TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                49’uncu Birleşim

                                                                                         29 Ocak 2015 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, basın ve ifade özgürlüğüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, Türkiye’de rüşvet iddialarının ulaştığı boyutlara ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Kars Milletvekili Ahmet Arslan'ın, Kars iline yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu'nun, Batı Trakya Türkleri'nin 29 Ocak Millî Direniş Günü’ne ilişkin açıklaması

2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın, (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu evraklarının bloknot şekline getirilerek tekrar kullanıma sunulmasına ilişkin açıklaması

3.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu evraklarının bloknot şekline getirilerek tekrar kullanıma sunulmasına ilişkin açıklaması

4.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak'ın, (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu evraklarının bloknot şekline getirilerek tekrar kullanıma sunulmasına ilişkin açıklaması

5.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın, tekraren (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu evraklarının bloknot şekline getirilerek tekrar kullanıma sunulmasına ilişkin açıklaması

6.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

7.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu evraklarının bloknot şekline getirilerek tekrar kullanıma sunulmasına ilişkin açıklaması

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ev sahipliğinde Avrupa Parlamentosu ile Batı Balkan ülkeleri milletvekillerinin katılımıyla 5-6 Şubat 2015 tarihlerinde Ankara’da “Batı Balkanlar ve Türkiye’de Enerji Güvenliği, Enerji Verimliliği ve Bağlantıları” başlıklı parlamentolar arası seminer gerçekleştirilmesinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 6/1/2015 tarihli 88 sayılı Kararı’yla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1691)

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan ve 22 milletvekilinin, ceza infaz memurlarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1185)

2.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan ve 22 milletvekilinin, PKK tarafından kaçırılan vatandaşların durumunun, bu olayların nasıl vuku bulduğunun ve bu tür kaçırma olaylarını engelleme yollarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1186)

3.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, 9/11/2011 tarihinde Van’da meydana gelen ikinci depremde Bayram Oteli’nin yıkılmasıyla ilgili hukuki süreç ile idari ve adli sorumluların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1187)

 

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)

4.- Türkiye Cumhuriyeti ve Ürdün Haşimi Krallığı Arasında Hükümlülerin Nakline Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/740) (S. Sayısı: 425)

5.- Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin; Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın; Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/1012, 2/423, 2/2309, 2/2481) (S. Sayısı: 683)

 

VII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlığın kullanmakta olduğu hizmet binası için ödenen aylık kira bedeline ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun cevabı (7/56073)

2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Ardahan'daki memur ve işçilerin maaşlarına zam yapılması talebine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/57750)

3.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlarca satın alınan yazılım paketi ve bilgi sistemlerine,

2002-2014 yılları arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlarca satın alınan kurulum hizmetlerine,

2002-2014 yılları arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlarca satın alınan telekomünikasyon ekipmanı ve malzemelerine,

2002-2014 yılları arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlarca satın alınan araştırma ve geliştirme hizmetlerine,

2002-2014 yılları arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlarca satın alınan haber ajansı ve medya takip hizmetlerine

İlişkin soruları ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/57999), (7/58000), (7/58001), (7/58002), (7/58003)

4.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman'ın, 2002-2014 yılları arasında Bursa'da Bakanlık tarafından yapılan yatırımlara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/58258)

5.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın maliyetine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/58329)

6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, son bir yılda Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından satın alınan otomobillerin sayısına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/58490)

7.- İstanbul Milletvekili Umut Oran'ın, Halkla İlişkiler Binası'na yerleştirilen güvenlik kameralarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/58596)

8.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TBMM Yerleşkesi içerisinde milletvekilleri araçları ile resmî plakalı araçlara tahsis edilen bir otoparka ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/58602)

9.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, Kamu Denetçiliği Kurumuna cezaevleri ve kadın sığınma evleri ile ilgili yapılan başvurulara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/58607)

10.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Bakanlığın akreditasyon uyguladığı basın organlarına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/58704)

11.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2003-2014 yılları arasında açılan ve Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait olan tesisler ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/59010)

12.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı 2015 Yılı Bütçesi'ne ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/59064)

13.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı 2014 Yılı Bütçesi'nden yapılan harcamalara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/59067)

14.- Bursa Milletvekili Sena Kaleli'nin, Kamu Denetçiliği Kurumuna yapılan başvurulara ve sonuçlarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/59407)

29 Ocak 2015 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49’uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, basın ve ifade özgürlüğü konusunda söz isteyen Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’ye aittir.

Buyurun Sayın Yeniçeri. (MHP sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, basın ve ifade özgürlüğüne ilişkin gündem dışı konuşması

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye, Birleşmiş Milletler tarafından açıklanan İnsani Gelişmişlik Sıralaması’nda 187 ülke arasında 69'uncu sıradadır. OECD'nin Daha İyi Yaşam Endeksi’nde genel sıralamada Türkiye 36’ncı sırada olup en sondadır. Özgürlük Endeksi’nde Türkiye “yarı özgür ülke” olarak geçmektedir. Sosyal Gelişmişlik Endeksi’nde 132 ülke arasında maalesef 64'üncü sıradayız. Yolsuzluk ve suçun genel durumunu ölçen Kırılgan Devlet Endeksi’nde Türkiye 178 ülke arasında 93'üncü sırada, "yüksek risk altında ülkeler" statüsündedir. Ekonomik özgürlükler bakımından 178 ülke arasında 64'üncü sıradayız.

Burası Türkiye’dir; “tweet attı” diye gözaltına alınan gazeteci, “eleştirdi” diye tutuklanan 16 yaşındaki çocuk, “senaryo yazdı” diye terörist ilan edilen televizyoncu birer Türkiye gerçeğidir.

Basın ve ifade özgürlüğü, Türkiye'de Tayyip Erdoğan'ı övme ve sevme özgürlüğüne dönmüştür. Cumhurbaşkanının uçağına aldığı gazetecilerin tamamı, kendisini alkışlamaktan elleri nasır bağlamış gazetecilerdir.

Medyayı "Alo Fatih" hatlarıyla dizayn eden, "Batsın sizin gazeteciliğiniz." diyen, Twitter mivitir dinlemeyen, gazetecilere "Akbabalar, tasmanızı çıkarttık." diye hakaret eden, Türkiye'nin medya patronlarına “Köşe yazarına hâkim olamıyorum’ diyemezsiniz.” diyen, kendisini medya patronlarının patronu gören bir Cumhurbaşkanı var karşımızda. Türkiye'nin bir gazetecisinin rahatsız edici sorular sorabilmesini ve başına hiçbir şey gelmeden evine gidebilmesini basın özgürlüğü olarak tanımlayan bir de Başbakanımız var. Yalnız bu veriler bile, demokrasi ile basın ve ifade özgürlüğü konusunda Türkiye'nin bulunduğu yeri özetliyor.

Değerli milletvekilleri, AKP döneminde gazeteciler ya onur ya konfor, ya erdem ya ekmek, ya örs ya çekiç türünden bir seçim yapmaya zorlanmıştır. AKP döneminde basın çalışanları iki sınıftır: İktidarın yanındakiler “tok esirler”; gerçeklerin yanındakiler ise “aç özgürler” sınıfını meydana getirmiştir. Türkiye'nin, Twitter'da yazıları, YouTube’da görüntüleri yasaklayan, İnternet’te ise kendi sesini ve marifetlerini sansürleyen bir iktidarı var. Rüşvet ve yolsuzluğun adına "darbe", çalmanın adına "alma" koyan bir iktidar algısıyla da karşı karşıyayız. Türkiye'nin, kendi davasının yargıcı olan bir Hükûmeti; mahkemeleri bağımsız, hükümleri tarafsız olmayan bir düzeni var. Deniz Feneri davasında yargılayanları yargılayan, rüşvet ve yolsuzluk davasında sorgulayanları sorgulayan bir iktidar var. Kendi yolsuzluklarını yine kendi aklayan bir iktidarımız var.

Kısaca, Türkiye'de iktidar haddini aşmış, demokrasi yozlaşmış, adalet kirlenmiştir. Hikmetinden sual olunmayan bir Cumhurbaşkanıyla Türkiye demokrasisi ve ifade özgürlüğü karşı karşıyadır. Türkiye'de özgürlükler, tek kişinin devamında, tek partinin, sonuçta Cumhurbaşkanı ve adamlarının iki dudağının arasındadır. Keyfîlik lif lif, damar damar toplumu parçalamıştır. Unutmamak gerekir ki bir yerde yasal sisteme müdahale ne kadar kolay yapılıyor, ne kadar çok yasak koyuluyor, ne kadar çok gizlilik kararı alınıyorsa, otokratik yöneticiler ne kadar etkinse orada basın ve ifade özgürlüğü de o kadar çok baskı altındadır. Yine, bir yerde basın ve ifade ne kadar özgür, şeffaf ve hesap verebilirlik ne kadar etkin, yargı ne kadar çok bağımsızsa orada temiz yönetim de o kadar etkindir.

Basın özgürlüğü, yönetimde şeffaflık, bilgi edinme hakkı ve özgürlüğü, adil yargılama, etkin denetim gibi ilkeler yolsuzluk olaylarında büyük ölçüde sınırlandırıcı unsurlardır. Sorun iktidar bakımından var olma ya da yok olma aşamasına geldiğinde, temel dinî ve insani değerler etkisini yitirmekte, katı ve keskin bir iktidar mücadelesinde din, dava, kan ya da can kardeşliği araç mertebesinde muamele görmektedir.

Basın ve ifade özgürlüğü bütün özgürlüklerin anasıdır. Basının özgür olmadığı yerde baskı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – …yapanların kendisi de özgür değildir. Baskının ve zorbalığın iyisi yoktur.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı ikinci söz, Türkiye’de rüşvet iddialarının ulaştığı boyutlar hakkında söz isteyen Konya Milletvekili Atilla Kart’a aittir.

Buyurun Sayın Kart. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, Türkiye’de rüşvet iddialarının ulaştığı boyutlara ilişkin gündem dışı konuşması

ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemizde rüşvetin ulaştığı boyutlar hakkında değerlendirme yapmak amacıyla gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, 17 ve 25 Aralık sürecinden söz etmeyeceğim. O süreç, ayrı bir bahis, ayrı bir zeminde tartışılıyor, tartışılmaya devam edilecek. 8 Aralık tarihinden bu yana, aralarında İstanbul, Ankara Büyükşehir Belediyelerinin de bulunduğu 8 kamu kurumunda rüşvet dağıtılmasıyla ilgili bulguları, belgeleri dile getiriyoruz.

Olay şu: Aralarında Daimler firmasının bulunduğu 4 yabancı, uluslararası firmanın Amerika’da rüşvet dağıttığına dair bir iddia Amerika’da yargılama konusu oluyor. Ortaya çıkan bulgular, deliller o kadar önemli ki, o kadar ciddi ki Daimler firması yani rüşvet dağıttığı ifade edilen, suçlama getirilen Daimler firması 180 milyon dolar ceza ödemeyi kabul ederek adli soruşturma dosyasını kapatıyor. Amerikan yargılama sistemi böyle bir uzlaşmaya müsait. Ne yapıyor Amerika’daki ilgili merciler? O dosyada gene aynı firmaların, Daimler firmasının 22 ülkede rüşvet dağıttığına dair deliller, bulgular söz konusu olduğu için, uluslararası sözleşmelerin gereği olarak aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 22 ülkeye bu dosyayı gönderiyorlar yani o ülkelerin de kendi mevzuatları açısından gerekli idari, adli işlemleri yapması için.

Bakın, değerli arkadaşlarım, Türkiye’ye 2010-2011 yıllarında ulaşan, Adalet Bakanlığı kayıtlarına intikal eden bu dosyaya göre, Türkiye’de İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İçişleri Bakanlığı, Kara Kuvveleri Komutanlığı, Malatya ve Dilovası Belediye Başkanlıkları ile İETT bünyesinde rüşvetlerin verildiği, kurumsal olarak rüşvetlerin verildiği ifade ediliyor. Ayrıca, Ankara Büyükşehir Belediyesinde de 1998 yılında, 250 otobüs alımında, otobüs başına 3.315 Alman markı rüşvetin Belediye Başkanına verildiği ifade ediliyor değerli arkadaşlarım. Dikkatinize sunuyorum, diğer olaylarda kurum suçlanırken Ankara Büyükşehir Belediyesiyle ilgili suçlamada doğrudan Belediye Başkanına yönelik suçlama var, otobüs başına alınan bedelden söz ediliyor, toplam bedelden söz ediliyor.

Peki, değerli arkadaşlarım, bu konuları 8 Aralıktan bu yana -biraz evvel de ifade ettim- basın toplantılarıyla, soru önergeleriyle, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığımız suç duyurusuyla dile getiriyoruz, Hükûmetten ses seda yok, İçişleri Bakanlığından açıklama yok, Adalet Bakanlığından açıklama yok, Başbakandan açıklama yok. Kim konuşuyor? Sadece, adı geçen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı konuşuyor. Ne yapıyor? Şahsımız hakkında dava açıyor. Dava açabilirsin, elbette dava açabilirsin, biz de o davaya karşı savunma hakkımızı kullanırız. Ama bakın, o belgeler benim yarattığım belgeler değil değerli arkadaşlarım, Başbakanlığa, Adalet Bakanlığına ulaşan resmî kayıtlardan söz ediyorum, resmî belgelerden söz ediyorum. Amerika Birleşik Devletleri ve Alman mercilerinden sâdır olan, Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığında bulunan belgelerden söz ediyorum. Eğer sen Belediye Başkanı olarak kendinden eminsen, kendine güveniyorsan, kendinden bir kuşkun yoksa ilgili mercilere başvuracaksın, soruşturma yapılması talebinde bulunacaksın ama bunu yapmıyorsun, olayı her zamanki gibi demagojiye çeviriyorsun, hamasete çeviriyorsun ve bu arada Hükûmet ağzını açmıyor, açmamaya devam ediyor. Buradaki rüşvet, suç tarihlerinin 1998 ile 2006, 2007 yıllarına uzandığını dolayısıyla zaman aşımının da söz konusu olmadığını yine yeri gelmişken ifade ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, toplumları, insanları bir süre aldatabilirsiniz, herkesi bir kez aldatabilirsiniz ama herkesi her zaman aldatamazsınız. Siyasi iktidar için bu dönem başlamıştır, anlattığımız olay da budur. Bu belgeyi, bu delilleri vicdanlarınıza sunuyorum, takdirlerinize sunuyorum. Umarım bu belgeye karşı bir açıklama getirirsiniz değerli arkadaşlarım.

Genel Kurulu sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı üçüncü söz, Kars’a yapılan yatırımlarla ilgili söz isteyen Kars Milletvekili Ahmet Arslan’a aittir.

Buyurun Sayın Arslan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Kars Milletvekili Ahmet Arslan'ın, Kars iline yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması

AHMET ARSLAN (Kars) – Saygıdeğer Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri ve elbette ki bizi ekranları başında izleyen değerli izleyiciler; Kars’la ilgili son dört yılda hiçbir yatırım yapılmadığı ve Kars’ın problemlerine el atılmadığına yönelik geçen gün bu kürsüde gündem dışı bir konuşma yapıldı. Dolayısıyla, bir anlamda onlara cevap olması ve Karslıların da konuyu tekrar hatırlamaları adına peş peşe sıralayayım.

Yıllar sonra Kars’ta Karayolları Bölge Müdürlüğü kuruldu ki uzunca bir süredir Türkiye'de böyle bir bölge müdürlüğü kurulmamıştı. Bölge müdürlüğü kurulunca ne oldu? Kars-Susuz-Ardahan, Kars-Selim-Karakurt, Kars merkez şehir girişi, Sarıkamış şehir girişi, bütün bu yolların sıcak asfaltı yapıldı. Kağızman-Kesikköprü yolu, Kars-Kağızman yolu, Selim-Göle yolu, Arpaçay yolu, Akyaka kavşak inşaatlarının ihaleleri yapıldı ve başlandı.

Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Projesi hızla devam ediyor, bu sene bitecek. Lojistik merkezinin yeri belirlendi, uygulama projesi hazırlanıyor. Kars-Iğdır-Dilucu demir yollarının çalışması yapılıyor.

Kars’ta Harakani Havalimanı açıldı, müthiş bir terminal, kullananlar memnuniyetini dile getiriyor. Kars Havaalanı’nın kapanmaması için “emergency” karakterde bir pist yapılması bu sene yatırım programına konuldu.

Ve yine güzel bir müjde: “Kars-Digor-Tuzluca bölünmüş yolunun ihalesini yapacağız.” demiştik, iki gün önce, 27 Ocakta ihalesi yapıldı, 60 milyonluk -en düşük bedelle- 27 tane teklif geldi. Kurum, inşallah, değerlendirerek ilkbaharda bunun yapımına başlanacak.

DSİ’nin Kars Barajı’nın iletim hattı ve Sarıkamış Barajı’yla ilgili ihalelerini yaptığı işler devam ediyor. Bunların toplamı 165 milyon lira. Selim Barajı, Kars Barajı’nın sulama sularıyla ilgili toplulaştırma çalışmaları devam ediyor. Koçköy Barajı’nın ihalesi yapıldı, ihale süreci devam ediyor. Digor ve Kağızman Barajlarının uygulama projeleri hazırlanıyor, inşallah yakında ihaleye çıkacak.

Yine, Aras Vadisi’ndeki köylerin derelerinin taşkından korunması adına yeni, 19’unda ihale yapıldı, 18 köyün ihale bedeli 35 milyon lira. Birçok içme suyu göleti yapıldı.

Yine, “Köylere hizmet götürülmüyor.” dendi, KÖYDES ve özel idare kapsamında, Kars’a son on bir yılda 150 milyon yatırım gitti, bunun 70 milyonu son dört yılda.

“Kars’ta hiç kanalizasyon yok.” dendi. Arkadaşlar, doğrudur, geçmişte hiç yoktu, 2007-2009 arası 8 adet olmak üzere, son iki yılda 27 köyün daha kanalizasyonunu yaptık ve “Kanalizasyon Kars’ta hiç yok.” diyen sayın milletvekilimizin köyü de dâhil, şu an 5 köyün kanalizasyon çalışması devam ediyor, malzemeleri köyün meydanındadır. Köy meydanında, gidilirse, malzeme görülür.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Gözleri var görmez, kulakları var duymaz.

AHMET ARSLAN (Devamla) – “Halefoğlu’nda su yok, hiçbir çalışma yok." dendi. Halefoğlu’na Elâzığ’dan sondaj makinası getirdik, sondaj makinası çalışıyor. “Beşyol köyünde su yok, nerede bu devlet, nerede bu milletvekilleri?” dediler. Milletvekilleri nerede, size söyleyeyim: Geçen sene sondaj ihalesini yaptık, sondajı yaptık, bu sene de depo onarımı ve hat çekimi dâhil ihalesini yaptık. Yüklenici şu an çalışıyor ve orada ekskavatör var. Ama onları görmeden “Hiçbir şey yapılmıyor.” deniyor.

Yine dendi ki: “Kars’ta 1 devlet hastanesi yapıldı ama 2 tanesi kapatıldı.” Doğrudur arkadaşlar, bir tanesi 5.700 metrekare, bir tanesi 32 bin metrekare olmak üzere 2 devlet hastanemiz vardı eski. Bunlarda sadece 19 tane nitelikli yatak vardı. Bunların yerine Harakani Devlet Hastanesi diye yeni bir hastane açtık; alanı bunların toplamından daha büyük 38.750 metrekare ve 324 tane nitelikli yatak var yani WC’li, banyolu, dolaplı, televizyonlu odalar var. Mevcut devlet hastanesini de aynı kaliteye geçirmek üzere onarıyoruz ve aynı kaliteye gelecek. Digor’da, Akyaka’da, Arpaçay’da, Selim’de 10 yataklı ilçe hastaneleri bitmek üzere. Kağızman’da 100 yataklı yeni ek hastanenin yapılması ihalesi yapıldı, 15 milyon 300 bin liradır bunun da bedeli.

“Üniversite hastanesine hiç ödenek ayrılmıyor, cihaz alınmıyor.” dendi. Üç buçuk yıldır -hastanemiz açılmış- bugüne kadar 45 milyona yakın cihaz ödeneği gönderildi ve cihazlar alındı. Son üç yılda 23 bin tane ameliyat yapıldı.

Arkadaşlar, değerli izleyiciler, en az bunun kadar daha sayacağım yatırımlar var ama zaman bitti. Kars’ımıza, ülkemize hayırlı uğurlu olsun diyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Aydın, söz talebiniz var.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, Batı Trakya Türkleri için önemli olan 29 Ocak olayları ve Millî Direniş Günü münasebetiyle, kendisi de Batı Trakya kökenli olan Bursa Milletvekilimiz Sayın Hakan Çavuşoğlu’na bir dakikalık…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çavuşoğlu.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu'nun, Batı Trakya Türkleri'nin 29 Ocak Millî Direniş Günü’ne ilişkin açıklaması

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün 29 Ocak. Bundan yaklaşık yirmi yedi yıl önce, Batı Trakya’daki Müslüman Türk azınlığına yönelik olarak Yunanistan, Türk azınlığının etnik kimliğine ağır bir saldırı da bulunarak 1928 ve 1929 yılından itibaren faaliyet gösteren Gümülcine Türk Gençler Birliği ile İskeçe Türk Birliğini, isminde “Türk” ibaresi geçtiğinden bahisle mahkeme kararıyla kapatmıştır. Bu ağır saldırıyı hazmedemeyen Batı Trakya Müslüman Türk azınlığı topyekûn ayağa kalkmış ve bu karara karşı tepkisini ortaya koymuştur. Azınlığın millî kimliğini yok saymaya yönelik kararlara karşı canı pahasına göstermiş olduğu bu onurlu duruş, bugün azınlık tarafından “Millî Direniş Günü” olarak adlandırılmaktadır.

Millî ve manevi değerlerine sımsıkı sarılarak bu değerlerine yönelecek her türlü tehdit karşısında, hukukun içinde kalarak, varlık mücadelesi veren Batı Trakya Müslüman Türk azınlığını bugün, bu vesileyle, buradan bir kez daha selamlıyorum.

Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Sayın milletvekilleri, beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.18

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ev sahipliğinde Avrupa Parlamentosu ile Batı Balkan ülkeleri milletvekillerinin katılımıyla 5-6 Şubat 2015 tarihlerinde Ankara’da “Batı Balkanlar ve Türkiye’de Enerji Güvenliği, Enerji Verimliliği ve Bağlantıları” başlıklı parlamentolar arası seminer gerçekleştirilmesinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 6/1/2015 tarihli 88 sayılı Kararı’yla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1691)

28/1/2015

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisinin ev sahipliğinde Avrupa Parlamentosu ile Batı Balkan ülkeleri milletvekillerinin katılımıyla 5-6 Şubat 2015 tarihlerinde Ankara’da “Batı Balkanlar ve Türkiye’de Enerji Güvenliği, Enerji Verimliliği ve Bağlantıları” başlıklı Parlamentolar Arası Seminer gerçekleştirilmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 06/01/2015 tarihli ve 88 sayılı Kararıyla uygun bulunmuştur.

Söz konusu Parlamentolar Arası Seminerin gerçekleştirilmesi, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 7’nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                                                Cemil Çiçek

                                                                                                    Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                   Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan ve 22 milletvekilinin, ceza infaz memurlarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1185)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'deki ceza infaz memurlarının özlük haklarından dolayı oluşan mağduriyetlerinin araştırılması ve görevleri sırasında karşılaştıkları problemleri araştırmak için Anayasa’mızın 98’inci ve Meclis İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması komisyonu kurulması hususunda gereğini arz ederiz.

1) Sinan Oğan                                                          (Iğdır)

2) Enver Erdem                                                        (Elâzığ)

3) Hasan Hüseyin Türkoğlu                                       (Osmaniye)

4) Emin Çınar                                                           (Kastamonu)

5) Necati Özensoy                                                    (Bursa)

6) Adnan Şefik Çirkin                                               (Hatay)

7) Kemalettin Yılmaz                                                (Afyonkarahisar)

8) Muharrem Varlı                                                    (Adana)

9) Zühal Topcu                                                         (Ankara)

10) Alim Işık                                                            (Kütahya)

11) Mesut Dedeoğlu                                                  (Kahramanmaraş)

12) Seyfettin Yılmaz                                                 (Adana)

13) Yusuf Halaçoğlu                                                 (Kayseri)

14) Celal Adan                                                         (İstanbul)

15) Ali Halaman                                                       (Adana)

16) Cemalettin Şimşek                                              (Samsun)

17) Ali Öz                                                                (Mersin)

18) Bülent Belen                                                      (Tekirdağ)

19) S. Nevzat Korkmaz                                              (Isparta)

20) Murat Başesgioğlu                                              (İstanbul)

21) Mehmet Günal                                                    (Antalya)

22) Sadir Durmaz                                                     (Yozgat)

23) Mehmet Erdoğan                                                 (Muğla)

Gerekçe:

Ülkemizde ceza infaz ve koruma memuru olarak görev yapan vatandaşlarımız, yeri geldiğinde resmî tatil zamanlarında, yeri geldiğinde gece geç vakitlere kadar mahkûmların muhafazasını sağlamak ve bunun yanında bu kimselerin ıslahına yardımcı olabilmek için 14/7/1965 tarih ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi olarak hizmet vermektedirler.

Ceza infaz kurumlarında görev yapan personeller, maddi gelirlerinin düşük olmasından sebebiyle yaşadıkları sıkıntılardan şikâyetçi olmakta, zamanlarının büyük kısmını cezaevlerinde geçirdiklerinden dolayı psikolojik olarak etkilendiklerini belirtmekte ve diğer yandan, bazı sorumsuz meslektaşları tarafından yapılan eylemlerin tüm ceza infaz kurumu personellerine mal edildiğini düşündüklerinden ötürü moral bakımından da etkilendikleri gözlenmektedir. 2009 ve 2010 yıllarında yaklaşık 10 ceza infaz kurum çalışanının intihar etmesi vahametin durumunu gözler önüne sermiştir.

Söz konusu kamu personellerinin durumları kanunen incelendiğinde ise yine bazı problemlerin olduğu görülmüştür. Ülkemizdeki kolluk kuvvetlerine benzer şekilde emniyete dair görevler üstlenen ceza infaz kurumu memurları emniyet ve güvenlik hizmetleri sınıfında değil, idari hizmetler kısmında sayılmıştır. Aynı zamanda, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu çerçevesinde ceza infaz kurumu memurlarının durumuna bakıldığında, sendika kurma haklarının olmadığı görülecektir. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu fiilî hizmet süresi zammı uygulanacak olan meslek grupları arasında ceza infaz ve koruma memurları yer almamaktadır.

Bunların yanında, ceza infaz kurumu çalışanları ulaşımlarının sağlanmasındaki problemlerin giderilmesini istemekte, lojman, okul gibi sorunlarının çözülmesini istemektedir. Ceza infaz kurumu memurlarının mağduriyetinin giderilmesinin en önemli noktalarından birisi, kendilerine verilen ücretin ifa ettikleri mesleğin riski dikkate alınarak güvenlik güçleri gibi kendileriyle eş değer görev yapan kişilerin ücret düzeyine yükseltilmesi, ayrıca emekli maaşlarına yansıyacak olan ek göstergelerinin yükseltilmesi olacaktır.

Meclisimiz bünyesinde kurulacak olan bir araştırma komisyonu sayesinde ceza infaz kurumlarında görev yapan vatandaşlarımızın sosyal hakları üzerine yapılacak çalışmalarla mağduriyetleri giderilmiş olacaktır. Diğer yandan, ceza infaz kurumu memurlarının görevlerini daha iyi yerine getirme konusunda çalışma alanlarında gelişme sağlanabilecek, bu gelişme ise hem kendilerine hem de aile yaşamlarına olumlu etkileri olacaktır. Komisyonun çalışmalarının, ayrıca ülkemizde çeşitli aralıklarla gündeme gelen cezaevlerinde yaşanan makûs olayların da en alt seviyeye inmesine yardımcı olacağı düşünülmektedir.

2.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan ve 22 milletvekilinin, PKK tarafından kaçırılan vatandaşların durumunun, bu olayların nasıl vuku bulduğunun ve bu tür kaçırma olaylarını engelleme yollarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1186)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Iğdır'da ve yurdumuzun çeşitli yerlerinde terör örgütü PKK tarafından kaçırılan vatandaşlarımızın durumunu, bu olayların nasıl vuku bulduğunu ve bu tür kaçırma olaylarını engelleme yollarını araştırmak için Anayasa’mızın 98’inci ve Meclis İçtüzüğü’nün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırma komisyonu kurulması hususunda gereğini arz ederiz.

1) Sinan Oğan                                                          (Iğdır)

2) Emin Çınar                                                           (Kastamonu)

3) Adnan Şefik Çirkin                                               (Hatay)

4) Mehmet Erdoğan                                                  (Muğla)

5) Necati Özensoy                                                    (Bursa)

6) Muharrem Varlı                                                    (Adana)

7) Alim Işık                                                              (Kütahya)

8) Kemalettin Yılmaz                                                (Afyonkarahisar)

9) Zühal Topcu                                                         (Ankara)

10) Yusuf Halaçoğlu                                                 (Kayseri)

11) Ali Öz                                                                (Mersin)

12) Ali Halaman                                                       (Adana)

13) Enver Erdem                                                      (Elâzığ)

14) Celal Adan                                                         (İstanbul)

15) Seyfettin Yılmaz                                                 (Adana)

16) Cemalettin Şimşek                                              (Samsun)

17) Hasan Hüseyin Türkoğlu                                     (Osmaniye)

18) Murat Başesgioğlu                                              (İstanbul)

19) Bülent Belen                                                      (Tekirdağ)

20) Mesut Dedeoğlu                                                  (Kahramanmaraş)

21) Mehmet Günal                                                    (Antalya)

22) Sadir Durmaz                                                     (Yozgat)

23) S. Nevzat Korkmaz                                              (Isparta)

Gerekçe:

Bölücü terör örgütü PKK'nın eylemleri hızlanmakta ve ülke genelinde halkımızda panik yaratmak için çeşitli saldırılar yapmaktadır. 2012 yılında PKK saldırılarının ve özellikle adam kaçırma olaylarının arttığına şahit olunmuştur. Dış güçlerin yardımı ve Arap baharı nedeniyle istikrarsızlaşan bölgede, terör örgütü saldırılarına hız vermiş ve son derece kanlı eylemlere imza atmıştır. Son dönemde alınan şehit haberlerinin milletimizde yarattığı üzüntüye, gelinen süreçte, bir de kaçırılan vatandaşlarımız sebebiyle duyulan kuşku eklenmiştir. Kısa süre önce, yüzde 60'ı Iğdır sınırları içerisinde bulunan Ağrı Dağı'ndaki Korhan Yaylası'nda PKK terör örgütü 10 kişiyi kaçırmıştır. Bu bölgede maalesef adam kaçırma hadiseleri devam etmektedir. Iğdır'ın Karakoyunlu ilçesine bağlı Bulakbaşı köyünde 17 Ekim 2012 tarihinde 6 öğretmen kaçırılmış, bir saat sonra serbest bırakılmıştır.

Ülke genelinde yaygınlaşan PKK saldırılarının, Ağrı Dağı ve Iğdır'ın çevresinde yoğunlaşması dikkat çekici gelişmeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bundan kısa süre önce, Kağızman-Karakurt yolunda, aynı mevkide üst üste 2 kez teröristlerce yol kesme eylemi bölgede güvenlik zaaflarının oluştuğunu göstermiş ve yine geçtiğimiz aylarda Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesinde yaşanan terör saldırısı istihbarat zafiyetini gözler önüne sermiştir. Saldırılar, Gaziantep'teki patlamayla da görüldüğü üzere, sivil halkı direkt olarak hedef almıştır. Ağrı Dağı'nın Korhan Yaylası'nda yaşanan terör olayının, bölgeye giden yatırımları engellemekten, bölgede güvensizlik atmosferi yaratmaya ve bölgenin istikrarsız olduğu mesajını vermeye kadar uzanan çeşitli amaçları vardır. Kuşkusuz, Ağrı Dağı'nın doğal güzelliklerinin tanıtılarak bölgenin turizme açılması ve bir cazibe hâline gelmesini bölücü odaklar istememektedir. Eğitimli bir Türk gençliğini kendisine tehdit olarak gören PKK'nın faaliyetleri, birçok sıkıntı ve imkânsızlık altında görevini ifa etmekte olan öğretmenlerimize karşı hain girişimlerle sonuçlanmaktadır.

Daha önceki dönemlerde de birçok kamu görevlimizin PKK tarafından kaçırılması ve gelinen süreçte hâlâ olumlu bir sonucun alınamaması, terör örgütü üzerinde yeterince baskı kurulamadığını göstermektedir. Gereken uygulamalar yapılmadığı takdirde, bu yol PKK tarafından daha sık kullanılabilecek bir yöntem olarak karşımıza çıkacak ve milletimizi tehdit etmeye devam edecektir. Caydırıcı yolların bulunması, terör örgütü PKK ve ona bağlı bölücü kesimlerin adam kaçırma eylemlerine giriştiği bölgelerde inceleme yapılması ve gereken önlemlerin alınması, bu tür talihsiz olayların tekrar edilmemesi adına elzemdir.

TBMM bünyesinde kurulacak olan bir Meclis araştırması komisyonu vasıtasıyla, bugüne kadar kaç vatandaşımızın PKK tarafından kaçırıldığının bir envanterinin çıkarılması, vatandaşlarımızın akıbetine ilişkin bilgi alınması için gerekli çalışmaların yürütülmesi kayda değer bir adım atılmasını sağlayacaktır. Ayrıca, millet tarafından seçilen vekiller olarak terör örgütü tarafından kaçırılan ailelerin mağduriyetiyle ilgilenmek ailelerin yalnız bırakılmaması açısından yararlı bir durum olacaktır.

3.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, 9/11/2011 tarihinde Van’da meydana gelen ikinci depremde Bayram Oteli’nin yıkılmasıyla ilgili hukuki süreç ile idari ve adli sorumluların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1187)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

23 Ekim 2011 tarihinde Van ilimizde meydana gelen deprem sonrasında 9 Kasım 2011 tarihinde ikinci bir deprem meydana gelmiştir. İlk deprem sonrasında yeterli kontroller yapılmadan kullanıma açılan yapılar ikinci depremle beraber yıkılmıştır. Bu yıkımın bir örneğini de Bayram Oteli'nin yıkılmasıyla yaşadık. Bayram Oteli'nde yaşamını yitirenlerle ilgili olarak hukuki sürecin takip edilmesi, idari ve adli sorumluların belirlenmesi ve daha sağlıklı bir soruşturma yürütülmesinin önünün açılması için Anayasa’nın 98'inci, İç Tüzük'ün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını dilerim.

                                                                                 İdris Baluken

                                                                        BDP Grubu Başkan Vekili

Gerekçe:

23 Ekim 2011 tarihinde meydana gelen deprem Van ilimizde gerek yaşamını yitiren insanlar boyutu ile gerekse de maddi hasar anlamında büyük tahribatlar yaratmıştır. Bu tahribatların giderilmesi noktasında AKP gereğini yapmamış, bunun üzerine 9 Kasım 2011 tarihinde meydana gelen ikinci büyük depremde Japon doktor Atsushi Miyazaki, gazeteciler Cem Emir, Selahattin Yılmaz ve Önal Erol'un da aralarında bulunduğu 25 yurttaşımız yaşamını yitirmiş, 15 yurttaşımız yaralanmıştır. Öncelikle belirtmek gerekir ki Bayram Oteli'nin yıkılmasına kadar gelen süreçte yaşanan ihmaller, daha fazla sayıda yurttaşımızın yaşamını yitirmesine sebep olabilirdi. Dolayısıyla, Bayram Oteli'nin yıkılmasındaki ihmaller ve aksaklıkların etkin bir denetime tabi tutulması, gelecek tarihlerde ortaya çıkabilecek ihmallerden kaynaklı ölümlerin de önüne geçmesi bakımından önemlidir.

Bu vahim olaydan sonra Bayram Oteli'nin yıkılmasıyla ilgili 11 yurttaşımız suç duyurusunda bulmuştur. Yaşamını kaybedenlerin yakınlarına ait olan bu suç duyuruları; Başbakan Yardımcısı, olayın yaşandığı tarihteki Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkan Vekili, Müdahale Dairesi Müdürlüğünün kendisine bağlı bulunduğu Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkan Yardımcısı, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Müdahale Dairesi Müdürü, Van Valiliği ve Valisi, Van ili Afet ve Acil Durum Müdürü, Bayram Oteli sahibi/sahipleri, Bayram Oteli mesul müdürü hakkındadır.

Bayram Oteli'nin yıkılmasıyla ilgili olarak hukuki değerlendirme, ilgili kanunlar gereği başta kamu binaları ve kamusal kullanıma açık özel binalar gelmek üzere, afet bölgelerindeki yapıların afet sonrası denetlenmesi, hasar tespit çalışmalarının yapılması ve buna binaen gerekli tedbirlerin alınması, mevzuatın açıkça kendilerini bu hususta görevlendirdiği kamu yetkililerine ait bir görev olup yerine getirilmemesi her hâlükârda ihmali harekete vücut verir şeklinde özetlenebilir.

Bu hukuki özetlemeden hareketle, birinci büyük depremi yaşamış olan Van ilimizde ilk depremden on beş gün gibi kısa bir süre sonra diğer depreme yakalanma riski yüksek iken kamusal kullanıma açık olan bir binanın yeterli kontroller yapılmadan kullanıma açılması ve bu binanın ikinci depremden sonra yıkılması başlı başına bir sorumsuzluk ve suç unsurudur. Söz konusu sorumsuzluk ve suçun tüm boyutlarıyla ortaya konulması hem bu olayda vicdanların aydınlatılması, rahatlatılması hem de böyle sorumsuzluk ve hukuksuzlukların önüne geçilmesi açısından zaruridir. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu tarz süreçlere müdahil olması elzemdir. Van'da 9 Ekim 2011 tarihinde yaşanan depremde, kamu görevi gören gazetecilerin ve Japon uyruklu bir doktorun yaşamını yitirmesi bu elzemliliği daha güçlü hâle getirmektedir. 9 Ekim 2012'de çöken Bayram Oteli’yle ilgili ihmali bulunanların belirlenmesi, yaşamını yitiren gazetecilerin ailelerinin bilgisine başvurulması ve soruşturmanın TBMM bünyesinde kurulacak bir komisyonla güçlendirilmesi amacıyla bir Meclis araştırması talep ediyoruz.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ve Ürdün Haşimi Krallığı Arasında Hükümlülerin Nakline Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Türkiye Cumhuriyeti ve Ürdün Haşimi Krallığı Arasında Hükümlülerin Nakline Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/740) (S. Sayısı: 425)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5’inci sırada yer alan, Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Kars Milletvekili Mülkiye Birtane'nin; Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan'ın; Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

5.- Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin; Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın; Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/1012, 2/423, 2/2309, 2/2481) (S. Sayısı: 683) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının dünkü birleşiminde birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 1 inci maddesinde bulunan “yürürlükten kaldırılmıştır.” ibaresinin, “madde metninden çıkarılmıştır.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Mehmet Ali Susam                       Namık Havutça                     Kemal Değirmendereli

                    İzmir                                     Balıkesir                                    Edirne

               Haydar Akar                               Sakine Öz                               Doğan Şafak

                  Kocaeli                                     Manisa                                      Niğde

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Haydar Akar, Kocaeli Milletvekili.

Buyurun Sayın Akar. (CHP sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bir Maden Kanunu görüşüyoruz. Bir kanun Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna niye gelir? Problemlerin çözümü için gelir yani yaşanmış problemlerin ve yaşanılması muhtemel problemlerin çözümü için ve onlarla ilgili tedbirler alınsın diye gelir. Ama AKP hükûmetleri döneminde Türkiye Büyük Millet Meclisine hangi kanun gelirse gelsin bir çözüme ulaşamamışız ve bu hükûmetler döneminde maden politikamızda çökmüşüz; devlet, maden üretiminden elini çekmiş ve yandaşlarına peşkeş çeker duruma gelmiş. Bütün madenler eğer Enerji Bakanının yandaşıysan, eğer Başbakanın yandaşıysan, geçmiş dönemin Başbakanının yandaşıysan sizlere açık, işletmeye açık hâle getiriliyor. Sadece madenlerde mi? Enerji sektörünün tümünü, Enerji Bakanlığının tümünü böyle nitelendirebiliriz. Niye böyle bir niteleme yapıyoruz? Çünkü, dört yıl içinde yaşadıklarımızın tümü bunu gösteriyor. Geçen gün de söyledim; termik santrallerde başarısızlar, kömür işletmelerinde başarısızlar, elektrik dağıtım şirketlerinde başarısızlar, enerjiyle ilgili aklınıza gelebilecek her şeyde başarısızlar. Getirdikleri yöntemlerle de, kiralama, redevans gibi usullerle de yandaşlarını korudukları gibi maden sektörü de işin içinden çıkılmaz bir hâl almış.

Peki, maden sektöründeki redevans, hizmet alımıyla neyi kastetmişler, niye bunları yapmaya çalışmışlar ve ne sonuç almışlar, niye yapmışlar? Kaliteyi artırmak, üretimi artırmak, maliyetleri düşürmek, istihdamı artırmak için yapmışlar. Madenlerde peki, bunlar olmuş mu? Madenlerde bu AKP döneminde iş kazaları artmış. Maden üretiminde dünyada belli bir sıralama içerisine giremezken iş kazalarında bir sıralama içine girmişiz; önce Avrupa’da 1’inciydik, şimdi dünyada 1’inci hâle geldik. Özellikle madenlerde, Karadon’da, Kozlu’da, Afşin-Elbistan’da, Soma’da, Ermenek’te büyük maden kazaları oluşmuş ve bu maden kazaları sonucunda madencilerimiz hayatlarını yitirmiştir ve yitirmeye devam ediyor. Sadece madenlerde 2014 yılında 325 vatandaşımız, madencimiz hayatını kaybetmiş. Geriye doğru gittiğimizde, dünyanın en çok maden kazalarında ölen vatandaşlarına sahip bir ülkesi hâline gelmişiz AKP politikaları sayesinde. Peki, üretim artmış mı? Üretime baktığınızda, 2000’li yıllarda 5 milyon ton olan taş kömürü üretimi 1,8 milyon tona düşmüş; ülkede dokuz yıldır Amasra’da üretim yapılamaz hâle gelmiş, Bartın’da, Zonguldak’ta üretim yapılamaz hâle gelmiş. Sadece taş kömüründe değil, aynı zamanda linyitte de aynı durum söz konusu. Madenlerde, daha çok redevans usulüyle verilen madenlerde, hizmet alımı yöntemiyle verilen madenlerde daha çok para kazanabilmek, maliyetleri düşürebilmek için iş kazalarına karşı almaları gereken tedbirleri almayan bir yönetim anlayışıyla binlerce canımızı, yüzlerce canımızı ne yapmışız? Maden kazalarında yitirmişiz. Ve işin ilginç tarafı da şu: Madencilik işinden anlamayan ve hizmet alımı yöntemi kullanıldığı için, özellikle galeri yapma işinde inşaat firmaları madenlere sokulmuş ve madencilik, maden kültürü ortadan kalkmış.

Bu da yetmemiş, madenlerdeki örgütlenme ortadan kaldırılmış, madende çalışan işçilerimizi asgari ücrete mahkûm etmişler ve çıkardıkları bir kanunla iki asgari ücret tutarında ücret verilmesi kanunlaştırılmış, bu kanunla da işçilerimizin bir örgütlenmesi olmadığı için, iş güvenlikleri olmadığı için işten atılmışlar ve atılmaya devam ediyorlar. Ha, başka bir şey daha var iş güvenliği konusunda: Eğer AKP’ye üye olmazsan, AKP mitinglerine baret takıp gitmezsen yine iş akdin fesholuyor.

Bunlar, madenlerde AKP Hükûmetinin yaratmış olduğu bir çırpıda saymış olduğumuz dezavantajlar. Peki, AKP iktidarında, döneminde olumlu bir şey söylemek mümkün mü? Bana göre mümkün bir şey değil. Arıyorum, bulamıyorum, olumlu bir şey söylemiyorum.

Şimdi, yine bir yasa tasarısı geliyor; 2010’daki komisyon raporlarındaki tespitler yok, Cumhurbaşkanlığı Denetleme Kurulunun hazırlamış olduğu raporlardaki tespitler yok, Soma Komisyonunun tespit etmiş olduğu olumsuzlukların çözümü konusunda en ufak bir şey yok ve işin ilginç tarafı, bu işin tarafı olan sivil toplum örgütleri, Maden Mühendisleri Odasının vermiş olduğu hiçbir teklif, hiçbir öneri bunun içinde yok. Bütün komisyon çalışmalarına katılmış olmalarına rağmen, bu yasa tasarısı içerisinde bunu göremiyoruz ve bu yasa tasarısı madencilerin, Türkiye’deki madenlerin problemini çözmüyor, yeni yandaşlar yaratma, yandaşlara iş imkânı sağlama olarak karşımıza geliyor.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

2’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı "Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 2. Maddesinin 1. Fıkrasında geçen "Yetkilendirilmiş tüzel kişiler" tanımının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Yetkilendirilmiş tüzel kişiler: Genel Müdürlükçe yetkilendirilen, bu Kanun kapsamında Genel Müdürlüğe verilmesi gereken rapor, proje ve her türlü teknik belgeyi hazırlamaya yetkili, kendi adına veya şirket hisselerinin yarısından fazlasının sahibinin mühendis olduğu ya da bünyesinde nitelik ve nicelikleri yönetmelikle belirlenen mühendisler çalıştıran maden arama ruhsat sahibi veya işletmesi olan mühendis veya tüzel kişiler. "

                 Alim Işık                                    D. Ali Torlak                               Yusuf Halaçoğlu

                  Kütahya                                         İstanbul                                         Kayseri

          Emin Haluk Ayhan                     Hasan Hüseyin Türkoğlu                        Lütfü Türkkan

                   Denizli                                        Osmaniye                                        Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 2 nci maddesinin değişik fıkralarında bulunan "Yetkilendirilmiş Tüzel Kişiler" tanımının aşağıda şekilde değiştirilmesini, "Ruhsat Bedeli" tanımında bulunan "% 70" ibaresinin "% 60" olarak, "% 30" ibaresinin ise "% 40" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Mehmet Ali Susam                       Namık Havutça                     Kemal Değirmendereli

                    İzmir                                     Balıkesir                                    Edirne

                Sakine Öz                               Doğan Şafak                         Ali İhsan Köktürk

                   Manisa                                      Niğde                                    Zonguldak

"Yetkili Tüzel Kişiler: Genel Müdürlükçe yetkilendirilen, ilgili meslek odasına tescili yapılmış, bu Kanun kapsamında Genel Müdürlüğe verilmesi gereken rapor, proje ve her türlü teknik belgeyi hazırlamaya yetkili, şirket hisselerinin yarısından fazlasının sahibinin mühendis olduğu tüzel kişiler ya da bünyesinde nitelik ve nicelikleri yönetmelikle belirlenen mühendisler çalıştıran maden arama ruhsat sahibi veya işletmesi olan tüzel kişiler"

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı kanun tasarısının, 3213 sayılı maden kanunun 3'üncü maddesinde değişiklik öngören 2'inci maddesinde geçen "Muhtemel Rezerv", "Görünür Rezerv", "Ön Arama Faaliyet Raporu", "Genel Arama Faaliyet Raporu", "Detay Arama Faaliyet Raporu" tanımlarının aşağıdaki şekilde değiştirilerek "Prospeksiyon" ve "Arama Faaliyet Raporu", "Maden Kaynağı" tanımlarının aşağıdaki şekilde tasarı metnine eklenmesini, "Yetkilendirilmiş Tüzel Kişiler" tanımının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve "Ruhsat Bedeli" başlığını tanımlayan ilgili fıkranın tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                  Pervin Buldan                            Hasip Kaplan                        İdris Baluken

                         Iğdır                                       Şırnak                                 Bingöl

           Hüsamettin Zenderlioğlu                       Erol Dora

                         Bitlis                                      Mardin

"Muhtemel Rezerv: Genel veya bazı durumlarda detay aramalar sonucunda ortaya konan bir maden kaynağının; jeolojik, madencilik, metalürjik, ekonomik, pazarlama, hukuki, çevresel ve sosyal etkenler altında güvenirliği görünür rezervlerde olduğu gibi belirlenmemiş işletilebilir bölümü.

Görünür Rezerv: Detay aramalar sonucunda üç boyutlu olarak ortaya konan bir maden kaynağının; jeolojik, madencilik, metalürjik, ekonomik, pazarlama, hukuki, çevresel ve sosyal etkenler altında ve günün şartlarında işletilebilir bölümü.

Ön Arama Faaliyet Raporu: Ön inceleme raporu ile maden arama projesinde belirtilen sahada jeolojik prospeksiyon, büyük ölçekli jeolojik harita yapımı, jeofizik ölçümler ve genel jeokimya çalışmaları ile az sayıdaki yarma ve sondajlardan numune alımı yapılarak gerçekleştirilen düşük güvenirlikte tonaj ve tenör/kalite tahmini içeren çıkarsanmış kaynak raporu.

Genel Arama Faaliyet Raporu: Maden arama projesinde belirtilen yöntem ve uygulamaları ile tonaj, yoğunluk, şekil, fiziksel özellikler, tenör/kalite ve mineral içeriğinin kabul edilebilir bir güvenilirlik düzeyinde tahmin edilmesine yönelik çalışmaları içeren belirlenmiş kaynak raporu.

Detay Arama Faaliyet Raporu: Maden arama projesinde belirtilen yöntem ve uygulamalar ile tonaj, yoğunluk, şekil, fiziksel özellikler, tenör/kalite ve mineral içeriğinin yüksek bir güvenilirlik düzeyinde belirlenmesi amacıyla yapılan çalışmaları içeren ölçülmüş kaynak raporu.

Arama Faaliyet Raporu: Arama ruhsat sahasında yürütülen bölgesel jeoloji haritaların üretilmesinden başlayıp, küçük ölçekli jeoloji ve maden jeoloji haritaları ile jeolojik prospeksiyon, yarma, galeri, sondaj çalışmaları ile bu çalışmalarda elde edilen numuneler üzerinde yapılan deney ve analizleri ile modellemeleri kapsayan, ön arama, genel arama ve detay arama aşamalarını içeren ve yıllık olarak idareye verilmesi gereken raporu.

Prospeksiyon; Yeraltı ve yerüstü doğal kaynakların, bir arama projesi kapsamında jeolojik, mineralojik, jeokimyasal araştırmalar temelinde uzaktan algılama, coğrafi bilgi sistemleri gibi yöntemlerle aranması işini.

Maden Kaynağı: Yerkabuğu içinde veya üzerinde yeri, niteliği, niceliği, tenörü/ kalitesi, devamlılığı ve diğer jeolojik özellikleri; kanıtlarla ortaya konulmuş, tahmin edilmiş veya yorumlanmış ancak ekonomikliği kanıtlanmamış maden zenginleşmesini.

Yetkilendirilmiş Tüzel Kişiler: Genel Müdürlükçe yetkilendirilen, istihdam ettiği ilgili mühendislerin meslek odalarına tescili yapılmış, bu kanun kapsamında Genel Müdürlüğe verilmesi gereken faaliyet raporları, projeler gibi her türlü teknik belgeyi hazırlamaya yetkili, ortakların tamamı mühendislerden oluşan tüzel kişileri."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde kim konuşacak?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Erol Dora konuşacak efendim.

BAŞKAN – Erol Dora, Mardin Milletvekili.

Buyurun Sayın Dora.

EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 683 sıra sayılı Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerine, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Soma ve Ermenek işçi katliamlarından sonra, Hükûmetin kamuoyu nezdinde oluşan tepkileri yumuşatmak maksadıyla yaptığı madencilik alanına dönük kimi yasal düzenlemelerin bir devamı niteliğinde olan bu tasarıda da kapsamlı çözümler yerine lokal ve yüzeysel yaklaşımlar hâkimdir.

Değerli milletvekilleri, Hükûmet, Soma ve Ermenek gibi, yüzyılımızda dünyada örneği bulunmayan facialar konusunda pervasız tutumlar geliştirerek işçi cinayetlerini “Bu işin fıtratında var.” biçiminde yorumlayabilmiştir. Özetlersek, devlet, yaşanan facia karşısında sorumlu bir tutum geliştirmek yerine, topluma dönük bir algı operasyonu çerçevesinde kriz yönetimi mekanizmalarını devreye sokmuş, katliam boyutuna varan iş cinayetlerinin üzerini örtmeyi tercih etmiştir.

İlgili bakanlar hakkında muhalefet partileri olarak verdiğimiz gensoru önergelerinin AKP Meclis Grubunca reddedilmesi de tarihe bir siyasi sorumsuzluk, siyasi etikten uzaklık vesikası olarak geçmiştir.

Değerli milletvekilleri, iş cinayetleri, inşaat, maden, tarım ve taşımacılık iş kollarında, mevsimlik çalışmanın, sendikasız, örgütsüz ve güvencesiz çalışma koşullarının hâkim olduğu iş kollarında yoğunlaşmıştır.

Bunun yanında, meslek hastalıklarından her yıl iş kazalarında ölenlerin 6 katından daha fazla ölüm olduğu hâlde, bu konu gündeme neredeyse hiç yansıtılmıyor. Meslek hastalıkları çağın gizlenen bir salgınıdır.

Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun tahminlerine göre, dünyada yılda 160 milyon çalışan, meslek hastalığıyla ilgili risk altındadır. Benzer örneği ülkemizden de verebiliriz. Yaklaşık 30 milyon aktif çalışanı olan bir ülkeyiz. Yani, ILO’nun tahminleriyle, Türkiye’de beklenen meslek hastalığı sayısı yılda 120 bin ile 360 bin arasındadır.

Değerli milletvekilleri, kamuoyuna yönelik algı operasyonlarında profesyonelleşen AK PARTİ Hükûmeti, 10 Şubat 2011’de Afşin-Elbistan’da meydana gelen göçük üzerinden dört yıl geçmesine rağmen hâlâ cenazelerini çıkarmadığı 9 madencimizin, Cuma Yıldırım, Tuğran Gökhan, Halil Tatlı, Nail Yılmaz, Muhsin Koşan, Kemal Elmas, Adnan Demir, Aydoğan Polat ve Mehmet İpek’in hesabını vermiş değildir. Yine, 24 Şubat 2012’de Kozan Gökdere Köprü Barajı ve Hidroelektrik Santrali’nin tünel kapağının patlaması sonucu 10 işçi kardeşimiz sulara kapılmıştı. Ancak, aradan üç yıl geçmesine karşın devlet, EnerjiSA ve ortaklığındaki şirket, Latif Değirmenci, Mehmet Yılmaz, Veli Damaksız, Selahattin Aral ve Necmettin Karayiğit adlı 5 işçimizin cenazelerini bulamadı ve aramalara son verildi. Hükûmet, çalışan işçisine sahip çıkamadığı gibi, iş cinayetine kurban giden işçinin de hesabını verememektedir.

Değerli milletvekilleri, yoksulluğun her geçen gün derinleştiği ülkemizde, küçük yaşlarda çalışma hayatının başladığı ve neredeyse ömür boyu sürdüğü bilinmektedir. Bu bağlamda, emekçilerin çalıştıkları mesleğe göre emeklilik haklarında pozitif ayrımcılığa gidilmesi esas alınmalıdır. Sadece sigortalı işçilerin değil, kayıtlı-kayıtsız tüm işçilerin, çalışanların ölümleri, iş yeri içinde veya dışında çalışırken, işe gelip giderken, barınırken, beslenirken yani iş süreçlerinin bütününde yaşanan iş kazaları kayıt altına alınmalı ve bu konuda yeni işçi ölümlerinin olmasını önleyecek kapsamlı yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Emeğin korunmasının yolu işçiye insanca yaşayacak bir ücret sağlamaktan, işçinin sağlıklı çalışma koşullarında çalışmasını sağlamaktan geçmektedir.

Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu tekrar selamlıyor, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 2 inci maddesin değişik fıkralarında bulunan "Yetkilendirilmiş Tüzel Kişiler" tanımının aşağıda şekilde değiştirilmesini, "Ruhsat Bedeli" tanımında bulunan "% 70" ibaresinin "% 60" olarak, "% 30" ibaresinin ise "% 40" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Ali Susam (İzmir) ve arkadaşları

"Yetkili Tüzel Kişiler: Genel Müdürlükçe yetkilendirilen, ilgili meslek odasına tescili yapılmış, bu Kanun kapsamında Genel Müdürlüğe verilmesi gereken rapor, proje ve her türlü teknik belgeyi hazırlamaya yetkili, şirket hisselerinin yarısından fazlasının sahibinin mühendis olduğu tüzel kişiler ya da bünyesinde nitelik ve nicelikleri yönetmelikle belirlenen mühendisler çalıştıran maden arama ruhsat sahibi veya işletmesi olan tüzel kişiler"

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Ali İhsan Köktürk, Zonguldak Milletvekili.

Buyurun Sayın Köktürk. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 2’nci maddesine yönelik önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz kısa süre içerisinde başta Soma ve Ermenek olmak üzere Zonguldak’ta, Bartın’da, Adıyaman’da, Adana’da, Şırnak’ta, ülkemizin değişik bölgelerinde bu tasarının hazırlanmasını tetikleyen büyük maden faciaları yaşanmıştır. Bu maden facialarında yüzlerce maden emekçimiz yaşamını yitirmiş ve bu acıların bir daha yaşanmaması dileği, tüm ulusumuzun ortak önceliği ve haykırışı hâline dönüşmüştür.

Diğer taraftan, ülkemiz, maden çeşitliliği açısından dünya ülkeleri arasında ön sıralarda yer almasına karşın, madenlerden yararlanmakta oldukça geri sıralarda kalmıştır. Yılda ortalama 60 milyon dolar üzerinde bir ülke kaynağımız, maalesef, maden ürünleri ithalatına ödenmekte ve bu neredeyse cari açığımızın tamamına tekabül etmektedir. Yine, 1,3 milyar tonu taş kömürü olmak üzere yaklaşık 10 milyar ton kömür rezervine sahip olan ülkemizde geçtiğimiz yıl sadece taş kömürü ithalatına ödenen ülke kaynağımız 4 milyar dolar seviyesine çıkmıştır. İşte, bu iki ana nedenle, tasarının öncelikle yeni acıların yaşanmasını önleyecek, iş güvenliğini artıracak, madenlerde üretimi ve istihdamı yükseltecek, enerjide ve madenlerde dışa bağımlılığımızı en aza indirgeyecek tedbirler alması ve devletin taşın altına elini değil gövdesini koyacağı düzenlemeler içermesi gerekirken, maalesef, bu tasarı farklı, tersine anlayışlarla hazırlanmıştır. Nitekim, Sayın Enerji Bakanının Komisyondaki görüşmeler sırasında, zarar eden maden işletmelerinin -başta Kömür İşletmeleri ve Türkiye Taşkömürü olmak üzere- özelleştirileceğine ilişkin söylemleri, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının, maalesef, artık gizli olmaktan çıkan, açık hâle dönüşen hesaplarını çok net bir şekilde ortaya koymuştur.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Taşkömürü Kurumunun –yani, kısa adıyla TTK’nın- zarar ettiğinden bahisle Sayın Bakanın özelleştirileceğine yönelik söylemleri, emeğin başkenti ve cumhuriyetin ilk ili olan Zonguldak’ta büyük bir infiale neden olmuştur. Çünkü Türkiye Taşkömürü Kurumu, ülkemizde koklaşabilir nitelikteki metalürjik kömür üreten yegâne kuruluştur. Taş kömürü aynı zamanda ağır sanayinin belkemiği olan demir-çelik fabrikalarının vazgeçilmez, ikamesi mümkün olmayan ısı ve enerji kaynağıdır. Nitekim, KARDEMİR ve ERDEMİR gibi ülkemizin en büyük sanayi kuruluşları Türkiye Taşkömürü havzasında kurulmuş ve TTK yıllarca bu ağır sanayi kuruluşlarını omuzlarında taşımıştır. Bu da yetmemiş, bölgede kurulu olan ÇATES’i ayakta tutarak ÇATES’in iletim hattıyla Sakarya, Kocaeli ve İstanbul’daki ağır sanayinin önünü açmıştır. Sadece bu ulusal görevleri yerine getirmekle kalmamış, büyük bir istihdam kaynağı olarak Zonguldak, Karabük ve Bartın’ın can damarını oluşturmuştur TTK. Hâl böyleyken, Sayın Bakan, Komisyonda, ülke için bu kadar ağır bedeller ödeyen kurumun zarar ettiği gerekçesiyle özelleştirileceğini, daha doğrusu yok edileceğini ve -az önce Kocaeli milletvekilimizin söylediği gibi- iktidar yandaşlarına peşkeş çekileceğini, maalesef, söyleyebilmiştir.

Değerli milletvekilleri, TTK niye zarar etmiştir? TTK yıllarca ülkeye yaptığı yatırımların, ülkede üstlendiği sorumlulukların karşılığını yatırım olarak alamamıştır; kuyular, galeriler, altyapı hazırlıkları zamanında maalesef yapılamamış, yerine getirilememiştir; emekli olanların yerine işçi alınmasına müsaade edilmemiştir; Türkiye Taşkömürü Kurumunda norm kadro 14 bin olmasına karşın, çalışan sayısının 9 binlere düşmesine karşın maalesef Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı tarafından üretim işçisi alınmasına müsaade edilmeyerek kurum üretim yapamaz noktaya getirilmiştir ve kurum, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı tarafından kasten zarar ettirilmiştir.

Şimdi, ben burada Sayın Bakana sormak istiyorum: Sayın Bakan, bir taraftan kuruma yatırım yapmayacaksınız, diğer taraftan üretim işçisi alınmasını engelleyerek kurumu üretim yapamaz noktaya getireceksiniz, diğer taraftan da zararın arttığı gerekçesiyle buna, özelleştirmeye, daha doğrusu Türkiye Taşkömürü Kurumunu yok etmeye bir gerekçe olarak meşruiyet kazandırmaya çalışacaksınız. Böyle bir anlayış kabul edilebilir mi Sayın Bakan? Geçmişte buna tevessül edenler olmuştur ancak Zonguldak halkı, maden işçisiyle, köylüsüyle, esnafıyla, kadınıyla, erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla TTK’nın yok edilmesi politikalarına karşı onurlu duruşunu tarihine altın harflerle kazımıştır. Bugün de Zonguldak halkı Türkiye Taşkömürü Kurumunun yok edilmesine asla müsaade etmeyecektir, 100 binlerle Ankara’ya yürüme azim ve kararlılığı içerisinde Türkiye Taşkömürü Kurumuna sahip çıkacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) – Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı “Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 2. Maddesinin 1. Fıkrasında geçen “Yetkilendirilmiş tüzel kişiler” tanımının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Yetkilendirilmiş tüzel kişiler: Genel Müdürlükçe yetkilendirilen, bu Kanun kapsamında Genel Müdürlüğe verilmesi gereken rapor, proje ve her türlü teknik belgeyi hazırlamaya yetkili, kendi adına veya şirket hisselerinin yarısından fazlasının sahibinin mühendis olduğu ya da bünyesinde nitelik ve nicelikleri yönetmelikle belirlenen mühendisler çalıştıran maden arama ruhsat sahibi veya işletmesi olan mühendis veya tüzel kişiler.”

Lütfü Türkkan (Kocaeli) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili.

Buyurun Sayın Türkkan. (MHP sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 683 sıra sayılı Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi hakkında söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizin geçmişi ne yazık ki acı, yürekleri dağlayan, telafisi mümkün olmayan ölümlerin yaşandığı maden kazalarıyla dolu. Son dönemde Soma’da, Ermenek’te yaşanan faciaların vefat eden işçilerimizin ailelerinde yarattığı tahribat bir yana, yüreklerde, gönüllerde bıraktığı acının da telafisi yok. Ben, şimdi, bunları tekrar anlatıp özellikle maden işçilerimizin acılı ailelerinin yarasını deşme niyetinde değilim. Kazaların yaşandığı maden ocaklarındaki hukuksuzlukların bedeli yitip giden canlar oldu, bunu hepimiz biliyoruz. Soma’da bize kalan resim, madencilerin çocuklarının yüzündeki hüzün ve bizzat Başbakan Müşaviri tarafından yerlerde tekmelenen yakınını kaybetmiş olan bir madencinin görüntüsü. Yıllar da geçse bu iki resim toplumun hafızasından hiç silinmeyecek.

Değerli arkadaşlar, bu iktidar başından beri ifade ettiğimiz despotik baskıyı her alanda uygulamaya devam ediyor. Nerede bir muhalif görüyorsa başını eziyor, nerede kendinden olmayan biri varsa onu yok etmeye çalışıyor. Bunun en yakın örneklerinden birinden bahsedeceğim sizlere. Kayseri yakınlarında –Sayın Bakanın da memleketi- bir altın madeni var; Himmetdede Altın Madeni. Koza Altın İşletmelerine ait bu maden, jeologlarımız tarafından keşfedilen, mühendislerimiz tarafından projelendirilen ilk Türk altın madeni özelliğine sahip. Koza Altın, 2012 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığının ÇED olumlu raporunun ardından Kayseri’nin Himmetdede bölgesine altın madeni çıkarmak için yatırım yaptı. 2014 yılı başında yatırımı tamamlayarak bütün gerekli yasal izin ve belgeleri alan şirket, haziran ayında üretime geçmek amacıyla geçici faaliyet belgesi için başvurdu. Ancak Bakanlık ne yaptı biliyor musunuz? Hiçbir gerekçe göstermeden bu belgeyi Koza Grubuna vermedi. 110 milyon dolarlık yatırım Bakanlığın izin vermemesi nedeniyle aylarca üretim yapmadan bekletildi. Şimdi soruyorum sizlere: İşçi ölümlerinin yaşandığı madenlere dahi izin verilirken işçi sağlığı ve güvenliği açısından her şeyin normal olduğu Koza madenlerine izin verilmemesi çifte standart değil midir? Bunun adı, bal gibi, altın madeni çalışmasını hukuksuz olarak engelleme girişimidir. Ne derseniz deyiniz, bu kindar bir anlayıştır. Bunun bir tek sebebi var, nedir biliyor musunuz: Medya sektöründe de var olan İpek Koza Grubunun iktidara teslim olmaması. Daha doğrusu, geçmişte iktidarın değirmenine su taşırken 17-25 Aralık sonrası bu işten vazgeçmesidir. İktidar keyfî şekilde bu altın madeninin çalışmasını engellemiştir. Masum, saf, yalnızca ekmeğinin peşinde olan, buna rağmen, yaptığınız hukuksuzluklar nedeniyle hayatını kaybeden insanların öldüğü madenleri denetleyin. Bu kindar yaklaşımınızla hem geçimini sağlamak için çalışan işçiye hem ülkenin kalkınması için bir şeyler yapmaya çalışan yatırımcıya ve esas Türkiye ekonomisine zarar veriyorsunuz, farkında değilsiniz veya farkındasınız, bilerek yapıyorsunuz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidarın çalışmasını engellediği Himmetdede Altın Madeni bakın nasıl bir maden: 300 kişinin istihdam edildiği, doktorunun, 8 sağlık görevlisinin yirmi dört saat boyunca burada hizmet verdiği, ambulansın, itfaiyenin yaşanabilecek olumsuzluklara karşı sürekli hazır hâlde bekletildiği bir maden. Şirketlere ait arama kurtarma ekibinin tam teşekkülle yardıma hazır olduğu, madende yaşanacak felaket hâlinde giyilmesi gereken kimyasal sızıntıya dayanıklı kıyafetlerin önceden tedbir olarak alındığı bir altın madeni. Bunun için mi cezalandırıyorsunuz burayı? İhmaller zinciri nedeniyle faciaların yaşandığı diğer madenlerde kendi hukuksuzluklarınızın üstünü kapatmak için mi çalıştırmıyorsunuz? Yaptığınız iş tamamen hınç alma duygusuyla yapılmış. Kendinize düşman ilan ettiklerinize yaptığınız gibi, hak, hukuk, adalet tanımadan yaptığınız bir uygulamadır. Himmetdede Altın Madeni’nde çalışan işçilerin aileleri ve çocukları var, bunu göz önünde bulundurun.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın çerçeve 3 üncü maddesinin değişik birinci fıkrasında bulunan "ruhsat bedelinin iki katı" ibaresinin "ruhsat taban bedeli", "Devir Bakan onayı ile gerçekleşir. Bakan, bu yetkisini gerekli hallerde devredebilir." ifadelerinin "Devir Genel Müdürlük tarafından gerçekleştirilir." olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Mehmet Ali Susam                       Namık Havutça                     Kemal Değirmendereli

                    İzmir                                     Balıkesir                                    Edirne

               Doğan Şafak                               Sakine Öz

                   Niğde                                      Manisa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı "Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 3. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"MADDE 3- 3213 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, dördüncü fıkrasının son cümlesi madde metninden çıkarılmış ve maddeye bu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Maden ruhsatları ve buluculuk hakkı devredilebilir. Devir yapılmadan önce arama ve işletme ruhsatlarının devredildiği tarihteki ruhsat bedelinin iki katı tutarında devir bedeli alınır. Devir Bakanlık onayı ile gerçekleşir."

"Devir ve intikal işlemlerine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir. "

                 Alim Işık                                    D. Ali Torlak                     Yusuf Halaçoğlu

                  Kütahya                                         İstanbul                                Kayseri

          Emin Haluk Ayhan                     Hasan Hüseyin Türkoğlu

                   Denizli                                        Osmaniye

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı kanun tasarısının, 3213 sayılı maden kanununun 5'inci maddesini düzenleyen 3'üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

              Pervin Buldan                            Hasip Kaplan                            İdris Baluken

                    Iğdır                                       Şırnak                                      Bingöl

            Nursel Aydoğan                             Erol Dora                        Abdullah Levent Tüzel

                Diyarbakır                                   Mardin                                    İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Abdullah Levent Tüzel, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Tüzel. (HDP sıralarından alkışlar)

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bildiğiniz gibi, ülkemizde madenler, maden işletmeciliği son yıllarda yaşanan facialarla anılıyor ve bir maden yasası değişikliği geldiğinde bekleriz ki bu facialar önlensin ve bu konuda tedbirler alınsın ama gelen yasa değişikliği bu yönde değil. Biz, özellikle, bütün bu belaların, kötülüklerin, felaketlerin kaynağında, burada, devletin özel sermayeye peşkeş çekme, kamu kaynaklarını yağmaya açmasındaki politik tutumunu sorumlu olarak görüyoruz ve tabii ki başta Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve bu alanı yönetmekle görevlendirdiği MİGEM’in sorumlulukları bir kere daha dikkat çekiyor.

Şimdi, değerli milletvekilleri, burada söz konusu olan, bu konuda en çok söz söyleyecek olan bir kurum var, meslek odası var, Maden Mühendisleri Odası. 16 bin üyeli oda bu Komisyon çalışmalarına katılıyor yasa değişikliği görüşülürken, önergeler veriyor yirmi değişik alanda ama hiçbirini Hükûmete dinletmek mümkün olmuyor.

“Ölümleri engelleyebilecek mi?” diye sorumuz… Elbette, engellemeyecek çünkü bu, kamu eliyle işletilmediği sürece bu felaketlerin devam etmesi söz konusu. Neden? Çünkü redevans devam ediyor. Neden? Çünkü işte, mevcut teminatla ruhsat bedeli oluyor ve konuştuğumuz konu vesayet rejimi… Bütün gücü, bütün yetkileri elinde toplayan Bakanlık, yine, aynı şekilde ruhsat devrini kendisine bağlayarak bu alandaki siyasi birtakım şaibeli ve suistimal konusu olabilecek bir alanı yeniden gündeme getirmiş oluyor. Tabii ki bu teknik nezaretçilik kurumu ortadan kaldırılıp onun yerine getirilen yetkilendirilmiş tüzelkişilikler meselesiyle de 1.440 mühendislik bürosunda çalışan mühendisler ve orada 2.880 maden mühendisi işsiz kalacak ve bunun karşılığında MİGEM böylesi bir kurumu devreye sokmuş olacak. Çok açık bir şekilde, yer altı kaynaklarımız bir kez daha borsaya kotalandırılarak onun üzerinden uluslararası sermayeye peşkeş çekiliyor.

Bakın, madenciler ne istiyor, ortaya ne çıkıyor: Geçtiğimiz hafta Soma’da, Kınık’ta yine bu büyük felaketi yaşamış, oradan sağ kurtulmuş madencilerle bir araya geldik. Kınık maden işçileri kan ağlıyor, 400 işsiz, diyorlar ki: “Karşımızda tek bir muhatap yok. Ne devlet ne şirket ne de sendika hiçbir şekilde bizi dinlemiyor. Ama biz orada çalışırken bize her ay mektup gelir, ‘Herhangi bir konuda sorununuz varsa, hak talebiniz varsa TKİ hepsini karşılayacaktır.’ diye böyle resmî yazılar gelirdi.” Şimdi 2.831 maden işçisinden Kınık’ın payına düşen işçiler bu şekilde dertleniyor ve tabii ki -o zaman da dile getirdikleri- “Bize devlet sahip çıkmalı, biz devlet adına oralarda çalıştık, devlet işçisi olarak haklarımız güvenceye alınmalı, bize yeni maden ocakları, yeni özel işletmeler gösterilmemeli. Biz devlet güvencesinde çalışmalıyız.” diye ifade ediyorlar. Tabii, madencilik alanında bir maden bakanlığının kurulması, maden iş kanununun çıkartılması, madenciliğin bu tarzda, bu değişikliklerle olduğu gibi siyasi saiklerle, müdahalelerle bir vesayet altında düzenlenmesi, bundan kurtarılması, yine, maden mühendislerinin önde gelen taleplerinden. MİGEM bünyesinde güçlü ve etkili bir denetim biriminin kurulması aynı şekilde dile getiriliyor.

Yani bakın, dünya ve tabii ülkemiz, Ege’nin öbür yakasındaki kurulan sol koalisyon SYRİZA’nın kazandığı başarıyı, yarattığı büyük dalgayı, heyecanı konuşuyor. İlk uygulamaları ne? İşte, limanların özelleştirilmesini durduruyorlar, enerjilerin, madenlerin özelleştirilmesini durduracaklarını açıklıyorlar. İşte, Yunanistan halkının beklentisi neyse, Türkiye halkının, Türkiye emekçilerinin ve maden ocaklarında, toprağın altında olup binlercesi toprak üzerinde işsiz kalan madencilerin beklentisi de bu, kamu kaynakları, madenlerimiz, yer altı zenginliklerimiz yağmalanmasın, devlet eliyle işlensin, Bakanlık burada sorumluluğunu bu şekilde yerine getirsin. Biz de bu nedenle bu değişikliğin yürürlükten kaldırılmasını istiyoruz.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı "Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 3. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"MADDE 3- 3213 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, dördüncü fıkrasının son cümlesi madde metninden çıkarılmış ve maddeye bu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Maden ruhsatları ve buluculuk hakkı devredilebilir. Devir yapılmadan önce arama ve işletme ruhsatlarının devredildiği tarihteki ruhsat bedelinin iki katı tutarında devir bedeli alınır. Devir Bakanlık onayı ile gerçekleşir."

"Devir ve intikal işlemlerine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir. "

Yusuf Halaçoğlu (Kayseri) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?

ALİM IŞIK (Kütahya) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan düzenleme ile, maden ruhsatları ve buluculuk hakkı devrinin Bakan onayı yerine Bakanlık onayı ile gerçekleşmesi amaçlanmıştır. Bu durumda Bakanlığın kurumsal olarak yapılan işlemlerden sorumlu ve yetkili kılınması sağlanacaktır. Aksi taktirde, 2012/15 numaralı Başbakanlık Genelgesi nedeniyle şimdiye kadar devir işlemlerini gerçekleştirememiş olan çok sayıda madencinin ruhsat devri yine bir kişinin, yani Başbakan yerine Bakanın onayına bırakılmış olacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Böylece, daha aykırı önerge kabul edildiği için diğer önergeyi işlemden kaldırıyorum.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı kanun tasarısının, 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 7'inci maddesini düzenleyen 4'üncü maddesinde geçen 'üçüncü fıkrasında yer alan "harç ve teminat" ibaresi "ruhsat bedeli" şeklinde değiştirilmiştir' ibaresinin tasarı metninden çıkarılarak madde metninin buna göre düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

         Pervin Buldan                  Hasip Kaplan                  İdris Baluken

               Iğdır                              Şırnak                            Bingöl

       Mülkiye Birtane                   Erol Dora

                Kars                             Mardin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı "Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 4. Maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Çevresel etki değerlendirmesi ile ilgili karar, işyeri açma ve çalışma ruhsatı, mülkiyet izni olmadan veya onüçüncü fıkraya aykırı faaliyette bulunulduğunun tespiti halinde 30.000 TL tutarında idari para cezası uygulanarak bu alandaki işletme faaliyetleri durdurulur. Bu ihlallerin üç yıl içinde üç kez veya daha fazla yapıldığının tespiti halinde ise ruhsat iptal edilir."

            Alim Işık                    D. Ali Torlak                    Yusuf Halaçoğlu

             Kütahya                        İstanbul                              Kayseri

     Emin Haluk Ayhan            Mehmet Şandır             Hasan Hüseyin Türkoğlu

              Denizli                          Mersin                             Osmaniye

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 4 üncü maddesi ile düzenlenen son fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Çevresel etki değerlendirilmesi ile ilgili karar mülkiyet izni olmadan veya 13. Fıkraya aykırı faaliyette bulunulduğunun tespiti halinde ruhsat taban bedeli tutarında idari para cezası uygulanarak bu alandaki faaliyet durdurulur. İdari para cezasının uygulandığı tarihten itibaren bu ihlallerin 3 yıl içinde 3 kez yapıldığının tespiti halinde ise ruhsat iptal edilir."

     Mehmet Ali Susam           Namık Havutça            Kemal Değirmendereli

               İzmir                          Balıkesir                            Edirne

         Doğan Şafak                   Sakine Öz                        Levent Gök

               Niğde                          Manisa                             Ankara

                                   Muhammet Rıza Yalçınkaya

                                                  Bartın

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Rıza Yalçınkaya, Bartın Milletvekili.

Buyurun Sayın Yalçınkaya. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tasarının 4’üncü maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum.

Bugün görüşmelerini yaptığımız bu kanun tasarısı komisyonda görüşülürken Sayın Bakan, yaptığı konuşmada Türkiye’nin yegâne taş kömürü üreticisi olan Türkiye Taşkömürü Kurumuyla ilgili görüşlerini dile getirmiş, AKP iktidarı süresince, on iki yıl boyunca kuruma 6 milyar TL verildiğini, kurumun zarar ettiğini dile getirerek kurumun hızlı bir şekilde özelleştirilmesi gerektiğini savunur durumda olduğunu orada görmüş bulunuyoruz.

Türkiye Taşkömürü Kurumunun 5 müessese müdürlüğünden oluştuğunu, buralarda verimliliği artırmak amacıyla işletmelerin damar açısından taşıdığı özelliklere ve kömürün kalori değerinin azlığına bakılarak, bu işletmelerin kademe kademe kapatılarak, her kapatılan işletmede çalışan işçilerin diğer yerlere nakledilerek kendi kafanızca TTK’yı zarardan kurtarmak için kolay bir çözüm yolu buluyorsunuz.

Değerli milletvekilli arkadaşlarım, Sayın Bakan, komisyondaki konuşmalarında yıllardır ülke ekonomisini ve Türk sanayisini sırtlayan Türkiye Taşkömürü Kurumunun kapatılmasından, ekmeğin fırıncıdan alınmasından söz etmektedir. Bu yaklaşımı anlamak mümkün değildir doğrusu. Ekmeği fırıncıdan almanın daha doğru olduğunu biz de düşünüyoruz. Madencilik gibi ihtisas gerektiren bir işte, bu işi ehil kişiler ve kurumlar yapmalı. Bu ülkede, taş kömürü üretiminde de, madenciliğinin ehli de, ustası da Türkiye Taşkömürü Kurumudur.

Bakın, geçen yıllarda, “İşi ehline verelim.” diyerek bazı girişimlerde bulundunuz. Zonguldak Karadon’da, “İşi bilen adam.” diyerek galeri sürme işi taşeron firmaya verildi, bu hata 34 cana mal oldu. Yine Kozlu’da aynısı yaşandı, bu hata 18 cana mal oldu. Bartın Amasra’da redevanscı firma on yıldır kömür çıkartamadı ancak hazırlık çalışmalarında 11 işçi yaşamını yitirdi.

İşin ehli diyerek inşaat firmalarına maden işi verildi. Sizin ihtisas anlayışınız bu mu Allah aşkına? Ekmek almak için seçtiğiniz fırıncılar maalesef fırıncı değil, kasap çıktı. Bunu görmeniz için daha kaç canın yitip gitmesi, kaç ocağın sönmesi gerekiyor?

Türkiye’de yaşanan maden kazalarında göze çarpan bir gerçek var; bu da işi alan firmaların daha fazla kâr uğruna gerekli tedbirleri almadığı, taşeron firmalar aracılığıyla bu işi bilmeyen kişileri maden ocaklarında çalıştırarak facialara kapı araladığıdır.

Türkiye’de taş kömürü üretiminin ustası, esas ihtisas sahibi Türkiye Taşkömürü Kurumudur. Bu kurum yüz yıldır kömür üretimi yapmaktadır. Geçen yıllarda TTK’nın işlettiği ocaklarda, tüm olumsuzluklara ve eksikliklere rağmen, doğru dürüst hiçbir yatırım yapılmamasına rağmen ölümlü kaza olmamıştır. Bütün ölümlü kazalar “işin ehli” diyerek maden ocaklarını peşkeş çektiğiniz yandaş firmaların işlettiği alanlarda yaşanmıştır.

Sayın Bakan, kanun tasarısının görüşüldüğü komisyon toplantısında kademe kademe TTK’nın tasfiye edilerek ocakların özelleştirilmesini savunurken “Biz bütün kurumları özelleştireceğiz ama işçi sağlığı ve iş güvenliğini artırarak.” ifadelerini kullanıyorsunuz. Ancak Soma’da, Ermenek’te, Bartın Amasra’da yaşananları görünce bu ifadeler maalesef bize inandırıcı gelmemekte, emekçilerimizin can güvenliği açısından tedirginliğimiz daha da artmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Taşkömürü Kurumu ve bağlı müessese müdürlüklerinde yatırımlar daha da artırılıp yeni teknolojiyle kömür çıkarmaya başlandığı takdirde zarar hanesinde büyük bir azalma olacağı aşikârdır.

Sayın Bakan, komisyonda “Yaklaşık on iki yıl boyunca, AKP hükûmetlerimiz döneminde biz orada 6 milyar civarında zarar ettik. Tamam, oraya sosyal bir proje diye bakılabilir ama ben ileriye böyle bir proje bırakmamak lazım geldiği kanaatindeyim.” diyor. Bu düşünceyi anlamak mümkün değil. Siz kömürü “sosyal yardım” diyerek ücretsiz dağıtın, ancak o kömürü çıkaran işçinin emeği, alın teri karşılığında aldığı parayı zarar olarak görün. Siz on iki yılda 6 milyar zarardan söz ediyorsunuz ama bir taraftan da 2,5 milyar liraya saray yaptırıyorsunuz. O bölgede çalışan 10 bin işçi aileleriyle beraber 40 bin kişinin alın teriyle çalıştığı ve çoluğuna çocuğuna baktığı bu iş alanlarını kapatmaktan bahsediyorsunuz ve tasarruftan bahsediyorsunuz. Gerçekten sizi anlamak mümkün değil. Şatafat ve debdebe için kaçak saray yaptıracağınıza TTK’ya yatırım yapın, işçi alın, üretimi arttırın Sayın Bakan.

Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı "Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 4. Maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Çevresel etki değerlendirmesi ile ilgili karar, işyeri açma ve çalışma ruhsatı, mülkiyet izni olmadan veya onüçüncü fıkraya aykırı faaliyette bulunulduğunun tespiti halinde 30.000 TL tutarında idari para cezası uygulanarak bu alandaki işletme faaliyetleri durdurulur. Bu ihlallerin üç yıl içinde üç kez veya daha fazla yapıldığının tespiti halinde ise ruhsat iptal edilir."

Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Evet, gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan düzenleme ile, belirtilen faaliyetler nedeniyle verilen para cezasının düşürülmesi ve üç yıl içinde 3 kez olarak belirtilen tekrarlanma sayısına, alt sınır olarak açıklık getirilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı kanun tasarısının, 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 7'inci maddesini düzenleyen 4'üncü maddesinde geçen 'üçüncü fıkrasında yer alan "harç ve teminat" ibaresi "ruhsat bedeli" şeklinde değiştirilmiştir' ibaresinin tasarı metninden çıkarılarak madde metninin buna göre düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz isteyen İdris Baluken, Bingöl Milletvekili.

Buyurun Sayın Baluken. (HDP sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Maden Kanunu’yla ilgili bir yasayı burada görüşürken gönül ister ki madencilik alanıyla ilgili bütün sorunları detaylı bir şekilde ele almış ve çözüm önerilerini yasalaştırmış bir taslakla halkın önüne çıkalım. Ama maalesef, bugüne kadar, AKP Hükûmeti döneminde, her alanda olduğu gibi madencilik alanında da asıl sorunların tespitine ve çözümlerin yasalaşmasına yönelik düzenlemeler bugüne kadar söz konusu olmadı. Bu yasa tasarısında da yine aynı zihniyetin, aynı anlayışın devam ettirildiğini görmekteyiz, bunu özellikle vurgulamak istiyoruz.

Çünkü madencilik alanında bütün sorunların ana kaynağı, aslında redevans sistemi, taşeronlaştırmaya dayanan, özelleştirmeye dayanan bir anlayıştır. Bugüne kadar biz, burada, defalarca, bu özelleştirme anlayışının, madencilerin ölümüne neden olan bu redevans sisteminin, taşeronlaştırma anlayışının kaldırılması gerektiğini ifade ettik. Dayıbaşı sisteminin madenciler açısından nasıl madenleri bir mezarlık hâline getirdiğini defalarca burada sizlerle paylaştık. Ama maalesef, özellikle madencilik alanındaki güvencesiz çalışma koşulları aynı şekilde devam ediyor.

Gelişmiş ülkelerde ileri teknolojiyle yaşam kurtaracak olan yaşam odalarının bile hâlâ ciddi bir şekilde ele alınmamış olması, AKP Hükûmetinin madencilik alanına hangi ciddiyetle yaklaştığını ortaya koyması açısından son derece önemlidir. Bizce madencilik alanında genel olarak bütün üretim ve hizmet süreçleri kamu eliyle yapılmalıdır. Kamu eliyle yapmıyorsanız bile madencilik alanında aşırı kâr hırsını, emek sömürüsünü ve ekolojik talanı sınırlayacak birtakım düzenlemeleri buraya mutlaka getirmeniz gerekiyordu ama siz, bir yıl içerisinde 325 madencinin iş cinayetleriyle yaşamını yitirmiş olmasını bile, deyim yerindeyse dert etmediniz. O ölümlerden sonra, çıkıp “Bu işin fıtratında var, bu işin kaderidir.” hatta bazı ölümlerden sonra “Güzel öldüler.” diyebilecek kadar pervasız birtakım anlayışları ortaya koydunuz. Dolayısıyla da bugün, madencilik alanındaki sorunlar dağ gibi önümüzde durmaya devam ediyor.

Biz, emek karşıtı ve sermaye lehine olan hiçbir yasal düzenlemenize burada destek vermeyeceğiz. Bugün, sadece madencilik alanında değil, çalışma hayatının her alanında emek karşıtı politikalarınıza karşı işçilerin, emekçilerin yükselen itirazlarını umarım görüyorsunuzdur. Bakın, metal alanında, bugün, BİRLEŞİK METAL-İŞ Sendikasına bağlı metal işçileri 10 kentte 22 fabrikada grev kararı aldılar. Biz, emek karşıtı politikalara karşı birleşik metal işçilerinin yükseltmiş olduğu bu sesi buradan kutluyoruz. Halkların Demokratik Partisi olarak onların yanında olduğumuzu, mücadelelerinin sonuç alıncaya kadar destekçisi olduğumuzu buradan ifade etmek istiyoruz.

Bugün 22 fabrikada başlayan grev, 19 Şubat itibarıyla 42 fabrikaya çıkacak ve 15 bine yakın işçi, emekçi sizin emek karşıtı politikalarınıza karşı taleplerini güçlü bir şekilde haykıracak. Eğer gerek madencilik alanında gerekse çalışma hayatının diğer bütün alanlarında, siz, işçiyi, emekçiyi karşınıza almak istemiyorsanız, emekten yana bir duyarlılık ortaya koymak istiyorsanız bu grevden çıkan taleplere kulak kabartmalısınız düşüncesindeyiz. Bugüne kadar, maalesef çok acımasız neoliberal politikaları yasalaştırma, sermaye lehine düzenleme yapma dışında herhangi bir şey yapmadınız. Umarım, bu yanlıştan bir an önce vazgeçersiniz. Emek lehine, işçi sağlığını ve iş güvenliğini önceleyen yasal düzenlemelerle halkın karşısına çıkarsınız diyoruz. O nedenle, biz, bu yasa tasarısı görüşüldüğü sürece, Halkların Demokratik Partisi olarak itirazlarımızı buradan halkımızla ve Genel Kurulla paylaşmaya devam edeceğiz diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

5’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 5 inci maddesi ile düzenlenen 9 uncu maddenin ikinci fıkrasına ikinci cümlesinde bulunan "gölet, liman, yol" ibarelerinden sonra gelmek üzere "ve benzeri" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

          Mehmet Ali Susam                       Namık Havutça                     Kemal Değirmendereli

                    İzmir                                     Balıkesir                                    Edirne

               Doğan Şafak                               Sakine Öz                                       

                   Niğde                                      Manisa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı kanun tasarısının, 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 9'uncu maddesini düzenleyen 5'inci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"Bakanlar Kurulu tarafından belirlenen teşviklerden faydalanacak Madencilik faaliyetlerinin sosyal ve kültürel dokuya etkisi ve ekolojik tahribat düzeyi üzerinden yapılan analizler sonucunda, bu teşviklerden faydalanma hakları geri çekilebilir. Bu yönlü raporlar meslek odaları ve ilgili sivil toplum örgütlerince gerçekleştirilir."

              Pervin Buldan                            Hasip Kaplan                            İdris Baluken

                    Iğdır                                       Şırnak                                      Bingöl

               Adil Zozani                                Erol Dora

                  Hakkâri                                     Mardin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Erol Dora, Mardin Milletvekili.

Buyurun Sayın Dora.

EROL DORA (Mardin) – Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3213 sayılı Maden Kanunu üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

1980’li yıllarda Özal iktidarıyla başlayan ancak 1990’lı yıllarda yavaşlayan neoliberal dönüşümle ABD emperyalizminin Orta Doğu’yu yeniden şekillendirme projesiyle üst üste gelmesi AK PARTİ’yi ülkenin ve bölgenin önemli bir aktörü hâline getirdi. Özellikle kendi içerisinde güç ve çıkarlar koalisyonu olan AKP, büyük sağda Özal’ın çizdiği kalkınmacılık rotasını takip ederek ama onu katbekat aşan bir büyüklüğe ulaşmıştır.

Büyük sağ, kendi siyasal meşruiyetinin ve iktidar mücadelesindeki gücünün de aslen maddi refah arzusuna hitap etmek olduğunun bilinciyle davranır. Muhafazakâr liberal sentezin kökeni ve Türkiye liberalizminin en ciddi kökü buradadır.

2002 sonrasını anlamak için bu kök üzerinden AK PARTİ’nin ekonomi politikalarıyla kalkınmacılık anlayışını incelemek büyük bir önem kazanmaktadır. Özellikle inşaat sektörü ve kentsel mekânların yeniden dağıtımı üzerindeki yeni bir sermaye birikimi rejimi oluşturulmuştur. Burada, sanayi sektörü birincil sektör olmaya devam ederken sermayenin ikinci çevrimi, kentsel yapılı çevrenin üretilmesini içeren sabit sermaye yatırımı olan fabrikalar, altyapı sistemleri, okullar, hastaneler, konut alanları, alışveriş merkezleri gibi kentsel yapılı çevrenin farklı bileşenleri, sermaye birikiminin kârlılığı için sürekli olarak yeniden ve yeniden üretildiler. Kentsel dönüşüm sürecinde mekân yeniden üretilirken planlayıcı otorite olarak hükûmet ve mekânı dönüştürecek olan sermaye sınıfının ortak çıkarı olan “rant” kavramı, AK PARTİ’nin kalkınmacı retoriğinin alametifarikasıdır.

Rantı esas alan ve sermaye sınıfının çıkarlarını önceleyen bu kalkınmacı anlayış, özel sermayenin kâr etmesini engelleyecek bütün kolektif yapıları tasfiye ederek her şeyi piyasanın emrine ve insafına terk eden bir pratiğin yürütücüsü olmuştur. Bunun için neoliberalizmin var olan bütün politikalarını asıl niyeti gizleyerek kullanma ustalığına erişmenin son adı “Soma katliamı” olmuştur.

13 Mayıs 2014 tarihinde Manisa’da Soma Kömür İşletmelerine bağlı Eynez bölgesi maden ocağında meydana gelen facia son yüz yılın en büyük iş cinayetlerinden biri olarak kayıtlara geçmiştir.

Soma katliamının nedenleri arasında havalandırma sistemlerindeki sorunlar, kaçış yolları yetersizliği, kişisel koruyucu donanımların yetersizliği gibi altyapı ve teknolojik sorunlar olmakla beraber, 301 maden işçisinin yaşamını yitirdiği Soma katliamının birinci dereceden faili, rant hırsı için işçilere kölece bir yaşamı reva gören neoliberal sistemdir. Bu neoliberal sistemin ekonomik ve politik organizasyonunun icracısı ise AK PARTİ hükûmetleri olmuştur.

AK PARTİ Hükûmeti, 301 madencinin yaşamını yitirdiği bu katliam sonrası bile sermayeye tavır koyamamış, siyasi sorumluluğunun gereği olan ilgili bakanların istifasını isteyememiştir. Bu yönüyle görüşülen Maden Yasası kapsamında madencileri değil, çıkar çevrelerini önceliğine alan düzenleme söz konusudur.

Bu düzenleme üzerinde konuşurken Soma katliamını ve AK PARTİ’nin bu katliamdaki sorumluluğunu unutmamamız gerektiğini belirtiyor, bu duygularla tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 5 inci maddesi ile düzenlenen 9 uncu maddenin ikinci fıkrasına ikinci cümlesinde bulunan "gölet, liman, yol" ibarelerinden sonra gelmek üzere "ve benzeri" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Sakine Öz (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLİM VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?

LEVENT GÖK (Ankara) – Gerekçeyi izah edecek efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Doğan Şafak, Niğde Milletvekili.

Buyurun Sayın Şafak. (CHP sıralarından alkışlar)

DOĞAN ŞAFAK (Niğde) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, maddeler üzerinde arkadaşlar yeterince konuşmaları yapıyorlar. Ben, Enerji Bakanının burada olması nedeniyle -aslında şu anda yok ama- tarımsal sulamada 160 bin abonenin özel şirketlere ve devlete olan borçlarından bahsetmek istiyorum.

Sayın Bakan, tarımsal sulama yapan çiftçinin yüzde 80’i devlete ve MEDAŞ’a olan borçlarını ödemek istiyor. Bu konuda yoğun bir talep gelmektedir, ancak şu anda devlete olan borçları yapılandırmaktan kaçınmaktadırlar. Çünkü, bu çiftçilerin MEDAŞ’a olan ve özel sektöre olan borçları vardır. Bu konuda önce MEDAŞ’a olan borçlarının yapılandırılması gerekmektedir. Nedeni, MEDAŞ’a olan borçtan dolayı çiftçi elektrik alamamaktadır. Dolayısıyla, elektrik alamayan çiftçi üretim yapmamaktadır. “Neden devlete olan borcumu kapatayım?” mantığında davranmaktadır ya da MEDAŞ’ın icra kıskacında olan çiftçi devlete olan borcunu üretim yapmadığı için ödeyememektedir. Örneğin, Orhanlı kasabasında bir çiftçinin MEDAŞ’a üç yıllık ana borcu 60 bin TL’dir, ancak bugün faiziyle birlikte 155 bin Türk lirasına ulaşmıştır. Bir başka çiftçi bana faturasını gösterdiğinde, MEDAŞ’a olan dört yıllık borcu 560 bin TL olmuştur. “Nedir bu kardeşim, sen baraj mı işletiyorsun?” dediğimde, MEDAŞ’ın önünde biriken vatandaşların gülüşmelerine yol açmıştır. Ülkenin başka bölgelerinde özel şirket borçları yapılandırılmıştır, İç Anadolu Bölgesi’nde de yapılandırılması gerekmektedir. Niğde’nin Orhanlı, Edikli ve Ağcaşar, Gölcük, Bağlama, Karatlı, Konaklı belde ve köylerindeki vatandaşlar da bu ülkenin vatandaşlarıdır, bunlar İtalya’dan gelmediler, illa da MEDAŞ’ın önüne hendek mi kazmaları gerekiyor?

Değerli arkadaşlar, MEDAŞ şirketi vatandaşlardan alacağını beş yıla yaymalı ve taksitlendirmelidir ya da faizlerini sineye çekerek anaparasını yapılandırmaları gerekmektedir. Tarımsal sulamada elektrik faturalarının aylık değil, hasat sonu tahsil edilmesi gerekmektedir. Zaten bu özel şirketler faturalarda kayıp kaçak, açma-kapama ücretleri tahsil ederek vatandaştan alacağını almıştır. TEDAŞ’tan kalma altyapı malzemelerinin ne olduğu, nereye gittiği belirsizdir. Yerin 160, 180 metre altından, enerji kullanarak tarımsal sulama yapan vatandaşlarımız enerji maliyetleri ağır olduğundan zaten geçim sıkıntısı yaşamaktadırlar. Normal sulama yapan üreticilerle rekabet edememektedirler. Bu sorun AKP döneminde başlamıştır. 2002 seçim propagandalarında bölgede milletvekili adayları “Ödemeyin kardeşim, enayi misiniz? Af getireceğiz.” şeklinde propaganda yaparak vatandaşı yanlış yola yönlendirmişlerdir. Niğde ve Nevşehir bölgesinde mevcut hâliyle vatandaşların huzurlu tarım yapma çalışması mümkün değildir. Bu soruna derhâl bir çözüm gerekmektedir.

Bir diğer sorun ise bazı köylerimizde içme sularının elektrik borcundan dolayı sık sık kesilmesidir. Sayın Bakan, bu konuda zaten su ve arazinin olmadığı bu fakir köylere, hayati önem taşıyan içme suyu kuyuları için elektriğin yüzde 50 indirimli verilmesi, destek olunması en doğru yoldur. Bazen on beş gün suyu kesilen köyler vardır.

Sayın milletvekilleri, elektrik kurumu, Devlet Demiryolları, PTT, havaalanı, limanlar gibi stratejik öneme sahip işletmelerin özelleştirilmesini hiç doğru bulmuyoruz. Tarihten bir örnekle bunun ne kadar önemli olduğunun altını çizmek istiyorum. Yunanlılar İzmir’i işgal etmeden önce, İzmir’i savunamayacak durumda olan Türk askerleri bilahare savunma yapmak için cephaneleri ve mühimmatları demir yoluyla iç bölgelere taşımak isterler. Tam vagonlara mühimmatlar yüklendiğinde İzmir Devlet Demiryolları işletmeleri Fransızların elinde olduğu için o gün makinistler ve Devlet Demiryolları personeli grev ilan eder. Dolayısıyla, yarınların geleceği ve ülke güvenliğini dikkate aldığımızda, üretimi dikkate aldığımızda, bu tür kurumların devletin ve toplumun elinde olması en doğru yoldur.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Komisyonun bir redaksiyon talebi var.

Buyurun Sayın Başkan.

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Sayın Başkanım, madde üzerinde teknik bir düzeltme talebimiz vardır. Anlatım bozukluğu olmaması için “yol” ibaresinden sonra “gibi” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6’ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır, ikisi aynı mahiyettedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı "Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 6. Maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“Daimi nezaretçinin gideri, maden işletmecilerinin oluşturacağı "Daimi nezaretçi fonundan" karşılanır. Fonun oluşturulmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça çıkartılacak yönetmelikle belirlenir.”

                 Alim Işık                                  D. Ali Torlak                       Yusuf Halaçoğlu

                  Kütahya                                      İstanbul                                  Kayseri

          Emin Haluk Ayhan                   Hasan Hüseyin Türkoğlu                Mehmet Şandır

                   Denizli                                      Osmaniye                                 Mersin

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri; şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 6 ncı maddesi ile eklenen son fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Mehmet Ali Susam                     Namık Havutça                       Kemal Değirmendereli

                    İzmir                                   Balıkesir                                       Edirne

               Doğan Şafak                             Sakine Öz                       Muhammet Rıza Yalçınkaya

                   Niğde                                    Manisa                                        Bartın

               Levent Gök

                   Ankara

"Bu Kanun kapsamında tanımlanan işlemleri yapmak üzere kurulan yetkilendirilmiş tüzel kişiler veya maden arama ya da işletmecileri, Genel Müdürlükten yetki belgesi almakla yükümlüdür. Yetkilendirilmiş tüzel kişiler ile maden arama ya da işletmecilerine yetki belgesinin verilmesi, denetimi, uyarılması, yetki belgelerinin askıya alınması ve belgenin iptal edilmesi ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir."

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

              Pervin Buldan                            Hasip Kaplan                            İdris Baluken

                    Iğdır                                       Şırnak                                      Bingöl

               Halil Aksoy                                Erol Dora

                    Ağrı                                       Mardin

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.

Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu maden sektörü ve madencilikle ilgili düzenlemeler konusunda her zaman Hükûmete bir önerimiz var. Gerçekten, eğer bu işleri sağlıklı yapmak istiyorsanız -yani ülkemizin elbette ki yer altı zenginlikleri değerlendirilecek ama- doğayı, tarihi, kültürü, insanı, yaşamı, ekolojiyi korumak istiyorsanız ve başka şirketlere, yabancı şirketlere bu ülkenin zenginliklerini peşkeş çekilsin istemiyorsanız yapacağınız bir tek şey var: Madencilik bakanlığı kurun Türkiye’de. Madencilik bakanlığı kurun ve madencilikle ilgili olan bütün konuları burada toplayın.

Şimdi, HES’lerle ilgili Orman ve Su İşleri Bakanlığı ilgileniyor. Bakıyorsunuz, bir tarafta Kültür ve Turizm Bakanlığını ilgilendiren konular var bu alandaysa. Bakıyorsunuz, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ÇED raporları düzenliyor, ayrı bir bakanlık. Bakıyorsunuz, bunun da ötesinde, Kalkınma Bakanı diyor ki: “Madenler benim alanıma giriyor.” Sonra Ekonomi Bakanı çıkıyor “Ekonominin patronu benim.” diyor. Maliye Bakanı “Durun hele, durun; hazine bende, paralar bende, devlet payı bende olacak.” diyor. Sonra Hazine Müsteşarlığından sorumlu Başbakan Yardımcısı çıkıyor “Asıl patron benim.” diyor. Şimdi -söyleyin bana- madencilikle ilgili 12 ayrı bakanlık, bilmem kaç tane genel müdürlük, yetmiyormuş gibi bu dağınıklık en son 2012’de bir genelge getirdiniz, Haziran 2012 genelgesiyle ruhsat izinlerini Başbakana bağladınız.

Arkadaşlar, bütün bu dağınıkların içinde getirip Başbakana ruhsat iznini bağladıktan sonra, kuracağınız tüzel kişilerin, kurulların, şunun bunun ne faydası olabilir? Anlatabilir misiniz şimdi, anlatılabilir mi bunlar şimdi? Çantacılar dolaşıyor, ruhsatı almış, Türkiye coğrafyasını alın, bir karışı kalmamış arkadaşlar, bir karışı kalmamış; hepsi ruhsatlandırılmış ve yakın partililere dağıtılmış durumda. Herkes kendi ülkesinin haritasını çıkarsın, bir karış boş yok arkadaşlar, bir karış boş yok. Metal, maden, kömür, HES, rüzgâr, aklınıza ne gelirse gelsin, nükleer santraller, şimdi termik santraller. Peki, bu kadar dağınık bir ekonomi örgütlenmesi olan bir Hükûmet gerçekten başarılı olabilir mi? Başarılı olamaz arkadaşlar. Olamadığı Soma’da ortaya çıkıyor, olamadığı Ermenek’te ortaya çıkıyor, olamadığı Afşin’de hâlâ cenazeleri çıkarılamayan maden işçilerinde görülüyor, Zonguldak’ta görülüyor, Şırnak’ta görülüyor, Türkiye’nin diğer yerlerinde görülüyor. Peki, ne olacak o zaman? Yani madencilik bakanlığı kurmuş olsanız… Gelişmiş bütün ülkelerde bu var. Kanada’da inceleme yaptık Meclis olarak, Madencilik Bakanlığı var. Güney Afrika’ya gidin, var; Çin’de bile var, Kuzey Kore’de bile var kardeşim, Kuzey Kore’de bile var. Ya, ne oluyor, niye burada yok? Bir, bu Hükûmet ısrarla denizcilik bakanlığı kurmuyor; iki, madencilik bakanlığı kurmuyor; üç, kadın bakanlığı kurmuyor. Onun için her gün kadınlar öldürülüyor, onun için denizlerimiz perişan; su ürünlerinden tut kirlenmeye kadar hepsi perişan, hatta Kıbrıs açıklarına kadar doğal gaz, petrol yatakları perişan; madene de geldik, madende acı, feryat, figan; iş güvenliği yok, sağlık güvenliği yok; yok, yok, yok. Kardeşim, niye doğru dürüst bir şey yapmak istemezsiniz? Niye bu Meclis hep beraber, birlikte bir politika geliştiremiyor? HDP olarak diyoruz ki: Gelin, madencilik bakanlığını kuralım. Bu kadar. Her kafadan bir ses çıkarsa bu ülkede düzen olmaz arkadaşlar. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Levent Gök, Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Gök.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, Hükûmetin katıldığı, kabul ettiği önergeler üzerinde konuşma olmaması lazım.

BAŞKAN – Sayın Gök, Hükûmet katılıyor ama…

LEVENT GÖK (Ankara) – Biliyorum efendim, biz biraz daha açalım konuyu dedik.

BAŞKAN – Ama usul değil.

LEVENT GÖK (Ankara) – Biraz önce…

BAŞKAN – Biraz önceki farklı ama usul değil, şöyle ki rica üzerine verdik bunu, biliyorsunuz yani.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, Sayın Bakan da “Karşı değiliz.” diyor, açıklama yapsa iyi olur.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Hükûmet katıldıktan sonra biz de kabul edeceğiz hep beraber…

LEVENT GÖK (Ankara) – Tabii, tabii, teşekkür ediyorum.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Yalnız Sayın Başkan, bundan sonraki süreçte usule, İç Tüzük’e davet ediyoruz.

BAŞKAN – Buyurun.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 683 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerine verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Teşekkür ediyorum. Bu önergemizi kabul eden Hükûmete ve Komisyona da ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum.

Görüştüğümüz bütün konuların aslında esas çözüm yolu, Türkiye'deki yolsuzlukların sona ermesine bağlı değerli arkadaşlarım. Yolsuzluklar, bizim bütün kamu maliyemizi, milletin kaynaklarını kurutan konu.

Yolsuzlukların üzerine gidemeyen bir Parlamentonun, Türkiye'de halkın çıkarlarına dokunacak başka kanunları yapma şansı, muhalefetin desteği olsa da mümkün değil değerli arkadaşlarım, çünkü bunu uygulayan iktidarın kamu kaynaklarını, milletin kaynaklarını kontrol etmesi, denetlemesi gerekiyor. Bu konuda iktidarın sınıfta kaldığı, geçtiğimiz hafta yaptığımız yolsuzluk oylamasındaki Yüce Divana sevke dair verilen oylamalardan belli olmuştur.

Şimdi, biz dilimiz döndüğünce Türkiye'deki yolsuzlukları anlatmaya çalışıyoruz; Genel Başkanımız anlatıyor, bizler anlatıyoruz. İl başkanlıklarımızda, ilçe başkanlıklarımızda yolsuzluklara ilişkin pankartlar açıldı; polis geldi, bastı, polisler pankartlarımızı indirdi. Genel Başkanımız grup toplantılarında “tape”leri açıkladı, haklarında fezleke düzenlendi, ama değerli arkadaşlarım, Türkiye ilginç bir ülke.

Bakın, Meclis soruşturma komisyonu raporu elimde, bir tuğladan daha da fazla kalın, tam 1.178 sayfa. Biz “Bunu halka nasıl mal edelim, nasıl anlatalım?” diye düşünürken, eksik olmasın, Meclis Başkanlığımız önemli bir çalışma yaptı ve herkese okunabilir bloknotlar gönderdi. Bu gördüğünüz bloknotlar -görüyorsunuz değerli arkadaşlarım- 40-50 sayfa. 1.178 sayfalık Soruşturma Komisyonu Raporu’nda okuyamayan yurttaşlarımız ve arkadaşlarımızın bilgisine sunuyorum. Ne var bu bloknotlarda? Şimdi açıyoruz sayfanın bir tanesini, Rıza Sarraf diyor ki bloknotta… Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bastırmış olduğu bloknotu okuyorum değerli arkadaşlar yani kendi iddialarımızı falan değil. Rıza Sarraf diyor ki bu bloknota göre: “Ağabey, yarın güzel bir çikolata kutusu yaptır, çok pahalı olmasın. Bir tane de gümüş tepsi al, 500 bini yerleştir içine. Sadık biliyor, İstinye’de var ya E.” Kimi işaret ettiğini biliyorsunuz. “E’ye götür, ona ver.” Nerede diyor? Meclis Başkanlığının bastırdığı bloknotta.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten okunması kolay, cebe koyması kolay. Yani, bir yandan 1.178 sayfalık Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu; bunun taşınması da zor, okunması da zor ama Meclis Başkanlığımız öyle güzel bir hizmet yapmış ki, 50-60 sayfalık bloknotları aldığınız zaman, cebinize koyduğunuz zaman otobüste, metroda, evinizde, hatta Meclis çalışmalarını izlerken açıp okumanız mümkün. Hangi telefondan kim konuşmuş, ne yapmış, o da mümkün. Böyle bir çalışmayı yaptığı için ben Meclis Başkanlığını kutluyorum, gerçekten kutluyorum, önemli bir çalışmadır. Yolsuzlukların halka mal edilmesi ve herkesin bilgilenmesi açısından yapılan bu çalışmayı biz de halka mal etmek için epey bu bloknotlardan edindik, halkımıza dağıtıyoruz, sizlere de gönderebiliriz. Açtığınız zaman, bütün yolsuzluk belgeleri burada teker teker yazılmış. Tabii, Meclis Başkanlığımız eski ya da bastığı Soruşturma Komisyonu Raporu’nun atıl olacağını düşünmüş, “Bunu nasıl daha verimli hâle getirelim?” diye düşününce böyle bir parlak fikir ortaya çıkmış. Bu fikri veren, bunu basan, bunu uygulayan ve dağıtan tüm bürokratlara ayrı ayrı teşekkürlerimi sunuyorum. Yani, bizim arzu ettiğimiz zaten halkımızın öğrenmesi. Milletvekillerinin dahi çoğu bu konuyu bilmiyor ama bunu öğrenmek mümkün. Ön yüzüne notlarınızı alabilirsiniz, arka yüzünden de okuyabilirsiniz Rıza Sarraf’ın açıklamalarını. “Bana dolar yolladın mı? Euro değildi, dolar.” Rıza Sarraf diyor, devam ediyor: “Aman ha, yanlış yok.” Abdullah Happani cevap veriyor: “Dolar, ağabey, gönderir miyim?” Rıza Sarraf: “Orada ağır geldi, içim gitti biliyor musun?” diye, pek çok konuşmaları bunun içinde.

Ben Meclis Başkanlığımızı bu yaptığı güzel çalışmadan ötürü kutluyor ve hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyette…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aydın.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Öncellikle, CHP Grup Başkan Vekili arkadaşımız bir konuyu Meclis kürsüsünde gündeme getirdi, Meclisin bir çalışmasıyla ilgili. Bu konuyla ilgili hem yolsuzluk algısı üzerine yeni birtakım algı operasyonları yürütülmeye başlarken, iktidarımız âdeta suçlanırken öbür taraftan da bu konuyla ilgili, AK PARTİ Grubu adına ben de bir cevap vermek istiyorum. Söz istiyorum efendim.

LEVENT GÖK (Ankara) – Ben bir sataşmada bulunmadım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Yerinizden, Sayın Aydın… Buyurun, açıyorum mikrofonu.

LEVENT GÖK (Ankara) – Ben Meclis Başkanına teşekkür ettim; bir sataşma yok, bir şey yok.

BAŞKAN – Ben de yerinden veriyorum zaten Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Ankara) – Teşekkür ettik.

BAŞKAN - Her grup başkan vekiline, söz istedikleri zaman veriyorum.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın, (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu evraklarının bloknot şekline getirilerek tekrar kullanıma sunulmasına ilişkin açıklaması

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Öncelikle şunu ifade edeyim ki: Meclis Başkanlığı tarafından, ilgili bürokratlar tarafından bastırılan bu kitapçıktan, “bloknot” adı altında ve “çevre dostu” görünümünde bastırılan bu bloknottan dolayı, hakikaten, ciddi manada Meclis Başkanının bir soruşturma başlatmasını istiyoruz çünkü burada skandal bir durum söz konusu. Bu bir skandaldır.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Ahmet, paralel yapı, paralel, paralel!

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Bu bir skandaldır. Bunun arkasında her kim varsa… Ve hem İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kapatılan bir soruşturma hem takipsizlik kararı hem Meclis Soruşturma Komisyonu hem de Yüce Divan sıfatıyla Genel Kurul anlamında eğer bir Yüce Divana sevk etmeme…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Ahmet Bey, zorlama kendini, zorlama.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Hukuki anlamda da ortadan kaldırılan bir konu varken Meclis Başkanlığının hiç yapmadığı, hiç alışık olmadığımız bir uygulamasıyla, skandal bir uygulamasıyla bizler de karşı karşıya kaldık. Açıkçası bunu tamamen reddediyoruz. Bunun arkasında her kim varsa, her ne amaçla, ne saikle ve böyle bir operasyonun bu manada, özellikle de dışarıya da böyle servis edilmesi ki “tape”lerin zaten ortadan kaldırıldığı, Soruşturma Komisyonu evraklarının gizliliği, bunun âdeta fotokopi yapılarak, muhalefet şerhi üzerinde bastırılarak çoğaltılması ve bir bloknota dönüştürülmesi... Sorduğumuzda “Biz Meclisin eskiyen evraklarını, hükmünü yitiren evraklarını bu şekilde yapıyoruz.” gibi bir algı, bir gerekçe de kabul edilemez bir gerekçedir çünkü bugüne kadar böyle bir bloknotla karşılaşmadık. Arka tarafındaki “tape”lerin muhalefet şerhi üzerinden bastırılarak yazılmasını ve bunun bloknot olarak çoğaltılarak tüm Türkiye’ye servis edilmesini, bitmiş olan bir konuyu bir algı operasyonunun parçası olarak yeniden ısıtarak halkın gündemine getirmeyi doğru bulmuyoruz. Meclis Başkanlığının derhâl bu konuyu soruşturarak ilgililer hakkında işlem yapılmasını istirham ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkanım, ben de bir açıklamada isterseniz şuradan bulunayım açarsanız, daha iyi duyuluyor.

BAŞKAN – Buyurun.

3.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu evraklarının bloknot şekline getirilerek tekrar kullanıma sunulmasına ilişkin açıklaması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkanım, bu Meclis gazi bir meclistir. Bu Meclis kurulurken Türkiye’de büyük iddialarla kurulmuştur, Türkiye’yi çağdaş uygarlık seviyesine ulaştırmak, bu Meclisin ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının başlıca hedefi olmuştur. Bu hedefe ulaşmanın en ana yollarından bir tanesi de yolsuzluklara karşı mücadeledir. Bu konuda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yolsuzluklar konusunda duyarlı olmasından daha ne beklenebilir ki yani ne yapmış Meclis Başkanlığı? Meclis Başkanlığı -o da herhâlde vicdanen rahatsız olmuş ki- az sayıda insanın okuduğunu düşündüğü bir konuda hem milletvekillerini hem de kamuoyunu bilgilendirmek hem de yurttaşlarımıza bu konuda daha fazla bilgi vermek için bir bloknot hazırlamış. Ben bundan dolayı tekrar kutluyorum. Sayın Grup Başkan Vekilinin söylediklerine, bunun derhâl toplatılması gereğine katılmıyorum. Biz zaten bunu aldık, örneğini de çoğaltacağız, yurttaşlarımıza ve arzu eden herkese de göndereceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ederim.

Sayın Uzunırmak, sizin söz talebiniz var, ne için söz istiyorsunuz?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Aydın.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Hem Milliyetçi Hareket Partisi adına…

BAŞKAN – Sesinizi yükseltir misiniz Sayın Uzunırmak.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Hem Milliyetçi Hareket…

BAŞKAN – Açmadım efendim, yüksek sesle konuşun, açmadım, niye söz istiyorsunuz, onu soruyorum öncelikle.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisinin bakış açısını ve Meclis Divan üyesi olarak…

BAŞKAN – Grup başkan vekilinin olması lazım efendim, benim uygulamam…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Divan üyesi olarak da konuyla ilgili…

BAŞKAN – Hayır, Divan üyesi de olmaz.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Ben Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı üyesiyim.

BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, İç Tüzük ortada yani uygulamalarımız ortada.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, yerinden kısa bir söz isteyebilir efendim.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, bir saniye…

BAŞKAN – Buyurun.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Bir: Ben Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı üyesiyim ve konuyla ilgili de Sayın Grup Başkan Vekilinin anlattığı yönde araştırma yapmış bir Divan üyesiyim. Bu konuyla ilgili bilgilendirmek istiyorum, kısa bir söz istiyorum.

BAŞKAN – Bir dakika söz veriyorum.

Buyurun.

4.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak'ın, (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu evraklarının bloknot şekline getirilerek tekrar kullanıma sunulmasına ilişkin açıklaması

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum.

Bir: Sayın Grup Başkan Vekilinin dediği gibi hukuki deliller emir-komuta zinciri içerisinde yok edilemez, devlet kayıtlarına girmiştir. 17-25 Aralık istismarı bu ülkede her zaman gündeme getirilecektir.

İki: Konuyla ilgili olarak Meclis Başkanlık Divanı olarak bir faaliyet yapılmamıştır. Yapılan faaliyet tamamen Genel Sekreterlik bünyesinde geçmişten bugüne gelen atıl kalmış kâğıtların değerlendirilmesi, çevre dostu olarak değerlendirilmesiyle ilgili yapılan bir uygulamadır ve bu uygulamadan başka manalar çıkarmanın bir anlamı yoktur. Eğer alışkanlık hâline geldiyse burayı da paralel yapıyla suçlamaları gelecek günlerde muhtemeldir kanaatini taşıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Aydın.

5.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın, tekraren (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu evraklarının bloknot şekline getirilerek tekrar kullanıma sunulmasına ilişkin açıklaması

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, ilgili konuyla ilgili hem soruşturma komisyonu hem Meclis Genel Kurulu kararını vermiştir. Dolayısıyla, Meclisin iradesi bu noktada belirmiştir ve söz konusu olayın bir darbe olduğu yüce Meclisimiz tarafından da tescil edilmiştir.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – AKP iradesi o, Meclisin iradesi değil.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Ne oldu, darbe mi, ne darbesi?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Dolayısıyla, Genel Kurul bu konuda karar vermişken milletin iradesi, aynı zamanda Meclisin iradesi de bu noktada sabitken bu olay özellikle bilerek ya da bilmeyerek her kim tarafından bu hâle getirilmişse bunun bir algı operasyonu parçası olduğunu düşünüyoruz, bunun çok ciddi manada soruşturulması gerektiği kanaatindeyiz. Soruşturularak ilgililer hakkında mutlak surette işlem yapılması lazım, aksi takdirde… Sayın Başkanım, bugüne kadar ben sekiz yıldır milletvekiliyim, buradayım, böyle bir bloknotla karşılaşmadım. Eğer geçmişten beri yapılan, düzenlenen bir bloknotsa niye bizim elimize geçmedi? Bu Komisyonun hemen akabinde, Komisyon evraklarından bir bloknot oluşturulmasının çok yanlış, çok haksız, çok mesnetsiz bir şey olduğunu, bunun dolayısıyla hangi bürokrat tarafından, ne şekilde yapılmışsa da ortaya çıkarılıp işlem yapılmasını AK PARTİ Grubu olarak istirham ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkanım, biz de buradan konuşacağız tabii ki.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, artık bütün gruplara söz vermek mecbur oldu.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Gök.

6.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LEVENT GÖK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AKP Grup Başkan Vekilinin 17 ve 25 Aralık operasyonlarından ve Mecliste yapılan Yüce Divan oylamasından sonra, bunu bir darbe olarak nitelendirmesi görüşü bir kere kendileriyle çelişen bir görüştür. Başından beri önceki Başbakan, şimdiki Cumhurbaşkanı, bunun Hükûmete karşı bir darbe olduğunu ifade etti. Ama, sonuçta geçtiğimiz hafta yaptığımız oylamada AKP Grubundan 50 milletvekili farklı yönde oy kullandı. Bunun üzerine AKP Grubundan bir milletvekili çıktı, o oy kullanan milletvekillerine, farklı davranan milletvekillerine “İhanet içerisindedir.” dedi, AKP’nin bir grup başkan vekili de “Sen de haddini bil.” dedi.

Şimdi, ben burada bütün yurttaşlarıma seslenmek istiyorum. AKP Grubu içerisinde farklı davranan 50 milletvekili, eğer bunlar bir darbe ise, onlar acaba darbeye yardım ve yataklık mı yaptılar? Eğer öyleyse o 50 milletvekili hakkında bir işlem yapmayan AKP yönetiminin böyle bir fikir dünyasında geliştirdiği operasyonları sürdürmesi mümkün değildir. Tamamen reddediyoruz bunları.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gök.

Sayın Kaplan, size de bir dakika söz veriyorum.

Buyurun.

7.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu evraklarının bloknot şekline getirilerek tekrar kullanıma sunulmasına ilişkin açıklaması

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, HDP olarak biz buna şaşırmadık çünkü daha Soruşturma Komisyonu yayın yasağını koyup mahkemeden kararını almıştı. Biz milletvekilleri olarak ulaşamamıştık bu dinleme kayıtlarına ve şeye. Ancak Meclis Başkanlığının çevre dostu bloknot olarak içinde bu dinleme kayıtlarını -“tape”leriyle- kendi matbaasında bastırıp dağıtması tek kelimeyle söylenecekse rezalettir, bunun ötesi de skandaldır. Çünkü yayın yasağını koyan bir Komisyon var. Sonra Meclis Başkanı diyor ki: “Normaldir, böyle aleniyet kazanmış olan şeyleri biz bastırıyoruz.” Oysaki Komisyon, delilleri bile, “tape”leri bile yok etmek üzere karar almıştı. Suç delilleri olan şeyler yok edilmez biliyorsunuz. Biz HDP olarak bunu... Meclis Başkanlığının matbaasında yapıldı bu. Eğer bunu normal bir gazete, basın, dernek, sendika, parti yapsaydı şimdi polis basmıştı, hepsini içeri almıştı, hâkimin önüne çıkarmıştı, kıyamet kopmuştu.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

Meclis Başkanlığından gelen not inceleme başlatıldığı yönünde efendim.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, bir de şöyle bir husus var.

ALİM IŞIK (Kütahya) - Hemen mi başlatıldı?

BAŞKAN – Lütfen Sayın Aydın, lütfen ama tamam, konu kapanmıştır efendim.

ALİM IŞIK (Kütahya) - Hemen mi başlatıldı, Sayın Grup Başkan Vekilinin şikâyeti, ihbar üzerine mi başlatıldı?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Tutanaklara geçsin, Sayın Başkanım, son bir şey özellikle...

BAŞKAN – Sayın Aydın, bak, yeteri kadar söz verdim, konu aydınlandı efendim.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Tamam Sayın Başkan da, Meclis Başkanına da bir haksızlık yapılmaması konusunda. Bakınız, Sayın Gök, “Meclis Başkanının bilgisi dâhilindedir.” dedi ama Meclis Başkanının bilgisi dâhilinde olduğunu ben düşünmüyorum açıkçası bunun.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri...

Lütfen Sayın Aydın...

AHMET AYDIN (Adıyaman) – İlgili bürokrat, her kim ne yapmışsa da bunun soruşturulup bir şekilde ortaya çıkması lazım.

LEVENT GÖK (Ankara) – Efendim, ben kimseyi suçlamadım zaten, ben hiç kimseyi suçlamadım ama ben bir konuda Sayın Aydın’ı...

BAŞKAN – Sayın Gök, doğru değil ama yaptığınız.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Böyle bir hassasiyetle bunu bastırmak...

BAŞKAN – Evet...

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin; Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın; Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/1012, 2/423, 2/2309, 2/2481) (S. Sayısı: 683) (Devam)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı "Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı "nın 6. Maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“Daimi nezaretçinin gideri, maden işletmecilerinin oluşturacağı "Daimi nezaretçi fonundan" karşılanır. Fonun oluşturulmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça çıkartılacak yönetmelikle belirlenir.”

Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Şandır Mersin Milletvekili.

Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten ülkemiz ve halkımız için önemli bir konuda bir kanun çıkartıyoruz. Bu vesileyle birkaç konuyu Sayın Bakanın, sayın bürokratların, sayın Meclisin dikkatine sunmak istiyorum.

Öncelikle, madencilik vazgeçebileceğimiz bir sektör değil. Ülkemizin tabii kaynaklarının değerlendirilerek halkımızın yararına sunulması çok önemli ve çok gerekli ancak madencilikte yaşanan son olaylar, özellikle Soma ve Ermenek’te yaşanan maden kazalarında çok sayıda insanımızın hayatını kaybetmiş olması dikkatleri yeniden bu konu üzerine çekmiştir ve bu konuda yapılması gereken bazı düzenlemeler olması Hükûmetin de gündemine gelmiş ve böyle bir kanun tasarısı diğer tekliflerle de birleştirilerek önümüze gelmiştir.

Değerli arkadaşlar, burada öncelikle bir hususu Sayın Bakanın dikkatine sunmak istiyorum ama bu usulü de terk etmek lazım. Bir kanun müzakere edilirken Komisyonun meşgul edilmesi gerçekten hiç de şık olmamaktadır.

Değerli arkadaşlar, 2010 tarihinde yapılan düzenleme bugün yeniden gözden geçirilmektedir ancak muhalefet şerhlerinde de ifade edildiği gibi, Komisyonda yapılan görüşmelerde maalesef sektörün taraflarıyla iyi istişare edilmediği, muhalefet partilerinin tekliflerinin dikkate alınmadığı ve bu konuda burada da gördük ki işte, muhalefetin verdiği birkaç önerge kabul edilince anlaşılıyor ki Komisyonda bu meselenin ciddiyetle değerlendirilmediği ortaya çıkıyor. Ben önergelerin kabul edilmesine teşekkür ediyorum ama bu konunun, bu kadar önemli bir konunun… Yani Sayın Bakan, iş kazalarında Türkiye’ye yakışmaz bir sonuçla karşı karşıyasınız. Bunun sorumlusu olarak ben hiç kimseyi ilzam etmiyorum ama bir sonuç var. Dünyada 3’üncü, Avrupa’da 1’inci olan ülkemizin madenciliğiyle ilgili yapılan düzenlemede bu türlü eksiklikler yapılıyorsa yanlış yapılıyor. Ayrıca, bu tür kanunlar bu kadar sık değiştirilmemeli. 2010’da yapılan kanun 2015’in Ocağında yeniden değiştiriliyor, bu arada da iki tane düzenleme yapılıyor hem 2014’te hem 2012’deki Başbakanlık Genelgesi’yle. Dolayısıyla, alınması gereken tedbirler yeterince alınamadığı için, maalesef, iş kazalarında, madencilik konusunda ülkemiz yargılanır, sorgulanır duruma geliyor. Bu sebeple söylüyorum yani bu kadar önemli bir konuda çok ciddi bir çalışma yaparak sektörün sorunlarını bütünüyle çözecek, iş güvenliğini sağlayacak, can güvenliğini sağlayacak bir kanun çıkartılmasını ben de talep ediyorum. Bu vesileyle bir iki hususu da dikkatinize sunmak istiyorum.

Değerli Bakan...

Yani, bu müzakere usulü değil Sayın Başkan!

BAŞKAN – Sayın Şandır, anladım da ne yapabilirim, söyleyin?

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Ne yapabiliriz? Yani, buna bir müdahale etmek lazım. Kime konuşuyorum?

BAŞKAN – Hayır, siz birkaç defa gündeme getirdiniz.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Yani, kime konuşuyoruz biz?

BAŞKAN – Yapabileceğim bir şey yok ki benim.

Buyurun.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, madencilik önemli ama tarım hepsinden de önemli. Maden işletmelerinin, özellikle açık işletmelerin tarıma verdiği zararı burada milletvekili olarak hepimiz bilmekteyiz. Özellikle, Toros Dağlarında gördüğümüz taş ocakları işletmeleri, mermer işletmeleri, çimento fabrikaları ve yeni bir usul olarak geliştirilen, enerji temin usulü olarak geliştirilen termik santraller Türk tarımına, meyveciliğine, sebzeciliğine çok büyük zararlar vermekte. Madenciliği koruyalım, geliştirelim ama tarımı öldürelim diye bir kabulümüz, böyle bir öngörümüz olamaz. Özellikle, güneyde yaşanan, taş ocakları ve maden ocaklarının zeytinciliğe ve sebzeciliğe verdiği zararı Sayın Bakanın dikkatine sunmak istiyorum, ne tedbir var onu da bilmek istiyorum.

Bir başka husus da, Sayın Bakanım, şunu da arz etmem lazım: Bu, elektrik dağıtım şebekelerinin özelleştirilmesinden sonra, şebekelerin yenilenmemesinden veya başka sebeplerden kaynaklanan çok sayıda elektrik kesintisi, uzun süreli elektrik kesintileri özellikle don mevsiminde seralarda çok büyük tahribata sebep oldu. Buna bir çözüm üretmek gerekir. Sanayide, yaşamda oluşturduğu tahribatın ötesinde tarımda oluşturduğu tahribat gerçekten acilen tedbir alınması gereken bir noktada, bunu sizin dikkatinize sunmak istiyorum.

Bir diğer husus: Tarımda kullanılan sulama elektrik borçlarının ödenmesi bugün çiftçinin kâbusu hâline geldi. Buna da bir çözüm üretirse Hükümetiniz buna da Türk tarımı adına teşekkür ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Kabul edilen aynı mahiyetteki önergeler doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.15

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.35

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

683 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

7’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı Kanun Tasarısının, 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 11'inci maddesinin ikinci fıkrasını düzenleyen 7'nci maddesinin ikinci fıkrasında geçen "20.000" ibaresinin "40.000" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Pervin Buldan                       Sırrı Süreyya Önder                          Erol Dora

                    Iğdır                                      İstanbul                                     Mardin

              Hasip Kaplan                            İdris Baluken                             Halil Aksoy

                   Şırnak                                      Bingöl                                       Ağrı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı "Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 7. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"MADDE 7- 3213 sayılı Kanunun 11 inci maddesine ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Ruhsat sahibi veya vekilinin mahallinde yapılan tetkik ve incelemelere katılmaması veya ruhsat sahibince herhangi bir nedenle tetkik ve incelemelerin engellenmesi halinde ruhsat taban bedeli tutarında, bu fiilin tekrarı halinde ise iki katı tutarında idari para cezası uygulanır.”

                 Alim Işık                           Emin Haluk Ayhan                        D. Ali Torlak

                  Kütahya                                     Denizli                                    İstanbul

            Yusuf Halaçoğlu                  Hasan Hüseyin Türkoğlu                   Özcan Yeniçeri

                  Kayseri                                   Osmaniye                                   Ankara

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı 3213 sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 7 nci maddesinde bulunan "fıkra" ibaresi "fıkralar" olarak değiştirilerek aşağıdaki fıkranın madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.

          Mehmet Ali Susam                         Doğan Şafak                           Namık Havutça

                    İzmir                                       Niğde                                     Balıkesir

                Sakine Öz                             Haluk Eyidoğan                    Kemal Değirmendereli

                   Manisa                                    İstanbul                                     Edirne

“Beş iş günü öncesinden haber vermek şartıyla ruhsat sahibi veya yetkilendirdiği kişinin muhalinde tetkik ve incelemelerine katılmaması, ruhsat sahibince herhangi bir nedenle tetkik ve incelemelerin engellenmesi halinde ruhsat taban bedeli tutarında bu fiilin üç yıl içinde tekrarı halinde ise 2 katı tutarında idari para cezası uygulanır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ERDAL FERALAN (Nevşehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Haluk Eyidoğan İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Eyidoğan. (CHP sıralarından alkışlar)

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaşamımızın her anında ve alanında, doğal ve insan kökenli ve çoğunlukla öngörülebilen çeşitli tehlikelerle karşı karşıyayız. “Tehlike” zarar veya yok olmaya yol açabilecek durum olarak tanımlanır. “Risk” ise zarar ve hasar tehlikesidir. Risk ne zaman sıfırdır? Tehlikenin neden olacağı zarar yoksa risk sıfırdır. Önce tehlikeler tahmin edilir, sonra bu tehlikelerin doğuracağı riskler değerlendirilerek riskler azaltılır. Böylece tehlikenin zararlarını en aza indirebiliriz. Bu yaklaşıma biz “risk yönetimi” diyoruz.

Bu yeni kanun değişikliğinde risk değerlendirmeyle ilgili, risk yönetimiyle ilgili herhangi bir ifade yok. Yer altı madenciliği, doğası gereği planlama, yatırım ve üretim aşamasından pazarlama aşamasına kadar çok özel önlemler, donanım, bilgi, deneyim, uzmanlık ve sürekli denetim gerektiren dünyanın en ağır iş kollarından birisidir. Özellikle son on yılda kamunun faaliyet alanının daraltılmasında yapılan yanlışlar madencilik sektörüne de yansımış, yapılanma, kamu madencilik kuruluşlarının kapatılması, üstünkörü özelleştirilmesi, redevansla özel sektöre devredilmesi şeklinde olmuştur.

Redevans yoluyla üretim uygulamasını ne yazık ki deneyim ve uzmanlık bakımından yetersiz, gerekli bilimsel ve teknolojik yatırımları yapmayan firmalar yapmaktadır. Bu nedenle hem çok sayıda ölümlü iş kazalarına hem de maden kaynaklarımızın vahşi üretim yöntemleriyle heba edilmesine yol açılmıştır. AB süreci içerisinde iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili olarak çıkan kanun, tüzük ve yönetmeliklerin ana hedefi, risk değerlendirmesini yaşamın her alanına sokmak ve bu anlamda toplumun güvenlik kültürünü artırmaktır.

Risk değerlendirmesi olmadan iş güvenliği olmaz. Şu anda trafik ve iş kazalarından dolayı insan kayıplarımızın sayısı, doğal afetlerden dolayı kayıplarımızın sayısını maalesef geçmiş bulunmaktadır. Tehlike ve riskleri belirlemek için, örneğin, maden aramada, kömür aramada ve petrol aramada, bu doğal kaynakların işletme aşamalarında yer üstü ve yer altı jeolojik, jeofizik ve jeoteknik araştırmalar eş zamanlı olarak mutlaka yapılmalıdır. Maden galerilerinde sismik, elektrik özdirenç gibi jeofizik araştırmalar uygulanmalıdır.

Yüksek teknoloji evlere girdi, arabalara girdi, telefonlara girdi, her yer bilgisayar ve tablet ama teknoloji, madenlerimize maalesef inemedi. Üretim ve korunma için teknoloji yatırımına gelince durum vahim.

Bakınız, Eylül 2014 tarihli Soma bilirkişi raporu ne diyor:                 “Havalandırma şekli ve yöntemi, yangın tehlikesi olan bir yer altı ocağı için uygun değildir. Yangın riskine karşı gerekli dayanıklı ve yanmaz malzeme yoktur ve ilgili altyapı oluşturulmamıştır. Karbonmonoksit gaz maskelerinin kontrol kayıtlarını denetlenmemiş ve yaptırım gücü uygulanmamıştır. Gaz ölçüm defterinden elde edilen veriler ile sensörlerden elde edilen veriler birbirini tutmamaktadır. Kayıtlar rastgele tutulmuştur. Sensörlerin kontrolünü yapma zorunluluğu bulunan ve elde edilen verileri değerlendirmekle görevli olanlar görevlerini ihmal etmişlerdir. Üretim zorlaması yapılmıştır. Denetimlerde işletme projesi, program ve üretim farklılıklarını göz önüne alarak kapsamlı denetleme yapılmamıştır. İşletmenin elektrik sistemi madenin çalıştırılması için güvenilir değildir. Gaz sensörlerinin akredite bir kurum veya kuruluş tarafından kalibrasyonunun yapılmadığı anlaşılmıştır. Kaza anında olay yerindeki haberleşme cihazlarının çalışmadığı ifadelerden anlaşılmıştır. Uygulanan üretim yöntem ve tekniği, yanmaya elverişli bu kömür madeni için uygun değildir. Risk değerlendirmelerinin içinde alınacak önlemlere dair bir bölüm mevcut değildir. Ocaklarda tahliye amaçlı bir planlama söz konusu değildir.” Biz de kalkmış risk yönetimi ve risk değerlendirmesinden bahsediyoruz bu ülkede her alanda.

Türkiye’de hâlâ vahşi üretim sisteminin ve kifayetsiz kâr hırsının acı sonuçlarını hep birlikte yaşıyoruz. Umarım, bunlar son olur. Ölenler bir lokma ekmeğin peşindeki emekçiler, işçiler ve yoksul halktır.

Aklı ve akılcılığı yüceltmek yerine, bilgi toplumu olma yolunda ilerlemek yerine kısa vadeli köşe dönmeci işler yapılırsa olacağı budur. Nerede bilim ve teknoloji, nerede dünya madencilik standartları, nerede risk yönetimi?

Türkiye'de inşaatta, sanayide ve madencilikte vahşi üretim yöntemlerinden vazgeçmeliyiz, yüksek teknoloji kullanan çağdaş üretim yöntemleri kullanmalıyız. Aksi takdirde iş kazaları ve insan kayıpları sürecektir.

İş facialarında ihmallerden ölen canlarımızı, emekçilerimizi saygıyla ve rahmetle anıyor, bu acıların son olmasını, tekrarlanmamasını diliyorum. Bu mesajların da ilgili yerlere ulaşacağını inanıyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı "Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 7. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"MADDE 7- 3213 sayılı Kanunun 11 inci maddesine ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Ruhsat sahibi veya vekilinin mahallinde yapılan tetkik ve incelemelere katılmaması veya ruhsat sahibince herhangi bir nedenle tetkik ve incelemelerin engellenmesi halinde ruhsat taban bedeli tutarında, bu fiilin tekrarı halinde ise iki katı tutarında idari para cezası uygulanır.”

Özcan Yeniçeri (Ankara) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ERDAL FERALAN (Nevşehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Özcan Yeniçeri, Ankara Milletvekili.

Buyurun Sayın Yeniçeri. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, rezervlerini ve potansiyellerini kullanmayan ülkeler, varlık içinde yokluk çekmek kaderinden kurtulamazlar.

Yer altı kaynakları yani madenlerin çıkarılması ve kullanılması çok pahalı, çok teknik ve çok zor bir iştir. Bu madenleri yer altından çıkarırken aynı zamanda madenlerin çevre etkisinin ortaya konması ve çevreyle barışık, ekosisteme uygun bir biçimde olması için de ciddi bir yatırım gerekmektedir.

Madenler milletindir, şirketler araçtır. Milletin kaynaklarını siyasi mülahazalarla işletmemek ve milletin emrine sunmaktan geri durmak, milletin refahına kastetmek anlamını taşımaktadır. “Solcudur, sağcıdır, dincidir, paralelcidir” şeklinde yaklaşarak madenlerin işletilmesi için ve madenlerin çıkarılıp oradaki insanların, milletin istihdamına katkı sağlayacak şekilde yönetilmesini veya üretilmesini engellemek, doğrudan doğruya siyasi mülahazalarla ülkenin ekonomisine, milletin refahına kastetmek anlamına gelmektedir. Şimdi, bu sermayenin nasıl ki yeşili, kırmızısı, turuncusu olmadığı gibi aynı zamanda madencilerin de, madenciliğin de paralelcisi, dikdörtgeni, yamuğu olmaz. Madenci madencidir. Herkes aklını başına devşirmesi gerekir.

Koza Altın Şirketi, altın madenlerini aramak ve işletmek üzere kurulmuş yüzde 100 Türk sermayeli bir şirkettir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir Türk şirketi altın üretimini gerçekleştirmeye başlamış, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde günümüz teknolojisinin de en ilerisini kullanarak çevreyle uyumlu bir biçimde faaliyetlerini sürdürmektedir.

Gümüşhane’de de altın madeni çıkartmaktadır bu şirket. Bölgeye yatırım yapmış, iş sahası açmış, bölge ekonomisine de çok ciddi bir biçimde katkı sağlamıştır. Türk mühendislerinin emekleriyle kurulan ve günümüze kadar üretim faaliyetlerini devam ettiren özellikle Gümüşhane’deki Mastra Altın Madeni, ülke ve Gümüşhane ekonomisini ciddi bir biçimde katkılarıyla desteklemektedir. Bu bakımdan günümüz ekonomisine 18,2 ton altın ilavesi yapmıştır. 38 bin nüfusu olan bir ilin ekonomisine yıllık ortalama 30 milyon dolar katkının ne anlama geldiğini vicdan sahibi herkesin takdir etmesi gerekir. Şirketin 600 kişiye iş vermesi de -her aile 4 kişiden meydana geldiğine göre- 2.400 insana ekmek verdiği anlamına gelmektedir.

17 Aralık sonrasında bu şirketin işlerini durdurmak ve bu şirketi zora sokmak için âdeta elden gelen her gayret gösterilmiştir. Dolayısıyla, bu şirket, 600 kişinin işine son vermek durumunda ve konumunda kalmıştır.

Diğer taraftan, bu şirketin, aynı zamanda bölgede madencilik faaliyeti yapan diğer şirketlerle mukayesesi yapıldığında her anlamda o şirketlerden çok daha düzenli, çok daha sağlıklı ve çok daha ekonomik olarak ileri düzeyde çalıştığı gözlenmektedir. AKP döneminde bürokraside kötü bürokrat, iyi bürokratı kovduğu gibi, âdeta madencilikte de kötü işletmeler, iyi işletmeleri kovmaktadır.

Şimdi, madencilik, hırsların, nefretlerin ve kinlerin aracı yapılamaz. Madencilik üzerinden siyasi hesaplaşma da yapılamaz. Paralel paranoyası, Gümüşhanelinin ekmeğinin elinden alınmasını sağlayamaz.

Şimdi, Sayın Bakan burada. Sayın Bakana soruyorum: Bu Gümüşhane’deki madencilik işletmesinin -ki aynı şirketin- başka yerdeki bütün işletmelerine izin verilmiş ve çalışmaktadır. Fakat Gümüşhane’deki maden işletmesini AKP tandanslı, havuzcu bir iş adamına vermek için bu şirketin orada burnundan getirip, ruhsatlarını vermeyip ve üretime son verdirip, sonra da bu şirketi devretme niyetiyle ciddi bir biçimde şirketin hukuken ortaya koymuş olduğu her türlü olumlu ve ruhsatın pozitif anlamda olmasına rağmen, bir türlü izin verilmemektedir. Bu, büyük bir ayıptır, günahtır, vebaldir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Bunun kaldırılabilir bir tarafı yoktur.

Sayın Bakan buradayken yüksek sesle bir şey ifade ederek sözümü bitireceğim. Bu şirket, şu anda ekonomik yönden ya da madencilik yönünden hiçbir sıkıntısı olmayan bir şirkettir. “Hodri meydan. Gelin, her tarafımızı inceleyin. Herhangi bir eksiğimiz varsa giderelim.” diyorlar. Böyle bir şey yok ama siyasi mülahazalarla bu şirketin faaliyeti engellenmeye çalışılıyor. İnsanlar orada işsiz kalmıştır. Bu insanların bir an evvel ruhsatının verilerek buranın çalıştırılması gerekmektedir. Üçüncü bir yol yoktur. Her geçen gün, fırsat verilmeden geçen her gün ekonomimizden birtakım kaynakların heba edilmesi anlamına gelmektedir.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı Kanun Tasarısının, 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 11'inci maddesinin ikinci fıkrasını düzenleyen 7'nci maddesinin ikinci fıkrasında geçen "20.000" ibaresinin "40.000" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Halil Aksoy (Ağrı) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ERDAL FERALAN (Nevşehir) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Halil Aksoy, Ağrı Milletvekili...

Buyurun Sayın Aksoy.

HALİL AKSOY (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ne yazık ki hükûmetlerin kâr hırsı karşısında, ne doğanın ne de insan yaşamının hiçbir anlamı kalmamış. Bakınız, Türkiye’de son on iki yılda iş cinayetlerinde 14.455 işçi yaşamını kaybetmiş. Bunun bir kısmı alışveriş merkezlerinde, yol, köprü, HES inşaatlarında ve tabii ki en çoğu da madenlerde yaşandı. Sadece maden iş kolunda 2014 yılının iş cinayeti ve yaralanma bilançosu da oldukça ağırdır. 2014 yılında 81 maden faciası yaşanmış; göçük, grizu patlaması, yangın, su basması ve benzeri nedenlerle 371 maden işçisi hayatını kaybetmiş, 84 maden işçisi de ağır yaralanmıştır. Önlemler alınmadığı için ne yazık ki 2015 yılında da bu rakamların artacağı aşikârdır. Çünkü mevcut yasalarda işçilerin sağlığını ve güvenliğini koruyan bir yasal düzenleme yok, görüştüğümüz yasa tasarısında da yok.

Bakınız, Soma’da yaşanan ve 301 maden işçisinin ölümüyle sonuçlanan katliam, dünyada yaşanan en büyük maden faciası olarak dünya tarihine geçti. Türkiye’deki yasal mevzuatta işçinin değil işin sağlığını, işçinin güvenliğini değil işin güvenliğini düşünen bir ideolojik yaklaşım söz konusudur. İşçiyi ve onun sağlığını öncelemesi gereken yasaların tamamen kâr hırsına odaklı, işverenin iş sağlığını ve iş güvenliğini korumaya odaklı olduğunu Soma katliamı bir kez daha ortaya koymuştur. Soma katliamından işçi cinayetlerini durdurmak, işçi sağlığı ve güvenliğini kesin olarak sağlamak için ders çıkarılması gerekirken bunun için somut hiçbir girişim de yapılmadı. Az önce ifade ettiğimiz gibi, ne yazık ki önümüzdeki yasa tasarısı da bu anlamda hiçbir girişimin yapılmayacağını da göstermektedir.

Yine, Soma’da yaşanan felaketten gerekli derslerin çıkarılmadığı 28 Ekimde Karaman Ermenek’te yaşanan maden katliamında da bir kez daha görüldü. Çünkü AKP’nin kalkınma modeli, emek sömürüsü ve işçi katliamları üzerinde şekillenmektedir. AKP Hükûmetinin övünç duyduğu, göklere erişen yüksek kulelerin, kurulan her bir ışıltılı alışveriş merkezinin, devasa büyüyen holdinglerin, TOKİ’lerin, HES’lerin altında işçi emeği, işçi kanı ve işçi canı vardır.

Değerli milletvekilleri, Hükûmet 8 Haziran 2011 tarihli Devlet Denetleme Kurulunun işçi katliamlarının nedenlerini ortaya koyan ve alınacak önlemleri sıralayan 600 sayfalık raporu hâlâ dikkate almamaktadır. Aynı zamanda, Mecliste muhalefet partilerinin konuyla ilgili yasama faaliyetlerini de işleme almamaktadır. Devlet Denetleme Kurulunun hazırladığı rapora göre, iş cinayetlerine maruz kalan işçilerin yüzde 86,3’ünün, yine iş cinayetleri sonucu hayatını kaybeden işçilerin yüzde 53,56’sının kömür ve linyit çıkarılması faaliyet kolunda çalışanlardan meydana geldiği tespit edilmiştir. Madenlerdeki iş cinayetleri ve Hükûmetin sorumluluğu bizzat devletin en üst düzeyindeki yetkili makamları tarafından da açıkça itiraf edilmektedir. İş cinayetlerinden birinci dereceden sorumlu olan patronlar ve siyasi sorumlular, taksirle ölüme sebebiyet vermek yerine, kast ve insan öldürmekten yargılanmadığı müddetçe bu ülkede işçiler cinayete kurban gitmeye devam edeceklerdir.

Değerli milletvekilleri, Ermenek, Zonguldak ve Şırnak’ta iş cinayetlerini gerçekleştiren zihniyet, aynı şekilde doğaya da gaddarca yaklaşmaktadır, doğada büyük tahribatlara ve doğal dengenin bozulmasına neden olmaktadır; termik santraller bunun en somut örneğidir. Unutulmamalıdır ki insan yaşamını ve sağlığını önemsemeyen, doğayı katleden hiçbir politikanın ve projenin yaşam şansı yoktur.

Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

8’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı 3213 sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 8 inci maddesinde bulunan "30.000 TL" ibaresinin "ruhsat taban bedeli kadar" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Mehmet Ali Susam                       Namık Havutça                     Kemal Değirmendereli

                    İzmir                                     Balıkesir                                    Edirne

               Doğan Şafak                               Sakine Öz

                   Niğde                                      Manisa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı Kanun Tasarısının, 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 12’nci maddesini düzenleyen 8'inci maddesinde geçen alan “yedinci fıkrasında yer alan teminat irat kaydedilir” ibaresi "30.000 TL idari para cezası uygulanır" şeklinde ve sekizinci fıkrasında yer alan "Harç" ibaresi "Ruhsat bedeli şeklinde değiştirilmiştir" ibaresi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“değiştirilmiştir ve ‘teminat irat kaydedilir’ cümlesinden sonra gelmek üzere ‘30.000 TL idari para cezası uygulanır’ ibaresi eklenmiştir.”

              Pervin Buldan                           Ayla Akat Ata                            İdris Baluken

                    Iğdır                                       Batman                                     Bingöl

              Hasip Kaplan                               Erol Dora

                   Şırnak                                      Mardin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı "Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 8. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"MADDE 8- 3213 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "on katı" ibaresi "beş katı" şeklinde, beşinci fıkrasında yer alan "üç katı" ibaresi "iki katı" şeklinde, altıncı fıkrası aşağıdaki şekilde, yedinci fıkrasında yer alan "teminat irat kaydedilir " ibaresi "20.000 TL idari para cezası uygulanır" şeklinde ve sekizinci fıkrasında yer alan "Harç" ibaresi "Ruhsat bedeli" şeklinde değiştirilmiştir.

"Hammadde üretim izni olmadan üretim yapıldığının ve hammaddenin kamuya ait projelerde kullanıldığının tespit edilmesi halinde faaliyetler durdurulur. Bu alanda üretilen hammadde için faaliyeti gerçekleştirene ocak başı satış bedeli kadar idari para cezası uygulanır. Herhangi bir işleme tabi tutulmadan kullanılan hammaddeler için ocak başı satış bedeli, tüvenan hammaddenin ocak başı fiyatına göre hesaplanır. Hammadde üretim izin alanından üretilen hammaddenin kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan projeler dışında kullanıldığının, ticarete konu edildiğinin veya satışının yapıldığının tespit edilmesi halinde, faaliyeti gerçekleştirene amaç dışı kullanılan hammaddenin ocak başı satış bedelinin iki katı tutarında idari para cezası verilir. Yapılan üretimin projede belirtilen amaç dışında kullanımının ikinci kez tespiti halinde hammaddenin ocak başı satış bedelinin iki katı tutarında idari para cezası uygulanarak izin iptal edilir."

                 Alim Işık                                    D. Ali Torlak                     Yusuf Halaçoğlu

                  Kütahya                                         İstanbul                                Kayseri

          Emin Haluk Ayhan                     Hasan Hüseyin Türkoğlu

                   Denizli                                        Osmaniye

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ERDAL FERALAN (Nevşehir) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan düzenleme ile, belirtilen fiillere karşı uygulanan para cezalarının azaltılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

En aykırı önerge kabul edildiği için diğer iki önergeyi işlemden kaldırıyorum.

Maddeyi kabul edilen önergeyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı kanun tasarısının, 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 13'üncü maddesini değiştirmeyi öngören 9'uncu maddesinin altıncı fıkrasında geçen "büyükşehir belediyesi dışındaki illerde" ibaresinin "büyükşehir belediyeleri de dahil" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Pervin Buldan                            Hasip Kaplan                            İdris Baluken

                    Iğdır                                       Şırnak                                      Bingöl

                 Erol Dora                              İbrahim Binici

                   Mardin                                    Şanlıurfa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 9 uncu maddesinde bulunan "% 70" ibaresinin "% 60", "% 30" ibaresinin ise "% 40" olarak değiştirilmesini, "20.000 TL idari para cezası verilir ve" ibaresiyle sonraki cümlesinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

          Mehmet Ali Susam                         Doğan Şafak                               Sakine Öz

                    İzmir                                       Niğde                                      Manisa

                Atilla Kart                        Kemal Değirmendereli                     Namık Havutça

                   Konya                                      Edirne                                    Balıkesir

            Ali Rıza Öztürk

                   Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı "Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 9. Maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"MADDE 13- Yürürlükteki ruhsatlar için her yıl Ocak ayının sonuna kadar ruhsat bedelinin tamamının yatırılması zorunludur. İşletme ruhsat bedelinin %65'i genel bütçeye gelir kaydedilmek üzere ilgili muhasebe birimi hesabına, %35'i çevre ile uyum planı çalışmalarını gerçekleştirmek üzere ruhsatı veren idarenin muhasebe birimi hesabına aktarılmak üzere Bakanlığın belirlediği bankada açılacak teminat hesabına yatırılır. I. Grup (a) bendi madenlerin ruhsat bedelleri ise, büyükşehir belediyesi dışındaki illerde il özel idaresi hesabına yatırılır. Ruhsat bedelinin yatırılmaması veya eksik yatırılması halinde ruhsat taban bedeli tutarında idari para cezası verilir ve ruhsat bedelinin üç ay içinde tamamlanması istenir. Bu süre içinde ruhsat bedelinin yatırılmaması durumunda ruhsat iptal edilir. Verilen sürede yatırılmayan ruhsat bedelinin %65'ine tekabül eden tutar 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre, takip ve tahsil edilmek üzere ilgili tahsil dairesine bildirilir. Kaynak tuzlarından ruhsat bedeli alınmaz. Faaliyet sonrası sahanın çevre ile uyumlu hale getirilmesini müteakip, çevre ile uyum bedeli iade edilir.”

                 Alim Işık                                    D. Ali Torlak                     Yusuf Halaçoğlu

                  Kütahya                                         İstanbul                                Kayseri

      Hasan Hüseyin Türkoğlu                     Emin Haluk Ayhan                  Münir Kutluata

                 Osmaniye                                        Denizli                                Sakarya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ERDAL FERALAN (Nevşehir) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Münir Kutluata, Sakarya Milletvekili.

Buyurun Sayın Kutluata. (MHP sıralarından alkışlar)

MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 683 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 9’uncu maddesi vesilesiyle söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, maden ağırlıklı olmakla birlikte yine bir torba yasa yine temel kanun niteliğinde geçiriliyor. Dolayısıyla, hiçbir kanunumuz maddeleriyle enine boyuna görüşülerek tekrar değişikliğe ihtiyaç olmasın anlayışı ve hassasiyetiyle değerlendirilmiyor. Bu da, bu genel gidişin bir parçası olarak görülüyor.

Değerli milletvekilleri, daha önce ifade etmiştik, Türkiye’de sermaye üretime yönelemiyor, sermaye üretim yapamıyor, bunu son dönem türeyen iş âleminde ismi geçen firmalardan, kuruluşlardan biliyoruz; sermaye rant alanlarına yönelmiş durumdadır. Madencilik alanı da bu sahada, bu alanda bir rant alanı olarak görüldüğü için maden yasamızın bu hâliyle gerekli önlemleri alamayacağı, gerekli düzenlemeyi yapamayacağı da açıktır. Türkiye’de artık serbest akan bir dere göremezsiniz, Türkiye’de ruhsatı alınmamış bir maden bölgesi bulamazsınız. Bunlar göstermektedir ki, üretim yerine doğal kaynakların yağmalanması gibi bir görüntü ortaya çıkmıştır. Hâlbuki, bu kaynaklar milletin müşterek mallarıdır.

Şimdi size bu gidişin nasıl yürüdüğünü ve nasıl istifhamlara sebep olduğunu belirtmek bakımından Sakarya’dan bir örnek veriyorum, Sayın Bakan, sizden gerçekten öğrenmek istiyorum. Sayın Bakan, size sorarak söylüyorum, dikkatinizi rica ediyorum, ciddi bir konudur ve bir muamma hâlindedir: Sakarya’da 49 bin dönüm arazi bir şirkete mineralli su işletme gerekçesiyle verilmiştir. Bu şirketin kendi ruhsatında alan 33 bin dönüm olarak görülüyor, Valilik bunu 49 bin dönüm olarak yazışmalarında kullanıyor. Bu şirketin bu bölgede mineralli su işletme ruhsatı almış olmasına rağmen, bölgede yapılan tespitlerde ve tutanaklarda, resmî mahiyetteki tutanakta 1 gözeyi kullanma hakkı olduğu hâlde 19 gözeyi, soğuk suyu, dere yataklarını, su yataklarını, boru hatlarını almakta olduğu ve el koyduğu görülmektedir. İşin garip tarafı, bu 49 bin dönüm arazide bakır madeni aranacağına dair söylentiler vardır çünkü böyle bir termal otel yapma gerekçeli bir yatırım için bu alan tahsis edilemez. 49 bin dönüm alanda bakır madeni aranacağı söylenmektedir. Nitekim, maden aramayı andıran sondaj faaliyetleri yapıldığı bilinmektedir ama ne çevre halkı ne basın ne Sakaryalı bu konuda hiçbir bilgi alamamaktadır. Hatta, bu bölgede tutulan bu tutanakları değerlendirmek suretiyle idari mahkemeye durdurma kararı almak üzere başvurmak isteyen vatandaşlar, vilayetten bu resmî tutanağı çok uzun süre elde edememişler ve davayı açamamışlardır. Sakaryalının birkaç kahraman vatandaşının vilayet kapısında yatma teşebbüslerinin arkasından, kendilerine, bu süre dolmak üzereyken, kendilerinin de imzası bulunan tutanak ancak verilmiştir. Dolayısıyla, samimiyetle soruyorum: Sakarya’da hiçbir kurumun açıklamadığı, açıklayamadığı, ne olduğunu bilemediği, ortaklarının kim olduğunu söyleyemediği, termal otel yapılacaksa soğuk su kaynaklarının tamamına nasıl el koyulduğu, maden aranıyorsa ne madeni arandığı, bakır madeniyse maksat, çevre tahribatından ötürü halktan gizlendiği mi, gizlenmediği mi, hiçbir yerden bu devirde, bu iletişim çağında, bu medeni çağda, bu Dilekçe Kanunu’nun işlemekte olduğu ülkemizde kimse bir sonuca ulaşamamıştır. Sizden ricam, gerçekten burada ne olmaktadır ve uygulamalar ruhsat çerçevesinde mi yürütülmektedir, bu konuda ilgilileri aydınlatırsanız çok memnun olacağız. Çünkü Sakarya’da ve Türkiye'nin birçok yerinde dağlar eşelenmekte, dereler özel mülkiyete bağlanmakta ama insanlar bunları yapanların kim olduğu konusunda bilgiye ulaşamamaktadırlar. Özellikle, bu belirttiğim konuda Sayın Bakan sizin ilginizi bekliyor, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 9 uncu maddesinde bulunan "% 70" ibaresinin "% 60", "% 30" ibaresinin ise "% 40" olarak değiştirilmesini, "20.000 TL idari para cezası verilir ve" ibaresiyle sonraki cümlesinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ERDAL FERALAN (Nevşehir) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.

Buyurun Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 9’uncu maddede verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Burada, gerçekten, Türkiye'nin çok önemli bir sektörünü ilgilendiren, madencilik sektörünü ilgilendiren bir kanun tasarısını görüşüyoruz. Aslında dünyada madencilik sektörü kadar zor bir sektör yok. İşveren açısından, çalışan işçi açısından, mühendis açısından gerçekten zor bir sektör. Yani, çalışmaya girerken helalleşen, çalışma, vardiya bittikten sonra da “Geçmiş olsun.” denilen herhâlde başka bir sektör yoktur.

Verdiğimiz önergede bu madencilik harçlarından alınan ve genel bütçeye aktarılması öngörülen yüzde 70’lik payın yüzde 60’a düşürülmesini, buna rağmen de çevre uyum teminatının yüzde 30’dan yüzde 40’a çıkarılmasını öngördük. Sayın Bakan, Hükûmet ve Komisyon bu önergeye katılmadılar ama neden katılmadıklarını ben de anlamadım.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, ben Sayın Bakanlığa bir önerge vermiştim Maden İşleri Genel Müdürlüğünde yapılan Maden Bilgi Yönetim Bilişim Sistemi’nin ihalesiyle ilgili. Bu önergeye cevap verdiniz. Bu önergede benim sorularıma, uzaktan yakından, ilgili hiçbir yanıt yok ya da yanıt olarak verdiğiniz bilgiler doğru bilgiler değil. Ben bu konuşmamdan sonra bu önergeyi değerlendirmeyle birlikte sizlere sunacağım.

Değerli milletvekilleri, Maden Bilgi Yönetim Bilişim Sistemi, MİGEM’de birtakım eksikliklerine rağmen MİGEM’in ruhsat işlerini takip etmeyi öngören bir sistem. Burada bir süre önce bu sistem devre dışı bırakılarak yeni bir sistem kurulmaya karar veriliyor ve işi alan firmanın Başbakanlık Müsteşarının oğlunun sahip olduğu firma olduğu iddia ediliyor. İş süresi içinde bitirilemediğinden ve tam olarak istenen verim alınmadığından MİGEM’deki görevliler sistemi teslim almayı reddediyor. Siyasilerin ve üst düzey amirlerin baskıları sonucu yeni sistemin kabulü ve firmaya ödeme yapılması konusu yetkililerce kabul edilmek zorunda kalınıyor. Firmaya 2 milyon TL ödeme yapılıyor. Eski sistem olan Maden Bilgi Yönetim Bilişim Sistemi devre dışı bırakılıyor. Ancak sistem bir bütün olarak çalıştırılamadığı için bir süre sonra kilitleniyor ve devre dışı kalıyor, MİGEM iki hafta boyunca hiçbir işlem yapamıyor. Bunun üzerine, eski sistem olan Maden Bilgi Yönetim Bilişim Sistemi tekrar devreye alınıyor. Ancak yeni sistemde işlenen bilgilerin büyük bir kısmı silindiği ya da kaybolduğu iddia ediliyor Sayın Bakan, bunlar Bakanlıkla ilgili iddialar.

Değerli milletvekilleri, şimdi, ben burada soru sormuşum ve sorularımın en önemli meselesi şu: Bir, bu yeni sistemin çalışmadığı iki hafta içerisinde önceden kaydı olmayan usulsüz ruhsat düzenleme işlemleri yapılmış mıdır Sayın Bakan? Yapılmış ise bunlar kimlere ait ve hangi ruhsatlardır? Bu önemli bir soru.

Yine, bu ihale kime verilmiştir? Ben, Başbakanlık Müsteşarının oğlunun firmasına verildiğini iddia ediyorum. Sayın Bakana da soruyorum: Bu iş kime verilmiştir? Sayın Bakan cevap veriyor, diyor ki: “Önergede iddia edildiği gibi, Maden Bilgi Yönetim Bilişim Sisteminin devre dışı bırakılması söz konusu değildir.” Evet, söz konusudur Sayın Bakan. Bu sistem devre dışı bırakılmıştır. Nereden biliyoruz biliyor musunuz arkadaşlar? Devam ediyorum, Sayın Bakanın yazısından, Sayın Bakan diyor ki: “Maden Bilgi Yönetim Bilişim Sistemi versiyonu planlı olarak durdurulmuştur.” Yukarıda ne diyor? “Bu kesintisiz olarak çalışmaktadır.” diyor. Burada ne diyor arkadaşlar, devamında? “Planlı olarak durdurulmuştur. İhale sonucu geliştirilen yazılımın denetleme sürecinde eski versiyonun planlı olarak durdurulması faaliyetleri etkilememiştir.” diyor.

Değerli milletvekilleri, bu ihalenin ne ihalesi olduğu, Başbakanlık Müsteşarının oğluna verilip verilmediği... İki hafta içinde bu sistem çalışmamıştır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - ...bu sistemin çalışmamasından dolayı kimlere ruhsat verildiği ya da kimlerin mağdur olduğunu ben tekrar Sayın Bakana soruyorum. Maden İşleri Genel Müdürlüğünden, oranın teknokratlarından, çalışan personelinden edindiğim bilgi, Sayın Bakanın verdiği bilgileri hiç doğrulamıyor. Bu önergeme verilen cevaptaki bilgilerin tamamı yanlış bilgilerdir Sayın Bakan. Bir milletvekilini hem de mesleği maden mühendisi olan bir milletvekilini böyle yalan yanlış bilgilerle kandırabileceğinizi sanıyorsanız ancak kendinizi kandırırsınız. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı kanun tasarısının, 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 13'üncü maddesini değiştirmeyi öngören 9'uncu maddesinin altıncı fıkrasında geçen "büyükşehir belediyesi dışındaki illerde" ibaresinin "büyükşehir belediyeleri de dahil" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ERDAL FERALAN (Nevşehir) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.

Buyurun Sayın Kaplan. (HDP sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu maddeyle ilgili bir açıklama isteyeceğiz sizden. Çünkü madencilik sektöründe maden sahibi kamudur, devlettir, kamu olduğu için de kamunun işletmesi esastır ancak iktidarınız döneminde bütün madenler, bor dâhil -yakında bor da düşünülüyor- hepsi özelleştirildi, özel sektöre devredildi. Şimdi, burada bir devlet payı var, Sayın Bakanın devlet payının ne olduğunu bu kürsüde açıklamasını istiyorum, ben bunu istiyorum çünkü kamuoyuna yanlış bilgiler veriliyor.

30 tane büyükşehir belediyesi yapıldı, devlet payı kömürde TKİ’ye redevans olarak ödenir, biz böyle biliyoruz, kanunlar öyle yazıyor. Redevans olarak ödeniyorsa o vergi il özel idaresine verilirdi; il özel idaresi, valilik, il meclisi onu o ilin hizmetine tahsis ederdi. Şimdi, bu büyükşehir belediye meclisleri kurulunca il genel meclisleri kaldırıldı, onların yerine büyükşehir belediye meclisleri geldi. Bu devlet payı, hakkı, bu büyükşehirlerde, bu büyükşehir belediye meclislerine geçiyor mu, geçmiyor mu? İl özel idaresinden sonra bu görevi onlar üstlendi; bu bir.

İkincisi: “Mücavir alanda belediyelerin çıkan madenden binde küsur…” diye başlayan bir katkı payı alma hakkı var mı, yok mu? Örneğin, Soma’da Soma Belediyesinin son on senede katkı payları madencilik sektöründeki artışa rağmen, niye geriledi? Çok ilginç, değil mi, madencilik sektörü gelişiyor, Soma Belediyesine aktarılan paralar azalıyor. Bu da enteresan bir konu.

Diğer bir konu, Sayın Bakan işletme ruhsat bedelinin yüzde 70’inin bütçeye kaydedileceğini, yüzde 30’unun da çevreyle uyum planı çerçevesinde harcanacağını söyledi. Sayın Bakana, ruhsat harçları dâhil, başvuru dâhil, işletme dâhil hepsini söylüyorum, ne kadar harç aldınız Enerji Bakanlığı olarak, soruyorum? Bunun ne kadarını çevreye harcadınız, bunun ne kadarı çevrede kullanıldı? Bunu gelişmiş ülkeler, örneğin Kanada, Güney Afrika, Amerika böyle yapmıyor. Birisi işletme ruhsatı alıp bir maden ocağını işletmeye başlayacağı zaman teminat yatırıyor. Orayı tahrip edip kazacak, binlerce ton moloz, hafriyat çıkaracak; o yerin tekrar eski hâline gelmesi için bir teminat yatırır. Madencilik sektörünün işi bittiği zaman o yer eski hâline getirilmediği zaman, ağaçlandırma, yeşillendirme, bitki örtüsü vesaire konulmadığı zaman işte o teminat onun için harcanır. Bu teminat niye Türkiye’de alınmıyor? Bizim söylemek istediğimiz bu.

Yine Sayın Bakanın bir açıklamasında Diyarbakır Büyükşehir Belediyemizle ilgili, devlet payının Büyükşehir Belediyesine istenmesinin “Devlet içinde devlet payı olmaz.” şeklindeki bir yanlış anlamaya yol açacak bir cevabı olmuştur. Biz buradan sesleniyoruz: İl özel idaresi yerine gelen büyükşehir belediyelerinin buradan devlet payı alma hakkı var mı, yok mu? Yolları yapacaklar, KÖYDES’in yerine, BELDES’in yerine, bilmem ne beldeleri kapandı, büyükşehirde hizmet yapacaklar, bu paranın oraya gitmesi gerekmiyor mu? Gerekiyorsa açıklayın. Gerekmiyorsa neden gerekmiyor, onun da açıklanmasını istiyoruz.

Maalesef bu vahşi sömürü ve kâr hırsı nedeniyle madenler özelleştirilmiştir. Özelleştirme, taşeronlaşmayı getirmiştir, taşeronlaşma, çevre felaketiyle beraber iş kazalarını getirmiştir ve tahrip olan doğanın yerine hiçbir teminat alınmadığı için… Burada da sadece “harçlardan” diyor. Dikkat edin, bir paragrafın altında “ruhsat taban bedeli bin TL” -bin lira arkadaşlar, alınacak bin lira- bin lirayla nasıl çevre düzenlemesi yapılacaktır? Bunun yüzde 30’u da 300 lira eder, nasıl çevre düzenlemesi olur? Bunu Sayın Bakanın burada açıklamasını bekliyorum.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.21

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.38

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

683 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

10’uncu madde üzerinde dört adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 10 uncu maddesinde bulunan “20.000 TL” ibaresinin “ruhsat taban bedeli kadar” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Mehmet Ali Susam                       Namık Havutça                     Kemal Değirmendereli

                    İzmir                                     Balıkesir                                    Edirne

                Atilla Kart                                 Sakine Öz                               Doğan Şafak

                   Konya                                      Manisa                                      Niğde

                Tufan Köse

                   Çorum

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı Kanun Tasarısının 10 uncu maddesinin çerçevesinde yer alan “on yedinci fıkrasına” ibaresinin “on yedinci fıkrasında yer alan “kamu kurumunun” ibaresi “kamu yatırımının” şeklinde değiştirilmiş ve aynı fıkraya” olarak değiştirilmesini ve aynı madde ile 3213 sayılı Kanunun on yedinci fıkrasına eklenen cümlelerin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Mustafa Elitaş                      Mehmet Doğan Kubat                     Osman Kahveci

                  Kayseri                                    İstanbul                                    Karabük

                Recep Özel                              Yılmaz Tunç                          Nusret Bayraktar

                   Isparta                                      Bartın                                        Rize

               Gürsoy Erol

                  İstanbul

“8/6/1994 tarihli ve 3996 sayılı Kanun kapsamında Yap-İşlet-Devret modeli ile yapılan kamu yatırımları için, ihale sözleşmelerinde hammadde temin sorumluluğunun görevli şirket yükümlülüğüne bırakılması halinde hammadde üretim izni sözleşme konusu işte kullanılmak ve proje süresiyle sınırlı olmak üzere görevli şirkete de verilir. Bu durumda kullanılan hammaddenin ocak başı satış fiyatı üzerinden ihaleyi alandan her yıl Haziran ayı sonuna kadar Devlet hakkı ile aynı grupta bulunan işletme ruhsatlarından alınan ruhsat bedelinin %30'u oranında çevre ile uyum planı çalışmalarını temin etmek üzere her yıl Ocak ayının sonuna kadar teminat alınır. Devlet hakkı ve teminatın eksik yatırılması veya hiç yatırılmaması halinde 20.000 TL idari para cezası verilir ve üç ay içinde tamamlanması istenir. Aksi halde üretim faaliyeti durdurulur."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı kanun tasarısının, 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 14'üncü maddesini düzenleyen 10'uncu maddesinin beşinci fıkrasında geçen "%4" ibaresinin %6 olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Pervin Buldan                            Hasip Kaplan                            İdris Baluken

                    Iğdır                                       Şırnak                                      Bingöl

             İbrahim Ayhan                              Erol Dora                                Halil Aksoy

                 Şanlıurfa                                    Mardin                                       Ağrı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı "Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 10. Maddesinin birinci ve ikinci fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"MADDE 10- 3213 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin ikinci, dördüncü ve beşinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, on yedinci fıkrasına aşağıda yer alan cümleler ve bu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Üretilen madenin hammadde olarak kullanılması veya satılması halinde, aynı pazar ortamında madenin işletmelerdeki tüvenan olarak ocak başı satışında uygulanan fiyat, ocak başı satış fiyatıdır. Madenlerden alınan Devlet hakkına esas olan emsal ocak başı satış fiyatı, bölgelerde dikkate alınarak her madene ait ayrı ayrı ve uygulandığı yıl için belirlenerek Genel Müdürlükçe ilan edilir. Ocak başı satış bedeli, ilan edilen emsal fiyattan daha düşük olamaz. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça hazırlanan yönetmelikle belirlenir. "

"Devlet hakkı;

a) I. Grup (a) bendi madenlerin valilik veya il özel idaresince belirlenen ve ilan edilen boyutlandırılmış ve/veya yıkanmış piyasa satış fiyatı üzerinden %3 oranında,

b) I. Grup (b) bendi madenlerden %3 oranında,

c) II. Grup (a) ve (c) bendi madenlerden %3 (Kaba inşaat, baraj, gölet, liman gibi yapılarda kullanılan tüvenan hammadde dışında bu maddedeki Devlet hakkı boyutlandırılmış fiyat üzerinden alınır.) oranında,

ç) II. Grup (b) bendi madenlerde doğal taşın özelliklerine ve bulunduğu bölgeye göre ocakta oluşan piyasa satış fiyatı üzerinden %3 oranında,

d) III. Grup kaynak tuzlarından %1 oranında, bu grubun diğer madenlerinden %3 oranında,

e) IV. Grup madenlerden; altın, gümüş, platin, bakır, kurşun, çinko, krom, alüminyum ve uranyum oksit madenlerinden ek-3 'te yer alan tabloda belirtilen oranlarda, uranyum oksit dışındaki radyoaktif mineraller ve diğer radyoaktif maddelerden %6 oranında, diğerlerinden ise %2 oranında,

f) V. Grup madenlerden %3 oranında,

alınır.

Ruhsat sahibi tarafından beyan edilen ocak başı satış fiyatı Bakanlık tarafından denetlenir ve eksik beyanlar tamamlattırılır. İşletme izni olan maden ruhsatlarından her yıl en az ruhsat taban bedeli kadar Devlet hakkı alınır. Ancak, kaynak tuzlalarında alınacak Devlet hakkında bu şart aranmaz. " "Ancak, ihale sözleşmelerinde hammaddenin ihaleyi yapan kamu kurum ve kuruluşunca karşılanmayacağı hükmünün bulunması halinde kullanılan hammaddenin ocak başı satış fiyatı üzerinden ihaleyi alandan her yıl Haziran ayı sonuna kadar Devlet hakkı ile aynı grupta bulunan işletme ruhsatlarından alınan ruhsat bedelinin %35'i oranında çevre ile uyum planı çalışmalarını temin etmek üzere her yıl Ocak ayının sonuna kadar teminat alınır. Devlet hakkı ve teminatın eksik yatırılması veya hiç yatırılmaması halinde ruhsat taban bedeli tutarında idari para cezası verilir ve üç ay içinde tamamlanması istenir. Aksi halde üretim faaliyeti durdurulur.”

          S. Nevzat Korkmaz                           Alim Işık                               D. Ali Torlak

                   Isparta                                     Kütahya                                    İstanbul

          Emin Haluk Ayhan                      Yusuf Halaçoğlu                  Hasan Hüseyin Türkoğlu

                   Denizli                                     Kayseri                                   Osmaniye

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ERDAL FERALAN (Nevşehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili.

Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 683 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, 10’uncu madde, tasarının devlet hakkıyla ilgili önemli bir maddesi. Genel olarak da şu anda değişik maden gruplarından alınmakta olan devlet hakkının yaklaşık yüzde 50-60 oranında artırılmasını öngören bazı oranlar kapsayan bir madde.

Şimdi, madencilik sektörünün içinde bulunduğu ciddi sorunlara çözüm getirmeyen bu tasarıyla devlet hakkını ilave olarak 2 katına yakın artıran yeni düzenlemenin sektörü daha da ciddi sorunların içine atacağı şüphesizdir. O nedenle, bu önergemizde tasarıyla getirilen artış oranlarının biraz daha aşağı çekilerek, ortalama her grupta yüzde 1 oranında aşağı çekerek önceki hâlinden 2 katına varan oranların 1,5 katına varan düzeyde tutulması amaçlanmaktadır. Ayrıca, bu konuyla ilgili cezalarda genelinde olduğu gibi yüksek miktarlar öngörülmektedir. 20 bin lira gibi öngörülen bir cezanın ruhsat taban bedeli olarak yani bugünün şartlarıyla 10 bin TL gibi bir değerle değiştirilmesi önerimiz vardır.

Yine, çevreyle uyum planı katkısı olarak yüzde 30 öngörülen değerin yüzde 35’e çıkartılması ve böylece sektör lehine bir düzenlemenin yapılmasının sektör için daha uygun olacağını önermekteyiz. İnanıyorum ki Yüce Kurul bu değerlendirmeleri dikkate alacaktır. Aksi takdirde yüksek cezalar ve yüksek devlet hakkıyla madencilik sektörünün üretimi artırılamaz, ihracatı artırılamaz, orada yaşanan sorunlar çözülemez, maden işletmelerinde ölen canların önüne geçilemez. Yani burada Maliye Bakanı gibi ya da defterdar gibi sürekli parayı artırmaya yönelik bir önerinin gerçekten Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından getirilmiş olmasını bir Komisyon üyesi olarak anlamakta güçlük çekmekteyim. Tamam, maliyeden gelse amenna. Yani Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının birinci görevi, bu sektörün içinde bulunduğu en önemli sorunlar nelerse onları çözmek, devletin kasasını zengin etmek için devlet hakkını artırmak değil. Bu uygulamayla yeni bir sorun alanı oluşturulmaktadır. Örneğin, 4’üncü grup madenlerden altın, gümüş, platin, bakır, kurşun, çinko, krom, alüminyum ve uranyum oksit gibi madenlerin devlet hakkı payı oransal olarak piyasa değerlerine endekslenmiş. Nereye? Londra Borsası ortalama değerlerine. Londra Borsası yükseldikçe devlet hakkının oranı da yükseliyor, Londra Borsası düştükçe devlet hakkının oranı da düşüyor.

Değerli milletvekilleri, burası Türkiye Cumhuriyeti devleti. Başka ülkenin borsasındaki fiyatlara göre devlet hakkının ayarlanması inanıyorum ki en kısa sürede bu kanun tasarısının yeniden gündeme gelmesini sağlayacaktır. Bunun yerine üretim miktarı ve belli bir fiyat değerinin esas alınması daha doğru olacaktır. Bunu Bakanlığa da ilettik Komisyon çalışması sırasında ancak maalesef hiçbir değişiklik olmadan sadece oranların artırılmasıyla yetinen bir düzenleme hâlinde tutuldu. Bunun değişmesi gerektiğini düşünüyoruz. Çok üretenden, çok kazanandan daha fazla vergi alınması yerine, az üretenle çok üretenin aynı oranda ama Londra Borsasına bağlı olarak devlete daha fazla devlet hakkı ödemesini öngören bu düzenleme sektörde yeni sorunların yaşanmasına yol açacak. Dolayısıyla, önergemizdeki oranlar makul düzeyde tutulmuş ve çevreyle uyum planı çerçevesinde yapılacak çalışmalara daha fazla kaynak aktarılmasını öngören yani yüzde 30 oranının yüzde 35’e çıkarılmasını öngören düzenlemenin daha doğru olduğunu düşünüyor, önergemize desteğinizi bekliyorum.

Tekrar saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı kanun tasarısının, 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 14'üncü maddesini düzenleyen 10'uncu maddesinin beşinci fıkrasında geçen "%4" ibaresinin %6 olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Halil Aksoy (Ağrı) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ERDAL FERALAN (Nevşehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Halil Aksoy, Ağrı Milletvekili.

Buyurun Sayın Aksoy.

HALİL AKSOY (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; siyasal iktidarların aklı bugüne kadar piyasada faaliyet gösteren bir müteşebbisin aklından farklı olmadı. Her maddi ve manevi değeri bir pazar metası olarak algılayan bu akıl, geldiğimiz noktada yaşadığımız büyük felaketlerin de bire bir nedeni konumundadır. Önce KİT’ler zarar ediyor diye, etkinlik ve verimlilik gerekçesiyle haraç mezat belli sermaye gruplarına peşkeş çekildi. Oysa bu ülkenin emekçilerinin alın teriyle kurulmuş bu kamu işletmeleri -satış sırasında ortaya çıkan kamu zararlarına- çok küçük bir birimiyle daha iyi çalışan, daha iyi üreten, hakça üretimin ve bölüşümün mekânlarına dönüştürülebilirdi. Yine aynı mantık kamu işletmelerinin zarar ettiği gibi bir algıyı topluma zorla dayattı. Oysa bu kamu işletmelerinin kâr etme zorunluluğunun olmadığını aklına bile getirmedi çünkü bu akıl kamu işletmelerini ticarethane, halkı da müşteri olarak görüyor. Cumhuriyet tarihinin en büyük özelleştirmeleri de en hukuksuz piyasalaştırmaları da bu dönemde yaşandı.

İşte bu akıl bugün Anayasa’da da bir hak olarak tanımlanan madenlerimizi enerji ihtiyacı, verimlilik ve benzeri gerekçelerle Anayasa’yı ihlal pahasına resmen peşkeş çekmeye devam ediyor. Madenler halkındı ama sadece ölünecek yer olarak halkındı. Kaynaklar bütün insanlarımızındı ama sadece çevresini, yaşam alanlarını, emeğini ortadan kaldırmak ve kölelik koşullarında bir yaşama mahkûm etmek için.

Şimdi geldiğimiz noktada sadece toplumsal kesimler arasında değil sermaye grupları arasında da bir ayrımcılıkla bütün madenler yandaşlara peşkeş çekiliyor. Hayatlarını kaybeden yüzlerce madencimizin ardından ettikleri cümleler de bunun cabası. Hatırlayalım, dönemin Başbakanı 2010’da meydana gelen maden kazaları sonrası "Kader, bu işin doğasında var." demişti. Sonrasında gelen eleştirilere karşı da şöyle söylüyordu: "Polislik veya askerlik mesleğini kabul edenler işin doğası gereği şehadeti de baştan kabul etmiş sayılırlar. Maden ocağında çalışan kardeşlerim de binlerce metre yerin altında ekmeklerini kazanıyorlar. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde de maden kazaları oluyor. ‘Burası taşeron firmada değil de devletin elinde olsaydı kaza olmazdı’ demek büyük hata olur. Bizim tek düşüncemiz ve hedefimiz var, o da milletimizin huzuru ve güvenidir.” demişti.

Eski Çalışma Bakanı Sayın Ömer Dinçer de benzer şeyler söylemişti, Türkiye Taşkömürlerine ait Karadon Maden Ocağı'nda 17 Mayıs 2010'da meydana gelen grizu faciasında yaşamını yitiren 30 maden işçisiyle ilgili şu sözleri söylemişti: "O patlamadan kaynaklanan şok, galeriye ve asansöre zarar vermiş. Yeraltındaki tahribat, kurtarma çalışmalarını da olumsuz etkilemiş. Kurtarma ekipleri, çok büyük risk alarak Karadon'da kurtarma çalışması yaptı. İlk 19-20 cesedimizde bahsettiğiniz türden herhangi bir şey yoktu, güzel öldüler -ne demekse o- o konuda acı çekmediklerini ve fizik olarak da güzel öldüklerini buradan rahatlıkla söyleyebilirim.” “Güzel ölmek” de nedir, çok anlamak mümkün değil.

Yine, TEPAV'ın madenlerde yaşanan iş kazaları üzerine değerlendirme raporunda da ortaya çıkıyor ki Başbakan'ın da doğal ölüm gibi göstermeye çalıştığı ve “dünyanın gelişmiş ülkelerinde de bu tür kazalar oluyor” yaklaşımı tamamen akla ve mantığa terstir.

Türkiye’de kömür ihtiyacının büyük bir bölümünü linyit kömürleri karşılıyor ama en büyük maden kazalarının olduğu yer de orasıdır. Yine, en az üretilen taş kömürü de dünyada en fazla ölümlerin yaşandığı veyahut da katliamların yaşandığı bir alandır. Bunun önüne geçebilmek için tedbirler almak gerekir, tedbirler geciktikçe ölümler de artacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı Kanun Tasarısının 10 uncu maddesinin çerçevesinde yer alan “on yedinci fıkrasına” ibaresinin “on yedinci fıkrasında yer alan “kamu kurumunun” ibaresi “kamu yatırımının” şeklinde değiştirilmiş ve aynı fıkraya” olarak değiştirilmesini ve aynı madde ile 3213 sayılı Kanunun on yedinci fıkrasına eklenen cümlelerin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları

“8/6/1994 tarihli ve 3996 sayılı Kanun kapsamında Yap-İşlet-Devret modeli ile yapılan kamu yatırımları için, ihale sözleşmelerinde hammadde temin sorumluluğunun görevli şirket yükümlülüğüne bırakılması halinde hammadde üretim izni sözleşme konusu işte kullanılmak ve proje süresiyle sınırlı olmak üzere görevli şirkete de verilir. Bu durumda kullanılan hammaddenin ocak başı satış fiyatı üzerinden ihaleyi alandan her yıl Haziran ayı sonuna kadar Devlet hakkı ile aynı grupta bulunan işletme ruhsatlarından alınan ruhsat bedelinin %30'u oranında çevre ile uyum planı çalışmalarını temin etmek üzere her yıl Ocak ayının sonuna kadar teminat alınır. Devlet hakkı ve teminatın eksik yatırılması veya hiç yatırılmaması halinde 20.000 TL idari para cezası verilir ve üç ay içinde tamamlanması istenir. Aksi halde üretim faaliyeti durdurulur."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ERDAL FERALAN – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Yap-İşlet-Devret (YİD) projeleri kamu kaynağı kullanılmaksızın kamu adına yapılan çok önemli yatırımlardır. Bu yatırımlara ilişkin sözleşmelerin kimi zaman idare tarafı yatırımcı kuruluşlar, kimi zaman da işletmeci kuruluşlar olabilmektedir. Sözleşme tarafı idarelerin yatırımcı kuruluşlar olması halinde, hammadde temin izinleri kamu kuruluşları tarafından alınmaktadır. Ancak, sözleşme tarafı idarelerin işletmeci kuruluşlar olması halinde, hammadde üretim izni sorumluluğu görevli şirketlere bırakılmaktadır. Söz konusu düzenleme ile hammadde temin yükümlülüğünün görevli şirkete bırakıldığı durumlarda, malzeme tedarikinde yaşanan sıkıntılar projelerin hayata geçmesine engel teşkil ettiğinden, üretim izninin görevli şirkete verilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca tüm ihaleleri kapsayan mevcut düzenlemenin kapsamı 3996 sayılı Kanun kapsamında yer alan YİD projeleri ile sınırlandırılmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kabul edilen bu değişiklik önergesinde 3213 sayılı Kanun’un 14’üncü maddesinin 17’nci fıkrasına eklenmesi öngörülen cümlelerde de değişiklik yapıldığından, aykırılık sıralamasında bir sonraki önerge olan ve belirttiğim fıkrada bir ibare değişikliği içeren, sıradaki son önergeyi işleme alma imkânı ortadan kalkmıştır.

Bu durumda, maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

11’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 11 inci maddesinde bulunan "iki ay" ibaresinin "üç ay" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Mehmet Ali Susam                       Namık Havutça                     Kemal Değirmendereli

                    İzmir                                     Balıkesir                                    Edirne

               Doğan Şafak                               Sakine Öz                                 Atilla Kart

                    Niğde                                      Manisa                                      Konya

                Tufan Köse

                    Çorum

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı kanun tasarısının, 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 16'ıncı maddesini düzenleyen 11'inci maddesinin birinci fıkrasında geçen “büyükşehir belediyesi dışındaki illerde" ibaresinin büyükşehir belediyesi olan illerde" şeklinde; “büyükşehir belediyesi olan illerde valiliklerce, diğer illerde" ibaresinin “büyükşehir belediyesi olan illerde belediye ve valiliklerce, diğer illerde” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Pervin Buldan                            Hasip Kaplan                            İdris Baluken

                    Iğdır                                       Şırnak                                      Bingöl

               Selma Irmak                               Erol Dora

                   Şırnak                                      Mardin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.

Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Bakan, yerel yönetimler ve büyükşehir söz konusu olunca, ben de söz isteyince hep gülüyor. Biraz pay istedik diye büyükşehir belediyesine, buna “Bölücüdür.” demediğiniz kaldı, “Bunlar ayrı hak istiyor.” demediğiniz kaldı. İl özel idarelerine devlet payı veriliyordu, değil mi? Veriliyor. İl özel idareleri büyükşehirlerde kalktı mı, yerine büyükşehir belediye meclisleri geldi mi? Geldi. O payı oraya vereceksiniz, değil mi? Başka yolu yok. Yani o görevi büyükşehir belediye meclisleri aldı. Ondan sonra köylerin yollarından, içme sularından, camisinden, okulundan, her şeyinden büyükşehir belediyesi sorumlu.

Şimdi, burada temel sorun şu: Dünyada madenle ilgili olarak bu tartışmalar yaşanırken devlet hakkı… Belediye de devlet, kamu kurumudur, seçimle gelmiştir. Farkı: Merkezî yönetimlerde atama tayin olur, yerel seçimlerde de seçimle gelen yönetimlerdir, üstelik meclisleri var.

Şimdi, AK PARTİ tutturmuş, “İlla ben başkanlık sistemini getireceğim.” İyi, getirin kardeşim, Amerika’daki gibi 50 tane eyalet olsun Türkiye’de. Sizi tutan yok. Bölge parlamentoları olsun, yine sizi tutan yok. Almanya’da 17 eyalet var, İtalya’da var, İspanya’da var, Belçika’da var, İngiltere’de var, gelişmiş ülkelerin hepsinde var. Onların “devlet payı” denen bir hakları var. Yani maden bir yerde çıkıyorsa, o madenin çıktığı yere mutlaka bir gelir bırakması lazım. Siz o geliri adaletli olarak düzenlemediğiniz takdirde dışarıdan gelen yabancı bir şirket senin içtiğin suyu, ırmağı, nehri, ormanı talan edecek, harap edecek, sonra madeni çıkaracak, parayı cebine indirecek, sana da kirletilmiş bir çevre, sağlıksız bir yaşam ortamı bırakacak, ondan sonra da “Oh, böyle gitsin.” diyeceksiniz. İşte, böyle değil; onun için Erzurum’da Tortumlu nine de baş kaldırıyor, Bergama’da İzmirli de kaldırıyor, Çankırılı da kaldırıyor, Muğla’da da kaldırıyor, Antalya’da da kaldırıyorlar.

Şimdi, hâlihazırda durum buyken sizin bir denge kurmanız lazım, devlet olarak yönetenlerin bir denge kurması lazım. Yani o madenin çıktığı yere zarar değil, yarar getirmesi lazım. Bunun için çıkarılmıyor mu maden? Bunun için çıkarılıyor. O madenin hem çevre düzenlemesini teminatlandırması lazım hem de orada yaşayan halkın yararlanmasına açılması lazım. Eğer siz bu hukuku Kanada gibi, Afrika, Güney Afrika gibi, hatta Çin’de olduğu gibi, bir çok ülkede olduğu gibi uygulamadığınız takdirde Türkiye’nin her yerinde çıkar kavga; Cumhurbaşkanının Rize’sinde derelerde çıkıyor, Trabzon’da çıkıyor, Munzur’da çıkıyor, Hasankeyf’te çıkıyor, her yerde çıkıyor bu kavga. O zaman bunun dengesini kuracaksınız ve devlet payının adını koyarken devletin seçimle gelen yerel yönetimlerinin de kamu yönetimleri olduğunu kabul edeceksiniz. Bu kamu yönetimleri aynı zamanda iktisadi işletmeler kurabilir, kendileri petrol de çıkarabilir, maden de çıkarabilir, düzenleme de yapabilir, halkın hizmetine de sunabilir. İşte, burada açık olmak lazım, devlet payı derken kamunun payı…

Halkların Demokratik Partisi bu seçimlerde barajı aşıp iktidar olduğu takdirde kamunun malını, milletin malını, halkın malını özelleştirip verdiğiniz yabancı şirketlerin hepsinin elinden alacaktır, buradan size açık söyleyeyim, bu kadar basit. Kamunun malı, halkın malı halkın olacaktır, halkın yararına işletilecektir ve çıkarı da kârı da ona verilecektir. Öyle yok, Turgutlu’da nikel madenine getir İngiliz şirketini, orada bütün Gediz Ovası’nı zehirle, sadece İngiliz şirketi kâr etsin, oradaki insanlar ölsün. Yok öyle şey. Bundan sonra halk kendi haklarına sahip çıkacak diyoruz. Devlet payına da, büyükşehir de devlettir, devletin kamu temsilcisidir, seçimle gelmiştir, sahip çıkacaktır. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 11 inci maddesinde bulunan "iki ay" ibaresinin "üç ay" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Tufan Köse (Çorum) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Köse.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemizi kabul etmenizden dolayı da özellikle teşekkür ediyorum.

O zaman konuyu biraz değiştireceğiz. AKP’li yıllar 2002’de başladı, 2015’e geldik, şöyle bakıyorum sürekli kanun çıkartıyoruz, sürekli kanun çıkartıyoruz. İş Kanunu’nu değiştiriyoruz, MİT Kanunu’nu değiştiriyoruz, Sosyal Güvenlik Kanunu’nu değiştiriyoruz, torba kanunlar yapıyoruz, 50 maddeyle giriyor komisyona 150 madde çıkıyor ama hiçbir kanun yok ki tepeden tırnağa yoksul halkımızı mutlu etsin, yoksul halkımızın çıkarına olsun.

Yine, bir maden kanunu getirdiniz bugün, maden kanununda işverenlerden hesap soracağınız yere işvereni ödüllendirmeye çalışıyorsunuz.

Yine, ne kadar ayıp, Soma Komisyonu kurduk burada dört partinin oyuyla, Soma Komisyonu Raporu’nu maalesef bu kanunu çıkartan Komisyon, bulamıyor, ele geçiremiyor, onu değerlendirmiyor. Ya siz 301 ölen işçinin ruhlarıyla alay mı ediyorsunuz? 301 işçinin aileleriyle alay mı ediyorsunuz?

Yine, sürekli bir algı operasyonu, sürekli bir algı operasyonu. Madencilerin çalışma koşullarını iyileştirdik diye söylüyorsunuz, bu kanunda öyle bir şey var mı? 2.831 işçi hâlâ kıdem tazminatının peşinde.

Çorum Dodurga’da küçük bir maden ocağımız var, 117’nin üzerinde işçi kapının önüne bırakılmış. Önemli bir bölümü işsizlik parasıyla geçinmeye çalışıyor, bir kısmı kıdem ve ihbar tazminatlarının peşine düşmüş, bir kısmı da çok daha az ücretlerle yer üstü madenciliğinde çalışmaya gayret ediyor.

Yine, devletin bir denetim yetkisi var. Denetim yetkisini devletin elinden almışsınız, özel sektöre vermişsiniz. AKP’li yıllar -on iki yıl olmuş- diliyorum 2015’in Haziranında son bulacak yıllar.

Bakın, değerli arkadaşlar, çıkardığınız kanunlar Türkiye'de neler yapıyor: Türkiye'de bunalımın, depresyonun en yoğun olduğu, ekonomik krizin en yoğun olduğu yıllardan birisi 2008 yılı. Bu yılda, 2008 yılında antidepresyon ilacı kullanımı 17 milyonken, 2013 yılında bu rakam 26 milyona çıkmış, neredeyse üçte 1 oranında artmış. 2003’te bu ülkede yaşayan insanların yüzde 12,1’i kendisini çok mutlu hissederken, 2013 yılında bu rakam yüzde 8’e gerilemiş. Ne yapmışsınız çıkardığınız kanunlarla? Demek ki çok kanun çıkarmak bir işe yaramıyor. Ne yapmışsınız? Toplumun ruh sağlığını bozmuşsunuz, mutsuz insanlar ülkesine döndürmüşsünüz ülkemizi. Mutsuz insanlar ülkesine dönen ülkemizde boşanma oranlarımız nasıl, haberiniz var mı? Hani “Erken yaşta evlenip de bol bol çocuk yapın.” diyen bir devlet büyüğümüz vardı ya, hani “Doğum kontrol ihanetiyle neslimizi kurutuyorlar.” diyen bir devlet büyüğümüz vardı ya, siz bol bol çocuk yapıp da 2.800’ü kapı dışarı edilsin, 300’ü Soma’da ölsün, Ermenek’te ölsün diye mi, ucuz iş gücü olsun diye mi “Bol bol çocuk yapın.” diyordu acaba bu devlet büyüğümüz? Şimdi, bol bol çocuk yapan erken yaşta evlilik...

Bakın, değerli arkadaşlarım, her 5 evlilikten 1 tanesi boşanmayla sonuçlanıyormuş maneviyatçı iktidarımızın döneminde, 2002 ile 2015’in arasında ve bu evliliklerden, boşanmayla sonuçlanan evliliklerden üçte 1’i -erkekler ile kadınlar arasındaki oran aynı- aldatma sebebiyle oluyormuş biliyor musunuz? Boşanma nedenlerinden kadınlarda yüzde 31, erkeklerde yüzde 34 civarında boşanma aldatma sebebiyle oluyormuş.

Değerli arkadaşlarım, yine, son on yılda 25 binden fazla insanımız maalesef intihar etmiş. Daha da kötüsü var; bu intihar eden insanların dörtte 1’i 15 ve 24 yaş arasındaymış. Yani en çok mutlu oldukları, en çok umutlu olması gereken yıllarda dörtte 1’i intihar etmiş.

Yine, ülkemizde son on iki yılda kapkaç, şantaj, yaralama, gasp, cinsel taciz gibi suçlar 2 katına çıkmış.

Uyuşturucu kullanımı zirve yapmış son on iki yılda. Bonzai, ilkokulların bahçelerinde, ilkokulların bahçe duvarlarında satılır hâle gelmiş.

Şiddet… Şiddet hayatımızın her alanını sarmış. Herkes artık kendi hakkını kendi almaya çalışıyor. Özellikle kadına şiddet, Sayın Grup Başkan Vekilim, kadına şiddet bu dönemde yüzde 1.400 oranında artmış. Toplum kutuplaşmış, toplum gerilmiş, toplum mutsuz. Kanun çıkarmak yetmiyor. Toplum mutsuzlaşmış. Karşı karşıya olduğumuz durum tam anlamıyla iktidar eliyle yaratılmış bir büyük toplumsal çöküntüdür. Mutsuz, işsiz, daha çok boşanan, iş kazalarında ölen, cezaevine giren, gelecekten kaygılı bir toplum. Bu tablo…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TUFAN KÖSE (Devamla) - …2 bin yıllık tarihi olan ülkemize yakışıyor mu? Yakışıyor mu, sizlere soruyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –Edilmiştir.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Önergeyi kabul edecektik aslında.

BAŞKAN - 12’nci madde üzerinde…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Önerge kabul edilmedi mi?

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, “Önerge kabul edilmiştir.” olacak.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan, önergeyi kabul ediyoruz.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, önerge kabul edilerek madde kabul edilmiştir. Kabul ettik.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Kabul edildi önerge. Yanlışlık olmasın.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın vekil teamüllere aykırı olarak konuşma yaptı. Sayın Başkan, biz de kabul ediyoruz.

BAŞKAN – 12’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

“Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına”

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – O, olmadı, onu düzeltmek lazım.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, kayıtlara…

BAŞKAN – Bir saniye…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, bakın, hakikaten arkadaşların uyarısı doğru, “Öneri kabul edilmemiştir.” dediniz. Hâlbuki önerinin kabul edildiği AKP Grubu tarafından ifade edildi.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Bakan da kabul etti.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Evet, Bakan Bey kabul etti, hepsi kabul etti.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yani onu düzeltin, kayıtlara doğru geçsin…

LEVENT GÖK (Ankara) – Dikkat noksanlığı oldu.

BAŞKAN – Sayın Gök, Genel Kurul kabul etmedi. Hükûmet kabul etti, doğru, itirazım yok. Ben, “önergeyi kabul edenler ve kabul etmeyenler” dedim.

ALİM IŞIK (Kütahya) – “Kabul ettik.” diyor Sayın Başkan.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – “Kabul ettik.” diyor herkes.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, o zaman oylama sonucu öyle oldu değil mi?

BAŞKAN – Evet, oylama sonucuna göre diyorum zaten.

12’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı kanun tasarısının, 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 17'inci maddesini düzenleyen 12'inci maddesinin beşinci paragrafında geçen "ve diğer belgeler yetkilendirilmiş tüzel kişiler" ibaresinden sonra gelmek üzere "veya maden arama ya da işletmecilerince, jeoloji mühendisi sorumluluğunda" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

              Pervin Buldan                            Hasip Kaplan                            İdris Baluken

                    Iğdır                                       Şırnak                                      Bingöl

            Faysal Sarıyıldız                            Erol Dora

                   Şırnak                                      Mardin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı "Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 12. Maddesinde geçen "30.000 TL" ibarelerinin "20.000 TL" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                 Alim Işık                               D. Ali Torlak                          Yusuf Halaçoğlu

                  Kütahya                                    İstanbul                                    Kayseri

          Emin Haluk Ayhan                Hasan Hüseyin Türkoğlu                S. Nevzat Korkmaz

                   Denizli                                   Osmaniye                                    Isparta

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 12 nci maddesi ile değişik 17 nci maddenin birinci ve ikinci fıkralarında bulunan "30.000 TL" ibaresinin "ruhsat taban bedeli kadar" olarak değiştirilmesini, ikinci fıkrasında bulunan, "Bu süre içerisinde" ibaresinden sonra "mücbir sebepler ve beklenmeyen haller dışında" ibaresinin eklenmesini, dördüncü fıkrasında bulunan "arama faaliyet raporları ve diğer belgeler" ibaresinden sonra "maden arama ve işletmecilerince jeoloji mühendisi sorumluluğunda ya da" ibaresi eklenmiş ve son fıkrasının sonuna "Bu miktar tespit edilen rezervin %10 nu geçemez." ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

          Mehmet Ali Susam                       Namık Havutça                     Kemal Değirmendereli

                    İzmir                                     Balıkesir                                    Edirne

               Doğan Şafak                               Sakine Öz                                 Atilla Kart

                   Niğde                                      Manisa                                      Konya

           Celal Dinçer

             İstanbul

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Celal Dinçer, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Dinçer. (CHP sıralarından alkışlar)

CELAL DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 683 sıra sayılı, Maden Kanunu’nda değişiklik yapan Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz bu tasarıdaki birçok madde madenciliği olumsuz yönde etkileyecek hükümler içermektedir. Bu yasa tasarısı ülke madenciliğinin sonunu getirecek ve sorunlarını çözemeyecektir. Maden mühendisi ve işçi istihdamını daraltacak, yatırımları durma noktasına getirecektir. Kısaca, tasarı yasalaşırsa ülke madenciliğinin de sonu olacaktır.

Tasarı âdeta ceza kanunu tasarısı görünümündedir değerli arkadaşlar. Üzerinde konuştuğum tasarının bu maddesiyle arama ruhsat döneminde idari para cezaları düzenlenmektedir. Arama ruhsat dönemi bürokrasiye boğulmakta ve bataklık hâline getirilmektedir. Her dönem belirli bir para harcanması öngörülmektedir. Dünyanın hiçbir ülkesinde, harcanan para ile arama faaliyeti yasal olarak ilişkilendirilmemiştir. Zaten, bu ilişkinin mantıksal bir açıklaması da yoktur. Devletin harcanan para miktarına, fatura incelemesi yerine, arama faaliyeti sonunda ekonomik bir maden rezervinin bulunup bulunmadığına bakması gerekmektedir.

Maden Kanunu’nda değişiklik yapan 5995 sayılı Kanun’la getirilen düzenleme ülkemizdeki madenciliğin sonunu getirmeye yönelik ilk adım olmuştu. İktidar şimdi bir adım daha atıyor ve madencilik tamamen bitirilmeye çalışılıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere, 2014 yılında ülkemizde madencilik sektörü iki ciddi iş kazası yaşamış, 325'e yakın emekçi yaşamını yitirmişti. İş kazalarının sebebi araştırıldığında, en önemli sorunun devletin denetleme görevini hakkıyla yapmamış olmasından kaynaklandığı görülmektedir. Özellikle Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı madenlerin denetlenmesiyle ilgili asli görevini yerine getirmemiş, yaşanan iş kazalarında sanki sorumlu değilmiş gibi suçlu arama çabası içine girmiştir. Bunun en önemli kanıtı, tasarıyla, denetleme işlerinin yetkili bürolara verilmek istenmesidir. Bakanlığın kendi sorumluluğunu masaya yatırıp sorunları çözmesi gerekirken, madencilik sektöründen ve maden mühendislerinden intikam alırcasına bu tasarıyı hazırlamış ve kamuoyunda taslağın iş güvenliği, iş sağlığı ile ilgili sorunları çözmeye yönelik hazırlandığı olgusunu yaratmıştır ancak gerçekte durum hiç de böyle değildir. Bu düzenlemeler aşağıdaki nedenlerle sorunludur:

Tasarıda, mevcut kanunda teminat iratları üzerine kurulmuş parasal cezalar yerine idari para cezaları öngörülmüştür. Cezaların parasal büyüklüğüne bakıldığında kabul edilmesi mümkün değildir.

Kanun tasarısında yaklaşık 20 adet 20 bin TL ile 50 bin TL arasında değişen idari para cezaları vardır.

Tasarıda her yıl arama ve işletme dönemlerinde “ruhsat bedeli” adı altında hiçbir hukuksal zemine dayanmayan bir bedel istenmektedir.

Ülkemizde herhangi bir ekonomik faaliyet sonucu elde edilen gelirlerin vergilendirilmesi gerekliliği gerçektir ancak tasarıyla devlet hakkı hesapları da tamamen idarenin keyfine bırakılmaktadır.

Ruhsat süre uzatımları siyasi erkin inisiyatifine bırakılmıştır. Bu süreçlerin kurallarını koymak gerekmektedir. Tasarıda böyle bir düzenleme yoktur.

Ruhsat devirlerinde yüksek bedel istenmesi doğru değildir.

Redevans devam ettirilmektedir.

Cezalar dört sıfırlı hale getirilmektedir.

Teminat ruhsat bedeline dönüştürülmektedir.

Vesayet sürsün diye ruhsat devri bakanın yetkisine bırakılmaktadır.

Devletten ihale alan yandaş şirketler bu tasarıyla korunmaya çalışılmaktadır.

Soma ve Ermenek facialarında sorumluluğu bilirkişi raporları ile tescillenmiş Maden İşleri Genel Müdürlüğünün, bu sorumluluğu maden mühendislerinin üzerine atma çabaları sonucu "teknik nezaretçilik" kaldırılmakta, maden mühendisleri "daimi nezaretçi defteri" uygulamasıyla işveren ile yetkilendirilmiş kişilere kurban edilmektedir.

Tasarı, hukuku askıya alan haziran genelgesini ve vesayeti sürdürmekte, madencilik sektöründe sermaye değişikliğini gerçekleştirecek düzenlemeye yer vermektedir.

Madencilik siyasi vesayetten kurtarılarak hukukun evrensel ilkelerine uygun hâlde yürütülmelidir; madencilik bakanlığı kurulmalıdır; maden iş kanunu çıkarılmalıdır; MİGEM’in taşra teşkilatı kurularak yeterli ve yetkin kadrolara sahip olması sağlanmalıdır! Her fırsatta sermayenin taleplerini karşılayan siyasi iktidar, ülkemizin ve halkımızın faydası için bilimin ve mühendislerin sesine kulak vermelidir.

Tekrar hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı "Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 12. Maddesinde geçen "30.000 TL" ibarelerinin "20.000 TL" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

S. Nevzat Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili.

Buyurun Sayın Korkmaz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, geçen hafta içerisinde, on binlerce taşeron işçisinin sıkıntısını dillendirmek üzere kürsüden bir konuşma yapmıştım. Konuşmanın konusu şuydu, hatırlatma babından söylüyorum: 24’üncü Dönemde Meclisimizin çıkardığı bir torba yasanın içerisinde yer alan bir düzenlemeyle Kamu İhale Kanunu’na ek 8’inci madde eklenmişti. Bu maddeyle, kamu kurumlarının taşeron şirketler üzerinden aldıkları personelin idarenin asli işlerinde istihdam edilmelerine son verilip temizlik işlerine gönderilmeleri isteniyordu ancak kamu kurumlarının işlerini kolaylaştırmak üzere, standartları belirlemek üzere bir yönetmelik çıkarılması da yine kanun hükmü gereğiydi fakat bu yönetmelik çıkarılamadı, süresi 11 Ocakta doldu değerli arkadaşlar. Bu yönetmeliğin çıkmasını, çıkarılmasını bekleyemeyen bazı kurumlar ya da “yanlış bir uygulama yaparım da zor duruma düşerim” kaygısıyla hareket eden kurum yöneticileri, ortada uygulama yönetmeliği olmadığı hâlde kanunun o maddesini -niye ve hangi kriterlere dayanıyorlarsa- uygulamaya koydular. Türkiye’de on binlerce kişi şu anda bu mağduriyeti yaşıyor, bizlere, hepinize, hepimize sıkıntılarını ulaştırmaya çalışıyorlar. Perşembe günü, Çalışma Bakanı Sayın Faruk Çelik Beyefendi’yi telefonla aradım. Teşekkür ederim, geri döndü telefonumuza. Bu hassasiyeti anlattığımızda, samimiyetle bu endişe ve kaygılarımızın haklılığına değinerek, 11 Ocağa kadar çıkarılması gereken yönetmeliğin zamansızlık nedeniyle çıkarılamadığını ifade etti. Bu konuyu geçtiğimiz pazartesi günü Bakanlar Kurulunda dile getireceğini de söyledi. Ben de kendisine şu anda tamamen ayakta olan bu camianın yatıştırılıp ikna edilmesi ve taşeron şirketlerin ve idarecilerin uyarılması amacıyla bu yönetmelik çıkarılıncaya kadar idarelerin talimatlandırılması gerektiğini söyledim, Sayın Çelik de bu yazıyı ilgili idarelere göndereceğini ifade etti. Buraya kadar güzel. Muhalefet görevini yaptı, Hükûmeti bilgilendirdi, Hükûmet de gereğini yapacağını ifade etti. Çok güzel. Tekrar teşekkür ediyorum kendisine. Ancak, değerli arkadaşlar, sonra Hükûmet kanadında bir sessizlik oldu, bir atalet hâkim oldu.

Kıymetli arkadaşlar, bakın, bu sorun eminim tüm illerde yaşanıyor, yaşanmıyorsa da merak etmeyin, birkaç güne kadar mutlaka size kadar gelecektir. Gelin, bu hususa, bu kürsüde 2’nci kez dile getirdiğim bu hususa destek olun, bir an önce yönetmeliğin çıkarılması için Hükûmeti sizler de uyarın.

Arkadaşlar, bu hususta aslında kesin çözüm şudur: Bürolarda çalışan bu arkadaşlar, senelerce aynı işi yapıyorlar, uzmanlaşmış durumdalar. Bunların bürolardan çekilmesi idarede ve ilgili kamu hizmetinde çok ciddi boşluklar yaratacak. Buna mahal verilmeden taşeron işçilerine kadro verilmesi ve taşeron şirketlerin zulmüne bu manada son verilmesi uygun çözüm olacaktır. Seçimlere gidilirken bu şahısların âdeta istifaya zorlanması, boşaltacakları yerlere de AKP teşkilatlarınca adam alınacağı birtakım çevrelerce ifade edilmektedir. Bu iddiaların takipçiyiz, sonuna kadar da takip edeceğiz. Hükûmetin ataletini bu konuda aslında çok da hayra alamet bulmuyoruz. Galiba bu ataletin kaynağı bu iddiaların da doğru olduğunun göstergesi diyoruz. Gelin bizi yanlış çıkarın, değerli arkadaşlar, taşeron işçilerinin sıkıntılarını giderecek çözüm önerilerimizi lütfen sizler de kabul edin. Bizler bugün nasıl eleştiriyorsak kürsüden, yarın inşallah bu soruna çözüm üretmiş bir Hükûmet mensubu olarak Sayın Bakana da buradan teşekkür edelim. Önemli olan, sorun çözülsün. Şu anda çok ciddi biçimde sıkıntı içerisinde Meclisimizin, Bakanlığımızın alacağı kararları bekliyor bu arkadaşlarımız, evlerinde dirlik düzen kalmadı. Hepimiz yarın seçim bölgesine gittiğimizde bu arkadaşlarımızla yüz yüze kalacağız. O yüzden, yarın başımız dik, alnımız açık gidebilmek için işte Milliyetçi Hareket Partisi olarak sizlere bu öneriyi getiriyoruz. Bir an önce kadroya geçirilmeleri konusunda... Getirin bir saatte bu Meclis çıkarır inşallah, onu yapamıyorsanız da bir an önce yönetmeliği çıkarın.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı kanun tasarısının, 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 17'inci maddesini düzenleyen 12'inci maddesinin beşinci paragrafında geçen "ve diğer belgeler yetkilendirilmiş tüzel kişiler" ibaresinden sonra gelmek üzere "veya maden arama ya da işletmecilerince, jeoloji mühendisi sorumluluğunda" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Erol Dora (Mardin) ve arkadaşlar

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Erol Dora, Mardin Milletvekili.

Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından alkışlar)

EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 683 sıra sayılı Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Dünyanın 17’nci büyük ekonomisi olmakla övünen bir ülkede maden felaketlerinin kaza ve fıtrat olarak olağanlaştırılması Türkiye’de süregelen işçi kıyımını normalleştirmektedir. Bu felaketler iş kazası olarak nitelendirilemez çünkü iş kazası olabilmesi için o iş yerinde tüm teknolojik imkânların kullanılarak iş sağlığı ve güvenliği hakkında önlemlerin eksiksiz alınmış olması, ancak standartlara göre alınmış önlemlere rağmen öngörülemeyen bir durumun kazaya yol açmış olması gerekiyordu. Fakat, durum, maliyeti düşürmek için işçilerin göz göre göre ölüme gönderilmesinden ibarettir Türkiye’de bu son zamanlarda vuku bulan maden kazalarında. Örneğin, Soma katliamında, Soma havzasında yeni çalışılan bölgelerde derinliğin artmasına bağlı olarak metan içeriğinin artacağı, kömür damarının grizulu ve yangına elverişli karakterde olması nedeniyle yeterli araştırmalar yapılıp uygun çözümler geliştirilmeden üretim yapılmasının bir faciaya yol açabileceği tespiti, daha önceden Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin Madencilikte Yaşanan İş Kazaları Raporu’nda açık bir şekilde yapılmıştır. “Ülkemizdeki en önemli linyit havzası olan Soma’da, yeni çalışma bölgelerinde, derinliğin artmasına bağlı olarak kömürün yüksek miktarlarda metan içeriğine sahip olduğu belirlenmiştir. Burada hata yapılması asla kabul edilemez. Gerekli olan tüm araştırmalar yapılmadan ve metan drenajı gerçekleştirilmeden burada kesinlikle üretime başlanmamalıdır. Kömür damarının kalın olması ve havzada günümüze kadar metansız ortamlarda çalışılması nedeniyle, tecrübe eksikliği nedeniyle metan drenajı yapılmadan üretim yapılması yeni bir faciaya sebep olabilir.” şeklinde bir değerlendirmede bulunmuştur

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yakın bir süre önce Sayın Enerji Bakanımız Genel Kurulda yapmış olduğu konuşmada, Şırnak, Silopi ve çevresinde yalnız termik santrallerin işletme ruhsatına sahip olduğuna dair bir beyanda bulunmuşlardı. Ben burada Genel Kurulun huzuruna spesifik bir durumu getirmek istiyorum. Şırnak Silopi’ye bağlı Kösreli köyü, yerel ismiyle Hassane köyü... Ben o köyde doğmuş olan bir insan olarak ve Cudi eteklerinde bulunan bir köy olması hasebiyle de çok önemli olan bir köy olmasına rağmen, 1993 tarihinde devlet tarafından zorla boşaltıldı. Bütün sakinleri şu anda -birkaç aile istisna olmak üzere- Avrupa’nın değişik ülkelerine göç etmek zorunda kalmış bulunmaktadırlar. Fakat son zamanlarda Sayın Cumhurbaşkanımız, sayın ilgili bakanlarımız her zaman, işte, Avrupa’ya göç etmiş bulunan vatandaşlarımızın ülkelerine geri dönebilecekleri noktasında defaatle beyanatlarda bulunmaktadırlar. Fakat ben ara sıra Silopi’ye gittiğimde… Tabii, Sayın Hasip Kaplan da bu konularda gerçekten büyük çabalar sarf etmektedir ve olayları da iyi bilmektedir. Şu anda köyümüzün bütün tapulu gayrimenkullerinden yollar geçirilerek her tarafı tahrip edilmiş bulunmaktadır. Sayın Bakan diyor ki: “Orada hiçbir firmanın, şirketin çalışma, işletme ruhsatı yoktur.” Fakat her taraftan kömür getirilip bütün dere yatağı kurutulmuştur, Avrupa’da bulunan insanlarımızın tapulu gayrimenkullerine tecavüzde bulunulmuştur. Bunu kabul etmek mümkün değildir.

Hepimizin şunu düşünmesi lazım: Yani, tabii ki kömür çıkarılacaktır ama önemli olan, ekolojik dengenin de korunması gerektiğine inanıyoruz. O dağlar, o doğal ortam hepimizindir; dolayısıyla bütün milletvekillerimizin bu anlamda sorumluluk taşımaları gerektiğine inanıyoruz.

Buradan Sayın Bakanımıza da seslenmek istiyorum. Bilahare kendileri belirtmişlerdi, “Birlikte oraya gidelim.” Biz her zaman hazırız. Lütfen, bu konuda da bir teknik ekip görevlendirilerek oradan eğer zatıalinize bir rapor arz ederlerse veyahut da zamanınız olursa, bölgeye gidebilirseniz oradaki tahribatı görebileceğinize inanıyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

13’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı kanun tasarısının, 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 24'üncü maddesini düzenleyen 13'üncü maddesinin ikinci fıkrasında geçen "yetkilendirilmiş tüzel kişilerce" ibaresinden sonra gelmek üzere "ya da maden arama ya da işletmeciler tarafından" ibaresinin; "maden mühendisinin sorumluluğunda" ibaresinden sonra gelmek üzere "içinde en az bir jeoloji mühendisi de bulunduğu ekiple birlikte" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

              Pervin Buldan                            Hasip Kaplan                            İdris Baluken

                    Iğdır                                       Şırnak                                      Bingöl

               Kemal Aktaş                               Erol Dora

                     Van                                       Mardin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı "Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 13. Maddesinin beşinci ve altıncı fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"7 nci maddeye göre gerekli izinlerin alınmasından itibaren işletme izni verilir. Bu iznin verildiği tarihten itibaren Devlet hakkı alınır. Ruhsat sahibince, işletme ruhsatı yürürlük tarihinden itibaren üç yıl içinde 7 nci maddeye göre alınması gerekli olan çevresel etki değerlendirme kararı, mülkiyet izni, işyeri açma ve çalışma ruhsatı ile Genel Müdürlüğün kayıtlarına işlenmiş alanlar ile ilgili izinlerin, Genel Müdürlüğe verilmesini müteakip işletme izni düzenlenir. Süresi içinde yükümlülükleri yerine getirilmeyen ruhsatlar için her yıl ruhsat taban bedeli tutarında idari para cezası verilir. İşletme ruhsat süresi sonuna kadar bu fıkrada belirtilen izinlerden dolayı işletme izninin alınamaması halinde ruhsat bir defaya mahsus olmak üzere üç yıl süreyle uzatılabilir.

Beş yıllık sürede mücbir sebepler ve beklenmeyen haller dışında üç yıldan fazla üretim yapmayan ruhsat sahiplerine ruhsat taban bedeli tutarında idari para cezası verilir. Bu üç yıllık süre içerisinde yapılan toplam üretimin projede beyan edilen bir yıllık üretim miktarının %10'undan az olması halinde de bu hüküm uygulanır. İdari para cezasının uygulanmasından başlamak üzere bu fıkraya aykırı fiilin tekrar tespit edilmesi halinde ise ruhsat iptal edilir. Ancak işletme projesinde, işletme izninin yürürlük tarihinden itibaren üç yıl içinde madene ulaşmak amacıyla galeri, kuyu ve dekapaj yapılacağı beyan edilmiş ve ruhsat sahasındaki faaliyetlerin bu beyanlara uygun olarak gerçekleştirildiği tespit edilmiş ise idari para cezası uygulanmaz ve ruhsat iptali yapılmaz. "

                 Alim Işık                               D. Ali Torlak                          Yusuf Halaçoğlu

                  Kütahya                                    İstanbul                                    Kayseri

          Emin Haluk Ayhan                Hasan Hüseyin Türkoğlu                   Özcan Yeniçeri

                   Denizli                                   Osmaniye                                   Ankara

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 13 üncü Maddesinin değişik ikinci fıkrasında bulunan "20.000 TL" ibaresinin "ruhsat taban bedeli tutarında" şeklinde değiştirilmesini, üçüncü fıkrasında bulunan "diğer grup madenlerde ise" ibaresinden sonra "elli yılı" ibaresi "altmış yılı" olarak değiştirilmesini, değişik onbirinci fıkranın ikinci cümlesinden sonra "Bu süre içinde ruhsat sahibi tarafından ilgili idaresine başvurulmuş ancak ilgili idarelerce sonuçlandırılmamış ise idari para cezası uygulanmaz." ifadesinin eklenmesini, onbir ve onikinci fıkralarında bulunan "50.000 TL" ibarelerinin "ruhsat taban bedeli tutarında" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Mehmet Ali Susam                       Namık Havutça                     Kemal Değirmendereli

                    İzmir                                     Balıkesir                                    Edirne

               Doğan Şafak                               Sakine Öz                                 Atilla Kart

                   Niğde                                      Manisa                                      Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Ali Susam, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Susam.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, bu verdiğimiz önergeyle şunu söylüyoruz, diyoruz ki: Bu ülkenin maden araması, maden ruhsatlarının verilmesi ve verilen ruhsat üzerinde girişimcinin haklarının daha kalıcı bir hâle getirilmesi Türkiye’deki madenciliğin gelişmesi açısından önemlidir. Bu anlamıyla biz bu kanunda hep şunu söyledik: Maden ruhsatlarının verilmesi ve maden aramasının teşvik edilmesi temel düstur olmalıdır ama bakınız, nedense Türkiye’de arama ruhsatı daha çok olması gerekirken işletme ruhsatı arama ruhsatından daha fazla noktaya gelmiştir. Bu da Türkiye’de arama gibi zor bir işin teşvik edilmediğinin çok temel özelliğidir.

Bunun çeşitli nedenleri vardır. Bunlardan bir tanesi: 2012 yılındaki Türkiye madencilik sektörünün Başbakanlık Genelgesi’yle Başbakanın iki dudağı arasına sıkıştırılmasıdır. Bu kanunu görüşüyoruz, hâlâ şuradan şu net cevabı alamadık: Başbakanlık Genelgesi kalkacak mıdır kalkmayacak mıdır? Bir yerde madencilikle ilgili Bakanlık ve ona verdiğimiz yetkiler ama bütün bu yetkileri aşıp üzerine çıkan Başbakanlık Genelgesi. Bu çelişki nasıl giderilecektir? Bunun cevabını bu Genel Kuruldan bu kanun görüşülürken madenci de beklemektedir, biz de bekliyoruz.

İkinci konu: Bu kazalar neticesinde bir sürü firma anılan torba yasayla sıkıntı içine düşmüş, bir kısmı kapatılmış ve bir kısım işsiz ortaya çıkmıştır. İşsiz maden işçilerinin ücretleri ödenmemektedir. Bu insanların ücretlerini firmalar ödememektedir. Ne bu işçiler hukuki olarak bunu alabilme gücüne sahiptirler ne de zaten acılarla baş başa olan bu insanların dertlerine derman olan… Söz verdik, burada bu kanuna bir madde koyalım. Bunlara devlet alacağını versin, firmalardan tahsil etsin. Bu kadar basit, bunu yapalım. Bu noktada çok büyük rakamlar değil bunlar yani 100-200 milyon lira gibi rakamlarla bütün Türkiye’deki işçilerin bu acılardan sonra en azından ücretlerini alabilerek rahatlamalarını sağlayabilecek bir durum. Bunu yapalım.

Aynı şekilde, bu kanunda şunu çözüyoruz: Devletten redevansla iş almış firmaların torba kanunla üzerine gelen yüklerini devlet üstleniyor ama piyasadaki, özel sektördeki arkadaşların üzerine gelen yüklerle ilgili nasıl bir destek sağlayacak, devlet ne katkı koyacak? Bunlar konusunda hiçbir adım atılmıyor.

Bir konu daha var, bu şudur: Bu sektörde çok önemli olan maden mühendislerinin, jeoloji mühendislerinin, jeofizikçilerin gerçekten, yetkilendirilmiş tüzel kişilikle kendi başına diplomalarını kullanmalarından daha çok, bir şirkette çalışan bir mühendis durumuna gelmesi söz konusuydu. Bunu giderelim, bu doğru değil, bu Anayasa’ya aykırı bir noktadır. Bu konuda, bu kanun çıkacak ama bu madde Anayasa Mahkemesinden geri dönecektir, çok net olarak söylüyorum. Bu nokta itibarıyla kanun görüşmelerinde de şunu gördüm: Nedense Bakanlık, Türkiye Mühendisler ve Mimar Odaları Birliğine şaşı bakıyor. Bu kuruluşun bir meslek örgütü, akademik meslek örgütü olarak bu kanunlarda en çok söz söylemesi gereken kurumlardan bir tanesi olduğunu hiç unutmayalım. Bu, yıllara dayalı mühendislik biliminin bu sektördeki mühendislerinin birikimlerinin özellikle bu yasalarda görüşünün alınması gerekli, onlara değer verilmesi gerekli ama Türkiye Mühendis ve Mimar Odalarının giderek yetkilerinin elinden alındığı, giderek sözlerinin dinlenilmediği bir ortamı bu yasa görüşmelerinde de gördük.

Buradan tüm kamuoyuna ve Meclisteki değerli milletvekili arkadaşlarıma şunu söylüyorum: Demokrasinin gelişmesi sivil toplum örgütlerinin ve kamu kurumu niteliğindeki bilimsel meslek odalarının görüş ve düşüncelerinin yasal düzenlemelere yansımasıyla olabilir; demokratik bir yasa, demokratik düzenleme ancak böyle olabilir. Bunun için, yetkilendirilmiş tüzel kişilik ve mühendislerin hakları korunmalıdır. Bunları bu yasada çözmemiz gerekiyor.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı "Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 13. Maddesinin beşinci ve altıncı fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"7 nci maddeye göre gerekli izinlerin alınmasından itibaren işletme izni verilir. Bu iznin verildiği tarihten itibaren Devlet hakkı alınır. Ruhsat sahibince, işletme ruhsatı yürürlük tarihinden itibaren üç yıl içinde 7 nci maddeye göre alınması gerekli olan çevresel etki değerlendirme kararı, mülkiyet izni, işyeri açma ve çalışma ruhsatı ile Genel Müdürlüğün kayıtlarına işlenmiş alanlar ile ilgili izinlerin, Genel Müdürlüğe verilmesini müteakip işletme izni düzenlenir. Süresi içinde yükümlülükleri yerine getirilmeyen ruhsatlar için her yıl ruhsat taban bedeli tutarında idari para cezası verilir. İşletme ruhsat süresi sonuna kadar bu fıkrada belirtilen izinlerden dolayı işletme izninin alınamaması halinde ruhsat bir defaya mahsus olmak üzere üç yıl süreyle uzatılabilir.

Beş yıllık sürede mücbir sebepler ve beklenmeyen haller dışında üç yıldan fazla üretim yapmayan ruhsat sahiplerine ruhsat taban bedeli tutarında idari para cezası verilir. Bu üç yıllık süre içerisinde yapılan toplam üretimin projede beyan edilen bir yıllık üretim miktarının %10'undan az olması halinde de bu hüküm uygulanır. İdari para cezasının uygulanmasından başlamak üzere bu fıkraya aykırı fiilin tekrar tespit edilmesi halinde ise ruhsat iptal edilir. Ancak işletme projesinde, işletme izninin yürürlük tarihinden itibaren üç yıl içinde madene ulaşmak amacıyla galeri, kuyu ve dekapaj yapılacağı beyan edilmiş ve ruhsat sahasındaki faaliyetlerin bu beyanlara uygun olarak gerçekleştirildiği tespit edilmiş ise idari para cezası uygulanmaz ve ruhsat iptali yapılmaz."

Özcan Yeniçeri (Ankara) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Özcan Yeniçeri, Ankara Milletvekili.

Buyurun Sayın Yeniçeri. (MHP sıralarından alkışlar)

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, biraz önceki konuşmada eksik bıraktığım hususlar var, bunları özellikle sizinle paylaşmak istiyorum.

Şimdi, genellikle bu Maden Yasası dediğimizde, maden, yatırım, ekonomi, insan, istihdam gibi konuların konuşulması gerekiyor. Ancak, iş öyle bir hâle geldi ki biz bugün “Soma” denince kömürü değil, Soma’daki faciayı, ölümü hatırlıyoruz; “Ermenek” denince Ermenek’teki kömür madenlerini ve o kömür ocaklarını değil, Recep amcanın 5 liralık yırtık lastiklerini hatırlıyoruz; bugün de bir anlamda “Gümüşhane” dediğimizde -biraz önce söylediğimiz gibi- bu Mastra işletmesinin oradaki 600 tane işsiz kalan işçisini hatırlıyoruz. Şimdi, şunu özellikle yüksek sesle ifade etmek istiyorum: Filler tepişir, çimler ezilir. Yani, siz siyasal hesaplar içerisinde birileriyle hesap görürken oradaki insanların ekmeğini, aşını düşünmüyorsanız büyük yanlış yapıyorsunuz ve insani olmayan bir yaklaşım içerisinde oluyorsunuz demektir.

Bakın, çok net bir şey var. Şimdi, Mastra işletmesi size 24/4/2014 tarihinde süresi dolmuş ruhsatla ilgili, daha önce yenilenmiş patlayıcı maden satın alma ve kullanma izni için başvurmuş. Fakat, bu başvuru kasıtlı olarak yenilenmemiş hatta olumlu ve olumsuz bir cevap da verilmemiş.

Şimdi, bu zaman zarfında Gümüşhane’de faaliyet gösteren diğer maden firmalarının ruhsatlarında sorun yok, onlar layıkı veçhile yerine getiriyor. Fakat Koza’nın ruhsatlarında sorun çıkıyor ve bununla ilgili inat bir biçimde ruhsat bekletiliyor ve verdirilmiyor. Maden işletme ruhsatı süresi 10/6/2010 tarihinde dolmuş; üretilecek cevher var, kurulu tesis orta yerde, Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü tarafından ruhsat süresinin uzatılma talebi bir buçuk yıldır bekliyor, daha ne kadar bekleyecek? Reddedecekseniz reddedin. Eğer bu gerekli ve zorunluysa bunu verin. Ne bekletip duruyorsunuz?

Şimdi, beklenen bazı ruhsatlar var, onları da sizinle paylaşmak istiyorum. Mesela, açık ve yer altı işletmeciliği yapmak için orman izni istenmiş, 2012 Nisan ayında başvuru yapılmış, olumlu ya da olumsuz bilgi verilmemiş, bekleniyor. “Arin ederim, narin ederim / Biraz da kalsın yarın ederim.” Bu mudur ekonomi? Bu mudur iş? Bu mudur bürokrasi?

Atık barajı yapmak için orman izni istenmiş, 2012 Ekim ayında başvuru yapılmış, 2014 Mart ayında reddedilmiş, şirket mahkemeye başvurmuş, geçen hafta da idare mahkemesi lehte karar vermiş. Sonuç bekleniyor.

ÇED revize başvurusu, orman izni alınmadığı için yapılamayan yeni atık barajını izni alan için yapmak… ÇED yenilenmesi başvurusu da 2014 Nisan ayında yapılmış, bu da hâlâ bekliyor.

Patlayıcı madde satın alma ve kullanma izin belgesi; 2014 yılı Mart ayında başvurusu yapılmış, olumlu ya da olumsuz bir dönüş yapılmamış, idare mahkemesinde dava açılmış, sonuç bekleniyor.

Maden işletme ruhsatının 2014 Haziran ayında süresi bitiyor. 2012 yılında süre uzatımı talebi yapılmış, MİGEM’de hâlâ bekliyor. Nasıl bir MİGEM’dir, nasıl bir Enerji Bakanlığıdır, nasıl bir bekletmedir, hangi mantıkla hareket etmektir, anlaşılması mümkün değildir.

Diğer yandan, aynı şirketin, bu şirketin diğer işletmeleri bazı beklenen izinleri olmasına rağmen onlar da izin alarak faaliyetlerine başlamışlar. Bugün itibarıyla bu şirketin faaliyette olmayan tek işletmesi Gümüşhane’deki bu Mastra işletmesidir.

Diğer taraftan, Sayın Bakanım, bu Burdur’da özellikle ormanlara bir baktığınız zaman, ormanların içerisinde ciddi bir biçimde kel olmuş ormanların her tarafı. Karaman bölgesine doğru bir gidin. Ben orada öğretmenlik yaptığım için gittiğimde gördüm, utandım. Çinlilere vermişsiniz oranın işletmesini ve o işletme sonucunda ağaçlandırılması gerekirken yapılan her şey olduğu gibi duruyor. Bir oraya basmış, oraya yeşilin arasında kocaman bir alan açmış, bir başka yerde kocaman bir alan açmış ve inanılmaz kötü bir görüntü, çevre tahribatı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - …ve aynı zamanda bir insani felaket söz konusu. Bunlara mutlaka el atmak gerekiyor. Şirketin oradaki sorumluluklarını takip etmek gerekiyor. Maden çıktıktan sonra da eski hâline döndürecek şekilde çevre düzenlemelerini yapması gerekiyor. Bunu da hatırlatıyorum. Özellikle bu Gümüşhane’deki maden işletmesinin cevabını da sizden bekliyorum.

İnsanlara zulmetmeyin, hukuk çerçevesi içerisinde…

BAŞKAN – Evet, Sayın Yeniçeri…

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - …hak edenlere hakkını verelim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı kanun tasarısının, 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 24'üncü maddesini düzenleyen 13'üncü maddesinin ikinci fıkrasında geçen "yetkilendirilmiş tüzel kişilerce" ibaresinden sonra gelmek üzere "ya da maden arama ya da işletmeciler tarafından" ibaresinin; "maden mühendisinin sorumluluğunda" ibaresinden sonra gelmek üzere "içinde en az bir jeoloji mühendisi de bulunduğu ekiple birlikte" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLİM VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.

Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, arkadaşlar; hakikaten emek veriyoruz, önerge hazırlıyoruz, burada okunuyor, inanın, kimse farkında da olmadan eller iniyor, kalkıyor.

İş sağlığı ve güvenliği işletme ruhsatı verdiğiniz andan itibaren, ciddi olarak dünyada madenlerde bir standart var yani o standardı korursanız iş güvenliğini ve denetimini sağlarsınız. Biz de ne diyoruz? Maden mühendisi elbette olacak, sorumluluğunda ama jeoloji mühendisinin de olması lazım. Niye jeoloji mühendisinin olması lazım? Bunun birçok nedeni var arkadaşlar. Şimdi, temel jeolojik verileri bilmezseniz Ermenek’teki gibi su basar. Yine, cevhere ilişkin rezerv, tenör, yayılım bilgilerinin yanı sıra maden sahasındaki fay kırıklıkları, çatlaklar, kayaçların bozulması, birimlerin davranışı, dayanım parametreleri, sahanın yer altı suyu, hidrojeolojisi, jeolojik unsurları, işletme projesi, teknik yönlendirme can ve ekonomik kayıpları önleyecek kavramlar, bunların hepsi de jeoloji mühendislerinin. Şimdi, kapalı işletme ile açık işletmelerin arasındaki yanlış tahkimat, yer altı suyu basması, içten yanma yine karşımıza çıkan teknik bir sorun. Şimdi, Afşin, Soma, Ermenek, Şırnak, Adana, Zonguldak maden kazalarının hepsi bu jeolojik riskler öngörülemediği için olmuş. Şimdi, biz de buradan diyoruz ki iş sağlığı ve güvenliği açısından bu eksiği tamamlayın yani bizim önerimiz somut olarak bu. Milyonlarca yıllık jeolojik süreçler sonucu oluşan maden kaynaklarının işletilmesi esnasında jeolojik parametreler izlenmeden doğru, sağlıklı bir sonuca gidemezsiniz diyorsunuz. İnanın, dört sene jeoloji mühendisi öğrencilerle aynı evde kaldım. Ne kadar fosil varsa toplayıp getiriyorlardı, bu parametreleri her gün telaffuz ediyorlardı, onlardan öğrendim. Tek hukukçu bendim aralarında ama gel gör ki bu kadar maden işletmesinin içinde maalesef jeoloji mühendislerinin yeterince istihdam edilmediği, görevlendirilmediği, yetkilendirilmediği, denetimde görev verilmediği görülmektedir. Zaten büyük bir özelleştirilmiş maden şirketinde biz Meclis araştırması komisyonu olarak çalışırken sormuştum, 1.300 işçi çalışıyordu, sendika yoktu. Jeoloji mühendisi sordum, o da yoktu. Yani, bu vahim bir durumdur. Bunu aslında Bakanlık çok iyi biliyor. Şu an benim hangi özelleştirilmiş büyük maden şirketlerinden, holdinglerinden bahsettiğimi de şu an tahmin edebilirler. Bu konuda duyarlılık hepiniz için gerekli, herkes için gerekli, Türkiye için gerekli.

Değerli arkadaşlar, şu an, şu saatlerde dünya basınının gözü Urfa’nın Akçakale ilçesinde bir rehine teslim olayına yönelmiş durumda. Japon Kenji Goto ile Sacide el-Rışavi… Ki halifenin kardeşi olduğu söyleniyor. Akçakale üzerinden bir teslim ve Ürdünlüler olayı var. Bütün dünya basını burada. Ben şöyle arkadaşların bir hafıza yoklaması yapmasını diliyorum. Musul Konsolosluğu teslimi de Akçakale’de olmuştu. Karşı yakada IŞİD var. Akçakale’nin öbür tarafında IŞİD var, bu tarafta Türkiye var. Şimdi soruyorum: Bir manidarlık yok mu bu işin içinde? Neden Türkiye’den, neden bu noktadan? Hükûmetin bu konularda gerçekten büyük bir yanlış içinde olduğunu vurgulamak istiyorum. Elbette ki insanların hayatının kurtulması için çaba harcayacağız ama iş birliği düzeyine gelen bir görüntü son derece tehlikelidir ve Türkiye’yi uluslararası arenada zor durumda bırakır. Bunu da ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ederim. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler.. Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

14’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 14 üncü maddesinin değişik birinci fıkrasında bulunan "50.000 TL" ibaresinin, beşinci ve altıncı fıkralarında bulunan "30.000 TL" ibaresinin "ruhsat taban bedeli tutarında" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Mehmet Ali Susam                       Namık Havutça                     Kemal Değirmendereli

                    İzmir                                     Balıkesir                                    Edirne

               Doğan Şafak                               Sakine Öz                                 Atilla Kart

                   Niğde                                      Manisa                                      Konya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı "Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 14. Maddesinin 1., 4. ve 5. fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 14- 3213 sayılı Kanunun 29 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"MADDE 29- İşletme faaliyeti, projesine ve bu Kanunun ilgili hükümlerine göre yürütülür. İşletme projesine aykırı faaliyette bulunulmasının tespit edilmesi halinde projeye uygun faaliyette bulunulması için ruhsat sahibine altı aya kadar süre verilir. Bu süre sonunda projeye uygun faaliyette bulunulmaması halinde 30.000 TL idari para cezası verilerek üretim faaliyeti durdurulur. Ancak, projeye aykırı faaliyetlerin işletme açısından tehlikeli olduğunun tespit edilmesi halinde tehlikeli durum giderilinceye kadar üretim faaliyetleri durdurulur.

Ruhsat sahibi, her yıl Nisan ayı sonuna kadar bir önceki yıl içinde gerçekleştirdiği işletme faaliyeti ile ilgili teknik belgeleri, işletme faaliyet raporunu ve işletme sahasında arama yapmış ise arama ile ilgili bilgileri Genel Müdürlüğe vermekle yükümlüdür. Yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde ruhsat taban bedeli tutarında idari para cezası uygulanır. Yükümlülük yerine getirilinceye kadar üretim faaliyeti durdurulur.

1. Grup (a) bendi madenler için ruhsat sahibi, her yıl Ocak ayı sonuna kadar bir önceki yıl içinde gerçekleştirdiği işletme faaliyeti ile ilgili işletme faaliyet raporunu, büyükşehir belediyesi olan illerde valiliklere, diğer illerde il özel idaresine vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde ruhsat taban bedeli tutarında idari para cezası uygulanır. Yükümlülük yerine getirilinceye kadar üretim faaliyeti durdurulur.

              D. Ali Torlak                          Yusuf Halaçoğlu                  Hasan Hüseyin Türkoğlu

                  İstanbul                                    Kayseri                                   Osmaniye

             Özcan Yeniçeri                       Emin Haluk Ayhan                           Alim Işık

                   Ankara                                     Denizli                                    Kütahya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı kanun tasarısının, 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 29'uncu maddesini düzenleyen 14'üncü maddesinin üçüncü fıkrasında geçen "Genel Müdürlüğe sunulması zorunludur." ibaresinin "Genel Müdürlüğün onayına sunulması zorunludur." şeklinde değiştirilmesini; dördüncü fıkrada geçen "Genel Müdürlüğe" ibaresinden sonra gelmek üzere ", izlemesi üzere” ibaresinin eklenmesini; sekizinci fıkranın ise tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                 Erol Dora                               Hasip Kaplan                            İdris Baluken

                   Mardin                                      Şırnak                                      Bingöl

            Gülser Yıldırım                          Pervin Buldan

                   Mardin                                       Iğdır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

EROL DORA (Mardin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

İşletme projelerinin ve değişikliklerin, uygulamaya konulmadan önce sadece Genel Müdürlüğe sunulması ve bu konuda Genel Müdürlüğe herhangi bir sorumluluk yüklenmemesi, bu konuda oldukça büyük sorunlara yol açacaktır. Siyasi ve bürokratik yapının ortaya çıkacak sorunların ve sorumlulukların birinci dereceden muhatabı olduğu düşünüldüğünde onay ve izleme süreçlerine de aktif olarak katılmaları ve sorumluluk almaları elzemdir. Değişiklik ile bu sorunların giderilmesi ve maden bölgelerinin yaygınlaştırılmak suretiyle fosil yakıt başta olmak üzere ekolojik yaşamı tahrip edecek uygulamaların sınırlandırılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı "Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 14. Maddesinin 1., 4. ve 5. fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 14- 3213 sayılı Kanunun 29 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"MADDE 29- İşletme faaliyeti, projesine ve bu Kanunun ilgili hükümlerine göre yürütülür. İşletme projesine aykırı faaliyette bulunulmasının tespit edilmesi hâlinde projeye uygun faaliyette bulunulması için ruhsat sahibine altı aya kadar süre verilir. Bu süre sonunda projeye uygun faaliyette bulunulmaması hâlinde 30.000 TL idari para cezası verilerek üretim faaliyeti durdurulur. Ancak, projeye aykırı faaliyetlerin işletme açısından tehlikeli olduğunun tespit edilmesi hâlinde tehlikeli durum giderilinceye kadar üretim faaliyetleri durdurulur.

Ruhsat sahibi, her yıl Nisan ayı sonuna kadar bir önceki yıl içinde gerçekleştirdiği işletme faaliyeti ile ilgili teknik belgeleri, işletme faaliyet raporunu ve işletme sahasında arama yapmış ise arama ile ilgili bilgileri Genel Müdürlüğe vermekle yükümlüdür. Yükümlülüğün yerine getirilmemesi hâlinde ruhsat taban bedeli tutarında idari para cezası uygulanır. Yükümlülük yerine getirilinceye kadar üretim faaliyeti durdurulur.

I. Grup (a) bendi madenler için ruhsat sahibi, her yıl Ocak ayı sonuna kadar bir önceki yıl içinde gerçekleştirdiği işletme faaliyeti ile ilgili işletme faaliyet raporunu, büyükşehir belediyesi olan illerde valiliklere, diğer illerde il özel idaresine vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi hâlinde ruhsat taban bedeli tutarında idari para cezası uygulanır. Yükümlülük yerine getirilinceye kadar üretim faaliyeti durdurulur.

Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ERDAL FERALAN (Nevşehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Işık.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 683 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 14’üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle bir kez daha hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu önerge işletme faaliyetlerini düzenleyen 14’üncü maddenin makul cezalara indirilmesini amaçlayan bir önergedir. Özetle, tasarıda işletme faaliyetinde bulunan iş yeri, eğer projeye aykırı bir faaliyette bulunduysa ceza 50 bin TL, bunun 30 bin TL gibi makul bir düzeye çekilmesini amaçlamakta.

Yine, aynı şekilde, ruhsat sahibi, işletmesiyle ilgili bir önceki yıla ait faaliyetlere ilişkin raporunu nisan ayı sonuna kadar genel müdürlüğe sunmaz ise 30 bin TL ceza öngörülüyor; bunun ruhsat taban bedeli olan 10 bin TL tutarına çekilmesini öneriyoruz. Ayrıca, I. Grup (a) bendi madenler için, yine ruhsat sahibi her yıl ocak ayı sonuna kadar bir önceki yıl içerisindeki faaliyetleriyle ilgili raporu il özel idarelerine veya büyükşehir belediyelerine vermez ise bu durumda yine 30 bin TL ceza öngörülüyor; bu cezanın da ruhsat taban bedeli olan 10 bin TL’ye indirilmesini amaçlamaktadır.

Şimdi, aralık ayı sonu itibarıyla faaliyetini bitirmiş, bir ay içerisinde de raporunu herhangi bir nedenle ilgili makama ulaştıramayan bir işletmeye -ki bu işletmelerin çoğu küçük ve orta büyüklükte maden işletmeleridir- 30 bin TL ceza öngörerek zaten sıkıntıda olan bir işletmenin faaliyetlerini daha da sıkıntıya sokmanın bir anlamı yok. Bu cezaların yüksek olduğunu, dolayısıyla sektörde yeni sorunlara yol açacağını ifade etmekteyiz. Bunun için cezaların makul bir düzeye indirilmesi yerinde olacaktır. Önergemiz bunu kapsamaktadır. Umarım bu değerlendirmeyi siz değerli milletvekilleri yapacaktır.

Sayın Bakanım, bu vesileyle birkaç konuyu da sizlere aktarmam gerektiğini, özellikle mağdur olan vatandaşlarımız adına belirtmek istiyorum.

Birincisi: Soma’da meydana gelen kaza sonucu işten çıkarılan ve hâlen işsiz kalan birçok vatandaşımızın -ki bunların önemli bir kısmı da benim ilim Kütahya’dan gitmişler, orada çalışmışlar, yeniden ilimize dönmüş durumdadırlar- tazminatları ödenmemiştir; hem anası hem babası hem kendisi hem eşi hem çocuğu âdeta yalvararak bu mağduriyetlerinin giderilmesini talep etmektedirler. Dün de, bugün de birçok milletvekili arkadaşımız bu konuyu dile getirdi. Lütfen, bu konuda varsa elinizde bir yetki işte burada kullanın, işte burada “Vatandaşın mağduriyetini çözmek benim Bakanlık görevim.” deyin, ağırlığınızı koyun.

Bir diğer konu: Seyitömer Linyitleri İşletmesinin özelleştirilmesinden sonra işten çıkarılan ve hâlen taşeron uygulamasıyla işte çalışan işçilerin çok büyük bir bölümü hem günde en az on saat çalıştırılmakta hem de ücretlerini alamamaktadırlar. Bugün birkaç vatandaşımızın ilettiği bu sorunu, çözümü için size aktarmakla görevli olduğumu bilerek bunu söylüyorum. Buraya lütfen bir el atın. Bununla ilgili çok ciddi tartışmaları beraber yaşadık ama şimdi Kütahya’nın merkezinde, Seyitömer Linyitleri İşletmesinde Kütahyalı işçilerin birçoğu işsiz kaldı. Güneydoğudan ve başka illerden getirilen işçilerle âdeta orada bir sosyal savaş veriliyor. Bunun patlamaması için bu soruna sizin mutlaka dâhil olmanız gerektiğini ifade etmek istiyorum. Yakında Garp Linyitleri İşletmesine alınacak olan 299 işçi için iş başvuruları yapılmıştır. Maalesef, bunların içerisinde sahte ikamet belgesiyle başka illerden gelip başvurmuş ve kura sonucu, ne hikmetse, bunların hepsi mülakat listesine çıkmış işçilerle ilgili şikâyetler vardır. Bunu buradan duyuruyorum.

Bu memlekette insanları birbirine sokacak, kaos oluşturacak uygulamalara hep beraber “Dur.” demeliyiz. Hem memleketin malını özelleştireceksiniz hem de o memleketin çocuklarını kapı önüne koyduracaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİM IŞIK (Devamla) - Bu, vicdanlara sığmıyor. Bununla ilgili tedbirlerin alınması konusunu yüce Meclisin huzurunda Sayın Bakana iletiyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 14 üncü maddesinin değişik birinci fıkrasında bulunan "50.000 TL" ibaresinin, beşinci ve altıncı fıkralarında bulunan "30.000 TL" ibaresinin "ruhsat taban bedeli tutarında" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Ali Susam (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ERDAL FERALAN (Nevşehir) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kemal Değirmendereli, Edirne Milletvekili.

Buyurun Sayın Değirmendereli.

KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 683 sıra sayılı Maden Kanunu Tasarısı üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, bu kanunu görüşürken madencilik sektörünün boyutlarının görülmesi açısından bir iki bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Madencilik sektöründe, 2014 yılı sonu itibarıyla, 22 bini yer altında olmak üzere yaklaşık 70 bin işçi çalışmaktadır. 70 bin işçi çok görülmeyebilir, “Milyonlarca işçinin olduğu, çalıştığı bir durumda ne olacak 70 bin işçi… Yani, bu sektörde problem de olsa başka yerlerde çalışıyor.” denebilir ama şu çok önemli değerli milletvekilleri: Bir maden işçisi, istihdamından dolayı 12 kişiye iş imkânı sağlıyor, bunun altını çizmek istiyorum. Bir maden işçisi, öbür taraftan, etkili olduğu farklı sektörlerde 12 ayrı işçiye iş imkânı sağlıyor. Yani, 70 bin ile bunu çarparsak bugün 800-900 bin çalışan insanı ilgilendiriyor madencilik sektörü. İstihdam açısından da -daha önceki konuşmalarımda söz ettiğim gibi- en önemli sektörlerimizin başında geliyor. Ama bu yeni yasa bu sektörün önünü açıp istihdamı daha artırmanın, millî gelir içerisindeki payını artırmanın ötesinde, maalesef, sektörü küçültmeye yönelik sonuçlar doğuracaktır.

Daha önce arkadaşlarımız da söz etti, biz de önergemizde söz ettik yani bu yasayla öyle katı uygulamalar getiriliyor ki küçücük bir aksaklık affedilmiyor. İşte şu raporu vermedin, 30 bin lira ceza. Şu teminatı, harcı, ruhsat bedelini eksik yatırdınız, 50 bin lira ceza. Şurada Maden İşleri Genel Müdürlüğünden gelen heyeti karşılamadınız, 30 bin lira ceza. Cezalar, cezalar, cezalar… Ama sektörün önünü açmaya yönelik adımlar maalesef yok.

Yani, ne olması gerekiyor değerli arkadaşlar? Daha önceki konuşmamda da söz ettim, bu sıkıntıların giderilmesi için madencilik sektöründe bir kabuk değişikliğine gitmemiz gerektiğini ifade ediyorum. Bunun için de öncelikle iş güvenliği anlamında yapılacak önlemleri arttırmamız gerekiyor. İş güvenliğiyle ilgili, ekipmanlarla ilgili ihtiyaçlarımızı en üst düzeyde temin etmemiz bir önemli boyutu.

Burada yine söylüyorum: İş güvenliği ekipmanlarının gümrüksüz olarak getirilmesi çok önemli. Yani, biz Çin malları zayıf, yeterince güvenceli değil diyorsak dünyada en kaliteli ürün hangisiyse bunu getirelim, kullanalım ocaklarımızda ama lütfen, gümrüksüz getirelim, KDV’siz getirelim.

Şimdi, 2014 yılı içerisinde, bildiğim kadarıyla, 370 milyon liraya yakın bir ruhsat bedeli, devlet hakkı alınmış durumda. Yani, bu devlet hakkını niye biz iş güvenliği önlemleriyle ilgili harcamıyoruz? Niye daha güvenli üretim yapalım, daha verimli üretim yapalım diye teknolojik yatırımlara harcamıyoruz? Yani, bu ülke geçen yıl sadece Suriyeli mültecilere sağlık yardımı olarak 390 milyon lira harcamış; Sayın Bakana sorduğumda bu yanıtı verdi. Hâlbuki sektörümüzü yenilemek, kabuk değişikliğini sağlamak için de bu düzeydeki rakamları pekâlâ yapabiliriz. Yani bundan sonraki maddelerde de önerimiz. Bu devlet hakkı olarak ödenen miktarın yarısının veya belirli bir bölümünün teknolojik yatırımlara yöneltilmesi, sektörün bu sıkıntılarını aşma açısından çok önemli bir adım oluşturacaktır.

Bu düşüncelerle, yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

15’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı kanun tasarısının, 3213 sayılı Maden Kanunu’nun 30’uncu maddesinde değişiklik öngören 15’inci maddesinin altıncı fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                         Hasip Kaplan                          İdris Baluken

                    Iğdır                                       Şırnak                                     Bingöl

               Nazmi Gür                               Erol Dora

                     Van                                       Mardin

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 15 inci maddesi ile değişik 30 uncu maddenin üçüncü ve beşinci fıkralarının madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

         Mehmet Ali Susam                    Namık Havutça                 Kemal Değirmendereli

                    İzmir                                    Balıkesir                                   Edirne

             Doğan Şafak                             Sakine Öz                               Atilla Kart

                   Niğde                                     Manisa                                     Konya

              Gürkut Acar

                  Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ERDAL FERALAN (Nevşehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Gürkut Acar, Antalya Milletvekili.

Buyurun Sayın Acar. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 683 sıra sayılı Maden Kanunu’yla ilgili Kanun Tasarısı’nın 15’inci maddesiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi önergesi üzerine söz aldım, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye bir gariplikler ülkesi. Yani çok acayip, garip olaylar oluyor Türkiye’de. Dehşet verici olaylar var Türkiye’de. Ve ölümler, yurttaşların felaketleri üst üste geliyor ama hiçbir olayın siyasal sorumlusunu bulamıyoruz. Olaylar var, dehşet verici olaylar var ama siyasal sorumluluklar ortalıklarda yok.

Değerli arkadaşlarım, bu garipliklerden bir tanesi de şu: Türkiye, elektrik kesintileri ve elektrik faturaları nedeniyle ayakta. Geçen gün Antalya’da yurttaşlarla yürüyüş yaptık değerli arkadaşlarım. Elimizde meşalelerle karanlığı, Adalet ve Kalkınma Partisinin karanlığını, yandaş şirketlerin karanlığını protesto ettik ama sadece biz protesto ettik; Enerji Bakanlığı, EPDK seyretti. Hiçbir sonuç değişmedi. Türkiye’de enerji arz güvenliği yok. Türkiye’de üreticiye, sanayiciye, yurttaşa ucuz enerji yok. Elektrik parası ödenmediği için pompalar çalışmıyor; yurttaşın suyu yok, tarlaların suyu yok. Peki, ne var? Elektrik faturalarında yurttaşa kazık var, elektrik kesintileri var, yandaş şirketlere kâr garantisi var değerli arkadaşlarım. Başka ne var? Türkiye’de madenlerde ölüm var, zulüm var, madenlerde yandaşlara rant aktarımı var ama siz öyle bir Enerji Bakanlığı düşünün ki bu tabloda o bakanlığın hiçbir sorumluluğu yok. O görevinin başında tüm enerjisini bu tabloyu izlemek için –yurttaşları değil- şirketleri korumak için kullanıyor. Sürekli yandaş şirketler için özel kanunlar yapılıyor değerli arkadaşlarım.

Maden Yasası 2004 yılında değişti. Sorarsanız, devrim yapıldı o zaman ama uyarıları dinleyen yok. Sonra 2006-2014 arasında 5 defa daha değişiklik yapıldı. Burada bir sorun yok mu? Bu kadar çok kanun neden değişiyor? Çantacılara maden alanlarını kapatanlara yeni olanaklar tanımak için yapılıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi bakanları hukuk tanımadığı için bu değişiklikler yapılıyor. Bu nedenle de kanunlar dikiş tutmuyor. Her defasında daha kötü düzenlemeler getiriliyor.

Değerli arkadaşlarım, 15’inci maddeye bir bakın, çelişki var. Diyor ki bu maddede: “Biz bir sahayı toplarız hep beraber, işte terk edilmişse alan yeniden ruhsatlandırırız ama bunun içinde eğer geçerli ruhsatlar varsa, üst üste çakışırsa bu sefer ikisinin arasında ihale yaparız.” Kendi verdiğiniz ruhsatların geçerliliğini kendiniz kabul etmezseniz nasıl size güvenecek dünya? Dünya size nasıl güvenecek? Bu işlere giren şirketler nasıl güvenecek? Bunun hukuk güvenliğiyle hiçbir ilgisi yoktur, bu maddenin tümüyle çıkarılması lazımdır; bizden söylemesi.

Şimdi, çok daha ilginç bir şey geldi, dün akşam Başbakan Ahmet Davutoğlu imzasıyla bir tasarı daha geldi değerli arkadaşlarım. Elektrik Piyasası Kanunu’yla ilgili, akıllara ziyan bir tasarı geldi. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı kendi siyasi ömrünü uzatabilmek için her şeyi satıyor; ormanları, barajları, akarsuları, her şeyi. Dağıtım şirketlerini de sattı, bu kapsamda 12,7 milyar dolara satıldı bunlar. Sattı da ne oldu? Özelleşince güya her şey güzelleşecekti ama öyle olmadı. Yurttaşların faturaları kabarmaya başladı, elektrik kesintileri başladı, yurttaş isyan etti, mahkemeye gitti, “Böyle fatura olmaz, bu şirketler beni soyuyor, adalet istiyorum.” dedi, mahkemeler “Evet, burada vurgun var, burada soygun var. Böyle olmaz; bu, haksız, hukuksuz tahsilattır; geri ödensin.” dedi ama burası Adalet ve Kalkınma Partisinin Türkiyesi, burada mahkeme kararları uygulanmaz. Ne yapılır? Ayaklar altında paspas yapılır. Seydişehir Alüminyum bunun bir örneğidir. Danıştay kararını uygulamamak için 2 kez kanun çıkardınız, ikisi de iptal edildi. Böyle hukuk devleti olur mu?

Bakın, 305 milyon dolara satılan fabrikanın yanında bedava verilen barajdan satılan elektriğin bedeli neredeyse 2 milyar TL’dir, eski parayla 2 katrilyon lira.

Değerli arkadaşlar, söyleyecek çok şey var ama zamanım bitti. Yazıktır, günahtır; bu ülkeye kıymayın efendiler.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı kanun tasarısının, 3213 sayılı Maden Kanunu’nun 30’uncu maddesinde değişiklik öngören 15’inci maddesinin altıncı fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ERDAL FERALAN (Nevşehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Değişiklik ile bugün madencilik ve çalışma hayatında yaşadığımız sorunları daha da arttıracak havza madenciliğinin ve maden alanında yaşanması muhtemel tekelciliğin sınırlandırılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

16’ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın çerçeve 16 ncı maddesi ile değişik 31 inci maddenin birinci fıkrasının sonuna "Yönetmelik belirlenirken işletme bütünlüğü için birbirine yakın ve mücavir sahalardan da daimi nezaretçi saha adedine bakılmaksızın nezaret edebilir." ifadesinin eklenmesini, ikinci fıkrasında bulunan "30.000 TL" ibaresinin "ruhsat taban bedeli tutarında" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Mehmet Ali Susam                         Doğan Şafak                           Namık Havutça

                    İzmir                                       Niğde                                     Balıkesir

                Sakine Öz                        Kemal Değirmendereli                        Atilla Kart

                   Manisa                                      Edirne                                      Konya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı kanun tasarısının, 3213 sayılı Maden Kanunu’nun 31'inci maddesini düzenleyen 16'ncı maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"MADDE 31 - Kaynak tuzlaları hariç olmak üzere maden ruhsat sahalarındaki işletme faaliyetleri, maden mühendisi nezaretinde yapılır. Maden ruhsat sahalarındaki işletme faaliyetlerinde asgari bir maden mühendisi daimi olmak üzere, işletme tekniği, büyüklüğü ve jeolojik yapısı göz önüne alınarak biri jeoloji mühendisi olmak üzere diğer meslek disiplinlerinden mühendis istihdam edilmesi zorunludur. Daimi nezaretçi ile vardiyalı çalışan işletmelerde işletmenin büyüklüğü ve niteliği esas alınarak her vardiyada zorunlu olarak istihdam edilecek maden, jeoloji mühendisi veya görevlendirilecek diğer mühendislerin görev, yetki ve sorumlulukları, atanma usul ve esasları, eğitimi, çalışma usul ve esasları Bakanlıkça yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.”

              Pervin Buldan                            Hasip Kaplan                               Erol Dora

                    Iğdır                                       Şırnak                                      Mardin

            Nursel Aydoğan                          İdris Baluken

                Diyarbakır                                   Bingöl

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı "Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 16. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"MADDE 16- 3213 sayılı Kanunun 31 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Daimi nezaret ve teknik eleman:

MADDE 31- Kaynak tuzlaları hariç olmak üzere maden ruhsat sahalarındaki işletme faaliyetleri, maden mühendisi nezaretinde yapılır. Maden ruhsat sahalarındaki işletme faaliyetlerinde asgari bir maden mühendisi daimi olmak üzere, işletme tekniği, büyüklüğü ve jeolojik yapısı göz önüne alınarak biri jeoloji mühendisi olmak üzere diğer meslek disiplinlerinden de yeteri kadar mühendis istihdam edilmesi zorunludur. Daimi nezaretçi ile vardiyalı çalışan işletmelerde işletmenin büyüklüğü ve niteliği esas alınarak her vardiyada zorunlu olarak istihdam edilecek maden mühendisi ve görevlendirilecek diğer mühendislerin görev, yetki ve sorumlulukları, atanma usul ve esasları, eğitimi, çalışma usul ve esasları Bakanlıkça yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.

Birinci fıkrada belirtilen istihdam şartlarını sağlamadan maden işletme faaliyetinde bulunulması hâlinde ruhsat taban bedeli tutarında idari para cezası uygulanarak üç ay süre verilir. Bu süre içerisinde de eksikliklerin giderilmemesi hâlinde maden işletme faaliyetleri durdurulur. İstihdam şartlarının sağlanması hâlinde faaliyete izin verilir."

                 Alim Işık                              Mehmet Şandır                         Yusuf Halaçoğlu

                  Kütahya                                     Mersin                                     Kayseri

             Lütfü Türkkan                   Hasan Hüseyin Türkoğlu                             

                  Kocaeli                                   Osmaniye

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ERDAL FERALAN (Nevşehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Halaçoğlu, gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Yapılan düzenlemeyle, maden işletmelerinde maden mühendisinin yanında çalışacak diğer mühendislerden birinin jeoloji mühendisi olması, belirtilen fiillere karşı uygulanan para cezalarının azaltılması ve eksikliklerin giderilmesi için ek süre tanınması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı kanun tasarısının, 3213 sayılı Maden Kanunu’nun 31'inci maddesini düzenleyen 16'ncı maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"MADDE 31 - Kaynak tuzlaları hariç olmak üzere maden ruhsat sahalarındaki işletme faaliyetleri, maden mühendisi nezaretinde yapılır. Maden ruhsat sahalarındaki işletme faaliyetlerinde asgari bir maden mühendisi daimi olmak üzere, işletme tekniği, büyüklüğü ve jeolojik yapısı göz önüne alınarak biri jeoloji mühendisi olmak üzere diğer meslek disiplinlerinden mühendis istihdam edilmesi zorunludur. Daimi nezaretçi ile vardiyalı çalışan işletmelerde işletmenin büyüklüğü ve niteliği esas alınarak her vardiyada zorunlu olarak istihdam edilecek maden, jeoloji mühendisi veya görevlendirilecek diğer mühendislerin görev, yetki ve sorumlulukları, atanma usul ve esasları, eğitimi, çalışma usul ve esasları Bakanlıkça yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.

İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ERDAL FERALAN (Nevşehir) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Ülkemizin jeolojik ve tektonik yapısının bir sonucu olarak, maden sahalarımız ileri derecede kıvrımlanmış, faylarla kırılıp, parçalanmış, alterasyona uğramış, aşınmış, taşınmış ve günümüzde gördüğümüz biçimleriyle şekillenmişlerdir. Bu nedenle, madenlerin aranmasında olduğu gibi işletilmesi sırasında da sahanın jeoloji-jeoteknik özelliklerinin çok iyi tanınıp, takip edilmesi önemli bir zorunluluk olduğu bilinmektedir. Verimli ve güvenli bir işletmenin sürdürülmesi, ancak bu özelliklerin takibi ile mümkün olacaktır. Bu nedenle, madencilik sektöründe jeoloji mühendisliği hizmetleri, madenlerin aranması, araştırılması, bulunması, işletilmesi ve çevre ile uyumlu bir şekilde terk edilmesi süreçlerinde devamlılık arz eder.

Maden arama ve işletilmesi sırasında, her aşamada maden yatağıyla ilgili yeni jeolojik veriler ortaya çıkabilmekte, yüzey ve yeraltı maden jeoloji haritalarına işlenen bu verilerin yorumlanmasıyla yeni hedef alanlar tespit edilmekte, işletme projeleri yeni veriler ışığında geliştirilebilmektedir. 1940'lardan beri işletilen Murgul, Küre ve Divriği gibi maden sahalarında işletmeye paralel olarak yürütülen jeolojik arama ve araştırmalar sonucunda son yıllarda önemli yeni rezervler bulunmuştur.

İşletme süresince maden jeolojisi haritalarının hazırlanması, millî bir servet olan madenlerin en iyi şekilde işletilmesini sağlayacak verileri bünyesinde barındıran önemli bir doküman niteliğindedir.

Maden işletme projesinin uygulanması esnasında karşılaşılacak fay, kırık ve çatlaklar ile kayaçların bozuşmasının tespit edilmesi, jeolojik birimlerin davranışları ve dayanım parametrelerinin belirlenmesi, sahanın yeraltı suyu/hidrojeolojisi gibi jeolojik ve jeoteknik unsurlar, üretimin yönlendirilmesinin yanı sıra can ve ekonomik kayıplara yol açabilen kazaların ortaya çıkmasına neden olacak önemli jeolojik risklerdir. Bu risk, açık işletmelerde jeolojik birimlerin özellikleri dikkate almadan belirlenen şev açıları ve yüksekliklerinin neden olduğu ciddi heyelanlar, kaya düşmesi veya devrilmeleri şeklinde olarak ortaya çıkarken, kapalı işletmelerde blok düşmesi, yıkılma, tavan çökmesi, yanlış tahkimat, su basması olarak karşımıza çıkmaktadır.

Sonuç olarak, jeolojik yapı, kayaçların özellikleri ve yeraltı suyu gibi jeolojik ve jeoteknik unsurları dikkate alınmayan işletmelerde can kayıplarının yanı sıra üretim ve diğer ekonomik kayıplar da söz konusu olmaktadır. Nitekim son yaşanan Afşin Elbistan, Soma ve Ermenek maden kazaları, bu jeolojik risklerin öngörülmemesi ve gerekli önlemlerin alınmaması sonucunda meydana gelmiştir.

Yine, 4857 sayılı İş Kanunu ve ilgili yönetmeliği dikkate alındığında, jeoloji mühendisleri de maden iş yerlerinde iş güvenliği uzmanı olarak görev yapmaktadırlar.

Belirtilen nedenlerle, maden mühendisi işletme yöntemlerini, jeoloji mühendisi ise jeolojik, jeoteknik, hidrojeolojik ve yapısal jeoloji çalışmalarını yürütmesi hâlinde verimli ve daha sağlıklı ve güvenli bir çalışma ve işletme ortamı oluşacaktır.

Bu itibarla, maden işletmelerinde maden mühendisi ile birlikte bir jeoloji mühendisinin beraber çalışmaları amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın çerçeve 16 ncı maddesi ile değişik 31 inci maddenin birinci fıkrasının sonuna "Yönetmelik belirlenirken işletme bütünlüğü için birbirine yakın ve mücavir sahalardan da daimi nezaretçi saha adedine bakılmaksızın nezaret edebilir." ifadesinin eklenmesini, ikinci fıkrasında bulunan "30.000 TL" ibaresinin "ruhsat taban bedeli tutarında" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Ali Susam (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ERDAL FERALAN (Nevşehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sakine Öz, Manisa Milletvekili.

Buyurun Sayın Öz. (CHP sıralarından alkışlar)

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maden Kanun Tasarısı’nın 16’ncı maddesi üzerine söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, 2014 yılı bizim için kapkara geçti. Yüreklerimiz, bir avuç kömüre yüzlerce ömür adamış madencilerin, yaşamları kararmış kadın ve çocuklarımızın acısıyla yandı. Bu acıyı bir nebze hafifletmek, yaraları sarmak için çare sayılan Meclis ise Hükûmetin vurdumduymaz siyasetine yenik düşürülmek istendi, düşürüldü. 13 Mayıstan sonra, madenciliğin ve işçi güvenliğinin gerçek sorunlarına değil bakanları ve kurumları aklamaya odaklanmış bir Meclis araştırma komisyonu faaliyetiyle âdeta Soma’nın ve Ermenek’in gerçekleri örtüldü, uyuşturulmak istendi.

Soma Komisyon Raporu’na karşı yazdığımız 250 sayfalık muhalefet şerhinde de açıkladığımız gibi, madencilikte temel ilkemiz, verimli yerli enerji kaynaklarına, denetimli proje ve üretime odaklanmak, kamunun madencilik birikimini ve etkinliğini yeniden gündeme getirmek, madencinin ve mühendisin alın terini, ailelerinin emeğini gecikmeden teslim eden bir anlayış geliştirmek olmalıdır. Firmaya ceza kesmenin, sektörü para sopasıyla terbiye etmenin tek başına bir anlamı yoktur. Gerekli yönetmelikleri, özenli denetimleri yapmadığımız sürece, yetkilerini elinden almaya kalktığımız TMMOB’a bağlı odaların sizi sürekli uyardığı madenlerde iş güvenliğinde acil önlemleri almadan firmaları sadece cezayla uslandırmaya çalıştığınız sürece yine sonuç elde edemeyeceksiniz.

Çok açık bir gerçek var: Bizim, Soma Komisyonunda da açıkça vurguladığımız gibi, MİGEM’in gerçek denetim yetkisini proje süreçlerinde kullanmaması, MTA’nın havza madenciliği birikiminin devre dışı bırakılması, ruhsatlandırma ve jeolojik etüt süreçlerinin fizibilite çalışmalarının yeterince yapılmaması, hem Soma’da hem de Ermenek’te facianın göz göre göre gelmesine neden olmuştur.

Maden üretim sahasında devletin elindeki üretim haritasının şirketin haritasından farklı olması, sondaj verilerinin jeolojik etütlerinin düzenli yapılmaması Ermenek’teki su baskınında açıkça etkili olmuş, Soma Komisyonunda da Ermenek hakkında soru sorduğumuz MİGEM yetkilisi, firmanın üretim yaptığı gerçek sahayı ve sondaj değerlerini bile açıkça gösterememiştir.

Çalışma Bakanlığı, denetimlerinde, açıkça iki yıldır düzenli sondajların yapılmadığını belirtmesine karşın gerek MİGEM’in gerekse firmanın acil adımlar atmaması, hem Ermenek’te hem de Soma’da acının boyutlarını derinleştirmiştir.

Hükûmet, 13 Mayıstan bu yana geçen sekiz ayda, maden sektöründe ve iş güvenliğinde kalıcı adımlar atılmasına dair onlarca çözüm paketine, mühendis odalarının raporlarına, Soma Komisyonunun çözüm listelerine kulaklarını tıkamıştır. Binlerce madencimiz gelecek endişesiyle, birikmiş alacaklarıyla boğuşurken, Bakanlık güvenceli madencilik yerine madenleri kapatma yoluna gitmiş, göstermelik nedenlerle sektörü büsbütün tedirgin etmiştir. 11 Ocak 2014’te Soma faciasına kadar kapatılan maden sayısı 208 idi, 13 Mayıstan 31 Aralığa kadar sayı aniden 661’e çıktı. 13 Mayıs Soma faciasından bugüne kadar faaliyeti durdurulan bu 661 ruhsat sahasından 6’sı kamuya, 655’i özel ve gerçek hukuk tüzel kişilerine ait. Bakanlık, Ermenek faciasından sonra ise 188 maden sahasında üretimi durdurdu.

Siz, AKP sıraları, Soma ile başlayan, oradan Ermenek’e uzanan facialar zincirinde rant çarkları içine o kadar hapsoldunuz ki bir yandan bakanları aklarken, MİGEM ve TKİ’yi paklarken, Hükûmete madencilikle ilgili öneri getirmeye kalkan Komisyonun AKP’li üyelerine sırtını dönen ilk kişi Başbakan Davutoğlu oldu. Ne acı ki Soma Komisyonunun çözüm önerileri listesini dinlemeyen Hükûmet, Soma Komisyonu raporunu açıklamadan önce iş sağlığı, güvenliği ve madencilik alanında yeni yanlışlara imza atacak paketi açıklamış, Meclisten çıkan kendi sesine dahi kulak tıkamış, bir kez daha Meclis iradesini, bizlerin iradesini yok saymıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SAKİNE ÖZ (Devamla) – Sayın milletvekilleri, MİGEM bu tasarıyla denetim yetkilerini büyük bir oranda özel sektöre devrederken, “yetkilenmiş tüzel kişi” adı altında devletin madenlerdeki anayasal denetim görevini şirketlere terk ediyor, siz de bunlara izin veriyorsunuz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

17’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı “Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 17. Maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Ruhsat sahibi sahasında gerekli emniyet tedbirlerini almak ve sahanın son durumunu gösterir imalât haritası ve jeoloji mühendisi veya biri jeoloji mühendisi olmak üzere diğer mühendislerle birlikte hazırlanan maden jeoloji haritasını Genel Müdürlüğe vermek suretiyle terk talebinde bulunabilir."

           Hasan Hüseyin Türkoğlu                            Alim Işık                     Lütfü Türkkan

                     Osmaniye                                       Kütahya                           Kocaeli

                  Mehmet Şandır                             Yusuf Halaçoğlu

                       Mersin                                          Kayseri

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı kanun tasarısının, 3213 sayılı Maden Kanunu’nun 32'inci maddesini düzenleyen 17’inci maddesinin birinci fıkrasında geçen "imalat haritası ve" ibaresinden sonra gelmek üzere jeoloji mühendisi tarafından hazırlanan" ibaresinin eklenmesini; üçüncü fıkranın sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"Bu süreci Çevre ve Şehircilik Bakanlığı izler ve denetler."

              Pervin Buldan                          Mülkiye Birtane                          Hasip Kaplan

                    Iğdır                                         Kars                                        Şırnak

                 Erol Dora                               İdris Baluken

                   Mardin                                     Bingöl

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 17 nci maddesiyle düzenlenen 32 nci maddenin birinci fıkrasında bulunan "imalat haritası ve" ibaresinden sonra "jeoloji mühendisi tarafından hazırlanan" ibaresinin eklenmesini, üçüncü fıkrasının sonuna, "Ruhsat sahibinin bu alanda yaptığı faaliyetlerin bedeli, çevre ile uyum planı çalışmalarını gerçekleştirmek üzere ruhsatı veren idarenin muhasebe birini hesabına yatırılan teminattan karşılanır." ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

          Mehmet Ali Susam                         Doğan Şafak                       Mehmet Hilal Kaplan

                    İzmir                                       Niğde                                      Kocaeli

                Sakine Öz                             Namık Havutça                             Atilla Kart

                   Manisa                                    Balıkesir                                    Konya

        Kemal Değirmendereli

                   Edirne

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ                    AHMET ERDAL FERALAN (Nevşehir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Hilal Kaplan, Kocaeli Milletvekili.

Buyurun Sayın Kaplan. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, bugüne kadar maden iş kolunda yaşamını yitirenleri saygıyla anıyor ve bugün Türkiye genelinde emeklerinin karşılığını alamadıkları nedeniyle greve giden metal işçilerinin mücadelelerini destekliyor, başarılar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, maden kazaları ve kaza sonucu ölümler, özelleştirmenin başladığı 2000’li yıllardan bu yana hızla bir artış göstermiştir. Özellikle son dönemlerde Soma’da, Ermenek’te, Zonguldak’ta ve birçok ilimizde meydana gelen maden kazalarında birçok yurttaşımız yaşamını yitirdi. Hepimizin yüreği burkuldu. Yüreğimizin bir kısmı, maden ocaklarında, yerin altında kaldı. Bir daha bu acı tablonun yaşanmaması için alınması gereken tedbirleri konuşmamız gerekirken maalesef ne yazık ki hiçbir konudan ders çıkarmış değiliz.

Bu iş kazalarının ve ölümlerin artış nedeni, Sayın Bakanım, özelleştirmedir. Adına da özelleştirme diyemiyoruz. Özelleştirmede bazı ortamların, devletin, kamunun yararına düzenlenerek verilmesi gerekirken, bunun adı özelleştirme olduğu hâlde, hiçbir şekilde çalışanın, kamunun ve devletin yararı gözetilmeksizin birilerine âdeta peşkeş çekilmek, birilerine rant sağlamak uğruna yapılmış olan bir durum.

Düşünebiliyor musunuz değerli milletvekilleri, devlet madendeki kömürü kendisi çıkarmıyor, birilerine “Gel çıkar. Senin çıkardığın kömürün hepsini de ben alırım. Senden istediğim, sadece bunun maliyetini düşürmen.” diyor.

Sayın Bakanım, sayın Hükûmet yetkilileri; bu, özelleştirme mi?

Değerli milletvekilleri, devletten bu işi devletin istediği doğrultuda alan ya da kiralayan ucuza çıkaracak kişi ne yapar? Tek amacı kârdır. Daha fazla kâr için devletten aldığı işi alt taşerona verir, iş güvenliği tedbirlerini göz ardı etmeye başlar, çalışma koşullarını ve saatlerini ağırlaştırır. Dolayısıyla, neye davetiye çıkarır? İş kazalarına davetiye çıkarır. Aslında bunlara “iş kazası” demek de biraz ayıp oluyor. Bunlara aslında “iş cinayetleri” demek daha doğru çünkü bilinçli ve sistemli bir şekilde resmen davet ediyoruz.

Şimdi, tam bu noktada bir kanun teklifi verdim. Verdiğim kanun teklifi şuydu: “Devlet kömür üretimini kendisi yapsın, hiçbir koşulda redevans sözleşmesi yapmasın.” dedim. Bunun neresi sakıncalı? Hani “Devlet büyük.” hani “Devlet, her istediği kurumda istediğini yapma yetkisine sahip, çalışanlarının haklarını tam sonuna kadar verecek.” diyordunuz. O zaman neden kömürü, özellikle enerji gibi önemli bir maddeden elde ettiğimiz bir ürünü özelleştirmeye veriyorsunuz? Bakın Sayın Bakanım, bizden 5-6 kat daha fazla üretim yapan ülkelerde ne yazık ki bizim iş kolumuzda yapılan ölümler söz konusu değil. Acaba bunların fıtratında iş kazaları yok mu? Yani, bunu fıtrata bağlamak mı… Bir empati yapmanızı istiyorum değerli milletvekilleri, yerin altında, 500 metre altında çalışan maden işçisi işin zorluğunu, tehlikesini bilerek madene girer. Sorumlu bir devlet de vatandaşının çalışma ortamını, iş güvenliğini, can ve mal güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğunu bilir. Sayın Bakanım, kusura bakmayın, hiç kimse kusura bakmasın, devlet ve ilgili Bakanlığınız bu konuda suçludur. İyi niyetiniz ile yumuşak davranışlarınız bu olayı örtbas etmeye yetmez. Benim sizin iyi niyetinizden hiç kuşkum yok, ancak madende yitirdiğimiz canlar, geride kalan eş ve öksüz çocuklar hepimizin birer ayıbıdır. Eğer bu fıtrat değilse neden biz ILO sözleşmelerinden 176 sayılı Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi’ni imzalamıyoruz?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – İmzaladık.

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) – İmzaladık sonradan, daha yeni oldu bu süreç.

Zimbabve, Zambiya, Arnavutluk, Ermenistan, Çek Cumhuriyeti gibi artık ekonomik ve sosyal gelişim olarak bizim çok gerimizde olan ülkeler imzalamışken biz neden bunu Soma ve Ermenek cinayetlerinin olmasından sonra düşünüyoruz? Bakın, değerli milletvekilleri, bu kazalarda, bu iş cinayetlerinde devletin hiç sorumluluğu yok mu, tamamen maden işletmecisine mi sorumluluk bırakılıyor? Denetim yok, iş güvenliği tedbirlerinin alınması yok, ruhsatlandırma süreci dilediği şekilde veriliyor, çalışma koşulları ve saatleri madencinin insafına bırakılmış, sosyal olanaklar tanınmıyor. Peki, bunları sağlamakla yükümlü olan organ kim? Devlet. Devlet nasıl bu şeyde hiçbir suçu olmadan böyle zeytinyağı gibi suyun üstüne çıkıyor, ayıklanıyor? Bence, onun için, bu yaşanan olaylardan ders çıkarmak noktasında herkesin sorumluluğu mutlaka var ama en başta devletin çok ciddi bir sorumluluğu olduğuna inanıyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı kanun tasarısının, 3213 sayılı Maden Kanunu’nun 32'inci maddesini düzenleyen 17’inci maddesinin birinci fıkrasında geçen "imalat haritası ve" ibaresinden sonra gelmek üzere jeoloji mühendisi tarafından hazırlanan" ibaresinin eklenmesini; üçüncü fıkranın sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"Bu süreci Çevre ve Şehircilik Bakanlığı izler ve denetler."

İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ                    AHMET ERDAL FERALAN (Nevşehir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maden jeoloji haritalarını hazırlayacak tek meslek disiplini olan jeoloji mühendisi ibaresi bu maddeye eklenmeli ve yıllardır maden kanunu uygulama yönetmeliği içinde bir sorun alanı olarak görülen, hatta bu konuda idari davalara konu olan işlemin ortadan kaldırılarak maden jeoloji haritalarının hangi meslek disiplini tarafından hazırlanacağı hususuna açıklık getirilmektedir.

Ayrıca ruhsat sahibinin alacağı tedbirlerin ilgili bakanlıkça izlenip denetlenmesi, hem siyasal sorumluluk hem de işleyiş açısından elzemdir.

Değişiklik ile bu sorunların giderilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı "Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 17. Maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Ruhsat sahibi sahasında gerekli emniyet tedbirlerini almak ve sahanın son durumunu gösterir imalât haritası ve jeoloji mühendisi veya biri jeoloji mühendisi olmak üzere diğer mühendislerle birlikte hazırlanan maden jeoloji haritasını Genel Müdürlüğe vermek suretiyle terk talebinde bulunabilir."

Yusuf Halaçoğlu (Kayseri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ                               AHMET ERDAL FERALAN (Nevşehir) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan düzenleme ile, maden jeoloji haritalarının hazırlanmasında bir jeoloji mühendisinin görevli tutularak bu alanda uygulamada yaşanan sorunların giderilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

18’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı kanun tasarısının, 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 36'ıncı maddesini düzenleyen 18'inci maddesinde geçen “ruhsat taban bedeli” ibaresinin "ruhsat taban bedelinin iki katı" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Pervin Buldan                            Hasip Kaplan                            İdris Baluken

                    Iğdır                                       Şırnak                                      Bingöl

         Sırrı Süreyya Önder                          Erol Dora

                  İstanbul                                     Mardin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 18 inci maddesinde bulunan "ruhsat taban bedeli" ibaresinin "ruhsat taban bedelinin yarısı" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Mehmet Ali Susam                              Doğan Şafak                                    Sakine Öz

               İzmir                                            Niğde                                           Manisa

        Haluk Eyidoğan                     Muhammet Rıza Yalçınkaya                 Kemal Değirmendereli

             İstanbul                                          Bartın                                           Edirne

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ERDAL FERALAN (Nevşehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Kemal Değirmendereli, Edirne Milletvekili.

Buyurun Sayın Değirmendereli. (CHP sıralarından alkışlar)

KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 683 sayılı Maden Kanunu’nun 18’inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış buluyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, konuşuyoruz iki günden beri. Son söyleyeceğimi ben baştan söylemek istiyorum. Bu kanun, bu hâliyle, madencilik sektörünün önünü açmaktan, sektörü geliştirmenin ötesinde, güçlendirmenin ötesinde, sorunlarını çözmenin ötesinde, madencilik faaliyetlerini desteklemenin ötesinde, sektörü küçültecek bir yasa niteliğini taşımaktadır. Nasıl daha önce çıkarılan yasalar küçük çiftçiyi bitirdiyse, nasıl daha önce çıkarılan yasalar küçük esnafı bitirdiyse bu çıkacak olan yasa da küçük madenciyi bitirecektir. Benim ilim Edirne’de yer altı maden işletmelerinde 2 bini aşkın insan çalışmaktadır. Bilmiyorum yani 2 bin istihdam çok önemli bir istihdam olarak görülmeyebilir ama biraz önce söylediğim gibi, bir maden işçisi 12 ayrı sektörde işçiye iş imkânı sağlıyor. Yani ben bir çalışma yaptım, sadece Edirne’deki madencilik sektörünün Edirne ekonomisine katkısı 3 tane ilçenin tarım topraklarının katkısından fazla. Yani bu yasa çıktığında benim 3 tane ilçemi su basmış olacak ve bir daha ben bu ilçelerden, bu ilçelerin topraklarından bir gram dahi ürün alamamış olacağım. Bu, yaklaşık olarak 150-200 bin ailenin geçimine eş değer bir kayıp olacak. Bu anlamda, başından beri, arkadaşlarım da ben de sektörün içinde olan birisi olarak bu sektörü desteklemeliyiz, burada iyi maddeler olmakla beraber esas olan -yani sektöre ceza, ceza, ceza ama- konu, sektöre sıçrama yaptıracak olan teşvikleri göremiyoruz, bunu besleyecek maddeleri göremiyoruz. Yani buna gerçekten gönülden üzüldüğümü paylaşmak istiyorum burada.

Bir diğer önemli konu da, yine söz edildi, ben de bir maden mühendisi olarak bu kanunla getirilen yetkilendirilmiş tüzel kişilerin yaratacağı sakıncaları Komisyon görüşmelerinde de paylaşmıştım, yani bu “yetkilendirilmiş tüzel kişiler” kavramı yeterince açık değil. Evet, yönetmelikle belirlenecek, yani Sayın Bakanın ve ilgililerin söz verdiği gibi, ümit ediyorum, bu yönetmelik belirlenirken odaların da görüşleri alınarak burada maden mühendislerinin, jeoloji mühendislerinin ellerinden alınmış olan kendi nam ve hesaplarına çalışma imkânını giderecek birtakım önlemlerin alınması çok önemli olacaktır.

Değerli arkadaşlar, bir diğer önemli konu, gerçekten aceleye getirildi bu yasa. Oysa, biz, bu yasayı hazırlarken Soma Raporu’ndan faydalanmalıydık. Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2010 yılında çalışmış olduğu Meclis Araştırması Komisyonu raporu tuğla gibi bir rapor, gerçekten aylarca üzerinde çalışılmış, sektörün bütün bileşenleriyle görüşülmüş ve madencilik sektörüne bir vizyon çizer nitelikte bir rapordu, bundan da faydalanılmamış. Bu anlamda, sektörün de, tarafların da yeterince sindiremeden hazırladığı bir kanun olarak geliyor.

Bu eksikleri önergelerimizle giderirsek sektöre faydalı işler yapacağımıza inanıyor, yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı kanun tasarısının, 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 36'ncı maddesini düzenleyen 18'inci maddesinde geçen "ruhsat taban bedeli" ibaresinin "ruhsat taban bedelinin iki katı" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erol Dora (Mardin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ERDAL FERALAN (Nevşehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

EROL DORA (Mardin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Değişiklikle yaptırımın daha da etkin kılınması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Böylece, birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.52

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.59

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49’uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

683 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm çerçeve 23’üncü maddeye bağlı ek 10 ile ek 11’inci maddeler ve çerçeve 24’üncü maddeye bağlı geçici 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29 ve 30’uncu maddeler dâhil olmak üzere, 19 ila 30’uncu maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 683 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarı bazı yetkileri düzenliyor ama her nedense sorumlulukları düzenlemiyor. Daha evvel defalarca ifade ettik, bu Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı artık âdeta bir yetki fetişisti hâline geldi. Bunu özellikle, bilerek ifade ediyorum. Yetki, yetki, yetki, yetkiye doymuyor ama sorumluluğu görünce bir tazı gibi kaçıyor. Sorumluluktan kaçmayın. Yetki varsa sorumluluk da vardır. Bu tasarı iktidarın bir sorumluluktan kaçma düzenlemesidir aynı zamanda.

Bir de plansız programsız… Hükûmet dediğin, Bakanlık dediğin bir plan, program içerisinde çalışır; planlama yapar, örgütleme yapar, onun dışında, kadrolama yapar, denetleme yapar yani yönetim fonksiyonlarını yerine getirir ama başta planı yok.

Şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonuna teklif hâlinde bir madde getirildi. Diğer kanunlarda da öyle, diğer konularla da ilgili… Şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonunda şu anda, şu dakikada bir sağlık bilimleri üniversitesi kurulması görüşülüyor. Ayrı bir üniversite kuruluşu, Millî Eğitim Komisyonunda, Maden Kanunu’na ilişkin düzenlemeler var. Şimdi, ben merak ediyorum, iş güvenliğiyle ilgili Çalışma Komisyonunda çeşitli düzenlemeler... Yani, plan yok, program yok, hesap yok, kitap yok, durum bu.

Peki, Soma’da 1 Aralıkta 2.831 maden işçisi telefon mesajlarıyla işten atıldı. Şu elimde gördüğünüz not maden işçilerinin elinden çıkma, bizzat onların kaleme aldığı ve bana verdikleri talep. Bir an evvel tazminatlarının ödenmesini istiyor işçilerimiz. Peki, ona ilişkin düzenlemeyi ne zaman yapacak bu Hükûmet? En kısa zamanda iş yerlerinin -yani madenlerinin- güvenli bir şekilde açılmasını ve çalışmaya başlamak istiyorlar. Kredi ve kredi kartı borçları var; bunların bir süre ertelenmesi gerekir. Ermenek’teki işçiler gibi kendilerinin de kamuda istihdam edilmelerini bekliyorlar. Kazadan, 13 Mayıstaki faciadan zarar gören ailelerin mensupları müracaatlarını yaptı, daha istihdamları yapılmadı. Bu işten atılan işçilerin durumları ne olacak?

Sayın Hükûmet, unutmayın ki İŞKUR kapsamında, toplum yararına uygulamalar çerçevesinde dokuz aylığına da olsa Şanlıurfa’da 10 bin kişiyi işe aldığınızı, istihdam ettiğinizi de biliyoruz ve takip ediyoruz, ona göre. İşçilerimizin istihdamına ilişkin düzenlemeleri de yapmanız gerekir.

Ramazan ayında yer altında maden işçisiyle iftar açmadınız mı Sayın Bakan? Bu maden ocaklarını öve öve bitiremediniz. Maden faciaları oldu, işçiler işten atıldı; işçilerin yanında değilsiniz, göremiyoruz sizi. Ne yapmak istiyor Hükûmetiniz? Bunları açıkça anlatmanız lazım.

Soma Yırca’da termik santral yapılması için birtakım ihaleler, kamulaştırmalar yaptınız ve firmayla halkı karşı karşıya getirdi Hükûmetiniz, siz getirdiniz. Buna ne hakkınız var?

İhalesiz, hukuksuz, yönetim kurulu kararı olmaksızın süre uzatımları, vesaireler; bunları daha önce de gündeme getirdik, önümüzdeki günlerde de tekrar gündeme getireceğiz.

Facialar oluyor, hayatlar kayboluyor, ocaklar sönüyor, ondan sonra taziye ziyareti, “Ya bir mektup yazsaydınız, keşke şu madenlerin durumunu bize anlatsaydınız.” diyorsunuz. Yani, Türkiye’nin şahsi ve keyfî bir yönetim altına girdiğini bu davranışlarıyla iktidar sahibi kişiler, başta Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Hükûmet mensupları ortaya koyuyorlar. 804 işçi iki aylık maaşlarını alamadığı için Uyar Madenciliği 2012 yılında şikâyet etmiş. Ne yaptınız? Hiçbir şey yapmamışsınız. Daha nasıl mektup yazacak vatandaş ve işçiler size? 2013 25 Aralıkta Çalışma Bakanlığına 121 işçi şikâyette bulunmuş, şikâyetleri sümen altı, hiçbir çözüm üretmemişsiniz, işte mektubu yazmış işçi size. Sadece 2009-2013 yılları arasında Darkale Maden Ocağı’nda 1.120 maden kazası meydana geliyor, aldığınız bir tedbir yok.

Şimdi, çok önemli bir husus daha: Bu plansız programsız ve hesapsız kitapsız böyle yasama faaliyeti ve icraat yapmanın en büyük örneklerinden birisi de bu kanun tasarısıdır değerli arkadaşlar. Soma Komisyonu çalışmasını titiz bir şekilde yaptı, noksanlıklarıyla beraber ama çok ciddi bir rapor koydu ortaya. İktidar mensubu komisyon üyesi milletvekilleri, muhalefet olarak ciddi bir katkı vermeye de çalıştık bütün noksanlıklarına rağmen. O noksanlık da özünde sadece Hükûmeti bu kazadan, kazadaki sorumluluğundan sıyırma gayreti vardı, onları da dile getiririz. Fakat diğer hususlarda Enerji Bakanlığı bu kanun düzenlemelerini niye dikkate almaz? Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu araştırma komisyonunun raporlarını siz niye dikkate almıyorsunuz iktidar olarak? Bu, tamamen kınanması gereken bir durumdur.

Raporda, madencilik sektöründeki temel sorunlar, denetimden maden işletmeciliğine, redevans ve hizmet alımı uygulamasından taşeron uygulamalarına, iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili altyapı sorunlarından madencilik sektöründe bütüncül, bilimsel ve teknik yaklaşımdan kaynaklanan sorunlar ayrıntılı olarak dile getirildi. Bu raporların sonuçlarının incelenmesi ve önerilerin değerlendirilmesi gerekirken, bu tasarı hazırlanırken ve Komisyondaki nihai biçimi verilirken bu çalışmaların ve yapılan değişiklik önerilerinin tamamına yakını göz ardı edilmiştir.

Yaşanan her büyük maden kazasından sonra mevzuat değişikliği yapılıyor ancak gerçek sorunlara bir türlü dokunulmuyor.

Bu tasarı, başta kömür olmak üzere kamunun elindeki işletmeleri redevans yöntemiyle işletmek için kanuni altyapıyı hazırlıyor. Cezalar ve diğer mali konularla ilgili yandaş şirketlerin beklentilerini karşılamak için birtakım düzenlemeler var. “Yetkilendirilmiş tüzelkişi” adı altında bir yapı oluşturularak maden kazalarının ardından Hükûmete karşı oluşan tepkiyi azaltmak ve başka yöne kanalize etmek ve sorumluluktan sıyrılmak gayreti vardır.

Teknik nezaretçilik yerine MİGEM’den yetki belgesi almış, yetkilendirilmiş tüzelkişiler adıyla bir teşekkülün kurulmasını doğru bulmuyoruz. Madenler devletin, kamunun malıdır. Anayasa’nın 168’inci maddesinde bu açıkça belirtilmiştir.

Devletin denetim hakkını da özelleştiriyorsunuz. Peki, devlet ne yapacak kardeşim, denetimi de yapmazsanız ne yapacak yani? Bu çok kötü bir pervasızlıktır.

Şimdi, Meclis Araştırma Komisyonu raporunda kamuya ait maden işletmelerinde taşeronluk sistemi kaldırılmalıdır. Bu tasarıyla kamuda redevans konusunda bir düzenleme yapılmıyor, yapılması gerekirdi.

Yine, araştırma komisyonu “Madencilik sektörünün devlet hakkı, özel idare payı, harçlar, teminatlar gibi yükümlülükleri azaltılmalı.” diyor, bu tasarı aksine artırıyor. Önerilerin aksine işletme ruhsat harcı 1,5 kat ile 15 kat arasında artıyor, devlet payı yüzde 50 artırılıyor. Soma maden kazası araştırma komisyonu raporunda getirilen önerilerin aksi düzenlemeler yapılıyor.

Bu düşüncelerle eleştirilerimizin mutlaka dikkate alınmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde ikinci konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Osman Aydın, Aydın Milletvekili.

Buyurun Sayın Aydın. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OSMAN AYDIN (Aydın) – Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; 683 sıra sayılı Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine grubum adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Madencilik sektörü hakikaten ekonomimiz açısından büyük önem taşıyan bir sektördür. 2013 rakamlarını göz önüne aldığımızda 107 milyar dolar gibi bir ithalat rakamının “madencilik” tanımı altındaki değişik emtialardan meydana geldiği açıkça görülmekte. Bunun 60 milyar dolara yakın kısmının petrol ve Petrol Kanunu’yla yönetildiği düşünülürse, Maden Kanunu’nu ilgilendiren yani bu tasarıyı ilgilendiren ekonomik büyüklüğün ithalat rakamlarında 50 milyar dolar gibi bir rakama karşılık geldiği açıkça görülmektedir.

Yani bu rakamlar 2014 yılında bundan çok farklı değildi. Bu seviyelerde dış ticaret açığı verdiğimiz, ithal ettiğimiz maden ürünleri 50 milyar dolar seviyesinde dış ticaretimizde; ekonomimizin en önemli sorunu olan dış ticaret açığında 50 milyar dolar gibi bir rakamı oluşturmakta. Bundan dolayı, bu öneminden dolayı madencilik sektörü, hakikaten, felsefe olarak, düşünce olarak geri kalmış yöre teşvikleri gibi en büyük teşvik verilen sektörler içinde yer almakta. Sektör olarak, gelişmiş bölgelerde dahi bu faaliyeti sürdürseniz geri kalmış yöre teşviklerinden felsefe olarak yararlanıyorsunuz, yararlanmanız gerekiyor. Çünkü madencilik, hakikaten, bir başka yönüyle de kırsal kesimde istihdam sağlayan en önemli sektördür fakat günümüzde, maalesef, Hükûmetimizin icraatlarında bu anlayışı, bu felsefeyi hiç göremiyoruz.

Örneğin, arkadaşlar, Haziran 2012’de Başbakanlık tarafından bir genelge yayınlandı. Bu genelge aynen şu şekildeydi: Tüm kamu varlıklarının, gayrimenkullerinin kiralanması Başbakanlığın iznine bağlandı iki satırlık bir genelgeyle. Bu iki satırlık genelgenin neticesinde en büyük darbeyi madencilik sektörü yedi maalesef arkadaşlar. Madencilik sektörünün yediği bu darbeyi rakamlarla ifade edecek olursak; 2012 Haziran ayından itibaren madencinin iş yeri açmak için, ocak açmak için yapmış olduğu; orman arazilerinde, hazine arazilerindeki izinlerini alamaması nedeniyle binlerce dosya izin almak için Başbakanlıkta yığıldı arkadaşlar ve bu binlerce dosya izin alamadığından dolayı, bu birikintinin neticesinde izin alamamaktan dolayı, bu genelgenin uygulanması neticesinde 2013 yılında madencilik sektörü, arkadaşlar, eksi 4,8 küçüldü ama 2013 yılında ülke ekonomimiz 4,1 büyümüştü arkadaşlar. Bu genelgenin neticesinde ocak açılamaması, üretim yapılamaması neticesinde madencilik sektörü eksi 4,8 küçülmüştür arkadaşlar. Bu ne demek, eksi 4,8 ne demek? Arkadaşlar, 2002 felaketi, 2002’de yaşadığımız ekonomik krizin büyüklüğü eksi yüzde 5,1 idi. Yani bu genelge neticesinde, ocak açamamaktan, üretim yapamamaktan dolayı madencilik sektörünün uğradığı büyük felaketi açık ve net bir şekilde ortaya koymakta.

Netice ne oldu? 2014’ün başında Başbakanımız bir talimat verdi, bu dosyaların tamamı ilgili kurumlara, ilgili dairelere iletildi ve kanunlar çerçevesinde bu izinler verildikten sonra, 2014 yılında ilk üç çeyrekte yüzde 8 civarında büyüme gerçekleşti madencilik sektöründe. 2014 yılındaki büyüme rakamı daha henüz açıklanmadı ama 3’ün altında olacağı görülüyor arkadaşlar. Bunu göz önüne aldığımız takdirde, genelgenin sektöre vermiş olduğu, madencilik sektörüne vermiş olduğu zarar apaçık, aleni olarak ortada görülmektedir. Bu genelgenin süratle uygulamadan kaldırılması lazım arkadaşlar, madencinin en büyük sorunlarından bir tanesi bu genelgedir ve bu genelgenin süratle devreden kaldırılması lazım.

İkinci bir konu, yeni gündeme geldi, Orman Yasası çerçevesi içinde kiralama bedelleriyle ilgili yeni yapılan yönetmelik çerçevesinde akla hayale gelmeyen bir bedel artışıyla karşılaştı madencilik sektörü. Arkadaşlar, madencilik sektörü kamu arazilerinden iki amaçla yararlanmakta. Bir tanesi, ocak üretimi, madeni üretmek için kiraladığı alanlar; bir tanesi de tesisler için kiraladığı alanlar, tesis kurmak için kiraladığı alanlar. Çünkü tesisler, hakikaten, şehrin bir kenarında tozuyla dumanıyla şehre rahatsızlık yarattığı için bunların özellikle orman arazilerine, dağlara çıkmakta olduğunu görüyoruz. Fakat ne hikmetse bu son yönetmelik değişikliğiyle yüzde 600’lere varan fiyat artışları gerçekleştirildi. Bu fiyat artışlarıyla, madencilik faaliyetinin bu fiyatlarla yapılması, kiralanması, bu kira bedellerinin ödenmesi mümkün değildir arkadaşlar.

Örnek vereceğim: 100 dönümlük bir orman arazisinde ağaçlandırma bedeli bir defaya mahsus alınıyor, eskiden 100 bin liraydı, şu anda 111 bin lira. Buna karşı herhangi bir itirazı yok madencilik sektörünün. Fakat yıllık ödenen kira bedeli var arkadaşlar, 100 dönüm arazi için 47 bin TL. Bunu genelgeden önce 47 bin TL ödeyen madenci, şu anda bu yeni genelgeyle 217 bin lira kira bedeli ödüyor arkadaşlar. İkinci bir hesaplamayı, fabrika yeri için, tesis yeri için kiralanan 100 dönümlük yer için yaptığımızda “arazi tahsis bedeli” dediğimiz her yıl alınan bedel 94 bin TL 622 bin TL’ye çıkarılmış arkadaşlar. Bu bedel, Gediz Ovası’nda, Menderes Ovası’nda dönüm başına mülkiyet değerinin karşılığıdır arkadaşlar. Bu bedellerin ödenmesi mümkün değildir, bu bedellerin tahsil edilmesi de mümkün değildir, bu bedellerle madencilik faaliyetinin sürdürülmesi de mümkün değildir.

Torba kanunda yarattığımız iki tane farklılığı yer altı kömür işletmelerimiz karşılayamadı. Bu yarattığımız iki farklılık şuydu: Yevmiyeleri 2 katına çıkardık, asgari ücretin 2 katına çıkardık yer altında çalışan işçilerimiz için ve mesai süresini sekiz saatten altı saate indirdik. Buna karşı değiliz arkadaşlar, buna karşı değiliz ama bunun işletmelere getirdiği yük neticesinde işletmelerimiz kapandı, yer altı kömür işletmelerimiz kapandı. Bunun telafi edilmesi lazım, süratle çözüm üretilmesi lazım. Çözüm üretilmesi için yüzde 18’lik KDV’yi yer altından çıkartılan kömürlerden devletin almaması lazım. SGK primlerini ve vergilerini devletin ödemesi lazım. Bu farkın getirdiği kıdem tazminatını devletin üstlenmesi gerekiyor ki bu kömür işletmelerinin kapanması neticesinde sokakta kalan binlerce işsiz vatandaşımız tekrar işine geri dönebilsin ve binlerce ton kömür üretimimiz tekrar gerçekleştirilebilsin. Sektörün ayakta kalması için hakikaten geri kalmış yöre teşviklerinden yararlandırılması gerekiyor. Geri kalmış yöre teşviklerinden yararlanacak felsefenin sektörü yöneten kesimde hâkim olması gerekiyor. Bu kanunda gösterilen 50 bin lira, 30 bin lira, her maddede koyduğumuz ağır para cezaları sektörün omzuna büyük yükler getirecektir. Onun için bu cezaların makul seviyeye indirilmesi sektörün ayakta kalması için, sektörün hareketli olması için zorunludur, muhakkak bunun makul seviyeye indirilmesi gereklidir.

Bu temennilerle kanunun hayırlı olmasını diliyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde üçüncü konuşmacı Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Erol Dora, Mardin Milletvekili.

Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 683 sıra sayılı Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Genel kurulu saygıyla selamlıyorum.

İnsan yaşamının temel ihtiyaçları ile doğal kaynakların sürdürülebilirliği arasında bir denge kurabilmek, ekonomik faaliyetlerin toplumsal ve çevresel boyutlarıyla uyumlu bir bütünsel planlama çerçevesinde mümkün kılınabilir. Ekonomik bir alan olan madencilik faaliyetinin sürdürülebilirliği de benzer biçimde jeolojik, hukuki, çevresel ve sosyal etkenler dikkate alınarak hazırlanan kapsamlı ve nitelikli planlamalarla sağlıklı yürütülebilir. Bu bağlamda, madenlerin çıkartılması, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin yeterli biçimde alınması ve çevreye bir zarar verilmemesi koşuluyla gerçekleştirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de madencilik faaliyetlerinin niteliği, Soma ve Ermenek facialarıyla hiçbir şüpheye yer bırakmayacak nitelikte, bir kez daha ortaya çıkmıştır. Yaşanan her büyük maden faciasından, işçi cinayetlerinden sonra hükûmetlerce mevzuat değişikliği yapılmakta, ancak gerçek sorunlara odaklanılmadığı için gerçekçi ve uzun vadeli bir düzenleme gerçekleştirilememektedir. Bu tasarı da basına ve kamuoyuna önemli değişiklikler öngörüyormuş biçiminde yansıtılmış, ancak madencilik faaliyetlerini ve maden işçilerinin can güvenliklerini sağlamaya dönük, nitelikli birçok düzenlemeden yoksun bırakılmıştır. Oysa, son maden faciaları ve maden işçisi cinayetleri sonrasında farklı kurumlar tarafından önemli çalışmalar yapılmış, raporlar hazırlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Soma maden faciasıyla ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Soma Araştırma Komisyonu Raporu tamamlanmış, hem işçi sağlığı ve iş güvenliği noktasında hem de madencilik faaliyetleri noktasında önemli tespitler yapılmıştır. Ayrıca, Kamu Denetçiliği Kurumunun aynı konudaki raporu sonuçlanmıştır. Yine, Maden Mühendisleri Odasının hazırladığı raporların sonuçlarının incelenmesi ve önerilerin değerlendirilmesi gerekirken, görmekteyiz ki raporlarda yapılan önerilerin büyük çoğunluğu dikkate bile alınmamıştır.

Değerli milletvekilleri, somut istatistikler üzerinden bakıldığında bile sadece maden faaliyetlerinde değil birçok iş kolunda işçi güvenliği sorunu kaygı verici boyutlardadır. Hükûmet yetkililerinin gerek Meclis kürsüsünden gerekse basın karşısında işçi ölümlerini doğallaştırmaya çalışan, işçi ölümlerini müdahale edilemez ölüm olayları gibi göstermeye çalışan beyanatları ibret vericidir. Gerçeği konuşmak gerekir ve bu gerçeğe ilişkin tedbirler almak gerekmektedir.

Bakınız, Türkiye, 100 bin çalışan başına ölümlü iş kazalarında Avrupa 1’incisidir; dünyada ise 3’üncü sıradadır. Uluslararası Çalışma Örgütü ILO verilerine göre El Salvador ve Cezayir’in ardından işçi ölümlerinde 3’üncü sırada olan Türkiye'de her yıl ölen işçi sayısı bin kişinin üzerindedir.

ILO verilerine göre ölümle sonuçlanan iş kazası oranları Türkiye'de yüz binde 20 iken, bu oran Norveç, İsveç, İsviçre ve Danimarka gibi ülkelerde yüz binde 2 oranının altındadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre, Türkiye'de her gün 172 iş kazası meydana gelmektedir. Bu kazalar her gün ortalama 4 işçinin hayatına mal olurken, 6 işçi ise sürekli iş göremez hâle geliyor.

Değerli milletvekilleri, tarihimizin en büyük madenci iş cinayeti, Soma’da, daha önce kamu tarafından işletilen ve redevans sözleşmesiyle Soma Holding adlı firmaya devredilen bir ocakta yaşandı. Kazanın ayrıntıları ortaya çıktıkça, redevans sözleşmesinde yer alan asgari üretim miktarı kavramının, üretimi gerçekleştiren şirkete daha çok ve daha ucuza üretim baskısı yaptığı, şirketlerin de bu baskı karşısında iş güvenliği konusunda yeterli tedbiri almadığı, eğitimsiz personeli yetersiz ekipmanla yer altına indirdiği, yemek ya da vardiya değişimi için bile dışarı çıkılmasına izin verilmediği anlaşılmaktadır. Ayrıca, denetim faaliyetlerinin yetersiz kaldığı, kamu adına denetime gelenlerin sadece evrak üzerinden kısıtlı bir denetim yaptığı, firmanın kendi öz nezaretçilerinin ise denetim raporlarını uygun bir biçimde hazırlamadığı ortaya çıkmış bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ermenek’te yaşanan faciadaysa geniş bir kömür madeni havzasında planlamanın havza bazında yapılmaması, havza genelinde yer altı haritasının çıkartılmamasından kaynaklandığı ortaya çıkmıştır. Kömür çıkartmak için açılan galerinin, daha önceden açılmış ve artık işletilmeyen, suyla dolmuş eski galeriye çok yaklaşması sonucu yaşandığı, eski galeriden yeni galeriye basınçla dolan suların madenci işçilerimizin yaşamına mal olduğu tespiti yapılmış bulunmaktadır. Buna karşın, kamuoyu, madenci işçiler ve ilgili sivil toplum kurumları redevans çalışmasının kamudan kaldırılmasını beklerken, tasarıda kamu konusunda bir düzenleme yapılmamış, göstermelik bir düzenlemeyle sanki kaza özel sektör redevans işletmesinde yaşanmış gibi sadece özel sektörün redevans sözleşmesiyle ocak çalıştırılması yasaklanmıştır. Diğer yandan, kamunun redevans işletmelerini daha fazla çalışma, daha fazla ürün, daha ucuz üretim cenderesine sokan mevzuat ve uygulamalara ilişkin bir düzenlemeye de tasarıda yer verilmemiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine bu tasarıyla teknik nezaretçilik yerine “yetkilendirilmiş tüzel kişiler” adıyla bir kurum teşekkül edilmiştir. Bu düzenlemeyle devlet denetleme yetkisini özelleştirmektedir. Denetleme sorumluluğu devlete Anayasa tarafından verilmiştir ve devredilemez. Nitekim, Anayasa Mahkemesi geçmişte de denetim yetkisini devreden düzenlemeleri bu gerekçeyle iptal etmiştir. Denetleme konusunda yetkilendirilmiş tüzel kişiler uygulaması, yaşanan 2 büyük maden faciasından sonra Bakanlığın sorumluluktan kaçmak için denetimi bir başkasına ihale etmesinden başka bir anlam ifade etmemektedir. Bu düzenlemeyle, bundan sonra yaşanacak iş kazalarında olaylardan şirket sahibinin ya da ortaklarının sorumluluğu bulunmayacaktır. Yetkilendirilmiş tüzel kişiler devletin denetim hakkının özelleştirilmesidir. Böyle bir özelleştirme mantığı doğru değildir, kanun tasarısından çıkartılması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, madencilik alanında yaşanan olumsuzlukların üzerini örtmek, bir grup insanı kayırmak, sorun yokmuş gibi davranmak, işçiyi düşünmeyen, patronların ihmali ve güvenlik için gerekli harcamaları yapmaktan kaçınmaları sonucu yaşamını yitiren işçileri unutturmaya çalışmak ibretlik bir durumdur. Madenler kamunun malıdır. Bu nedenle, devlet mutlaka madencilik faaliyetinin içinde olmalıdır ancak bu durum bazı yatırımcıları kayıracak, bazılarını batıracak bir anlayış içinde olmadan, yatırımcının iktidara yakınlığına göre muamele yapılacak bir anlayıştan uzak olmak zorundadır.

Sonuç olarak, tasarı madenciliğin sorunlarına çözüm üretecek düzenlemeleri gerçekleştirmekten uzaktır. Madenlerin planlı bir şekilde mühendislik bilim ve tekniği uygulanarak üretilmesini, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmasını öngören bir metin değildir. Kaynaklarımızı kollayacak, çevreyi koruyacak ve iş kazalarını önleyecek ciddi önermelerden uzaktır. Bu bağlamda, uluslararası, bilimsel, teknik ve esaslarda bir madenciliği ve işçi güvenliğini öngören, çevresel ve sosyal boyutlarda bir gelişmeyi sağlayacak kapsamlı düzenlemelere ihtiyaç bulunmaktadır.

Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili.

Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 683 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümünde şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, sektörle ilgili söylenecekler aslında söylendi. Özellikle bu bölümde maddeler görüşülürken iki önemli konu Genel Kurulun huzuruna gelecek. Birincisi, kamu kurum ve kuruluşları ile iştiraklerinin yani devletin elindeki sahaların yer altı kömür işletmelerindeki maden ruhsatları sahipleri, ruhsat sahalarının bir kısmında veya tamamında, üçüncü kişilerle üretim faaliyetlerine yönelik redevans sözleşmeleri yapabilecekler. Bir başka deyişle, devlet artık kamu sahalarından, kömür işletmeciliğinden elini çekecek, özel sektöre “Buyur.” diyecek. Yani, taşeronlaşmanın resmen kanunlaştığı bir bölümü göreceğiz bu bölümde. Bu, Anayasa’ya aykırı. Kamu kurum ve kuruluşları ile iştirakçilerini bu konunun dışında tutacaksınız, özel sektöre diyeceksiniz ki: “Üçüncü kişilerle redevans anlaşması yapamazsınız.” Devlet? Devlet serbest; istediği gibi istediği kişiye bu sahaları açabilir, köleliğe kanuni zemin hazırlar ama bir vatan evladı hayatını kaybettiği zaman da devlet yok. “E ne yapalım? İşte, özel sektör bunun sorumluluğunu taşıyacak, cezasını çeksin.” diyeceksiniz. Çok yanlış. Buna müsaade etmememiz lazım.

İkinci önemli konu: Redevansla devlete ait yani TKİ ve Türkiye Taşkömürüne ait sahalarda işletmecilik yapanların bugüne kadar, özellikle Soma’da meydana gelen vahim kazadan sonra hayatını kaybedenlerin mağduriyetine çözüm bulunması amacıyla eylül ayında çıkarılan torba yasayla, artan maden maliyetlerinin devlet tarafından karşılanması sağlanacak, aynı şartlarda bu ülkede yer altından kömür çıkaran özel sektör işletmelerinin de tek tek kapanmasını devlet görmeyecek. Bugüne kadar -sektörden gelen bilgi- 150’ye yakın işletme bu sıkıntıdan dolayı kapandı ve 10 binden fazla işçi de işsiz kaldı değerli milletvekilleri. Bunu görmezden geleceksiniz ama kamuyla iş yapanlara -sadece tek özelliği bu ihaleleri birilerinin hatırına aldıkları için- “Senin zararını biz karşılayacağız.” diyeceksiniz. Bu olmaz, buna da müsaade edemeyiz.

Olacaksa her iki taraf için bu yükü devletin üstlenmesi olacak, olmayacaksa “Kusura bakma kardeşim, başkası, özel sektör nasıl bu yükü çekiyorsa, sen de bugüne kadar bu zararı sineye çekeceksin.” diyeceğiz. Aksi takdirde bu Meclisin burada bulunmasının bir anlamı yok. O nedenle, bu bölümde bu iki önemli konuyu mutlaka çözmemiz lazım. Bir şekilde, torba yasanın sektöre olan etkileriyle ortaya çıkan sorunları bu yüce Meclis çözmek zorunda.

“İş Yasası’yla ilgili konular bizi ilgilendirmiyor.” diyemeyiz. Bu yüce Meclisin değerli milletvekilleri, paralel olarak, burada bu yasa görüşmeleri devam ederken, komisyonlarda da torba yasa içerisinde, çalışma şartlarının iyileştirilmesi ve iş güvenliğiyle ilgili düzenlemeler getiriliyor. Burada çalışma saatlerinden tutunuz, ek maliyetlere yol açan sosyal güvenlik katkı primlerinin devlet tarafından üstlenilmesi konusunu ama özel sektör ama kamuyla iş yapanlar olmak üzere mutlaka bu Meclis çözmek zorunda. Bunu çözemezsek -samimiyetimle söylüyorum- burada bugüne kadar yoğun bir şekilde mesai harcayarak bir tarafından düzenlemeye çalıştığımız bu tasarıdaki düzenlemeler hiçbir soruna çözüm getirmeyecektir.

Özet olarak söylüyorum, birileriyle hesaplaşma adına kafanıza koyduğunuz belki onlarca, yüzlerce küçük ya da orta ölçekli maden işletmesine sektörden el çektirebilirsiniz ama Türkiye’nin sorununu çözemezsiniz. Onun için, bu bölümdeki önergelerimizin özellikle dikkatle incelenip yüce Meclis tarafından desteklenmesi talebiyle sözlerime son veriyor, tekrar saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şahsı adına söz isteyen Mehmet Ali Susam, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Susam. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maden Kanunu’yla ilgili şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Maden Kanunu’yla ilgili konuşurken, konuştuğumuz rakam olarak da bir şey söyleyeyim, yaklaşık Türkiye’nin ticari hacmi içerisinde 117 milyar dolar dış cari açığını ilgilendiren bir konuyu konuşuyoruz. Bunun 50 milyar civarı petrol ve türevleriyle ilgili, 60 küsur milyar lirası da diğer madenlerle ilgili ithalat. Böyle bir piyasanın yasal düzenlemesini konuşurken bir bakış açımızı sizlerle paylaşmak istiyorum. Sekiz senedir bu Komisyonda çalışıyorum ve bu Komisyonda çalışırken Cumhuriyet Halk Partisi olarak söylediğimiz bir söz var: Madencilik Türkiye için önemli bir konudur. Enerji Türkiye’nin ve dünyanın bundan sonraki geleceğinde çok önemli bir konudur. Bu konuda devlet hem Anayasa’nın kendisine yüklemiş olduğu görevleri yani kamunun malı olan madenlerimizin tasarrufunu ve denetimini yapma noktasında yetkisini kullanmalıdır hem de madenciliğin gelişmesi konusunda hem devlet yatırımcı olmalıdır hem yatırımcıların önünü açan bir politika içerisinde olmalıdır. Bu yatırımcıların önünü açarken verdiği, ruhsatlandırdığı madenlerle ilgili olarak devletin temel bakış açısı denetleyen, madenlerin uç ürün olarak katma değeri yüksek ürün hâline gelmesini teşvik eden, bu üretim aşamalarında devletin bunca yıllık birikimini hem devlet kurumlarıyla hem özel sektörle paylaşan, o paylaşım içerisinde onların vizyonunu ve üretim teknolojisini yüksek düzeye çıkaran bir anlayışı koymalıdır. Bu anlamıyla devlet madencilik ve enerji sektöründen çekilmek değil, düzenleyici ve yatırımcı olarak bu sektörün içerisinde bulunmak zorundadır. Bu kadar rakamı da saydıktan sonra vazgeçemezsiniz.

Bakın arkadaşlar, bunları söylemiş olmamıza rağmen ve “Enerjide çeşitlenmeyi yapın yani yenilenebilir ve yerli kaynaklara yüzde 33’ü yapın, bu anlamıyla teşvikleri verin, devletin bu alandaki teşviklerini boşa gitmiş yatırım olarak görmeyin.” uyarılarını yapmamıza rağmen, devletin ve Bakanlığın sekiz yıldır gördüğüm politikası şudur: Ben mümkünse bu işten elimi ayağımı çekeyim, özel sektöre vereyim, verirken de kendime yakın bir yapıyı oluşturayım. Bu, Başbakanlık Genelgesi’nde kendini göstermiştir, redevans olaylarında göstermiştir, başka işlerde de göstermiştir ve en büyük tehlike de şu olmuştur: Enerji konusunda dışa bağımlılığımız, gerçekten, bir ülkeye, alabildiğine yüksek noktaya gitmiştir. İşte, Rusya’da bir kriz var, bu kriz sonucunda doğal gazla ilgili ne pazarlık yapabiliyoruz ne de fiyatları düşürebiliyoruz dünya petrolünde düşüş olmasına rağmen ama bağımlılığımız yüksek. Yetmedi, şimdi bir tane kanun geliyor, Nükleer Kanunu’yla nükleeri de Ruslara verdik. Nükleerde onlara bağlıyız, enerjimizde doğal gaz çevrim santralleriyle onlara bağlıyız, petrolde onlara bağlıyız. Çok önemli bir şekilde dışa bağımlılık ve bu dışa bağımlılıkta tek ülkede yoğunlaşan bir enerji politikası. Doğru mu? Kesinlikle yanlış. Bu anlamıyla biz, devlet olarak bir ulusal enerji politikası ve bu ulusal enerji politikası içerisinde devletin etkin görevini yapmak zorundaydık. Bunları hep anlattık, yapılmadı. Şimdi, sanki bunlar yokmuş gibi yeni bir kanun taslağı, hem nükleerle ilgili hem de enerji piyasasıyla ilgili, geldi. Ne iş yapıyorlar orada da? Özelleştirilen dağıtım şirketlerinin daha iyi kâr edebilmesi için çıkan sorunlarda önlerini temizleyecek yasal düzenlemeler yapıyorlar. Mahkeme kararıyla alınmaması gereken kayıp kaçak bedelinin yasal düzenlemeyle alınmasının önünü açıyorlar. Bütün bunlar yanlıştır.

Sayın Bakan, ulusal bir enerji politikasına geçmeniz zorunludur ve görevimizdir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Atıcı, buyurun.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Akkuyu’da yapılacak olan nükleer santralle ilgili verilen ÇED raporunda imzaların sahte olduğu iddia edildi, basında çok ciddi yer aldı. Bu konu netlik kazandı mı, imzaların kriminal incelemesi yapıldı mı, bu konuda bir soruşturma başlatıldı mı, herhangi bir kimse hakkında bir cezai işlem yapıldı mı? Bu konuya açıklık getirirseniz sevinirim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Kaplan, buyurun.

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, Kocaeli ili Gebze bölgesinde ve Hereke civarında taş ocakları sayısal olarak son derece yüksek. Bu taş ocakları aynı zamanda yerleşim alanlarının içinde kalmış bir noktaya gelmekte özellikle Gebze bölgesinde. Geçmiş dönemde Kocaeli Valiliğinin aldığı bir karar çerçevesinde Gebze ve Hereke’dekiler başta olmak üzere bölgedeki taş ocaklarının bir OSB’si yapılmak üzere Kuzey Anadolu Otoyolu’nun kuzeyine çıkarılacak. Yalnız bahsedilen köylerde iz düşümü var, birazdan belki bir konuşma fırsatı bulduğumda ifade ederim; orman köylerinin içerisinde tüm taş ocaklarının, yaklaşık 500 dönüm civarında bir taş ocağının yerleştirileceği… Bununla ilgili bir bilginiz var mı, doğru mudur?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Atıcı, buyurun.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Mersin’de başta Tarsus ilçemiz olmak üzere, Akdeniz, Toroslar, Yenişehir, Mezitli, Erdemli, Silifke, Bozyazı, Aydıncık, Anamur, Mut, Gülnar ve Çamlıyayla’da çok ciddi elektrik kesintileri yaşanıyor. Bazen günlerce sürüyor, bazı ilçelerimizde de on iki saatlik kesintiye bizzat şahit oldum. Şimdi, bu konuda Bakanlığınızın çalışması var mıdır? Altyapı çalışmalarıyla ilgili bir ilerleme var mıdır? Yoksa, tamamen, sektör özel sektöre terk edilip millet de kaderine mi terk edilmiştir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Acar…

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, daha önce de sormuştum ben, Antalya’da yaklaşık 3.500 adet taş ocağına maden arama ruhsatı verildi ve Antalya’nın bütün dağları delik deşik edildi, bütün yurttaşlarımız bundan rahatsız, ormanlar gitti. Ne kadar daha vereceksiniz Sayın Bakanım, yani bunun bir hududu var mı? Antalya’nın, dünyanın göz bebeği böylesine bir yerin dağlarının, sularının tehlike altına alınması daha ne kadar devam edecek? Bu ruhsat ne kadar; 3.500, 3.700 mi olacak, 4 bin mi olacak, 7 bin mi olacak? Bunu soruyorum.

Bir de, Döşemealtı ilçesinde oturuyorum ben, Döşemealtı ilçesinde en ufak bir fırtına, en ufak bir yağmur yağışında elektrikler kesiliyor. Yurttaşlar bıktılar usandılar bundan. Ben de aynen bunu çekmekteyim, hatta bir jeneratör almayı düşünüyorum artık. Bizi niye…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, Sayın Akar…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, Kütahya Şeker Fabrikası özelleştirildi ve Torunlar Gıda aldı burayı. Torunlar Gıda alırken, özelleştirme listesinde olmamasına rağmen, tapuda bir hileyle 112 dönümlük araziyi kendi bünyelerine geçirdiler ve yargıda bu süreç hâlâ devam ediyor. Niye söyledim bunu, sizinle ne ilgisi var?

Burada önemli olan Torunlar Gıda. Torunlar Gıda aynı zamanda Başkent Doğalgazı aldı. Torunlar Gıda’yı da bugünkü Cumhurbaşkanının imam hatipten arkadaşı olarak tanıyoruz.

Yalnız, EGO’nun 200 milyonluk binasını da yine tapuda hile yöntemiyle kendi bünyelerine geçirmişler ve yine, bu arada itirazlar yapılmış, bu tapu tekrar iptal edilmiş ve sonuçta tekrar EGO’ya iade edilmiş.

Torunlar Gıda, Başkent Doğalgaz, yani sizin de içinde olduğunuz bir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Susam…

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum.

Sayın Bakan, 10’uncu madde görüşülürken bugün bir şeyi kabul ettik. Kamu dışında yap-işlet-devret modeliyle iş yapan kesimlerin devlet payı ödememesi noktasında bir kanun metni tasarı görüşülürken geçti.

İzmir’in bir sorunu var, bunu Komisyonda da sormuştum, biraz önce müsteşar yardımcısına da tekrar hatırlattım, buradan sizin aracılığınızla kamuoyuna duyurmak istiyorum. Kemalpaşa’nın Akalan köyünde bir ocak açılması, orada İzmir-İstanbul yoluyla ilgili kara yolu için tahsis edilmiş, lojistik yol için tahsis edilmiş alan yerine, bir ocak açılması söz konusu. Mahkeme yürütmeyi durdurdu, ama şu an sizin görüşünüz de isteniyor. Bu konudaki bilgiyi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Kaplan…

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, Kocaeli, sanayi bölgesinin yoğun olduğu illerimizden bir tanesi. Özellikle Gebze Dilovası’nda 9 tane OSB’miz var. Son dönemde elektrik kesintileri nedeniyle, OSB’lerin elektriklerinin sık sık kesilmesi nedeniyle orta ölçekli KOBİ’lerin ya da üretim yapan fabrikaların hem ekonomik açıdan bir zarara uğradıkları hem de makinelerinin yıpranmasıyla ilgili yaşadıkları bir sıkıntı var. Bakanlığınız ya da ilgili kurum tarafından KOBİ’lerin ve orta ölçekli bu iş yerlerinin bu konuda oluşan zararını giderme noktasında bir tedbir veya önlem almanız mümkün mü?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Halaçoğlu, buyurun.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Ben kısa bir soru soracağım Sayın Bakanım. Aslında -sadece kayıtlara girsin diye- bu soruyu size şahsi de sorabilirim.

Dünyada 3 ülkeden biriyiz toryum madeni olarak. Enerjide bugün çok önemli bir fonksiyonu olan maden. Bu konuda Bakanlığınızın bir çalışması var mı? Bunu merak ettim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Acar…

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu Alakır Çayı bizim Antalya’nın en önemli çayıdır. Alakır’ın üstüne 6 tane HES yapıyorsunuz ve o 6 HES de birbirine suyu sadece borularla gönderiyor. Orada hiç hayat kalmayacak Sayın Bakan. Bununla ilgili gelişme nedir, son durum nedir, onu öğrenmek istiyorum, bilgilenmek istiyorum.

Bir de Hisarçandır’da sedir ağaçları kesiliyor hızla. Köylülerimiz yürüyüşler yaptılar. Bununla ilgili bilgi verirseniz memnun olacağım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Atıcı…

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, nükleer fizik uzmanlarının basına düşen açıklamalarına ve raporlarına göre, eğer şayet kurulursa, Akkuyu’daki nükleer santralde kullanılacak radyoizotopların nükleer silah yapımında da kullanılan radyoizotoplar olduğu yönünde açıklamalar var. Bu doğru mudur? Gerçekten Hükûmetinizin böyle bir niyeti var mıdır? Bunları açıklarsanız sevinirim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Akar, buyurun tekrar; son soru.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, 21 adet elektrik dağıtım şirketini özelleştirdiniz ve bu özelleştirmeler yapılırken hem Sayıştay raporlarında hem de bizim sürekli ikazlarımıza rağmen bu kurumun, özelleştirilen kurumların banka hesaplarının doğru tespit edilmediği, hatta az gösterildiğine dair, yine sayaçların uzun süreli okunmadığına ve bu göstergelere ait tespitler yapmıştık. Sürekli burada gündemde tutmamıza rağmen bunların olmadığını iddia etmiştiniz. Yalnız, son Sayıştay raporlarında bu kurumların, özelleştirilen şirketlerin tespit edildiği görüldü ve mahkeme süreci başladı bir kısmında. Çünkü, bir kısmı parayı ödemiyor. Bununla ilgili yetkililer hakkında bir soruşturma başlattınız mı? Bu ihmal nereden kaynaklandı? Bunu sormak istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, buyurun.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bana kalan altı dakika içerisinde daha önce 31 milletvekilimizin, şu anda da yaklaşık 11 milletvekilimizin sorularını cevaplamaya gayret edeceğim. Bütün bunlarla alakalı, süremin uzatılması hâlinde şimdi, yoksa kanunun sonundaki konuşmada bunlara değinmeye gayret edeceğim.

Antalya’daki 3.500 taş ocağıyla alakalı söylendi. Şu anda II-A grubu taş ocağı olarak 117 adet ruhsat verilmiş olup bunun 66 adedine işletme izni düzenlenmiştir. Bu ruhsatların 39 adedi için de işletme projesi verilmiş olup değerlendirme aşamasındadır. Tarihî yapılar içerisinde ruhsat verilmemektedir. Daha önceden ruhsat verilen alanların sit alanı hâline gelmesi durumunda da faaliyetler sonlandırılmaktadır. Şimdi, burada, belki yetkiyi daha da vurgulamak açısından, kimlerde yetki var? Özellikle Kocaeli, Muğla ve Antalya’yla başlayan, daha sonra diğer bütün illerimize de uyguladığımız bir yetki devri var arkadaşlar. Sayın valiler eğer silüeti bozduğu gerekçesiyle veya herhangi bir farklı gerekçeyle orada o taş ocağının kurulmasına müsaade etmiyorlarsa bu onların yetkisindedir. Biz Antalya’da bütün bu taş ocaklarının ihtiyaca istinaden talep edildiğine inanarak bunları veriyoruz ama nihayetinde, şu anda yasaklanan ve sınırlandırılan çok fazla il var, talep edilmesi hâlinde açtığımız il var. Bunlar imal edip de stoklanacak işlemler değil, imal edildiğinde kullanılacak olan işlemler.

Çevre, şehirleşme, turizm, sit alanları dikkate alınarak da taş ocakları faaliyetlerinin yapılamayacağını biz de belirttik ve valiliklerin talebi üzerine de yasak alanlar oluşturuyoruz.

Rehabilitasyonu yapılmış pek çok ruhsat alanı bulunmakta. İki tanesinin örneğini de aslında dijital ortamda adreslerinize gönderebiliriz, bunların eski hâlleri ve yeni hâlleriyle alakalı.

Soru kısımlarını çok okumayacağım; yalnızca bilgilendirmeleri okumak açısından, süremi daha iyi kullanmak açısından söylüyorum: Ocak ayı sonu itibarıyla 7.202 adet arama ruhsatı, 13.424 adet işletme ruhsatı, 20.626 adet toplam ruhsat sayısı; işletme izni olanlar 9.080 adet, 8.418 adet de 2013’te faaliyette olanlar açısından baktığımızda ham madde üretim izinleri de 5.827 adettir. Ve dolayısıyla 2.406 adet arama ve 866 adet de işletme ruhsatı 2014 yılında iptal olmuştur.

Başbakanlık Genelgesi’yle alakalı, giden ruhsat sayısının 6.118 adet; olumlu görüşle girenler 2.212 adet, olumsuz görüşle girenler 2.682 adet ve bekleyenlerin de 1.224 adet olduğunu, ocak sonu itibarıyla, söyleyebilirim.

Özellikle yer altı kömür işletmelerinde redevans sözleşmeleri sona erdiriliyor. Bunların özel sektör-kamu ayrımı yapılmaksızın sonlandırılması istendi muhalefet tarafından. Biz bununla alakalı yalnızca kamunun redevans işletmelerinin kalması lazım geldiğini, özelden özele bir redevans işletmesinin de doğru olmayacağı gerekçesiyle de iptalinin bu kanun taslağında yer almasını istedik. Bunun gerekçesi, aslında, can ve mal emniyeti açısından önlemlerin artırılmasına ve ruhsat sahibinin de sorumluluğunun artırılmasına dönük bir işlem olarak da bu görülebilir.

Kamunun üretim sektöründen çekilecek olmasını, kademeli olarak çekilecek olmasını ilk defa burada söylemiyorum, değişik vesilelerle söylüyorum. Ama önemli olan iş güvenliği ve iş sağlıyla alakalı tedbirlerin de artırılarak bunun yapılıyor olması.

Aynı zamanda, Çalışma Bakanlığımız tarafından da yürürlükte olan kanunun yönetmelikleri ve örgütlenmesi bu manada mevcut. Aynı kapsamda aslında Bakanlığımızca da yapılacak benzer bir düzenleme görev ve yetki anlamında da çakışmaya neden olacağından bu tür bir düzenlemeye de ihtiyaç hissedildi, iş sağlığı ve güvenliğiyle alakalı konular.

Ayrıca, her sahaya en az bir maden mühendisi, daimî nezaretçi zorunluluğu… Hani “Maden mühendislerinin görevlerine son mu veriliyor?” dendi. Tam tersi, bu kanun özellikle Komisyonda görüşülürken acaba maden mühendisleri bunlar için yetecek mi, yeterli mühendisimiz var mı diye bir tartışma açılmıştı? Tabii ki daimî nezaretçi zorunluluğu getirilerek aslında iş sağlığı ve güvenliğiyle alakalı daha fazla bir mal emniyeti ve can emniyeti de hedefliyoruz.

Yer altı kömür işletmelerinde özellikle yetkinliği olmayan gerçek ve tüzel kişilerin işletmecilik yapmasının önüne geçilmesini istemek hepimizin en doğal, en tabii hakkıdır değerli arkadaşlar. Özellikle bu konuda şikâyetleri dikkate aldığımız için de bununla alakalı işlemler yapıyoruz. Maden sahalarında can ve mal emniyetinin arttırılabilmesi açısından da havza madenciliği çokça talep edilmişti. Bununla alakalı da işlemler yapıyoruz. Yetkilendirilmiş tüzel kişilikler oluşturuluyor, bunların mahiyeti yine kanun tasarısında hep beraber işlendi.

“Çevre işlendi mi?” dendi. Aslında Maden Kanunu’na ilave edilen yeni hükümlerle beraber ruhsat bedelinin yüzde 30’una tekabül eden kısmı çevreyle uyum çalışmalarında kullanılmak üzere teminat hesabında tutulacak. Bu da önemli bir gelişmedir. Ocaklarını çevreyle uyumlu hâle getirmeyen ruhsat sahiplerinin yükümlülüklerini de devam ettirecek bir maddeden burada bahsettik ve 7’nci maddede yine aynı şekilde bu, çevreye olan etkilerden ve bunlarla alakalı alınacak tedbirlerden bahsetmiştik.

Tabii, burada ilave edilen yeni hükümlerle beraber kısmi çevre uyumla alakalı birçok konu da tartışılmıştı. Talep edilen bilgilerin, özellikle madencilerin listesinin 16 Ocak 2015 tarihinde ilgili milletvekilimizin e-posta adresine gönderildiğini bir kez daha söylemem lazım. Bununla alakalı eğer başka milletvekili arkadaşlarımızın talepleri varsa, lütfen kanunun buradaki görüşmelerinin sonuna kadar bizlere mail adreslerini verirlerse, bütün arkadaşlarımıza da bunları gönderebiliriz.

Bu arada, bakanlarımızdan damatlarının ve oğullarının alıp almadığını soranlar oldu. Damatların ve oğullarının listesi şu anda bende yok. Yalnızca kendi damat ve oğlumla alakalı almadıklarını söyleyebilirim. Eğer o listeyi verirseniz, yine, onların arasından da araştırma yapabiliriz.

Kalsit, dolomit, kalker, granitle alakalı, bunlar nedir, hangi fıkraya konulduğu soruldu. Bunlarla alakalı, kayaçlar ve radyoaktif madenlerle aynı grupta yer almamaktadır. Bunu özellikle söylemiş olduk. Kalsit, dolomit, kalker, granit, andezit, bazalt gibi kayaçlar 2 (a) ve 2 (c) grubunda vasıflandırıldı, uranyum ve toryum gibi radyoaktif madenler ise 4 (c) grubunda bulunmaktadır.

Tabii, bu bakanlık mı, bakan mı, o yetkilinin aslında bir önergeyle beraber düzeltilmesini istedi muhalefet partisinden arkadaşlarımız. Bizim için çok fazla fark etmediği için de biz bunu kabul ettik. Ve aslında bakanlıktaki yetkinin, o bakanlığı yöneten bakanın yetkisinden ayrıştırılamayacağını bu vesileyle bir kez daha söylemiş olayım.

Madenlerle alakalı teknolojik gelişmeler tabii ki yapılıyor. Kısa kısa geçiyorum.

Kamuda yapılan ihalelerle beraber yeni durumda oluşan farklar karşılanacak. Torba yasa yükümlüklerinde oluşan kömür üretimlerinde işçinin hakkını düzenleyen, daha sonra da işverenin hakkını düzenleyen maddeyle alakalı konuşulmuştu. Tabii ki, bunun, yalnızca kamuyla alakalı, ilintili olanlar için geçerli olacağını söylemem lazım. Özel sektör ancak serbest piyasa koşullarında değerlendirilebilecektir.

“Burada mühendis odalarının görüşleri kabul edildi mi, edilmedi mi?” diye soruldu. Hep beraber Komisyonda çalıştığımızı, ondan daha önce de beraber toplantı yaptığımızı bütün herkes bilir ve aynı şekilde yönetmeliklerin çalışmasında da yine sivil toplum örgütleri ve maden mühendisleri odası ve diğer ilgili mühendis odalarıyla beraber toplanılacağını da ben Komisyonda zabıtlara geçmesi açısından da bahsetmiştim.

Arama ruhsat bedellerinde, bu bedeller üzerinde tartışıldı. Taban ruhsat bedeli bin TL, işletme ruhsatlarında 10 bin TL olarak belirlendi. Harç ve teminat kaldırıldığından bu bedelden yüksek olmadığını, bu işe girecek arkadaşların bu bedelleri göz önüne alması lazım geldiğini bir kez daha burada belirtmek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen toparlar mısınız...

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – İşletmeciliği belli bir sermayesi olanların istenen güvenli faaliyetlerini de yapabilmesi açısından ruhsat bedelleri ruhsat alanlarına bağlı olarak da kademeli olarak aktarıldı.

Değerli arkadaşlar, geriye kalan yaklaşık 21 arkadaşımızın cevaplarını da bana süre verildiği her an cevaplayabilirim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Başkan, lütfen süre verelim Sayın Bakana.

BAŞKAN - İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

19’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 863 Sıra Sayılı 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 19 uncu maddesi ile düzenlenen 37 inci maddenin değişik birinci fıkrasından önce aşağıda bulunan fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

         Mehmet Ali Susam                    Namık Havutça                           Atilla Kart

                    İzmir                                    Balıkesir                                   Konya

                Sakine Öz                     Kemal Değirmendereli                   Doğan Şafak

                  Manisa                                    Edirne                                     Niğde

                                                      Mehmet Hilal Kaplan

                                                                 Kocaeli

"Arama ruhsat dönemlerinde ve işletme ruhsatı alındıktan sonra işletme izni alıncaya kadar olan dönemde mücbir sebep veya beklenmeyen haller dolayısıyla ruhsat sahibinin yükümlülüklerini yerine getirememesi durumunda, yükümlülüklerin yerine getirilebilmesine ilişkin süre talebi Genel Müdürlükçe kabul edilebilir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı kanun tasarısının, 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 37'inci maddesini düzenleyen 19'uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                Erol Dora                             İdris Baluken                         İbrahim Ayhan

                  Mardin                                     Bingöl                                   Şanlıurfa

            Gülser Yıldırım                         Kemal Aktaş

                  Mardin                                       Van

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Mücbir sebep yaklaşımı oldukça muğlak olup tek amacı kâr elde etmek olan sermayenin istismarına açıktır. Ekonomik durgunluk, konjonktürel ve sektörel gerilemelerde bu madde ile üretimi durdurmak ve ruhsat iznini sürdürmek mümkün olacaktır. Bu iznin Genel Müdürlüğün inisiyatifine terk edilmesi ise yandaş sermayeye tanınacak ayrıcalıkları kaçınılmaz kılacağı AKP'nin yaklaşık 13 yıllık iktidarıyla sabittir.

Değişiklik ile bu muhtemel sorunların giderilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 863 Sıra Sayılı 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 19 uncu maddesi ile düzenlenen 37 inci maddenin değişik birinci fıkrasından önce aşağıda bulunan fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli) ve arkadaşları

“Arama ruhsat dönemlerinde ve işletme ruhsatı alındıktan sonra işletme izni alıncaya kadar olan dönemde mücbir sebep veya beklenmeyen haller dolayısıyla ruhsat sahibinin yükümlülüklerini yerine getirememesi durumunda, yükümlülüklerin yerine getirilebilmesine ilişkin süre talebi Genel Müdürlükçe kabul edilebilir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Hilal Kaplan, Kocaeli Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Maden Kanunu Türkiye’deki önemli kanunlardan bir tanesi. Önemi birçok alanı ilgilendirdiğinden dolayı. Örneğin yer altı zenginliklerinden yararlanmak gibi; yer altı su havzalarını denetlemek, korumak, değerlendirmek gibi; enerji kaynaklarına ham madde üretmek gibi. Tarım ve su havzalarını içerdiği için Tarım ve Ormancılık Bakanlığı açısından da önemli. Birçok bakanlığı ilgilendiriyor olmasına rağmen, bu kanun tasarısı hazırlanırken ne Çevre Bakanlığından ne Tarım, Orman Bakanlığından herhangi bir önergeyle… Bazı maddelerin pas geçildiğini özellikle iletmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Maden Kanunu’nun önemli öğelerinden bir tanesi de çevre sorunlarıyla karşımıza sık sık çıkan taş ocaklarıdır. Maden Kanunu’nda 2004 yılında yapılan değişiklikle taş ocağı ruhsatlarının Çevre Kanunu kapsamından çıkarılarak valilikler ve il özel idareleri tarafından verilmesi gerçekleştirilmiştir. Olumsuzluğu şu: Orman alanları, meralar, maki ve yeşil alanların birçoğu taş ocakları çerçevesinde, taş ocakları değerlendirilmesinde âdeta bir mantar yuvası hâline dönüştürülmüştür.

Sayın Bakanım, Hükûmetiniz döneminde, son on bir yıl içerisinde 85 bin taş ocağı ruhsatı verildi. Herhangi bir taş ocağında taş çıkarılmak için patlatılan dinamitlerin yaklaşık 4,2-3,6 civarında bir deprem şiddeti yaratması nedeniyle hem sarsıntı hem yer altı sularının kaybolmasına neden olduğunun bilincindeyim. Anayasa’mızın 43’üncü maddesine göre “Devlet tarih ve kültür varlıklarının değerlerini korumayı sağlar.” Yine, 45’inci maddesinde, tarım arazileriyle çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını, tahribini önlemek, bitkisel ve hayvansal üretimi sağlamakla ilgili bir görevi vardır.

Şimdi size soruyorum Sayın Bakanım: Taş ocağıyla ilgili, özellikle demin de soru olarak sordum, sıkıntılı olanlardan bir tane ilimiz de Kocaeli ilimiz. Kocaeli ilimiz TEM, E5 ve son yapılacak olan, üçüncü köprünün devamı olan Kuzey Anadolu Otoyolu’nun ham maddesini, alt yapısını oluşturmak için bölge nedense taş ocaklarından çok zengin bir olay.

Değerli milletvekilleri, şu resmi size göstermek istiyorum. Her gün İstanbul’a geçerken Gebze’nin gişelerinin hemen yanında bulunan bir taş ocağı, birkaç tane taş ocağının bulunduğu bir yer. Şimdi, bu taş ocağı yaklaşık yirmi beş yıldan beri Kocaeli’nde. Kocaeli’nin özellikle Hereke bölgesinde, Gebze bölgesinde taş ocaklarının konutlarla iç içe olması nedeniyle bizim de vatandaş olarak, sivil toplum örgütleri olarak dönem dönem rahatsızlığımızı, çevre kirliliğini, tozun, gürültünün meydana getirdiği, dinamitlerin patlaması sonucu -resimde de görüldüğü üzere- TOKİ’nin konutlarının bulunduğu yerden şikâyet dilekçelerimiz sık olarak Bakanlığa gittiğinde valilik, buradan, taş ocaklarının toplu bir yere gitmesine karar verdi. Valilikten, Bilgi Edinme Yasası’ndan gidecek olan taş ocakları yerinin mevkisini sordum. Gidecek mevkinin yerini herhangi bir şekilde vermedi Sayın Bakanım. Koordinatlarını verdi. Koordinatlarını aldım, bir haritacıda iz düşümünü gösterdim. Bu gösterdiğim iz düşümde yaklaşık 500 dönüm arazi üzerinde parselizasyonu yapılmış bulunan Gebze ve Hereke’deki taş ocaklarının yeri, Kuzey Anadolu Otoyolu’nun kuzeyinde olmak kaydıyla. Yani bugünkü deyimiyle Dilovası’nın OSB’lerinin kuzeyinde olmak kaydıyla 5 tane köyümüzü içine alan bir alan, hepsi orman alanı. Şimdi, zaten sanayi bölgesinin o bölgeye gelmesi nedeniyle Balçık, Pelitli, Denizli, Tavşanlı, Mollafenari gibi köyler sanayinin içinde kaldı. Hatta Dilovası’nın köylerini sayarsanız, Köseler, Çerkeşli, Tepecik de sanayi köylerinin içinde kaldı. Şimdi, bu taş ocaklarıyla, bahsettiğiniz ya da valiliğin verdiği bilgi -ki Bakanlık nezdinde verilmiş, MTA’nın araştırmaları doğrultusunda- eğer bu doğruysa bizim geri kalan 8 köyün 5’i de sanayi veya taş ocaklarının altında kalır. Orman alanları yok oluyor, yeşil alan yok oluyor, köyler âdeta köy olmaktan çıkmış konumda.

Sayın Bakanım, sizden özellikle bu konuda, bir bilgi edinmeden ya da bilginiz dâhilinde taş ocaklarının ruhsatlandırılmasıyla ilgili bu bölgenin OSB olurken taş OSB’si olacaksa köylülerin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) – …fikirlerinin alınıp alınmadığı, ÇED değerlendirmesinin alınıp alınmaması konusunda sizden bir istirhamım, takip edilmesini istiyorum.

Saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

20’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 20 inci maddesinde bulunan "Bakanlığa" ibaresinin "Genel Müdürlüğe" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Mehmet Ali Susam                       Haluk Eyidoğan                           Gürkut Acar

                    İzmir                                      İstanbul                                    Antalya

               Doğan Şafak                               Sakine Öz                    Muhammet Rıza Yalçınkaya

                   Niğde                                      Manisa                                      Bartın

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı kanun tasarısının, 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 46'ıncı maddesinde düzenleme öngören 20'nci maddesinin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“Bu hatlar için ortaya çıkacak maliyetler kamuya herhangi bir yük olarak yansıtılamaz."

            Nursel Aydoğdu                          Hasip Kaplan                            İdris Baluken

                Diyarbakır                                   Şırnak                                      Bingöl

            Faysal Sarıyıldız                            Erol Dora

                   Şırnak                                      Mardin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Değişiklik ile ruhsat sahiplerinin bu maliyetleri yüklenmesinin açık ifade edilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 20 inci maddesinde bulunan "Bakanlığa" ibaresinin "Genel Müdürlüğe" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Gürkut Acar (Antalya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Gürkut Acar, Antalya Milletvekili.

Buyurun Sayın Acar. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 683 sıra sayılı Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 20’nci maddesindeki önergemiz üzerinde söz aldım. Cumhuriyet Halk Partisi adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, biraz önceki konuşmamda Danıştay kararını uygulamamak için enerji özelleştirmelerinde özellikle bile bile kanunlar çıkartıldığını, Anayasa’ya aykırı kanunların bilerek çıkartıldığını ileri sürmüştüm.

Değerli arkadaşlarım, bunlardan bir tanesi, 305 milyon dolara özelleştirilmiş olan Seydişehir Alüminyum Fabrikası’nın karşılığında bedava verilen Oymapınar Barajı’yla ilgilidir ve bu barajdan bugüne kadar haksız olarak, iptal kararına rağmen, satılan enerji miktarı 2 milyar Türk lirasıdır. Bu dehşet verici bir rakamdır. Bunun geri verilmemesi için kanun çıkartıldı ve bu kanunun özeti şu: Özelleştirmenin iptaline dair Danıştayın verdiği kararın uygulanıp uygulanmayacağına Bakanlar Kurulu karar verir.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, bu 6300 sayılı Kanun’un Anayasa’ya aykırılığını bile bile çıkartmıştır Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı. Sadece bu değil, bu kanun Anayasa’ya aykırılıktan dolayı iptal edildi. Bu sefer, tekrar, bu Mehmet Cengiz ve firmasından bu paraların geri alınması mümkün olmasın diye özel bir kanun daha çıkartıldı. Bu kanun da 6552 sayılı Kanun: “Özelleştirilen kamu kuruluşunun ilgilisine tesliminden itibaren beş yıl geçen Danıştay iptal kararları uygulanmaz.”

Değerli arkadaşlarım, bakınız, bunlar yasama yetkisinin kötüye kullanılmasıdır. Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarımı buradan uyarmak istiyorum: Dünyanın bütün hukuk sistemlerinde en temel kurallardan bir tanesi, hakkın kötüye kullanılmasının yasa tarafından korunamayacağı kuralıdır. Herkes haklarını kullanırken, yükümlülüklerini yerine getirirken iyi niyet kurallarına uymakla mükelleftir. Anayasa’ya aykırılığını bile bile kanunların çıkartılması, Anayasa’nın 138’inci maddesinin ihlalidir. Çünkü, Anayasa Mahkemesi kararlarını işlemez hâle getirmektir.

Değerli arkadaşlarım, Mehmet Cengiz firması daha burayı kırk yıl işletecek ve yaklaşık 10 milyar TL yani 10 katrilyon lira daha para alacak. Bu, halkın cebine girmesi gereken parayı onlar alacaklar. Değerli arkadaşlarım, bu, yasama yetkisinin kötüye kullanılmasıdır. Buradan ben uyarıyorum, bu mahkeme kararları uygulanmasın diye yasama organı kanun yapmaz, yapamaz değerli arkadaşlarım. Bunun hukukla falan hiçbir ilgisi yok.

Değerli arkadaşlarım bakınız, şimdi, biraz önce “Böyle olağanüstü işler oluyor, nedir bunlar?” diye söylemiştik. Sayın Başbakanın imzasıyla Meclise gelen ve önümüzdeki günlerde, çok yakında görüşülecek o kanun tasarısında ne deniyor, bakınız: “Mahkemeler, tüketici hakem heyetleri elektrik faturalarındaki haksız, fahiş bedellerle ilgili iade kararı verirse dağıtım şirketleri bu bedelleri tarifelere yansıtır.” Sayın Bakanım, buna ne diyorsunuz? Bunu siz getiriyorsunuz, böyle bir şey olabilir mi! Yani şirketler, mahkeme kararıyla yurttaşa ödediklerini yine elektrik faturaları yoluyla geriye toplayacaklar. Ne kadar dâhiyane değil mi arkadaşlar, ne kadar dâhiyane. Yani mahkemeye gidecek yurttaş, davayı kazanacak, parasını geri alacak ama aldığı parayı, bir de avukatlık ücretini de, elektrik faturasıyla yeniden aynı şirkete ödeyecek. Yani bunun mantıkla, akılla, hukukla ne ilgisi var değerli arkadaşlarım? Nasıl böyle bir şey buraya geliyor, bu yüce Meclise geliyor akıl alacak bir şey değil. Bu, insanların aklıyla alay etmektir arkadaşlar. Yani, mahkeme kararlarını iğdiş etmek için yapılan bu işlemler bir gün size elektrik-yol-su olarak geri döner. Geri döner, bunun hesabını verirsiniz. Dünya sonsuza kadar bir iktidarın elinde kalmamıştır değerli arkadaşlarım. Adalet ve Kalkınma Partisi de bir gün gidecektir ama bu hesaplar mahkemeikübraya kalmayacaktır. Yazıktır, bu özelleştirmede bu halkın hakkını yiyorsunuz. Bu, çocuklarımızın yurtlarının, burslarının parasını buralara harcıyorsunuz, bu şirketlere gidiyor.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, burada yasama meclisinin kendisi yasama hakkını eğer kötüye kullanıyorsa o ülkede tuz kokmuş demektir. Biz buradan uyarıyoruz, lütfen bunları düzeltin. Bu Anayasa'ya aykırılıkları devam ettirmeyin.

Hepinize saygılar sunuyorum (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

21’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 21 inci maddesi ile düzenlenen fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Mehmet Ali Susam                         Doğan Şafak                               Sakine Öz

                    İzmir                                       Niğde                                      Manisa

            Haluk Eyidoğan                Muhammet Rıza Yalçınkaya                   Haydar Akar

                  İstanbul                                     Bartın                                      Kocaeli

“Ereğli Kömür Havzasında kamu tarafından yürütülecek faaliyetler, bu Kanunun hak düşürücü ve özel idare payı ve köylere hizmet götürme birliği payları hariç malî hükümlerine tabi değildir, ruhsat bedeli ve Devlet hakkından muaftır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

LEVENT GÖK (Ankara) –Sayın Akar konuşacak Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergede imzanız yok Sayın Akar.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Önergeyi oku da neymiş önerge ona göre imza at. Neyi imzaladığını gördün mü?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akar.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben neyi imzaladığımı gördüm Sayın Grup Başkan Vekili ama bakanlar, Bakanlar Kurulu neyi imzaladıklarını bilmiyorlar. Niçin söyledim bu lafı? Çünkü, iki gündür KİT Komisyonunda çok anormal iki olayla karşılaştık. Bir tanesi, Başkent Doğalgaz olayı; diğeri de Kütahya Şeker Fabrikası olayı. Önce Kütahya Şeker Fabrikası özelleştiriliyor. Kütahya Şeker Fabrikası özelleştirilirken Şeker Kurumuna ait olan 112 dönüm arazi tapudaki bir memurun hilesiyle bu özelleştirme kapsamında Kütahya Şeker Fabrikası’nı satın alan Torunlar’a geçiriliyor, Torunlar Gıda alıyor. Torunlar Gıda’yı biliyorsunuz, Başbakanın imam-hatipten, başı secdeye varan ama muhafazakârın kâr kısmını daha fazla düşünen bir şirket, böyle bir şirket.

Şimdi, çok ilginç geldi, bunu konuştuk, üç dört yıldır da konuşuyoruz ama ertesi gün Başkent Doğalgaz geldi, Başkent Doğalgaz’da da Torunlar çıktı karşımıza. Torunlar -biliyorsunuz- 1,5 milyar dolarlık bir Başkent Doğalgaz’ı daha sonra 1,162 milyar dolara satın aldı, satın aldıktan sonra Ankara Büyükşehir oldu, 2 milyon metreküplük daha bir doğal gazı dağıtım hakkına sahip oldu yani şartlar değişti. Ama, çok ilginç bir şeyle karşılaştık, EGO’ya ait, Ankara’nın merkezinde 200 milyon TL değerindeki bir binayı da Torunlar Gıda yine bir allem kallemle, tapudaki yaptığı bir icraatla hesabına geçirmiş, kayıtlarına geçirmiş. Ya, bu ne müthiş bir adammış, ne zeki bir adammış! Sayın Bakanlar Kurulu üyeleri, Sayın Hükûmet, neye imza attığınızı, hangi özelleştirmelere imza attığınızı bilmiyorsunuz galiba.

LEVENT GÖK (Ankara) – Melih Gökçek’i bile mat etmiş yani!

HAYDAR AKAR (Devamla) – Şimdi, Melih Gökçek isyan etmiş, İ. Melih var ya, tweet Melih, buna isyan etmiş, mahkemeye vermiş, kararı iptal ettirmiş, almış ama Kütahya’yı kurtaramadık arkadaşlar Torunlar’dan. Bakalım, başka neler var bunun altında, çok merak ediyorum.

Şimdi, bir başka olayı da anlatıyorum. 21 tane elektrik dağıtım şirketini özelleştirdiniz, özelleştirdikten sonra paraları cebe koydunuz, o dağıtım şirketleri sadece tahsildarlık yapıyorlar. Geçenki konuşmamda nasıl tahsildarlık yaptığını, nasıl kalitesiz hizmet sunduklarını, nasıl insanları soğukta bıraktıklarını anlattım. Şimdi, başka bir hikâye var burada. Bu şirketler özelleşirken, dağıtım şirketleri özelleşirken meğer kasalarındaki paralar eksik gösterilmiş, banka hesapları. Örneğin Meram Elektrik. İddia, bankadaki hesaplarında, yoldaki paralar dâhil, 14 milyon olduğu hâlde TEDAŞ Genel Müdürlüğü 4 milyon 435 TL olarak göstermiş bunu ve on iki gün sonra bankadaki para -hani o “4 milyon” dedikleri para- 30 milyona ulaşmış. Sadece bir örnek veriyorum ben size burada. Bu örneği, bu elektrik dağıtım şirketlerinde bu yolsuzluğun yapıldığını, sayaçların özelleştirilmeden önce okunmadığını, banka hesaplarındaki rakamların yanlış olduğunu biz defalarca burada söyledik. Defalarca geldi Sayın Bakan bu kürsüye: “Bizde böyle bir şey olmaz. Allah’a inancımız var bizim, böyle hatalar olmaz.” Her şeyi dinle ilişkilendirerek, ahlakla ilişkilendirerek devletin soyulmasına izin verdi. Evet, evet, konuşmalarında böyle dedi.

Burada her konuşmasında da bizi tehdit etti: “Sizin arkadaşlarınızın listesi var. Sizin arkadaşlarınızın enerji konusunda ki taleplerini de burada anlatabilirim.” dedi. Bir söyledi, iki söyledi, üçüncüde bağırdık oradan: “Gel kürsüye, hangi arkadaşımızın talebi varsa anlat.” dedik. Meğer bizi fişlemiş bu Sayın Bakan, bizim arkadaşlarımızı fişlemiş. Geldi, bir arkadaşımızın taleplerinin listesini verdi. Bir de şey yaptı, mütevazılık içinde, sadece grup başkanlarına verdi. O arkadaşımız da geldi “Bu talebim var bütün tüccarlar gibi, bütün bu işi yapan insanlar gibi ama bir tane ruhsat vermemişsiniz.” dedi. Ama “AKP’den gelen talepleri söyleyeceğim.” demesine rağmen, “Yollayacağım.” demesine rağmen bu talepleri hiçbir milletvekiline yollamadı.

Sayın Bakan, sizden AKP milletvekillerinden de ruhsat için talep edenleri bize yollamanızı talep ediyoruz. Bu talebi, siz, burada oturduğunuz yerde insanlara söz verdiniz. Bizim arkadaşımızın talebini liste hâlinde, fişlenmiş bir şekilde getirdiniz ama AKP’lileri istediğimizde ne dediniz bize? “Henüz hazır değil.” E, bizimki hazır, onunki hazır değil. Nasıl bir mantıktır? Anlamak güç böyle bir mantığı.

Şimdi, sevgili arkadaşlar, gerçekten Türkiye soyuluyor ve sizin Hükûmetiniz kanalıyla soyuluyor. Soyguncuları biliyoruz aslında, siz de biliyorsunuz. Siz de bildiğiniz için 60 tane arkadaşınız ellerini vicdanlarına koydular ve buna onay vermediler, bunu iyi biliyorsunuz.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Bu olmadı ama, bu olmadı.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sen de şu elini vicdanına koy konuş Haydar.

HAYDAR AKAR (Devamla) - Sizin de bu yolda olmadığınızı biliyorum ben. Onun için şu Hükûmeti denetleyin diyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

22’nci madde üzerinde üç adet aynı mahiyette önerge vardır, okutup birlikte işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 22 nci maddesinde bulunan "hariç" ifadesinin "dahil" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Mehmet Ali Susam                           Sakine Öz                    Muhammet Rıza Yalçınkaya

                    İzmir                                       Manisa                                      Bartın

              Osman Aydın                      Kemal Değirmendereli                    Haluk Eyidoğan

                   Aydın                                      Edirne                                     İstanbul

                                                              Doğan Şafak

                                                                   Niğde

Aynı mahiyetteki ikinci önergenin imza sahipleri:

              İdris Baluken                               Erol Dora                             Mülkiye Birtane

                   Bingöl                                      Mardin                                       Kars

                Nazmi Gür                               Halil Aksoy

                     Van                                         Ağrı

Aynı mahiyetteki üçüncü önergenin imza sahipleri:

      Hasan Hüseyin Türkoğlu                  Yusuf Halaçoğlu                         Lütfü Türkkan

                 Osmaniye                                   Kayseri                                     Kocaeli

                 Alim Işık                              Mehmet Şandır

                  Kütahya                                     Mersin

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLİM VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okuyalım sırasıyla.

Gerekçe:

Yapılan düzenleme ile maden kazalarının önemli bir bölümünün meydana kamu kurum ve kuruluşları ile iştiraklerinin sahibi olduğu rödövans sözleşmesi yapılan işletmelerin de diğer işletmeler gibi üçüncü kişilerle rödövans sözleşmesi yapmasının önlenmesi amaçlanmıştır. Yapılan bu düzenleme ile Anayasamızın eşitlik ilkesine aykırılık da giderilmiş olacaktır.

BAŞKAN – İkinci gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Maden kazalarının önemli bir bölümünün kamu kurum, kuruluş ve iştiraklerinin sahibi olduğu ancak rödövans sözleşmesi yapılan işletmelerde meydana geldiği göz önüne alındığında bu kuruluşlar da aynı uygulamaya tabi olmalıdır. Değişiklik ile bu sorunların giderilmesi amaçlanmıştır

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Kemal Değirmendereli, Edirne Milletvekili.

Buyurun Sayın Değirmendereli. (CHP sıralarından alkışlar)

KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 683 sayılı Maden Kanunu’nun 22’nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, bu maddede sadece kamu kurum ve kuruluşları ve iştiraklerine redevansla işletme izni verilmesi imkânı getiriliyor. Biraz ilerideki maddelerden birinde de yine bu 11 Eylül tarihli torba yasanın yer altı madenciliği üzerindeki sıkıntılarını, mağduriyetlerini gidermeye yönelik olarak sadece yine kamu kurum ve kuruluşlarındaki işletmelerin bu torba yasadan doğan zararlarını tazmin etmek veyahut bunları gidermek üzere fiyat farkı ödeme imkânı getiriliyor -biraz önce diğer arkadaşlar da söz etti- ancak aynı durumda olan özel sektöre bu imkân sağlanamıyor. Biraz önce sorular kısmında Sayın Bakan yanıt verirken özel sektörün torba yasadaki mağduriyetinin serbest piyasa koşullarında çözüleceğinden söz etti. Şimdi, Sayın Bakanım, burada açık yüreklilikle de ifade etmemiz gerekiyor ki özel sektörün bu yasadan doğan mağduriyetlerini gidermeyeceğiz anlamı çıkıyor maalesef, yanlış anlamıyorsam. Niye böyle? Çünkü, bu konuda atılmış bir adım, aynı paralel giden birkaç komisyonda atılmış bir adım, herhangi bir önerge, herhangi bir irade de göremiyoruz maalesef.

Bakın, değerli arkadaşlar, Sayın Bakanım; siz çok daha iyi biliyorsunuz bu rakamları, benim Sayın Ekonomi Bakanına sorduğum soruda ne kadar kömür ithalatı yapmışız 2014 yılında? 2014 Eylül ayı itibarıyla 2,3 yani aralık ayı sonu itibarıyla 4 milyar dolar civarında bir kömür ithalatına ödeme yapmışız. Değerli arkadaşlar, 2014’te kömür ithalatına yaptığımız ödeme 4,6 milyar dolar. 2013 yılındaki bütün maden ihracatımızdaki rakam 3 milyar 879 milyon TL. Yani, biri 2014, biri 2013 rakamları ama 2014 ile 2013 arasındaki kömür ithalat rakamlarında da çok büyük bir fark olmadığını biliyorum. Yani, biz bütün mermer ihraç ediyoruz, krom ihraç ediyoruz; neler neler ihraç ediyor isek toplamı 3 milyar 890 milyon, ithal ettiğimiz kömürü karşılamıyor değerli arkadaşlar. Burada Sayın Bakanın da hep iradeyle söylediği “Yerli kömür işletmelerini destekleyeceğiz.” Bu, doğru ama nasıl destekleyeceğiz? Bunun yanıtını, bunun fiilî yansımasını, iradesini maalesef göremiyoruz. Yani, bir daha eğer fırsat bulursanız, buradaki değerlendirme konuşmasında, gerçekten, özel sektörün bu mağduriyetinin nasıl giderileceği yönünde açıklayıcı bilgiler vermenizi bekliyor sektör Sayın Bakanım.

Diğer bir konu, arkadaşlar, çevreyle ilgili konular. Çevreyle ilgili de hep çevreyle uyumdan söz ediyoruz ancak burada önemli olan konulardan bir tanesi de özellikle çevreyle uyumlu yakma teknolojilerine vermemiz gereken destekler önemli.

Telefonla aradılar Sayın Bakanım, “Elektrik borcumdan dolayı desteklemem kesilmiş.” diyor. Desteklemeyi almak için gidiyor çiftçi vatandaşımız, bir bakıyor ki elektrik borcundan dolayı desteklemesi kesilmiş, elektrik dağıtım şirketi parasına el koymuş. “Bu özel şirkettir, benim parama nasıl el koyuyor?” diyor. Yarın Arçelik bayisi de Hükûmetle anlaşırsa, yine benim desteklememe el mi koyacak acaba? Biraz önce Sayın Tarım Bakanı buradaydı, gitmiş. Yani, sanıyorum bunun esas muhatabı Tarım Bakanı ama bu tip mağduriyetleri gidermek de sorumluluğumuz.

Bu düşüncelerle yüce Meclise saygılar sunuyor –herhâlde son konuşmacıyım- iyi geceler diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Madde 23’e bağlı Ek 10’uncu madde üzerindeki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın değişik 23 üncü maddesinde bulunan "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının" ibaresinden sonra gelmek üzere "meslek odalarının ve ilgili sivil toplum kuruluşlarının" ibaresinin eklenmesini teklif ederiz.

          Mehmet Ali Susam                       Namık Havutça                     Kemal Değirmendereli

                    İzmir                                     Balıkesir                                    Edirne

               Doğan Şafak                               Sakine Öz                                 Atilla Kart

                   Niğde                                      Manisa                                      Konya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı kanun tasarısının, 3213 sayılı Maden Kanuna Ek Madde eklemeyi öngören 23'üncü maddesinin birinci fıkrasında geçen "Bu kanunun uygulanmasına ilişkin yönetmelikler," ibaresinden sonra gelmek üzere "ilgili kamu kurumlarının ve meslek odalarının olumlu görüşleri alınarak" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

              İdris Baluken                               Erol Dora                             Nursel Aydoğan

                   Bingöl                                      Mardin                                   Diyarbakır

               Selma Irmak                            İbrahim Ayhan                                    

                   Şırnak                                    Şanlıurfa                                        

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı "Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 23. Maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin yönetmelikler, ilgili kamu kurumu ve kuruluşları ile meslek odalarının olumlu görüşleri alınarak Bakanlık tarafından hazırlanır ve yürürlüğe konulur."

      Hasan Hüseyin Türkoğlu                      Yusuf Halaçoğlu                        Alim Işık

                 Osmaniye                                        Kayseri                               Kütahya

             Lütfü Türkkan                               Mehmet Şandır                               

                  Kocaeli                                          Mersin                                     

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan düzenleme ile bu kanun kapsamında hazırlanacak yönetmeliklerin ilgili kurum, kuruluş ve meslek odalarının görüşleri doğrultusunda Bakanlıkça hazırlanması ve yürürlüğe konması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 sıra sayılı kanun tasarısının, 3213 sayılı Maden Kanuna Ek Madde eklemeyi öngören 23'üncü maddesinin birinci fıkrasında geçen "Bu kanunun uygulanmasına ilişkin yönetmelikler," ibaresinden sonra gelmek üzere "ilgili kamu kurumlarının ve meslek odalarının olumlu görüşleri alınarak" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanunun uygulanması amacıyla çıkarılacak yönetmeliklerin konuyla doğrudan ilgili tarafların görüşlerinin alınarak çıkarılması, uygulamada yaşanabilecek sorunların başlangıçta giderilmesini sağlayacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 683 Sıra Sayılı 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın değişik 23 üncü maddesinde bulunan "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının" ibaresinden sonra gelmek üzere "meslek odalarının ve ilgili sivil toplum kuruluşlarının" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Ali Susam (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yönetmeliklerin hazırlanmasında sivil toplum kuruluşlarının olumlu görüşlerinin alınması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde 23’e bağlı ek madde 11’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.33

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 21.34

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49’uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

683 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Türk Silahlı Kuvvetleri Deniz Unsurlarının, Korsanlık, Deniz Haydutluğu ve Silahlı Soygun Eylemleriyle Mücadele Amacıyla Yürütülen Uluslararası Çabalara Destek Vermek Üzere, Gereği, Kapsamı, Zamanı ve Süresi Hükûmetçe Belirlenecek Şekilde, Aden Körfezi, Somali Kara Suları ve Açıkları, Arap Denizi ve Mücavir Bölgelerde Görevlendirilmesi ve Bununla İlgili Gerekli Düzenlemelerin Hükûmet Tarafından Belirlenecek Esaslara Göre Yapılması İçin Türkiye Büyük Millet Meclisince Hükûmete Verilen ve 5 Kez Uzatılan İzin Süresinin, 10/02/2015 Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha Uzatılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ile alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 3 Şubat 2015 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.35



(x) 683 S. Sayılı Basmayazı 28/1/2015 tarihli 48’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.