TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

53’üncü Birleşim

10 Şubat 2015 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Meral Akşener'in, Müzeyyen Senar’ın vefatı nedeniyle ailesine ve sanat camiasına başsağlığı dilediğine ilişkin konuşması

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan'ın, Iğdır ilindeki hava kirliliğine ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ'ın, Kırşehir eski Milletvekili Osman Bölükbaşı’nın 13’üncü ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın, Ankara ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, MHP Grubu olarak, 13’üncü ölüm yıl dönümünde Kırşehir eski Milletvekili Osman Bölükbaşı’na Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin açıklaması

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, CHP Grubu olarak Müzeyyen Senar’a ve 13’üncü ölüm yıl dönümünde Kırşehir eski Milletvekili Osman Bölükbaşı’na Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin açıklaması

3.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Müzeyyen Senar’a ve 13’üncü ölüm yıl dönümünde Kırşehir eski Milletvekili Osman Bölükbaşı’na Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin açıklaması

4.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, yükseköğrenim kurumlarındaki akademisyenlerin yandaşlığa, kayırmacılığa değil liyakate ve bilime öncelik verilmesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması

5.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir'in, Müzeyyen Senar’a Allah’tan rahmet dilediğine ve herkesi Ankara’da açılan Dinamo Mesken sergisine davet ettiğine ilişkin açıklaması

6.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt'ün, Haydarpaşa Numune ile Siyami Ersek Hastanelerinin İSPARK’a ait inşaat nedeniyle tehlike altında olduğuna ve Üsküdar Belediyesinin, emekli olmuş ve hâlen çalışan işçilerine fazla mesai ödemelerini SGK’ya bildirmediği iddialarının araştırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

7.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın, Erdek Körfezi’nde zeytin ağacı katliamına izin verilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

8.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan'ın, jeoloji ve jeofizik mühendislerinin işsizlik sorununa ilişkin açıklaması

9.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun, Tokat’ın bazı ilçe ve köylerindeki kara yollarının durumuna ilişkin açıklaması

10.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı'nın, Sağlık Bakanlığının, aile hekimlerinden hastaların iletişim bilgilerini isteyerek suç işlediğine ilişkin açıklaması

11.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı'nın, Kırşehir eski Milletvekili Osman Bölükbaşı’nın 13’üncü ölüm yıl dönümüne ve Çukurovalı pamuk çiftçilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

12.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, güneydoğuda PKK ve KCK’nın halkı baskı altında tuttuğuna ve yetkilileri, devlete ve millete sahip çıkmaya çağırdığına ilişkin açıklaması

13.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, son günlerde yapılan algı operasyonlarıyla emniyet mensuplarının pasifize edildiğine ilişkin açıklaması

14.- İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın, MHP Grubu olarak, Soma AŞ bünyesinde çalışırken iş akitleri feshedilen ve şehit olan madencilerin kıdem tazminatlarının ödenmesiyle ilgili kanunun çıkarılması için AK PARTİ Grubuna çağrıda bulunduklarına ilişkin açıklaması

15.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Çorum Milletvekili Tufan Köse’nin (2/362) esas numaralı Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

16.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın 663 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

17.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

18.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın 663 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

19.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'nın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

20.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- BDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, İmralı Kapalı Cezaevinin statüsü, mevcut koşullarının yarattığı hukuka aykırılıklar ile yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1197)

 

2.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve 21 milletvekilinin, cezaevlerinde açlık grevi yapan tutukluların taleplerinin, sağlık durumlarının ve ailelerinin sosyal ve psikolojik sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1198)

3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 23 milletvekilinin, tüzel kişilikleri köye dönüştürülen belde belediyelerinin mevcut durumlarının ve yaşanacak sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1199)

B) Duyurular

1.- Başkanlıkça, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine düşen birer üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin duyurusu

C) Gensoru Önergeleri

1.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve 25 milletvekilinin, millî eğitimle ilgili sorunlara çözüm bulamadığı ve sorunların daha kötüye gitmesine sebep olduğu iddiasıyla Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/44)

D) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin, Polonya Senatosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Wlodzimierz Cimoszewicz’in vaki davetine icabetle Romanya-Türkiye-Polonya Parlamentoları Dışişleri Komisyonları Üçlü Toplantısı’na katılımına ilişkin tezkeres (3/1695)

E) Önergeler

1.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’ın, (2/362) esas numaralı 2872 Sayılı Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/234)

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; bastırılarak dağıtılan (11/44) esas numaralı Gensoru Önergesi’nin 12 Şubat 2015 Perşembe günkü gündemin “Özel Gündemde Yer alacak İşler” kısmına alınmasına ve Anayasa’nın 99’uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin bu birleşimde yapılmasına; 685 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)

4.- Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/1008) (S. Sayısı: 685)

5.- Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/292) (S. Sayısı: 54)

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İsveç Krallığı Hükümeti Arasında Çevre Teknolojileri Alanında Ticaret, Yatırım ve İşbirliğinin Geliştirilmesine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (1/806) (S. Sayısı: 565)

7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Eğitim Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/984) (S. Sayısı: 663)

8.- Türkiye Cumhuriyeti ile Kosova Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/768) (S. Sayısı: 466)

9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Kombine Yük Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/913) (S. Sayısı: 626)

10.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Romanya Hükümeti Arasında Bükreşteki Yunus Emre Türk Kültür Merkezi ve İstanbuldaki Dimitrie Cantemir Romen Kültür Enstitüsünün İşleyişi ve Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/932) (S. Sayısı: 638)

11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İsveç Krallığı Hükümeti Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/702) (S. Sayısı: 387)

12.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Singapur Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanlarında İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/655) (S. Sayısı: 418)

13.- Nükleer Maddelerin Fiziksel Korunması Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/757) (S. Sayısı: 455)

14.- Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Gürcistan Enerji Bakanlığı Arasında Türkiye-Gürcistan Elektrik Enterkonneksiyonlarının Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/365) (S. Sayısı: 19)

15.- Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Yunanistan Cumhuriyeti Çevre, Enerji ve İklim Değişikliği Bakanlığı Arasında Enerji Alanında İşbirliği Hakkında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/474) (S. Sayısı: 62)

16.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü (UNIDO) Arasında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/382) (S. Sayısı: 109)

17.- 30 Eylül 1957 Tarihli Tehlikeli Malların Karayolu ile Uluslararası Taşımacılığına İlişkin Avrupa Anlaşmasının (ADR) Madde 1 (a), Madde 14 (1) ve Madde 14 (3) (b)'sini Tadil Eden Protokole Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/438) (S. Sayısı: 140)

18.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karayoluyla Uluslararası Yük ve Yolcu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/591) (S. Sayısı: 227)

19.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna ve Hersek Bakanlar Konseyi Arasında Sağlık Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/421) (S. Sayısı: 160)

20.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu Arasında Diplomatik Misyon ve Konsolosluk Üyelerinin Aile Bireylerinin Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/600) (S. Sayısı: 268)

21.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/687) (S. Sayısı: 340)

22.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Başta Terörizm ve Örgütlü Suçlar Olmak Üzere Ağır Suçlarla Mücadelede İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/668) (S. Sayısı: 358)

23.- Türkiye Cumhuriyeti ile Bulgaristan Cumhuriyetinin Demiryolu Bağlantısı Olan Limanları Arasındaki Uluslararası Demiryolu-Feribot Hattının Organizasyonu ile İlgili Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/674) (S. Sayısı: 411)

24.- Türkiye Cumhuriyeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Arasında Hükümlülerin Nakli Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/838) (S. Sayısı: 543)

25.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Hindistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/847) (S. Sayısı: 545)

26.- Vişegraddaki Sokullu Mehmet Paşa Köprüsünün Yapısal Unsurlarının Durumunun Tespit Edilmesi, Restorasyon Projesinin Hazırlanması ve Projenin Uygulanması Konusundaki İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporlarının (1/333) (S. Sayısı: 104)

27.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Türkmenistandan Türkiye Cumhuriyetine Doğalgaz Sevk Edilmesi Konusunda İşbirliğine Dair Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/878) (S. Sayısı: 569)

28.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ormancılık Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/834) (S. Sayısı: 573)

29.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik Alanda İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/855) (S. Sayısı: 602)

30.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasına Değişiklik Getirilmesine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/904) (S. Sayısı: 625)

31.- Güneydoğu Avrupa Çokuluslu Barış Gücü Anlaşmasına Beşinci Ek Protokol ve Protokole İlişkin Teknik Hataların Düzenlenmesi Tutanağının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/647) (S. Sayısı: 383)

32.- D-8 Üye Devletleri Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının Ekini Teşkil Eden Taviz Listelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/954) (S. Sayısı: 646)

33.- Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölge Ofisi Arasında İki Yıllık İşbirliği Anlaşması 2010/2011'in Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/392) (S. Sayısı: 162)

34.- Gümrük İşbirliği Konseyinin Gümrük İşbirliği Konseyini Kuran Sözleşmede Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tavsiye Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/608) (S. Sayısı: 272)

35.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belçika Krallığı Arasında Diplomatik ve Konsüler Personelin Belirli Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/341) (S. Sayısı: 281)

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan'ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

XI.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 565) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İsveç Krallığı Hükümeti Arasında Çevre Teknolojileri Alanında Ticaret, Yatırım ve İşbirliğinin Geliştirilmesine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması

2.- (S. Sayısı: 663) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Eğitim Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı'nın oylaması

3.- (S. Sayısı: 466) Türkiye Cumhuriyeti ile Kosova Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması

4.- (S. Sayısı: 626) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Kombine Yük Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması

5.- (S. Sayısı: 638) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Romanya Hükümeti Arasında Bükreşteki Yunus Emre Türk Kültür Merkezi ve İstanbuldaki Dimitrie Cantemir Romen Kültür Enstitüsünün İşleyişi ve Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması

6.- (S. Sayısı: 387) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İsveç Krallığı Hükümeti Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması

7.- (S. Sayısı: 418) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Singapur Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanlarında İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı'nın oylaması

8.- (S. Sayısı: 455) Nükleer Maddelerin Fiziksel Korunması Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması

9.- (S. Sayısı: 19) Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Gürcistan Enerji Bakanlığı Arasında Türkiye-Gürcistan Elektrik Enterkonneksiyonlarının Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması

10.- (S. Sayısı: 62) Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Yunanistan Cumhuriyeti Çevre, Enerji ve İklim Değişikliği Bakanlığı Arasında Enerji Alanında İşbirliği Hakkında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması

11.- (S. Sayısı: 109) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü (UNIDO) Arasında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması

12.- (S. Sayısı: 140) 30 Eylül 1957 Tarihli Tehlikeli Malların Karayolu ile Uluslararası Taşımacılığına İlişkin Avrupa Anlaşmasının (ADR) Madde 1 (a), Madde 14 (1) ve Madde 14 (3) (b)'sini Tadil Eden Protokole Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması

13.- (S. Sayısı: 227) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karayoluyla Uluslararası Yük ve Yolcu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması

14.- (S. Sayısı: 160) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna ve Hersek Bakanlar Konseyi Arasında Sağlık Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması

15.- (S. Sayısı: 268) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu Arasında Diplomatik Misyon ve Konsolosluk Üyelerinin Aile Bireylerinin Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması

16.- (S. Sayısı: 340) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması

17.- (S. Sayısı: 358) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Başta Terörizm ve Örgütlü Suçlar Olmak Üzere Ağır Suçlarla Mücadelede İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması

18.- (S. Sayısı: 411) Türkiye Cumhuriyeti ile Bulgaristan Cumhuriyetinin Demiryolu Bağlantısı Olan Limanları Arasındaki Uluslararası Demiryolu-Feribot Hattının Organizasyonu ile İlgili Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması

19.- (S. Sayısı: 543) Türkiye Cumhuriyeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Arasında Hükümlülerin Nakli Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması

20.- (S. Sayısı: 545) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Hindistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması

21.- (S. Sayısı: 569) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Türkmenistandan Türkiye Cumhuriyetine Doğalgaz Sevk Edilmesi Konusunda İşbirliğine Dair Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması

22.- (S. Sayısı: 573) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ormancılık Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması

23.- (S. Sayısı: 625) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasına Değişiklik Getirilmesine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması

24.- (S. Sayısı: 383) Güneydoğu Avrupa Çokuluslu Barış Gücü Anlaşmasına Beşinci Ek Protokol ve Protokole İlişkin Teknik Hataların Düzenlenmesi Tutanağının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması

25.- (S. Sayısı: 646) D-8 Üye Devletleri Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının Ekini Teşkil Eden Taviz Listelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması

26.- (S. Sayısı: 272) Gümrük İşbirliği Konseyinin Gümrük İşbirliği Konseyini Kuran Sözleşmede Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tavsiye Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı'nın oylaması

XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, Türkiye'deki akrabalarına gitmek için sınırı geçmeye çalışan üç Suriyelinin askerler tarafından dövüldüğü iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı (7/56054)

2.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, 56. Bakım Merkez Komutanlığı'nın lağvedileceğine veya başka bir bölgeye nakledileceğine dair iddialara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı (7/56056)

3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, 2012/15 sayılı Başbakanlık Genelgesi kapsamında taşınmazlarla ilgili tasarruflar için alınan izinlere ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'un cevabı (7/57575)

4.- Mersin Milletvekili Ali Öz'ün, Ermenek'teki maden kazasında hayatını kaybedenlerin sivil şehit sayılmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/57648)

5.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan'ın, Çanakkale'de bulunan termik santrallere ve termik santrallerin illere göre dağılımına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/57650)

6.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, 2012/15 sayılı Başbakanlık Genelgesi kapsamında taşınmazlarla ilgili tasarruflar için alınan izinlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/57651)

7.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak'ın, Türkiye Elektrik İletim A.Ş. Genel Müdürlüğü personelinin yurt dışı görevlendirilmelerindeki suistimal iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/57652)

8.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam'ın, UAEA'nın Akkuyu'da yapılması planlanan nükleer santral hakkında bir rapor hazırladığına dair iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/57654)

9.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhan'ın, Şanlıurfa'nın Siverek ilçesindeki elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/57655)

10.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında TBMM ile bağlı kurum ve kuruluşlarca satın alınan araştırma ve geliştirme hizmetlerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/57848)

11.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, enerji dağıtım şirketlerinin elektrik ücreti dışında vatandaşlardan alabileceği hizmet bedellerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/58013)

12.- Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız'ın, Kürtçe yılbaşı kartı basım talebinin karşılanmadığı iddiasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/58605)

13.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın, 2011-2014 yılları arasında yolsuzluk nedeniyle soruşturma veya dava açılan üst düzey bürokratlar ile görevden alınan personele ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/58706)

14.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Bakanlığın akreditasyon uyguladığı basın organlarına ilişkin sorusu ve MillÎ Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı (7/58797)

15.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir'in, İnsan Hakları Kurulu'nda boş bulunan iki üyeliğe atama yapılmamasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/58876)

16.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2003-2014 yılları arasında açılan ve Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait olan tesisler ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/58948)

17.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz'ın, 2002-2014 yılları arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlarda millete ve devlete karşı suçlar nedeniyle hakkında işlem yapılan personel sayısına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/58989)

18.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, Teknisyen unvanlı kadrolara yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/59408)

19.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, Mesleki Yeterlilik Kurumunun 2015 yılı bütçesinden yapılacak harcamalara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/59474)

20.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, bazı iktidar partisi milletvekili danışmanları ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/59535)

10 Şubat 2015 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

----0----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53’üncü Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Meral Akşener'in, Müzeyyen Senar’ın vefatı nedeniyle ailesine ve sanat camiasına başsağlığı dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türk sanat müziğinin sembol ismi Müzeyyen Senar bugün son yolculuğuna hüzünle, saygıyla uğurlandı. Atatürk’ün huzurunda sanatını icra etme bahtiyarlığını yaşayan, “cumhuriyetin divası” sıfatı kendisine pek yakışan, güfte ve besteleri hisli ve coşkulu sesiyle yaşatan kıymetli sanatçımıza Allah’tan rahmet dileriz. Türk müziğinin çınarı Sayın Senar’ın ailesine, sanat camiasına, sevenlerine başsağlığı dileklerimizi Meclisimiz adına iletiyorum. (Alkışlar)

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Milletvekillerimizi davet etmeden evvel, çok değerli milletvekili arkadaşlarım, Genel Kuruldaki uğultuyu hafifletirsek çok memnun olacağım.

Gündem dışı ilk söz, Iğdır’daki hava kirliliği hakkında söz isteyen Iğdır Milletvekili Sayın Sinan Oğan’a aittir.

Buyurunuz Sayın Oğan. (MHP sıralarından alkışlar)

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan'ın, Iğdır ilindeki hava kirliliğine ilişkin gündem dışı konuşması

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, 6 Şubat 2002 tarihinde aramızdan ayrılan, Türk siyasetinin ve Türk milliyetçiliğinin duayen ismi Osman Bölükbaşı’nı rahmet ve minnetle anıyorum. Rahmetli Bölükbaşı son derece öngörü sahibi bir insandı. Şu sözü bugünlere âdeta ışık tutuyor, Sayın Bölükbaşı o zamanlar demişti ki: “Hayatım boyunca bütün sektörleri tetkik ettim, en kârlısının din ticareti olduğunu gördüm.” Herhâlde bugünler için söylenmiş bir söz diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, sık sık diyorsunuz ki yahu bizim rekorlarımızı, başarılarımızı takdir etmiyorsunuz. Meclisin son dönemine girdiğimiz şu günlerde sizin bir konudaki başarınızın burada altını çizmemiz gerekiyor. Hakkı size bugün teslim edeceğiz, AKP iktidarını bugün tebrik edeceğiz. Hiçbir iktidarın yapamadığını AKP iktidarı Iğdır’da yapmıştır. Iğdır’ı hiçbir iktidar şimdiye kadar dünyanın 1.600 şehri arasında ilk 16’ya sokmayı başaramamıştı. Ne İstanbul ne İzmir ne sanayi şehri Kocaeli ne Ankara hepsi hikâye. Iğdır’ı bunların hepsinin önüne geçirdiniz ve dünyadaki 1.600 şehir içerisinde 16’ncı şehir yaptınız. Türkiye'de de Iğdır’ı geçen yok. Bunlar sizin sayenizde. Şimdi kürsüye çıkıp: “Ey ABD, ey Avrupa Birliği, Iğdır sizin hepinizi geçti.” diye burada kükreyebilirsiniz. Bu “ey”leri burada ne kadar söylerseniz hakkınız var.

Tabii, Iğdır’a önemli bir rekor getirdiniz ama bu her zaman olduğu gibi iyi bir rekor değil, kötü bir rekor. Her zaman getirdiğiniz kötü rekorların birisini daha getirdiniz. Dünyanın en kirli 16’ncı şehri Iğdır. Dünya Sağlık Örgütünün rakamlarına göre Türkiye'de Iğdır’dan daha kirli bir şehir yok. Iğdır, dünyanın en kirli 16’ncı şehri ve bu daha önce hiçbir iktidar döneminde yapılmamıştı. Buna ne diyeceğiz? Bu işin kaderinde mi var diyeceğiz? Iğdır’ın yanı başından doğal gaz boruları geçerken Iğdır’a doğal gazı getirmemenin burada izahını yapabilecek olan var mı acaba? Iğdır, Türkiye’nin üç ülkeyle sınırı olan tek şehridir, dünyanın da bu anlamda sayılı şehirlerinden birisi. Yanı başımız doğal gaz cenneti, bütün doğal gaz boru hatları Iğdır’ın yanından gelip geçiyor ama Iğdır’a doğal gaz bir türlü gelemiyor. Siz “Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlıyoruz.” diye Iğdır’da propaganda yapıyorsunuz ama yanı başımızdan geçen doğal gazı Iğdır’a bağlamıyorsunuz.

Daha önce burada defalarca bu konuyu gündeme getirdim. Iğdırlı kardeşlerimiz beni seçip bu Meclise gönderdikten sonra doğal gazla ilgili, çevre kirliliğiyle ilgili, Metsamor Nükleer Santrali’yle ilgili ve Iğdır’da artan kanser vakalarıyla ilgili onlarca konuşma yaptık, soru önergeleri verdik, kanun teklifleri verdik ama hiçbiri kâr etmedi, hiçbirini dikkatte almadınız, hepsini göz ardı ettiniz. En son, burada 2012’de bir ifadede bulunmuştum, demiştim ki: “Iğdır’ı Hitler’in gaz odasına çevirdiniz.” O ifadenin üzerinden iki seneden fazla zaman geçti, üç sene geçti neredeyse, Iğdır Hitler'in gaz odası olmaya devam ediyor. Iğdır’la ilgili tek bir adım şimdiye kadar maalesef ki atmadınız ve göreceksiniz ki ne ekiyorsanız onu biçeceksiniz. Bakın, Dünya Sağlık Örgütünün rakamlarıdır, burada 16’ncıyız, bu anlamda Iğdır’ı siz bir rekora kavuşturdunuz, Iğdır’da sizi 2011’de olduğu gibi yine bir rekora kavuşturacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Oğan.

HAMZA DAĞ (İzmir) – Önce belediyeyi kazan da…

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Bölücülere oy vermeseydiniz de belediyeyi kazansaydınız.

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Kırşehir eski Milletvekili Osman Bölükbaşı’nın 6 Şubat ölüm yıl dönümü nedeniyle söz isteyen Manisa Milletvekili Sayın Selçuk Özdağ’a aittir.

Buyurun Sayın Özdağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ'ın, Kırşehir eski Milletvekili Osman Bölükbaşı’nın 13’üncü ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk siyasetinin en renkli simalarından olan ve 6 Şubat 2002 tarihinde kaybettiğimiz Osman Bölükbaşı’nın 13’üncü vefat yıl dönümü sebebiyle şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

1913 yılında Kırşehir ili Mucur ilçesi Hasanlar köyünde doğan Osman Bölükbaşı, bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra -babası istemese de- 1946’da Demokrat Partiye katılarak atıldığı siyasi hayatı boyunca 1950, 1954, 1957 seçimlerinde Kırşehir, 1961, 1965 ve 1969 seçimlerinde de Ankara milletvekili seçilmiştir. 1973 yılında ise milletvekilliğinden ve Millet Partisinden ayrılarak siyaseti bırakmıştır.

Kırşehir’in toprak ve nüfuz sahibi bir ailesine mensup olan, toprağa, millî ve manevi değerlere bağlı, muhafazakâr bir ortamda büyüyen Osman Bölükbaşı, doğal olarak siyaset hayatı boyunca bu kesimlerin sesi olmuştur. Bu durumu, kendisi: “Ben, Anadolu’nun boz toprağının uşağıyım. Benim sarayım çalı dibidir. Siyasette davam hayattan nasibini almamış, benzi sarı ve boynu büküklerin davasıdır.” sözleriyle özetlemiştir.

1946’da katıldığı Demokrat Partiden bir yıl sonra istifa edip, Mareşal Fevzi Çakmak ve 7 arkadaşıyla birlikte Millet Partisini kuran Osman Bölükbaşı, 1950 seçimlerinde partisinin tek milletvekili olarak Meclise girmiştir. 1953 yılında Millet Partisi mahkeme kararıyla kapatılınca Cumhuriyetçi Millet Partisini kurmuş. 1954 seçimlerinde Kırşehir’den 5 milletvekilliğini de kazanınca Kırşehir ili, ilçe hâline getirilmiştir. 1957 yılında ise Kırşehir yeniden il yapılmış. Bu kanunun görüşmelerinde Meclis Genel Kurulundaki konuşmaları sebebiyle dokunulmazlığı kaldırılmış ve bir müddet sonra tutuklanmıştır. Tutukluyken yapılan seçimlerde yeniden Kırşehir milletvekili seçilmiş ve radyodan canlı yayınlanan yemin töreninde ismi anons edilince koğuşunda ayağa kalkarak milletvekili yeminini yapmıştır. Kırşehir’in yeniden il olması görüşmelerinde kendisini tebrik eden milletvekillerine “Allah fukarayı sevindirmek için önce eşeğini kaybettirir sonra da semersiz buldururmuş.” diyerek nüktedanlığını konuşturmuştur çünkü Kırşehir’in iki ilçesi Nevşehir’e bağlanmıştı.

Osman Bölükbaşı Türk siyaseti içinde bulunduğu uzun yıllar boyunca hükûmetlere en sert muhalefeti yapan politikacıların başında gelmiştir. Bölükbaşı’nın en önemli özelliği güçlü hafızası ve konuşma yeteneğiydi. Doğru bildiklerini cesurca ifade etmesi, zekâsı, enerjisi, nüktedanlığı, hazırcevaplığı, hitabet kabiliyeti gibi özellikleri onu ön plana çıkaran diğer faktörlerdir. Uzun saatler süren konuşmalarında siyasi rakiplerinin yıllar öncesinden yaptıkları bir konuşmayı aynen naklederek çelişkilerini ortaya koyması bunun örneğidir. Bölükbaşı, konuşmalarında kullandığı nükteler ve yetişmiş olduğu Orta Anadolu’ya has ifadelerle konuşma sanatındaki üstünlüğünü sürekli ortaya koyan güçlü bir meydan hatibiydi. Düzce meydanındaki bir mitingde sekiz buçuk saat konuşan Osman Bölükbaşı bu alanda da bir rekorun sahibidir. Siyasetçi kimliğinin yanı sıra, çok fazla olmamakla beraber şiirleri de olan Osman Bölükbaşı, Türk müziğine düşkünlüğüyle de bilinirdi. Siyasete veda ederken yazdığı “Bir Ömrün Hikâyesi” isimli şiiri Yusuf Nalkesen tarafından bestelenmiştir. “Fazilet yoluna çektim çok çile./İkbale kul olup düşmedim dile./Bulmadım vefayı dostlarda bile./Seraba harcanmış ömre yanarım.”

Sayın milletvekilleri, Osman Bölükbaşı “Bunlar için vefasızlık, nankörlük ve ihanet âdeta bir dindir. Ben, böylelerinden, kendilerine şöhret ve makam kazandırdıklarımdan, dost ve dava adamı diye bağrıma bastıklarımdan çok çektim. Gördüğüm vefasızlık, nankörlük ve ihanetler gönlümde sızısı bir türlü dinmeyen yaralar açmıştır. Bu acı kaderi dile getirmek için, bağrım Karacaahmet Mezarlığı’na döndü; hasmın güllesi tesir etmez, dostun fiskesi yıkar beni, sözlerini daima tekrarlamışımdır.” ifadeleriyle siyaset sahnesinden çekilmiştir.

Vefatına kadar geçen süre içerisinde kendisini ziyaret edenlere siyasi tecrübelerini aktarmış, politikayla ilgilenmemiştir. Bu çerçevede, kendisini evinde ziyaret eden son siyasetçi de o zaman parti kurma çalışmaları yapan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmuştur.

Türkiye’de çok partili hayatın gelişmesi ve bu süreçte muhalefet olgusunun yerleşmesi bakımından çok önemli hizmetleri olan, 6 Şubat 2002’de aramızdan ayrılan Osman Bölükbaşı’yı rahmetle anıyorum.

Sayın milletvekilleri, bugün Sultan II. Abdülhamid Han’ın vefat yıldönümünün 97’nci yılı. II. Abdülhamid Han, kendisinden önceki devirlerin ağır yükünü omuzlarında taşıyan, en güvenebileceği adamların ihanetine uğrayan ve dağılmak üzere olan, hasta adam gözüyle bakılan, içi dışı düşman dolu bir imparatorluğu otuz üç yıl zekasıyla ayakta tutan bir büyük dehadır. Tahtta oturduğu otuz üç yıl süresince bir imparatorluğun çöküşünü engellemek için içeride ve dışarıda düşmanlarla uğraşmasının yanı sıra, eğitim, kültür, teknoloji ve hayatın her alanına dönük birçok yeniliğin ülkemize gelmesine vesile olan, bir anlamda, Osmanlının gerçek anlamda son evrensel hükümdarı olan Sultan II. Abdülhamid’in dehasına bu millet ve devlet çok şey borçludur. Hicaz Demir Yolu’ndan Darülaceze’ye, Ziraat Bankasından Yıldız Çini Fabrikasına, sayısız okuldan cami ve sağlık kuruluşlarına kadar binlerce eser ve yeniliğe imza atmıştır. Türkiye’yi Ermenistan olarak görmek isteyen Albert Vandal isimli Fransız yazarın iftirası ve içimizdeki bazı gafillerin de söylediği gibi asla bir kızıl sultan olmayan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – …vatanı, milleti ve devleti için ömrü büyük bir mücadele içerisinde geçen kudretli bir padişah olan Abdülhamid’i vefat yıl dönümünde rahmetle anıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özdağ.

Gündem dışı üçüncü söz, Ankara’nın sorunları hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Aylin Nazlıaka’ya aittir.

Buyurunuz Sayın Nazlıaka. (CHP sıralarından alkışlar)

Yeşil-siyah hangi takımın renkleri?

AYLİN NAZLIAKA (Ankara) – Onu bilemiyorum ama Ankaragücülüyüm.

BAŞKAN – Ankaragücülü…

Peki, buyurun.

3.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın, Ankara ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

AYLİN NAZLIAKA (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir kez daha Ankara’nın sorunlarına yönelik olarak gündem dışı söz almış bulunuyorum.

Tabii Ankara’nın sorunları bitmeyince, bizde de süre yeterli olmuyor ama mümkün olduğunca beş dakika içerisinde özetlemeye çalışacağım sorunları.

Değerli milletvekilleri; hiç şüphesiz, bir kent, bir başkent, bir ülkenin sadece karar mekanizmalarının olduğu, yönetim merkezlerinin olduğu bir yer değildir; aynı zamanda bir ülkenin aynasıdır, vitrinidir. Yani siz bir ülkenin kalkınmışlık düzeyini algılamak istiyorsanız önce gider o ülkenin başkentine bakarsınız. İşte dünya çapında, aslında bağımsızlığın sembolü, umudun adı olarak bilinen Ankara, gün geçtikçe bu özelliklerini maalesef bir bir yitirmektedir. Tabii bu özelliklerini yitirtecek bir zihniyet tarafından yönetildiğini söylememe gerek yok herhâlde.

Şimdi sizlere sorsam bir kenti yaşanabilir kılanlar nelerdir diye, bana temelde beş şey söylersiniz. Bunlardan bir tanesi solunabilir bir hava; bir diğeri içilebilir sağlıklı bir su; bir üçüncüsü sporun, kültürün, sanatın yeşerebildiği birtakım yerler, tesisler, mekânlar; bir diğeri hiç şüphesiz ucuz ve erişilebilir bir ulaşım; bir diğeri de kentlilerin duygu ve fikirlerini alışveriş içerisinde tutabileceği bir takım meydanların, yeşil alanların, parkların, kent merkezlerinin olması.

Şimdi birincisinden başlayalım: Solunabilinir bir hava dedik. Size somut bir örnek vereyim: Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 2014 yılına yönelik olarak yapmış olduğu resmî ölçümlemelere göre Ankara’da hava kirliliği sınırı tam 389 kez aşılmıştır. Tekrar ediyorum: 389 kez aşılmıştır.

Bir diğeri “ulaşım” demiştik. Sorarım size: Dünyanın neresinde bir başkentte toplu taşımacılık saat 23.00’te biter? Ankara’da toplu taşımacılığın zaman süresi sınırlı olduğu gibi aynı zamanda hizmet kalitesi de çok kötü durumda. İsterseniz bunu anlamak için sizlerle bir gün -benim yaptığım gibi- gelin Ankara’da beraber bir otobüs gezintisi yapalım. Örneğin Mamak’a gidelim. Mamak’ta Nato Caddesi’ne gidelim. Mamak’ta Şahintepe Mahallesi’ne gidelim. Kırk beş dakika otobüs bekleyelim, sonra da o vatandaşlarla birlikte tıklım tıklım binilen o otobüslere binelim ve böylece hem otobüslerin ne kadar eski olduğunu, hizmet kalitesinin ne kadar düşük olduğunu ve aynı zamanda durak aralıklarının da ne kadar açık olduğunu hep birlikte görelim, deneyimleyelim.

Bu durum aslında metro için de geçerli. Ayrıca ulaşım yetersiz olduğu gibi çok da pahalı Ankara’da. Yani bir tam bilet 2 lira.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Su ne kadar, su?

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Anlamanız için şöyle bir örnek vereyim: Yani Batıkent’te yaşayan ama Çankaya’da çalışan bir vatandaşımız günlük 7 TL bir masraf yapıyor sadece ulaşım için.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Suyun litresi ne kadar?

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Gene bir ailenin aylık ulaşım gideri 350 lira civarında oluyor.

Suyla ilgili sorunu her fırsatta dile getirdim ve dile getirmeye de devam edeceğim ama bugün farklı bir boyutuyla da tekrar ele alacağım.

Bazı arkadaşlar dört yılı tamamladığında “Ne yapılmıştı?” diye sorulduğunda “Öyle oturduğum yerden Aylin Nazlıaka’ya laf attım.” diyecekler herhâlde. Dört yılı böyle geçirdiniz maalesef. (CHP sıralarından alkışlar)

İHSAN ŞENER (Ordu) – Kaçak su kullananlar varmış ama…

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Ankara’nın su problemine de gene değinmeye devam edeceğim.

Ankara’da su kalitesinin kötü olduğu yeterli değilmiş gibi bir de suya durmadan zam yapılıyor. Bakın, ASKİ’nin web sayfasına girecek olursanız Aralık 2013 ile Aralık 2014 arasındaki su fiyatlarında yüzde 33’lük bir artış olduğunu görürsünüz.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Kaçak su kullananlar yüzünden.

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Bu da yetmiyor, civar ilçelerimizde yüzde 100’ün üzerinde artış var.

Bakın, elimde bir civar ilçemizin çıkarmış olduğu, orada çıkan bir yerel gazete var. Burada da gene su fiyatlarına yapılan artış ve aynı zamanda su kalitesindeki sıkıntılar dile getiriliyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Caddeleri otopark yapıyorlar, caddeleri satıyorlar.

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Elimde bir fatura var. Bu fatura 50 TL’lik su almış olan bir vatandaşımıza ait. Bunun 23 TL’si kesintiye uğramış, sadece ve sadece 27 liralık su kullanabiliyor.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Kaçak su kullananlardan böyle pahalı, kaçak su…

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Özetle demek istiyorum ki, Ankaralılar maalesef yanlış zihniyetler tarafından yönetildiği için iyi hizmet alamamakta.

Geçenlerde Melih Gökçek bir açıklama yapmış ve siyaseti bırakacağını söylemiş. Sanıyorum bugüne kadar yaptığı en faydalı siyasi faaliyet siyaseti bırakmak olacaktır diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Nazlıaka.

60’ıncı maddeye göre pek kısa söz taleplerini yerine getireceğim.

Sayın Halaçoğlu, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, MHP Grubu olarak, 13’üncü ölüm yıl dönümünde Kırşehir eski Milletvekili Osman Bölükbaşı’na Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin açıklaması

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

1913’te Mucur’da doğan, 6 Şubat 2002 tarihinde hayata veda eden değerli siyasetçi ve aynı zamanda 1969’da “Milliyetçi Hareket Partisi” ismini alan Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinin de kurucuları arasında yer alan Osman Bölükbaşı, renkli kişiliği, hazırcevaplığı ve muhalefet anlayışıyla Türkiye siyasetinde iz bırakmış bir siyaset adamımızdır. Halk arasında “Anadolu fırtınası” lakabıyla tanınan, ayrıca “nazar boncuğu”, “TRT Osman” gibi unvanlara da sahip olan Değerli Siyasetçi Osman Bölükbaşı’ya Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Allah’tan rahmet diliyoruz, makamı cennet olsun.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Hamzaçebi…

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, CHP Grubu olarak Müzeyyen Senar’a ve 13’üncü ölüm yıl dönümünde Kırşehir eski Milletvekili Osman Bölükbaşı’na Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin açıklaması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Müzeyyen Senar evvelsi gün vefat etti, bugün kılınan cenaze namazını müteakip İstanbul’da defnedildi. “Müzeyyen Senar” ismi cumhuriyet ile Atatürk’le özdeşleşmiş; ismini her andığımızda sanatı yanında cumhuriyeti, onun değerlerini, demokrasiyi andığımız çok değerli bir isimdi. Müzeyyen Senar’a Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Allah’tan rahmet; ailesine, yakınlarına ve milletimize sabır ve başsağlığı diliyorum.

Geçen hafta 6 Şubat tarihi Türk siyasetinin önemli isimlerinden Sayın Osman Bölükbaşı’nın ölüm yıl dönümüydü. Bu vesileyle Türk siyasetinin önemli hatibi, önemli ismi Osman Bölükbaşı’yı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak saygıyla anıyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bostancı…

3.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Müzeyyen Senar’a ve 13’üncü ölüm yıl dönümünde Kırşehir eski Milletvekili Osman Bölükbaşı’na Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Siyasetin geçmişe ilişkin bir hafızasının olması gerekir, geleceğe ilişkin rüyaları olduğu gibi. Geçmişe ilişkin hafızasında da iz bırakan insanlar yapıp ettikleriyle aynı zamanda örnek oluştururlar. Rahmetli Osman Bölükbaşı bunlardan birisiydi, Türk siyasi hayatına kendi karakterini vurmuş bir insandı; keskin zekâsı, hazırcevaplığı, güçlü natıkasıyla meydanları dolduran birisiydi. Onun herhâlde unutulmaz sözlerinden birisi “Yeteri kadar darı vermeyen ekin tarlası gibi sapınız çok, samanınız çok ama taneniz az.” şeklinde, yine, meydanlardan kendisini dinleyenlere yönelttiği ironik eleştiri olmuştur. Kendisini rahmetle anıyoruz.

Müzeyyen Senar Türkiye’de sesiyle, tarzıyla, tavrıyla, hanımefendiliğiyle hem sanatçılara örnek olmuş birisiydi hem de aynı zamanda, Yahya Kemal’in ifadesiyle, bizim gök kubbemizi kalbimize ve ruhumuza göre çınlatan çok önemli seslerden birisiydi. Kendisi vefat etti ama şarkıları bizim kolektif varlığımızda ortak bir şekilde söylenmeye devam edilecektir. Rahmet diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şimdi on arkadaşımıza 60’ıncı maddeye göre söz vereceğim.

Sayın Özkan…

4.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, yükseköğrenim kurumlarındaki akademisyenlerin yandaşlığa, kayırmacılığa değil liyakate ve bilime öncelik verilmesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Ülkemiz genelinde üniversitelerde eğitim ve öğretim gören akademisyenlerin sesine Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak kulak vermemiz isteniyor. Şöyle ki: Yükseköğrenim kurumlarında akademisyenler, yandaş kayırmacılığından dolayı, ülkenin geleceğine yön verecek olmaları gerekirken 50/d uygulamasından dolayı kendi geleceklerinden endişe etmektedirler. Yükseköğrenim kurumlarında yandaşlığa, kayırmacılığa değil liyakate ve bilime öncelik verilmesi talebi vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Yükseköğretim Kurulu 50/d sorununu çözmek için göreve davet edilmektedir. Ben Yükseköğretim Kurulunu ve Türkiye Büyük Millet Meclisini duyarlılığa davet ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Erdemir…

5.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir'in, Müzeyyen Senar’a Allah’tan rahmet dilediğine ve herkesi Ankara’da açılan Dinamo Mesken sergisine davet ettiğine ilişkin açıklaması

AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bursa’nın Pınarbaşı Mahallesi’nden çıkan müstesna sanatçı Sayın Müzeyyen Senar Hanımefendi’yi kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz. Merhumeye Allah’tan rahmet diliyor, sevenlerine başsağlığı diliyoruz.

Yine, Bursa’mızın Mesken Mahallesi’nden çıkan yetenekler topluluğu Dinamo Mesken futbol takımını da burada anmak isterim. 12 Eylül sonrası adından dolayı kapatılan ilk ve tek kulübümüz bugün Ertuğrulgazi Meskenspor adıyla 2008 yılında yeniden açılmış ve faaliyet göstermektedir.

Ankara’da SALT Ulus Galerisi’nde 27 Ocakta açılan ve 14 Marta kadar sürecek olan Dinamo Mesken sergisi sanatçı Ege Berensel’in yüreğinden bir tarihe tanıklık etmektedir. Başka bir tribün, başka bir futbol, başka bir ülkenin mümkün olduğuna inanan herkesi Dinamo Mesken ile tanışmaya davet ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Öğüt…

6.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt'ün, Haydarpaşa Numune ile Siyami Ersek Hastanelerinin İSPARK’a ait inşaat nedeniyle tehlike altında olduğuna ve Üsküdar Belediyesinin, emekli olmuş ve hâlen çalışan işçilerine fazla mesai ödemelerini SGK’ya bildirmediği iddialarının araştırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Anadolu Yakası’nın en merkezî yerinde bulunan Haydarpaşa Numune Hastanesi hemen yan taraftaki inşaat nedeniyle büyük tehlike altında. Dahiliye ve fizik tedavi merkezlerinin 100 yatağının boşaltılması, acil servisin ambulans kabul etmemesi haklı bir tedirginliğe yol açıyor. İSPARK’a ait olduğu dile getirilen inşaatın hastanede hasara neden olduğu göz önünde bulundurulduğunda, neden önlem alınmadan çalışmalar başlamıştır?

Ayrıca, Numunenin hemen yan tarafında bulunan Siyami Ersek Hastanesinin ana binasında kayma olduğu doğru mudur?

Ayrıca, Üsküdar Belediyesinin belediyede çalışıp emekli olmuş ve hâlen çalışan işçilere fazla mesai ödediği, ancak bu ödemeleri SGK’ya bildirmediği için bu şekilde hem çalışanları hem de kamuyu zarara uğrattığı bilgisi tarafıma ulaştı. Çok ciddi mağduriyetler yaşanıyor. SGK denetmenlerince yapılan incelemede, Üsküdar Belediyesine yaklaşık 27 milyon lira ceza kesildiği, ancak belediyenin ödememek için her türlü bahaneyi ürettiği dile getiriliyor. Bu skandal niteliğindeki konuyu araştırmayı düşünmekteler mi? Hükûmete sormak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Havutça…

7.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın, Erdek Körfezi’nde zeytin ağacı katliamına izin verilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Erdek Körfezi Dayanışma Platformu 8 Şubat 2015 Pazar günü 1/100.000’lik çevre düzeni planı kapsamında Bandırma-Biga hattı arasında 48 bin dönümlük, sanayi bölgesi ilan edilen bölgede inceleme yaptı; bu bölge içerisinde kalan Şirinçavuş köyü sınırları içerisinde, Erdek Körfezi’nin hemen bitişiğindeki bir alanda zeytin ağacı katliamının yaşandığını fotoğraflarla tespit etti. Zeytin ağaçları köklerine yakın budanarak ve yerlerinden başlıca sökülerek katlediliyor ve yaklaşık 5 bin ağaçtan söz ediliyor. “Sanayi bölgesinde yaptığımız keşif üzerinde gerçek bir zeytin katliamına tanık olduk. Söz konusu kesimi budama olarak değerlendirmek kesinlikle mümkün değildir.” diyor ziraat mühendisleri. “Kesim kabaklama şeklinde yapılıyor ve Manisa Yırca’dan sonra ikinci zeytin katliamı Bandırma’da, Balıkesir’de yaşanıyor.” diyorlar, “Bu zeytinlerin başka bir alana taşınsa bile ürün vermeleri mümkün değil.” deniyor.

Ben buradan Bakana sesleniyorum: 1/100.000’lik planlar kesinleşinceye kadar, o bölgede itirazlar sonuçlanıncaya kadar hiçbir şekilde zeytin katliamına izin verilmemesi ve Tarım Bakanlığı yetkililerinin harekete geçmesini bekliyoruz.

BAŞKAN – Sayın Eyidoğan…

8.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan'ın, jeoloji ve jeofizik mühendislerinin işsizlik sorununa ilişkin açıklaması

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Üniversitelerimizden yılda ortalama 2 bin jeoloji veya 600 jeofizik mühendisi mezun olmaktadır. Jeoloji ve jeofizik mühendislerinde işsizlik yüzde 35 civarındadır. Kamuya alınan jeoloji ve jeofizik mühendisleri sayısı çok sınırlı, hatta yok denecek kadar azdır. 1999 depremlerinden sonra açılan 2 bin civarında serbest mühendislik ve müşavirlik bürosu 2015 yılına gelindiğinde çoğunluğu kapanmakla yüz yüze kalmıştır.

Kamuda çalışan yer bilimcilerin özlük hakları yoksulluk sınırına dayanmıştır. Teknik kurumlara uzman yardımcılığı ve uzman kadro açılarak mühendislik tamamen bitirilme noktasına getirilmiştir. Ocak 2015 itibarıyla otuz yıllık mühendislerin maaşları en fazla 3.500 TL iken beş yıllık uzman maaşları 5.500 TL, üç yıllık uzman yardımcılarının maaşları 3.800 TL, Sayıştay, Danıştay, Hazine Müsteşarlığı gibi beş on yıllık iktisat ve işletme mezunlarının maaşları en az 6 bin TL’ye kadar yükseltildi.

“Hizmet satın alımı”, “koordinasyon”, “kariyer uzmanlıkları” başlıklarıyla izlenen personel politikaları mühendislik kavramını yok eder. Mühendisliklerin değersizleştirildiği bir ülkede üretim, kalkınma ve gelişmeden bahsedilemez.

BAŞKAN – Sayın Doğru…

9.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun, Tokat’ın bazı ilçe ve köylerindeki kara yollarının durumuna ilişkin açıklaması

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tokat ilinde kışın yağışların yoğun geçmesinden dolayı köy yolları aşırı derecede bozulmuştur. Özellikle Erbaa, Niksar, Almus, Artova, Turhal ve Zile ilçelerindeki köylü vatandaşlarımız yollardaki kasislerden, çukurlardan dolayı arabalarıyla geçememekte, şehir merkezine gelmekte zorlanmakta, çok büyük mağduriyetler yaşamaktadırlar. Halk, yolların çabucak yapılmasını beklemektedir. Tokat ili göç veren illerin başında geldiğine göre köylü vatandaşların böyle basit ve haklı isteklerinin de vakit geçirilmeden yapılması gerekmektedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisinden yetkililere sesleniyor ve uyarıyorum: Gereğinin bir an önce yapılması ve köy yollarındaki o mağduriyetlerin giderilmesi gerekir diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Atıcı…

10.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı'nın, Sağlık Bakanlığının, aile hekimlerinden hastaların iletişim bilgilerini isteyerek suç işlediğine ilişkin açıklaması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, seçimlere dört ay kala Sağlık Bakanlığı yetkilileri aile hekimlerini arayarak 5 hastanın bütün iletişim bilgilerini isterse ve anket yapacağını söylerse aklınıza ne gelir? Bu soruyu sorduğum 10 kişinin tamamı “Seçim propagandası yapacaklardır.” dedi, “Belki de doktorun hizmet kalitesini ölçeceklerdir.” dedim, güldüler, “O zaman neden doktordan isim istesinler?” dediler. Değerli arkadaşlar, hastaların doktorlara emanet ettiği mahrem bilgilerden Hükûmet elini derhâl çekmelidir, denetim yapmak istiyorsa çok çeşitli yöntemler vardır.

Buradan iki duyuru yapmak istiyorum. Birincisi hekimlere: Hastalarınızın iletişim bilgilerini mahkeme dışında kim isterse istesin vermeyiniz, suçtur. İkinci duyurum halka: Sağlık Bakanlığından sizi arayan olursa ve seçimle ilgili sorular sorarlarsa derhâl bizi arayınız ve bu seviyesizliğe ortak olmayınız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Varlı…

11.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı'nın, Kırşehir eski Milletvekili Osman Bölükbaşı’nın 13’üncü ölüm yıl dönümüne ve Çukurovalı pamuk çiftçilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de rahmetli Osman Bölükbaşı’nı rahmetle ve şükranla yâd ediyorum, umut ediyorum ki bütün siyasetçiler Osman Bölükbaşı’nın kişiliğini ve onun siyasi hayatını örnek alırlar.

Aracılığınızla -hazır Maliye Bakanı da burada, Genel Kuruldayken- Hükûmete bir uyarıda bulunmak istiyorum: Çukurovalı çiftçiler pamuk ekmek istiyorlar ama pamuğun destekleme fiyatını da az buluyorlar. Çünkü pamuğun kilosu para etmiyor, kilosu para etmediği için desteklemenin artırılması lazım ki çiftçi yeterince para kazanabilsin, uygun miktarda para kazanabilsin. Eğer Sayın Maliye Bakanı, Tarım Bakanlığının teklifini kabul ederse, “Fazla yük getiriyor.” mazeretiyle reddetmezse Çukurovalı çiftçiler pamuk ekmek istiyorlar, ısrarla bunu bize söylüyorlar. Çünkü, topraklar artık fazlaca mısır ekmeyi kaldırmıyor. Türkiye’nin mısır ihtiyacının da çok fazlasında bir mısır üretimi gerçekleşecek. Dolayısıyla, pamuk ekmek lazım, pamuk ekimini de teşvik etmek lazım. Sayın Maliye Bakanının kulağını dolduralım buradan da haberi olsun. İnşallah çiftçilerimizi mağdur etmezler bu konuda.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Yeniçeri…

12.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, güneydoğuda PKK ve KCK’nın halkı baskı altında tuttuğuna ve yetkilileri, devlete ve millete sahip çıkmaya çağırdığına ilişkin açıklaması

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Güneydoğuda inanılmaz olaylar meydana geliyor. PKK, KCK, bölgede halkı baskı altında tutuyor. KCK, bölgede yargı görevi yapar, vergi toplar, yol keser durumdadır. Bölgede, silahlı eşkıyalar uzun namlulu silahlarla sokaklarda geziyor, mütedeyyin insanlar bölgeden batıya göçüyor ve kaçıyor. Barzani, Öcalan’la mektuplaşıyor, Ahmet Türk kendi kaderini tayin hakkından bahsediyor, devlet ve millet tehdit altında tutuluyor, Hükûmet de bütün bunları seyrediyor. Cumhurbaşkanı tarafsızlığını yitirmiş, resmen siyaset yapıyor, Anayasa’yı çiğniyor, Başbakan çözüm ve seçim süreci zarar görmesin diye PKK’ya müdahale etmiyor. Durum hem vahim hem de acildir. Bütün yetkilileri devlete ve millete sahip çıkmaya, görevlerini yapmaya çağırıyorum. Ya devlet başa, ya kuzgun leşe!

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Tanal…

13.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, son günlerde yapılan algı operasyonlarıyla emniyet mensuplarının pasifize edildiğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli bakanlar da buradayken Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı’nın katillerinin, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin kararıyla Tevhid Selam Kudüs Ordusu örgütü üyesi olması nedeniyle… Bu örgütün temel bir amacı var: Türkiye’de mevcut olan Anayasal düzeni yıkarak yerine İran-İslam devriminin modelini alan bir devlet kurmak. Bu İran gizli servisinin de soruşturmasını yapan emniyet mensuplarına son günlerde bir algı operasyonu yapılıyor. Siyasi iktidardan benim ricam şu: Lütfen, bu hukuka aykırı davranışlarınızdan, algı operasyonundan vazgeçiniz. Aksi takdirde, emniyet mensupları pasifize edilmekte, görevini yapan insanlar görev yapamaz duruma düşmekte, terör örgütleri bundan medet ummakta, terör örgütlerine moral vermiş durumdasınız. Devletler hukukla yaşar, hukuk dışına çıktığınız andan itibaren devlet kaos olur. Gerçi, bakanlar da dinlemiyor, umurlarında da değil. Bakanları da halka şikâyet ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanal.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- BDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, İmralı Kapalı Cezaevinin statüsü, mevcut koşullarının yarattığı hukuka aykırılıklar ile yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1197)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İmralı Kapalı Cezaevi’nin statüsü, mevcut koşullarının yarattığı hukuka aykırılıklar ile yaşanan sorunların saptanması ve çözümü için Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını dilerim.

                                                       Pervin Buldan

                                                       Iğdır

                                                       BDP Grubu Başkan Vekili

Gerekçe:

Avrupa Birliği uyum yasalarıyla birlikte AKP Hükûmetinin demokratikleşme hamlesi hukuk alanında başlamış ve çeşitli yasaları modern hukuka uygun hâle getirme niyeti sadece söylemde kalmıştır. Bu anlamda ceza yasalarında bazı değişiklikler yapılmıştır. Pratik ile söylem düzeyinde, AKP Hükûmeti bu süreçte yaptığı yasalarla bile çelişir infaz sistemleri uygulamaya başlamıştır. Bunun en önemli örneği Sayın Öcalan'a uygulanan infaz sistemidir. Sayın Öcalan, Türkiye'ye teslim edildiği 1999 Şubat ayından bu yana İmralı Cezaevi’nde tutulmaktadır.

İmralı Cezaevi, siyasi iradenin kararları doğrultusunda 15 Şubat 1999 tarihinde yarı açık cezaevi statüsüne son verilerek önce uluslararası bir komployla Türkiye'ye teslim edilen Sayın Abdullah Öcalan için gözaltı merkezine dönüştürülmüş, ardından yasal statüsü belirlenmeden hem bir tutukevi hem de yargılamanın yapıldığı bir mekân olarak kullanılmıştır. Devlet, “tabii mahkeme” ilkesini ihlal etmenin yanında, kişiye özel infaz sistemiyle başta Anayasa olmak üzere, Ceza İnfaz Yasası ve AİHS’ni ihlal etmiştir.

Sayın Öcalan'ın, Türkiye'ye teslim edildiği tarihten itibaren zaman zaman başta avukatlarıyla olmak üzere yakınlarıyla görüşmesine koster bozukluğu ve hava muhalefeti gibi inandırıcılıktan uzak nedenler bahane gösterilerek engel olunmuştur. Ceza Usul Yasası'nın 149 ve 153’üncü maddeleri, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 59’uncu maddesi, sanıkla müdafinin vekâletname aranmaksızın her zaman uygun bir ortamda görüştürülmesini hüküm altına almıştır. Sayın Öcalan'ın avukatlarıyla on üç aydır görüştürülmemesi bu yasa maddelerini açıkça ihlal etmektir. İç hukukun çiğnenmesi yanında AİHS'nin 6’ncı maddesine aykırı bu tutum uluslararası hukukun da çiğnenmesine neden olmaktadır. Sayın Öcalan’a avukat yasağıyla uygulanan yoğunlaştırılmış tecrit, bir insan hakları ihlali olması açısından da bir işkencedir. Nitekim tecritle uygulanan yalnızlaştırmanın yanında, iç yönetmelikle sağlandığı iddia edilen sistem, bir kişi özelinde siyasal süreçleri doğrudan gözeten devletin ilgili birimlerinin müdahalesiyle cezalandırma, cezanın doğrudan bireyin kişiliğini hedef alan, bireyselleştirme mantığını da aşan daha karmaşık bir seyir izlemektedir. Bu hâliyle İmralı Cezaevi "yüksek güvenlikli" cezaevleri içinde doğrudan bireyin konumu ve izolasyonu, yalnızlaştırılması sistemini bireyden yola çıkarak izleyen, bir birey özelinde uygulamalar çerçevesinde kurulmuş olması ile özgün bir işleyiş ve mantığa sahiptir.

2.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve 21 milletvekilinin, cezaevlerinde açlık grevi yapan tutukluların taleplerinin, sağlık durumlarının ve ailelerinin sosyal ve psikolojik sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1198)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Cezaevlerinde 12/9/2012 tarihinde başlayan ve üç siyasi talebi içeren süresiz dönüşümsüz açlık grevi, bugün itibarıyla onlarca cezaevini kapsamış, açlık grevinde bulunan tutsak sayısı 707’yi aşmış ve grev 58’inci gününe girmiştir. 5 Kasım 2012 tarihinde ise 10 bin siyasi tutuklu daha açlık grevine girmiştir. Bu amaçla açlık grevi yapanların taleplerinin, sağlık durumlarının ve ailelerinin sosyal ve psikolojik sorunlarının belirlenmesiyle ilgili olarak Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzük’ün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederim.

 

1) Altan Tan                                                             (Diyarbakır)

2) Pervin Buldan                                                      (Iğdır)

3) İdris Baluken                                                        (Bingöl)

4) Sırrı Sakık                                                            (Muş)

5) Murat Bozlak                                 (Adana)

6) Halil Aksoy                                    (Ağrı)

7) Ayla Akat Ata                                                       (Batman)

8) Hasip Kaplan                                 (Şırnak)

9)   Hüsamettin Zenderlioğlu                                    (Bitlis)

10) Emine Ayna                                 (Diyarbakır)

11) Nursel Aydoğan                           (Diyarbakır)

12) Adil Zozani                                  (Hakkâri)

13) Esat Canan                                  (Hakkâri)

14)     Sırrı Süreyya Önder                                       (İstanbul)

15) Sebahat Tuncel                            (İstanbul)

16) Mülkiye Birtane                            (Kars)

17) Erol Dora                                                           (Mardin)

18) Ertuğrul Kürkcü                            (Mersin)

19) Demir Çelik                                 (Muş)

20) İbrahim Binici                                                     (Şanlıurfa)

21) Nazmi Gür                                   (Van)

22) Özdal Üçer                                  (Van)

Gerekçe

12/9/2012 tarihinde başlayan ve üç siyasi talebi içeren açlık grevleri her geçen gün tutuklular aleyhinde ilerlemektedir. Onlarca cezaevinde bugün itibariyle 707 kişi açlık grevlerinde bulunmaktadır. Kürt siyasi tutuklular, süresiz dönüşümsüz açlık grevinin 57’nci gününde bulunmakta ve 5 Kasım 2012 tarihi itibarıyla da 10 bin siyasi tutuklu açlık grevlerine başlamıştır. Türk Tabipleri Birliği ve İnsan Hakları Örgütünün açıklamalarında, açlık grevcilerinin kritik sınırı aştıkları, ölümlerin an meselesi olduğu gibi, pek çok tutuklunun da beyin ve hayati organlarında kalıcı sakatlanmalara yol açmasının kaçınılmaz olduğu kaydedilmektedir.

Tutsakların talepleri şunlardır: Ana dilde eğitimin önündeki engellerin kaldırılması, ana dilde savunma hakkının serbest bırakılması ile anayasal çerçeveye alınarak tanınması ve PKK lideri Abdullah Öcalan'ın dört yüz seksen gündür avukatlarıyla görüştürülmemesinin önünün açılması, doğrudan uygulanan tecridin kaldırılması, sağlık koşullarının düzeltilerek müzakere sürecinin başlatılmasıdır.

Türkiye'de, 12 Eylül askerî faşist darbesinden sonra cezaevlerinde siyasi tutuklular tarafından açlık grevleri yapılmıştır. İşkence ve yaşanan katliamlarla hafızalardan silinmeyen Diyarbakır Askerî Cezaevinde 1981 ve 1984 yılları arasında açlık grevlerinde 34 kişi hayatını kaybetmiş, onlarca kişi sakat kalmıştır. 1996 yılında yaklaşık 43 cezaevinde toplam 2.174 tutuklu açlık grevi, 355 tutuklu da ölüm orucuna katılmış ve 12 kişi hayatını kaybetmiş, onlarcası ise açlığa bağlı sağlık problemleriyle karşılaşmıştır. 1996 ve 2000'li yıllarda açlık grevleri nedeniyle pek çok mahkûm, özellikle Wernicke Korsakoff sendromuna yakalanmıştır. Wernicke Korsakoff sendromu, açlık nedeniyle meydana gelen B1 vitamini eksikliği, hafıza kaybı gibi beden işlevlerinde düzensizlik durumudur. Cezaevlerinde ölüm orucuna yatan mahkûmlarda sık görülen bir hastalıktır. Bugüne kadar yapılan açlık grevlerinde 110 kişi hayatını kaybetmiş, binlercesi sakat kalmıştır.

Açlık grevine giren eylemcilerin talepleri zaten yasalarda olan meşru taleplerdir. Anayasa’mızın "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36’ncı maddesi "Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." der. Bu kapsamda, savunma yapmak anayasal bir haktır. Yine aynı şekilde Türk Ceza Kanunu'nun 3’üncü maddesi "Ceza Kanununun uygulamasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal veya diğer fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, millî veya sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılamaz ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınamaz." hükmünü taşır. Böylelikle Anayasa güvencesi altında olan savunma hakkı Ceza Kanunu’yla da teminat altına alınır. Ve nihayet, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tercüman bulundurulacak hâller" başlıklı 202’nci maddesi "Sanık veya mağdur, meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilmiyorsa; mahkeme tarafından atanan tercüman aracılığıyla duruşmadaki iddia ve savunmaya ilişkin esaslı noktalar tercüme edilir." diyerek savunmanın gerçek anlamda tecellisi için alınması gereken önlemleri ve ana çerçeveyi çizmektedir.

Bugüne kadar cezaevlerinde açlık grevi yapan tutukluların talepleri, kendileri ve ailelerinin yaşadıkları psikososyal, ekonomik sorunların araştırılmasının devam eden açlık grevlerinin sona erdirilmesi bakımından önemli olduğu kanaatiyle Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 23 milletvekilinin, tüzel kişilikleri köye dönüştürülen belde belediyelerinin mevcut durumlarının ve yaşanacak sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1199)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Nüfusu 2 binin altında olduğu gerekçesiyle tüzel kişilikleri köye dönüştürülen belde belediyelerinin mevcut durumlarının ve yaşanacak sorunların araştırılarak alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’mızın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104’üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini saygılarımızla arz ederiz. 09/11/2012

1) Alım Işık                                                                  (Kütahya)

2) Lütfü Türkkan                                                           (Kocaeli)

3) Bülent Belen                                                            (Tekirdağ)

4) Mesut Dedeoğlu                                                        (Kahramanmaraş)

5) Mehmet Şandır                                                         (Mersin)

6) Sümer Oral                                                               (Manisa)

7) Seyfettin Yılmaz                                                       (Adana)

8) Ali Öz                                                                      (Mersin)

9) Enver Erdem                                                            (Elâzığ)

10) Kemalettin Yılmaz                                                   (Afyonkarahisar)

11) Ali Uzunırmak                                                         (Aydın)

12) Münir Kutluata                                                        (Sakarya)

13) Mustafa Kalaycı                                                      (Konya)

14) Erkan Akçay                                                           (Manisa)

15) Mehmet Günal                                                        (Antalya)

16) Reşat Doğru                                                           (Tokat)

17) Yusuf Halaçoğlu                                                     (Kayseri)

18) Mustafa Erdem                                                       (Ankara)

19) Celal Adan                                                             (İstanbul)

20) Koray Aydın                                                            (Trabzon)

21) Murat Başesgioğlu                                                  (İstanbul)

22) Cemalettin Şimşek                                                  (Samsun)

23) Mehmet Erdoğan                                                     (Muğla)

24) Özcan Yeniçeri                                                        (Ankara)

Gerekçe:

Bilindiği gibi TBMM gündeminde olan Büyükşehir Belediyesi Kanun Tasarısı’yla büyükşehir statüsü kazanacak 29 ilde toplam 1.032 belde belediyesi kapatılarak mahalle statüsüne dönüştürülürken, diğer illerde nüfusu 31/12/2011 tarihi itibarıyla TÜİK kayıtlarına göre 2 binin altına düşen toplam 559 belde belediyesinin tüzel kişilikleri köye dönüştürülmektedir. Türkiye'de toplam belediye sayısının yarısından fazlasına denk düşen 1.591 beldenin kapatılmasının öngörüldüğü anılan tasarı o yörelerde yaşayan milyonlarca inşanı endişeye sevk etmiştir.

Nüfusları 2 binin altında olduğu gerekçesiyle 6/3/2008 tarihli ve 5747 sayılı Kanun’la kapatılan 863 belde belediyesine yenileri eklenerek 2012 yılı sonunda belde belediyelerinin yarısından fazlası kapatılmış olacaktır. Anayasa Mahkemesi, Yüksek Seçim Kurulu ve yerel mahkemelerin verdiği kararlarla son kez 2009 mahallî idareler seçimine giren bu 863 belde belediyesine eklenen yeni belde belediyelerinin de sadece nüfus kriteri dikkate alınarak kapatılması bu beldelerimizde yaşayan insanlarımıza yapılmış büyük bir haksızlıktır.

Yıllarca belediye hizmetlerinden yararlanan vatandaşlarımızın, AKP'nin aldığı bu yanlış, demokrasiye ve Anayasa’mıza aykırı kararla bu hizmetlerden yoksun bırakılması sonucunda anılan beldelerimizden başka yerlere olan göç hızlanacak ve yeni birçok sosyal sorunun yaşanmasına neden olunacaktır.

Anayasa Mahkemesinin 6/12/2008 tarihli Resmî Gazete yayımlanarak yürürlüğe giren 2008/34 esas ve 2008/153 karar sayılı kararıyla turizm öncelikli ve tarihî bölgelerde bulunan belde belediyelerinin nüfus kriteri dikkate alınarak tüzel kişiliklerinin sona erdirilemeyeceğine hükmedilmiştir. Bu karar hâlen yürürlükte olmasına karşın AKP'nin Hükûmet tasarısı olarak TBMM gündemine getirdiği yeni büyükşehirler kurulmasının yanında, içinde tarihî ve turistik bölgeler de bulunan çok sayıda belde belediyesinin de kapatılmasını öngören tasarıyla kapatılan beldeler içinde Anayasa Mahkemesi kararıyla tüzel kişilikleri korunan belde belediyeleri de yer almaktadır. Bu durumdaki beldelerin nüfus kriterine bakılmaksızın tüzel kişiliklerinin korunması gerekmektedir.

Ayrıca, çevresindeki bazı köy veya beldelerle birleşerek nüfusunu 2 binin üzerine çıkarmak üzere resmî süreci başlatmış oldukları hâlde Meclis gündemine getirilen tasarıdaki bazı kısıtlamalar nedeniyle bu süreci tamamlayamadıkları için kapatılmak durumunda kalan beldelerin de tüzel kişiliklerinin korunması sağlanmalıdır.

Sadece nüfus kriteri dikkate alınarak kapatılan belde belediyelerinin birçoğu borçsuz olup önemli yatırımların yapıldığı, bazı iş yerlerinin çalışmakta olduğu, önemli miktarda taşınır ve taşınmazın bulunduğu belediyelerdir.

Kapatılan belde belediyelerinde istihdam edilen çok sayıda kamu çalışanının akıbetleri belirsizdir. Köy tüzel kişiliğine dönüştürülen bu belediyelerin tüm taşınır ve taşınmazları ile çalışanlarının il özel idarelerine devredilmesi ardından yaşanacak sorunların ve mağduriyetlerin boyutları kestirilememektedir.

AKP'nin sahip olduğu sayısal çoğunluğa dayanarak çıkarttığı yasalarla ülkemizde yıllardır uygulanagelen yerel yönetim anlayışının tamamen değiştirilmesi, birçok hukuki, siyasi, sosyal ve ekonomik sorunu da beraberinde getirecektir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, nüfusu 2 binin altında olduğu gerekçesiyle tüzel kişilikleri köye dönüştürülen belde belediyelerinin mevcut durumlarının ve yaşanacak sorunların araştırılarak alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılması gerekli görülmektedir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

B) Duyurular

1.- Başkanlıkça, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine düşen birer üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin duyurusu

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ve İnsan Haklarını İnceleme komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine de birer üyelik düşmektedir. Bu komisyonlara aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin 16 Şubat 2015 Pazartesi günü saat 18.00’e kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yazılı olarak müracaat etmelerini rica ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Vural, sisteme girmişsiniz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, kısa bir söz talebim var.

BAŞKAN – Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

14.- İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın, MHP Grubu olarak, Soma AŞ bünyesinde çalışırken iş akitleri feshedilen ve şehit olan madencilerin kıdem tazminatlarının ödenmesiyle ilgili kanunun çıkarılması için AK PARTİ Grubuna çağrıda bulunduklarına ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün, Soma AŞ bünyesinde çeşitli maden ocaklarında çalışan, TKİ’nin redevans ya da hizmet alımı yaptığı sahalarda çalışan -maalesef 1 Aralıkta iş akdi feshedilen 2.831 işçimizle birlikte 301 şehidimizin haklarıyla ilgili- oradaki madenci kardeşlerimiz grubumuzu ziyaret ettiler, Manisa Milletvekilimiz Sayın Erkan Akçay Bey’le kabul ettik. Türkiye Büyük Millet Meclisinden ve milletten istedikleri şu: İş akitleri feshedilen ve bu şehit olan madencilerimizin kıdem tazminatlarının verilmesini ve istihdamla ilgili verilen sözlerin yerine getirilmesini istiyorlar. Bu durumda AKP Grubunu da ziyaret etmişler. Bu çerçevede biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu iş akitleri feshedilen ve şehit olan işçilerimizin kıdem tazminatlarının verilmesini içerecek 1 maddelik bir kanun değişikliğini hemen geçirmeye, herhangi bir kanun içerisine de bunu önerge hâlinde sunmaya hazır olduğumuzu ifade etmek istiyorum ve bu açık çağrımızı Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun da dikkate almasını istirham ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Bir gensoru önergesi vardır, önerge daha önce bastırılıp 7 Şubat 2015 tarihinde dağıtılmıştır.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) Gensoru Önergeleri

1.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve 25 milletvekilinin, millî eğitimle ilgili sorunlara çözüm bulamadığı ve sorunların daha kötüye gitmesine sebep olduğu iddiasıyla Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/44)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

24/01/2013 tarihinde Millî Eğitim Bakanı olarak atanan Nabi Avcı, Millî Eğitim Bakanlığında oluşan sorunları gidermesi için getirildi. Ancak var olan sorunları çözmeyi bırakın, sorunların üzerine sorun katıldı. Dershanelerin kapatılması, FATİH Projesi, meslek liselerinin daha da kötüye gitmesi, okullara zorunlu kursların açılması, yurt dışında akademisyen olmaları için gönderilen öğrencilerin olumsuz duruma düşürülmesi, öğretmenlerin özlük hakları, üniversitedeki öğrencilerin harç ve okullardan atılması sorunları, 4+4+4 eğitim sistemindeki olumsuzluklar, devlet eliyle kurslar açılması, okul yöneticileri ve şube müdürü atamalarında yaşanan sorunlar, akademisyenlere maaş artırımı yerine tazminat verilmesi, TEOG yüzünden oluşan kaos ortamı, ÖSYM sınavlarındaki haksızlıklar, 2010 KPSS problemi, YÖK Yasası’nın yapılmaması ve bunun gibi birçok problem kar topu etkisiyle büyümeye devam etmiştir. Ülkemizin gelecek nesillerini yetiştirmekten sorumlu olan Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı hakkında ekte verilen gerekçelerle Anayasa’nın 98'inci ve 99'uncu, İç Tüzük’ün 106'ncı maddeleri uyarınca gensoru açılmasını arz ve talep ederiz.

03/02/2015

     Zühal Topcu                                        Sümer Oral                                       Sadir Durmaz

         Ankara                                               Manisa                                               Yozgat

  Mehmet Erdoğan                            Ahmet Kenan Tanrıkulu                              Bahattin Şeker

          Muğla                                                 İzmir                                                Bilecik

Emin Haluk Ayhan                                    Atila Kaya                                         Ali Halaman

         Denizli                                              İstanbul                                               Adana

   Mesut Dedeoğlu                                  Mustafa Kalaycı                                     Erkan Akçay

   Kahramanmaraş                                         Konya                                                Manisa

     Reşat Doğru                                  Ahmet Duran Bulut                                    Faruk Bal

          Tokat                                               Balıkesir                                              Konya

     Bülent Belen                                     Mustafa Erdem                                 Kemalettin Yılmaz

        Tekirdağ                                              Ankara                                         Afyonkarahisar

     D. Ali Torlak                                    Mehmet Şandır                                          Ali Öz

        İstanbul                                              Mersin                                               Mersin

      Emin Çınar                                      Özcan Yeniçeri                                   Münir Kutluata

      Kastamonu                                            Ankara                                              Sakarya

       Alim Işık                                      Seyfettin Yılmaz

        Kütahya                                               Adana

Gerekçe:

24/01/2013 tarihinde Millî Eğitim Bakanı olarak atanan Nabi Avcı, daha önceden Millî Eğitim Komisyonu Başkanlığı yapmıştı. Bu nedenle konulara daha hâkim olacağı düşünülmüştü. Kendinden önceki MEB Bakanı Ömer Dinçer, Bakanlık yaptığı 7 Temmuz 2011-25 Ocak 2013 tarihleri arasında eğitimde büyük tahribatlar yapmıştır. Bunlardan bazıları aşağıda verilmiştir:

4+4+4 eğitim sistemine pilot uygulama yapılmadan hazırlıksız başlandı.

Altmış, altmış altı ve yetmiş iki aylık çocuklar arasında eğitimle ilgili problemler yaşandı.

Serbest kıyafet konusunda yapılan çalışmalar hem okul yönetimlerine hem öğretmenlere hem de velilere problemler oluşturdu.

Okullar birden fazla eğitim yapmak zorunda bırakılmıştır.

Öğretmenlere ve yöneticilere sahip çıkılmayıp, atanmayan öğretmenler güvercinlere benzetildi.

Parçalanmış öğretmen aileleri birleştirmiş gibi gözüküp, alan değiştirme dayatılması sonucunda birleşen aileler alanlarından mutsuz olmaktan dolayı intiharın eşiğine kadar geldiler.

FATİH Projesi tamamlanamadı.

Liseye, üniversiteye ve kamuya giriş gibi sınavlarda kopya çekme, soru çalınması ve soru kâğıtlarının kaybolması gibi birçok problem ortaya çıktı.

On yıllık AK PARTİ kadroları yok sayıp uzman olmayan kadrolarla yola devam etmeye çalıştı.

Akademisyenler unutuldu.

25 Ocak 2013 tarihinden bugüne kadar bakanlığı devam eden Millî Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı'nın daha makul olacağı düşünülmüştü. Yeni Bakanla ilgili en büyük beklenti, gelişen sorunlar nedeniyle oluşan tansiyonu düşürmesiydi. Daha iyi çalışma ekibi kurulup, sorunların çözülmesi beklenirken, sorunlar kar topu yumağı şeklinde büyümeye devam etti ve ediyor.

Sayın Bakan, ilk geldiğinde, çalışma ekibinin nasıl olacağı merak ediliyordu. Bakan yardımcısı, müsteşar, müsteşar yardımcıları ve diğer üst düzey bürokratlar... Ancak zamanla Sayın Bakanın yerine Müsteşarı daha yetkili hâle gelip, Bakanın yerine konuşmalar yapmaya başladı.

Sayın Bakanın döneminde çıkan sorunlar saymakla bitmez;

Dershaneler kapatıldı. Dershane öğretmenlerinin KPSS puanı olmadan yazılı ve/veya sözlü sınavla atanacağı belirtildi. Dershanelerde çalışan güvenlik görevlisi, temizlik görevlisi, sekreter ve muhasebecinin geleceği düşünülmedi. Bu durumda aileleri ile etkilenen 100 bin kişi bulunmaktadır.

FATİH Projesi’nin bitiş tarihi 2014 olarak belirtilmiş olmasına rağmen, proje tamamlanamamış ve projenin akıbetinin ne olduğu konusunda resmî hiçbir açıklama yapılmamaktadır.

Dershanelerin kapatılması yüzünden, devlet eliyle kurslar açıldı. Fakat sürecin başarısızlıkla sonuçlanacağı öğrenci talebinin azlığından ortaya çıkmaktadır.

Bu kurslarda görev yapan öğretmenlere tatmin edici bir ücret verilmemektedir.

Yeni atanan öğretmen adaylarına sözlü ve/veya yazılı sınav getirildi. Bu sınavı veya sınavları geçemeyen öğretmenleri bulundukları yerden farklı bir yere atayacaklar. İkinci haklarında da geçemezlerse, memurluktan men edecekler.

Liseye kayıt yapmayıp, açık lisede okumaya devam eden öğrencilerin takibi yapılamamaktadır.

Okul müdürü, müdür yardımcısı ve şube müdürü atamalarında bir kaos oluşturuldu ve yandaş sendikadan olmayan yöneticiler atanmayıp yerine yandaş sendikadan kişiler getirildi.

TEOG sınavında yaşanılan sorunlar yüzünden ailelerin ve öğrencilerin psikolojisi bozuldu.

Kürtçe okullar açıldı. Sayın Bakan bundan bihaber. 23 Ocak 2015 tarihinde de ilk defa Kürtçe karne dağıtıldı.

Meslek liselerindeki büyüme ve gelişme problemleri hâlâ çözülemedi.

Öğretmenler, özlük haklarının verilmemesi, atandıkları yerde üç yıl kalmaları, eş durumu tayininin yapılmaması gibi birçok durumla karşı karşıyadır.

Akademisyenlere verilen tazminat ödemesi günü kurtarma adına yapılan bir çalışma olarak kaldı. Verilen tazminat ödemesi emekliliğe yansımayacağı için büyük bir sorun teşkil etmektedir. Ayrıca, dil puanı yüzünden birçok akademisyen sorun yaşamaktadır. Eş durumu tayini olmayan tek kamu personeli kadrosudur.

YÖK yasası hâlâ yapılamadığı için düzenlemeye geçilemedi.

ÖSYM'de her gün yeni bir sınav skandalı gündeme gelmektedir.

Ülkemizin gelecek nesillerini yetiştirmekten sorumlu olan Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı hakkında ekte verilen gerekçeler ile Anayasa’nın 98'inci ve 99'uncu, İç Tüzük’ün 106'ncı maddeleri uyarınca gensoru açılmasını arz ve talep ederiz.

BAŞKAN – Gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmenin gününü de kapsayan siyasi parti grubu önerisi biraz sonra işleme alınacaktır.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.58

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.15

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; bastırılarak dağıtılan (11/44) esas numaralı Gensoru Önergesi’nin 12 Şubat 2015 Perşembe günkü gündemin “Özel Gündemde Yer alacak İşler” kısmına alınmasına ve Anayasa’nın 99’uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin bu birleşimde yapılmasına; 685 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 10/2/2015 Salı günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Mehmet Naci Bostancı

                                                                               Amasya

AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan 685, 54, 565, 663, 466, 626, 638, 387, 418, 455, 19, 62, 109, 140, 227, 160, 268, 340, 358, 411, 543, 545, 104, 569, 573, 602, 625, 383, 646, 162, 272, 281, 296, 316, 422, 353, 501, 552, 401, 526, 308, 346, 582, 604, 494, 145, 599, 10, 58, 146, 375, 20, 290, 252, 182, 402, 386, 354, 433, 344, 305, 115, 4, 45, 43, 46, 60, 71, 95, 96, 144, 148, 151, 154, 203, 225, 373, 374, 389, 412, 430, 470, 510, 511, 516, 519, 525, 539, 541, 542, 544, 549, 553, 557, 558, 566, 567, 568, 570, 575, 581, 583, 597, 600, 603, 607, 608, 621, 622, 627, 633, 634, 635, 636, 647, 658, 678, 51, 126, 318, 331, 351, 496, 500, 503, 504, 66, 485, 551, 606, 630, 547, 447, 120, 121, 403, 56, 497, 288, 175, 116, 406, 449, 419, 166, 256, 400, 352, 307, 282, 75, 123, 142, 143, 52, 53, 65, 79, 86, 147, 165, 234, 236, 263, 264, 265, 273, 294, 295, 319, 320, 321, 326, 330, 372, 407, 431, 438, 442, 446, 448, 457, 465, 468, 469, 486, 487, 498, 499, 502, 508, 509, 512, 513, 514, 515, 518, 527, 528, 529, 530, 535, 537, 540, 550, 556, 548, 555, 572, 574, 576, 577, 579, 580, 584, 587, 588, 589, 594, 595, 596, 598, 618, 619, 620, 624, 631, 637, 661, 662, 666, 667, 668, 669, 670, 677 ve 679 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın sırasıyla 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 164, 165, 166, 167, 168, 169, 170, 171, 172, 173, 174, 175, 176, 177, 178, 179, 180, 181, 182, 183, 184, 185, 186, 187, 188, 189, 190, 191, 192, 193, 194, 195, 196, 197, 198, 199, 200, 201, 202, 203, 204, 205, 206, 207, 208, 209, 210, 211, 212, 213, 214, 215, 216, 217, 218, 219, 220, 221, 222, 223, 224, 225, 226, 227, 228, 229, 230, 231, 232, 233, 234, 235, 236, 237, 238, 239 ve 240 ıncı sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun;

Bastırılarak dağıtılan (11/44) esas numaralı Gensoru Önergesi’nin, 12 Şubat 2015 Perşembe günkü gündemin “Özel Gündemde Yer alacak İşler” kısmına alınması ve Anayasa’nın 99’uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin bu birleşimde yapılması,

Çalışma saatlerinin 10, 11, 12 ve 17 Şubat 2015 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde saat 24.00'e kadar çalışmalarına devam etmesi;

685 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması

Önerilmiştir.

 

685 Sıra Sayılı

Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına

Dair Kanun Tasarısı

(1/1008)

Bölümler

 

Bölüm Maddeleri

 

Bölümdeki Madde Sayısı

1. Bölüm

1 ila 25 inci maddeler arası

25

2. Bölüm

26 ila 51 inci maddeler arası

26

Toplam Madde Sayısı

51

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Doğan Kubat’a aittir.

Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; partimizin grup önerisi lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, grup önerimizde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun çalışma saatleri ile gündemdeki bir kısım işlerin sıralarının değiştirilmesine ilişkin bir teklif yer almaktadır. Buna göre, 685 sıra sayılı Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın -ki bu kanun tasarısı, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı üzerine hazırlanmış bir tasarıdır ve 17 Marta kadar da Anayasa Mahkemesinin verdiği süre dolmakta olduğundan, görüşülmesinde aciliyet söz konusu olduğundan- gündemin 4’üncü sırasına alınması önerilmekte; akabinde de ülkemizin ikili ilişkileri açısından oldukça önem taşıyan ve üzerinde büyük bir uzlaşma olan uluslararası sözleşmenin gündeme alınarak bunların hızla kanunlaştırılması önerilmektedir.

Öte yandan, Millî Eğitim Bakanımız Sayın Nabi Avcı hakkında verilmiş olan gensoru önergesinin 12 Şubat 2015 Perşembe günkü gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmına alınarak, Anayasa’nın 99’uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağına dair görüşmelerin yine o gün yapılması önerilmektedir. Genel Kurulun salı, çarşamba ve perşembe ve önümüzdeki hafta salı günü saat 24.00’e kadar çalışması önerilmektedir.

Önerimize desteklerinizi bekliyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kubat.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Kayseri Milletvekili Sayın Yusuf Halaçoğlu.

Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partisinin getirdiği bu teklifler şimdi her şeyden önce sürekli olarak ertelenen bir yasayla bağlantılı olarak gündeme geliyor. Biz, tabii ki askerî hâkimlerle ilgili yasanın getirilmesine şikâyet etmiyoruz, bir iki düzenleme yapılmak kaydıyla, bununla ilgili genelde olumlu bir tavır içerisinde olduğumuzu özellikle belirtmek istiyorum. Uluslararası sözleşmeler için ise bu, tabii olarak olması gereken, onayladığımız, şerh koymadığımız maddeler olmak kaydıyla, yine tasvip ettiğimiz bir husus.

Ancak, kaç kere söylememize rağmen Adalet ve Kalkınma Partisi her seferinde çalışma saatleri üzerinde oynamakta olduğu için bunu kabul edemiyoruz. Yani, normalde saat 20.00’ye kadar, 21.00’e kadar bir çalışma düzeni öngörülmüş olmasına rağmen daha önce, ısrarla 24.00’ü ön plana çıkarıyorlar. Şimdi bugün saat sekizden sonra çalışmayacaksak ne olacak? Ben çalışılmasını isteyeceğim bundan sonra eğer saat sekizde kapatmaya kalkışırsanız.

Şimdi, diğer taraftan, az önce söylediğim gibi, bu “polis yetki ve salahiyetleri” adı altında güvenlik yasası aslında, genel anlamı itibarıyla… Bugün Başbakanın sözüne inanacak olursak… “Eğer bunlar Avrupa’daki diğer demokratik ülkelerdeki yasalara uyum göstermiyorsa bunu tekrar gözden geçirmeye hazırız.” dedi.

Onun için ben şöyle bir teklifte bulunacağım: Bakın, bunun 5’inci maddesi kişi özgürlüğünü ortadan kaldırmakta, 6’ncı maddesi adil yargılanmayı ortadan kaldırmakta, 10’uncu maddesi ifade özgürlüğünü ortadan kaldırmakta, 11’inci maddesi toplantı ve gösteri yürüyüşünün özgürlüğünü ortadan kaldırmakta, ayrıca Anayasa’ya aykırı pek çok husus ifade edilmekte. Yani siz son sınıfa kadar gelmişsiniz Polis Akademisinde veya Adalet Akademisinde. Diyorsunuz ki: “Sizin okullarınızı kapattık, işte şu okullara gideceksiniz.” “Efendim, ben o okullara gitmek istemiyorum ki. O okulda okumak istedim, oraya kadar getirdim.” Siz kafanızı paralel yapılanmayla bozduğunuz için, “Buradakileri düzene sokacağız.” diye bütün insanların hak ve hukukunu ayaklar altına alıyorsunuz. Buna ne söyleyeceksiniz? Hani, böyle insan hakları olabilir mi? Avrupa’da buna uygun başka bir düzenleme var mı? Yok.

Yani, diğer taraftan, Avrupa’da hiçbir zaman olmayan… Efendim, polisin gözaltına alma süresi on iki saat, bunun hukuki dayanak üzerine oturtulmasıyla kırk sekiz saat gözaltına alınacak, hukuk dışı. Hukuk devletiyseniz o zaman hukuka başvurarak bu gözaltı sürelerini alabilirsiniz. Ama siz “Ben yaptım, oldu.” veya “Polis bunu yapar, bunun salahiyetini artıralım.” Yani, polis devleti olmaya burada kendinizi hazırlamışsınız, polis devleti olacaksınız yani toplum üzerinde bir baskı unsuru oluşturacaksınız. Zaten insanların konuşmaya bile korkar hâle geldikleri bir ortamda, tamamen içine kapanmış, pasif hâle gelen bir toplumla karşı karşıya kalacağız.

Yine buna benzer olmak üzere, dediğim gibi, kafanızı paralel yapılanmayla bozmuşsunuz. Peki, on bir senedir paralel yapılanmayla beraberdiniz. Hadi bunun diyelim ki… Sizi devirmeye çalıştığını söylüyorsunuz. Aslında bir şey söyleyeyim mi size: Şu paralel yapılanma dediğiniz kişiler çıkıp da sizinle hangi türden bir anlaşma yaptıklarını açıklasalar ne kadar güzel olur. Herkes görür ne için anlaştınız, hangi konularda anlaştınız, nasıl iş birliği yaptınız. Çünkü kendi ağzınızla söylüyorsunuz, diyorsunuz ki: “Ne istediniz de vermedik?” Mademki istedikleri her şeyi verdiniz, siz bilerek verdiniz. Dediniz ki, yine diyorsunuz ki: “Okulları siz mi açtınız? Biz açtık.” E, şimdi de diyorsunuz ki: “Açtığınız o okulları biz kapatacağız.” Şimdi, hangi sebeple diyorsunuz? Yani, 17 Aralıkta aklınıza bunlar gelmiyordu, 17 Aralık sonrasında bunlar aklınıza geliyor, 25 Aralık sonrasında aklınıza geliyor çünkü yolsuzlukla suçlandınız. Birtakım “tape”ler ortaya çıktı, “Bunlar montajdır.” dediniz ama hiçbir zaman telefon konuşmalarını inkâr edemediniz. Hatta, şimdiki Cumhurbaşkanı Başbakanken aynen şunu söyledi: “Benim kriptolu telefonlarımı bile dinlemişler.” Demek ki kriptolu telefonlar dinlendiyse oradaki konuşmalar da doğrudur.

Öte yandan, yine dünyanın hangi ülkesinde vardır ki siz Jandarmayı -millî bir kuvvettir Jandarma, öteki normal ordumuz NATO gücüdür ama Jandarma millî kuvvettir- askeriyeyi, siyasete sokuyorsunuz? Dolayısıyla, bu kabul edilmez bir durumdur ve bunun sonuçları size, ülkeye çok acıya mal olacaktır.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu gibi konuları tekrar görüşmek için bu söz konusu yasayı Komisyona geri havale edin, Komisyonda konular tekrar görüşülsün. Birinci, ikinci, üçüncü bölümlerin hiçbir tanesi ne Anayasa’ya uymaktadır ne de demokrasiye uymaktadır. Dördüncü bölümü getiriyorsanız getirin, tekrar görüşelim. Efendim, şimdi şöyle söyleyeyim: “Molotofkokteyli atanlar silah hükmünde...” Zaten dört yıldan başlayan hapis cezası var. Allah aşkına, “Yüzü poşulu, kapalı” diyorsunuz, bugüne kadar siz yüzü poşulu, kapalı veya buna benzer durumda olanlara hangi tedbiri aldınız? Terörden söz ediyorsunuz, “Terör yasasına destek vermiyorsunuz.” diyorsunuz bize. Şimdi, elinde Kalaşnikof silahlarla yürüyen insanlara sesinizi çıkarmayan siz, bu kanunları kim için çıkarıyorsunuz? Zaten şu anki kanunlar bunları alaşağı edecek konumda. Ama, bunu yapıp yapmamanız önemli. Siz, burada bütün meseleyi sisteme bağlamışsınız. İşte, polis akademilerini veya buna benzer diğer birtakım kurumları “Paralelden temizleyeceğiz.” diye insan haklarını çiğneyen, polis devleti ortaya çıkarmaya çalışan bir nitelik kazandırıyorsunuz.

Jandarmayı, özellikle sözde İçişleri Bakanlığının atamaları... Çünkü şu an bile Jandarma vilayetlerde valinin kontrolündedir. Vali istediği takdirde Jandarmayı kullanabilir ve şehir dışında zaten Jandarma görev yapmaktadır ama herhâlde Adana’daki MİT olayından sonra siz Jandarmayı cezalandırmak istiyorsunuz.

Sahil Güvenlikle ne alakanız var? Sahil Güvenliğin bütün atamalarını siz yapmaya kalkışıyorsunuz. Bunu hangi demokrasiye sığdırıyorsunuz? Yani her şeyi laçka ettiniz, ayaklar altına aldınız, şimdi bir Jandarma kalmıştı onu da aynı şekilde siyasallaştıracaksınız, siyasi hâle sokup ondan sonra diyeceksiniz ki: “Ülkenin ele alınır herhangi bir gücü kalmamıştır.”

Bırakın arkadaşlar, eğri oturalım doğru konuşalım, yapmak istediğiniz nedir? Buraya çıkın, öyle iki lafla şunları şöyle yaptık böyle yaptık değil, adam gibi ne yapmak istediğinizi açıklayın. Siz hem terör örgütüyle masaya oturacaksınız, mutabakatlar imzalayacaksınız, haraç alanlara ses çıkarmayacaksınız, karne dağıtanlara ses çıkarmayacaksınız, mahkeme kurup insanları kendi mahkemesinde, özel mahkemesinde yargılayanlara ses çıkarmayacaksınız, sonra da bana diyeceksiniz ki “Güvenlik yasası çıkarıyoruz.” Şimdiye kadar elinizi kolunuzu bağlayan mı vardı? Şimdiki yasalarla hangi tedbiri aldınız da şimdi bunları almaya kalkışıyorsunuz, bunu çıkarmaya çalışıyorsunuz? Dolayısıyla, yaptığınız hiçbir zaman sisteme uymamaktadır.

Diğer taraftan, verdiğiniz bir kararı sürekli olarak değiştirerek bugün söylediğinizle yarın söylediğiniz birbirini tutmayan bir nitelik kazanmıştır. Lütfen bir şeye “Evet.” dediğinizde, “Bugün şunu yapacağız.” dediğinizde onu yapın, başka yönlere çekmeyin.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin lehinde Bingöl Milletvekili Sayın İdris Baluken.

Buyurunuz. (HDP sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Halkların Demokratik Partisi adına hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Tabii, usulen lehinde söz almış olabiliriz ama bu grup önerisine katılmamız mümkün değil. Daha doğrusu, sadece bu grup önerisiyle ilgili değil, Adalet ve Kalkınma Partisinin Meclis gündemini işletmesiyle ilgili bugüne kadar izlediği yöntemi ve metodolojiyi defalarca bu kürsüden eleştirdik. Maalesef, aynı duyarsız tavrın devam ettiğini bugün burada tekrar ifade etmek istiyorum.

İki haftadır Türkiye toplumunun büyük bir kısmının, sivil toplum örgütleriyle, sendikalarla, meslek örgütleriyle, yüzde 50’nin üzerinde oyu temsil eden siyasi partileriyle karşı durduğu iç güvenlik paketini Meclise getirmenin yollarını arıyorsunuz. İki haftadır iç güvenlik paketinin ülkeyi hangi felaketlere sürükleyeceğinin uyarılarını yapmamıza rağmen, toplumdan bu yönlü kaygılar çeşitli platformlarda çok yüksek sesle dile getirilmesine rağmen, bu seslere bir kulak kabartıp ülkenin demokratik geleceğini ilgilendiren bu yasa paketiyle ilgili rahatlatıcı, kalıcı birtakım kararlar alma yerine, bu şekilde kaçak dövüşen ve bu yönüyle de Meclis gündemini ete süte dokunmayan birtakım önerilerle meşgul etmeye devam ediyorsunuz.

Öncelikle, AK PARTİ’den olan milletvekili arkadaşlarımızın, aslında ülkede hemen hemen her yerden yükselen bu itirazlarla ilgili, kendi yetkili parti organlarına, Hükûmete, Başbakana gerekli uyarıları yapması gerektiği kanaatindeyiz. 3 siyasi parti birbiriyle, muhalefet partileri birbirleriyle pek çok konuda bir araya gelememesine rağmen, konu iç güvenlik paketi olunca neredeyse aynı cümlelerle ortak duruş ortaya koyan bir yaklaşım sergiliyorsa buradan sizin alacağınız bazı mesajların olması gerekiyor. Türkiye halkının gündeminde birtakım provokasyonlar üzerine inşa edilmiş, hukuk devletini ortadan kaldıracak, polis devletini hayata geçirecek yasal düzenlemeler yok. Türkiye halkının gündeminde özgürlüklerin genişlemesiyle ilgili, daha fazla demokratikleşmeyle ilgili, ülkenin toplumsal barışıyla ilgili Hükûmetten beklentiler söz konusu. Siz bu beklentileri karşılamak yerine, bu beklentilerle ilgili yasal çalışmalarla Meclis Genel Kurulunu işletmek yerine getirmiş olduğunuz grup önerileriyle maalesef kaygıları artırmak dışında başka hiçbir şey yapmıyorsunuz.

Ülkenin devasa sorunları var. En önemli konu başlığı, demokrasi sorunları. Bu ülkenin demokrasi sorunuyla ilgili ayıpların tamamı on üç yıllık AK PARTİ iktidarı döneminde yerli yerinde duruyor. Siyasi Partiler Kanunu, Seçim Kanunu, düşünce, ifade, örgütlenme özgürlüğü önündeki engeller, antidemokratik seçim barajları, basın özgürlüğüyle ilgili hak ihlalleri, sokak ortasında neredeyse her gün işlenen yargısız infazlarla ilgili, bu ülkenin temel demokrasi meseleleriyle ilgili bütün sorun alanları önümüzde duruyor. Bunlarla ilgili bütün toplumsal kesimlerin Hükûmetten acil birtakım demokratikleşme paketlerini yasalaştırma beklentisi var. Bunlarla ilgili bugüne kadar -deyim yerindeyse- kılınızı kıpırdatmadınız. Birkaç ay sonra seçime gireceğiz, seçimle ilgili, Kenan Evren’in getirdiği yüzde 10 barajını hâlâ bu ülkenin vatandaşlarının iradesi önüne set olarak çekmeye devam ediyorsunuz. Yüzde 10 barajı gibi bir ayıbı bugüne kadar kaldırmadığınız gibi 2015 genel seçimlerinde de kaldırmamanın bir maharet olduğu duygusuyla hareket ediyorsunuz. Sizin partinizde de şu anda bu çalışmaları yürüten hukukçu arkadaşlar var. Bu seçim barajını kaldırmak bu Meclisin sadece bir saatini alır. 2015 seçimlerine yetiştirilecek şekilde bu barajla ilgili ayıbı ortadan kaldırmak bir tek geçici Anayasa maddesine bakar ama siz bu seçim barajını bırakın kaldırmayı, kendi gündeminize almayı, Meclisin gündemine almayı bile düşünmüyorsunuz.

Hazine paylarıyla ilgili defalarca bu kürsüden dile getirdik. Yarın öbür gün Mecliste olan 4 siyasi parti seçime girecek. Bakın, sadece 2015 yılı için AK PARTİ’nin hazineden aldığı pay 300 milyon civarında, AK PARTİ’ye verilen ve verilmesi planlanan miktar eski parayla 300 trilyon. Cumhuriyet Halk Partisine verilmesi planlanan miktar 180 milyon, eski parayla 180 trilyon. Aynı şekilde, Milliyetçi Hareket Partisine verilen pay 80 trilyon, 80 milyon civarında. Burada, Mecliste grubu olan Halkların Demokratik Partisi, sizin antidemokratik yasalarınız ve antidemokratik zihniyetiniz nedeniyle, bugüne kadar olduğu gibi, 2015 yılında da hazineden tek bir kuruş bile katkı payı almayacak. Bu tabloyu hanginiz içinize sindiriyorsunuz? Bu tablonun ne siyaseten ne ahlaken ne dinen ne vicdanen ne de hukuken koyulabileceği hiçbir yer yok. Meclisin gündeminin bunlar olması gerekiyor, bu haksızlıkların ortadan kaldırılmasıyla ilgili hangi yasal çalışmaların yapılabileceği olması gerekiyor.

Bakın, biz iki yıla yakın bir süredir bir çözüm süreci yürütmeye çalışıyoruz. Bu konuda bugüne kadar gelinmiş olan aşamada artık bütün toplumun beklentisi bir an önce bir kalıcı barışın sağlanması, silahların devreden çıkarak demokratik siyasetin hak ve özgürlük alanı olarak bütün toplumsal kesimlerin önüne konması. E, siz şimdi, demokratik siyasetin önündeki engelleri aynı yerde bırakırsanız, demokratik siyasetin önüne barajlar çekmeye devam ederseniz o zaman sizin çözüm süreciyle ilgili samimiyetinize biz ne diyeceğiz? Çözüm sürecinin ruhu, özgürlükleri daha fazla kısıtlayan, polise “gözaltına alma” yetkisi veren, polise “vur” emri, yetkisi veren, vurduktan sonra cezasızlığı öngören düzenlemeler midir, böyle bir şey olabilir mi? Çözüm süreci, tam tersine ülkedeki özgürlükleri genişleten, demokratik alanı, halkın demokratik alandaki dinamik süreçlerini rahatlatan ve dolayısıyla da bütün toplumu toplumsal barış çalışmasına katan bir ruhla yürütülüyordu ama bugün siz çözüm sürecinin ruhuna aykırı bir şekilde, yargının da yetkilerini valiye, kaymakama veren, polis devletinin yolunu açan iç güvenlik yasalarını, güvenlik paketlerini bu ülkenin gündemine getiriyorsunuz. Bu anlayışlarla ne toplumsal barışı sağlayabiliriz ne de ülkemizin demokratik geleceğine katkıda bulunabiliriz. Bizim görüşümüz, bu Meclisin kaybedeceği tek bir dakikanın, tek bir saniyenin bile olmamasıdır. Bu ülkenin, ülkemizdeki halkın devasa sorunları karşısında hepimizin elini taşın altına koyarak, tarihî sorumluluk içerisinde ülkeyi demokrasiye götürecek yasal düzenlemelerle ilgili mesai harcamasıdır. Eğer tavır bu olursa, Halkların Demokratik Partisi olarak biz günlerce, haftalarca, aylarca bu Meclise kapanıp her türlü katkıyı sunmaya hazırız ama tavır, iç güvenlik paketleri gibi, polis devletine götürecek uygulamalar gibi antidemokratik birtakım uygulamalarsa da o zaman biz Halkların Demokratik Partisi olarak en sert muhalefeti ortaya koymayı burada tekrar halkımıza bir taahhüt olarak, bir söz olarak yineliyoruz. İç güvenlik paketi görüşülürken de Anayasa’dan ve İç Tüzük’ten gelen bütün haklarımızı kullanacağımızı, aynı zamanda halkımızla birlikte meydanlarda, alanlarda da demokrasi ayıbına götürecek olan bu düzenlemeye karşı mücadele içerisinde olacağımızı buradan ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son söz, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi’nin.

Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün program değişmeseydi, Hükûmetin “iç güvenlik” adını verdiği yasa teklifini görüşecektik.

İç güvenlik yasa teklifi geçen hafta Genel Kurul gündemine gelecekti, bu haftaya ertelendi, bu haftadan da önümüzdeki haftaya ertelendi. Sayın Başbakanın bugünkü açıklamalarına bakılırsa, önümüzdeki hafta bu teklifi yasalaştırma yönünde bir kararlılık olduğu anlaşılıyor. Sayın Başbakan bir öneride bulunuyor: “Muhalefet partilerinin eğer bu yasa teklifine ilişkin önerileri varsa getirsinler, değerlendirelim, görüşelim.” Evet, ben buradan Sayın Başbakana hemen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun iç güvenlik yasa teklifiyle ilgili önerisini yapıyorum: Sayın Başbakan, bu yasayı Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminden çekin, bir daha bunu getirmeyin. Bunun adı iç güvenlik, gerçekte iç barışa, iç güvenliğe hizmet eden değil, iç güvenliğin, iç barışın altına tahrip kalıbı yerleştiren, onu ortadan kaldıran, onu patlatacak olan bir yasadır. Hiçbir demokratik ülkede, hiçbir gelişmiş ülkede olmayacak düzenlemeler bu yasa teklifinin içerisine “iç güvenlik” adı altında yerleştirilmiştir. “Molotofkokteyli” deniliyor, “sapan” deniliyor, “taş” deniliyor, etrafı yakan yıkan insanlardan söz ediliyor ve devletin güvenlik güçlerinin, molotofla etrafı yakıp yıkanlara karşı güçlü olması gerektiği, teröre karşı devletin güçlü olması gerektiği gibi bir savunmanın arkasına saklanılıyor. Bu tamamen yanıltıcı. Özgürlükleri baskı altına almak suretiyle güvenliğini sağlamış olan hiçbir ülke yoktur. Bu, işin birinci yanı.

İkinci yanı, sanki molotofkokteylini kullanmanın, onu atarak etrafı yakmanın yıkmanın, kamu malına zarar vermenin şu anda yasalarımızda hiçbir cezası yokmuş gibi. Hayır, molotofkokteyli atarak bir tarafı yakıyorsanız, yıkıyorsanız, kamu malına zarar veriyorsanız bunun cezası dört yıldan on yedi buçuk yıla kadar çıkıyor. Böyle bir şey yok. Taşla, sopayla kamu malına zarar veriyorsanız, birisini öldürüyorsanız, yaralıyorsanız bunlar aynen silah gibi ceza görür.

Kimse kimseyi yanıltmasın, bu yasanın tek bir amacı var, Gezi benzeri bir protesto hareketi bir daha Türkiye’de olmasın. Bunu da kamu gücünü kullanarak, kamunun tekelinde olan şiddeti kullanmak suretiyle önleyelim. Bir daha meydanlarda, Taksim Meydanı’nda, bir başka meydanda kalabalıklar toplanmasın, toplanırsa bunu kamu gücünü kullanmak suretiyle dağıtalım. Bir toplantı ve gösteri yürüyüşüne bir gencimiz cebinde bir sapanla katılırsa, diyelim ki bir sapanı cebine koydu, oraya katıldı. Sapan kullanmayı, sapanla taş atmayı, bilye atmayı masum gösteren bir değerlendirmenin içerisine girmek istemiyorum ama oraya bir sapanla katılmak ile sokakta ruhsatsız bir silahla dolaşmak arasında ceza yönünde sapanın aleyhine bir düzenleme yaparsanız bunun dengeli bir yasa olduğundan hiçbir şekilde söz edemezsiniz.

İktidarlar, iktidarda kalma süresi uzadıkça otoriterleşirler. Bu, siyaset biliminin çok temel bir kuralıdır. İktidar süresi uzadıkça güç kullanma eğilimi artar, güç kullanma eğilimi arttıkça iktidar otoriterleşir ama iktidarlar otoriterleştikçe karşısındaki kitlenin tepkisi artmaya başlar. Bunu Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç çok güzel bir şekilde ifade etti. “Eskiden sokağa çıktığımızda bize oy veren kitlenin sevgisi yanında bize oy vermemekle birlikte, bize muhalif olmakla birlikte o kitlelerin bize en azından bir saygısı vardı ama şimdi bize oy vermeyen kitlelerin saygısı değil nefreti var. Bu nefret böyle oldukça, bu nefret arttıkça ülke yönetilemez hâle gelir.” On iki yıllık AKP iktidarının on üçüncü yılında Sayın Bülent Arınç’ın yapmış olduğu teşhis budur. İktidar otoriterleşmiştir, iktidar nefret söylemini, kutuplaştırma söylemini kullanıyor ve bu nefret, kutuplaştırma söylemi tepkiyi tetikliyor. İşte Gezi’de meydana gelen tepkinin, protestonun temel nedeni budur; iktidarın baskıcı, otoriter bir dil kullanmasıdır.

Ünlü bir Alman Hukukçusu vardır Carl Schmitt, kamu hukukçusu, siyaset bilimcisi, Nazi dönemi hukukçusudur, “Siyasi İlahiyat” isimli bir kitabı vardır, şöyle bir değerlendirme yapar: “Siyaset biliminin, devlet teorisinin temel kavramları dünyevileştirilmiş ilahiyat kavramlarıdır. Eskiden her şeye kadir Tanrı vardı, şimdi her şeye kadir kanun koyucu vardır.” Yani yasama organındaki çoğunluk gücünün otoriter bir anlayışla kullanılmasını bir mecazla ifade ediyor, onu ilahiyat kavramlarıyla özdeşleştiriyor. Bugün Türkiye’de siyasi ilahiyat kavramlarıyla bile izah edilemeyecek ilahiyatın sınırlarında dolaşarak, oradan otoriter bir iktidar dili devşirip bunu günlük hayata uygulamaya çalışan bir iktidar var.

İnsanlık tarihi, insan hak ve özgürlüklerinin de tarihidir değerli arkadaşlar. 1789 tarihli Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nin 16’ncı maddesi insan hakları ve özgürlükler konusunda çok temel bir kuralı ifade eder. Kuvvetler ayrılığının bulunmadığı, hakların güvence altında olmadığı toplumlarda anayasa yoktur. Şeklen bir anayasanız olabilir, bu anayasanızda kuvvetler ayrılığı kuralı yer almış olabilir ama yaptığınız düzenlemelerle kuvvetler ayrılığını yok ediyorsanız, insan hak ve özgürlüklerine devletin müdahale etme yetkisini, gücünü artırıyorsanız, böyle bir yetkiyi, daha doğrusu, devlete veriyorsanız, o toplumda anayasa yoktur. Eğer iç güvenlik yasası haftaya yasalaşmış olur ise, iktidar partisi bu tutumunu devam ettirir ise, o teklifin yasalaşmasıyla birlikte Türkiye’de Anayasa rafa kaldırılmış olacaktır. Anayasal bir darbedir bu, Anayasa’ya Türkiye Büyük Millet Meclisinde kanun yoluyla bir darbe yapılmasıdır.

Değerli arkadaşlar, anayasaların temel özelliği insan hak ve özgürlüklerini güvence altına almasıdır. Anayasalar sadece devletin kuruluşunu gösteren metinler değildir. Yasama, yürütme, yargı organları, bunların arasındaki ilişkileri düzenleyen metinler değildir. Başlangıçta öyleydi ama artık “çağdaş anayasa” dediğimizde özgürlükleri devlete karşı koruyan, onları devlete karşı güvence altına alan anayasa demektir. Çünkü özgürlükleri koruması gereken devlet, aynı zamanda özgürlüklere müdahale edebilecek en büyük güçtür. Dolayısıyla özgürlük, son tahlilde, devletin sınırlandırmalarından, devletin baskılarından özgürlüktür.

İç güvenlik yasası, hiçbir demokratik ülkede olmadığı bir şekilde, kolluk kuvvetlerine, kolluk amirine, emniyet amirine, polis amirine, jandarma alay komutanına yirmi dört saatten kırk sekiz saate kadar göz altına alma yetkisi vermektedir. Bir sıkıyönetim düzenlemesi bu yasanın içerisine yerleştirilmiştir. Valilerin kararlarına karşı hareket edilmesi otomatik olarak cezayı gerektiren, hapis cezasını gerektiren bir fiildir. Bir toplantıya katılmak başlı başına bir suça dönüşebilecek bir eylem hâlinde bu yasada düzenlenmiştir.

Değerli milletvekilleri, hem Hükûmete hem Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna, iktidar partisine bu yasayı Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirmemelerini tavsiye ediyorum. Bu yasada, bu teklifte ısrar etmeyin. Bunu şeklen çıkarabilirsiniz ama çıkarmış olsanız dahi özgürlük sonunda mutlaka kazanacaktır. (CHP sıralarından alkışlar) Özgürlüğü hiçbir şekilde kısıtlayamayacaksınız, baskı altına alamayacaksınız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

Elektronik cihazla yapıyorum. İki dakika zaman veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmiştir.

Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

D) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin, Polonya Senatosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Wlodzimierz Cimoszewicz’in vaki davetine icabetle Romanya-Türkiye-Polonya Parlamentoları Dışişleri Komisyonları Üçlü Toplantısı’na katılımına ilişkin tezkeres (3/1695)

03/02/2015

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin Polonya Senatosu Dışişleri Komisyonu Başkam Wlodzimierz Cimoszewicz'in vaki davetine icabetle Romanya-Türkiye-Polonya Parlamentoları Dışişleri Komisyonları Üçlü Toplantısı'na katılımı öngörülmektedir.

Anılan heyetin söz konusu toplantıya katılımı, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                                                       Cemil Çiçek

                                                                                                                     TBMM Başkanı

BAŞKAN – Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

E) Önergeler

1.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’ın, (2/362) esas numaralı 2872 Sayılı Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/234)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/362 esas numaralı Kanun Teklifi’min İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre 45 gün içerisinde ilgili komisyonda görüşülmemesinden dolayı doğrudan gündeme alınmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                                      Bülent Tezcan

                                                                                                                            Aydın

BAŞKAN – Teklif sahibi, Aydın Milletvekili Sayın Bülent Tezcan.

Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre Kanunu’nda bir değişiklik önergesi verdik, 37’nci maddeden indirdiğimiz önerge bu. Nedir bu değişiklik önergesinin özeti? Gerekçesi ayrıntılı olarak yazıyor ama vatandaşlarımız da anlasın diye özetle, net olarak şunu ifade edeyim: Bugün bizim Çevre Kanunu’muzda, yürürlükteki Çevre Kanunu’nda şöyle bir hüküm var, diyor ki: “Bir beldede su yatırımları, kanalizasyon yatırımlarıyla ilgili bütün giderleri vatandaş ödeyecek.” Bunlar nasıl ödenecek, vatandaştan nasıl tahsil edilecek? “Su faturalarına bunları ilave edeceksiniz, su faturalarıyla birlikte, ‘atık su bedeli’ olarak bunlar tahsil edilecek.” diyor. “Bir yerde baraj yaptıysanız, bir yerde suyla ilgili bütün yatırımları yapmışsanız, bir yerde kanalizasyonla ilgili ne kadar yatırım yapmışsanız bunların tamamının bedelini vatandaş ödeyecek ‘kirleten öder’ ilkesi gereğince.” diyor.

Değerli arkadaşlar, buna bağlı yönetmelik 2012 yılının Ocak ayında yürürlüğe girdi ve ocak ayından itibaren su faturaları birden astronomik şekilde yükseldi. Şimdi, bu kanun “sosyal devlet” ilkesine açıkça aykırı, bu kanun “kamu hizmeti vatandaş için bir haktır” ilkesine açıkça aykırı. Devlet kanalizasyonunu, suyunu getirmekle yükümlüdür. Bunun parasını su faturasına yükleyemezsiniz. 10 milyon emeklinin açlık sınırının altında yaşadığı bir ülkede su faturalarıyla bu yatırımları vatandaşa yaptırmak vicdanla da bağdaşmaz, adaletle de bağdaşmaz, hukukla da bağdaşmaz.

Değerli milletvekilleri, bakın, bir yasa değişikliği yaptık, 6360 sayılı Yasa. Bununla birçok belediyeyi büyükşehir belediyesi hâline getirdik ve bu Yasa çerçevesinde büyükşehir belediyelerine daha önce özel idarenin mallarının devredilmesi gerekiyordu. Ama her ne hikmetse eğer o büyükşehir belediye başkanı Cumhuriyet Halk Partili ise, o büyükşehir belediye başkanı muhalefet partisindense özel idarenin malları büyükşehre değil İçişleri Bakanlığına ya da Hazineye aktarıldı; AKP’li ise, iktidar partisindense özel idarenin bütün malları büyükşehir belediyesine aktarıldı değerli arkadaşlar: Bu ülkede hizmeti hak eden sadece AKP’li belediye başkanını seçen beldeler mi?

Aydın Büyükşehir Belediyesi. Seçimlerde millet Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanına güven gösterdi ve seçti. Bakın ne oldu? Bitişik iki şehir, yanı başında Denizli. Denizli’de özel idare mallarının yüzde 95’i Denizli Büyükşehir Belediyesine geçti, Aydın Büyükşehir Belediyesine ise yüzde 1,3’ü verildi. Arkadaşlar, bunu vicdanla açıklamak mümkün mü, bunu adaletle açıklamak mümkün mü. Mezarlık yerleri büyükşehir belediyesine ama Kuşadası’nda, Didim’de oteller, özel idarenin turistlik arazileri, tesisler, para eden yerler İçişleri Bakanlığına. Bugün yaşanan tablo budur ve büyükşehir belediyeleri iktidarın yanında değilse artık doğrudan doğruya özel bir ambargoyla karşı karşıyadır.

Bakın, çok ilginç bir örnek vereceğim: 2009 model akaryakıt tankeri Aydın Defterdarlığına veriliyor, 1976 model akaryakıt tankeri Büyükşehir Belediyesine veriliyor, tablo bu. Böyle bir anlayışla Türkiye'de vatandaşa hizmet etmek mümkün değil. Büyükşehir belediyesi mahkeme kararıyla şimdi bunları almanın peşinde. Aydın İdare Mahkemesinin kararına rağmen hâlâ Büyükşehir Belediyesinin araçlarını vermemekte ısrar eden bir yapıyla karşı karşıyayız.

Değerli arkadaşlar, iç güvenlik paketi gündemde. Bakın, bu iç güvenlik paketinin güvenlikle bir ilgisi yoktur, bu paket doğrudan bir cinayet planıdır. Bu iç güvenlik paketi yürürlükte olmadan önce Gezi direnişinde 12 evladımızın kanı akıtıldı, öldürüldü. Şimdi bu iç güvenlik paketi çıkarılarak 12 bin evladımızın kanı akıtılması planlanıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi böyle bir hataya düşmemeli ama öncelikle Hükûmet bu hatadan, bu karanlık plandan derhâl vazgeçmek zorundadır.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tezcan.

Çorum Milletvekili Sayın Tufan Köse…

Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

TUFAN KÖSE (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de belediyelerden bahsedeceğim ama Çorum’daki bir kısım belediye başkanından bahsedeceğim.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, buraya bazen AKP’li hatipler çıkıyor, özellikle bizim Çorum milletvekilleri de çıkıyor, “İskilipli Atıf Hoca” diyorlar, İskilipli Atıf Hoca’nın adını kullanarak bizim dindar yurttaşlarımızın duygularını kullanıyorlar.

Şimdi, İskilipli Atıf Hoca’ya ne olmuş? İskilipli Atıf Hoca istiklal mahkemesi kararıyla vatana ihanet suçundan yargılanmış ve idam cezasına mahkûm olmuş. Sonuçta da Türkiye Büyük Millet Meclisinden verilen bir karar yok, iadeyi muhakeme kararı da yok yani bu yaptıkları suçu ve suçluyu övme suçudur. Tabii, İskilipli Atıf Hoca’nın adını kullanırken gidiyorlar, örnek olsun, İskilip’teki devlet hastanesine İskilipli Atıf Hoca’nın adını veriyorlar. Veriyorlar da ne oluyor? Bülent Arınç gidiyor, temel atıyor, o dönemdeki bakan yardımcısı gidiyor temel atma töreninde konuşuyor ama bugün hastane inşaatının temelinde sokak köpekleri kedileri, kediler de tarla farelerini kovalıyor yani işin peşine düşmüyorlar. İskilipli Atıf Hoca’nın ismini bir inşaata, bir hastane inşaatına vermek yetmiyor demek ki, yetmiyor.

Değerli arkadaşlarım, yine bu İskilip’te neler oluyor? İskilip’te AKP'nin bir kongresi yapılıyor, Adalet ve Kalkınma Partisinin. İlçe Kongresi’ni kazanan ekip kaymakamlığa ait bir sosyal tesiste, Seyirtepe Sosyal Tesislerinde dansözlü eğlence düzenliyor. Kimler yok ki orada? Kazanan ekip orada, bir kısım belediye meclisi orada, hatta iddia o ki belediye başkanı da orada, dansöz oynatıyorlar. Yani, sosyal tesis olmuş bir pavyon. Belediye meclis üyelerinin keyifleri yerinde, bunları basından alıyorum. Basına göre dansözlerle samimiyetleri gözden kaçmıyor. Kaçmıyor da ne oluyor? Çıkıyor İskilip Belediye Başkanı Recep Çatma diyor ki, bombayı patlatıyor: “Görüntüler montaj, şantaja boyun eğmeyeceğiz, ilçenin huzurunu kimseye bozdurmayacağız.” Ya, senin ilçenin sokaklarında çamurdan insanlar gezemiyor, ilçenin huzurunu bozan sensin. İskilip köyden farksız, yüzlerce yıllık ilçe. Önce sen sokaklarını temizle, çamurdan kurtar İskilip’i.

Peki, değerli arkadaşlarım, gene bizim belediye başkanlarımız ne yapmış? Yani, düştükleri duruma üzülüyorum gerçekten. Osmancık Belediye Başkanımız var, geçen dönem, ne yaptıysa tekrardan göstermemişler.

Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan Osmancıklıdır. Hani evinde 17 Aralık operasyonunda bir para yakalanmıştı ya 4,5 milyon dolar, hani Sayın Başbakan, o dönemin Başbakanı demişti ya: “Bu kumpas. Vaiz lobisi yaptı, kumpas.” Ne demişti? “Osmancık’taki imam-hatip inşaatı ve Üsküp’teki üniversite için topladım.” demişti hatırlarsanız.

Basını takip ettim. Aslında basını takip edince yalanları da bir bir ortaya çıkıyor. Tabii, o dönemde hem bizim milletvekillerimiz hem de o dönemin Osmancık Belediye Başkanı şıracının şahidi bozacı hesabıyla şahitlik yapıyorlar: “Evet efendim, bir ramazan günüydü, Osmancık’a geldi, iftar veriyordu -hemen dinî duygularımızı kullanıyorlar- iftardan hemen önce biz toplandık.” diyorlar. Kimler toplanmışlar? İşte, kaymakam toplanmış, AKP il başkanı toplanmış ve Osmancık’taki imam-hatip lisesinden Halk Bankası Genel Müdürünün biraz rahatsız olduğunu yani eski bir bina olduğunu, bunun yapılması gerektiği filan konuşmuşlar aralarında. “Hayırseverlerden para toplayacağız.” demişler. Bakın şıracının şahidi bozacıya! Hep din duyguları istismar ediliyor. Ne olmuş biliyor musunuz arkadaşlar? Osmancık’taki imam-hatip lisesinin pansiyonu 2013 yılının Temmuz ayında Çorum İl Özel İdaresi Plan Proje Yatırım ve İnşaat Müdürlüğünce ihale edilmiş yani kamu kaynaklarından yapılmış. Yani öyle paraların imam-hatip lisesi inşaatı için toplandığı filan yalan olduğu ortaya çıkmış ve bir belediye başkanı yalancı konumuna, yalancı şahit konumuna, şıracının şahidi bozacı konumuna düşürülmüş. Üzülüyorum; İskilip Belediye Başkanına da üzülüyorum, Osmancık Belediye Başkanına da üzülüyorum.

Değerli yurttaşlarım… Şimdi, bundan sonra biraz yurttaşlarıma seslenmek istiyorum. Ortaya çıkan din adına yapılan rezillikleri hep beraber görüyorsunuz. Türkiye bundan önce de karanlık günler yaşadı, Türkiye işgalleri gördü, Türkiye ihaneti gördü, yolsuzlukları gördü, yoksullukları gördü ama Türkiye bütün işgal ve ihanetler içerisinde bile her zaman halkının onurlu bağımsızlığı, hakça ve insanca yaşam için canını seve seve vermeye hazır evlatlarını da gördü. İşte o evlatlarının toplandığı parti Cumhuriyet Halk Partisi geçmişte Türkiye'nin kaderini değiştirdi. Omuz verin bugün de Türkiye'nin kaderini değiştirmeye hazırız. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir saniye, soracağım size.

Önergeyi oylarınıza sunayım da ondan sonra mı, önceden bir şeyiniz var mı?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sonra söz alayım.

BAŞKAN – Tamam.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın Bostancı, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

15.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Çorum Milletvekili Tufan Köse’nin (2/362) esas numaralı Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Efendim, Tufan Bey yapmış olduğu konuşmada yerel siyasete ve orada olup biten işlere ilişkin bazı iddialarda bulundu. Muhatapları bunları çeşitli mecralarda cevaplandırır. Konum bu değil. Ancak, İskilipli Atıf Hoca’ya ilişkin yapmış olduğu değerlendirmede, bu konuya ilişkin tartışmada Atıf Hoca’yı bugün beraat ettiren anlayışı suç ve suçluyu koruma gayreti gösteren bir akletme biçimi olarak suçladı. Bu kesinlikle kabul edilemez. Şu manada: İstiklal mahkemeleri tarafından bu karar verilmiş ve Atıf Hoca bu çerçevede asılmıştır. “Frenk Mukallitliği” isimli eseri dolayısıyla, bir kitap yüzünden asılmıştır. Her şeyden önce bunun altını çizeyim.

İkincisi: 1921 ile 1927 yılları arasında faaliyet gösteren istiklal mahkemelerinin bu yargılamaları nasıl yaptığı, kararlarını nasıl aldığı az çok konuya ilgi gösteren herkes tarafından bilinir. Üstelik bu insanlar hukukçu bile değillerdir, dönemin olağanüstü havası içerisinde, tamamen kendi kanaatleri istikametinde, delile filan bakmaksızın, çok facialar şeklinde anlatılabilecek birçok karara imza atmışlardır.

Tarihte istiklal mahkemelerinin kararları bir yaradır. Bunlardan birisi de Atıf Hoca’nın kararıdır.

Biz, tarihe karşı da adaletli olalım. Bugün konuşurken siyasete ilişkin spekülasyon yapabiliriz ama tarihe karşı adil olalım. Bu, bizim bugün ve gelecekte de adil oluşumuzun bir karinesi olur.

Teşekkürler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini ve diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sıraya alınan, Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/1008) (S. Sayısı: 685)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5’inci sırada yer alan, Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/292) (S. Sayısı: 54)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemin 6’ncı sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İsveç Krallığı Hükümeti Arasında Çevre Teknolojileri Alanında Ticaret, Yatırım ve İşbirliğinin Geliştirilmesine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İsveç Krallığı Hükümeti Arasında Çevre Teknolojileri Alanında Ticaret, Yatırım ve İşbirliğinin Geliştirilmesine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (1/806) (S. Sayısı: 565) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon Raporu 565 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Demir Çelik.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA DEMİR ÇELİK (Muş) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri Halkların Demokratik Partisi adına saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti devleti ile İsveç Krallığı’nın teknoloji, çevre, bilim, eğitim, sağlık, kültür, sanat ve benzeri konular üzerindeki iş birliğine dair kanun teklifi üzerine söz almış bulunuyorum.

Evet, ülkenin ülkeyle, bölgenin bölgeyle, kıtaların kıtalarla, devletlerin devletlerle ilişkileri günümüz küreselleşmesinin açığa çıkardığı dinamiklerinin ortaklaştırılması açısından olmazsa olmazdır; insani ilişkilerin doğal demokratik noktada sürmesi de arzulanandır. Ancak görünen ve yaşanan, doğal ve demokratik ilişki yerine egemenlikçi, iktidarcı zihniyetlerin sürdürülebilirliğine hizmet ettiğinden, bu ilişkiler iktidar biriktiren, sermaye biriktiren, buna karşın da açlığı, yoksulluğu, yoksunlukları da üreten bir ilişkiye dönüştüğünden kaynaklı da rahatsızlık duyduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu nedenle, devletin devletle ilişkileri yerine halkların halklarla, halklar demokrasisi çerçevesinde yan yana gelmesi, ilişki içerisinde olması olması gerekendir. Hele hele söz konusu olan İskandinav bölgesi ülkelerinden İsveç’se bu ilişkiyi önemseyen bir noktadan da yaklaştığımızda alacağımız, bu manada da etkileneceğimiz önemli temel gelişmeleri de paylaşmak istiyorum. Her şeyden önce iki yüz yıllık ulus devletin asimilasyonist, inkârcı ve imhacı siyasetine karşın demokratik katılımcı anlayışla halkların ve farklılıkların barış içerisinde bir arada nasıl yaşayabileceğine dair bize önemli ipuçlarını veren bir ülkeden bahsediyoruz. Bu ülke, ekosistemin sürdürülebilirliğine hizmet eden, çevre ve çevre teknolojisi duyarlılığına sahip bir ülkedir. Bu ülke, insanlığın binlerce yıllık kadim kültürel birikimlerine, dillerine, sanatına, edebiyatına, etnik ya da cinsî kimliklerine de saygılı olan bir ülkedir. Ama “Ülkemiz bu vasıflara, bu niteliklere uygun düşebilecek bir partner midir?” diye de insan sorgulamak ve sormak ister. Her şeyden önce, AKP iktidarının 13’üncü yılında bulunduğu dönem süresi içerisinde her zaman dile getirdiği ama yapmaktan imtina edinerek yeniden umut vadeden noktada bulunuyor olması da… Bu paradoksun, bu ironinin bir kez daha deşifre edilmesinde ben yarar görüyorum.

“Yeni Türkiye” söylemiyle insanlara vadettiğinden anlaşılması gereken barış iken, özgürlük iken; adil ve eşitlikçi bir toplum içerisinde dili, dini, ırkı, mezhebi, inancı, cinsi ve düşüncesi ne olursa olsun herkesin eşit, özgür vatandaş olma hakkından kazandığı anayasal haklara tabi olduğu bir ülke özlemi olması gerekirken, AKP’nin anladığı, on üç yıllık iktidar birikiminin üzerinden hegemonyadır; egemenlikçi, iktidarcı sistemdir; asimilasyondur, inkârdır, çatışmadır, bu manada da iktidara ve sermayeye giden yoldur ama emeğin, emekçinin, yoksulun ve ezilenin de mağduriyetinin had safhada yaşanacağı bir ülkedir. Biz işte bu özleme, bu söyleme itiraz ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüz demokrasisinin diyaloğa açık, günümüz demokrasisinin siyasal, sosyal, ekonomik, demokratik her türlü sorununu tartıştığı, ortaklaştığı, barış ve özgürlüğe giden yolda da beraberce aynı hedefe kilitlenmesi gereken bir demokratik normaliteye karşın, ülkenin haklarıyla ve vatandaşlarıyla çatışmalı olduğu bir gerçeği hatırlatmak istiyorum. Bugün itibarıyla gündeme geleceği bir kez daha vadedilmiş ama görünen o ki yeniden erteleme durumuyla karşı karşıya kalınan iç güvenlik paketinden de anlaşılması gereken budur. Yeni Türkiye olacaksa, bu yeniden anlaşılması gerekenin demokrasi, barış ve özgürlük olması gerekirken, yasakçı, kanuni devlet olmadan ileri gelen hükümranlıkla yetinmeyen AKP ve iktidarı, yeni hak gaspları, yeni ve kanuni düzenlemelerle özgürlüklerimize de, barışımıza da göz dikmiş bulunmaktadır. Her şeyden önce, toplumun kendi dinamikleriyle kendi kendisini yönetebilmesinin olanak ve imkânları varken, bu olanak ve imkânların topluma verilmesi gerekirken, toplumu bu olanaklardan yoksun bırakmak, ona rağmen de onu yönetmek adına kanunun zapturaptı altında tutarak, baskılayarak, asimilasyonist, inkârcı politikalarla yönetmeye kalkışmak insani değil, vicdani değil, hele hele demokrasiyle bağdaşmaz.

Demokrasi sadece iktidarın olduğu bir rejim değildir. Öteki rejimlerde belki iktidar sadece tek başına anlamlıdır ama demokrasiyi demokrasi yapan, iktidarın alternatifi olan, iktidara rağmen de varlığını öz gücüne dayanarak toplumsal, siyasal anlamda kendisini besleyen muhalefetin varlığıdır. Bu nedenle, demokratik katılımcılık, iktidarı eline geçirmişin muhalefeti yok sayan, inkâr eden, baskılayan anlayışıyla bağdaşmaz, çelişir. Muhalefeti haklarıyla bir kabul eden, haklarıyla onu yasal ve anayasal güvenceye kavuşturan bir noktadan yaklaşılan rejimler demokratik rejimlerdir. Bu manada, AKP’nin on üç yıllık iktidarında farklı düşünceye, farklı siyasal söyleme ya da biat etmeyen, iradeye teslim olmayan kişiye karşın orantısız güç kullanmaktan başlayıp kanuni mağduriyetlerden, yasal soruşturmalardan hatta yeri geldiğinde polisiye senaryolar ve operasyonlarla irade kırmaya varıncaya kadar her türlü yol, yöntem denendi, deneniyor. Bu yol, yöntemlerin denenmesinde ısrar ediyor olmasına rağmen on üç yıldır hâlâ özgürlük, hâlâ çözüm, hâlâ barış gelmemişse iktidarda bulunanın herkesten çok kendisine dönüp kendi kendisini sorgulaması, öz eleştiriye tabi tutması gerekiyor ama öz eleştiri nerede?

Toplumun kadük kalmış yetersiz özgürlüklerine bile göz dikmek neredeyse temel alışkanlık hâline gelmiştir. Zaten otuz üç yıldır askerî faşist diktatörlüğünün anayasası ve onun yol açtığı kanun devleti hükümranlığıyla yeterince mağduriyet yaşamamışız gibi yeni mağduriyetlere yol açan yeni kanun düzenlemeleri, yasal düzenlemeler demokratik hukuk devletiyle bağdaşmaz. Bu manada da AKP’nin öncelikle 3 Ocak 2013’te Kürt halk önderi Sayın Abdullah Öcalan’la başlattığı demokratik çözüm sürecinde nitelikli adımlar atacağına, bu nitelikli adımlara uygun düzeyde yeni yol arayışları, yeni beklentileri ve talepleri karşılayacağına, durumu idare eden, zamana yayan, bu manada da beklentileri de artık umutsuz bir vakaya dönüştüren anlayıştan, zihniyetten kurtulması gerekiyor.

Biz, evet, barış içerisinde bir arada yaşamak istiyoruz. Demokratik ortak vatanda Kürt’ünden Türk’üne, Laz’ından Çerkez’ine, Alevi’sinden Sünni’sine, İslam’ından Hristiyan’ına, kadınından erkeğine, gencinden yaşlısına herkesin kendi kimliği, siyasal düşüncesi, inancı ve fikriyle eşit, özgür vatandaş olabildikleri demokratik ortak vatanda yaşamak istiyoruz. Bu bir Kürt olarak Demir Çelik’in olduğu kadar bir Türk olarak Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da hakkıdır; bir Alevi olarak Demir Çelik’in hakkı olduğu gibi bir Sünni olarak Sayın Altan Tan’ın da hakkıdır. Bu hak birine varken diğerine yok sayılıyorsa, bu hak birileri için kutsal bir değerken diğerlerinin asimilasyonist ve egemenlikçi zihniyete öykünmesinin, benzeştirilmesinin aracı durumuna geliyorsa, bu rejimin adı demokrasi değildir. Bu manada, milyonlarca Kürt’ün ana dilde eğitim alması, milyonlarca Kürt’ün kendi kültürünü özgürce yaşaması, milyonlarca Alevi’nin kendi ibadethanesinde ibadetini, inancını layıkıyla yerine getirmesi, İslam’ın, Hristiyan’ın kendi inancını özgürce yerine getirmesi demokratik hukuk devletidir.

İşte, ilişkiyi öngördüğümüz -bugün kanuni çerçeveye kavuşturacağımız- İsveç Krallığı, tam da söylediğimiz bu özgünlüklere ve özelliklere sahip bir ülkedir. İsveç, 5 Türk evladının ya da 5 Kürt evladının babaları tarafından ana dilinde eğitim talebi dile getirildiğinde, ana dilinde eğitim görme hakkına kavuşturuldukları ülkedir. Biz, bırakın 5 kişiyi, 5 bin kişiyi, 5 milyon kişiyi, 20 milyon civarındaki Kürt’ü, onun çocuklarını ana dilinden yoksun bırakarak, ana dili eğitiminin önündeki engelleri çoğaltarak ama yüz yıldır her türlü ısrarımıza ve inadımıza rağmen de Türkleştiremediğimiz gerçeğimize rağmen bu yanlışlıkta ısrar ediyoruz. Aynı ısrarımızla, otuz üç yıldır faşist Anayasa’nın yol açtığı antidemokratik kanunlarla, Kürt’ü, Alevi’yi, ötekiyi ve farklı düşüneni de siyaset dışında, demokratik siyasetin dışında tutmaya çalışıyoruz. Yüzde 10 seçim barajı gibi antidemokratik, insani olmayan ve bu manada farklı düşünceleri, farklı inançları, kimlikleri ve kültürleri dışarıda tutmak isteyen anlayış, iktidara her kim geldiyse, dönem olmuştur partilerin isimleri, partilerin koalisyon bileşenleri değişmiş olmasına rağmen hiç kimse ama hiç kimse yüzde 10 seçim barajını kaldırmayı düşünmemiştir. Çünkü, yüzde 10 seçim barajıyla farklılıkların, çeşitliliklerin, farklı düşüncelerin önü engellenerek iktidarlarına yol açmıştır. İktidarlarına yol açan bu seçim barajının arkasına sığınarak da istikrarlı yönetimlerin olmasının gerekçesini bizlere pazarlamışlardır. Toplumsal ve siyasal istikrar isteniyorsa, toplumsal ve siyasal istikrar arzulanıyorsa toplumun çoklu kimliği, çoklu kültürüne dayalı, çokluğun ve çeşitliliğin fonksiyonu olduğu gerçeğinden hareketle her kimliğin, her düşüncenin ve her fikrin kendisini demokratik meşru zeminde ifade edecekleri olanaklara kavuşmasını sağlamaktır. İstikrar ancak ve bu şekliyle sağlanabilir. Bunu sağlayamadığı içindir ki AKP, on iki yıldır, Kürt sorununun barışçıl, demokratik çözümü konusunda kendisine verilen krediyi, sağlanan olanakları ve imkânları heba etmiştir. Hiçbir partiye on iki yıl boyunca “sayısal çoğunluk” adı altında 300’ün üzerinde bir milletvekili temsiliyeti olanağı sağlanmamışken, bunu on iki yıldır her seçimde başarısının arkasında kalıp övünmenin de gerekçesi yapan AKP, Kürt sorununun barışçıl, demokratik çözümünü de Alevilerin zorunlu din dersine katılması sorununu da cemevinin ibadethane sayılıp sayılmamasından kaynaklı ucubeyi de kaldırmış değildir.

Ben bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ayıptır, günahtır, yazıktır. Bugün insanlarımız açlık, yoksullukla cebelleşiyorken, bugün insanlarımız işsizlik ve yoksulluğun cenderesi altında eziliyorken, düşüncesinden ve fikrinden dolayı yok sayılmakla kalmayıp öldürülme riskiyle karşı karşıya kalıyorsa, onları yaşatmanın, onları barışa kavuşturmanın yerine savaş ve savaş argümanları yöntemleriyle kırılmalarına, toplumsal, siyasal, ekolojik yıkımlara maruz kalmalarına göz yumuyorsak bunun demokratik siyasetle alakası yok. Demokratik siyaset iktidara, devlete ve egemenlikçi sınıfa yaranan ve yaranması gereken siyaset değildir. Demokratik siyaset mazlumdan ve mağdurdan yana olunması gereken bir siyasettir. Demokratik siyaset ezilenden, yoksuldan, emekten ve emeğiyle geçinenden yana olmak durumundadır. Demokratik siyaset ötekileştirilenlerin, asimilasyonist politikalara tabi tutulanların haklarının yanında, onun savunucusu olmak demektir. Demokratik siyaseti biz harekete geçirmediğimiz ve demokratik katılımcı anlayışımızdan ötekilerine fırsat vermediğimiz için, tekçi, katı merkeziyetçi devlet zihniyetinde ısrar ettiğimiz için de Kürt sorununu çözemiyoruz, Alevi sorununu çözemiyoruz, emek sorununu çözemiyoruz.

Bugün, Soma’da 301 kardeşini, 301 emekçi yoldaşını kaybeden binlerce insan işini aşını kaybettiğinden dolayı Meclis kapısına dayanmıştı. Soma’yla ilgili bir şey yapmamışken Ermenek, aynı zamanda tarım işçilerinin kazaları, iş cinayetleri, katliamlarıyla karşı karşıya kalan ülkenin bunlarla yüzleşmesi, bu manada tedbirlerini alması, bu tedbirlerden hareketle insanın yaşatılması yönünde bir duyarlılık göstermesi gerekirken hâlâ yerimizde sayıyoruz. Yerimizde sayıyor olmakla kalmıyoruz, yeni kanunlar, yeni yasama faaliyetleriyle de olanları da gasbetmeye, olanları da ortadan kaldırmaya çalışıyoruz.

Bakın, hemen yanı başımızda savaş var, küresel emperyal güçlerin vekâlet savaşları var. Onların jeostratejik, jeopolitik, jeoekonomik çıkarları için vekâlet savaşlarını yürüten taşeron örgütlerin toplumsal, ekolojik, siyasal yıkım savaşları devam ediyor. Bu yıkım savaşlarında, Kobani’de insanlık değerlerini sahiplenen YPG/YPJ güçlerinin yanında kalmak ayıp değildi, vicdaniydi. Ondan bile kendimizi esirgemişken, savaşa karşı barış ve barışın bayraktarlığını yapanların yanında olmak gerekirken biz ne yaptık? Göz yumduk, duymazlıktan, görmezlikten geldik ama bir gün, göz yumduğumuz, görmezlikten, duymazlıktan geldiğimiz savaşın da kapımızı çalacağı gerçeğini hatırlatıyor olmamıza rağmen bu ısrarda, bu yanlışın ısrarında bulunmaya da devam ettik. Fakat, görünen o ki tarihin her döneminde olduğu gibi, hiçbir zalim nasıl ki mazlumun haklarının üzerinde yaşamını sonsuza kadar yürütememişse, günümüzün küresel emperyal güçleri, egemenlikçi, iktidarcı sistemden beslenenler de mağdur ve mazlumun haklarının gasbı üzerinde ömrübillah varlıklarını sürdüremezler. Her zaman olduğu gibi bugün de, yarın da, gelecekte de kazanan haklı olandır, kazanan mazlum olandır. Mazlum olan da ötekisinin malında, canında, namusunda; haklı olan da ötekisinin toprağında da, emeğinde de gözü olmayandır. Onlar da, bu manada, küresel demokrasinin bileşenleri olarak, küresel emperyal kuşatmaya, hegemonik güce karşı kendi demokratik anlayışlarını, insani değerlerini sahiplenen ortaklaşmacı bir anlayışla hareket ettiklerinde, güç ne olursa olsun, kimin elinde olursa olsun, Allah’ın izniyle kazanmanın her türlü hakkına sahip olduklarından dolayı kazanacaklardır. Buna olan inancımla, bizim, İsveç Krallığı’yla başlatacağımız diplomasi sadece ve tek başına güç biriktiren, iktidar biriktiren anlayıştan değil, İsveç’in vardığı ve ulaştığı demokrasiyi içselleştiren, halkımıza ve halklarımıza da kazandıran bir anlayışla bu kanuni çerçeveye yaklaşmamız gerektiğini hatırlatıyor, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına Bolu Milletvekili Sayın Tanju Özcan konuşacaktır.

Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, ben 24’üncü Dönemin başında, özellikle seçim bölgem Bolu’nun temel sorunlarını Parlamentoya taşıyacağım sözünü vermiştim ve burada da söylemiştim, “Bolu’da sorun olan neyse Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden bütün Türkiye bu konuları duyacak.” demiştim. En büyük sorunun da işsizlik olduğunu söylemiştim.

Sayın milletvekilleri, şimdi, Bolu, baktığınızda, Ankara ve İstanbul gibi 2 büyük ilimizin, metropolümüzün tam ortasında yer alıyor ama böyle bir ilin nüfusu artmıyor; hatta azaldığı dönemler de oldu. Son nüfus sayımına göre de bin kadar bütün ilin nüfusu arttı. Burada bir anormallik var. Bunun temel sebebi, bu nüfusun artmamasının temel sebebi, Bolu’daki işsizlik. İşsizliğin temel sebebi de, Bolu’nun herhangi bir ciddi konuda teşvik alamamasıyla alakalı. Bakın, bize “teşvik” deyince sadece ucundan, azıcık gösteriyorlar, “Bakın bu, teşvik.” diyorlar, “Bununla yetinin.” diyorlar.

Bakın, sayın milletvekilleri, biz “‘Teşvik’ deyince 2004 yılında Düzce’nin aldığı sanayi teşviki gibi teşvik istiyoruz. O olmazsa bize sektörel bazda teşvik verin. Mesela, beyaz et üretiminin merkezi konumundayız, adam gibi bir teşvik verin bu konuda.” dedik. “Ucundan bize teşvik diye bir şey göstermeyin.” dedik, bunu istedik. “Orman endüstrisi konusunda bize teşvik verin. Gerede’mize deri sanayisi konusunda ciddi anlamda bir teşvik verin.” dedik ama bunların hiçbiri gerçekleşmedi. Siz bize bir teşvik verdiniz bu dönemden önce, hâlâ bu teşvik de geçerli.

Arkadaşlar, Bolu deniz kıyısında bir yer mi? Bolu’nun denize kıyısı var mı il olarak? Ben bu sorunun cevabını merak ediyorum.

Niye soruyorum biliyor musunuz Sayın Kubat? Bolu’da liman ve gemi yapımı konusunda teşvik var. Liman hizmetleri ve gemi yapımı konusunda Bolu’da teşvik var arkadaşlar. Ya, söyler misiniz, dalga geçer gibi bu teşvikle ilgili düzenleme hâlâ yürürlükte, böyle bir şey olabilir mi? Bolu’da gemi yapımı ve liman hizmetleri konusunda yatırım yapmak isteyen bir iş adamı Abant Gölü’ne tersane mi yapacak? Böyle bir anlayış olabilir mi? Ben, bunu sürekli olarak tekrarlamaya da devam edeceğim.

Sayın milletvekilleri, Bolu’nun bir temel sorunu da maalesef yoksulluğun hızlı bir şekilde artıyor oluşu. Bize diyorlar ki iş teşvike gelince: “Siz Türkiye'nin en zengin şehirlerinden bir tanesisiniz kişi başına düşen gelir itibarıyla.” Ama baktığınızda, yoksul sayımız hızlı bir şekilde artmış. Bunu nereden mi çıkarıyorum? Bakın, Bolu Milletvekilimiz Sayın Ali Ercoşkun, burada bir konuşma yaptı benim bir konuşmama cevap verirken, dedi ki: “Hamdolsun, Bolu’da, biz geldiğimizde 350 bin lira yoksullara yardım yapılıyordu, şimdi, çok şükür, yaptığımız yardım 10,5 milyon lirayı buldu.” Yani eski parayla 10,5 trilyonu bulmuş. Ben de dedim ki: “Keşke Ali Bey şunu söylemiş olsaydı: ‘Bizim geldiğimizde Bolu’da 10 bin işsiz vardı, hamdolsun, biz, bu işsiz sayısını yaptığımız yatırımlarla 2 bine düşürdük.” Siz dalga geçer gibi buradan diyorsunuz ki: Bolu’da yoksulluk artmış, Bolu’da yardıma ihtiyacı olan insan sayısı artmış, biz de bakın, Bolu’da yardımı şu kadar kat artırmışız. Böyle bir anlayış olabilir mi?

Sayın milletvekilleri, Bolu, aynı zamanda kırsal kesimde yaşayan vatandaşlarımızın hâlen yoğun olarak yaşadığı şehirlerden bir tanesi. Bizim köylü nüfusumuz hâlen birçok ile göre fazla. Dolayısıyla, biz Bolu köylüsünün -ki, Türkiye köylüsünün sorunlarından farklı sorunları yok-sorunlarını sık sık gündeme getirdik. “Bolu orman örtüsü bakımından Türkiye'nin en zengin ili.” dedik. Orman Genel Müdürlüğü açısından bakarsanız da Türkiye’deki en kârlı il yani Bolu'ya böyle bakıyor, diyor ki: “Biz Bolu'dan kâr elde ediyoruz.” Peki, Orman Genel Müdürlüğü olarak sen Türkiye'nin en çok gelir elde eden kamu kuruluşlarından bir tanesi olduğun hâlde ve bu kârı elde ederken de hiç emek vermediğin hâlde Bolu'daki orman köylüsüyle, Türkiye'deki orman köylüsüyle bu kârını niye bölüşmüyorsun dedik, bir yasa teklifi verdik, Sayın Bakanım çok önemlidir. Orman köylüsüne fiyat nasıl verilir biliyor musunuz? Oradaki bölge şefi, işletme müdürü “Şu bölgeden üretim yapacak köylü için şu kadar lira fiyat veriyorum.” der veya en düşük fiyatı almaya çalışır, en düşük fiyatı veren orman işletme müdürü veya orman bölge müdürü de yukarısı tarafından ödüllendirilir. “Bak, helal olsun, daha çok kazanmamıza sebebiyet verdin.” diye.

Şimdi, biz burada bir yasa teklifi verdik, dedik ki Orman Genel Müdürlüğü çok kâr ediyorsa bu kârını paylaşsın, vahidi fiyat belirlenirken artık işletme müdürünün, bölge şefinin iki dudağı arasında olmasın. Bir önceki yıl o bölgedeki orman bölge müdürlüğü ne kadar net satış yapmış, ne kadar gelir elde etmiş, ne kadardan satmış ürünü bunun yarısını orman köylüsüne vahidi fiyat olarak teklif edelim, yüzde 20’sini de peşin olarak, avans olarak kendisine ödeyelim demiştik. Bu kadar makul bir teklifi bile kabul etmediniz. Hatta gündeme alınması için İç Tüzük 37’den faydalanarak yeniden gündeme getirdik ama bizim orman köylüsünün sürekli olarak arkasındayız diyen Bolu milletvekillerimizin bile ret oyuyla bu son derece makul yasa teklifimiz bile reddedildi.

Sayın milletvekilleri, geçen hafta, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız da buradayken bir konuşma yaptım, köylünün durumunu anlattım. Gerçekten, Türk köylüsü çok zor durumda, dünyanın en pahalı akaryakıtını kullanıyor yani mazotla çalışan son model lüks bir aracın sahibiyle aynı fiyattan mazot alıyor traktörüne; dünyanın en pahalı akaryakıtını kullandırıyorsunuz. Yine, dünyanın en pahalı gübresini, dünyanın en pahalı tarım ilacını bizim köylümüz kullanıyor. Bunun sonucunda da diyorsunuz ki: “Köylü hâlinden memnun.” Burada şu soruyu sormuştum: “Siz en son hangi köye gittiniz, hangi Anadolu köyüne gittiniz?” Bir arkadaşımız “Kadıköy” diye cevap verdi.

Arkadaşlar, gerçekten samimi olarak köylünün gerçek durumunu görmek istiyorsanız, ben sizi Kıbrıscık’ın Karaköy’üne götüreyim, orada hayvancılıkla uğraşan, rençperlik yapan köylünün hangi sıkıntılarla karşı karşıya olduğunu yerinde görün. Gerçekten, bu insanların artık karnını doyuramayacak noktaya geldiklerini göreceksiniz. Bolu gibi bir şehirde artık insanlar tarlasını ekmiyor girdi fiyatları yüzünden.

Ne yapılıyor biliyor musunuz? Seyyar manavlar köyleri dolaşıyor. Bu, sizin iktidarınız açısından utanç verici bir durum olmalı. Köylü ekmeğini seyyar fırından alıyorsa, köylü marulunu, domatesini seyyar manavdan alıyorsa, artık, burada, “Biz köylü adına şunu yaptık.” deme hakkına bence sahip değilsiniz, bunu söylerken ikinci kez düşünmelisiniz.

Sayın milletvekilleri, şunu her zaman savundum: Bir il bütün milletvekillerini aynı partiye vermemeli, iktidar partisine veriyorsa, bir milletvekilini de en azından muhalefet partisine vermeli. Bunu hep savundum, iyi ki de savunmuşum, doğru bir şey söylemişim.

Bakın, size bir rakam vereceğim. Bolu, 1977’den bu yana Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekili çıkartamadığı bir şehirdi. Bolu, AKP’nin ilk iki döneminde de bütün milletvekillerini AKP’ye vermişti, tıpkı Düzce gibi. Düzce 2011’de de 3 milletvekilinin 3’ünü AKP’ye verdi, Bolu bu sefer değişiklik yaptı, “Biz 1 milletvekilini muhalefet partisine veriyoruz.” dedi.

Peki, bunun sonucunda ne oldu biliyor musunuz? Bakın, Bolu ve Düzce 1999’a kadar tek ildi. O zaman Bolu’ya gelen kamu yatırımlarının önemli bir kısmı Düzce’ye giderdi, çünkü milletvekillerimiz hep Düzceliydi, Bolu’dan milletvekili olmazdı, il başkanları Bolulu olurdu. 2011’e kadar da, 2002 ve 2011 arasında doğrudan kamu yatırımı anlamında, Düzce Bolu’dan her zamanki gibi hep fazla aldı.

Ama Sayın Bakanım, ben, sürekli burada soru önergeleriyle, konuşmalarla “Bolu’nun şu sorunu var, bu sorunu var.” diye diye, bir şeyi başarmışım. Allah razı olsun. Biz, ilk kez, son üç yıldır Düzce’den daha fazla kamu yatırımı almışız Bolu olarak. Türkiye tarihinde görülmemiş bir olay.

O yüzden, ben vatandaşlarıma çağrıda bulunuyorum: Ne olur bir ilin bütün milletvekillerini aynı partiye vermeyin. Bunlar birbirlerini sorgulamıyorlar, takip etmiyorlar; o ile ne yapılıyor, ne ediliyor, bunlarla meşgul dahi olmuyorlar.

Evet, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE İSVEÇ KRALLIĞI HÜKÜMETİ ARASINDA ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ ALANINDA TİCARET, YATIRIM VE İŞBİRLİĞİNİN GELİŞTİRİLMESİNE İLİŞKİN MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 11 Mart 2013 tarihinde Stokholm’de imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İsveç Krallığı Hükümeti Arasında Çevre Teknolojileri Alanında Ticaret, Yatırım ve İşbirliğinin Geliştirilmesine İlişkin Mutabakat Zaptı”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Altan Tan, buyurunuz.

HDP GRUBU ADINA ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu ülkelerle yapılan dostluk anlaşmalarının, ilişkilerin ve bütün teferruatların Meclise gelmesi ve detaylı olarak tartışılması gönlümüzden geçen isteğimiz. Ancak, bu yetkiler alındıktan sonra yapılan bütün bu ilişkilerin -ticari, siyasi, kültürel, ekonomik, ne kadar ilişki varsa- ne perde arkalarını biliyoruz ne bunların muhtevasını biliyoruz ne de bunların bize sağladığı faydaları ve zararları biliyoruz. Öyle bir noktaya geliniyor ki -işte en son Halkbank meselesinde olduğu gibi veya yine, Irak’ta Kürdistan Bölgesel Yönetimi’yle yapılan petrol anlaşmalarında olduğu gibi- bu kurulan dostluk anlaşmalarının, ilişkilerinin verdiği yetkiyle yapılan anlaşmalar sonucu ortaya çıkan neticeleri maalesef uluslararası basından takip ediyoruz. İki örnek verdim. İşte, birisi, Halk Bankasıyla ilgili olan yani İran’la olan ve Hindistan üzerinden devam edilen çok karmaşık bir ilişki. Öbürü, yine, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’yle yapılan petrol anlaşmalarıyla ilgili olan teferruatlar. Meclise bunlarla ilgili hiçbir detay gelmiyor. Dolayısıyla, şunu söylüyoruz: Bu kanunları burada bir genel çerçeve içerisinde geçirmek kolay. Bu yetkileri aldınız, gittiniz: “Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edildi.” Fakat arkasından neler yapılıyor, hangi anlaşmalar yapılıyor; bunun ekonomik boyutları ne, sosyal boyutları ne, ticari boyutları ne, kültürel boyutları ne ve bunların ülkeye getirdiği ve götürdükleri ne, bu konuyla ilgili bir bilgi sahibi değiliz.

Yine aynı şekilde, mesela eğitim anlaşmaları oluyor. Bu eğitim anlaşmalarında bazen binlerce öğrenci karşılıklı gidip geliyor. Hangi çerçevede bunlar gidip geliyor, yine, bunları basından takip ediyoruz.

Onun için, değerli arkadaşlar, bu maddelerin böyle bir genel kapsam içerisinde değil, daha ayrıntılı, daha tatmin edici, daha bilgilendirici, daha şeffaf bir çerçevede ve daha detaylı olarak önümüze gelmesi talebimizdir. “E, biz bunları yine bildiğimiz gibi yaparız.” derseniz, işte değerli arkadaşlar, o bildiğiniz gibi yaptığınız işler ülkenin de başına bir sürü iş açar, sizlerin de başına bir sürü iş açar.

İşte, en son yaşadığımız, 4 bakanın istifasıyla sonuçlanan süreç. “Hiçbir şey olmadı, hiçbir yanlış iş yapılmadı. Hiçbir sorumluluğumuz yok.” dediniz ve dosyayı kapattınız. E, peki, hiçbir şey olmadıysa bu arkadaşlardan 2 tanesi bu önümüzdeki seçimlerde artık aday olmayacaklarını neden ilan etmek mecburiyetinde kaldılar? Çok açık ve net bir soru. Madem bu kadar “ak” ve “tertemiz” idiyseler neden hayatlarının baharında, siyasi hayatlarının baharında, hele bir arkadaşımız daha birinci döneminde neden bu işi bırakmak zorunda kaldı? Onun için, değerli arkadaşlar, işte, bu işlerin sonrası var, yani, yapılan bütün bu anlaşmaların, kurulan bütün bu diyalogların sonrası var; eğer bunlar doğru düzgün bir zemine oturtulamazsa, açık ve şeffaf bir şekilde kamuoyunun bilgisi dâhilinde cereyan etmezse, yapılan işler bilinmezse bundan sonrasındaki en büyük zararı da ülkeyle beraber siz çekersiniz.

Bu çerçevede, değerli arkadaşlar, birkaç konuya da değinmek istiyorum. Yine, aynı şekilde, daha önce Suriye’yle, Irak’la, Suudi Arabistan’la ve Mısır’la da benzer anlaşmalar yapıldı. Bu anlaşmaların çerçevelerinde neler olduğu, hangi askerî, hangi siyasi ilişkilerin kurulduğu, bunlar da yine bir muamma olarak önümüzde duruyor ve maalesef biz bu konularla ilgili bilgileri de yine, işte, Hatay’da, Adana’da bir tır baskınında öğrenmek durumunda kaldık veya İngiltere’nin, Almanya’nın, Amerika’nın dinleme kayıtlarından öğrenme durumunda kaldık.

Sayın Cumhurbaşkanı dün uçakta diyor ki: “Yeni gelen kral olumlu işler yaptı.” “Ne yaptı?” “Bana küfreden bir bakan vardı, görevden aldı.” diyor. Çok taze bir bilgi, belki arkadaşlarımızın büyük bir kısmı da okumadılar daha bunu, bilmiyorum. E, peki, bir Suudili bakan niye sana küfretti, niye bu kadar hakaretamiz sözler kullandı, hem de kamuoyunun önünde niye kullandı, kullanabildi? Suudi Arabistan’da sıradan bakanlar da yok, bunların çoğu Kraliyet ailesinden. Üstelik de Sayın Cumhurbaşkanı bütün dünyaya meydan okumasına rağmen, Orta Doğu’daki bütün Türkiye'nin hesaplarını bozan da Suudi Arabistan olmasına rağmen tek cümle de Suudi Arabistan hakkında konuşamıyor. Ve bir bakan, buna rağmen… İsmi de belli o bakanın. Sayın Cumhurbaşkanı söylüyor, “Yeni gelen kral onu görevden aldı, bize bir jest yaptı.” diyor.

İşte, değerli arkadaşlar, hesapsız kitapsız yediğiniz lokmalar bir gün gelir bir yerinizi tırmalar. Bu, Mısır için de böyle, İsrail için de böyle, Lübnan için de böyle, Suriye için de böyle. Suriye’yle de birçok anlaşmalar oldu ve Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu “62 sefer Suriye’ye gittim.” dedi, kendi ifadesi, 62 sefer. Peki, bu 62 sefer içerisinde neler konuşuldu, neler yapıldı, niye işler bu noktaya kadar geldi bu kadar anlaşmalar varken, bu kadar karşılıklı toplantılar varken ve Türkiye Bakanlar Kurulunu Suriye Bakanlar Kuruluyla beraber ortak Suriye’de toplamışken neler oldu? “Vallahi bunlar devlet sırrı, gizli; bunların hepsi devletin arşivinde kayıtlı.” Söyleyin, anlatın bize. “Vallahi söyleyemeyiz.” Peki, siz “Yüce Meclis” yazıyorsunuz işte her tarafa, her çıkan “Yüce Meclis” diye başlıyor burada konuşmaya. Peki, bu kadar yüce görüyorsanız bu Meclisi, eğer bu Meclise de söylemiyorsanız bunları kime söyleyeceksiniz? Bizim kozmik odaya girme şansımız da yok, böyle bir imkânımız da yok. Biz bu yaptığınız işleri, bu kurduğunuz ilişkileri, bu diyalogları, müzakereleri, ticaretleri, alışverişleri nasıl öğreneceğiz veya bu Meclisin üzerinde hangi makam var ki bu Meclisin bilgisinden bunları saklıyorsunuz?

İşte, değerli arkadaşlar, bu örnekleri uzatmak mümkün. Yine, geçenlerde, biliyorsunuz, HSBC bankası -“HSBC” diyorlar- bir açıklamada bulundu, bulunmak zorunda kaldı, 4 bine yakın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının -3 bin küsurlu bir rakam- 4 milyar dolar parasının İsviçre bankalarında gayrimeşru yollardan aklandığını söyledi. Yani “aklanma” demeyelim de ona, işte, gizlendiği, saklandığı, neyse… İki gün önceki haber.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Saklandı, saklandı.

ALTAN TAN (Devamla) – Saklandı, evet, öyle.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Aklanmadı.

ALTAN TAN (Devamla) – Yok, hayır, aklanmadı, saklandı. Ben de düzelttim zaten hemen.

Peki, biz bunları böyle hep bir yerlerden mi duyacağız? Yani, Türkiye Cumhuriyeti’nin millî istihbaratı eskiden bölücü kebapçıları takip ediyordu, bölücü kahvecileri takip ediyordu -tırnak içinde- şimdi de paralelcileri takip ediyor, herkesi takip ediyor. Peki, bu ülkenin -sadece bir bankada ve bankanın kendi açıklaması bu- 4 milyar doları bir ülkeye gitmişse bu istihbarat örgütü ne yapıyor? Yani, bugün böyle kızmadan bağırmadan -biraz da hastayım- bu soruları sorayım dedim. Peki, 4 milyar dolar, tek bir banka -bakın, bankanın ismi belli, adresi belli, yeri belli, ülke belli, İsviçre, götürdüğü yer de İsviçre- rakam açıklıyor, rakam, şu kadar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve 4 milyar küsur dolar para, tek bir banka, tek bir ülke. Bunlar giderken, gelirken bu millî istihbarat ne yapıyordu? Bu millî istihbarat beni takip edeceğine bunları niye takip etmedi?

Değerli arkadaşlar, örnek çok, sorun çok. Toparlarsak, bu anlaşmalar böyle bir genel çerçevede gitmesin, doğru düzgün ayrıntılar gelsin, ne oluyor ne bitiyor hepimiz bilelim, ülke de rahat etsin, siz de rahat edin.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tan.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Aytuğ Atıcı.

Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile İsveç Krallığı Hükûmeti Arasında Çevre Teknolojileri Alanında Ticaret, Yatırım ve İşbirliğinin Geliştirilmesine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Siyasi kariyerlerini ve kazanımlarını sağlam iradenin gölgesine borçlu olmayan milletvekillerini saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, bu mutabakat zaptında İsveç Krallığı Hükûmetiyle bir ortak komite kuruyorsunuz ve bazı alanlarda iş birliği yapıyorsunuz çevre konusunda, ticaret konusunda ve yatırımlar konusunda.

Şimdi, 3’üncü maddede “Öncelikli olarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti, devleti olarak enerji verimliği ve yenilenebilir enerji dâhil olmak üzere, enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi üzerine iş birliği yapacağım.” diyorsunuz. Bir yandan enerji verimliliğini söylüyorsunuz, bir yandan “Yenilenebilir enerjileri geliştireceğim.” diyorsunuz; öbür taraftan, geliyorsunuz Mersin’in göbeğine, bir nükleer santral ve birçok termik santral kuruyorsunuz. Yani ya ne söylediğinizin farkında değilsiniz ya söylediklerinizle yaptıklarınız birbiriyle örtüşmüyor ya da hakikaten ne yaptığınızı bilmiyorsunuz. Bir yandan, “Yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanacağım.” diyorsunuz; bir yandan, getiriyorsunuz Mersin’e, Akkuyu’ya nükleer santral yapıyorsunuz ve gidiyorsunuz, İsveç Krallığıyla da çevre konusunda bir mutabakat yapıyorsunuz. İnsanın yüzü kızarır.

Ortak bir komite kurdunuz. Ortak komiteden, İsveç’ten gelen arkadaşlarımız Türkiye’de bir inceleme yaptılar diyelim ki, onun için gelecekler. Sizler de İsveç’e gideceksiniz, “Acaba bunlar çevre konusunda ne yapmışlar?” diye bir bakacaksınız. Komite geldi, bir de ne görsün, Akkuyu’da nükleer santral var. “Ya, arkadaşlar, siz bize ‘Yenilenebilir enerjiyle ilgili bir iş birliği yapalım.’ dediniz, getirmişsiniz, nükleer santral yapmışsınız.” diyecek. Peki, halkla konuşacak, diyecek ki: “Acaba halk istiyor mu bunu?” “Hayır kardeşim, biz burada nükleer santral istemiyoruz. Çocuklarımızın kanser olmasını, sakat doğmasını istemiyoruz.” diyecek halk İsveçlilere ve biz İsveçliler karşısında Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak mahcup olacağız. Ama siz merak etmeyin, bu yolda devam edin. Cumhuriyet Halk Partisi ve parti ayrımı yapmaksızın aydın olan bütün vatandaşlarımız, parti ayrımı yapmaksızın yüreğinde yurt sevgisi olan vatandaşlarımız otuz sekiz yıldır Mersin’e bir nükleer santrali nasıl yaptırmadıysa bundan sonra da yaptırmayacaktır. Bunun için de son sürat, bütün güçleriyle çalışmaya devam edeceklerdir.

Size Mersin halkının bir duyurusunu söylemek istiyorum. Buradan bizi dinleyen, bizi izleyen bütün vatandaşlarıma duyurmak istiyorum ki: 15 Şubat 2015’te, çok yakın bir zamanda, saat 13.00’te bütün Türkiye’den duyarlı vatandaşlarımızı, aklı, yüreği yurt sevgisiyle dolu olan bütün vatandaşlarımızı Mersin’e nükleer santrale karşı durmaya davet ediyoruz. Sadece nükleer santral değil ki konumuz. Siz diyorsunuz ki “Yenilenebilir enerjiyle ilgili iş birliği yapacağım.” öbür taraftan getiriyorsunuz, termik santralleri Mersin’in yüreğine saplıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bakın, Akdeniz ilçemiz Mersin’in merkez ilçesidir, deniz kenarındaki en temiz ilçelerinden bir tanesidir. Ben oraya çalışma yapmaya gidip akşam eve geldiğimde, kızım bana sarıldığında ne diyor biliyor musunuz? “Babacığım, kestane kokuyorsun.” diyor. “Ne demek istiyorsun kızım?” dediğimde -ben kokuyu alamıyorum çünkü burnum artık o pislikle dolmuş- anlıyorum ki Akdeniz ilçesinde ben çalışmaya gittiğimden, hava kirliğinden dolayı bütün her tarafım duman kokuyor, küçücük kızım bunu kestane olarak yorumluyor, zavallı, gariban. Ama, orada yaşayan, Akdeniz ilçesinde yaşayan küçük çocuklar bunu ciğerlerine çekiyorlar. Sağlıkçı olan milletvekilleri ve bizi izleyenler çok iyi biliyorlar ki Akdeniz ilçesinde bu dumanı soluyan bütün çocuklar astım hastası olacaktır ve ileride kanser hastası olacaktır. Şimdi, siz, Akdeniz’in havasını bir yandan kirletirken bir yandan gelip buralara termik santral yaparsanız bu çocukların kanser olmasını hızlandırırsınız ve hiçbir şekilde de bu insanların hayır dualarını alamazsınız.

Bakın, sadece anlaşmaya bağlı olarak konuşuyorum. 3’üncü maddede diyorsunuz ki: “Ey İsveç Krallığı, gel, seninle elektrik piyasasının geliştirilmesi konusunda da bir iş birliği yapalım.” E, vallahi de, billahi de bu iş birliğine çok ihtiyacınız var. Bugün Mersin’de elektrik kesintisi olmayan bir tek ilçemiz yoktur, elektriği kesilmeyen, elektrikli ev aletleri bozulmayan bir tek mahallemiz yoktur, bütün Mersin bu ızdırabı yaşamaktadır sayenizde. Elektriğin dağıtımını siz özelleştirdikten sonra hiçbir yatırım yapılmamış, küçücük arızalar bile personel yetersizliği nedeniyle giderilememektedir. Ama personeli öyle bir istihdam ettiniz ki kayıp ve kaçak miktarlarını faturalara yansıtmak üzere son derece mahir elemanları uygun yerlere yerleştirdiniz. Yani elektrikteki bütün kayıp kaçakları namuslu, şerefli, kullandığı elektriği hakkıyla ödeyen vatandaşların faturalarına yansıtacak olan personelleri buldunuz ama elektrik kesildiği zaman bu elektrikleri düzeltecek olan personelleri bir türlü bulamadınız.

Devam ediyorum, bir başka maddede, iş birliği maddenizde diyorsunuz ki: “Gel, ey İsveç Krallığı, çevrenin korunması ve atık yönetimi konusunda bir anlaşma yapalım, iş birliği yapalım.” Eh, buna da çok ihtiyacınız var. Bu kadar kirlilik içerisinde, Mersin’in Kazanlı’sına hiç utanmadan, hiç sıkılmadan sülfürik asit fabrikası yaptınız. Orası bir tarım bölgesidir. Orada çiftçiler, bütün Türkiye’yi besleyecek kadar biberi, domatesi, salatalığı, yeşilliği üretirler. Sizin oraya yapacağınız sülfürik asit fabrikasıyla sülfürik asit yağmurları nedeniyle hem çocuklar ciğerlerinden rahatsızlanacaklar hem de orada sizin sayenizde bir tek ürün yetişmeyeceği gibi çiftçiler de aç kalacaklardır.

Çiftçiler zaten sizin sayenizde aç. Mersin’de narenciye hâlâ dalındadır. Don olaylarında, doğal afet olaylarında hiçbir gün çiftçinin yanında olmadınız. TARSİM’e kayıtlı olan çiftçilerin yanında olur gibi oldunuz, onların da işlerini yokuşa sürdünüz. “Yok efendim, don olayı olmuş ama bu, çiçeklenme evresinde olmuş, -muş, -muş.” Ya, ben ne anlarım? Ben çiftçiyim, ben TARSİM’e kaydımı yaptırmışım, sigortamı ödüyorum. Ben don olayının nerede olacağını nereden bileceğim? “Bir doğal afet durumunda beni koru.” diye sana para ödüyorum ya. Sen de kalkmışsın benim tapulu arazimde don olayı oluyor, doğal afet oluyor, sel oluyor, benim yanımda durmuyorsun. Mersin çiftçisi, gerçekten sizin yüzünüzden artık tarım yapmaktan vazgeçmiştir, ekim yapmaktan vazgeçmiştir.

Bir başka maddede diyorsunuz ki: “Gel ey İsveç Krallığı, sürdürülebilir kentsel dönüşüm konusunda da iş birliği yapalım.” Yani, vallahi güzel. Eğer İsveç’ten bunları öğrenecekseniz vallahi de billahi de bu anlaşmaya hepimiz imza atalım. Gene imza atacağız, iş birliği yapın ama eğer İsveçlileri bozacaksınız, Allah aşkına bu anlaşmayı yapmayın. Eğer burada yaptıklarınızı, kentsel dönüşüm adı altında TOKİ eliyle yaptığınız rantları İsveç’e de bulaştıracaksanız, bırakın Allah aşkına, hiç olmazsa onlar kirlenmesinler.

Siz kentsel dönüşüm yapacağım diye TOKİ’ye işler yaptırırken Mersin’de “Arena” adında bir stadyum yaptınız ve servet harcadınız oraya ama şu anda orada futbol maçı oynanamıyor çünkü saha elverişsiz. Spor tesisleri yaptınız kentsel dönüşüm adı altında, TOKİ’ye yaptırdınız. Allah aşkına, yağmur yağarken bir Mersin’e gelin, gelirken de kovalarınızı getirin çünkü bütün tesislerin damları akıyor. Hepsi resimlendi, hepsi basına yansıdı.

Bakın, bir başka maddede diyorsunuz ki: “Yatırım ve iş birliği alanında anlaşmalar yapalım.” İnşallah, anlarsınız; Mersin, Tarsus, Kazanlı turizm yatırımını belki hatırlarsınız, Bölgesel Havaalanı’nı belki hatırlarsınız, belki organize sanayi bölgesini, belki de otobana bağlamayı hatırlarsınız.

Ne olur bu iş birliğini yapın ama İsveçlileri dinleyin. Siz onlara bir şey öğretmeye kalkmayın.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Halkların Demokratik Partisi adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten bunlar teknik sözleşmeler yani bu gecikmeden… 2013’te imzalanmış, gelmiş, bugün kaç? 2015. 2013’te Stockholm’de imzalanmış, enerjiyle ilgili. Dışarıda kar yağıyor, aslında bütün Türkiye’de kar yağıyor. Soğuk ve elektrik, enerji, kömür ve kömür ocaklarında ölüm ve kömür ocaklarındaki işçilerin yaşadığı acılar ve onların kölelik koşullarında dayatılan çalışma şartları, 301 maden işçimizin hayatını yitirmesi, arkasından 3 bine yakın, madende, kömür ocağında çalışan işçinin işten çıkarılması… Yüce Meclisin 24’üncü Döneminin bir iki ayı kalmış saygıdeğer milletvekilleri, şu Dikmen kapısında Soma’dan gelen işçileri, bu karda, kışta, kıyamette gelen işçileri gören oldu mu sizden? İhbar ve kıdem tazminatları için gelmişlerdi. Hakikaten, bu karda, kışta Soma’dan ta buraya kadar gelen… Bu kürsüde birkaç defa bunu anlattım, bu işçilerimizin kıdem ve ihbar tazminatları -ölen 301 işçimizin de, işten atılan 3 bin işçinin de- ödenmedi.

Maden Kanunu’nu çıkardınız burada, onları bu hâle sokan, TKİ’nin redevans karşılığı ihale verdiği şirketlerin, onların yararına yasa yaptınız burada. İşçinin hakkını teslim etmek yerine işverenlerin, 301 kişinin ölümünden sorumlu olanların… Cezaen sorumlu olanlar, siyaseten sorumlu olanlar, hukuken sorumlu olanlar, ahlaken sorumlu olanlar bu sorumluluğun hesabını vermedikleri gibi, kullandılar. Kapıya 3.301 işçiyi temsilen gelen işçilerimizin grupları ziyaretleri de oldu. Bu Meclis bu feryadı duymuyorsa bu Meclis ne işe yarar Allah aşkına ya! Hani halkın, milletin vekilleriydiniz? Milletin vekilleri gidip İsveç Krallığı’yla enerji verimliliğiyle ilgili sözleşme imzalıyor. Allah aşkına -birçoğunuz İsveç’e gitmiştir- o krallığa bu cumhuriyette yaşayan kanunları getirin. Darbe Anayasası kurban olsun o krallığın anayasasına. Hâlâ darbe Anayasası’yla otuz beş senedir idare ediliyoruz. Orada vatandaşlık hakkı nedir, temel hak ve özgürlük nedir; farklılıklar, inançlar, kimlikler, insanlar ve çevre nasıl korunur, gidin İsveç’te görün çevrenin ne olduğunu. Orası krallık, burası da cumhuriyet. Burada demokrasi var sözde, burada diktatörlük fiilen uygulanıyor. Diktatörlük yasaları Meclise getirilecek “güvenlik paketi” adı altında. Ya, başkanlık isteyeceğinize krallık isteyin de İsveç Krallığı gibi isteyin arkadaşlar, İsveç’teki gibi insanlar hiç olmazsa mutlu olur, temiz bir çevrede yaşar, gelir düzeyleri yüksek olur, vergileri adil olur, çevreyi kirletmezler, enerji mafyası orada iş yapamaz.

Enerji verimliliğini İsveç’te yaptığınız zaman bakıyoruz –şurada, belki okumayanınız vardır- 2023 yılına kadar 59 milyar euroluk bir iş yapılması düşünülüyor. Peki, enerji verimliliği, çevre verimliliği. Siz, HES barajlarında yakıp yıkılan doğanın, tahribatın, iklimin ve hayatların üzerinden kâr eden şirketlerin vicdanına bu ülkenin kaderini nasıl teslim edebilirsiniz? Yenilenebilir enerji konusunda Allah aşkına, şu Meclise doğru dürüst bir yasa getirdiniz de biz “Hayır.” dedik mi muhalefet olarak? Termal, rüzgâr yani farklı enerji kaynakları. Yok, borumuz var deriz dünyada birinciyiz, yok bilmem ne deriz dünyada bilmem kaçıncıyız. Ülkeyi nükleer santrallere, termik santrallere, yine HES’lere… Ki, bu HES’ler, bütün Türkiye’yi vuruyor, Kürt’ü de vuruyor, Laz’ı da vuruyor, Egeliyi de vuruyor, Trakyalıyı da vuruyor, Menderes Ovası’nı da vuruyor, Munzur Ovası’nı da vuruyor, Hasankeyf’i de vuruyor. Şimdi, bu kadar felakete imza atan bir Hükûmet, Hasankeyf’i sular altında bırakacak -tarihi, kültürü, çevreyi, doğayı, insanı, hayatı, güzelim Hasankeyf’i- sonra gidip İsveç Krallığı’yla güzel güzel sözleşme imzalıyor, bakın, bize gülerler arkadaşlar.

Sonra bu seçim, başkanlık sistemiyle geçecekmiş, başkanlıkla, bilmem ne. Ne başkanlığı arkadaşlar? Başkanlık seçimi bu memlekette yapıldı ya, geçen ağustosta Cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı, bu seçimde bu Meclisin üyeleri seçilecek.

Bir güvenlik paketi getirdiniz, millete zehir, zindan edeceksiniz bu ülkeyi. Hiç kimse aracına binemeyecek, evinde rahat uyuyamayacak, bir itirazını dile getiremeyecek. Bu haksızlıklara, bu yolsuzluklara, bu çevre kirlenmesine, bu doğa felaketlerine, bu enerji yolsuzluklarına, enerji mafyasının çıkarlarına karşı sesini çıkarana; TOMA’yı, gazı, biberi, sopayı vereceksiniz, polise de yetkiyi verdiniz. Hani polisten şikâyetçiydiniz, hani paralel bilmem ne yapıyordu, hani polisin içinde çeteler vardı, hani derin örgütlenme vardı, farklı odaklar vardı? Siz bu yasaları çıkarıp bu yetkileri onlara teslim etmiyor musunuz? Siz farkında değilsiniz galiba, Sayın Akşener muhalefet partisinden başkan vekili olduğu için getirmediniz güvenlik paketini, haftaya getireceksiniz. Sadık Yakut geliyor, sizden; Bahçekapılı geliyor, sizden; iki haftada çıkarmaya çalışacaksınız; onu kafanızdan, aklınızdan çıkarın, çıkaramazsınız. Bu seçim öncesi bu paketi buradan çıkaramazsınız, bakın, açık konuşayım size. Yazın buraya, yazın buraya; son deminiz, istediğiniz kadar spor yapın gelin.

Bakın, demin Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı, yönetimi ve Türkiye’nin her tarafından 40 tane baro başkanı ve yönetimi geldi, grubumuzu ziyaret etti.

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Kapıda ne dedi Barolar Birliği Başkanı?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bakın, kapıda...

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Kapıda açıkladıklarının hiçbiri bu kanunda var mı?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Şu an İstanbul Adliyesinde...

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Kapıda açıkladıklarının bir tanesi var mı burada?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Ey eski Baro Başkanım, Sevgili Şahin; şu an avukatlar Çağlayan Adliyesinde, sabah 08.00’e kadar adalet nöbeti tutuyorlar. Yarın, avukatların başladığı adalet nöbetine tutuklu ve hükümlü aileleri katılır, yarın farklı kesimler katılır, yarın sendikalar katılır, yarın hekimler katılır, yarın memurlar katılır, yarın Türkiye katılır, yarın Türkiye ayağa kalkar. Yani, böyle 3 tane muhalefet partisini küçük görüp siz “Biz bildiğimizi yaparız, her şeyi yaparız, geçiririz buradan diyeceksiniz.” Unutun bunu, unutun. Bırakın, önümüzdeki dönem gelen milletvekilleri -o sayıyı bulursanız- çıkarsın ama siz “Çıkaracağız.” derseniz birbirimizi sınarız, açık söylüyorum, birbirimizi sınarız. Bu güvenlik paketini, bu fiilî sıkıyönetimi, savaş hâlini, bu faşizmin yasalarını getirip temel hak ve özgürlükleri kaldıracaksınız; gösteri, yürüyüş, basın açıklamasını kaldıracaksınız, basın özgürlüğünü kaldıracaksınız, “Kimse sesini çıkarmasın.” diyeceksiniz, sesini çıkaranın kafasına indireceksiniz tokmağı. Bu dünya böyle size yürür diye, sizin için böyle gidecek diye düşünüyorsanız hayal kurmayın. Ben de size söyleyeyim, fazla da öyle meraklı olmayın. Önümüzdeki hafta görüşürüz, getireceksiniz paketi ama bu paket 77 milyonun çıkarına aykırı olduğu için halkın vicdanı ayağa kalkacak ve size “Dur.” demesini bilecektir. Yanlış yapmadan siz çekin paketi, paketinizi cebinize koyun gidin; benim size önerim bu, tavsiyem bu arkadaşlar. Bu paketle siz ancak oraya gidersiniz. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Madde 2’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3 - (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadıyla imzasını da taşıyan oy pusulasını yine, oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Kanun tasarısı açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı             :     213

Kabul                                     :     211

Ret                                         :      2(x)

 

 

Kâtip Üye

Fehmi Küpçü

Bolu

 

Kâtip Üye

İsmail Kaşdemir

Çanakkale”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Gündemin 7’nci sırasında yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Eğitim Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Eğitim Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/984) (S. Sayısı: 663) (xx)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Burada.

Komisyon Raporu 663 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Arkadaşlar, terk etmeyin, bir konuşma var, ondan sonra yine elektronik oylama yapacağımız için rica edeyim…

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru.

Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA REŞAT DOĞRU (Tokat) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

663 sıra sayılı Türkmenistan’la Eğitim İşbirliği Anlaşması’nın uygulanmasıyla ilgili görüşmelerde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, Türk dünyasıyla ilgili bir anlaşma olması münasebetiyle… Zaten uluslararası anlaşmaları biz kabul ediyoruz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak. Ben, bu sözleşmenin onaylanmasının hayırlı olmasını, yeni ufuklar açmasını, ilişkilerimizin daha fazla gelişmesini temenni ediyorum.

Sayın milletvekilleri, 20’nci yüzyılın sonunda Sovyetler Birliği’nin dağılması dünyada birçok dengeyi değiştirmiş ve birçok devlet de bağımsızlığını kazanmıştır. Sonuçta, iki kutuplu dünya ve bölünmüş Avrupa ortadan kalkmıştır. 5 bağımsız Türk devleti doğmuş, dünyaya Türkler tekrar yeni devletlerle “merhaba” demişlerdi. Bu durum 21’inci yüzyılda Türk dünyası ve Türk İslam coğrafyasında, ülkemizde yeni alanlar açmış, yeni ufukları da beraberinde getirmiştir. Ülkemizin yanında Batılı bazı ülkeler, İslam dünyasında Türk cumhuriyetleriyle ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkiler kurmuşlardır. Türkiye, bağımsızlığını kazanan Türk cumhuriyetleriyle iyi ilişkiler kuran, dünyaya tanıtan, tanıyan bir ülke olmuştur. Doğrusu da budur çünkü yıllarca Turan ülküsüyle bağımsızlığı beklenen kardeş devletler bir anda bağımsızlıklarını kazanmıştır. Türk devletlerinin bağımsızlıklarını kazandıktan şu ana kadar geçen yirmi beş yıl çok uzun bir süre değildir, ancak çok iyi de değerlendirilmesi gereken bir zaman sürecidir. İşte burada hep beraber düşünmek mecburiyetindeyiz. Türkiye ve Türk dünyası ilişkileri yeterli midir veya beklentilerin çok altında mı kalmıştır? Bunu değerlendirdiğimiz zaman ilişkilerin yeterli olmadığını maalesef görüyoruz. Bağımsızlık sonrası ilk on beş yılda çok büyük işler başarılmıştır, üniversiteler kurulmuş, yatırımlar yapılmış, Eximbank kredileri verilmiş, TİKA gibi çok önemli bir kuruluş oluşturularak Türk dünyasıyla ilişkiler geliştirilmeye çalışılmış, “Öğrenci Projesi” adı altında yine çok önemli projeler bu zaman süreci içerisinde uygulamaya konulmuş ve ilişkiler belli bir mesafeye getirilmiştir. Yani bu konuyla ilgili yoğun bir gayret sarf edilmiştir. Bu yapılanlar aynı zamanda ülkemizin çok zor durumda olduğu, ekonomisinin sıkıntılar içerisinde olduğu zaman süreci içerisinde yapılmıştır. Ancak ikinci bir on yılda ise bazı kurumların kurulmuş olduğunu görsek bile ilişkilerde çok ciddi sorunlar olmaya başlamış olduğunu da görüyoruz. Son on iki yılda AKP iktidarında ilişkiler neredeyse hep kâğıt üzerinde kalmış, şatafatlı sözler, karşılıklı demeçlerle sorunlar çözümlenmeye çalışılmıştır. “İlişkiler gelişiyor.” denilmiştir. Mevcut iktidar zamanında Türk dünyası maalesef hep yok sayılmış, ikili ilişkiler kaderine terk edilmiş, sorunlar maalesef çözülmemiş hatta bazı Türk devletleriyle ikili ilişkiler kopma noktasına da gelmiştir. Özellikle Özbekistan, Azerbaycan ve Türkmenistan’la ilişkilerin zaman zaman durma noktasına gelmiş olduğunu da bu zaman süreci içerisinde görüyoruz. Halbuki yüce Türk milleti yıllardan beri Türk devletlerinin bağımsızlığını kazanmasını, İsmail Gaspıralı’nın söylemiyle “Dilde, fikirde işte birlik.” sağlanması hedefini istiyordu. Ancak bunların gerçekleşmesi için önceden yapılan birçok girişimin şimdilerde maalesef inkıtaya uğramış, neredeyse unutulmuş olduğunu da görüyoruz. Halbuki Sovyet rejimi esnasında dil ve alfabedeki değişikliklerde başlayan kültürel tahribat tamir edilebilirdi. Bu yönlü çok ciddi çalışmalar maalesef yine mevcut iktidar zamanında yapılmamıştır. Ayrıca Kırım ve Ahıska Türklerinin problemleri hâlâ durmaktadır. Türkiye, Türk devleti, Türk dünyasının sorunlarına kayıtsız ve duyarsız kalamaz. Geçmişte Türk dünyası Anadolu Türklerine yardım etmiş, o zamanki devletler de Türk dünyasına yardımcı olmuşlardır. Örneğin 1920’de Buhara Emirliği’nin aldığı bir kararla Anadolu’da Millî Mücadele’ye büyük miktar külçe altın göndererek desteklenmiş olduğunu görüyoruz. Yine, 1918’de, Rus ve Ermeni işgali altındaki Bakü’ye İngilizlerin muhalefetine rağmen Osmanlı Devleti Nuri Paşa komutasında 20 bin kişilik ordu göndermiş, Ermeni isyanı bastırılmıştır. Burada da 1.200 şehit verilmiş olduğunu da görüyoruz. Azerbaycan Türkleri katliamdan kurtulmuştur. Fakat günümüze geldiğimiz zaman Azerbaycan’ın yüzde 25 toprağının şu anda Ermeniler tarafından işgal edilmiş olduğunu da yaşıyoruz. Peki, bu aşamada Türkiye Cumhuriyeti ne yapıyor, Türkiye ne yapıyor, hep beraber ortak bir ses çıkıyor mu? Bunu göremiyoruz.

Bakın, önümüzdeki günlerde 26 Şubat 1992 yılındaki Hocalı katliamının yıl dönümünü hep beraber anacağız. Yani Hocalı katliamı yapılmıştır. Türk dünyasında, Karabağ’da, işte, Azerbaycan’ın topraklarındaki o kaçkın insanların, o 1 milyon civarındaki vatanını ve milletini, oradaki bölgesini terk ederek başka bölgelere giden insanların sorunları maalesef durmaktadır ve sivil toplum kuruluşları, STK’lar olarak ne yapılmaktadır, bunları da hep beraber değerlendirmek mecburiyetindeyiz.

Saygıdeğer milletvekilleri, aynı durumu Ahıska ve Kırım Türklerinde görüyoruz. Türkiye bu iki grubu da maalesef ciddi manada desteklememiştir. Şu anda Kırım’da yeniden başka bir iktidar tarafından veya başka bir devlet tarafından o bölgenin işgal edilmiş olduğunu görüyoruz. Yani Kırım Türkleri kendi bölgelerine dönme aşamasındayken, Ukrayna’da belli bir mesafe alınmışken Ukrayna’nın dışına çıkılmış, Rusya’nın işgaliyle karşı karşıya kalınmıştır.

Aynı tabloyu Ahıska Türklerinde de görüyoruz. Maalesef Ahıska Türkleri, değerli kardeşlerimiz, kendi yurtlarına, öz vatanlarına, Ahılkelek bölgesine maalesef dönememişlerdir. Bununla ilgili de AKP iktidarında maalesef hiçbir işin yapılmamış olduğunu görüyoruz. Yani o bölgeye dönüşle ilgili olarak Avrupa Konseyine verilen o kararların hiçbirisi uygulanmamış, o bölgeye dönüşler maalesef desteklenmemiştir ve şu an itibarıyla da Ahıska bölgesine, Ahılkelek bölgesine, Mesket Türklerinin ana vatanlarına bir geriye dönüşün olmamış olduğunu hep beraber görüyoruz.

Tabii, şu an itibarıyla Irak’ın AKP iktidarınca ABD’nin işgaline bırakılmış olduğu bir tabloyu da hep beraber gördük. Şimdi de aynı tabloyu IŞİD terörüyle ilgili görüyoruz. Buralarda da 1,5 milyon civarında insan ölmüştür. Bunların içerisinde on binlerce, yüz binlerce Türkmen vardır. Şu anda bile Kerkük’te, Musul’da, Telafer’de, Tuzhurmatu’da Türklere çok büyük baskılar ve zulümler yapılmaktadır; Türkler öldürülmekte, malları talan edilmekte, göçe zorlanmaktadır. Hükûmet de Talabani ve Barzani’ye sahip çıkmakta, Türkmenlere ise maalesef yeterli oranda sahip çıkılmamaktadır.

Şu anda Türkmen kardeşlerimiz ülkemizin çeşitli yerlerinde göçmen kamplarında bulunmaktadır ama o göçmen kamplarında bile Türkmenlere yeterli destek verilmemiş olduğunu görüyoruz.

Bakınız, şu anda, maalesef, Osmaniye Cevdetiye Kampı’nın oradaki insanlarımız, kampta kalmayan kardeşlerimiz TÖMER kursuna gitmek istiyorlar ama TÖMER kurslarına izin verilmediğini veyahut da çok az kardeşimizin bu kurslardan faydalanmakta olduğunu görüyoruz yani Türk dünyasına bakışın mevcut iktidar zamanında ne olduğunun bariz göstergesi de burasıdır.

Hâlbuki Kerkük bir Türk şehridir. Peşmergelerin buraya yerleştirilmesi, Türklerin topraklarının, tapu dairelerinin yıkılarak evlerinin alınması ve demografik yapının bozulması doğru değildir. Irak Türkü’nün sahibi kim olacaktır? Peşmergelere ABD ve AB ülkeleri sahip çıkarken Türkmenlere maalesef sahip çıkılmamakta veyahut da kaderlerine terk edilmektedir. Hileli nüfus sayımları, hileli seçimler, Kerkük gibi Türk şehirlerine peşmerge yerleştirme faaliyetleri hız kazanarak, bilhassa IŞİD terörünün artmasıyla beraber, devam etmektedir. Türkmen liderler öldürülmekte, halk zorla göçe tabi tutulmaktadır.

Aynı durumu Suriye’de görüyoruz. Suriye’de de yine IŞİD terörüyle beraber o tablonun değişmekte olduğunu ve Türkmen kardeşlerimize nasıl bir zulüm yapıldığını da hep beraber yaşıyoruz. Suriye’de de AKP Hükûmeti yanlış politikalar uygulamış, bir batağa saplanmıştır. Ülkemizin tarafsız kalacağı ve istikrarı koruyacağı yerde taraf olunmuş ve şu an itibarıyla da binlerce insan ölmüştür. Oradaki huzursuzluk, istikrarsızlık ülkemize de sıçramaktadır, IŞİD terör örgütü, saldırılarını artırmaktadır. Onlarca insanımız ölmüş, yaralanmıştır ve mağduriyet, almış başını gitmektedir.

Suriye’de 3,5 milyona yakın Türk yaşamaktadır. Bu insanların haklarının yeterli şekilde korunması, sahip çıkılması da, herhâlde, önce Türkiye Cumhuriyeti devletine yani bizlere düşmektedir.

Sonuçta, Türk dünyası her yerde ilgi beklemektedir. Türk dünyasına yüzümüzü döndürmek mecburiyetindeyiz. Bugün Avrupa Birliğine gösterilen ilgi, oralara gösterilse idi, herhâlde, son yirmi beş yılda çok daha farklı bir durum meydana gelebilirdi.

Avrupa Birliğine girmeden gümrük birliğine girilmiştir. Acaba gümrük birliği, ülkemizin lehine mi aleyhine mi olmuştur? Araştırma yapmak gerekir. Gümrük birliği, Osmanlı Devleti’nin Baltalimanı Anlaşması’na benzemektedir. Avrupa Birliğine girme pahasına, Avrupa Birliğine tam üye olmadan gümrük birliğine girilmiş, ülkemiz, milyarlarca dolar gümrük vergisi kaybına uğramıştır. Avrupa Birliğine gösterilen ilgi, Türk Birliği olarak neden Türk dünyasına gösterilmemiş, bunu da anlamakta güçlük çekiyoruz.

Türk cumhuriyetlerinin pazarlarına Türkiyeli müteşebbislerin hâkim olması ve yatırım yapması acaba neden desteklenmiyor? Günümüzde ABD, Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkelerin ekonomisiyle beraber kültürünün de, yaşam tarzının da o bölgelere girdiği unutulmamalıdır. Kültürel değerler, ekonomi ve teknoloji beraber bütünleşmelidir. Türk dünyasındaki dostluk ile ikili ilişkiler geliştirilmedir ki geçmiş tarihte bunların yapılmış olduğunu görüyoruz.

Türkmenistan’a özellikle Sayın Genel Başkanımız Doktor Devlet Bahçeli’nin ziyaretinde Sultan Sencer Türbesi ve yine Ahmet Yesevi Türbesi’nin restorasyonuna karar verilmiş ve bunların hepsi uygulanmıştır.

Ayrıca, Sultan Sencer Türbesi’nden sonra… Neden Büyük Türk Hükümdarı Alparslan’ın mezarı maalesef bulunmamıştır? Bununla ilgili de birtakım sözler söylenmiş ama maalesef arkasının da gelmemiş olduğunu görüyoruz. Bunun gibi Türk birliğiyle ilgili yapılabileceklerle ilgili birçok iş olmasına rağmen maalesef bir kenara bırakılmıştır.

Kısacası, Türkiye, misyonu gereği Türk dünyasının en güçlü ülkesi olduğunu unutmadan faaliyet göstermelidir. Güçlü ve lider bir ülke olmanın temelinden Türk dünyası geçmektedir. Türkiye, AB’yle bütünleşmek için gösterdiği çaba kadar Türk dünyasıyla ilgili de çaba göstermelidir çünkü sosyal, kültürel ve eğitime dayalı güç birlikleri sıkı dostluklara ve kardeşlik duygularına yol açmakta, güçlü bir Türk dünyası meydana getirmekte ve dünya barışına da katkı sağlamaktadır.

Tabii, burada, özellikle Doğu Türkistan Türklüğünden de bahsetmek istiyorum ki şu anda maalesef Doğu Türkistan Türklüğü kan ağlamaktadır ve orada yaşayan kardeşlerimiz üzerinde Çin’in zulmü her geçen gün artarak devam etmektedir; suçsuz ve günahsız insanlar suçlanmakta, kurşuna dizilmekte ve beraberinde idam edilmektedir. Yani Doğu Türkistan Türklüğü, özellikle Türkiye’den ses beklemektedir, dünyadaki STK kuruluşlarından ses beklemektedir, maalesef bunu da göremiyoruz.

Rabia Kadir Hanımefendi yani Doğu Türkistan Türklerinin lideri, dünyanın her tarafına gidip her yerde yoğun bir şekilde konferanslar verebilmekte, kendisini dinletmektedir ancak enteresandır, Türkiye Cumhuriyeti devletine gelememekte ve Türkiye Cumhuriyeti devleti de ona sahip çıkmamaktadır, bunu da kabul edemiyoruz. Çünkü Doğu Türkistan, Türklerin öz vatanıdır, yüce Türk milletinin temellerinin oluşturulmuş olduğu bir yerdir, orada yapılan her türlü haksızlık ve yanlışlara ilk başta Türkiye Cumhuriyeti devleti karşı çıkmalıdır.

Bugün Türk dünyası, gözünü tamamen Türkiye’ye dikmiş durumdadır. Bütün beklentiler ülkemiz üzerindedir. Kerkük, Kıbrıs, Doğu Türkistan, Kırım, Balkanlar, Orta Asya’daki kardeşlerimiz de Türkiye’yi yakından takip etmekte, “Acaba Türkiye ne yapıyor -veyahut da- konularımıza sahip çıkıyor mu, hâkim oluyor mu -veyahut da- dünyanın çeşitli mahfillerinde dile getiriyor mu?” diye takip etmektedirler.

Bakınız, bugün, Irak’ta, Suriye’de bir Türkmen kardeşimiz öldürülüyorsa, burnu kanıyorsa bunun sorumluluğunu Türkiye olarak üzerimize almak mecburiyetindeyiz. Batılı güçler, AB’si, ABD’si Türk karşıtı çeşitli unsurları çok yönlü olarak desteklemekte ama enteresandır, Türk dünyası oldu mu yani Türkler konu oldu mu bir kenara itilmekte ve Türk dünyası göz ardı edilmektedir, bu da işte, maalesef mevcut iktidar zamanında olmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Türk’ün Türk’ten başka maalesef dostu yoktur. Bundan dolayı Türk dünyasına arkamızı değil, yüzümüzü dönmek mecburiyetindeyiz. Dünyanın en güzel coğrafyası Anadolu’dur. Anadolu’da rahatça yaşamanın ağır bedeli vardır. Anadolu’nun emniyetinin Musul’dan, Kerkük Tuzhurmatu’dan, Telafer’den geçtiği hiçbir zaman ama hiçbir zaman unutulmamalıdır. Türkiye, Kıbrıs’ta olmaz ise, Kıbrıs Türkü’ne sahip çıkmaz ise Anadolu’da nasıl güven içerisinde oturacaktır? Dünya devleti olmak istiyorsak Türk dünyasının her yerinde olmalıyız, dünyanın her tarafında olmalıyız. Türk dünyası politikaları tekrar tekrar gözden geçirilmelidir. AKP Hükûmetinin ve Dışişleri Bakanlığının yanlış politikaları yüzünden Türkmen davası kaybediliyorsa, bunun da sorumluluğu, ağır bir şekilde önümüzdeki dönemlerde karşımıza, maalesef, çıkacaktır.

Irak Türkleri de Suriye Türkleri de yanlış politikalardan dolayı şu anda kaybedilmektedir. Fakat, aynı tabloyu Türk dünyasının her tarafında görüyoruz; Batı Trakya’sında da görüyoruz, Orta Asya’sında da görüyoruz, Balkanlarında da görüyoruz, Kıbrıs’ında da görüyoruz, Ahıska bölgesinde de görüyoruz, Kırım’ında da görüyoruz. Hâlbuki, Türk dünyası geleceğimizdir, geleceğimize sahip çıkmak mecburiyetindeyiz.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak seçim beyannamemizde takdim ettiğimiz, kamuoyuna sunmuş olduğumuz bazı birkaç öneriyi de sizlerle paylaşmak istiyorum, şöyle ki: Türk dünyasıyla ilişkiler, mutlaka, belirli bir merkezden, “Türk dünyası bakanlığı” şeklinde bir bakanlığın kurulmasından geçmektedir. Şu anda birçok bakanlığın bununla ilgili çeşitli çalışmalar yapmakta olduğu görülüyor, karmakarışık bir durumla karşı karşıyayız yani sonuçta, Türk dünyasıyla ilgili bakanlık mutlaka kurulmalıdır.

Latin esaslı ortak Türk alfabesi kararının Türk dili ve Türk dünyasının geleceği için hayati önem taşıması dikkate alınarak bu yoldaki çalışmalar ve uygulamalar tamamlanmalı ve sonuca bağlanmalıdır.

Türk cumhuriyetlerinin eğitim kurumlarında ortak Türk edebiyatı ve tarihi okutulmalı, bunun için ortak müfredatlar hazırlanmalıdır. Her düzeyde sözlükler ve gramer kurallarını, lehçeler arasındaki benzerlik ve farklılıkları gösteren kılavuz kitaplar hazırlanmalıdır. Böylece, Türk lehçelerinin birer dil değil, fonetik farklılıklar olarak lehçeler ve şiveler olduğu anlaşılacaktır.

Dünya Türklerinin birbirini anlayacağı ortak bir dilin geliştirilmesi konusunda çalışmalar yoğunlaştırılmalıdır. Türk devlet ve topluluklarında yayınlanan edebiyat ve fikir eserlerinin bütün Türk lehçeleri arasında birbirine uyarlanması yapılmalıdır. Ortak şiir ve sanat günleri düzenlenerek yazar ve şairlerin birbirlerini tanımaları, birbirlerinin eserlerinden, çalışmalarından haberdar olmaları sağlanmalıdır.

Ortak sanat ve edebiyat dergileri mutlaka çıkarılmalıdır. İstanbul’da basılan bir derginin Bakü’de, Astana’da, Taşkent’te satılması, okunması, anlaşılması mutlaka sağlanmalıdır. Bağımsız Türk devletleri başkentlerinde Türk kültürünü yansıtacak Türkiye kütüphanesi kurulması ve Türkiye’de sürekli basın-yayından oluşan yayın destekleri o bölgelere mutlaka sağlanmalıdır.

Yükseköğrenimde denklik problemlerinin düzeltilmesi yönünde zaman kaybedilmeden mutlaka çalışmalar yapılmalıdır.

Türk cumhuriyetleriyle ülkemizdeki üniversitelerin uyumunu sağlamak amacıyla biz bir üst kurul kurulmasını da tavsiye ediyoruz. Misafir öğretim üyesi uygulaması ve Türk coğrafyasında öğrenci değişim projelerinin hızlandırılması, artırılması gerekmektedir. Ülkemizdeki devlet üniversitelerinin özellikle Balkanlarda kampüs kurması, hatta sağlık alanında yatırım yapması uygun olacaktır.

Kültür emperyalizminin en önemli kollarından birini oluşturan yabancı dilde eğitim, bütün Türk dünyasını etkisi altına almış durumdadır. Türkçemize yönelik en önemli tehditlerden birini oluşturan bu sorun mutlaka ortadan kaldırılmalıdır.

Ortak bir yazı dili kurulması konusunda çaba sarf edilmelidir. Dünya Türkleri arasında Türk dünyası dil birliği kurumunun kurulması gerekmektedir. Türk dünyası coğrafyasında okullar teşvik edilmeli, müfredat birliği sağlanması yönünde de çalışmalar yapılmalıdır.

Büyük Öğrenci Projesi’nde öğrencilerin ülkemizden memnun ayrılmaları ve çocuklarımıza tam bir şekilde sahip çıkılmış olduğu bir durumu oluşturmak mecburiyetindeyiz. Karşılıklı eğitim ve iş birliği çalışmaları desteklenmeli ve kontrol edilmelidir.

Her yıl Türk dünyasının muhtelif yerlerinde sanatçılar ve yazarlar toplanıp Türk ortak hafızasından hareketle senaryolar, oyunlar, diyaloglar üzerinde çalışmalar yapmalı ve Türk dünyası yazar ve düşünürleri bu çerçevede sık sık bir araya getirilmelidir.

Kapsamlı bir İnternet sitesi yoluyla bütün Türk halklarının kültür öğelerinin tanıtılması, haberleştirilmesi sağlanmalıdır. Bu konudaki projeler Türk dünyasının her yerinde desteklenmelidir.

İnternet ortamında Türk dünyası arama motoru mutlaka hayata geçirilmelidir. Ortak Türk dünyası televizyonu kurulmalı ve kaliteli programlar yapılarak Türk dünyası arasındaki ortak iletişim sağlanmalıdır. Türk dünyası ortak haber ajansı kurulmasıyla ilgili çalışmalar yapılmalı, bu konuda özel sektör mutlaka desteklenmelidir.

Anne-baba arasında vatandaşlık bağları olan ailelerin birleştirilmesi gerekmektedir. Batı Trakya’da ticari hayatta Türklere uygulanan sıkı denetimlerin ve şartların yumuşatılması yönünde çalışmalar mutlaka yapılmalıdır.

Kıbrıs’ta gerçekçi çözüm, iki bölge, iki millet ve iki devlet gibi ortaklık yapılandırılması olmalıdır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti’nin onaylamadığı hiçbir şart kabul edilmemelidir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin dünyada ve diğer Türk cumhuriyetlerinde tanınması yönünde faaliyetler mutlaka artırılmalı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne sahip çıkılmalıdır.

Kader ortaklığı ve kardeşlik şuurunu tüm Türk dünyasına aşılamamız gerekmektedir. Orta Asya, Kafkaslar ve Trakya’daki devlet ve muhtar cumhuriyetlerin ekonomik olarak ayakta kalmasını sağlamak en önemli projelerimizden biri olmalıdır.

Türk dünyasında savunma alanında iş birliği projeleri geliştirilmeli, Türk dünyası ortak fonları kurulmalıdır diyor, anlaşmanın ülkemize ve Türk dünyasına hayırlar getirmesini temenni ediyor, yüce Türk Meclisini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Şahısları adına Iğdır Milletvekili Sayın Sinan Oğan.

Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Eğitim Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Buna geçmeden önce bir hususu yüce Meclisimizin dikkatine getirmek istiyorum: Sabah Meclise gelirken, Meclisin etrafında TOMA’ları görünce dedim: “Allah Allah, ne oldu? Meclisin etrafını yine niye TOMA’lar sarmış?” Geldikten sonra öğrendik ki Somalı işçilerimiz gelmiş ve TOMA’lar, Somalı işçilerimizden Meclisi korumak için oraya gelmiş. Meclis adına utandım. Somalı işçilerden TOMA’lı koruma istemiyoruz arkadaşlar. Eğer bir şey yapacaksanız, bir icraat yapacaksanız o da Somalı işçilerimizin istemiş oldukları, analarının ak sütü gibi helal kıdem tazminatlarını vermenizdir, sizden çok şey istemiyorlar. 301 tanesini zaten gömdünüz; şimdi, 1 Aralık itibarıyla 2.831 tanesinin de işine son verdiniz. Adamları hem gömdünüz hem işsiz bıraktınız. Bari, gelin, onların kıdem tazminatlarını ödeyin. Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu mu öder, Hükûmetin başka bir kaynağından mı ödersiniz, nereden öderseniz ödeyin ama Somalı işçilerimizin hakkını ödeyin.

Ayrıca, yüce Meclisimizin, Gazi Meclisimizin Somalı işçilerden TOMA’lı korunmasını da buradan şiddetle kınadığımı ifade etmek istiyorum.

Türkiye ile Türkmenistan arasında eğitim alanındaki iş birliği önemli. Özellikle de Sayın Bakanımız biraz önce ifade ettiler, Türk dünyasıyla ilişkilerdeki en önemli konulardan birisidir eğitim. Ancak, bunu nasıl yapacağız? Orada eğitim kurumları açarak yapacağız. Peki, eğitim kurumlarıyla ta 1980’lerden itibaren oralarda faaliyet gösteren, rahmetle andığımız Turan Yazgan Hocamızın Türk Dünyası Araştırmaları Vakfına şimdiye kadar niye sahip çıkmadınız? Orada kıt kanaat imkânlarla eğitim vermeye çalışan insanların önünü kesmenin ötesinde ne yaptınız? Bu anlaşmadan sonra ne yapacaksınız? Mesela, Arap şeyhlerinin, havuzcu iş adamlarının milyon dolarlarla beslediği TÜRGEV’iniz gidip oralarda okul mu açacak? Sahiden, oralarda okul açsa ne güzel olur. Ne yapıyor TÜRGEV o milyon dolarları? En son 200 milyon doların da Arap şeyhlerinden geldiğini okuduk basından. Bu paralarla TÜRGEV gitse oralarda bir hayır işi yapsa, eğitim yatırımı yapsa ne güzel olur, ama siz ne yapıyorsunuz? Siz mevcut okulları kapatıp orada var olan okulların da önünü kesiyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, elimde Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliğinin bir yazısı var. Bu yazıya göre, Suriye’den Türkiye'ye gelen bütün misafirlerin sağlık masrafları devlet tarafından karşılanıyor. Elbette kapımızı açtığımız insanlar burada doktorsuzluktan ölsün diyecek hâlimiz yok, karşılansın elbette. Yalnız, buradan sizin vicdanlarınıza sesleniyorum: Suriyeli vatandaşlarımızın sağlık giderleri karşılanırken Iraklı Türkmenlerin sağlık giderleri niye karşılanmıyor? Bu çifte standardı biriniz gelin burada yüce Meclise bir izah edin, deyin ki: “Biz ırkçıyız, biz faşistiz, biz kafatasçıyız, biz Türkmenleri adamdan saymıyoruz.” Veya şunu söyleyin: “Onu da karşılayacağız.” Bunu dediğiniz takdirde biz de size teşekkür edelim ama demediğiniz takdirde, biraz önce saydığım bütün sıfatlar her birinizin vicdanınıza yapışmış durumdadır.

Daha bugün bir Türkmen çocuğumuza kendi imkânlarımızla doktor arkadaşlarımıza rica ettik, bakıldı ama ricayla bir yere kadar yapılıyor, tam donanımlı bir hastanede yatması lazım. Ufacık çocuk hastalıktan kırılıp geçiyor. İçinizde doktor olanlarınız da vardır, Hipokrat yemini etmiş olanlarınız da vardır. Türkmenleri sağlık yardımından niye mahrum ediyorsunuz, sağlık yardımını niye Türkmen’e çok görüyorsunuz?

Değerli arkadaşlar, bu, ne Türklüğe sığar ne insanlığa sığar ne Müslümanlığa sığar ne de komşuluğa sığar. Bir ülkeden gelen bütün insanların bütün masrafları karşılanıyor, hatta onlara belli bir ücret veriliyor, öteki ülkeden gelen, özbeöz bizim kardeşimiz olan ama ondan önce insan olan Türkmenler bu yardımdan muaf, bu yardım onlara gösterilmiyor. Ankara’nın göbeğinde bunlar evlerde yirmişer, otuzar kişi, sadece sağdan soldan komşulardan gelen, Türk milletinin vermiş olduğu halıların üzerinde yatıyor. Hiç vicdanınız sızlamıyor mu? Niye Türkmenlere karşı sizin böylesine duyarsız, böylesine vicdansız bir bakış açınız var?

Burada defalarca gündeme getirdim Türkmenleri, defalarca gündeme getirdim. Gelin, deyin ki vicdansız değiliz. Buradan laf atıyorsunuz. Gelin, deyin ki “Ben gittim, Ankara’da bir Türkmen’in kapısını çaldım, ona bir paket götürdüm.” Söyleyin, gelin söyleyin.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sen götürdün mü?

SİNAN OĞAN (Devamla) – Götürdüm.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Söyle!

SİNAN OĞAN (Devamla) – Evet, götürdüm.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Biz de götürdük.

SİNAN OĞAN (Devamla) – Götürdüm ama bunu söylemek… Ama bunu söylemek…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Herkes götürdü. Zamanımız uymuyor ki.

SİNAN OĞAN (Devamla) – Gel, buradan… Ey Meclis, Recep Bey’le beraber yarın Türkmenleri ziyarete gideceğiz.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – 98 kimliği veriyorsunuz 99 yerine. Ötekilere 99, Türkmenlere 98.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ben seninle birlikte mi gideceğim?

SİNAN OĞAN (Devamla) – Gel, beraber gideceğiz. Medya falan çağırmaya gerek yok.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ben çağırmayacağım. Kendim gideceğim.

SİNAN OĞAN (Devamla) – Bu tür yardım faaliyetlerini medyanın gözü önünde değil, gizliden yapmak lazım.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Biz kendimiz gideriz.

SİNAN OĞAN (Devamla) – Hasta çocukları Recep Bey’le beraber saat 12.00’de…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Biz kendimiz gideriz, merak etme sen.

SİNAN OĞAN (Devamla) – Meclisin önünde Recep Bey’i saat 12.00’de Türkmenlere gitmek üzere bekleyeceğim.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Recep, bilmiyorsun, konuşma. 99 veriyorsunuz Suriyelilere, Türkmenlere 98, kimlik numarası. Onlar faydalanıyor, ötekiler faydalanmıyor. Bilmiyor musun? Kaç tane çocuğu biz hastaneye götürdük.

SİNAN OĞAN (Devamla) – Gelin, gidelim beraber, Türkmenlerin sağlık yardımına nasıl ihtiyaç duyduğunu gözünüzle görün. Biz de burada konuşmak zorunda kalmayalım. Çok mu hoşumuza gidiyor gelip burada Türkmenlerin ne kadar sıkıntı içerisinde olduğunu konuşmak, Recep Bey? Hayır, vicdanı olan hiçbir insanın hoşuna gitmez. Vicdanı olan hiçbir insan, bu insanlık ayıbına sessiz kalmaz. Fitrenizi de, zekâtınızı da, yardımınızı da -buradan çağrıda bulunuyorum- Türkmen kardeşlerimize verin.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Karar alın.

SİNAN OĞAN (Devamla) - Ankara’da, uzağa gitmeyin, perperişan hâldeler. Bu soğukta çocuklar tir tir titriyor arkadaşlar. Elinizi vicdanınıza koyun, bu çocuklar gözümüzün önünde doktorsuzluktan, ilaçsızlıktan kırılıp gitmesin.

Bir yazıya bakıyor. Kamu Hastaneleri Birliği bir yazı çıkardı. Suriye’den gelen herkes bu yazıyla gidiyor, tedavi oluyor. Bir yazı daha çıkarmak bu kadar zor olmasa gerek. Bir yazı daha çıkarın. Türkmenleri de bu kapsama alın. Ben de gelip buradan size teşekkür edeyim. Allah razı olsun diyeyim.

Son olarak, Recep Bey’i de yarın on ikide Meclisin önünde Türkmenlere gitmek üzere beklediğimi de buradan ifade ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

16.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın 663 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, teşekkürler.

Güney sınırımızın ötesinde bir insanlık dramı yaşanıyor. Bu çerçevede, bizim de akrabalarımızın, yakınlarımızın olduğu bu coğrafyadan 2 milyona yakın insan Türkiye’ye geldi. Az sayı değil. Türkiye, bu 2 milyon insanı bağrına bastı. Bunlara yatacak yer, yiyecek ekmek ve sağlık hizmetlerini sunuyor.

Ayrıca, sivil kesimler de bu yardımları yapıyorlar. Herhâlde sivil kesimden hiç kimsenin “Şu partililer yardım yapıyor” bunlar yapmıyor şeklinde bir anlayışı davrandığını, parti asabiyesine yaslanarak yardım ettiğini düşünemeyiz.

Buradaki insanlık dramına ilişkin bakışımızda da “şu partililer çok vicdanlı, bunlar çok acıyorlar, çok da koşturuyorlar, filanları da vicdansız, oturuyorlar, davul çalıyorlar” şeklinde bir yaklaşım doğru değil. Bu ülkede bu işler, siyasal sınırlara göre değil, hepimizin ortak olduğu sosyokültürel iklime göre şekillenir. MHP’lisi de yardım eder, CHP’lisi de yardım eder, HDP’lisi de, AK PARTİ’lisi de. Siyasal sınırlar burada tayin edici olmaz. Ama çıkıp burada çok ajitatif bir şekilde, sanki siyasal sınırlara göre insanlar bu yardımları yapıyormuş gibi bir ambiyans yaratılmaya çalışılırsa bu, yanlıştır, siyaseten de zararlıdır, bu millete de hayır getirmez.

Şunu da belirteyim ayrıca: Sağlık hizmetlerine ilişkin görülen problemleri çözmek amacıyla bir dizi toplantılar yapıldı ve bu çerçevede Sinan Bey’e teşekkür etmek için fırsat çıkacak. Burada bu kadar konuşmak yerine araştırsaydı, bunu öğrenirdi ama, eminim, perşembe günü gider, teşekkürünü yapar.

Saygılar sunuyorum.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Halaçoğlu…

17.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim.

Şimdi, değerli arkadaşlar, siz Suriye’den gelen sığınmacılara kaç numaralı kimlik verdiniz? Irak’tan gelen Türkmenlere kaç numaralı kimlik verdiniz, biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz. 99 kimlik numarası verdiklerinize tüm sağlık imkânlarını tanıyorsunuz, 98 numaralı kimlik verdiklerinize tanımıyorsunuz. Bir defa, bunu göz önüne alın. Bugün Mamak’ta, Yenişehir’de bulunan Iraklı Türkmenler hangi durumdalar, biliyor musunuz? Hamile kadınları, hasta olan kadınları, birçoğunu biz götürdük hastaneye; ben, bizzat…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – İyi yapıyorsun…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Çocuklar dâhil olmak üzere, neden onlara o imkânı vermiyorsunuz? Aradan ne kadar zaman geçmiş. Niye birine veriyorsunuz, ötekine vermiyorsunuz? Komisyondan bahsetmeyin Allah aşkına.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Perşembe gider, teşekkür edersin.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Perşembe günü değil, niye bugün yapmadınız, niye dün yapmadınız? Bu insanlar aç, sefil duruyor. O bebeklerin durumu… Hasta olmuşlar. Isınmaları yok, hiçbir şeyleri yok. Ondan sonra konuşmayın “Diğerlerine sığınma…” Ya, sokaklarda dileniyorlar. Gidin, bütün marketlerin kapısında dileniyor insanlar.

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim.

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Şimdi, ben sataşmadan dolayı sizlere söz vereceğim ama Sayın Özgür Özel’e, televizyon kapanmadan söz vereyim. Ondan sonra sizlerle konuşacağız, bu iş uzayacak gibi.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Eğitim Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/984) (S. Sayısı: 663) (Devam)

BAŞKAN – Şahsı adına Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel.

Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Özellikle çok önemli bir konu, çok önemli bir gündem. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bir sosyal demokrat partinin ruhuna, var oluş sebebine uygun olarak, dışarıdan gelen sığınmacılara devletin şefkatli elini açmasını, bu konuda elinden gelen her şeyi yapmasını doğru buluyoruz, destekliyoruz. Suriyeli sığınmacılar için kullanılan nefret dilini de, Suriyeli sığınmacılar dışında Ezidiler için, Türkmenler için örülen ve tarafgir davranan, ayrımcı davranan iktidar hamlelerini de doğru bulmuyoruz.

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Telafer’deki bu IŞİD saldırılarından sonra mağdur olan Türkmenler, Kürtler, Ezidiler üzerinde uzun soluklu bir çalışma yaptık. Yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcılığına Genel Başkanımız tarafından verilen görevle, özellikle Kerkük’e 8 milletvekilimiz gitti, çok sayıda belediye başkanımız gitti ve orada götürdüğümüz yardımlarla, devletin eksik bıraktığını tamamlamaya çalıştık, bundan sonra da konunun takipçisi olduk.

Şu anda, Cumhuriyet Halk Partisi, sadece Suriyeli sığınmacılardan farklı bir kimlik başlangıç numarası verdiğiniz için, yani onları fişlediğiniz için, ayrımcılığa tabi tuttuğunuz için, 99’la başlayanlara verdiklerinizi 98’le başlayan Ezidilere ve Türkmenlere vermediğiniz için bu eksiği yerel yönetimleri marifetiyle ortadan kaldırmaya çalışıyor. Çankaya Belediyemiz Ankara’da ikamet eden ama kimlik numarasındaki özel kod yüzünden doğal gaz bağlatamayan, sağlık hizmetlerinden yararlanamayan, ilaç alamayan Türkmenleri tek tek evlerinde ziyaret ediyor ve onların tüm ihtiyaçlarını karşılıyor. Çankaya Belediyesi, bunu sosyal belediyecilik anlayışı gereği ve partisinin ona yüklediği bu önemli misyon gereği yerine getiriyor ama devletsek, devlet, devletliğini bilecek; devlet, devlet babalığını yapacak. Bunun da en önemli kriteri eşitlik ilkesidir, eşit davranmalısınız. (CHP sıralarından alkışlar)

Bir diğer konu: Kürsüde birkaç kez dile getirildi, bugün Soma’dan madenciler buradaydı. 2.800 madenci tam da “kışın ortasında, soğukta, karda yağışta…” Bu alıntıyı şuradan yaptım: Saat 16.00-17.00’ydi, 1 Ağustosu takip eden ilk pazartesi, Hükûmet adına Bakanlar Kurulu çıkışında Sayın Arınç böyle dedi: “Karda kışta, soğukta, yağmurda madencileri aç, açıkta bırakacak değiliz.” Bugün geldiler, dediler ki: ”Karda, kışta, soğukta açız, açıktayız. Devlet bu sözü tutmadı.” (CHP sıralarından alkışlar)

Gruplar arası mekik diplomasisi yaptılar. Sayın Erkan Akçay’la beraber 4 grup başkan vekilimize de gittik, 4’üne de teşekkür ediyoruz, gruplara, partiler üstü bir yaklaşım için gayret göstereceklerini söylediler. Ama burada yapılması gereken iş şu: Sayın Elitaş diyor ki: “İç güvenlik paketi var. Ondan sonra, dört beş hafta sonra bu olur. Muhalefet iç güvenlik paketinde bizi çok zorlamazsa bu işi çabuk yaparız.” Bu, doğru bir yaklaşım değil. Somalı madencinin yarasına merhem olmayı bir başka şeye pazarlık konusu yapmayalım.

Yapmamız gereken iş, hep beraber, partiler üstü bir yaklaşımla, bu arkadaşlara verilen iki devlet sözünü tutmaktır. Bu sözlerden bir tanesi kıdem tazminatlarının ödenmesi. Soma AŞ ödemiyor. Niye ödemiyor? Bu tazminatları rehin tutuyor, diyor ki: “Mal varlığım üzerindeki tedbir kararını kaldırın, hemen ödeyeyim.” Ödeyemeyeceğinden değil, şantaj unsuru olarak kullanıyor. Devlet dediğiniz şöyle davranır: Şantaja mantaja boyun eğmez. İki maddelik bir kanun geçireceğiz, metin üzerinde mutabıkız. Devlet, redevans ihaleleri gereği, yani zaten esas işveren TKİ, burada bir sıkıntı görüyorsa, kıdem tazminatlarında, bu kıdem tazminatlarını alt işverenin kusurundan dolayı üst işveren olarak derhâl, nakden, bir seferde öder; döner, Soma AŞ’den kamu alacağı olarak tahsil eder. Bunu böyle yazarsanız 2.831 arkadaş, bir kere, tazminatlarını alacak. (CHP sıralarından alkışlar)

İki: Uyar Madencilik, hep burada anlattım ya, sizin Ermenek’te tanıştığınız, bizim Soma’dan beri tanıdık olduğumuz Uyar Madencilik… Bu Uyar Madenciliğin 800 kişiyi mağdur ettiği bir durum var. Birçok milletvekilinizin yakın ilişki içinde olduğu, bir bakanınızla bir milletvekilinizin çocuklarının hayatlarını birleştirdikleri o mutlu günde, geçen hafta burada mal varlıklarını okuduğum 3 kişinin de ayrı ayrı davetli olduğu, nikâh törenine katıldığı Uyar Madencilik, o 800 kişiyi mağdur etmiş. Birisinin iki gözü görmüyor, birisinin iki ayağı yok, bugün Sayın Elitaş’ın odasındaydı koltuk değnekleriyle. Yanlış ve ucuz dinamit kullanımından... 800’ü de çalışmış, paralarını alamamış. Bunu geçirirseniz Uyar Madencilik sorununu da halledeceğiz, ayrıca, 301 tane, kaybettiğimiz madenci kardeşimizin ailelerinin de tazminat alacaklarını ödemiş olacağız. Bu çok basit ve bütün gruplar için de “Biz bu dönem biterken iyi bir şey yaptık, gözümüz arkada kalmadı, vicdanımız rahat.” diyebileceğimiz, bütün grup başkan vekillerine, çıkıp buradan bir Manisa milletvekili olarak bütün gruplara teker teker teşekkür edebileceğimiz bir konu. Devlete yük falan da gelmiyor. Paraların tahsil kabiliyeti var.

Birileri devletle oyun oynamaya çalışıyor, bürokrasiyi âlet etmiş. Birtakım bakanlıklar da bir gün söylediğini… Burada, soru-cevapta “Ben buna karşı çıkmam gruplar çözerse.” diyor. Sayın Doğan Kubat’ın iyi niyetli gayretlerine rağmen, kendisine bir hafta sonra götürüldüğünde “Emsal teşkil etmesin.” diyor. TKİ’nin, Hazinenin ve ilgili sendikanın hukukçularının ortaklaştığı basit bir metin var. Emsal teşkil etmeyecek, devletin esas sorumluluğunu ortaya koyacak o metni bir an önce buradan geçirmeliyiz.

400 işçi bugün Dikmen Kapısı’nın önünde saatlerce ıslandı. 3 bin tane arkadaşının gözü kulağı burada. Telefonlarımız durmuyor. Bu konuda yüce Meclisin görevini yapması lazım. Muhalefet partilerinin üçü de bugün çok yapıcı, çok olumlu katkılar sağladılar. İktidar partisi grubundan bu olumlu yaklaşımı bekliyoruz.

Peki, sözün biri tutuldu, ikinci söz? Hani kimse işsiz kalmayacaktı, devletimiz güçlüydü, Hükûmetimiz vicdan sahibiydi? Bülent Arınç bunları şiir okur gibi okuyor: “Devletimiz güçlüdür, Hükûmetimiz vicdan sahibidir, böyle yapmayız.” Tamam, şiiri okuyorsun da sonra gelip burada gereğini yapmazsan bu iş olmaz.

Bir önerimiz var, önerimizin kanun teklifi şu anda Meclisin ilgili komisyonunda bekliyor. Sayın Akif Hamzaçebi başkanlığında, bütün sendikalar, bütün meslek örgütleri, sosyal taraflarla beraber yaptık bunu. (CHP sıralarından alkışlar) Yaptığımız teklif şudur: Uygulama maden ocağı. Dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde böyle yaklaşımlar var. ILO standartlarıyla tam uyumlu, ülkemizin mevzuatının bütün gereklerini yerine getiren, bir madende hem çalışılıp para kazanılabileceğini hem de güvenli olabileceğini gösteren örnek bir maden ocağı. Kim bu maden ocağını işletecek? Bu işi en iyi yapan, en iyi bilen kurum Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ); otuz yıl Soma’yı işletti, bir tane ölümlü kaza oldu. Zaten yazılan Sayıştay raporlarında da mahkemeye verilen bilirkişi raporunda da Soma raporunda da ortak nokta o, hepsi birden diyorlar ki: “TKİ bu işin uzmanı. Neden başkasına yaptırıyor da kazaya sebebiyet veriyor?” Sayıştay da eleştiriyor “Neden kendi bildiği işi yapmıyor da dışarıya verip zarar ediyor?” diye.

Bunun için yapacağınız şey şu: TKİ kendisine bir tane ruhsat kesecek -kendi malımıza ricacı olduk bu kürsüde- bu ruhsatla bir maden açacak, o maden Türkiye’nin örnek maden ocağı olacak. O maden ocağında, mezun olmadan önce maden mühendisleri son stajlarını, uygulamalı eğitimlerini tamamlayacaklar. O madende iki yıllık maden teknikerleri pratik derslerine girecekler, sınavlarını tamamlayacaklar, bitirme sınavını orada verecekler. Madende çalışmak isteyen işçi önce oraya gidecek, orada yeterli eğitimi alacak, ondan sonra gelecek, madende çalışacak. Tahlisiye ekipleri, hepsini orada eğiteceğiz, hepsini orada; bir facia olduğunda gerçek bir maden ocağında eğitilmiş tahlisiye ekipleri uygun ekipman ve motivasyonla kaza yerine intikal edecekler. Bunlar olurken o maden para da kazanacak, kömür de çıkaracak. Peki, esas faaliyetini kim yapacak? 3 bin yeni çalışana ihtiyacımız var. İşte, o madende 2.833 kardeşimiz oturacak ve çalışacak. Ne diye çalışacaklar? Kendilerine verilen devlet sözü tutulsun diye. Bir, istihdam konusundaki devlet sözü; iki… Ya, dememiş miydi bizim Bakan iftar yemeğinden sonra orada “Burası Türkiye’nin en güvenli, dünyanın sayılı güvenli madenlerindendir.” diye? İşte, Eynez’de, tepesinde 301 maden şehidinin isimleri ve resimleri olan uygulama maden ocağını açarsanız o Bakanın şu an utanç vesilesi olan “Bu maden Türkiye’nin en güvenli, dünyanın da sayılı güvenli madenlerindendir.” sözünü deriz, bu sözü de tutmuş oluruz.

Parlamentonun böylesi konularda ortaklaşabileceğini ümit ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Oğan, buyurunuz.

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan'ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Teşekkür ederim.

Sayın Bostancı, siz Türkmenlere devletin imkânını sunun, ben burada gelir her gün size teşekkür ederim. Türkmenlere edilen yardıma ve doğru işlere teşekkür etmekten de gocunmayız.

Aynı şekilde, 17 aileyi biz kendi imkânlarımızla aldık, Iğdır’a götürdük. Huzurunuzda da Iğdır halkına ben buradan teşekkür ediyorum. 130 kişi, Iğdır’da şimdi sıcak yuvasında. 17 aile, kalabalık aileler. 7 aileyi de Sayın Bostancı, Amasya’ya götürün, bir teşekkürü de bunun için edeceğim, hiç gocunmayacağım emin olun.

Değerli arkadaşlar, burada biraz önce gösterdiğim belge, Kamu Hastaneleri Birliğinin bir genelgesi ve bu genelgeye göre, Suriye’den gelen vatandaşlar burada tedavi olabiliyor, Irak’tan gelen Türkmenler tedavi olamıyor. Burada bir yanlış var mıdır Sayın Bostancı? Var, bir yanlış var. Ankara’nın göbeğinde bugün, bir çocuğa, ufacık bir çocuğa, Dışkapı Hastanesindeki –hastane ismi de veriyorum- arkadaşlarımızdan rica ettik, baktılar ama yer olmadığı için Hacettepeye sevk ettiler, götürdük, 10 bin TL masraf çıktı. Türkmen aile nasıl ödeyecek bunu? Suriyeli için sorun yok, Türkmen için sorun var. Bunu söylerken bir ayrım yapmıyoruz, “A partisi destek oluyor, B partisi olmuyor.” demiyoruz. Maalesef ki iktidar sizsiniz ve iktidar siz olduğunuz için bunu çözmek de sizin üzerinizdedir. Vatandaş olarak da yardım ediyorsanız, o sizinle Allah arasında bir şey zaten. Bir elinizin ettiğini öbür el görmemelidir, edilen yardımlar da burada ifade edilmemelidir. Siz dediğiniz için Iğdır örneğini verdim.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ederim.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Eğitim Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/984) (S. Sayısı: 663) (Devam)

BAŞKAN - Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE TÜRKMENİSTAN HÜKÜMETİ ARASINDA EĞİTİM ALANINDA İŞBİRLİĞİNE DAİR ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 15 Ağustos 2014 tarihinde Türkmenistan’ın Türkmenbaşı şehrinde imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Eğitim Alanında İşbirliğine Dair Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Şahıslar adına Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbaba.

Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün Türkmen meselesi konuşuluyor, o konuyla ilgili ben birkaç düşüncemi, gözlemimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, bu AKP’nin izlemiş olduğu politikalar neticesinde Orta Doğu tam bir kan gölüne döndü. Orada yaşayan, Orta Doğu’da yaşayan herkes bundan etkilendi; Kürtler, Ezidiler, Türkmenler de etkilendi. Tabii, bu Kobani nedeniyle Kürtlerin durumları daha çok göz önüne serildi, birçok heyet gitti ve bize yakın olması nedeniyle de Türkiye’nin gündemine çok sıkça geldi.

Ben, ondan önce, maalesef Türkiye’nin gündemine çok gelmeyen, belki tartışılmayan, belki birçoğumuzun, bizim de, ben de dâhil, Kerkük’e gidinceye kadar farkında olmadığımız bir dramı, yaşanan dramı sizlerle paylaşmak istiyorum. Genel Başkanımızın talimatıyla, Telafer’den kaçan Türkmenlerin durumunu incelemek üzere Kerkük’e gittik. Bizim kadın milletvekillerimiz, burada bulunan Sayın Sena Kaleli, Kadın Kolları Genel Başkanımız, milletvekillerimizle birlikte Kerkük’e gittik. Öncelikle gözlemlerimi size anlatmak istiyorum.

Erbil gelişmiş, petrolün bütün o zenginliğini görmek mümkün. Gecenin üçünde, silahların eşliğinde Kerkük’e girişimizi petrol kuyularından gelen kokudan anladık. Tabii, Kerkük tam bir petrol kenti ama Kerkük’e petrolün zenginliği sinmemiş, hatta Kerkük ile Erbil’i karşılaştırdığımız zaman Kerkük tam bir virane durumunda. Orada gece yatmadan sabah bir Türkmen okuluna gittik, Türkmen okulundaki çocukların durumlarını gördük. Orada yaşayanların hâlini görünce kendi çocuklarımızı düşündük ve maalesef, içimiz burkuldu. Kerkük’teki Türkmenlerin söylediği şey şu: “Türkiye hükûmetleri orada hapşırsa biz burada nezle oluyoruz.” diyorlar. “Türkiye orada nasıl politika izlerse, olumlu izlerse olumlu yönde etkileniyoruz, olumsuz izlerse olumsuz yönde etkileniyoruz.” diyorlar. Ve son dönemde, özellikle bu petrolden dolayı, Türkiye’nin, orada yaşayan Türkleri, Türkmenleri petrole sattığını ifade ediyorlar Türkmenler. Diyorlar ki: “AKP bizi petrole sattı, bizi unuttu. Daha önce Saddam bizi asimile ediyordu, nüfusumuz 3 milyondu; şimdi düştü 1,5 milyona, şimdi de başkaları asimile ediyor.”

IŞİD saldırılarıyla birlikte orada Kürtlerle bir yakınlaşma olmuş ama oradaki Türkmenlerin durumu içler acısı. Maalesef 1,5 milyon Türkmen orada kan ağlıyor. Ve Erbil’de, Kerkük’te devlete gelmenin yolu maalesef Türkmen kimliğini gizlemek. Türkmen olduğunuzu söylediğiniz sürece savcı olamıyorsunuz. En okumuş kesim Türkmenler olduğu hâlde, maalesef, Türkmenler orada, o kimliklerini gizlemek zorunda kalıyorlar.

Uzunca yıllar Saddam’ın izlemiş olduğu politikalar neticesinde Kerkük’teki Türkmenler asimile olmuş, Kerkük tam bir Türkmen şehriyken önce Araplaştırılmış, daha sonra da Kürtleştirilmeye başlanmış, bunu açıkça söylüyorlar. Ve maalesef, Hükûmet sadece burada petrolden gelen kaynakları, parayı düşündüğü için oradaki Türkmenleri görmezden geliyor.

Telafer’den kaçan Türkmenlerin çadırlarını ziyaret ettik. Orada gittiğimiz okul -biraz önce anlattığım okul- maalesef bir virane ama hâlâ Türkçe eğitimini devam ettiriyorlar. Sizler burada nasıl Türkçe konuşuyorsanız onlar da bizim gibi konuşuyorlar, sizin gibi konuşuyorlar Türkmen çocukları. Bir çadıra gittik, çadırdaki -AKP milletvekillerinin de dikkatine sunuyorum, belki bu konuda bir çalışma yapılabilir, belki politika değiştirilebilir- Telafer’den gelen çocukların, kadınların birçoğu Türkçeyi bilmiyorlar. Niye bilmediklerini sorduğumuz zaman, maalesef, orada, Telafer’de ve farklı bölgelerde asimile edilmişler, Türkçeyi unutmuşlar ve bu baskının neticesinde, Türkmen kimliği artık ikinci plana itilmeye başlanmış.

Telafer’deki insanların, IŞİD saldırılarından, IŞİD’in o zulmünden kaçanların bir kısmı Şii kimliği nedeniyle Kerbela tarafına gitmişler, bir kısmı da Kerkük’e gelmişler. Maalesef oradaki Türkmenlerin söylediği şey şu: Kerbela’ya giden Türkmenlerin de -Şii kimliklerinden dolayı- nüfuslarının azalacağını düşünüyorlar ve Türklerden yardım bekliyorlar. Türklerden, Türkiye’den bekledikleri yardım, bir.

İkincisi: Türkmenlerin orada var olduklarını kabul etmelerini, parayı görmeden Türkmenlerin kimliğini kabul etmelerini istiyorlar.

Üçüncüsü: Orada bütün –Sena Hanım burada, şahit- çocukların tamamı yalın ayak ve hepsinin ağzı gözü yarayla dolmuş biçimde. Bu konuda Türklerden, Türkiye Hükûmetinden yardım istiyorlar.

Bu konuya Meclisin tamamının dikkatini çekmek istiyorum. Hem Abidinpaşa’daki hem Ankara’daki bütün Türkmenlere Cumhuriyet Halk Partili belediyeler yardım ediyor hem de oraya yardıma gittik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VELİ AĞBABA (Devamla) – Sizlerden ricam, özellikle Sağlık Bakanlığından ricam, Türkmenlere derhâl ücretsiz sağlık hakkı tanınmalı diyorum.

Bu düşüncelerle saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ağbaba.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bu tartışılan konularla ilgili -Türkmen yardımı, Suriyeli göçmenlere yardım- Sağlık Bakanlığından edindiğim resmî bilgiyi paylaşacağım efendim.

BAŞKAN – Tamam.

Şimdi, daha evvel Sayın Numan Kurtulmuş’la ben görüşmüştüm, Bakanlar Kurulundan bir karar çıkarıldığı söylenmişti. Sonra bugün aldığım bir bilgiye göre, Sağlık Bakanının imzasının eksik olduğu söylenmişti. Şimdi o mu tamamlanmış?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Evet.

BAŞKAN – Ha, iyi. Yani düzgünce anlatılsın diye söyledim, insanlar anlasın.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

18.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın 663 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Teşekkür ediyorum.

Sağlık Bakanlığından edinmiş olduğum bilgi şu: Başlangıçta Suriye’den göçmenler geldiği için -ilk çıkarılan yasa- her türlü yardım için “Suriyeli göçmenler” diye ifade ediliyor.

BAŞKAN – Doğru.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Ancak, bu göçmen trafiği içerisinde Türkmen olsun, Arap olsun, kim gelirse gelsin bunlar sağlıktan hizmet alıyorlar. Eğer yasada geçmiyor ise…

BAŞKAN – Ama Suriye’den gelenler alıyor.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bana gelen resmî bilgiyi söylüyorum, herkes alıyor.

BAŞKAN – Orada bir sorun yok.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Türkmenler de yardım alıyor.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Suriye’den gelenler sadece.

BAŞKAN – Tabii ki ama Irak’tan gelenlerde alınmıyor.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Türkmenlerin almış olduğu yardıma ilişkin olarak faturalar kesiliyor, bu faturalar biriktiriliyor -Bakanlığın söylediğini ifade ediyorum- ve bu faturaları bu kişiler ödemiyorlar. Bunlar Bakanlar Kuruluna getirilecek ve bir şekilde çözülecek. Bahsedilen konu bununla ilgili.

BAŞKAN – Anladım.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Yoksa, sağlık hizmeti almayan hiç kimse yok efendim.

Teşekkürler.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Şimdi, ben hepinize söz vereceğim de…

Yalnız, benim de takip ettiğim bir konu, doğru anlaşılması açısından söylüyorum çünkü Sayın Numan Kurtulmuş’tan aldığım bilgiyi ben kamuoyuyla paylaştım ve sıkı takip ettim, hemen bir Bakanlar Kurulu kararı çıkartıldığını…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Çıkartıldı.

BAŞKAN - Ben de bunu kamuoyuyla paylaştım. Şimdi, burası tamam. Yalnız, yanlış anlaşılmasın, ben konuşmalardan bir yanlış anlaşılma çıkabilir diye endişe ederek paylaşıyorum. Suriye’den gelen bütün göçmenlere, etnisitesi falan söz konusu değil, hepsine yardım ediliyor o çıkan kararla ilgili olarak.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Doğru.

BAŞKAN - Ama Irak’tan gelenlerin, böyle bir yardım o kararnamede yazılmadığı için böyle bir problemi var. Mesela, şimdi, hastaneler, Sayın Bostancı, almıyor, 3 tane çocuğu ben karşıladım. Dolayısıyla, bunu bildirdiğimiz için Sayın Numan Kurtulmuş’a, o bir Bakanlar Kurulu kararnamesi çıkarıldığını söyledi. Şimdi, Sayın Sağlık Bakanının imzasının eksik olduğu söylenmişti. Benim anladığım sizden, teyit için söylüyorum, bu imzanın tamamlandığı şeklinde mi?

Sonra grup başkan vekillerine vereceğim ben söz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Şimdi, Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Bir kere, Türkmen-Arap diye bir ayrım yok, Suriye ve Irak esaslı, resmî formalitede bir ayrım var.

BAŞKAN – Aynı şeyi söyledik.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Evet, sizi teyiden söylüyorum. Dolayısıyla, “Araplara yardım ediliyor, Türkmenlere yardım edilmiyor.” şeklinde bir uygulama söz konusu değil. Irak’tan gelen göçmenlere ilişkin olarak birtakım problemler olduğu görülmüş, bunun üzerine sizin bahsettiğiniz o düzenleme de yapılmış. Ancak, Sağlık Bakanlığının bana ifadesi: “Göçmen durumunda olup nereden olursa olsun gelenlere biz yardım ve destek veriyoruz, buna ilişkin faturaları da ayrıca bir kenara koyuyoruz, bunlar Bakanlar Kurulunda gündeme gelecek.” Ama sizin şahit olduğunuz ve yardım ettiğiniz tarzda olaylar da muhakkak yaşandığı için o formaliteyi de tamamlamışlar.

Arzım bundan ibaret.

BAŞKAN – Yani, devlet hastaneleri almıyor, aldığı takdirde parasını istiyor, onun düzenlenmesiydi meselemiz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Evet, haklısınız, bu tür problemler yaşandığı için de o düzenleme yapılmış.

Teşekkür ediyorum, sağ olun.

BAŞKAN – Anladım. Çok ciddi bir insan sayısı takip ettiği için, ben doğru anlaşılmasını sağlamak için kendim de müdahalede bulundum.

Sayın Hamzaçebi, buyurunuz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ben söz hakkımı Sayın Ağbaba’ya veriyorum.

BAŞKAN – Tamam.

Sayın Ağbaba, buyurunuz.

19.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'nın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

VELİ AĞBABA (Malatya) – Ben teşekkür ederim.

Tabii, bunu biz bir siyasi malzeme, bir siyasi eleştiri anlamında kullanmıyoruz ancak biz gördüğümüz gözlemleri de paylaşmak istiyoruz.

BAŞKAN – Doğru.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Zaten Sayın Başkan da Bakanlar Kurulu kararının çıkmak üzere olduğunu söyleyerek, bir sorun olduğunu söyledi.

Şimdi, bu insanlar, özellikle Irak’tan, Telafer’den gelen insanlar oradan çok zor şartlar altında gelmişler. Hatta birçoğu yollarda ölmüş bu insanların. Çocukların bir kısmının kimliği yok. Geçtiğimiz hafta biz Mecliste basın toplantısı yaptık. Sara hastası bir çocuğun ilacını alamadığını, tedavi olamadığını biliyoruz. Bu anlamda, Sağlık Bakanlığı derhâl, çok uzatmadan bunu yapabilir ki biz, örneğin bizim Çankaya Belediyemiz gezici sağlık ekibiyle birlikte hem Abidinpaşa’da hem Mamak’ta geziyor, onları tedavi etmeye çalışıyor. Ayrıca Mithatpaşa’da kurmuş olduğumuz bir sağlık merkeziyle de orada hiçbir ücret talep etmeden bunları sağlamaya çalışıyoruz. Ancak, tabii, Çankaya Belediyesinin imkânları belli. Çankaya Belediyesi tam teşekküllü değil. Derhâl üniversite hastaneleri, devlet hastaneleri, özellikle hasta çocukların tedavisi için gerekeni yapmalı ve Bakanlar Kurulunun bu kararı mutlaka alması gerekiyor.

BAŞKAN – İşte, aldıklarını söylüyorlar.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Orada biz gözlerimizle gördük. Örneğin, doğal gaz bağlantısı olmadığı için insanlar nemin içerisinde, bir evde 20 kişi, 30 kişi oturuyor. Hâlâ gıda yardımı alamıyorlar, hâlâ bu konuda gereken destek verilmiş değil. Bu konuda Hükûmetin… Sayı da çok fazla değil, sayının 6 bin ile 9 bin arasında olduğu söyleniyor. Derhâl çözülebilecek bir sorun. Bu konuda herkesin duyarlı olması gerekiyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Halaçoğlu.

20.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkanım, şimdi Bakan Bey de burada. Naci Bey Sağlık Bakanıyla konuşmuş ama Sağlık Bakanıyla tekrar bir konuşsun, bir teyit etsin. Tabii ki orada herhangi bir şekilde Türkmen-Arap diye ayırt etmiyoruz ama 99’la başlayan bir kimlik verildi Suriye’den gelenlere. Onların hepsi faydalanma imkânı buldular. Irak’tan gelen Ezidilere sağlık hizmeti veriliyor ama Irak’tan gelen Türkmenlere verilmiyor. Yani, biz bizzat kendimiz götürdüğümüz için hastanelere… Gazi Üniversitesi Hastanesine götürdüm ben. Bebekler, kadınlar hasta, bunlara bakılma imkânı yok başka türlü, herhangi bir hizmet de verilmiyor. Şimdi Bakan Bey açıklasın, “Yarından itibaren veriyoruz.” desin, o zaman kabul edeyim.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – O bizimle alakalı değil.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – İkincisi: Bakın, gıda yardımı yapıyoruz Mamak’takilere, Abidinpaşa’dakilere ve bunlarla ilgili birtakım teşkilatlar kurulmuş vaziyette sivil toplum örgütleri olarak tarafımızdan ama ben şunu söylüyorum: Eğer buna gerçekten hizmet ediyorlarsa başımızın üstünde ama edilmiyor. Bakın, tekrar ediyorum, 98’le başlıyor onların kimlik numarası ve onlara yardım edilmiyor. Yani kimlik numarası 99’la başlayanlara tanıdıkları hakkı 98’le başlayanlara da aynen tanısınlar; bu kadar basit bir şey söylüyorum. Yani “Yapıldı.” demesinler. İşte, Bakan Bey de burada, bunun kararını versinler.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Bu konunun tartışılması gayet güzel oldu, umarım anlaşılmıştır.

Teşekkür ediyorum.

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Sayın Başkan, Sayın Bakan ifade etsin.

BAŞKAN – Şimdi, benim Sayın Bakana talimat verme yetkim yok Sayın Oğan.

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Burada –anlaşıldı, teşekkür ediyorum- ifade etsin, yarın biz de Türkmenleri alıp hastaneye gidelim. Madem sorun yok, yarın götürelim.

BAŞKAN - Gayet güzel kamuoyuyla paylaşıldı.

Şimdi, bakın, ben bizzat Başbakan Yardımcısı Sayın Kurtulmuş’tan aldığım bilgiyi kamuoyuyla paylaşmış bir şahıs olarak… Şimdi, tabii ki Sayın Bostancı’nın verdiği bu bilgiye itibar edeceğiz, dolayısıyla takibi hep beraber yapılacak. Şimdi ben Sayın Bakana talimat veremem.

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Hükûmeti Sayın Bakan temsil ediyor, Sayın Bostancı temsil etmiyor.

Sayın Bakan, niye konuşmuyorsunuz?

BAŞKAN - Evet, şimdi bitirdik, gayet güzel oldu. Yani herkesin konuşması, kamuoyunun bu konuda bilgilendirilmesi bence çok güzel oldu, hepinize, bu konu hakkında konuşanlara tek tek çok teşekkür ederim.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Eğitim Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/984) (S. Sayısı: 663) (Devam)

BAŞKAN - 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 663 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı         :             212

Kabul                               :                212 (X)

       Kâtip Üye                                         Kâtip Üye

    Fehmi Küpçü                                 İsmail Kaşdemir

           Bolu                                            Çanakkale”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:19.25

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Gündemin 8’inci sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile Kosova Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

8.- Türkiye Cumhuriyeti ile Kosova Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/768) (S. Sayısı: 466) (X)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon Raporu 466 sıra sayıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü Türkkan.

Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Kosova Cumhuriyeti arasındaki anlaşmanın onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanun tasarısı hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Balkanlarda Türklerin yaşadığı sorunlarla ilgili olarak o bölgenin de bir insanı sıfatıyla defalarca konuştum, konuşmaya da devam edeceğim çünkü Balkanlara gezinin dışında çok fazla bir şey yapıldığı yok. TİKA’nın oradaki çalışmaları konusunda bir parantez açmak istiyorum: Gerçekten olumlu çalışmaları var TİKA’nın ama sadece bölgede okul yapmak, cami yapmak yetmiyor. O bölge insanının kendine ait sorunları var, onlarla ilgili henüz bugüne kadar çalışma yapılmadı, sorunları devam ediyor, çözüme de kavuşmadı.

Balkanlardaki Türk azınlıklarının ortak noktası, 20’nci yüzyılın başından bu yana ciddi siyasi baskılar altında yaşamaları, asimilasyona maruz kalmaları ve göçe zorlanmalarıdır. Yani, 1912 Balkan Savaşı’ndan sonra, gerçekten, bütün dünyada çok ciddi anlamda ses getiren bir asimilasyon, bir katliam yaşandı o göç yollarında ama bugün, Türkiye’de bunlar hiç bahsedilmiyor. Özellikle, Balkanların yaşadığı bu trajediyi 1915 yılının 100’üncü yıl dönümü nedeniyle Ermenilerin soykırım iddiasıyla gündeme getirdikleri konu karşısında, Balkanlarda yapılan soykırım konusunda şu ana kadar Türk devleti olarak herhangi bir girişimde bulunmadık. Aslında, dünyanın yüzüne karşı haykıracağımız Balkanlarda bir soykırım söz konusu. Amerikalı tarihçi McCarthy’nin de belirttiği gibi, 5,5 milyon Türk katledilmiş Balkanlardan buraya göç ederken göç sırasında ve orada, savaş sonrası kalan Türk ve Müslüman nüfus içinde.

Bölgedeki Türk topluluklarının sabırlı ve kararlı tutumları, Balkanlarda bugün hâlâ 2 milyona yakın Türk Müslüman nüfusun varlığını mümkün kıldı. 2 milyona yakın nüfusumuz var ve onlar orada hâlâ sancak beyliğine devam ediyorlar, ısrarla devam ediyorlar, Türkiye'nin engellemelerine rağmen devam ediyorlar. Türkiye'nin engellemelerine rağmen diyorum zira Türkiye, onların yerinde durmasını sağlayacak herhangi bir adım atmadı. Ne onlara orada, yerinde istihdam sağlayacak işyerleri kurulması konusunda, fabrikalar kurulması konusunda bir girişimde bulundu bugüne kadar ne de girişimde bulunan iş adamlarına bir katkı, bir destek sağladı. Bu insanların burada kalmalarını temin etmezsek, biliniz ki Balkanlarda kısılan sesimiz Avrupa’da da Türklerin sesinin kısılmasına sebep olacaktır. Bu açıdan, Balkanlardaki Türk nüfusunun çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Bakın, yakın bir tarihte Türkiye’de, özellikle son on iki yılda, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında, çokça, sıkça duyduğumuz bir cümle var; hadisenin bir boyutuyla güneydoğu meselesine “Ne olacak canım, iki üç ilin sıkıntıda olması Türkiye’yi sıkıntıya mı koyar?” şeklinde birtakım tavsiye niteliğinde sözler duyuyoruz. Bunu her seferinde söylüyorum, vatan toprağı kaybetmiş bir ailenin çocuğu olarak söylüyorum, vatan toprağı kaybetmek -Balkanlarda olduğu gibi- çanta kaybetmeye benzemez. Balkanlarda bunu yaşadı Türkler. Yüz yıl evvel, fazla değil yüz yıl evvel, kendi ana vatanlarında yaşayan insanlar, şu anda o topraklara vize alarak gidiyorlar. Daha önce, yine Damat Ferit gibiler, oralarda olan kıpırdanmalara sessiz kalıp “Orada bir şey olmaz, olursa da ne olur canım, iki üç şehirde isyan çıkar, onları da gerekirse bastırırız.” şeklinde şu andaki gibi aymazlık içindeydiler ama konu öyle bir hâle geldi ki, Müslüman ve Türklerin o toprakları tamamen terk etmesine, 5,5 milyon Türk ve Müslümanın da o topraklarda katliama, soykırıma uğramasına sebep oldu. Güneydoğu örneği bugün önemli bir örnek Balkanlarla kıyasladığınızda. Balkanlarda yaşanan trajedinin güneydoğuda yaşanmayacağını kimse iddia edemez. Bu kadar aymazlık bizlere yakışmıyor. Bunu, lütfen, biraz daha dikkatli takip edin. Siyaset bir yere kadar. Güneydoğudan oy almak vesaire, bunlar belki sizi Mecliste çoğunluk hâline getirebilir ama yarın öbür gün çocuklarınıza, torunlarınıza veremeyeceğiniz ifadelerin de sahibi olursunuz. O yüzden, bu konuda bütün Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunu da itidalli düşünmeye davet ediyorum.

Kosova nüfusunun tamamı Müslüman, Arnavutlar ve Türkler var, biraz da Sırp nüfus var. Burada, daha önce Türkçe resmî üçüncü dil olarak her vilayette konuşulmasına rağmen, geçtiğimiz yıl yapılan bir uygulamayla Prizren’in dışında üçüncü dil olarak Türkçenin kullanılması yasaklandı ve buna karşın da Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti -bizim her yerde itibarımız var, her yerde sesimiz çıkan- Sayın Davutoğlu da sadece seyretti. Orada bulunan Türk partisinin genel başkanı, şu anda iktidarda bakan olan arkadaşımız da maalesef, bu konuda yeterli çabayı göstermedi, arkasına sivil toplum kuruluşlarını alamadı ve Türkçemizi Kosova’da kaybettik, sizin döneminizde kaybettik yani “En çok etkin olduğumuz zaman dilimi.” diye sunduğunuz bu dönemde Türkçemizi Kosova’da kaybettik. Bu bile Balkanlarda ne kadar yanlış bir politika izlediğinizin göstergesi. Yani, bizim için Balkanlar, Türkiye’de işsiz kalan bakanların ziyaret ettiği bir yer hâline geliyor.

Sayın Mehmet Şimşek, siz gittiniz mi hiç Balkanlara? Anlaşma yapmak için gitmişsinizdir. Ama, burada öyle bakanlar var ki canları sıkılınca Balkanlara gidip on gün kalıp geliyorlar, tatil yapıyorlar. Yani Balkanlara gidin, daha çok kalın da orada bir şeyler yapın, gidip tatil ruhunuzu dinlendirmeyin, gidin oradaki Türklerin sorunlarını buraya getirin, burada çözüm bulun.

Orada, hakikaten, Balkanların bir ülkesinde bir başbakan, benim de geçmişte, bidayette hukukum olan bir başbakan “Ya, Lütfü Bey, biz burada on gün bakan ağırladık, biliyor musun?” dedi. On gün… On gün bakan olur mu ya? Yani bir insan bir ülkeye on gün niye gider, ne yapar? Bu bakanın burada hiç işi olmaz mı? Yani orayı bir tatil yeri gibi kullanmaktan vazgeçin, oradaki Türklerin sorunlarına lütfen, yerinde bakın. Ama burada bir daha altını çizerek söylüyorum, TİKA’nın bölgede yaptığı çalışmalar için de teşekkür ediyorum. Bu yeterli değil. Türkiye’deki gibi oradaki insanları da yardıma muhtaç hâle getirip sadece yardım etmekle kurtarmayın, kurtardığınızı zannetmeyin, orada, o bölgede yapılacak başka işler de var.

Bakın, güneydoğu Avrupa aslında, Balkan Savaşı’nın çıktığı, savaş gerekçesi de olduğu hasebiyle, Amerika’nın Avrupa’nın ortasında çok önemli bir üssü, bir askerî üssü. “O Balkan Savaşı niye çıktı?” diye düşünenler, “Kosova Savaşı niye çıktı?” diye düşünenler Kosova’ya gitsinler, Gilan ile Prizren arasındaki o Amerikan üssüne baksınlar. O Amerikan üssü, bizim iki de bir hava yapıp “Sizi buradan kovarız.” dediğimiz İncirlik Üssü’nden 17 defa daha büyük. Bir devlet Avrupa’nın ortasında böyle bir üs bulabilir mi, parayla satın alabilir mi? Asla ve kata. Balkanlarda Müslümanları öldürttüler, katlettiler ve ikinci gün oraya da üs kurdular. Türkiye bu konuda sadece ve sadece seyretti maalesef, seyretmeye de devam ediyor. Balkanlara türkü yakmak kolay, Balkanlara gezi yapmak kolay ama Balkanların, Kosova’nın, Makedonya’nın, Bulgaristan’ın, Batı Trakya’nın sorunlarını burada konuşmak esas elzem olan, bizim işimiz de o, bu olması gerekiyor, yoksa gezmeye tabii ki gideriz, gitmek isteyen varsa biz de götürürüz. Ama, sadece Balkanlara “Biz iyi ağırlanıyoruz, bize orada iyi bakıyorlar.” diye gidip gidip, gezip gezip gelmeyin. Bunu milletvekili arkadaşlarıma değil, özellikle bakanlara söylüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Balkanlarda bir sorun da Batı Trakya’da yaşanıyor. Batı Trakya’da, Yunanistan’da yeni yapılan seçimlerden sonra -takip eden arkadaşlarımız var mı bilmiyorum- bütün kadrolaşmalar, dikkat ediyorum, oradaki Türk düşmanları üzerinde devam ediyor. Örneğin, Yunanistan istihbarat teşkilatının başına geçmişten beri Türk düşmanlığıyla bilinen bir zat atandı. Zaten oradaki Türklerin durumu çok sıkıntılı, zaten oradaki Türklerin kimlik problemi var, kendi ibadetlerini yapmakla ilgili sıkıntıları var, müftü seçme problemleri var, eğitim problemleri var, isim problemleri var, hâlâ Türk Öğretmenler Birliği “Türk” ismini kullanamıyor, Türk Gençlik Derneği “Türk” ismini kullanamıyor. Bunlar konusunda girişimlerinizin biraz daha samimi, biraz daha ciddi olmasını bekliyorum.

EŞREF TAŞ (Bingöl) – İster Türk olsun ister Zaza olsun, ne olacak, çok mu önemli yani?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Çok önemli, benim için çok önemli yani sizin için önemli olmayabilir ama benim için çok önemli. Ben Türk olmakla övünen, Türk milliyetçiliği davasına ömrünü adamış bir adamım, Türk olmak tabii ki benim için önemli.

EŞREF TAŞ (Bingöl) – Benim söylemek istediğim ırkçılık, ırkçılığa gerek yok.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahıslar adına, Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay.

Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 466 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Kosova Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması’na ilişkin Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkeler arası ilişkilerde sermaye, teknoloji ve ticaret ilişkilerinin geliştirilmesine ve her iki ülkenin iş birliği ve dostluğunu artırmaya yönelik bu tür anlaşmaların her iki ülkenin de refahına katkıda bulunacağını düşünüyoruz. Anlaşmayla, kişilerin aynı gelir üzerinden iki devlette de birden vergilendirilmesinin önlenmesi amaçlanıyor ve bu anlaşma da bu amaca yönelik bir düzenlemedir ve destekliyoruz.

Şimdi, sayın milletvekilleri, bugün mutlaka bu kürsüden dile getirmemiz gereken bir hususu dikkatlerinize sunmak istiyorum, tabii, başta Hükûmetin dikkatine sunuyorum: Biliyorsunuz, 13 Mayısta Soma’da meydana gelen maden faciasında 301 maden işçimiz hayatını kaybetmişti ve bunların kıdem tazminatlarının ödenmesi söz konusuydu. Ancak, yaklaşık dokuz aya varan bir süre geçmesine rağmen, bu işçilerimizin aileleri bu işçilerle ilgili kıdem tazminatlarını maalesef alamadılar, bu birincisi.

İkincisi: Soma Anonim Şirketi maden ocaklarında çalışan –ki bu ocakların başında da kazanın yaşandığı Eynez Maden Ocağı gelir- 2.831 işçinin işine 1 Aralık tarihinde firmanın bir cep telefonu mesajıyla son verildi yani işçiler işten atıldılar ve kıdem tazminatları da yaklaşık bu iki buçuk aylık süre içerisinde hâlen ödenmemiş durumdadır. Peki, bunu kim ödeyecek? Elbette kıdem tazminatlarını ödemesi gereken, işçileri çalıştıran firmadır ancak firma bunu ödemek istemesine rağmen, firmanın mal varlığında blokaj olması, para ve mal varlığına tedbir konulması nedeniyle gayriiradi bir şekilde firma bunları ödeyememektedir çünkü bu tedbiri koyduran da 301 maden şehidinin ailesidir kıdem tazminatlarını almak üzere. Burada, aradan geçen bunca zaman içerisinde bu kıdem tazminatlarının ödenmesi konusu sürüncemede kalmıştır.

Şimdi, öncelikle, verilen bazı sözleri hatırlatmak istiyorum. Bu sözleri veren iktidar partisinin yöneticileri ve Hükûmetin sayın bakanlarıdır, başbakanlarıdır. Söz çok önemlidir, söz namustur değerli arkadaşlar. Hükûmet tarafından verilen bu sözlerin tutulması gerekir. Kaza sonrası bazı bakanların ve yetkililerin şöyle söylediklerini çok iyi hatırlıyoruz: “Efendim, kimse işsiz kalmayacak, hiç kimsenin işine son verilmeyecek, hiçbir işçi işten atılmayacak.” Defaatle bu tekrarlandı Soma’da ve Ankara’da. Ne oldu? 1 Aralıkta 2.831 işçi cep telefonu mesajıyla işten atıldı. Mesajda bir de dediler ki “Bundan sonraki hayatınızda mutluluklar ve başarılar dileriz.” Ee, bundan sonraki hayatında işten atılan bir işçinin mutlu olması, huzuru bulması ve geleceğine güvenle bakması mümkün mü? Elbette değil. Ee, ondan sonra, tekrar bir söz daha verildi Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç tarafından. Efendim “Kimse aç ve açıkta bırakılmayacak.” denildi. Ee, bu sözlerin de üzerinden yaklaşık iki buçuk aylık bir süre geçti. Şu anda işçiler aç, işçiler açıkta ve işsiz, gelecekleri belirsiz.

Dün akşam, gece saat onda Soma’dan yola çıktılar, yaklaşık 700 kilometrelik bir yolu bu karda kışta ve malum, kış şartlarında trafik güvenliğini de dikkate alırsak zorlu bir yolculuktan sonra sabaha karşı Ankara’ya intikal ettiler. Çalışma Bakanlığı önünde, Türkiye Kömür İşletmeleri bahçesinde kendi sorunlarını ve taleplerini tekrar Hükûmet yetkililerine hatırlattılar ve daha sonra da Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiler. 400 kişilik kalabalık bir grup olduğundan dolayı ve salı gününün grup toplantılarının yoğunluğu da dikkate alınarak 20 işçi kendi aralarından seçildi, bazı sendika görevlileri ve milletvekili arkadaşlarımızla, Cumhuriyet Halk Partisinden Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel, Milliyetçi Hareket Partisinden ben Erkan Akçay, Kütahya Milletvekilimiz Sayın Alim Işık olmak üzere refakat ettik ve bütün partilerin grup başkan vekilleri ziyaret edildi ve bu işçilerin tazminatlarının ödenmesi konusunda gerekli görüşmeleri hep birlikte yaptık.

Geçtiğimiz günlerde görüştüğümüz bu Maden Kanunu’nda da aynı husus dile getirildi. Biz öyle hatırlıyoruz ki Sayın Doğan Kubat Bey de konuyla yakinen ilgilendi. Bu 2.831 işçinin kıdem tazminatlarının ödenmesi için yaklaşık bir fikir birliği oluşmasına rağmen, Enerji Bakanlığının uzlaşmaz tutumu nedeniyle maalesef, Maden Kanunu’na bu konulamadı. Mutlaka, verilen sözlerin yerine getirilmesi bakımından da olsa bu tazminatların Türkiye Kömür İşletmeleri tarafından işçilere ödenmesi ve hemen akabinde de yine Türkiye Kömür İşletmeleri tarafından firmalara, maden şirketlerine rücu edilmesi şu an görünen en sağlıklı yoldur. Firma diyor ki: “Ben bunları, bu tazminatı ancak uzun vadede, taksitler hâlinde ödeyebilirim.” Peki, bunu ödemeyi devlete, Türkiye Kömür İşletmelerine, Enerji Bakanlığına yapsın firmalar. Aksi takdirde, işçiler hakikaten açlık derecesine gelmişler, kimileri ev kiralarını ödeyemiyor. Bunlar tarımdan kopan, tarım işçiliğinden kopan insanlar, başka bir güvenceleri yok, yapacak işleri yok. İstihdam sorunları da apayrı bir sorun. Şimdi, nerede istihdam edeceksiniz? Aylardır Hükûmetin dikkatini bu kürsülerden de çektik. Madenlerin kapatılmaması gerekir. Madenler güvenli hâle getirilerek işçiler çalışmaya devam etmek istiyor. Ancak, ciddi manada iktidar partisi grubuna da hatırlatmak istiyorum: Enerji Bakanlığı, Türkiye Kömür İşletmeleri çok anlamsız ve bizi de endişeye sevk eder ve şüpheye de düşürür bir şekilde ayak sürüyor değerli arkadaşlar. Bunun lâmı cimi yok, açıkça çözümden uzak duran bir tutum içerisinde. Neden ödenmek istenir?

Şimdi, termik santral yeni özelleştirildi. 1.500 çalışanın acaba kaçının işine oradan son verilecek? Yine, verilen sözler tutulacak mı? “Kimse aç, açıkta bırakılmayacak.” deniyor, daha sonra da oradan oraya işçiler hallaç pamuğu gibi atılıyor.

100 küsur bin nüfuslu Soma’da 3 bin, 4 bin kişinin bir anda işsiz kalması büyük bir sorundur değerli arkadaşlar. Soma ciddi manada bir sosyal patlamanın eşiğindedir. Bunu defaatle uyarıyoruz, sonra söylemediniz de demeyin. Bizler yapıcı, çözüm üreten, ilkeli bir politikayla bu konuların çözülmesini istiyoruz. Hükûmetin ve iktidar partisinin bu konuda duyarlı olması için çalışıyoruz.

Banka borçlarının ertelenmesi lazım. Bankalar, hacizler işçilerin kapısına dayanmış durumda. Aylık 800, 850, 900 liralık İşsizlik Fonu’ndan alınan geçici paralarla bu medarımaişet motorunun dönmesi mümkün değil. Gelecek karanlık ve endişeli bir bekleyiş söz konusu. Bir an evvel verilen sözlerin tutulmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şimdi, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE KOSOVA CUMHURİYETİ ARASINDA GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME VE VERGİ KAÇAKÇILIĞINA ENGEL OLMA ANLAŞMASI VE EKİ PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 10 Eylül 2012 tarihinde Piriştine’de imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Kosova Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması” ve eki “Protokol”ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemimizde bulunan sıradaki kanun tasarıları da uluslararası anlaşmaların onaylanmasının uygun bulunmasına ilişkin olup hepsi açık oylamaya tabidir.

Söz konusu açık oylamaların elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için kaç dakika süre vereyim?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – İki dakika.

BAŞKAN – Evet, iki dakika süre veriyorum.

Oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Kanun tasarısı açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı                       :191

Kabul                                             :190

Ret                                                :    1(x)

 

Kâtip Üye

Fehmi Küpçü

Bolu

 

     Kâtip Üye

   İsmail  Kaşdemir

      Çanakkale”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Gündemin 9’uncu sırasında yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Kombine Yük Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Kombine Yük Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/913) (S. Sayısı: 626) (xx) 

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon Raporu 626 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AZERBAYCAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ULUSLARARASI KOMBİNE YÜK TAŞIMACILIĞI ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 13 Kasım 2013 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Kombine Yük Taşımacılığı Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Şahsı adına Malatya Milletvekili Veli Ağbaba.

Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Değerli arkadaşlar, tabii, ben Malatya’yla ilgili bir iki düşüncemi sizlerle paylaşacağım. AKP milletvekilleri burada çoğunlukta, Sayın Maliye Bakanı da burada, belki bir çözüm bulur Malatya’nın sorunlarına.

Şimdi, biliyorsunuz, 28, 29, 30 Martta bütün Türkiye'de olduğu gibi Malatya’da da bir felaket yaşandı, don felaketi yaşandı, kayısılarımızın tamamı donla yok oldu. Şimdi, birçok şeyi söyledik ama maalesef, ne yardım yapılabildi ne afet kapsamına alınabildi, sadece Ziraat Bankasına olan borçların bir kısmı ertelendi. Şimdi, geçtiğimiz günlerde Malatya’da bulunan sivil toplum kuruluşları ile ticaret odası bir araya gelerek bir karar aldılar. Geçtiğimiz hafta, Başbakan, İzmir’de yapmış olduğu konuşmada 60 bin ton kuru üzüm alacağını söylemişti. Bizden 60 bin ton almasın ama bizden de, Malatya’dan da 10 bin ton kuru kayısı alır ise Malatya’da hem fiyat oturacak hem de önümüzdeki sezon için Malatyalı çiftçiler biraz rahat nefes alacak.

Tabii, Sayın Maliye Bakanı daha iyi bilir ama 10 bin ton Türkiye bütçesine hiçbir şey değil. Bu konuda desteklerinizi bekliyoruz. Umarım, bunu yaparak hem Malatyalılara katkıda bulunursunuz hem de kayısıyı yiyecek insanlara katkıda bulunursunuz. Çünkü, biliyorsunuz, kayısı zekâ geliştiren, insanların fikrini açan bir ürün, bu anlamda tescilli bir ürün, bunu da biliyorsunuz, hem de çocuklarımıza faydalı olur. Geçtiğimiz dönemlerde ben teklif vermiştim, hem öğrencilere hem de askerlere, Millî Savunma Bakanlığındaki askerlere kayısının dağıtımıyla ilgili defalarca gündeme getirmiştim ama maalesef, dağıtılmamıştı. Şimdi, askerlere, öğrencilere dağıtılabilir.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Türk Hava Yollarını söyle. Türk Hava Yollarına kayısı veriyorlardı eskiden, şimdi vermiyorlar.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Türk Hava Yolları da maalesef, dağıtmıyor artık kayısımızı. Bu konuda hepinizden destek bekliyoruz. Malatya’nın, o dünyanın en güzel kayısılarını, sadece Türkiye'nin değil dünyanın en güzel kuru kayısılarını bütün Türkiye'deki insanların yemeye hakkı var. Bu konuda hepinizden destek bekliyoruz. Çünkü, eğer bu dönemde 10 bin ton civarında bir kayısı alınabilirse önümüzdeki yıl da Malatyalı çiftçiler rahat nefes alacak.

Değerli arkadaşlar, tabii, Malatya sadece kayısısıyla ünlü değil, Malatya deyince akla kayısı gelir, kayısı deyince akla Malatya gelir ama Malatya, belki birçoğunuzun bildiği gibi, Türkiye'nin en önemli tarım kentlerinden birisi. Ceviz deyince akla Malatya gelir; üzüm deyince Arapgir gelir, Konak gelir; nar deyince Doğanyol gelir; elma, fasulye deyince Doğanşehir gelir; maalesef, hayvancılık deyince artık akla gelmiyoruz sayenizde. Ama bizim birçok tarım ürünümüz Türkiye'de marka olmuştur. Örneğin, hepiniz bilirsiniz mutlaka Yeşilyurt’un dalbastı kirazı yine, maalesef, donda yok oldu. Malatya önemli bir tarım kenti.

Bunları niye söylüyorum? Malatya önemli bir tarım kenti olmasına rağmen, maalesef, sulama sorunları hâlâ çözülebilmiş değil. Bir taraftan organize sanayinin pisliği akıyor Malatya’nın en güzel ovalarına Dilek’ine, Topsöğüt’üne, Alişar’ına; bir taraftan da maalesef sulama sularımız yetersiz. Üzülerek söylemek istiyorum, milletvekili olduğum günden bu yana aynı şeyleri tekrar etmekten ben de bıktım ama maalesef, sorunlarımız çözülmedi. Hâlâ bu yaz kanalizasyon borusunu kırarak maalesef, çiftçiler sulama yapmaya çalışıyordu ve maalesef, bu kirlenmeden dolayı artık Malatya’nın merkezinde bostan ekmiyorlar, artık Malatya’nın çiftçisi domatesi, salatalığı manavdan almaya başladı. Bu anlamda Malatya tarım kenti olmasına rağmen, sulama suyu problemi çözülebilmiş değil. Bununla ilgili çok ciddi bir rapor hazırlıyoruz, bunu da Sayın Bakana ileteceğiz ama bu sorunun mutlaka çözülmesi gerekiyor çünkü Malatya sadece kendi bölgesine değil, bütün Türkiye'ye tarım anlamında hayat veren, destek olan bir kentimiz. Bu sorunun çözülmesini bekliyoruz. İki barajımız var: Recai Kutan ve Turgut Özal barajları yeni açıldı ama maalesef, barajlara sulama kanalı yapmayı unutmuşlar. Sulama kanalı hâlâ, maalesef, barajlarımızda yok. Yazıhanlı baraja bakıyor, baraj Yazıhanlıya bakıyor; maalesef, Yazıhan su anlamında pek barajdan faydalanamıyor. Bu sulama suyu probleminin, hep beraber irade koyabilirsek çözüleceğini düşünüyorum. Ben Malatya’nın kayısısına hepinizin sahip çıkacağından hiç kuşku duymuyorum. Sayın Maliye Bakanını da burada yakalamışken bu konuda destek olacaklarını bekliyoruz.

Bir diğer konu: Bunun dışında, belki bütün Malatyalıları bir araya getiren, kaynaştıran bir Malatyaspor’umuz var. Malatyaspor da maalesef geçtiğimiz yıldan beri birçok haksızlığa uğruyor hem yöneticileri dövülüyor hem de puanları, maalesef, yok ediliyor. Geçtiğimiz hafta bir hakem faciası yaşandı. Bundan önceki haftalarda Malatyaspor’a karşı bir önyargı varmış gibi bir tutum hissediyor Malatyalılar, bunu da dikkatlerinize sunuyorum, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Tasarı açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı :                                        214

Kabul :                                                             214(x)

           Kâtip Üye                                                      Kâtip Üye

         Fehmi Küpçü                                           İsmail Kaşdemir

           Bolu                                                              Çanakkale”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Gündemin 10’uncu sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Romanya Hükümeti Arasında Bükreşteki Yunus Emre Türk Kültür Merkezi ve İstanbuldaki Dimitrie Cantemir Romen Kültür Enstitüsünün İşleyişi ve Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

10.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Romanya Hükümeti Arasında Bükreşteki Yunus Emre Türk Kültür Merkezi ve İstanbuldaki Dimitrie Cantemir Romen Kültür Enstitüsünün İşleyişi ve Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/932) (S. Sayısı: 638) (xx)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon Raporu 638 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ROMANYA HÜKÜMETİ ARASINDA BÜKREŞTEKİ YUNUS EMRE TÜRK KÜLTÜR MERKEZİ VE İSTANBULDAKİ DIMITRIE CANTEMIR ROMEN KÜLTÜR ENSTİTÜSÜNÜN İŞLEYİŞİ VE FAALİYETLERİNE İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 19 Eylül 2013 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Romanya Hükümeti Arasında Bükreş'teki Yunus Emre Türk Kültür Merkezi ve İstanbul'daki Dimitrie Cantemir Romen Kültür Enstitüsü'nün İşleyişi ve Faaliyetlerine İlişkin Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Tasarı açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı                          :                      212

Kabul                                                :                      212 (x)

                     Kâtip Üye                                                                       Kâtip Üye

                   Fehmi Küpçü                                                                İsmail Kaşdemir

                         Bolu                                                                          Çanakkale”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Gündemin 11’inci sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İsveç Krallığı Hükümeti Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İsveç Krallığı Hükümeti Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/702) (S. Sayısı: 387) (xx)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon Raporu 387 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 1’i okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE İSVEÇ KRALLIĞI HÜKÜMETİ ARASINDA ASKERİ ALANDA EĞİTİM, TEKNİK VE BİLİMSEL İŞ BİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti adına 3 Şubat 2012 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İsveç Krallığı Hükümeti Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Kanun tasarısı açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı

:

206

 

 

Kabul

:

  206

(X)

 

Kâtip Üye

Fehmi Küpçü

Bolu

Kâtip Üye

İsmail Kaşdemir

Çanakkale”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Gündemin 12’nci sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Singapur Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanlarında İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

12.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Singapur Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanlarında İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/655) (S. Sayısı: 418) (XX)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon Raporu 418 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE SİNGAPUR CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA SAĞLIK VE TIP BİLİMLERİ ALANLARINDA İŞBİRLİĞİNE DAİR MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 20 Mart 2012 tarihinde Singapur’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Singapur Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanlarında İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptı”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Kanun tasarısı açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı                       :209

Kabul                                             :209(x)

      Kâtip Üye                                         Kâtip Üye

    Fehmi Küpçü                                 İsmail Kaşdemir

           Bolu                                            Çanakkale”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Gündemin 13’üncü sırasında yer alan, Nükleer Maddelerin Fiziksel Korunması Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

13.- Nükleer Maddelerin Fiziksel Korunması Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/757) (S. Sayısı: 455) (xx)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon Raporu 455 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

NÜKLEER MADDELERİN FİZİKSEL KORUNMASI SÖZLEŞMESİNDE DEĞİŞİKLİĞİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 4-8 Temmuz 2005 tarihlerinde Viyana’da düzenlenen Diplomatik Konferans’ta kabul edilen “Nükleer Maddelerin Fiziksel Korunması Sözleşmesinde Değişiklik”in beyanda bulunmak suretiyle onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı

:

202

 

 

 

Kabul

:

 202

 

(X)

 

Kâtip Üye

Fehmi Küpçü

Bolu

Kâtip Üye

İsmail Kaşdemir

Çanakkale”

BAŞKAN – Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Gündemin 14’üncü sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Gürcistan Enerji Bakanlığı Arasında Türkiye-Gürcistan Elektrik Enterkonneksiyonlarının Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

14.- Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Gürcistan Enerji Bakanlığı Arasında Türkiye-Gürcistan Elektrik Enterkonneksiyonlarının Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/365) (S. Sayısı: 19) (XX)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon Raporu 19’uncu sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI VE GÜRCİSTAN ENERJİ BAKANLIĞI ARASINDA TÜRKİYE-GÜRCİSTAN ELEKTRİK ENTERKONNEKSİYONLARININ GELİŞTİRİLMESİ HAKKINDA MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 29 Temmuz 2009 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Gürcistan Enerji Bakanlığı Arasında Türkiye-Gürcistan Elektrik Enterkonneksiyonlarının Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat Zaptı” nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Kanun tasarısı açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı                          :                      203

Kabul                                                :                      203(x)

Kâtip Üye                                               Kâtip Üye

Fehmi Küpçü                                  İsmail Kaşdemir

Bolu                                                    Çanakkale”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Gündemin 15’inci sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Yunanistan Cumhuriyeti Çevre, Enerji ve İklim Değişikliği Bakanlığı Arasında Enerji Alanında İşbirliği Hakkında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

15.- Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Yunanistan Cumhuriyeti Çevre, Enerji ve İklim Değişikliği Bakanlığı Arasında Enerji Alanında İşbirliği Hakkında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/474) (S. Sayısı: 62) (xx)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon Raporu 62 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI İLE YUNANİSTAN CUMHURİYETİ ÇEVRE, ENERJİ VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKANLIĞI ARASINDA ENERJİ ALANINDA İŞBİRLİĞİ HAKKINDA MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 14 Mayıs 2010 tarihinde Atina’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Yunanistan Cumhuriyeti Çevre, Enerji ve İklim Değişikliği Bakanlığı Arasında Enerji Alanında İşbirilği Hakkında Mutabakat Zaptı”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Tasarı açık oylama sonucu:

 

“Kullanılan oy sayısı

:

207

 

 

Kabul

:

207

 

(x)

 

Kâtip Üye

Fehmi Küpçü

Bolu

Kâtip Üye

İsmail Kaşdemir

Çanakkale”

 

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Gündemin 16’ncı sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü (UNIDO) Arasında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

16.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü (UNIDO) Arasında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/382) (S. Sayısı: 109) (xx)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon Raporu 109 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SINAİ KALKINMA ÖRGÜTÜ (UNIDO) ARASINDA İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 15 Haziran 2008 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü (UNIDO) Arasında İşbirliği Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 3 - (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı    :                      201

Kabul                                                :                      201 (x)

 

Kâtip Üye

Fehmi Küpçü

Bolu

Kâtip Üye

İsmail Kaşdemir

Çanakkale”

 

 

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Gündemin 17’nci sırasında yer alan, 30 Eylül 1957 Tarihli Tehlikeli Malların Karayolu ile Uluslararası Taşımacılığına İlişkin Avrupa Anlaşmasının (ADR) Madde 1 (a), Madde 14 (1) ve Madde 14 (3) (b)'sini Tadil Eden Protokole Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

17.- 30 Eylül 1957 Tarihli Tehlikeli Malların Karayolu ile Uluslararası Taşımacılığına İlişkin Avrupa Anlaşmasının (ADR) Madde 1 (a), Madde 14 (1) ve Madde 14 (3) (b)'sini Tadil Eden Protokole Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/438) (S. Sayısı: 140) (XX)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon Raporu 140 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

30 EYLÜL 1957 TARİHLİ TEHLİKELİ MALLARIN KARAYOLU İLE ULUSLA,RARASI TAŞIMACILIĞINA İLİŞKİN AVRUPA ANLAŞMASININ (ADR) MADDE 1 (a), MADDE 14 (1) VE MADDE 14 (3) (b)’SİNİ TADİL EDEN PROTOKOLE KATILMAMIZIN UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) “30 Eylül 1957 Tarihli Tehlikeli Malların Karayolu ile Uluslararası Taşımacılığına İlişkin Avrupa Anlaşmasının (ADR) Madde 1 (a), Madde 14 (1) ve Madde 14 (3) (b)’sini Tadil Eden Protokol”e katılmamız uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı

:

206

 

 

Kabul

:

  206

(X)

 

Kâtip Üye

Fehmi Küpçü

Bolu

Kâtip Üye

İsmail Kaşdemir

Çanakkale”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

18’inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karayoluyla Uluslararası Yük ve Yolcu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

18.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karayoluyla Uluslararası Yük ve Yolcu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/591) (S. Sayısı: 227) (XX)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon Raporu 227 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ hÜKÜMETİ İLE BULGARİSTAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA KARAYOLUYLA ULUSLARARASI YÜK VE YOLCU TAŞIMACILIĞI ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 6 Ocak 2012 tarihinde Sofya’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karayoluyla Uluslararası Yük ve Yolcu Taşımacılığı Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı

:

201

 

 

Kabul

:

201

(X)

 

Kâtip Üye

Fehmi Küpçü

Bolu

Kâtip Üye

İsmail Kaşdemir

Çanakkale”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Gündemin 19’uncu sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna ve Hersek Bakanlar Konseyi Arasında Sağlık Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

19.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna ve Hersek Bakanlar Konseyi Arasında Sağlık Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/421) (S. Sayısı: 160) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon Raporu 160 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna ve Hersek Bakanlar Konseyi Arasında Sağlık Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı

Madde 1- (1) 11 Mayıs 2010 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna ve Hersek Bakanlar Konseyi Arasında Sağlık Alanında İşbirliği Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

Madde 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

Madde 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı                          :                      202

Kabul                                                :                      202 (x)

   Kâtip Üye                                            Kâtip Üye

Fehmi Küpçü                                  İsmail Kaşdemir

     Bolu                                               Çanakkale”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

20’nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu Arasında Diplomatik Misyon ve Konsolosluk Üyelerinin Aile Bireylerinin Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

20.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu Arasında Diplomatik Misyon ve Konsolosluk Üyelerinin Aile Bireylerinin Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/600) (S. Sayısı: 268) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon Raporu 268 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ARNAVUTLUK CUMHURİYETİ BAKANLAR KURULU ARASINDA DİPLOMATİK MİSYON VE KONSOLOSLUK ÜYELERİNİN AİLE BİREYLERİNİN KAZANÇ GETİRİCİ BİR İŞTE ÇALIŞMALARINA OLANAK SAĞLAYAN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 26 Ocak 2012 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu Arasında Diplomatik Misyon ve Konsolosluk Üyelerinin Aile Bireylerinin Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı                          :                      203

Kabul                                                :                      203(X)

Kâtip Üye                                               Kâtip Üye

Fehmi Küpçü                                  İsmail Kaşdemir

Bolu                                                    Çanakkale”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

21’inci sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

21.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/687) (S. Sayısı: 340) (XX)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon Raporu 340 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KOSOVA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE KORUNMASINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 30 Mayıs 2012 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Açık oylama sonucu:

“Kullanılan Oy Sayısı: 203

Kabul                      : 203(x)

Kâtip Üye                                                                      Kâtip Üye

Fehmi Küpçü                                                            İsmail Kaşdemir

      Bolu                                                                      Çanakkale”

Tasarı kabul edilip kanunlaşmıştır.

22’nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Başta Terörizm ve Örgütlü Suçlar Olmak Üzere Ağır Suçlarla Mücadelede İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

22.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Başta Terörizm ve Örgütlü Suçlar Olmak Üzere Ağır Suçlarla Mücadelede İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/668) (S. Sayısı: 358)(xx)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon Raporu 358 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE TÜRKMENİSTAN HÜKÜMETİ ARASINDA BAŞTA TERÖRİZM VE ÖRGÜTLÜ SUÇLAR OLMAK ÜZERE AĞIR SUÇLARLA MÜCADELEDE İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 29 Şubat 2012 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Başta Terörizm ve Örgütlü Suçlar Olmak Üzere Ağır Suçlarla Mücadelede İşbirliği Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 3 - (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Açık oylama sonucu:

 “Kullanılan oy sayısı            :     204

Kabul                                                :                                     204 (x)

 

Kâtip Üye

Fehmi Küpçü

Bolu

Kâtip Üye

İsmail Kaşdemir

Çanakkale”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

23’üncü sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile Bulgaristan Cumhuriyetinin Demiryolu Bağlantısı Olan Limanları Arasındaki Uluslararası Demiryolu-Feribot Hattının Organizasyonu ile İlgili Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

23.- Türkiye Cumhuriyeti ile Bulgaristan Cumhuriyetinin Demiryolu Bağlantısı Olan Limanları Arasındaki Uluslararası Demiryolu-Feribot Hattının Organizasyonu ile İlgili Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/674) (S. Sayısı: 411) (xx)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon Raporu 411 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE BULGARİSTAN CUMHURİYETİNİN DEMİRYOLU BAĞLANTISI OLAN LİMANLARI ARASINDAKİ ULUSLARARASI DEMİRYOLU-FERİBOT HATTININ ORGANİZASYONU İLE İLGİLİ ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1-(1) 20 Mart 2012 tarihinde Ankara'da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti’nin Demiryolu Bağlantısı Olan Limanları Arasındaki Uluslararası Demiryolu-Feribot Hattının Organizasyonu ile İlgili Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 2-(1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Tasarı açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı

:

196

 

 

Kabul

:

196

(X)

 

Kâtip Üye

Fehmi Küpçü

Bolu

Kâtip Üye

İsmail Kaşdemir

Çanakkale”

 

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Gündemin 24’üncü sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Arasında Hükümlülerin Nakli Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

24.- Türkiye Cumhuriyeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Arasında Hükümlülerin Nakli Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/838) (S. Sayısı: 543) (XX)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon Raporu 543 sıra sayısıyla bastırıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE KAZAKİSTAN CUMHURİYETİ ARASINDA HÜKÜMLÜLERİN NAKLİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 4 Temmuz 2013 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Arasında Hükümlülerin Nakli Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN- Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı                                      :                            201

Kabul                                                             :                            201(X)

           Kâtip Üye                                              Kâtip Üye

        Fehmi Küpçü                                      İsmail Kaşdemir

               Bolu                                                 Çanakkale”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

25’inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Hindistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

25.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Hindistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/847) (S. Sayısı: 545) (XX)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon Raporu 545 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE HİNDİSTAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GÜMRÜK KONULARINDA İŞBİRLİĞİ VE KARŞILIKLI YARDIM ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

Madde 1- (1) 9 Nisan 2013 tarihinde Yeni Delhi’de imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Hindistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

Madde 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

Madde 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı                          :                      205

Kabul                                                :                      205 (x)

   Kâtip Üye                                            Kâtip Üye

Fehmi Küpçü                                  İsmail Kaşdemir

     Bolu                                               Çanakkale”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

26’ncı sırada yer alan, Vişegraddaki Sokullu Mehmet Paşa Köprüsünün Yapısal Unsurlarının Durumunun Tespit Edilmesi, Restorasyon Projesinin Hazırlanması ve Projenin Uygulanması Konusundaki İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

26.- Vişegraddaki Sokullu Mehmet Paşa Köprüsünün Yapısal Unsurlarının Durumunun Tespit Edilmesi, Restorasyon Projesinin Hazırlanması ve Projenin Uygulanması Konusundaki İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporlarının (1/333) (S. Sayısı: 104)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

27’nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Türkmenistandan Türkiye Cumhuriyetine Doğalgaz Sevk Edilmesi Konusunda İşbirliğine Dair Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

27.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Türkmenistandan Türkiye Cumhuriyetine Doğalgaz Sevk Edilmesi Konusunda İşbirliğine Dair Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/878) (S. Sayısı: 569) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon Raporu 569 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE TÜRKMENİSTAN HÜKÜMETİ ARASINDA TÜRKMENİSTAN’DAN TÜRKİYE CUMHURİYETİNE DOĞALGAZ SEVK EDİLMESİ KONUSUNDA İŞBİRLİĞİNE DAİR ÇERÇEVE ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 30 Mayıs 2013 tarihinde Aşkabat’ta imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Türkmenistan’dan Türkiye Cumhuriyetine Doğalgaz Sevk Edilmesi Konusunda İşbirliğine Dair Çerçeve Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı

:

205

 

 

 

Kabul

:

205(X)

 

 

 

 

Kâtip Üye

Fehmi Küpçü

Bolu

Kâtip Üye

İsmail Kaşdemir

Çanakkale”

Tasarı kabul edilip kanunlaşmıştır.

28’nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ormancılık Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

28.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ormancılık Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/834) (S. Sayısı: 573) (XX)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon Raporu 573 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KIRGIZ CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ORMANCILIK ALANINDA İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 10 Nisan 2013 tarihinde Bişkek’te imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ormancılık Alanında İşbirliği Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Açık oylama sonucu:

 “Kullanılan oy sayısı                 :207

 Kabul                                                                                     :207(x)

 

Kâtip Üye

Fehmi Küpçü

Bolu

 

Kâtip Üye

İsmail Kaşdemir

Çanakkale”

Tasarı kabul edilip kanunlaşmıştır.

29’uncu sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti ile Türkmenistan Hükümeti arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik Alanda İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

29.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik Alanda İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/855) (S. Sayısı: 602)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

30’uncu sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasına Değişiklik Getirilmesine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

30.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasına Değişiklik Getirilmesine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/904) (S. Sayısı: 625) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon Raporu 625 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

14 EKİM 1994 TARİHİNDE ANKARADA İMZALANAN TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KIRGIZ CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA ULAŞTIRMA ANLAŞMASINA DEĞİŞİKLİK GETİRİLMESİNE İLİŞKİN PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 10 Nisan 2013 tarihinde Bişkek’te imzalanan “14 Ekim 1994 tarihinde Ankara’da imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasına Değişiklik Getirilmesine İlişkin Protokol’ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı    :204

Kabul                                                 :204 (x)

 

Kâtip Üye

Fehmi Küpçü

Bolu

Kâtip Üye

İsmail Kaşdemir

Çanakkale”

 

 

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

31’inci sırada yer alan Güneydoğu Avrupa Çokuluslu Barış Gücü Anlaşmasına Beşinci Ek Protokol ve Protokole İlişkin Teknik Hataların Düzenlenmesi Tutanağının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

31.- Güneydoğu Avrupa Çokuluslu Barış Gücü Anlaşmasına Beşinci Ek Protokol ve Protokole İlişkin Teknik Hataların Düzenlenmesi Tutanağının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/647) (S. Sayısı: 383) (xx)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon Raporu 383 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

GÜNEYDOĞU AVRUPA ÇOKULUSLU BARIŞ GÜCÜ ANLAŞMASINA BEŞİNCİ EK PROTOKOL VE PROTOKOLE İLİŞKİN TEKNİK HATALARIN DÜZENLENMESİ TUTANAĞININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) Güneydoğu Avrupa Çokuluslu Barış Gücü Anlaşmasına Beşinci Ek Protokol ve Protokol’e İlişkin Teknik Hataların Düzenlenmesi Tutanağı’nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı                       :202

Kabul                                             :202(x)

 

   Kâtip Üye

Fehmi Küpçü

      Bolu

 

        Kâtip Üye

    İsmail Kaşdemir

      Çanakkale”

Tasarı kabul edilip kanunlaşmıştır.

32’nci sırada yer alan D-8 Üye Devletleri Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının Ekini Teşkil Eden Taviz Listelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

32.- D-8 Üye Devletleri Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının Ekini Teşkil Eden Taviz Listelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/954) (S. Sayısı: 646) (xx)

BAŞKAN – Komisyon Raporu 646 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

D-8 ÜYE DEVLETLERİ ARASINDA TERCİHLİ TİCARET ANLAŞMASININ EKİNİ TEŞKİL EDEN TAVİZ LİSTELERİNİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 13 Mayıs 2006 tarihinde Endonezya’da imzalanan ve 23/2/2011 tarihli ve 6157 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan “D-8 Üye Devletleri Arasında Tercihli Ticaret Anlaşması”nın ekini teşkil eden taviz listelerinin onaylanması uygun bulunmuştur.

(2) Söz konusu Anlaşmanın ekini teşkil eden taviz listelerinde yapılacak değişiklikleri onaylamaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Kanun tasarısı açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı                       :204

Kabul                                              :204 (x)

 

   Kâtip Üye

Fehmi Küpçü

    Bolu

 

     Kâtip Üye

    İsmail Kaşdemir

      Çanakkale”

Tasarı kabul edilip kanunlaşmıştır.

33’üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölge Ofisi Arasında İki Yıllık İşbirliği Anlaşması 2010/2011'in Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

33.- Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölge Ofisi Arasında İki Yıllık İşbirliği Anlaşması 2010/2011'in Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/392) (S. Sayısı: 162)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

34’üncü sırada yer alan, Gümrük İşbirliği Konseyinin Gümrük İşbirliği Konseyini Kuran Sözleşmede Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tavsiye Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

34.- Gümrük İşbirliği Konseyinin Gümrük İşbirliği Konseyini Kuran Sözleşmede Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tavsiye Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/608) (S. Sayısı: 272) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon Raporu 272 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

GÜMRÜK İŞBİRLİĞİ KONSEYİNİN GÜMRÜK İŞBİRLİĞİ KONSEYİNİ KURAN SÖZLEŞMEDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN TAVSİYE KARARININ ONAYLANMASININ Uygun Bulunduğu HAKKINDA Kanun Tasarısı

MADDE 1- (1) 30 Haziran 2007 tarihli “Gümrük İşbirliği Konseyi’nin Gümrük İşbirliği Konseyi’ni Kuran Sözleşme’de Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tavsiye Kararı”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum.

Bugün Mecliste rekor kırdık 26 sözleşmeyi geçirerek. Herkese ayrı ayrı teşekkür ederim. Kendi kendinizi alkışlayabilirsiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı                       :203

Kabul                                             :203 (x)

                     Kâtip Üye                                                                       Kâtip Üye

                   Fehmi Küpçü                                                                İsmail Kaşdemir

                         Bolu                                                                          Çanakkale”

Tasarı kabul edilip kanunlaşmıştır.

Şimdi, 35’inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belçika Krallığı Arasında Diplomatik ve Konsüler Personelin Belirli Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

35.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belçika Krallığı Arasında Diplomatik ve Konsüler Personelin Belirli Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/341) (S. Sayısı: 281)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da Komisyonun olmayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 11 Şubat 2015 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Hayırlı geceler.

Kapanma Saati: 21.49



(x) 565 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

 

(xx) 663 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

 

(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(X) 466 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 626 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 638 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 387 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(XX)  418 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 455 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(XX) 19 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 62 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 109 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx)140 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(XX) 227 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) 160 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) 268 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(XX) 340 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 358 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

 

(xx) 441 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

 

(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(XX) 543 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(XX) 545 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) 569 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(XX) 573 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

 

(x) 625 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 383 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 646 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) 272 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.