TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

47’nci Birleşim

27 Ocak 2015 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Adana Milletvekili Ali Halaman'ın, narenciye üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün, 24 Ocak Uğur Mumcu ve Gaffar Okkan’ın, 31 Ocak Muammer Aksoy’un ölüm yıl dönümlerine ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten'in, dünyada artan İslam düşmanlığına ilişkin gündem dışı konuşması

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut'un, Uğur Mumcu, Gaffar Okkan ve Muammer Aksoy’a Allah’tan rahmet dilediğine ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından tüm faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasını temenni ettiğine ilişkin konuşması

 

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Nazım Hikmet’in 117’nci doğum, Uğur Mumcu’nun 22’nci ölüm yıl dönümlerine ve Avrupa Konseyi Eşitlik ve Ayrımcılıkla Mücadele Komisyonuna seçilen Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan’a başarılar dilediğine ilişkin açıklaması

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Kocaeli Milletvekili Azize Sibel Gönül’ün, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/230)

2.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, (2/495) esas numaralı Ödeme Gücü Olmayan Vatandaşların Elektrik, Su, Doğalgaz ve Diğer Yakıt Giderlerinin Devlet Tarafından Karşılanması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/231)

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 23 milletvekilinin, Basın İlan Kurumunun sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1179)

2.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 23 milletvekilinin, yetiştirme yurtlarındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1180)

3.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 24 milletvekilinin, sel felaketlerinde can ve mal kaybının yaşanmaması için yapılması gereken çalışmaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1181)

C) Duyurular

1.- Başkanlıkça, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine düşen birer üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin duyuru

 

 

VII.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 653 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 5’inci sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 27 Ocak 2015 Salı günkü birleşiminde gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 28 Ocak 2015 Çarşamba günkü Birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine; 653 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)

4.- Türkiye Cumhuriyeti ve Ürdün Haşimi Krallığı Arasında Hükümlülerin Nakline Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/740) (S. Sayısı: 425)

5.- Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/983) (S. Sayısı: 653)

 

 

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın, Ankara Milletvekili Levent Gök’ün 653 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Celal Adan'ın, İstanbul'daki projelere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/57185)

2.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan'ın, Kocaeli'nin Kartepe ilçesine bağlı bir mahallenin bazı bölgelerinde doğalgaz olmamasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/57186)

3.- Mersin Milletvekili Ali Öz'ün, elektrik şirketlerine ödenen kayıp-kaçak bedeline ve tüketicilere geri ödeme yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/57187)

4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Çoruh Aksa Elektrik Hizmetleri A.Ş.'ye yönelik denetimlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/57188)

5.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Çankırı'da kaçak elektrik kullanımına ve elektrik hizmetine erişimde yaşanan sorunlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/57189)

6.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, Türk jetinin Suriye tarafından düşürülmesi ile ilgili yürütülen soruşturmaya ve olayla ilgili çeşitli iddialara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı (7/57264)

7.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut'un, akademisyenlerin askerlik görevlerini üniversitelerde yapmasına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı (7/57267)

8.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin, İzmir ilindeki tarihi Birgi mevkiinde altın madeni işletilmesine izin verilmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/57379)

9.- Erzincan Milletvekili Muharrem Işık'ın, spot piyasadan yapılan kömür alımlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/57380)

10.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay'ın, Soma'da işsiz kalan madencilerin istihdamına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/57381)

11.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, Bartın'ın Amasra ilçesindeki maden kazasının soruşturulmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/57382)

12.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, Rusya'nın doğalgaza yaptığı indirimin doğalgaz fiyatlarına etkisine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/57383)

13.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın, bakanlığı döneminde aldığı hediyelere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/57385)

14.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in, Sivas'ta bir kömür ocağını işleten firmaya sözleşme hükümlerini ihlal etmesine rağmen ceza uygulanmadığına dair iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/57386)

15.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in, Hamitabat Doğal Gaz Termik Santrali özelleştirmesine ve santral stoklarında bulunan mazotun akıbetine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/57387)

16.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek'in, Trakya'ya kurulması planlanan doğal gaz merkezine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/57388)

17.- İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel'in, Diyanet İşleri Başkanlığından Bakanlığa nakil yoluyla geçen personele ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/57389)

18.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane'nin, Türkiye'de yürütülen kaya gazı arama çalışmalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/57390)

19.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın, bakanlığı döneminde aldığı hediyelere ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/57419)

20.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Çankırı ili ve ilçelerinde turizm, imalat ve enerji alanında yapılan kamu yatırımlarına ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/57451)

21.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, engellilere araç alımında sağlanan vergi kolaylıklarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/57466)

22.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlığa yapılan bir danışman ataması ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/57649)

23.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan'ın, Iğdır'ın hava kirliliği sorununa ve kente doğal gaz getirilmesiyle ilgili çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/57653)

24.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün, Mersin'in Silifke ilçesinde bulunan Kıbrıs Barış Harekâtı Şehitliği'ndeki tarihi silahların taşınmasına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı (7/57783)

25.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlık istisnai kadrolarına yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/58007)

26.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlarca satın alınan kurulum hizmetlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/58008)

27.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlarca satın alınan telekomünikasyon ekipmanı ve malzemelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/58009)

28.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlarca satın alınan yazılım paketi ve bilgi sistemlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/58010)

29.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlarca satın alınan haber ajansı ve medya takip hizmetlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/58011)

30.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlarca satın alınan araştırma ve geliştirme hizmetlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/58012)

31.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, 2003-2014 yılları arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşların istisnai kadrolarına yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/58014)

32.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, 2003-2014 yılları arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşların kadrolarına yapılan açıktan atamalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/58015)

33.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir'in, 5 Ağustos 2008 tarihinde Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı'nda meydana gelen patlamaya ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/58016)

34.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlık istisnai kadrolarına yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/58069)

35.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, 2003-2014 yılları arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşların istisnai kadrolarına yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/58072)

36.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Bakanlık bünyesindeki istisnai kadro mevcuduna ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/58290)

37.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman'ın, 2002-2014 yılları arasında Bursa'da Bakanlık tarafından yapılan yatırımlara ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/58315)

38.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Bakanlığın akreditasyon uyguladığı basın organlarına ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/58764)

27 Ocak 2015 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47’nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır.

Görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, narenciye üreticilerinin sorunlarıyla ilgili söz isteyen Adana Milletvekili Ali Halaman’a aittir.

Buyurun Sayın Halaman. (MHP sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Adana Milletvekili Ali Halaman'ın, narenciye üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

ALİ HALAMAN (Adana) – Değerli Başkanım, sayın milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına tarım ve narenciye üreticilerinin sorunlarını gündeme taşımak için gündem dışı söz aldım. Hepinizi, çiftçileri, narenciyecileri, tarımla uğraşanları saygıyla selamlıyorum.

Bu konuyla ilgili söz verdiği için Başkan Bey’e de teşekkür ederim.

Tabii, bu Genel Kurul salı günü başlıyor genelde. Geçen salı Milliyetçi Hareket Partisi grup toplantısında Milliyetçi Hareket Partisinin Genel Başkanı Doktor Devlet Bahçeli esnafın, sanatkârın içinde bulunduğu sorunlu durumu detaylarıyla anlattı. Bu hafta da bugün salı tarımın çok derin -hem matematiksel hem fiziksel hem de sosyal- yönlerini anlattı. Bizim Sayın Genel Başkanımızın bu tarımla ilgili anlattıklarının üstüne söyleyeceğimiz bir lafımız yok ama daha önce gündem dışı bir söz aldım, Türkiye’de çözüm bekleyen özellikle narenciyecilerin sorunlarını ve tarımın -siyasilerden beklediğ-i sorunlarını anlatmak için bu kürsüdeyim.

Şimdi, narenciye dünyada Amerika’da, Çin’de, Hindistan’da, İspanya’da, İtalya’da, Brezilya’da, bu bölgelerde yetişiyor. Türkiye de narenciyede dünyanın yüzde 3’ünü karşılayacak dolayısıyla ilk 10 sıraya ekim noktasında giren, saha noktasında giren bir ülke. Ülkemizde de genelde öncelikle Adana bölgesinde yani Çukurova’da, Çukurova’nın hemen akabinde Hatay var; Antalya bölgesi, İzmir bölgesi, Mersin, Tarsus, Erdemli’de, Adana’nın içerisinde de en çok Kozan, Sumbas, Yüreğir Ovası’nda var. Yani, memleketimizin insanlarının narenciyeci olarak o bölgede en çok ihtiyacı olan ve toprağın şekillenmesinde, biçimlenmesinde… Yani narenciye dediğimiz, hem sanayide hem de insanların gıda noktasında kullandığı, üretim, rekolte olarak çok olan ama en az üçte 2’sini, yüzde 50’sini dışarıya satamadığın an dalında kalan bir meyvemiz. Bundan dolayı ben buralarda narenciyenin dalında 25 kuruşa, 30 kuruşa müşteri bulamadığı, satılmadığı, temel sorununun siyasetten kaynaklandığını, bugün ülkemizden kaynaklandığını düşünüyorum. Üretici birlikleri geçmiş dönemde de bu sorunların çözümünü iktidarın ilgili bakanlarına, özellikle ekonomiden sorumlu, dolayısıyla gümrükten sorumlu, tarımdan sorumlu, maliyeden sorumlu bakanlarına anlatmasına rağmen, geçenlerde Ekonomi Bakanı Adana’ya gidiyor “Ben bu ticareti, dış ticareti iyi bilirim.” diyor; bir tane narenciye üretici birliğinden bir adamı dinlemiyor, yani portakalı ne yaptınız, limonu ne yaptınız demiyor.

Dolayısıyla, iktidar milletvekillerinin içerisinde de bizim Bayram olsun -o eczacı- Mersin milletvekili, Tarsuslu -yine CHP’den- bunlar da narenciye bölgelerinden gelen milletvekilleri olmalarına rağmen, bunun DFİF kredilerine, ihracatına… Dolayısıyla bizim Tarsus milletvekilimiz hem yetiştirici hem para etmediğini fark etmesine rağmen, bu kürsüden sürekli söylememize rağmen, 9 tane komşuya, Irak’a bile mal satmak için nakliyecinin gitmediği bir dönemi yaşıyor.

Bunun için, iktidar partisi onun bunun ne olduğunu, onun bunun dilinin ne olduğunu, Arap mı olduğunu, Kürt mü olduğunu, ne bileyim Yezidi mi olduğunu, bir tane insanı kartel hâle getirip başka insanların ekonomisinin yükseleceğini düşünmeyi bıraksın da bu memleketteki tarımın, narenciyenin niye satılmadığını, bu tarımla, narenciyeyle ilgili ihracatın, gümrüğün neden olmadığını, dolayısıyla Rusya’ya niye mal satamadığımızı, Ukrayna’ya niye satılmadığını, Irak’ta problemler ne, güvenlik ne, kamyon güvenliğinin niye oluşmadığını, bunları düşünsün.

Ben, bundan dolayı –sözümüz bitti- hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı ikinci söz, 24 Ocak Uğur Mumcu ve Gaffar Okkan’ın, 31 Ocak Muammer Aksoy’un ölüm yıl dönümleri nedeniyle söz isteyen Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’e aittir.

Buyurun Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün, 24 Ocak Uğur Mumcu ve Gaffar Okkan’ın, 31 Ocak Muammer Aksoy’un ölüm yıl dönümlerine ilişkin gündem dışı konuşması

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu ocak ayı, gerçekten, aslında devrimciler için, yurtseverler için, aydınlar için hakikaten aydınlatılması gereken karanlık bir ay.

Ocak ayında gerçekten insanların içi kararıyor. Bundan tam yirmi iki yıl önce devrimci, yurtsever yazar Uğur Mumcu katledildi. Bugün her 24 Ocakta Uğur Mumcu’yu anıyoruz. Aslında, bu Parlamentoda bulunan arkadaşlarımızın tamamının Uğur Mumcu’nun saygın bir gazeteci olduğu konusunda hiçbir kuşkuları yok. Ama Uğur Mumcu’yu anmak demek Uğur Mumcu’nun neden öldüğünü sorgulamak demektir. Muammer Aksoy’un, Kemal Türkler’in, Vedat Aydın’ın, Gün Sazak’ın neden öldüğünü araştırmak, sorgulamak ve bu olayların arkasındaki karanlıkları aydınlatmak demektir. 31 Ocakta da Muammer Aksoy katledildi, 17 Ocakta Hrant Dink katledildi. Hrant Dink’in neden öldürüldüğü konusundaki örtülerin dün kaldırılmasına itiraz edenler bugün şu ya da bu şekilde bu örtüleri kaldırmaya çalışıyorlar.

Aslında, Parlamento olarak yapmamız gereken, gerçekten Türkiye’de faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerin yakınlarının bizlere sorduğu sorulara yanıt vermektir. Yani bugün o çocuklar babalarının, kadınlar kocalarının neden öldürüldüğünü, analar ise oğullarının neden öldürüldüğünü öğrenmek istiyorlar. Ama biz Parlamento olarak bir türlü bunun yanıtlarını veremiyoruz. 23’üncü Dönem Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerin aydınlatılması için tam 9 kez Meclis araştırması önergesi verdik. Ama her seferinde önergemiz sudan gerekçelerle reddedildi, AKP’li arkadaşlarımız tarafından reddedildi. Ama öte yandan, o günün Başbakanı, bugünün Cumhurbaşkanı faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerin aydınlatılacağını söyledi.

Değerli milletvekilleri, bir taraftan faili meçhullere ve darbelere karşı bir duruş gösteriyormuş gibi yapmak, ama öbür taraftan bu olayların üzerindeki karanlıkların sürmesine seyirci kalmak tarih önünde bizleri sorumluluktan kurtarmayacaktır. Türkiye'nin bugün tam bir hukuk devleti olmaya ihtiyacı var. Artık halkımız, muhalefet partisiyle, iktidar partisiyle tüm partilerin bu faili meçhul bırakılan cinayetleri aydınlatmasını istiyor. İktidarın ikide bir muhalefeti, muhalefetin ise iktidarı suçlamasının halk açısından bir yararı olmadığını halkımız bizden daha iyi görüyor.

Bugün, gerçekten, Uğur Mumcu’nun düşüncelerinin ölmediğini görüyoruz. Bundan yirmi iki yıl önce Uğur Mumcu’nun yazdığı yazılar bugün bir bir gerçekleşiyor. Uğur Mumcu’nun, gerçekten, iktidarlar karşısında diz çökmeyen, boyun eğmeyen gazeteci tavrına bugün aslında daha çok ihtiyacımız var. Uğur Mumcu hiçbir zaman siyasi iktidara ve patronlara boyun eğmemiş, onlar önünde diz çökmemiş; halkın yanında, gazeteciliğin nasıl olduğunu göstermiştir; kalemini eğmemiştir, kendisi eğilmemiştir, kırılmıştır. Bugün böyle gazetecilere daha çok ihtiyacımız var.

Yunanistan’da SYRIZA partisi kendi öz gücüne güvenerek sol düşüncenin iktidar olabileceğini göstermiştir. Ben bugün bir Yunan seçmeni olsaydım, hiç tereddütsüz ve kuşkusuz ki, oyum Yunanistan’da SYRIZA’ya ve Çipras’a ait olurdu. Çipras, bugün, gerçekten de dinin siyasete alet edilmeden iktidar olunabileceğinin 21’inci yüzyılda somut örneğini vermiştir, 21’inci yüzyılda laik bir başbakanın nasıl olması gerektiğini Türkiye’deki siyasetçilere işaret etmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Ben Türkiye’nin de o günlere kavuşacağına inanıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut'un, Uğur Mumcu, Gaffar Okkan ve Muammer Aksoy’a Allah’tan rahmet dilediğine ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından tüm faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasını temenni ettiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Biz de Uğur Mumcu, Gaffar Okkan ve Muammer Aksoy’a Allah’tan rahmet diliyoruz.

Ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından tüm faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasını da temenni ediyorum.

Gündem dışı üçüncü söz, dünyada artan İslam düşmanlığı ile ilgili söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten’e aittir.

Buyurun Sayın İçten. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten'in, dünyada artan İslam düşmanlığına ilişkin gündem dışı konuşması

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Habeşistan Kralı Necaşi’den Hristiyanlığı, Mekkeli Yahudilerden Museviliği öğrenemeyenler Hazreti İsa’sız Hristiyan ve Hazreti Musa’sız Musevi olanlardır. İnsan olmayı beceremeyenler ne İncil’i ne de Tevrat’ı anlayamayanlar, 11 Eylül 2001’de İkiz Kulelere yapılan saldırıda ve 2015 Fransa cinayetlerinde rol aldılar.

Kendini Hazreti İbrahim’in milletinden görmeyen kimler ise İslam düşmanlığından rant elde edenler, İslam adına katliam yapanlar, Filistin’de çocukları katledenler, Resulullah Efendimiz’e hakaret edenler de onlardır. Selahaddin Eyyubi’nin, Fatih Sultan Mehmet’in üç dinin bir arada yaşamasını sağlayan anlayışa uzak olan, Resulullah’ın Kâbe’nin anahtarını bir müşrike neden verdiğini göremeyen, Efendimiz’in Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde canını bir müşrike neden teslim ettiğini anlayamayanlar, “Kadınlara, çocuklara, yaşlılara, hastalara, ne olursa olsun asla el kaldırılmayacak.” emrini anlamayan kalpsizler, İslam’ın gönülleri fetheden bir din olduğunu idrak edemeyen akıl yoksunları, Hazreti İsa’yı da Hazreti Musa’yı da Hazreti Davut’u da peygamber olarak bağrımıza bastığımızı, yüreğimizde hissettiğimizi anlamayanlar, “Anam, babam sana feda olsun.” dediğimiz Resulullah’a alçakça saldırma cüretinde bulundular. Bunlar bilsinler ki, bu can bu bedende oldukça bunun hesabını soracak, benim gibi, bizler gibi milyonlarca Müslüman vardır. İsmimiz ayrı da olsa soyadımız İslamdır. Biz bu yola çıkarken “Bize Allah yeter.” dedik.

Şimdi, birçok Avrupa ülkesi saldırıları bahane göstererek İslam düşmanlığını artıracak ve bunun sonucu olarak Müslümanların yaşam alanlarını kısıtlayacaklardır. Bu saldırılar Müslümanlara mal edilerek İslam düşmanlığı beslenilecek ve birçok Avrupa ülkesinde baş örtüsü yasaklanacak, camiler saldırıya açık kalacak, Müslümanlara zulmedilecek ve bir bir Müslüman avına çıkılacaktır. O hâlde bu iki saldırıyı Müslümanların yapması mümkün mü?

Ey Müslümanları terörist göstermek isteyen asıl teröristler, Avrupa’nın ortasında, Bosna’da on binlerce Müslümanı katledenler, birinci ve ikinci dünya savaşını başlatanlar, Hiroşima ve Nagasaki’ye nükleer bomba atanlar, 150 milyon Kızılderili’yi ve 100 milyon Afrikalıyı katledenler, Vietnam’da 5 milyon, Filistin’de 5 milyon, Suriye’de, Irak’ta, Myanmar’da, Pakistan’da, Afganistan’da 20 milyon, Cezayir’de 5 milyon Müslümanı katledenler Müslümanlar mıydı! Ebu Gureyb Cezaevi’nde ve Guatemala’da insanlık dışı işkenceleri yapanlar kimlerdi?

Ey, 12 Fransız insana Fransız kalmayan insanlık, neden son on yılda katledilen 12 milyon Müslümana, mazlum insana Fransız kaldın ve hâlâ kalmaya devam ediyorsun? Biz 12 insan için tepkimizi koyduk. Peki ya siz 12 milyon Müslüman için yarın yürüyecek misiniz? İsrail öldürecek, bunun adı “Yahudi ve Musevi terörü” olmayacak; Afrika’nın tamamında Hristiyanlar katledecek, bunun adı “Hristiyan terörü” olmayacak, Budistler Müslümanları diri diri yakacak, bunun adı “Budist terörü” olmayacak ama kendi elinizle kurduğunuz paravan, sözde İslami terör örgütleri öldürdüğünde bunun adı “İslami terör” olacak. Hadi oradan!

Yahudilere “Soykırım yapıyor.” diyeceksin, suç; “Ermenilere soykırım yapılmadı.” diyeceksin, suç; cami açmak, örtünmek, namaz kılmak, sakal bırakmak, Müslümanca yaşamak suç; Peygamber’imize hakaret etmenin adı “fikir özgürlüğü”, öyle mi! Hadi oradan! Ey Vatikan’da el pençe durduğunuz Papa gibi samimi olmayı beceremeyen içimizdeki Bizanslılar, ey Bizanslılarla iş tutan tuzluklar, Efendimiz’e hakareti fikir özgürlüğü olarak gören Haşhaşiler, Pensilvanya’da her lafa cevabı ve bedduası olanlar, Efendimiz’e saldırı olunca dillerini yutuyorlar.

Allah’ın varlığı karşısında secde edenlere selam olsun, Allah’ın laneti Resulullah’a dil uzatanların üzerine olsun diyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Gök, söz talebiniz var.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Nazım Hikmet’in 117’nci doğum, Uğur Mumcu’nun 22’nci ölüm yıl dönümlerine ve Avrupa Konseyi Eşitlik ve Ayrımcılıkla Mücadele Komisyonuna seçilen Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan’a başarılar dilediğine ilişkin açıklaması

LEVENT GÖK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, geçtiğimiz hafta içerisinde Nazım Hikmet’in 117’nci doğum yılını hep beraber andık, ayrıca usta gazeteci Uğur Mumcu’yu da ölümünün 22’nci yıl dönümünde rahmetle ve saygıyla andık. Türkiye’deki bağımsızlık, özgürlük, insan hakları mücadelesinin bu yılmaz savunucularını ben de sevgiyle saygıyla bir kez daha selamlıyorum.

Bu arada Ankara Milletvekilimiz Gülsün Bilgehan’ın Avrupa Konseyinde Eşitlik ve Ayrımcılıkla Mücadele Komisyonuna ikinci kez seçilmesinden dolayı memnuniyetimizi ifade etmek istiyorum ve Meclisimizi de bu konuda bilgilendirerek Gülsün Hanım’a başarılar diliyorum.

Sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Komisyondan bir istifa tezkeresi vardır, okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Kocaeli Milletvekili Azize Sibel Gönül’ün, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/230)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum. Gereğini arz ederim.

Saygılarımla. 26.01.2015

Azize Sibel Gönül

                                                                                                      Kocaeli

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 23 milletvekilinin, Basın İlan Kurumunun sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1179)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Resmi ilanlar ve kamu kurum ve kuruluşlarına ait reklamların yayınlanmasına aracılık eden Basın İlan Kurumu, işleyiş, denetleme ve kurumsal yapısı ile sorunlu bir durumdadır. Kurumun sorunlu yapısı yakın zamanda Sakarya'da yaşanan ve 2 personelinin ölümüne neden olan olaylar sonrasında iyice su yüzüne çıkmıştır.

Kamu tüzel kişiliğine sahip Basın İlan Kurumuyla beraber, kamunun ilan ve reklamlarının yayınlanması ile ortaya çıkan sorunların tespit edilmesi ve sorunların giderilmesine yönelik önlemlerin alınması için Anayasa’nın 94, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla teklif ederiz.

1) Aytuğ Atıcı                                                           Mersin

2) Celal Dinçer                                                         İstanbul

3) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                      İstanbul

4) Osman Oktay Ekşi                                                 İstanbul

5) Muharrem Işık                                                      Erzincan

6) Ali Haydar Öner                                                    Isparta

7) Mehmet Hilal Kaplan                                            Kocaeli

8) İhsan Özkes                                                         İstanbul

9) Haydar Akar                                                         Kocaeli

10) Ali Özgündüz                                                      İstanbul

11) Ali Sarıbaş                                                         Çanakkale

12) Ramazan Kerim Özkan                                        Burdur

13) Ali Serindağ                                                       Gaziantep

14) Haluk Ahmet Gümüş                                            Balıkesir

15) Namık Havutça                                                   Balıkesir

16) Rahmi Aşkın Türeli                                             İzmir

17) Mevlüt Dudu                                                       Hatay

18) Hasan Ören                                                        Manisa

19) Hasan Akgöl                                                       Hatay

20) Ali Demirçalı                                                      Adana

21) Mehmet Ali Ediboğlu                                           Hatay

22) Mustafa Serdar Soydan                                       Çanakkale

23) Hurşit Güneş                                                      Kocaeli

24) Ahmet İhsan Kalkavan                                         Samsun

Genel Gerekçe:

Kamu kurumlarının, duyurularını ve reklamlarını kamuoyuna ulaştırması, kamuoyunun da bu duyuru ve reklamlardan haberdar olması hem hak hem de yasal gerekliliktir.

Kamu kurumlarının, duyuru ve reklamlarını basın yayın kurumları aracılığıyla nasıl yapacağı her zaman tartışma konusu olmuştur. Bu tartışmalar sıklıkla, ilanların yayıncılara taraf tutacak şekilde dağıtılmasından kaynaklanmaktadır. Bu tartışmaları azaltmak ve ilanları hakkaniyetli bir şekilde dağıtabilmek için basın kuruluşları ile kamu kurumları arasında aracılık edecek Basın İlan Kurumu, 1961 yılında 195 numaralı Kanun’la kamu tüzel kişiliği şeklinde kurulmuştur.

Basın yayın kuruluşları, ulusal ölçekte ve yerel ölçekte kamunun verdiği ilanları ve reklamları belirlenmiş ölçülere göre yayınlamaktadırlar. Basın İlan Kurumu da yayın kuruluşlarından yüzde 15'e varan oranlarda kesinti yaparak kendi gelirlerini oluşturmaktadır. Yerel basının can damarı olan ilan gelirlerinden yapılan yüksek orandaki kesintiler nerede ise bir haraç gibi algılanır olmuştur. Son yıllarda artan reklam ve ilan hacimleri, Kurumun dağıttığı ilanların sayısında da artışa yol açmış ve yerel basının yayın hayatını sürdürebilmesi için çok önemli bir duruma gelmiştir. İlan ve reklamlardaki bu artış, Basın İlan Kurumunun çok ciddi düzeyde gelir elde etmesini de beraberinde getirmiştir. Ayrıca, verilen yüksek miktardaki para cezaları ve Kurumun işleyiş şekli bir rant kavgasına zemin hazırlamıştır. Kurumun elde ettiği gelirden lüks harcamalar yaptığı da iddia edilmektedir. Bu durumda, Kurumun giderlerinin de incelenmesi gerekmektedir.

Yüksek orandaki kesintilerin yanında, hak edişlerin Basın İlan Kurumu tarafından basın kuruluşlarına bir ay gecikmeli ödenmesi yerel basını mali sıkıntılarla karşı karşıya bırakmıştır.

Basın İlan Kurumunun olmadığı illerde bu görevi valilik veya kaymakamlıklar yürütmekte ve ilan bedellerinden herhangi bir kesinti yapılmamaktadır. Bununla birlikte, gelir kaynaklarının yerel yöneticilerin elinde bulunması basın özgürlüğünü tehlikeye atmaktadır. Yerel yöneticiler eliyle dağıtılan ilan ve reklamlar basının iç sansür nedenlerindendir. Kurumun bu yönüyle de yönetmeliğinin ve kuruluş yasasının yeniden değerlendirilmesi gerekebilecektir.

Gelir kaynakları kısıtlı yerel basın organları, adaletsiz dağıtılan ilan ve reklamlar ve yapılan yüksek kesintiler nedeniyle, kalite rekabeti yerine reklam kapma rekabeti yapmaya zorlanmaktadır. Ayrıca, birbirlerini Kuruma ihbar ederek habercilik yerine muhbirlik yapmaya itilmektedirler. Bu durumlar, basına yansıdığı kadarıyla Sakarya'da 2 kişinin canına mal olmuştur.

Basına ilan ve reklam dağıtarak, özellikle yerel basının yaşamını sürdürebilmesi ve sorunlarının giderilebilmesi için önemli bir kurum iken âdeta kendisi bir sorun hâline gelen Basın İlan Kurumunun sorunlarının Meclis araştırma komisyonunca araştırılması ve çözüm önerilerinin geliştirilmesi Kurumun itibarını tekrar kazandıracak, yerel basın özgürlüğü ve halkın haber alma özgürlüğüne katkı yapacaktır.

2.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 23 milletvekilinin, yetiştirme yurtlarındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1180)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde yetiştirme yurtlarında yaşanan sıkıntılar sık sık ortaya çıkmaktadır. Daha önce Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumuna (SHÇEK) bağlı olan yetiştirme yurtları, 633 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname’yle (KHK) SHÇEK kapatılmış ve yeni kurulan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğüne devredilmiştir.

Basında sık sık haberlere konu olan yetiştirme yurdu skandallarının sonuncusu Yaşar Doğu Samsun Kız Yetiştirme Yurdunda ortaya çıkmıştır. İki yıl önce de yangında 2 çocuğun öldüğü Yaşar Doğu Samsun Kız Yetiştirme Yurdunda koruma altında olan kız çocukları yeterli yatak kapasitesi olmadığı için yerlerde yatırılmakta; engelli, madde kullanan ve özel bakım gerektiren çocuklar diğer çocuklarla bir arada tutulmaktadır. Uzmanlar, sağlıklı sosyal hayata uyum sağlayabilen, eğitimine devam eden çocukların, özel bakım gerektiren çocuklar ile birlikte tutulmalarının olumsuz sonuçlara neden olduğuna dikkat çekmektedir.

Yalnızca Samsun Yetiştirme Yurdunda değil, genel olarak birçok yurtta aynı sorun ve sıkıntılar yaşanmaktadır. Yetiştirme yurtlarındaki fiziki yetersizlikler yurtlarda kalan çocukların sağlıklı gelişimlerini engellemektedir.

Devlet kimsesiz ya da bakıma muhtaç bu çocuklara bakmak, korumak ve rehabilite etmekle sorumludur. Çocukların en temel insan hakkı olan barınma hakkı bile bu yurtlarda sağlanamamaktadır. Yurtlardaki fiziki yetersizlikler çocukların ruhsal gelişimlerini olumsuz etkilemektedir.

633 sayılı KHK’yle yeni kurulan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ise göreve başladığı günden bu yana yetiştirme yurtlarının imkânlarının iyileştirilmesi konusunda bir çalışma içine girmemiştir.

Devlet Denetleme Kurulunun yetiştirme yurtlarıyla ilgili raporuna göre, yetiştirme yurtlarındaki hizmetlerde dağınıklık vardır. Rapora göre, suç işlemiş küçük çocuklara yönelik özel kuruluşlar bulunmamaktadır. Bu durum nedeniyle suç işlemiş çocuklar ile işlememiş çocuklar bir arada kalmaktadır. Korunmaya muhtaç olup topluma kazandırılan diğer çocuklar hırsızlık, dolandırıcılık, yankesicilik ve hatta cinayet işlemiş çocuklarla birlikte kalırken fevkalade tedirgin olmaktadır.

Yetiştirme yurtlarından kaçan çocuk sayısı çok yüksektir. Bu sayının düşmesi ve kaçan çocukların bulunarak tekrar yurtlarda barınmalarının sağlanması konusunda etkili çalışmalar yapılmamaktadır.

Yetiştirme yurtlarındaki sorunların tespit edilmesi ve bu sorunların çözümlenmesi amacıyla Anayasa’mızın 98’inci maddesi, İç Tüzük’ümüzün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince bir araştırma komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Turgut Dibek                                                        (Kırklareli)

2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                      (İstanbul)

3) Muharrem Işık                                                      (Erzincan)

4) Ali Haydar Öner                                                    (Isparta)

5) Celal Dinçer                                                         (İstanbul)

6) Ali Özgündüz                                                        (İstanbul)

7) Mehmet Hilal Kaplan                                            (Kocaeli)

8) İhsan Özkes                                                         (İstanbul)

9) Ali Sarıbaş                                                           (Çanakkale)

10) Namık Havutça                                                   (Balıkesir)

11) Ali Serindağ                                                       (Gaziantep)

12) Hasan Ören                                                        (Manisa)

13) Haluk Ahmet Gümüş                                            (Balıkesir)

14) Selahattin Karaahmetoğlu                                   (Giresun)

15) Haluk Eyidoğan                                                  (İstanbul)

16) Engin Altay                                                        (Sinop)

17) Ramazan Kerim Özkan                                        (Burdur)

18) Mustafa Serdar Soydan                                       (Çanakkale)

19) Yıldıray Sapan                                                    (Antalya)

20) Gürkut Acar                                                        (Antalya)

21) Haydar Akar                                                       (Kocaeli)

22) Rahmi Aşkın Türeli                                             (İzmir)

23) Mevlüt Dudu                                                       (Hatay)

24) Hasan Akgöl                                                       (Hatay)

3.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 24 milletvekilinin, sel felaketlerinde can ve mal kaybının yaşanmaması için yapılması gereken çalışmaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1181)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bilindiği gibi, doğal afetler içinde, depremden sonra, meydana geldiği bölgeye en çok zarar veren, can ve mal kaybına neden olan doğa olayı seldir. Trakya bölgemizde de bayram öncesinde aşırı yağış nedeniyle büyük bir sel felaketi yaşanmıştır. Yağmur sularının yanı sıra, Trakya'daki derelerin taşması sonucu çok sayıda ev ve iş yeri büyük zarar görmüş, yollar ve köprüler yıkılmış, parçalanmıştır. O nedenle, bu tür doğal afetlerin yaşanması neticesinde ortaya çıkacak can ve mal kayıplarının en aza indirilmesi için kapsamlı çalışmaların yapılması, sel haritalarının çıkarılması, akarsu ve derelerin ıslah çalışmalarına ağırlık verilmesi büyük önem taşımaktadır. Özellikle Trakya bölgemizde hızla büyüyen çarpık sanayileşme ve buna bağlı olarak bu bölgedeki fabrikaların atıklarının dereleri tıkaması sonucu, şiddetli bir yağış sonrasında taşmalar meydana gelmekte ve büyük felaketlere neden olmaktadır.

Özellikle son dönemlerde rant amacıyla, insan hayatını hiçe sayarak dere yataklarına yapılan konutlar, dere yataklarının daraltılması, yol yapılaşması ve dere yataklarının üzerlerinin kapatılması derelerin en ufak bir yağışta taşmasına neden olmaktadır. Bunun önüne geçmek için akarsu ve derelerin ıslah çalışmalarına ağırlık verilmelidir. Bu çalışmaların yapılmasının başta sel baskınlarının önüne geçmek, yağmur sularının dere kesitine zarar vermesini önlemek, dere yatağının kaynağından ağzına kadar temizlenmesini sağlamak, erozyonla veya serbest hafriyatla gelen sürüntü malzemesinin dere yatağını ve ağzını tıkamasını engellemek gibi faydaları vardır. O nedenle daha fazla yıkımların ve can kayıplarının olmaması için dere ıslahları konusunda gerekli tedbirler alınmalıdır. Çünkü bu tür doğal felaketler belirli periyotlarla tekrarlayacak ve tedbir alınan bölgede yaşayanlar bu felaketleri daha az hasarla atlatacaklardır. Tedbir alınmadığında ise yaşanacak olan yıkımın etkileri ancak iş işten geçtikten sonra görülebilecektir. Nitekim Trakya'da yaşanan sel felaketi nedeniyle derelerin taşması sonucunda yükselen sel suları 4 yurttaşımızın hayatını kaybetmesine, ev, iş yerlerinin ağır hasar görmesine neden olmuştur.

Daha fazla can ve mal kaybının yaşanmaması için gerekli çalışmaların yapılması, sorunların tespit edilerek gerekli çözüm yollarının bulunması amacıyla Anayasa’nın 98’inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104’üncü ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1)Candan Yüceer                                                      (Tekirdağ)

2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                      (İstanbul)

3) Ali Sarıbaş                                                           (Çanakkale)

4) Celal Dinçer                                                         (İstanbul)

5) Selahattin Karaahmetoğlu                                     (Giresun)

6) Haluk Eyidoğan                                                    (İstanbul)

7) Engin Altay                                                          (Sinop)

8) Ramazan Kerim Özkan                                          (Burdur)

9) Mustafa Serdar Soydan                                         (Çanakkale)

10) Yıldıray Sapan                                                    (Antalya)

11) Metin Lütfi Baydar                                              (Aydın)

12) Gürkut Acar                                                        (Antalya)

13) Hasan Ören                                                        (Manisa)

14) Muharrem Işık                                                    (Erzincan)

15) Ali Haydar Öner                                                  (Isparta)

16) Mehmet Hilal Kaplan                                           (Kocaeli)

17) Haydar Akar                                                       (Kocaeli)

18) Ali Özgündüz                                                      (İstanbul)

19) İhsan Özkes                                                       (İstanbul)

20) Namık Havutça                                                   (Balıkesir)

21) Ali Serindağ                                                       (Gaziantep)

22) Haluk Ahmet Gümüş                                            (Balıkesir)

23) Rahmi Aşkın Türeli                                             (İzmir)

24) Mevlüt Dudu                                                       (Hatay)

25) Hasan Akgöl                                                       (Hatay)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

C) Duyurular

1.- Başkanlıkça, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine düşen birer üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin duyuru

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine de birer üyelik düşmektedir. Bu komisyonlara aday olmak isteyen, siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin 2 Şubat 2015 Pazartesi günü saat 18.00'e kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yazılı olarak müracaat etmelerini rica ediyorum.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 653 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 5’inci sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 27 Ocak 2015 Salı günkü birleşiminde gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 28 Ocak 2015 Çarşamba günkü Birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine; 653 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

27/1/2015

Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulunun 27/1/2015 Salı günü (Bugün) yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

 

Ayşe Nur Bahçekapılı

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı Vekili

 

                              Ahmet Aydın                                                                         Levent Gök

            Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu                                         Cumhuriyet Halk Partisi Grubu

                           Başkan Vekili                                                                      Başkan Vekili

 

                         Yusuf Halaçoğlu                                                                    Pervin Buldan

             Milliyetçi Hareket Partisi Grubu                                       Halkların Demokratik Partisi Grubu

                           Başkan Vekili                                                                      Başkan Vekili

Öneriler:

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan 653 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 5’inci sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül etmesi,

Genel Kurulun;

27/1/2015 Salı günkü (Bugün) birleşiminde gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin görüşülmesi,

28/1/2015 Çarşamba günkü birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesi,

653 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,

Önerilmiştir.

653 Sıra Sayılı

Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik

 Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı

(1/983)

Bölümler

Bölüm maddeleri

Bölümdeki madde sayısı

1. Bölüm

1 ila 5’inci maddeler arası

5

2. Bölüm

6 ila 11’inci maddeler arası

6

Toplam madde sayısı

11

 

BAŞKAN – Söz talebi? Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) Önergeler (Devam)

2.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, (2/495) esas numaralı Ödeme Gücü Olmayan Vatandaşların Elektrik, Su, Doğalgaz ve Diğer Yakıt Giderlerinin Devlet Tarafından Karşılanması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/231)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

5/4/2012 tarihinde "Ödeme Gücü Olmayan Vatandaşların Elektrik, Su, Doğalgaz ve Diğer Yakıt Giderlerinin Devlet Tarafından Karşılanması" ile ilgili vermiş olduğum kanun teklifim kırk beş gün içinde komisyonda görüşülmediği için, İç Tüzük’ün 37’nci maddesi gereğince doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ederim.15/1/2015

                                                                               Hasip Kaplan

                                                                                   Şırnak

BAŞKAN – Teklif sahibi olarak söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.

Buyurun Sayın Kaplan. (HDP sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun teklifini biz verdik. Esas komisyon Plan ve Bütçe, tali komisyon Aile, Sağlık, Sosyal İşler Komisyonu ama nedense bu tür, bizim muhalefetin kanun teklifleri gündeme alınmıyor. Bu nedenle de süresi geçtiği için gündeme alınmasını istedik. Bunu açıklayacağım ama önce, tarihe bir destan olarak geçecek olan Kobani direnişi sonrası IŞİD’in, DAİŞ’in Kobani’den atılışını ve zaferini buradan kutlamak istiyorum.

Yine, SYRİZA kardeş partinin Yunanistan’da iktidara gelişini buradan selamlıyorum ve halkımızın seçeneksiz olmadığını, kardeş parti Halkların Demokratik Partisinin de bu konuda aynı umudun adresi olarak Türkiye’de seçimlere hazırlandığını ifade etmek istiyorum.

Şimdi, kanun teklifimizin özü şu arkadaşlar: Yoksulluk sınırı altında olan, gücü olmayan, ekonomik durumu uygun olmayan ailelerin, kişilerin elektrik, su, doğal gaz ve diğer yakıt giderlerinin bir kısmını devletin karşılamasını sağlamak ve sömürü çarkı içinde her gün eriyen bu ekonomik… Maaşlar, emekli maaşları, asgari ücret yoksulluk sınırının altında. Bunlara sosyal devlet olmanın gereğini yerine getirmek, yani sadaka devletinden sosyal devlete geçmek için, Anayasa’nın 2, 5 ve 41’inci maddeleri uyarınca vatandaşlara tanınan haklar doğrultusunda bu temel yaşamın sürdürülebilmesi için, bu kış soğuklarında, karda ve buz gibi geçen eksi 10 derece soğuklarda insanlarımızın ısınabilmesi için, kömür tüccarlarından onların kurtarılmasını sağlamak -biliyorsunuz, artık kömür torbaları bedava, hep taş çıkıyor içinden- bunların sağlıklı bir şekilde yapılmasını sağlamak.

İki maddelik bir teklif bu. Bu teklifte, bir, illerde ve ilçelerde kurulacak komisyonu tarif ediyoruz, bu tespitleri yapacak sağlıklı bir veri sonrası; 2’nci fıkrada da sosyal haklar kurulu kurulmasını -yani bu konuda bir sosyal haklar kurulu- bu kurulun da hem yerel yönetimden hem yerel yönetimden hem merkezî yönetimden hem sivil toplumdan hem ilgili kurumlardan oluşmasını öneriyoruz. Yani bizim önerdiğimiz sistem, sosyal devlet olmanın gereğidir.

Bunu niye söylüyorum? İnanın, bakın, demin bana gelen bir kargo. Şu kargoyu açtığımda şöyle ilginç bir mektupla karşılaştım arkadaşlar, mektup şu, gelen mektup bu. Mektubun içine de baktım; 20 lira var, 8 tane 1 kuruş var, 4 tane de 1 lira var. Şimdi, bakın, dikkat edin, emekli bir memur yazıyor, diyor ki: “Sayın Kaplan, ben 68 yaşında bir delikanlıyım, emekli maaşı alıyorum.” “Bana 2015 yılında yapılan zam yüzde 2,3; 24 lira 96 kuruş, hepsini gönderdim.” diyor. “Şimdi, iktidar bununla çok övünüyor, ben ilk zammımı gönderdim, lütfen siz de aracı olun, iktidar partisinin de 312 milletvekili var, her birine 8 kuruş düşüyor, ilk zammımı dağıtmak istiyorum.” diyor. Yani, emekliyi bu kadar haksız yere koymayın diyor, bizimle dalga geçmeyin diyor. Yani Lütfi delikanlı… “Amca” demeyeceğim çünkü “Emekli delikanlıyım.” diyor.

Şimdi, gönderdiği paralara baktım -1 kuruşları da nereden bulduysa- ben 8 kuruşları size nasıl dağıtayım arkadaşlar? Gelin, beni bu yükten kurtarın.

MEHMET DOMAÇ (İstanbul) – Sizde kalsın.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bakın, sosyal devlet olmanın bir özelliği vardır. 24 lira emekli maaşına zam yaparsanız nasıl ısınır insanlar, nasıl geçimini sağlar, nasıl yaşarlar? Yoksulluk sınırı 1.205 lira, 1.205 lira.

Şimdi, ben bu görevi yerine getirdim, her vekilin bende 8 kuruşu var, gelip alabilir ama bu sosyal devleti hayata geçirmek lazım arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) - Gerçekten çarpıcı bir mektup ve kargoydu bu, dikkatinize sunuyorum.

Oylama için de, evet, bir konuşmacımız daha var.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.43

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.51

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Kanun teklifinin doğrudan gündeme alınması önergesi üzerinde şimdi, bir milletvekili adına söz isteyen Demir Çelik, Muş Milletvekili.

Buyurun Sayın Çelik. (HDP sıralarından alkışlar)

DEMİR ÇELİK (Muş) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri şahsım adına saygı ve sevgiyle selamlayarak konu üzerindeki düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Ödeme güçlüğü çeken vatandaşların elektrik, doğal gaz ve su fatura bedellerinin devlet tarafından karşılanmasına dair kanun teklifini görüşüyor, konuşuyoruz. Sosyal devlet, dili, dini, ırkı, inancı, düşüncesi ne olursa olsun vatandaşının barınma, beslenme ve de yaşamını idame ettirmeye yarayacak her türlü koşulu, hizmeti yaratmak ve üretmekle mükellef olan devlettir. Bu, devletin olmazsa olmazı, asli göreviyken kendisini sosyal devlet olma üzerine kurgulayan Türkiye Cumhuriyeti devleti bu özelliklere yakın mıdır uzak mıdır, incelenmeye değerdir. Türkiye Cumhuriyeti devletinde, şu anda açlık sınırının 1.280 lira olmasına karşılık asgari ücretin 980 lira olduğu, yoksulluk sınırının 4 bin TL civarında olmasına karşın BAĞ-KUR emeklisi dâhil olmak üzere tüm emeklilerin hâlâ 800 liralar civarında emekli maaşı aldığı bir ülke gerçeğinde, bu kanun anlamlı ve değerlidir. Her şeyden önce sosyal devletin fonksiyonuna bağlı olarak, Hükûmetin hemen, ertelenemez bir görev olarak asgari ücret uygulamasını sona erdirmesi, tüm çalışanlar içerisinde aylık ücreti en az 4 bin liranın üzerine çıkarması ama aynı zamanda emeklilerin arasında da en düşük maaşın 2 bin liranın üzerinde olması yapılması gerekendir. Mümkün müdür? Mümkündür. Eğer savaşa, yağmaya, talana, sömürüye, yolsuzluğa, hırsızlığa değil de eğitime, sağlığa, insani koşullara ulaşabilmenin, erişebilmenin sosyal duyarlılığını harekete geçiren bir hukuk devleti olsaydık bunlar mümkündü, ancak hukuk devleti normlarından her geçen gün giderek uzaklaşan, otoriterizmin iktidar ve sermaye biriktirme aygıtına dönüştürüldüğü bir devlette ise bu mümkün değil, Türkiye de bunu yaşıyor.

O nedenle, asgari ücretle geçinmeye mahkûm edilen 5 milyon arkadaşımızın tümünü taşeronlaşmanın kurbanı olmaktan çıkarmak, onları da toplu sözleşme, grev hakkına tabi olduğu çalışan konumuna kavuşturmak ve en az 4 bin lira maaşla onore etmek yapılması gerekendir. Keza ülkemizin onlarca yıllık değerini biriktiren emeklilerimiz, SSK, BAĞ-KUR ya da Emekli Sandığının emeklisi olan birçok vatandaşımız, kadınından erkeğine, onlarca yılını ülke değerlerine harcamışken, bugün sosyal aktiviteden alıkonulmuş, sağlığa erişimde problem yaşayan, ulaşım olanaklarından yararlanamamaktan kaynaklı sanatsal, bilimsel faaliyetlere kendisini katamayan, evinin dört duvarında ya da kahvehane köşelerinde yaşamını çürütmeye terk etmek durumuyla karşı karşıya kalmıştır. Bu ayıptan sıyrılmak, bu ayıbı ortadan kaldırmak keza hukuk devletinin işidir. O nedenle de en düşük emekli maaşı açlık sınırının üstünde bir rakam olan 2 binler civarıyla taçlandırılmalıdır. Yetinmemeli hukuk devleti, sosyal devlet; aynı zamanda insanın en temel hakkı olan barınma, beslenme ve güvenlik içerisinde yaşamını sürdürebilme hakkı da devlet tarafından yerine getirilmesi gereken bir konudur. Birçok emeklimizin hâlâ başını sokacağı bir evi yoktur ve açlık sınırının altında aldığı maaşıyla kira ödemek durumuyla karşı karşıyadır. Bu, 21’inci yüzyılın ruhuna denk düşmemiştir ama denk düşürme anlayışına sahip olanların Kobani’de, Rojava’da yarattıkları vahşi ve kirli savaşta yenilmesine benzer, Kobani’de kazanan insanlık olmuşsa, barış ve özgürlük olmuşsa bizim de barışımızı ve özgürlüğümüzü egemene, egemenlikçi zihniyete terk etmeden…

Ezilenlerin, yoksulların, emekçilerin barış içerisinde, bir arada özgürce yaşayacakları bir ülkenin Halkların Demokratik Partisinin toplum tahayyülüyle gerçekleşeceğini dile getiriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1'inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2'nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3'üncü sırada yer alan, Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ve Ürdün Haşimi Krallığı Arasında Hükümlülerin Nakline Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Türkiye Cumhuriyeti ve Ürdün Haşimi Krallığı Arasında Hükümlülerin Nakline Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/740) (S. Sayısı: 425)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5’inci sıraya alınan, Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/983) (S. Sayısı: 653) (*)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

Komisyon Raporu 653 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Tasarının tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Seyfettin Yılmaz, Adana Milletvekili.

Buyurun Sayın Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 653 sıra sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kanun tasarısı, hukuki bir statüsü bulunmayan ıslah amaçlı yetiştirici birliklerinin kuruluşu ve tabi olacağı hükümleri düzenlemek amacıyla hazırlanmıştır. Kanunun bu hâliyle çıkarılması, zorunlu ancak geç kalınmış ve eksik bir düzenlemedir. Yasa tasarısındaki eksikliklerine rağmen üretici birlikleri bu kanunun bir an önce çıkarılmasını istemektedir. Kanun tasarısının hazırlanmasında üretici birliklerinin yasal statülerinin kanunda belirlenmediğine ilişkin Anayasa Mahkemesinin aldığı karar etkili olmuştur. Anayasa Mahkemesince 11/6/2010 tarihli ve 5996 sayılı bu Kanun’un iptal edilmesiyle birlikte yeniden bir kanun hazırlanması zorunluluğu doğmuştur. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı 7/11/2013 tarihli ve 28814 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.

Şimdi, burada şunu ifade etmek istiyorum: Bakın, bu kanun bugün görüşülmeye başlanıyor ve deniyor ki: “7/11/2014 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.” Yani, Anayasa Mahkemesinin iptal tarihinin üzerinden bir yılın geçtiği tarih 7/11/2014, şimdi biz 2015’in Ocak ayının sonundayız. Yani, bu kanunu hazırlayan Hükûmet ve iktidar partisi grubuna şunu ifade etmek istiyorum: Bu bir ciddiyetsizliktir; Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra kanunların uygulanması için bir yıl geçmeden bu hazırlığı Hükûmet veya Bakanlık yapamamış mı ki bu kanunun üzerinden bu süre geçtikten sonra bunu getiriyorsunuz? Bu bir ciddiyetsizlik.

Şunu da ifade etmek istiyorum bu kanunla ilgili: Özellikle, başta hayvan sağlığı olmak üzere sektöre hizmet veren veteriner hekimlerin sorunlarından birkaç cümleyle bahsedeceğim. Son dönemlerde bazı meslek mensupları maaşlarına özel zamlar yapılırken halkın sağlığı için -bulaşıcı hayvan hastalıklarıyla- çok zor şartlarda hizmet veren veteriner hekimlerin hariç tutulması bir kere “adalet” kavramıyla bağdaşmamaktadır. Her türlü zor çevre şartları altında çalışan ve hastalıklarla mücadele ederken risk altında olan veteriner hekimlerin 5510 sayılı Sosyal Güvenlik Yasası’yla kazanılmış hakları olan fiilî hizmet yıpranma payı ellerinden alınmış, bu bir yanlış düzenleme olmuştur; en kısa zamanda bu yanlışlık yeniden düzeltilmelidir. Özellikle, çok güç şartlarda, ülkemizin en ücra köşesine kadar bu sektöre sağlık hizmeti ve suni tohumlama hizmeti sunan 6 binden fazla serbest veteriner hekimin hak kayıpları dikkate alınmalıdır.

Değerli milletvekilleri, şimdi, bu konuya değinmişken özellikle şunu vurgulamak istiyorum: Biliyorsunuz, iktidar partisinin milletvekillerinin cep telefonlarına ve mail adreslerine de yüzlerce, binlerce mesaj gelmektedir. Bu mesajlarda ne istenmektedir? Bu ülkede veterinerler, gıda mühendisleri, ziraat mühendisleri, su ürünleri mühendisleri ve bu teknikerlerin kadro talepleri var. Bu arkadaşlarımızın iddiası, Sayın Tarım Bakanının bir televizyon konuşmasında veya bir açıklamasında 6.500 kadroyu alıp bu mühendisleri ve teknikerlerimizi alacağını ifade etmesine rağmen almadığı ve bu arkadaşlarımızın bir beklenti içerisine girdikleri yönündedir. Bu taleplerinin bir an önce karşılanması gerekiyor.

Sayın Bakan ve Sayın Hükûmet, size sesleniyorum: Dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, şu andaki Başbakan Davutoğlu, ilgili bakanlar ve Hükûmetin yetkilileri mikrofonların karşısına geçtikleri zaman her ile üniversite açmakla övünüyorlar. Şimdi, bir planlamayı doğru yapmazsanız, doğru yürütmezseniz insanları sıkıntıya sokarsınız. O fakültelere -örneğin ziraat fakültesi, yüzlerce ziraat fakültesi açmışsınız- o Anadolu’nun garip insanları ailelerinin kıt imkânlarıyla, okumak gayesiyle gidiyorlar. Gittikten sonra, bu çocuklar, bu gençlerimiz görev alabilecekleri bir alan arıyorlar. Siz şimdi, Hükûmet olarak bu gençlerimizin önünü açacak bir alanı bulmadıktan sonra, oluşturduğunuz yandaş medya marifetiyle televizyonlara çıkıp veya miting meydanlarında “Şu kadar fakülte açtık, şu kadar üniversite açtık, bizim zamanımızda şunlar oldu…” Ya oldu da ne oldu? Oradan çıkan çocukların hepsi bugün iş ve aş derdindeler. Size de geliyordur Sayın Bakan, iktidar partisinin milletvekillerine de geliyor. Bu gençlerimize yazık değil mi? Bunlar, yetişmiş genç dimağlar, genç yaşlarında beklentilerini bulamayınca, isteklerini gerçekleştiremeyince, edindikleri eğitimin hakkını vermek amacıyla hizmet edebilecekleri alanı bulamayınca mutsuz insanlar oluyorlar. Bunlar atanmayı bekliyor. Tabii, sizin şöyle bir rahatlığınız var, Hükûmet mensuplarına ve iktidar partisi mensuplarına söylüyorum: Sizin işiniz kolay; çocuklarınızı, yakınlarınızı, yandaşlarınızı “VIP kadro” adı altında özel kadrolardan kadrolara alıyorsunuz yani bu noktada binlerce örnek var. Bununla yetinmiyorsunuz, devletin özel kuruluşlarında 5-6 milyar maaş alacak yerlere geçirebiliyorsunuz ama bu ülkede binlerce işsiz genç var aş derdinde, iş derdinde, anası babası sağdan soldan borç almış, kredi çekmiş, çocuğunu okutmanın derdine düşmüş, beş yıldır, on yıldır çocuğu iş bulamıyor, kız alamayacak hâle gelmiş yani bunu popülist bir söylem olarak değerlendirmeyin. Gidin, o işsiz gençlerin bir derdiyle dertlenin. Bunlara kim çözüm bulacak? Yani, böyle bir anlayış olabilir mi? Yani, sizin derdiniz olmayabilir, yakınlarınızın derdi olmayabilir, siz onları özel kadrolardan işe alabilirsiniz ama milletin çocuğuna “Ankara’ya gel, karda kışta KPSS’ye gir…” Yok efendim “Fırsat eşitliği, adalet…”

Sayın Başbakan geçen hafta rekabet koşulları ve şeffaflık diye bir paket açıklıyor. Bu nasıl pakettir Sayın Bakan, Sayın Başbakan? Garip gurebanın, fakir fukaranın çocuğu rekabet edecek, onlar koşturacaklar zor şartlar altında, karda kışta, o atanamayan mühendisler, öğretmenler, mimarlar, gençler koşturacaklar, rekabet edecekler, bu rekabetin sonucunda yine hedefe ulaşmakta zorlanacaklar ama AKP yandaşları, bakan çocukları, milletvekili çocukları hiçbir rekabete girmeden özel kadrolara atanacaktır. Bu yazıktır, günahtır. Bu ülkeye yazıktır. Bu millete yazıktır. Bunların iyi değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ülkenin kaynaklarını doğru kullandığınız zaman, bu ülkede herkese yetecek iş ve aşın sağlanması gerekiyor.

Şeffaflıktan bahsediyorsunuz; üç aydır, dört aydır kaçak sarayla ilgili Meclis kürsüsünden soruyoruz, soru önergeleri veriyoruz, diyoruz ki: “Bu israf sarayına, haram sarayına ne kadar para harcanmıştır, ne harcanmıştır, kaç trilyon, katrilyon para harcanmıştır, hangi ödenekten verilmiştir, TOKİ’nin kaynakları buraya aktarılmış mıdır?” Bir rakam yok. Biri diyor ki “2 katrilyon”; biri çıkıyor, açıklama yapıyor “4 katrilyon”; biri çıkıyor, açıklama yapıyor: “8 katrilyon.” Yani, Sayın Bakanı da, bizi de ilgilendirdiği için söylüyorum. Tutuyorlar, bu saraya Almanya’dan, bu ülkede yetişen akçaağacından ıhlamuruna, akasyasına kadar, 200 tır ağaç ithal ediyorlar ve bu paraları Almanya’ya veriyorlar. Graniti bilmem şeyden getiriyorlar, özel granitler, özel kadehler, şunlar bunlar…

Değerli Hükûmet ve değerli milletvekilleri; bakın, bu ülkede iş bekleyen, aş bekleyen vatandaşlarımız var. Gelin, bu kaynakları israf edene kadar, şatafata harcayana kadar, lükse harcayana kadar o kaçak saraya harcanan paranın –açık söylüyorum- yüzde 1’i, hatta binde 1’i, bu atanamayan ziraat mühendislerini, gıda mühendislerini, veterinerleri atasanız o rakamdan daha az bir ödeneğimiz gider ve bu ülkenin tarımına katkısı olur, bu ülkenin hayvancılığına katkısı olur. Bugün tarım ve hayvancılık kan ağlıyor, çiftçimiz kan ağlıyor, tarım her geçen gün geriye gidiyor. Yani, bunları görmeyeceğiz mi, görmezlikten mi geleceğiz? Milletimiz bu sıkıntıyı çekerken, milyonlarca çiftçi bu sıkıntıyı çekerken, atama bekleyen insanlar varken bizler tuzumuz kuru olarak günü gün edeceğiz, anca televizyonlarda, mikrofonlarda nutuk atarak millete vaatlerde bulunacağız, nasihatlerde bulunacağız(!)

Bugün, Türkiye’de tarım arazileri son on yılda 3,5 milyon hektar azalmıştır. Yani, Sayın Tarım Bakanımız mikrofona çıktığında, biraz sonra da çıkacak, diyecek ki: “2002’de şu kadar kredi veriliyordu, bizim dönemimizde şu veriliyor -eline bir istatistik alacak- onlarda, 2002’de ithalat şuydu, ihracat şuydu.” Rakamlar karın doyurmuyor değerli arkadaşlar. Çiftçilerimizin bugün içerisinde bulunduğu durum ortadadır. Çiftçilerimiz kan ağlıyor, çiftçilerimiz borç batağı içerisindedir.

Bugün, Sayın Genel Başkanımız Meclis grubunda Türkiye’deki çiftçilerin durumunu net bir şekilde ortaya koymuştur. Bununla ilgili, geleceğimiz olan, ülkenin en önemli kaynaklarından biri olan tarımın, çiftçilerimizin sorunlarına el birliğiyle eğilmemiz gerekiyor.

Toprakta gelecek gören, toprağa var olmanın ruhunu aşılayan çiftçidir, çiftçilerimizdir. Nasır tutmuş elleriyle, güneş yanığı nurlu yüzleriyle, kimi gün hüzünlü kimi gün umutlu bakışlarıyla milletine hizmet sunmaktan övünç duyan yine çiftçilerimizdir.

Şu an köy kahvesinde kasvetli bir ruh hâliyle çayını yudumlayan köylümüzdür, çiftçimizdir; meseleleri ağırdır ve bu meseleleri MHP olarak biliyoruz.

Şu an evlerinde kara kara borçlarını düşünen, bu yılki harmanı da borçlarına teslim etmenin peşinen yürek yarasını duyan kardeşlerimizin sıkıntısı fazladır ve MHP olarak bunu anlıyoruz.

Nerede yaşarsa yaşasın, nerede geçimini temin ederse etsin, bütün çiftçilerimizin ortak ve benzer şikâyetlerini MHP olarak görüyoruz, izliyoruz ve çözüm üretmeye çalışıyoruz.

Ekmeğin büyüğü hamurun çoğundan olacaktır fakat bugün hamur küçük, ekmek azdır.

Yaz sıcağında gölge kovan, bunun yanında beyni kaynayan kardeşlerimizin, çiftçilerimizin, köylülerimizin onca çalışma ve çabalarına rağmen kazanları tamtakır, cepleri bomboştur.

“Ağılda oğlak doğsa ovada otu biter.” devamlı surette kulağımıza fısıldanan bir atasözüdür. Ne var ki bu atasözünü de bugün, bu Hükûmet ve Bakanlık boşa çıkarmıştır çünkü mera alanları bile imara açılmıştır. Çiftçilerimizin rızkı çalınmakta, helal kazancı aşırılmakta, elinde avucunda ne varsa alınmaktadır. Bu, doğru ve hakkaniyetli değildir.

Biliyoruz ki, çiftçinin ambarı sabanının ucundadır. Çiftçinin kalbi tarlasında atmaktadır fakat saban işlese de ambar boş, pulluk sürse de, mibzer ekse de ambar kupkurudur.

Çiftçilerimiz dertlidir, derin derin iç çekmekte, ah etmektedir. Çiftçilerimiz üretse de borçlu çıkmakta, ekse de karşılığını alamamaktadır. Çiftçimiz kredi ekip borç ve faiz kaldırmaktadır. Yılın on iki ayı çiftçimiz için zemheridir, yılın on iki ayı çiftçimiz için zahmet ve kayıptır. Bildiğiniz gibi, çürük tahta hiçbir zaman çivi tutmayacak, taşıma suyla değirmen dönmeyecektir. Bu yüzden, yanlış, sakat, dağınık, tutarsız, özensiz ve samimiyetsiz politikalarla çiftçilerimizin yüzü gülmeyecek, perişanlıkları bitmeyecektir.

On üçüncü yılına giren AKP iktidarı, çiftçimizi yalnızlığa terk etmiş, acımasızca unutmuş, yoksulluğun ve sefaletin kilerine kapatmıştır. Bugün, köylerde hüzün vardır. Huzursuzluk, geçim darlığı, gelir yetersizliği, devasa sorunlar, borç yükü her köyümüze, her köylümüze sinmiş ve sirayet etmiştir. Traktörler boşa çalışmaktadır. Şunun şurasında ne kalmıştır? Biçerdöverlerle biçilen, yine tefeciye, yine aracıya, yine tarım kredi kooperatiflerine ve bankalara teslim edilecektir. Bu tablo kör bir çıkmaz, vahim bir kısır döngüdür. Besmeleyle saçılan tohumlardan geriye sadece sapı kalmaktadır. Bağların, bahçelerin, bostanların neşesi kaçmış, verimi düşmüştür. AKP çiftçiyi yüzüstü bırakmıştır, AKP çiftçiye yüz çevirmiştir. Kaçak ve karanlık saraya gelince trilyonları savuran, ayakkabı kutularına milyon dolarları saklayan soygun şebekesi konu çiftçi olunca “Gözünüzü toprak doyursun.” demektedir.

Şimdi, şu mukayeseleri sizlerle paylaşıyor, çiftçilerimizin kavurucu hâl ve ızdırabını hepimizin, herkesin takdirine sunuyorum. Sayın Bakan tablolarla ve grafiklerle konuşuyor ya, işte alın size bir tablo: 2002 yılında 3,3 kilogram buğdayla 1 litre mazot alınıyorken 2013 yılında 6,7 kilogram, 2014 yılında da 5,22 kilogram buğdayla 1 litre mazot ancak alınabilmiştir. 2002 yılında 4,3 kilogram mısıra 1 litre mazot düşüyorken 2013 yılında 7,27 kilogram, 2014 yılında ise 7 kilogram mısıra 1 litre mazot karşılık gelmiştir. 2002’de 1,14 kilogramlık pamuk 1 litre mazot ederken 2013’te 3,3 kilogram güç bela 1 litre mazota eşit olmuştur. Bu karşılaştırmaları ister arpada yapın ister pancarda yapın ister pirinçte yapın, nohutta yapın, patateste yapın, soğanda yapın, ayçiçeğinde yapın, tütünde yapın, sonuç aşağı yukarı aynı çıkacaktır.

Buradan açık bir şekilde çıkardığımız sonuç şudur: Çiftçimizin kullandığı mazot faturası yıldan yıla artmış, girdi maliyetleri kaygı verici noktalara tırmanmıştır. Gelin görün ki çiftçinin reel kazancı azalmış, fakirliği çoğalmış, neticede, emek ve sermaye kediye yüklenmiştir.

Meseleye gübre açısından baktığımızda durum iç açıcı değildir: 2002 yılında 600 gram buğday 1 kilogram gübreye tekabül ederken şimdilerde 1,1 kilogram buğday 1 kilogram gübreye denk düşmüştür. 2002 yılında 700 gram mısırla 1 kilogram gübre alınırken şimdi 1,5 kilogram mısırla 1 kilogram gübre ancak alınabilmektedir. 2002 yılından 2014 yılına kadar mazot fiyatları 4 kat, gübre fiyatları 9 kat, elektrik kullanım bedelleri ise 3 kat artmıştır.

Elektrik kayıp kaçak hedeflerini tutturamayan yandaş dağıtım şirketlerinin, faturasını düzenli ödeyen vatandaşlarımıza, çiftçilerimize ilave kaçak faturası çıkaracağı gelişmelerden anlaşılmaktadır.

Yine, antrparantez şunu söyleyeyim: İşte, yandaş dağıtım şirketlerine verdiğiniz bu elektrik firmaları ve şirketleri, bu kış gününde başta Adana olmak üzere Türkiye’yi karanlığa boğmuştur ve bu süreç devam etmektedir.

Bu tablo resmen iflastır, girdi maliyetlerindeki akıl almaz artışlara karşı, 2002’ye kıyasla buğdayın fiyatı 2,7; mısırın fiyatı 2,4; ayçiçeğinin fiyatı 2,6; kuru fasulyenin fiyatı 2,5; pamuğun fiyatıysa ancak 1,5 kat artış göstermiştir.

Şimdi, hesabını seven iktidar zihniyetine bir kez de anladığı lisandan konuşmak gerekirse: 2002’de 600 gram buğdayla 1 simit, 2015’te ise 1,2 kilogram buğdayla 1 simit alınabilir noktaya getirilmiştir. Rakamların söylediğiyle AKP’nin ileri sürdüğü söylemler tepeden tırnağa farklıdır. AKP’nin baktığı yerde çiftçi yoktur. AKP’nin dilinde çiftçinin esamesi okunmamaktadır, kaybeden çiftçidir, zarar ve ziyan gören topyekûn milletimizdir. Çiftçilerimizin -bırakınız 2002’yi- 2007 yılına göre bankalardan kullandığı kredi miktarı 2014’te yüzde 296’ya fırlamış ve 39 katrilyon 600 trilyon liraya ulaşmıştır. Ne yazık ki alınan borçların geri ödenmesi kolay olmamış, yüzde 366’lık artışla 1 katrilyon 366 trilyonluk borç miktarı çiftçimizi yakıp, yıkıp geçmiştir.

Değerli milletvekilleri, artık ülkemiz, ihracat şöyle dursun, birçok tarım ürününü ithal eder hâle gelmiştir. Mahsulü tarlada kalmış, umutları afetlerle kaybolmuş çiftçilerimize binbir zorluk çıkarılmakta, zarar ve ziyanları karşılanmamaktadır. Toplam mal varlığının yüzde 40’ını bulmayan zararlarında yardım ve destek alamayan çiftçilerimizin feryadına kulak vermek Hükûmetin her şeyden önce vicdan borcudur. Toplumdaki istihdam payı düşmüştür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Davos’ta Sayın Başbakana, Etiyopya’da, Cibuti’de, Somali’de okullara ulaşan Cumhurbaşkanına “Uzaklara gitmeyin, mağdurlar buradadır.” diyor, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ramazan Kerim Özkan, Burdur Milletvekilinde.

Buyurun Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimizi belirtmek üzere söz aldım.

Kanuna geçmeden önce, Sayın Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımızı burada bulmuşken şu Bakanlıktaki kadro işini şöyle geniş geniş bir konuşmamız gerekiyor Sayın Bakanım. Sayın Bakanımız aylardır devamlı topu taca atıyor bu konuda. Tabii, bazı konularda eleştirmiyoruz, tebrik ediyoruz ancak bu konuda topu taca atmaya gerek yok, bizim atacağımız her gol Türkiye’mizin lehine olacaktır.

Bugün, buradan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığındaki istihdamı, kadro işini, vereceğiniz sayıyı açık ve net olarak gençlerimize açıklamanız gerekiyor. Türkiye genelinde bu kadar üniversite açıldı, ziraat fakülteleri açıldı, iktisadi ticari bilimler fakülteleri açıldı, veteriner fakülteleri açıldı. Bunlar gerekliydi açıldı, öğrenci yetiştirildi, bu öğrencilere velilerimiz saçlarını süpürge yaptı, Türkiye kamuoyuna sundu ama bunlarla ilgili Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bir kadro... Boş kadrolarımız var Türkiye genelinde. Türkiye toprakları ziraat mühendisi bekliyor, Türkiye hayvancılığı veteriner hekim bekliyor, veteriner sağlık teknisyeni bekliyor. Tüketen üreticilerimiz, tüketen vatandaşlarımız, tüketicilerimiz gıda mühendisi istiyor, su ürünleri mühendisi istiyor, teknisyenler istiyor. Bu kadar yetiştirilmiş elemanlarımız var, bunları ne zaman atayacağız? Bu insanlar yetiştirildi, bu aileler feryat ediyor. Aileler arıyor, size de geliyor, iktidar milletvekillerine de geliyor, bize de geliyor. Her gün mesajlarımızda, “tweet”lerimizde, Facebook sayfalarımızda bunlarla karşı karşıyayız. Bunlar Meclis koridorlarında, bunlar sizin odalarınızda, iktidar milletvekillerinde, komisyon başkanının odasında. Bunların hepsine cevap vermeniz gerekiyor. Maliye Bakanı ne dedi, bu kadroyu verecek mi, vermeyecek mi? Tarım Bakanlığı ne dedi, kaç kişi istihdam edeceğiz? Bunu net bir şekilde bu kanun görüşülürken burada açıklayalım, insanlarımız da rahat bir nefes alsın.

Ayrıca, Sayın Bakana sormak istediğim bir soru var. Bu fakülteleri ihtiyaçtan açtık, Burdur’da da açtık veteriner fakültesi. Çocuklar mezun oluyor, her mezun olan veteriner hekim, biz veteriner hekim olduğumuz için, bizden iş talebinde bulunuyor; özel sektör bu konuda cevaz vermiyor. Özel sektörle görüşmeniz oluyor. Madem gıda denetimleri var, belediyelerimizde, diğer bakanlıklarda, Millî Savunma Bakanlığında, Deniz Kuvvetlerimizde, Hava Kuvvetlerimizde, Kara Kuvvetlerimizde veteriner hekimlerin istihdam edileceği birçok alan var, gıda mühendislerimizin istihdam edileceği birçok alan var, ziraat mühendislerimizin istihdam edileceği birçok alan var. Bunların içinde zooteknistler var, park ve bahçeciler var, var da var, saymakla bitmiyor. Hepsi bizden. Muhasebecilerimiz var. Bunların istihdamı yönünde bugün, buradan net bir cevap bekliyoruz.

Kanuna gelince: Sayın Bakanım, sayın milletvekilleri; güzel bir kanun çıksın diye sivil toplum örgütleriyle, damızlık sığır yetiştiricileri birlikleriyle, Köy-Koop’umuzla, arıcılık birliklerimizle, koyun ve keçi üretici birliklerimizle, manda yetiştiricileri birliklerimizle görüşmeler yaptık. Onların talepleri doğrultusunda bazı konuları sizlere ilettik; bazılarını kabul ettiniz, bazılarını kabul etmediniz. Kabul ettiğiniz değişikliklerle ilgili sizlere teşekkür ediyoruz. Bunlar, vatandaşımızın lehinedir, ülkemizin lehinedir.

İlk olarak, tasarıda geçen “Birliklerin şube açma ve kapatılmasında il müdürlüklerinin iznini alma durumu doğru değildir.” dedik, siz de haklı buldunuz. Bu konuyu Bakanlık uhdesine aldık, inşallah önergeyle o konuyu değiştireceğiz.

İkinci olarak da: İl birlikleri seçimlerinin 5 bin, 7 bin, 9 bin üyeyle yapılması birçok zorluğa yol açıyor; bunu, PANKOBİRLİK’te görüyoruz, damızlık sığır yetiştiricileri birliğinde görüyoruz, Köy-Koop’ta görüyoruz, stadyumlarda kongre yapmaya çalışıyorlar. Bu kongrelere hep beraber gittiğimiz zaman, o kongrelerdeki o acıyı, o sıkıntıyı hep beraber yaşıyoruz. İl birliklerinin seçimlerinde, merkez birliği seçimlerinde olduğu gibi delege sistemine geçilmesi önerimiz var. En düşük yerleşim birimi köy olarak kabul edilirse, her yerleşim yerine 1 delege ve artı 25 üye için de 1 delege hesabıyla seçimler yapılabilir. Bu durumun da kanuna yazılmasında fayda vardır diyoruz. Geçmiş yıllarda, üye sayısı batı illerinde bile çok azdı ama şimdi, her geçen gün, sanki nüfusa endekslenmiş gibi, üye sayıları artmaya, Hakkâri’de de, Edirne’de de, Trabzon’da da, Sivas’ta da devam ediyor.

Üçüncü olarak: Bakanlığa, il birlikleri veya merkez birliğinin genel kurulunu kamu yararı diyerek toplantıya çağırma yetkisi verilmiş. Bu durum ileride keyfiyet içerir, birliklerin üretici sivil toplum örgütü olma vasfını kaybettirir, vesayet oluşturur görüşümüz var. Sayın Cumhurbaşkanı, önceki, Başbakanlık döneminde “Biz bu ülkede vesayeti kaldıracağız.” demişti ama şimdi, ikinci bir vesayet uygulanıyor, Tarım Bakanlığından bu yetkileri alıyoruz. Sivil toplum örgütlerinin çalışmaları, sivil toplum örgütlerinin özerkliği nerede kalıyor? Bu konunun düzeltilmesini talep ediyoruz.

Dördüncü olarak: 10/B-11-b’de yönetim kurulu yedek üye sayısı unutulmuş, kanuna bir bakarsanız yedek üye unutulmuş. Aynı miktarda, oluşacak asil yönetim kurulu üye sayısı kadar yedek üyenin yazılmasını talep ediyoruz.

11-b’de yönetim kuruluna ödenecek huzur hakkı tavanı başkanları kapsamamalı veya tavan artırılmalıdır. Başkanın bir özerkliği olmalı, Mecliste de var bu, müdürlüklerde de var, değişik sivil toplum örgütlerinde de var. Onlara ayrı bir ücretlendirme yapılmalı. Yönetim kurulu üyelerine elbette asgari ücret düzeyinde bir değerlendirme yapıyorsunuz, onu biz de kabul ediyoruz. Bu, asgari ücret şeklinde kanuna yazılmalıdır.

10/B-11-c’deki aynı türde başka bir birliğin yönetim kurulu üyesi olmamak şartı kaldırılmalıdır. Çünkü, ben köy kooperatifinin başkanıyım, Cumhuriyet Halk Partisindenim ama ben ildeki Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği veya Köy-Koop’ta da yönetim kuruluna girmek istiyorum veya FİSKOBİRLİK yönetimine girmek istiyorum, TARİŞ’in yönetimine girmek istiyorum. Benim bu özgürlüğümü kanunla kısıtlıyorsunuz. Bunun kısıtlanmaması gerekmektedir. Bunlar uyarı, öneri. Sağlam bir kanun yapalım diye çaba sarf ediyoruz.

“Birlikler bazı hizmetleri yapar.” yerine “yapar veya yaptırır” denmesi hizmet alımının önünü açar. “Yapar” diyoruz ama “yapar veya yaptırır” birliklerin önünü açması… Veteriner hekim kullanacağız, ziraat mühendisi kullanacağız, tekniker kullanacağız, teknisyen kullanacağız, yeri gelecek jeoloji mühendisi, muhasebeci kullanacağız yani kurumlarda değişik iş kollarından insanlara bu hizmet ağında çalışma sağlayacağız. Örneğin “Suni tohumlama yapar.” yerine “yapar veya yaptırır” denmeli. Hatta, yeni bir madde eklenerek “Üyelerine hayvancılıkla ilgili hizmetleri verir veya verdirir.” denmelidir. Birlikler üyelerinin ihtiyaç duyduğu hizmetlerin teknik ve mali standartlarını belirleyerek onlar adına hizmet alımı sözleşmesi yapabilmeli, örneğin danışmanlık şirketlerinden danışmanlık hizmeti, serbest hekimlerden suni tohumlama veya tırnak bakım hizmeti, boynuz kesme hizmeti alabilmelidir. Bölgedeki bu konuda ihtisaslaşmış insanlardan bu birlikler yararlanabilmelidir.

Ayrıca birliklerin en önemli finans kalemi olan hizmet bedeli için “alınabilir” denmiş. Bu durumda -bunu kabul etmediniz- “alınmayabilir” anlamı da çıkıyor. Yani, ben bir hizmet yapıyorum, bunun karşılığı bu hizmet bedeli “alınabilir” yerine “alınır” ibaresinin kullanılmasını talep ettik ama bu görüşümüz tarafınızdan… Yine de biz önergeyle sizlere sunacağız. Takdir yüce heyetindir.

Merkez birliği için delege belirleme yöntemi bırakılmış; ileride sorun çıkabilir, sık sık değişebilir. Onun için bu, kanunla netliğe kavuşmalıdır diyoruz.

Bakanlığın denetleme yetkisini müfettiş veya kontrolörler dışında personel aracılığıyla yapılabileceği öngörülmüştü. Sağ olun; o konuda “personel” kelimesini çıkarmışsınız; “Bu işte ehil olan müfettişler ve kontrolörler bu işi yapar.” ibaresi yine önergeyle değişecek, onu da bekliyoruz. Çünkü, işi ehline vermek gerekir. Müfettişler bu konuda ehil ellerdir, onlar elbette denetimlerini yapmalıdır.

Merkez birliğinin kendi denetim kurulları aracılığıyla il birliklerini denetlemesi öngörülmüş. O konuda da itirazlar var. Birlikler kendi kendine değil, serbest denetçilerle denetlenmelidir teklifi var. Avrupa müktesebatında bu konu “serbest denetçiler tarafından -kamu denetçilerinden- yapılır.” ibaresi var, onu da buradan uyarıyorum; aksi hâlde, sivil irade Anayasa Mahkemesine gidecek. Bu sorunu da sizlerle paylaşmak istiyorum.

Yine, birliklere kredi verenlerin birlikleri denetleyebilme yetkisi verilmiş. Bir banka birliği yetki veriyor. A bankası özel banka. Bu nasıl denetleyebilir birliği? Bu yetkiyi veriyoruz. Kredi veren kuruluşların birlikleri denetlemesi uygulanamaz ancak gecikmiş veya yapılmamış kredi geri ödemelerinde ticaret hukuku geçerli olmalıdır. Almış bir şirket, Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği, Köy-Koop veyahut da Keçi Yetiştiricileri Birliği, Arıcılık Birliği A bankasından finans sağlamış; diyor ki: “Onun denetimini o banka denetleyebilecek.” Bunlara açıklık getirmeniz gerekiyor. Bu denetim yanlış olur ancak Bakanlık bu konuda denetçi olmalıdır.

Birliklerin Bakanlık izniyle kurulmasını müteakip başkaca yeni bir izin olmadan çalışma yapabilecekleri vurgulanmalıdır. Burada şu oluyor: Bakanlık izin veriyor, gidiyoruz A yerine -3 bin nüfuslu, 2 bin nüfuslu- belediye başkanı “Benim kızımı alacaksın, gelinimi alacaksın, komşumu alacaksın, şoförümü alacaksın.” gibi ibarelerle birliği zor duruma sokuyor, bu şekilde sorunlar yaşanıyor. İllerde, ilçelerde, kasabalarda bu sorunların yaşanmaması için bu yetkiyi Bakanlık uhdesine almalıdır. Bakanlık izniyle kurulmasını müteakip başkaca yeni bir izin olmadan çalışma izni vurgulanmalıdır. Bu, birliklere bir özerklik tanır. Birlik gidiyor, bir yerde şube açıyor, şube açarken “Efendim, ben size izin vermem.” diye belediye başkanları, kasaba belediye başkanı veya ilçe belediye başkanı dayatma yapıyor. Bunun önüne geçmek için Bakanlık uhdesine geçmesi gerekiyor. Bu yetki, kardeşim, Bakanlıktadır. Bakanlık: “Ben bu ruhsatı veriyorum, belediyeler bu işe karışamaz.”

Sayın Bakanım, bazı yurt dışı ikili anlaşmalarımız oluyor. Bu anlaşmalarda -biz tarım ve hayvancılık ülkesiyiz, cennet bir vatanımız var, topraklarıyla, akarsularıyla, yaylalarıyla cennet bir vatan; bu vatanda her şey üretiliyor, eksiğimiz yok- bize diğer ülkeler dayatma yapıyor. Karşılıklılık esası… Ama, lütfen, biz ülkemizde yurt dışından cevizi, bademi, efendim, marulu, maydanozu, domatesi, portakalı, elmayı görmek istemiyoruz, muzu görmek istemiyoruz. Bu ülkenin kaynakları yeterlidir. Bu ikili anlaşmalar bizi bağlamamalı ve tarım ürünlerinin hiçbir maddesi -bizim eksiğimiz yok çünkü, her şeyimiz var- dışarıdan alınmamalı.

Destekleriniz var, biliyoruz. Bu kürsünün dili olsa da konuşsa. Ben burada “Toprak ile koyun, gerisi oyun.” dedim ama güldünüz geçtiniz. Toprağa sahip çıkacaksınız, koyuna sahip çıkacaksınız. “Toprak” derken Türkiye Cumhuriyeti’ndeki bu ovalarımıza, yaylalarımıza sahip çıkınız dedik, meralarımıza sahip çıkınız dedik. Toprak Koruma Kanunu’nu çıkardık ama şu anda yine toprak korunmuyor. Birinci sınıf tarım arazilerinde -kaçak saraydan başlıyor, her yerde- yapılaşma. Bu yanlış.

Geçen de arkadaşlarımızla Umman seyahatimiz oldu. Orada da saray yapılmış ama Umman -küçük bir devlet- gitmiş, sarayı dağda bir yere, yamaçta bir yere -dağda taşları oymuş- kullanılmayan tarım arazisine yapmış. Ama biz geldik milyonlarca ağaç keserek Türkiye’nin ciğerine kaçak saray yaptık. Türkiye’nin ciğerlerine süpermarketler yapıyoruz, binalar yapıyoruz. Bunlar yanlıştır. Toprak korunmalıdır, su korunmalıdır. Yani bu konuda uyarı ve önerilerimizi dikkate almadınız.

Şu anda çobana 8 bin lira destek veriyorsunuz. Çok güzel, tebrik ederim. Çoban kepeneği giydiniz, kepenek giydiniz de arkadaşlar kepenek giymekte marifet yok. Sayın Cumhurbaşkanımız da referandumda giydi, Sayın Bakanımız da giydi. Bu kepenek çobanın sırdaşıdır, yoldaşıdır, yorganıdır, yatağıdır. Kepenek giymekte marifet yok; üretime, koyuna, keçiye sahip çıkın dedik ama sahip çıkmadınız. Bugün çoban arıyorsunuz. “8 bin lira vereceğim, bahşiş vereceğim, hiç karşılıksız para vereceğim.” diyoruz ama yağmur geçti şemsiye tutuyoruz. Yağmur geçti, şemsiye tutsan artık faydası yok, ıslandık. Bunun için yine bu çalışmanızı devam ettirin, ancak meralarımızı ıslah ediniz. Meralara ıslah parası veriyoruz, 100 lira dönüm başına veriliyor. Kaç mera alıyor, kaç mera ıslah ediliyor, kim ıslah ediyor bu meraları? Bunu bir denetlemeniz gerekiyor. Bunlardan faydalanan kimler? Destekler var, 100 kalem destek var. 100 kalem tarım alet ve makinelerine destek var. Var, var, var, var; bunlarla, bu destekleri… Vatandaş bize şunu söylüyor: “Bizim ürünümüze sahip çıkılsın; bizim portakalımıza sahip çıkılsın, elmamıza sahip çıkılsın, haşhaşımıza sahip çıkılsın, buğdayımıza sahip çıkılsın, etimize, sütümüze sahip çıkılsın.”

Şimdi, projeleriniz var; Doğu Anadolu Projesi var, Güneydoğu Anadolu Projesi var, Konya Projesi var -Orta Anadolu- Doğu Karadeniz Projesi var. Arkadaşlar, bu ülkenin sadece beş bölgesi değil, daha buna ilave olarak Akdeniz’i var, Ege’si var, Marmara’sı var, Trakya’sı var. Buradaki üreticilerimiz feryat ediyor, “Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da inek başına 350 lira destek veriyorsunuz, benim suçum ne?” diyor, “Buzağı parasına 150 lira destek veriyorsunuz, “benim suçum ne?” diyor. Burdur üretmiyor mu, Isparta üretmiyor mu, Antalya üretmiyor mu, Denizli üretmiyor mu, Uşak üretmiyor mu, Balıkesir üretmiyor mu, Çanakkale üretmiyor mu, Trakya üretmiyor mu, Edirne üretmiyor mu? Yani bu üreticilerin niçin elinden tutmuyoruz? Yani 350 lira oraya veriyorsun ama bu taraftaki vatandaşımız da saman yediriyor, bu taraftaki vatandaşımız da yem yediriyor.

Bakın, bu yıl kuraklığı yaşadık -önümüzdeki süreçte, ben buradan uyarı, öneri yapıyorum- kuraklık yaşanıyor. Fiğ destekleri, korunga destekleri atıl kaldı, mısır silajı destekleri atıl kaldı. Mazot desteği veriyorsunuz. Bir tarla en az 5 litre mazotla dönüyor ama siz 1 litre mazot parası veriyorsunuz ve “Ben mazot desteği verdim.” diyorsunuz. Bizim vatandaşlarımız mazotta indirim istiyor; mazotta ÖTV’nin alınmamasını, KDV’nin alınmamasını istiyor.

Sulamada elektrik kullanıyor. Tarımın en büyük girdisi gübre, ilaç, elektrik. Tarımsal amaçlı sulamalarda, gelin, KDV’yi yüzde 18’den 1’e çekin diyoruz, yıllardır bunu söylüyoruz, bir türlü bunu yapmadınız. Çoğu yerde, İç Anadolu’da, batıda, birçok yerde artık vatandaşlarımız suyu sondajlarla çekiyor. Geçmişte, 18 metreden, 20 metreden su çıkardı, şimdi kullanılan su kuraklıktan dolayı kaçtı. 160 metreden, 150 metreden, 80 metreden sular çıkarılıyor. Bunlar enerjiyle çıkıyor, enerji parasının hakkından gelemiyor. Enerji Bakanlığını da tarım adına uyarmanız gerekiyor. Enerji Bakanlığı özelleştirme yaptı benim bölgemde. Isparta, Antalya, Akdeniz Bölgesi’nde, Batı Akdeniz’de “CLK” diye bir şirket var. Bu, iki aylık fatura gönderdi vatandaşlara; bir ay almadı, on beş gün almadı, iki aylık fatura gönderdi. Faturalar ödenmez şekilde…

Yaşlılarımız feryat ediyor. İnsanlar strese girdi. Bakın, geçenlerde bizim Genel Başkan Yardımcımızın danışmanının… Bir stres olmuş vatandaş, artık elinde silah, “Dur” dediğin yerde durmuyor, “Otur” dediğin yerde oturmuyor. Kırmızı ışıkta korna çalıyor, “Ne var?” dediğin zaman adam dönüp adam öldürüyor. Bunlar stresten kaynaklanıyor, ekonomik sıkıntılardan kaynaklanıyor. Ekonomik sıkıntılar had safhada.

“Köylü nüfusunu artıracağız.” diye bir eylem planı yaptınız. Kardeşim, köylü nüfusu… Artık köylü doğduğu topraklarda doymak istiyor; onun için sizlerden enerji indirimi istiyor, mazot indirimi istiyor, ürünlerine destek istiyor. Yani bu destek sadece bir bölgeyle sınırlı olmamalı, buraya kaynak daha fazla aktarılmalı. Yani gelişigüzel kaynaklar aktarılıyor, bu kaynaklar yerli yerinde kullanılmadı.

Bu kanunla ilgili olarak, bakın, bu kanunu bize Anayasa Mahkemesi gönderdi. On dört ay beklediniz ama bundan üretici birlikleri, damızlık sığır yetiştiricileri birlikleri, arı birlikleri, manda birlikleri, koyun keçi birlikleri mağdur oldu. Destekleri veriyorsunuz, destekler yerine varmadı. Bu desteklerden bu birlikler prim alıyordu, o primi alamadı. Bu sivil toplum örgütleri muhasebeci çalıştırıyor, veteriner hekim çalıştırıyor, ziraat mühendisi çalıştırıyor; giderleri var, bunlardan yüzde 1 de olsa katkı alıyordu. Bunları da korumanız gerekiyor. Ne diyoruz? STK’lar yaşatılmalıdır; STK’lar Türkiye Cumhuriyeti’ndeki vatandaşların sesidir, sözüdür, onlara hizmet eder. Onun için bu birliklerin korunması gerekiyor.

Yine, değerli arkadaşlarım, gübre ve mazotta 3 kuruşluk destek artışı yapıyoruz, destek artışı yaptık diyoruz fakat arkasından bir zam geliyor. Yani vatandaşın sağ cebine koyduğumuzu sol cebinden devlet olarak alıyoruz. Buna da bir dizayn vermeniz lazım.

Havza bazlı projeler yaptınız, güzel bir çalışmadır ama işlerlik kazandırmadınız. Havza bazlı, örneğin benim Burdur’um nede marka? Havuçta marka. Nede marka? Domateste marka. Nede marka? Anasonda marka, haşhaşta marka. Bu ürünlere ilave destek vermeniz gerekiyor vatandaşın o üretimi artırması için.

Sanayi Bakanlığını ilgilendiriyor pancar ama eskiden şeker fabrikalarımız yedi ay, sekiz ay kampanya yapardı; şu anda altmış günde, elli günde kampanyaları bitiyor. “Şeker pancarı” deyip geçmeyiniz. Şeker pancarı en az 250 sektöre iş veriyor; kamyoncuya iş veriyor, kasacıya iş veriyor, bakkala iş veriyor, lastikçiye iş veriyor, kaynakçıya iş veriyor, çapa yapan mevsimlik işçilere iş veriyor; pancarın kuyruğu para, hayvancılıkta kullanılır; küspesi, posası hayvancılıkta kullanılıyor; şekeri var, melası var, bir sanayi ürünü. Onu da cazip hâle getirmediniz, elli altmış günlük kampanyalarla “düt” diyor, kampanya bitiyor. O yönde de şeker pancarına sahip çıkmanız gerekiyor.

Yine, sulama projelerimiz var. Sulama projelerinde vatandaşlarımıza bu ilave verilen sondajlarda Devlet Su İşleri çok büyük zorluklar çıkarıyor. Vatandaş kendisi sondajını açmak istiyor ama Devlet Su İşleri: “Efendim, proje müdürü gelecek, etüt edecek.” Üç ayakla su çıkarılabilecek yerde, basit bir iş günlerce prosedüre takılıyor. Vatandaş su bekliyor, meyvesi yetişmiş, elması yetişmiş, armudu yetişmiş, sebzesi dalında kuruyacak iki tane üç ayakla 8 metreden, 10 metreden su çıkarma olanağı var; buna biz engel koyuyoruz. Bu konuda da Tarım ve Orman ve Köyişleri Bakanlığının…

MEHMET DOMAÇ (İstanbul) – Tarımla ilgili ne varsa hepsini anlattınız.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Anlatılmadan olmuyor Sayın Başkanım. Bu tarımın sorunu çok, vatandaş feryat ediyor.

MEHMET METİNER (Adıyaman) – Seni destekliyoruz Ramazan Bey.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

MEHMET DOMAÇ (İstanbul) – Devam.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Vatandaşa bu destek olursa… Yani “Gevişsiz seviş yok.” Vatandaş üretirse biz burada oturabiliriz, vatandaş çalışırsa biz burada çalışabiliriz. O vatandaşa, köylüye efendilik yok, köylüye hizmet etmek var.

Bu duygularla hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Halil Aksoy Ağrı Milletvekili.

Buyurun Sayın Aksoy. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA HALİL AKSOY (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 653 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın tümü üzerinde grubum adına söz aldım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Tasarıya ilişkin konuşmama geçmeden önce, tarihî bir zafer yaşadığımız Kobani direnişi hakkında bazı şeyler söylemek istiyorum.

Yüz otuz dört günlük kahramanlıklarla dolu bir direnişin ardından Kobani, tüm faşistlere, barbarlara ve bunların destekçilerine inat, bugün özgürleşmiştir. Kobani’nin kanton olarak ilanının 2’nci yıl dönümünde kurtarılması, Kürt halkı başta olmak üzere, tüm Orta Doğu halkları için büyük bir umut ve sevinç kaynağı olmuştur. Kobani direnişi ve zaferi, Rojava’da özerkliğin kendi öz savunmasını yapacak güçte olduğunu ve hiçbir güç tarafından yıkılamayacağını da tüm dünyaya ilan etmiştir.

Kobani direnişinde yer alan ve büyük bir kahramanlık destanı yazan, yaşamını yitiren şehitlerimiz başta olmak üzere, tüm yoldaşlarımı büyük bir minnet duygusuyla selamlamak istiyorum. Kobani’yi özgürleştiren kahraman YPJ ve YPG gerillaları, sadece Kürt halkının değil, tüm Orta Doğu ve dünya halklarının özgürlük ve demokrasi savaşçıları olduğunu Kobani’deki direnişleriyle ortaya koymuşlardır.

Yine, YPG ve YPJ gerillalarıyla birlikte savaşan güney Kürdistanlı peşmergelere, Türkiyeli, Arap ve Avrupalı devrimcilere de buradan teşekkür etmek istiyorum.

Kobani, umudun kaybedilmediği, inancın büyük bir iradeye dönüştüğü bir yerde kıt olanaklarla büyük başarıların kazanılabileceğini gösteren bir insanlık direnişinin merkezi ve sembolü olmuştur. Kobani direnişi, bu karakteriyle bundan sonra dünyanın neresinde olursa olsun tüm direnişlerin, özgürlük ve demokrasi güçlerinin ilham kaynağı olmaya devam edecektir. Kobani direnişi ve zaferi, tüm ulusların tarih kitaplarında da yer alacaktır diye düşünüyorum. Bu duygu ve düşüncelerle “…(X)

Değerli milletvekilleri, Yunanistan’da yapılan seçimlerde büyük bir başarı kazanan SYRIZA Partisini de buradan kutlamak istiyorum. Yunanistan’da kazanan yine umut olmuştur. SYRIZA’nın başarısı artık emekçilerin, yoksulların ve de devrimcilerin bu köhnemiş düzene mahkûm olmadıklarını, değişimin ve yeniden kurmanın mümkün olduğunu bir kez daha göstermiştir. Şimdi bu umudu çoğaltmanın ve yaygınlaştırmanın da zamanıdır. Avrupa’dan Türkiye’ye, Latin Amerika’dan Orta Doğu’ya, emekten ve soldan yana olanların bu inancı büyütme ve gerçekleştirmeye dönük mücadelesi ve sorumluluğu her zamankinden daha büyük olacaktır. SYRIZA bunun ilhamını vermektedir. Bu bilinçle bazı ağır sorumluluğu olan arkadaşlarımızı tekrar kutluyor, bu zorlu ve onurlu yolda başarılar diliyorum.

Yine, dün, Değerli Gazeteci Uğur Mumcu’nun katledilişinin yıl dönümüydü. Onun şahsında Vedat Aydınları, Mehmet Sincarları, Ape Musaları, Muammer Aksoyları, Bahriye Üçokları ve sayamadığımız tüm faili meçhul cinayetlerde yaşamını yitirenleri ve aydınları saygıyla anmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz hayvan gen kaynaklarının korunması, ıslahı, geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve pazarlanması konularında faaliyet göstermek amacıyla gerçek veya tüzel kişi yetiştiriciler tarafından ıslah amaçlı yetiştirici birliklerinin kurulmasını düzenleyen tasarı birçok eksiklik barındırmaktır.

Bilindiği üzere, bu düzenleme, daha önce 11/6/2010 günlü, 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu'nda yer almış ama içerdiği eksiklik ve yanlışlıklar nedeniyle Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişti.

Her ne kadar gerekçesinde Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesine uygun şekilde düzenlemelerin yapıldığı belirtilmekte ise de tasarı, bu hâliyle de birçok yönüyle eksik ve yanlışlıklar barındırmaktadır.

Anayasa'nın 2’nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini sağlayan, bütün etkinliklerinde hukuka ve Anayasa'ya uyan, işlem ve eylemleri bağımsız yargı denetimine bağlı olan devlettir.

Hukuk devletinin temel ilkelerinden biri belirliliktir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin, hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması gerekir. Ayrıca, kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de kaçınılmazdır. Belirlilik ilkesi, bireylerin hukuksal güvenliğinin sağlanması bakımından son derece önem arz etmektedir. Ancak, bakıyoruz, tasarıda birçok hüküm ve ibare değiştirilerek yeniden düzenleme ihtiyacı duyulmuştur.

Ayrıca, Komisyon bu tasarıyı ele alırken konuyla doğrudan ya da dolaylı ilgili sivil toplum örgütleri ve diğer birliklerin görüşlerine de başvurmamıştır. Belirttiğimiz hususlar doğrultusunda, tasarının ilgili kurum ve kuruluşlarla da görüşülerek yeniden ele alınması, eksik ve yanlışlarının giderilmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, insanların temel gereksinmelerinin karşılanması amacıyla dünyada 40 hayvan türünün yetiştiriciliği yapılmakta ve bu türler içerisindeki 4.500 ırk, gen kaynağı olarak kabul edilmektedir. Belirtilen ırkların yüzde 30’dan fazlası yetersiz yararlanma nedeniyle yok olma riski taşımaktadır. Bu durumun dünya tarımını yakın gelecekte olumsuz yönde etkileyeceği tahmin edilmektedir. Bu nedenle, dünyada son yıllarda hayvan gen kaynaklarının korunmasına yönelik çalışma ve çabalarda önemli bir artış da gözlemlenmektedir.

Yeryüzündeki gen kayıplarının büyük bölümü bitkiler, omurgasızlar, deniz ve tatlı su faunası, sürüngenler, kuşlar ve diğer yaban hayvanlarında meydana gelmekteyse de, çiftlik hayvanlarında meydana gelen gen kayıpları da küçümsenmeyecek boyuttadır. Dünyada önemli evcil türler de dâhil 2.944 ırktan 2.126’sının sayısal mevcudu bilinmekte, bunlardan 500’e yakını yok olma riski altında bulunmaktadır.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü ve Avrupa Zootekni Federasyonu, 1987 yılında Almanya’da ortaklaşa olarak Uluslararası Gen Kaynağı Veri Bankasını oluşturmuştur. 1990 yılında ise FAO tarafından genetik materyalin dondurularak saklanması amacıyla 3 ayrı yerde gen bankasının kurulması sağlanmıştır. Bugün ise pek çok resmî, özel ve gönüllü kuruluş hayvan gen kaynaklarının korunmasına yönelik olarak çok sayıda ulusal, bölgesel ve uluslararası çalışmayı yürütmektedir.

Dünyanın hemen her ülkesinde, özellikle gelişmekte olan ülkelerde gelişme ve nüfus artışı nedeniyle hayvansal ürünlere olan talep hızla artmaktadır. Artan talebin karşılanması amacıyla hayvanların verimlerinin artırılması çabası da gittikçe yoğunlaşmaktadır. Bu çabalar, çoğunlukla ülke, bölge ve hatta yörenin kendine özgü koşullarına uygun olmalarından dolayı yetiştirilmekte olan yerli ırkların ıslahı, kültür ırklarıyla melezlenmesi yoluyla verimliliklerinin artırılmasına yönelik olmakta, hatta pek çok yerde de yerli ırkların yerini yüksek verimli kültür ırkları almaktadır. Belirtilen bu nedenlerle varyasyon hızla azalmaktadır. Oysa yerli ırklar, yüz, hatta bin yıllardır yetiştirildikleri çevrenin özel koşulları nedeniyle ortaya çıkmış, verimleri düşük olmakla birlikte özgün niteliklere sahip, dayanıklı, kanaatkâr, yetersiz çevre koşullarında yaşamlarını sürdürebilen ve üreyebilen hayvanlardır. Bu ırkların yok olması, sahip oldukları özgün niteliklerin de yok olması anlamına gelmektedir. Gelecekte ortaya çıkabilecek değişikliklerin bu özelliklerin hangisine gereksinme yaratacağını şimdiden tahmin etmek de olanaksızdır. Ayrıca, modern tarım olanağı bulunmayan, kültür ırkları tarafından değerlendirilmesi olanaksız olan bölge ve yörelerin ekonomiye katılımının sağlanmasındaki tartışmasız üstünlükleri nedeniyle yerli ırkların yok olmalarını mutlak suretle engellemek gerekir. Öte yandan, yerli ırkların bugün bilinmeyen, araştırılmamış veya saptanamamış olan olası üstün nitelikleri ancak bunların varlıklarını sürdürebilmeleri hâlinde elde tutulabilir ve gerektiğinde hizmete sunulabilir.

Değerli milletvekilleri, evcil hayvan gen kaynaklarının korunmasına ilişkin görüşler son yıllarda önemli ölçüde değişime uğramıştır. Başlangıçta, yok olma tehdidi altında olan bir genotipin korumaya alınması için yararlılık/masraf oranının pozitif olmasını sağlayacak ayırıcı bir özelliğin olması gerektiği üzerinde durulmuştur. Son yıllarda ve günümüzde yok olma tehlikesi altındaki tüm genotiplerin veya olanakların elverdiği ölçüde çok yönlü genotiplerin koruma altına alınmasının uygun olduğu noktasında birleşilmektedir. Yok olma tehdidi altındaki ırk sayısının fazla olması nedeniyle varyasyonların korunması açısından bu yaklaşımın yerinde olduğu düşüncesindeyiz.

Bu noktada bir uyarıyla dikkat çekmek istiyorum: Genetik varyasyon, geniş sürüler hâlinde, ırk özelliklerine ilişkin kayıtların tutulmadığı bir yetiştiricilikten daha çok saf yetiştirme uygulanan koruma sürülerinde etkin biçimde korunabilmektedir.

Daha önce belirttiğim gibi, bir ülkede koruma altına alınacak gen kaynaklarının belirlenmesinde birinci aşama genotiplerin ve bunların mevcutlarının saptanmasıdır. Bundan sonraki aşamayı da doğal olarak mevcut genotiplerin tüm özelliklerinin belirlenmesi oluşturmaktadır.

Türkiye’de cumhuriyetin ilk yirmi otuz yılında gerek devlet kurumları gerek yetiştiriciler, hemen tamamen yerli sığır ırklarıyla çalışmaktaydılar. Zaman içerisinde tarımsal üretimde modern tarıma uyum sağlayabilmek için yerli sığır ırkları, kültür ırkı ve diğer yerli ırk sığırlarla yoğun ve düzensiz bir şekilde melezlenmiş ve bunun sonucu olarak da pek çok sığır ırkı veya tipi yok olmuştur. Sadece ulaşımı zor, kapalı ekonomiye sahip dağ köylerinde rastlanan bazı yerli ırklar ise yok olma tehdidiyle karşı karşıyadırlar.

Türkiye’de yerli sığır genotiplerinin korunması açısından temel yaklaşım, bütün yerli ırkların yeterli sayıda uygun örneklerinin temin edilerek koruma altına alınmasından geçmektedir.

Bakınız, bugüne kadar 14 yerli ırk veya tip sığır türü yok olmuştur, 6’sı ise yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Yok olan türler: Halep sığırı, Çukurova sığırı, Dörtyol sığırı, Kırım sığırı, Kıbrıs sığırı, Seferihisar sığırı, Kafkasya sığırı, Malakan sığırı, Diyarbakır sığırı, Karacadağ sığırı, Urga sığırı, kalmuk sığır, Eleşgirt sığırı, Karaisalı sığırı.

Koyun için durum sığırdan biraz daha farklıdır. Bu türün yetiştiriciliği çoğunlukla az gelişmiş, nüfus yoğunluğu düşük, doğal ve kültürel nedenlerle modern tarımın uygulanamadığı veya yaygınlaşamadığı yörelerde yoğun olarak yapılmaktadır. Dolayısıyla, üretimin kaba tarım niteliği süregelmektedir. Bu üretim tarzının sonucu olarak verim artışı kaygısının büyük ölçüde bulunmayışı, koyunlarda son yıllara kadar yoğun bir melezleme uygulamasını gündeme getirmemiştir. Fakat son zamanlardaki gelişmeler önümüzdeki yıllarda melezlemenin çok daha yaygınlaşacağına işaret etmektedir. Koyun türlerinde de ciddi azalma tehlikesi bulunmaktadır. Özellikle Sakız ırkı olmak üzere, tehdit veya tahdit altındaki ırklar için gerekli çalışmalar hemen başlatılmalıdır. 2 ırk koyun türü bugüne kadar yok olmuştur: Ödemiş koyunu ve Çine Çaparı. Yine, 14 tür koyun yok olma tehlikesi altındadır.

Keçilerde de aynı durum söz konusu olup 3 keçi türü yok olma tehdidi altındadır.

Türkiye’de manda sayısı ise hızla azalmaktadır. Türkiye manda varlığı bazı yörelerde yoğunlaşmıştır. Türkiye mandalarının belirli ırk ya da tipler olarak sınıflandırılması da mümkün olmamıştır. Ayrıca, manda yetiştiriciliğinde sulak alanların varlığı önem taşımaktadır. Bu nedenle manda yetiştirme alanlarındaki göl, nehir veya sulak alanların korunması da önem taşımaktadır. Bu nedenle manda yetiştirme alanındaki göl, nehir veya sulak alanların korunması da önem taşımaktadır.

Tarımda makineleşmeye paralel olarak at sayısında da bir azalma vardır fakat Türkiye’de hâlen atın ekonomik alanda iş gücü sağladığı yöreler de mevcuttur. Türkiye’de bulunan yerli atları belirli ırk ya da tiplere ayırmak mümkün değildir. Buna rağmen, halk elinde, yerli kabul edilebilecek küçük cüsseli, düzgün yapılı ve çok dayanıklı atlara da rastlanmaktadır. Kıl keçi ve mandada olduğu gibi, koruma amacıyla hareket edilirken özellikle tiplerin belirlenmesi, ardından da bunların korunması önlemlerinin başlatılması gerekmektedir.

Kümes hayvanlarında ise Gerze, Denizli ve çıplak boyun dışında, tanımlanmış yerli tavuk ve diğer kanatlı -kaz, ördek, hindi gibi- ırklardan söz edilemez fakat ördek, kaz ve hindiler de uzun yıllardır bu ülkede yetiştirilmiş olmaları nedeniyle kendileri için özel sayılabilecek birtakım özellikler kazanmışlardır. Öncelikle tanımlanmış ırk ve tipler koruma altına alınıp onlar hakkında daha ayrıntılı bilgiler toplanmalıdır. Bunun yanında, kaz, ördek ve hindi içerisindeki yerli sayılabilecek tipler ve bunların özellikleri saptanarak korumaya değer bulunanlar belirlenip koruma programına da alınabilirler veya alınmalıdır.

Anadolu, dünyada geniş bir yayılma alanına sahip bal arısının önemli gen merkezlerinden biridir. Türkiye’de, mevcut farklı ekolojik koşullar altında yüzyıllardır süregelen doğal seleksiyonun sonucu olarak çeşitli arı eko tipleri ortaya çıkmıştır. Bu çeşitlilik, ülkede son yıllarda iyice artan gezginci arıcılığın etkisiyle daha da artmış ve artmaya devam etmektedir. Ne var ki gezginci arıcılık, saf popülasyonların kaybolması tehlikesini de beraberinde taşımaktadır. İşte bu nedenle, ırk veya tipleri belirleyici çalışmalar sonucu farklı olduklarına karar verilerek genotiplerin, arının biyolojisine uygun yöntemlerle korunması zorunludur. Bu amaçla en uygun çözüm, izole bölgelerin oluşturulması ve tanımlanmış genotiplerin buralarda yetiştirilmesidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de hayvan gen kaynaklarının korunmasına ilişkin görüşlerin tartışmaya alınmasından günümüze kadar geçen sürede koruma açısından büyük bir ilerleme sağlandığını ifade etmek oldukça güçtür. Bugünkü yapılanma içerisinde evcil hayvan gen kaynaklarının korunması çalışmalarını yeterli ve başarılı bir şekilde sürdürmenin son derece güç ve hatta olanaksız olduğu da anlaşılmaktadır. Gen kaynaklarının korunması, kurum, kuruluş, yönetici ve çalışanların iyi niyet ve özverilerine bırakılamayacak kadar önemli bir konudur. Bu anlamda, yetiştirici ve ıslah birliklerinin kurulması son derece olumlu bir gelişmedir. Bu nedenle, konunun önemi ilgili tüm çevrelerce kavranmalı, farklı kaynaklar koruma çalışmaları bağlamında devreye girmelidir.

Başlangıçta belirtildiği gibi, gen kaynaklarının korunması çalışmalarının ilk adımını evcil hayvan gen kaynaklarının mevcut durumlarının belirlenmesi oluşturmaktadır. Bu bağlamda, tüm yerli genotipler ile melezlemeyle elde edilmiş olmakla birlikte yetiştirildikleri koşullara uyum sağlamış yeni genotiplerin sayısal mevcudu, mevcuttaki değişiklikler ve değişimin hızı, yayılma alanı, beslenme ve yetiştirme koşulları, çeşitli özelliklerinin genetik ve fenotipik varyasyonları, verimleri, özel nitelikleri, yerli ve yabancı genotiplerle melezleme eğilimi ve hızı, hayvan hareketleri içerisindeki yeri, hayvan sağlığı bakımından durumunun belirlenmesi, başka bir deyişle bu genotiplerin envanterlerinin çıkarılması yaşamsal derecede önemlidir. Belirtilen kapsamlı çalışmanın gerçekleştirilebilmesi için önemli güçlüklerin aşılması gerektiği de unutulmamalıdır. Bununla birlikte, envanter çalışması sadece hayvan gen kaynaklarını koruma amaçlı olmayıp hayvancılığın tüm alanlarında yıllardır eksikliği duyulan çok çeşitli bilgilerin derlenmesi ve bu bağlamda temel bir eksikliğin giderilmesini de sağlayacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, şahsı adına söz isteyen Osman Kaptan, Antalya Milletvekili.

Buyurun Sayın Kaptan. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN KAPTAN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de bulunan cam seraların yüzde 82,5’u ve plastik seraların da yüzde 54’ü Antalya’da bulunmaktadır. Portakalın da narın da yaklaşık yüzde 30’u Antalya’da üretilmektedir. Antalya, turizmin, tarımın olduğu kadar seracılığın da portakalın da narın da başkentidir ancak son yıllarda doğal afetlerin de Antalya başkenti olmuştur.

Sayın arkadaşlar, Antalya’yı yine sel aldı. Kumluca Mavikent’teki su kanalları doldu taştı, su denize akamadığı için seraları bastı. Biz, 15 Ocak Perşembe günü, Sayın Deniz Baykal’ın başkanlığında Cumhuriyet Halk Partisi Antalya milletvekilleri olarak Kumluca, Finike, Demre ve Kaş’ta durumu yerinde inceledik. Antalya’ya Afyon’dan, Uşak’tan, Denizli’den gelen ortakçıların yalvar yakar çaresizliklerini yerinde gördük, geçmiş olsun dileğinde bulunduk.

Demre’nin Çevreli köyü sular içindeydi. Ben takip ettim, su ancak on bir gün sonra çekildi. Çevreli köyünde 1.800 dönüm sera var, 1.500 dönümü zarar görmüş. Çevreli’de 300 metrelik bir tünel yapılmış olsaydı bu sular denize tahliye edilecek, seraları su basmayacaktı.

Kaş’ta, Kumluca’nın Güzören köyünde ve Finike’nin Yalnız köyünde toprak kaymaları olmuştur, hâlâ da bazı yerlerde devam etmektedir. Finike’nin Yalnız köyü Kapıçayı mevkisinde sele kapılan 1 vatandaşımızın cansız bedeni 4 kilometre uzakta bulanabilmiştir. Sele kapılan vatandaşımıza Allah’tan rahmet, ailesine de başsağlığı diliyoruz.

Sayın arkadaşlar, 2001 yılında, Yavuz Donat köşesinde “Kumluca, ülkemizin sebze depolarından. Açıkçası Kumluca, Türk lirası, dolar, mark basan bir matbaa ama matbaayı sel vurdu.” diye yazmıştır. Aradan sekiz yıl geçti, 2009’da matbaayı yine sel vurdu; aradan on dört yıl geçti, 2015’te yine matbaayı sel vurdu.

Değerli arkadaşlar, TARSİM’le ilgili bir Meclis araştırması önergesi verdik. TARSİM’in yeni baştan düzenlenmesi gerekiyor. Türkiye genelinde, tarım sigortası olan çiftçilerimizin oranı yüzde 10; Antalya’daysa yüzde 15. Antalya’da bile, tarımın başkenti olan Antalya’da bile çiftçilerimizin yüzde 85’inin tarım sigortası yoktur. Biz, bu Meclis araştırması önergesinde TARSİM’in sigorta yapma koşullarının çiftçinin lehine değiştirilmesini, seralarda kullanılan naylonların yeni olma koşulunun kaldırılmasını, seraya ekilen tek ürünün değil, sezon süresince ekilen tüm sebze ve meyvelerin serayla birlikte sigortalanmasının sağlanmasını istedik. Yine, narenciyede normal sigortalılık dönemi 31 Ocakta sona ermektedir. Hâlbuki, 1 Marta kadar, 15 Nisana kadar ürün hasadı devam etmektedir. O nedenle, bu sigortalılık süresinin sezon sonuna kadar uzatılması gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, çiftçilerimizin zararlarının karşılanması, mağduriyetlerinin giderilmesi gerekmektedir. Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçların ertelenmesi zaruridir. Zaten on yıldır domates ve portakal fiyatları yerinde sayıyor veya geriliyor. Çiftçimizin gübre, naylon, ilaç alma takati bile kalmamıştır, fiyatlar 3-4 katına çıkmıştır.

Sayın arkadaşlar, Antalya, devletten aldığından fazlasını devlete veren bir ildir. Devlet vergi toplamasını biliyor ama Antalya’daki doğal afetleri önlemek için para harcamasını bilmiyor. Antalya, dünyada turizm açısından en fazla ziyaret edilen 3’üncü şehir, yani Paris ve Londra’dan sonra Antalya geliyor. Hâlbuki, eskiden bizim önümüzde New York gibi birtakım kentler vardı. Şimdi, Antalya gibi turizm açısından, tarım açısından böylesine önemli bir ilimizi göz bebeğimiz gibi korumamız gerektiği kanısındayım. Yani iktidar partisi bu 4 bakana sahip çıkmak için gösterdiği gayretin yüzde 1’ini Antalya’ya sahip çıkmak için gösterseydi Antalya’nın nehir, dere, çay yataklarının hepsi ıslah edilirdi; barajlar, göletler, Mavikent’e dalgakıranlar, Çevreli’ye de 300 metrelik tünel yapılırdı; dere ve çay yataklarına ev ve sera yapılması önlenirdi; Mavikent’teki su kanalları temizlenir, denizle bağlantısı sağlanırdı.

Sayın arkadaşlar, Orman ve Su İşleri Bakan Yardımcısıyla ve Antalya Devlet Su İşleri Bölge Müdürüyle görüştük, Çevreli’ye -denize tahliye olacak olan- 300 metrelik kanalın yapılacağı ve aynı zamanda Mavikent’teki su kanallarının da temizlenerek denize akıntısının sağlanacağı sözünü aldık.

TARSİM’in tüm çiftçilere sigorta yapması sağlanmalıdır. GAP gibi, DAP gibi, KOP gibi bir AP, Antalya projesi yapılmalıdır. Bu Antalya projesiyle daha çok başka yerlerdeki sulama projeleri yerine Antalya’yı sudan koruma ve Antalya’nın çevresine sahip çıkma, taş ocaklarından ve kum ocaklarından, birtakım ağaçlarımızın, doğanın tahrip olmasının önlenmesi gerekiyor. Yani Antalya’da her isteyen istediği gibi taş ocağı açmamalı, başka yerlerdeki kanunlardan daha farklı bir kanun uygulanmalıdır. Örneğin, şimdi, son zamanlarda emniyet ve valilik bir önlem alarak Suriye’den gelen bazı kişileri şehrin içine sokmamaktadır. Bu, niçin sokmuyor bunu? Dışarıdan gelen turistlerimize karşı şehir güvenliğini sağlamak için önlem alıyor. Öyleyse, bu türlü önlemleri… Çevreyi korumak açısından da, efendim, bu seraları, tarımı, turizmi korumak açısından da değişik projeler uygulanabileceği kanısındayım.

Bir de, Antalya’da sık sık elektrik kesintileri olmaktadır, bu elektrik kesintilerinden de insanlarımız çok mağdur olmaktadır.

Yine, Antalya’da yeni ürün ve yeni pazar sorunu ileriki yıllarda baş gösterebilir. Turizmin de tarımdaki ihracatın da yüzde 30’u Rusya’yla yapılmaktadır. Rusya’daki bir kriz bizim turizmimizi de tarımımızı da etkileyebilir. O nedenle, ihracatımızda ve tarımdaki ürünlerimizde daha yeni çeşitler, yeni pazarlar ve ihracatlar yapılarak çiftçimizin yüzü güldürülmelidir.

Bütün hemşehrilerimize geçmiş olsun der, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, Hükûmet adına Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker konuşacaklardır.

Buyurun Sayın Eker. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’yla yüce Meclisin huzurundayız.

Bu kanun tasarısının buraya gelmesinin sebebi şu: Daha önceden, yani ta 1926 yılından itibaren çıkan bazı kanunlar vardı, toplam 10 tane kanun. 1926, 1928, 1954, 1957, 1971, 1973, 1986 ve 2004’te çıkan kanunlar vardı.

Tabii, Avrupa Birliğiyle uyum çerçevesinde, biz, tarladan sofraya, gıda güvenliği kapsamında, bütün hayvancılıkla ilgili, bitkisel ürünlerle ilgili ve gıdayla ilgili ne kadar mevzuat varsa, hepsini bir tek mevzuat altında toplayan bir düzenleme yaptık 2010 yılında. Bu 2010 yılında çıkardığımız kanunla, aslında hayvan ıslahıyla ilgili konuları da düzenledik. Daha önceden hayvan ıslahıyla ilgili görev yapan birliklerin organizasyonu ve onlarla ilgili mevzuata, biz, ta 1926’da çıkan ilk kanun, daha sonra 2001 yılında çıkan kanundaki metnin aynısını koyduk. Daha önce dikkat çekmemiş, fakat 2010 yılındaki yaptığımız düzenlemenin ikincil mevzuatını yani yönetmeliğini Danıştay Anayasa Mahkemesine götürdü, Anayasa Mahkemesi de bu konuyla ilgili maddeleri iptal etti. Dolayısıyla, biz de bu meseleyi bir tasarıyla Meclisin huzuruna getirdik ki bundan sonraki hayvan ıslahıyla ilgili konuları ayrı bir yasal düzenlemeyle ve genel kanunun ruhuna uygun olarak düzenleyebilelim.

Buradaki husus şu değerli milletvekilleri: Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği 160 bin üye ve 81 il birliğiyle, Türkiye Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Merkez Birliği 262 bin üyeyle 80 vilayette, Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği 55 bin üyeyle 79 ilde, Türkiye Damızlık Manda Yetiştiricileri Merkez Birliği de 6.500 üyeyle 23 ilde faal. Yani, toplamda 500 bine yakın üreticinin teşkilatlanması sağlanacak ve hâlen faal olan 263 adet birliğin görev ve sorumlulukları bu şekilde bu tasarıyla belirlenmiş olacaktır. Her bir birliğin kullanımına açık ve uluslararası kabul ve izlenebilirliği sağlayacak, hayvanların ebeveyn ve kendi verimlerini içerecek, bunları kayıt altına alacak bir ıslah kayıt sistemi oluşacak. Kayıt sistemlerindeki her bir hayvan için “pedigree” düzenlenecek, her türlü hayvansal girdi tedarik edilecek ve damızlık hayvan pazar hinterlandı bu şekilde genişleyecektir.

Sonuç olarak, bu tasarıyla, uzun süreçli bir çalışma olan ıslah programlarıyla sürüden ayıklama yani “genetik ıslah”, “seleksiyon” dediğimiz suni tohumlamayla genetik kapasitenin artırılması sağlanmış olacaktır, birim hayvandan daha çok verim sağlanacaktır.

Aslında 28 vilayetteydi soy kütüğü kayıt durumu, şu anda 81 vilayette. Ön soy kütüğü de yine 81 vilayette. Geçen zaman içerisinde yani 2002’den bu yana soy kütüğüne ve ön soy kütüğüne kayıtlı toplam işletme sayısı 238 binden 955 bine çıktı. Dişi sığır sayısı… Ön soy kütüğü ve soy kütüğüne kayıtlı dişi sığır sayısı da 943 binden 7 milyon 118 bine çıktı. Tabii, bu kadar büyük bir popülasyonun kayıt altına alınmış olması, ön soy kütüğü ve soy kütüğüne alınmış olması, beraberinde Türkiye’de hayvan varlığının her bir bireyinden elde edilen ürünün artmasına yol açtı. Bu önemli bir konu. Tabii, bununla beraber şunu sağladık: Demin bazı sayın milletvekillerimiz dile getirdi, mesela yerli çeşitlerin geliştirilmesi, ıslah edilmesi, bunların koruma altına alınmasıyla ilgili, bunlarla ilgili de birçok çalışma yaptık. Mesela, yerel çeşitler başta olmak üzere genetik materyalin yani gen kaynağının, örneğin yerli karanın veya işte Anadolu’nun muhtelif bölgelerindeki diğer ırkların toplanması, muhafazası, kayıt altına alınması ve bunların üretimlerinin devamının teminat altına alınması, ekonomiyle, araştırma kurumlarıyla bunların sonuçlarının paylaşılması gibi birçok çalışma başlatıldı.

Biz gen bankalarında ve yetiştirici elinde üç ayrı şekilde muhafaza ediyoruz bu yerli gen kaynaklarımızı hayvancılıkta. 6 tane enstitümüzde 13 tane ırk ve 3 tane hat koruma altına alındı. Bunların tanımlama çalışmaları devam ediyor. İki: Yetiştiricilerin elinde bunu yapıyoruz yani vatandaşa diyoruz ki -yetiştiriciye- “Biz kaydedelim bunları, sen bunları muhafaza et, üret, çoğalt, sana bunun için para verelim.” Ve bu şekilde başlattığımız, 25 ilde 24 ırkın koruma çalışmaları bu şekilde sürüyor.

Bir de gen bankaları oluşturduk. Biri Lalahan Hayvancılık Merkez Araştırma Enstitüsünde, diğeri Gebze’de TÜBİTAK MAM Biyoteknoloji Enstitüsünde olmak üzere 2 tane gen bankası kuruldu hayvancılıkla ilgili. Burada 5 tane tür -yani sığır, manda, at, koyun ve keçi- 30 tane ırkta yaklaşık 90 bin örnek dondurularak muhafaza altına alındı. Bu, yüzlerce sene muhafaza edilebilecek durumda. Ayrıca, bugüne kadar 61 yerli evcil hayvan Tescil Komitesi tarafından tescil edildi. Bu özellikle genetik kaynakları ile ulusal strateji ve eylem planını biz hazırladık, 2015 yılında da bu hayvan gen kaynaklarına ait ve bununla ilgili bir ulusal strateji eylem planını hayata geçiriyoruz, onu özellikle paylaşmak istiyorum.

Su ürünleri kaynaklarının korunması ve tesciliyle ilgili yaklaşık 700 balık türüyle önemli bir biyolojik çeşitliliğe sahip olan Türkiye'de, biz, tescil çalışmalarını, 2012 yılında, yapmak üzere yönetmeliklerini oluşturduk. Burada iki tane ulusal komite oluşturuldu. İlk defa 4 tür tescil edildi. Bunlarla ilgili olarak da su ürünleri gen bankası ve biyoteknoloji merkezinin Trabzon’da yapımına başlandı. Burada su ürünlerini muhafaza edeceğiz.

Bitki gen kaynakları da aynı şekilde.

Halk Elinde Hayvan Islahı Ülkesel Programı’nda Küçükbaş Hayvan Islah Programı’nı biz 2005 yılında başlattık. 2006-2010 yılları arasında 13 ilde 500 yetiştiricide 12 ırkta 80 bin baş koyun ve keçiyle yürüttük ve bunlara tabii ödeme yapıyoruz. Proje 2014 yılı itibarıyla 60 ilde 6.500 yetiştiricinin elinde 28 ırkta ve yaklaşık 1 milyon baş hayvana teşmil edildi, koyun ve keçide sadece. Yetiştiriciye de 52 milyon TL bu iş için ödeme yapıldı. Projede ayrıca 24 üniversite ve 8 araştırma enstitüsünden 85 proje lideri ile 148 proje teknik elemanı görev yapıyor.

Anadolu mandasıyla ilgili yine bir çalışma yapıyoruz. Bunu da 2011 yılında 8 ilde başlattık. 2014 yılında 16 ilde 3.618 yetiştiricide 25 bin baş mandayla bunu yürütüyoruz, 18 milyon ödeme yaptık. Hayvan gen kaynaklarının korunması ve ıslahı için 2014 yılında toplam 75 milyon TL destekleme yapıldı, 2015 yılında da 76 milyon TL ödeme yapılacak. Tabii, bunlarla, bizim hayvancılıkta aslında önemli gelişme sağlandı, bunu da iki cümleyle sizinle paylaşmak istiyorum: Sığır sayısını, sığır varlığını 9 milyondan 14 milyona çıkardık. Koyun sayısını 25 milyondan 32 milyona çıkardık. Keçi sayısını 6 milyondan 10 milyona çıkardık. Küsuratları söylemiyorum. Toplam küçükbaşta da yüzde 33’lük bir artış söz konusu. Ama, süt üretimimiz 8 milyon tondan 18 milyon tona, tavuk eti üretimi yaklaşık 700 bin tondan 1 milyon 750 bin tona, yumurta üretimi 11,5 milyardan 16,5 milyara, bal üretimi 74 bin tondan 94 bin tona, su ürünleri yetiştiricilik üretimi de 61 bin tondan 233 bin tona çıkarıldı.

Bu yasa tasarısıyla birlikte, bu tasarı yüce Meclis tarafından kabul edildiği taktirde, Türkiye’de bu konuyla ilgili çalışan yüz binlerce yetiştiricinin örgütlerini, ıslah örgütlerini daha efektif bir şekilde oluşturmalarına, bunun daha sağlıklı şartlarda oluşmasına katkı sağlamış olacağız.

Ben bu…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Kadrolarla ilgili bir şey söyleyin.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Kadrolarla ilgili söyleyeyim. Şimdi, bu sene, 2014 yılı içerisinde biz yaklaşık 500 kişi almıştık. 2015 yılı için Maliye Bakanlığından bizim talebimiz 2 bin kadro. Maliye Bakanlığından bunu aldığımız takdirde de bunu hemen uygulamaya geçireceğiz, meslektaşlarımızı… Tabii, gönül ister ki hepsini istihdam edelim ama tabiatıyla herkesi Tarım Bakanlığında istihdam etme imkânı yok ama iş alanları açmak suretiyle… İşte, bu birlikler de onun için önemli çünkü aslında bu birlikler de, işletmeler de yine bu meslektaşlarımızı istihdam etmekte. Onların sağlıklı bir yapıda büyümesi meslektaşlarımızın istihdamını da kolaylaştıracaktır.

Ben hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Şimdi, şahsı adına söz isteyen Mehmet Erdoğan Adıyaman Milletvekili.

Buyurun Sayın Erdoğan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlı, Gıda ve Yem Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerine AK PARTİ Grubu ve şahsım adına söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarı, 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlı, Gıda ve Yem Kanunu’nda yer alan üretici birliklerine ilişkin düzenleme Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği için hazırlandı. Tasarıyla Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçeleri dikkate alınarak ıslah amaçlı yetiştirici birliklerinin kuruluşu ve tabi olacağı hükümler düzenlendi. 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun 10’uncu maddesinde, gerçek veya tüzel kişilerin hayvan gen kaynaklarının korunması, ıslahı, geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve pazarlama amacına yönelik özel hukuk hükümlerine tabi birlikler şeklinde organizasyonlar kurabilmesi, bu organizasyonların Kooperatifler Kanunu’na göre kurulan kooperatiflere sağlanan her türlü vergi ve harç muafiyetinden aynı koşullarla yararlanması, Bakanlığın hayvan gen kaynaklarının korunması, ıslahı, geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve belgelendirme gibi konularda bu organizasyonlarla iş birliği yapabilmesi ve bunların faaliyetlerini kontrol etmesi öngörülmekte.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu çalışmalarda etkin olarak görev alacak olan meslektaşlarımız, veteriner hekimler, özverili bir şekilde çalışmalarına devam edecekler. Ben buradan bütün veteriner hekimlerimize, tarım ve hayvancılığa, gıda güvenliğine, halk sağlığına verdikleri başarılı ve özverili katkılar, hizmetler için özellikle teşekkür ediyorum.

Malumdur ki beyaz, temizliğin, dürüstlüğün, doğruluk ve erdemin sembolüdür; gönül zenginliğinin, hoşgörü ve toleransın sembolüdür; hijyen ve temizliğin adıdır. Bu nedenlerle onu taşımak gerçekten zordur. Beyazı onurlu bir şekilde taşımak, gelecek nesillere ve yavrularımıza en kutsal mirasımız olsa gerektir. Meslektaşlarımızın kar-kış, yaz-sıcak, gece-gündüz, peşin-veresiye ayrımı yapmaksızın verdiği hizmetin bedelini ancak bu beyaz düşünceye sahip olanlar anlayabilir. Sırtında beyaz önlüğü, gönlünde beyaz duyguların hâkim olduğu meslektaşlarımızı ve bu mesleğin kutsal beyazlığını candan selamlıyorum.

Meslektaşımız olan Sayın Bakanımıza özellikle bir teşekkürü ifade etmek istiyorum. Veteriner hekimlerin sıkıntıları, özlük haklarının iyileştirilmesi noktasında gösterdiği katkılarından dolayı şahsım ve meslektaşlarım adına Sayın Bakanımız Mehdi Eker’e teşekkür ediyorum.

Ülkemiz, tarım noktasında sağlam bir duruş, iradeli, kararlı politikalar uygulanarak dünyada 11’inci sıradan 7’nci sıraya, Avrupa Birliğinde 4’üncü sıradan 1’inci sıraya, tarımsal millî gelirde 23,7 milyar dolardan alınan... Çalışmalar, etkinlikler, yapılan destekler, yoğun gayretlerle 62,7 milyar dolara yükseltilen tarımsal millî gelirimizle, yapılan çalışmalarımızla gurur duyuyoruz, iftihar ediyoruz ama bu yapılan çalışmaların insanımız için yetmediğine, çiftçimizin, insanımızın, veteriner hekimlerin, ziraat mühendislerinin daha fazlasını hak ettiğine inanıyorum.

1989 yılında İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesinden mezun olduğumuzda o yıl 250 veteriner hekim alınmıştı, AK PARTİ iktidarına varıncaya kadar veteriner hekim alımı görülmedi ama AK PARTİ iktidarında ve Sayın Bakanımızın destekleriyle Bakanlıkta veteriner hekimlerin sayısı artırıldı. Arzumuz, bunun daha da artırılmasıdır.

Teşekkür ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.27

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.43

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

653 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi, soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli Bakan, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da genellikle çiftçiye yönelik destek primi elektrik borcuna bağlı ve benim bilebildiğim kadarıyla siz bu paraları vatandaşın hesabına da aktarmamışsınız, Bakanlığın hesabında bekliyor ancak elektrik borcu olduğu için ödemeler yapılmıyor. Bakanlar Kurulu böyle bir karar almış ancak bu Bakanlar Kurulu kararı bildiğimiz kadarıyla hukuka, kanuna aykırı. Yani siz buranın ihalesini yaparken, özelleştirilirken bu alacak ve borçları bu şarta bağlamamışsınız; bağlamış olsaydınız belki bu elektrik idaresi daha yüksek bedellerle satılabilirdi. Bu, ihaleye fesat karıştırma suçunu teşkil etmez mi acaba?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 2015 yılı için Bakanlığınızın ziraat mühendisi, su ürünleri mühendisi, balıkçılık teknolojisi mühendisi, gıda mühendisi, veteriner hekim, tekniker ve teknisyen istihdam programı nedir? Bugüne kadar bu konuda Bakanlığınıza gelen talepler neden dikkate alınmadı? Maliye Bakanlığı mı bu işte gerçekten doğru söylüyor, yoksa sizin Bakanlığınızın müracaatları Maliye Bakanlığı tarafından kabul görmüyor mu? Bu konuyu bir açıklarsanız memnun olacağım.

İkincisi de: 30-31 Aralık 2014 tarihlerinde bilindiği gibi Kütahya ili Simav ilçesinde çok sayıda sera kar yağışı nedeniyle zarar gördü. Seraları zarar gören çiftçilerimizin zararlarının karşılanması, borçlarının ertelenmesi ve düşük faizli kredi temini konusunda Bakanlığınızın bir çalışması var mı? Bu konuda açıklama yapabilirseniz sevinirim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Halaman…

ALİ HALAMAN (Adana) – Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın Bakanımıza şöyle bir sorumuz var: Belki direkt kendiyle ilgili olmayabilir ama Ekonomi Bakanı olsun, Ticaret Bakanı, Gümrük Bakanı, Maliye Bakanı… Şimdi, bunun gitmesi var, gelmesi var. Bu narenciyenin hâli ne olacak? Kilosu dalında 20 kuruş, ne alan var ne satan var, yükleyen kamyoncu da Irak’a gidemiyor; kamyoncu da gitmiyor zaten, oradan gelen kamyona iş verirlerse veriyorlar. Bir narenciye ağacı en az on beş senede yetişir. İhracatın yaş meyve sebzede yüzde 50’sini teşkil ediyor. Hassaten rica ediyorum, yani Sayın Bakanımız bu konuyla bir ilgilensin, hâli ne olacak, ne yapacak?

Ben teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bal…

FARUK BAL (Konya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanın konuşurken çizdiği fotoğrafla Türkiye'nin gerçeği arasında ciddi bir fark var. Bu fark iki nedenle ortaya çıkmıştır. Birincisi: Türkiye, Sayın Bakanın zamanında saman ithal eden bir ülke hâline gelmiştir. İkincisi de: Tarım Bakanlığındaki bir yemekte gıda zehirlenmesi olmuştur. Bu, tarımdaki üretim ve verim düşüklüğünün işaretidir. 10 binlerce ziraat mühendisi, gıda mühendisi, su ürünleri mühendisi ve veteriner hekimler ve bunların teknisyenleri atama için sıra bekliyor. Sayın Bakan bunları atamamak suretiyle Türkiye’deki tarım ve hayvancılık sektöründeki verim düşüklüğünün müsebbibi olduğunun farkında mıdır?

İkincisi de: Sayın Bakanın verdiği rakamlara göre Türkiye’de her şey güllük gülistanlık. Bu büyük şirketler için ve yandaşlar için geçerli olabilir. Örneğin, Konya’daki tarım işletme müdürlüklerine ait tesisler kimlere satılmıştır, kimlere kiralanmıştır, kaç paraya kiralanmıştır? Bu konuda bilgi verirse memnun olurum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Dedeoğlu…

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, Türkiye’de de, Kahramanmaraş’ta da tarım ve hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımızın şu anda durumları hiç iyi değil. Sebebi de tarım ve hayvancılıktaki girdilerin çok yüksek olması; artı, bu üretimi yapan vatandaşlarımız ürünlerini de istediği fiyata satamamasından dolayı çok büyük sıkıntı içerisindeler. Bu çiftçilerimizin ve hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımızın, bankalara, özellikle Ziraat Bankasına ve tarım kredi kooperatiflerine borçları var. Şu anda birçok telefon, mesaj ve bu konuyla ilgili bizimle görüşmek isteyen ve buraya gelen, Ankara’ya kadar gelen vatandaşlarımız var. Bu sıkıntılarını, bu borçları yapılandırmayı düşünüyor musunuz? Tarım ve hayvancılığın daha iyi noktalara gitmesi konusunda nasıl yardımcı olmayı düşünüyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Doğru… Sayın Doğru yok.

Sayın Öz…

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Bakanım biraz önce sizinle de konuşmuştum bölgem Manisa’daki ÇKS sisteminin düzgün çalışmamasıyla ilgili, sizin bilgi vermenizi istiyorum. ÇKS sistemi düzgün çalışmadığı için bir aydır ÇKS’den sonuç alamayan çiftçilerimiz olduğunu, sizinle konuştuktan bir dakika sonra tekrar teyit olarak aldım. ÇKS sisteminin Tarım Bakanlığına hangi yöntemle, bu programın hangi yöntemle alındığını öğrenmek istiyorum ve bu sistemin şu anda çalışıp çalışmadığıyla ilgili kontrolünü nasıl yaptığınızı öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, buyurun.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Şimdi -Sayın Tanal galiba dışarı çıktı veya ileride- elektrik borçlarıyla ilgili husus: Zaten uygulama aslında şu anda yargı kararıyla o mevzuat yürütmesi durdurulduğu için onunla ilgili şu anda vatandaşların -eğer hak etmişlerse- tarımsal destek ödemeleri kendilerine yapılmakta.

Sayın Işık 2015 yılındaki alımlarla, özellikle ziraat mühendisleri ve diğer teknik personel alımlarıyla ilgili planı sordu. Biraz önce aslında kürsüde de dile getirmiştim, biz, Maliye Bakanlığından bu yıl için 2 bin kadro talebinde bulunduk. 2014 yılında yaklaşık 500 civarında bizim kadromuz vardı. Şimdi, tabii, o imkânlarla alakalı; Kemalettin Bey, siz eski personel genel müdürüsünüz, onları bilirsiniz. Dolayısıyla o kadrolar Maliye Bakanlığının ve ilgili diğer birimlerin vereceği kadro ölçüsündedir. Biz, o alımları gerçekleştireceğiz.

Sel felaketi, yoğun kar yağışı vesaireyle ilgili, doğal afetlerle ilgili, malum, biz geçen sene, 2014 yılı içerisinde bütün bir yıl için 31 Aralığa kadar geçerli olmak üzere bir borç yapılandırması, daha doğrusu borç ertelemesi kararnamesi çıkarmıştık fakat ocak ayında tabii meydana gelen ve birçok vilayette, gerek Ege’de gerek Akdeniz’de gerek Eskişehir Sarıcakaya bölgesinde, Bursa’da, buralarla ilgili biz bir tespit yaptık, ayrıntılı hasar tespiti üzerinde çalışıyoruz. Oradaki sıkıntı şu büyük ölçüde ki bizim tespitimiz, 17 bin dönüm kadar bir örtü altı, aslında bunlar sera değil maalesef… Sera olsa zaten sigorta kapsamına girer, bütün bu risklerin tamamı sigorta kapsamında. Sigortanın da parasının yarısını biz ödüyoruz ama vatandaşlarımız ya hazineye ait bir arazi işgal etmiş, ecrimisil ödediği için sigorta yapmıyor veyahut sahip olduğu o üretim yaptığı yer çok basit, iptidai, bir naylon germe suretiyle yapıyor. Böyle olunca da, tabii, sigorta şirketleri bunu sigortalamıyor ama sonuçta bunlar bizim vatandaşlarımız. Yani biz, tabii öncelikle onların sigortanın gerektirdiği vasıflara sahip yapılar kurmasını temin ediyoruz. Bu sene bununla ilgili bir özel destekleme sistemi üzerinde çalışıyoruz. Yani vatandaşlarımıza diyeceğiz ki: Bu kadar iptidai, hani basit, naylon germe şekliyle yapmayın, gelin şunu doğru dürüst bir sera yapın, biz de bunun bir kısmını destek olarak ödeyelim, biz de destek verelim ve böylece daha sağlıklı, daha mukavim, sigorta şirketinin sigorta edebileceği hâle getirelim ki bunu bu şekilde yaptırabilelim. Bunun üzerinde çalışıyoruz.

Tabii, borç ertelemesiyle ilgili olarak da yine bir çalışmamız var ama bütün bu risklerin tamamı sigorta kapsamında. Şimdi bizim aslında yapmak istediğimiz -ki siz de, herkes, Meclisin bütün üyeleri bunu istiyor- herkes ister ki aslında sigorta sistemini yüzde 100 hayata geçirelim ve bunun için de parasının yüzde 50’sini veriyoruz ama burada biraz kültürel sebeplerle, biraz çaresizlikten, biraz bilgisizlikten… Yani o yapılar gerçekte sigorta sistemine girmiyor. Onlarla ilgili olarak da biz ekonomiden sorumlu hazine Bakanlığımızla ve ilgili Maliye Bakanlığımızla da o konudaki çalışmalarımız var yani bakanlık olarak biz, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı olarak bu ocak ayında geçen yirmi altı gün içerisindeki felaketlerle ilgili ayrıntılı çalışma yapıyoruz, onu paylaşayım.

Sayın Halaman’ın narenciyenin durumuyla ilgili… Ben onu da yine tabii… Kendisi de zaten söyledi çünkü gerek bunun dışarıda pazarlanmasının kolaylaştırılması gerek tabii bu bizim pazar ülke olarak gördüğümüz Rusya Federasyonu’ndaki malum ekonomik problemler, o bir miktar etkiledi, biraz Orta Doğu’daki gelişmeler vesaire etkiledi bu sene. Toplamda baktığımızda, tabii, bu narenciye üretimi de, üretim miktarı da bir miktar etkiliyor. Sonuçta, ilgili arkadaşlarımızla ben konuyu görüştüm, narenciyecilerle de görüştüm. İlgili bakanlarımızın da… Hani, onlar ne yapabilir bu konuda? Özellikle Ekonomi Bakanlığı, dış ticaret cihetiyle bunu yapıyoruz.

Şimdi, Sayın Bal bizimle ilgili iki tane husus söyledi. Önce şunu söyleyeyim: Şimdi, tek başına bir ürünü ithal etmek veya ihraç etmek gerçekten bir gösterge değildir ama size şunu söyleyeyim: Mesela 2014 yılında Türkiye 13 bin ton saman ihraç etti, bin ton da ithal etti. Yani, ithal ettiğinin 13 katı daha fazla ihraç etti. Siz mesela bunu söylemezsiniz…

FARUK BAL (Konya) – Sayın Bakan, şimdi, bakın…

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Şimdi, bakın, müsaade edin tamamlayayım, ne olur. Ben sizi dinledim ama, müsaade edin. Siz bir şey söylediniz. Yani, ikide birde bunu söylüyorsunuz. Şimdi, bakın, bu doğru değil. Şundan dolayı: Bir kere, saman, üretilen bir şey değil ki… Saman, sonuçta, saptan… Vatandaş anızları biçiyor, Türkiye’de 30 milyon ton civarında sap elde ediliyor; 30 milyon ton. Yani Türkiye’nin ihtiyacının 3 katı, 5 katı. Buradaki mesele şu: Yani, bazı vatandaşlarımız iki sene önce bir bölgede uyanıklık yapmış, almış bunu, toplamış, bazı yerlerde de tedbirsizlik yapmışlar, onlar da yeteri kadar almamışlar, onlar bunu yüksek fiyata satmaya kalktılar. Biz, karaborsaya düşmesin ve vatandaşlar yüksek fiyata maruz kalmasın diye o bölgede, Kars-Ardahan bölgesinde dedik ki: “Yani, mesela, Aydın’dan veya işte, ne bileyim, Orta Anadolu’dan oraya göndermenin maliyetiyle komşu bir ülkeden, örneğin Gürcistan’dan oraya getirmenin hem süresi hem maliyeti çok daha…”

FARUK BAL (Konya) – Bulgaristan’dan ithal ettiniz Sayın Bakan, Bulgaristan’dan.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Yo.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Buğdayla ilgili değil mi Sayın Bakan, lütfen… Buğday alanları daralmış, ithal ediyor.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Şimdi, dolayısıyla, her hâlükârda ihraç edilen, ithal edilenden çok fazla. Önce bunu düzeltin. Bu bir ölçü değil. Bunu yaparsanız o zaman derim ki ben de: Bu tamamen demagojik bir şey. Ölçü değil. Türkiye de şu anda 1.600’e yakın ürün dünyaya ihraç ediyor ve bu son on yıl içerisinde bunların sayısında ciddi bir artış oldu. Bu kadar değildi. 1.400 küsurlardan 1.500 küsurlara yani 1.600’e yaklaştı. Dolayısıyla dengesine baktığımız zaman da Türkiye burada, öyle bir ihtiyacı da yok, öyle bir şey yok ama şu değil: Burası serbest ticaret yapılan bir ülke yani burada binlerce ürün ithal edilebilir, ihraç edilebilir. Bu, yokluktan, muhtaç olmaktan veya ona mahkûm olmaktan dolayı değildir. Bütün dünyanın gelişmiş ülkelerinde de bu durum bundan farklı değil. Bütün gelişmiş ülkeler ithalat da yapar, ihracat da yapar. Bu, bu manada ölçü olarak alınabilecek bir şey değil.

Sayın Bal’ın söylediği bir diğer husus…

FARUK BAL (Konya) – TİGEM var efendim. TİGEM Konya’da kime satıldı, kime kiralandı, kaça, yandaşlara mı?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Yok, TİGEM, yakında Konya’da bir ihaleye falan çıkmadı. Orada…

FARUK BAL (Konya) – İhalesiz mi verdiniz efendim?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Yok, mahallî olarak -müsaade edin- bazen gelip orada ya tohum üretmek için, sözleşmeli üretimle vesaireyle eğer oradaki işletme… İşletmeden bir miktar arazi bir yıllığına kiralanabiliyor. Dolayısıyla onların ismini vesairesini, ne şekilde olduğunu istiyorsanız da sizlere ben onları ulaştırırım.

FARUK BAL (Konya) – İki cümle söylememe müsaade edin. Bir: TİGEM’in işletmesini devralan kişinin 200 tane kuyu açtığı Konya’da konuşuluyor.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Şimdi, konuşuluyor… Onu inceleyelim, beraber inceleyelim, beraber inceleyelim.

FARUK BAL (Konya) – Kırk dokuz yıllığına kiraya verildiği söyleniyor.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın vekilim, beraber inceleyelim, kim yanlış yaptıysa hesabını soralım.

FARUK BAL (Konya) – Üç: Bunun AKP’nin bir eski vekili olduğu da söyleniyor.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Efendim?

FARUK BAL (Konya) – AKP’li bir eski vekile verildiği de söyleniyor.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Şimdi bana lütfeder o bilgileri verirseniz

FARUK BAL (Konya) – Siz bana söyleyin, ben onları Konyalılara anlatayım. Bunun için bana doğruyu söyleyin ki ben de Konyalılara anlatayım.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Ben de onları inceleyeyim. Bana o bilgileri verin, kimse…

FARUK BAL (Konya) – Verdim işte.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Hayır ama öyle, o şekilde değil. Bana verin, deyin ki: “İşte, şu kişiye verilmiştir.” Ben onu inceletirim. Verilmiş mi, verilmemiş mi, nedir, ne değildir? Size de bilgi sunayım.

FARUK BAL (Konya) – Daha açık nasıl söyleyeyim? Diyarbakırlı eski bir AKP milletvekili.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Eski bir AKP milletvekili olması eğer hukuk içerisinde bir şey yapılmışsa mani teşkil etmez.

FARUK BAL (Konya) – Değilse ayrı konu da, niçin…

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Yani biz hukuk dışılıkla, kanun dışılıkla mücadele edeceğiz, beraber, siz de, biz de.

FARUK BAL (Konya) – Efendim, biraz önce “İhaleye çıkmadık.” dediniz. İhaleye çıkmadan verilmek demek ne demek?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Hayır, hayır, bir dakika… Bir dakika… Benim bir tane kelimemi ağzımdan alıp da “Siz şöyle söylediniz.” demeyin lütfen.

FARUK BAL (Konya) – Siz söylediniz.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Bir dakika… Siz dediniz ki “TİGEM çiftliklerinin uzun vadeli kiralanmasını…” ben anladım. Biz Konya’da 4 tane, Polatlı’dan Konya’ya kadar giden, 4 tane orada, Polatlı, Altınova, Gözlü ve Konuklar tarım işletmelerimiz var. Bu işletmeleri biz ihaleye çıkmadık, anlatabildim mi? Yani, dolayısıyla, bunların uzun vadeli olarak orada kiralanması söz konusu değil zaten. Ne olabilir? Ben onu da tamamen faraziye olarak söylüyorum. Onu inceleteceğim sizin söylemeniz üzerine.

FARUK BAL (Konya) – Lütfedip de cevap verirseniz memnun olurum.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Şu, şöyle olabilir: Bazen diyelim ki Gözlü’de, Konuklar’da, orada bazen gelip vatandaşlar, bölgedeki çiftçiler, işte, 100 dönüm, 200 dönüm, 300 dönüm, neyse bir şeyi bir yıllığına kiralayabiliyor. Böyle bir şey ise eğer bahsettiğiniz, bilmiyorum, öyle bir şeyden bahsediyorsanız onu inceleteceğim, size de bilgi veririm, hiç merak etmeyin.

FARUK BAL (Konya) – Peki, teşekkür ederim.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Yani orada bir şey yok. Bir şey daha söylediniz, işte, “Bakanlıkta gıda zehirlenmesi falan…” dediniz, öyle bir şey olmadı, doğru değil. Hayır, gülmeyin, doğru değil. Ben size sadece bunu söylüyorum.

FARUK BAL (Konya) – Bütün gazeteler yazdı.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Yok efendim, gazetelerin her söylediği doğru değildir.

FARUK BAL (Konya) – Sizin tekzip etmeniz lazım Bakanlık olarak.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Siz gazetelere gönderilen tekzipleri okumuyorsunuz, tamam mı, ama gazetelerde yayınlanan tekzibi veya gönderilen tekzibi dikkate almıyorsunuz da gazetede birinin yazdığı şey…

Bizim Bakanlığımız… Ha, olamaz mı? Olabilir. Her yerde olabilir ama böyle bir şey yok.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Önder Matlı zehirlendi.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Böyle bir şey yok, doğru değildir. Doğru değildir Sayın vekilim.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Hayır, Önder Matlı zehirlendi.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – “Doğru değildir sayın vekilim.” diyorum size. Yani o bilginizin kaynağı neyse, emin olun o doğru değil.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Bakan, bunu bütün gazeteler yazdı.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Doğru değil, hayır.

FARUK BAL (Konya) – Bu mevzu bu Mecliste de konuşuldu.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Yok. Efendim, konuşulan her şey doğru değildir. Yani yapmayın. Ben size “Doğru değil.” diyorum, böyle bir şey yok. Olmadı da hiçbir zaman. Olabilirdi ama olmadı; yok öyle bir şey. Olmayan bir şeyi, siz şimdi beni bununla… Bakın, bu kadar vaktimizi bununla harcıyoruz. Ben size sadece bunu söylüyorum. Yani bunun üzerinden, işte “Sizin Bakanlığınızda gıda zehirlenmesi oldu.” yok “Saman ithalatı yapıldı.” Ben bunu hani şöyle isterdim: Sizin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum Sayın Bakan, çünkü sürenizi başka şeye harcadınız.

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın Bakan, bizim sorularımıza cevap vermediniz.

BAŞKAN - Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 5’inci maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Muharrem Varlı, Adana Milletvekili.

Buyurun Sayın Varlı. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUHARREM VARLI (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında bu yasa, uzun zamandan beri çıkması gereken, beklenen bir yasaydı. Bu yasayla ilgili grubumuz olarak muhalefetimiz yok; ancak bu, muhalefetimiz yok diye Tarım Bakanlığının tarım politikaları ve hayvancılık politikalarına da muhalefetimiz yok anlamına gelmez. Tarım Bakanlığının tarım ve hayvancılık politikalarıyla alakalı da birçok muhalefetimiz var, onları da sizlerle ve televizyonları başında bizleri izleyen değerli milletimizle paylaşmak istiyorum.

Şimdi, bir dönem büyükbaş hayvancılıkta yaşanan kriz neticesinde Ziraat Bankası vasıtasıyla dişi düve alımını, dişi düve beslemeyi ve dişi düveden yeni oluşumlar, yeni çiftlikler kurmayı planladınız. Faiz oranlarında çok değişiklik yapıldı. Birdenbire bu damızlık düvelerin fiyatları 7 bin liraya kadar yükseldi yani eski rakamla 7 milyar liraya kadar yükseldi. Daha sonra bu faiz oranlarında yeniden bir değişiklik yapılınca bu düvelerin fiyatı 2.500 liraya kadar yani eski rakamla 2,5 milyara kadar geriledi. Dolayısıyla, danasıyla, anasıyla, sütüyle her şeyiyle birlikte sattığınız zaman, almış olduğunuz fiyatı zaten karşılamadı bu düveler. Dolayısıyla vermiş olduğunuz sıfır faizli kredinin de hiçbir anlamı olmadı. Dolayısıyla çiftçi ve köylü sizin bu politikanızdan dolayı aşırı derecede zarar gördü ve netice itibarıyla o güzelim dişi hayvanlar, doğurgan hayvanlar etliğe, kesime gönderilmek zorunda kaldı. Çünkü çiftçi Ziraat Bankasına borcunu ödeyemeyince ne yapmak zorunda? Hayvanını kestirmek zorunda ki borcunu ödeyebilsin. Dolayısıyla o güzelim hayvanlar, birinci derecede süt verebilen damızlık hayvanların hepsi kesime gitmek zorunda kaldı. Bu, yanlış bir politikaydı. Dolayısıyla bu politikayla hem çiftçimizi hem de hayvancılık yapan insanlarımızı mağdur ettiniz.

Yine, hayvancılık yapan üreticilerimizin genel bir sıkıntısı var: Özellikle yem çok aşırı pahalı. Bugün 1 torba yem 50 TL, yani kilosu 1 liraya geliyor. Süt ne kadar? Dişi hayvanlar için söylüyorum bunu. Süt de 80 kuruş ila 110 kuruş arasında değişiyor. Yani soğuk süt tankınız varsa, soğuk süt tankı yaptırmışsanız 90 kuruşa, 1 liraya kadar sütünüzü verebiliyorsunuz ama soğuk süt tankınız yoksa 80 kuruş hatta 70 kuruşa kadar geriliyor süt. Soğuk süt tankını yaptırmak için ne kadar paraya ihtiyaç var? 50-60 bin lira gibi bir rakama ihtiyaç var. Dolayısıyla böyle 50 baş, 100 baş hayvan besleyen çiftliklerin bu soğuk süt tankını yaptırmaları da mümkün değil. Zaten, baktığımız zaman, yemiyle, çobanıyla, işçiliğiyle, elektriği ve suyuyla hepsini bir hesapladığımız zaman… Ben şöyle kabataslak bir hesap yaptım: 1980 yılından beri bizzat hayvancılığın içerisinde tarımla uğraşan bir arkadaşınız olarak şöyle kabataslak bir hesap yaptım: Şimdi, dişi hayvanlarda en verimli süt veren hayvanın ortalaması en iyi 25 kilodur yani 30-40 kilo rakamlarından filan bahsediliyor ama bunlar afaki rakamlar. Öyle 30 kilo, 40 kilo süt veren çok inek yok. Ortalaması 25 kilogramdır iyi süt veren ineklerin.

Şimdi, ortalama 25 kilo süt veren bir ineğin yem masrafını, çoban masrafını, elektriğini, suyunu, işçiliğini koyduğunuz zaman onunla aylık 100 baş üzerinden, 100 hayvan üzerinden hesabını yaptığınız zaman ayda 600 bin lira gibi bir masrafınız oluyor ama bunun karşılığında danasıyla, sütüyle birlikte bir yılda -satmış olduğunuz yani- elinize geçen para 500 bin lira gibi bir rakam. Yani, bir çiftçinin 100 başlık tesiste 100 bin lira zararı var bir yılda. Hesaplar ortada, bunu isterseniz sizinle de paylaşabilirim, hiç bu konuda sıkıntım yok ama siz buraya kürsüye geldiğiniz zaman her şeyi tozpembe anlatıyorsunuz sanki çiftçilerimiz, köylülerimiz hâlinden çok memnunlarmış gibi. E, hâlinden çok memnunlarsa niye bu kadar çok şehrin varoşlarına göç oluyor?

Yine, erkek hayvanla alakalı, erkek besi hayvanıyla alakalı bir kabataslak hesap yaptım. Şimdi, yine, 100 baş üzerinden değerlendirme yaptım. Yemi, çobanı, işçiliği, elektriği, suyu ve hayvan alımıyla birlikte hesap ettiğiniz zaman 100 baş hayvanın maliyeti 535 bin lira gibi bir rakam.

Yine, iyi bakarsanız, iyi beslerseniz, eğer zayiat vermezseniz… Çünkü bunların içerisinde en az birkaç tane de zayiat veriyorsunuz, hayvanlar hastalığı çabuk alabiliyorlar, telef oluyorlar. Dolayısıyla, birkaç tane zayiat verdiğiniz zaman bu söylediğim rakamları bulmanız da mümkün değil. Eğer iyi bakarsanız ortalama kesim yaptırdığınız zaman bir erkek hayvandan alacağınız karkas et 280 kilo ila 300 kilo arasındadır.

Şimdi, bu rakamlarla hesap ettiğiniz zaman, bugünkü kesim fiyatlarıyla hesap ettiğimiz zaman 560 bin lira gibi bir para elinize geçiyor yani bir yılda çiftçi 100 tane büyükbaş hayvan beslerse ve zayiat vermezse, telef etmezse ancak eline 25 bin lira gibi bir para geçiyor. Ne kadar komik bir rakam değil mi? Bir yıl o hayvanlara bakacaksınız, yem vereceksiniz, gözünüz gibi bakacaksınız, hastalandırmadan bakacaksınız, ancak 25 bin lira para kazanacaksınız 100 baş hayvandan.

Şimdi, arkadaşlar, böyle, bu şartlarla hayvancılık yapmak, para kazanmak mümkün değil. Onun için hayvancılık teşviklerini yaparken çiftçinin fikrini almak lazım, o yörede hayvancılık yapan insanların fikrini almak lazım. Eğer biz bu fikirleri almadan kafamızdan işler yaparsak hep çiftçinin ve köylünün, hayvancılık yapan insanların zararına iş yapmış oluruz. Netice itibarıyla da ortaya çıkan tablo budur.

Şimdi, bakınız, çiftçi bir yıl o hayvana gözü gibi bakıyor. Aşısını kendisi yapıyor, yemini kendisi veriyor çobanla beraber, her şeyini yapıyor, götürüyor, kestirecek; bakın, hiç emeği olmayan insanlar o hayvanın kafasını alıyor, derisini alıyor, bağırsağını alıyor, sakatatını alıyor, çiftçi sadece karkas ete kalıyor, sadece karkas ete kalıyor. İşte, onun için çiftçi bir şey kazanamıyor, üretici aracıya çalışıyor, ara iş yapan insana çalıyor. Bunu da önlemenin yollarına bakmak lazım. Eğer hayvancılık yapan insanlarımıza para kazandırmak istiyorsak bunları başarmamız lazım. Başaramazsak eğer biz insanlarımıza, üreten insanlarımıza zarar vermiş oluruz.

Yine, Sayın Bakan, bu pamuk üreticilerinin durumu ne olacak? Bir önceki yıl 1,8 TL’ye sattığımız pamuk yani eski rakamla 1 milyon 800 bin liraya sattığımız pamuk bu sene 1,2 TL’ye yani 1 milyon 200 bin liraya düştü, onu da nazla tuzla satıyoruz. Ya yani biraz insaflı olur insan. Pamuk hakikaten endüstriyel bir bitki, pamuk istihdam sağlayan bir bitki. Pamuk bizim ülkemizde geçmiş dönemlerde dünyaya en fazla ihraç ettiğimiz ürünlerden bir tanesi ama şu anda ne yazık ki dünyanın en büyük pamuk ithalatçılarından birisi hâline geldik. Çin, bir yıl önce pamuk ithalatını yasakladığını ilan etti ve dünya piyasaları birdenbire düştü. Siz niye bunun tedbirini almadınız, niye fon koymadınız? Daha yeni fon koydunuz. İş işten geçti. Pamuk çiftçinin elinden çıktı, üreticinin elinden çıktı, aracının eline geçti. Gerçi aracı da perişan şu anda da, aracı da balyayı satamamakla şikâyetçi o da. Ya, şimdi, bu pamuğu çiftçinin ekmesi lazım, bu pamuğu çiftçiye ektirmemiz lazım. Her yıl mısır, her yıl buğday, her yıl soya fasulyesi olmaz. Ben çiftçiyim, toprağın içerisinde büyüdüm, eğer tarladan verim almak istiyorsanız bir yıl değiştirmeniz lazım. Pamuk ekmeniz lazım ki o tarla bir yıl sonra mısır ektiğinizde verim yapsın. Siz bunların hiç birini bilmiyorsunuz. E, mısır. Mısır da, yarın bir gün pamuk ekilen alanların hepsine mısır ekildiği zaman… Ülkenin ihtiyacı belli 5-6 milyon ton, bilemediniz 7 milyon ton mısır ihtiyacınız var. Her sene açıyorsunuz önünü 1-1,5 milyon ton da mısır geliyor dışarıdan, etti mi 8-9 milyon ton? Şimdi, nereye gidecek bu mısır? Ondan sonra mısır ayak altına düşecek, mısır üreticileri perişan olacak. Dolayısıyla pamuk üreticilerini desteklememiz lazım. Bu primi bir an önce yatırmanız lazım Sayın Bakan. Bakın, Rıza Zarraf’ın paraları bilmem kaç gün şeyde kaldı diye ne kadar faizini ödediniz Rıza Zarraf’a. Ya, çiftçi hak etmiyor mu Rıza Zarraf kadar kardeşim ya, çiftçi hak etmiyor mu Rıza Zarraf kadar? (MHP sıralarından alkışlar) Arttırın bu primleri, çiftçi pamuk eksin, ve bu ektiği pamuktan da para kazansın, ülke kazansın.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Levent Gök, Ankara Milletvekili.

Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 653 sıra sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında söz aldım, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Şu anda bizi izlemekte olan bütün yurttaşlarımızın da gördüğü gibi bir muhalefet partisi olarak hem Cumhuriyet Halk Partisi hem de diğer muhalefet partileri önemli bir konuda, tarımı, hayvancılığı ve üreticileri ilgilendiren bir konuda iktidarın getirmiş olduğu tasarıda destek veriyor. Bunun bir anlamı var. Bunun değerlendirmesinin iyi bir şekilde yapılması gerekiyor. İktidar sözcüleri her çıktığında “Bizim her yaptığımıza karşı çıkıyorsunuz.” diye bizleri suçluyorlar.

Bakın, değerli yurttaşlarım, çiftçilikle uğraşan, hayvancılıkla uğraşan, arıcılıkla, diğer bütün ürünlerle uğraşan yurttaşlarımız; bir muhalefet partisi olarak, sizin çıkarlarınıza, kanun ve Anayasa çerçevesinde uygun olan yaklaşımlarda, biz tereddüt etmeden iktidara destek oluyoruz. Bunda bir sıkıntı yok. Bu, siyasetin itibarının güçlenmesi, siyasetçi kurumunun ve siyasetçiye olan güvenin de artması açısından önemli.

Elbette, biz, toplumun bütün katmanlarının çıkarlarını ilgilendiren konularda niçin iktidarın karşısında olalım? Ama iktidar, muhalefetin karşısında, ondan dolayı.

Söylediğimiz her türlü haklı eleştiriyi göz ardı eden, “Bunu yaparsanız Anayasa Mahkemesi iptal eder.” dediğimiz zaman sözümüzü dinlemeyen, haklı gerekçelerle ortaya koyduğumuz bütün önerileri reddeden iktidar grubuna seslenmek istiyorum: Bakın, muhalefet, kamuoyu duyarlılığını, üreticilerin çıkarlarını ve toplumun bütününü ilgilendiren yasalarda, haklılık oranında, tüm desteğini vermektedir. Bunu bütün yurttaşlarımızın böyle bilmesini isterim.

Elbette üreticiyi güçlendirmek durumundayız. Üreticileri, bu hâliyle dahi değil, daha da güçlendirmemiz gerekiyor. Üreticiler Türkiye’de ne kadar güçlü olursa, ne kadar güçlü bir sivil toplum örgütü olarak karşımıza çıkarsa, onların da iktidarlar karşısında söz söyleme olanakları artar. Taban fiyatlarının belirlenmesinde, kimi ürün desenleriyle ilgili fiyatların belirlenmesinde üretici birliklerinin güçlü olması gerekiyor. Biz bunu arzu ediyoruz. Demokrasi böyle gelişir. İktidarın yön verdiği uygulamalarla değil, onun belirlediği politikalarla değil, onun belirlediği fiyatlarla değil, tam tersine nasıl işçi-işveren ilişkisinde bir sendika- işveren ilişkisi varsa tarımda da böyle olmalılar. Tarımdaki üreticiler güçlenmelidir. Bugün, gerçekten üreticilerimiz, tarımda, hayvancılıkla uğraşanlar toplumumuzun en güçsüz sınıfını oluşturmaktadırlar. Örgütlenmelerinden aldıkları güç demokraside aranan güçlerden değildir değerli arkadaşlarım. Yeterli bir baskıyı oluşturamıyorlar, fiyatlarını istedikleri gibi alamıyorlar. Ürettikleri malı değerleriyle istedikleri gibi satamıyorlar. Çok para harcıyorlar, az para kazanıyorlar ve bu yüzden uygulanan politikalarla Türkiye’de tarım bitmiştir, hayvancılık bitmiştir. Bunu ayağa kaldırmamız gerekiyor.

Ben Ankara milletvekiliyim. Sayın Bakan, Ankara’nın ilçelerini, köylerini dolaşıyorum; Haymana, Polatlı, Koçhisar, Evren, Balâ. Bütün bunlara baktığımız zaman -daha on yıl önce gezdiğimiz zaman- daha fazla olan hayvan sayısının azaldığını görüyoruz. Tarımda artık neredeyse göçten dolayı, köylerini terk eden evlerden dolayı ekim yapılamayan köyler vardır Sayın Bakan. Bunları ayağa kaldırmak durumundayız. Tarım Türkiye'nin en önemli girdilerinden bir tanesidir, gelirlerinden bir tanesidir. Bunu ayağa kaldırmak hepimizin görevidir, bir millî görevdir. Bu millî görevde iktidar, muhalefet, hepimiz, bakın, işte birleşiyoruz.

Değerli arkadaşlar, bunu yaparken ülke çıkarları açısından birleşiyoruz. Siyasetin itibarının artması ve ülkedeki siyasetçiye duyulan güvenin artması açısından bu desteği sizlere veriyoruz. Umarız, bunun kıymetini bilirsiniz. Ama sanmayın ki bu verdiğimiz destek başka alanlarla sınırlı değildir.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, değerli milletvekilleri, sevgili yurttaşlarım; yolsuzluklar karşısında duyarlıyız. Türkiye’de yolsuzlukların kökünün kazınması gerekiyor. Türkiye’de yolsuzlukların üzerine giden bir parlamento çok daha saygın bir parlamento olur. Bunu, maalesef, geçen hafta gerçekleştiremedik. Ülkemizin en önemli yolsuzluk operasyonlarının belgeleriyle, delilleriyle ortaya konduğu bir dosyada Parlamento gereğini yapamadı. Parlamentonun saygınlığını artırmak bununla da ilintilidir. Böylesine yolsuzluk dosyalarının konuşulduğu bir Parlamentoda bizler istiyoruz ki yolsuzluklar olmasın; kamu kaynakları, milletin kaynakları üreticiye, tüketiciye, halkımıza doğrudan yansısın. Bunun hesabını soramadık ama bakın, iktidar partisindeki kafa karışıklığı onları hangi noktaya getirdi.

Değerli milletvekilleri, sevgili yurttaşlarım; 17-25 Aralık operasyonları başladığı zaman 4 bakan istifa etti bu Türkiye’de, karşımda bulunan iktidar partisinin mensupları içinden. O zamandan bu zamana değin bir algı operasyonu yürütülmeye ve bunların, bu operasyonların bir darbeyle… İktidar partisine bir darbe yapıldığı iddia edildi bugüne kadar ve hâlen de Başbakan bu söylemlerini sürdürüyor. Eğer siz söylemlerinizi böyle geliştirir ve bütün tezlerinizi bunun üzerine kurarsanız, bakın, işin içinden çıkılmaz bir hâle gelirsiniz.

Geçtiğimiz hafta yaptığımız oylamada Mecliste AKP’nin bir kısım sayın milletvekilleri farklı davrandı ve hepinizin bildiği gibi, yine, öyle davranan milletvekilleri bazı milletvekillerinizin “İhanettir.” şeklindeki suçlamalarına hedef oldular. Şimdi, ben bir muhalefet partisi milletvekili olarak sizlere sormak durumundayım değerli arkadaşlar ve bunun cevabını beklemek durumundayım; sizler bunları darbecilikle eş anlamlı tutarsanız, içinizden aksi yönde davranan milletvekilleriyle ilgili ne yapacaksınız? Yani eğer bu operasyonlar bir darbe operasyonu ise o günkü oylamada farklı davranan AKP’li milletvekili arkadaşlarımız da darbecilere yardım ve yataklık mı etmişlerdir? Bunu ortaya koymak durumundasınız. Kimdir bu arkadaşlarınız? Nasıl yan yana yürüyeceksiniz? Nasıl güven vereceksiniz? Biz sizlere nasıl güven duyacağız? Hangi arkadaşımızın nasıl oy verdiğini sizler saptayabildiniz mi? Ama bulmak durumundasınız. Bakın, kalktı bir milletvekili “Cemaatle iş birliği yapıyor.” diye suçladı Cumhuriyet Halk Partisini, kendi milletvekilimiz; biz gereğini yaptık.

OSMAN KAHVECİ (Karabük) – Ne yaptınız?

LEVENT GÖK (Devamla) – Disipline sevk ettik, o arkadaşımız da ilişiğini kesti. Şimdi sıra sizde, sıra sizde; haydi buyurun bakalım. “Darbeciler” diyorsunuz, “Darbeye karşı mücadele ediyoruz.” diyorsunuz ama tam 50 tane AKP’li milletvekili şu anda, sizin ifade ettiğiniz, darbeye yardım ve yataklık ediyor. Eğer bunlar hakkında bir işlem yapmazsanız o zaman AKP yönetimi de bu darbecilere ortak olur.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Bizde demokrasi var, demokrasi! Parti içi demokrasi var!

LEVENT GÖK (Devamla) – Böyle bir mantığı kurduğunuz andan itibaren bu işin içinden çıkamazsınız. Bakın, gelin, olaylar sizi alıyor, nereden nereye getiriyor. Değerli milletvekilleri, ben yolsuzluğun ülke kaynaklarını nasıl sömürdüğünü biliyorum. Hepiniz buraya gelirken annelerinizin, babalarınızın dualarıyla geldiniz, “Oğlum git, kamu malına sahip çık, milletin malına sahip çık.” dediler diye geldiniz, hepiniz alnınızdan öpülüp geldiniz. Ben pek çok milletvekili arkadaşımızın bu yolsuzluklar karşısındaki üzüntülerini, onların, gereğinin yapılmamış olmasından dolayı üzüntülerini biliyorum. Bu konuda pek çok milletvekili arkadaşımızın duygularını bizler biliyoruz ama Parlamentonun saygınlığını ortaya çıkartmak, ona itibarını kavuşturmak hepimizin elinde.

İşte, üreticilerimiz bugün sizleri de ziyaret ettiler, bizleri de ziyaret ettiler, bu kanunları bekliyorlar. Türkiye’nin ortak sorunları var; tarımda var, hayvancılıkta var, esnafımızın var, çiftçimizin var, dar gelirlilerin var, üniversite öğrencilerinin var, atanamayan öğretmenlerin var. Bunları, hepsinin sorunlarını çözmek bizim Türkiye’de itibarlı bir Meclise kavuşmamızla ve bu Meclisin içinden çıkacak ortak yasalarla mümkün olacaktır değerli arkadaşlarım.

Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi bütün yurttaşlarımızı sevgiyle selamlarken ifade ediyorum ki halkımızın çıkarına olan her yasada iktidarın yanındayız ama iktidarın yaptığı her yanlışın da karşısında olmaya devam edeceğiz, hesap sormaya devam edeceğiz diyor, hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Aydın.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, Sayın Gök konuşmasında özellikle Yüce Divan oylamasıyla ilgili AK PARTİ Grubunu, yönetimini tahkir eden bir konuşma yaptı, sataşmadan söz istiyorum efendim.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sataşmadım, savundum arkadaşlarımızın çoğunu.

BAŞKAN – İki dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle.

Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın, Ankara Milletvekili Levent Gök’ün 653 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, çok Değerli Başkanım; evet, Türkiye Büyük Millet Meclisi özellikle haklarında birtakım iddialar bulunan bakanlarla ilgili bir soruşturma komisyonu kurdu. Öncelikle ve evveliyatla ifade edeyim ki o komisyonu kuran grup bu AK PARTİ Grubudur. Eğer haklarında birtakım iddialar, ithamlar varsa bunlar soruşturulsun, Anayasa’nın, İç Tüzük’ün gereği budur dedik ve bu manada bir soruşturma komisyonu kurulmasını talep eden grup AK PARTİ Grubu ve Soruşturma Komisyonu, süresi içerisinde değerlendirmesini yaptı, hukuki kararını verdi. Bu arada, aynı zamanda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da bir takipsizlik kararı vermişti. İlgili Soruşturma Komisyonu da bütün bu değerlendirmelerin ışığında, bu manada Yüce Divana sevk etmeme yönünde bir karar verdi. Tabii ki son kararı Genel Kurul verecekti.

Özellikle, birtakım kesimlerden sanki “AK PARTİ Grubu, AK PARTİ yönetimi gruba müdahale ediyor ya da telkinde, tavsiyede bulunuyor.” gibi birtakım haksız ithamlar da vardı. Biz, tamamen milletvekillerinin saygınlığına güvenerek, özgür iradelerine inanarak serbest bıraktık. Bugüne kadar birçok gizli oylama bu Parlamentoda da yapıldı ve biz, milletvekilleri hür iradesine göre karar versin diye her seferinde de o gizli oylamanın saygınlığına zarar vermeyecek duruşta bulunduk ama özellikle ana muhalefet partisine buradan sesleniyorum: Daha geçtiğimiz 2010 yılında burada 26 maddelik bir referandum oylaması yapıldı. CHP Grubu kendi milletvekillerine güvenmedi, iradelerine inanmadı, ipotek koydu, şu perdenin arkasına hiçbir milletvekilini göndermedi ama bizim tüm milletvekillerimizin kararı ne olursa olsun saygındır. Ve burada da Parlamento, bu Yüce Divan oylaması neticesinde de 17 ve 25 Aralığın bir darbe olduğuna bu Genel Kurul karar verdi. Şu ya da bu şekilde, farklı birtakım saiklerle, farklı manada reyini belli etmiş olanlar olabilir, eyvallah. Ama burada, özellikle AK PARTİ Grubunun 17 Aralıktan bugüne kadar bu konuyla ilgili tutumu, duruşu ortada ve Parlamento da burada saygın bir karar vermiştir, bunun darbe olduğunu tescil etmiştir.

Sizleri de saygıya davet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/983) (S. Sayısı: 653) (Devam)

BAŞKAN - Evet, şimdi söz sırası, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Erol Dora, Mardin Milletvekili.

Buyurun Sayın Dora.

HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerine Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının, hayvan gen kaynaklarının korunması, ıslahı, genişletilmesi, yaygınlaştırılması ve belgelendirme gibi konularda faaliyetler yürüten organizasyonlarla iş birliği yapabilmesi ve bunların faaliyetlerinin kontrol edilmesine ilişkin düzenlemeler içeren bu tasarı Genel Kurula daha önce de gelmiş ancak Anayasa Mahkemesi kanun içeriğinin birçok boşluk içerdiği ve bu boşlukların idarece hazırlanacak yönetmeliklerle doldurulması fikrini Anayasa'ya aykırı bularak iptal etmişti.

Değerli milletvekilleri, gıda ve hayvan türlerinin ıslahı, korunması ve geliştirilmesi gerek insan türünün beslenme ihtiyaçlarının istikrarlı bir biçimde sağlanabilmesi gerekse de ekolojik dengenin korunması bakımından elbette son derece önemli hususlardır ancak AK PARTİ Hükûmetinin iktidarda bulunduğu son on iki yılda Türkiye'de gerek tarım gerekse hayvancılık faaliyetleri ve bu alanda süregiden istihdam, tarım ve hayvancılık işleriyle uğraşan gerek özel gerekse tüzel işletmelerin üretkenlik durumları birlikte ele alındığında, tarım ve hayvancılık alanı somut biçimde gerilemiştir. Örneğin, 1991’de 51 milyon olan küçükbaş hayvan sayısı 2013’te 38,5 milyona kadar gerilemiştir. 1990’da ülke nüfusu 56,5 milyon iken bugün yaklaşık 78 milyondur. Türkiye nüfusunun son yirmi iki yılda yaklaşık yüzde 50 oranında artmasına karşın, Türkiye'nin küçükbaş hayvan varlığı son yirmi iki yılda 12,5 milyon azalmıştır.

Değerli milletvekilleri, kırsalda yaşayan halkımız için 2014’ün en önemli gelişmelerinden birisi Büyükşehir Yasası kapsamında 16 bin köyün mahalleye dönüştürülmesi durumudur. Bu değişimle ülkenin nüfus yapısı da değişecek, kırsalda yaşayan nüfus yüzde 24’ten yüzde 9’a inecektir. Kırsalda yani köyde yaşayanlar, mahalle olarak bağlandıkları belediyeye su parası, emlak vergisi, verilen hizmetler için katılım payı ödemektedirler. Büyükşehir sınırlarına dâhil edilen bu köylerde her türlü imar izin ve uygulamaları belediyeler tarafından yapılmaktadır.

Köy tüzel kişiliğine ait mera, yaylak ve diğer tüm varlıklar belediyelere devredilmiş ve tarım alanları, meralar, yaylalar imara açılmıştır. Ürettiği tarımsal üretimden zaten para kazanamayan çiftçiler, ellerindeki toprağı satacak ve üretimden büyük oranda çekilmek durumunda kalacaklardır. Bu bağlamda, Büyükşehir Yasası’nda çiftçileri koruyacak tedbirlerin alınması zorunludur.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de kırsala, köye yönelik bir yok etme, dönüştürme projesi uygulanırken, Birleşmiş Milletler, 2014 yılını Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı ilan etti. Avrupa Birliğinde, tarımsal desteklemede aile işletmeciliğine -deyim yerindeyse- pozitif ayrımcılık yapılmaktadır. Aile işletmeciliğini ve genç çiftçileri destekleyerek kırsalda üretim yapılmasını sağlıyor.

Değerli milletvekilleri, hayvancılık, gelişmiş ülkeler başta olmak üzere diğer ülkelerde önemli bir ekonomik kaynak, ülkelerin önemli bir gelir kaynağıdır. Türkiye’de tarımsal üretimde hayvancılığın payı yüzde 30’larda sınırlı kalırken, gelişmiş ülkelere baktığımızda tarımsal üretimin içerisinde hayvancılığın yüzde 50, yüzde 60 gibi önemli bir paya sahip olduğunu görmekteyiz.

Türkiye hayvansal üretim için son derece uygun koşullara elverişli olmasına karşın, hâlâ gerek birim üretim gerekse üretim kalitesinde ciddi sorunlara sahiptir. Hayvancılıkta, en büyük girdi olarak, yüzde 70 gibi önemli bir oranın kaba yem olduğu bilinmektedir. Bu durum bilinmesine rağmen, Türkiye’de hâlâ toplam besi hayvanı sayısıyla orantılı bir kaba yem üretimi söz konusu değildir.

Değerli milletvekilleri, bir ülkede hayvansal üretimi artırmanın yolu ya hayvan sayısını artırmakla ya da mevcut hayvanlar ıslah edilerek daha yüksek ve kaliteli ürün veren ırklar hâline getirilmekle mümkün olabilir. Birinci yola ekonomik anlamda baktığımızda sürdürülebilirliği yoktur. İkinci yol ise, orta vadeli baktığımızda, Türkiye’de oluşturulması gereken, en kısa sürede uygulamaya sokulması gereken bir olgudur. Hayvancılık alanında dışa bağımlılığı ortadan kaldırmak için yüksek ve kaliteli ürünler veren ırkların ıslah çalışmalarının azami düzeyde desteklenmesi gerekir. Bir ülkede hayvancılığın, çiftçiye 2-3 tane besi hayvanı vererek geliştirilemeyeceği ortadadır.

Değerli milletvekilleri, hayvancılık sektöründe sıfır faizli veya düşük faizli kredilerle büyük yatırımlar yapılırken yem sorunu genel olarak göz ardı edilmektedir. Sadece son üç yıllık döneme bakıldığında, hayvancılığa yılda ortalama 2 milyar liranın üzerinde destek sağlanırken bu dönemde 7 milyar lirayı aşkın kredilerle hayvancılık işletmeleri kuruldu. Besi ve süt hayvancılığının yanı sıra, küçükbaş hayvancılıkta kanatlı sektörü ve yine son yıllarda hızla gelişen ve büyüyen su ürünlerinde de temel sorunların başında yem konusu bulunmaktadır. Kaba yem açığının yüzde 60’lar seviyesinde olduğu tahmin ediliyor.

2012’de patlak veren saman krizi, kaba yem sorununu bir kez daha gündemin ilk sıralarına getirdi. Türkiye, 2012 yılında ilk kez saman ithal etmek zorunda kaldı. Yem sorunu çözülmeden hayvancılık sektörünün sorunlarının çözülmesi de olanaksızdır çünkü hayvancılıkta girdi maliyetlerinin yüzde 70’ini yem oluşturmaktadır.

Değerli milletvekilleri, yem bitkilerine verilen desteklerde son beş yıldır çok küçük oranlarda artış sağlandı. Yem bitkileri üretiminde kullanılan mazot, gübre, enerji ve diğer girdilerin fiyatı çok artınca maliyetler yükselmektedir. Oysa, üreticinin sattığı yemin fiyatı aynı oranda artmamaktadır. Bu nedenle, kendi işletmesi için üretim yapanlar bir yana bırakılırsa, yem bitkileri ekip satmak isteyenler, bunu sürdürmekte zorlanmaktadırlar. Bu nedenle de kaba yem açığı kapatılamamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de çayır ve mera alanları hızla daraltılmakta ve âdeta talan edilmektedir. Yapılan yasal düzenlemelerle mera alanları amaç dışı kullanıma açılırken mevcut meraların ıslahı çalışmaları da yetersiz kalmaktadır.

Yıllardan beri, göreve gelen her Hükûmet, meraları hayvancılığın kullanımına sunmak yerine, mera alanlarının âdeta amaç dışı kullanımı için gerekli her türlü yasal düzenlemeleri yapmışlardır. Bu nedenle, hayvancılık için son derece önemli olan meraların ıslahı yerine, meraların satışı tercih edilir oldu.

Yem destekleriyle ilgili önemli bir handikap da destekten yararlanmak için çiftçilerin en az 10 dekar ekim yapmalarının zorunlu kılınmasıdır. Bu durum, küçük üreticilerin destek almasını engellemektedir.

Değerli milletvekilleri, Hükûmet 2012’de samanda yaşanan krizi önlemek ve yem üretimini artırmak için ilk kez çok yıllık yem bitkisi üretimini de indirimli faiz kredileri kapsamına aldı ancak kaba yem sorununun çözülmesinin, sadece belli oranda destek ve kredi vermekle mümkün olmayacağı görülmüştür.

Açığın kapatılması için yem bitkileri tohumculuğunun kapsamlı biçimde ele alınarak desteklenmesi, geliştirilmesi ve tohumdan başlayarak üretim, verimlilik ve daha birçok konuyu kapsayan bütüncül bir politika uygulanması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, yem sektöründe yaşanan onca sorun varken işin içerisine bir de süt sanayicileriyle ilgili sorunlar girmiştir. Birkaç yıldan beri, süt aldıkları üreticiye yem satmaya çalışan süt sanayicileri, yem piyasasını derinden etkileyecek bir uygulamaya geçtiler. Çiğ süt aldıkları üreticiye “Yemini benden almazsan sütünü almam.” biçiminde dayatmalar gerçekleştirmektedirler. Sütünü sanayiciye satan bir üretici, ihtiyacı olan yemi sanayiciden satın almak zorunda bırakılmaktadır. Bu uygulamayla, süt üreticisinin, alacağı yemin kalite ve fiyatını seçme hakkı da elinden alınmış olmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hayvancılık sektörü ve bu sektörün istikrarını belirleyen birçok tali alanda sorunlar ciddi düzeyde devam etmektedir. Hükûmetin seçim dönemlerine sıkıştırdığı popülist, geçici, yüzeysel ve kısmi destek programları, gerek küçük çaplı gerekse kooperatif biçimindeki işletmeleri iflasın eşiğine getirmiştir. Hükûmetin hazırladığı bu kanun tasarısı bu hâliyle, sorunların köklü çözümü konusunda oldukça yetersizdir. 80 milyona yaklaşan ülke nüfusuna besin sağlanması konusunda istikrarsızlık kaygı verici boyutlardadır.

Alınacak tedbirlerde hayvan üreticilerinin sorunlarını gerçekten giderecek kapsamlı reformlara ihtiyaç olduğunu belirtiyor, bu duygu ve düşüncelerle tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, şahsı adına söz isteyen Kemalettin Yılmaz, Afyonkarahisar Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan kanunla ilgili olarak “son söz milletvekilinin” düsturuyla söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum tekrar.

Tarım, gerçekten stratejik önemi haiz bir sektör ama ne var ki Türkiye’de hâlâ daha önemi kavranılmamış olan bir kavram zira tarıma yeteri kadar önem verilmiyor. Hele, özellikle, çok sevinmiştik, bir veteriner hekim arkadaşımızın Tarım Bakanı olmasından gerçekten umutlanmıştık ama gelinen noktada maalesef dağ, fare doğurdu. Zira, 1983 yılından beri Tarım Bakanlığında çalışan ve yirmi beş yıl Tarım Bakanlığında bilfiil görev yapmış olan bir insan olarak geçmişe de şöyle baktığımda, 1980’den sonra tek veteriner hekim Tarım Bakanı var ama -1980’den öncesini hatırlamıyorum- beklenilenlere cevap vermemiştir Sayın Tarım Bakanı. Buraya geldiğinde âdeta tozpembe bir dünya çizmiştir.

Ancak, Sayın Bakanım, biraz evvel Sayın Bal’a dediniz “İsterseniz beraber gidelim.” diye. Bir tebdilikıyafet yapalım, buradan Polatlı’ya, Polatlı’dan Emirdağ’a, Bolvadin’e, Çay’a, Konya Ovası’na kadar inelim, çiftçi ne söylüyor, üretici ne söylüyor, besici ne söylüyor, süt üreticisi ne söylüyor, onların nezdinde Tarım Bakanı ve Mehdi Eker’in kredisi ne kadar isterseniz bir ölçelim. Var mısınız buna Sayın Bakanım? Gerçekten yürekler acısı bir durum.

Üreticiyi sevmeyebilirsiniz, üreticiye sayın bakanlar gibi veya başbakanlar gibi “Gözünü kara toprak doyursun." diyebilirsiniz, “Ananı da al, git.” diyebilirsiniz ve “Mademki para kazanmıyorsunuz neden üretiyorsunuz?” diyebilirsiniz, diyorsunuz zaten ve bu konular, bu ifadeler Türk siyasi tarihine, Türk tarımına kara bir leke olarak zamanınızda gelmiştir. Ama yine bu dönemde, veteriner hekim bir Tarım Bakanının olduğu bir dönemde canlı hayvan ithalatı, tabiri caizse, canlı kurban ithalatı, saman ithalatı gerçekleşmiştir.

Gerçekten, Sayın Bakanım, gülüyorsunuz ama esefle kınıyorum. Ve öyle bir şey söylüyorsunuz ki bir sürü ziraat mühendisi Tarım Bakanlığında görev almak istiyor, bir sürü veteriner hekim, gıda mühendisi, su ürünleri mühendisi, Tarım Bakanlığında görev almak istiyor ama siz âdeta olayı oyalıyorsunuz, insanlarımızı oyalıyorsunuz. “Maliye Bakanlığından kadro istedik, kadro verilirse bu atamalar yapılacak.” diyorsunuz. Biraz evvel ifade ettiğiniz rakamlar da gerçekten çok gülünçtür, beklentiye cevap vermemektedir. Bunun yanında, ziraat teknisyenleri, veteriner sağlık teknikerleriyle de bu Bakanlığın hizmetleri yürütülmektedir. Buradan da, bu kürsüden onların da hakkını iade etmek gerekir.

Sayın Bakanım, Tarım Bakanlığında hizmetler aksamaktadır, bunun farkında mısınız? Ya gelen haberler, gelen bilgiler size yanlış geliyor veya ulaştırılmıyor. Lütfen bunlara bir dikkat edin. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığından Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına… Ki Bakan olarak yaptığınız tek icraat var, Bakanlığın adını ve logosunu değiştirmek. Milyarlarca lira masrafa sebep oldunuz ama hizmetlerde gerçekten çok ciddi aksamalar var. Üretici perişan, çiftçi perişan, besici perişan, girdi maliyetleri almış başını gidiyor ama sizler buraya gelip tozpembe bir dünya, tozpembe bir Türkiye gösteriyorsunuz.

Çiftçimizi yok farz etmeyin, çiftçimiz sabrediyor. İnanın ki sabrının da sonuna geldi, âdeta bıçak kemiğe dayandı. Gelin, bu insanlarımızın problemlerini hep beraber çözelim. Çözmezsek inanın ki onlar size gereken dersi önümüzdeki süreçte mutlaka vereceklerdir. Zira ben onların sağduyusuna da sabrına da hayranım değerli milletvekilleri.

Tarımın neresinden tutsak gerçekten dökülüyor. Hayvancısından üreticisine, çiftçisinden besicisine kadar, seracısından -biraz evvel gündeme geldi- narenciyecisine kadar dökülüyor. Kayıtlar normal tutulmuyor. Biraz evvel Manisa milletvekili arkadaşımız dile getirdi, çiftçi kayıt sistemlerinde çok ciddi problemler var. Belgelerini veren insanlara hâlâ ödemeleri yapılmadı.

Saymaya inanın ki zaman yetmez. Beş dakikada bunları söyledim. Biz de muhalefet olarak iyi yaptıklarınıza destek vermeye çalışıyoruz.

Şimdiden hayırlı, uğurlu olsun diyorum.

Sağ olun, var olun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, şahsı adına söz isteyen, İlhan Demiröz, Bursa Milletvekili.

Buyurun Sayın Demiröz. (CHP sıralarından alkışlar)

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 653 sıra sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’yla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış buluyorum. Sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Yasa tasarısına geçmeden önce bugün bir iki konuya değinmek istiyorum. Bunlardan birisi: Son günlerde Sayın Başbakan Davutoğlu AKP il kongrelerinde çiftçilerimize bazı mesajlar veriyor; daha önce Tekirdağ il kongresinde, daha sonra da Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanının memleketi olan Diyarbakır’da. Ne diyor Sayın Başbakan? Diyor ki: “Mercimek, nohut, kuru fasulye gibi ürünlere hibe desteğini yüzde 100 artırdık.”

Değerli arkadaşlar, ilk bakışta çiftçi olarak, köylü olarak hoş bir ifade olduğu, çiftçiye yüzde 100 destek verildiğini duyunca içimizden alkışlamak geliyor. Ancak, geriye doğru bir baktığımız zaman, 2008 yılında 9 kuruş/kilogram olan hibe desteği, daha sonra 1 kuruş artırılarak 10 kuruş/kilograma çıkarılmıştır. Hangi yıl? 2009. Sonraki yıllar nedir değerli arkadaşlar? 2010, 2011, 2012, 2013, 2014. Kaç kuruş destek? 10 kuruş. Bugün, beş yıl sonra, yüzde 100 hibe desteği artışı yapılacağı müjdelenmiştir. Yine de bunu alkışlıyoruz ancak seçimlere yaklaşırken Sayın Bakanın aklına çiftçilerin geldiğinin de altını özellikle çizmek istiyorum.

Ve buradan bir şey daha söylemek istiyorum: Bu destekleri açıklayan Sayın Başbakan, acaba Tarım Kanunu’nun 21’inci maddesi gereği çiftçilere destekten dolayı 2006 yılından itibaren 43 milyar TL’nin üzerinde borçları olduğunu biliyor mu veya Sayın Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Sayın Başbakana bu konuda bilgi verdi mi?

Değerli arkadaşlar, tarımın gözden çıkarıldığı, Bakanlığın çiftçileri ve köylüleri dikkate almadığı bu ortamda, maalesef, tabiat şartlarının da olumsuz olması çiftçilerimizi sıkıntıya sokmuştur. Gürsu’da, Kestel’de, Yenişehir’de, İnegöl’de, Karacabey’de ve Mustafakemalpaşa’da bu sıkıntıları yaşıyoruz. Drenaj kanallarının çalışmadığı Gürsu ve Kestel Ovası için bu Bakanlığımızın ne yaptığını, bu konudaki görüşlerini öğrenmek istiyorum.

Başka bir konu da, bugün Gürsu ve Kestel’de Suriye, İran, Irak krizlerinden dolayı, ziraat odası başkanının ifadesi ışığı altında, ihracatın durduğu, sıfırlandığını söylemek isterim. Bunu şunun için söylüyorum: Hâlâ ürününü, meyvesini götürüp ücretini sormadan hale bırakan bu çiftçilerimiz bir ay sonra, iki ay sonra ücretlerini alıyorlar.

Buradan Sayın Bakana Aydın’da yaşanan Büyükşehir Belediye Başkanının örnek bir davranışının Bursa’da olamaz mı konusunu sormak istiyorum: Aydın’da çiftçinin elinde kalan, 25 kuruşa satılamayan narenciye, Büyükşehir Belediyesi tarafından 30 kuruşa alınmış, tüm Aydınlılara dağıtılmış. Bursa’da Millî Savunma Bakanlığına bağlı askeriyeye, askerî okula, alaya; Millî Eğitime bağlı okullarımıza acaba bu Gürsu’da, Kestel’de, diğer bölgelerdeki meyvelerimiz dağıtılamaz mı?

Buradan Millî Savunma Bakanına ve Millî Eğitim Bakanına seslenmek istiyorum Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanının önünde çünkü Sayın Bakan, bu konularla ilgilenmiyor, hiç olmazsa, Millî Savunma Bakanı ile Millî Eğitim Bakanı bu konularla ilgilenerek bu arkadaşlarımıza bir çare olamaz mı?

Karacabey’de, Kemalpaşa’da mısır hasadı devam ediyor şu anda arkadaşlar, mısır hasadı. Ve bu mısır hasadı devam ederken fiyatın 62 kuruşa kadar düştüğünü ifade etmek istiyorum. Ayrıca, limanlarda, gemilerin mısır yüklü olduğunu da sormak istiyor, Sayın Bakanın bu konudaki çabalarını da huzurlarınızda öğrenmek istiyor, hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum, sağ olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 18.49

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.52

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

653 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi soru-cevap işlemi yapacağız.

Sayın Özkan, buyurun.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Türkiye'nin geleneksel üretimleri vardır -Sayın Bakanım gerçi dışarıda ama, Sayın Bakanımız da yabancı değil- bizim bölgemizde fiğ ile yulaf beraber ekilir, yani birbirine sarmal yapısı ve bundan silaj yapılır. Ancak Tarım Bakanlığı desteklemelerinde fiğe ayrı, yulafa ayrı destek veriliyor ve bilirkişi geldiği zaman yulaf ile fiği bir tarlada gördüğünde destekten feragat etmesi isteniyor. Bakanlığımız fiğ ve yulafın beraber ekildiğini çok iyi biliyor, geleneksel üretimimizdir, bu konuda bir düzenleme yapılıp fiğle beraber ekilen yulafa da destek verilmesi yönünde bir uygulamaya geçilmesini öneriyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Öğüt…

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bu zirai kredileri, yani hayvancılık, besi kredilerini kullanan çiftçilerimizin çok büyük sıkıntıları vardır, özellikle orta Anadolu’da ve güneydoğuda. Bunlar aldıkları kredilerin çok yüksek faizlendirildiğini ve ödemekte çok güçlük çektiklerini söylüyorlar, defaten ödemek istediklerini ama bir türlü bu faizlerle baş edemediklerini, yüzde 40 faizin çok yüksek olduğunu söylüyorlar.

Çankırı’nın Orta ilçesinden bir çiftçimiz, Cemil Bey’in, 1998’de 22 bin lira olan borcunu, anapara borç olarak 75 bin lira göstermişler, şu anda faizlerle birlikte 175 bin lira istiyorlar, “Ödemem imkânsız.” diyor. Benim konuştuğum hayvancılık kredisi çekmiş diğer yüzlerce çiftçimiz de aynı sıkıntıdan muzdarip, onlar da bu sıkıntının bir an önce giderilmesini, yoksa hayvanlarını yok pahasına satmak zorunda kalacaklarını söylüyorlar.

Bu konuda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Akar…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, bundan bir ay önce Bilecik Söğüt ve İnhisar ilçelerinin köylerinde, Çaltı’da ve diğer 23 köyde yaklaşık 667 tane çiftçimizin kar nedeniyle seraları çöktü. Sizden randevu talep etmeme rağmen bir türlü görüşmek nasip olmadı ama orada yaptığım tespitlerde gerçekten çiftçilerimiz zor durumdalar ve bugüne kadar -bugün aldığım telefonda da- herhangi bir desteğin ve yardımın yapılmadığı söyleniyor.

İki tane şeyin yapılması gerekiyor orada. Birincisi, öncelikle seraların sökümü için bir maddi yardım yapılmalı çünkü bu köylerin tüm gelirleri bu. Müthiş bir seracılık var. İkincisi ise nisan dönemi ekimine yetiştirebilmek için yeni seraların kurulması gerekiyor orada ama bu çiftçiler, kendi kabiliyetleriyle, yetenekleriyle ve maddi durumlarıyla seraları kurma şansına sahip değiller.

Şunu da söylüyorlar: “Biz devletten hibe istemiyoruz. İki yıl ödemeksizin beş yıllık veya yedi yıllık bir kredi verirlerse ve buna önder olurlarsa biz devletimize bu parayı da öderiz.” Siz bu konuda ne yaptınız?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Tayan…

TURHAN TAYAN (Bursa) – Sayın Başkan, Sayın Bakan; Bursa, bir müddettir kaçak at eti skandalıyla sarsılıyor. Bir kaçakçı, çalıntı atları kesip pazarlıyor. Olay, Bursa basınında geniş ölçüde yer almıştır. Ancak, tüm gıda satıcısı firmalar, tüm lokanta, restoran ve büfeler zan altındadır, esnaf zor durumda, vatandaş panik hâlinde. Hangi firmaya satıldığı, kimin piyasaya sürdüğünün Tarım Gıda İl Müdürlüğü tarafından bilindiği hâlde hâlâ açıklanmamış olması kamuoyunda üzüntüye sebebiyet vermektedir. Kamuoyunu aydınlatmayı düşünür müsünüz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Öz…

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın Bakanım, yeni yılın ilk günlerinde Manisa’da yağan yoğun kardan dolayı Manisa’nın ilçelerinden -birçoğunda olduğu gibi- Saruhanlı’nın 27 mahallesinde 918 çiftçi… 26 bin dekarlık zeytinlik alanda maydanoz ve marul seralarında hasarlar oluşmuştur yani bölgemizde yüzde 90 civarında hasarlar oluşmuştur. Yine, Kırkağaç’ta 10 mahallede, 10 üreticinin hayvancılık yaptıkları alanlarda, binalarda hasarlar oluşmuştur ve hayvanlar telef olmuştur. Bu hasarların sigorta kapsamında olmayan durumları var. Özellikle zeytin dallarının kırılması ya da diğer hayvanlarla ilgili, sigorta kapsamı dışı. Bu mağduriyetlerin giderilmesi için somut bir çalışmanız olmuş mudur ya da buna benzer diğer doğal afetlerin arkasından mağduriyet giderilmesiyle ilgili somut bir çalışmanız olmuş mudur?

BAŞKAN – Evet, teşekkür ederim.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, biraz önce sorumuza cevaben 2015 yılında toplam 2 bin kadro talebinde bulunduğunuzu söylediniz Maliye Bakanlığından. Bu 2 bin kadro kesin midir, mesleklere göre dağılımı ne kadardır yani ziraat mühendisi, gıda mühendisi, veteriner hekim, teknisyen, tekniker, su ürünleri ve balıkçılık teknolojisi mühendislerine göre dağılımları nasıl olacak? 2 bin kadroyu gerçekten Türkiye tarımı için yeterli buluyor musunuz? Bunu artırma imkânı var mıdır? Bu konudaki görüşlerinizi öğrenebilirsek memnun oluruz. Çünkü, şu anda kamuoyunda bu konuda ciddi bir beklenti var.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ederim.

Sayın Akar, buyurun tekrar.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, sorum yarım kaldı. Şimdi soruyu soruyorum: Bilecik için bir ön ödeme yaptınız mı, yapmayı düşünüyor musunuz? O seraların kurulması için çiftçiye kredi açmayı düşünüyor musunuz?

Bir de mevcut tarım kredi kooperatiflerinin bankalara olan borçlarını erteletmeyi düşünüyor musunuz?

Yine, Bozüyük ilçesinde pazar yeri çökmesiyle yaklaşık 300’e yakın pazarcı esnafının bütün tezgâhları altında kaldı. Bununla ilgili bir zarar tespiti yaptırdınız mı? Bu pazarcıların zararlarını tanzim edecek ya da onların tekrar mal almasını sağlayacak bir çalışma içerisinde bulundunuz mu?

Bu sorularımın cevaplarını almak istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, buyurun.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Ramazan Kerim Özkan soruyu sordu. Peki, Grup Başkan Vekiliniz burada.

Şimdi “Fiğ ve yulafın birlikte ekilmesine destek yok.” dedi. Aslında fiğ ve yulaf, birlikte silajlık olarak ekimi hâlinde yem bitkileri desteği kapsamındadır. Dekar başına 35 lira destek veriyoruz.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Bir genelge gönderseniz Bakanım.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Efendim?

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – İlçe müdürlükleri ve il müdürlükleri zorluk çıkarıyor. Bir genelge gönderin.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Mahsus zorluk çıkarıyorlar.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Yani, mevzuatta biz zaten onu düşünmüştük. Dolayısıyla, mevzuatta o konuda herhangi bir problem yok.

Şimdi, Sayın Öğüt’ün kredilerle ilgili bir sorusu oldu. Tabii, aslında çok yüksek miktarda tarımsal kredi veriliyor. Mesela sadece sıfır faizli kredi 8,6 milyar ödendi 2010’dan 2014’e kadar ve 371 bin üretici bundan istifade etti Türkiye’de. Şeyi söylemiyorum, yani Ziraat Bankasının normalde kendisinin 2014’te 17 milyar lira ödemesi var, tarım kredinin 6 milyar, toplamda 22,8 milyar da onların kullandırdığı kredi var.

Şimdi, bankadan ve tarım krediden bizim aldığımız resmî bilgiler: Ziraat Bankasının 2014’te kullandırdığı 16,8 milyar lira kredinin yüzde 98,7 oranındaki kısmı geri gelmiş, tarım kredinin de 6 milyarının yine yüzde 97,1’i geri gelmiş durumda.

Şimdi, biz, tabii, olabildiğince bu şartları iyileştirmek ve hayvancılıkta olduğu gibi faizsiz kredi vermek suretiyle de yatırımları artırıyoruz ki hayvancılıkta özellikle bu demin söylediğim 8,6 milyar lira kredi gerçekten çok büyük yatırımlara vesile oldu. Mesela Türkiye’de içinde 50’den fazla büyükbaş hayvan bulunan işletme sayısını biz 4.300’den devraldık, şu anda 31.450, yani 27 binin üzerinde yeni 50 baş üstü yani büyük-orta ölçekli işletme kuruldu. Bizim Ziraat Bankasından da -geçtiğimiz hafta bir sunumları oldu- onlardan da sürekli hem talebimiz hem telkinimiz, bu konuda çiftçilere olabildiğince yardımcı olunması ve kolaylık sağlanmasıdır.

Sayın Akar’ın Bilecik’teki sel felaketiyle ilgili olarak…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sel değil, kar.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Ha, kar yani doğal afet.

Şimdi, aslında, biz, tabii, o bölgedeki hem üreticilerle hem vatandaşlarla konuştuk. Demin Sayın Işık’ın sorduğu soruyla ben aslında cevap verdim. Şeydeki yoğun kar yağışı… Tabii, bir kısmı bunun 31 Aralıktan önce yani 2014 yılında çıkardığımız mevzuattan istifade edebiliyor. 2015 yılındakilerin -ki diğer değerli milletvekillerimin arasında da, mesela Sakine Hanım’ın da, Sayın Öz’ün de sorusunun içerisinde yer alıyor- hepsiyle ilgili olarak da biz ayrıntılı bir çalışma yapıyoruz. Ayrıntılı bir hasar tespiti, bir ön kaba hasar tespiti yapıldı ama bunun bir uygulamaya dönüşebilmesi için kesin hasar tespitlerinin yapılması lazım. Bununla ilgili olarak da özellikle, tabii, iptidai şartlarda üretim yapanların bu üretimlerini sürdürebilmeleri yönünde bir formül üzerinde şu anda duruyoruz. Yani, Tarım Kanunu’na göre onlara herhangi bir yardımda bulunmamız mümkün değil çünkü ÇKS kayıtları yok. ÇKS kayıtları olmadığı için sigortaları yok. Dolayısıyla, hem mevzuat içerisinde, hukuk içerisinde kalacağız hem de onların sorunlarını bir şekilde çözeceğiz. Yani, tarım kredi borçlarıyla ilgili olarak da, Ziraat Bankası borçlarıyla ilgili olarak da bir çalışma yaptığımızı da burada ifade etmek istiyorum.

Sayın Öz biraz önce bir soru sormuştu, cevap verememiştim. Biraz önce hem Salihli İlçe Tarım Müdürüyle hem Manisa İl Müdürüyle de arkadaşlarım görüştü, hiçbir sorun yok ÇKS’nin kaydında.

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Olur mu…

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Hiçbir sorun yok. Sadece geçtiğimiz günlerde, birkaç günlüğüne, icmallerin alınmasında bir sorun olmuş iki üç gün problem yaşanmış ve aşılmış.

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Bir aydır olmadığını söyleyenler var.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – İkincisi -bir husus daha söyleyeyim- Manisa ilinde vadesi gelip de, herhangi bir destek alacağı olup da desteği ödenmemiş bir tane üreticimiz yok, hepsinin destekleri ödenmiş durumda.

ÇKS sisteminde herhangi bir problem yok, sistem çalışıyor. Yazılımı nereden aldığımızı sordunuz. İstanbul Teknik Üniversitesiyle birlikte, onların aracılığıyla daha doğrusu, onlarla iş birliği hâlinde özel sistemlerle, özel firmalarla alındı.

Bunun dışında, Sayın Işık, ziraat mühendisi ve veteriner hekimin mesleklere göre dağılımını sordu. Tabii, biz 2 bin kişiyi şu manada istiyoruz: Yani, bize tahsis edilecek miktara göre de bunları mesleklere dağıtacağız çünkü şu anda bunu ezbere söylememiz mümkün değil. Yani, olur ya 2 binden fazla alabilirsek ona göre bir dağılım olacak, 2 binin altında olursa ona göre bir alım meydana gelecek.

Şunu da söyleyeyim: Tabii, biz, aslında 2003-2014 arasında 23 bin ziraat mühendisi, gıda mühendisi, balıkçılık, su ürünleri, veteriner hekim, teknisyen, tekniker ve diğer personel aldık. Şunu da hatırlatayım, demin Sayın Yılmaz kürsüde söyledi: Şimdi, bakın, en son Tarım Bakanlığında toplu eleman alımı 1989 yılında yapılmıştı. 1989 yılından 2003 yılına kadar Tarım Bakanlığına hiç toplu eleman alımı yapılmadı; biz aldık ve 23 bin kişi aldık. Şimdi, tabii ki bütün herkesi bizim almamız mümkün değil yani öyle bir şart da yok, öyle bir imkân da yok. Hiç kimse de böyle bir şey yapamaz.

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Ama hizmetleriniz hâlâ aksıyor Sayın Bakanım.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Hayır, hizmetlerimiz aksamıyor.

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Aksıyor Sayın Bakanım. İsterseniz buyurun gidelim.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Hizmetlerimiz en iyi şekilde gidiyor. Dolayısıyla orada herhangi bir problem yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Bayat’tan haber verdiler. Sizi bekliyorlar Bayat’a.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Bağlı kuruluşları ele aldığımızda 11 bin elemanda oraya alındı. Yani TMO (Toprak Mahsulleri Ofisi), TİGEM vesaire, bunlara da ayrıca 11 bin eleman alındı. Yani 23+11 bin, 34 bin eleman alındı ve biz geldiğimizde Tarım Bakanlığındaki toplam sayı, bütün branşlardaki Tarım Bakanlığının eleman sayısı 42 bin. Yani onların hepsinden, neredeyse, biz, bu süre zarfında eleman aldık.

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Hepsi yatıyorlar demek ki, hizmetten anladıkları o.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci maddede dört adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/983 esas numaralı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi ile 5996 sayılı Kanuna 10 uncu maddeden sonra gelmek üzere eklenen 10/A maddesinin ikinci fıkrasının sekizinci cümlesinde geçen "Bakanlık il müdürlüğünün" ibaresinin "Bakanlığın" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

    Ahmet Aydın                             Mehmet Doğan Kubat                             Mahmut Tanal

      Adıyaman                                           İstanbul                                            İstanbul

   İlhan Demiröz                           Ramazan Kerim Özkan                              Recep Özel

          Bursa                                               Burdur                                              Isparta

Adnan Şefik Çirkin                            Seyfettin Yılmaz                                 Ramazan Can

          Hatay                                               Adana                                             Kırıkkale

  Bayram Özçelik

         Burdur

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 653 sıra sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 1 inci maddesi ile düzenlenen 5996 sayılı Kanuna 10 uncu maddeden sonra gelmek üzere eklenen 10/A-1 maddesinde yer alan "Hayvan gen kaynaklarının korunması" ibaresinden sonra gelmek üzere, “araştırılması, tespiti” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Yusuf Halaçoğlu                                     Alim Işık                                   Adnan Şefik Çirkin

        Kayseri                                            Kütahya                                              Hatay

    Ali Halaman                                      Emin Çınar                                   Seyfettin Yılmaz

         Adana                                           Kastamonu                                           Adana

                                                      Mehmet Doğan Kubat

                                                                 İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 653 sıra sayılı kanun tasarısının birinci maddesi ile 11/06/2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununun 10'uncu maddesinden sonra gelmek üzere eklenmesi düşünülen Madde 10/A'nın ikinci fıkrasında yer alan "Bakanlık il müdürlüğünün izniyle şube veya irtibat bürosu açabilir;" ibaresinin "Birlikler yönetim kurullarının kararları ile şube veya irtibat bürosu açabilir;" ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Pervin Buldan                                   İdris Baluken                                   Gülser Yıldırım

           Iğdır                                                Bingöl                                              Mardin

Sırrı Süreyya Önder                           Nursel Aydoğan

        İstanbul                                          Diyarbakır

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 653 Sıra Sayılı Kanun Tasarısı'nın 1. maddesinin madde 10/A-2 bendinde geçen "Birlikler ihtiyaç duyulan yerlerde Bakanlık İl Müdürlüğünün izniyle şube veya irtibat bürosu açabilir" ibaresi kaldırılarak yerine "Birlikler ihtiyaç duyulan yerlerde şube veya irtibat bürosu açabilir" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Ramazan Kerim Özkan                        Doğan Şafak                                   Mahmut Tanal

         Burdur                                               Niğde                                              İstanbul

  Osman Kaptan                                  İlhan Demiröz                                      Sakine Öz

        Antalya                                              Bursa                                               Manisa

                                                           Alaattin Yüksel                                            

                                                                   İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İlhan Demiröz, Bursa Milletvekili.

Buyurun Sayın Demiröz. (CHP sıralarından alkışlar)

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 653 sıra sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Karacabey konusunda konuşmuştum, Karacabey’le devam etmek istiyorum; çok telefon aldım. Bursa Karacabey’de -işte, bugün Ocağın 27’si- mısır hasadı yapılıyor. Rutubetten dolayı da 62 kuruşa kadar düştüğünü ifade ettiler. Ayrıca, başka bir şey daha ifade ediyorlar; Bandırma Limanı’nda mısır yüklü gemiler var. Orada mısır yüklü gemiler olduğu zaman bizim Karacabey’deki çiftçilerimizin mısırlarını kim alacak? Sayın Bakanın bu konuda bilgi vermesini özellikle istirham ediyorum.

Bursa’dan açılmışken, Sayın Bursa milletvekilimizin de sorduğu, Bursa basınında ve ana haber bültenlerinde ifade edilen kaçak at etiyle ilgili şunu sormak istiyorum… Bu olumsuz örneği şundan dolayı paylaştım: Bursa’da 20.251 tarım işletmesi var. Biz bunu 139 teknik elemanla kontrol ediyoruz. Hâlbuki Maliye Bakanlığı, Plan Bütçe Komisyonunda, 20.270 boş kadro olduğunu; daha sonra, 2015 yılında 74 bin kadro verildiğini; bunun 34 bininin doktor olduğunu, geriye kalan 40 bininin ise bakanlıkların taleplerine göre değerlendirileceğini ifade etti.

Şimdi, buradan niçin bunu söylediğimi ifade etmek istiyorum: Sayın Bakan çıktı, “2 bin teknik eleman, kadro alacağız…” Seçim zamanıdır, hiç yoktan 2 bin teknik elemanın alınmasını da kabul ediyoruz. Ancak, bunun bizim sağlıklı gıdaya ulaşmamız için yeterli bir sayı olmadığını altını çizerek, özellikle söylemek istiyorum. Sayın Bakan, Bursa’da 20.251 işletme var. Gıda Mühendisleri Odasının ifadesine göre, 80 kişilik bir grup 2 bölüm hâlinde kontrol ediliyor, bir gıda tarım işletmesine beş senede bir sıra geliyor. Bu şartlarda biz nasıl bir besin aldığımızı, antibiyotikli olup olmadığını, GDO ihtiva edip etmediğini… Hiçbir şeyden bilgimizin olmadığını ifade etmek istiyorum.

Ve yasaya gelmek istiyorum. Sayın Bakan burada çıktı, çok güzel tablolarla, yapılan bazı çalışmaları anlattı her zaman olduğu gibi. Ama şunu söylemek istiyorum: Bir yasa çıkıyor ve Danıştay, Anayasa Mahkemesine giderek bir yıl önce iptal ediliyor. Arkadaşlar, hangi tarihte? 7 Kasım 2013 tarihinde. Bir yıl da süre veriliyor. Peki, soruyorum size: Bu bir yıl süre içerisinde ne yapıldı, niçin bu konuyla ilgilenilmedi? Birlikler bu yıl içerisinde nasıl çalışma yaptılar? Hukuksuz çalışma yaptılar. Arkadaşlar, birlik başkanlarına sorduğum zaman, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının bir genelgesi olduğunu, 30 Kasımda mali kongrelerin yapılması gerektiğini ifade ediyor. Yani birlikler dört yılda bir seçim yapıyor, iki yılda bir mali kongre. Ortada yasa yok, ortada yönetmelik yok ama bu arkadaşlar mali kongre yapıyor ve bu arkadaşlar on dört aydır burada, olumsuz bir şekilde, yasaya aykırı olarak işlem yapıyorlar. Yarın bunlarla ilgili sıkıntının hangi boyutlarda olacağına kim cevap verebilir?

Ayrıca, bir şey daha var, maddelerin ileriki bölümlerinde göreceğiz. Değerli arkadaşlarımız, Genel Kurulu, bizleri hiçe sayarak bu yasanın yürürlüğü “7/11/2014” yazıyor. Bugün 27 Ocak, biz şu anda görüşüyoruz. Belki kabul etmedik. Böyle bir madde olur mu, böyle bir yürürlük maddesi konabilir mi? Arkadaşlar, kendiniz hukuku hiçe sayabilirsiniz, hukukla hiç alakanız olmayabilir ama hiç olmazsa burada oturan tüm milletvekillerine bu şekilde haksızlık etme şansına ve imkânına sahip değilsiniz. Lütfen…

Bu tür konularda biraz daha ciddi olmanız, Genel Kurulumuzu, milletvekillerimizi daha ciddiye almanız gerektiğini ifade ediyor, hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum. Sağ olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 653 sıra sayılı kanun tasarısının birinci maddesi ile 11/06/2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununun 10'uncu maddesinden sonra gelmek üzere eklenmesi düşünülen Madde 10/A'nın ikinci fıkrasında yer alan "Bakanlık il müdürlüğünün izniyle şube veya irtibat bürosu açabilir;" ibaresinin "Birlikler yönetim kurullarının kararları ile şube veya irtibat bürosu açabilir;" ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

EROL DORA (Mardin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Seçimle kurulan ve tüzel bir kişiliğe sahip olan birliklerin şube ve büro açmalarının il müdürlüğünün iznine bağlanması birliklerin işleyişine müdahale anlamı taşımaktadır. Birlikler ihtiyaç halinde kendi organlarının alacağı kararlarla herhangi bir izne gerek kalmaksızın şube ve büro açabilmelidirler. İşbu önerge bu gerekçe ile verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 653 sıra sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 1 inci maddesi ile düzenlenen 5996 sayılı Kanuna 10 uncu maddeden sonra gelmek üzere eklenen 10/A-1 maddesinde yer alan "Hayvan gen kaynaklarının korunması" ibaresinden sonra gelmek üzere, “araştırılması, tespiti” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Yusuf Halaçoğlu (Kayseri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Madde ile hayvan gen kaynaklarının korunması, ıslahı, geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve pazarlama konularında faaliyet göstermek amacıyla gerçek ve tüzel kişiliği haiz ve özel hukuk hükümlerine tabi ıslah amaçlı yetiştirici birliklerinin gen kaynaklarının araştırılması ve tespiti konusunda da çalışma yapabilmelerinin düzenlenmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/983 esas numaralı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi ile 5996 sayılı Kanuna 10 uncu maddeden sonra gelmek üzere eklenen 10/A maddesinin ikinci fıkrasının sekizinci cümlesinde geçen "Bakanlık il müdürlüğünün" ibaresinin "Bakanlığın" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Ahmet Aydın (Adıyaman) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Islah amaçlı yetiştirici birliklerinin kuruluşlarını düzenleyen madde hükümlerine göre ihtiyaç duyulan yerlerde Bakanlık il müdürlüğünün izniyle şube veya irtibat bürosu açılabilmektedir. Birliklerin teşkilatlanma hakkındaki planlama, izleme ve denetime ilişkin hususlardaki yetkinin tek elden kullanılması ve uygulamada birlik sağlanması amacıyla teklifimiz doğrultusunda değişiklik yapılması uygun olacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen iki önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

2’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 653 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 2. maddesi ile 5996 sayılı Kanuna eklenen 10/B maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde yer alan “Olağan toplantının dört yılda bir yapılması zorunludur.” ibaresinin “Olağan toplantının dört yılda bir, mali toplantının iki yılda bir yapılması zorunludur.” şeklinde; (b) bendinde yer alan “en fazla yedi” ibaresinden sonra gelmek üzere “asıl ve aynı sayıda yedek” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Adnan Şefik Çirkin                                  Alim Işık                                    Kemalettin Yılmaz

          Hatay                                              Kütahya                                       Afyonkarahisar

   Lütfü Türkkan                             Mehmet Doğan Kubat                           Mustafa Kalaycı

        Kocaeli                                             İstanbul                                              Konya

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 653 sıra sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 2. maddesiyle 5996 sayılı Kanuna eklenen 10/B maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin 3 nolu alt bendinde yer alan "Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar" ibaresinden sonra gelmek üzere "nitelikli cinsel saldırıda bulunma, çocukların cinsel istismarı" ibarelerinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

    Ahmet Aydın                             Mehmet Doğan Kubat                               Levent Gök

      Adıyaman                                           İstanbul                                             Ankara

Ramazan Kerim Özkan                           Erol Dora                                  Adnan Şefik Çirkin

         Burdur                                              Mardin                                               Hatay

Seyfettin Yılmaz                                   Recep Özel                                     Ramazan Can

         Adana                                              Isparta                                             Kırıkkale

  Bayram Özçelik                           Gökcen Özdoğan Enç

         Burdur                                             Antalya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 653 sıra sayılı kanun tasarısının ikinci maddesi ile 11/06/2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunun 10'uncu maddesinden sonra gelmek üzere eklenmesi düşünülen Madde 10/B'nin birinci fıkrasının a) bendinde yer alan "veya kamu yararı ve hizmet gereklerini dikkate alarak" ibaresinin madde metninden çıkartılması; birinci fıkranın b) bendinin ikinci cümlesinden sonra gelmek üzere "Ayrıca yönetim kurulu tarafından asıl üye sayısı kadar yedek üye seçilir" ibaresinin eklenmesini; birinci fıkranın b) bendinde yer alan "iki katını" ibaresinin "dört katını" ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Pervin Buldan                                   İdris Baluken                                   Gülser Yıldırım

           Iğdır                                                Bingöl                                              Mardin

   Hasip Kaplan                                  Mülkiye Birtane

         Şırnak                                                Kars

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

EROL DORA (Mardin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu önerge ile öncelikle; Bakanlığın sadece birliği temsil eden en yetkili organ olan genel kurulu maddede belirtilen şekillerde toplanamadığı takdirde toplantıya çağırması esas alınmıştır. Komisyondan geçen tasarı maddesinde yer alan kamu yararı ve hizmet gereği toplantıya çağırması Bakanlığa keyfî bir hak tanımanın yanında bu konuda birliklerin yönetim kurulları ve genel kurulların görev ve sorumluluklarına doğrudan müdahaleye de imkân vermektedir. Ayrıca bu önergeyle maddede yer almayan ve eksik bırakılan yedek yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin bir hüküm eklenmiş ve yönetim kurulları üyelerinin tavan ücretlerinin artırılarak aldıkları ücretin yoksulluk sınırının altında olmaması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 653 sıra sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 2. maddesiyle 5996 sayılı Kanuna eklenen 10/B maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin 3 nolu alt bendinde yer alan '"Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar" ibaresinden sonra gelmek üzere "nitelikli cinsel saldırıda bulunma, çocukların cinsel istismarı" ibarelerinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

Ahmet Aydın (Adıyaman) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yönetim kurulu üyeliklerine seçilecekler için aranacak şartlar arasında yer alan ve maddede sayılan belli suçlardan mahkûm olmama halinin kapsamı genişletilmiştir.

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 653 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 2. maddesi ile 5996 sayılı Kanuna eklenen 10/B maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde yer alan “Olağan toplantının dört yılda bir yapılması zorunludur.” ibaresinin “Olağan toplantının dört yılda bir, mali toplantının iki yılda bir yapılması zorunludur.” şeklinde; (b) bendinde yer alan “en fazla yedi” ibaresinden sonra gelmek üzere “asıl ve aynı sayıda yedek” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Adnan Şefik Çirkin (Hatay) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Öneri ile toplantı zamanları yeniden düzenlenmekte ve yönetim kuruluna asıl üye sayısı kadar yedek üye seçilmesi öngörülmektedir.

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergeler doğrultusunda 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 653 sıra sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 3 üncü maddesi ile düzenlenen 5996 sayılı Kanuna 10 uncu maddeden sonra gelmek üzere eklenen 10/C-1 maddesinde yer alan (m) bendinin "Faaliyet alanı ile ilgili olarak üyelerinin ihtiyaçlarına yönelik iş ve işlemler ile ilgili gerektiğinde danışmanlık ve projelendirme hizmetlerini almak ve üyelerine bu hizmetleri vermek" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Yusuf Halaçoğlu                                     Alim Işık                                   Adnan Şefik Çirkin

        Kayseri                                            Kütahya                                              Hatay

     Emin Çınar                                   Seyfettin Yılmaz                                  Ali Halaman

     Kastamonu                                           Adana                                               Adana

                                                        Kemalettin Yılmaz

                                                           Afyonkarahisar

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 653 sıra sayılı kanun tasarısının 3. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ederiz.

Ramazan Kerim Özkan                      Haluk Eyidoğan                              Gökhan Günaydın

         Burdur                                             İstanbul                                             Ankara

Selahattin Karaahmetoğlu                   Doğan Şafak

        Giresun                                              Niğde

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gökhan Günaydın, Ankara Milletvekili.

Buyurun Sayın Günaydın. (CHP sıralarından alkışlar)

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bugün Adalet ve Kalkınma Partisi grup toplantısında Başbakan Davutoğlu tarımla ilgili birtakım bilgiler verdi. Aynı şekilde, şu anda görüşmelerde bulunan Tarım Bakanı da bu bilgilere devam etti.

Ben şimdi sizlere bazı gerçeklerden söz etmek istiyorum. Soya yağı primini dönüm başına 10 liradan 15 liraya çıkartacaklarmış. Sevgili arkadaşlar, lütfen iyi dinleyin. On iki yıllık AKP iktidarında bütün soya üretimi 804 bin tondur, on iki yılda ithal edilen soya miktarı 12,5 milyon tondur. Yani, ürettiğinizin 15 katını ithal etmişsiniz; 11,5 milyar lira dışarıya para vermişsiniz, yeni aklınıza gelmiş dönüm başına 15 lira yapmak, bravo! Mercimek, kuru fasulyede primi artıracaklarmış. 2002’de bu memleket 565 bin ton mercimek üretiyordu, bugün 417 bin ton mercimek üretiyor yani iktidarınızda mercimek üretimi 150 bin ton gerilemiş. Kuru fasulye üretimi 250 bin tondan 195 bin tona düşmüş.

Bakın, hepsini rakamlarla söylüyorum, TÜİK rakamlarıdır. Gelip burada nutuk atmayacaksınız, bu rakamların yanlış olduğunu söyleyeceksiniz, ben de kabul edeceğim. Yani, memleketin en geleneksel ürünlerini dibe vurdurmuşsunuz, ithalat 81 bin tondan 317 bin tona çıkmış, ödediğiniz para 37 milyon dolardan 278 milyon dolara çıkmış bakliyat ithalatında, hâlâ “Tarımda başarılıyız.” diye konuşup duruyorsunuz.

Mazot desteğini yüzde 5 artıracaklarmış. Sevgili dostlarım, söyleye söyleye usandık. Üreticinin cebinden sadece mazot üzerinden aldığınız dolaylı vergi 9 milyar lira, verdiğiniz destek 500 milyon lira. Yani, diyorsunuz ki “Biz bunu 550 milyon lira yapacağız.” Aldığınız verginin yirmide 1’ini ancak destek olarak veriyorsunuz ve bununla milleti kandırmaya çalışıyorsunuz.

Korunga, fiğ desteğinden bahsediyorsunuz. 2014’te 16 milyon ton yem üretti bu memleket, 6 milyon tonluk ham maddesi yurt dışından ithal edildi, hâlâ konuşuyorsunuz.

Söylediğiniz başka bir şey daha var: “Efendim, Avrupa’da 1’inciyiz, dünyada 7’nciyiz.” Neye göre? “Gayrisafi millî hasılaya göre.” 50 kere söyledik, ayıptır. Gayrisafi millî hasıla cari rakamlarla hesaplanmaz, sabit rakamlarla hesaplanır, cari rakamla hesaplarsan kendini kandırırsın.

1 Mayıs 2004 yılında Avrupa Birliğine giren 10 ülkeden yüz ölçümü olarak Türkiye daha büyüktür. Neyle kıyaslıyorsunuz siz kendinizi? Litvanya’yla mı, Letonya’yla mı? Bakın, ben kıyaslayacağınız ülkeleri size söyleyeyim: Her zaman çok spekülasyonu yapılıyor, Hollanda, 2013 yılında 102 milyar euroluk ihracat yaptı. İthalatı var mı? Elbette var. Tarım Bakanı her zaman söyler: “İhracat yapıyor ama ithalat da yapıyor.” Doğru, yapıyor. Ne kadar yapıyor? 66 milyar euro. Bu rakamlara da inanmazsınız, Lahey Ticaret Ataşeliğinden geçen hafta aldığım rakamlardır bunlar, lütfen kontrol edin.

Size bir rakam daha vereyim. Örneğin Fransa,. 60 milyar euro ihracatı var, 48 milyar euro ithalatı var; Fransa da yılda 12 milyar euro tarımdan para kazanıyor. İspanya 61’e 47; yılda 13 milyar euro tarımdan para kazanıyor.

Sizin hâliniz ne biliyor musunuz, gerçek hâliniz? Bunların tamamı DTÖ sınıflandırmasına göredir, başka bir şeye göre anlatmıyorum. Sizin hâliniz şudur: Siz tarımsal ham maddede yılda 5 milyar dolar içeridesiniz. Tarım ve gıdayı birlikte hesap ettiğinizde başa baş geliyorsunuz.

Sizlerden rica ediyorum AKP’li milletvekili arkadaşlarım, Bakanlığın verdiği verilere güvenerek “Tarımda dünya birincisiyiz.” falan diye konuşmayın, “Artıyız, ihracatçıyız.” diye konuşmayın, işte gerçek rakamlar burada.

Gerçek rakamlar şunu söylüyor arkadaşlar: “Türkiye’de tarım, her yıl 1 milyon nüfusu artan bu memlekette tarım çöküyor, bu memleketin üreticisi tarlalarını kaybediyor, iflas ediyor.” Bu memlekette 2 Trakya büyüklüğündeki alan terk edilirken Tarım Bakanlığı diyor ki: “Biz Sudan’dan 500 bin hektar alan kiraladık, orada üretim yapacağız.”

Ben bu kadar aymazlığın bu memlekete fazla olduğunu düşünüyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 653 sıra sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 3 üncü maddesi ile düzenlenen 5996 sayılı Kanuna 10 uncu maddeden sonra gelmek üzere eklenen 10/C-1 maddesinde yer alan (m) bendinin "Faaliyet alanı ile ilgili olarak üyelerinin ihtiyaçlarına yönelik iş ve işlemler ile ilgili gerektiğinde danışmanlık ve projelendirme hizmetlerini almak ve üyelerine bu hizmetleri vermek" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz..

Seyfettin Yılmaz (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kemalettin Yılmaz, Afyonkarahisar Milletvekili.

Buyurun Sayın Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, çiftçi ve üretici birlikleri için konuşuyoruz ama maalesef, hepimizin bildiği gibi, mızrak çuvala sığmıyor, güneş balçıkla sıvanmıyor, çiftçi, üretici perişan vaziyette. Çiftçi, üretici olacak ki çiftçi birliklerinden, üretici birliklerinden bahsedilebilecek.

Sayın Bakanım, size bir teklifim var. Muhalefet de Cumhuriyet Halk Partisi de Milliyetçi Hareket Partisi de bu atamalarla ilgili olarak sizin yapacağınız iş ve icraatlara destek veriyorlar. Bu Maliye Bakanı hangi partiden? Ben biliyorum ki Milliyetçi Hareket Partisinden değil, Cumhuriyet Halk Partisinden de değil, Adalet ve Kalkınma Partisinden. Sizin gücünüz yetmiyorsa biz de destek verelim tüm muhalefet olarak, gelin bu 2 bin sayısını ihtiyacınızı görecek sayıya çıkartalım, ne dersiniz Sayın Bakanım? Ancak gülüyorsunuz, teşekkür ederim.

Diğer bir teklifim var: Atama bekleyen pek çok ziraat mühendisi var, veteriner hekim var, teknikerler var, su ürünleri mühendisleri, gıda mühendisleri var, peyzaj mimarları var; bir de devletimizin sahip olduğu milyonlarca dekar boş, tarıma uygun devlet yani hazine arazileri var. Gelin, müeyyidelerini koyalım hep beraber, bu hazine arazilerini bu atama bekleyen ziraat mühendislerine, veteriner hekimlere belirli bir prosedür karşılığında tahsis edelim. Hem bu araziler imara açılma gibi bir tehlikeden kurtulmuş olurlar hem de tarıma ciddi bir destek verirler, katma değer sağlarlar hem istihdam artar hem de üretim artar. Bu teklifimi de buradan, huzurlarınızda paylaşmak istiyorum.

Sayın Bakanım, “Hizmetler aksamıyor.” diyorsunuz ama sadece birkaç örnek vereceğim veteriner hekim olmanız münasebetiyle. Hizmetler aksamadığı için mi aşılama ve küpeleme çalışmalarını özelleştirme gereği hissediyorsunuz? Hizmetler aksamadığı için mi merdiven altı üretime hâlâ engel olamadınız? Hizmetler aksamadığı için mi gıda da yeterli denetimler yapamadığınızdan dolayı gıda terörü Türkiye’de ortalıkta kol geziyor? Hizmetler aksamadığı için mi bu devirde, veteriner hekim bir Bakanın olduğu Bakanlıkta hâlâ şaptan pazar yerleri kapatılabiliyor, karantina altına alınabiliyor ve Sayın Bakanım, size yanlış bilgi veriyorlarsa lütfen ikaz edin. Türkiye’de tüberkülozdan ve bruselladan insanlarımız inim inim inliyor. Orada Ramazan Bey başını sallıyor. Bunu bilenler biliyor ama insanlarımıza tüberkülozlu et yediriyorsunuz, tüberkülozlu süt içiriyorsunuz ve brusellalı et yediriyorsunuz. Bunların neticesini önümüzdeki günlerde hep beraber çekeceğiz Sayın Bakanım. Lütfen, bu konulara dikkatlerinizi çekmek istiyorum.

“Hep mi kötü?” diyoruz ama iyi yapılan şeyler de var. Seçim bölgem olan Afyonkarahisar’da, Afyon’un olmazsa olmazı dediğimiz kaymağının ve sucuğunun ham maddesi konumunda olan mandacılık konusunda güzel adımlar atıldı, Anadolu mandasının ıslahı konusunda geç kalınmış olan bir adım atıldı, kendilerine buradan teşekkür ediyorum ancak hâlâ oyalanılıyor, hâlâ destekler yeteri kadar değil. Tarım il müdürlüğünün yapmış olduğu toplu hayvancılık, toplu besicilik, toplu mandacılık konusunda bir çalışma var ama yer bulunamıyor. Ben buradan size bir yer teklif ediyorum: Eskiden Kocatepe Tarımsal Araştırma Enstitüsü olarak faaliyet gösteren, halk arasında “mandacılık araştırma enstitüsü” olarak bilinen ve siz iktidara geldiğinizde ilk kapattığınız enstitülerden biri olan mandacılık araştırma enstitüsü bu iş için biçilmiş kaftandır. Buradan ifade ediyorum, yer aramaya gerek yok Sayın Bakanım. Şu anda üniversiteye tahsis edilmiş vaziyette ama 17 mandayla orada âdeta kürek emziriyorlar ama Afyon’daki arkadaşlarımız bir laktasyon döneminde 3 tona yakın manda tipini yakalamışlar Sayın Bakanım. Bu az bir rakam değil. Bunun üzerinde durulması gerçekten çok önemli. Belki farkında değildir Bakanlık yetkilileri ama Afyon’daki Manda Yetiştiricileri Birliğinin bu çalışmaları gerçekten övgüye, gerçekten takdire şayan. Bunlara destek verilmesini sizlerden özellikle istirham ediyorum.

Zaman darlığı nedeniyle, girilmesi gereken pek çok konuya giremedik ama atama bekleyen arkadaşlarımızın sorunlarına lütfen kulak verin.

Saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 653 sıra sayılı kanun tasarısının dördüncü maddesi ile 11/06/2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Birlik Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunun 10'uncu maddesinden sonra gelmek üzere eklenmesi düşünülen Madde 10/Ç'nin ikinci fıkrasının üçüncü cümlesinin "Üyelere verilecek hizmetler karşılığında Bakanlıkça Belirlenecek üst sınırları geçmemek kaydıyla genel kurulca belirlenecek hizmet bedeli alınır." şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Pervin Buldan                                   İdris Baluken                                   Gülser Yıldırım

           Iğdır                                                Bingöl                                              Mardin

    Selma Irmak                                   İbrahim Ayhan                                            

         Şırnak                                            Şanlıurfa                                                 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 653 Sıra Sayılı Kanun Tasarısı'nın 4. maddesinin alt madde 10/Ç-2 bendinde geçen "Ayrıca üyelere verilecek hizmetler karşılığında genel kurulca belirlenecek hizmet bedeli alınabilir" ibaresi kaldırılarak yerine "Ayrıca üyelere verilecek hizmetler karşılığında genel kurulca belirlenecek hizmet bedeli alınır” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

  Alaattin Yüksel                           Ramazan Kerim Özkan                             Doğan Şafak

          İzmir                                                Burdur                                               Niğde

   Mahmut Tanal                                   Sedef Küçük                                    İlhan Demiröz

        İstanbul                                            İstanbul                                              Bursa

      Sakine Öz                                     Osman Kaptan

        Manisa                                               Aydın

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Doğan Şafak, Niğde Milletvekili.

Buyurun Sayın Şafak. (CHP sıralarından alkışlar)

DOĞAN ŞAFAK (Niğde) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, ben de burada gıda, tarım, hayvancılık alanında Türkiye’de uygulanan yanlış politikaların geneli üzerinde durmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, hızla artan nüfus karşısında tarımdaki düşük büyüme temposu, Türkiye’nin ihtiyacı olan tarım ve gıda üretiminden giderek uzaklaşmasına işaret etmektedir.

Bazı örnekleri vermek istiyorum, biraz önce Gökhan Günaydın arkadaşımız bazı noktalara değindi: Buğday ekim alanları daralmıştır. 2000 yılında 21 milyon ton buğday üreten Türkiye, 2014 yılında 19 milyon ton buğday üretebilmiştir. Türkiye, 2002 yılında 93 milyon dönüm alanda buğday üretirken günümüzde 78 milyon dönümde buğday üretmektedir. Türkiye, AKP döneminde 31 milyon ton buğday ithal etmiştir, karşılığında 9,2 milyar dolar ithalat parası ödemiştir. Türkiye, bu Hükûmet döneminde 10 milyon ton mısır ithal etmiştir, karşılığında 2,5 milyar dolar ithalat parası ödemiştir. Bu Hükûmet döneminde yağlı tohum ve türevlerine ithalatta 24,5 milyar dolar para ödenmiştir. Bu Hükûmet döneminde 9,4 milyon ton pamuk üretilmiştir, 8 milyon ton pamuk ithal edilmiştir. Yine, bu Hükûmet döneminde 804 bin ton soya üretilmiştir, 12,5 milyon ton soya ithal edilmiştir, ithalat karşılığında 5,3 milyar dolar para ödenmiştir.

Değerli arkadaşlar, tütüncülük bitmek noktasına gelmiştir. On iki yılda tütün üretimi 153 bin tondan 70 bin tona gerilemiştir. TEKEL’in özelleştirilmesi sonucu 6 sigara fabrikasından 5’i kapanmıştır. Tokat, Malatya, Bitlis, Adana ve İstanbul fabrikalarında üretim yapılmamaktadır.

Çiftçi kaybediyor, işçi kaybediyor, ülke kaybediyor. Şeker pancarı ekimi kotalarla daraltılmıştır. Özelleştirme süreci, tütünde olduğu gibi şekeri de bitirecek noktaya gelmiştir. Şeker fabrikalarında yıllardır çalışan, geçici olarak çalışan işçilerimiz kadro beklemektedirler. Baklagillerde ithalatçı olduk.

Değerli arkadaşlar, son on yılda 2 milyon 573 bin futbol sahasına denk gelen 27 milyon 825 bin 64 dekar tarım arazisi imara, inşaata kurban gitmiştir.

Hayvancılık politikalarında da yanlışlar besiciliği öldürmektedir, tüketiciyi proteinsiz bırakmaktadır. 1980 yılında 16 milyon olan sığır varlığı bugün 14,4 milyondur, otuz beş yılda 2 koyunumuzun 1’ini kaybettik. 1980’de 19 milyon olan keçi varlığımız bugün 9 milyon civarındadır. Mera varlığımız elli yıl evvelki düzeyinin yarısına inmiştir. Türkiye, son dört yılda 3,5 milyon baş canlı hayvan ithal etmiştir. Sıfır faizli kredi desteği yanlış uygulamalarla besici iflasına neden olmaktadır. “Kontrollü kredi süreci” başlığında hayvan fiyatları yükselmiş ve üretici hayvan satın alarak ahıra bağlamıştır; hemen arkasından yoğun bir ithalat süreci başlaması sonucunda hayvan fiyatları düşmüş ve besici zarar etmeye başlamıştır.

Değerli arkadaşlar, pahalı mazot, pahalı gübre, pahalı yem Türkiye tarım ve hayvancılığını sıkıntıya sokmaktadır. Tarımda mazot, gübre ve yem fiyatları çiftçi lehine derhâl düşürülmelidir.

Sayın milletvekilleri, daralan tarım politikası sonucunda üniversiteden mezun olan binlerce ziraat mühendislerimiz, veteriner hekimlerimiz, gıda mühendislerimiz –arkadaşlarımızın söylediği gibi- atama ve iş beklemektedir. Bugün, on binlerin üzerinde her dalda mühendisimiz boş gezmektedir.

Son olarak, Niğde bölgesinde yaşanan don olayında elma üreticilerinin bir bölümüne don zarar parası ödenip aynı koşullardaki diğer üreticilere para ödenmemesi, Dündarlı, Hacıbeyli, Sazlıca bölgesinde -meyvelerde- Niğde Bahçeli ve diğer kasabalarda çiftçileri sıkıntıya sokmuştur. Aynı konu, kuraklık yaşayan buğday üreticilerine de -başta Ulukışla Kolsuz köyü olmak üzere- aynı sorunları yaşatmıştır.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 653 sıra sayılı kanun tasarısının dördüncü maddesi ile 11/06/201 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Birlik Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunun 10'uncu maddesinden sonra gelmek üzere eklenmesi düşünülen Madde 10/Ç'nin ikinci fıkrasının üçüncü cümlesinin "Üyelere verilecek hizmetler karşılığında Bakanlıkça Belirlenecek üst sınırları geçmemek kaydıyla genel kurulca belirlenecek hizmet bedeli alınır." şeklinde değiştirilmesi arz ve teklif ederiz.

Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddenin ikinci fıkrasında yer alan "Ayrıca üyelerden verilecek hizmet karşılığında genel kurulca belirlenecek hizmet bedeli alınabilir." cümlesi bir belirsizliği ifade etmektedir. Bu önerge ile bu belirsizliğin giderilmesi ve hizmetlere de bir üst sınır getirilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

5’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 653 sıra sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 5 inci maddesi ile düzenlenen 5996 sayılı Kanuna 10 uncu maddeden sonra gelmek üzere eklenen 10/D-1 maddesinin (3) nolu bendinde yer alan "Birlik, 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa göre kurulan kooperatiflere sağlanan her türlü vergi ve harç muafiyetinden aynı şekilde yararlanır" ibaresine ek olarak, "Birlik, yaptıkları iş ve işlemlerden ötürü Kurumlar Vergisinden muaf tutulur" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

  Adnan Şefik Çirkin                                 Alim Işık                                         Emin Çınar

            Hatay                                           Kütahya                                          Kastamonu

       Ali Halaman                                Mustafa Kalaycı                               Yusuf Halaçoğlu

            Adana                                            Konya                                              Kayseri

    Seyfettin Yılmaz

            Adana

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 653 Sıra Sayılı Kanun Tasarısı'nın 5. maddesinin alt madde 10/D-3 bendine ek olarak "Birlikler yaptıkları iş ve işlemlerden dolayı kurumlar vergisinden muaf tutulur" ibaresinin
eklenmesini arz ve talep ederiz.

     Ramazan Kerim Özkan                        Doğan Şafak                                   İlhan Demiröz

                  Burdur                                          Niğde                                                Bursa

            Namık Havutça                   Selahattin Karaahmetoğlu                         Mahmut Tanal

                 Balıkesir                                       Giresun                                             İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Selahattin Karaahmetoğlu, Giresun Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Karaahmetoğlu.          

SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 653 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kooperatifler ve birlikler, üreticilerin alın terini, emeğini, emeğinin değerini bir araya toplayan, koruyan demokratik kuruluşlardır ve demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır.

Kooperatiflerin ve birliklerin önemini anlamak için dünya ekonomik düzenini iyi değerlendirmemiz gerekiyor. 1990’lı yılların başlarında dünya iki ekonomik modelden tek ekonomik modele düştü; kapitalist emperyalist sistem dünyada yalnız başına kaldı ve “yeni dünya düzeni” dedikleri küreselleşmeyle yeni politikalarını belirledi. Bu politikalar hayatın her alanını etkilediği gibi tarım üzerine de etkileri oldu. Bu politikaların iki temel öğesi var; birincisi değişim, ikincisi de özgürlük.

Değişim, insanlar tarafından, ülkeler tarafından, işine gelenler tarafından küresel güçlere teslim olmak olarak algılandı, diğeri de özgürlükler.

Özgürlük kimin için? Özgürlükler sermayenin önünü açmak, sınırları kaldırmak, gümrükleri kaldırmak, sermayenin özgürce dolaşabilmesinin önünü açmak anlamında ifade edildi ama bunun karşısında emeğin örgütlenmesine müsaade edilmedi. Bu anlamda, kooperatifçiliğin ve birliklerin önemi bugün bir kez daha ortaya çıkıyor.

Kendi mesleğimle ilgili, yaşamımdan bir örnek vermem gerekirse, 1980 yılında, Giresun’da, 50 eczacı meslektaşımla Karadeniz Eczacılar Kooperatifini kurduk. 50 eczacı ortak miktarda sermaye koyduk ve kooperatifimizi açtık. Gelen ilaçları da eşit oranda 50 eczaneye dağıtarak bu yaşama başladık. Sonuç itibarıyla, aracıyı kaldırdık, süreç içinde kooperatif ekonomik bir güç olmaya başladı ve ilaç sermayesinden de ilaçları eczacıların menfaatleri doğrultusunda, daha verimli bir şekilde almaya başladık. Bu, benim yaşamımla ilgili ve kooperatifçiliğin önemini bir şeklide yaşayarak, tecrübemle size anlattığım bir olaydır.

Yine Giresun’da, Giresunlunun, fındık üreticisinin yaşamını ilgilendiren bir birlik vardır, FİSKOBİRLİK. 2006 yılında, ülkede 17 birlikten biri olan FİSKOBİRLİK’e hazineden kredi verilmedi, kalan 16 birliğe de 700 trilyon para verildi. Hâlbuki, FİSKOBİRLİK’in bu ülkeye kazandırdığı, hazineye kazandırdığı paralardan FİSKOBİRLİK’e 100 trilyon kredi verilseydi, hatta FİSKOBİRLİK’in hazineden alacağı olan 53 trilyon verilseydi, bugün FİSKOBİRLİK içinde bulunduğumuz çıkmaz içine girmeyecekti. Bugün FİSKOBİRLİK sıkıntıda ve öyle bir hâle geldi ki artık, üreticiler sermaye borcu olarak bir katkı sağlamakla baş başa kaldılar. Eğer bu katkıyı sağlamazlarsa mali genel kurullar yapılamayacağı için kooperatif yönetimleri düşecek ve o kooperatif de ne yazık ki kapanacak. Bugün, iktidarın aldığı politikalarla, yaptığı politikalarla ne yazık ki… Siyasi tercih onlarındır, ona karışma hakkımız yoktur ama bütün uygulamaları, sermayenin menfaatine olan uygulamaları ve tasarıları bu Meclisten geçiriyorlar ve üreticileri de yalnız başına kalmaya, güçsüz kalmaya ve sermayenin karşısında ezilmeye mahkûm ediyorlar. Fındık üreticilerinin her sezon başı fındık sermayedarının karşısında uyguladığı politikalarla baskı altına alındığı; İtalya’da, İspanya’da, Azerbaycan’da, Gürcistan’da fındık üretiminin, rekoltenin yüksek olduğunu, Amerikan bademinin fındığa alternatif olduğu gerçeğiyle yapılan politikalarla taban fiyatlar sürekli düşük tutulmaya çalışılıyor ve üreticinin elinden fındığı alınmaya çalışılıyor. Hatta bu sene dondan dolayı fındık rekoltesi düşük olduğu hâlde ticaret odaları, borsalar tarafından da fındık rekolteleri yüksek gösterilerek yine taban fiyatlar düşük gösterilmeye çalışılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Devamla) – Ne yazık ki sürem bitti, görüyorum karşıdan.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 653 sıra sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 5 inci maddesi ile düzenlenen 5996 sayılı Kanuna 10 uncu maddeden sonra gelmek üzere eklenen 10/D-1 maddesinin (3) nolu bendinde yer alan "Birlik, 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa göre kurulan kooperatiflere sağlanan her türlü vergi ve harç muafiyetinden aynı şekilde yararlanır" ibaresine ek olarak, "Birlik, yaptıkları iş ve işlemlerden ötürü Kurumlar Vergisinden muaf tutulur" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz isteyen Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili.

Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Ülkemizde köylü ve çiftçi zor günler yaşamaktadır. AKP iktidarı döneminde, girdi fiyatlarındaki aşırı yükselmeler ve ithalata dayalı politikalar üretim yapmayı güçleştirmiştir. Ürettiği ürünü değerinde satamayan ve başta mazot ve gübre olmak üzere yüksek girdi maliyetleriyle beli bükülen, bankalara olan kredi borçları katlanarak artan çiftçimiz perişan durumdadır. İnsanca yaşamanın dahi çok görüldüğü çiftçilerimizin ürünlerinden elde ettikleri gelir borçlarını bile karşılayamaz bir durumdadır. Çiftçilerimiz hasat dönemini gelir elde etmek için değil, mahkûm oldukları borçlarını ödeyebilecekleri bir zaman olarak görmektedir.

Tarım sektörünün yapısal sorunlarını çözecek, tarımsal girdi yükünü azaltacak ve tarım sektörünü ayağa kaldıracak tedbirlerin mutlaka alınması gerekmektedir ancak tarım kesiminde problemler çığ gibi büyürken Hükûmet duyarsızlığını inatla sürdürmektedir. Çiftçimiz AKP iktidarının ilgi ve destek alanının dışındadır. Çiftçinin durumu AKP Hükûmetinin umurunda bile değildir.

Tarım Bakanı burada, hemen soralım: Sayın Bakan, ülkemizin tahıl ambarı olan, tarımın başkenti olarak bilinen “Konya” diye bir ilimiz var, bir de ovası var. Acaba buralardan haberiniz var mı? Konyalı çiftçi ne durumda, biliyor musunuz? Buraya en yakın ilçelerimize, Kulu’ya, Cihanbeyli’ne beraber gidelim, hatta vaktiniz varsa Yunak’a, Akşehir’e, Beyşehir’e, Seydişehir’e, Çumra’ya, Karapınar’a, Ereğli’ye, velhasıl tüm Konya Ovası’na gidelim, birlikte dolaşalım; çiftçimizin karşı karşıya kaldığı içler acısı durumu yerinde görün. Ama gelmezsiniz, gelemezsiniz çünkü çiftçinin yanına gidecek ne yüzünüz kaldı ne de cesaretiniz var.

Tarım ve hayvancılıkta yaşanan en temel sorunun yüksek girdi maliyetleri olduğu bir gerçektir. Çiftçiler girdilerin pahalı olması nedeniyle yeterli girdi kullanamamakta, bu da verimliliği olumsuz etkilemektedir. Ağır girdi maliyetlerinin altında ezilen çiftçimizin üretimi sürdürebilecek gücü kalmamıştır. Bugün, köyler boşalmış olup köylerde üretici kalmamıştır.

Çiftçimiz dünyanın en pahalı mazotunu ve gübresini kullanıyor. Sayın Bakan, lojistik firmalara, yatlara, kotralara, gemiciklere ucuz mazot verirken üreten, katma değer yaratan çiftçimize neden ucuz mazot vermiyorsunuz? Lüks arabaların, ciplerin aldığı mazot ile çiftçinin kullandığı mazotun fiyatı aynı. Bu haksızlık değil midir? Çiftçinin ve üreticinin temel girdilerini ucuz alabilmesi mutlaka sağlanmalıdır. O nedenle, tarımsal üretimde kullanılan mazot, gübre, yem ve diğer girdilerde vergiler mutlaka kaldırılmalıdır.

AKP Hükûmeti, tüm vatandaşlarımızı olduğu gibi çiftçiyi de elektrikle çarpmakta ve çırpmaktadır. Elektrik faturalarının neredeyse yarısını kaçak elektrik parası ile vergi ve fonlar oluşturmaktadır. Bununla da yetinilmemektedir. Elektrik kayıp kaçak hedeflerini tutturamayan yandaş dağıtım şirketlerinin, faturasını düzenli ödeyen vatandaşlarımıza, çiftçilerimize ilave kaçak para faturası çıkaracağı görülmektedir. Başkalarının çaldığı kaçak elektrik parası dürüst vatandaşımıza ödettirilmemelidir ve bugüne kadar ödenen kaçak elektrik paraları da iade edilmelidir.

Tarım kesiminde çalışan milyonlarca insanımız bankalar tarafından kıskaca alınmıştır. Çiftçimizin borçları her yıl katlanarak artmaktadır. Çiftçimiz borç batağındadır. Bankalara olan zirai kredi borçları, BDDK verilerine göre, 2014 Eylül ayı itibarıyla 42 milyar lirayı aşmıştır. Kredi yenilemeleri ve yeniden yapılandırmalara rağmen, takibe düşen kredi borçları 1 milyar 376 milyon liraya yükselmiştir. İcraların hızla arttığı tarım kesiminde problemler çığ gibi büyürken birçok çiftçi borcunu ödeyebilmek için traktörünü, tarlasını satmak zorunda kalmakta, bunalıma girmektedir.

Değerli milletvekilleri, çiftçinin afetler nedeniyle uğradığı zararlar da telafi edilmemektedir. Kar, don ve sel gibi nedenlerle birçok ilimizde çiftçilerimiz endişe verici zararlarla karşılaşmışlardır. Tarım Sigortaları Kanunu’na göre, belirlenen riskler için tarım sigortası yaptırmayan üreticiler 2090 sayılı Tabii Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanun’dan yararlanamamaktadır. Ülkemizde tarım sigortaları fazla gelişme gösterememiştir. Tarım sigortasında, başta mülkiyet sorunu olmak üzere, birçok sorunla karşılaşılmaktadır. Tarım sigortası yaptıran çiftçimizin sayısı henüz çok azdır, uygulama çok düşük seviyededir. Tarım sigortası yaptırmadı diye çiftçilerimizin hasarı göz ardı edilmemelidir. Tabii afetler nedeniyle çiftçi ve köylünün yaşadığı mağduriyeti hiç olmazsa kısmen giderecek bir düzenleme yapılmalıdır. Yardımların yapılabilmesi için aranan ürünlerin, canlı-cansız üretim araçlarının ve tesislerin değer itibarıyla en az yüzde 40 oranında zarar görmesi şartının mutlaka hafifletilmesi gerekmektedir. Bu konuda gerekli yasal düzenleme mutlaka yapılmalıdır. Esasen, çiftçimiz için kapsamlı bir destek paketi acilen uygulamaya konulmalıdır.

Ben tasarının hayırlara vesile olmasını diliyor, teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Böylece, birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.04

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.11

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

653 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 6 ila 11’inci maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Adnan Şefik Çirkin, Hatay Milletvekili.

MHP GRUBU ADINA ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, yine, çiftçiyi ilgilendiren bir sebeple geç kaldım. Bunu da sizlerle paylaşıyorum.

Şimdi, burada, hep birlikte -bunu da bütün Türkiye duysun- sabaha karşı saat üçte bütün siyasi partilerle çiftçinin elektrik borçlarına dair bir kanun teklifi çıkarmıştık ve güzel de bir af olmuştu değil mi? Şimdi, bu nasıl bir iştir ki biz bu borcu şirkete ödüyoruz? Yani, bu, devlete olan borcumuz, özel enerji şirketine değil. Götürüyoruz, dilekçemizi veriyoruz -bizzat, ben- kendi elektrik borçlarımıza dair affa girmek üzere. Kime? Bu enerji şirketine. Şirketteki görevli dilekçeyi kaybediyor ve biz aftan yararlanamıyoruz. Şimdi, olacak iş mi? Yani bu Bakanlık kendi alacağını niye şirkete devreder? O şirketin elektrikçilik anlayışı, enerji anlayışı, en azından devraldığından beri, başta sayın iktidar partisi milletvekillerimizin de başına bela.

MEHMET ÖNTÜRK (Hatay) – Keşke Hasan’a deseydin…

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) – Efendim?

MEHMET ÖNTÜRK (Hatay) – Hasan’a desen, halleder o.

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) – Aynen.

Yani elektrik kesilir, bu enerji şirketi personel bulundurmaz.

ADEM YEŞİLDAL (Hatay) – Hasan oradan ayrılınca çöktü zaten orası.

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) – Evet, evet.

Hasan Bey burada mı? Yok. Sayın Hasan Akgöl Bey olsaydı, bu işleri hallederdi.

Böyle bir anlayış. Haber de şimdi -şansımıza- geldi, o yüzden inşallah çok sıhhatli bir konuşma yaparız. Neyse konumuza dönelim.

Tabii, bir tek de ben değilim. Yani bu kadar aylaklık, bu kadar aymazlıkla koca bir şirketi devralan bir özel şirketin elemanları artık başka kimlere ne yapmıştır, Allah bilir.

Şimdi, efendim, ben Hataylıyım. Dolayısıyla, Hatay tarımının ana motoru pamuk; tarladan tezgâha yaklaşık 10 milyon kişinin geçimini sağlıyor. 2000 yılında 130 bin kişi pamuk ziraatıyla uğraşıyordu fakat bu rakamın şimdi 75 binlere düştüğünü görüyoruz. 2013 yılı itibarıyla 800 bin ton üretimimiz var. 2001 yılı itibarıyla, yanlış hatırlamıyorsam, bu 1 milyon 400 bin tondu, şimdi ihtiyaç 1,5 milyon tonu geçmiş. Yani pamuk eken çiftçi sayısı niçin düşer? Pamuk üretimi, tabii, bununla beraber neden düşer? Ayrıca, arada sıkıntılar oluyor, kuraklık… Mesela, eldeki bilgiye göre, Amik Ovası’nda 110 bin dekardan 63 bin dekara düşüyor. Maliyetine bakıyoruz kütlü üretiminin yani pamuk üretiminin, bölgesine göre 1.400-1.600 lira. Bunu kaça satıyoruz? 1.000 lira, 1.100 lira; yüksek randıman olursa. Şimdi, ne alıyoruz? Çok çok, destekleme 500. Sayın Bakanım, bu desteklemenin bin lira olması lazım. Pamuk desteklemesinin bin liradan aşağı olmaması lazım, aşağısı vallahi kurtarmaz, billahi kurtarmaz; yanmışız.

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Az konuşursan verelim Şefik.

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) – Hemen inerim, söz veriyorsa Sayın Bakan, hemen kürsüyü bırakır giderim.

Şimdi, genelde, bu, ziraatla ilgili meselelerde tarım bakanlarına yüklenilir ama bu bir haksızlıktır aslında. Yani burada, esas, parayı vermeyenler maliye bakanlarıdır; tabii, maliye bakanlarıyla beraber hükûmetlerin çiftçiye bakışıdır. Maliye bakanı herkese verir ama nedense, bu, çiftçiye gelince cimrileşir. Esas, bu, tarımla ilgili görüşmeleri Maliye Bakanının huzurunda yapmak lazım. Yani ben şahsen Sayın Tarım Bakanının -bazı konuları da bildiğimden, en azından bildiğim bazı konularda kendisini tenzih ederim- çiftçiye karşı… Mesela kuraklık. Kuralık afete girmiyordu bak, onu biz burada kürsüden hatırlattık, “Peki.” dedi ve kuraklık afete girdi, yoksa girmezdi ve dolayısıyla, biz de dâhil, birçok çiftçi kuraklıktan rapor tutturdu ve en azından tarım kredi borçlarını ve şeyi erteletti.

Şimdi, tarımda büyüme hızına bakıyoruz; 2001 kriz dönemi, eksi 7,9 fakat içinde bulunduğumuz Hükûmet bir senede bu tarımı toparlamış ve artı 8,8’e getirmiş. Bugün 2013 rakamı 3,5. Rakamlar bunu gösteriyor, söylüyor. Tarımda istihdam alanı yüzde 36’dan yüzde 23’e inmiş.

Tabii, Hatay için de kötü bir haberim var: Kötü derken, borçlarını ödeyemeyen çiftçi sıralamasında Hatay 1’inci olmuş, 2’nci Artvin, 3’üncü Elâzığ. Böyle bir rakam var önümüzde.

Adana’nın işi bizden iyiymiş Muharrem Bey.

Şimdi, hâl buyken, çiftçiler konusunda ve bilhassa pamuk konusunda bir reform lazım. Yani zeytinyağcı, zeytinci bizden iyi mi? Yok, bu sene zeytin biraz para etti, sebebi: Zeytin yok. Süt biraz para etti, sebebi: Süt yok, kuraklık var, yem kısa. Yani azlıktan bu fiyat artışları.

Mesela Yayladağı: Bu da genelde zeytinle, artık meyvecilikle, bir miktar da tütünle geçinen bir yer. Biz Hatay’ın Yayladağı ilçemizin sıkıntısını fark ettiğimizde, oranın asıl değerlerinin gün yüzüne çıkmasının temelinin Yayladağı yolu olduğunu bildiğimizden, 57’nci Hükûmet olarak, uzun yıllardır atılmayan Yayladağı yol temelini attık; iktidarınız da, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı da bunu bitirdi, devamını getirdi. Ama biz bu yolun temelini atarken Yayladağı Sınır Kapısı’nı da düşünmüştük. Yani bu sınır kapısı bir nevi bizim Reyhanlı gibi çalışacaktı. Bugün bütün sınır kapıları açık, efendim, IŞİD’in, El Kaide’nin, El Nusra’nın, şunun bunun elinde olan bütün sınır kapıları açık, fakat Yayladağı Sınır Kapısı kapalı. Bunun Yayladağılıya bir faydası yok, o sınır kapısının açılmasının da Türkiye’ye bir zararı yok. Bunu rica ediyoruz, bu vesileyle onu da gündeme getiriyoruz.

Hassa’mız yine bir miktar zeytin ve üzümle geçinir, durumu felaket. Hele Dörtyol; narenciye çökmüş, dalında kalmış, mandalinaydı, portakaldı, bunlar perişan olmuş. Sayın Bakanım, narenciyeci için de özel bir program geliştirmek ve bu desteği direkt narenciyeciye vermek gerekiyor. Böyle bir sıkıntı var orada.

Tabii, bütün bunlar için çiftçiye yönelik bir reform paketi lazımdır. Özellikle çiftçinin meselesinin bu Mecliste, böyle, birkaç saat oturulup tartışılması, bütün muhalefet partilerinin de içinde olduğu, bir komisyon kurulması, bir reformla çiftçinin kalkındırılması lazımdır. Ben her fırsatta söylüyorum, çiftçinin durumu bu.

Biraz evvel Muharrem Bey hayvancının durumundan bahsederken bütün masrafı yaptığı hâlde hayvanın kafasını, kolunu, böbreğini, şeyini diğerlerinin aldığını, hayvancıya karkas etin kaldığını söylüyor. Fakat hayvancının oyu da AKP’ye kalıyor, böyle de bir garabet var.

Hayvancı kardeşim, pamukçu kardeşim, fıstıkçı kardeşim, fındıkçı kardeşim, ayçiçekçi kardeşim, patatesçi kardeşim; hâlinden memnunsan bize boşuna nefes tükettirme, devam et.

Hepinize saygılar sevgiler sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde ikinci konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gökhan Günaydın, Ankara Milletvekili.

Buyurun Sayın Günaydın. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; 24’üncü Dönemin sonuna geliyoruz. Türkiye’de tarım sektörüyle ilgili hepimizin kabul edebileceği, sadece gerçekleri konuşacağımız objektif bir değerlendirmeye ihtiyaç var. Çünkü dünyanın bütün ülkelerinde tarım stratejik bir sektör ve Türkiye olarak bu stratejik sektörün gereğini yerine getirmek zorundayız. Biz bugün ana muhalefet partisiyiz, iktidarda Adalet ve Kalkınma Partisi var, evet, Milliyetçi Hareket Partisi, HDP muhalefet sıralarında oturuyorlar ama bizlerin tarım konusunda bir ortak söyleme, ortak düşünceye dönme ihtiyacımız vardır. Bizler, birbirimize hepimizin tekrar etmekten artık usandığı sözleri söyleyerek bu dönemi tamamlayamayız. O hâlde, artık nihayet birinin bir grup adına yaptığı konuşmada, herkesin kabul edebileceği ve hepimize ufuk çizebilecek bir söyleme bu Meclisi davet etmesi gerekiyor.

Sevgili arkadaşlarım, söylediklerimin tamamını Türkiye İstatistik Kurumunun verilerinden lütfen kontrol ediniz ve eğer ben bu kürsüde bir muhalefet milletvekili olarak bir tek rakamı çarpıtıyorsam yerime oturur oturmaz beni ikaz ediniz.

On iki yıllık AKP iktidarının bir muhasebesini yapmak gerekiyor. Bakınız, bitkisel üretimde yalnızca mısırda, yalnızca ayçiçeğinde ve yalnızca çeltikte, bu 3 üründe artış vardır. Tebrik etmek gerekir mi? Evet. Mısır için, çeltik için ve ayçiçeği için üretim artışı sağlayan politikaları kim ortaya koyduysa tebrik etmek gerekir, örneğin çeltikte o tohum ıslahını yapan ziraat mühendisi arkadaşımızı tebrik etmek gerekir.

Peki, bunları söylerken ben şimdi başka gerçekleri de ifade etmek zorundayım. Yılda 4 milyon ton ortalama buğday üreten bir ülkenin yurttaşı ve milletvekili olmak sizlerin hoşuna gidiyor mu? Bana kimse bunu un ihracatıyla açıklamaya kalkışmasın. Tekrar rakam veriyorum size: Bu memleketin on iki yılda buğday ithalatı için ödediği para 9,2 milyar dolardır, un ihracatından kazandığı para 6,5 milyar dolardır. Dünyada hiçbir ülke ham madde ithal edip, işlenmiş madde ihraç edip para kaybetmez. Bunu yalnızca Türkiye yapıyor. O hâlde burada, buğday meselesinde ve un ihracatında kimlerin numara çevirdiğini Türkiye’nin anlaması ve birilerinin bunu denetlemesi lazım. Bunu Tarım Bakanlığı yapmayacak da kim yapacak?

Ben bir rakam daha vereyim: Türkiye pamuk üretiyor mu? Evet, üretiyor. Türkiye’nin, on iki yıllık döneminizde ürettiği pamuk miktarı 9,5 milyon tondur, ithal ettiği pamuk miktarı 8 milyon tondur. Ben şimdi tekrar soruyorum: Bu Mecliste oturan milletvekilleri olarak, ürettiği kadar pamuk ithal eden bir memleketin siyasetçisi olmaktan memnun muyuz, bu konuda birilerini sorumlu tutmayacak mıyız? Daha acısını söyleyeyim: Yılda yalnızca pamuk ithalatına 4 katrilyon lira pamuk ithalat parası ödeyen bir memleketin evladı olmak iyi bir şey midir? Ege’den pamuk çekilmiştir, Akdeniz’den, Çukurova’dan pamuk çekilmiştir ve pamuk yalnızca bir Güneydoğu Anadolu ürünü hâline gelmiştir.

Size bir soya üretiminden bahsedeyim. 804 bin tondur on iki yılda üretilebilen bütün soya miktarı. İthal edilen miktar nedir biliyor musunuz arkadaşlar? İnanmazsanız tekrar edeyim: 12,5 milyon tondur. Bir memleket, 804 bin ton üretiyor; 12,5 milyon ithal ediyor ve Tarım Bakanı 11’inci bütçesine imza atmakla övünüyor. Bütün bunların bir muhasebesini yapmak zorunda değil miyiz? Bunun hesabını yalnızca CHP milletvekilleri, muhalefet milletvekilleri mi soracak? Burada bulunan AKP milletvekilleri, iktidar partisi milletvekilleri, on iki yıldır yetki verdikleri Bakanlığın bir soya üretimini 200 bin tona çıkartamamasının hesabını sormamalı mı arkadaşlar? Bütün bunları hep beraber değerlendirmemeli miyiz?

Başbakanınız bugün söylüyor: “Mercimeği, fasulyeyi primle destekleyeceğiz.” diye. Bakın bakalım, her iki üründe de iktidarınız döneminde 100’er bin ton geriledi mi gerilemedi mi üretim? Çok değil, on beş yıl evvel Nadas Alanlarının Daraltılması Projesi çerçevesinde her tarafı nohutla, mercimekle bu memleket doldurmamış mıydı? Hatta baklavayı mercimekli yapıyorlar diye dalga geçiyorlardı. Yeşil mercimeği almıyor, sarı mercimeği istiyor diye, biz, Hindistan’a, yeşil mercimeğin kabuğunu kırıp sarı mercimek olarak satıyorduk. Şimdi Hindistan’dan, Kanada’dan, Habeşistan’dan yeşil mercimek, fasulye ithal etmek birilerinin kanına dokunmuyor mu acaba? Bunun hesabını biz sormayacağız da kim soracak sevgili arkadaşlarım? (CHP sıralarından alkışlar)

Sevgili dostlarım, bir veteriner hekim olan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı konuşmaya geldi mi neredeyse beni de ikna edecek. Ben size rakam vereyim: 1980’de bu memleketin nüfusu 44 milyondu, bugün 77 milyon; her yıl 1 milyon nüfus artırdık bu memlekette. 50 milyon koyunumuz vardı 1980’de, bugün 29 milyon koyunumuz var; her 2 koyundan 1’ini kaybettik. 19 milyon keçimiz vardı, bugün 9 milyon keçimiz var; her 2 keçiden 1’ini kaybettik. 16 milyon sığırımız vardı, 14 milyon sığırımız var; sığırımız 2 milyon azaldı. 1 milyon mandamız vardı -arkadaşlar teşekkür ediyorlar- 118 bin manda kaldı; her 10 mandadan 9’unu kaybetti bu memleket. Şimdi sorarsanız Tarım Bakanına, der ki: “İktidarımızın son döneminde canlı hayvan varlığında artış oldu.” Sanıyor ki biz bakmayacağız rakamlara. Son dört yılda ne kadar canlı hayvan ithal ettiniz? 3,5 milyon canlı hayvan ithal ettiniz; 2 milyon koyun, 1,5 milyon sığır ithal ettiniz yani sizin “Canlı hayvan varlığı arttı.” diye söylediğiniz şey maalesef ithalat yaptığınız şeydir.

Unutmuyoruz, Fransa’dan size “Legion d’honneur” ödülü verdiler yani siz Fransa nişanı taşıyorsunuz. Sebebi ne biliyor musunuz? Siz Fransa tarımını desteklediğiniz için Fransa’dan nişan aldınız. Ben de her zaman soruyorum: Gidin Amasya’da Suluova’dan bir alın bakalım o nişanı ya da gidin Trakya’dan alın bakalım o nişanı; besici size nasıl bir madalya vermeyi tercih edecek? Bütün bunları hep beraber konuşmak zorundayız.

Sevgili arkadaşlarım, bakın, hayvancılık, Türkiye’de, ithalat yapılmazsa ayakta duramayacak noktadadır. Üstelik de bir acı gerçeği daha söyleyeyim. Ben diyorum ki: “Bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı yılda 7 kilogram kırmızı et tüketiyor.” Tarım Bakanı düzeltiyor beni, diyor ki: “7 kilogram değil, 12 kilogramdır.” Peki, bu sefer sizin dediğiniz doğru olsun, 12 kilogram. Bir Avrupalı ortalama ne kadar tüketiyor biliyor musunuz? 77 kilogram tüketiyor. Ortalama bir Avrupalının…

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – 13, 13.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) –13 diye düzeltiyor, işte Tarım Bakanının ciddiyeti burada arkadaşlar.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Onun yüzde 70’i, Avrupa’nınki domuz, domuz, onu söylesene.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) – Düzeltiyorum, peki, sen “13.” diyorsun, ben de 13 diyeyim. Ortalama 77 kilogram bir Avrupalı…

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Avrupalının yediğinin yüzde 70’i domuz, domuz.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) – Sayın Bakan, ben bitirince gelirsin buraya, konuşursun, böyle laf atarak bir yere varılmaz.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Hadi oradan, yalan yanlış bilgiler verme!

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen…

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) – Böyle laf atacağına çalış, çalış, çalış da memleket bir yere gelsin. (CHP sıralarından alkışlar)

Bir Avrupalı ortalama 77 kilogram kırmızı et tüketiyor, Türk insanı 13 kilogram tüketiyor; Tarım Bakanı “13 kilogram.” diyor. Bundan utanacağına diyor ki: “Ama orada domuz eti yiyorlar.” Kardeşim, sen de koyun etiyle ikame et, elini tutan mı var? Bu insanlara 10 liradan lop et ithalatı yaptırıyorsun ama 25 liradan aşağıya kimse 1 kilogram kıymayı yiyemiyor. Niye biliyor musunuz? Bu ithalatı kimlerin yaptığını, hangi yandaşların cebinin dolduğunu biliyoruz, Et ve Balık Kurumunun nasıl bir ithalatçı kurum hâline getirildiğini biliyoruz.

Ben bu sözlerime niye başladım? Bir muhalefet milletvekili olarak konuşmuyorum, üretimi artanları söyledim ama Türkiye’nin tarımının da raporunu size bütün gerçekliğiyle ortaya koydum.

AKP’li milletvekili arkadaşlarıma sesleniyorum: Nasıl biz bunun hesabını sorduysak, siz de on bir yıldır bu Bakanlıkta oturup da tarımı düzeltmek yerine başka işlerle uğraşan ve gariban köylüyü desteksiz bırakan bu Tarım Bakanının hesabını sorun. Eğer hesabını sormazsanız Türkiye ithalatçı bir ülke olarak maalesef beslenememeye devam edecek.

Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili.

Buyurun Sayın Türkkan. (MHP sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 653 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında şahsım adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanun veterinerlerle ilgili olunca onların uzun zamandır çektikleri sıkıntıyı burada dile getirmemek olmaz diye düşünüyorum. Onlar sıkıntı çekiyor da biz çekmiyor muyuz? Biz de farklı çekiyoruz. Sosyal medyada her açtığımızda veterinerlerin en az 50 tane talepleri var. Size de aynısı oluyordur. Gerçekten sıkıntıda olduklarını düşünüyorum. Veteriner hekimler kadro bekliyor, atama bekliyor arkadaşlar. Onlar da birçok işsiz gencimiz gibi mağdur. Veterinerler için uzun zamandır yeni istihdam alanları yaratılmıyor.

Ben başından itibaren bir şey söylüyorum. Her üniversite bitirene devletin iş bulma imkânı yok. Buna öğretmen de dâhil, diğer meslek grupları da dâhil. Böyle bir ülke de yok. Yunanistan, her vatandaşına devlette bir memur veya işçi kadrosu açtı. Özel sektörde farklı istihdam sahaları açamadığı için devlet olarak battı. Devletin yapması gereken, istihdam sahası açacak özel sektörün önünü açmaktır. Yoksa, sizin yaptığınız gibi, sözleşmeli kadro yapıp ondan sonra 300 bin kişiye devlette görev verirseniz bu devleti tutmak çok kolay olmaz. Yani, istisnai kadrolardan bahsetmiyorum. Ama veteriner hekimlerin bu taleplerine de kulak vermenizi istiyorum.

Zira, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin ve partililerin yakınları sınavsız olarak önemli görevlere getiriliyorlar. VIP torpil iddiaları ayyuka çıktı ve sırf Adalet ve Kalkınma Partililerin yakınları kazanamıyor diye KPSS’nin kaldırılmasına dair gizli hesaplar yapılıyor. Madalyonun bu yüzü de var, buna da dikkatinizi çekiyorum.

Okudukları okulları başarıyla bitiren, emek veren veterinerler, hakları olan kadroları istiyorlar. Zira, su ürünleri, gıda mühendisleri ve veterinerler Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından 20 bin atama bekliyorlar. 50 bin mühendis ise ilgili bakanlıklardan atama bekliyor. Ben bu mühendis arkadaşlara buradan bir şey daha söylüyorum: Özel sektördeki şanslarını da denemeye devam etsinler. Özel sektörün önünü açmak da bu Hükûmetin görevi. Sayın Bakanım, özellikle kendi sahanızdaki özel sektör kuruluşlarını teşvik etmeye devam edin veya arttırın.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde 20 bin boş kadro var Sayın Bakan. Atama yapılmaması doğru bir iş değil. Onlar bütçeye yük olacak değil, güç olacak meslek grupları. Mesleklerini icra etmek istiyorlar, enerji ve birikimlerini Türkiye'nin kalkınmasına destek olarak kullanmak istiyorlar. Niye onların sesini duymuyorsunuz?

Sayın Bakan, sizden rica ediyorum, şu bölücü terör örgütünün gece bekçiliğinden vazgeçin. Siz tarım konusunu çok iyi biliyorsunuz, Türkiye’de iyi bilen insanlardan birisiniz. Mesainizi bu konuya harcayın. Zira, bu konuda Türkiye’de yapılacak çok iş var.

Bakın, on sene evvel Almanya’da sadece 250 bin ton kanola ekiliyordu. Geçen sene Almanya’nın kanola ekimi ne kadardı biliyor musunuz? 8 milyon ton. Yani Almanlar çiçek saksısına bile kanola ekmeye başladılar. O kanola, hem ülkenin protein ihtiyacını karşılıyor hem de yağıyla beraber hava kirliliğini yok eden “biyodizel” adı altında yakıta destek vererek ülkenin ithalatında da önemli katkı sağlıyor. Ben, sizin bunu başaracağınızı zannediyorum, öyle olduğunu düşünüyorum ama lütfen, mesainizi harcayın.

Bakın, altı sene evvel yine soya Ukrayna’da 250 bin tondu. Geçen sene ne kadardı biliyor musunuz? 3 milyon 400 bin ton. Kanola da 2,5 milyon ton. Yani yedi sene içerisinde yaklaşık 500 bin tondan 6 milyon tona geldiler. Bizim bunu yapmamız mümkün. Yeter ki bu konuda inanın ve mesainizi lütfen bu işe verin, sizden rica ediyorum. Bu bölücü terör örgütü mensuplarının ülkeyi bölme konusundaki hareketlerine destek ve katkı vermeyin. Türkiye devleti, Türkiye milleti sizden çok iş bekliyor. Sizin mesleki becerinize güveniyorum ama lütfen, mesainizi bu konuya harcayın.

Ben, bu duygu ve düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Tanju Özcan, Bolu Milletvekili.

Buyurun Sayın Özcan. (CHP sıralarından alkışlar)

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmeleri başından bu yana izleyen milletvekillerinden bir tanesiyim. Ben burada kısa kısa bir iki konuya değinmek istiyorum.

Sayın Bakanım, bilmiyorum biliyor musunuz, ben yaklaşık iki yıldır sizin resminizi taşıyorum aracımın bagajında, 1’e 1 ebadında bir resminiz var. Hani az önce Fransızca ismini Sayın Günaydın söyledi, şu Fransa devletinden aldığınız üstün hizmet madalyasıyla çektirmiş olduğunuz fotoğrafla dolaşıyorum. Orada tuhaf bir kıyafet de giydirmişler size. Tabii, ne yapıyorum bunu? Kendi seçim bölgemde 490 köyümüz var, ben bunun 476’sına gittim, her köyde bu resmi çıkartıyorum. Bakıyorlar, Mehdi Eker tuhaf bir kıyafetin içerisinde, boynunda da kocaman bir madalya var. “Bu madalya ne?” diye sorduğumda aslında köylüye sizin ekonomi politikalarınızı veya tarımla ilgili politikalarınızı anlatmak çok daha kolay oluyor. Gerçekten Sayın Bakan -değerli AKP milletvekilleri, size de söylüyorum bunu- bir ülkenin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Tarım Bakanı Fransa devletinden üstün hizmet madalyası alıyorsa, Fransa “Bizim köylümüze, çiftçimize, Allah razı olsun, çok büyük katkıda bulundunuz, önemli bir hizmette bulundunuz.” diye size bir madalya veriyorsa gerçekten bunda alkışlanacak bir şey yok, utanılacak bir şey var bence. Sayın Bakan, ben geçen hafta burada bu yolsuzluk oylamasında adı yolsuzluğa karışan sayın bakanların Yüce Divanda yargılanması için “evet” oyu kullandım ama öyle görünüyor ki sadece bu madalyadan dolayı sizin Yüce Divanda vatana ihanetten dolayı yargılanmanız gerekir, samimi söylüyorum.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Biraz fazla oldu Tanju.

TANJU ÖZCAN (Devamla) - Böyle bir şey olabilir mi? Milyonlarca Türk köylüsü sıkıntı çekecek, ahırdaki hayvanı para etmeyecek, sütü para etmeyecek, Sayın Bakan Fransa’dan canlı hayvan ithal edecek, karşısında da madalya alacak ve bunun sonucunda da hiçbir şey olmamış gibi davranacağız.

Sayın Bakan, bakın, size bir teklifim var, samimi bir teklif. Daha önce bu teklifi Orman Bakanımıza yapmıştım, kabul etmemişti.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Ne demiştin?

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Bakın, siz diyorsunuz ki: “Türk köylüsü için ben şunu yaptım, bunu yaptım.” Bakın, benim seçim bölgemde sizin arzu ettiğiniz bir köye gidelim, köylüyle konuşalım, siz bu yaptıklarınızı anlatın.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Devamını biliyoruz.

TANJU ÖZCAN (Devamla) - Köylü size kahvede veya cami odasında “Allah razı olsun Sayın Bakan, sizin devriiktidarınızda bizim yüzümüz güldü, uyguladığınız politikalar sayesinde cebimiz para doldu, çoluğumuzu çocuğumuzu rahatça evlendirebildik, bankalara borcumuz yok, Allah sizden razı olsun.” derse yenim ediyorum ben o gün milletvekilliğini bırakacağım. Var mısınız buna, var mısınız buna, böyle bir cesaretiniz var mı?

Sayın Bakan, bakın, ben halkın arasından gelen bir milletvekiliyim. 490 köyün 476’sına en az 1 kez gitmişim bu milletvekilliği döneminde, en az 1 defa gitmişim. Siz gerçek anlamda bir Anadolu köyüne en son, Tarım Bakanı olarak ne zaman gittiniz?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Diğerlerine niye gitmedin?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Kimin oyuyla gittin?

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Ya, Sayın Bakan, Kabinede hiç hoşlaşmadığım bazı bakanlar var ama sizin kadar antipatik bir bakan da samimi olarak söylüyorum yok. Niye gülüyorsunuz? Gerçekten, köylüye dünyanın en pahalı mazotunu veriyorsunuz, en pahalı gübresini veriyorsunuz, tarım ilacını veriyorsunuz, sonra da o bakan koltuğunda, ya, kusura bakmayın ama gülerek oturuyorsunuz. Neye gülüyorsunuz? Türk köylüsünün gülünecek hâli mi var? Ağlanacak hâli var.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Çok komiksin, ona gülüyorum.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Konuşmalarına gülüyor.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Sana gülüyor sana.

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Benim neyime gülecek? Ben burada gerçek sorunlardan bahsediyorum arkadaşlar. Benim kadar aranızda şu dönemde kendi seçim bölgesinde köylere giden milletvekili olduğuna inanmıyorum.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Yok ya!

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Vah vah vah!

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Ben köylüyle konuşuyorum, yaşıyorum, onlarla birlikte oturup konuşuyorum.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – En çalışkan bakan!

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Ya, peki, o zaman arkadaşlar, siz hangi köye gidiyorsunuz?

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Hangi köye gidiyorsun?

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Siz Kadıköy’e mi gidiyorsunuz, nereye gidiyorsunuz? (CHP ve MHP sıralarından gülüşmeler)

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Sayayım mı?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sizi hep Bağdat Caddesi’nde görüyoruz!

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Gerçek bir Anadolu köyüne gidin bakalım, orada size söyleyeceği şu köylünün: Arkadaşlar, “Sütüm para etmiyor.” diyecek, “Etim para etmiyor.” diyecek, “Damdaki hayvan para etmiyor.” diyecek, köylü şivesiyle söyleyeyim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) – Her gün hayvanın içindeyim ben ya, her gün!

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Cumhuriyet köyü, Alibahadır, Paşamandıra…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Arkadaşlar, şunu karıştırmayalım…

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Daha köy ismi sayarım sana, hangisini istiyorsun?

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Bakın, siz büyük mandıra sahipleriyle çok sıkı ilişkiler içerisinde olabilirsiniz.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Olmadık.

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Ben ahırında iki baş hayvanı olan insanın çektiği sıkıntıyı anlatmaya çalışıyorum size. Böyle bir eve en son ne zaman gittiniz?

ADNAN YILMAZ (Erzurum) – Dün gittik, dün.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Daha dün gittik, dün.

TANJU ÖZCAN (Devamla) – O köylünün elini gerçekten ne zaman sıktınız? Size “Allah razı olsun, çok memnunum hayatımdan” dedi mi gerçekten, dedi mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Beykoz Bozhane köyü, Öğümce köy, Göllü köyü, Paşamandıra, Değirmendere…

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Arkadaşlar, Sayın Bakan, ben sizin şunu yapmanızı bekliyorum: Türk köylüsünden özür dileyerek bu görevi 7 Hazirandan önce bıraksanız çok daha iyi olacak. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

6’ncı madde üzerinde dört adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/983 esas numaralı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 6 ncı maddesi ile 5996 sayılı Kanuna 10 uncu maddeden sonra gelmek üzere eklenen 10/E maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde geçen veya denetim için görevlendirilecek olan personel" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Ahmet Aydın                             Mehmet Doğan Kubat                             Mahmut Tanal

       Adıyaman                                           İstanbul                                            İstanbul

Ramazan Kerim Özkan                       İlhan Demiröz                                     Recep Özel

         Burdur                                               Bursa                                               Isparta

  Bayram Özçelik                               Seyfettin Yılmaz                                 Ramazan Can

         Burdur                                              Adana                                             Kırıkkale

Adnan Şefik Çirkin

          Hatay

TBMM Başkanlığına

653 sıra sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 6. Maddesinin 10/E Maddesinin 3. fıkrasında geçen “belirli bir süre” ibaresinin “en fazla üç ay süre” olarak, “bir yıl” ibaresinin de “altı ay” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Adnan Şefik Çirkin                                  Alim Işık                                    Kemalettin Yılmaz

          Hatay                                              Kütahya                                       Afyonkarahisar

Yusuf Halaçoğlu                                  Ali Halaman                                              

        Kayseri                                              Adana                                                   

             

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 653 Sayılı Kanun Tasarısı'nın 6. maddesinin alt madde 10/E-2 bendinde geçen " Ayrıca denetim sonuçları Bakanlığa bildirmek şartıyla merkez birlikleri de kendi denetleme kuralları aracılığıyla üye birliklerini denetleyebilir" ibaresinin kaldırılmasını arz ve teklif ederiz.

Ramazan Kerim Özkan                        Doğan Şafak                                   Mahmut Tanal

              Burdur                                          Niğde                                              İstanbul

        İlhan Demiröz                             Namık Havutça                                                                        Bursa                         Balıkesir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 653 sıra sayılı kanun tasarısının altıncı maddesi ile 11/06/2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Birlik Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunun 10'uncu maddesinden sonra gelmek üzere eklenmesi düşünülen Madde 10/E'nin ikinci fıkrasında yer alan "personel" ibaresinden önce gelmek üzere "uzman" ibaresinin eklenmesini; üçüncü fıkrasında yer alan "tespit edilmesi durumunda" ibaresinden önce gelmek üzere "mahkeme kararıyla" ibaresinin eklenmesini ve dördüncü fıkranın madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

   Pervin Buldan                                   İdris Baluken                                   Gülser Yıldırım

           Iğdır                                                Bingöl                                              Mardin

      Nazmi Gür                                                                                            Faysal Sarıyıldız

           Van                                                                                                          Şırnak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu önerge belli bir uzmanlık gerektiren denetim görevinin uzman personel aracılığıyla yapılması ve Bakanlığın birliklerin yönetim kurulu üyeleri ile üst yöneticilerin görevden uzaklaştırma, görevden alma ve diğer yetkilerinin mahkeme kararına bağlanması amaçlanmaktadır. Böylelikle haklarında mahkeme kararı olmaksızın sadece Bakanlığın kararıyla görevden el çektirilmesinin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Ayrıca bu önerge ile kredi veren kurum ve kuruluşların bu işle görevli kamu kuruluşları varken doğrudan birlikleri denetlemesinin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

LEVENT GÖK (Ankara) – Önergemizi geri çekiyoruz.

BAŞKAN – Bundan sonraki, Cumhuriyet Halk Partisi önergesi geri çekilmiştir.

Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisinin önergesini okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

653 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 6. Maddesinin 10/E Maddesinin 3. fıkrasında geçen “belirli bir süre” ibaresinin “en fazla üç ay süre” olarak, “bir yıl” ibaresinin de “altı ay” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Adnan Şefik Çirkin (Hatay) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu düzenleme ile uygulamada yaşanabilecek bazı sorunların önlenmesi ve belirsizliğin giderilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/983 esas numaralı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 6 ncı maddesi ile 5996 sayılı Kanuna 10 uncu maddeden sonra gelmek üzere eklenen 10/E maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde geçen veya denetim için görevlendirilecek olan personel" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Ahmet Aydın (Adıyaman) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Islah amaçlı yetiştirici birliklerinin denetimine ilişkin hususları içeren madde hükümleri ile müfettiş ve kontrolör dışında denetim için görevlendirilecek diğer personel ifadesi uygulamada yanlış uygulamalara neden olabilir. Bu nedenle denetimin, yürürlükteki mevzuat hükümlerince denetim ile görevli ve yetkili olan müfettiş veya kontrolörler aracılığı ile yapılması uygun olacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 653 sıra sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 7 inci maddesi ile düzenlenen 5996 sayılı Kanuna 10 uncu maddeden sonra gelmek üzere eklenen 10/F-1 maddesinin (1) nolu bendinde yer alan "birlik asıl üye sayısının, yönetim ve denetim kurullarını oluşturacak sayının altına düşmesi" ibaresinden sonra gelmek üzere, "birliğin çalışma koşulu dışına çıkması" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Adnan Şefik Çirkin                       Alim Işık                Yusuf Halaçoğlu

         Hatay                                 Kütahya                    Kayseri

Seyfettin Yılmaz                         Emin Çınar              Ali Halaman

      Adana                                 Kastamonu                   Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Islah amaçlı yetiştirici birliklerinin dağılması ve tasfiyesinin genel kurul kararıyla, iflasın açılmasıyla, birlik üye sayısının, yönetim ve denetim kurullarını oluşturacak sayının altına düşmesi hallerinde olabileceği bu madde ile düzenlenirken, maddeye diğer birliklerde olduğu gibi "çalışma koşulu dışına çıkması" şartının eklenmesi eksik bırakılmıştır. Diğer birliklerde olan bu koşulun ıslah amaçlı yetiştirici birliklerine de uygulanması gereklidir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır, okutup birlikte işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 653 sıra sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 9 uncu maddesi ile düzenlenen 5996 sayılı Kanuna eklenen Geçici 2 inci maddesinde yer alan "Birlikler altı ay içinde, merkez birlikleri ise dokuz ay içinde" ibaresinin, "Birlikler dokuz ay içinde, merkez birlikleri ise oniki ay içinde" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Yusuf Halaçoğlu                                     Alim Işık                                   Adnan Şefik Çirkin

        Kayseri                                            Kütahya                                              Hatay

     Emin Çınar                                   Seyfettin Yılmaz                           Mehmet Doğan Kubat

     Kastamonu                                           Adana                                              İstanbul

    Ali Halaman

         Adana

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

   Pervin Buldan                                   İdris Baluken                                     Kemal Aktaş

           Iğdır                                                Bingöl                                                 Van

  Gülser Yıldırım                                    Özdal Üçer

         Mardin                                                Van

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeleri ayrı ayrı okutuyorum:

Gerekçe:

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte kurulu bulunan ıslah amaçlı hayvan yetiştirici birlikleri ile merkez birliklerinin faaliyetlerine devam edeceği, ancak ana sözleşmelerinin Bakanlıkça çıkarılan yönetmelikle belirlenen usul ve esaslara uygun hale getirilmesi zorunlu tutulmuştur. Ancak tasarının düzenlenmesi sırasında verilen birlikler için "altı ay", merkez birlikler için ise "dokuz aylık" geçiş süreci kısıtlı bir süredir. Birliklere geçiş süreci için daha uzun bir süre ayrılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Diğer gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu önerge ile mevcut birliklerin ana sözleşmelerini Bakanlıkça çıkartılacak yönetmeliklere uygun hale getirmesi için ön görülen sürenin uzatılması ve süre yetersizliğinden kaynaklı yaşanabilecek olumsuzlukların engellenmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergeler doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Çalışma süremiz tamamlanmıştır.

Bu nedenle, alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 28 Ocak 2015 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati:20.57



(*) 653 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir

(X) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.