TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                  52’nci Birleşim

                                                                                          5 Şubat 2015 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamer'in, 4 Şubat Dünya Kanser Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Mardin Milletvekili Erol Dora'nın, cemevlerine yapılan ayrımcılık ile elektrik faturalarını ödemeyen cemevlerine haciz uygulanmasına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun, Trabzon ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, Burdur’da köy yollarının bakımı için bütçeden kaynak aktarılması ve Karaçal Barajı altında bulunun köylerin tarla toplulaştırması programına alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

2.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt'ün, eğitimde on iki yıldır süregelen kaosa ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan'ın, üniversite öğrencilerinden katlamalı harç alınmaması için Hükûmeti düzenleme yapmaya çağırdığına ilişkin açıklaması

4.- Ardahan Milletvekili Orhan Atalay'ın, Ankara Milletvekili Levent Gök’ün 4 Şubat 2015 Çarşamba günkü 51’inci Birleşimde yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

5.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı'nın, Mersin’in Erdemli ilçesindeki narenciye paketleme fabrikasında çıkan yangına ve Mersin Büyükşehir Belediyesinde işçi kıyımının devam ettiğine ilişkin açıklaması

6.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir'in, MPS Tip 4-A hastalığı konusunda Sağlık Bakanlığının daha yoğun çalışma yapmasını talep ettiğine ve Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın İstanbul’daki kamu hastanelerinde kürtajla ilgili yaptığı araştırmaya ilişkin açıklaması

7.- Erzincan Milletvekili Muharrem Işık'ın, Hükûmetin üst düzey bürokratlardan evleri dolaşarak seçim propagandası yapmalarını istemesine ilişkin açıklaması

8.- Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşek'in, Türkiye’nin geleceği adına kaygılı olduğuna ilişkin açıklaması

9.- Muğla Milletvekili Tolga Çandar'ın, Muğla’nın Türkevleri ile Çökertme yörelerinde çıkan yangında köylülerin uğradıkları zararların tazmin edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

10.- Trabzon Milletvekili Aydın Bıyıklıoğlu'nun, Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

11.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, laiklik ilkesinin Anayasa’ya girişinin 78’inci yıl dönümüne, Cumhuriyet Halk Partililer olarak Atatürk’e ve Meclise yapılan her türlü saldırının karşısında olduklarına ilişkin açıklaması

12.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun, Trabzon Milletvekili Aydın Bıyıklıoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

13.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün, Mersin’in Erdemli ilçesindeki narenciye paketleme fabrikasında çıkan yangına ilişkin açıklaması

14.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, Meriç, Tunca ve Arda Nehirlerindeki taşkınlar konusunda Hükûmetin önlem alması gerektiğine ilişkin açıklaması

15.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın, Mersin’in Erdemli ilçesindeki narenciye paketleme fabrikasında çıkan yangına ilişkin açıklaması

16.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

17.- İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın (11/43) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

18.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın (11/43) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili Orhan Düzgün ve 27 milletvekilinin, emniyet teşkilatının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1194)

2.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu ve 27 milletvekilinin, çiftçilerin ve ailelerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1195)

3.- İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 41 milletvekilinin, engellilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1196)

 

VI.- GENSORU

A) Ön Görüşmeler

1.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu ve 20 milletvekilinin; Soma maden sahasında redevans ve hizmet alım sözleşmeleriyle çalışan firmaları kolladığı, bu firmalara işlerin ihalesiz ve usulsüz verilmesini sağladığı iddiasıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/43)

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Malatya Milletvekili M. Mücahit Fındıklı’nın (11/43) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün, Malatya Milletvekili M. Mücahit Fındıklı’nın (11/43) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu'nun, Malatya Milletvekili M. Mücahit Fındıklı’nın (11/43) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın (11/43) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

5.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu'nun, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın (11/43) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

6.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu'nun, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın (11/43) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

7.- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın, Sinop Milletvekili Engin Altay, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ile Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları sırasında şahsına sataşmaları nedeniyle konuşması

 

VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın, 2011-2014 yılları arasında yolsuzluk nedeniyle soruşturma veya dava açılan üst düzey bürokratlar ile görevden alınan personele ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/58736)

2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Türkiye İş Kurumu personeline yapılan ek ödemelere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/58915)

5 Şubat 2015 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52’nci Birleşimini açıyorum.

Görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Dünya Kanser Günü hakkında söz isteyen Kayseri Milletvekili İsmail Tamer’e aittir.

Buyurunuz Sayın Tamer. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamer'in, 4 Şubat Dünya Kanser Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4 Şubat Kanser Günü nedeniyle şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanser dünya genelinde giderek artan bir sağlık problemidir ve toplumlarda önemli bir sosyoekonomik yüke, bireylerde de maddi ve manevi kayıplara yol açmaktadır. Bunun yanı sıra kanserin önemli bir kısmının önlenebilir olmasına ve bu konuya verilen önemin de giderek artmasına yol açmıştır.

Dünya Kanser Günü her yıl 4 Şubat kanserle ilgili bir farkındalık oluşturmak adına düzenlenmektedir ve yapılmaktadır. Kansere bağlı erken ölümlerin engellenmesiyle beraber kanser tanısı alanlarda yaşam oranlarının ve yaşam kalitesinin arttırılması en önemli etken olarak belirtilmiştir. Kanser kontrol planları hasta yakınlarının duygusal, zihinsel ve bedensel iyiliğine etki eden tüm faktörlere yönelik psikolojik destek sağlayacak bir şekilde hazırlanmaktadır. Unutulmamalıdır ki gerçek kayıtçılık ve tarama gerekirse gerek tedavide ve palyatif bakım olsun birden fazla alt başlığı bulunan bu başlıklar arasında çok önemli bir koordinasyon, planlama ve bütünlüğü getirerek kanser ile mücadele şüphesiz ki etkin bir ulusal kontrol programının bulunması en önemli hadiselerin başında gelmektedir. Bu amaç doğrultusunda dünya genelinde bilimsel ve sağlıklı politikalardaki konuyla ilgili gelişmeler takip edilerek ve daha önce uyguladığımız 1’inci fazdan edindiğimiz tecrübelerle özellikle 2013 ve 2018 yılları arasında uygulayacağımız 2’nci faz Ulusal Kanser Programı’nın uygulamaya geçtiğini ifade etmek istiyorum.

Sağlıklı yaşamayı seçmek imkânsız değildir. Sağlıklı bir beslenme biçiminin seçilmesi, fiziksel aktivitenin arttırılması ve alkol kullanımının azaltılmasıyla önlenebileceği konusunda da önemli etkenler mevcuttur. Sigara da -etkilenilen- bu rakam 150’ye ulaşmaktadır.

Ayrıca, ultraviyole ve radyasyondan korunmayla cilt kanserlerinin önlenmesi mümkündür. Meslek ve çevresel maruz kalmalara, ülkemizde bu konuya oldukça fazla önem verilmektedir ki özellikle tütün ve obeziteyle mücadele eylem planlarımızda çok başarılı sonuçlarla hızla devam etmektedir.

Bu programa ek olarak -kanser özellikle- Türkiye radon haritasının çıkarılması, elektromanyetik alanların, sağlık etkinliklerimizin izlenmesi gibi çok yeni programları da başlatmış bulunuyoruz.

Kanserde erken tanı imkânsız değildir. Türkiye son yıllarda, özellikle kanserle ilgili önemli erken tanı metotlarını ortaya koymuştur. Meme kanserlerinde, kolorektal kanserlerde ve yine servisk kanserlerinde önemli gelişmeler sağlamıştır. Kanserde erken tanı programlarını, toplumun sağlık çalışanları ve politika oluşturucuların bilgisiyle artırmayı hedefledik. Bu hedefimize de ulaşmış durumdayız.

Kanser erken teşhis, tarama ve eğitim merkezlerimizin yani kısaca “KETEM” dediğimiz merkezlerin son yıllarda sayısını artırdık. Başlangıçta 126 olan bu sayıyı, bugün 40 daha yeni KETEM merkezi açarak artırmış bulunmaktayız. Yine, 10 mobil üniteyi de ayrıca hizmete sunmuş oluyoruz.

Meme, servisk ve kolorektal kanser taramaları bu merkezlerde ücretsiz olarak yapılmakta, yapılan kanser tarama sayısı hem Türkiye genelinde hem de birinci basamak düzeyinde inanın rekorlara imza atmıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Sadece birinci basamakta 2012 yılında yapılan 146 bin meme kanseri taraması 2014 yılında 335 bine yükselmiştir. Neredeyse 2 katı artırmışız bu konuyu.

Yine, rahim ağzı taramalarını 214 binden 510 bine yükseltmişiz. Yine, kolorektal kanserlerde de 59 binden 774 bine kadar bir kanser taraması gelişmiştir ki bu çok önemlidir. Bir de Türkiye'nin her bölgesinde, her sağlık ocağında ve aynı zamanda da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tamer.

İSMAİL TAMER (Devamla) – Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, cemevlerine elektrik faturası nedeniyle haciz uygulanması hakkında söz isteyen Mardin Milletvekili Erol Dora’ya aittir.

Buyurunuz Sayın Dora. (HDP sıralarından alkışlar)

2.- Mardin Milletvekili Erol Dora'nın, cemevlerine yapılan ayrımcılık ile elektrik faturalarını ödemeyen cemevlerine haciz uygulanmasına ilişkin gündem dışı konuşması

EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri olan cemevlerine yapılan ayrımcılıklar konusunda söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Uluslararası birçok bağlayıcı sözleşme, insan hakları hukuku kapsamında herkesin düşünce, din veya inanç özgürlüğü hakkını güvence altına alır. Türkiye de bu belgelerin altına imza koyan devletlerden birisidir.

Düşünce, din veya inanç özgürlüğü hakkının tüm yurttaşlar için etkili bir biçimde korunması için uygun bir ortamın oluşturulması ve bu ortamın korunması bir hukuk devletinin en asli görevlerinden birisidir. Bu bağlamda, bir devletin farklı inançlara mensup yurttaşlarına karşı sergilediği yaklaşımlar, hukukun üstünlüğü ilkesinin ne kadar işletildiğinin de önemli bir göstergesidir.

Değerli milletvekilleri, evrensel hukuk belgelerince güvence altına alınan en önemli haklardan birisi, ibadet etme özgürlüğü ve ibadet yeri kurma ve yaşatma hakkıdır. Buna rağmen Alevi yurttaşlarımızın inanç hürriyeti kapsamında en çok mağdur edildikleri konulardan birisi de ibadet yeri kurma ve yaşatma hakkının engellenmesidir.

Türkiye'de Alevi yurttaşlarımızın cemevlerinin ibadet yeri statüsü kazanmasına yönelik yaptıkları başvurular devlet makamlarınca sürekli reddedilmiştir. Söz konusu başvurulara olumsuz yanıtlar verilmesinin gerekçesi ise hukuki değil siyasidir.

Değerli milletvekilleri, şunu açık ve seçik olarak kavramalı ve tekrar tekrar belirtmeliyiz ki: İbadet yeri statüsünün belirlenmesine ilişkin kararları siyasetçiler veremezler. Devleti yöneten hükûmetlere ve siyasetçilere düşen asli görev, yurttaşların inanç özgürlüklerini korumak ve bunu yasalarla güvence altına almaktır.

İbadet yeri statüsünün tanınmasına ilişkin kararlarda devlet, herhangi bir dinî görüşü esas almamak da dâhil olmak üzere, tarafsızlık yükümlülüğüne riayet etmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğimiz gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, cemevlerinin cami, kilise ve sinagoglarda olduğu gibi elektrik faturasından muaf tutulma talebinin Türkiye mahkemeleri tarafından olumsuz karşılanması üzerine yapılan başvuruyu Aralık 2014'te karara bağladı. AİHM, cemevlerinin de ibadethane olduğuna, bu nedenle ayrımcılık yapılamayacağına karar verdi. AİHM kararı, Türkiye'de Alevilere din temelinde ayrımcılık yapıldığının bir kez ifşa edilmiş olması açısından büyük önem taşımaktadır. Bu kararla bir kez daha tescillenmiştir ki Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ayrımcılığı yasaklayan 14'üncü maddesini ve ayrıca, düşünce, inanç ve din özgürlüğünü garanti altına alan 9'uncu maddesini ihlal etmiştir.

Değerli milletvekilleri; takip ettiğimiz üzere, AİHM'in bu kararından sonra Alevi vakıf ve dernekleri, cemevlerine çıkarılan elektrik faturalarını ödememe yönünde karar almış bulunmaktadırlar. Buna karşın, elektrik dağıtım şirketlerinin elektrik faturasını ödemeyen cemevlerine yönelik elektrik kesme ve akabinde icra işlemlerine kalkışma biçiminde girişimlerde bulunduklarına yönelik basına haberler yansımış bulunmaktadır. AİHM'in söz konusu kararlarına ilişkin Hükûmetçe hiçbir düzenleme yapılmadığı gibi, Hükûmet yetkilileri “AİHM'in kararı bizi bağlamaz." biçiminde sorumsuz ve hukuk dışı açıklamalar yapmış bulunmaktadırlar.

Değerli milletvekilleri, AİHM kararı doğrultusunda Demokratik Bölgeler Partisine bağlı belediyeler başta olmak üzere, diğer bazı belediyeler, yerel yönetimler bazında cemevlerini ibadethane olarak kabul eden Meclis kararları almışlardır. Bu karar doğrultusunda belediyelerce ibadethanelere sunulan hizmetlerden cemevleri de faydalanabilmektedir. Buradan bu duyarlılığı gösteren ve ayrımcılıkla mücadele eden tüm belediyelerin ilgili kararlarını kutluyorum. Hükûmetin de cemevlerine uygulanan antidemokratik politikalardan vazgeçerek, AİHM’in kararını da dikkate alarak acil adımlar atması gerekmektedir. Cemevlerine de diğer ibadethanelere sağlanan imkânların bir an önce sağlanması hukuki ve ahlaki bir zorunluluktur. Laik bir devletin ve devleti temsil eden Hükûmetin bir ibadethaneye ayrımcılık politikaları uygulaması, bu yolla Alevi yurttaşlarımızı rencide etmeye devam etmesi kabul edilemez.

Bu kapsamda, Alevi yurttaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi için Hükûmet, öncelikle, AİHM'in, inanç özgürlüğü hakkının ihlali kapsamında Türkiye'yi kusurlu bulduğu konularda ciddi adımlar atmalı ve gerekli yasal düzenleme ve idari uygulamaları acilen hayata geçirmelidir.

Bu duygu ve düşüncelerle Genel kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Dora.

Gündem dışı üçüncü söz, Trabzon ilinin sorunları hakkında söz isteyen Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’na aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN KAHVECİ (Karabük) – Trabzon’da sorun kaldı mı ya?

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Canalioğlu.

3.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun, Trabzon ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) – Sayın Bakanım, sayın vekilim...

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi ve sizleri sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, burada dört yıla yakın bir süredir Trabzon’un sorunlarını konuşuyoruz. Her ne kadar sayın milletvekilimiz oturduğu yerden “Trabzon’umuzun sorunu kaldı mı?” diye söyledi. Ben vereceğim notlarla sonucu kendisinin takdirine bırakacağım.

Öncelikle bazı kısa notlar vermek istiyorum Trabzon’la ilgili: Trabzon’umuzun yüz ölçümü 4.685 kilometrekare, nüfusu 758.237. 2023’te beklenen nüfus 758.130. Aldığı göç 2013 yılı itibarıyla 25.115, verdiği göç 29.988; net göç eksi 4,878, net göç hızı eksi 6,41. Bu rakamlara bakıldığında, Trabzon göç veren il olma özelliğini hâlen sürdürüyor, göç veren iller arasında 24’üncü. Trabzon istihdam açısından 38’inci sırada, nüfusun yüzde 46,6’sı istihdam ediliyor ancak. Ücretli çalışanlarda Trabzon’un plakası yani 61’inci sırada, ücretli çalışanların günlük kazançları 47 lira 98 kuruş. İş yeri sayısı 15.879. İşsizlik oranı yüzde 7,4; il sıralamasında 35’inci sırada. Elektrik tüketiminde iller arasında 63’üncü sırada, kişi başına tüketilen elektrik 293 kilovat. Trabzon’a 2014 yılında 84.077 yabancı turist gelmiş. Otomobil sayısında iller arasında 50’nci sırada, bin kişiye 92 otomobil düşüyor. Kişi başına ödenen brüt vergide iller arasında 19’uncu, kişi başı ortalama 2.088 TL vergi ödüyor. Kişi başı yıllık harcama tutarı 71,80 TL ile Türkiye 11’incisi. Ücretlinin nüfusa oranı yüzde 14,85; il sıralamasında 23’üncü. Hava kirliliğinde yüzde, 84, iller arasında 18’inci sırada. Kişi başı teşvik sağlanan yatırım tutarında 46’ncı sırada.

Değerli arkadaşlarım, bunları ben söylemiyorum, bir gazetenin yapmış olduğu anket sonuçlarında vermiş olduğu rakamlar. Bu anket sonucu çok uzun sürüyor, zaman kısa olduğu için ben ana hatlarıyla vermiş oldum.

Trabzon üretimde maalesef yok ve bir bölgede üretim olmazsa değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, nüfus da artmaz, göç olur ve zenginlik de olmaz. AKP Hükûmeti ve AKP Trabzon milletvekilleri “Trabzon’a şu kadar yatırım yaptık, bu kadar yatırım yaptık.” diye her fırsatta, seçmenlerin olduğu alanda söylüyorlar, burada bir tek konuşmalarını dinlemedim. Şimdi burada beni dinliyorlar, varsa bir eksiğimiz gelir burada açıklarlar. Ama Trabzon ilinde 6360 sayılı Büyükşehir Yasası’ndan sonra, 30 Mart 2014 seçimlerinde AKP’li Belediye Başkanı kazandı ve yapılan anket çalışmasında 16 büyükşehir belediye başkanı arasında 1’inci sırada Kayseri, 16’ncı sırada Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı değerli arkadaşlar.

Şimdi, bir örnek vereceğim. Ocak ayı içerisinde kar yağdı, hâlen kardan kapalı 688 tane köy yolu var. Muhtarlara değer verilmiyor, muhtarlar geliyorlar belediyeye, izah ediyorlar, anlatıyorlar, verilmiyor.

Sürem daralıyor ve çabuk geçiyorum. Seçim zamanı verilen sözlerin hiçbiri yerine getirilmemiştir, “Getirilmiş.” diyorlarsa gelsinler burada açıklasınlar. Ben şimdi söylüyorum, verilen sözlerden, hani güney çevre yolu? Hani Çömlekçi, Hızırbey, Tabakhane, Esentepe, Gülbahar Hatun Mahallesi, Kaymaklı Mahallemizin kentsel dönüşümleri? Vatandaşlar mağdur, “Evini al.” almıyor, “Ver.” vermiyor; “Yapacağım, tamir edeceğim.” diyor, “Yok, yapamazsın, kentsel dönüşümde.” Bu da bir muamma. Hani Sürmene Çamburnu tersanesi? Hani hafif raylı sistem? Hani Boztepe teleferik projesi? Hani şehir hastanesi? Hani lojistik merkez? Hani yatırım adası? Hani ikinci havalimanı pisti? Hani ağız ve diş sağlığı hastanesi? Hani Çakırgöl kayak merkezi? Hani işsizliğin çözülmesi? Hani esnafımızın icralık olmasının kurtarılması? Ki, 2014 yılı içerisinde 2.745 iş yeri açıldı, buna karşılık 4.268 iş yeri kapandı. Hani fındıkta don olayından zarar görenlerin zararlarının karşılanması? Hani çaydaki yüzde 8 katma değerin 1’e indirilmesi? Bunların hiçbiri gerçekleştirilmemiştir ve AKP milletvekillerinin Trabzon’da söyleyecek hiçbir şeyi kalmamıştır, Trabzon milletvekilleri için söylüyorum.

Yüce Meclisi saygılarımla, sevgilerimle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Canalioğlu.

Gündeme geçmeden önce sisteme giren sayın milletvekillerine birer dakika söz vereceğim.

İlk söz Sayın Özkan’a ait.

Buyurunuz.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, Burdur’da köy yollarının bakımı için bütçeden kaynak aktarılması ve Karaçal Barajı altında bulunun köylerin tarla toplulaştırması programına alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Burdur ili tarım ve hayvancılıkta, ticarette, ulaşımda, taşımada, doğal taşta, mermerde ve turizmde örnek bir ildir. Büyük katma değer yaratmasına rağmen, 186 köyün köy yolları, arazi yolları bakım ve onarım istemektedir ancak özel idare bütçesi yeterli olmadığı için hizmetlerde aksama olmaktadır. Acilen genel bütçeden Burdur’a kaynak aktarılması gerekmektedir. Hükûmetin ve Maliye Bakanının bu konuya önem vermesini Burdur halkı adına talep ediyorum.

Yine ayrıca, Burdur Karaçal Barajı altında bulunan Karaçal, Düger, Hacılar, Yarıköy, Yazıköy, Aşağımüslümler, Akyaka, Yassıgüme köyleri tarla toplulaştırması programına alınmasına rağmen, bir türlü toplulaştırma başlamamıştır; sabırsızlıkla köylülerimiz bu toplulaştırmanın Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından bir an önce yapılmasını talep etmektedirler.

Hükûmetten rica ediyor, söz verdiğiniz için size de teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özkan.

Sayın Öğüt…

2.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt'ün, eğitimde on iki yıldır süregelen kaosa ilişkin açıklaması

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Eğitimde on iki yıldır süregelen kaos devam etmekte. Çalınan sorular, usulsüz sınavlar, yeterli öğretim kadroları olmadığı halde pıtrak gibi açılan resmî ve özel üniversiteler, vakıf üniversiteleri eğitim düzeyini düşürmekte. 1970’lerin parayla satılan diplomaları hatıra gelmektedir. YÖK, tıp ve hukukta taban puan sınırını getirdi, öğretmenlik de dâhil diğer branşlarda taban puan aranmaması kalitesizliği getirecektir. Bunlar eğitimde özelleştirmelerin sonucudur. Yeterlilik sınavları mutlaka uygulanmalıdır. Güya Hükûmet harçları kaldırmıştı, katlamalı harçlar inanılmaz boyutlara varmıştır, ikinci öğrenim dâhil harçlar mutlaka ve derhâl kaldırılmalıdır. Mesleki teknik ortaöğretim kurumlarından mezun olan öğrencilerin ön lisans programlarına başvuru süresini kaçıranlara ek süre verilmesi talep edilmektedir. Binlerce öğrenci bu müjdeli haberi beklemektedir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.

Sayın Eyidoğan…

3.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan'ın, üniversite öğrencilerinden katlamalı harç alınmaması için Hükûmeti düzenleme yapmaya çağırdığına ilişkin açıklaması

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Başkan.

Üniversite yüksekokul öğrencilerinin katlamalı harç konusuna itirazı var. Katlamalı harç alınması AKP tarafından 6569 sayılı Kanun’un 29’uncu maddesi ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 46’ncı maddesinde yapılan değişiklikle düzenlenmiştir. Katlamalı harç, dört yıllık bölümde ilk dört yıl içerisinde bir dersi üç veya daha fazla alma durumunda veya yüksekokullarda ikinci yıldan sonra, dört yıllık fakültelerde dördüncü yıldan sonra her alınan dersten alınan ek ders ücretine denir. Normal öğretim süresi içinde bir ders üçüncü kez alınıyorsa kredi başına katkı payı ve öğrenim ücreti yüzde 50 fazlası, dördüncü kez alınıyorsa yüzde yüz fazlası, beş veya daha fazla alıyorsa yüzde 300 fazlası. Okul uzadıysa, bir ders birinci kez alındığında kredi başına katkı payı ve öğrenim ücretinin yüzde 100 fazlası, ikinci kez alındığında yüzde 200 fazlası, üçüncü kez alındığında yüzde 300 fazlası, dört veya daha fazla alındığında yüzde 400 fazlası alınır. İkinci öğretim öğrencilerinin durumu ise daha vahimdir. Hükûmeti bu konuda duyarlı olmaya, öğrencilerimizden bu yüksek harçların alınmaması için yeni bir düzenleme yapmaya çağırıyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Eyidoğan.

Sayın Atalay…

4.- Ardahan Milletvekili Orhan Atalay'ın, Ankara Milletvekili Levent Gök’ün 4 Şubat 2015 Çarşamba günkü 51’inci Birleşimde yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ORHAN ATALAY (Ardahan) – Teşekkür ederim Başkanım.

Dün benim de içinde bulunduğum bir grup milletvekili arkadaş Anayasa’nın ve Meclis İçtüzüğü’nün kendilerine vermiş olduğu düşünce ve ifade hürriyeti hakkını kullanarak hiçbir şahıs ismi kullanmaksızın, kimseye de hakaret etmeksizin kendi düşüncelerini ifade edince CHP Grup Başkan Vekili bu hak kullanımını terbiyesizlik olarak nitelemiş.

İstiklal Harbi’nin büyük komutanlarından Rauf Orbay’ın “Mahkeme değil eşkıya yatağı, memleketteki vicdan buhranının temel nedeni.” olarak tanımladığı İstiklal Mahkemelerinin kararlarına yaptığımız bu eleştiriler şayet bir terbiyesizlik ise o terbiyesizliği bin kere işleyeceğiz, değil ise o kem sıfatı ve sözü Sayın Gök’e misliyle iade ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Atalay.

Sayın Atıcı...

5.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı'nın, Mersin’in Erdemli ilçesindeki narenciye paketleme fabrikasında çıkan yangına ve Mersin Büyükşehir Belediyesinde işçi kıyımının devam ettiğine ilişkin açıklaması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, Mersin’in Erdemli ilçesinin Arpaçbahşiş beldesinde narenciye paketleme fabrikasında bir yangın çıkmış, bu yangında 3 yurttaşımız ölmüş, 6’sı da yaralanmıştır. Ülkemizde bazıları kaçak sarayda rahat rahat uyurken, bazıları da, özellikle garibanlar da koyun koyuna yatmakta ve birlikte ölmeye devam etmektedir. Ölenlere Allah’tan rahmet, yaralılara da geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Mersin Büyükşehirde işçi kıyımı devam etmektedir. İşçi kıyımı devam ettiği gibi memurlara da ağır mobbing yani bezdirme uygulanmaktadır. Bunun en yakın örneği, zabıtaların tamamının bıyıkları zorla kestirilmiştir. Bıyık kesme, faşistlerin, zamanında uyguladıkları bir işkence yöntemidir. Büyükşehir Belediyesinin böyle bir uygulamayı başlatmasını kınıyorum ve derhâl yetkililerin olaya el koymasını ve bu zalimce uygulamanın kaldırılması gerektiğini hatırlatmasını istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Atıcı.

Sayın Demir...

6.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir'in, MPS Tip 4-A hastalığı konusunda Sağlık Bakanlığının daha yoğun çalışma yapmasını talep ettiğine ve Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın İstanbul’daki kamu hastanelerinde kürtajla ilgili yaptığı araştırmaya ilişkin açıklaması

NURETTİN DEMİR (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ender görülen genetik hastalıklardan birisi olan Mukopolisakkaridoz, kısaca MPS Tip 4-A, 200 binde 1 görülüyor. Türkiye’de 250 çocuk bu hastalıkla mücadele ediyor. Hastalığın tedavisi için gerekli olan “Vimizim” adlı ilaç yurt dışından getirilmektedir. MPS hastaları, ilaçlarının SGK yurt dışı için ödenecek ilaçlar listesine alınabilmesi için uzun zamandır mücadele ediyor. Hükûmet ve Sağlık Bakanlığının bu konuda daha yoğun, daha sıkı çalışma yapmasını talep ediyorum.

Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, İstanbul’daki 37 kamu hastanesine telefonla “Kürtaj yapıyor musunuz?” diye sorarak bir araştırma yapmıştır. Birçok hastanenin yapmadığını ve bir kurul tarafından ancak bazı özel durumlarda yapıldığını söylüyor ama kamuoyunda ve dünyada Türkiye’de kürtajın on haftaya kadar serbest olduğu biliniyor ama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP Hükûmetinin ısrarlı bir şekilde yürüttüğü…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demir.

Sayın Işık…

7.- Erzincan Milletvekili Muharrem Işık'ın, Hükûmetin üst düzey bürokratlardan evleri dolaşarak seçim propagandası yapmalarını istemesine ilişkin açıklaması

MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, hiç şaşırmayacağınız bir şey söyleyeceğim: Hükûmet tüm üst düzey bürokratlara, müdürlere, yöneticilere talimat vererek “Bölgelerinizde eşinizle birlikte akşamları ev ziyareti yaparak çay içip resmen seçim propagandası yapın ve AKP’ye oy isteyin.” diyorlarmış. Bir de “Gittiğiniz yerlerde not alın, geri dönüş yapın.” diyorlarmış. Tabii, Cumhurbaşkanı Anayasa’yı rafa kaldırdı, yetmedi, bir de siyaset yapmaları yasak olan memurlara da Anayasa’yı hiçe sayarak siyaset yaptırmak yakışıyor herhâlde. Cumhuriyet savcısı varsa göreve çağırıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.

Sayın Şimşek…

8.- Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşek'in, Türkiye’nin geleceği adına kaygılı olduğuna ilişkin açıklaması

CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Türkiye nereye gidiyor? Bir sabah kalkıyoruz, başta emniyet teşkilatı olmak üzere kamu görevlilerine bir operasyon yapılmış. Bir gün bakıyoruz, birkaç savcının yürüttükleri bir soruşturmayla ilgili dosyaları ellerinden alınmış, daha sonra, görev yerleri değiştirilmiş, haklarında soruşturmalar açılmış. Önceki akşam da hiçbir sorunu görünmeyen bir bankaya kamu gücü kullanılarak eşkıya mantığıyla el konulmuştur. Bir Cumhurbaşkanı var, evlere şenlik; her gün bir siyasi parti genel başkanının ötesinde propaganda yapıyor. “O banka zaten battı, daha bu operasyonların arkası gelecek. İnlerine girdik, gireceğiz.” diye kamu görevlilerini ve toplumun bir kesimini hedef gösteriyor.

Ülkenin bir bölümü terör örgütüne teslim edilmiş. Biz gerçekten, ülkemizin geleceği adına kaygılıyız.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şimşek.

Sayın Çandar…

9.- Muğla Milletvekili Tolga Çandar'ın, Muğla’nın Türkevleri ile Çökertme yörelerinde çıkan yangında köylülerin uğradıkları zararların tazmin edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

TOLGA ÇANDAR (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Geçen yıl, ülkemizin cennet köşelerinden, Muğla’mızın da cennet köşesi Gökova’da, Türkevleri, Çökertme yöresinde çok büyük bir yangın felaketi yaşandı. Bu yangın felaketinde büyük bir alan ne yazık ki kül oldu. Bu alanların üçte 2’si zeytinlik alanlardı yani bu zeytinlik alanın büyük bir bölümü de köylülere aitti. Yangın uçaklarının yetersiz kalması nedeniyle, aynı zamanda itfaiye erlerinin, itfaiye görevlilerinin kıyafetlerinin yangına uygun olmayışı nedeniyle çok ciddi bir kayba uğrayan Türkevleri, Çökertme köylülerinin zararı tazmin edilmelidir. Defalarca girişimde bulunmamıza rağmen bu konuda herhangi bir çalışma yapılmamıştır.

Bu konuyu hatırlatır, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çandar.

Sayın Bıyıklıoğlu…

10.- Trabzon Milletvekili Aydın Bıyıklıoğlu'nun, Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

AYDIN BIYIKLIOĞLU (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Trabzon vekilimiz bazı bilgiler verdi, o bilgilerin doğru olan biçimlerini ifade etmek istiyorum.

Trabzon’da kentsel dönüşümle alakalı verdiği bilgiler eksik; sebebi şudur: Trabzon’da Çömlekçi, Tabakhane, Zağnos Vadisi’nde ve diğer yerlerde kentsel dönüşüm devam etmekte. Anlaşma yapılmış olan vatandaşların paraları ödenmiş, anlaşmaya yanaşmayanların da mahkeme kanalıyla belirlenecek olan ücretleri ödeniyor ve bu devam ediyor. Bunun haricinde Trabzon’daki erişim noktasında büyük projelerden Kanuni Bulvarı, Erdoğdu, Ahi Evren, Karşıyaka-Uğurlu, Akyazı Projesi ve çift tünel geçişi; bunların hepsi şu anda devam etmekte olan projelerdir, hiçbirinde aksama söz konusu değildir.

Büyük şehir hastanesinden bahsetti. Büyük şehir hastanesi şu anda planlamamızdadır fakat 500-600 dönümlük bir yere ihtiyaç göstermekte. Bununla ilgili çalışmalarımız devam ediyor ve bu da yine Trabzon’a…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bıyıklıoğlu.

Sayın Gök, buyurunuz.

11.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, laiklik ilkesinin Anayasa’ya girişinin 78’inci yıl dönümüne, Cumhuriyet Halk Partililer olarak Atatürk’e ve Meclise yapılan her türlü saldırının karşısında olduklarına ilişkin açıklaması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, bugün laiklik ilkesinin Anayasa’mıza girişinin yıl dönümü. 5 Şubat 1937 yılında laiklik ilkesi Anayasa’mıza girmiştir. Bugün de laiklik ilkesine ne kadar ihtiyacımız olduğu ve bunun ne kadar önemli olduğu, Atatürk’e saldıranların, onu önemsiz ve değersiz kılmaya çalışanların bütün haksız saldırıları karşısında her zaman haklı olarak karşımıza çıkmaktadır. Laiklik İlkesi, Türkiye’yi muasır medeniyet seviyesine çıkartmak açısından Orta Doğu coğrafyasında çok önemli bir unsur olarak öne çıkmış ve bütün dünyanın da gıptayla izlediği bir yönetim tarzı olarak da Anayasa’mızda yer almıştır, ilke olarak da yer almıştır.

Elbette laik cumhuriyeti bizler, Cumhuriyet Halk Partililer sonsuza kadar yaşatacağımıza ant içen fertler olarak Atatürk’e yapılan her türlü saldırının da karşısında olduğumuzu, Atatürk’ün kurduğu bu Meclise, Atatürk’e hakaret edenlere de, onlara da izin vermeyeceğimizi bir kez daha belirtiyor, Atatürk’ü ve cumhuriyetimizi kuranları bir kez daha saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gök.

Sayın Canalioğlu…

12.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun, Trabzon Milletvekili Aydın Bıyıklıoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Biraz önce Trabzon milletvekili arkadaşımız, bana cevaben bir iki şey söyledi. Ben konuşmamda 15 madde saymıştım “Hani bunlar nerede?” diye ama bunlar arasında yalnızca Çömlekçi ve Tabakhane’de kentsel dönüşümün devam ettiği söyleniyor. Ama buradaki şeyin tamamen bitmiş durumda olmadığını ifade etmek istiyorum.

Ayrıca şehir hastaneleriyle ilgili de şu anda çalışmalar ne zaman olacak, ne zaman bitecek noktasında bir gelişme yoktur.

Diğer konularda söylediğimiz her söz doğrudur ve bunlarla ilgili hiçbir şey yapılmamıştır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Canalioğlu.

Sayın Öztürk…

13.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün, Mersin’in Erdemli ilçesindeki narenciye paketleme fabrikasında çıkan yangına ilişkin açıklaması

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkanım, Erdemli’de bir limon fabrikasında meydana gelen yangında 3 yurttaşımız yanarak can vermiştir. Bunlardan 2 tanesi Silifkelidir -birisi Sömek köyünden, birisi de Örenköy’dendir- diğer yurttaşımız da doğudan bir yurttaşımızdır. Bu olay bile tarımda bile işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda alınması gereken önlemlerin alınmadığını, asıl o sektörde, tarım sektöründe insanların çaresizliğe ve perişanlığa terk edildiğinin somut göstergesidir.

İlgililerden bu konuya eğilmelerini istiyorum. Ölenlere rahmet diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.

Sayın Kaplan…

14.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, Meriç, Tunca ve Arda Nehirlerindeki taşkınlar konusunda Hükûmetin önlem alması gerektiğine ilişkin açıklaması

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

On iki senedir AKP iktidarı döneminde Meriç, Tunca, Arda nehirleri taşıyor, Edirne hep sular altında kalıyor ve her gün bu görüntüleri izliyoruz.

Sayın Bakan Eroğlu, Tunca, Arda, Meriç’i birleştirip bir kanalla Çömlekköy’e aktaracaklarını söylemişti ve bunu önümüzdeki sene bitireceğiz diye söz verdi, megabir Trakya kanalı projesi gibi sundu. Umarız ki sözünde durur ve bir dahaki sene bu sel baskınlarıyla insanlarımızın mağdur olması önlenmiş olur. Göz göre göre Bulgaristan ve Yunanistan tarafındaki barajların sularının bırakılmasıyla bu felaketler meydana geliyor ve bunlar göründüğü hâlde Hükûmetin önlem almadığı gözüküyor. İnşallah sözünde durur ve Trakyalıların meşhur bir sözüyle de cevap vermek gereğini bize bıraktırmaz diye düşünüyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.

Sayın Şandır…

15.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın, Mersin’in Erdemli ilçesindeki narenciye paketleme fabrikasında çıkan yangına ilişkin açıklaması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; maalesef, bu gece Mersin’in Erdemli ilçesinde bir narenciye paketleme fabrikasında çıkan, yatakhanede çıkan yangın sonucu Murat Bulut, Mücahit Ünal ve Umut Gönül isimli çalışanlarımız, işçilerimiz, kardeşlerimiz Hakk’ın rahmetine yürümüştür, hayatlarını kaybetmişlerdir, 6 işçimiz de dumandan yaralanmıştır, hastaneye kaldırılmışlardır. Ölenlere yüce Allah’tan rahmet diliyorum, aile yakınlarına ve tüm Erdemli halkına başsağlığı diliyorum. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Erdemlililerin acısını paylaşıyoruz. Bir daha böyle acıların yaşanmamasını da yüce Allah’tan diliyorum.

Söz verdiğiniz için size de teşekkür ederim.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şandır.

Gündeme geçiyoruz sayın milletvekilleri.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili Orhan Düzgün ve 27 milletvekilinin, emniyet teşkilatının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1194)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemiz için çok önemli ve zor sorumluluklar yüklenmiş olan emniyet teşkilatının çok ciddi ve acilen çözüm bekleyen, kronikleşmiş sorunları vardır. Polis demek asayişin, emniyetin ve düzenin güvencesi demektir, huzur ortamı ancak işini severek yapan, verimli çalışan moral düzeyi ve aidiyeti yüksek bir polis teşkilatıyla sağlanabilir.

Türk emniyet görevlilerinin yüzde 92,31’i -210.897 kişi- hiçbir kariyer olanağı olmayan mutsuz rütbesizlerden, yüzde 3,96'sı -9.055 kişi- komiserlerden oluşan orta sınıf rütbeliden, yüzde 3,73'ü -8.513 kişi- ise emniyet amir-müdürlerinin oluşturduğu mutlu azınlıktan oluşmaktadır.

Birçok meslek grubunun sorunları gerek grevler gerek sendikalar ve gerekse basın-yayın aracılığıyla gündeme getirilmekte olup devlet yöneticilerinin kendileriyle ilgilenmesi sağlanmaktadır, lakin tüm bu kesimlerden daha çok birikmiş sorunu olan polis memurları hep bir sabır ve beklenti içinde sorunlarını dile getirebilecekleri bir sendikaları olmadığı için mağdur ve mahzun kalmaktadırlar.

Polis Koleji, Polis Akademisi, polis okulları ve polis eğitim merkezleri diye yapılanmış ve hiçbir ülkede olmayan, maliyeti çok yüksek bir eğitim sistemi sonucunda karmaşık ve düzensiz bir yapının ortaya çıkması, daha liyakat ve kabiliyete bakılmaksızın keskin bir amir-memur ayrımı yapılarak Polis Akademisi mezunlarının oluşturduğu amir sınıfını ihtiva eden ve her konuda kayırılan imtiyazlı bir kesimi ortaya çıkarmıştır. Belirsiz, düzensiz ve uzun çalışma saatleri ve özlük haklarındaki adaletsizlik, eşit işe eşit ücret verilmemesi en büyük sıkıntılarındandır.

Makamında oturarak üstlerinden rütbe bekleyen, emeklilik için gün sayarak dert ve sıkıntıları görmezden gelen bir kısım müdürler yerine, Türk emniyetinin iskeletini oluşturan, bütün iş yükünü üstlenen, fedakârca çalışan, yeri geldiğinde insanların dertleriyle dertlenen, gerektiğinde suçlularla silahlı çatışmaya girip şehit düşen, toplumun her kesimiyle bire bir muhatap olan ve teşkilatın yüzde 90,4’lük kısmını oluşturan polis memurları birinci derecede dikkate alınmalıdır.

Emniyet teşkilatında komiser rütbesinden tutun da en tepedeki rütbeliye kadar neredeyse herkesin altında bir makam aracı vardır ve bu araçlar evrak üzerinde hizmet aracı olarak gözükmektedir. Her bir makamda, birer gün arayla çalışmak üzere, 2 tane de polis memuru şoför olarak çalışmaktadır ve sadece İstanbul ilinde görev yapan 34 bin polisten 6 bine yakını şoför olarak çalıştırılıyor ise bu rakam gerçekten de ürkütücü boyutlara ulaşmış denilebilir ve bu düpedüz kamu kaynaklarını israftır.

EGM mevcut yapısı ve yönetim şekliyle günün ihtiyaçlarına ve personelinin beklentilerine cevap verememektedir. EGM personelinin yüzde 5-7'lik seçkinler kısmı hariç çoğu bıkkınlık ve boş vermişlik içindedir.

Milletimizin hizmetinde olan Emniyet teşkilatı kapsamlı reform ve düzenlemelerin yapılarak; polisin, zor şartlar altında çok çalışan, yüksek riskli işler yapan, psikolojisi bozulmuş kişiler görüntüsünden kurtarılması ve hak ettiği özgüvenli, halka güven ve sükûnet telkin eden kanun adamı vasfının kendisine kazandırılarak milletimizin huzur ve asayişinin temini açısından azami önem taşımaktadır. Özellikle çalışma şartları, özlük hakları ve yaşadıkları mobbingle ilgili sorunların tespiti ve çözümlenmesi için Anayasa’mızın 98’inci maddesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince bir araştırma komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1)  Orhan Düzgün                                                      (Tokat)

2)  Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                     (İstanbul)

3)  Muharrem Işık                                                      (Erzincan)

4)  Hülya Güven                                                        (İzmir)

5)  Celal Dinçer                                                        (İstanbul)

6)  Ali Haydar Öner                                                   (Isparta)

7)  Mehmet Hilal Kaplan                                            (Kocaeli)

8)  Haydar Akar                                                        (Kocaeli)

9)  Ali Özgündüz                                                       (İstanbul)

10) Ali Sarıbaş                                                         (Çanakkale)

11) İhsan Özkes                                                       (İstanbul)

12) Ramazan Kerim Özkan                                        (Burdur)

13) Namık Havutça                                                   (Balıkesir)

14) Ali Serindağ                                                       (Gaziantep)

15) Haluk Ahmet Gümüş                                            (Balıkesir)

16) Rahmi Aşkın Türeli                                             (İzmir)

17) Mevlüt Dudu                                                       (Hatay)

18) Hasan Ören                                                        (Manisa)

19) Hasan Akgöl                                                       (Hatay)

20) Ali Demirçalı                                                      (Adana)

21) Mehmet Ali Ediboğlu                                           (Hatay)

22) Mustafa Serdar Soydan                                       (Çanakkale)

23) Hurşit Güneş                                                      (Kocaeli)

24) Ahmet İhsan Kalkavan                                         (Samsun)

25) Veli Ağbaba                                                       (Malatya)

26) Ali Rıza Öztürk                                                   (Mersin)

27) Haluk Eyidoğan                                                  (İstanbul)

28) Osman Aydın                                                      (Aydın)

2.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu ve 27 milletvekilinin, çiftçilerin ve ailelerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1195)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde yapılmakta olan tahıl ziraatı, kış aylarının mevsim normallerinin üzerinde sert ve soğuk geçmesi ve akabinde bahar aylarında yağması beklenen yağmurların geç yağması sebebiyle, 2012 yılında yapılan tahıl hasadında beklenen rekoltelerden, bölgelere göre değişmekle birlikte yüzde 70-80 civarında ürünlerde kayıplar yaşanmıştır.

Yaşanan bu kayıplar çiftçi ailelerini maddi ve manevi olarak zor durumda bırakmaktadır. Çiftçilerimiz çoğu bölgelerde tarlaya ektikleri tohum miktarı kadar dahi hasat elde edememiştir. Ülkemizde yükselen tarım girdi maliyetleri yüzünden üreticiler zor durumdadır ve borçlarını ödeyememektedir. Bu yıl yaşanan don ve kuraklık tahıl hasadının yüzde 70-80 oranında düşmesiyle tahıldan beklediği hasılatı alamayan üreticiler ekonomik ve sosyal bir kriz batağına düşmektedir.

Artık tahıl ziraatı çiftçi için sürdürülebilir ve katma değer sağlayan bir uğraş olmaktan çıkmaktadır. Tahıl ziraatıyla geçimini sağlayan çiftçi ailelerinin sorunlarını ve çözüm yollarının tespiti için Anayasa’nın 98’inci ve TBMM'nin 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını saygılarımla arz ederim.

Gerekçe:

Dünya genelinde yaşanan aşırı soğuk havalar, devamında ise yaşanan kuraklık nedeniyle birçok tarım ürününde beklenen rekolteler olağanüstü bir şekilde düşüş göstermiştir. Ülkemizde de beklenen tahıl hasatının yüzde 70-80 oranında düşmüş olması gerek mazot gerek tarım kredi kooperatiflerine ve gerekse çiftçinin diğer kredi borçlarını ödenemez duruma getirmiştir.

Ayrıca, tahıl ziraatı yapmakta olan çiftçilerimiz daha önce iki yıl ödemesiz yedi yıl vadeli ve faizsiz olarak almış oldukları gebe düvelerin ilk iki yılı dolmuş ve bu yıl ödemeye başlayacaklardır.

6.000 ila 8.000 TL arasında alınan gebe düveler 3.000 ila 3.500 TL’den alıcı bulamamaktadır. Faizsiz olarak alınan gebe düvelerin fiyatlarının da yarı yarıya düşmesi neticesinde beslediği hayvanlarının yüzde 50 değer kaybına uğraması çiftçinin zararını bir kat daha artırmıştır. Borçlanarak aldığı hayvanları ancak mevcut borçlarının yarısı etmektedir. Ayrıca, aldıkları bu hayvanlarını beslemek için de ayrıca masraf etmiş ve emek sarf etmişlerdir.

Tahıldaki rekolte düşüklüğü aynı zamanda saman verimini de, dönümde 40 balyalardan 2-3 balyaya kadar düşürmüştür. 1 ton saman fiyatı 60-70 TL’den 700-750 TL’ye yükseltmiştir.

Görüldüğü üzere don ve kuraklık sadece tahıl ziraatını değil hayvancılığı da olumsuz etkilemiş ve çiftçinin hayata tutunabilmesinin sebeplerini ortadan kaldırmıştır. Bu yaşanan olumsuz tablo köyden kente göç olgusunu tetiklemektedir.

Önümüzdeki yıllarda tarım ve hayvancılığın devam edebilmesi ve üretimin sürdürülebilir olabilmesi için tahıl ziraatıyla hayatını idame ettiren çiftçi ve çiftçi ailelerinin sorunlarının çözümü önem arz etmektedir.

1) Mehmet Şevki Kulkuloğlu               (Kayseri)

2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu               (İstanbul)

3)Metin Lütfi Baydar    (Aydın)

4) Muharrem Işık                                (Erzincan)

5) Gürkut Acar                                   (Antalya)

6) Celal Dinçer                                  (İstanbul)

7) Yıldıray Sapan                               (Antalya)

8) Hasan Ören                                   (Manisa)

9) Ali Haydar Öner                             (Isparta)

10) Mehmet Hilal Kaplan                    (Kocaeli)

11) Ali Sarıbaş                                  (Çanakkale)

12) Ramazan Kerim Özkan                  (Burdur)

13) İhsan Özkes                                 (İstanbul)

14) Namık Havutça                             (Balıkesir)

15) Ali Serindağ                                (Gaziantep)

16) Haluk Ahmet Gümüş                     (Balıkesir)

17) Rahmi Aşkın Türeli                       (İzmir)

18) Mevlüt Dudu                                (Hatay)

19) Hasan Akgöl                                (Hatay)

20) Ali Demirçalı                                (Adana)

21) Mehmet Ali Ediboğlu                    (Hatay)

22) Mustafa Serdar Soydan                (Çanakkale)

23) Hurşit Güneş                                (Kocaeli)

24) Ahmet İhsan Kalkavan                  (Samsun)

25) Veli Ağbaba                                 (Malatya)

26) Hülya Güven                                (İzmir)

27) Haluk Eyidoğan                            (İstanbul)

28) Osman Aydın                               (Aydın)

3.- İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 41 milletvekilinin, engellilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1196Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Engellilerin özellikle sağlık sorunlarıyla ilgili talep ve şikâyette bulundukları görülmektedir. Bu nedenle de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca engellilerin sağlıkla ilgili taleplerini karşılamak ve sağlık sorunlarına çözüm bulmak amacıyla çeşitli kongre ve çalıştaylara katıldığı, seminerler düzenlediği ve raporlar hazırladığı, konuya çözüm aradığı bilinmektedir.

Bu seminer ve toplantılara örnekler verilecek olursa; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Özür ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından 7 Aralık 2011 tarihinde Hacettepe Üniversitesinde düzenlenen "Sağlık Uygulama Tebliği (SUT)-Ortopedik Özürlülerin Yaşadığı Sorunlar ve Çözüm Önerileri Çalıştayı" Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, üniversiteler, üretici ve dağıtıcı firmalar ve özürlü sivil toplum örgütlerinden katılımcılarla gerçekleştirilmiştir. Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından ilgili tüm konularda sorunların çözümlenmesine odaklanan toplantılar serisinin sürdürülmesinin hedeflendiği ve sorunlara çözüm üretilmesi için müdürlüğün girişimlerde bulunmaya devam edeceği belirtilmiştir.

15-16 Ekim 2012 tarihleri arasında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından Afyon'un Sandıklı ilçesinde insan hakları ve engellilik konusunda kamu kurum ve kuruluşlarına yönelik seminer düzenlenmiştir. Seminerin ülkemizde engellilere yönelik oluşturulacak tüm politika ve uygulamalarda 28 Ekim 2009 tarihinden bu yana ülkemizi bağlayan "Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi"nin esas alınmasının teşvik edilmesi için düzenlendiği Müdürlük tarafından ifade edilmiştir.

26-29 Eylül 2012 tarihleri arasında Antalya'nın Manavgat ilçesinde Türkiye Ortez-Protez Bilim Derneği ve Ulusal ISPO tarafından düzenlenen ve çeşitli dernek ve üniversitelerle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından da desteklenen "8. Ulusal Ortez-Protez Kongresi"nde ortopedik engellilerin sağlık sorunlarına ilişkin engellilerin SUT ile ilgili sorunlarına çözüm önerileri getirilmiştir.

Ülkemizde engellilerden sorumlu birim 7/7/2005-8/6/2011 tarihleri arasında Başbakanlık, 8/6/2011 tarihinden bu yana da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesinde yer almıştır. Hükûmet "Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi”ni 30 Mart 2007 tarihinde ilk imzalayan ülkelerden biri olması ile öğünmektedir.

Sözleşme'nin "Sağlık" başlıklı 25’inci maddesinde:

"Taraf devletler engellilerin engelliliğe dayalı ayrımcılığa uğramaksızın ulaşılabilir en yüksek sağlık standardından yararlanma hakkını tanır. Taraf devletler engellilerin sağlıkla ilgili olarak rehabilitasyon da dâhil olmak üzere, cinsiyete duyarlı sağlık hizmetlerine erişimini mümkün kılmak için uygun tüm tedbirleri alır." denilmiştir.

Sözleşmenin 26’ncı maddesinde de özetle; taraf devletlerin engellilerin azami bağımsızlığını, tam fiziksel, zihinsel, sosyal ve mesleki becerilerini elde etmelerini ve yaşamın her alanına tam katılımlarını sağlamak için akran desteği dâhil uygun tedbirleri etkin bir şekilde alacakları, bu bakımdan taraf devletlerin özellikle sağlık alanında kapsamlı rehabilitasyon ve rehabilitasyon hizmetlerini sunacakları, mevcut hizmetleri güçlendirecekleri ve genişleteceklerine hükmedilmiştir.

Bu bakımdan, engellilerimizin sağlık ve gereksinimleri olan tıbbi cihaz, araç ve gereçlerle ilgili sorunlarının yapılan toplantılara ve önerilere, çıkarılan raporlara rağmen çözümlenmediği görülmektedir.

Engellilerin öncelikle sağlık, tıbbi cihaz, araç, gereçler ve sağlık hizmetlerine erişimleriyle ilgili sorunlarının detaylı olarak araştırılması, 28 Ekim 2009 tarihinden bu yana ülkemizi bağlayan "Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi"nin hükümlerine ve hatta Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bu konudaki çalışmalarına rağmen neden çözümlenmediğinin ve çözümlerinin araştırılması konusunda Anayasa’mızın 98’inci maddesi ve TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince bir araştırma komisyonu kurulmasını saygılarımızla arz ederiz. 7.11.2012

1) Hülya Güven                                                        (İzmir)

2) Alaattin Yüksel                                                     (İzmir)

3) İlhan Cihaner                                                       (Denizli)

4) Oğuz Oyan                                                           (İzmir)

5) Kemal Ekinci                                                        (Bursa)

6) Haydar Akar                                                         (Kocaeli)

7) Melda Onur                                                          (İstanbul)

8) Ayşe Eser Danışoğlu                                             (İstanbul)

9) Osman Taney Korutürk                                          (İstanbul)

10) Osman Oktay Ekşi                                               (İstanbul)

11) Aykut Erdoğdu                                                    (İstanbul)

12) Engin Altay                                                        (Sinop)

13) Mevlüt Dudu                                                       (Hatay)

14) Turgut Dibek                                                      (Kırklareli)

15) Sakine Öz                                                          (Manisa)

16) Turhan Tayan                                                     (Bursa)

17) Mustafa Moroğlu                                                 (İzmir)

18) Turgay Develi                                                     (Adana)

19) Gürkut Acar                                                        (Antalya)

20) Mahmut Tanal                                                     (İstanbul)

21) Celal Dinçer                                                       (İstanbul)

22) Ali Özgündüz                                                      (İstanbul)

23) Selahattin Karaahmetoğlu                                   (Giresun)

24) İdris Yıldız                                                         (Ordu)

25) Arif Bulut                                                           (Antalya)

26) Emre Köprülü                                                     (Tekirdağ)

27) Metin Lütfi Baydar                                              (Aydın)

28) Hasan Ören                                                        (Manisa)

29) Yıldıray Sapan                                                    (Antalya)

30) Ümit Özgümüş                                                    (Adana)

31) Mehmet S. Kesimoğlu                                         (Kırklareli)

32) Ali Serindağ                                                       (Gaziantep)

33) Birgül Ayman Güler                                             (İzmir)

34) Kamer Genç                                                       (Tunceli)

35) Aytuğ Atıcı                                                         (Mersin)

36) Candan Yüceer                                                   (Tekirdağ)

37) Ali Sarıbaş                                                         (Çanakkale)

38) Namık Havutça                                                   (Balıkesir)

39) Mustafa Serdar Soydan                                       (Çanakkale)

40) Uğur Bayraktutan                                                (Artvin)

41) Aylin Nazlıaka                                                    (Ankara)

42) Hüseyin Aygün                                                   (Tunceli)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler, gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 14.49

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.05

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmına geçiyoruz.

Bu kısımda yer alan, Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu ve 20 milletvekilinin; Soma maden sahasında redevans ve hizmet alım sözleşmeleri ile çalışan firmaları kolladığı, bu firmalara işlerin ihalesiz ve usulsüz verilmesini sağladığı iddiasıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin (11/43) esas numaralı Gensoru Önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelere başlıyoruz.

VI.- GENSORU

A) Ön Görüşmeler

1.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu ve 20 milletvekilinin; Soma maden sahasında redevans ve hizmet alım sözleşmeleriyle çalışan firmaları kolladığı, bu firmalara işlerin ihalesiz ve usulsüz verilmesini sağladığı iddiasıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/43)

BAŞKAN – Hükûmet? Yerinde.

Önerge daha önce bastırılıp dağıtıldığı ve Genel Kurulun 3/2/2015 tarihli 50’nci Birleşiminde okunduğu için tekrar okutmuyorum.

Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın 99’uncu maddesine göre bu görüşmede önerge sahiplerinden bir üyeye, siyasi parti grupları adına birer milletvekiline ve Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya bir bakana söz verilecektir.

Konuşma süreleri, önerge sahibi için on dakika, gruplar ve Hükûmet için yirmişer dakikadır.

Şimdi, söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum: Önerge sahibi olarak Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Mahmut Mücahit Fındıklı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu, Hükûmet adına da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız konuşacaktır.

İlk söz olarak, önerge sahibi Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ü çağırıyorum.

Buyurunuz Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önerge sahibi olarak söz aldım, gensoru önergesi sahibi olarak söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Soma’da 301 kişinin ölümüyle sonuçlanan bir cinayet oldu, arkasından Konya Ermenek’te cinayet oldu, o arada yine madenlerde meydana gelen iş cinayetlerinde 50’yi aşkın yurttaşımız hayatını kaybetti, yine, değişik yerlerde madenlerde, iş sağlığı ve iş güvenliği konusunda gerekli önlemler alınmadığı için pek çok işçimiz sakat kaldı ya da yaralandı. Bunların hepsini bir kenara koyuyoruz bugün, bu meydana gelen kazalar aslında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığında yolsuzlukları da gündeme getirmeye başladı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Türkiye’de “yolsuzluk” denilince akla gelen ilk bakanlık olmaya başladı.

Gensorumuzun konusu çok basit. Soma’da 2 tane şirket var. Soma Linyitleri Türkiye Kömür İşletmelerine ait, ruhsat sahibi Türkiye Kömür İşletmeleri. Burada 2 tane şirket redevans ve hizmet alımı yoluyla üretim yapıyor; bunlardan birisi İmbat AŞ, diğeri de Soma AŞ’dir. Bugün ben o kazalardaki Enerji Bakanlığının sorumluluklarını bir kenara bırakıyorum, sadece yolsuzluklarla ilgili kısmı açık ve net olarak söyleyeceğiz.

Şimdi, değerli milletvekilleri, burada soru çok basit. TKİ Genel Müdürlüğü başlangıçta iki firmaya işler veriyor. Bu işleri ya redevans usulü veriyor ya da hizmet alımı. İki sözleşme; biri redevans alımı, birisi hizmet alımı sözleşmesi. Redevansla verdiği işin TKİ redevans yönetmeliğine uygun olması lazım, hizmet alımı suretiyle verdiği işin de İhale Yasası’na uygun olması lazım.

Şimdi, İmbat AŞ 4/10/2004 tarihinde işletme ruhsatı 1918, 4623 ve 4009 sayılı sahalarla ilgili 31/12/2015 tarihine kadar redevans sözleşmesi imzalamış. Dikkatinizi çekiyorum, 4/10’da imzalıyor, süresi 31/12/2015. 12/4/2006 tarihinde Yönetim Kurulu kararıyla bir uyarlama yapıyor. Yine, 2007 yılında Yönetim Kurulu kararıyla ek iş veriliyor 5 milyon 589 bin ton kömürün üretimi için. Buraya kadar herhangi bir sorun yok. Burada Yönetim Kurulu kararına göre sözleşmelerin usulüne uygun olarak uzatılma işlemi var. Ancak, 8/10/2013 tarihinde, henüz sözleşmenin süresi dolmadan, 4/10/2004 tarihinde imzalanan sözleşmenin 31/12/2015 tarihine kadar süresi varken, Yönetim Kurulu kararı olmaksızın, ek protokolle sözleşme süresi 1/10/2028 tarihine kadar uzatılmıştır. Önceki ek iş için Yönetim Kurulu kararı alınırken ve o kararlarda süre uzatımı söz konusu değilken, bu defa daha kapsamlı ve daha büyük bir iş için ve asıl işten daha büyük bir işin verilmesi söz konusuyken Yönetim Kurulu kararı alınmasına bile gerek duyulmamış olması ilginçtir. Bu usulsüz işlemle on üç yıllık bir süre uzatımı söz konusu, 39 milyon ton ilave kömür söz konusu.

Yine benzer olay Soma AŞ açısından da geçerli. Soma AŞ açısından 8/9/2005 tarihinde imzalanan 18 milyon ton kömür üretimiyle ilgili olarak ilk ilave 5 milyon 982 bin ton olarak, 30/6/2011 tarihinde mevzuata uygun olarak yapılıyor. Hatta, damga vergisi falan da kesiliyor, ödeniyor, bir sorun yok. Soma AŞ’ye ikinci ilave 1/3/2012 tarihinde yine Yönetim Kurulu kararıyla 2 milyon 136 bin ton ek iş verilmek suretiyle yapılıyor. Ancak, Geventepe mevkisinde bulunan işe verilen ek iş, Merkez Yeraltı Ocağı denilen yerde, Mumya mevkisindedir. Asıl iş Geventepe’de, ilavesi çok farklı bir yer olan Merkez, Mumya’da olup ruhsat numarası 2535’tir.

Değerli milletvekilleri, burada da yine dördüncü ilave yapılıyor. 2013 tarihli ek protokolle yapılan 8/9/2005 tarihli sözleşmenin süresinin Yönetim Kurulu kararı olmaksızın 31/12/2026 tarihine kadar… Yani on yıllık bir süre uzatımı söz konusu, 30 milyon ton ilave bir kömürden bahsediyoruz. Şimdi, bu ikisi de hem TKİ’nin redevans yönetmeliğine hem de 4734 sayılı İhale Kanunu’na açıkça aykırıdır.

Sayın Bakan açıklamasını yaparken Yönetim Kurulunun bu yetkisinin, 31/7/2007 tarih ve 18/379 sayılı Karar’la Genel Müdüre devredildiğini söylemektedir. Ancak, o devir yetkisinin kapsamı incelendiğinde, bu söylediğimiz olayı kapsamadığını aslında Sayın Bakan da bilmektedir, bürokratları da bilmektedir değerli milletvekilleri.

Aslında, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının… Soma’da meydana gelen bu yolsuzluğu çok abartmak, Sayın Bakana göre ya da o anlayışa göre, bence yanlış. Bu ülkede o kadar yolsuzluk oluyor ki, AKP’nin oylarıyla, işte, 17 ve 25 Aralıkta meydana gelen yolsuzluklar kapatılmaya çalışılıyor ve 4 bakan bu Mecliste AKP oylarıyla aklanabiliyor. Böyle bir olay söz konusuyken Sayın Bakanın bu olayı tabii ki önemsememesi mümkündür. Zaten Sayın Bakan gazeteye verdiği bir demeçte aynen şunu söylüyor değerli arkadaşlarım: “Bir yolsuzluğun ve usulsüzlüğün üzerine gitmek bizim temel görevimiz. Ancak, bir ihalede yanlışlık yapıldı, usulsüzlük yapıldı diye kenara çekilmek yok, ‘O zaman sen komple kenara çekil.’ demek mümkün değil, böyle bir şey yok.”

Değerli arkadaşlarım, bu kapsamda Sayın Bakana bu yolsuzluklarla ilgili somut sorular soruyorum:

Bir: Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığındaki yöneticilerin dernek ve vakıflara para aktardığı bilgisi vardır. Son on yılda TPAO, “kongre” adı altında şirketlere ne kadar para aktarmıştır? En son, Rusya Federasyonu’nda düzenlenen Dünya Enerji Kongresi’ne 2 milyon dolar, 60’ıncı yıl TPAO’nun kuruluş yılı etkinliğinde 3 milyon dolar para harcanmış mıdır? Son beş yılda TPAO kongrelerine ne kadar para aktarılmıştır?

Yine, TPAO, on yıl Karadeniz ve Akdeniz’de data topladıktan, 10'a yakın kuru kuyu açtıktan sonra herhangi bir başarı gösterememişken 250 milyon dolara sismik gemi Barbaros Hayrettin Paşa’yı almış fakat işletememiştir. Buna rağmen, dünyanın hiçbir büyük petrol şirketi böyle bir tasarrufta bulunmaz iken TPAO’nun üst yönetimi o zamanın Başbakanı şimdinin Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı yanlış bilgilerle yönlendirerek millî şirket TPAO’yu zarara uğratmış mıdır? Bununla birlikte TPAO’nun 60’ıncı yıl etkinliklerinde TPAO yönetiminin, Sayın Cumhurbaşkanına yanlış, temelsiz bilgilerle, denizlerde ekonomik bir keşif olmadan 3 milyar dolar platform yaptırmasının amacı nedir? Karadeniz’de sınırlı bir rezervuara sahip olduğu bilinen Akçakoca sahasının sanki rezervi bilinmiyormuş gibi geliştirilmesi amacıyla yapılacak bu harcamaların miktarı nedir?

Petrolün varil fiyatının 100 dolar olduğu dönemlerde Azerbaycan'da faaliyet gösteren yabancı şirketlerden biri olan Total'den üretim sahası için TPAO yönetimi 500 milyon dolar bankalardan kredi çekerek saha almış mıdır? Petrolün fiyatının önümüzdeki aylarda daha da düşeceği dikkate alındığında, doların da giderek yükselme trendine girdiği düşünüldüğünde TPAO’ya yüklenen bu zararı kim karşılayacaktır?

Azerbaycan’da üretim sahası alınırken, on beş yıl önce binbir vaatlerle Kazakistan’dan alınan üretim sahalarından neden vazgeçilmiştir?

TPAO, 300 milyon dolar harcanarak yatırım yapılan Libya’dan neden çekilmiştir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – TPAO arama bütçesini 15 kat arttırırken üretimi yerinde sayıyor. Bu kâr-zarar ilişkisi neden hesaplanmamıştır? Acaba TPAO’nun özelleştirilmesinin önü mü açılıyor?

TPAO’yla ilgili, Sayın Bakan, elimde yolsuzluk iddiaları çok fazla. Bunları ben size de verebilirim, bunlar kanıtlanmış iddialar. Bugün TPAO’da gerçekten 71 civarında şirket kurulmuş, bunların yönetim kurulu üyeleri var. Bu yönetim kurulu üyelerinden kimler maaş alıyor? Neden alıyor hiçbir faaliyet yürütmeden? Bunları açıklamanızı istiyorum. Ben size verebilirim.

Değerli milletvekilleri, önergemizin kabulünü istiyorum. Aslında bu Enerji Bakanı bu Meclisi çok yordu arkadaşlar; AKP Grubunu da yordu, bizleri de yordu.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Yani yapılacak bir tek şey vardır, aslında istifa etmesi daha doğru bir yoldur. Hiç olmazsa biz yorulmamış oluruz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici.

Buyurunuz Sayın Binici. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP Grubunun Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız hakkında gensoru açılmasına ilişkin verdiği önerge üzerine Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, malumlarınız olduğu üzere, geride bıraktığımız yılın aralık ayının 9’unda Sayın Taner Yıldız hakkında grubumuzun da verdiği gensoru önergesini görüşmüştük. Soma ve Ermenek’te yaşanan madenci cinayetlerine sebep olarak özelleştirme adı altında peşkeş çekilmiş maden ocaklarını ve gerçek denetimden uzak tutulan bu ocakların, teknolojik donatılar yerine fıtratına teslim edildiklerini gerekçe göstermiştik. Tüm bu uygulamalar neticesinde Soma’da yaşanan toplu cinayetlerin bir numaralı sorumlusu olarak da Sayın Enerji Bakanını işaret etmiştik. Ancak, ne yazık ki, her zaman olduğu gibi yine AKP sıralarından kalkan eller sonucunda önergemiz reddedilmiş ve işleme alınmamıştı.

Aynı Bakan hakkında aradan iki ay bile geçmeden verilmiş olan bu önergenin gerekçesiyse madenci cinayetlerini işleyen firmaların korunup kollanması ile verilen işlerin ihalesiz ve usulsüz yapılmasıdır.

Önergeye konu edilen usulsüzlüklere geçmeden önce, bu türden uygulamaların aslında son iki yılda nasıl rutinleştiğine, hatta AKP iktidarının devamını sağlama adına kirli bir mekanizmanın nasıl hayata geçirildiğine bakmanın daha faydalı olacağını düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, AKP’nin iktidara gelmesinin hemen ardından akıl hocaları tarafından iki önemli tavsiyede bulunulmuştu. “Eğer AKP iktidarı ömrünü uzatacaksa iki şeyi mutlaka kısa zamanda hayata geçirmelidir.” uyarısıyla yapılan bu tavsiyelerden birincisi, AKP’ye koşulsuz destek veren, kamuoyunu yönlendiren ve algı operasyonu yaratacak güçte bir medyası olmalıydı. İkinci ve en önemli tavsiye ise AKP’ye mali sıkıntı yaşatmayacak, havuz medyasını besleyecek, parti giderlerini karşılayacak, devlet eliyle yeni bir burjuvazinin ortaya çıkartılmasıydı.

Akıl hocaları tarafından hararetle önerilen bu tavsiyeleri gecikmesizin hayata geçirmeye koyulan AKP Hükûmeti, daha öncesinde iktidar olduğu yerel yönetimlerde, özellikle de İstanbul’da edindiği rant ve talan tecrübesini de sonuna kadar kullanmaktan çekinmedi.

Değerli milletvekilleri, 2007 genel seçimlerindeki propaganda dönemini şöyle bir hatırlayın. O şaşaalı TOKİ açılışlarını, anahtar dağıtma törenlerini, özelde Başbakanlığın, genelde ise devletin tüm imkânlarının AKP seçim mitingleri için nasıl fütursuzca seferber edildiğini hatırlayın. O dönemde sahnelenen anahtar teslim mizansenleri ve inceden inceye hesaplanmış bir plan neticesinde, TOKİ eliyle üretilen siyasal rantın ilk meyveleri 2007 seçimlerinde toplandı.

Kuşkusuz, AKP cenahı için TOKİ sadece siyasal rant üreten bir mekanizmadan ibaret olamazdı, olmadı da. Altın yumurtlayan tavuk misali kullanılan TOKİ’nin AKP’ye yarattığı siyasal rantın yanında bir de ekonomik rantı vardı ki bu rantın bugün ulaştığı büyüklüğü net olarak ifade edebilmek sanıyorum ancak mahşerde mümkün olacaktır.

Bugünlerde hemen herkesin bozulduğundan şikâyet ettiği İstanbul siluetinin müteahhitlerinin varlıklarını büyük bir oranda TOKİ ve Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumundan devşirdiklerine borçlu olduklarını da ayrıca hatırlatmakta fayda görüyorum.

Değerli milletvekilleri, akıl hocaları tarafından, AKP’ye mali sıkıntı yaşatmayacak, havuz medyasını da besleyecek, parti giderlerini karşılayacak, devlet eliyle yeni bir burjuvazinin ortaya çıkarılmasının tavsiye edildiğini az önce ifade etmiştim. AKP iktidarının ekonomik ve siyasal rant uğruna kullandığı iki büyük kurumdan biri TOKİ, diğeri de Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu yani TKİ’dir. Bu iki kurum, AKP siyasetine finansman sağlamak, iktidarlarını yine ve yeniden üretmenin yanı sıra, yandaş firmalar ile gizli ortaklarına sermaye birikimi sağlamak için dibine kadar kullanılmışlardır.

Değerli arkadaşlar, peki, gizli ortakları bir yana bırakacak olursak, yandaş müteahhitlere yapılan bu kıyakların bir karşılığı veya bir bedeli olmayacak mıydı? Tabii vardı. Yeri ve zamanı geldiğinde ödeyecekleri bedeli ya bir havuza ya da bir vakfa ya da adresi verilmiş bir yatak odasına göndermeleri gerekiyordu. Yapılan bu tahsilatların bir kısmı şahsi kullanıma ayrılırken önemli bir kısmı da AKP siyasetinin finansmanında kullanılmak üzere istifleniyordu. Hâl böyle olunca akan sular duruyor, ne ilke kalıyor ne ahlak ne de hukuk, her şey hızla irtifa kaybediyor, balık baştan kokuyordu.

Değerli milletvekilleri, kendi yandaş sermayesini oluşturma uğruna yağmaya ve talana dayalı düzenin temelleri AKP iktidarının daha ilk yıllarında atılmıştı. O yıllar da henüz Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olmayan Kayseri Milletvekili Sayın Taner Yıldız’ın redevans sistemini hararetle savunduğu 26 Mayıs 2004 tarihli Genel Kuruldaki konuşmasını aynen aktarıyorum: “Madenciliğimiz, içinde bulunduğu zor şartlar nedeniyle, beklenen gelişmeyi gösterememiştir. Bürokratik işlemler çok fazla, mevzuat çok fazla; bunları en aza indiriyoruz. Tabii, maden mevzuatından kaynaklanan olumsuzlukların, özellikle ruhsat iptallerini öngören kısımlarının, özel sektörün girişimcilik ruhunu etkilediğini görmüş bulunuyoruz ve ruhsat iptallerini zor şartlara bağlıyoruz.” diye aktarıyordu. O dönemde sarf ettiği bu sözlerden de anlaşılacağı üzere, Sayın Taner Yıldız, özel sektörün girişimcilik ruhu üzerine özenle titremekte ve hassasiyet göstermektedir. Ancak, ne yazık ki Sayın Bakan aynı hassasiyeti iş güvenliği ve işçi sağlığı konusunda duymuyor olacak ki sadece 2014 yılında 335 madenci iş cinayetlerine kurban verilmiştir. Bildiğiniz üzere, 13 Mayıs 2014 tarihinde Soma’da bağıra bağıra geliyorum diyen maden faciasında 301 emekçi bilerek ölüme gönderilmişti. Yaşanan bunca iş cinayetinden gerekli dersler çıkarılamamış olacak ki o tarihten günümüze kadar 34 madenciyi daha bu ölüm dehlizlerine kurban ettiniz.

Her şeyi, her doğruyu biz biliriz edasından bir türlü vazgeçmeyip konunun uzmanlarıyla bu cinayetlerin nedenlerini istişare etme gereğini bile duymuyorsunuz. Eğer lütfedip uzmanları ve bilim adamlarını dinlerseniz devlet kurumlarını baypas ederek madenleri yabancı sermayeye ve özel sektöre devreden yasanın getirdiği redevans sisteminin madenlerdeki cinayetlerin başsorumlusu olduğunu sizler de anlayacaksınız.

Değerli milletvekilleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız hakkında gensoru açılmasına ilişkin verilen önergede kollandığı ifade edilen firmalardan birinin Soma’daki madenci cinayetinin müsebbibi olan Soma AŞ’nin olması inanın beni de çok şaşırtmadı. Sayın Bakanın 301 madenciye mezar olan o maden ocağını katliamdan dokuz ay önce ziyaret edip methiyeler düzdüğünü daha dünmüş gibi hatırlıyoruz. Ölüm madeninde “madenci babası” diyerek karşılanan Sayın Bakanın söylediklerini sizlere aynen aktarıyorum: “Bunları yaparken iş sağlığı ve işçi güvenliğiyle alakalı önceliklerimiz birinci planda yer almaktadır. Hepimizi derinden üzen kazalar, bunlardan uzaklaşmamız lazım. Biz güvenlikle alakalı sistemlere para harcadıkça işçi kardeşlerimizin veriminin arttığını gördük. Onların kaygılardan uzak olmasını sağlamamız gerekiyor. Bugün Soma’dayız ve burada kömürle ilgili daha mekanize çalışıldığı, daha otomasyonlu çalışıldığı bir ortama gelmiş bulunuyoruz. Türkiye'deki madenciliğin hızla bu şekilde yer almasını inşallah sağlamış olacağız.” demişti Sayın Bakan.

Evet, verilmiş sadakamız varmış ki Sayın Bakanın son cümlesindeki niyeti veya çabası henüz gerçekleşmemiş diyorum çünkü Sayın Bakanın "Türkiye'deki madenciliğin hızla bu şekilde yer almasını inşallah sağlamış olacağız" temennisi eğer gerçekleşecek olursa, maazallah, tek bir madenci bile sağ kalmayacak demektir.

Bu arada, unutmadan şunu da söyleyeyim: Sayın Bakan ziyareti sırasında, maden ocağına asılmış olan Tayyip Erdoğan posterini görüp Sayın Erdoğan'a da övgüler düzmeyi ihmal etmemişti.

Değerli milletvekilleri, gensoru önergesine konu edilen usulsüzlüğün özeti şu şekildedir: Katliamın gerçekleştiği Soma maden sahasında TKİ Genel Müdürlüğünün sözleşme yaptığı iki firma vardır. Bunlar redevans ve hizmet alım sözleşmeleriyle çalışan İmbat AŞ ve Soma AŞ’dir.

İmbat AŞ’yle 04/10/2004 tarihinde yapılan ilk sözleşmeyle 31/12/2015 tarihine kadar yetki verilmiştir. 2006 yılında Yönetim Kurulu kararıyla uyarlama ve 2007 yılında ise ek iş verilmesi yine Yönetim Kurulu kararıyla yapılmıştır. Ancak, ne hikmetse, 8/10/2013 tarihinde, henüz süre bitmeden ve Yönetim Kurulu kararı olmaksızın ek bir protokol yapılıyor ve sözleşme süresi 1/10/2028 tarihine kadar on üç yıl daha uzatılıyor.

Diğer bir firma olan Soma AŞ’yle 8/9/2005 tarihinde ilk sözleşme mevzuata uygun olarak ve 31/12/2016 tarihine kadar yapılıyor. Ara tarihlerde, farklı mevkilerde ek işler rezerv azlığı gerekçe edilerek Yönetim Kurulu kararlarıyla veriliyor. Velhasıl, uzatmadan, 8/10/2013 tarihinde Yönetim Kurulu kararı olmaksızın ek bir protokol yapılarak sözleşme süresi 31/12/2026 tarihine kadar uzatılıyor.

Henüz süreleri bitmemiş bir tarihte ve her iki firmayla yapılan sözleşme uzatımları başlı başına bir muamma olmakla birlikte, yönetim kurulu kararı olmaksızın yapılan bu sözleşmeler Rödövans Uygulama Yönergesi’ne alenen aykırılık teşkil etmektedir. Rödövans Uygulama Yönergesi’nin 13’üncü maddesini aynen okuyorum: “Müstakil ruhsata sahip olmayıp, rödövans veya rüçhan hakkı kullanımlı rödövans karşılığı, yeraltı işletmesi olarak çalışan sahalarda, rezervin doğal yayılımı dikkate alınarak müstakilen ihalesi teknik olarak mümkün görülmeyen ve TKİ’ce ekonomik bulunmayan alanlar, ilave asgari üretim talep edilmeden mücavirdeki işletmecilere ek iş olarak verilebilir.

Müstakil ruhsata sahip olmayıp, rödövans veya rüçhan hakkı kullanımlı rödövans karşılığı, yer altı işletmesi olarak çalışılan sahalarda, işletmecinin fiilî çalışma temposu ve yatırımları dikkate alınarak, sözleşme konusu alandaki rezervin sözleşme süresince yeterli gelmeyeceği yönünde işletmecinin talebi ve bu talebin TKİ'ce teyit edilmesi halinde, işletme sahasının mücavirinde bulunan ve müstakilen ihale edilebilecek alanların bir kısmı da ilave asgari üretim taahhüdü ve ana sözleşmede öngörülen rödövans fiyatı veya TKİ payı karşılığında, yer altı işletmeciliğiyle üretim yapılması koşuluyla işletmeciye ek iş olarak verilebilir.

Her iki durumda da şartlar sözleşmeye ek protokol ile düzenlenir ve protokol hükümleri TKİ Yönetim Kurulu onayından sonra gerekli işlemlerin tamamlanmasını müteakip yürürlüğe girer. Ek işler ana sözleşmenin süresini değiştirmez." deniliyor.

Son fıkra hükümleri dikkatle incelediğinde her durumda Yönetim Kurulu onayının şart olduğu açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Dolayısıyla yapılan işlem mevzuata aykırıdır ve usulsüzdür. Kasıtlı görünen bu işlemler neticesinde her iki firmaya 4 milyar lira açıkça peşkeş çekilmiş ve yolsuzluk yapılmıştır.

Değerli milletvekilleri, Sayıştay raporlarına rağmen, özellikle Soma AŞ'nin Bakan tarafından neden bu kadar korunup kollandığını anlamakta gerçekten zorlanıyoruz.

Bakınız, değerli arkadaşlar, Sayıştay raporları Soma AŞ hakkında neler söylemiş: Ege Linyitleri İşletme Müdürlüğünün 2013 dönemini inceleyen Sayıştay denetçilerinin raporunda Soma AŞ'ye de bir bölüm ayrılmış. Rapora göre, redevans sistemiyle çıkardığı tüm kömürü kamuya satan Soma AŞ'nin, düşük kalorili kömür sattığı vurgusu yapılmış. Sözleşmeye göre kilosu 1.800 kilokalori altında kalan kömürün reddedilmesi ve alınmaması gerekiyor.

Ayrıca, “Soma AŞ'nin çıkardığı kömürden 1 milyon 549 bin 311 tonu yıkamaya verilmiş, 780.520 tonu kayıp kömür olarak atılmış ve geriye kalan kısımdan sadece 768.791 ton temiz kömür elde edilebilmiştir.” deniliyor. Yani ocaklardan çıktığı hâliyle satın alınan kömürün yaklaşık yarısı hiçbir işe yaramadığı için atılmıştır. Firma, düşük kalorili kömür üretmiş olması nedeniyle sadece 3,8 milyon TL eksik ödeme almış. Bir başka deyişle, Soma AŞ'ye 149,3 milyon TL yerine 145,5 milyon TL hak ediş ödenmiştir. Ancak Ege Linyitleri İşletme Müdürlüğünün hem operasyon kayıpları hem de satılabilir kömür miktarlarının azlığı nedeniyle uğradığı kayıplar çok daha fazladır.

Bu raporda açıkça kamuyu zarara uğrattığı, kömür yerine taş ve toprak sattığı ifade edilen bu şirkete hâlen sahip çıkan, koruyup kollayan zihniyeti buradan kınıyorum.

Bu kadar badireden ve aradan daha iki ay bile geçmeden hakkında tekrar gensoru açılmasına ilişkin önerge verilen Sayın Bakan için derhâl istifa etmek yapacağı en hayırlı iş olacaktır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Binici.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay.

Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız hakkında verilen gensoru üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ben sözlerime başlarken buradan, öncelikle Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanını tebrik ederek başlamak istiyorum, gerçekten bunca olay, bunca iddia karşısında kaya gibi sağlam durduğu için. Ama, taş olsa çatlardı deyim yerindeyse bugüne kadar ve başkası da olsa muhtemelen harakiri bile yapardı ama Sayın Bakanın bunca olay ve iddialar karşısında kılı kıpırdamamaktadır.

Geçtiğimiz aylarda Sayın Bakanın istifası istendi; istifası istenince Başbakana soracağını, danışacağını ifade etti. Ben buradan soruyorum: Acaba, Başbakana istifasını sundu mu, sunmadı mı? Çünkü, istifa izin alınacak, onay alınacak bir işlem değildir, tek taraflı bir irade beyanıdır. Acaba, bu iradeyi gösterdi mi? Kaldı ki özellikle Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının görev alanı içerisinde o kadar büyük, vahim olaylar yaşanıyor ki farz edelim Sayın Bakanın hiçbir sorumluluğu yok veya hatası yok kabul edelim, gerçekten bu kadar sessiz kalınıp dayanıklılık da yani ayrı bir yetenek gerektiren bir husustur. Bazı olaylar var ki tek başına dahi bir bakanın istifasını gerektirir.

Şimdi, elektrik kesintileri artmaya başladı. Elektrik kesintileri neden artıyor değerli arkadaşlar? Çünkü, elektrik şirketleri, firmaları özelleştirildi ve özelleştirilen şirketler de artık yatırım yapmıyor ve pek çok yer de elektrik mağduriyeti yaşıyor köylü, çiftçi başta olmak üzere. Ve devleti elektrik şirketlerinin tahsildarı hâline getirdiniz. Masum vatandaşları elektrik kayıp kaçağını öder duruma getirdiniz.

Maden ruhsatları: İşte, Maden Kanunu görüşülürken de gündeme geldi. 1.224 ruhsat başvurusu Başbakanlık genelgesi nedeniyle dönemin Başbakanının, herhâlde şimdiki Cumhurbaşkanının onayını bekliyor. Bu kanunla da Bakana yetki verdiler. Aslında, herhâlde Başbakanı baypas etmek istiyorlar. İnşallah, Sayın Cumhurbaşkanıyla istişare ederek yapmaz Sayın Bakan bunları ama bizim endişemiz odur ki bu öyle olacak.

Şimdi, gensoru konusu fevkalade önemli iddiaları içeriyor. Sayın Bakanın burada teknik olarak, teferruatla bu bilgileri vermesi gerekirdi. İddialar vahimdir ve inandırıcıdır.

Şimdi, taraflara baktığımızda, Enerji Bakanlığı ve Türkiye Kömür İşletmeleri ve Soma’daki İmbat ve Soma Kömür İşletmeleri Anonim Şirketleri konunun tarafları ve bu bahsettiğim bazı maden işletmeleri ile -aslında pek çok maden işletmesi var da- Hükûmet arasındaki ilişkiler maden ocaklarının işletilmesinde birtakım yolsuzluk ve usulsüzlük olaylarını gündeme taşımıştır ve bir kısmını da ortaya çıkarmıştır.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Türkiye Kömür İşletmeleri tarafından Soma’daki İmbat ve Soma AŞ açıkça kayırılmıştır. Bu şirketlerin üretim rakamlarında, bilançolarında da bu kayırmayı görmek mümkün. Nitekim, Soma Kömür İşletmeleri 2005 yılında 12,7 milyon liralık hasılat elde ederken 2013 yılında 310 milyon liralık çok dikkat çekici, abartılı bir rakam ortaya çıkıyor, 2014 yılının ilk altı ayında 182 milyon liralık hasılat elde ediyor. İmbat AŞ ise 2005 yılında 53 milyon lira hasılat elde ederken 2013 yılında 342 milyon liralık bir hasılata ulaşıyor ve 2014 yılının ilk altı ayında 254 milyon liralık hasılat elde ediyor. Bu rakamlar, Türkiye Kömür İşletmelerinin bize göre usulsüz, mevzuata uygun olmayan süre uzatımı ve ek iş vermesi neticesinde ve tabii, aynı zamanda alım garantisi de var, bunun sonucunda ortaya çıktığını düşünüyoruz. Her iki şirkette de yıllar itibarıyla olağanüstü artan fahiş kazançlar söz konusudur.

Değerli arkadaşlar, bunu verimlilikle, rasyonel çalışmayla, teknik ve teknoloji yatırımlarıyla izah edemezsiniz. Hele hele kazanın yaşandığı Eynez Maden Ocağı için zaten böyle bir durum söz konusu değil. Maden ocaklarının işletme sözleşmesindeki usulsüzlükler, sözleşme süresinin uzatılmasında ve ek işler verilmesinde görülüyor. Tabii, elbette ek işlerin verilmesi… Yani, bütün işlemleri usulsüzdür demiyoruz, bazı işlemleri usulsüzdür diyoruz, mevzuata uygun yapılanlar da var.

Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü, İmbat ve Soma Kömür İşletmeleriyle sözleşme imzalıyor. Türkiye Kömür İşletmeleri daha sonra, sözleşme süreleri dolmadan, mevzuata aykırı olarak, Yönetim Kurulu kararı da olmadan sözleşme süresini on üç yıl, on yıl gibi sürelerle uzatıyor. Bu işlerin toplamı da 4 milyar liralık bir kapsamda oluşuyor, eski parayla 4 katrilyon, dolara vurursak 2 milyar doları da geçen bir rakam söz konusu. Tespitlere göre de bu 4 defa tespit ediliyor. TKİ ile İmbat AŞ Soma’da 1918, 4623, 4900 ruhsat no.lu maden sahaları için 4 Ekim 2004 tarihinden 31 Aralık 2015 tarihine kadar geçerli olan redevans sözleşmesi imzalıyor. 12 Nisan 2006 tarihli ve 16/154 sayılı Yönetim Kurulu Kararı’yla uyarlama yapılıyor ve ikinci olarak 26 Eylül 2007 tarihinde 25/466 sayılı Yönetim Kurulu Kararı’yla 5 milyon 589 bin ton ek iş veriliyor. Bu sözleşmelerde sözleşme süresi uzatılmamış, sadece ek iş verilmiştir. Ancak, 8 Ekim 2013 tarihinde Yönetim Kurulu kararı alınmaksızın usulsüz bir ek protokolle sözleşme süresi 1 Ekim 2028 yılına kadar uzatılmıştır. Önceki ek iş için Yönetim Kurulu kararı alınırken ve o kararlarda süre uzatımı söz konusu değilken, süre uzatımı ve asıl işten daha büyük bir işin verilmesinde Yönetim Kurulu kararının alınmaması oldukça dikkat çekici bir durumdur. On üç yıllık yapılan bu süre uzatımında en az 39 milyon ton ilave kömür üretimi hesaplanmaktadır.

Soma AŞ’yla 1841-2406 ruhsat no.lu sahalarla -Geventepe oluyor burası- ilgili olarak 8 Eylül 2005 tarihinde imzalanan 18 milyon tonluk kömür üretimiyle ilgili olarak 30 Haziran 2011 tarihinde, mevzuata uygun olarak 5 milyon 982 bin tonluk ilave ek iş sözleşmesi yapılmış ve damga vergisi de kesilmiş. Mevzuata uygun mu? Uygun.

İkinci olarak, 1 Mart 2012’de 9/80 sayılı Yönetim Kurulu Kararı’yla 2 milyon 136 bin tonluk ek iş verilmiştir. Burada usulsüzlük vardır. Ek iş başka bir maden sahasını kapsamaktadır. Başlangıçta Geventepe mevkisinde bulunan işe verilen ek iş, Merkez Yeraltı Ocağı denilen yer de Mumya mevkisindedir. Asıl iş Geventepe’de, ilave iş ise çok farklı bir yer olan Merkez Mumya’da olup ruhsat numarası 2535’tir. İlave iş sözleşmesi için ortaya konulan gerekçe ise Sözleşmede taahhüt edilen toplam üretim miktarını karşılayacak rezerv miktarının bulunmamasıdır.

Aynı sözleşmeye üçüncü ilave 8 Kasım 2012 tarihinde 35/429 sayılı Yönetim Kurulu Kararı’yla yapılıyor ve “8 Eylül 2005 tarihli, Işıklar sahasında bulunan rezervin -ruhsat no 944- 31/12/2016 tarihine kadar Soma Kömür AŞ firmasına işlettirilmesine…” denilmektedir. Işıklar sahası ayrı bir saha olup yaklaşık 35 milyon ton rezerve sahiptir.

Soma Kömür İşletmeleriyle yapılan sözleşmelerin seyrine baktığımızda da Geventepe mevkisiyle başlayan işletme sahasının önce Mumya mevkisine, ardından Işıklar mevkisine genişletildiği anlaşılmaktadır. Bu konular mevzuata aykırıdır.

Dördüncü olarak, 8/10/2013 tarihli ek protokolle 8 Eylül 2005 tarihli sözleşmenin süresi, Yönetim Kurulu Kararı olmadan 31 Aralık 2026 tarihine kadar uzatılmıştır. On yıllık bu süre uzatımıyla Soma Kömür AŞ’ye 30 milyon ton ilave kömür üretimi hakkı tanınmaktadır.

Şimdi, Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’nun 24’üncü maddesine baktığımızda, yapılacak ek iş artışları için en fazla yüzde 20 oranında artış olabileceği öngörülüyor. Oysa, TKİ ile firma arasında imzalanan sözleşme buna aykırı.

Yine, TKİ’nin Rödövans Uygulama Yönergesi’nin 13’üncü maddesinde, işletmecinin talebinin TKİ tarafından uygun görülmesi hâlinde, işletme sahasının mücavirinde bulunan alanların işletmeciye ana sözleşme şartlarında ek iş olarak verilebileceği ve bu kapsamda düzenlenecek ek protokol hükümlerinin TKİ Yönetim Kurulu onayından sonra yürürlüğe gireceği hükme bağlanmaktadır. Aynı madde hükmünde, ek işlerin ana sözleşme süresini değiştiremeyeceği de ifade edilmektedir. Yani, bu sözleşmeler, süre uzatma işlemleri mevzuatımıza aykırı görülmektedir.

Süre uzatılmasına ilişkin yetkinin 31 Temmuz 2007 tarihli ve 18/379 sayılı Karar’la Genel Müdüre devredildiği iddia edilmektedir. Bu, açık ve net bir durum değildir, konu fludur ve hangi konularda yetki devri yapıldığı da belirtilmemiş, hazırlanan birtakım takrire atıfta bulunulmakla yetinilmiş. 2007 yılında yapıldığı söylenen bu yetki devrinin diğer hangi işler için kullanıldığı da tabii, tarafımızca bilinmemektedir. Bu mevzuata aykırı işlemler sonucunda, ihale zorunluluğundan da kaçınmak maksadıyla, bu şirketlere haksız kazanç sağlandığı kanaati söz konusudur.

Değerli arkadaşlar, bu, çok önemli ve vahim bir örnektir. Yalnız, tabii tek bir örnek değil. Adalet Kalkınma Partisi Hükûmetinin bazı maden şirketleriyle çok özel, informel, gayrihukuki birtakım çıkar ilişkileri söz konusudur. Bunu, çeşitli defalar yine bu kürsüden, çeşitli platformlarda defaatle dile getirdik. Yani, o kadar çok emare var ki artık, ayan beyan hâle geldi fakat Hükûmetin ve Enerji Bakanlığının pervasızlığını ben hayretler içerisinde karşılıyorum, hayretler içerisinde kalmamak mümkün değil.

Şimdi, maden işçileri AKP’nin mitinglerine Soma’da zorla götürülüyor, zorla, bütün emareler öyle; kumanyası veriliyor, servis araçları, benzini, yevmiyesi verilmek suretiyle götürülüyor.

Şirket, çalışan maden işçilerini AKP’ye yönlendiriyor. “AKP kazanmazsa işsiz kalırsınız.” diye gerek şirket yöneticileri gerekse bir AKP Manisa milletvekili tarafından seçim öncesi yapılan mitingde işçiler açıkça tehdit edilmiştir.

Bu şirketin üst düzey yöneticilerinin birtakım aile yakınlarının belediye Meclisi üyesi olması, geçmiş dönemlerde parti yönetimlerinde yer alması, ayrıca madende işe girmek isteyenlerin açık açık cep telefonu mesajlarıyla AKP ilçe teşkilatlarına müracaatının yapılması duyuruları basına da yansıyan yani kamuoyunun da malumu olan hususlardır. Soma Kömür İşletmelerindeki maden ocaklarına alınan işçilerin büyük çoğunluğu da AKP’ye üye yapılmıştır. Bu, iradi değil, gayriiradidir. “Bize oy vermezseniz maden ocağını kapatırlar, siz de işsiz kalırsınız.” diye tehdit edilmişlerdir. Ancak, Somalı maden işçileri işsizdir. 1 Aralıkta 2.831 maden işçisi işten atıldı, ocaklar kapatıldı, Enerji Bakanlığından ne bir ses ne bir nefes.

Bu bir çürük yönetim anlayışından kaynaklanmaktadır değerli arkadaşlar. Bu yönetim anlayışı çürük bir yönetim anlayışıdır. Yani, Bakanlığın denetim hizmetlerini yapan daire başkanı Bakan onayıyla 2 Mayısta TKİ’nin Yönetim Kuruluna getiriliyor yani denetlemek durumunda olduğu bir kuruma yönetici olarak atanıyor. Hem denetleyici hem yöneticiyse orada işlerin allak bullak olması, ilişkilerin kirlenmesi ve düzenin bozulup çürümesi kaçınılmazdır. Adalet Kalkınma Partisinin bunca yıllık iktidarı döneminde, maalesef, anlayamadığı şeylerden birisi de budur. Başka örnekleri de vardır.

Hiç madencilikle alakası olmayan AKP’nin milletvekilleri, il başkanları, yöneticileri, akrabaları, eş ve dostları yurt dışına geziye gönderiliyor, geziye götürülüyor madencilikle ilgili bilgi, görgü artırmak maksadıyla.

Ramazan ayında yer altında maden işçileriyle iftar açarak siyasi şov yapan Sayın Enerji Bakanı ne hikmetse Soma’da madencilerimiz hayatını kaybederken sorumluluğu başkasının üzerine atmaya çalışıyor. İftar şovda işçilerle berabersin, 2.831 işçi işten atılınca yanlarında değilsin. Ne olacak bu işçilerin hâli? Nerede istihdam edeceksiniz? Bülent Arınç, iki ay oldu “Aç açıkta bırakacak değiliz.” demişti. Ne yaptınız, ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Somalı vatandaşlarımız, esnafımız, madenciler, bir an evvel gerekli güvenlik tedbirlerinin de alınarak madenlerin işletmeye açılmasını bekliyorlar, bu kadar açık ve net talepleri.

Geçmişte de bu Uyar Madencilikle ilgili –vaktimiz de kalmadığı için maalesef ifade edemiyorum- 804 işçi iki aylığını alamamış, tazminatlarını alamamış. Yine bu 1 Aralıkta işten atılan işçilerin tazminatlarının ne olacağı konusunda Hükûmet ne yapıyor, belli değil. Bu tazminatlar nasıl ödenecek Sayın Bakan, ne yapıyorsunuz bu konuda? Yani, hiç mi sorumluluğunuz yok. Hep siz yetki kullanmak için mi görev yaparsınız? Hiç sorumluluğunuz yok mudur sizin? Yetkiyi kullanacaksınız ancak soruna gelince yok. Kaza olunca da “Bu işin fıtratında var.” Vallahi, sizin iktidarınızın fıtratında da bu anlattıklarım var. Bu da düzgün bir fıtrat değil.

Soma’da “fıtrat” deyince tabii, vatandaşlar Başbakana tepki gösterdi, ondan sonra markette kurtuldu. O market de o “paralel” dediğiniz cemaatin marketiydi. Ve Soma'nın bu tepkisinden sonra Adalet Kalkınma Partisi âdeta Soma’yı sildi. Devlet hastanesi inşaatı durdu, organize sanayi bölgesi durdu, çevreyolu çalışmaları askıda, fakülte Millî Eğitim Bakanlığı engeline takıldı, termik santrali de özelleştirdiniz, firma ile vatandaşı da karşı karşıya getirerek vatandaşa dayak da attırdınız, ellerine kelepçe de taktırdınız. Ondan sonra…

OKTAY VURAL (İzmir) – Tekmelemişlerdi zaten.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Evet, vatandaşı da tekmelediniz.

Söylenecek çok şey var.

Toplanan yardımların ne olduğu bile meçhul. 25 Ağustosta Galatasaray-Fenerbahçe maçı yapıldı, ondan sonra ne bileyim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) – …Atletico Madrid maçı var, Chelsea-Beşiktaş-Fenerbahçe… Bunlardan toplanan bağış ve yardımların ne olduğu da belli değil.

Diğer görüşlerimizi de ilk fırsatta ifade etmek üzere, bu gensoru lehine oy kullanacağımızı ifade eder, hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akçay.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Mahmut Mücahit Fındıklı.

Buyurunuz Sayın Fındıklı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu gensoru önergesi üzerinde AK PARTİ Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, gensorunun kendisiyle alakalı, içeriğiyle alakalı, gensorunun manasıyla alakalı şahsi görüşlerimi paylaşmak isterim.

Gensoru, bir partinin siyasi stratejisini, enerji stratejisini eleştiren, diğer partilerin kendi stratejilerini ortaya koyan bir konu değil; gensoru, tamamen, yönetimde olan bakanlarla ilgili, onların yaptığı uygulamalarla, şahsiyetleriyle, onurlarıyla ve yaptığı işlemlerle ilgili bir iddia içermektedir. Dolayısıyla, bir gensoru üzerinde konuşma yaparken gensorunun başta başlığına ve sonunda da içeriğine ciddi anlamda bakmak gerekir.

Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu bu gensoru önergesi… Ben şunu çok arzu ederdim: Cumhuriyet Halk Partisi içerisinde hem madencilikten anlayan hem iş dünyasından gelen çok değerli insanlar vardı; keşke bu önergeyi verenler önce bu arkadaşlarımıza bu iddiaları bir inceletseydi, onlardan yeterli bilgiyi alsaydı bu gensoruyla ilgili bu iddiaları ve bu çelişkileri bugün yaşamamış ve mahcup duruma düşmemiş olacaklardı.

Şimdi…

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Ne mahcubiyeti ya?

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Onu izah edeceğim.

İddia şu, başlığı şu: “…bu firmalara işlerin ihalesiz ve usulsüz verilmesini sağladığı…”, Başlıkta bu yazıyor ve “Bu işi de Taner Yıldız yaptı.” diyor. Şimdi içini okuyacağım. “Bu iki firmayla başlangıçta yapılan sözleşmeler mevzuata uygun, sorun taşımayan sözleşmeler olmuştur, usulüne uygun olmuştur.”

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Söyledim onu, anlattım.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Geleceğim.

İki: Ek işler verdiği hususu. TKİ Genel Müdürlüğünü, bu ek işlerle ilgili 30/6/2011 tarihinde mevzuata uygun olarak ek işler verildiğini de burada iddia ediyor ve yine işin başından beri bu işin redevans işi olduğunu ve Kamu İhale Kurumuna da bağlı olmadığını burada zikrediyor, süre uzatımında da dönüyor, “Kamu İhale Kurumuna niye tabii değildir?” diyor.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Redevans yönergesine niye uygun değildir?

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Geleceğim, 13’üncü madde, ona da geleceğim.

Şimdi, başlığını okuyorsunuz, ciddi bir iddia var; içeriğini okuyorsunuz içinde kendisiyle çelişen birçok olay var ve insanların kafası karışıyor. Dolayısıyla, ben yerinizde olsaydım bu önergeyi kendi içinizde madencilikten iyi anlayan çok değerli insanlarla oturup hazırlar ve ortaya getirirdim.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – En iyisi hazırlandı, sen merak etme.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Sakin ol, sakin ol, bir dinle.

Konu tamamen siyaseten baş edemeyen, mücadele edemeyen, siyaseten bir varlık gösteremeyen bir muhalefetin çırpınışlarıyla alakalı bir konudur.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – 301 insan öldü ya hangi varlıktan bahsediyorsun? 301 insan öldü orada ya hangi siyasetten bahsediyorsun?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – 301 insan ölmüş, yok kabul ediyorsun.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Ben iddianı söylüyorum. Gensoruyu getirip, onun içerisine başka şeyler koyup Petrol Ofisiyle alakalı bahsetmek demek “Bu gensorunun içeriğine inanmıyorum, ben başka konulara giriyorum.” demektir.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – İhalesiz nasıl verdiniz onu, siz onu söyleyin.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Benimkilere cevap verin, iddialara.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Şimdi, bakın, arkadaşlar mevzu ne olmuş: 1985 yılında müfettişler bir inceleme yapmışlar Soma sahasıyla alakalı. Verdikleri rapor şu, diyorlar ki: “Soma sahasında devletin sahaları var. Devletin sahaları içerisinde firmaların da sahası var. Dolayısıyla, kaliteli bir işletme yapabilmek için bu firmaların ocaklarını da devletin içerisine katın.” Bunun üzerine TKİ bu iki firmayla konuşuyor ve bu iki firmayla oturup anlaşıyor. Kömür sahalarını TKİ’nin sahasına katıyorlar, karşılığında da redevans ve ikili sözleşmeyle alakalı bir sözleşme imzalıyorlar ve adamların tesisleri de dâhil bunun içerisine katıyorlar. Peki, bu konu inceleniyor mu? Evet, inceleniyor, ihalesiz yapıldı diye. 2004 ve 2005 yıllarında bu anlaşmalar imzalanıyor, redevans özel hukuk hükümlerine göre karma akit, rüçhan alımlı redevans sözleşmeleri imzalanıyor. Firmaların…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ya, nasıl 4734 sayılı Kanun varken böyle bir hukuk olur Hocam? Yapmayın ya!

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Ya, sakin olursun, gelir konuşursun. Oradan laf atma. Niye laf atıyorsun?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Niye?

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Bir laf atma, otur da dinle, sizi dinledik yani.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Dinliyoruz, yanlış şeyler söylüyorsun. Bu kadar insanı yanlış bilgilendiriyorsun.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Her seferinde aynısını yapıyorsun.

BAŞKAN – Lütfen karşılıklı konuşmayınız.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Hangi komisyona gidersen, hangi yere gidersen edep hudutlarını aşarak her türlü şeyi yapıyorsun.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Benim edebimi sen belirleyemezsin, haddini bil! Burası Meclis.

 M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Taner Yıldız’la ilgili kişisel bir meselen olabilir ama burası Türkiye Büyük Millet Meclisi.

BAŞKAN – Lütfen karşılıklı konuşmayınız.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. O kişisel kinini burada genelleştiremezsin.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ne alakası var?

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Evet. Aynı şeyleri komisyonda da gelip yaptı.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Yaparım tabii, halkın hakkını savunuyorum.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Yapamazsın.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Madenci mafyasının hakkını savunmuyorum.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Şimdi, ihalesiz, redevanssız sözleşmesi yapıldığı söyleniyor. Enerji Bakanlığının Teftiş Kurulu bunu inceliyor ve Teftiş Kurulu diyor ki: “Burada herhangi bir usulsüzlük yok. TKİ’nin kârına, menfaatinedir.”

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ne zaman diyor?

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Devlet Denetleme Kurulu inceliyor, o da aynı kanaate varıyor.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ne zaman dediğini söylesene.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – O da yetmiyor, Ankara Cumhuriyet Savcılığına müracaat ediliyor.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – 2009’da o.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Ankara Cumhuriyet Savcılığı da diyor ki: “Burada TKİ’nin menfaati var, devletin menfaati var, herhangi bir usulsüzlük yok.”

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ne zaman diyor sayın konuşmacı, tarihini söyle, tarihini!

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) - Geleceğim, geleceğim, oraya da geleceğim.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Tarihini söyle canım, “Şu tarihte.” de.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Oraya da geleceğim, 2013’ten sonrasına da geleceğim.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Kardeşim “Şu tarihte.” desene.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) - Bir sabırlı ol, bir sabırlı ol.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ya, niye söylemiyorsun tarihini?

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) - Şimdi, Kamu İhale Kurumuna müracaat ediliyor. Kamu İhale Kurumu da diyor ki: “Burada bir ihale söz konusu değil, burada karşılıklı, ikili bir anlaşma var. Dolayısıyla, bu Kamu İhale Kurumunun dışında bir iştir, özel hükümlere tabidir ve karşılıklı anlaşmaya tabidir.” 2006 yılında da Ankara Cumhuriyet Savcılığı, bunun, redevans ihalesinin yani bu yapılan sözleşmenin hukuka uygun olduğunu, devletin menfaatine olduğunu söylüyor.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ben de öyle söyledim 2006’da.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Yok öyle bir şey!

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) - 25/7/2014’te Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin metnine göre de redevans sözleşmelerinin Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olmadığı söyleniyor. Şimdi, yapılan ihalelerde, sözleşmelerde bütün kurum ve kuruluşlar gerek müfettişler gerek hâkimler, savcılar, Anayasa Mahkemesi, hepsi diyor ki: “Bu işte bir problem yok.” Problem ne? Şu…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – 8/10/2013’ü söyle!

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) - Bir dinle. Geliyorum, geliyorum, bir sabırlı ol.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ya, geveleyip durma! Niye söylemiyorsun? Gezeleyip duruyorsun.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Bir sabırlı ol, bir sabırlı ol. Sen gezdin gezdin…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – 8/10/2013’ü söyle!

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) - Sen bir sus, sen bir sus, dinle, rahatsız olma.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – 8/10/2013’ten bahset.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) - Şimdi, 2013’e geliyor, 2013’te iddia şu: Diyorlar ki: “Genel müdür süre uzatımı verdi.” Efendim, Yönetim Kurulunun genel müdüre verdiği böyle bir yetki yok.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Evet, yetkinin kapsamında yok.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) - Bu yetkiyle nasıl süre uzatımı yapabilir? Şimdi, Teftiş Kurulu Başkanının, başmüfettişin, bunların önerisiyle Yönetim Kuruluna sunulmasını tensip ettikleri, işlerin yoğunluğu ve işlerin daha hızlı yürümesi adına genel müdüre kanun gereğince çerçeveleri belirlenmiş yetkilerin verilmesiyle alakalı bir rapor sunuyor ve bu rapor Yönetim Kuruluna giriyor, Yönetim Kurulunda genel müdür hangi yetkileri kullanacak tek tek tadat ediliyor ve Yönetim Kurulundan da bu çıkıyor.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Say bakalım, say.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Bu Yönetim Kurulunda, 3’üncü sayfasında, sözleşmelerin süresinin onayı, süresinin uzatılma onayı genel müdürün yetkisine veriliyor bu Yönetim Kurulunda.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Nasıl veriyor? Onay Yönetim Kurulunda.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) - Dolayısıyla, sizin “Genel müdür, Yönetim Kurulu kararı olmadan süre uzatımını veriyor.” diye iddia etmeniz asılsızdır ve yanlıştır ve Yönetim Kurulunun verdiği yetkiyi genel müdür kullanmıştır.

İki, burada bir konu daha var: “Bu süre uzatımıyla beraber yeni sahalar ve yeni rezerv alanları verildi. 30 milyon ton, oradan da 4 milyar dolar gibi bir hesaba gelir.” El insaf, merhamet! Burada böyle bir şey yok, 30 milyon tonu nereden çıkardınız, nereden uydurdunuz? Bunların hepsi uydurma şeyler.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ya, Sayıştay yaptı, nereden uyduracağız?

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) - Dolayısıyla, yapılan iş yalnızca süre uzatımıyla alakalı bir iştir. İşin gerçeği de şudur: Süre uzatımıyla alakalı, firma, yapacağı yeni yatırımlarda kredi imkânlarını kullanabilmesi, uluslararası kredi firmalarından kredi alabilmesi için süreleriyle alakalı bir uzatım istemektedir. Bu süre uzatımında yeni rezerv alanları yoktur, bu süre uzatımında usulsüz yeni tahsis edilen yerler yoktur.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Var, var, olmaz mı?

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – …bu süre uzatımında yeni sahaların verilmesi yoktur. Bunların hepsi çok açık ve nettir.

Ben şunu tekrar ediyorum: Ümit ederdim ki Cumhuriyet Halk Partisi, kendi içerisindeki maden mühendisleri ve bu işi bilen arkadaşlarla oturup...

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Beyefendi ben maden mühendisiyim, sen nesin, senin mesleğin ne, senin mesleğin ne?

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) - ...bunu çalışsalardı...

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ben maden mühendisiyim, senin mesleğin ne? Ben hem hukukçuyum hem maden mühendisiyim. Sen okuduğunu bile anlamıyorsun.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) - ...burada olmazdı.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sen gel 2013’ten bahset. 2013’te Yönetim Kurulu kararı var mı, yok mu, onu söyle.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - En ufak bir fikri yok.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Ben şimdi şunu isterdim: Efendim, Taner Yıldız’la ilgili...

 ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Senin mesleğin ne? Sen madencilikten ne anlarsın?

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Bağırmadan be. Ne bağırıyorsun?

BAŞKAN – Lütfen sakin olunuz, lütfen sakince dinleyiniz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ne anlarsın madencilikten sen?

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Bağırma, edepli ol!

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sabahtan beri hakaret ediyorsun be!

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Bağırma, edepli ol! Kürsüye böyle müdahale edemezsin.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Senin mesleğin ne?

BAŞKAN – Lütfen devam ediniz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ben madenciyim. Sabahtan beri hakaret ediyor ya.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Şimdi, Taner Yıldız’la alakalı bir önerge verdiler, iki verdiler, üç verdiler, dört verdiler, beş verdiler, altı verdiler.

Yani daha düne kadar Maliki’nin yanında yer almadınız mı ekonomi politikaları, enerji politikalarıyla ilgili? “Irak’ı bölüyorsunuz, bilmem şurayı bölüyorsunuz.” diye, dünya kadar bu kürsüden konuşmalar yaptınız.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ne alakası var ya?

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Ne oldu? Sonuç ne oldu? Enerji stratejilerinde Türkiye bir adım daha öne gitti. Maliki yerinde mi? Yok. Taner Yıldız yerinde.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Yarın sen de yerinde olmayacaksın.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Maliki yerinde mi? Yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) O günün suçladığınız Başbakanı bugün Türkiye'nin Cumhurbaşkanı oldu.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Yüz lazım, yüz!

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Yani, Cumhuriyet Halk Partisinin ne enerji stratejisi ne ekonomi stratejisi ne de halkla ilgili sosyal stratejileri var.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Yüz lazım! 301 insan öldü. Yerinde kalmak için yüz lazım.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Bütün türküleri, bütün söylemleri Tayyip Erdoğan üstüne, AK PARTİ’nin politikaları üzerine.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – 301 madenci hayatta mı? Yok.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Kendi politikanız var mı? Yok.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ya, iddialara cevap ver, iddialara! 2013’e cevap ver sen!

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – “HES’e karşı çıkarım, nükleere karşı çıkarım, doğal gaza karşı çıkarım, rüzgâra karşı çıkarım...”

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Var mı diyeceğin, çıkarım. Hırsızlığa karşı çıkarım.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Biz yolsuzluğa da karşıyız.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) - Geriye ne kaldı? Geriye bir güneş ile tezek kaldı. Türkiye'nin enerji politikası böyle yürütülmez.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Hırsızlık yapacaksınız, biz seyredeceğiz. Hırsızlığı sen seyredebilirsin ama ben seyretmem.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Türkiye’de muhalefetin ciddi anlamda oturup Türkiye'nin geleceğiyle ilgili, Türkiye'nin stratejileriyle ilgili, enerji stratejileriyle ilgili...

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sen ne bilirsin Türkiye'nin geleceğini be!

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Buradan çıkarmanız lazımdı. Taner Yıldız’a taş atarak, Taner Yıldız’a saldırarak prim yapacağınızı düşünüyorsanız, ne burada ne AK PARTİ Grubunda ne de halk nezdinde bir parça faydanız olmayacak.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Tabii canım, siz 4 bakanı da yolsuzluktan akladınız.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim: Taner Yıldız Türkiye'nin en başarılı Enerji Bakanlarından biridir. Türkiye'nin enerji politikalarıyla ilgili, strateji olarak arkasında güçlü bir Hükûmetle birlikte, Türkiye’yi Orta Doğu’da bir enerji oyuncusu yapmıştır.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Ya, Taner Yıldız kendisini savunacak kardeşim, sen fikirlerini söyle.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Rusya’yla olan ilişkilerde, doğal gaz boru hatlarıyla, petrol boru hatlarıyla ilgili yaptığınız tenkitlerin hepsi burada, sizle, yerle bir olmuştur ama Taner Yıldız’ın ve Türkiye'nin geleceği her zaman açık olmuştur.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Hangi işi aldın, hangi işi? Seni bakan yardımcısı yaparlar.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Şunu kesinlikle, samimiyetle söylüyorum: Eğer Türkiye’de bir devlet aklı varsa Taner Yıldız’ın tecrübelerinden, yaptığı çalışmalardan ve birikiminden Enerji Bakanlığı ve hükûmetlerin Taner Yıldız’ın bundan sonraki hayatından da istifade etmesi gerekmektedir.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Bu kadar yağcılık... Ayıp ama yakışmıyor sana, Bakan yağcılığı yapma burada. Bakan kendisini savunacak zaten ya.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Buraya çıkıp ulu orta taş atmakla Taner Yıldız’a bir şey olmaz.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Hâlâ yalakalık yap.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Kayseri’nin bir evladı Everest Tepesi gibi, Erciyes tepesi gibidir; istediğiniz kadar taş atın, Taner Yıldız dünyada enerji politikalarında sözü dinlenen, onunla tartışılan, ağzına bakılan, ağzından çıkan lafa bakılan bir Bakandır, en başarılı bakanlarımızdan biridir.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – “Yolsuzluk” dedin mi aklıma hep Enerji Bakanı geliyor.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Dolayısıyla, burada uyduruk birtakım şeylerle, içinde ciddi anlamda çelişkiler yaşayan…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Cevap ver ya! 2013’e cevap versene, 2013’e.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – …ve olayları çarpıtarak bir Bakanı suçlamak hem de kişisel anlamda suçlamak…

Bakın, bütün bu eleştirilerinizi enerji politikalarımızla ilgili yapsaydınız saygıyla karşılar ve tartışırdım ama gensoru dediğiniz şey ciddi bir iştir, insanın kişiliğiyle, onuruyla muhatap olduğunuz bir konudur.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Yahu, 301 madenci ölmüş, bunu anlatamıyor muyuz sana?

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Siz eğer uyduruk şeylerle bir insanın kişiliğini, onurunu, haysiyetini tartışmaya açarsanız, unutmayın, siz de kişiliğinizi, onurunuzu ve haysiyetinizi tartışmaya açmış olursunuz. Bu konuyu ciddiye almanız lazım.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Hadi tartışalım, alnımız ak, yüzümüz pak; bizim fıtratımızda hırsızlık yok, yolsuzluk da yok.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Dolayısıyla, bu duygu ve düşüncelerle, yalnızca yıpratmaya yönelik, gündem saptırmaya yönelik ve başarılı politikaları gölgelemeye çalışmaya yönelik yaptığınız bütün bu gensoru çalışmalarının hem halk nezdinde geriye döneceğini hem de grubumuz olarak aleyhinde olduğumuzu bildirir, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Daha dört dakika var, dört dakika var daha, anlat biraz daha.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Fındıklı.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın hatip konuşmasında enerji politikalarıyla ilgili olarak partimizi politikasızlıkla suçladı. Açık bir sataşmadır, söz talep ediyorum efendim.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sizin talebiniz nedir?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Efendim, baştan aşağı benimle ilgiliydi konuşmaları zaten, biliyorsunuz. “Uyduruk şeyler söyledi.” dedi, işte “Maden mühendisi hazırlasaydı, madencilere sorsaydı.” dedi, önerge sahibi… Zaten benim mesleğim madencilik, ondan bile haberi yok o beyefendinin. Ben de onun için söz istiyorum.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet, sizin nedir Sayın Erdoğdu?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkanım, kürsüden açık olarak kendisi edep dışı konuştuğum, Komisyonda da bunu yaptığım gibi hem hakaret hem sataşma içerikli konuşma yapmıştır. Ben de söz istiyorum.

BAŞKAN – Tamam.

Önce Sayın Altay’a söz vereceğim.

Buyurunuz Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Malatya Milletvekili M. Mücahit Fındıklı’nın (11/43) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın hatibe önce şunu bir göstermek isterim ve okumasını da tavsiye ederim, ayrıca bunu Sayın Bakanın da okumasını tavsiye ederim. Ben hem Sayın Bakana ve hem AKP adına konuşan hatibe bir soru soracağım: Sizden önce enerjide ne kadar dışa bağımlıydık, şimdi ne kadar dışa bağımlıyız? Enerji Bakanlığı Kuruluş ve Teşkilat Kanunu’nu okudunuz mu?

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Bizden önce Türkiye’de doğal gaz var mıydı?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Enerji Bakanlığının Kuruluş ve Teşkilat Kanunu’nda Enerji Bakanlığının görevleri sayılıp enerji için de bazı kriterler ortaya atılmıştır: “Millî olacak” der, “ucuz olacak” der, “dışa az bağımlı olacak” der.

El insaf sayın hatip! Bu kürsüyü boş buldunuz diye şu milletin gözünün içine baka baka, enerjiyle ilgili burada pembe bir tablo çizerek on iki yılda yanlış enerji politikalarıyla ve şüpheli, şaibeli, hırsızlık kokan, yolsuzluk kokan enerji politikalarıyla Türkiye’yi nereye getirdiğinizi bu millete yutturabileceğinizi mi zannediyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)

İlaveten, “Maliki yok.” dedi. Benim bildiğim kadarıyla Maliki şimdi Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı; bir.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Aynen öyle. Haberi yok, haberi.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Eğer, bölgeyle ve enerjiyle ilgili doğru politikanız olsaydı Sayın Bakanın Erbil’e giden uçağı Kayseri’ye iner miydi? Allah aşkına! Allah’tan korkmuyorsunuz, şu milletten, şu kameralardan utanın! (CHP sıralarından alkışlar)

Bu kürsü yalan söyleme, milleti ve Genel Kurulu yanlış bilgilendirme kürsüsü değildir.

Taner Yıldız’la ilgili biraz sonra Bülent Kuşoğlu madde madde, kelime kelime, rakam rakam devleti ne kadar zarara uğrattığını, ne kadar usulsüzlük ve yolsuzluk yapıldığını belgeleriyle ortaya koyacak. Buraya gelip hamaset yaparak yolsuzluğu aklayamazsınız tıpkı 17 ve 25 Aralık asrın rüşvet yolsuzluğunu kamuoyunda, kamu vicdanında aklayamadığınız gibi. Bunun altında ezim ezim ezileceksiniz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Altay.

Buyurunuz Sayın Öztürk.

2.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün, Malatya Milletvekili M. Mücahit Fındıklı’nın (11/43) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan arkadaşımız o kadar bilgisiz ki önergeyi hazırlayan…”İçinizde çok iyi maden mühendisleri var.” diyor.

Evet, sayın hatip, ben maden mühendisiyim, İstanbul Teknik Üniversitesi mezunuyum. Senin mesleğin ne acaba, senin madencilikle ilgin nereden geliyor? Ben on iki sene de maden mühendisliği yaptım ve camiamda da iyi bir mühendis olarak bilinirim, aynı zamanda hukukçuyum.

BAŞKAN – Lütfen Genel Kurula hitaben konuşunuz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Sözleşmeleri yorumlayabilecek kadar hukuk bilgim vardır. Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekilleri de benim ne kadar hukuk bilgim olduğunu bilirler. Sen cahilliğini başkasına saldırarak mı örtmek istiyorsun?

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Cahil sensin.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Benim soruma yanıt vereceksin, buraya geleceksin benim soruma yanıt vereceksin. Bakın ben ne diyorum, bir daha gel yanıt ver?

Değerli arkadaşlarım…

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Cahil sensin!

Sayın Başkan, müdahale edin.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Sus, terbiyesizlik yapma! Terbiyesizlik yapma!

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Terbiyesiz sensin!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, hatibi… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Lütfen Sayın Öztürk, Genel Kurula hitap edin ve lütfen sözlerinize dikkat edin.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – 8/10/2013 tarihinde henüz süresi bitmeden, 4/10/2004 tarihinde imzalanan sözleşme 31/12/2015 tarihine kadar süresi varken Yönetim Kurulu kararı olmadan 1/10/2028 tarihine kadar uzatılmış mıdır? Soru bu, soru bu. 2013’ten öncesi yok, onu zaten ben anlattım burada.

İkinci soru: Yine, Soma AŞ’yle ilgili, 8/10/2013 tarihli ek protokolle, imzalanan ek protokolle 8/9/2005 tarihli sözleşmenin süresi yönetim kurulu kararı olmaksızın 31/12/2026 tarihine kadar uzatılmış mıdır, burada Yönetim Kurulu kararı var mıdır? Sizin bahsettiğiniz savcılık, mahkeme 2009’a ait. Orada sordum, tarih ver dedim, vermiyorsun. Eğer sen iddialarında samimiysen… O soru çok basit, 2013’le ilgili. 2009’dan bahsediyorsun, ben yerimden söylüyorum; tarih ver diyorum, tarih veremiyorsun.

Bizim fıtratımızda yolsuzluk yoktur, hırsızlık yoktur, yolsuzlukları örtmek de yoktur, yolsuzluk yaparken seyretmek de yoktur; o sizin fıtratınızda varsa o senin bileceğin iş! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sarıgül, Sarıgül…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Hadi oradan!

Seninle her zaman yüzleşiriz.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Otur yerine!

BAŞKAN – Lütfen sakin olunuz, yerinize geçiniz, lütfen.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Senin karşında kirlilik yoktur!

BAŞKAN – Lütfen sakin olunuz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Önce mesleğini söyle, öğrenmek istiyorum!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – İSKİ de yok, Şişli de yok, Amerikan mafyası da yok.

BAŞKAN – Lütfen, sakin olunuz.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Bir şey mi söylemiştiniz?

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Sayın Başkan, burada konuşurken terbiye sınırlarını aşan bütün ifadelerini kendisine iade ediyorum.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sen ona layıksın, layık!

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Sen daha layıksın!

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Senin mesleğin ne, mesleğin ne senin?

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Edebinin seviyesini tartışırım.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sen layıksın ona, sen daha fazlasına layıksın!

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Senin edebinin seviyesini tartışırım!

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Seviyesiz sensin, kirli adam sensin! Karanlık adamsın!

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Ben, sözleşmenin Yönetim Kurulu kararıyla uzatılmadığını söyledim çünkü genel müdüre verilen yetkiden bahsettim. Hem sürenin uzatılmasından bahsettim ve uzatıldığını söyledim hem de bunun genel müdürün yetkisinde olduğunu söyledim ve Yönetim Kurulu kararını okudum. Dolayısıyla, lafı çarpıtıp laf yarıştırmak ve ergen gibi davranmak, ergen gibi düşünmek koca başlı adama yakışmaz. Kendisine aynen iade ediyorum.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ne, ne, ne; ne, ne? Senin mesleğin ne, mesleğin?

BAŞKAN – Lütfen, lütfen sayın milletvekilleri. Bir konuyu tartışıyoruz, bir konuyu müzakere ediyoruz, bir gensoru görüşmesindeyiz. Lütfen, lütfen, sözlerinize çok dikkat ediniz, konuyu özünden çarpıtıp kişiselleştirmeyiniz; lütfen, konuyu konusunun içinde ve özüyle tartışınız.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Yahu, seviyesi müsait olmayanlarla muhatap olmamak lazım.

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Yahu, sus sen de be, otur be!

BAŞKAN – Lütfen, lütfen sakin olunuz.

Buyurunuz Sayın Erdoğdu. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu'nun, Malatya Milletvekili M. Mücahit Fındıklı’nın (11/43) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, benim amacım, burada bu seviyesizliğe cevap vermek değil ama bu milletvekillerini ve halkımızı doğru bilgilendirmek.

Bakın, konuşmacı buraya gelip diyor ki: “Biz bir sözleşme yaptık, bunun adı redevans sözleşmesi.” Ve bu redevans sözleşmesinde iki işlem yapıyorlar: Bir, kömür alıyorlar; iki, maden kiralıyorlar.

Şimdi, devlet kurumu olan Türkiye Kömür İşletmeleri, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na tabi mi? Tabi. Her kurum gibi ihale yaparak kömür alması gereken kurum, hangi cesaretle, hiçbir ihale yapmadan “redevans” diye -aslında bir karma sözleşmedir- uyduruk bir şeyle bu kömürü fahiş fiyatlarla alıyor. Buna cevap vermiyorlar, buna cevap veremiyorlar.

İkincisi: Yeni sahalar veriliyor. İhale yok, bir şey yok. Hangi cesaretle verebilirsiniz ya? Ve bir sözleşmenin en asli unsuru süre uzatımını genel müdür tek imzayla yapıyor ve bir raporun arkasındaki çizelgeden bahsediyor. 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’den yani KİT’lerle ilgili kanun hükmünde kararnameden konuşmaya vakit yok.

Ama, sonuçta ne oluyor biliyor musunuz? O 301 madenci öldü ya, o 301 madenci kazayla ölmedi; işte, bu sözleşmelerin koyduğu o dayıbaşı düzeniyle, o “hadi hadi” düzeniyle katledildi, öldürüldü, onların gözetiminde öldürüldü. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı görevini yapmadığı için, işte bu firmalardan fahiş fiyatlarla 1,5 milyon ton kapasiteli madenden 3,5 milyon ton kömür üreterek, her ton kömürde de devleti soydukları için öldürüldü. Ve, o işçilerin kanı gidildi, Maslak’taki o 52 katlı rezidansın binasının çimentosunda kullanıldı; işte, bu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının önünde kullanıldı. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, gelmişler bize, ellerinde… Savcıdan bahsediyorsunuz, diyorsunuz ki: “Kamu İhale Kurumunun yazısı var.” Çıkıp diyor musunuz o Kamu İhale Kurumunun yazısı sadece harçlarla ilgiliydi? Anlattığına göre şöyle söylüyorsun, Kamu İhale Kurumu bununla izin vermiş gibi…O, şu kadar bir yazıdır, ben devletten geldim, o yazıyı gördüm. Bana da o genel müdür gönderdi, “Bu, uygunluk yazısı.” dedi. Zor bela yazıyı buldum, güç bela yazıyı buldum ki vergiyle alakalı bir durum. Ve bunlar Kamu İhale Kurumuna gitmişler, bundan onay almaya çalışmışlar, o Kamu İhale Kurumu bunlara onay vermedi. Yıllar yılı her kurum Kamu İhale Kurumuna bilgi vererek ihale yapmak zorundayken bunlar Kamu İhale Kurumundan saklayarak ihalesiz, fahiş fiyatlarla milyarlarca dolar kömür aldı. Sonuç ne oldu? O kömürle, o doğal gaz yolsuzluklarının üstüne elektrik fiyatları 2 katına çıktı. Millet inim inim inliyor ya.

Geliyorsunuz burada… Yazık değil mi kendi milletvekilini yanlış bilgilendiriyorsun ve bu eksik ve yanlış bilgilerinle gelip bir de üstüne hakaret ediyorsun. Hakaret etmiyorum çünkü mevcut durumunuz zaten çok ağır, benim bir şey söylememe gerek yok.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdoğdu.

VI.- GENSORU (Devam)

A) Ön Görüşmeler (Devam)

1.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu ve 20 milletvekilinin; Soma maden sahasında redevans ve hizmet alım sözleşmeleriyle çalışan firmaları kolladığı, bu firmalara işlerin ihalesiz ve usulsüz verilmesini sağladığı iddiasıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/43) (Devam)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu.

Buyurunuz Sayın Kuşoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gensoru hakkında CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi bu vesilesiyle saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, gensoru metnini okudunuz mu? Genellikle gensoru metinleri okunmaz, bu sefer de biraz ani olarak gündeme geldi, okumamışsınızdır gündemin yoğunluğu nedeniyle, komisyon çalışmaları nedeniyle.

Ben size çok kısaca anlatayım: Bu, 301 kişinin öldüğü facia alanı olan Soma maden sahasında Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumunun, TKİ Genel Müdürlüğünün çalıştığı iki firma var; bunlar: İmbat AŞ ve Soma AŞ. Bu firmalarla başlangıçta, 2004 ve 2005 yıllarında yapılan sözleşmeler gayet makul, mevzuata uygun sözleşmeler iken, daha sonraki yıllarda bunlarla ilgili ek işler de yine mevzuata uygun verilmişken 2013 tarihine geliniyor, bakın, 8/10/2013 tarihinde her iki firmayla da süre uzatımı yapılıyor. Bu ikisi de, her iki firmayla yapılan bu süre uzatımı anlaşmaları da, hem kamu ihale mevzuatına hem de TKİ’nin kendi redevans yönergesine aykırı. Mevzuata aykırı işlem yapılmış ve bu işlemlerle, bu süre uzatımıyla, ek iş verilmesiyle iki firmaya toplam 4 milyar liranın üzerinde, bakın 4 milyar liranın üzerinde, en az 2 milyar doların üzerinde -ki bunu farklı bir şekilde de hesaplayabilirim, biraz sonra ayrıntılı olarak göstereceğim- bir ayrıcalık tanınmış, avantaj tanınmış; konu bu, çok basit, karmaşık bir tarafı yok. Bununla ilgili olarak detaylarına gireceğim.

Değerli arkadaşlarım, ben buraya bir gensoruyla, bir yolsuzluk mevzusuyla gelmekten de mutlu değilim, bakın onu açıkça söyleyeyim. Bir Türkiye Cumhuriyeti Bakanını burada gelip de suçlamak güzel bir hadise değil bir milletvekili için; ben de bundan mutluluk duymuyorum. Bu konuya da mal bulmuş Mağribî gibi saldırmadım.

Bakın, bu konu aylar önce geldi. Geçen yıl konu gündeme geldiğinde ben Sayın Bakanla yan yana oturdum kendisine anlattım, konuyu anlattım, açıkladım. Dedim ki: Sayın Bakan, böyle böyle bir durum var, bunu söylüyorlar, bununla ilgili bir şeyler yapın. Yani yazıya girmeyecek konuları da, resmî yazışmalarda olmaması gereken konuları da kendisine söyledim, “Tamam.” dedi. Daha sonra yazılı soru önergeleri verdim. Daha sonra konu torba kanun sırasında -bir madde vardı- tekrar gündeme geldi, sonra bütçe görüşmeleri sırasında tekrar gündeme geldi. Kendisiyle tekrar tekrar bunları konuştum ama hiçbirisinde cevap veremedi.

Ayrıca, değerli arkadaşlarım, ben, Sayın Bakana, bakın, 9 sayfalık bir mektup yazdım, 9 sayfalık. Bu mektupta konuyu da anlattım ayrıca, 9 sayfalık bu mektubu yazdım. Bütçe görüşmeleri sırasında dedim ki: “Sayın Bakan, niçin cevap vermediniz mektuba?” Bu mektubu ben Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına da gönderdim, kendisi teşekkür etti. Konuşmamı anlatmam. Sayıştay Başkanına da gönderdim, bu mektubu Plan ve Bütçe Komisyonu Başkan ve üyelerine de gönderdim, KİT Komisyonu Başkan ve üyelerine de gönderdim. Çok önemli iddialar var. Sayın Bakandan çıt çıkmadı. Bütçe Komisyonunda dedi ki: “Bana göndermedin.” Tarih numarası ile hangi gün teslim alındıysa onları da verdim kendisine. Yani böyle durup dururken ortaya çıkıp da “Ah, yakaladık bir bakanı, onu mahvedelim.” diye çıkmadım ortaya. Yani yapılması gereken ne varsa bütün hepsini fazlasıyla yaptım çok büyük bir titizlikle. Ondan sonra bu noktaya kadar geldi, ondan sonra cevap alınamadığı için şimdiye kadar gensoru vermek zorunda kaldık. Yani tutup da konuya balıklama atlamış değiliz, çok detaylı olarak incelemiş, ondan sonra konuyu gündeme getirmiş durumdayız.

Bir konuya değineceğim. Dün bir gazetede Değerli İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu “Gensoru müessesesi işlemiyor, milletvekilleri kendi partilerinden olan bakanların aleyhine oy kullanmıyorlar, bir denetim olmuyor yani. Evet, şeklen gensoru müessesesi var ama bu müessese işlemiyor.” demiş.

ENGİN ALTAY (Sinop) – O da hain demek ki! Al, içinizden bir hain daha çıktı!

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Bu dün bir gazetede yer aldı. İnşallah böyle olmaz, bu sefer çok açık, net iddialar karşısında sizler de konuya dikkat edersiniz. Benim titizlikle getirdiğim bu iddialar karşısında bu Meclis, bu yüce Meclis gerekeni inşallah yapar. Çünkü değerli arkadaşlarım, yolsuzluk bireyler tarafından yapılıyor, usulsüzlük, yanlışlıklar kişiler tarafından, bireyler tarafından yapılıyor ama topluma mal oluyor, toplum kültürü oluyor. Bireylerle ilgili o yanlışı, yolsuzluğu yapanlarla ilgili gereken yapılmazsa toplum kültürü oluşuyor maalesef ve buna müsaade etmek yolsuzluk yapmaktan daha büyük bir günahtır, vebaldir, sorumluluktur. Bu yüce Meclisin buna izin vermeyeceğini, müsaade etmeyeceğini umuyorum. Bunu iyi niyetle söylüyorum. Bu toplumun ruhunun yolsuzluklarla yoğunlaşmaması gerekir. Onun için bu yüce Meclisin bu konuda özellikle gerekeni yapmış olmasını diliyorum.

Değerli milletvekilleri, mademki bir arada yaşıyoruz hangi fikirden olursak olalım, kurallar koymak, bu kuralları uygulamak zorundayız hep birlikte, bu kuralları uygulamak zorundayız. Kurallara bağlı olmak zorundayız ve adaleti gerçekleştirmek zorundayız. Bunlar işin hukuki boyutu, resmî boyutu, demokratik boyutu ama diğer boyutu da var, vicdani boyutu da var. Yarın cuma namazında çoğunluğumuz hutbede hocanın “Allah adaleti, iyiliği ve akrabaya yardımı emreder.” ayetini duyacaksınız. Adaleti birlikte gerçekleştirmemiz gerekir. Adaleti istememiz lazım değerli arkadaşlarım. Adalet neyse onun tecellisi için vicdanen gereğini yerine getirmemiz lazım hep birlikte.

Değerli milletvekilleri, tekrar gensorunun konusuna dönüyorum. Biraz önce özetledim, şimdi ayrıntılı olarak vereyim.

Şimdi, biliyorsunuz 13 Mayıs 2014’te 301 kişinin öldüğü maden sahasında -önemli bir kömür madeni sahasıdır- burada biraz önce söylediğim gibi TKİ çalışır. TKİ’nin sözleşme yaptığı iki firma var. Bunlardan bir tanesi İmbat AŞ’yle redevans sözleşmesi. Biraz önce sayın hatip dedi ki: ”Bir sözleşme var.” Öyle değil, iki sözleşme var, iki tip sözleşme var: Bir redevans sözleşmesi, bir hizmet alım sözleşmesi. Redevans sözleşmesi TKİ’nin kendi yönergesine tabi ağırlıklı olarak, hizmet alım sözleşmesi ise 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu ile 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na tabi. Dolayısıyla, böyle, birbirinden ayrılması gereken, farklı konular. Önce, müsaadenizle, redevansçı İmbat AŞ’yle yapılan sözleşmeden bahsedeyim.

Bakın, 4/10/2004 tarihinde İmbat AŞ’yle bir sözleşme yapılmış. İR-1918, İR-4623, İR-4009, bunlar ruhsat numaraları; bu sahalarla ilgili olarak 2004’te sözleşme yapılmış. 31/12/2015 tarihine kadar redevans sözleşmesi geçerli olmuş. 12/4/2006’da uyarlama yapılmış 16/154 sayılı Yönetim Kurulu Kararı’yla. Bakın, Yönetim Kurulu kararı var. Gelinmiş 26/9/2007’ye, burada da bir ek iş verilmiş, burada da 5 milyon 589 bin ton ek iş verilmiş ama bunun için de 25/466 sayılı Yönetim Kurulu Kararı var, yine Yönetim Kurulu kararı alınmış. Bunlarla ilgili herhangi bir iddiada bulunmuyorum, bunlar normal, mevzuata uygun yapılan işlemler.

Ancak, 8/10/2013 tarihine geliniyor, 8/10/2013 tarihinde, 2004’te yapılan sözleşme 1/10/2028 tarihine kadar uzatılıyor, bakın, 2028 tarihine kadar uzatılıyor bu sefer. Daha önce Yönetim Kurulu kararıyla yapılan işler… 5 milyon ek iş verilmiş, mesela onda Yönetim Kurulu kararı var; uyarlama yapılıyor, Yönetim Kurulu kararı var. Bu sefer 2028’e kadar uzatılıyor, Yönetim Kurulu kararı yok, ihale de yok ama verilen işi -bakın, on üç yıl- normalde 2015’te bitecek işi 2028’e kadar uzatıyor, on üç yıl. İmbat AŞ’nin her sene, şu anda, en az 5 milyon, 6 milyon, 7 milyon tona kadar kömür çıkarımları söz konusu, hepsinin detayı var bende. Buna göre, 3 milyon tondan hesaplıyorum, yıllık 3 milyon ton kömür çıkaracağını hesaplıyorum. Bakın, 5, 6, 7 değil, 3 milyon ton, en düşüğünden hesaplıyorum. 3 milyon tondan on üç yıl 39 milyon ton kömür yapar. 39 milyon ton kömür veriliyor ihalesiz, Yönetim Kurulu kararı olmaksızın bakın.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Rezalet!

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – TKİ’nin şimdiye kadar İmbat AŞ’den aldığı kömürlerin -2014’ü saymıyorum- 2013’e kadar ortalama fiyatı da ton başına 61,75. 61 lira 75 kuruş, 39 milyon ton; 2,5 milyar lira yapıyor, 2,5 milyar lira. Bunu 65 milyon ton olarak da hesaplamak mümkün, o zaman da çok daha fazla -5 milyar lira- bir meblağa ulaşıyoruz.

Şimdi, bu yapılan işlemler -biraz önce söyledim- TKİ’nin kendi redevans yönetmeliği var, burada, bu yönetmeliğin 13’üncü maddesi var, bu maddeye aykırı. Bu madde kapsamında olan ek işler muhakkak, bakın, muhakkak çok net olarak Yönetim Kurulunun onayından geçmek zorunda. Burada aynen böyle yazıyor, biraz önce HDP’li milletvekili arkadaşım maddeyi de okudu, buna uygun olmak zorunda, uygun değil.

Ayrıca, süre uzatımıyla ilgili böyle bir yetkisi yoktur. Diyor ki: “Süreyi değiştirmek Yönetim Kurulunun yetkisinde dahi değildir.” Bakın, biraz önce Mücahit Bey dedi ki: “Süre değiştirilmiş. Ne oldu?” Süreyi değiştirmek yetkisinde dahi değil, hadi ek iş verebiliyor Yönetim Kurulu ama süreyi değiştiremiyor. Bu kadar anormal işler yapılıyor yani bu kadar açık, nasıl ifade edeyim. Sözleşme süresinin on üç yıl artırılarak en az 39 milyon ton kömür ve 2,5 milyar lira avantaj sağlandığı firmaya çok açıktır. Sayın Bakan da buna seyirci kalmıştır, benim defalarca bunu anlatmama rağmen çok açık, net olarak. Biraz sonra ne söylediğini, ne savunma yaptığını da söyleyeceğim, nasıl geçersiz olduğunu da...

Şimdi, geleyim, diğer firmaya. Bu alandaki diğer firma Soma AŞ. Soma AŞ’yle de biraz önce söylediğim gibi redevans değil, hizmet alım sözleşmesi yapılmış 8/9/2005 tarihinde. İR-1841-2406 ruhsat no.lu saha, 18 milyon tonluk bir sözleşme bu, Geventepe için yapılmış. Daha sonra ilk ilave 30/6/2011’de ilave iş olarak yapılmış. Bu mevzuata uygun, Yönetim Kurulu Kararı da var çünkü süre uzatımı söz konusu değil.

İkinci ilave iş olarak 1/3/2012’de yapılmış. Yönetim Kurulu Kararı var, 2 milyon 136 bin ton. Bakın, çok net ama ikinci ilave Merkez Mumya mevkisine aktarılmış. Geventepe verilmiş, daha başka bir yer, Merkez Mumya’ya aktarılıyor. Bu da mevzuata aykırı. Ruhsat numarası İR-2535, bunun da.

Üçüncü ilave 8/11/2012’de yapılmış, Yönetim Kurulu Kararı var, 35/429. Yönetim Kurulu Kararı’nda diyor ki: “Işıklar sahasında bulunan rezervin (İR-944) 31/12/2016 tarihine kadar Soma Anonim Şirketi Firmasına işlettirilmesine…” Burası da tamamen ayrı bir yer. Burada 35 milyon ton rezerv var, kömür rezervi var ve bu rezervin 6 milyon tonu bu firmaya veriliyor; 35 milyonun 6 milyon tonu. Yani Geventepe’de üretime başlayan firma burada, Sincan gibi bir yerde devam ediyor. Önce Mumya mevkisine, daha sonra da Işıklar’a geçiyor.

Dördüncü ilave bakın, iki firmaya da 8/10/2013 tarihinde süre uzatımı yapılıyor, aynı tarihte TKİ tarafından. Diyor ki: “8/9/2005 tarihli sözleşme süresi 31/12/2026’ya kadar…” Normalde 2016’da bitmesi gereken iş süresi 2026’ya kadar uzatılıyor. Yani on yıl uzatılıyor ama Yönetim Kurulu Kararı yok, ihale yok yine. 30 milyon ton kömür üretimi söz konusu on yıl için, aynı 3 milyondan hesaplıyorum. Kamu ihale mevzuatına göre, Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’nun 24’üncü maddesine göre yüzde 20 en fazla artırım söz konusu olabilir, yüzde 20. Bakın, bu onu katbekat aşıyor, asıl işi de aşıyor, böyle bir iş veriliyor. Soma AŞ’ye verilen kömürlerin ortalama fiyatı 58,39 lira ton başına, çarpıyorum on yılla, en az 1 milyar 750 milyon lira da buradan bir avantajı söz konusu. İki firmanın en az 4 milyar lira, 4 milyarın çok üzerinde, 2 milyar doların çok üzerinde. Bunlar, en azdan, asgariden hesapladığım rakamlar. İmbat AŞ için 2,5, Soma AŞ için 1,750, toplam 4 milyarı aşan, 2 milyar doları aşan büyük rakamlar. Bunlar her yerde büyük para, dediğim gibi, değerli arkadaşlarım.

Şimdi, bu durum dikkate alınmayacak bir durum değil, Sayın Bakanın da dikkate alması lazımdı. Burhan Kuzu Hoca’yı mahcup edip burada bu Meclisin gerekeni yapacağını düşünüyorum tekrar.

Şimdi, Sayın Bakan bunlarla ilgili olarak ne dedi? Sayın Bakan farklı, aldatıcı, yanlış bilgiler verdi, biraz önce Mücahit Bey de -kendisinin yapacağı bir şey yok- verilen bu bilgileri tekrarladı. 31/07/2007 tarihinde 600000/580 no.lu bir Yönetim Kurulu Kararı var. “2007 yılında alınan bu Yönetim Kurulu kararına istinaden yapıldı.” deniyor. Böyle bir Yönetim Kurulu geçerli değil, takriri vardır yönetim kurullarının. O takrirle sınır bellidir, o da kanuna uygun olur. Bu, yönergeye de uygun değil, İhale Kanunu’na da uygun değil bir kere. (CHP sıralarından alkışlar) Böyle bir yekti verilemez, böyle bir yetkinin Yönetim Kurulundan genel müdüre aktarılması söz konusu olamaz bir kere. Aktarılmamıştır, 2007’deki kısıtlıdır. Sayın Bakan içeriğini açıklasın bakalım, takrirde neler verilmiş, hangi yetkiler verilmiş genel müdüre. Böyle bir yetki yok bir kere. Ondan sonra diyor ki bu konularla ilgili olarak Sayın Bakan: “Ben bunu incelettim müfettişlere.” Kendi müfettişlerine inceletiyor istediği gibi ama bu konuyu değil. Bu konu 2013’te olmuş, geçmiş yıllardakini inceletmiş, bu yılı inceletmemiş bir kere.

İki: “Mahkeme kararı var.” diyor. Mahkeme kararı da geçmiş yıllardakiyle ilgili var, onu bilmiyorum, 2013’teki bu olayla ilgili olarak mahkeme kararı da yok. Ben suç duyurusunda bulundum, bir mahkeme kararı olacaksa bundan sonra olacak, suç duyurusunda da ayrıca bulundum. “Eğer ciddiysen, erkeksen, kabadayıysan, suç duyurusunda bulunursun!” demişti Plan ve Bütçe Komisyonunda Sayın Bakan bana, neden böyle bir şeye gerek duydu bilmiyorum, hâlbuki o tarihte de bulunmuştum.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Savcıları ayarladı ya orada, onun için.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Konu bağımsız yargıya da intikal etmiştir ama yüce Meclisin burada gerekeni yapacağına inanıyorum.

Değerli arkadaşlarım, yine size sesleniyorum değerli milletvekilleri, Shakespeare’e ithaf edilen bir söz var, bakın, bunu burada tekrarlamak istiyorum: “Sevmekten korkanlar, kaybetmekten korkanlardır; düşünmekten korkanlar, sorumluluk almaktan korkanlardır; konuşmaktan korkanlar, eleştirilmekten korkanlardır…” Gevezelik değil, konuşmaktan korkanlardan bahsediyor. “…yaşlılıktan korkanlar, gençliğin ve yaşamın kıymetini bilmeyenlerdir, yaşamaktan korkanlardır; unutulmaktan korkanlar, dünyada kalıcı eser bırakmayanlardır; ölmekten korkanlar, ölüme hazır olmadıkları için korkmaktadırlar.” Sayın Bakan da Bakanlığı bırakmaktan korkuyor çünkü hesap vermekten korkuyor. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar) Şimdiye kadar da veremedi bu hesabı. Biraz önce söylediğim şekilde, defalarca kendisiyle muhatap olduğum hâlde, Plan ve Bütçe Komisyonunda yazışmalarla defalarca kendisine sorduğum hâlde, konuya cevap veremedi. Şimdiye kadar istifa etmesi gerekirdi, hesap vermekten korktuğu için istifa edemedi.

Değerli arkadaşlarım, başka konular da var, onları da ilave olarak söylemek istiyordum ama yirmi dakikalık sürem yeterli olmadı.

Biraz önce söylediğim gibi, burada bulunmaktan çok mutluluk duymadım, bir yolsuzluk konusuyla ilgili olarak bir cumhuriyet Bakanını suçlamaktan mutlu olmadım ama gerçek maalesef böyle.

Ben sizlerin vicdanına sesleniyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Bu konuyla ilgili olarak gerekeni lütfen yapınız.

Saygılar sunuyorum efendim. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kuşoğlu.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız…

Buyurunuz Sayın Yıldız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sizlerin de çok iyi bildiği gibi, Bakanlık olarak, Meclis denetim mekanizmasının çalışmasına en üst seviyede dikkat ve özen gösteren kuruluşlardan bir tanesiyiz ve yaptığımız bütün işleri bütün şeffaflığıyla beraber, hamdolsun, savunabilecek durumdayız.

Şu ana kadar Bakanlığımızla alakalı, göreve başladığımızdan buyana yaklaşık 2.500 tane soruya cevap verildi. Soru önergelerinin cevaplandırılmasında sadece sizlerin bilgilendirilmesiyle alakalı değil, öneri ve katkılarla beraber bunlar değerlendirildi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İnternet sitesinde de bunlar yayınlandı. Yaklaşık 7 bin sayfa civarında da bu bilgiler hep beraber yayınlanmış oldu.

Tabii ki gensoru müessesesi, yüce Meclisimizin milletvekillerine sunmuş olduğu bir sorgulama ve denetleme mekanizmasıdır ve doğru kullanılmalıdır. Bundan öncekilerde de olduğu gibi, bugün burada her konuştuğum cümlenin grup başkan vekillerine evrakları dağıtılmak kaydıyla inşallah bu sözlerimi tamamlayacağım.

Değerli arkadaşlar, şu ana kadar yorumu, tavsiyesi, önerisi, eleştirisi, hakareti, ithamı, suçlaması olan bir kısım konuşmalar yapıldı. 17 tane hakaret, 57 tane suçlama, 36 tane eleştiri ve bir kısım cümleler edildi. Bunların hakaret olanlarını iade ediyorum, diğer bütün cümlelerle alakalı konuşmama inşallah devam ediyorum. Ama hiçbir zaman için görülmemiştir ki bir milletvekili bir bakanın televizyon konuşmasından alıntı yaparak bunun gizemli bir durummuş gibi aktarılması Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda ilk defa olmuştur arkadaşlar. Libya’dan niçin çekildiğimiz sorulmuştur. Güvenlik gerekçesiyle çekilmişizdir. Bunun herhangi bir gizemi, herhangi bir saklısı, gizlisi yoktur. Bizim Total’den aldığımız hissenin televizyonlarda lansmanıyla beraber yaptığımız programda acaba bunlar yapılmış mıdır diye ilk defa soruluyor arkadaşlar. O yüzden burada her konuya açıklığıyla beraber cevap vereceğim.

Şimdi, gensoru müessesi ciddi bir müessese ve gensoruya muhatap olan bakanlar da bunu bütün yönleriyle beraber değerlendirmek durumundadırlar. Ama CHP Grubunun bütün milletvekillerini kapsamadığını şuradan belirtmek isterim: Bu gensoru ilk defa 9 Ocak 2015’te verildi. 16 CHP’li milletvekili arkadaşımız imzasını geri çekti ve gensoru düştü. Ondan sonra o milletvekillerinin 3’ünün haricinde 13 tane milletvekili yeniden oraya imza koymadılar, ikinci gensoruya imza koymadılar. Sebebini biraz sonra anlatacağım.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Gensoruyu saklamaya kalktığın için oldu o.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) –

Şimdi, tabii ki bu CHP’nin iç sorunu arkadaşlar. Bununla alakalı herhangi bir… Bu iddiaları ciddi bulmadıkları için imzalarını çekmiş olabilirler, başka bir gerekçeyle çekmiş olabilirler, bu CHP’nin kendi içindeki konu. İtham şu, bakın, bu cümleyi lütfen dikkatli dinleyin arkadaşlar: “İki firmaya verilen iş hukuka uygundur ancak iş süreleri Yönetim Kurulu kararı olmaksızın uzatılmıştır. Dolayısıyla, mevzuata aykırı işlem yapılmıştır.” Hayır, iş sürelerinin uzatımı mevzuata aykırı değildir. Şu anda 4 tane grup başkan vekilimize bunlarla alakalı evrakları sunuyorum. Evrakta şunu söylüyor, biraz önce defalardır soruldu ama bir kere cevap vermekte yeterlilik görüyorum. Yönetim Kurulu genel müdürüne diyor ki: “Benim şu yetkilerimi falan, falan, falan yetkileri kullanabilirsin.” Onları tadat etmiş; sınırsız da bir yetki vermiyor ama. Diyor ki: “Bunların içerisinde iş programı değişikliği onayı, iş programı ve giderlerinin gider grubu iç ödeneklere aktarmaları, sözleşmenin süre uzatımı onayı...”

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ya, on beş yıl veremez Sayın Bakan.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Sözleşmenin süre uzatım onayını veriyor, Yönetim Kurulu genel müdüre bu yetkiyi veriyor arkadaşlar.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Allahtan kork, on beş sene, on sene süre uzatımı mı olur?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Şimdi, evrakını da arkadaşlar veriyorlar. (Gürültüler)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Vermiyor, vermiyor! Doğru söylemiyorsunuz.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Burada, değerli arkadaşlar, gensorunun cevabı bu noktada bitmiştir, bu gensorunun cevabı burada tamamlanmıştır. Bundan sonraki anlatacaklarımı da, lütfen, dikkatlerinize sunuyorum.

Yetki devriyle alakalı ayrıntıları irdeleyecek olursak, Türk kamu hukukunda yetki devri hususu 3046 sayılı Kanun’un 38’inci maddesinde hükme bağlanmış ve “Bakan, müsteşar ve her kademedeki bakanlık ve kuruluş yöneticileri, gerektiğinde sınırlarını yazılı olarak açıkça belirlemek şartıyla yetkilerinden bir kısmını astlarına devredebilir. Ancak yetki devri yetki devreden amirin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.” demiş. Yetkiler devredilebilir, sorumluluklar devredilmez.

Bu düzenlemeye paralel bir hüküm de 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 9’uncu maddesinde, “Yönetim kurulları sınırlarını açıkça belirlemek şartıyla yetkilerinden bir kısmını genel müdüre devredebilirler. Ancak; yetki devri yönetim kurulunun sorumluluğunu kaldırmaz.” der.

Şimdi, TKİ Yönetim Kurulu yetki devrini 31/7/2007 tarihinde ilgili sayı, rakamlarıyla beraber devrediyor ve bunu da aynı şekilde açıklıyor, sözleşme sürelerinin uzatılmasında genel müdüre yetki devredilebileceğini kayıtlıyor. Ve bunun da bütün maddeleri burada, Yönetim Kurulu kararıyla beraber yine grup başkan vekillerine arzım olacak. Dolayısıyla, Yönetim Kurulunun yetkilerinden bir kısmını genel müdüre devretmesinde, genel müdürün de bu yetkiyi kullanmasında bu karara göre herhangi bir mahzur yok.

Gensoruda imzası bulunan Sayın Kuşoğlu’nun bu konuya ilişkin tarafıma verdiği (7/46984) ve (7/46986) numaralı yazılı soru önergelerini geçtiğimiz yılın yedinci ayında cevapladım. Ufak bir mevzuat araştırmasıyla dahi anlaşılabilecek, anlaşılması son derece kolay olabilecek bir konunun niçin gensoru gündemine geldiğini bir kez daha sizlerle paylaşmak isterim. Bu, bir yazısında kendisinin bunaldığını ama bu bunalmada aynı cephede olduğu insanlar tarafından vurulduğunu, düşman kurşunuyla değil, kendi kurşunuyla beraber vurulduğunu söylemesi bu gerekçelerden bir tanesi olabilir, belki de olmayabilir. Benim bu konunun içerisine girecek hâlim yok. Belki CHP’liliğini göstermek istiyor olabilir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yazının tamamını oku.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Ben bununla alakalı yorum yapamam ama teknik açıdan baktığımızda siyasi yorumlamaları kendine ait olmak kaydıyla bunun, bu konunun teknik detaylarına girmek isterim.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sen ihalesiz nasıl kömür aldın, onu anlat.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Çünkü, değerli arkadaşlar, bu gensorunun yalnızca CHP’nin içerisinde değil, CHP milletvekillerinin içerisinde de ayrı görüşlere sahip olunduğunu biraz sonra size evraklarıyla beraber sunacağım.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sen kendininkine bak, 50 milletvekili oy vermedi, sen onu söyle.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Eylül 2014’te Bakanlığımıza bir dilekçe veriliyor. Kasım 2014’te de cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunuluyor.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, konuşmacıya söyler misiniz gensoruyla ilgili konuşsun, çok önemli bir konu var, CHP dedikodusu yapıyor. Biraz ciddi olun ya!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Bu iddialar Kasım 2014 tarihinde bütçe görüşmeleri sırasında Plan ve Bütçe Komisyonunda gündeme geliyor. Orada üç şeyden bahsediliyor değerli arkadaşlar, aynı şahıs tarafından yalnız: TKİ Genel Müdürlüğünce 2 firmaya ihalesiz ve mevzuata aykırı şekilde iş verilmiştir. Bu işlerin süreleri Yönetim Kurulu kararı olmadan uzatılmıştır ve bu işlemler sonucunda kamu zarar etmiştir, üç tane itham var. Biz bunların hepsini Komisyonda anlattık ve gücümüzü şeffaflığımızdan aldığımızı, Allah’a şükür veremeyeceğimiz bir hesabın olmadığını belirttik.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Hangi hesabı verdin bugüne kadar?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Bu iddiaların doğru olmadığını ispat eden belgeleri şu anda grup başkan vekillerimize gönderiyorum. Bu belgeler 1 adet Bakanlık Teftiş Kurulu kararı; 1 adet Başbakanlık Teftiş Kurulu kararı; bu yetmez, 2 adet Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı kararı; bu da yetmez, 1 adet mahkeme kararı, 1 adet Kamu İhale Kurumu görüşü, 1 adet de akademik nitelikli hukuk görüşünü içeren rapor. Değerli arkadaşlar, grup başkan vekillerimize bu 8 adet, başlıklı dosyayı taraflarına şu anda arz ediyorum.

Ancak, Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan bu 3 ithamın 2’sinden vazgeçilmiştir aynı şahıs tarafından. Niçin? Konunun bir kısmı, önemli bir kısmı anlaşıldığı için.

HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Bakan, insanları zan altında bırakmayın, “Aynı şahıs” dediğiniz kim?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Demek ki konu yeterince anlaşılmış ve 2 firmaya ihalesiz ve mevzuata aykırı şekilde iş verildiği ve bu işlemler sonucunda kamunun zarar ettiği iddialarından vazgeçilmiştir.

Gensoru, defalarca vurgulanmış olmasına rağmen… Gerçi CHP’nin tamamının böyle düşünmediğini, bir kısım arkadaşların da böyle düşündüğünü biraz önce söylemiştim. Niçin?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – CHP’nin tamamı senin yolsuzluklara batık bir bakan olduğunu düşünüyor.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - 2009 tarihinde cumhuriyet savcılığına bulundukları suç duyurusunda bu iki sözleşmenin mevzuata aykırı, ihalesiz bir şekilde imzalandığı ve kamuyu zarara uğrattığı iddia edilmiş. Bu konu cumhuriyet savcılığınca işleme konulmamış ve kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Savcılığın bu kararına karşı bazı CHP milletvekilleri mahkemeye itiraz etmişler ve mahkeme de bu itirazları reddetmiştir.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Kanunu değiştirdin mi? Kanunu değiştirdin mi burada? Af kanunu çıkardın mı?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Dolayısıyla, gensoru verilmesinin tek gerekçesi olan ve bundan önceki CHP’nin verdiği gensorulardan bir tanesinin tekrar iade edilmesine sebep olan ve burada tekrar suç bastırmaya yönelik cümlelerin itibar görmediği bir ortamda bulunuyoruz arkadaşlar.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – İtibarsız olan sensin! 301 madencinin katilisin! Kimi işaret ediyorsun?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Belki bir ay daha geçseydi bu sunduğumuz bilgiler yeterince okunmuş olurdu ve bu ikinci önergenin de altına imza atacak milletvekili bulamayabilirlerdi.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başında da söylemiştim, şimdi bazı detaylara giriyoruz. Sayın Kuşoğlu tarafından verilen gensoru önergesine konu maden sahasının TKİ’ye devri karşılığında redevans sözleşmesi imzalanması ve kömür alımının ihalesiz yapılmasının kamu ihale mevzuatına aykırı olduğu ve kamuyu zarara uğrattığı hususları Yüksek Denetleme Kurulunun TKİ denetim raporlarında dile getirilmiştir. Yüksek Denetleme Kurulu bunun incelenmesini istiyor. YDK bu konunun öncelikle Bakanlığımız Teftiş Kurulu Başkanlığınca soruşturulmasını talep ediyor. Bu talep üzerine konu Bakanlığımız ve Teftiş Kurulunca soruşturulmuş ve özetle, bu iddiaların gerçeği yansıtmadığı, bu sahanın konumunun sağladığı avantajlar nedeniyle, söz konusu işin adı geçen firmaya verilmesinin teknik ve işletmecilik yönünde bir gereklilik olduğu ve bunun da kurum menfaatine olduğu belirtiliyor. Ek 3’te bunu da grup başkan vekillerine sunuyorum.

Başkanlığımız Teftiş Kurulunun kararından sonra konunun Başbakanlıkça soruşturulması isteniyor. Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığınca yapılan inceleme sonunda, bu iddiaların gerçeği yansıtmadığı ve yapılan işlemlerin ceza tazmin edilmesini ve disiplin cezası verilmesini gerektirmediği kararı veriliyor ancak konunun bir kez de Ankara Cumhuriyet Savcılığınca değerlendirilmesi talep ediliyor. Ek 4’te de bunun evraklarını kendilerine sunuyorum, o da şu arkadaşlar. Konu Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca inceleniyor ve inceleme sonucunda 22/5/2006 tarih ve 2006/37977 soruşturma no.lu kararla beraber de TKİ Yönetim Kurulu üyelerinin olayda herhangi bir suçunun oluşmaması nedeniyle haklarında kamu davasının açılmasına gerek olmadığı ve işleme konulmamasına karar verildiği sunuluyor.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Öyle demiyor işte! “Kamu yararı vardır.” diyor, kamu yararının arkasına saklıyor savcı kapatıyor! Öyle demiyor işte, o tarafını da söyle!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bunu da, Ek 5’i de aynı şekilde grup başkan vekillerine, 4 partinin grup başkan vekillerine birazdan tevdi ediyoruz.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Oradaki o yazının tarihini de ver, Kamu İhale Kurumunun yazısını!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Aynı konu, bir grup CHP milletvekilinin, 2009 yılında TKİ’nin fakir ailelere dağıtılan kömürün mevzuata aykırı bir şekilde satın alındığı, usulsüzlük yapıldığı ve kamunun zarara uğratıldığı iddialarıyla beraber Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunuluyor ve yeniden dile getiriliyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 6 Aralık 2012’de karara bağlıyor. Bir an için karma akdin kapsamına girdiğini düşünsek bile, bakın, değerli arkadaşlar, Kamu İhale Kurumunun kapsamına girdiğini düşünsek bile -çünkü konu öyle değil- kendisinden rüçhan alım yapılan müteahhit, bu sefer de yukarıdaki belirtilen tek satış ölçütlerine göre doğrudan teminci durumunda bulunmaktadır ve sırf bu nedenle de kendisinin doğrudan temin yöntemiyle alım yapılmasında ihale mevzuatına aykırılık bulunmamaktadır.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bütün bunların çerçevesinde son cümleyi de şöyle tamamlıyor: “Sonuç olarak, burada TKİ’nin normal şartlarda piyasa koşullarında kendi denetimindeki üretim şartlarında üretim yaptırdığı üreticilerden kendisi için oluşturduğu avantajlı fiyatın hazineyi de yararlandırması söz konusu olmaktadır.” ifadelerine yer veriliyor. Bununla alakalı kamu davası açılmasına gerek olmadığına ve işleme konulmamasına karar verildiğine; bu başlık altında incelenen işlemlerin daha önceki tarihlerde de soruşturmalara konu edildiğine; idari ve adli süreçler sonunda işlemlerin, uygulamaların, mevzuata uygun olduğunun belirlendiğine... Sonuçta “Takipsizlik kararı verildiği, kararın kesinleştiği tespit olunmuştur.“ diyor. Bunu da, mahkeme kararları ve savcılıkla alakalı kararları Ek 6’yla beraber grup başkan vekillerine dağıtıyoruz arkadaşlar.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının yukarıda da verilen, adı geçen 6 Aralık 2012 tarih ve ilgili sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara, şikâyetçi milletvekili tarafından tekrar mahkemeye itiraz ediliyor ve...

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – O milletvekili benim. Kanunu değiştirdin mi, değiştirmedin mi?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - ...ağır ceza mahkemesi itirazın reddine karar veriyor. Bunu da itirazın reddine karar vermesini de diğer bir ekle beraber grup başkan vekillerine veriyoruz. Böylece bu iddialara ilişkin adli ve idari bütün soruşturma süreçleri tamamlanıyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, konu şu: CHP’nin kurumsal olarak verdiği bu yapı gensoruda ne yazık ki zemin bulamıyor. Buna baştan bir karar vermeleri lazım. CHP oturacak, kendi içinde bununla alakalı bir karar alacak ve bunu kamuoyuyla paylaşacak.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepimizin bildiği üzere, TKİ Genel Müdürlüğü 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında kurulmuş ve bu KHK çerçevesinde faaliyet gösteren, her türlü faaliyet ve işlemlerinde -değerli arkadaşlar, burası önemli- Genel Müdürlük Teftiş Kurulu Başkanlığına, Bakanlık Denetim Hizmetleri Başkanlığına, Hazine Kontrolörleri Kurulu Başkanlığına, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığına, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Başkanlığına, Kamu İhale Kurumu Başkanlığına, Sayıştay Başkanlığına, adli yargı yerlerine ve idari yargı yerlerine olmak üzere toplam 9 adet adli ve idari organın denetimine tabidir.

TKİ Genel Müdürlüğünün 2013 yılına ait denetim raporunda, Sayıştay Rapor Değerlendirme Kurulunun 13/10/2014 tarih ve 2014/54 sayılı oturumunda -burası da çok önemli arkadaşlar- üstelik Sayın Kuşoğlu’nun Sayıştay Başkanlığına verdiği 19/9/2014 tarihli şikâyet dilekçesinden sonra... Bir milletvekili şikâyet ediyor, Sayıştay Rapor Değerlendirme Kurulu bunu rapora bağlıyor o şikâyet dilekçesinden sonra. Bu raporda, TKİ Genel Müdürlüğünün 2013 yılındaki bütün karar ve işlemlerini inceleyen ve toplumda 2013 yılı işlemlerine ilişkin 5, genele ilişkin olarak da 10 adet olmak üzere 15 tane öneri ve tavsiyede bulunuyor. Sayıştayın TKİ 2013 yılı denetim raporunda, gensoru önergesine konu edilen sözleşmelerin süre uzatımlarına ilişkin bir inceleme veya soruşturma istenmemiş -Sayıştay raporunda da- ve herhangi bir öneri veya tavsiyede de yer verilmemiştir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, siz kurumlara yazı yazdınız mı “Sayıştayın teftiş taleplerini yerine getirmeyin.” diye?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Bunun anlamı, TKİ’nin bu işlemlerini Sayıştayın hukuki ve usule uygun gördüğü ve konuya Sayın Kuşoğlu gibi bakmadığıdır. Değerli arkadaşlar, bununla alakalı ek raporu da “Ek 10” olarak grup başkan vekillerine iletiyorum.

Değerli arkadaşlar, gensoru her iki tarafı keskin bir bıçaktır, karşıdakine dokunmazsa gelip size dokunur. O yüzden, bu işin dünyası var, ahireti var; iftiralardan sizi sakınmaya davet ediyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yıldız. (Gürültüler)

Sayın milletvekilleri, hepinizden bir ricam olacak, bir arı kovanına döndürdünüz, öyle bir uğultu var ki Bakanı bile doğru düzgün duymakta zorlandım. Lütfen, biraz sessiz olursanız talepleri daha iyi dinleyeceğim ve daha iyi duyacağım, siz de daha iyi aydınlanacaksınız.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Bakan kendisiyle ilgili daha önce verdiğimiz gensoruyu çekme gerekçemizi Genel Kurula yanlış aksettirdi.

İlaveten, bu gensoru mahiyetiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda bir bütünlük olmadığıyla itham etti, grubumuzla ilgili bir yanlış bilgilendirmede ve sataşmada bulundu, açıklamada bulunmak istiyorum.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Erdoğdu, siz ne istiyorsunuz?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, daha önce verdiğimiz gensorunun konuşmacısı bendim, “o milletvekili”, “itibarsız gensoru” diyerek şahsıma sataşmamış, hakaret etmiştir ve mütemadiyen de bu hakareti yapıyor, kürsüden cevap vermek istiyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın Kuşoğlu, sizin talebiniz…

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Bakan konuşması sırasında benim… (Gürültüler)

BAŞKAN – Lütfen sessiz olur musunuz, çok rica edeceğim sayın milletvekilleri. Yani daha ne söylememi beklersiniz ki sessiz olmak için, duyamıyorum.

Buyurunuz.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Bakan konuşması sırasında benim çok bunaldığımı ve CHP’liliğimi göstermek adına bu tür bir gensoru verdiğimi söyledi, onunla ilgili olarak konuşmak istiyorum.

BAŞKAN – Siz ne söylemiştiniz Sayın Bakan?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkanım, itibar konusu kişinin şahsıyla alakalı değildir, o çok açık bir şekilde ifadelendirilmiştir.

Sayın Altay’ın bahsettiği konu ise şöyledir: Böyle olduğu tamamen…

BAŞKAN – Şimdi, onların konuşmalarından sonra siz isterseniz cevap verin.

Buyurunuz Sayın Altay.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Altay açıklama hakkını kullanıyor herhâlde.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Efendim, düzeltme talep etmişti Sayın Altay.

BAŞKAN – Şimdi, sayın grup başkan vekilleri, çok rica edeceğim, lütfen…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Biz de sizden rica ediyoruz “İç Tüzük’ü uygulayın.” diye.

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Altay.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın (11/43) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (Sinop) – “Grubumuzun görüş birliğiyle ilgili Genel Kurula yanlış bilgi verdi.” dedim.

Sayın Elitaş, Başkanlık makamıyla konuşulurken, kürsüyle konuşulurken benim bildiğim, ayağa kalkılır. Tecrübeli bir milletvekilisiniz, bunu da size hatırlatırım. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, Sayın Bakanın ifadesi doğrudur. Daha önce Sayın Kuşoğlu’nun kaleme aldığı gensoruyu biz 9 Ocak tarihinde verdik ancak malum, 4 bakanla ilgili (9/8) esas numaralı Soruşturma Komisyonu Raporu’nun görüşüleceği güne bu gensoruyu monte edeceğinizden de adımız kadar emindik. Parlamentoda birbirinden çok ayrı iki işi bir arada oldubittiye getirip aradan çıkarma zihniyetinde olan AKP Grubunun bu niyetine dayalı olarak biz bir kısım arkadaşlarımızdan bu gensorudan -Başkanlığa da verilip sıra sayısı aldığı için- imzalarını geri çekmelerini talep ettik ve arkadaşlarımız bu sebeple sadece imzalarını geri çektiler, size güvendikleri, sizin yaptığınız işlerde usulsüzlük ve suistimal olmadığına inandıkları için değil.

Sayın Bakan diyor ki: “Efendim, çektiler ama sonra 3 kişi imza atmadı. Birinci gensoruda imzası olan 3 CHP’li milletvekili ikinci gensoru metnine imza koymadı yani gensoru metnine, mahiyetine itibar etmedi.”

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Olmayan şeyi açıklamak ne kadar zor oluyor. Hiç inanmadan söylüyorsun bunları, inanmadan.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Sayın Bakan, bizde sahte imza atma ve attırma âdeti yok, o sizin partinize ait. (CHP sıralarından alkışlar) Bu sebepten, burada olmayan arkadaşlarımızın yerine, Ankara dışında olan arkadaşlarımızın yerine ne biz grup başkan vekilleri ne bir parti yöneticimiz imza atamazdık. Bu bakımdan, bunun da altını çizmek isterim.

Gene, “Bu gensorunun mahiyetine Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda inanmayanlar, doğru bulmayanlar, kabul etmeyenler var.” ifadesini söyledi Sayın Bakan. Orada da şunu söylemek isterim: Buradaki Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna mensup bütün üyelerin Türkiye’nin enerji politikalarının ve diğer bazı politikalarının dip doruk yolsuzluk koktuğuna dair inançları tamdır. Bizi bırakın, CHP Grubunu bırakın, Türkiye’de yaşayan 77 milyon vatandaşımızın tümünün -size oy verenler dâhil- bu Hükûmetin yolsuzluk batağına bulaştığına dair inançları da tamdır.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Altay.

Buyurunuz Sayın Erdoğdu.

5.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu'nun, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın (11/43) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, bu gensoruda mütemadiyen şahsıma hakaretler ediliyor ama ben yine bu Meclisi ve bu milleti bilgilendirmek üzere kürsüye çıktım.

Bir şeyi doğru söylüyor, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Soma’yla alakalı büyük bir yolsuzluk tespit etti. Konu Başbakanlık Teftiş Kuruluna gitti; ben o zaman Hazinenin Teftiş Kurulundayım, konunun içindeyim, ne baskıların olduğunu biliyorum. Başbakanlık Teftiş Kurulu bir aklama raporu yazdı ama çekindiği için de sonucuna şöyle bir ibare koydu: “Bir de savcılık baksın.” Gitti; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının bahsettiği takipsizlik kararı elimde. Bakın, şu yazıyı getirip buraya koyacaksın. “13/5/2003 tarih ve 3830 sayılı Yasa’da 4734 sayılı KİK kapsamı dışında değerlendirildiği.” Ne anlıyorsunuz? Bu yazı diyor ki sanıyorsunuz “Kamu İhale Kanunu kapsamı dışında değildir.” değil mi? Savcılık kararından okuyorum, bu yazıyı buraya getirsin, bakalım yazının içeriğinde ne yazıyor, bir.

İkinci mesele: Savcı karar veriyor -bakın, bu hepimiz için çok hüzün verici bir şey arkadaşlar- savcının kararına bakın: “Esasen ticari bir kuruluş olan TKİ yöneticilerinin kendi üretim maliyetlerinin onda 1 maliyetiyle kömür üretimi yaptığı anlaşıldığından suçlanamayacağı sonucuna varılmıştır.” Bu bir hukuki değerlendirme değil, bu yargının var ya yüz kızartıcı durumu, “Onda 1 maliyetle değerlendirilmiş.” diyor yani TKİ 100 liraya mal ederken bunlar 10 liraya mal etmiş. Şu kazada görmedik mi 140 liraya mal etmiş. Şu savcı var ya şu savcı, şu savcının verdiği karar yüzünden, bu Enerji Bakanının verdiği kararlar yüzünden o 301 can gitti, o 301 can bundan gitti.

Şimdi, benim raporuma geliyor. Ben bir rapor yazdım. Ben o dedikoduları yapacak olsam Mehmet Şimşek’le odasında ne konuştuğumu, senin o danışmanken Hilmi Güler’le ilgili neler olduğunu, hepsini anlatırım ama ben böyle bir adam değilim, yine belgeyle konuşacağım sana.

Ben raporu yazdım. Bana ne zulümler edildi Hazine Müsteşarlığında, aranızda bilenler var ne zulümler edildiğini bana. Raporu götürdüm, cumhuriyet başsavcılığına verdim, bu Ali Babacan göndermedi, kendim götürdüm. Benim üzerimdeki görevleri aldılar -Hazine Müsteşarlığında çalışırken- ama rapor üzerinde yapacak hiçbir işlemleri yoktu. Sizin grup, tuttunuz, af kanunu çıkardınız mı kömür yolsuzluğuyla? 4734 sayılı Kanun’a (R) maddesini ekleyerek “Fakir ailelere kömür dağıtımı İhale Kanunu kapsamı dışındadır.” dediniz mi, demediniz mi? Peki, bunu diyerek bunu ihale kanunu dışına çıkararak akladınız mı, aklamadınız mı? Şimdi, buradan bağırıyorsunuz. Kusura bakmayın, bu suçun ortağısınız.

Neye üzülüyorum biliyor musunuz? Size oy veren insanlara üzülüyorum, ona yüreğim yanıyor.

GÜLAY DALYAN (İstanbul) – Hadi oradan, hadi oradan! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Niye aklıyorsunuz peki, fakirin parasını, yetimin hakkını, 301 madencinin cinayetini? Yazıklar olsun! Gerçekten içim kan ağlıyor ya, bu kadar haksızlık olmaz! (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN KAHVECİ (Karabük) – Kuyruk acısı var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdoğdu.

Buyurunuz Sayın Kuşoğlu.

6.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu'nun, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın (11/43) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanın konuşması sırasında şahsıma yaptığı sataşma üzerine söz aldım ama ona cevap vermeyeceğim konuyu saptırmamak için, benim CHP’liliğimden kimse şüphe edemez zaten. (CHP sıralarından alkışlar) Ama konuyu saptırmamak gerekir.

Bakın, Sayın Bakana bir iddiada bulundum ve bunu aylarca incelediğimi, kendisine yazılı olarak bildirdiğimi, kendisine anlattığımı, Plan ve Bütçe Komisyonunda defalarca anlattığımı da çok detaylı olarak söyledim.

Sayın Bakan, konuşmamda da belirttiğim gibi, diyor ki: “2007 yılında bir Yönetim Kurulu kararı var, ona istinaden bu yetki devri yapılmıştır.” Bakın, 2007 yılından sonra yapılan ek işlerle ilgili daima Yönetim Kurulu kararı alınmış, bir.

İkincisi: Yeniden süre uzatımıyla ilgili Yönetim Kurulunun yetkisi dahi yok. Yönetim Kurulu yetki devredemez zaten, yetkisi yok süre uzatımıyla ilgili. Süre uzatımı ihaleyi gerektiriyor. On sene ve on üç sene süre uzatılmış, Yönetim Kurulunun bu konuda yetkisi yok. Yönerge çok açık, “Süre uzatımı devredilemez.” diyor; çok açık, yönerge çok açık. Lütfen bunu görün, anlayın, böyle boşu boşuna gelmedik buraya. Bakın, burada da diyor ki: “Devri yapılabilenlerin genel müdüre yetki verilmesine…” Sadece yetki devredilebilenler devredilir diyor; çok açık bunlar.

Sayın Bakan iyi bir hatip, iyi bir siyasetçi, konusuna da vâkıf; karıştırdı konuyu, kafaları da karıştırdı. Bir çok kişi konuyu çalışmamıştır ama doğru değil. Daha önce yapılan mahkeme kararları 2013’le ilgili değil. Benim iddiam 2013’le ilgili, 2013’te olan bir hadise; 2006’dan bahsediyor, 2009’dan bahsediyor. Teftiş kurulu kararları da, raporları da, daha önceki mahkeme kararları da 2013’ten öncekilere ait, 2013’le hiçbir ilgisi yok. 2013’le ilgili olarak iddia ettiği bir bu var. Bu da o konuyla ilgili değil, arkasındaki eklere bakın, sadece demirbaşlarla ilgili sözleşmeler. Yani, kömür çıkarımıyla ilgili sözleşmenin süre uzatımı değil bu, farklı, çok basit konulardaki süre uzatımı ki süre uzatımı yetkisi yoktur yönergeye göre zaten. Bunları Sayın Bakanın söylememesi lazımdı. Sayın Bakanın şimdiye kadar, gerçekten, biraz önce söylediğim gibi, istifa etmiş olması lazımdı.

Bir de diyor ki: “Sayın Kuşoğlu bütçe konuşmasında yaptığı 3 iddiasının 2’sinden vazgeçmiştir.” Kamunun zarar ettiği çok açık, ondan vazgeçmedim; mevzuata aykırı yapılan işler çok açık, vazgeçmedim; hepsini bir araya getirdim, daha derli toplu bir şekilde size sundum; konu bu kadardır. Biraz devlette çalışmış olan, sözleşmeleri bilen, ihale mevzuatını bilen, yönergeleri bilen bunu çok net olarak görür.

Çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kuşoğlu.

Buyurunuz Sayın Yıldız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

7.- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın, Sinop Milletvekili Engin Altay, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ile Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları sırasında şahsına sataşmaları nedeniyle konuşması

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; huzurunuzu çok fazla işgal etmeden 3 temel noktanın tekrar bir açıklıkla ifade edilmesine gayret edeceğim. Öncelikle, konuşmamda dikkat ederek… Bu, CHP’nin tabii ki iç meselesidir, bu meseleye girmek bizim haddimiz değildir. Ama, ama dedim…

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – O zaman kendi işine bak canım. O zaman kendi işine bak.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi, bakın, biraz önce dahi, sehven, Sayın Altay “3 tane milletvekilimiz” dedi.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Siz dediniz “3 tane milletvekili imzasını atmadı.” diye.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Değil. Bakın, iki önergede imzası olanlar 5 kişi.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Allah’ım biz ne diyoruz, adam ne diyor!

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Yahu, size ne, size ne?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Sadece birinci önergede imzası olanlar 16 kişi, sadece ikinci önergede imzası olanlar 15 kişi.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Ne var, ne var Sayın Bakan? Yani, orada imzasını atmayanlar sizin temiz olduğunuz anlamına mı geliyor?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Şimdi söylüyorum: 13 kişi imzasını çekti.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Niye çektiğini anlattı size.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Düzenbazlığınızdan çekti.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Çok tesadüftür ki, 16 kişi imzasını koymadı. Bakın, şuradaki 16 kişi imzasını koymadı ve bununla alakalı yalnızca bir bilgi düzeltiyorum, herhangi bir şey söylemiyorum. Bunu ben yalnızca düzeltme…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne anlatıyorsun sen ne? Hırsızlığı anlat ya!

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Çocuksu bir şey, çok çocuksu çok.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Arkadaşlar, bu bilgiden niçin sinirlenirsiniz, bu sinirlenilecek bir bilgi değil ki.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Ya, sinirlenmiyoruz, sinirlenmiyoruz.

 ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Bu bilgi çok açık bilgi, tutanaklarda var, her tarafta var.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ne alakası var?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Niye? Ya, bu, endişe edilecek bir bilgi değil. Ya, rahat olun diyorum, endişe edilecek bir bilgi değil. Bunu ben, kavaslarla arkadaşımıza iletiyorum.

Değerli arkadaşlar, Yönetim Kurulu, devrettiği bu imza yetkisini genel müdüre verdi. Sayın Altay’a aktarıyorum ben bunu. Bu imza yetkisini, değerli arkadaşlar, 143 kere, 143 kere kullanmıştır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, sizin talimatınız olmadan dağıtılamaz.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Gerek yok Sayın Bakan.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Kendisine ver, kendisine.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – İade ediyoruz onu, iade.

BAŞKAN – Şimdi, lütfen, kuralları ihlal etmeyiniz.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Bakın, 143 kere, 143 kere kullanılan yetkiyle alakalı herhangi bir hukuksuzluk yok, bununla alakalı hukuksuzluk var.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – On beş yıl uzar mı, vicdanen söyle. On beş yıl ihalesiz uzar mı vicdanen söyle, ne olur ya!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, ben dedim ki: “Niçin Plan Bütçedeki ifadenizi gensoruya yansıtmadınız?” Mademki eminsiniz, niye yansıtmıyorsunuz? Sebebi: Değerli arkadaşlar, zarar ettiğini iddia ettiği kurum, TKİ, 1 milyar 70 milyon 361 bin 600 TL kâr etmiştir de ondan dolayı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu bilgiyi kendilerine aktardığım için.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Hazineden ne kadar para aktardın peki o zaman? Hazineyi soyup kâr ettin fakir aileler üzerinden, kimi kandırıyorsun?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Aynı şartlarda uzatılan miktar açısından bunların her türlü detaylarını aktardım.

Değerli arkadaşlar, benim bir önerim var, son bir önerim var… Telaş etmeyin arkadaşlar.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Kimsenin telaşı yok Sayın Bakan, telaşlı olan sizsiniz!

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Telaş eden sensin!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Son bir önerim var: Yaklaşık on tane evrakta ben size, bütün grup başkan vekillerimize bilgi notu arz ettim. Lütfen onları milletvekillerine çoğaltıp gönderin, gerçekleri daha fazla anlarlar.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yıldız.

Enerji ve Tabii Kaynaklar…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, en azından bir düzeltme yapmamız gerekiyor.

BAŞKAN – Düzeltiniz.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

16.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Bakan önceki gensorularla ilgili imzası bulunan milletvekillerini kırmızı, siyah boyayarak bize göstermek suretiyle neyi amaçlamaktadır bilmiyorum ama kürsüde bizatihi kendisi 3 milletvekilinin imzasının olmadığını söyledi. Ancak Sayın Bakan Bakanlığın rahat koltuklarında herhâlde Meclis İçTüzüğü’nü de unutmuş. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçTüzüğü’ne göre, 20 milletvekilinin imzasıyla her bakan hakkında gensoru verilebilir. Altını çizerek söylüyorum: Biz, Ankara’da bulunmayan milletvekillerinin yerine sahte imza atmayız, sahte oy kullandırmayız. Onun için bu isimler değişiktir. Sayın Bakana bir bunu söylemek istiyorum.

GÜLAY DALYAN (İstanbul) – Allah Allah!

ENGİN ALTAY (Sinop) – Bir de kendisine Cumhuriyet Halk Partisinin “Enerji Politikaları” kitabını postayla göndereceğim. Bu kitabı okursa umarım ulusal enerji politikamızda birçok şey daha iyi olacaktır.

Saygılar sunuyorum.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) - Engin Bey, şimdi gönderin.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, konu anlaşıldı.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Kuşoğlu, siz ne istiyordunuz?

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, Sayın Bakan konuşması sırasında Plan ve Bütçe Komisyonunda kurumun, TKİ’nin zarar ettiğini iddia ettiğimi… (Gürültüler)

BAŞKAN – Hiç duyamıyorum…

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - …ama burada o iddiadan vazgeçtiğimi söylüyor. Öyle bir şey söz konusu değil; düzeltmek istiyorum.

BAŞKAN – Tamam, tutanaklara geçti efendim.

Siz de bunu düzelttiniz, daha önce de söylediniz böyle bir şey olmadığını.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Böyle bir iddiam yoktur; düzeltmek isterim.

BAŞKAN - Onun için gayet net anlaşıldı efendim.

Teşekkür ediyorum.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Düzeltemez miyim kürsüde Sayın Başkan?

BAŞKAN – Onu düzelttiniz ama, daha önce de düzeltmiştiniz, gene tekrar yineliyorsunuz, tutanaklara da geçti.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Ama tekrar etti…

BAŞKAN – Onu da şimdi düzeltmiş oldunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Vural, siz ne talep ediyorsunuz?

17.- İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın (11/43) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, Sayın Bakan “Birtakım belgeleri grup başkan vekilliklerine gönderiyorum.” diye ifadede bulundu. Bu belgelerle ilgili inceleme yaptık ama bu belgeler Soma’da yapılan usulsüzlüğü ortadan kaldıran belgeler değildir. Dolayısıyla Soma’da ve kimi ihalelerde yapılan usulsüzlüklerle ilgili iddialarımız maalesef bu belgeler ışığında açıkçası hilafı hakikat olduğuna ilişkin bir belge olmadığını ifade etmek istiyorum. Biz irademizi bu çerçevede kullanacağız.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.

Sizin talebiniz nedir, en son sizi de dinleyeyim.

18.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın (11/43) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yok, talebim değil, açıklama.

Sayın Bakan bana 5-6 tane ek göndermiş fakat Soma’da Meclisin en son bir araştırma komisyonu gitti, orada inceleme yaptı. O incelemede bizim de üyemiz vardı. Muhalefet şerhimiz de 200-300 sayfa ve oradaki yolsuzlukları buraya gönderilen naylon belgelerin hiçbirisi aklamaz, Soma’daki, birincisi bu.

Benim ikinci talebim şu: Bize gönderilen bu 5-6 tane eki üyelerimize de dağıtalım istedi Sayın Bakan. Lütfen Sayın Bakan enerjiden para kazanılıyor, kazananlar var, lütfen siz dağıtın 550 milletvekiline. Bizim görevimiz mi bu? Postacılık yapmıyoruz yani kusura bakmayın.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.

VI.- GENSORU (Devam)

A) Ön Görüşmeler (Devam)

1.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu ve 20 milletvekilinin; Soma maden sahasında redevans ve hizmet alım sözleşmeleriyle çalışan firmaları kolladığı, bu firmalara işlerin ihalesiz ve usulsüz verilmesini sağladığı iddiasıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/43) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız hakkındaki gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmeler tamamlanmıştır böylece.

Şimdi, gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususunu oylarınıza sunacağım: Gensoru önergesinin gündeme alınmasını kabul edenler… Kabul etmeyenler… Gensoru önergesinin gündeme alınması kabul edilmemiştir.

Şimdi, alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 10 Şubat 2015 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 Kapanma Saati: 17.27