TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                 48’inci Birleşim

                                                                                        28 Ocak 2015 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, İstanbul Esenyurt’taki yüksek gerilim hattı faciası ile genel olarak yüksek gerilim hatlarının yarattığı sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesir ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Malatya Milletvekili Mustafa Şahin’in, Malatya ilinde yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Fransa Ulusal Meclis Başkanı Claude Bartolone’nin vaki davetine icabet etmek üzere 28-30 Ocak 2015 tarihlerinde Fransa’ya resmî bir ziyarette bulunması TBMM Genel Kurulunun 13/1/2015 tarihli 41’inci Birleşiminde kabul edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek başkanlığındaki Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin tezkeresi (3/1689)

 

 

 

B) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Sedef Küçük’ün, Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/232)

 

C) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlu ve 25 milletvekilinin, İğneada’ya kurulması planlanan entegre termik santral ile nükleer santralin çevreye vereceği zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1182)

2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 33 milletvekilinin, Turkish Ground Service ile Türk Hava Yollarındaki personel-aile ilişkisi iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1183)

3.- Mersin Milletvekili Ali Öz ve 20 milletvekilinin, uzaktan eğitim konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1184)

 

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 335 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 5’inci sırasına, bastırılarak dağıtılan 683 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ise kırk sekiz saat geçmeden yine bu kısmın 6’ncı sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 3, 10, 17 ve 24 Şubat 2015 Salı günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 4, 11, 18 ve 25 Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; 683 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

 

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VII.- AÇIKLAMALAR

1.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

 

VIII.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

2.- Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/983) (S. Sayısı: 653)

2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

3.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

4.- Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)

5.- Türkiye Cumhuriyeti ve Ürdün Haşimi Krallığı Arasında Hükümlülerin Nakline Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/740) (S. Sayısı: 425)

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İkili Ulusal Komisyon Kurulmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/663) (S. Sayısı: 335)

7.- Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin; Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın; Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun (1/1012, 2/423, 2/2309, 2/2481) (S. Sayısı: 683)

8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İsveç Krallığı Hükümeti Arasında Çevre Teknolojileri Alanında Ticaret, Yatırım ve İşbirliğinin Geliştirilmesine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporlarının (1/806) (S. Sayısı: 565)

 

X.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 653) Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

2.- (S. Sayısı: 335) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İkili Ulusal Komisyon Kurulmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

 

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Umut Oran'ın, bir havayolu kargo şirketi hakkında yapılan inceleme ve işlemlere ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/57674)

2.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlarca satın alınan telekomünikasyon ekipmanı ve malzemelerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/57678)

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlık istisnai kadrolarına yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/58029)

4.- Mersin Milletvekili Ali Öz'ün, son on iki yılda imara açılan tarım arazilerine ilişkin Başbakan'dan sorusu ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/58181)

5.- Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş'ün, Balıkesir'in içme sularında yüksek derecede arsenik bulunmasına ve sorunun çözümüne,

- Van Milletvekili Özdal Üçer'in, Bakanlık bünyesinde istihdam edilen gıda mühendislerine,

Ziraat mühendislerinin istihdamına,

Kütahya Milletvekili İdris Bal'ın, ÇAYKUR'un bazı faaliyetlerine,

Manisa'nın Soma ilçesinde termik santral inşası için alınan acele kamulaştırma kararına,

- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluş personeline yönelik fişleme iddialarına,

- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Bakanlık bünyesindeki istisnai kadro mevcuduna,

- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman'ın, 2002-2014 yılları arasında Bursa'da Bakanlık tarafından yapılan yatırımlara,

- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, aile işletmeleri ve orta ölçekli işletmelerin projelerinin desteklenmesi, yem ekiminin artırılmasına ve mera alanlarının ıslahına yönelik projelere,

Tarımsal amaçlı kömür kullanımında devlet desteğine,

Süt üretimi ve kalitesinin artırılmasına, tarımsal işletmelerin fiziksel şartlarının düzeltilmesine ve kırsal kalkınma yatırımlarına,

Et ve süt tüketiminin artırılmasına, gençlerin hayvancılıkla uğraşmasının teşvikine ve hayvan gübresinin alternatif enerji olarak kullanımına,

Ahırların modernize edilmesine ve üretici örgütlerinin pazarda daha etkin olmasına,

Bakanlığın modern sera ve büyük alanlarda üretim yapılmasına yönelik projelerinin olup olmadığına,

Yem bitkisi teminine, hayvancılık işletmelerinin arazi kullanımına ve fiyatlardaki dalgalanmaların önlenmesine yönelik projelere,

- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, meyve üretici birliklerinin mali denetimlerine ve meyve üreticilerine verilen desteklerin artırılmasına,

İlişkin soruları ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/58273), (7/58274), (7/58275), (7/58276), (7/58277), (7/58278), (7/58279), (7/58280), (7/58281), (7/58282), (7/58283), (7/58284), (7/58285), (7/58286), (7/58287), (7/58288)

6.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman'ın, 2002-2014 yılları arasında Bursa'da Bakanlık tarafından yapılan yatırımlara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/58291)

7.- Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak'ın, Milli Botanik Bahçesi projesinin yapıldığı alanda bir sosyal tesis projesi olup olmadığına,

- Antalya Milletvekili Gürkut Acar'ın, Konyaaltı Sahili'ndeki trol avcılığına,

Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, kontrol laboratuvarlarının eksikliklerine,

Et ve et ürünleri sanayiinde yapılan denetimlere,

Et ve et ürünleri teknolojisi konusunda yapılan AR-GE çalışmalarına,

Et ve et ürünleri sanayiinde faaliyet gösteren firmalara yönelik teşvik ve projelere,

Hijyenik açıdan uygun olmayan kombina ve mezbahanelerin modernize edilmesine ve tarım-sanayi entegrasyonunun sağlanmasına yönelik projelere,

- Muş Milletvekili Demir Çelik'in, Muş'un bazı köylerinde yer tespitlerinin yapılmaması nedeniyle vatandaşların desteklerden faydalanamamasına,

- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, son bir yılda Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından satın alınan otomobillerin sayısına,

İlişkin soruları ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/58497), (7/58498), (7/58499), (7/58500), (7/58501), (7/58502), (7/58503), (7/58504), (7/58505)

28 Ocak 2015 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, İstanbul Esenyurt’taki yüksek gerilim hattı faciası ile genel olarak yüksek gerilim hatlarının yarattığı sorunlar hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’e aittir.

Buyurun Sayın Tüzel.

 

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, İstanbul Esenyurt’taki yüksek gerilim hattı faciası ile genel olarak yüksek gerilim hatlarının yarattığı sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

 

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize iyi günler diliyorum.

Sayın Başkan, hızlı başladık Genel Kurula.

Evet, sözünü ettiğiniz gibi İstanbul Esenyurt’ta can alan, yaşam hakkını ortadan kaldıran yüksek gerilim hattına değineceğim ama ondan önce, hayata tutunan, direnen Yaşar Kemal’den sonra Fikret Otyam da ciddi bir sağlık problemi yaşıyor, her iki değerli yazarımıza da sağlık diliyoruz.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde iyi şeyler olmuyor ne yazık ki ama bunlara inat, yaşadıklarımıza inat, komşularımızda güzel şeyler oluyor, iyi şeyler oluyor. Güneyde Kobane’de, Ege’nin öte yakasında Yunanistan’da halklar birleşiyor, güçlerini birleştiriyor, el ele veriyor; emperyalizme, kapitalizme, savaşa, sömürüye ve insanlık değerlerini ortadan kaldıran sisteme karşı ayağa kalkıyor.

Yunanistan’da, bildiğiniz gibi, sol koalisyon büyük bir başarı elde etti. Yunanistan halkları, Avrupa Birliğinin, IMF’nin ve büyük bankaların, Troyka’nın kuşatması karşısında talepleri için el ele verdi. Şimdi, inanıyorum ki bu başarının arkasında duracaklar ve Yunanistan’da kapitalist sisteme karşı emekçi halkların birliği için yürümeye devam edecekler.

Daha sonra gelen haber: Rojava devrimini boğmaya çalışan IŞİD çetelerine karşı dünyanın yüreğini, sevgisini kazanmış Kürt kadınları, gençleri büyük bir dayanışma, birlik içerisinde büyük bir direniş sergilediler ve “Düştü, düşecek.” diyenlere inat, çetelerin arkasındaki güçlere inat orada büyük bir zafer elde ettiler; Kobane’de devrimi yaşatmak, Kobane’de yeni, demokratik, özgür, eşitliğe dayalı halkların bir arada yaşayacağı bir toplumu inşa etmek için büyük bir güç sarf ettiler. Onları kutluyoruz, selamlıyoruz.

Yine selamlayacağımız bir şey, elbette, alın teri için, emek hakları için, çocukların geleceği için grev kararı alan 15 bini aşan metal işçisi. Metal işçileri, MESS’in dayatmaları karşısında ekmeklerini büyütmek için ve 866 liranın üzerine 100 liralık bir zamla karın tokluğuna çalışmaya, üç yıllık sözleşmelerle itirazsız bir sömürü düzenine karşı kararlarını verdiler ve böyle bir yola koyuldular. Bu grev, sadece metal işçilerinin değil, bütün Türkiye işçilerinin, emekçilerinin, halkların sahip çıkacağı ve önümüzde yapılması gerekenleri gösteren büyük bir direniş olacak. Onlara da başarılar diliyorum, metal işçilerini buradan selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Sayın Başkan; evet, kan ter için ömür tüketenler şimdi ayağa kalkmış durumdalar. Enerji Bakanlığını sorgulamamız gerekiyor bütün bu gelişmeler karşısında. Bakanlık bu sistemde sadece yer altındakilerin canını almıyor, yer üstünde de özellikle bu yüksek gerilim iletim hatlarındaki anlayış ve yapım bozuklukları nedeniyle can almaya devam ediyor.

Seçim bölgemiz İstanbul Esenyurt’ta -15 milyon emekçinin yaşadığı İstanbul’un önemli bir kesimi- göç eden işçilerin, emekçilerin olduğu yer Esenyurt’ta, özellikle 2 mahallede, Saadetdere ve Namık Kemal mahallelerinde peş peşe insan ölümleri oluyor. Ekim 2013 tarihinde, bir tabela düzenlemesi yapan genç işçi Eren Eroğlu yüksek gerilim hattına temas ettiği için hayatını kaybetti. Birkaç gün önce, 21 Ocak tarihinde, 37  yaşındaki bir fabrika işçisi Haydar Sarı aynı şekilde hayatını kaybetti.

1960’lardaki iletim hatları artık çarpık yapılaşma nedeniyle kentin içinden geçiyor. Değerli milletvekilleri, bakın, bu manzaralar Esenyurt’taki mahalle içerisinden geçen elektrik tellerinin manzarası. Burada Bakanlığın da Belediyenin de sorumluluğu var. Artık yaşam hakkına, kent hakkına, sağlıklı geleceğe sahip çıkması gereken Bakanlığın bu hatları güvenli hâle getirmesi için derhâl gecikmeksizin yer altına taşıması gerekiyor. Çarpık rant ve yapılaşma nedeniyle bu ölümler artık son bulmalı. TMMOB’a bağlı Enerji Mühendisleri Odası da benzer tespitler yapıyor. Sadece yaşam hakkı açısından değil, bu hatların geçtiği elektromanyetik alanlarda çocuklar kan kanseri oluyor, lösemi oluyor, hücreleri peş peşe zehirleniyor. Bunlara son vermek gerekiyor.

Yatırımları ranta değil, yatırımları insan hayatına, çocuklarımızın geleceğine yapalım. Bakanlığın sorumluluğuna dikkat çekmek istiyorum.

Teşekkür ederim. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı ikinci söz, Balıkesir ilinin sorunları hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’ya aittir.

Buyurun Sayın Havutça. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesir ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Balıkesir’in sorunları üzerinde gündem dışı söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bakın, Balıkesir, AKP iktidarı döneminde ne yazık ki hep kaybetti. Nelerini kaybetti? SEKA’sı vardı, 54 milyon dolar muhammen bedelle belirlenmiş bir SEKA fabrikası vardı; 1,1 milyon dolara satıldı ve SEKA’yı Balıkesir kaybetti. SEKA, hâlâ, şu anda ne idüğü belirsiz, üretimsiz... Balıkesir bunu kaybetti.

Bandırma Limanı’nı kaybetti. 175 milyon dolarlık bir yatırım yapılması sözü verildi Bandırma’ya ancak bugüne kadar bir tek çivi çakılmadı.

Bakın, Balıkesir -devlete verdiği yatırımların- 2014’te verdiği vergilerle sadece binde 42 oranında, 0,42 yatırım aldı; oysa, bu, 2015’te binde 31’e düştü.

Değerli milletvekilleri, Balıkesir’de bir Susurluk Şeker Fabrikası var. Bu Susurluk Şeker Fabrikasında yirmi yedi yıldır çalışan işçiler hâlâ emekli olamıyorlar. Geçici işçi, mevsimlik işçi olarak yirmi yedi yıl çalışan bir işçi nasıl emekli edilmez? AKP iktidarı, Susurluk Şeker Fabrikasını atıl tutarak bölge tarımına çok ağır bir darbe indirdi ve bu sorun devam ediyor.

Bakın, daha önce buradan uyardık: Beyaz et üretiminin yüzde 25’ini Balıkesir Bandırma karşılıyor. Orada bir Şeker Piliç vardı. Şeker Pilicin iflası öncesi biz buradan KDV alacaklarıyla ilgili yüce Meclisi ve Bakanı uyardık, “Değerli Bakan, eğer bu KDV’ler ödenmez ise Şeker Piliçte iflas yaşanacak, sektörde iflaslar yaşanacak.” dedik. Bakın, ben dün Bandırma’daydım; Şeker Piliçten atılan 1.700 işçi kardeşimiz, bankalara borçları, evlatlarının okul harçları sebebiyle hepsi şu anda aile faciaları yaşıyor. Bizi Bandırma’da dinliyorlar, değerli milletvekilleri, 1.700 işçimiz iki yıldan beri kıdem tazminatlarını alamadı ne yazık ki. Patronlar aldı, herkes rahat yaşıyor ama fatura emekçiye kesildi.

Bakın, yine, Eti Bor AŞ, Genel Müdürlüğü Bandırma’daydı. Eti Bor AŞ’nin giderek özelleştirilmesiyle ilgili, taşeron, redevans sistemi gibi, Eti Borun kıyısından köşesinden Eti Borun özelleştirilmesi ya da bazı hizmetlerin taşerona verilmesiyle ilgili çabaları devam ediyor.

Değerli milletvekilleri, Toprak Mahsulleri Ofisi çiftçinin kara gün dostuydu, orada yazar; Bandırma bölgesinde Toprak Mahsulleri Ofisi de kapatılarak çiftçi yeniden tüccara, tacire, tefeciye teslim edildi. Bununla da kalmadı, şimdi de Balıkesir, Çanakkale’de 1/100.000’lik planlamalar yapılıyor değerli arkadaşlarım, 1/100.000’lik. Bu planlamalarda 2006 yılında 35 bin dönüm yer birilerine geçti. Ben soruyorum: 1/100.000’lik plan belirlenmeden önce, 2006 yılında -daha geçen sene belirlendi bu plan- 35 bin dönüm araziyi köylünün elinden kim aldı? Bunu Sayın Bakana soruyorum, mahremiyet sebebiyle bana cevap veremediğini söylüyor. Ya, memlekette 35 bin dönüm yer, Bandırma’da, birtakım sanayiciler almış. Kime dayanarak, kime güvenerek aldı burayı? Sanayi alanı olacağını önceden biliyor muydu? Herhâlde biliyordu. Buradan bir kez daha soruyorum: Oraları kimler aldı?

Balıkesir’in 60 mahallesinde arsenikli su içildiğini söylüyor Büyükşehir Belediye Başkanı. Arkadaşlar, bu arkadaşımız kim biliyor musunuz? On iki yıl burada iktidarın milletvekili, genel başkan yardımcısı. Ya, sen bu ülkenin sularının zehirli olduğunu, arsenikli olduğunu yeni mi öğrendin? Balıkesir’de tablo bu.

Bir de buradan Balıkesir Milletvekili Babuşcu’ya bir sözüm var. Laik ve demokratik cumhuriyete bağlı kalmaya namusu ve şerefi üzerine ant içen ve 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu’nun 90 yıllık reklam arası olarak nitelendiren, çağdaş görünümlü, saltanat saplantılı Tülay Babuşcu’ya buradan seslenmek istiyorum: Sen o cumhuriyet olmasaydı bugün burada olacak mıydın? Eğer cumhuriyet olmasaydı Başbakan burada olacak mıydı? Eğer cumhuriyet olmasaydı Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olabilecek miydi, sizler burada milletvekili olabilecek miydiniz? O nedenle, cumhuriyet bir reklam arası değil. Bakın, reklamdan önceki durum buydu. Sevr haritasının yırtılmasıydı, kadın-erkek eşitliğiydi, çağdaş cumhuriyetin yaratılmasıydı cumhuriyet.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NAMIK HAVUTÇA (Devamla) – O nedenle, Kuvayımilliye şehri Balıkesir’den Babuşcu’ya haddini bil diyorum. (CHP sıralarımdan alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı üçüncü söz, Malatya’da yapılan yatırımlarla ilgili söz isteyen Malatya Milletvekili Mustafa Şahin’e aittir.

Buyurun Sayın Şahin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

3.- Malatya Milletvekili Mustafa Şahin’in, Malatya ilinde yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması

 

MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Malatya’mızda yapılan yatırımlarla alakalı söz almış bulunmaktayım.

Malatya ilimiz değişimle birlikte gelişimini sürdüren nadide bir ilimizdir. Selçuklular döneminde “darülrifa” yani huzur ve barışın yeri olan ilimiz hiçbir zaman terör ve terör örgütlerine prim vermemiş. Bu saiklerden dolayı özel sektörün yoğun tercih etmesiyle birlikte, 1, 2 ve 3’üncü organize sanayi bölgemizde ticari hayatın yoğunluğunu rahatlıkla görmekteyiz. Malatya’mız 2014 yılında farklı sektörlerden toplamda 470 projesiyle yatırım programında yer almakta ve bu projelerin toplam tutarı ise 3 milyar 955 milyon TL’dir.

Değerli milletvekilleri, ilimizde 2014 yılında 33 yeni okulumuzun sisteme dâhil edilmesiyle derslik başına düşen öğrenci sayısı Türkiye ortalamasının altına inmektedir.

Malatya kendisine has olan florası sayesinde tarım alanlarında özellikle kayısının yetiştirildiği özel bir havzaya sahiptir. Malatya, çiftçimizin yaşamış olduğu don olayına karşı mağdur olmaması için çiçeği de poliçe kapsamına aldığımız bu süreçte Malatya ilimizde poliçe sayısının bir önceki yıla göre yüzde 100’ün üzerinde bir artış olduğunu da görmekteyiz.

Tarımsal kredide, 2002 yılında ilimizde 4 milyon lira kredi kullandırılmış iken 2014 yılında toplam kredi 140 milyon TL’yi aşmıştır. İlimizde tarımsal kredilerde geri dönüş oranlarına da baktığımızda bu kadar artışa rağmen 2002 yılında Ziraat Bankasında yüzde 24 iken 2013 yılında yüzde 98,4’e yükselmiştir.

2003’ten günümüze kadar sulama alanında tamamlanan tesislerle 123 bin dekar tarım arazisi sulamaya açılmıştır. 14 adet göletimizin bitirilmesi ve planlama ve proje safhasında olan 13 göletimizle beraber, ayrıca Yoncalı ve Aliağa barajları ile sulama projelerinin de neticelendirilmesiyle 281 bin dekar alanın suyla buluşacağını görmekteyiz. Malatya’nın birçok ilden en büyük farkı, yeterli su kaynaklarına sahip olduğu için, boşa akan her su kaynağını üretime ve katma değerlere dönüştürmek zorundayız.

Ayrıca, ulaşımda 2002’den önce 36 kilometre olan bölünmüş yol miktarımız şu anda yapılanlarla birlikte, projeleri bitirilenlerle beraber 400 kilometreyi aşması beklenmektedir.

2013 yılında ihracatımız 402 milyon TL iken 2014 yılında 406 milyon TL’ye yükselmiştir. İhracatta bölgesinde birinci olan ilimizi inşallah 2015 yılında ise yeni hedeflerle daha da yukarılara çekmenin gayreti içerisinde olacağız.

Değerli arkadaşlar, ilimize yapılan yatırımlarla yetinmeyip 2023 hedeflerine ulaşabilmek için 2017 yılında Divriği demir-çelik madenlerinin rezervlerinin bitmesiyle Türkiye’nin rezerv bakımından göz kamaştıran bir bölgesi olan Malatya ilimizin cazibe merkezleri arasına alınması, Cumhuriyet Dönemi’nde yapılan ve yenilenen demir yollarımızın maden taşımacılığına uygun hâle getirilmesi için de çalışmalar yapılmaktadır.

Ayrıca kanun teklifini vermiş olduğumuz Battalgazi yerleşkesinde ikinci bir devlet üniversitemizin yapılmasını da beklemekteyiz.

Sağlık turizminde ciddi bir öneme sahip olan ilimizde inanç turizminde önem arz eden Battalgazi ve Darende ilçelerimizde bir potansiyel olduğunu görmekteyiz.

Ayrıca arkadaşlar, özellikle son günlerde Charlie Hebdo denilen bir belanın dünya Müslümanlarını ayağa kaldırdığını görmekteyiz. Bizler terörün her türlüsüne tereddütsüz karşıyız, Charlie Hebdo dergisine yönelik saldırıyı ve işlenen cinayetleri de hiçbir zaman için tasvip etmemekteyiz. Ayrıca, Müslümanların terörle yan yana gelmesi asla mümkün değildir ancak işgal altındaki toprakları için vatanlarında vermiş oldukları kurtuluş mücadelelerine de herhâlde sessiz kalmamamız gerekir. Ayrıca, kan döken Batı’nın da buradaki rolünün ne olduğunu çok iyi bilmekteyiz. Lakin, Batı, Peygamber Efendimiz’e yapılan hakareti basın özgürlüğü ve düşünce özgürlüğü diye göstermiş, yüce dinimizi hedef seçip bütün İslam âlemine büyük bir saygısızlık cesaretini de gösterebilmiştir. Müslümanların değerlerine saldıran Charlie Hebdo denilen dergiyi ve Türkiye’deki uzantıları olan tüm medya kuruluş ve yandaşlarını da şiddetle kınıyoruz. Ayrıca, dünya üzerinde, Mısır’da, Arakan’da, Doğu Türkistan’da, Suriye’de, Somali’de, Afganistan’da, Irak’ta milyonlarca insanımız katledilirken Batı’nın da sessiz kalmaması ve bizler Batı’yla birlikte Batı’daki olaylara ağıt yakarken Batı’nın ve aydınlarının da Müslüman ülkelerde işlenen cinayetlere, katliamlara sessiz kalmaması gerektiğini, özellikle İsrail başta olmak üzere, İslam coğrafyasından kanlı ellerini çekmelerini beklemekteyiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

Okutuyorum:

 

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Fransa Ulusal Meclis Başkanı Claude Bartolone’nin vaki davetine icabet etmek üzere 28-30 Ocak 2015 tarihlerinde Fransa’ya resmî bir ziyarette bulunması TBMM Genel Kurulunun 13/1/2015 tarihli 41’inci Birleşiminde kabul edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek başkanlığındaki Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin tezkeresi (3/1689)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek'in, Fransa Ulusal Meclis Başkanı Claude Bartolone'nin vaki davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir parlamento heyetiyle 28-30 Ocak 2015 tarihlerinde Fransa'ya resmî ziyarette bulunması TBMM Genel Kurulunun 13/1/2015 tarih ve 41’inci Birleşiminde kabul edilmiştir.

28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 2’nci maddesi uyarınca, Heyetimizi oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimler Genel Kurulun bilgisine sunulur.

                                                                               Ayşe Nur Bahçekapılı

                                                                  Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                 Başkan Vekili

 

Adı Soyadı:                                                              Seçim Çevresi:

1)   Uğur Bayraktutan                          Artvin

2)   Ziver Özdemir                                                      Batman

3)   Mustafa Kalaycı                                                   Konya

4)   Mehmet Kasım Gülpınar                                       Şanlıurfa

5)   Dilek Yüksel                                                        Tokat

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması komisyonundan bir istifa tezkeresi vardır, okutuyorum:

 

B) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Sedef Küçük’ün, Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/232)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonundaki görevimden istifa ediyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim. 27.01.2015

 

                                                                                                                                    Sedef Küçük

                                                                                                                                        İstanbul

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

 

C) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlu ve 25 milletvekilinin, İğneada’ya kurulması planlanan entegre termik santral ile nükleer santralin çevreye vereceği zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1182)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ekolojik özellikleri nedeniyle koruma altında olması gereken İğneada'ya kurulacak olan entegre termik santral ve kurulması planlanan nükleer santralin çevreye vereceği zararların tespiti, alınacak önlemlerin araştırılması ve doğabilecek sorunların engellenmesi için Anayasa’nın 98’inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1)   Mehmet Siyam Kesimoğlu                                    (Kırklareli)

2)   Turgut Dibek                                                       (Kırklareli)

3)   Engin Altay                                                         (Sinop)

4)   Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                     (İstanbul)

5)   Gürkut Acar                                                         (Antalya)

6)   Ramazan Kerim Özkan                                         (Burdur)

7)   Hasan Ören                                                         (Manisa)

8)   Mustafa Serdar Soydan                                        (Çanakkale)

9)   Muharrem Işık                                                     (Erzincan)

10)        Celal Dinçer                                                 (İstanbul)

11)        Ali Serindağ                                                  (Gaziantep)

12)        Selahattin Karaahmetoğlu                              (Giresun)

13)        Haluk Eyidoğan                                             (İstanbul)

14)        Yıldıray Sapan                        (Antalya)

15)        Ali Haydar Öner                                            (Isparta)

16)        Mehmet Hilal Kaplan                                     (Kocaeli)

17)        Haydar Akar                                                  (Kocaeli)

18)        Birgül Ayman Güler                                       (İzmir)

19)        Ali Özgündüz                          (İstanbul)

20)        Ali Sarıbaş                                                    (Çanakkale)

21)        İhsan Özkes                                                  (İstanbul)

22)        Namık Havutça                       (Balıkesir)

23)        Haluk Ahmet Gümüş                                      (Balıkesir)

24)        Rahmi Aşkın Türeli                                        (İzmir)

25)        Mevlüt Dudu                                                  (Hatay)

26)        Hasan Akgöl                                                 (Hatay)

Gerekçe:

Kırklareli Demirköy'de ekolojik özellikleri, doğal ve turistik değerleriyle öne çıkan İğneada beldemize entegre termik santral kurulması için ÇED süreci başlamıştır. Bölgenin adı Türkiye'de kurulacak nükleer santral için de öne çıkmaktadır.

İğneada Longoz Ormanları Avrupa’da birinci, dünyada da tek parçalı olması açısından birincidir. Bölgenin can damarıdır. Bilimsel raporlara göre, hâkim kuzey rüzgârları bütün baca gazlarını koruma altında olması gereken Longoz Ormanlarına ve su kaynaklarına çöktürecek, doğal kaynakları kirletecektir.

Ayrıca, bu ormanlara zarar vermek uluslararası antlaşmalara ve bizzat bakanlıkların eylem planlarına aykırıdır. Türkiye Turizm Stratejisi (2023) Eylem Planı’nda "10 yeni turizm kentinin araştırma ve planlama çalışmaları tamamlanacak" denilmektedir. "İğneada Kıyıköy Eko-Turizm Kenti" birinci sıradadır. Taraf olduğumuz Ramsar Sözleşmesi’ne göre İğneada Longoz Ormanları yıl sonuna kadar uluslararası koruma altına alınmalıdır. 1/100.000 ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planına göre de, İğneada ve Kıyıköy doğa ve spor turizminin geliştirileceği alanlar arasında sayılmaktadır. 1/25.000 ölçekli planda da İğneada- Kıyıköy beldelerinin "eko-turizm" kenti olarak değerlendirileceği belirtilmektedir. Türkiye Turizm Stratejisi (2007-2013) Eylem Planı’nda ise İğneada, Karadeniz yat turizmi merkezlerinden sayılmakta, yat turizminin İğneada'dan Hopa'ya kadar geliştirilmesi öngörülmektedir.

Küresel Çevre Fonu (GEF) hibe katkısı ile Çevre ve Orman Bakanlığı-Dünya Bankası arasında 01/08/2000'de imzalanan "Biyolojik Çeşitlilik ve Doğal Hayat Yönetimi" projesi kapsamında ise, Dünya Bankası 8,2 milyon dolar, Orman Bakanlığı ise 3,2 milyon dolar para katkısı sağlayarak, "longozu koruma projesi" oluşturmuşlardır.

Ayrıca, programı AB'nin Bulgaristan-Türkiye Sınır Ötesi İşbirliği kapsamında desteklenen, Çevre ve Orman Bakanlığı; Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğü ve Orman Genel Müdürlüğü koordinasyonunda yürütülen Kırklareli ilinin Karadeniz'e bakan kısmını oluşturan Yıldız Dağlarında uygulanan "TR 06 02 16 Yıldız Dağlarında Biyolojik Çeşitliliğin Korunması ve Sürdürülebilir Geliştirilmesi Projesi" Aralık 2008 tarihinde uygulanmaya başlanmış ve Aralık 2009 tarihinde tamamlanmıştır.

Dahası bu bölgeye santrallerin kurulması, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (Rio Konferansı), Karadeniz'in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi, Uzun Vadeli Sınır Ötesi Hava Kirliliği Sözleşmesi gibi taraf olduğumuz uluslararası anlaşmalara da aykırıdır. Santral Bulgaristan sınırına çok yakın olduğundan, uzmanlar gelecekte ciddi uluslararası sıkıntılar doğuracağını ifade etmektedirler.

Ayrıca yine bilimsel raporlara göre, termik santralin silolarındaki küller yer altı sularına karışarak zehir saçacak, bölgede balıkçılığı bitirecek, santral akciğer hastalıklarına neden olacak ve turizm bitecektir. Nükleer santralin yaratacağı daha ciddi riskleri aktarmaya gerek bile yoktur.

Bu gerekçelerle, İğneada'ya kurulacak olan entegre termik santral ve kurulması planlanan nükleer santralin çevreye vereceği zararların tespiti, alınacak önlemlerin araştırılması ve doğabilecek sorunların engellenmesi için Meclis araştırma komisyonu kurulması gerekmektedir.

 

2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 33 milletvekilinin, Turkish Ground Service ile Türk Hava Yollarındaki personel-aile ilişkisi iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1183)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türk Hava Yollarında Hükûmetiniz döneminde yönetime getirdiğiniz kişilerin kendi dost ve akrabalarını işe alarak aile şirketiymiş gibi yönettiğini ve birçok vatandaşın önüne geçerek hiçbir kritere tabi tutulmadan yakınlarının THY'ye işe sokulduğu iddiaları yazılı, görsel ve işitsel basını ve kamuoyunu yoğun bir şekilde meşgul etmektedir.

Akla hayale sığmayan personel aile ilişkisi iddialarının belirlenip araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98’inci ve İç Tüzük’ümüzün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması komisyonu açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Uğur Bayraktutan                           (Artvin)

2) Mehmet Volkan Canalioğlu             (Trabzon)

3) Ali Rıza Öztürk                               (Mersin)

4) Ensar Öğüt                                    (Ardahan)

5) Atilla Kart                                      (Konya)

6) İlhan Demiröz                                (Bursa)

7) Orhan Düzgün                                (Tokat)

8) Sena Kaleli                                    (Bursa)

9) Haydar Akar                                   (Kocaeli)

10) Mehmet Hilal Kaplan                    (Kocaeli)

11) Turgut Dibek                                (Kırklareli)

12) Haluk Eyidoğan                            (İstanbul)

13) Süleyman Çelebi                          (İstanbul)

14) Ahmet İhsan Kalkavan                  (Samsun)

15) Selahattin Karaahmetoğlu             (Giresun)

16) Ayşe Eser Danışoğlu                    (İstanbul)

17) Aytuğ Atıcı                                   (Mersin)

18) Osman Oktay Ekşi                        (İstanbul)

19) Bihlun Tamaylıgil                         (İstanbul)

20) Vahap Seçer                                (Mersin)

21) Turhan Tayan                               (Bursa)

22) Ali Özgündüz                               (İstanbul)

23) Birgül Ayman Güler                      (İzmir)

24) Muharrem İnce                             (Yalova)

25) Muharrem Işık                              (Erzincan)

26) Ayşe Nedret Akova                       (Balıkesir)

27) Engin Altay                                  (Sinop)

28) Namık Havutça                             (Balıkesir)

29) Turgay Develi                              (Adana)

30) Veli Ağbaba                                         (Malatya)

31) Hasan Ören                                         (Manisa)

32) Mehmet Ali Susam                               (İzmir)

33) Faik Öztrak                                          (Tekirdağ)

34) Hüseyin Aygün                                     (Tunceli)

Gerekçe:

Sözcü gazetesinin araştırmacı, gazeteci usta yazarı Uğur Dündar'ın 14/10/2012 tarihli köşe yazısında AKP'nin bir çiftliği var; THY... “Topçu Havayolları” başlıklı yazıda yönetim kurulu başkanı Hamdi Topçu ile hemşehri ve akrabalarından oluşan yönetici kadro THY'yi AKP'nin çiftliği gibi kullanıyor şeklindeki yazısında THY yönetimi ve TGS yönetiminin nasıl kadrolaştığını, nasıl haksızca eşini ve dostunu işe aldığını tek tek isim vererek iddia ediliyor.

AKP İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu'nun yeğeni Kadir Babuşçu THY'nin yer hizmetleri sunan TGS'de muhasebe şefi olarak çalıştığını...

TGS (Turkish Ground Service) Genel Müdürü Bayram Özçelik'in akrabası olarak aynı yerde Turan Özçelik, Can Özçelik, Ahmet Kemal Özçelik, Ali Haydar Özçelik, Ayhan Özçelik, Ayşe Özçelik, Hüseyin Emre Özçelik ve Recep Özçelik isimli akrabalarının çalıştığını...

TGS Genel Müdürü Bayram Özçelik'in kayınbiraderi Mehmet Şişman isimli bir kişi Genel Müdürlük özel kalem müdürlük görevine terfi ettiğini...

Mehmet Şişman'ın Sabiha Gökçen Hava Limanında atölye şefliği yapan Turgay Şişman adında bir akrabasının çalıştığını...

Bilişim Teknolojileri Müdürü Kamil Kartal'ın Genel Müdür Bayram Özçelik’in yakın akrabası olduğunu...

Türk Hava Yollarına yer hizmetleri sunan Turkish Ground Service'te (TGS), torpilli ortaokul ve lise mezunlarının şef, üniversite mezunlarının da memur olarak çalıştırıldıkları...

Rize AKP teşkilatıyla, AKP'li Çayeli Belediyesi'nin, THY ve TGS için adeta bir iş bulma kurumu gibi çalıştığını...

AKP Rize İl Başkanı Hikmet Ayar'ın oğlu Yusuf Alperen Ayar'ın önce TGS'ye alındığını, oradan da THY'ye kaydırıldığı...

TGS'de çalışan Katibe ve Enes Topçu'nun babalarıyla amca çocuğu olduğu, Katibe ve Enes Topçu'nun dayıları Mehmet Demirkapu'nun da THY'de müdürlük yaptığı…

Eyüp Sultan Topçu'nun ise Londra THY Müdürlüğü bünyesinde Ticaret Şefi olarak görev yaptığı...

Kamil Kartal'ın kızı Hayriye Kartal’ın Yönetim Sistemleri Müdürlüğünde memur olarak çalıştığını...

Kamil Kartal'ın oğlu Fatih Furkan Kartal’ın aynı yerde bir müddet çalışıp daha sonra bu yerden kendi isteğiyle ayrıldığı ve Trabzon, İzmir, Antalya havalimanları başta olmak üzere bir çok akraba, dost ve arkadaşlarının, aile şirketiymiş gibi TGS’yi ve THY'yi işgal ettiği kamuoyunu yoğun bir şekilde meşgul etmektedir.

Yukarıda belirtilen hususlar ışığında, “Türk Hava Yollarında ve (Turkish Ground Service) TGS'de aile şirketi kuruluyor.” iddialarının doğruluğunun kurulacak bir Meclis Araştırma Komisyonu tarafından görülmesi ve tespit edilmesi THY ve TGS'nin geleceği ve kurumsal kimliği açısından önem arz etmektedir. İşe girme sırasında birçok vatandaşın hakkı âdeta gasp edilerek Hamdi Topçu, Bayram Özçelik ve birçok AKP yöneticisinin akrabaları bir çiftlikmiş gibi, koşulsuzca işe alınmıştır. İddia edilen usulsüzlüklerin belirlenmesi amacıyla, Anayasa'nın 98’inci ve İçtüzüğümüzün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırma komisyonu açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

 

3.- Mersin Milletvekili Ali Öz ve 20 milletvekilinin, uzaktan eğitim konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1184)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Uzaktan eğitim dünyada üzerinde önemle durulan ve gelecek vaat eden bir eğitim yaklaşımıdır. Uzaktan eğitime olan talep ve bu konuda yapılan araştırmalarla ilgili Anayasa’nın 98’inci İç Tüzük’ün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince ekte sunulan gerekçe çerçevesinde Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1)     Ali Öz                                                       (Mersin)

2)     Mehmet Şandır                                          (Mersin)

3)     Oktay Vural                                               (İzmir)

4)     Lütfü Türkkan                                            (Kocaeli)

5)     Sadir Durmaz                                            (Yozgat)

6)     Erkan Akçay                                              (Manisa)

7)     Kemalettin Yılmaz                                      (Afyonkarahisar)

8)     Bülent Belen                                             (Tekirdağ)

9)     Özcan Yeniçeri                                          (Ankara)

10)   Seyfettin Yılmaz                                        (Adana)

11)   Murat Başesgioğlu                                     (İstanbul)

12)   Sinan Oğan                                               (Iğdır)

13)   Alim Işık                                                   (Kütahya)

14)   Ali Halaman                                              (Adana)

15)   Reşat Doğru                                              (Tokat)

16)   Mehmet Günal                                           (Antalya)

17)   Emin Haluk Ayhan                                     (Denizli)

18)   Mustafa Kalaycı                                         (Konya)

19)   Hasan Hüseyin Türkoğlu                            (Osmaniye)

20)   Enver Erdem                                             (Elazığ)

21)   Mehmet Erdoğan                                        (Muğla)

Gerekçe:

Bilgisayar ve İnternet çağı olan günümüzde bilgi ve teknolojideki değişme ve gelişmeler yaşantımızı da tümüyle değiştirmektedir. Artık tüm bilgiler ulaşılabilir ve yenilenebilir bir hâl almıştır. Dünyanın dört bir yanından insanlar İnternet ağları sayesinde birbirleriyle iletişim kurmakta, bilgi paylaşımında bulunmaktadır.

Bilgisayarlar yaşantımızın vazgeçilmez bir parçası hâlini almıştır. Bu değişime paralel olarak “bilgisayar okuryazarlığı” gündeme gelmiş ve bu ihtiyaca cevap verebilmek için okullarda bilgisayar eğitimine ağırlık verilmeye başlanmıştır. Eğitim sistemleri de bilgisayarların sağladığı imkânlardan faydalanmaya başlamış ve çağımızın eğitim sistemi hâlini alan "uzaktan eğitim” sistemi gelişmeye başlamıştır.

Uzaktan eğitim, öğretmen ve öğrencilerin coğrafi olarak ayrı oldukları ortamlarda aralarındaki bağın teknolojik araçlarla kurulduğu eğitim sistemidir. Dünyada çağdaş uzaktan eğitimin kökeni mektupla öğretime dayanmaktadır. İlk uzaktan eğitim çalışması 1728’de Amerika'da yayınlanan bir reklam ile başlamaktadır. Söz konusu reklamda bir öğretmen haftalık ders notlarını göndererek "steno (daktilo) dersleri" vereceği öğrencileri aramaktadır.

Uzaktan eğitimin gelişim evreleri teknolojideki gelişmeyle paralel seyretmektedir. Mektupla başlayan uzaktan eğitim çalışmaları radyo ve televizyonun kullanılmasıyla devam etmiş ve günümüzde kişisel bilgisayarların ve İnternet’in kullanıldığı "web-tabanlı" bir eğitim sistemi hâlini almıştır.

Çeşitli sebeplerle yüz yüze eğitim veren kurumlara devam edemeyen öğrencilere hizmet veren uzaktan eğitim programları, yükseköğretimde daha fazla öğrenciye ulaşılarak eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanmasına da katkıda bulunmaktadır. Çalışmak zorunda olduğu için eğitimini tamamlamayanlara, cinsiyet ayrımcılığı yüzünden eğitim hayatının dışında bırakılan kadınlara, bedensel engellilere, mahkûmlara eğitim hakkı tanımaktadır.

Bireyler yaşantıları süresince ailevi ya da ekonomik engeller, sağlık sorunları, yaşanılan bölgede eğitim kurumları olmaması gibi sebeplerle devam edemedikleri eğitimlerine dönme şanslarını uzaktan eğitimle tekrar kazanmakta, eğitim hayatları için ikinci bir şans elde etmektedirler; evlerinden ayrılmadan, mesleki yaşamlarını kesintiye uğratmadan eğitimlerine devam etmektedirler.

Dünya ülkeleri teknolojik altyapılarının elverdiği şekilde uzaktan eğitim çalışmalarına yön vermektedirler. Bu doğrultuda bütün dünyada uzaktan eğitim veren birimlerin sayısı giderek artmaktadır. Bu okullarda burslu eğitim verilebildiği gibi, tamamen öğrencinin maddi durumuyla ilişkili olarak seçilebilecek bölüm ve programlar da vardır. Türkiye'de uzaktan eğitim veren okulların hiçbirinde burslu eğitim yoktur. Fakat ABD'de yerleşik okullarda bunun örneğine rastlanılabilir.

Yurdumuzda uzaktan yükseköğretimi temsil eden başlıca yükseköğrenim kurumu Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesidir. Bu güzide ve köklü yükseköğrenim kurumumuz, dünyadaki diğer örnekleri de hesaba katılınca, global anlamda en tecrübeli kitlesel uzaktan yükseköğrenim kurumlarından birisidir.

Sonuç olarak, uzaktan eğitim dünyada üzerinde önemle durulan ve gelecek vaat eden bir eğitim yaklaşımıdır. Uzaktan eğitime olan talep ve bu konuda yapılan araştırmalar gün geçtikçe artmaktadır.

Konunun TBMM tarafından da araştırılması başta yükseköğretim kurumları olmak üzere eğitimin her alanında etkinlik kazandıracaktır.

Önergemiz bu amaçla hazırlanmıştır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

 

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 335 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 5’inci sırasına, bastırılarak dağıtılan 683 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ise kırk sekiz saat geçmeden yine bu kısmın 6’ncı sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 3, 10, 17 ve 24 Şubat 2015 Salı günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 4, 11, 18 ve 25 Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; 683 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

                                                                                        28/01/2015

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 28/01/2015 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                               Ahmet Aydın

                                                                                  Adıyaman

                                                              AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan 335 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 5’inci sırasına; bastırılarak dağıtılan 683 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ise 48 saat geçmeden yine bu kısmın 6’ncı sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun;

29 Ocak 2015 Perşembe günkü birleşiminde 683 sıra sayılı Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesi; bu birleşimde 683 sıra sayılı Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde haftalık çalışma günlerinin dışında 30 Ocak 2015 Cuma günü saat 14.00'te toplanması ve bu birleşiminde "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve 683 sıra sayılı Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesi,

03, 10, 17 ve 24 Şubat 2015 Salı günkü birleşimlerinde sözlü sorularla diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin görüşülmesi,

04, 11, 18 ve 25 Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesi,

03 Şubat 2015 Salı günkü birleşiminde 15.00-24.00; 04 ve 05 Şubat 2015 Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde 14.00-24.00 saatleri arasında,

10, 17 ve 24 Şubat 2015 Salı günkü birleşiminde 15.00-21.00 saatleri arasında;

11, 12, 18, 19, 25 ve 26 Şubat 2015 Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde 14.00-21.00 saatleri arasında;

çalışmalarına devam etmesi;

683 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,

Önerilmiştir.

 

683 Sıra Sayılı

Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair

Kanun Tasarısı (1/1012)

BÖLÜMLER

BÖLÜM MADDELERİ

BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI

1. BÖLÜM

1 ila 18 inci maddeler arası

18

 

19 ila 30 uncu maddeler arası

 

2. BÖLÜM

(Çerçeve 23 üncü maddeyle ihdas olunan ek madde 10 ile ek madde 11 ve

Çerçeve 24 üncü madde ile ihdas olunan geçici 21; geçici 22; geçici 23; geçici 24; geçici 25; geçici 26; geçici 27; geçici 28; geçici 29 ve geçici 30 uncu maddeler dahil)

22

TOPLAM MADDE SAYISI

40

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.37

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.58

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Biraz önce okunan Adalet ve  Kalkınma Partisi grup önerisinde değişiklik olduğundan şimdi öneriyi tekrar okutup bu şekliyle işleme alacağım:

 

1.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 335 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 5’inci sırasına, bastırılarak dağıtılan 683 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ise kırk sekiz saat geçmeden yine bu kısmın 6’ncı sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 3, 10, 17 ve 24 Şubat 2015 Salı günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 4, 11, 18 ve 25 Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; 683 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

28/01/2015

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 28/01/2015 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                               Ahmet Aydın

                                                                                  Adıyaman

                                                              AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan 335 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 5’inci sırasına; bastırılarak dağıtılan 683 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ise 48 saat geçmeden yine bu kısmın 6’ncı sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun;

29 Ocak 2015 Perşembe günkü birleşiminde 683 sıra sayılı Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesi;

03, 10, 17 ve 24 Şubat 2015 Salı günkü birleşimlerinde sözlü sorularla diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin görüşülmesi,

04, 11, 18 ve 25 Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesi,

03, 10, 17 ve 24 Şubat 2015 Salı günkü birleşiminde 15.00-21.00 saatleri arasında;

04, 05, 11, 12, 18, 19, 25 ve 26 Şubat 2015 Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde 14.00-21.00 saatleri arasında;

çalışmalarına devam etmesi;

683 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,

Önerilmiştir.

 

683 Sıra Sayılı

Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair

Kanun Tasarısı (1/1012)

BÖLÜMLER

BÖLÜM MADDELERİ

BÖLÜMDEKİ

 MADDE SAYISI

1. BÖLÜM

1 ila 18 inci maddeler arası

18

 

19 ila 30 uncu maddeler arası

 

2. BÖLÜM

(Çerçeve 23 üncü maddeyle ihdas olunan ek madde 10 ile ek madde 11 ve

Çerçeve 24 üncü madde ile ihdas olunan geçici 21; geçici 22; geçici 23; geçici 24; geçici 25; geçici 26; geçici 27; geçici 28;

 geçici 29 ve geçici 30 uncu maddeler dahil)

22

TOPLAM MADDE SAYISI

40

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Mehmet Doğan Kubat, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın  Kubat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım, çok değerli arkadaşlarım; yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.

Grup önerimizde Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi ile şubat ayı çalışma saatlerine ilişkin  öneriler yer almaktadır. Buna göre, Güney Afrika’yla ilgili bir uluslararası sözleşme var, aciliyeti olduğundan dolayı onu bugün 5’inci sıraya almayı öneriyoruz.

Yine, Maden Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına İlişkin -dün sıra sayısı alıp dağıtılan- Kanun Tasarısı’nın da bugün, 6’ncı sıraya almak suretiyle, görüşmelerine başlamayı planlıyoruz. Yarın, perşembe günü Maden Kanunu’nun bitimine kadar çalışma önerilmektedir.

Şubat ayı içerisindeki salı ve çarşamba  günleri  sözlü soruların kaldırılması, salı günleri 15.00-21.00, çarşamba ve perşembe günleri ise 14.00 ile 21.00 saatleri arasında çalışmasını yine öneriyoruz.

Bildiğiniz üzere, dün, değerli arkadaşlar, Veterinerlik Hizmetleri Hakkındaki Kanun’un oylamasında yeter sayı bulunamamıştı. Şimdi, bu grup önerimizin oylamasından sonra, inşallah, onu oylayıp akabinde Güney Afrika’yla ilgili uluslararası sözleşmenin de görüşmelerini yaptıktan sonra Maden Kanunu’nun görüşmelerine başlamayı ve yarın da kısmet olursa bitirmeyi planlıyoruz.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Grup önerisi aleyhinde söz isteyen Levent Gök, Ankara Milletvekili.

Buyurun Sayın  Gök. (CHP sıralarından alkışlar)

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun getirmiş olduğu grup önerisi üzerinde söz aldım. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin çok önemli sorunları var, çok önemli problemleri var. Bu problemleri Meclis çatısı altında çözmek mümkün ama uluslararası standartları yakalamış, tüm dünyanın kabul ettiği ölçülerde, en ileri ülke hangi yasada ne uygulamışsa onu Türkiye için yapmamız mümkündür. Ancak, iktidar partisinin sürekli çoğunluğuna güvenerek dayattığı yasalarla, bu, ülkemizde gerçekleşmiyor. Biz, burada, muhalefet partileri olarak olanca gücümüzle yapılan yanlışları anlatıyoruz, bunların bütün dünya tarafından izlendiğini ve herkesin gördüğünü de ifade ediyoruz ama ne yazık ki Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu, çoğunluk oylarını sanki demokrasinin bir gereğiymiş gibi sunarak ve onun arkasına sığınarak birbiri ardına kendi dayattığı yasaları getiriyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye dış dünyada itibarını kaybetmiştir. Türkiye’nin komşuları kalmamıştır, komşularıyla huzuru kalmamıştır. Türkiye’nin itibarını artırmamız, Adalet ve Kalkınma Partisinin, iktidarın bu tutumundan vazgeçmesine bağlıdır.

Bugün Türkiye, Başbakan Yardımcımız şu anda, dün Birleşmiş Milletlerde, Cenevre’de bir sınavdan geçiyor değerli milletvekilleri; kan ter içinde, sorulan sorulara cevaplar verilemiyor. Pek çok yasa burada görüşülürken bizler muhalefet olarak ne söylemişsek karşınıza bir bir çıkıyor.

Bakın, bugün Türkiye, Birleşmiş Milletler Evrensel Periyodik İnceleme Kurumunun yılda 2 kez yaptığı toplantılarda sorguya çekilen bir ülke hâline gelmiştir ve aldığı notu da önümüzdeki günlerde göreceksiniz, çıkacak raporda. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç şu anda ve dünkü yapılan toplantılarda sorulan sorular karşısında cevap veremiyor. Bakın, karşısına birer birer neler çıkıyor:

“Yargı bağımsızlığında Türkiye çok geri noktalarda.” diyorlar. Bunun  cevabını verin. Bunun cevabı verilemiyor.

Çocuk hakları ihlalleri; tüm dünyanın üzerine titrediği çocuklar konusunda dünyanın evrensel standartlarının çok altında görülüyor Türkiye’miz ve bunun cevabı verilemiyor.

Kadına yönelik şiddet;  her gün artan kadın cinayetleri, öldürülen ya da yaralanan kadınlarla Türkiye neredeyse dünyada kadın cinayetleri konusunda birinci ülke durumuna geldi değerli arkadaşlarım. “Bunları önleyemiyorsunuz.” diye bizlere soruyorlar.

İnternet, ifade özgürlüğü, dünyanın en hassas konuları. Başbakan Yardımcısı, Türkiye’deki 31 tutuklu ya da mahkûm gazetecinin neden orada tutuklu kaldığını anlatmaya çalışıyor, onlar anlamıyorlar, “Bizde ifade özgürlüğü vardır, biz bir tek gazetecinin içeride kalmasını, mahkûm olmasını anlayamıyoruz.” diye Başbakan Yardımcınıza söylüyorlar. “Hukukun üstünlüğü” diyorlar “hukukun üstünlüğü.”

Bakın, burada önceki yıllarda bir Ombudsman Yasası çıkardık, İnsan Hakları Kurumu Yasası çıkardık. Biz buradan söyledik “Bunlar Paris İlkeleri’ne aykırı. Siz bunları çıkarırsınız ama Birleşmiş Milletler bunu kabul etmez.” Şimdi Birleşmiş Milletlerde Başbakan Yardımcısı bunların hesabını veriyor değerli arkadaşlarım ve “Paris İlkeleri çerçevesinde Ombudsman Kurumunuzu, İnsan Hakları Kurumunuzu uyarlamanız lazımdır.” diye Başbakan Yardımcısına sert eleştiriler yapılıyor. Önümüzdeki günlerde yayınlanacak Türkiye raporu Türkiye’nin çok ağır insan hakları ihlalleriyle karşılaştığının çok acı ve ibret verici bir tablosu olarak önümüze sunulacaktır.

Bunların tüm nedeni iktidardır değerli milletvekilleri. Bütün bu yasalar çıkarken söylediklerimizi yapmadınız, uygulamaları hep kendi iktidarınız lehine kullandınız. Şimdi, İçişleri Komisyonundan geçmiş bir iç güvenlik paketi var. Buradan hepinize tarihî bir uyarıda bulunmak istiyorum: Bu yasa, “iç güvenlik paketi” adıyla adlandırılan bu yasa, Türkiye’nin elinde patlamaya hazır bir bomba gibidir. Bu yasayla Türkiye’deki tüm kişisel hürriyetlerin, temel hak ve özgürlüklerin olağanüstü kısıtlandığı, valilere, polise olağanüstü yetkilerin verildiği bu yasayı bütün modern dünyanın kabul etmesi söz konusu değildir.

Bu yasayı biz bütün dünya kabul etmedi diye değil, kendi insanlarımızın özgürlük ve hürriyet anlayışlarından dolayı kabul etmeyelim ve buraya getirmeyelim değerli arkadaşlar. Kendi emniyetinizi yaratmak istiyorsunuz, kendi silahlı kuvvetlerinizi kurmak istiyorsunuz. O yasayla İçişleri Bakanına illerde jandarma alay komutanlarını, ilçelerde jandarma bölük komutanlarını atama yetkisi veriyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, yargının yürütmeye, emniyetin tamamının yürütmeye, Silahlı Kuvvetlerin bir kısmının yürütmeye bağlı olduğu bir yerde siz neden bahsediyorsunuz? Demokrasinin adı kalmaz. Türkiye koşar adım diktatörlüğe doğru gidiyor. Bu tarihî uyarımızı lütfen dinleyiniz. Bu yasayı geri çekin, bu yasa Türkiye'de iç barışı zorlayan bir yasa olarak karşımızda duracaktır ve Türkiye'de çatışmalara neden olacaktır. Yani, siz en basit bir barışçıl gösteride dahi polise ve valiye olağanüstü yetkiler verirseniz, yargıyı devre dışı bırakırsanız Türkiye'de demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin korunmasından asla söz edemezsiniz.

Türkiye önemli sınavlardan geçiyor. “Adalet” diyorlar, “hukukun üstünlüğü” diyorlar.

Bakın, üç yıl önce Uludere’de elim bir olay yaşandı ve 34 yurttaşımız öldürüldü. Bugüne kadar iktidar sözcüleri “Konu yargıda, bu olay karanlık dehlizlerde kalmayacak.” diye sunumlarda bulundular, konuşmalar yaptılar. Geçtiğimiz günlerde, değerli arkadaşlarım, Hükûmetiniz adına, Adalet Bakanlığı adına, mağdur ailelerin Anayasa Mahkemesindeki bireysel başvurusuna verilen cevapta, maalesef, iktidarın tutumu da ortaya çıktı. Elimde bulunan Adalet Bakanlığının göndermiş olduğu bu yazıda iktidar, Uludere’de gerçekleşen olaya makul bir olay gözüyle bakıyor değerli arkadaşlarım. Böyle bir olay olabilir mi? “Kaçınılmaz hata” yorumuna o da katılıyor. “Kaçınılmaz hata ve makul bir olay.” Bunu kabul etmek mümkün değildir. 34 yurttaşımızın kanı daha hâlâ yerlerdedir.

İktidar sözcülerine sesleniyorum: Bu savunmayı geri çekiniz. Bu savunma iktidarınızın bugüne kadar “Karanlık dehlizlerde kalmayacak.” sözünün tam da aynısını belgeleyen bir yazıdır, bir savunmadır. Uludere bu savunmayla karanlık dehlizlere iletilmek istenmektedir. Buna hakkınız yok. 34 gencin -parçalanmış cesedinin- annelerinin, babalarının yanık yüreklerini, onların adalet duygularını tatmin etmek hepimizin görevi. Bütün ölümler acıdır. Bütün ölümlerde, herkesin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı herkesin faili kim olursa olsun yargılanmasını talep etme hakkı vardır. Niçin Uludere’den esirgiyorsunuz bunu? Aileler mahkeme mahkeme sürünüyor ve hâlâ bir adım atılamamıştır.

Yine, Başbakan Yardımcısına dün Cenevre’de deniyor ki Gezi olayları kastedilerek: “Pek çok kişi öldürüldü, çocuk öldürüldü.” Başbakan Yardımcısı cevap veriyor: “Ama Ali İsmail’in davasında mahkeme on yıl ceza verdi.” Bunun arkasına sığınıyor. Değerli milletvekilleri, Ali İsmail Korkmaz’ın davasındaki Kayseri’deki mahkeme, adam öldürmeden dolayı değil, kasten yaralama neticesinde ölüme sebebiyet vermekten dolayı ceza verdi. Düşünün siz, bir insan bedeni yerlerde duracak, onlarca tekmeye, onlarca şiddete, onlarca sopaya maruz kalacak, bu bir yaralama olarak nitelendiriliyor. Böyle bir şey olabilir mi? Türkiye bunlardan birer birer mahkûm olur değerli arkadaşlarım.

Türkiye’mizi biz İnsan Hakları Mahkemesi kapısı önünde süründürmeyelim, adaleti tesis edelim. Türkiye insanı buna layıktır. Türkiye insanının, her yöresinde yaşayan insanlarımızın adaletten aynı ve eşit ölçüde pay almaya hakkı vardır; Gezi’dekilerin de vardır, Cizre’de ölenlerin de vardır.

Cizre’yi konuşmuyoruz. Ne oldu Cizre’de? 7 vatandaşımız öldürüldü önceki hafta, kim vurdu, kim öldürdü daha belli değil. Polis kurşunu çıkıyor, o gizleniyor. Sonra polis kurşunu olduğu ortaya çıkıyor. Değerli arkadaşlarım, insan hayatı bu kadar bedava değil. İnsanlarımızı böyle karanlık ilişkilerde, karanlık oyunlarda birer birer yok eden bir anlayışı mahkûm etmemiz gerekiyor. Türkiye'nin önünü ancak böyle açabiliriz. Cizre’deki olaylar konusunda daha kamuoyu aydınlatılmayı bekliyor.

Değerli milletvekilleri, toplumun yararına gördüğümüz her noktada destek olmaya varız ama iktidarın dayatmalarında her zaman da karşınızdayız.

Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Öneri aleyhinde söz isteyen Süleyman Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili.

Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. AKP grup önerisi aleyhinde söz aldım.

Bu, tabii, son dakika değişiklileri bizim yeni karşılaştığımız bir şey değil, gene bunun bir benzerini şimdi görüyoruz. Bu, açıkçası, Meclis Genel Kurulunu çalıştırma yükümlülüğü olan çoğunluk partisinin plansızlığıdır, programsızlığıdır, beceriksizliğidir. Bizim bu durumda, tabii, defalarca uyarılarımız bugüne kadar hâlâ dikkate alınmamıştır.

Değerli arkadaşlar, Tarım Bakanlığının biraz sonra oylaması da yapılacak bir tasarısı Genel Kuruldan muhtemeldir ki geçecek. Ancak bu kanunun müzakere süresinin yeterli olmadığı da, bize özellikle, muhalefet milletvekillerine iletilen taleplerden ortaya çıkıyor.

Burada dün itibarıyla muhalefet milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri, Tarım Bakanlığına Türk çiftçisinin, köylüsünün sorunlarını defalarca dile getirdi ama Allah’a çok şükür Türk çiftçisinden, köylüsünden değil de Fransız Hükûmetinden Fransa’ya hizmet edilenlere verilen Şövalye Nişanı almış bir Tarım Bakanımız var. Beyefendi, muhalefetin her eleştirisine “Bunlardan istifade edeyim. Bir dinleyelim bakalım, çözüme bir önerileri var mı, katabilir miyiz bu önerileri.” diye böyle bir gayret gösterme yerine her lafa, maşallah, bir cevabı var.

Bu dünyanın, bu ülkenin adamları değil sanki, Sayın Bakanı, Hükûmet üyelerini dinlediğimiz zaman, her şey güllük gülistanlık. Çiftçimiz altın dönemini yaşıyor, efendim, köylümüzün hiçbir problemi yok. Kendisinin de meslektaşları olan, değerli arkadaşlar, 70 bini aşkın ziraat, gıda, su ürünleri, balıkçılık teknolojisi mühendisleri, veteriner hekimler, teknikerler, teknisyenler muzdarip. Eminim ki sadece muhalefet milletvekillerine gelmiyor, sizlere de, iktidar partisi milletvekillerine de ulaşıyor bu sorunlar. Bir taraftan, okumuş yazmış bu insanlar hizmet etmek için atama bekliyorlar, kendilerine “İş yok.” deniliyor, bir taraftan da plansızca üniversiteler, eğitim kurumları iş olmadığı söylenen alanda her yıl binlerce mezun vermeye devam ediyor. Yine, bir taraftan da ülkede ciddi bir işsizlik problemi yaşanırken Bakanlar Kurulu Genel Sekreteri Sayın Davutoğlu, Avrupa’ya “İşsizlerinizi bize gönderin.” diyor, bizde işsizlik problemi yoktur gibi. Gerçekten, kendisiyle mi kafa buluyor, milletle mi kafa buluyor, anlaşılır gibi değil. Ya bu ülkenin adı Türkiye değil değerli arkadaşlar ya da bu bakanlar başka bir ülkenin bakanları olsa gerek.

Tarım Bakanlığı alımları son derece yetersiz; son on yılda Bakanlığa TARGEL alımıyla birlikte küçük çaplı alımlar olmuşsa da şu anda gıdasını, ürününü ithale çevirmiş bir ülke için son derece düşük rakamlar bunlar. Ziraat mühendisi yoktur, veteriner yoktur ama ithal hayvan, ithal saman, ithal buğday vardır. Bir bilen olmayınca çiftçi de teknolojik gelişmelerden habersizdir, hâlâ babadan, dededen kalma yöntemlerle tarım yapmaya ve karnını doyurmaya gayret etmektedir. “Hizmet satın alsın.” da diyemezsiniz çiftçiye, zaten çiftçinin elinde avucunda bir şey kalmamıştır ki özel muayenehanelere, efendim, özel bürolara gidip bu hizmeti talep etsin.

Gıda mühendisleri için de son derece sıkıntılı; gıda denetimleri, efendim, gıda zehirlenmeleri ülkenin en önemli konusu olmasına rağmen devletin elinde yeteri kadar bu denetimi yapacak gıda mühendisi yoktur. Tekniker ve teknisyenler içinse gerçekten durum vahamettir. Taşeron şirketlerde, eğitimleriyle uzaktan yakından ilgisi olmayan hususlarda asgari ücretlerle istihdam edilmeye çalışılmaktadır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak Tarım Bakanlığına, bu mesleklerden özellikle teknik eleman vasfındakilerin mutlaka daha fazla alınması, Bakanlıkta daha çok istihdam edilmesiyle ilgili önerimizi yineliyoruz. Eğer bu hususta muhalefetten bir katkı, bir destek de isterse Milliyetçi Hareket Partisi olarak özellikle ziraat mühendislerimizin, gıda mühendislerimizin, teknisyen ve teknikerlerin istihdam edilmesiyle ilgili elimizden gelen desteği de vereceğimizi beyan ediyoruz.

Yine, bir başka konu, değerli milletvekilleri, bu kanun görüşülürken üretici birliklerinin sorunları da dile getirildi ama söylediğim gibi “Bu birliklere bir dokun, bin ah işit.” demişler, sıkıntılar had safhada. Arkadaşlar, bu kanunun görüşülmesi süresi bu sorunları dillendirmeye ya da bir çözüm üretmeye asla yeterli değil. Örneğin, meyve üreticileri birlikleri var. Bazı sorunları dillendirmemizi istediler, hemen belirteyim: Osmaniye Düziçi Meyve Üreticileri Birliği Başkanı İsmet Topal Bey Yönetim Kurulu adına bir talep göndermiş. Bunun Genel Kurul gündeminde dillendirilmesini istiyor.

Burada, tabii, Isparta milletvekillerimiz de var. Isparta, bildiğiniz üzere çekirdekli meyvenin başkenti yani elma üretimi Türkiye’deki üretimin, toplam üretimin yüzde 25’i yani sofranıza gelen her dört elmadan 1 tanesi Ispartalı değerli arkadaşlar, kayısı üretimi yüzde 8, yine kiraz üretimi yüzde 13. Bu bakımdan tüm iller için önemli olan meyve üreticileri birlikleri Isparta için çok daha fazla önemli.

Meyve üreticileri birlikleri için, genel kurul öncesi mali denetimlerinin yeminli mali müşavirlerce yapılabilmesi şartını getirdi AKP 2011’de çıkardığı bir yasayla. Bir kere değerli arkadaşlar, her ilde, özellikle küçük illerde yeminli mali müşavir bulmak konusunda sıkıntı duyuluyor. Bulsanız da zaten elektrik ve su parasını ödemekten aciz bu birliklerden denetim parası olarak, değerli arkadaşlar, 3,5 milyar lira isteniyor. Bu birliklerin, gönüllülük esasına dayalı birlikler olduğunu, aidatlarla ayakta kalmaya çalıştıklarını ben size hatırlatmak istiyorum. Bir taraftan, hakikaten ayakta kalmaya çalışan bir birlik, bir taraftan da efendim tarım dostu, ziraat dostu olduğunu iddia ederek ortalıkta dolaşan bir Tarım Bakanı. Diğer birliklere dayatılmayan bu zorlama, meyve üreticileri birlikleri için değerli arkadaşlar, bir zulümdür. Ya yeminli mali müşavir denetimi dayatmasını kaldırın yahut da hiç olmazsa belirli bir bütçenin üzerine çıkmış birlikler için getirin bu denetimi.

Bir de değerli milletvekilleri, diğer üretici birliklerinde olduğu gibi meyve üreticileri birliklerinde de üyeliğin, destekleme primleri alınabilmesinde zorunlu hâle getirilmesini temin edelim. Niye? Çünkü, temsilî demokrasilerde örgütlülük esası son derece önemlidir. Devlet, meyve üreticileri birliklerini korumak ve gelişmelerini temin etmek için bu üyelik şartını mutlaka getirmelidir diye düşünüyorum.

Tarım arazilerinde yine, dönüme göre maliyet çıkartılmaktadır ama değerli arkadaşlar, meyve bahçelerinde ağaç başına bir maliyet ve bakım masrafı hesaplanmaktadır. On yıllık ve 10 dönümlük bir bahçede ortalama 400 ağaç olduğunu düşünürseniz, bunlara Tarım Bakanlığının vermiş olduğu destek mazotta 4 lira 6 kuruş, gübrede 6 lira, değerli arkadaşlar, yani toplam 1 dönümde 10 lira 6 kuruş verilmektedir. Bu, hakikaten şaka gibi bir rakam, bu rakamın en az 150 ila 160 lira olması gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, yine bir başka garabeti paylaşmak istiyorum sizlerle: Osmaniye milletvekilimiz bir soru soruyor Ermenek faciasından sonra, maden alanında yaşanan facialar ve can kayıplarıyla alakalı. Bakanlık bir cevap veriyor değerli arkadaşlar, Çalışma Bakanlığı, yıl yıl dökümlerini yapmış; 2011, 2012, 2013 ama değerli arkadaşlar, 2014 yılına gelince haziran ve eylül arasında kendisine bir zaman dilimi belirlemiş, bu rakamları veriyor. Kıymetli arkadaşlar, niye? Çünkü, Soma ve Ermenek’teki rakamları vermek istemiyor Bakanlık çünkü bu rakamları verdiği zaman rakamlar patlayacak.

Değerli arkadaşlar, bu, tam bir şark kurnazlığıdır; bu, milleti, muhalefeti hafife almak demektir; değerli arkadaşlar, bu, millî iradeye, sadece muhalefete değil ama Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun iradesine saygısızlıktır. Yani, kandırmaya çalışıyor, işte kanmadığımız ortada. Hakikaten şu soruyu millet adına sormak istiyorum: Değerli Bakan, bu rakamları gizleyerek huzura ereceğinizi mi düşünüyorsunuz? Yani, bunun, kafasını kuma gömen deve kuşunun tavrından ne farkı var? Devlet adamlığı, ciddiyeti, onuru, dürüstlüğü nerede, bunu bizim sorgulamamız lazım.

Değerli arkadaşlar, bu rakamlar bundan sonra muhalefet tarafından çok daha titizlikle incelenecektir. Zerre güvenimiz kalmamıştır. Bugüne kadar muhalefetin sormuş olduğu suallere cevap vermediğinizi biliyorduk ama böyle bilerek yanlış rakamlar verdiğinizi de buradan gördük, gözümüz üzerinizde.

Yüce milleti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Öneri lehinde söz isteyen Ahmet Aydın, Adıyaman Milletvekili.

Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlar; bugün, çarşamba günü itibarıyla, AK PARTİ Grubu olarak Meclisin gündemini belirlemek ve aynı zamanda bundan sonraki çalışma sürelerine dair bir grup önerisi getirmiş bulunuyoruz.

Bu grup önerisi, bundan önceki grup önerileri ve yine bundan sonra getireceğimiz grup önerilerinin tamamı da milletimizin gündeminde olan konulara ilişkindir. Dolayısıyla, halkımızın talebi, beklentisi, umudu ne ise Meclis olarak burada, iktidar grubu olarak, özellikle AK PARTİ olarak bizler, halkımızın beklentisi içerisinde olan bu tür taleplerin, sorunların çözümüne yönelik halkımızın daha rahat bir ortamda yaşaması, birliği, beraberliği, kardeşliği, adaleti ve milletimizin kalkınması, Türkiye’nin gelişmesi adına getireceğimiz önerilerdi ve bundan sonra da aynı şekilde, yine, bu beklentilere dair önerileri getirmeye devam edeceğiz.

Zira, bugün, madencilerin çokça beklediği, hem işverenlerin hem de işçilerin, işçi kardeşlerimizin özellikle bu noktada sıkıntılarını giderecek olan çok önemli bir kanunu, Maden Kanunu’nu burada hep birlikte görüşeceğiz. Ve biz bunu görüşürken de dün de diğer muhalefet parti gruplarıyla da görüşmüştük, bugün ve yarın bu konuyu gündeme alacağımızı söylemiştik. Dolayısıyla, bizim de arzumuz, bizim de isteğimiz milletimizin beklentisi olan konularda, milletimizin sorunlarını çözecek olan her noktada, aynı şekilde, muhalefetin bu noktada duyarlılığını görmek.

Özellikle değerli arkadaşlar, bugün, tabii, birçok şey ifade edildi belki burada ama AK PARTİ’yle birlikte on iki-on iki buçuk yıllık iktidar sürecinde artık eski Türkiye’nin söylemlerinin burada olmayacağını, yeni Türkiye’nin söylemleriyle gelişen, büyüyen, modernleşen bir Türkiye, bireysel hak ve özgürlüklerin ön planda olduğu, toplumsal bütünleşmenin, birliğin, beraberliğin, kardeşliğin merkezi bir Türkiye noktasında yeni söylemler geliştirmek gerektiği noktasında birtakım ifadeler ben de kullanmak istiyorum.

Zira, Türkiye bir hukuk devletidir. Türkiye eğer bir hukuk devletiyse yasama, yürütme ve yargı erklerinin görevleri Anayasa’da bellidir, ilgili yasalarda bellidir. Bu yasalar çerçevesinde herkes kendi görevini kendi yetkisi çerçevesi içerisinde yürütmek durumundadır. Dolayısıyla, özellikle yargının görmüş olduğu konular noktasında, yürütmeden ya da yasamadan yargıya baskı yapılmasını beklemenin de doğru bir şey olmadığını ifade etmek istiyorum. Zira, defalarca, özellikle tutuklu gazeteciler konusu hep gündeme getiriliyor. Avrupa’da da gündeme getirildi, Sayın Başbakanımıza da bu konu soruldu.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de sadece ve sadece gazetecilik görevinden dolayı, sadece ve sadece yazdığı yazıdan dolayı içeride olan kaç kişi var? Bunun özellikle sorgulanmasını istiyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Hidayet Bey içeride.

AHMET AYDIN (Devamla) - Bunun üzerinden siyaset devşirmeye çalışanların buna dikkat etmesini istiyorum.

Şunu özellikle herkes bilsin: Türkiye’de hiç kimse layüsel değildir, hiç kimse sorumsuz değildir. Her kim olursa olsun, görevi, mevkisi, makamı ne olursa olsun, eğer söylediği söylem, işlediği fiil kanunlar nezdinde suç oluşturuyorsa, bu, gazeteci de olsa karşılığını görmek durumunda. Gazetecilik mesleğinden dolayı değil de ama başka birtakım suçlamalardan, hırsızlıktan gasba kadar, başka başka, adını burada sayamayacağım birçok suçlamayla karşı karşıyaysa ve o suçlardan dolayı mahkûm olmuşsa, değerli arkadaşlar, kusura bakmayın, yani kalkıp burada savunmanın da hiçbirimize faydası yok. Burada kimseyi kayıracak durumda değiliz. Bu ülkede yaşayan herkes bu kanunlara uymak zorundadır.

Dolayısıyla, bizler, özellikle gazeteci kardeşlerimiz, arkadaşlarımız açısından birçok yasada, birçok noktada ciddi değişiklikler yaptık. Yazdığı yazıdan dolayı suç olmaması noktasında, işlenen suçun beş yıl süreyle ertelenmesini sağlayan bizler olduk. İfade özgürlüğündeki engelleri kaldıran bizler olduk. Demokratikleşme yolunda attığımız adımlar, yapmış olduğumuz reformlar ortadadır. Dün konuşamadıklarımızı eğer bugün burada konuşuyorsak, dün yapamadıklarımızı  pekâlâ yapabiliyorsak, kusura bakmayın arkadaşlar, biraz da geldiğimiz nokta açısından, Türkiye'nin geldiği nokta açısından yapılanların da biraz takdir edilmesini beklemesek ama yapılan düzgün şeyleri de en azından olumsuz bir şekilde de kamuoyunun gündemine getirmemek lazım.

Varsa olumsuzluklar yargı nezdinde, evet, biz de üzerimize düşeni yapalım, herkes üzerine düşeni yapsın, yargı da üzerine gitsin.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ortada yargı mı bıraktınız Ahmet Bey ya!

AHMET AYDIN (Devamla) - Yanlışa hiçbirimiz sahip çıkmayız.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sen hukukçusun. Ortada yargı mı bıraktınız ya!

AHMET AYDIN (Devamla) - Değerli kardeşlerim, yine burada çok ağır, çok yanlış bir ifade kullanıldı. Bu ülkenin Başbakanı, yeni Türkiye'nin yeni Başbakanı, AK PARTİ’nin Genel Başkanıyla ilgili olarak “Bakanlar Kurulunun Genel Sekreterliğini yapıyor.” denmesini ben şiddetle kınıyorum, reddediyorum ve bunu ayıplıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz! Koltuğuna sahip çıksın, koltuğuna!

AHMET AYDIN (Devamla) – Bu ülkede Başbakanın da, Cumhurbaşkanının da, Bakanlar Kurulunun da kimlerden müteşekkil olduğu ve görev ve yetkileri Anayasa’da, o beğenmediğimiz Anayasa’da bile bellidir, ilgili yasalar çerçevesinde bellidir.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Koltuğuna sahip çıksın!

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Başbakanlık binasını niye teslim etti Ahmet Bey?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yasaları Cumhurbaşkanına hatırlatın!

AHMET AYDIN (Devamla) - Arkadaşlar, dolayısıyla, bakın, kendi ülkenizin geldiği noktayla biraz gurur duyun.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Parlamenter demokrasinin gereklerini Cumhurbaşkanına hatırlatın!

AHMET AYDIN (Devamla) - Gurur duyun, gurur duyun. Anayasa’ya açın, bakın, Anayasa’da kimin, ne görevi varsa…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Anayasa “Cumhurbaşkanı tarafsızdır.” diyor. Hâlâ AKP Genel Başkanı gibi konuşuyor.

AHMET AYDIN (Devamla) - Eğer Sayın Cumhurbaşkanı “Ben bu görevimi kullanacağım.” diyorsa ve Anayasa bu noktada gerekli gördüğü hâllerde Cumhurbaşkanını Bakanlar Kurulunu toplamaya çağırma yetkisi vermişse ve bu yetki, 10 Ağustosta da bir kez daha, Anayasa’nın ötesinde, halk tarafından tescil edilmişse…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Anayasa’ya uysun Cumhurbaşkanı!

AHMET AYDIN (Devamla) - Çünkü “Ben bu görevleri kullanacağım. Anayasa’nın ve yasaların vermiş olduğu yetkiyi ben kullanacağım. Ben artık Cumhurbaşkanı olarak statükonun bekçiliğini yapmayacağım, kutsayan devlet anlayışından öte, milleti önceleyen, insani merkezî olan ve Türkiye'nin tüm sorunlarıyla ilgileneceğim.” dedi Cumhurbaşkanı.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ortada devlet mi bıraktınız Ahmet Bey ya! Kutsaması mı kaldı? Ortada devlet bırakmadınız ya!

AHMET AYDIN (Devamla) - Ve Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakanla da istişare etmek üzere gününü belirleyerek Bakanlar Kurulunu toplantıya çağırdı. Bundan sonraki sürede çağırabilir mi? Anayasa o yetkiyi vermiş, gerek gördüğü hâlde bir kez daha çağırır, çağırabilir, bu yetkisi var. Dolayısıyla, açıp o Anayasa’ya bir defa bakmanız lazım. Kimseyi bu noktada tahkir edemezsiniz, hele ki kendi ülkenizin Başbakanını, Cumhurbaşkanını bu şekilde “Milliyetçiyim.” diyen birilerinin bunu yapmaması lazım. Bunu ayıplıyorum, bunu kınıyorum.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Cumhurbaşkanına söyle, Başbakanın hukukuna saygı duysun!

AHMET AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Başbakan kendi hukukunu savunur.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ben Meclisin bir milletvekili olarak parlamenter sistemin gereğini söylüyorum.

AHMET AYDIN (Devamla) - Sayın Cumhurbaşkanı da hem kendi hukukunu hem de Başbakanın hukukunu gözetir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başbakanlık binasına sahip çıkamadı.

AHMET AYDIN (Devamla) - Başbakanın hukukunu savunmak size kalmadı, size düşmedi arkadaşlar.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Nasıl bize düşmedi ya!

AHMET AYDIN (Devamla) - Siz de kendi haddinizi bilin, hukukunuzu bilin.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – O zaman bizim Başbakanımız değil madem, bizim Başbakanımız değil bilemeyeceksek.

AHMET AYDIN (Devamla) - Dolayısıyla, bu ülkede herkes kendi hakkını bilecek, kendi haddini bilecek.

Yine, aynı şekilde arkadaşlar, tarım sektörüyle ilgili olarak çok şey ifade edildi. Ben birkaç rakam vereceğim. 1998-2002 arası, on iki, on üç yıllık süreçle AK PARTİ iktidarındaki süreçleri bir mukayese edeceğim.

1998-2002 döneminde tarımsal yurt içi hasılamız yüzde 34 azalmış, 33,8 milyar dolardan 23,7 milyar dolara düşmüş. Bizim dönemde ne olmuş? 23,7 milyar dolardan 61 milyar dolara çıkmış, yüzde 156 artmış. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Yine, tarımda kişi başı gelir, 1998-2002 döneminde 1.450 dolardan 1.064 dolara düşmüş. Bizim dönemde ne olmuş? 1.064 dolardan almışız 3.475 dolara yükseltmişiz, yüzde 227 yükseltmişiz.

Tarımsal hasılada Avrupa’da biliyorsunuz 4’üncü sıradaydık, şimdi Avrupa’da 1’inci sıraya yükseldik.

Tarımsal ihracat noktasında 1998-2002 arasında aldığınız yerden yüzde 20 düşürmüşsünüz. 5 milyar dolardan 4 milyara düşerken biz onu 4 milyar dolardan 17,7 milyar dolara çıkardık, artış oranı yüzde 338.

Tarımsal kredi faiz oranları Ziraat Bankasında yüzde 59, tarım kredi kooperatiflerinde yüzde 69 iken, biz bunu yüzde 0 ile yüzde 8,25 aralığına çektik.

Yine, tarımsal kredilerin geri dönüş oranları arttı, üreticimiz aldığı krediyi artık rahatlıkla ödeyebiliyor. 2002’de geri dönüş oranı Ziraat Bankasında yüzde 38’miş, tarım kredide de yüzde 71’miş. Bizim dönemde geri dönüş oranı Ziraat Bankasında yüzde 99’a çıktı, tarım kredide de yüzde 97’ye çıktı.

Sonuç ortada, kim çalışıyor, kim çalışmıyor; kim bu ülkeye, bu millete, çiftçiye, esnafa, köylüye hizmet ediyor, kim etmiyor; zaten bu da her gittiğimiz seçimde millet tarafından tescil edilir diyorum, tekrardan hepinizi saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Kim yolsuzluk yapıyor onu da bir anlat. Kim yolsuzluk yapıyor Sayın Başkan? Hiç yolsuzluklara değinmedin Başkan ya!

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan...

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Korkmaz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Evet, 69’a... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – IMF’ye taahhütte bulunmuşlar destekleri kaldıracağız diye.

BAŞKAN – Bir saniye sayın milletvekili.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – İmza atmışlar, imza, Cottarelli’nin önünde.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, isterseniz ara verelim, siz konuşmalara devam edin.

Buyurun.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – İki tarafın da rızası var.

BAŞKAN - Lütfen sayın milletvekilleri, lütfen... Grup Başkan Vekili konuştu, daha niye söz ediliyor, anlaşılır gibi değil gerçekten ya.

Buyurun.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, sayın hatip, benim sözlerimle ilgili, resmen Başbakana saygısızlık yaptığımla ilgili bir ifade kullandı. Söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle.

 

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar saygıyla selamlıyorum.

Kıymetli arkadaşlar, bir: Muhalefet elbette eleştiri hakkını yerine getirecek. Sizin muhalefetin her sözüne cevap yetiştirme gibi bir zorunluluğunuz yok. İktidar ancak icraatlarıyla kendini ortaya koyar. Demek ki icraatlar konusunda sıkıntınız var ki muhalefetin her sözüne cevap yetiştirmeye çalışıyorsunuz.

AHMET YENİ (Samsun) – Saygılı olacaksın biraz, saygılı olacaksın.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Bakın, bilmeyen arkadaşlara söylüyorum, hukukçular bunu çok iyi bilir: Türkiye Cumhuriyeti parlamenter sisteme tabi bir rejime sahiptir. Parlamenter sistemde Cumhurbaşkanı yetkisiz ve sorumsuzdur. Bildiğiniz üzere, Cumhurbaşkanının almış olduğu her türlü karar ilgili bakan ve Başbakan tarafından sorumluluk uhdesinde bulundurulur.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Yetkisi var, sorumluluğu yok.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Hatta tek başına atacağı imzalardan dahi sorumsuzdur.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ama yetkisi var.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Kıymetli arkadaşlar, şimdi, “Cumhurbaşkanını halk seçti.” diyor, doğru, Cumhurbaşkanını halk seçti.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Kim seçti? Halk seçti tabii.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Bir şey demiyorum, bir sakin ol.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Yüzde 52’yle halk seçti kardeşim, seçmedi mi?

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Bir sakin ol kardeşim, bir sakin ol.

Cumhurbaşkanını halk seçti ama Cumhurbaşkanına “Başkanlık sisteminin Başkanı” diye oy vermedi ki, yahut sen vatandaştan “Başkanlık sistemine geçmeyi kabul ediyor musun?” diye yetki istemedin ki. Cumhurbaşkanının yetkileri 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce de aynı, sonra da aynı. Eğer Anayasa’nın bu hukukunu, bu çerçevesini zorluyorsanız, o zaman Anayasa’nın 101’inci maddesindeki, Cumhurbaşkanının o niteliklerini ve o tarafsızlığını zedelemiş olursunuz. Bu istisnai yetki genelleştirilemez, genelleştirildiği zaman Sayın Erdoğan’ın ortalıkta âdeta AKP Genel Başkanı gibi özellikle muhalefete yüklendiği görülüyor, muhalefet de cevap hakkını kullanıyor. Cumhurbaşkanına saygı, önce Cumhurbaşkanının kendi yetkileri çerçevesinde hareket etmesiyle mümkün, bir partinin genel başkanı gibi hareket ediyor ise diğer partiler de o partinin genel başkanı muamelesi yaparlar.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Yetki var, yetki, Anayasa’nın 104’üncü maddesine göre yetki var.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bırakın Anayasa’yı, Anayasa mı bıraktınız da siz, Anayasa mı kaldı?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Gök, buyurun.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, AKP Grup Başkan Vekili Sayın Ahmet Aydın, konuşmam üzerine yaptığı açıklamalarda Türkiye’deki tutuklu ya da mahkûm olan gazetecilerin ifade özgürlüğü kapsamında değil başka suçlardan dolayı tutuklanmış ya da mahkûm olmuş olduklarını açıkladı. Bu konuda ben bir açıklama yapma gereğini duyuyorum.

BAŞKAN – Yerinizden söz verebilirim Sayın Gök.

Buyurun.

 

VII.- AÇIKLAMALAR

1.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, Türkiye’de özellikle ifade hürriyeti konusundaki sınırlamalar ve bunu uygulayan gazetecilerin karşılaştıkları -yargısal boyutuyla- tutuklanma ve mahkûmiyet boyutu şu anda Türkiye’yi ne yazık ki gazetecilik alanında dünyada en çok mahkûm olan ve tutuklanması bulunan ülkeler arasında birinci dereceye çıkarmıştır. Bu övünülecek bir konu değildir. Elbette ifade özgürlüğünün sınırları cebir ve şiddetin dışında kalmakla ilintilidir ama bugün pek çok gazeteci arkadaşımızın yazdıklarından dolayı yargısal tacizlere ve tehditlere uğradıklarını biliyoruz ve tam 31 gazetecinin de tamamına yakınının cebir ve şiddet olmaksızın ifade hürriyeti kapsamında cezaevlerinde hem mahkûm hem de tutuklu olduğunu kayıtlara geçirmemiz gerekiyor. Zaten sorgulanan da budur, yoksa kimse bir şiddeti savunur hâlde değildir. Ama ifade özgürlüğü tüm dünyanın, Birleşmiş Milletlerin, insan hakları kuruluşlarının aradığı bir kıstastır, bizim karşı olduğumuz da zaten budur, ifade özgürlüğünü sağlamaktır.

Bu konuda ben de bir düzeltme gereğini duydum. İçeride bulunan gazetecilerin tutuklanma sebebi ya da mahkûmiyet sebebi ifade özgürlüğüne getirilen ağır ihlallerden dolayıdır.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Dağoğlu, söz talebiniz var, ne için söz istiyorsunuz?

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) – Efendim, biraz evvel Sayın Levent Gök, sayın milletvekili konuşurken çocuk hakları konusunda Türkiye'nin çok kötü bir durumda olduğunu…

BAŞKAN – Sayın Dağoğlu, AK PARTİ grup önerisini görüşüyoruz, böyle bir… Lütfen…

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) – Ama, çocuk hakları konusunda fikir beyanında bulundular efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

 

 

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 335 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 5’inci sırasına, bastırılarak dağıtılan 683 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ise kırk sekiz saat geçmeden yine bu kısmın 6’ncı sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 3, 10, 17 ve 24 Şubat 2015 Salı günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 4, 11, 18 ve 25 Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; 683 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

 

VIII.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN - Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Nevşehir Milletvekili Murat Göktürk aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

2.- Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN - Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunda boşalan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Gündemin “Oylaması Yapılacak İşler” kısmına geçiyoruz.

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/983) (S. Sayısı: 653)(x)

BAŞKAN - Bu kısımda yer alan Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylamasına başlıyoruz.

Daha önce açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılması kabul edilmişti.

Oylama için beş dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı: 207

Kabul                        :207(x)

Kâtip Üye                                                                 Kâtip Üye

Muhammet Rıza Yalçınkaya                                       Bayram Özçelik

           Bartın                                                                  Burdur”

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Şimdi, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker teşekkür konuşması yapacaktır.

Buyurunuz Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı biraz önce yapılan oylamayla kanunlaşmıştır. Bununla, bu tasarıyla Türkiye’de gerek sığır yetiştiriciliğinde gerek koyun, keçi yetiştiriciliğinde gerek manda yetiştiriciliğinde gerek arı yetiştiriciliğinde yaklaşık 500 bin civarında üretici 81 vilayette daha rahat örgütlenebilecek ve bunların örgütlenmesiyle daha iyi hizmetler üretilmesi mümkün olacaktır.

Tabii, bu tasarının hazırlanması esnasında ve Mecliste dün görüşülmesi esnasında, muhalefet partisi milletvekilleriyle de hem ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisiyle hem Milliyetçi Hareket Partisiyle hem de HDP’yle müşterek önergeler verdik ve kendilerine de katkıları için çok teşekkür ediyorum. Partilerin müşterek çabasıyla bu tasarı yasalaştı. Ben, gerek iktidar partisi milletvekillerimize gerek muhalefet partisi milletvekillerine teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, dünkü konuşmalar esnasında sadece kayıtlara geçmesi açısından düzeltilmesi gerekiyor, onun için bazı bir iki noktada bilgi arz etmem gerekiyor. Öncelikle şu: Bizim Avrupa Birliği ülkeleriyle -tarımsal  büyüklük açısından- sadece küçük ülkelerle mukayese yaptığımız söylendi; bu, doğru değil. Ben mukayeseyi Fransa’yla, Avrupa’nın en büyük tarım üreticisi ülkesiyle yaptım, İtalya’yla, İspanya’yla yaptım. 2002 tarihinde Türkiye, Fransa’dan, İtalya’dan, İspanya’dan sonra, tarımsal hasıla bakımından Avrupa’nın 4’üncü büyük ülkesiydi, öbürlerinin zaten ilerisinde. 2013 yılında Türkiye 61 milyar dolar hasılayla Fransa’nın, İspanya’nın, İtalya’nın önünde ve  2008 tarihinden bu yana -sadece 2013 değil-  Avrupa’nın en büyük tarımsal hasılasına sahip ülkesi. Denildi ki: “Sadece cari fiyatlar söyleniyor.”  Hayır, cari fiyatları sadece söylemiyorum, dolar olarak yüzde 156, sabit fiyatlarla da yaklaşık yüzde 28 oranında bir büyüme oldu.

Bir de benim şahsıma atfen dün birkaç kere söylendiği için onu düzeltmem gerekiyor. İşte Fransa’dan benim nişan almamla ilgili, ithalat yapmam gerekçesiyle nişan aldığıma dair… Aslında ben bunu Mecliste daha önce arz etmiştim. Eğer bunun üzerinden bir nişan verilecekse Türkiye'nin Fransa’ya vermesi lazımdı bu tarım alanında başarı nişanını. Niye söylüyorum? Şundan: 2011 yılında Türkiye 487 milyon dolar Fransa’ya gıda ve tarım maddesi ihraç etti, 361 milyon dolar ithal etti, 126 milyon dolar dış ticaret fazlamız var. 2012’de 130 milyon dolar dış ticaret fazlamız var. 2013’te 197 milyon dolar dış ticaret fazlamız var. Yani, lütfen bu konuda ne Türkiye’ye ne Türk çiftçisine, üreticisine ne de Türkiye'nin tarım sektörüne haksızlık yapmayalım. Yani bu ödül de bana G20 sürecinde yaptığım katkı ve küresel açlıkla mücadelede Türkiye Cumhuriyeti’nin Tarım Bakanlığının sağladığı katkılar  sebebiyle bu tarım alanında şövalye nişanı verilmişti 2012 yılında. Bunu işte “Oradan ithalat yaptınız da onun için verildi.” demek insafsızlıktır ve Türkiye’ye de zarar veriyor.

Şimdi, Türkiye, net ihracatçıdır tarımda, ithalatçı değildir. Bunu tekrar tekrar kayıtlara geçsin diye söylüyorum. Bütün rakamlarıyla, bütün detaylarıyla bunu benim söylemem mümkün. Harmonize Sistem’e göre, 2002 yılında Türkiye’nin tarımsal  ihracatı 3,8 milyar dolar, 2013 yılında 17 milyar dolar. Türkiye’nin dış ticaret dengesinde, buğdayda dün söylendi, “Efendim, Türkiye daha fazla buğday ithal ediyor.” dendi, bu da doğru değildir. 2002’den bu yana Türkiye’nin toplam ithalatının tutarı 10 milyar dolar, toplam ihracatının tutarı ise 16 milyar dolar yani 6 milyar dolar fazlası var Türkiye’nin buğday ticaretinde, dünyaya sattığında.

Hollanda’yla ilgili mukayese yapıldı. Hollanda’nın kendi tarım üretimi sadece 15 milyar dolardır. 76 milyar dolar ithal ediyor, bunu ihraç ediyor. Biz de benzeri şekilde ithalat yapıp, ihracat yapıyoruz. Bizimkine “Siz niye ithalat yapıyorsunuz?” deniyor ama Hollanda bu ticareti sebebiyle alkışlanıyor. Bunu da yadırgadığımı ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan, yasa görüşüldü biliyorsunuz.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Peki.

Ben bunları kayıtlara geçmesi açısından ifade etmek istedim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hayırlı uğurlu olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1'inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2'nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

3.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3'üncü sırada yer alan, Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

4.- Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4'üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ve Ürdün Haşimi Krallığı Arasında Hükümlülerin Nakline Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

 

5.- Türkiye Cumhuriyeti ve Ürdün Haşimi Krallığı Arasında Hükümlülerin Nakline Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/740) (S. Sayısı: 425)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5'inci sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında İkili Ulusal Komisyon Kurulmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.

 

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İkili Ulusal Komisyon Kurulmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/663) (S. Sayısı: 335) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

Komisyon Raporu 335 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE GÜNEY AFRİKA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA İKİLİ ULUSAL KOMİSYON KURULMASINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

 

MADDE 1- (1) 7 Haziran 2012 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İkili Ulusal Komisyon Kurulmasına İlişkin Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

 

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

 

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yapılan oylamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştır.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.56

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.10

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

335 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümünün açık oylamasında toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi açık oylamayı elektronik cihazla tekrarlayacağız.

Oylama için beş dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İkili Ulusal Komisyon Kurulmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

 

“Kullanılan Oy Sayısı

:

207

 

Kabul

:

207

(*)

 

 

 

Kâtip Üye

   Bayram Özçelik

Burdur

Kâtip Üye

Muhammet Rıza Yalçınkaya

Bartın”

Böylece tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

6’ncı sıraya alınan, Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin; Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın; Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

 

7.- Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin; Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın; Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun (1/1012, 2/423, 2/2309, 2/2481) (S. Sayısı: 683)(x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

Komisyon Raporu 683 sıra sayısıyla bastırıp dağıtılmıştır.

Sayın  milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu tasarı İç Tüzük’ün 91’inci maddesi  kapsamında  görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi  Grubu adına söz isteyen Mehmet Ali Susam, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın  Susam, süreniz yirmi dakikadır. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün madencilikle ilgili bir yasal düzenlemeyi hep beraber burada konuşuyoruz. Madencilikle ilgili kanun tasarısını konuşurken, öncelikle, madencilik konusunda ülkemizin 2014 yılı ile 2015 yılı başı itibarıyla zorlu bir süreç geçirdiğinin altını çizmek istiyorum.  Birçok kazayla birlikte dünyada ve ülkemizde bir daha yaşanmasını hiç istemediğimiz Soma gibi bir faciayı ve onunla birlikte diğer birçok ilimizde yaşanan kazaları, ölümlü kazaları, hepsini yaşama olumsuzluğuyla karşı karşıya kaldık.

Öncelikle, bu kazalarda yaşamını yitiren bütün madencilerimizi, maden çalışanlarımızı, mühendislerimizi ve tüm bu konuda emek verenleri, hayatını kaybedenleri saygıyla, rahmetle, minnetle, şükranla anıyorum. Allah başka acılar göstermesin ve bu ülkede maden kazaları sona ersin.

Bildiğiniz gibi, böyle kazalardan sonra madencilik ülkede birçok alanda ciddi bir şekilde tartışılır noktaya geldi. Başta iş güvenliği, işçi sağlığı, maden ocaklarının çalıştırılması, madenlerdeki teknoloji, ruhsatlar, redevans ve madencilikle ilgili diğer tüm konular masaya yatırıldı ve bu masada ciddi şekilde bir tartışmaya açıldı. İşte, böyle bir ortamda Türkiye’nin madenciliği çok ciddi prestij kaybetti. Uluslararası kurumlar tarafından artık böyle ölümlerin ve böyle kazaların dünyada yaşanmadığı ama Türkiye’de yaşandığından dolayı ciddi eleştirilere tabii tutulduğu bir dönemde madencilik yasasını konuşuyoruz.

İş sağlığı, işçi sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili çalışmalarla ve bu kazalarla ilgili Soma Komisyonu kuruldu. Bu Komisyon ciddi çalışmalar yaptı. Bu çalışmaların sonucunda oluşturulan ciddi tedbirler, Başbakanlık Denetleme Kurulunun raporları ve bununla ilişkili tüm raporlar önümüzde. Şimdi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının önerisiyle bir çalışma daha tekrar yapılıyor. Ancak, şu açık bir gerçek ki Türkiye’de madencilik yapılırken öncelikle çağdaş bir madencilik anlayışının; insanların madencilikte çalışırken çalışma koşullarını, iş güvencesini, iş yaşamındaki kalitesini ve insan sağlığını düşünen; doğayla uyumlu bir madenciliği öngören; ülke kaynaklarından en verimli bir şekilde yararlanmayı düşünen ve bunlar yapılırken devletin denetimini ve düzenlemesini hiçbir zaman elinden bırakmadığı bir madenciliğin öngörülmesi gerekiyor.

Böyle bir çerçeve çizdikten sonra, bu maden yasasında da şunu bekliyorduk: Madencilik son dönemde dünyada ve ülkemizde giderek fiyatlar açısından düşen bir noktada. Her ne kadar düşse de ülkemiz 60 milyara yakın maden ithalatı yapıyor. Bu anlamıyla önemli bir sektör. Türkiye’nin madencilikte kaynakları var, oluşan belirli bir birikimi var, bu birikimin üzerine oluşmuş devletin ciddi kurumları var. Tüm bu kurumlarla birlikte madencilik sektörünü içinde bulunduğu koşullarda daha iyi yönetmek mümkün. Eksikleri bir yasal düzenlemeyle yerine getirme konusunda da bir çaba içerisinde olunabilirdi ancak bu kanun geldi. Madencilik sektörünün geçen sene Türkiye’nin büyüme oranından… 2013’te Türkiye 4,1 büyüdü, madencilik sektörü 4,8 küçüldü. Bu küçülmenin altında yatan neden “Haziran Genelgesi” dediğimiz tüm ruhsat ve başvurularla ilgili düzenlemeleri Başbakanlığa veren genelgedir. Bu genelge hâlâ ortada duruyor, bu genelgede bir değişiklik yok. Bu genelge, devletin bütün bu noktadaki yetkisini tek bir kişiye ve tek bir ele bağlayan bir genelgedir. Bu genelgenin bu anlamıyla olduğu bir ortamda madencilik kanunu geldi.

Biz, sektörün talepleri madencilikte çalışan unsurlardan mühendislerin, jeofizikçilerin, teknik elemanların görüşleriyle birlikte bir maden kanunu çıkarılarak, bu kanunla sektörün içinde bulunduğu durumdan çıkmasını ve iyileşmesini bekleyen öneriler için Komisyonu çalıştırdık. Komisyon çalışmalarıyla şöyle bir durum ortaya çıktı ki gelen tasarı ve komisyon çalışmaları karşılaştırıldığında tasarının üç tane bakış noktası var.

Bir: Bu tasarıyla madencilikteki fiyat düşüşleri ile devletin gelirlerindeki düşüşün önüne geçebilmek için Enerji Bakanlığı gelirleri artırma noktasında bir anlayış içerisinde. Ruhsat harçlarını artıran, devlet hakkını artıran, benzeri parasal gelirleri de artırma noktasında bir anlayışı var.

İki: Ruhsatlandırma ve buluculuk hakları dâhil, her konuda temel bakış açısı “Ben, bu işlerde, kime verecek konusunu Bakanlığın takdirine bırakıyorum.” anlayışı. Bu konuda Bakanlığın temel yaklaşımı bu. Onun için, ruhsatların devri ve ruhsatlarla ilgili konular Bakanın onayına, bu kanun tasarısında, bırakıldı.

Üçüncüsü: Redevans konusu bu kanunda önemli bir konuydu. Redevans konusunda bu kazalardan elde edilen sonuç noktasında devlet büyük oranda, kamu işletmelerinden ve kendi çalıştırdığı madencilikten çekilerek “Ben bu işlerden elimi ayağımı çekeyim, özel sektöre devredeyim, devrettiğim bu madenlerde de özel sektör çalışmaları madenciliğin temelini   -özellikle kömür işletmelerinde- oluştursun.” mantığı.

Bununla birlikte, aynı şeyi gene denetim konusunda yapıyor. Yetkilendirilmiş tüzel kişiliği getirerek maden mühendislerinin, jeoloji mühendislerinin, bu konudaki firmaların yıllarca yetişmiş elemanlarının madende proje çizmesi, denetleme hakları ve benzeri tüm yetkilerini Bakanlığın izniyle kurulmuş “yetkilendirilmiş tüzel kişilik” dediğimiz bürolara vererek “Ben devlet olarak denetim hakkımdan vazgeçiyorum, bütün bunları büyük oranda ‘yetkilendirilmiş tüzel kişilik’ dediğim bürolara devrediyorum.” mantığıydı. Bu noktada tasarı bizim Komisyonumuzun önüne geldi.

Değerli arkadaşlar, bakın, bununla ilgili Komisyon çalışmasında -başta Komisyon Başkanı olmak üzere şöyle bir yöntem izledik, bu yöntem izlendiğinden dolayı da teşekkür ediyorum- her maddede ve genelinde sektörü de konuşturduk, maden mühendislerini de konuşturduk, jeoloji mühendislerini de konuşturduk. Konuşmalarından bazı pasajları sizinle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Soma hepimizin içini yakan, acıtan, acıları yaşadığımız bir olay. Bu olayın nasıl bir olay olduğunu deneyimli bir madenciden Komisyonda yaptığı konuşmalardan size sunmak istiyorum.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Türkiye Madencilik Meclis Başkanı: “Soma’da herkes üzüntüsünü dile getiriyor. Ben Soma Kömür İşletmeleri AŞ’nin kurucusuyum. Başkan, ama on beş sene evvel kurucusuydum, bu iş böyle olmaz dedim ayrıldım. Burada birinci sorumlu devlettir. Soma’da kömür çıkarılmıyor, yer altından para çıkarılıyor. Bizim kendi ruhsatlı sahamızdan çıkardığımız kömür devlete yarıyor, ‘Yarı fiyatına alın, 500 metre ileride santral.’ ‘Hayır, biz özel sektörden kömür almayız.’ diyorlardı on beş sene önce, şimdi gelinen noktada devlet ‘Kendi kömürünü sen çıkar, nasıl çıkarırsan çıkar, gel bana ver, parasını al.’ O zaman ne oluyor? Bu insanları baştan çıkartıyorsunuz ve böyle olunca tabii dayıbaşılık ortaya çıkıyor. Şimdi, bu yasayla bu dayıbaşılığını madenlerin denetimine kadar taşıyorlar. Bu şirketler yarın kimlerin eline geçecek? Akıl almaz bir düzenlemedir.” TOBB Madencilik Meclis Başkanı İsmet Kasapoğlu söylüyor bunu, ben değil.

Değerli arkadaşlar, bu ne demektir biliyor musunuz? Devletin, bugün, madencilik ve kömür işletmeleri konusunda çok güçlü kuruluşları vardır; Türkiye Taşkömürü Kurumu ve ETİ Maden İşletmeleri ve benzeri kuruluşlar ciddi birikimlere sahip kuruluşlardır. Soma’daki maden işletmeciliğinin temel nedeni olan “Biz işletmeyelim, taşerona redevansla verelim, onlar da daha çok çıkarabilmek için alt taşeronlar ve dayıbaşılığı uygulamalarını yapsın, bize ucuz kömür versin.” mantığı Soma’daki temel yanlışlardan bir tanesidir. Bu mantık, sonuç itibarıyla denetimsizliği de beraberinde getirince bu noktaya gelmiştir.

Bu kanunda tehlikeli bir noktanın da altını çizmek istiyorum: Aynı olay Zonguldak’ın başına gelebilir, buradan Bakanlığı uyarıyorum. Bakanlık, bütün olaylarda olduğu gibi, bu işlerden elini ayağını çekip özel sektöre devredince her şey düzelecek anlayışı içerisinde. Hiçbir şekilde katılamayacağımız bir durumdur. Devlet Anayasa’ya koymuş, 168’inci madde: “Madenler, doğal kaynaklar devletin tasarrufu altındadır.” Onlar, eğer işletmeye, ruhsatla birilerine verilse de devlet bunların üzerindeki hüküm ve tasarrufunu, denetim ve kollama görevini hiçbir zaman bırakmamalıdır. Bu Anayasa maddesine göre sizler, bu Bakanlık hiçbir zaman madencilik işletmelerinde devletin işlevini ortadan kaldıran bir noktada olmamalısınız. Bu anlamıyla genel bir mantık burada bu noktadadır.

Denetim konusunu da yetkilendirilmiş tüzel kişilik diyerek alıp, sizin tayin ettiğiniz bürolara verip olacak bir kazada “Bizim suçumuz yok, denetim yetkisi yetkilendirilmiş tüzel kişiliktedir, onlar denetliyordu.” diyebilme noktasına geliyorsunuz, hem de aynı zamanda Türkiye’de madencilik konusundaki mühendisimizin ve bu konudaki yetişmiş elemanlarımızın yetkilerinin tüzel kişilikler vasıtasıyla bir sermaye şirketine dönüştürüp onların birer maden mühendisinden daha çok, bir şirketin çalışır elemanı noktasına gelmesini sağlıyorsunuz. Bunlar, bu Maden Yasası’nda eleştirdiğimiz konulardan bir tanesidir.

Yine, buluculuk ve ruhsat konusundaki eleştirilerimiz konusunda belirli adımlar atılmıştır. Ruhsatların devrinin, Bakanlığın kesin müsaadesi altında olması; siyasetin, sadece ulusal çıkarlar dışında, ulusal çıkarlar hariç, madencilik sahasında seçici ve tayin edici durumdan çıkması gerekmektedir. Bu noktada, bu kanunda tehlikeli olan noktalardan bir tanesi de bu durumdur.

Değerli arkadaşlar, aynı şekilde bir mantık daha vardır ki az önce söyledim, devlet bu kanunu çıkartırken burada daha çok Maliye Bakanlığı gibi düşünerek, para üzerine kurduğu bir madencilik politikası yapmıştır. Yine, Komisyon konuşmalarından bir tanesini okuyayım size, diyor ki Komisyondaki sektör temsilcilerinden bir arkadaşımız: “Bizim, işleyen kurumumuzda Maden İşleri Genel Müdürlüğümüz var. Bu, bugüne kadar önemli bir şekilde çalışıyor. Biz ne söyledik? Biz, özele bırakmak yerine kamunun yetkisini ve kamunun gücünü artıralım. Size kadro verelim, MİGEM’i geliştirelim, mühendis sayısını artıralım. Bu işletmelerde hem madencilik gelişsin hem de denetim istenilen düzeyde olsun.” Ama bu kanun çıkarken, bu noktada hazırlıklar değil, daha çok yapılan şey sektör temsilcilerinin de sözleriyle şudur: “Şu kanuna bir bakın, biraz evvel bir arkadaşım söyledi. Bu kanunu Maliye Bakanlığı getirseydi… Bu tasarının bir kısmını Maliye Bakanlığı getirdi ama Enerji Bakanlığının bunu getirmesi bize biraz abes geliyor. Kusura bakmayın yani burada “Daha fazla nasıl para alırız?”ı Maliye Bakanlığı yapacağına Enerji Bakanlığı yapıyor.

Değerli arkadaşlar, bu kanunun ruhunda olanları bir daha sıralıyorum:

1) Madenciliği devlet eliyle daha geliştirmek, yönetmek değil, sorumluluktan kaçarak özel sektöre redevansla devretmek; birinci nokta bu.

2) Yetkilendirilmiş bürolar vasıtasıyla denetim yetkilerini ve haklarını genel olarak yetkilendirilmiş tüzel kişiliklere vererek bu anlamıyla sorumluluktan kaçmak.

3) Madencilikte daha çok kazanç, daha çok para elde edebilmek için devlet hakkını artırma, ruhsat harçlarını artırma ve gelirleri artırma temeline oturmuş bir yapılanmayı koymak.

4) Redevanslarla yeni alanları özel sektöre verip, devletin bu noktadaki burayı karşılamasının, buraya yatırım yapmasının önüne geçmek.

Enerji Bakanlığının temel eksikliği şudur: Yatırımı kamu yapacaktır. Bakınız, Almanya’da kömür yıllarca devlet tarafından sübvanse edilmiştir. Şu an, Zonguldak’ta kömür sübvanse ediliyor diye bundan vazgeçip o ocakları özel sektöre açtığınızda, yeni kazaları, yeni faciaları davet edersiniz. Onun için, bu kanunun geneli üzerinde konuşurken söyleyeceğim mantık şudur: Devletin, madenler üzerindeki Anayasa'nın emrettiği hüküm ve tasarruflarını kullanmasını, bilimsel bir madenciliği yapmasını, mühendisliğin ve bilimin bu alandaki katkısını almayı, başta işçi sağlığı, iş güvenliği ve hiç kimsenin burnunun kanamadığı sağlıklı bir çalışma ortamının sağlanmasını, aynı zamanda çevreye uyumlu, çevreyi gözeten yani “Yerin altındaki değer yerin üstündekinden fazlaysa ben ona bakarım.” diyen anlayışla değil, Kaz Dağlarını koruyan, Salihli’de nikel işletirken Salihli Ovası’nı, Gediz’i koruyan anlayışla bir madencilik yapmasını birinci öncelik saymalıyız.

Değerli arkadaşlarımız, bu anlamıyla biz bu yasada olabildiğince Komisyonda düzenlemeler yapmaya çalıştık, sektörün katkılarını aldık ama yukarıdaki ses, genel mantık bu saydığım gerekçelerle yeteri kadar düzeltme yapmamıza imkân sağlamadı. Genel Kurulun takdiriyle, inşallah, bu düzeltmeleri yapar, bu kanunu madencilik sektörünün gelişmesine, insan sağlığıyla çağdaş bir madencilik işletmesinin yapılmasına uygun bir kanun hâline dönüştürür ve buradan gönül rahatlığıyla ayrılırız.

Bu duygularla hepinize saygılar sunuyor, hayırlı olmasını diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi de söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Alim Işık, Kütahya Milletvekili.

Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 683 sıra sayılı Maden Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, tasarının hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum ve tasarının, sektörün ihtiyaçlarını her ne kadar tam olarak karşılamasa da en azından var olan bazı sorunların çözümü konusunda sektöre hayırlı olması temennilerimi dile getirerek sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bu vesileyle, iki hafta önce, Gümrük ve Ticaret Bakanlığının yine Genel Kurula getirdiği Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun Tasarısı görüşmeleri sırasında teşekkürü mevcut Bakana yaparken, kendisinden önceki 3 sayın bakanın bu sözü verdiği hâlde Genel Kurula kanun tasarısını getiremediği eleştirisinde bulunmuştum. Bu eleştiri üzerine Sayın Gümrük ve Ticaret eski Bakanı Hayati Yazıcı Bey sitemlerini kendime iletmişti bir ara. Bundan dolayı da son kanun tasarısının hazırlık döneminin kendi Bakanlığı döneminde tamamlandığını ifade eden Sayın Hayati Yazıcı Beye de teşekkürlerimi geç de olsa iletmek istiyorum, onu düzeltmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bu tasarı Komisyonumuza geldiğinde Sayın Bakan acilen bu tasarının yasalaşması isteğini Komisyon üyelerimize aktardı. Tüm üyelerimiz sektörün içinde bulunduğu sorunların bilincinde olarak böyle bir düzenlemenin bir an önce yasalaşması konusunda görüşlerini iktidarıyla muhalefetiyle beyan ettiler ve yoğun bir Komisyon çalışması sonucunda hızla Genel Kurul gündemine tasarı indirildi.

Özellikle, Komisyon çalışmalarının başlangıcında sektörün temsilcileri, sivil toplum kuruluşlarının ve meslek odalarının temsilcileri geniş bir şekilde sektörde yaşanan sorunları dile getirdiler. Hepsinin ifade ettiği konularda kısa kısa notlar aldık. Toplam 17 konuşmacı, genel olarak sektörün içinde bulunduğu temel sorunun birinci nedeninin 2012 yılında, 16 Haziran tarihinde Başbakanlık Genelgesi olarak yayımlanan 2012/15 numaralı genelgenin olduğunu özellikle altını çizerek ifade ettiler.

“Nedir bu genelge?” diye belki genelgeyi okumayan değerli arkadaşlarımız ya da bizi dinleyen değerli vatandaşlarımız olabilir. Sizlere bu genelgeyi aynen okuyorum. 16 Haziran 2012 tarihinde 28325 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan genelge Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla yayımlanmış olup aynen şöyledir: “Kamu kurum ve kuruluşları (Belediyeler ve il özel idareleri hariç) ile sermayesinin yüzde ellisinden fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait şirketlerin, kendi mülkiyetlerinde veya tasarruflarında bulunan taşınmazlarıyla ilgili olarak; kamu kurum ve kuruluşları, vakıf, dernek veya bunların şirketlerine, gerçek veya tüzel kişilere; satış, kira, irtifak, takas, tahsis, devir vb. her türlü tasarrufa yönelik işlemleri için Başbakanlıktan izin alınacaktır.”

Genelge budur. Bu genelgeye istinaden özellikle en çok etkilenen alanlardan birisi madencilik sektörü, dolayısıyla bu sektördeki ruhsatlarla ilgili kısıtlamalar olmuştur. Aradan geçen bir yıl sonra, 24 Eylül 2013 tarihli bir medya organında yayınlanan haberde, “Geçen bir yıllık süre içerisinde Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘İşte padişahlık bu’ dedirtecek genelgesi” başlığıyla, yaklaşık bir yılda 12 bin dolayında iznin Başbakanlıkta beklendiği ve aradan geçen süre içerisinde bir olur bile verilmediği ifade edilmiştir.

Dolayısıyla, sektör sıkıntıya bu genelgeyle girmeye başlamış ve genelgede yer alan hükümler doğrultusunda gerekli izinlerin zamanında verilmemesinden kaynaklanan sorunlar giderek artarak maalesef… Bugün bu tasarının görüşmelerinde bazı konuların çözülebileceği umuduyla hâlen büyük bir beklenti içerisindedir.

İkinci ana sorun, bu genel konuşmalarda dile getirilen ikinci ana sorun, 10 Eylül 2014 tarihli ve 6552 sayılı torba yasa düzenlemeleriyle yer altı maden işletmelerinde çalışan işçiler lehine geliştirilen bazı düzenlemelerin ardından yaşanan sorunlar olmuştur. Bu düzenlemelerde dört ana konu sektörü etkilemiştir. Birincisi, yer altı maden işletmelerinde çalışacak işçilerin ücretlerinin asgari ücretin en az 2 katına çıkartılmasıyla ortaya çıkan bir artış; ikincisi, sosyal güvenlik katkı primlerinin aynı oranda yüzde 100 artması; üçüncüsü, yer altı maden işletmelerinde çalışan işletmelerin geriye yönelik de olmak üzere kıdem tazminatlarının aynı oranda artışa maruz kalması ve dördüncüsü de yer altı işletmelerinde çalışma saatlerinin günlük altı saat, haftalık da toplam otuz altı saati geçmeyecek şekilde sınırlamaya tabi tutulması olmuştur. Bu düzenlemelerin yürürlüğe girmesini takiben sektörde birçok maden işletmesi ya kapatılmak zorunda kalmış ya da getirilen bu düzenlemelere uymadan acaba yeni düzenlemelerle önümüz açılabilir mi bekleyişi içerisinde bugüne kadar ayakta durmaya çalışmıştır.

Değerli milletvekilleri, benim seçim bölgem Kütahya’da bu düzenlemelerin ardından işletmelerin kapatılması nedeniyle bugüne kadar yaklaşık 2 bin işçinin işsiz kaldığını, Türkiye genelinde de bu rakamın 10 bini aştığını tahmin etmek zor değildir. Dolayısıyla, sektör bu iki ana konuda bir çözüm beklemektedir. Biz de bu gelen tasarı kapsamında acaba bu ana konularda dile getirilen sorunlara çözüm getirilebilir mi düşüncesi içerisinde elimizden gelen katkıyı yapmaya çalıştık. Ancak, maalesef, bu ana konuda yaşanan sorunları giderecek bir düzenlemenin tasarı içerisinde yer almadığını, alanların da kısmen çözüm getirdiğini söylemek zorundayız.

Nedir kısmen çözüm getirenler? Devletin adına yani TKİ ya da Türkiye Taşkömürü İşletmeleri adına redevansla çalışma yapan işletmelerde bahsettiğim bu torba yasa nedeniyle ortaya çıkan mali yüklerin devlet tarafından karşılanması düzenleme kapsamına alınmış, ancak özel sektör kendi kaderiyle baş başa bırakılmıştır. Sayın Bakana bunu özellikle hatırlattık. Özel sektöre de bir rahatlatma getirecek bir düzenleme yapmak zorunda olduğumuzu söylediğimizde, haklı olarak, kendisi bunun özel sektör adına bu tasarı içerisine konamayacağını ancak Çalışma Bakanlığında yapılan çalışmalar nezdinde, belki ithal kömüre getirilecek bazı sınırlamalarla piyasada oluşturulacak dengeleme sonucu çözülebileceğini ifade etti. Bu görüşüne de saygı duyduk ama bu sorunun çözülmeyeceğini bir kez daha kendisine hatırlattık.

Değerli milletvekilleri, tabii, tasarıda önemli düzenlemeler var. Sayın Susam da ifade etti, bu tasarıyla temelde bir mantık ileri sürüldü. Şu anda maden sektöründe var olan ruhsatların devrinde sıkıntıların yaşandığı, kanunun yükümlülüklerini yerine getirmede bazı ihmallerin yaşandığı, dolayısıyla bunlara bir tedbir getirilmesi gerektiği ifade edildi. Elbette ki mantık olarak doğru ancak bu tedbirlerin, ruhsatların iptal edilmesi yerine veya teminatların irat kaydedilmesi yerine, para cezasına çevrilmesiyle giderilebileceği hükmü üzerinden tartışmalar devam etti ve getirilen cezalara baktığınız zaman da gerçekten, sektörde yaşanan bu ciddi sorunların üzerinde önemli yükler oluşturacağı ortaya çıktı. 50 bin lira, 30 bin lira gibi, tekrarlanması hâlinde 2-3 kat artan cezaları görmektesiniz tasarının içerisinde. Şimdi, zaten sektör üç yıldır can çekişirken, bir çok sorunla boğuşurken arkasından bu tür ciddi para cezalarının da ortaya konmasıyla sonuç şu olacaktır, bunu tahmin etmek zor değildir: Sektörde bugüne kadar ciddi anlamda istihdam katkısında bulunan, maden sektörüne önemli ekonomik katkılarda bulunan küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin neredeyse tamamı bu cezai yükümlülükleri yerine getiremedikleri takdirde kapatılmak zorunda ya da kapanmak zorunda kalacak ve böylece Türkiye’deki madencilik sektörü -belki sayıları parmakla sayılacak kadar az sayıda ama- mali yönden güçlü birkaç şirketin eline terk edilecek ve madencilik sektörünün kaderi bu büyük şirketlerin insafına kalacaktır. Bunu özellikle uyarı olarak ifade etmek istiyoruz.

Tabii, bu tasarıda bazı madenlere ilişkin işletme ruhsat gruplarında değişiklik getirildi. Makul bir değişiklikti, buna katıldık. Maden sınıflandırmasında aynı özelliklere ya da saha çalışmaları açısından aynı faaliyetleri gerektiren maden türlerinin aynı grupta yer almaları ve getirilecek cezalardan da aynı oranda bunların muhatap kılınması önerisi doğruydu, böyle bir düzenleme gerçekleştirildi.

Diğer taraftan, yeni bazı tanımlar eklendi ve bazı eski tanımlar değiştirilerek güncellendi. Bu da bizim açımızdan olumlu bir değerlendirme olarak sizlere sunulabilir.

Bir başka yenilik, arama ruhsatı grupları, alan büyüklükleri, ruhsat süreleri ve yıllık arama ruhsatı harç miktarlarında değişiklikler içeren düzenlemeler yapıldı. Bunun da makul olduğunu ancak özellikle ruhsat harçlarındaki yüksekliğin, artışın çok fazla olduğu önerimizi dile getirdik. Sektör temsilcileri de aynı şekilde sıkıntılarını ifade ettiler ancak buradaki düzenleme, maalesef, orijinal hâlinde kaldı ve yenilik getirilemedi.

Yine, arama ruhsatı harçları 1.000 ile 5.000 TL arasında kademelendirilerek yeni bir şekle sokuldu ve 6 kata kadar yükselen bir düzenlemeye tabi tutuldu. Arama ruhsatı bedellerinin alan büyüklüğüne bağlı olarak ön arama, genel arama ve detay arama bedeli olmak üzere 3 grup altında kademelendirilmesi sağlandı. Böylece, her gruba giren değişik alanlarda farklı uygulamalar gündeme getirildi. Bunu da makul karşılamak mümkündür.

İşletme ruhsatı grupları, yine alan büyüklükleri, ruhsat süreleri ve yıllık işletme harç miktarlarında değişiklikler içeren düzenlemeler yapıldı. Burada da 15 bin TL ile 150 bin TL arasında değişen ve 1,5 kat ile 15 kata varan bedel yükseltmeleri gündeme geldi. İşletme ruhsatı bedellerinde ortalama 7 kata varan bir artış sağlandı. Şimdi, bu şunu getirmektedir: Küçük ve orta büyüklükteki bir işletme herhangi bir şekilde bu durumla karşı karşıya kaldığında eğer yükselen bedelleri ödeyemez ve sıkıntıya düşer ise bunların ruhsatları ya iptal edilecek ya el konulacak. Dolayısıyla, bugüne kadar Başbakanlık genelgesiyle bekleyen birçok ruhsat yeni sahiplerine Bakan onayıyla devredilecek. Dolayısıyla, Başbakanın genelgesindeki sorunlar bu defa Bakanlık kapısında yığılmalara yol açacak ve Bakan onayını bekleyen belki yüzlerce, binlerce işletmecinin oralarda mağdur olmasına yol açacaktır.

Devlet hakkı oranları yeniden belirlenerek yine yüzde 50’ye varan, ortalama düzeyde bir artış sağlandı. Bu da madencilerin rahatsızlık duyduğu konular arasında yer almaktadır. Ruhsat devirlerinin bakan onayıyla gerçekleşmesi, en çok rahatsızlık konusu olarak gündeme geldi. Ancak, bir şekilde, her ne kadar biraz yumuşatılma sağlanmış olsa da sonuçta Bakanın yerine Bakanlığın kurumsal olarak bu konudan sorumlu olması önerimiz sıcak görülmedi ve hâlen tasarıya “Bakan onayı” şeklinde konmuş oldu.

Teminat irat cezaları kaldırılarak idari para cezasına dönüştürüldü ancak dönüştürülen cezaların oldukça yüksek olduğunu başta belirttim.

Maden işletme ruhsatı süreleri maden gruplarına göre yeniden düzenlendi. Altmış yıl olarak düzenlenen süreler elli ve otuz, kırk yıl gibi sürelere çekildi. Bunun da bazı mazeretler nedeniyle bir kısmı makul görülmekle birlikte, birçok hak mağduriyetine yol açacağı konusunu da yine sizlerle paylaşmakta yarar görmekteyim.

Yetkilendirilmiş tüzel kişilikler oluşturularak bazı iş ve işlemlerin bu yetkilendirilmiş tüzel kişilikler tarafından gerçekleştirilmesine yönelik yeni bir düzenleme getirildi. Özellikle bu konuda meslek odalarının ve uygulamada bugüne kadar yetkinliğini ispat etmiş birçok gerçek kişinin sıkıntılarına çözüm getirecek bir düzenlemeye maalesef gidilemedi. Bu yetkilendirilmiş tüzel kişiliklerin kimler olacağı, usul ve esaslar elbette ki yönetmelikle belirlenecek ancak bu konuda baştan ciddi endişelerin olduğu konusu da yine Bakanlığa iletildi; inşallah Genel Kurul aşamasında bu tereddütlerin de giderilmesi sağlanacaktır.

Yine, Türkiye Taşkömürü ve TKİ’nin redevans ve hizmet alımı işleri için fiyat farkı verilmesine yönelik düzenlemeyle orada çalışanların mağduriyetleri giderildi ancak özel sektördeki mağduriyetlerin giderilmesi konusunda bu Genel Kurulun kararı önemli olacaktır.

Değerli milletvekilleri, bu ve benzeri düzenlemeler içeren bu tasarının kanunlaşması hâlinde şu şekliyle sektöre bir nefes aldıracaktır: Şimdiye kadar ruhsatı iptal edilen ya da teminatı irat kaydedilen veya bu aşamaya gelmiş olan işletmeler, eğer öngörülen idari para cezalarını öderlerse, ruhsatlarının iptal edilmesinden ya da paralarının irat kaydedilmesinden kurtulacaklar. Ancak yarının ne beklediğini, kendilerini nasıl bir sıkıntının beklediğini sektör görememektedir. Özellikle Başbakanlık Genelgesi, bu tasarı kanunlaştığı andan itibaren yine yürürlükte kalmaya devam ettiği sürece, ayrıca Cumhurbaşkanlığı makamında âdeta “gölge kabine” olarak değerlendirilebilecek bugünlerde medyada yer alan düzenlemeler Hükûmetin ve Bakanlar Kurulunun üzerinde bir gölge olarak kalmaya devam ettiği sürece bu sektörün rahat nefes alması mümkün görünmemektedir.

Bizim arzumuz ve önerimiz, özellikle Sayın Bakanın, bu tasarının kanunlaşması anından itibaren madencilik sektörüyle ilgili tüm yetki ve sorumluluğu kendi üzerine ve beraber çalıştığı bürokratların üzerine alması yönünde özel bir çabaya girmesidir. Hâlen Başbakanlık Genelgesi ayrı bir hüküm olarak tepede durduğu sürece, bu düzenlemelere rağmen Sayın Bakan kendi yetkisini Başbakana kullandırdığı sürece bu sektörde yaşanan sorunları çözmek mümkün  değildir ve yeni sorunların da iki başlılıktan kaynaklanacak yeni mağduriyetlere yol açacağını sizlerle paylaşmaktan kendimi alamıyorum. Özel istirhamım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına önerimiz, Sayın Bakanın, Enerji Bakanlığının başı olarak, bu sektörün tek yetkilisi olarak ağırlığını koymasıdır. Orada yıllarca emek vermiş, kurumsallaşmış Maden İşleri Genel Müdürlüğü, TKİ, TTK gibi kurumlar varken bu kurumları hiçe sayan ve bir kişinin iki dudağının arasından çıkacak sözle ruhsat devri, işletme hakkı verilmesi yürürlükte kaldığı sürece sorunlar çözülmeyecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİM IŞIK (Devamla) – Bunu da hatırlatarak tasarının tekrar sektöre ve ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyor, emeği geçenlere bir kez daha teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Tasarının tümü üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.

Buyurun Sayın Kaplan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 683 sıra sayılı Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında konuşma yapmak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Burada madenle ilgili çok şey konuştuk, Soma’yı konuştuk, Ermenek konuşuldu, Zonguldak konuşuldu, Bartın konuşuldu, Afşin konuşuldu, Şırnak’taki kömürler konuşuldu ve çevre felaketleri konuşuldu. Turgutlu’daki nikel madeni konuşuldu, birçok yerde ruhsatlar konuşuldu, çantacılar konuşuldu, her şeyi konuştuk. Fakat bu tasarıya baktığımız zaman, 10 Haziran 2010 tarihindeki kanunun uygulamasından çıkan bazı sorunlarla karşılaştığını söylüyor Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı. Neyle ilgili çıkmış sorunlar? Bakıyoruz, insan sağlığıyla ilgili. Hayret bir şey değil mi arkadaşlar? Allah aşkına, bu tasarının içinde insan sağlığıyla ilgili bir şey var mı? Birisi çıkıp “Şu tasarının içinde insan sağlığıyla ilgili bir şey var, insan sağlığı için tedbir var, şu maddede şöyle deniyor…” Var mı bunun içinde? Yani, bu gerekçeyi niye yazıyorsunuz? Dalga mı geçiyorsunuz? Kiminle dalga geçiyorsunuz? Soma’da 301 kişi yaşamını yitirdi -daha demin grupta yanımdaydı Soma işçileri- 2.831 kişinin işine son verildi. Neymiş? Maden sektöründe, kömür ocaklarında çalışan işçilerin biraz durumu iyileştirildi diye. Eğer sizde vicdan ve siyasi, ahlaki sorumluluk varsa, eğer bu sorumluluk insani bir sorumluluksa Soma’da ölen 301 işçinin ve işine son verilen 2.831 işçinin kıdem ve ihbar tazminatları niye bugüne kadar ödenmedi? Niye ödenmedi Sayın Bakan? Niye ödenmedi? Niye ödenmedi ey iktidar boş sıraları, ey Meclis, ey yüce irade? Sadece patronlara mı çalışacaksınız? Sadece işverenlerin, oradaki işverenlerin mağduriyetine mi çalışacaksınız? Bu işçilerin hakkı ne olacak? Bu ölenlerin hakkı ne olacak? Çocuklarının, eşlerinin hakkı ne olacak söyler misiniz?

Ama siz, ölen işçinin hakkını değil onları öldüren işverenin mağduriyetini gidermek için, ücret artışları için kanun teklifi getirdiniz. Biz bunu tartıştık burada, bu Mecliste tartışıldı ve bu kanun teklifi hem Komisyonda geri çekildi hem Hükûmet tarafından burada geri çekildi. Bu ne yüzsüzlüktür, bu ne arsızlıktır, bu ne aymazlıktır, bu ne kabul edilmezliktir! Kaç ay geçti aradan, tekrar getirdiniz bunu. Yapmayın! Yapmayın bunu, yapmayın, yapmayın, yapmayın! Niye getirdiniz bunu tekrar? Eğer doğruysa niye önergeyle geri çektiniz? Eğer doğruysa o zaman niye çektiniz? Komisyonda niye çektiniz? Sayın Çalışma Bakanı burada oturuyordu, o kanun maddesini burada niye geri çektiniz, şimdi niye geri getiriyorsunuz? Dalga mı geçiyorsunuz? Soma’da öldürülen, o ocakta öldürülen 301 işçiyle, 3 bin de işten atılan işçiyle dalga mı geçiyorsunuz?

Şimdi, o işverenlere, onlara ölüm kusanlara, onlara ücret artışlarıyla ilgili düzenleme yapıyorsunuz. Bu kanunun adı bu, “öldür, sana para vereyim kanunu”dur bunun adı. “Öldür, öldür, sana kanun çıkarayım, para vereyim, daha çok öldür, daha çok işçi ölsün, daha çok para kazan.”

Nasıl kazan? TKİ’nin, TTK’nın ihalesini siz veriyorsunuz, bu ihaleyi siz veriyorsunuz Enerji Bakanlığı olarak ve ihaleyle verdiğiniz o taşeron işçileri ölüme sürüklüyorsunuz. İş güvenliğini sağlamıyorsunuz, maden sektöründe güvenliği sağlamıyorsunuz. 2010’da yaptığımız maden araştırma komisyonu raporunu burada görüşmediniz bile. Meclis dört ayını verdi, dünya kadar çalışma yaptık, dünya örneklerini koyduk ne oluyor ne bitiyor diye. Yazık değil mi, bu Meclisin mesaisine yazık değil mi? Bizim dört ay boyunca Soma dâhil, Şırnak dâhil, Zonguldak dâhil, Manisa Turgutlu nikel madeni dâhil, Kütahya dâhil, Afyon, Eskişehir, Bursa dâhil bütün illerde yaptığımız çalışmaların, Batman’da yaptığımız çalışmaların, Mardin’de fosfat fabrikasında yaptığımız çalışmaların hepsinin raporunu sunduk Meclise. Ya, doğru dürüst bir iş yapasınız diye dünyadan örneklerini koyduk; Güney Afrika’dan koyduk, Kanada’dan koyduk, dünyada maden sektöründe ne varsa onunla ilgili şeyleri koyduk. Bu böyle işliyor, en güvenli, en iyi iş sağlığı, en iyi tedbir, en iyi ruhsatlar, en iyi denetim böyle yapılıyor diye bir rapor yazdık, yüzlerce klasör beyanlar aldık. Attınız, sümen altı ettiniz, şimdi gelmişsiniz burada bize maden kanunu çıkarıyorsunuz. Madencilik sektöründe sadece insanları ölüme götürenlere ve onların şirketlerine burada yasa yapıyorsunuz.

Hani çevre konusu? Bu kanunun içinde çevreyle ilgili madde var mı arkadaşlar, gördünüz mü? Çevreyi koruyan bir madde var mı bunun içinde? O zaman bu gerekçeyi niye koydunuz? Ilısu Barajı’nda su tutmaya başladınız, Rize’nin dereleri gitti, Turgutlu’da nikel madeninde 2 milyon ağacı İngiliz şirketine bir kararla peşkeş çektiniz. Yani şurada 5 bin, 10 bin, 20 bin lira idari para cezası verdiğiniz zaman ne olacak? 2 milyon ağacın kaçta kaçı eder ki, söyler misiniz Allah aşkına? Söyler misiniz, nikel madeni dokuz yıllığına Gediz Ovası’nı olduğu gibi sülfürik aside boğduğu zaman İngiliz Kraliyet Ailesi paraları götürecek, millet de zehri soluyacak. Bu mudur maden kanunu anlayışı? Bu maden kanunu anlayışı değil arkadaşlar. Bakın, çok açık söylüyorum: Bu, vahşi kapitalizmin en berbat yüzünün tezahür ettiği yerdir burası.

Şimdi, Sayın Enerji Bakanı hakkında iki tane ihalenin bu Soma’daki işverenlere ihalesiz iş verildiğiyle ilgili gensoru var; 4-5 milyar liralık bir olay var.

Şimdi, bu madencilik faaliyetleriyle ilgili ruhsat konusunda defalarca buraya gelip size “Çantacıların eline ülkenin madenlerini verdiniz.” demedik mi arkadaşlar? Demedik mi? Şimdi burada, bu kanunda, çantacılığı ve maden buluculuğunu resmîleştirip meşrulaştıran bir yaklaşım tarzı getiriliyor. Kanun maddesi çantacıları korumak üzere. Bakın, çok açık hüküm, hemen göstereceğim, alın: “Maden ruhsatları ve buluculuk hakkı devredilebilir.” Ne güzel değil mi arkadaşlar? İktidar kendi yandaşlarına 48 bin tane ruhsat vermişti. Bunları da tasnif edin. İşletme ruhsatları ayrıdır, arama ruhsatları ayrıdır, alan ruhsatları ayrıdır, bilmem ne ruhsatları ayrıdır. Şimdi burada kendine göre bir yapılanma getiriyor ya. Demin hatipler bahsettiler -muhalefet partilerinden- dediler ki: “İmtiyazlı tüzel kişilikler getiriyorlar, şirketler.” Hikâye arkadaşlar! Ne hikâyesi bu ya? Bizimle dalga mı geçiyorsunuz? 2010’da bütün madenlerin iznini Başbakana bağlamadınız mı? Başbakana bağladıktan sonra bu getirdiğiniz hikâye nedir? Kiminle dalga geçiyorsunuz? Dalga mı geçiyorsunuz milletle? Yani buraya neyin düzenlemesini getiriyorsunuz?

Şimdi, bu düzenlemeye bakın, Maden Kanunu, değil mi? Maden Kanunu değil arkadaşlar. Bakın, 10 Eylül 2014 tarihli o torba kanun vardı ya, hani maden işçilerine saat ayarı, kısa saat, kısa emeklilik ve biraz daha ücret getiriyordu ya, işte onun için hemen geçici madde 29: “…meydana gelen maliyet artışları fiyat farkı olarak ödenir.” Kim yapacak bu tespiti? Soma AŞ, 301 işçi öldü. Şimdi çalışmıyor da, kapalı ocak. Oradaki işçilerin, işten atılan 3 bin kişinin ücret ve maaşları ne kadar arttı ki siz bunlara kalkıp maliyet artışı diye özel kanun çıkarıyorsunuz? Böyle özel kanun çıkarılır mı? Cinayet işleyenden hesap sorulur. İsterse iş kazası olsun, isterse dikkatsizlik sonucu olsun, ister tedbirsizlik sonucu olsun, isterse kasten olsun. Eğer bir ülkede, eğer bir ülkenin Parlamentosunda vicdan varsa bunun hesabını sorar, onları ödüllendirmez. Bu ödüllendirme ahlaki değil arkadaşlar, siyasetin dibe vurduğunun anıdır, siyaseten ahlakın dibe vurma anıdır, Soma’daki 301 işçiyi tekrar tekrar öldürmenin adıdır. Soma’daki işçiye kıdem tazminatını, ihbar tazminatını bugüne kadar verme ama onları öldüren işverenlere ücret artışı kanun teklifi ver! Ya AK PARTİ’de vicdan yok mu arkadaşlar ya? Biraz olsun insani olarak, biraz olsun, biraz olsun insani olarak düşünün. Sizin evlatlarınız değil mi bu işçiler? Sizin çocuklarınız, kardeşleriniz değil mi bu çalışanlar? El insaf ya, el insaf! Ya “insaf, vicdan” diyoruz ya, insaf, vicdan! Daha ne diyelim? Nasıl anlatalım bu kürsüden bu halkın…

Soma’daki işçiler ahirette, öbür dünyada yakanıza teker teker yapışacaklar. Buna “Evet” oyu veren kim varsa -bu maddelere- bunun vebalinden kurtulamaz, bak, açık söylüyorum. Bunlar ki… Bedava kömürün yarısı da taş kömürü çıkıyor, gördünüz, taş çıktı taş. Belediyeler aracılığıyla kömür dağıtılıyor ya, bunlarınmış, taş çıktı, müfettiş raporları ortada. Şimdi anlatır mısınız niye TKİ ile TTK’nın ihale verdiği redevans sistemi konusunda bunlar yapılıyor, söyler misiniz? Çünkü direkt Enerji Bakanlığına bağlı. Enerji Bakanlığı ne yapıyor? Bu kazaları önleyeceğine, bu ruhsatları denetleyeceğine, bu güvenliği alacağına bunu yapanları daha da ödüllendiriyor. Bu ödül verme, bu maden ocaklarındaki ölümleri yapanlara ödül verme yasasıdır bunun adı arkadaşlar, maden kanunu değil. Zaten şu yasanın başına bakarsanız anlarsınız. Maden Kanunu 1, dikkat edin,  (a) fıkrası: “Kalsit, Dolomit, Kalker, Granit, Andezit, Bazalt gibi kayaçlardan agrega, hazır beton ve asfalt yapılarak kullanılan kayaçlar...” Agrega, moloz, halk dilinde bunun adı moloz, moloz. Moloz ile uranyumu -(c) fıkrasında- toryumu aynı maddeye koymuşlar. Şimdi, Allah aşkına söyler misiniz; agregayı -moloz, moloz, hani asfaltı kesiyorlar ya tamir ederken, bir makine tır tır tır kesiyor, ondan sonra yüklüyor, onu dönüştürüyorlar, onun adı agrega- uranyum da atom nükleer alanda kullanılan bir maden, koymuşlar aynı kefeye. Uranyum yok Türkiye'de.

Şimdi bakın, bir noktaya daha geleyim, devlet payı konusuna, devlet hakkı konusuna. Devlet hakkını düzenliyor. Bu yasa tasarısını getiren Hükûmete göre devlet kimdir biliyor musunuz? Devlet AK PARTİ’dir, bir partidir. Belediyeler, yerel yönetimler, muhalefet, kurumlar, hiçbirisi yok.  Niye yok? Olmaz arkadaşlar. Neden olmaz?

Beştepe’de bir saray yapıldı. Beyaz Saray’a benzetiyorlar ya, bugün de sarayın sözcüsü İbrahim Kalın Beyaz Saray sözcüsü gibi çıkmış konuşma yapıyor. “Olduk başkanlık sistemi.” diyor. Hadi ya! Bunun adı naylon başkanlık sistemidir, yahu naylon, naylon, naylon! Böyle başkanlık sistemi olur mu arkadaşlar? Ağayla başkanlık sistemi de olmaz, böyle maden kanunu da olmaz.

Şimdi, devlet hakkı olarak yüzde 5’i getirdiniz, yüzde 5. Belediyelerin bu madenlerden devlet payı alma hakkı var. Soma Belediyesinin var, Şırnak Belediyesinin var, Diyarbakır Belediyesinin var, hepsinin var, büyükşehir belediyelerinin hepsinin. Ya biz kanunen verilen devlet payını istedik diye “Memleketi bölüyorlar.” dediniz mi? Dediniz. “Bölücü” dediniz mi? Dediniz. Demediğinizi bırakmadınız. Hatta bu Enerji Bakanı çıktı söyledi. E be kardeşim, senin belediyen alıyorsa benim belediyem almayacak mı? Devlet hakkı da, yerel yönetimler, belediyeler devletin bir parçası değil mi? Almayacak mı? Niye sen aldığında hoş da, bu çalan çırpan kesime özel kanunlar çıkarınca hoş da devletin hakkı olan payını almak istediği zaman bir belediyemiz bölücü oluyor?

İşte, maden kanununun en temel noktalarından biri şudur ki: O madenin çıktığı topraklarda, orada yaşayan halk plebisitle, referandumla oradaki madenler hakkında karar sahibi olacak. Orada üretilen madenin en az yüzde 15’i o bölgeye yatırılacak ve o bölgede hem merkezî hükûmetler hem de yerel yönetimler devlet payını alarak orada kendi… Sadece zehir, sadece çevre kirlenmesi, sadece yıkım değil. Oradan çıkıyorsa, o topraktan, o toprakta yaşayan herkes ondan hak sahibidir. Trakya’da da, Ege’de de, Karadeniz’de de, İç Anadolu’da da, Akdeniz’de de, doğuda da, güneydoğuda da böyledir. Biz bunu anlatmaya çalışıyoruz. Biz bunu anlata anlata öğreteceğiz. Bu hükûmetlerin Türkiye’de, tıpkı Yunanistan’da SYRIZA’nın gelişi gibi, gidişi de çok yakındır arkadaşlar, bakın, dikkat edin. SYRIZA iktidarı aynı bizim partimiz gibi. 2002’de seçime girdik barajı aşamadık; sonra 2007’de barajsız seçime girdik, bağımsız girdik ve şimdi parti olarak giriyoruz. SYRIZA da öyle başlamıştı. Evet, halkın birliğini sağladığınız zaman başarmamanız için bir neden yok.

Şimdi, ithal kömürü burada ayrı bir sayfa olarak konuşmak lazım, orada dönenleri ve kaçırılan vergileri.

Yine, Sayın  Enerji Bakanı -enerjiyle ilgili özel şirketlerin hepsine enerji, elektrik verilmiş- çıkıyor tahsildar gibi her gün açıklama yapıyor. Kardeşim sen özelleştirdin, sattın artık elektriği, gitti, niye tahsilat yapıyorsun? Tahsilat sizin işiniz mi? Parayı onlar alıyor. Siz niye tahsilat yapıyorsunuz? Bırakın tahsilatçılığı, bırakın bu ölüm işverenlerine para yardımı yapmayı. Bırakın, halkın hakkını yurttaşın hakkını hukukunu yedirmeyin bu ülkede, yeter artık. Bırakın insanları da, çevreyi de, zeytinleri de, canlı hayatı da, kültürü de, turizmi de yaşatalım, insanca yaşayalım.

Biz buna külliyen karşıyız arkadaşlar. Böyle maden kanunu olmaz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şahsı adına söz isteyen Özgür Özel, Manisa Milletvekili.

Buyurun Sayın  Özel. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım. Maden Kanunu’nun tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Şimdi, Soma faciası yaşandı. Soma faciasına kadar muhalefet partileri, meslek örgütleri, sivil toplum kuruluşları, sendikalar bir tehlikeye dikkat çekiyorlardı, diyorlardı ki: “Türkiye’de madenler güvenli değil, madencilerin hayatları Allah’a emanet ama bir facia yakın.” Onlarla aynı fikirde olmayan birileri vardı, o birileri bugün de Bakanlar Kurulu sıralarını şereflendiriyorlar. Onlar, özellikle ramazanın ilk gününde iftar sofralarında oturup bu madenin dünyanın sayılı, Türkiye’nin en güvenli madenlerinden biri olduğunu diyor, yüksek teknolojisini övüyorlardı. Sonra, o Bakanlığa bağlı olan müfettişler ya da bir başka denetim alanından sorumlu olan Çalışma Bakanlığının müfettişleri o madenlerde gidip denetim yapıyorlardı ve biz onlardan bağımsız olmalarını, cesurca yazmalarını bekliyorduk. Güneş çarığı, çarık ayağı sıkıyordu. Yukarıdan aşağıya doğru gelen bu telkinlerle aşağıdan yukarıya gidecek raporlar arasında bir ilinti, bir bağ olması, aynı dilden konuşmaları, çelişkili olmamaları normaldi; maalesef de öyle oldu.

Soma yaşandıktan sonra bir tepki yasası geldi. Soma Yasası öyle bir lanse edildi ki kamuoyuna: “Madenler artık güvenli olacak.” Hepimiz, bütün gruplar, yaşlı gözlerle, düğümlenen gırtlaklarla bundan sonra evlatlarımızı ölüme yollamamaya karar vermiştik, ant içmiştik. Soma’ya gelip de iktidar partisinin temsilcileri Başbakan adına ya da Soma’dan 10 tane madencinin getirilip de Başbakanla görüştürülmesi bakanlarla görüştürülmesi sırasında verilen sözler hep aynı şeye vurgu yapıyordu: “Soma’dan ders alındı, bir daha aynı şeyler yaşanmayacak.” Soma Kanunu’nun geçmesi için süre istedi madenciler, “İki üç günde geçer mi?” dediler. İktidar partisi genel başkan yardımcısı “On gün.” dedi, uyardılar, “On Meclis günü olsun arkadaşlar.” dedi. Ama 31 Mayısta başlanan kanun 10 Eylülde yasalaşırken güya içindeki bütün sorunlar çözülecekti. Soma ve madencilikle ilgili 16 tane madde vardı ama 145 maddeyle bir torba kanun oldu. İçinde tüp bebeğin üçüncü kez uygulanması durumunda katılım payının yüzde kaç olacağı dahi belirlendi.

Maden kanunuyla ilgili, madencilikle ilgili, iş güvenliğiyle ilgili, Soma’yla ilgili yapacaklarımız ve vaatler üç ana eksen altında toplanıyordu. Bunlardan bir tanesi, hayatını kaybeden -Bakan o günlerde ısrarla “şehitlerimiz” dedi- şehitlerimize yapılacaklar. Bu sözler kısmen tutuldu ama uygulamada büyük aksaklıklar var. Dün çocuklarını madende kaybetmiş anneler babalar Mecliste grupları geziyorlardı, sıkıntılarını anlatıyorlardı, verilen sözlerin tutulmamasından yakınıyorlardı.

İkinci ana eksen mevcut madencilere verilen sözlerdi. O sözlerin hemen hiç birisi tutulmadı. Tutulan, bir tek maaş artışıyla ilgili bir kısımdı. Dönemin Başbakanı 6 maaş ikramiye, 2 bin lira vaat ederken, daha sonra 6 maaş ikramiyeden vazgeçildi, 2 bin lira maaş 2 asgari ücrete döndü, onun bile bazı maden şirketlerinin iflasına sebebiyet vereceği düşünülerek şimdi ondan da geri adımlar atılmaya çalışılıyor. 6 saatlik çalışma, 36 saatlik haftalık çalışmadan geri adım atılıp, bakanlar belki kırk, kırk iki saat olsun diyor, muhalefet, sendikalar itiraz ediyor ama görünen o ki burada da geriye gidiş söz konusu.

Öyle bir noktadayız ki, akıl almaz bir şekilde eş zamanlı olarak maden kanunu Enerji Komisyonunda ve Çalışma Komisyonunda da iş güvenliği kanunu görüşülüyor. “Birbiriyle konuşan politikalara, birbiriyle konuşan, birbiriyle iletişimi olan bakanlıklara, birbiriyle konuşan kanunlara ihtiyaç var.” diye uyarılmasına rağmen, “Denetimdeki çok başlılık ortadan kalkmalı, ikincil, üçüncül mevzuattaki çok başlılık olmamalı.” uyarılarına rağmen inadına iki komisyon aynı anda çalışıyor ki konuyla ilgili milletvekilleri iki tarafa birden katkı veremesinler. Bakanlık biz ne dersek o olsun diyor. Muhalefet gruplarının inanılmaz çabasına şahit olduk her iki komisyonda da ama Bakanlığın iletişime kapalı hâlini Komisyon Başkanlığı telafi etmeye çalıştı. Komisyon Başkanlığının yönetimi bir yana ama Bakanlık iletişime kapalıydı. Sadece Komisyondaki iletişime kapalılıktan, sivil toplumla iletişime kapalı olmaktan bahsetmiyorum, hep yüzde 47 oy alıp, “millî irade” deyip, neredeyse rejimi değiştirecek yetkinliği kendinde gören AKP Grubuna seslenmek istiyorum. Yüzde 47 millî irade ya, size yüzde 100’lük bir millî iradeden bahsedeceğim: 4 partinin birlikte kurdukları Soma Komisyonu dedi ki… Briket kadar bir  rapor yazdık. Aha, Cumhuriyet Halk Partisi de ona tuğla kadar bir muhalefet şerhi yazdı. Ama, buraya hepimiz katkı verdik ve vermiş olduğumuz katkılarla Soma Komisyonunun raporu kendi içinde 110 sayfa önerileri barındırıyor. Öneriler çok uzun oldu diye oturduk 11 sayfalık özetini yazdık Meclis yarın yasama yaparken bunlardan faydalansın diye. İnanır mısınız, Çalışma Komisyonuna geldi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı “Biz Soma Komisyonunun raporunu bulamadık.” dedi. Ya, bundan beş hafta önce kaldırdık salladık bunu, Meclis Başkanlığına verildi, bütün İnternet sitelerinde var, beyefendiler bunu bulamamış. Çalışma Bakanlığı bulmuş mu? Vallahi de billahi de buldu mu gördü mü bilinmez ama sayfasını çevirip de içinden bir şeye bakmamışlar. Bir tane bakanlık önerisi yoktur ki… Bu milletin parasını harcayarak, 4 partinin milletvekilleri emek vererek, “Girilmez.” denen madende hayatlarını tehlikeye atıp sürünerek girerek yaptıkları araştırmalardan sonra çıkan bu raporun sayfasını Çalışma Bakanı da Çalışma Bakanlığı da çevirmemiş. “Bulmadık.”, “Görmedik.”, “Bilmiyoruz.” diyorlar.

Diğer taraftan, hani Soma Komisyonunun Başkanı? Burada o konuşsaydı ya. AKP Grubu adına konuşma yapılmadı bu kanunda, Bakan da konuşmadı. Akılların, hafızaların almayacağı işler oluyor ya. Şöyle bir şey olabilir mi? Böyle bir Komisyonun Başkanı AKP Grubu adına çıkıp konuşmuyor. Neden? Bakan iletişimsiz. Bir sorun bakalım arkadaşınıza neden bu salonda yok.

Bir sürü önerge sıraladık. Sıraladığımız önergelerde madencilik bakanlığı var, bütün gruplar tavsiye ediyor, Bakanın hoşuna gitmiyor, yetkisi bölünecek. Kömür kanunu yoksa kaza olur diyoruz. Kömüre özel kanun bütün dünyada var, 20 sayfalık mevzuatı var arkadaşın. ABD’de 5 bin sayfa, Ukrayna’da 3 bin sayfa, Almanya’da 2 bin sayfa, Beyefendi’de 19,5 sayfa. Onu söylüyor Soma Komisyonu, gelip de oradan bir şeyler alıp kanuna koymuyor. Soma Komisyon Başkanı hepimize metan drenajının önemini kavrattı. Metan drenajı; alçaldıkça metan yükseliyor, dışarıdan bir boruyla metanı dışarı çıkaracağız, bunu yapmak isteyen kömür işletmesine Beyefendi “Doğal gaz çıkarma ruhsatı almalısınız.” dediği için mevzuat yoğun ve hem emek yoğun hem parasal olarak güç olduğu için o ruhsat olmuyor. Kolaylaştırılacak bir şey yapılacak, iletişime o kadar kapalılar ki bir metan drenajını şuraya koymadan bu Meclis maden kanunu çıkarıyor. Metan drenajı olsaydı Soma faciası olmazdı.

Ve eski maden alanlarının MİGEM tarafından her yılın nisanının 15’ine kadar haritaya işlenme zorunluluğunu uygulamayan Bakanlık Ermenek’teki su patlaması, Manisa’daki birikmiş olan yanıcı gazlarla ilgili meseleye önergeleri dinlemiyor. Bizim tuğla kadar muhalefet şerhini dikkate almazsınız ona bir şey demem ama şu Soma Komisyonunun ortaklaşılmış kısmını da okumamak gerçekten bu Meclise de, bu vatandaşlara da, bu şehit ailelerine de, bu sektöre de büyük saygısızlıktır.

Basit bir şey daha söyleyeyim: Verilmiş onca söze rağmen 301 madencimizin ailelerine tutulmayan sözler bir yana 2.831 kişi işsiz kaldı. Bunlara karşı Bülent Arınç’ın açıklamaları ortada, “Kışın ortasında açta açıkta bırakacak değiliz, devletimiz güçlüdür, Hükûmetimiz duyarlıdır.” diyordunuz. Ne oldu bu insanların durumu? Bir kuruş tazminat almadılar. Şu kadarcık ortak akla inansanız o tazminatları bir küçük ek çıkarırsınız şurada devlet bir seferde öder, ondan sonra gider kamu alacağı olarak tahsilat yaparsınız. Bütün mal varlığı üzerinde tedbir var bunu görmezden geliyorsunuz. Sözünüz var Uyar Madencilike. Gözlerini kaybetmiş olan Ali Kandemir’e, ayaklarını kaybetmiş olan kardeşimiz İdris Sarıkaya’ya, 800 tane Uyar’dan mağdur olan çocuğa sözünüz var ama hâlâ daha tazminatları ödenmedi. Her seferinde müsteşarınız not alıyor biraz daha çalışalım diye.

Bu Bakanı, bu Meclisin ve milletimizin vicdanlarına havale ediyoruz. Söyleyecek söz bulamıyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Müsteşar, madencilerin listesi ne oldu, gönderecektiniz? Komisyonda söz verdiniz, ne oldu? Ona değil size güveniyoruz. Enerji Bakanına hiç güvenmiyoruz.

BAŞKAN – Şimdi, şahsı adına söz isteyen Mehmet Erdoğan, Gaziantep Milletvekili.

Buyurun Sayın Erdoğan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısı madencilik sektöründe önemli düzenlemeleri içermektedir. Madencilik sektörünün yeniden yapılanması, modern ve hızla gelişmekte olan dünyadaki madencilik uygulamalarına benzer uygulamaların ülkemizde de başlatılması amaçlanmaktadır.

Bu kanunla asıl hedefimiz, sektörde iş sağlığı ve güvenliği çıtasını da yükseltmektir.

Değerli milletvekilleri, mevcut kanunda 5 farklı maden arama ruhsat grubu bulunmaktadır. Kanun, aynı jeolojik ortamda birlikte bulunan farklı maden kaynaklarının birlikte aranması, işletilebilmesi imkânını sunmaktadır.

Tanımlar, dünya uygulamaları dikkate alınarak yeniden yapılmıştır. “Fizibilite dönemi”, “fizibilite raporu”, “yetkilendirilmiş tüzel kişi” gibi yeni tanımlar eklenmiştir.

Bugüne kadar uygulanmayan ancak son derece önemli olan fizibilite hazırlık dönemi imkânı getirilmiştir. Bu uygulama sayesinde madencilerimiz arama ruhsat süresini çok daha etkin ve verimli biçimde kullanabilecektir. Bu dönemde elde ettikleri verileri kullanarak verimli, emniyetli bir maden işletme planlaması ve uygulama projesi yapabileceklerdir.

Bu uygulamanın bir diğer etkisi de, verilecek olan maden işletme uygulama projelerinin gerçekçi olmasıdır.

“Yetkilendirilmiş tüzel kişi” kavramı madencilik sektörüne getirilen yeni bir uygulama olacaktır. Bu uygulamayla mühendislik-müşavirlik hizmeti veren yapılar uyumlu hâle getirilecektir.

Yetkilendirilmiş tüzel kişiyle hedeflenen bir başka önemli amaç da Enerji Bakanlığına sunulan rapor, proje ve diğer teknik belgelerin gerçeğe ve bilime uygun sunulmasının sağlanmasıdır. Bu yeni yapıyla, aramadan işletmeye kadar olan süreç bir bütünlük içinde, düzenli olarak raporlanacaktır. Bu yeni kurumsal yapıyla daha dinamik bir yapı oluşturulacaktır.

Uygulamada bulunan teminat uygulaması kaldırılacak, yerine ruhsat bedeli uygulaması getirilecektir. Özellikle arama dönemi ruhsat bedellerinin düşük tutulmasına önem verilmiştir. Buradaki amaç… Madencilikte önemli olan arama dönemidir. İşletme ruhsatları için alınacak olan ruhsat bedelinin yüzde 30’luk bölümü ayrı bir hesapta toplanacak ve işletme sonrası maden sahasının iyileştirilmesi amacıyla kullanılabilecektir.

Madencilik faaliyetleri sırasında madenciden kurumlar vergisi, gelir vergisine ilave olarak ayrıca devlet hakkı alınmaktadır. Bu değişikliklerle yeni bir uygulama olarak, dünya fiyat değişikliklerine duyarlı olan maden türleri için kademeli artış yapılmıştır. Böylece hem işletmeci korunmuş olacak hem de devlet olabilecek artışlarda da ilave devlet hakkı alabilecektir. Devlet hakkı uygulamasına esas olacak yıllık asgari artış tutarları MİGEM tarafından ilan edilecektir. Böylece, devletin alacağı bedelin gerçeğe uygun olması sağlanmış olacaktır.

Küçük kaynak tuzlaları için ruhsat bedelinden muafiyet getirilmektedir. Diğer kamu kurumlarından alınması gereken ancak çeşitli nedenlerle alınamayan izinler nedeniyle iptal konumuna gelen yaklaşık 3 bin civarında ruhsatın iptal edilmemesine dönük düzenleme yapılmaktadır.

Bu kanunla getirilen yeni bir uygulama, teknik nezaretçilik sisteminin kaldırılmasıdır. Altmış yıl önce yeterli sayıda maden mühendisi olmaması nedeniyle o günkü şartlarda ihtiyaca binaen oluşturulan, “fennî nezaretçi” olarak da adlandırılan nezaretçilik uygulaması kaldırılmaktadır. Bu düzenlemenin nedeni, yeterli sayıda maden mühendisinin olmasıdır.

Mevcut kanunda, arama döneminde yapması gereken arama harcamalarını yapmayan işletmelerin arama ruhsatları iptal ediliyordu. Bu uygulama kaldırılmakta olup ruhsat iptali yerine 20 bin Türk lirası idari para cezası verilerek ön arama döneminden genel arama gibi bir üst dönemlere geçiş imkânı verilmektedir.

Sayın milletvekilleri, kanunla ruhsat verme usulü değiştirilmektedir. Doğal taş, mermer, kömür, demir, krom, bakır, seramik killeri, uranyum ve benzeri madenlere yine eskiden olduğu gibi ilk müracaatta ruhsat verilecektir. Ancak ariyet malzemesi, agrega, mıcır malzemeleri, çimento, kireç ham maddeleri ise ihale yöntemi ile ruhsatlandırılacaktır.

Komşu maden işletmelerinin iş güvenliği, verimlilik ve benzeri nedenlerle birlikte ortak proje ile işletme faaliyeti yapmaları imkânı getirilmektedir.

Mevcut ruhsatların kazanılmış hakları korunmak suretiyle bundan sonra verilecek ruhsatların süreleri grubuna bağlı olarak otuz ile elli yıl şeklinde değiştirilmiştir. Mevcut maden işletme faaliyeti için gerek duyulması hâlinde ilave tesis yatırımını mümkün kılmak üzere aynı kişi, şirkete ait farklı ruhsat aşamasındaki arama, işletme sahaları birleştirilecektir.

Yer altı kömür madenciliğinde redevans uygulaması yasaklanmaktadır. Açık işletmelerde yasak söz konusu değildir. Torba kanunla gelen maliyet artışlarını telafi etmek üzere Türkiye Taşkömürü Kurumu ve Türkiye Kömür İşletmelerinin daha önce başlattığı redevans işleri için düzenleme yapılmaktadır.

Bu kanun tasarısının ülkemiz madencilik sektörüne ve ekonomisine hayırlı olmasını diliyorum.

Değerli arkadaşlar, bu maden yasasını Komisyonda görüşürken muhalefetin ve iktidarın tüm milletvekilleri olağanüstü seviyede gayret gösterdiler ve muhalefetin verdiği önergelerin çoğu da orada kabul edildi. Tabii, bu edilirken orada -müzakereler- 4 defa toplantı yapıldı. Şimdi, muhalefetin bu çalışmalarını ben burada takdirle izlerken -ancak muhalefet partilerinden HDP’nin milletvekili sadece bir defa katıldı- ve bizler sabaha kadar çalışarak bu kanunu çıkarırken; önergeleriyle, destekleriyle, katılımlarıyla diğer iki muhalefet partisi büyük destek olurken, katkı sağlarken HDP’nin hiçbir katkısı olmadığı gibi, maalesef, biraz önce burada milletvekilleri de şov yaptılar. Keşke kamuoyunun karşısında, burada şov yapacaklarına, bunu haksız bir kazanç elde etme şekline dönüştüreceklerine Mecliste Komisyon çalışmalarına katılsalardı da, burada söylediklerini önerge olarak orada getirselerdi de haklı bulunanları hep beraber kabul etseydik.

Ben maden yasasının hayırlı olmasını dilerken bir şeyi hatırlatmak istiyorum. Arkadaşlar, unutmayalım ki… Dünya enerjisinde nükleer santralle ilgili özellikle bir vurgu yaparak yerime geçmek istiyorum, o da şu: Bugün Avrupa Birliğinin ve dünyanın merkezi Brüksel ve Brüksel’in ortasında, unutmayalım ki, tam ortasında, şehrin göbeğinde nükleer santral var. Dünyada da -bir inceleyin- kalkınmış, gelişmiş olan ülkelerin hepsi bu nükleer santrallerden faydalanmakta ama bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde ve az gelişmiş ülkelerde de senaryolarını gerçekleştirip bundan uzaklaştırmanın yollarını aramaktadırlar.

Evet, madenlerin aranması lazım, madenci sayısını çoğaltmamız lazım, çantacılığa da son vermemiz lazım diyor, kanunun hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.41

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.59

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

683 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi tasarının tümü üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Sayın Tanal...

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, hep konuşmacılar dediler ki: “Soma’da 2.831 kişinin işten çıkarıldığı söyleniyor.” Gerçekten 2.831 kişi işten çıkarıldıysa ve  bunların tazminatları verilmediyse iktidar bununla ilgili bir çalışma yapmıyor mu? Yani, Soma’daki bu insanlarımızın mağduriyeti, vatandaşlarımızın bu açlık durumu giderilmeden, geçen hafta yurt dışında Sayın Cumhurbaşkanı “Somali’de konut yapıyoruz.” vesaire... Soma’daki insanlar konutsuz. Soma’daki insanlar konutsuzken Somali’ye niye konut yapıyoruz? Ben buna bir anlam veremiyorum, bu konuda bir yardımcı olur musunuz bana, bir açıklama getirir misiniz.

Bir başka sorum: Türkiye'de kaç tane maden ocağı var? Maden ocaklarında kaç kişi çalışıyor? Bu maden ocaklarının bulunduğu yerlerdeki adresler ne zaman... Bunların ruhsatları ne zaman verildi? İçinde iptal edilenler var mıdır?

Son sorum: Bu redevans -sizin de konuşmalarınızda geçti- bunun uygulaması vatandaşa, çalışana ne getiriyor, ne götürüyor? Bunun faydaları var mıdır bize, bu tür sözleşmelerin yapılmasında? Bu sorulara açık, net cevap verirseniz sevinirim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Eyidoğan…

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Başkan.

Sayın Bakan, yakın zamanda ilgili kurum tarafından yaptırılan bir bilimsel araştırma raporuna göre, Akkuyu Nükleer Santrali’ni orta yakın alanda etkileyecek aktif deprem faylarının olası varlığından bahsedilmektedir. Elde edilen jeolojik, jeofizik, sismik verilere göre, aktif olduğu öğrenilen ve denizde uzanan Ayaş fayına dair müspet bulgular vardır. Raporda, bu fayla ilgili ayrıntılı yeni jeolojik, jeofizik ve sismik araştırmalar önerilmiştir. Bu araştırmalar yapılacak mı? Yapıldıysa sonuç nedir? Şu anda santral yerine yakın çalıştırılan deprem istasyon ağı var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Susam…

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Bakan, elektrik dağıtımının özelleştirilmesiyle birlikte faturalara ilişkin şikâyetlerin her geçen gün arttığı bir gerçektir. En son okumalarla ilgili ciddi bir şikâyet ortaya çıkmış, iki ay süreyle okumalar doğal olarak tüketim miktarını, bu paralelde de tüketimden kaynaklanan ödeme miktarını artırmıştır. Size basın mensuplarının bu soruyu sorduğunda, verdiğiniz yanıtta dağıtımla ilgili şirketlerin uyarıldığını söylemişsiniz. Ancak, uyarının ötesinde vatandaşların ciddi şekilde ekonomik durumunu etkileyen elektrik faturalarının geç okunması belki dağıtım şirketlerine bu anlamıyla ekonomik bir kazanç getirirken, tüketicilere ekonomik bir kayıp getiren durumu önleme konusunda Bakanlık olarak kesin, kati yaptırım konusunda ne düşünüyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Soma’da basın mensuplarına bir açıklamada şöyle diyorsunuz: “Bu maden kazası için tüm sorumluların cezalandırılması, soruşturmanın nereye gidecekse oraya kadar gitmesinin teminatı benim.” Bu ifadeniz üzerine ben de gensoru görüşmesinde diyorum ki “Afşin-Elbistan’da 9 kişi daha toprak yığının altında, 11 kişi hayatını kaybetti. Oradaki sorumlu bürokratların yargılanmasına izin vermediniz.” Ben kürsüden yerime gelirken kızmıştınız ve demiştiniz ki: “Soma’daki tavrımı göreceksiniz. Başka yerlerde verdiğim izinleri niye söylemiyorsunuz?” Geçen gün sizin imzanızla soru önergesine bir cevap geldi 16 Ocakta, Soma’daki olumlu rapor veren müfettişlerin sorgulanmasına izin vermemişsiniz.

Şimdi, gensoru görüşmesinden sonra peşimden sesleniyordunuz: “İzin verdiklerimi niye söylemiyorsunuz? Soma’daki tavrımı göreceksiniz” diye. Tavrınızı gördük, ne diyeceksiniz?

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Yılmaz…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu son günlerde elektrik ve doğal gaza zamla ilgili devamlı açıklamalar yapılıyor. Bu konudaki yetki sizde midir? Son durum nedir?

Bir ikinci sorum da bu maden izinleri Sayın Recep Tayyip Erdoğan Başbakanken Başbakanlığa alındı. Bizim görev yaptığımız dönemlerde, maden izinlerine yerel yöneticiler karar veriyordu yani oradaki orman bölge müdürlerine kadar bu yetki vardı. Bu niye Başbakanlık bünyesine alındı? Başbakanın Adana’nın Aladağ’ındaki, Pozantı’daki, Karaisalı’daki, Tufanbeyli’deki sahaları, oradaki ekosistemi, ekolojiyi, faunayı bilmesi mümkün mü? Bunları bilmemesine rağmen, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının bu kadar iş yoğunluğu varken maden izinlerinin Başbakanlığa bağlanmasının altında yatan ana neden nedir? Bu, kamuoyunda söylenen, işte, bunların belli bir yapıya kavuşturulması…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, hâlen 2012/15 sayılı Başbakanlık Genelgesi nedeniyle izin bekleyen maden arama ve işletme ruhsatı sayısı ne kadardır? Bu kanunun yürürlüğe girmesiyle bu ruhsatlarda bir hızlanma beklemekte misiniz?

İkinci sorum da elektrik dağıtım işletmelerinin kayıp kaçak bedellerini bilindiği gibi, ülkesel tarife üzerinden 77 milyon vatandaşa yayarak bugüne kadar tahsil ettiniz; acaba, bu ülkesel tarifeden bölgesel tarifeye geçiş konusunda bir çalışmanız var mı? Şu anda gelinen son durum bu konuda nedir, açıklarsanız sevinirim.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Acar…

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Antalya’ya 3.500 taş ocağı ve maden arama ruhsatı verildi. Bunun sonu var mı Sayın Bakan? Daha kaç adet verilecek Antalya’ya? Her taraf delik deşik oldu, bütün dağlarımız bembeyaz oldu, ormanlar kesildi. Bu alanlardan terk edilenler yani görevini tamamlamış olan maden ocakları ve taş ocakları eski hâline nasıl getirilecek? Böyle bir rehabilite edilmiş bir maden alanı veya taş ocağı var mı, bir örnek verebilir misiniz?

Bir de bu alanlar içindeki tarihî yapıları korumak için ne gibi tedbirler alıyorsunuz? Bu yerler teslim edilirken içindeki tarihî harabelerin ve şehirlerin tespiti yapılıyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Ayhan…

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Basına yansıyan elektrik dağıtım şirketlerinin elektrik alacaklarının tahsiliyle ilgili Diyanetten hutbe yardım taleplerine Sayın Bakan yardımcı olacaklar mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakan, biraz önce konuşmamda ısrarla söyledim ama burada soru sormazsam biliyorum ki cevap vermeyeceksiniz. Soma’daki 2.831 kişiyi aç açıkta bırakmayacaktınız. Onlarla ilgili ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Kıdem tazminatları, hem o 2.831 kişinin hem de hayatını kaybeden 301 kişinin hâlâ ödenmedi. Bu konuda nasıl bir adım atmayı düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu mevcut olan Maden Kanunu Tasarısı, insanlarımızın sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı açısından, iş güvenliği açısından her türlü derde deva mıdır? Değilse, hangi konularda sorun yaratacaktır bu tasarı ve bununla ilgili bu sorun yaratacak olan hususları engellemek için, gidermek için bir çalışmanız olacak mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Yılmaz…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, özellikle son iki aydır Adana ilimiz başta olmak üzere Türkiye’nin çeşitli yerlerinde bu özelleştirilen elektrik şirketleriyle ilgili çok ciddi sıkıntılar var. Ben yıllarca Adana’da bu şekilde şehrin tamamının elektriksiz kaldığı ve uzun süreli elektriksiz kaldığı, günlerce elektriksiz kaldığı bir döneme rastlamadım. Bu özelleştirme politikalarınızda ciddi bir sıkıntı var. Adana’da vatandaşlar elektrik arızaya ulaşmaya çalışıyor ama bir yetkili bulamıyor. Milletvekili olarak benim aramama rağmen günlerce ulaşamıyoruz. Yani, özelleştirmede bu özelleştirdiğiniz şirketlerle ilgili herhangi bir yaptırım var mı? Bunlarla ilgili çözüm öneriniz nedir? Yoksa Adana ve Türkiye’de bu elektrik kesintileri sık sık devam edecek mi? Bununla ilgili, özellikle Adana için söylüyorum, ciddi bir çözüme kavuşturulması lazım, çok büyük sıkıntıları beraberinde getiriyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, çok güzel bir soru ama bu maden ruhsatlarında hiç bakan çocukları veya damatlarından bu işi yapan var mı? Yapan varsa bugüne kadar kaç tane ruhsat sattı, devretti?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, buyurun.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; şu ana kadar konuşmalarıyla tavsiye, eleştiri ve katkı koyan bütün milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum. Şu ana kadar sorulan sorulara da sürem içerisinde cevap vermeye çalışacağım.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Soma’da hepimizi derinden üzen bir maden kazası oldu ve bunun ilgili kurumlar açısından da, özel şirketler açısından da ciddi bir sorumluluğun olduğunu defalarca söylemiştim, bir kez daha burada söylemek istiyorum. Bunun -kimi suçludur, kimi suçsuzdur- hem yargıya intikal eden yanları var hem de teftişe dayalı olan yanları var. Şimdi, 2.831 işçi kardeşimizin işten çıkartılmasının sebeplerini öncelikle bir konuşmak, ondan sonra da kıdem tazminatlarıyla alakalı konuya geçmek lazım. Hatırlarsanız, orada birçok demeçler verildi ve o maden ocaklarının bu şekliyle çalıştırılmaması lazım geldiğine ve kapatılması lazım geldiğine dair demeçler de verildi. Tabii, iş sağılığı ve iş güvenliğine uymayan ocakların, oradaki belli şartlara uymayan ocakların kapatılması lazım. Biz de böyle yaptık. Yani, gerek kazanın olduğu Eynez’de gerekse Atabacası’yla alakalı konularda yapılan denetimler, teftişler, orada işçi kardeşlerimizin farklı bir riske daha girmesini önlemek üzerineydi. Şimdi, o arkadaşlarımızın gerek yeni istihdam alanlarıyla alakalı gerekse “Psikolojik olarak kendimi hazır hissetmiyorum.” diyenlerin bir kısmı memleketlerine döndüler, bir kısmı Soma’da kaldılar ve bir kısmı da yeni iş alanları buldular. Elimizdeki mevzuat, onun ancak özel sektör bünyesinde çalıştırılanların özel sektör tarafından ödenmesiyle alakalı konuyu amir kılıyor. Nasıl bir yol izlenebilir? TKİ’nin şu anda şirketten, şirket adına ödeyip bir kanuni düzenlemeyle beraber, ondan sonra onu şirkete rücu ettirmesi, şirketten almasına dönük bir düzenleme yapılabilir. Bu, Genel Kurulun onayına kalmış bir konudur. Orada konut yapılmasıyla alakalı taahhütler yine aynı şekilde devam etmektedir. O taahhütlerden, oradaki fiilî durumdan herhangi bir vazgeçme söz konusu olmaz. Toplanan bütün 48-50 milyon TL’lik yapılan 77 milyonumuzun bağışları da diğerlerine bu manada yine kanun çerçevesinde ulaştırılmıştır.

Şu ana kadar Başbakanlıkta bekleyen izin sayısını sordu arkadaşlarımız. 1.224 civarında ruhsattan bahsediyoruz ve maden ruhsatlarının kime ait olduğu bilgisi sorulmuştu hem Komisyonda hem de burada. Bunlar hem Sayın Tanal’ın hem de Sayın Erdoğdu’nun e-mail adreslerine gönderildi. Bunu da aslında ben İnternet’ten normalde yayımlamalarını istedim arkadaşların çünkü “Bunun gizlisi saklısı yok. Ticari bir sır varsa ancak onun gizlisi saklısı olur ama bunun gizlisi saklısı olmadığı için rahatlıkla yapılabilir.” dendi.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bizim yaptığımız soruşturmalarda, soruşturma izin talebi yazısında, maden kazası sebebiyle 5/9/2014 tarihli bilirkişi raporu çerçevesinde, ilgililerin bu aşamada sorumluluklarının görülmesi veya görülmemesi üzerine yapılan bilirkişi raporu sonrasında, Soma Cumhuriyet Başsavcılığı iddianamesinin Akhisar Ağır Ceza Mahkemesince reddedilmiş olması ve daha ileriki aşamalarda sağlıklı tespitlerin yapılarak Bakanlığımıza müracaat edilmesi hâlinde tekrar soruşturma izniyle alakalı konular gündeme gelecektir.

Şimdi, burada, özen ve itina gösterdiğimiz iki temel prensip var. Eğer gerçekten orada sorumluluğunu hissettiğimiz görevli arkadaşlar varsa, bunlarla alakalı soruşturma izni verdiğimiz konular vardır -bunun birçok örnekleri var- ama gerçekten o konuda suistimali olduğuna inanmadığımız arkadaşlara da soruşturma izni vermediğimiz konular var. Bunların her birisini kendi içerisindeki denetimlerle beraber gerçekleştiriyoruz.

Redevans uygulamasının faydası var mıdır, varsa nedir, ne değildir; kamudan çıkartılıyor, kamuda kalıyor, özel sektörden çıkartılıyor, bunun ne gibi getirisi olacaktır diye soru soruldu. Değerli arkadaşlar, şu anda redevansla alakalı temel prensibimiz şu, bunu komisyonda kısmen izah etmeye gayret etmiştik: Bir kere, redevansla gerçekten bunu çalıştırabilecek yatırımcı varsa bizatihi o alsın ama gerçekten bunu yapamayacak birisi varsa, gelmiş bunu ruhsat sahibinden almışsa o, aradan çekilsin, gerçek yapabilecek olan varsa o yapsın diyoruz. Temel mantık bu. Bu, belli alanlarda hizmet almayacağı anlamına gelmiyor, ne bileyim, havalandırmayla alakalı taşeronluk hizmeti veya dinamitlemeyle alakalı bir hizmet alımı. Bugün belli ehil kişiler bunu çok daha iyi yapabilmekte ama bu redevansçı anlamına gelmiyor. O konuyla alakalı hizmet alımı yapılacak olması, o kömür işletmesinin tamamını devretmek anlamına gelmiyor. O yüzden, bu iki konunun ayrıştırılmasından yanayız.

Nükleere ait, yeni deprem faylarıyla alakalı, Ayaş faylarıyla alakalı sorulan soruda da… Değerli arkadaşlar, MTA’nın 1979 yılındaki fay haritaları biliyorsunuz geçtiğimiz yıl içerisinde güncellendi ve Türkiye’de toplam 25 bin yeni, diri faydan bahsediyoruz, bunlar 12 bin küsur civarındaydı, o yüzden bunlar güncellendi. Biz her ne kadar bu alanda güncellenmemiş haritaları önceden firmaya, IGA yaptığımız firmaya vermiş olsak da firma diyor ki: “Ben buraya 22 milyar dolar yatırım yapacağım. Ben bunların her birini güncelleyeceğim ve tekrar yapacağım.” Japonlar Sinop’ta hakeza aynı şeyleri yaptılar ve 12 kilometre, 20 kilometre, 25 kilometre açıkta dahi onlarla alakalı sismiklerini yaptılar, onlarla alakalı araştırmalarını yaptılar. Gerek Rusya’nın Akkuyu’da yapacağı gerekse Sinop’ta yapılacak, yeni fay haritalarıyla alakalı bütün işlemleri şirket yapıyor. Biz “Burada yoktur.” desek bile, o “Hayır, olma ihtimali vardır çünkü buraya para gömecek olan, riski alacak olan benim.” diyor ve bunların her birini yapıyor. Bizden daha fazla riske girmeyecek olan onlardır.

Elektrik dağıtım şirketlerinin özelleşmesiyle beraber faturaların okunması konusunda bir kısım ikazlarımız oldu. Sayın milletvekilim, burada ekonomik kayba uğrayacak olan zam gelmediği için, elektrik fiyatlarına zam gelmediği için şirketin kendisidir. Geç tahsilat yapılacak olması… Bir kere dönemselliğe riayet etmelerini istedik, döneminde faturalarını çıkartmalarını istedik. Bununla alakalı şu veya bu gerekçeyle eğer geç okunmuşsa bundan ekonomik kayba uğrayacak olan vatandaşın kendisi değil şirketin kendisi olacaktır.

Özellikle Afşin Elbistan’la alakalı, 11 kişinin vefatıyla alakalı soruşturmaya izin verilmemesi konusunda soru soruldu. Evet, biz o konuda izin vermedik çünkü onun gerekçelerini de sunduk. Şimdi, değerli arkadaşlar, Afşin Elbistan’da, orada, iki gün önce normalde 300 küsur kişi çalışan vardı. Özel şirketin çalıştırdığı bir alan ve karşı topuk da kaybolunca bütün işçiler çıkartılıyor ve deniyor ki: “Burayla alakalı ne tür bir kayma var, hangi gerekçeyle oluyor ve bu ne tür riskler içeriyor…” çalışması sırasında bu kaza oldu. Orada normal kömür işletmeciliğiyle alakalı bir işlem yapıldığında kaza olmadı, bunların tespiti sırasında kaza oldu.

“Elektrik ve doğal gaza zam var mıdır?” diye bir soru soruldu. Değerli arkadaşlar, ben bununla alakalı artık açıklama yapmıyorum, ancak televizyon programlarında veya basın toplantılarında soru sorulması hâlinde açıklama yapıyorum, şu anda da soru sorulduğu için cevap vereceğim: Şu anda, bu ay itibarıyla elektrik ve doğal gaz fiyatlarında yeni bir düzenlemeye gitmediğimizi söylüyorum buradan, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir kez daha bunu belirtiyorum. Yetkinin otomatik fiyatlama mekanizmasıyla veya kendi kuralları içerisinde olduğunu da bir kez daha belirtmek istiyorum.

Başbakanlığa özellikle genelge kapsamında bunun, bu yetkinin alınmış olması herhangi bir ormanla alakalı, çevreyle alakalı, ÇED’le alakalı yetkileri askıya aldığımız anlamına gelmiyor arkadaşlar. Bunlar yine bir yandan devam ediyor.

İzin bekleyen Başbakanlık genelgesiyle alakalı sayıları size arz ettim.

“Ulusal tarife mi bölgesel tarife mi olacak?” Şimdi, siyaseten Türkiye'nin buna hazır olmadığını, en fazla kayıp kaçakların bölge itibarıyla Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da olduğunu… Bölgesel tarifeye geçiyor olmamız hâlinde elektrik fiyatları Şırnak’ta 45 kuruşken Kocaeli’nde de 20 kuruş olacaktır. Bunun şu anda doğru olmadığını ve ulusal tarifeye de normal devam ettiğimizi söylemem lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Bakan.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Elektrikte normalde bu devam ediyor.

Diğer sorulara diğer kısımlarda cevap vereceğim Sayın Başkanım.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Hani kayıp kaçakla ilgili…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Tanal, biliyorsunuz soru-cevap işlemi tamamlandı.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Soru-cevap değil Sayın Başkan, Bakana yanlış bilgi veriyorlar, maille Mahmut Tanal’a gönderdik denildi, yani maille bize gelmedi.

BAŞKAN – Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan ama bu nezaketsizlik, olmaz, bir milletvekili konuşuyor. Rica ediyorum! Ama ya milletvekillerini bu kadar küçük görmeyin.

BAŞKAN – Hayır efendim, İç Tüzük’te belli, biraz önce de başka bir sayın milletvekili…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, rica ediyorum, doğru tavır mı ya, bir milletvekili konuşuyor.

BAŞKAN – Lütfen ama…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – İç Tüzük…

BAŞKAN – Sayın Tanal’a süresi içerisinde 3 defa söz verdim.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Efendim, önemli bir şey varsa açıklamayacak mı milletvekili, rica ediyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Süre tamamlandı efendim, bu ne zamana kadar devam edecek?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, İç Tüzük’te diyor ki, Sayın Bakan sorulan soruya açıkça doğru bilgi verecek. Sayın Bakanı da yanıltıyorlar.

BAŞKAN – Evet, “Diğerlerine yazılı cevap vereceğim.” dedi Sayın Bakan.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bana hangi personeliniz maille gönderdi? Kaç tane maden ocağı var? Kaç kişi çalışıyor? Yani bana burada rakam vermek çok mu zor bir şey?

BAŞKAN – Sayın Tanal, lütfen…

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın Türkan Hoca’ma ne yaptıysanız aynısını yapın Sayın Başkanım.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Doğru söylüyor, bana da gelmemiş. Bakan Bey “Gönderdik.” diyor, gelmedi, belki eksik bir şey vardır yani, bir dakikalık iş.

BAŞKAN – Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 18’inci maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Kemal Değirmendereli, Edirne Milletvekili.

Buyurun Sayın Değirmendereli. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 683 sıra sayılı Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, madencilik sektörü, ülkemizde de dünyanın birçok yerinde olduğu gibi en yüksek artı değeri üreten sektörlerin başındadır, özellikle de en yüksek istihdamı sağlayan sektörlerin başındadır. Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler içinde en çok ihtiyaç duyduğumuz sektörlerden biridir ve dışa bağımlılığımızı da azaltan sektörlerin başında gelmektedir. Ancak yeterli desteği görmediği için, maalesef, madencilik sektörü gayrisafi millî hasıla içerisinde yüzde 4 civarında bir pay alabilmektedir. Oysa, yer altı zenginliklerimiz açısından bu payın çok daha yüksek seviyelerde olması pekâlâ mümkündür. Bu nedenle, bizlere sektörün önünü açma, sektöre ihtiyacı olan destekleri verme, teşvikleri verme sorumluluğu düşmektedir.

Durum böyleyken, 2014 yılında, maalesef sektör için kara bir yıl yaşanmıştır. 2014 yılında, madencilik sektörü ve ülke olarak sektör açısından büyük acılar yaşadık. Ancak bu acılardan gerekli dersi alıp soğukkanlılıkla sorunları çözmek yerine, olayın sıcaklığıyla acele birtakım kararlar verilip, acele davranılıp, belki iyi niyetle sektörün önü açılmak istenilirken sektörün önü tamamen tıkanmıştır. 11 Eylül 2014 tarihinde çıkarılan torba yasayla madencilere bazı haklar sağlanmış olmakla birlikte, sektörün geneli zarara uğramıştır değerli arkadaşlar.

Burada, bu torba yasayla mağduriyet yaşayan madenciler bizim grubumuza da geldi, iktidar partisi grubuna da geldi, muhalefetteki arkadaşlara da dertlerini anlatmaya çalıştılar.

Neydi buradaki temel konu? Birincisi, ücretlerin asgari ücretin 2 katına çıkarılması konusu. Sektör buna itiraz etmiyor, ancak ikinci konu bununla bağlantılı olarak sigorta primlerinin 2 katına çıkarılmış olması ekstra bir yük getirdi. Bu kanunda sadece kamudaki işletmelerle ilgili olarak bir düzenleme yapılarak yük hafifletiliyor, ama kamunun dışındaki özel sektörle ilgili maalesef bir düzenleme söz konusu değil.

Çalışma saatlerinin altı saate indirilmesi, yine kıdem tazminatlarının yüzde 100’e çıkarılması ve ülkemizde üretilmeyen, temininde güçlük çekilen bazı malzeme eksikliğinden dolayı da durdurmaların yapılması, durdurma sırasında da çalışan işçilerin ücretlerinin, yani daha doğrusu işletmede görünen ama çalışamayan işçilerin ücretlerinin de işveren tarafından karşılanması gibi konular sektörün önünü büyük ölçüde tıkadı. Şimdi, bu konuyu aşalım derken hep beraber yani iktidar partisindeki arkadaşlarda da sözde bu konuda bir hevesin olduğunu, görüntü olarak bir samimi yaklaşımın olduğunu görmekle birlikte, birçok konuda olduğu gibi, uygulamaya geldiğimizde maalesef burada da sonuç alıcı adımları göremiyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu uygulamalar sektörün önünü kapattı dedim. Bakın, sizlerle rakamları paylaşmak istiyorum. Bu kapanan ocaklarda veya bundan  sonra kapanacak olan ocaklarda yaklaşık 10 milyon ton civarında kömür üretiliyor. Bu ocaklar kapatıldığı zaman, bu 10 milyon tonluk kömürün karşılığı olan yaklaşık 6 milyon ton kömürü dışarıdan ithal etmek durumunda kalacağız. Bu noktada da dünya kömür piyasasına hâkim olan tekeller, bugün 80 dolar olan kömürün fiyatını merak etmeyin ki 120-140 dolarlara çıkaracak. Yani, bu sıkıntının ceremesini yine Türk halkı çekecek değerli arkadaşlar. Bu konuyu ivedilikle çözmemiz gerekirken -daha önceki konuşmasında Özgür Özel arkadaşımızın da söz ettiği gibi- aynı anda Maden Kanunu görüşülürken öbür taraftan Çalışma Bakanlığı da İş Güvenliği Kanunu’nu görüşüyordu. Maalesef, bu konunun bu kadar aceleye getirilmesini anlamak mümkün değil. Yani, biri biter, ondaki eksikleri diğer tarafta pekâlâ tamamlayabilirdik. Şimdi, Maden Kanunu’nu yaptık ama İş Güvenliği Kanunu’nda neler var, onu da bilmiyoruz. Nitekim, Maden Kanunu’ndaki birtakım maddeler torba yasada da getirilmişti. Ondan sonra şimdi çıkarılıyor torba yasa gündeminden.

Burada bir konunun altını çizmek istiyorum, yüce Meclisin bilgisine sunmak istiyorum. Biraz önce 10 milyon ton kömürün karşılığında 6 milyon ton kömürü ithal etmek durumunda kalacağımızı ve 80 dolar olan fiyatın 120-140 dolarlara çıkacağını söyledim. “Ya, serbest piyasa.” denebilir ama hayır arkadaşlar. Dünyada kömür ticareti sadece 5-6 tane büyük tekelin elinde maalesef.

Bakın, 2 tane çarpıcı örnek paylaşmak istiyorum sizinle. Avustralya’daki bir üretici Japonya’ya 40 dolara sattığı kömürü -aynı kömürü, aynı kalitedeki kömürü- Türkiye’ye 70 dolara satıyor. Çünkü, o kömürü o üretici satmıyor zaten. O kömürü üreticiden o tekeller alıyor. Yani, tekel, Sibirya’daki fiyata veya bir başka bölgedeki başka kömürün Türkiye’deki fiyatına göre ayarlıyor Avustralya’nın kömürünü.

Bir diğer çarpıcı konu… Çok yakın, on beş gün önce, bu işle uğraşan bir dostumuz bu kanun görüşmeleri sırasında “Ya vekilim, böyle böyle bir şey yaşadım. Bu konuya lütfen dikkat edin.” dedi. Neydi o konu? Bu arkadaşımız Kolombiya’dan kömür ithal etmek istiyor. Kolombiya’daki bir üretici firma ona sözleşme gönderiyor. On gün sonra firma “Ya, kusura bakmayın, ben bu sözleşmeyi imzalayamayacağım. Onu geri gönderin.” diye yapacağı alışverişten vazgeçiyor. Niye? İş kurcalandığında, işte o 5-6 tane büyük tekelden birinin baskısı sonucunda bu anlaşmayı geri çektiğini görüyoruz. Yani, bu anlamda bunların önünü açmamız gerekirken bunlarla ilgili, maalesef, bu kanun bu konuları aşacak bir düzenleme getirmemekte.

Şimdi, Soma’yla ilgili olarak… Soma kanununun yaptığı öneriler, 2010 yılı içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Madencilik Araştırma Komisyonunun yaptığı öneriler de maalesef burada ele alınmış değil; bunlardan da yeterince faydalanılmış değil.

Bu sektörün kabuk değiştirmeye ihtiyacı var, evet, kabuk değiştirmeye ihtiyacı var. İş güvenliği kültürünün işçisiyle, işvereniyle gelişmesine, geliştirilmesine ihtiyaç var. İş güvenliği ekipmanlarının geliştirilmesine ihtiyaç var. Ama, bu ekipmanların da yurt dışından gümrüksüz, KDV’siz gelerek madencinin desteklenmesine ihtiyaç var. Öbür taraftan, yine çok önemli bir konu, madencilikte teknolojiyi geliştirmeye ihtiyacımız var. Madencilikte teknolojiye yapılacak yatırımları geliştirmeye ihtiyacımız var. Şimdi, devlet buradan bir ruhsat bedeli alıyor, ruhsat bedelinin yüzde 70’i hazineye gidiyor, yüzde 30’u çevre uyum teminatı olarak kalıyor ama teknoloji geliştirmeye yönelik olarak bir teşvik yok. Yani, burada bu önemli eksiklik var, bunları tamamlamamız gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Devamla) - Bundan sonraki konuşmalarımda bunlarla ilgili de önerilerimizi sunacağım.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz isteyen Adil Zozani, Hakkâri Milletvekili.

Buyurun Sayın Zozani. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de birinci bölüm üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle şu hususu belirteyim, altını çizeyim: Biz, Türkiye'nin yer altı zenginliklerinin, ülke ekonomisinin, ülke insanının yararına, çalışma koşulları insanileştirilerek bu zenginliklerin ülke ekonomisine kazandırılmasından tarafız. Bunun için yapılacak düzenlemelerden de taraf olduğumuzu ifade edeyim. Ancak, yer altından kömür ya da maden çıkaracağız diye insanların hayatlarını yok sayan, hiçe sayan, çevreyi hiçe sayan düzenlemelerden taraf olmadığımızı ifade etmek isterim. Bugüne kadar yapılmış düzenlemelerin bu perspektifle yapılmadığını gördüğümüz için itiraz ettik, buna da itiraz ettiğimiz üzere.

Şimdi, yer altı çalışma koşulları, madenler vesaire, birçok konuda arkadaşlar burada ayrıntılarıyla birçok hususu ifade etmiştir.

Tabii, Sayın Bakana sadece yer altı zenginlikler bağlı değil, yer üstü zenginliklerimiz de Sayın Bakana bağlı ve oradaki işletmelerle de doğrudan doğruya ilgili bir Bakanlık ve sıkıntıları olan bir alan. Bu sıkıntılı olan alanlardan bir tanesi elektrik üretimi. Son dönemlerde, gördünüz, belediyelerin vesaire, elektriklerinin kesilmesine kadar, hastanelerin elektriklerinin kesilmesine kadar pek çok sıkıntı var, konuşmamın içerisinde bunlara ayrıntılarıyla değineceğim. Ancak, biraz önce dikkatimi çekti, bir sayın vekilin sorusu üzerine Sayın Bakan bölgesel tarifeye geçmediğini, geçmeyeceğini ifade etti. Değil mi Sayın Bakanım, ifade ettiniz, değil mi?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Öyle.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Şimdi, sevgili arkadaşlar, ben sizinle bir bilgiyi paylaşacağım. Plan ve Bütçe Komisyonu şu anda bir kanun teklifi görüşüyor. Kanun teklifinin 21’inci maddesi, ilginçtir, Sayın Bakanı doğrulamıyor. Sayın Bakan eğer o teklif kendisine rağmen verilmişse, bilgisi dışında verilmişse eleştirilerimizin muhatabı değildir ama kendilerinin bilgisi dâhilinde verilmişse pekâlâ bu eleştirilerimizin muhatabıdır. Kanun teklifinin 21’inci maddesi şu, müsaade ederseniz ben aynen okuyayım, yukarıda görüştüğümüz 21’inci madde şöyle diyor: “14/3/2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir:

‘Dağıtım sistemindeki kayıpların azaltılmasına ilişkin tedbirler

Geçici Madde 18 - 1/1/2016 tarihine kadar, teknik ve teknik olmayan kayıpların oranı ülke ortalamasının üzerinde olan dağıtım bölgelerinde, diğer dağıtım bölgelerinden farklı düzenlemeler yapılmasına, hedef kayıp- kaçak oranlarının bir önceki yılın gerçekleşmeleri dikkate alınarak ve sonraki uygulama dönemleri de dahil olmak üzere yeniden belirlenmesine Kurul yetkilidir.’”

Sayın Bakan, bundan haberiniz yok değil mi? Bu maddeden haberiniz yok değil mi? Bu neyi getiriyor? Bölgesel farklılık getiriyor.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – O konu ayrı, o konu ayrı. Onunla alakası yok ki.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Nasıl ayrı ya? Vallahi, siz birbirinden ayırabiliyorsanız helal olsun derim size ama birbirinden ayrı değil. Bölgesel tarife farkı; apaçık ortada. Sayın Bakan, bu teklif, biraz önce okuduğum madde, sizin biraz önce, yaklaşık yirmi dakika önce Meclise sunduğunuz bilgileri doğrulamıyor. Diyarbakır’daki vatandaş ile Rize’deki vatandaş aynı elektriği kullandığı, aynı kilovat elektriği kullandığı zaman aynı parayı ödemeyecek. Bu madde bunu diyor, “Kurul belirleyecek.” diyor. Kurul neye göre belirleyecek? “Kayıp kaçağı fazla olan bölgedeki faturalar biraz daha kabarık olacak.” diyor.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Evet, bizim günahımız ne? Doğru.

ADİL ZOZANİ (Devamla) - Açık bu, Türkçesi bu. Çözüm mü? Çözüm olmadığını siz biliyorsunuz, gördünüz.

Şimdi birkaç tane resim sizinle paylaşmak istiyorum. Sayın Bakan, 1970’li yıllarda çekilmiş resimler değil bunlar. Yakından göremiyor olabilirsiniz. Bu fotoğraf dün Yüksekova’da çekilmiş, resmin çekildiği yer Yüksekova Devlet Hastanesi. Hadi anladık, vatandaş kayıp kaçak kapsamında değerlendiriliyor, onun elektriği kesiliyor, ona elektrik verilmiyor, onu anladım.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bizde ameliyatlar olmuyor, ameliyatlar; Türkiye'nin göbeğinde, Marmara’da.

ADİL ZOZANİ (Devamla) - Burası devlet hastanesi, devlet hastanesi Sayın Bakan. Devlet hastanesinde şu anda doktor ne yapıyor, biliyor musun? Vatandaşın tansiyonunu ölçüyor. Neyin ışığında yapıyor? Lüks ışığında.

21’inci yüzyılda bu ülkenin bazı bölgelerinde insanlar çıra ışığında aydınlanıyor; sayenizde, politikalarınızın sayesinde. Hadi, bir evden, bir dükkândan size resim getirseydim diyecektiniz ki: “Parasını ödesin, elektriğini alsın.” Ki nihayetinde Bakan öyle diyor son dönemlerde ama bu öyle bir şey değil.

Bir resim daha, tek bir kare değil. Sizi temin ederim ki bu mizansen değil. Yine bir hastane resmi, bu gördüğünüz bir lüks, bu gördüğünüz bir sağlık personeli, bu gördüğünüz bir hasta ve iğnesi yapılıyor.

HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep) – Allah şifa versin.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Evet, Allah şifa versin ama şifa sağlıklı koşullarda verilir, muska yaparak şifa dağıtılmaz. Bu koşullarda ona “Allah şifa versin.” dediğin zaman, “Ya, git bir de kendine muska yaptır.” demektir. Bu koşullarda insanlar şifa bulmaz.

Raporunu mum ışığında, lüks ışığında hazırlayan bir sağlık personelinden söz ediyoruz. Her defasında geliyoruz, diyoruz ki: Sayın Bakan -Sağlık Bakanına diyoruz- bölgede doktor kalmıyor, sağlık personeli kalmıyor; hastane yapmışsınız, fiziki koşullar tamam da personel gitmiyor, doktor gitmiyor. “Atama yapıyoruz, gitmiyorlar.” diyor. Sebebini anlatayım: Sebep bu, insanlar mum ışığında mesleklerini icra etmek istemiyorlar.

Türkiye'nin belirli bölgelerine aşkınızı biliyoruz, sevdanızı biliyoruz, sadece kendinizi gördüğünüzü, Türkiye’yi kendinizden ibaret varsaydığınızı biliyoruz ama yazıktır; bakın, yazıktır, 21’inci yüzyıl resmi, 21’inci yüzyıl resmini size veriyorum. Gelip burada artık, kayıp kaçak meselesini temcit pilavı gibi sürekli dillendirmeyin. Siz çözemiyorsanız, verin biz çözelim. Teklif ettik, siz çözemiyorsunuz, verin biz çözelim. Çok açık, net teklifimizi yaptık size.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -  Sıraya geç, ana muhalefet var daha.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Sizin bu yöntemle çözebileceğiniz bir şey yok, ancak ve ancak bazı şirketleri zengin edersiniz. Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartı gereği nasıl yol yapmayı, sokak, kaldırım düzenlemelerini belediyelere veriyorsanız bu hizmeti de belediyelere verin, belediyeler muhatap olsun. Belediye elektrik üretiyorsa kullanır, sen gidip elektriğini kesmek durumunda kalmazsın. Vatandaş talep ediyorsa elektriğini belediye götürsün, versin, bu hizmeti belediye yapsın. Niye başımızı ağrıtıyorsunuz sürekli?

Şirketlere dönük burada uygulama yapıyorsunuz, düzenleme yapıyorsunuz, ertesi gün “Vay, şirketler batıyor. Şirketleri kurtarmaya dönük ne yapabiliriz?” diye Meclis komisyonlarını toplantıya çağırırsınız. Şu anda yukarıda görüştüğümüz şey de odur. Varsanız, getirin, bu düzenlemeleri bu şekilde yapalım ama yok…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADİL ZOZANİ (Devamla) -…bunda ısrar ederseniz işte sizin ısrarınızda vatandaş hastanede lüks ışığında tedavi görmek durumunda kalıyor. Yoğun bakımdaki vatandaşlar ne oluyor, onu da varın siz düşünün.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne mutlu tedavi görüyorsan, bizde ameliyatlar iptal ediliyor.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ve şahsı adına söz isteyen Emin Haluk Ayhan.

Süreniz on beş dakika, birleştiriyorum.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 683 sıra sayılı Tasarı’nın birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Konu, ülkemizde dramatik olayların yaşandığı bir sektör. Bu kadar üzücü olayların geçtiği bir dönem ve yaşandığı sektörle ilgili bir düzenleme yapılmaya çalışılıyor.

Bu bir tasarı, Hükûmet tasarısı. Yapılan işin ciddi olarak analiz edilerek kamuoyu önüne taşındığını söylemek maalesef mümkün değil. İlk olarak genel gerekçenin bu tasarıyı karşılamaktan uzak olduğunu söylemeliyim. Ben bunu Komisyonda da söyledim. Gerçi bu AKP’nin klasik bir davranış biçimi; sistemli olarak bu olayı, tasarı olayını böyle değerlendiriyor. Hâlbuki, daha önce Komisyonda ifade ettiğim gibi, Bakanlık gerçekten insan kaynakları açısından, kalitesi açısından daha iyi bir gerekçe sunacak yeterli personel ve kaliteye sahip. AKP’nin ciddi bir izahat yapmaya ihtiyacı yok. Bunu, sadece bu Bakanlığa ilişkin de bu olayı söylemiyorum, her hususta aynı şeyi AKP ve Hükûmeti yapıyor. AKP, bütün tasarılarda benzer olayları yaşattırıyor. Maalesef, AKP’nin, Hükûmetin tasarı ve teklif getiriş şekli aynı. Ülke ihtiyaçlarından ziyade, ülkeye katkı sağlamaya yönelik değil, mükemmele ulaşmaya yönelik değil, mükemmele yaklaşmaya yönelik değil, yandaş ihtiyaçlarına cevap verecek ve onlara yönelik bir düzenleme tasarlıyor.

Genel gerekçede sektöre ilişkin bir bilgi yok, yukarıda da söyledim. Sektörün ekonomik alandaki yeri, katkısı, dış ticaretteki yeri, sağlanacak kaynak, bu düzenlemenin yaratacağı kaynak Hak getire, Allah selamet versin. Bunu şunun için söylüyorum, bu önemli: Yarın, yıllar sonra bu genel gerekçe okunduğu zaman, neyi ne için söyledi bu Bakanlık veya Hükûmet dendiği zaman hiçbir şeyin anlaşılacak tarafı yok. Gayet açık ve net söylüyorum Sayın Bakanım, üzüntü de duyuyorum. Neticede bir düzenleme getirdiniz, bu Türkiye Cumhuriyeti’nin uygulayacağı bir kanun olarak buradan çıkacak.

Yarın birisi baksa bu tasarıya, “Neden getirmişler?” diye genel gerekçeye baksa hayretler içinde kalır. Hükûmetin -biraz önce de ifade ettiğim gibi- sadece maddelerde, kime ne ihtiyaç varsa ona yönelik bir düzenlemeyi dikkate aldığını ortaya koyar. Sektörle ilgili genel bir düşüncesinin burada ifade edilmediğini, Hükûmetin böyle bir kaygısı olmadığını da ne yapar? Düşünür. Şimdi, biz de böyle düşünüyoruz zaten.

Bakınız, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kanun yapım sürecine ilişkin sempozyum yapıldı, buna iktidar partisinin mensupları da katıldı, ben de katıldım. Şimdi, hiç olmazsa buna yönelik veya hukuki mevzuat gereği bu tasarının katkısının ne olacağını veya sektörler açısından, sektördeki oyuncular açısından farklı getirilerinin veya kayıplarının ne olacağını bir şekilde ifade etmek gerekirdi, anlatmak gerekirdi.

Komisyonun tutumuysa evlere şenlik, bunu buradan söylemekten hicap duyuyorum. Komisyon daha önce bir toplantı organize ediyor -Başkan beni bağışlasın- bundan AKP’li komisyon üyesi arkadaşların haberi yok. Ben gruptan koşuyorum, karşımdan geliyor AKP’li arkadaş, soruyorum: “Ya, siz toplantıya gitmiyor musunuz?” Onun, ondan bir haberi yok. Allah var, adamcağız çok zor duruma düştü. Kaldı ki biz geldik. Toplantının yapıldığı saat bizim grup toplantımızın olduğu bir saat, işin ciddiye alınmadığı buradan belli. Tamam, sizin vaktinize uyulsun ama yani başkasını da yok saymak mümkün değil. O toplantıyı yapmaya mecbur da değilsiniz ayrıca. Yani, oyun oynuyormuş gibi komik duruma düşmenin, ciddiyeti muhafaza etmeden bu hâle düşmenin hiç iyi bir şey olmadığını bir kere ifade etmek istiyorum.

Sektör ve Türkiye prestij kaybediyor. Maalesef, geçen sene sektörde meydana gelen olaylar işi sıkıntıya soktu. Şimdi, siz geçen yıl neyle ilgili anıldınız? En çok doğalgaz, en çok neyle ilgili? Elektrik fiyatları açıklama, artı, maden kazaları sonucunda kamuoyunu aydınlatmayla ilgili ne yaptınız? Anıldınız, görüldünüz. Kamuoyunda ne yaptınız? Bu şekilde intiba uyandırdınız. Hâlbuki, biz, bu sektörün, Bakanlığın ismini taşıdığı alanlarda Türkiye Cumhuriyeti’nin, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin neler yapması gerektiğini öğrenmek, bilmek isterdik. Bu, gerçekten çok önemli.

Soruyoruz size Komisyon çalışmasında -ben başka işlerim nedeniyle fazla katılamadım ama- tasarıda yönetmelikle detayının belirleneceğini söylüyorsunuz. Ben soruyorum: Yönetmelik taslağınız hazır mı? Milletvekillerine hakaret olur diye “Yok böyle bir şey.” diyorsunuz. Hâlbuki, ciddi bir hükûmet, ciddi bir bakan, getirdiği bir tasarının yönetmelikle belirlenecek hususlarını, eğer tasarıdaki şekliyle -bırakın değişiklikleri, muhalefeti falan- yönetmeliğini hazırlamayacak durumdaysa, bunu Türkiye Büyük Millet Meclisine, komisyonlara arz edemeyecek durumdaysa o gerçekten çok sıkıntılı bir durum. Ben biraz önce söyledim: Bakanlık, insan kaynakları  açısından,  personel  açısından  fevkalade bu işleri yapabilecek neye sahip? Güce sahip, insan kaynaklarına sahip ve kalitesine sahip. Yanınızdakilere sorsanız, siz bu işin rahatlıkla böyle olacağını bilirdiniz. Bu, gerçekten çok üzüntü verici bir cevap olarak önüme geldi. Buna hazır değilseniz Allah selamet versin.

Zatıalinizin Bakanlığı döneminde Türkiye 2 Recep’i mukayese etme imkânına erişti. Bir tanesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir tanesi de oğlu maden kazasında şehit olan -kardeşimizin babası- Ermenekli Recep amca. Ben daha fazla detaya girip bu konunun fazla üzerinde şu anda yorum yapmak istemiyorum ama  bir tanesine 10 liraya satın alınabilecek bir lastik ayakkabıyı devlet gönderiyor -eğer yazılanlar çizilenler doğruysa- bir tanesine de devlet bir bardağı, bir kadehi -ne içerseniz için- bin liraya alıp oraya gönderiyor, bir tane de değil. Şimdi, siz Hükûmetsiniz, siz yaptığınız Başbakanlık binasını başka bir tarafa devrediyorsunuz, yaptığınız işe de sahip olamıyorsunuz.

Bunları ifade ettikten sonra, bu bölümde şunları da söylemeye çalışıyorum: Bu bölümde ruhsat iptali ve ceza, ruhsat  taban bedeli, ruhsat bedeli, çevre için pay ayrımı, para cezaları vesaire ne yapılıyor? Görüşülüyor.

Şimdi, aslında  bu tasarıda özellikle ifade etmek istediğim ve tutanaklara geçmesini arzu ettiğim bir husus var. Bir tanesi, bu tasarıyla siz Sayın Başbakanı devre dışı bırakıyorsunuz. Hangi genelge olursa olsun, hangi madeni yukarıda tutarsa tutsun, yetkiyi Bakanlığa değil şahsınıza alıyorsunuz. Bakın, burası önemli. Siz, başka tasarılarda da başka bakanlar, yetkileri Başbakana değil, neredeyse olağanüstü hâl ilan edecek yetkileri doğrudan bakana alıyorlar. Siz Başbakanı hoplatıyorsunuz, Başbakanı atlatıyorsunuz. Bundan haberi var, bu tasarı da, o kadar detayının farkında olabileceği kanaatinde değilim. Bunu bir kere söylüyorum, bu geçsin.

Şimdi, burada özel sektörde mevcut küçük ruhsatları tasfiyeye yönelik bir durumunuz var. Bir diğer hikâye: Havza havuzu denilen bir olay burada meydana çıkabilecek. Bunu, ileriki günlerde ortaya çıkar, görürüz. Bununla neyi kastediyorum? Yandaş şirketlerin rezervlerinin daha değerli gösterilmesi için makyaj yapılmasına yönelik bir olayın önünü açıyorsunuz. Bunu siz biliyorsunuz veya bilmiyorsunuz ama ben bunu çok rahatlıkla söylüyorum, bu, havzanın havuza dâhil edilmesiyle ilgili bir olay. Bir kere, bunu özellikle söylemek istiyorum.

Sektörle ilgili baktığınız zaman, 2015 Yılı Programı’nda millî gelir içindeki payı aynı, üretim artışı ocak-haziran, altı ayda aşağı yukarı 7,3; ihracatta düşüş var, ihracat içindeki payında düşüş var, ithalatta düşüş var, negatif, baktığınız zaman, toplam ithalat içindeki payında da farklı bir şey var.  

Yatırımlara gelince… Bu da sizin Yüksek Planlama Kuruluna sunduğunuz bir doküman. Sektörler itibarıyla sabit sermaye yatırımlarına baktığımız zaman, cari fiyatlarla ne yapıyorsunuz? 2014 yılında yüzde 29,5 artacağını söylüyorsunuz ama bu artış yüzde 8’e düşüyor 2015 yılında.

Şimdi, gelelim, sabit sermayeyle toplam baktığınız zaman madencilik sektörüne, reel olarak yüzde 12,2 artacağını öngördüğünüz -2014 yılında- 2015 hedefiniz nereye geliyor madencilikte? 1,7. Elektrikte bu eksi 3,7’ye düşüyor. 

Gelelim kamuya… Baktığınız zaman, kamuda yüzde 61 madencilik artıyor -artış oranı kamu yatırımlarının, cari fiyatlarla- 2015’te de bu 9,3’e  düşüyor. Buna, madencilikte kamuya 1998 fiyatlarıyla baktığınız zaman artış yüzde 2,5’a düşüyor, yok gibi bir şey.

Gelelim başka bir şeye… Elektrikte de  eksi 15,1 yatırım artışı. Gelelim özele… Baktığınız zaman, madencilikte yüzde 25 artış öngörmüşsünüz,   “2014’te yüzde 25 artış gerçekleşecek.” diyorsunuz, 2015 hedefiniz 78.

Dönelim özel sektörüne…  Baktığımız zaman, “Yüzde 8 gerçekleşecek.” dediğiniz -2014- madencilik nereye gelmiş biliyor musunuz? Yüzde 1,6’ya.

Şimdi, bunları düşündüğümüz zaman bu sektörün iyiye gittiğini söylemek mümkün mü Sayın Bakan? Biraz önce size bir soru sordum. Türkiye yönetilemiyor. Özelleştirme yapıyorsunuz. “Vatandaş parayı ödemiyor.” diyorsunuz. Özelleştirdiğiniz şirketin hamiliğine kimse soyunmasın. Dün aradım, onlarla görüştüm, “Sizin avukatınız yok mu?” dedim. Başbakan oraya geliyor, bu mevzuyu konuşuyor. Bu işi hutbeye kadar niye düşürüyorsunuz Sayın Bakan? Bu, bu ülkenin yönetilemediğini açık ve seçik gösteren bir olaydır. Biraz önce sordum, hutbe talepleri var şirketin. Bu hutbe talebine yardımcı olacak mısınız Diyanetten? Bu  duruma düşmek sizin açınızdan sevindirici, gurur verici bir olay mı?

Biraz önce burada birtakım tablolar ortaya çıktı. Bu, ülkenin bir parçasının açık seçik yönetilemediğini gösteriyor. Ben o şirketle görüştüm, özelleştirme esnasında kayıp kaçak oranlarının düşük gösterildiğini söylediler. Oradaki memurlara hata bulunmaya çalışılıyor belki ama Özelleştirme Yüksek Kurulunda, Başbakan dâhil bakanların imzası var. Bu sorumlulukla sizin toplumu aydınlatmanız lazım. “Biz burada eksik yaptık, hata yaptık, şimdi de zaten bu güneydoğuda müzakere ettiğimiz olaydan dolayı başını belaya soktuk ülkenin, şimdi de bu nedenle bu meseleyi çözemiyoruz.” diyecek kadar açık ve net konuşun. Bundan sıkıntı duymazsınız; açık net konuştuğunuz zaman sonuna kadar da arkanızda dururuz.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum Sayın Başkan. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, şahsı adına söz isteyen Haydar Akar, Kocaeli Milletvekili.

Buyurun Sayın Akar. (CHP sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; size biraz Türkiye’nin gerçeğinden bahsetmek istiyorum. Türkiye’nin gerçeğini 27-28 Aralık akşamı ve ondan sonraki hafta gördük. Nerede gördük? Kocaeli’nde gördük. Hani, “Kocaeli Türkiye’nin en büyük sanayi başkenti.” diyoruz, “Türkiye’ye 12 verip 1 alan bir kent.” diyoruz ve 1 aldığını da burada gösteriyoruz. Nasıl gösteriyoruz? Elektrikten.

Şimdi, Sayın Bakan geldikten sonra ve AKP hükûmete geldikten sonra bir elektrik dağıtım politikası uyguladılar veya enerji politikası uyguladılar. Dediler ki: “Devlet olarak biz vatandaşa hizmet edemiyoruz, onların ayağına elektriği getiremiyoruz, ucuz, kaliteli, teknolojiyi kullanan bir elektriği getiremiyoruz, biz onun için bu elektrik dağıtım şirketlerini özelleştireceğiz, TEDAŞ’ı veya TEİAŞ’ı, elektrik dağıtım şirketlerini özelleştirerek vatandaşın elektrik hizmetlerinden daha iyi yararlanmasını sağlayacağız.” Dedi, değil mi? Bunu hepimiz biliyoruz ve Türkiye’nin göbeğinde, kalbinin attığı yerde, kırk sekiz saatlik, yetmiş iki saatlik elektrik kesintileri oldu. Peki, ne getirdiler? Kaliteyi mi getirdiniz? Ee, kalitesizlik diz boyu değil mi? Elektrik kırk sekiz saat kesiliyorsa, yetmiş iki saat kesiliyorsa, gelişmiş ülkelerde bu oluyorsa, inanın, hükûmet düşer. İnanın, Amerika’da kırk sekiz saat elektrik kesilsin, yetmiş iki saat elektrik kesilsin hükûmet düşer orada, bizim Enerji Bakanının umurunda değil! Gündüz on birde aradım, gece on birde çıktı, doğru. 40 tane de gazeteci vardı. “Selamünaleyküm” dedi, “Aleykümselam” dedim, “Ya, Sayın Bakanım, durum bu, hastanelerde hasta ameliyat edilemiyor, bebekler üşüyor, yaşlılar üşüyor.” Çünkü Kocaeli’nde yüzde 70 insan doğal gazla ısınıyor ama o da elektriğe bağlı. Eskisi gibi “Mum ışığını yakarız, lüks yakarız, otururuz.” diyemiyoruz ki… Her şeyimiz elektrik olmuş, hayatımızın bütün alanına girmiş. Bakan diyor ki: “24 ilde felaket var. Beklentilerin üzerinde kar yağışı var.” Ee, yöneticilik hangi zamanda ortaya çıkar? Krizi yönetmekle ortaya çıkar. (CHP sıralarından alkışlar) İşte, elektriği siz Soma gibi yönettiniz o gün, elektriği siz Ermenek gibi yönettiniz ve hiçbir şeyi üzerinize alınmadınız. Eskiden, bundan daha önceki yıllarda, devlet eliyle elektrik dağıtımı yapılırken biz hiç bu yetmiş iki saatlik, kırk sekiz saatlik elektrik kesintilerine şahit olmadık.

Yine, burada, “25 milyonluk yatırım yaptık.” dediniz ama kentime gittiğimde o yatırımı göremedik. Kocaeli gibi bir kentte 10 bin tane ağaç direk bulunuyor, yirmi beş senelik, otuz senelik elektrik telleri bulunuyor. Nerede teknolojiniz, nerede kaliteniz, nerede istihdamınız?

SEDAŞ’ı yerle bir ettim, yerle bir ettim gerçekten ama hakkını da vermek istiyorum, taşeronluğu kaldırdı bu şirket. İstihdamı azalttı, yarı yarıya, belki üçte 1 oranına kadar düşürdü, dışarıdan hizmet alıyordu ama devletin yapamadığını -hani bor madenlerinin de üretimini özelleştirmeye çalışıyorlar ya, taşerona vermeye çalışıyorlar- SEDAŞ yaptı ve oradaki taşeron işçilerini kadrolu hâle getirdi. Hakkını da vermek lazım ama elektriği yönetemiyor Kocaeli’nde ve Sakarya’da.

Şimdi, bunu niçin anlattım ben burada? Gerçekten Türkiye’nin hâli felaket. Enerji Bakanlığı bir felaket; madenlerde felaket, elektrik üretiminde felaket. termik santrallerde felaket; elektrik dağıtım hatlarında, iletim hatlarında bir felaket. Bir tek başarısı yok. Tek başarısı, 35 bin megavatlık enerji üretimini gerçekleştirdiğini söylüyor. Onu da özel sektör eliyle gerçekleştirmiş çünkü alım garantisi veriyor. Herkes parasını nereye harcayacağını düşünüyor, “En güzel kaynak devlet. Böyle de bir Enerji Bakanı var, kucağını açmış bize, ‘Alın, devleti yağmalayın.’ diyor.” diyor. Ee, yağmalamışlar. Gerçekten devlet yağmalanıyor. Peki, vatandaş hizmet alıyor mu? Tabii ki vatandaş hizmet almıyor.

Dediğim gibi, yöneticilik böyle zamanda ortaya çıkar. Siz 24 kente bu elektriği getirmeyi beceremiyorsanız, gelişmiş ülkelerde, demokratik ülkelerde olduğu gibi, SYRİZA’nın Yunanistan’da hükûmet olduğu gibi siz de çıkarsınız, dersiniz ki: “Ben bu krizi yönetemedim.” Soma’da demediniz, Ermenek’te demediniz. Sayın Bakan, merak ediyorum ya, ne zaman diyeceksiniz? Ne zaman diyeceksiniz “Ben bu krizi yönetemiyorum, ben bu işi beceremiyorum.” diye? İşte, dediğiniz gün Türkiye kendini geliştirmeye başlayacak, dediğiniz gün elektrikteki problemlerimiz çözülecek, madenlerdeki problemlerimiz çözülecek, diğer alanlardaki problemlerimiz çözülecek.

Ama vatandaş da kendilerine sandıkta hesap sormak zorunda. Eğer hesap sormazlarsa karanlığa mahkûm olmaya devam edecekler diyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Soru olmadığı için soru-cevap işlemi yapılmayacaktır.

Böylece birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

                                        Kapanma Saati: 19.02

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

683 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

7’nci sırada yer alan,  Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile İsveç Krallığı Hükûmeti Arasında Çevre Teknolojileri Alanında Ticaret, Yatırım ve İşbirliğinin Geliştirilmesine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

 

8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İsveç Krallığı Hükümeti Arasında Çevre Teknolojileri Alanında Ticaret, Yatırım ve İşbirliğinin Geliştirilmesine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporlarının (1/806) (S. Sayısı: 565)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonun bulunmayacağı anlaşıldığından, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 29 Ocak 2015 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

                                                                       Kapanma Saati: 19.04



(x) 653 S. Sayılı Basmayazı 27/1/2015 tarihli 47’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) 335 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

 

(*) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) 683 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.