına al.”, savcı dedi ki “Serbest bırak.”, ne olacak arkadaşlar? Valinin dediğini polis yapmazsa vali soruşturma açacak, görevden alacak; savcının dediğini yapmazsa adli görevi ihmalden, görevi kötüye kullanmaktan savcı, polis hakkında dava açacak. Araya bırakıyorsunuz polisi, devletin memurunu, yarın bu sıkıntılar çıkacak.

Efendim, valiye ne yetkisi veriyorsunuz savcı yetkisinin dışında? Valiye yasama yetkisi veriyorsunuz, bu Meclisin yetkisini veriyorsunuz. Çünkü, Anayasa’nın 38’inci maddesi der ki: “Cezalar ve güvenlik tedbirleri ancak kanunla konur.” Bakın, kanun hükmünde kararnameyle bile değil ancak kanunla. Siz ne yapıyorsunuz getirdiğiniz bu kanunun 16’ncı maddesiyle? Valinin karar ve tedbirlerine aykırı davranmayı suç hâline getiriyorsunuz, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası getiriyorsunuz. Bakın, bu, kesinlikle suç ve cezanın kanuniliği ilkesine aykırıdır, Anayasa’ya aykırıdır, Türkiye’nin altına imza koyduğu Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırıdır. Bu, valiye suç yaratma yani yasama yetkisi vermedir. Bu, oradan dönecektir.

Değerli arkadaşlar, 1 Mayıs geliyor, yarın vali diyecek ki -daha önce oldu ya İstanbul’da- “Efendim, Taksim’e çıkmak… Biz ihbar aldık, orada provokasyon var, işte can ve mal emniyeti açısından ben oraya çıkışı yasakladım. Çıkmak isteyenlere bu karara aykırı davrandığı için üç aydan bir yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmak üzere dava açılacak.” Açabilecek misiniz? Hayır, açamayacaksınız. Milyonları nasıl tespit edeceksiniz, nasıl açacaksınız? Açamayacaksınız. Kimi yakalarsanız onun hakkında dava açılacak.

Başka bir şey getiriyorsunuz. “Polis kolejlerini kapatıyoruz.” Niye? E, paralelci. Allah’tan korkun, şimdi diyorsunuz ki: “Bu paralel yapı bir suç örgütü.” Doğru mu? Size göre öyle. “E, bunlar da paralelci o yüzden kapatıyoruz, başka yere göndereceğiz.” O mantıkla giderseniz bunlar şüpheli, bunlar sanık; alın yargılayın. Niye başka yere gönderiyorsunuz? Bu mantık neye benzer biliyor musunuz? Doktorun biri suç işledi, bir yanlış tedavi yaptı, tıp fakültesini kapatmaya benzer; tıp fakültesini kapatıyorum, efendim, buradan yanlış doktorlar çıkıyor ya da işte, efendim, Soma’da maden kazası oldu, maden mühendisleri görevini yapmadı. E, maden fakültelerini kapatalım. Böyle bir mantık olabilir mi arkadaşlar? Yani bu, tamamen çarpık bir mantık. Hukuk devletinde kimin eylemi ne ise bunu ortaya koyarsınız, efendim gereken kanunlar çerçevesinde gereken işlem yapılır. Siz, bir kesimi, bir okulun tüm öğrencilerini belli bir şekilde yaftalayarak… Böyle bir işlem yapamazsınız. Yani bu korkunun ecele faydası yok. Fakat bunlar sonuçta dönecek size vuracak.

Bir başka şey daha söyleyeyim bu kanunla ilgili yani bir insana yalan söylemek yakışmaz, tabii Başbakana hiç yakışmaz. Başbakan ısrarla “Bonzaiye, molotofa karşı çıkıyor muhalefet…” Bu, külliyen yalandır, yalan olduğunu da burada verdiğimiz önergelerle göstermiş olduk.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özgündüz.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz Başkanım.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Zozani.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Bu üç önergeyle ilgili İç Tüzük’ün 87’nci maddesine göre aykırı işlem yaptınız.

İç Tüzük’ün 87’nci maddesi önergelerle ilgili şöyle bir belirlemede bulunuyor: “Başkan, önergeye katılıp katılmadığını komisyona ve Hükümete sorar. Komisyon ve Hükümet katılmama gerekçelerini kısaca açıklayabilirler. Hükümetin veya komisyonun katılmadığı önerge, sahibi tarafından beş dakikayı geçmemek üzere açıklanabilir.” Komisyon ve Hükûmet bu önergelere katıldığını beyan etmiştir.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Hayır.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Dolayısıyla, önerge sahiplerine buradan konuşma hakkı doğmaz; bu, bir.

İki, AK PARTİ Grubu tarafından, Sayın Ahmet Aydın, Sayın Mehmet Doğan Kubat, Sayın Ramazan Can, Sayın Hamza Dağ, Sayın Fatih Şahin ve Sayın Bülent Turan imzasıyla verilen önerge yine İç Tüzük 87’e aykırı bir önergedir.

İç Tüzük 87 şunu diyor: “Değişiklik önergelerinde, değiştirilmesi, kaldırılması veya eklenmesi istenen hükümler açıkça belirtilir.”

Burada ne diyor? Âdeta Genel Kurulla dalga geçilmiş. “Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Kanun tasarısının -parantez içinde, matbu, çıkarma önergesi ya- (36.) maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.”

Gerekçesi de şu: “Maddenin tasarıdan çıkarılması uygun olacağı düşüncesiyle işbu önerge verilmiştir.”

Böyle bir gerekçe kabul edilemez.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Olur mu öyle şey?

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Bu madde nasıl buraya girdi, bu gerekçe nasıl bu maddeyi izah ediyor? Dolayısıyla bu önergeyi işleme almış olmakla eksik işlem yapmışsınız. Başkanlık Divanı olarak bu önergeyi 87’ye göre reddetmeniz gerekir. Ayrıca iki muhalefet partisi konuşmacılarına… Hükûmet ve Komisyon, birisi takdire bıraktı, birisi katıldığını ifade etti. Buradan konuşma hakkı doğmaz. Bu tutumunuzla ilgili olarak usul tartışması talep ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Şimdi, usul tartışmasını açarız da Sayın Zozani, bu işlemde bir aykırılık yapmıyoruz çünkü bugüne kadar yaptığımız önerge işlemlerinin aynısını uyguladık. Sayın Komisyon takdire bıraktı, Hükûmet kabul etti.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Değişik uygulamalar da var Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Her zaman bu tarz önergelerde konuşma talebi olduğu zaman o konuşma talebini yerine getiriyoruz efendim.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Değişik uygulamaları da var.

BAŞKAN - Bazıları konuşma talebini yapıyorlar, bazıları da gerekçesini okutuyorlar. Bir önergenin tabii ki ya konuşarak ya da gerekçesini okutarak -sizin demin söylediğiniz şekilde- neden bunu bu şekilde talep ettiklerini anlayabiliyoruz, ya konuştuklarında ya gerekçelerini okuttuklarında.

Şimdi, diğer iki önergenin sahibi, onlar konuştular. Üçüncü önergenin sahibi daha konuşmadı çünkü onlar da gerekçe okutmayı talep ettiklerini söylediler. Ben de o gerekçeyi okutacağım ve sonra beraber işleme alacağım.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Ama Sayın Başkan…

BAŞKAN - Çünkü aynı mahiyetteki bir işlem, baştan beyan ettim Sayın Zozani, baştan beyan ettim, aynı mahiyetteki önergeler -her zaman uyguladığımız bir işlemdir- beraber işleme alınır. Okutur, beraberce, tek seferde Komisyon ve Hükûmete sorarız, ayrı ayrı eğer isterlerse konuşurlar ya da gerekçe okuturlar ve üç önergeyi -ya da iki tane de olabilir- birlikte oylara sunarız efendim. Bunda…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, dediğinizin aksi durumlar da burada söz konusu olmuştur. Hatta…

BAŞKAN - Olmadı. En azından, ben hiç böyle bir uygulama yapmadım. Böyle bir aksi uygulama da olmadı Sayın Zozani. Aynı mahiyetteki önergeler bu şekilde uygulanıyor.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Ama bu tasarıyı biz burada Genel Kurulda görüşürken...

BAŞKAN – Bu, teknik bir konu ve bu böyle yapılagelmiş ve uygulanagelmiş bir konudur. Lütfen… Bu konuyu bu şekilde bugüne kadar hep böyle uyguladık, yanlışlık yok bu konuda.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, bu önergenin biz nesini anlayacağız? AK PARTİ Hükûmeti…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Yani detaylı…

BAŞKAN - Konuşmacılar izah ettiler, o zaman ne anlayacaksanız anlayacaksınız, madde çekilmiş.

Şimdi bu konuda…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Efendim, bundan sonra Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin katıldığı… Konuşma hakkı vermeyelim. Kabul edelim bunu efendim.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Efendim, bu maddenin tasarı metninden çıkarılmasının hangi talebe dayandığını bilmek istiyorum, milletvekili olarak hakkım.

BAŞKAN – Gerekçesini şimdi okutacağım ve o zaman…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Gerekçe var zaten burada. Gerekçede bir şey yok ki.

BAŞKAN - Onu ben takdir edemem efendim, gerekçesini yazmış.

Şimdi gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddenin tasarıdan çıkarılmasının uygun olacağı düşüncesiyle iş bu önerge verilmiştir.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Sayın Başkan, İç Tüzük 87’nci madde takdir ediyor, sizin takdir etmenize gerek yok. “Açıkça belirtilir.” diyor. Burada açıkça bir belirleme yok. Sizin takdir hakkınız yok burada, İç Tüzük takdir ediyor zaten. Diyor ki, bakın: “Kaldırılması veya eklenmesi istenen hükümler açıkça belirtilir.” Bu kadar açık.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Başkan, oylayalım.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Maddenin çıkartılmasını istemişse… Gerekçesini de böyle yazmış, kabul etmişler.

Şimdi, aynı mahiyetteki bu üç önergeyi oylarınıza sunuyorum…

III- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

LEVENT GÖK (Ankara) – Yoklama istiyoruz efendim.

BAŞKAN – Yoklama talebi var, yerine getireceğim.

Sayın Gök, Sayın Serindağ, Sayın Öğüt, Sayın Kuşoğlu, Sayın Öner, Sayın Özkes, Sayın Erdemir, Sayın Toprak, Sayın Küçük, Sayın Akar, Sayın Aldan, Sayın Haberal, Sayın Kaplan, Sayın Özkoç, Sayın Öztürk, Sayın Eyidoğan, Sayın Özgündüz, Sayın Düzgün, Sayın Onur, Sayın Sarıbaş, Sayın Çetin.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

 

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki bu üç önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Böylece, 36’ncı madde çıkarılmıştır; maddeler daha sonra buna göre teselsül ettirilecektir.

Yeni madde ihdasına dair iki önerge vardır, okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları'nın (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) “4652 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

"Ancak, gerek görüldüğü takdirde, Başkan, dört yıllık süre sona ermeden önce de atanmasındaki usulle görevinden alınabilir."" şeklindeki 36 ncı maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin ihdas edilmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 37- 25/4/2001 tarihli ve 4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanununa 6 ncı maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 6/A maddesi eklenmiştir.

MADDE 6/A- Altıncı maddenin birinci fıkra hükümlerine göre Başkanın dört yıllık süre dolmadan görevden alınması halinde, işlemin gerekçesi açıkça gösterilir.”

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Çekiyoruz.

BAŞKAN – Çekilmiştir.

Diğer yeni madde ihdası önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun 36. Maddesinden sonra aşağıdaki maddenin eklenmesi ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

LEVENT GÖK (Ankara) – Geri çekiyoruz.

BAŞKAN – Çekilmiştir.

Şimdi, madde 37 üzerinde üç önerge vardır. İkisi aynı mahiyettedir, birisi de Anayasa’ya aykırılık önergesidir.

Aynı mahiyette olan iki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"4652 sayılı Kanunun 10 uncu maddesine birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Birinci fıkra hükümlerine göre kurulan polis meslek yüksekokulları Bakan onayı ile polis meslek eğitim merkezine dönüştürülebilir. Dönüştürülen polis meslek yüksekokullarında görev yapmakta olan personel, ayrıca bir işleme gerek olmaksızın polis meslek eğitim merkezi kadro ve görev unvanlarına uygun kadrolara atanmış sayılırlar. Polis meslek eğitim merkezleri Başkanlığa bağlı olarak faaliyetlerini yürütür."" şeklindeki 37’nci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

     Ali Serindağ                                      Ahmet Toptaş                                      Tanju Özcan

       Gaziantep                                       Afyonkarahisar                                           Bolu

     Celal Dinçer                                       İhsan Özkes                                        Ali Sarıbaş

        İstanbul                                             İstanbul                                            Çanakkale

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı "Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu, Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının" 37. maddesiyle 4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu'nun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkranın tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Hasan Hüseyin Türkoğlu                        Mustafa Kalaycı                                      Emin Çınar

       Osmaniye                                             Konya                                             Kastamonu

         Ali Öz                                        Mehmet Erdoğan                                            

         Mersin                                               Muğla

BAŞKAN – Şimdi, Anayasa’ya aykırılık önergesini okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair -Torba- Kanun Tasarısının 1 inci maddesi; Anayasa ve İçtüzük Hükümleri ile evrensel hukuk normlarına ve temel insan haklarına aykırı olup tek parti - tek adam - diktatörlük rejimi ve polis devletinin ötesinde, fiili "savaş hali" uygulaması getirdiğinden kanun tasarısının 37 inci maddesinin Anayasa'ya aykırılık nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

      Nazmi Gür                                       Pervin Buldan                               Abdullah Levent Tüzel

           Van                                                  Iğdır                                                İstanbul

       Erol Dora                                Hüsamettin Zenderlioğlu                            Gülser Yıldırım

         Mardin                                                Bitlis                                                Mardin

      Demir Çelik

           Muş

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, aynı mahiyette üç önerge vardı, siz iki önerge dediniz.

BAŞKAN – Hayır, bütün hepsi üç önergeydi, ikisi aynı mahiyetteydi.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – “Biz geri çektik.” dediniz de o yüzden, Komisyon “Geri çektik.” dedi.

BAŞKAN – Hayır efendim, değil.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Efendim, biraz önceki ifadeler öyle tutanağa geçti de o yüzden söylüyorum.

BAŞKAN – Hayır. Adalet ve Kalkınma Partisi önergesini geri çekti, yeni madde önergesi geri çekildi.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Dora, buyurunuz (HDP sıralarından alkışlar)

EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 37’nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Türkiye’de hak ve özgürlüklerin kullanılması önünde yasal engeller yanında, uygulamadan kaynaklanan çok sayıda hak ihlali fiilen yaşanıyorken, bu hak ve özgürlükleri daha da kısıtlayacak ve polisin keyfî tutumuna yasal dayanak oluşturacak otoriter, iptidai düzenlemelerin Meclis gündemine getirilmesini kaygı verici ve siyaseten utanç verici bir gelişme olarak değerlendirmekteyiz.

Tasarıyla dört ana hususta değişiklik öngörülmektedir. Birincisi: Temel hak ve özgürlükler konusundaki, özellikle, vatandaşların örgütlenme hakları ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakları, başka bir ifadeyle kolektif ifade özgürlüğü neredeyse kullanılamayacak hâle getirilmektedir. Ayrıca, 2559 sayılı Polis Vazife ve Sâlahiyet Kanunu’nda öngörülen değişiklikle, mülki idare amirinin görevlendirdiği kolluğa durdurma, arama ve silah kullanma konusunda son derece muğlak ifadelerle oldukça geniş yetkiler verilmektedir.

Değerli milletvekilleri, yine 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nda yapılan değişikliklerle, hem yeni kavramlarla hem de getirilen ceza hükümleriyle, barışçıl amaçlı olan toplantı ve gösteri yürüyüşleri yapılamaz hâle getirilmektedir. Diğer taraftan, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yapılmak istenen değişiklikle de mülki idare amirinin yani vali ve kaymakamların 48 saate kadar varan gözaltı yetkisiyle donatılması ve gözaltı yetkisi içerisindeki suçların arasına 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na ilişkin hükümlerin de dâhil edilmesi söz konusudur. Böylece Hükûmet temsilcisi konumunda olan vali ve kaymakamlara hem kolluğu komuta yetkisi hem de yargı görevi devredilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, biliyorsunuz, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı sağlanana kadarki dönemde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde sözleşmeyi en fazla ihlal eden devlet konumundadır, en fazla kendisi aleyhine karar çıkan devlet durumundadır ve en fazla bekleyen davası bulunan devlet konumundadır. Yani Türkiye, yurttaşlarının haklarını koruyamayan ve kendi yurttaşlarının haklarını en fazla ihlal eden devlettir.

Değerli milletvekilleri, devletin hak ihlallerine bulaşmasının en büyük nedeni ise kamu gücünü kullananlara verilen sınırsız ve muğlak yetkiler ve suça bulaşmış kamu görevlilerinin etkin biçimde yargılanmaması ve cezalandırılmamasıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisine son yıllarda “reform paketleri” adı altında AKP Hükûmetince sunulan tasarı ve tekliflerin iktidarın o andaki ihtiyaçlarına endeksli ve muhalefet etme özgürlüğünü tümüyle ortadan kaldırmayı hedefleyen, esas olarak hukuk devleti ilkesini işlevsiz kılan yargı bağımsızlığı ve erkler ayrılığı ilkelerini tümden yok sayan; sonuçta yargının, yasamanın ve zaten alabildiğine antidemokratik işleyen sistemin meşruiyetini ortadan kaldırdığı aşikârdır.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıda öne çıkan bir düzenlemeyle polisin önleme yakalaması âdeta adli yakalamanın yerini almaktadır fakat adli yakalama ancak suçun işlendiği hâllerde söz konusuyken burada muğlak ifadelerle geçiştirilen, keyfî uygulamaların önünü iyice açan bir “tehlike yakalaması” kavramı üretilmiştir. Üstelik söz konusu tehlike kavramının tanımına dair ölçütleri belirleyen ilgili madde tasarıda yer almadığı gibi kişilerin hangi davranışlarının tehlike yaratacağı ve yakalama için hangi tehlikelerin gerekçe oluşturacağına dair herhangi bir düzenlemeye de yer verilmemiştir. “Tehlike yakalaması” adı altında, keyfî biçimde her türlü muhalif birey, grup veya kuruma gözdağı verilmek istenmekte, âdeta herkes kriminalize edilmek istenmektedir. Böylelikle yurttaşlar hükûmetin hiçbir fiilini eleştiremez duruma getirilmekte ve her türlü eleştirel söylem ve fiil bastırılmak istenmektedir.

Değerli milletvekilleri, özetle, önleme yakalaması, tehlike yakalaması eyleminin kolluğun inisiyatifine bırakılması, cumhuriyet savcısının haberi olmadan gerçekleştirilmesinin önü açılmaktadır.

Süre yetmediği için tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. İleriki maddelerde konuşmalarıma devam edeceğim.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Dora.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Karar yeter sayısı.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı var görünüyor.

LEVENT GÖK (Ankara) – Yok efendim, hepsi dışarıdalar.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Yok Sayın Başkan.

(AK PARTİ sıralarından “Var, var.” sesleri)

KÂTİP ÜYE BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Var, var Başkanım.

BAŞKAN – Evet, bir dakika süre veriyorum, içiniz rahat etsin.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, önerge reddolunmuştur.

Aynı mahiyetteki iki önergeyi birlikte işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı "Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu, Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının" 37. maddesiyle 4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu'nun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkranın tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                                Mehmet Erdoğan (Muğla) ve arkadaşları

Diğer önerge sahipleri:

Ali Serindağ (Gaziantep) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki bu iki önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYOUN BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Özkes, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

İHSAN ÖZKES (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu yasa teklifi, muhalifleri hizaya getirmek, sindirmek, dövmek, yaralamak hatta gözdağı vermek için öldürmek yasasıdır.

Sevgili Peygamber’imiz "Öyle bir zaman gelecek, rüşvet 'hediye' adı altında alınıp verilecek, ibret olsun diye gözdağı vermek için suçsuz kimseler öldürülecektir." buyurmuştur.

Bir düşünür şöyle diyor: "Hakların mahkûm edildiği bir ülkede, bütün doğruların yeri cezaevidir." Bu ülkeyi topyekûn cezaevine dönüştürme yasası çıkartılmak isteniyor. Çıkartılmak istenen iç güvenlik yasası toplumu köleleştirme yasasıdır. Gaziantep’te izlediğimiz gibi "Sık lan, sık." yasasıdır.

Hazreti Ömer halka şiddet kullanan valisine "Analarının hür doğurduğu insanları ne zaman köleleştirdiniz?" demişti. Hazreti Ömer bugün yaşasaydı, günümüz muktedirlerine ne derdi acaba?

Malını, canını, ırzını, namusunu, hakkını, hukukunu korumak ve savunmak dinimizin de emridir. Sevgili Peygamberimiz "Hak sahibinin konuşma yetkisi vardır." buyuruyor. Hak sahibini konuşturmazsanız, ağzını kapatır karga tulumba yerlerde sürüklerseniz, ifade özgürlüğü vermezseniz, insanlığı yerle bir edersiniz.”

Bir bedevi Peygamber’imizden alacağını istedi ve ona karşı sert davrandı. "Borcunu ödemezsen seni sıkıştıracağım." dedi. Bunun üzerine oradakiler "Yazıklar olsun, kiminle konuştuğunu biliyor musun?" dediler. Bedevi ise "Ben hakkımı istiyorum." dedi. Peygamberimiz "Niçin hak sahibinden yana olmuyorsunuz?” buyurdu. Bedevinin borcu fazlasıyla ödendi. Hazreti Muhammed "İşte bunlar yani hakkını savunanlar insanların en hayırlılarıdır. İçinde zayıf kimselerin incitilmeden hakkını alamadığı bir toplum yükselemez." buyurmuştur. Yani, hak sahibinin Peygamber’e bile karşı durup hakkını isteme yetkisi vardır. Hakkını savunmak, direnmek, hayırlı insanların özelliğidir. Zira, zulme rıza zulümdür ve haksızlık karşısında susan da dilsiz şeytandır.

Sayın milletvekilleri, dünden bugüne insanlar direnseydi, insanlık yerlerde sürünmezdi. Direnmek ancak omurgalı insanların şiarıdır. Hazreti Ali'nin tabiriyle "Haksızlık karşısında eğilen önce hakkını, sonra şerefini kaybeder." Direnmeden devrim olmaz. Tarihte en büyük devrimci Hazreti Muhammed'dir. Allah "Bir topluluğa duyduğunuz kin sizi adaletsizliğe sevk etmesin." buyuruyor. Bu iktidar kin duyduğu her kesime zulmetmek için bu yasayı çıkartıyor.

Bin dört yüz yıl önce Hazreti Ali'nin yönetici olduğu dönemde yaşanan bir olayı zamanımız demokrasisiyle kıyaslayalım. Halifeliği döneminde Hazreti Ali’nin görevlileri Kûfe'de Hazreti Ali’yi kınayan -hatta içlerinden birinin "Yemin olsun ki onu öldüreceğim." diyen- 5 kişiyi yakalayınca, beraberlerinde bu öldürmeye yemin eden de olmak üzere, onların serbest bırakılmasını emretti. Adamlarından biri Hazreti Ali’ye “Seni öldüreceğine yemin etmişken onu serbest bırakıyorsun.” deyince, Hazreti Ali "Beni öldürmemişken onu cezalandıracak mıyım?” cevabını verdi. Adam "Ama o sana küfretti." deyince, Hazreti Ali "İstersen sen de ona küfret ya da bırak." dedi.

Namık Kemal şöyle demiştir: "Bulunmazsa milletin efradı beyninde adalet/ Geçer bir gün zemine arşa çıksa da pâye-i devlet." Haksızlığın, zulmün, şiddetin kanununu çıkartıp yasal hâle getirmek, telafisi mümkün olmayan bir yanlıştır. İktidar ne hak tanıyor ne hukuk tanıyor. Yapmayın, etmeyin, Allah'tan korkun, Allah'ın kullarını iktidara kul etmeyin. İktidar gücü, devlet gücü, yargı gücü, kapitalizmin gücü ve siyasallaşmış din gücü âdeta iktidarı korku salan bir canavara döndürmüştür. Unutmayınız ki Hak gücü ve halk gücü en büyük güçtür. Zulümle abat olunmaz. İktidar sona yaklaşmıştır. Gün gelir, zalim parmaklarını ısırır.

Teşekkür ederim, saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özkes.

Sayın Yılmaz… (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun efendim.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 37’nci madde üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu maddeyle, biliyorsunuz, 4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu’na göre ÖSYM tarafından yapılan sınavı kazanan ve Bakanlıkça yapılan özel yetenek sınavıyla bu okullara, polis yüksekokullarına öğrenci alınıyor. Şimdi, burada, Bakanlar Kurulu kararının yetkisiyle kurulan polis yüksekokullarının kapatılma yetkisini Bakana devrediyorsunuz ve bu okullarda okuyan, ÖSYM sınavını kazanmış ve başarılı olmuş binlerce çocuğun akıbetinin ne olacağı belirsiz bir hâle geliyor.

Şimdi, şunu ifade etmek istiyorum: Yani birilerinden korkarak veya bir paralel paranoyasına kapılarak Anadolu’nun masum çocuklarını, ailelerinin dişinden tırnağından kısarak, yokluklar içerisinde umut bağladığı çocukları okullarından, yerlerinden yurtlarından etmeyi hangi vicdana sığdırabileceğiz? Yani, burada, polis okulunda okuyan binlerce öğrencinin, çocukların ne suçu var? Ya, velev ki bunlar… Hepiniz dün kapılarına gidip içinizden kaç tanenizin o bugün “hain” dediğiniz Fethullah Hoca’nın dizinin dibinde durduğunuzu kendi kendinize sorun. Hanginiz gitti, kimler gitti, onların yurt dışındaki okullarına hangileriniz gitti ve kimler gitti, onların burada yaptığı Türkçe olimpiyatlarında hangileriniz onlara methiye düzdü, bunu kendi vicdanlarınıza sorun.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hangi belediyeler finanse etti?

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Veya hangi belediyeler finanse etti?

Şimdi oradan laf atabilirsiniz. Yani illaki güç, birinin elinde olduğu zaman ona biat ederek… O zaman suçlu arıyorsanız elinizi vicdanınıza koyun, hanginiz gittiyseniz onlar da suçlu olur. Onları da bu milletvekilliğinden atın, bu kadar bu işlere bu mantıkla bakıyorsanız.

Hepiniz koşa koşa gidiyordunuz, kurban yardımı diyordunuz, kurbanlarınızı veriyordunuz, çocuklarınız onların okullarında okuyordu.

Şimdi, bu çocuklar Anadolu’nun masum çocukları ya! İnsan Allah’tan korkar! Gerçekten diyorum ya, varsa bir suç işleyen, onlara gereğini yapın ama birileri talimat verdi diye, Başbakan talimat verdi diye… Yani bu çocuklardan ne istiyorsunuz?

Devletin devlet olma özelliği şudur: Devlet paralel yapı oluşturmaz. Paralel yapıyla gelin hep beraber mücadele edelim, ajan kimse onunla, beraber mücadele edelim, yanlış yapan kimse gelin beraber mücadele edelim. Ama yani şimdi neyin paranoyasına kapıldınız, neyin korkusuna kapıldınız? Bu çocuklardan ne istiyorsunuz?

Peki, bunların içerisinde -binlerce öğrenci- bir tanesi bile -Allah rızası için- sizin düşündüğünüz gibi veya bu kanun tasarısını hazırlayan, bunları hain görenlerin düşündükleri gibi hain değilse buna “evet” kaldırdığınızda, o, Anadolu’da dişiyle tırnağıyla, dualarla gönderdiği okuldaki çocuğunu attığınızda bir beddua etmesinden hiç korkmuyor musunuz? Veya bedduayı da bırakın da, o çocuğun haksızlığa uğramasına vicdanınız nasıl elverecek? Böyle bir bakış açısı olur mu ya!

Devlet neyi getirir devlet? Devlet haklıyla haksızı ayırmayı getirir, devlet suçluyla suçsuzu ayırmayı getirir. Topyekûn herkesi suçlu kabul edeceksiniz. O zaman gerçekten objektif düşünün. Kimin bağlantısı varsa, kim ilişki kurmuşsa… Başta, o zaman, Cumhurbaşkanının Cumhurbaşkanlığından istifa etmesi lazım değerli arkadaşlar. Kendisi dedi “Biz ne istedilerse verdik.” diye. Kadroları onlara teslim etti. Bugün hain ilan ettiği polislere “kahraman” dediği, 20 tane demecini gösteririm size. Bakanların 50 tane demecini gösteririm. O zaman onların da o Başbakanlıktan, bakanlıktan alınması lazım. Siz “kahraman” dediğiniz zaman, “şu” dediğiniz zaman o çocuklar da bu okullara girmiş. Onları bu yerlerinden yurtlarından ediyorsanız, Cumhurbaşkanını, Başbakanı, bakanları da yerlerinden etmeniz lazım; akıl, vicdan, her şey bunu gerektirir.

Yani şimdi, sadece milletvekilliğimizi korumak, Hükûmetimizi korumak, imkânların içerisinde durmak adına o masum çocuklardan bir tanesinin vebalini alırsanız, emin olun, bu dünyanızı kurtarırsınız(x) ama ahiretinizde mutlaka bunun hesabını verirsiniz.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki bu iki önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Şimdi, madde oylaması üzerinde açık oylama talebi vardır, istem sahibi sayın milletvekillerinin adlarını tespit ettireceğim.

Engin Özkoç? Burada.

Haydar Akar? Burada.

Mehmet Akif Hamzaçebi? Burada.

Ensar Öğüt? Burada.

Ömer Süha Aldan? Burada.

Uğur BAyraktutan? Burada.

Levent Gök? Burada.

Binnaz Toprak? Burada.

Ali Rıza Öztürk? Burada.

Ali Haydar Öner? Burada.

Orhan Düzgün? Burada.

Ali Özgündüz? Burada.

Mehmet Hilal Kaplan? Burada.

Melda Onur? Burada.

Mevlüt Dudu? Burada.

Aykan Erdemir? Burada.

Ali Serindağ? Burada.

İhsan Özkes? Burada.

İzzet Çetin? Burada.

Sedef Küçük? Burada.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 37’nci maddesi açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı                          :                      215

Kabul                                                :                      204

Ret                                                   :                      11(x)

       Kâtip Üye                                           Kâtip Üye

   Bayram Özçelik                                    Fehmi Küpçü

         Burdur                                                Bolu”

BAŞKAN – Böylece 37’nci madde kabul edilmiştir.

On dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 02.11

ONUNCU OTURUM

Açılma Saati: 02.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68’inci Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.

684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi, yeni madde ihdasıyla ilgili iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları'nın (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) "4652 sayılı Kanunun 10 uncu maddesine birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Birinci fıkra hükümlerine göre kurulan polis meslek yüksekokulları Bakan onayı ile polis meslek eğitim merkezine dönüştürülebilir. Dönüştürülen polis meslek yüksekokullarında görev yapmakta olan personel, ayrıca bir işleme gerek olmaksızın polis meslek eğitim merkezi kadro ve görev unvanlarına uygun kadrolara atanmış sayılırlar. Polis meslek eğitim merkezleri Başkanlığa bağlı olarak faaliyetlerini yürütür."" şeklindeki 37 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin ihdas edilmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

Hasan Hüseyin Türkoğlu

       Osmaniye

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri ) – Geri çekiyoruz.

BAŞKAN – Geri çekilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun 37. Maddesinden sonra aşağıdaki maddenin eklenmesini ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                               Levent Gök

                                                                                  Ankara

LEVENT GÖK (Ankara) – Çekiyoruz.

BAŞKAN – Geri çekilmiştir.

38’inci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun "4652 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin sekizinci fıkrasında yer alan "Fakülte ve polis" ibaresi "Polis" şeklinde, ikinci, onuncu ve on birinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve birinci, beşinci, on ikinci ve on üçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmıştır.

"İlgili devletlerle yapılacak ikili anlaşmalara bağlı olarak yabancı uyruklu öğrenci veya kursiyerler Bakan onayı ile ücretli yahut ücretsiz olarak Akademiye kabul edilebilirler. Bu suretle kabul edilenlerden ücreti mukabili eğitim veya kurs verileceklerle ilgili mali işler bu Kanunun 29 uncu maddesine göre kurulan döner sermaye işletmesi vasıtasıyla yürütülür."

"Polis Amirleri Eğitimi Merkezi, enstitü ve polis meslek yüksekokullarında, ilk derece amirlik eğitimi alanlar ile lisansüstü veya ön lisans eğitimi yapanlar (yabancı uyruklular hariç) altı yıl süreyle mecburi hizmetle yükümlüdürler."

"Bunlardan mezun olup olmadığına bakılmaksızın mecburi hizmetle yükümlü olduğu süre içinde, istifa edenler veya ilişiğinin kesilmesini gerektiren bir suç işleyenler ya da sağlık sebebi hariç, başka herhangi bir sebeple ayrılanlar, yükümlülük sürelerinin eksik kısmı ile orantılı olarak kendilerine yapılmış olan öğretim masraflarını yasal faiziyle birlikte tazminat olarak ödemek zorundadırlar."" şeklindeki 38 inci maddesinin eğitim ve öğrenim hakkını ihlal etmesi ve toplumun ihtiyaçlarına yönelik olmaması nedenleriyle aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Mehmet Erdoğan                                      Alim Işık                                     Ahmet Duran Bulut

          Muğla                                               Kütahya                                             Balıkesir

Hasan Hüseyin Türkoğlu                          Bülent Belen

       Osmaniye                                            Tekirdağ

MADDE 38 - 4652 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin sekizinci fıkrasında yer alan "Fakülte ve polis" ibaresi "Polis", onbirinci fıkrasında yer alan "masraflarının dört katını tazminat olarak ödemek zorundadırlar." ibaresinin "masraflarını yasal faiziyle birlikte tazminat olarak ödemek zorundadırlar." şeklinde, ikinci ve onuncu fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve on ikinci ve on üçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmıştır.

"İlgili devletlerle yapılacak ikili anlaşmalara bağlı olarak yabancı uyruklu öğrenci veya kursiyerler Bakan onayı ile ücretli yahut ücretsiz olarak Akademiye kabul edilebilirler. Bu suretle kabul edilenlerden ücreti mukabili eğitim veya kurs verileceklerle ilgili mali işler bu Kanunun 29 uncu maddesine göre kurulan döner sermaye işletmesi vasıtasıyla yürütülür."

"Polis Amirleri Eğitimi Merkezi, enstitü ve polis meslek yüksekokullarında, ilk derece amirlik eğitimi alanlar ile lisansüstü veya ön lisans eğitimi yapanlar (yabancı uyruklular hariç) beş yıl süreyle mecburi hizmetle yükümlüdürler.""

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"4652 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin sekizinci fıkrasında yer alan "Fakülte ve polis" ibaresi "Polis" şeklinde, ikinci, onuncu ve onbirinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve birinci, beşinci, on ikinci ve on üçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmıştır. "İlgili devletlerle yapılacak ikili anlaşmalara bağlı olarak yabancı uyruklu öğrenci veya kursiyerler Bakan onayı ile ücretli yahut ücretsiz olarak Akademiye kabul edilebilirler. Bu suretle kabul edilenlerden ücreti mukabili eğitim veya kurs verileceklerle ilgili mali işler bu Kanunun 29 uncu maddesine göre kurulan döner sermaye işletmesi vasıtasıyla yürütülür."

"Polis Amirleri Eğitimi Merkezi, enstitü ve polis meslek yüksekokullarında, ilk derece amirlik eğitimi alanlar ile lisansüstü veya ön lisans eğitimi yapanlar (yabancı uyruklular hariç) altı yıl süreyle mecburi hizmetle yükümlüdürler."

"Bunlardan mezun olup olmadığına bakılmaksızın mecburi hizmetle yükümlü olduğu süre içinde, istifa edenler veya ilişiğinin kesilmesini gerektiren bir suç işleyenler ya da sağlık sebebi hariç, başka herhangi bir sebeple ayrılanlar, yükümlülük sürelerinin eksik kısmı ile orantılı olarak kendilerine yapılmış olan öğretim masraflarını yasal faiziyle birlikte tazminat olarak ödemek zorundadırlar.""

şeklindeki 38. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Ali Serindağ                                           Ahmet Toptaş                                      Tanju Özcan

Gaziantep                                              Afyonkarahisar                                           Bolu

Ali Sarıbaş                                              Celal Dinçer

Balıkesir İstanbul

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair -torba- Kanun Tasarısının 1 inci maddesi; Anayasa ve İçtüzük hükümleri ile evrensel hukuk normlarına ve temel insan haklarına aykırı olup tek parti -tek adam- diktatörlük rejimi ve polis devletinin ötesinde, fiili "savaş hali" uygulaması getirdiğinden kanun tasarısının 38 inci maddesinin Anayasa'ya aykırılık nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Pervin Buldan                               Abdullah Levent Tüzel                                  Erol Dora

           Iğdır                                                İstanbul                                              Mardin

Hüsamettin Zenderlioğlu                         Gülser Yıldırım                                     Demir Çelik

          Bitlis                                                Mardin                                                 Muş

      Nazmi Gür

           Van

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Dora, buyurunuz. (HDP sıralarından alkışlar)

EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 38’inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Böyle bir kanunun yasalaşması durumunda, Türkiye gibi keyfî uygulamaların oldukça sıkça görüldüğü bir ülkede yurttaşların her gün kaygı içerisinde yaşamasına sebebiyet verecek uygulamalar pervasızca yaygınlaşabilecektir. Suçun ortaya çıkmadan önlenmesi ile kişi hak ve özgürlüklerinin sınırlanması arasındaki ince çizginin Türkiye gibi insan haklarına saygıda alt sıralarda yer alan bir ülkede hak ve özgürlükler lehine korunması mümkün değildir. Son yıllarda AKP Hükûmetinin sözüm ona “özgürlükleri genişletme” adı altında yaptığı düzenlemelerin özgürlükleri daha da kısıtladığı gerçeği gibi, bu tasarı da hukuki olmaktan ziyade siyasi ve güvenlikçi gerekçelere dayanarak hak ve özgürlükler alanına vurulan yeni bir darbeyi sembolize etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarı ayrıca, Türkiye’nin imzalayıp onayladığı ve uygulamakla yükümlü olduğu Avrupa İnsan Hakları, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Sözleşmeleri tarafından güvenceye alınmış ve bu sözleşmelerin maddelerini kapsayan Avrupa Birliği Temel Haklar Bildirgesi’nin 48’inci maddesini oluşturan masumiyet karinesine yani suçsuzluk ilkesine temelden aykırıdır.

Değerli milletvekilleri, AKP’nin bu tasarısı bir yasa değil, açıkça taşıdığı zihniyetin de bir göstergesidir. Tıpkı 1925 tarihli Takrir-i Sükûn Yasası gibi bu yasa da yeni bir iktidar inşasının ürünüdür. İç güvenlik paketi ülkenin tamamında olağanüstü hâl ilan etmek anlamına gelecek, âdeta bir sıkıyönetim yasasıdır.

Değerli milletvekilleri, topluma ve yurttaşlara karşı mevcut fiilî ve hukuki şiddet bir üst seviyeye taşınarak yeniden kuruluyor ve haklar ve özgürlükler düzenini yeniden belirleyerek bir yeni iktidar inşasının yolu açılıyor. Halka karşı devlet şiddetini derinleştirmenin yasal zemini hazırlanıyor.

Tasarıda dikkat çeken noktalardan biri, polise herhangi bir yargı işlemine gerek kalmaksızın kırk sekiz saate kadar gözaltı kararı verilmesi yetkisidir ki bu durum, idareyi yargı benzeri bir kurum olarak yeniden yapılandırma sonucunu doğuracaktır. Türkiye’de yargı zaten idare benzeri bir kurumken daha da ileriye gidilerek idare yargılaşıyor. Benzer bir yöntemi İngiltere, Kuzey İrlanda nezdinde 10 no.lu Kararname’yle 1970’lerin başında uygulamaya koymuş ve toplum için tehlike oluşturan kişileri fişleme ve toplama kampı kurma çabası içine girmişti. Aynen 1970’lerin İngiltere’si gibi bu yasa tasarısı da ülkedeki herkesi çıplak şiddetin konusu hâline getiriyor ve yurttaşların muhalefetini bastırmak için her türlü gayrihukuki yöntemi mübah sayıyor. Bu tasarıyla zaten yeterince aşındırılmış olan hukuk düzeni yerini keyfî uygulamalar düzenine bırakıyor, bu tasarıyla artık tüm yurttaşlar potansiyel düşman hâline getiriliyor.

Değerli milletvekilleri, pakette yer alan bir başka trajik madde; atkı, poşu, gaz maskesi takmanın ceza artırımına konu yapılması ki bu hüküm Hükûmetin herhangi bir toplumsal olayda kişinin kendisini koruma reflekslerini harekete geçirmesini bile kriminalleştirerek âdeta insan doğasına karşı savaş ilan ediyor. Oysa modern hukuk, kişinin kendisini koruması gibi doğrudan insan doğasına ilişkin alana müdahale etmeme sınırını tanıyarak meşrulaştırmıştır. Bu yasayla, polis şiddetine karşı direnmenin ötesinde, gazdan korunmak bile suça dönüştürülüyor.

Bu doğrultuda Hükûmet, yönünü antidemokratik uygulamalar yerine çağdaş, evrensel hukuk normlarına ve uygulamalarına dönmelidir. Hükûmet yurttaşlardan korkmamalıdır, Hükûmet demokrasiden korkmamalıdır, Hükûmet eleştirilmekten korkmamalıdır çünkü demokrasilerde muhalefet iktidarın eleştirisi ve denetimi için vardır. Muhalefetsiz kalmış bir ülkenin varacağı nokta ise açıkça faşizmdir.

Bu duygu ve düşüncelerle tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Dora.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Yoktur.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı var görünüyor. (AK PARTİ sıralarından “Var, var.” sesleri; CHP sıralarından “Yok, yok.” sesleri)

Var ama bir dakika süre vereceğim, içiniz rahat etsin. Tartışmaya mahal bırakmayalım, “Vardır, yoktur.”

Oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, Anayasa 18 “Angarya yasaktır.” diyor.

BAŞKAN – Yani, angarya yasak, biliyoruz efendim Anayasa’da ama...

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Ama bu yaptığınız iş de angaryadır yani şu anda.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Ama İç Tüzük’e göre çalışıyoruz ya!

RECEP ÖZEL (Isparta) – Anayasa’ya göre çalışmıyoruz, İç Tüzük’e göre çalışıyoruz efendim, siz öyle dediniz ya!

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Siz zaten Anayasa tanımıyorsunuz.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Efendim, Anayasa ile İç Tüzük birlikte basılmış, dikkatinize sunarım.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Önerge reddedilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"4652 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin sekizinci fıkrasında yer alan "Fakülte ve polis" ibaresi "Polis" şeklinde, ikinci, onuncu ve on birinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve birinci, beşinci, on ikinci ve on üçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmıştır. "İlgili devletlerle yapılacak ikili anlaşmalara bağlı olarak yabancı uyruklu öğrenci veya kursiyerler Bakan onayı ile ücretli yahut ücretsiz olarak Akademiye kabul edilebilirler. Bu suretle kabul edilenlerden ücreti mukabili eğitim veya kurs verileceklerle ilgili mali işler bu Kanunun 29 uncu maddesine göre kurulan döner sermaye işletmesi vasıtasıyla yürütülür."

"Polis Amirleri Eğitimi Merkezi, enstitü ve polis meslek yüksekokullarında, ilk derece amirlik eğitimi alanlar ile lisansüstü veya ön lisans eğitimi yapanlar (yabancı uyruklular hariç) altı yıl süreyle mecburi hizmetle yükümlüdürler."

"Bunlardan mezun olup olmadığına bakılmaksızın mecburi hizmetle yükümlü olduğu süre içinde, istifa edenler veya ilişiğinin kesilmesini gerektiren bir suç işleyenler ya da sağlık sebebi hariç, başka herhangi bir sebeple ayrılanlar, yükümlülük sürelerinin eksik kısmı ile orantılı olarak kendilerine yapılmış olan öğretim masraflarını yasal faiziyle birlikte tazminat olarak ödemek zorundadırlar."”

şeklindeki 38. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Ali Serindağ (Gaziantep) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Serindağ. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, yapmak zordur ama yıkmak kolaydır; siz yıkıyorsunuz. Neyi yıkıyorsunuz? Polis kolejini yerle bir ediyorsunuz, Polis Akademisini yerle bir ediyorsunuz. Bakın, aranızdaki bir sayın milletvekili demişti ki: “Emniyet cemaate bağlandı.” Öyle demişti. Şimdi siz ne yapıyorsunuz? Cemaatten alıyorsunuz, partiye bağlıyorsunuz yani sadece bağlılığı değişiyor, başka bir şey yapmıyorsunuz ve bu yolla da insanlara farklı mesajlar veriyorsunuz.

Bakın, polis koleji ve Akademisi, ta 1930’lu yılların sonlarından itibaren var olan kurumlar. Şayet bunlar devletin istediği şekilde öğrenci yetiştirememişse çare onları kapatmak değil, tam tersine, onları yeniden ele almak, geliştirmek ve devlet hiyerarşisine uygun öğrenciler yetiştirmek üzere yeniden teşkilatlandırmaktı ama siz öyle yapmıyorsunuz, kapatıyorsunuz.

Bakın, ne yaptınız? 2014’te 316 polis koleji mezunu vardı, bunlardan sadece 80’ini Güvenlik Bilimleri Fakültesine aldınız, sadece 80’ini. Bakın, dereceye giren ilk 20 öğrenciden de sadece 2’sini aldınız. Böyle bir uygulama olabilir mi? Ondan sonra ne yaptınız? Bize orta kademe polis amiri lazım diye o “FYO” diye ifade edilen fakülte yüksekokullara 2.500 öğrenci alma yoluna gittiniz. E, size demezler mi, bu ne lahana, bu ne… (AK PARTİ sıralarından “Ee?” sesleri)

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Perhiz olsun…

ALİ SERİNDAĞ (Devamla) – Neyse… Neyse…

Size bunu sormazlar mı değerli arkadaşlarım? Bakın, bir defa, vicdanınıza danışın, bunlardan, bu yanlışları yapmaktan vazgeçin. Bugün başkasına bağlıydı, yarın siz kendinize bağlıyorsunuz. Sizin yapmanız devlete bağlı olmak.

Bakın, aramızda şu anda Hükûmet sıralarının arkasında oturan emniyete mensup arkadaşlarımız da var. Bu tasarı Emniyet teşkilatına herhangi bir şey getirmez, tam tersine, onları töhmet altında bırakır. Görevini layıkıveçhile yerine getirenler bile parti polisi olarak damgalanır. O nedenle bu kötülüğü yapmayın o teşkilata.

Akademi, ta yıllardır, dediğim gibi, faaliyet gösteriyor; bir yıldı, iki yıldı, üçe çıktı, en nihayet 1984 yılında akademiye dönüştürüldü. 1984 yılında kim vardı iktidarda? Sizin çok övündüğünüz, çok övdüğünüz rahmetli Özal vardı. Bu akademi o zaman kuruldu, akademiye o zaman dönüştürüldü. Siz niye kaldırıyorsunuz peki? Sizin niyetiniz devlete bağlı, devlet hiyerarşisine uygun bir polis teşkilatı kurmak değil, tam tersine, bir parti polisi kurmaktır. Yapacağınız en büyük yanlış iş budur.

Bundan sonra da sıra askerî okullara gelecektir. Bakın, sizin gizli ajandanız budur. Siz bundan sonra da askerî okullara el atacaksınız, onları kapatma yoluna gideceksiniz, onları kapatmak için çareler arayacaksınız. Bunun için zaten burada bunun izlerini görmek mümkün. Ne yapıyorsunuz? Aynen polisi parti polisine dönüştürdüğünüz gibi jandarmayı da parti jandarmasına dönüştürmek istiyorsunuz. Hâlbuki jandarma subayları -ve astsubayları da öyle- diğer subaylarla beraber aynı eğitim kurumundan yetişiyorlar. Siz bu uygulamayla ne yapacaksınız? Aynı eğitim kurumundan yetişmiş subaylar arasında farklılık yaratacaksınız. Ondan sonra da diyeceksiniz ki: “Bu böyle olmuyor.” Ya ne yapalım? “O zaman bu askerî okulları da kapatalım ve kendi partimizin görüşüne uygun yeniden bir hiyerarşik yapı ortaya çıkaralım veya yeni bir politika geliştirelim.” Bu işten vazgeçin.

Şimdi zamanım kalmadı. Sayın Yılmaz Tunç burada galiba, burada mı bilmiyorum, ikide bir EMASYA’dan bahsediyor. Bu EMASYA nedir biliyor musunuz? EMASYA, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun uygulanmasını, nasıl uygulanacağını gösteren bir protokol, bir hükmü yok. Esas olan kanundur. Siz ne yaptınız? Kanun olduğu gibi duruyor, değiştirmediniz. Üstelik 2013 yılında da değiştirdiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Bakın arkadaşlar, bunları belki izlememiş olabilirsiniz. Lütfen bunları inceleyin.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Serindağ, onlar EMASYA’yı Amasya zannediyordur.

ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - Bakın, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11’inci maddesini okuyun, bir de EMASYA Protokolünü okuyun, bakalım arada ne fark var diyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Serindağ.

III - YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

LEVENT GÖK (Ankara) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebiniz mi var efendim?

Sayın Gök, Sayın Serindağ, Sayın Öner, Sayın Kuşoğlu, Sayın Öğüt, Sayın Özkoç, Sayın Özgündüz, Sayın Küçük, Sayın Kaleli, Sayın Toprak, Sayın Erdemir, Sayın Aldan, Sayın Onur, Sayın Özkes, Sayın Haberal, Sayın Akar, Sayın Düzgün, Sayın Öztürk, Sayın Çetin, Sayın Kaplan.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

 

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun "4652 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin sekizinci fıkrasında yer alan "Fakülte ve polis" ibaresi "Polis" şeklinde, ikinci, onuncu ve on birinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve birinci, beşinci, on ikinci ve on üçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmıştır.

"İlgili devletlerle yapılacak ikili anlaşmalara bağlı olarak yabancı uyruklu öğrenci veya kursiyerler Bakan onayı ile ücretli yahut ücretsiz olarak Akademiye kabul edilebilirler. Bu suretle kabul edilenlerden ücreti mukabili eğitim veya kurs verileceklerle ilgili mali işler bu Kanunun 29 uncu maddesine göre kurulan döner sermaye işletmesi vasıtasıyla yürütülür."

"Polis Amirleri Eğitimi Merkezi, enstitü ve polis meslek yüksekokullarında, ilk derece amirlik eğitimi alanlar ile lisansüstü veya ön lisans eğitimi yapanlar (yabancı uyruklular hariç) altı yıl süreyle mecburi hizmetle yükümlüdürler.”

 "Bunlardan mezun olup olmadığına bakılmaksızın mecburi hizmetle yükümlü olduğu süre içinde, istifa edenler veya ilişiğinin kesilmesini gerektiren bir suç işleyenler ya da sağlık sebebi hariç, başka herhangi bir sebeple ayrılanlar, yükümlülük sürelerinin eksik kısmı ile orantılı olarak kendilerine yapılmış olan öğretim masraflarını yasal faiziyle birlikte tazminat olarak ödemek zorundadırlar."" şeklindeki 38 inci maddesinin eğitim ve öğrenim hakkını ihlal etmesi ve toplumun ihtiyaçlarına yönelik olmaması nedenleriyle aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye) ve arkadaşları

MADDE 38 - 4652 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin sekizinci fıkrasında yer alan "Fakülte ve polis" ibaresi "Polis", onbirinci fıkrasında yer alan "masraflarının dört katını tazminat olarak ödemek zorundadırlar." ibaresinin "masraflarını yasal faiziyle birlikte tazminat olarak ödemek zorundadırlar." şeklinde, ikinci ve onuncu fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve on ikinci ve on üçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmıştır.

"İlgili devletlerle yapılacak ikili anlaşmalara bağlı olarak yabancı uyruklu öğrenci veya kursiyerler Bakan onayı ile ücretli yahut ücretsiz olarak Akademiye kabul edilebilirler. Bu suretle kabul edilenlerden ücreti mukabili eğitim veya kurs verileceklerle ilgili mali işler bu Kanunun 29 uncu maddesine göre kurulan döner sermaye işletmesi vasıtasıyla yürütülür."

"Polis Amirleri Eğitimi Merkezi, enstitü ve polis meslek yüksekokullarında, ilk derece amirlik eğitimi alanlar ile lisansüstü veya ön lisans eğitimi yapanlar (yabancı uyruklular hariç) beş yıl süreyle mecburi hizmetle yükümlüdürler.""

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Türkoğlu, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu tasarı Komisyon gündemine geldikten sonra, Milliyetçi Hareket Partisi Komisyon üyeleri olarak yaptığımız değerlendirmelerde, yargısal görevlerin mülki görevlilere devredilmesi, mülki görevlilerin bu yetkileri, bu görevleri kolluk güçlerine devretmesi, kolluk güçlerinin de muğlak ifadelerle yetkilerinin genişletilmesi sebebiyle biz bu tasarıya karşı çıktık.

Ayrıca, tasarıyla yapılmak istenen şeye, yargı alanında hâkim ve savcıların idarenin memuru hâline getirilmesine paralel olarak idare alanındaki memurlara da yargısal vazifelerin veriliyor olmasıyla ortaya çıkacak bir düzene karşı çıktığımız için bu tasarıya karşı çıktık. Yani bu tasarıyla yapılan şey şudur: Hâkim ve savcılar memur hâline getiriliyor, memurlar hâkim ve savcı pozisyonuna getiriliyor. Biz bu düşüncelerimizi özellikle Anayasa’ya aykırılıkla ilgili iddialarımızı Komisyonda dile getirirken bize kimse yardımcı olmadı. Komisyon Başkanı Anayasa’ya aykırılık iddialarımızı tartışmaya bile müsaade etmedi, geneliyle beraber tartıştık. HDP Komisyon çalışmalarında neredeyse hiç bulunmadı. HDP’li üye arkadaşlar bu Komisyona hiç katkıda bulunmadılar.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – İnsaf et ya!

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Cumhuriyet Halk Partili üye arkadaşlarımız da biz söyledikten sonra katkıda bulunmaya çalıştılar, Anayasa’ya aykırılıkla ilgili konularda zaten fikirlerini de neredeyse beyan etmediler. Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partisinin ilk günden beri durduğu yer aynıdır. O açıdan kamuoyunda ya da Mecliste gelip kürsüde söylenenlere itibar etmemek lazım.

Şimdi, 4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu’nda değişiklik yapan bu madde -biraz ileride, 44’üncü maddede- kapatılan Polis Akademisinin Güvenlik Bilimleri Fakültesi öğrencileriyle ilgili. Bakın, bu maddede yapılan değişiklikle yabancı öğrencilere bir imtiyaz getiriliyor. Yabancı öğrenciler, uluslararası anlaşmalar çerçevesinde eğitim görecek öğrenciler eğitime devam edecek ama Güvenlik Bilimleri Fakültesindeki, üç ay sonra komiser muavini olmayı umut eden Türk ve Müslüman çocuklar iktisadi ve idari bilimler fakültelerine gönderilmek suretiyle işsizler ordusuna dâhil edilecek. Bunları kabul ettiğiniz zaman bu çocukları sokağa attığınızı, işsizlikle karşı karşıya bıraktığınızı lütfen bilin. Biraz evvel Seyfettin Bey konuşmasında söyledi polis kolejiyle ilgili hususlara dikkat çekerken. Güvenlik Bilimleri Fakültesinde üç buçuk yıldır okuyan çocuklar üç ay sonra işsizler ordusuna katılacak, ona el kaldıracaksınız. Eğer uykuya gidebilirsek, inşallah vicdanınız rahat eder de uyuyabilirsiniz.

Şimdi, bugün, Resmî Gazete’de bir yönetmelik yayımlandı. O yönetmelik, bu okullarda eğitimi tamamlamadan ayrılanların tazminat ödemesine ilişkin bir yönetmelik. İşte, bu yönetmelik burada. Bu yönetmelikle, 4 katı yani okulda kendilerine verilen eğitim masrafının 4 katı tazminat ödenmesine ilişkin düzenleme çıkarılıyor fakat bu 4652 sayılı Kanun’un 15’inci maddesini Anayasa Mahkemesi -4 katını- hukuk devleti ilkesine uygun bulmadığı için ta 2012’de iptal etmiş Anayasa’ya aykırı olduğu için. Ancak, biz bu yönetmelikten dolayı Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme birimini aradık “Kardeşim, sizin Anayasa Mahkemesinden haberiniz yok mu? Anayasa Mahkemesi bu hükmü, ‘4 katı’ ibaresini iptal ettiği hâlde niçin sizin sitenizdeki 4652 sayılı Kanun’da hâlâ ‘4 katı’ ibaresi var?” dedik. Bugün, saat 17.24’te Başbakanlık mevzuat sitesinde, Anayasa Mahkemesinin 2012 tarihli kararına aykırı olarak “4 katı” ibaresi var idi fakat biz bu telefon görüşmesini yaptıktan sonra, 17.52’de bu mevzuat değiştirildi Anayasa Mahkemesinin kararı doğrultusunda.

Şimdi, burada, Hükûmeti temsil eden Sayın Bakana soruyorum: Bu Mevzuat Bilgi Sistemi’ne güvenelim mi? Bu Mevzuat Bilgi Sistemi’ndeki kanunlar güncel mi? Türkiye Büyük Millet Meclisi burada kanun yapıyor, oraya işlenmiyor mu? Bu bir.

İki: Emniyet Genel Müdürlüğü “4 katı” ibaresi kaldırılmasına rağmen, mevzuat sitesinde bulunan bu hüküm çerçevesinde, okulu zamanında bitiremeyen bu zavallı çocuklardan bugüne kadar, bugün bu yönetmelik değişikliğini yapana kadar, kaç kişiden haksızca para almıştır? Kaç çocuk 4 kat ödemiştir? Bu yönetmeliği değiştirmek için bu kanunun tartışılacağı bugün mü beklenmiştir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) – Bu Meclis ne iş yapıyor? Bu Meclisin kararları uygulanmıyor mu, saygı duyulmuyor mu?

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Türkoğlu.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan…

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın konuşmacı demin kürsüde konuşmasını yaparken HDP’nin bu yasa tasarısıyla ilgili Komisyonda hiç muhalefet yapmadığını, âdeta hiç olmadığını iddia etti; grubumuza açıktan bir sataşmada bulundu, cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Gök, sizin talebiniz?

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Tutanaklara bakın Sayın Başkan, tutanaktan öğreniriz.

LEVENT GÖK (Ankara) - Efendim, sayın konuşmacı konuşmasında komisyonlarda Cumhuriyet Halk Partili komisyon üyelerinin Anayasa’ya aykırılık iddialarını dahi dile getirmediğini ifade ederek çok ciddi yaptığımız muhalefet eleştirilerini göz ardı etmiştir.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Tutanaklar orada efendim, tutanaklar orada.

LEVENT GÖK (Ankara) – Bu bakımdan sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Baluken.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

18.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 38’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yani, en çok da AK PARTİ’li vekillere burada zulmediyorsunuz; çoğu, arka sıralarda boynu düşmüş bir şekilde uyuyakalmış. Biz de tabii, İç Tüzük’ten gelen haklarımızı kullanıyoruz; karar yeter sayısı, yoklama sayıları…

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Sataşma hakkı!

İDRİS BALUKEN (Devamla) – …sürekli uyanıp tekrar uyumak zorunda kalıyorlar o nedenle. Biz buradayız yani kanunun bitimine kadar görüşebiliriz, bizim açımızdan hiçbir sıkıntı yoktur.

Tabii, burada MHP adına konuşan sayın hatip Halkların Demokratik Partisinin Komisyon sırasında hiç muhalefet yapmadığını ortaya koydu, böyle bir söylemde bulundu, ağır bir itham. Biz başından beri, burada, bu yasa tasarısına karşı duruşumuzu çok net bir şekilde ortaya koyuyoruz. Hem Komisyon aşamasında hem Genel Kurulda etkin bir şekilde İç Tüzük’ten gelen haklarımızı kullanarak bu yasa tasarısının buradan geçmemesi için elimizden gelen bütün çabayı gösteriyoruz. Şu anda, belki de bu dönem için, milletvekili sayımız diğer 3 partiden daha az olduğu için, mümkün olduğunca, gücümüz ölçüsünde, burada en etkili muhalefeti yapmanın gayreti içerisinde olmaya da devam edeceğiz.

Tabii, burada, biraz Milliyetçi Hareket Partisinin çuvaldızı kendine batırması lazım. Yani, özellikle, konuşan sayın hatip de çok iyi bilir ki biz burada muhalefet yaparken, bu tasarının Komisyona geri çekilmesiyle ilgili bir mücadele ortaya koyarken hem kendileri hem de Cumhuriyet Halk Partisinden değerli temsilciler Sayın Doğan Kubat’la arka odada, bu yasa tasarısının maddeleri üzerine uzlaşma arıyorlardı ve birkaç maddede de bu şekilde onay verdiğinizi biliyoruz.

Şimdi, bu mudur? Sizin bu yasa tasarısına karşı direnişiniz eğer Doğan Kubat’la arka odaya geçip birkaç madde üzerinde küçük değişikliklerle tav olmaksa kusura bakmayın, HDP böyle bir muhalefet anlayışını benimsemez. Zaten, Sayın Doğan Kubat hem tatlı diliyle hem yumuşak başlılığıyla âdeta bir Diazem etkisi görüyor. Ne zaman tansiyon yükselse, ne zaman gerilim biraz artsa muhalefeti yumuşatmak amacıyla hemen Doğan Kubat devreye giriyor ve buradaki direnci, biz direnmeye çalışıyoruz ama hem CHP’nin hem MHP’nin direncini kırmada da başarılı oluyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, burada, etkili muhalefetin kırılmasında başta Doğan Kubat olmak üzere muhalefet partileri sorumludur diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Gök, önce…

LEVENT GÖK (Ankara) – Önce MHP’ye sonra İdris Bey için…

BAŞKAN – Siz buyurunuz Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Ankara) – Ayrı ayrı söz istiyorum ikisine de. Hem Sayın Türkoğlu’na hem Sayın Baluken’e cevap vermem gerekiyor ayrı ayrı.

BAŞKAN – Size sataşma için söz istemediniz mi?

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Önce kürsüye çıkıyor, sonra mı söz istiyor Sayın Başkan!

LEVENT GÖK (Ankara) – Önce Hüseyin Türkoğlu için ben söz istedim efendim.

BAŞKAN – Yani siz, daha önceki konuşmacı, Türkoğlu’nun konuşması nedeniyle istememiş miydiniz? İşte onun için veriyorum size söz.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Yani, dört dakika talep ediyor.

LEVENT GÖK (Ankara) – Ama Baluken’i de saklı tutuyorum.

BAŞKAN – Sonrasını bilmiyorum.

Buyurunuz Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)

 

19.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 38’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, Başbakan, muhalefet partilerinin iç güvenlik paketinin görüşülmesi sırasında Komisyonda gerekli katkıyı vermediklerini ve gerekli önergeleri vermediklerini ifade etmiş.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Doğru söylemiş.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Sen orada mıydın ki “Doğru söylemiş.” diyorsun!

LEVENT GÖK (Devamla) – Ben Sayın Başbakanın bu sözlerinin az önce Milliyetçi Hareket Partisi sözcüsü Sayın Hasan Hüseyin Türkoğlu tarafından da aynı anlamda bize yöneltilmesini gerçekten garip karşıladım.

SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Sataşma var MHP’ye!

LEVENT GÖK (Devamla) – Yani, bir Başbakanla aynı düzlemde Milliyetçi Hareket Partisinin Cumhuriyet Halk Partisine eleştiri getirmesini anlamış değilim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi, şu görmüş olduğunuz iç güvenlik paketinde tam 29 sayfa muhalefet gerekçesi yazmıştır ve bu muhalefet gerekçesinin önemli bir bölümü hangi maddelerin Anayasa’nın hangi maddelerine aykırı olduğu yönündedir. Milliyetçi Hareket Partisinin muhalefet gerekçesi 20 sayfadır.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – 21 sayfa.

LEVENT GÖK (Devamla) – HDP’nin 15 sayfadır. İdris Bey burada kalkmış, konuşuyor.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayfa mı yarıştırıyoruz Sayın Başkan?

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Kırtasiye mi tüketiyoruz Sayın Başkan?

LEVENT GÖK (Devamla) – “CHP arka tarafta anlaşma yapıyor, şunu yapıyor:” diye…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, sayfanın sayısı değil, içeriği önemli, o sayfada ne yazdığı önemli.

LEVENT GÖK (Devamla) – Değerli milletvekilleri, biz gerek MHP’nin gerekse HDP’nin toplamından daha fazla bir muhalefet gerekçesini yazdık. Hodri meydan! Her şey, yazılar burada. Yazılar burada. Yazılar burada. (CHP sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Mukayese edilirse CHP sınıfta kalır ha! Adamın 2 milletvekili var, 15 sayfa yazmış!

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayfa başına düşen vekil sayısından bahsediyor!

LEVENT GÖK (Devamla) – Burada, değerli arkadaşlarım, bakın, Cumhuriyet Halk Partisi muhalefet gerekçesinde, Anayasa’nın 2’nci maddesine, 6, 7, 8, 9’uncu maddelerine, 17’nci maddesine, 19’uncu, 20, 34, 37, 49, 119, 120, 121, 138’inci maddelerine aykırılığını açıkça yazmıştır. Bu muhalefet gerekçesi, Cumhuriyet Halk Partisinin bir demokrasi manifestosudur. Biz istiyoruz ki iktidar partisi bu eleştirilerden nasibini alsın ama aynı zamanda Milliyetçi Hareket Partisi ve Halkların Demokratik Partisi de alsın.

Cumhuriyet Halk Partisinin cumhuriyetin kuruluşundan bu yana ülkemizin demokrasisinin yükseltilmesi konusunda göstermiş olduğu çabaların göz ardı edilmesinden dolayı duyduğum üzüntüyü bildiriyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Baluken’le ilgili de konuşacağız daha.

BAŞKAN – Sayın Halaçoğlu, sizin talebiniz nedir?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Grup Başkan Vekili doğrudan doğruya bizi, Başbakanın…

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Sayın Başkan, AKP…

BAŞKAN – İkinizi birden dinleyemem efendim.

Sayın Toprak, Sayın Halaçoğlu’nu dinliyorum.

Buyurunuz.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili doğrudan doğruya bizi “Başbakanın sözcüsü” gibi nitelendirdi. doğrudan partimize sataşmada bulunduğu için söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Halaçoğlu.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkanım, benim de söz talebim var İdris Bey’in ifadelerine ilişkin.

 

20.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, Ankara Milletvekili Levent Gök’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ya, şimdi, Allah aşkına, Başbakan bir laf ediyor sonra diyorsunuz ki… Cumhuriyet Halk Partisinin sanki bizim söylediğimizden farklı bir yanı mı var? (CHP sıralarından “Aa!” sesleri)

Tutuyorsunuz diyorsunuz ki: “Başbakanın sözcülüğünü yapıyor.” Allah aşkına, zaten Başbakanın en çok karşısında duran bir partiyiz.

LEVENT GÖK (Ankara) – Ben “Sözcülüğünü yapıyor.” demedim.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Başbakan ne dediğini bilmeyen bir insan. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Allah Allah!

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Sayın Başkan, bu ne saygısızlık!

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – O tutmuş burada böyle bir kanun teklifi sunuyor. Bu kanun teklifinin ne olduğunu kendisi çok iyi biliyor aslında. Bunu hangi sebeple çıkardığını da çok iyi biliyor.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Sayın Başkan, temiz dile davet edin lütfen.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Dolayısıyla, siz, bize “Başbakanın sözcülüğünü yaptı.” diyemezsiniz. Buna hiçbir zaman hakkınız yok, çünkü Başbakan tarafından en fazla suçlanan parti biziz. Siz kendinize bakın.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Hocaya hiç yakışmadı, hiç!

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Bir defa, burada, Başbakan bir kamuoyu yaratma peşinde çünkü ortaya koyduğu maddeler… Aslında, bugüne kadar “Yeni Türkiye” adı altında, “Demokratik Türkiye” adı altında söylediklerinin tam aksi olan bir kanunu Türkiye Büyük Millet Meclisine getirdi.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Hocam, hiç yakışmadı!

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Şöyle düşünün: Bakanlar Kurulunun aldığı bir kararın üzerine bakanı koyuyorsunuz, bakana terk ediyorsunuz. Bunu nasıl kabul edebiliriz biz?

Üstelik, bizi, HDP’yle iş birliği hâlinde suçluyor, diyor ki: “Onunla beraber hareket ediyorsunuz.”

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – HDP’siz olmuyor ki bu işler!

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Biz teröre en başından karşı çıkıyoruz ve burada, terörle ilgili maddelerde elektronik oylama istedik ve ona evet mi, hayır mı verdik, gidin bir bakın. Burada, Başbakan bir kamuoyu algısı yaratmaya çalışıyor, kendisi bunun üzerinden oy toplamaya çalışıyor. Böyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün değil.

Biz, ne CHP’nin ne HDP’nin ne de AKP’nin yolundan giden bir parti değiliz. Biz, bir müstakil siyasi partiyiz. Evet, biz MHP olarak… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Hocam, MHP sizsiniz Hocam!

BÜLENT TURAN (İstanbul) – MHP’ye de uymayın Başkanım, ne olur ne olmaz!

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – HDP’nin dedim. Bırakın Allah aşkına! HDP’nin dedim.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Hocam, karıştırmayın, MHP gerçekten sizsiniz!

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Siz kendinize bakın, Başbakanın söylediklerine bakın. Bir söylediği ötekini tutmayan…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Vallahi MHP sizsiniz!

BÜLENT TURAN (İstanbul) – MHP’nin Grup Başkan Vekilisiniz!

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Ne diyorsunuz?

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - MHP sizsiniz!

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Ben MHP’yi saymadım. (AK PARTİ sıralarından “Saydınız” sesleri)

BAŞKAN – Diliniz sürçtü herhâlde, “HDP” diyecektiniz.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – MHP’nin ne olduğunu siz de çok iyi biliyorsunuz, Başbakan da çok iyi biliyor, Cumhurbaşkanı da çok iyi biliyor.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – MHP vallahi sizsiniz!

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Biz ne olduğumuzu da çok iyi biliyoruz. Orada HDP derken siz yanlış anladıysanız benim suçum yok bunda. Siz zaten hep böyle anlıyorsunuz. Tutanaklara bakın, tutanaklarda öyle olmadığını göreceksiniz.

Dolayısıyla, Cumhuriyet Halk Partisinin bu iddiasını şiddetle reddediyorum. Herkes kendisine dönsün. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Halaçoğlu.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Aydın, buyurunuz.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Halaçoğlu, Grup Başkanımız, Başbakanımız hakkında “Başbakan ne dediğini bilmiyor.” dedi, Grup Başkanımıza sataşmada bulunmuştur. Efendim, sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

21.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, farkındasınız değil mi, akşamdan beri, iktidara talip olmayan bir muhalefet ve muhalefet kendi içinde ana muhalefete oynuyor şu anda. Hangisi ana muhalefet olabilir? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – 7 Haziranda millet karar verecek kim ana muhalefet olacak.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – 7 Haziranda bu millet hırsızlara mı, dürüstlere mi oy vereceğine karar verecek inşallah.

AHMET AYDIN (Devamla) – Bir kez daha şunu gördük ki Türkiye’de kronik bir muhalefet yetmezliği var ve burada muhalefet, akşamdan beri, üç dört saattir…

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Tiyatro oynuyorlar, halk görüyor.

AHMET AYDIN (Devamla) – …âdeta, birbirlerine belki İç Tüzük’ün vermiş olduğu hakları -sözde- kullanıyorlar ya…

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Bir hak değil Sayın Başkan.

AHMET AYDIN (Devamla) – …sataşır gibi başlıyorlar ama iş sonradan ciddiye dönüyor, ciddiyete dönüyor. Sonradan görüyoruz ki gerçekten, bu milletin gördüğünü muhalefet de gördü. Her 3 muhalefet birbirini suçluyor. Zaten biz şunu diyoruz: Siz bu muhalefetinizi yaptığınız müddetçe 2023’ü de görürüz, 2053’ü de görürüz; 2071’i de bu dava, bu parti, bu hareket görür. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Allah herkese böyle muhalefetler versin!

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Senin gibi çok konuşan vardı ama partileri yok. Çok partiler ararsınız sonra siz, “Nereye gideceğiz?” diye.

AHMET AYDIN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, muhalefet bu şekilde, milletin emeğini, milletin zamanını, milletin parasını boşa harcayarak…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Siz harcıyorsunuz, siz! Sabahlara kadar harcayan sizsiniz!

AHMET AYDIN (Devamla) – …saatlerce zaman geçirerek, bu şekilde karşılıklı sözde sataşmalara yol açamaz. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Sataşın, sataşın birbirinize!

AHMET AYDIN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu kürsü milletin kürsüsü ve bu kürsüde hepimizin cidden bu saatlerde, sabahın bu erken saatlerinde bu millet adına ne yapıyoruz, ona bakması lazım. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

İZZET ÇETİN (Ankara) – Çalmak size aittir, çalmayı siz bilirsiniz!

AHMET AYDIN (Devamla) – Ne yapıyorsunuz bu millet adına? Hangi projeniz var?

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Milletin hakkını koruyoruz, hakkını!

AHMET AYDIN (Devamla) – Ne öneriniz var?

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Milleti sebepsiz yere gözaltına almanın önüne geçmeye çalışıyoruz.

AHMET AYDIN (Devamla) – Neye ilişkin bir öngörü koydunuz ortaya? (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

İZZET ÇETİN (Ankara) – Çalmada üstatsınız ha! Çalmayı sizler iyi bilirsiniz!

AHMET AYDIN (Devamla) – Siz böyle sataşırsanız sataşın; bu grup, AK PARTİ Grubu dimdik duruyor.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Jandarmayı korumaya çalışıyoruz.

AHMET AYDIN (Devamla) – Gerekirse sabaha kadar, gerekirse öğlene kadar çalışmaya devam ederiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Ak polisi engellemeye çalışıyoruz.

AHMET AYDIN (Devamla) – Eğer size düğünse bize bayram, hodri meydan deriz. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Böyle muhalefete can kurban ya!

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Milletin hakkı için milletin elektriği yanıyor!

AHMET AYDIN (Devamla) – Ama değerli arkadaşlar, yakışık almıyor, yakışık almıyor.

İZZET ÇETİN (Ankara) – Çalmak sizin alışkanlığınız oldu.

AHMET AYDIN (Devamla) – Bu muhalefet anlayışı da artık, eski Türkiye’de kalmalı. Yeni Türkiye’yi inşa ediyoruz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – İktidarın kuyrukçusu muhalefet istiyorsunuz siz be!

AHMET AYDIN (Devamla) – Yeni Türkiye'nin ihyası için bu grup çalışıyor, gecesini gündüzüne katarak çalışıyor ama artık, bu muhalefet anlayışı da eski Türkiye tarihine gömülmüş durumda.

AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Faşizm Türkiye’ye yakışmıyor! Polis devleti Türkiye’ye yakışmıyor! 12 Eylül Türkiye’ye yakışmıyor!

AHMET AYDIN (Devamla) – Yeni Türkiye'nin yeni muhalefet anlayışına ihtiyacı var. Yeni Türkiye'nin millet adına siyaset yapan, milletin sorunlarıyla dertlenen, dertleriyle dertlenen, milletin sorunlarına çözüm geliştiren bir muhalefete ihtiyacı var.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Niye söz aldın Sayın Aydın, niye söz aldın?

AHMET AYDIN (Devamla) – Bu muhalefet anlayışı artık, yeni Türkiye’de gitmiyor.

İZZET ÇETİN (Ankara) – Derin yalnızlığı oynuyorsunuz yeni Türkiye’de!

AHMET AYDIN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, kendimizi “check” edelim, burada konuştuklarımıza dikkat edelim.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Başbakanı niye savunmuyorsun? “Yalancı.” dediler.

AHMET AYDIN (Devamla) – Biz burada oyun oynamıyoruz, burada ciddi bir yasa çıkarıyoruz…

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – “Başbakan yalancı.” dediler, niye savunmuyorsun? Haa, sen de kabul ediyorsun yalancılığını Başbakanın.

AHMET AYDIN (Devamla) – …ve bu yasayı çıkarırken “Eleştirileriniz baş göz üstüne, ne kadar eleştiriniz varsa yapın. Varsa makul önerileriniz getirin.” dedik, “Bu önerilere de açığız.” dedik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Sataştılar birbirlerine sadece.

AHMET AYDIN (Devamla) – Bakın, biz sizinle yeri geldiğinde oturur konuşuruz, bu önerileri de çözeriz ama lütfen muhalefet kendini “check” etsin, yeni Türkiye’ye yeni muhalefet anlayışını getirsin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aydın.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan…

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Siz sataşın birbirinize, sataşın! Halk görüyor bunları.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – O işi sen daha iyi yapıyorsun Bülent, herkese sataşıyorsun oturduğun yerden.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Siz sataşın birbirinize! Halk görüyor bunları. Saate bak ya!

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Halaçoğlu.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Şimdi, sayın hatip doğrudan doğruya bizi hedef almak suretiyle “kronik bir muhalefet yetersizliği” gibi bir iddiayla muhalefete…

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – “Yetmezliği” dedi Hocam.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – “Yetmezliği” dedim Hocam…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hocam, sataşma değil bir tespit o, tespit.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – …bize doğrudan sataşma yapmıştır ve muhalefete böyle bir şey söylemesi demokratik ortamda mümkün değildir.

Söz istiyorum.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Bir de “Başbakan yalancı” dedi diye söz aldı, savunmadı Başbakanı.

BAŞKAN – Sayın Gök, sizin gerekçeniz nedir?

LEVENT GÖK (Ankara) – Efendim, Sayın Aydın’ın tüm konuşması zaten konuşmamız için bir gerekçedir.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Ya, çok şanslıyız, böyle bir muhalefete sahibiz! Allah razı olsun!

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Aynen öyle!

LEVENT GÖK (Ankara) - “Kronik bir muhalefet anlayışı”, “milletin zamanını, parasını boşa harcamak”, “Bu millete ne yaptınız?”, “Türkiye’ye ne yaptınız?”, “Hangi projeleriniz var?” gibi ağır ithamlarda bulundu. Bunları biz boşa geçiremeyiz, mutlaka cevaplandırmamız gerekiyor.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Gök.

Sizin?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, bizim de söz talebimiz var.

BAŞKAN – Tamam.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Sayın Baluken, sen bari otur, farkınız olsun ya!

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Gök.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın Gök, CHP’de kaç tane ilde aday adayının müracaatı yok, açıklar mısınız?

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Süheyl Batum Bey rahatsız oldu bu tarzdan; “Yeter artık!” dedi, bıraktı gitti.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sana ne Süheyl Batum’dan, sen Hakan Şükür’ü konuş ya! (Gürültüler)

22.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar partisi sözcüleri çıkmış buraya, muhalefeti suçluyor, diyor ki: “Siz Türkiye’ye ne verdiniz, ne vereceksiniz?” Sayın Aydın, biz çalmayan çırpmayan bir iktidar vadediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Hadi canım sen de!

LEVENT GÖK (Devamla) – Çalmayan çırpmayan, yolsuzlukların arkasında durmayan bir iktidar vadediyoruz, Türkiye’yi polis devletinden kurtaracak bir iktidar vadediyoruz.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Ana muhalefet gitti, ana muhalefet! Geliyor, ana muhalefet geliyor.

LEVENT GÖK (Devamla) – Atanamayan öğretmenlerin sorununu çözecek, işsizliği çözecek, esnafımıza, dar gelirlimize, köylümüze huzur getirecek, gelirini arttıracak iktidar vadediyoruz.

HİLMİ BİLGİN (Sivas) – 11 ilde adayınız yokmuş!

LEVENT GÖK (Devamla) - Sizler gibi ayakkabı kutularında paraları saklayanları aklayanlar değil, onlardan hesap soran bir iktidar vadediyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz iktidara geldiğimizde hepinizden hesap soracağız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Yemin et!

HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Yüzde 35’le mi yapacaksınız onları?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ne zaman iktidar olacaksınız?

LEVENT GÖK (Devamla) – Sizler yolsuzlukların üzerini örtmeye kalktınız, sizler tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedirdiniz, sizler kamunun parasını, Milletin parasını çarçur ettiniz. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarda bunların hesabını soracak. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını koruyacağız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Sizler gibi bir polis devletinde muhalefeti sindirmeyeceğiz. Türkiye’ye özgürlükler getireceğiz; medya özgür olacak, gazeteciler özgür olacak, öğrenciler özgür olacak.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Aday bulamadığımız yerden aday ol, aday!

HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Böyle konuşarak olmaz, onlar.

LEVENT GÖK (Devamla) – Sizler gibi… Türkiye’de gazetecilerin, herkesin tutuklu olduğu, hükümlü olduğu bir ülke olmayacak. Türkiye demokrasiyle yönetilecek, insan haklarıyla yönetilecek, daha ne istiyorsunuz?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – 18 yaşında kızlar öldürülmeyecek bu ülkede.

LEVENT GÖK (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisi kamunun malına sahip çıkacak. Cumhuriyet Halk Partisi kaçak sarayın hesabını soracak, Cumhurbaşkanına görevlerini hatırlatacak…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yüzde 30’u ötekileştirmeyeceğiz.

AHMET YENİ (Samsun) – Yüzde 35’le olmaz onlar.

LEVENT GÖK (Devamla) – …Cumhurbaşkanını anayasal sınırlar içerisine çekilmeye zorlayacak.(x) Cumhuriyet Halk Partisi hukukun üstünlüğünü kuracak.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Ana muhalefet geliyor!

LEVENT GÖK (Devamla) – Kadın erkek eşitliğini sağlayacak, kadına şiddeti önleyecek.

AHMET YENİ (Samsun) – Yüzde 35’le olmaz.

LEVENT GÖK (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisi -sizler gibi- Türkiye’de sokaklarda gezen işsizlerimizi azaltacak. Cumhuriyet Halk Partisi fakir fukarayı bağrına basacak.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Ana muhalefet geliyor! Ana muhalefetin ayak sesleri geliyor!

LEVENT GÖK (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisi ülkemizde gerçek anlamda demokrasiyi kuracak. ”Emek en yüce değerdir.” diyecek. Cumhuriyet Halk Partisi yolsuzlukları önleyerek halkımıza aktaracak. Sizlerin tarih önünde hesap vereceği günler geliyor.

AHMET YENİ (Samsun) – 11 ilde aday bulamadınız.

LEVENT GÖK (Devamla) – Bekleyin, 8 Hazirandan sonra Türkiye’de kurulacak halk iktidarında hepiniz sanık olacaksınız. (CHP sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) – 11 ilde aday bile bulamadınız, aday!

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Ana muhalefet geliyor!

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gök.

Buyurunuz Sayın Halaçoğlu.

 

23.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – İktidar, kronik bir muhalefetten söz ederken, aslında kronik bir iktidardan söz edecekken yanlışlıkla “kronik bir muhalefet” dedi. Kanunları hiçe sayan, Anayasa’yı bile ayaklar altına alan, Anayasa üzerine şerefi ve namusu üzerine yemin etmiş olduğu hâlde…(AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar) …Anayasa’yı dinlemediğini söyleyen bir anlayışın temsilcileri… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ancak kronik bir iktidar tarafından yapılabilir… (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – “Kronik iktidar” diyor.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu koşullar altında yürüteceğimi sanmıyorum.

Bir saat ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 03.33

ON BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 04.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68’inci Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.

684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

 

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.

38’inci madde üzerindeki son önerge olan Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Madde 38’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde 38 kabul edilmiştir.

Üç dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 04.06

ON İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 04.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68’inci Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum.

684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

6’ncı sırada yer alan, Konya Milletvekili Kerim Özkul ve Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 45 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı Tezkereleri’nin görüşmelerine başlayacağız.

 

6.- Konya Milletvekili Kerim Özkul ve Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 45 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı Tezkereleri (2/2616) (S. Sayısı: 688)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonların bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 4 Mart 2015 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 04.09

 



(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifadeler 2/3/2015 tarihli 67’nci Birleşim Tutanağı’nın 175’inci sayfasında yer almıştır.

(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 4/3/2015 tarihli 69’uncu Birleşim Tutanağı’nın 269’uncu sayfasında “Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar” bölümünde yer almıştır.

(X) Bu düzeltmeye ilişkin ifadeler 2/3/2015 tarihli 67’nci  Birleşim Tutanağı'nın 408’inci sayfasında yer almaktadır.

 

(x)  Bu düzeltmeye ilişkin ifadeler  2/3/2015 tarihli 67’nci Birleşim Tutanağı’nın  2667ncı sayfasında yer almaktadır.

(X) Bu düzeltmeye ilişkin ifade 2/3/2015 tarihli 67’nci Birleşim Tutanağı’nın 418’inci  sayfasında yer almaktadır.

(x) (10/1236) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin tam metni tutanağa eklidir.

(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 4/3/2015 tarihli 69’uncu Birleşim Tutanağı’nın 49’uncu sayfasında  “Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar” bölümünde yer almıştır.

 

(x)  684 S. Sayılı Basmayazı 19/2/2015 tarihli 58’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 4/3/2015 tarihli 69’uncu Birleşim Tutanağı’nın 362’nci sayfasında “Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar” bölümünde yer almıştır.

(x)  Bu düzeltmeye ilişkin ifade 2/3/2015 tarihli 67. Birleşim Tutanağı’nın  84’üncü  sayfasında  yer almaktadır.

(X)  Bu düzeltmeye ilişkin ifade 2/3/2015 tarihli 67’nci Birleşim Tutanağı’nın 145’inci sayfasında yer almaktadır.

(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 4/3/2015 tarihli 69’uncu Birleşim Tutanağı’nın 277’nci sayfasında “Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar” bölümünde yer almıştır.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x)  Bu düzeltmeye ilişkin ifade 2/3/2015 tarihli 67’nci Birleşim Tutanağı’nın 5’inci sayfasında yer almaktadır.

(x)  Bu ifadeye ilişkindüzeltme  4/3/2015 tarihli 69. Birleşim Tutanağı’nın  359’ncu  sayfasında “Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar” bölümünde yer almıştır.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x)  Bu ifadeye ilişkin düzeltme 4/3/2015 tarihli 69’uncu Birleşim Tutanağı’nın 31’inci sayfasında “Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar” bölümünde yer almıştır.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 4/3/2015 tarihli 69’uncu Birleşim Tutanağının 346’ncı sayfasında “Gecen Tutanak Hakkında Konuşmalar” bölümünde yer almıştır