TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                34’üncü Birleşim

                                                                                           19 Aralık 2014 Cuma

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656’ya 1’inci Ek)

2.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657)

 

A) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI

1) Millî Savunma Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Savunma Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

B) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI

1) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

C) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI

1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ç) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1) Spor Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Spor Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

D) YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU

1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

E) MALİYE BAKANLIĞI

1) Maliye Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Maliye Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

F) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

G) KAMU İHALE KURUMU

1) Kamu İhale Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu İhale Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ğ) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

H) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

I) GELİR BÜTÇESİ

 

IV.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 1’inci maddesinin görüşmeleri tamamlanmadan 2’nci maddesinin okutulmasının İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hususunda Başkanın tutumu hakkında

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 5 ve 6’ncı maddeleri ile 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın 3’üncü maddesinin -Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla- görüşülmesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hususunda Başkanın tutumu hakkında

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Maraş olaylarının 36’ncı yıl dönümünde Kahramanmaraş’ta yapılacak anma toplantılarının Kahramanmaraş Valiliği tarafından yasaklanmasını ve 17-25 Aralık operasyonlarının yıl dönümünde CHP il başkanlıklarına asılan pankartların polis tarafından kaldırılmasını kınadığına ilişkin açıklaması

2.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, HDP Grubu olarak, Ezidilerin Cejna Ezi Bayramı’nı kutladıklarına; Kahramanmaraş Valiliğinin, Maraş olaylarının 36’ncı yıl dönümünde yapılacak anma toplantılarının yasaklanmasıyla ilgili tutumundan vazgeçmesini ve 19/12/2000 tarihindeki Hayata Dönüş Operasyonu’nun sorumlularının yargı önüne çıkarılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın, Maraş olaylarının 36’ncı yıl dönümüne ve bu konudaki anma toplantılarıyla ilgili Kahramanmaraş Valiliğinin açıklamasına ilişkin açıklaması

4.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

5.- İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, Maraş olaylarının 36’ncı yıl dönümüne ve Kahramanmaraş Valiliğinin yapılacak anma toplantılarının yasaklanmasıyla ilgili kararını kınadığına ilişkin açıklaması

6.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Maraş olaylarının 36’ncı yıl dönümünde Kahramanmaraş Valiliğinin yapılacak anma toplantılarını yasaklayarak Kahramanmaraş halkına hakaret ettiğine ilişkin açıklaması

7.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Maraş olaylarının 36’ncı yıl dönümünde Kahramanmaraş Valiliğinin yapılacak anma toplantılarının yasaklanmasıyla ilgili kararına ilişkin açıklaması

8.- İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

9.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

10.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Kocaeli Milletvekili Zeki Aygün’ün 656 ve 656’ya 1’inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Manisa Milletvekili Sümer Oral’ın, Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gök’ün 656 ve 656’ya 1’inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in 656 ve 656’ya 1’inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in 656 ve 656’ya 1’inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

5.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

VII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, vakıfların üniversite kurabilmeleri için gerekli minimum mal varlığına ve bir vakfın mal varlığına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/55271)

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2010-2014 yılları arasında Bakanlıkta görev yapan özel kalem müdürlerine,

2010-2014 yılları arasında Bakanlıkta görev yapan Basın ve Halkla İlişkiler müşavirlerine,

2010-2014 yılları arasında Bakanlıkta görev yapan müşavirlere ilişkin soruları ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/55335), (7/55336), (7/55337)

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun, 2002 yılından itibaren Dahilde İşleme Rejimi kapsamında gerçekleştirilen zeytin ve zeytinyağı ticaretine ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/55338)

4.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu'nun, İzmir'in Seferihisar ilçesinde 1. Derece Doğal Sit Alanı olan bir köyün imar planında yapılan değişikliğe ve köyde kurulacak rüzgar santraline ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/55340)

5.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2010-2014 yılları arasında Bakanlıkta görev yapan özel kalem müdürlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/55341)

6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2010-2014 yılları arasında Bakanlıkta görev yapan Basın ve Halkla İlişkiler müşavirlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/55342)

7.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2010-2014 yılları arasında Bakanlıkta görev yapan müşavirlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/55343)

8.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu'nun, son bir yıl içinde kapatılan maden ocağı sayısına ve maden kazalarının önlenmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/55345)

9.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut'un, Türkiye Kömür İşletmelerinde hukuksuz kadrolaşmaya gidildiği iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/55348)

10.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun, 2002 yılından itibaren Dahilde İşleme Rejimi kapsamında gerçekleştirilen zeytin ve zeytinyağı ticaretine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/55370)

11.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlığın kullanmakta olduğu hizmet binası için ödenen aylık kira bedeline ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun cevabı (7/55879)

12- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlığın kullanmakta olduğu hizmet binası için ödenen aylık kira bedeline ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/55881)

13.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Bitlis'in ekonomik alandaki durumuna ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/55883)

14.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlığın kullanmakta olduğu hizmet binası için ödenen aylık kira bedeline ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/55914)

15.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlığın kullanmakta olduğu hizmet binası için ödenen aylık kira bedeline ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı (7/56058)

16.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın, soru önergelerine ve bunların cevaplandırılmasına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/56123)

17.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın, soru önergelerine ve bunların cevaplandırılmasına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/56216)

18.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2004-2014 yılları arasında Bakanlıkta görev yapan genel müdür ve genel müdür yardımcılarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı (7/56272)

19.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel'in, 2010/2 sayılı Başbakanlık Genelgesi gereği engelli aile ferdi bulunan çalışanlara sağlanan kolaylıklara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/56391)

19 Aralık 2014 Cuma

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ(Bolu) , Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

----0----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündemimize göre 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.

Program uyarınca bugün dokuzuncu tur görüşmelerini yapacağız.

Dokuzuncu turda Millî Savunma Bakanlığı, Savunma Sanayii Müsteşarlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Spor Genel Müdürlüğü, Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu, Maliye Bakanlığı, Gelirler İdaresi Başkanlığı, Kamu İhale Kurumu, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu bütçe ve kesin hesapları ile gelir bütçesi yer almaktadır.

 

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656’ya 1’inci Ek) (*)

2.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657) (*)

 

A) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI

1) Millî Savunma Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Savunma Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

B) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI

1) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

C) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI

1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ç) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1) Spor Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Spor Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

D) YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU

1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

E) MALİYE BAKANLIĞI

1) Maliye Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Maliye Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

F) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

G) KAMU İHALE KURUMU

1) Kamu İhale Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu İhale Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ğ) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

H) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

I) GELİR BÜTÇESİ

 

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere, turda yer alan bütçelerle ilgili soru sormak isteyen milletvekillerinin sisteme girmeleri gerekmektedir.

Şimdi, 2015 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın “Gelir ve finansman” başlıklı 2’nci maddesini okutuyorum:

 

Gelir ve finansman

MADDE 2- (1) Gelirler: Bu Kanuna bağlı (B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;

a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri 442.586.345.000 Türk Lirası,

b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri 7.789.211.000 Türk Lirası öz gelir, 45.894.085.000 Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 53.683.296.000 Türk Lirası,

c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri 3.192.332.000 Türk Lirası öz gelir, 20.360.000 Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 3.212.692.000 Türk Lirası,

olarak tahmin edilmiştir.

(2) Finansman: Bu Kanuna bağlı (F) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net finansmanı 55.964.000 Türk Lirası olarak tahmin edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bunu niye okuttunuz? Burada bakanlık bütçeleri var. Sayın Başkan, bunu okumaya gerek yok ki. Bakanlık bütçeleri var, müzakereye başlayacaktınız, yanlış yerden başladınız.

BAŞKAN – Evet, gelir bütçesi olduğu için efendim.

Dokuzuncu turda grupları ve şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Koray Aydın, Trabzon Milletvekili; Ali Uzunırmak, Aydın Milletvekili; Erkan Akçay, Manisa Milletvekili…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, sana bir şey sordum. Yahu, sen beni dinlemiyor musun? Yanlış yapıyorsun.

BAŞKAN – Dinliyorum efendim, burada isimleri okuyorum ben.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, yanlış yaptın. Şimdi, sen gelir bütçesine geçmeyecektin, Millî Savunma Bakanlığı bütçesinden başlayacaktın.

BAŞKAN - …Bülent Belen, Tekirdağ Milletvekili.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Turhan Tayan, Bursa Milletvekili; Mustafa Moroğlu, İzmir Milletvekili; Erdoğan Toprak, İstanbul Milletvekili; Osman Kaptan, Antalya Milletvekili; Bülent Kuşoğlu, Ankara Milletvekili; Aykut Erdoğdu, İstanbul Milletvekili.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Hüsamettin Zenderlioğlu, Bitlis Milletvekili; Özdal Üçer, Van Milletvekili; Demir Çelik, Muş Milletvekili.

AK PARTİ Grubu adına Şirin Ünal, İstanbul Milletvekili; Suat Önal, Osmaniye Milletvekili; Osman Aşkın Bak, İstanbul Milletvekili; Osman Çakır, Düzce Milletvekili; Vedat Demiröz, Bitlis Milletvekili; Zeki Aygün, Kocaeli Milletvekili; Ekrem Çelebi, Ağrı Milletvekili; Abdulkerim Gök, Şanlıurfa Milletvekili; Feramuz Üstün, Gümüşhane Milletvekili; Metin Külünk, İstanbul Milletvekili.

Şahıslar adına lehinde Mehmet Ali Okur, Kocaeli Milletvekili ve aleyhinde Alim Işık, Kütahya Milletvekili.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, sana bir laf söyledim. Şimdi, sen yanlış başladın bu işe. Burada bakanlık bütçeleri varken gittin, bütçenin tümünün rakamlarını okuttun, yanlış yaptın, bunu kabul et. Ya, sen sağır mısın? Sana laf söylüyoruz ya!

BAŞKAN - Gelir bütçesi bu turda yer aldığı için okuttuk ve daha sonra, görüşmeler tamamlandıktan sonra da oylatacağız.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, yanlış yapıyorsun çünkü bilmediğin için yanındakiler ne söylerse onu yaptırıyor sana.

BAŞKAN - Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ilk söz Koray Aydın, Trabzon Milletvekili.

Sayın Aydın, buyurun.

Süreniz on iki dakika. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA KORAY AYDIN (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Savunma Bakanlığı ile Savunma Sanayii Müsteşarlığının 2015 yılı bütçesi üzerinde MHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Türk Silahlı Kuvvetleri ülkemizin savunma ve güvenliğinin temelidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, ordumuz Türk birliğinin, Türk vatanseverliğinin, Türk kudret ve kabiliyetinin çelikleşmiş bir ifadesidir. Ordumuza ayrılan mali kaynak, temin edilen araç gereç, silah ve mühimmat elbette önemlidir ancak daha önemli olan insan kaynaklarıdır. Dünyanın en güçlü silahı, ölümü göze almış, akıllı, sağlıklı ve moralli insandır. Askerimizin morali ve mücadele azminin yüksek olması için maddi ve manevi ihtiyaçlarının karşılanması son derece önemlidir. Daha önce defalarca ifade ettik, her defasında birkaç kesime dönük olarak yapılan askerî personelin özlük haklarına yönelik düzenlemeler kısmi iyileşme sağlasa bile adaleti sağlayamamıştır. Askerî personelin özlük haklarına dönük düzenlemelerin yamalı bohça mantığıyla yapılması sorunu içinden çıkılmaz hâle getirmiştir. Bugün subaylarımız mutsuz, astsubaylarımız  umutsuzdur. Astsubay ve uzman erbaş intiharları vicdanları kanatmakta, toplumda infiale yol açmaktadır. Astsubayların sorunlarıyla ilgili olarak Parlamentoya verilen araştırma önergeleri iktidar grubunun oylarıyla reddedilmiştir. Uzman erbaşlarımızın, uzman jandarmalarımızın, sivil memurlarımızın, muharip gazilerimizin sorunları da dağ gibi birikmiştir.

Otuz yıl önce o zamanın şartlarına göre çıkarılan Uzman Erbaş Kanunu artık çağın gerisinde kalmıştır. Bu yasanın artık toptan değiştirilmesinin zamanı gelmiştir ama siyasal düzenleme gerektirmeyen orduevleri ve lojmanlardan yararlanma, izin, tayin, nakil ve kılık kıyafetleriyle ilgili sorunlar yapılacak alt mevzuat düzenlemeleriyle de ivedilikle çözülmelidir. Öte yandan, ordu emeklilerimizin ve muharip gazilerimizin sorunlarını çözmek, insani ve vicdani bir görev olduğu kadar vefanın da bir gereğidir. YAŞ kararlarıyla ordudan ilişiği kesilenlerin özlük hakları iade edilmiş ancak kararnamelerle ilişiği kesilenler unutulmuş ve mağdur edilmiştir. Kararnamelerle ordudan ilişiği kesilenlere yargı yolu şeklen açık ancak fiilen kapalıdır. Disiplin cezalarına karşı geçen yıl yapılan düzenlemeyle yargıya başvurma hakkı tanınmış ancak düzenleme geçmiş mağduriyetleri telafi edememiştir. Oysa çıkarılan düzenlemelerin kişilerin lehine olması hâlinde geriye yürütülmesi en temel hukuk kuralıdır. Şehit ve malul çocuklarına sağlanan kamuda iş imkânından muharip gazilerimizin çocukları da yararlanmalıdır. Gazilerimiz arasındaki maaş adaletsizliği giderilmeli, yurt dışına çıkış sorunları en azından kendileri yeşil pasaport kapsamına alınarak çözülmelidir.

Değerli arkadaşlar, AKP iktidarının uyguladığı savunma ve güvenlik politikaları bugün ülkemizi tabiri caizse uçurumun kenarına getirmiştir. Bugün ülkemizi bekleyen en büyük savunma problemi olarak, şu anda Hükûmetin yürüttüğü “barış süreci” altında yürütülen faaliyetler görülmektedir. Bu ciddi bir güvenlik sorunu hâline dönüşmüştür çünkü yakın zamanda yaşadıklarımız bunun ileride ne tür bir problem olabileceğinin işaretlerini vermiştir. Bu bakımdan da ele alınmalı ve değerlendirilmelidir.

Değerli arkadaşlar, etrafımız ateş çemberi. Suriye, Irak yeniden şekillendiriliyor, tek hegemonik güç burayı yeni şartlarla yeni bir düzenlemeye tabi tutmuş. Belli ki burada Türkiye’nin bir inisiyatifi yok, dışlanmış, kenarda bırakılmış, değerlendirme içerisine alınmamış; sadece üzerinde sallanılan o büyük kılıç kullanılarak, pasifize edilerek, sadece kaçan insanları ağırlayan bir ülke konumuna sokularak bu işin külfeti Türkiye’nin üzerine bırakılmış.

Değerli arkadaşlar, bu yeniden yapılanma Orta Doğu’da devam edip Türkiye de bu denklemin dışında kalırken esas problem, buna paralel olarak Türkiye’nin de ona uygunluğunun sağlanması için atılan adımların bir baskıyla, zorlamayla Türkiye’ye dayatılmış olmasıdır. Şunu söyleyebiliriz: Bugün iktidarın “çözüm süreci” altında yürüttüğü faaliyet iktidarın projesi değildir, dayatma bir projedir ve yeniden şekillendirilen Orta Doğu coğrafyasında kurulacak yeni yapılara Türkiye’nin de uygunluğunun sağlanması için zorlanarak Türkiye’nin itildiği bir durumdur.

Değerli arkadaşlar, “çözüm süreci”, “barış”, “anaların gözyaşı dinecek” gibi güzel, masumane, ilk bakışta söylendiğinde herkesin hoşuna gidecek şekilde yürütülen bu faaliyetin Türkiye’yi getirdiği nokta bugün ortadadır. Ne olmuştur? Değerli arkadaşlar, kabul edelim, devlet “Bu politikayı uygulayacağım.” derken doğu ve güneydoğudan çekilmiş, asker kışlaya hapsedilmiştir. Öyle hapsedilmiş ki bahçesindeki direğe asılı Türk bayrağını indiren kişi için bile “Emir almadık.” diye müdahale edilemez aciz bir konuma ve duruma sokulmuştur. Polis de karakola hapsedilmiş, sadece toplumsal olaylarda su sıkan, gaz fırlatan ve bununla güvenliği sağlamaya uğraşan bir konuma itilmiştir. Yani, önleyici, caydırıcı tedbirleri almayan, vaziyeti idare eden bir konuma dönüştürülmüştür.

Değerli arkadaşlar, bunun sonucu acı olmuştur. Şehirler PKK’ya teslim edilmiş, onlar da yol kesmeye, pasaport kontrolü yapmaya, özerklik ilan ettiği bölgelerin etrafını çevirip buralara giriş-çıkışları kontrol altına alarak devlet gücü büyük bir zaafa uğratılmıştır, bunun sonu da acı olmuştur. Çünkü, 6-7 Ekimde yaşadıklarımız yani çok değil, bundan bir buçuk ay önce yaşadıklarımız herkesin kafasına dank etmiştir.

Değerli arkadaşlar, 6-7 Ekimde yaşanan olaylar Türkiye’nin gelecekte nelerle karşılaşabileceğini göstermesi bakımından ibretlik olaylardır; bu, hafife alınamaz, küçümsenemez. Çünkü, Kobani bahane edilerek şehirlerimizde çok büyük olaylar meydana gelmiş, 50 kişi hayatını kaybetmiş, her şeyden kötü ve acı olan da bunların içerisinde ibretlik diyeceğimiz büyük caniyane olaylarla da karşılaşılmıştır. Diyarbakır’da hamile olan eşiyle sokağa çıkmış astsubayımıza arkadan yanaşarak kafasının arkasına sıkılan silah, Hakkâri’de 2 askerimizin sivil kıyafetle ve silahsız olarak şehir içerisinde dolaşırken kalleşçe arkadan gelerek kafalarına sıkılan silah, Bingöl’de emniyet müdür muavinine ve komisere yapılan silahlı saldırı, devlete ihtar verme boyutunun hangi vahşiyane bir kalıp içerisine girdiğini ve bunu yapacak insanların da nasıl gözlerinin döndüğünün gösterilmesi bakımından ibretlik olaylardır.

Değerli arkadaşlar, ortalık savaş yerine dönmüş, 50 kişi hayatını kaybetmiş, bu işi yapanlar emir alarak, talimat alarak bunu yapıp, Türk  devletine ihtar çekecek boyuta gelmişken bunun gerçek manada bir yorumunun yapılmaması da talihsizliktir.

Bu işin çıplak gözle bakıldığında görüneni şudur, PKK  Hükûmete şunu söylüyor, diyor ki: “Bizimle oturdun, anlaştın, her konuda mutabakat sağladık, şimdi bunu hayata geçirme zamanı. Bizi oyalama, bunun gereğini yap.” Hükûmet ise bunları duymazlıktan gelerek, bu işler de hiç olmamış gibi davranarak Başbakanımız bu işleri “Kamu düzeninin sağlanması gerekir.” gibi bir sözü söyleyip geçiştirmeye çalışmış, bununla ilgili atacağı adımları söylediğinde yine karşı cevap olarak “Yine sokağa döneriz.” tehdidi yapıldığında da “Bu sözlerle krizi tırmandırmanın bir manası yoktur.” diyerek âdeta böyle kuzu postuna bürünmüş, meydanı da kurtlara bırakmıştır.

Değerli arkadaşlar, şunu görmekte fayda var: Her şey herkesin gözünün önünde cereyan ediyor. En son İmralı heyetinde bulunan Sırrı Süreyya Önder, görüşme yaptıktan sonra sağlanan mutabakatla ilgili olarak gazetecilerle konuşurken çok önemli bir ifşaatta bulundu, gazetecilerin “Bu mutabakat neyi kapsıyor?” sorusuna verdiği cevapta, içinde özerklik de var, lafı dolandırarak içinde genel affa giden, Öcalan’ın serbest bırakılacağını vadedecek anayasal ve kanunsal değişmelerin de olacağını söyledi. Bunu televizyonlardan izledik, kendi ağzından televizyonlar verdi ve bunu dinledik. Peki, bundan ne sonuç çıkar? Bundan çıkan sonuç şu: Şimdi, İmralı’yla yapılan görüşmelerde Hükûmet ile İmralı arasında, dağ kadrosu arasında varılan mutabakat metninin ana omurgasını özerklik oluşturuyor. Ayrıca, genel afla Öcalan’ın serbest bırakılacağı ve bütün bunlarla ilgili de kanunsal ve anayasal düzenlemelerin yapılacağı artık kesin hâle dönüşmüştür. Bunun inkârı mümkün değildir çünkü görüşme trafiğinin içerisinde olan bir sayın milletvekili bunu gazetecilerin önünde ikrar etmiştir, söylemiştir, kabul etmiştir. Her zamanki yola saparak bunun gizlenmesi mümkün olmayacaktır.

O bakımdan, buradan bütün vatandaşlarımıza sesleniyor ve söylüyoruz: Bu seçimde, önümüzde yapılacak olan seçimde verilecek her oy Öcalan’ın affına verilecektir, yine verilecek her oy özerkliğe yani Türkiye’yi bölünmeye götüren yola onay manasına gelecektir. Bu bakımdan, bunun müzakerelerinin yapıldığı böyle bir dönemde bu problemin ileride Türkiye’nin başını çok ağrıtacağı 6-7 Ekim olaylarıyla ortaya çıkan tablo bütün Türkiye’ye göstermiştir. Herkes aklını başına alsın, olayları bu açıdan bakıp değerlendirsin.

Hepinizi saygıyla selamlıyor, bütçemizin hayırlı olması dileklerimi de iletiyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

İkinci konuşmacı Ali Uzunırmak, Aydın Milletvekili.

Buyurun Sayın Uzunırmak. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Gençlik ve Spor Bakanlığının bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Tekrar hepinize saygılarımı sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmetinin 13’üncü bütçesini görüşüyoruz. Görüştüğümüz bu 13’üncü bütçeyi, geçmişten bugüne baktığımızda sadece rakamların ifade edildiği, hedefinin olmadığı bir bütçe olarak değerlendirmek hemen konuşmamın başında en birinci gerçektir çünkü AKP iktidarı on iki yıldır ülkeyi yönetmektedir yani gençliğin bakanlığı olan Gençlik ve Spor Bakanlığının 10 yaşında aldığı bir çocuk bugün 22 yaşındadır. Eğer AKP hükûmetlerinin gerçekten bir gençlik politikası olsaydı, eğer gerçekten bir gençlik ve spor politikası olsaydı ve bu, bilime uygun inşa edilmiş olsaydı, bugün, Türkiye, Türk gençliği ve Türk sporu çok başka bir boyutta olurdu. Bugün acaba hem gençliğin içinde bulunduğu şartlarda istikbale bakışından sahip olduğu imkânlara ve dünyadaki gençlik arasındaki konumuna baktığımızda bilimsel, sıhhat, sportif bütün alanlarda dünyadaki gençlerle yarışabildiğini söylemek mümkün müdür? Spor birçok alanda bunu göstermektedir. 22 yaş bir spor için, sporcu için en verimli yaştır, hangi dalda olursa olsun. Bugün baktığımızda Hükûmet yorgundur, Hükûmetteki anlayış gelecek tasavvurundan daha çok, bakan evlatlarına, yakınlarına ve yandaşlarına imkân sağlayan torpilli atamaların yapıldığı bir iktidar faydacılığına dönüşmüştür; her şey ortaya saçılmıştır. Âdeta Hükûmet bakanların birbirlerini yalanlayan, bürokratların bakanları yalanladığı, Başbakanın bakanlarını yalanladığı veya tenakuza düştüğü demeçlerle Türkiye bir mantık sarhoşluğu içerisinde gemisini kurtaran kaptan veya akan sudan küpünü dolduran, zenginleşen bir ülke, bir aile, bir hanedan görüntüsüne doğru gitmektedir.

Değerli milletvekilleri, sporda başarıdan söz etmek mümkün değildir. Ne bireysel yarışmacı zirve sporlarında ne de takım oyunlarında Türkiye’nin sportif başarısından söz etmek mümkündür.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de sporu bilimsel olarak araştıran ve bu noktada kendi geleceğini planlayan birçok gencimiz kahve köşelerinde veya evden çıkamaz durumda işsiz ve güçsüz olarak bir köşeye çekilmiş durumdadır.

Sayın Bakana soruyorum: Gençlik ve Spor Bakanlığına birtakım kadrolar verildiğinde başka bakanlıklardan geçişler yapıldı ve bugün birçok alanda, birçok dalda millî takımlara sporcu seçilirken daha, gelecekte nasıl biz bunlara antrenör veya millî takım, millî olmuş kontenjanından bakanlıklarda çalışma yaratabiliriz diye, daha millî takımlara seçilirken, seçmelerde birtakım haksızlıklar yapılmaktadır. Bunlar bireysel sporlarda olduğu gibi takım oyunlarında da olmaktadır. Bunların yüzlercesini belgelemek mümkündür ve buralarda da tartışılmıştır.

Sayın Bakana soruyorum: Beden eğitimi spor yüksekokulları acaba niçin açılmıştır? Beden eğitimi spor yüksekokullarından mezun olmuş, bu okullarda hem bilimsel araştırmalarını yapmış hem uygulamanın içerisinden gelen kaç kişi Bakanlıkta istihdam edilmiştir? Eğer hakikaten başarı sağlanacaksa, hem bilim hem uygulamasını yapmış çocuklarımızın bizzat alanda olmasından ancak fayda sağlanabilir. Bugün bundan söz etmek mümkün değildir. Bu çocuklarımız her gün bizlere başvurmaktadırlar ve bizlerden atanan kadrolara torpilli atamaların yapıldığı noktasında da duyumlarını ileterek bizim bunu seslendirmemizi istemektedirler. Beden eğitimi spor yüksekokulundan mezun olan çocuklar acaba niçin Bakanlıkta tercih edilmemektedir? Dolayısıyla, birazdan, belki, buraya gelen Sayın Bakan veya iktidar partisindeki konuşmacılar spordaki başarılardan söz etmek isteyeceklerdir. Lisanslı sporcu sayısının artışından söz edeceklerdir ama ben bir şeye dikkat çekmek istiyorum: Lisanslı sporcu artışından değil müsabık artışından ve başarıdan söz ederseniz ancak bizi ikna edebilirsiniz; yoksa spor il müdürlüklerini geçmişte birtakım haksızlıklara uğrattınız. Şimdi düşünüyorum, acaba onlar gerçekten müsabık sporcu yetiştirme noktasında gayret sarf ettiler, sizlerin talimatlarınıza “Lisanslı sporcu sayısını artırın, yeter ki lisanslı sporcu sayısı artsın ve biz öylece bu milleti uyutalım.” noktasındaki talimatlarınıza uymadıkları için mi görevlerinden alındılar ve bugün bir köşeye çekilmiş durumdalar.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’nin en garip konularından birisi de beden eğitimi spor yüksekokulu ve birtakım başarılı sporcular olduğu hâlde millî takım seçmelerinden başka alanlara varıncaya kadar yapılan haksızlıklar ve devşirme sporcu politikasıdır. Bu o kadar kötü bir pozisyona gelmiştir ki devşirme sporculardan dopingli sporcular çıkmaktadır. Devşirme sporcular simsarlar eliyle Türkiye’ye getirilmekte ve bazı usulsüzlüklerin ve yolsuzlukların olduğu iddiaları kulaklarımıza gelmektedir. Dolayısıyla Türk sporu bugün can çekişmektedir. Kulüplerimiz, takım oyunlarındaki kulüplerimiz, spor kulüplerimiz, futbol kulüplerimiz artık dayanılmaz bir noktaya gelmiştir.

Hepinizin gördüğü, daha dün Beşiktaş ve Çaykur Rizesporun oynandığı maçta 1.370 civarında bir seyirci vardır. Bu PASSOLİG uygulaması akıllara başka şey getirmektedir. Acaba Hükûmet aleyhinde, Sayın Cumhurbaşkanı aleyhinde statlarda gösteri yapılmasın diye mi bu PASSOLİG uygulaması diğer çıkartılan uygulamaların önüne geçmiştir. Bu, kulüplerin çanına ot tıkamıştır. Peki, buradan bir mantık yürütüyorum: Acaba tribünler “Tayyip Erdoğan çok yaşa, AKP Hükûmeti çok yaşa!” deseydi bu seyirci üzerinde herhangi bir yaptırım olacak mıydı? Mümkündür ki olmayacaktı.

Bakın, Türk sporunu bekleyen en önemli tehlikelerden birisi     Vanspor-Bergamaspor karşılaşmasında olmuştur. Gol sevincini askerde olan bir arkadaşına gönderme yapmak için selam duran bir futbolcu çocuk tekme tokat dövülmüş, stat ortasında ölümden zor kurtarılmış, takımın Van’dan çıkışı zor sağlanmıştır. Spora bu kadar siyasetin bulaşması ve tedbirlerinin alınmayışı Hükûmetin sorumluluğu altındadır.

Çarşı grubu darbe yapmakla suçlanarak adliyeye götürülmüştür. Değerli milletvekilleri, ben Beşiktaş kongre üyesiyim. Çarşı, farklı bir anlayıştır, bunu bazıları anlayamazlar. Çarşı muhaliftir, Çarşı şefkatlice bazen destektedir. Çarşı bir ruhtur, Çarşı bir duruştur, Çarşı bir felsefedir. Çarşı devrimcidir ama Çarşı darbeci değildir. Bakın, spora nasıl felsefeyle katılıyor? Çarşı “Eğer darbe yapacak gücümüz olsa Beşiktaş’ı şampiyon yapardık.” diyor ve çok felsefi bir duruşla “Bir eylemin ahlaki değerini eylemin sonucu değil eylemin ardındaki niyet belirler.” diyor ve darbe suçlamasıyla adliyeye gittiğinde “Adalet için deplasmandayız.” diyor. Evet, Çarşı deplasmanda oynuyor.

Sayın Bakan, sizin bu meseleler karşısında hiç sesinizin çıkmayışı bizi üzüntüye sevk etmiştir. Acaba Spor Bakanı mısınız, sporun içinde misiniz, spora bakış açınız nedir?

Bakın, Beşiktaş Kulübü, Batı Trakya kaybedildiğinde hüznünü ifade etmek için formasının bir bölümünü -matem havasını yaşamak için- siyah rengine bürüyor. Türkiye Cumhuriyeti devletine ve Türk milletine bu kadar âşık olan bir kulüp acaba darbe yapabilir mi Sayın Bakan?  Böyle bir adaletsizlik, böyle bir anlayış olur mu? Niçin ürküyorsunuz? Acaba felsefe inşa eden, mantık inşa eden, sporun bu güzelliklerini yaşamak isteyen tribünlerden niçin ürküyorsunuz? Oraları bir ruhtur, oraları bir felsefedir Sayın Bakan.

Sayın Bakan, TÜRGEV’le ilgili anlatacağım çok şey var. TÜRGEV beytülmale uzanmış bir eldir. Vakıf, hayır sahibinin kendi varlığından vakfeden anlamına gelir, kendi menkul ve gayrimenkullerinden vakfeder. Devletin malından hazine arazilerini… Dün hiçbir ekonomik gücü olmayan, oturduğu evi, varlığı, her şeyi belli olan bir ailenin bugün beytülmale uzanmış el olarak her alanda abanması Türk gençliğine hakarettir, Türk gençliğinin istikbalinin çalınmasıdır.

Buradan Türk gençliğine sesleniyorum: İçinizde kaç kişi bakan çocuklarının ve torpilli atamalarının sahip olduğu imkânlara sahip olabildiniz? Bunun için ayağa kalkın, bunun için kendinizi şuurlandırın ve tavır koyun. Ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak diyoruz ki: Bakan evlatları için değil, vatan evlatları için Anadolu’dayız, Türkiye Büyük Millet Meclisindeyiz ve bakan evlatları için var olacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Bu duygu ve düşüncelerle gençliği sonsuz saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben, biraz önce yaptığınız bir usulsüzlüğü dile getirdim.

Bakın, bütçe kanununun 1’inci maddesi giderlerle ilgili, 2’nci maddesi gelir ve finansmanla ilgili. Şimdi, siz, 1’inci maddeyi bitirmeden, giderleri bitirmeden 2’nci maddeyi okudunuz. İç Tüzük’ün hangi maddesine göre, bir kanun maddesi müzakere edilirken, 1’inci maddenin müzakeresi bitmeden 2’nci maddeye geçiliyor, onu izah eder misiniz.

Yaptığınız uygulama usule aykırıdır. Ben 63’üncü maddeye göre usul tartışmasının açılmasını istiyorum efendim.

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Sayın  grup başkan vekillerini davet ediyorum.

Kapanma Saati: 11.33

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.48

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

----0----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Dokuzuncu tur bütçe görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Birleşime bir saat ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 11.49

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 12.51

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ(Bolu), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

----0----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Dokuzuncu tur bütçe görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay’a aittir.

Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi Başkanlığı bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz bir devlet ve yönetim krizi içindedir. Ülke yönetimine keyfilik ve kayıt dışılık hâkimdir. Türkiye, kurum ve kurallarıyla yönetilmemektedir. AKP iktidarının bir hükûmet etme ve devlet yönetme bilinci yoktur. Yolsuzluğa batmış, terör örgütüne yakayı kaptırmış bir iktidarla karşı karşıyayız. AKP’nin başlıca kaygısı yolsuzlukları örtbas etmektir, bütçede israf yapmak önde gelen faaliyeti olmuştur. “Alo Fatih”ler, havuzlar, yolsuzluk, rüşvet, imar yolsuzlukları, sıfırlamalar, evdeki para kasaları, ayakkabı kutularındaki paralar, “tape”ler kayıt dışı yönetimin bir yansımasıdır.

Yolsuzluk ve rüşvet olayları, ekonominin ve milletin üzerine bir kâbus gibi çökmüştür. On iki yıl seçimleri kazanmanın rahatlığı ve kibriyle Adalet ve Kalkınma Partisi ülkenin tapusunu da aldığı vehmine kapılmıştır.

17-25 Aralık süreciyle rüşvetçi bakanlar, yolsuzluğa bulaşan evlatlar, yandaş iş adamları, altın kaçakçıları, kara para organizatörleri, hayali ihracatçılar, arazi vurguncuları açığa çıkmıştır. Yolsuzluk ve rüşvet ilişkileri çeteleşmiş bir yapıyı ortaya koymaktadır. Bu çetenin başında da kimin bulunduğu herkesin malumudur.

AKP iktidarı ülkemizin kaynaklarını Türk milletinin refahı, huzuru ve kalkınması için değil, bir avuç iktidar sahibi ve yandaşın zenginleşmesi, çalıp çırpması için kullanmıştır. Bu ortamda, Mecliste devletin bütçe harcamasını ve gelirini yani bütçesini Hükûmete emanet edebilir miyiz? Bu, sanki,  kediye ciğer emanet etmek gibi bir durumdur. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarına para pul emanet edilemez, geçen zaman içerisinde bu ortaya çıkmıştır çünkü, hükûmet etme ve yönetme şekli şeffaf değil, denetlenebilir değil, hesap verebilir değil.

Ben, buradan Sayın Maliye Bakanına sormak istiyorum: MASAK ne iş yapar, Mali Suçları Araştırma Kurulu? Yolsuzluk ve rüşvet vakaları bu kadar açıkken yolsuzlukla mücadele konusunda üzerinize düşeni yaptığınıza inanıyor musunuz? Örneğin, MASAK’ın 13 Mayıs 2008 tarihli R-61 sayılı İnceleme Raporu’nda Rıza Sarraf’ın organizatörlüğünde İran, Arabistan ve Irak üçgeninde altın ihracatı gibi gösterilen uyuşturucu ve kaçakçılık faaliyetleri belirtilmesine rağmen, bu konuda ne yaptınız? Rıza Sarraf Hükûmetinizi elinde oynatırken bu raporu hiç gündeme getirdiniz mi? Evinde ayakkabı kutularında 4,5 milyon dolar çıkan banka müdürü hakkında, kara para aklama şüphesi karşısında MASAK’a neden bir inceleme emri verilmedi? MASAK’ın yolsuzluk, rüşvet, kara para aklama konularında kendiliğinden harekete geçmesi gerekmiyor mu? 2008’den sonra Rıza Sarraf’ı hiç araştırdınız mı? Rıza Sarraf için vergi inceleme elemanları görevlendirdiniz mi? 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet çetesinin kara para trafiğini ortaya çıkaran MASAK Başkan Yardımcısı neden görevden alındı?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe konuşmamız vesilesiyle Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi personelinin bazı sorunları hakkında da görüşlerimi dile getirmek istiyorum.

Maliye Bakanlığında, maalesef, çalışma barışı kalmamıştır ve personel huzursuzdur. Kurum içi gelir uzmanlığı, defterdarlık uzmanlığı özel sınav hakkı yeniden tanınmalıdır.                                                 Uzmanlar arasındaki merkez–taşra ayrımı kaldırılmalıdır.   Maliye Bakanlığının merkez ve taşra birimlerinde çalışan tüm kariyer uzmanlarının tek çatı altında toplanması gerekmektedir. Gelir uzmanlarının ortak sınavlardan kaynaklanan mağduriyetleri hâlâ devam etmektedir. Ortak sınavla atanan gelir uzmanlarının yüzde 80’i kurumdan ayrılmıştır. Bu durum, Bakanlığın yetişmiş personelini kaybederek kaynaklarını etkin kullanamadığını göstermektedir.

Maliye Bakanlığının tüm müdür unvanlarında görev yapan personele 3000 ek gösterge veriliyor ancak sadece taşrada görev yapan personel müdürlerine 2200 ek gösterge verilmektedir ve diğer bakanlıkların buna eşit görev yapan personel müdürleri de bu 3000 ek göstergeden yararlanmaktadır ve otuz yıla yakın bir süredir âdeta kangren hâline gelen bu sorunun bir an önce çözülmesi gerekmektedir.

Maliye Okulu, maliye kursu ve iki yıllık yüksekokul mezunu olan şef, memur, veri hazırlama kontrol işletmeni, yoklama memuru, tahsildar ve icra memurlarının özlük durumları ve diğer talepleri yeniden ele alınmalı ve dikkate alınmalıdır.

666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle, bakanlıklarda aynı veya benzer kadro ve görevlerde bulunan personel arasındaki ücretlerin eşitlenmesi amaçlanıyordu. Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi Başkanlığında görev yapan personelin özel hizmet tazminat oranları ile diğer kamu kurumlarında aynı unvanda çalışan personel -müdür, müdür yardımcısı, uzman, şef gibi- arasında yaklaşık 40-50 puan fark oluşmuştur ve bu da yaklaşık 365 liraya varan bir ücret farkına yol açmaktadır. Özel hizmet oranlarının aynı unvanlar için mutlaka eşitlenmesi gerekmektedir.

Yine, muhasebat kontrolörü iken 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle maliye uzmanı kadrolarına atanan personelin 657 sayılı Kanun’un 68/B maddesi gereğince yapılacak atamalarda uğradıkları veya uğrayacakları hak kayıplarının bir an önce telafi edilmesi gerekmektedir.

Muhasebe ve Millî Emlak denetmenlerinin emsallerine göre düşük olan görev, yetki, sorumluluk ve özlük hakları düzeltilmelidir.

Bakanlıkların tamamında uygulanan ancak sadece Gelir İdaresi Başkanlığında bulunmayan servis hizmetinin de merkez ve taşra ayrımı olmaksızın verilmesi sağlanmalıdır.

Ve son olarak da, bütün bakanlıklarda ve kuruluşlarda yeterlik sınavı için -denetim elemanları ve müfettişler için- 2 sınav hakkı uygulaması bulunmaktadır. Fakat, sadece vergi müfettiş yardımcılarına yeterlikte uygulanan 1 sınav hakkı adaletsizliğe yol açmaktadır. Vergi müfettişleri, başta KPSS, kurum sınavı, temel eğitim, mesleki refakat, yetki sınavını içeren ve üç yılı da aşan, neredeyse dört yıla varan bir sürecin sonunda yeterlik sınavına girmektedirler. Vergi müfettiş yardımcıları, kapısında ambulansların beklediği dört gün süren yeterlik sınavında başarısız oldukları anda hemen meslekten ihraç edilmektedirler. Oysa Sosyal Güvenlik Kurumu müfettişliği, BDDK murakıplığı, Sayıştay denetçiliği, mülkiye müfettişliği gibi teftiş ve denetim kurullarında telafi sınav hakkı verilirken Maliye Bakanlığında da bu uygulamaya geçilmesinde büyük fayda vardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, 2015 yılı için öngörülen bütçe gelirlerindeki bazı kalemlerde ne kadar artış öngörüldüğünü dikkatlerinize sunmak istiyorum. Teşebbüs ve mülkiyet gelirlerinde yüzde 16’dan fazla artış beklentisi var. Alınan bağış, yardımlar ve özel gelirlerdeki artış beklentisi yüzde 24, sermaye gelirlerindeki artış beklentisi yüzde 19. Bir de vergi gelirlerinin alt kalemlerinde ise 2015 yılında artış beklentileri şu şekilde: Gelir vergisi artışı yüzde 16 öngörülüyor, dâhilde alınan mal ve hizmet vergilerindeki artış yüzde 11, uluslararası ticaret ve muamelelerden alınan vergilerdeki artış beklentisi yüzde 16, damga vergisindeki artış yüzde 10.

Şimdi, 2015 yılında ekonominin yüzde 4 büyümesi öngörülürken bütçe gelirinin de yüzde 13 artışı öngörülüyor. Bu durum, bir zam işareti vermektedir, zam eksenli bir maliye politikasının uygulanacağını göstermektedir.

Şimdi, 2015 yılında yüzde 4 büyüme öngöreceksiniz, enflasyon beklentiniz yüzde 6,3 olacak, deflatör beklentisi yüzde 6, toplam tüketim artışı yüzde 3,8; istihdam artış beklentiniz yüzde 1,9; ihracat artışı beklentiniz yüzde 7,7; ithalat artışı beklentiniz ithalat artışı beklentiniz yüzde 5,7 ancak vergi gelirindeki artış beklentiniz yüzde 12,9 yani yüzde 13. Bu nasıl olacak, nasıl gerçekleşecek? Bütçe gelirlerinde bir artışın gerçekleşmesi için bazı şartlar gereklidir. Büyümenin artması gerekiyor, aksine büyüme düşüyor, artmıyor. Büyüme artmıyorsa enflasyonun artması gerekir, enflasyon artıyor ama siz 6,3 öngörmüşsünüz. Büyüme ve enflasyon artmıyorsa vergilerin artması gerekir, “Vergileri artırmayacağız.” diyorsunuz. Vergiler artmıyorsa özelleştirme ve varlık satışlarının artması gerekiyor; evet, özelleştirme gelirlerinde 12 milyara varan bir artış öngörüyorsunuz. Ve bütün bunlar da söz konusu değilse borçlanmanın artması gerekir. 2015’te öngörülen makro gelişmeler vergi gelirlerindeki artışı açıklayamamaktadır. Bu rakamlar, vergi gelirlerinin ve dolayısıyla bütçe gelirlerinin artması için -tekraren söylüyorum- yeni zamların habercisidir.

Bütçenin seçim bütçesi olduğunu da ifade ediyoruz ve bazı sosyal harcamalardaki artışta bunu görebiliyoruz. 2015’teki harcamalarda yüzde 11,9’luk bir artış söz konusudur ve bu oran da büyüme ve enflasyonun neredeyse 2 katına ulaşmaktadır.

Bir diğer dikkat çekici husus da artışı öngörülen para cezalarıyla ilgili, çok ilginç artışlar söz konusudur. 2015 yılı Bütçe Tasarısı’nda en dikkat çekici konulardan birisi de para cezası gelirlerinde öngörülen artıştır. Para cezası gelirlerinde toplam yüzde 21’lik artış öngörülüyor, idari para cezalarında artış beklentisi yüzde 40, trafik para cezalarında öngörülen artış beklentisi de yüzde 46. Bu durum, Hükûmetin bütçede gelir artışı için para cezalarından medet umduğunu göstermektedir. Ben buradan sormak istiyorum: Bu para cezaları artışını nasıl ve neye dayanarak öngördünüz, bir açıklama yapabilir misiniz?

Bir diğer husus da şu: Tabii, sürekli istihdama, işsizliğe, büyümeye ilişkin pek çok rakamlar bütçe sunumlarında baştan bu yana veriliyor. Biraz evvelki sorularımıza ilaveten şu sorunun da mutlaka Hükûmet tarafından, Maliye Bakanlığı tarafından açıklanması gerekir: Büyüme tedricen düşerken işsizliği nasıl azaltacaksınız, istihdamı nasıl artıracaksınız? Cevapsız kalan sorulardan birisi de budur.

Bu düşüncelerle Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi Başkanlığı bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – İzahını yapacağım, yoktunuz burada, söz vereceğim.

Sayın milletvekilleri, Sayın Genç’in bütçe görüşmelerinin usulüne ilişkin bir itirazı olmuştu. Başkanlık olarak bu konudaki tutumu kısaca açıklamak istiyorum.

Bilindiği üzere, bütçenin görüşülmesi Anayasa’da düzenlenmiş olup Genel Kurulda bütçe görüşmeleri öteden beri uygulanagelen teamül niteliği kazanmış bir usulle yapılmaktadır. Bu usulde, bütçe görüşmelerinin ilk gününde, bütçenin tümü üzerindeki görüşmeleri müteakip bütçe ve kesin hesap kanunu tasarılarının maddelerine geçilmesi oylanmakta ve her iki tasarının 1’inci maddeleri okunarak 1’inci maddeleri kapsamına giren kuruluşların bütçe ve kesin hesaplarının görüşmelerine turlar hâlinde başlanmaktadır. Anayasa’ya göre her bütçenin tümü üzerindeki görüşmeler yapılmakta ve bölümler ayrı ayrı oylanmaktadır.

Bugünkü bütçe programında ise gelir bütçesi de yer almaktadır. Bu nedenle bütçe kanun tasarısının “Gelir ve finansman” başlıklı 2’nci maddesi de okutularak görüşmelere açılmaktadır. Bu görüşmeler sonucunda, gider cetvellerinin bağlı olduğu 1’inci madde ve gelir cetvellerinin bağlı olduğu 2’nci madde oylanacak ve böylece 1’inci ve 2’nci maddelerin görüşmeleri tamamlanmış olacaktır. Daha sonra bütçe tasarısının diğer maddeleri sırasıyla görüşmeye açılacak ve oylanacaktır. Uygulama bugüne kadar bu yönde olup bu usulün Anayasa ve İç Tüzük’e bir aykırılığı bulunmamaktadır.

Bilgilerinize sunulur.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet, Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bu konuda usul tartışması istiyorum. Aleyhte…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Lehte…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Aleyhte…

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Lehte…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç.

 

IV.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 1’inci maddesinin görüşmeleri tamamlanmadan 2’nci maddesinin okutulmasının İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hususunda Başkanın tutumu hakkında

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan, usul tartışmasını açtığınız için ayrıca teşekkür ediyorum.

Şimdi, Sayın Başkan, bizim İç Tüzük’ümüz belli, İç Tüzük’ümüze göre -yani bunu değiştirmek mümkün değil- şu sistem kabul edilmiş: Bir temel kanun var; bir de kanunların önce tümü üzerinde müzakere ediliyor, maddelere geçiliyor, maddeleri de tek tek görüşülüyor, tek tek görüşme bittikten sonra oylanıyor. Bir maddenin müzakeresi bitmeden, oylaması yapılmadan öteki maddeye geçmek mümkün değil İç Tüzük’ümüze göre. Ayrıca, İç Tüzük’ümüzde kanun tasarı ve tekliflerinin birkaç maddesinin birlikte okunup da bunların tümü hakkında müzakere açılma usulü de yok.

Şimdi, burada, bütçenin 1’inci maddesi giderlerle ilgili kısmıdır, 2’nci maddesi gelirlerle ilgili, gelir ve finansmanlarla ilgili. Dolayısıyla, 1’inci maddedeki oylamalar bitmeden 2’nci maddeye geçemeyiz ve okuyamayız. Bana göre, yapılan bu uygulama usulsüzdür, İç Tüzük’e de aykırıdır. İç Tüzük’e rağmen böyle bir hata yapmak… Başka kanunlarda, başka bir gün çıkarsınız, bir kanun tasarısının 10 tane maddesini birden okursunuz, ondan sonra hepsini müzakereye açarsınız; bu da olmaz.

Ayrıca, Sayın Başkan, şunu da belirtmek istiyorum: Bugün Cumhuriyet Halk Partisinin birçok il ve ilçelerinde hâkim kararıyla arama yapılıyor, binalara asılan levhalar indiriliyor, âdeta Cumhuriyet Halk Partisi ana muhalefet partisi olarak ortadan kaybedilmeye çalışılıyor, siyasi faaliyetleri denetim altına alınıyor, partideki çalışmalar denetime alınıyor. Bu, 1958 yılında Tahkikat Komisyonu kuran Demokrat Partinin uygulanmasından farksız bir şeydir. Bunu neye istinaden yapıyor yani iktidar partisi acaba bu kadar mı dikta rejimine gitti? Artık, despot bir idareye gidiyor, partileri tehdit ediyor.

Şimdi, biraz önce arkadaşımız da söyledi, idari para cezalarında yüzde 41 artış yapıyorsunuz, trafik cezalarında yüzde 46 artış yapıyorsunuz. Bu idari para cezaları ne biliyor musunuz arkadaşlar? İşte, bir yürüyüş yapıyor öğrenciler, hemen gidiyorlar, kendilerine 3 bin-5 bin lira idari para cezası… Valiler yapıyor. Yani, Türkiye tam bir dikta rejimine gidiyor.

Arkadaşlar, herkesin kendisine düşen görevi yapması lazım. Türkiye Cumhuriyeti devletini dikta yönetimiyle, zihniyetiyle yöneten insanların bu zihniyetinden vazgeçmesini, aksi takdirde bunun kendilerine çok pahalıya mal olacağını… Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, AKP’nin kendi partimizi aramaya, siyasi faaliyetlerden men etmeye yönelik dikta faaliyetlerini şiddetle kınıyoruz, bunun karşısındayız. Meşru zeminler içinde siyasi faaliyette bulunma şartlarını ortadan kaldırırsanız şunu bilesiniz ki meşruiyetin kalktığı yerde gayrimeşruya, kaba kuvvete başvurulur. Tayyip Erdoğan’ı ve Ahmet Davutoğlu’nu ikaz ediyorum, bu tür teşebbüslerinden vazgeçsinler, sonunda çok pişman olacaklar.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, lehte söz isteyen Ramazan Can, Kırıkkale Milletvekili.

Buyurun Sayın Can. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, bugün, onuncu gün, çalışmalarımıza devam ediyoruz. Birinci gün bütçenin tümü üzerinde görüşmeler, konuşmalar yapıldı, tümü üzerindeki konuşmalardan sonra maddelere geçilmesi oylandı. Dolayısıyla, 1’inci maddeye geçtik. 1’inci maddeye geçtikten sonra da gelir anlamında, yani kurumların bütçesine geçtik. Netice itibarıyla, 195’inci sıraya kadar görüştük. Bugün onuncu gün, dokuzuncu tur; 195’inci sırada Millî Savunma Bakanlığı, 196’ncı sırada Savunma Sanayii Müsteşarlığı, 197’nci sırada Gençlik ve Spor Bakanlığı, 198’inci sırada Spor Genel Müdürlüğü, 205’inci sırada gelir bütçesi şeklinde gündeme alınmış. Dolayısıyla, bütçenin tümü üzerindeki konuşmalar tamamlandıktan sonra maddelere geçilmiştir. Her ne kadar gelir bütçesi ve gider bütçesi anlamında bir mukayese yapılsa da 205’inci sırada gelir bütçesi şeklinde gündemdedir.

Genel Kurul gündemine hâkimdir, Başkanlığımızın uygulaması ve bundan önceki bütçe konuşmaları, görüşmeleri bir gelenek hâlinde teamülleşmiştir, Komisyonda da bu konu gündeme gelmiştir. Gelir bütçesi ile gider bütçesi anlamındaki sıralamada, maddelere geçildikten sonra gider bütçeleri görüşülür, sonra da gelir bütçelerinin maddelerine geçilip oylanması… Bugün, netice itibarıyla, 5’inci maddeye kadar da gündeme alınmıştır.

Diğer taraftan, Sayın Genç’in usul tartışması açıp başka konulara girmesi de yerinde değildir.

Başkanlığın uygulaması yerindedir, teamüller bu noktadır diyor, Başkanlığın uygulamasının lehinde olduğumuzu belirtiyor, Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Tutumum aleyhinde söz isteyen Mehmet Akif Hamzaçebi, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe kanununun 1’inci maddesi giderleri, 2’nci maddesi de gelirleri düzenleyen maddedir. Bugüne kadar, biz, Genel Kuruldaki bütçe görüşmelerinde 1’inci madde çerçevesinde bakanlıkların bütçelerini konuştuk, bakanlık bütçelerinin görüşülmesi sona ermedi. Bugün de Gençlik ve Spor Bakanlığı, Millî Savunma Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı ve ilgili kuruluşlarının bütçelerini görüşeceğiz. Bunların sona ermesinden sonra gelir bütçesini konuşacağız.

Gelir bütçesi, bütçe kanununun 2’nci maddesinde düzenlenir ve aslında çok uzun boylu konuşmamız gereken bir bütçedir. İç Tüzük’e göre de bir maddenin görüşülmesi tamamlanmadan diğer maddeye geçilmesi mümkün değildir ancak bugüne kadarki uygulamalarda teamül farklı oluşmuş, bu şekilde yürütülmüş ancak bu şekilde yürütülmesi bu uygulamanın doğru olduğu anlamına gelmiyor. Evet, Başkanlık Divanı bugüne kadarki uygulamaların bu şekilde olduğunu ifade ederek böyle bir açıklamayı yapıyor ama olması gereken 1’inci maddeye ilişkin tüm bakanlıkların harcama bütçelerinin görüşülmesinin tamamlanmasından sonra gelir bütçesinin görüşülmesidir.

Ben, daha önce Plan ve Bütçe Komisyonunda üye olduğum dönemlerde, orada zamanın Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Sayın Sait Açba’ya çok kez öneri yapmışımdır. Günlerce harcama bütçelerini görüşüyoruz, gelir bütçesini araya sıkıştırıp geçiyoruz. Bu, doğru değil. En az harcama kadar önemli olan bir kalemdir bu. Dolayısıyla, şunu öneriyorum: Bundan sonraki uygulamalarda, bundan sonraki yılların bütçelerinde gelir bütçesini ayrı bir turda yeterli ağırlığı vererek görüşelim, doğru olan budur. Bu kadar harcamanın finansmanı nasıl sağlanacaktır, millet hangi vergileri ödeyecektir, vergi yükünde bir artış var mıdır yok mudur; bunları iyi tartışmak gerekir. Dolayısıyla bu usulü, bugüne kadar benimsenmiş olan bu usulü değiştirmekte yarar var.

İkinci olarak değineceğim konu -Sayın Başkanın affına sığınarak usul tartışması kapsamında değil ama- Cumhuriyet Halk Partisi il binalarına yapılan dünkü saldırı. Bir mahkeme kararına dayanıyor, evet, bir mahkeme kararına dayanıyor ama ilk kez bir siyasi parti binasında arama yapılıyor değerli arkadaşlar. Bir siyasi parti binasında, ana muhalefet partisinin binalarında polise arama yetkisi veren bir kararı yargı veriyor ise Türkiye'de kuvvetler ayrılığı kalmamış demektir. Bu uygulamayı şiddetle kınıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Tutumum lehinde söz isteyen, Mihrimah Belma Satır, İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Satır.

MİHMİRAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 24’üncü Dönemde bütçe çalışmasını yapıyoruz. 24’üncü Dönemde bence bütçe çalışmaları içerisinde çalışma şartları anlamında en verimli dönemi yaşıyoruz. 4 partinin grup başkan vekilleri ve yetkililerinin organizasyonuyla bu sene 11.00’de başlayıp makul bir saatte bütçe çalışmalarını bitirmeye çalışıyoruz.

Bugün geldiğimiz noktada -teknik olarak Sayın Başkan açıkladı, sayın grup başkan vekilimiz de açıkladılar- bütçe Anayasa hükümlerine göre görüşülüyor ve birtakım teamüller oluşmuş. Bu sene yapılan çalışmalarla ilgili Danışma Kurulunda da 4 partinin ortak imzasıyla çalışma şartları ve şekli belirlenmiş. Dolayısıyla, Sayın Başkanın tutumunda yanlış bir uygulama olduğu kanaatinde değilim. Diğer konuların ilerleyen zamanlarda, bir sonraki dönem görüşülmesi gerektiği kanaatini ben de tekrar ediyorum.

Sayın Başkanın tutumunun lehinde olduğumuzu ve çalışmalarımıza devam etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ediyorum.

Biraz önceki yaptığım açıklamalar doğrultusunda tutumumda herhangi bir değişiklik olmamıştır.

 

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656’ya 1’inci Ek) (Devam)

2.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657) (Devam)

 

A) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Millî Savunma Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Savunma Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

B) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

C) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI (Devam)

1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ç) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Spor Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Spor Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

D) YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU (Devam)

1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

E) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1) Maliye Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Maliye Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

F) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

G) KAMU İHALE KURUMU (Devam)

1) Kamu İhale Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu İhale Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ğ) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

H) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

I) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Bülent Belen, Tekirdağ Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Belen.

MHP GRUBU ADINA BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 yılı bütçesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri ve ekranları başında bizi izleyen aziz Türk milletini saygılarımla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu 2002 yılında Milliyetçi Hareket Partisinin de ortağı olduğu 57’nci Koalisyon Hükûmetince çıkartılmış ve 1 Ocak 2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 3 Kasım 2002 seçimleriyle iktidara gelen 58’inci AKP Hükûmeti -ilk çalışması- yürürlüğe girmek üzere olan Kamu İhale Kanunu’nun uygulanmasının ne kadar zor olduğu, ihaleyi yapmayı zorlaştırdığı, kanunun hükûmetlerin hızına uymadığı, belediyelerin iş yapamayacağı, bu yüzden kanunun yürürlük tarihinin en azından bir yıl ertelenmesinin gerektiği; bu arada da gerekli değişikliklerin yapılabileceği şeklindeki açıklamalarıyla kamuoyu oluşturmaya çalışmış fakat o günkü şartlar ve uluslararası kuruluşların direnç göstermesiyle kanunun yürürlüğe girmesini engelleyememiştir. AKP Hükûmetinin Kamu İhale Kanunu’yla mücadelesi 3 Kasım 2002 tarihinden bugüne kadar devam etmektedir. İş yapamayınca “Kanunun uygulaması çok zordur.”, “Şikâyet süresi çok uzundur.” gibi mazeretlerle kanunu ve kurumu suçlamak en sık kullanılan yöntemdir. Ancak esas niyet, istedikleri ihaleyi istediklerine vererek kendi yandaş ve sermayelerini oluşturmaktır. Bu sebepten, Kamu İhale Kanunu yürürlüğe girdiğinden bugüne kadar 150’den fazla değişikliğe uğramış, bu değişiklikler kanun maddeleriyle de sınırlı kalmamış, yönetmelik ve tebliğlerde de defalarca değişiklikler yapılmış ve artık ihalelerde sadece ihaleyi kimin alacağının yazılması kalmış, adrese teslim yapılan ihaleler basit bir formalite tamamlama seremonisine dönüşmüştür. Deyim yerindeyse Kamu İhale Kanunu yürürlüğe girdiğinden bu zaman kadar kevgire döndürülmüştür.

Sayın milletvekilleri, gelelim özelleştirmelere. 3 Kasım 2002 tarihinden bu yana iktidarda olan AKP hükûmetleri, AKP’nin kuruluş felsefesinde yer alan “Babalar gibi satarım.” söyleminin hakkını vererek göreve geldikleri günden bugüne kadar 50 milyar dolardan fazla özelleştirme geliri elde etmiştir. Bu gelir sayesinde yandaşlar zengin, havuzcular abat edilmiştir. Kamunun en değerli varlıklarından olan TÜPRAŞ, TÜRK TELEKOM, TEKEL ve Türkiye’nin en değerli arazi ve arsaları yandaşlara, havuzculara değerlerinin çok altında bedellerle satılmıştır. Peki, bu 50 milyar doları aşan özelleştirme sayesinde Türkiye ekonomisi düze çıkmış mıdır? Keşke çıkabilseydi fakat yandaş kayırmaktan ekonomiye sıra gelmedi.

AKP iktidarları boyunca Türkiye ekonomisi inişli çıkışlı bir seyir izlemiş, istikrarlı bir büyüme sağlayamamıştır. Hükûmet ve AKP sözcüleri, konuşmalarının çoğunda rastladığımız “1924-2002 yılları arasında ülke perişan, 2002’den sonra herkes zenginleşti, ekonomi güçlü, dış borç yok.” manasına gelen açıklamalar yaparken her nedense büyüme oranlarıyla ilgili olarak kendilerinden önceki dönemlerden hiç söz etmiyorlar.

Sayın milletvekilleri, Avrupa Birliğine uyum süreci çerçevesinde, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve 660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle “Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu” adı altında, iradi özerkliğe  sahip, kamu tüzel kişiliğini haiz yeni bir kurum oluşturulmuştur. Söz konusu kararnameyle, Türkiye’de, kanunlar, gereği ilgili oldukları işletmelere kamu gözetimi yapma yetkisini haiz kuruluşların yetkileri ile bağımsız muhasebe ve denetim standartlarını belirleme yetkisi Kamu Gözetimi Kurumuna verilerek bağımsız denetim konusunda bütüncül bir hukuki yapı oluşturulmaya çalışılmıştır.

Kamu Gözetimi Kurumunun kamu adına gözetim yapması, muhasebe ve denetim standartlarını belirlemesi doğrudur ancak bağımsız denetçileri yetkilendirme ve özlük hakları bu kurum tarafından yapılmamalı, kurulacak bir meslek odasınca yapılmalıdır. Yapılan yasal düzenlemelerle bağımsız denetçilerin yetkilendirilmesi Kamu Gözetimi Kurumuna devredilmiştir. Bugün itibarıyla, kurum tarafından yetkilendirilen bağımsız denetim resmî siciline kayıtlı 9.605, tescil süreci devam eden 1.055 bağımsız denetçi vardır. Denetim sürecinde yaşanan en önemli sorun, kurum tarafından yetkilendirilen bağımsız denetçilerin mesleğini icra edebileceği alanın sınırlandırılmış olmasıdır. Bunun başlıca nedenleri: 660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2’nci maddesinde kamu yararını ilgilendiren kuruluşlar kapsamına giren toplamda 2.500 şirketin sayısının yetersiz oluşu; bağımsız denetimin konusu içinde yer alması gereken sendikalar, kalkınma ajansları, organize sanayi bölgeleri, kooperatifler gibi kurumların denetiminin bağımsız denetçiler tarafından yapılamaması; kamu ve belediyelere ait iktisadi işletmelerin kamu yararını ilgilendiren kuruluşlar kapsamı dışında bırakılması. Yani, bunu da anlamak mümkün değil. Kamu ve belediyelerin görevi kamuya hizmet etmek, hizmet üretmek iken bu kurumlar kamu yararını ilgilendiren kuruluş olmayacak ve denetim sürecine tabi olmayacak.

Görüldüğü gibi, bağımsız denetimin önemini artıran başlıca sebep güvenilir bilgi sağlama işlevidir. Şeffaf, açık ve anlaşılır bilginin en değerli bilgi olduğu, bu bilgiyi elde etmenin de ancak bağımsız denetimle mümkün olacağı gerçeği ortadayken günümüzde mesleğin kısıtlı bir alanda icra ediliyor olması kamuoyu açısından olumlu sonuçlara yol açmamaktadır. Denetimsizlik kazalara, facialara, ölümlere neden olurken finansal denetimsizlik şirketlerde ve ülkelerde ekonomik krizlere neden olmaktadır. Bu nedenle, denetimin her alanda kapsamı genişletilmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Hükûmetinin hazırladığı son Orta Vadeli Programa göre, 2015 yılı merkezî yönetim bütçe gelirlerinin 2014 yılına göre 20,9 milyar Türk lirası artırılarak 451,9 milyar Türk lirasına yükselmesi öngörülmektedir.

Bütçe gelirlerinin artması için ilk şart büyümenin artmasıdır. Büyüme artmıyorsa enflasyonun, enflasyon artmıyorsa vergilerin artması kaçınılmazdır. 2015 yılında Türkiye ekonomisinin yüzde 4 büyümesini hedefleyen Hükûmet, vergi gelirlerinde ise yüzde 12,97 artış öngörmektedir. 2015 merkezî yönetim bütçe gelirleri içerisinde yaklaşık yüzde 90’la en yüksek gelir kalemini oluşturan vergi gelirleri 427 milyar 48 milyon Türk lirası olarak öngörülmektedir.

Vergi gelirleri içerisinde 163 milyar 211 milyon Türk liralık kısmı gelir ve kurumlar vergisi, geri kalan kısmı ise dolaylı vergilerden oluşmaktadır. Hükûmetin bütçe hedeflerine ulaşabilmesi için KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilerde artış yapması gerekmektedir. Bu durum, dolaylı vergilerin kaynağı olan tüketim maddelerine zam anlamına gelmektedir. Diğer bir ifadeyle, aldığımız her mal ve hizmetin bedelinin bir kısmı vergi olarak bütçe gelirlerine gidecektir.

Değerli milletvekilleri, resmî kayıtlara girmeyen, yetkili kamu organlarınca kontrol edilmeyen ekonomik işlem ve faaliyetlerin ortak ismi olan “kayıt dışı”lık Türkiye ekonomisinin en önemli sorunlarından biridir. Günümüzde kayıt dışı ekonominin gayrisafi yıllık hasılaya oranı yüzde 32,2’ye çıkmış, kayıt dışı istihdamın toplam istihdam içindeki oranının ise yüzde 52’ye ulaştığı tahmin edilmektedir. Bu oranlar millî gelirin üçte 1’ine denk gelmekte ve acilen önlem alınması gerekmektedir.

Gelirleri artırabilmek için, Milliyetçi Hareket Partisinin programında da yer alan ve özellikle üzerinde durulan, üretimin artırılmasını hedef alan üretken ekonomiyi teşvik etmek ve kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına almak gereklidir.

2015 bütçesinin bir diğer özelliği ise seçim bütçesi yaklaşımıyla hazırlanmış olmasıdır. Sayın Maliye Bakanı bu yaklaşımı kabul etmese de bütçe giderlerinin ayrıntılı ve karşılaştırmalı bir değerlendirmeyle incelenmesi bu yaklaşımı doğrulamaktadır. Örnek vermek gerekirse sosyal harcamalar 2014 yılında 29,4 milyar lirayken 2015 bütçesinde 3,5 milyar liralık artışla 32,9 milyar Türk lirasına yükseltilmiş, sosyal güvenlik harcamalarındaki artış toplam bütçenin yüzde 17’sine karşılık olan 80,8 milyar liraya çıkarılmıştır. Bunların dışında, yerel yönetimlere yapılacak aktarımlar, Maliye Bakanlığı bütçesinden yapılan yardımlar, BELDES, KÖYDES, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu’ndan yapılan nakit, kömür, buzdolabı, çamaşır makinesi gibi yardımlardaki artışlar, yatırımcı olmayan bakanlıkların çeşitli harcama fasılları üzerinden yerel ve bölgesel destekler yapması gibi veriler, Hükûmetin bütçeyi seçim bütçesi yaklaşımıyla hazırladığının göstergesidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Hükûmetin 2015 yılı bütçesine “ret” oyu vereceğimizi belirtir, Türk milletinin Genel Başkanımız Sayın Doktor Devlet Bahçeli tarafından ilan edilen “17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvetle mücadele haftası”nı kutlar, saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına birinci konuşmacı Turhan Tayan, Bursa Milletvekili.

Buyurun Sayın Tayan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TURHAN TAYAN (Bursa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Millî Savunma Bakanlığı 2015 mali yılı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Güneydoğuda devlet otoritesinin yok edildiği, Genelkurmay Başkanının “Çözüm sürecinin içeriğinden bilgimiz yok.” dediği bir ortamda, Kıbrıs açıklarında Rum Kesimi, Yunanistan ve İsrail’in uluslararası hukuk hiçe sayılarak petrol sondajı ve paylaşımına giriştiği, yasa dışı göçlerin tepe yaptığı, uyuşturucu trafiğinin arttığı, enerji kavga ve kaygılarının geliştiği, din ve mezhep ihtilaflarının endişe verici bir seyir takip ettiği dönemde Millî Savunma Bakanlığı bütçesini görüşüyoruz.

Yeni sorunlar var, klasik savaş tehlikelerinin ötesinde yeni risklerle karşı karşıyayız. Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh.” barış ilkesi ancak güçlü orduyla gerçekleşebilir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin güçlü olması Türkiye için kaçınılmazdır. Stratejik konumumuz elbette bunu gerektiriyor. Türkiye bir İsviçre değildir. Biz, savunmamızı ne NATO’ya ne de başka kuruluşlara ve ülkelere ihale edemeyiz. Biz, Afganistan değiliz. Bu şartlarda Savunma Bakanlığı bütçesinin yüksek teknolojik silah gücünü öngörmesi, eğitimli, disiplinli, moralli bir personeli hazır tutacak seviyede olması, lojistik yönden zengin olması gerekir. Atatürk devrimlerinin ve ülke bütünlüğünün fedakâr savunucusu ordumuzun çabaları bildiğimiz bazı çevreleri maalesef rahatsız etmektedir. Unutulmamalıdır ki Türkiye’nin bağımsızlığını, Türkiye Cumhuriyeti’ni bize kazandıran bu şerefli askerdir. Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı’nı Gazi Türkiye Büyük Millet Meclisi eliyle yönetmiştir. Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşı’ndan sonra cumhuriyetin temellerini atarken silah arkadaşlarına “Ya üniforma ya Türkiye Büyük Millet Meclisi.” diyerek muzaffer orduyu kışlasında tutmuştur. Bu demokrat dik duruş İttihat ve Terakkinin Selânik toplantısında da bizzat Mustafa Kemal tarafından dile getirilen bir duruştur.

Sayın milletvekilleri, demokrasi tarihimizde 27 Mayısta, 22 Şubatta, 21 Mayısta, 12 Martta ve 12 Eylülde askerî müdahaleler olmuştur.

Değerli arkadaşlarım, bunların adı ne olursa olsun, netice itibarıyla hepsi millî iradeye zor kullanarak birer müdahaledir. Demokrasi içinde bu müdahaleler kabul edilemez, iyi darbe, kötü darbe olamaz, tüm darbeler kötüdür ve suçtur. Zararı ise demokrasiyedir, milletimizedir ve değerli askerimizedir. Son yıllarda Türk Silahlı Kuvvetleri, tarihinde ilk defa kumpasla, iftira ve tertiplerle savunmasız bırakılarak kıyıma uğratılmıştır. Yüzlerce değerli subay, komutan ve 26’ncı Genelkurmay Başkanı hapse atılmış, ordudan ihraç edilmiş, pırıl pırıl kurmaylarımızın geleceği yok edilmiştir.

Bu talihsiz tertiplerle sözüm ona askerî vesayete son vermek isteyenler, iddialarına göre, kendilerini paralel devlet vesayetinin altında bulmuşlardır. Ülke siyasallaşmış, yargı vesayetinin altında ezilmiş ve kalmıştır.

Sayın milletvekilleri, yaşanan bu acı olaylar karşısında susanları, adil yapılmayan yargılamaya alkış tutanları tarih unutmayacaktır. Hâlâ Anayasa Mahkemesi kapısında hak arayan mağdur askerlerimizin feryadı var.

Sayın milletvekilleri, bütün bunlar olup biterken iktidarınız bu davaların savcılığını yapıyordu. Sözcüleriniz “Ne yapalım, yargı bağımsız, biz bir şey yapamayız.” diyorlardı. Oysa beraber yürüyordunuz siz bu yollarda. Asker ocağına nifak sokmak, tertip yapmak, kumpas kurmak, onları savunmasız bırakmak, bağımsız ve tarafsız yargı yerine özel yetkili mahkeme usulleriyle hukuka ve adalete darbe yapmak isteyenler özellikle bu dönemde özel himaye edilmişlerdir.

Sayın Bakan, sayın milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri moralsizdir. Şimdi bu ordunun yaralarını sarmak hepimizin görevi olmalıdır. Darbenin iyisi kötüsü olamaz. Darbe o kadar kolay, o kadar basit de değildir. Günümüzde darbe, darbecilik âdeta tuluat olmuştur, magazinleşmiştir. Terörle mücadelede binlerce şehit vermiş olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin 26’ncı Genelkurmay Başkanını terörist ilan etmek ve yine Çarşı grubunu darbeyle suçlamak olsa olsa hukuku katletmektir. Her demokratik muhalefet hareketini darbe olarak görmek, algı yaratmak, darbe karşıtlığı altında baskı rejimi kurmak aldatıcıdır. Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy ve casusluk davalarında mağdur edilen vatan evlatları adil yargılama istiyor, lütuf istemiyor, af istemiyor, hak arıyor, itibarlarının, kaybettirilen haklarının ve geleceklerinin iadesini bekliyorlar. Şimdi, bu istek darbeye karşı olduklarını söyleyenler için bir fırsattır. Yüce Meclis bu iadeiitibarı yapmalıdır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak yapmış olduğumuz yasa teklifi herkese açıktır. Belli dönemler için yapılan hak düzenlemeleri tümüyle ele alınmalıdır. Mağduriyetler baştan sona tümden giderilmelidir.

Sayın milletvekilleri, vaktimizin yeterli olmaması sebebiyle bazı hususları kısaca geçiştirmek istiyorum. Bütçe vesilesiyle 100 binin üzerindeki astsubayımızın, uzman erbaşımızın özlük haklarının iyileştirilmesine, şehit ailelerinin isteklerine, gazilerimizin beklentilerine, Silahlı Kuvvetlerimizin modern silah gücüne kavuşması çalışmalarına, füze savunma sisteminin geliştirilmesi çalışmalarına hız verilmesine işaret etmek isteriz. Bedelli askerlik konusunda çıkardığımız yasanın adil olmadığına, eşitsizliğe neden olduğuna işaret etmek isteriz. Anayasa’mızın emredici hükmü gereği sosyal devlet anlayışı ve eşitlik ilkesine uygun olarak, gücü olmayan gençlerin de bedel ödemeden bu yasadan yararlanmasının çok doğru olacağını defaatle ifade ettik ancak anlatamadık. Kamu vicdanı bu konuda kanatılmıştır.

Bu duygularla yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Bütçenin ülkemize ve Türk Silahlı Kuvvetlerine hayırlı olmasını diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi için… Eski Sayın Savunma Bakanımız “Güneydoğuda devlet kalmamıştır.” falan dedi. Bir Şırnak’a davet ediyoruz, gelsin de biraz gezdireyim ben.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı Mustafa Moroğlu, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Moroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; günlerdir, önce Plan ve Bütçe Komisyonunda, şimdi de Mecliste 2015 yılına ilişkin bütçenin giderlerini ve gelirlerini konuşmaya devam ediyoruz.

Bugün de bizim ilgilendiğimiz konu, Millî Savunma Bakanlığının bütçesi. Ve Millî Savunma Bakanlığı içerisinde Savunma Sanayii Müsteşarlığının bütçesiyle ilgili grubumuzun görüşlerini ifade etmeye çalışacağım. Fakat bununla ilgili konuşmama geçmeden önce, bugünü, 19 Aralık 1978 yılını Meclisin hatırlaması gerektiğini ve millî savunmaya ilişkin bugünü hatırlamanın önemine dikkat çekmek istedim. Çünkü 19 Aralık-26 Aralık arasında, 1978 yılında, bu ülkenin yurttaşlarından bir kısmı, Kahramanmaraş’ta 150 kişinin öldürülmesine sebep olan bir saldırıyla  karşı karşıya kaldı ve yurttaşlarımızın 150’si hayatını kaybetti, 200’ün üstünde yaralı oldu. Ve bununla başlayan katliamlar, yine devletin içerisinde bugün hâlâ açığa çıkarılmamış birtakım güçler tarafından, Sivas’la, Çorum’la  devam etti. Eğer bu ülkeyi yönetenler, bu ülkenin siyasetçileri, bu ülkede yaşayan bütün yurttaşlar arasında eşitliği, adaleti, beraberce üretip hakça bölüşmeyi ve birbirlerine karşı düşmanca tutum takınmak yerine beraberce yaşamayı öğrenmedikleri müddetçe; millî savunmaya, teknolojiye, sanayiye, silahlanmaya ne kadar para ayırırsanız ayırın, teknolojiyi geliştirmek için ne kadar Savunma Sanayii Müsteşarlığına yatırım yaparsanız yapın bu ülkenin savunmasının asıl temelinin yurttaşların birliğinden ve beraberliğinden geçtiğini unutmamanızı belirterek konuşmama başlamak istiyorum.

Meclisin asıl görevlerinden birinin halkın vergileriyle toplanan bütçenin nasıl harcandığını denetlemek olduğunu, bütçe hakkının yurttaşların en önemli haklarından biri olduğunu hatırlatmama sanırım gerek var. Şunun için gerek var: Çünkü Meclisin en önemli görevlerinden biri olduğuna göre, biz, muhalefet, bütün milletvekilleri hem yurttaşlardan duyduklarımız hem Sayıştay raporlarından edindiğimiz bilgiler ışığında hem de ülkemizde yaşanan çeşitli olaylardan edindiğimiz bilgilere dayanarak iktidara yani yürütmeye bu bütçeyi kullanmadaki yanlışlıkları ifade edeceğiz, sorular soracağız, cevabını alacağız; mümkünse, sizin baskınızdan korkmayan basın, medya kuruluşları vasıtasıyla yurttaşlarımızın dinlemelerini sağlayacağız. Yani demek ki biz soracağız, iktidar da cevap verecek. Ama bugüne kadar Mecliste görev yaptığımız bütçe görüşmelerinde, daha önceki yasalar çıktığındaki konuşmalarımızda sorulan soruların hepsine iktidar yerine AKP milletvekilleri cevap verince, bu Meclis sormak yerine örtmeyi, cevap vermek yerine savunmayı temel aldığı müddetçe bu görevimizi yerine getiremediğimizi ifade etmek istiyorum. Onun için bu soruların cevaplarını yurttaşlarımız duysun diye konuşmama devam etmek istiyorum çünkü AKP’li milletvekili arkadaşların acaba bize de bu denetlemede bir görev düşüyor mu diye dinlemek zahmetine katlanmadıklarını hep beraber bugüne kadar gördük.

Savunma Sanayii Müsteşarlığı bütçesiyle ilgili Sayıştay raporlarını incelediğimizde Sayıştay raporlarındaki üç tane arızaya yani Savunma Sanayii Müsteşarlığının harcaması gereken bütçeyle ilişkili üç tane arızaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Bunlardan birincisi, Savunma Sanayii Müsteşarlığı, Savunma Sanayii Destekleme Fonu’nun bütçesinin yüzde 2’si kadar bir bölümünü kullanmakla yükümlü kılınmış yani bu hak ona verilmiş fakat -yurttaşlarımızın anlayacağı dilde söyleyeyim- “Bu yüzde 2 bütçenin yatırımlara ne kadar harcandığını şu defterde tutmak zorundasın.” demiş. O defterde tutulursa bu hesap, Sayıştay bu bütçenin yatırımda doğru kullanıldığını, hangi yıllarda kullanıldığını, kime verildiğini çok açık bir şekilde görme hakkına, görme olanağına sahip. Ama bu burada tutulmamış, gizlenmek için, hiç de bakılmaması gereken başka defterlerde tutulmuş. Bu arızayı tespit etmiş ve bunun bir daha böyle yapılmaması gerektiğini iletmiş Sayıştay, raporlarında.

İkinci arıza da şu: Savunma Sanayii Müsteşarlığına ayrılan bütçe toplam Savunma Sanayii Destekleme Fonu’nun yüzde 2’sine tekabül eden 43 milyon civarında. Bu 43 milyonun bir kısmı yatırımlara harcanıyor, 33 milyon, 34 milyon civarındaki bir kısmı da personele yani Savunma Sanayii Müsteşarlığında çalışan personel için kullanılıyor. Fakat öyle bir şeyle karşı karşıya kalınmış ki Savunma Sanayii Müsteşarlığı, kendi ihtiyacı olan personeli başka bir şirket üzerinden, Savunma Teknolojileri ve Mühendislik Anonim Şirketi üzerinden 139 personele 60,5 milyon para harcayarak karşılamış. Yani bir tarafta Savunma Sanayii Müsteşarlığının 654 personelinden bu hizmet 30 milyonla alınırken, 654’e bu para ödenirken 139 personele 60,5 milyon gibi bir para harcanmış. Sayıştay raporlarında bu arızaya da dikkat edilmiş.

Tabii, böyle bir arıza üçüncü bir arızayı doğurmuş. Bütçe yetmiyor tabii, senin Savunma Sanayii Destekleme Fonu’ndan yüzde 2’sini aldığın bütçe bu personel ve hizmet alımlarını karşılamaya yetmiyor. Bu sefer, harcaması gereken paradan daha büyük bir miktarı, üç katını harcıyor; bu da Sayıştay raporlarında ifade edilen üçüncü arıza.

Değerli arkadaşlarım, Türk Silahlı Kuvvetlerini ilgilendiren, Millî Savunma Bakanlığını ilgilendiren her konuda, her yasa tasarısı gündeme geldiğinde eşitsizlikleri, adaletsizlikleri gidermek için önemli çabalar gösterdik ve bu konuda hem Bakanlığımız hem de Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan arkadaşlarımız bilir ki Cumhuriyet Halk Partisi Grubu bu eşitsizliklerin ve adaletsizliklerin giderilmesinde uzlaşıcı bir tavır takındı. Ama çok önemli konularda, asla, hiçbir eşitsizliği giderecek bir yaklaşım göremedik. Bunların en önemlilerinden biri, hepimizin bildiği resen emekliler konusuydu. Bunu her konuda ısrarla dile getirmeye devam edeceğiz. Umarım, bu Meclis, süremiz sona ermeden de ocak ayından itibaren önümüze gelecek yasa tasarılarında şûra kararları dışında mahkeme yolu açık olarak ordudan atılan, uzaklaştırılan yurttaşlarımızın da özlük haklarını kendilerine iade eder; itibarlarını iade ederiz. Şimdi, bunda şöyle bir kaçamak yola kaçılıyor: 100 Türk lirası bir para ödenerek, bu arkadaşlara tazminat ödemesi kabul edilerek güya hakları verilmiş sanılıyor. Bunların istediğinin sadece para olmadığını, asıl isteklerinin haksız yere atılmaktan muaf tutulmaları gerektiğini, itibarlarının iade edilmesi gerektiğini bilmelerini rica ediyorum. Umarım bu sorunu da çözeriz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Üçüncü konuşmacı Erdoğan Toprak, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Toprak. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ERDOĞAN TOPRAK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle bütçemizin hayırlara vesile olmasını diler, hepinizi saygıyla selamlarım.

Bu kürsüye çıkarken gönül isterdi ki Spor Bakanlığının işlettiği, yönettiği Gençlik Sporun başarılarını anlatmak isterdim. Yani buraya çıkarken o geçmişten devraldıkları “12 Dev Adam”ın efsanesinin devam etmesini isterdim, “Filenin Sultanları”nın başarısını övmek isterdim, dünya 3’üncüsü Türk Millî Takımı’nın övülmesinin devamını isterdim, dünyadaki aldığımız madalya sayılarının başarısını anlatmak isterdim. Ama, değerli arkadaşlarım, öyle bir Spor Bakanlığı yönettiniz ki “12 Dev Adam aldınız”, “12 Dev Adam”ı cüce hâline getirdiniz. “Filenin Sultanları”nı aldınız, “Filenin Sultanları” ortalıkta yok. Dünya 3’üncüsü Türk Futbol Takımı aldınız, şu anda elemeleri geçemiyor. Dünyadaki başarı sayımız, madalya sayımız yükseklerdeydi 2004’te 11’e, 2008’de 8’e, 2012’de de 5’e düşürdünüz yani Türk sporuyla ilgili, burada, başarıyla ilgili size teşekkür edeceğimiz hiçbir nokta bize bırakmadınız. Onun için bu konuşmamı biraz size yol göstererek, biraz da yaptığınız hataları anlatarak devam etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, şunu söyleyeyim: Bunun sebebi nedir biliyor musunuz? Spora siyaseti bulaştırdınız, yetenekli insanların sporun yönetimine gelmesi gerekirken federasyon seçimlerini Başbakanlık koridorlarında yürüttünüz. Öyle olunca sporda da başarısızlık kaçınılmaz oldu.

Şimdi, değerli arkadaşlarıma şunu sormak isterim: Federasyonların yapısı şu anda başarı için mümkün mü? Değil. Bugün, UEFA’ya eskiden bir takım direkt, diğeri de az bir ön elemeyle giderdi ama şu anda gelinen noktaya baktığınızda eğer Yunanistan 1 puan daha alsaydı Türk Millî Takımı, Türkiye’deki federasyonlar direkt bir tane kulübü yarıştıramayacaktı. Neden? Çünkü federasyonları öyle bir noktaya getirdiniz ki kendi isteğiniz doğrultusunda hiçbir federasyona yaşam hakkı vermediniz. Eskiden televizyonların başında insanlar zevkle maçları izlerlerdi. Şu anda izliyor mu? Hayır. Neden? Çünkü şu anda futbolda hızla bir düşüş var. Tribünlere bakın bomboş. Niye tribünler boş arkadaşlar? Çünkü PASSOLİG çıkardınız. PASSOLİG nedir? Az gelişmiş ülkelerin çıkardığı bir uygulama. Dünyada nerede var PASSOLİG? Arjantin’de var, buna benzer yok.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Arjantin’in futbolda durumu ne?

ERDOĞAN TOPRAK (Devamla) - Peki, biz niye seyirci ile futbolcu arasına getirip bunu koyduk? Niye seyirci ile futbolcu arasına getirip PASSOLİG diye meret bir şey koyduk? Dünyada da hiçbir uygulaması yok. Size gelinceye kadar bu ülkeyi yönetenler, federasyonlar tribünlerde tel örgüleri kaldırdılar ama bugün siz getirip tel örgüleri tekrar koydunuz. Ne oldu? Gençleri spordan soğuttunuz. Peki, spordan soğuyan gençler ne oldu? Değerli AKP’li milletvekili arkadaşlarım, bonzai arttı, gençliğin uyuşturucuya gidişi arttı, yüzde 300 doping arttı. Türk sporunun geldiği nokta, dopingli, uluslararası alanda şaibeli olan bir Türk sporcusu yarattınız. 648 tane doping numunesi alındı, 90 tane numune pozitif çıktı. Şimdi bu mudur Türk sporunun başarısı? Türk sporunda başarıdan eğer bahsedeceksek Türk sporunda dopingi ortadan kaldırmamız lazım ama federasyonların başarısızlığını, federasyonların bu kötü yönetimini örtmek için madalyalarda teşvik uygulaması getirdiniz. O neyi getirdi değerli arkadaşlarım? Dopingli sporcuları getirdi. Peki, dopingsiz sporcular ne oldu? 648 tane numuneden 90 tanesi pozitif çıktı yani siz hormonlu bir sporcu yetiştirme niyetindesiniz, bu da Türkiye’nin ayıbıdır. Dünyada baktığınızda Türkiye’nin bu noktada şaibesi var. İşte, Türkiye’nin olimpiyatları alamamasının altındaki en büyük neden de budur. Peki, bunları bırakıp başarı için mücadele ettiniz mi? Hayır.

Bir taraftar kulübünü darbe yapıyor diye yargının önüne attınız. Yargının önüne atılan o taraftar kulübü yani Çarşı, değerli arkadaşlarım, köylerde kütüphane yapıldığında Çarşı orada, Van’daki depremdeki vatandaşların yanında Çarşı var. Çarşı duyarlılıkları yüksek, bu toplumun en sağduyusudur ama siz bu Çarşı’yı tutup darbeyle suçladınız. Darbenin galiba siz nasıl olduğunu bilmiyorsunuz. Darbe tankla yapılır, darbe topla yapılır, darbe silahla yapılır ama siz Çarşı’nın elindeki şu kaşkolü bir darbe aracı olarak gördünüz. (CHP sıralarından alkışlar) Bu kafayla sizin bu ülkeyi yönetmeniz mümkün değil.

Peki, sporda şiddet var mı? Var. Değerli arkadaşlarım, siz devlet eliyle tribünleri ikiye böldünüz. Taraftarları, aynı renge gönül veren taraftarları ikiye böldünüz. Alternatif taraftar grupları yarattınız. Bunu Beşiktaş’ta da yaptınız. Yapay taraftar kulüpleriyle sporu bir adım ileri götüremezsiniz. Bugün, Beşiktaş’ta “1453” diye yapay bir taraftar kulübü yarattınız. Amaç neydi? Çarşı’yı bölmek.

Peki arkadaşlar, spor dostluk, barış, kardeşlik değil mi? Devletin görevi de barış içerisinde bu toplumdaki vatandaşların maç seyretmesi değil mi? Devlete yakışır mı taraftar kulübünü ikiye bölüp, yapay taraftar kulübü şefleri yaratıp kulüpleri bölmek? Devletin görevi bu mudur?

Gençliğe geldiğinizde, gençlik de aynı noktada. Şimdi gençlik politikasını konuşacağım ama olmayan bir şeyi nasıl konuşayım. Siz gençlikle ilgili baktığınızda, gençliği sadece kız ve erkek öğrencilerin kompartımanlarının ayrılması olarak mı düşünüyorsunuz? Ben böyle düşünmüyorum. Ben gençliğe baktığımda, yarınlarımızın geleceği olan gençliği düşünüyorum. Kadınıyla, erkeği ve kızıyla yan yana kardeşçe büyüyen ve birbirini tanıyan, birbirini anlayan bir gençlik olarak düşünüyorum. Ama, siz gençliğin bonzaiden kurtulması için mücadele etmiyorsunuz. Bonzai eğer bu ülkede yüzde 300 artmışsa dört yıl içerisinde, dönüp Gençlik ve Spor Bakanlığı kendisine bakmalı. Eğer bir taraftar kulübü yargının karşısına belli güçler tarafından çıkarılıyor ve buna Gençlik ve Spor Bakanlığı karşı çıkmıyorsa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERDOĞAN TOPRAK (Devamla) - …Gençlik ve Spor Bakanlığının bence bu konuda başarılı olduğu hiçbir nokta yok. Gönül isterdi ki burada farklı şeyler söyleyeyim ama Türk sporunun gerçeği bu arkadaşlar.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Dördüncü konuşmacı Osman Kaptan, Antalya Milletvekili.

Buyurun Sayın Kaptan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OSMAN KAPTAN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; üniversite çağına gelmiş çocuklarımızın annelerinin ve babalarının korkulu rüyaları, çocuğumuz üniversiteyi kazanabilecek mi, kazanamayacak mı? Kazanması hâlinde nerede yatıp nerede kalkacağı ve ne yiyip ne içeceği önemli ve ciddi bir sorun olarak ortada durmaktadır.

Sayın arkadaşlar, son on yılda her ile bir üniversite açılmış, üniversite sayısı 2,5 kat artmış, öğrenci sayısı da 2,5 kat artmıştır. Yurt sayısı ve yatak kapasitesi ise ancak yarım kat artmıştır, 1 kat bile artmamıştır.

Ekim 2014 tarihi itibarıyla Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumuna bağlı 81 il ve 149 ilçede 391 adet yurt, bu yurtlarda da 356 bin yatak kapasitesi mevcuttur. Devletin açtığı yurtlar yetersiz kalmaktadır. Her yıl yurt ihtiyacının yarısı bile karşılanamıyor, ancak üçte 1’i, dörtte 1’i karşılanabiliyor. Örneğin, 2014 yılında yurtlara 488 bin öğrenci müracaat etmiş, bunlardan 417 bini geçerli olarak kabul edilmiş, bunlardan da ancak 106 bini kayıt yaptırabilmiştir. Gençlik ve Spor Bakanı ise Plan ve Bütçe  Komisyonunda “Geçerli başvuruların yaklaşık yüzde 40’ı karşılanmıştır.” diyor.

Sayın Bakan, yurtlara müracaat edenlerin yüzde 40’ı değil ancak yüzde 22’si kayıt yaptırabilmiştir. Kelime oyununa gerek yok. Burada önemli olan, size göre geçerli olan başvurular değil, yurtlara ihtiyacı olan öğrencilerin başvurularıdır. Geçmişte bu alandaki boşluğu  doldurmak için cemaat, tarikat ne varsa  devreye girdiğini hepimiz gördük, biliyoruz.

Sayın arkadaşlarım, 17-25 Aralık 2013 öncesi “Cemaatle beraber yürüdük biz yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda.” diyordunuz, şimdi cemaatle yollarınız ayrıldı. AKP’li belediyeler önceden göz yumdukları ruhsatsız cemaat yurtlarını şimdi bir bir kapatmaya başladı.

Sayın milletvekilleri, yurt ihtiyaçlarının karşılanması için 10 Eylül 2014’te kabul edilen torba kanunla belediyelere orta ve yükseköğrenim öğrenci yurdu açma görevi verilmiştir. Zaten, bazı belediyeler, ihtiyacı önceden duyarak, görerek bu alanda hizmet veriyorlardı. Örneğin, Beşiktaş’ta iki dönem belediye başkanlığı yapan İsmail Ünal, kız ve erkek öğrenci yurtları açarak bu alana öncülük etmiştir. Aynı şekilde Çankaya eski Belediye Başkanı Muzaffer Eryılmaz da kız ve erkek öğrenci yurtları açmıştır. Her iki sayın başkanın bu konudaki çalışmaları takdire şayandır.

Sayın arkadaşlar, biz, burada, bu Mecliste 10 Eylül 2014’te kanun çıkarıyoruz belediyeler yurt açsın diye. Bu kanun daha Mecliste görüşülürken Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Menderes Türel, kendinden önceki CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı döneminde açılan öğrenci yurdunu Cumhurbaşkanının oğlunun vakfına, TÜRGEV’e protokolle veriyor.  İşte belgesi… Niye Kredi ve Yurtlar Kurumuna devredilmiyor da, kiralanmıyor da TÜRGEV’e veriliyor? Koskoca Antalya Büyükşehir Belediyesi bu işi yapamıyor da mı TÜRGEV’e veriyor? Kanunla belediyelere yurt açma görevini bunun için mi verdik?

Sayın arkadaşlar, üniversiteyi bitiren yaklaşık 800 bin kişi, devletten aldığı öğrenci kredisini ödeyemedikleri için icralık duruma düşmüşlerdir. Son çıkarılan torba kanun da sorunu tam olarak çözememiştir. Devlet saraylarda şatafatla temsil edilirken çocuklarımız simit saraylarında sabah akşam yaşamlarını simitle sürdürürken niye öğrenci yurdu açmıyoruz da saray yapıyoruz, onu anlamış değiliz. Saray yaptırmak yerine öğrenci yurdu yaptırarak, geleceğimiz olan çocuklarımıza yatırım yapmak daha itibarlı değil midir? Sayın arkadaşlar, her şeyi yapan TOKİ hastane, postane, okul, döner kavşak yaparken niye ihtiyaç olan öğrenci yurtlarını hemen yapıp da bitirmiyor? Sayın arkadaşlar, YURTKUR için kiralanan binalar, bunların donatımı, lokanta ve kantin işletmeleri ve beslenme yardımları neden ihalesiz olarak iktidar yandaşlarına verilmektedir? Yurtlara yerleştirmede her yıl kamuoyuna açıklanan yedek listeler bu yıl niye açıklanmamıştır? Yurtlara yerleştirmede genel müdür kontenjanı geçen sene kaldırılırken bu sene yönetmelikle bakana kontenjan ayrılmasının mantığı nedir? Açıkça siyasi kayırmayı bakan eliyle yapmak değil midir bu? Sayın arkadaşlarım, 12 Kasım 2014 tarihi itibarıyla binlerce öğrenci yurt sırası beklerken YURTKUR’un 47.605 yatağı neden boş tuttuğu açıklanmalıdır. AKP Gençlik Kollarının yurtlara öğrenci yerleştirdiği iddiaları Mısır’daki sağır sultanı bile rahatsız ederken bizim iktidar Kredi ve Yurtlar Kurumunu Sayıştay denetiminden kaçırmaktan rahatsız olmamaktadır. Bu kanun taslağında diyor ki: “Sayıştaya gerekli bilgi ve defterler sunulmadı.” demiyor, “…denetime sunulamamıştır.” diyor.

Sayın arkadaşlar, artık ben şunu anladım ki, bizim iktidarın gerçekleri görecek yüzleri yok, gözleri yok, duyacak kulakları da yok, söyleyecek dilleri de yok, mübarekler üç maymunu oynuyorlar. Vatandaştan korkmuyorsunuz bari Allah’tan korkun diyorum.

Sözlerime son verirken de Gençlik ve Spor Bakanına bir soru sormak istiyorum: Sayın Bakan, Samsun’da şehrin tam orta yerinde bir stadyum var; Bakanlığınızda, bunu kaldırıp Tekkeköy’e 33 bin kişilik stadyum yaptırıyorsunuz Samsun’da. Niye aynı büyüklükte bir stadyumu turizm ve tarımın başkenti olan Antalya’da şehrin tam ortasında, trafiği felç edecek bir şekilde şehrin tam merkezine yaptırıyorsunuz? Bunda sizin ve sizden önceki bakanın Samsunlu olmasının bir rolü mü var, yoksa rantın Antalya’da yüksek olmasının mı rolü var?

Hepinize saygılar sunarım, teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Beşinci konuşmacı Bülent Kuşoğlu, Ankara Milletvekili.

Buyurun Sayın Kuşoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi Başkanlığı bütçeleri üzerinde grubum adına konuşmak üzere söz aldım.

Değerli arkadaşlar, Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde her sene benzeri konuşmaları yapıyoruz diğer bakanlıklarda olduğu gibi ama Maliye Bakanlığı bütçesiyle ilgili olarak çok esaslı eleştiriler yapıyoruz. Hakikaten temel eleştiriler ama her sene bunlar düzeleceğine artıyor.

Maliye Bakanlığı devleti temsil eden bakanlıktır. “Devlet” deyince ilk akla gelmesi gereken bakanlık, Maliye Bakanlığıdır. Devlet ciddiyetini, devlet ağırlığını göstermesi gereken bakanlıktır Maliye Bakanlığı. Ama maalesef Maliye Bakanlığı, sizler de fark ediyorsunuzdur, her sene bu ağırlığını, bu ciddiyetini kaybediyor. Bunun çok çeşitli sebepleri var. Sadece kendi kadrolarını, kendi yetiştirdiği değerli elemanları harcadığı için değil özellikle son yıllarda; sadece kurullarını, devlete adam yetiştiren, denetimin ciddiyetini gösteren kurullarını kaybettiği için değil, bunun dışında da sebepler var.

Maliye Bakanlığı gibi bir kuruluş, kurum, kendi çıkardığı kanunlara, kendi mevzuatına aykırı hareket ediyor maalesef. Maliye Bakanlığı böyle bir ortamda…

Mesela dün Sayın Başbakan bir açıklama yaptı bu dönüşüm programlarıyla ilgili olarak. Dün diyor ki: “Tasarruflarımızı artırmamız gerekiyor, tasarruf artıracağız.” Bunu yapması gereken kuruluş öncelikle Maliye Bakanlığıdır tabii ki ve Sayın Başbakan “Tasarruf, tasarruf” dedikten sonra somut olarak ne getirdi biliyor musunuz? Plaket tasarrufunu getirdi. “Bundan sonra plaketler verilmesin; çok yer kaplıyor, çok da masraf oluyor.” dedi; getire getire bunu… Ya, buna şimdi sayın milletvekillerimiz de gülüyorlar. Böyle komik bir şey olabilir mi? Tasarruf gerçekten çok önemli. Türkiye’de tasarrufların artması lazım, devlette de tasarrufların artması lazım ama plaket tasarrufu diye bir tasarruf bir Başbakanın ağzından çıkar mı? 180 kalem tasarruf konusu çıkarırsınız, bir tanesi, anlıyorum, plaket olabilir ama en başta ya da tekil olarak sayılması gereken tasarruf konusu plaket tasarrufu mudur Allah aşkına? Maliye Bakanlığı tabii bu konulara fırsat veriyor maalesef ama bunlar çok önemli konulardır.

Bu taşıt araçlarıyla ilgili olarak, her sene bu eleştiriyi yapıyoruz. Mesela, bu sene de 8.900 taşıt aracı ilave olarak alınıyordu, Komisyonda buna 100 küsur daha ilave ettik; 9 bin küsur taşıt aracı alınacak sadece bu sene. Ya, Fransa’da, İngiltere’de, baktım özellikle, Japonya’da -onların nüfusları bizden daha fazla, daha gelişmiş ülkeler ve kendileri otomobil motorundan itibaren üreten ülkeler- 9 bin, 10 bin taşıt aracı var devlette, kamuda en fazla. Biz bir yılda 9 bin taşıt aracı alıyoruz. Bizde şu anda 95 bin. Maliye Bakanlığı tümünü bilmiyor, kiralama suretiyle alınanları da tam olarak bilmiyor; 100 binin üzerinde. Böyle bir şey olabilir mi? Bunlarda tasarruf yapamıyorsunuz, devleti yönetemiyorsunuz, devletin ne olduğunu bilmiyorsunuz, devletin kurumlarının kadrolarının farkında değilsiniz, devlet yönetme iddiasında bulunacaksınız, tasarruf iddiasında bulunacaksınız; olmaz. Öncelikle Maliye Bakanlığını yöneteceksiniz, ne olduğunu bileceksiniz, envanterinizi bileceksiniz, devleti bileceksiniz ondan sonra devleti yönetme iddiası taşıyacaksınız.

Taşıt aracı demişken bir şey daha söyleyeyim: Papa buraya geldi. Papa’nın neden geldiğini pek bilmiyoruz, onlar ayrı bir konu ama nasıl bir iz bıraktı sonuç olarak, akıllarda ne kaldı? Müslümanların aklında ne kaldı? Papa çok mütevazı Fiat arabalara biniyor ama bizim Diyanet İşleri Başkanımız milyonluk arabaya biniyor, bu kaldı akıllarda, kalan bu oldu. (CHP sıralarından alkışlar) Tasarruf, tasarruf, ondan sonra da plaket tasarrufu…

Değerli arkadaşlarım, Maliye Bakanlığının bu kadar ağırlık kaybetmesinin en önemli sebeplerinden bir tanesi, demin söylediğim cümlelere ilave olarak söyleyeyim; bütçe gibi çok önemli, çok ciddi, bütçe hakkı gibi konuyu samimiyetsiz hâle getirmesidir. Bakın, bütçe yapıyorsunuz. Mesela 2015 bütçesi 472,9 milyar lira oldu bu sene. Bu bütçenin normalde 500 milyar olması gerekiyor, 500. Ne yapıyor Maliye Bakanlığı? Bütçeyi küçük tutuyor, harcamaları az gösteriyor, belli, özellikle millî eğitim bütçesine, personel ödeneklerine ödenek koyuyor, daha sonra o ödenekleri çekiyor, başka alanlara dağıtıyor, devlet tarafından personele ücret verilmemesi söz konusu olamaz, tekrar ödenek yaratıyor. Normalde ek bütçe yapması gerekirken ek bütçeyi yapmıyor her sene. Daha sonra tamamlayıcı ödenekle Bütçe Kanunu’na, Kesin Hesap Kanunu’na maddeler koyuyoruz. Mesela bu sene de 2015’in Bütçe Kanunu’nun 6’ncı maddesine bakın, Anayasa’ya aykırıdır arkadaşlar, Anayasa’ya aykırı. Her sene Anayasa’ya aykırı iş yapıyoruz.

Şimdi, bizde deniyor ki… Efendim, evvelsi gün Güngör Uras yazmış: “Türkiye dünyada sayılı küçük bütçe açığı olan ülkelerden biridir.” Evvelsi gün yine Merkez Bankası bize brifing verdi Plan ve Bütçe Komisyonuna, diyor ki tablolardan bir tanesi: “Bütçe açığı en düşük ülkelerden biriyiz.” Bunu mali disiplin için örnek gösteriyor. Öyle değil; Maliye Bakanlığı bütçe açığını saklıyor, ek bütçe yapması gerekirken yapmıyor; yedek ödenek, ödenek üstü harcama, tamamlayıcı ödeneklerle, hileli bir şekilde, bakın, maalesef hileli bir şekilde bütçe açığını küçük gösteriyor her sene. Bütçeyi küçük yapıyor, yapması gereken bütçeden çok daha küçük bir bütçe yapılıyor. Yıl sonunda ek bütçe yapılması gerekirken yapmıyor ve Maliye Bakanlığı her sene şurada millet iradesinin, bu Meclisten millet iradesinin hırsızlığını yapmış oluyor. Kendisi bu yetkiyi kullanıyor, maalesef, bakın, böyle ağır cümleler kullanıyorum. Bu yetkiyi Maliye Bakanlığı kullanıyor. Böyle bir şey olamaz arkadaşlar. Bunu yapan Maliye Bakanlığının, ağırlığı ve ciddiyeti olmaz, onun için bu durumdayız maalesef.

Şimdi, hızlı bir şekilde de bir diğer konuya geçeyim.  Dün yine Başbakanın açıkladığı bu yapısal dönüşüm programları içerisinde, 2’nci taksitti bu; biliyorsunuz, bir 9 program açıkladı ki bunlar Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda “Dönüşüm Programı” diye 25 başlık altında zaten var. Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın ilk yılı 2014’tü zaten, ilk yılı geçti, hiçbir şey yapılmadı. Bunları yeniden gündeme getiriyoruz  biz. Doğru dürüst bunlara ödenek bile konmadı geçen sene, bunlarla ilgili hiçbir şey yapılmadı. Bu sene taksit taksit gündeme getiriyoruz.

Şimdi, dün açıklananlardan bir tanesi de kayıt dışı ekonominin küçültülmesi, azaltılması. Kayıt dışı ekonomi… Bakın, her sene Plan ve Bütçe Komisyonunda da, Genel Kurulda da bunu söylüyorum. Bunu yapabilmek için, kayıt dışı ekonomiyi küçültebilmek için öncelikle yapmamız gereken, kamu kurumlarının, özellikle iş yerleriyle ilgili olan kamu kurumlarının, Sosyal Güvenlik Kurumunun, Maliye Bakanlığının, Çalışma Genel Müdürlüğünün, ticaret odalarının ve sanayi odalarının, bunların ortak bir veri havuzu yapmalarıdır. Bakın, Maliye Bakanlığının 2000 yılından beri aşağı yukarı mükellef sayısı değişmemiş, çok az artmış ve artışlara bakın, mükellef sayılarında 8-10 ille sınırlı, büyük ille sınırlı, onun dışında artış yok. Anadolu’da mükellef sayısı azalıyor; mükellef sayısı, iş yeri sayısı Maliye Bakanlığı kayıtlarına göre azalıyor. Yani Anadolu gittikçe fakirleşiyor, sıkıntı içerisinde, fakruzaruret içerisinde. Sadece belli illerde bir artış söz konusu. Şimdi, bunu parantez içerisinde söyledikten sonra belirteyim.

Siz Maliye Bakanlığı olarak SGK’yla, Çalışma Genel Müdürlüğüyle, iş yerleriyle ilgili, kuruluşlarla ortak bir veri havuzu oluşturmadan, veri tabanı oluşturmadan bu kayıt dışılığı çözemezsiniz ki. Yani bu bir aldatmacadan ibaret. Bir şey yapıyorsak doğru dürüst yapmamız gerekir, bir anlamı olması gerekir.

Sayın  Bakanım, yine, siz bütçeyi sunuş konuşmanızda Genel Kurulda vakit yetmediği gerekçesiyle yolsuzluk bölümünü atladınız. İyi ki atladınız. Yolsuzluklar konusunda, maalesef, sınıfta kaldık. O günkü açıklamanızda 64’üncü sırada olduğumuzu belirtiyorsunuz ama geçen yıl kaçıncı sırada olduğumuzu belirtmiyorsunuz. Geçen yıla göre maalesef çok çok geriledik. Ama, onun haricinde bir şey daha belirteyim: OECD’nin bir raporu var; bu, basında yer almadı, ben Komisyonda da belirttim. Rüşvetle Mücadele Çalışma Grubu’nun raporuna göre -yurt dışından Türkiye’ye gelen firmalara verilen rüşvetleri inceliyor bu çalışma grubu- diyor ki: “Bununla ilgili, on bir yılda hiçbir ilerleme olmadığı gibi, yaptığımız araştırmaya göre Türkiye’nin kendi içindeki rüşvetle mücadelesi de gittikçe geriliyor.” Bu çok enteresan. Yani, normalde yurt dışındaki firmaların Türkiye’de verdiği rüşvetler inceleniyor, diyor ki: “Türkiye bunu yapamaz çünkü kendi içerisinde rüşvet, maalesef, korkunç boyutlarda.” Böyle bir eleştirisi var.

Çok teşekkür ediyorum.

Bütçemizin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Altıncı konuşmacı Aykut Erdoğdu, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın  Erdoğdu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu İhale Kurumu, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve Kamu Gözetimi Muhasebe Denetimi Standartları Kurumunun 2015 yılı bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi  Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İlk, kamu ihaleleriyle başlayalım. Yaklaşık 500 milyar lira, iktidar döneminde 500 milyar lira harcayan Kamu İhale Kurumuyla başlayalım. 2002 yılında yapılan, daha önceki dönemde yapılan yolsuzlukların ağır faturası ödendiği için kamu ihale sistemi yenilendi ve yolsuzlukları zorlaştıran, etkin, ekonomik bir sistem getiren yeni bir kamu ihale sistemi kuruldu. Bu kamu ihale sisteminin özelliği, temel özelliği neydi? Yolsuzlukları zorlaştırıyordu. Kaderi ne oldu? On iki yıl boyunca, bizim sayabildiğimiz, 162 kere çeşitli kanunlar ve kararnamelerle bu kanuna tecavüz edildi. “Tecavüz edildi.” diyorum çünkü yapılan değişikliklerin bir çoğu ya yapılan yolsuzlukları aklamak için ya da yeni yapılacak yolsuzlukları kolaylaştırmak için yapılan değişikliklerdi. Bunun için en kolay yol Kamu İhale Kanunu’nun kapsamından kurtulmaktı. Bunun için de istisna maddesine çok sık müdahale edildi. Çünkü istisna maddesine gelinseydi ne oluyordu, bütün kamu ihale mevzuatı o ihaleler için iptal ediliyordu. 5 madde vardı, (e) başlığına kadar 5 madde vardı iktidar geldiğinde. Peki ne oldu? Şu an (u) maddesine gidildi; alfabe bitiyor Sayın Maliye Bakanı, (u) maddesine kadar istisna koydunuz. Koyduğunuz bir istisna, mesela, fakir ailelere kömür dağıtımıyla ilgili. Fakir ailelere kömür dağıtımında yapılan utanç verici yolsuzlukları defalarca bu kürsüde açıkladım.

Bir başka mesele, yasaklılar listesi. Ne demek yasaklılar listesi? Eğer, bir şahıs ve o şahsın ortak olduğu şirket rüşvet verirse, yolsuzluk yapılırsa ve bununla ilgili dava açılırsa, davanın açıldığı tarihten itibaren yasaklanması gerekiyor. Yine, burada yasaya müdahale ettiniz ve rüşvet verenlerin ve yolsuzluk yaptığı iddia edilenlerin kamu ihalelerine katılmasını kolaylaştırdınız. Bunu veren milletvekili için de hüzün verici bir durumdur bu, bu teklif hüzün verici bir durumdur. Ne oldu bunun sonunda?

Sayın Başkan, Sayın Bakan, Türkiye Cumhuriyeti’nin en yüksek bedelli ihalesi ne? Üçüncü havalimanı ihalesi değil mi? Üçüncü havalimanı ihalesinde televizyonların önünde kim pey sürüyordu? Nihat Özdemir. Peki, Nihat Özdemir o peyi sürdüğü sırada, Ankara’da, Mavi Akım dosyasında yolsuzlukla yargılanıyor muydu? Yargılanıyordu. Yargılananların, kanuna göre yasaklılar listesinde olması gerekirken ve ihaleye katılması yasak olması gerekirken, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en yüksek bedelli ihalesine nasıl katıldı Sayın Bakan? Bu hüzün verici bir tablo değil mi? İdare ve mahkemenin bu kararı vermemesi ve bu şüphe altındaki birinin yasanın açık hükmüne göre üçüncü havalimanı ihalesine katılması, ihaleye fesat karıştırma hükmü taşımaktadır. Bu, bizler adına hüzün vericidir.

Kamu İhale Kurulundaki aksaklıklar bununla kalmıyor. Kamu İhale Kurulunun bütün yetkileri elinden alındı ama hangi yetkileri? Yolsuzlukları açığa çıkarıcı veya engelleyici yetkileri. Bugün, Türkiye’de bir kamu ihalesinde yolsuzluk yapıldığını ispatlamak, devlete bu konuda para kazandırmanın bedeli 5 bin lira. 5 bin lira vermeden şikâyet edemiyorsunuz ve şikâyetinizde haklı çıksanız bile 5 bin lirayı geri alamıyorsunuz. Bu, Türkiye’deki çürümüşlüğün simgesidir. Kamu ihale sistemi öyle bir hâle getirildi ki değerli arkadaşlar, bugün itibarıyla eşit rekabetçi bir sistem yok. Sadece iktidar yandaşlarına kamu kaynaklarının, yetim hakkının haksız aktarılmasını sağlayacak bir sistem kuruldu. Bu tablo bu Meclis adına hüzün verici bir tablodur.

Sorun bununla bitmiyor, bir diğer meselemiz özelleştirme. Neoliberal vahşi kapitalistler bize özelleştirmeyi nasıl anlattılar? Dediler ki: “Fiyatlar düşecek, istihdam artacak, hizmet kalitesi artacak.” Bakın büyük özelleştirmelere, hangisi gerçekleşti? Vahşi kapitalistler, hatta, din soslu vahşi kapitalistler, söylediklerinizin hangisi haklı çıktı? TELEKOM’a bakın, insanlar evlerindeki sabit hatları kapatıyor. Elektrik şirketlerine bakın, doğal gaz şirketlerine bakın. Peki, bizim tip özelleştirmelerde, bizim gibi sömürge hâline getirilmek istenen ülkelerde özelleştirme ne anlama geliyor? Varlıkların değerlerinin altında satılarak iktidar yandaşlarının zengin hâline getirilmesi, zenginleştirilmesi demek anlamına geliyor.

Şimdi, bir malı satarken ne yapmanız gerekiyor? Değerini tespit etmeniz gerekiyor. Kamuya ait bir malı satarken de kanunla değerlemeyi yapmanız gerekiyor. Şimdi Sayın Maliye Bakanına soruyorum: Kanuna göre, bize ait, halka ait bütün malları sattıktan sonra değerleme raporlarını açıklamanız gerekiyor. TELEKOM’un değerleme raporu nerede? Nerede, Sayın Bakan? TEKEL’de sattıklarınız… Bu ülkede “50 milyar dolara sattık.” dediğiniz, değeri minimum 150 milyar dolar olan yetimin hakkının değerleme raporlarını niye açıklamıyorsunuz? Çünkü, açıklarsanız iktidarınızın hangi yolsuzluklar içerisinde olduğu anlaşılacak. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar) TEKEL’i kaça sattınız? TEKEL’i 292 milyon dolara sattınız. Alan adam dokuz ay sonra TEKEL’in yüzde 100’ünü kaça sattı? 1 milyar dolara sattı. Eğer bu yetimin hakkı, bu mazlum halkın hakkı 1 milyar dolara satılacaksa siz hangi cesaretle bunu 292 milyon liralara sattınız. Yazık günah değil mi? Hiç mi vicdanınız sızlamıyor bu tablo karşısında? Yazık günah değil mi? Maden işçisine gittiğimizde “Bu bütçede para yok.” diyoruz, memura gittiğimizde “Para yok.” diyoruz, ezilen halklara gittiğimizde “Bu bütçede para yok.” diyoruz, bir şirkette ettiğimiz zarar 700 milyon dolar. Bu kürsüye gelip cevap verdiğinizde, ben, bu özelleştirmenin değerleme raporuyla cevap vermenizi istiyorum.

TELEKOM’u sattınız. Bir şirketin, kapitalist sistemde bir şirketin satış değeri on veya on dört yıllık brüt kârına eşittir. TELEKOM kaça satıldı? 11,5 milyar dolara. Yazık günah değil mi? 4 milyar lira brüt kârı vardı bu şirketin.

Peki, TELEKOM’u aslında satmadık, Danıştay kararına göre TELEKOM’u kiraladık. Peki, Sayın Maliye Bakanı, kiralanmış bir gayrimenkulü nasıl satıyorlar? TELEKOM yöneticileri yirmi beş yıl sonra halka devredilecek TELEKOM şirketinin gayrimenkullerini gazete ilanı vererek nasıl satıyorlar? Siz ve Ali Babacan uyuyor musunuz? Niye buna müdahale etmiyorsunuz? Yazık günah değil mi? Halkın kiralanmış bir malının satılması yazık günah değil mi Sayın Bakan? TELEKOM’u sattınız, kurumlar vergisi yüzde 30; beş ay sonra kurumlar vergisi indi yüzde 20’ye. 4 milyar lira brüt kârı var, yirmi yıllığına sattınız, her yıl 400 trilyon Hariri’nin  cebine para koyuyoruz. Yazık değil mi? Vergiyi indirecekseniz TELEKOM özelleştirmesinden önce indirsenize Sayın Bakan. 

Sayın Bakan, bu kürsüden size soruyorum: Yandaş iş adamlarının, milletin anasına küfreden Mehmet Cengiz’in ne kadar vergisini sildiniz tarhiyat uzlaşmasında? Ne kadar sildiniz? Yandaş iş adamlarının yüzde 95 vergisi silinirken, bakkalın, kasabın, manavın, geçinemeyen esnafın ne kadar vergisini sildiniz? Bunların yüzde 90 vergisini siliyorsunuz ama mazlum insanlara geldiğinizde yüzde 40’ını siliyorsunuz. İşte bu, vergi eliyle sömürü düzeninin yaratılmasıdır.

Sayın Bakan, bütün bunlar sizin Bakanlığınızın üstünden oluyor. Ben size “hırsız” demeyi yüreğime yedirmem ama ne yazık ki bu ülkede kurulan vahşi kapitalist hırsızlık düzeninin erketesi olmak üzerindesiniz. Bu yüzden, sizlere tek kuruş bile emanet edilmeyeceğini düşünüyorum. Bu bütçeye son kuruşuna kadar karşıyız. Fakiri daha fakir, yandaş zengini daha zengin eden bu bütçenin haram olduğunu düşünüyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gök, söz talebiniz var.

Buyurun.

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Maraş olaylarının 36’ncı yıl dönümünde Kahramanmaraş’ta yapılacak anma toplantılarının Kahramanmaraş Valiliği tarafından yasaklanmasını ve 17-25 Aralık operasyonlarının yıl dönümünde CHP il başkanlıklarına asılan pankartların polis tarafından kaldırılmasını kınadığına ilişkin açıklaması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Bugün 36’ncı yıl dönümünü anmak için, Maraş katliamını anmak için Maraş’ta bulunan tüm dostlarımızı selamlıyorum.

Otuz altı yıl önce Maraş’ta karanlık eller bir katliam yaptı ve Alevi yurttaşlarımıza yönelik bir katliam gerçekleştirdiler. Bugüne kadar pek çok faili daha hâlâ yakalanamamış olan Maraş katliamındaki bu olayları anmak için bugün Maraş’ta yapılacak olan toplantıların tümünün Maraş Valiliğince yasaklanmasını şiddetle kınıyoruz. Tam tersine, devletin bu konuda öncülük etmesi ve eğer Alevi yurttaşlarımızı şu anki iktidar yurttaş sayıyorsa böyle bir anmayı bütün herkesin katılacağı büyük organizasyonlara çevirmesi gerekirdi. Bu anlayışı şiddetle kınadığımızı belirtiyor, Maraş katliamında ölenleri saygıyla bir kez daha anıyorum.

Ayrıca, 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarında il başkanlıklarımıza asılan pankartları polisin bütün gücüyle kaldırmasını da şiddetle kınadığımı belirtmek istiyorum. Aynı şekilde, Genel Başkanımıza yönelik Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının birkaç ay önce astığı billboardları kaldırmayan zihniyetin bu tavrını da tüm kamuoyumuzun bilgisine sunuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.23

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 14.37

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ(Bolu) , Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

----0----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Dokuzuncu tur bütçe görüşmelerine devam edeceğiz.

 

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656’ya 1’inci Ek) (Devam)

2.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657) (Devam)

 

A) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Millî Savunma Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Savunma Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

B) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

C) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI (Devam)

1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ç) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Spor Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Spor Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU (Devam)

1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

E) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1) Maliye Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Maliye Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

F) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

G) KAMU İHALE KURUMU (Devam)

1) Kamu İhale Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu İhale Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ğ) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

H) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

I) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

 

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Zenderlioğlu.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan, söz talebim vardı ama.

BAŞKAN – Bekletmeyeyim, ondan sonra vereyim.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Peki.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Zenderlioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’yla ilgili Millî Savunma Bakanlığı bütçesi hakkında Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Ancak sözlerime başlamadan önce Maraş katliamıyla ilgili, yapılan bu katliamı nefretle kınıyorum. Bu katliamı yapanlardan hesap sorulmasını talep ediyorum.

Değerli milletvekilleri, devlet bütçeleri çok önemli siyasi, ekonomik ve yönetsel belgelerdir. Aynı zamanda hükûmetlerin emek, demokrasi, sosyal hak ve özgürlükler konusundaki duruşlarının en önemli göstergeleridir.

Bütçeyi değerlendirirken, doğal ve toplumdaki olay ve olguların derindeki ihtiyaçların bir sonucu olarak ortaya çıktığı, bunların altyapıdaki zorunlulukların ya da ertelenemez ihtiyaçların dışavurumları olduğu bir gerçektir.

Bütçe ödeneklerinin kurum bazında fonksiyonel dağılımına bakıldığında, 2015 yılı bütçesinin yüksek derecede güvenlik algısıyla hazırlanmış bir militarist bütçe ve son yıllarda ağırlığı giderek artan bir muhafazakârlaşma ve otoriterleşme bütçesi olduğu gün gibi açıktır.

Dünyanın en fazla silahlanan devletleri arasında olan Türkiye, her geçen yıl savaşa olan bütçesini artırmakta ve savaş bütçesine harcanan paralar emin olun ki barışa harcanmış olsaydı daha olumlu sonuçlar alınabilirdi.

Göstermelik denetim ve raporların olduğu, görüşülen, konuşulan ama denetlenmeyen, ne yaptığı bilinmeyen, tek başına bütçedeki toplam ödeneklerin yaklaşık yüzde 5’ini kullanacak olan Millî Savunma Bakanlığının bütçesinin yüzde 57’si personel, yüzde 35’i tüketime yönelik mal ve hizmet alımları oluşturuyor.

Merkezi bütçenin dışında örtülü ödenekten, kamu kurum ve kuruluşlarından, vakıf ve dernek adı altında Millî Savunma Bakanlığına milyarlarca kaynak aktarılmaktadır. 

AKP Hükûmetinin hazırladığı bütçe halkı soymaya, yoksullaştırmaya, işsiz bırakmaya, Türkiye’nin geleceğini karartmaya ve güzel yarınlara ipotek koyma bütçesidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi AK PARTİ Hükûmeti 2015 yılı bütçesini antidemokratik bir bütçe hazırlamıştır. Halktan topladığı ağır vergileri, kendi otoritesini pekiştirmek ve sömürü alanını genişlettirmek ve aslan payını da yine TSK ve Millî Savunma Bakanlığına ayırdığı gün gibi ortadadır. Emekçilerin kazanımlarına, halkların birikimlerine ve yaşam alanlarına göz dikildiği net bir biçimde görülmektedir. Başka bir ifadeyle, yağma, talan bütçesidir, aynı zamanda savaş bütçesidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Orta Doğu’da adı konulmamış bir üçüncü dünya savaşı yaşanmaktadır. Çünkü vahşi kapitalist modernite nasıl birinci ve ikinci dünya paylaşım savaşlarında halkları birbirine boğazlatmışsa, maalesef, bugün aynı işi Orta Doğu coğrafyasında yapmaktadır. Orta Doğu’yu yeniden dizayn etmek isteyenlerin senaryoları sahnededir. Birinci dünya paylaşım savaşında çıkarlarına uygun toprakları elde edemeyince, isteklerini, ikinci dünya paylaşım savaşında milyonlarca insanın ölümüne neden olmuştur ve bir o kadar da engelli bir yaşama mahkûm edilmiştir ve bu sonuçtan sonra amaçlarına uygun bir biçimde yeni haritalar çizmişlerdir. Bununla da yetinmemişlerdir. Doğayı yaralamışlardır, ekolojik dengeyi yerle bir etmiştir.

Orta Doğu coğrafyası jeostratejik ve jeopolitik, jeoekonomik açısından dikkat çekici bir alandır. Bu alan yer altı ve yer üstü zenginlik kaynakları nedeniyle tarih boyunca savaşlara, istilalara, işgallere, yağma, talan, katliamlara, sürgün ve göçlere neden olmuştur. Bu duyguyu anlayabilmek için kadim Mezopotamya topraklarında Kürt halkının büyük acılar dolu bir tarih yaşadığını göreceksiniz ve hâlen DAİŞ denilen bir belayla karşı karşıyadır. Bu acıların en canlı tanığı kuşkusuz Rojava’dır, en bariz örneği Kobani’dir. Bu kesintisiz zulüm ve baskıya, inkâra, imhaya, yok sayılmaya karşı bu mazlum halk gücü oranında her zaman direnmesini bilmiştir.

Yaşadığımız bu coğrafyada, yaşanan savaşların, sömürülen halkların, işkencelerin, gözyaşıyla büyüyen çocukların artık bu kirli politikalara ve oyunlara gelmeyeceği herkesçe bilinmelidir.

İnsanca, özgürce eşit yaşamanın ilkelerinden biri de, sosyal devlet anlayışı, sosyal hukuk ve adalet anlayışı olmalıdır. Halktan alınan vergiler rantçıların cebine aktarılmamalıdır. Her alan denetlemeye açık olmalıdır. Kimse kendini yasaların üstünde görmemelidir. Demokratik haklar ve özgürlükler için mücadele eden insanlara ve halklara, TOMA,  biber gazı, cop, gözaltı, tutuklamalar olmamalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyada sınırların kaldırılması tartışmaları sürerken yaşadığımız bu coğrafyada hâlen yüzyıl önceki düşünceyle karşı karşıyayız. Son zamanlarda Rojava’da yaşananlar ortadayken, maalesef, AKP Hükûmeti, DAİŞ gibi vahşi bir örgüte karşı oportünist bir politika geliştirmektedir. Bu politikaları, hem askerî  açıdan hem siyasi  bazda yanlış olarak değerlendiriyoruz ve söylüyoruz. Kürt halkının yüzyıllar önce emperyal devletler tarafından paylaşılan ve 4 parçaya bölünen bu halkın umut ediyorum ki 21’inci yüzyılda bu paylaşma ve bu parçalanmaya son vereceği umudunu hâlen canlı tutuyorum ve diyorum ki o günler yakındır.

Bu tarihsel, sosyolojik ve siyasal gerçeği kabul etmeyen AK PARTİ Hükûmeti ve iktidarı DAİŞ çetesi aracılığıyla Kürtlerin Rojava’daki kazanımlarına göz dikmiş bulunmaktadır.

El Nursa, El Kaide, Ahura Şam ve diğer gruplara gönderilen yardımların, başta Kürt halkına ve diğer halklara gözyaşı, bomba ve kurşun olarak döndüğünü ifade etmekte yarar buluyorum.

Bu kapsamda, bugüne kadar, tüm dünya kamuoyunun da tartıştığı üzere, Türkiye’nin neden koalisyon güçlerine yeterli desteği sunmadığı ortadadır. IŞİD zihniyetini Kürt özgürlük hareketiyle bir tutmaya çalışmak, bu anlayışı yanlış buluyoruz. Böylesi tarihsel sürecin yaşandığı bugünlerde DAİŞ’i özgürlük mücadelesi verenlerle aynı kefeye koymak tarihî bir yanılgıdır, günahtır ve büyük bir vebaldir.

Aslında Suriye’de yaşanan iç savaştan dolayı Türkiye’nin çetelere birçok alanda yardımda bulunması, sınır kapılarını bu gruplara açması, çetelerin sınırdan giriş ve çıkışlarına izin vermesi, onlarla saatlerce toplantı yapması kabul edilir bir durum değildir.

AK PARTİ Hükûmeti, Türkiye topraklarına havan topu düşmelerinden, Suriye’deki çetelere el altından yardım etmekten, çetelerin sınırın sıfır noktasında geliştirdikleri bu geçişlerden; bir sanatçı, aktivist Kader Ortakaya’nın sanatçılarla barış zincirini oluştururken kafasından vurularak öldürülmesinden rahatsızlık duymadı. Bu Hükûmet bununla ilgili bir açıklamada da bulunmadı, hatta suspus oldu ama atılan küçük bir taşta karşı tarafa karşı topyekûn bir koro hâlinde tepki göstermesini bilmiştir.

Türkiye'nin Suriye sınırında Kürt coğrafyasını bölen sınırlar bir korkunun yansımasından başka bir şey değildir. Kürtleri ayırmak amacıyla sınırda tel örgüleri çekmekle kalmamış, devasa büyüklükte bir tampon bölge oluşturarak mayınlı bir bölge oluşturmuştur. Bugün 1.300 kilometre kara mayınlarıyla döşenmiş bulunmaktadır. Bu döşenen mayınların hiçbirini sökmemektedir. Ancak, bu savaş dolayısıyla göç eden halk bu mayın tarlalarında ne yazık ki canlarını yitirmektedirler.

Bunun en somut göstergeleri, hâlihazırda bölgedeki aktif şekilde devam eden askerî faaliyetlerin yapımı süren kalekolları, karakolları, güvenlik barajları, devam eden koruculuk sistemi, mayınlı araziler, yeni silah ve füze alımları ve dolayısıyla hâlen Millî Savunma Bakanlığına ayrılan devasa bütçe ortadadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün çözüm süreci içerisinde çatışmalar durmuş olabilir fakat Türk Silahlı Kuvvetlerinin çok yakın bir geçmişte nasıl bir savaş yürüttüğü, uluslararası savaş kurallarına uyup uymadığını şüphe ile karşılıyoruz. Zira Kazan Vadisi’nde 1999 yılında Silopi’de kimyasal silah kullanarak 20 ARGK’linin hayatını kaybettiği iddiaları hâlen açığa çıkmamıştır.

Bunları araştırmak için hakikatleri araştırma komisyonlarının kurulması şarttır. Biz her yıl sağa sola saçılmış mühimmatlar nedeniyle yaşamını yitiren Kürt çocuklarının ölüm haberlerini artık almak istemiyoruz. Ama şu çok açık ki ne Türk Silahlı Kuvvetleri ne Millî Savunma Bakanı bu sorunların hiçbirinin çözümü adına bir adım dahi atmış değildir. Hâlen de bununla ilgili bir açıklama yapmaları da söz konusu değildir.

Bunun gibi sorunların çözümü adına Millî Savunma Bakanlığı herhangi bir çözüm girişiminde bulunmaması nedeniyle güven verici bir kurum olmaktan oldukça uzaktır. Millî Savunma Bakanlığı suç üreten ve hak ihlal eden bir kuruma dönüşmüştür. Bakanlık üzerindeki tüm bu ithamlarla ilgili öz eleştiri vermesi gerekir. Bakanlık içinde yapılanlarla ilgili olarak kamuoyunu aydınlatması gerekir.

Millî Savunma Bakanlığı hakkındaki iddialarla yüzleştiği zaman, tüm gerçekleri kamuoyuna açıkladığı zaman, bu kurumun bütçesi elbette görüşülebilir ve tartışılabilir. Aksi hâlde, bu kuruma aktarılacak para, bu ülkeye kan ve gözyaşı olacaktır.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir diğer yapısal sorunu hepinizin bildiği gibi zorunlu askerliktir. Zorunlu askerlik, devletin vatandaşa eziyetine dönmektedir. Zorunlu askerlik, gençler ve aileleri için çok büyük bir azaba dönüşmüştür ve bu zorunluluk kaldırılmalıdır. Türkiye’de insanların askere gitmek istemedikleri açıkça ortadadır.

2014 yılı itibarıyla yaklaşık 600-700 bin bakaya ve yoklama kaçağının bulunması, 2 milyon kişinin askerliği tecil ettirmesi, bu ülkede insanların askerliğe sıcak bakmadıklarının ve askerlik yapmak istemediklerinin açık ve net bir göstergesidir. Sık sık tekrarlanan bu bedelli askerlik yasasının çıkarılması bunun açık ve net bir göstergesidir. Sık sık tekrarlanan bu bedelli askerlik yasasının çıkarılması bunun bir göstergesidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devletin sürekli cezalandırma hafızası, vatandaşlarını sadece asker olarak görmesi, askerlik yapmak istemeyen vatandaşlara vermiş olduğu cezalar, 296 liradan başlayarak 22.286 TL’ye kadar çıkan kaçak tarifesi bir işkenceye dönüşmüştür. Zorunlu askerliğin kaldırılması hepimiz için elzemdir. Bunun için atılması gereken en önemli adım vicdani ret hakkının anayasal güvenceye kavuşturulmasıdır. Hiç kimse iradesi dışında, zorla, baskıyla hizmet yapmaya mecbur bırakılamaz. Bu, demokrasi normlarına tamamen aykırı bir durumdur ancak Türkiye Avrupa Konseyi üyesi olmasına rağmen vicdani reddi reddeden nadir ülkelerden biridir. Vicdani reddini açıklayanların ise herkesin gözleri önünde ne kadar aşağılandıklarını, ötekileştirildiklerini hepiniz biliyorsunuz.

Zorunlu askerlik görevi yapılırken karşılaşılan en büyük sorunlardan biri de askerdeyken şüpheli şekilde hayatını kaybeden vatandaşlardır. Şu an Türkiye’de askerlik yapan hiçbir yurttaşın kendi can güvenliğinden emin olduğu söylenemez çünkü bu konuda askerlik görevi için askere alınan yurttaşlar askerlik şubelerinde yapılan muayeneler sonucunda “Ruh sağlığı elverişlidir.” raporu almaktadır ama ne yazık ki Millî Savunma Bakanı yaptığı açıklamada intiharın bir hastalık olduğu yönünde raporlar vermektedir, yapılan açıklamalar oldukça gerçek dışıdır ve bu konuda ciddiyetten uzaktır.

Ancak, son on iki yılda 1.036 askerin şüpheli bir şekilde intihar ettiği açıklanmıştır. 2014 Kasım ayından itibaren 27 şüpheli asker ölüm vakası bulunmaktadır. Askerlerin sırtlarından vurularak öldürüldüğü olaylar ailelere intihar diye aktarılmaktadır. Gerçekten askerlerin intihar ettiğini farz edersek Bakanlığın bu intiharların nedeniyle ilgili herhangi bir çalışması var mıdır, merak ediyoruz ve soruyoruz. Gerçekten intihar etmiş olsalar bile bunun nedeni, niçini, bir kere aileye bu konuda bilgi verilmesi gerekir ama maalesef bu konuda herhangi bir bilgi verilmiyor. Bakanlık, kesin bir şekilde, bu askerî ölüm nedenlerini tüm çıplaklığıyla kamuoyuyla paylaşmalıdır.

Genelkurmay Başkanlığı ve Millî Savunma Bakanlığının bu konuya oldukça duyarsız davrandığı, halkın verdiği vergiler sonucu Millî Savunma Bakanlığına verilen milyarlarca liradan, yapılan bu harcamalardan halkı öldürme, katletme gibi sonuçlar çıkmaktadır. Bunun en bariz örneği, 34 yurttaşın savaş uçaklarıyla katledildiği Roboski katliamıdır. Ardından geçen bunca zamana rağmen hâlen failleri açıklanmamıştır. Ancak, Roboski katliamını unutmadık ve unutmayacağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Savunma Bakanlığı bütçesi görüşülürken, elbette ki ana tartışma konularından bir tanesi de Ergenekon davalarıdır. 1990-2000’ler arasında Kürdistan coğrafyasında siyasi hak talep edenlerin -güçlere karşı- insanların zor kullanılarak katledildikleri iddia edilmektedir. Bu zor ve baskı aygıtlarının devreye girmesi, beraberinde insanların yerinden edilmesini, insan hak ihlallerini, binlerce insanın yaşamını yitirmesini toplumumuzun önüne koymuştur. Söz konusu dönemde 6 milyon insan göç ettirilmiştir, 17 bin insan faili meçhule gitmiştir, 60 bin insan yaşamını yitirmiştir, 4 bin köy boşaltılmıştır. Ergenekon davalarında yargılanan birçok askerin söz konusu dönemde Kürdistan’da görev aldığı bilinmesine rağmen, deyim yerindeyse, Ergenekon davaları Fırat’ın doğusunu geçmemiştir. Bu da göstermektedir ki, sistem kendi içinde bir iktidar kavgasını vermektedir ve bu iktidar kavgasının sonucu olarak, Ergenekon davalarının hâlen ne durumda olduğunu kimse bilmemektedir ve şeffaf da değildir, “Ne için, neden?” soruları hâlen askıdadır. Ergenekon davalarının sonucu, hâliyle bir yüzleşmeden çok, iktidar grubunun düellosunu yansıtan bir arena olarak vücut bulmuştur.

Bir diğer konu ise, Türkiye'nin Türk Silahlı Kuvvetlerinin tekrar bir siyasi aktör olarak meydana çıkmasıdır. AK PARTİ döneminde her ne kadar siyasi alanda müdahale yaklaşımlarından vazgeçildiği söyleniyorsa da Türk Silahlı Kuvvetleri, Kobani’deki savaş durumundan kaynaklı her gün açıklama yaparak bizatihi kendilerini Millî Savunma Bakanlığı ve yargı yerine koymuşlardır.

Genelkurmayın Millî Savunma Bakanlığına bağlanmasını talep ediyorum ben. Özellikle, geçen süreçte de söylemiştim, Genelkurmay Başkanlığının Millî Savunma Bakanlığına bağlanması gerekir, demokrasiyle idare edilen ülkelerde durum bundan ibarettir fakat Türkiye’de bunun tersidir. Başka ülkelerde kimse Genelkurmayın adını bilmez, Genelkurmay Başkanı siyaset yapmaz, herkes kendi görevini yapar ama ne hikmetse Türkiye’de bunun tersi olduğu hepinizce malumdur. Bu kapsamda, demokratik hukuk devletinin tesis edilmesi için yapısal çözümler bulunmak zorundadır. Bulunmaz ise Türkiye’de darbe mekaniğinin sürekli devrede olma kuşkusu olacaktır, bu inkâr edilemez ve kaçınılmazdır. Bu nedenle, tekrar ediyorum, eğer biz demokrasiden, insan haklarından, hukuktan, insanlıktan, adaletten söz ediyorsak Genelkurmay Başkanlığının mutlaka ve mutlaka Savunma Bakanlığına bağlanması gerektiğini ifade ediyoruz.

Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Buldan, buyurun, söz talebiniz vardı.

 

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, HDP Grubu olarak, Ezidilerin Cejna Ezi Bayramı’nı kutladıklarına; Kahramanmaraş Valiliğinin, Maraş olaylarının 36’ncı yıl dönümünde yapılacak anma toplantılarının yasaklanmasıyla ilgili tutumundan vazgeçmesini ve 19/12/2000 tarihindeki Hayata Dönüş Operasyonu’nun sorumlularının yargı önüne çıkarılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bugün Ezidilerin Cejna Ezi Bayramı. İnsanlık tarihinde bayramların önemi, barışın tesisi, yardım ve dayanışmayı güçlendirmesi anlamına geliyor. Mezopotamya halklar ve inançlar mozaiğidir. Dolayısıyla, halklar ve inançlar bin yıllardır bu coğrafyada birlikte yaşamanın kurallarını ahlaki geleneklerine göre oluşturdular, Ezidiler de bunlardan biridir. Bu vesileyle Halkların Demokratik Partisi olarak Ezidi halkımızın Cejna Ezi Bayramı’nı kutluyorum.

Ayrıca, otuz altı yıl önce bugün Maraş’ta başlayan saldırılarda 105 Alevi katledildi, binden fazlası yaralandı, yüzlerce ev ve iş yeri tahrip edildi. Halklar ve inançlar bahçesi olan Maraş’ta Alevi, solcu, demokrat insanlar kıyıma uğradı. Bu katliamı Halkların Demokratik Partisi olarak kınadığımızı -ayrıca, Meclis bünyesinde kurulacak hakikat ve adalet komisyonu, başta Maraş katliamı ve tarihimizdeki tüm insan hakları ihlallerini ve insanlık suçlarını aydınlatmak için önemli bir adım olacaktır- ve Maraş’ta yapılacak olan mitingin valilik tarafından yasaklanmasını da kınadığımızı, Maraş’ın kapısını anmaya kapatmanın katliam kapısını açmak anlamına geldiğini ifade etmek istiyoruz ve valiliğin bu tutumundan bir an önce vazgeçmesini de talep ediyoruz.

Ayrıca, 19 Aralık 2000 yılında Türkiye’nin yakın tarihinin en kanlı cezaevi operasyonu yapıldı bu ülkede. Dolayısıyla, F tipi cezaevine geçişi sağlamak üzere aynı anda 20 cezaevinde gerçekleştirilen “Hayata Dönüş Operasyonu” adı altında saldırılarda 28’i tutsak, 32 kişi katledildi.

Halkların Demokratik Partisi olarak 19 Aralık katliamının hesabının sorulmasını, bu karanlık tertibin açığa çıkarılmasını ve siyasi, askerî sorumlularının da bağımsız yargı önüne çıkarılmasını talep ettiğimizi ifade etmek istiyor, teşekkür ediyoruz.

 

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656’ya 1’inci Ek) (Devam)

2.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657) (Devam)

 

A) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Millî Savunma Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Savunma Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

B) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

C) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI (Devam)

1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ç) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Spor Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Spor Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

D) YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU (Devam)

1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

E) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1) Maliye Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Maliye Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

F) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

G) KAMU İHALE KURUMU (Devam)

1) Kamu İhale Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu İhale Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ğ) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

H) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

I) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

BAŞKAN – İkinci konuşmacı Özdal Üçer, Van Milletvekili.

Buyurun Sayın Üçer. (HDP sıralarından alkışlar)

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Üçer’den sonra vereyim Sayın Satır.

Buyurun.

HDP GRUBU ADINA ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; grubumuz adına Spor Genel Müdürlüğü ve Yüksek Öğrenim Kredi Yurtlar Kurumu bütçesi üzerine konuşma yapmak üzere söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçelerin en temel özellikleri gelir-gider dengelerinin gözetilerek yapılmasıdır. Bütçenin geliri nedir? Halktan toplanan vergidir ve o vergilerin kurumsal işletmesinden elde edilen gelirlerdir. Yani gelir kaynağı tümüyle halk olan bir bütçenin giderlerinin de tümüyle halka dönük olması gerekiyor. Halka dönük yapılmamış giderlerin hiçbiri, aslında bir ülkenin bütçesi sayılmaz. Hani klasik bir vergi yalanı vardır, reklamları yapılır, der ki işte “Verginizi ödeyin.” Hatta işte alışveriş fişi mi, elektrik fişi mi reklamları yapılıyordu kamu spotları hâlinde. “İşte, fiş alın, vergi ödeyin, vergilerinizi düzenli ödeyin ki ödediğiniz vergiler size yol, su, elektrik, eğitim, sağlık hizmeti olarak geri dönsün.”

Şimdi, yol özelleştirilmiş, iletişim, telefon özelleştirilmiş, sağlık özelleştirilmiş, eğitim özelleştirilmiş, kamunun hizmetine dair birçok alan birilerinin özel ve ailevi ya da yandaş çıkarlarına nısaf edecek şekilde kurgulanmış ve hâlâ milletten vergi toplanmaya devam edilmektedir. Mademki özelleştirilme bu kadar yaygın, mademki bütün kamu giderleri birilerinin çıkarına dönük tesis ediliyor, vatandaştan neden vergi toplanıyor? Aslında bunun artık sorgulanması lazım. Bir vergi reformuna da ihtiyaç vardır. Eğer kamu reformunu siz özelleştirmeye dönük yapıyorsanız vergiyi de ona göre düzenlemek zorundasınız. Her şeyin vergisi alınıyor, verginin bile vergisi alınıyor, hani vergi matrahına vergi eklenerek vergi alınıyor. Bu, bir araba aldığınızda böyledir, telefonla konuştuğunuzda böyledir, ciklet aldığınızda böyledir, lokantada yemek yediğinizde böyledir, ayakkabı aldığınızda böyledir, hatta kayınpederinize ev alsanız da bu böyledir.

Şimdi ben burada kayınpeder vurgusunu geçmiş dönemdeki bakanların yolsuzluklarıyla ilgili bir ironi olarak dile getirdim. Kamu hizmetinde, kamu bütçesinde en önemli noktalardan bir tanesi de yolsuzluktur. Yolsuzluğun önlenmediği, özel çıkar harcamalarının denetlenmediği hiçbir kurum bütçesi halk faydasına değildir. Bütçe var, yapılıyorsa bir, halka göre; iki, hakka göre olmalıdır. Halka ve hakka göre yapılmıyorsa bütçeler varsın olmasın. O zaman bu hesaplamayı niye yapıyorsunuz? “İstatistikler, işte efendim, şu kadar kamu gücü vardı, işte daha önceden şu kadar milyardı da şu an şu kadar milyar oldu.” Siz istatistiklerin abartılı rakamlarından ziyade halkın cebine ne giriyor, ona bakarsınız.

Gayrisafi millî hasıla hikâyesi var. İşte, gelir düzeyi yükselmiş. “Türkiye’de kişi başına düşen gelir 10 bin doları geçti.”  Yalan, hikâye… 6 tane gemisi olan Başbakanın oğluyla konteynerde yaşayan depremzedenin oğlunun parasını denkleştirip 2’ye bölüyorsunuz, “İşte, bu kadar onun parası, bu kadar onun parası.” diye düşünülüyor. Bu rakamların hepsi hikâyedir. Bu rakamların hepsi neoliberal kapitalizmin, vahşi kapitalizmin yalan düzmecesinin ifadesidir. Eğer bu ülkede çocuklar ayakkabısızlıktan çıplak ayaklarla geziyorsa, eğer bu ülkede çocuğu madenci olan insanlar ayakkabısız oluyorsa, birilerinin ayakkabı kutusu dolar ve euro’larla doluyorsa bu, resmen düzmecedir ve halka ihanettir. Bunların tartışılması lazım.

Eğer bu ülkede insanlar yoksulluktan dolayı kaçakçılık yapmak zorunda… Kaçakçılık da ne, dört tarafı Kürdistan olan yerde tel örgüsünü geçti diye, elinde bir bidon mazot var diye çocuklar katlediliyor ve bu katliamda çocuklar terörist ilan ediliyorsa Roboski’deki gibi; Van’da, Çaldıran’da, Özalp’ta, Saray’da herhangi bir sınır noktasında geçen Kürt çocukları elinde bir bidon mazot var diye katlediliyor ve onlar okullara gidemiyor, onlar eğitimden faydalanamıyor, sağlık hizmetlerinden faydalanamıyor ve bir bidon mazot için terörist ilan edilip katlediliyorsa bu bütçenin insafından, vicdanından bahsetmek mümkün değildir.

Genelde soruluyor: “Vicdanınız sızlıyor mu?” Ben biliyorum ki bu düzmeceyi yapanların vicdanı sızlamaz. Kendi çocuklarına saltanat kuranlar başkalarının çocuklarının sefaletine üzülmez. Kendilerine binbir odalı saraylar yapanlar, başkalarının göçük altında can vermesine, boğulmasına üzülmez.

Onun için, bütçeler hazırlanırken rakamlar üzerinden değil, ilkeler üzerinden gidilmelidir. Eşit gelir dağılımı nasıl sağlanır, kamu harcamasındaki adalet nasıl tesis edilir, bunlar yapılır ama bunlar olmayınca öğrenciler aç mı, susuz mu; üniversiteler kaliteli eğitim yapıyor mu, yapmıyor mu; Kredi Yurtlar Kurumu bütün öğrencilere yurt verebiliyor mu, vermiyor mu; bunların tartışmasını yapmak yerine “Efendim, Kredi Yurtlar Kurumuna, Spor Genel Müdürlüğüne şu kadar para verdik, şu kadar stat oldu.” E, bakıyorsun, onun ihalesinden Bakanın ya da bir kamu görevlisinin, müsteşarın veyahut da Cumhurbaşkanının veyahut da Başbakanın veyahut da herhangi bir kamu yetkilisinin yakını trilyonlarca lira para vurmuş; o spor tribünlerinde de insanlar bir bilet için karaborsa kuyruklarına girmiş. Böylesi bir spor tesisini bin defa da yapsanız bu ülkede hiçbir spor olimpiyat şampiyonu olamaz, olabiliyor mu? Doping sorunu… Sporcuların sportif faaliyetlerinin gelişimine yönelik bir harcama olmadığı için insanlar farklı çözüm noktalarına gidiyorlar.

Futbol müsabakalarında, basketbol müsabakalarında, en küçük, ikili masa tenisi müsabakalarında bile aşırı şoven, milliyetçi, ırkçı söylemlerle spor oluyor. Yani, “millî spor” olur mu? Spor, spordur. Dünyada bütün insanlar koşabilir, yürüyebilir, tenis oynayabilir, yüzebilir. Ve herkes için sporun erdemi nedir? Sporun, insanın beden ve ruh sağlığını yerine getirebilmesi için faydasından bahsedilir.

Çok büyük yüzme havuzu ihalesi yapıyorsunuz, yüzme havuzu yapıyorsunuz ama o yüzme havuzunda yüzen çocuklar enfeksiyon kapıyor, Van’daki yüzme havuzunda olduğu gibi, birçok yüzme havuzunda olduğu gibi. Peki, bunun halka olan faydası ne oldu? Yüzme havuzu yaptınız, kim faydalandı? O yüzme havuzunu yapan tesisatçı, ihaleden faydalandı, müdürün kaynı, ihale yolsuzluğundan şey yaptı ama o yüzme havuzunu kim için yapmıştınız? Çocuklar ve gençler için yapmıştınız. Çocuklar o yüzme havuzunda yüzdü ve enfeksiyon kaptı ama enfeksiyon kapmaması için de, sağlığı korumak için de bir sürü sağlık materyali satın alınmış gibi gösteriliyor, hijyen maddelerine milyonlarca lira para harcanıyor. Kim kazanıyor? O ticareti kâğıt üzerinde yapan insanlar kazanıyor. Peki, çocuklar ve gençler için Gençlik ve Spor Bakanlığının bu konudaki tedbiri ne? Hiçbir şey. Futbol müsabakaları, basketbol müsabakaları veyahut da sadece müsabaka olarak sporun algılanması ayrı ve sorun değil mi? Okullarda beden eğitim derslerine verilen önem ya da Gençlik ve Spor Bakanlığının, Millî Eğitim okullarında daha iyi beden eğitimi dersi yapılabilmesi için, spor dersi yapılabilmesi için katkısı nedir? Yok.

Sporla ilgili geçmiş dönem bakanının yaptıklarını ve Başbakanından görmüş olduğu muameleyi burada dile getirmeye gerek yok. Genç bir Bakanımız var şimdi, umuyorum ki kendinden önceki yanlış uygulamaları tekerrür etmez; yeni, güzel icraatlara imza atar ve bu doğrultuda başarılarını biz de destekleriz. Bu konuda hiçbir koşul gütmeksizin, herhangi bir bakanlığın, herhangi bir kurumun kendi çalışmalarında başarılı olabilmesi için gönülden her türlü desteği sunmaya hazırız ve kendisine başarılar diliyoruz. Umuyoruz ki, Türkiye’nin yüz yıllık birikmiş sorunlarını gayretli, azimli bir şekilde, duyarlı bir şekilde, vicdanlı bir şekilde çözmeye çalışır ve bu konuda başarılı olur. Çünkü, artık, bu, sadece bir şahıs meselesi değil; bu, Türkiye’nin sorunudur, kronikleşmiş, toplumsal bir sorundur, toplumsal zihniyet sorunudur. Bu konuda kim olursa olsun aynı sistemin çarkına girdiği zaman kendini koruyamazsa aynı çark onu da eritip gider, umuyorum ki Sayın Bakanımız bu konuda görev süresi boyunca dirayetli olur ve başarılı olur; biz de bu konuda kendisinin güzel icraatlarını beklemekteyiz.

Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumunda… Arkadaşlar, öyle bir ballandıra ballandıra anlatılıyor ki sanki bütün üniversite öğrencilerine işte çok güzel barınma koşulları sağlanmış, neredeyse bütün öğrenciler beş yıldızlı otellerde konaklıyormuş gibi bir edayla anlatılıyor, aslında bu böyle değil. E, bu zihniyet daha önceden ne yapıyordu? Hatırlarsanız, dönemin İçişleri Bakanı, Van’da depremzede çadırlarını ziyaret ederken depremzedelere Kızılayın vermiş olduğu o yanan çadırlar, insanların çocuklarının yanarak yaşamını yitirdiği çadırlar için “Canım, saray gibi çadırlarınız var.” diyordu. Şimdi, öğrencilere de “Saray gibi yurtlarınız var.” diyorsunuz ama bu ülkede 20 öğrenciden sadece 1 tanesi Kredi ve Yurtlar Kurumundan faydalanabiliyor, diğer 19’u ne yapıyor? Kredi ve Yurtlar Kurumunda kim için bu hizmet yapılıyor? Üniversiteyi kazanmış öğrenciler için. Kredi ve Yurtlar Kurumunun müdürleri ve kayınları, kayınpederleri, onlar da köşeyi dönüyorlar ama Kredi ve Yurtlar Kurumundaki sorunlar          -benim söylememe gerek yok, Sayıştayın raporuna bakın- yaptıkları ihale yolsuzluklarının hepsi ortada.

HASAN AKGÖL (Hatay) – Hak edene çıkıyor mu kredi?

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Kredilerdeki usulsüzlükler, öğrencilere verilen kredilerdeki usulsüzlükler, daha sonra o kredilerin borç olarak öğrencilere yansıtılması, üniversiteyi bitirdikten sonra, işsiz olan üniversite mezunlarından binlerce liralık faizli kredi borçlarının tahsili…

Şimdi, şöyle düşünün: Müflis Halk Bankasını iflasa götüren iş adamlarının, altın tüccarlarının vergi borcu silinebiliyor ve bunların vergi borcu diye ya da kredi borcu diye ifade edilen rakamlar Türkiye’deki üniversite öğrencilerinin tamamının kullanmış olduğu kredi borçlarından daha fazla ama öğrencilerin kredilerinin borcu silinemiyor. Niye? Çünkü bu sistem neoliberal kapitalist bir sistemdir. Bu sistem halktan alır, halkın başında efendilik sökmeye çalışan, kendine saraylar yapan insanların çocuklarına tahsis eder.

Bir bütçenin adaletli olması için, toplumsal yansımalarının olması için -demiştik- halkı ve hakkı esas alması gerekiyor. Kredi ve Yurtlar Kurumunun halkı kimdir? Üniversite öğrencileridir. Üniversite öğrencileri her ilden, her ilçeden, her köyden geliyorsa her siyasetten de gelir. Üniversite öğrencileri siyaset yapmayacak da kim yapacak? Bir basın açıklaması yapan üniversite öğrencisinin, ne olduğu belirsiz özel güvenlik görevlisi ağzını tutup açıyor ya da parmağını gözlerine sokuyor ya da kameraların önünde darp ediyor, linç ediyor, o da yetmiyormuş gibi, üniversite dışına çıktığı zaman polis tarafından coplanıyor, vuruluyor, öldürülüyor. Ama özel güvenlik firmasının orada, Kredi Yurtlar Kurumundan ya da üniversiteden aldığı ihaleler milyon milyon milyon dolarları geçiyor, çok büyük bir rant dönüyor ama üniversite öğrencileri orada kıt kanaat, 6 lira 70 kuruşa, 2 lira 20 kuruşu sabah kahvaltısı için, 4 lira 50 kuruşu da öğlen yemeği için Kredi Yurtlar Kurumunun vermiş olduğu paraya bakıp onunla karnını doyuracak.

Kredi Yurtlar Kurumuna ve Sayın Bakana ya da Sayın Başbakana ya da sayın milletvekillerine söylüyorum: Akşam yemeği de yok, 6 lira 70 kuruşa buyurun bizler karnımızı doyurmaya çalışalım.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – O kadar şükrediyor ki onlar, sen niye böyle konuşuyorsun?

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Onların şükredip etmediğini sana değil, onlara sormam lazım.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Soruyoruz zaten.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Onlar zaten oyları veriyor.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Tamam, onların oyları nasıl olsa sana geliyor diye bu kadar rahat ve pişkinsen o zaman öğrenciler oy verirken…

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan, müdahale eder misiniz?

“Pişkin” diyemezsiniz.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - …sizin bu söylediklerinizi göz önünde bulunduracaklar.

OSMAN KAHVECİ (Karabük) - Sen git bir yurtta bir yemek ye, gör.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Ben yurtta yemek yemişim, siz yemiş misiniz?

OSMAN KAHVECİ (Karabük) – Evet, ben yedim, güzel oluyor.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Afiyet olsun.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Arkadaşlar, arkadaşlar,  lütfen, sayın hatibin değerli konuşmasını dinleyelim.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) -  Evet, teşekkürler.

Sayın Başkanım, sağ olun, teşekkürler.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Saygılı bir şekilde ama…

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Ben, sizlerin kürsüye karşı bu nezaketsizliğine Sayın Başkanın nezaketinden dolayı teşekkür ediyorum.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Siz de kullandığınız sözünüzü geri alıyorsunuz değil mi sayın vekilim?

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Efendim?

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sözünüzü geri alıyorsunuz herhâlde?

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Hangi sözümü?

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – “Pişkin” dediniz, olmadı.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Biraz evvel kullandığınız “pişkin” kelimesini.

BAŞKAN – Sayın Satır, lütfen…

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan, itirazınız varsa daha sonra cevap verirsiniz, hatibin sözünü kesmeyin lütfen.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Ben konuşurken benim konuşmamı bu şekilde değerlendirmesine ben yanıt olarak verdim. Ben, bu konuda konuşmama devam etmek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan, Sayın Başkan; şimdi, biz samimiyetle meselelere yaklaşmak zorundayız. Eğer çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceğini tesis edeceksek mutlak suretle bir düzenleme yapmak zorundayız.

Hükûmetler gelip geçicidir, siyaset de gelip geçicidir. Bugün milletvekili olabiliriz, yarın olmayacağız, yarın kimin ne olacağını kimse bilemeyebilir ama bulunduğumuz anı doğru yaşamak hepimiz için temel bir erdem olmalıdır. Şu an için, çocuklarımızın, gençlerimizin geleceğini tesis etme noktasında, eğer biz onlara sağlıklı bir yaşam sağlanabilmesi için, huzurlu bir yaşam sağlanabilmesi için, onurlu bir yaşam sağlanabilmesi için onlara gelecek tesis etmek gayretindeysek bu özelleştirme politikalarından vazgeçmeliyiz. Üniversite yurtlarındaki kantin sahiplerini zengin etmektense, özel güvenlik firmalarını zengin etmektense, Kredi ve Yurtlar Kurumu müdürlerini, yöneticilerini zengin etmektense o öğrencilerin geleceğine müdahale edecek bir bütçeyi düzenlemek sorumluluğundayız. Sporda da bu böyledir, öğrencilikte de böyledir, sağlıkta da böyledir, eğitimde de böyledir, sosyal güvenlikte de böyledir, tarımda da böyledir, her alanda böyledir.

Bu kadar, üniversite öğrencisinden bahsettik, her kente üniversite kuruldu; üniversitelerin birçoğu, eski ortaokulların kalitesinde bile değil. Tabii, siz bu kadar çok şey yapmışsınız, bu, başarıya neden yansımıyor? Çünkü bu tür aksaklıklardan dolayı. Neden bir olimpiyat şampiyonu yok? Neden futbolun haricinde kayda değer bir spor başarısı yok? Bunların hepsi aslında bu tür sorunlarla ilgili. Eğer siz halkın ihtiyaçlarına göre değil, siyasi iktidarın yandaşlarının ihtiyaçlarına göre bütçe düzenlerseniz, bu ülkede ne spor gelişir ne de eğitim gelişir ve gençler, çocuklar diğer ülkedeki sömürü sisteminin bir materyaline dönüşür. Eğer biz özgürlükten ve özgür bir gelecekten bahsediyorsak, demokratik birliktelikten bahsediyorsak Anayasa’sıyla, Vergi Kanunu’yla, bütçesiyle, her şeyiyle demokratik bir sistemi demokratik bir zihniyetle birlikte kurgulayabilmeliyiz ama bu konuda samimiyet olması gerekiyor.

Bu duygu ve düşüncelerle, geçmişteki Maraş katliamını ve günümüzdeki katliamların tümünü kınayarak, ülkemizdeki Alevi yurttaşlarımızın geçmiş yaralarının sarılması adına yaşamış oldukları bütün sorunların açığa çıkarılması ve faillerinin yargı önünde toplum vicdanına hesap vermesi temennisiyle, 19 Aralıkta güya “hayata dönüş operasyonu” diye insanların hayatını kahreden, insanların hayatını zindana dönüştüren, insanları katleden ve onurlu siyasal duruşlarıyla sistemin faşizmine karşı boyun eğmeyen özgürlük tutsaklarına yapılan katliamı kınıyorum.

Bugün itibarıyla, Türkiye’de, Kürdistan’da, Orta Doğu’da IŞİD zulmüne, faşizmine karşı özgürlük duruşunda olan Kobani halkının direngen duruşunu selamlıyorum.

Ülkemizde her şeyden önce insanlık onuruna ihtiyaç vardır, ülkemizde her şeyden önce barışa ihtiyaç vardır, barış için de her şeyden önce samimiyete ihtiyaç vardır.

Bugün üniversite öğrencilerinden bahsettik, gençlerden, çocuklardan bahsettik. Cezaevlerinde gençlerin gördüğü işkencelerin son bulması umuduyla, çocukların polis kurşunuyla katledilmemesi, bir daha bu durumun  yaşanmaması umuduyla sizleri saygıyla selamlıyorum.

Umuyorum ki özgürlük kazanır. (HDP sıralarından alkışlar)

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Satır, buyurun.

 

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın, Maraş olaylarının 36’ncı yıl dönümüne ve bu konudaki anma toplantılarıyla ilgili Kahramanmaraş Valiliğinin açıklamasına ilişkin açıklaması

 

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 1978 yılında Maraş ilimizde yaşanan olaylar, toplumumuzun tüm kesimleri tarafından kınanmaktadır. Maraş halkı, bildiğiniz gibi, bu olayları kınamış ve kardeşlik hukukunun, sevgi, saygı ve hoşgörünün var olduğu bir ilimizdir. Önümüzdeki günlerde birkaç grup tarafından yapılması düşünülen faaliyet, gösteri, açık hava toplantısı mülki idare tarafından, aşağıda okuyacağım gerekçeyle engellenmiştir. Kamuoyunu ve milletvekili arkadaşlarımızı bu konuda bilgilendirmek için söz aldım.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – “Birkaç grup” dediğiniz bir halktır ya!

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Valiliğin açıklamasında “Aradan geçen süreçte ilimizde tüm kesimler tarafından oluşan huzur ve barış sürecini zedeleyecek her tür hareketlerden kaçınmak hepimizin görevi ve sorumluluğudur.” denilmektedir.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Böyle bir açıklamayı grup başkan vekili yapmaz ya!

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – “Bu yıl yapılmak istenen toplantı ve yürüyüşü tertip edenlerin de iyi niyetini aşıp kontrolden çıkarak suça evrilebileceği, bu tür olayların ilimizde bir daha yaşanmaması ve hiç kimsenin arzu etmeyeceği durumların meydana gelmemesi için söz konusu toplantıya müsaade edilmemiştir.”

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Böyle bir şey olabilir mi Sayın Başkan, insanların yasını tutması yasaklanır mı ya, böyle bir rezalet olur mu ya!

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Valiliğin verdiği bu açıklamayı…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Valiliği yasaklayalım, valiliği yasaklayalım. Yasını tutmayacak mı insanlar?

BAŞKAN – Valiliğin açıklamasını açıklıyor herhâlde. Devam edin siz.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz.

Valiliğin açıklamasını milletvekili arkadaşlarımızla paylaşmak istedim.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Valiliğin açıklamasını, bürokratın açıklamasını siz mi okuyorsunuz ya?

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sabahtan beri Genel Kuruldayız, gündemden haberimiz olmayabilir. Bu konuda diğer milletvekili arkadaşların açıklamalarına karşılık bu açıklamayı yaptım.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Valiliğin açıklaması böyle yapılmaz ya! Bir siyasetçi, bürokratın açıklamasını mı yapar?

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Ben ve grubum, Maraş olaylarında vefat edenlerin ailelerine tekrar başsağlığı diliyoruz. Olayları kınadığımızı ve bu konuda kamuoyunu bilgilendirmek için söz aldım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ederim.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkan…

HALİL AKSOY (Ağrı) – Bu gerekçe geçerli bir gerekçe değil. İnsanlar demokratik tepkilerini gösterecekler, o engelleniyor. Olmaz ki böyle!

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gök.

 

4.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, ben de bir süre önce yaptığım konuşmada Maraş katliamını lanetlemiş ve kınamıştım ve Maraş Valisinin de almış olduğu bu kararların kabul edilemez olduğunu belirtmiştim. Bu konuda muhatap Hükûmettir. AKP Grubunun Sayın Grup Başkan Vekilinin bu açıklaması, Hükûmetin yapması gereken bir açıklamadır. Kaldı ki bugün Hükûmetin ve herkesin yapması gereken, yakın tarihimizin en trajik ve en karanlık olaylarından bir tanesinde, böyle bir anmada bütün yurttaşlarımızı, Alevisi, Sünnisi, her ne olursa olsun, herkesi buluşturmak ve bu büyük acının üzüntüsünü paylaşmaya ortak etmektir ama orada bilinçli ve planlı bir şekilde Alevi yurttaşlarımıza yönelmiş olan bu saldırıyı, katliamı kınamak için yapılan basın açıklamaları, miting, her ne olursa olsun, bütün toplantıların iptal edilmesinin arkasında yatan, farklı bir gerekçedir. Bu gerekçe, yurttaşlarımızı ortak bir tasada ve kıvançta birleştiren bir gerekçe değildir; tam tersine, ayrıştırıcı bir gerekçedir. Onun açıklamasını yapmak da AKP Grubunun Sayın Grup Başkan Vekiline düşmez. Onu yapacaksa yüreklice Hükûmet kalkar, vali adına onlar yaparlar.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan, neye cevap verip veremeyeceğime…

BAŞKAN – Hükûmet üyeleri burada efendim, not almıştır, cevap vereceklerdir zannediyorum.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Müsaade ederseniz Sayın Başkan… Neye cevap veremeyeceğime ben karar veririm.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ederim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bunlar Hükûmetle partiyi karıştırıyorlar. Hükûmet ayrı şey ya!

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Bu konuda arkadaşımızı biraz daha saygıya davet ediyorum. Ben açıklamamı yaptım. Olayları tamamen kınadığımızı, kamu düzenini sağlamak durumunda olan mülki idarenin verdiği kararı da açıkladım.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Meclis grubuyla Hükûmeti karıştırıyorlar. Bir daha kitabı verin, okusun.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ederim.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Önder.

 

5.- İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, Maraş olaylarının 36’ncı yıl dönümüne ve Kahramanmaraş Valiliğinin yapılacak anma toplantılarının yasaklanmasıyla ilgili kararını kınadığına ilişkin açıklaması

 

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkan, Maraş’ta yaşanan, bir Alevi ve Kürt katliamıydı. Herkesin, buradaki bütün vekillerin bunda asgari bir bilgi sahibi olduğunu varsayarak sonuçlarından biri hakkında bilgilendirmek istiyorum, o da şu: Bu kent, 12 Eylül faşizmi ile dönemin sıkıyönetimi kol kola girerek tanıksızlaştırıldı. Büyük bir pogrom yaşandı orada, yani katliam mağduru olan insanlar, Mersin, İstanbul, Belçika, Londra başta olmak üzere, o kentteki Alevi nüfus oranı yüzde 30’ken istatistik bir orana gelemeyecek duruma düşürüldü.

Sayın Grup Başkan Vekilinin “oradaki mağdurların iyi niyetini aşacak, suistimal edecek şekilde” bir gerekçeye sığınması ya da valiliğin bu gerekçesini matah bir şeymiş gibi grupla paylaşmasını esefle ve şiddetle reddediyoruz.

Hadise şu: Orada soldan sağa, sağdan sola sayın, 25-30 bin Alevi’den geriye kalmış 300-500 Alevi. Siz onları… Bu katliamı yapanlar, onları muhacir etmişler, tehcir etmişler oradan. Dönemin sıkıyönetim komutanının soruşturmayı bizzat “Bu katliamı yapanlar Alevi’lerdir.” tezine evirmesiyle o soruşturma baştan aşağı yeniden kuruldu.

Tacim Dede’den bahsetmek istiyorum size. Hafızasında 5 bin      Alevi-Bektaşi deyişi vardı. 80 yaşın üzerindeydi, Maraş katliamının faili olarak soğuk su işkencesine tabi tutulup zatürreden hayatını kaybetti.

Şimdi, gelecek… Katliamlarla yüzleşmek buradan kınamak ve üzüntü bildirmekle olmaz, yasaklamakla hiç olmaz. Eğer yeni bir kardeşlik hukuku kurulacaksa, bunun bütün dünyada keşfedilen en etkili yolu, hatırlamak, yüzleşmek ve faillerinin cezasız kalmasının önüne geçmektir. Onun için, Sayın Grup Başkan Vekilinin, eğer söyleyecekse, bu kamu güvenliği yasası gelirken sürekli burada sakız ettikleri “Efendim, yasal olarak izin alınan mitinglere biz bir şey demiyoruz…” Oraya gidenlerin içinde, 11 yaşındayken anası, babası, kardeşleri katledilen kadınlar var, Elif Tabak bunlardan birisi. Otuz dört yıl o Maraş’a gelemedi, bugün geldi ve siz böyle bir mâni çıkarıyorsunuz. Niye? “İyi niyet suistimal edilirmiş.” İyi niyet suistimal edilecekse Maraş’a bugün faşist zihniyetin astığı pankartları bir zahmet nefis meselesi edin, insan onuru meselesi edin de valinizi siz uyarın, valinizin gerekçesinin bu kadar arkasına sığınacağınıza.

Tekrar kınadığımızı belirtiyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Önder.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan…

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan, zabıtlara geçmesi açısından söylüyorum: Dün olduğu gibi bugün de Maraş’ta -Alevi de, Sünni de, Kürt de- her türlü insan barış içinde, kardeşlik hukuku içinde yaşamaktadır. (HDP sıralarından gürültüler)

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Neresi barış, kardeşlik bunun?

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Canım, cevap vermek zorunda mısınız?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Neresi barış, kardeşlik bunun, var da biz mi göremiyoruz!

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Valiliğin kararının arkasında duruyorsunuz ya! Valiliğin kararının arkasında durmak, kardeşlik anlamına gelmez, kusura bakmayın.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Böyle kardeşlik olmaz olsun!

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Bunu söylemek istedim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Erdoğdu.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, 60’ıncı maddeye göre, çok önemli bir konu, benim de kısa bir söz talebim var Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun, söyleyin zabıtlara geçmesi açısından. Sayın Grup Başkan Vekiliniz konuştu zaten, böyle bir usulümüz yok.

Buyurun.

 

6.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Maraş olaylarının 36’ncı yıl dönümünde Kahramanmaraş Valiliğinin yapılacak anma toplantılarını yasaklayarak Kahramanmaraş halkına hakaret ettiğine ilişkin açıklaması

 

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkanım, Çorum, Sivas, Maraş, Başbağlar, bu ülkenin acılarıdır. Bu acıları yaşayarak biz bir daha bu acıları yapmamamız, yaşamamamız gerektiğini öğrenmek zorundayız. Devlet eliyle bunları yasaklarsanız, insanların acılarını anmasını yasaklarsanız yeni acılara sebebiyet verebilirsiniz. Bu, Hükûmetin haddine değil. İnsanlar orada acı yaşamış. Yasaklayarak aynı zamanda Maraş halkına da hakaret ediyorlar çünkü Maraş halkını riskli gösteriyorlar. Maraş halkı da bu acıları içselleştirdi. Bunu yasaklamak Hükûmetin haddine değil. Bu acıları anacağız ki bir daha bu acılar yaşanmasın.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ünal.

 

7.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Maraş olaylarının 36’ncı yıl dönümünde Kahramanmaraş Valiliğinin yapılacak anma toplantılarının yasaklanmasıyla ilgili kararına ilişkin açıklaması

 

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok teşekkür ediyorum.

Bir Kahramanmaraş Milletvekili olarak açıklama yapma gereği duydum. En son, çözüm süreciyle ilgili akil insanlar heyeti raporunda da, Rifat Hisarcıklıoğlu Bey’in Başkanlığını yaptığı heyetin raporunda da önemli bir bölüm vardır. O bölüm şudur, hatta Rifat Bey de bunu açık bir şekilde ifade etmiştir: Kahramanmaraş derin bir acı yaşamıştır. Burada sebepleri her ne olursa olsun, Alevi-Sünni, sağ-sol mücadelesi yaşanmış, sonuçları son derece acı olmuş bir olaydan bahsediyoruz ve bugün geldiğimiz noktada Maraş, artık kendi içerisinde, heyetin ifadesiyle, bu sorununu çözmüş ve bir model oluşturmuş. Pazarcık’ta, Elbistan’da, Kahramanmaraş merkezde artık kardeşçe yaşayan ve sorunları olmayan ama her yıl aynı gün dışarıdan gelen ve içeride de bunun karşılığı olan -Alevi ya da Sünni demiyorum- ama bir şekilde tarafların Kahramanmaraş üzerinden içeride yaşanma ihtimali olan bir çatışmayı dikkate alarak sadece bu yıl değil, geçmiş yıllarda da ilgili vali, ilgili mülki amir bu riskleri görmüş ve taraflarla konuşarak bir uzlaşma oluşturmaya çalışmıştır. Bunun amacı bir yasaklama değil, tam tersine, içerideki riskleri görüp dışarıdan gelen kişilerin de benzer, yeni bir riske meydan vermemesi ve iyileşmeye yüz tutmuş bir enfeksiyonun da yeniden bir kanamaya sebebiyet vermemesi için böyle bir karar alınmıştır. Yoksa, diğer zamanlarda, Sayın Önder’in söylediği gibi insanların Kahramanmaraş’a gelmemesi, ziyaret etmemesi, orada akrabalarıyla buluşmaması -böyle bir durum- söz konusu değildir. Bu bilgiyi yüce Meclisle paylaşmak istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

 

8.- İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkan, ismim de geçti, bir açıklama yapmak zorundayım izin verirseniz. Buradaki en vahim, Sayın Mahir Ünal’a asla yakıştıramadığım en vahim yaklaşım şudur, bunu gözden geçirmesini diliyorum: “Dışarıdan gelenler.” “Dışarıdan gelenler” dediğiniz, katliamla oralardan muhacir edilmiş olup Avrupa’da lamekân gezen, Türkiye'nin çeşitli yerlerinde ve bugün olduğunda gelip oradaki kaybettiği, devletin resmî rakamlarına göre 111 kişi, gerçek rakam 400’ün üzerinde ve bunun yüzde 70’i 11 yaşın altında çocuk. Gelip onları anmak nereden dışarıdan gelenler oluyor? Onların bu acısına iştirak etmek isteyenler  nereden dışarıdan gelmek oluyor? Taziyeye gitmek, bunu yâd etmek nereden böyle bir provokasyon tehlikesine işaret ediyor?

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum Sayın Önder.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bir şeyi daha Sayın Başkanım...

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Dışarıdan provokasyonu kastetmedim.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bu tarihimizin en önemli şeyi.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Dışarıdan ve içeriden muhtemel riskleri ifade ettim.

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Ünal.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Ünal, siz bana şunun cevabını verin… “Dışarıdan ve içeriden” diyorsunuz. Maraş merkezde Maraş Sanayi ve Ticaret Odası bir muharrem iftarı verdi.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Evet.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Kaç tane Alevi var Maraş merkezde? Bana bunun cevabını verin.

BAŞKAN – Sayın Önder, son cümlenizi söyleyin lütfen. Karşılıklı konuşmayalım lütfen.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – 500’ün üzerinde değil. Daha dışarısı, içerisi mi kalmış? Zaten herkesi bu katliam dışarı itmiş. Onun için, “Böyle üstünü örtelim, aman…”

Bir de “Uyum sağlandı, bu meseleyi hallettik.” Yok böyle bir şey, ayıptır, böyle bir şey yok.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum Sayın Önder.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bu yara kanamaya devam ediyor, yolu yasaklamak değil.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gök.

 

9.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, bütün dünyada o ülkeler -hangi ülke olursa olsun- büyük acılarını, herkesi bir ortak noktada buluşturarak anma toplantıları gerçekleştirir ve tüm ülkenin bir büyük acısı olarak paylaşırlar ve o acıyı çekenlere de en azından onların yanlarında olduklarını bildirirler.

Ben önceki yıl Başbağlar katliamının yaşandığı köyde de bulundum. Devletin almış olduğu olağanüstü tedbirleri gördüm ki o anma toplantısı rahatça gerçekleşsin diye. Doğru bir tavırdır. Yine, devletin görevi, böylesine önemli bir katliamın yıl dönümünde, Maraş’ta… Nerede olursa olsun, sadece Maraş’ta yaşayanlar bu acıyı hissetmiyor, Türkiye’nin dört bir yanında oturan herkesin acısı. Eğer Maraş’ta bir katliam olmuşsa onun yüreği orada atar. Eğer biz ulus olarak beraber olacaksak zaten her acıda hepimizin aynı şekilde yüreği atmalıdır. Devletin görevi orada anma toplantısını gerçekleştirmektir. O anma toplantısına yönelik saldırıları önlemek için devlet tedbir alabilir. Ama şimdi Sayın Grup Başkan Vekili diyor ki: “Taraflarla bir anlaşma yapıldı.” Kimdir bunun tarafı? Kimlerle yapılmıştır? Benim pek çok arkadaşım, orada, şu anda, anmada bulunmak istiyor ama gerçekleştiremiyorlar. Bir katliamı lanetlemek, bir daha olmaması için Sünnisi, Alevisi, her neyse, Kürt’ü, Türk’ü herkesin bir arada ortakça bir şekilde bu katliamı en yüksek sesten lanetlemesi ve devletin de bu lanetlemeyi gerçekleştirirken onları koruyucu tedbirler alması gerekir. Böyle yasaklayıcı bir tedbirle bu acı daha da çok kaşınır ve ortada kalmaya devam eder.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gök.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, “tarafların anlaşması” diye bir şeyden bahsetmedim. Fakat bu yaranın sarılması için Kahramanmaraş’ta yaşayan Alevisi, Sünnisi bütün tarafların bu zaman zarfı içerisinde artık bir ortak yaşam kültürü geliştirdiklerini ifade ettim.

BAŞKAN – Sayın Ünal, konu anlaşılmıştır.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ve bunun da akil adamlar heyeti tarafından tespit edildiğini ifade ettim. Bugün yaşananların da tamamen mülki idarenin bir tasarrufu olduğunu, bu tasarrufun da sebebinin…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Mülki idare İçişleri Bakanlığına bağlı değil mi Sayın Başkan?

BAŞKAN – Sayın Ünal, ifade edildi bunlar.

Teşekkür ederiz.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Eğer müsaade ederseniz, burada bu meseleyi grup başkan vekillerinin tartışması değil, İçişleri Bakanlığımızdan bu konuda bilgilendirme isteriz ve…

BAŞKAN – Efendim, tartışmadılar, grup başkan vekilleri sadece dileklerini belirttiler, kınadıklarını belirttiler.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Müsaade edin.

… mülki idare bu konuda hangi riskleri görerek böyle bir güvenlik tedbiri aldığını bize ifade eder.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum Sayın Ünal.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Bunu burada söz konusu etmenin ve bütçe görüşmelerini bunun üzerinden sabote etmenin bir anlamı yok ki.

BAŞKAN – Sayın Ünal, teşekkür ediyorum.

Bütçe görüşmeleri bunun üzerinden konuşulmuyor efendim.

LEVENT GÖK (Ankara) – Bir cümle rica ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kahramanmaraş’ta, Çorum’da, Başbağlar’da…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sivas’ta…

BAŞKAN - …12 Eylül 1980’den önce Türkiye’de “sağ-sol çatışması” adı altında katliamlar yapılmıştır. Daha sonra Türk-Kürt çatışmasına dönüştürülmek istenmiştir, bunlar kınanıyor. Hadise bundan ibarettir. Konu da anlaşılmıştır.

Teşekkür ediyorum.

PERVİN BULDAN (Iğdır) - Valiliğin yasaklamasını da kınıyoruz.

BAŞKAN – Biz de kınıyoruz.

PERVİN BULDAN (Iğdır) –  Sayın Başkan, valilik yasaklama kararı almış, biz bunu da kınıyoruz.

BAŞKAN – Evet, kınadık efendim, kınadınız, onu söylüyoruz.

Teşekkür ediyorum.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Ama, Grup Başkan Vekili aynı şeyi söylemiyor.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656’ya 1’inci Ek) (Devam)

2.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657) (Devam)

 

A) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Millî Savunma Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Savunma Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

B) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

C) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI (Devam)

1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ç) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Spor Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Spor Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

D) YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU (Devam)

1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

E) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1) Maliye Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Maliye Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

F) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

G) KAMU İHALE KURUMU (Devam)

1) Kamu İhale Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu İhale Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ğ) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

H) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

I) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

 

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz isteyen üçüncü konuşmacı Demir Çelik, Muş Milletvekili.

Buyurun Sayın Çelik. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA DEMİR ÇELİK (Muş) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri şahsım ve partim adına saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Bugün 36’ncı yılını andığımız Maraş katliamını ve orada yaşamını kaybeden 105 civarındaki Alevi, Kürt vatandaşlarını saygıyla, rahmetle andığımı ifade etmek istiyorum. Keza, yine, F Tipi Cezaevi’nde 28’i siyasi tutuklu olmak üzere toplamda 32 vatandaşımızın yaşamını yitirdiğinin de 14’üncü yıl dönümü. Bir kez daha, katliama bulaşanları kınadığımı, nefretle andığımı; yaşamını yitirenlere de Allah’tan rahmet dileklerimi ifade etmek istiyorum.

Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; doksan yıl inkâr ve imayla geçen bir ülkenin tarihî yüzleşmesi, olması gerekendir. Yüzleşmek yerine didişmek, gerilim ve gerginliklere yol açmak sorunumuzu çözmeye yetmemiştir, yetmeyecektir de. Yüzleşme adına, acıları hafifletmek adına gidenlerin işini kolaylaştırıp, buluşmaya fırsat vermek devletin yapması gereken görevdir. Mülki amirin bu konudaki tasarrufu kabul edilemezdir, biz reddediyoruz, şiddetle reddediyoruz. Olması gereken, halkların, inançların, kültürlerin buluşmasıdır, özgür yaşam alanlarında birlikte olmasıdır. Tam da bu noktada dün Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin üç saat yirmi dakikalık bir konuşmasında geleceğimize ilişkin bir kısım ipuçlarını bizlere verdi. Bizim bunu tartışmamız, hele hele Millî Savunma Bakanlığı bütçesini tartıştığımız bugünde dile getirmemiz önemlidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küresel emperyalizm bir yanıyla Amerika Birleşik Devletleri’nin başını çektiği Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı öbür yanıyla da Rusya ve Çin’in başını çektiği Kırgızistan, Tacikistan, Kazakistan ve Özbekistan’dan oluşan Şanghay, küresel stratejik çıkarlarını korumak, emperyal hegomonik yayılmacılığını sürdürebilmek için, resmî, ilan edilmemiş bir üçüncü savaşı bizlere dayatmışlardır. Tunus’ta, Libya’da, Mısır’da, Bahreyn’de, Yemen’de devam eden, bugün itibarıyla da Irak, Suriye ve Rojava’ya hapsedilen tam da budur. Yani egemenlerimiz, küresel emperyal güçler bir üçüncü dünya savaşıyla dünyamızı paylaşmak istiyorlar. Toprağımızı, suyumuzu, enerji kaynaklarımızı, yetinmeden, eğitimimizi, sağlığımızı paylaşmanın savaşını stratejik çıkarlarına uygun olacak tarzda vekâlet savaşçılarına devretmiş bulunmaktadırlar.

Bugün, gerek transatlantik gerekse Şanghay bileşenleri 5 temel alanımızı gasbetmek, el koymak adına bu savaşı körüklüyorlardır:

1) Hukuk devletini rafa kaldıracaklar.

2) Özelleştirmeyle toprağımızı, suyumuzu, eğitimimizi ve sağlığımızı özelleştirecek, masrafını ve giderini de kamuya yükleyeceklerdir.

3) Tarım, hayvancılık ve gıda artık uluslararası küresel tekellerin hizmetine sunulacağından yaşamımız risk altında olacak, ürettiğinizin bir kıymetiharbiyesi olmayacaktır.

4) Hak ve özgürlükler sınırlandırılmış olacak, yasaklar, kanun devletinin hükümranlığıyla toplum zapturapt altına alınmak istenecektir.

5) “Yönetimin istikrarı” adı altında antidemokratik uygulamalarla farklı kimliklerin, inançların, düşüncelerin kendisini özgürce, öz gücüne dayanarak yönetilme fırsatını engelleyeceklerdir. Şanghay ve transatlantik anlaşması, görünen o ki Rojava’da başlatageldiği bu çatışmalı hâlini, üçüncü savaş hâlini dünyanın dört bir tarafına yayacak. Sayın Cumhurbaşkanımızın Avrupa Birliğinden vazgeçiyor görünüyor olması, Şanghay’la ve Rusya’yla dirsek temasına geçiyor olmasının da manası, okumaları budur. Artık, özgürlüğümüzden, barışımızdan konuşamayacağız, savaşın toplumsal ve siyasal yıkımlarla birlikte ekolojik yıkımla bizi karşı karşıya bırakacağı bir gelecekten bahsetmek mümkündür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün yaşanan barbarlık ve uygarlığın savaşıdır. Bu, on binlerce yıldır coğrafyamızda enine boyuna yaşanmıştır. Milattan önce 8000’li yıllarda Aşağı Mezopotamya’da Hassuna kültürünün, milattan önce 6000’li yıllarda Tell Halaf’ta, Yukarı Mezopotamya’da, Göbeklitepe’de yaşanan da vahşet ile barbarlığın savaşıydı; bugün de yaşanan, barbarlıkla uygarlığın, kapitalist moderniteyle demokratik modernitenin savaşıdır.

Milattan önce 8000’li yıllarda henüz erkek egemenlikçi zihniyet yoktu. Anaerkil toplum vardı, anaerkil toplumda kadın, ortaklaşmacı, paylaşmacı ve barışçıl anlayışı ve zihniyetiyle toplumu karşıtlaştıran, ötekileştiren değil, bütüncül politikalarıyla kucaklayan, kapsayan bir noktadan soruna yaklaşmıştı. Savaşlar yoktu, kıtlık, açlık, yokluk ve yoksulluk yaşanmıyordu. Zenginlik vardı, üretim vardı, paylaşma ve ortaklaşma vardı. O zihniyet erkek egemenlikçi sistemle hiyerarşiye ve tahakküme tabi tutulduğundan bu yana kapitalist modernite 6 bin yıldır insanlığımızı -öldüresiye- geleceğimizi çalıyor, gasbediyor.

Bugün Rojava’da, bugün Suriye ve Irak’ta yaşanan da bundan öte değildir. Kapitalist modernite ya da bir bütün olarak kapitalizm, stratejik çıkarlarını korumak, jeoekonomik, jeostratejik ve jeopolitik çıkarları adına halklara savaşlarını havale etmiş bulunmaktadır. Özgür Suriye Ordusu, El Kaide, El Nusra ve DAİŞ’in vekâlet olarak aldıkları savaş Şanghay’la transatlantiğin savaşıdır. Onların yürütmek üzere vekâleten sürdürdükleri savaş, NATO ile Şanghay’ın savaşıdır ama olan halklara, olan yoksullara, emekçilere, ezilenlere olmaktadır.

İşte, bu barbarlığın olduğu ortamda Kobani’de bir tarihî direnişe de biz tanıklık ediyoruz. Bir kez daha kadın tarihe müdahale ediyor, kadın barışçıl, demokratik ve de kapsayan, kucaklayan, sevgi dolu özellikleriyle toplumun biten, tükenen ve tüketilmek istenen niteliklerini açığa çıkarıyor. Kapitalist modernitenin barbarlığına, vahşi, kirli; kirli olduğu kadar da kaide ve kural tanımaz savaşına karşın özgürleşmenin direnişidir Kobani’de yürüyen. Bu tarihî direnişi yürütenler, haksız bir noktada, sahiplenilmeme kadersizliğiyle karşı karşıya kalmışlardır Türkiye tarafından ama dünyanın 5 kıtasında milyonların, milyarların sevgisiyle bu tarihî direniş selamlanmıştır çünkü Rojava’da, Kobani’de barbarlığa karşı demokratik uygarlığın, kapitalist moderniteye karşı demokratik modernitenin itirazıdır yükselen, kavgasıdır yürütülen.

Bu kavga, öyle umut ediyorum ki on binlerce yıldır insanlığın yokluğundan ve yoksunluğundan acı çektiği adaletini, eksikliğinden muzdarip olduğu özgürlüğünü ve yokluğuyla savaş ve kıyımlarla karşı karşıya kaldığı barışını sağlayacaktır. Söz konusu olan adalet, eşitlik ve özgürlük arayışıdır ki bu arayış Kobani’de YPG’liler tarafından, onun kadın gerillaları tarafından dünyanın gündemine taşınmış, kapitalist modernitenin suyumuzu, toprağımızı, sağlığımızı ve geleceğimizi ama yetinmeyip özgürlüklerimizi de gasbeden hegemonik gücüne karşı insani değerlerin ayağa kalktığı bir tarih sahnesinden bahsediyoruz. Bugün bu manada Kobani’de, Rojava’da demokrasiyle faşizmin, insanlıkla vahşetin, kapitalist moderniteyle demokratik modernitenin mücadelesidir. Bu mücadelede yerini almak yani demokrasiden yana, uygarlıktan yana ve de barıştan yana yerini almak “insanım” diyen, insani değer sahibi olan herkesin görevidir. Türkiye halkları 76 milyon olarak doksan altı gündür düşmeyen ve düşürülemeyen Kobani’nin yanında olduğumuzu beyan ettiğimizde, birlikte saldırıya ve savaşa karşı göğsümüzü siper ettiğimizde kazanan biz olacağız.

Bu manada, 2015’e ramak kala, sayılı günler kala bu özgür ve birlikte yaşam irademizin Kobani’de alacağımız feyzle 2015’te barışımızı da, özgürlüğümüzü de sağlayacağına olan inancımla saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - AK PARTİ Grubu adına birinci konuşmacı Şirin Ünal.

Buyurun Sayın Ünal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 Mali Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nda Millî Savunma Bakanlığı bütçesi üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Huzurlarımıza getirilen 22 milyar 764 milyon 255 bin Türk liralık Millî Savunma Bakanlığımızın 2015 yılı bütçesi, millî güvenlik politikamız çerçevesinde üstlendiğimiz görevleri yüksek bir etkinlikle yerine getirme, savunma gücümüzü çağın gereklerine göre artırma hedefleri doğrultusunda hazırlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, Hükûmetimiz 2023 vizyonu doğrultusunda millî savunmada hedefimiz savunma sanayisi gelişmiş dünyadaki ilk 10 ülke arasında yer almaktır. Bundan on iki yıl önce Türkiye’nin neredeyse tamamen dışa bağımlı, uluslararası silah şirketlerinin tekelinde olan bir savunma sanayisi bulunmaktaydı. Bugün ise savunma sanayisinde binden fazla şirketinin, KOBİ’lerinin, araştırma kuruluşlarının ve üniversitelerinin katılımıyla millî bir yapıya dönüşmüş olan yeni bir Türkiye var. Dünyanın en büyük 100 savunma sanayisi firması arasında 2 Türk şirketimiz bulunmaktadır. Savunma sanayimiz 2013 yılında yıllık 5 milyar doları aşan üretim gücüne ve 1,5 milyar doların üzerinde ihracat kapasitesine ulaşmıştır.

Değerli milletvekilleri, 2004 yılı Mayıs ayında toplanan Savunma Sanayii İcra Komitesi yabancı müteahhitler eliyle yürütülmesi planlanan 4 projenin ihalesini askıya almış ve kendi imkânlarımızla yürütmeye karar vermiştir. Bu 4 projede bugün önemli mesafeler katetmiş bulunmaktayız. Birincisi, ana muharebe tankı projesi ALTAY tankımız ortaya çıkmış, ALTAY Projesi’nde seri üretim aşamasına oldukça yaklaşılmıştır.

İkinci projemiz taarruz helikopterleri projesi olup millî taarruz helikopterimiz ATAK üretime geçmiş, 6 ATAK helikopterimiz tamamlanmış ve Kara Kuvvetleri Komutanlığımızın envanterine verilmiştir.

Üçüncü konu, insansız hava araçları alanında ANKA Projesi’nin seri üretim çalışmaları devam etmektedir. İlk taktik insansız hava aracı sistemi de Kara Kuvvetleri Komutanlığına çok yakın bir zaman içerisinde teslim edilecektir. ANKA’nın haricinde Karayel ve Bayraktar’la birlikte insansız hava araçlarında geniş bir yelpazede çalışmalarımız devam etmektedir.

Dördüncü konu, korvet projesi yani millî gemimiz. MİLGEM savaş gemileri olarak ortaya çıkmış, donanmamız envanterine birinci gemi girmiş, müteakip iki geminin sözleşmeleri de imzalanmıştır.

Değerli milletvekilleri, şayet geçmişin yöntemleriyle bu projeler hayata geçirilseydi milyarlarca dolar yabancı şirketlere akmış, Türk Silahlı Kuvvetleri dışa bağımlı sistemlerle baş başa kalmış, ülke sanayisine tortu bile kalmamış olacaktı. Öte yandan, Deniz Kuvvetleri ve Sahil Güvenlik Komutanlıklarımıza 100’e yakın askerî gemi ve karakol botu Türk gemi inşa sektörünün tersanelerinde üretilerek teslim edilmiştir.

Havacılıkta altmış senelik bir aradan sonra kendi tasarımımız olan eğitim uçağı HÜRKUŞ test uçuşunu başarıyla tamamlamış ve seri üretim için anlaşmalar imzalanmıştır. Millî savaş uçağımızın ilk kavramsal tasarımları tamamlanmıştır. Askerî ve sivil ihtiyaçlara cevap verecek Özgün Helikopter Geliştirme Projesi başlamış, ortak üretimle helikopterler üretilip ihraç da edilebilecektir.

Millî sanayimizin katkılarıyla geliştirilen deniz karakol uçakları hizmete alınmış ve denizlerimizdeki gözümüz, kulağımız olmuştur.

Barış Kartalı Projesi kapsamında birinci havadan ihbar ve kontrol uçağımız 21 Şubat 2014 tarihinde Konya’da 3’üncü Ana Jet Üs Komutanlığında düzenlenen bir törenle Hava Kuvvetleri Komutanlığı envanterine girmiştir. Diğer 3 uçağın da en kısa zamanda hava kuvvetlerimize katılmasını bekliyoruz.

Stratejik hava ulaştırma yeteneği kazandığımız 10 uçaklık A400M nakliye uçaklarımızdan ilki de 12 Mayıs 2014’te 12’nci Hava Ulaştırma Ana Üs Komutanlığında düzenlenen bir törenle Hava Kuvvetleri Komutanlığı envanterine katılmıştır.

Değerli milletvekilleri, bugüne kadar askerlerimizi mayından koruyan 508 adet Kirpi aracı Türk Silahlı Kuvvetlerine teslim edilmiştir, bu sayı bir iki ay içerisinde 614’e çıkacaktır.

Yeni nesil roket ve füze teknolojilerine büyük yatırımlar yapılmaktadır. Seyir füzeleri, tanksavar füzeleri ve güdümlü roketler kendi teknolojimizle üretilebilir hâle gelmiştir.

On iki yılda her alanda olduğu gibi, savunma sanayimizde ve askerî güç anlamında da Türkiye’yi farklı bir düzeye taşıdık çok şükür. AK PARTİ olarak önceliğimiz sadece ve sadece insandır, toplumdur, millettir.

Değerli milletvekilleri, sözlerime son verirken 2015 yılı bütçemizin ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İkinci konuşmacı Suat Önal, Osmaniye Milletvekili.

Buyurun Sayın Önal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SUAT ÖNAL (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı, Savunma Sanayii Müsteşarlığı bütçesi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesilesiyle sizleri ve televizyonları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bir milletin ayakta sağlam kalabilmesi, bağımsızlığını sürdürebilmesi ve uluslararası alanda söz sahibi olabilmesi için her alanda olduğu gibi askerî alanda ve dolayısıyla savunma sanayisinde de güçlü olması gerekmektedir. AK PARTİ’nin iktidara geldiği 2002 yılında yüzde 80 oranında dışa bağımlı ve uluslararası silah tacirlerinin tekelinde olan savunma sanayimiz, Türk savunma sanayisine ilişkin politikamızın yeniden kurgulandığı Hükûmetimiz döneminde alınan rasyonel kararlar ve atılan akılcı adımlar ile stratejik bir dönüşüm yaşamış ve bunun neticesinde de dışa bağımlılık oranı her gün azalarak yüzde 40’ların altına kadar düşmüştür. Bugün övünçle şunu söyleyebiliriz ki savunma sanayimizin ihtiyaçlarının en az yüzde 60’ı kendi üretimimizle iç piyasadan karşılanmaktadır. Böylece geçmişte ekonomimiz için ağır bir yük olan ithalata dayalı savunma harcamalarımız azalmış, millî savunma sanayimiz için büyük bir katma değere dönüşmüştür.

Değerli milletvekilleri, yine övünçle söyleyebiliriz ki bugün binden fazla, savunma sanayisinde faaliyet gösteren şirketlerimizin, KOBİ’lerimizin, araştırma kuruluşlarımızın ve üniversitelerimizin ortak çalışması ve oluşturdukları beyin fırtınası neticesinde kritik teknolojiye sahip savunma sistemlerini üretir hâle geldik. Benden bir önceki çok değerli milletvekilimizin de özellikle vurguladığı gibi bugün dünyanın en büyük 100 savunma sanayisi firması arasına giren iki şirketimiz var. Bunlardan ASELSAN 67’nci sırada ve TAI 80’inci sırada yer almaktadır; bununla da Türk milleti olarak iftihar ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, savunma sanayimiz yıllık 1 milyar dolar seviyesinde ürün ve teknoloji geliştirme harcamasıyla ülkemizde en büyük AR-GE ve teknoloji yatırımı yapan sektör hâline gelmiştir. Savunma sanayisinde geçen yıl itibarıyla 5 milyar doları aşan üretim gücüne ve 1,5 milyar doları bulan ihracat kapasitesine ulaştık. 2023 hedeflerinden birisi de ülkemizin, dünyada savunma sanayisi alanında en gelişmiş 10 ülke arasına girmesi ve yaşadığımız bu zorlu coğrafyada güvenliğimiz için gerekli savunma sanayisi ihtiyaçlarımızın millî savunma sanayimiz  tarafından karşılanmasıdır.

Değerli milletvekilleri, Savunma Sanayisi Müsteşarlığımızca kara, deniz ve havacılık alanında yürütülen çok önemli savunma projelerimiz söz konusudur. ALTAY ana muharebe tankı, MİLGEM savaş gemisi, sahil güvenlik arama kurtarma gemisi, ANKA mini insansız hava aracı, HÜRKUŞ Türk tasarımı eğitim uçağı, ATAK helikopteri, GÖKTÜRK uydusu sadece bunlardan  bir kısmıdır.

Değerli milletvekilleri, silahlı kuvvetlerimiz için, yeni nesil üstün teknolojik özelliklere sahip  modern piyade tüfeği, uzun menzilli obüs, alçak ve orta irtifa hava savunma füzeleri, lazer güdümlü cirit füzesi üretimlerine de başlanmıştır. Yine, ayrıca özgün bir savaş uçağı geliştirilmesi için proje başlatılmıştır.

Başka bir sevindirici husus, özgün olarak geliştirilen savaş sistemlerimizin bütün yazılımlarının artık Türkiye’de geliştirilmesidir. Ortaya konulan millî irade, yapılan özverili çalışmalar ve oluşturulan sinerjiyle Türk savunma sanayisi her gün gelişmeye ve güçlenmeye devam ederek göğsümüzü kabartmaktadır.

Bu vesileyle bir kez daha aziz milletimizin emanetinin emin ellerde olduğunu ifade ederek 2015 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Üçüncü konuşması Osman Aşkın Bak, İstanbul Milletvekili.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gençlik ve Spor Bakanlığımızın 2015 yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Gençlik ve Spor Bakanlığımızca gençliğe ve spora yönelik yatırımlar yapılmakta ve ülkemizin gelecek kuşaklarına her alanda en iyi olanaklar sağlanmaktadır. Sahip olduğumuz en önemli güçlerden birisi en büyük hazinemiz gençlerimizdir. Bedenen ve ruhen sağlıklı bireyler olmalarını sağlamak amacıyla da sporun geniş kitlelerce yapılması, sporun tabana yayılması için çalışmalar tüm hızıyla devam etmektedir. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın eski bir sporcu olması ve gençliğimize verdiği önem malumlarınızdır. Kendisinin destekleriyle spordaki yükselişimiz ve tesisleşmemiz artarak devam etmektedir. Gençlerimiz bugünün enerjisi, yarınlarımızın ise teminatıdır. Ülkemiz bu hazineye diğer ülkelere kıyasla daha fazla sahiptir.

62’nci Hükûmet Programı’mızda Sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’nun belirttiği üzere, sporu sadece boş zamanları değerlendirme aracı olarak değil, aynı zamanda sosyalleşmenin ve sağlıklı bir toplum olmanın da önemli bir aracı olarak görüyoruz. Spor yapma kültürünü benimsemiş, seyirci olmanın ötesine geçerek sporu gündelik hayatının bir parçası hâline getirebilmiş nesillerin yetişmesini hedefliyoruz. Her alanda olduğu gibi  spor alanında da her geçen gün dünyadaki etkinliğimizi artırıyoruz. Bu çerçevede uluslararası şampiyonalara ve üniversite oyunlarına başarılı şekilde ev sahipliği yapmaktayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; benim de başkanlığını yaptığım Türk sporunda doping sorununun araştırılması için kurulan komisyonumuz raporunu tamamlamış ve Meclis Başkanlığına teslim etmiştir. Komisyon çalışmalarına katkı ve bilgi sunan tüm komisyon üyesi milletvekili arkadaşlarıma ve komisyon uzmanlarına huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Bu süreçte komisyon çalışmalarına destek veren Gençlik ve Spor Bakanımız Sayın Akif Çağatay Kılıç’a da teşekkür ederim. Temennimiz ve beklentimiz acilen dopingle mücadele yasasının çıkarılması ve raporda belirtilen öneriler doğrultusunda dopingle mücadelenin etkin bir şekilde sürdürülmesidir.

"Dopinge karşı sıfır tolerans" prensibi taviz vermeksizin Bakanlığımızca uygulanmaktadır. Bu kapsamda ortaya konulan çalışmalar neticesinde  2013 yılında yapılan 1.579 kontrol sonucu dopingle mücadele kural ihlali sayısı 176 iken, 2014 yılında yapılan 2.238 kontrolde bu rakam hızla azalarak 58'e düşmüştür; bunların 27 tanesi vücut geliştirme, 31 tanesi olimpik branşlar. 2013’te olimpik branşlardaki sayı 133 iken yani yüzde 9,4 iken, 2014’te yapılan etkin mücadeleyle bu sayı 31’e inmiş yani yüzde olarak yüzde 1,5’a inmiştir. Dünya ortalaması ise yüzde 1,1’dir.

Bakanımızın ve benim de konuşmacı olarak katıldığımız Dünya Anti-Doping Ajansı (WADA)'nın Bilim ve Araştırmalar Sempozyumu 28-29 Ekim 2014 tarihlerinde İstanbul'da düzenlenmiştir. Bu sempozyumda WADA Başkanı Craig Reedie dopinge karşı sıfır tolerans politikamıza ilişkin olarak Türkiye'nin yaptığı bu mücadelenin diğer ülkelere de örnek olması gerektiğini, dopingle mücadelede Türkiye'nin çok iyi yolda olduğunu belirtmiştir.

Gençliğimizi tehdit eden her türlü tehlikeye karşı spora başvurabileceğimizi düşünmekteyim ve uzun yıllarını spor yöneticiliğine adamış bir sporsever olarak bu alanda Bakanlığımızın çok verimli çalışmalara imza atacağını ifade etmek  isterim.

Son yıllarda uyuşturucuyla mücadele konusunda Hükûmetimizin attığı adımlar hepimizin malumudur. 25-26 Kasım 2014 tarihlerinde Başbakanımızın katılımıyla düzenlenen 1.Ulusal Uyuşturucu ile Mücadele Şûrası yapıldı. Şûrada “Gençlik ve Spor” başlığı altında ayrı bir çalışma grubu oluşturuldu. Bunun nedeni artık en küçük öğrenci yaş gruplarına kadar sirayet edebilen bir tehlike olarak uyuşturucu madde bağımlılığına karşı spor aracılığıyla etkin bir mücadele verilebileceğinin öngörülmesidir. Bu konuda benim de düşüncem, spor aracılığı ile özlediğimiz amatör ruhun ve mahalle dayanışmasının güçlendirilebileceği yönündedir. Eskiden mahallelerimizde sporcu abilerin öncülük ettiği amatör spor kulüpleri vardı, bu kulüplerin sadece sporu yaygınlaştırmak için değil, mahallenin gençliğini ve çocuklarını uyuşturucu gibi tehlikelere karşı korumak için de faydalı olduğuna hepimiz şahit olduk.

Amatör spor kulüplerimizde başkanlık ve yöneticilik yapan kardeşlerimize buradan selam ve saygılarımı iletiyorum. Onlar gençlik ve spor için amatörce mücadele eden yürekli ve kahraman insanlardır. Amatör spor kulüplerine verilen desteğin arttırılmasında büyük fayda görüyorum.

Bir konuda da şunu ifade etmek istiyorum: Muhalefet “Başarı yok.” dedi. 2010 yılında dünya 2’ncisi olan basketbol takımımız 12 Dev Adam, dünya şampiyonu olan Taha Akgül, benim federasyon başkanlığım döneminde dünya şampiyonu olan Güreş Millî Takımımız, dünya 2’ncisi olan Güreş Millî Takımımız, tekvandocularımız, karatecilerimiz, dünya şampiyonlarımız, bunlara haksızlık yapılmaması lazım. Onlar da bu ülkeyi en iyi şekilde temsil etmeye çalışıyorlar.

2015 yılı bütçemizin hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Dördüncü konuşmacı Osman Çakır, Düzce Milletvekili.

Buyurun Sayın Çakır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN ÇAKIR (Düzce) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Spor Genel Müdürlüğü ve Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu bütçeleri üzerine söz almış bulunuyorum. Öncelikle aziz milletimizi ve Meclisimizin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarih boyunca varlığını devam ettirmek ve geleceğini garanti altına almak millet olarak kalmanın vazgeçilmez şartı olduğundan, milletimiz de kendi tasavvuruna uygun ideal ve özlemlerini gerçekleştirecek, kendini aydınlık iklimlere taşıyacak nesiller yetiştirmenin gayreti içinde olmuş. Bunun için daima maddi ve manevi imkânlarını seferber etmiştir.

Edebiyat tarihimizde Şair Nabi’nin Hayriye’si, Sünbülzade Vehbi’nin Lütfiye’si, Tevfik Fikret’in Haluk’u, Ziya Gökalp’in Seniha’sıyla yeni nesillere söylemek istediklerini söylemişler, Mehmet Akif de “Asım” adı üzerinden bunları söylemiştir. Necip Fazıl ise “Sakarya, saf çocuğu masum Anadolu’nun.” ifadesiyle gençliğimizin saf ve masum olduğunu ifade eder. İçindeki cevheri büsbütün yitirmemiş gençlik yeniden dirilmektir.

Biz, yanmış ve haşlanmış ellerimiz, nokta nokta iğnelenmiş parmaklarımız, içine kan oturmuş tırnaklarımızla bir şekillendirme işinde çalışıyoruz. Şekillendirmeye çalıştığımız bütün bir gençliktir. İsmi Anadolu gençliğidir.

Nitekim saf Anadolu çocuğu imgesi “Sakarya Türküsü” şiirinde karşımıza çıkar. Anadolu’nun saf çocuğu gitti artık. Saf çocuk uyandı. Masum Anadolu genci gitti, dik duran Anadolu geldi. Hikmete özenen, teknikle bezenen Anadolu gençliği “Artık yeter” dedi. Kendi silahını, tankını, helikopterini, makinasını, motorunu, elektronik cihazını nasıl yapabilirim diyerek geçmişte yetişmiş bir gençlik var artık. Bu gençlik, on iki yıldır ayakta durarak, milletine ve Rabb’ine yaslanarak mücadelesini veriyor. Her türlü saldırıya, bozmaya, çürütmeye, provoke etmeye, nesli bitirmeye, silmeye yönelik her ne yapıldıysa bunların tamamından sıyrılarak; dik duran bir nesil on iki yıldır bu ülkenin gençliğini yeniden ayağa kaldırmak, yeniden diriltmek için çaba sarf ediyor.

170’in üzerinde üniversite açtık, 2023’te 250 üniversiteyi hedefliyoruz.

Tevfik Fikret’in “Haluk”undan beri yüz yılı aşkındır dışarıya göç eden beyinleri, paralel, dikey yollarla ülkemizden çıkarılan bütün genç beyinleri ülkemize geri getirmek için mücadele ediyoruz. Bütün çocuklarımızın yükseköğrenim görmesini hedefliyoruz. Bu gençlerin aynı zamanda barınma, eğitim sürecinde hem yaşam ihtiyaçlarını gidermek hem de eğitimlerine katkı sağlamak için her türlü yardımı ve desteği sağlıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 16 Ağustos 1961 tarihinde kurulmuştur.

Kurumun görevleri; yükseköğrenim öğrencilerine barınma hizmeti vermek, öğrencilerine burs, öğrenim kredisi ve beslenme yardımı yaparak nakdi destekte bulunmak, kurum yurtlarında barınan öğrencilerin sosyal, kültürel, sportif ve benzeri ihtiyaçlarını karşılamaktır.

Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu toplam 7.418 personelle hizmet vermektedir. Kurum bütçesi 2002 yılında 444 milyon Türk Lirası iken 2014 yılında 12 kat artışla 5 milyar 862 milyon 584 bin Türk Lirasına ulaşmıştır. Kurumsal büyümeye paralel olarak 2015 yılı bütçesi, 2014 yılı bütçesine göre yüzde 20,30’luk artışla 7 milyar 52 milyon 675 bin Türk Lirası olarak tasarılaşmıştır.

Burs ve kredi hizmetleri, kurum devlet adına burs ve kredi verme konusunda tek yetkili kılınmıştır. Böylece mükerrerlik önlenerek daha fazla sayıda öğrenciye, daha fazla miktarda yardım yapılması imkânı sağlanmıştır.

2002 yılında 451.550 öğrenciye kredi verilmekte iken 2014 yılında 881.427 öğrenciye öğrenim kredisi ve 363.908 öğrenciye de burs olmak üzere toplam 1 milyon 245 bin 325 öğrenciye burs verilmektedir. 2002 yılında 45 lira iken verilen kredi, bugün 300 lira,  yüksek lisans yapanlara 600 lira, doktora yapanlara 900 lira olarak kararlaştırılmıştır.

Kurum, yükseköğrenime devam eden öğrencilerin çağın gereklerine uygun, modern ortamlarda, huzur ve güven içerisinde yurtlarda barındırılmasının yanı sıra uygun fiyatla, sağlıklı ve dengeli beslenmeleri, sosyal, kültürel ve sportif yönden gelişmeleri için gerekli olan her türlü hizmeti yerine getirmektedir. Burada bir şeyi de tashih etmek istiyorum; sabah kahvaltısında 2 lira 20 kuruş değil 2 lira 30 kuruş, akşamları da 4 lira 50 kuruş değil 5 lira ödenek olarak çocuklara verilmektedir.

1961 yılında 3 il 18 yurt varken bugün bu sayı, gerçekten, 2014 yılında, 81 il, 149 ilçede, 391 yurtta 355.890 öğrencinin barınmasını sağlamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN ÇAKIR (Devamla) – Bu 2015 yılının bütçesinin hayırlar getirmesini diliyorum ve yapılan bütün çalışmalardan dolayı Bakanımıza ve personele teşekkür ediyorum ve hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Beşinci konuşmacı Vedat Demiröz, Bitlis Milletvekili.

Buyurun Sayın Demiröz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığının 2015 yılı bütçesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

2015 yılı bütçemiz ülkemizin siyasal ve ekonomik tercihlerini içerecek şekilde hazırlanmıştır ancak hiçbir şekilde seçim bütçesi değildir. Mali disiplini bozmadan üreterek büyümeyi ve istihdamı artırıcı, bununla birlikte cari açığı ve enflasyonu azaltıcı tedbirleri içermektedir. Hatta biraz fazla temkinli davranılmış ve sıkı bir duruş sergilenmiştir.

Değerli milletvekilleri, vergilenmede esas prensip az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmasıdır. Bugün, bütçe gelirlerimizin yüzde 85’i vergilerden oluşmaktadır. Evet, vergiler arasında dolaylı vergilerin oranı dolaysız vergilere göre daha yüksektir. Bu konuda neler yapılabilir? Alınabilecek tedbirler nelerdir? Maliye Bakanlığının bununla ilgili çalışmaları devam etmektedir.

Bu bölümde Plan ve Bütçe Komisyonunda uzun süre istişare ettiğimiz birkaç konuya değinmek istiyorum. Kurumlar vergisi artan oranlı sistem şekline dönüştürülebilir. Şu anda yüzde 20 uygulanan kurumlar vergisine bir müterakkiyet uygulanarak yüzde 25’lik bir dilim daha getirilebilir. Kurum kazançlarının bir kısmının dağıtılması zorunlu hâle getirilebilir veya tevkifat uygulanabilir. Gayrimenkul yatırım ortaklıklarına kâr dağıtımı esnasında vergi tevkifatı yapılmalıdır. Zaten kurumlar vergisi yok, bari vergi tevkifatı yapılsın. Gayrimenkulde imar artışının vergilendirmesi uygulaması hakkaniyetli bir şekilde düzenlenmelidir. Gelir vergisi dilimlerinden yüzde 35’lik dilim kaldırılmalıdır. Diğer dilimlerdeki kademe tutarları artırılmalıdır. Ses ve film sanatçıları gibi yüzde 17’lik tevkifatla yetinilen serbest meslek erbabından gelir vergisi beyanı kapsamına alınmalıdır.

İZZET ÇETİN (Ankara) – Ne yaptığının farkında mısın sen?

VEDAT DEMİRÖZ (Devamla) - Doktorlar reçeteleriyle, avukatlar noter vekâletnameleriyle, müşavirler düzenledikleri sözleşme ve beyannamelerle otokontrol altına alınmalıdır. Gayrimenkul ve taşıt satış bedellerinin tamamı bankacılık sistemi içine alınmalıdır. Yeni gelir vergisi yasası tasarısı şu anda alt komisyonda, görüşmelerine devam ediyoruz, kat karşılığı veya hasılat paylaşımı modelleriyle gayrimenkul satışlarının vergilendirilmesi hususunda kıstasları belirleniyor. Bunu da bir an önce çıkarıp inşallah uygulamaya koyacağız.

İnternet ve kredi kartıyla satışların denetlenmesi ve kayıt içine alınması gereklidir. Faiz gelirlerinin enflasyondan arındırıldıktan sonra aşan kısmı vergilendirilmelidir. Vergi Usul Kanunu günümüzün şartlarına göre yeniden yazılmalı ve değerleme, inceleme, cezai müeyyideler, uzlaşma gibi konular gözden geçirilmelidir. Damga Vergisi Kanunu süratle ele alınmalı ve nüsha, suret karmaşasına son verilmelidir. Damga vergisi tavanı yükseltilmelidir. Devlet ihalelerinde sözleşme üzerinden yüzde 1, sözleşme onay kararından yüzde 0.5 ve ödemelerden de yüzde 1 gibi damga vergisi alınmasına son verilmelidir. Toplam yüzde 2,5’luk ihale tutarı üzerinden alınan bu miktar hakkaniyetli değildir.

Özelgelerin verilme süresi kısaltılmalı, içeriği ise net ve anlaşılır olmalıdır. Vergi Denetim Kurulu kurum içi eğitime önem vermelidir. Raporların doğru ve yeterli olması hususunda rapor okuma kurullarının yetki ve sorumlulukları yeniden ele alınmalıdır.

İnşaat sektörünün, özellikle KDV iadesi konusunda sorunları giderilmelidir. Denizcilik sektöründe uygulanan ÖTV’siz yakıt verilmesi, ikinci sicil, yabancı ülke bayrağı, işletme hakkı ve kiralama konuları yeniden düzenlenmelidir. Vergi mükellefiyeti sayısının artırılması ve verginin tabana yaygınlaştırılması çalışmaları hızlandırılmalıdır.

Sayın  Bakanım, Maliye Bakanlığı devletin özüdür diyoruz. Devletin ağırlığını Maliye temsil eder ve buna katılıyoruz. Maliyenin elinde vergiler ve harçlar ile kamu harcamalarının kontrolü gibi iki önemli enstrüman mevcuttur. Maliye Bakanlığı sektörlerle ayrı ayrı toplantılar yapmalı ve sorunlarını dinlemeli, yerine göre elindeki araçlarla müdahale etmelidir. Ekonomideki istikrar sadece para politikasıyla değil, maliye politikalarıyla da etkin hâle getirilmelidir.

Bu düşüncülerle 2015 yılı bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Altıncı konuşmacı Zeki Aygün, Kocaeli Milletvekili.

Sayın Aygün, süreniz altı dakikadır.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 yılı Gelir İdaresi Başkanlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Gelir İdaresi Başkanlığı, kuruluşundan bugüne mükellef odaklı, kaliteli hizmet; vergi ödemenin sadece bir yükümlülük değil, vatandaş olma bilincini vererek kendisinden hizmet alan herkesin memnun olmasını vizyon ve misyon olarak benimsemiştir.

Değerli milletvekilleri, güvenirlilik, Gelir İdaresi Başkanlığının temel ilke ve değerlerinin arasında önemli bir yere sahiptir. Ülkenin ekonomisinde önemli yeri olan bu kuruluş ve bütün devlet kuruluşları siyasi iradenin yönetiminde çalışır. Dolayısıyla, Gelir İdaresinin Meclise hesap vermesi, esas itibarıyla siyasetin hesap vermesidir. Bu itibarla, halkın güvenini alan siyasi irade; istikrarı sağlar, ülke ekonomisini güçlendirir, halktan aldığı güven ve hizmeti kurumları aracılığıyla yapar. Yapmış olduğu hizmetler halk tarafından takdir edildiği sürece her dört yılda bir kendisine hizmet eden siyasetçiye yetkisini verir. Yok, aksi olursa, kendisine yeterli hizmeti veremeyen siyasetçiyi dinlenmeye alır, bazen de siyasi sahneden tamamen siler, yalnız tabelası kalır.

Milletin güvenini alan siyaset kurumunun halka nasıl hizmet ettiğini ve bu güvenin karşılığında nasıl bir ekonomik sonuç elde edildiğini görelim. Ülkemizin demokrasiye geçişi 1950 ve 2002 yılları arasını incelersek, genel itibarıyla koalisyonlar ülkenin ekonomik olarak kayıp yılları olmuştur. Tek başına iktidarların idaresindeki Türkiye hep yol almış ve kalkınma sağlamıştır. Ülkemizin kalkınmasından rahatsız olan mahfiller siyasetin önünü kesmeye çalışmıştır. Milletimiz, bu süreç içerisinde ülkemiz üzerinde plan yapanların, siyasetin duruşuna, kurumların davranışlarına ve ekonominin nasıl IMF’ye teslim edildiğinin canlı şahidi olduğu için 1950 seçimlerinde söylediği sözü 2002 seçimlerinde de tekrarladı: “Yeter artık, söz de karar da milletindir!” diyerek demokrasiye sahip çıkmıştır. “Muhtar dahi olamaz.” diyen anlayışları elinin tersiyle iterek, dünya siyaset tarihinde ilk olan, kuruluşunun birinci yılında AK PARTİ’yi tek başına iktidara getirmiştir.

Kalp gözü açık, ferasetli vatandaş, bu kararını verirken aşağıdaki ekonomik tabloyu oluşturanlara karşı güvenini yitirdiği içindir.

2002 makroekonomik tabloya bir göz atarsak: Gayrisafi millî hasıla 230 milyar dolar, kişi başı gelir 3.492 dolar, dış ticaret 36 milyar dolar, IMF’ye borç 23,5 milyar dolar, faiz yüzde 70, gayrisafi millî hasılanın borç oranı yüzde 74, devlet borçlanma bono faizi yüzde 63. Bu tabloyu oluşturan siyasi iradeleri dinlenmeye çeken ve güvenini AK PARTİ’ye devreden halkımızın, 2013 itibarıyla önüne koyduğumuz makroekonomik değerlere de bir göz atalım: Gayrisafi millî hasıla 822 milyar dolar, kişi başı gelir 10.807 dolar, dış ticaret 158 milyar dolar, IMF’ye borç sıfır -son taksiti 14 Mayıs 2013’te ödenmiştir- gayrisafi millî hasılanın borç oranı yüzde 36,2 -ki bu Avrupa Birliği kriterlerine göre yüzde 50’nin üzerindekiler tehlikeli sınıfa giriyor- faiz yüzde 7,6, tek haneli rakam, devlet borçlanma faizi yüzde 4,5.

Rakamları karşılaştırdığımızda, ekonomiyi 3,5 kat büyütmüşüz, faizi tek haneli rakama indirmişiz. Eğer ülkemiz 2002’de yüzde 63 faizle borçlanmaya 2013’e kadar devam etseydi 642 milyar dolar para faiz lobisinin cebine gidecekti. Faizi yüzde 4,5’a indirdiğimizden bu para hazinemizde kalmıştır.  Bu para, güvenini bize emanet eden bu necip millete duble yollar, hızlı trenler, havaalanları, MARMARAY, sağlık ve eğitim alanında saymakla bitiremeyeceğimiz hizmetler olarak geri dönmüştür. Bu parayla, bir ülkenin bağımsızlığını reel olarak belirleyen savunma sanayisinde çok büyük adımlar atılmıştır. Millî gemimiz, ALTAY tankımızı, füzemizi, uydumuzu uçak sanayisinde yüzde 70 yerli imalatı gerçekleştirdik.

Dünyada 26’ncı ekonomiden 16’ncı ekonomik büyüklüğe geçen, bölgesinde küresel güç olan Türkiye’nin bu büyümesinden rahatsız olan küresel faiz lobisi ve yerli ortaklarıyla birleşerek demokratik yoldan deviremedikleri AK PARTİ Hükûmetini antidemokratik yöntemlerle devirmek için planlar yapmışlardır. Bu planlar: Gezi, paralel ihanet, Kobani algı operasyonlarıdır. Bu planlar üzerinde saatlerce konuşabiliriz. Tabii, bu planların temel hedefi ülkemiz ekonomisini çökertip, 2002 öncesi siyasi ve ekonomik şartları oluşturup bu milletin refaha kavuşmasını önlemektir. Bu necip millet, bu oyunları çok iyi gördüğü için AK PARTİ’yi üç genel, üç yerel seçimde birinci parti yaparak, iki referandum ve en son Cumhurbaşkanlığı seçiminde millete karşı çatı kuranların başına çatıyı geçirip Osmanlı tokadı atarak son sözünü söylemiştir. AK PARTİ’ye fitne, fesat ve kasetlerle saldıranlar milletimizle gönül birlikteliğimizi görmezlikten geliyor. Biz haftanın dört günü sahada milletimize bu gerçekleri anlatıyor, onların sorunlarını dinliyor ve çözüm üretmeye samimiyetle çalışıyoruz.

Gelir İdaresinin… Ekonomide 2023, 2053, 2071 hedeflerimizin hesabını vereceğimiz nice bütçe toplantılarında görüşmek dileğiyle yüce Meclisi ve bizleri ekranları başında dinleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bir gerçeği de burada dile getirmek istiyorum bu kürsüden. Aklı dışarıda, maşaları içeride olan paralel yapının ihanet politikalarını, ihanet planlarını, 17 ve 25 Aralığı AK PARTİ’yi yıpratmak üzere kullanan arkadaşlara şunu söylüyorum: Bu daha yargı önünde bitirilmediği hâlde, bitirilmiş ve yargıda şu anda hesap verip TMSF’de hesap veren ve 2014 yerel seçiminde can simidi olarak sarıldığınız Mustafa Sarıgül’ün 3,5 milyon dolar parayı Bank Ekspreste Korkmaz Yiğit’le, banka sahibiyle nasıl çaldığını burada konuşan arkadaşlar, o dürüst arkadaşlar bunu buradan gelip anlatsınlar, anlatmazlarsa ben anlatacağım.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gök, sataşma nedeniyle söz veriyorum.

 

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Kocaeli Milletvekili Zeki Aygün’ün 656 ve 656’ya 1’inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce burada konuşan sayın hatip sapla samanı birbirine karıştırdı.

ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) – Sana öyle geliyor.

LEVENT GÖK (Devamla) – Mustafa Sarıgül partimizde Belediye Başkanlığı yapmıştır ve Cumhuriyet Halk Partisi şu anda iktidarda değildir. Elinizde ne belge varsa, ne bilgi varsa paylaşın. Eğer, böyle bir konuda yargıya intikal etmiş de yargının verdiği bir karar varsa biz onun da gereğini her zaman yaparız. Ama, siz 17-25 Aralık gibi Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluk operasyonunu bir başka olayı onun önüne geçirmek suretiyle kapatacağınızı zannediyorsanız yanılıyorsunuz.

“4 bakan niçin istifa etmiştir?” sorusuna sayın hatip ve AKP Grubu cevap verirse biz ancak ikna oluruz. Neden istifa etmiştir? Niçin istifa ettirilmiştir? Şu anda kimler hakkında soruşturma komisyonu kurulmuştur ve toplumun bütün kamu vicdanını yaralayan bu olayda elbette Meclis de bir gereğini yapacaktır. Kimse yolsuzlukların arkasında durmasın, şurada beraber olalım: Herkes “Bir yerde yolsuzluk varsa ben onun arkasında olurum.” deme hakkına sahip değildir, tam tersine karşısında olacaktır, hesabını soracaktır. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Biz de kendi payımıza düşen her konuda hesabını sorma kararlılığı içerisindeyiz. Hiçbir şeyi gizlemeden, gereğini yaparak, mutlaka yaparak hesap sorma kararlılığı içerisindeyiz. Sizlerin de öyle olması gerekir, sizlerin de en baştan öyle olması gerekir. Yolsuzlukları örtmek kimsenin haddine değildir, tam tersine onunla mücadele etmek hepimizin görevidir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkanım, söz almak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aygün.

ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) – Söylemiş olduğu mahkeme kararı şu anda 30 Mart seçimlerinden önce hem idari mahkemeye hem de bölge mahkemesine…

SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) – Savcılığa suç duyurusunda bulunun, işleme alın, niye yapmıyorsunuz?

ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) – …giderek yapmıştır ve sonucu aleyhine karar vermiştir. Dosyası da buradadır, isteyene veririm.

LEVENT GÖK (Ankara) – Gereğini yapma elinizde, iktidar sizde. Siz iktidarsınız, yapın gereğini!

 

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656’ya 1’inci Ek) (Devam)

2.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657) (Devam)

 

A) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Millî Savunma Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Savunma Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

B) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

C) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI (Devam)

1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ç) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Spor Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Spor Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

D) YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU (Devam)

1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

E) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1) Maliye Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Maliye Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

F) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

G) KAMU İHALE KURUMU (Devam)

1) Kamu İhale Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu İhale Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ğ) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

H) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

I) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

 

BAŞKAN – Yedinci konuşmacı Ekrem Çelebi, Ağrı Milletvekili.

Buyurun Sayın Çelebi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu İhale Kurumunun 2015 yılı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Malumunuz olduğu üzere, AK PARTİ iktidarları döneminde kamu yönetiminde vatandaşa hizmet sunumunda etkinlik ve verimliliğin, şeffaflığın ve hesap verilebilirliğin sağlanması amacıyla kamu yönetiminde köklü reformlar gerçekleştirilmiştir. Kamu hizmetinin merkezine vatandaşın efendisi olma yerine vatandaşın hizmetkârı olma anlayışı yerleştirilmiştir. Bu çerçevede Bilgi Edinme Kanunu çıkarılmış, 5018 sayılı Kanun ile kamu mali yönetiminde şeffaflık ve hesap verilebilirlik ön plana çıkarılmıştır. Kamu kurumlarına stratejik plan ve faaliyet raporu hazırlama ve bunları kamuoyuyla paylaşma zorunluluğu getirilmiştir.

6085 sayılı yeni Sayıştay Kanunu ile Sayıştay denetiminin etkinliği artırılmış, Meclisin kamu kaynaklarının denetlenmesindeki rolü güçlendirilmiştir.

Ülkemizde kamu ihale sisteminin sağlıklı işlemesini temin etmek üzere 2002 yılında kurulan Kamu İhale Kurumunun, kamu alımlarında saydamlık, rekabet, eşit muamele, güvenirlilik, kamuoyu denetimi ve ihtiyaçların uygun şartlarla ve zamanında karşılanması ilkeleri çerçevesinde önemli görev ve yetkileri bulunmaktadır.

Kamu İhale Kurumunun başlıca görev ve yetkileri nelerdir, bunları da sizinle paylaşmak istiyorum: İhale sürecinde idarelerce gerçekleştirilen işlemlere ilişkin başvuruları inceleyerek karara bağlamak; kamu ihale mevzuatı ve bunlara ilişkin ikincil mevzuatı hazırlamak, geliştirmek ve uygulamayı yönlendirmek; ihale ilanlarıyla ilgili esas ve usulleri belirlemek ve Kamu İhale Bültenini yayımlamaktır.

Yine, yıllık 100 milyar liralık olan bir alım piyasası ve bu piyasada rol oynayan 25 bini aşkın idare, 300 bini aşkın isteklilerden oluşan bir alanda ihale süreçlerini yönetmenin zorluğu ortadadır. Buna rağmen kurum görevlerini başarıyla yerine getirmektedir.

Kurum tarafından yerine getirilen faaliyetlerin önemini anlayabilmek için öncelikle kurumun faaliyet gösterdiği alana ilişkin rakamsal verilere bakmak gerekiyor. Bunları da sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu alanda, 45.871’i mal alımı, 25.277’si yapım işleri olmak üzere 2013 yılında toplamda 116.929 adet ihale gerçekleştirilmiştir. 2013 yılında gerçekleşen kamu alımlarının büyüklüğü ise 105,5 milyar Türk lirasıdır. Söz konusu dönemde gerçekleştirilen ihalelerin adet ve parasal büyüklüğü ortadadır.

2013 yılında kuruma ulaşan 5.093 adet şikâyetin incelemesi yapılmış olup ve bu incelemeler neticesinde alınan kurul kararlarına karşı idari yargıda sadece 773 adet dava açılmıştır.

Değerli milletvekilleri, şu bilgiyi önemle sizlere arz etmek istiyorum: Toplamda 116.929 adet ihale yapılıyor, bu ihalelere ilişkin 5.093 şikâyet gerçekleşiyor ve bunların da sadece 773 adeti idari yargıya başvuruyor. Dolayısıyla geri kalan kurum tarafından çözümleniyor.

2013 yılı için kanun kapsamındaki ihalelerde ortaya çıkan uyuşmazlıkların yaklaşık yüzde 85’inin yargı yoluna başvurulmadan Kamu İhale Kurumu tarafından çözümlendiği –demin de arz ettim, yukarıda da anlatmıştım- anlaşılmaktadır.

Bahsettiğim bu veriler kurumun şikâyet incelemelerinde geldiği noktayı ve hizmet alanların kurum kararlarından duyduğu memnuniyeti göstermesi açısından çok önemlidir.

2014 yılına gelindiğinde ise ilk altı aylık veriler çerçevesinde toplamda 56,3 milyar TL alım gerçekleştirilmiştir. İlk on aylık dönemde ise bu ihalelerle ilgili olarak 3.231 itiraz başvurusu yapılmıştır. Şikâyet başvurularına ilişkin verilen kararların içeriğinde görülen bu iyileşmenin yanı sıra başvuruların çözüme ulaştırılma sürecinde de gelişmeler kaydedilmiştir.

2013 yılı verilerine göre, kuruma yapılan itirazen şikâyet başvurularına ilişkin olarak ihale işlem dosyasının kuruma ulaşmasından karar verilene kadar ortalama geçen süre yirmi günün altına düşmüştür.

Yine, kurumun İnternet sayfası incelendiğinde, hizmet standartları tablosuyla hangi hizmetin ne kadar sürede tamamlanacağına ilişkin olarak kamuoyuna bir taahhütte bulunduğu görülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EKREM ÇELEBİ (Devamla) - Bu uygulamanın, AK PARTİ iktidarlarının vatandaşa hizmet anlayışının bir yansıması olarak takdir edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle 2015 yılı bütçemizin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sekizinci konuşmacı Abdulkerim Gök, Şanlıurfa Milletvekili.

Buyurun Sayın Gök. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özelleştirme İdaresi 2015 yılı bütçesi üzerine grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, özelleştirmenin, aslında ana boyutlarıyla ilgili baktığımızda, Plan Bütçe Komisyonunda saatlerce son derece verimli, etkin tartışmaların olduğunu ve oradan da faydalandığımızı ifade ederek sözlerimi sürdürmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, özelleştirme… Tabii ki eleştiriler yapılmaktadır, ancak özelleştirmeyi tek başına ele aldığımızda, aslında özelleştirmenin etkin kullanılıp kullanılmadığını, verimli ve yerinde kullanılıp kullanılmadığını, “Acaba gerekli mi, değil mi?” sorularının karşılığını veya cevabını vermekte fayda var. Aynı zamanda, değişen dünyadaki açık sınırların, ekonominin sınır tanımaz bir boyutta seyrettiği bir ortamda beraber değerlendirmekte fayda var. Bu kısa beş dakikalık süre içerisinde, aslında özelleştirme artı ve eksileriyle bu konuşmaya sığdırılmayacak boyutta tartışılmalıdır diye düşünüyorum. Tabii ki, dünyadaki paradigmal değişiklik, devletçilik anlayışı, iktisat ekolleri ve iktisadi manadaki bütün yaklaşımlar burada son derece önem arz etmektedir. Dönüp baktığımızda, ülkemiz açısından, özellikle 1980’li yıllardan itibaren özelleştirmenin ülkemiz ekonomisini yakından ilgilendirdiğini görmekteyiz. Peki, ne görüyoruz? AK PARTİ iktidarları öncesinde özelleştirmenin dolar bazındaki gerçekleşmiş olan rakamı yaklaşık 8 milyar dolar gibi bir rakam. Ancak, AK PARTİ iktidarlarıyla beraber 61 milyar dolar gibi bir rakamı bulmaktadır. Peki, bunlar yerinde kullanıldı mı?

Değerli arkadaşlar, bugün, makroekonomik performansta sergilemiş olduğumuz bu gelişmeler, aslında özelleştirme gelirlerinden elde ettiğimiz bu gelirlerin etkin, verimli ve yerinde kullanıldığının ana belirtisi olarak karşımıza çıkmaktadır yani biz özelleştirme gelirlerini faize ödemedik. Müsaadelerinizle, Plan Bütçede kendisine hepimizin “ağabey” dediğimiz, o dönem, 1999 yılında Bakan olan Sayın Sümer Oral’ın o ifadesini hatırlatmak isterim. Bugün kendileriyle de paylaştım, hatıra olarak da kendileri fotokopisini aldılar. Gazetelerin manşetleri değerli milletvekilleri: “Türk, övün, çalış, faiz öde.” Şimdi, o günden bugüne biz faiz ödemiyoruz. Biz özelleştirme gelirleriyle faizlerin ödemesini yapmıyoruz.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Yapmayın! 50 milyar TL’yi kim ödüyor her sene? Haftada 1 milyar TL ödüyorsunuz. Bütçede 50 milyar TL’yi niye koydunuz o zaman?

ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Tabii, burada birçok güzel tartışmanın, son derece seviyeli tartışmaların tamamına yer vermekle beraber elbette ki özelleştirmeyi savunanlar olmuştur. Hatta devlet paradigması içerisinde ideolojik manada dahi bunları değerlendirenler olmuştur. Yani devletçilik politikasının gerekliliği mi veya bizim bildiğimiz devletin asli fonksiyonu eğitim, sağlık ve savunma alanındaki o temel fonksiyonlara dönüşünü sağlamak mıdır?

Özelleştirmeyi salt bir gelir olarak düşünmüyoruz, aynı zamanda rekabet koşulları içerisinde özel sektörle mücadele edecek olan firmaların ortama hitap edecek bir şekli almasını istiyoruz. Yani, bizim özelleştirme bağlamında ortaya koymuş olduğumuz paradigmal değişikliği aslında küreselleşen dünyanın boyutlarıyla değerlendirmekte fayda vardır. Siz diyebilirsiniz “Özelleştirme gerekli miydi değil miydi?” Ama biz biliyoruz ki devletin sırtında yıllarca kambur duran, o günün koşullarında belki o parasal karşılığı olmayan ama bugün son derecek önemli rakamlarla ekonomimiz içerisinde yer almış olan özelleştirme gelirlerimizi etkin ve yerinde kullandığımızı söyleyebiliriz.

Ben, ülkemizin aslında küresel dünyanın getirileriyle beraber önümüzdeki 2023 vizyonu çerçevesi içerisinde özelleştirme ve diğer gelirlerimizi etkin kullanmanın gerekliliğine inanarak sözlerime son verirken, 2015 yılı bütçesinin ülkemize, milletimize refah, huzur, mutluluk, barış, sevgi getirmesini diliyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SÜMER ORAL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet Sayın Oral, söz talebiniz var. Ne için söz istiyorsunuz?

Buyurun.

SÜMER ORAL (Manisa) – Biraz evvel 1999 yılındaki bir açıklamadan bahsettiler benimle ilgili.

BAŞKAN – Sataşma söz konusu mu? Ne söyledi?

SÜMER ORAL (Manisa) – Evet, evet, sataşmadan…

BAŞKAN – Ne dedi efendim? Ne için?

SÜMER ORAL (Manisa) – O zaman faizle ilgili söylediğim rakamı değişik bir şekilde ifade etti efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oral.

Sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Bir de “Bugün faiz ödemiyoruz.” dedi, onu da bir Sayın Bakanım… Ne kadar ödemişler, onu da söylerseniz kayıtlara geçsin.

SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) – 50 milyar, 50 milyar; her yıl 50 milyar!

 

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Manisa Milletvekili Sümer Oral’ın, Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gök’ün 656 ve 656’ya 1’inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

SÜMER ORAL (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Gök’ün söylediği, verdiği bilgi, benim beyanatım Haziran 1999. 28 Mayıs 99’da göreve gelen 57’nci Hükûmetin Maliye Bakanıyım. Bakanlık görevine başlayalı daha otuz gün dolmamış, bir açıklama yapıyorum ve o açıklamayı da 99 yılında bütçe geçici bir bütçe şeklinde oldu, onu takdim ederken burada söylüyorum.

E, o günkü tablo o. 99 sonu ve 2000 yılı rakamlarını ve şartlarını göz önüne alın. Sizin gibi, 2002’nin 18 Kasımında görevi alırkenki rakamları almadı o Hükûmet. O Hükûmet görevi aldığında enflasyon yüzde 69’du, size devrettiğinde 29 oldu ve ertesi sene 18’e indi. O 18’e iniş bir yıllık ekonomik politikalarınızın sonucu değil, o 2002’deki enflasyondaki iniş hızının 2003’e intikalidir. 2003’ten bugüne kadar 18 enflasyonu daha tek haneliye tam indirmiş sayılmazsınız.

O gün, gayet tabii, onları ödemek için işte IMF’le birlikte, onun da bilgisi dâhilinde bir program uyguladık. O program uygulandı, bankalar sistemi sağlıklı bir hâle getirildi, kamu bankalarının bütün açıkları karşılandı ve onların sonunda faiz bir miktar fazla oldu. Ve 2002 yılındaki faizi ikiye ayırmak lazım. Bunun bir kısmı bütçenin finansmanı için alınan borcun faizidir, bir kısmı kamu bankaları ve özel bankaların finansman yapısını sağlamlaştırmak için yapılan ödemelerin faizleridir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SÜMER ORAL (Devamla) – Yoksa “99’un faizi öyle…” Doğru, e, bugün gene dünyanın faizini ödüyoruz. O bakımdan, böyle rakamları söylerken tarihlerini de söylemek lazım ve bizim de hükûmeti yeni aldığımızı söyleyin. O günün şartları. O bakımdan, yani geçmişle ilgili şeyiniz hiç uymadı. Hele, bunu size, Sayın Gök, hiç de yakıştıramadım.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Oral.

 

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656’ya 1’inci Ek) (Devam)

2.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657) (Devam)

 

A) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Millî Savunma Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Savunma Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

B) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

C) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI (Devam)

1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ç) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Spor Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Spor Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

D) YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU (Devam)

1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

E) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1) Maliye Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Maliye Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

F) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

G) KAMU İHALE KURUMU (Devam)

1) Kamu İhale Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu İhale Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ğ) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

H) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

I) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

BAŞKAN – Evet, dokuzuncu konuşmacı, Feramuz Üstün, Gümüşhane Milletvekili.

Sayın Üstün, süreniz dört dakikadır efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA FERAMUZ ÜSTÜN (Gümüşhane) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Maliye Bakanlığı Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun 2015 yılı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yıl dönümü olması vesilesiyle Maraş olaylarında ve buna benzer, Sivas, Çorum ve Başbağlar olaylarında hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum ve bir daha bu olayları Allah bu ülkeye yaşatmasın temennisinde bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, küreselleşme ile gelişen sermaye piyasaları bilgi kullanıcılarının değişen bilgi ihtiyaçları, yabancı yatırımcıların artması, uluslararası boyutta ortaya çıkan ve ekonomiyi olumsuz etkileyen skandallar, denetimi vazgeçilmez bir zorunluluk hâline getirmiştir.

Özellikle 2000’li yıllarda Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği bölgesinde yaşanan büyük çaplı finansal skandallar ve etkileri hâlâ devam etmektedir ve bunlarla ilgili yaşanan bu olumsuzlukların üzerine, güveni oluşturacak denetimin sağlanması için bazı tedbirler alınmıştır. Bu tedbirler Avrupa Birliğinde alındığı gibi ülkemizde de, Türkiye’de de denetim standartlarını ve muhasebe standartlarını oluşturmak için gerekli düzenleme yapılmıştır. Dolayısıyla, düzenlemeyle 2011 yılında kurulan kurumun yaklaşık 9.500 civarında, yetkilendirdiği, görevlendirdiği uzman vardır ama bunların büyük bir çoğunluğu büyük şehirlerimizdedir.

Bugün, özellikle muhalefetteki arkadaşlarımızı dinlerken Bülent Kuşoğlu Üstadımız, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili, Anadolu’nun ticaret anlamında geriye gittiğini, birçok şehrimizin ticaret olarak zayıfladığını söylüyor ki hepimiz buna katılmak zorundayız. Belki seksen yıllık, doksan yıllık planlamamızın hataları neticesiyle. Kamunun zorunlu yatırımları ülkenin yüzde 20’sine, Marmara Bölgesi’ne, bir bölgeye biriktirilmiş, bir bölgeye yığılmış. Vergi gelirlerinin yüzde 90’a yakını beş on tane ilden elde ediliyor. Diğer birçok kalkınmada öncelikli illerimizi topladığımız zaman toplanan verginin maliyetini dahi karşılamıyor. Her seçim öncesi Anadolu’dan akın edip gecekondu yaparak bir şekilde büyük şehirlere yerleşen insanlarımızda özellikle 2005 Büyükşehir Yasası’ndan sonra azalma görüyoruz.

Sürekli dile getiriyorum ben bir yerlerde, kamuya ait zorunlu hizmetlerin Anadolu’ya aktarılması gerektiğine inanıyorum. Bunu defaatle, Plan Bütçe Komisyonunda olsun, diğer ortamlarda, ne varsa, askerî birlikler de dâhil, acemi birlikleri de dâhil, Anadolu’nun muhtelif illerine bunların aktarılarak aktif olarak kullanmadığımız yüzde 70’e yakın vatan toprağının, Anadolu toprağının daha aktif hâle getirilmesini… Artık ulaşımda hızlı bir döneme giriyoruz zaten. Hızlı trenlerle Türkiye’nin dört bir tarafını birbirine bağladığınız bir dönemde daha fazla… Belki ekonomiyi düşünenler, yatırımcılarımız direkt gidip fabrika kuramazlar ama insan…

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Daha iki gün öncesi sen konuşmadın mı ya?

FERAMUZ ÜSTÜN (Devamla) – İki gün öncesi ben konuşmuştum, Bayburt Milletvekilimizin yerine konuşmuştum çünkü o hastaydı, onun için onun yerine konuşmuştum. Tekrar bu sefer kendi yerime konuşuyorum.

Dolayısıyla, ben hepimizin ortak memleketi, ortak vatanı olan bu ülkenin dört bir tarafının şen ve mamur olmasını istiyorum. Bunun için yapılabilecekleri… Eleştirilerde bulunalım, birbirimizi eleştirelim ama ülkedeki gelişmeleri, ülkedeki yaşanan güzellikleri de göz ardı etmeyelim diyorum.

2015 yılı bütçemizin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Onuncu konuşmacı Metin Külünk, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Külünk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

2015 yılı Bütçe Kanunu Tasarısı görüşmelerinde gelir bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, devletin bütçesi ekonominin doğrudan bir parçası gibi gözükür ama özünde bütçe politik bir kavramdır çünkü kaynakların tahsisi ve nereye yönlendirileceğini politik olarak belirleyen en temel adımdır. Buradan hareketle, devlet bütçeleri halk dostu olmalıdır yani gereksiz bürokrasiye, gereksiz askerî harcamalara, gereksiz güvenliğe değil; insana, eğitime, sağlığa ve sosyal güvenliğe daha çok kaynağın aktarılmasının merkezi olmalıdır. Sürekli bürokrasisini tahkim ederek, merkezî yapısını güçlendirerek büyüyen bir devlet bütçe fazlası verse dahi bu bir başarı değildir, ayrıca bu sürdürülebilir bir durum da değildir. Bütçe aynı zamanda gelir dağılımını düzenleyen çok önemli bir araçtır.

Son küresel kriz servet ve gelir dağılımındaki bozukluğu gözler önüne sermiştir. Küresel anlamda dünyada güney ve doğu ülkelerinde kişi başı gelir 100 ila 300 dolar seviyesindeyken kuzey ve batı ülkelerinde diğer yarının 10 ila 20 katına ulaşmaktadır. Doğu ve batı ülkeleri arasındaki bu eşitsizlik ve adaletsizlik gerçeğinin değişmeyeceği fikrinin bizler, coğrafyamız tarafından kabul edilmesi hiç şüphesiz artık bir bilimsel gerçek değil, saplantılı bir ideoloji olarak önümüzde durmaktadır.

Bu kabul edilmez durumu nasıl değiştireceğiz? Asıl cevap vermemiz gereken soru bu. Unutmayın, muhalefetiyle iktidarıyla bu coğrafyadaki her bir bireyin –Afrika’daki ya da Güneydoğu Asya’daki ya da Orta Doğu’daki ya da kendi ülkemizdeki- birlikte asıl cevap vermemiz gereken soru bu. Bu soru bugün yalnız bir ekonomi sorusu değildir, cevabı da yalnız ekonomi sınırları içerisinde verilemez. İşte bu yüzden bütçe yine bir anlam kazanmaktadır. Kabul edilemez olan bu gerçeği değiştirmek için bütçe bir araçtır çünkü bugün, ulusal sınırları içindeki gelir ve servet eşitsizliğini giderebilen doğu ülkeleri yeni bir kalkınmanın, kalkınma modelinin ilk adımlarını atacaklardır. Peki, bunu nasıl başaracağız?

Bakın, çok ama çok eskiye gidelim ve size oradan bir bütçe modeli önereyim. Kapitalizm öncesi dönemlerde tarım toplumlarında ekonominin krizleri ile doğa arasında güçlü bir ilişki vardır. Büyük kuraklıklar kıtlık ve kriz dönemleri anlamına gelirdi ancak kıtlığın hemen arkasından göreli bir bolluk dönemi başlardı. Burada ideal ekonomi modelinin adı Hazreti Yusuf modelidir. Model çok basit, bolluk döneminde -yedi yıl olduğu söylenir- biriktirilen erzak kıtlık, kuraklık döneminde halka dağıtılır. Yalnız, bu efsanede iki önemli, derin ayrıntı var: Bolluk döneminde, kriz olmayan dönemde planlamak ve burada gereksiz açık vermemek; birinci ders budur. Ama ikinci ders daha önemlidir; bolluk dönemindeki tasarrufları kıtlık döneminde sahiplerine yani halka dağıtmaktır. Kapitalizmin ayakta kalmasını sağlayan anlayış ve devletler Hazreti Yusuf modelinin yalnız birinci dersini neoliberalizmin çaresiz bir kuralı olarak erken 80’lerden itibaren uyguladılar ama kriz olmayan dönemlerde ise halktan aldıklarını bugünkü gibi kriz dönemlerinde yeniden halka vermediler. Bugün, ABD’nin arka sokaklarında, Doğu Avrupa’da, Afrika’daki açlığın sebebi budur. Tam aksini yaptılar; silahlanma yoluyla devleti, devletleri bir savaş makinesine dönüştürdüler, merkezî yapıyı güçlendirdiler. Sonuçta, zengin ve militarist devletler, bu devletlerin açtığı yolda durmadan büyüyen tekelci sermaye sınıfı oluştu. Bu sınıf dünyanın kanını emmeye devam ediyor. Bu kanını emmeye karşı, yükselen bolluk dönemlerinde toplayıp kriz dönemlerinde halkıyla kucaklaşacak bir bütçe anlayışıyla hepinizi kalbî olarak selamlıyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şahsı adına, lehinde söz isteyen Mehmet Ali Okur, Kocaeli Milletvekili.

Buyurun Sayın Okur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET ALİ OKUR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 Mali Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı görüşmelerinin 9’uncu turunda şahsım adına, lehte konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 2015 yılı bütçesi, istikrarın, refahın ve ekonomik direncin artırılmasına yönelik olarak hazırlanmış ve sosyal devletin gereklerinin yerine getirilmesini amaçlayan bir bütçedir. AK PARTİ iktidarlarının başta mali disiplin olmak üzere ekonominin birçok ünitesinde göstermiş olduğu başarının arkasında kararlı, istikrarlı, aynı zamanda milletimizin bizlere olan güveni ve desteği vardır.

Değerli arkadaşlar, on iki senelik AK PARTİ iktidarları döneminde tesis edilen güven, inşa edilen istikrar, büyük azim ve gayretlerle elde edilen demokratik itibar ülkemizin tüm meselelerini cesaretle çözme iradesini gösteren bir siyasetin eseridir. Ülkemizde bugün bir demokratik düzen kökleşmeye başlamışsa, ekonomimiz dünyanın en istikrarlı büyüyen ekonomileri arasında yer aldıysa, global kriz karşısında şaşırtıcı bir mukavemet sergilediyse, gelecek vizyonumuz sağlam adımlarla netleşmişse bu başarının ana dinamiği hiç şüphesiz millet adına milletle beraber ortaya konan ak siyasettir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizler bugüne kadar okullar, üniversiteler, barajlar, hastaneler inşa ettik; yollar, köprüler, demir yolları inşa ediyoruz, konutlar inşa ediyoruz. İşte bunların hepsini insanımızın, çocuklarımızın geleceği için, refahı için yapıyoruz. En önemli icraatın da gönüllerin inşası olduğunun farkındayız.

Değerli arkadaşlarım, siyasetin özünde insan vardır. İnsanın devlet için değil, devletin insan için var olduğu anlayışı benimsenmiştir. Bu anlayışa uygun olarak “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” felsefesinden hareket eden partimiz, bütün politikalarının merkezine bireyi koymaktadır.

Hiçbir zaman kendimizi belli kesimlere beğendirmenin, birilerine kabul ettirmenin mücadelesi ve gayreti içerisinde olmadık. Millet bizi beğensin, millet takdir etsin, o bize yeter dedik. Siyaset milletle yapılır, millet için yapılır dedik ve o ilkeden hiçbir zaman sapmadık.

Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisi on iki yılda çok sağlam bir zemine kavuştu. Bu sağlam zemin üzerinde kararlılıkla da ilerlemekte. Ekonomimiz, geçmişte olduğu gibi en küçük rüzgârdan etkilenmiyor, en küçük küresel dalgalanmayla dengeler altüst olmuyor. Türkiye ekonomisi artık içeriden ya da dışarıdan yapılan sabotajlar karşısında savrulup gitmiyor. Eski Türkiye’nin aktörleri şunu bir defa daha kabul etsinler: Bu ülkede artık kazananlar elitler, seçkinler, belli sermaye çevreleri değil, Türkiye’de bundan sonra kazanan 76 milyon Türk milleti olacak.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her ilimize üniversiteler açtık, havaalanları yaptık, yapmaya devam edeceğiz. IMF’nin borcunu ödedik, IMF’ye borç verir hâle geldik. Marmaray’ı yaptık, iki kıtayı denizin altından buluşturduk. Türkiye’yi hızlı trenle tanıştırdık, birçok ilimizi hızlı trenle buluşturmaya devam edeceğiz.

Değerli arkadaşlarım, uzaya uydu gönderir hâle geldik. Daha geçtiğimiz hafta TÜBİTAK Gebze Kampüsü’nde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan huzurlarında TÜRKSAT 6A Yerli Haberleşme Uydusu Projesi’nin imza törenini gerçekleştirdik.

2002 yılında 63 milyon TL olan spor yatırımları 15 kat artırılarak 2013 yılı itibarıyla 967 milyon TL’ye yükseldi. 2002 yılında 494 milyon TL olan Kredi ve Yurtlar Kurumu bütçesi yüzde 1.000 artırılarak 5 milyar 860 milyon liraya yükseldi.

Evet, devam ediyorum. On iki yıl önce yüzde 80 oranında dışa bağımlı olan savunma sanayimiz, kritik teknolojiye sahip savunma sistemlerinin yerli sanayimiz tarafından tasarlanması ve üretilmesi sayesinde, bugün binden fazla şirketimizin, KOBİ’lerimizin, araştırma kuruluşlarımızın ve üniversitelerimizin katılımını sağlayan Türkiye'nin bu alanda bütün üretim gücünü seferber eden bir yapıya ulaşmıştır.

Evet, değerli arkadaşlar, daha birçok hizmetler var. Zaman bununla alakalı yeterli değil. Savunma sanayimiz çalışıyor, Kredi Yurtlarımız, Spor Bakanlığımız tüm çalışmalarını gösteriyor.

Sözlerime son verirken 2015 mali yılı bütçesinin hazırlanmasında emeği geçen başta Maliye Bakanımıza, bakanlarımıza…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ALİ OKUR (Devamla) - …Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanımız ve üyelerine, tüm arkadaşlarımıza, bürokratlara saygılarımı sunuyorum. Bütçenin hayırlı uğurlu olmasını temenni eder, hepinize saygılar sunarım.

Sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 16.51

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Dokuzuncu tur bütçe görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Hükûmet adına ilk konuşmacı Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz.

Süreniz on beş dakika Sayın Bakan, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Sayın Başkanım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dünya, artan istikrarsızlık ve güvensizlik ortamı içerisinde bir geçiş döneminde bulunmaktadır. Bu geçiş sürecinin neden olduğu çalkantıların etkisiyle ortaya çıkan risk ve tehditleri bertaraf etmek, dış politikamızın önündeki başlıca sınamayı oluşturmaktadır. Dönüşüm sürecinde ülkemiz bölgesel ve tarihî sorumluluklarının bilincinde, insana ve barışa odaklı politikalarını sürdürmektedir. Balkanlar, Kafkaslar ve özellikle Arap Baharı sonrasında Orta Doğu ile Sahra Sahel bölgesinde baş gösteren çatışmalar terörizm, siber saldırılar, yasa dışı göç, kitle imha silahlarının etkisiyle klasik savaş tehdidinin ötesine geçerek çok taraflı, asimetrik ve karmaşık bir hâl almıştır. Bu süreçte bölgemizde güçlü olmak, barış ve istikrar adası olmak, her zamankinden daha önemli ve daha zordur.

Birçok ülkeyle kara ve deniz sınırları olan ülkemizin çevresinde ateşten bir çember bulunmaktadır. Bu çember içinde Avrasya güvenlik mimarisini derinden etkileyecek stratejik önemde gelişmeler yaşanmaktadır. Bu kapsamda, Ukrayna’da yaşanan gelişmeler, ülkemizin ve bölgedeki diğer ülkelerin derin güvenlik kaygısına sebep olmaktadır. Güney Kafkasya’da, Abhazya’da ve Güney Osetya’yla Yukarı Karabağ ihtilaflarının henüz çözümlenememiş olması, bölgede barış ve istikrar ortamının oluşmasına engel teşkil etmektedir. Suriye ve Irak başta olmak üzere, Orta Doğu’daki gelişmelerin ortaya koyduğu tehditler de ülkemizin her türlü risk ve tehditlere karşı hazırlıklı olmasını gerektirmektedir. Ukrayna, Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan, Irak, Suriye, Libya ve Yemen’deki sürçlerin nasıl sonuçlanacağını bugünden öngörebilmek de mümkün görünmemektedir. Bölgemiz yeniden şekillenmektedir. Bu kapsamda, ülke savunmasının ana unsuru olan ve önemi daha da artan Türk Silahlı Kuvvetlerinin etkinliği artan, daha nitelikli ve beka kabiliyeti yüksek, modüler, esnek ve her türlü ortamda kesintisiz görev yapabilecek caydırıcı bir kuvvet yapısına sahip olması ve bunu idame ettirmesi her zamankinden daha önemli hâle gelmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sürekli değişen, karmaşıklığı ve belirsizliği giderek artan güvenlik ortamında ülkemiz ulusal güvenliğimiz açısından NATO’nun askerî ve siyasi etkinliğinin muhafazasına büyük önem vermektedir. Avrupa ve çevresinde yeniden şekillenmekte olan güvenlik ortamında, özellikle NATO üyesi ülkelerin askerî yeteneklerini geliştirmeleri ve buna yönelik olarak kapasitelerini artırmaları gerektiğini yaşanan olaylar apaçık göstermiştir. Nitekim, geçtiğimiz eylül ayında Galler’de icra edilen NATO Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesi’nde alınan karar ile üye ülkeler on yıl içerisinde gayrisafi yurt içi hasılalarının yüzde 2’sini savunma harcamalarına, savunma harcamalarının ise en az yüzde 20’sini ana silah sistemlerinin tedarikine ayırmayı kabul etmişlerdir, taahhüt etmişlerdir. Bu çerçevede, diğer üye ülkelerle birlikte ülkemiz, savunma harcamalarını gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 2’sine çıkaracağını taahhüt etmiştir. Ayrıca, ülkemizin 2013 yılında gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1,74’ünü savunma harcamalarına ayırdığını ve bu konuda NATO ülkeleri arasında 7’nci sırada olduğunu da belirtmek isterim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hedefimiz, oluşan yeni şartlar ile uyumlu şekilde ülkemizin küresel ve bölgesel tüm meselelere katkıda bulunabilecek bir aktör olarak temayüz etmesini sağlamaktır. Ülkemiz, gerek tek başına bir güç olarak ve gerekse üyesi olduğu uluslararası kuruluşlar vasıtasıyla geniş bir yelpazede barışçı, ilkeli ve etkin bir güvenlik politikası izlemektedir. Bu doğrultuda, bir yandan kolektif savunma ve kriz yönetimi operasyonlarına katkıda bulunurken diğer taraftan, kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesi, silahsızlanmanın teşvik edilmesi gibi girişimlerde de yer almaktayız.

Silahlı Kuvvetlerimiz, Birleşmiş Milletler çatısı altında Lübnan’da; NATO kapsamında Afganistan’da, Kosova’da ve Akdeniz’de; Avrupa Birliği şemsiyesi altında Bosna Hersek’te yürütülen barışı destekleme görevlerine katkıda bulunmaya devam etmektedir. Avrupa Birliğinin Orta Afrika Cumhuriyeti ve Mali’de yürüttüğü harekât ve misyonlarına Türkiye Büyük Millet Meclisinden alınan yetki çerçevesinde katkı sağlama çalışmalarına da başlanılmıştır. Ayrıca, Aden Körfezi ve Somali açıklarında yoğunlaşan deniz haydutluğu faaliyetlerine karşı yürütülen deniz operasyonlarına da Birleşmiş Milletler ve NATO çatısı altında katkı verilmektedir. Söz konusu katkıların yanı sıra, Balkanlarda barış ve istikrarın sağlanması maksadıyla Güneydoğu Avrupa Savunma Bakanları Süreci ve Güneydoğu Avrupa Barış Tugayı kapsamında icra edilen faaliyetlere, ayrıca Karadeniz’de deniz güvenliğini temin amacıyla Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu ve Karadeniz Uyuma Harekâtı çerçevesinde ülkemize düşen görevleri yerine getirmeye de devam etmekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bölgesel ve küresel önceliklerin yanı sıra askerî anlamda ikili ilişkilerin geliştirilmesine de büyük önem vermekteyiz. Bugüne kadar 68 ülkeyle askerî alanda eğitim, teknik ve bilimsel iş birliği anlaşması, 60 ülkeyle savunma sanayi iş birliği anlaşması, 53 ülkeyle de askerî eğitim iş birliği anlaşması imzalamış durumdayız. Orta Asya, Kafkasya, Balkanlar ve Afrika’da tarihî dostluk ve kardeşlik bağlarımız bulunan birçok ülkeyle 1992 yılından itibaren askerî yardım faaliyetlerimizi de sürdürmekteyiz. Bu kapsamda, 2013 yılında 15 ülkeyle askerî, mali iş birliği anlaşması ve nakdî yardım protokolü imzalamış durumdayız. Hâlen, 2014 yılı için, 16 ülkeyle söz konusu anlaşmaların akdedilmesi faaliyetlerine devam edilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; askere alma faaliyetleri de Bakanlığımın bir diğer faaliyet alanıdır. Bilindiği üzere, bu yılın başından itibaren vatan görevi kapsamında yerine getirilen on beş aylık askerlik süresi on iki aya indirilmiştir. Vatandaşlarımıza e-devlet üzerinden askerlik şubelerine gitmeden randevu alabilme, askerlik durum belgesi alabilme ve sevklerine ilişkin işlemlerini yapabilme imkânı sağlanmıştır. Ayrıca, askere gidecek vatandaşlarımız yol ve yemek bedellerini de PTT şubelerinden alabilmektedir. Silahlı Kuvvetlerimizin teknolojik kapasitesinin güçlendirilmesiyle toplumdaki talepleri de göz önüne alarak bedelli askerlik yasası çıkartıldı. İlgili kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki ay içinde başvuran ve 1 Ocak 1988 tarihi dâhil olmak üzere bu tarihten önce doğan yükümlüler ile yaş şartı aranmaksızın “Askerliğe elverişli değildir.” sağlık raporu alanlar için bedelli askerlik seçeneği yükümlülere sunulmuştur. Başvuranlar, 18 bin Türk lirasını ödemeleri şartıyla askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılacaklardır. Bugün saat 16.45 itibarıyla bu seçeneğe başvuranların sayısı 20.678 kişi olmuştur. Bedelli askerlik uygulamasından yararlanmak isteyen yoklama kaçağı ve bakayalar hakkında idari ve adli soruşturma ve kovuşturma yapılmayacak, başlatılmış olanlar sona erdirilecek ve bu suçlara ilişkin kesinleşmiş idari para cezaları da tahsil edilmeyecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın bu bölümünde savunma sanayisi faaliyetlerimiz hakkında sizleri bilgilendirmek istiyorum. Türk savunma sanayisi, son dönemde büyük bir atılım göstermiştir. Kritik teknolojiye sahip savunma sistemlerinin yerli sanayimiz tarafından tasarlanması ve üretilmesi sayesinde, bugün, binden fazla şirketimizin, KOBİ’lerimizin, araştırma kurumlarımızın ve üniversitelerimizin katılımıyla Türkiye'nin bu alanda bütün üretim gücü seferber edilmiş ve bir savunma sanayisi oluşturulmuştur.

Savunma sanayisi sektörünün en önemli göstergesi olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçlarının yurt içinden karşılanma oranı yüzde 50’yi aşmıştır. On yıl önce yüzde 80 civarında dış teknolojiye bağımlı olan savunma sanayimiz, yürütülen yüksek teknolojiyi haiz ulusal, çok uluslu ve ortak girişim savunma sanayisi projeleri sayesinde, bugün, yüksek yetenekli ulusal ana yükleyiciler, çok sayıda alt sistem üreticisi, KOBİ, ileri teknoloji niş alanlarda çalışan AR-GE firmaları, araştırma enstitüleri ve üniversitelerden oluşan geniş bir endüstri alanı oluşturmuştur.

Bugün, savunma sanayimiz 5 milyar dolar ciroya ve 1,5 milyar dolara yakın ihracat rakamlarına ulaşmış ve 1 milyar dolarlık da AR-GE harcamasıyla ülkemizin en yüksek AR-GE yatırımı yapılan sektörü olmuştur.

Savunma sanayisi şu bakımdan önemlidir: Bugün Türkiye'nin ihracatı 150 milyar doların biraz önünde. Dolayısıyla, ihracatımızın kilogram maliyeti yaklaşık 1,5 dolar civarında ama eğer ATAK helikopterini ihraç ederseniz kilogram maliyeti 5 bin dolar ama GÖKTÜRK-2 uydusu gibi bir uyduyu Türkiye’de üretir, ihraç ederseniz kilogram ihracat bedeli 200 bin dolar olacak. 1,5 dolar, 5 bin dolar, 200 bin dolar. Bu bakımdan, savunma sanayisi yüksek teknoloji ürünleriyle ülkemizin 2023 yılında hedeflediği ihracat hedefini yakalamasında büyük katkıda bulunacak sektörlerden biri olarak görülmektedir.

Savunma programlarımızda kaydettiğimiz başarılarla beraber, savunma ihtiyaçları doğrultusunda gerçekleştirilen alımlarla da Silahlı Kuvvetlerimizin kabiliyetleri artmıştır. 2013-2023 vizyonumuz çerçevesinde, ülkemizin dünya savunma sanayi alanında en gelişmiş 10 ülke arasına girmesi için çalışmaktayız. Yaşadığımız bu zorlu coğrafyada Silahlı Kuvvetlerimizin modernizasyonunda gerekli her ihtiyacını ülkemizin üretimiyle karşılamak temel gayemizdir. Bunu ülke bağımsızlığının olmazsa olmaz şartı olarak görüyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu bağlamda, Savunma Sanayii Müsteşarlığımızda hâlen yürütülmekte olan savunma projelerine ilişkin bazı bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum: Altay ana muharebe millî tankımızın kritik tasarım süreci bu yıl mayıs ayında tamamlanmış ve doğrulama testlerine tabi tutularak 2 nihai prototipin üretimlerine başlanmıştır. Daha önce üretimi gerçekleştirilen 2 adet ön prototip üzerinde hareket ve atış kabiliyetlerine yönelik denemeler ise sürdürülmektedir. Altay tankımızın seri üretiminin 2017 yılından itibaren başlaması ve Kara Kuvvetleri Komutanlığımızın envanterine girmesi beklenmektedir.

Askerlerimizin mayın tehdidine karşı korunmasını sağlayan Kirpi Projesi kapsamında 614 araçtan 508 adedinin kabulü gerçekleştirilmiştir. Askerî bir tabur büyüklüğündeki bir kuvveti ana üst desteği gerektirmeksiniz kriz bölgesine intikal ettirebilecek havuzlu çıkarma gemisinin tedarike yönelik LPD Projesi kapsamında sözleşme görüşmelerine devam edilmektedir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında başlatılan, ancak daha sonra akamete uğrayan havacılık çalışmalarımızın ardından ilk Türk tasarım eğitim uçağı HÜRKUŞ 29 Ağustos 2013 tarihinde ilk uçuşunu gerçekleştirmiştir. 15 adetlik seri üretim için Savunma Sanayii İcra Komitesi kararı alınmış ve proje kapsamında üretilen prototip uçağın uçuş testleri 10 Eylül 2014 tarihinde başlamıştır.

ATAK Projesi kapsamında 6 adet helikopterin teslimatı gerçekleştirilmiştir. Helikopterimizi asimetrik savaş alanında, dünyadaki operasyonel anlamda en iyi çözüm ve şimdiden ihracat potansiyeli yüksek bir proje olarak değerlendiriyoruz. Bu proje kapsamında 59 adet helikopter Türkiye’de üretilecektir.

Yine, özgün bir savaş uçağı geliştirme yolunda da projelerimiz devam etmektedir. F-35 uçaklarının Müşterek Taarruz Uçağı Programı kapsamında geliştirme ve test faaliyetleri devam etmektedir. Millî mühimmatlarımızın da entegre edileceği F-35 savaş uçağının bilgi füzyonu, görünmezlik ve ileri algılayıcı teknolojileri gibi gelişmişlik yetenekleriyle beraber 2020’li yıllarda Türk Hava Kuvvetlerinin önemli bir muharip unsuru olması öngörülmektedir. Hâlihazırda ilk 2 uçağın siparişi verilmiş durumdadır. Geçtiğimiz günlerde program kapsamında alınan kararla, ülkemiz, müşterek taarruz uçağının Avrupa bölgesi motor ağır bakım ve onarım merkezi olarak seçilmiştir. Bu kararla Türkiye’nin tecrübesi ve uzmanlığı, maliyet etkinliği ve uluslararası arenada bölgesel liderliği tescil edilmiştir. Bu sayede, Türkiye’nin Müşterek Taarruz Uçağı Projesi kapsamındaki en önemli hedeflerinden biri olan F-35 motorunun üretim ve bakım kabiliyetleri kazanılmış olacaktır. Ayrıca, aynı kararla, Türkiye 2018 yılından itibaren, en az üç yıl tek başına hizmet vermek üzere Norveç ve Hollanda’nın önünde program tesisi olarak F-35 depo seviyesi bakım hizmeti için 1’inci sırada seçilmiştir.

Yine, gerek tasarım ve üretim gerekse hareket ve lojistik anlamda ülkemize önemli kabiliyet kazandıracak A400M stratejik ulaştırma nakliye uçağının da ilki teslim alınmıştır, 3 adet “AWACS” diye bildiğimiz Barış Kartalı uçağımız yer destek merkeziyle birlikte teslim alınmıştır, 2015 yılında alınacak son uçakla birlikte teslimatlar tamamlanacak ve böylelikle Hava Kuvvetlerimizin önemli bir güç çarpanı olacaktır.

Modern piyade tüfeğimizin üretimine başladık.

Alçak irtifa hava savunma sistemi füzeleri başarıyla sonuçlandı.

Orta irtifa füze atışı başarıyla gerçekleştirildi ve GÖKTÜRK-2 füzesinden sonra yer gözlem uydu teknolojilerinin geliştirilmesiyle de İMECE Projesi’ni de başlatmış bulunmaktayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 yılı bütçemizin ülkemize hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Hükûmet adına ikinci konuşmacı Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç.

Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. Gençlik ve Spor Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının 2015 yılı bütçesini sunmak üzere huzurunuzda bulunuyorum.

Bilindiği üzere, ülkemiz son on iki yılda, 2023 vizyonu doğrultusunda ortaya konulan hedeflere ulaşmak için büyük bir ilerleme göstermiştir. Ekonomik olarak dünyanın en büyük ülkeleri arasında sayılmamızın yanı sıra, bölgemizdeki lider rolümüz de tüm dünya tarafından takdir edilmektedir. Bu hedeflere ilerlerken, 2013 yılında tamamlanan Marmaray Projesi, dünyanın önemli projelerinden olan ve İstanbul’da  yapımı devam eden üçüncü Boğaz köprüsü ile havalimanı projeleri önemli kilometre taşlarından bazılarıdır.

Bu yükselişin devam edebilmesi için sahip olduğumuz en büyük hazine, bugünün dinamosu yarının ise güvencesi gençlerimizdir. Ülkemiz bu hazineye diğer ülkelere kıyasla fazlasıyla sahiptir. Bu itibarla, bir taraftan gençlerimizin aile içinde, yaşadıkları çevrede, okullarda ve sosyal hayatta düşünen, sorgulayan, etkin ve bilinçli  bireyler olmaları için çalışmalar yürütülmekte, diğer taraftan bedenen ve ruhen sağlıklı bir toplum yetiştirilmesinin temel unsurlarından biri olan sporun geniş kitlelerce yapılması teşvik edilmektedir. Bununla birlikte, yükseköğrenim gençliğinin öğrenimleri süresince yaşamlarını daha iyi şartlarda sürdürebilmelerini teminen, barınma, beslenme, burs ve kredi imkânları önceki dönemlerle kıyaslanmayacak biçimde artırılmıştır.

Bu hizmetleri yürütürken ihtiyacımız olan yatırımlar da ihmal edilmemiştir. Gençlerimize hizmet veren spor tesisleri, yurtlar, gençlik merkezleri ve gençlik kampları gibi yeni tesis yapımlarına ayrı bir önem verilmekte, mevcutların ise günümüz şartlarına uygun hâle getirilebilmesi için gerekli modernizasyon çalışmaları devam etmektedir.

Diğer taraftan, gençlik ve spor alanında ortak bir anlayış, vizyon, politika ve hedef birliğine ulaşmak açısından, bu alandaki tüm kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve ilgili tüm paydaşlarla iş birliğine gidilmekte ve bu paydaşların  program, proje ve faaliyetlerinde onlara destek olunmaktadır.

Gençlerin bilgi toplumunun gerekleriyle donanmış, ülke kalkınmasında aktif, yaşam becerileri güçlü, öz güven sahibi, insani ve millî değerleri haiz, girişimci ve katılımcı olmalarının sağlanması ve gençlere sunulan hizmetlerin kalitesinin yükseltilmesi temel amacımızdır. Bu kapsamda, gençlerin sosyal hayatta ve karar alma mekanizmalarında daha aktif rol almaları sağlanacak, hareketlilik programları özellikle dezavantajlı gençlerin katılımını artıracak biçimde genişletilip çeşitlendirilecektir. Gençlerin şiddete ve zararlı alışkanlıklara yönelmelerini önlemek üzere spor, kültür, sanat gibi alanlarda gelişimlerini destekleyici programların uygulanmasına devam edilecektir. Özellikle bu dönem içerisindeki proje desteklerinde uyuşturucu madde mücadelesine ayrı bir önem verilmiştir.

Spor alanında ise sağlıklı ve hareketli bir yaşam gereği olarak toplumda spor yapma kültürünün yerleştirilmesi, spor hizmetlerinin kalitesi ve çeşitliliği artırılarak sporun geniş kitlelere yaygınlaştırılması ve başarılı sporcular yetiştirilmesi temel amaç olarak belirlenmiştir.

Gençlikle ilgili hizmetlerimizde ve istekleri doğrultusunda sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetlerin gerçekleştirildiği gençlik merkezlerimize 2002 yılında üye olan genç sayısı 11.600 iken bu sayı 2014 Aralık ayı itibarıyla 759.097 kişiye ulaşmıştır. Bu, sadece bizim gençlik merkezlerimizin, Bakanlığımıza bağlı gençlik merkezlerimizdeki üye sayımızdır.

2002 yılında 74 olan gençlik merkezi sayımız bugün itibarıyla 182’ye çıkarılmıştır. 2016’da gençlik merkezi sayımızın 344’e çıkarılması hedeflenmektedir. Gençlik merkezlerimizde Kur’an-ı Kerim, Osmanlıca, hüsnühat, tezhip, ebru, kitap okuma, tiyatro, etkili konuşma ve hitabet, fotoğrafçılık, sinema, ağaç oymacılığı, ahşap yazı, ahşap boyama, kumaş boyama, vitray, filografi, kaligrafi, halk oyunları, bilgisayar işletmenliği ile edebiyat, fizik, tarih, resim, müzik gibi alanlarda eğitim ve kültür faaliyetleri ile kurslar düzenlenmektedir. Bununla birlikte, değerler eğitimi, beden dili, etkili iletişim, zaman yönetimi, işaret dili, kariyer planlama, hızlı okuma, proje döngüsü, liderlik, problem çözme gibi, müzakere teknikleri, kriz yönetimi ve gelişimle ilgili birçok kişisel gelişim kursları da verilmektedir.

Gençli kampları Gençlik ve Spor Bakanlığının önemli faaliyet alanlarından birisidir. 2014 yılında 6’sı deniz, 12’si doğa olmak üzere toplam 18 gençlik kampımızdan yaklaşık 72.780 gencimiz faydalanmıştır. Önümüzdeki sene içerisinde 50 binden daha fazla gencimizin gençlik kamplarımızdan yararlandırılmasını hedefliyoruz. Bu kapsamda, yeni kamp alanlarımızın oluşturulması ve bunların hızlı bir şekilde hayata geçirilmesiyle ilgili çalışmalarımız çok hızlı bir şekilde devam ediyor.

Bugün itibarıyla ülkemizin tüm bölgelerinde gençlik kamplarımız var. Buradaki temel amacımız, Türkiye'nin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine ortak bir şuurla “birlikte yaşama” kültürünü gençlerimize aşılayabilmektir.

Kamplarımıza, genel itibarıyla, eğitim hayatlarında başarılı fakat ekonomik açıdan da bazı sıkıntıları olan gençlerimizi kabul ediyoruz. Genç kardeşlerimizin kamplara katılım süreçlerini, İnternet  üzerinden yapılan başvuru üzerinden yaptığımız değerlendirmeyle belirliyoruz.

Engelli gençlerimizin de kamplarımıza katıldığını büyük bir gururla söylemek istiyorum. Bu seneki Gençlik Kampları Kapanış Programı’mızda yaptığımız toplantıda engelli bir kardeşimiz çok güzel bir hayat felsefesini dile getirmişti, bundan dolayı da gerçekten çok mutlu olduk.

Tabii, gençlik proje ve faaliyetlerimiz de aynı şekilde devam etmektedir. Bu kapsamda, 2014 yılında Sarıkamış Şehitlerini Anma Yürüyüşü ve törenine ülke genelinde ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yaklaşık 30 bin, Çanakkale Zaferi Anma Programı’na 20 bin, Malazgirt Zaferi’nin 943’üncü yıl dönümü törenine 25 bin, “Kocatepe’den Dumlupınar-Zafertepe’ye, Bağımsızlığa Giden Yolda” programına da 25 bin gencimiz katılım sağlamıştır. Bunun yanı sıra, 2,4 milyon gencimize ülke içinde ve ülke dışında bulunan tarihî ve kültürel mekânları görme imkânı sunulmuştur.

Tabii, gençlerimizle ilgili yaptığımız çalışmalarda, bu sene özellikle 1’incisini düzenlediğimiz Uyuşturucu ile Mücadele Şûrası’nda alınan kararlar doğrultusunda da önümüzdeki yıl içerisinde çok ciddi çalışmalar olacak.

Bu noktada, yeri gelmişken, Necdet Ünüvar Bey’e de çalışmalarından dolayı teşekkür etmek istiyorum.

Biliyorsunuz, 28-29 Kasım tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirilen programa Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu da katılarak açılışını yapmıştır ve burada alınan kararlarla doğru orantılı olarak tüm öğrenci yurtlarımızda ve gençlik merkezlerinde bağımlılıkla mücadele eğitimi verilmektedir ve verilmeye devam edilecektir. 2014 yılında da uyuşturucuyla mücadele ve sivil toplum kuruluşlarının 122 projesini Bakanlık olarak desteklemiş durumdayız, önümüzdeki sene de bunlara devam edeceğiz. Bununla beraber, Yeşilayla da çok ciddi çalışmalarımız devam etmektedir hem bilinçlendirme anlamında hem mücadele anlamında ama aynı zamanda gençlerimizin ailelerinin eğitimi noktasında da ayrı bir proje uygulayacağız.

Tabii, bütün bu çalışmalarla beraber, spor alanına geldiğimizde yatırım amacıyla tahsis edilen ödeneklerle 65 adet yüzme havuzu, 304 adet futbol sahası, 203 adet gençlik merkezi, 238 adet spor salonu, 28 adet atletizm pisti, TOKİ ve belediyelerle protokol kapsamında yürütülen 29 adet stadyum ve 102 diğer spor tesisi olmak üzere toplam 969 proje yürütülmektedir. Bu projelerden 410’unun yapımı tamamlanmıştır, 360 tanesinin yapımı devam etmekte ve 199 tesis ise ihale ve proje aşamasındadır. Sadece 2014 yılı içerisinde 154 spor tesisinin yapımı tamamlanmıştır. Ayrıca, bu yıl içerisinde 129 yeni spor tesisinin yapımı da yatırım programına alınmıştır. Tüm bu tesisleşme hamlesinin yanı sıra 360 spor tesisinin yapımı da süratle devam etmekte olup 2015 yılında tamamlanarak ülkemiz spor ve gençliğine hizmete sunulacaktır.

Tabii, antrenör sayımızda da çok ciddi bir artış olmuştur ancak antrenör sayımızdaki artışın yeterli olmadığını ben de biliyorum ve bu konudaki gelişmeleri daha da artırmak için çalışmalarımız devam etmektedir. Bu kapsamda, 2002 yılında 18.674 olan antrenör sayımız şu anda, 2014 yılında 176.305’e ulaşmıştır.

Türkiye olimpiyat hazırlık merkezleri de 18 ilde, 17 branşta faal olarak çalışmalarını sürdürmekte ve bu projeden toplam 712 sporcu faydalanmaktadır.

Spor kulüplerine yaptığımız desteklere gelince 2002 yılında ülkemizde faaliyet gösteren 6.035 olan spor kulübü sayısı verilen destekler sayesinde hızla artmış ve 13.154’e yükselmiştir. 2002-2013 yılları arasında 7.745 spor kulübüne 93 milyon 794 bin 807 lira nakdî yardım yapılmış olup 2014 yılında ise 676 spor kulübüne toplam 19 milyon 605 bin lira nakdî yardım yapılmıştır.

Dopingle mücadelemize gelince, tabii, dopinge karşı sıfır tolerans prensibimizi taviz vermeksizin uygulamaktayız. Bu noktada şunu açıklıkla dile getirmek isterim ki burada daha önce zikredilen konular içerisinde dopingle mücadelemizin ayrı bir yeri vardır. Çünkü Dopingle Mücadele Ajansının -yani dünyada WADA olarak bilinen- üye ülkelerinden talep etmiş olduğu destek anlamındaki özel desteğin ödenmesi konusunda Türkiye Cumhuriyeti devleti ilk ülke olmuştur. Yani normal aidat olarak ödememiz gereken 578.488 liranın yanı sıra, 550 bin liralık WADA’ya özel bağışımız olan ve üye ülkelerin arasındaki taleplerde 1’inciyiz. Bunu da özellikle dile getirmek istiyorum. Çünkü daha önce de söylendiği gibi bu kürsüden, Uluslararası Doping Ajansının Başkanı Türkiye'de yaptığı konuşmada Türkiye'nin doğru yolda olduğunu ve Türkiye'nin mücadelesinin diğer ülkeler tarafından da örnek alınması gerektiğini açıkça dile getirmiştir.

Sportif başarılarda 2014 yılında sporcularımız katıldıkları uluslararası müsabakalarda başarılar göstererek 739 altın, 694 gümüş, 909 bronz madalya olmak üzere toplam 2.342 madalya kazanmıştır.

Tabii, sürem azaldığı için, ben şu anda Kredi ve Yurtlar Kurumuyla ilgili olan çalışmalarımıza değinmek istiyorum. Tabii, değerli milletvekillerimizin burada bizlere olumlu anlamda yaptıkları katkılardan dolayı teşekkür ediyorum. Aynı zamanda, Çankaya Belediyesinin ve Beşiktaş Belediyesinin de yapımını tamamlamış olduğu ve öğrencilerimize hizmet anlamında sunduğu yurtlardan dolayı kendilerine teşekkür ediyorum. Ancak, şunu da dile getirmem gerekiyor ki tabii ki toplam sayıya baktığımız zaman Çankaya Belediyesinin hayata geçirmiş olduğu 2 yurttan -benim elimdeki bilgiye göre- bir yurdu 100 kişilik, diğer yurdu 304 kişiliktir. Beşiktaş Belediyesinin hayata geçirmiş olduğu yurtta da toplam kapasite 200 kişidir. Kredi ve Yurtlar Kurumunun bu yıl sonuna kadar yani 2014 yılının sonuna kadar ulaşacağı kapasite 390 binin üzerindedir. Bu 390 bin öğrenci kapasitesine ulaşmamız için, bu yıl içerisinde yaptığımız yatırımlarla beraber sadece bu yılda 100 bini aşkın yatak kapasitesini Kredi ve Yurtlar Kurumuna kazandırmış olacağız. Bu çalışmalarımız devam ederken burada bazı rakamlar dile getirildi. Evet, başvuru yapan öğrenci sayımız toplamda bütün Türkiye genelinde 488 bindir. Bunda “geçerli olan” diye dile getirdiğimiz –bu, herhangi bir şekilde rakamı farklı bir noktaya çekmek açısından söylenmiyor- geçerli başvurudan kastımız, yaptığınız başvurunun sistem açısından doğru olması ve başvurduğunuz yerde yurdumuzun olması, yerleşebilmeniz, sizin eğitim alanınızla alakalı doğrudan orantılı olması yani şartların yerine getirilmesiyle alakalıdır. Bu rakam 417 bin. Bu yıl sonuna kadar kapasitemiz dâhilindeki öğrencilerimizle beraber yerleştirme oranımız başvurularda yüzde 45’e ulaşmış olacak. Tabii ki çalışmalarımıza hızla devam edip çok daha fazlasını yapmak için elimizden geleni yapıyoruz ama bu yıl sonu itibarıyla şu anda devralacağımız kapasite 47 bin değildir, 29.495’tir ekstra olarak girecek olan devreye. Yani 360 bin küsurun üzerine gelecek kapasiteyle yıl sonunda 390 bini aşmış olacağız.

Tabii, bu çalışmalar çerçevesinde bu sene hayata geçirilen, özellikle bizim de önem verdiğimiz önemli bir unsur var, o da şudur: Bütün başvuru yapan öğrencilerimizin Kredi ve Yurtlar Kurumuna başvuru formlarında beyan ettikleri bilgiler 11 kurumumuz tarafından koordineli bir şekilde kontrol edilerek kendilerinin beyan ettiği bilgi doğrulanmıştır ve başvurudaki sıralama sistemi buna göre yapılmıştır. Şu anda hâlen devraldığımız yurtlarda, kapasiteye soktuğumuz yurtlarda yerleştirme devam etmektedir ve listemiz de sürekli olarak güncellenmektedir ve açıktır.

Tabii, ben, süremizin de azlığını göz önünde bulundurarak bugüne kadar bizim kurumumuz ile bağlı kuruluşlarımızın bütçesinin müzakeresinde bize destek veren muhalefet milletvekillerine ve iktidar milletvekillerimize, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki tüm milletvekillerimize teşekkür ediyorum.

Gençliğimizle ilgili yapacağımız çalışmalar hepimiz için önemli çalışmalardır. Burada hepimiz el ele vererek birlikte ve beraberce, geleceğimiz olan ve geleceğimizi teminat altına alacak olan gençlerimize ülkemizin en büyük fırsatlarını sunmakla görevliyiz. Bizim amacımız, bu çalışmaları en iyi şekilde koordine ederek, bize vermiş olduğunuz bütçe imkânlarını da en iyi şekilde kullanarak milletimizin geleceğine, devletimizin geleceğine hizmet edecek olan gençlerimizi yetiştirmektir.

Tekrar hepinize saygılarımı sunuyorum ve teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Hükûmet adına üçüncü konuşmacı Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek.

Buyurun Sayın Şimşek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakika.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Ben klasik bir konuşma yapmayacağım, bugün bütün gün boyunca gündeme getirilen bazı hususlara ve sorulara cevap vereceğim. Bunun daha faydalı olduğu kanısındayım.

Şimdi, iddialardan bir tanesi TEKEL’in Alkollü İçkiler Anonim Şirketinin çok ucuza satıldığı iddiası.

KAMER GENÇ (Tunceli) – O artık tarihe karıştı, kaç sene oldu!

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Şimdi, bu satış Şubat 2004 tarihinde yapılmış, 292 milyon dolara satılmış. O dönemde şirketin EBITDA’sı yani vergi, faiz ve amortisman öncesi geliri -ki bütün uluslararası değerleme modellerinin esasıdır bu- satış fiyatının EBITDA’sına oranı nedir? Bu çok önemlidir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Depolardaki alkol miktarı o fiyatın 4 misli be!

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Ben on yedi yıl uluslararası finans merkezlerinde çalıştım, on yedi yıl.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Biz de çalıştık. Ben biliyorum.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Sayın Genç, bir dinleme nezaketinde bulunun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tamam, nezaket ama yanlış konuşuyorsun!

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen…

KAMER GENÇ (Tunceli) - O zaman depolardaki alkol miktarı o 292 milyonun 3 katı ya! İnsaf, bir doğru söyleyin ya!

BAŞKAN - Sayın Genç, oturur musunuz yerinize. Lütfen…

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, 2004 yılında TEKEL’in alkollü içkiler birimi 292 milyon dolara satılmış, o dönemde EBITDA’sı yani vergi, faiz, amortisman öncesi geliri 22,9 milyon dolar, 23 milyon dolar. Şimdi, kaç katına satılmış? 12,7 katına. Kim satmış? Devlet satmış. Burada duralım. 2006 yılında bunu satın alan özel firma var. 900 milyon dolara satmış ama EBITDA’sı da 112 milyon dolara çıkmış. Fiyatının EBITDA’ya oranı 8 kat, yani devlet 12,7 katına satarken özel sektör 8 katına satmış.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Altın mı koymuş, nasıl çıkmış oraya Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Bekleyin.

Sonra ne olmuş? 2011 yılında bu 900 milyon dolara özel sektör, özel sektöre sattı mı? Şimdi, tekrar, özel sektör bir yabancı firmaya 2,1 milyar dolara satıyor. EBITDA’sı ne kadar yani ortaya çıkan değer ne kadar? 212 milyon dolar. Kaç katı? 9,9 katı. Devlet satarken 12,7 katına satıyor, özel sektör önce bunu 8 katına, sonra da 9,9 katına satıyor.

Şimdi, TELEKOM’la ilgili iddialara gelelim. Değerli arkadaşlar, TELEKOM’un altyapısı 2036 yılına kadar –işletmesi- devredildi, altyapısı.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – 2026.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Pardon, 2026. Şimdi on bir yıl var. On bir yıl sonra altyapının tamamı devlete dönecek. Yani bir anlamda şirketin ismi hariç, unvanı hariç, altyapının tamamı devlete dönecek. Bugüne kadar TELEKOM’dan satış fiyatı dâhil, 2005-2014 döneminde 39,6 milyar dolar biz gelir elde etmişiz. Hâlâ devletin yüzde 31,68’lik payı var. Şu anda hazinenin TELEKOM’da yaklaşık yüzde 32’lik bir payı var. TELEKOM’un 12 yönetim kurulu üyesi var, bunun 5’i devlet. Üçte 1’inden az payımız var, neredeyse yarısına kadar temsil hakkımız var. Ayrıca -önemli kararların tamamı- veto hakkımız var.

Şimdi gelelim bu emlak satışına, gayrimenkul satışına. Bugüne kadar, yani biz TELEKOM’u özel sektöre devrettiğimizden bugüne kadar, TÜRK TELEKOM 287 milyon liralık gayrimenkul satmış. Ne kadar? 287 milyon. Peki, ne kadar gayrimenkul almış? 1 milyar 337 milyon liralık gayrimenkul almış. Yani, TELEKOM sattığının -gördüğünüz gibi burada- 4 katını satın almış. TELEKOM’un gayrimenkullerinde bir azalma yoktur. TELEKOM’un gayrimenkul satışı Danıştay’a götürülmüş, mahkemeye götürülmüş. Mahkeme demiş ki: “Burada hukuka aykırı bir durum yoktur. Şirket bu satışları yapabilir.” Şimdi, burada ne var sorun, ben merak ediyorum.

Gelelim üçüncü iddiaya: “Biz özelleştirme uygulamalarına ilişkin değer tespit raporlarını niye açıklamıyoruz.” veya “Açıklayın.” 4046 sayılı Kanun’da -özelleştirme uygulamaları- bu 18’inci madde diyor ki: “Değer tespit sonuçları, kuruluşun özelleştirme işlemi tamamlanarak devir sözleşmesinde yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmesinden sonra kamuoyuna duyurulur.” Böyle bir hüküm var. Şimdi, bu çerçevede, değer tespit sonuçları kuruluşun özelleştirme işlemi tamamlanmadan kuruluşun devir sözleşmesinde yer alan yatırım, istihdam, çalışanlara ilişkin hususlar, vadeli satışlarda ise taksit ödemelerinin tamamlanması ve benzeri birtakım yükümlülükler tamamlana kadar açıklanmıyor. Doğrusu bu çerçevede işlemi tamamen bitmiş şirket varsa ben buradan Özelleştirme İdaresi Başkanına söylüyorum, bütün değer tespit raporlarını açıklasınlar. Zaten kanuna göre değer tespit komisyonunun belirlediği değerin altında bir şirket satamazsınız. Bu kadar açık ve net. Dolayısıyla satış da onaylandığına göre, devir de yapıldığına göre bunun açıklanmaması için hiçbir sebep yok.

Gelelim uzlaşma müessesesine ilişkin eleştirilere. Değerli arkadaşlar, 1963’ten beri fiilen Türk vergi hukukunda uzlaşma müessesesi vardır ve uygulanıyor. Bütün hükûmetler döneminde Gelir İdaresi -şimdi yenidir Gelir İdaresi, eskiden Maliye Bakanlığı- bünyesinde taşrada ve merkezde uzlaşma komisyonları kurulur, her gün yüzlerce uzlaşma komisyonu belki yüzlerce kesinleşmemiş inceleme raporuna ilişkin kararlar verir. Mesela, geçen sene biz 71 bin tane mükellefi incelemişiz, 71 bin dosya demek. Bunların önemli bir kısmı tarhiyat öncesi veya sonrası uzlaşmaya gelebilir. Şimdi, değerli arkadaşlar, bunlardan bir tanesini alıp vergi mahremiyeti keşke bu ülkede olmasa ve açık ve net olarak ben çıkıp bunları anlatabilsem.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Aleniyeti de var Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Lütfen…

Şimdi, vergi mahremiyeti… Bu 71 bin muhtemel dosyadan bir kısmı uzlaşmaya gelmiş, tamamen taşra ve merkezde komisyon ve bürokrasi eliyle bu işler yürütülmüş. Kimin ne kadar… Şimdi, neye göre indirim var? Bir kere, kesinleşmiş vergide asla ne indirim olabilir ne de uzlaşma olabilir, kesinleşmiş.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Zaten o safhada kesinleşme yok, itiraz safhasında ya. Nasıl konuşuyorsun ya!

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Bunların tamamı henüz kesinleşmemiş. Şimdi, kanun diyor ki: Hangi durumlarda uzlaşma yapılabilir? Vergi hatası varsa. Maliye Bakanlığındaki raporların bir kısmı hatalı çıkıyor arkadaşlar. Bakın, Bakan olarak söylüyorum, önüme birçok konu zaman zaman getiriliyor.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ya hep Mehmet Cengiz’in raporu mu hatalı Sayın Bakan ya? Hep Elektromedin mi raporları hatalı?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – İki: Kanunun yorumlanması. Şimdi, zaman zaman, kanunda gri alanlar var ve bu gri alanlara ilişkin farklı yorumlar var. Hatta şöyle söyleyeyim size, kanunda da sayılmış, mevzuatta sayılmış: Şimdi, bir dava gidiyor ve mahkeme idare aleyhine karar veriyor fakat yine de aynı şirket olmadığı için aynı konuda tekrar inceleme raporu yazılabiliyor. Uzlaşmada bunu dikkate alıyorlar. Almazsanız aynı şekilde mahkemeye gidebiliyor ve aynı çerçevede belki sıfırlanabiliyor. Hiçbir şekilde, bakın, kesinleşmiş bir vergi alacağının ne indirilmesi ne sıfırlanması mümkün değildir. Uzlaşma müessesesi 1963’ten beri vardır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yahu, zaten kesinleşmişse uzlaşma olmaz ya, bu milleti cahil mi zannediyorsun?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Şimdi, davet ediyorum: Elinde uzlaşmayla ilgili, Gelir İdaresinin bir usulsüzlük yaptığına dair bir bilgi varsa…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Yahu, Sayıştaya niye inceletmediniz?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Buyurun davet ediyorum, Türkiye’de mahkemeler var, Türkiye’de yargı var.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan, Sayıştaya niye inceletmedin o zaman?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Evet, yargıya güvenmezsiniz, Gelir İdaresine güvenmezsiniz, değerli arkadaşlar, buyurun davet ediyorum, lütfen, sakınmayın, gidin cumhuriyet başsavcılıklarına verin.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – 17 Aralıkta gördük cumhuriyet başsavcılıklarını.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, Citibank’ın 5 milyar dolarını niye affettin?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Gelelim, Kamu İhale Kurumuyla ilgili eleştirilere.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen mahkeme misin? Mahkemeler niye var o zaman Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK  (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, Kamu İhale Yasası 2002 yılında çıktı, 2003’ün başında da yürürlüğe girdi. Size bir şey söyleyeyim mi? Daha yürürlüğe girmeden kanun değiştirildi. Niye? Çünkü 2001 krizinden sonra on beş günde on beş yasa çıkartılması gündemdeydi ve çıkartıldı, önemli reformlar yapıldı. Allah razı olsun, kim o reformları yaptıysa takdir de ediyorum yani o konuda şeyim yok, o dönemde çok güzel şeyler de yapıldı. Kamu İhale Kanunu da bu önemli yasalardan bir tanesidir ama Kamu İhale Kanunu… Mesela, sektörlere ilişkin bir kanun yoktur, KİT’ler, örnek olarak. Şimdi, bakın, Avrupa Birliğinde de kamu ihale kanunu var, biz oradan kısmen almışız. Bakın, Avrupa Birliğinde savunma, güvenlik, istihbarat, KİT’ler gibi bütün şeyler istisnadır. Biz, Avrupa Birliğinin istisnalarını alalım, 2002’deki kanunun ilk hâlini alalım. Kanunun ilk hâlini alırsanız yani 1/1/2003’te yürürlüğe giren kanunu alırsanız, o günün istisna maddelerini alırsanız 2013 yılında istisnaların yüzde 85’i 1/1/2003’te yürürlüğe giren kanun kapsamındadır, bakın, yüzde 85’i. Dolayısıyla, kanun şu kadar değiştirilmiş… Şimdi, kanun değişikliğinin maalesef iki temel sebebi vardır. Bunlardan bir tanesi, sektörlere ilişkin kanun sonradan çıkartılmadı.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Niye çıkartmadınız?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK  (Devamla) – Niye çıkartmadık? Talimatı verdim, çalışıyorlar, çıkartacağız.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan, on üç yıl oldu, rica ederim ya!

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK  (Devamla) – Şimdi, bakın, KİT yani sektörlere ilişkin yasa çıksa bu istisnaların çoğuna gerek kalmayacak. İki, bizde Avrupa Birliğinde olduğu gibi eşik değerler var fakat biz eşik değerlerin altını da o dönemde aynı sıkı kurallara tabi tutmuşuz. Avrupa Birliği mevzuatı çerçevesinde bunun da gözden geçirilmesi lazım.

Değerli arkadaşlar, bakın, bilgi vereyim size. Şimdi, 2013 yılı sonu itibarıyla 89 milyar 237 milyon 530 bin liralık tamamen Kamu İhale Kanunu kapsamında ihale yapılmış. Bu, yüzde 85’e denk geliyor.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Dışında ne kadar?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Bekleyin.

Şimdi, doğrudan temin, yine bu Kanun çerçevesinde doğrudan temin   -bu da Kanun çerçevesinde- 6 milyar 433 milyon 774 bin lira. İstisna kapsamında yapılan sadece 24 ihale var, bunun da değeri 9 milyar 213 milyon 471 bin, yüzde 9. Şimdi, bakın, yüzde 9’luk kısmı istisna kapsamında, bunun da yüzde 85’i 2003’ün başında var olan istisnalar ve ben tekrar ifade ediyorum, bu istisnaların yüzde 89,35’i KİT’lerden kaynaklanıyor. Dünyanın hiçbir yerinde KİT’ler bu bahsettiğimiz anlamda bir Kamu İhale Yasası’na tabi değil. Şimdi, Türkiye Petrollerini düşünün, Türkiye Petrolleri BP’yle yarışacak. Nasıl yarışsın en ufak bir alımı dahi bütün bu süreçlere tabi tutarsanız? Dolayısıyla Kamu İhale Kanunu’nda da bakın, güvenlik, savunma, istihbarat ve KİT’i çıkartın burada doğru düzgün bir istisna yoktur ve var olan istisnaların tamamını kaldıracağım. Bu kanunu yeniden yazacağım, sıfır istisnayla getireceğim, sektörler kanunu çıkartacağım ve getireceğim ben size, eşik değerlerini de getireceğim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, Sayın Özdemir’le ilgili iddialar..

KAMER GENÇ (Tunceli) – İstanbul Belediyesinin bütün ihalelerini…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Bu grup yapmaz!

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Ya, lütfen dinleyin, bakın ben sizi saygıyla dinledim.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Saygıyla dinledik Sayın Bakan, saygısızlık mı ettik? Rica ederim! Ama yani doğruyu söylemiyorsunuz.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Dinleyin lütfen, dinleyin. Bakın, sorularınıza cevap veriyorum. Gelip burada size bir nutuk çekebilirdim, konuşma yapabilirdim, bak onu tercih etmedim. Ben geldim, size saygımdan dolayı teker teker sorularınızı cevaplandırıyorum. Lütfen yani!

Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar, Sayın Özdemir... Doğrudur, 2008 yılında biz onu yasak listesine almışız. Kim almış? KİK almış, Kamu İhale Kurumu almış, gereğini yapmışız ama kanun diyor ki: “Eğer sahip olduğu bir şirkette yüzde 50’den az bir hissesi varsa o şirketin ihalelere girmesinde beis yoktur.” diyor. Bunu ben söylemiyorum, bunu kanun söylüyor.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan, Nihat Özdemir’in kendisi girdi ya, şirketi değil kendisi yasaklı, nasıl girdi?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Bekleyin, Sayın Nihat Özdemir 2013 yılında beraat etmiş, dolayısıyla bunu da ifade ediyorum.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – İlk derece mahkemesi, Yargıtayda değil, onu da Kamu İhale Kurumu Başkanınıza sorun.

BAŞKAN – Sayın Erdoğdu, lütfen, cevap veriyor Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Bazı arkadaşlarımız geldiler dediler ki: “Efendim, tamamlayıcı ödenek Anayasa’ya aykırı.” Ya arkadaşlar, böyle bir şey yok. Bakın, Anayasa’nın kesin hesapla ilgili 164’üncü maddesi var. Sayıştayla ilgili 6085 sayılı Kanun var, diyor ki.. Ödenek üstü harcama için tamamlayıcı ödenek verilmemesi konusunda en ufak bir düzenleme yok, Anayasa’ya aykırılık iddia edilemez. Tam aksine, Sayıştay 2013 yılı kesin hesabını Türkiye Büyük Millet Meclisine sunarken şunu diyor: “Tamamlayıcı ödenek verilip verilmemesi hususu Yüce Meclisin takdirindedir.” Şimdi, yüce Meclis, çoğunluk Meclis iradesini yansıtmıyor mu, bütçe hakkını yansıtmıyor mu?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bütçeye ne gerek var o zaman?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, bu konuyu ben Plan ve Bütçede çok detaylı bir şekilde açıkladım. Diyorlar ki: “Maliye Bakanlığı hesap bilmiyor.” Bakın, sadece şunu söyleyeyim: 2013 yılında 203 kuruma ait 24 milyon yevmiye kaydını yapmışız. Bu kayıtların sadece taşınır işlemleri 1 milyonun üzerindedir. Toplamda 23 milyon çeşit taşınırın takibini biz yapıyoruz, takibini. 1,6 trilyon taşınırın bizde kaydı var. Maliye her türlü kaydı tutuyor ve Maliye çalışıyor. Hazineye ait 3 milyon taşınmazın değerlemesini bu ay sonu itibarıyla tamamlamış oluyoruz.

Değerli arkadaşlar, görüldüğü gibi, gerek taşınır gerek taşınmaza ilişkin bütün envanter, bütün kayıtlar yapılıyor. Bizim her şeyimiz Sayıştay denetimine tabidir. 1 kuruş Sayıştay denetimi dışında değildir. Efendim, böyle, sanki bütçe dışı işlemler yapıyormuşuz gibi...

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Eyvah eyvah! Vergi uzlaşmalarını inceledi mi Sayıştay?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Ve bütün bu kayıtlar Sayıştaydadır.

Bir iddia daha, “Mükellef sayısı azaldı.” diyorlar. Defalarca açıkladım, Komisyonda, geçen sene burada açıkladım. Şimdi, bizim resen terkin ettiğimiz mükellefler var. O resen terkin ettiğimiz mükellefleri dikkate alırsak -almamız lazım, siliyoruz çünkü o kayıtlardan- bakın, 2005’ten bu yana gelir vergisi mükellefi sayısı 407.316 artmış, 407.316. Bakın, kurumlar vergisi mükellef sayısı 396.085 kişi artmış, mükellef artmış. Değerli arkadaşlar, resen terkleri dikkate almamız lazım. Gelir tahminlerimizin gerçekçi olmadığı iddialarında bulunuldu. Her sene üç aşağı beş yukarı bu iddia gündeme gelir. Her sene bizim bütçe performansımız beklenenden daha iyi olmuştur, 2009 yılı hariç. 2009 yılı tabii, öngörülemez bir yıldı, küresel krizli yıldı.

Şimdi, gayrisafi yurt içi hasılanın nominal büyüme oranı gelecek sene yüzde 10,2. Bizim gelirdeki artış oranımız yüzde 10,8. Şimdi biraz üzerinde. Niye biliyor musunuz? Çünkü BOTAŞ’ın yükümlülüklerini yerine getireceğini varsaymışız. Bu, makul bir varsayımdır. BOTAŞ’ın mali durumu hem yapılan fiyat artışıyla hem de tabii ki bu son gelişmeler çerçevesinde muhtemelen iyileşecektir, yükümlülüklerini yerine getirecektir, detaylara girmeyeceğim.

Şimdi, MASAK’la ilgili… “Ya, MASAK ne iş yapar? Bu soruşturmalarda, bahsi geçen soruşturmalar kapsamında ne iş yaptı?” Bakın, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının 25/02/2014 tarihli talebi üzerine biz çalışmayı yapmışız ve çalışmayı nisan ayının ortasında ilgili başsavcılığa bildirmişiz. Ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu son soruşturma komisyonu kapsamında bizden bir uzman istemiş, hemen tahsis etmişiz; o konuda ne gerekiyorsa, üzerimize ne düştüyse bugüne kadar yaptık.

Gelelim taşıt meselesine. Değerli arkadaşlar, “Kamu idarelerinde kiralık ve demirbaş olarak ne kadar taşıt var?” değil, biz kalem sayısını bile bilecek noktadayız. Evet -defalarca verdim, tekrar veriyorum- merkezî yönetimde 96.501 taşınmazı edinmişler, kiralık da 15.010, toplamda 111.511. Mahallî idarelerde, belediyelerde ve il özel idarelerinde 69.311 kendi mülkleri olmak üzere, 13.886’sı da kiralık olmak üzere toplamda 83.197 taşıt var. KİT’lerde 4.105’i kendi mülkleri, 4.036 da kiralık olmak üzere toplamda 8.141 taşıt var. Kamunun toplamında -yani KİT’ler, belediyeler, il özel idareleri ve merkezî hükûmet dâhil olmak üzere- 202.849 taşıt var.

Şimdi, bu taşıtların bakın, 36.269 adedi Emniyette. Şimdi, Emniyette taşıt olmasın mı? Emniyet Genel Müdürlüğü... Bu, yüzde 38’e  denk geliyor yani her 100 taşıtın 38’i Emniyette. 11.950’si Millî Savunma Bakanlığında; bu da yüzde 12,4’üne denk geliyor. 7.249’u Jandarma Genel Komutanlığında. 5.375 adedi Sağlık Bakanlığında, büyük bir kısmı ambulans. Ambulans almayalım, Fransa’da ambulans yok… Fransa’da eğer sadece 10 bin eğer taşıt varsa o  zaman ambulansı dikkate almamıştır, Savunma Bakanlığının taşıtlarını. Yani, mümkün değil Almanya’da, Fransa’da…

Şimdi, devam ediyorum, Gıda, Tarım, Hayvancılık Bakanlığında 4.372. Millî Eğitim Bakanlığında 3.533. Böyle gidiyor liste.

Peki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Sayın Başkan, iki dakika alabilir miyim çünkü soruları cevaplandırıyorum.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Verin, verin Sayın  Başkan.

BAŞKAN –  Buyurun Sayın Bakan.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Yani, paranın patronu olarak alıyorsunuz bunu Sayın Bakan, başkasına vermiyoruz.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Alim Bey çok naziksiniz, çok teşekkür ediyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu taşıt konusunda ben de rahatsızım ve o nedenle de Bakanlar Kurulu kararı çıkarttırdık ve dedik ki: “Bundan sonra taşıt kiralamalarında hiçbir şekilde yıllık kira bedeli taşıtın değerinin yüzde 2’sini geçemeyecek.” Biz bu sınırlamaları getirdik ve şu anda bir sürü kurum “Yapamayız, edemeyiz.” diyor, yapacaksınız çünkü hem taşıt kiralamalarında olsun hem diğer konularda olsun gereken hassasiyeti göstereceğiz.

Şimdi diyorlar ki: “2015 yılında şu kadar taşıt alınacak.” Değerli arkadaşlar, bu kadar büyük taşıt stoku var, bunlar zaten yirmi yılda bir, on yılda bir yenilenmesi lazım. Oranlayın, çok basit bir şey, on beş yılda bir bile yenileseniz bu satın alınacak taşıtlar ancak ihtiyacı, yenileme ihtiyacını görür.

Arkadaşlar, binek araçların yüzde 41’i Emniyette, yüzde 9,8’i Jandarma Genel Komutanlığında, yüzde 9,4’ü Savunma Bakanlığında. Toplayın bunları.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Yüzde 60.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Millî Eğitim Bakanlığında yüzde 7,8. Diğer kamu idarelerinde vesaire...

Ben çok çok teşekkür ediyorum. İki gün beraberiz bütün sorularınıza memnuniyetle, güzel bir şekilde cevap vereceğim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, Sayın Maliye Bakanı konuşmasında grubumuz adına konuşan Sayın Aykut Erdoğdu’ya ithafen cevaplar verirken kendisinin yanlış bilgiler verdiğini ve çarpıttığını ifade etti.  Bu konuda Aykut Bey’in açıklama yapma hakkı vardır. Sataşmadan dolayı söz talep ediyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Erdoğdu.

İki dakika süre veriyorum sataşma nedeniyle. (CHP sıralarından alkışlar)

Siz doğru bilgiler verin.

Buyurun.

 

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in 656 ve 656’ya 1’inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – İki dakikada ne kadarını düzeltebilirsem o kadarını düzelteceğim.

Bir: TEKEL’in EBITDA’sından yani İngilizce bir kelimeden bahsediyor. Öyle bahsetmeyecek, gelecek, TEKEL’in, TELEKOM’un değerleme raporlarını ortaya koyacak. Bakalım bu yetimin hakkının EBITDA’sı niye o kadar düşükmüş oradan anlayacağız. EBITDA’yla falan, İngilizce kelimelerle kandırmaya gerek yok.

İkinci mesele: TELEKOM’un altyapısı. TELEKOM’un altyapısı geri dönecek... Gayrimenkuller bu altyapının içerisinde değil mi? Nasıl satılmasına izin veriyorsunuz? 280 milyonluk satmışlar da 1 küsur milyarlık almışlar. Nerede listesi? Beş yıldır soruyoruz, Ali Babacan da sen de listeyi veremiyorsunuz. Yatırım yapacak, öyle aldı zaten, elbette almak zorunda.

Diğer mesele: Mahkeme kararı. Atilla Kart dava açtı, Hazine savundu mu mahkemede Danıştay bu kararı veriyor diye? Yönetim kurulunun 5 tane üyesi var, 5’i de Hariri’nin adamı gibi davranmadı mı her bir meselede?

Diğer meseleye geliyoruz: Özelleştirme Kanunu’nda değerleme raporlarını, neymiş özelleştirme bitmeden açıklayamıyorlarmış! Kim değiştirdi kanunu? Siz değiştirdiniz 2005 yılında. Özelleştirmenin hemen sonrasında değerleme raporu açıklanacakken kanunu değiştirip sonra değiştirdiğiniz kanunun arkasına saklanıyorsunuz. O yok. Özelleştirmenin değerleme raporlarını söz verdiniz, o değerleme raporları da bu Meclise gelecek, bütün halk bilecek neyi neye sattığınızı.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – TELEKOM’un yönetim kurulu üyelerini say!

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Geldiniz TEKEL’deki 292 milyon dolar satışa. Satılmadan önce ağzına kadar mal varlığı dolduruldu. Sayıştay raporunda yok mu? Hepsi var. Nasıl oluyor da devlette bu kadar zarar ediyor da geçer geçmez 5 katına özel sektörde çıkıyor? Bunların hiçbiri doğru bilgiler değil.

Başka neyi açıklıyorsunuz? Uzlaşma meselesi. 1963’ten beri var, elbette var ama hangi dönemde gelmiş de yandaş iş adamlarının vergisinin yüzde 90’ı çok güçlü raporlara rağmen silinmiş? Zaten vergi kesinleşmiş olsa ödemek zorunda. Bunun adı tarhiyat öncesi uzlaşma. Bir tek Türkerlerde mi var bu iş, bir tek Türkerlerin mi raporu güçsüz, Mehmet Cengiz’in, milletin anasına küfredenin mi raporu güçsüz? Elektromed Şirketininki... Bunların hepsi AKP’nin destekçisi şirkettir. “Vergi mahremiyeti var.” diyorsun, muhalif iş adamlarında niye vergi mahremiyeti yok? çarşaf çarşaf hepsini manşet ediyorsun vergi mahremiyeti yok da, bunlarda nasıl… Verginin bir de aleniyeti var. Ben de vergi mükellefiyim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) - Benim vergimden ne kadar sildiğini bileceksin. Daha Sayıştay meselesi var. Vergi uzlaşmasında diyorsun ki: “Sayıştay denetledi.” Vergi uzlaşmasını Sayıştaya denetlettin mi? Denetlettin mi? Denetletmedin de bu yüzden Sayışta Kanunu değişmedi mi? Onlarca konuda eksik bilgi veriyorsunuz. Yazıktır, günahtır; sizin de milletvekilleriniz var burada. Bunlar doğru değil Mehmet Bey, size yakıştıramadım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Sen kimsin de yakıştıramıyorsun.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ya ne demek “Sen kimsin?” Böyle bir üslup mu var ya! Ben ne kadar nazik konuşuyorum ya, aşkolsun ya! Sen kimsin!

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan…

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Sayın Başkan, ben bir değerlendirme yaptım; sorulara cevap verdim. Dolayısıyla söz hakkı verecekseniz o çerçevede benim de şimdi kalkıp cevap vermem gerekecek. Çünkü ben hiç kimsenin ismini zikretmedim, teker teker, oturdum, rakamları ortaya koydum. Yani bir yanlış iddiayı yüz kez dile getirdiğiniz zaman doğru olmaz. Biz çıktık, bütün bilgileri verdik. Dolayısıyla bu çerçevede benim de itirazım var.

BAŞKAN – Sayın Bakan, Sayın Kuşoğlu’nun da talebini  dinleyeyim; sonra sataşma olduğunu iddia ediyorsanız size de söz vereceğim.

Buyurun Sayın Kuşoğlu.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, Sayın Bakan, konuşması sırasında benim konuşmama atıfta bulunarak -isim vermeden ama- benim eleştirilerimle ilgili bazı açıklamalarda bulundu, onları düzeltmek istiyorum müsaadenizle.

BAŞKAN – Sayın Kuşoğlu, düzeltme diye bir usulümüz yok. Sataşma diyorsanız, buyurun. İki dakika söz veriyorum. Sonra, Sayın Bakan sataşma nedeniyle anlaşılan söz isteyecek.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Açıklık getirmek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Kuşoğlu, açıklık getirme gibi bir usulümüz yok İç Tüzük’e bakarsanız.

Buyurun.

 

4.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in 656 ve 656’ya 1’inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Peki, teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlarım, ben konuşmam sırasında bu tamamlayıcı ödenek veya diğer konularla ilgili olarak şunu söyledim: Bir mevzuatımız var;  bu özellikle de iktidarınız tarafından yapılan bir mevzuat. 5018 sayılı Kanun çıktı, buna göre –bu, çağdaş bir kanun- buna uygun olarak buradan bütçelerin geçmesi lazım, denetimlerin yapılması lazım ama -bakın biraz sonra maddelere geçeceğiz- biz 5018 sayılı Kanun’la yaptığımız çerçeveyi, düzeni Bütçe Kanunu’yla ve Kesinhesap Kanunu’yla değiştiriyoruz. Yani burada yüce Meclisin yetkisinde olan ödenek verme işini tutuyoruz, Maliye Bakanlığına devrediyoruz ve bunun farkında bile değiliz tabii. Burada Meclis bunu yaparken, Anayasa’ya aykırı bir iş yaptığının farkında olamıyor haklı olarak. Herkes bu konuyu bilmiyor. Maliye Bakanlığı getiriyor bunu -5018’i yani- yüce Meclise verilen yetkiyi değiştiren hükümler var. Bakın bugün, 5’inci madde, 6’ncı madde ve Kesinhesap Kanunu’nun 3’üncü maddesine bakın, aynen bu şekildedir. Kendi yaptığımız kanunu değiştirmemiz doğru mudur? Anayasa’ya çok net bir şekilde aykırıdır. Bu üç kanuna bakın, bunu göreceksiniz. Ben sadece, Sayın Bakanım, tamamlayıcı ödenek için demedim; hepsi birlikte bu şekilde aykırıdır.

Mükellef sayısının azalmasına gelince, Anadolu’da da azalıyor. Sayın Feramuz Bey de söyledi, gerçekten azalıyor ve bakın, 2002’de 567 bin olan mükellef sayısı, kurumlar vergisi mükellef sayısı, 674 bin olmuş ama bu sadece sınırlı bazı illerde olan artış ve çok az. Gelir vergisi için de aynı şeyi söyleyebilirim. 1 milyon 768 bin olan mükellef sayısı 1 milyon 806 bin on iki sene sonra. Bunda bir artış var mı? Artışın dağılımı da o kadar adaletsiz ki, Anadolu’da artış yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Taşıt meselesine gelince, siz de onda hak verdiniz. Yani Fransa’da, İngiltere’de 10 bin taşıt; bizim sadece bu sene bütçeye koyduğumuz taşıt sayısı 9 bin küsur. Bir anormallik var, bunları eleştireceğiz tabii, sizler de, biz de eleştireceğiz. Bunların alınganlık konusu yapılmaması lazım diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ederim.

Sayın Bakan, şimdi, iki konuşmacıyla ilgili sataşma iddianız varsa söyleyin.

Teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Vergi sırrı diye saklıyor her şeyi. Vergi sırrı değil bu, ne olduğunu bilmiyorsun, oku da gel.

 

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656’ya 1’inci Ek) (Devam)

2.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657) (Devam)

 

A) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Millî Savunma Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Savunma Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

B) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

C) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI (Devam)

1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ç) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Spor Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Spor Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

D) YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU (Devam)

1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

E) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1) Maliye Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Maliye Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

F) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

G) KAMU İHALE KURUMU (Devam)

1) Kamu İhale Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu İhale Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ğ) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

H) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

I) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

 

BAŞKAN – Şimdi, şahsı adına, aleyhte söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili.

Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 yılı bütçesinin dokuzuncu turunda yer alan kurum bütçelerinin aleyhinde şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle, sizleri ve bizleri izleyen tüm vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Konuşmamda sadece bu grupta yer alan Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ile Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu bütçeleri üzerindeki görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum çünkü vakit dar olduğu için ancak bu iki kurum hakkında söz alabileceğiz.

Bu bütçede de maalesef, son on iki yılda olduğu gibi AKP hükûmetlerinden önceki cumhuriyet hükûmetleri dönemlerinde yapılmış ancak değişik sebeplerle şimdiye kadar satılamamış ve ne yazık ki kâr eden kamu kuruluşlarının satışı var ve bu satışlardan beklenen yaklaşık 12 milyar TL’lik özelleştirme geliri vardır.

Özelleştirme Yüksek Kurulunun kararlarını uygulamak ve işlemleri yürütmek üzere Başbakanlığa bağlı olarak 1994 yılında kurulan Özelleştirme İdaresi Başkanlığı birçok kuruluşun özelleştirilmesine yönelik iş ve işlemleri yürütmüş ve yürütmeye devam etmektedir. Kuruluşundan bugüne kadar yapılan özelleştirmelerden elde edilen toplam 62 milyar doların yani yaklaşık 150 milyar TL’yi bulan özelleştirme gelirlerinin yaklaşık 54 milyar doları yani yaklaşık 130 milyar TL’si son on iki yılda gerçekleştirilmiştir. Yani AKP hükûmetleri dönemi her yıl ortalama 11 milyar TL’lik özelleştirme geliri elde etmiştir. AKP’ye göre eski Türkiye’nin eski cumhuriyet hükûmetleri bunları yapmış, son on iki yılın son bir yılındaki yeni Türkiye’nin yeni AKP’si bu sattıklarını yok saymıştır.

Değerli milletvekilleri, buraya çıkınca eskiyi eleştirirken vicdanınızın da biraz sızlaması lazım.150 milyar TL’nin 130 milyar TL’si sizden önceki hükûmetler döneminde yapılanların satışından elde edilmiştir. İnsaf demek lazım. Onun için konuşurken hakikaten dikkat etmekte yarar var diyorum.

AKP hükûmetleri yaptıkları bu özelleştirmelerde bir yanda neredeyse hurda fiyatına gerçekleştirilen satışlarla yandaşlarını zengin ederken, diğer yandan yolsuzluk ve usulsüzlüklerle boşaltılan devlet hazinesine kaynak aktarmışlar, en önemlisi de kendilerinden önceki cumhuriyet hükûmetleri döneminde yapılan tesisleri satarak âdeta geçmişin izlerini silmeyi ve cumhuriyet hükûmetleriyle hesaplaşmayı hedeflemişlerdir.

Değerli milletvekilleri, 2015 yılı genel seçimleri öncesinde AKP kendilerinden önce yapılmış ne varsa tamamının kökünü kazımayı hedeflemiştir. Bundan sonraki bir yıllık dönemde de kalan ne varsa satmayı kafaya koymuş ve Sayın Maliye Bakanı da zaten bunların tamamını açıklamıştır. Kalan elektrik üretim santralleri, şeker fabrikaları, otoyollar, köprüler, bazı limanlar, borik asit ve sülfürik asit tesisleri, Halk Sigorta, Halk Emeklilik, Erzurum Kış Olimpiyatları da buna dâhildir. Ayrıca yüzlerce taşınmaz satışlar listesinde yer almaktadır.

ADNAN YILMAZ (Erzurum) – Erzurum Kış Olimpiyatları’nı belediyeye verdik.

ALİM IŞIK (Devamla) – Bakana söylerseniz iyi olur onu.

Değerli milletvekilleri, dün gerçekleştirilen özelleştirmede maalesef Kütahya’da kalan son kamu kuruluşu -Eti Borik Asit Tesisleri hariç- Tunçbilek Termik Santrali, Bursa’daki Orhaneli Termik Santrali toplamda 521 milyon dolara gitmiştir. Değerli milletvekilleri, bu iki santralin kurulu gücü 575 megavat. Ayrıca kömür sahaları, taşınmazlar bunun içinde. İnsaf demek lazım. Gerçekten dün Sayın Başbakan açıklama yaptı, “Tasarruf tedbirleri aldık.” dedi. Kütahya’da tüm tesisleri sattık, şimdi Kütahya’nın çini tabağına yani plaketlere ambargo geliyor. Allah aşkına, Diyanet İşleri Başkanına aldığınız 1 milyon TL’lik araç, kaçak saraydaki diğer konular ne, unutuldu mu?

Son olarak da Kredi ve Yurtlar Kurumu bütçesiyle ilgili öncelikle Sayın Bakana bir teşekkür etmek istiyorum. Kendisinden önceki bakan döneminde toplam 450 civarında milletvekilinin, bir yılda 5 bine yakın torpilli öğrenci yerleştirilmesiyle ilgili uygulamayı kaldırdı, yüzde 5’lik genel müdür kontenjanını kaldırarak bu sıkıntıya bir çözüm buldunuz ama bu yetmedi.

SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) – Hepsini kendileri kullanıyor şimdi.

ALİM IŞIK (Devamla) – Ancak şu anda yine insanlar aramak zorunda kalıyor, müracaat edenlerin sadece üçte 1’i bile etmeyen 120 bin civarındaki, son rakamlarla 147 bin civarındaki yerleşen öğrenci sayısı yetmiyor değerli milletvekilleri.

Şunu söylememiz lazım: Eğer siz hemen yurt yapamıyorsanız, yurt kiralama ya da öğrenci evlerinde ve özel yurtlarda kalan öğrencilere bir “barınma desteği” adı altında bunu çözebilirsiniz. Şu anda özel sektörde özel yurt işletmecileri perişan durumda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİM IŞIK (Devamla) – Bunun için böyle bir düzenlemeye mutlaka ihtiyaç duyuyoruz. Ayrıca, öğrencilere verilen “Evlerden gelmeniz hâlinde istediğiniz otellerde barındıracağız.” sözü maalesef siyasi polemikten başka bir şeye yaramamıştır. Bunu da hatırlatmak istiyorum.

Teşekkür ediyor, bütçenin hayırlı olmasını diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, dokuzuncu turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Yılmaz’a soruyorum, birinci sorum: Muharip gazilerin talepleri konusunda Bakanlığınızın bir çalışması var mı? İşe yerleştirme ve diğer iyileştirmelerle ilgili olarak?

İkincisi: Sözleşmeli subay ve astsubaylara verilen sözler ne durumdadır? Bunların devlet memurluğu kadrolarına atanmasıyla ilgili bir çalışmanız var mıdır?

Üçüncüsü: Türk Hava Kuvvetlerine yerli yapım HÜRKUŞ uçak durur iken Güney Kore malı 15 adet daha KT-1T tipi uçak alınması yönündeki karar ne aşamadadır, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Son sorum: İki hafta önce Şanlıurfa’da PKK ve PYD tarafından şehit edilen 3 askerimizden birisi olan Kütahyalı Ramazan Yel’in şehitlik belgesi ne zaman gelecektir? Bu iddialar henüz daha cevaplanmamıştır.

Sayın Maliye Bakanına da bir sorum var: Daha önce defalarca söz verildiği gibi üniversitelerde görev yapan genel sekreter yardımcılarının ve hukuk müşavirlerinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİM IŞIK (Kütahya) - …özlük haklarının düzenlenmesiyle  ilgili  kararınız nedir?

BAŞKAN – Sayın Demiröz…

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Birinci sorum Millî Savunma Bakanına: Şehit er ve erbaşların ölümüyle ilgili  ilanlar gazetelerin en alt köşelerinde yer almaktadır. Sayın Bakan bu konuda daha hassas olunamaz mı?

İkinci sorum Sayın Maliye Bakanına: Kendisiyle görüşmüştüm ancak kayıtlara geçmesi anlamında, tarım alanlarının satışıyla ilgili yayınlanacak tebliğ için bir tarih verin, Plan ve Bütçede verdiğiniz tarihi aştık. Bunu belirtmek istiyorum.

Spor Bakanımıza da şunu sormak istiyorum: Her yerde devlet bir stadyum yapıyor, Bursa’da ise Büyükşehir Belediyesi yapıyor. Acaba 2015 yılı bütçesinden bir ödenek verecek misiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Spor Bakanı olan kişiye soruyorum. Şimdi, bir genelge yayınlamışsın, “Dopingde sıfır tolerans ama dopingleri gizleyin.” diyorsun. Genelgenin tarih, numarası var bende, 22/10/2014. Böyle bir şey olur mu? Diyorsun ki genelgede: “Dopingleri gizleyin.”

İkincisi: Efendim, sizin zamanınızda Türkiye spor alanında küme düştü. Bunun sebebi ise millî kaynakları Türk sporunun geliştirilmesine tahsis edeceğinize ceplerinize tahsis ediyorsunuz ve spordaki yatırımları Konya ile Samsun’a yapıyorsunuz. Sen Samsunlusun, Genel Müdür Konyalı, hep oraya gidiyor. Bir başka memleket yok mu?

Maliye Bakanına soruyorum: Maliye Bakanı, Citibank’ın 5 milyar dolarını uzlaştırma komisyonunda niye kaldırdın? Mehmet Cengiz’in Türkerler’in, birçok kurumların vergi incelemeleriyle bulunan milyarlık vergilerini niye uzlaşmada kaldırıyorsun?  Bu memlekette mahkemeler niye var?

BAŞKAN – Sayın  Kaplan…

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Birinci sorum Sayın  Maliye Bakanına: Sayın  Bakan, çalışan emeklilerden yüzde 15 sosyal güvenlik destek primi kesilmekte. Normalde çalışan kişiler emekli olmadan sosyal güvenlik destek primini ödüyorlar ve hak ediyorlar. İkinci kez çalışmaya başladıklarında hak edilmiş olan bu yapıyı hangi gerekçeyle, hangi maddeyle kestiğinizi bir türlü anlamış değilim. Soru da sordum, soru önergeme henüz yanıt gelmedi.

İkinci sorum Sayın  Millî Savunma Bakanına: Son dönemde, özellikle, güneydoğuda, sınır boylarında ve doğu bölgesinde olan askerlerde trafik kazaları, araba devrilmeleri, intihar tartışmaları, şaibeli vurulmalar neticesinde askerlerimiz şehit olmakta. Sizce bununla ilgili bir kaygı var mı? Gerçekten, batıda hiç olmazken doğuda bu kadar intihar teşebbüsünün olması, Silahlı Kuvvetlerin kendi içinden gelen bir olumsuz yapı işliyor mu diye… Yanıtlarsanız sevinirim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın  Erdoğan…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın  Maliye Bakanı, iktidarınız döneminde Kamu İhale Kanunu’nda 174 değişiklik yapılıp 64 konu ihale kapsamı dışına çıkartıldı.

2014 yılında yapılan ihalelerin ne kadarı Kamu İhale Kanunu kapsamında, ne kadarı Kamu İhale Kanunu kapsamı dışındadır? Kamu İhale Kanunu kapsamında yapılan ve yapılmayan ihalelerin rakamsal büyüklüğü nedir?

Sayın Gençlik ve Spor Bakanı: Bugün itibarıyla 196 üniversitemiz oldu. Öğrencilerimizin yurt talebi çığ gibi artıyor. Yeteri kadar yurt yapmayarak gençlerimizi önce şimdi “paralel” dediğiniz o zaman ki ortaklarınıza mecbur bıraktınız. Şimdi de gençlerimizi TÜRGEV’in yurtlarına yönlendiriyorsunuz. Gençlerimizin yurt problemini çözecek ciddi bir projeniz var mı? İnşaatı devam eden kaç öğrenci yurdunuz var? Bunların kapasitesi nedir? Bugün itibarıyla yurtlarda kalan öğrenci sayısı nedir? 2013 yılı Aralık ayı itibarıyla yurtlarda kalan öğrenci sayısı neydi? 2013 yılında yurtlara müracaat edenlerin yüzde kaçı yurtlara yerleştirildi? 2014 yılının yüzde kaç…

BAŞKAN – Sayın Keskin…

ADNAN KESKİN (Denizli) – Sorum Millî Savunma Bakanına: Genelkurmay Başkanı ordudaki paralel yapı iddialarıyla ilgili soruya “MİT ve Emniyetten bilgi istedik, gelmedi. İmzasız bir ihbarla işlem başlatamayız.” diye yanıt vermiştir. Aradan uzun zaman geçti; MİT’ten, Emniyetten istenilen bilgiler geldi mi? Geldiyse, ne gibi işlem yapıldı? Yanıt gelmemişse, yanıt vermeyen görevlilerle ilgili bir işlem yapıldı mı?

Uzun menzilli füze savunma sisteminin yapımıyla ilgili karar verilmiş midir? Verildiyse hangi ülke tercih edildi? Savunma Sanayii Müsteşarlığı kendi personeliyle yapması gereken asli ve sürekli işleri bir ticari şirkete yaptırmaktadır. Savunma Sanayii Müsteşarlığının bütçesinden daha fazla para ödenmesine neden olan bu uygulama önümüzdeki günlerde de devam edecek midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kuşoğlu…

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sorularım Sayın Maliye Bakanına: Dün, Sayın Başbakanın yaptığı açıklamada, kamu gelirlerini artırmak için ilave vergilerden bahsedildi. Bugün, Maliye Bakanlığı olarak sermaye piyasasına konacak vergiyi yalanladınız, “Doğru değil.” dediniz ama lüks tüketimle ilgili bir vergileme ortaya çıkacağı anlaşılıyor. Hangi alanlarda, ne kadarlık bir vergi öngörüyorsunuz? Detay verebilirseniz memnun olurum.

Bir de yine Sayın Başbakanın dünkü açıklamalarında “Plaket              -tasarrufla ilgili olarak- kullanılmayacak. Bu plaket işi sembolik de değildir.” dedi. Gerçekten buradan bir tasarruf bekliyor musunuz ve ne kadar bir tasarruf söz konusu olacak?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Akçay…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sorum Sayın Maliye Bakanına: Bilindiği üzere, 2012 Haziranında bir Başbakanlık genelgesiyle devlete ait gayrimenkullerin, taşınmazların satışı, kirası, devri ve irtifak hakkı tesisi gibi işlemler Başbakanın iznine tabi kılınmıştır. Bu genelge neticesinde acaba Maliye Bakanlığından kaç talep Başbakanlıkta beklemektedir? Kaç talebe izin verilmiştir? Bu genelgenin gerekçesi nedir? Eski Başbakan, şimdiki Sayın Cumhurbaşkanı acaba bu genelgenin sevk ve idaresiyle hâlâ ilgileniyor mu? Bize sanki ilgileniyor gibi geliyor. “İdareyi bırakmayacağım, Bakanlar Kuruluna da Başkanlık yapacağım.” dediğine göre ve bu tür akçeli işlemlere de önem verdiğine göre bu genelgenin idaresini hâlâ şimdiki Başbakan mı yapıyor, Cumhurbaşkanı mı yapıyor?

BAŞKAN – Sayın Karaahmetoğlu…

SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) – Sorum Gençlik ve Spor Bakanına.

Haziran 2011 seçimlerinde Giresun’da  vaadiniz “Çotanak Arena” isimli stat. Sizden önce, dönemin bakanına 2011, 2012, 2013 yıllarında sordum, nihayet 2013’te umut verici bir şeyler söylemişti, tutanak elimde. “Bakanlığımız ile TOKİ arasında görüşmeler başladı, Giresun’a hayırlı olsun.” dedi ama ortada bir şey yok. Şimdi size soruyorum: 2015 yılı yatırım programında Giresun’da “Çotanak Arena” isimli stadın yapımı söz konusu mudur?

Ayrıca, Giresun’un ilçeleri Piraziz’de 500, Bulancak’ta 550, Espiye’de 600, Görele ilçesinde 700 üniversite öğrencisi var. Kredi Yurtlar Kurumunun yurdu yok, kiralanan yurt da yok. Özellikle Görele ilçesinde önümüzdeki yıl eğitim öğretime güzel sanatlar fakültesinin 500 öğrencisi de ilave edildiğinde 1.200 sayısını bulacak ki çok ciddi bir sorun var. Bu konuda çalışmalarınız var mı?

BAŞKAN – Son soru.

Sayın Kaptan…

OSMAN KAPTAN (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Birinci sorum Gençlik ve Spor Bakanına: Sayın Bakan, gündüz ki konuşmamda sormuştum ama cevap verilmedi. Samsun’da şehrin merkezindeki stadyumu alıp şehir dışına, Tekkeköy’e, Çarşamba yoluna yapıyorsunuz 33 bin kişilik. Antalya’da ise tam tersi, şehrin merkezine ve bütün trafiği felç edecek bir şekilde -yine, inşaatı devam eden- 33 bin kişilik stadyum yapıyorsunuz. Buradaki gerekçe nedir? Antalya'da rantın yüksek olmasından mı Antalya'da şehrin merkezine yapıyorsunuz?

İkinci sorum Millî Savunma Bakanına: Sayın Bakan, bu paralel yapının Silivri’de pek çok askeri mağdur ettiği ortada. Bu askerlerin mağduriyetini önlemek açısından ne yapıyorsunuz? Yani, bunlar görevlerine tekrar döndü mü, dönecek mi?

BAŞKAN – Sayın bakanlar, buyurun.

Dakikaları siz belirleyin.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Çok hızlı bir şekilde bende hazır cevabı olan hususlara değineceğim, bir konu kalırsa da daha sonra cevaplandırırız.

Şimdi, tarım arazilerinin satışına ilişkin bir soru geldi. Orada kıymet tespitlerinin nasıl yapılacağına ilişkin esas ve usulleri iki hafta önce benim onayıma getirdiler, onayladım. Şimdi, arkadaşlara sordum, tabii uzun bir süredir 2/B bizi hakikaten çok meşgul eden bir konu. Çünkü, 2/B dediğiniz zaman 500-600 bin dosyadan bahsediyoruz. Ortalama, Maliyenin aslında işlemleri yıllık 10-12 bin civarında. Şimdi, dolayısıyla, bu iş yükünün hafiflemesiyle birlikte, bir de bu değerlemelerin yapılmasıyla birlikte ben inanıyorum ki yılın ilk çeyreğinden yani sonundan itibaren muhtemelen Maliye hazır olur bunların devrine, satış işlemlerinin tamamlanmasına. Tekrar sordum, bu esas ve usuller çıktıktan sonra ilave bir tebliğe gerek yokmuş. Kıymet takdiri yapılır yapılmaz tarım arazilerinin satışlarına başlanacak ve böylece de önemli bir sorunu çözmüş olacağız.

Şimdi, üniversitelerdeki genel sekreter ve hukuk müşavirlerinin özlük haklarına ilişkin benim bildiğim kadarıyla şu an itibarıyla bir çalışmamız yok.

Özel şirketlere ilişkin birtakım soruları -tekrar söylüyorum- vergi mahremiyeti nedeniyle cevaplandıramayacağım.

“Emekli olduktan sonra kendi adına iş kuranlardan yapılan yüzde 15’lik sosyal güvenlik destek primi kesintisinin mantığı nedir?” diye soruldu. Şimdi, şöyle bir şey, tabii ki kendi adına bağımsız çalışanlar, iş yeri açanlar bu Sosyal Güvenlik Kanunu kapsamında biliyorsunuz, sosyal güvenlik prim kesintilerine tabidir. Şimdi, biz emeklilerden kesmezsek bir anlamda bir haksız rekabet hususu var, bu bir, yani bir haksız rekabet.

İkincisi, siz de biliyorsunuz ki, ülkemizde ortalama emeklilik yaşı yaklaşık 44 yani hakikaten dünyada en genç emeklilik bizde, hâlâ öyle ama stok da öyle ve bundan dolayıdır yıllık Sosyal Güvenlik Kurumuna Maliye Bakanlığından değişik adlar altında, açık finansmanı ve diğer destekler anlamında, mesela 2015 yılında yaklaşık 81 milyar lira aktaracağız yani Türkiye'deki bütün yatırımlara ayırdığımız para yaklaşık 48-50 milyar lira    –ben merkezî bütçeden bahsediyorum- ama merkezî bütçeden Sosyal Güvenlik Kurumuna bizim değişik adlar altında yapacağımız aktarımlar bunun neredeyse 2 katı. Takdir edersiniz ki bu düzenlemenin o anlamda da bir mantığı vardır. Dolayısıyla bu aşamada bununla ilgili herhangi bir düzenleme yapmayı düşünmüyoruz.

Şimdi, lüks tüketimin vergilendirilmesine ilişkin tabii ki takdir edersiniz, şu anda bir program açıkladık, amacımız israfı engellemek. Uluslararası yükümlülüklerimiz var, o yükümlülüklere uyacağız yani Dünya Ticaret Örgütüne karşı, Avrupa Birliğine karşı ama bu çerçevede yapabileceklerimizi de yapacağız. Bu aşamada benim detaylara girmem doğru olmaz çünkü vergi koymak yüce Meclisin takdirinde olan bir konudur ama biz bu çalışmaları tamamladıktan sonra tabii ki yüce Meclise getireceğiz.

Hızlı bir şekilde, KİK kanunuyla ilgili bir rakam, 2014 rakamları soruldu bana. Ben 2013 rakamlarını az önce verdim, 2014 rakamları eğer Kasım ayı itibarıyla varsa onu da memnuniyetle paylaşırım ama şu anda önümde yok.

Millî Emlakle ilgili genelge veya hazine mülklerinin değerlendirilmesine ilişkin genelge, Sayın Başbakanımızın takdirinde olan bir husustur.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya böyle bir takdir olabilir mi?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Şu an itibarıyla kamudan kamuya gibi birtakım verilen istisnalar ve izinler haricinde bütün işlemleri Başbakanlığa göndermeye devam ediyoruz.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Cumhurbaşkanlığındaki o gölge kabine bu işe karar verecek mi Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Değerli arkadaşlar, bildiğim kadarıyla, en azından bana gelen soruların çoğuna cevap vermeye çalıştım.

Teşekkür ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Zaten cevap vermiyorsunuz ki sorulara. Mahremiyete sığınıyorsunuz. Böyle bir mahremiyet alanı yok. Siz hırsızları koruyorsunuz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan, devam edin.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Öncelikle Giresun Milletvekilimizin sorduğu soruya cevap vermek istiyorum. 2013 yılında Giresun stadıyla ilgili olan protokol TOKİ’yle imzalanmıştır ve şu anda da proje çalışmaları devam etmekte. Proje çalışmaları nihayete erince de ona göre hareket edilecek.

SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) – Yurtlar?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Bursa Büyükşehir Belediyesinin şu anda kendi imkânlarıyla imal ettiği statla alakalı olarak bizim bir desteğimiz oldu Bursa Büyükşehir Belediyesine. Biraz evvel de Bursa’dan gelen Bursaspor heyetiyle beraberdik. Açılışının da haziran ayı civarında olacağı noktasında bir çalışma var. Bazı destekler konusunda talepleri oldu. Biz de kendi bütçemize bakarak oradaki desteğimizi verebilmek noktasında elimizden geleni yapacağız. Onu burada söylemek istiyorum.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – İzmir’e verecek misiniz Sayın Bakan?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – İzmir’e de vereceğiz, İzmir’e de. İnşallah İzmir kararını verince biz de İzmir’e destek vereceğiz.

ALİM IŞIK (Kütahya) – İzmir kararını çoktan verdi.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Kredi ve Yurtlar Kurumunun şu andaki inşaatlarıyla alakalı Mehmet Erdoğan Bey’in sorduğu soruya burada hızlı cevap verip detaylarını yazılı göndermek için müsaade isteyeceğim sizden. Çünkü şu anda 2015 yılında 80; 2016 yılında 33; 2017 yılında 10 yurt olmak üzere toplam 163 yurt TOKİ ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılıyor. Biz talep ediyoruz, inşaatını TOKİ ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yapıyor. Ayrıca kiralama usulüyle olan alımlarımız, kiralamalarımız da devam ediyor.

Sayın Kamer Genç’in sorusuna gelince: Ben tabii “Sayın Kamer Genç” diyorum “sen” demiyorum. Doping genelgesi…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Vallahi ben sana “sen” diyorum. Sen nasıl dersen de!

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Sayın Genç, sizin neyi uygun görüp görmediğiniz bu açıdan beni ilgilendirmiyor. Ben üslubuma size “sen” demeyi yakıştırmıyorum, ondan dolayı size “siz” diyorum. Söylediğiniz genelgedeki detay şudur: Biliyorsunuz, doping numunesinde 2 numune vardır. Bir asıl numune vardır, bir yedek numune vardır. Asıl numunede bir düzensizlik tespit edilmesi durumunda ikinci numunenin açılmasıyla ilgili bir başvuru yapılır. Ancak ikinci numune kesinleşmeden itiraz olmasından dolayı kesinlik kazanmamış olan bir durumla karşı karşıya oluyoruz. Bundan dolayı da ikinci numunenin açılıp da kesin karar yani sonuç ortaya çıkmadan herhangi bir şekilde kamuoyuyla bir paylaşım yapılmamasını dile getiren bir konudur.

Diğer sorulara da, Millî Savunma Bakanımıza vakit vermek açısından, yazılı olarak cevap vereceğimi belirtmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Evet, teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Önce Sayın Kaptan’ın sorusuna cevap veriyorum: “İşte, davalarla mağdur edilenlerin mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik bir çalışma var mı?” Bu davaların sanıkları hakkında karar Yargıtay tarafından onaylanarak kesinleşmiş, akabinde Anayasa Mahkemesince hak ihlali kararı verilmiştir. İstanbul Ağır Ceza Mahkemesince bu karar üzerine yargılamanın yenilenmesine karar verilmiştir. Yeniden yargılama devam etmektedir. Yargı safhası sonuçlanmamıştır.

Yine, bildiğiniz gibi, Anayasa Mahkemesi tarafından 18 Haziran –bu konuyla ilgili- 2014 tarihinde 236 personel hakkında hak ihlali nedeniyle yeniden yargılama kararı verilmiştir. Söz konusu personelden Kara Kuvvetleri Komutanlığından 37, Deniz Kuvvetleri Komutanlığından 1 subay, Hava Kuvvetleri Komutanlığından 4 subay, Jandarma Genel Komutanlığından 13 subay ve Sahil Güvenlik Komutanlığından 1 subay olmak üzere toplam 56 subay hâlihazırda muvazzaf statüsündedir. Hakkında yeniden yargılama kararı verilen muvazzaf astsubay bulunmamaktadır.

Çeşitli kovuşturmalar kapsamında hakkında tahliye kararı verilen muvazzaf personelin görev yerleri, kadro ve görev ihtiyaçlarına uygun olarak belirlenmiş ve yürürlükteki mevzuata uygun olarak atamaları yapılmıştır.

Yine, Sayın Işık, bu KT-1T’lerin alınmasıyla ilgili soru sordu. Hava Kuvvetleri Komutanlığının yeni nesil temel eğitim uçağı ihtiyacını yurt içinden özgün bir uçakla karşılamak maksadıyla, 26 Eylül 2013 tarihinde, Savunma Sanayii İcra Komitesi karar almıştır. Savunma Sanayii İcra Komitesi karar kapsamında, TUSAŞ’la imzalanan sözleşmeye göre, ilk HÜRKUŞ’un 2018 yılında envantere alınması öngörülmektedir.

Türk Hava Kuvvetlerine pilot yetiştirilmesinde ve 2015 yılında açılması planlanan çok uluslu uçuş okulunda KT-1T ve HÜRKUŞ eğitim uçaklarının kullanılması planlanmıştır. Ancak, HÜRKUŞ uçağının geliştirilmesi tamamlanıncaya kadar KT-1T uçaklarına ihtiyaç olduğu değerlendirilmektedir. Bu değerlendirmeler neticesinde 2012 yılında 40 adet… Daha önce Hava Kuvvetleri Komutanlığımıza -Ağustos 2007 tarihinde- 40 adet kesin, 15 adet de opsiyon alımı için Kore’yle anlaşma yapılmış ve 2012 yılında 40 tanesi teslim edilmiştir. Hava Kuvvetleri Komutanlığınca oluşan ihtiyaca göre… Yani ya 2018’e kadar bekle…Test edilmemiş, henüz daha uygulamaya geçmemiş.

ALİM IŞIK (Kütahya) – 20 tanesinin, alınan 40’ın 20’sinin etkin çalışmadığı da… Ambarda bekletildiği için…

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Ben, Hava Kuvvetleri Komutanlığımızın bütün personeline güvenirim, onlardan gelen taleplere de güvenirim. Dolayısıyla “İhtiyacımız vardır.” dediler. Biz de o 2007 yılındaki 40 adet kesin, 15 adet opsiyon alımın opsiyon şartını kullanarak yerine getirdik.

Yine “Şehit yakınları ve gazilerin haklarıyla ilgili bir çalışma Bakanlığınızda var mı?” diye… Biliyorsunuz, şehit ve gazilerin hakları ile onlara yönelik yardım, hizmet ve muafiyetlere ilişkin ulusal politika ve stratejilerin belirlenmesine yönelik çalışmaları koordine etmek, belirlenen politika ve stratejileri uygulamak, uygulanmasını izlemek ve değerlendirmek görevi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına verilmiştir.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Ama siz de ilişkilisiniz Sayın Bakan.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Yine “Savunma Sanayii Müsteşarlığında kendi personeli varken dışarıdan danışmanlık hizmeti alınıyor. Niçin alınıyor?” diye… Savunma Sanayii Müsteşarlığı ile STM firması arasında mühendislik ve danışmanlık hizmetleri sözleşmesi imzalanmıştır. Mühendislik ve danışmanlık hizmetleri sözleşmesi çerçevesinde hizmet alınan mühendislik ve uzmanlık alanları özel nitelikli olduğundan, söz konusu personeli kamu personeline sağlanan özlük haklarıyla istihdam etmek mümkün değildir. Ayrıca, STM’nin yüzde 30 gibi bir oranı da kamuya aittir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

ADNAN KESKİN (Denizli) – Genelkurmay Başkanı asıl…

Asıl soru var orada Sayın Başkan, bir dakika verin.

BAŞKAN – Süreyi uzattım zaten.

ADNAN KESKİN (Denizli) – Bir dakika verin Sayın Başkan, asıl soru…

BAŞKAN – Uzattım süreyi efendim.

Sayın Gök, bir söz talebiniz var, buyurun.

LEVENT GÖK (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

ADNAN KESKİN (Denizli) – Sayın Başkan, herkesin merak ettiği bir soru sordum, cevap vermedi Sayın Bakan. Komisyonda da o soruya cevap vermedi.

BAŞKAN – Sayın Keskin, Sayın Gök konuşuyor.

Buyurun Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Ben Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Kılıç’a bir konuyu iletmek istiyorum, soru gibi de algılayabilir, kendi değerlendirmesine bırakacağım. Bunu da bir Ankara Milletvekili sıfatımla iletiyorum. Kurtuluş Savaşı’ndan önce İstanbul’da kurulup pek çok oyuncusunu ve kurucusunu Kurtuluş Savaşı’nda kaybeden Altınörs İdmanyurdu, daha sonra, 1923’ten sonra, cumhuriyetle birlikte Atatürk’ün talimatlarıyla Ankaragücü olarak Ankara’da kurulmuş çok güzide bir spor kulübümüzdür. Bu spor kulübümüz, marka değeri yüksek bir spor kulübü olarak bugüne değin faaliyetlerini sürdürmüş ise de özellikle Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek ve oğulları tarafından kulüp yönetimi ele geçirildikten sonra süratle borçlandırılmış ve şu anda batma noktasına gelmiştir. Böylesine güzide bir kulübümüzün ve İstiklal Savaşı’mızla özdeş bir kulübümüzün kurtulması ve sorunlarının çözülmesi gerekmektedir. Elbette, Sayın Bakan bütün kulüplere eşit mesafededir ama az önce de Bursaspora, diğer kulüplere olan katkısını ifade etti. Ben de bundan cesaret alarak Ankaragücünün kurtulması yönünde Gençlik ve Spor Bakanlığının bir çalışması olacak mıdır, sorunlarını gidermekte Ankaragücüne sahip çıkılacak mıdır diye sormak istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, cevap verecek misiniz?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Müsaade ederseniz ben kendisine özel cevap vereyim.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

Şimdi sırasıyla dokuzuncu turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

Millî Savunma Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

09) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI

1) Millî Savunma Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                     Genel Kamu Hizmetleri                                                                                                  230.683.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      02                                     Savunma Hizmetleri                                                                                                  22.520.205.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      06                                     İskân ve Toplum Refahı Hizmetleri                                                                                   9.300.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      10                                     Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri                                                                  4.067.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                          22.764.255.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Millî Savunma Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Millî Savunma Bakanlığı 2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Millî Savunma Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A)    CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                               27.847.364.236,39

Bütçe Gideri                                                                                                                                                    19.872.501.304,04

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                           7.870.385.654,60

Ertesi Yıla Devredilen Ödenek                                                                                                                          7.940.810.280,11

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Millî Savunma Bakanlığı 2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.28) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI

1) Savunma Sanayii Müsteşarlığı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      02                                     Savunma Hizmetleri                                                                                                         49.643.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                                 49.643.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                     Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                             106.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                     Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                                                             5.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      05                                     Diğer Gelirler                                                                                                                   49.532.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                            49.643.000

Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                      49.358.500,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                           46.054.776,99

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                  3.303.723,01

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                                  41.016.000,00

Tahsilat                                                                                                                                                                      43.498.103,60

Ret ve İadeler                                                                                                                                                                         194,38

Net Tahsilat                                                                                                                                                                43.497.909,22

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Gençlik ve Spor Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

29) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI

1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                     Genel Kamu Hizmetleri                                                                                               7.077.912.100

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                               1.500.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      08                                     Dinlenme, Kültür ve Din Hizmetleri                                                                              123.367.900

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                            7.202.780.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gençlik ve Spor Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Gençlik ve Spor Bakanlığı 2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                 5.596.362.951,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                      5.590.340.050,18

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                  6.022.900,82

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gençlik ve Spor Bakanlığı 2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Spor Genel Müdürlüğü 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.14) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1) Spor Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                     Genel Kamu Hizmetleri                                                                                                    32.295.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      02                                     Savunma Hizmetleri                                                                                                                46.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                                  580.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      07                                     Sağlık Hizmetleri                                                                                                               2.253.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      08                                     Dinlenme, Kültür ve Din Hizmetleri                                                                              985.160.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        TOPLAM                                          1.020.334.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                     Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                          2.190.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                     Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                                                  970.334.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      05                                     Diğer Gelirler                                                                                                                   47.810.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                       1.020.334.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Spor Genel Müdürlüğü 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Spor Genel Müdürlüğü 2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Spor Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                 1.587.635.750,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                      1.563.009.017,92

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                24.626.732,08

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                                864.877.000,00

Tahsilat                                                                                                                                                                 1.572.212.746,92

Ret ve İadeler                                                                                                                                                                    10.406,43

Net Tahsilat                                                                                                                                                           1.572.202.340,49

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Spor Genel Müdürlüğü 2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.13) YÜKSEK ÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1) Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                     Genel Kamu Hizmetleri                                                                                                    61.520.800

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      02                                     Savunma Hizmetleri                                                                                                              589.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                             61.976.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      09                                     Eğitim Hizmetleri                                                                                                        6.928.589.200

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                            7.052.675.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                     Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                      377.101.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                     Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                                               6.077.675.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      05                                     Diğer Gelirler                                                                                                                 178.600.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      08                                     Alacaklardan Tahsilat                                                                                                     419.299.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                       7.052.675.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2)Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                 5.746.566.495,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                      5.464.192.502,56

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                              282.373.992,44

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                             5.328.558.000,00

Tahsilat                                                                                                                                                                 5.862.184.135,94

Ret ve İadeler                                                                                                                                                             18.384.889,13

Net Tahsilat                                                                                                                                                           5.843.799.246,81

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Maliye Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

12) MALİYE BAKANLIĞI

1) Maliye Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                     Genel Kamu Hizmetleri                                                                                             78.917.339.500

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                           112.355.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      06                                     İskân ve Toplum Refahı Hizmetleri                                                                            1.774.951.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      09                                     Eğitim Hizmetleri                                                                                                               2.550.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      10                                     Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri                                                         46.446.818.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                        127.254.013.500

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Maliye Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Maliye Bakanlığı 2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Maliye Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                               98.036.277.777,69

Bütçe Gideri                                                                                                                                                    96.916.062.442,37

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                           1.120.215.335,32

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Maliye Bakanlığı 2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Gelir İdaresi Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

12.76) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                     Genel Kamu Hizmetleri                                                                                               2.443.472.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                               1.420.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                            2.444.892.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir İdaresi Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Gelir İdaresi Başkanlığı 2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                 2.180.508.015,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                      2.095.645.960,11

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                84.862.054,89

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir İdaresi Başkanlığı 2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Kamu İhale Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

42.06) KAMU İHALE KURUMU

1) Kamu İhale Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                     Genel Kamu Hizmetleri                                                                                                    18.170.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                     Ekonomik İşler ve Hizmetler                                                                                         111.830.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                               130.000.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                     Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                        72.302.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      05                                     Diğer Gelirler                                                                                                                   47.698.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      06                                     Sermaye Gelirleri                                                                                                             10.000.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                          130.000.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kamu İhale Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Kamu İhale Kurumu 2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Kamu İhale Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                    118.500.000,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                         111.263.378,70

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                  7.236.621,30

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                                105.000.000,00

Net Tahsilat                                                                                                                                                              114.347.947,90

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kamu İhale Kurumu 2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.35) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                     Genel Kamu Hizmetleri                                                                                                    11.655.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                                  613.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                     Ekonomik İşler ve Hizmetler                                                                                           12.319.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                                 24.587.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                     Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                             370.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      05                                     Diğer Gelirler                                                                                                                   24.216.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      06                                     Sermaye Gelirleri                                                                                                                      1.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                            24.587.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                      29.261.300,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                           22.103.877,45

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                  7.157.422,55

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                                  23.613.000,00

Tahsilat                                                                                                                                                                      32.865.971,12

Ret ve İadeler                                                                                                                                                                      6.707,69

Net Tahsilat                                                                                                                                                                32.859.263,43

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

42.10) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                                  453.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                     Ekonomik İşler ve Hizmetler                                                                                           33.107.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                                 33.560.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                     Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                        13.200.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                     Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                                                    20.360.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        TOPLAM                                               33.560.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                      31.921.000,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                           13.624.016,12

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                18.296.983,88

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                                  31.921.000,00

Tahsilat                                                                                                                                                                        8.317.779,18

Ret ve İadeler                                                                                                                                                                      2.509,97

Net Tahsilat                                                                                                                                                                  8.315.269,21

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Böylece, dokuzuncu turda yer alan kuruluşların bütçeleri ve kesin hesapları kabul edilmiştir.

Hayırlı olmalarını temenni ederim.

Sayın milletvekilleri, dokuzuncu turdaki görüşmelerin tamamlanmasıyla birlikte, 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarılarının 1’inci maddeleri kapsamına giren bakanlık ve ilgili kuruluşların bütçeleri ve kesin hesapları ile gelir ve finansman ile ilgili 2’nci maddenin görüşmeleri tamamlanmış bulunmaktadır.

Şimdi, program uyarınca, sırasıyla 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın maddelerini görüşüp oylama yapacağız.

2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın gider bütçesiyle ilgili 1’inci maddesini tekrar okuttuktan sonra oylarınıza sunacağım.

2015 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI

BİRİNCİ BÖLÜM

Gider, Gelir, Finansman ve Denge

Gider

MADDE 1 - (1) Bu Kanuna bağlı (A) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli;

a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerine 464.163.399.000 Türk Lirası,

b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelere 53.069.588.000 Türk Lirası,

c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlara 3.212.692.000 Türk Lirası,

ödenek verilmiştir.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi daha evvel kabul edilmiş bulunan cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Gelir bütçesine ilişkin

2’nci maddeyi tekrar okutuyorum:

 

Gelir ve finansman

MADDE 2- (1) Gelirler: Bu Kanuna bağlı (B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;

a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri 442.586.345.000 Türk Lirası,

b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri 7.789.211.000 Türk Lirası öz gelir, 45.894.085.000 Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 53.683.296.000 Türk Lirası,

c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri 3.192.332.000 Türk Lirası öz gelir, 20.360.000 Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 3.212.692.000 Türk Lirası,

olarak tahmin edilmiştir.

(2) Finansman: Bu Kanuna bağlı (F) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net finansmanı 55.964.000 Türk Lirası olarak tahmin edilmiştir.

BAŞKAN –  Şimdi, 2’nci maddeye bağlı cetvelin bölümlerini okutup ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

 

B – CETVELİ

 

KODLAR              AÇIKLAMA                                                                                 2015 YILI BÜTÇE GELİRİ

01                   Vergi Gelirleri                                                                                                                        427.048.060.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

03                   Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                               9.545.927.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

04                   Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                                                          1.933.484.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

05                   Diğer Gelirler                                                                                                                           31.571.202.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

06                   Sermaye Gelirleri                                                                                                                    10.440.818.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

08                   Alacaklardan Tahsilat                                                                                                                  804.170.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                TOPLAM BÜTÇE GELİRİ                                                                                                     481.343.661.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

09                   Ret ve İadeler                                                                                                                           38.757.316.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                NET BÜTÇE GELİRİ                                                                                                             442.586.345.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi kabul edilen ekli cetveliyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime yarım saat ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati : 18.55

 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 19.32

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

----0----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

Denge

MADDE 3- (1) 1 inci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen ödenekler toplamı ile 2 nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan tahmini gelirler toplamı arasındaki fark, net borçlanma ile karşılanır.

BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Manisa Milletvekili Erkan Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Akçay.

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 Yılı Bütçe Kanunu  Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii bu 3’üncü madde “Denge” başlığını taşıyor. Gerçi Hükûmetin şakulü yolsuzluklarla kaymış durumda ama bütçede denge aramak abesle iştigaldir fakat yine de bu bütçede dengeyle ilgili bazı hususları dile getirmekte fayda var.

Değerli milletvekilleri, bütçenin esası mali disiplindir. Mali disiplinin esası da harcama disiplinidir. Sağlıklı bir mali yapı ancak harcamaların şeffaf, denetlenebilir ve hesap verebilir olmasına ve savurganlığa son verilmesine bağlıdır. Oysa Hükûmet, kendisinde hesapsızca harcama yapma yetkisi görmektedir; savurganlık yapmakta ve hesap vermekten de kaçınmaktadır. Bütçe, israf noktasına varan harcamaların finansmanında kullanılmaktadır. Bu konuda pek çok örnek verilebilir ancak üzerinde özellikle son haftalarda durulan ve Atatürk Orman Çiftliği’ne yaptırılan kaçak saray için yapılan harcamanın 1 milyar 300 milyon lira olduğu ifade edilmişti Hükûmet yetkilileri tarafından, fakat son gelişmeler, ortaya çıkan  rakamlar belirsizliğini korumakla birlikte, bu rakamın 1 milyar 370 milyon liranın çok çok üstünde olduğu kanaatini uyandırmaktadır ve bu rakam kamuoyunu ikna etmemektedir. Öyle ki kaçak sarayın altın varaklı bardaklarından ithal ağaçlarına kadar, neredeyse her bir unsuru büyük bir israfı işaret etmektedir. Siz 16.500 ağacı keseceksiniz, diğer taraftan da 280 tır ağaç ithal edeceksiniz. Sarayın maliyetine ilişkin TOKİ’ye yapılan başvurular, ülkenin ekonomik çıkarlarına zarar vereceği gerekçesiyle reddedilmiştir. Ee, bizim de hâliyle sormamız gerekiyor: Sayın Bakan, TOKİ’nin ülke ekonomisine zarar vereceği gerekçesiyle açıklamadığı maliyet nedir? TOKİ’nin hesapladığı ancak açıklamadığı maliyet ile sizin açıkladığınız maliyet arasındaki farkın sebebi nedir? Bu harcamalar nerelerden yapılmaktadır?

Cumhurbaşkanlığı Sarayı konusunda değinmek istediğim bir husus da şu sıklıkla dile getirilen prestij ve itibar meselesidir. Adalet Kalkınma Partisinden herkes “itibar” kelimesinin arkasına takılmış gidiyor. Sayın Bülent Arınç da Komisyonda bu saray inşaatıyla ilgili “Pembe İncili Kaftan” hikâyesini örnek göstermişti ve mukayese etmişti. Sayın Arınç demişti ki konuşmasında: “1 katrilyonun üzerinde masraf yapıldı. Az bir para değil, rakam yüksek. Bu yükseklik neden kaynaklanıyor, tartışılabilir.” E biz de diyoruz “Tartışalım.” ama Hükûmet bu konuda açıklama yapmıyor. Ve devam ediyor: “Cumhurbaşkanlığı makamları, sarayları prestijli yerlerdir. Bazılarında da bir azamet göstermesi, bir debdebe göstermesi de gerekebilir.” Arınç söylüyor bunu. “Bizim Osmanlı geleneğinde de böyledir. Pembe İncili Kaftan bir güç gösterisidir.” dedi Sayın Arınç.

Değerli arkadaşlar, Pembe İncili Kaftan hikâyesini okumayanlar lütfen okusun fakat Arınç yeniden, bir daha okusun. Pembe İncili Kaftan hikâyesinde, hikâyenin kahramanı Muhsin Çelebi Pembe İncili Kaftan’ı kendi servetinden yaptırarak elçi olarak gitti. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) Yani, arada çok önemli bir fark var. İşte, Adalet Kalkınma Partisi zihniyetiyle anlaşamadığımız nokta burada. Siz devletlüler, Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan devlet imkânlarıyla şahsi ve kişisel bir debdebe peşindedir. Muhsin Çelebi bunu kendi servetinden yaptırmıştır, bunu dikkatlerinize çekiyorum. Yani, bir tarafta devletin azameti, prestiji ve itibarı için servetini feda eden Muhsin Çelebi, diğer tarafta kendi kişisel hırsı ve güç gösterisi için devletin ve milletin kaynaklarını israf eden devletlüler. Bir tarafta devleti ve milleti için evlatlarını feda eden devlet adamları, diğer tarafta evlatları için devleti ve hukuku bozan devletlüler. Bu ibretlik Ömer Seyfettin hikâyesini tekraren Hükûmetin okumasını diliyorum.

Dün, Sayın Başbakan Yapısal Dönüşüm Planı’nı açıkladı ve tasarrufların artırılmasından bahsetti; israfa dönük hediyelerin kamuda söz konusu olmayacağını söyledi. Yani, plaket verilirse israf ve hediye olarak kabul ediliyor, hediye vermek… Ee, peki “Kol saatleri almak…” “Hediye” diye ifade ettiler. Onlar hediye değil mi, çikolata kutularında alınan paralar? Bunlara devam edilecek mi? Sayın Başbakan, bu konulara niye girmiyorsunuz? Başbakanın gündeminde plaketler var ama nedense diğer israflar yok. Nasıl bir tasarruftur ki 15-20 liralık plaketlere israf diye izin vermez ama milyarlarca liralık saraylara, milyonlarca liralık araçlara, taşıtlara, kiralamalara sesini çıkartamaz.

Öte yandan, Sayın Başbakanın bu tür hususlarla kendisini yormasına gerek yok, bu masrafları zaten yandaş sermayeniz karşılıyor. Eğer Sayın Davutoğlu’nun başında bulunduğu Hükûmetin icraatlarıyla ilgili bilgisi olsaydı, kesinlikle bunları söylemezdi. Geçen yıl 19 Aralıkta, Orman ve Su İşleri Bakanı Sayın Eroğlu’na buradan soru yönelttim, dedim ki: “Pek çok açılışın debdebeli ilanlarını, reklamlarını veriyorsunuz, açılış törenleri yapıyorsunuz tantanalı bir şekilde. Bunların masrafını nasıl karşılıyorsunuz? Bütçeden ne kadar harcama yapılıyor?” Sayın Eroğlu gururla ve övünerek dedi ki: “Biz masraf yapmıyoruz. Bunu müteahhitler üstleniyor.” Kim o müteahhitler? Milletin anasına küfreden müteahhitlere yaptırıyorsunuz. Davutoğlu’nun bundan da haberi olmadığı anlaşılıyor.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Havuz müteahhidi!

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Gelelim taşıt israfına. Burada, Sayın Maliye Bakanı biraz evvelki konuşmasında da bu eleştirilere cevap vermeye çalıştı, daha çok taşıt sayısı üzerinde durdu. İşte, bütçedeki (T) cetvelinde, 2015 yılında alımı yapılacak olan 5 bin küsur araç öngörülüyor. Şimdi, yozlaşma o kadar yürümüş ki artık, Hükûmet de bu teşhisi koyacak durumdan gittikçe uzaklaşmış. Burada “taşıt israfı” deyince sadece taşıt alımı, gerekli gereksiz taşıt alımı tartışılmıyor, taşıt kiralamaları çok eleştiriliyor ve tartışılıyor. Bir de bu taşıtlar nasıl kullanılıyor yani kamu hizmeti için mi? Bir de özel gayretleri, özel faaliyetleri, özel işleri için bu kamu taşıtlarının yaygın bir şekilde kullanıldığını biliyoruz. Bunların yakıtları var, diğer masrafları var. Eğer Hükûmet, Maliye Bakanlığı “Ben hesabı kitabı biliyorum.” diyorsa bu kürsüden, 2014 yılı itibarıyla kaç taşıt kiralaması yapılmıştır ve bütçeden harcaması nedir, bunun cevabını verin yarına kadar, yarından sonraya kadar, biz de bunun cevabını alalım. Kaç taşıt kiralanmıştır, bunun gideri nedir?

Hükûmet, bütçe disiplinini yok sayan bir tutum içerisindedir; bir tarafta israf ve saltanat, diğer tarafta vatandaşlara ağır vergi yükleri. Adalet  Kalkınma Partisinin hazırladığı bütçenin tek cümlelik özeti budur.

Hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Hurşit Güneş Kocaeli Milletvekili.

Buyurun Sayın Güneş. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HURŞİT GÜNEŞ (Kocaeli) – Değerli arkadaşlar, konumuz, dersimiz 2015 yılının bütçe dengesi. Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, denge hakkaniyeti yani adaleti sağlar, bütçe de böyledir. Eğer bütçede denge varsa o bütçe adildir denebilir. Görünen odur ki 2014 yılı bütçesi geçen yıla göre bozulmuştur. Geçen yıla göre bütçe açığı yüzde 32 büyümüştür. Geçen yıl bütçe açığı millî gelirin yüzde 1,2 kadarıydı, bu sene yüzde 2’ye yaklaştı, önümüzdeki yıl daha da büyüyecek çünkü bütçe açığı kamu harcamalarının artışından dolayı bir miktar bozulacak, bir miktar da vergi gelirlerinin ana kaynağını oluşturan tüketim ve ithalatta önemli düşüşler var dolayısıyla açık önümüzdeki yıl da büyüyecek.

Değerli arkadaşlar, bu ülkede vergiler çok dengesizdir. Vergilerin üçte 2’si yoksul, zengin dinlemeden herkesten alınmaktadır ve böylelikle adaletsizlik büyümektedir. Harcamalar da adaletsizdir. Harcamalar da şöylesine adaletsizdir: Bakın, 2014 yılından örnek vereyim. 2014 yılında faize 50 milyar TL ödenmiştir, bu yıl da o kadar ödenecek üç aşağı beş yukarı, biraz daha fazla. Yani, bu bütçe yoksullardan alıyor, faiz kazanan zengine dağıtıyor. Dengesiz ve adaletsiz bir bütçe yapımız var. Diyorlar ki: “Evet, doğru ama sosyal yardım yapıyoruz.” Yapıyorlar, doğru. Neden? Çünkü, muhtaç sayısı artıyor. Ülkemizde, sosyal yardıma muhtaç olan insanlar, bu yardımlardan yararlananlar artıyor ve  bu yardımlar da yaraya merhem olacak düzeyde değil.

Tekrarlayayım, veriler vereyim: Bakınız, 240 milyar lira dolaylı vergileri topluyorsunuz, 50 milyar lira faize veriyorsunuz, 15 milyar TL de sosyal yardım yapıyorsunuz; devede kulak.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu iktidarın bir de kötü huyu var; rakamları çarpıtıyorlar ve alenen yalan söylüyorlar: Bakınız, “2002’de toplumun yüzde 30’u yoksuldu. Şimdi, bu yoksul oranı yüzde 2’ye düştü.” diyorlar, tamam. “Yüzde 30’dan yüzde 2’ye...” Külliyen yalan, gelir dağılımının düzeldiği falan yok, anlatacağım şimdi.

Değerli arkadaşlar, AKP iktidara geldiğinde, işsiz sayısı, umutsuzlar dâhil, hani iş aramayıp da “İş bulsam çalışacağım.” diyenler 3,4 milyondu. Şimdi, o sayı geldi 5,6 milyona. İşsizlik yüzde 14’ten yüzde 19’a çıkmış. Her 3 gençten 1’i işsiz. Ya bir ülkede işsizlik arttığı zaman yoksulluk düşer mi? El insaf! Bunu nereye anlatacaksınız? Şimdi, çok açık bir biçimde görülüyor ki rakamlarla yalan söyleniyor.

Gelin, işsizleri bir tarafa bırakalım. Ülkemizde asgari ücretle yani 891 lirayla yahut da günde 30 lirayla geçinen insan sayısı 5 milyon. On yılda da yüzde 77 artmış yani bu iktidar döneminde. Bunu bir tarafa bırakalım. Sadece asgari ücretle geçinen insan sayısı bu ülkede 2,2 milyon. Yani, 2,2 milyon kişi yoksul çünkü bir tek 30 lirayla geçiniyor bir aile günde, bir de 5,6 milyon işsiz var; toplayın 8 milyon aile eder. 8 milyon aile bu toplumda yüzde 32 eder. Yani, her 3  insandan 1’i yoksulluk çekmektedir Türkiye’de.

Bunu bir kenara bırakalım. Gelin, başka bir taraftan gidelim. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının verilerinden kaç kişi sosyal yardımdan yararlanıyor ona bakalım, belki o doğru, benim rakamımdan değil, o rakamdan gidelim. Şimdi, bakınız, rakamlar çok ama Bakanlığın alenen söylediği bir rakamı söyleyeceğim. Diyor ki Bakanlık: “3,1 milyon hane yardım alıyor; 3,1 milyon hane.” E, bu ne eder? Bu da toplumun yüzde 12’si eder. Demek ki bu yüzde 2 dümdüz bir palavradır değerli arkadaşlar. Kimse alınmasın; yalan riya, olmuş deniz derya!

Şimdi, arkadaşlar, sadece yoksulluk artmadı, zenginler de daha zengin oldu. Bakınız, 2002 yılında Türkiye’de millî servetin yüzde 67’sini en zengin yüzde 10 paylaşıyordu; o en zengin yüzde 10 şimdi yüzde 78’ine sahip. Türkiye’nin en zengin yüzde 10’u şimdi ülkenin yüzde 78’ine sahip oldu. Yani, zenginler daha zengin oldu, yoksullar daha yoksul oldu.

Değerli arkadaşlar, size bir gerçeği hatırlatmak istiyorum: Cumhuriyet tarihi boyunca hiç saray yapılmamıştır. Saraylar sadece Osmanlı Dönemi’nde yapılmıştır; Dolmabahçe Sarayı, Yıldız, Beylerbeyi, Çırağan… Fakat, bunların hiçbiri kaçak saray kadar debdebeli bir saray olmadı, padişahlar bile daha mütevazı bir hayata sahipti, Batı’nın kralları ve diktatörleri de öyledir.

Bakınız, örnek vereceğim, 1703 yılında inşa edilen İngiliz Kraliyet Ailesi’nin yaptırdığı meşhur Buckingham Sarayı’nın kaç odası var biliyor musun? 775. Fransız İmparatoru, şaşaa düşkünü XVI. Louis’in yaptırdığı Versay Sarayı’nın oda sayısı ise 700 ve kaçak sarayın da dörtte 1’i kadar.

Bu kaçak saray kime benziyor biliyor musunuz? Çavuşesku’nun bir sarayı vardı, hani devrik diktatör, o 1.100 oda yaptırmıştı. Onun başına ne geldi, biliyorsunuz ama bizimkine 1.150 de yetmedi, şimdi daha da büyüttürüyor.

Şimdi, Esad da bir mekânda yaşıyor. Şimdi, bir haber duyduk, Esad’a bu kaçak sarayın resmini yollamışlar; görmüş, çıldırmış, üç gece uyuyamamış, uykusu kaçmış. “Ben, bir diktatör olarak böyle bir saraya sahip değilsem, çıldırırım.” demiş. Şimdi yaptıracakmış, iç savaş biter bitmez daha büyük bir saray yaptıracakmış ve içine yerleşecekmiş.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – O zaten çıldırmış!

HURŞİT GÜNEŞ (Devamla) - Şimdi, bir de Zimbabve’nin biliyorsunuz yirmi yedi yıllık bir diktatörü var, Robert Mugabe. Robert Mugabe Cumhurbaşkanının devir teslim  törenine niye gelmedi merak ediyorduk, öğrendik; çok merak ettik, öğrendik. Meğerse o da bir saray yaptırmış; onun sarayı 10 milyon dolara mal olmuş, 25 odası varmış. O da çok kıskanmış, demiş ki: “Ya, ben gelirsem o itibar altında ezilirim.” O da onun için gelememiş.

Değerli arkadaşlar, soruluyor: “Bu kaçak saray kaça mal oldu, hangi kalemden karşılandı?” diye. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bu saray Zarraf’ın altınlarıyla yapılmadı, bu saray halkın vergileriyle, Recep amcanın yırtık lastik giymesiyle sağlandı.

Bakınız, adalet teraziyle gösterilir, tıpkı bu kürsüde görüldüğü gibi, terazinin de dengede olması gerekir. Oysa, bu iktidarın değil terazisi, dengesi, kıblesi bile şaşmıştır, kıblesi. Bakınız, bu terazinin bir kefesine asgari ücreti koyuyorum, sosyal yardımları, emekli maaşını koyuyorum, hadi gelin, bir de işsizlik sigortasını koyayım. Şimdi dengesizliği bir görün, faizi koyuyorum, bir de kaçak sarayı koyuyorum.

AHMET ARSLAN (Kars) – 2002’den öncekileri koyun.

HURŞİT GÜNEŞ (Devamla) -  Yetmez, bir de Rıza Zarraf’ın altınlarını koyayım çil çil -önüne yattığınız- çil çil. Denge kaldı mı? İşte, bu ülkenin dengesi bu, bütçenin de dengesi bu. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Şimdi, değerli arkadaşlar, kürsüde duran bu terazinin aslı Enbiyâ Suresi’nin 47’nci Ayeti’nde var, anlatılıyor, tasvir ediliyor. O da önünüze gelecek, sabırlı olun, o da önünüze gelecek. O hiç şaşmayacak; orada da bir denge var, ahirette de denge aranacak.

Bakınız değerli arkadaşlar, bir insanın başına gelebilecek en kötü şey hata yapmak değildir. Her insan hata yapar ama en kötü şey, hatadan utanç duygusunu kaybetmektir, o çok kötüdür. Bir millet yoksulken saray yaptırıp “İtibar elde ediyoruz.” derseniz, işte bu ar ve denge sorunu ortaya çıkar. Ülkenin tepesinde de ar kalmayınca tabii ki bu terazinin ayarı tutmaz, kantarın topuzu da kaçar.

Hepinize saygılar sunuyorum.

KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Sen de kaç, sen de kaç!

HURŞİT GÜNEŞ (Devamla) – Ben kaçmam, benim namusum yerinde.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz isteyen Hüsamettin Zenderlioğlu, Bitlis Milletvekili.

Buyurun Sayın Zenderlioğlu.

HDP GRUBU ADINA HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Tasarısı’nın 3’üncü maddesi hakkında Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Aslında, bu bütçe, fakirin fukaranın, yoksulun, dar gelirlinin, çiftçinin, emekçinin, işçinin ekmeğini küçülten bir bütçedir. Bu açıdan değerlendirdiğimizde, Bitlis ilimize ayrılan pay devede kulaktır. İllerin sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasında 2003 yılında 77’nci sırada bulunan Bitlis ili, AK PARTİ Hükûmeti döneminde ise 78’inci sıraya düşmüştür.

İşsizliğin yüzde 20’nin üzerinde olması, sanayileşmenin olmaması, teşvik yatırımlarının yok denecek kadar az olması, AK PARTİ’nin uyguladığı politikalar Bitlis’te yaşayan insanları her geçen gün daha da yoksullaştırmakta ve iktidara bağımlı hâle getirmektedir. En küçük bir taşeron işçisi alımına, kamu kurumlarına İŞKUR üzerinden alınan kişilere dahi müdahale edilmektedir. Kendinden olmayanları dışlayan, düşmanlık eden bir tutum içerisindedir. Bu açıdan değerlendirdiğimizde, Bitlis de sağlık yönünden, eğitim yönünden çok geri kalmış bir ilimizdir.

Sağlıkta aynı dram yaşanmaktadır. Daha önce de söyleniyordu -Sayın Sağlık Bakanı keşke burada olmuş olsaydı, beni dinlemiş olsaydı, belki bir düzenlemeyi sağlardı Bitlis için ama umut ediyorum ki şu anda beni duyuyor- Bitlis’te hastaneler temizlik açısından, hijyen açısından iç açıcı bir alan değildir. Bu hastanelere kim bakıyor, ne ediyor? Gönderilen doktorlarla kâğıt üzerinde muntazam tayinler yapılmıştır ama fiiliyatta baktığımızda doktor yok. Yine, Bitlis’ten Muş’a, Van’a, Diyarbakır’a, Batman’a sevkler yapılıyor ve insanlarımız yolda yaşamını yitiriyor. Oysaki bu çağda, gerçekten iletişimin, teknolojinin geliştiği böylesi bir dönemde bunlar iç açıcı değildir ama ifade etmek zorundayız.

Bunun yanı sıra, eğitimde de aynı şeyleri söylemek mümkündür. Bitlis genelinde eğitimde ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Taşımalı eğitim ve yatılı ilköğretim bölge okullarının sorunlarındaki bürokratik duyarsızlık ve ilin koşullarına uygun politikalar uygulanmayışı, öğrencilerin eğitim hayatlarını da sekteye uğratmaktadır. Binlerce öğretmen açığı bulunmasına rağmen, merkez okulları dâhil birçok okulda ücretli öğretmen çalışmaktadır ve birçok öğretmenin tayinleri çıkarılmaktadır. Bunlardan birisi de EĞİTİM-SEN şube başkanı olan Savaş Ülkü Kastamonu’ya sürülmüştür. Oysa ki Bitlis’in bu öğretmenlere ihtiyacı vardır. Yani, politik nedenlerden dolayı bu insanları göndermenizin bir anlamı yok çünkü zaten yüzde 50 oy alıyorsunuz, bir de burada, öğretmenlere “Politika yapıyorsunuz, katkı sunuyorsunuz." demek hiçbir anlam ifade etmez bu açıdan. Bununla yetinilmiyor, PTT özelleştirildiği hâlde PTT müdürlüğünü yapan bir kardeşimiz, vatandaşımız başka bir yere sürülüyor. Niye? Bu geçmişte yapılıyordu, herkes bunu olgun veyahut da doğal olarak karşılıyordu ama böylesi bir dönemde bunu karşılamak mümkün değildir. Bu durumda eğitimin kalitesinin ne duruma düştüğünü artık siz de tahmin edin.

“Kürtçe eğitimin önünü açtık.” diyen Sayın Millî Eğitim Bakanımızın… Bitlis’te hiçbir okulda -seçmeli ders olarak- Kürtçe eğitim verilmemektedir. Nedeni ise hâlen bu Kürtçe dil eğitimini bitiren öğretmenlerimizin atamalarının yapılmamasıdır. Bu öğretmenlerin atamalarını engellemenin kimseye bir fayda sağlamadığını herkes biliyor. Kürtçe dersinin olmaması… Bu Kürtçe dersindeki öğrencilerin sanki başvuru olmamış gibi, orada burada bunun propagandasını yapmaktadır. Bu açıdan, Kürtçe eğitim veren öğretmenlerin en kısa zamanda atamalarının yapılmasını talep ediyorum.

Öte yandan, okullarda çalıştırılan personelin yeterlik belgeleri ve iş güvencesi bulunmamaktadır.

Eğitim sisteminin yarattığı bu mağduriyetlerden biri de şudur: Bitlis ilinde 18 yatılı bölge okulu olmasına rağmen, okula gitmeyen kişi sayısı şu anda 3 binin üzerindedir. Türkiye'nin hiçbir yerinde görülmeyen olaylardan bir tanesi Bitlis ilinde yaşanmıştır. Çevresinde birçok okul bulunmasına, öğrencilerin barınma sorunu olmasına rağmen, Bitlis Öğretmenevi Ensar Vakfına yani yandaşlara peşkeş çekilerek devredilmiştir. Biz bunu hem ahlaki olarak hem yasal olarak uygun bulmuyoruz. Niçin vilayete veyahut da ile veyahut da belediyeye devretmiyorsunuz da böyle bir vakfa devrediyorsunuz? Oysaki dışarıdan gelen insanlarımız şu anda dışarıda, yurt yok Bitlis’te.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bitlis’te uyuşturucu kullanımı son yıllarda gözle görülür bir şekilde artmıştır. Alınan tedbirler ve önlemler yetersiz kalmaktadır. Toplumun ahlak ve aile kültürüne büyük ölçüde zarar vermekte ve gençlerimizin, şehrimizin ve ülkemizin geleceğini karartmaktadır. Bitlis merkezinde 700 insanın bali ve benzeri madde bağımlısı oldukları tespit edilmiştir. Buna karşın herhangi bir çalışma yapılmamıştır.

Bitlis ilinde birçok ihale el altından davetiye yoluyla yandaşlara peşkeş çekilmektedir. Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi Bitlis ilinde de bu yandaşlar olmadan kimseye iş yaptırılmamaktadır.

Elektrik dağıtım şirketlerinin özelleşmesinin ardından Bitlis ilinde ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Bir ay faturasını ödeyemeyen vatandaşın haber    dahi verilmeden elektriği kesilmekte, bu vatandaşlardan açma kapama ücreti alınmakta ve mağdur edilmektedirler. Enerji şirketleri alacaklarını tahsil etmek için daha demokratik, daha insani yöntemler kullanmalı, yurttaşlarımız mağdur edilmemelidir ama görünen bunun tam tersidir.

Biliyorsunuz ki Bitlis kış aylarında yoğun kar yağışı alan illerden biridir. Mutki ve Hizan ilçelerimizde kar yağışı nedeniyle kapanan yolların geç açılmasından ötürü özellikle sağlık alanında birçok olumsuzluklar yaşanmakta, vatandaşlarımız hastanelere gidememekte ve birçoğu da yolda maalesef yaşamını yitirmektedir.

Köy yolları aylarca kapalı kalmaktadır. Oysa, kapanan ilçe ve köy yollarının hızlı bir şekilde açılıp insanların mağdur edilmemesi için belirli yerlerde yol açma ekiplerinin hazır bulundurulması gerekmektedir. Çünkü geçmişte, yol kenarlarında bu tür barınakların olduğunu biliyoruz. Ama, maalesef, bu dönemde bunun tam aksi olmaktadır.

Dünyanın en güzel gölü Van Gölü olması… Van Gölü’nün çevresinde 1 milyona yakın insan yaşamaktadır ve maalesef Van Gölü’nün çevresi kirlilikten geçilmiyor ve buna yönelik herhangi çalışma da yapılmamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iki yıldır süren çatışmasızlık sürecini geride bırakmaktayız. Toplumun birçok kesimi bu süreci olumlu karşılamakta ve destek olmakta iken son zamanlarda Türkiye'nin her yerinde başlayan tutuklama ve gözaltı furyaları toplumu endişelendirmekte ve rahatsız etmektedir.

Son olarak Bitlis’in Hizan ve Tatvan ilçelerinde yaşanan tutuklamaların nedeni olarak 6-7 Ekim olayları gösterilerek insanların toplantı ve yürüyüş hakları bahane edilmekte ve en demokratik haklarını kullanmaları engellenmektedir. Ancak Hizan’daki parti binamız güvenlik güçleri tarafından basılıp tahrip edilmesine karşın herhangi bir soruşturma dahi yapılmamıştır ve buna rağmen, Hizan ilçemizde 15 insanımız, üyemiz tutuklanmıştır.

“Tatvan’ın çevre yolu ihalesi yapıldı.” denildi. Bu yolun ihalesinin yapıldığı söylendiği hâlde bu yol için herhangi bir çalışma görülmemektedir. Hatta şunu da ifade etmekte fayda var: Yere bir kazma dahi vurulmamıştır.

Başka bir hikâye, başka bir öykü size anlatmak istiyorum. Biliyorsunuz Bitlis Belediyesi daha önce AK PARTİ’nin elindeydi. Kapanan TEKEL Tütün Fabrikası, akabinde kendi işletme binalarını -2 binasını- Bitlis Belediyesine hibe etmiştir. Yani, tapu kadastroya gidilip Bitlis Belediyesine bunun tapusu yapılmıştır. Ne hikmetse AK PARTİ Hükûmeti ve AK PARTİ Belediyesi kaybettikten sonra, bu 2 bina, aradan iki gün geçmemesine rağmen, emrivaki bir biçimde, Diyarbakır’dan, özelleştirme kurumundan 2 yetkili gönderilerek -oradaki tapu kadastro müdürüne zorla bu mülk- özelleştirme kurumu adına çevrilmiştir. Böyle bir şey olur mu? Ben soruyorum: Acaba bu dünyada böyle bir trafiğe tanık oldunuz mu? Peki, oradaki vatandaş dün size oy verdi de bugün size oy vermediği zaman siz oradaki taşınmazları böyle, bir yere mi götüreceksiniz, ellerinden mi alacaksınız? Sayın Maliye Bakanımız da buradadır, bu özelleştirme kurumunun derhâl bu mülkü tekrar sahibine devretmesi gerekir. Bu mülkü zorla, cebirle alarak Bitlis halkını cezalandırmak mı istiyorsunuz, Bitlis halkına gözdağı mı vermek istiyorsunuz? Halkın malı olan bu taşınmazı özelleştirmek ne kadar hukuka saygılı olduğunuzun bir göstergesi değil midir?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zamanım da bitmiştir, bu vesileyle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar

BAŞKAN – Evet, şahsı adına söz isteyen Ali Turan, Sivas Milletvekili.

Buyurun Sayın Turan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ TURAN (Sivas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

AK PARTİ hükûmetlerinin 13’üncü bütçesi olan 2015 yılı bütçesi, önceki bütçeler gibi “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” anlayışını ölçü alan; sosyal adaleti, ekonomik büyümeyi, ülkemizin kalkınmasını, milletimizin sağlığını ve refahını esas alan, hiçbir zaman da popülist politika uygulamayan, ülkemizi hükûmetlerimizin ilan ettiği 2023, 2053, 2071 hedeflerine taşıyacak gerçekçi bir bütçedir.

2002 yılında AK PARTİ Hükûmetinin ilk yaptığı bütçede Türkiye'nin ne hâlde olduğu hepimizin hafızalarında. 2002 yılında Türkiye'nin millî geliri sadece 230 milyar dolar, bugüne geldiğimizde on iki yıl sonunda 830 milyar dolar. Bir önceki on iki yılla kıyaslayacak olursak eğer, 1990 yılında Türkiye'nin millî geliri 200 milyar dolar, on iki yılın sonuna gelindiğinde 2002 yılında sadece 230 milyar dolar, artış yüzde 11. AK PARTİ iktidarları dönemindeki millî gelirin artışı yüzde 400. Kıyaslanması mümkün bile değil.

Ülkemizde istikrar sağlandığı için özel sektör ve kamu sektöründeki yatırımlar olanca hızıyla devam etti, hepsinden önemlisi de Türkiye’ye dışarıdan doğrudan yatırımlar geldi. Tabii, doğrudan yatırımları bizden önceki on iki yılla kıyaslamak mümkün olmadığı gibi, bizden önceki altmış yılla da kıyaslamamız mümkün değil çünkü AK PARTİ iktidarından önceki altmış yılda Türkiye’ye gelen doğrudan yatırım sadece 14,5 milyar, AK PARTİ iktidarları döneminde gelen doğrudan yatırım 145 milyar dolar. Bunun kıyası bile mümkün değil, aradaki fark yüzde 1.000.

Türkiye’de ihracatımızın toplamı 36 milyar dolardı -hocam biraz önce konuştu- bugüne geldiğimizde 160 milyar doları yakalamak üzereyiz.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Kaç fabrika kaldı elinde? Sıfır.

ALİ TURAN (Devamla) - Faizler hepinizin bildiği gibi yüzde 60’lardaydı, enflasyon yüzde 60’lardaydı; bugüne geldiğimizde tek haneli rakamlara geldi.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) –İhracatın ithalatı karşılama oranını da söylerseniz alkışlayacağım Sayın Hocam, söz veriyorum alkışlayacağım.

ALİ TURAN (Devamla) - Tabii, 2002 yılında Türkiye’de toplanan her 100 liralık verginin 86 lirası bizim borçlarımızın faizine gidiyordu, bugüne geldiğimizde toplanan her 100 liralık verginin sadece 16 lirası borçlarımızın faizine gitmekte.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Vatandaş da 100 liranın 55 lirasını borçlara yatırıyor.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Özel sektörün ne kadar borcu olduğunu biliyor musunuz?

ALİ TURAN (Devamla) - Kamu borç yükü oranımız yüzde 74’lerden yüzde 35’lere indi, yılda 10 milyar zarar eden kamu bankaları yılda 7,5 milyar kâr etmeye başladı.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Banka mı kaldı ya, hepsini sattınız.

ALİ TURAN (Devamla) - Merkez Bankamızdaki 27 milyar dolarlık rezervimiz bugün 140 milyar dolar oldu.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yanlış bilgi vermişler, 46 milyar dolara düştü.

ALİ TURAN (Devamla) - Paramızdan 6 sıfır attık, paramız pul olmuştu.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Şimdi altın oldu, altın(!)

ALİ TURAN (Devamla) - Hatta birçok yorumcu dedi ki: “Eğer bu başarılırsa biz Taksim’e gideriz.” Ama Taksim’e gidemediler maalesef. Gene de Taksim Meydanı boş, gitmek isterlerse gitsinler. Paramızın gerçek değerini kazandırdık.

LEVENT GÖK (Ankara) – Taksim yasaklandı.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ama bak, 1 dolar 1 liraydı sıfır attığınızda, şimdi kaç para, onu da söyleyin.

ALİ TURAN (Devamla) - Diğer taraftan, bir IMF vardı ve Türkiye’de IMF’le yatılıp IMF’le kalkılıyordu, Cottarelli’nin Türkiye’deki yüz ifadelerine insanlar dikkat ediyordu. Allah’a hamdolsun, 27 milyar dolar borç ödendiği gibi, bugün IMF’e 5 milyar dolar da borç verir hâle geldik.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Doğru, IMF’e borcumuz yok, diğeri ne kadar?

ALİM IŞIK (Kütahya) – Bakan “23 milyar dolar” diyor, 4 milyar dolar nereden çıktı?

ALİ TURAN (Devamla) – Türk halkı Cotarelli’nin ismini cismini, rengini unuttu, IMF’i unuttu.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – İslam Kalkınma Bankasından daha yüksek faizle borç alıyorsun.

ALİ TURAN (Devamla) – Diğer taraftan, ekonomimiz dünyadaki 16’ncı büyük ekonomi oldu.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Tarihte en kötü sizin zamanınızda oldu, 17’nci; 15 bile olmuş.

ALİ TURAN (Devamla) – G20 Başkanlığı ülkemize verildi.

Bakın, hepsinden önemlisi de dünyanın en çok yardım alan ülkesiydik, bugün dünyanın en çok yardım eden ülkesi olduk Allah’a hamdolsun.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Vallahi kandırmışlar seni.

ALİ TURAN (Devamla) – İşsizlik Türkiye’de sorun olduğu gibi dünyada da sorun ama bunu önlemek için Türkiye’de 90 tane büyük organize sanayi yaptık, 700 bin istihdam sağladık orada.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Onun için mi yüzde 11-12; genç işsizde yüzde 19, üniversitelide yüzde 30?

ALİ TURAN (Devamla) – Türkiye’de gidilecek yol yoktu, gidilen yollar da uzun ince yollardı.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Tamam, geldik işte, bunu söyle baştan!

ALİ TURAN (Devamla) – Şimdi, hamdolsun, 17.500 kilometre yol yaptık; uzun, geniş, duble yollarda gidiyoruz Allah’ın izniyle.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Tamam, doğru, “Bütün parayı yola harcadık.” de işte, tamam, bitti, gerisi hikâye.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Siz nereden geliyordunuz Ankara’ya, havadan mı geliyordunuz Ankara’ya, neyle geliyordunuz, helikopterle mi?

ALİ TURAN (Devamla) – On iki yılda sadece Sivas’a 10,5 katrilyon para yatırıldı.

Zamanım bitti, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Tam doğru yere geldi, zaman bitti!

ALİ TURAN (Sivas) – Yok, çok var, merak etme.

BAŞKAN – Evet, soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Kuşoğlu, buyurun.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, deminki sorularımdan anladığım kadarıyla Başbakanın dünkü açıklamalarının aksine kamu gelirlerinde bir artış veya bir vergi söz konusu değil. Bunu doğru mu anladık acaba? Yani yeni bir vergi, lüks harcamalarla ilgili olarak da ya da lüks tüketimle ilgili olarak da yeni bir vergi söz konusu olmayacak. Dolayısıyla, yeni bir vergi -dünkü açıklamaların aksine- söz konusu değil.

Teşekkür ederim bunu aydınlatabilirseniz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Demiröz, buyurun.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakana sormak istiyorum: Tarım Bakanına sordum, 2013 Yılı Sayıştay Denetim Raporu Bulgu 7’de şöyle bir durum söz konusu: İki kurum bilgileri arasında 9.906 kişide çakışma olduğu ancak Ziraat Bankası kayıtlarında görünüp kurum listesinde yer almayan 29.670 ölen kişiye, kurum listesinde yer alıp da Ziraat Bankası verilerinde bulunmayan 19.670 ölen çiftçiye, toplam 49.340 çiftçiye tarımsal destek verilmiş ve karşılığında sorguda herhangi bir cevap verilmemiş. Ne zaman alınacak, nasıl alınacak, nasıl tahsil edilecek? En az 3 defa sordum Sayın Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanına, bir yanıt alamadım. Bu konuda sizden bir açıklama, bilgi, yol gösterici…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, IMF’ye son on iki yılda toplam kaç para ödeme yapıldı? Bunun ne kadarı AKP hükûmetleri döneminde alınan kredi karşılığı olarak ödendi? IMF’ye borç verdi mi Türkiye, verdiyse ne kadar verdi?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Türkiye IMF’ye mi?

ALİM IŞIK (Kütahya) – Türkiye tabii.

İki: Hane halkı gelirlerinin ne kadarı 2002 ve 2014 yıllarında borç ödemelerine ayrılmıştır? Bu aradaki değişimi nasıl yorumluyorsunuz?

Üçüncü sorum: Kaçak saray için 1 milyar 377 milyon TL harcandığını siz söylediniz ancak büyükşehir belediyesinin verdiği yapı kullanım belgesinde 800 TL metrekare birim fiyat üzerinden bu bedelin 78 milyon TL olduğu yazmaktadır. Aradaki 20 kat fark kimlere, nasıl ödenmiştir? İki belge arasındaki farklılığı nasıl açıklayabilirsiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Akar…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, 2/B’yle birçok problem çözüldü ama 2/B’deki sıkıntılar devam ediyor, aslında yeni bir düzenlemeye de ihtiyaç var. Yalnız, siz bir demecinizde hazine arazilerinin de satılabileceğini söylemiştiniz, tarım amaçlı kullanılan araziler, daha önce de bahsetmiştim size. Yalnız, büyükşehirlerde bir problem çıktı, 30 tane büyükşehir olunca… Buradaki 1/5.000’lik ve 1/1.000’lik planlar yapılmadığı için, vatandaşlar, çiftçiler yıllarca kullandıkları hazine arazilerini ecrimisillerini ödedikleri hâlde satın alamıyorlar. Bunlarla ilgili bir değişiklik yapmayı planlıyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın Serindağ…

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bir dönem milletvekili seçildiğiniz Gaziantep’te stadyum yıkılıyor. Buna karşılık TOKİ, Beylerbeyi köyü yakınında yaklaşık 30 bin seyirci kapasiteli yeni bir stadyum yapıyor. Mevcut stadyum 18 bin seyirci kapasiteli, erişimi çok kolay, şehrin merkezinde. Büyük takımların maçlarında bile stadyumun yarısından fazlası boş kalıyor. Yeni stadyum çok uzak, erişimi zor; yeni stadyumda seyirci sayısı muhtemelen çok daha az olacaktır. Eski stadyumun yerine AVM ve rezidans yapılması düşünüldüğü yaygın bir söylentidir. Aslında buna dair bir imar değişikliği yapılmış ancak gelen tepkiler üzerine de askı süresi dolmadan askıdan indirilmiştir. Stadyum yıkılacaksa buranın yeşil alan veya kent meydanı yapılması Gazianteplilerin arzusudur. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz, bu konudaki görüşünüz nedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, F-16 uçaklarının tedariki ve modernizasyonu için dış kredi 4 milyar 700 milyon, millî bütçe 2 milyar 960 bin; genel maksat helikopterleri 3,5 milyar dolar, F-35’ler 16 milyar ABD doları. Bunların ne kadarı hangi bankadan kredi, millî bütçeden çıkan para ne kadardır, bu konuda bir açıklama yapar mısınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Ayhan…

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, yedek ödenek ve yatırımları hızlandırma ödeneğinden ak saraya kaynak ayırdınız mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, gelirlerin kalitesini artırma ve harcamaları rasyonelleştirme, bir de kayıt dışılıkla mücadele diye, değişim, dönüşüm yani bu kapsamlı reform programı içinde Maliyenin tabii ki üç temel alanı var. Şimdi, gelirin kalitesini artırmaktan kastımız şu: Biz vergiyi tabana yayarak, birtakım istisnaları ve imtiyazları kaldırarak vergilendirilmemiş bazı alanları -mesela şehir rantları gibi- vergilendirerek tabii ki bu reformun uygulanmasıyla birlikte kamu gelirlerini artıracağız. Basit bir örnek vereyim, belki siz de biraz aşinasınızdır çünkü Plan ve Bütçe Komisyonunda sunuş yapmıştım: Mesela, şu anda gayrimenkulleri beş yıl elinizde tuttuğunuz zaman ne kadar kâr ederseniz edin bir vergilemeye tabi değildir ama mesela bizim getirdiğimiz gelir vergisi tasarısı Meclis tarafından kabul edilirse belli oranlarda, tabii ki enflasyon düşülecek vesaire ama yani sonuçta reel kazanç üzerinden belli oranlarda bir vergiye tabi tutacağız. İlk defa bu gelecek ama buna ilaveten, dediğim gibi, şu anda özellikle ilave bir çalışma söz konusu. Bu, belediyelerin yarattığı rantlar üzerinde vergilendirme, mesela emsal artışı vesaire gibi konular ama bunlar detaylandırılacak tabii ki takdir ederseniz.

Bir de lüks tüketime yönelik belki ilave vergiler gündeme gelecek.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Mesela Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Değerli arkadaşlar, şöyle: Zaten, biliyorsunuz, son yıllarda örneğin motor hacmi büyük olan taşıtlara biz getirdik. Şimdi bunun benzeri diğer alanlarda da birtakım çalışmalar yapılacak. Yakın dönemde, biliyorsunuz, değerli taşlar üzerinde daha önce ÖTV vardı ve çok sınırlı bir gelir elde ediliyordu ama şimdi KDV’yi getirdik. Dolayısıyla bu türden düzenlemeler diye bakmak lazım, o çerçevede görmek gerekiyor.

Sayın Demiröz, şöyle: Tarım Bakanlığına ilişkin çok detaylı bir soru sordunuz. Döndüm arkadaşlara, tabii hiçbirimizin fikri yok. Tarım Bakanımız da cevap vermiyor şu an. Biz bilgi alabilirsek kendilerinden size cevap vereceğim.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Ben size isterseniz şeyini verebilirim.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Hayır, hayır, anlıyorum da birtakım istatistikler verdiniz ve “Ödemeler yapılmış, nasıl geri alınacak?” dediniz, onu arkadaşlar araştıracaklar.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – 83 ila 100 yaşındaki çiftçilere verilmiş Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Hayır, hayır, anlıyorum, tamam da takdir edersiniz ki şu anda Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına ilişkin çok spesifik bir soru; önümde şu anda bilgi yok, arkadaşlar bu arada Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından edinebilirse hayhay, sizinle memnuniyetle paylaşırım.

Şimdi, IMF’yle ilgili rakamlar soruldu. Arkadaşlar, Hazineden muhtemelen bulup getirecekler, ben bir sonraki soru-cevap kısmında cevaplandırırım ama sadece şunu söyleyeyim: Geçen sene mayıs itibarıyla bizim IMF’ye herhangi bir borcumuz kalmamıştır. Bildiğim kadarıyla, 2003 başı itibarıyla IMF’ye borç stokumuz yaklaşık 23,5 milyar dolar civarıydı. Onu da ödedik, diğer kısımları da…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Arkadaş “27” dedi de…  Son dört yılda para mı aldınız?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Dolayısıyla, rakamlar gelirse memnuniyetle sizinle paylaşacağım.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Borç verdik mi efendim, biz 5 milyar lira borç verdik mi şu anda?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – IMF’ye henüz biz borç vermedik.

ALİM IŞIK (Kütahya) – O zaman o arkadaşlar doğru bilgileri sizden alsın.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Şöyle: O toplantılarda, o G20 toplantılarında ben de vardım. IMF’nin bu yönde genel anlamda bir talebi oldu; biz de kendilerine olumlu yaklaşacağımızı, bunun için 5 milyar dolar ayıracağımızı da söyledik ama henüz bizden o borcu almadılar ama verebiliriz.

Bu arada geldi, şöyle söyleyeyim, bu Hazine Müsteşarlığının kamu borç yönetimi raporu sayfa 11, hemen müsaadenizle rakamları paylaşayım sizinle. Şimdi IMF’den kullanım yani Türkiye’nin aldığı borçları söylüyorum: 2003 yılında 1 milyar 770 milyon dolar, 2004 yılında kullanım 1 milyar 233, 2005 yılında 2 milyar 380, 2006 yılında 3 milyar dolar yaklaşık olarak söylüyorum, 2007 yılında 1 milyar 184, 2008 yılında 3 milyar 463. Şimdi toplam kullanım bu dönemde 12 milyar 783 milyon dolar fakat net kullanım bu dönemde yaptığımız geri ödemeler ve bu kullanımlar da dâhil olmak üzere eksi 29 milyar dolar; dolayısıyla, AK PARTİ hükûmetleri döneminde faiz hariç net kullanım eksi 24 milyar dolar. Dolayısıyla, bizim net olarak faiz hariç ödediğimiz bu dönemde, bu kullanımları da çıkartırsanız 24 milyar dolar.

Şimdi, 2003 yılında, dönem sonu…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Tam 13’ünü AKP kullanmış; gerisi, 11’i de eskiden kalma.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Şimdi, bakın…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Hayır hayır, öyle değil. “Net kullanım.” diyor.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) –  Müsaade edin, bir saniye müsaade, edin açıklıyorum: Bakın, IMF borç stoku dönem sonu 2003 rakamını söylüyorum -başı değil sonu  bu- 2003 sonu, 24 milyar 92 milyon dolar. Burada 2002 rakamlarını koymamışlar, tablo 2003’e gidiyor. Yani, 2003’ün sonunda, Türkiye'nin IMF’ye toplam borç stoku dönem sonunda 24,1 milyar dolar. En son 2012’de 864 milyon dolar borcumuz varmış, 2013 itibarıyla biz bunu sıfırladık.

BAŞKAN –  Sayın Bakan, lütfen toparlarsanız.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Benim soruma cevap verir misiniz?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) –  Arkadaşlar, bir dahaki şeyde cevaplandırmaya çalışayım.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederiz Sayın Bakan. Arkadaşlara duyurulur.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) –  Ben teşekkür ederim.

BAŞKAN –  Teşekkür ediyorum.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

 

İKİNCİ BÖLÜM

Bütçe Düzenine ve Uygulamasına İlişkin Hükümler

Bağlı cetveller

MADDE 4- (1) Bu Kanuna bağlı cetveller aşağıda gösterilmiştir:

a) 1 inci madde ile verilen ödeneklerin dağılımı (A).

b) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri tarafından ilgili mevzuata göre tahsiline devam olunacak gelirler (B).

c) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin gelirlerine dayanak teşkil eden temel hükümler (C).

ç) Bazı ödeneklerin kullanımına ve harcamalara ilişkin esaslar (E).

d) 5018 sayılı Kanuna ekli (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan idare ve kurumların nakit imkânları ile bu imkânlardan harcanması öngörülen tutarlar (F).

e) 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümleri uyarınca verilecek gündelik ve tazminat tutarları (H).

f) Çeşitli kanun ve kanun hükmünde kararnamelere göre bütçe kanununda gösterilmesi gereken parasal ve diğer sınırlar (İ).

g) Ek ders, konferans ve fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret ödemelerinin tutarları (K).

ğ) 11/8/1982 tarihli ve 2698 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Okul Pansiyonları Kanununun 3 üncü maddesi gereğince Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yönetilen okul pansiyonlarının öğrencilerinden alınacak pansiyon ücretleri (M).

h) 7/6/1939 tarihli ve 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu uyarınca milli müdafaa mükellefiyeti yoluyla alınacak hayvanların alım değerleri (O).

ı) 3634 sayılı Kanun uyarınca milli müdafaa mükellefiyeti yoluyla alınacak motorlu taşıtların ortalama alım değerleri ile günlük kira bedelleri (P).

i) 5018 sayılı Kanuna ekli (I), (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerinin yıl içinde edinebilecekleri taşıtların cinsi, adedi, hangi hizmette kullanılacağı ve kaynağı ile 5/1/1961 tarihli ve 237 sayılı Taşıt Kanununa tabi kurumların yıl içinde satın alacakları taşıtların azami satın alma bedelleri (T).

j) Kanunlar ve kararnamelerle bağlanmış vatani hizmet aylıkları (V).

BAŞKAN - Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili.

Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe tasarısının 4'üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Maliye Bakanı bütçe sunuş konuşmasında, iktidarları döneminde en düşük memur maaşıyla satın alınabilen ürün miktarlarının önemli ölçüde arttığını, net asgari ücretin satın alma gücünde önemli bir iyileşme olduğunu söylemiştir. AKP Hükûmeti, kafasını 2002'ye gömdüğünden dolayı, kendi dönemleri içindeki gelişmeleri görmüyor, memurun, asgari ücretlinin ve emeklinin ne durumda olduğunu bilmiyor.

Maliye Bakanının bu yıl ve geçen yılki konuşma kitapçıklarında yer verdiği tablolara baktım. Bakın, bir memurun satın alabildiği ürün miktarları son bir yıl içinde ne olmuş? Tabloda örnek verilen 21 temel ürünün 16'sında önemli miktarda azalma görünmektedir. Mesela, en düşük aylık alan bir memurun satın alabildiği ekmek 650 kilodan 603 kiloya, makarna 798 kilodan 712 kiloya, dana eti 73 kilodan 67 kiloya, süt 765 litreden 728 litreye inmiş. Asgari ücretlinin alabildiği ekmek 277 kilodan 265 kiloya, çay 57 kilodan 50 kiloya, kuru fasulye 112 kilodan 106 kiloya, mercimek 323 kilodan 173 kiloya inmiş.

Sayın Bakan, hani nerede artış, nerede iyileşme? Bu yıl memuru, emekliyi, asgari ücretliyi perişan ettiğinizi kendi rakamlarınızla itiraf etmişsiniz.

Sayın Bakanın önceki yıl bütçe konuşmasına da baktım. Durum yine vahim; 21 üründen 15’inde epeyce azalma olmuş. Bir memurun iki yıl öncesine göre bugün satın alabildiği ekmek 83 kilo, pirinç 108 kilo, dana eti 5 kilo, süt 23 litre azalmış. Asgari ücretlinin satın alabildiği ekmek 24 kilo, pirinç 40 kilo, kuru fasulye 36 kilo, çay 4 kilo azalmış. Bu rakamlar, memurun, emeklinin, asgari ücretlinin satın alma gücünün nasıl eridiğini açıkça göstermiyor mu? Memurun makarnasını, asgari ücretlinin kuru fasulyesini kim azalttı?  Maliye Bakanı 2002 takıntısını bıraksın da söylesin, son iki yılda memurun 83 kilo, asgari ücretlinin 24 kilo ekmeğini kim aldı, kim yürüttü?

Ayrıca, borçlar hiç hesaba katılmamıştır. Merkez Bankası verilerine göre aileler 2002 yılında her 100 liralık gelirinin sadece 5 lirasını borca ayırırken bu rakam 2013 yılı itibarıyla 55 lirayı aşmıştır. Asgari ücretli, memur ve emeklilerin aldığı aylıkların yarıdan fazlasının borç ödemeye gittiği ortadadır. AKP'nin on iki yıllık icraatı ülkemizde orta sınıfı bitirmiştir, orta direk göçmüştür. 11 milyona varan emekli, dul ve yetim, 5 milyon asgari ücretli, 3 milyon kamu çalışanı açlığa, yoksulluğa, sefalete mahkûm edilmiştir. Hükûmet artık insafa gelmelidir, çalışanlara ve emeklilere zulüm yapmayı bırakmalıdır. Orta direk yeniden canlandırılmalıdır. Asgari ücret insanlık onuruna yaraşır düzeye çıkarılmalı, kamu çalışanları ile emekli, dul ve yetimlerin aylıkları iyileştirilmeli ve kayıplarının telafisi için kendilerine iyileştirme zammı ödenmelidir.

Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan dün Ekonomide Dönüşüm Programı’nın ikinci paketini açıklamıştır. Günü kurtarmak için açıklanan bu paketler aslında on iki yılın heba edildiğinin de itirafı niteliğindedir. Üretimde verimliliğin artırılması, ithalata olan bağımlılığın azaltılması, yurt içi tasarrufların artırılması ve israfın azaltılması gibi adlarla açıklanan bu programların hiçbir inandırıcılığı yoktur. Zira üretimdeki verimsizlik, ithalata olan bağımlılık kimin eseridir? Tasarrufların cumhuriyet tarihinin en düşük seviyesine inmesi kimin politikalarının ürünüdür? AKP döneminde tasarrufların seviyesi dibe vurmuştur. Yurt içi tasarrufların millî gelire oranı 2002'de yüzde 18,6 iken 2013'te yüzde 13,4'e kadar inmiştir. Özel kesimde bu oran yüzde 23,4'ten 9,9'a kadar düşmüştür. Hanehalkı tasarrufu ise sadece yüzde 7 düzeyindedir.

TÜİK araştırmalarına göre, yarısı maddi yoksunluk içinde kıvranan milletin yüzde 40'ı akan çatısını onaramaz, yüzde 76'sı yıpranmış mobilyalarını yenileyemez durumda iken milletin parasıyla 1 katrilyon 370 trilyon liraya 1.150 odalı kaçak saray yaptıran, 420 trilyon liraya yeni makam uçağı alan, trilyonluk makam arabalarıyla şaşaa, gösteriş ve şatafat içinde yüzen bir zihniyetin millete genel tasarruf çağrısı yapması tutarsızlık ve yüzsüzlük değilse nedir?

Buraya gelen Sayın Başbakan, bakanlar ve AKP sözcüleri dolar cinsinden verdikleri rakamlarla, ülkemizde yoksulluğun azaltıldığını, millî gelirin 3 misli artırıldığını anlatmış ama esasen martaval okumuştur. Birilerinin para cüzdanları, çelik kasaları, ayakkabı kutuları, bir türlü sıfırlanamayan yüzlerce milyonluk dolarlarla, avrolarla dolu villaları olabilir ama milletin kahir ekseriyeti gırtlağına kadar borçlu olup meteliğe kurşun atmaktadır.

Aile Bakanlığı'nın 2013 yılında açıkladığı 10.578 hanede yapılan Türkiye'de Aile Yapısı Araştırması, ailelerin içler acısı hâlini de ortaya koymuştur. Ülkemizde 2011 itibarıyla hanelerin yüzde 72’sinin ayda 1.200 lira ve altında gelirle hayatta kalmaya çalıştığı, 2.500 liranın üzerinde geliri olanların sadece yüzde 6,6 olduğu gözler önüne serilmiştir. AKP iktidarı kendi araştırmasıyla kendi yalanını ortaya koymuştur.

Bugün geliri asgari ücretin üçte 1’inin altında olduğu için sağlık primleri devlet tarafından ödenen kişi sayısı 9 milyon 200 bini aşmıştır. İşsizlik kronik hâle gelmiştir. Resmî işsizlik oranı yüzde 10,5'e çıkmış olup iş aramayan işsizlerle birlikte gerçek işsizlik oranı yüzde 17,5'i, işsiz sayısı da 5,5 milyonu aşmıştır. Ak torpili, VIP torpili olmayan gençlerimiz iş bulamadığından bunalıma girmektedir.

Değerli milletvekilleri “Varsayalım ki bu beylerin rüyaları gerçek olur da bu zadegân iktidarda kalırsa kredi borcu yüzünden icra gelmeyen hiçbir evin kalmadığını duyacağız, her 2 kişiden 1’inin işsiz olduğuna şahit olacağız, kahvehanelerde yaşlılara yer kalmadığını çünkü üniversiteli işsizlerle dolu olduğunu göreceğiz, her 1 genç için 10 polis gözetiminde üniversite sınavlarının yapıldığına şahit olacağız, zenginlerin evleri önünde dilenen yoksullara polisin biber gazı sıktığını okuyacağız, AVM'lerin önünde bakkalların, kasapların, manavların, terzilerin dilencilik yaptıklarını göreceğiz, boşanma oranlarının evlenme oranlarının üstüne geçtiğini duyacağız, köylerde üç beş yaşlıdan başka kimsenin kalmadığını göreceğiz, elimizde kalan fabrikalarımızın isminin de gâvurca olduğuna şahit olacağız, Başbakanın Uganda Cumhurbaşkanına "…."(x) dediğini duyacağız, Büyük Ortadoğu Projesi sayesinde komşu ülkelerimizin sayısının 2 katına çıktığını göreceğiz, Başbakanın çocukluk arkadaşı, mahalleden arkadaşı, askerlik arkadaşı, belediyeden arkadaşı ve şoförlerinden başka hiç kimsenin milletvekili olamadığını göreceğiz. Bu devran böyle gitmez.” Değerli arkadaşlarım, bu sözler bana ait değil; bu sözler, AKP zihniyetine "Harun gibi geldiler, Karun gibi oldular." diyen Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'un 2011 yılındaki bir konuşmasından alınmıştır. Yaşanan gelişmeler Sayın Kurtulmuş'un öngörülerini maalesef doğrulamaktadır.

Evet, bu devran artık böyle gitmez, AKP'nin sonu gelmiştir, kaçınılmaz son yakındır, bu da milletimizin ve memleketimizin hayrınadır.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gökhan Günaydın, Ankara Milletvekili.

Buyurun Sayın Günaydın. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, görüşülmekte olan 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisindeki görüşmeleri izliyoruz. Bir bütçe kanununun görüşmelerini yapmaktan ve bu ciddiyetten çok uzak, boş iktidar sıraları içerisinde gerçekleri söylemeye ve bunu milletimizle paylaşmaya çalışıyoruz. Elbette buraya çıkan iktidar partisi milletvekillerini de bakanlarını da dikkatle dinlemeye çalışıyorum. Yüzlerine bakıyorum, acaba gerçekten inanarak mı söylüyorlar. Çünkü söylenilen yalanlara inanarak tekrar eden milletvekillerinin varlığını biliyorum ama birisi eğer gerçekleri profesyonelce saptırmaya çalışıyorsa herhâlde ona ilişkin muhatabiyetimiz bir miktar farklı olacaktır.

Şimdi, Sayın Bakan çıktı burada özelleştirmelere ilişkin savunma yaptı. Bakın, sevgili arkadaşlarım, hangi siyasal partiye ait olursanız olun, ben size bazı rakamlar vereceğim, “Bunları kendi işletmenizde yapar mıydınız?” diye bir düşüneceksiniz; “Devletin malına yaptıklarını kendi işletmenize yapar mıydınız?” diye düşüneceksiniz.

TEKEL’in fabrikalarını sattılar, 17 fabrikayı, 292 milyon dolara. Satıldığı zaman arkadaşlar, 100 milyon dolar ham madde stoku vardı, 30 milyon dolar ürün stoku vardı. İstediğiniz yalanı burada söyleyebilirsiniz ancak ortaya çıkan şudur ki: Siz âdeta üste para vererek peşkeş çektiniz bunları. Sadece bir buçuk yıl sonra 900 milyon dolara satıldı bu fabrikalar. Ben şimdi soruyorum: Kendi 17 fabrikanızı böyle satar mıydınız? Satarsanız da çıkıp savunur muydunuz? Eğer bunu savunursanız bunun ayıbı yok mudur? Bütün bunların herhâlde bir hesabının verilmesi lazım. Bir buçuk yıl sonra 900 milyon dolara satıldı. Siz onları nasıl işlettiniz, nasıl peşkeş çektiniz ki bir süre sonra iktisadi değerleri 900 milyon dolara, bir süre sonra 2,1 milyar dolarlara çıkmış. İşte bunlar Türkiye'de devletin nasıl soyulduğunun, milletin mallının yandaşlara nasıl peşkeş çekildiğinin açık örneklerini oluşturmaktadır. Arkadaşlar, bu 292 milyon dolar iktidarınızın on iki yıllık döneminde yılda ödediğiniz faiz parası hesaplanırsa Türkiye'nin iki günlük faiz parasıdır. TEKEL’in 17 fabrikasını iki günlük faiz parasına sattınız ve hâlâ burada savunma yapıyorsunuz. Söyleyecek söz gerçekten bulamıyorum.

Sigara fabrikalarını 1 milyar 720 milyon dolara sattınız, 6 sigara fabrikası vardı memleketin. Artık İstanbul’da, Adana’da, Bitlis’te, Malatya’da, Tokat’ta üretim yok. Artık bu memleketin tütün sanayisi tamamen yabancıların eline geçmiş. Kendimize ait bir tek sigara markası kalmamış. 200 bin ton tütün üretiyorken memleket şu anda 50 bin ton tütün üretemiyor. 330 bin üretici, hane tütün üretemez hâle gelmiş, çiftçi iflas ediyor ve siz bunu bir özelleştirme başarısı olarak anlatıyorsunuz.

TELEKOM’u özelleştirdiniz. Çayın taşıyla çayın kuşunu vurdurdunuz. Yani peşkeş çektiğiniz adam TELEKOM’un geliriyle TELEKOM’un özelleştirme,  satın alma borcunu ödedi ve çıkıp hâlâ burada TELEKOM’u savunuyorsunuz. Şimdi, şeker fabrikalarını satmaya kalkıyorsunuz. Aynısı şeker fabrikalarının, şeker üreticilerinin başına gelecek. Umarım, önümüzdeki sene bunu buraya gelip de bir AKP’nin Maliye Bakanı savunamayacak. Umarım, önümüzdeki sene biz, bu memlekette bu özelleştirmelerle nasıl milletinin malının peşkeş çekildiğini anlatabilecek güce sahip olacağız. Çünkü, doğru hiçbir zaman değişmez.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Biz de muhalefet yaparız.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) – Oradan laf atmayı bırakın da sözlerime dikkat edin. Milletin nasıl soyulduğunu anlatıyorum. Azıcık vicdan varsa, azıcık akıl varsa sözlerime dikkat edin. Bir an için AKP’li milletvekili olduğunuzu unutun. Eğer bunlardan, bu peşkeşten siz de pay almıyorsanız “Ayıptır!” deyin, “Ayıptır!” Sizden beklediğimiz budur.

Sevgili arkadaşlarım, 2015 yılında 94 milyar liralık ÖTV toplamayı planlıyorsunuz. Diyor ki Sayın  Bakan: “Vergiyi tabana yayacağız, vergi adaleti sağlayacağız.” Ya, sizin vergi gelirlerinizin yalnızca yüzde 22’si özel tüketim vergisi. Üstelik de bu özel tüketim vergisinin, 94 milyar liralık özel tüketim vergisinin 48 milyar liralık bölümü akaryakıta ve doğal gaza, petrol ürünlerine ait.

Bakın, ben size bir rakam vereceğim: Ekim ayında 4 lira 44 kuruşken mazot, mazotun rafineri çıkış fiyatı 1 lira 70 kuruştu. Duyuyor musunuz AKP’li milletvekili arkadaşlarım? 1 lira 70 kuruştu mazotun rafineri çıkış fiyatı. Bunun üzerine dağıtıcı payı koyuyorsunuz, bayi payı koyuyorsunuz, sonra bunun üzerine maktu ÖTV koyuyorsunuz, sonra bütün bunları toplayıp bir de üstüne KDV alıyorsunuz yüzde 18 ve vatandaşa 4 lira 44 kuruştan ekim ayı itibarıyla mazot satıyorsunuz. Bu mazotu 8 silindirli cipe binen adam da aynı paradan satın alıyor veya traktörüyle tarlasını işlemeye çalışan çiftçi de aynı paradan satın alıyor. Sonra siz bana vergi adaletinden bahsediyorsunuz. Ama, birileri, belki de içinizden biri eğer lüks yatlara binip de Yunan adalarına gezmeye giderse onlardan ÖTV alınmıyor. Bu mudur sizin vergi adaleti diye bize bahsettiğiniz? Bir asgari ücretli bu memlekette 890 lira para alıyor. Eğer “Yalan!” diyen, “Hayır.” diyen varsa her an ispatlamaya hazırım. Bunun 250 lirası elektriğe ve doğal gaza gidiyor ve bunun içinde KDV de var, ÖTV de var. Bu mudur sizin vergi adaleti dediğiniz? Asgari ücretten vergi alırsınız ama değerli taşlardan vergi almazsınız. Jet yakıtlarından vergi almazsınız ama buralara çıkıp vergi adaleti sağlayacağız diye konuşmaktan da geri durmazsınız.

Cumhurbaşkanlığı bütçesini 397 milyon lira olarak getirmişsiniz. 2014 yılında, bu yılın Cumhurbaşkanlığı bütçesini ne kadar öngörmüştünüz? Ben size söyleyeyim, Maliye Bakanı gene sizdiniz, 214 milyon lira olarak öngörmüştünüz. Ben, şimdi soruyorum: Geçen sene bu zamanlar, 2015 yılının Cumhurbaşkanlığı bütçesini 214 milyon lira olarak öngörüp de bu seneki bütçeye 397 milyon lira yazan Maliye Bakanlığına ben nasıl güvenirim? Bu kadar hesap bilmezlik, bu kadar öngörüsüzlük varsa ben buna nasıl güvenirim?

Bakın, Ahmet Necdet Sezer; 13 milyon lirayla başlamış 2000’de, 2007’de 33 milyon lirayla bitirmiş. Abdullah Gül; 2008’de 55 milyon lirayla başlamış, 2014’te 199 milyon lirayla bitirmiş. Recep Tayyip Erdoğan; 2015’te 397 milyon lirayla başlıyor, üç yıllık öngörünüz 1 milyar 295 milyon liralık Cumhurbaşkanlığı bütçesi. Bu memleket bu kadar bütçe dağıtabilecek, Cumhurbaşkanlığına bu kadar bütçe dağıtabilecek bir memleket midir? Ben size soruyorum: Bu israfın önüne kim geçecek? Birilerinin bunun hesabını vermesi gerekir mi yoksa gerekmez mi?

Söyleyecek çok söz var. Şu an itibarıyla 202 bin araç var. Sayın Maliye Bakanı diyor ki: “Emniyet Genel Müdürlüğü araç kullanmasın mı? Jandarma Genel Komutanlığı araç kullanmasın mı?” Ben size soruyorum: 15 bin kiralık aracı Emniyet Genel Müdürlüğü mü kullanıyor, Jandarma Genel Komutanlığı mı kullanıyor? 2013’te taşıt kiralamaya 230 milyon lira para ödemişsiniz. Hangi firmalara, hangi yandaşlara peşkeş çekiyorsunuz bu araçları? Bunları biz sormayacağız da kim soracak? Bu makam aracı saltanatına, bu makam aracı şoförü saltanatına kim son verecek? Diyor ki Diyanet İşleri Başkanı: “Ben, 2006 yılında 350 SEL bir Mercedes alınmış, ona biniyordum, bu yıprandı artık, eskidi, onun için bu yıl son model bir S 500 Mercedes aldım. Bu da 900 bin lira, 1 milyon lira falan değil, 322 bin liradır.” Arkadaşlar, ÖTV’si, KDV’si hariç 322 bin lira, eğer açıp bakarsanız bu araba 1 milyon liradır. Ben şimdi soruyorum: Hristiyanların dini lideri Papa son derece sıradan bir arabaya binerken dinî hizmeti yapabiliyor da bizim Diyanet İşleri Başkanımız vatandaşın bindiği bir arabaya binerse dinî hizmeti yapamıyor mu, illa Mercedes’e mi binmesi lazım? Bu, bir tevazu açıklaması değildir; bu, milletin, devletin soyulması açıklamasıdır. Twetter’den gelenleri söylüyorum, herkes diyor ki: “Haram olsun!”, “Haram olsun!”, “Haram olsun!” (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Madde üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.

HDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkürler.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Kahramanmaraş katliamı nedeniyle, “Hayata Dönüş Operasyonu” nedeniyle yaşamını yitiren yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Yüzleşmemiz gerekir diyoruz çünkü 12 Eylül darbesine bizi bunlar getirdi.

İran, Urmiye’de 29 Kürt siyasi tutsağı idam için tutuyor ve otuz dördüncü gündür açlık grevinde. Bu idamlardan İran’ın elini çekmesini diliyoruz ve uyarıyoruz.

Yine, bugün, bir iki iyi haber de geldi. Şengal’de IŞİD (DAİŞ) çeteleri temizlendi ve Ezidi halkı buruk da olsa bugün “Cejna Ezî” dediğimiz en büyük bayramlarını kutluyorlar. Onların bayramını kutluyoruz.

İyi haber, bu kadar kötü haberin içinde, Pınar Selek on altı yıl süren davada bugün beraat etti. Yani, böyle bir yargılamadan geçiyoruz.

Vahim haber, son dakika, İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi Fethullah Gülen hakkında yakalama kararı çıkardı kırmızı bültenle, şimdi çağıracaklar.

Şimdi, hakikaten, fotoğrafları yan yana koyduğumuz zaman  Türkiye'nin vahim geleceği açısından bu nokta çok çok önemli çünkü Hükûmet ile cemaatin tam tamına on iki yıl beraber yoldaşlığının, yol arkadaşlığının geldiği noktada, gelinen noktada Fethullah Gülen silahlı suç örgütü lideri olarak suçlanıyor; tehdit, cebir, iftira, bunlar sayılıyor yakalama kararında. Doğrusu, buradan Hoca’ya çağrıda bulunuyoruz: En iyisi, Pensilvanya’dan Türkiye'ye geliniz ve etkin pişmanlıktan yararlanınız, itirafçı olunuz, ortaklarınızla neler yaşadınız anlatınız da Türkiye bir gerçekleri görsün. (CHP sıralarından alkışlar) En güzel, en büyük hayır, iyilik, dua 77 milyona budur. Gerçekleri anlatın.

Tabii, ben buradan… Kürt siyasetçileri -10 bini- nasıl tutukladınız, onlardan özür dileyin; Ergenekon’da, Balyoz’da ne yaptınız, başka insanların ocağını nasıl söndürdünüz, içeride özel yetkili mahkemelerde nasıl hayatlarına kıydınız; bunun hesabı da ayrıdır.

Tabii, Türkiye Avrupa Birliğiyle limoni. “Avrupa Birliği de kim arkadaşlar ya?” Cumhurbaşkanı diyor, Hükûmet diyor. Şimdi, Hoca kırmızı bültenle istendi, ya Amerika vermezse ne olacak? Alın size nur topu gibi yeni bir sorun. Stratejik müttefiklerimizle aramız çatır çatır olacak. Yani, AB’yle bozuştuk, Avrupa’yla. İthalatımızın, ihracatımızın yüzde 57’si Avrupa’yla idi, yüzde 40’lara düşmüş ve Amerika’yla… Bir de bu ara bozulursa ne olur? Bir düşünün ekonomiyi, bütçeyi, bütçenin hâlini.

Şimdi, buradan bunu söylerken ben milletin kredi borçlarına girmeden önce yani Sayın Bakan bir söz vermişti bana, darphanede Hasankeyf’in resmini paralara basacaktı, yani hatıra para da olabilir yani biliyorsunuz, Ilısu Barajı’nın su tuttuğunu, yüzde 80 tamamlandığını –kendisi de Batman Milletvekilidir- Hasankeyf sular altında kalacak. En son bir baktım darphaneye 4 Kasım 2014’te Matrakçı Nasuh Efendi’nin hatıra parasını basmışsınız Sayın Bakan. Hasankeyf’i ihmal etmezsiniz diye umarım ve burada bütün milletvekili arkadaşlar olarak Hasankeyf basılı, hatıra değil, gerçek paranın artık tedavüle çıkmasını –nasılsa sular altında kalacak- isteriz.

Şimdi, vatandaşın hâline gireceğim ama milletin kredi borçlarıyla ilgili rakamlara baktığımız zaman hakikaten dehşet verici arkadaşlar. 2014 Mart tarihi itibarıyla banka kredi kartı sayısı 79 milyon 209… 331 milyar lira takipte, hacizde insanların ocağı sönüyor; bütün geçimsizliklerin, kavgaların, intiharların, boşanmaların, evlatların okuyamamalarının, hayatların sönmesinin nedenlerinden biri bu. Böyle bir kritik durumda tabii ki Sayın Başbakanımız yeni bir eylem planı açıklamış: Tasarruf. Şimdi, bu Tasarruf Genelgesi, 2007/3, Sayın Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde ilk açıklanmıştı. Bu bir alışkanlık hâline geldi, şimdi de işte neydi? Plaket, tören, resmî tören, ağırlama… E, kardeşim, bir bakan olarak gidiyorsunuz bir şehre, şehrin bütün amirleri, memurları, hizmetlisine kadar sıraya giriyor, 5 kilometre kuyruk oluşuyor karşılamak için yani…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Hasip Bey olan bizim Kütahya çinisine oldu. Kütahya çini tabakları satılıyordu, o da gitti şimdi.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Hem o hem de Büyük Millet Meclisi de Kütahya’nın çinilerinden tabak hediye ediyordu. Alim Işık’ın memleketinin ekonomisine biraz katkı… Gitti artık, o da gitti.

Şimdi, 18 Aralık 2014. Bu olayı izleyince iki şey aklıma geldi. “Milyoner” filmini izlediniz mi Sayın Bakan, bilmiyorum ama Hindistan Mumbai’de geçmişti yoksul bir mahallede. 8 Oscar kazanmıştı. Nasıl hayal kuruyorlar…

Şimdi, vatandaş hayal kuracak. Yılbaşı geldi, 50 milyon lira piyango ikramiyesi dağıtılacak. Ama, Nevşehir Müftüsü bugün açıklama yapmış: “Zinhar haramdır, almayınız.” diye. Şimdi nasıl olacak?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Oradaki özelleştirmeden, Nevşehir Müftüsünün parasını oradan verecekler şimdi. Maaşını onun özelleştirilmesinden alacak.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Oradaki vergiden Diyanet İşleri Başkanına 1 milyon liraya Mercedes alıyorsunuz. Şimdi ne olacak? Ben bunu çözemedim. Bu konuda…

Aslında bir şey söyleyeyim mi Sayın Bakan: Sizin iktidarınız döneminde, on iki yılda milyarder olanların filmi çekilse biz Oscar’ı patlatırız. Yani ”On iki  yılda nasıl milyarder olunur?” diye bir film çekilse -Sırrı Süreyya boşuna burada oturuyor- inanın, Oscar’ı patlatırdı.

Şimdi, silahların eşitliğini sizler kaldırdınız. Bizde düello geleneği yok biliyorsunuz, kuzeylilerde vardır. En son 1820’de, İngiltere Başbakanını birisi düelloya çağırmıştı. Başbakanla karşılıklı hâle gelmişlerdi fakat silah ateşlememişti. O zaman Başbakan şeref kuralları gereği silahı çekmişti. Bizim gelenekte şeye baktım, Çetin Altan bir yazı yazmış, diyor ki: “Bizde pusu kurma geleneği var.” “Nasıl pusuya düşürdüm.” derler ya. Bu cemaat-Hükûmet olayında da pusuya düşürme olayı geçen 17 Aralık, şimdi de 14 Aralık. Bilmiyorum; kim, ne, nasıl şey edecek, bilemiyoruz.

Bir “Fuatavni”dir çıktı. Yine bir iki “tweet” atmış, Hükûmetinizi sallamak gibi bir duruma geçiyor. Yani, bu, ekonomimizi de etkilemesin diye merak ediyorum.

Fakat şu son güvenlik paketiyle -yargı paketinde- makul şüphe yasasını da çıkardınız ya, makul şüpheden makul katiller çıkacak. Bu yolsuzluk dosyaları var, soruşturma, Yüce Divan.

Bir “Silici” filmi vardı, biliyor musunuz, FBI’ın çevirdiği bir film? Burada kişinin hayatı, kimliği, tipi, her şeyi değiştiriliyor, yepyeni bir kişi yapılıyor. Yani, herhâlde artık Türkiye’de siyasiler için -bu “Silici” filminden örnek alınarak- bu tür durumlarda artık başka türlü korunma imkânı kalmayacak. O tür bir durum sağlama durumu.

Sayın Bakan, yani bu çözüm süreci niye bu bütçede yok? Hep sordum. Ya, 1,2 trilyon, otuz yıllık çatışmanın sonucu, bedel. Bunun hiç mi katkısı yok? Yani, gerçekten bu niye yansımadı, hiçbir bakan burada anlatmıyor. İki senedir çatışma yok, silah harcamalarının durması gerekmiyor mu? Gerekiyor. Ya, Obama ile Castro bile görüştü, barıştı arkadaşlar. Elbette ki bunu çözmek zorundayız ama şunu görüyoruz ki: Bütçede çözüm süreci yok, parti içi hukuk da yok.

“IMF’ye borç ödedik.” diyorsunuz, 100 milyar dış tarafta kefalet yaptık, garantörlük yaptık.

50 bin korumayı kimin için alacaksanız, muhalefet için mi, kendiniz için mi? Yani, bu kadar tasarruf içinde 50 bin korumaya tekrar niye ihtiyaç var, zaten Türkiye’de 2 milyon silahlı güvenlik, asker, polis, jandarma vesaire var?

Şimdi, gerçekten anlatmak istediğim bir iki şey daha vardı, bu darbe Anayasası’yla ilgili, seçim barajıyla ilgili, bu hazine yardımıyla ilgili, yüzde 10 barajıyla ilgili…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) - Bizim hakkımızı yiyenler iflah olmaz, açık söyleyeyim.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şahsı adına söz isteyen İsmail Güneş, Uşak Milletvekili.

Buyurun Sayın Güneş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Aziz milletimizi ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, iktidara geldiğimiz günden beri ekonomik istikrar ve mali disiplin en önemli konularımızdan biri olmuştur. 2008 yılında dünyada kriz yaşanmasına rağmen, diğer taraftan Suriye, Irak ve son olarak da Ukrayna gibi komşu ülkelerdeki istikrasızlığa rağmen 2003-2013 yılları arasında Türkiye, her yıl ortalama 4,9 büyüyerek cumhuriyet tarihinin rekorunu kırmıştır.

Diğer taraftan da mali disipline çok büyük önem verdik ve denk bütçe yapma konusunda hedeflerimize hemen hemen ulaşmış durumdayız.

Nereden nereye geldiğimize bir baktığımızda, geçmiş dönemdeki bütçelere şöyle bir baktığımızda 2000 yılı bütçesi oluşturulurken şöyle denmektedir: “Bütçe toplamı 46,7 katrilyon lira, bunun 21,1 katrilyon lirası faize -yani yüzde 45’i faize- ödenmekte, 9,9 katrilyon lirası memurun maaşına -yani bütçe içindeki yüzdesi yüzde 20- ve diğer taraftan da tahmin edilen bütçe açığı yüzde 11 -yani yüzde 23- ve bunun gerçekleşmesi de 13 katrilyon olmuştur.”

Tabii ki bu 2015 yılı bütçesi diğer bütçelerle karşılaştırıldığında oldukça önemli mesafeler katedilmiştir. 2015 yılı bütçesi 472,9 milyar TL olup, bu bütçeden faize ayrılması planlanan miktar 54 milyar lira olup bütçe içindeki payı da yüzde 11,4’tür. Hem bütçe içinden faize ayrılan payların yüzde 45’lerden yüzde 11’lere inmesiyle hem de gayrisafi millî hasılamızın 3 kattan fazla artmasıyla yatırım bütçesine ayırdığımız ve bakanlıklara ayırdığımız bütçe oldukça artmıştır.

2015 yılı bütçesinde en yüksek pay, 2002’ye göre 7 kat artışla ve bütçe içindeki payı yüzde 18 olmak kaydıyla 87,5 milyar TL’yle Millî Eğitim Bakanlığına ayrılmıştır. On iki yıl boyunca yaklaşık 234 bin derslik yapılmış, diğer taraftan 458 bin kadrolu öğretmen alınmış, 76 olan üniversite sayımız 176’ya çıkmış. Uşak ilinde de 2006 yılında Uşak Üniversitesi kurulmuş ve Uşak Üniversitesi bugün 11 fakültesi ve 22 bin öğrencisiyle hızla büyümektedir. Diğer taraftan, Millî Eğitim Bakanlığımız tarafından Uşak iline 167 milyon TL’lik yatırım yapılarak 957 derslik yapılmıştır.

Diğer taraftan, Sağlık Bakanlığı ikinci en büyük bütçelerimizdendir ve bütçe içindeki payı yüzde 17 olup... Uşak ilinde de bu dönem boyunca önemli miktarda yatırımlar yapılmış, 400 yataklı Uşak Devlet Hastanesi bitirilmiş, diğer taraftan 60 yataklı Eşme ve Banaz devlet hastanelerinin inşaatı devam etmekte ve yeni Sağlık Müdürlüğü binamız ihale aşamasındadır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Şeyi merak ettim: Yatak sayısı arttı mı, azaldı mı?

İSMAİL GÜNEŞ (Devamla) - Ulaştırma Bakanlığımız tarafından da bu on iki yıllık süre zarfında 23.500 kilometrelik duble yol yapılmış, 1.500 kilometrelik hızlı tren yolu yapılmış, 9 bin kilometrelik demir yolu da yenilenmiş. Uşak iline de 460 milyon TL’lik yatırım yapılarak bu yolların büyük bir kısmı yenilenmiş ve hâlâ daha çalışmalar devam etmektedir.

Diğer taraftan, tarım çok önemli. Tarıma 2000 yılında bütçe içinden ayırdığınız pay aşağı yukarı binde 7, bu dönemde bizim ayırdığımız pay yüzde 2,1 ve bugünün parasıyla 10 milyar TL para ayırmışız.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Ya, şu ezberleri bırakın artık, hepinize aynı teksti mi dağıtıyorlar? Bunlar ezber kardeşim ya!

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Senin ne işin var tarımla ya, ne anlarsın!

İSMAİL GÜNEŞ (Devamla) - Dolayısıyla, diğer taraftan, tabii, hükûmetlerimiz döneminde TOKİ çok hareketlenmiş ve ülke çapında 500 binden fazla konut yapılmış. Uşak ilinde de 582 milyon TL’lik yatırımla 2.500 tane konut yapılmış.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bak, 2002’ye kadar 614 bin konut yapılmış on senede, TOKİ daha fazlasını yapmamış yani bunu bil. Sen aslında eskiden KİT’deydin, bunları takip ediyordun.

İSMAİL GÜNEŞ (Devamla) - Diğer taraftan, KÖYDES’leri hayata geçirerek bir sürü köyde yol, kanalizasyon, altyapı çalışmaları yapılmış, Uşak iline de 64,5 milyon TL ayrılmıştır.

Diğer taraftan, Uşak iline Orman ve Su İşleri Bakanlığımız 268 milyon TL’lik yatırım yapmıştır. Uşak’ımız on iki yıl boyunca 3,5 milyar TL’lik yatırım alarak tarihinde görmediği yatırımları bizim hükûmetlerimiz döneminde görmüştür.

Diğer taraftan, yoksullukla mücadele anlamında da önemli mesafeler katedilmiş, daha önceki yıllarda yoksulluk sınırı olan günlük 4,3 doların altındaki nüfus sayısı toplam nüfusun yüzde 30’unu teşkil ederken bugün yüzde 2,1’lere düşmüştür. Dolayısıyla da bütçede ve ekonomide önemli mesafeler katedilmiştir.

Ben bu vesileyle 2015 yılı bütçemizin hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – O zaman sizin yapacak işiniz kalmamış artık, siz bırakın gidin. Sizin yapacak bir şeyiniz kalmamış, her şeyi yapmışsınız.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Biraz daha yapmamız lazım.

BAŞKAN – Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Binnaz Toprak, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Toprak. (CHP sıralarından alkışlar)

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Sayın Başkan, sevgili milletvekili arkadaşlarım; ben önce, dünkü konuşmamda, TÜBİTAK’la ilgili konuşurken şöyle bir konuya değindim, dedim ki: Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Fikri Işık ve Yardımcısı Sayın Davut Kavranoğlu Gebze’deki AKP İlçe Başkanını TÜBİTAK’a İdari Müdür olarak atadı. Bugün Sayın Davut Kavranoğlu beni aradı, bu şahsı tanımadığını ve bu bilginin yanlış olduğunu söyledi. Düzeltiyorum ve kendisinden özür diliyorum.

Şimdi, konuşmam bütçe kanunun (E) cetvelinin 44’üncü sırasındaki Türk kültür varlığını koruma, tanıtma ve yaymaya ilişkin giderler ile dış ülkelerde siyasi tanıtmaya ilişkin giderler maddesinde Kültür ve Turizm Bakanlığının Fazıl Say hakkındaki uygulamasıyla ilgili. Aslında Fazıl Say’ın kimliğini biliyorsanız bu cetvelin 44’üncü sırasında yazan tanıma tıpatıp uyduğunu da bilirsiniz. Yani Türk kültür varlığını koruyan, tanıtan, yayan ve aynı zamanda da dış ülkelerde ülkemizi tanıtan bir sanatçımız. Türkiye'nin yetiştirdiği ender dehalardan biri Fazıl Say ve sadece piyanist olarak değil, aynı zamanda, kompozitör olarak dünya çapında üne kavuşmuş bir sanatçımız. Pek çok ulusal ve uluslararası ödül sahibi ve ülkemizin -demin de söylediğim gibi- uluslararası arenada defakto kültür elçisi.

Fazıl Say’ı piyano çalarken hiç dinlediniz mi bilmiyorum, bir kez olsun dinlemenizi öneririm, CD’den değil, aslında, konser ortamında. Âdeta bir sihirbaz gibi sizi oturduğunuz koltuktan kaldırıp piyanosunun içine çeker, büyülenirsiniz. Gitmeyenler, dinlememiş olanlar lütfen gitsin. Ancak Fazıl Say’ın dehası piyano sihirbazlığıyla ilgili değil. Dehası, besteleriyle hem bu toprakların kültürünü hem de uluslararası kültür ögelerini ustalıkla harmanlamış olması. Siyasi fikirlerinden dolayı onu bu ülkenin değerlerine düşmanmış gibi tanıtanlar öz geçmişini bir incelesinler. Nasrettin Hoca, Âşık Veysel, Sait Faik, Metin Altıok anısına bestelediği eserler; Nazım Hikmet Oratoryosu, Mezopotamya ve İstanbul Senfonileri, Ömer Hayyam Klarnet Konçertosu, Hezarfen Konçertosu, “Haremde 1001 Gece” adlı keman konçertosu... Bu toprakların ve komşu ülkelerin folkloru, kültürü ve masallarından esinlenmiştir bu eserler. Darbuka kullanır, ney kullanır. Bu enstrümanları kullanarak gerek klasik Osmanlı müziğini gerekse Anadolu kültür geleneğini klasik Batı müziğine eklemlemiştir. İstanbul ve Mezopotamya Senfonileriyle bu coğrafyayı eserlerine yansıtmıştır. Birinci Dünya Savaşı, Sivas katliamı, Gezi gibi tarihimizin sancılı olaylarının müzikle fotoğrafını çekmiştir.

Şimdi, onu snop bulanlara şunu da hatırlatmak istiyorum: Fazıl Say sadece büyük şehirlerin konser salonlarında klasik Batı müziği hayranlarına konserler vermiyor, bu ülkenin her tarafına gidiyor. Hatta, piyanosunu köylere kadar taşıttırıp köy meydanlarında konserler verdi. Söylemek istediğim şu: O, bu toprakların çocuğu, bu topraklardan besleniyor ve doğduğu ve yaşadığı bu ülkenin kültürel kodlarını evrensel arenalara taşımakta. Şimdi bu çapta bir sanatçımızı onurlandırmak gerekirken tam tersi yapılmakta, yalnızlaştırılmaya çalışılmaktadır Fazıl Say.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bunlar piyanoya “gâvur icadı” diyorlar ama cep telefon kullanıyorlar.

BİNNAZ TOPRAK (Devamla) - 2015 yılının sadece ilk beş ayında 10 farklı ülkede 37 konser verecek ve maalesef, biz Türkiye’de Fazıl Say’ı dinlemekten mahrumuz. Eserleri, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın 2015 programına konmuş olduğu hâlde programdan çıkartıldı. Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ömer Çelik bu kararın gerekçelerini açıklamak zorunda. Fazıl Say’ın bu ülkede 10 binlerce seveni var, hakkındaki bu karara ilişkin imza kampanyası da başlatıldı. AKP iktidarı kendi dünya görüşünü benimsemeyen herkese karşı bu tür bir düşmanlık sergileyemez.

Osmanlıya öykünenlere tavsiyem de şu: Bir anlamaya çalışın, sadece mezar taşlarıyla değil. Abdülhamit’in sarayındaki operayla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BİNNAZ TOPRAK (Devamla) - …ünlü tiyatro sanatçısı Sarah Bernhardt’ın sarayda verdiği temsillerle, Abdülhamit’in piyano çalmasıyla, tüm şehzade ve sultanlarına öğrettiği piyanoyla, saraydaki klasik müzik eserleriyle ve konserlerle.

Son olarak Türk musiki sanatçısı Hacı Arif Bey’in Abdülhamit’e söylediği bir sözü tekrarlamak istiyorum. Fazıl Say’ı sansürlemeye yeltenenlere bunu söyleyeceğim, demiş ki Hacı Arif Bey: “Sanatta iradeihümayun geçmez.” Yani sanatta sultanın emirleri geçmez.

Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, şimdi soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Işık, buyurun.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, öğretmen ve öğretim üyelerinin ek ders ücretlerine zam yapılması düşünülmekte midir? Çok ciddi anlamda geri kalan bir kalemdir bu.

İkincisi, Diyanet İşleri Başkanına alınan zırhlı Mercedes araç hangi kaynaklardan alınmıştır ve kaç paraya alınmıştır?

Üçüncü soru: Çiftçilerimizin kullandığı mazot, gübre, yem ve benzeri gibi tarımsal girdilerden ÖTV ve KDV indirimi yapılması düşünülmekte midir? Bu konuda çiftçilerimize söyleyecek bir sözünüz var mı?

Son olarak da sözde çözüm sürecine ilişkin anlaşmaların kamuoyundan saklanması konusunda Hükûmetinizle terör örgütü arasında bir anlaşmaya varıldığı yönünde medyaya çıkan haberler doğru mudur, sizin bu konuda ne kadar bilginiz var? Açıklarsanız sevinirim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kuşoğlu…

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, bu Cumhurbaşkanlığı sarayıyla ilgili olarak Komisyonda açılan akreditifleri, yurt dışından getirilen malzeme ve eşyanın tutarını bilmediğinizi söylemiştiniz. Bu, bütçenin ya da sistemin bir zaafı mıdır yoksa gerçekten bilmiyor muyuz? Bununla ilgili bir açıklama yapabilir misiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Serindağ…

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, deminki sorumu inşallah yanıtlarsınız. Gerçekten yeni stadyuma maçların taşınması en çok Gaziantepspor’a zarar verecektir.

Devam ediyorum Gaziantep’le ilgili bölüme. Gaziantep’te resmî makamlar bile okul yapmaya hazır pek çok hayırseverin bulunduğunu ancak okul yapılacak arsa olmaması nedeniyle bu hayırseverlerin okul yapamadığını ifade ediyorlar. Durum bu iken, Gaziantep’te okul için yeterli arsa üretemeyen belediyelerin TÜRGEV’e arsa tahsis etmek için sıraya girmelerini nasıl karşılıyorsunuz? Demin de ifade ettim, bir dönem Gaziantep Milletvekili olarak burada bulunmanız nedeniyle bunu da soruyorum.

Bir başka soru Sayın Bakan: İktidara geldiğiniz 2002 yılı sonunda Merkez Bankası döviz rezervinin kısa vadeli borçları karşılama oranı ne idi, şimdi bu oran nasıldır?

BAŞKAN – Sayın Akar...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, IMF’den alınan kredi miktarları üzerinden açıklama yapıyorsunuz. Şimdi, sormak istediğim soru, bir: Türkiye, IMF’ye ortak mıdır? İki: IMF’den alınan kredinin faizi diğer finans kuruluşlarından alınan kredilerin faizlerinden fazla mıdır ya da eksik midir? Şu anda kamunun özel sektör hariç dış borcu ne kadardır, kaç dolardır? Yine, 2015 yılında kaç dolar dış borç almayı planlıyorsunuz?

Bir de bir önceki maddede sormuş olduğum sorunun cevabını alamamıştım, 2/B ve hazine arazilerinin satışı konusunda, onu da cevaplarsanız sevinirim.

BAŞKAN – Sayın Gök...

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Bakan, iletilen bir soruyu sizinle paylaşmak istiyorum: Özelleştirme mağduru YEDAŞ Elektrik işçilerinin üç buçuk yıldır ihbar tazminatları niçin ödenmiyor, bu konuda bilgi verirseniz sevinirim.

Ayrıca, konuşmanızda özelleştirmeyle ilgili değer tespit sonuçlarının ne zaman yayınlanacağı konusunda bir bilgi verdiniz. Ben Ankara Milletvekili olarak BAŞKENTGAZ özelleştirmesini çok yakından takip ettim. Özelleştirme olduktan sonra Özelleştirme İdaresine başvuruda bulunarak değer tespitlerini istedim ama bana verdikleri yazıda, elimde bulunan yazıda henüz hisse devri tamamlanmadığından dolayı yazıma cevap vermediler ancak 31 Mayıs 2013 tarihinde bildiğiniz gibi, BAŞKENTGAZ’la ilgili hisse satış sözleşmesi imzalandı. Bu nedenle, Özelleştirme İdaresinin gerekçesi de ortadan kalktığına göre BAŞKENTGAZ’ın ihaleye konu tüm varlıkları için tespit edilen değer tespit rakamını açıklar mısınız lütfen.

BAŞKAN – Sayın Ayhan…

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, biraz önce sorduğum soruyu yineliyorum. Yedek ödenek ve yatırımları hızlandırma ödeneğinden ak saraya para, kaynak aktardınız mı? Meblağ ne kadardır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Tabii, bir önceki soru-cevap seansından kalan bir iki şey var, onları hemen hızlı bir şekilde cevaplandırayım.

2/B Kanunu’nun yayınlandığı 26 Nisan 2012 tarihli belediye mücavir alan sınırları dışında hazineye ait arazileri satmada bir sıkıntı yok, bu konuda bir değişiklik yapmaya gerek yok. Az önce söylenmişti işte, bu çiftçilerimizin kullandığı hazineye ait arazilerin büyükşehirlerde satılmasında 1/5000’liklerin veya 1/1000’lik planların yapılmamasından dolayı sıkıntı olduğu söylenmişti, böyle bir sıkıntı yok. Çünkü, biz kanunu çıkarırken 2012 Nisan ayındaki mücavir alanı baz alacağımızı ifade etmiştik.

Şimdi, yine, sorulan sorulardan bir tanesi taşıt kiralamayla ilgiliydi. Daha önce de söyledim, 2014 yılında kiralanan taşıt sayısı 15.010. Taşıt kiralamaları için 2014 yılında toplam 253 milyon lira harcama yapılmıştır. Bu, bütçenin on binde 5’ine denk gelmektedir.

F35’lerle ilgili bir soru vardı. Ortaklığa katılım toplam bedeli 929 milyon dolar, şimdiye kadar ödenen 354 milyon dolar, başka da bir ödeme yapılmadı. Ama, 100 uçağın temini için toplam bedel 16 milyar dolar.

Şimdi, az önce sorulan sorulara geleyim ben. Ek ders ücretine ilişkin şu an itibarıyla tamamlanmış herhangi bir çalışmamız yok ama 2014 yılında, biliyorsunuz, genel olarak bütün memurlarımıza brüt 175 lira bir zam yapmıştık seyyanen, öğretmenlerimize ayrıca 150 liralık seyyanen ilave -biliyorsunuz- bir artış vermiştik. Akademisyenlerimize de son dönemde çok ciddi artışlar sağladık, 726 lira ile 835 lira arasında bir artış söz konusu.

Diyanet taşıt aldıysa bütçe kaynaklarından mutlaka almıştır.

Mazot, gübrede ÖTV, KDV gibi bir indirim şu an itibarıyla üzerinde çalıştığımız bir husus değildir.

Çözüm süreci Türkiye’yi gerçekten güçlendirecek bir süreçtir.

ALİM IŞIK (Kütahya) – O zaman niye kamuoyundan saklama kararı aldınız?

MALİYE BAKANI  MEHMET ŞİMŞEK (Batman) –  Keşke zamanımız olsa biraz daha geniş bir şekilde konuşabilsek ama diğer arkadaşların soruları olduğu için müsaade ederseniz öbür konuya geçeyim.

Şimdi, herhangi bir bina yapılması veya herhangi bir projede… O projede, efendim işte, kullanılan ürünlerin menşei vesaire bu konular Sayıştay denetimine tabidir. Kesin hesapta da o rakamlar ortaya konulabilir ama Maliye Bakanlığına saniye saniye hangi menşe, hangi, ne kullanılıyor bilgisinin gelmesinin de zaten bir mantığı yok, gelse de yönetilmesi anlamında yani onun takibi noktasında da çok fayda  sağlayacağını sanmıyorum.

Gaziantep’le ilgili sorulara gelince: Tabii, takdir edersiniz ki birçok ilimizde mevcut statların yerine yeni stat yapılması protokolleri yapıldı. Bu protokoller yapılırken kamu bütçesinden bir  kaynak ayrılmadı. Bu daha çok TOKİ’ye mevcut yerin devredilmesi, bunun karşılığında TOKİ’nin yapması…

Şimdi, Gaziantep’te alternatif  bir yer bir şekilde sunulabilirse ona ilişkin değerlendirme farklı olabilir ama şu an itibarıyla ben şunu söyleyemem çünkü sadece Gaziantep olsaydı oturup hani, bir bakalım diyecektik; şimdi 20 küsur ilimizde, yanlış hatırlamıyorsam 25 ilimizde, bu yönde yani mevcut  statların yerine başka statların ve çok daha pahalı bir şekilde yapılması gündemde. O, yerel bir konu olmakla birlikte TOKİ boyutu var. Biz TOKİ’ye de kaynak aktarmıyoruz biliyorsunuz. Dolayısıyla, TOKİ o zaman yeni stadı nasıl yapacak, bunu nasıl finanse edecek? Bunun tabii ki tartışılması, konuşulması gerekiyor.

Okul noktasında, ben de orada milletvekiliyken gerçekten çok büyük çaba gösterdik. Belli mahallelerde o yer sıkıntısı olduğunun farkındayım ama onun çözümüne yönelik olarak da son dönemlerde özellikle hem hazine imkânlarını devreye koyduk hem il özel idarenin –işte biliyorsunuz artık kalmadı ama eskiden varken- bütün imkânlarını nakde dönüştürüp bu yönde çok ciddi okul çalışmaları yapıldı ama ilave bir tabii ki çaba gerekiyorsa biz okul noktasında hassasız. Gerçekten, yanlış hatırlamıyorsam, 234 bin, 235 bin derslik yapmışız 2002’den bu yana. Daha fazla ihtiyacımız var. O nedenle de birçok ilimizde, biliyorsunuz, şimdi kampüsler hâlinde birtakım çabalar var. O noktada da tabii ki üzerimize düşeni yaparız.

2002 sonuna ilişkin bir istatistik sordunuz. Şu anda önümde yok ama bir sonraki seansta gelirse memnuniyetle cevaplandırırım.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Sayın Bakan, o basit bir şey, siz bilirsiniz yani.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Hayır, hayır, şöyle: Tam rakamı vereyim ben size. Tabii ki bir bilgim var ama sonra “Cevap doğru değil.” dersiniz. Gereksiz yere bir tartışma yaşamayalım.

Değerli arkadaşlar, Türkiye, diğer ülkeler gibi tabii ki IMF’nin ortağı. IMF kaynakları ucuz mu, pahalı mı piyasaya…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, bir iki dakika süre verelim Sayın Bakana, sorduğumuz sorularla ilgili.  

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Teşekkür ediyorum.

Diğer yani piyasa kredi faizleri diğer imkânlara göre ucuz mu, değil mi? O aslında size tahsis edilen kotanın kaç katı borçlandığınız… Çünkü siz borçlandıkça faizi artan bir mekanizma söz konusu. Dolayısıyla eğer kastınız 2002-2003’se bakmak lazım ama o dönemde Türkiye’nin piyasalara erişimi yoktu. Ben o dönemde Londra’daydım ve Türkiye piyasalardan borçlanamadığı için IMF devreye girdi.

Bir de şunu unutmayalım: IMF’nin sadece borç maliyetine bakmamamız lazım. IMF’nin borçları çok ağır şartlarla gelir. Şimdi, o ağır şartların birçok boyutu vardır; ekonomik boyutu vardır, siyasi boyutu vardır. Dolayısıyla Türkiye’nin IMF borçlarını tamamen ödemiş olması, AK PARTİ hükûmetleri döneminde bu faslı kapatmış olması önemli bir kazanımdır, her açıdan önemli bir kazanımdır, aslında Türkiye’nin bir sınıf atlamasıdır diye bakmak lazım.

Şimdi, dış borca ilişkin rakamı sordunuz. Kamu sektörünün dış borcu 2002 yılında 64,5 milyar dolar, Merkez Bankasını da eklerseniz 22 milyar dolar yani toplamda 2002 yılında Merkez Bankası kamu sektörü anlamında burada arkadaşların verdiği rakama göre 86,5 milyar dolar. Bu rakam 2014 ikinci çeyrek itibarıyla merkezî hükûmet için -yani kamu anlamında- 119,5 milyar dolara çıkmış, Merkez Bankasının ise 22 milyardan 4,3’e düşmüş, toplamına bakarsanız 123,8 milyar dolara çıkmış. Aslında dikkat ederseniz Türkiye’nin kamunun dış borcunda fazla bir artış yok, hatta kamunun rezervleri çok hızlı arttığı için, Türkiye, dünyadan alacaklı hâle gelmiştir. Türkiye’nin net dış borcu en son baktığımda, millî gelire oran olarak eksi yüzde 4,8 civarındaydı yani Türkiye bir anlamda net dış varlığı, kamu anlamında söylüyorum… Ha, özel sektörün borcu artmıştır ama özel sektörün de varlıkları artmıştır. Bir rakam vereyim ben size: Özel sektörün reel yatırımları reel olarak 2002’yi 100 alırsanız 2013’te -yanlış hatırlamıyorsam- 254’e çıkmıştı. Dolayısıyla özel sektörün yatırımlarında çok ciddi, reel olarak da bir artış olmuştur.

Şimdi…

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen toparlayalım isterseniz.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Özel sektör borç rakamlarını verebilir misiniz Sayın Bakan.

BAŞKAN – Bir sonraki maddede.

Teşekkür ediyorum.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, 5’inci maddeye geçerken bir talebimiz olacaktı.

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum sayın milletvekilleri.

                                                                               Kapanma Saati: 21.20

 

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

----0----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

5’inci maddeyi okutuyorum…

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 5, 6 ve Kesinhesap Kanunu’nun 3’üncü maddesiyle ilgili grubumuzun bir Anayasa’ya aykırılık iddiası bulunmaktadır. Bu konuda bir usul tartışması açmak istiyoruz. Bu konuyu sizlerden de talep ediyoruz. Şöyle ki Anayasa’mızın 163’üncü maddesi merkezî yönetim bütçesiyle verilen ödeneklerin ve miktarlarının Bütçe Kanunu’yla belirleneceğini amirdir. Ancak Bütçe Kanunu’nun 5, 6 ve kesin hesabın 3’üncü maddesiyle bu anlayıştan ayrılarak Maliye Bakanlığına ilgili diğer bakanlıkların bütçelerine aktarma ve bütçede öngörülmeyen harcamalarla ilgili harcama yetkisi verilmiştir. Bu, Anayasa’ya aykırıdır; bu bakımdan bir usul tartışması açmak istiyoruz.

BAŞKAN  - Sayın Gök, öncelikle Komisyon ve Hükûmet bir açıklama yapsın isterseniz ama ayrıca da bizim Başkanlığın Anayasa’ya aykırılık nedeniyle maddeyi görüştürmeme yetkisi bulunmamakta. Yani usul tartışmasını açmamızdaki maksat nedir? Usul tartışması açarız, açtığımızı kabul edelim.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Başkanlığın Anayasa’ya aykırılık nedeniyle maddeyi görüştürmeme yetkisi yok.

LEVENT GÖK (Ankara) – Biz bu konudaki tartışmaların en azından kayıt altına alınmasını…

BAŞKAN – Sayın Gök, buyurun söz veriyorum.

Lehte, aleyhte?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Lehte.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Aleyhte.

RECAİ BERBER (Manisa) – Lehte.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Lehte.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Lehte.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Aleyhte.

BAŞKAN – Lehte Sayın Bostancı, buyurun.

 

IV.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 5 ve 6’ncı maddeleri ile 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın 3’üncü maddesinin -Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla- görüşülmesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hususunda Başkanın tutumu hakkında

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bütçe daha önceki bütçelerde olduğu gibi o çerçevede, usulüne uygun bir şekilde hazırlanmıştır. Anayasa madde 163 bütçede yapılacak artışlara ilişkin bu husustaki yetkiyi Bakanlar Kuruluna vermemektedir. Böyle bir artış öngörüsü yoktur; sadece Komisyondan da geçtiği şekliyle bütçedeki rakamlar çerçevesinde Maliye Bakanlığına verilen bir yetki vardır ki bu, 163’le herhangi bir çelişki oluşturmamaktadır. Dolayısıyla Anayasa’ya aykırılık söz konusu değildir, bu iddia geçerli değildir. Başkanlığınızın takdiri Anayasa’ya aykırılık iddiasını reddetme doğrultusunda olduğunda geçmiş yıllardaki uygulamalar esasında tutarlı ve aynı çizgide bir uygulama yapılmış olacaktır.

Bu vesileyle, bu konunun çok fazla detaylandırılmasını gerektiren bir durum olduğu kanaatinde değilim fakat biraz önce sanata ilişkin yapılmış olan tartışma hususuna iki cümle eklemek istiyorum. Sanat hakikaten çok önemlidir. Sanatın tarihçesini anlatmayacağım. Avrupa’da aristokrasi ve burjuvazi sanatı desteklemişlerdir. Bizde de Osmanlı sarayı desteklemiştir çünkü bizde burjuvazi, aristokrasi yok. Cumhuriyet kurulduktan sonra da merkezî Hükûmet desteklemiştir. Ancak bizde sanatın şöyle bir rolü olmuştur ki bu da halkta ciddi bir alerji doğurmuştur: Milleti bir bakıma adam etmek isteyen merkezî elitler sanatı da bir politik araç olarak kullanmak istemişlerdir,  halkı terbiye etmenin bir aracı olarak görüp sanatı politikleştirmişlerdir. Bu da halkta tarihsel seyri içerisinde bir alerji doğurmuştur. Esasen günümüzde de bazı çevrelerde, bazı kesimlerde hâlen bu geleneğin izlerini görmekteyiz. Tartışma bu çerçevede yürüyor yoksa ne Batı’daki sanatçılarla Bach’la, Beethoven’la, Mozart’la, Çaykovski’yle, Chopin’le ne Perulu sanatçı, halk sanatçısı Yma Sumac’la ne Pakistanlı sanatçılarla, dünya halklarının sanatçılarıyla kimsenin bir derdi olmaz. Sanata da her zaman çok saygılıyızdır. Sanatın politikanın bir aracı olarak kullanılması, bir terbiye ve tedip unsuru olarak kullanılması yanlıştır. Esasen böyle kullanıldığında da insanların gösterdiği o sivil tepkiyi anlamak gerekir. Meseleyi bu çerçevede değerlendirmek daha doğru olur kanaatindeyim.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Aleyhte söz isteyen Bülent Kuşoğlu, Ankara Milletvekili.

Buyurun Sayın Kuşoğlu.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, çok basit bir şekilde anlatmaya çalışacağım, çok teknik bir konu. Şöyle: Anayasa’nın 161 ve 163’üncü maddeleri bu konuyu düzenlemiş, kısaca demiş ki: “Bütçenin hazırlanması, sunulması, denetlenmesi kanunla olur. Bütçede öngörülmeyen herhangi bir ödenek dışı harcama da yapılamaz.” Buna istinaden de 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu çıkmış, bu zaten sizin döneminizde çıktı, iktidarınızın döneminde çıktı. Burada Anayasa’ya göre bir çerçeve belirlenmiş. Nasıl yapılacağı, bütçenin nasıl sunulacağı, nasıl denetleneceği ve nasıl izleneceği çok açık bir şekilde bu kanunda var. Biz her sene bütçe kanununa bir madde ilave ediyoruz. Biraz önce bahsettiği gibi Levent Bey’in 5’inci madde, 6’ncı madde ve Kesin Hesap Kanunu’nun 3’üncü maddesiyle kısaca bu 5018’deki Kanun’u deliyoruz her sene. Maliye Bakanlığına -tabii ki olağanüstü durumlar olabilir- 5018 sayılı Kanun zaten yetki veriyor. “Olağanüstü durumlarda Maliye Bakanının, Maliye Bakanlığının şu şu şu yetkileri vardır.” diyor. “Ödenek üstü harcama yapabilir.” diyor. “Yedek ödenek kullanabilir.” diyor. Bunları söylüyor ama belli sınırlar dâhilindedir diyor bu. Biz her sene Bütçe Kanunu’yla bu sınırları aşıyoruz. Anayasa’ya göre çıkarılmış bir kanunu deliyoruz, Anayasa’ya aykırı işlem yapıyoruz her sene. Sayın Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı da burada, bunun için hukukçu olmaya da gerek yok. Çok açık bir şekilde Anayasa’ya aykırı işlem yapıyoruz. Şimdi, bu konuyu Anayasa Mahkemesine götürmemize de gerek yok. Burada, sizlerin bunu dikkate alması, buna göre bizim işlem yapmamız lazım. Yoksa Anayasa Mahkemesine götürdüğümüzde bu açık bir şekilde bir işlem, iptal edildiğinde büyük sorun olacak, büyük sıkıntı olacak. Bu konuda başlangıçta sizi uyarmak istedik, 5’inci madde görüşmeleri başlarken, daha sonra sorun olmasın istedik, konu budur.

Sayın Naci Hocamın biraz önce söylediği konuyla ilgili olarak da şunu söyleyeyim. Sanat evrenseldir, sanatımızın bütün dünyaya şamil olmasını isteriz, sanatçımızın bütün dünya tarafından kabul edilmesini isteriz. Sanat evrensel olmalıdır. Bizim evrensel bir sanatçımız… Bununla ilgili olarak Binnaz Hoca da konuşması sırasında bazı hususları belirtti. Bunu siyasi bir tarafa çekmeye gerek yok, siyasi bir konu değildir; sanatla ilgili bir konudur. Önünün açılmasını, sansürün kaldırılmasını, sıkıntıların bu konuda ortadan yok edilmesini arzu ettik, sadece bunu belirttik, Hocam da bunu belirtti. Konu bunlardan ibarettir.

Çok teşekkür ediyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Lehte söz isteyen Recai Berber, Manisa Milletvekili.

Buyurun Sayın  Berber. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

RECAİ BERBER (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tabii, gecenin bu saatinde bütçe görüşmelerinde yorgun düşmüş bir vaziyette usul tartışmasında Komisyonumuzda uzun uzun tartıştığımız bir konunun tekrar gündeme getirilmesi, hakikaten, dedikleri gibi herhâlde sadece kayıtlara geçsin diye. Ama, Komisyon tutanaklarına bakarsanız orada çok uzun bir şekilde kayıtlara geçmişti.

Ben de çok kısa bir şekilde, özellikle, Bülent Bey teknik anlattı, ben de onu söyleyeyim. Esasen, Anayasa’mızın 163’üncü maddesi Parlamentonun bütçe hakkıyla ilgili bir husus. Yani, biz  Parlamento olarak bütçe kanunu yaparken harcama limitini belirliyoruz. Bütçe şu rakama bağlanmıştır: 473 milyar yaklaşık. Bunun üstünde harcama yetkisi ne Maliye Bakanlığına bu kanunla verilebilir ne de Bakanlar Kuruluna verilebilir. Zaten böyle bir yetki yok. Bunun tartışması yok.

Burada özellikle -geçmiş yıllardan beri uygulanan- “5018’i delmeye yönelik.” filan deniliyor. 5018 sayılı Kanun da bir kanun, Bütçe Kanunu da bir kanun, yine Parlamento tarafından Maliye Bakanlığına yetki veren bir kanun, bir madde. Dolayısıyla, burada bir kanunun ötekine üstünlüğü filan söz konusu değil.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Bütçe Kanunu’nun 5018’e aykırı olmaması lazım Başkanım.

RECAİ BERBER (Devamla) – Aykırı da değil.

Şöyle -zaten sizin bu eleştirileriniz sayesinde diyeyim- burada düzeltelim. Maliye Bakanlığının ödenek aktarımları için ek ödenekleri almak suretiyle diğer kurumlara aktardığı ödenekleri ödenek aşımı şeklinde yorumladığınız için bu yıl doğrudan doğruya 5’inci maddede ve 6’ncı maddede özellikle Maliye Bakanlığı şu yetkiyi alıyor: Ben Maliye Bakanlığına bu ödenekleri almayayım, dolayısıyla ek ödeneklerde bir artışa yol açmayayım… Siz dediniz: “37 milyar geçen sene ödenek fazlası harcama yapmış Maliye Bakanlığı.”

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – “Sayıştay” dedim.

RECAİ BERBER (Devamla) – Sayıştay da bunu işte, böyle eleştiriyor, 5018’den bakarak eleştiriyor. Hâlbuki geçen sene çıkardığımız bir de kanuna baksa, Bütçe Kanunu’na baksa bu eleştiriyi yapmasına gerek kalmayacak. Tabii, sizin bu eleştiriniz doğrultusunda, Sayıştayın eleştirisi doğrultusunda bu yıl doğrudan doğruya Maliye Bakanlığı şu yetkiyi alıyor: “Bu ödenekleri ben ödenek fazlası olarak ilgili kurumlara kendi uhdeme almadan aktaracağım.” diyor. Yetki bundan ibaret. Dolayısıyla, ne ödenek aşımı söz konusu ne de Maliye Bakanlığına ya da Bakanlar Kuruluna, Anayasa’ya aykırı olarak, bütçede gideri fazlalaştıracak şekilde, gideri artıracak şekilde bir yetki vermesi söz konusu değil. Bunun da böyle basit ve net bir şekilde anlaşılmasında yarar var. Ama katkılarınızdan dolayı yine teşekkür ediyoruz. Sayıştayın görüşleri doğrultusunda zaten bu Bütçe Kanunu’nda gerekli düzenleme yapıldı.

Ben, Başkanlık Divanı’nın da, Başkanlığın da takdir yetkisini herhâlde bu şekilde kullanacağını düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aleyhte söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili.

Buyurun Sayın Işık.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle, Sayın Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanının, bu tartışmaların “iş olsun” anlamında buraya taşınması konusuna değinmesinin normal olmadığını söylüyorum; burada “iş olsun” diye hiçbir şeyin konuşulmadığını siz de bizden daha iyi biliyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, tabii ki Bütçe Kanunu’nun 5’inci maddesi personel giderlerini karşılamada, yedek ödenek aktarmada, yatırımları hızlandırma ödeneğini yine değiştirmede, doğal afet giderlerini karşılama ödeneği konularında aktarma yapma yetkisini Maliye Bakanına vermeyi öngörüyor. Ancak, çok iyi biliyorsunuz ki Sayıştay raporlarında en çok bahsedilen konulardan birisi, kamu kurum ve kuruluşlarında maalesef ödenek üstü harcamaların yapıldığı kayıtlara geçmiş ve bu ödenek üstü harcamaların 5018 sayılı Kanun’u ruhen ve uygulama aşamasında deldiğini ifade etmektedir. Ne yazık ki Sayıştay yöneticileri de buraya gelecek olan bu detay raporlarda bu konuları keserek aktarmışlardır çünkü elde kesin raporlar var. Onun için, bu konunun yeniden tartışılıp değerlendirilmesi ve Anayasa’nın, benden önceki değerli konuşmacıların da ifade ettiği gibi, 161’inci maddesindeki “Bütçenin hazırlanması ve uygulanması”na yönelik hükümlere, yine 163’teki “Bütçelerde değişiklik yapılabilme esasları”yla ilgili hükümlere uygun olması lazım. Burada bakanların “Harcanabilecek miktar sınırının Bakanlar Kurulu kararıyla aşılabileceğine dair bütçelere hüküm konulamaz.” Yine bakanlara bu konuda yetki verilemez hükmü amirdir. Bu kapsamda konunun değerlendirilerek söz konusu itirazın yerinde olduğunu ve Başkanlığın tutumunu buna göre düzenlemesi gerektiğini ben de ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere, İç Tüzük’ün 38’inci maddesine göre, komisyonlar, kendilerine havale edilen tasarı veya tekliflerin ilk önce Anayasa’nın metin ve ruhuna aykırı olup olmadığını tetkik etmekle yükümlüdürler. Komisyon Anayasa’ya aykırı gördüğü tasarı ve teklifi maddelerine geçmeden reddetmek zorundadır. Plan ve Bütçe Komisyonu Bütçe Tasarısı’nı Anayasa’ya aykırı görmeyerek raporunu Başkanlığımıza intikal ettirmiş ve tasarı hâlen görüşülmektedir. Genel Kurulda Anayasa’ya aykırılık iddialarının dile getirilmesi mümkün olup Genel Kurul Anayasa’ya aykırılık iddialarını ciddi görerek maddeyi reddedebilir.

Yine İç Tüzük’ün 84’üncü maddesine göre teklifin belli bir maddesinin Genel Kurulda görüşülmesi sırasında Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle reddini isteyen önergeler, diğer önergelerden önce oylanır. Bu çerçevede, Başkanlığımızın Anayasa’ya aykırılık nedeniyle maddeyi görüşmeme yetkisi bulunmamaktadır. Bu sebeple maddenin görüşülmesi konusundaki tutumum devam etmektedir.

 

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656’ya 1’inci Ek) (Devam)

2.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657) (Devam)

BAŞKAN – Maddeyi okutuyorum:

 

Gerektiğinde kullanılabilecek ödenekler

MADDE 5- - (1) Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği:

Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerine konulan ödeneklerin yetmeyeceği anlaşıldığı takdirde, ilgili mevzuatının gerektirdiği giderler için "Personel Giderleri" ve "Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri" ile ilgili mevcut veya yeni açılacak tertiplere, Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.1 tertibinde yer alan ödenekten aktarma yapmaya,

(2) Yedek Ödenek:

Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerinde mevcut veya yeni açılacak (01), (02), (03), (05) ve (08) ekonomik kodlarını içeren tertipler ile çok acil ve zorunlu hâllerde (06) ve (07) ekonomik kodlarını içeren tertiplere aktarma yapmaya,

(3) Yatırımları Hızlandırma Ödeneği:

Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.3 tertibinde yer alan ödenekten, 2015 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esaslarına uyularak, 2015 Yılı Yatırım Programının uygulama durumuna göre gerektiğinde öncelikli sektörlerde yer alan yatırımların hızlandırılması veya yılı içinde gelişen şartlara göre öncelikli sektör ve alt sektörlerde yer alan ve programa yeni alınması gereken projelere ödenek tahsisi veya ödeneklerinin artırılmasında kullanılmak üzere genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin projelerine ilişkin mevcut veya yeni açılacak tertiplere aktarma yapmaya,

(4) Doğal Afet Giderlerini Karşılama Ödeneği:

Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.5 tertibinde yer alan ödeneği, yatırım nitelikli giderler açısından yılı yatırım programı ile ilişkilendirilmek kaydıyla genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin her türlü doğal afet giderlerini karşılamak amacıyla mevcut veya yeni açılacak tertiplerine aktarmaya, Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Umut Oran, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Oran. (CHP sıralarından alkışlar)

LEVENT GÖK (Ankara) – Ve Sosyalist Enternasyonal Genel Başkan Yardımcısı.

CHP GRUBU ADINA UMUT ORAN (İstanbul) – Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bugün bütçenin dışında bir anlam daha var. Tam beş yıl önce haysiyet cellatları Yarbay Ali Tatar’ı aramızdan aldı. Öğlen acılı ailesiyle mezarı başındaydık.

Sayın milletvekilleri, geciken adalet adalet değildir. Tersini savunan varsa, cesareti de varsa gitsin Satı Ana’nın gözlerinin içine baksın.

Biz bugün mezar başındayken bir şey daha oldu. Hükûmet faşizmi kanunsuz emirlerle ana muhalefet partisinin yani bizim Cumhuriyet Halk Partimizin İstanbul İl Binasına baskın düzenledi. Sadece İstanbul değil, mahkeme kararı olmadan dün Aydın’da, bugün Sakarya, Kocaeli, Denizli, Isparta’da il binalarımızda kanunsuz emirlerle arama hakları olmadan arama yaptılar. Bu ülkede hukuk kalmamıştır, adalet de kalmamıştır. Ulu Önder Atatürk’ün dediği gibi: “Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin devlet hâlinde varlığı kabul olunamaz.” Siz isteseniz de istemeseniz de biz bu ülkede üstünlerin hukukunu yıkacağız ve hukukun üstünlüğünü egemen kılacağız.

EŞREF TAŞ (Bingöl) – Biz zaten onu yapıyoruz, tam onu.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Biz de istiyoruz onu.

UMUT ORAN (Devamla) – Sayın milletvekilleri, bu bütçe -konuşuluyor bir haftadır- halkın, emekçinin, emeklinin, işçinin, çiftçinin, çalışanın bütçesi değildir. Memura 3+3 zam yapan, asgari ücreti böbürlenerek 30 lira artıran AKP Hükûmetinin bütçesi ancak bu kadar olur. Sizin bu hazırladığınız 13’üncü bütçe daha önce hazırladığınız 12’nciler gibi halkın değil, rantın, talanın, yandaşa dağıtılan milyarların bütçesidir. Sayın Hükûmet, sayın milletvekilleri; bu bütçenin Türkiye'ye hiçbir faydası yoktur, Türkiye'yi bir santim bile ileri taşımaz. Hükûmetin içinde yer almakla övündüğü G20 ülkeleri ile aramızda baktığınız zaman uçurumlar var. Biz G20’de daha evvel 16’ncıydık, 17’nci olduk evvelki sene, bu sene 19’uncuyuz, neredeyse küme düşeceğiz yani G20 listesinden aşağıya doğru kayıyoruz.

Bakın, kişi başı gelirde 65’inci sıradayız. Gelir adaletsizliğinde dünyada 2’nci, Avrupa’da 1’inciyiz. Dünyada demokrasi endeksinde 89’uncuyuz. Kadın-erkek eşitliğinde 120’nci, basın özgürlüğünde 134’üncü, İnternet özgürlüğünde 65 ülke içerisinde 43’üncüyüz. Hâlâ 5,5 milyon işsizimiz, yoksulluk sınırı altında yaşayan 29 milyon vatandaşımız var. İş kazalarında Avrupa 1’incisi, dünya 3’üncüsüyüz.

Sonuç olarak ekonomik alanda ne yaparsanız yapın, insan haklarında, demokraside, özgürlüklerde Türkiye G20’ye giremezse tam anlamıyla ilerleme sağlanamaz. Bu karanlık tablodan kurtulmanın bir tek yolu var: Kadına, çocuğa, eğitime yatırım yapmak. Ama, baktığınız zaman, maalesef “Kadın- erkek eşit değildir.” diyen, “Kadın en az 3 çocuk doğurmalı.” diyen, “Kadın evde otursun, çocuk baksın.” diyen anlayışla çalışma hayatında kadınlarımızı da sıfırladınız.

2014 yılında kadın işsiz sayısında yüzde 30 artış var. Bu oran, üniversiteli kadın işsiz oranında baktığınız zaman yüzde 70 artışa tekabül ediyor. Umudunu yitiren, iş aramayanlarla beraber aslında kadınlarda gerçek işsizlik yüzde 26’larda.

Bu arada, işsizlik dediğimiz zaman aklımıza çalışanlar geliyor. Bu maddeyle personel giderleri için de yedek ödenek ayrılıyor. Bu, AKP Hükûmeti  için normal. Maliye Bakanı da haklı. Torpille, adam kayırmakla o kadar çok personel alınıyor ki kimin, nereden, hangi işe girdiği belli değil ve bu torpilli personele ne ödenek ayırmak gerektiğiyle ilgili şu anda hiçbir şey belli değil tabii. Ne zaman, nereden, ne talimat gelecek belli değil. Demokrasinin bütün kurallarının işlediği, fırsat eşitliğinin yaşandığı bir ülkede böyle bir şey kabul edilemez.

Ayrıca, bu maddede yatırımları hızlandırma ödeneği bütçeye de konuluyor. Açıkçası insan ilk başta seviniyor, “Ne güzel, yatırımlar tamamlanacak, vatandaşın yüzü gülecek.” diyoruz. Ama, baktığınız zaman kazın ayağı öyle değil.

EŞREF TAŞ (Bingöl) – Vatandaşın yüzü gülmese oyunu bize vermez.

UMUT ORAN (Devamla) – “Yatırım” deyince sizin aklınıza kaçak saraylar, boğaza nazır Vahdettin köşkleri, uçan saraylar geliyor. “Tasarruf” deyince de sizin aklınıza plaket masraflarını kısmak geliyor. Burada iyi niyet yok, burada samimiyet yok. Vatandaşın derdine derman olacak yatırımlar ortada yok. Buradaki ayrılacak paraların kaçak saraya ve 12’nci Cumhurbaşkanının sonu gelmeyen isteklerine, bitmeyen masraflarına, dolayısıyla örtülü ödeneğe aktarılacağını hepimiz biliyoruz.

Ben, ayrıca -Maliye Bakanı burada değil- bir çağrıda bulunmak istiyorum. 12’nci Cumhurbaşkanı her ağzını açtığında ekonomi tepe taklak gidiyor. Yatırımcı önünü görsün diye bence Sayın Maliye Bakanı RTE endeksi yayınlasın, aksi takdirde ekonominin hâline baktığınız zaman harap. Bakın, dövizdeki 1 kuruşluk artış dış borcumuzu 4 milyar lira artırıyor. Sadece 18 Kasım-18 Aralık tarihlerine bakın, dış borcumuza 58 milyar liralık ek fatura geldi. Sayın Erdoğan konuşuyor, döviz artıyor.

Bu arada şunu da ifade etmek isterim: Hükûmet son günlerini yaşıyor, benden uyarması. 12’nci Cumhurbaşkanı ocak ayından itibaren Bakanlar Kurulunu toplayacak, kendi kabinesini kurmaya başladı bile. Buradan AKP bakanlarını uyarıyorum, “paralel, paralel” dediniz ama tam da içinizden yepyeni bir paralel hükûmet çıkıyor, haberiniz olsun Sayın Bakan.

HAMZA DAĞ (İzmir) – Kendin bile inanmıyorsun ha!

EŞREF TAŞ (Bingöl) – Anayasa’ya bak, Anayasa’ya!

UMUT ORAN (Devamla) – Sayın milletvekilleri, bırakın Anayasa’ya bakmayı da bütün bunlar neden oluyor biliyor musunuz? Yolsuzluktan oluyor. Yolsuzluk habis bir ur gibi Hükûmeti içten çürütüyor. Merak etmeyin yolsuzluğun panzehri var. Bakın yolsuzluğun panzehri, siyasi etik ve siyasi ahlak. Hükûmetin işine gelmiyor ama sizin parti programınızda -buradaki milletvekilleri de biliyorlardır- yolsuzlukla mücadele edeceğinize dair sizler söz vermişsiniz. İşte size samimiyet testi, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının yıl dönümünde Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizler, Siyasi Etik ve Ahlak Yasa Teklifi’ni verdik 17 Aralıkta. Hadi hep beraber çıkartalım bunu. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, tam 3 dönemdir, on dört yıldır bu yasayı çıkarmak için çabalıyoruz. Buradan Sayın Davutoğlu’na sesleniyorum, eğer yolsuzlukla mücadele konusunda samimiysen, temiz siyaset, dürüst yönetim, açık toplum istiyorsan gel bu yasayı 17-25 Aralık yolsuzlukla mücadele haftasında hep beraber çıkartalım ve siyasete güveni yeniden inşa edelim. Kanun burada. Bakın ne dedim biraz evvel, üç dönem geçmiş; 22, 23, 24.

RECEP ÖZEL (Isparta) – O kanun teklifi, kanun değil o. 

UMUT ORAN (Devamla) –Tam on dört yıl geçmiş. Her seferinde dedik ki: Gelin beraber bu siyasi etik yasasını, siyasi ahlak yasasını, siyasette dürüstlüğü hep beraber çıkartalım. Hadi buyurun çıkartalım, ne duruyorsunuz? İşte kanun, işte Meclis, işte muhalefet, hodri meydan. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Çıkartırsak Anayasa Mahkemesine gidebilirsiniz, o ihtimal var.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan...

BAŞKAN - Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Emin Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan...

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Ayhan.

Buyurun Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın konuşmacı, grubumuza dönük olarak “AKP Hükûmeti faşizmi” şeklinde bir ifade kullanmıştır. Faşizm sözlerinin toplam bağlamında...

LEVENT GÖK (Ankara) – AKP demedi canım.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Hükûmet kimin Hükûmeti? AKP Hükûmeti. Kendi ifadesi de oldu.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Devletin hükûmeti ya, nereden çıkarıyorsun?

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – AKP Hükûmeti değil, Türkiye Hükûmeti.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Kendi ifadesi de oldu. Faşizm, gündelik dilde akademik bir tartışma unsuru olarak değil, hakaret ve suçlama unsuru olarak kullanılmaktadır. Bu çerçevede söz hakkı talep ediyorum.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) - Yasama yürütmeyi mi savunacak şimdi?

BAŞKAN – Tutanaklara geçti zaten Sayın Bostancı.

Saat 22.00, lütfen...

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın bakanlar cevap verirler ona efendim, sağ olun.

BAŞKAN – Sayın Ayhan, buyurun.

UMUT ORAN (İstanbul) – Bir söz alabilir miyim, affedersiniz?

BAŞKAN – Lütfen Sayın Oran.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Ya, bir şey demedi, söz vermedi, siz niye istiyorsunuz?

UMUT ORAN (İstanbul) – Sözümün arkasındayım, AKP faşizmini tekrarlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Oran...

UMUT ORAN (İstanbul) – Çünkü İstanbul İl Binamız AKP İstanbul İl Başkanlığı tarafından basıldı.

BAŞKAN – Sayın Oran, lütfen...

RECEP ÖZEL (Isparta) – Mahkeme kararı var ama onda. “Mahkeme kararı yok.” dedin, mahkeme kararı var onda.

BAŞKAN – Sayın Ayhan konuşsun, söz vereceğim.

Buyurun Sayın Ayhan.

MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının “Gerektiğinde kullanılabilecek ödenekler” başlığı altındaki 5’inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Bu maddede personel giderlerini karşılama, yedek ödenek, yatırımları hızlandırma ödeneği, doğal afet giderlerini karşılama ödeneği var. Sonuncusunu yani doğal afet giderlerini karşılama ödeneğini dışarıda bırakırsak diğerlerinin burada yer alması, bütçe kanununda yer alması hususu uygulamada bir pratiklik getirme açısından bir fayda sağlayabilmekle beraber, ancak bunun 5018 sayılı Kanun’un ruhuna aykırı olduğunu ifade etmek istiyorum. Neden? Çünkü, yatırımları hızlandıracaksanız, eğer ilave ödeneğe ihtiyacınız varsa, demek ki yerini bilmiyorsunuz, nereye koyacağınızı bilmiyorsunuz; birincisi bu. İkincisi, önceliklerinizi bilmiyorsunuz. Sonra, biraz önce Sayın Bakana iki defa, iki maddede de sordum “Buradan ak saraya ödenek verildi mi?” diye, cevap alamadım. Belki “Zaman yetmedi.” diyebilir ikisinde de ama... Özellikle sormak istediğim husus şuydu: Ben 1980’den beri bütçeyle uğraşan bir insanım. Bu yatırımları hızlandırma, yedek ödenek vesaire, her zaman bütçelerde olagelen şeyler -5018 sayılı Kanun sonradan çıktı- ama bu olay çok hassasiyeti olan hususlarda... Biraz önce Sayın eski Maliye Bakanımızla da görüştüm yani barajların tamamlanmasına çok az bir şey, ödenek yetmemiş, hemen devreye alacaksınız, enerji projeleri vesaire, çok ihtiyaç hasıl olan hususlarda kullanılmak üzere bu maddeler kullanılırdı eskiden. Yüksek Planlama Kurulundan, Planlamadan da ne vardı? Buna onay verilirdi, konuşulurdu.

Şimdi, tabii, buraya baktığınız zaman, ben olayın ciddiye alınıp alınmaması hususuna biraz üzüldüm. Burada ben yanlış anlamadıysam -ki benden önce bizim sözcümüz, arkadaşımız konuşurken ifade etti- “iş olsun” kabilinden burada birtakım, usulle ilgili görüşmelerin yapıldığı hususunun zikredilmesi veya buna yönelik bir şeylerin ifade edilmesi hiç hoş olmadı.

Bir diğeri, Sayıştayla ilgili husus. Zaten Sayıştayla ilgili hususta benim şahsen çok üzüntü duyduğum, “tape”lerden ortaya çıkan, Sayıştay mensuplarının, uzmanlarının, yöneticilerinin neresinin nasıl kırık olduğuna varan sözler hakikaten son derece nedir? Üzüntü vericidir. Sayıştay, haddizatında, bu ülkenin hakikaten kurumsal yapısı fevkalade güçlü bir organizasyonu idi. Ancak, son yıllardaki değişiklikler ve uygulama biçimi bunu ne yaptı? Sıkıntıya soktu.

Diğer hususlara gelince: Zaten personel giderleriyle ilgili hususları yandaş sendikalarla, verdiğiniz bir ücretle bağlıyorsunuz, bunda hiçbir sıkıntınız olmuyor. O zaman, böyle bir personel giderine neden ihtiyacınız var? Kendiniz de sıkıntı duyuyorsunuz “Bunu karşılayamam.” diye. Bu daha önce vardı, yok değildi. Bu açıdan da ben Hükûmeti çok büyük bir tenkide maruz bırakmayacağım.

Yalnız, şöyle bir husus var: Hükûmetin ekonomi kadrosunda bir arıza var. 2017 yılı millî gelirini 970 milyar dolar olarak Sayın Başbakana açıklattılar; bakanlar arkasına, yanına dizildiler, bunu söylediler. Fakat daha önce hedeflere baktığınız zaman, orada da 2018 yılı için millî geliri 1,3 trilyon diye ifade ettirdiler. Şimdi, bu aradaki çok büyük farkı, hem de G20’ye giderken, G20’nin liderliğini alacakken… Dünyanın neresine giderseniz gidin, eğer “Bu hataydı, biz bunu yanlış söyledik, revize edeceğimiz bir rakamdı.” diye tevil yoluna değil, gerçekten ifade etmiyorsanız yurt dışında hafife alırlar, adama “deli” derler. Ben, şahsen  böyle bir şeyi Sayın Başbakana, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanına yakıştırmam. Neticede Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı. Olayı bu türlü değerlendirdiğinizde gerçekten ekonomi yönetiminde çok büyük arıza olduğunu ifade edebilirim.

Sayın Bakan, belki alanınız veya değil ama şunu ifade etmek  istiyorum, Maliye Bakanı olsa soracaktım: Gerçekten, bu faiz meselesinde Hükûmetin, içindeki problemi, Hükûmetin, ekonominin farklı kanadındaki insanların faizler konusundaki düşüncelerini netleştirmesi lazım. Farklı düşünebilirler ama biri, Merkez Bankası Başkanını sokakta odunla dövmedik hâle bırakacak, bir başkası da farklı şey söyleyecek. Bunun, Türkiye'nin yurt dışında güvenilirliğine ekonomik anlamda bakılması açısından çok büyük sıkıntılar ortaya koyacağını söyledim.

Ben burada geçen, Ekonomi Bakanına söyledim. Sizden iki önceki bakan da Merkez Bankasıyla aynı şekilde didişti, söyledi, faiz diye diye gittiler dedim. Bana oradan laf atıldı, dedi ki: “Faiz lobisi götürdü.” Hâlbuki önceki bakanı -ben dedim, siz biliyorsunuz, ben tekrar etmek istiyorum- faiz lobisi götürmedi ama ne lobisinin götürdüğünü sizlerin takdirine bırakıyorum. Gecenin bu saatinde farklı farklı konuşmanın bir anlamı yok.

Benim sizden hassaten ricam Sayın Bakan, bu konuda Hükûmetin ciddiyeti ele alması lazım. Bakın, ne kadar hassasiyetle rakamlar nereden nereye çıkıyor? Şimdi, akşamın bu vaktinde rakamlara boğmak istemiyorum ama baktığınız zaman, sizin 2015 yılı makroekonomik hedeflerinizin şimdiden kadük olduğunu çok net ve açık bir şekilde söyleyebilirim.

“Hangi hedefler?” diyeceksiniz? Enflasyon, işsizlik… Başka ne söyleyeceğiz? Faizde ne diyorsunuz bilemem, onu siz arkadaşlara aktarın ama bunun dışında da baktığınız zaman, gerçekten büyüme zaten hangi aşamada görüyoruz, büyümenin ne hâle geldiğini görüyoruz. Büyümenin bu duruma düşmesi işsizliği ne yapar? Yukarı doğru çeker, bunu zaten herkes bilir. Ben mart ayında söyledim düşük büyümeyle çift haneli işsizlik gelecek diye. Yani biz burada konuşurken ileriki aşamalarda bizim söylediklerimizin de kamuoyu tarafından ve ekonomi çevreleri tarafından test edildiğini, edileceğini biliyoruz. Dolayısıyla bu hâle geleceğini biliyorduk ve onun için bugün tekrar geri dönüp baktım ne dedik, ne diyeceğiz diye. Söylediklerimize inanmadınız ama söylediklerimiz oldu. Bugün enflasyonla ilgili geldiğiniz nokta, işsizlikle ilgili geldiğiniz nokta, faizlerle ilgili geldiğiniz nokta, büyümeyle ilgili geldiğiniz nokta… Diğer ekonomik verilerle baktığınız zaman… Biraz vergiyle ilgili, harcamalarla ilgili konuşacaktım ama sizin alanınızın biraz dışında, ben Sayın Maliye Bakanı geldiğinde onları söylerim ama bir şeyi sordum: Bu yatırımları hızlandırma ile yedek ödenekten eğer bu kaçak saraya, ak saraya, şaşaaya kaynak aktardıysan vicdanen rahat mısın, Ermenek’teki çocuğu madende vefat eden amcanın o ayakkabısını gördükten sonra? Bunu sormak istemiştim. Yoksa bizim işi ekonomik anlamda, ekonomik boyutuyla herkesten daha iyi sayın bakanlarla tartışacağımızı, onlara neler söyleyebileceğimizi gerek sizin grup gerek bürokrasi gerek kamuoyu bilir ama üzüldüğüm nokta, gerçekten bu paraların milletin parası olduğu. Milletin durumu gerçekten bildiğiniz gibi değil, sıkıntılı. O kaçak saraya harcadığınız para Ermenek’te, Soma’da özel odalar yapılarak insanların hayatlarının tasarruf edilmesine, korunmasına neden olurdu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Bunu ifade etmek istiyorum.

Ben önümüzdeki maddelerde de konuşacağım, o zaman da diğer hususlara değineceğiz inşallah.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İyi akşamlar diliyorum herkese, sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bostancı, sataşma nedeniyle iki dakika söz verdim. Gerekçesini biraz önce izah etmiştiniz zaten.

Buyurun.

 

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

5.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; değerli konuşmacı Sayın Umut Oran bugün bir mezarlıktan geldiğini söyledi ve duygulu bir ses tonuyla mazlumiyetten ve mağduriyetten bahsetti. İnsanların mağdur olup olmadığına ilişkin tartışma bir tarafa, eğer bir mağduriyet hissi varsa bunun her yerde olduğu gibi Meclis kürsüsünden de ifade edilmesini sonuna kadar destekleriz. Bu ülkede insanların kendilerini mağdur hissettiklerinde bunu dile getirmeleri bir haktır, bunu destekleriz, buna sonuna kadar hak veriyorum ama peşinden “AKP faşizmi”, “AKP Hükûmeti faşizmi” gibi, ne akademik ne de siyasi olarak bir yere oturmayan bir sözün sarf edilmesini de üzüntüyle karşılarım. Çünkü, faşizme ilişkin tartışmayı bir kenara bırakıyorum, İtalyan faşizmi, Alman faşizmi, nasyonal sosyalizm vesaire ama 9 seçimdir seçim kazanan bir siyasi parti, bir iktidar bu seçimleri kazanıyor ve buna karşı suçlama faşizm olarak dile getiriliyorsa buradaki varsayım şudur: Türk halkı baskıya boyun eğer ve gider, korkusuyla oy verir. Oysaki Türk halkı hiçbir şekilde hiçbir zorbalığa baş eğmez. İstiklal Marşı’nda da söylendiği gibi, CHP’li arkadaşlar da çok iyi bilirler, “Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!” diyen bir millettir. Dolayısıyla, burada korku ve baskı değil, kalbini verdiği ve kendisini temsil ettiğine inandığı bir siyasi heyetin, bir liderin arkasında da sonuna kadar durur, CHP’li arkadaşların görmesi gereken budur.

İnsanların kalbini kazanacaksınız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yoksa kendi kaybetme gerekçelerinizi başkalarına yönelik suçlamalarla telafi ettiğinizde, telafi etmeye çalıştığınızda netice elde edemezsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ayrıca, bir hususu da bahsedeyim. Bu parti binalarındaki aramalar mahkeme kararlarıyla oluyor, hukuksuzlukla değil, mahkeme kararıyla oluyor. Yasa dışı faaliyetlere ilişkin hukuk çerçevesinde…

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum Sayın Bostancı.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Arama da değil, yasa dışı pankartlar iniyor.

UMUT ORAN (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oran.

UMUT ORAN (İstanbul) – Sayın Bostancı, “suçlama” dedi. O konuda açıklık getirmek istiyorum.

BAŞKAN – Ne suçlaması? Söylemedi öyle bir şey.

UMUT ORAN (İstanbul) – Hayır, benim suçlama yaptığımı söyledi.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Ne yaptı, iltifat mı etti?

BAŞKAN – Hayır, hangi sözlerle size sataştı, bir izah edin Sayın Oran. Sonuna kadar dinledim, herhangi bir sataşma söz konusu değil.

UMUT ORAN (İstanbul) – “Sataşma” demiyorum, sadece benim söylediklerimi farklı bir şekilde suçlama olarak niteledi.

BAŞKAN – Hayır efendim. Ne söyledi de farklı oldu Sayın Oran? Konuşmayı sonuna kadar dinledim ben. Size söz verecek herhangi…

UMUT ORAN (İstanbul) – Benim faşizm…

BAŞKAN – Şimdi, karşılıklı konuşma usulümüz yok Sayın Oran, bunu biliyorsunuz.

UMUT ORAN (İstanbul) – Açıklama getireyim ama.

BAŞKAN - Ama, o şekilde istiyorsunuz. Sataşma var mı? Yok. Onu siz de söylüyorsunuz sataşmanın olmadığını.

UMUT ORAN (İstanbul) – Ama, orada haksız bir itham var. Yani, suçlama diye söylenen haksız bir itham var.

BAŞKAN – Lütfen, Sayın Oran, teşekkür ediyorum efendim.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, bir dakika yerinden bir açıklamada bulunsun sayın hatip, tartışmayı sonlandıralım.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Yapsın efendim.

BAŞKAN – Sayın Oran’ın gönlü olacak diye yapacaksak, buyurun Sayın Oran, bir dakika söz vereceğim size.

Buyurun.

 

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

10.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

UMUT ORAN (İstanbul) – Ben, tabii ki sandığa, milletin iradesine saygılıyım. Sonuç itibarıyla, iktidar partisinin bugüne kadarki seçim sonuçlarına herhangi bir suçlama getirmedim.

Sayın Bostancı’ya şunu söylemek isterim: Siz de bir siyasi partide siyaset yapıyorsunuz. İl binalarınız basılıyor; kanunsuz, hukuksuz aramalar yapılıyor; sizin il, ilçe örgütündeki, oradaki örgüt üyeleriniz tartaklanıyor. Bu, faşizm değil de ne?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Mahkeme kararı var ya.

UMUT ORAN (Devamla) – Mahkeme kararı yok. (AK PARTİ sıralarından “Var, var.” sesleri)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen...

UMUT ORAN (Devamla) – Hayır, yok. İstanbul’da var, bir tek İstanbul’da var. Mahkeme kararı yok.

Bakın, biraz evvel de söyledim, İstanbul’da birçok ilçemizde, Aydın, Isparta, Kocaeli, Sakarya’da mahkeme kararı yok, arama kararı hiç yok.

Yani siz de, ben de, inanıyorum ki buradaki milletvekili arkadaşlar da, bu konuda, kendi partilerine empati yaptıkları zaman, kendi partilerini de düşündükleri zaman bunu hoş karşılamayacaklar. Benim suçlamam budur. Bunun adı faşizmdir. Yani, bir siyasi partiye kanunsuz emirle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN –  Evet, teşekkür ediyorum.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN –  Lütfen Sayın Bostancı…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) –  Hayır, şunu söyleyeceğim: Eğer Sayın Oran’ın dediği gibi…

BAŞKAN –  Sayın Bostancı, tam on bir saatten bu tarafa buradayız.

Teşekkür ediyorum.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – …CHP’ye, bırakın, herhangi bir partiye hukuksuz şekilde girildiyse bunu sonuna kadar protesto ederim. Sayın Oran göstersin, ben de buradan kınayacağım.

BAŞKAN –  Teşekkür ederim.

 

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656’ya 1’inci Ek) (Devam)

2.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657) (Devam)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubu adına madde üzerinde söz isteyen Halil Aksoy, Ağrı Milletvekili. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET ERDEM (Aydın) – Sayın Başkan, Aydın Valisiyle görüştüm, mahkeme kararıyla…

BAŞKAN – Lütfen  sayın milletvekili, oturun.

LEVENT GÖK (Ankara) – Kaç tane mahkeme kararı var?

MEHMET ERDEM (Aydın) – Yanlış söylüyor Sayın Oran. Mahkeme kararıyla Aydın Valisi…

LEVENT GÖK (Ankara) – Bizim değişik pankartlarımız var, hepsini indiriyorlar.

BAŞKAN –  Buyurun Sayın Aksoy.

HDP GRUBU ADINA HALİL AKSOY (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 Yılı Bütçe Yasa Tasarısı’nın 5’inci  maddesi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bundan on dört yıl önce yani 19 Aralık 2000 tarihinde Türkiye cezaevlerinde unutulmayacak bir katliam yaşandı. Bugün en çok hak ihlallerinin yaşandığı ve o dönemi savunanların bugün şikâyet ettiği F tipi cezaevlerine karşı ölüm orucuna giren yüzlerce tutsağa, ağır silahlar, greyderler, gazlar ve inşaat malzemeleriyle, çatılar kırılarak, pencereler parçalanarak içeriye girildi ve insanlar katledildi. 

Medyaya yansıtılan, sözüm ona Hayata Dönüş Operasyonu, aslında "Tufan" ismi verdikleri operasyonlar neticesinde 28 insan katledildi. Hatırlanacağı üzere, 20 cezaevine eş zamanlı, 10 binin üzerinde güvenlik güçleriyle müdahale edildi. Bayrampaşa Cezaevinde yaşananlar aynı bir film sahnesi gibiydi. Orada yanarak can verenlerin ve yaralıların görüntüsü hâlâ hafızalarda canlı olarak duruyor.

Dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, 28 insanın yaşamını yitirdiği, 237 insanın ağır yaralandığı ve cezaevinin neredeyse enkaza dönüştüğü katliamı başarılı bulduğunu açıklıyor ve o zaman aynen şöyle söylüyordu: "İnsanların göz göre göre ölüme sevk edilmesine devletin seyirci kalması düşünülemez. Bu nedenle 20 cezaevinde bir müdahale kaçınılmaz hâle gelmiştir. Müdahalenin amacı, insanların hayatını kurtarmaktır.” Nasıl kurtarmaksa… “Operasyon şu ana kadar tam bir başarı ile yürütülmüştür. Herhangi bir zayiat yoktur." Ölümler var, 28-29 kişi, 237 insan yaralı ama zayiat yok.

Peki, ne olmuştu da bu devlet on binlerce güvenlik görevlisi ile yurttaşların kaldığı cezaevlerini savaş alanına çeviriyordu? En doğal hakları olan protesto hakkını kullanarak açlık grevine girmişlerdi, bedenlerini ölüme yatırmışlardı. F tipi cezaevi koşullarının ağır olduğunu söylüyorlardı; haklıydılar, gerçekten de F tipi cezaevleri insan haklarına aykırı bir mekândır. Ne ilginçtir ki o gün F tipi cezaevlerini savunanlar, daha sonra F tipi cezaevine girdikten sonra bu cezaevlerinin çok kötü cezaevleri olduğunu söylüyor ve şikâyet ediyorlardı.

Demokrasi, insan hakları, hukuk bir gün herkese gerekecek. Dün yaptırdığınız cezaevleri, yarın size mekân olabilir. Tarihte bütün diktatörler ve diktatöryal yönetimler halka hesap vermişlerdir. Bu uygulamanın sahipleri de hesap vereceklerdir.

Cezaevleri bu dönemde toplama kampları hâline geldi sayın milletvekilleri. Her türlü insan hak ve gereksinimlerinin gasbedildiği yerler olan bu cezaevlerinde artık insanlar çok zor koşullar altında yaşıyorlar. Cezaevlerinde insan hakları ihlallerinin en çok yaşandığı dönem bu dönemdir. Bu iktidar döneminde cezaevi mevcudu 2 katına çıktı, ilk defa tutuklu sayısı hükümlü sayısını aştı. Binlerce çocuk, taş attılar diye ve benzer gerekçelerle bu dönemde, Pozantı’da, Antalya’da, Mardin’de, Sincan’da taciz edildiler, tecavüze uğradılar ve her türlü fiziki saldırıyı gördüler.

Yine, hiçbir dönemde cezaevlerinde nakil ve sevkler bu dönemdeki gibi sürgüne dönüştürülmemişti. Bir gecede yüzlerce tutsak ülkenin bir ucundan öbür ucuna sürüldü ve bu yapılırken hiçbir makul gerekçe gösterilmediği gibi aynı şekilde aileleri de cezalandırıldı.

Değerli milletvekilleri, cezaevlerinde bugün yaşanan en önemli ve en acil sorun elbette ki hasta tutsakların ve hükümlülerin durumudur. Bakınız, defalarca bu kürsüden ve başka platformlarda dile getirdik. Şu an durumu ağır olan hasta tutuklu ve hükümlülerin durumu hiçbir şekilde siyasete malzeme edilmemelidir, pazarlık konusu da yapılmamalıdır. Şu an Türkiye genelinde, son verilere göre 166'sı ağır olmak üzere 600 civarında hasta tutuklu bulunmaktadır. Bunların birçoğu cezaevinde tek başına yaşamını idame ettirme imkânlarına da sahip değil. Ne yazık ki Adli Tıp Kurumu tamamen siyasi saiklerle vermiş olduğu kararlarla tahliye taleplerini de reddediyor. Adli Tıp Kurumunun "Tahliye edilmelidir." şeklindeki nadir kararlarını ise cumhuriyet savcıları “Tahliyesi sakıncalıdır.” gerekçesiyle -bu kararları- boşa çıkarıyorlar. Adli Tıp Kurumunun bu muazzam yetkileri esas itibarıyla sınırlandırılmalı ve bu tekel mutlaka kırılmalıdır. Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenen raporların Adli Tıp Kurumunun onayına sunulması ile ilgili düzenleme de mutlaka kaldırılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, cezaevlerinden bahsederken dikkatlerinizi ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığı başka bir cezaevine, İran’a çekmek istiyorum. Urmiye Cezaevine… Urmiye, diğer adıyla Rizaiye, İran'da yer alan bir Kürt kentidir. Evet, bu cezaevinde 29 Kürt tutsak, tam otuz gündür açlık grevindeler. İran rejiminin totaliter ve baskıcı uygulamalarına karşı bu arkadaşlar bedenlerini ölüme yatırmışlar. İçlerinde bazılarının durumu gittikçe ağırlaşıyor. İran devleti dünyada ölüm cezasını en çok uygulayan ülkelerden biri hâline gelmiştir. Rejim, ölüm cezası uygularken özellikle kendi siyasetine muhalif olan ve hakları için mücadele eden kişilere yönelik de ölüm cezasını bir intikam ve cezalandırma aracı olarak kullanmaktadır.

Türkiye yanı başında cereyan eden bu insanlık dışı uygulamalara sessiz kalamaz. “Kardeşim” dediğimiz Kürtler orada düşüncelerinden ötürü idam ediliyor.                      Kaldı ki bunların içerisinde sadece Kürtler yok, Beluciler ve Azeriler de var. Ancak, Hükûmetin en ufak bir tepki vermiyor olması, bir sessizlik içerisinde olması, aynı zamanda duygusal kopuşlara da neden olabilir.

Mısır'a, Suriye'ye, Filistin'e duyarsız kalmayan Hükûmetin neden İran'da Kürtlerin katledilmesine sessiz kaldığını da anlamak mümkün değildir. Ne yaman çelişkidir, görülüyor. Aynı idam cezalarını İsrail Filistinlilere uygulamış olsaydı, burada kıyamet kopardı. "Kahrolsun İsrail!" sloganları atarak bu kürsüye bazı milletvekilleri Filistin atkılarıyla çıkıp gösteri yapacaklardı.

Şimdi, bakın, burada bir resim var. Değerli milletvekilleri, bu resim İran Molla rejiminin idam ettiği bir özgürlük sevdalısının idam anıdır. Bu tabloya iyi dikkat edin. Birkaç saniye sonra bu insan, boynundaki ip makaraya bağlı olarak çekilecek ve öldürülecektir. Ama o insan ölüme giderken özgürlüğü ve yaşamı gülerek, el sallayarak selamlıyor. Buyurun.

Şimdi, ben de şu an, Urmiye Cezaevinde bedenlerini ölüme yatırarak zulme baş eğmeyen ve otuz gündür açlık grevi direnişini sürdüren bu 29 devrimciyi buradan selamlamak istiyorum. Haklı ve onurlu mücadelelerini de destekliyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye tarihinde Zilan gibi, Dersim gibi, Maraş gibi, Çorum gibi, Sivas gibi, Roboski gibi, Paris gibi katliamlar yaşanmış, biliniyor.

19-26 Aralık tarihleri arasında Maraş'ta da bir katliam yaşandı; 100'den fazla da insan katledildi. Ne yazık ki Maraş katliamı, toplumsal tarihin aydınlatılmamış olaylarından biridir. Katliamın üzerinden otuz altı yıl geçmiş olmasına rağmen olaylardan herhangi bir şekilde yargılananlar ciddi bir cezayla karşılaşmamış ve bunların birçoğu da aklanmıştır. 12 Eylül yargılamaları âdeta onları aklar bir duruma gelmiştir. Saldırılar sonucunda, resmî verilere göre, 105 kişi öldü, 176 kişi yaralandı, 210 ev, 70 iş yeri tahrip edildi. Kıyım, göçe zorlama ve insanların yerlerini yurtlarını terk ettirilmesi sonucunda bugün yaşanan durum ise, bu insanların asgari demokratik görevleri açısından ve haklarını korumak açısından ortaya koymak istedikleri bir miting de yasaklandı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL AKSOY (Devamla) -  O mitingi yasaklayan anlayış ile o dönemde insanları katleden anlayış arasında esas itibarıyla bir fark yok. Bu nedenle ilgili vali derhâl görevden alınmalıdır.

Elbette ki Türkiye’de yaşanan başka, çok önemli olaylar da var. Roboski aydınlanmamış, Paris aydınlanmamış, birçok olay takipsiz kalmış. 17 yaşında bir çocuk geçenlerde katledildi. Arkasından dün, Kadir Çakmak katledildi.

Yine, Doğubayazıt’ta Roboski’dekiler gibi sınır ticareti yapmak için diğer tarafa geçip bu tarafa gelen bir şahıs ensesinden vurularak katledildi. Bunlara karşı duyarlı olmamak mümkün değil.

BAŞKAN – Sayın Aksoy, teşekkür ediyorum.

HALİL AKSOY (Devamla) – Bu nedenle bu duyarlılığın Meclisimizde olması ve ilgililerin de bunun üzerine gitmesi gerekmektedir.

Bu duygularla hepinizi selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen İsmet Su, Bursa Milletvekili.

Buyurun Sayın Su. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İSMET SU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Konuşmamda öncelikle seçim bölgem olan Bursa iliyle ilgili bazı bilgileri aktarmak istiyorum.

Bursa her bir köşesi birbirinden güzel olan, ülkemizin gerçekten nadide şehirlerinden birisidir. Tarihiyle, kültürüyle, bugünkü konumu itibarıyla Bursa gerçekten üreten bir şehirdir. Bursa üretimiyle millî gelire katkıda bulunan, her geçen gün artan üretim gücüyle ülkemize artı değerler katan bir il olarak kendisine düşen vazifeleri layıkıyla yerine getirmektedir. Ülkemizin gelecekteki hedeflere ulaşmasında Bursa’nın katkısı önemlidir. Bursa’mızın plakası 16’dır. Ben 16 rakamı üzerinden bazılarının yaptığı gibi anlaşılmaz hesaplar yapmadan Bursa’yı anlatmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Bursa 2002-2013 yılları arasında dış ticaret hacmini 4 kata yakın artırırken, üretimi Bursa’da olup şirket merkezi Bursa dışında olan ihracatçılar hariç, ihracatını 3 kattan fazla artırdı. Bursa vergi gelirlerini de 4 kattan fazla artırdı.

Peki, bu dönemde Bursa’ya bizler neler yaptık? Bursa’ya 1,2 milyar TL’lik eğitim yatırımı yaptık. Okul öncesi eğitim yüzde 10’dan yüzde 60’lara çıkarıldı. Geçmişi unutmamak için bir kez daha hatırlatmak isterim ki ders kitapları da ücretsiz dağıtıldı.

Bütçeden sağlığa yaklaşık 600 milyon TL pay ayrıldı.

Milletimizin geleceği olan gençlerin spor yapma imkânları artırıldı. Spor tesisleri ve spor kulübü sayıları 2 kat artırıldı.

Haberleşme ve ulaşım yatırımlarında Bursa zirve noktalarına ulaştı. Bölünmüş yol uzunluğu 200 kilometreden 432 kilometreye çıkarıldı. Ayrıca yollar daha güvenli hâle getirildi. Yapımı hızla devam eden İstanbul-Bursa-İzmir otoyolu tamamlandığında Bursa bir cazibe merkezi olacak ve ulaşımın adı burada değişecektir. Kara yollarındaki örnek çalışmalarla yetinmeyen AK PARTİ iktidarımızın demir yollarında yaptığı önemli bir hamle de Bursa-Bilecik Yüksek Hızlı Demir Yolu Hattı’dır ki hat tamamlandığında Bursa’dan Ankara’ya ulaşım sadece iki saat on beş dakikada olacaktır.

Aile ve sosyal politikalar alanında 1 milyar TL’ye yaklaşan yardım ve yatırımlarla ihtiyacı olan tüm hemşehrilerimizle bağ kurarak sorunlarının çözümüne katkıda bulunduk. Muhalefete verdiğimiz bir rahatsızlık olarak da sosyal yardım miktarlarında 20 kattan fazla artış sağladık.

Değerli milletvekilleri, dağıyla ovasıyla, adı gibi yeşil olan Bursa’mızın verimli topraklarının baraj ve göletlerle sulanmasını sağladık. Meyve ve sebze üretiminde iddialı olan Bursa’mız, kurulan bal ormanları sayesinde bal üretiminde de söz sahibi olacaktır. Kestane şekeri üretimiyle adını duyuran Bursa’da, 2013 yılında 100 bin kestane fidanı dikildi. Başkalarının sözde ağaç sevgisine karşılık, 2002-2013 yılları arasında 42 milyon fidan dikerek orman zenginliğine katkıda bulunduk. Türkiye'nin kalkınmasında önemli bir paya sahip olan Bursa ilimizde, sanayinin gelişmesine ve önündeki engellerin kaldırılmasına önem verilirken sosyal güvenlik alanında da insanı merkeze alan yatırımlar yapıldı.

Velhasıl, 2002’den bu yana Bursa’ya yapılan yatırımların toplamı güzel bir tevafuk sonucu 16 milyar TL’ye ulaştı. Demek ki 16 rakamı sadece Bursa’nın plakası değilmiş. Milletvekili seçimlerinde 2002’de 16’da 12; 2007’de 16’da 10; 2011’de 18’de 11 yaptık, inşallah 2015’te 18’de en az 16 olacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hayal bile göremezsiniz!

İSMET SU (Devamla) – Sayılar üzerinden konuşacaksak bu şekilde konuşmalıyız değerli milletvekilleri. 3 Kasım 2002’de milletin emaneti ehline teslim etmesinden bu tarafa on iki yıl geçti.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – TOKİ binalarından bahsetsene, Bursa’yı ne hâle getirdi.

İSMET SU (Devamla) – On iki yılı aşan bu zaman içerisinde milletin verdiği yetki ve aralıksız sürdürdüğü destekler sayesinde, ülkemize ve milletimize hizmetler yapma fırsatını elde ettik. Bu nedenle Rabb’imize ne kadar şükretsek azdır. Muhaliflerimizin siyasi bir yapılanma içerisinde olmasını demokrasilerin vazgeçilmez unsuru olarak normal karşılıyoruz fakat bunun dışında, modern çağının Alamut Kalelerinde saklanan ve Hasan Sabbah’ın izinden giderek millî ve manevi değerlerimizi sulandırmaya çalışanlar ve onların bu gerçek yüzleri ortaya çıktıktan sonra da hâlâ onlarla birlikte hareket etmeye niyetlenenler vardır ki asıl bunlar dikkat çekicidir.

Bugüne kadar kendilerini gizlemeye çalışarak yaptıklarını, artık, milletimiz gördü, hepimiz gördük. Ülkemizin ve milletimizin ilerlemesine hiçbir şekilde engel olunamayacaktır diyor ve 2015 yılı bütçemizin milletimize ve ülkemize hayırlı olmasını temenni eder, Genel Kurula saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Demir Çelik, Muş Milletvekili.

Buyurun Sayın  Çelik.

DEMİR ÇELİK (Muş) – Çok teşekkürler Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; ben de sizleri şahsım ve partim adına saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan 2015 bütçesinin 5’inci maddesi üzerine şahsım adına söz aldım ama ben, daha çok demokrasi ve demokrasiden ne anlaşılması gerektiğine dair düşüncelerimi paylaşacağım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarih boyunca hiçbir düşünce, zamanı geldiğinde, hiçbir egemenlikçi güç tarafından engellenememiştir, engellenemez de. Tarih sürekli değişecekse değişimin dönüşüme yönelik olan ivmesini hiçbir güç, hiçbir erk, hiçbir zalim, padişah da olsa, kral da olsa, imparator da olsa engelleyemez. Zamanı gelmiş düşüncenin kendi mecrasında demokratik ve meşru zeminde yürümesine yardımcı olmak insan olmanın da tarihsel, sosyal varlık olmanın da gereğidir. Ama ne yazık ki “kör gözüm parmağına” misali inat ve mevcudun tekrarından öte bir anlam ifade etmeyen yaklaşımlarımız bize zaman kaybettiriyor, emek kaybettiriyor. “İsrafın kendisi günahtır.” diyor olmamıza rağmen, emeğin de kaynağın da zamanın da kaybedilmesine göz yumuyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de, otuz iki yıldır 5 askerî diktatörün var ettiği Anayasa’yla yönetilmeyi kendimize hak gördük, görüyoruz. Bu  Anayasa’dan beslenen, bu Anayasa’nın ruhuyla şekillenen kanunlarla, yasalarla bu toplumu, toplumun dinamiklerini yönetmeye çalışıyoruz. 5 faşist generalin hazırladığı Anayasa’dan kaynaklı kendilerini, yaşlı ve hasta olmalarına bakmaksınız yargılıyoruz -bu yargılamanın da zaman aşımına uğrayacağı muhakkaktır- ama gelin görün ki zihniyetiyle, Anayasa’sıyla, kanunlarıyla hesaplaşmıyoruz. Bu bir paradokstur, bu bir ironidir, bu bir çelişkidir. Ya gerçekten biz darbelerle yönetilmekten haz duyuyoruz, hesaplaşmak istemiyoruz ya da gerçekten bu konudaki düşüncelerimizle çelişiyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; otuz iki yıldır dünya şampiyonluğunu elimizde tutuyor olabiliriz; yüzde 10 seçim barajlarıyla biz, 208 devlet arasında 1’inciliğe oynamış olabiliriz. Ama, bu bizi ileri demokrasiye, bu bizi demokratik hukuk devletine götürmez, götürmeye de yeter bir kıstas değil.

Seçimle, Siyasi Partiler Yasası’yla, genel başkanlarımızın iki dudağıyla seçilen kişiler olmaktan kaynaklı, görevimizi ifa ettiğimizi düşünüyor olabiliriz ama demokratik ve bu manada katılımcı olmadığımızdan hareketle sorunları, sıkıntıları yaşıyoruz.

Hazine yardımı: Düşününüz bu Mecliste 550 milletvekilinin 35’ini teşkil eden Halkların Demokratik Partisi hazineden yardım almıyor. 3 siyasi parti, Anayasa’nın ve ilgili yasaların verdiği haktan hareketle hazineden yardım alabilmenin haklarına sahipken, adil ve eşitlikçi bir seçime girdiğimiz iddiasında kimse bulunamaz. Hazineden kuruş para almayan, örgütleri ve siyasal faaliyetleri engellenen bir Halkların Demokratik Partisiyle, katrilyonları götüren siyasi partilerin eşit koşullarda mücadele ettiği söylenemez. O nedenle, gerçekten, bu ülkede biz kalıcı işler yapmak istiyorsak hukuka uygun, demokratik anlayışın, zihniyetin egemenliğine inanan bir noktadan soruna yaklaşmamız lazım. Yüzde 10 seçim barajı ayıbından kurtulamadığınız, farklı düşüncelerin, kimliklerin kendini temsil edebilme hakkının ve yolunun açılmadığı bir ülke demokratik olamaz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; o nedenle, bir düşünce nasıl ki zamanı geldiğinde zalimler tarafından engellenemezse, düşünceden korkarak, düşünceden sinerek ve farklı düşüncelerin sinerjisinden ürkerek kendinizi demirden kafese de hapsetseniz, kendinizi kaledeki surların arkasına da hapsetseniz, gizleseniz de kurtuluş yok. Ya değişeceğiz ya değişeceğiz. Değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir. Değişime direnmek tarihi tersine döndürmektir. Bu da ilericilik sayılamaz, olsa olsa statükonun devamından beslenmektir, bunun da kimseye bir faydası olmadığını ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (HDP ve CHP sıralarından akışlar)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

Soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 2014 yılı bütçesinden personel giderlerinin karşılanması, yedek ödenek, yatırımları hızlandırma ve doğal afet giderlerinin karşılanması kalemleri adı altında Maliye Bakanı olarak tarafınızdan nerelere toplam ne kadar ödenek aktarılmıştır? Bununla ilgili bir açıklama yapabilir misiniz çünkü madde bununla ilgili.

İkincisi, sorumu tekrarlıyorum: Kaçak sarayla ilgili olarak Ankara Büyükşehir Belediyesi “Başbakanlık Hizmet Binaları” adı altında yapılan mevcut 97 bin metrekarelik kapalı alan için metrekare birim fiyatı 800 lira olmak üzere 78 küsur milyon TL’lik maliyet göstermektedir ama siz 1,37 milyar TL’lik bir rakam açıkladınız. Aradaki 20 kata varan fark nereden kaynaklanmaktadır? Hangi rakamlar doğrudur?

Üçüncü soru olarak da: Tarım Bakanı ile sizin aranızdaki bu kadro uyuşmazlığı konusu çözülebildi mi? Ziraat, gıda, su ürünleri, balıkçılık teknolojisi mühendisliği ve veteriner hekimler için hanginiz doğru söylüyor?

BAŞKAN – Sayın Akar…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Biraz evvel AKP Bursa milletvekili Bursa için tabii yatırımları anlattı; ne güzel. Keşke AKP Kocaeli milletvekilleri de bunu dinleseydi de “Biz niçin buradayız?” diye kendilerini bir sorgulasaydılar diye düşünüyorum.

Şimdi, Sayın Bakan, 2015 yılında merkezî yatırım bütçesinden Kocaeli iline ayrılan yatırımın tutarı nedir? Ayrılan bu tutarla 81 il içerisinde Kocaeli’nin sıralaması nedir?

Yine, Kocaeli ilinde 2014 yılında tahakkuk eden vergi ne kadardır son ay itibarıyla, belki aralık ayı gelmemiştir? Tahsil etme oranı nedir?

Kocaelililerin ödemiş olduğu verginin yüzde kaçı kamu yatırımı olarak kendilerine, Kocaeli iline dönmektedir?

Teşekkür ediyorum.  

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Ayhan…

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, ben yine sorumu yineliyorum. Yedek ödenek ve yatırımları hızlandırma ödeneğinden 2014 yılında ak saraya ödenek tahsis ettiniz mi Sayın Bakan?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kuşoğlu…

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, büyük kamu projelerine, gerçekten, ithal edilen ürünlerle ilgili bütçede herhangi bir takibat yapamıyor musunuz? Demin bunu belirttiniz de onu merak ettim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Teşekkür ederiz arkadaşlar.

Bir önceki seansta sorulan bir soru vardı rezervlerle ilgili olarak, ben de demiştim “Önüme gelirse vereceğim.” diye. Toplam rezervlerin -yani döviz, altın dâhil- toplam dış borç stokuna oranı 2002’de yüzde 21,7, 2013 sonu yüzde 33,7, 2014 ikinci çeyrek itibarıyla yüzde 33,2; kısa vadeli borçlara oranı ise 2002 yılında yüzde 170,9, 2013’te yüzde 101,3, 2014 ikinci çeyreğinde yüzde 102,2. Dolayısıyla, toplam rezervlerin toplam dış borca oranında bir iyileşme var ama kısa vadeli borçlara oranında bir kötüleşme söz konusu. Bu şunu ifade ediyor: Özellikle, ticaretin finansmanı açısından bankalarımız kısa vadeli bir borçlanma sürecine girdikleri bu rakamlardan -aslında detaylarına ben biraz vâkıf olduğum için- çıkıyor ortaya ama reel sektörün borcunun çok büyük bir kısmı orta, uzun vadeli. Bizim bir miktar rezerv biriktirmemizde tabii ki fayda var ama şunun da altını çizeyim: Dalgalı kur sisteminde rezerv tek başına yeterli olmuyor. Buyurun, işte en güzel örnek kuzeyimizdeki ülke; yaklaşık yarım trilyon dolar kısa süre öncesine kadar bir rezervi vardı fakat orada dalgalı kur sistemi olmadığı için –yeni geçiş yapıldı- gördüğünüz gibi epey bir piyasada çalkantı yaşandı. Yani, tek başına yüksek rezerv varlığı sorunu çözmüyor, önemli olan makropolitikaların genel anlamda sağlıklı bir yapıya kavuşmuş olması, temellerin sağlam olması.

Yine, daha önce, önüme gelirse cevap vereceğim dediğim bir soru var, o da şu, bir arkadaşımız dedi ki: Mülkiyeti TTA Gayrimenkul AŞ’ye ait   -eski Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Anonim Şirketi- iken 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un 2’nci maddesinin (i) bendine isnaden Özelleştirme Yüksek Kurulu kararıyla zamanında Tatvan’da belediye hizmetlerinde kullanılmak üzere bedelsiz verilmiş. Fakat, bu bedelsiz olarak verilen -yani tabii ki kamu hizmeti için kullanılmak üzere belediyeye verilen- arsa üzerinde, gayrimenkul üzerinde, maalesef, herhâlde belediyenin bir şekilde “okey”iyle bir alışveriş merkezi yapılmış ve ondan dolayı da biz Maliye olarak amacına aykırı kullanılması nedeniyle, 5/2/2014 tarihli ÖYK kararıyla geri almışız. Dolayısıyla, geri almada burada çok açık ve net. Şu anda, şunu da söyleyeyim: Tatvan Belediyesini de 2014 yılında AK PARTİ kazanmış. Ona rağmen, biz göz yummamışız ve burayı geriye almak üzere bir ÖYK kararı çıkartmışız. Sadece bilginize.

Şimdi, gelelim az önceki sorulara.

2014 bütçesinde şöyle çünkü arkadaşlar rakamları içerdiği için önüme koydular: Şimdi, burada personel giderleri ödeneği 725, yedek ödenek 1 milyar 199, doğal afetler 95, yatırımları hızlandırma 1 milyar 58.

Şimdi, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bir hesabını sordunuz, hiçbir bilgim yok. Onu belediyeye yöneltirseniz belki size yardımcı olurlar.

Tarım Bakanıyla kadro noktasında… Değerli arkadaşlar, rakamları vermedi arkadaşlar ama ben çok iyi biliyorum ki son yıllarda, hiçbir dönemde olmadığı kadar, TARGEL kapsamında herhâlde 10 bini buldu bizim verdiğimiz eleman sayısı. Takdir edersiniz ki birçok bakanlığın ilave eleman noktasında talepleri var. Ama, yakın dönemde, şöyle son birkaç yıla baktığınız zaman 100-130 bin arasında eleman vermişiz kamuya ama önümüzdeki yıllarda artık bunu azaltacağız. Bundan sonra o kadar yüksek miktarda kamuya personel vermeyeceğiz çünkü birincisi, personel ihtiyacı iddia edildiği gibi -bir norm şeye göre gitmemiz lazım- çok yüksek değil; ikincisi de tabii ki personel giderlerinin şu anda bütçe içerisindeki payı yüzde 30’a dayanmış durumda. Biz belediyeler için kural getirmişiz. Belediyelere diyoruz ki: “Personel gideriniz yüzde 30’u aşamaz.” Merkezî Hükûmette yüzde 30’u aşma noktasına gelmiş.

Kocaeli’yle ilgili spesifik rakamlar sordunuz, şu anda önümde yok ama gelirse memnuniyetle sizinle paylaşırız. Kocaeli’nde ben sadece şunu söyleyeyim: TÜPRAŞ’ın varlığı nedeniyle ve TÜPRAŞ bütün Türkiye’de sattığı akaryakıtın vergisini peşin ödediği için, orada vergi gelirlerinin yüksek olması kadar doğal bir şey yok. Ama, tüketim Batman…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Diğer fabrikalar da İstanbul’da ödüyor Sayın Bakan. Pirelli’si, Goodyear’ı, Brisa’sı İstanbul’da ödüyor, onu örnek vermeyin.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Şöyle, şunu da söyleyeyim: Yani Gaziantep’te de siz benzin tüketseniz, Sivas’ta da benzin tüketseniz TÜPRAŞ üzerinden o vergiler ödeniyor. Dolayısıyla, vergilerin  yüksek… Ama, şunu da bilelim arkadaşlar: Türkiye’nin dört bir tarafının farklı ihtiyaçları var, farklı imkânları var. Yani, biz Kocaeli’ne de tabii ki en güçlü desteği vereceğiz, altyapısını her türlü…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Rakam kaç Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Rakamlar gelecek, geldiğinde paylaşacağım.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Tamam, peki.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Ama, şu anda aniden, bir ille ilgili spesifik soru soruyorsunuz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ama, o mantık, deminki mantık yanlış bir mantık.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Sayın Ayhan’ın sorusuna gelince, şimdi, kamuda bir bina yapılıyorsa o yatırım niteliğindedir. Dolayısıyla, ya ilgili bakanlığın, idarenin bütçesine para konulmuştur -ki 2014 yılında muhtemelen vardır, detaylarını bilmiyorum- ya da para yoksa yatırımları hızlandırma ödeneğinden aktarma var olabiliyor ama bu konuda bir bilgim yok.

“Kamu projelerinde ithal edilen ürünleri takip etmiyor musunuz?” Değerli arkadaşlar, kamu projelerinde ne türden girdilerin kullanılacağının detayını, hesabını, kayıtlarını ilgili idareler tabii ki tutar ve gerekirse Sayıştay tarafından en ince detayına kadar incelenir. Ama, bir Maliye Bakanı olarak benim o detayları bilmemin ne bütçe yönetimi açısından ne de kamu yönetimi açısından çok fazla bir anlamı olmadığı için ben… O veriler de var mı, yok mu Bütçe Genel Müdürümüze sorarız. Ama, şunu açık ve net olarak söyleyeyim: Kesin hesapta, Sayıştay denetimi sürecinde, bahsedilen, burada sorduğunuz her konuyla ilgili gerekli çalışmalar yapılıyor. Bir çerçevede zaten ilgili idareler de buraya geliyor, o idarelerin tamamına bu soruları yöneltebilirdiniz, muhtemelen yöneltmişsinizdir.

Ben, aşağı yukarı bütün sorulara cevap verdim.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet, bu geniş cevaplardan dolayı teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

5’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, programımız gereğince bugünkü görüşmeler tamamlanmıştır.

Programa göre 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı’nın oylanmamış maddelerini görüşerek oylamalarını yapmak için 20 Aralık 2014 Cumartesi günü saat 11.00’de toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

                                                                               Kapanma Saati: 22.49

 

 

 



(*) 656 ve 656’ya 1’inci Ek ve 657 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 10/12/2014  tarihli 25’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

 

(x) Bu bölümde Hatip  tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edilmiştir.