TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                64’üncü Birleşim

                                                                                        25 Şubat 2015 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Trabzon’un kurtuluş yıl dönümüne ilişkin konuşması

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Niğde Milletvekili Ömer Selvi’nin vefat eden babasına Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin konuşması

4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, İç Tüzük’ün 13’üncü maddesi uyarınca verilen dilekçeleri Genel Sekreterliğe havale ettiğine ve Meclisin gündemini değiştirme yetkisinin olmadığına ilişkin konuşması

 

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in, Türkiye’deki sağlık sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Trabzon Milletvekili Safiye Seymenoğlu’nun, Trabzon’un kurtuluş yıl dönümüne ve Trabzon’a yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara ve Niğde Milletvekili Ömer Selvi’nin vefat eden babasına Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediklerine ilişkin açıklaması

2.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara ve Niğde Milletvekili Ömer Selvi’nin vefat eden babasına Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediklerine ilişkin açıklaması

3.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara ve Niğde Milletvekili Ömer Selvi’nin vefat eden babasına Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediklerine ilişkin açıklaması

4.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Halkların Demokratik Partisi olarak, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediklerine ilişkin açıklaması

5.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ’ın, İç Tüzük’ün 13’üncü maddesi uyarınca daha önce yanlış yapıldığı iddia edilerek itiraz edilen oylamayla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı kararını vermeden 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

6.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, İç Tüzük’ün 13’üncü maddesi uyarınca daha önce yanlış yapıldığı iddia edilerek itiraz edilen oylamayla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı kararını vermeden 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

7.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, İç Tüzük’ün 13’üncü maddesi uyarınca daha önce yanlış yapıldığı iddia edilerek itiraz edilen oylamayla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı kararını vermeden 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

8.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İç Tüzük’ün 13’üncü maddesi uyarınca daha önce yanlış yapıldığı iddia edilerek itiraz edilen oylamayla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı kararını vermeden 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edilebileceğine ve AK PARTİ Grubunun, gazi Meclisin üyelerine yakışır bir duruş sergilediğine ilişkin açıklaması

9.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, İç Tüzük’ün 13’üncü maddesi uyarınca daha önce yanlış yapıldığı iddia edilerek itiraz edilen oylamayla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı kararını vermeden 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

10.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, İç Tüzük’ün 13’üncü maddesi uyarınca daha önce yanlış yapıldığı iddia edilerek itiraz edilen oylamayla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı kararını vermeden 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

11.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmeleri sırasında Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın taraflı davrandığına ilişkin açıklaması

12.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmeleri sırasında AK PARTİ Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaş’ın Meclis Başkan Vekili gibi davranarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanına talimat vermesini yadırgadığına ilişkin açıklaması

13.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’ya yapılan saldırının şahsına değil makama yapıldığına ve bu fiili yapan milletvekili hangi gruba mensup olursa olsun işlem yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

14.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

15.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara ve Niğde Milletvekili Ömer Selvi’nin vefat eden babasına Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

16.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

17.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ve Meclis Başkanına vekâlet eden Başkan Vekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanını toplayabileceğine ilişkin açıklaması

18.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın MHP Genel Başkanıyla ilgili yaptığı açıklamayı kınadığına ilişkin açıklaması

19.- Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz’ün, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara ve Niğde Milletvekili Ömer Selvi’nin vefat eden babasına Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

20.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ’ın, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ve devlet yöneticilerinin görevinin insanları ayrıştırmak değil kaynaştırmak olduğuna ilişkin açıklaması

21.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

22.- Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

23.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

24.- Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner’in, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

25.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ve Başbakanın toprak kaybını kahramanlık olarak lanse etmesinin devlet adamlığına yakışmadığına ilişkin açıklaması

26.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

27.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ve Antalya Kültür ve Eğitim Vakfı’nın AKEV Antalya üniversitesi kurma çalışmalarına ilişkin açıklaması

28.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş’ın, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara ve Süleyman Şah Türbesi operasyonunda şehit olan askere Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

29.- Kastamonu Milletvekili Emin Çınar’ın, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

30.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ve Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekilinin Ayşe Nur Bahçekapılı’nın üslubunun bir Meclis Başkan Vekiline yakışmadığına ilşkin açıklaması

31.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlar ile Niğde Milletvekili Ömer Selvi’nin vefat eden babasına Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ve Trabzon’un kurtuluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

32.- İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotların cenaze töreninin olduğu sırada Cumhurbaşkanının başka bir törende konuşma yapmasının doğru olmadığına ilişkin açıklaması

34.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Yozgat Milletvekili Ertuğrul Soysal’ın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

35.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

36.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Sinop Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

37.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

38.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

39.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, İçişleri Bakanlığı Basın Müşavirliğinin İzmir Milletvekili Oktay Vural’la ilgili yaptığı bir açıklamaya ilişkin açıklaması

40.- İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın, Konya Milletvekili Faruk Bal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

41.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun, ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı ile Merkez Bankası Başkanının istifa edeceğine dair söylentilerle ilgili Hükûmetin açıklama yapması gerektiğine ilişkin açıklaması

42.- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın, Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VII.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR

1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, 24/2/2015 tarihli 63’üncü Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

2.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, 24/2/2015 tarihli 63’üncü Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

3.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, 24/2/2015 tarihli 63’üncü Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

4.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, 24/2/2015 tarihli 63’üncü Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

5.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, 24/2/2015 tarihli 63’üncü Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

 

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- BDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, açlık grevi yapan hasta tutsakların hastanelerde yaşadıkları sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1227)

2.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova ve 22 milletvekilinin, kadının toplum içindeki yerinin güçlendirilmesi ve kadına yönelik her türlü eşitsiz yaklaşımın ve insan hakları ihlalinin önlenmesi için gerekli politikaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1228)

3.- Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan ve 21 milletvekilinin, yaş meyve ve sebze üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1229)

 

IX.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve arkadaşları tarafından, Suriye'de devam eden iç savaştan dolayı ülkemize sığınan Suriyeli göçmenler ve Osmaniye’de bulunan Cevdetiye Türkmen kampında yaşayan soydaşlarımızın sıkıntılarının ve çözüm yollarının derinlemesine incelenmesi, eksikliklerinin giderilmesi, destekleme yollarının araştırılması, idari ve kurumsal yasal düzenlemelerin yapılması amacıyla 20/1/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 25 Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından, Halkların Demokratik Partisine yönelik çeşitli il ve ilçelerde meydana gelen saldırıların görüşülerek her yönüyle değerlendirilmesi amacıyla 24/2/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin, Genel Kurulun 25 Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu ve arkadaşları tarafından, toplumsal olaylarda polisin orantısız ve aşırı güç kullanmasının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 17/6/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 25 Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun’un HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

3.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu’nun CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu’nun, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

5.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

6.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

7.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

8.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın geçen tutanak hakkında yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

9.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın geçen tutanak hakkında yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

10.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın geçen tutanak hakkında yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

11.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 23’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

12.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz’ın 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 26’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

13.- Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

 

XI.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- İçişleri Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

 

XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)

4.- Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/1008) (S. Sayısı: 685)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684)

6.- Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/292) (S. Sayısı: 54)

 

XIII.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 684) Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 21’inci maddesinin oylaması

2.- (S. Sayısı: 684) Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 22’nci maddesinin oylaması

3.- (S. Sayısı: 684) Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 23’üncü maddesinin oylaması

4.- (S. Sayısı: 684) Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 24’üncü maddesinin oylaması

 

XIV.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz'ın, Millî Saraylar bünyesindeki kafeteryaların işletmeleri ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/59066)

2.- Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş'ün, kamu ihalelerinin yerel gazetelerde ilan edilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/59078)

3.- Manisa Milletvekili Sakine Öz'ün, Ege Linyitleri İşletmesi Müessesesine yapılan taşınmaz devrine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/59236)

4.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, Giresun'un Alucra ilçesinde yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/59238)

5.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlar bünyesinde bulunan kiralık araçlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/59239)

6.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından satın alınan nakliye araçlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/59240)

7.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun, Bakanlık ile Bakanlıkla ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından kullanılan hizmet binaları ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/59244)

8.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, Kamu İhale Kurumunun 2015 yılı bütçesinden yapılacak harcamalara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/59726)

9.- Erzincan Milletvekili Muharrem Işık'ın, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğine verilen vergi cezalarının akıbetine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/60010)

 

25 Şubat 2015 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşimini açıyorum.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Toplantı yeter sayısı yok Sayın Başkan.

 

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için beş dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Malatya 7’nci Ana Jet Üssü’nden uçuş eğitimi için kalkan 2 adet keşif uçağının Malatya Akçadağ Ekinciler mevkisinde düşmesi sonucu, Binbaşı Salih Sezer, Üsteğmen Osman Onur Özkaya, Üsteğmen Yasin Atalay, Üsteğmen Zeynel Özgür Özbahçeci şehit olmuştur. Merhum şehitlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine ve milletimize başsağlığı ve sabır diliyorum.

Sayın milletvekilleri...

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gündem dışında üç sayın milletvekili konuştuktan sonra, bu konuyla ilgili taziyelerini bildirmek için grup başkan vekillerine ve artı 12 sayın milletvekiline söz vereceğim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Gündem dışına geçmeden önce bir talebim var, yazılı olarak Divana sundum.

BAŞKAN – 58’le ilgili mi?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – 58 artı 13.

BAŞKAN – 13 burada niye...

HASİP KAPLAN (Şırnak) – 13 orada arkadaşlar.

BAŞKAN – Bir konuşalım, şimdi şu...

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hayır, gündeme geçmeden, onu gerektiren...

BAŞKAN – Gündeme geçmeyeceğim daha, şu gündem dışıları bir konuşalım, sayın grup başkan vekillerine söz vereyim, gündeme geçmeden, önce, bu konuyla ilgili arkadaşlarım bir çalışma yapsınlar, 13’le ilgili olarak, vereceğim size söz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Tamam Başkanım.

BAŞKAN – Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Türkiye’de sağlık sorunları hakkında söz isteyen Muş Milletvekili Demir Çelik’e aittir.

Buyurun Sayın Çelik. (HDP sıralarından alkışlar)

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in, Türkiye’deki sağlık sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

DEMİR ÇELİK (Muş) – Teşekkürler Başkanım.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Ben de öncelikle, Malatya’daki kazadan kaynaklı hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilerken kederli ailelerine ve Türkiye halklarına başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yönetenlerin yönetemediği, yönetilenlerinse mevcut yönetim ilişkilerinden ve yönetişim ahlakından rahatsız oldukları bir ekonomik ve siyasal krizden bahsedebileceğimiz bir Türkiye'nin, henüz bu krizi aşamadığı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Sağlık gibi temel bir problemi bile hâl yoluna koyamamış, liberalizmin, serbest piyasa ekonomisinin hükümranlığıyla sağlığı metaya ve mala dönüştüren, alınıp satılan mal anlayışıyla yaklaşan Türkiye’de, son on üç yıldır özelleştirme furyasıyla sağlık ve kamu hizmetleri sektörü iflasın eşiğindeyken özelleştirilmenin cenderesine alınmış, mal ve metaya dönüştürülmüş sağlık hizmetlerinden kaynaklı özel şirketler de önüne geçilmez bir pervasızlıkla büyümekte, hegemonik güçlerle toplumu esaret altına almaktadır.

Sosyal devlet, kendi vatandaşının sosyal ve siyasal iyi olma hâline hizmet etmek durumundadır. Bundan yoksun olmakla kalmamış, âdeta hastanın parası varsa iyileşebilme olanaklarına kavuşturulduğu, parası olmayanınsa erişimden yoksun kaldığı, mağdur kaldığı, tedavi olanak ve imkânlarından azade bir konumda bırakıldığı Türkiye gerçeği. Bugün, birçok insan sosyal güvenlikten yoksundur, açlık sınırının altında bir maaşı almaya mahkûm kılınmıştır. Buna rağmen, tedavi amaçlı hastaneye ulaşması, tedavi görmesi de paraya bağlanmıştır.

Yetinmiyoruz, sosyal güvenlik sahibi birçok insan sınıflara ayrıştırılmış, 1’inci sınıf, 2’nci sınıf, 3’üncü sınıf sosyal güvenlik hak ayrıştırmasına tabi tutulan toplum bu manada hangi kamu hastanesinin, hangi özel şirketin ihtiyacı karşılayıp karşılamadığını ya da cevap olup olamayacağını bilememenin açmazlarını, çaresizliklerini yaşıyor. O hastanenin kapısından öteki hastanenin kapasına gelgitlerle zaman kaybediyor, hastasını kaybediyor, yaşamını yitiriyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bunlar yetmezmiş gibi, ceberut otoriter anlayışımızın gereği olarak sağlık çalışanlarına, emekçilere ya sendikasızlığı dayatıyoruz, taşeronlaştırmayı esas alan bir siyasal ilişki içerisindeyiz ya da yandaşına bağlı sendikada, yandaşına bağlı sivil toplum örgütünde üye olma hakkını verip onu kollayan, koruyan bir noktadan soruna yaklaşarak mevcut sorunu aşmaya çalışıyoruz. Bu her şeyden önce adil değil, hukuk devleti normlarına uygunluk arz eden bir durum değildir. Bu da bizim en büyük ayıplarımızdan biridir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son on gündür enine boyuna tartıştığımız iç güvenlik paketinde Sayın Başbakan dâhil olmak üzere Hükûmetin birçok yetkilisi, aslında 132 maddesinin sadece 2 maddesini öne çıkararak diğer maddeleri gizleyip sanki bizlerin bonzai karşıtı bir konumda, onun yasağının karşıtı olan bir konumda olduğumuzu ifadeye çalışan söylemlerde bulunuyorlar. Hatırlatmak isterim ki bugün Kürdistan’da, Kürt illerinin birçoğunda madde bağımlısı çocuk yaşı 12’ye indirilmiştir. Birçok okulda, birçok sokakta, meydanda bonzai, eroin, esrar başta olmak üzere birçok madde serbestçe pazarlanıyor, satılıyor. Yeri geldiğinde polisin organize ettiği, yeri geldiğinde devlet kurum ve kuruluşlarının göz yumduğu bu ilişki otuz yıldır Kürdistan’da derinliğine yaşanıyor. Kürt illerinde neredeyse her 3 çocuğumuzdan 1’i madde bağımlısı kılınmıştır. Nedeni, sebebi, politikleşmesinin önüne geçmektir; nedeni, sebebi, sosyal yaşamdan çocuklarımızı, eğitimden çocuklarımızı alıp duyarsız, ilgisiz ve bu manada da psikolojik ve ruhsal noktada onu yetmez, yetersiz kılmaya dönüktür. Biz bu manada Hükûmeti ciddiyete davet ediyor, sağlığın alınıp satılamayacağı noktasında tutarlı politikaları harekete geçirmesini bekliyoruz.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündem dışı ikinci söz, İstanbul ilinin sorunları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’e aittir.

Buyurun Sayın Öğüt. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul’un sorunlarıyla ilgili söz almış bulunmaktayım.

Öncelikle, Malatya’da şehit olan ve biri de danışmanımın yeğeni olan pilotlarımıza rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, yirmi yıllık AKP Belediyesinde İstanbul’un ne hâle geldiğini son kar yağışlarında görmüş bulunmaktayız. Milyarlar harcayıp yapılan ama bugün iflas eden metrobüs, çalışmayan, çatısı akan metro, temizlenemediği için kapanan yollar, çileden çıkaran trafik, grev olmadığı hâlde Sancaktepe’de bir türlü toplanamayan çöpler, müteahhidi kaçtığı için mezarlığa dönen Haydarpaşa-Pendik hızlı tren hattı, bunların hepsi AKP’nin yirmi yılda yaratmış olduğu eserler. “AKP’nin en büyük eseri ne?” derseniz, bugün ülkeyi getirdiği antidemokratik kaos ortamı. İktidar vekillerimiz için demokrasinin tanımını yaparak başlayalım, zira, bildiklerini çok zannetmiyorum ya da unuttuklarını düşünüyorum.

Demokrasi, tüm vatandaşların organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir yani on üç yıldır bizim ülkede olmayan, sistematik şekilde çökertilen yönetim biçimi. On üç yıl önce görev başına geldiğinizde demokrasi, yolsuzluk, yoksulluk, yasaklarla mücadele ve komşularla sıfır sorun vaadinde bulunan AKP, bugün çoğunlukçu anlayışla otoriter bir rejim inşa etme çabalarını zirveye taşımıştır. Bugün gelinen noktada Türkiye, fermanlarla ve fetvalarla yönetilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda tüm zulüm görmüş uluslara örnek, 20’nci yüzyılın bütün bağımsızlık savaşlarına ilham veren, Orta Doğu’nun karanlığından uzaklaşmış, Batı’ya dönen bir ülke olmayı başarmışken bugün bırakın örnek olmayı, tüm dünya ak sarayda oturan başta olmak üzere bu ülkenin yöneticilerine en ağır eleştirileri yöneltmektedir. Dünyanın en saygın yayın organları hemen her gün ülke yönetimindeki zafiyetlere vurgu yapmaktadır. Bir ülke düşünün ki en tepesindeki isim “zalim” diye anılsın. On üç yılda ülkeyi hallaç pamuğuna çevirmekten, adım adım germekten, havuduyla götürmekten, insanları kutuplaştırmaktan, fişlemekten, sizden olmayanı ezmekten başka ne yaptınız? Bu kutuplaştırmaların neticesinde İzmir’de Fırat Çakıroğlu’nun ölümünden, ölümleri siyasi veya mezhepsel kimlikler üzerinden yorumlama gafletini gösterme cesaretini bulanlar da sorumludur. Bugün Türkiye’de kadın cinayetleri 2003’ten bu yana yaklaşık yüzde 1.500 artmışsa, Özgecan katledildiyse ve aynı gün başka kentlerde 4 kadın öldürülüyorsa, cinsel suçlardan cezaevine giren hükümlü sayısı ve tutuklu sayısı 2009’da 7 bin sayısını bulmuşken bugün yüzde 40’ın üzerinde artış göstermişse bunun tek sorumlusu iktidardır. “Cezalarda iyi hâl indirimini kaldıralım.” diyoruz, kaldırmıyorsunuz, “Bu cezaları yükseltelim.” diyoruz, yükseltmiyorsunuz. “Ben, zaten kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum.”, “Hamile kadının sokakta dolaşması terbiyesizliktir.”, “Dekolte giyen kadın tecavüzü hak eder.”, “6 yaşındaki çocuklarla evlenebilirsiniz.” diyenleri yüceltiyorsunuz, onları bu Meclisin çatısı altında panelist yapma cesaretine sahipsiniz. Şimdi de kalkmış eşitlikten, demokrasiden, kadın haklarından bahsediyorsunuz.

Bu ülkenin ilerici, üreten dernek, oda ve kurumlarına baskınlar düzenleyen, TMMOB, DİSK ve KESK, Türk Tabipleri Birliği yöneticilerini “1 Mayısa çağrı yaptı.” diye yargılayan, tüm muhalif sesleri cezaevlerine koymaya çalışan sizlersiniz. Daha dün, AKP oylarının düşüşe geçtiğini söyleyen anket şirketine mali polisleri vergi incelemesine yollayan sizlersiniz. İç güvenlik saçmalığını geçirmek uğruna vekillerini toplayıp faşist yasaya sonuna dek karşı çıkan ve çıkacak olan biz muhalefet vekillerine saldırı emrini kimler veriyor? Korkunuz 1 Mayısta, 1 Haziranda meydanlara çıkacak olan, demokratik hakkını kullanacak olan halkımızı engellemek, onlara saldırı emrini şimdiden buradan vermektedir. Onların meydanlara çıkmasını engellemek için korku iklimi yaratmaya çalışıyorsunuz. Deyin ki “Biz cumhuriyetin bütün nimetlerinden yararlanıyoruz, cumhuriyet bizim için araç.” Hani bir büyüğünüz diyordu ya: “Demokrasi amaç değil, araçtır.” diye ancak unutmayın, bu koltuklarda oturma sebebiniz cumhuriyetin ta kendisidir. Bu halkı camideki içki, başörtülü bacımız, Sümeyye’ye suikast yalanlarıyla daha uzun kandıramayacaksınız. Bugün, Hıyanet-i Vataniye Kanunu’na “Din politikaya alet edilemeyecek ve bu suç vatan hıyaneti sayılacak.” maddesinin eklenmesinin yıl dönümüdür, tekrar hatırlatmak istedim.

Teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündem dışı üçüncü söz, Trabzon’un kurtuluş yıl dönümü nedeniyle söz isteyen Trabzon Milletvekili Safiye Seymenoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Seymenoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Trabzon Milletvekili Safiye Seymenoğlu’nun, Trabzon’un kurtuluş yıl dönümüne ve Trabzon’a yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması

SAFİYE SEYMENOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Malatya’da elim bir kaza sonucu şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.

Değerli milletvekilleri, Trabzon’un düşman işgalinden kurtuluşunun 97’nci yıl dönümü.  Kurtuluş günlerimizi kutladığımız bu günlerde bize bu vatanı emanet eden ecdadımızı bir kez daha rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz.

Mustafa Kemal Atatürk’ün “Tam bağımsızlık ancak mali bağımsızlık ile mümkündür. Ekonomisi zayıf bir ulus yoksulluktan ve düşkünlükten kurtulamaz. Güçlü bir uygarlığa, kalkınma ve mutluluğa ulaşamaz.” ifadeleriyle yola çıkan, bu bilinçle hareket eden Hükûmetimiz, iktidara gelir gelmez, ülkenin ekonomisini düzeltmek için Acil Eylem Planı’nı hayata geçirmiş, ülke ekonomisinin planlı ve sıkı para politikalarıyla yönetilmesi yatırımların artmasına sebep olmuş ve tüm illerimizde olduğu gibi Trabzon’umuz da bu yatırımlardan üst düzeyde faydalanmıştır.

Değerli milletvekilleri, süremiz elverdiğince şehrimize yapılan yatırımlardan bahsetmek, sizlerle bu yatırımlardan bazılarını paylaşmak istiyorum: Trabzon’umuz eğitim alanında iyileştirmelerle çok önemli mesafeler katetmiştir. 2002 yılı sonu itibariyle derslik sayısı 5.635 iken on üç yıllık iktidarımız boyunca 2.160 derslik tamamlanmış, toplam derslik sayımız 7.795’e ulaşmıştır. Eğitimde Trabzon’a 440 milyon TL’lik yatırım yapılmıştır.

Sağlıkta 400 yataklı Kanuni Eğitim Araştırma Hastanemiz, 250 yataklı Akçaabat Haçkalı Baba Devlet Hastanemiz, Maçka’da fizik tedavi ve rehabilitasyon hastanemiz, yine, Of Gürpınar ilçe hastanemiz gibi yeni hastanelerimizin yanı sıra Araklı, Sürmene, Vakfıkebir, Of hastanelerine, ağız ve diş sağlığı merkezlerine yapılan ek binalarla kapasiteleri arttırılmış, hastanelerimiz ayrıca yenilenmiştir.

Trabzon’da 112 acil istasyon sayısı 6’dan 22’ye, 112 acil ambulans sayısı 8’den 46’ya çıkarılmıştır ve hastalarımız artık hava ambulansıyla hizmet alabilmektedir.

Değerli milletvekilleri, bir spor kenti olan Trabzon’umuz, spor yatırımlarından da en üst düzeyde pay alan şehirlerimizden olmuştur. Dünyada deniz doldurularak yapılan nadide statlardan biri de Trabzon’da yapılmaktadır. 41.461 seyirci kapasiteli stadın 2015 yılının sonuna yetiştirilmesi için yapımı hızlı bir şekilde devam etmektedir. Trabzon 2011 yılında Avrupa Gençlik Olimpiyatları’na ev sahipliği yapmış ve bu kapsamda şehrimiz önemli spor tesislerine sahip olmuştur. Hayri Gür Spor Salonu, Beşirli tenis kortları, jimnastik salonumuz, yine üstü açılır kapanır atlama kuleli yüzme havuzumuz gibi yeni tesisler yapılmış, pek çok spor salonlarımız da yenilenmiştir. Gençlik merkezleri, atletizm salonu gibi Trabzon’a yakışır tesislere kavuştuk. Üniversitede okuyan gençlerimizin güvenliği ve konforu için yurt sayımız 2.500 kişilik yurttan 300 kişilik yurda kadar on iki yılda 288 yurt binası hizmete girmiştir.

AK PARTİ’nin Kentsel Dönüşüm Projesi Trabzon için bir milat olmuş ve Trabzon kentsel dönüşümü iyi değerlendirerek şehrin çehresi değişmiştir. Pelitli Kentsel Dönüşüm ve Çömlekçi Kentsel Dönüşüm Projelerimiz de, kamulaştırma ve yıkım çalışmaları da son sürat devam etmektedir.

Yine TOKİ aracılığıyla şehrimizin konut açığı kapatılmış, fakir fukara ev sahibi olmuştur. TOKİ, AK PARTİ’yle gerçek varlık sebebini bulmuş, vatandaşlarımız TOKİ’yi AK PARTİ’yle tanımıştır.

Değerli milletvekilleri, ulaşımdan tarıma her alanda, diğer bakanlıklarla, Trabzon’umuzun ve tüm Türkiye’nin çehresi değişmiştir. İnşallah gelişme ve büyüme AK PARTİ’yle devam edecektir.

Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

 

 

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Trabzon’un kurtuluş yıl dönümüne ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir Trabzonlu olarak Trabzon’un kurtuluş yıldönümü nedeniyle bütün Trabzon halkını ve hemşehrilerimi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Niğde Milletvekili Ömer Selvi’nin vefat eden babasına Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Niğde Milletvekilimiz Sayın Ömer Selvi’nin babasının vefat ettiğini öğrendik. Merhuma Allah’tan rahmet diliyoruz, milletvekilimize ve ailesine sabır ve metanet diliyoruz.

Şimdi, önce grup başkan vekillerine söz vereceğim, sırasıyla.

Sayın Elitaş, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara ve Niğde Milletvekili Ömer Selvi’nin vefat eden babasına Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediklerine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle, Malatya’da kaza sonucu hayatını kaybeden Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Ailelerine sabır temenni ediyorum. Türk Silahlı Kuvvetlerimize ve milletimize başsağlığı temenni ediyorum.

Biraz önce sizin de ifade ettiğiniz gibi Niğde Milletvekili kardeşimiz Ömer Selvi’nin babası dün Rahmetirahman’a kavuştu. Bugün cenazesi ikindi namazını müteakip kalkacak. Ömer Selvi’ye ve tüm ailesine başsağlığı dileklerimizi ifade ediyorum.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Vural…

2.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara ve Niğde Milletvekili Ömer Selvi’nin vefat eden babasına Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediklerine ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, tabii, dün akşam da açıkçası hem bir beklentimiz vardı ama maalesef 4 pilotumuz da şehit olmuş, Cenab-ı Hak’tan rahmet diliyorum. Ancak, bu vesileyle de bu F4’ler, on iki F4 uçağı düşmüş bugüne kadar. Doğrusu bugüne kadar bu uçakların düşüş sebepleri, neden düştüğü ve bu olayla ilgili kapsamlı bir araştırmanın yapılmadığı kanaatindeyim. Bunun sorumluluğu nedir? Toplumda vuku bulan şüphelerin giderilmesi gerekmektedir. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun. Türk Silahlı Kuvvetlerinin şerefli mensuplarına, Mehmetçiklerine gerçekten başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.

Ayrıca, AKP Niğde Milletvekili Sayın Ömer Selvi’nin babalarının vefat ettiğini öğrenmiş bulunmaktayım. Merhuma Allah’tan rahmet, Sayın Ömer Selvi’ye ve ailesine başsağlığı, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu milletvekillerine de başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Altay…

3.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara ve Niğde Milletvekili Ömer Selvi’nin vefat eden babasına Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediklerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biz de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak eğitim uçuşu esnasında meydana gelen elim kazada yaşamlarını yitiren 4 pilot subayımıza Allah’tan rahmet diliyoruz. Türk Silahlı Kuvvetlerine bugüne kadar verdikleri hizmetler için, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, minnet ve şükran duygularımızı sunuyoruz. Ancak, bu pilotlarımızın uçtuğu F4 uçaklarıyla ilgili hem dünya kamuoyunda hem Türkiye kamuoyunda çok olumsuz algılar var. Bize gelen bilgiler, hemen hemen hiçbir ülkede artık F4 uçağının kullanılmadığı yönünde. Hâl böyleyse bu bir kaza olduğu kadar bir cinayettir âdeta. Bu konuda Hükûmetten izahat bekliyoruz.

Öte yandan, Adalet ve Kalkınma Partisi Niğde Milletvekilimiz Sayın Ömer Selvi’nin muhterem babasını kaybettiğini az önce biz de öğrendik. Biz de merhuma Allah’tan rahmet diliyoruz, Sayın milletvekilimize ve iktidar partisi grubuna başsağlığı diliyoruz.

İlaveten, Sayın Başkanım, bu gibi kazalarda -önemli bir kaza, milletimizin yüreği burkuldu- ben Genel Kurulun 4 şehit pilotumuz için bir dakikalık bir saygı duruşunda bulunmasını beklerdim, sizin böyle bir çağrınız olacağını ummuş idim. Takdir sizindir.

Arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Buldan…

4.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Halkların Demokratik Partisi olarak, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediklerine ilişkin açıklaması

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, biz de Halkların Demokratik Partisi olarak… Malatya’da F4 uçakları, iki uçak, havalandıktan sonra bir kaza geçirmiş ve düşmüştür. Burada 4 görevli pilot yaşamını yitirmiştir. Biz de HDP olarak, yaşamını yitiren 4 görevli pilota Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı ve sabır diliyoruz.

Teşekkür ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, gündeme geçmeden önce, Sayın Hasip Kaplan’ın 58’inci madde gereğince bir talebi var, 13’üncü madde uyarınca söylemlerini düzeltmek üzere söz istiyor.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – 12 tane milletvekiline de söz verecektiniz.

BAŞKAN – Vereyim, ondan sonra söz vereceğim. Gündeme geçmeden önce bu işlemi yapacağımız için, Sayın Hasip Kaplan da uzun zamandır bekliyor.

Şimdi sisteme giren milletvekillerine de söz vereceğim.

Buyurun Sayın Kaplan, 58’inci maddeye göre, iki dakika.

VII.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR

1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, 24/2/2015 tarihli 63’üncü Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması (x)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, dünkü, önceki günkü birleşimde Sayın Sadık Yakut vardı. Bizim İç Tüzük 13’üncü madde uyarınca Meclis Başkanlığına verdiğimiz, buradaki Başkanlık Divanına da verdik, ayrıca üç parti olarak da Meclis Başkanlığına bizzat verdiğimiz yazılarımız var. 21, 22 Şubattaki grup söz hakkı, soru-cevap, birinci bölüm üzerinde söz hakkı ve önergelerin oylanmasıyla ilgili usul hatası yapılmıştır, oy hatası yapılmıştır, oylama yapılmamıştır, karar yeter sayısı ve yoklama istenmemiştir. 

Dünkü tartışmada Sayın Yakut’a, Başkan Vekiline durumu izah ettik ve tutanaklarda geçen, dünkü oturum tutanaklarında sözlerim şu: “Bu konuda bir an önce karar vermeniz gerekiyor.” şeklinde. Sayın Sadık Yakut “Ben durumu beş dakika içinde Başkanlık Divanına bildiriyorum.” deyip bir ara verdi; tekrar geldiğinde Başkanlık Divanının bunu görüşeceğini söyledi ancak aradan dört gün geçmesine rağmen bu konuda Başkanlık Divanı hâlâ toplanmamış ve Başkanlık Divanı bir karar vermemiş. Bu konuda bugün de makamınıza dilekçe verdim, o gün oturumu yöneten sizler ve o günkü iki kâtibin de bu görüşme esnasında Başkanlık Divanında yer almaması gerekiyor; İç Tüzük 13 takdiri değil, kesin hüküm içeriyor.

Tutanaktaki sözlerimi şu şekilde tamamlamak istiyorum: Üç partinin ve benim yaptığım İç Tüzük 13 başvurusu konusunda -bugün ayın 25’i- hâlâ karar verilmemiş, bu çok acil konuda derhâl karar verilmesi gerekiyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Başkanlık, bu konudaki itirazları gündeme almıştır, süreç başlamıştır. Sizin dediğinize de katılıyorum, 68’inci maddeyle ilgili olarak şahsımın yönettiği bir Genel Kurula itirazlarınız olduğu için Sayın Başkan bu konuda bir karar takdir ederse elbette ki o oturuma katılmayacağımı ben de biliyorum.

Teşekkür ederim.

Sayın milletvekillerine söz vereceğim şimdi.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Serindağ.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

5.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ’ın, İç Tüzük’ün 13’üncü maddesi uyarınca daha önce yanlış yapıldığı iddia edilerek itiraz edilen oylamayla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı kararını vermeden 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Şimdi, o günkü durumdan etkilenenlerden biriyim çünkü Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yasanın tümü üzerinde ben söz alacaktım, dolayısıyla o hakkımı kullanamadım.

Şimdi, dünden bu yana siz diyorsunuz ki: “Süreç başlamıştır, devam edecektir.” Bu nasıl bir süreçtir ki -zaten İç Tüzük açık- ta o günden bu yana bu süreç sonuçlanmıyor. Şunu diyebilirsiniz: “Biz İç Tüzük’ü uygulamıyoruz.” Zaten uygulamıyorsunuz ama bizi çocuk yerine koyup “Efendim, süreç başlamıştır.” gibi bizim zekâmızla alay etme hakkını kendinizde görmemeniz lazım. O nedenle bu konu vuzuha kavuşana kadar -olumlu ya da olumsuz- sizin Genel Kurulu yönetmemeniz ve bu tasarının görüşülmesinin geriye bırakılması ve bu konu vuzuha kavuştuktan sonra kaldığı yerden veya baştan devam etmesi lazım. Yoksa “Efendim, süreç başladı, işlemler yapılacak.” Bu atla deve değil ki; Başkanlık Divanı toplanacak, kararını verecek Sayın Başkan. Bu konuda sizi lütfen kesin karar vermeye davet ediyorum, şu veya bu şekilde değil.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Serindağ, ilgili dilekçeler süreci başladı. Bu süreçle ilgili nedenleri ve yorumları konusunda söylediklerinize katılmam mümkün değil. Yalnız Cemil Başkan yarın gelecek ve kendisi bu konuda karar verecek. Buna da neyi gerekçe gördüm? Çünkü itiraz ettiğiniz birleşimi ben yönetiyordum. Ben şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vekâlet ettiğim için ve uygulamalarıma itiraz ettiğiniz için İç Tüzük’ün 13’üncü maddesine göre ve Sayın Hasip Kaplan’ın söylediği gibi Meclis Başkan Vekili olduğum için bu yetkiyi kendimde görmüyorum. Cemil Başkan yarın gelecek ve bu konudaki nihai kararını kendisi bildirecek.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Ama yönetme hakkını da kendinizde görmemeniz lazım o zaman Sayın Başkan.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Serindağ, bu kanun bugün bitmiyor. Bu kanunu daha önümüzdeki hafta da görüşeceğiz.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Biterse ne olacak?

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – “Bitime kadar görüşülecek.” diyorsunuz, “bitime kadar” diyorsunuz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bitiyor gibi bir durum söz konusu olsa, o zaman sözünüzde haklısınız. Ama şu anda daha bu kanun işliyor ve Sayın Cemil Çiçek de yarın gelecek.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – O zaman niye “bitime kadar” diyorsunuz efendim?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.

6.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, İç Tüzük’ün 13’üncü maddesi uyarınca daha önce yanlış yapıldığı iddia edilerek itiraz edilen oylamayla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı kararını vermeden 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bundan önce bir torba yasa sırasında da İç Tüzük’e aykırı bir şekilde hareket edilmiş ve Sayın Meclis Başkanı İç Tüzük’e aykırı hareket edildiği için bir torba yasa ve raporunu komisyona iade etmişti.

Bakın, yine, elimde 687 sıra sayılı bir şey var. Sayın Cemil Çiçek buna diyor ki: “…hükmü açıklanan nedenlerle rapor ve metin yeniden değerlendirilmek üzere dosyasıyla birlikte ekte gönderilmiştir.” Sonra komisyon başkanı yazıyı yazıyor, diyor ki: “Komisyonumuz bu raporun Genel Kurula sunulmasına…” Ondan sonra Meclis Başkanı diyor ki: “Benim yapacak bir şeyim yok.” Şimdi, böyle bir oyuna Türkiye Büyük Millet Meclisi iradesinin getirilmesi doğru değil. Benim önergem, eğer buradaki bir talebim İç Tüzük’e uygun değilse işleme almıyorsunuz. İç Tüzük’e uygun olmayan bir adım atılmışsa İç Tüzük‘e aykırı olan bu raporun görüşülmesi kabul edilemez.

Bakın, burada “Sayın Cemil Çiçek” diyorsunuz. Peki, toplandınız, bunlarla ilgili, bu raporla ilgili “Komisyon Başkanı bunu geri çeksin.” dedi. Komisyon Başkanı da yazdı, dedi ki: “Geri çekilmesine gerek yoktur.”

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Ne biçim Başkansa.

OKTAY VURAL (İzmir) - Sonra Meclis Başkanı “Vallahi İç Tüzük’e göre yapacak bir şey yok…” Böyle bir tezgâha, böyle bir kumpasa kesinlikle irademizin getirilmesini kabul edemeyiz. Onun için  yapılması gereken şey, bu konuda irade açık ve net olsun. Son oylamaya kadar bekleyip ondan sonra böyle, usulünden verilmiş bir cevapla bu gasba izin verilmesini kabul etmemiz mümkün değil. Örneği burada: Meclis iradesi, Meclis Başkanı “İç Tüzük’e aykırı bir şekilde teşekkül etmiş bir rapor var, iade et.” diyor, komisyon başkanı Meclis Başkanının iradesinin üstünde, tekrar “Efendim, yüce Genel Kurula sunun.” diyor. Yüce Genel Kurul hukuka aykırılıkları onaylayan bir yer değildir, yüce Genel Kurul hukuka uygunluğu sağlaması gereken bir yerdir.

O bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, burada açıkça ifade ediyorum: Böyle geçiştiren ifadelerle Meclis Başkanının durumu idare etmesi kesinlikle kabul edilemez. Bu konuda kesin bir tavır oluşturmaya, bununla ilgili, İç Tüzük’e aykırı yapılmış işlem ve eylemlerle ilgili teşekkül etmiş raporlar ve eğer İç Tüzük’e açık olarak icra edilmiş uygulamalar varsa bu uygulamalar düzenlenmeden raporların görüşülmemesi esas olmalıdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Baluken…

7.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, İç Tüzük’ün 13’üncü maddesi uyarınca daha önce yanlış yapıldığı iddia edilerek itiraz edilen oylamayla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı kararını vermeden 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, bu konuyla ilgili yakınmalarımızı biz de birkaç gündür dile getiriyoruz. 21 Şubat 2015 tarihindeki oturumun İç Tüzük’e uygun olmayan bir şekilde yönetildiğini ve orada kabul edilmiş görünen bazı maddelerin aslında İç Tüzük ihlali olduğu için şu anda kabul edilir durumda olmadığını ifade ediyoruz.

Şimdi, mevcut durum şu oluyor: Sizin uygun yönetiminiz ortada olmadığı için 1’inci, 2’nci ve 3’üncü maddelerle ilgili durum netleşmiş değil. Yani, dolayısıyla, yasa tasarısının ilk üç maddesini biz uygun görüşülmedi olarak biliyoruz ama ilk üç maddesiyle ilgili durum netleşmeden de şu anda 20’nci maddeye kadar geldik. Şimdi, yasa tasarıları görüşülürken birbiriyle ilgili olan maddelerle ilgili bir yanlışlık yapılmışsa o sonuç diğer maddelerle ilgili görüşmeleri de etkileyebilir. Nitekim, bu yasa tasarısı içinde de ilk üç maddeyle ilgili hususlar diğer yirmi madde içerisindeki pek çok maddeyle de direkt ilişkilidir. Dolayısıyla, ilk üç maddeyle ilgili durum diğer maddelerle ilgili görüşmeleri de doğrudan etkiliyor. Grup başkan vekilleri olarak arka odada Meclis Başkan Vekili Sayın Sadık Yakut’un katıldığı toplantıda bize şu söylendi: “Bu konuda, Başkan, hemen yarın sabah Başkanlık Divanını toplayacak, bununla ilgili durumu netleştirecek, Genel Kurulda da biz bunu açıklayacağız.” denildi.

Şimdi birkaç gündür biz İç Tüzük’ün 13’üncü maddesinin işletilmesiyle ilgili talebimizi yineliyoruz. Bize verilen cevap: “Bu konuyla ilgili çalışmalar başlatılmıştır, bu konuyla ilgili süreç işliyor.” Biz bunu, siyasi parti gruplarının iradesine karşı, parti adına ortaya konan itirazlara karşı ciddiyetsiz bir yaklaşım olarak değerlendiriyoruz. Meclis Başkanlığı, Meclis Genel Kurulunda bu kadar gerilimli oturumların yaşandığı; bu kadar ağır kavgaların, darpların olduğu; milletvekillerinin kaburgalarının kırıldığı, omurgalarının zedelendiği, hastane müşahede odalarında tutulduğu bir ortamda beş gün boyunca “Kanada’dadır.” demek suretiyle âdeta buradaki ortamdan kendini izole etmiş olmasını da anlaşılmaz olarak değerlendiriyoruz. Meclis Başkanının yapması gereken şey -yani olabilir, orada bir planlama dâhilinde eğer bazı çalışmalara, programlara katılıyorsa- ortaya çıkan bu durumdan sonra acil olarak ülkeye dönmesiydi, bu durumları netliğe kavuşturmasıydı. Bunlar yapılmadı. Beş gün boyunca biz hâlâ oyalanmaya devam ediyoruz.

Ama en azından sizden şunu talep ediyoruz Sayın Başkan: Meclis Başkanı ne zaman gelecek? Bu Başkanlık Divanını ne zaman toplayacak? Uygunsuz olarak şu anda görüşülen bu yasa tasarısıyla ilgili net kararları ne zaman bize bildirecek? Yani bunların bir an önce açığa kavuşması gerekiyor. Bu çağda, teknolojinin, iletişim kurallarının bu kadar ilerlediği bir çağda, sizin bugüne kadar Meclis Başkanıyla bu durumları netleştirmiş olmanız gerekiyordu.

Ayrıca, Sayın Serindağ’ın ilettiği hususa da tamamen katılıyoruz. Yani o oturumu yöneten ve dolayısıyla siyasi parti gruplarının itirazını alan Meclis Başkan Vekili olarak da sizin bu durum netleşinceye kadar da oturumu yönetmeme şeklinde bütün siyasi partilerin bu iradesine saygınızı gösteren bir tavır içerisinde olmanızı bekliyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Elitaş.

8.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İç Tüzük’ün 13’üncü maddesi uyarınca daha önce yanlış yapıldığı iddia edilerek itiraz edilen oylamayla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı kararını vermeden 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edilebileceğine ve AK PARTİ Grubunun, gazi Meclisin üyelerine yakışır bir duruş sergilediğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Birkaç gündür bu tartışmaları yapıyoruz. İç Tüzük’ün 13’üncü maddesi açık ve net. Eğer birleşim devam ederken herhangi bir yanlışlık tespit edilirse, Başkan, o konuda yanlışlık itirazında bulunan kişinin görüşüne katılıyorsa derhâl düzeltme yapar. Başkanla iddia eden arasında görüş farklılığı varsa, usul tartışması açıp Genel Kurulun oyuna sunar. Ama daha sonra devam eden cümle “Yanlışlık birleşimden sonra anlaşılırsa…” Önce Meclis Başkanının yanlışlık olduğuna ikna olması gerekir, inanması gerekir. Böyle bir durum Meclis Başkanlığına gönderildiği takdirde Başkan, Divanı toplayarak takip edilecek yolu kararlaştırır. Ki, bu konuyla ilgili muhalefet partisi milletvekili arkadaşlarımızın iddiaları şu: “Karar yeter sayısı istedik duymadınız. Yoklama talebinde bulunduk duymadınız.” şeklindeki ifadeleri.

OKTAY VURAL (İzmir) – Uygulanmadı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Uygulanmadı” ifadeleri.

Bakın, buradaki gözüken, şudur söyledikleri: Kanun maddesinin “evet” şeklinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konudaki iradesinin var olmasına rağmen, karar yeter sayısında istenilen çoğunluk olup olmadığıyla ilgili bir tereddüt hasıl olduğunu ifade etmekteler ve yine, istedikleri yoklama taleplerinin olmaması. Kanunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca, ki istenilen doğrultuda, Hükûmet ile Komisyonun istediği doğrultuda oylanmasına rağmen, Türkiye Büyük Millet Meclisinde o anda 184 milletvekilinin bulunup bulunmadığının tespiti hakkındadır. Yani oylamanın şekli, oylama yanlış olmuştur, yani Türkiye Büyük Millet Meclisi “ret” vermesine rağmen, Başkanlık, Genel Kurul “evet” demiştir şeklinde bir iddia yok. Sadece toplantı yeter sayısı ve karar yeter sayısının olup olmadığıyla ilgili bir iddia var. Başkanlık makamının bakıp oylama sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu o anda kanunu kabul etmiştir veya reddetmiştir -oylama ne yöndeyse- Genel Kurul kararını vermiştir ama muhalefet partilerinin iddiaları karar yeter sayısının var olup olmadığı veya toplantı yeter sayısının var olup olmadığı konusundadır.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Dolayısıyla İç Tüzük’ün var olup olmadığı…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Ki burada bir maddeyle ilgili sayın milletvekillerinin iddia ettiği konu da tamamen geçersizdir çünkü bu konuda görüşmeler devam eder. Bitse bile, kanunun tamamı oylansa bile yine ön tıkanmamıştır. Anayasa’mızda, İç Tüzük’ümüzde bir kanunla ilgili itiraz yolları her zaman açıktır ve açıklanmıştır, o yollar hiçbir zaman tıkanmamıştır.

İkincisi: Sayın Oktay Vural’ın söylediği 35’inci maddeyle ilgili Meclis Başkanının yapacağı bir konu kalmamıştır çünkü Meclis Başkanının 14’üncü maddeye göre görevleri tanımlanmıştır. Yine, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 35’inci maddesine göre komisyon gündemine hâkimdir. Komisyon kendi kurulundaki yaptığı görüşmelerde o ifadede bulunmuş ve tekliflere madde ihdasını görüşmüştür. Meclis Başkanlığı bu gerekçelerini yazmış ama komisyon kararında ısrar ederek yaptığı işlemin doğru olduğunu ifade etmiştir.

Nitekim, bununla ilgili çok çeşitli örnekler mevcuttur. Geçmişte, sadece AK PARTİ iktidarları döneminde değil, 1973 yılından bu tarafa uygulanan İç Tüzük çerçevesinde yapılan değerlendirmelere bakıldığında bu işlemlerin yapıldığı ortadadır. Eğer böyle bir iddia varsa yine yol açıktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu görüşmelerine devam eder. Anayasa Mahkemesine gitme yolu açıktır. Bildiğiniz gibi, Anayasa Mahkemesine gidebilmek için ana muhalefet partisi veya 110 milletvekili bir araya gelerek bu işlemleri gerçekleştirebilir. Ana muhalefet partisi tek başına da gidebilir, siyasi partiler ittifak ederek 110 milletvekili bulup Anayasa Mahkemesine de gidebilirler. Yapılan işlemde, durdurma taleplerinde herhangi bir doğruluk yoktur.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan…

OKTAY VURAL (İzmir) – Anlaşıldı zaten, kumpası deşifre etti.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - O anlamda şunu ifade ediyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi hiçbir zaman bir milletvekilinin “Ben bunu doğru bulmuyorum, şöyle yapıyorum.” şeklindeki istekleri doğrultusunda ara veremez, çalışmalarını durduramaz.

Bir haftaya yakın bir süredir, gerçekten hiç hoşumuza gitmeyen, Türkiye Büyük Millet Meclisinin mehabetine; bu Gazi Meclisin onuruna, vakarına yakışır duruşlar olmadı. Meclis Başkanlık Divanı şiddete maruz kaldı, hatta Meclis Başkanlık Kürsüsü milletvekilleri tarafından işgal edilmeye çalışıldı…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bunu en son söyleyecek kişi sensin Elitaş ya! Sen kürsüde kadınlara davranışını bir kere göz önüne getir sonra konuş ya!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – …ve bir siyasi partinin grup başkan vekili burada konuşurken diğer partinin grup başkan vekili tarafından yumruklu ve tekmeli saldırıya maruz kaldı. Açıkçası, bunlara hiç kimse bir şey söylemeden “Bize saldırı yapıldı.” diye ifade ediyorlar.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, konumuz 13’üncü madde, başka konular değil!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – AK PARTİ Grubu hiç kimseye saldırmamıştır. AK PARTİ Grubu burada şiddet uygulamamıştır. AK PARTİ Grubu edep ve adap içerisinde, Gazi Meclisin üyelerine yakışır bir şekilde duruş sergilemiş…

DEMİR ÇELİK (Muş) – Bunu hakaret sayıyoruz Başkan, biz edepsiz miyiz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – …ve bu yasayı görüşmek üzere hâlâ vakarlı ve edepli bir şekilde devam etmektedir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Altay…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, 13’le ilgili şikâyet sahibi benim.

BAŞKAN – Sayın Altay…

9.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, İç Tüzük’ün 13’üncü maddesi uyarınca daha önce yanlış yapıldığı iddia edilerek itiraz edilen oylamayla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı kararını vermeden 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (Sinop) – Geriden doğru başlayayım. Sayın Elitaş’ın verdiği brifing -ya da sunum mu diyelim- oldukça uzundu, teşekkür ediyoruz.

AK PARTİ Grubu kimseye saldırmadıysa hastaneye giden milletvekillerini cinler mi çarptı, bilmiyorum. Bunları tasvip etmiyoruz. Bu Parlamentonun gerilmesinin bir tek sebebi vardır, o da yönetimle ilgilidir. Eğer bu Parlamentoda herkes İç Tüzük’çe kendilerine verilen takdir ile keyfîliği karıştırmasa -hem yönetim hem grup başkan vekilleri hem milletvekilleri- bu Parlamentoyu Türkiye’ye ve dünyaya rezil eden olaylar yaşanmazdı.

Öte yandan, diğer grup başkan vekillerinin iddia ettiği mesele bizce de doğru bir mesele. Bu konuda bu Parlamentoyu aslında çok da yorduk. Bize göre, Cumhuriyet Halk Partisine göre Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21 Şubat tarihinden sonraki bütün görüşmeleri hükümsüzdür. Hukuk bir yorum meselesidir. Hukuk, bir yerde yazılan bir şeyin… Öyle de yorumlanabilir, böyle de yorumlanabilir; herkes kendi bulunduğu pencereden yorumlar ama bazı şeyler çok sabittir. Parlamentomuzda 4 siyasi parti grubu var, bağımsız milletvekilleri var ayrıca. 4 siyasi parti grubundan 3’ü bir yanlışlık, bir usulsüzlük olduğunu iddia ediyor. Nerede? Oylamalarda.

Şimdi, bu konuda Tüzük -Sayın Elitaş da Tüzük’ü yorumladı, ben de yorumlayayım- diyor ki: “Bu birleşim içindeyse Genel Kurul Başkanlık Divanı karar verir.” Birleşim esnasında o arbede içinde bu konu gündeme gelmediği için, birleşimden sonra geldiği için gene İç Tüzük’ümüz diyor ki: “Meclis Başkanı -‘Cemil Çiçek’ demiyor, ‘Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanı’ diyor- Divanı toplar...” Burada daha önemli bir şey var: “…takip edilecek yolu kararlaştırır.” Bunu şöyle yorumlamak lazım: Yani bu başvurular üç siyasi parti tarafından da Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığından talep edildiğine göre ve devlette devamlılık, idarede devamlılık esas olduğuna göre ve bu Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’yle Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının mazereti olması ya da yurt dışına gitmesi hâlinde aynı yetkileri haiz bir Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı görevinin başında olduğuna göre bu Divan neden toplanmadı? Bir. Sizin gerekçeniz: “Muhatap benim, bunu doğru bulmadım.” diyorsunuz. “Siz tek başınıza toplanın.” demiyor ki kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı, yanlış bilmiyorsam 17-18 kişi, 17-18 kişinin alacağı bir karar.

Ama bu İç Tüzük’çe bize burada daha önemli bir uyarı var: Yolu kararlaştırma meselesi, bu yanlışlık ortaya çıktıktan ya da iddia edildikten sonra yolu kararlaştırma meselesi Genel Kurul Başkanlık Divanına ait bir mesele değil. Yani siz çalışmaya devam… Yolu siz tayin edemezsiniz. Biz onun için cumartesi gecesi ısrarla “Divanı hemen toplayın, takip edilecek yolu kararlaştırsın Divan.” dedik usulünce, İç Tüzük’ün hükmünce ama bundan imtina ettiniz, Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmediniz, Divanı toplamadınız.

Şimdi kararlaştırılmış bir yol yok. Kararlaştırılmış bir yol yokken burada bu kanunu görüşmeye devam edemeyiz. Domino etkisi, bir şey yanlış başladıysa… Hep söylüyorlar, bir düğmeyi yanlış iliklersen yanlış gidiyor. Bu yanlışa daha ne kadar seyirci kalınacak bilmiyorum ama İç Tüzük size bu yetkiyi vermiş. Siz şimdi diyorsunuz ki: “Ben bu yetkiyi kullanmam.” O zaman istifa edin. Yani İç Tüzük’ün size emrettiği işlemi yapmıyorsanız sizi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekilliğinden istifa etmeye davet ediyorum.

Teşekkür ederim, arz ederim.

BAŞKAN – “Ben bu işi yapmam.” demedim. Düzeltmek babından söylüyorum, size cevap değildir, tutanaklara geçmesi açısından tekrar ediyorum: “Ben bu talebi yapmam, yerine getirmem.” diye bir beyanda bulunmadım. “Genel Sekreterliğe havale ettim. Süreci başlattılar.” dedim.

Buyurun Sayın Kaplan.

Sırayla gidiyorum.

10.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, İç Tüzük’ün 13’üncü maddesi uyarınca daha önce yanlış yapıldığı iddia edilerek itiraz edilen oylamayla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı kararını vermeden 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, biz İç Tüzük 13’üncü maddeye istinaden o gün sizlerin görev yaptığınız oturumda grupların söz hakkını, soru-cevap hakkını, birinci bölüm üzerindeki görüşmelerin ve önergelerimizle ilgili istediğimiz karar yeter sayısı ve yoklamanın uygulanmadığını şikâyet ediyoruz Başkanlık Divanına. İç Tüzük 13’üncü madde bu konuda çok açık; Diyor ki (2)’nci fıkrada: “Yanlışlık birleşimden sonra anlaşılmışsa…” Biz de birleşimden sonra anladık, tutanakları aldık ve başvurduk. Şimdi, bu başvuru Başkanlık Divanında. Çünkü hem Başkanlığınıza  yaptığımız dilekçe var hem Başkanlık Divanına elden getirdiğimiz var hem CHP’nin hem MHP’nin var yani üç grubun var, ayrıca benim de var.

Şimdi, bu açık olan bir konuda dün Sayın Sadık Yakut da “Ben de ayrıca ara verip beş dakika, Başkanlık Divanına bildireceğim.” dedi. Tutanaklarda var. Tutanaklarda da çok net olarak diyor ki Sayın Sadık Yakut “Sayın Cemil Çiçek’in önündedir dosya. Gelince görüşeceğiz.” Dünkü ifadesi Başkan Vekilinin.

Şimdi, burada usulen bir sıkıntı yok Sayın Başkanım.

Açmamışsınız. Tabii, Elitaş gibi olmadığımız için, açıp da sesimizi...

Şimdi, Sayın Elitaş çok açık bir İç Tüzük hükmünü karmaşıklaştırmak ve hiç ilgisi olmayan konulara girerek, bu Mecliste herkesi kör, sağır, duymaz; kamera yok, tutanak yok, stenograf yok, fotoğraflar yok, hiçbir şey yokmuş gibi göstererek, bir de ayrıca grubumuza sanki saldırılar kendilerinden kaynaklanmıyormuş gibi çok haksız bir anlatıma girdiler. Sanki burada yuvarlanan milletvekilini, Ertuğrul Kürkcü’yü, Sayın Sebahat Tuncel ile Pervin Buldan’ı, yine buradaki diğer arkadaşları, Aykut Erdoğdu’yu, Musa Çam’ı, bütün bu arkadaşları AK PARTİ Grubu milletvekilleri darp etmemiş gibi –ki bu bizim İç Tüzük tartışmasının dışında bir konu ve konuşulmuştur- sanki onların hiçbirini yapmamış gibi bugün Başbakana da yanlış bilgi verip kendi grubunda “edep” diyor. Edep doğruyu söylemeyi gerektirir, edep yapılanlara İç Tüzük’ü uygulamayı gerektirir; edep, eğer bu Meclisin saygınlığına gölge düşürüyorsa kadınları dövmek, kadın milletvekillerini dövmeye kalkışmak, sonra milletvekillerini toplantıda dövmek, önünüzdeki merdivenlerden düşürmeye kalkmak…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Dövmek diye bir şey yok canım. Ne dövmesi? Dövmek o kadar kolay mı?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hayır, dövmeye kalkmak, şiddet uygulamak anlamında söylüyorum.

Bunları eğer iktidar partisi yapıyorsa, bunu da demokratik bir şekilde İç Tüzük hakkını kullanan muhalefete mal ediyorsa bu asla kabul edilemez bir davranıştır.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bu, hem yönetiminizde hem Sayın Sadık Yakut’un yönetiminde her iki başkan vekili olarak gözlerinizin önünde cereyan etmesine rağmen, taleplerimiz olmasına rağmen İç Tüzük’e göre disiplin hükümleri uygulanmamıştır.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, bakın, söz isteyen başka milletvekilleri var ve taziyelerini bildirecekler şehitlerle ilgili.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Şimdi, bu 13’üncü madde… Tamam Sayın Başkan.

Sayın Elitaş 13’üncü maddeyle ilgili bizim şikâyet, talep konusunda…

BAŞKAN - Ben de sürenizi kısmıyorum ama iki dakikaya sığdırabilirseniz memnun olurum.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bitiriyorum, bağlıyorum zaten.

Şimdi, Sayın Başkan, bugün ayın 25’i. İç Tüzük 13 “Başkanlık Divanı karar verir.” diyor. Burada usulsüzlüğü yapan hem siz hem Sayın Yakut, ikinizin de Başkanlık Divanında görev alamayacağı şeklinde Başkanlık Divanının toplanıp bir karar vermesini bekliyoruz. Bunun zamana yayılacak lüksü yok, bir an önce bu kararın verilip bu ilk on maddenin görüşülmesi sırasındaki bu sakatlığın… Meclis iradesinin sakatlığı burada alınan kararlar butlan, yapılan oylamalar butlan ve alındığını söylediğiniz kararların hepsi keenlemyekündür. Çünkü muhalefeti susturan bir durum söz konusudur. Bunu gidermeden bu torba kanun üzerinde görüşmeyi sürdürmeniz mümkün değildir. Bir an önce Başkanlık Divanından karar bekliyoruz. Eğer kararı almazsanız belki de Başkanlık Divanın orada karar çıkana kadar da oturmaya devam ederim. Ne yapayım? Ne hakkım varsa kullanacağım sesimi çıkarmak için.

Teşekkür ediyorum.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, İç Tüzük’ün 13’üncü maddesi uyarınca verilen dilekçeleri Genel Sekreterliğe havale ettiğine ve Meclisin gündemini değiştirme yetkisinin olmadığına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, grup başkan vekillerinin ve Sayın Kaplan’ın söylediği içerikli talepleri ben Genel Sekreterliğe havale ettim, imzamla birlikte. Konuşan sayın milletvekilleri, sanki bunları önemsememişiz gibi bir davranış içinde olduğumuzu söylüyorlar. Evet, İç Tüzük 13’ü okuduk, dün usul tartışması da çıktı burada: “Yanlışlık birleşimden sonra anlaşılırsa Meclis Başkanı, Divanı toplayarak takip edilecek yolu kararlaştırır.” diyor. Bunun bir süreci var yani dilekçe verilir verilmez Meclis Başkanının veya vekâleten bir Başkan vekilinin, yazışmalarını yapmadan toplantıya çağırması, o saat içinde çağırması fiziken de mümkün değil. Çünkü şehir dışında, yurt dışında olan insanlar da var. Bunun takdirini, ne zaman toplanacağını… Kararın nasıl gelişeceği konusunda, Meclis Başkanı cuma günü geliyor, kendisi takdir edecek. Ben Genel Sekreterliğe kendi imzamla bu konuyu havale ettim.

Bunu da belirttikten sonra tekrar, Sayın Vural söz istemişler.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

11.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmeleri sırasında Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın taraflı davrandığına ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, Başkanlık Divanına bir önerge sunduğumuz zaman gerekçesi olmayan bir önerge işleme alınır mı? Alınmaz. Dolayısıyla, İç Tüzük’ün amir hükümlerine göre, eğer İç Tüzük’te “Yapılmaz, edilmez.” deniyorsa ve “Bunlar yapılır, yapılır.” diyorsa bunlarla ilgili irade yok demektir. Bu bakımdan, ben şu anda uyarımı yapıyorum: Meclis Başkanlık Divanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi iradesi, açıkçası, bununla ilgili bu uygulamaları meşrulaştıracak, oldubittilere getirecek bir adım atmasın. Bunlarla ilgili usule aykırı bir işlem varsa “Efendim, İç Tüzük 35’e göre yapacağı bir şey yok...” Var. Burada “Bu önerge usule aykırıdır, ben işleme almıyorum.” dediğiniz andan itibaren, “Usulüne uygun bir rapor yoktur, işleme almıyorum.” dedikten sonra işleme alınmaz; bu kadar açık ve seçik. Başkanlığın bu konuda yetkisi vardır. Başkanlığı acz içerisinde göstermek ve Komisyon Başkanını Meclis Başkanlık iradesinin üstünde görmek, bu oldubittilerine Genel Kurul iradesini mahkûm ettirmek, bürokratik oligarşinin oldubittilerine millî iradeyi ve söz hakkımızı kurban ettirmek kabul edilemez.

Sayın Başkanım, bir de, bu yasanın görüşmeleri sırasında siz taraflı davrandınız. Siz, Meclis Başkan Vekili olarak, Meclisi, İç Tüzük çerçevesinde yönetmeniz gereken Meclisi, maalesef hiddet ve şirket merkezi hâline dönüştürdünüz. Orada, haksız bir şekilde -bugünkü gazetelerde var- elinizi gösterip böyle -milletvekillerini tahrik edip birbirine kırdıracak- olmamış bir şeyi gösterdiniz. Dolayısıyla, sizin bu tutumunuzla, bu yaklaşımınızla, bu kanunla ilgili görüşmeleri İç Tüzük'ün gerektirdiği ölçüler içerisinde yürütmeye olan inancımız da yoktur, böyle bir iradeniz de olmadığını düşünüyorum. Bu vesileyle de bunu ifade etmek istiyorum.

Milliyetçi Hareket Partisinin oradaki duruşunun farklı bir şekilde algılanmasına yol açacak bir hareketle bir algı operasyonu yapmak, orada oturan Meclis başkan vekilinin açıkçası makamın mehabetini zedelediğini de bu vesileyle ifade etmek istiyorum.

Sizi orada tutan Rıza Yalçınkaya’ydı, saldırırken yakaladı.

BAŞKAN – Sayın Baluken’e söz vereceğim.

Süre iki dakikadır.

Elbette Meclisi yöneten Meclis başkan vekilinin dikkat etmesi gereken hususlar vardır ama Meclis başkan vekili ve kâtip üye işlem yaparken kimsenin de sınırı aşan davranışlarda bulunmaması gerektiğini hatırlatmak isterim sayın milletvekillerine. Ben hiçbir zaman, hiçbir şekilde, yönetirken hiç yalan söylemedim. Bugün gazetelere yansıyan konu gerçektir, doğrudur.

OKTAY VURAL (İzmir) – Külliyen yalandır, külliyen yalandır.

BAŞKAN – Gerçektir, doğrudur ve bu harekette bulunan kişinin ismini şimdiye kadar söylemedim…

OKTAY VURAL (İzmir) – Siz sol elinizi gösteriyorsunuz, siz orada sol elinizi gösteriyordunuz, Rıza Bey sizi tuttu, siz saldırıyordunuz milletvekillerimize.

BAŞKAN – …çünkü o kişiyle ilgili olarak biz helalleştik.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bizim milletvekillerimize yönelik su bardağını boşaltıp tabak atmak isteyenler orada.

BAŞKAN – Onun ismi bende saklıdır, helalleştik…

OKTAY VURAL (İzmir) – Siz saldırdınız.

BAŞKAN – …üçüncü bir kişiye de bu konuda konuşmak düşmez. (MHP sıralarından gürültüler)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ya, yeter artık ya! Yeter artık ya!

BAŞKAN – Sayın Baluken, buyurun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Milletvekillerini tahrik etmek için gösterdiniz, böyle bir şey olmamıştır.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Oktay Bey, yeter artık ya!

BAŞKAN – Sayın Baluken, buyurun.

OKTAY VURAL (İzmir) – İşte orada Rıza Yalçınkaya var.

RECEP ÖZEL (Isparta) – “Konuyu kapatın artık.” diyor, “Kapattım.” diyor, siz açıyorsunuz ya.

BAŞKAN – Sayın Baluken…

OKTAY VURAL (İzmir) – “Of elim, of…” Numaraya bakın.

12.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmeleri sırasında AK PARTİ Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaş’ın Meclis Başkan Vekili gibi davranarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanına talimat vermesini yadırgadığına ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, aslında burada…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ya, “Kapattım.” diyor, siz açıyorsunuz.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Nasıl kapatıyor ama “Ben haklıyım.” diyor.

RECEP ÖZEL (Isparta) – “Kapattım.” diyor.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – “Ben haklıyım.” diyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Şuna bak ya, saldıran sizsiniz, saldırganlığınızı önleyen kâtip üye.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ya, “Kapattım.” diyor Başkan, siz hâlâ daha açıyorsunuz.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, konuşamıyorum.

BAŞKAN – Sayın Baluken, buyurun.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Yani, gürültüden toparlayamıyorum cümleleri.

OKTAY VURAL (İzmir) – “Of elim, of…” Bir de gösteriyor böyle ya!

BAŞKAN – Yani, yapacak bir şeyim yok, ben size söz verdim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Yani, bir susarlarsa başlayacağım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Böyle bir zalimlik yapılır mı ya?

BAŞKAN – Sayın milletvekillerinin size saygılı olması gerekir, söz hakkınıza.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bir tane arkadaşım dokunmadı.

BAŞKAN – Buyurun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Provokatör…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Yani, konuşmak çok önemli değil, derdimizi anlatmak istiyoruz ama bu gürültüde…

BAŞKAN – Ben sizi dinliyorum, sayın milletvekillerinin de bu duruma saygılı davranması gerektiğini düşünüyorum, ben dinliyorum sizi.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Siz Meclise saygılı davranın.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Şimdi, Sayın Başkan, demin AKP Grubu adına konuşan grup başkan vekili… Aslında, bir haftadır yani 18’inde sanırım başlamıştı görüşmeler, fiilî olarak burada Meclis başkan vekilliği yaptığı için, aynı zamanda kendini İç Tüzük hükümlerinin yerine koyduğu için sorun yaşanıyor. Bir haftadır yaşadığımız durum bu. Şimdi, aynı şeyi yaptı, geldi, burada kişisel kanaatini belirtti, cevapları da dinlemeden, âdeta Genel Kurula, Başkanlık Divanına talimat vermiş pozisyonuyla diğer muhalefet partilerini de dinlemeden, cevapları dinlemeden gitti.

Şimdi, 21 Şubatta sizin gözden kaçırdığınız şu var: Birleşim devam ederken, oturumlar devam ederken biz bu durumu fark etmemiş değiliz; bu durumu fark etmişiz, 3 muhalefet partisi de defalarca tutumunuzla ilgili usul tartışması istemiş. Siz, muhalefetin usul tartışması taleplerinin hiçbir tanesine cevap vermemişsiniz. Dolayısıyla, bir gün sonra bu yanlışlıklar tutanaktan tekrar gündeme getirilmiş. Yani, burada birleşimden sonra fark edilen bir durum da yok aslında. Birleşim sırasında da fark edilen yanlışlar var, size iletilen talepler var, usul talepleri var; siz bunları da görmezden geldiğiniz için İç Tüzük 13’ün diğer fıkrasına göre bir işlem talep edilmiş.

Burada, özellikle, sizin şunu yapmanızı beklerdik: Yani, bu 3 siyasi parti bu kadar tereddüt içerisindeyse, “Yasa tasarısı bu koşullarda görüşülemiyor.” diyorlarsa… Biz Genel Kurul kapansın demiyoruz ya da çalışmasın demiyoruz, AKP’li Grup Başkan Vekili böyle bir algı yaratıyor. Genel Kurul çok önemli başka yasa tasarılarını görüşebilir. Meclis Başkanı gelir Başkanlık Divanını toplar, bu durumla ilgili itirazları netleştirir, tekrar bu yasa tasarısına geçilir. Şu anda da bunu yapabilirsiniz. Şu anda da Meclisin gündeminde bekleyen önemli yasa tasarılarını bu Genel Kurula getirebilirsiniz. Biz grup olarak çıkıp her yasa tasarısı hakkındaki görüşlerimizi Genel Kurulla paylaşmaya hazırız. Dolayısıyla, yani burada yanlışta ısrar ediyorsunuz, onu demeye çalışıyorum.

Sizden ricam, 4 siyasi partiden gelen talepleri aynı kefeye koyarak değerlendirmeniz. AKP Grup Başkan Vekilinin, hele hele bir haftadır fiilî Meclis Başkan Vekilliği yapan bir grup başkan vekilinin söylemiyle hareket etmenizi doğrusu biz yadırgıyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Herkes sırayla kalkarsa bu işin sonu mu olur?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, biraz önce açıklamalarımı yaptım, tekrar etmeme gerek yok. Birleşim öncesinde, yanlışlık olduğu gerekçesini ve içeriğini taşıyan dilekçeler Genel Sekreterliğe havale edilmiştir.

Sayın Başkanın Divanı toplayıp toplamaması takdiri kendisindedir. Elbette ki toplayacağına da inanırım.

Bunun ötesinde, sisteme giren milletvekili arkadaşlar var taziyelerini bildirmek için, onlara cevap vereceğim, söz vereceğim.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Ben Meclisi yöneten Başkan Vekili olarak İç Tüzük’ü çok iyi bildiğinizi biliyorum, öyle de iddia ediyorsunuz. Bu konuyla ilgili olarak Meclisin çalışmalarına ara vermek veya gündemdeki olan…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Ara verin demiyoruz işte. Siz de öyle demeyin.

BAŞKAN – Arkadaşlar, ben sizin sözünüzü sonuna kadar dinliyorum, siz de beni lütfen dinleyin.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Ama yanlış.

BAŞKAN - Bitmedi benim cümlem daha.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, talebimizi doğru iletin.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu tasarıyla ilgili görüşmelere ara verelim diyoruz.

BAŞKAN - …Meclisin çalışmalarına ara verilmesi veya gündemde Danışma Kurulu kararıyla görüşülen ve görüşülmesi gerekli olan bir kanundan başka bir kanuna geçmek gibi bir yetkim yok.  Eğer böyle bir yetki İç Tüzük’te varsa bunu değerlendirmeye alırım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Var efendim, var.

BAŞKAN - Ben Meclis Başkan Vekili olarak, burada, Danışma Kurulunun aldığı kararları, görüşülmekte olan kanunu görüşmekle mükellefim, görevlerimin yanında bu da ayrıca bir görevim. İsteğime ve keyfime göre böyle bir değişiklik yapma durumu söz konusu değil. Zorunlu hâllerde de yine yeni bir Danışma Kurulu olmadan veya da grup başkan vekilleri anlaşmadan, ben kendi kendime Meclisin gündemini değiştiremem. Bunu da bilginize sunuyorum.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Burada bir haftadır Tüzük’ün her maddesi didikleniyor, herkes kendi yorumunu yapıyor, hukuki tartışmalar oluyor ama bunu yapan arkadaşların bu söylediklerimi de bildiğine inanıyorum ve çok özür dilerim, 4 şehidimiz için, taziye için sisteme giren sayın milletvekillerine söz veriyorum.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkan…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, ana muhalefet partisi Grup Başkan Vekili olarak sistemdeyim. İkinci tur söz verdiniz. Beni görmezden niye geliyorsunuz?

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Bir vekilimiz ayakta, söz talebi var Sayın Başkan.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Beni niye görmezden geliyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, siz şu anda 10’uncu sıradasınız.

ENGİN ALTAY (Sinop) – İlla Hasip Kaplan’a mı rica edeceğiz söz almak için? Sayın Başkan, söz talebim var.

BAŞKAN – Sayın Altay, şu anda söz sırasında 10’uncu sıradasınız.

ENGİN ALTAY (Sinop) – O anlamda girmedim ben, deminki konuyla ilgili girdim.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sisteme gireceğim, sistemde kim varsa ona söz vereceğim.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Deminki tartışma için girdim Sayın Başkan, biraz önceki tartışma için girdim ben.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan, Divan Üyesi bir hatip şu anda…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Baluken’e 2 defa verdiniz, Sayın Vural’a 2 defa verdiniz.

BAŞKAN – Peki, size de 2 defa vereceğim, sonra vermeyeceğim kimseye.

Ondan önce, Sayın Önder, buyurun.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Divan üyesi arkadaşımız bir bilgilendirme yapacak.

BAŞKAN – Ya, bir müsaade edin de idare edeyim.

Sayın Önder, buyurun.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Bence mikrofondan konuşsun.

BAŞKAN – Siz, Sayın Elitaş’ın Meclisi idare ettiğini söylüyorsunuz ama şu anda benim karşımda yaklaşık 10 kişi var Meclisi idare etmeye yönelen.

Buyurun Sayın Önder.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkan…

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – İdareye itiraz ediyor o 10 kişi, o 10 kişi idareye itiraz ediyor.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Onları diyor, onları, kendilerini söylüyor Başkan.

BAŞKAN – Sayın Önder, sizi dinliyorum.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkanım, biraz önce, daha önce kürsü önünde meydana gelen bir durumla ilgili olarak bir kavram kullandınız, “Helalleştik.” dediniz. Ben de Başkanlık Divanı üyesiyim, iyi kötü İç Tüzük’ten de haberdarım. Ben tekrar bir baktım, “helalleşme” güzel bir kavram, “rıza alma” güzel bir kavram, keşke burada bu işleyişte bunlar baz alınsaydı ama ne yazık ki İç Tüzük’te “helalleşme” diye bir sorun çözme mekanizması yok. Şimdi, dolayısıyla, bir an için sizin bunu takdir ettiğinizi kabul edersek, eğer helalleşmeyi baz alacaksanız burada helalleşilecek çok durum yaşandı. O zaman bunun tarafı olan, mesela saldırıya uğrayan, yaralanan arkadaşlarımızla ilgili de isterseniz bir İç Tüzük tartışması açalım, bir helalleşme gündemi oluşturalım, eğer durum buysa, “helalleşme” diye bir mekanizma İç Tüzük’ümüze girdiyse bunu bir uçtan başlatalım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Biz hukukileşmeden yanayız.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Ben Elitaş’la helalleşmek istemiyorum.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Herkes sizin kadar gani gönüllü olmayabilir, içimizde hakkını helal etmeyecek arkadaşlar olabilir, edecek arkadaşlar olabilir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Önder.

Sayın Altay, buyurun.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bir de Sayın Başkan…

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Daha bitmedi Sayın Başkan.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bu Başkanlık Divanı üyesiyim, bize herhangi bir anons yapılmadı, bir tebligat yapılmadı.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Hiç anons yapılmamış, çalışmaları başlatıyorsunuz ama.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Nedir bu işin aslı?

Size yapıldı mı Sayın Başkanlık?

Bak, yanınızdaki Divan üyesine de yapılmamış.

BAŞKAN – Ben Sekreterliğe havale ettim.

Teşekkür ederim.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Efendim, Sekreterliğe… Ama burada…

OKTAY VURAL (İzmir) – Zaten Başkan sensin, sen yapacaksın.

BAŞKAN – Arkadaşlar, şimdi, her kelimeyi burada… İç Tüzük, Türkiye Büyük Millet Meclisinin idaresine yönelik bir belgedir. Ben söz konusu milletvekilimizle -adını da vermiyorum, söylemeyeceğim de- Meclisin dışında görüştük, helalleştik, lütfen.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Efendim, o zaman sorunları böyle çözeriz.

BAŞKAN – Benim bireysel davranışlarımı bundan sonra hep size sorayım, olur mu?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Hayır efendim, siz bunu...

BAŞKAN – Hep bundan sonra böyle yapayım. Hangi küpeyi takacağımı, saçımı nasıl tarayacağımı da size söylerim, İç Tüzük’e göre bana bilgi verirsiniz Sayın Önder.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkanım, siz bunu Genel Kurulu bilgilendirme bağlamında…

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Önder, esprili bir konuşma yaptınız.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Hayır, esprili bir konuşma yapmadım.

BAŞKAN – İç Tüzük’te helalleşmek diye bir şey söz konusu değil. Helalleşmek insani bir davranıştır, 2 kişi arasında olur, çok insani bir davranıştır bu. Biz de bunu gerçekleştirdik söz konusu olan milletvekiliyle.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Ben bunu olumladığımı söyledim.

BAŞKAN – Ben kendi hakkımı ona helal ediyorum, onun da bana helal ettiğini biliyorum. Bitti.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkanım, ya, kim kime helal eder, bunu sormak lazım.

BAŞKAN – Sayın Altay, buyurun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Biz saldırganlığınız konusunda bir helalleşme yapmadık ama.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Özür dilerim.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Buyurun.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkanım, siz bunu şaka olarak anladıysanız çok komik.

BAŞKAN – Sayın Altay, konuşuyor musunuz?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Eğer komik gibi geliyorsa şaka bile değil. Ben burada…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, konuşurum ben de…

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Siz sayın milletvekilini oturtun yerine.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Özür dilerim Sayın Başkan Vekilim, özür dilerim, benim daha konuşmam bitmedi.

BAŞKAN – Benim öyle bir yetkim yok, onun sadece sizin söz hakkınıza saygı duyması gerekiyor, benim öyle bir yetkim yok.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Evet, buyurun.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkanım, ben burada şaka yapmadım. Sizin helalleşmeyi de olumlu bir kavram olarak gördüğümü beyan ettim ama siz bunu Genel Kurula bir usul olarak getirdiniz, benim şikâyetim buna. Üstelik şikâyet de etmiyorum, hazır bir içtihat hâline gelmişken bir başlayalım, kimin ne şekvası varsa helalleşecek miyiz, helalleşmeyecek miyiz? Eğer böyleyse böyle olması lazım. Böyle değilse bu helalleşme…

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu konuda bir genel görüşme açılsın.

İDRİS BALUKEN (İzmir) – Tasarıyı çekin, helalleşelim.

BAŞKAN – Sayın Önder, lütfen. Ben çok insani bir durumdan bahsettim, bunu böyle başka anlamlarda kullanmayın lütfen.

OKTAY VURAL (İzmir) – Genel görüşme açalım, özel gündem, helalleşme gündemli.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Usul buysa böyle yapalım. Bilmiyorum, sayın grup başkan vekilleri ne düşünür.

Teşekkür ederim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Tamam, helalleşme günü, milletvekillerimiz gelsin…

BAŞKAN – Sayın Altay…

13.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’ya yapılan saldırının şahsına değil makama yapıldığına ve bu fiili yapan milletvekili hangi gruba mensup olursa olsun işlem yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanına bir fiziki saldırıda bulunulması, gerek oturumu yöneten başkan vekiline ya da yanınızdaki kâtip üyelere yani Başkanlık Divanı üyelerine yönelik olarak bir fiziki saldırıda bulunulmuş ise bu, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’ya yapılmış bir fiziki saldırı olarak kabul edilemez. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanına yapılmış bir fiziki saldırıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin hem manevi şahsiyetine hakarettir hem de Türkiye Büyük Millet Meclisinin tüm üyelerine yapılmış demektir. Eğer size, Divanın önüne gelip… Divanın önüne gelinebilir. Bazen Başkandan izin istenerek, “Divana yaklaşabilir miyim?” diyerek de gelinebilir, bazen de gasbedilen haklarla ilgili Başkanla bire bir tartışmak için, Meclisteki uğultu ve gürültüden dolayı ses Başkana gitmiyorsa milletvekilleri Divanın önüne tek tek ya da topluca gidebilir, bu ayrı şey. Ama sizin bugün gazetelerde de çıkan, o günkü “Kolumu kırdılar, bileğimi parçaladılar.” şeklindeki görüntünüz Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarı açısından da çok kötü oldu. Ancak, burada sorun şu: Bu saldırı sizin şahsınıza değildir, makamadır, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bizatihi kendisinedir. Size saldıranla siz kişisel olarak helalleşebilirsiniz. Ben, bu size saldıran, kolunuza vuran, kıran, büken her neyse, her kimse onunla ilgili işlem yapılmasını talep ediyorum. Çünkü, o saldırı sizin şahsınıza değil, makamadır. Dolayısıyla, bunu saklayamazsınız. Kimse -isterse Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna mensup olsun- hangi gruba mensupsa bununla ilgili işlem yapmanızı talep ediyorum. Yapmayacaksanız, “Ben helalleştim, yeter.” diyorsanız usul tartışması açmak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bütün milletvekillerini Sayın Altay’ın söylediği gibi bu kürsüye saygılı davranmaya davet ediyorum, özellikle sizi Sayın Altay.

On beş dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 15.16

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, şehitlerimiz için sisteme giren sayın milletvekillerine birer dakika söz vereceğim.

Sayın Öz? Yok.

Sayın Yeniçeri? Yok.

Sayın Yılmaz…

14.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Malatya’da 2 uçağımızın düşmesi sonucunda şehit olan 4 pilotumuza Allah’tan rahmet diliyorum. Ailesinin ve Türk milletinin başı sağ olsun. Cenab-ı Allah bizi bu tür kazalardan muhafaza eylesin diyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Belen…

15.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara ve Niğde Milletvekili Ömer Selvi’nin vefat eden babasına Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dün akşam elim bir uçak kazasıyla şehit olan 4 pilotumuza Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Bu uçakların, ABD’nin 1996 yılında envanterinden çıkarttığı bu uçakların Türk Silahlı Kuvvetleri ve Hava Kuvvetleri envanterimizden de bir an evvel çıkarılmasını talep ediyorum.

Ayrıca, Adalet ve Kalkınma Partisi Niğde Milletvekili Sayın Ömer Selvi’nin babasının vefatından dolayı vekilimize başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Susam…

16.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkanım, ben de Malatya’da 2 uçağımızın çarpışması sonucu şehit düşen 4 pilotumuza Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı diliyorum.

Bunlardan birisi de İzmirli Hava Pilot Yüzbaşı Osman Onur Özkaya. Sayın pilotumuzun babası da Türk Silahlı Kuvvetlerinde uçak bakım ustası olarak görev yapan bir askerimiz, bir çalışanımız. Bu anlamıyla, konuşmasında söylediği bir söze dikkat çekmek istiyorum: “Uçakların bakımında herhangi bir hatanın olduğunu düşünmüyorum. Biz bu işi yapıyoruz, kendi oğlum da burada uçuyor, bu uçaklar hiçbir şekilde bakım hatasından düşmez.” Buradan hareketle, bu yıl sonunda uçuştan kaldırılacağı söylenen bu tip uçaklarla hâlâ uçulmasının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Süreniz doldu ama devam edin.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - …Türkiye Cumhuriyeti tarafından ve Türk ordusu tarafından izahının yapılması gerektiğini düşünüyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Tanal…

17.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ve Meclis Başkanına vekâlet eden Başkan Vekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanını toplayabileceğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, öncelikle, şehit olan 4 pilotumuza Allah’tan rahmet diliyorum, ulusumuza sabırlar diliyorum.

Şimdi, bu, karar yeter sayısıyla ilgili, bakın, benim elimde Şeref İba’nın Parlamento Hukuku kitabı var. Burada, okuduğumuz zaman sayfa 147’de diyor ki: “Divanı, gruplar istediği zaman, eğer başkan yoksa onun yerine vekâleten bakan başkan vekili toplar.” Bu bizim bugün 4’üncü günümüz ve bunlar teorik olarak parlamento hukuku… Bakın, net söylüyorum burada: Bu yetki olduğu hâlde bu yetkilerinizi, bu görevlerinizi kullanmıyorsunuz.

Şimdi, netice itibarıyla, yani işlemin sonucunu etkileyen bir husus, karar yeter sayısı istendi, yeteri kadar, karar yeter sayısı olmasaydı o 10 tane madde geçmeyecekti ama ne yaptınız? Bunu görmezlikten geldiniz. Anayasa’nın sizin tarafsız olmanız gerektiğiyle ilgili hükümlerini ihlal ettiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bu açıdan, benim sizden istirhamım, yok hükmünde olan bu maddeleri…

BAŞKAN – Sayın Tanal, bunu daha önce konuştuk, Genel Sekreterliğe bugün itibarıyla havale ettim dilekçeleri. Lütfen beni mahkûm edici konuşmayın.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Üstadım, Sayın Başkan, bakın, ben size teorik olarak, bakın kitaptan bahsediyorum, Parlamento Hukuku, sayfa 147.

BAŞKAN – Sayın Uzunırmak…

18.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın MHP Genel Başkanıyla ilgili yaptığı açıklamayı kınadığına ilişkin açıklaması

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Türkiye çok acı günler yaşıyor, sıralı olarak, önce Özgecan’la başladı acılarımız, sonra Fırat kardeşimizle devam etti, Suriye’de Süleyman Şah Türbesi, arkasından Malatya’daki uçak kazamız. Bu kadar acıya rağmen Türkiye’yi yönetenler yalancılıkta, iftiracılıkta ve münafıklıkta zirve yapıyorlar. Hiçbir meseleyi doğru tartışmıyorlar. Son tartışmalar… Sayın Cumhurbaşkanımıza buradan seslenmek istiyorum: Tarafsızlığı üzerine burada şerefi üzerine yemin etti, ya şerefini koruyacak ya da bugünkü tavrını sürdürmeye devam edecektir. Genelkurmay Başkanının arkasında, Sayın Genel Başkanımızla ilgili yaptığı açıklamayı esefle kınıyorum ve telin ediyorum.

Değerli milletvekilleri, 8 Şubat 2013 günü, bugünkü Sayın Cumhurbaşkanı Başbakanken BDP’yle Anayasa değişikliğine giden bir anlaşmayla anlaştığını itiraf ediyor. Bugün Sayın Davutoğlu açıklama yapıyor “MHP HDP’yle ittifak yapıyor.” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Hiç ahlak yok mu, hiç utanma yok mu, hiç hafıza yok mu, hiç adamlık yok mu?

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Öz…

19.- Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz’ün, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara ve Niğde Milletvekili Ömer Selvi’nin vefat eden babasına Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Sayın Başkanım, dün Malatya 7’nci Ana Jet Üssü’nden eğitim amaçlı kalkan 2 Fantom uçağımız ne yazık ki çarpışma sonucu düştü ve 4 askerimiz şehit oldu. 4 askerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve Türk Silahlı Kuvvetlerine başsağlığı diliyorum.

Yine, Niğde Milletvekilimiz Ömer Selvi’nin babasına rahmet diliyor ve kendisine de başsağlığı diliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Serindağ…

20.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ’ın, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ve devlet yöneticilerinin görevinin insanları ayrıştırmak değil kaynaştırmak olduğuna ilişkin açıklaması

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, ben de Malatya’da görevlerinin ifası sırasında şehit olan pilotlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, söz almışken bir iki hususu da dikkatinize sunmak istiyorum. Devlet yöneticilerinin, ülkeyi yönetenlerin görevi insanları ayrıştırmak değil, tam tersine onları kaynaştırmaktır, ama bugün Sayın Başbakanı dinlerken, bir Başbakanın nasıl ayrımcılık yapabileceğini veya yapabildiğini, nasıl insanları kamplaştırdığını dehşetle gördüm.

Bakın, konuşmasından bir cümleyi aktarmak istiyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Türkoğlu…

21.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim.

Dün Malatya’da bir uçak kazasında hayatını kaybeden 4 subayımıza, pilotumuza Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum, kederli ailelerine ve yüce Türk milletine başsağlığı diliyorum.

Umuyorum ki bugünlerde başımızda dolanan, üzerimizde dolanan kara bulutlar bir an evvel dağılır ve Türk milleti esenlik ve huzur dolu günlere kavuşur diye dua ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Ben de size teşekkür ederim Sayın Türkoğlu.

Sayın Yılmaz…

22.- Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Malatya’da keşif uçuşu için kalkan 2 askerî uçağımızın düşmesi sonucu şehit olan 4 pilotumuza Cenab-ı Allah’tan rahmet, kederli ailelerine, Türk Silahlı Kuvvetlerine ve yüce Türk milletine başsağlığı diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Son 2 sayın milletvekiline söz vereceğim.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Başkanım, niye bize söz vermiyorsunuz, ilk kez söz istedik?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, “12 milletvekiline ve artı grup başkan vekillerine söz vereceğim.” dedim, bu belirttiğim…

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Efendim, 12 niye Sayın Başkan, bir başsağlığı dileyeceğiz?

BAŞKAN – …düşünceme uygun davranıyorum.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Başkan, niye vermiyorsunuz?

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – 13 olsa ne olur, 14 olsa ne olur?

TANJU ÖZCAN (Bolu) –  Ne olur? Yani, bir taziyede bulunacağız, başsağlığında bulunacağız.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Milletvekiline İç Tüzük hak vermiyor mu? Böyle bir şey olur mu Sayın Başkan? Ayıp ama artık yani!

23.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, Malatya’da meydana gelen uçak kazasında şehit olan 4 askerimize Allah’tan rahmet diliyorum, büyük Türk milletine ve ailelerine başsağlığı diliyorum, sabırlar diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Son konuşmacı Sayın Öner, buyurun.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Başkan, niye son, niye son?

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Birer dakika taziye dileyeceğiz Sayın Başkan.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Ne mahzuru var, sizi rahatsız eden bir şey mi var burada? Böyle bir şey olur mu?

24.- Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner’in, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ben de şehitlerimize rahmet, ailelerine, Türk Silahlı Kuvvetlerimize ve ulusumuza başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, Amerika’da 96’da emekli edilen bu uçaklar pilotların atış eğitiminde kullanılıyor. İsrail de 2004’te bu uçakları emekli etmişti ancak biz onlara modernizasyon yaptırıyoruz. Modernize edildiği iddia edilen 17 uçağın 15’inde yakıt sızıntısı belirlendi. Bizim ASELSAN’ımız var, TAI’miz var, uluslararası piyasada F-16’lar, MIG-29’lar, Mirage-2000’ler, Saab’ın JAS-39 Gripen’leri varken biz niye envanterden çıkarılması gereken F-4’leri hâlâ kullanıyoruz? Pilotların şehit olmasında bu ihmalin ağır vebali vardır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Atıcı…

25.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ve Başbakanın toprak kaybını kahramanlık olarak lanse etmesinin devlet adamlığına yakışmadığına ilişkin açıklaması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Malatya’da meydana gelen feci kazada şehit olan 4 pilotumuza Allah’tan rahmet diliyorum. Başta aileleri olmak üzere milletimizin başı sağ olsun. Şehitlerimizin yakınlarına sabırlar diliyorum.

Şehitlerimizin uğruna can verdiği vatan topraklarının IŞİD gibi bir terör örgütüne terk edilmesi eminim şehitlerimizi incitmiştir. Bundan daha elim ve vahim olmak üzere, Başbakanın toprak kaybını kahramanlık olarak lanse etmesi ve buradan siyasi rant elde etmeye çalışması devlet adamlığına yakışmamıştır.

Ben, başta Başbakan olmak üzere bütün devlet adamlarını devlet adamlığına yakışır şekilde davranmaya ve konuşmaya davet ediyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Son milletvekili Sayın Demirel.

Buyurun.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Niye son Sayın Başkan? Biz de bir taziyede bulunalım, müsaade edin.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Ya, birer dakika konuşsak ne olacak? İki üç kişi kaldı Sayın Başkan.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – İnsani bir şey ya!

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Allah, Allah, yani rahatsız eden ne? Taziyede bulunacağız. Yanlış mı?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Demirel.

26.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Efendim, şu saatlerde Eskişehir’de  toprağa vermekte olduğumuz Hava Pilot Kurmay Binbaşı Sayın Salih Sezer’le birlikte şehadete eren, tüm Malatya 7. Ana Jet Üs Komutanlığından havalanan helikopterlerle beraber şehadete eren pilotlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Başkan, niçin vermiyorsunuz? Bir taziyede bulunmak istiyoruz. Yani, rahatsız eden bir şey olmamalı.

BAŞKAN - Ya, bir müsaade eder misiniz.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Neye müsaade edeceğim?

BAŞKAN – Bir müsaade eder misiniz.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Taziyede bulunmak istiyoruz sadece, başka bir şey değil.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gündemi açtığım zaman, birleşimi açtığım zaman 12, artı grup başkan vekillerine söz vereceğim demiştim. Şu anda geri kalan 5 milletvekili var. İsimlerini okuyorum: Sayın Acar, Sayın Çınar, Sayın Toptaş, Sayın Özcan, Sayın Yeniçeri. Bu arkadaşlarıma da söz vereceğim. Sayın Yeniçeri’yle bitiyor yalnız.

Buyurun Sayın Acar.

27.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ve Antalya Kültür ve Eğitim Vakfı’nın AKEV Antalya üniversitesi kurma çalışmalarına ilişkin açıklaması

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Malatya’da iki uçağımızın düşmesinden dolayı şehit olan 4 subay pilotumuza rahmet diliyoruz, ailelerine başsağlığı ve sabır diliyorum.

Değerli Başkan, ulusumuz yas içindedir. Bu uçaklarla ilgili ciddi bir soruşturma yapmamız gerekmektedir. Bu uçakların uçuş şifreleri, yazılımlarını araştıran ASELSAN’da birtakım mühendislerimizin 40 yaşında, 30 yaşında intihar ettiği söylenmiştir. Bunların bağlantısı var mıdır? Bunların da araştırılmasını diliyorum. İki uçağın havada çarpışması kadar acemice bir şey olamaz. O kadar usta pilotların çarpıştığını düşünmek bize gerçekten çok uzak bir ihtimal olarak geliyor.

Bir de Antalya Kültür ve Eğitim Vakfı, AKEV Antalya üniversitesini kurabilmek için yaklaşık yedi yıldır uğraşıyor. Eğitim öğretim için binalar yapıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Bitiriyorum Sayın Başkan, izin verirseniz.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın, süreniz bitti.

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Teşekkür ederim.

Sosyal amaçlı binalar yapıldı. Bugün “Tamam.” dense 3 bin öğrenciye eğitim verebilecek aşamaya gelindi. Ancak, uzun süre YÖK’ü ikna etmek mümkün olmadı. Bu arada, neredeyse 50 tane vakıf üniversitesi kuruldu ama her şeyi tamam olan Antalya üniversitesi bir türlü kurulamadı. Sonunda YÖK ikna edildi ama bu sefer de Hükûmetin kanun tasarısını Büyük Millet Meclisine…

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Acar.

Gündem dışı söz alıp bu düşüncelerinizi kamuoyuna açıklayabilirsiniz ama maalesef süremiz sınırlı.

Sayın Toptaş…

28.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş’ın, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara ve Süleyman Şah Türbesi operasyonunda şehit olan askere Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Malatya’da şehit olan 4 pilotumuza Allah’tan rahmet, yakınlarına, Türk Silahlı Kuvvetlerine ve Türk milletine başsağlığı diliyorum.

Ayrıca, Süleyman Şah Türbesi’nin boşaltılmasını, Süleyman Şah’ın ve 2 askerinin naaşının naklini ve buradan kaçışı bir zafer olarak ilan eden ve kamuoyuna takdim edenleri de kınıyorum. O kahramanca kaçış projesinde şehit olan askerimize de Allah’tan rahmet diliyor, yakınlarına, Türk Silahlı Kuvvetlerine ve Türk milletine başsağlığı diliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Çınar…

29.- Kastamonu Milletvekili Emin Çınar’ın, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

EMİN ÇINAR (Kastamonu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de, Malatya’da eğitim uçuşu esnasında meydana gelen kaza neticesinde hayatını kaybeden ve şehit olan 4 pilotumuza Allah’tan rahmet, yakınlarına, kederli ailelerine ve Türk milletine başsağlığı diliyorum.

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim.

Sayın Özcan…

30.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ve Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekilinin Ayşe Nur Bahçekapılı’nın üslubunun bir Meclis Başkan Vekiline yakışmadığına ilşkin açıklaması

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Efendim, elim bir olay sonucu hayatını kaybeden 4 subayımıza ben de Allah’tan rahmet diliyorum. Olay inşallah bir an önce aydınlanır diyorum.

Bir de, Sayın Başkan, şunu da söylemek istiyorum, çok üzülerek söylüyorum bunu: Maalesef üslup konusunda Sayın Cumhurbaşkanı bile elinize su dökemez(x) hâle geldi son zamanlarda. Türk milletinin temsilcisi olan milletvekillerine “sen” diye hitap eden ilk Başkan Vekili olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili olarak herhâlde tarihe geçtiniz. Ben üslubunuzu bir Meclis Başkan Vekiline yakışır hâle dönüştürmenizi temenni ediyorum, bunu talep ediyorum sizden.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yeniçeri…

31.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlar ile Niğde Milletvekili Ömer Selvi’nin vefat eden babasına Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ve Trabzon’un kurtuluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dün Malatya’da meydana gelen 2 uçak kazasında hayatını kaybeden kahraman 4 pilotumuza Allah’tan rahmet diliyorum; kederli ailesine, Türk Silahlı Kuvvetlerine ve büyük milletimize de başsağlığı diliyorum.

Bu vesileyle, Türk Silahlı Kuvvetlerinin envanterinde bulunan uçak ve diğer silahların gözden geçirilmesinin zorunluluk olduğunu da burada hatırlatıyorum. Fonksiyonlarını kaybetmiş mühimmatın elden çıkarılması şarttır. 2 uçağın çarpışması organizasyon ve koordinasyon konusunda ne kadar cehalet içerisinde bulunulduğunu da gösteriyor.

Bu arada, Trabzon’umuzun kurtuluş yıl dönümünü de kutluyor, yiğit Trabzon halkını kutluyorum.

Niğde Milletvekilimiz Ömer Selvi’ye başsağlığı, merhuma da rahmet diliyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Hocam. Bir Trabzonlu olarak ben de payıma düşeni aldım, ayrıca teşekkür ederim.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bırakın düşman bayram etsin sizden kurtuldu diye.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet, Sayın Altay, buyurun.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, biraz önceki oturumu kapatırken -tutanaklardan okuyorum, kayıtlara geçsin diye bu sözü aldım- “Sayın milletvekilleri, bütün milletvekillerini, Sayın Altay’ın söylediği gibi, bu kürsüye saygılı davranmaya davet ediyorum, özellikle sizi, sizi Sayın Altay.” dediniz. Şimdi, sizi dinleyen vatandaşlarımız -gerçi millet her şeyi görüp biliyor ama- şöyle bir algıya kapılır, benim kürsüye saygısız davrandığım gibi bir algıya kapılır.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Estağfurullah.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Siz Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’ne saygılı olsanız ben de sizin usulsüz tutumlarınıza karşı daha saygılı olurum. Kayıtlara geçsin diye söylüyorum.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Altay, bizde öyle bir duygu oluştu açıkçası.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Bugün sinirlerim gayet güzel, hiç sinirlenmeyeceğim, onu da beyan edeyim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Akşam olsun da görürüz bakalım.

BAŞKAN – Mehmet Bey, buraya gelirseniz buna kimse dayanmaz zaten.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Yok, gelmem artık çünkü siz haksız şeyde bulunuyorsunuz, hem vurup hem de ondan sonra…

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- BDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, açlık grevi yapan hasta tutsakların hastanelerde yaşadıkları sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1227)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

12 Eylül 2012 tarihinde başlayan ve 68’inci gününde sona erdirilen açlık grevleri sonucunda birçok tutsak ciddi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalmıştır. Bu kapsamda, açlık grevlerini sona erdiren tutsakların cezaevlerinden alınarak hastanelerde gördükleri tedaviye kadar geçen sürecin incelenmesi, tutsakların kalıcı hastalıklara yakalanmasının önüne geçilmesi, doğru teşhis ve tedavi yöntemlerinin ve hasta tutsakların hastanelerde yaşadıkları sorunlarının belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.

                                                                                  İdris Baluken

                                                                               BDP Grup Başkan Vekili

Gerekçe:

12 Eylül 2012 tarihinde başlatılan açlık grevleri Türkiye’nin temel sorunları olan Kürt meselesi ve demokratikleşme süreçlerinde çözümsüzlüğün önüne geçme amaçlı taleplerle gündemleşmiştir.

Açlık grevleri kapsamında, kademeli olarak eylemci sayısının 10 bine yükselmesi de dünya siyaset tarihinde bir ilk olarak vücut bulmuştur. Gerek açlık grevi eylemcilerinin ve destekçilerinin direnişi gerekse de kamuoyunun duyarlılığı açlık grevlerini görünür kılarken tutsakların muhatap olarak kabul ettiği Sayın Abdullah Öcalan'ın çağrısı üzerine 18/11/2012 tarihinde yani altmış sekizinci gününde açlık grevleri son bulmuştur.

Altmış sekizinci gün olması itibarıyla, özellikle 12 Eylül tarihinde açlık grevine başlayan tutsakların sağlık sorunları ciddi boyutlara ulaşmıştır. 18/11/2012 tarihinde gelen haberler, birçok cezaevinde gerek tutsakların hastanelere sevki gerekse de doğru teşhis ve tedavi süreçlerinde sorunlar yaşandığı yönündedir.

Bu noktadan hareketle, açlık grevlerinin ulaştığı gün sayısının ciddi sağlık problemlerine yol açmaması için tutsakların bir an önce hastanelere sevki ve hastanelerde de eksik ve ayrımcılık içeren herhangi bir müdahaleye maruz kalmadan tedavilerinin yapılması yaşamlarını sağlıklı bir şekilde sürdürebilmeleri açısından önem arz etmektedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin acil bir eylem planıyla bu sürece müdahale etmesi ve tutsakların hâlâ tutuldukları cezaevleri ya da tedavi gördükleri hastaneleri denetlemesi gerekmektedir. Bu gerekliliğin yanı sıra, açlık grevi eylemcilerinin müdahalesiyle ilgili meslek kuruluşlarının deklare ettiği açıklamaları TBMM kapsamında kurumsallaştırmak için bir Meclis araştırması açılmasını talep ediyoruz.

2.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova ve 22 milletvekilinin, kadının toplum içindeki yerinin güçlendirilmesi ve kadına yönelik her türlü eşitsiz yaklaşımın ve insan hakları ihlalinin önlenmesi için gerekli politikaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1228)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Eğitim, ekonomiye katılım, işe alınma, terfi ve ücretlerde uygulanan eşitsizlikler, aile içinde yaşanan şiddet olayları gelir ve eğitim düzeyi fark etmeksizin farklı toplumlarda yaşayan birçok kadının ortak sorunudur. Toplumsal dayanışma ve birliğin korunmasında yapı taşının kadın olduğu bilinci içerisinde, kadının toplum içindeki yerinin güçlendirilmesi ve kadına yönelik her türlü eşitsiz yaklaşımın ve insan hakları ihlalinin önlenmesi için gerekli politikaların araştırılması ve incelenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması amacıyla Anayasa'nın 98’inci ve TBMM İçtüzüğü’nün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereği Meclis araştırması açılmasını arz ederiz. 10.11.2012

Saygılarımızla.

1) Ayşe Nedret Akova                                                    (Balıkesir)

2) Celal Dinçer                                                             (İstanbul)

3) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                          (İstanbul)

4) Mehmet Hilal Kaplan                                                 (Kocaeli)

5) İhsan Özkes                                                              (İstanbul)

6) Candan Yüceer                                                          (Tekirdağ)

7) Levent Gök                                                               (Ankara)

8) Mustafa Serdar Soydan                                              (Çanakkale)

9) Ali Demirçalı                                                             (Adana)

10) Ali İhsan Köktürk                                                     (Zonguldak)

11) Hasan Ören                                                             (Manisa)

12) Osman Kaptan                                                         (Antalya)

13) Metin Lütfi Baydar                                                   (Aydın)

14) Yıldıray Sapan                                                         (Antalya)

15) Sedef Küçük                                                            (İstanbul)

16) Faik Tunay                                                              (İstanbul)

17) Selahattin Karaahmetoğlu                                        (Giresun)

18) Ramis Topal                                                            (Amasya)

19) Namık Havutça                                                        (Balıkesir)

20) Mahmut Tanal                                                         (İstanbul)

21) Gürkut Acar                                                             (Antalya)

22) Haluk Ahmet Gümüş                                                (Balıkesir)

23) İlhan Demiröz                                                         (Bursa)

Gerekçe:

Eğitim, ekonomiye katılım, işe alınma, terfi ve ücretlerde uygulanan eşitsizlikler, aile içinde yaşanan şiddet olayları, gelir ve eğitim düzeyi fark etmeksizin farklı toplumlarda yaşayan birçok kadının ortak sorunudur.

135 ülke içinde cinsiyet eşitliği açısından küresel bir değerlendirme de yapan, her yıl yayımlanan Dünya Ekonomi Forumu'nun 2012 yılı Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre Türkiye geçen yıla göre iki basamak gerileyerek 135 ülke arasında 124’üncü sırayı almıştır. Kadınların ekonomiye katılım fırsatı açısından 135 ülke arasında Türkiye 129’uncu olarak Fas ve İran'ın arasında yer alırken eğitime erişimde 108’inci sırada, siyasi yetkilendirme, güçlendirmede 98’inci sırada, sağlık alanında 62’nci sırada yer almıştır. Kadının toplum içerisindeki güçsüz konumunu gösteren bu göstergeler, ülkemizde kadının güçlenmesi açısından alınması gereken çok mesafe olduğunu göstermektedir.

Kadın erkek fırsat eşitliği sorunu sadece devletin bir sorunu değildir. Her bireyin, her kurumun aynı amaç doğrultusunda çalışması gerekmektedir. Sorun artık bir kişiyi değil, toplumun bütününü, toplumsal sağlığı etkilemektedir. Toplumsal cinsiyet eşitliği açısından her ne kadar gerekli yasal düzenlemeler yapılsa da toplum bilinci değiştirilmeden kadının toplum içindeki konumunun değiştirilmesi ve pozitif ayrımcılığın önünün açılması mümkün olmayacaktır.

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için sadece yasal düzenlemeler yapılması yeterli değildir. Yasal düzenlemelerin getirdiği hak ve sorumlulukların bilinmesi ve bu konuda toplum bilincinin yaratılması için toplumsal yapıyı oluşturan bütün kurumların iş birliğiyle çalışması gerekmektedir. Okul içi eğitimden, medyanın bilinçlendirmesine, dini kurumların yönlendirmesine kadar her kurumun iş birliğiyle ortak bir akıl yaratılması gerekmektedir. Sadece devletin değil, her bireyin, her kurumun aynı amaç doğrultusunda çalışması gerekmektedir. Sorun artık bir kişiyi değil, toplumun bütününü, toplumsal sağlığı etkilemektedir.

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, toplumsal dayanışma ve birliğin korunmasında yapı taşının kadın olduğu bilinci içerisinde, kadının toplum içindeki yerinin güçlendirilmesi ve kadına yönelik her türlü eşitsiz yaklaşımın ve insan hakları ihlalinin önlenmesi için gerekli politikaların araştırılması ve incelenmesi amacıyla bir Meclis araştırmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

3.- Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan ve 21 milletvekilinin, yaş meyve ve sebze üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1228)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Ülkemizdeki yaş meyve ve sebze üreticilerinin içinde bulunduğu sıkıntıların nedenlerinin ve sonuçlarının araştırılması amacıyla Anayasa’nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü’nün 104’üncü ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Yıldıray Sapan                                                                       (Antalya)

2) Namık Havutça                                                                      (Balıkesir)

3) Aykan Erdemir                                                                       (Bursa)

4) İdris Yıldız                                                                              (Ordu)

5) Ramazan Kerim Özkan                                                          (Burdur)

6) Metin Lütfi Baydar                                                                 (Aydın)

7) Mehmet Volkan Canalioğlu                                                   (Trabzon)

8) İlhan Demiröz                                                                        (Bursa)

9) Sinan Aydın Aygün                                                                (Ankara)

10) Birgül Ayman Güler                                                             (İzmir)

11) Erdal Aksünger                                                                    (İzmir)

12) Ali Özgündüz                                                                       (İstanbul)

13) Bülent Kuşoğlu                                                                    (Ankara)

14) Mustafa Moroğlu                                                                  (İzmir)

15) Ramis Topal                                                                         (Amasya)

16) Doğan Şafak                                                                        (Niğde)

17) Ayşe Eser Danışoğlu                                                           (İstanbul)

18) Haydar Akar                                                                         (Kocaeli)

19) Veli Ağbaba                                                                         (Malatya)

20) Gürkut Acar                                                                          (Antalya)

21) Candan Yüceer                                                                    (Tekirdağ)

22) İhsan Özkes                                                                         (İstanbul)

Gerekçe:

Ülkemizde, 40 milyon tonun üzerinde yaş meyve sebze üreticisi olan meyve ve sebze sektörü, tüm yan sektörlerinin birleşimi ile birlikte ülkemize yüzde 100 katma değer sağlamaktadır. Meyve ve sebze işleme sanayi, istihdama, ülkenin ağaçlanmasına, sağlıklı beslenmeye ve net döviz girdisine büyük katkıda bulunmaktadır.

Ülkemiz, dünya yaş meyve sebze üretiminde Çin, Brezilya, Hindistan, ABD, İtalya, İspanya, Filipinler, Meksika, İran ve Fransa'dan sonra gelmektedir. Maalesef ürettiğimiz yaş meyve sebze ve narenciyenin çok az bir bölümünü ihraç edebilmekteyiz. Narenciyede yüzde 29 olan üretimin ihracata oranı, yaş sebzede yüzde 3, yaş meyvede ise yüzde 2'ye kadar düşmektedir. Yaş sebze ve meyve deposu olan Antalya ve ilçeleri, Türkiye sebze üretiminin yaklaşık yüzde 15'ini, ihracatın da yaklaşık yüzde 30'unu karşılarken, meyve üretimimizin yaklaşık yüzde 10'unu ve ihracatımızın da yine yaklaşık yüzde 10'unu karşılamaktadır.

Üretimini ihracata kanalize edebilmesi hâlinde ülkemizin yaş meyve sebzede çok büyük bir potansiyele sahip olduğu açıktır. Üreticilerimizin yurt dışındaki rekabet gücünün düşük olması, var olan bu potansiyelin verimli olarak kullanılamamasına yol açmaktadır. Türkiye yaş meyvede en fazla kiraz, vişne, limon, mandalina, üzüm, greyfurt, portakal ihraç ederken yaş sebzede ise en fazla domates ve soğan ihracatı yapmaktadır.

Türkiye, yıllık 3,5 milyon ton yaş meyve ve sebze ihraç etmektedir. Bu ihracatın yüzde 44'ü Rusya'ya, yüzde 29'u da Avrupa Birliği ülkelerine yapılmaktadır. Bu pazarlarda yaşanabilecek daralmada, en çok üretici ve ihracatçı, dolayısıyla ekonominin tüm kesimleri etkilenecektir. Hatta bazı stratejik ürünlerde ihracat olmazsa üretim durma noktasına bile gelebilecektir. Böyle bir durumda, ürünleri üreten üretici ve aileleriyle birlikte milyonlarca insanın hayatı çok ciddi şekilde etkilenebilir. Bu sıkıntıların yaşanmaması için AB ülkeleri ve Rusya ile ihracat ilişkilerimizi iyi tutmalı, onların talep ve isteklerine göre yaş sebze ve meyve üretimimizi şekillendirmeliyiz.

Yaş meyve ve sebzenin çabuk bozulabilir, hassas ürünler olması, ihracatında bazı zorlukları da beraberinde getirmektedir. Ürünlerin altyapı eksikliklerinin mevcut olması yeterli seviyede ihracat yapılmasını engellemektedir. Bu eksiklikleri etkin bir tarım politikasının olmayışı, hasat sonrası sorunlar, üretici ve ihracatçının örgütlenememesi, bilgi eksikliği, finansman sıkıntısı ve nakliye sorunları olarak sıralamak mümkündür. Bunun yanında, ülkemizde yaş meyve ve sebze sektörünün kendisini tanıtma ve anlatma sorunu yaşanmaktadır. Sektörün sorunlarını dile getirecek, lobi yapacak bir oluşum eksikliği bulunmaktadır. Ayrıca, işçilik, her geçen gün daha büyük bir sorun hâline gelmekte, sektörde çalışacak kalifiye eleman bulunamamaktadır. Sektörün yoğun olarak faaliyet gösterdiği Antalya'da yaşayanlar serada veya tarlada değil, otelde çalışmayı tercih etmektedirler.

Ülkemizdeki yaş sebze ve meyve üretimi, ihracattaki talebe göre planlanmalıdır. Üreticimizin bu bilince sahip olması sağlanmalıdır. Oysa, Türkiye'de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve ilgili kurumlar sektörden kopmuş durumdadır. Bakanlık, Ankara'da masa başından sektörü anlamaya çalışmaktadır. Kontrolsüz üretilen ürünler nasıl olsa iç piyasada tüketiliyor diye ihracat her zaman ikinci planda kalmaktadır. Böyle olunca da 40 milyon tonluk yaş meyve sebze üretimimizin ancak yüzde 3'ü ihraç edilebilmektedir.

Yukarıda belirtilen gerekçelerle yaş sebze ve meyve üreticilerinin içinde bulunduğu sıkıntıların nedenlerinin ve sonuçlarının araştırılması ve alınacak tedbirlerin Yüce Meclisimizce tespiti amacıyla bir Meclis araştırması açılması yerinde olacaktır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, grupların anlaşması üzerine Halkların Demokratik Partisi Grubunun önerisi ile Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisinin yerlerini  değiştiriyoruz.

Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

IX.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve arkadaşları tarafından, Suriye'de devam eden iç savaştan dolayı ülkemize sığınan Suriyeli göçmenler ve Osmaniye’de bulunan Cevdetiye Türkmen kampında yaşayan soydaşlarımızın sıkıntılarının ve çözüm yollarının derinlemesine incelenmesi, eksikliklerinin giderilmesi, destekleme yollarının araştırılması, idari ve kurumsal yasal düzenlemelerin yapılması amacıyla 20/1/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 25 Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

                                                                               Tarih: 25/02/2015

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 25 Şubat 2015 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                               Oktay Vural

                                                                     İzmir

                                                                 MHP Grup Başkan Vekili

Öneri:

20 Ocak 2015 tarih, 2015/3868 sayı ile TBMM Başkanlığına vermiş olduğumuz Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve arkadaşlarınca, Suriye'de devam eden iç savaştan dolayı ülkemize sığınan Suriyeli göçmenler ve Osmaniye ilimizde bulunan Cevdetiye Türkmen kampında yaşayan soydaşlarımızın sıkıntılarının ve çözüm yollarının derinlemesine incelenmesi, eksikliklerinin giderilmesi, destekleme yollarının araştırılması, idari ve kurumsal yasal düzenlemelerin yapılması amacıyla verilen Meclis araştırma önergesinin 25 Şubat 2015 Çarşamba günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde ilk konuşmacı Adana Milletvekili Sayın Seyfettin Yılmaz.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz Meclis araştırma önergesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce şunu ifade etmek istiyorum: Geçen hafta Adana’da bir gazetenin sahibi ve kendisi de gazeteci olan Koza Yardımcı Hanımefendi Nevşehir’de gittiği otelde sabahın beşinde göz altına alınıyor. Koza Yardımcı bir gün önce Adana Adliyesine gidiyor, milletvekilliği adaylığına müracaat etmek üzere sabıka kaydı alıyor. Orada kendisine herhangi bir işlem yapılmamasına karşılık, ta yedi ay önce Vali Coş’u Twitter üzerinden eleştirdiği için bir bayan Nevşehir’de gittiği otelde, sabahın beşinde göz altına alınıyor. Yani bu, Türkiye'nin hukuk olarak insan hakları açısından hangi noktaya geldiğinin bir göstergesidir. Bunu öncelikle belirtmek istiyorum.

İkinci husus: Bugün Sayın Başbakan grup toplantısında, Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin Necdet Özel’in, Genelkurmay Başkanının tırnağına kurban olması gibi bir ifadede bulunmuştur. Bu talihsiz bir ifadedir. Burada, Süleyman Şah Türbesi’nin, vatan toprağının, ata yadigârının oradan alınarak kaçırılan bir operasyonu yürüten Genelkurmay Başkanının tırnağına kurban olunmaz. Eğer tırnağına kurban olunacaksa şunu ifade ediyorum: 1973 yılında Süleyman Şah Türbesi’nin bulunduğu alanın yapılan baraj neticesinde sular altında kalması sonucunda Suriye ekibi Türk heyetine diyor ki: “Burası sular altında kalacak, buradaki türbeyi alın, Türkiye’ye götürün.” Türk heyetinin verdiği cevap şudur, bu heyetin başında bulunan Albay Necabettin Ergenekon aynen şu ifadede bulunuyor: “Burası Türk toprağıdır. Edirne, Kars, Ardahan, Adana neyse burası da aynıdır, burası bizim toprağımızdır.” Onun üzerine, “Biz size bir başka yer gösterelim, oraya bu türbeyi kaldırın.” dendiği zaman da aynen şu ifadelerde bulunuyor: “Burası Türk toprağıdır. Burası sular altında kalacaksa biz burayı, bu türbeyi Suriye’de istediğimiz yere koyarız ve inşa ederiz. Eğer bunun gereğini yapmazsanız bunu Ardahan’ın, Kars’ın, İstanbul’un işgaliyle aynı konuma sokarız ve gereğini yaparız.” ifadesinde bulunmuştur. Bunun üzerine toplanan Suriye Hükûmeti ve heyeti, Türk heyetinin, dönemin Türk Hükûmetinin bu tutarlı tavrı ve bu heyetin başındaki Albay Necabettin Ergenekon’un bu kararlı duruşu karşısında Türk heyetine istediği noktada ve istediği yerde bu türbenin taşınması noktasında görüş belirtmiş ve izin vermiştir. İşte bir tarafta vatan toprağını IŞİD terörüne karşı bile koruyamayan, bir başka terör örgütünden destek alarak o türbeyi bir gecede PYD’nin önderliğinde ve rehberliğinde oradan kaçıran bir Hükûmet ve Genelkurmay Başkanlığı, diğer tarafta da Türk milletinin, Türk devletinin itibarını koruyan bir anlayış. Şimdi burada eğer tırnağına kurban olunacaksa Sayın Başbakan, bu dönemde Türk milletinin haysiyetini, onurunu kıran bu Hükûmete ve bu Hükûmetin Genelkurmay Başkanı Özel’e değil, işte o anlayışı ortaya koyan hükûmete ve o  heyetin başındaki Albay Necabettin Ergenekon’un tırnağına kurban olması gereken Sayın Davutoğlu’dur, bunu açıkça ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Suriye’den ülkemize yaklaşık 1,5 milyona yakın sığınmacı gelmiştir. Bu süre içerisinde bu şunu gösteriyor ki dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, yine dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Orta Doğu’da yaşanan süreci görememesi, o coğrafyada planlanan oyunu görememesi veya bu oyunun uygulanmasının bir parçası olarak Orta Doğu’nun yeniden şekillenmesi, Irak’taki Türkmenlerin, Suriye’deki Türkmenlerin yerlerinden, yurtlarından edilerek o bölgelerin başka yapıların ve güçlerin eline geçmesi oyununu göremeyecek şekilde şunu ifade etmişlerdi: “İki hafta sonra Emevi Camisi’nde cuma namazı kılacağız.” diyen, söylemlerde bulunan bu Hükûmete şunu söylüyorum: Siz, iki hafta sonra Şam’da Emevi Camisi’nde cuma namazı kılamadınız ama ne yazık ki bugün Türkiye’yi getirdiğiniz nokta şudur: Suriye’den kaçan sığınmacıların Türkiye’de cami önünde dilencilik yaptıkları bir süreci yaşattınız. Bugün “Emevi Camisi’nde cuma namazı kılacağız.” dediğiniz noktadan Suriye’deki mültecilerin Türkiye’de cami önünde dilencilik yaptığı bir ortam sizin yanlış politikalarınızın eseridir.

Bakın, değerli milletvekilleri, yine Suriye’den gelenler 1,5 milyona yakın, Adana’da da resmî rakamlara göre 120 bin, gayriresmî rakamlara göre 180 bin civarında. Burada bu sığınmacılara kucak açmak, onları kucaklamak bizim geleneğimizde, örfümüzde var, bundan dolayı teşekkür ederiz. Ama gelinen nokta şudur: Şu anda bir kaos ortamı vardır, Suriye’den gelen Adana’daki mülteciler için söylüyorum. Bakın, suç çetelerinin eline geçmiştir, kızları fuhuş bataklığının içerisinde suç örgütlerinin eline düşmüştür. Orada iş barışı bozacak birçok gelişme vardır. Bundan dolayı Adana neredeyse sosyal patlamaya hazır bir kent hâline gelmiştir.

Buradan, Suriye’den gelen Türkmenlerle ilgili meseleye geçmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bundan yaklaşık birkaç ay önce Osmaniye Cevdetiye’deki Türkmen kampını ziyaret ettim. Burada yaklaşık 9.500’e yakın Türkmen yaşamaktadır, bu kamplarda. Osmaniye ilinde kamp dışında da 18 bine yakın Türkmen yaşamaktadır. Bu Türkmenler, Halep’te, Şam’da, Suriye’de bin yıldır, Osmanlının emanetleri olarak, bizim aynı soydan, aynı boydan, aynı kandan geldiğimiz Türkmen kardeşlerimizdir. Bunlara sahip çıkmak Türk devletinin borcudur. Bunları bu kampa almaktan dolayı teşekkür ediyoruz ama kampı gezdiğimde şunu gördüm: Kamp gerçekten içler acısı. O kamplarda yaşayan 9.500 Suriyelinin(*) hayattan bezmiş bir vaziyette, geleceğe endişeyle bakan bir durumla karşı karşıya olduklarını görüyoruz. Bakın, 15 metrekarelik çadırları 8 kişi, 10 kişi, 12 kişi -aynı çadırı- paylaşmak zorunda kalıyorlar. Tamamı çadırlarla kaplı olan bu yerde yazın sıcaktan -Osmaniye’nin sıcağını hepiniz bilirsiniz- kışınsa soğuktan ciddi manada sıkıntı yaşıyorlar. Gittiğimdeki manzara tüylerimi ürpertmiştir. Lağımlar ortada akıyor, duş alabilecekleri, banyo yapabilecekleri banyoları mevcut değil, suları sık sık kesiliyor. Yetmiş iki saat elektriğin verilmediği, neredeyse Belene Kampı’nı andıracak şekilde birtakım uygulamaların olduğunu görüyoruz. Zaten, Suriye’de uygulanan politika neticesinde eğitimsiz bırakılan Türkmen çocukları Türkiye’de buna benzer sıkıntıları yaşıyor. Burada, Libya müfredatına göre sayıldığı için, üniversiteye girişlerde çok ciddi sıkıntılar yaşıyorlar. Bu çocuklar eğitimlerini alamıyorlar. Bunlar Türkmen çocukları, bizim akrabalarımız; aynı kandan, aynı boydan geliyoruz. Edirne’deki, Kars’taki, Adana’daki, Trabzon’daki Türkmenler neyse onlar da aynıdır. Buradan Hükûmete sesleniyorum: Dört yıldır buradalar; bu çocuklara sahip çıkmamız gerekiyor. Bu çocuklarımızı Türkçe müfredata göre eğitime alarak, bu çocuklarımızın baba gördükleri, her zaman için gurur duydukları Türk devleti tarafından sahipsiz bırakılmadıklarını göstermemiz lazım. Sağlık hizmeti alma noktalarında orada çok ciddi sıkıntıları var. Orada saatlerce kaldım, toplantı yaptım. Türk devletine her zaman sahip çıkıyorlar ama kendilerini ötekileştirilmiş, ihtiyaçlarının giderilmediğini, sıkıntılarla baş başa gördükçe ciddi sıkıntıyla karşı karşıya kalıyorlar.

Bu araştırma önergemize destek vererek, başta Cevdetiye olmak üzere, Türkmen kamplarında yaşayan bu soydaşlarımızın, kardeşlerimizin, akrabalarımızın sıkıntılarını el birliğiyle beraber çözmemiz lazım. Bin yıldır bu devletin bir mensubu olan, çeşitli vesilelerle Suriye’ye, Irak’a giden Türkmen kardeşlerimize sahip çıkmak Türk milletinin, Türk devletinin ana görevidir. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın hatibin konuşmasıyla ilgili Genel Kurulu bilgilendirmek istiyorum orada geçen bir isim hakkında, Necabettin Ergenekon hakkında; bir yanlış bilgi var.

BAŞKAN – Buyurun, yerinizden bir dakika.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, Hükûmet nerede, hiçbir bakan yok? Önemli konular konuşuluyor.

BAŞKAN – Sayın Akçay, lütfen…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – “Lütfen”i var mı Sayın Başkan? Hükûmetin bulunması gerekmiyor mu?

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Hükûmet başka işlerle uğraşıyor.

BAŞKAN – Sayın Akçay, lütfen…

Buyurun Sayın Önder.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bu sayın hatip bir askerden, kişiden bahsetti, Necabettin Ergenekon’dan, onun dirayetinden bahsetti. Ben bu şahsın filmini yaptım. Beynelmilel’de bahsedilen albay, bu albaydır. Sayın hatibe de önerim: O günleri gören MHP’li bir il, ilçe yöneticisini aradığında, bu insanın ne kadar gaddar, ne kadar işkenceci, ne kadar zalim olduğunu -hiç başka bir partiye gerek yok- kendi partili arkadaşlarından öğrenebilir. Böyle bir dirayetten falan bahsetmek mümkün değil. Adıyaman’da aldığı ah bunun yedi ceddine yeter. Genel Kurulu bu anlamda bilgilendirmek istedim. O kadar ayyuka çıkmıştı ki faşist cuntanın görevden almak zorunda kaldığı tek işkenceci sıkıyönetim komutanıydı.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Yılmaz, buyurun. 

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Bununla ilgili sataşmadan dolayı söz istiyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Ne dedi? Sizin şahsınıza…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Ne diyecek yani? Bizim söylediklerimizle ilgili…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sataştım.

BAŞKAN – Sayın milletvekili, sizin şahsınıza yönelik bir sataşmada bulunmadı. Siz bir konuda bilgi verdiniz…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Cevap verdi Sayın Başkan.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Cevap verdi. Yani bizi yalan söylemekle suçladı, daha ne diyecek Sayın Başkan yani, rica ediyorum.

BAŞKAN – “Yalan söyledi.” demedi, “Bilgi vermek istiyorum.” dedi. 

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Demedi, ama illa ki…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yanlış bilgilendirdiği için.

BAŞKAN – Buyurun peki.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkan, gereksiz yere söz verdiniz zaten.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz konuşuyor, ben Sayın Yılmaz’ı dinleyebiliyorum, diğer milletvekilleri niye ayağa kalkıyor, onu anlamadım.

Buyurun Sayın Yılmaz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Gereksiz yere söz verdiniz.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz da sağ olsun, yani haklı olarak, dileğini ve talebini dile getirebiliyor.

Lütfen, buyurun, sataşmadan iki dakika.

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mesele burada şahıslar değil, insanların verilen talimatları yerine getirmesidir. 1973 yılındaki hükûmetin kararlı tutumu ve o heyetin içerisinde olan bir askerin oradaki takındığı tavır hükûmetten kaynaklanır. Eğer bugünkü Hükûmet, Necdet Özel’e veya askere “Orada her ne pahasına olursa olsun o Süleyman Şah Türbesi üç beş teröriste bırakılmaz, gereğini yapın.” deseydi, ben inanıyorum ki bugün, neyle suçlarsanız suçlayın, o asker gereğini yapardı. Orada da o hükûmete, o heyete şu talimat verilmiştir: “Orada vatan  toprağını koruyacaksınız. Geri adım atmak yoktur.” O heyetin başında da bu şahıs vardır. Bu şahsın diğer konuları beni ilgilendirmiyor. Ben oradaki kararlı iradeden bahsediyorum.

Bugün Sayın Başbakan diyor ya “Genelkurmay Başkanının tırnağına…” İşte o “tırnağa kurban olma” noktasında bu iradenin tırnağına kurban olunur. Söylemek istediğimiz o. Vatan toprağını, üç tane, kim tarafından beslendiği, kim tarafından sahaya sürüldüğü belli olmayan eli kanlı terör örgütü IŞİD’e teslim ederek, vatan toprağı, ata yadigârı Süleyman Şah Türbesi’ni oradan alıp kaçarak PYD’nin kontrolünde, Türkiye’den 150 metre uzaklıktaki Eşme’sine getirerek kahramanlık destanı yapan iradeye bunu ifade etmek istiyorum. İşte o dönemin Başbakan Yardımcısı da Alparslan Türkeş’ti. Burada bir kararlı irade vardı. Bugün burada üzerinde durduğumuz konu odur. Konuyu başka yerlere çevirmenin bir mantığı yoktur. Burada da eğer Hükûmet kararlı dursaydı, her ne pahasına olursa olsun orada o koruma yapılmış olsaydı, o görevlendirilen, o giden heyet, 527 kişilik personelin komutanı da o talimatı yerine getirirdi ama orada “Süleyman Şah Türbesi’ni alın, kaçın, Türkiye’ye getirin.” dediğiniz zaman, bu iradenin, kimin kurban olması gereken irade olduğunu da yüce heyetin takdirine bırakıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın hatip Genel Kurulu yine eksik bilgilendirdi. Bir konuda açıklama yapmak istiyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkanım, böyle bir usul var mı?

BAŞKAN – Sayın Önder…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Meclisin danışmanı mıdır sayın vekil? Ne zaman ifade edecekse sayın vekil o zaman ifade eder. Böyle şey olmaz Sayın Başkan. Söz alır, gündem dışı söz alır…

BAŞKAN – Sayın Önder, şimdi bir konu konuşuldu. Sayın Yılmaz bir konuşma yaptı, siz bir açıklama yaptınız onun yerine ve…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – …şimdi bu grup önerisi üzerine söz alır, konuşur. Böyle şey olmaz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Zaten birazdan konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay, siz idare edin buradan, buyurun.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bizim söz hakkımız yok, o yüzden, özür dilerim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Herkesin görüşünü alıyorsunuz da Sayın Başkan…

BAŞKAN – Ee, bir müsaade edin ama.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Yani söz hakkımız olsaydı…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – …benim görüşümü niye almıyorsunuz?

BAŞKAN – Ama müsaade edin. Ben sizinle ilgili bir şey yapmıyorum. Şu anda Sayın Yılmaz’ın ve Sayın Önder’in konuşmasının değerlendirmesini yapıyoruz hep beraber. Lütfen…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bütün bir kentin ahını almış…

BAŞKAN – Sayın Önder, bir dakika…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Önder, bir dakika…

Sayın Yılmaz’ın konuşmasını herkes dinledi.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Evet.

BAŞKAN – Siz de açıklamanızı yaptınız. Yönetmenliğini yaptığınız filmdeki albayın kim olduğunu da söylediniz.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Filmle alakası yok, filmle alakası yok, insan canı söz konusu. Yani bir referans olsun diye onu söyledim.

BAŞKAN – Şimdiki talebiniz nedir?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Şimdiki talebim şu… Yani yanlış olan bilgi şu: Bir şahıs sorunlu. Üstelik MHP’li, MSP’li, solcu, Adalet Partili…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ne alakası var ya? Bu konuyla alakası yok.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – …hiçbir ayrım yapmadan herkese zulmetmiş fakat hatibin şimdiki yaptığı konuşmada bu askerin dirayetine bağlanıyor veya dönemin hükûmetine… O hadisenin aslı da öyle değil, keşke Sayın Halaçoğlu burada olsa, söyleseydi.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Geldiği zaman sorarsınız.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Dönemin Suriye Hükûmeti çağrı yapıyor “Ya gelin, biz burada baraj yapacağız, bu meseleye başka bir yere nakil şeklinde çözüm bulalım.” şeklinde.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Önder.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Kendi grubu adına söz alsaydı araştırma önergesi üzerine.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Gök, sisteme girmişsiniz.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Malatya’da 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotların cenaze töreninin olduğu sırada Cumhurbaşkanının başka bir törende konuşma yapmasının doğru olmadığına ilişkin açıklaması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, bugün, dün 2 uçağımızın, askerî uçağımızın düşmesi sonucu 4 askerimizin şehit olmasının büyük üzüntüsünü yaşıyoruz. Bugün de öğlen saatlerinde şehitlerimizle ilgili bir cenaze töreni düzenlendi ama Sayın Başkanım, aynı saatlerde Cumhurbaşkanının bir yerde yaptığı konuşma cenaze töreniyle çakıştı ve tüm havuz medyası ekranın yarısında Cumhurbaşkanının görüntüsünü, yarısında da cenaze törenini vermek suretiyle bir cenaze törenine olan saygının ve askerlerimize duyduğumuz üzüntünün azalmasına neden oldular.

Sayın Cumhurbaşkanı ülkede birliğin ve dirliğin sembolüdür. Böylesine üzüntülü bir günde, böylesine herkesin birbirini arayıp teselliyi bulacağı bir günde, yani o konuşma o saate mi denk getirilir? Yani bir Cumhurbaşkanı bunu içinde, ruhunda hissetmiyorsa ne zaman hissedecektir? O 4 şehidimiz Türkiye’nin şehididir. Yani buna en başta, en öncülük yapması gereken Cumhurbaşkanı, kalkıyor aynı saatte bir konuşma yapıyor ve bu konuşmayla da aynı saatlere çakışan cenaze töreni maalesef medyamız tarafından ekranlarda yarı oranda gösteriliyor.

Cumhurbaşkanının bunu yapmaya hakkı yoktur, her yerde konuşacak diye bir şey yoktur ama böylesine üzüntülü bir konuda, cenaze töreninin yapıldığı bir konuda Cumhurbaşkanı herhâlde herkesten önce susmalı ve o şehitlerin karşısında saygı duruşunda bulunmalıdır.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Altay da sisteme girmiş ama sanıyorum Genel Kurulun dışına çıkmışlar.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- MHP Grubunun, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve arkadaşları tarafından, Suriye'de devam eden iç savaştan dolayı ülkemize sığınan Suriyeli göçmenler ve Osmaniye’de bulunan Cevdetiye Türkmen kampında yaşayan soydaşlarımızın sıkıntılarının ve çözüm yollarının derinlemesine incelenmesi, eksikliklerinin giderilmesi, destekleme yollarının araştırılması, idari ve kurumsal yasal düzenlemelerin yapılması amacıyla 20/1/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 25 Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grup önerisinin aleyhinde ilk konuşmacı Yozgat Milletvekili Sayın Ertuğrul Soysal.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Suriye’deki iç savaştan dolayı ülkemize göç eden Suriyeli mültecilerle ilgili MHP Grubunun vermiş olduğu öneri hakkında söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, hepinizin bildiği üzere, 2011 yılından itibaren Suriye’deki iç savaştan dolayı takriben, toplam olarak söylüyorum, 1 milyon 700 binin üzerinde Suriyeli kardeşlerimiz Türkiye’ye geldiler. Bunların içerisinde 251 bin kişi bizim kurduğumuz kamplarda ikamet etmektedirler. Yine, bunlarla beraber, bu kardeşlerimizle ilgili harcadığımız meblağ yaklaşık 5,5 milyarı bulmuştur. Tabii, bunların içerisinde, kamplarımızda birçok konu da çözülmüştür. Bunların başında eğitim sorunları, sağlık sorunları, barınma sorunları ve diğer sosyal sorunlar gelmektedir. Sağlık sorunlarıyla ilgili geçmişte değişik arkadaşlar burada, kürsüde birçok şeyler söylediler. Ben bugün itibarıyla söylüyorum, Türkmen kardeşlerimiz de dâhil herkes, kamplarda kalan herkes ücretsiz olarak sağlıktan faydalanmaktadırlar. Bugüne kadar yaklaşık 3 milyon 700 bin kişi sağlıktan faydalanma adına poliklinik hizmeti almıştır. Yine, 277 bin kardeşimiz yatarak tedavi görmüştür, 45 bin doğum gerçekleşmiştir bütün kamplarımızda, tabii, bununla beraber, 213.500 kardeşimizin de ameliyatları gerçekleştirilmiştir. Yine, eğitim noktasında, yaklaşık 70 bin kişi ilkokul, ortaokul ve liselerde eğitim almaktadır şu an itibarıyla. Tabii, bununla beraber, çeşitli branşlarda 1.210 kurs açılmış, yaklaşık 40 bin kişi de bu kurslara iştirak etmiş ve sertifikalarını almışlardır.

Şimdi, değerli konuşmacı biraz önce Türkmen kardeşlerimizle ilgili sorunlar olduğundan bahsetti, Osmaniye ili Cevdetiye beldesindeki kampımızda ve birçok basında çıkan sözlerden bahsetti. Basında çıkan bütün haberler kesinlikle yalandır değerli kardeşlerim. Bugün itibarıyla Cevdetiye Kampı’nda 9.210 kişi kalmakta, bunların 4.633’ü bayan, 4.577’si de erkektir. Toplamda ülkemizde misafir ettiğimiz Türkmen sayısı 18 bin civarındadır. Tabii, son aldığım bilgileri ben sizlere aktarıyorum: Cevdetiye Kampı’nda şu anda hiçbir sorunumuz yoktur, elhamdülillah.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Bir gitsenize oraya, bir gitsenize!

ERTUĞRUL SOYSAL (Devamla) – En son -yağışlardan dolayı- ara yollarla ilgili sıkıntıların valiliğimiz tarafından…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Bir gidin de görün bakalım!

ERTUĞRUL SOYSAL (Devamla) – …özel idare tarafından yaklaşık 15 bin ton mıcırla ve diğer türlü malzemeyle yolların çok güzel hâle geldiğini de buradan ifade etmek istiyorum.

Yine, aynı şekilde, eğitim sorunları olsun, sağlık sorunları olsun ve birçok diğer konular kesinlikle sonuna kadar çözülmüştür.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Hafta sonu beraber gitmeye davet ediyorum sizi, hafta sonu. Bir beraber gidelim, bir gidelim beraber!

ERTUĞRUL SOYSAL (Devamla) – Biz giden arkadaşlarımızdan biliyoruz, onlardan dinlediğimiz kadarıyla da herhangi bir sorun olmadığını da ben buradan ifade etmek istiyorum.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Görmediğin, bilmediğin yeri söylüyorsun ya!

ERTUĞRUL SOYSAL (Devamla) – Şimdi, değerli kardeşlerim, Suriye, biliyorsunuz, bin yılın ötesine şöyle baktığımız zaman kültürel ve birçok tarihî bağlarımız olan bir ülke. Buradan gelen kardeşlerimize ben aslında mülteci bile demek istemiyorum, onların hepsi bizim kardeşimiz, onlar bizim misafirimiz. Biz, bu noktada, ta başından beri, 2011 yılından beri devlet olarak, Hükûmet olarak üzerimize düşeni yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz inşallah. Dolayısıyla, bugün ufak tefek sorunlar olabilir, bize ulaşan, Hükûmetimize ulaşan her türlü sorun dikkate alınıyor ve zamanı geçmeden de gereği yapılıyor.

Bir zamanlar… MHP Grubundan birçok kardeşimi ben buradan dinledim, bizim Genel Kurul tarafında, “Türkmenlerle ilgili şeyler yapılmıyor, onlara ilgi gösterilmiyor, sağlıktan faydalanılmıyor.” diye birçok şeylerden bahsettiler. Bugün itibarıyla söylüyorum, hiçbir ayrım yapmadan; din, mezhep, ırk, vesaire, hiçbir ayrım yapmadan Suriye’den gelen bütün kardeşlerimize biz eşit davranıyoruz ve Hükûmetimizin bütün imkânlarını eşit seferber ediyoruz. Mesela, Suruç’ta açtığımız güzel bir kampımız var, belki gidenleriniz görmüştür. Bugün o kampımızın, dünyada açılan kamplar içerisinde 3’üncü olduğunu, Avrupa’daki ülkelerin yapmış olduğu, açmış olduğu kampların içerisinde 1’inci olduğunu ben buradan iftiharla sizlere söylüyorum.

Dolayısıyla, değerli kardeşlerim, basında çıkan haberlere fazla önem vermeyin; biz yaptığımızı biliyoruz, biz yapacaklarımızı da her zaman söylüyoruz. Bu konuda biz rahatız, sizler de rahat olun; onlar bizim kardeşimizdir, misafirlerimizdir.

Biz her zaman üzerimize düşeni fazlasıyla yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz diyor, MHP grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu belirtiyor; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

S NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, kayıtlara geçsin diye… Söz istemiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

S NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Kürsüdeki konuşmacı Genel Kurulu bilgilendirirken, kendi cümlesiyle, arkadaşlarından duyduklarını aktardı. Keşke o kampı gören, o kamptaki sorunları tespit eden biri çıksaydı kürsüye. Adalet ve Kalkınma Partisinde böyle bir milletvekili yok mu merak ettim. Kayıtlara geçsin diye söylüyorum.

BAŞKAN – Tamam, teşekkür ederim.

Sayın Atıcı, sizin talebiniz nedir?

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Yozgat Milletvekili Ertuğrul Soysal’ın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

AYKUT ATICI (Mersin) – Sayın Başkan, sayın konuşmacı Türkmenlerle ilgili bir sağlık sorunu yaşanmadığını dile getirdi. Bu doğru bir bilgi değildir. AKP milletvekilleri de bunu çok iyi bilirler, komisyonda da konuştuk. Türkmenlerle ilgili sorunlar hâlâ devam etmektedir ve bizim, Türkmenlere ayrımcılık yapmamız gerekiyor.

Ayrıca “Dil, din ayrımı yapmadan bütün Suriyelilere hizmet veriyoruz.” demek çok abes bir şey çünkü hepsi Arapça konuşuyor, hepsi Müslüman, zaten bir ayrım yok ancak milyonlarca insanı buraya çağırıp ondan sonra bunlara sağlık hizmeti verememek… Sadece kamplarda değil, bunun yüz binlercesi şehir içerisinde. Hiçbirisinin kızamık aşısı yok, bu nedenle 7 bin tane kızamık çıktı. Hiçbiri bulaşıcı hastalık kontrolünden geçmiyor. O yüzden, insanları buraya çağırıp sersefil bırakmanın da doğru olmadığını düşünüyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- MHP Grubunun, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve arkadaşları tarafından, Suriye'de devam eden iç savaştan dolayı ülkemize sığınan Suriyeli göçmenler ve Osmaniye’de bulunan Cevdetiye Türkmen kampında yaşayan soydaşlarımızın sıkıntılarının ve çözüm yollarının derinlemesine incelenmesi, eksikliklerinin giderilmesi, destekleme yollarının araştırılması, idari ve kurumsal yasal düzenlemelerin yapılması amacıyla 20/1/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 25 Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde ikinci konuşmacı Gaziantep Milletvekili Sayın Ali Serindağ.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, izninizle o konuya geçmeden bir iki hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve halkımızın dikkatine sunmak istiyorum.

Devlet adamlarının görevi ülkede birliği ve bütünlüğü sağlamak, savunmak ve bunun için gerekli tedbirleri almaktır. Ancak, son yıllarda AKP Hükûmeti öyle bir politika izliyor ki özellikle Hükûmet eliyle insanlar ayrıştırılıyor, insanlar kamplara bölünüyor, insanlar kutuplaştırılıyor.

Bakınız, ibretiâlem için burada söylüyorum. Sayın Davutoğlu’nun bugün grupta yaptığı bir konuşmadan bir iki alıntı yapmak istiyorum. Bir defa, Sayın Davutoğlu ve Sayın Cumhurbaşkanı muhalefet partilerini birbirlerine karşı kışkırtmak istiyor ve bu yolla insanlar arasına nifak sokuyor, şöyle diyor: “MHP’nin şimdi HDP'yle yan yana olduğunu seçmene anlatacağız.” Devam ediyor: “HDP Kürt partisi, CHP Türk Baas’ı.” Böyle bir ayrımcılık, böyle bir bölücülük olabilir mi? Bu Sayın Başbakan Türkiye için büyük bir tehlikedir, bu Sayın Başbakan bu sözleri söyledikten sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı olamaz artık ve gene yalanlarına devam ediyor, diyor ki: “24 Kasımda -iç güvenlik paketini kastederek söylüyor- tüm bu unsurları, muhtevi yasa tasarısını Bakanlar Kurulunda konuştuktan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk ettik, yine hiçbir ses yok, eleştiri yok.” İnsaf, insaf!

Siz, kapalı kapılar ardında bu tasarıyı hazırlarken tüm çabamıza rağmen bununla ilgili en ufak bir bilgi vermediniz. Bu tasarı Türkiye Büyük Millet Meclisine geldikten sonra İçişleri Komisyonunda 3 Aralık tarihi itibarıyla görüşülmeye başlandı, biz orada tüm önerilerimizi sunduk. Alt komisyon kuruldu, alt komisyonda tüm önerilerimizi dile getirdik, itirazlarımızı söyledik diğer muhalefet partileriyle beraber, tekrar esas Komisyona gelince gene tüm önerilerimizi söyledik ama bu kadar da insanın gözünün içine baka baka yalan bilgi vermek olmaz ki.

Sadece bununla da yetinmiyor. Sayın Arınç da şöyle diyor: “Bu tasarı komisyonlardan üç günde geçti.” ve bunu halkın gözünün içine baka baka söylüyor, sıkılmadan söylüyor. “Üç günde geçti, kimse de bir şey demedi.” diyor. Böyle bir şey olabilir mi? Devlet adamları bu kadar yalan söyleyebilir mi?

Gene, Davutoğlu bugünkü grup toplantısında, insanları, tabii, toplamış, orada nümayiş şeklinde tezahürat yapıyorlar, salonda tekbir sesleri ve ondan sonra da Davutoğlu’nun ona karşılık sözleri şu: “İnşallah bu tekbir sesleri al bayrakla beraber Suriye topraklarında yükselecektir.” Biz Suriye’yi işgal mi edeceğiz değerli arkadaşlarım, biz Suriye’ye mi saldıracağız? Suriye’yle ne problemimiz var? Davutoğlu’nun hayalperest, ütopik düşüncelerinin Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikası hâline getirilmesine hepimizin karşı çıkması lazım. Böyle bir Başbakan bu ülkeyi yönetemez.

Değerli arkadaşlarım, devam ediyor gene, Süleyman Şah Türbesi’nden çekilmeyi kastediyor. Şunu herkes bir defa aklına koymalı değerli arkadaşlarım, siz hepiniz “Süleyman Şah Türbesi ve çevresi Türkiye toprağıdır, vatan toprağıdır.” diyor muydunuz, demiyor muydunuz? “Demiyorduk.” diyorsanız ona göre konuşalım ama hepiniz “Burası vatan toprağıdır.” diyordunuz. Peki, vatan toprağı idi ise sizin bırakıp gelmiş olmanız nasıl bir zafer havası içerisinde kamuoyuna sunuluyor? Nasıl oluyor bu? Bu, değerli arkadaşlarım, bir geri çekilmedir, terk etmedir. Siz ne yaparsanız yapın bunu değiştiremezsiniz. Gerçi sizin huyunuz bu. Tıpkı göz göre göre yurttaşlarımızı rehin düşürdükten sonra Musul Konsolosluğunu IŞİD’e bırakıp vatandaşlarımızın canını zar zor kurtarmayı bir başarı olarak sunmanız gibi. Siz onu da öyle yaptınız. Daha sonra ne yaptınız? Süleyman Şah Türbesi’nde IŞİD’in yapmak istediği yıkıp dökme işini kendi elinizle yapmayı başarı hikâyesi gibi sunmaya kalkıştınız. Hiç kimse şunu söyleyemez:(*) Türk Silahlı Kuvvetleri Türkiye'ye ve Türkiye topraklarına yapılacak olan her tür saldırıyı, her tür tehdidi defedecek güç, kudret ve kuvvete sahiptir. Bunun aksini hiç kimse söyleyemez. Bizim Silahlı Kuvvetlerimizi bu duruma düşürmenize kimse sıcak bakamaz. Hakkınız yoktur buna.

Sayın Cumhurbaşkanı da halkı yanlış bilgilendirmeye devam ediyor. Ne diyor? Dün yaptığı bir toplantıda -her gün birilerini topluyor ya- diyor ki: “Efendim, müjde, müjde! Biz, muhtarlara evlenme akdi yapma yetkisi veriyoruz.” İnsaf! Zaten köy muhtarlarının evlenme akdi yapma yetkisi vardı. Siz bunu onların elinden aldınız. Onların elinden aldığınız bir yetkiyi şimdi devrediyorsunuz ve bunu da başarı ve müjde olarak sunuyorsunuz. Bu, bir Cumhurbaşkanına yakışıyor mu? Böyle devlet adamlığı olur mu değerli arkadaşlarım?

Gene bu iç güvenlik paketini getirirken sanki kamu düzenini sağlamak için getiriyorsunuz. Getirdiğiniz bu tedbirler kamu düzenini sağlamaz, tam tersine kamu düzenini bozar. Kamu düzenini bozucu tedbirler getiriyorsunuz ve diyorsunuz ki: “Efendim, muhalefet önerilerini getirsin, değerlendireceğiz.” Burada AKP sıralarında oturanlara sesleniyorum: Muhalefetin hangi önerisini dikkate aldınız? Biz size önergeler yoluyla görüşümüzü iletmedik mi? Şu, şu, şu, şu konular sakıncalıdır demedik mi? Siz bunları dikkate aldınız mı? O zaman niye yalan söyleme gereği duyuyorsunuz? Şunu söyleyebilirsiniz: Muhalefet bunu söylüyor ama biz bunu savunuyoruz, bunu bu şekilde çıkaracağız. Bunu diyebilirsiniz ama yurttaşı aldatarak, muhalefet hiçbir öneride bulunmuyor, önerilerini getirmiyor diyemezsiniz. Dediğiniz takdirde, değerli arkadaşlarım, üzülerek ifade ediyorum, yalan söyleme durumuyla karşı karşıya kalmış olursunuz.

Bakın, bu tasarı ne getiriyor? Bu tasarıda, hâkim kararı olmadan herhangi bir noktada polis sizi durdurabilir, üstünüzü, eşyanızı, aracınızı arayabilir. Bu siz de olabilirsiniz.

Başka ne getiriyor? Hâkim kararı olmadan kişilerin kırk sekiz saate kadar gözaltına alınma imkânını getiriyor. Polise bu yetkiyi tanıyor. Siz bu kırk sekiz saat içerisinde hiçbir şey yapamayacaksınız.

Başka ne getiriyor? Cumhuriyet savcısı ceza soruşturmasını başlatma tekeline sahip. Sizin getirdiğiniz bu öneriyle bazı durumlarda cumhuriyet savcısını ne yapıyorsunuz? Devre dışı bırakıyorsunuz. Cumhuriyet savcısının yetkilerini valiye, valinin yetkilerini de kolluğa bırakıyorsunuz. Böyle bir sistem getiriyorsunuz.

Başka ne yapıyorsunuz? Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını tümüyle kullanılamaz hâle getiriyorsunuz. Oysa bu, Anayasa’da teminat altına alınmıştır. Anayasa’nın bu hükmünü zedeliyorsunuz.

Başka ne var? Polisin zor kullanma yetkisini genişletiyorsunuz. Bu yolla baskıcı, despot, otoriter, faşist bir yönetim getirmek istiyorsunuz. Türkiye’de bunu yapmanız, insanların baskı altına alınması, sindirilmesi, korkutulması demektir. Ama siz bunu yapamayacaksınız. Sizin korkunuz insanların bir araya gelmesidir. Siz insanların meydanlarda toplanmasından korkuyorsunuz.

Şunu unutmayın: Hiçbir demokratik rejim meydanlarda yıkılmamıştır ama diktatörlerin, faşistlerin, otoriter rejimlerin meydanlarda yıkılması yakın tarihimizde çok görülmüştür. Bunu unutmayın diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde son konuşmacı, Kırıkkale Milletvekili Sayın Ramazan Can.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi üzerinde Değerli Yozgat Milletvekilimiz Doktor Ertuğrul Soysal Bey geniş, gerekçeli açıklamalarda bulundu. Aynen iştirak ediyorum Ertuğrul Soysal’ın beyanlarına. Diğer taraftan Başbakanlıktan aldığımız, AFAD Acil Durum Yönetim Başkanının vermiş olduğu bilgileri de paylaşmak istiyorum:

Geçici barınma merkezlerinde toplam 251.890; geçici barınma merkezlerinde bulunan Suriyeli sayısı 241.232, Iraklı sayısı 10.658.

Hatay ilinde Altınözü 1 ve 2 çadır kenti, Yayladağı 1 ve 2 çadır kenti ve Apaydın konteynerinde toplam 14.992 kişi yaşamakta.

Diğer taraftan, Gaziantep ilinde İslahiye 1, 2, Karkamış çadır kenti, Nizip 1, 2, toplam 44.914 Iraklı ve Suriyeli yaşamakta.

Diğer taraftan, Şanlıurfa ilinde toplam 88.443, Şanlıurfa Ceylanpınar, Akçakale, Harran ve Suruç ilçeleriyle birlikte Kilis, Öncüpınar ve Elbeyli konteynerlerinde 37.288 kişi.

Diğer taraftan, Mardin ilinde ise Midyat, Nusaybin ve Derik çadır kentlerinde 11.147 kişi.

Yine, Kahramanmaraş, Osmaniye, Adıyaman, Adana ve Malatya’da da Suriyeli vatandaşlarımız, sırasıyla 17.315, 9.210, 9.822 ve 10.934 kişi.

Malatya Beydağı’nda 7.825 kişi yaşamakta. Toplamda 251.890 kişi.

Bunlara Hükûmetimizce eğitim hizmeti, barınma hizmeti ve sağlık hizmeti verilmekte. Eğitim hizmetiyle ilgili de bazı bilgileri paylaşmak istiyorum: Toplam 963 derslikte okul öncesi 7 bin, ilkokul, ortaokul ve lise toplam 70 bin öğrenciye ders verilirken, 363 Türk, 2.621 de Arap öğretmen vasıtasıyla toplam 2.984 eğitim elemanı çalışmakta. Diğer taraftan da yetişkinlere ayrıca kurs hizmeti verilmektedir.

Yine, geçici barınma merkezleri verilerinde, poliklinik ve hastaneye sevk anlamında 213.817 toplam veriyle de sağlık hizmeti verilmektedir.

Netice itibarıyla, uluslararası standartlarda yapılan harcamalar -bunun içerisinde STK’lar da dâhil olmak üzere -toplam 5 milyar 200 milyon Amerikan dolarına ulaşmıştır. Helalühoş olsun diyorum.

Grup önerisi aleyhinde ya da lehinde yorum yapmaktan ziyade, bu bir insanlık görevidir. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti geçmişte akrabalık bağı olan, din, ırk ve kültür bağı olan bu insanlara kucak açmıştır; bu bir görevdir, bir haktır, hakkın teslimidir diye düşünüyorum.

Zamanlama itibarıyla, iç güvenlik paketine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Bu nedenle grup önerisini Genel Kurulun takdirlerine sunuyor, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.41

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.56

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Karar yeter sayısı yok.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yok... Yok...

BAŞKAN – Kâtip üyeler arasında bir anlaşmazlık olduğundan elektronik cihazla oylama yapacağız.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı bulunamamıştır.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 16.58

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.15

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin ikinci oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından, Halkların Demokratik Partisine yönelik çeşitli il ve ilçelerde meydana gelen saldırıların görüşülerek her yönüyle değerlendirilmesi amacıyla 24/2/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin, Genel Kurulun 25 Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

                                                                                                      25/02/2015

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 25/02/2015 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında, toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                               Pervin Buldan

                                                                               Iğdır

                                                                               Grup Başkan Vekili

Öneri:

24 Şubat 2015 tarihinde, Iğdır Milletvekili Grup Başkan Vekili Pervin Buldan ve Bingöl Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris Baluken tarafından verilen (1657 sıra no.lu) “Halkların Demokratik Partisine yönelik çeşitli il ve ilçelerde meydana gelen saldırıların görüşülerek her yönüyle değerlendirilmesi” amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 25/02/2015 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen sessiz olalım. Konuşmacıyı ona göre kürsüye çağıracağım.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin lehinde ilk konuşmacı, Muş Milletvekili Sayın Demir Çelik.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

DEMİR ÇELİK (Muş) – Çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; araştırma önergemiz üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen hafta Ege Üniversitesinde bir öğrencinin ölümü, onlarca öğrencinin yaralanmasıyla başlayıp Erzurum, İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin başta olmak üzere birçok ilde, başta da üniversiteler olmak üzere sokağa yansıyan gerilim ve gerginlikler, beraberinde Halkların Demokratik Partisini, Halkların Demokratik Partisinin il, ilçe örgütlerini saldırıya maruz bırakmıştır. Yer yer ilçe ve il binalarımızın yakılıp yıkıldığı, kadrolarımızın, yöneticilerimizin tartaklandığı, yaralandığı; tacizi, saldırıyı, ölüme varıncaya dek her türlü saldırıyı kendinde hak gören bir kısım saldırılar olmuştu.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, bu sayın milletvekilleri Sayın Bakanı göremiyorlar herhâlde. Bu olmaz ki, Bakanlıkta görüşsünler.

DEMİR ÇELİK (Devamla) - Buna dair, öncelikle İçişleri Bakanımızın devreye girmemesini, sokakta paramiliter güçlerin her türlü hukuk dışı saldırılarını hoş gören bir yaklaşım içerisinde olmasını kınıyorum.

BAŞKAN – Sayın Çelik, bir dakika. Sürenize ekleyeceğim.

Sayın milletvekilleri, konuşmacıyı duyamıyorum. Ben duyamadığım gibi sayın milletvekilleri de duyamıyor. Lütfen, rica ediyorum, sohbetinize dışarıda devam edebilirsiniz.

Sürenize ekleyeceğim.

Buyurun Sayın Çelik.

DEMİR ÇELİK (Devamla) – Teşekkür ettim Sayın Başkanım.

Öncelikle, tabii bunu iyi analiz edip bilince çıkarmak, buradan da bir kısım siyasal ve toplumsal çıkarsamalarda bulunmak herkesten çok Meclisin görevidir. Meclisin, her zaman olduğu gibi, önceliklerini, bir kısım pragmatist ve fırsatçı davranışlara hizmet edecek yasalara, kanunlara veriyor olması kabul edilmezdir.

Söz konusu olan, yüz yıldır ülkemizin ve ülke yöneticilerinin çözümsüzlükteki ısrarının ortaya çıkardığı bir siyasal, toplumsal travmadır. Bu ülkenin mayasında, ülkenin ve ülkeyi oluşturan toplumun imtiyazsız, sınıfsız, homojen olduğu tespiti varken ve hâlâ bu tespitin arkasında duran yüksek ve büyük bir siyasal irade söz konusuyken bu olayların ardının arkasının gelmeyeceği bilinmeli, önüne geçilemeyeceği gerçeğinin her gün ama her gün bizi ölümlerle, saldırılarla karşı karşıya bırakacağı unutulmamalıdır.

O nedenle, ulus üniter devletin herkesi ama her kesimi kendinden mütevellit bir yapıymış ya da bir unsurmuş gibi görme algısı, aşılması gereken, 21’inci yüzyılın, demokrasinin parametresidir. Bu parametreden hareketle çözümsüzlükte ısrardan kaynaklı bugüne ertelenmiş Kürt sorununu, Alevi sorununu, düşüncenin ve fikrin serbestliğiyle birlikte kendi kendisini örgütleme hakkının önündeki engelleri kaldıramadığımızda, demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü bir anayasayla herkesin kendisini yönetimde, Mecliste ve bütçenin hazırlanması ile harcanmasında görebileceği demokratik mekanizmaları harekete geçiremediğimizde çözemeyeceğiz. Bu sorun nasıl ki ülkenin yüz yıllık kanayan bir sorunuysa aynı şekliyle otuz üç yıldır faşist diktatörlüğün Anayasa’sı ile üniversitelere giydirilmek istenen siyasal vesayete tabi kılınan YÖK’ün üniversitelerdeki hegemonik yapısını kıramadığımızda da, üniversiteler bilimsel, parasız ve de nitelikli eğitimi yapacak özgür, özerk konuma kavuşturulmadığında da bu sorunlar devam edecektir.

Üniversite öğrencileri üniversitenin olmazsa olmazıdır. Konseyleri, örgütleri ve yapılarıyla üniversitenin faaliyetlerinden ve de yönetimine katılım mekanizmalarından yoksun bırakıldıklarından hareketle öğrenciler de muhalif olan kesimler, öğrenciler de ötekileştirilenler gibi sokağa muhtaç kalmıştır. Sokakta eylemleriyle fikirlerini dile getirmenin, konseyden mahrumiyetin ötesinde geçemedikleri için stantlarıyla bir kısım haklarını kullanmaya kalkışıyor olması, sözlerini idareye, YÖK’e ya da siyasal iradeye yansıtmaya çabalıyor olması, maalesef, üniversite idareleri tarafından hoşgörüyle karşılanacağına siyasal vesayetle atanan memurlar olduğundan kaynaklı da hükûmetlerin ve iktidarların hassasiyetiyle üniversiteye, üniversite eğitimlerine yaklaşmaktadırlar.

Biz sokakta sesimizi duyuramayacaksak, biz fabrikada, tarlada, yönetilenler ve ezilenler olarak sokakta sesimizi duyuramayacaksak, biz üniversitelerde sesimizi duyuramayacaksak bu manada bu, ülkenin demokratik olmadığının temel işaretidir. Böyle olmasına rağmen daha hâlâ var olan, kadük kalan bir kısım hakları almaya çalışan ve buna dönük bir kısım yasal tedbirlere başvuran Hükûmet, öncelikle, görünen o ki barıştan korkuyor, özgürlükten korkuyor.

Çözmemiz gereken şey, güvenlik politikalarıyla toplumu zapturapt altına alan, onun özgürlüklerini ve barışını erteleyen, öteleyen bir noktada değil, aksine güvenlik politikalarından vazgeçmek, özgürlük ve barış eksenli yeni bir çehreyi, yeni bir zihniyeti harekete geçirmektir.

Toplum birilerinin anladığı gibi tek değildir, tek ve türdeş değildir. Toplum çoklu kimliklidir, çoklu kültürlüdür. Çoklu kimliklerin, çoklu kültürlerin farklı düşünüyor olması, farklı talep sahibi olması anlaşılırdır. Bu, işin biyolojik ve fizyolojik gereksinimlerinin de ötesinde binlerce yıllık insanlığın birikimlerinin, miraslarının bugüne yansımasıdır.

Bir Kürt’ün neye inanıp inanmayacağı, nasıl yaşayıp yaşamayacağı, neyi giyip giymeyeceğine bir Türk gözüyle baktığımızda yanılırız. Bir Türk’ün nasıl yaşayıp yaşamayacağına, neyi giyip giymeyeceğine bir Kürt olarak baktığımızda nasıl ki yanlış olacaksa Türk’ün gözünde de Kürt’ü kendiyle benzeştirmesi yanlıştır. Keza, bir Alevi’nin neye, nasıl inanacağına, nasıl ibadet edeceğine onun kendi karar vermesi gerekirken Sünni Hanefi mezhebine mensup iktidarların, yapıların, anlayışların, partilerin Alevileri kendine göre şekillendiriyor olmasının ortaya çıkardığı bir kaostur, bir krizdir yaşanan. Bu krizi siyaseten çözmek herkesten çok Meclisin görevidir. Biz Meclisteki siyasi partiler bunu çözemediğimiz için sokaklar ölümün kol gezdiği alanlar olmaya devam ediyor. O nedenle, birilerini hedef tahtasına koyarak topluma öcü ve düşman olarak sunmanın hiç ama hiç kimseye bir faydası yok. Kaldı ki HDP, demokratik ortak vatanda demokratik hukuk devletini savunan, bu manada da toplumdan esirgenen yüz yıllık temel talebi savunan tek partidir. Bu talep barıştır, özgürlüktür, haktır, adalettir, hukuktur. Hak, adalet, hukuk bizden esirgendiğinden ve bunu vermeye yanaşmayan iktidar çoğunluğu söz konusu olduğu için de sokaklara, sokaktaki meşru talep sahiplerine bir öcünün sunulmasıyla, iç-dış düşman bahsinden hareketle de korkunun, kaygının, kuşkunun topluma enjekte edilmesiyle toplum yönetilmek isteniyor. Toplum, Türk-Kürt karşıtlığı, toplum Alevi-Sünni karşıtlığı, toplum sağcı-solcu karşıtlığıyla nasıl ki kırk yıldır kendi gerçeğini bulup gerçeğiyle buluşamadıysa, bu farklılıkları iktidara yarayacak çatışma alanları olarak gören ve yaklaşan zihniyetler sayesinde binlerimizi, on binlerimizi kaybettik, kaybediyoruz. Ölümün çare olduğundan medet umanlara, ölmekten başka çıkar yol görmeyenlere hatırlatmak isterim ki, başka bir seçenek, başka bir yol vardır; o da, insanın doğası gereği yaşamdan kazandığı haklarına, başta yaşam hakkı olmak üzere haklarına saygılı olmaktır. Dilini, kültürünü, kimliğini, inancını yadsımak, inkâr etmek değil, onu yaşatan, ona öz gücüne dayanarak yaşama fırsatını veren siyasetler demokraside demokrasiyle buluşan siyasetlerdir. Bunu dile getirenler, diyalog ve müzakerenin hükümranlığıyla toplumun demokratik katılımcı mekanizmalarını harekete geçiren devletler, ülkeler kazanır. O nedenle, Karadeniz’in fındığını; Ege’nin üzümünü, incirini; Çukurova’nın pamuğunu; İç Anadolu’nun, Güneydoğu Anadolu’nun steplerinde, bozkırlarındaki buğdayını, arpasını dert edinen ama bununla birlikte toplumdan esirgenen barışını, özgürlüğünü dert edinen parti olan Halkların Demokratik Partisi görünen o ki yüzde 10 seçim barajını aşmanın ötesinde nitelikli bir sayısal çoğunlukla Meclise gelebilme şansını yakalamıştır, korku bundandır.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Yüzde 15, yüzde 15 Demir Bey.

DEMİR ÇELİK (Devamla) - Korku bundandır ki, barış bu kürsüde güçlüce dile getirilmesin isteniyor. Bu kürsüden özgürlüklerin ardında duran yüksek ve güçlü bir irade olsun istemiyorlar. Çünkü onlar biliyorlar ki, 2007, 2011’de bizi yüzde 10 seçim barajlarıyla disipline edip bağımsız adaylarla seçime katılmamızı sağlayanlar kendilerine mutlak sayısal çoğunluğu sağladılar, bunun bir daha mümkün olabileceğini düşünüyorlar, aldanıyorlar.

Biz, yüzde 10 seçim barajlarını yıka yıka geliyoruz diyor, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk konuşmacı Bolu Milletvekili Sayın Ali Ercoşkun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun.

ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Grup önerisinde, HDP'ye yönelik sistematik saldırıların olduğu ve bunun sorumlusunun da AK PARTİ Hükûmetinin olduğu ifadesine katılmamız mümkün değildir. Ancak, bu saldırıların kimler tarafından yapıldığı, sorumlularının bulunup adliyeye teslimi tabii ki Hükûmetimizin görev alanıdır. İçişleri Bakanlığımız bu konuda gereken önlemleri almıştır, almaya da devam ediyor. Polislerle ilgili saldırganlarla iş birliği içerisinde olduğu iddiası da vahamet arz eden beyanlardır. Kabul etmemekle birlikte üzerine gidilmesi gereken iddialar olduğunu söyleyebiliriz.

AK PARTİ hükûmetleri olarak bizler toplumda düzeni, barışı, huzuru tesis etmek için gayret ediyoruz. Her türlü hukuki olmayan eylemleri, saldırıları, etnik milliyetçilik tepkilerini, mezhepsel ayrılık söylemlerini, ırkçı tutumları kınıyoruz. Hükûmet olarak, partimiz olarak gereken önlemleri alıyoruz, almaya da devam edeceğiz. Karanlık saldırıların nedenlerini, arkasındaki odakları ortaya çıkartmak görevimizdir. Provokasyon varsa bunu da ortaya çıkartmak gene bizim görevimizdir. Karanlık dehlizlerde çözüm sürecine darbe vurmaya, barış ve huzurumuzu, kardeşlik iklimini bozmaya gayret edenler amaçlarına ulaşamayacaklardır ve hiç kimsenin şüphesi olmasın ki, normalleşme süreci devam edecektir. Ancak buna rağmen, bazı karanlık güçler vesayet günlerine, asimilasyon, ret, inkâr günlerine, baskı, işkence günlerine Türkiye’yi döndürmek istiyor olabilirler; statükoyu savunan, geçmişi özleyen, karanlığa alışmış, aydınlığı istemeyen, etnik zenginliğimizi kaşıyanlara karşı statükoyu yıkmaya, geleceğe umutla bakmaya, aydınlık günlere birlikte yol almaya, kardeşlik iklimini genişletmeye gayret etmeye devam edeceğiz.

Nefret söylemleriyle, sloganlarıyla ayrıştırmak doğru değildir. Sevgiyi yüceltmek, barışı, huzuru tesis etmek zordur ama ırkçı söylemlerle nefreti yaymak, toplumun huzurunu bozmak çok kolaydır ama biz zor olana talibiz çünkü hepimiz insanız, hepimiz kardeşiz. Bugün içinde bulunduğumuz koşullarda bu tür ırkçı ve nefret içeren söylemlerden etkilenen kitleler ne yazık ki, yaklaşık iki yıldır süren silahların susmasından, barış ortamından huzursuz olabilirler, o nedenle kaos ortamını oluşturmak isteyebilirler. Bizler ırkçı söylemler yerine barış ve kardeşlik söylemlerini kullanmalıyız. Herkesten çok, Türkiye Büyük Millet Meclisi içerisinde bunu gerçekleştirmeliyiz. Diğer taraftan, devletin her türlü hukuk kuralları çerçevesinde özellikle bölgede iradesini, dirayetini ortaya koyması da bir bakıma gereklidir. Bu manada alınan tedbirler bundan sonra da devam edecektir diyorum.

Ben HDP’nin grup önerisini Genel Kurulun takdirlerine arz ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin lehinde ikinci konuşmacı, Mersin Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürk.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin grup önerisi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öneri, Halkların Demokratik Partisi ilçe binalarına yönelik saldırıların araştırılmasına ilişkin. Adalet ve Kalkınma Partisi adına konuşan arkadaşımız, bu saldırılardan Adalet ve Kalkınma Partisinin sorumlu tutulmasının doğru olmadığını ifade ettiler.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin içerisinde yaşanan bir olaydan iktidar partisi sorumlu olmayacak da bizim Torosların tepesinde, davarın arkasında, keçinin arkasında koşturan çoban mı sorumlu olacak? Türkiye'de iktidar kim? Türkiye'de iktidar Adalet ve Kalkınma Partisi. Dolayısıyla, Türkiye'de yaşanan tüm olumsuz olaylardan iktidar partisi sorumludur. Nasıl ki siz burada, Başbakan ya da Cumhurbaşkanı gittikleri yerlerde, yapılan olumlu işleri kendilerinin yaptıklarını övünerek söylüyorlar ise, Türkiye'de yaşanan kötü olaylardan, acı olaylardan da sizin sorumlu olmanız kadar doğal bir şey yoktur.

Değerli milletvekilleri, siyasi partiler, demokratik hukuk devletinin temel unsurlarıdır, olmazsa olmazıdır. Siyasi partilere yönelik herhangi bir saldırı, bunların sadece binalarına değil, kişilerine, yöneticilerine, ruhlarına ve siyasi partileri aşağılamaya yönelik hâl ve hareketler, aslında demokratik hukuk düzenine yönelik saldırılardır. Siyasi partilere saldırılar, söylediğim gibi sadece mensuplarına ilişkin de olmayabilir; o partileri ötekileştirmeye yönelik, toplumu kutuplaştırmaya yönelik, partilerin savundukları ve mensubu oldukları kitleleri aşağılamaya yönelik hâl ve hareketler de o saldırıların kapsamındadır.

Anayasa’nın 104’üncü maddesi uyarınca, devletin başı olan ve bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk milletinin birliğini temsil etmesi gereken Sayın Cumhurbaşkanı, başta Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere Adalet ve Kalkınma Partisi dışındaki diğer tüm partilere en ağır şekilde saldırmaktadır, ağzına gelen her türlü lafı söylemektedir, bunlardan geri kalmamaktadır. 

Sayın Recep Tayyip Erdoğan bir karar vermelidir, ya Anayasa’nın 104’üncü maddesindeki gibi devletin başı mıdır ya da Hükûmetin başı mıdır, Adalet ve Kalkınma Partisinin başı mıdır, bunlara karar vermesi lazım. Aslında, Sayın Cumhurbaşkanının, demokratik hayatın olmazsa olmazı diğer siyasi partilere devletin  başı olma sıfatına yakışmayacak tarzda saldırması, kendisine yönelik tepkilerin de artmasına neden olmaktadır. Eğer Cumhurbaşkanı, Anayasa 104’üncü maddede söylenildiği gibi Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk milletinin birliğini temsil etmiyorsa, edemiyor ise o zaman kendisi, milletin tamamının Cumhurbaşkanı olmadığını… Kendisine Cumhurbaşkanı gibi muamele edilmediği zaman bunu da içine sindirmek zorundadır. Çıkıp da “Bu memleketin Cumhurbaşkanına bu laflar söylenilir mi?” mi deme hakkına sahip değildir.

İbretle izliyorum, Sayın Cumhurbaşkanı her tarafta bir toplantı yapıyor, hemen adamlarını gönderiyor, bir şey icat ediyor, bir toplantı yapıyor, Adalet ve Kalkınma Partisi genel başkanı, başbakan gibi hem Hükûmetin işine karışıyor hem de diğer partilere saldırıyor ve her kurumla, kuruluşla kavga etmeye başlıyor. Şimdi Merkez Bankasıyla kavgaya tutuştu, piyasalar hop oturup hop kalkıyor, dolar çıkıyor borsa düşüyor, borsa çıkıyor dolar fırlıyor ve Cumhurbaşkanı sürekli speküle ediyor. Acaba, Cumhurbaşkanı bu davranışıyla birilerinin para piyasaları üzerinden amansız vurgun vurduğunu biliyor mu ya da vurdurtturmak için mi bu lafları söylüyor? Acaba, Cumhurbaşkanının borsada parası mı var ya da dolarları mı var? Bilerek mi yapıyor? Böyle bir şey olmaz arkadaşlar. Bu, bir değil, iki değil. Cumhurbaşkanı konuşuyor, piyasalar düşüyor ve dolar fırlıyor. Ondan sonra bir hafta susuyorlar, dolar tekrar eski hâline geliyor; ondan sonra tekrar Merkez Bankasına saldırıyor. Bunları kabullenmek mümkün değildir. Devletin başıysa devletin başı gibi davranacak. Hükûmetin başı olacaksa geçecek, Hükûmetin başı olacak. Nerenin başı olacaksa önce bir karar versin. Böyle bir şey olmaz.

Değerli milletvekilleri, bu vesileyle, iç güvenlik paketi… Hepimiz biliyoruz ki bu iç güvenlik paketi için Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından ileri sürülen gerekçelerin hiçbirisi yerinde olmadığı gibi, makul ve meşru nedenler değildir yani kabul edilebilir nedenler değildir. Amaç, burada, yargıyı polislerin, savcı ve hâkimlerin yerine oturtmaktır, yargıyı teslim almaktır yani savcının ve hâkimin yerine polisi, polis şeflerini oturtmaktır. Temel amaç, burada, bu pakette budur, başka hiçbir şeyi yoktur. Bu paketin, güvenlik paketinin amacı toplumsal güvenliği sağlamak değildir.

Toplumsal güvenliğin en büyük tehdidi bugün Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarıdır. Çünkü, 2002’de bu ülkede terör neredeyse sıfır noktasına gelmişti, minimum düzeydeydi. Sokaklarda huzur vardı, toplumda huzur vardı ama Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarından sonra Türkiye yönetilemez hâle geldi, Türkiye Cumhuriyeti devleti, kendi sokaklarına sahip çıkamaz hâle geldi; kendi hukukunu, kendi kanunlarını işletemez hâle geldi. Mecliste kanun üzerine kanun çıkarıldı ama bunların hiçbirisi işlemedi. Türkiye’de toplumu kutuplaştıran, toplumu birbiriyle ötekileştiren ve toplumu bölen, bölücü bir üslup kullanan başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere Adalet ve Kalkınma Partisinin yöneticileri hiç mi hiç dikkatli davranmadılar. Terörü önlemek ve etkin müdahale etmek adına getirilen bu yasayı bugün Adalet ve Kalkınma Partisinin hukukçu milletvekilleri de sıradan vatandaşlar da çok iyi bilmektedirler ki bu yasa bu amaçla gelmemektedir. Bir an için, terör amaçlı eylemlere ilişkin değişikliklerin gerçekten terörü önlemek için getirildiğini varsaysak bile bu teröre ilişkin değişiklikleri 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nda yapmadınız da neden herkesi kapsayacak şekilde, bütün insanların hak ve hukukunu engelleyecek şekilde emir, yasak ve tedbirleri ısrarla “genel hükümler” olarak düzenliyorsunuz? Buradan şu anlaşılmasın: Ben bu tip düzenlemelerin Terörle Mücadele Kanunu’nun içerisinde olduğunu falan savunmuyorum ama burada bile sizin amacınızın aslında terör amaçlı eylemleri önlemek olmadığı çok açıktır. Önerilen hükümler, bireylerin hak ve yükümlülüklerine sınırlama getirmekte midir, getirmemekte midir, bunu düşünmeniz lazım.

Uygulamaya baktığımızda, bugüne kadar kamu kudretini elinde kullananlar ne zaman bu kamu kudretini keyfî olarak kullanmamışlardır ve kamu kudretini istedikleri gibi kullanmışlardır? Bunlar uygulamada işledikleri suçlardan dolayı soruşturulamamaktadır dahi, denetim dahi edilememektedirler, denetlenememektedirler.

Şimdi, “Vali, lüzumu hâlinde, kolluk amir ve memurlarına, suçun aydınlatılması ve suç faillerinin bulunması için acele tedbirlerin alınması hususunu doğrudan verebilir.” Örnek bir madde, getirdiğiniz düzenleme. Allah aşkına, bu düzenlemenin, demokratik hukuk devletiyle, “kuvvetler ayrılığı” ilkesiyle ne alakası var?

Bakın, Anayasa’da yazılmış, Anayasa, “kuvvetler ayrılığı” ilkesini güvence altına almış. Suçun aydınlatılması ve faillerin bulunması valiliğin görevi değildir. Vali, yürütme bölümünde yer alan idari bir amirdir. Faillerin bulunması, suçun aydınlatılması suçun soruşturulması demektir. Suçun soruşturulması ise CMK’nın 160, 161’inci maddeleri gereğince savcılara tanınmış bir haktır, aynı zamanda savcılara verilmiş bir görevdir. Siz bu düzenlemeyle, CMK’nın 160, 161’inci maddelerine aykırı bir şekilde, cumhuriyet savcılarına tanınan hakkı gasbetmektesiniz ve onların görevlerini yapmasına engel olmaktasınız değerli milletvekilleri. O nedenle, Anayasa’mızın 6’ncı maddesi: “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” Ve yargı yetkisini kullanmak, yargılama sürecinin unsurlarından bir tanesi olan soruşturmayı kullanmak, yargı yetkisi içerisindeki savcının görevidir. Bu madde geçti ama inanıyorum ki Anayasa Mahkemesi bu ve bunun gibi pek çok maddeyi iptal edecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Yine, polise doğrudan silah kullanma yetkisi verilmesi başka bir garabettir. Bu da insan hak ve özgürlüğüne, insan yaşamına saldırıdır. Biraz dikkat etmek gerektiğini düşünüyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin aleyhinde son konuşmacı Antalya Milletvekili Gökcen Özdoğan Enç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım.

Şiddetin -kimden, nasıl gelirse gelsin- her türlüsüne karşı olduğumuzu öncelikle belirtmek istiyorum. Sayın Milletvekilimiz Ali Ercoşkun’un ifade ettiği gibi -daha detaylı bilgiyi kendisi de verdi- gündemin yoğun olması nedeniyle HDP grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu yinelemek istiyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, AK PARTİ Grubu adına konuşan Sayın Ali Ercoşkun, bu saldırılarla ilgili AK PARTİ Hükûmetinin sorumlu tutulmasını ve bu olaylara polisin dâhlini kabul etmelerinin mümkün olmadığını ifade etti, Genel Kurulu yanılttı. Sadece birkaç örnekle ben bunları düzeltmek istiyorum.

ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – En ufacık bir sataşma yok Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Baluken, bu, sizin şahsınıza veya grubunuza yönelik bir şey değil. Bu konuda sataşmadan dolayı…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Verdiğimiz bilgilerin doğru olmadığını ifade etti, önergedeki bilgilerin doğru olmadığını söyledi.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – E, sataşma değil mi, biz yalan mı söylüyoruz?

BAŞKAN – Sayın Baluken, Sayın Ercoşkun sizin grubunuzla ilgili bir sataşmada bulunmadı ama Sayın Ali Ercoşkun’un söylemlerini grubunuza bir sataşma olarak görüyorsanız buyurun iki dakika size söz veriyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun’un HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, Sayın Ali Ercoşkun burada Genel Kurulun takdirlerine sundu, bıraktı. Umarız ki bunu olumlu oy olarak AK PARTİ Grubu değerlendirir. Çünkü, bir siyasi partiye eğer eş zamanlı olarak 11-12 ilde bu şekilde linç edecek saldırılar başlamışsa orada demokratik siyaset hakkı tamamen ortadan kaldırılmış demektir. Yeterli tedbir alınmamışsa o saldırıların devamı gelecek ve can güvenliği ve siyaset yapma hakkı tehlikeye girmiş demektir. Dolayısıyla, Meclisin bu durumda bir araştırma yapması kadar sağlıklı bir sonuç olamaz

Şimdi, ben bakın sadece Bingöl’den size örnek vereyim. Sizin “paralel yapı” olarak tanımladığınız yapıya mensup bir emniyet müdürü Bingöl’de çalıştığı sırada partimize bir hafta içerisinde 3 defa saldırı yapıldı ve bu saldırıların görüntülerini biz İçişleri Bakanlığına verdik. Panzer, partinin teşkilatına yaklaşıyor, orada panzer bekletiliyor. Göstericilerden, koruculardan birkaç kişi polis tarafından panzerin üstüne çıkarılıyor, partinin tabelası indiriliyor, daha sonra partiye yönelik fiziki saldırılar başlıyor. Bir hafta içerisinde 3 kez bu olay tekrarlanıyor. Tek bir kişi ne görevden alındı ne gözaltına alındı ne de tutuklandı.

Daha sonra Bingöl’de emniyet müdürü değişti, Sayın Atalay Ürker emniyet müdürü oldu. Diyaloğa açık, halkla diyaloğu iyi olan birisiydi. Biz de kendisinin o yaklaşımını hep takdir ettik ama ne olduysa, devlet içerisindeki karanlık bir hesaplaşmayla kendisine yönelik suikast girişimi oldu. Şimdi kendisinin yerine gelen emniyet müdürü de aynı karanlık tezgâhları sergilemeye devam ediyor.

Geçen haftalar içerisinde Bingöl’de parti binamıza yönelik silahlı saldırı yapıldı. Parti binamız polis tarafından basılarak bütün birimleri tek tek arandı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Bununla ilgili yine tek bir işlem yapılmadı.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Yani, şunu demek istiyorum: Emniyet müdürlerinin, polislerin burada gerek taşıdıkları niyet gerekse kullanmış oldukları inisiyatifler de direkt, bire bir bu olaylarda sorumludur. Bunu ortaya çıkarmak da Hükûmetin sorumluluğudur. Bizim ifade ettiğimiz olay bu. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından, Halkların Demokratik Partisine yönelik çeşitli il ve ilçelerde meydana gelen saldırıların görüşülerek her yönüyle değerlendirilmesi amacıyla 24/2/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin, Genel Kurulun 25 Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunacağım.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi var. İşlemleri yerine getirelim.

Sayın Altay, Sayın Ayaydın, Sayın Dinçer, Sayın Akgöl, Sayın Tanal, Sayın Demirçalı, Sayın Şeker, Sayın Ediboğlu, Sayın Loğoğlu, Sayın Küçük, Sayın Ören, Sayın Moroğlu, Sayın Erdoğdu, Sayın Türmen, Sayın Yüksel, Sayın Tayan, Sayın Serindağ, Sayın Güven, Sayın Haberal, Sayın Ekşi, Sayın Çetin.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 17.52

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin oylamasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yeniden elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için dört dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından, Halkların Demokratik Partisine yönelik çeşitli il ve ilçelerde meydana gelen saldırıların görüşülerek her yönüyle değerlendirilmesi amacıyla 24/2/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin, Genel Kurulun 25 Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...  Kabul etmeyenler...  Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu ve arkadaşları tarafından, toplumsal olaylarda polisin orantısız ve aşırı güç kullanmasının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 17/6/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 25 Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

25/02/2015

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 25/02/2015 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

Engin Altay

Sinop

CHP Grup Başkan Vekili

Öneri:

İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu ve arkadaşları tarafından, toplumsal olaylarda polisin orantısız ve aşırı güç kullanmasının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 17/06/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (1396 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 25/02/2015 Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde ilk konuşmacı İzmir Milletvekili Sayın Mustafa Moroğlu.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Bize hediye mi getiriyorsunuz Sayın Moroğlu?

MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) – Evet.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

(Hatibin kürsüye kırmızı bir kutu koyması)

MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri…

BAŞKAN – Sayın Moroğlu, bir dakika… Sayın Moroğlu, sürenizi yeniden başlatacağım.

Sayın milletvekilleri, lütfen, rica ediyorum, sessiz olabilir misiniz acaba. Sayın milletvekilleri, lütfen…

Buyurun Sayın Moroğlu.

Sürenizi yeniden başlattım.

MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarken, konuşmama, Malatya’da şehit düşen 4 pilot arkadaşımızı Millî Savunma Komisyonumuz adına şükranla ve saygıyla anarak, kendilerine rahmet dileyip yakınlarına ve Türk Silahlı Kuvvetlerimize başsağlığı dileklerimi ileterek başlamak istiyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bugüne kadar sayısız araştırma önergemizi Meclis gündemimize taşıdık. Amacımız, yurttaşlarımızın her alanda yaşadığı sorunları yerinde, onlarla birlikte araştırıp onlarla birlikte çözüm önerilerini Meclisimize taşımak ve Meclisimizin aldığı kararlarla da yürütmenin bu sorunlara çözümünü sağlamaktı. Ama bugüne kadar, dört yıllık süreçte yaşadığımız gerçekler gösteriyor ki AKP Grubuna mensup milletvekili arkadaşlarımız, bu önergelerin içeriğine bakmadan, bu önergelerin konuşmalarını dinlemeden, gruptan aldıkları talimatlarla bu önergelerimizi reddetti. Ne zamana kadar? Mızrak çuvala sığmadığı, çalınan minareye kılıf bulunamadığı öyle sorunlar gündeme geldi ki artık bu konularda verdiğimiz önergeleri reddetme utancının gizlenemediği dönemde AKP Grubu aynı konuda araştırma önergelerini getirerek bu konuda güya çözüm bulma amacını ortaya koymak istedi. Amaç neydi? Gerçekleri gizlemek, bu araştırmaların sonuçlarına bakıldığında gerçekleri gizlemek, suçluları aklamak(x) ve mağdurları suçlamak. Bugüne kadar Meclise 3.192 araştırma önergesi sunulmuş, bunlardan 1.092’si Genel Kurula sevk edilmiş ve sadece 10’u hakkında “Bu sorunlarla ilgili araştırma yapalım ve bir komisyon kuralım.” diye karar verilmiş.

Demin anlatmaya çalıştığım, öyle dönemlerde araştırma önergeleri verilmiş ki aslında bir ibretlik. Ne zaman verilmiş? Örneğin, biz “Kadın cinayetleri yüzde 1.400 artmış. Bu artışın nedenlerini beraberce araştıralım ve çözüm bulalım.” demişiz, reddedilmiş. Sonra ne zaman ardı arkasına hunharca kadın cinayetleri işlenmiş, artık gizlenemez hâle gelmiş, kadın cinayetleriyle ilgili araştırma önergesi verilmiş ve komisyon kurulmuş.

Ardından, “Doktorlara ve sağlık çalışanlarına saldırılar artıyor sizin izlediğiniz sağlık politikalarından ötürü.” dedik. Burada büyük resimlerle, hastaların doktorları sopalarla kovaladıkları resimleri de önünüze koyarak “Bununla ilgili bir araştırma önergesi verelim ve araştırma komisyonu kuralım.” dedik, reddettiniz. Ne zaman? Antep’te “Ersin Arslan” diye bir genç arkadaşımızın göğsüne bıçak saplanıncaya kadar.

“Dopingle ilgili bir araştırma yapılsın. Bak, bu futbolda öyle acayip şeyler oluyor ki artık spordan başka şeylere dönüyor iş, gelin, bu dopingi araştıralım.” dedik, kabul etmediniz. Sonra ne zaman getirdiniz? Çok övündüğümüz Kırkpınar şampiyonunda ve olimpiyat şampiyonunda dopinge rastlanıncaya kadar. (CHP sıralarından alkışlar) “Maden ocaklarında işçiler zor şartlarda çalışıyor, bu iş güvenliği meselesini bir ele alalım, bunu araştıralım.” dedik, “Yok.” dediniz. Ne zamana kadar? Soma’da cinayet işleninceye kadar. Kurdunuz da ne oldu? Suçluları akladınız, gerçekleri gizlediniz, mağdurları suçladınız.

Şimdi, başka bir gerçekle yüz yüzeyiz değerli arkadaşlarım. Bir araştırma önergesini siz getiriyorsunuz, siz kabul ediyorsunuz, hadi bizimkileri reddediyorsunuz. Bununla ilgili bir komisyon kuruyorsanız, ondan sonra bir sene sonra, iki sene sonra ne bekleriz? Kadın cinayetlerinin azalmasını bekleriz. Azaldı mı? Bir tedbir aldınız mı? Peki, niye veriyorsunuz bu önergeleri, bu komisyonları niye kuruyorsunuz? Maden cinayetleri sonrasında araştırma önergesi verdiniz, komisyon kurdunuz, cinayetler azaldı mı? Azalmadı. Bunları ne için yaptığınızı kısaca anlatmaya çalıştım. Artık mızrak çuvala sığmıyor, çalınan minareye kılıf bulunamıyor. Ama ikiyüzlü olmadığınız ve samimi olduğunuz tek bir alan var, o da polis şiddeti ve güvenlik kuvvetlerinin uyguladığı şiddet. “Bu konuda -ne kadar artarsa artsın- bir araştırma önergesi getirelim, bunu araştıralım ve bunun tedbirlerini alalım.” demediniz. Hâlâ demediniz, hâlâ da demiyorsunuz, bugün de diyeceğinizi zannetmiyorum. Nedenine gelince; Hükûmette ve AKP Grubunda, artan polis şiddetinin, güvenlik güçleri şiddetinin ülkemizin çürümesine ve gerilemesine hizmet edeceği ve ne büyük zararları olacağının hesabını tutan yok. Bu hesabı tutan milletvekilleri, akıl ve vicdan sahibi insanlar sizi uyarıyor, uyarmaya da devam edeceğiz; ısrarla, kalben uyarmaya devam edeceğiz. Sizi yıpratmak, sizin suçlarınızı ortaya çıkarmak için değil, bu meseleyi çözmek için ısrar etmeye devam edeceğiz çünkü korkumuz odur ki, bu şiddet, giderek toplumda çatışmaları körükleyecek, çürümeyi ve gerileyişi derinleştirecek ve korkarım ki ülkemizi bir çatışma ortamına döndürecek. Endişemiz bundandır ve bundan ötürü de uyarmaya devam ediyoruz. Ama, bu polis şiddetiyle öyle karşılaşıyoruz ki değerli arkadaşlarım, hakikaten “Bu kadar da olmaz! Yok artık!” dedirtecek yöntemlerle karşı karşıya kalıyoruz.

Bakın, size bir örnek vereceğim. Arkadaşlarda poşu var mı bilmiyorum, birazdan buraya tarihi geçmiş bir gaz el bombası atacağım ve bu gaz el bombasının sizi ne kadar etkileyeceğini ölçmenizi istiyorum. Bomba burada. Pimine basmayacağım çünkü biri daha önce basmış. 15 Mayıs 2014’te bu gaz el bombasının pimine basıldı ve milletvekillerinin, DİSK Genel Başkanının da arasında bulunduğu topluluğa atıldı. Peki, bu gaz el bombasının üstünde ne yazıyor? “Dikkat, son kullanma tarihinden sonra kullanmak tehlikelidir!” Son kullanma tarihi kaç? 3 Mart 2014. Kullanma tarihi 15 Mayıs 2014.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Siz de eylemi ondan önce yapsaydınız!

MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) – Efendim?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Eylemi ondan önce yapsaydınız! [CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar(!)]

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Ayıp ya, ayıp, ayıp! Çok ayıp!

MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) – Evet, Recep Özel’den ancak bu beklenir, seni alkışlıyorum! Polislere diyor ki: “Keşke o tarihten önce atsalardı.”

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır,(x) “Keşke o tarihten önce yapsaydınız.” dedi.

MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) – Ha, evet, biz onu ayarlayamadık!

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayın lütfen.

MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) – Şimdi, Recep Özel kardeşim, bu mesele gülünmeyecek kadar ve tiye alınmayacak kadar önemli bir mesele. Ben bu Mecliste yaptığım her konuşmada sizi sorumluluğa davet eden, beraberce çözüm arayacağımız noktalara dikkat çekmeye çalıştım. Onun dışında bir amacım yok, asla da olmadı.

Benzer olayı nerede yaşadık? Gezi direnişinde Gezi direnişçilerinin üstüne su sıkan TOMA’ların su depolarına “Jenix” adlı gaz sıvılarının zerk edildiği dönemde yaşadık, bu da bir gerçek. Peki, güvenlik kuvvetlerinin uyguladığı şiddet artmasına rağmen, sonuçlarının her geçen gün daha da ağırlaşmasına rağmen ve iktidarın halka uyguladığı politikalar bugün görüşmekte olacağımız, daha da görüşeceğimiz ve asla kabul etmeyeceğimiz iç güvenlik yasasında da görüldüğü gibi artmasına rağmen niye bu konuda bir şey getirmiyorsunuz? Çünkü şöyle düşünüyor AKP iktidarı: “Ancak bu şiddetle ve bu şiddet politikalarını, uygulamalarını ayakta tutacak yasalarla ayakta durabilirim.” diyor. “O nedenle, hak aramalarının en ufağına müsaade etmemeliyim. Hak arayan yurttaşların sokaklarda, meydanlarda toplanmasına izin vermemeliyim. Onları ilk önce salonlara tıkmalıyım, sonra salonlarda da ses çıkarmalarına izin vermemeliyim, onları da bakana hakaret etti, Başbakana hakaret etti, Cumhurbaşkanına hakaret etti diyerek tutuklamalıyım.” Son, İzmir’deki Onur Kılıç örneğinde görüldüğü gibi. Çağdaş demokrasilerde cumhurbaşkanına, bakana, iktidara, yürütmeye yapılan en ağır eleştiriler, hiciv yollarıyla yapılan eleştiriler sizde hakaret sayılmakta.

Zamanım bitiyor, “Eyvah, çıkar!” diyorsunuz.

Tablo çok derin değerli arkadaşlarım. Sizin iktidarınızdan Gezi direnişine kadar 423 kişi hayatını kaybetmiş. Gezi direnişinde olanları defalarca dile getirdiğimiz için bunu burada çok anlatamayacağım. Ama, bütün yurttaşlarıma söyleyeceğim en önemli şeylerden birisi de artık bu şiddetin milletvekillerine de burada uygulanmaya başladığı ve artık, bundan sonra yapılan bu işlerin suç olmaktan çıkacağı. AKP iktidarı bugüne kadar tehlikeliydi değerli arkadaşlarım, bugünden sonra çok daha tehlikeli olacak, iç güvenlik yasası çıktıktan sonra. Ama, 7 Haziranda tıpkı bu bombada olduğu gibi son kullanma tarihi bitiyor, bu tarihten sonra kullanmaya başlamanız da ölüm demektir, zulüm demektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Efendim, değerli konuşmacı…

MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) – Ben kimseye sataşmadım konuşmamda.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – …”Artan polis şiddeti”, “Toplumsal çürümenin müsebbibi”, “Şiddet politikalarıyla ayakta duran iktidar”, “En ufak itiraza ve muhalefete karşı şiddetle tepki veren iktidar” vesaire gibi sataşmalarda bulundu.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu’nun CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; muhalefet elbette konuşacak, elbette her tür sözü de söyleyebilir. Bizim ölçümüz belli, hakaret edilmemesi gerekir; o konuda çok dikkatliyiz. Hakarete karşı da hak arama yolları açık, bu yollara da müracaat edeceğiz, öncelikle bunu belirteyim.

Benim anlamadığım bir husus var, o da şu: Biz “Bu iç güvenlik yasasını konuşalım, müzakere edelim.” diyoruz, yaklaşımımız müzakere edilmesi hep beraber, doğru mu yanlış mı, faydalı mı faydasız mı? Meclis bunun içindir. Ama şöyle bir ilginç durumla karşı karşıyayız: İç güvenlik yasasına bir türlü gelemiyoruz ama başka tür vesilelerle arkadaşlar, iç güvenlik üzerine konuşuyorlar. Ben derim ki, yasanın yerinde konuşmak daha uygun olur, işin ruhuna da daha münasip bir şekilde denk düşer yerinde konuşmak.

Bir başkası: Değerli arkadaşlar, polisin yanlış uygulamaları olabilir. Bu polis, devletin polisi. AK PARTİ iktidarı, cumhuriyet tarihi boyunca iktidar olmuş bir siyasi heyeti temsil etmiyor. Polis geçmişte de vardı, gelecekte de olacak. Kurumlarla fiilleri birbirinden ayırt edici bir yaklaşım önemlidir; öncelikle bunu belirteyim. Devlet şiddetinden, devlet teröründen, polis şiddetinden bahsediliyor. Belki daha dikkatli bir dil, hepimizi kucaklayan o çatıya ilişkin, hepimizin sorumlu olarak nerede duracağına yönelik bir durumu da sağlar; bu, iktidarın olduğu kadar muhalefetin de görevidir. “AK PARTİ’nin şiddet politikalarıyla ayakta durduğu” tezini muhalefet elbette söyleyebilir ama herkes bilir ki, muhalefetin içindeki kıymetli arkadaşlarımız da mahrem dünyalarında takdir ederler ki, AK PARTİ’yi iktidarda tutan seçimlerde teşekkül eden milletin rızasıdır; başka hiçbir şey değildir. Dolayısıyla, AK PARTİ iktidarına yönelik eleştirilere amenna ama meşruiyet kaynağı ve onu ayakta tutan temel dinamiklere ilişkin de hakkı teslim etmek  aklın gereğidir. Muhalefetten de, eleştirilere bir şey demiyoruz ama, bu hakkı teslim etmesini bekliyoruz.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Moroğlu, buyurun.

MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) – Hakaret etmediğim hâlde “Bana hakaret etti.” diye bir sataşmada bulundu.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Hayır, öyle demedim.

BAŞKAN - Bir dakika…

Ben anlamıyorum, aranızda konuşuyorsunuz.

Şu tarafa gelin lütfen.

Buyurun.

Hayır, dinlemedim gerekçenizi… Pardon…

MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) – Şimdi, ben konuşmamda hiç hakaret etmememe rağmen “Hakaret etti.” ifadelerinde bulundu Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – “Etti” demedim, hayır, hayır, “etti” demedim.

MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) – Ben sataşmadan “sataştı” diye söz veriyorsanız, ben sataşmadığımı anlatmak durumundayım.

BAŞKAN – Açıklama yapacaksınız yani.

MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) – Evet.

BAŞKAN – O zaman bir dakika yerinizden, açıklamaysa...

MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) – Lütfen efendim, iki dakika…

BAŞKAN – Şimdi, bakın, “Açıklama yapacağım.” diyorsunuz. Eğer sataşmadan söz istiyorsanız yerinizden vereceğim ama…

MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) – Sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Ama sayın konuşmacının, Sayın Bostancı’nın aslında söylediği şeyler hepimizi ilgilendiren, iktidarı da muhalefeti de ilgilendiren…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır canım…

HASAN ÖREN (Manisa) – Ben öyle anlamadım.

BAŞKAN – Ben karar vereceğim, benim anlamama bağlı yalnız Sayın Ören.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Ama senin anladığın, bizim anladığımız olmaz ki.

HASAN ÖREN (Manisa) – Sadece sizin anlamınız yeterli değil.

BAŞKAN - Bu anlamda bir konuşma yaptı, şahsınızla ilgili hiçbir sataşmada bulunmadı. Hepimizi sağduyuya çağıran, iktidarı da muhalefeti de sağduyuya çağıran bir konuşma yaptı.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Hayır, hayır, iktidarı çağırmadı, muhalefeti çağırdı.

BAŞKAN – Ama siz tabii ki talebinizde haklı olabilirsiniz.

Buyurun.

İki dakika size söz veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

4.- İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu’nun, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Naci Bey sanırım benim sataşmamdan çok eleştirilerime cevap vermek için o hakkı kullandı. Ben de aynı hakkı kullanarak o eleştirilere ve eksik bıraktığım yerleri anlatmaya çalışacağım.

Bir defa, ben, hiçbir zaman bir hakaret dili kullanmamaya özen gösteririm, bir. İkincisi, “Şiddet politikalarıyla ayakta durmaya çalışan bir yöntem izliyorsunuz.”u benim eleştirmek en doğal hakkım. Örneği de şöyle: Demin mesela Gezi direnişine kadar olan polis şiddeti ve güvenlik güçlerinin açtığı ateşler sonucu ölenleri söyledim. Sadece Gezi direnişinde 10 hayatımızı kaybetmişiz, 12 kişi gözünü kaybetmiş, 8 bin civarında yurttaşımız yaralanmış ve bu uygulamalarla ilgili polise, güvenlik güçlerine açılan soruşturmaların akıbeti belli ama 1.391 yurttaşımız hakkında soruşturma açılmış ve kaç kişi de hâlâ yargılanmaya devam ediyor ve Dünya İnsan Hakları İzleme Örgütü Gezi direnişleriyle ilgili bir rapor yayınlamış ve bunu Türkiye’ye de iletmiş. O Gezi direnişlerinde, haziran ve temmuz aylarında meydana gelen olaylarda polisin kullandığı orantısız güç ve saldırıdan ötürü, onlara göre 11 kişinin hayatını kaybettiği ifade edilmiş ve bundan ötürü güvenlik güçlerinin ve polisin mutlaka ve mutlaka soruşturulması ve yargılanması gerektiği  ifade edilmiş. O ülkelerde üniformayla işlenen suçlar ağırlaştırmayı gerektirirken bizim ülkemizde üniformayla işlenen suçlar hafifletici sebep sayılıyor. Bunu ben yapmıyorum. Bununla ilgili bir yasal düzenleme yapmak yerine bu düzenlemeyi daha da ağırlaştırıcı yöntemleri, politikaları ve yasaları getiriyorsunuz. Bunu eleştirmemizin neresi hakaret? İşte, son görülen Ali İsmail Korkmaz davasında polisin aldığı ceza, ortadayken suç, belgeliyken. Lütfen, bunları… Eğer beraberce nerede duracağımızı görüşeceksek duracağımız yer belli; hukukta duracağız, vicdanda duracağız, akılda duracağız.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Cumhuriyet Halk Partisi…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun, talebiniz nedir?

ENGİN ALTAY (Sinop) – Açarsanız, Genel Kurul da duysun Başkanım.

BAŞKAN – Ben sizin sesinizi duyuyorum.

Buyurun.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Başkanım, bunu açmakla ilgili saatinizin saatinizi tutmadığıyla ilgili bir kanaat hepimizde hasıl.

BAŞKAN – Evet, öyle bir şey oldu, evet.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Açmayacak mısınız?

BAŞKAN – Uğraşıyor arkadaşlar, açsınlar. Açın

ENGİN ALTAY (Sinop) – Uğraşılıyorsa, o zaman açılsın öyle konuşayım. Genel Kurulun da duyması gerekiyor.

BAŞKAN – Peki, tamam.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, iktidar partisi Grup Başkan Vekili Sayın Bostancı herhâlde kastını aştı. Şöyle bir ifade kullandı kürsüden, bunun mutlaka düzeltilmesi lazım: “Polis şiddet kullanabilir.” dedi, “Yanlış yapabilir.” dedi. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Bunun tutanaklardan çıkarılması lazım. Türkiye Büyük Millet Meclisinde iktidar partisinin Grup Başkan Vekilinin “Polisin yanlış uygulamaları olabilir.” cümlesi Türkiye’de zaten var olan polis şiddetinin yoğunlaşmasına yol açar. Bunun derhâl, bir kere tutanaklardan çıkarılmasını öneriyoruz, talep ediyoruz ya da düzeltmesini talep ediyoruz.

Teşekkür ederim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Niye? Ben buradan konuştum, sen de oradan konuş.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Tamam, olur, olur, doğru, haklısınız.

BAŞKAN – Sayın Altay, gelseniz de şurada hep beraber bir yönetsek.

Buyurun Sayın Bostancı. Talebinizi alayım. Talebiniz?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Düzeltmemi istedikleri…

BAŞKAN - Düzeltme talebiniz mi var?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Evet, düzeltme talebine cevap.

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Yok, olmayan… Yönlendiriyorsunuz Sayın Başkan. Talebi yok, yönlendiriyorsunuz! Talep var, vermiyorsunuz.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Sanığa kopya veren hâkim gibisiniz!

BAŞKAN - Buyurun.

36.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Sinop Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Engin Bey’e çok teşekkür ediyorum. İkazı üzerine meseleyi vuzuha kavuşturmak üzere böylelikle söz almış oluyorum.

Max Weber’in devlet tanımı: “Birliğin bütünlüğünü ve devamını sağlama yolunda meşru şiddet kullanma tekeline sahip en üst organizasyondur. Devletin en temel vasfı meşru şiddet kullanmaktır.”

Şimdi, “şiddet” derken hem “haklı şiddet” hem de “haksız şiddet” diye literatürde de vardır; şiddete bütünüyle olumsuz bir anlam atfetmek yanlıştır. Devlet bir insanı hapse götürürken şiddet kullanır. “Şiddet” derken “Kafasını, gözünü yarar.” anlamamak gerekir. Kastettiğim…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ona “zor kullanma” denir, devlet yetkisinde, şiddet denmez.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Buna “güç kullanma” denir, “şiddet kullanma” denmez.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Hayır, Weber’in tanımı, Weber’in. Lütfen, lütfen…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Tam da “faşist devlet”i tanımlıyor, tam faşist devlet sistemi bu. 

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Weber’in tanımı. Kavramları keyfimize göre yorumlamayalım.

BAŞKAN – Ben dinliyorum Sayın Bostancı.

Lütfen…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Benim buradaki kastım, hukuk dışı, gayrimeşru, insanlara eziyet, cefa çektirmeye dönük bir uygulama değildir.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Cebir, o başka bir şey. Şiddet, gözünü çıkarmak.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Devletin hukuk kurallarını uygulamak üzere, gereğini yapmak üzere başvurduğu meşru bir yöntem olarak ifade ettim. İlla da kavramları arkadaşların dediği gibi anlamak durumunda değiliz ama onların kastettiği şekildeki bir anlamı kesinlikle reddederim yani açıklamamı istedikleri anlamı. Elbette polisin kural dışı yöntemler kullanma hakkı olamaz. Bunları soruşturmak da devlete aittir. Devletin tek vasfı şiddet kullanmak değildir, kural dışı şiddete karşı da hukuki yollarla mücadele etmektir. Herkes bunun için başvurabilir, devlet de gereğini yapar.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – “Faşist devlet” dediğimiz işte bu anlayıştır, tam da bu.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Teoriye karşı şiddet kullandınız Sayın Bostancı.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, çok kısa…

BAŞKAN – Sayın Altay… (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, Sayın Bostancı’nın şunu da bilmesi lazım…

BAŞKAN – Sayın Altay, grubunuzun üyesi arkadaşlarınıza söylerseniz…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Ama yani…

Sayın Bostancı benim eleştirime Max Weber’le cevap verdi ve benim eleştirimi yersiz ya da mesnetsiz ya da temelsiz olmakla itham etti, öyle bir algı yarattı. Max Weber şiddeti mazur gören anlayışın devlette cep diktatör yarattığını da söyler.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Mazur gören…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Evet, sen mazur gördün işte.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Ben mazur görmedim.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Aa, gördün ya!

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Ben ana dili Türkçe olmayan Türkçe öğretmeni birisi olarak(x) bu konuyla ilgili, sayın hatibin konuşmasının ülkede bütün yaşamı ilgilendirecek kavramlarla ilgili bir karmaşaya yol açtığını ifade etmek isterim. Yani, literatürde şiddet, gücün orantısı ya da gücün düzeyini de ...

BAŞKAN – Talebiniz nedir Sayın Üçer?

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Talebim, bu konuyla ilgili açıklama yapmak istiyorum Türkçe öğretmeni olarak.

BAŞKAN – Yerinizden bir dakika.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, ben de bir konuda açıklama yapmak istiyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Devlet, irade demektir. Devlet, iradesini gösteremediği için AKP iktidarında şiddete yönelmektedir. Bunu da söyleyen Erkan Akçay’dır, Max Weber değil!

BAŞKAN – Buyurun.

37.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZDAL ÜÇER (Van) – AKP Grup Başkan Vekili şiddetle ilgili gerçekliği olmayan beyanatlarda bulundu ve “devlet şiddet kullanabilir, güç kullanabilir”i eğer izin verme babından kullanıyorsa zaten tümüyle yanlıştır ama devletin güç kullanabilme durumunu da ifade ediyorsa o da ayrı bir şeydir.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Meşru şiddet…

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Ben ana dili Türkçe olmayan bir Türkçe öğretmeni olarak sayın hatibin bu kadar milliyetçilik yaptığı, Türklük üzerine bu kadar hamasi söylemlerde bulunduğu bir şeyde bütün insanların yaşamını ilgilendiren temel bir hakkı çarpıtacak kavram karmaşasına yol açtığı için gerçekten esefle kınıyorum. Ülkede dil konuşmaktan dolayı bu kadar insan öldürülecek, polisler, Türkçe bilmiyor diye bu kadar insanı vuracak ama dil üzerinde bir karmaşaya neden olabilecek bir açıklamayı Grup Başkan Vekili yapacak; bu ayıptır!

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, ben de bir milletvekili olarak söz istedim bu konuda, önemli bir konu.

BAŞKAN – Gerekçeniz?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Gerekçem, Sayın Naci Bostancı devletin temeliyle alakalı bütün Parlamentoda yanlış bir fikir oluşturacak bir açıklama yaptı.

BAŞKAN – Bakın, Sayın Bostancı kendi düşüncelerini söylemedi, Weber’den bir alıntı yaptı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Onu da yanlış yaptı.

BAŞKAN – O alıntının yorumlamasını söyledi; ona bağlantılı olarak da polis şiddetine başvurdu, polisin hiçbir meşru şiddetinin kabul edilemeyeceğini, şiddetinin meşruluğunun tartışılmayacağını ve polisin göstermiş olduğu şiddetin kabul edilemeyeceğini söyledi.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Aa, anlamamış!

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, Özdal Bey’e neye göre söz verdiniz? Yani milletvekilleri arasında birinci sınıf, ikinci sınıf ayrım mı var? Hayır, ben memnun oldum söz almasından.

BAŞKAN – Hiç ayrım yok.

Milletvekili olarak son söz Aykut Erdoğdu’ya ait. Başka hiç kimseye söz vermeyeceğim grup başkan vekilleri haricinde.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Rica ederim… Yani, ayrıca söz vermeniz de doğru bir şeydi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Erdoğdu’yu dinleyelim, sonra size vereceğim.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkanım, ben de söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, süreniz bir dakika.

38.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, öncelikle, bu söz talebim gereksiz bir tartışmaya girmek için değildir. Sayın Bostancı devletin temeliyle alakalı çok önemli bir tespitte bulundu. Bakın, devletin temeliyle ilgili iki tane görüş vardır; bir, otoriterle birliği sağlamak, ikincisi de ortak yaşama iradesidir.

Şimdi, Sayın Bostancı’nın bu sözleri yani devletin şiddet temelli olduğu, şiddetin devletin temeli olduğu ve hak olduğu yaklaşımı yarın öbür gün sokaklarda çok yanlış bir anlayışa gidebilir. Oysa devlet bir ortak yaşama iradesidir. Devlet şefkat devletidir, hizmet anlayışlı bir devlettir, hizmetkâr devlettir. Eğer biz, bu özgürlük anlayışını Parlamentoda hepimiz dile getirirsek sokaklarda şiddet olmaz, polisler adam vurmaz, Maliye zorla vergi almaz, vergi gönüllüğü, birlikte yaşama da şiddet olmadan olur. Sayın Bostancı Hobbes’un fikirlerini çok iyi bilir. İngiltere’de, güvenlik tehdidi altında yaşadığı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkanım…

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Size söz verdim.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Bu kadar nezaketsizlik olur! Yakışmıyorsunuz o Meclise! Ben bunu size söylemek istemiyorum...

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Baluken, buyurun.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, demin AK PARTİ Grubu adına konuşan Sayın Naci Bostancı muhalefet partileriyle bir istişare ve müzakere zemini aradıklarını ama muhalefet partilerinin buna gelmediğini kürsüden ifade etti, dolayısıyla partimize bu yönlü bir sataşmada bulundu.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sataşma varsa 3 partiye de vardır. Biz de talep ediyoruz aynı gerekçeyle.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi’ye söz vereceğim sonra.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Bana da verin Başkanım. Suç, suç… Söylenenler suç Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

5.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bostancı size hekim olarak bir önerim var: Bu kadar filozoflardan alıntılarla burada konuşuyorsunuz, bir de Hipokrat’ı bir inceleyin. Hipokrat bize  tıp biliminin en değerli sözünü armağan etmiştir, “Önce zarar verme!” demiştir. Buraya getirdiğiniz yasayla, maalesef, milletvekilleri birbirine zarar vermeye başladılar. Buraya getirdiğiniz yasayla, Meclisin çalışma koşulları milletvekillerinin sağlığına zarar vermeye başladı. Buraya getirdiğiniz yasayla, kutuplaşan toplum kesimleri birbirine zarar verecek bir gerilimi giderek biriktiriyorlar. Sizin bu tabloyu görmeniz lazım. “Biz istişare ediyoruz, müzakere zemini arıyoruz.” demeniz doğru değil. Grup başkan vekilleri burada, çıkıp söylesinler; istişareden kaçan kim, müzakereden kaçan kim? Ayaküstü bu tarz önemli yasa tasarılarında herhangi bir müzakerenin yapılması mümkün değil.

Size doğru yöntemi, doğru metodolojiyi söylüyoruz. Gelin, bu yasa tasarısını bu kadar tartışmanın içerisinden çekelim, Komisyonda her siyasi partiden temsilciler bir araya gelsinler, bunu derli toplu bir şekilde ele alıp bir uzlaşma zemini arasınlar diyoruz. Hem size söyledik hem Hükûmet yetkililerine hem diğer grup başkan vekillerine defalarca söyledik. Hâl böyleyken gelip buradan, kürsüden yanıltıcı bilgi vermek sizin akademisyen kimliğinize yakışmaz.

Bakın, iki üç ay sonra bir seçim olacak, belki de pek çok milletvekili bir daha buraya, bu sıralara gelmeyecek ama ayrılırken bile milletvekillerini kanlı bıçaklı, birbirine düşman gibi bakan bir algıyı getiren yasa tasarısını meşrulaştırmaya çalışıyorsunuz. Size teessüf ediyorum. (HDP ve CHP sıralarında alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, talebinizi alabilir miyim?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sataşma nedeniyle çıkıyorum efendim.

BAŞKAN – Peki.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Aynı gerekçe...

ENGİN ALTAY (Sinop) – Aynı gerekçe...

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Aynı gerekçe...

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Aynı gerekçe...

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin)  - Aynı gerekçe, herkese aynı sataşma oldu.

BAŞKAN – Bir susun ya!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Allah, Allah! Üsluba bak ya!

BAŞKAN - Buyurun.

6.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz polis devleti yasa tasarısıyla ilgili olarak, güvenlik güçlerimizin ihtiyaç duyduğu her türlü düzenlemeyi yapmaya hazır olduğumuzu bu kürsüden defalarca ifade ettik. Ancak, bu tasarıda olduğu gibi, polise gözaltı yetkisi veren, arama yetkisi veren düzenlemelerin herhangi bir şekilde hukuk devletine, Anayasa’ya uygun olmadığını, bunların tasarıdan çıkarılması gerektiğini de ifade ettik. Sayın  Başbakan, ilgililer, yetkililer diyor ki: “Molotof…” Molotofla ilgili her türlü düzenlemeyi getirin yapalım. Uzlaşmaya asıl hazır olan biziz. İki gün ara verelim, oturalım, bir uzlaşma zemini arayalım, nerede, hangi maddede nasıl uzlaşırız bunu konuşalım, bunu reddediyorsunuz. Bu, işin birinci kısmı.

İkinci kısmı: Biraz önce yapılmış olan bir tartışma. Sayın  Bostancı Max Weber’den bir alıntıyla bir değerlendirme yaptı. Ben de Max Weber’e girmek istiyorum. Bürokrasiyi analiz ettiği kitabında -bürokrasiyi en iyi analiz eden sosyolog Max Weber’dir- otorite tiplerini analiz eder, “karizmatik otorite”, “geleneksel otorite”, “yasal otorite” diye tanımlar yapar ve devletin güç kullanma tekeline sahip tek meşru gücün de devlet olduğunu söyler. Şiddet değil, şiddet ayrı bir şey; güç kullanma tekeli devlettedir. “Şiddet kullanma tekeli devlettedir.” derseniz, işte, sokaklarda şiddet yaratan bir güvenlik politikası ortaya çıkar. Asla, şiddeti reddediyorum, şiddet kullanma tekeli devlette değildir. Devlet, vatandaşın huzuru için güç kullanma yetkisine sahiptir. Ayrıca, meşruiyet sadece Parlamento çoğunluğuna bağlı bir kavram değildir. Doğru ve adil işler yaparsanız Parlamento çoğunluğunuz meşruiyetin bir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – …şartı olur, yapmıyorsanız Parlamento çoğunluğu sizin meşru olmanızı sağlamaya yetmez.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Dolayısıyla  da güvenlik güçlerinin kullandığı güç bu durumda meşru olmaz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.42

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 18.47

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Korkmaz…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, şimdi, AKP Grup Başkan Vekilinin sözlerini sataşma olarak değerlendirdiniz ve her 2 gruba da söz verdiniz.

BAŞKAN – Evet.

S.NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Milliyetçi Hareket Partisinin de bu konuda açıklaması olacak, söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Tutanakları getirteceğim çünkü…

FARUK BAL (Konya) – Efendim, aynı gerekçeyle istiyoruz. Aynı gerekçeyle istiyoruz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Başkanım, ben de istiyorum.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Tutanağa gerek yok ki! Diğer 2 gruba söz verdiniz, bizi atladınız.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, bakın, 69/2 var, size yerinizden söz verebilirim.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, hayır, bir saniye…

BAŞKAN – O zaman tutanakları getirteceğim. 69/2’yi uygulamak zorundayım.

Teşekkür ederim.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, bir de…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, yanlış yönetiyorsunuz!

BAŞKAN - 69/2… 69/2 gayet açık. Lütfen…

Buyurun.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, sizin tavrınız da gayet açık. Naci Bey’in konuşmasından sonra, “sataşma var” diye HDP’ye söz verdiniz, CHP’ye söz verdiniz, sıra MHP’ye gelince oturumu kapattınız.

BAŞKAN – Siz söz istemediniz yalnız.

FARUK BAL (Konya) – Şimdi de “Tutanakları getirteyim.” diyorsunuz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, istedik.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, lütfen, söz hakkımızı gasbetmeyin.(x) Aynı şartlar altında muhalefet partisi olarak biz eşit muamele görmek istiyoruz.

BAŞKAN – Bu “gasbetme” kelimesini çok sık kullanıyorsunuz. Ben burada sadece İç Tüzük’ü uyguluyorum, o da “69/2” diyor. Tutanakları getirteceğim. Söz hakkınız bakidir.

FARUK BAL (Konya) – Hayır efendim…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – CHP için, HDP için tutanak getirerek mi söz verdiniz?

BAŞKAN – Söz hakkınız bakidir, tutanakları getirteceğim.

FARUK BAL (Konya) – HDP için niye tutanak istemediniz? CHP için niye tutanak istemediniz? Şimdi sıra MHP’ye gelince mi tutanak istiyorsunuz? Lütfen, germeyin!

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Başkanım, çok büyük bir adaletsizlik bu! Efendim, bakın, aynı şartlar altında…

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, germeyin!

(Başkanlık kürsüsü önünde toplanan MHP Grubu milletvekillerinin ve Başkanın karşılıklı konuşmaları)

BAŞKAN – Bakın Sayın Korkmaz, Engin Altay konuştu, Akif Hamzaçebi konuştu, Baluken konuştu, Özdal Üçer konuştu, Aykut Erdoğdu konuştu, sizde hiçbir kıpırtı yoktu.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Olur mu öyle bir şey efendim.

BAŞKAN – Yoktu, ama…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ne demek, öyle şey olur mu!

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Hayır efendim.

BAŞKAN – Şimdi, bakın, sizde bir söz talebi yoktu. Var mıydı?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Söz taleplerimize dönüp bakmadınız, cevap vermediniz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkanım yanlış yapıyorsunuz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Söz taleplerimiz vardı.

BAŞKAN – Peki, tamam veriyorum iki dakika. Gelin, tamam. 69/2’yi de çiğniyoruz ama.

Kim konuşacak, siz mi?

FARUK BAL (Konya) – Efendim?

BAŞKAN – Siz mi konuşacaksınız?

FARUK BAL (Konya) – Hayır, Erkan Bey konuşacak.

Sayın Başkanım, arkasından da ben 58’e göre düzeltme istiyorum.

BAŞKAN – Onun yerini, zamanını ben tayin edeceğim.

Buyurun Sayın Akçay.

7.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, lütfen, bu Meclisi adaletli ve doğru, İç Tüzük’e uygun olarak yönetmeye davet ediyorum sizi. Çok yanlış ve tahrikkâr yönetiyorsunuz. Daha biraz evvel Sırrı Süreyya Önder’e, hiç gerekmediği hâlde, istemi üzerine iki defa söz verdiniz, söz istememize rağmen bize vermediniz. Biraz evvel yine bazı milletvekillerine ve gruplara söz verdiniz, Milliyetçi Hareket Partisine söz vermemek için gayret gösteriyorsunuz.

Şimdi, AKP Grup Başkan Vekili Sayın Bostancı devleti şiddet uygulamakla, şiddetle tanımladı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Meşru şiddet…

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bu sürçülisan olabilir, düzeltme yapar, geçer, anlaşılır, burada düzeltmeler yapılıyor ama ısrar ettiği için söylüyorum: Devlet irade demektir, devlet kuvvet demektir. Eğer devlette irade yok ise şiddet eğilimi başlar, şiddet bambaşka bir şeydir, şimdiki AKP iktidarında olduğu gibi. Hukuksuz güç zulüm, güçsüz hukuk âcizlik yaratır ve -yani, AKP'nin içinde bulunduğu durum- zaaf varsa şiddete gider. İç güvenlik paketinin getirilme gerekçesi de AKP’deki bu zafiyet nedeniyledir. Milliyetçi Hareket Partisinin duruşu bu iç güvenlik paketiyle ilgili olarak son derece nettir. Grup başkan vekillerimiz ve parti sözcülerimiz, bu konuda uzlaşma üzerine, komisyonlara tekrar çekilmesi konusunu da gündeme getirmiştir. Milliyetçi Hareket Partisinin çağrıları ortadadır: Özgürlükleri ortadan kaldıran düzenlemeleri değiştirelim, ondan sonra hukuku esas alan düzenlemeleri getirelim diyoruz. Yani, Sayın Bostancı’nın bu söyledikleri aslında Milliyetçi Hareket Partisinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) – …haklılığını ve doğruluğunu göstermektedir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

FARUK BAL (Konya) – 58’e göre söz istemiştim Sayın Başkan. 58’e göre…

BAŞKAN – Vereceğim Sayın Bal, vereceğim.

FARUK BAL (Konya) – Evet, bekliyorum efendim.

BAŞKAN – Ama, dilekçenizin buraya verildiği zaman vermek durumum söz konusu değil. Vereceğim size söz 58’den dolayı. Lütfen…

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, şimdi verin. Efendim, Meclisin gergin ortamı gitsin, şimdi verin bitsin.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz bir itirazımı dile getireceğim.

BAŞKAN – Buyur.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Yani, bu son iki haftaki uygulamalarla, iktidar partisinin Meclis Başkan Vekilleri artık, Genel Kurulu idare edemeyecek bir pozisyona gelmiştir. Biraz önce bariz bir örneğini yaşadık. Artık, İç Tüzük’ün amir hükümlerini yerine getiremeyecek bir noktaya geldi Başkanlık Divanı.

İç Tüzük madde 69’un ikinci fıkrasına aykırı işlem yaptınız, tutumunuz hakkında usul tartışması talep ediyorum.

BAŞKAN – İç Tüzük 69/2’yi bir okur musunuz bana sesli olarak.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – İç Tüzük madde 69’un ikinci fıkrası şunu diyor Sayın Başkan: “Açıklama ve cevaplar için Başkan, aynı oturum içinde olmak üzere söz verme zamanını takdir eder.”

BAŞKAN – Evet, devam edin.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Biraz önce, oturum kapandı, oturum kapandığı için bu oturum içerisindeki açıklama ve açıklamalara cevap hakkı da böylelikle İç Tüzük’ün bu hükmüne göre bitmiş oldu. Siz uygulayamadınız. Uygulayamadığınız için de tutumunuzla ilgili olarak usul tartışması talep ediyorum.

BAŞKAN – Şu anda usul tartışması açılacak herhangi bir tutumum yok.

Sayın Faruk Bal’a, 58’le ilgili beyanınızı söylemek için iki dakika süre veriyorum.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Ama, mevcut Sayın Başkan, mevcut şu an bence.

BAŞKAN – Usul tartışmasını gerektirecek bir şey yok.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Var, var.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Bal da konuşsun, devam edeceğim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Faruk Bal.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Başkan, Sayın Bal’dan sonra ben konuşma talebinde bulunuyorum.

BAŞKAN - Sayın Faruk Bal, “58’le ilgili, beyan düzelteceğim." dediniz, size söz veriyorum.

İki dakika, buyurun.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – İnanamadı!

BAŞKAN – Söylüyorum ama dinlemiyorsunuz.

VII.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR (Devam)

2.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, 24/2/2015 tarihli 63’üncü Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

FARUK BAL (Konya) – Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, dün, ikinci bölüm üzerine yaptığım konuşmada AKP Grubuna hitaben “Siz türbeye kadar gittiniz, korumaya ihtiyaç duydunuz. Terörist grupların koruması altında...”(x) şeklinde ifadem olmuştur. Bunu düzeltiyorum. Elbette ki siz gitmediniz. Türk Silahlı Kuvvetlerinin unsurları gitmiştir ancak sizin siyasi iradeniz altında gitmiştir, sorumluluğunuz bu nedenle vardır.

Bu vesileyle, ortaya çıkan durumu sizlerle bir kez daha paylaşmak istiyorum. Bu operasyonu dünya âlemin takdir ettiğini ancak Milliyetçi Hareket Partisinin dünya âlemin takdir etmiş olduğu operasyona karşı olumsuz bir tavır izlediğini iddia etmektesiniz. Dünya âlemle ilgili bütün basını, çıkmış olan gazetelerin, televizyonların yayınlarını izledim, inceledim. Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, İran, Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Almanya, Fransa, İngiltere, bunların bütün ana haber kaynaklarını izledim, dinledim, araştırdım. Sonuç: Sadece, Türk Silahlı Kuvvetlerinin -bir tercüme yanlışı olarak- arkadaşlarını yani 38 tane askeri kurtardığı ve türbeyi naklettiği söyleniyor, operasyonun başarısıyla ilgili tek bir kelime yoktur. Operasyonun başarısı ise bu fotoğrafta ortaya çıkmaktadır; naklettiğiniz yer: Birleşmiş Milletlerin, Avrupa Birliğinin ve Türkiye’deki her kurum ve kuruluşun terörist olarak ilan ettiği, PKK’yla eş değerde gördüğü PYD’nin hükümranlık hakkını elde etmiş olduğu ifade edilen bir yere Süleyman Şah’ın türbesini taşıyorsunuz. İşte buradaki resimler bunu ortaya koyuyor. Bir tarafta ay yıldızlı al bayrak, hemen onun önünde PKK’nın eli kanlı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bal.

FARUK BAL (Devamla) – …mahkûm olan katilinin, başının fotoğrafı. Naklettiğiniz yer burasıdır ve siz bu şekilde Süleyman Şah’ı Suriye’de daha sonra oluşacak olan bir yapının içerisinde, oraya ne zaman kurtarılacağı belli olmayacak bir şekilde teslim ediyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Bal, teşekkür ederim.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Baluken, 58’e göre bir söz talebiniz var, yerine getirecek misiniz?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

3.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, 24/2/2015 tarihli 63’üncü Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dünkü oturumda geçen bazı cümlelerimle ilgili düzeltme amacıyla söz aldım.

Dünkü oturumda, özellikle İç Tüzük 13’üncü maddeye göre başlatmış olduğumuz bir tartışmanın devamıyla ilgili Meclis Başkan Vekilinden bir açıklama talep etmiştik. Dün oturumu yöneten Sayın Meclis Başkan Vekili de bir açıklama yapmıştı. Biz bu açıklamayı doğru bulmadığımızı ve Meclis Başkan Vekillerinin dört gündür açık bir şekilde görevlerini yerine getirmediğini ifade etmiştik. O diyalog sırasında ben, Meclis Başkan Vekiline “Açıklamanızı da biz yeterli bulmadık doğrusu.” demişim. Tabii, “Yeterli bulmadık.” deyince, sanki doğru yapılmış işler var da açıklama yetersiz kalmış gibi bir algı doğuyor. Bunun tutanaklarda “Açıklamanızı tamamen yanlış buluyoruz. Bu şekildeki yönetim anlayışınızı da tamamen yanlı buluyoruz.” şeklinde düzeltilmesi amacıyla söz aldım. (x)

Bu tavır, tabii, devam ediyor yani bugün de bu konuyu açtık. Meclis Başkan Vekili “Süreç devam ediyor.” demek suretiyle âdeta bizlerle dalga geçiyor. Dün de öyleydi, bugün de böyle. Yani biz usulsüz yapılmış olan bir işin Meclis Başkanı ve Divan tarafından bir an önce ele alınmasını, doğru, net olan tavır, tutum neyse onunla ilgili Genel Kurulun bilgilendirilmesini talep ediyoruz. Bu kadar doğal, basit olan bir talebimiz bile, maalesef “Süreç başlamıştır.” ya da “Çalışmalar devam ediyor.” şeklinde izahatlarla geçiştiriliyor.

Şunu da ifade edeyim: Partimiz adına Başkanlık Divanında bulunan arkadaşımıza bu konuyla ilgili bugüne kadar tek bir telefon dahi edilmemiştir. Bu da bu olayın geçiştirilmeye çalışıldığını ortaya koyuyor. Ama biz, Meclis Başkanı buraya geldiği andan itibaren, Cemil Çiçek Meclise geldiği andan itibaren, Halkların Demokratik Partisi adına gidip bu konuyu takip edeceğiz, sonuç alıp Genel Kurula da getirip hepinizin bilgisine sunacağız.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Saat şu anda 19.00. Saat 20.00’ye kadar, bir saat birleşime ara veriyorum.

                                                                        Kapanma Saati: 18.59

 

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu ve arkadaşları tarafından, toplumsal olaylarda polisin orantısız ve aşırı güç kullanmasının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 17/6/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 25 Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde Sayın Ertuğrul Kürkcü konuşacak.

Buyurun efendim. (HDP sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; her ne kadar seyrek bir katılım varsa da tarihe karşı konuşmayı tercih ediyoruz bu durumda.

Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinin lehindeyiz. Bu önerinin Meclisin gündemine gelmesini, yerleşmesini ve gereğinin yapılmasını elbette istiyoruz. Çünkü bugün karşı karşıya kaldığımız, maruz kaldığımız iç güvenlik yasa paketi ile bu araştırma önergesinin konusu arasında tam bir mütekabiliyet var. Özetle, bu yasa, bu Gezi döneminde ve Gezi sonrasında Türkiye toplumunun karşı karşıya kaldığı, polis şiddetinin nasıl meşrulaştırılacağıyla ilgili bir düzenleme sunuyor Türkiye Cumhuriyeti’ni bugün yöneten Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetine.

Hatırlayalım Gezi’de neler olduğunu. Hükûmetin açıklaması, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın açıklaması şuydu: Bu, aslında, Hükûmeti düşürmek için girişilmiş olan bir komploydu. Bu komploda Türkiye'nin bütün muhalefeti yer alıyordu ve bunların hepsi dışarıdan ayarlanmıştı. O nedenle, bunları ezmek caizdi. Ancak Gezi’nin üzerinden iki yıl geçti neredeyse, şu anki tablo şöyledir: Bu dönemde bu mücadele sırasında gözaltına alınan, tutuklanan, yaralanan, öldürülen insanların hiçbirisinin bir uluslararası komplonun parçası olduğuna dair bir tek mahkeme kararı yoktur. Bütün duruşmalar, bütün yargılamalar beraatle sonuçlanmaktadır. Üstelik bu yargılamaları yapan yargıçlar, Hükûmetin çokça yakındığı gibi, paralel yapının elemanları, unsurları, onların takipçileri değil; doğrudan doğruya Hükûmet tarafından tayin edilmiş, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından Gezi’den sonra göreve getirilmiş yargıçlardır.

Sonuç olarak o yargıçlar da ellerindeki dosyaya bakarak bir karar vermek zorunda olduklarından elde bir uluslararası komployu doğrulayacak, bir Hükûmet darbesini doğrulayacak, Hükûmet darbesine yol açacak bir şiddet düzenlemesini doğrulayacak, burada yer almış örgütlerin varlığını kanıtlayacak bir tek kanıtın karşılarında olmadığını gördükçe, başta meslek odalarından başlayarak, pek çok yurttaşımız hakkında açılan davalarda beraat kararlarını peş peşe vermektedirler.

İşin ilginç tarafı, bir tek darbe davası açılmıştır; o da Beşiktaş futbol takımının destek gücü, taraftar derneği, taraftar hareketi Çarşı grubuna karşı açılmıştır. Eğer Türkiye’de bir darbenin yapılması işi hakikaten Çarşı’ya bırakılmışsa ya bu darbeciler ahmaktır ya da bu iddianın akılla bir ilgisi yoktur. Tabii ki ikincisi doğrudur. Bir taraftar grubunu kendine muhalif, kendine güçlü bir muhalif, Gezi’de baş gösteren onur ayaklanmasına bir katılımcı hâline getiren Hükûmet kendini düşüneceği yerde, olmayacak delillerle bu insanları suçlamayı tercih etmiştir.

O nedenle, şimdi geri dönüp baktığımızda “Bu polis şiddetini mazur gösterecek ne vardır?” sorusuna bakalım. 11 insanın Gezi’de gözü çıkmıştır. 11 insan şu an, Gezi’den sonra görmüyor; bunların hepsi polis şiddeti sonunda gerçekleşti. 7 insan hayatını kaybetti, hepsi Alevi çocukları olan 7 genç hayatlarını kaybettiler. Binden fazla ağır yaralı oldu, bunların 11’i ağır kafa travması geçirdi ve Türkiye’nin dört bir tarafında ama başlıca Ankara ve İstanbul’da olmak üzere binlerce insan biber gazıyla, tazyikli suyla, kalaslarla, sopalarla her türlü şiddete maruz bırakıldılar.

Çok yakın tanığıyım bunların. Diyeceksiniz ki: “Sen zaten onları seviyorsun.” Doğru, ben onları seviyorum ama ben aynı zamanda Taksim’e yakın bir mahallede oturuyorum, bu mahallenin bütün Gezi dönemi boyunca Türkiye’nin başka yerlerinden getirilmiş, ne İstanbul’u ne Taksim’i ne Taksim civarındaki semtleri bilen polis güçleri tarafından nasıl gaza boğulduğunu günlerce kendi gözümle gördüm. Kendim bu gazdan boğulma raddesine gelmiş insanları evimde misafir ettim, onların yaralarının iyileşmesine yardımcı oldum ve bu polis güçlerinin tıpkı bu yasada öngörüldüğü gibi, “Artık atış serbest.” dendikten sonra neler yapabileceklerini gördüm, evlerin içerisine nasıl gaz bombalarıyla gaz attıklarını, nasıl sokakları geçilmez hâle getirdiklerini ve nasıl “önleyici gözaltı” denilen şeyin yapıldığını gördüm. Milletvekili olarak birden çok müdahale etmek zorunda kaldım. Şuradan şuraya giden kadınların, gençlerin, yurttaşların önlerinin kesilerek “Oradan gidemezsin.” dendiğini, “Niçin gidemez?” diye sorduğumda ben vekil olduğum için bana bir cevap verilemedi, onların yolu açıldı ama ben oradan ayrıldıktan sonra insanların yolunun hâlâ kesilmeye devam edildiğini biliyorum.

O nedenle, bence Gezi ve sonrasındaki polis şiddeti bütün bu yasa dışı şiddet, yasa dışı -yani Sayın Bostancı’nın versiyonunu kabul etsek bile- meşruluğunu kaybetmiş şiddet tarafından bütün Türkiye’nin nasıl baskı altına alındığının araştırılması elzemdir. Ama daha önemlisi, bence, bu uygulamayla, bu polis şiddetiyle, bu yıkıcı şiddetle bugün çıkarılmak istenilen yasa arasındaki paralellikleri, ortaklığı görmek önemlidir. O yasa dışı olan şiddet şimdi bir yasal zemine kavuşturulmak isteniyor. Eğer emniyet teşkilatının Gezi’den çıkardığı sonuç buysa, eğer İçişleri Bakanlığının Gezi’den çıkardığı değerlendirme buysa vay hâlimize. Demek ki açık şiddetin meşrulaştırılması yoluyla ancak toplumla diyalog kurabileceği kanaatindedir Türkiye’yi yönetenler. Böyle bir diyalog yani yol kesme diyaloğu: “Sen oradan geçemezsin. Seni istediğim zaman tutuklarım. Senin hakkındaki şüphemin makul olduğuna inanıyorum.”

Mesela makul şüphe ne olabilir? Şu belki de kuvvetli şüpheydi: Elinizde tüfek boyutunda bir kılıfla gezerken olağanüstü durumda polis diyebilir ki: “Hakikaten, bunun içinde bir tüfek olabilir.” Ama şimdi artık bunu demek zorunda değil. Benim elimde bir evrak çantası varsa ve benim tipimi beğenmiyorsa evrak çantasının içinde dinamit olduğunu düşünerek, bunu makul görerek benim yolumu kesebilir. Gezi’de insanlar bu muamelelere sonsuz kere maruz kaldılar. Ortaya hiçbir şey çıkmadı. Ortada devletin, Hükûmetin iddiasını kanıtlayacak hiçbir belirti yoktu. Şimdi Hükûmet bu yasayı sevk ederek sonraki Gezi’ler için önceden önlem alma yolunu seçti. Bu yasayla Gezi arasında böyle bir illiyet vardır.

Ama sevgili arkadaşlar, sizi Gezi’lerden kurtaracak olan şey isyanın sebeplerini ortadan kaldırmaktır, isyancıları ortadan kaldırmak değil. İsyanın sebepleri yerli yerinde durduğu sürece hangi Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu’nun hangi maddesini değiştirirseniz değiştirin, sonuçta bundan kaçamazsınız. Eğer öyle olmuş olsaydı güçlü diktatörlükler tarih boyunca hiçbir zaman yıkılmazlardı, hükümdarlıklar sonsuza kadar devam ederdi, hiçbir güçlü görünen Hükûmet gücünü kaybetmezdi. Ama bu böyledir, her şeyin bir doğuşu, yükselişi ve çöküşü var, buna engel olamazsınız. O yüzden, ben derim ki: Yol yakınken Gezi’nin talepleriyle yüzleşmeyi, muhtemel Gezi’leri boğmaya tercih edin. Türkiye’yi dönüşümü yolunda serbest bırakırsanız belki de Türkiye’ye yapabileceğiniz en büyük iyiliği yapmış olacaksınız. Çünkü aslında Türkiye’nin doğal gidişi içerisinde söz konusu olmayan bir dönüşümün Türkiye’yi şöyle ya da böyle bir parlamenter rejimden kaba bir padişahlığa dönüştürmek yolunda atacağınız her adım, inanın bana, yüzlerce Gezi’yi garanti ediyor. Bununla başa çıkıp çıkamayacağınızı tarih test edecektir.

CHP önerisinin kabulünü diliyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde, Isparta Milletvekili Sayın Nevzat Korkmaz.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılarımı sunuyorum, iyi akşamlar diliyorum.

Sözlerimin başında belirtmeliyim ki Milliyetçi Hareket Partisi sivil, çoğulcu ve demokratik toplum düzeni yanındadır. Yasaların vatandaşlarımıza tanıdığı hak ve hürriyetlerin sonuna kadar kullanılması taraftarıdır. Bu kabullerin dışında, kanun dışı hareket eden, buna yeltenen kim varsa da mutlaka hukuk önünde hesap vermelidir diyoruz.

Polisimiz can ve mal güvenliğinin bekçisi. Efendim, yaşam hakkının, can ve mal güvenliğinin kalmadığı bir yerde ne diğer hak ve hürriyetlerden ne de demokratik hukuk devletinden bahsedilebilir. Polis bu vazifesini elbette yasaların kendisine tanıdığı sınırlar dâhilinde ve demokratik hukuk devletinin ruhuna uygun bir şekilde kullanmak durumundadır. Bir söz var, belki de hepiniz biliyorsunuz: “Haklı olmak, yetkili olmak yetmez, hakkını da meşru yollardan aramak, yetkiyi de yine kanun çerçevesi içerisinde kullanmak lazımdır.”

13 Haziran 2013’te başlayıp bir süre devam eden Gezi olaylarında 10 kişi hayatını kaybediyor, 7.832 kişi yaralanıyor. Ağır yaralı vatandaşlarımız içerisinde bu olaylardan sonra yine hayatını kaybedenler var, bu rakamlara dâhil değil. Yaralılar içerisinde gözlerini kaybetmiş, kör olmuş gençler var. Sıkılan gazlardan dolayı, o gaz mağduriyetinden dolayı sıkıntı çekmiş insanlar var. Görüntülere baktığımız zaman sanki demokrasiden nasibini almamış, üçüncü sınıf ülkelerde yaşanan manzaralarla karşı karşıya geliyoruz.

Polis görevini yapacak, bunda bir tartışma yok, tamam ama müdahaleleri kontrollü olacak, karşısındaki kimselerin hak arama amacıyla sokaklara çıkmış, bu milletin evlatları olduğunu unutmayacak. Taksim’de, Soma’da ve daha birçok yerde zaman zaman kontrolsüz güç kullanılmıştır. Polisimizin bazı eylemleri tedbir alma, olan olayları yatıştırmanın ötesine geçmiştir. Otelin, hastanenin içine kadar gaz bombaları atılmış, tazyikli su sıkılmıştır. Uyarılarla geçiştirilebilecek ya da birazcık sabırla savuşturulabilecek hadiseler, Hükûmetin, ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı beyanları, polisi kışkırtıcı demeçleriyle şirazeden çıkmış, toplum altüst olmuştur. Polisin tutum ve davranışları, hasmane tutum takınarak da anlaşılamaz. Bu da bir başka yanlıştır.

Polis bu ülkenin düşmanı değildir, polis, Türk milletinin evlatlarıdır, bu toplumun içinden çıkmıştır. Dedim ya, empati yapmak ve “niye, niçin” sorularının üzerinde durmak lazımdır. Burada, siyasal iktidarın kışkırtıcılık yaptığı kesindir. Polis yöneticilerinin siyasal baskılarla yine, yanlış tavır ve talimatlar verdiği ortadadır. Yine, polisin içinde bulunduğu meslekî şartlar ve özlük haklarından kaynaklanan ciddi sıkıntıları vardır. Yine olay anında ortaya çıkan baskılar, stres ortamı mevcuttur. Daha birçok sebep sayabiliriz. Bu görüntülerin yaşanmaması için bu hususların tamamının birlikte ele alınması, birlikte analiz edilmesi lazımdır.

Kolluk güçlerinin hareket tarzı, siyasal iktidarın meselelere bakışıyla doğru orantılıdır. Yönetenlerin hukuka uymadığı, hukuk devleti ilkelerini ayaklar altına aldığı bir toplumda, kurum ve kuruluşların hukuka riayet etmediğini eleştirmek, olsa olsa bir garabettir.

Gezi olaylarında topluma itidal tavsiye etmek yerine “bizimkiler-onlar” diye ayrıştıran, “Evdeki yüzde 50’yi zor tutuyorum.” diyen, Soma olaylarında korumasının vatandaşı tekmelemesine göz yuman, kontrolsüz güç kullanımını âdeta teşvik eden başbakanlar ve Hükûmet erkânının olduğu bir ülkede, kanunun zor kullanma yetkisini verdiği kolluk gücü de en üst yöneticilerine bakarak hiza alacaktır.

Günlerdir iç güvenlik yasası için burada uğraş veriyoruz. Hukuk dışılığı yasalaştıran, yasalaştırırken kolluk güçlerine de hukuku darağacına çektiğini, haklı olanın değil, ayrıcalıklı olanın, güçlü olanın yanında olduğu mesajını da AKP böylece vermektedir.

Gezi olaylarında, Soma’da önce polisi kanun dışılığa azmettirmiş, suç işleyenlerin sırtını sıvazlamış, “Aslansın, kaplansın.” demiş, kendi seçmenlerini sokağa, meydanlara çağırmış, “Onu yedirmem, bunu yedirmem.” demiş ve arkasından da 17-25 Aralık yolsuzluk meselelerinde ayağına basıldığı zaman, bu sokağa sürmüş olduğu mensupları da orta yerde yüzüstü bırakabilmiştir.

Kıymetli arkadaşlar, yani polisin asıl sorunu siyasal iktidarın ta kendisidir. Siyasal iktidar ve onun türevi Cumhurbaşkanı, maalesef toplumun tümünü kucaklamamaktadır. Sırası gelmişken, Sayın Cumhurbaşkanının, 8,5 milyon oy almış Milliyetçi Hareket Partisinin Genel Başkanına, Cumhurbaşkanlığını unutup âdeta AKP Genel Başkanı gibi davranarak cevap vermesi ne devlet teamüllerine uygundur ne de hakikatlere. Cumhurbaşkanı, davranışlarıyla Anayasa'yı ihlale devam ediyor, milletin Cumhurbaşkanı olmak yerine, AKP’lilerin Cumhurbaşkanı olmak sevdası ağır basıyor. Ne gam ne keder, herkes layık olduğu muameleyi görür ancak Genelkurmay Başkanının tırnağını daha değerli gören Sayın Erdoğan’a şu hadiseyi hatırlatmak istiyorum: Kendisinin atadığı Genelkurmay Başkanını, Sayın Başbuğ’u hapislere gönderirken Genelkurmay Başkanına sahip çıkmamıştır. O zaman, açık açık soruyoruz: Sayın İlker Başbuğ’un tırnağı mı yoktu, yoksa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vicdanı mı? Sayın Genelkurmay Başkanı, sakın Erdoğan’ın sözlerinin samimiyetine kanma, “dostum”, “kardeşim” dediği kim varsa onları ilk durakta ortada bırakmıştır. Yani Paşam, Erdoğan’ın “maşallah” dediği iflah olmuyor, onu söylemek istiyorum. Ayrıca, Sayın Erdoğan, sen de, Genelkurmay Başkanı da, diğer tüm kurumlar da Meclisin, millî iradenin denetimi altındadır, hiç kimse millî iradenin üstünde değildir.

Polisin içinde bulunduğu şartları, ekonomik, sosyal ve çalışma ortamı şartlarını iyi analiz etmeliyiz dedim. Kamu Denetçiliği Kurumu şikâyet üzerine 30 Aralık 2014’te bir rapor hazırlamış, tavsiye niteliğinde bu rapor. Bu raporu okuduğunuz zaman polisin içinde bulunduğu sosyoekonomik şartları, özlük haklarındaki noksanlıkları tespit edebiliyorsunuz. Bu rapora göre, 26 ilde 50 saatin üzerinde mesai yapıyor polisimiz, 81 ilin ortalamasına baktığınız zaman 47,6 saat yani 48 saat. Bu ne anlama geliyor? Diğer memurlardan kıymetli arkadaşlar, neredeyse haftada bir gün yani yedi günün altı günü polis çalışıyor. Karşılığında ne izin veriliyor ne fazla mesai ücreti veriliyor, şaka gibi âdeta rakamlara baktığınız zaman, sabit fazla mesai ücretleri veriliyor. 30’un üzerinde ek görevlendirmeler var. Sınav tedbirleri dışında -ki o zaman polis görevlendiriliyor o sınavların kontrollü bir biçimde yapılabilmesi için- bir ek ücret de ödenmiyor. Getir götür işleri bile polise verilmiş. Herkese, neredeyse tüm memurlara verilen 3600 ek gösterge çok görülüyor. Aynı görevi yapan jandarma personelinin 3600 ek göstergesi var ama polis için yok. Borç sarmalına düşmemiş bir polis ailesi kalmamış, kafası sürekli borç faizi ödemeleriyle meşgul. Bu yüzden intiharlar artmış. 2009-2013 arasında intihar vakası değerli arkadaşlar, 157. Sizin de telefonlarınıza geliyordur polis kuruluşlarından “Bugün şurada polis memuru intihar etti, bugün burada intihar etti.” diye. Ruh sağlığı tedavisi görenler, yine, bu zaman dilimi içerisinde 2.323. Polis teşkilatının bu sorunları çözülmeden teşkilatın huzura kavuşturulması mümkün gözükmüyor. İktidarın senelerce polise verdiği sözleri yerine getirmemesi de ayrı bir gerginlik konusu.

AKP Grubuna diyorum ki: Gelin, Meclis olarak bu sorunlarını çözelim. Polise hepimizin ihtiyacı var. Polise bu manada hizmet, hukuk devletine, adalet müessesine hizmet anlamına gelecektir. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak diyoruz ki: Polisimizin yanındayız, polisimizin özlük hakları lehine getireceğiniz her teklife de destek olmaya hazırız.

Bu taahhütlerle hepinize en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)(x)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde, Kırıkkale Milletvekili Sayın Oğuz Kağan Köksal konuşacak.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Sözlerimin başında, Malatya’da elim bir uçak kazası sonucunda hayatını kaybeden, şehit olan 4 pilotumuza Allah’tan rahmet diliyorum ve milletimize Cenab-ı Allah’ın böylesine başka acılar göstermemesi temennisiyle sözlerime başlamak istiyorum.

Değerli milletvekillerimiz, bugün Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum ve özellikle önerinin muhteviyatına geçmeden önce, toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum.

Anayasa’mızın 34’üncü maddesi toplantı ve gösteri yürüyüşlerini bir hak olarak garanti altına almıştır. Yani, toplantı ve gösteri yürüyüşünü anayasal bir hak olarak… O maddenin sonunda da “Bu hakkı kanunla düzenlenir.” demek suretiyle, ne şekilde kullanılacağını anlatmıştır.

Bu noktadan baktığımızda, toplantı, gösteri yürüyüşleri eğer o kanunda yazılan şartlar çerçevesinde yerine getirilen bir toplantı, gösteri yürüyüşü ise orada güvenlik güçlerine üç tane asli görev düşmektedir. Bu asli görevlere baktığımızda birincisi, genel bir toplumsal olayda veya buna benzer toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde, bölgede yaşayan insanların mal ve can güvenliğini garanti altına almak.

İkincisi: Toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılanların can güvenliğini kontrol altına almak. Yani Anayasa’da sayılmış, kendisine hak olarak verilmiş bir konunun yerine getirilmesi için tedbir almak.

Üçüncüsü, belki zaman zaman tartışılan, bu tür tartışmalara meydan veren başka bir husus: O toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin içerisine herhangi bir provokatörün karışarak olayların kanunsuz eylem hâline dönüşmesini önlemektir.

İşte, polis veya güvenlik güçleri bu toplantı, gösteri yürüyüşlerinde bu üç noktadan hareket etmek suretiyle görevlerini ifa ederler ve bu görevlerini ifa ederken de ellerinde 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu’ndan ve gene, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’ndan aldıkları yetkileri kullanırlar.

Tabii, polisimiz bu yetkileri kullanırken bütün gayesi, olaylardan kimse rahatsız olmasın, kimse mağdur olmasın ve olay çıkmadan mesele halledilsin. Tabii, bu olay meselesine baktığımızda, kamu düzeni ve kamu güvenliği de en önde gelen noktalarından birisi olacaktır ve polis bu noktada gerekli tedbirleri almak durumundadır.

Ayrıca, baktığımızda, gerek AK PARTİ olarak bizim hedefimiz, diyoruz ki biz: “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” O bakımdan, insan unsuruna ve insan noktasında güvenlik konseptinde de çok önemli bir yer veriyoruz ve diyoruz ki: “Güvenlik özgürlük için vardır, insan için vardır.” O hâlde, yapılacak en güzel şey de kimseyi rahatsız etmeden bu işi çözmek. Bununla ilgili, polis teşkilatı kendi içerisinde yeni yeni çalışmalar yürütmektedir. Gene, polislerin eğitiminden tutunuz ki şu anda polisin yüzde 95’i yüksekokul mezunu hâline getirildi. Diğer taraftan, polislerin bu tür görüşmelerde bu tür ikazlara uyacak her ilde bir görüşmeci yapması, gene, polis teşkilatımızın kasklarına numara verilmek suretiyle ola ki bir yanlış yapan olursa tespit etmek adına çeşitli çalışmalar da bir taraftan sürdürülmektedir. Bunun altında yatan gaye, tekrar söylediğim gibi, bizim felsefemiz millete hizmet felsefesidir ve diyoruz ki biz AK PARTİ olarak milletin hâkimi değil, hadimiyiz. Üstümüze düşen her türlü görevi yerine getireceğimizi ben burada bir kere daha ifade ederken Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilmiş bu önergeyi yüce Meclisimizin takdirlerine sunuyor, hepinize tekrar saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, yoklama…

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

Sayın Altay, Sayın Hamzaçebi, Sayın Gök, Sayın Serindağ, Sayın Öztürk, Sayın Serter, Sayın Öner, Sayın Özcan, Sayın Tunay, Sayın Acar, Sayın Özkes, Sayın Dinçer, Sayın Moroğlu, Sayın Kaplan, Sayın Türmen, Sayın Balbay, Sayın Çam, Sayın Yüksel, Sayın Güven, Sayın Çıray.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 20.31

 

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.46

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin oylanmasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yeniden elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu ve arkadaşları tarafından, toplumsal olaylarda polisin orantısız ve aşırı güç kullanmasının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 17/6/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 25 Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

XI.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- İçişleri Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN –  İçişleri Komisyonunda boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi grubuna düşen  1 üyelik için Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1'inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2'nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan, Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/1008) (S. Sayısı: 685)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5’inci sırada yer alan, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının geçen birleşimde ikinci bölümü üzerindeki konuşmalar tamamlanmış ve soru cevap işleminde kalınmıştı.

Sisteme giren ve soru sormak isteyen sayın milletvekilleri yeniden sisteme girsinler lütfen. Sayın Işık, Sayın Belen, Sayın Acar, Sayın Türkoğlu, Sayın Erdoğan –bu sıraya göre söz vereceğim- Sayın Korkmaz, Sayın Vural, Sayın Çınar, Sayın Şimşek, Sayın Tanal, Sayın Öğüt, Sayın Çam, Sayın Öner, Sayın Akçay, Sayın Bulut ve Sayın Şandır.

Sayın Işık? Yok.

Buyurun Sayın Belen.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tasarıyla, polis kolejleri ile polis akademileri kapatılmaktadır. Sözde “cemaat”, “paralel yapı” ve “terör örgütü” dediğiniz ve bu okulları işgal ettiğini iddia ettiğiniz bu cemaat bir suç örgütüyse bu örgüte mensup olduğunu düşündüğünüz öğrencilerle ilgili, mevcut yasalar ve disiplin hükümleri ve yönetmelikleri kullanarak okulla ilişkilerini kesebilirsiniz. Bu yoldan konuyu çözmek varken sanal bir düşman yaratıp bu okulları kapatmak, arka planda başka düşünceler olduğunun göstergesidir. Ayrıca ak polis olmayanları resen emekli edeceksiniz. Bunu hangi vicdana sığdıracaksınız? Böyle bir uygulama insan haklarına aykırı değil mi? Emeklilikle ilgili SGK’daki şartları yerine gelmemiş bir kamu görevlisini nasıl emekli edeceksiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Acar…

GÜRKUT ACAR (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Antalya Kültür ve Eğitim Vakfı, AKEV Antalya üniversitesini kurabilmek için yaklaşık yedi yıldır uğraşıyor. Eğitim öğretim için binalar yapıldı, sosyal amaçlı binalar yapıldı. Bugün “tamam” dense 3 bin öğrenciye eğitim verebilecek aşamaya gelindi ancak uzun süre YÖK’ü ikna etmek mümkün olmadı. Bu arada, neredeyse elli tane vakıf üniversitesi kuruldu ama her şeyi tamam olan Antalya üniversitesi bir türlü kurulamadı. Sonunda YÖK ikna edildi ama bu sefer de Hükûmetin kanun tasarısını Büyük Millet Meclisine getirmesi bekleniyor. AKEV’in Antalya üniversitesini öngören tasarı ne zaman Türkiye Büyük Millet Meclisine gelecektir? Artık bu süreç tamamlanmalıdır. Antalya üniversitesi bürokrasiye kurban gitmemelidir. Yedi yıllık emek boşa gitmemelidir Sayın Bakan. Antalya’ya haksızlık yapmayınız. Lütfen, ne zaman getireceksiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Türkoğlu…

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hâlihazırda toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılıp da molotofkokteyli, havai fişek ya da sapan gibi unsurlarla başkalarını yaralayan, özellikle emniyet güçlerine saldıranlar cezalandırılıyor mu? Bunların cezası var mı, yok mu? Birinci sorum bu.

İkinci sorum: Özellikle bu polis koleji ve güvenlik bilimleri fakültesinin kapatılmasının sebebi olarak gösterilen legal görünümlü illegal yapılardan, cemaatlerden bahsediliyor. Yani orada bir suç örgütü olduğundan bahsediliyor. Toptancı bir anlayışla bu okullar kapatılıyor. Halbuki biraz evvel Sayın Belen’in söylediği gibi, bu okullardaki disiplin dışı davrananların cezalandırılması gerekirken, eğer bu okullarda suçlular varsa, İmralı’daki bebek katili Abdullah Öcalan Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun, orayı da mı kapatmak lazım? Dolayısıyla, bunun başka bir çözümü olmalı. Onun ne olduğunu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Erdoğan…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bugüne kadar terörle mücadele eden bir hükûmete rastlamadık. Yani AKP iktidarı hep terörle pazarlık masasında oldu. Ben buradan sormak istiyorum: Terörle mücadele etmenize engel olan herhangi bir mevzuat var mıdır? Varsa hangi mevzuat bugüne kadar sizin terörle mücadelenizi engellemiştir? Onu öncelikle değiştirelim.

İkincisi: Polis Disiplin Tüzüğü ve mevcut 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu emniyet teşkilatı içerisindeki herhangi bir illegal yapıyı temizlemeye yeterli değil midir? Yeterli değilse Polis Disiplin Tüzüğü ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda niye bir değişiklik yapmayı düşünmüyorsunuz, böyle toptancı bir şekilde herkesi okuldan uzaklaştırıyorsunuz ve bir sürü emniyet müdürünü subjektif gerekçelerle kuracağınız bir komisyonun bundan sonra zapturaptı altına alıp tamamen emniyetin siyasallaşmasına sebep oluyorsunuz?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Korkmaz…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Başkan, polis teşkilatı mensuplarının almış oldukları görev tazminatlarının hemen hemen hiçbiri emekli maaşına yansımadığından maaşları neredeyse yüzde 50’nin altına düşmektedir. Emeklilik sonrası oluşan büyük maaş farkının düzeltilmesi için kadro derecesi 1’inci derece olan polis memurlarının çalışırken 2.200 olan ek göstergesinin emekli olduğunda, yasal düzenleme yapılarak, 3.600 olarak düzenlenmesi bir mağduriyeti önleyecektir. Kolluk gücü olan jandarma 3.600 ek göstergeden faydalanırken polis teşkilatı bundan faydalanamamaktadır. Biz “Jandarma teşkilatı niye alıyor?” demiyoruz, keşke imkân olsa, daha çok imkânlar verilse ama polis teşkilatına yapılan bu haksızlığın da bir an önce giderilmesini istiyoruz. Acaba Bakanlığımızın bu konuda bir çalışması var mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Vural…

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Serap’ı molotofla yakan KCK’li MİT görevlisine KCK’ya girme talimatını kim vermiştir, bu görevi kim vermiştir? Bu görev verenlerin sorgulanmasını engelleme girişimi kimin tarafından önerilmiştir? KCK’nın kuruluşunda bu tür görevliler yer almış mıdır? PYD terör örgütü müdür? Vatan toprağını terk etmek vatana ihanet suçu mudur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Çınar…

EMİN ÇINAR (Kastamonu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Kastamonu Çatalzeytin Konaklı köyü Ginolu Mahallesi’ndeki tarihi Ginolu Kalesi’nde bulunan bayrak direği çeşitli sebeplerden dolayı sökülmüş ve bayrağımız indirilmiştir.

Bayrak direği aydınlatma direği olarak kullanılmak üzere Kastamonu Üniversitesi Çatalzeytin yerleşkesine verilmiştir ancak sökülen bayrak direğinin yerine yenisi yapılmamıştır ve şanlı bayrağımız dalgalanamamaktadır. Bunun sebebi nedir? Bayrağımıza karşı rahatsızlık mı söz konusudur? Ginolu Kalesi’ne yeniden şanlı bayrağımız dikilecek midir?

Bir diğer sorum: PKK terör örgütünün doğu ve güneydoğu illerinde faaliyet gösteren iş adamlarımızdan “vergi” adı altında haraç topladığı, iş adamlarımızın konuyu resmî makamlara taşıdığı ancak kaymakam ve valilerin “Yapacağımız bir şey yok.” ifadeleri doğru mudur? PKK “vergi” adı altında iş adamlarımızdan haraç toplamakta mıdır? Bu konuda resmî makamlara karşı herhangi bir müracaat söz konusu mudur?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Şimşek…

CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 684 sıra sayılı torba tasarının bazı maddeleriyle gözaltı ve üst baş arama gibi yargıya ait bazı yetkiler mülki idare ve kolluğa devredilerek ülkemiz hukuk devletinden uzaklaştırılmaktadır. Hâlbuki ülkemizin bir bölgesinde güvenlik güçleri karargâha çekilerek, orada mevcut yasalar bile uygulanmamaktadır. Hepimizin bildiği gibi, o bölgede terör örgütü PKK kendi yasalarını uygulamaktadır. Öyleyse bu kanunun amacı nedir? Masum vatandaşlarımız üzerinde bir korku ve baskı aracı olarak kullanılacağı ve bu da yargı kararı olmaksızın idareye bağlı olarak yerine getirilecek olan bu tasarıdaki antidemokratik maddeleri geri çekmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Süleyman Şah Türbesi taşınmadan önce yani sizin deyiminizle “operasyon” yapılmadan önce Salih Müslim Türkiye’ye geldi mi? Geldiğini biz biliyoruz. O operasyon öncesi devlet kademesinde kimlerle görüştü, devlet kademesi dışında kimlerle görüştü? Hükûmetiniz, kimlerle görüşme yaptı bu ve aranızda bir ikili anlaşma yapılıp girişte ve çıkışta Türk Silahlı Kuvvetlerinin ne kadar envanterle Kobani’ye girdiği, ne kadarla çıktığı ve aynı zamanda Süleyman Şah Türbesi’nin Kobani’de PYD’nin belirlediği yere, türbenin oraya konulacağıyla ilgili ikili bir anlaşmanız var mı, yok mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Öğüt… Yok.

Sayın Çam…

MUSA ÇAM (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, daha önce Plan ve Bütçe Komisyonunda da söylemiştim. Valilerin göstergeleri iyi bir noktada ama kaymakamların göstergeleri oldukça düşük, emeklilikte bir mağduriyet yaşıyorlar. Aynı şekilde polisler de aktif çalışırken maaşları iyi ama emekli olduktan sonra çok büyük mağduriyet çekiyorlar. Bu 3.600 göstergeyle ilgili bir çalışma var mıdır, bunu öğrenmek istedim.

Bir de muhtarlarımız; Türkiye'de 52 bin muhtar var. 2013 yılında muhtarlara bir ücret artışı gerçekleştirildi Mecliste tüm partilerin katkılarıyla ama muhtarların önemli bölümü sosyal güvenlik primlerini kendi ceplerinden ödüyorlar. Muhtarın maaşı bugün 870 lira ama 415-420 lira sosyal güvenlik primlerini kendi ceplerinden ödemektedirler. Muhtarların sosyal güvenlik primlerinin İçişleri Bakanlığının bütçesinden karşılanmasını nasıl karşılıyorsunuz? Bu konuda bir çalışmanız var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, buyurun.

İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; öncelikle saygılar sunuyorum ve hayırlı akşamlar diliyorum.

Tabii, saygıdeğer milletvekillerimizin sorularının bir kısmını şimdi burada cevaplandıracağım, bir kısmını da yazılı olarak cevaplandıracağız, onu baştan arz edeyim.

Öncelikle polis kolejleriyle ilgili bir soru soruldu. Daha önce 5 polis kolejinden 4’ü kapatılmıştı. En son iki yıl önce 1’i daha kapatıldı. Çok uzun yıllar öncesine gidiyor polis kolejleriyle ilgili temel sorun. 1990’lı yıllarda daha sonra 2000’li yıllarda kapatmalar oldu. 5 polis kolejinden 4’ünün kapatılması önceki yıllarda gerçekleşti. Bu son polis kolejine de iki yıldır öğrenci alınmıyor. Son 2 sınıfında öğrenci var.

Nedeni? Yeni bir sisteme geçiliyor. Yani elbette mevcut problemler de var. 2010 yılından itibaren yapılmış olan sınavlarla ilgili olarak şu anda hem adli hem idari soruşturma devam ediyor. Bu, büyük bir sorundur. Yani milletin çocuklarının tamamının girdiği sınavın sorularının çalınmış ve birtakım insanlara ayrıcalık tanınmış olmasına dair soruşturma açacak ciddiyette iddiaların olmuş olması -hem adli hem idari- ciddi bir sorundur. Ancak bu olmasaydı bile, böyle bir sorun olmasaydı bile polis kolejlerinin ve fakültesinin olması bir sorundur. Bu sistemin yanlışlığı ortaya çıkmıştır. Gelişmiş ülke örneklerinden de yararlanarak daha sivil bir yapıya dönüşmesi bakımından bu karar alınmıştır.

Bizim her ilimizde üniversitemiz var, milyonlarca gencimiz liselerden mezun oluyor. Onlardan şu andaki sistemde de önemli bir kısmı sınavlarla alınıyor ve eğitimden geçiriliyor, belli sürelerle eğitim veriliyor, sonrada sınav yapılıyor ve tekrar polisliğe  alınıyor.

Şimdi, biz, mevcut durumda da alınıp da devam edecek olan yani sınavla alınıp devam edecek olan eğitim sistemini yeniden dizayn ediyoruz ve yine sınavla polis olacaklar. Burada beş ayrı sistem var, eğitim sistemi. Bunu getirirken Emniyet Genel Müdürlüğünde olan Eğitim Dairesini de kapatıyoruz. Burada beş ayrı sistemi ikili sisteme indiriyoruz, hem polis amirlerini, müdürlerini eğitecek bir birim, bir de polis memurlarını eğitecek bir birim olarak tanımlıyoruz ve hepsini de akademi bünyesinde topluyoruz. Bizim herhangi bir sorunumuzu, maalesef, mevcut bu durum çözmemiş, artırmıştır. Şunu Genel Kurulun bilgilerine arz ediyorum, sadece bir bilgi olsun diye, mevcut durum şu piramit, oysa olması gereken piramit şu, rakamlarını biraz arz edeceğim yani bu şu demek, rakamlar burada: Bizim 1.754 şu anda birinci sınıf emniyet müdürümüz var yani il emniyet müdürlüğü yapacak, oysa 1.055 başkomiserimiz var.

Arkadaşlar, sayın milletvekillerimiz; bu sürdürülebilir bir durum değil. Yani, başkomiserin 2 katı neredeyse birinci sınıf emniyet müdürü var. Sonra, komiser 2.174, yine birinci sınıf emniyet müdürüne yakın. Emniyet müdürleri ki birinci sınıf, ikinci sınıf, üçüncü sınıf, dördüncü sınıf, emniyet amiri diye geçiyor, hepsini toplarsanız müdür ve amir durumunda olan 10 bine yakın görevlimiz var ama bunun yarısı kadar neredeyse başkomiser, komiser, komiser yardımcısı var yani sokakta görev yapacak olan insan; hırsızlıkla mücadele edecek, uyuşturucuyla mücadele edecek görevli insan.

Tabii, şunu diyebilirsiniz: Bu neden böyle oldu, neden buna izin verildi? Kabul edelim ki bu ta 1990’lı yıllardan itibaren bizim sistemimizin ortaya çıkardığı büyük bir sorundur, bunu bizim gidermemiz gerekiyor.

Şimdi, terfisi gelmiş olan herkesin terfi etmesi yerine, ihtiyacımız kadar terfi edecek sisteme geçiyoruz. Şimdi, memuru, müdürü baz alan, odağına alan bir sistem var; müdürlük sırası gelmişse müdür olur. Bu sistemden yani müdürün ihtiyacını karşılayan, onun çıkarına dizayn edilmiş sistemden milletin çıkarına göre düzenlenmiş sisteme geçiyoruz. O zaman ne kadar ihtiyacımız varsa o kadar müdür olacak, başkomiser olacak, komiser olacak ve daha da bu sistemi iyileştirme yönünde değerlendirmeler, adımlar atacağız. Bunu arz ediyorum ve 2’nci soruya geçiyorum.

Antalya üniversitesiyle ilgili bir soru soruldu, yazılı olarak cevap vereceğim.

“Molotofu önlemekte ne gibi sıkıntılar var?” ya da “Ceza alıyor mu, almıyor mu?” Şimdi “molotof” tabiri ilk defa giriyor bizim yasalarımıza, daha çok, yakıcı, yanıcı, boğucu maddeler tanımı var. Yargıtay bunun silah olduğuna dair karar verdi. Fakat, bizim kompartıman şeklinde kurgulanmış sistemimizde her bir birimin ayrı kanunu var. Olay olduktan sonra, kişi öldükten sonra silah sayılan bir husus; olay olmadan önce polisin önleyici görevini yapması yetkisini kullanması aşamasında -kanunda nelerin silah sayıldığı, nasıl olduğu tek tek sayıldığı için- “yorumla silah sayılamaz.” deniyor.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Olur mu öyle şey Sayın Bakan? Yanılıyorsunuz, yanılıyorsunuz Sayın Bakan, öyle değil.

İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA - Çünkü, burada insan…

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Hayır, yanılıyorsunuz, TCK’ya göre…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – 6’ncı maddeye göre…

İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA – Efendim, soru sordunuz…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bakın, 6’ncı maddenin (f) fıkrasına göre silahtır o.

İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA - Sayın milletvekilim, soru sorarken ben müdahil oldum mu?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ama yanlış bilgi veriyorlar size.

İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA – Siz soru sordunuz, biz de milletimize bu vesileyle anlatıyoruz.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Ama yanlış cevap veriyorsunuz. 

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yanlış cevap veriyorsunuz.

İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA – Efendim, madem o kadar biliniyorsa… Size de bana göre yanlış soru soruyorsunuz diyebilirim. Böyle olmaz ki. Ben bildiğimi, benim önümdeki yorumlarımı anlatayım…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Doğru bilgi değil bu.

İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA – Efendim sizin de… Siz soru sormadınız mı? Doğru bilgiyi biliyorsanız niye sordunuz?

BAŞKAN – Sayın Bakanım…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – O soru benim sorum değil.

İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA – Efendim, soru sordunuz, ben bilgiyi arz ediyorum. Yani böyle şey olur mu?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Benim sorum değil o.

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi toparlar mısınız, bayağı süre geçti.

Buyurun.

İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA – Onun için, bu son derece ciddi bir mevzudur. O bakımdan Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nda bu madde düzenlenmemiştir, şimdi düzenliyoruz.

Ve burada şunu söyleyeyim: İkaz ederek, bedeni güç kullanarak, silah dışındaki yöntemleri kullanarak önlenememesi hususu baş gösterirse o zaman tabii, molotof ve yakıcı, yanıcı maddelerle, insanların hayatını, insanların alışveriş yapma özgürlüğünü, insanların seyahat etme özgürlüğünü, esnafın ticaret yapma özgürlüğünü belli bir grup insanın molotof kullanarak, ateş ederek, yakıcı madde kullanarak, boğucu madde kullanarak yok etmesinin önüne geçecek düzenlemeler yapılıyor.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Doğruları anlat, doğruları. Masal anlatma, sorulara cevap ver.

İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA – Ve bu, bizim sistemimize göre zorunluluk arz ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Ayın 6’sında Bakanlığı bitiyor, bu kanun görüşülürken burada olması bile yanlış.

BAŞKAN – Sayın Bakan, süre çok fazla geçti, lütfen…

İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA – Diğerlerini de yazılı cevaplandırırız efendim.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bakın çok önemli bir kanunu görüşüyoruz. Sayın Bakan sorulara cevap verirken sorularımızın bütün süresini bir molotof konusuna ayırdı.

BAŞKAN – Olabilir, tamam.

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Sayın Bakan size mi soracak?

BAŞKAN – Bir saniye sayın milletvekilleri.

OKTAY VURAL (İzmir) – Eğer bu konuda bir irade varsa, düşüncesi varsa Sayın Bakan çıksın burada konuşsun, anlatsın. Bizim sorularımız somut; PYD terör örgütü müdür? Serap’a molotof atanlar içerisinde MİT görevlisi var mı? Kim görev verdi buna? KCK’yı kuranlar içerisinde de MİT var mı? Bunu soruyoruz ya, açık seçik.

BAŞKAN – İkinci bölümde devam etsin efendim. Çünkü, bak, bu bölümde hem soru soran arkadaşların…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, Sayın Bakan çıksın, burada anlatsın.

BAŞKAN – Lütfen, Sayın Vural, biliyorsunuz, böyle bir usulümüz yok.

OKTAY VURAL (İzmir) – Niye olmasın?

BAŞKAN – İkinci bölümde biraz daha uzun süre vereyim, cevabına devam etsin.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sataşmadan dolayı söz verin, on beş dakika konuşsun.

FARUK BAL (Konya) – Efendim, Hükûmet kendini savunsun.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

İkinci bölüm…

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkanım, benim bir söz talebim var. Sayın Başkanım, benim yerimden bir söz talebim var efendim bir olayla ilgili olmak üzere.

BAŞKAN – Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

39.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, İçişleri Bakanlığı Basın Müşavirliğinin İzmir Milletvekili Oktay Vural’la ilgili yaptığı bir açıklamaya ilişkin açıklaması

FARUK BAL (Konya) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, bu kanun tasarısının görüşmelerine başlanıldığı günlerde Grubumuzun Başkan Vekili Sayın Oktay Vural’ın bir beyanatı üzerine, İçişleri Bakanlığı Basın Müşaviri -ki bir bürokrat- bu şahıs, Sayın Oktay Vural’ı yalancılıkla itham edecek şekilde bir açıklama yapmıştı. Sayın Bakanla şifahi görüşmemizde “Bu bir yanlıştır, bu kişi hakkında yasal işlem yapacağım.” demişti. Şimdi Sayın Bakan burada hakkında ne gibi işlem yaptığını lütfen açıklasın ki parlamenter sistemin temel taşı olan parlamentere bürokratik bir baskının ve hakaret etme hakkının elinden alınmış mı alınmamış mı, bunu Parlamento öğrensin. 

BAŞKAN – Sayın Bakan, cevap verecek misiniz?

İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA – Evet.

BAŞKAN – Buyurun.

40.- İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın, Konya Milletvekili Faruk Bal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; o gün de söyledim, hemen bir inceleme başlattım -kısa zamanda, öyle uzun uzadıya değil- gereğini yapacağım, burada hiç tereddüt yok. Ben buradan bitirmeden de onu söylerim size, arz ederim, açıklarım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN – İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

21’inci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette üç adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Şimdi okutacağım önergeler aynı mahiyettedir.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"4/6/1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilât Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Birinci Sınıf Emniyet Müdürü" rütbesi bölümünün 1 inci ve 2 nci meslek dereceleri kısımlarının karşısında yer alan görev unvanları ile "İkinci Sınıf Emniyet Müdürü" rütbesi bölümünün 3 üncü meslek derecesi kısmının karşısında yer alan görev unvanları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir. "Genel Müdür Yardımcısı, Teftiş Kurulu Başkanı, Özel Güvenlik Denetleme Başkanı, Polis Akademisi Başkanı, Merkez Emniyet Müdürü, Emniyet Müşaviri"

"Daire Başkanı, Birinci Hukuk Müşaviri, İl Emniyet Müdürü, Polis Başmüfettişi, Öğretim Görevlisi, Merkez Emniyet Müdürü, Polis Moral Eğitim Merkezi Müdürü, Polis Akademisi Başkan Yardımcısı, Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürü, Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı, Teftiş Kurulu Grup Amiri, Emniyet Müşaviri, Polis Meslek Yüksek Okulu Müdürü, Polis Meslek Eğitim Merkezi Müdürü, Polis Eğitim Merkezi Müdürü, Uçuş Kıymetlendirme Kurulu Üyesi, Pilot"

"Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürü, Daire Başkan Yardımcısı, İl Emniyet Müdür Yardımcısı, Polis Müfettişi, Hukuk Müşaviri, İlçe Emniyet Müdürü, Polis Akademisi Bölüm Başkanı, Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdür Yardımcısı, Polis Meslek Yüksek Okulu Müdür Yardımcısı, Polis Meslek Eğitim Merkezi Müdür Yardımcısı, Polis Eğitim Merkezi Müdür Yardımcısı, Enstitü Sekreteri, Öğretim Görevlisi, Uçuş Kıymetlendirme Kurulu Üyesi, Havacılık Müdürü, Pilot"

"İkinci Sınıf Emniyet Müdürü rütbesinde olan polis amirleri; emniyet ve asayiş durumu, ekonomik, sosyal ve kültürel özellikler, nüfus büyüklüğü, şehirleşme düzeyi gibi kriterler dikkate alınarak belirlenecek ilçelere, ilçe emniyet müdürü olarak atanabilirler.

2 nci, 3 üncü, 4 üncü, 5 inci ve 6 ncı meslek derecelerinde bulunan personel ihtiyaç halinde görev unvanlarına bakılmaksızın araştırma, inceleme ve denetleme gibi görevler verilmek üzere atandıkları birim amirinin emrine alınabilirler.

İdare, her rütbe ve meslek derecesi karşısında gösterilen görev unvanları arasında personelin görev yerini değiştirmeye yetkilidir." şeklindeki 21 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Ali Serindağ                                    Ahmet Toptaş                                    Tanju Özcan

      Gaziantep                                     Afyonkarahisar                                         Bolu

    Rıza Türmen                                     Celal Dinçer                                      Ali Sarıbaş

          İzmir                                               İstanbul                                          Çanakkale

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

Hasan Hüseyin Türkoğlu                 S. Nevzat Korkmaz                             Mustafa Kalaycı

      Osmaniye                                           Isparta                                               Konya

Mehmet Erdoğan                                 Bülent Belen                                       Faruk Bal

         Muğla                                             Tekirdağ                                             Konya

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair -Torba- Kanun Tasarısının 1 inci maddesi; Anayasa ve İçtüzük Hükümleri ile evrensel hukuk normlarına ve temel insan haklarına aykırı olup tek parti-tek adam-diktatörlük rejimi ve polis devletinin ötesinde, fiili "savaş hali" uygulaması getirdiğinden kanun tasarısının 21 inci maddesinin Anayasa'ya aykırılık nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Faysal Sarıyıldız                                  Demir Çelik                                    Gülser Yıldırım

         Şırnak                                                Muş                                                Mardin

Nazmi Gür                                           Pervin Buldan                          Hüsamettin Zenderlioğlu

           Van                                                  Iğdır                                                 Bitlis

       Erol Dora                               Abdullah Levent Tüzel

         Mardin                                             İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Faysal Sarıyıldız, Şırnak Milletvekili.

Buyurun Sayın Sarıyıldız.

FAYSAL SARIYILDIZ (Şırnak) – Sayın Başkan, Parlamentonun sayın vekilleri; günlerdir görüşmekte olduğumuz maddelerin bir kısmı, AKP’nin demokratik olmayan, çoğunlukçuluğuyla kabul ettirilen iç güvenlik yasa tasarısının iddia edildiği gibi bu ülkede aslında hukuku korumaktan ziyade, iç güvenliği sağlamaktan ziyade, AKP iktidarına, ha bire itibar ve meşruiyet yitimi yaşayan siyasal iktidara bir zırh oluşturduğu her geçen saat anlaşılıyor.

Aslında bu yasanın çıkması hâlinde, hep birlikte, cumhuriyet tarihi boyunca yapılan tüm darbelerin ruhuna Fatiha okuyacağız. Bunu ifade etmek gerekiyor.

Daha bugün DİSK’in Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu tartaklanarak gözaltına alındı. Aynı zamanda Cizre’de 11 yaşındaki bir çocuk yine polis kurşunuyla ağır yaralandı. Şu an hastanede yoğun bakımda tutulmaktadır.

Yine, bu yasa çıkmadan önce, daha birkaç gün önce, 15 Şubat’ta uluslararası komployu kınamak için İstanbul’da demokratik bir eyleme katılan 4 tane genç makul şüpheli olarak gözaltına alındıktan sonra tutuklandı.

Molotofu önlemek ve polisin toplumsal olaylar esnasında yetkilerini artırmak amacıyla bu yasayı çıkardığını iddia eden Hükûmet yetkilileri büyük bir çarpıtma ve manipülasyon yapmaktadır. Çünkü 2007 yılında Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nda yapılan değişikliklerin ardından son sekiz yılda 183 kişi, 2014 yılında ise 6’sı çocuk 4’ü kadın olmak üzere 23 kişi polislerce katledildi.

Yine, 1 Ocak ve 8 Aralık 2014 tarihleri arasında kolluk güçlerinin “dur” ihtarına uymadığı gerekçesiyle ve rastgele ateş açması sonucu 39 insanımız yine polis kurşunuyla yaşamını yitirmiştir, 61 kişi de yaralanmıştır.

Polisin kullandığı biber gazı, 2014 yılında en az 453 kişinin yaralanmasına ve 8 kişinin ölümüne neden oldu.

2014 yılında 410’u çocuk olmak üzere 8.405 kişi gözaltına alındı, 68’i çocuk olmak üzere 803 kişi tutuklandı. Gözünüz doysun be ey vicdansızlar! Daha kaç insanın ölmesini, daha kaç insanın gözaltına alınmasını, daha kaç insanın cezaevine atılmasını izleyeceksiniz? İktidar sarhoşluğu ve muktedirlik gözlerinizi bürümüştür, uyanın. Bu yasayla birlikte demokratik ve kültürel haklarını talep eden Kürtler, sermayenin ve devletin sömürüsüne karşı direniş hâlinde olan emekçiler, erkek egemen sistemine karşı direnen kadınlar, kampüslerde demokratik eğitim talebinde bulunan öğrenciler, sırf zafer işareti yaptığı için küçük çocuklar makul şüpheli olacak. Bu makul şüphenin encamı da ölüm, gözaltı, işkence ve zindan olacak. Bu nedenle, farklı düşünen ama aynı kaygıları taşıyan insanlar bu faşist yasaya “Hayır.” diyor.

Şimdi, bu paketin yasalaşması konusunda ısrar eden bir anlayış hangi zihniyetle barışa katkı sunacaktır? Barış müzakerelerinde yaşadığımız en büyük tıkanma nedeni ortak bir çözüm vizyonunun olmamasıdır. AKP Hükûmetinin iki yüz yıllık bir sorunun, kadim sorunun çözümünde gerçekçi bir barış vizyonu mevcut değildir. Hâlâ bu sorunun, bu devasa sorunun günlük, palyatif, eklektik etkilerle çözüleceğini düşünmektedir çünkü henüz böylesi bir vizyona sahip değil. Barış vizyonunuz olmuş olsaydı, güvenlik paketini gündemimize getirir miydiniz? Bu yasa, devletleşen AKP’yi daha da güçlendirme ve tek adam yönetimine zemin hazırlama yasasıdır. Açıkça belirtmek istiyoruz, bu yasa çözüm sürecinin turnusolüdür.

Şunu da yine açık bir şekilde ifade edelim: Bu sürecin ilerlemesi anlamında Sayın Öcalan’ın sergilediği çabanın onda 1’i siyasal iktidar AKP Hükûmeti tarafından sergilenmiş olsaydı, şu an gündemimizde yasaklar olmayacaktı. “Türkiye daha eşit, daha özgür, uygar dünyaya nasıl eklemlenirdi?”nin hesabını, tartışmasını yürütürdük. HDP olarak Türkiye… (HDP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.26

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 21.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul) , Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul eden…

Elektronik cihazla oylama yapacağız.

Buyurun, iki dakika süre veriyorum.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Sayın Başkan, “Kabul eden…” dediniz. Yok.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Var, var.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Nerede var?

Bir göz doktoruna gönder onu da sayı saymayı da öğrensin.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Arkadaşlar, ret…

Ret!

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Hayırdır, sığırtmaçlığa özenen var galiba. Bizim köyde sığırtmaçlar bağırır öyle.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Var dilekçeniz efendim. Bu maddeden sonra veriyorum.

Evet, görüşmelere devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Aynı mahiyetteki diğer önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"4/6/1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilât Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Birinci Sınıf Emniyet Müdürü" rütbesi bölümünün 1 inci ve 2 nci meslek dereceleri kısımlarının karşısında yer alan görev unvanları ile "İkinci Sınıf Emniyet Müdürü" rütbesi bölümünün 3 üncü meslek derecesi kısmının karşısında yer alan görev unvanları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir. "

Genel Müdür Yardımcısı, Teftiş Kurulu Başkanı, Özel Güvenlik Denetleme Başkanı, Polis Akademisi Başkanı, Merkez Emniyet Müdürü, Emniyet Müşaviri"

"Daire Başkanı, Birinci Hukuk Müşaviri, İl Emniyet Müdürü, Polis Başmüfettişi, Öğretim Görevlisi, Merkez Emniyet Müdürü, Polis Moral Eğitim Merkezi Müdürü, Polis Akademisi Başkan Yardımcısı, Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürü, Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı, Teftiş Kurulu Grup Amiri, Emniyet Müşaviri, Polis Meslek Yüksek Okulu Müdürü, Polis Meslek Eğitim Merkezi Müdürü, Polis Eğitim Merkezi Müdürü, Uçuş Kıymetlendirme Kurulu Üyesi, Pilot"

"Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürü, Daire Başkan Yardımcısı, İl Emniyet Müdür Yardımcısı, Polis Müfettişi, Hukuk Müşaviri, İlçe Emniyet Müdürü, Polis Akademisi Bölüm Başkanı, Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdür Yardımcısı, Polis Meslek Yüksek Okulu Müdür Yardımcısı, Polis Meslek Eğitim Merkezi Müdür Yardımcısı, Polis Eğitim Merkezi Müdür Yardımcısı, Enstitü Sekreteri, Öğretim Görevlisi, Uçuş Kıymetlendirme Kurulu Üyesi, Havacılık Müdürü, Pilot"

"İkinci Sınıf Emniyet Müdürü rütbesinde olan polis amirleri; emniyet ve asayiş durumu, ekonomik, sosyal ve kültürel özellikler, nüfus büyüklüğü, şehirleşme düzeyi gibi kriterler dikkate alınarak belirlenecek ilçelere, ilçe emniyet müdürü olarak atanabilirler.

2 nci, 3 üncü, 4 üncü, 5 inci ve 6 ncı meslek derecelerinde bulunan personel ihtiyaç hâlinde görev unvanlarına bakılmaksızın araştırma, inceleme ve denetleme gibi görevler verilmek üzere atandıkları birim amirinin emrine alınabilirler.

İdare, her rütbe ve meslek derecesi karşısında gösterilen görev unvanları arasında personelin görev yerini değiştirmeye yetkilidir."

şeklindeki 21. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                                       Rıza Türmen (İzmir) ve arkadaşları

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                                                                                    Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeler üzerinde söz isteyen Rıza Türmen, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Türmen. (CHP sıralarından alkışlar)

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz torba kanunun 3 tane temel aksaklığı var, bozukluğu var. Bu torba kanun, kuvvetler ayrılığına aykırıdır. Çünkü, yargının birtakım yetkilerini valiye, polise devretmektedir. İkincisi, temel hak ve özgürlükleri Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uymayan bir şekilde sınırlamakta ve bunların ihlaline yol açmaktadır. Üçüncüsü, polise çok geniş yetkiler vermektedir. Burada anlaşılan amaç odur ki yargıyı sistem dışında bırakarak, polisin yetkilerini artırarak, hak ve özgürlükleri sınırlayarak toplumsal muhalefeti bastırmak. Tabii demokratik ülkelerde siyaset sadece Mecliste yapılmaz, siyasi partiler arasında yapılmaz. Aynı zamanda Meclisin, devletin dışında kalan kamusal alanda yapılır siyaset. Bu kamusal alanda insanlar bir araya gelirler sorunlarını ortaya koyarlar, çözüm ararlar. İnternet ortamı da bir nevi kamusal alandır. O anlaşılıyor ki iktidar bu kamusal alanda ortaya çıkan toplumsal muhalefetten korkmaktadır, bu toplumsal muhalefeti bastırmak istemektedir. Önümüzdeki torba kanunun da temel amacı budur.

Şimdi, deniyor ki: “Efendim başka ülkelerde de var bu.” Bir kere her ülkenin kendi sistemi var, o farklı sistemleri karşılaştırmak mümkün değil. İkincisi, bizim için bağlayıcı olan, yükümlülükler getiren Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği kararlar. Oraya baktığınız zaman neyin doğru neyin yanlış olduğunu görüyorsunuz. Oraya baktığınız zaman kanunda yanlış olan şeyin şu olduğunu görüyorsunuz: Barışçıl bir gösteri yapılıyor. Barışçıl bir gösteriye polis şiddet kullanarak müdahale ediyor, orantısız güç kullanıyor. Ondan sonra da pek çok insan yaralanıyor ya da ölüyor. Burada yapılması gereken şey, bir: Polis, barışçıl olan gösteriye müdahale etmemelidir. İkincisi: Polis müdahale edecekse, o şartlar doğmuşsa eğer bu orantılı olmalıdır. Üçüncüsü: Polis silah kullanmak zorundaysa bunun kuralları vardır. Polis ancak meşru müdafaa durumunda silah kullanabilir, ancak başka türlü etkisiz hâle getiremediği takdirde silah kullanabilir ve bu silah kullanımının mutlaka orantılı ve zorunlu olmasıdır yani taş atan bir çocuğa karşı tabancayla cevap verirse, ateşli silahla cevap verirse bu orantısızlıktır. Orantısız silah kullanmamalıdır. Bu getirilen kanun teklifinde polise verilen yetkiler bu ölçülerden hiçbirine uymamaktadır. Meşru müdafaa dışında polise silah kullanma yetkisi verilmektedir, ki bu çok tehlikelidir.

2007 yılından bu yana 183 insanımız polis kurşunuyla hayatını kaybetmiştir, Gezi’de binlerce kişi polis tarafından yaralanmıştır. Yani polisin bu rahat bir şekilde yaşam hakkını ihlal ettiği bir ülkede polisin yetkilerinin genişletilmesi çok tehlikelidir. Yani burada, bir vatandaşın güvenliğini polise karşı korumak meselemiz vardır bizim. O nedenle, bunlar üzerinde çalışacak yerde, biz tutuyoruz, tam ters uygulamalara gidiyoruz.

21’inci madde üzerinde de birkaç söz söylemek istiyorum: 21’inci madde diyor ki: “2 nci, 3 üncü, 4 üncü, 5 inci ve 6 ncı meslek derecelerinde bulunan personel ihtiyaç hâlinde görev unvanlarına bakılmaksızın araştırma, inceleme ve denetleme gibi görevler verilmek üzere atandıkları birim amirinin emrine alınabilirler.” Yani, bu, polisin siyasallaştırılmasıdır.

Polis, iktidara uymayan polisler, iktidarın görüşünü benimsemeyen polis memurları, unvanlarına bakılmaksızın kendinden daha az kıdemli kişilerin emrine verilecektir ve unvansız bırakılacaktır bir nevi. Yani, burada yapılmak istenen şey, idare hukukunun temel ilkeleri olan liyakat, yok efendim, kıdem gibi esaslar bir yana itilecektir, sadece siyasi iktidarın görüşlerine göre atamalar yapılacaktır. Bir de tabii şu var: Mesleğe yeni alınan polisler mülakatla alındığı için siyasal iktidarın görüşüne uygun polisler alınmaktadır. Şimdi, bu siyasal iktidarın görüşüne uygun genç polislerin emrine çok daha kıdemli ama siyasal iktidarın görüşüne uygun olmayan polisler verilecektir. Bu tam bir keyfîliğe yol açacaktır ve bunun önlenmesi gerekir.

Çok teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önerge üzerinde Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı konuşacak.

Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

AKP, bir uzlaşma aramaksızın getirdiği iç güvenlik paketini hınç ve hırsla geçirme amacındadır, “Dediğim dedik, çaldığım düdük.” anlayışla baskı ve dayatma uygulamaktadır. Sizler de görüyorsunuz ki Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu tasarıda düzeltilmesini istediğimiz, “evet” dediğimiz, kabul oyu verdiğimiz maddeler vardır ve olacaktır ama birileri bunları bilerek görmezden gelmekte, takiye yaparak ve hiç de ahlaki olmayan biçimde Milliyetçi Hareket Partisini suçlamaya devam etmektedir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, tasarının bugüne kadar yapılan görüşmelerinde, toplantı veya gösteri yürüyüşlerinde havai fişek, molotof ve benzeri patlayıcı maddelerin de yasaklanmasına, silah ve bu türlü suç aletlerini taşıyanlara, yasa dışı örgüt ve topluluklara ait amblem, işaret taşıyarak veya bunları üzerinde bulunduran üniformayı andırır giysiler giyerek katılanlar ile kanunların suç saydığı afiş, pankart, döviz, resim, levha, araç, gereçler taşıyarak, bu nitelikte sloganlar söyleyerek veya ses cihazlarıyla yayınlayarak katılanlara verilecek cezaların artırılmasına “evet” dedik. Terör örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde kimliklerini gizlemek amacıyla yüzünü tamamen veya kısmen kapatanların cezasının artırılmasına ve bunların cebir ve şiddete başvurmaları ya da her türlü silah, molotof ve benzeri patlayıcı, yakıcı ya da yaralayıcı maddeler bulundurmaları veya kullanmaları hâlinde cezanın daha da artırılmasına tabii ki kabul oyu verdik. Şiddete dökülen toplumsal olaylarda kamu mallarına verilen zararlar ile gerçek ve tüzel kişilerin mallarına verilen zararların devletçe karşılanması hâlinde bunun sorumlularına rücu edilmesini destekledik. Bonzainin imali ve satışının cezalandırılmasına, uyuşturucu satışının okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi yerlere 200 metreden yakın mesafedeki umuma açık yerlerde işlenmesi hâlinde verilecek cezanın artırılmasına “evet” dedik. O nedenle, ucuz siyasetten medet umanlar, milletimize alenen yalan söyleyenler Milliyetçi Hareket Partisinden ve Türk milletinden özür dilemelidir.

Bizim molotofun, bonzainin, maske takıp suç işlemenin ve her türlü suç aleti kullanmanın cezai sorumluluğunun artırılması gibi, uyuşturucuyla ve terörle mücadeleye yönelik düzenlemelere destek vermemiz tabiidir ve bunu da cümle âlem bilir. Bunun aksini ancak ve ancak akıl sağlığını yitirenler, şuurunu kaybedenler ya da Türk milletine ve Milliyetçi Hareket Partisine husumet besleyenler, Milliyetçi Hareket Partisini bölücü heveslerine engel görenler ve terör örgütleriyle iş birliği içinde olanlar söyleyebilir. Milliyetçi Hareket Partisinin uyuşturuculara, bölücülere ve teröristlere karşı tutumunu ve kimlerle asla birlikte olamayacağını aziz milletimiz çok iyi bilmektedir.

Değerli milletvekilleri, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak AKP’nin Anayasa’ya aykırı, hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmayan tekliflerine sıcak bakmıyoruz. Vali, kaymakam ve polisleri hâkim ve savcılara ait yetkilerle donatmak, yargı kararıyla yapılması gereken arama, korumaya alma, dinleme ve gözaltına alma gibi konularda mülki idare amirlerini yetkili kılmak yanlıştır ve güvenlikle ilgisi yoktur. Emniyet, Jandarma ve Sahil Güvenlik teşkilatı çalışanlarının sicil, atama, terfi ve yer değiştirme gibi işlemlerinin objektif olmaktan çıkarılması, siyasallaşmasına yol açacak nitelikte hükümlere yer verilmesi hususu da birlikte dikkate alındığında bu tasarının yasalaşmasıyla birlikte neler yaşanabileceğini anlamak için kâhin olmaya gerek yoktur.

Bugün, AKP il başkanı gibi görev yapan valilerin olduğunu herkes biliyor. AKP ilçe başkanından daha fazla AKP’li olan kaymakamların varlığını kimse inkâr edemez. Dolayısıyla, vali ve kaymakamlara her türlü istismara açık böylesine yetkilerin verilmesi AKP il ve ilçe başkanlarının bu yetkilerle donatılmasıyla eş değer bir durum arz edecektir. AKP zihniyetinin dayatmalarının uzlaşmaya ve diyaloğa kapalı olmasının arkasında bu yatmaktadır. Aslında yapılmak istenen düzenleme, diktatörlüğün ayak sesleridir ama bilesiniz ki Türk milleti buna asla izin ve fırsat vermeyecektir.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Evet, teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı…

III.- YOKLAMA

 (CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi var, yerine getireceğim.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Serindağ, Sayın Dinçer, Sayın Toprak, Sayın Tanal, Sayın Öner, Sayın Seçer, Sayın Acar, Sayın Kaplan, Sayın Çam, Sayın Akar, Sayın Koç, Sayın Güven, Sayın Kaleli, Sayın Eyidoğan, Sayın Balbay, Sayın Akgöl, Sayın Aygün, Sayın Ekşi, Sayın Sarı.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, 21’inci maddenin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir istem vardır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, şimdi şöyle bir… Kusura bakmayın, uygulamayla ilgili. Daha önce de olmuştu da. Şimdi, karar yeter sayısı istendi, sonra yoklama istendi. Tabiatıyla, sizin önce yoklamayı almanız doğal çünkü yoklama olmayan bir yerde karar yeter sayısı da olmaz.

BAŞKAN – Olmaz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu durumda, bu karar yeter sayısı talebini bu yoklama sonucunda aramanız gerekmiyor muydu?

BAŞKAN – Bana göre gerekmez çünkü onu kapsar yani daha fazla sayı istendiği için ama istiyorsanız  yaparız, şey değil.

FARUK BAL (Konya) – Yoklamadan sonra gider adam.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır yani yoklama yapıldı mesela, karar yeter sayısı, 260 kişi geldi, 130 oldu, karar oluşmadı. Dolayısıyla, onun şu anda bir şeyi yok ama zannederim bununla ilgili bir usul tartışması yapmak lazım.

BAŞKAN – Değerlendirelim efendim. Onun için bir hazırlık yapalım, tamam.

Teşekkür ederim.

Evet, 21’inci maddenin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir istem vardır, şimdi istem sahibi sayın milletvekillerinin adlarını tespit ettireceğim.

Sayın Müslim Sarı? Burada.

Sayın Refik Eryılmaz?

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Tekabül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın İlhan Cihaner? Burada.

Sayın Ali Haydar Öner? Burada.

Sayın Ali Rıza Öztürk? Burada.

Sayın Gürkut Acar? Burada.

Sayın Mahmut Tanal? Burada.

Sayın Ali Özgündüz?

HASAN AKGÖL (Hatay) - Tekabül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Celal Dinçer? Burada.

Sayın Osman Faruk Loğoğlu? Burada.

Sayın Melda Onur? Burada.

Sayın Mehmet Hilal Kaplan? Burada.

Sayın Alaattin Yüksel?

MUSA ÇAM (İzmir) - Tekabül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Sena Kaleli? Burada.

Sayın Mustafa Ali Balbay? Burada.

Sayın Özgür Özel? Burada.

Sayın Rıza Türmen? Burada.

Sayın Bülent Kuşoğlu? Burada.

Sayın Oğuz Oyan? Burada.

Sayın Haydar Akar? Burada.

Evet, açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 21’inci maddesi açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı: 209

Kabul:                       194

Ret:                           15(x)

            Kâtip Üye                                                     Kâtip Üye

Muhammet Rıza Yalçınkaya                                       İsmail Kaşdemir

           Bartın                                                                Çanakkale”

Böylece, madde kabul edilmiştir.

Evet, Sayın Yılmaz İç Tüzük’ün 58’inci maddesi gereğince bir söz talebiniz var.

Buyurun.

VII.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR (Devam)

4.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, 24/2/2015 tarihli 63’üncü Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması (xx)

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünkü birleşimde yaptığım konuşmadaki bir kelimenin düzeltilmesi için söz alıyorum. Burada “bonzaiye destek veriyor”, “molotofa karşı”, “poşuya karşı” ifadelerinde “destek veriyor” ifadesinin de “karşı” olarak düzeltilmesini istiyorum. Bu, yanlış anlaşılmalara neden olabilir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bonzaiye de, molotofa da, poşuya da kabul oyu verdik.

Bu vesileyle şunu ifade etmek istiyorum: Bugün Sayın Cumhurbaşkanı TÜRGEV’in açılış töreninde Milliyetçi Hareket Partisini hedef alan konuşmalar yapmıştır. Cumhurbaşkanlığı saygın bir makamdır, Cumhurbaşkanlığı tarafsız bir makamdır ama o makamın saygınlığını korumak ilk başta orada görev yapan Cumhurbaşkanına aittir. Milletin oyuyla seçilen, tarafsız olması gereken bir Cumhurbaşkanı Milliyetçi Hareket Partisini hedef alırsa bu kürsüde de, başka yerlerde de söz söylenme hakkını, kendisine söz söylenme hakkını elde eder.

OKTAY VURAL (İzmir) – Dil uzatacak oradan, ondan sonra susacağız… Konuşmasın.

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Öncelikle TÜRGEV gibi hakkında birtakım olumsuz iddialar bulunan, devlet ihalesini alıp da bu devlet ihalelerindeki şaibelerden dolayı hakkında birtakım iddialar bulunan kişilerin bağışlarıyla ve en önemlisi TÜRGEV’in şeffaflık anlayışı gereğince “Oraya kimler yardım yapmıştır, nerelerden hangi arsaları almışlardır?” Çünkü orası aynı zamanda Cumhurbaşkanının oğlunun da takip ettiği bir yerdir ve siz burada çıkıyorsunuz Cumhurbaşkanı olarak, milletin belli bir bölümünün oyunu alan Milliyetçi Hareket Partisine, millet iradesine, tarafsız olması gereken makamdan laf söylüyorsunuz; bu, doğru  değildir.

Kendisinin ifadesiyle, siyaset yapmaya meraklıysa, çıkarsın Cumhurbaşkanlığı forsunu…

FARUK BAL (Konya) – İnsin aşağıya.

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – …geçsin AKP’nin başına, siyasetini orada yapsın.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair iki önerge vardır, önergeleri sırasıyla okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun 21. Maddesinden sonra aşağıdaki maddenin eklenmesi ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Engin Altay                                       Ali Serindağ                                    Ali Haydar Öner

          Sinop                                              Gaziantep                                             Isparta

    Mahmut Tanal                                      Haydar Akar

        İstanbul                                              Kocaeli

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, geri çekiyoruz.

BAŞKAN – Evet, önerge geri çekilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları'nın (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) "4/6/1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilât Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Birinci Sınıf Emniyet Müdürü" rütbesi bölümünün 1 inci ve 2 nci meslek dereceleri kısımlarının karşısında yer alan görev unvanları ile "İkinci Sınıf Emniyet Müdürü" rütbesi bölümünün 3 üncü meslek derecesi kısmının karşısında yer alan görev unvanları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

"Genel Müdür Yardımcısı, Teftiş Kurulu Başkanı, Özel Güvenlik Denetleme Başkanı, Polis Akademisi Başkanı, Merkez Emniyet Müdürü, Emniyet Müşaviri"

"Daire Başkanı, Birinci Hukuk Müşaviri, İl Emniyet Müdürü, Polis Başmüfettişi, Öğretim Görevlisi, Merkez Emniyet Müdürü, Polis Moral Eğitim Merkezi Müdürü, Polis Akademisi Başkan Yardımcısı, Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürü, Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı, Teftiş Kurulu Grup Amiri, Emniyet Müşaviri, Polis Meslek Yüksek Okulu Müdürü, Polis Meslek Eğitim Merkezi Müdürü, Polis Eğitim Merkezi Müdürü, Uçuş Kıymetlendirme Kurulu Üyesi, Pilot"

"Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürü, Daire Başkan Yardımcısı, İl Emniyet Müdür Yardımcısı, Polis Müfettişi, Hukuk Müşaviri, İlçe Emniyet Müdürü, Polis Akademisi Bölüm Başkanı, Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdür Yardımcısı, Polis Meslek Yüksek Okulu Müdür Yardımcısı, Polis Meslek Eğitim Merkezi Müdür Yardımcısı, Polis Eğitim Merkezi Müdür Yardımcısı, Enstitü Sekreteri, Öğretim Görevlisi, Uçuş Kıymetlendirme Kurulu Üyesi, Havacılık Müdürü, Pilot"

"İkinci Sınıf Emniyet Müdürü rütbesinde olan polis amirleri; emniyet ve asayiş durumu, ekonomik, sosyal ve kültürel özellikler, nüfus büyüklüğü, şehirleşme düzeyi gibi kriterler dikkate alınarak belirlenecek ilçelere, ilçe emniyet müdürü olarak atanabilirler.

2 nci, 3 üncü, 4 üncü, 5 inci ve 6 ncı meslek derecelerinde bulunan personel ihtiyaç hâlinde görev unvanlarına bakılmaksızın araştırma, inceleme ve denetleme gibi görevler verilmek üzere atandıkları birim amirinin emrine alınabilirler.

İdare, her rütbe ve meslek derecesi karşısında gösterilen görev unvanları arasında personelin görev yerini değiştirmeye yetkilidir." şeklindeki 21 inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki…

OKTAY VURAL (İzmir) - Önergeyi geri çekiyoruz.

BAŞKAN – Önerge geri çekilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 22.06

ONUNCU OTURUM

Açılma Saati: 22.19

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.

684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

22’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun 22. maddesi ile değişiklik yapılan 3201 sayılı "Emniyet Teşkilatı Kanunu'nun" 55. maddesinin on dokuzuncu fıkrasının Anayasamızda yer alan hukuk devleti ilkesinin önemli unsurlarından biri olan hukuk güvenliğini ilkesini çiğnemesi, kazanılmış hakları ortadan kaldırması, keyfi bir düzenleme ile kişisel hırslar uğruna Cumhuriyet kurumlarını yıpratması nedeniyle 19. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, diğer fıkraların tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

  Mehmet Erdoğan                           Hasan Hüseyin Türkoğlu                          Ahmet Duran Bulut

          Muğla                                             Osmaniye                                            Balıkesir

     Bülent Belen                                   Cemalettin Şimşek

        Tekirdağ                                             Samsun

“Bulundukları rütbelere terfi ettikleri tarihten itibaren beş yıl içinde bir üst rütbeye terfi edemeyen emniyet amirleri ile Dördüncü, Üçüncü ve İkinci Sınıf Emniyet Müdürleri ve altı yıl içinde bir üst rütbeye veya meslek derecesindeki göreve atanamayan Birinci Sınıf Emniyet Müdürleri gerekli şartları haiz olmak kaydıyla, Yüksek Değerlendirme Kurulunun teklifi ve Bakan onayı ile Genel Müdürlük Merkez Teşkilatı Hukuk Müşavirliği, İç Denetim Birimi Başkanlığı, Trafik Hizmetleri Başkanlığı, Özel Güvenlik Denetleme Başkanlığı, Trafik Araştırma Merkezi Müdürlüğü, Basın Halkla İlişkiler Müdürlüğü ile Genel Müdürlük Yurtdışı Teşkilatında ataşelik ve müşavirliklerde rütbe ve kıdemlerine göre görevlendirilirler.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"3201 sayılı Kanunun 55 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"MADDE 55- Polis amirleri, rütbe sırası ile Komiser Yardımcısı, Komiser, Başkomiser, Emniyet Amiri, Dördüncü Sınıf Emniyet Müdürü, Üçüncü Sınıf Emniyet Müdürü, İkinci Sınıf Emniyet Müdürü, Birinci Sınıf Emniyet Müdürü ve Sınıf Üstü Emniyet Müdürüdür. Rütbelere terfi ettirilecek personelin kurullarda görüşülmesi kıdem sırasına göre, rütbelere terfiler ise bu maddede öngörülen sınav ve eğitim şartı saklı kalmak üzere liyakate göre yapılır. Kıdem sırasının tespitinde, bulunulan rütbeye terfi tarihi esas alınır. Aynı tarihte terfi edenlerden performans değerlendirme puanı yüksek olanlar, performans değerlendirme puanlarının eşitliği hâlinde bulunduğu rütbede aldığı başarı ve üstün başarı belgesi fazla olanlar, başarı ve üstün başarı belgesinin sayıca eşitliği hâlinde ise sicil numarası daha küçük olanlar diğerlerine göre kıdemli sayılırlar.

Kıdem sırası, Emniyet Genel Müdürlüğünce her yıl mart ayında Teşkilata duyurulur. Komiser Yardımcısı, Komiser ve Başkomiserlerin liyakat koşullarını belirlemek ve terfilerini önermek üzere Genel Müdürlük Merkez Değerlendirme Kurulu oluşturulur. Bu Kurul, Emniyet Genel Müdürlüğü personel işlerinden sorumlu Genel Müdür Yardımcısının başkanlığında, Personel Dairesi Başkanı, Birinci Hukuk Müşaviri ve Genel Müdürün uygun göreceği iki Daire Başkanı ile Teftiş Kurulu Başkan Yardımcılarının birinden teşekkül eder.

Emniyet Amirleri ile Dördüncü ve Üçüncü Sınıf Emniyet Müdürlerinin liyakat koşullarını belirlemek ve terfilerini önermek üzere Genel Müdürlük Yüksek Değerlendirme Kurulu oluşturulur. Bu Kurul, Emniyet Genel Müdürünün başkanlığında, Genel Müdür Yardımcıları, Teftiş Kurulu Başkanı, Polis Akademisi Başkanı, Özel Güvenlik Denetleme Başkanı, Birinci Hukuk Müşaviri, Personel Dairesi Başkanı ile Polis Başmüfettişleri arasından seçilecek bir Polis Başmüfettişi ve İl Emniyet Müdürleri arasından seçilecek iki İl Emniyet Müdüründen teşekkül eder. Bu Kurulda görev yapacak Polis Başmüfettişi ile İl Emniyet Müdürlerinin seçimine ilişkin esaslar yönetmelikle düzenlenir. Kurullar her yıl mayıs ayında toplanır ve kararlar oy çokluğu ile alınır. Ancak Bakanın onayı ile kurullar, yıl içinde birden fazla toplanabilir ve terfi değerlendirmesine karar verebilirler. Terfiler, her yıl haziran ayında topluca yapılır. Ancak kurulların yıl içinde birden fazla toplanması hâlinde, terfiler toplantının yapıldığı ay sonunda yapılır.(…)”

şeklindeki 22. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

     Ali Serindağ                                      Ahmet  Toptaş                                      Tanju Özcan

       Gaziantep                                       Afyonkarahisar                                           Bolu

      Ali Sarıbaş                                        Celal Dinçer      Ali Haydar Öner                                                           Çanakkale                                İstanbul               Isparta

BAŞKAN – Şimdi, okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesi. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair -TORBA- Kanun Tasarısının 1 inci maddesi; Anayasa ve İçtüzük Hükümleri ile evrensel hukuk normlarına ve temel insan haklarına aykırı olup tek parti -tek adam- diktatörlük rejimi ve polis devletinin ötesinde, fiili "savaş hâli" uygulaması getirdiğinden kanun tasarısının 22 inci maddesinin Anayasa'ya aykırılık nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

      Nazmi Gür                                      Gülser Yıldırım                                     Demir Çelik

           Van                                                 Mardin                                                 Muş

    Pervin Buldan                                        Erol Dora                                 Hüsamettin Zenderlioğlu

           Iğdır                                                Mardin                                                Bitlis

     Kemal Aktaş                                Abdullah Levent Tüzel

           Van                                                İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kemal Aktaş, Van Milletvekili. (HDP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Aktaş.

KEMAL AKTAŞ (Van) – Teşekkür ederim Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir haftayı aşkındır bu antidemokratik, tekçi, dayatmacı yasayı görüşüyoruz. Baskının -çok sağlıksız- şiddetin her türlüsünün boy gösterdiği bu Meclis çatısı altında -bu tartışmaları hiç de sağlıklı olmayan- iç güvenlik paketini talimatlarla alan, AKP Grubunun dayatmalarıyla bu yasanın maddelerini sağlıksız bir temelde geçirerek topluma dayatacakları antidemokratik, baskıcı yöntemleri bu anlamda yasallaştırarak bunu meşru kılmaya çalışıyor. Bizler sekiz günden beridir, nefesimiz yettiği kadar, halkımızdan aldığımız onayla Türkiye kamuoyuna bu tekçi, antidemokratik, baskıcı, diktatöryel yasanın ne anlama geldiğini ifade etmeye çalıştık. Bundan sonra da kamuoyunu bu tarzda bilgilendirmeye ve bu yasanın içeriğinin, özünün esas neye dayalı olduğunu anlatmaya çalışacağız.

Birkaç günden beridir muhalefet ve bizler çok açık bir dille ifade ediyoruz ki bu yasanın özü antidemokratiktir. Güvenlik gerekçesiyle aslında oluşturulmak istenen polis devletinin ta kendisidir. Bu da AKP Hükûmetinin sürekli emrinde çalışan, onun talimatlarıyla hareket eden bir polis devleti olacaktır. Dolayısıyla, bunun arkası karanlık ve felakettir. Onun için hep uyarıda bulunduk, yine uyarıyoruz, diyoruz ki: “Böylesine karanlık, toplumu sindirecek olan, özgürlükleri kısıtlayacak olan bu yasadan vazgeçilmelidir.

Yine, bu yasanın özünün demokratik ülkelerdeki kuvvetler ayrılığına da aykırı olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Çünkü bununla polis; tekçi bir anlayışla, elinde topladığı yetkilerle, keyfî bir uygulamayla, canının istediği anda herkesi potansiyel suçlu olarak görecek ve -bu insanları-geçmişte sürekli eleştirilen, AKP milletvekillerinin de zaman zaman eleştirdiği 90’lar sürecinin o karanlık, hukuksuz yıllarını tekrar geri getirecektir. Yetkinin âdeta valilerde toplandığı -geçmişte OHAL valilerinin- tekçi bir anlayışla; padişahçı, diktatöryal bir anlayışla yetkinin tekleşerek yürütüldüğü bir süreci tekrardan Türkiye gündemine ve halka dayatacaktır. Ama keşke bunlar yerine biz şu anda demokratik çözüm süreciyle halkımızın ve Türkiye kamuoyunun, bütün halkların özlemini duyduğu barışı, demokratik çözümü, demokratik yasaları, fikir teatisinde bulunarak, bu konuda fırtına yaratarak Meclis gündeminde bunları tartışma ve bunları çıkarmış olma şansını yakalayabilseydik. Ama ne yazık ki bunlar yerine, âdeta çözüm sürecini de zora sokacak olan, bu anlamda darbeleyecek olan bir dayatmanın ısrarla iktidar partisi tarafından yürütüldüğünü ve dayatıldığını görmekteyiz.

Biz, bir kez daha diyoruz ki bundan vazgeçin; daha demokratik, özgürlükçü yasaların tartışılması için bu zemini doğru kullanalım.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

III.- YOKLAMA

 (CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yoklama…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım.

Yoklama talebi var, yerine getireceğim.

Sayın Altay, Sayın Gök, Sayın Serindağ, Sayın Dinçer, Sayın Toprak, Sayın Tanal, Sayın Ören, Sayın Akar, Sayın Seçer, Sayın Türeli, Sayın Öğüt, Sayın Acar, Sayın Serter, Sayın Moroğlu, Sayın Özkes, Sayın Kaleli, Sayın Günaydın, Sayın Kaplan, Sayın Çetin, Sayın Sarı.

Evet, iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"3201 sayılı Kanunun 55 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"MADDE 55- Polis amirleri, rütbe sırası ile Komiser Yardımcısı, Komiser, Başkomiser, Emniyet Amiri, Dördüncü Sınıf Emniyet Müdürü, Üçüncü Sınıf Emniyet Müdürü, İkinci Sınıf Emniyet Müdürü, Birinci Sınıf Emniyet Müdürü ve Sınıf Üstü Emniyet Müdürüdür. Rütbelere terfi ettirilecek personelin kurullarda görüşülmesi kıdem sırasına göre, rütbelere terfiler ise bu maddede öngörülen sınav ve eğitim şartı saklı kalmak üzere liyakate göre yapılır. Kıdem sırasının tespitinde, bulunulan rütbeye terfi tarihi esas alınır. Aynı tarihte terfi edenlerden performans değerlendirme puanı yüksek olanlar, performans değerlendirme puanlarının eşitliği hâlinde bulunduğu rütbede aldığı başarı ve üstün başarı belgesi fazla olanlar, başarı ve üstün başarı belgesinin sayıca eşitliği hâlinde ise sicil numarası daha küçük olanlar diğerlerine göre kıdemli sayılırlar.

Kıdem sırası, Emniyet Genel Müdürlüğünce her yıl mart ayında Teşkilata duyurulur. Komiser Yardımcısı, Komiser ve Başkomiserlerin liyakat koşullarını belirlemek ve terfilerini önermek üzere Genel Müdürlük Merkez Değerlendirme Kurulu oluşturulur. Bu Kurul, Emniyet Genel Müdürlüğü personel işlerinden sorumlu Genel Müdür Yardımcısının başkanlığında, Personel Dairesi Başkanı, Birinci Hukuk Müşaviri ve Genel Müdürün uygun göreceği iki Daire Başkanı ile Teftiş Kurulu Başkan Yardımcılarının birinden teşekkül eder.

Emniyet Amirleri ile Dördüncü ve Üçüncü Sınıf Emniyet Müdürlerinin liyakat koşullarını belirlemek ve terfilerini önermek üzere Genel Müdürlük Yüksek Değerlendirme Kurulu oluşturulur. Bu Kurul, Emniyet Genel Müdürünün başkanlığında, Genel Müdür Yardımcıları, Teftiş Kurulu Başkanı, Polis Akademisi Başkanı, Özel Güvenlik Denetleme Başkanı, Birinci Hukuk Müşaviri, Personel Dairesi Başkanı ile Polis Başmüfettişleri arasından seçilecek bir Polis Başmüfettişi ve İl Emniyet Müdürleri arasından seçilecek iki İl Emniyet Müdüründen teşekkül eder. Bu Kurulda görev yapacak Polis Başmüfettişi ile İl Emniyet Müdürlerinin seçimine ilişkin esaslar yönetmelikle düzenlenir. Kurullar her yıl mayıs ayında toplanır ve kararlar oy çokluğu ile alınır. Ancak Bakanın onayı ile kurullar, yıl içinde birden fazla toplanabilir ve terfi değerlendirmesine karar verebilirler. Terfiler, her yıl haziran ayında topluca yapılır. Ancak kurulların yıl içinde birden fazla toplanması hâlinde, terfiler toplantının yapıldığı ay sonunda yapılır.(…)” şeklindeki 22. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Ali Serindağ (Gaziantep) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ali Haydar Öner, Isparta Milletvekili.

Buyurun Sayın Öner. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Birkaç maddemiz var Sayın Başkanım, müteakip maddelerde değerlendireceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17 Şubattan bu yana belli çalışma saatinde başlıyoruz ancak ne zaman biteceği belli olmuyor. Bu, sayın milletvekillerini strese sokuyor. Bazen de ve çoğu kez sayın başkanların antidemokratik tutumları nedeniyle tartışmalar çıkıyor, ölüm tehlikesi riski yaratan yaralanmalara, kavgalara neden olunuyor. Bugün sükûnetle geçmesini memnuniyetle karşılıyor, ona uygun olarak sizlere hitap etmeye çalışıyorum.

Değerli milletvekillerimiz, azami çalışma süresinin belirsiz olması gerçekten doğru bir şey değil. Uluslararası ILO Sözleşmesi’ne de, insan haklarına da aykırı.

Sayın Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri Genel Kurula geldiğinde bitime kadar 17 Şubat için onay verdiler. Neye onay verdiklerini bilmeden bu onayı verdiklerini düşünüyorum çünkü 132 maddelik bir yasa “Bitime kadar görüşülecek.” diye onay verilirse kaç dakikada sonuçlanabilir, ben hesap ettim. Tümü üzerinde görüşmeler yirmişer dakikadan en az 100 dakika, 120 dakika; bölümler üzerindeki görüşmeler onar dakikadan en az 60 dakika; maddeler üzerindeki görüşmeler yirmişer dakikadan 2.640 dakika. Biz hesapla konuşuyoruz, ders çalışarak geliyoruz, öyle rastgele parmak kaldırmıyoruz, birinin buyruğuyla “Başüstüne.” demiyoruz. Okunması en az bin dakika. Hesap ediyorsunuz, 4 bin dakikayı geçiyor. 4 bin dakikayı geçince 70 saati de geçiyor ama “Bitime kadar görüşülecek.” deniyor. İnsan oy kullanırken aklını kullanır be birader! (CHP sıralarından alkışlar)

LEVENT GÖK (Ankara) – Bravo!

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bravo!

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Yani bu kadar körü körüne oy kullanan bir Meclis olamaz arkadaşlar.

LEVENT GÖK (Ankara) – Uyuyorlar Sayın Valim, uyuyorlar!

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – O nedenle “Başlangıç saatinden itibaren on saat…” Hayhay, can feda! Ama on saatten sonra stresler, gerginlikler artıyor, makul, mantıklı düşünmeler sona eriyor. Burada çok değerli doktorlarımız, tabiplerimiz var.

Gelelim 21-22 Şubat gecesine. 21 Şubatı 22 Şubata bağlayan gece antidemokratik bir iç güvenlik harekâtı oldu; demokrasiye aykırı, insan haklarına aykırı, hukukun üstünlüğü ilkesine aykırı, özgürlüklere aykırı, Türkiye’ye ve AB’ye yakışmayan bir iç güvenlik harekâtı. Yönetim tarzı da öyle ama aynı gece bir de dış güvenlik harekâtı oldu. Bir ay önceden kararlaştırılan bir operasyon niye o gece uygulamaya kondu? Hangisi hangisini gündemden düşürmeyi amaçladı? Dış güvenlik harekâtı oldu da ne oldu? Sınırımıza 37 kilometre mesafedeki ecdat yadigârı bir türbeyi sıfır noktasına taşıdık. Sayın Başbakan Dışişleri Bakanıyken “Komşularla sıfır politikası” demişti, Türbe’yi sıfır noktasına getireceği hiç aklımıza gelmedi.

Sayın Millî Savunma Bakanımız da “Gitmesi daha kolay. Hiç değilse gider bir dua okursunuz.” diyor. Oraya kadar gidilmesine gerek yok. Ankara’da Hacı Bayram’a getirin, İstanbul’da Eyüp Sultan’a getirin, daha çok kişi gitsin, daha çok ziyaret edilsin, ecdadımıza daha çok dua, Fatiha okuyalım. Hatta İstanbul olursa daha çok turist bu görevi yerine getirir.

Böyle zafer gibi sunulan kaçış öyküleri milleti de, milletin temsilcileri olan milletvekillerini de kandıramaz. O bakımdan, bunu da fevkalade yadırgıyoruz.

Daha sonraki konuşmamda da Meclisin onurunu, gururunu, Meclise yönelik saldırıları ve mahiyetini açıklayacağım.

Bundan sonraki oylamalarda bütün milletvekillerimizin kendi özgür iradeleriyle oy kullanmalarını diliyor, hak edenlere saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) (x)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

                                                                        Kapanma Saati: 22.44

ON BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.49

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale) , Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.

Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Elektronik cihazla oylama yapacağız.

Bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun 22. maddesi ile değişiklik yapılan 3201 sayılı "Emniyet Teşkilatı Kanunu'nun" 55. maddesinin on dokuzuncu fıkrasının Anayasamızda yer alan hukuk devleti ilkesinin önemli unsurlarından biri olan hukuk güvenliğini ilkesini çiğnemesi, kazanılmış hakları ortadan kaldırması, keyfi bir düzenleme ile kişisel hırslar uğruna Cumhuriyet kurumlarını yıpratması nedeniyle aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, diğer fıkraların tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye) ve arkadaşları

"Bulundukları rütbelere terfi ettikleri tarihten itibaren beş yıl içinde bir üst rütbeye terfi edemeyen emniyet amirleri ile Dördüncü, Üçüncü ve İkinci Sınıf Emniyet Müdürleri ve altı yıl içinde bir üst rütbeye veya meslek derecesindeki göreve atanamayan Birinci Sınıf Emniyet Müdürleri gerekli şartları haiz olmak kaydıyla, Yüksek Değerlendirme Kurulunun teklifi ve Bakan onayı ile Genel Müdürlük Merkez Teşkilatı Hukuk Müşavirliği, İç Denetim Birimi Başkanlığı, Trafik Hizmetleri Başkanlığı, Özel Güvenlik Denetleme Başkanlığı, Trafik Araştırma Merkezi Müdürlüğü, Basın Halkla İlişkiler Müdürlüğü ile Genel Müdürlük Yurtdışı Teşkilatında ataşelik ve müşavirliklerde rütbe ve kıdemlerine göre görevlendirilirler.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Hasan Hüseyin Türkoğlu, Osmaniye Milletvekili.

Buyurun Sayın Türkoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; 22’nci madde üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken dün Malatya’da kaybettiğimiz 4 şehidimize Cenab-ı Hak’tan rahmet diliyorum, kederli ailelerine ve yüce Türk milletine sabırlar diliyorum.

Yine, sözlerime başlarken geçtiğimiz hafta sonu Suriye’de bulunan Süleyman Şah Türbesi’nin nakliyle ilgili bazı değerlendirmelerimi hemen kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir uluslararası anlaşma çerçevesinde Suriye sınırları içerisinde bulunan, ancak Türk devletinin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin toprağı sayılan ve içerisinde Osmanlı Devleti’nin kurucusunun dedelerinden biri olan Süleyman Şah’ın türbesinin bulunduğu bu mekândaki kutsal emanetler bir operasyonla yine Suriye toprakları üzerinde bulunan Eşme köyü içerisinde bir alana nakledilmiş. Bir kere, bu, uluslararası bir anlaşmayla -mevcut yeri- koordinatları, yeri tespit edilmiş bir türbe, uluslararası kabul görmüş, iki devlet arasında anlaşmalarla imza altına alınmış, hüküm altına alınmış bir türbeyi bu şekilde, bir gece vakti bir operasyonla alıp getirmek ve bunu bir kahramanlık gibi sergilemek bir kere çok yanlış bir şey. Böyle bir hadiseyi kahramanlık olarak nitelemek mümkün değil. Orada uluslararası kabul görmüş bir türbeyi alıp, Türk Bayrağı altındaki bir türbeyi alıp getiriyorsunuz; PKK paçavrasının altında bir bölgeye türbe yapıyorsunuz. Üstelik yeni getirdiğiniz yere bunu koyarken de sahibinin izni yok, herhangi bir uluslararası anlaşma yok, Suriye devletinin kabulü yok.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Gecekondu türbe.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) – Dolayısıyla, gecekondu bir türbe yapıyorsunuz. Yani Osmanlının, kurucusunun dedesinin türbesi, sandukaları şu anda gecekondu bir türbe şeklinde bulunuyor. Bunun altını çizmemiz gerekiyor.

Tabii, bununla ilgili siyasi değerlendirmelerimiz yapılırken Cumhurbaşkanı bize cevap veriyor, Cumhurbaşkanı muhalefet partileriyle uğraşıyor. Cumhurbaşkanı Anayasa’nın 101’inci maddesine göre tarafsızlığı şart olan bir makamda oturan kişidir.

FARUK BAL (Konya) – Ama tarafsız değil.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) – Cumhurbaşkanı Anayasa’mızın 104’üncü maddesine göre devletin başıdır. Bu sebeple Cumhurbaşkanı yemin ederken büyük Türk milleti ve tarih önünde namusu ve şerefi üzerine tarafsız kalacağına yemin eder. Ama bugün Cumhurbaşkanına bakıyorsunuz, Cumhurbaşkanı bu Hükûmete ve bu Meclisten çıkmış AKP’li arkadaşlarımızın oylarıyla kurulmuş Hükûmete hakaret edercesine(x) diyor ki: “Ey Hükûmet, siz bu muhalefetle başa çıkamıyorsunuz, ben sizin yerinize muhalefet ediyorum.” Bir kere sizin oturup bunu düşünmeniz lazım.

Diğer taraftan, Cumhurbaşkanı bu konuşmaları yaparken arkasında bir tane albay var. Bu albay onun Başkomutan olmasından kaynaklandığı için Türk Silahlı Kuvvetlerini temsil ediyor ve Cumhurbaşkanı muhalefetle uğraşırken arkasında Türk Silahlı Kuvvetleri var. Böyle bir şey kabul edilebilir mi, böyle bir şey olabilir mi, bunu hangi vicdan kabul eder? Burada vicdan sahibi olanlara soruyorum, izan ve akıl sahibi olanlara soruyorum: Bunu Ahmet Necdet Sezer yapsa ne yapardınız siz? Allah rızası için bir oturun, düşünün ve “Arkasında Türk Silahlı Kuvvetlerini bulunduruyor, onun gölgesinde muhalefetle siyaset yapıyor, ettiği yemine sadık durmuyor.” diye eleştirdiğiniz Cumhurbaşkanının niçin o arkasında subay bulunduğunu bugün öğrendik, meğerse Genelkurmay Başkanı da Sayın Cumhurbaşkanının ruh ikiziymiş, o da muhalefete dil uzatma cesaretini, fevriliğini ya da haddini bilmezliğini gösteriyormuş. Demokraside böyle bir şey kabul edilebilir mi? Hani silahlı kuvvetler, askerler siyasetle uğraşmazlardı, siyasi makamlar üzerinde gölge etmezlerdi, nerede o sözleriniz?

Dolayısıyla, Cumhurbaşkanına bu sistem içerisinde sınırlarını, haddini öğretecek, Genelkurmay Başkanına haddini bildirecek bir mekanizma bulunması lazım, yoksa bunun sonu kaostur, bunun sonu anarşidir, bunun sonu hukuksuzluktur, bunun zararını sadece muhalefet değil, sadece toplumun diğer kesimleri değil, sizler de görürsünüz.

Bu düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Tutanaklara geçmesi açısından bir şey ifade edeceğim.

Şimdi, demin kürsüde konuşan sayın hatip Kobani bölgesinde YPG’ye ait bayrağı “PKK paçavrası” diye nitelendirdi. Bir kere bu üslubun düzeyini buradan kabul etmediğimizi ve kınadığımızı ifade ediyoruz. Orada, Rojava’da Kürt halkının ve orada yaşayan kadim halkların birlikte oluşturduğu bir öz yönetim var ve bu öz yönetim, insanları canlı canlı kesen, kadınları köleleştirmeye çalışan, kadınları köle pazarlarında aşağılık bir şekilde, insanlık onurunu rencide edecek şekilde satışa çıkaran vahşi bir çete örgütüne karşı insanlığın onur mücadelesini vermiştir. Bu mücadeleyle, o bayrak artık  sadece Rojava yönetiminin değil, insanlık onurunun bir bayrağı şekline gelmiştir. Dolayısıyla, Rojava yönetiminin, YPG’nin, YPJ’nin bayrağı bugün bütün insanlık tarafından bu tarihî destanın bayrağı olarak görülüyor. Biz, Halkların Demokratik Partisi olarak da bunu bu şekilde değerlendiriyoruz.

Ayrıca, özellikle bu Süleyman Şah Türbesi’yle ilgili operasyonda YPG’nin ve YPJ’nin ortaya koymuş olduğu tavır, oradaki yönetimin Türkiye karşıtı, Türkiye düşmanlığı üzerinden var olan bir yapı olmadığını da açığa çıkarmıştır. Bugüne kadar oradaki öz yönetimin Türkiye aleyhine, Türkiye’ye düşmanlık besleyen tek bir cümlesi bile söz konusu değildir. Bütün insanlığa yapılmış olan yardım bugün bütün dünya tarafından takdir ediliyor, bunun Meclis tutanaklarına geçmesini talep ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan, ben de tutanaklara geçmesi açısından bir hususu aktarmak istiyorum.

FARUK BAL (Konya) – Sataşma nedeniyle.

BAŞKAN – Sataşma değil.

Buyurun.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan, bu Süleyman Şah’ın kutsal emanetlerinin, sandukasının nakledildiği yerin…

FARUK BAL (Konya) – Duyamıyoruz efendim, açın da yerinden konuşsun.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Müsaade ederseniz buradan da konuşabilirim, siz nasıl uygun görürseniz.

BAŞKAN – Çıktınız oraya konuşuyorsunuz, “Yerimden söz istiyorum.” demediniz ki, buyurun devam edin oradan.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Bu türbenin nakledildiği yer şu anda KCK yapılanmasının yani Abdullah Öcalan denilen İmralı’daki katilin kurduğu yapılanmanın Suriye kolunun kontrolünde bir bölgedir.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Hasan Bey, doğru konuşun, bakın, burada liderlere hakaret etme yetkiniz yok. Varsa bir düzeltmeniz oradan düzeltin.

Sayın Başkan…

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Dolayısıyla, Sayın Cumhurbaşkanı PYD adı verilen bu örgütün terör örgütü olduğunu, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Sayın İbrahim Kalın da bunun bir terör örgütü olduğunu kamuoyuyla paylaştılar ve deklare ettiler. Şu elimdeki resim de o bölgenin bu nakilden sonra çekilmiş resmi ve orada gördüğünüz gibi bu resimde Abdullah Öcalan’ın resmi ve ona ait bayraklar var, PKK’nın bayrakları var.

Dolayısıyla, bunun da tutanaklara geçmesini istirham ediyorum.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Öyle bir şey yok Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

Konu anlaşıldı Sayın Baluken, siz de izah ettiniz.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Orası PKK yönetimindeki topraklar değildir, Rojava öz yönetimidir, o öz yönetime bağlı kantonlardır. Abdullah Öcalan da sadece Türkiye’yle sınırlı değil, Orta Doğu’nun dört bir yanında ideolojisiyle, felsefesiyle kabul edilmiş olan bir liderdir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, PKK bir terör örgütüdür, İmralı’da bulunan da bu terör örgütü elebaşı olmaktan dolayı idama mahkûm edilmiş birisidir. Dolayısıyla, Türk milleti bu konuda hükmünü vermiştir, bu hükmü hiç kimsenin değiştirmesi mümkün değildir.

BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

LEVENT GÖK (Ankara) – Karar yeter sayısı...

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul etmeyenler...

Elektronik cihazla oylama yapacağız.

Bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

22’nci maddenin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir istem vardır. İstem sahibi sayın milletvekillerinin adlarını tespit ettireceğim.

Müslim Sarı, İstanbul?

ENGİN ALTAY (Sinop) – Tekabül ediyorum.

BAŞKAN – Var.

Refik Eryılmaz, Hatay? Burada.

İlhan Cihaner, Denizli? Burada.

Ali Haydar Öner, Isparta? Burada.

Ali Rıza Öztürk, Mersin?

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Tekabül ediyorum.

BAŞKAN – Gürkut Acar, Antalya? Burada.

Mahmut Tanal, İstanbul? Burada.

Celal Dinçer, İstanbul? Burada.

Oğuz Oyan, İzmir? Burada.

Haydar Akar, Kocaeli? Burada.

Mehmet Hilal Kaplan, Kocaeli?

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) – Tekabül ediyorum.

BAŞKAN – Üstlenildi.

Musa Çam, İzmir? Burada.

Mehmet Ali Balbay, İzmir? Burada.

Alaattin Yüksel, İzmir?

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Tekabül ediyorum.

BAŞKAN – Burada.

Sena Kaleli, Bursa? Burada.

Rıza Türmen, İzmir? Burada.

Ali Özgündüz, İstanbul? Burada.

Özgür Özel, Manisa? Burada.

Melda Onur, İstanbul? Burada.

Osman Faruk Loğoğlu, Adana?

MEHMET HABERAL (Zonguldak) – Tekabül ediyorum.

BAŞKAN – Üstlenildi.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 22’nci maddesi açık oylama sonucu:

 

“Kullanılan oy sayısı: 222

Kabul:                                               201

Ret:                                                   21(x)

Kâtip Üye

Muhammet Rıza Yalçınkaya

Bartın

Kâtip Üye

İsmail Kaşdemir

Çanakkale”

Böylece 22’nci madde kabul edilmiştir.

Sayın Işık, İç Tüzük’ün 58’inci maddesi gereğince bir düzeltme talebiniz var.

Buyurun, iki dakika süre veriyorum.

VII.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR (Devam)

5.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, 24/2/2015 tarihli 63’üncü Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması (xx)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Dün yaptığım bir konuşmada, özellikle, Türkiye Büyük Millet Meclisine dayatılan bu İç Güvenlik Yasa Tasarısı içerisinde yer alan ve Milliyetçi Hareket Partisinin neden karşı çıktığını anlatmaya çalıştığım konuşmamda, son bölümde “Kamu görevlilerinin işlerine son verecek şekilde teftiş yapanların tazminat davası açılması durumunda…”(x) diye bir ibarem var. o ibarede “teftiş yapanların” değil, “teftiş yapanların haksızlıklarına karşı idare aleyhine açılan davalarda” şeklinde düzeltmemin daha doğru olacağını, dolayısıyla yanlış anlaşılmalara yer vermemek için bu düzeltmeye ihtiyaç duyulduğunu ifade etmek istiyorum.

Bu vesileyle, bugün Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin Başbakanı Sayın Davutoğlu’nun Adalet ve Kalkınma Partisi grup toplantısında yaptığı ve yüce milletimizi doğru bilgilendirmediği birkaç konuyu da sizlerle paylaşmak istiyorum.

Sayın Başbakan grup toplantısında diyor ki: “Muhalefet molotofkokteyli ve bonzai savunuculuğu yapıyor.” Sayın Başbakanı lütfen doğru bilgilendiriniz. Bu Mecliste muhalefet partilerinin tamamı molotofkokteyl ve bonzaiyle ilgili maddelerde olumlu oy kullanmıştır. Bir Başbakana milleti kandırmak yakışmaz.

İki: “Muhalefet partilerinden HDP, MHP, CHP kirli ittifak yapıyor.” diyor. Milliyetçi Hareket Partisi, sadece kirli ittifakları açığa çıkarır, AKP’nin PKK’yla yaptığı kirli ittifakın neler içerdiğini bu millete anlatır. Bir Başbakana, millete bu şekilde yalan söylemek yakışmaz(x), doğru bilgilendiriniz.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Doğru, yalan söylüyor.

ALİM IŞIK (Devamla) – Başbakanınıza söyleyin, Milliyetçi Hareket Partisi hangi maddeleri kabul ettiyse onu da millete söylesin diyorum.

Teşekkür ediyorum Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)

XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN – Yeni madde ihdasına dair iki önerge vardır, önergeleri sırasıyla okutup Komisyona soracağım ve işlem yapacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun 22.  Maddesinden sonra aşağıdaki maddenin eklenmesi ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini…

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Geri çekiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge geri çekilmiştir.

Diğer önergeyi okutacağım.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir saniye.

Şimdi okutacağım önerge 500 kelimeden fazla olduğu için özetini okutuyorum.

Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, biz, Sayın Başbakanın Parlamento dışında partimizle ilgili söylediklerine buradan cevap verilmez, vermiyoruz ancak biraz önce şöyle bir durum gelişti: Sayın Alim Işık, Sayın Başbakanın bugün yaptığı bir konuşmada, Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Halkların Demokratik Partisinin kirli ilişkiler ittifakı kurduğunu yani Başbakanın kurduğu bu cümleyi bu kürsüde söylemek suretiyle hem Genel Kurulu hem Genel Kurulu izleyen basın ve kamuoyu nezdinde partimizi küçük düşürmüştür. Bu kürsüde bu ibare geçtiği için, bu nedenle bu konuyu bir sataşma sayıyorum. Söz talep ediyorum.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Olur mu öyle şey canım.

BAŞKAN – Sayın Altay, sataşma söz konusu değil.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, ama…

BAŞKAN – Yerinizden söz vereyim ama sataşma söz konusu değil.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, bu kürsüden bu ibare…

BAŞKAN – Sayın Altay, söz istiyorsanız yerinizden söz vereceğim. Sataşma söz konusu değil. Sataşmanın nasıl olduğunu siz de biliyorsunuz.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Konuşma kürsüden yapıldı Sayın Başkan.

BAŞKAN – Lütfen…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Ya, Sayın Başkan, bu kürsüde neler için nelere söz verdiniz? Kirli ilişkide olduğumuz bu kürsüden iddia edildi.

BAŞKAN – Sayın Altay söz istemediniz mi, söz istemiyor musunuz?

ENGİN ALTAY (Sinop) – İstedik ama biz bunu bir sataşma olarak algılıyoruz.

BAŞKAN – Maksadınız konuşmak değil mi efendim, bu konuyla ilgili söz söylemek değil mi?

ENGİN ALTAY (Sinop) – Hayır Sayın Başkan, konuşmakla beraber, İç Tüzük çerçevesinde…

BAŞKAN – Sayın Altay, yerinizden söz veriyorum.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Başkanım, sakin konuşalım.

BAŞKAN – Maksadınız ne, bunu anlamadım ki? Önce maksadınızı bir anlatın.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkanım, Sayın Baluken beş dakika burada brifing veriyor, sözünü kesmiyorsunuz…

BAŞKAN – Söz veriyorum diyorum ben de size.

ENGİN ALTAY (Sinop) – …ben burada hakkımı savunuyorum, bir dakikadır üsteliyorsunuz. Böyle şey olur mu?

BAŞKAN – Vallahi kalbinize zarar verirsiniz. Söz veriyorum diyorum, niye kendinizi yoruyorsunuz?

ENGİN ALTAY (Sinop) – Tekrar baştan alalım o zaman.

Şimdi, bu kürsüden şu laf edildi mi? Bu kürsüden “CHP, MHP, HDP kirli ilişkiler ittifakında.” lafı edildi mi? Edildi. Bu bir sataşma değilse, sizin bu kürsüde bugüne kadar verdiğiniz bütün sataşmayla ilgili talepler yanlış verilmiştir. Olmaz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Altay, tekrar ediyorum: Konuşacaksanız yerinizden söz veriyorum efendim.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkanım, benim derdim iki laf fazla etmek değil.

BAŞKAN – İki laf fazla etmek için demiyorum ben de.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Evet…

BAŞKAN – Yerinizden söz veriyorum efendim. İki laf fazla edersiniz etmezsiniz, o benim meselem değil, o sizin meseleniz.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Siz şimdi bunu sataşma olarak görmüyorsunuz?

BAŞKAN – Her sayın grup başkan vekiline, söz istiyorlar, yerlerinden veriyorum.

ENGİN ALTAY (Sinop) – E, peki.

BAŞKAN – Buyurun.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, aynı gerekçeyle biz de istiyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

8.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın geçen tutanak hakkında yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, iç güvenlik paketi diye adlandırılan paket bir sivil diktatörlüğün yasal zırha büründürülmesidir. Bugün çok nadir bir durum bu Parlamentoda yaşanıyorsa yani üç muhalefet partisi de bu pakete karşı bir güç birliği, birlik demesek bile bir ortak noktada buluşmuş, bu paketin temel hak ve özgürlükleri gasbeden, özel hayatın gizliliğini ortadan kaldıran, bir parti devleti, polis devleti inşasının önemli bir aşaması olduğunda hemfikir olmuşsa ve bu, bu Parlamentoda uzun zamandır görülmemişse, Başbakan bizim ne kadar haklı olduğumuzu da yaptığı bu absürt konuşmalarla tescillemiş demektir. Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Halkların Demokratik Partilerinin bu pakete yönelik kirli ilişkilerden kaynaklı iş birliği ve ittifak yaptığı ithamını Başbakana… Bu Meclisi 17 ve 25 Aralık süreçlerinde çamaşır makinesi gibi çalıştırarak neleri aklamak için ne tür gayretler içinde olduğunu bütün kamuoyu biliyor, bu Parlamento da biliyor. Başbakan bir kirli ilişki arıyorsa AKP genel merkezi-saray arasındaki ilişkilere baksın, orada arasın bu kirlilikleri. Sarayda Sayıştay raporuna göre birim fiyatı 3,44 kuruş olan işi 17 lira ücretle yaptırmaktan daha büyük bir kirlilik yoktur. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Baluken.

9.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın geçen tutanak hakkında yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Biz de Sayın Başbakanın kullanmış olduğu bu cümleyi ve cümlenin tekrar tutanaklara geçecek şekilde kürsüden ifade edilmiş olmasını Halkların Demokratik Partisine yapılmış bir sataşma  olarak değerlendiriyoruz.

Şunu belirtmek gerekiyor: Gündelik siyasi polemikler geçicidir, günlük gerilim içerisinde siyasi konjonktüre göre yapılan konuşmalar geçicidir ama siyasi partiler ve kurumsallaşmış demokrasi halkımızın geleceği açısından kalıcı ve korunması gereken kurumlardır.

Bugün Parlamentoda temsil edilen 4 siyasi partinin 4’ü de milyonlarca insanın iradesini temsil ediyor. Bir kere, bu siyasi partiler arasında velev ki bahsettiği gibi bir ittifak olsa bile yasal, meşru, halkın oyuyla seçilmiş partilerin siyasi ilişkilerini kirli bir ittifak olarak değerlendirmek her şeyden önce bir Başbakana yakışmaz. Sayın Başbakan sadece AKP tabanının Başbakanı değil, bu ülkenin, 77 milyonun Başbakanı olarak şu anda görev yapıyor. Sayın Cumhurbaşkanı da hakeza, şu anda bulunmuş olduğu konum gereği 77 milyonu temsilen Cumhurbaşkanlığı görevini yapıyor. Dolayısıyla, bu sorumlulukta olan yetkililerin, siyasilerin daha sorumlu konuşmaları, meşru siyasi partilerle ilgili cümleler kullanırken on defa düşünüp bir kere cümleye dökmeleri doğru olan tavırdır. Zaten, ortaya konan o çerçeveyi de tümden reddettiğimizi defalarca burada ifade ettik.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

Sayın Bostancı, buyurun, size de iki dakika söz veriyorum efendim.

10.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın geçen tutanak hakkında yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, teşekkürler.

Siyasi dilin nezaket içerisinde teşekkülü önemli ama bunun mütekabil bir şekilde oluştuğu da muhakkak.

Sayın Başbakana, “kirli ittifak” sözüne itiraz ederken “Asıl kirli ittifak şurada aranmalı.” demek söz hakkı talebini aynı zamanda ilga eden bir mantık yürütmesidir. Eğer itiraz burada “kirli” kelimesine ise mukabil bir kirlilik iddiasında bulunmak da o temiz ve nezih siyasal dile bir katkı olmaz.

Sayın Başbakana yönelik bu süre içerisinde ne tür sözler söylendiğini hatırlatmak istemiyorum. “Çetebaşı” lafının çok hafif bir söz olduğunu kim söyleyebilir? Yahut da parti devleti, polis devleti, totaliterlik vesaire gibi sözler acaba “kirli” kelimesinden daha mı hafif sözlerdir? Bana öyle geliyor ki siyasi partiler birbirlerine yönelik eleştiri dile getirirken kendi söylediklerini çok nazikane bir kavram, mukabil taraftan söyleneni de çok ağır hakaretler olarak algılıyorlar. Bu algı doğru bir algı değil. Ağır sözlerden kaçınmak aslında herkesin yapması gereken bir iştir. Bu ülkenin, bu devletin ortak sembollerine ilişkin, özellikle hepimizi temsil ettiğini düşündüğümüzü iddia ettiğimiz Cumhurbaşkanı, Başbakan gibi sembollere ilişkin elbette eleştiriler yapabiliriz ama dikkatli bir dil herkes için iyi olur ve o temiz siyasi dile de katkı olur. Bizim talebimiz budur. Şu yasa görüşülürken de boğazımızın dokuz boğum olduğunu, burada birçok konuya cevap vermekten imtina ettiğimizi de bu…

İZZET ÇETİN (Ankara) – Ortasından doğru bir boru yerleştirilmiş. Dokuz boğuma da doğru bir boru yerleştirilmiş oraya, lap diye gidiyor.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - …vesileyle bildireyim ama farklı mecralarda gerekenleri elbette söyleyeceğiz.

Saygılar sunuyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ver, elini tutan mı var?

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Söyle konuş, Allah Allah, karnından konuşma.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN - 2’nci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları'nın (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) 3201 sayılı Kanunun 55 inci maddesinde değişiklik yapan 22 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin ihdas edilmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

"MADDE 23- 4/6/1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilât Kanununun 55 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Yirmibirinci fıkrada belirlenen üç aylık süreyi Bakanlar Kurulu iki katına kadar çıkarmaya yetkilidir."

OKTAY VURAL (İzmir) – Geri çekiyoruz.

BAŞKAN – Evet, önerge geri çekilmiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın  Başkan, yalnız burada bizim bu, ihdasla ilgili önergeyi, özetini okutuyorum dediniz, ondan sonra da bu sataşmayla ilgili konuya geçtiniz. Yani önce başlanmış olan işi bitirmek gerekiyor, onu okutmak gerekiyor, ondan sonra diğer işlerin başlaması gerekiyor.

BAŞKAN – Anladım Sayın Vural da, fiilî durum  bizden kaynaklanmıyor, sayın grup başkan vekilleri fiilî durum yaratıyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır ama onu söylediğiniz zaman sayın grup başkan vekilleri bu konuda…

BAŞKAN – Peki, bundan sonra vermeyeceğim efendim.

23’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun, "3201 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

"Emniyet Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilatındaki tıbbi, teknik ve mali hizmetler veren daire başkanlıkları ve şube müdürlüklerine ilişkin kadrolara, emniyet hizmetleri sınıfı dışından da atama yapılabilir. Bu şekilde atama yapılan kadroların hizmet sınıfı, atananların bu kadrolarda bulundukları süre boyunca genel idare hizmetleri sınıfı olarak kabul edilir.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte öğrenime devam edenler dâhil, bu Kanun ve 4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu gereğince, polis eğitim kurumlarında ya da Emniyet Genel Müdürlüğü adına diğer yükseköğretim kurumlarında öğrenim gören öğrencilerin, Emniyet Genel Müdürlüğü kadrolarına Polis Memuru ve Komiser Yardımcısı rütbelerine aday memur olarak atanmaları için öğrenim süresini başarıyla tamamlamaları ve eğitim sonunda Polis Akademisi Başkanlığınca yapılacak sınavda başarılı olmaları şarttır.” şeklindeki 23. maddesindeki “sınavda” ibaresinin “yazılı sınavda” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Ali Serindağ                                      Ahmet Toptaş                                      Tanju Özcan

       Gaziantep                                       Afyonkarahisar                                           Bolu 

      Ali Sarıbaş                                         Oğuz Oyan                                        Celal Dinçer

       Çanakkale                                              İzmir                                                İstanbul

 

     Gürkut Acar

         Antalya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun "3201 sayılı Kanunun Ek 1 inci maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

"Emniyet Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilatındaki tıbbi, teknik ve mali hizmetler veren daire başkanlıkları ve şube müdürlüklerine ilişkin kadrolara, emniyet hizmetleri sınıfı dışından da atama yapılabilir. Bu şekilde atama yapılan kadroların hizmet sınıfı, atananların bu kadrolarda bulundukları süre boyunca genel idare hizmetleri sınıfı olarak kabul edilir.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte öğrenime devam edenler dâhil, bu Kanun ve 4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu gereğince, polis eğitim kurumlarında ya da Emniyet Genel Müdürlüğü adına diğer yükseköğretim kurumlarında öğrenim gören öğrencilerin, Emniyet Genel Müdürlüğü kadrolarına Polis Memuru ve Komiser Yardımcısı rütbelerine aday memur olarak atanmaları için öğrenim süresini başarıyla tamamlamaları ve eğitim sonunda Polis Akademisi Başkanlığınca yapılacak sınavda başarılı olmaları şarttır." şeklindeki 23. maddesi ile 3201 Sayılı "Emniyet Teşkilatı Kanunu'nun" Ek 1 inci maddesine eklenen fıkraların yasa hazırlama tekniklerinden uzak biçimde hazırlanması, toplum ihtiyaçlarından ziyade iktidarın hırsı ve meşruluk arayışıyla düzenlemeler getirmesi nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

  Mehmet Erdoğan                           Hasan Hüseyin Türkoğlu                          Ahmet Duran Bulut

          Muğla                                             Osmaniye                                            Balıkesir

     Bülent Belen                                   Cemalettin Şimşek                                    Sümer Oral

        Tekirdağ                                             Samsun                                               Manisa

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair -TORBA- Kanun Tasarısının 1 inci maddesi; Anayasa ve İçtüzük Hükümleri ile evrensel hukuk normlarına ve temel insan haklarına aykırı olup tek parti - tek adam - diktatörlük rejimi ve polis devletinin ötesinde, fiili "savaş hali" uygulaması getirdiğinden kanun tasarısının 23 üncü maddesinin Anayasa'ya aykırılık nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Pervin Buldan                                       Nazmi Gür                                      Gülser Yıldırım

           Iğdır                                                   Van                                                 Mardin

     Levent Tüzel                              Hüsamettin Zenderlioğlu                                 Erol Dora

        İstanbul                                               Bitlis                                                Mardin

      Demir Çelik                                     Mülkiye Birtane

           Muş                                                  Kars

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERMİN BALIK (Elâzığ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kars Milletvekili Mülkiye Birtane.

Buyurun Sayın Birtane. (HDP sıralarından alkışlar)

MÜLKİYE BİRTANE (Kars) – İyi geceler arkadaşlar.

Az önce iktidar partisinden bir hatip Meclisin bu gece çok sakin geçtiğini söylüyor. Demek ki Meclisin gerilmesini en çok iktidar partisi istiyordu, ki getirmiş oldukları yasayla ilgili olarak da bunu pekiştirmiş oluyorlar. Baskılara ve yanlışlara karşı bir haftadır direnen muhalefetin tüm çabalarına rağmen her türlü yöntemsizliği dayatan iktidarın bu tutumunu bir kez daha gözden geçirmesi gerektiğini vurgulayarak sözlerime başlamak istiyorum.

Günlerdir polise her türlü yetkiyi veren ve kabul edilen maddelerin kısa bir sürede meyvelerini verdiğini hep beraber görmekteyiz. Toplumda demokratik yaşam alanlarının tümüne müdahale edileceğinin sinyallerini almaya başladık. Daha bu kanun yasalaşmadan Mersin’de 4 çocuğun toplumsal olaylara katıldıkları için kendilerine ve ailelerine çok ağır cezalar verildi. Ayrıca şimdiye kadarki uygulamalarda 67 çocuk hakkında da davalar sonuçlandı. Devlet malına zarar verildiği gerekçesiyle ailelerden para istenmektedir. Ailelere toplam 1 milyon 270 bin TL ceza kesilmiştir. Bu Hükûmet yolsuzluklara, hırsızlıklara “Evet.” derken ve bunlara göz yumarken yoksul halka cezalar keserek kendisine finans kaynakları mı oluşturmaya çalışıyor düşüncesi toplumda ağırlık kazanmıştır.

Çocuklar cezaevlerine konuluyor ve orada hiçbir güvenceleri yok. Orada koruma altındalar ve her türlü baskı, taciz ve tecavüze maruz kalıyorlar. Devlet denetiminde ve gözetiminde olan, korumasında olan bu çocuklara bu zulmün yapılması gerçekten de kabul edilecek bir durum değildir. Halk haklı davasında her zaman ısrarcı olacaktır ve hakkını savunacaktır.

Üzerine söz aldığım söz konusu maddedeki değişikliklerle ilgili gerekçeye göre, bu değişiklik ihtiyacının bir nedeni de Emniyet teşkilatında çağdaş ülkelerin aksine, terfilerde liyakat yerine kıdeme bağlı bir sistemin benimsenmiş olmasıdır. Buna göre, polis amirlerinin zorunlu en az bekleme sürelerini takiben meslekî yeterliliklerine bakılmaksızın otomatik olarak bir üst rütbeye terfi etmeleri ihtiyaç olan amir rütbelerinde azlığa, ihtiyaç duyulmayan rütbelerde ise aşırı yığılmalara neden olacaktır. Bu bağlamda, kamusal alanların tümünde görmüş olduğumuz kişiyi kayırma, kendine yakın olanları yerleştirme ve kadrolaşmalara zemin hazırlanmaktadır.

Bugün yüzbinlerce üniversite mezunu birçok alanda atama beklemektedir. Öğretmenler, jeoloji mühendisleri, ziraat mühendisleri ve diğer mezunlara iş alanı açılması gerekirken özellikle Emniyete çok fazla kadro aktarımı polis devleti düşüncesini tabii ki toplumda yaygınlaştıracaktır. “Polis devleti” dediğimizde bize karşı çıkan iktidarın bu düşünceyi de bir kez daha gözden geçirmesi gerekmektedir.

Demokratikleşelim derken daha çok baskıcı bir yapıya doğru gittiğimizi belirtiyor ve her türlü yolsuzluk ve hırsızlığa yol açan bir iktidarın demokratikleşmeden neyi kastettiğini anlamış değiliz. Bunun için de diyoruz ki bizler muhalefet partisi olarak bu yasanın polis devleti yasası olduğunu, diktatörlük yasası olduğunu söylüyoruz ve hiçbir şekilde kabul etmiyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun "3201 sayılı Kanunun Ek 1 inci maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

"Emniyet Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilatındaki tıbbi, teknik ve mali hizmetler veren daire başkanlıkları ve şube müdürlüklerine ilişkin kadrolara, emniyet hizmetleri sınıfı dışından da atama yapılabilir. Bu şekilde atama yapılan kadroların hizmet sınıfı, atananların bu kadrolarda bulundukları süre boyunca genel idare hizmetleri sınıfı olarak kabul edilir.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte öğrenime devam edenler dâhil, bu Kanun ve 4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu gereğince, polis eğitim kurumlarında ya da Emniyet Genel Müdürlüğü adına diğer yükseköğretim kurumlarında öğrenim gören öğrencilerin, Emniyet Genel Müdürlüğü kadrolarına Polis Memuru ve Komiser Yardımcısı rütbelerine aday memur olarak atanmaları için öğrenim süresini başarıyla tamamlamaları ve eğitim sonunda Polis Akademisi Başkanlığınca yapılacak sınavda başarılı olmaları şarttır." şeklindeki 23. maddesi ile 3201 Sayılı "Emniyet Teşkilatı Kanunu'nun" Ek 1 inci maddesine eklenen fıkraların yasa hazırlama tekniklerinden uzak biçimde hazırlanması, toplum ihtiyaçlarından ziyade iktidarın hırsı ve meşruluk arayışıyla düzenlemeler getirmesi nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERMİN BALIK (Elâzığ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili.

Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 23’üncü maddedeki önergemiz üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, daha evvelki konuşmalarımızda çok kez dile getirdim. AKP hükûmetlerinin en belirgin özeliklerinden birisi on iki, on üç yıldır hukuken tek başına Hükûmet olmasına rağmen aslında paralel yapılar, cemaatler, tarikatlar ve çıkar grupları koalisyonudur ve tek başına da bir iktidar olmamıştır. Bu paralel yapılardan birisi de KCK’dır.

Biraz evvel Sayın Oktay Vural Bey Sayın Bakana sorular yöneltti. KCK’lı olup da aslında MİT elemanı olan, otobüste molotofkokteyli atarak bir evladımızın ölümüne neden olan olayla ilgili cevap yok. Ben, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, bu Hakan Fidan olayı nedeniyle, KCK içindeki 1.000 MİT elemanının deşifre edildiğini ifade etmişti. O zaman demiştik ki yani 1.000 MİT elemanı KCK’ya sızmamış, aslında 1.000 KCK’lı MİT’e sızmış, anlaşılan oydu. Bunun cevabını vermek zorundasınız, bir.

İkincisi, Hükûmete buradan soruyorum: Delikanlı gibi cevap vereceksiniz. Cumhurbaşkanı delikanlıysa açıklama yapar, Başbakan delikanlıysa açıklama yapar.

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Ayıptır ya! Sen kimsin ki ya!

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Ben Milliyetçi Hareket Partisiyim.

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Hadi be oradan! Sayın Cumhurbaşkanı hakkında konuşma.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ayıp değil mi ya Cumhurbaşkanına böyle laf söylemek.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Hükûmet olarak PKK’yla çözüm taslağında mutabakata vardığınız söyleniyor.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ne kadar ayıp bir şey.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Sayın  Bakan bu doğru mudur? Politikacı Hatip Dicle bunu tekraren ifade etti, siz Hükûmet olarak yalanlamadınız. Siz, PKK’yla Hükûmet olarak anlaştınız mı? Hangi taslak üzerinde, ne üzerinde anlaştınız? Bunu açıklamak durumundasınız, bir.

İkincisi: HDP Genel Başkanı Sayın  Demirtaş biraz evvel CNN televizyonunda aynen “PKK silah bırakmayacak. Hükûmetle 11 madde üzerinde anlaşıldı." dedi. Hükûmet bu anlaşmayı millî iradeden saklayamaz, bunu açıklamak zorundasınız. Hem seni millî irade Hükûmet edecek hem de kapalı kapılar ardında birtakım gizli anlaşmalar yapacaksınız, bunu açıklamak zorundasınız. Eğer Hükûmet açıklamazsa, HDP Grup Başkan Vekili Sayın Baluken’i -eğer bilgisi var ise- açıklamaya da davet ediyorum. Ondan sonra ittifaklar mittifaklar neyse ortaya çıksın, millet de görsün, bunu özellikle ifade ediyorum.

Şimdi, konuşmamın geri kalan tarafında da aslında, AKP Grup Başkan Vekili Sayın Bostancı’ya ve Ahmet Aydın’a da ben teşekkür etmek istiyorum. Bu teşekkürlerimi -zamanımız da tam yetmiyor- diğer konuşmalarda da ifade edeceğim. Niye? Çünkü, o yaptıkları konuşmalarda bazı ifadeleri, bu “İç güvenlik yasası” dedikleri polis devleti yasasının gerçek amacı doğrultusunda bir turnusol görevi görüyor. Sabahki açıklamalarda devleti tanımlarken en bariz vasfı olarak “Şiddet kullanması, bunun meşru oluşu, meşru olmayışı” şeklinde ifade etti. Şimdi, demek ki iç güvenlik paketindeki ana fikir -hani dervişin fikri neyse zikri de odur misali- iç güvenlik paketine hâkim olan zihniyet devleti şiddet kullanır hâle getirmek. Ama bu, yasama, yargı, yürütme erkini bir kişinin keyfî iradesi altına alırsanız ve devleti de ülkeyi de Türkiye’yi de yönetemez hâle gelirseniz kaçınılmaz olarak devleti şiddet kullanır bir yapıya getirmek istersiniz. Yani, efendim, bazı milletvekilleri “Bu yasayla faşizm gelecek.” diyor. Faşizm zaten var, fiilen var, bunun yasal alt yapısı hazırlanıyor.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Karar yeter sayısı.

Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 23.43

ON İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 23.52

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale) , Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum.

684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 23’üncü maddesi üzerinde Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Kanun tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutacağım ancak Sayın Baluken’in söz talebi var.

Buyurun.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Demin kürsüden konuşan sayın hatip hem Eş Genel Başkanımızın kullanmadığı cümleleri kullanmak suretiyle hem de çözüm süreciyle ilgili…

BAŞKAN – Buyurun yerinizden Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Direkt sataşma var. Direkt sataşma olduğu için sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Hayır, davet etti, sataşma değil efendim, konuşmayı dinledim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Hayır, hayır, Eş Genel Başkanımıza, Selahattin Demirtaş’a direkt sataşmada bulunmuştur.

BAŞKAN – Televizyondaki konuşmasından dolayı…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Evet, evet.

Selahattin Demirtaş’a “Biz AK PARTİ’yle 9-10 maddede mutabakata vardık. PKK silah bırakmaz.” demek suretiyle açıkça sataştı yani.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, Hükûmete de sataştım ben, Hükûmet de cevap versin, asıl muhatap Hükûmet.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baluken.

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

11.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 23’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, sayın hatibin kullanmış olduğu cümlelerin herhangi bir gerçeklik payı olmadığını eminim ki mantıklı düşünen her milletvekili burada takdir edebilir. (x)

Birincisi: Biz AK PARTİ’yle 9-10 maddede bir mutabakata varmış olsaydık bugün burada bir güvenlik yasa tasarısını görüşmüyor olacaktık. Eğer o mutabakata varılmış olsaydı bugün burada demokratikleşme paketleriyle ilgili Türkiye'de yeni bir sayfanın kapısını aralayacak yasalar görüşülüyor olacaktı.

İkincisi: Ne Eş Genel Başkanımız ne de partimizden herhangi bir yetkili PKK adına herhangi bir karar veremez, herhangi bir konuşma yapamaz.  Tabii ki biz sorumlu siyasetçiler olarak, PKK’nin silahsızlanma sürecini başlatmasını isteriz, bundan daha doğal bir şey yok ancak bunun için Kürt meselesinin çözümü ve Türkiye'nin demokratikleşmesiyle ilgili yasal ve anayasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini de biliyoruz. Çözüm süreciyle ilgili yürütülen bütün çalışmaların özünde de bu var. Yani, Türkiye'de demokratik siyasetin önündeki engellerin kaldırılması ve Kürt meselesinin çözümüyle ilgili gelişmelerin olması hepimizin en büyük arzusudur. Böyle bir durumda PKK’nin Türkiye Cumhuriyetine karşı silahlı mücadeleyle ilgili ciddi kararlar vereceğinin yolunu açacağını bizden çok Hükûmet biliyor ama Hükûmet bu konuda ısrarla adım atmama tutumunu devam ettiriyor.

Tekrar ediyorum, altını çiziyorum, HDP’li hiçbir milletvekili PKK adına ne bir konuşma yapabilir ne bir karar verebilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Dolayısıyla Sayın Genel Başkanımızın televizyon konuşmasıyla ilgili de burada bağlamından koparılmış olan cümleler sarf edilmiştir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun, "3201 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

"Emniyet Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilatındaki tıbbi, teknik ve mali hizmetler veren daire başkanlıkları ve şube müdürlüklerine ilişkin kadrolara, emniyet hizmetleri sınıfı dışından da atama yapılabilir. Bu şekilde atama yapılan kadroların hizmet sınıfı, atananların bu kadrolarda bulundukları süre boyunca genel idare hizmetleri sınıfı olarak kabul edilir.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte öğrenime devam edenler dâhil, bu Kanun ve 4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu gereğince, polis eğitim kurumlarında ya da Emniyet Genel Müdürlüğü adına diğer yükseköğretim kurumlarında öğrenim gören öğrencilerin, Emniyet Genel Müdürlüğü kadrolarına Polis Memuru ve Komiser Yardımcısı rütbelerine aday memur olarak atanmaları için öğrenim süresini başarıyla tamamlamaları ve eğitim sonunda Polis Akademisi Başkanlığınca yapılacak sınavda başarılı olmaları şarttır." şeklindeki 23. maddesindeki “sınavda” ibaresinin “yazılı sınavda” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                    Ali Serindağ (Gaziantep) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Gürkut Acar, Antalya Milletvekili.

Buyurun Sayın Acar. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 23’üncü maddesiyle ilgili CHP’nin önergesi üzerine söz aldım, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, son günlerde, burada Türkiye’ye bir şeyler dayatılıyor ve on sekiz buçuk saat uykusuz bırakılarak, bir kanun tasarısı zorla, aceleye getirilerek, bastırılarak ve âdeta bir şiddet kullanılarak ve molotofların arkasına saklanarak Türkiye’ye dayatılıyor.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye’yi bir yarı açık cezaevine getirecek bir kanun tasarısıyla karşı karşıyayız. Taktik hep aynı, taktik hep şöyle: Halkın kabul edebileceği, halkın kabul etmesi gereken herhangi bir maddenin arkasına saklanarak onun aleyhinde olan bütün hükümleri getirmek ve bir algı operasyonuyla Türkiye’yi antidemokratik hâle getirecek ne kadar kanun varsa kabul ettirmek yolu gözetiliyor.

Şimdi, muhalefet okuduğunu anlamıyor, barolar okuduğunu anlamıyor, hukuk hocaları okuduğunu anlamıyor ama bir tek siz akıllısınız, öyle mi değerli arkadaşlarım, bir tek siz anlıyorsunuz! Bu tasarıyı çoğunuzun okuduğunu bile sanmıyorum.

Değerli arkadaşlarım, aklınızı ve vicdanınızı bir kenara bırakarak Türkiye’yi uçuruma sürüklüyorsunuz, tarihe karşı sorumlusunuz. Siz yanlışa yanlış demezseniz bu Sayın Cumhurbaşkanının istekleri son bulmayacak. Bugün göstermediğiniz cesaret ileride ağır bir fatura olarak çıkacak karşınıza.

Bakınız, susturulmuş üniversiteler bile bu tasarıya karşı çıkıyor. 14 sayfalık bir rapor var elimde değerli arkadaşlarım. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza Muhakemesi Hukuku Ana Bilim Dalı öğretim üyeleri, profesörler, doçentler, Kültür Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Yaşar Üniversitesi, Şehir Üniversitesi… Bunların hepsinin uzmanlarının söylediği bir şey var değerli arkadaşım, 14 tane öğretim görevlisi diyor ki: “Bu tasarı yanlıştır. Bu tasarı ceza muhakemesi usulünü yok etmektedir. Bu tasarı ceza muhakemesindeki bütün sistematiği bozmaktadır.”

Savcının tekelinde olan suç soruşturmasını siz valilere ve kaymakamlara veriyorsunuz. Bunun sonu felakettir. Bunun sonu işkencedir. Kırk sekiz saatlik gözaltılarını biz yaşadık. 12 Eylül öncesinde yaşadık, 12 Eylül sonrasında yaşadık değerli arkadaşlarım.

Siz bunu getirdiğiniz zaman karakolda işkenceler sürer, kırk sekiz saat kimse imdadına yetişmez. İnsanlar perişan olur. Buradan uyarıyorum. Ve vebali günahı sizin üstünüzedir.

Siz, bu tasarıyla toplantı ve gösteri yürüyüşleri yapma hakkını ortadan kaldırıyorsunuz. Diyorsunuz ki: “Biz renkli su sıkarız.” Bu tıpkı Hitler dünyasında Yahudilere yıldız takmak gibi bir şeydir. Yani toplantıya biri katılmak isterse şunu yapacak: Güzel elbiselerle gitmeyecek artık oraya. Kravatını takıp gitmeyecek. Ya nasıl gidecek? En pespaye, en kötü elbiselerini giyecek. Çünkü eğer o boyalı su üstüne girerse o takım elbisesini kaybedecek. Kim göze alacak böyle bir toplantı, gösteri yürüyüşüne katılmayı? Yani bize Avrupa’yı aratacaksınız. Oradaki insanların efendice, uygarca, çoluk çocuğuyla, sırtında 5 yaşındaki bebeleriyle yaptıkları toplantı ve gösteri yürüyüşlerine artık Türkiye hasret kalacaktır. Yazıktır, günahtır!

Beyefendiler, toplantı ve gösteri yürüyüşlerini ortadan kaldırıyorsunuz. Bu tasarı, bu tasarıdır. Biz buradan uyarıyoruz ama siz bir kulağınızla dinliyorsunuz, bir kulağınızla başka yerlere bakıyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, sadece bu değil. Bakınız, burada arama işlemiyle suç şüphesi olmaksızın yapılan önleme aramasının arasındaki fark da 13’üncü madde uyarınca “Temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırıcıdır.” diyor. Elimde bir rapor var. Arkadaşlar, siz hiçbir şeye inanmıyorsunuz, kendi bildiğinizin dışında bir şey dinlemiyorsunuz. Bu maddede de, somut bir örnek olarak söyleyeyim, burada üniversitelerde polis olarak eğitim görenler için yeniden bir sınav getiriyorsunuz. Türkiye Barolar Birliği, bütün barolar “Avukatlara sınav getirin.” diyor yapmıyorsunuz ama burada güya “Paralelcileri harcayacağız.” diye üniversitede okuyan, polis teşkilatı adına okuyan bütün öğrencilerin kazanılmış haklarını ortadan kaldırıyorsunuz. Buna hakkınız yok. Biz bunları söyleyince “Paralelcilerle iş birliği yapıyor.” diyorsunuz. Hayır, biz paralelcilerle iş birliği yapmıyoruz. Biz, hakkı, hukuku, adaleti, kazanılmış hakları koruyoruz.

Değerli arkadaşlarım, siz yanlış yapıyorsunuz, kazanılmış hakları ihlal ediyorsunuz. Bu maddeye biz onun için karşıyız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunacağım…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi var, yerine getireceğim.

Sayın Altay, Sayın Hamzaçebi, Sayın Gök, Sayın Öztürk, Sayın Özel, Sayın Öner, Sayın Seçer, Sayın Toprak, Sayın Acar, Sayın Kaplan, Sayın Aygün, Sayın Akar, Sayın Çam, Sayın Kuşoğlu, Sayın Ayaydın, Sayın Yalçınkaya, Sayın Öğüt, Sayın Özdemir, Sayın Haberal ve Sayın Türmen.

Bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

23’üncü maddenin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir istek vardır.

Şimdi istem sahibi sayın milletvekillerinin adlarını tespit ettireceğim.

Sayın Sarı?

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) – Tekabül ediyorum.

BAŞKAN – Refik Eryılmaz? Burada.

İlhan Cihaner? Burada.

Ali Haydar Öner? Burada.

Ali Rıza Öztürk? Burada.

Gürkut Acar? Burada.

Mahmut Tanal? Yok.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ben tekabül ediyorum.

BAŞKAN – Celal Dinçer? Burada.

Haydar Akar? Burada.

Oğuz Oyan? Burada.

Mehmet Hilal Kaplan? Burada.

Sena Kaleli? Burada.

Mustafa Ali Balbay?

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Tekabül ediyorum.

BAŞKAN – Alaattin Yüksel? Burada.

Musa Çam? Burada.

Rıza Türmen? Burada.

Ali Özgündüz?

FAİK TUNAY (İstanbul) – Tekabül ediyorum.

BAŞKAN – Özgür Özel? Burada.

Melda Onur? Burada.

Faruk Loğoğlu? Burada.

Hasan Akgöl? Burada.

Bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 23’üncü maddesi açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı                          :                      213

Kabul                                                :                      199

Ret                                                   :                      14(x)

       Kâtip Üye                                           Kâtip Üye

   Mine Lök Beyaz                                  İsmail Kaşdemir

       Diyarbakır                                         Çanakkale”

Böylece 23’üncü madde kabul edilmiştir.

Yeni madde ihdasına dair iki önerge vardır. Önergeleri sırasıyla okutup Komisyona soracağım ve işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun 23 Maddesinden sonra aşağıdaki maddenin eklenmesi ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, ek madde önergemizi geri çekiyoruz.

BAŞKAN – Önerge geri çekilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları'nın (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) "3201 sayılı Kanunun Ek 1 inci maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

"Emniyet Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilatındaki tıbbi, teknik ve mali hizmetler veren daire başkanlıkları ve şube müdürlüklerine ilişkin kadrolara, emniyet hizmetleri sınıfı dışından da atama yapılabilir. Bu şekilde atama yapılan kadroların hizmet sınıfı, atananların bu kadrolarda bulundukları süre boyunca genel idare hizmetleri sınıfı olarak kabul edilir.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte öğrenime devam edenler dâhil, bu Kanun ve 4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu gereğince, polis eğitim kurumlarında ya da Emniyet Genel Müdürlüğü adına diğer yüksek öğretim kurumlarında öğrenim gören öğrencilerin, Emniyet Genel Müdürlüğü kadrolarına Polis Memuru ve Komiser Yardımcısı rütbelerine aday memur olarak atanmaları için öğrenim süresini başarıyla tamamlamaları ve eğitim sonunda Polis Akademisi Başkanlığınca yapılacak sınavda başarılı olmaları şarttır." şeklindeki 23 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin ihdas edilmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini…

OKTAY VURAL (İzmir) – Çekiyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge geri çekilmiştir.

24’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum ve işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun "3201 sayılı Kanunun Ek 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"EK MADDE 9 - Emniyet Teşkilatında bulunanlara doğrudan doğruya disiplin cezası vermeye yetkili olanlar aşağıda gösterilmiştir.

A) İçişleri Bakanı; merkez ve taşradaki her rütbe ve derecedeki emniyet teşkilatı personeline uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezası,

B) Emniyet Genel Müdürü ve valiler; Emniyet Genel Müdürü merkezdeki, valiler il ve bağlı ilçelerdeki her rütbe ve derecedeki emniyet teşkilatı personeline uyarma, kınama ve 10 günlüğe kadar aylıktan kesme cezası,

C) Daire Başkanı, Eğitim ve Öğretim Kurumu Müdürleri, İl Emniyet Müdürleri ve kaymakamlar; emirleri altında bulunan her rütbe ve derecedeki emniyet teşkilatı personeline uyarma, kınama ve 3 günlüğe kadar aylıktan kesme cezası,

D) Kriminal Laboratuvar Müdürü, Şube Müdürü, İlçe Emniyet Müdürü, İlçe Emniyet Amiri ve Polis Merkezi Amiri; emirleri altında bulunan her rütbe ve derecedeki Emniyet teşkilatı personeline uyarma, kınama ve 1 günlük aylıktan kesme cezası,

vermeye yetkilidirler.

Disiplin amirleri, emniyet hizmetleri sınıfı dışındaki Devlet memurlarına da aynı disiplin cezalarını verebilirler.

Disiplin amirleri, disiplin amiri oldukları her rütbe ve derecedeki tüm personel hakkında disiplin soruşturması açabilirler." şeklindeki 24. maddesinin soruşturmaların hangi usullerle yürütüleceğine dair hükme yer vermemesi, memuriyet güvencesini zedelemesi, disiplin soruşturmasında yetki uyuşmazlıklarına neden olabilecek bir nitelikte olması, idarenin düzenli işleyişindeki hiyerarşi ilkesiyle uyumlu olmaması, keyfiyete yol açabilecek olması nedeniyle aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Erdoğan                    Mesut Dedeoğlu           Hasan Hüseyin Türkoğlu

      Muğla                              Kahramanmaraş                 Osmaniye

                        Ruhsar Demirel             Ahmet Duran Bulut

                               Eskişehir                        Balıkesir

"Madde 24 - 3201 sayılı Kanunun Ek 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Ek Madde 9- Emniyet Teşkilatında bulunanlara doğrudan doğruya disiplin cezası vermeye yetkili olanlar aşağıda gösterilmiştir.

A) İçişleri Bakanı; merkez ve taşradaki her rütbe ve derecedeki emniyet teşkilatı personeline uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezası,

B) Emniyet Genel Müdürü ve valiler; Emniyet Genel Müdürü merkezdeki, valiler il ve bağlı ilçelerdeki her rütbe ve derecedeki emniyet teşkilatı personeline uyarma, kınama ve 10 günlüğe kadar aylıktan kesme cezası,

C) Daire Başkanı, Eğitim ve Öğretim Kurumu Müdürleri, İl Emniyet Müdürleri ve kaymakamlar; emirleri altında bulunan her rütbe ve derecedeki emniyet teşkilatı personeline uyarma, kınama ve 3 günlüğe kadar aylıktan kesme cezası,

D) Kriminal Laboratuvar Müdürü, Şube Müdürü, İlçe Emniyet Müdürü, İlçe Emniyet Amiri ve Polis Merkezi Amiri; emirleri altında bulunan her rütbe ve derecedeki Emniyet teşkilatı personeline uyarma, kınama ve 1 günlük aylıktan kesme cezası,

vermeye yetkilidirler.

Disiplin amirleri, emniyet hizmetleri sınıfı dışındaki Devlet memurlarına da aynı disiplin cezalarını verebilirler.

Disiplin amirleri, disiplin amiri oldukları her rütbe ve derecedeki tüm personel hakkında İçişleri Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelik hükümleri doğrultusunda disiplin soruşturması açabilirler.””

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"3201 sayılı Kanunun ek 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"EK MADDE 9- Emniyet Teşkilatında bulunanlara doğrudan doğruya disiplin cezası vermeye yetkili olanlar aşağıda gösterilmiştir.

A) İçişleri Bakanı; merkez ve taşradaki her rütbe ve derecedeki emniyet teşkilatı personeline uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezası,

B) Emniyet Genel Müdürü ve valiler; Emniyet Genel Müdürü merkezdeki, valiler il ve bağlı ilçelerdeki her rütbe ve derecedeki emniyet teşkilatı personeline uyarma, kınama ve 10 günlüğe kadar aylıktan kesme cezası,

C) Daire Başkanı, Eğitim ve Öğretim Kurumu Müdürleri, İl Emniyet Müdürleri ve kaymakamlar; emirleri altında bulunan her rütbe ve derecedeki emniyet teşkilatı personeline uyarma, kınama ve 3 günlüğe kadar aylıktan kesme cezası,

D) Kriminal Laboratuvar Müdürü, Şube Müdürü, İlçe Emniyet Müdürü, İlçe Emniyet Amiri ve Polis Merkezi Amiri; emirleri altında bulunan her rütbe ve derecedeki Emniyet teşkilatı personeline uyarma, kınama ve 1 günlük aylıktan kesme cezası,

vermeye yetkilidirler.

Disiplin amirleri, emniyet hizmetleri sınıfı dışındaki Devlet memurlarına da aynı disiplin cezalarını verebilirler.

Disiplin amirleri, disiplin amiri oldukları her rütbe ve derecedeki tüm personel hakkında disiplin soruşturması açabilirler.""

şeklindeki 24. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

     Ali Serindağ                                      Ahmet Toptaş                                      Tanju Özcan

       Gaziantep                                       Afyonkarahisar                                           Bolu

      Ali Sarıbaş                                         Oğuz Oyan                                        Celal Dinçer

       Çanakkale                                              İzmir                                                İstanbul

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair -TORBA- Kanun Tasarısının 1 inci maddesi; Anayasa ve İçtüzük Hükümleri ile evrensel hukuk normlarına ve temel insan haklarına aykırı olup tek parti - tek adam- diktatörlük rejimi ve polis devletinin ötesinde, fiili "savaş hali" uygulaması getirdiğinden kanun tasarısının 24 üncü maddesinin Anayasa'ya aykırılık nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Pervin Buldan                                       Nazmi Gür                                      Gülser Yıldırım

           Iğdır                                                   Van                                                 Mardin

Abdullah Levent Tüzel                                Erol Dora                                 Hüsamettin Zenderlioğlu

        İstanbul                                              Mardin                                                Bitlis

      Demir Çelik                                       Selma Irmak

           Muş                                                 Şırnak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Selma Irmak, Şırnak Milletvekili.

Buyurun Sayın Irmak. (HDP sıralarından alkışlar)

SELMA IRMAK (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda değişikliği görüşülen maddeye ilişkin de partimin görüşlerini ifade etmek istiyorum.

İfade edilen maddedeki değişiklik yani 24’üncü maddenin Ek 9’uncu maddesi şunu ifade ediyor: Emniyet teşkilatında bulunanlara doğrudan doğruya disiplin cezası vermeye yetkili alanları belirliyor. Biz buradan neyi anlıyoruz? Maddenin içeriğine baktığımız zaman, aslında, AK PARTİ’nin şimdiye kadar yapmakta olduğu ve yapmaya bundan sonra da devam edeceği kendi alt birimlerini tasfiye etme ve yeni kadrolaşma alanları açma ve hem Emniyette hem de onun diğer kolluk kuvvetlerinde kendine bağlı yeni birimler oluşturma yani polis devletinin aslında temellerini daha da sağlama alma çabasını görüyoruz.

Evet, AK PARTİ Hükûmetinin hak ve özgürlükleri sınırlama, ortadan kaldırma pratiğinde bir yasa yapma klasiği hâline gelen torba yasa formundaki “iç güvenlik paketi” olarak adlandırılan bu paketle bir yandan mevcut muğlak ve cezasızlığa kapı aralayan vali ve kaymakamları adli kolluk amiri hâline getirerek savcı ve yargıçların yetkilerini kullanmasını mümkün kılmakta, göstericiler için öngörülen hukuken temellendirilmesi mümkün olmayan ya da fazlasıyla ağır olan cezalar daha da ağırlaşmaktadır.

Bu yasa tasarısının elbette çok acil ve toplum açısından çok kaygıyla karşılanan maddelerinin yanı sıra, bütünü de aslında tek tek ele alınması ve fecaatin gözler önüne serilmesi gereken noktadadır.

Tasarının bir bölümüne dikkatinizi çekmek istiyorum. Tasarı, polise öldürme yetkisini vermektedir. Polise molotof, patlayıcı, yanıcı, yakıcı, boğucu, yaralayıcı ve benzeri silahlarla açık veya kapalı alanlara saldırı veya saldırı teşebbüsünde bulunanlara karşı saldırıyı etkisiz kılmak amacıyla ve etkisiz kılacak ölçüde silah kullanma yetkisi tanımaktadır. Belki de bu yasa tasarısının en vahim maddesi bu maddedir. Bu bent sayesinde insan öldürme hakkını kendinde gören polis, yedi yılda 179 kişiyi katletmiştir. Bu maddeyle bu yetkisi sınırsız artarken polis cinayetlerinin hiçbir cezai müeyyideyle karşılaşmamasının da garantisi verilmektedir.

Bu düzenleme, esas itibarıyla polisin toplumsal gösterilerde işlediği cinayetlerin yasal hâle getirilmesidir. Uygulamada onlarca sivilin polisin açtığı ateşle öldürüldüğü ve yine polisler tarafından kendilerini aklamaya dönük tutanakların tutulduğunu yakından biliyoruz, tanığız.

Son günlerde, Yüksekova’da Rojhad Özdel, Diyarbakır’da 16 yaşındaki Kadir Çakmak, Şırnak’ta 12 yaşındaki Nihat Kazanhan, 14 yaşındaki Ümit Kurt, Lice’ye giderken tek kurşunla öldürülen Muzaffer Görür, Adana’da sokak ortasında vurulan 15 yaşındaki İbrahim Aras bu cinayetlerden sadece birkaçıdır.

Evet, değerli milletvekilleri, ben Şırnak milletvekiliyim ve Şırnak’ta yaşanan olayları ancak ben bilebilirim ve size anlatabilirim. Polisin silah kullanma yetkisinin ne kadar üst boyutlara ulaştığını ancak son günlerde Cizre’de yaşanan olaylarla daha açık bir biçimde gözler önüne serebiliriz. Bu yasa maddesi diyor ki: “Yüzünü kapatanlara, poşu takanlara ceza verilecektir.” Peki, Cizre’de plakasız zırhlı araçlara ne ceza verilecek? Plakasız zırhlı araçlar devletin yüzünü örtmesi değil midir? Yüzünü örten devleti hangi yasa tasarısıyla engelleyeceğiz? Vatandaşı, yasayı ihlal eden, yüzünü örten devletten nasıl koruyacağız?

Peki, 14 yaşındaki Ümit Kurt’u köşeye sıkıştırarak öldüren ve Nihat Kazanhan’ı öldüren polisi ne yapacağız? İçişleri Bakanımız yaptığı açıklamada Nihat Kazanhan’ı vuran polisi korumuştur. Nihat Kazanhan’ın polisi çok sonradan gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır.

Peki, biz bu cinayetleri nereye koyacağız? Bu yasa tasarısı, elbette ki bu tür cinayetleri ve bu tür vahim olayları oluşturulabilecek provokatif ve süreci de etkileyebilecek, bu ülkeyi de savaşa sürükleyebilecek yeni bir kaos yaratma yasasıdır aynı zamanda. Bu nedenle, partimiz defalarca bu tür yasaların geri çekilmesi için girişimde bulunmuş ve bunun için 4 ayrı kanun teklifini TBMM’ye sunmuştur ancak hâlâ sonuç alabilmiş değiliz. Eğer baharda yeni bir savaş çıkar ve bu ülke kaosa dönerse bunun tek sorumlusu bu kanunun sahibi AK PARTİ Hükûmeti olacaktır.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi var, yerine getireceğim.

Sayın Gök, Sayın Serindağ, Sayın Dinçer, Sayın Öztürk, Sayın Öner, Sayın Çelebi, Sayın Tanal, Sayın Toprak, Sayın Öğüt, Sayın Aldan, Sayın Akar, Sayın Acar, Sayın Çetin, Sayın Kuşoğlu, Sayın Ayaydın, Sayın Haberal, Sayın Oyan, Sayın Türmen, Sayın Güven ve Sayın Ekşi.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 00.28

ON ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 00.43

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale) , Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin On Üçüncü Oturumunu açıyorum.

684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,

"3201 sayılı Kanunun ek 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"EK MADDE 9- Emniyet Teşkilatında bulunanlara doğrudan doğruya disiplin cezası vermeye yetkili olanlar aşağıda gösterilmiştir.

A) İçişleri Bakanı; merkez ve taşradaki her rütbe ve derecedeki emniyet teşkilatı personeline uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezası,

B) Emniyet Genel Müdürü ve valiler; Emniyet Genel Müdürü merkezdeki, valiler il ve bağlı ilçelerdeki her rütbe ve derecedeki emniyet teşkilatı personeline uyarma, kınama ve 10 günlüğe kadar aylıktan kesme cezası,

C) Daire Başkanı, Eğitim ve Öğretim Kurumu Müdürleri, İl Emniyet Müdürleri ve kaymakamlar; emirleri altında bulunan her rütbe ve derecedeki emniyet teşkilatı personeline uyarma, kınama ve 3 günlüğe kadar aylıktan kesme cezası,

D) Kriminal Laboratuvar Müdürü, Şube Müdürü, İlçe Emniyet Müdürü, İlçe Emniyet Amiri ve Polis Merkezi Amiri; emirleri altında bulunan her rütbe ve derecedeki Emniyet teşkilatı personeline uyarma, kınama ve 1 günlük aylıktan kesme cezası,

vermeye yetkilidirler.

Disiplin amirleri, emniyet hizmetleri sınıfı dışındaki Devlet memurlarına da aynı disiplin cezalarını verebilirler.

Disiplin amirleri, disiplin amiri oldukları her rütbe ve derecedeki tüm personel hakkında disiplin soruşturması açabilirler.""

şeklindeki 24. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                   Celal Dinçer (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Oğuz Oyan, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Oyan. (CHP sıralarından alkışlar)

OĞUZ OYAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkçede yalanın türlü kullanım biçimleri var, “Yalandan kim ölmüş.” deriz, “Kuyruklu yalanlar.” deriz. Yani, bunlar aslında şunu ifade eder: Bir kere yalan söylemeye başladığınız zaman, bunu içselleştirdiğiniz zaman bu size yapışır yani durmak bilmez, âdeta bir yalan makinesine dönüşme ihtimaliniz vardır. Bunun teorisini yapanlardan birisi Goebbels’ti biliyorsunuz, yalana ve tekrara dayalı propaganda. Türkiye siyasetinde buna heveslenen siyasetçiler var. Bir de yalan yayıcıları var. Yani, bunlar da medyadan oluşuyor, medyanın bir bölümünden oluşuyor.

Şimdi, ben bu konuşmamda yalan yerine “çarpıtma” sözcüğünü kullanacağım, “yalan” sözcüğünü kullanmayacağım. Çarpıtma ve kuyruklu çarpıtma. Bakın, bugün Erdoğan, Davutoğlu ikilisi birkaç yerde konuştular. Burada, yaptıkları konuşmalardaki çarpıtmalar şu beş dakika içine bile sığmayacak kadar kuyruklu cinsinden.

Size bir şey okuyayım Davutoğlu’nun konuşmasından. Diyor ki: “İç Güvenlik Tasarısına ne Bakanlar Kurulunda imza aşamasında ne de komisyonlarda görüşülmesi sırasında eleştiri getirmediler, teklif getirmediler, katkı yapmadılar, ses çıkarmadılar.”

MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) – Çift kuyruklu.

OĞUZ OYAN (Devamla) – “Ne zaman ki Genel Kurula geldi, bir yerlerde düğmeye basıldı. Kirli ittifaklar içine girdiler, sandığa değil, sokağa çağırıyorlar, molotofkokteylini, bonzaiyi savunuyorlar.”

Şimdi, bu kuyruklu yalanlara, pardon, çarpıtmalara bir değinelim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Her türlüsü var.

OĞUZ OYAN (Devamla) - Şimdi, bir kere, şu kitap, 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın yaklaşık yarısı 133 sayfası muhalefet partilerinin eleştirilerinden oluşuyor ve bunun 61 sayfası doğrudan CHP’nin eleştirilerinden oluşuyor. Nerede eleştiri yok, nerede katkı yok. Okuma yazması olduğuna göre birinin göstermesi gerekiyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bunun dışında 3 muhalefetin parti başkanları da çıkıp “Bunu sakın ha, getirme Genel Kurula, bu hâliyle bunu sakın getirme.” dediler, uyardılar. Buna rağmen buraya geldi. Demek ki burada büyük bir çarpıtmayla karşı karşıyayız.

Bir de gelelim şu düğmeye basma hikâyesine. Hani düğmeye basmayı, bunu çok seviyor AKP. Her siyasal, her toplumsal tepkiyi açıklayan sihirli bir maymuncuk bu düğmeye basma meselesi, birileri düğmeye basıyor. Kim basıyor Allah aşkına bu düğmeye?

Şimdi, bu kirli ittifakları vesaireyi kim yapıyor Türkiye biliyor. Şimdi düğmeye basanlara şöyle bir bakalım:

2002 yılından beri çeşitli dış ve iç ittifaklarla emperyalizmle de kol kola girerek Türkiye’de cumhuriyeti tağyir etmek yani değiştirme, başkalaştırma düğmesine basan kim? Biz miyiz, kim bastı? Cumhuriyetçi aydınları sindirmek için polis ve yargı şiddetini kullanma yolunda beraber yürüdüğünüz amaçdaşlarınızla birlikte yürümenizi size kim söyledi? Orduya kumpas kuran üçlü çetede başrolde olan siyasi parti, siyasiler kimdi? Emperyalizmin gölgesinde Türkiye’deki deniz kuvvetlerinin komuta kademesini tarumar ederek, Akdeniz, Ege ve Karadeniz’de güç dengelerini Türkiye aleyhine değiştiren yani aslında “vatana ihanet” suçu işleyen siyasiler kim? Ergenekon, Balyoz kumpanyasında “Ben bu davanın savcısıyım.” diyen kim? Kabataş’ta başörtülü ve bebekli gelinin 70-100 kişilik bir grup tarafından dövüldüğü, taciz edildiği yalanını, iftirasını ortaya atan kim? Ben bununla ilgili geçen yıl suç duyurusunda bulundum, hâlâ savcılık bakacak.

Peki, şimdi her türlü irtifa kaybını göze alıp, kızını bile öne atarak, suikast hazırlığı hedefinde göstererek yeni bir mağduriyet alanı yaratmaya çalışan şahsiyet kim? Düğmeye basan kim burada, kim bastı bu düğmeye?

Gezici araştırma şirketinin anket sonuçlarını beğenmeyip Maliye Bakanına “Bu şirkete baskın yapın.” düğmesine basan kim? Yeni bir istibdat  rejimine geçişin son tuğlalarını koyan bu iç güvenlik tasarısını buraya getirip “Ya çıkacak, ya çıkacak.” baskısını yapan, bu düğmeye basan kim?

Değerli arkadaşlarım, ancak suçluluk telaşındaki bir iktidar böyle bir baskıcı yasayı getirebilir. Bu yasa bu ülkeye hayırlı olmaz, size de olmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

LEVENT GÖK (Ankara) – Başkan, karar yeter sayısının aranmasını  istiyoruz.

BAŞKAN –  Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

                                                                                                   Kapanma Saati : 00.52

ON DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 00.57

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin On Dördüncü Oturumunu açıyorum.

684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 24’üncü maddesi üzerinde İzmir Milletvekili Oğuz Oyan ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır. Önerge kabul edilmemiştir.

Kanun tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun, "3201 sayılı Kanunun ek 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"EK MADDE 9- Emniyet Teşkilatında bulunanlara doğrudan doğruya disiplin cezası vermeye yetkili olanlar aşağıda gösterilmiştir.

A) İçişleri Bakanı; merkez ve taşradaki her rütbe ve derecedeki emniyet teşkilatı personeline uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezası,

B) Emniyet Genel Müdürü ve valiler; Emniyet Genel Müdürü merkezdeki, valiler il ve bağlı ilçelerdeki her rütbe ve derecedeki emniyet teşkilatı personeline uyarma, kınama ve 10 günlüğe kadar aylıktan kesme cezası,

C) Daire Başkanı, Eğitim ve Öğretim Kurumu Müdürleri, İl Emniyet Müdürleri ve kaymakamlar; emirleri altında bulunan her rütbe ve derecedeki emniyet teşkilatı personeline uyarma, kınama ve 3 günlüğe kadar aylıktan kesme cezası,

D) Kriminal Laboratuvar Müdürü, Şube Müdürü, İlçe Emniyet Müdürü, İlçe Emniyet Amiri ve Polis Merkezi Amiri; emirleri altında bulunan her rütbe ve derecedeki Emniyet teşkilatı personeline uyarma, kınama ve 1 günlük aylıktan kesme cezası,

vermeye yetkilidirler.

Disiplin amirleri, emniyet hizmetleri sınıfı dışındaki Devlet memurlarına da aynı disiplin cezalarını verebilirler.

Disiplin amirleri, disiplin amiri oldukları her rütbe ve derecedeki tüm personel hakkında disiplin soruşturması açabilirler."

şeklindeki 24. maddesinin soruşturmaların hangi usullerle yürütüleceğine dair hükme yer vermemesi, memuriyet güvencesini zedelemesi, disiplin soruşturmasında yetki uyuşmazlıklarına neden olabilecek bir nitelikte olması, idarenin düzenli işleyişindeki hiyerarşi ilkesiyle uyumlu olmaması, keyfiyete yol açabilecek olması nedeniyle aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Erdoğan (Muğla) ve arkadaşları

"Madde 24 - 3201 sayılı Kanunun Ek 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Ek Madde 9- Emniyet Teşkilatında bulunanlara doğrudan doğruya disiplin cezası vermeye yetkili olanlar aşağıda gösterilmiştir.

A) İçişleri Bakanı; merkez ve taşradaki her rütbe ve derecedeki emniyet teşkilatı personeline uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezası,

B) Emniyet Genel Müdürü ve valiler; Emniyet Genel Müdürü merkezdeki, valiler il ve bağlı ilçelerdeki her rütbe ve derecedeki emniyet teşkilatı personeline uyarma, kınama ve 10 günlüğe kadar aylıktan kesme cezası,

C) Daire Başkanı, Eğitim ve Öğretim Kurumu Müdürleri, İl Emniyet Müdürleri ve kaymakamlar; emirleri altında bulunan her rütbe ve derecedeki emniyet teşkilatı personeline uyarma, kınama ve 3 günlüğe kadar aylıktan kesme cezası,

D) Kriminal Laboratuvar Müdürü, Şube Müdürü, İlçe Emniyet Müdürü, İlçe Emniyet Amiri ve Polis Merkezi Amiri; emirleri altında bulunan her rütbe ve derecedeki Emniyet teşkilatı personeline uyarma, kınama ve 1 günlük aylıktan kesme cezası,

vermeye yetkilidirler.

Disiplin amirleri, emniyet hizmetleri sınıfı dışındaki Devlet memurlarına da aynı disiplin cezalarını verebilirler.

Disiplin amirleri, disiplin amiri oldukları her rütbe ve derecedeki tüm personel hakkında İçişleri Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelik hükümleri doğrultusunda disiplin soruşturması açabilirler.””

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ruhsar Demirel, Eskişehir Milletvekili.

Buyurun Sayın Demirel. (MHP sıralarından alkışlar)

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu yasa tasarısının 24’üncü maddesinin ilgili önergemizle düzenlenmesini istediğimiz kısmı, Bakanlığın bu konuda bir yönetmelik çıkarması; Bakanlığın çıkaracağı bir yönetmelikle bu konuların bir çerçeveye, bir somutlaşmaya intikal ettirilmesi ama tabii ki tasarının geneliyle ilgili birçok konudaki çekincelerimiz sabit.

Tabii, gönül isterdi ki Hükûmet edenler kamu düzeni kadar toplumsal huzuru da öncelikleselerdi ve bu tasarılar bu şekilde gelmeseydi. Çünkü bu tasarıyla ve özellikle çekincemiz olan yaklaşık 30 kadar maddeyle yapılmak istenen, hukuku askıya alıp oluşacak boşlukla yaratılacak talimatlar üzerinden yürütmeyi o boşluk içine koyup kamudaki bazı unsurların gücünü artırarak insan haklarında, insanların özgürlüklerinde kısıtlamalar getirmek; aslında özetle galiba böyle söylenebilir. Peki, neye rağmen? Anayasa’ya rağmen. Neye rağmen? Uluslararası sözleşmelere rağmen, evrensel kabullere rağmen ama her şeyden önce vicdana rağmen, insanın insan olmanın getirdiği hakkaniyete rağmen bunu yapıyorsunuz. Bunu niye yapıyorsunuz? Çünkü içinizde bir güvenlik paronayası oluşmuş. Ben nezaket olsun diye böyle söyledim ama isterseniz buna korku da diyebilirsiniz. Korku, insanı köleliğe götürür ve Cicero diyor ki: -müelliflerin sözlerine bir merak vardı bugünkü oturumlarda- “Ne kadar çok adalet o kadar az hukuk.” Bu, herhâlde Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti anıldığında en çok hatıra gelecek sözdür; o kadar çok kanun çıkarıyorsunuz ki ve o kadar az bir adalet gerçekleşiyor ki. Çünkü insan haklarını genişletmek, özgürlükleri yaygınlaştırmak için hukuk gerekmez; hukuk, kısıtlılıkları tarif eder ve siz Türkiye Cumhuriyeti tarihine en çok kanun çıkaran ve kendi çıkardığı kanunları en çok revize eden kişiler olarak geçeceksiniz.

Sayın milletvekilleri, öncelikle düşününüz, hayatta her zaman aynı yerde durulmaz. Ben bir hekimim ama yalnızca insanları hasta, kendimi sağlıklı diye düşünemem, ben de potansiyel bir hastayım. Şunun için söylüyorum: Bugün İçişleri Bakanı olan birisi, hani olur ya, bir 17 Aralıkta bakar ki kendi de suçlu olmuş. Bugün hükûmet eden partidekiler bir gün bakarlar ki muhalefet olmuşlar, hatta muhalefet bile olamayıp siyasi tarihimizin derinliklerine gömülmüşler. Bunun Türk siyasi tarihinde pek çok örneğini görebilirsiniz. O yüzden öncelikle duygudaşlık denilen empatiyi yapınız. Bir gün siz de o sıraların karşı tarafında olabilirsiniz, bugün oturduğunuz koltukların tam tersindeki bir koltukta oturuyor olabilirsiniz.

Dolayısıyla bu güven paranoyasıyla çıkarmaya çalıştığınız kanunlar silsilesinin içeriklerini bile incelemeden, torbalar, tasarılar, kutular, paketler içinde getirdiğiniz kanun tasarılarıyla ülkeyi nereye götürmekte olduğunuza bir dikkat etmeniz gerekiyor. Dolayısıyla güvenlik paranoyasından bir parça sıyrılıp(x) özgürlük ve toplumsal huzur üzerine kafa yoran ve daha çok dile getiren bir hükûmet, bir siyasi parti Türkiye için daha iyi günlerin geleceğinin işareti olur.

Ben sizleri tekraren bu oturduğunuz koltukların hayat boyu sürmeyeceğine bir kez daha kafa yormak üzere önergemize destek vermeye davet ediyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunacağım.

III.- YOKLAMA

(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

OKTAY VURAL (İzmir) – Toplantı yeter sayısı…

BAŞKAN – Yoklama talebi var, yerine getireceğim.

Sayın Vural, Sayın Türkoğlu, Sayın Erdoğan, Sayın Oral, Sayın Özensoy, Sayın Çirkin, Sayın Kalaycı, Sayın Oğan, Sayın İrbeç, Sayın Çınar, Sayın Yılmaz, Sayın Öz, Sayın Bulut, Sayın Dedeoğlu, Sayın Işık, Sayın Yeniçeri, Sayın Akçay, Sayın Belen, Sayın Şimşek, Sayın Başesgioğlu…

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

24’üncü maddenin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir istem vardır. Şimdi, istem sahibi sayın milletvekillerin adlarını tespit ettireceğim.

Müslim Sarı?

VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) – Tekabül ediyorum.

BAŞKAN – Kabul edildi.

Refik Eryılmaz? Burada.

İlhan Cihaner? Burada.

Ali Haydar Öner? Burada.

Ali Rıza Öztürk? Burada.

Gürkut Acar? Burada.

Mahmut Tanal? Burada.

Haydar Akar?  Burada.

Oğuz Oyan? Burada.

Celal Dinçer? Burada.

Mehmet Hilal Kaplan? Burada.

Mustafa Ali Balbay?

İZZET ÇETİN (Ankara) – Tekabül ediyorum.

BAŞKAN – Yüklenildi.

Musa Çam? Burada.

Sena Kaleli? Burada.

Rıza Türmen? Burada.

Ali Özgündüz? Burada.

Özgür Özel? Burada.

Melda Onur? Burada.

Faruk Loğoğlu? Burada.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 24’üncü maddesi açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı                          :                      205

Kabul                                                :                      203

Ret                                                   :                      2(x)

       Kâtip Üye                                           Kâtip Üye

Muhammet Rıza Yalçınkaya                    İsmail Kaşdemir

          Bartın                                            Çanakkale”

Böylece 24’üncü madde kabul edilmiştir.

Yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına…

CELAL DİNÇER (İstanbul) – Geri çekiyoruz.

BAŞKAN – Evet, önerge geri çekildi.

25’inci madde üzerinde dört adet önerge vardır, üçü aynı mahiyettedir, biri de Anayasa’ya aykırılık önergesidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun "3201 sayılı Kanunun Ek 24 üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve beşinci fıkrasına "öğretim masraflarını" ibaresinden sonra gelmek üzere "kanuni faizi ile birlikte, bu sürenin eksik kalan kısmı ile orantılı miktarı" ibaresi eklenmiştir.

"Lisans mezunlarından Kamu Personeli Seçme Sınavında Bakanlıkça belirlenecek taban puanı almış olanlar arasından sınavın yapıldığı yılın 31 Aralık tarihi itibarıyla yirmi sekiz yaşından gün almayan erkek ve kadın adaylar arasından yönetmelikle belirlenecek şartlan taşıyanlar ve sınavda başarılı olanlar polis meslek eğitim merkezlerine alınırlar."" şeklindeki 25. maddesinin; milletin gerçekleriyle bağdaşmaması, işsizliğin resmi rakamlarla %10'u aştığı ancak gerçekte %20'lerde olduğu ülkemizde işsizliği görmezden gelmesi sebebiyle aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Mehmet Erdoğan                                      Alim Işık                                 Hasan Hüseyin Türkoğlu

          Muğla                                               Kütahya                                            Osmaniye

Ahmet Duran Bulut                                  Bülent Belen                                               

        Balıkesir                                            Tekirdağ

“MADDE 25- 3201 sayılı Kanunun Ek 24 üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve beşinci fıkrasına "öğretim masraflarını" ibaresinden sonra gelmek üzere "kanuni faizi ile birlikte, bu sürenin eksik kalan kısmı ile orantılı miktarı" ibaresi eklenmiştir.

"Lisans mezunlarından Kamu Personeli Seçme Sınavında Bakanlıkça belirlenecek taban puanı almış olanlar arasından sınavın yapıldığı yılın 31 aralık tarihi itibarıyla otuz yaşından gün almayan erkek ve kadın adaylar arasından yönetmelikle belirlenecek şartları taşıyanlar ve sınavda başarılı olanlar polis meslek eğitim merkezlerine alınırlar."

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelerin diğer imza sahiplerini okutuyorum:

     Ali Serindağ                                       Celal Dinçer                                    Ali Haydar Öner

       Gaziantep                                            İstanbul                                               Isparta

    Mahmut Tanal                                    Binnaz Toprak

        İstanbul                                             İstanbul

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

Mehmet Naci Bostancı                        Mehmet Doğan Kubat                                  Fatih Şahin

         Amasya                                             İstanbul                                              Ankara

Osman Aşkın Bak                                  Ramazan Can                                        İdris Şahin

        İstanbul                                             Kırıkkale                                             Çankırı

                                                               Salih Koca

                                                                Eskişehir

BAŞKAN – Şimdi, Anayasa’ya aykırılık önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Bakanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair -torba- Kanun Tasarısının 1 inci maddesi; Anayasa ve İçtüzük Hükümleri ile evrensel hukuk normlarına ve temel insan haklarına aykırı olup tek parti -tek adam- diktatörlük rejimi ve polis devletinin ötesinde, fiili "savaş hali" uygulaması getirdiğinden kanun tasarısının 25 inci maddesinin Anayasa'ya aykırılık nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Pervin Buldan                                       Nazmi Gür                                      Gülser Yıldırım

           Iğdır                                                   Van                                                 Mardin

Abdullah Levent Tüzel                    Erol Dora                                          Demir Çelik

İstanbul                                          Mardin                                                 Muş

                                         Hüsamettin Zenderlioğlu

                                                       Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Erol Dora, Mardin Milletvekili.

Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından alkışlar)

EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 25’inci maddesi üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

İç güvenlik paketi adı altında görüştüğümüz bu düzenleme, gerçekte bir yasa tasarısı olmanın ötesinde, âdeta bir talimatname veya kararname niteliği taşımaktadır ve bu niteliğiyle Hükûmetin ve devletin daha da otoriterleşmesine dönük operatif ve işlevsel bir uygulamalar alanının önünü daha da açmaktadır. Tasarıda, polisin toplumsal olaylarda silah kullanma yetkisi alabildiğine artırılıyor ki bu durumun biraz hukuk bilen herkes açısından sonuçları gayet açıktır.

Bu madde, Ali İsmail Korkmaz, Berkin Elvan, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Nihat Kazanhan ve adını burada sayamadığımız, toplumsal muhalefet içinde yer alan veya eylemlerle doğrudan ilgisi olmadığı hâlde çocuk yaşta katledilen tüm yurttaşların yaşam haklarının gasbedilmesinin daha da meşrulaştırılması anlamına gelecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ayrıca, bu iç güvenlik tasarısı, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde yurttaşların katledilmesinden sorumlu kolluk gücünün cezasız bırakılmasını, hakkında dava açılmasını veya dava açılsa bile beraatle sonuçlanmasını garantilemeye dönük açık bir eğilimi de barındırmaktadır. Yine, bu tasarı, sadece devlet şiddetini özendirmemekte, hâlihazırdaki davaları da lağvetme potansiyeli taşımaktadır. Hükûmet muhaliflerinin tamamen şiddet nesnesi hâline getirilerek hukuk düzeninin dışına yerleştirilmesi itirazını dile getiren bütün toplumsal kesimlerin kamuoyu nezdinde kriminalize etme ve ötekileştirme politikasının bir tezahürüdür.

Değerli milletvekilleri, nihayetinde tasarının bütün bu hükümlerine şöyle bir bakıldığında, tüm bu maddelerin yurttaşların haklarını yeniden tanımlamaya yöneldiği ve muhalefet etme hakkından kaynaklanan anayasal hak ve özgürlüklerinin tümünün lağvedildiği rahatlıkla anlaşılabilir.

Bu yasa tasarısı bir hukuk sistematiği içinde ve hukuksal içtihat temelinde değil, doğrudan devlet kadrolarına seslenen bir politik talimatlar zemininde kurgulanmıştır. Anayasal kriterlerden, uluslararası hukuktan tamamen yoksun olduğu gibi, tam tersine mevcut Anayasa’nın sınırlı insan hakları çerçevesini bile kaldırmaktadır.

Değerli milletvekilleri, diğer yandan, bu pakette hukuksal bir dil ve üslup değil, polis-zabıta üslubu kullanılmaktadır. Bu nedenle de bu kanun paketini evrensel hukuk mantığı ve içtihatlar zemininde değerlendirmek mümkün değildir.

AKP Hükûmet yetkilileri bu paketin Avrupa standartları gözetilerek hazırlandığı konusunda kamuoyunu yanıltmaktadırlar. Şunu belirtmeliyiz ki: Bu paketin Avrupa Birliği ülkelerinde bir karşılığı bulunmamaktadır. Evet, Avrupa devletlerinde polis güçlüdür ama polislik eğitiminden polisin denetimine kadar son derece etkin mekanizmalar vardır.

Değerli milletvekilleri, Avrupa'da polis, gerilimi giderme prensibiyle hareket etmek üzere yetiştirilmektedir. Ayrıca, polisin çok kültürlülüğe hassasiyet kazanmasına da önem verilmektedir, bu konuda yeteneği geliştirilmektedir. Ayrıca, Avrupa'da polis, vatandaşın polisidir, Türkiye'de ise polis, aldığı eğitim gereği kendisini vatandaşın üzerinde bir yerde görmektedir.

Türkiye'de olanların, yapılmak istenenlerin Avrupa Birliği normlarıyla ve Avrupa Birliği emniyet standartlarıyla alakası yoktur. Örneğin şimdi, jandarma doğrudan İçişleri Bakanlığına bağlanıyor. İlk bakışta bu sivilleşme gibi görünse de, askerin, polisin, bir parti polisine dönüşmesinden, iktidar tarafından yönlendirilmesinden başka bir şey değildir. Çünkü jandarmanın görevlerinde bir kısıtlamaya, sağlıklı bir denetlemeye gidilmiyor.

Yine, Avrupa Birliği ülkelerinde polisin başında hükûmetlerden bağımsız üst düzey memurlar var. Avrupa Birliğinde ne bir bakan ne üst düzey bir yetkili, polisin bir operasyonuna, çalışmasına ya da soruşturmasına müdahale edebilir.

Bu paket, Hükûmetin acil politik ihtiyaçlarına odaklanmıştır. Ancak Hükûmete şu uyarıyı yapmayı lüzumlu buluyorum: Hükûmette kalmaya devam etmenin yolu otoriterleşmenin önünü açan kanunlar değil, demokrasinin önünü açan düzenlemelerden geçtiğini belirtiyor, tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Aynı mahiyetteki diğer önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun "3201 sayılı Kanunun Ek 24 üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve beşinci fıkrasına "öğretim masraflarını" ibaresinden sonra gelmek üzere "kanuni faizi ile birlikte, bu sürenin eksik kalan kısmı ile orantılı miktarı" ibaresi eklenmiştir.

"Lisans mezunlarından Kamu Personeli Seçme Sınavında Bakanlıkça belirlenecek taban puanı almış olanlar arasından sınavın yapıldığı yılın 31 Aralık tarihi itibarıyla yirmi sekiz yaşından gün almayan erkek ve kadın adaylar arasından yönetmelikle belirlenecek şartlan taşıyanlar ve sınavda başarılı olanlar polis meslek eğitim merkezlerine alınırlar."" şeklindeki 25. maddesinin; milletin gerçekleriyle bağdaşmaması, işsizliğin resmi rakamlarla %10'u aştığı ancak gerçekte %20'lerde olduğu ülkemizde işsizliği görmezden gelmesi sebebiyle aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Erdoğan (Muğla) ve arkadaşları

"MADDE 25- 3201 sayılı Kanunun Ek 24 üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve beşinci fıkrasına "öğretim masraflarını" ibaresinden sonra gelmek üzere "kanuni faizi ile birlikte, bu sürenin eksik kalan kısmı ile orantılı miktarı" ibaresi eklenmiştir.

"Lisans mezunlarından Kamu Personeli Seçme Sınavında Bakanlıkça belirlenecek taban puanı almış olanlar arasından sınavın yapıldığı yılın 31 Aralık tarihi itibarıyla otuz yaşından gün almayan erkek ve kadın adaylar arasından yönetmelikle belirlenecek şartları taşıyanlar ve sınavda başarılı olanlar polis meslek eğitim merkezlerine alınırlar."

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

Ali Serindağ (Gaziantep) ve arkadaşları

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

Mehmet Naci Bostancı (Amasya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Dinçer. (CHP sıralarından alkışlar)

CELAL DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Saygıdeğer Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; 25’inci madde üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu yasanın gerek alt komisyonda gerek esas komisyonda görüşülmesi sırasında –sizden, iktidar mensubu milletvekili arkadaşlarımız da çok yakından bilirler- bütün toplum yararına olan değişiklikleri biz önerdik ancak oradaki arkadaşlarımızı tenzih ederim, olumlu yaklaşmalarına rağmen yukarıdan aldıkları emirlerden dolayı bir kelimeyi dahi değişiklikte çok zorlandılar. Bugün görüyoruz ki aklın yolu bir. İşte şu önerge üç partinin verdiği ortak bir değişiklikle şimdi gündeme geldi. Hani derler ya aklın yolu birdir. 26 yaşa indirmişti kanun tasarısı polis mesleğine alımını. Daha sonra Komisyonda 28 yaşa getirildi. Oysa bizim teklifimiz 30 yaş idi. Bugün aynı noktada buluşmamız aslında çok önemli bir gelişmedir. Bu değişikliğe destek veren tüm arkadaşlarımızı kutluyoruz. Çünkü kamuoyunda gerçekten büyük bir talep vardı.

Değerli arkadaşlar, iç güvenlik paketi olarak kamuoyuna sunulan bu paket neler getirmektedir? Bu paket, devletin polisini partinin polisi hâline dönüştürmektedir. Bu paket, polisi hukukun üstünlüğünü sağlayıcı değil, üstünlerin hukukunu sağlayıcı bir hâle getirmektedir. Bu paket, polis teşkilatını siyasi iktidarların özel dedektiflik bürosu hâline getirmektedir. Polis, keyfîliğin uygulayıcısı ve siyasi iktidarların topluma nüfuz etme aracı hâline getirilmektedir.

15 ve 25 Aralık tarihlerinde(x) ortaya çıkarılan yolsuzluk ve rüşvet suçları karşısında soruşturma operasyonlarının bir daha yapılmamasını güvence altına alan değişiklikler getirmektedir.

Değerli arkadaşlar, “kamu düzeni” kavramı günümüzde siyasallaştırılmış, artık iktidarı korumak, kamu düzenini korumakla eş anlama gelir hâle gelmiştir.

Siyasi iktidar, kendi iktidarının devamı için tüm muhalifleri sindirmek istemektedir. İşte bu nedenledir ki toplumsal muhalefet arttıkça polis baskısı da artmakta ve her geçen gün daha da şiddetlenmektedir.

Ülkemizde bir korku iklimi yaratılıp demokrasiyi başka rejimlere dönüştürme çabaları her geçen gün artmaktadır. İktidar da kendi polisini ve kendi jandarmasını oluşturmak, devleti, parti devletine ve polis devletine dönüştürmek çabalarına hız vermiştir. Şimdi de kamu düzenini sağlamak bahanesiyle antidemokratik bu yasayı gündeme getirmiştir.

Değerli arkadaşlar, iktidar, bu yasa tasarısıyla polis devletini kurumsallaştıran adımlar atmak istemektedir. Polis, hukukun üstünlüğünün sağlayıcısı değil, üstünlerin hukukunun korunmasının bir aracı hâline getirilmektedir. Polis teşkilatını siyasi iktidarın özel bir dedektiflik bürosu hâline getirmektedir.

Bu tasarı, Hükûmetin, yargı-polis teşkilatına siyaseti bulaştırarak böldüğü gibi, jandarmayı da baskı altına alarak dikta rejimine doğru çok büyük bir güç elde etme planlarıyla beraber yürütülmektedir.

Bu tasarıyla, Türkiye'yi tümüyle olağanüstü hâlin yürürlükte olduğu bir toplama kampına dönüştürme çabaları vardır.

Bu tasarıda, Anayasa’yla korunan yaşam hakkının ihlaline yol açacak çok sayıda madde vardır. Yargısız infaza yol açacak maddeler vardır.

Değerli arkadaşlar, bir kez daha uyarıyorum, bu tasarı yasalaşırsa Hükûmeti rahatsız eden her toplu düşünce açıklaması yapanlar, HES’lere karşı eylem yapanlar, zeytin ağacının kesilmesine karşı çıkanlar, parasız eğitim isteyenler, sendika hakkını savunanlar sorgusuz sualsiz gözaltına alınacak ve on numara polis devleti uygulamasının kapısı ardına kadar açılmış olacaktır. Devletin tüm kaynakları iktidar yakınlarına ve yandaşlara peşkeş çekilirken ve kaçak saraylara harcanırken, halk Soma’da kömür ocağında yanarken, Ermenek’te yerin 400 metre altında boğulurken, 12 milyon asgari ücretliye, 11 milyon emekliye yaşam sağlanamazken, 9 milyon engelli güç koşullarda yaşarken bu iktidar on üç yıldır bu halkı soyup ve aldatırken, işte, tüm bu yaşananların ve adaletsizliklerin, hukuksuzlukların karşısında halktan susması istenmektedir. Bu nedenle bu yasa çıkarılmak istenmektedir.

Bu yasanın Türk toplumunun yararına olmayacağını belirtiyor, bu yasanın daha çok düzeltilmeye ihtiyacı olduğunu ifade etmek istiyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Sinan Oğan, Iğdır Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin temel sorunlarından birisi işsizlik sorunudur. Özellikle iktisadi idari bilimler fakültelerinden mezun olanlar ve son dönemde de üniversitelerden mezun olup gelen öğretmenlerimiz iş bulmada ciddi sıkıntı çekiyor ve bu, hem iktisadi idari bilimler fakültesi mezunları ve hem öğretmenlerimiz ve aynı şekilde diğer birçok bölümden mezun olan insanlarımız polislik mesleğini seçerek hem böylesine bir şerefli mesleğin mensubu oluyor hem de işsizlik sorununu bir şekilde çözüyorlar. Ama sizin daha önce getirmiş olduğunuz 28 yaş sınırı, bu süreç içerisinde işsiz kalan, iş arayan birçok vatandaşımızı mağdur bıraktığı için bizim önerimizle şimdi bunun 30 yaş sınırına getirilmesi ve bu vesileyle birçok vatandaşımızın da bu mağduriyetten kurtularak iş bulması umudunu önerimizle teklif ediyoruz ve ümit ediyoruz ki bu önerimize vereceğiniz destekle de birçok vatandaşımızın sorunu çözülecektir.

Değerli arkadaşlar, bir hususun da burada altını çizmem lazım. Öncelikle, konuşmama “Sayın Başkan” diye başlamadım çünkü Sayın Başkan benim gözümde tarafsızlığını yitirmiştir. Kendisini geçen gün eleştirdiğim için, yirmi beş gün önceden müracaat ettiğim hâlde, sırf kendisini eleştirdim diye, yarın için istediğim söz hakkını bana sunmadı. Azerbaycan Dostluk Grubu üyesiyim. Sayın Necdet Ünüvar’la beraber ve Sayın Ali Özgündüz ve diğer arkadaşla beraber yarınki Hocalı soykırımını, beraber, bir bütün hâlinde, biraz önce, saat tam on ikide andık geldik ama bu bütünlüğü burada oturan Sayın Sadık Yakut bozmuştur, söz hakkımızı engellemeye çalışmıştır. Niye? Çünkü yalan konuştuğu için o gün ve ben de kendisini yalan konuşmasından dolayı eleştirdiğim için bu söz hakkını bizden esirgemeye çalışıyor. Ama Sayın Sadık Yakut, her yerde sizin yalan konuştuğunuzu söylemeye devam edeceğiz.

Ama sadece siz mi yalan konuşuyorsunuz? Hayır. Hükûmet Sözcünüzden öğrendiniz herhâlde, Bülent Arınç’tan öğrendiniz. Bülent Arınç Hükûmet Sözcüsü olarak diyor ki: “Bu yasa tasarısı üç günde geçti.” Eğer bu yasa tasarısı üç günde geçtiyse, Sayın Komisyon Başkanı, iki ay boyunca bu Meclisin odalarını niye işgal ettiniz, Mecliste ışıkları niye yaktınız, Meclisin çayını niye içtiniz, Meclisi o kadar masrafa niye soktunuz?

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yemek de yediler bir de.

SİNAN OĞAN (Devamla) – Meclisin yemeğini niye yediniz,(x) personelini niye çalıştırdınız?

OKTAY VURAL (İzmir) – Hiç çalışmamışlar, üç günde üstünkörü yapmışlar ya!

SİNAN OĞAN (Devamla) – Size sataşıyorum, söz hakkı düşüyor. Meclisi iki ay boyunca çalışıyor gibi gösterip burada bir dolandırıcılık yaptığınız şüphesi ortaya çıkıyor. Ya dolandırıcılık(x) yaptınız ya Meclisi dolandırdınız, Sayın Komisyon Başkanı,(x) ya da Hükûmet Sözcünüz yalan konuşuyor. Ya dolandırıcısınız ya yalancısınız. Bundan ikisinden birisi doğru, iki doğrudan birisi yanlış. Şimdi gelin bunu söyleyin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – İyice şaşırmışsın sen!

SİNAN OĞAN (Devamla) – Böyle söylemedi mi? Televizyon ekranlarında 80 milyonun gözünün içine baka baka Bülent Arınç demedi mi “Bu yasa komisyonlardan üç gün içinde geçti.”

CELAL DİNÇER (İstanbul) – Geçmedi. Yanlış söyledi. Ben içindeyim.

SİNAN OĞAN (Devamla) – Eğer üç gün içinde geçtiyse… Komisyon üyesisiniz, ben de Komisyon üyesi olmadığım hâlde ara ara geldim, Komisyon Başkanı Mehmet Bey de burada, çok değer verdiğimiz bir Komisyon Başkanı, zan altında bırakıyor kendisini. Sayın Komisyon Başkanı ve İçişleri Komisyonu üyelerinin hepsi zan altındadır, muhalefet Komisyon üyeleri dâhil. Yani bizi kandırmışsınız değerli arkadaşlar, bizi kandırmışsınız.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Rapor yazımı üç gün.

SİNAN OĞAN (Devamla) – Hayır. “Üç gün sürdü.” dedi canlı yayında.

HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Canlı yayında da yanlış söylüyordun dün akşam.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Raporun yazımı üç gün.

SİNAN OĞAN (Devamla) – “Üç gün sürdü. Muhalefet orada karşı çıkmadı, gelmiş, burada muhalefet şov yapıyor.” dedi.

OKTAY VURAL (İzmir) - O izci işareti yapmış demek.

CELAL DİNÇER (İstanbul) – Açsın Komisyon tutanaklarını, okusun o zaman.

SİNAN OĞAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, burada ya yalancısınız ya dolandırıcısınız. Bunun ikinci bir şıkkı yok.

HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Dün akşam canlı yayında da yanlış söylüyordunuz. Sonra özür dilediniz canlı yayında.

SİNAN OĞAN (Devamla) – Evet, beni izlemeye devam edin arkadaşlar. Canlı yayınımı da hiç kaçırmıyorsunuz maşallah. Beni izlemeye devam edin.

HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Haberi izledik, haberi.

SİNAN OĞAN (Devamla) – Beni izlemeye siz devam edin arkadaşlar.

HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Yarın bundan da özür dilersin.

SİNAN OĞAN (Devamla) – Beni izlemeye siz…

HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Sonra bu konuda da özür dilersin.

SİNAN OĞAN (Devamla) – Görüyorum ki programlarımı da kaçırmıyorsunuz maşallah.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SİNAN OĞAN (Devamla) – Ama karşıma çıkmaya da cesaret edemiyorsunuz. Hodri meydan, ya burada ya televizyonlarda. (MHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

Hocalı katliamıyla ilgili, Milliyetçi Hareket Partisinden Reşat Doğru, Cumhuriyet Halk Partisinden Ali Özgündüz ve AK PARTİ’den Necdet Ünüvar’a yarın için söz verilmiştir.

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Komisyon üyelerine, dostluk grubu üyelerine söz vereceksiniz.

BAŞKAN – Herkesin üslubu ve adabı kendisine aittir.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Şimdi özür dile bakalım.

HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Hemen özür dile.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Başkana “yalancı” dedin.

BAŞKAN – Şimdi aynı mahiyetteki diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Mesleğe girişteki yaş şartı artırılarak isteklilerin tercihte bulunmada sayısal olarak da artış sağlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önergeler kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

26’ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 26. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Mehmet Erdoğan                                      Alim Işık                                 Hasan Hüseyin Türkoğlu

          Muğla                                               Kütahya                                            Osmaniye

   Ruhsar Demirel                                      Emin Çınar                                     Seyfettin Yılmaz

        Eskişehir                                          Kastamonu                                             Adana

         Ali Öz

         Mersin

"MADDE 26- 3201 sayılı Kanunun Geçici 23 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "değerlendirilmez" ibaresi "değerlendirilir ve bu kişiler idarece resen emekliye sevk edilemez." şeklinde değiştirilmiştir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 26. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

     Ali Serindağ                                      Ahmet Toptaş                                      Tanju Özcan

       Gaziantep                                       Afyonkarahisar                                           Bolu

      Ali Sarıbaş                                        Celal Dinçer

       Çanakkale                                            İstanbul

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge Anayasa'ya aykırılık önergesidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair -TORBA- Kanun Tasarısının 1 inci maddesi; Anayasa ve İçtüzük Hükümleri ile evrensel hukuk normlarına ve temel insan haklarına aykırı olup tek parti - tek adam - diktatörlük rejimi ve polis devletinin ötesinde, fiili "savaş hali" uygulaması getirdiğinden kanun tasarısının 26 ıncı maddesinin Anayasa'ya aykırılık nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Pervin Buldan                                       Nazmi Gür                                      Gülser Yıldırım

           Iğdır                                                   Van                                                 Mardin

Abdullah Levent Tüzel                                Erol Dora                                 Hüsamettin Zenderlioğlu

        İstanbul                                              Mardin                                                Bitlis

      Demir Çelik                                     Nursel Aydoğan

           Muş                                              Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Nursel Aydoğan.

BAŞKAN – Nursel Aydoğan, Diyarbakır Milletvekili.

Buyurun Sayın Aydoğan.

NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İç Güvenlik Yasa Tasarısı 132 maddeden oluşuyor bildiğimiz kadarıyla fakat kamuoyunun da yakından bildiği gibi Sayın Cumhurbaşkanı tarafından, Sayın Başbakan tarafından en fazla tartıştırılan 2 maddesi var; bunlardan bir tanesi molotof, diğeri de bonzai. Öyle ki hem Cumhurbaşkanı hem Başbakan il il geziyorlar, ilçe ilçe geziyorlar, yetmedi yurt dışına çıkıp geziyorlar, gittikleri her yerde de birinci gündem maddeleri İç Güvenlik Yasa Tasarısı’yla ilgilidir ve oralarda muhalefet partilerinin bonzaiden yana olduğunu, molotoftan yana olduğunu, kendilerinin de hem bonzai hem de uyuşturucu karşıtı olduklarını halka anlatmaya çalışıyorlar.

Şimdi, tabii ki bu ne kadar gerçekçi, halk buna ne kadar inanıyor, onu önümüzdeki zaman dilimi hepimize gösterecek. Fakat hepimizin bildiği bir gerçeklik var, o da şu: Bu yasa tasarısında hem molotofun hem de uyuşturucunun özellikle hem Cumhurbaşkanı hem de Başbakan tarafından bu denli gündemleştirilmesinin en önemli nedeni bu 132 maddenin içerisinde Türkiye halklarının yakından bilmesini istemedikleri bazı maddelerin geçişini kolaylaştırmak içindir, artık bunu herkes biliyor.

Yine, herkesin bildiği bir şey var, Türkiye’de molotofla ilgili bir yasa yok değil, yasa var ve hâlen de o yasa yürürlüktedir, uyuşturucuyla ilgili yasalar yürürlüktedir. Dün basına yansıdı, herkes biliyor, Mersin’de 3. Ağır Ceza Mahkemesi 15 yaşındaki 4 çocuğa ceza verdi. Verilen cezalar son derece ilginçti, 15 yaşındaki 4 çocuk ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla yargılanıyorlar. Yargılanmalarının nedeni de toplumsal olaylarda molotof kullanmaları, işte, örgüt üyesi olmaları, örgüt propagandası yapmaları ve benzeri nedenler. Şimdi, Türkiye’de eğer molotofla ilgili bir yasa yoksa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını savcılar nasıl istiyorlar ya da hâkimler bu kadar cezayı nasıl veriyor? Şu ana kadar molotoftan cezaevlerinde yatan genç sayısı belki bine yakındır ve alınan cezalar da dokuz yıl, on bir yıl, on üç yıl, on beş yıldır. Eğer Türkiye’de molotofla ilgili bir kanun yoksa, bir yasa yoksa molotof kullanan çocuklar bu cezayı nasıl almaktadırlar?

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yasa o kadar verir mi? Daha az ceza veriyorlar.

NURSEL AYDOĞAN (Devamla) – Şimdi, iki yılla dört yıla siz indirmiş oluyorsunuz yani bir anlamda molotofçuları siz desteklemiş oluyorsunuz, kendi deyiminizle size söyleyeyim. (HDP sıralarından alkışlar)

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Tamam, niye şikâyetçisin?

NURSEL AYDOĞAN (Devamla) – Yani böylesi bir durumla karşı karşıyayız. Bize göre, artık Türkiye’de bunları tartışmak gereksizdir. Yani bu kanun çıkartılarak Türkiye’de belli şeylerin kullanımının önüne geçilemez. Sayın Başbakan, gittiği her yerde, özellikle çok tartışılan ilk on maddeyle ilgili, nedeninin Diyarbakır’daki ve bölgedeki 6-8 Ekim Kobani eylemleri olduğunu ifade etmektedir. Şimdi, Başbakan zannediyor ki ben getireceğim Molotof yasasını çıkaracağım, onunla ilgili işte polis vazife vesaire kanunlarıyla ilgili bazı şeyleri de çıkaracağım, her şey bitecek. Böyle bir şey yok, böyle bir realite yok Türkiye’de. Siz nedenleri ortadan kaldırırsanız bu molotof yasasını çıkartmaya gerek bile duymazsınız. Kaldı ki böyle bir yasa, molotofla ilgili yasa çıkartmaya gerek yok, zaten var. Var olan bir şeyi bu kadar gündemleştirmek demek, Türkiye’de insanların dikkatlerini farklı bir yöne çekmek demektir.

Bizim, Hükûmetten ricamız, isteğimiz şudur: Artık ne bizi ne de Türkiye halkını böyle boş şeylerle oyalamaya gerek yok. Yapılması gereken şey, kullanımın önüne geçen durumları açığa çıkarmaktır, ortaya çıkarmaktır diyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum...

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Karar yeter sayısı...

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 26. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                   Ali Sarıbaş (Çanakkale) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Refik Eryılmaz...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Eryılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Eryılmaz, önergeyi imzalar mısınız lütfen, imzanız yok.

REFİK ERYILMAZ (Hatay) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Süleyman Şah Türbesi’ni âdeta kaçarak terk etmenizden dolayı, bu ülkeye yaşattığınız zaferden dolayı sizleri kutluyorum! “Za                fer” dediğiniz böyle olur! Tam AKP Hükûmetine yakışır bir zafer! Aslında, biz bu zaferleri daha önce de yaşamıştık. Gezi eylemlerinde gençlerimiz katledilirken yine zafer yazmıştınız, yine bu ülkeye zafer yaşatmıştınız.

HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) – “Zafer” diyen yok, tedbir o.

REFİK ERYILMAZ (Devamla) – Umut ediyorum ki, 7 Haziranda da inşallah bu zaferin aynısını sizler yaşayacaksınız.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – 10’uncu zaferi yaşayacağız.

HİLMİ BİLGİN (Sivas) – 10’da 10 yapacağız, 10’da 10.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – 10 seçimde 10, 10 üzerinden 10.

REFİK ERYILMAZ (Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlar, Süleyman Şah Türbesi’ni âdeta kaçarak terk etmenizin sebebinin ne olduğunu biliyor musunuz? (AK PARTİ sıralarından “1939’a sor.” sesi) Büyük müttefikiniz ABD’yle yapmış olduğunuz eğit-donat politikasının bir sonucudur Süleyman Şah Türbesi’nin kaybedilmesi.

HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Türbeleri savunur hâle geldiniz, ne güzel.

REFİK ERYILMAZ (Devamla) – Ve bu eğit-donat politikasıyla dört yıldır silahlı gruplara vermiş olduğunuz destekle döktüğünüz kan yeterli gelmemiş, yeni yeni katliamlar sürecine imza atacak bir protokolün daha altına imza attınız. Amerika diyor ki: “Biz komşu ülkelerde mevcut olan IŞİD’le mücadele edeceğiz, gelin beraber mücadele edelim.” Bir koalisyon oluşturmuş ama Recep Tayyip Erdoğan “Ben bu protokole bir şartla imza atarım: Biz de IŞİD’le mücadele ederiz ama Suriye’den ve diğer ülkelerden getireceğimiz muhalif grupları Türkiye’de eğitip, silahlandırıp Suriye’ye, Irak’a savaşmaya gönderdiğimizde, oradaki devlete karşı, oradaki yönetime karşı da savaşacaklar.” dedi ve bunu da mutabakata ekledi.

Şimdi ben size soruyorum: Biz hepimiz Müslüman’ız; ABD’li askerler gelecek, Türkiye’de, Türk ordusunun karargâhında militanları, teröristleri eğitecek, donatacak ve “Gidin, Suriye’de Müslüman kardeşlerinizi öldürün.” diyecek. Şimdi, siz bunu bizim inancımızın neresine oturtuyorsunuz, ben size soruyorum? Bakın, bu sadece inançla ilgili, ahlakla ilgili bir sorun değil arkadaşlar, sizin altına imza attığınız bu eğit-donat politikası aynı zamanda Ceza Kanunu’muzun 168, 169, 171, 313, 314 ve 315’inci maddelerine açıkça aykırılık oluşturuyor. Bunun dışında, Terörle Mücadele Kanunu’muzun 3, 4 ve 7’nci maddelerine açıkça aykırılık oluşturuyor. Bu da yeterli değil, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler bünyesinde uluslararası terörle mücadele kapsamında imzalamış olduğumuz 12 tane anlaşma ve protokole de aykırılık oluşturuyor ve Birleşmiş Milletlerin o imzalanan protokollerinde, o protokole aykırı hareket edenlerin nerede yargılanacağını da düzenlemiş; Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Lahey Adalet Divanıdır.

Bakın, AKP milletvekillerine sesleniyorum ve burada tarihe not düşme adına söylüyorum: Bu eğit-donat mutabakatı Türkiye’yi dünyanın en tehlikeli terör örgütünün bir numaralı hedefi hâline getirmiştir. Bugün, bu mutabakatla birlikte Türkiye sadece IŞİD’in hedef tahtasına oturmamış, aynı zamanda hem iç hukuktaki ceza müeyyidelerini hem de uluslararası hukuktaki ceza müeyyidelerini ihlal etmiştir. Bundan sonra, IŞİD ya da türevlerinin sırf bu anlaşmadan dolayı bu ülkede gerçekleştireceği bütün terör eylemlerinden AKP Hükûmeti ve AKP Grubu sorumlu olacaktır.

Açık, net söylüyorum. MİT’in kısa bir süre önce emniyete gönderdiği bir ihbar yazısı var, diyor ki: “3 bin IŞİD militanı Türkiye’ye girmiş, hücre tipi bir yapılanma içindedir. Ankara, İstanbul veya sınır illerinde eylem gerçekleştirecektir.” Peki, o MİT’e sormazlar mı “Kardeşim, bu 3 bin militan, dünyanın en tehlikeli militanı bu ülkeye girdiği zaman sen ne yapıyordun?” diye.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Hani IŞİD bizimle beraber diyordunuz, ne oldu şimdi?

REFİK ERYILMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, söyleyecek sözümüz çok. Özet olarak şunu söyleyeyim: Recep Tayyip Erdoğan ve Davutoğlu’nun çantasında tükenen imparatorluk hayallerinden başka hiçbir şey kalmamıştır.

Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Kuşoğlu, buyurun, söz talebiniz var.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir saniye, Sayın Kuşoğlu’na söz verdim.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

41.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun, ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı ile Merkez Bankası Başkanının istifa edeceğine dair söylentilerle ilgili Hükûmetin açıklama yapması gerektiğine ilişkin açıklaması

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, delaletinizle Sayın Bakana bir soru sormak istiyorum. Bugün yapılan bir olağanüstü görüşme sonucu hem Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısının hem de Merkez Bankası Başkanının istifa edebileceğine dair söylentiler var yine medyada. Bunlar, tabii, iş çevrelerini, ekonomi çevrelerini heyecanlandırmış vaziyette. Yarın piyasalar açıldığında büyük sıkıntılara sebep olabilecek. Bununla ilgili olarak Sayın Bakanın açıklama yapmasının olumlu olacağını değerlendiriyorum.

Delaletinizle bu konuyu sormak istedim. Meclisin bilgilendirilmesinde, kamuoyunun bilgilendirilmesinde yarar var.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın konuşmacı bahsettiği protokolle AK PARTİ’nin katliamların önünü açtığını, aynı zamanda, Türkiye’de gerçekleştirilecek terör eylemlerinin de müsebbibi olduğunu ifade ederek sataştı.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı, sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

12.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz’ın 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 26’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; esasen Refik Bey’in konuşması bir tarafıyla son derece duyarlı, teröre karşı çıkan, akan kanı reddeden bir konuşma; bu bakımdan tebrik ediyorum. Eksik kalan diğer tarafını bu vesileyle tamamlayacağım. Eksik kalan tarafı şu: Suriye’de olup bitenlere ilişkin olarak Refik Bey -öyle anlaşılıyor ki yakından takip ediyor gelişmeleri- eğer burada, IŞİD’in eylemlerini, oradaki terörü, Türkiye’nin Müslümanları birbirine kırdırmakta  protokol ile rol oynayacağını –ilgili protokolle- söylüyor ve bir hassasiyet ifade ediyorsa böyle iddialar çerçevesinde, beklerdim ki birkaç cümleyle de Esed rejiminin oradaki sivil insanları nasıl katlettiğinden…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Ya, devriiktidarınızda hep Müslümanlar öldü.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) -…nasıl, bahsettiği Müslümanları öldürdüğünden –kendisinin bahsettiği- ifade etse…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Etrafımızda Irak’ta, Suriye’de, Mısır’da hep Müslümanlar öldü. Bırak şimdi şu Esed işini.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - …tabii ki Refik Bey’in bütün konuşmasını olumlu görmek mümkündü…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – BOP ortakları, BOP ortakları. Geçin bunları.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - …ama Refik Bey, ne hikmetse Türkiye’ye yönelik eleştiriler yaparken dahi son derece pervasız iken Esed rejimine hiçbir bir söz söylememesi, sanıyorum, Suriye’deki olayları çok da yakından takip etmediği, genel geçer bilgilerle akıl yürüttüğü anlamına geliyor.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Dönemin Başbakanının yakın dostuydu, biliyorsunuz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Esasen biz, hiç kimsenin kanı aksın istemeyiz…

OKTAY VURAL (İzmir) – İstemeyiz ama hak ediyorlar (!)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - …çünkü Lübnan’ın, Suriye’nin, o Orta Doğu coğrafyasının ne kadar farklı kimliklerden müteşekkil olduğunu biliriz. Amin Maalouf’un “Ölümcül Kimliklerini” okuyanlar, Lübnanlı bu çocuğun, Şark’ın çocuğunun kimliklerden ve bunların birbirleriyle ilişkilerinden nasıl bahsettiğini bilirler.

Burada, kimliklerin arkasında saf tutarak terörü meşrulaştıran bir akıl, kesinlikle Orta Doğu coğrafyasında barışçı bir rol oynayamaz. Refik Bey’i, bütün coğrafyayı görerek öylece terörün karşısında yer almaya davet etmek isterim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

REFİK ERYILMAZ (Hatay) – Sayın Başkanım, bu konuyla ilgili bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Yerinizden, o zaman, açıklama yapacaksınız, bir dakika…

REFİK ERYILMAZ (Hatay) – Arkadaşımız nasıl kürsüden yaptıysa açıklamasını…

BAŞKAN – Anlaşılmadı…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Açıklama yapmadım ben, sataştınız.

REFİK ERYILMAZ (Hatay) – Kendisi sataşmadan dolayı nasıl kürsüden…

BAŞKAN –Ne söyledi de sataştı Sayın Vekilim?

REFİK ERYILMAZ (Hatay) – Efendim, benim Esad rejimini ya da şiddetini meşrulaştıran bir anlayışın içinde olduğumu iddia etti. Ben buna bir açıklama yapmak zorundayım. Bu ağır bir iddia efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

13.- Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

REFİK ERYILMAZ (Hatay) – Bakın, arkadaşlar, biz her zaman şunu savunduk: Terör nereden gelirse gelsin, karşısındayız.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Esed’den de gelirse…

REFİK ERYILMAZ (Devamla) – Terörün dini, imanı, mezhebi, inancı olmaz ama şunu net olarak söyleyeyim: Sizin de bir an önce bu Esad sendromundan kurtulup şu dış politikanızı yeniden gözden geçirmeniz gerekiyor.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – 300 bin kişi öldü, sen ne  diyorsun?

REFİK ERYILMAZ (Devamla) – “Esad” diye diye bölgeyi kana bulamaya kimsenin hakkı yoktur. Bakın, terör gruplarıyla iş birliği yapmanın gerekçesi olamaz. “Benim teröristim iyidir.” anlayışı doğru bir anlayış değildir.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Adil ol adil!

REFİK ERYILMAZ (Devamla) – Ölen de “Allahuekber” diyor, öldüren de “Allahuekber” diyor. Bugün Suriye’deki çatışmanın 2 tane kazananı var, İsrail ve Amerika’dır. Silahı sattılar, Suriye’yi böldüler, 200 bin, 300 bin masum Müslümanın ölümüne neden oldular, yüz binlerce kadına tecavüz edildi ve Suriye’yi yakıp yıktılar. Bizim bölgemiz de bundan nasibini aldı. Bu politika doğru bir politika değil. Şiddeti besleyen, şiddeti destekleyen, terör gruplarını meşrulaştıran bir politika doğru bir politika değil. Biz her zaman şiddetin karşısında durduk. Şiddet  nereden gelirse gelsin lanetliyoruz, kınıyoruz ama bu, terör gruplarıyla iş birliği yapmak için meşru bir gerekçe olamaz, bunu herkesin görmesi lazım.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bir kere de “Esed” de, Esed.

REFİK ERYILMAZ (Devamla) – Amerika’ya, İsrail’e Orta Doğu’da hizmet edecek politikalardan vazgeçin arkadaşlar. Bakın, bu politikaların… Esad’a “kardeşim” diyen sizsiniz…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bir kere de Esed’e “Esed” de.

REFİK ERYILMAZ (Devamla) –…Şam’da gidip kahvaltı yapan sizsiniz,(x) ailece Bodrum’da tatil yapan sizsiniz, fotoğraf çektiren sizsiniz.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Ortak Bakanlar Kurulu toplantıları yaptılar.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – O zaman kan yoktu.

REFİK ERYILMAZ (Devamla) – Artık bu konuyu kapatın. Bakın, Esad üzerinden terör gruplarıyla yaptığınız iş birliğinden, buradan ders çıkaracaksınız arkadaşlar.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Bakan, açıklama yapacak mısınız Sayın Kuşoğlu’nun…

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

42.- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın, Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; böyle bir şey söz konusu değildir.

Arz ediyorum.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 26. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye) ve arkadaşları

“MADDE 26- 3201 sayılı Kanunun Geçici 23 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “değerlendirilmez” ibaresi “değerlendirilir ve bu kişiler idarece resen emekliye sevk edilemez.” şeklinde değiştirilmiştir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Erdoğan, Muğla Milletvekili.

Buyurun Sayın Erdoğan.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle de yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle tabii, bu önergemizin kapsamı konusunda belki bilgisi olmayan arkadaşlarımız vardır. Bu önergemiz, terörle mücadele sırasında gazi olan ve malulen emekliye sevk edilen, daha sonra da gazilik haklarından sonra tekrar göreve başlayan 8 emniyet müdürünün emekli edilmesini engelleyen bir önergedir. Bunu kabul ederseniz bu 8 terör mağduru emniyet müdürümüz bundan sonra mağdur olmayacaktır.

Şimdi, arkadaşlar, tabii ki bugün Başbakanın grup toplantısını seyrederken hayretler içerisinde kaldım. Bu tasarı hakkında “Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edildiğinden bu yana muhalefet ortada yok.” diyor.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Allah Allah!

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – “Komisyonda da yoktular, hiçbir öneride, hiçbir katkıda bulunmadılar, şimdi Genel Kurulda hepsi bir araya geldi, Türkiye’nin güvenliğini sağlayacak bu tasarıya itiraz ediyorlar.” diyor. Sayın Komisyon Başkanı, Sayın İçişleri Bakanı, AKP’nin grup başkan vekilleri; Başbakana niçin yalan atıyorsunuz,(x) Başbakana doğru bilgi verin. Komisyonda söylediklerimizi toplasanız bir kitap olur.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Yani, doğru değil anlamında diyor.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Efendim?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Doğru değil anlamında söylüyor.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Başbakanın işine gelmiyor, onlar doğru bilgi verdi de Başbakanın işine gelmiyor.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Biz bu konuyla ilgili bu tasarının yanlışlıklarını, yarın iktidarı kaybettiğinizde sizin elinize bu tasarının nasıl kelepçeler takacağını ısrarla anlattık arkadaşlar. Anlamamak için siz de gayret sarf ettiniz, bizim söylediklerimizi duymamak için de elinizdeki akıllı telefonlarınızla oynadınız. Bütün Komisyon üyesi arkadaşlar gelsinler, bunun aksini burada söylesinler, anlatsınlar.

Yine, arkadaşlar, halk tarafından, Türk milleti tarafından Cumhurbaşkanı olarak seçilen ancak Cumhurbaşkanı olduğunun farkına varamayan Recep Tayyip Erdoğan’ın Adalet Akademisinde yaptığı konuşmadan bir paragraf okuyacağım size. Hukuk kavramının halkla bütünleştiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Bakın, biz aslında bir kanun devletinin mensupları veya temsilcileri olmaktan öte geçmeliyiz. Ya, ne olmalıyız? Bir hukuk devletinin temsilcileri olmalıyız. Hukuk başka şeydir, kanun başka bir şeydir. ‘Hukuk mu, kanun mu?’ derseniz, ha, benim o zaman savunacağım şey hukuktur, kanun değil çünkü kanun, önüne gelenin istediği gibi, arzu ettiği gibi, nefsi neyi emrediyorsa buna göre hazırlamış olduğu bir yazılar silsilesidir veya yasalar manzumesidir.” Şimdi, arkadaşlar, bunu Cumhurbaşkanı Adalet Akademisinde söylüyor. Size ben şimdi soruyorum: AKP milletvekili arkadaşlar, bu tasarı Cumhurbaşkanının nefsine göre mi hazırlanıp getirildi buraya, İçişleri Bakanının nefsine göre mi hazırlanıp getirildi...

RECEP ÖZEL (Isparta) – Bu ülkenin gerçeklerine göre, ihtiyaçlarına göre getirildi.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – ...Davutoğlu’nun nefsine göre mi hazırlanıp getirildi, yoksa başka ortaklarınızın nefsine göre mi hazırlanıp getirildi?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ülkenin ihtiyaçlarına göre; ihtiyaçlara göre, ihtiyaç.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Bunu çıkın burada anlatın.

Burada boşuna sataşma.

RECEP ÖZEL (Isparta) – İhtiyaç, ihtiyaç; ihtiyaçlara göre.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Burada boşuna sataşma, sözün yetiyorsa gelirsin bu kürsüde cevap verirsin.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Veririz.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Öyle herkese laf atmakla bu iş olmaz.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Yok ya!

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Nefsinize göre yaptığınız bütün kanunlardan dolayı bir yaptığınız kanunun altı ay ömrü yok arkadaşlar. Bunu da en fazla birkaç ay sonra, belki seçimden önce buraya bir daha getirirsiniz. “Yanlış yapmışsınız, koşun, sabahlara kadar çalışıp bunu da değiştirelim.” dersiniz. Bunun çok örneklerini yaşadık. Bütün kanunlarda yapboz oynuyorsunuz. Bunlar oyuncak değil arkadaşlar. Bu kanunlar, şu hazırladığınız tasarı eğer yasalaşırsa birçok insanın müktesep hakkını elinden alıyor. Okula giden polis kolejindeki çocuğun, polis akademisindeki çocuğun ve yarın resen bakanın onayı, işte, kuracağınız komisyonun teklifiyle emekliye sevk edilecek listesini hazırladığınız 3.200, emeklilik yolundaki, emniyet müdürünün hakkını gasbediyor bu tasarı. Bunlar oyuncak değil ki. O insanlar oraya gelinceye kadar bir ömür harcadılar, siz şimdi gece yarısı burada çıkaracağınız, işte “Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.” dediğiniz bu tasarıyla bu kadar insanın kul hakkına, insan hakkına, iş hakkına tecavüz ediyorsunuz. Bunların vebalini bu dünyada da ödeyeceksiniz, öbür dünyada da ödeyeceksiniz. Bu vebal her hâlükârda sizin yakanızdadır. Çünkü, Cumhurbaşkanı açıkça ifade ediyor ki: “Biz şimdiye kadar çıkardığımız 2.200 kanunun hepsini nefsimize göre hazırladık.” Türkiye Cumhuriyeti’nin ihtiyaçlarına, vatandaşlarımızın ihtiyaçlarına göre hazırlamadığımızı açıkça ifade ediyor. Bu ayıp da sizin hepinize yeter.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne? Edilmiştir efendim. Kabul edildi, kabul edildi.

BAŞKAN - Düzeltiyorum, kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 02.01

ON BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 02.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin On Beşinci Oturumunu açıyorum.

684 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

6’ncı sırada yer alan, Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

6.- Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/292) (S. Sayısı: 54)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.    

Bundan sonra da komisyonun bulunmayacağı anlaşıldığından, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 26 Şubat 2015 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 02.03



(x)  Bu düzeltmeye ilişkin ifade 24/02/2015 tarihli 63. Birleşim Tutanağı’nın 239’uncu sayfasında yer almaktadır.

(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 26/22015 tarihli 65’inci Birleşim Tutanağı’nın 52’nci sayfasında “Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar” bölümünde yer almıştır.

(*) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 26/2/2015 tarihli 65’inci Birleşim Tutanağı’nın 143’üncü sayfasında “Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar” bölümünde yer almıştır.

(*) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 26/2/2015 tarihli 65’inci Birleşim Tutanağı’nın 367’nci sayfasında “Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar” bölümünde yer almıştır.

(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 26/2/2015 tarihli 65’inci Birleşim Tutanağı’nın 35’inci sayfasında “Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar” bölümünde yer almıştır.

(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 26/2/2015 tarihli 65’inci Birleşim Tutanağı’nın 43’üncü sayfasında “Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar” bölümünde yer almıştır.

(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 26/2/2015 tarihli 65’inci Birleşim Tutanağı’nın 200’üncü sayfasında “Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar” bölümünde yer almıştır.

(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 26/2/2015 tarihli 65’inci Birleşim Tutanağı’nın 147’nci sayfasında “Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar” bölümünde yer almıştır.

(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade 24/2/2015 tarihli 63’üncü Birleşim Tutanağı’nın 327’nci sayfasında yer almaktadır.

(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade 24/02/2015 tarihli 63’üncü Birleşim Tutanağı’nın 233’üncü sayfasında yer almaktadır.

(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 26/2/2015 tarihli 65’inci Birleşim Tutanağı’nın 47’nci sayfasında “Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar” bölümünde yer almaktadır.

(x)  684 S. Sayılı Basmayazı 19/2/2015 tarihli 58’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) Bu düzeltmeye ilişkin ifade 24/02/2015 tarihli 63’üncü Birleşim Tutanağı’nın 195’inci sayfasında yer almaktadır.

(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 26/2/2015 tarihli 65’inci Birleşim Tutanağı’nın 39’uncu sayfasında “Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar” bölümünde yer almıştır.

(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 26/2/2015 tarihli 65’inci Birleşim Tutanağı’nın 23’üncü sayfasında “Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar” bölümünde yer almıştır.

 

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) Bu düzeltmeye ilişkin ifade 24/02/2015 tarihli 63’üncü Birleşim Tutanağı’nın 316’ncı sayfasında yer almıştır.

 

(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 26/2/2015 tarihli 65’inci Birleşim Tutanağı’nın 145’inci sayfasında “Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar” bölümünde yer almıştır.

(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 26/2/2015 tarihli 65’inci Birleşim Tutanağı’nın 151’inci sayfasında “Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar” bölümünde yer almıştır.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 26/2/2015 tarihli 65’inci Birleşim Tutanağı’nın 38’inci sayfasında “Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar” bölümünde yer almıştır.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 26/2/2015 tarihli 65’inci Birleşim Tutanağı’nın 202’nci sayfasında “Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar” bölümünde yer almıştır.

(x) Bu ifadeye ilişkin açıklamalar 26/2/2015 tarihli 65’inci Birleşim Tutanağı’nın 45’inci sayfasında “Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar” bölümünde yer almıştır.

 

 

(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 26/2/2015 tarihli 65’inci Birleşim Tutanağı’nın 41’inci sayfasında “Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar” bölümünde yer almıştır.

(x)  Bu ifadeye ilişkin düzeltme 26/2/2015 tarihli 65’inci Birleşim Tutanağı’nın 50’nci sayfasında “Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar” bölümünde yer alıştır.