TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

116’ncı Birleşim

15 Temmuz 2014 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz'ın, ülkemizdeki mültecilerin ve kaçak göçmenlerin sebep olduğu sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz'ün, Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 40’ıncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın, Ankara’nın spor konusundaki sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, Hükûmetin, halk otobüslerinde 65 yaş üstü emeklilere, dul ve yetimler ile gazi ve şehitlere ücretsiz taşıma uygulaması yerine maaşlarına seyyanen 250 lira zam yapmayı düşünüp düşünmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

2.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz'ın, Adana ilindeki çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

3.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı'nın, Tarsus’a bağlanan Yenice beldesinin sorunlarına ilişkin açıklaması

4.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt'ün, Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 40’ıncı yıl dönümüne ve Çankırı Çerkeş’te yaşanan don afetine ilişkin açıklaması

5.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir'in, Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan’ı, diğer iki aday gibi bağışçılarını ve bağış miktarlarını açıklamaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

6.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz'ün, Bursa’daki Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’ne termik santral yapılmasına izin verilirken hiçbir yerden bilgi alınmadığına ilişkin açıklaması

7.- Adana Milletvekili Fatoş Gürkan'ın, Filistin’e yapılan saldırılar nedeniyle İsrail’i ve “Anneleri de öldürelim.” diyen İsrailli kadın vekili kınadıklarına ilişkin açıklaması

8.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş'ın, tahıl üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

9.- Muğla Milletvekili Tolga Çandar'ın, Muğla’nın sorunlarına ve Filistin halkına zulmeden İsrail’i kınadığına ilişkin açıklaması

10.- Malatya Milletvekili Öznur Çalık'ın Filistin’e yapılan saldırılar nedeniyle İsrail’i ve “Anneleri de öldürelim.” diyen İsrailli kadın vekili kınadıklarına ilişkin açıklaması

11.- İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın, Filistin’e yapılan saldırılar nedeniyle İsrail’i kınadığına ve (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Başkanının 4 bakanla ilgili fezlekeleri iade etmesinin hukuka uygun olmadığına ilişkin açıklaması

12.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, İsrail’in Filistin halkına ve IŞİD çetelerinin Kobani’de Kürt halkına yaptığı katliamları Halkların Demokratik Partisi olarak lanetlediklerine ve Hükûmetin saldırganları destekleme tutumundan vazgeçmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

13.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, CHP Grubu olarak, İsrail’in Filistin’de yaptığı katliamı kınadıklarına ve 4 bakanla ilgili fezlekelerde yer alan iddiaları hiç kimsenin örtbas edemeyeceğine ilişkin açıklaması

14.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli'nin, AK PARTİ Grubu olarak, İsrail’in Filistin halkına yaptığı saldırıları kınadıklarına ve bütün dünyayı bu saldırılara müdahale etmeye davet ettiklerine ilişkin açıklaması

15.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, sadece kayısı değil tüm tarım ürünlerinde afet nedeniyle meydana gelen zararın araştırma önergesinin kapsamı içinde olması gerektiğine ilişkin açıklaması

16.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, 639 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın “Gelen Kâğıtlar” listesinde yer almadığına ilişkin açıklaması

17.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, Meclis Başkanı Cemil Çiçek ile Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanının 639 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın Komisyon raporuyla ilgili bilgi vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması

18.- İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın, MHP Grubuna mensup milletvekillerinin verdiği kanun tekliflerinin 639 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın muhtevasında yer alıp almadığı konusunda Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanının bilgi vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması

19.- Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Recai Berber'in, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın yaptığı açıklamasında bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

20.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, 639 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın başlığında yer alan ifadeler ile Türkiye Büyük Millet Meclisi web sayfasında yer alan ifadelerin farklı olduğuna ilişkin açıklaması

21.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in, 639 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nda yer alan kanun tekliflerinin Komisyonda usulüne uygun görüşülmediğine ilişkin açıklaması

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 22 milletvekilinin, tüm alanlarda engellilerin erişimine uygun düzenlemelerin yapılması ve hayata geçirilmesi hakkında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1014)

2.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 20 milletvekilinin, toplumsal yapıyı tehdit eden şiddet, cinayet ve intihar olaylarının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1015)

3.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan ve 22 milletvekilinin, Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı’nın ve Milli Park içerisinde ve çevresinde yaşayan vatandaşlarıın sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1016)

B) Duyurular

1.- Başkanlığın, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine düşen birer üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin duyurusu

C) Tezkereler

1.- Manisa’nın Soma ilçesinde başta 13 Mayıs 2014 tarihinde olmak üzere meydana gelen maden kazalarının araştırılarak bu sektörde alınması gereken iş sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının bazı ülkelerde araştırma ve inceleme ziyaretinde bulunma talebinin, gidilecek ülkeler, gidecek Komisyon üyelerinin sayıları ve inceleme süresinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca tespit edilmesi kaydıyla Genel Kurulun onayına sunulmasının TBMM Başkanlık Divanının 26/6/2014 tarihli ve 74 sayılı Kararı’yla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1520)

2.- Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyesi ve Karabük Milletvekili Osman Kahveci’nin, 31 Temmuz - 1 Ağustos 2014 tarihlerinde Çad’ın başkenti N'Djamena’de düzenlenecek olan Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi (UNCCD) 11. Parlamenterler Forumu Yönlendirme Komitesi Toplantısı’na katılmasına ilişkin tezkeresi (3/1521)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare Amiri Ömer Faruk Öz başkanlığında, Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan, Amasya Milletvekili Ramis Topal, Ankara Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş’in, 20 Temmuz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Barış ve Özgürlük Bayramı vesilesiyle KKTC Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu ile KKTC Cumhuriyet Meclisi Başkanı Dr. Sibel Siber’in vaki davetlerine icabet etmek üzere KKTC’ye resmî bir ziyarette bulunmalarına ilişkin tezkeresi (3/1522)

D) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, (2/1851) esas numaralı Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/173)

2.- İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun birlikte verdikleri, 639 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nda yer alan (2/399) esas numaralı Kanun Teklifi’ni geri çektiklerine ilişkin önergesi (4/174)

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan tarafından, Suriye’de başta Rojava halkına karşı olmak üzere halklara karşı vahşet uygulamaları ile bilinen IŞİD ve El Nusra örgütlerinin ülkemiz gençlerini Suriye’deki savaşa sürüklemeleri için yaptıkları faaliyetlerin araştırılması amacıyla 14/4/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 15 Temmuz 2014 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- MHP Grubunun, Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve arkadaşları tarafından, taşeron işçilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 5/11/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 15 Temmuz 2014 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 23 milletvekili tarafından, Malatya’daki kayısı üreticilerinin don felaketinden kaynaklanan zararlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 21/5/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 15 Temmuz 2014 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; 639 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz'ün, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- 639 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın gündeme alınmasının ve grup önerisine konu edilmesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, 639 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle Komisyona iade edilmesi gerektiğine ilişkin önergesinin işleme alınmamasının İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Kars Milletvekili Yunus Kılıç ve Amasya Milletvekili Avni Erdemir ile 79 Milletvekilinin; Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/937, 2/2229) (S. Sayısı: 615)

4.- İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ankara Milletvekili İzzet Çetin ve 13 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in; İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun; Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in; Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in; Bursa Milletvekili Sena Kaleli ve 5 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in; Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 3 Milletvekilinin; Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu ve 4 Milletvekilinin; Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Adana Milletvekili Turgay Develi'nin; İzmir Milletvekili Musa Çam'ın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Binnaz Toprak'ın; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Gürsel Tekin'in; İstanbul Milletvekili Celal Dinçer'in; Manisa Milletvekili Erkan Akçay'ın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Muğla Milletvekili Nurettin Demir'in; Ankara Milletvekili Levent Gök'ün; Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz'ün; Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; İstanbul Milletvekilleri Aydın Ağan Ayaydın ve Ercan Cengiz'in; Kars Milletvekili Mülkiye Birtane'nin; Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk'ün; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; İstanbul Milletvekili Atila Kaya ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın; Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın; Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu'nun; Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu'nun; Ankara Milletvekili Levent Gök'ün; Ankara Milletvekili Levent Gök'ün; Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 1 Milletvekilinin; Mersin Milletvekili Ali Öz ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; Mersin Milletvekili Ali Öz ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Musa Çam'ın; Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin'in; Manisa Milletvekili Sakine Öz'ün; Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna'nın; İstanbul Milletvekilleri Gürsel Tekin ve Mahmut Tanal'ın; Erzincan Milletvekili Muharrem Işık'ın; İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in; İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in; Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun; İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin; Manisa Milletvekili Özgür Özel'in; İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin; Batman Milletvekili Ayla Akat Ata'nın; Bursa Milletvekili Sena Kaleli'nin; Mersin Milletvekili Ali Öz ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 3 Milletvekilinin; Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın; İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin; İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 34 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; Kastamonu Milletvekili Emin Çınar ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Kastamonu Milletvekili Emin Çınar ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Bursa Milletvekili Sena Kaleli'nin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Kütahya Milletvekili Alim Işık ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu ile 20 Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in; İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi'nin; Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer'in; Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşek'in; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin; İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in; İzmir Milletvekili Aytun Çıray'ın; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; Manisa Milletvekili Hasan Ören'in; Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan'ın; Manisa Milletvekili Hasan Ören'in; Manisa Milletvekili Özgür Özel'in; Bursa Milletvekilleri Hüseyin Şahin ve Önder Matlı ile 8 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Aytun Çıray'ın; Manisa Milletvekili Hasan Ören’in; Denizli Milletvekili Mehmet Yüksel ve Çorum Milletvekili Cahit Bağcı ile 37 Milletvekilinin; Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Manisa Milletvekili Sakine Öz'ün; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı Tezkerelerinin (1/931, 2/115, 2/139, 2/158, 2/195, 2/282, 2/297, 2/298, 2/324, 2/368, 2/399, 2/434, 2/439, 2/453, 2/524, 2/528, 2/555, 2/601, 2/640, 2/689, 2/691, 2/798, 2/885, 2/896, 2/944, 2/1019, 2/1063, 2/1103, 2/1131, 2/1156, 2/1200, 2/1202, 2/1203, 2/1217, 2/1222, 2/1227, 2/1236, 2/1242, 2/1245, 2/1248, 2/1258, 2/1260, 2/1301, 2/1302, 2/1345, 2/1350, 2/1364, 2/1372, 2/1383, 2/1414, 2/1422, 2/1426, 2/1431, 2/1437, 2/1442, 2/1488, 2/1496, 2/1498, 2/1506, 2/1514, 2/1516, 2/1525, 2/1540, 2/1595, 2/1652, 2/1655, 2/1657, 2/1677, 2/1688, 2/1716, 2/1747, 2/1765, 2/1775, 2/1794, 2/1797, 2/1799, 2/1808, 2/1837, 2/1869, 2/1899, 2/1906, 2/1924, 2/1932, 2/1938, 2/1954, 2/1957, 2/1963, 2/1983, 2/1997, 2/2000, 2/2032, 2/2041, 2/2051, 2/2056, 2/2057, 2/2065, 2/2069, 2/2083, 2/2146, 2/2156, 2/2158, 2/2176, 2/2178, 2/2186, 2/2187, 2/2190, 2/2191, 2/2192, 2/2198) (S. Sayısı: 639)

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, son iki yıl içerisinde yapılan temsil, ağırlama, tören ve tanıtım harcamalarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı (7/43707)

2.- Kastamonu Milletvekili Emin Çınar'ın, Kastamonu'ya yönelik yatırımlara ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/43934)

3.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker'in, madenlere yönelik denetimlere ve denetimi gerçekleştiren personelle ilgili verilere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/44981)

4.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker'in, Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığının kapatılmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/44982)

5.- Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız'ın, Şırnak'ta yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/44983)

6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, bir araziye imar izni verilmesi karşılığında bir vakfa bağış yapıldığı iddiasına,

1 Haziran 2013'te Kabataş'ta yaşandığı iddia edilen saldırıya,

İlişkin soruları ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/45041), (7/45047)

7.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Soma'da bir olaya karışan kişinin Başbakanlıktaki görevine ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/45042)

8.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında satılan veya kiralanan sosyal tesislere ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/45043)

9.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, bir vakfa yapılan taşınır ve taşınmaz mal bağışlarına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/45044)

10.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, bağlı kurum ve kuruluşlar bünyesinde kullanılan araçların sayısına, navigasyon ve araç takip sistemleri ile kasko sigortalarına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/45045)

11.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar'ın, Anadolu Ajansının 30 Mart 2014 Yerel Seçimlerindeki çalışmalarına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/45046)

12.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, maden ocaklarının özel sektöre kiralanmasına ve kömür alım fiyatlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/45105)

13.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi'nin, Soma'da meydana gelen maden faciası ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/45106)

14.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, Soma'da yaşanan kazanın gerçekleştiği kömür sahasının işletici firmaya devir usulüne ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/45107)

15.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, Soma'da kaza yaşanan madende gerçekleştirilen denetimlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/45108)

16.- İstanbul Milletvekili Umut Oran'ın, Soma'da kaza meydana gelen madende işçiler tarafından kullanılan gaz maskelerinin mevzuata aykırı oluşuna ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/45109)

17.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Eynez Yeraltı Kömür İşletmesi'nde gerçekleştirilen denetime ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/45110)

18.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, maden üretiminde ağır işlerde çalışan işçilere verilmesi gereken primlerin TKİ'de masa başında çalışan personele verildiği iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/45111)

19.- Mersin Milletvekili Ali Öz'ün, Manisa'nın Soma ilçesinde kaza meydana gelen maden ocağında kaza öncesi yapılan denetimlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/45112)

20.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, maden ocaklarındaki denetimler sonucu belirtilen eksikliklerin uygulamada giderilmemesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/45113)

21.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, denetçilerin denetimine ve özel sektöre devredilen kamu faaliyetlerinin denetimine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/45114)

22.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, Soma'da yaşanan maden kazasının sorumlularına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/45115)

23.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Soma'da kaza meydana gelen maden ile ilgili çeşitli iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/45116)

24.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam'ın, maden ocaklarının denetimine ve Soma'da kaza meydana gelen maden ocağında kazadan önce yapılan denetimlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/45117)

25.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında Bakanlık tarafından satılan veya kiralanan sosyal tesislere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/45118)

26.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, Manisa'nın Soma ilçesinde meydana gelen maden faciası sonrasında dile getirilen iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/45119)

27.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, Bakanlık teşkilatında kullanılan araçların sayısına, navigasyon ve araç takip sistemleri ile kasko sigortalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/45120)

28.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, bir vakfa yapılan taşınır ve taşınmaz mal bağışlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/45233)

29.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, İstanbul Bağlarbaşı'ndaki bir arsanın bir vakfa hediye edildiği iddialarına,

İstanbul Küçükbakkalköy'deki bir arazinin bir vakfa hediye edildiği iddialarına,

İstanbul Fatih'teki bir arazinin bir vakıf üzerine geçirildiği iddialarına,

İstanbul Üsküdar'daki bir arazinin bir vakıf üzerine geçirildiği iddialarına,

İstanbul Ataşehir'deki bir arazinin bir vakıf üzerine geçirildiği iddialarına,

İstanbul Zeytinburnu'ndaki bir taşınmazın bir vakıf üzerine geçirildiği iddialarına,

Tekirdağ'daki bir arazinin bir vakıf üzerine geçirildiği iddialarına,

Bursa'daki bir arazinin bir vakfa tahsisinin istendiği iddialarına,

Kütahya'daki bazı taşınmazların bir vakfa tahsisinin istendiği iddialarına,

Adıyaman'daki bir arazinin bir vakfa tahsisinin istendiği iddialarına,

İstanbul Esenyurt'taki bir taşınmazın bir vakfa tahsisinin istendiği iddialarına,

Tokat'taki bir arazinin bir vakfa tahsisinin istendiği iddialarına,

Şanlıurfa'daki bir arazinin bir vakfa tahsisinin istendiği iddialarına,

İlişkin soruları ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/45308), (7/45309), (7/45310), (7/45311), (7/45312), (7/45313), (7/45314), (7/45315), (7/45316), (7/45317), (7/45318), (7/45319), (7/45320)

30.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, Erzurum'da yapılması planlanan Söylemez Barajına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/45473)

31.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, İstanbul'daki barajların doluluk oranına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/45474)

32.- İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler'in, Orman Genel Müdürlüğündeki personel hareketlerine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/45477)

33.- İstanbul Milletvekili Umut Oran'ın, bazı şirketlerin kamudan aldığı proje ve özelleştirmelere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/45580)

34.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Orman Genel Müdürlüğünde orman çalışanlarına rotasyon uygulanmasına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/45592)

35.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, baraj havzalarında kaçak yapılaşmanın önlenmesi adına yürütülmekte olan çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/45594)

36.- İstanbul Milletvekili Umut Oran'ın, ulusal gazetelerin günlük tirajlarını takip etmek üzere "Bağımsız Tiraj Denetim Bürosu" kurulmasına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/45611)

37.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun, Başbakanlığın danışmanlık hizmeti alımları ile yapım işlerinin Kamu İhale Kanunu kapsamı dışına çıkarılmasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/45794)

38.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun, Almanya'daki bir soruşturmaya ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/45795)

39.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhan'ın, Şanlıurfa'nın köylerinin su sorununa ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/45815)

40.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun, kuraklığa karşı alınan tedbirlere ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/45817)

41.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz'ın, Bakanlık kadrolarına ve orman mühendisi alımlarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/45819)

42.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, teşvik yasasının çeşitli istisna ve muafiyetlerle desteklenmesi adına yürütülmekte olan çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin cevabı (7/45954)

43.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, demir ve demirdışı metaller sektörünün büyüme eğiliminin sürdürülmesi adına yürütülmekte olan çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin cevabı (7/45956)

 

 

44.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, 17 Aralık 2013 tarihinden bu yana Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlardaki personel hareketlerine,

Bazı kamu görevlileri hakkında soruşturma açılarak mobbing uygulandığı iddiasına,

Bazı kamu görevlilerinin istifaya zorlandığı iddiasına,

Bazı kamu görevlilerinin emekliliğe zorlandığı iddiasına,

Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşların yaptığı harcamaların bütçe kalemlerindeki ödeneklerle uyumlu olmadığına,

Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşların hizmet alımı yoluyla yaptığı harcamaların artmasına,

İlişkin soruları ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/46065), (7/46707), (7/46708), (7/46709), (7/46711), (7/46881)

45.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, dış ticaret politikalarının gıda sektörünün ihtiyaçları doğrultusunda yapılandırılması adına yürütülmekte olan çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin cevabı (7/46150)

46.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, çimento ürünleri sektörünün teşvik edilmesi adına yürütülmekte olan çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin cevabı (7/46151)

47.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, ayakkabı sektörünün korunması adına yürütülmekte olan çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin cevabı (7/46152)

48.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, döküm sektörünün girdi sağladığı sektörlerin teşvik kapsamına alınması adına yürütülmekte olan çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin cevabı (7/46153)

49.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, dericilik sektörünün çevre maliyetlerinin azaltılması adına yürütülmekte olan çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin cevabı (7/46154)

50.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, yazılım sektörünün stratejik sektör olarak ele alınması adına yürütülmekte olan çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/46199)

51.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, yazılım ürün ve hizmetlerinin ihaleleri ile ilgili düzenlemelerin yeniden yapılandırılması kapsamında yürütülmekte olan çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/46209)

52.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Hükümetin paralel devlet yapılanması ile ilgili açıklamalarına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/46252)

53.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, kimya sanayi ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin cevabı (7/46322)

54.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, yem ham maddesindeki yerli üretimin arttırılması konusunda yürütülmekte olan çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin cevabı (7/46324)

55.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, yerli malı ürün kullanımının teşvik edilmesi adına yürütülmekte olan çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/46431)

56.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, taklit ürünlerle ilgili cezaların arttırılması adına yürütülmekte olan çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/46435)

57.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2013-2014 yıllarında Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin cevabı (7/46583)

58.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, bazı kamu görevlilerinin istifaya zorlandığı iddiasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin cevabı (7/46584)

59.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2013-2014 yıllarında Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/46706)

60.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Soma Faciası sonrasında göstericilere yönelik müdahalede bulunan Başbakanlık Özel Kalem Müdür Yardımcısının kadrosuna ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/46907)

15 Temmuz 2014 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 116’ncı Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

 

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, ülkemizdeki mültecilerin ve kaçak göçmenlerin sebep olduğu sorunlar hakkında söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Kemalettin Yılmaz’a aittir.

Sayın milletvekilleri, Sayın Yılmaz’ı davet etmeden evvel, çok gürültü yok ama birazcık daha sükûneti sağlarsak o zaman daha iyi olacak.

Buyurun Sayın Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz'ın, ülkemizdeki mültecilerin ve kaçak göçmenlerin sebep olduğu sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

 

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Şunu en başta söylemek istiyorum ki hiç kimse çerden çöpten bile olsa evini, yurdunu, eşini, dostunu, akrabasını, doğup büyüdüğü toprakları isteyerek terk etmez ancak mutlaka mecburiyetten terk eder.

Ülkemiz, kaçak göçmen yolu haritası üzerinde olması ve etrafında oluşan sorunlar nedeniyle çok ciddi mülteci ve kaçak göçmen akınına uğramaktadır. Orta Doğu ülkelerinden, özellikle İran, Afganistan ve Türkistan coğrafyasından Avrupa ülkelerine gitmek üzere transit olarak kullanılan bir ülkeyiz. Bu önemli bir rahatsızlık veriyor. Mültecilerden ziyade, kaçak göçmenler sorunu daha ciddi bir sorun olarak karşımızda bulunmaktadır, zira ne kayıtları var ne de takipleri. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği mültecileri takibe çalışıyor. Avrupa Birliği ülkeleri ise mültecileri Türkiye’de tutmamızı, kendi coğrafyalarına geçmelerini engellememizi istiyor ama buna mâni olmak da çoğu zaman mümkün olmuyor. Özellikle, deniz yoluyla çok geniş bir sınır var. Ayrıca, bunların barınmalarının yapılması için çok ciddi maddi ve lojistik bir desteğe ihtiyaç var, Türkiye'nin önemli maddi kaynaklara ihtiyacı var. Bunlar sağlanamadığı için de gerek ülkemizin gerekse tüm dünyanın sorunu olarak karşımızda durmaktadır. Ancak, Türkiye için çok öncelikli ve acil olarak çözüm bekleyen önemli bir sorundur. Özellikle, Irak’a Amerika Birleşik Devletleri’nin demokrasi bombaları atmasından ve Suriye'deki iç savaş sonrası ülkemiz …

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, uyarınız kâfi gelmemiş.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

KEMALETTİN YILMAZ (Devamla) – … bu sorunu daha yakından, daha sıcak ve yoğun bir şekilde yaşar olmuştur. Önceleri kamplarda iskân edilen bu insanlar, sınır şehirlerimiz başta olmak üzere tüm ülkemize kayıtsız, kontrolsüz bir şekilde yayılmışlardır. Bu yayılma, maalesef, kayıt ve kontrol dışıdır. Emniyet kayıtlarına göre, seçim bölgem olan Afyonkarahisar’da bile 2012 yılında 1.071 kişi kayıtlı mülteci varken bugün bu sayı 2.144’e çıkmıştır temmuz ayı itibarıyla. Bunlar kayıtlı olanlar. Hiçbir kaydı kuydu olmayan kaçak sayısının ilimizde 8-10 bine ulaştığını biliyoruz, gözlemliyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu durum, ülkemizi ekonomik, sosyal ve kültürel yönden son derece olumsuz etkilemektedir. Ülke içinde kontrolsüz şekilde hareket etmeleriyle asayiş ve ülke güvenliği riski oluşturuyorlar. Kimse bunlara kimlik bile sormuyor. Bu durum, bu insanları, bazı art niyetli, kötü niyetli insanların hedef kitlesi hâline getirmektedir. Bazıları bunları ucuz, hatta boğaz tokluğuna işçi gözüyle görüyor. Bu durum, işsizlik problemi ve kayıt dışılığı ve de haksız kazancı cazip hâle getiriyor. En yakın yer AŞTİ değerli milletvekilleri. Diğer illerde otogar ve tren istasyonlarında, parklarda, terk edilmiş binalarda yerleşip buraları mesken tutuyorlar. Bu durum ülkemize hiç yakışmıyor. Ekonomik sıkıntı içinde olan bu insanlar, ülkemizin insanının ahlaki yapısına da çok ciddi zararlar veriyorlar. Para karşılığı veya evlenmek bahanesiyle kandırılanlar yanında, yeni bir fuhuş sektörü doğmasına da sebebiyet veriyorlar. Hele hele, sizin 12 Ekim 2013 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan zinanın suç olmaktan çıkarılmasını sağladığınız TCK’nın 26’ncı maddesindeki değişiklikten sonra bu ahlaksızlık sektörü ülkemizde maalesef çok yol almıştır.

Ülkemizin her yerinde binlerce kaçak göçmen dilencilik, hırsızlık, kapkaç gibi olaylara karışmaktadır. Gazetelerin 3’üncü sayfa haberlerinde her gün en azından 3-4 mülteci haberlerini görmek mümkündür.

Bazı şehirlerimizde mülteciler ile şehir halkı arasında ciddi sürtüşmeler, kavgalar, toplu olaylar gerçekleşmekte; bu, illerde daha büyük olaylara zemin hazırlayacak niteliktedir. Nitekim İstanbul, Ankara, Afyonkarahisar, Kahramanmaraş ve Adana’da son birkaç günde yaşanan olaylar bunların habercisidir.

Zorda kalan insanlara kesinlikle yardım edilmelidir ancak bunu bir usul, yönetmelik ve belirli bir politika içinde, kayıtlı ve takipli bir şekilde yapmak esastır.

Dünyada ve komşularımızda yüz binlerce insan zor durumdadır. Sadece Suriye halkı değil, Irak’ta Türkmen kardeşlerimiz, Çin’de Uygur Türkmenleri de çok zor durumdadır.

Suriyelilere ülkenin kapılarını kayıt kuyut aramadan açan Dışişleri Bakanımız, her ne hikmetse Uygur Türklerini aylarca havalimanında bekletebiliyor, Uygur Türklerinin lideri Rabia Kadir’e turistik vize dahi vermeyebiliyor. Bu konularda daha hassasiyet göstermenizi istiyoruz.

Ülkemizde kayıtsız ve kontrolsüz bir şekilde kol gezen bu sorun önemlidir, hatta ülkemizin insanının huzuru, toplumsal barışı, iç güvenliği ve dış güvenliği de gözetilerek acil çözülmelidir.

Saygılar sunuyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.

Gündem dışı ikinci söz, Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 40’ıncı yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Malatya Milletvekili Sayın Ömer Faruk Öz’e aittir.

Buyurunuz Sayın Öz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz'ün, Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 40’ıncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

 

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kıbrıs Barış Harekâtı’nın yapılışının 40’ıncı yıl dönümü vesilesiyle Dostluk Grubu Başkanı olarak söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Türklerin ve Rumların eşit ortaklığına dayalı 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni, Rumlar, Helen devletine dönüştürmek amacıyla soydaşlarımıza karşı baskı ve zulümlere başlamışlardır. Bunun üzerine Türk Silahlı Kuvvetlerimiz 20 Temmuz 1974 tarihinde gerçekleştirmiş olduğu askerî operasyonla, askerî harekâtla Kıbrıs’a barışı getirmiştir. Gerçekleştirilen barış harekâtıyla Kıbrıs Adası’nda yok olmak üzere olan Müslüman Türk varlığı yeniden özgürlüğüne kavuşmuştur.

Değerli milletvekilleri, Kıbrıs tarihinde, hiçbir zaman bir Rum adası, bir Yunan adası olmamıştır. Tarih boyunca birçok devletin egemenliğine geçen Ada, 1571 yılında Osmanlının himayesine geçmiştir. Osmanlının fethinden sonra Ada’nın nüfusunu oluşturan Rum ve Türk vatandaşlar, Türkler, her ikisi de neredeyse 19’uncu yüzyılın ortalarına kadar barış, huzur ve kardeşlik içerisinde yaşamışlardır. İngiltere’nin 1914 yılında Kıbrıs’ı ilhak etmesinden sonra Kıbrıs’taki olaylar başlamıştır ve buradaki olaylar akabinde Rumların izlemiş olduğu politikalar oradaki Türkleri yok etme noktasına kadar götürmüştür. İşte, böyle bir durumda Kıbrıs Barış Harekâtı gerçekleşmiştir.

Değerli milletvekilleri, Osmanlı İmparatorluğu’nun hâkim olduğu bölgelerden çekilmesiyle coğrafyalarda yaşanan olayları görmekteyiz. Osmanlı himayesinde bulunduğu dönem içerisinde Afrika’da, Orta Doğu’da istikrar vardı; orada yaşayan her etnik yapıya, her dinsel yapıya sahip insanlar, halklar, huzur ve mutluluk içerisinde yaşamaktaydılar.

Kıbrıs 1950’li yıllardan itibaren Türkiye'nin gündemine daha farklı bir şekilde oturmuştur. Dönemin Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun özel gayretleriyle, Zürih ve Londra Anlaşmalarıyla Türkiye, Türkler, garantör ülke olmuştur ve bundan sonra da oradaki kardeşlerimizin yalnız olmadıkları, kendilerinin sahibinin Türkler olduğunu da ispatlamıştır.

Türklerin ve Rumların eşit ortaklığına dayalı bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşundan kısa bir süre sonra, Rumların Ada’yı tekrar Rum Cumhuriyeti’ne dönüştürmek maksadına yönelik insanlık dışı eylemleri sonucunda Silahlı Kuvvetlerimiz Ada’ya barış harekâtı düzenlemişlerdir.

Değerli milletvekilleri, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1974 yılında gerçekleştirdiği askerî barış harekâtından sonra Kıbrıs’ta birçok hizmetler yapılmıştır ama özellikle AK PARTİ hükûmetleri sırasında Kıbrıs, özellikle dünyada Türk tarafı olarak çözümsüzlüğün değil, çözümden yana, taviz vermeden bir politika izlemiştir ve bu çerçevede de 2002 yılında AK PARTİ iktidara geldiğinde, ülkenin tüm sorunlarında olduğu gibi Kıbrıs sorununda da köklü adımlar atılarak çözümsüzlüğü değil çözümü amaçlayan bir yol izlemiştir. Diplomaside Kıbrıs Türk halkının asli kurucu vasfından Ada üzerindeki eşit hakların muhafazasına kadar taviz vermeden birçok faaliyet yapılmıştır.

Yine, Ada’daki kardeşlerimizin ekonomik ve sosyal olarak kazanımları artırılmış, yaşam kalitesi artırılmıştır. Aynı zamanda, Kıbrıs’a aynen Türkiye’de olduğu gibi birçok yatırımlar götürülmüştür. Bunlardan bir tanesi, dünyada ilk olarak yapılmakta olan Anamur’dan Kıbrıs’a içme suyu ve sulama suyu olarak kullanılacak su projesidir. Yaklaşık 74 kilometre olan su projesi yakın bir zamanda tamamlanacak, Kuzey Kıbrıs’ın hem içme suyu hem de sulama suyunda kullanılmış olacaktır. Yine, hakeza, kara yolları ve turizm alanında da birçok yatırımlar gerçekleştirilmiş bulunmaktadır.

Bu vesileyle, Kıbrıslı kardeşlerimizin 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı’nı tebrik ediyorum. Bu barış harekâtını gerçekleştiren, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’i, Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan Hocamızı ve burada şehit olan mehmetçiklerimizi ve mücahitleri rahmetle anıyorum, Kuzey Kıbrıs Türk halkının Barış ve Özgürlük Bayramı’nı tekrar tebrik ediyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öz.

Gündem dışı üçüncü söz, Ankara’nın spor sorunları hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Aylin Nazlıaka’ya aittir.

Buyurunuz Sayın Nazlıaka. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın, Ankara’nın spor konusundaki sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

AYLİN NAZLIAKA (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara’nın spor sorunlarıyla ilgili olarak gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, tabii, Ankara’nın spor sorunlarına beş dakika gibi kısa bir süreç içerisinde tümüyle değinebilmek imkânsız. O yüzden, sözlerimin başında, öncelikle, Ankaragücü’yle ilgili olarak birkaç cümle söylemek istiyorum.

Ankaragücü, hepinizin bildiği ya da bilmeyenlerin de buradan bizi dinleyerek zaman içerisinde öğrendiği gibi, Türkiye'nin en köklü futbol takımlarından birisidir, spor takımlarından birisidir. Ankaragücü, aynı zamanda, cumhuriyet tarihiyle ve başkentimizle de özdeşleşmiş olan bir takımdır. İşte, Ankara’nın gururu olan bu takım, maalesef, son yıllarda, bir ailenin kişisel ve siyasi ihtirasları nedeniyle çok zor bir dönemden geçmektedir. “Takımı şampiyonluğa götüreceğim.” diye vaatler vererek takımın başına geçen, kulübün başına geçen Ahmet Gökçek, maalesef takımı borç batağına sürüklemiştir. Bununla başlayan süreç içerisinde, takım, önce bugünkü adıyla PTT 1. Lig’e, arkasından Spor Toto 2. Lig’e kadar düşmüştür.

Bizler burada Ankaragücü’nün yaşadığı sorunları her fırsatta dile getirdik; ben bu konuda basın açıklamaları yaptım, Meclis önergeleri verdim. Bursaspor dahi, Ankaragücü’nün yaşadığı bu sorunlara karşı çok büyük bir destek gösterdi. Ama ne hikmetse Ankara’nın Büyükşehir Belediye Başkanı Ankaragücü taraftarlarını sadece bir oy deposu olarak görmekten vazgeçmedi ve onlara zaman zaman bazı vaatlerde bulunarak onları kandırmaya yeltendi.

Bakın, geçtiğimiz dönemde yani 30 Mart 2014 seçimleri öncesinde Büyükşehir Belediye Meclisi bir karar çıkarttı; bu karara göre, Ankaragücü’ne 2 milyon TL bağış yapılacaktı. Bugüne kadar kaç lira bağış yapıldı, biliyor musunuz? Sıfır lira. İşte, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı, Ankaralıların ve Ankaragüçlülerin duygularıyla böylesine oynamaktadır değerli milletvekilleri. Buradan özellikle AKP’nin Ankara milletvekillerine seslenmek istiyorum: Daha ne kadar bu yapılan haksızlıkları görmezden geleceksiniz? Daha ne kadar cansiparane olarak koruduğunuz Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının yalanlarının arkasında duracaksınız?

Bakın, değerli milletvekilleri, Ankara bir başkent olarak aslında sporun ve sporcunun da yeşerdiği yerdi, burası bir merkezdi ama yıllar içerisinde maalesef bu konuda da yanlış politikalarla, yanlış uygulamalarla Ankara güç kaybetti. Size bazı rakamlar söyleyeceğim. Mesela, şu anda Ankara’da faal sporcu sayısı sadece 855’tir. Lisanslı sporcu sayısı sadece 164 bindir. Spor kulübü sayısı ise 1.003’tür. İşte Ankara’yı böyle bir noktaya sürüklediniz.

Tabii, Ankara’nın sizin dönemizde Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından da çok ihmal edilmiş olduğunu söylemem gerekiyor. 2012 yılında bakana bir soru sormuştum, kendisi soru önergeme verdiği yanıtta “Ankara’ya 5 spor tesisi yapılacak.” demişti ama bugüne kadar Ankara’ya bir çivi dahi çakılmadı. Gene kendisi Plan Bütçe konuşmaları esnasında Ankara’ya yeni bir stadyum sözü vermişti fakat şu ana kadar yeni bir stadyumla ilgili olarak da herhangi bir duyum alamadık maalesef.

Sorarım size değerli milletvekilleri, devlette süreklilik esas değil midir? Bakanınız tokat yemiş, görevinden alınmış olabilir, yeni Bakanın o bakanın verdiği sözlere sahip çıkması gerekmez mi, o sözleri gerçekleştirmesi gerekmez mi?

Bakın, Ankara ne çok fırsatlar kaçırdı: Geçen yıl dünya kupası maçlarının oynanacağı iller belirlenirken Ankara’nın da ismi geçti. Ancak bu şehrin Büyükşehir Belediye Başkanı, Ankara’yı o listeden çıkardı biliyor musunuz? Yani bir yandan Ankara’nın uluslararası itibarını artıracak bir organizasyonda yer almasını engelledi, öte yandan belki de yapılacak birtakım yatırımlarla, yenilenecek stadyumlarla Ankara’da sporun büyük bir coşkuyla yeşereceği bir dönemin de önüne geçmiş oldu.

Evet, değerli milletvekilleri, size bu kürsüden bir kez daha seslenmek istiyorum. Sporun birleştiriciliği, toplumsal birlikteliğimizi de güçlendiren bir olgudur. O yüzden siyasi emellerimiz için bu ülkenin birlikteliğini feda etmeyelim.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Nazlıaka.

60’ıncı maddeye göre 10 arkadaşımıza söz vereceğim. Şimdi, o 10 arkadaşımızı okuyorum, ondan sonra da sırasıyla birer dakika söz vereceğim: Sayın Özkan, Sayın Atıcı, Sayın Yılmaz, Sayın Erdemir, Sayın Öğüt, Sayın Demiröz, Sayın Gürkan, Sayın Sarıbaş, Sayın Çandar, Sayın Çalık.

Sayın Özkan, buyurunuz.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, Hükûmetin, halk otobüslerinde 65 yaş üstü emeklilere, dul ve yetimler ile gazi ve şehitlere ücretsiz taşıma uygulaması yerine maaşlarına seyyanen 250 lira zam yapmayı düşünüp düşünmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

 

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Hükûmet yetkililerine önemli bir uyarı yapmak istiyorum. Ülkemizin birçok ilinde halk otobüsleri kamunun yapması gereken yolcu taşıma işlemini yapmaktadırlar, bunu yaparken kanun gereği 65 yaş emeklilerimizi, dul ve yetimlerimizi, gazi ve şehitlerimizi ücretsiz taşımaktadırlar ancak iki taraf arasında hoş olmayan tartışmalar yaşanmaktadır. Bu tartışmalara son vermek için bu haktan yararlanan 65 yaş emeklilerimize, dul ve yetimlerimize, şehit ailelerine ve gazilerimize seyyanen bir defaya mahsus olmak üzere 250 lira maaşlarına zam yapmayı düşünür müsünüz? Bu yapılan zam hem halk otobüslerini hem de emeklilerimizi, dul ve yetimlerimizi, şehit ailelerimizi ve gazilerimizi mutlu edecektir.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz, buyurun.

2.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz'ın, Adana ilindeki çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

 

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Mart ayında yaşanan don ve kurak geçen mevsim zaten banka ve kredi borçları altında ezilen çiftçilerimiz açısından içinden çıkılmaz bir hâl almıştır. Hükûmetin çok acil şekilde alınacak tedbirlerle çiftçilerimizin bu sıkıntılarını çözecek tedbirleri alması gerekmektedir. Özellikle, Adana ilimizin Pozantı, Karaisalı, Aladağ, Saimbeyli ve Feke’de kiraz, ceviz, elma üreticileri yaptıkları masrafları karşılamakta sıkıntı yaşamaktadır. Bir de geçmiş yıllardan borçları açısından baktığımızda, özellikle Torosların dağ ilçelerindeki ve ovadaki çiftçilerimizin hâli ortadadır. Hükûmet bunlara acil tedbir almazsa yarın telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Atıcı…

3.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı'nın, Tarsus’a bağlanan Yenice beldesinin sorunlarına ilişkin açıklaması

 

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Yenice beldemiz Tarsus’a bağlı ve Mersin’in en büyük beldelerinden birisiyken yeni Büyükşehir Yasası’ndan sonra belde belediyesi kapatıldı ve tüm varlıkları Tarsus ve Mersin Belediyelerine aktarıldı.

Dün Yenice’ye gittim. Tek kelimeyle özetlemem gerekirse Yenice perişan durumda. Yollar alt üst olmuş, yapılmıyor; çöpler toplanmıyor, park bahçeler sulanmıyor, ağaçlar kurumaya başlamış, mezarlık kazacak kimse yok, cenaze nakil aracı varken orada konuşlandırılmıyor, cenazeleri yıkayacak kimse bile yok, orada bir itfaiye aracı bile yok. Bunların hepsi daha önce belde belediyemiz tarafından yapılıyordu, bu sorunlar çözülüyordu. Yenice’nin bu sorunlarının acilen çözülmesi gerekir.

Ben buradan yetkililere sesleniyorum: Yenice çok güzel bir barış beldesidir, barış beldesine de yakışır şekilde hizmet almalıdır diyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Öğüt…

4.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt'ün, Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 40’ıncı yıl dönümüne ve Çankırı Çerkeş’te yaşanan don afetine ilişkin açıklaması

 

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bugün, 20 Temmuz 1974’te yapılan Barış Harekâtı’nın yıl dönümü. Barış Harekâtı’nı yapan, o gün uygulayanlara şükranlarımızı buradan iletmek istiyorum. Ada’daki büyük kavgayı engelledikleri için, katliamı engelledikleri için saygılarımı ve hürmetlerimi tekrar iletiyorum. Yine, orada şehit düşen Mehmetçiklerimize rahmet, Kıbrıs mücahitlerimizden, gazilerimizden ölenlere rahmet, geride kalanlara da uzun ömürler diliyorum, onları saygıyla anıyorum.

Yine, memleketim Çankırı Çerkeş’te gerçekleşmiş olan dolu afetinden sonra yollarda, asfaltlarda çok ciddi problemler çıktı. Bu problemlerin hallolabilmesi için bir an önce Çerkeş’e afet programı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Erdemir…

5.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir'in, Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan’ı, diğer iki aday gibi bağışçılarını ve bağış miktarlarını açıklamaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

 

AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

156 sivil toplum girişiminin oluşturduğu denge ve denetleme ağı, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin adil, eşit ve hesap verilebilir olması için adaylardan 10 maddelik bir talepler listesi açıkladı. Bu taleplerden biri, bağışçıların kampanya süresince düzenli olarak bağışları ve bağışçı adlarını kamuoyuyla paylaşmasıdır. Cumhurbaşkanı adayları Ekmeleddin İhsanoğlu ve Selahattin Demirtaş bu çağrıya olumlu yaklaşırken Recep Tayyip Erdoğan bu taahhüt altına girmekten kaçınmaktadır.

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ve Venedik Komisyonunun seçim kampanyası finansmanında şeffaflığın vazgeçilmez olduğunu vurguladığını hatırlatır, Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan’ı da diğer iki aday gibi bağışçılarını ve bağış miktarlarını açıklamaya davet ederim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Demiröz…

6.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz'ün, Bursa’daki Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’ne termik santral yapılmasına izin verilirken hiçbir yerden bilgi alınmadığına ilişkin açıklaması

 

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sizin aracılığınızla Çevre ve Şehircilik Bakanına sormak istiyorum: Bursa’nın kent merkezinde, Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’nde 49 megavat gücünde termik santrale Bakanlığınız izin verdi. Burada meslek odalarının, sivil toplum örgütünün, üniversitenin hiçbir bilgisi, Büyükşehir Belediyesi dâhil, kimsenin bilgisinin alınmadığını biliyoruz. Şunu sormak istiyorum: Siz bu tür izinleri direkt Ankara’dan mı veriyorsunuz? Bursa’da siz mi yaşıyorsunuz. İnegazi’de çimento fabrikasına, Demirtaş’ta organize sanayi bölgesine hangi hakla izin veriyorsunuz. Yılda 500 bin ton ve günde 1.200 ton linyit kömürü yakılacak ve Bursa’ya her gün 60 tır ya da kamyon kömür götürecek.

Bizim Bursa’dan başka gidecek yerimiz yok. Sayın Bakana hatırlatıyorum.

BAŞKAN – Sayın Fatoş Gürkan…

7.- Adana Milletvekili Fatoş Gürkan'ın, Filistin’e yapılan saldırılar nedeniyle İsrail’i ve “Anneleri de öldürelim.” diyen İsrailli kadın vekili kınadıklarına ilişkin açıklaması

 

FATOŞ GÜRKAN (Adana) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

İsrail tarafından Filistin üzerine yağdırılan bombalar nedeniyle 3 günlük bebeklerin dahi hunharca öldürüldüğü eylemler nedeniyle, öncelikle İsrail’i kınıyorum. İsrail parlamentosunda “Anneleri de öldürelim.” diyen kadın vekili bu ırkçı ve gerçekten vahşi söyleminden dolayı, bir anne olarak kınıyor, dünyadaki tüm parlamenterleri bu kadın vekili kınamaya davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Sarıbaş…

8.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş'ın, tahıl üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

 

ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Burada tahıl ve buğday üreticilerinin, sizlerin aracılığıyla, dertlerini iletmek istiyorum. Özellikle mazot, gübre girdilerinin çok yüksek olduğu bir dönemde, ayrıca, bu sene içerisinde dolu ve hızlı yağmurdan dolayı buğday üreticilerimiz, üretimde buğdayları yakmış ve aynı zamanda da üretimleri düşmüştür. Buna karşılık, her sene açıklanması gereken buğday taban fiyatı, hâlâ daha Tarım Bakanlığı tarafından açıklanmamıştır. Yine, bu anlamda da, çiftçilere, girdilerin bu kadar yüksek ve üretimin düşük olmasından dolayı, kooperatif ve bankalara olan kredi borçlarını ödemekte zorluk çıkarılıyor.

Aynı zamanda, Türkiye Toprak Mahsulleri Ofisi bu sene Çanakkale bölgesinde açılmamıştır, tamamen tüccarın eline terk edilmiş ve bu anlamda da tek taraflı olarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çandar…

9.- Muğla Milletvekili Tolga Çandar'ın, Muğla’nın sorunlarına ve Filistin halkına zulmeden İsrail’i kınadığına ilişkin açıklaması

 

TOLGA ÇANDAR (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ülke turizminin göz bebeği olan Muğla’mız, turizm sezonu boyunca normal nüfusunun 10 katı nüfusa sahip olmasına rağmen, ne yazık ki, hastanelerimiz, bu ihtiyaca cevap verecek durumda değildir. Sağlık Bakanlığını, Muğla hastanelerinin gerek teçhizat gerekse doktor, personel takviyesi konusunda daha hassas olmaya çağırıyoruz.

Ayrıca, çevre sorunları, defalarca buradan söz etmemize rağmen henüz bir çözüme ulaşmamıştır. Termik santraller, artı, Bafa Gölü ne yazık ki yüz karası olmaya devam ediyor.

Zeytin, bizim tek geçim kaynağımızdır, onun üzerine siyaset yapılmamalıdır. Önümüzdeki günlerde bu konuda bir yasa hazırlığı içinde olduğunuzu biliyoruz. Bu konuda daha hassas olunmalı.

Son olarak da Filistin halkına zulmeden İsrail’i şiddetle kınıyor, Filistin halkının haklı mücadelesinin yanında olduğumuzu belirtiyorum.

BAŞKAN – Sayın Çalık…

10.- Malatya Milletvekili Öznur Çalık'ın Filistin’e yapılan saldırılar nedeniyle İsrail’i ve “Anneleri de öldürelim.” diyen İsrailli kadın vekili kınadıklarına ilişkin açıklaması

 

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Özellikle bugün, mübarek ramazan gününde, Filistin ve Gazze’ye yönelik yapılan saldırıların hâlâ devam ettiğini ve İsrail’in Gazze’ye 1.470’ten fazla hedefe saldırıda bulunduğunu, bir kez daha, kınayarak ifade etmek istiyorum ve maalesef, yaklaşık 1.470 saldırıda 200’e yakın şehidimiz, 2 bine yakın da yaralımız var. Hayatını kaybedenlerin yarısı bebek, çocuk ve kadınlardır. İsrail devleti, uluslararası hukuka aykırı davranmakta ve sivilleri maalesef katletmektedir.

Geçtiğimiz gün, insanlıktan nasibini almayan İsrailli bir kadın milletvekili, kan dondurucu ve maalesef küstahça bir açıklama yapmıştır. Filistin’de çocuklar ve kadınlar başta olmak üzere hepsinin ölmesini isteyen bu gözü dönmüş zihniyeti şiddetle kınıyorum. Buradan, Filistin’de yapılan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Vural…

11.- İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın, Filistin’e yapılan saldırılar nedeniyle İsrail’i kınadığına ve (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Başkanının 4 bakanla ilgili fezlekeleri iade etmesinin hukuka uygun olmadığına ilişkin açıklaması

 

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İsrail’in devlet şiddeti, zirve noktalarından birisini daha görmüştür. Ölüm makinesi çalışmaktadır. Camiler, hastaneler ve istisnasız tüm sivil yaşam alanları zalim bir abluka altındadır. Kadın, çocuk, yaşlı, hasta, engelli ayrımı yapılmaksızın herkes hedef tahtasındadır. Şehit olanların sayısı 200’e yaklaşmıştır, binlerce yaralı vardır.

Gerçekten, Gazze’nin birkaç kilometre uzağındaki Sderot kentinde İsraillilerin âdeta bir havai fişek gösterisi izlermiş gibi Filistin’e yağan bombaları seyretmeleri ve bir milletvekilinin ırkçı ve kin, nefret dolu sözleri utanç vericidir.

İçinde bulunduğumuz mübarek ramazan ayında, şehadete eren Filistinlileri rahmetle anarken, yaralılara acil şifalar diliyoruz. İsrail’i şiddetle kınıyor ve kahrediyoruz.

Sayın Başkan, bir diğer konu da rüşvet ve yolsuzlukla ilgili fezlekelerin başına gelenler. Maalesef, bir taraftan 34 klasör, Meclis Başkanlığı tarafından geri gönderilmiş, 11 klasör olarak geri dönmüştür. Fezlekeler Mecliste milletvekillerinin incelemesine açılmamıştır. Bu konuda her türlü engellemeler yapılmıştır, Meclis Soruşturma Komisyonu altmış beş gün engellenmiştir. Şimdi de Soruşturma Komisyonu Başkanı, kendisine vazife olmayacak şekilde Meclis soruşturmasını engellemek ve millet egemenliğinin tesis edilmesini, gerçekten, geciktirmek amacıyla bu fezlekeleri iade etmiştir.

Böylesine bir hukuksuzluğun yaşandığı bu Komisyonun, Meclis soruşturmasını selametle sona erdirmesi mümkün değildir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuda mücadelemizi sürdüreceğiz. Rüşvet ve yolsuzluk yapanların, Türkiye Büyük Millet Meclisinde ve hukuk önünde hesap vermesini muhakkak temin edeceğiz.

Ve AKP’ye sesleniyorum: Yargıdan, Meclis soruşturmasından kaçmayın. Hodri meydan.

BAŞKAN – Sayın Baluken…

12.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, İsrail’in Filistin halkına ve IŞİD çetelerinin Kobani’de Kürt halkına yaptığı katliamları Halkların Demokratik Partisi olarak lanetlediklerine ve Hükûmetin saldırganları destekleme tutumundan vazgeçmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

 

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Orta Doğu’da, mübarek ramazan ayı olmasına rağmen, maalesef kan akmaya devam ediyor, halklara dayatılan katliamlar devam ediyor. Özellikle, İsrail’in, Filistin halkına ve yine IŞİD çetelerinin, Kobani’de Kürt halkına dayatmış olduğu bütün bu katliamları biz buradan lanetliyoruz. Filistin halkıyla ve Kobani’deki, Rojava’daki Kürt halkıyla dayanışma duygumuzu, destek duygumuzu buradan Halkların Demokratik Partisi olarak ifade etmek istiyoruz. Bu konuda, Hükûmetin, içerisinde bulunduğu tavrın, ortaya koymuş olduğu politikanın da bu katliamları önleme noktasında, bırakın herhangi bir etki yaratmayı, tam tersine, bu katliamların açığa çıkmasını cesaretlendiren bir tutum olduğunu ifade etmek istiyoruz. Bugüne kadar Filistin halkına bu kadar katliam yürüten İsrail’e karşı çok etkili tedbirlerin alınması gerektiğini, askerî, ekonomik anlamda yapılmış olan anlaşmaların askıya alınması gerektiğini defalarca ifade etmiştik, bugün de aynı düşüncemizi ifade ediyoruz.

Kobani’de ve Rojava’da ise Hükûmetin içerisinde bulunduğu durum daha vahim bir durumdur. Kobani’de IŞİD çetelerinin saldırılarını destekleyen, sınırları IŞİD çetelerine açan, Rojava devrimini boğmaya çalışan bir tutumdan Hükûmetin bir an önce geri adım atması gerekmektedir. Rojava’yı sınır kapılarını kapalı tutarak tam anlamıyla bir ambargo ve abluka altına almak insanlık suçudur ve hepimizin tahammül sınırlarını da zorlamaktadır. Artık, bu politikaya karşı tahammülümüzün kalmadığını burada ifade etmek istiyorum. Suruç başta olmak üzere, Rojava sınırına yığılan on binlerce insanımız da bu tahammül sınırının aşıldığını günlerdir ifade ediyor. Bu konuda, Hükûmetin, bir an önce, mevcut saldırganları destekleme tutumundan vazgeçmesi gerektiğini ifade ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi…

13.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, CHP Grubu olarak, İsrail’in Filistin’de yaptığı katliamı kınadıklarına ve 4 bakanla ilgili fezlekelerde yer alan iddiaları hiç kimsenin örtbas edemeyeceğine ilişkin açıklaması

 

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mübarek ramazan ayındayız. Ramazan ayında İsrail’in Orta Doğu’da, Gazze’deki Filistinlilere yönelik  olarak “misilleme” adı altında başlattığı saldırı, giderek, çoluk çocuk demeden, bir katliama dönüşmüştür. Bu katliamı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak şiddetle kınıyoruz. Bu hareketin, bu katliamın hak verilebilecek, haklı görülebilecek hiçbir yanı bulunmamaktadır. Ancak üzüntü verici olan şudur ki böylesi bir katliam, bütün dünyanın, uluslararası toplumun gözü önünde meydana gelmektedir, Türkiye’nin hemen yanı başında meydana gelmektedir. Eskiden dış politikasının güçlü olduğu dönemlerde Türkiye, bu konularda arabuluculuk rolü üstlenebilecek konumdayken bugün maalesef, bu konuda herhangi bir şekilde bu sorunu çözebilecek bir adımı atma imkânından yoksundur.    

Bütün dünyaya, uluslararası topluma buradan çağrıda bulunuyorum: İsrail’in Gazze’de yapmış olduğu bu katliama derhâl son verilmesi gerekir. Bunun için bütün uluslararası toplum, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, gerekli adımı atmalıdır.

İkinci olarak söyleyeceğim şudur: Türkiye Büyük Millet Meclisi, 4 bakanla ilgili olarak bir Meclis soruşturma komisyonu kurulmasına geç de olsa karar vermiştir ancak oluşan Meclis Soruşturma Komisyonunun Başkanı, komisyon toplantısı yapmaksızın 4 bakanla ilgili fezlekelerin doğrudan cumhuriyet savcılığına iade edilmesine karar vermiştir. Komisyon Başkanı, burada açıkça hukuku ayaklar altına almıştır ve suç işlemiştir.

Ancak buradan şunu bütün gücümüzle ifade ediyorum: Bu fezlekelerde yer alan iddiaları hiç kimse örtbas edemeyecektir, bakanlarla ilgili olarak, Başbakanla ilgili olarak bu Meclis, yapması gereken soruşturmayı mutlaka yapacaktır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Canikli…

14.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli'nin, AK PARTİ Grubu olarak, İsrail’in Filistin halkına yaptığı saldırıları kınadıklarına ve bütün dünyayı bu saldırılara müdahale etmeye davet ettiklerine ilişkin açıklaması

 

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Biz de AK PARTİ Grubu olarak, İsrail’in Filistin’e karşı, Filistin’e ve Filistinlilere karşı yürüttüğü, âdeta, soykırım olarak nitelendirebileceğimiz insanlık dışı saldırılarını kınıyoruz ve bunların Filistin ve Filistin halkına karşı, onların devlet kurma dâhil özgürce yaşama hakkını ortadan kaldırmayı amaçlayan, aynı zamanda, saldırılar olduğunu görüyoruz ve Türk milleti olarak, Filistinli kardeşlerimizin haklı mücadelelerinde en güçlü bir şekilde yanlarında olduğumuzu, durduğumuzu bilmelerini istiyoruz. İsrail zaman zaman bu tür saldırıları maalesef yapıyor Filistin halkına karşı, Filistinlilere karşı. Fakat birkaç ülke dışında, gösterilmesi gereken tepki ortaya konulmuyor. Başta, gelişmiş Batı olmak üzere, Birleşmiş Milletler teşkilatı dâhil olmak üzere, olması gereken güçlü ses, bu soykırımı, bu insanlık dışı saldırıların durdurulmasını sağlamaya yönelik olarak bir çaba, bir mücadele, bir ses ortaya çıkmıyor. Bütün dünyayı bu insanlık dışı saldırılar karşısında daha güçlü bir şekilde, bu saldırıların durdurulmasını sağlayacak sonuca ulaştıracak şekilde seslerini çıkarmaya ve müdahale etmeye davet ediyoruz, sessizliklerini bozmalarını istiyoruz. Bu, bütün insanların, bütün insanlığın görevidir. Türkiye, Türkiye Cumhuriyeti devleti hükûmetleri bugüne kadar hep Filistin halkının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 22 milletvekilinin, tüm alanlarda engellilerin erişimine uygun düzenlemelerin yapılması ve hayata geçirilmesi hakkında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1014)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2005 yılında yürürlüğe giren 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun hükümlerine uygun olarak, tüm alanlarda engellilerin erişimine uygun düzenlemelerin yapılması ve hayata geçirilmesi hakkında yaşanan sorunların tespit edilerek mevcut aksaklıkların giderilmesi ve kanun hükümlerinin eksiksiz olarak hayata geçirilmesi için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98’inci ve TBMM İç Tüzüğü'nün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.

1) Mülkiye Birtane                                                    (Kars)

2) Pervin Buldan                                                      (Iğdır)

3) Hasip Kaplan                                                       (Şırnak)

4) Sırrı Sakık                                                            (Muş)

5) Murat Bozlak                                                        (Adana)

6) Halil Aksoy                                                          (Ağrı)

7) Ayla Akat Ata                                                       (Batman)

8) İdris Baluken                                                        (Bingöl)

9) Hüsamettin Zenderlioğlu                                       (Bitlis)

10) Emine Ayna                                                        (Diyarbakır)

11) Nursel Aydoğan                                                  (Diyarbakır)

12) Altan Tan                                                           (Diyarbakır)

13) Adil Zozani                                                         (Hakkâri)

14) Esat Canan                                                        (Hakkâri)

15) Sırrı Süreyya Önder                                            (İstanbul)

16) Sebahat Tuncel                                                  (İstanbul)

17) Erol Dora                                                           (Mardin)

18) Ertuğrul Kürkcü                                                  (Mersin)

19) Demir Çelik                                                        (Muş)

20) İbrahim Binici                                                     (Şanlıurfa)

21) Özdal Üçer                                                         (Van)

22) Nazmi Gür                                                          (Van)

23) Leyla Zana                                                         (Diyarbakır)

Gerekçe:

2002 yılında yapılan Türkiye Özürlüler Araştırması verilerine göre Türkiye'de yaklaşık 8,5 milyon engelli var. Ancak engellilerin sosyal yaşama katılımı son derece kısıtlı. Engellilere dönük hizmet veren kurumların sayısı oldukça yetersizdir. Eğitim, iş, sosyal yaşama dâhil olma olanakları oldukça sınırlı. Yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi mümkün olmuyor. Bunun yanında yapılan bazı yasal düzenlemeler ise son derece önemli ancak uygulamadaki sorunlar bir türlü ortadan kaldırılamıyor. Yasaların hayata geçirilmesinde belli bir sistem yok. 2005 yılında yapılan 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun bu açıdan önemli bir yere sahip. Bu kanun, devlete engellilerin bağımsız yaşayabilmelerini ve yaşamın tüm alanlarına etkin katılımını sağlamak ve engellilerin diğer bireylerle eşit koşullarda fiziki çevreye, ulaşıma, bilgi ve iletişim teknolojileri ve sistemleri dâhil olacak şekilde bilgi ve iletişim olanaklarına hem kırsal hem de kentsel alanlarda halka açık diğer tesislere ve hizmetlere erişimini sağlamak için uygun tedbirleri alma yükümlülüğü getiriyor.

Bu düzenleme yedi yıl önce yürürlüğe girdi ve engellilerle ilgili düzenlemeler yapan 5378 sayılı Kanun’un geçici 2’nci ve 3’üncü maddeleri bu konuda önemli yükümlülükler getiriyor. Bu maddelerde, kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmî yapılar, tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel altyapı alanları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılmış ve umuma açık hizmet veren her türlü yapıların engellilerin erişimine uygun hale getirilmesi öngörülüyor. Aynı şekilde, büyükşehir belediyeleri ve belediyeler, şehir içinde kendilerince sunulan ya da denetimlerinde olan toplu taşıma hizmetlerinin; mevcut özel ve kamu toplu taşıma araçlarının, yasanın yürürlüğe girdiği 7 Temmuz 2005 tarihinden itibaren yedi yıl içinde engelliler için erişilebilir duruma getirilmesi gerekiyor.

Bu yasadaki hükümlerin hayata geçirilmesi konusunda yerel yönetimlere büyük görevler düşüyor ama ne yazık ki bu yasa çıktığından beri bir iki düzenlemeden başka bir ilerleme sağlanamadı. Yasada çok açık bir şekilde belirtilen yükümlülükler bile yerine getirilmiş değildir. Engelli erişimini sağlamaya dönük ortada ciddi bir proje olmadığı gibi somut bir planlama ve bilinçli bir dönüşüm çabası da bulunmuyor. Yapılan yasal düzenlemelerin hayat bulmaması bu alanda bir denetim mekanizmasının olmamasından kaynaklanıyor. Engellilerin toplum yaşamına katılımını zorlaştıran ve hatta imkânsız hâle getiren fiziki çevre koşulları, mimari düzenlemeler ve toplu ulaşım araçlarında yapılması mümkün düzenlemeler dahi yapılmadı. Yedi yıl geçmiş olmasına rağmen gerekli kriterlerin yerine getirilmemiş olması Hükûmetin ve yerel yönetimlerin durum karşısındaki tutumunu ortaya koyuyor. Oysa, konu son derece önemli ve doğrudan insan haklarıyla bağlantılıdır.

Avrupa Birliği-Türkiye 2011 İlerleme Raporu’nda da konu ele alınmış, engelli kişiler lehine pozitif ayrımcılık yapılmasını öngören anayasa değişikliklerinin spesifik tedbirlere dönüştürülmediği ifade edilmiştir, Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi ve İhtiyari Protokolü’nün uygulanmasını izlemeye yönelik bir ulusal mekanizmanın henüz oluşturulmadığı vurgulanmıştır. Durum son derece açıktır. Engellilerin sosyal ve ekonomik hayata katılımlarını artırmak için daha fazla düzenlemeye, düzenlemelerin hayata geçirilmesini zorunlu kılmak için ise ciddi bir denetim ve takip mekanizmasına ihtiyaç var. Söz konusu yasa gereği, 2005 yılından verilen süre 7 Temmuz 2012 tarihinde sona eriyor. Yedi yıllık süre zarfında yapılan düzenlemeler ve gelinen aşamaya ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisinin, araştırma komisyonu oluşturarak sorunun boyutlarını tespit etmesini ve engellilerin erişilebilirlik sorunlarının çözümü için bir yol haritasının hazırlanmasını Genel Kurulun takdirlerine saygılarımızla sunarız.

2.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 20 milletvekilinin, toplumsal yapıyı tehdit eden şiddet, cinayet ve intihar olaylarının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1015)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi  Başkanlığına

Toplumsal yapıyı tehdit eden ve toplumu derinden etkileyen şiddet, cinayet ve intihar olaylarının nedenlerinin tespit edilmesi ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince ekte sunulan gerekçe çerçevesinde Meclis araştırması açılması hususunda gereğini saygılarımızla arz ederiz.

1) Mehmet Şeker                                                                       (Gaziantep)

2) Mevlüt Dudu                                                                           (Hatay)

3) İzzet Çetin                                                                              (Ankara)

4) Ensar Öğüt                                                                             (Ardahan)

5) İhsan Özkes                                                                           (İstanbul)

6) Gürsel Tekin                                                                          (İstanbul)

7) Aylin Nazlıaka                                                                        (Ankara)

8) Ali Özgündüz                                                                         (İstanbul)

9) Sakine Öz                                                                              (Manisa)

10) Ali Demirçalı                                                                        (Adana)

11) Mehmet Volkan Canalioğlu                                                 (Trabzon)

12) Oğuz Oyan                                                                           (İzmir)

13) İsa Gök                                                                                 (Mersin)

14) Bedii Süheyl Batum                                 (Eskişehir)

15) Melda Onur                                                                          (İstanbul)

16) Fatma Nur Serter                                     (İstanbul)

17) Osman Kaptan                                                                     (Antalya)

18) Ramazan Kerim Özkan                                                        (Burdur)

19) Mehmet Emrehan Halıcı                                                      (Ankara)

20) Bülent Kuşoğlu                                                                    (Ankara)

21) Haluk Eyidoğan                                                                   (İstanbul)

Gerekçe:

Güçlü toplumların kuvvetli bağlarla tesis edilmiş aile yapısıyla mümkün olabileceğinin farkında olan ülkemizde aile kurumu her zaman önemli bir yer tutmuştur. Aileye verilen önem Anayasa’mızda da "Aile toplumun temelidir." ifadesiyle yansıtılmıştır. Bu felsefeye binaen kurulan aile, bireylerin diğer aile fertleri tarafından karşılıksız ve sadece kendisi olduğu için sevildiği, kendilerini en güvende hissettiği kurum olmuştur.

Ancak, son yıllarda özellikle gelir paylaşımındaki adaletsizlikle birlikte, Türk aile yapısının bu özelliğinin ciddi oranda zedelendiğine işaret eden olaylar birbiri ardına ve hız kesmeden meydana gelmektedir. Zengin-fakir arasındaki uçurumun derinleşmesi, dışarıda verilen ekmek kavgasını aile içine de sıçratmaktadır. Bu durum, çocukları tarafından katledilen anne-babaların, ebeveynlerinin işkencesine maruz kalan ve hayatını kaybeden çocukların, eşleri tarafından acımasızca öldürülen kadınların sayısının her geçen gün artmasına neden olmaktadır. Anne-baba katilliği, eş katilliği, çocuk katilliği ya da genel tabiriyle "aile katilliği", ülkemizin temel sorunlarından biri hâline gelmektedir.

Diğer taraftan, kendine karşı şiddetin bir tezahürü olan intihar sayısı da on yılda 30 kat artmış, sadece son altı yılda 17 bin kişi canına kıymıştır.

Ülkemizde infial yaratan ve "kadına şiddet", “doktora şiddet", "sporda şiddet" başlıklarıyla tanımlanan olayların temelini de ailede şahit olunan şiddet tetiklemektedir. Şiddet olaylarına aile içinde şahit olan birey, yaşadığı ekonomik bunalımın da etkisiyle hayatının çeşitli aşamalarında karşılaştığı ve kendisine engel yarattığını düşündüğü kişilere karşı şiddet uygulamaktadır. Yol vermediği için, yan baktığı için bıçaklanan ya da kurşunlanan insanlar, ağladı diye komaya sokulan bebekler, kapı zilini çaldığı için öldürülen çocuklar, faturayı ödeyemediği için kıyılan canlar da bu durumun yansımaları ve toplumsal cinnet olgusunun tehlike çanlarıdır.

Yaşanan cinnet olaylarına karşı şimdiye kadar "üçüncü sayfa haberleri" gözüyle bakılarak hareketsiz kalınması da sorununun bir diğer vahim boyutudur. Bahsedilen olaylar aslında toplumun temelden ve köklü bir şekilde değiştiğini göstermektedir. Merhamet, adalet ve hoşgörü kurallarının geçerli olduğu toplumumuzda sabırsızlık, tahammülsüzlük ve merhametsizlik yaygınlaşmaya başlamıştır. Sevgi ve saygı zemini üzerine kurulan ilişkilerse çıkar ve öfke zeminine doğru kaymaktadır. Bu değişim ve dönüşümün üzerinde ciddiyetle durulması ve acil önlem alınması gerekmektedir.

Yukarıda bahsedilen nedenlerle, aile katilliği başta olmak üzere, işlenen cinayetlerin, intihar vakalarının ve tüm topluma egemen olmaya başlayan cinnet olaylarının altında yatan nedenlerin tüm yönleriyle tahlil edilerek, alınması gereken tedbirlerin acilen belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması uygun olacaktır.

3.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan ve 22 milletvekilinin, Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı’nın ve Milli Park içerisinde ve çevresinde yaşayan vatandaşlarıın sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1016)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı’nın ve Millî Park içerisinde ve çevresinde yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarını ve çözüm yollarını tespit etmek amacıyla Anayasa’nın 98’inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

1) Mustafa Serdar Soydan                                         (Çanakkale)

2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                      (İstanbul)

3) Doğan Şafak                                                        (Niğde)

4) Celal Dinçer                                                         (İstanbul)

5) İhsan Özkes                                                         (İstanbul)

6) Mehmet Ali Ediboğlu                                             (Hatay)

7) Bülent Tezcan                                                      (Aydın)

8) Ali Sarıbaş                                                           (Çanakkale)

9) Ahmet İhsan Kalkavan                                          (Samsun)

10) Haydar Akar                                                       (Kocaeli)

11) Haluk Eyidoğan                                                  (İstanbul)

12) Kadir Gökmen Öğüt                                             (İstanbul)

13) Ali Özgündüz                                                      (İstanbul)

14) Sabahat Akkiray                                                 (İstanbul)

15) Namık Havutça                                                   (Balıkesir)

16) Candan Yüceer                                                   (Tekirdağ)

17) Orhan Düzgün                                                    (Tokat)

18) Hasan Ören                                                        (Manisa)

19) Mehmet Siyam Kesimoğlu                                   (Kırklareli)

20) Mevlüt Dudu                                                       (Hatay)

21) Ayşe Nedret Akova                                              (Balıkesir)

22) Süleyman Çelebi                                                (İstanbul)

23) Ali Rıza Öztürk                                                   (Mersin)

Gerekçe:

Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı, Türk milletinin en zor şartlarda ayağa kalkarak, cihana karşı durduğu, "Vatan böyle savunulur." sözünün içinin doldurulduğu, her metrekaresi şehitlerin kanlarıyla sulanmış, dünyanın geçilemez kabul ettiği topraklardır.

Tarih boyu tüccarların, orduların, muzaffer komutanların, ticaret yollarının kesişme noktası olmuş Çanakkale ve İstanbul boğazları, Osmanlı Devleti’nin İstanbul'u başkent yapmasıyla önemini bir kat daha artmıştır. Antik çağlardan bu yana, önemini kaybetmeyen topraklar, Asya'nın zenginliklerinin Avrupa’ya taşınmasının en kısa yoludur. Bu özellikleri nedeniyle dünyada stratejik öneme sahip yerlerden birisidir.

Çanakkale ilinin Avrupa yakasında, Gelibolu Yarımadası'nın güney ucunda konumlanmış, 33 bin hektarlık alana sahip Millî Park, Çanakkale Boğazı ve Saroz Körfezi’yle çevrelenmiştir. Birleşmiş Milletler Millî Parklar ve Koruma Alanları listesinde yer almaktadır.

Millî Park'ın batısı, güneyi ve doğusu sırasıyla Ege Denizi ve Çanakkale Boğazı tarafından çevrilmiştir. Ancak Millî Park'ın kuzeyinde karasal sınır söz konusudur. Çanakkale'nin Eceabat ilçesinin toplam 12 adet yerleşim birimlerinden 8 tanesi Millî Park içinde kalmaktadır. Bunlar; Alçıtepe, Behramlı, Bigalı, Büyükanafarta, Kilitbahir, Kocadere, Küçükanafarta ve Seddülbahir köyleridir.

Sınırları içerisinde şehitlikler, yabancı askerlerin mezarları, savaş alanları, savaş kalıntıları, tabyalar, kaleler, siperler, anıtlar, kitabeler, müzeler, tanıtım merkezleri, dinlenme noktaları barındırır. Bu kalıntılar sit alanları ve kültürel varlık olarak ilan edilmiş ve koruma altına alınmıştır.

Gelibolu Yarımadası, doğal güzellikleriyle de görülmeye değer bir coğrafyaya sahiptir. Koyları, kumsalları, denizin ormanla buluştuğu sahil şeridinde, yılın büyük kısmında güneş gören yarımada, civar illerden günübirlik ziyaretçi akınına uğramaktadır.

Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Park Yasası’ndaki eksiklikler ve uygulanması sırasındaki hatalar nedeniyle; Millî Park içerisindeki yapılaşmalar, kazılar, inşaatlar, yol çalışmaları sırasında tarihî ve kültürel değerlere telafisi mümkün olmayan zararlar verilmekte, bölgede yaşayan insanların yaşam alanları kısıtlanmakta ve topraklarında üretemez hâle gelmektedirler.

Ayrıca, bölgede ziyaretçi trafiğinin düzenlenmesi, disipline edilmesi konusunda ve rehber hizmetlerinde ciddi yanlışlıklar ve sorunlar yaşanmaktadır.

Millî Park içerisindeki yaşamın; yöre halkıyla, yörede yaşayan insanların demokratik önderleriyle, muhtarlarla, belediye başkanlarıyla ve sivil toplum örgütleriyle iletişim hâlinde, onların görüşleri alınarak, çok ciddî bir araştırma yapılarak düzenlemesi gerekmektedir.

Bölgede yaşayan insanlara mutlu ve huzurlu yaşam imkânı sunmadan bölgeyi korumak, kollamak ve gelecek nesillere kültürel ve tarihî mirası taşımak mümkün değildir.

Bu nedenle, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı’nın ve Millî Park içerisinde ve çevresinde yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarını ve çözüm yollarını tespit etmek amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler, gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

B) Duyurular

1.- Başkanlığın, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine düşen birer üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin duyurusu

 

Sayın milletvekilleri, Kadın, Erkek Fırsat Eşitliği, Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile Avrupa Birliği Uyum komisyonlarında, siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine de bir üyelik düşmektedir. Bu komisyonlara aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin, 21 Temmuz 2014 Pazartesi günü saat 18.00’e kadar  Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yazılı olarak müracaat etmelerini rica ediyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının üç tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

C) Tezkereler

1.- Manisa’nın Soma ilçesinde başta 13 Mayıs 2014 tarihinde olmak üzere meydana gelen maden kazalarının araştırılarak bu sektörde alınması gereken iş sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının bazı ülkelerde araştırma ve inceleme ziyaretinde bulunma talebinin, gidilecek ülkeler, gidecek Komisyon üyelerinin sayıları ve inceleme süresinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca tespit edilmesi kaydıyla Genel Kurulun onayına sunulmasının TBMM Başkanlık Divanının 26/6/2014 tarihli ve 74 sayılı Kararı’yla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1520)

08/07/2014

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Manisa'nın Soma İlçesinde Başta 13 Mayıs 2014 Tarihinde Olmak Üzere Meydana Gelen Maden Kazalarının Araştırılarak Bu Sektörde Alınması Gereken İş Sağlığı ve İş Güvenliği Tedbirlerinin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının bazı ülkelerde araştırma ve inceleme ziyaretinde bulunma talebinin, gidilecek ülkeler, gidecek Komisyon üyelerinin sayıları ve inceleme süresinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca tespit edilmesi kaydıyla Genel Kurulun onayına sunulması TBMM Başkanlık Divanının 26/06/2014 tarihli ve 74 sayılı Kararı ile uygun bulunmuştur.

Genel Kurulun onayına sunulur.

                                                                                                                       Cemil Çiçek

                                                                                                           Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                          Başkanı

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum…

Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.56

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 116’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Başkanlık tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

2.- Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyesi ve Karabük Milletvekili Osman Kahveci’nin, 31 Temmuz - 1 Ağustos 2014 tarihlerinde Çad’ın başkenti N'Djamena’de düzenlenecek olan Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi (UNCCD) 11. Parlamenterler Forumu Yönlendirme Komitesi Toplantısı’na katılmasına ilişkin tezkeresi (3/1521)

                                                                                                                       11/07/2014

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

31 Temmuz-1 Ağustos 2014 tarihlerinde Çad'ın başkenti N'Djamena'de düzenlenecek olan "Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi (UNCCD) 11. Parlamenterler Forumu Yönlendirme Komitesi Toplantısı"na; Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyesi ve Karabük Milletvekili Osman Kahveci’nin katılması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                                                      Cemil Çiçek

                                                                                                          Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                          Başkanı

BAŞKAN – Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare Amiri Ömer Faruk Öz başkanlığında, Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan, Amasya Milletvekili Ramis Topal, Ankara Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş’in, 20 Temmuz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Barış ve Özgürlük Bayramı vesilesiyle KKTC Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu ile KKTC Cumhuriyet Meclisi Başkanı Dr. Sibel Siber’in vaki davetlerine icabet etmek üzere KKTC’ye resmî bir ziyarette bulunmalarına ilişkin tezkeresi (3/1522)

                                                                                                                  10 Temmuz 2014

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare Amiri Ömer Faruk Öz başkanlığında; Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan, Amasya Milletvekili Ramis Topal, Ankara Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş'in 20 Temmuz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Barış ve Özgürlük Bayramı vesilesiyle, KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Doktor Derviş Eroğlu ile KKTC Cumhuriyet Meclisi Başkanı Sayın Doktor Sibel Siber’in vaki davetlerine icabet etmek üzere KKTC’ye resmî ziyarette bulunması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 6’ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                                                      Cemil Çiçek

                                                                                                          Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                          Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan tarafından, Suriye’de başta Rojava halkına karşı olmak üzere halklara karşı vahşet uygulamaları ile bilinen IŞİD ve El Nusra örgütlerinin ülkemiz gençlerini Suriye’deki savaşa sürüklemeleri için yaptıkları faaliyetlerin araştırılması amacıyla 14/4/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 15 Temmuz 2014 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

                                                                                                      15/7/2014

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 15/7/2014 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                     İdris Baluken

                                                                                                                           Bingöl

                                                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

14 Nisan 2014 tarihinde Iğdır Milletvekili Grup Başkan Vekili Pervin Buldan tarafından verilen (5234 sıra no.lu) “Suriye'de başta Rojava halkına karşı olmak üzere halklara karşı vahşet uygulamaları ile bilinen IŞİD ve El Nusra örgütlerinin ülkemiz gençlerini Suriye'deki savaşa sürüklemeleri için yaptıkları faaliyetlerinin araştırılması” amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 15/7/2014 Salı günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz, Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan’da.

Buyurunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben de lehte söz istiyorum.

BAŞKAN – Geldi ki…

Buyurunuz Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bugün araştırma önergemizle, bu mübarek ramazan günü, Suriye’deki istikrarsızlığı fırsat bilerek dünyanın dört bir yerinden topladığı lejyonerlerle, silahlı güçlerle, arkasında emperyal silahlı güçlerin olduğu El Kaide, El Nusradan IŞİD’e, en son IŞİD olarak Irak’taki istikrarsızlığa, Irak’taki Sünni bölgede Musul’un zapt edilmesi, arkasından hilafet olarak kendilerini ilan etmeye, oradan Türkmenlere, Asurilere, Ezidilere, Kürtlere yapılan saldırılara ve bütün dünyanın gözü önünde cereyan eden kesilen başlara, sökülen ciğerlere ve kurşuna dizilen sivillere, İslamiyet adına, “Müslümanım.” diyen herkesin artık bir ses vermesinin, dur demesinin zamanı gelmiştir.

Bu çetelerin Suriye’nin istikrarsızlığından yararlanarak Musul’da elde ettikleri Irak ordusuna ait tanklarla, toplarla, üstün silahlarla Kobani’de, birkaç günden bu yana Cerablus bölgesinde, Reyadine etrafında, Suruç sınırında, Birecik sınırında, sınırımızın üstünde saldırıları vahşice sürmektedir. Bu saldırılar karşısında, “İnsanım.” diyen, “Müslümanım.” diyen, insanlıktan nasibini alan herkesin kınaması gereken bu olayda şunun unutulmaması lazım: Kobani demek, Türkiye'nin içine bu saldırıların devamı demektir.

Kobani’de, biliyorsunuz, Kürt halkının ilan ettiği kantondan sonra kanton yönetiminde yer alan Araplar, Türkmenler, Cizire yönetiminde Süryaniler; bu halklar kendi kendilerini koruyor, kendi müdafaalarını yapıyor. Ancak, çatışmaların artması üzerine dünden bu yana sınır boyuna askerî birliklerin Türkiye tarafından da gönderildiğini görüyoruz. Burada çok açık söylüyoruz, Musul Konsolosluğu çalışanlarını hâlâ elinde rehin tutanların yaptığı bu saldırılar karşısında elbette ki Grup Başkan Vekilimiz açıklama yaptı, Filistin halkına İsrail’in yaptığı saldırıyı, sivillere yapılan katliamların hepsini kınıyoruz ama bu Meclisten şu duyarlılığı beklerdik: Kobani halkına, Kürt halkına üç yıldır, üstelik Müslüman, üstelik Sünni ve bu zihniyette Müslümanlık adına saldıranların karşısında olduğunu Hükûmetin açıkça ifade etmesini. Ki burada bazı bakanlar terörist bir örgüt olarak ifade ediyorlar ancak elimizdeki verilere göre, hâlâ Türkiye'den lojistik destek aldıkları, Türkiye'de üsleri bulunduğu, Türkiye'den giriş çıkış yaptıkları ve Türkiye'den saldırı düzenledikleri yönündeki bu haberlere karşı Hükûmetin çok daha dikkatli ve duyarlı olması gerekiyor. Çünkü çözüm ve barış stratejisi içinde Türkiye halkı şöyle bir seçenekle karşı karşıyadır: Ya Afrin’den, Antakya’dan Kobani’ye, Cizire’ye, oradan Habur’dan Urmiye’ye kadar bütün güney sınırında ve doğu sınırında 45 milyon Kürt halkıyla yine bin yıl daha stratejik birlikte yaşama arzusunu hayata geçirecek ya da bu çetelerin, katliam yapanların, başı açık değil, en ufak görüntüsünü dahi gördüğü zaman kadınları kurşuna dizenlerin ve kendine göre vahşet yasaları ilan edenlerin ve bir yerlerden çok açıkça beslendikleri, takviye edildikleri ve kontrol edildikleri sabit olan bu çetelerin Kobani halkına saldırısı karşısında, ellerinde tuttukları sınır kapılarını, Türkiye'nin Hükûmet olarak bu kapıları kapatması, diğer yandan Kobani halkının, Kürt halkının, oradaki Türkmenlerin, orada, Kobani’de yaşayan Arapların, Cizire’deki Süryanilerin, Türkiye'nin geleceği ve stratejisi açısından mutlaka izlenmesi, araştırılması ve bu konuda doğru politikaların geliştirilmesi gerekiyor.

Türkiye Orta Doğu’da seyirci konumunda kalarak pasif destekleyici konumunu sürdüremez arkadaşlar. Bakın, Tuzhurmatu’da Türkmenlere yapılan saldırıda Türkmenlerin göç yolları Erbil’e doğru giderken başka gidilecek bir yer var mıydı? Elbette ki kader bunu bu şekilde zorluyor ve burada halkların demokratik, özgür bir yönetim içinde Orta Doğu’da yaşamını belirlemesi, kaderini belirlemesi elbette ki en doğal haklarıdır.

Buradan şunu ifade etmek istiyoruz: Özellikle Suriye’deki yanlış politikalar yüzünden üç yıldan bu yana Kobani’ye, Afrin’e, Cizire kantonuna durmadan saldıran IŞİD unsurlarına bu konuda Türkiye’nin artık net bir tavır koyması gerekiyor, net değil, caydırıcı bir tavır koyması gerekiyor. Çünkü bu saldırıların ucu Suruç sınırında durmaz arkadaşlar, Türkiye’nin içine girer, Türkiye’nin içine gelir.

Bakın, son çatışmalara bakın, Kahramanmaraş’ta Suriyeli mültecilerle, Adana’da öyle, Antakya’da öyle. 1 milyona yakın mülteci; Ankara’nın her trafik lambasının altında bir Suriyeli mülteci, bir kadın, bir çocuk var. Bu manzara, bu yanlış politikanın sonuçları, bu mübarek ramazan gününde kaldırılan cenazeler, ölümler, Halep’te Kürt olduğu için -üstelik mezhep ayrımı da yapılmadan- yapılan katliamlar kabul edilebilir mi? Buna karşı Hükûmetin net bir tavır koymadığını görüyoruz. Musul’daki rehineler için IŞİD’e “Lütfen onları bırakın.” demek sizce doğru mudur arkadaşlarım?

Kendi yurttaşlarını rehin alan, konsolosluğunu basan, Türkmenlere saldıran, Kürtlere saldıran, Ezidilere saldıran, Süryanilere saldıran, kendinden olmayan herkese saldıran böyle bir örgüt, bir çete karşısında ve üstelik Afganistan’dan Libya’ya, Libya’dan Yemen’e, belli bir güç dâhilinde bir araya getirilen, arkasında Katar’dan Suudi Arabistan’a, Suudi Arabistan’dan emperyal ülkelere kadar bunları taşeron olarak kullanan güçlerin Orta Doğu’da yaptığı bu oyunlar karşısında Türkiye’nin daha dikkatli olması gerekmiyor mu?

İşte bu çerçevede biz, Halkların Demokratik Partisi olarak bu konuda çok ciddi bir araştırmanın yapılmasının gerekliliği üzerinde duruyoruz arkadaşlar. Orta Doğu’nun geleceği, Suriye’nin geleceği, oradaki halkların kaderi, Irak’ın mezheplere bölünmesi durumunda, etnisiteye bölünmesi durumunda geleceği, Türkiye’ye etkileri… Bunların tespitleri yapıldıktan sonra Meclis olarak doğru kararları, doğru tavırları nasıl geliştireceğimizi tespit edebilmek ve oradaki saldırılar karşısında sınırları açmak, yaralılara yardım etmek, çocuklara süt, mama, ilaç gibi en zaruri ihtiyaçların karşılanması konusunda engel çıkarmamak, Türkiye’nin resmî politikası olarak Hükûmetin görevi, sorumluluğu değil mi?

Bu ramazan günü elinizi vicdanınıza koyun ve bir düşünün. Bu konuda hep beraber artık bunu araştırmamızın zamanının geldiğini söylüyoruz.

Saygı sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Amasya Milletvekili Sayın Mehmet Naci Bostancı.

Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Halkların Demokratik Partisine çok teşekkür ediyorum bu önerge için çünkü bu önergeyle, bölgede yaşanan vahşetin ve zulmün müsebbibi terör örgütlerine karşı meşru siyasetin savunucusu olarak bir tavır ortaya koyuyorlar. Bunu çok değerli buluyorum. Aynı zamanda, meşru siyasette olmak demek, her zaman meşruiyet çizgisinde bulunmaktır ve onun terör örgütü, bunun terör örgütü diye herhangi bir ayrım yapmaksızın bu türden her türlü gayrimeşru şiddet unsurlarına karşı genel ve kategorik bir itirazı ifade ettiği kanaatiyle ayrıca tebrik ediyorum.

Meşru siyaset böyledir. Birtakım insanlar, kendilerince çeşitli kutsal değerleri istismar ederek -bu kimi zaman etnik kimlikler olabilir, kimi zaman dinî anlatının birtakım unsurları olabilir- bir araya gelip, isyan ettikleri, haksızlığa karşı mukabele ettikleri duygularını da ne ölçüde birilerine taşıyabilirlerse, onlarla birlikte zulmün ve vahşetin bir aracı, bir aleti hâline geliyorlar. Buna itiraz etmek, meşru siyaset adına bu çizgiyi savunmak çok önemlidir. Bunun -“apolojetik” diyorlar siyaset biliminde- kendini haklılaştıran, hep kendi perspektifinden bakan bir tarz olmadığı kanaatindeyim.

Esasen Türkiye Cumhuriyeti devletinin de, bölgede yaşanan bu türden bütün olaylara, aralarında herhangi bir tefrik gözetmeksizin, fark gözetmeksizin, nerede bir zulüm, nerede bir vahşet, nerede bir alçaklık var ise buna itiraz eden ve uluslararası ilişkiler alanında da bu itiraz, bu hakkaniyet ve adalet duygusu üzerinden bir çizgi çizmeye çalışan bir dış politikası var.

Değerli arkadaşlar, mazlumun milliyeti olmaz. Bir insan mazlumsa, sen Kürt müsün, sen Türk müsün, Süryani misin, Nusayri misin, Sünni misin, Şii misin, buna bakılmaz. Mazlumun tek kimliği vardır, o da sadece mazlum oluşudur. Her kim insani ve vicdani bir özelliğe, niteliğe, bir dünya görüşüne, bir duruşa sahipse o mazluma el olmak, kol olmak, ona siper olmak onun görevidir, insani görevidir. Esasen tarihimize baktığımızda, geleceğe taşımaya çalıştığımız değerlere baktığımızda, bizim de yaptığımız budur.

Her zaman Türk milletinin büyüklüğünden bahsediyoruz. Türk milletini büyük kılan nedir? Kendi kendine böbürlenmesi, “En büyük millet benim, diğer bütün milletler bu hiyerarşide daha aşağılarda.” diyen şovenist bir anlayış mıdır? Hayır, bunun tarihte izi yok. Türk milletini büyük yapan, başka milletlere, başka inançlara göstermiş olduğu saygıdır, savaştığı insanlara bile göstermiş olduğu el uzatma ve merhamettir. “Türk milleti büyük” dediğimizde, aklımıza, savaşta yenilmiş Romen Diyojen’e el uzatan Alparslan geliyor. “Türk milleti büyük” dediğimizde, binlerce kilometre öteden Çanakkale’ye gelip Mehmetçik’e karşı savaşan Anzak askerlerine karşı Atatürk’ün söylediği söz geliyor. Atatürk ne demişti: “Ey Anzak askerlerinin anneleri, gözyaşlarınızı siliniz, onlar şimdi kucak kucağa beraber yattıkları Mehmetçik’le birlikte bizim evlatlarımızdır.” Evet, Ruslar da büyük millettir, onlara isyan eden ama yenilen Şeyh Şamil’i çar ayakta karşılamış ve kılıcını vermişti.

Milletleri büyük yapan budur. Türk milleti de böyle bir büyüklükle geleceğe, böyle bir büyüklük perspektifinden bu Orta Doğu coğrafyasına bakıyor; inanç temelli değil, kimlik temelli değil, her kim nerede zulme uğruyorsa ona elini uzatmaya çalışan, onun için uğraşan bir anlayışla bakıyor. Türkiye Cumhuriyeti devletinin politikasının bugün kararlı savunucusu ve iradesi AK PARTİ tarafından temsil ediliyor.

Değerli arkadaşlar, maceracı gruplar her zaman olur. 19’uncu yüzyılda, Bakunin 250 kişiyle Polonya’da devrim yapmaya kalkmıştı. Che Guevara da bir maceracıydı. Bakarsanız, sadece başarılı olduğu için meşru siyaset safına geçti. Batista galip gelseydi Guevara’nın da yazılacağı yer çetelerdi, terör örgütleriydi ama başarılı oldular, siyasetin anlatı biçimi değişti.

Bu coğrafyada da kutsal değerleri sömüren, bunlar üzerinden güç ve iktidar mücadelesi veren çeşitli gruplar var. Evet, İslam çok istismar ediliyor. İslamın yegâne unsuru sanki cihatmış şeklindeki bir anlayışla sürekli buna vurgu yapan, güç ve iktidar mücadelesini İslami anlatının bu değeri üzerinden sürdürmek isteyen grupların istismarı var. Evet, bu coğrafyada etnik kimliklerin istismarı var; kimlikler üzerinden, inançlar üzerinden bu şiddet ve vahşet coğrafyasının bir parçası olmak isteyenler var.

Türkiye Cumhuriyeti devleti iki taraflı bakıyor: Bunun bir tarafında, kim olursa olsun, her ne adına olursa olsun bir araya gelip başkalarına zulüm uygulayarak buradan güç ve iktidar çıkarmak isteyenlere karşı kararlı bir duruş ama diğer taraftan da bu tür maceracılıklara, bu tür toplanmalara imkân veren, zemin hazırlayan arka plana ilişkin de bir dikkat.

IŞİD denilen grubu, terör örgütünü ortaya çıkaranın Irak’ta yaşanan mevcut iktidar ve onun uygulamaları, onun mezhepçi yaklaşımları olduğunu biliyoruz. Yoksa hiçbir maceracı grup bu kadar geniş bir destek sağlayamaz, bu kadar kolay bir şekilde bu coğrafyada ilerleyemez. Biz bir taraftan bu vahşete ve zulme itiraz ederken diğer taraftan da hakkaniyete ve adalete dayalı bir Orta Doğu coğrafyası kurulmazsa bu coğrafyada daha çok kan akacağını, daha çok vahşet sahnelerinin ortaya konulacağını biliyoruz. O yüzden, her iki tarafıyla birlikte, bir taraftan zulme “hayır” derken diğer taraftan da buna imkân ve zemin hazırlayan arka plan uygulamalarına, siyaset anlayışlarına, ittifaklara karşı aynı şekilde kararlı bir duruş sergiliyoruz. HDP’li arkadaşlarım müsterih olabilirler; Türkiye Cumhuriyeti, bu tür terör örgütlerinin nasıl adam devşirdikleri, nasıl çalıştıkları, hangi yolları kullandıkları hususunda çok geniş ve zengin bir tecrübeye sahip. Bu tecrübe çerçevesinde, dün nasıl PKK takip ediliyorsa, biliniyorsa, bu tür adam devşirmelerin önüne geçiliyorsa, bugün de Orta Doğu coğrafyasında insanları maceraya çağıran ama bunu kutsal anlatılar üzerinden yapan gruplara karşı Türkiye Cumhuriyeti devleti, aynı şekilde dikkatli ve uluslararası ortaklarıyla birlikte bir çalışma yürütüyor.

Bugüne kadar, Avrupa’yla da bağlantılı olarak Orta Doğu’ya adam transfer etmek isteyen -IŞİD’e, El Kaide’ye- çeşitli girişimlerin aracısı olan 5 bin insan tespit edilmiş, bunlara ülkeye giriş yasağı konulmuştur buradan transit bir şekilde geçip işlerini göremesinler diye, 500 kişi yurt dışı edilmiştir. Avrupa Birliği ülkeleriyle, aynı zamanda Kuzey Afrika ülkeleriyle, Orta Doğu’ya yönelik adam devşirmeye çalışan bu çetelere karşı ortak politikalar geliştirilmektedir. Dolayısıyla, devlet, hem uluslararası alanda bu çalışmaları yürütürken hem de Türkiye'nin içinde bazen bire bir, yakın markajla çalışarak bizim çocuklarımızın buralara katılmasının önüne geçmeye çalışmaktadır. Bunu yaparken de Kürtleri mi devşiriyorlar, Türkleri mi devşiriyorlar, buna bakmıyoruz. Her kim olursa olsun, bu ülkenin vatandaşlarını, kimse maceracı eğilimlerinin aracı olarak kullanamaz, bizim vatandaşlarımızın kanı üzerinden iktidar mücadelesi yapamaz. Bu doğrultudaki kararlı duruş sahada, her yerde, her şekilde hem siber âlemin imkânlarıyla hem de istihbaratın imkânlarıyla sürdürülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bunu beyan etmek istedim.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin lehinde İstanbul Milletvekili Sayın Ali Özgündüz, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, baştan söyleyeyim, Halkların Demokratik Partisinin grup önerisini destekliyoruz. Bu IŞİD denilen baş belası, İslam’la, insanlıkla alakası olmayan terör örgütünün ne yazık ki son zamanlarda ülkemizde de uzantıları ortaya çıktı. Bu nedenle, bu konunun mutlaka Meclis tarafından enine boyuna araştırılması gerekmektedir.

Ne yazık ki az önce iktidar partisi grubu adına konuşan sayın hatip dedi ki: “Efendim, bizim Hükûmetimiz dış politikada mezhep ve din eksenli değil.” Keşke doğru olsa, ne yazık ki öyle değil. O kadar öyle değil ki siz, Musul’u işgal eden, Konsolosluğumuzu işgal eden, şu anda yurttaşlarımızı esir alan IŞİD’i ilk tebrik eden adam olan, Irak’taki terör olaylarından sorumlu olan Tarık Haşimi’yi misafir ediyorsunuz. IŞİD’in başı burada, siz misafir ediyorsunuz, benim devletimin polisi korumalık yapıyor bu adama, benim kanımın üstünde besliyorsunuz, devletin, belediyenizin misafirhanesinde kalıyor, bu mezhepçi bir politika değil mi? Niye Haşimi? Tarık Haşimi’yle sizin ne alakanız var?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Haşimi nasıl geldi?

ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) - Türkiye’de, size kadar, bütün cumhuriyet hükûmetlerinde dış politika ülkenin çıkarına göre yapılırdı. İlk defa, AKP Hükûmetinde din ve ne yazık ki mezhep eksenli bir politika kurdunuz. Bu, bakın, başa bela olacak. Bu IŞİD denilen selefî anlayış, biliyorsunuz, bizim Türk-İslam anlayışına, benim klasik Hanefi anlayışıma da terstir. Bu anlayış egemen olursa bugün Eyüp Sultan’da akşam namaz kılanların da “Katli vaciptir.” diye başını kesecek, Eyüp Sultan’ı da bombalayacak, Mevlâna’yı da bombalayacak. Bugün Irak’ta, Suriye’de Peygamber’in ashabının mezarını tahrip eden, Peygamber’in torununun mezarını, türbesini hedef alan bu sapkın anlayış, ciğer yiyen bu anlayış Türkleri de Müslüman kabul etmiyor zaten. Dolayısıyla, Allah’tan korkun, beslemeyin, büyütmeyin.

IŞİD denilen örgüt, biliyorsunuz, birçok terörist gruptan oluşuyor. Dünyanın otuz kırk ülkesinden gelen teröristler Türkiye üzerinden Suriye’ye geçtiler. Ben soru önergesi verdim, Hatay Havaalanı’na gelen yabancı uyruklu kişileri sordum. Binlerce insan Hatay Havaalanı’nı kullanarak Suriye’ye geçiyor. Yine, sizin desteklediğiniz muhalifler diyor ki: “Biz Arap ülkelerinden 400 ton silah aldık. Bu silahları Türkiye üzerinden Suriye’ye naklettik.” 25 Ağustos 2013’te, Reuters haber ajansının geçtiği bir haberde deniliyor ki: “Suriyeli muhalif grupların, silah kapasitesini artırmak için bu silahlara ihtiyacı vardı. Arap ülkeleri tarafından satın alınan bu silahlar Hatay üzerinden Suriye’ye sokuldu. 20 silah yüklü tırın çeşitli muhalif gruplara ait silah depolarına doğru gittiği  vurgulanmıştır.” Yine, Türkiye, Hırvatistan üzerinden bir hava hattı kurarak 3.500 ton askerî teçhizatı bunlara, bu teröristlere gönderdi. Değerli arkadaşlar, bugün Çeçenistan, Tunus, Fas, Lübnan, Azerbaycan, Ürdün, Libya, ağabeyiniz Suudi Arabistan, Katar bunları besliyor, destekliyor, siz de lojistik destek sağlıyorsunuz, silah eğitimi veriyorsunuz, kampları var.(x) Bu Suriye’ye giden silahları soruşturan savcı arkadaşları oraya buraya sürdünüz. Değerli arkadaşlar, bu kişiler görevini yapıyordu. Şimdi ortaya çıkıyor ki sizin başka bir amacınız varmış. Yani, Musul’u şeye bırakırken, Sünni İslam hattı çekerken Kerkük’ü de  Barzani’ye bıraktınız, Kürt bölgesine bıraktınız ve Kerkük’ün petrolünü bugün İsrail’e satıyorsunuz ve bu ramazan gününde o İsrail uçakları, o petrolü kullanan  uçaklar mazlum Filistin halkının başına bomba atıyor. Sorumlusunuz, vebal altındasınız.

Bu anlayış, bu IŞİD anlayışı, değerli arkadaşlar, en son ülkemizde ortaya çıktı. O kadar ortaya çıktı ki…

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Hiç mi okumadın, açıklamaları görmedin mi?

ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) – Bir dinleyin bakalım, dinleyin, dinleyin.

Bu anlayış öldürür, bu anlayış asar keser, bu anlayış kendisi gibi düşünmeyeni, kendisi gibi inanmayanı katli vaciptir görür. Bu anlayış en son İstanbul’da ortaya çıktı. İstanbul Esenyurt’ta, bir ay önce bir camimize sabotaj yaptılar, biz provokasyon olmasın diye bunu gündeme taşımadık ama geçen hafta, yine, Esenyurt’taki Muhammediye Camii’ne, adında “Muhammed” olan camiye girdiler, camiyi yaktılar, caminin içinde -getirdim, şimdi size göstereyim- bu mübarek Kur’an-ı Kerim’i yaktılar. Görün, bakın, görün, görün, bu Kur’an-ı Kerim’i yaktılar! Siz ne için mücadele ediyorsunuz? Ramazan gününde Kuran-ı Kerim’i yakan anlayışı Allah kahretsin, Allah kabul etmesin!

OKTAY VURAL (İzmir) – Kahretsin, kahretsin!

ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) – Gelin, görün bu hâli. Bu anlayışı destekliyorsunuz, Allah’tan korkun. Yahu, bunu kınamadınız bile. “Camiye ayakkabıyla girdiler.” diye ortalığı velveleye veren, “İçki içtiler.” yalanını uyduran kişiler bunu kınamıyorsunuz bile ya! Neyi kınayacaksınız arkadaşlar? (CHP sıralarından alkışlar) Siz sadece bunun, mübarek Kur’an’ın ticaretini yapıyorsunuz.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Nasıl konuşuyorsun sen ya!

ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) – Muaviye nasıl mızraklarının uçlarına taktıysa, siz de bunun ticaretini yapıyorsunuz. Bu kadar açıktır, samimi değilsiniz.

Mübarek ramazan gününde konuşuyorum. Ya, Allah’tan korkun, tekrar gösteriyorum, buna saygınız yok mu? Kur’an-ı Kerim yakıldı bu ülkede ya! Arkadaşlar, bir yabancı ülkede olsaydı ortalığı velveleye verirdiniz, şimdi nümayişler olurdu, Başbakan kınamıyor bile ya! Ya, böyle bir şey olur mu, ben çıldırıyorum! Arkadaşlar, ne için mücadele ediyorsunuz?

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Provokasyon yapma.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) – Hangi din, hangi inanç? Ya, bunu bir kınayın, bir kınayın. “Bu teröristtir.” deyin, “Bunu yapanları Allah kahretsin.” deyin, kınayın arkadaşlar. Hükûmetten kınama gelmedi.

İçişleri Bakanınız -bürokrasiden gelen Bakan- Peygamber Efendimiz’in Mekke’den sonra böbürlendiğini, hata yaptığını söylüyor, haddini aşan, boyunu aşan laflar ediyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hadsiz adam!

ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) – İçişleri Bakanı önce işini yapsın, bunları yakalasın, bu teröristleri yakalasın, Kur’an yakanları yakalasın. İçişleri Bakanı bu işten anlamaz. Resulullah’ın bütün davranışları, bütün sözleri, eylemleri vahyin kontrolü altındaydı, Allah’ın kontrolü altındaydı. Bunu anlamıyorsa bu adam, konuşmasın bari! Ayıptır yani!

Efendim “Resulullah Efendimiz Mekke’yi fethettikten sonra böbürlenmiş, biz o hataya düşmeyeceğiz.” Bu kimin haddi ya! Sen kimsin ya! Böyle bir şey olur mu? Siz kınayın arkadaşlar. Bir bakanınız Kur'an-ı Kerim’le dalga geçer, bir bakanınız Peygamber Efendimizi küçük görür. Ondan sonra “Din, iman, Kur'an.” diyorsunuz yani hakikaten çıldırıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu koşullarda daha fazla konuşmak istemiyorum.

Bu önergeyi destekliyoruz. Bu katil, vahşi, gözü dönmüş, pislik anlayışından Allah ülkemizi uzak etsin diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın hatip, terör örgütünü desteklemekle itham etti.

BAŞKAN – Sizin şahsınızı etmedi. Grup başkan vekilleri cevap verebilir.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Ama, benim ait olduğum siyasi heyete yönelik söyledi.

BAŞKAN – Grup başkan vekilleri cevap verebilir, size devrederlerse olur.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)- Girişte de benim doğru söylemediğimi beyan etti.

BAŞKAN – Hayır, size devrederlerse olur.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan, ben devrediyorum.

BAŞKAN – Tamam.

Ben, sadece bir usulü söylüyorum çünkü öyle, her önüne gelen olunca olmuyor usule uygun.

Buyurunuz.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Teşekkürler.

Ali Bey’i dinledik. Sayın hatip, ilk beş altı dakikada çok rasyonel bir konuşma yaptı, sonra, birden bir vect hâline geçti konuşmanın ötesinde, bizi de duygularına ortak etmek için olsa gerek -bunun Kur'an sevgisinden kaynaklandığını düşünüyorum- gerçekten çok heyecanlıydı, kendisini de kutluyorum ama Kur'an sevgisine dayalı bir vect hâli, karşısındaki Müslüman kardeşlerine böylesine öfkeli konuşmasına da aracılık ediyorsa…

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – “Kınayın” diyorum.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Buradaki vecdin çok da mahiyetine uygun bir vect olmadığını ifade etmeliyim.

İkincisi, Ali Bey Tarık Haşimi’yi IŞİD’in başı olarak ilan etti, onu koruduğumuzdan bahsetti. Eğer Ali Bey filmin önceki yarısını burada dile  getirseydi, o zaman filmin tamamını görürdü.

Tarık Haşimi niçin kaçtı Irak’tan Ali Bey? Onu biliyorsunuz, takip etmişsinizdir.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Söyleyeceğim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Tarık Haşimi oradaki iktidarın Sünnilere yönelik kıyıcı politikasının bir neticesi, idam edilme tehlikesi olduğu için Türkiye’ye sığınmak durumunda kaldı.

Siz demiyor musunuz “Türkiye her türlü mazluma gölge olmayacak mı?” Tarık Haşimi olunca, bu adam Sünni olunca, mazlumken biz buna destek vermeyecek miyiz? Merak etmeyin Ali Bey, bizim için inancı ne olursa olsun bütün mazlumlar kutsaldır, azizdir ve aynı şekilde onlara da gölge olacağımızı beyan etmek isterim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Vay, vay, vay!

OKTAY VURAL (İzmir) – Vay, vay, vay! IŞİD’e terör örgütü diyemiyorlar!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – “Vay, vay, vay!” diyenlere de Allah’ın selamıyla mukabele ediyorum.

Sağ olun arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – PKK’yı meşrulaştıranlar… Allah ıslah etsin efendim, Allah ıslah etsin; mübarek ramazanda, oruçlu ağzımızla duamız olsun inşallah.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurunuz.

2.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz'ün, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bostancı, siz aslında, burada konuşurken bile o bakış açınızı ortaya koyuyorsunuz. “Tarık Haşimi niye kaçtı?” derken, efendim, işte, Irak’ta size göre -tırnak içinde- Şii Maliki, Şii Maliki! Ya, Allah’tan…

Bakın, hangi ülkenin başbakanına konuşulurken… “Sünni Mursi” diyor musun, “Sünni Saddam” diyor musun? Bir ülkenin başbakanına mezhebiyle siz hitap ediyorsunuz: “Şii Maliki.” Orada, Maliki’nin kendi ofisinde çalışan 17 kişinin ifadesi var; idama mahkûm oldu. Doğru, biz idamı kabul etmiyoruz. Gönderebilirsin kardeşim, niye besliyorsun burada? Defolsun gitsin, cehennemin dibine kadar gitsin! Benim muhatabım değil ki, niye besliyorsun?

Siz, kutsallara sahip çıkamıyorsunuz. Kur’an kadar bayrağımız da kutsal, on gün içinde 2 tane bayrak indirildi bu ülkede, niye sahip çıkmıyorsunuz? Hangi kutsal? Yani kutsal, kutsal…

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Kızılay’ın ortasında indirilirken siz önderlik ediyordunuz. Gezi sürecinde Kızılay’ın ortasında indirilirken sen de önderlik ediyordun.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) – Efendim, Gezi sürecinde ne oldu, Gezi sürecinde?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sen de önderlik ediyordun, bayrağı Kızılay’da yaktılar, neredeydin o zaman?

ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) – Sizin provokasyonla, sizin… Konuşma! Sus!

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Kızılay’da bayrak yakılırken neredeydin sen? Senin milletvekillerin önderlik yapıyordu onlara.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) – Onu da yapan sizin provokatörler, polis içindeki ajanlar, bunları anlamayacak kadar kafan çalışmıyorsa ben sana ne diyeyim!

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Hadi oradan, hadi oradan!

ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) – Dolayısıyla, Sayın Bostancı, buradaki olay, Irak’ın iç işinde…

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Hamaset yapıyorsun, sadece hamaset. Kızılay’da yakılırken hepiniz oradaydınız. Ne işiniz…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sen niye gelmedin Kızılay’a?

ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) – Irak Hükûmetinin mezhepsel yaklaşımı olsa bile, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine yakışan, dış politikada ülkenin çıkarlarına göre hareket etmektir. (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN - Sayın Çavuşoğlu, lütfen…

ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) – Bana ne kardeşim, bana ne! Şii, Sünni, Alevi…

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Geziciler indirirken bir şey yok! Hamaset!

ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) – Niye Suriye’yi, Esad’ı devirmek istiyorsunuz?

“Şam’daki Emevi Camii’nde bu cuma namaz kılacağız inşallah.” Öyle mi? Bunu derken bile mezhepçilik yaptığınız ortaya çıkıyor.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan tarafından, Suriye’de başta Rojava halkına karşı olmak üzere halklara karşı vahşet uygulamaları ile bilinen IŞİD ve El Nusra örgütlerinin ülkemiz gençlerini Suriye’deki savaşa sürüklemeleri için yaptıkları faaliyetlerin araştırılması amacıyla 14/4/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 15 Temmuz 2014 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi  (Devam)

 

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin aleyhinde, Iğdır Milletvekili Sayın Sinan Oğan.

Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, biz burada konuşurken Gazze’de hâlâ bombalar yağıyor ve hâlâ Filistinli kardeşlerimiz Gazze’de İsrail’in bombaları altında ölüyor, inim inim inliyor. Ama onun ötesinde, maalesef ki İsrailli bir milletvekili o kadar yani insanın tüylerini diken diken eden bir açıklama yaptı ki keşke Meclis olarak bunu kınayabilsek, şahıslar olarak değil, Meclis olarak bunu kınayabilsek. Filistinlilerin sadece kendilerinin değil annelerinin de öldürülmesini ifade eden Ayelet Shaket isimli -ve kendisi de maalesef kadın olan- milletvekilini buradan kınıyorum.

Bu arada şunu da ifade etmem lazım değerli arkadaşlar: Ben bir soru önergesi verdim ve dedim ki İsrail’le bizim ticaretimiz niye artıyor? Bizim İsrail’le ticaretimizin hâlâ artıyor olmasının bir izahı olmalıdır. Bana verilen resmî cevaptaki “Siyaset başka, ticaret başka.” sözünü ben kabul etmiyorum. AKP Hükûmeti döneminde İsrail’le olan ticaretimizin hâlâ artıyor olması ve en çok artan ülkelerden birisinin İsrail olmasının bana buradan izahının yapılması lazım. “Ben” derken şahsımı kastetmiyorum, milletin vekili olarak, milletvekili olarak söylüyorum, Türk milletine bunun izahını yapmanız lazım. Hele bunun içerisinde turizm yok, hele bunun içerisinde askerî anlaşmalardan doğan gelirler veya kazançlar yok, onlar iptal edildi, doğru olarak iptal edildi, ama şunu diyemezsiniz: “Efendim, İsrail’le özel sektör ticaret yapıyor.” Bunu diyemezsiniz. Ülkeler dostlarıyla ticaret yapar, İsrail sizin dostunuzsa o zaman bunu anlarım, Türkiye'nin İsrail’le ticaretinin sürekli niye artıyor olduğunu anlarım ama benim oradaki Müslüman kardeşime her gün bu ramazanda bomba yağdıran bir ülke benim kardeşim değil, alın sizin kardeşiniz olsun ya da bu ticaret konusuna, her gün oraya yağan bombalarda, sizin, bu milletin katkısına sebep olacak bu ticaret noktasına bir “dur” deyin. Eğer “…”(x) diyecekseniz, hodri meydan, buyurun buna bir “…”(x) millet olarak diyelim, yoksa bu işin artistliğini yapacaksanız, orada da biz size “…”(x) diyeceğiz. Bu meselelerin üzerinden artistlik değil, ciddi politikalar üretmek lazım.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan, müdahale eder misiniz, “Bu işin artistiğini yapacaksanız.” diyor, biz burada siyaset yapıyoruz. Konuşmasını düzeltsin lütfen hatip!

SİNAN OĞAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bugünkü…

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan, madem bu kadar şeye söz veriyorsunuz, düzeltsin!

SİNAN OĞAN (Devamla) – Biraz önce Sayın Ali Özgündüz’ün konuşmasında göstermiş olduğu Kur'an-ı Kerim’in yakılmasına, bu mübarek ayda hâlâ sizin bu kürsüden bir kınamanızı duymadık.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Yapılan işe de saygınız yok be! Senin kendine saygın yok!

SİNAN OĞAN (Devamla) – Bu mübarek günde Kur'an-ı Kerim yakılmasının hâlâ kınamasını duymadık…

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Bizim kadın vekiller kınamasaydı siz kınamayacaktınız!

SİNAN OĞAN (Devamla) – …Sayın Başbakandan da duymadık, sizin buradaki temsilcilerinizden, grup başkan vekillerinizden de duymadık. Bizim, orada, camide Kur'an-ı Kerim yakılıyor ise…. Eğer siz, Gezi olaylarında “Ayakkabıyla girdiler.” diye bir ay boyunca meydanlarda bu sözün üzerinde durduysanız, burada Kur'an-ı Kerim’in, bir caminin yakılmasına da bir kelime lafınızın olması lazımdı.

Değerli arkadaşlar, IŞİD, maalesef ki son dönemlerde Irak’ta ve Suriye’de katliamlar yapıyor ama ne gariptir ki burada IŞİD’in katliamları hiçbir şekilde gündeme gelmiyor veya geldiğinde orada bile belli bir gözlük var, orada bile IŞİD’in katliamına maruz kalanlar bir bütün olarak anılmıyor, Türkmenler hemen onun dışında bırakılıyor. Doğru, IŞİD Irak’ta Arap kardeşlerimizi de Kürt kardeşlerimizi de, aynı şekilde IŞİD Suriye’de Arap kardeşlerimizi de Kürt kardeşlerimizi de katlediyor ama IŞİD hem Suriye’de hem Irak’ta en çok da Türkmen kardeşlerimizi katlediyor ve buna, maalesef ki ne Hükûmetinizden ne de diğer partilerden çok ciddi bir tepki konulmuş değil, hatta ve hatta bu öneriyi veren parti de dâhil.

Şimdi, öneriyi veren parti diyor ki: “IŞİD Türkiye’den terörist topluyor.” Doğru, IŞİD Türkiye’den terörist topluyor. Türkiye, âdeta dünyadaki terör örgütlerine kaynak olmuş. Peki, PKK Türkiye’den terörist toplamıyor mu? IŞİD’le çarpışan YPG ve PYD Türkiye’den terörist toplamıyor mu? Son günlerde, Güneydoğu Anadolu Bölgemizde, IŞİD’le savaşan, hem IŞİD cephesinde hem YPG-PYD cephesinde savaşan Türkler ölüyor ve mezarları da Türkiye’de, Türkiye’de defnediliyor. Söylerken iki tarafı da söylemek lazım; hem IŞİD saflarında savaşan hem IŞİD’in saldırılarına karşı koyarken savaşan ama sonuçta terör örgütleri saflarında savaşan insanları söylemek lazım. Bugün, Türkiye de 5 bine yakın IŞİD saflarında insanımız var, 5 bin, büyük bir rakam.

Kısa bilgiler vermek istiyorum: Suudi Arabistan’dan 2.500, AB ülkelerinden 2 bin insan IŞİD saflarında, Kuzey Afrika’dan 5 bin, Balkanlardan 500, Rusya’dan 800, Pakistan’dan özellikle El Kaide’nin lider kadrosunun geçtiğini görüyoruz, İngiltere’den 400, ABD’den 120, Tunus’tan 3 bin, Fas’tan 500.

Değerli arkadaşlar, karşımızda büyük bir küresel ve dünyanın her yerinden katılım sağlayan bir terör örgütü var. Ve bu terör örgütü sosyal medyayı o kadar ustaca kullanıyor ki kestiği kafaları Hollywood filmlerine taş çıkaracak ses ve efektlerle hazırlıyor ve bunu bir propaganda aracı olarak sunuyor. Türkiye’de, o bir “tweet” atıp bilmem, Başbakana şu lafı diyen insanları anında bulabiliyorsunuz ama bugün, evinde olan, evinde oturup IŞİD’e sosyal medya üzerinden destek veren binlerce hesap var Türkiye’de. O gençler bir süre sonra IŞİD saflarına katılıyor arkadaşlar. Avrupa’da, bugün toplumdan dışlanmış ama Müslüman kimliğini de tam olarak yaşayamayan, iyi eğitimli insanların, çocukların, savaş oyunlarıyla büyüyen ve “bilgisayar nesli” dediğimiz çocukların artık IŞİD’in Avrupa’daki birer temsilcisi konumuna geldiğini, bir süre sonra bilgisayarda oynadıkları savaş oyunlarını gidip Suriye’de, Irak’ta, orada bizim insanlarımıza karşı kullanmaya başladığını görüyoruz.

Dolayısıyla da bu mesele basit bir mesele değil. Bu meselenin derin boyutları var, bu meselenin Avrupa’daki Türkler üzerinde de ciddi etkisi var çünkü Avrupa’daki Türklerden de katılım var ve Türkiye’de bir süre sonra -altını çizerek söylüyorum- IŞİD’in doğal müttefikleri ortaya çıkacaktır. IŞİD’in sosyal medya üzerinden gönderdiği bir talimatla, Meclis de dâhil olmak üzere, birçok yere etkili saldırılar düzenleyebilecek elemanlar İnternet üzerinden on-line yetiştiriliyor arkadaşlar. Hiç bilmiyorum, takip edeniniz var mı? Ben bir strateji merkezinin Başkanı olarak bunu takip ediyorum ve binlerce sosyal medya hesabının Türkiye’de yakından takip edildiğini, IŞİD’e Türkiye’den sosyal medya desteği verildiğini şahsen ben yakından biliyorum. İçişleri Bakanımız -biraz önce Ali Bey de ifade etti- Peygamber Efendimiz’e laf edeceğine bunlarla ilgilensin. Türkiye’de, Hükûmetinize laf etti diye gençleri evlerinden topluyorsunuz ama bir terör örgütüne ciddi sosyal medya desteği veren bir kitleye herhangi bir şey yapılmıyor.

Değeri arkadaşlar, elbette, bunu vesile bilerek İnternet’e sansür falan getirmemek lazım, ondan bahsetmiyorum ama karşımızdaki tehlikenin boyutuna dikkat çekmek istiyorum. Bugün, dünyada hiçbir terör örgütünün elinde olmayan bir sosyal medya desteği IŞİD’in elinde var ve evimizden, kendi çocuklarımızı, kendi insanlarımızı IŞİD oturdukları yerden hedef alabiliyor, onların aklını çelebiliyor ve onları dünyadaki en tehlikeli şey olan “inandırılmış bir terörist” hâline getirebiliyor arkadaşlar. Bu, Türkiye için katlanılabilecek bir güvenlik zaafı değil, bunun Türkiye'nin hem iç hem dış politikası üzerinde çok ciddi tesirleri olabilecektir.

O sebeple, IŞİD’in Türkiye’deki ayakları başta olmak üzere, IŞİD’e Türkiye’den ramazan boyunca camilerden para toplayanlar dâhil olmak üzere, IŞİD’e Türkiye’den giden yardımların bir an önce mercek altına alınması ve IŞİD’in Türkiye’de etki altına aldığı gençlerimizin de bir an önce tespit edilmesi, onların yeniden kazanılması gerekir diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Oğan.

Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum…

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 16.57

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.05

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 116’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Öneriyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- MHP Grubunun, Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve arkadaşları tarafından, taşeron işçilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 5/11/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 15 Temmuz 2014 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

15/7/2014

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 15 Temmuz 2014 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                               Oktay Vural

                                                                               İzmir

MHP Grup Başkan Vekili

Öneri:

5 Kasım 2012 tarih ve 6558 sayıyla TBMM Başkanlığına vermiş olduğumuz, Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve arkadaşlarının taşeron işçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verdiği Meclis araştırması önergemizin 15/7/2014 Salı günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlu.

Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; taşeron işçilerin durumunun araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması konusunda vermiş olduğumuz grup önerisi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz aldım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde işsizlik oranları sürekli olarak artmaktadır. İşsizlikle birlikte İşsizlik Fonu’na müracaatlar da artmaktadır. Türkiye’de işsizlik sigortası kapsamında olanların sayısı prim kesintilerinin yapılmaya başlandığı 2000 yılında 5 milyon iken bu rakam şimdi 12 milyonu aşmıştır. Uygulama kapsamında, bugüne kadar 2,7 milyon kişiye 5 milyar 249 milyon TL ödeme yapılmıştır. İşsizlik Sigortası Fonu’nda bu zamana kadar 70 milyar TL’ye yakın para birikirken bunun yüzde 6’sının işsizlere ödendiği ifade edilmektedir. Ülkemizde işsiz sayısıyla birlikte fona müracaatlar da sürekli olarak artmaktadır. Bütün bu yaşananlara rağmen, görüldüğü gibi, İşsizlik Fonu’nun çok az bir bölümü işsiz vatandaşlarımız için kullanılmaktadır. İşsizlik Fonu’nda biriken paraların büyük bir kısmı Hükûmet tarafından başka yerlerde kullanılmaktadır. Uygulanan Hükûmet politikaları, ne yazık ki, ülkemizde sendikalı çalışma imkânlarını da yavaş yavaş ortadan kaldırmaya başlamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin bir sorunu da iş kazalarıdır. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de iş kazaları ve meslek hastalıkları önüne geçilmesi gereken önemli bir sorundur. Ülkemizde her geçen gün biraz daha gelişen sanayileşmeye rağmen, iş sağlığı ve iş güvencesine ilişkin gerekli düzenleme ve yatırımlar yeterince yapılamamıştır; bu da ülkemizin ölümlü iş kazalarında Avrupa’da 1’inci         -maalesef üzülerek söylüyorum- dünyada ise 2’nci sırada yer almasına neden olmuştur. Ülkemizde her 6 dakikada 1 iş kazası ve her 6 saatte bir 1 işçimizin hayatını kaybetmesiyle iş kazaları oluşmaktadır; bu durum kabullenilecek bir durum asla ve asla değildir, güvenliğin ne durumda olduğunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır.  İş güvenliği “Önce  güvenlik,  önce tedbir!” Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca yapılan tespitlere göre Türkiye’de her gün ortalama 172 kişi iş kazasına uğramaktadır. Yaşanan kazalarda ortalama 3 kişi de hayatını kaybetmektedir, ayrıca 5 işçi de sakat kalmaktadır.

Çalışma hayatının önemli sorunlarından bir diğeri de -en önemlisi- taşeron işçilerin sorunlarıdır. Yine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre, Türkiye işçi cennetine dönüştürülmüştür ve bunlar da taşeron işçi olarak çalıştırılmaktadır.

Kamu hizmet maliyetini düşürmek amacıyla ilk olarak yerel yönetimlerde başlatılan taşeronlaşma, ülkemizde hemen hemen her alanda yaygın bir şekilde uygulanmaya başlanmıştır. Yerel yönetimlerden sonra taşeronlaşmanın yaygın olduğu yerlerin başında hastaneler, üniversiteler ve kamu kuruluşları gelmektedir. Bu kamu kurum ve kuruluşlarında temizlik, güvenlik ve büro hizmetleri taşeron personel tarafından hizmet alımı yoluyla verilmektedir. Güvenlik ve temizlik hizmetleriyle dar bir alanda yaşanan taşeronlaşmanın boyutları her geçen gün de artmaktadır. Artık hastanelerde doktor, hemşire, ebe, sağlık memuru hizmetleri; diğer kamu kurumlarında yemek ve ulaştırma hizmetleri hizmet alımı yoluyla sağlanmaktadır.

Sosyal haklardan mahrum, geleceği olmayan ve sendikasız çalışmaya mahkûm edilen taşeron işçiler, bu konuda Hükûmetten, özellikle de Türkiye Büyük Millet Meclisinden yeni yasalar beklemektedir. Bu son torba yasanın içerisinde taşeron hizmetleriyle ilgili, taşeron işçilerin çalışmalarıyla ilgili birtakım düzenlemeler yapılmış ama yeterli değildir; çalışan taşeron işçilerini memnun edecek, mutlu edecek, Türkiye’deki iş güvenliğini, iş sağlığını rahatlatacak kanunlar değildir.

Kamuda yaklaşık 586 bin, özel sektördeyse 419 bin kişi taşeron işçi olarak çalışmaktadır. Taşeron işçiliğin en yaygın olduğu sektörler 417 bin kişiyle temizlik ve 318 bin kişiyle de inşaat sektörüdür. Türkiye’de alt işverende çalışan işçi sayısı kamuda 586 bin ve özel sektörde de 419 bin olmak üzere toplam 1,5 milyona yükselmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hizmet alımının en yaygın olduğu kamu kurumları yüzde 36’yla belediyeler, yüzde 14’le KİT’ler ve yüzde 4’le yükseköğrenim kurumlarıdır. Türkiye’de bu rakamlara göre her 10 işçiden 1’i taşeron işçi olarak çalışmakta ve bu uygulama gün geçtikçe de artmaktadır. Hükûmet taşeronlaşmayı âdeta teşvik eder hâle getirmiştir.

Ülkemizde neredeyse hemen hemen her hizmette çalıştırılan taşeron işçiler büyük sıkıntı içerisinde görev yapmaktadırlar. Öncelikle, sendikasız bir şekilde çalıştırılan taşeron işçiler her zaman işten çıkarılma kaygısı yaşamaktadırlar. Bu işçilerin çalışma süreleri çok uzundur, kurumlarda çok az ücretle çok iş yapmaktadırlar. Senelik izin ve günlük izinler konusunda da büyük sıkıntılar yaşamaktadırlar. Kıdem ve ihbar tazminatıyla da ilgili problemler yaşamaktadırlar. Taşeron işçilerin çalışma süreleri de yıllık olarak yapılan ihalelere bağlıdır. Firmalar ihaleyi kaybettiğinde maalesef ki taşeron işçiler kapının önünde; yeni taşeron işçi isimleri yeni bir işe başlamakta, göreve gelmektedirler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çalışma Bakanlığına bağlı çalışan işçilerin taşeron işçilerle aralarında gerek aldıkları ücret gerekse çalışma şartlarıyla ilgili çok büyük farklar var. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak temennimiz şudur ki taşeron işçilerimizin tamamı, hepsi devlet kadrosuna geçirilsin ve devletin koymuş olduğu kanunlar, yönetmeliklerle çalışma hayatlarını idame ettirsinler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde artan taşeronlaşma çalışmalarıyla birlikte, açlık ve yoksulluk sınırının altında kalan ve geçim sıkıntısına düşen kişi sayısı da maalesef ki artmaktadır. Türkiye'de 4 kişilik bir ailenin tüketmesi zorunlu olan gıdalar için harcaması gereken tutar olan açlık sınırı 1.158 liradır, asgari şartlarda geçinebilmesi için harcaması gereken tutar yani yoksulluk sınırı ise 3.772 TL’dir. Taşeron işçilerin aldıkları sadece 850 TL. Bu işçiler aldıkları bu ücretlerle açlık sınırının altında mıdır, üstünde midir; yoksa, geçim derdinde, aldıkları ücret sadece ekmek parasına yetecek durumda mıdır? Açıklanan açlık ve yoksulluk rakamlarına göre, taşeron işçilerin büyük çoğunluğu açlık ve yoksulluk sınırlarının altında yaşamaya mahkûm edilmektedir.

Bu nedenlerle, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, yüce Meclisimizin üzerine düşen görevi yerine getirerek taşeron işçilerin sorunlarının bir an önce çözüme kavuşturulması için bu konuda Mecliste bir araştırma komisyonu kurarak taşeron olarak çalışan işçilerin sorunlarını araştırmasının ve gerekli önlemleri almasının yerinde olacağını düşünmekteyiz.

Bu vesileyle, grup önerimizin kabulünü diler, yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dedeoğlu.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan… Yok.

İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Muş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin taşeron işçilerin problemleri konusunda araştırma yapılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesiyle ilgili verdiği Meclis araştırma önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, dünyada ve ülkemizde çalışma hayatında hızlı teknolojik gelişim ve uzmanlık gerektiren işlerin çoğalması ve yaygınlaşması, artan uluslararası rekabet alt işverenlik uygulamalarının doğmasına yol açmıştır. Alt işverenlikle ilgili mevzuatımızda ilk yasal düzenleme 1936 yılında 3008 sayılı Yasa’yla yapılmıştır. Daha sonra, ülkemiz, kamu kesiminin işlerini alt işverene vermesine imkân tanıyan ve bunların şartlarını belirleyen Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 94 sayılı Sözleşmesi’ni 14/12/1960 yılında 161 sayılı Yasa’yla onaylamıştır. Günümüzde ise taşeron sistemiyle alakalı düzenlemelere baktığımız zaman, kamu kesimi açısından hizmet alımı yoluyla kamu kurum ve kuruluşlarınca üçüncü kişilere verilebilecek işlerin kapsamına ilişkin temel çerçeveyi 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu oluşturmaktadır. Yani, sistemin kamuda nasıl çalışacağıyla ilgili temel çerçeveyi 4734 sayılı Kanun oluşturmuştur. Daha sonra, alt işveren ile asıl işveren arasındaki ilişkileri düzenleyen çeşitli yasal düzenlemeler de yapılmıştır.

Az önce değerli hatip de ifade etti, kamuda 660 bin civarında alt işveren işçisi çalışmaktadır, özelde de bu rakam 570 bin civarındadır; toplamları 1 milyon 200 bin civarını yakalamaktadır.

Değerli milletvekilleri, alt işverenlerin sorunlarının tarafların tamamının mutabakatıyla çözümü bu Parlamentodaki bütün milletvekillerinin temel arzusudur, iktidar olarak bizim de temennimiz ve bir dileğimizdir. Alt işverenlikte yaşanan sorunların araştırılması ve bununla alakalı çalışma yapılması maksadıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Başkanlığında Üçlü Danışma Kurulu oluşturulmuştur ve Parlamentoda grubu bulunan partilerin milletvekilleri buraya katılmıştır, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği temsilcileri buraya katılmıştır, işçi ve işveren konfederasyonlarının temsilcileri buraya katılmıştır. Bu taşeron sistemiyle alakalı meseleler bu toplantılarla tartışılmıştır, konuşulmuştur.

Bakınız, değerli milletvekilleri, alt işverenlikle alakalı, tabii, farklı sorunlar olabilir ama öne çıkan temel meselelerin başında; bir, kıdem tazminatı gelmektedir; iki, yıllık ücretli izin meselesi gelmektedir; bir de ücretlerin tam ve zamanında yatırılması meselesi gelmektedir. Sendikal hak yani taşeron işçilerin sendikaya üye olmalarıyla alakalı yasal bir engel bulunmamasına rağmen, sürenin, çalışma sürelerinin kısalığından dolayı toplu iş sözleşmelerinde sorunlar yaşandığı aşikârdır.

Biz gündemden sonra Genel Kurulun gündeminde bulunan torba kanunun görüşmelerine başlayacağız ve bu torba kanunda taşeron işçileriyle alakalı bazı düzenlemeler yaptık, sorunların çözümüyle alakalı bazı adımlar atıldı. Ben bunlardan size bahsetmek istiyorum ve bunların alt işveren işçilerine veya -halk arasında- taşeron işçilere neler getirdiklerini buradan sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bakınız, değerli milletvekilleri, mevcut düzenlemelerimizde, asıl işverenin, alt işverende çalışan taşeron işçisinin ücretinin ödenip ödenmediğiyle alakalı bazı alanlar hariç bir sorumluluğu bulunmamakta. Getirdiğimiz düzenlemeyle beraber, eğer yüce Meclis kabul ederse ve yasalaşırsa, artık özel-kamu ayrımı aranmaksızın, asıl işveren, alt işverende çalışan işçilerin ücretinin tam ve zamanında yatırıp yatırmadığından sorumlu tutulacaktır. Eğer taşeron işçi olarak çalışan bir işçinin maaşı, ücreti ödenmemişse bunun asıl işverence o işçinin banka hesabına yatırılması düzenlemeyle getirilmektedir.

Yine, değerli milletvekilleri, bir kurum düşünün, bu kurumda bir alt işveren işçisi çalışmakta ve bunun iki yıl, üç yıl çalıştığını düşünelim fakat her yıl çalıştığı taşeron firma değişmekte; yıllar itibarıyla bu değiştiği için, bu taşeron işçisinin yıllık izin hakkı maalesef zayi oluyordu, yıllık izin hakkı bulunmuyordu. Şimdi, eğer, bu işçi taşeron firma değişmesine rağmen o kurumda çalışmaya devam ediyorsa yıllık izin hakkı bundan sonra zayi olmayacak ve asıl işveren tarafından o işçinin yıllık izin hakkı kullandırılacaktır.

Yine, değerli milletvekilleri, bu getirdiğimiz düzenlemeyle kıdem tazminatlarından idarenin doğrudan sorumlu olması ve kıdem tazminatlarının işçilerin banka hesabına yatırılması düzenlenmiştir.

Bu teklifle getirilen bir başka düzenleme, değerli milletvekilleri, alt işverene verilebilecek olan yardımcı işlerle alakalı meseledir. Yani, hangi işler yardımcı iştir; bunun belirlenmesiyle alakalı bundan sonra şöyle bir usul izlenecektir: İşçi, işveren, memur konfederasyonlarının da görüşü alınmak suretiyle, Maliye Bakanlığının teklifi ve Bakanlar Kurulunun onayıyla bunun sağlanması amaçlanmaktadır, sağlanması öngörülmektedir.

Yine, değerli milletvekilleri, hizmet alımlarında idarenin ilgisine göre, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı veya Özelleştirme İdaresi Başkanlığından izin alınması esası getirilmiştir. İzin alınmadan ihaleye çıkan, işçileri sözleşme konusu işler dışında ve İş Kanunu’na aykırı çalıştıran kamu görevlisine bu zararın rücu edilmesi ve idari para cezası uygulaması getiriliyor.

Değerli milletvekilleri, burada, biliyorsunuz, süreklilik arz eden işlerin ihalesi yılda bir yapılıyordu, şimdi, artık bu üç yıla çıkarılıyor yani süreklilik arz eden işler üç yıllık dönemler itibarıyla yapılacak. Bu, az önce ifade ettiğim, kıdem tazminatı ve yıllık ücrette ciddi bir rahatlama getirecektir. Çünkü, bir yılını doldurduktan sonra orada çalışan alt işveren işçisi hem kıdem tazminatı hakkını kazanacaktır hem de yıllık ücretli izin hakkını kazanmış olacaktır. Zaten düzenlemeyle beraber, bunların kullandırılması ve takibi de işverene bir sorumluluk olarak verilmiştir.

Ben bir noktaya da değinmek istiyorum: Gerçekten, iş kazaları ülkemizde oluyor, olmakta; bu hepimizi derinden üzmekte, derinden yaralamaktadır. Geçtiğimiz yıllarda bununla alakalı bir adım atıldı ve iş sağlığı ve güvenliğiyle alakalı bir çalışma, bir yasal düzenleme getirildi. Ümit ediyorum, bu yeni düzenleme, uygulamalarıyla beraber bu iş kazalarını da minimize edecektir.

Değerli milletvekilleri, bakınız, ben burada bir şeyi de ifade etmek istiyorum: Alt işverende çalışan işçilerin veya asgari ücretle çalışan işçilerimizin hakikaten, ücretlerinin iyileştirilmesi… Ülkemizin ekonomisi çok daha iyi şartlara ulaşırsa bu noktalarda da iyileştirme olacaktır, iyileştirme olur diye ümit ediyorum. 2002 yılında asgari ücret 184 TL’ydi, bugün, yüzde 146’lık yani enflasyondan arındırılmış hâlde yüzde 146’lık bir artışla beraber 846 TL’ye net olarak bu ücret çıkmıştır, buradaki reel artış yüzde 146’dır. Bu, hem taşeron firmada asgari ücretle çalışanlara bir iyileştirmedir hem de taşeron haricinde çalışan, özel sektörde bulunan işçilerimizle alakalı bir  düzenlemedir. Gönül arzu eder, bu çok daha yukarılara çıksın.

Bakın, değerli milletvekilleri, dikkatinizi çekmek istediğim bir diğer nokta şudur: 2001 yılında toplam personel giderlerinin bütçe içerisindeki payı, kamu personel giderlerinin payı yüzde 16’dır; bugün, 2014 bütçesinde bu rakam, bu oran yüzde 30’a çıkmıştır yani personel giderlerinin bütçe içerisindeki payı yaklaşık 2 kat artmıştır. Aynı dönemde, bu on iki yıllık dönemde Türkiye, bütçesini 4 kat artırmıştır. Bu, şunu göstermektedir: Artan kamu hizmetinin karşılanması ağırlıklı olarak kamu personeli eliyle yapılmaktadır. Hem bütçe 4 kat artıyor hem de kamu personel giderlerinin oranı 2 kat artmaktadır. O zaman, burada hakikaten, iktidarın, kamu hizmetinin verilmesinde kamu personeli aracılığıyla bir tercih izlediği aşikârdır. Doğru, şu an kamuda 500-600 bin civarında bir taşeron işçi mevcuttur ama eğer bu anlayış olmamış olsaydı belki bu rakamın 2 katına, 3 katına çıktığı bir tabloyla bugün Türkiye karşı karşıya kalmış olabilirdi.

Ben bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken AK PARTİ Grubu olarak önergenin aleyhinde oy  kullanacağımızı ifade ediyor, Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Muş.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde İstanbul Milletvekili Sayın Süleyman Çelebi, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çok değerli arkadaşlar, ben de Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu taşeron uygulamalarının araştırılmasına ilişkin araştırma önergesinin lehinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, çok önemli bir konuyu aslında konuşuyoruz. Biraz önce de AKP Grubu adına konuşan arkadaşımız bu getirilen yasanın ne kadar önemli düzenlemeler içerdiğini bu kürsüden ifade etti. Bu algı yönetimini iyi yapıyorlar, onu kutluyorum. AKP’nin en başarılı olduğu nokta, algı yönetimini iyi yapıyorlar ve bu yasa daha ortaya çıkmadan şöyle bir güzel müjdeler diye bütün işçi kesimine, bütün emekçi kesimine müjdeler, taşeronlaşma kalkıyor diye böyle müjdeli haberler verdiler. Bunları bütün o yandaş medya grubu tarafından cilaladılar ve kamuoyunun önüne koydular.

Şimdi, ilk defa 3 konfederasyon uzun zamandan beri Başbakanla görüşerek “Aman, iyilik istemiyoruz, bu yasa eski hâliyle kalsın.” diye feryat ettiler. TÜRK-İŞ, DİSK, HAK-İŞ “Mevcudu en azından daha kötüye götürmeyin, mevcudu çok kötüye götürüyor bu yaptığınız değişiklik, eski hâlinde kalsın.” Eski düzenlemede, en azından muvazaa tartışması içerisinde bir hak kaybı olduğunda yargıya sorun götürülüyordu, yargı karar veriyordu. Gerçi bu iktidar yargı kararlarını uygulamamakta kararlı, bunu görüyoruz. Şimdi, bu uygulamanın bir örneği, bu yasal düzenlemenin bir örneği şuradan kaynaklanıyor. Yasayı uygulamamak, mahkeme kararlarını uygulamamak, Yargıtay kararlarını uygulamamak için getirilen bir paketten bahsediyoruz. Çünkü Yargıtayın YOL-İŞ sendikamız tarafından Karayollarıyla ilgili verdiği karar var; yerel mahkeme bu muvazaada taşeron işçilerinin asıl kadrosunun Karayollarında olduğunu söyledi, yerel mahkemenin kararı Yargıtayca onandı ama bu iktidar, Yargıtay kararını tam iki yıldır uygulamıyor değerli arkadaşlar. Düşünebiliyor musunuz yani bir Hükûmet düşünün, yargının verdiği kararı iki yıldır uygulamıyorsa… Yine, birçok üniversitede, birçok devlet üniversitesindeki taşeron uygulamalarıyla ilgili kararı bir Hükûmet uygulamıyorsa demek ki yargının kararlarını uygulamayan, hukuksuzluğu kendisine rehber edinmiş bir iktidarla Türkiye karşı karşıya. Bu anlamda, hukuksuzluğu, adaletsizliği uygulayan bir iktidar şimdi yeni yasayla yeni bir manevra içerisinde.

Değerli arkadaşlarım, bu getirilen düzenleme… Biraz önce AKP Grubu adına konuşan arkadaşın ifade ettiği gibi rakamlar 1 milyon 200 bin filan civarında mı; hani, 570 bin civarında özel sektörde, 600 bin civarında kamuda mı? Hayır, böyle değil tablo. Bu görünen tablonun arkasında 11 milyon kayıt dışı çalışan var ve 11 milyon kayıt dışı çalışanın özellikle özel sektör bünyesindeki büyük bir bölümü, bu işçiler taşeronda çalıştırılmaktadır. Bu sayı bizim tespitlerimize göre 2 milyon civarındadır. Şimdi, asgari ücrette sürekli artış yapıldığı ifade ediliyor. Asgari ücrette büyük artışlar yapıldığı ve bu taşeronların da ücretlerinin yüzde 146 arttığı söyleniyor ve bu asgari ücret övülüyor.

Arkadaşlar, vicdan diye bir şey var. Bu asgari ücret sonuçta açlık sınırının altında. Yani neyi konuşuyoruz? TÜİK’in rakamlarına göre 1.089 lira olan açlık sınırını… Bırakın yoksulluk sınırını, yoksulluk sınırı bunun çok üzerinde. Biraz önce MHP’li arkadaşımız söyledi, 3 bin küsur lira yoksulluk sınırı -açlık sınırından bahsediyorum- açlık sınırı 1.089 lira TÜİK’in rakamlarına göre. Ne kadar peki asgari ücret? 890 lira. Peki, bu taşeronda çalışanlar kaç saat çalışıyorlar? Büyük bir bölümü yasal sınırlar içerisinde çalışmıyor, on bir, on iki, on üç, on dört, on beş saat çalıştırılıyor ve bununla övünülüyor.

Şimdi, bakın, geçen Eskişehir Belediyesine gittim. Burada aramızda olan bir milletvekili, Kazım Kurt arkadaşımız Odunpazarı Belediye Başkanı oldu, dedi ki: “Bir taşeron işçisi için benim cebimden çıkan para -ihaleyle- 2047 lira ama işçinin cebine giren para 840 lira.” Sizden farkımız şu arkadaşlar: Siz aradaki farkı müteahhitlere vermek istiyorsunuz, biz aradaki farkı işçilere vermek istiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Farkımız bu değerli arkadaşlar. Siz birilerini zengin etmek istiyorsunuz, biz işçilerin alım gücünün biraz daha düzeldiği bir modeli öneriyoruz. Bu model şöyle bir model: Yani, bütün işçilere dağılsa bu para -hani bu bahsettiğimiz milyonlarca işçiye bu para dağılsa- birkaç tane taşeron firma yerine, birkaç tane taşeronu zengin etmek yerine o işçilere dağılsa onların alım gücü daha da yükselecektir, böylece reel olarak bunlar Türkiye ekonomisine daha farklı katkılar sağlayacaktır. Dolayısıyla değerli arkadaşlarım, şu anda yaşanan, en son Soma’da yaşanan bu taşeron uygulamasıyla başlatılan sürecin devam ettiğini hep beraber şu anda da görüyoruz ve bunların uygulaması en son Balıkesir İvrindi’de ortaya çıktı, 2 arkadaşımız daha geçen hafta orada öldü.

Yine, Zeytinburnu’nda ölen, merdiven altı çalışmalarında, işte o sağlıksız koşullarda, iş güvencesi olmadan yapılan çalışmalarda ölenler var, Denizli de böyle.

Şimdi, değerli arkadaşlar, işi düzeltmek yerine mevcut sistemi korumak adına bir uygulamaya gidiyorsunuz. Ben o nedenle şöyle bir değerlendirmede bulunmak istiyorum: Bu taşeron bir sömürü sistemidir, bu sömürü sisteminden Türkiye’nin bir an önce arındırılması gerekiyor.

Taşeron, sendikalaşmayı, örgütlenmeyi yok eden, emekçiyi esnek ve kuralsız çalışmaya mahkûm eden bir sistemdir, bunun düzeltilmesi gerekiyor. Taşeron, işçi ölümlerinin sebebidir, bunu birçok olayda şu anda gördük. Taşeron, Soma’da, inşaatlarda, merdiven altı atölyelerde ölen yüzlerce işçinin ölüm sebebidir. Taşeron, denetimsizliktir; taşeron, haklının, hakkın, emeğin parayla satıldığı bir zulüm sistemidir. Taşerona “Dur.” demek sömürü ve zulüm sistemine “Dur.” demek anlamına geliyor. Dolayısıyla, bugün burada birçok alanda, özellikle verdiğiniz, “inşaat sektörü” diye tanımladığınız, taşeronların uygulamalarının büyük bir bölümü sağlık alanında. Şimdi, inşaat sektörü olarak ortaya çıkmış birçok firma sağlık alanındaki işlerle ilgili de hizmet satıyor. Bir bakıyorsunuz, firma inşaatçı ama sağlık alanında onların büyük bir bölümü hemşire olarak, teknisyen olarak çalıştırılıyor ve çok farklı uygulamalar içerisinde, o alanda çalıştırılan ve farklı farklı sektörlerde o ad altında çalıştırılan binlerce işçi var ve bu işçiler güvencesiz.

Şu anda, sendikalı oldukları için, Okmeydanı Hastanesinde direniyor işçiler, Devrimci Sağlık İşçileri Sendikasına üye oldukları için. Taşeron işçiler sendikaya üye oldukları gün, yaşama hakkı kadar kutsal olan çalışma hakları ellerinden alınıyor.

Örgütlü toplumun yok edildiği bir sistemdir. Bu sistemi devam ettirmek istemenizin temel nedeni şudur: AKP iktidarı bundan besleniyor. AKP iktidarı bu taşeronun yaygınlaşmasını özellikle istiyor çünkü kendi siyasi yapısını orada egemen kılmak, o işçileri güdümlü hâle getirmek için onların örgütlü olmasını istemiyor. Bu taşeron sisteminin arkasında ısrarla durmasının nedeni o müteahhitleri zengin etme amacını gütmesidir. O nedenle bu sistemin bir an önce çözülmesini diliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelebi.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan, buyurunuz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bu İç Tüzük’ü değiştireceğiz Allah’ın izniyle. İlla bir araştırma önergesinin lehinde veya aleyhinde konuşmak gerekmiyor, üzerinde konuşmak gerekiyor, üzerinde.

Bakın, biz Halkların Demokratik Partisi olarak aynı konuda, taşeron işçiler konusunda araştırma önergesi vermişiz, benziyor. Sonra, kanun teklifi vermişiz, bunun defalarca tartışmasını yapmışız, torba kanunda kırk yedi gün tartışmasını yapmışız. Torba kanunla üç sendika federasyonunun -üç sendika federasyonunun- üç maddede anlaştıkları ve “Taşeron sistemi eski hâlinde kalsın.” diye uzlaştıkları, Başbakanla görüştükleri, Başbakanın daha sonra işverenlerle görüştüğü ama işverenlerle görüştükten sonra mevcut düzenlemede ısrar ettiği taşeron yasası, maalesef, açıklıkla söyleyeyim ki kamunun 2 milyon 700 bin işçisini acımasızca sömürmeye, acımasızca örgütsüz bırakmaya, sendikasız bırakmaya, mahkeme kararlarını uygulamamaya ve tamamen mağduriyetlerine yol açan bir uygulamadır.

Emek örgütlerinin 12 Nisan 2013 tarihinde ilgili bakanlığın üçlü danışma kurulunda işçi ve işveren konfederasyonlarına sundukları revize edilmiş çözüm önerilerinde de emek örgütlerini ikna edecek bir konu ortaya konulamamıştır. Zaten Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının sorunlara, uygulamalara, yargı kararlarına ve iş hukukuna vâkıf olmadığı ya da bunu bilinçli bir şekilde manipüle ettiği noktasında emekçilerde ciddi kanılar oluştu.

Şimdi, burada bakıyoruz, gerçekten kamu hizmetlerinin alımı… Devlet neden eğitimde, yerel yönetimlerde, sağlıkta, adliyede, birçok kurumda taşeron işçi almaya başlıyor, alt işveren ilişkisine giriyor? Tutuyor bir işveren, kamu kurumuyla yaptığı sözleşme gereği bir alt işverene veriyor ve bu insanların bütün hakları mağdur ediliyor.

Vallahi, Mecliste de taşeron yasası uygulanıyor arkadaşlar, bilginiz dâhilindedir herhâlde, sanıyorum Sayın Tanal bunu çokça dile getirdi, soru önergeleri de verdi. Meclisi de taşeronlaştırdınız arkadaşlar, bir bu eksikti. Yani Mecliste öyle kadrolar var ki üniversite mezunu, master yapmış, 2007’de milletvekili oldum, geldim, hâlâ bu Mecliste çay ocağında çalıştırılıyorlar arkadaşlar. Oysa ki taşeron olmak, iş almak, uzmanlık gerektiren işlerde, teknik işlerde, vasıflı işlerde dışarıdan iş alınması üretimi artırmak için yapılır. Türkiye’de de tam tersi, sömürmek için yapılıyor, kıdem tazminatını vermemek için yapılıyor, fazla mesai çalışma ücretlerini vermemek için yapılıyor, tatil vermemek için yapılıyor. Mahkeme kararını aldığı zaman da “Mahkeme kararını nasıl uygulamam, torba kanuna koyarım?” diye oy çokluğuna dayanarak iktidar geliyor ve bu akşam tartışacağımız torba kanunda maalesef bunları konuşacağız.

Arkadaşlar, 2 milyon 700 bin rakamı resmî bir rakamdır kamu alanında. Kamu alanındaki bu çalışma, torba kanunda maalesef kurumsallaştırılıyor, “maalesef” diyorum. Şöyle bir durum düşünün: Taşeron yasasını kamuoyuna reklam ediyorlar, Soma işçilerinin acısı üzerinden üstelik. Sonra geliyorlar ve diyorlar ki: “Biz çok fazla STK’yla görüştük, uzmanla görüştük, muhteşem bir yasa yaptık.” Sorduk, Komisyonda 3 tane sendika konfederasyonu vardı, HAK-İŞ, DİSK, TÜRK-İŞ, “Bilginiz var mı?”, “Yok, cuma günü açıklanınca haberimiz oldu.” dediler. Nasıl bir Hükûmet, nasıl bir Parlamento, nasıl bir yasalaşma ve çalışma düzeni? Dehşet verici.

Bakın, bu torba kanunda kamuoyuna, taşeron işçilere “müjde” olarak lanse edilen, gerçekte ise işçilerin kadro ve iş güvencesi beklentilerini boşa çıkaran, bugüne kadar işçilerin ve sendikaların kazandığı mahkeme kararlarının aksine düzenlemelerle ucuz emek sömürüsü, kuralsız ve kölece çalıştırmanın adı olan “taşeronlaştırma” yaygınlaştırılmaktadır. 4857 sayılı İş Yasası’nın ve 4734 sayılı Kamu İhale Yasası’nın birçok maddesinde taşeron çalışmayla ilgili yapılan düzenlemelerle taşeron çalıştırma kalıcı hâle getirilmektedir. Kamu kurumlarında yürütülmekte olan asıl işlerin nitelikli ve yeterli personel olmadığı gerekçesiyle alt işverene verilebilmesine yönelik düzenleme ise kamuda taşeronlaştırmayı yaygınlaştırmıştır. Karayollarında, belediyelerde, hastanelerde, kamu kurumlarında yüz binlerce taşeron işçisi yıllardır ücret, kıdem tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma, sendikal örgütlenme haklarının tanınması için mücadele yürütmekte, hak gasplarına karşı davalar açmakta; işçilerin lehine, haklılığına dair yargı kararları dahi kamu idaresi tarafından yerine getirilmemektedir. İşçiler defalarca taşeron çalışmaya son verilmesi, asıl iş yerinde kadro verilmesi, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, iş sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınması için imzalar toplayıp Meclise, bakanlığa iletilmesi ve yargı kararlarının uygulanmasını istemesine rağmen, Hükûmet yasama gücünü kullanarak yargı kararlarına aykırı düzenlemelerde ısrar etmiştir. Bu akşam bu ısrarın bir örneğini… Eğer AK PARTİ önergesi geçerse tam iki hafta bunları tartışacağız arkadaşlar. E kardeşim, mademki kamu kurumları, hastanesi, üniversitesi, belediyesi, Karayolları, bütün kurumları mademki alt işveren tutacak ve bu şekilde işçileri sömürecek ve sendikal haklarını yok edecek; sizin vicdanınız buna elveriyor mu? 1 milyon 80 bin sendikalı işçi var şu an arkadaşlar. 2014’ü konuşuyoruz. 12 Eylül öncesi daha fazla sendikalı vardı. Şu an toplu sözleşme yapabilen işçi sayısı 600 bindir arkadaşlar, 600 bin, 10 milyonun üstünde sigortalının olduğu ülkemizde.

Siz bunları, bu hakları, işçinin hakkını, alın terini, emeğini sömürdüğünüz zaman, o asgari ücretle 20 milyon insan açlık sınırının altında kaldığı zaman bu ülkenin geleceğinde refah aramayınız, huzur aramayınız, mutluluk aramayınız. Eğer bir avuç zengin yüzde 1’lerde ve yüzde 90’larda da oldukça yoksul bir kesim olduğu zaman, uçurum ayrıştığı zaman o ülkede dirlik düzen olmaz arkadaşlar. Bu nedenle, taşeronlaşmayla ilgili bir çalışmanın, araştırmanın yapılmasını biz de doğru buluyoruz, Halkların Demokratik Partisi olarak destekliyoruz, bunun Türkiye için hayırlı olacağını düşünüyoruz. Böyle konularda hiç olmazsa Meclisin 4 grubunun uzlaşması gerektiğini düşünüyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başkan, biz bugün çoğunluktayız, kabul edilmesi lazım!

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

3.- CHP Grubunun, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 23 milletvekili tarafından, Malatya’daki kayısı üreticilerinin don felaketinden kaynaklanan zararlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 21/5/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 15 Temmuz 2014 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

                                                                                       15/7/2014

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun, 15/7/2014 Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisini İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              Mehmet Akif Hamzaçebi

                                                                                                                          İstanbul

                                                                                                                  Grup Başkan Vekili

Öneri:

Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 23 milletvekili tarafından, "Malatya'daki kayısı üreticilerinin don felaketinden kaynaklanan zararlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi" amacıyla 21/5/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (1361 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 15/7/2014 Salı günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbaba.

Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

Eskiden siz böyle kürsüye kayısı getirirdiniz.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Şimdi yok ki, şimdi maalesef yok, yandı, maalesef yok, keşke olsa da getirsek kayısıyı.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – AKP kayısıyı da bitirdi!

VELİ AĞBABA (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Malatya’da 30 Martta yaşanan don afetiyle ortaya çıkan zararlarla ilgili verdiğimiz araştırma önergesini bugün tekrar gündeme getiriyoruz.

Değerli arkadaşlar, 30 Martta yaşanan ve Malatya’nın tamamını etkileyen afeti defalarca gündeme getirdim. Olayın ciddiyetini, vahametini anlatabilmek için basın toplantısı yaptım. Basın toplantısında Malatya’da yanan dalı, yanan çağlayı tüm kamuoyuna gösterdim.

Değerli arkadaşlar, o tarihten bu yana Meclis kürsüsünde, Malatya’nın yaşamış olduğu afet defalarca gündeme geldi. 30 Martta, 8 Nisanda, 23 Nisanda, 21 Mayısta, 11 Haziranda çiftçilerin borçlarının silinmesi, ertelenmesi ve Malatya’nın afet bölgesi ilan edilmesi defalarca gündeme geldi, defalarca burada haykırdık. Malatya’da ve bölgede yaşanan bu afeti herkes duydu, herhâlde bu Mecliste duymayan milletvekili kalmadı. Gazeteler yazdı, televizyonlar haber yaptı. Ticaret odaları, sivil toplum kuruluşları, Malatya’daki bütün örgütler bu konuyla ilgili tepkilerini, isteklerini dile getirdiler. Herkes duydu, bütün siyasi partiler duydu, sağ olsunlar, milletvekilleri duydu, bana “Geçmiş olsun.”a geldiler ve bir tek duymayan Hükûmet, maalesef Hükûmete duyuramadık bunu değerli arkadaşlar. 30 Marttan üç gün sonra Tarım Bakanı Malatya’ya geldi, afet yerine geçti, incelemeler yaptı, yanan ağaçların önünde poz verdi ve bürokratı, siyasetçisi karşıladı Sayın Bakanı, ağırladı Malatya’nın o güzel misafirperverliğiyle. O da dedi ki: “Ben gideceğim, bunu Hükûmetin gündemine getireceğim.” Ve maalesef hiçbir şey olmadı -bizim de çabalarımızla- sanki çok büyük bir şeymiş gibi sadece Ziraat Bankasına olan borçlar ertelendi. Yani Sayın Bakan Malatya’ya geldi, yedi, içti, el sallayıp çekip gitti.

Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz hafta aynı Sayın Bakan yine Malatya’daydı. “Ne olacak üreticinin hâli?” diyen bir gazeteciye “Borçları erteledik ya." dedi. Sanki borçları faiziyle ertelemek büyük bir marifetmiş gibi, sanki Hükûmet Malatyalılara bağ bağışlamış gibi, sanki sadece devlete olan borçlar ertelenince bütün sorunlar çözülüyormuş gibi Bakan böyle bir laf etti.

Değerli arkadaşlar, kimse kusura bakmasın, sadece borçları erteleyerek Malatyalıya iyilik yapmazsınız. Bakın, bir örnek vererek olayın ciddiyetini anlatmak istiyorum: Evde ağır bir hasta var, ameliyat yapılması gerekiyor. Eğer ameliyat yapılmazsa, operasyon yapılmazsa hasta ölecek ama AKP Hükûmeti maalesef diyor ki: “Hastaya Aspirin verelim ağrısı dinsin.” Bizim durumumuzun bundan hiçbir farkı yok, anlattığımdan daha beter durumumuz. Gelin Malatya’yı görün arkadaşlar.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Bursa da aynı.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Kimse sormuyor. Hiçbir Allah’ın kulu çıkıp da sulama için elektrik parasını nasıl ödeyeceğiz diye sormuyor. Ağaçlara gübreyi, ilacı nasıl atacağız diye kimse sormuyor. Traktörümüze mazotu nasıl koyacağımızı kimse sormuyor.

Değerli arkadaşlar, ben buradan bir kez daha vicdanı olanlara seslenmek istiyorum. Malatyalı belki son yüz yılın en büyük afetini yaşadı, abartmadan söylüyorum, son yüz yılın en büyük afetini bu yıl 28, 29, 30 Martta yaşadık. Ektiği diktiği ne varsa yandı, domura gelmiş her şey yandı.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin en güzel kirazlarının üretildiği, ihraç edildiği Yeşilyurt’ta, Gündüzbey’de bir tek kiraz kalmadı. Geçtiğimiz hafta Gündüzbey’e gittim, manavlarda, oradaki ağaçlarda almak için 1 kilo kiraz yok.

Yine, bölgenin en güzel elmasının yetiştirildiği  Doğanşehir’imiz kan ağlıyor.

Değerli arkadaşlarım, ismi cevizle özdeşleşmiş Hekimhanlı, cevizden başka geliri olmayan Hekimhanlı kara kara düşünüyor ne yapacağız diye.

Malatya’nın her şeyi yandı; eriği, narı, elması, armudu, şeftalisi yandı.

Değerli arkadaşlar, meyve dalıyla, dal ağacıyla yandı ve Malatya’da yaşayan her Malatyalıyı, üreticisini, esnafını, işçisini, memurunu, iş adamını ve işçi kahvelerinde iş bekleyen emekçilerini doğrudan ilgilendiren kayısımız bu yıl da maalesef yok.

Bu kürsüde yüz kez söyledim, bir kez daha söylemekte fayda görüyorum: Kayısı bizim için okuldaki öğrencinin kalemidir, kitabıdır; evlenmek isteyen, evlenmek için bekleyen kızımızın çeyizidir; ev yapmak isteyen için tuğladır; çocuklarımız için mamadır, süttür; yaşlı ihtiyarımız için maalesef kefen parasıdır. Yani, kayısı, kısaca, bizim için hayattır. Bizim için kayısı yanarsa hayat  yanar, umudumuz yanar, geleceğimiz yanar. 

Değerli arkadaşlar, bu yıl, maalesef, kayısımızın yüzde 100’e yakını yandı. Malatya üreticisinin, ağaçlarını yaşatmak için ilaç almaya, sulama yapabilmek için elektrik borcu ödemeye gücü kalmadı.

Değerli arkadaşlar, kayısı başka ağaca benzemiyor, tutsa da tutmasa da ağaca aynı emeği vermek zorundasınız, aynı masrafı etmek zorundasınız yani kayısı olsa da olmasa da ilaçlayacaksınız, gübre atacaksınız, sulayacaksınız, bakımını yapacaksınız. Nasıl ki bir çocuğa bakım yapıyorsunuz, kayısı ağacına da aynı bakımı yapmak zorundasınız. Yani durumumuz zor, durumumuz çok felaket kötü.

Hükûmet, don ve doludan kaynaklı zararların karşılanması için üreticilerin ürünlerini TARSİM’e sigortalatmasını istiyor. Yani TARSİM’e havale ediyor, “TARSİM çözerse çözsün.” diyor. Ama maalesef arkadaşlar, TARSİM’in şartları Malatyalılara pek uymuyor; primlerinin yüksekliği, hasar tespitindeki anlaşmazlıklar, geçmişte yaşadığı tecrübeler ve hayal kırıklığı üreticiyi, kayısı üreticisini TARSİM’den kaçırıyor. Bu kaçışı 2014 yılındaki TARSİM sigorta oranlarına baktığımız zaman net olarak görebiliriz.

Değerli arkadaşlar, burada bir dengesizliği de belirtmek istiyorum, bir dengesizlik var bu TARSİM’le ilgili. Malatya’da 100 bin liralık kayısı için TARSİM’e 13 bin lira prim ödüyorsunuz, bir başka bölgede bir başka ürün için -Malatya dışındaki bir başka bölgede- 100 bin liralık ürün için 7 bin lira prim ödüyorsunuz. Yani, bizimle bir başka bölge arasındaki fark tam 2 kat ve bunu, maalesef, ne TARSİM’e duyurabiliyoruz ne Hükûmete duyurabiliyoruz. Yani, bizim yaralarımızı TARSİM sarmaya yetmiyor arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, TARSİM yaramızı sarmıyor, Hükûmet körleri, sağırları oynuyor. İktidar temsilcilerinin tuzu kuru. Onları ilgilendiren tek bir şey var, o da, maalesef, sizin tek seçiciniz uzun adam. Uzun adam nasıl başarılı olur sadece onu düşünüyorsunuz, Malatyalı umurunuzda değil. Sizin tuzunuz kuru çünkü ömrünüzde açlığı, yokluğu görmemişsiniz, ömrünüzde pazardan 1 liralık ayakkabıyı almamışsınız, tuzunuz kuru. Tek seçiciniz var, tek derdiniz o.

Değerli arkadaşlar, bakın, diyorsunuz ki bir de… Buradan Malatyalılara da söylüyorum, Malatyalılara da, onlara da sitem ediyorum. “Nasıl olsa hizmet etsek de etmesek de Malatyalılar bize oy veriyor.” diyorsunuz. Maalesef, Malatyalılar da hizmet etmediğiniz hâlde oy veriyor; bu da Malatyalılara sitemimdir. Nereye elimizi atsak ayrı bir dert, nereye elimizi atsak Malatyalı kan ağlıyor.

Değerli arkadaşlar, sadece meyve değil, kuru tarım da yani buğdayı, arpası da yandı, maalesef, elimizde tek bir ürün yok. Elektrik desen felaket, sulamayı hiç söylemiyorum. Sulama ki herkesin, her “insanım” diyenin utanması gereken bir durum. Ben burada bazen söylüyorum, “Malatyalıya kanalizasyon borularını kırdırarak kayısıları, tarım ürünlerini sulatıyorsunuz.” diyorum, birileri itiraz ediyor. Battalgazi Belediye Başkanı, yetkililer bunun böyle olduğunu doğruluyor, valisi doğruluyor ama sadece bizim Hükûmet, bizim iktidarımız, bizim milletvekilleri maalesef bu konuda benden ayrı düşünüyor. Sulama suyu problemi tam bir kepazelik. Malatya’nın her yanı kan ağlıyor.

Elektrik desen o ayrı bir şey. Değerli arkadaşlar, Malatya’dan telefon alıyorum, diyorlar ki: “Bu yılki elektrik borcumuzu hiç olmazsa gelecek yıla erteletin.” Maalesef bizim dışımızda bunu duyan kimse yok. Bunu duyan, bu konuyla ilgili maalesef bir şey yapan yok.

Değerli arkadaşlar, bakın, 2010 yılında Malatya’da bir felaket yaşandı. Allah rahmet eylesin Mevlüt Aslanoğlu’nun çabasıyla, o zaman zararımız yüzde 60 olmasına rağmen zararlarımız karşılandı. O zaman zarar yüzde 60 iken 90 milyon lira para verildi. Bu yıl da aslında çok büyük bir şey istemiyoruz arkadaşlar, çok bir şey istemiyoruz. 200 milyon lira Malatya’ya para verirseniz sorun çözülecek. “Yok” demeyin, çünkü bunun olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Havuz medyasına verdiğinizin sadece yüzde 20’si bu, havuz medyasına aktardığınız paranın sadece yüzde 20’si.

Bu konuda sizden rica ediyoruz değerli arkadaşlar, buradan iktidar partisine, özellikle de Malatya milletvekillerine bir çağrı yapmak istiyorum: Gelin, hep beraber bu önergeye “Evet.” diyelim ve Malatya’nın kaderini hep beraber değiştirelim; hep beraber, omuz omuza, kol kola vererek kaderimizi değiştirelim diyorum. 

Önergemize evet oyu vereceğinizi bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ağbaba.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Malatya Milletvekili Sayın Ömer Faruk Öz.

Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Malatya’daki kayısı üreticilerinin don felaketinden kaynaklanan zararlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Dünya kuru kayısı üretiminin yaklaşık yüzde 85’ini Malatya karşılamaktadır. 8 milyon civarında kayısı ağacımız bulunmaktadır ve bu kayısıların çok az kısmı iç piyasada yaş olarak tüketilmekte, gerisi dünyada kuru kayısı tüketiminde kullanılmak üzere ihraç edilmektedir. Kayısı, Malatya için vazgeçilmezdir. Sadece 50 binin üzerindeki çiftçinin geçim kaynağıyla sınırlı değil, bölgemizdeki bütün esnafın, memurun, herkesin yaşam kalitesiyle bire bir ilintilidir. Kayısıda, tarımda, AK PARTİ iktidarı olarak geldiğimiz günden bugüne kadar yapılması gereken birçok şeyi yaptık, yapıyoruz. Şunu herkes iyi bilmeli ki tarımda, tarım ürünlerinde, meyvecilikte de, sebzecilikte de her zaman için bir afet, risk söz konusudur. O yüzden de tarım ürünlerinde uğraşan çiftçilerimizin farklı alternatif tarımsal ürünleri de mutlaka yapması gerektiği noktasında, destekleme noktasında Hükûmetimizin, Tarım Bakanlığımızın projeleri var. Bunlar da inşallah zaman içerisinde gelecektir.

Geçtiğimiz 28, 29, 30 Mart tarihlerinde, Türkiye'nin birçok yerinde don felaketi meydana gelmiştir. Bu don felaketinden de Malatya’da da kayısı ağaçlarında yaklaşık meyvede yüzde 90, yüzde 95’lere varan oranda bir zarar  meydana gelmiştir. Bu zararla ilgili afet kapsamında tarım ilçe müdürlüklerimiz, Tarım İl Müdürlüğümüz gerekli araştırmaları, tespitleri yapmıştır. Bunun yanında da tarım sigortası yaptıran -TARSİM’le ilgili de- çiftçilerimizin hasar tespitleri de yine tarım eksperleri tarafından yapılmıştır.

Saygıdeğer milletvekilleri, 2010 yılında yine bir don felaketi oldu. Don felaketinde yine AK PARTİ Hükûmeti vardı, yine Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan vardı.  Başbakanımızın talimatıyla o zaman çiftçilerimize 94 milyon lira para ödenmiştir. Burada AK PARTİ Hükûmeti, Hükûmetin milletvekilleri, iktidar isterse bir para ödenir, muhalefetin istemesiyle ödenmez, bunu belirtmek lazım.

Ama muhalefet deyince de Mevlüt Aslanoğlu’nu rahmetle, şükranla anmamak mümkün değil. Rahmetli Mevlüt Aslanoğlu bu Mecliste yapıcı muhalefetiyle, objektif kriterleriyle hakikaten her birimizin yanında, Hükûmetimizin üyelerinin yanında da ayrı bir yeri olan milletvekilimizdi. Bu vesileyle -o da, o günkü şartlarda, tabii ki, bu sorunları dile getirmiştir-bugün onu da ayrıca rahmetle, şükranla anıyorum, mekânı cennet olsun diyorum. Hakikaten ben şahsen bir AK PARTİ’li milletvekili olarak Mevlüt Aslanoğlu’nun boşluğunu hâlâ yüreğimde hissediyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, tarım sigortası uygulaması ilk defa 2006 yılında AK PARTİ Hükûmeti döneminde geldi ve tarım sigortalarında yaklaşık yüzde 50’sine bazı sigorta tiplerinde yüzde 67’sine kadar olan rakamı devlet karşılıyor. Yani poliçe bedeli 100 lira ise bunun 67 lirasını devlet karşılıyor, bazısında yüzde 50’sini devlet karşılıyor. Şimdi, özellikle bu sigorta Malatya’daki don felaketinden sonra uygulamaya konuldu.

Şimdi, çiftçilerimizin sigorta yaptırma noktasında çok istekli olmadıklarını ne yazık ki görüyoruz. Çiftçilerimizin 10 tarlası varsa riskli olan 2-3 tarlasını yaptırıyor, diğer tarlalarını… Tarım sigortası yaptırma noktasında alışkanlığımız ne yazık ki çok fazla değil. Şunu mutlaka yapmamız gerekiyor: Her ne kadar poliçe sayısı artar ise otomatikman sigorta poliçe bedelleri de aşağıya düşecektir. Yani bugün, bu sene yapılan sigorta poliçelerinden çiftçimizin ödemiş olduğu para yaklaşık 20 milyon lira civarında, buna karşılık TARSİM’in ödeyeceği rakam yaklaşık 78 milyon lira civarında. Şimdi, bu rakamı, belki çiftçinin ödediği 20 milyonu daha aşağıya çekmek de mümkün. Bu da çiftçilerimizin poliçe yaptırma alışkanlıklarının artmasıyla olacaktır ve yine, aynı şekilde, sigorta yaptıran çiftçilerimizin poliçe bedellerinden kesintiler olmakta, bu kesintilerin de aşağıya çekilmesi mutlaka gerekmekte. Doğrudur, poliçe sayısı arttığında otomatikman müşterek kesintiler ve muafiyetler de azalacaktır ama şu aşamada poliçe sayısının az olmasından kaynaklanan poliçe bedelleri yüksek olmaktadır.

Değerli milletvekilleri, tabii, burada, 2010 yılında sadece Malatya’ya özgü bir hasar vardı ve bu Hükûmetimiz tarafından karşılandı ama şimdi baktığımızda ülkemizin birçok ilinde aynı hasarı görüyoruz; üzümde de çayda da fındıkta da elmada da birçok tarım ürününde aynı hasarı görüyoruz. Yine aynı şekilde, kuraklıktan kaynaklanan, özellikle tahıllarda da bazı aksamaların olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bu yılki felaket yüksek. Bunun için çiftçilerimizin mağduriyetini… Aynen 2010 yılında olduğu gibi, çiftçilerimize belli bir miktarda, dekar başına ve ağaç başına bir bedel ödenmesini canıgönülden arzu ederdik, yine de talebimiz odur. Çünkü niye? Bir sonraki yıl çiftçimizin kayısı bahçesinden kayısı alabilmesi için çiftçilerimizin bu kayısıları sulaması lazım. Sulamada kullanmış olduğu elektriğin parasının ödenmesi gerekiyor. Bunun mutlaka dikkate alınması gerekiyor.

Diğer bir konu: Çiftçilerimizin mutlaka sigorta alışkanlığının yaygınlaşması için, en azından bir sonraki yıl, 2014-2015 yılına tekabül eden yıl içerisinde çiftçilerimizin poliçe yaptırabilmesi için de belli bir kaynak gerekiyor. Ben, bunu, Sayın Tarım Bakanımıza arz ettim. Ve konu şu: En azından tarım sigortalarında şu anda devlet desteği yüzde 50 ve yüzde 67 olmakla beraber, bu yıla mahsus olmak üzere, sigorta poliçesi yaptıran kayısı üreticilerimizin poliçe bedellerinin tamamının hazine tarafından karşılanmasının mümkün olup olmadığı noktasında mutlaka bir çalışma yapılması gerektiğine inanıyorum. Çünkü çiftçilerimiz, Malatya kayısı çiftçisi, kayısı üreticisi poliçe yaptırabilmek için de hakikaten bu sene ciddi manada sıkıntı yaşamaktadır. Bu konuda da mutlaka bir çalışma yapılması gerektiğine inanıyorum.

Ve bizim ortalama 35-40 bin civarında Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı çiftçimiz var ama yaklaşık 15 bin civarında poliçe yaptırmış. Bu da şöyledir: Çiftçilerimiz genelde hasar olmadığı yıl “Ne de olsa bu yıl hasar olmadı, bir sonraki yıl da olmaz.” düşüncesiyle poliçe yaptırmıyorlar. Bizim, mutlaka, çiftçilerimizin poliçe yapma noktasında bu seneye mahsus olmak üzere, en azından hazine tarafından karşılanan yüzde 50’lik ve yüzde 67’lik kısmının bedelinin bir yıla mahsus olmak üzere, hazine tarafından karşılanması üzerinde bir çalışma yapmamız gerektiğine inanıyorum.

Bunun haricinde, çiftçilerimizin, yine, Bakanlar Kurulu kararıyla, gerek Ziraat Bankasına gerekse de Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının ertelenmesi mümkün olmuştur. Temennimiz odur ki, inşallah, bu çiftçilerimiz bu tür hasarlarla bir daha karşı karşıya kalmasınlar. Ama Malatya çiftçisine bir defaya mahsus olmak üzere… Belki bu, Bakanlar Kurulu kararından bu yetki alınıp kanunla da düzenlenebilir. Çünkü Bakanlar Kurulu olduğunda her yıl, bu şekilde “Ne de olsa bir hasar olduğunda Hükûmetimiz bu parayı ödüyor. Dolayısıyla biz tarım sigortası niye yaptıralım?” düşüncesi de oluşabiliyor. Bu tarım sigortası, TARSİM kurulmuşsa, bunun da ayakta kalması gerekiyor. Ama her hasar olduğunda hazine bu ödemeyi yaptığında ne oluyor? “Ne de olsa hasarı devlet, hazine ödüyor; niye sigorta yaptıralım?” düşüncesi de gelebiliyor.

O yüzden, bir defaya mahsus olmak üzere, belki kanunla -Bakanlar Kurulu oldu mu bu iş daha rahat olur düşüncesi de oluyor- yine çiftçilerimizin bu yıla mahsus olmak üzere belli miktarda desteklenmesi gerektiğine inanıyorum ve bu olmazsa bile -olmasını özellikle takip ediyoruz, talep ediyoruz- akabinde de mutlaka sigorta bedellerinin hazine tarafından karşılanmasını talep ediyoruz.

Şunu belirtelim: Tarımda bizim geldiğimiz yer çok aşikârdır. Eskiden de tarım sigortası yoktu, şimdi AK PARTİ hükûmetleri zamanında geldi. Eskiden de don olayları oldu, ilk defa 2010 yılında AK PARTİ Hükûmeti tarafından bunlar ödendi. Dolayısıyla AK PARTİ’nin ve Başbakanımızın çiftçilerimize karşı kayıtsız olduğunu söylemek yersizdir.

Ben, bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – 60’ıncı maddeye göre söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

15.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, sadece kayısı değil tüm tarım ürünlerinde afet nedeniyle meydana gelen zararın araştırma önergesinin kapsamı içinde olması gerektiğine ilişkin açıklaması

 

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biraz önce Ordu ve Giresun’dan 2 vatandaş beni telefonla aradı, dedi ki: “Malatya’da kayısının donla ilgili bir konuşma yapılıyor ama bu fındıkta da var. Bizi de unutuyorlar.” Zaten senin hemşehrin Başbakan, istediği kadar seni düşünmesi lazım ama oyları ona veriyorsunuz dedim.

Ayrıca, Sayın Başkan, bu sene, tabii, yalnız kayısı, fındık olmadı. Mesela, bizim memlekette, Çemişkezek ve Pertek’te dut vardı. Bu, önemli bir gelir kaynağıydı, o da kurudu, ona da don vurdu. Cevize vurdu. Bence bu araştırma önergesi, eğer kabul edilecekse, bunun kapsamına fındıktaki zararları, duttaki zararları, cevizdeki zararları…

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Buğday, zeytin…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Buğday yani tüm tarım ürünlerinde meydana gelen afet nedeniyle zarar gören kişilerin bu kapsama alınması gerekir.

Söz verdiğiniz için teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 23 milletvekili tarafından, Malatya’daki kayısı üreticilerinin don felaketinden kaynaklanan zararlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 21/5/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 15 Temmuz 2014 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

 

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde Isparta Milletvekili Sayın Recep Özel.

Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Lehinde, değil mi?

BAŞKAN – Lehinde, lehinde.

Buyurun.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Malatya Milletvekilinin vermiş olduğu… Kayısıyla ilgili sorun sadece Malatya’da değil. Türkiye'nin çok değişik illerinde özellikle bu yıl bu sert çekirdekli meyvelerde bir don olayı yaşandı. Bununla ilgili, Hükûmetimizce, Bakanlığımızca borçların ertelenmesi gibi bir çalışma yapıldı.

Tabii ki verilen her önergenin lehinde olmak, kabul etmek, komisyon kurmak güzel bir çalışma ama bütün, her denileni burada yaparsak milletvekili sayımız yetmez, kurulacak komisyonlarda çalışacak arkadaş bulamayız.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Adam aç, aç! Adam evinde ekmek parası bulamıyor, sen diyorsun “Sayı yetmez.”

RECEP ÖZEL (Devamla) – Lehindeyiz böyle bir şeyin. Çiftçilerimizin bu zor durumunda yanında olmak gerekir.

VELİ AĞBABA (Malatya) – “Evet.” deyin.

RECEP ÖZEL (Devamla) – Ama bugün de Meclisimiz torba kanunda bu tür sorunlara, ülkemizin değişik alanlardaki sorunlarına çözüm bulma noktasında bir gayret sarf edecek.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Evet mi, hayır mı?

RECEP ÖZEL (Devamla) – O nedenle, komisyonun kurulması yönündeki lehine almış olduğum sözün de sadece bir temenniden ibaret olduğunu…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Evet mi, hayır mı?

RECEP ÖZEL (Devamla) – Oylamada da inşallah daha farklı, ülkemizin değişik ürünlerine, her kesimin ürünlerine…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Hepsine kuralım.

RECEP ÖZEL (Devamla) – Hükûmetimiz çalıştığı için, sorunların altında AK PARTİ Hükûmeti samimi bir şekilde çalıştığı için komisyon kurulmasına gerek olmadığını belirtiyor, saygılar sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Kırıkkale Milletvekili Sayın Ramazan Can.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Malum olduğu üzere, kayısıda, çayda, fındıkta, memleketimizin muhtelif vilayetlerinde yetişen meyvelerde…

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Kirazda, kirazda…

RAMAZAN CAN (Devamla) - …özellikle Isparta’da kirazda don oldu. Bu don hadisesi sadece kayısıyı, sadece Malatya’yı vurmadı. Tabii ki kayısı Malatya için çok önemli bir ürün, çay da Rize için önemli bir ürün, fındık da Giresun ve Ordu için önemli bir ürün. Süreyya Sadi Bey bakıyor, Isparta için de biliyorsunuz, kiraz önemli bir ürün. Maalesef, bu dönem zamanlama itibarıyla ağaçtayken, çiçek açmadan don olayı olduğundan dolayı tarım sigortasından da çiftçilerimiz yararlanamadı. Çiçekte olanlar ise tarım sigortasından kısmen yararlandı. Bu manada Hükûmetimiz ve partimiz olarak çiftçilerin tarımda ve ziraatta bilgilendirilmesi tarım sigortasının ne kadar önemli olduğunu ortaya koymuştur.

Sadece meyvede değil, hububatta da -özellikle memleketim Kırıkkale, Kırşehir, Konya, Orta Anadolu’da ve İç Anadolu’da- kuraklık hadisesiyle de ciddi derecede ürün ve rekolte kaybı oldu. Bu rekolte kayıplarının tabii ki sulu tarım olmamasından kaynaklanan boyutları var, çiftçiden kaynaklanan boyutları var, çiftçiden kaynaklanan boyutu da -demin söylediğim üzere- tarım sigortası. Dolayısıyla, bu çiftçilerimizin bütün bu sorunlarını Hükûmet olarak ve partimiz olarak yakinen takip etmekteyiz. Gündem çok yoğun, gündemin yoğunluğuna binaen burada konuşma yapan Malatya Milletvekilimiz Ömer Faruk Öz de teknik olarak bilgileri verdi.

Yine, kayısı geçen hafta da gündeme gelmişti. Bu hadiseyi sadece kayısı boyutuyla değil, hububat boyutuyla da kuraklık boyutuyla da ele alarak Meclis Genel Kurulunun uygun bir zamanında değerlendirmekte fayda olduğunu umuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Netice itibarıyla 639 sıra sayılı Kanun Tasarısı Meclis gündemine geldi. Yaklaşık bir ay Komisyon gündeminde tartışıldı, konuşuldu. İnşallah Ramazan Bayramı’na girmeden önce kanunu burada geçireceğiz ve kamuoyu…

SİNAN OĞAN (Iğdır) – O biraz zor.

RAMAZAN CAN (Devamla) – “Biraz zor.” diyor muhalefet partisi ama kamuoyu yakinen beklemekte. İnşallah onlara Ramazan Bayramı’nın bir hediyesi olarak burada çıkartır ve kanunlaştırırız diye düşünüyorum.

Bu duygular içerisinde grup önerisinin şeklen aleyhinde olduğumu beyan ediyor, tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; 639 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 15/07/2014 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                               Nurettin Canikli

                                                                               Giresun Milletvekili

                                                                    AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

Bastırılarak dağıtılan 639 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 4’üncü sırasına, yine bu kısımda bulunan 605, 628, 547, 145 ve 599 sıra sayılı kanun tasarılarının ise yine bu kısmın sırasıyla 5, 6, 7, 8 ve 9’uncu sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;

639 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması;

Önerilmiştir.

639 Sıra Sayılı İş Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun

Tasarısı

(1/931)

BÖLÜMLER

BÖLÜM MADDELERİ

BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI

1. BÖLÜM

1 ila 25 inci maddeler

25

2. BÖLÜM

26 ila 50 inci maddeler

25

3. BÖLÜM

51 ila 74 üncü maddeler (70 inci maddeye bağlı (a)

ve (b) fıkraları ile 74 üncü maddeye bağlı (1,2) ve (3) üncü fıkralar dahil

26

4. BÖLÜM

75 ila 101 inci maddeler

27

5. BÖLÜM

102 ila 126 ncı maddeler (103 üncü maddeye bağlı (a) ve (b) fıkraları ile 116 ncı maddeye bağlı (a) ve (b) fıkraları dahil)

27

6. BÖLÜM

127 ila 148 inci maddeler (Geçici 1 inci madde dahil)

23

Toplam Madde Sayısı

 

153

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bu öneride bahsedilen iki temel eksik var. Birincisi: Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Meclis Genel Kurulu kanun tasarısını görüşmez, komisyon raporlarını görüşür. Dolayısıyla, 639 sıra sayılı Kanun Tasarısı diye bir şey yok. Dolayısıyla, böyle bir kanun tasarısı olmadığına göre -bir kere raporun olması lazım- raporun görüşülmesini istemiyor burada. Dolayısıyla, birinci eksiklik budur, işleme konulamaz.

İkincisi: Sayın Başkan, eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi… 639 sıra sayılı Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu var. Bu Plan ve Bütçe Komisyonu raporunda yer alan hususlar aslında İç Tüzük uyarınca teklif edilemeyecek hususlar taşıdığından, konuya ilişkin rapor ve metin dosyasıyla birlikte komisyona geri gönderilmiştir. Dolayısıyla, komisyona Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının geri gönderdiği bu raporun, komisyonun bu konuda bir iradesi ve kararı olmaksızın Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmesi mümkün değildir. Bu bakımdan, bu AKP Grubu önerisinin bu eksiklikler nedeniyle işleme alınması mümkün değildir yani görüşülecek bir konu söz konusu değil. O bakımdan, konusu olmayan bir konuda görüşmek ve karar almak da Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun görevi değildir.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, efendim, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü herhâlde uyulmak için vardır, çiğnenmek için değil; ancak Sayın Meclis Başkanı, Meclis Başkanlığı bu İç Tüzük’ü uyulması gereken bir kurallar metni olarak değil, uyulmaması gereken, çiğnenmesi gereken bir kurallar metni olarak yorumluyor. Meclis Başkanı ve Başkanlığı ne için vardır? Bu İç Tüzük’ün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, komisyon çalışmalarında olsun, Genel Kurul çalışmalarında olsun, hakkıyla, eksiksiz bir şekilde uygulanması için vardır. Eğer Meclis Başkanlığı bunu sağlayamıyor ise, doğrusu o Meclis Başkanlığının bu görevini yerine getirmediğini düşünmek gerekir.

Şimdi, Meclis Başkanı 14 Temmuz 2014 tarihinde yani dün Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığına bir yazı yazıyor, diyor ki: “İç Tüzük’ün 35’inci maddesine göre komisyonlar kendilerine havale edilen işler dışında bir başka işle uğraşamazlar.” İç Tüzük maddesi böyle olduğu hâlde, Plan ve Bütçe Komisyonu bu maddeye aykırı olarak çok sayıda kanunda değişiklik öngören düzenlemeler yapmıştır. Bunun bir listesi de sıra sayısının 589 ve 590’ıncı sayfalarında yer alıyor ve diyor ki Plan ve Bütçe Komisyonuna: “Bu tutumunu düzelt.” Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı da hemen dün Meclis Başkanına bir yazı yazıyor otomatik bir şekilde, “Kendine gel Meclis Başkanı.” anlamında bir yazı.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Çok uğraştık, otomatik değil ya.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – “Bu bizim yetkimiz dâhilindedir, sen ne karışıyorsun bu işe?” diye yorumlayabileceğimiz bir yazı yazıyor. Meclis Başkanı da “Başüstüne.” diyor, bunu Genel Kurula gönderiyor.

Her şey dün oluyor ama, bütün bunlar dün oluyor. Siyasi parti gruplarına bir bilgi vermek yok, bir tartışmak yok, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Komisyon üyelerini toplantıya çağırıp bir değerlendirme yapmıyor, “Meclis Başkanının böyle bir itirazı var, ne diyorsunuz? Komisyonun görüşünü oluşturalım, ona göre bir cevap verelim...” Bunlar usulen yazılmış yazılar. Herhâlde bir telefon muhaberatı oluyor “Ben yazı yazıyorum, siz de cevabını hemen verin, bir an önce basalım, görüşmelere geçelim...”

Bu sıra sayısı da bugün öğlen saatlerinde basıldı, birer adet numunelik, siyasi parti gruplarına gitti acele, takip ediyorum çünkü ben de. Nihayet öğlen saatlerinde bir adet sıra sayısını elde edebildim. İç Tüzük’ün kırk sekiz saat bekleme şartı zaten aşılmış durumda ve şimdi geliniyor buraya, bu “Görüşelim.” diye önümüze getiriliyor.

Şimdi, Meclis Başkanını bu yazısına sahip çıkmaya davet ediyorum. Eğer İç Tüzük’ün bu maddesi, 35’inci maddesi bu düzenlemelerin buraya girmesine engel ise Meclis Başkanı bu görevini yerine getirmek, bu yazısına sahip çıkmak zorundadır. Yoksa, sahip çıkmayacaksa ben şöyle yorumluyorum Sayın Meclis Başkanının tutumunu: “Benim herhangi bir yetkim yok, ben trafik memuruyum -diyemem, trafik görevlilerine saygısızlık olur çünkü trafik görevlileri kurallara uymayan sürücüleri trafikten menederler- ben burada oturuyorum, sadece görüntüde Meclis Başkanıyım, hiçbir işe yaramıyorum.” anlamında ben yorumlayacağım. Sayın Meclis Başkanını göreve davet ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Canikli.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, öncelikle “639 sıra sayı”nın neyi kastettiği, hangi kanun tasarısını ve raporunu kastettiği belli.

OKTAY VURAL (İzmir) – Nerede?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Dolayısıyla, bizim önergemizde belirtilen “639 sıra sayı” çok açık bir şekilde, bugün görüşülmesi önerilen tasarı ve ona bağlı olarak Plan ve Bütçe Komisyonunun raporunu kastetmektedir, tanımlamaktadır daha doğrusu.

OKTAY VURAL (İzmir) – Rapor yazmıyor efendim burada.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Plan ve Bütçe Komisyonunun değil, Başkanlığın raporu, bizim haberimiz yok yani Başkanlığın raporu.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Her neyse yani onu… “639 sıra sayısı” burada anahtar kelimedir ve çok açıktır.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Başkanlık kendi karar vermiş.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Gönderildi size.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bu konuda en ufak bir tereddüt, bir şüphe söz konusu değildir Sayın Başkanım, bu bir.

İkincisi, bu kanun tasarısı Gelen Kâğıtlar listesinde yer almıştır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tasarı değil, tasarı değil, teklif. Oku da öyle bak.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Tasarı ve birleştirilen teklifler. Tasarı var, gelen tasarı ve birleştirilen teklifler var, açık yani çok açık. Dolayısıyla, tasarı olarak tanımlamamızda hiçbir sakınca yok.

Dolayısıyla, Sayın Başkan, Meclis Başkanlığımız tarafından usule uygun bir şekilde Gelen Kâğıtlar listesine dâhil edilmiştir, basılıp dağıtılmıştır. Dolayısıyla, Genel Kurulda görüşülmeyi hak eden aşamaya gelmiştir.

Ayrıca, kırk sekiz saatle ilgili, biliyorsunuz, Genel Kurul karar aldığı takdirde… Genel Kurul o konuda, kırk sekiz saatin beklenmemesi ve beklenmeden görüşmelere başlanması noktasında bir karar ittihaz ettiği takdirde, bu yapılabilmektedir; sayısız örnekleri vardır, sayısız kereler, belki yüzlerce kere bunun uygulaması vardır. Bu açıdan herhangi bir sorun söz konusu değildir.

Diğer konuya gelince Sayın Başkanım, İç Tüzük’ün 35’inci maddesine atfen gündeme getirilen hususa gelince, orada daha önce de Meclis Başkanlığı ilgili komisyonlara yine aynı gerekçeyle görüşlerini beyan etmiştir. Meclis Başkanlığının bu görüşleri idari mahiyette görüşlerdir. Komisyonun faaliyetleri yasama faaliyetidir Sayın Başkanım, bu çok önemli. Yani, idari bir merci ya da idari bir kararla, görüşle yasama faaliyeti değiştirilemez, yasama faaliyetine müdahale edilemez. O nedenle, zaten bu konuların hepsi konuşuldu, görüşüldü Plan Bütçe Komisyonunda ve Plan Bütçe Komisyonunda bir görüş ortaya çıktı bütün boyutlarıyla ve o görüş gönderildi Meclis Başkanlığına, Genel Kurula gönderilmesi için.

Meclis Başkanlığının yazdığı -idari yetki çerçevesinde Plan Bütçe Komisyonu Başkanlığına yazdığı- yazıyı aynı şekilde, aynı mantıkla Plan Bütçe Komisyonu Başkanı da görüşünü belirterek kendisine göndermiştir. Yani çünkü bununla ilgili zaten Komisyonun görüşü, kanaati bellidir, rapor ortaya çıkmıştır; bütün siyasi partilerin, bütün Komisyon üyelerinin görüşü ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla, yeniden bir görüş alınmasına gerek yok.

Bununla ilgili de yine, Sayın Başkanım, sayısız kereler uygulaması vardır.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Nasıl yok? Başkan yazı yazmış. Başkan yazı yazmış, onu görüşmemiz lazım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yine burada itirazlar edilmiştir, hatta usul tartışması gündeme gelmiştir ve sonunda bu uygulama devam etmiştir.

Bakın…

BAŞKAN – Şimdi…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Tasarının ve birleştirilen tekliflerin…

BAŞKAN – Yani hızlandırırsanız, ben sizi arkaya davet edeceğim -grup başkan vekillerini- size söz verdikten sonra.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, zaten onların önerisi işleme konulamaz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Eksik diyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, AKP’nin önerisi işleme konulamaz çünkü İç Tüzük’ün 52’nci maddesine göre, kırk sekiz saat…

BAŞKAN – Şimdi Sayın Canikli bitirsin Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, hayır...

BAŞKAN – Hayır bitirsin ama Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) - …kırk sekiz saat geçmeden görüşmeyi ancak komisyon ve hükûmet teklif eder, grup teklif edemez efendim.

BAŞKAN – Sayın Canikli bitirsin.

KAMER GENÇ (Tunceli) – İç Tüzük hükmü açık.

BAŞKAN – Herkes birbirini dinledi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama yani hep yanlış bilgi veriyor.

BAŞKAN – Yanlış-doğru ama sonuç itibarıyla bitirsin.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama yanlış-doğru… Böyle bir şey olmaz ki yani.

BAŞKAN – Tamam da bitirsin.

KAMER GENÇ (Tunceli) – İç Tüzük’te açık hüküm var.

BAŞKAN – Hayır burada…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki, ben söz istiyorum.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Otur aşağıya!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hadi be! Otur aşağıya… Kimsin sen be! (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Zaten burada her türlü pisliği yapıyorsunuz, ondan sonra da… Utanma yok, utanma yok sizde!

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Aynaya bakarak konuş.

KAMER GENÇ (Tunceli) - İnsan yerin dibine girer sizin yerinizde olsa be! Bu memleketi sattınız, hırsızlıklar yaptınız.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Otur yerine. Yanlış yere oturma.

KAMER GENÇ (Tunceli) - “Hırsız” diyoruz, çıkıyorsunuz ortaya. Hırsızsınız ya!

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Hadi Bodrum’a, hadi!

BAŞKAN – Evet, bitirirseniz…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, bu kanun tasarısı ve birleştirilen tekliflerin Komisyonda görüşülmesi sırasında birçok teklif verilmiştir madde ihdasına ilişkin ve tabii, muhalefete mensup arkadaşlarımız tarafından da bu teklifler verilmiştir ve bunların içerisinde de önemli bir bölümü -hatta birleştirilen kanunlar dâhil- herhangi bir değişiklik olmayan konularda verilmiştir. Müzakere edilmiştir, reddedilmiştir, ayrı bir şey. Yani, Komisyon üyesi arkadaşlarımız da dâhil, muhalefete mensup Komisyon üyesi arkadaşlarımız da aynı mantıkla, aynı şekilde bu teklifleri vermişlerdir. Hepsinin burada örneği vardır, gerekirse bunları paylaşırız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, şimdi, Sayın Canikli bir açıklama yaptı, “Sayın Meclis Başkanının buradaki görevi idaridir, Meclisin yasama faaliyetine karışamaz.” dedi. Bunu bir an için doğru kabul edelim; bu varsayım üzerinden, Meclis Başkanının bir başka uygulamasını Genel Kurulun dikkatine sunmak suretiyle iki tutumu arasındaki çelişkiye dikkat çekmek istiyorum.

4 bakanla ilgili Meclis soruşturma komisyonu kurulmasıyla ilgili olarak siyasi parti gruplarından üye adaylarının bildirilmesi istenilmiş, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu da 12 üye adayını Meclis Başkanına bildirmiştir. Meclis Başkanı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna yazı yazarak İç Tüzük’ün 109’uncu maddesini hatırlatmış ve bu üyelerden bir kısmının soruşturma konusu yapılması istenilen olay nedeniyle daha önce görüşünü ifade etmiş olduğu için İç Tüzük’ün bu maddesine göre komisyonda görev alamayacağını belirterek bu üye isimlerinin değiştirilmesini istemiştir. Bu yetki aslında Genel Kurulundur ve Sayın Meclis Başkanına ben yazıyla itirazda bulundum, “Bu yetki sizin değil, bu yetki Genel Kurulundur, Genel Kurulun yetkisini gasbedemezsiniz.” Meclis Başkanı ısrar etti, “Hayır, İç Tüzük’te bu yazıyor ise bu benim yetkimdir.” dedi. Biz de elbette sonuç alabilmek için, o tartışmayı uzatmak yerine Meclis Başkanının istemi doğrultusunda üye adaylarını bildirdik. İki tutumu arasında büyük bir çelişki var, orada “Yetki benim.” diyen ve İç Tüzük’ün 109’uncu maddesini ısrarla uygulamak isteyen Meclis Başkanı…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Ama o yasama faaliyeti değil ki.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - …burada 35’inci maddenin uygulamasına gelince sıra, usulen Plan ve Bütçe Komisyonuna yazı yazıp usulen bir cevap alıp cevapları Genel Kurula aktarmakla yetinen bir Meclis Başkanı.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Meclis Başkanı komisyon başkanının amiri değildir.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Meclis Başkanını bu çifte standardı nedeniyle kınıyorum burada öncelikle ve bu yazısına sahip çıkmaya davet ediyorum. Nasıl İç Tüzük’ün 35’inci maddesi nedeniyle “Yetki benimdir.” demiş ise, mademki bu görüşe sahiptir, 35’inci maddeyi bu şekilde yorumlamaktadır, o hâlde onun gereğini yapmak zorundadır. Bu şekliyle bu tasarı, bu sıra sayısı görüşülemez.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Vural…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, tabii, malumdur, malumlarla iş yapılmaz efendim. Sayın Canikli dedi: “Bunun ne olduğu malumdur.” Ben diyorum ki komisyon raporlarını Meclis görüşür, raporu benimser ya da reddeder. Dolayısıyla, raporun görüşülmesiyle ilgili bir irade beyanı söz konusu değil. “Kanun tasarısı” diyor, yani, böyle bir kanun tasarısı nerede var, onu izah ederler fakat yani, biraz önce… İç Tüzük’ün amir hükmü şudur, diyor ki: “Yapamazlar, edemezler.” Yani, yapılamaz, edilemez olduğunu Meclis Başkanı söylediğine göre bu yapılamaz demektir, yok hükmündedir. Yok hükmünde olan bir şeyin rapora dercedilmesi zaten hukuken mümkün değil.

Şimdi, fezlekeler Meclise geldiği zaman, bu fezlekeleri Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletvekillerinin okumasına kapatıyor, değil mi? Kapattı, “İnceleyemezsin.” dedi. Meclis soruşturmasıyla ilgili, bir siyasi partinin verdiği Meclis soruşturma önergesini iade etti, “Efendim, uygun değildir.” dedi. Şimdi, bu durumda yapılması gereken iş nedir? İç Tüzük’e aykırı bir şekilde eklenen bu hükümlerin ayıklanması konusunda komisyonun toplanması ve bu işlemi yapmasıdır. O bakımdan bu rapor yoktur, olmayan bir raporun görüşülmesiyle ilgili bir irade beyanı da olmaz. O bakımdan öneri dikkate alınamaz Sayın Canikli.

Teşekkür ederim.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Şimdi ben grup başkan vekillerimizi kürsü arkasına davet ediyorum, lütfederlerse.

Birleşime de on beş dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 18.32

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.20

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 116’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, 639 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın Komisyon Raporu’na ve metnine yönelik bazı itirazların olduğu anlaşılmaktadır. Tasarı ve rapora itirazlar nedeniyle, söz konusu tasarının gündeme alınamayacağı ve grup önerisine konu edilemeyeceği öne sürülmektedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca komisyon raporu bastırılarak milletvekillerine dağıtılmış ve gelen kâğıtlar listesine alınmıştır. Söz konusu grup önerisi de raporun Genel Kurulun gündemine alınmasına ilişkindir. Başkanlığımızın da Komisyonca karara bağlanmış ve Başkanlıkça dağıtılmış bir tasarı ve teklifi işleme almama veya komisyona iade etme yetkisi bulunmamaktadır.

Burada ifade edilen görüşler, komisyonca ve milletvekillerince değerlendirilecektir. Komisyona geri çekme, esas komisyon ve Hükûmetin tasarıyı değiştirme veya reddetme yetkisi de yüce Meclisin takdirindedir.

Şimdi, usul tartışması açıyorum.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Aleyhte…

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Lehte…

OKTAY VURAL (İzmir) – Aleyhte…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Aleyhte…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Lehte…

BAŞKAN – Aleyhte, Sayın Kaplan.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Lehte, Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Aleyhte, Sayın Kamer Genç.

BAŞKAN – Sayın Genç, aleyhte…

O zaman kura çekeceğiz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki, ben lehte konuşayım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamam, peki.

Sayın Canikli, lehte; Sayın Genç, lehte.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ama efendim Doğan Kubat daha önceydi.

BAŞKAN – Sayın Genç önce söyledi.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Efendim “Aleyhte…” dedi o.

BAŞKAN – “Aleyhte…” diye söyledi, sonra lehe çevirdi.

OKTAY VURAL (İzmir) – İyi, güzel, Kamer Bey sizin lehinizde konuşuyor.

BAŞKAN – İlk defa Sayın Genç benim lehimde konuşacak ya, yapmayın.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Tarihî bir an, niye kaçırıyorsunuz?

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Hayır, zabıtlara bakalım.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Bu derin mutabakatların sonucunda daha çok konuşur Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim?

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Derin mutabakat var, daha çok konuşur diyorum yani sorun yok.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sıralamayı okur musun Sayın Başkan?

BAŞKAN – Şimdi okuyacağım.

Lehte, Sayın Canikli ve Sayın Genç; aleyhte, Sayın Kaplan ve Sayın Vural.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, şimdi, bakın, siz “Usul tartışması…” deyince ben hemen “Aleyhte…” diye buradan söz istedim.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Efendim, tutanaklara bakalım.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Kamer Genç’i kendi yerime önerdim ben aslında, siz benim adımı yazmamışsınız bile.

Rica ediyorum, o zaman tutanakları getirin, öyle yapalım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Tutanaklara bakalım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamam, önce sizi yazarız.

Şöyle yapalım: Bütün söyleyenleri ben kura çekeyim. Söylenenler var, onları kura çekebiliriz.

Aleyhte, Sayın Akif Hamzaçebi, Sayın Kamer Genç, yazalım onları, kura çekelim. Ondan sonra, lehte isteyenler var, onların hepsini yazalım.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Canikli Bey’i çıkarın, niye Kamer Bey’i çıkarıyorsunuz?

BAŞKAN – Hiç kimseyi çıkarmıyorum, kura çekeceğim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, kura neyle ilgili, lehte olanlarla mı ilgili?

BAŞKAN – Hayır, aleyhte olan daha fazla, herkes arasında kura çekeceğim, aleyhte, lehte.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – “Lehte” dedi Sayın Genç.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Önce “aleyhte” dedi ama.

BAŞKAN – Bakın, efendi efendi götürüyoruz bu işi.

Ben, Sayın Canikli ile Sayın Genç’i “lehte” diye yazdım, Sayın Kaplan ile Sayın Vural’ı da “aleyhte” diye yazdım fakat Sayın Hamzaçebi görmediğimi söyledi. Evet, görmemişim yani ona da bir itirazım yok. Bu sefer, devretti ama orada bir karışıklık oldu.

Şimdi, şöyle Sayın Nurettin Canikli: Sayın Akif Hamzaçebi “Ben aleyhte istedim.” dedi haklı olarak, ben de duymamışım.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ben aleyhte sözümü Sayın Genç’e bırakıyorum.

BAŞKAN – Sayın Genç’e bırakıyorsunuz. Sayın Kaplan var. 

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, bu konuda 7 Temmuzda Meclis Başkanlığına yazı yazan…

BAŞKAN – Sizi yazdık zaten, sizinle ilgili sorun yok.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yani dört grubuz, her gruptan bir arkadaş…

BAŞKAN – Ben, her gruptan bir arkadaşa vermek üzere gayret ettim.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Her gruptan birer kişi konuşsun, bu uygulama daha önce de yapıldı.

BAŞKAN – Hayır, her şeyde problem oldu da onun için.

Sayın Hamzaçebi, mutabık mıyız?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, bakın, ben aleyhte…

BAŞKAN – Sayın Genç zaten aleyhte konuşacak.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Genç aleyhte mi konuşuyor efendim?

BAŞKAN – “Lehte” yazdık ama aleyhte konuşacak doğal olarak, yetmediği için.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bakın, ben, ilk olarak aleyhte söz istedim.

BAŞKAN- Tamam.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – “Ben, aleyhteki sözümü Sayın Kamer Genç’e devrediyorum.” şeklinde bir açıklama yaptım.

BAŞKAN – Tamam.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Ama siz Sayın Genç’e lehte söz veriyorsunuz.

BAŞKAN – Hayır, ben, o kısmını duymadım, sizin istediğinizi duymadım. Sayın Genç isteyince, Sayın Genç’e aleyhte yer kalmadığını ifade ettiğim için…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, her gruptan birer kişiye söz verin işte.

BAŞKAN - Hayır, izah etmek istiyorum.

Sayın Genç de “Ben lehte olabilirim.” dedi, ben onun aleyhte olduğunu biliyorum ama buna rağmen Sayın Genç’i lehe yazdık. Orada bir problem yoksa, böyle olsun, devam ettireceğim.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Her gruba birer tane Sayın Başkan.

BAŞKAN - Evet, öyle yaptık işte, tamamdır.

Sayın Kaplan, sizden rica edebilir miyim, lehe yazayım sizi ben, siz yine aleyhte konuşun…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Peki, tamam.

BAŞKAN -  …ama Sayın Genç’i aleyhte yazayım, Sayın Hamzaçebi’nin dediğini yapmış olalım.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Zaten bu olayı başlatan benim, dilekçe yazan benim.

BAŞKAN – Lehte ilk söz, Giresun Milletvekili…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, Sayın Kaplan olabilir mi?

BAŞKAN - Olur, tabii, bugün beni kırmadı Sayın Kaplan.

Lehte ilk söz, Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan. Üç dakika veriyordum ama şimdi beş dakika veriyorum Hasip Kaplan’ın bu tavrından dolayı.

Buyurun.

IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- 639 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın gündeme alınmasının ve grup önerisine konu edilmesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

 

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Arkadaşlar, Komisyonda biz bu konuyu tartıştık, sizleri, önce bir doğru bilgilendireyim. Burada mesele lehte aleyhte olayı değil, doğru bir iş yapma olayıdır. Meclisin rüşdünü ispatlaması lazım arkadaşlar.

7 Temmuzda, Halkların Demokratik Partisi Komisyon üyesi olarak -alt komisyon üyesi olarak aynı zamanda- Meclis Başkanlığına başvurdum, “Bu torba kanun 61 maddelik bir Hükûmet tasarısı olarak geldi. Bu iş zıvanadan çıktı, eline önerge alan Meclis Başkanlığını, İç Tüzük’ü, Anayasa’yı takmadan geliyor, bir komisyon üyesine imza attırıyor, kanun maddesi oluyor, böyle kanun olmaz.” dedim.

İç Tüzük’ün 23’üncü maddesi, 35’inci maddesi çok açıktır, usulüne göre verilen kanun teklifleri Meclis Başkanlığından ilgili komisyonlara gider, ilgili komisyonlarda -gerektiği zaman alt komisyon veya üst komisyon- birleştirilir veya tali komisyon olur. Bu konudaki uyarılarımız fayda etmeyince Meclis Başkanına başvurdum, dedim ki: “Sayın Başkan, İç Tüzük’ün 14’üncü maddesinin 6’ncı fıkrası çok açıktır ‘Meclis Başkanı olarak komisyonları denetlemek, işlerde birikme olması hâlinde komisyon başkanı ve üyelerini uyarmak ve durumu Genel Kurulun bilgisine sunmak.’” Şimdi, Meclis Başkanına 7 Temmuzda yaptığımız bu başvurudan sonra, doğrusu sağlama aldım bir hukukçu olarak, “alındı”sını da aldım ve Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanına da verdim örneğini, kamuoyuna da yansıdı basın kanalıyla ve geldiğim zaman buraya ben hep soruyorum “Meclis Başkanından bir yazı, cevap geldi mi?” diye, gelmedi. Ne zaman geldi biliyor musunuz arkadaşlar? Bugün, bu tartışmalar yapılırken ben ofisimden arandım, danışmanım dedi ki: “18.45 itibarıyla Meclis Başkanı size cevap vermiş.” Tebliğ edilmiş, 18.45. O an burada tartışmalar olurken ben onu almaya gitmiştim.

Şimdi, burada bu olayın öncesine şöyle vâkıf oldum: İpuçları bu raporda var, 14 Temmuz tarihli Meclis Başkanlığının yazısı var, raporda görüyorsunuz arkadaşlar, Meclis Başkanı diyor ki: “1 sayfa, 2 sayfa, 48 tane başlık altında ama 100’ü aşkın madde usule aykırı gelmiş Komisyona, görüşemezsiniz.” Sonra, bizim Komisyon Başkanı Sayın Recai Berber iki satır cevap veriyor “Biz usulüne uygun yaptık Başkan, Genel Kurula indir.” diyor. Sonra, Genel Kurula iniyor. Şimdi, bu Genel Kurula iniş rezaletine sizler tahammül ediyorsanız ben bir şey demeyeceğim. Meclis Başkanı yazıyor, Meclis Başkanı “11 Temmuz 2014 tarihli raporunuzu inceledik.” diyor. Arkadaşlar, 11 Temmuz 2014’te Meclis Komisyonunda hâlâ görüşme devam ediyordu, rapor yazılmadı ki, hangi raporu okudunuz Sayın Cemil Çiçek, lütfen gelin, bu Genel Kurula bilgi verin, bir yazı yazın. Sayın Meclis Başkanı, Sayın Cemil Çiçek, sesimizi duyuyorsan, izliyorsan şu an buradan.

Peki, burada 14 Temmuz tarihinde Komisyona yazı yazdınız. Oysaki muhalefet şerhlerini biz 13 Temmuz saat 17.00’ye kadar e-mail olarak İnternet  üzerinden verdik, daha o zaman rapor yazıldı. Siz raporu nereden gördünüz? Sizin uzmanlarınız hangi raporu inceledi? Biz bile Komisyon üyesi olarak 13 Temmuzda saat 12.00’de gördük. Ben saat 12.00’de gördüm, 13.15’te e-maille gönderdim.

Şimdi, buradan gönderdiğim e-mailde “İç Tüzük 35’e göre aykırıdır.” diyor ve İç Tüzük 14’üncü madde, Meclis Başkanını Genel Kurulu bilgilendirmeye zorluyor. Bu bilgilendirmeyi Meclis Başkanı yapmayana kadar bu rapor görüşülemez arkadaşlar. Gelecek Meclis Başkanı, burada hile hurda, hukuk dışı, yasa dışı, suç işleyen kim varsa; memur, bürokrat, Komisyon üyesi, Komisyon Başkanı, disiplin gerekirse disiplin, gereği neyse o yapılacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) – Görüşmelere başlanması için Meclis Başkanının ya buraya gelmesi lazım ya buraya yazı yazması lazım, mutlaka Genel Kurulu görüştürmesi lazım, yoksa bu torba açılmaz arkadaşlar, açık söylüyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Aleyhte Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç. (CHP sıralarından alkışlar)

İlk defa lehte bir konuşma yapacaktınız, ona da engel oldular, kader utansın.

Buyurunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ne zaman isterseniz lehte konuşma yaparım ben.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maalesef AKP Hükûmeti Anayasa’yı dinlemiyor, hukuku tanımıyor, kanunu tanımıyor. Başta Meclis Başkanı… Yahu, sen Meclis Başkanı mısın, değil misin? İşte, Sayın Kaplan söyledi, yani kendisinin kendisinden haberi yok.

Şimdi, arkadaşlar, bu gelen tasarı 61 madde olarak Hükûmetten gelmiş, sonra alt komisyon kurulmuş. Alt komisyon kurulduğuna göre ve Plan ve Bütçe Komisyonu diyor ki: “Alt komisyon raporunu esas alarak bunu görüşüyorum.” Demiş mi, dememiş mi? Demiş. Kaç madde kabul etmiş alt komisyon? 106 madde, onu incelemiş. 106 madde kabul edilmiş, arkasından da 148 maddeye çıkmış. Yahu, bir defa, böyle bir çuval gibi yani çuvala da şey etmiyor.

Arkadaşlar, siz Meclisin saygınlığını kaldırdınız. Sizin kafanız bir yolsuzluklara, hırsızlıklara çalışıyor, başka bir şeye çalışmıyor.

Yahu, arkadaşlar, şimdi bu soruşturma komisyonu başkanı hangi sıfatla bu soruşturma fezlekelerini savcıya geri gönderiyor? Niye gönderiyor biliyor musunuz? Savcı kendi adamı, talimatı vermiş Bekir, diyor ki: “Ben sana bu soruşturma fezlekelerini iade ediyorum. Bunların içinde bizim aleyhimize olan belgeleri yırt at, ondan sonra bize temiz bir fezleke gönder.” Yahu bunun kadar vicdansızlık, ahlaksızlık, soysuzluk olur mu arkadaşlar? Yahu bir memlekette hırsızlıklara, yolsuzluklara, soysuzluklara bu kadar kol kanat gerilir mi? Kol kanat geren insanların bu kadar destekçisi olunur mu arkadaşlar ya? Biz diyoruz ki: Bu memlekette devleti yönetenlerde namus varsa, ar varsa, edep varsa yaptıkları yolsuzlukların, hırsızlıkların hesabını verecekler. Siz neredesiniz? Siz Türkiye Cumhuriyeti devletinde bu kadar yolsuzluk yaparken… Efendim, 17 ve 25 Aralıkta bu kadar hırsızlıklar çıkmış; efendim, Tayyip, Bakan Yıldırım’a talimat veriyor, diyor ki: “Yahu biz bunlara bedava ihale veriyoruz, git 630 milyon dolar topla getir.” O gidiyor 630 milyon topluyor getiriyor, bunu da sonra örtbas edeceksiniz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bu anlattıklarına inanıyorsun değil mi?

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, eskiden haracı eşkıya alıyordu ama sizin zamanınızda haracı Hükûmet alıyor kardeşim, böyle bir şey olur mu yani ya? Böyle bir şey olmaz arkadaşlar, böyle bir şey olmaz. Hayalî ihracatçıların üzerini örtüyorsunuz -efendime söyleyeyim- yolsuzlukların üzerini örtüyorsunuz. Alnınız açıksa buyurun, işte bu fezlekeleri getirin, bakın. Burada kaç aydır gelmiş, hep Meclisin gündeminden kaçırıyorsunuz. Böyle bir şey olmaz. Bu Meclis meşruluğunu kaybetmiş.

Şimdi, Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı adayı. Arkadaşlar, “Bunun İsviçre bankalarında parası var.” deniliyor mu, denilmiyor mu? Peki, İsviçre bankalarında, beyan ettiği mal beyanıyla ilgili İsviçre bankalarında paranın var olduğunu yazmış mı, yazmamış mı? Ben şimdi Yüksek Seçim Kuruluna başvuracağım, diyeceğim ki: “Biz bunu getirtemiyoruz ey Yüksek Seçim Kurulu. Hele, bu İsviçre bankalarına yaz bakalım, bu Recep Tayyip Erdoğan’ın İsviçre bankalarında parası var mı, yok mu?” Bak, ama eğer çıkarsa Cumhurbaşkanlığı adaylığı da gidecek.

Arkadaşlar, çıkmış, bugün grupta konuşuyor. Ya, şimdi, senin öteki adayların bu kadar imkânı var mı? Bir, Yüksek Seçim Kuruluna tavsiyem şu: Bugünden itibaren istifa etsinler. Ya, arkadaşlar, bunlar güya yüksek hâkim. Üçü Danıştaydan, dördü Yargıtaydan; yüksek hâkim statüsüne sahip. Tayyip’ten korkuyorlar ya. Yani şimdi Başbakan… Arkadaşlar, Anayasa’nın 79’uncu maddesinde ne diyor: “Seçimin eşit ve dürüst ilkelerle yapılmasını Yüksek Seçim Kurulu sağlamak zorundadır.” Yüksek Seçim Kurulu… Peki, birisi Başbakanlığın imkânlarını kullanır ve o seçime girerse burada hiç eşit olur mu? Tayyip Erdoğan, şimdi, devletin telefonunu kullanıyor, arabasını kullanıyor, binasını kullanıyor, uçaklarını kullanıyor.

6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’nun 11’inci maddesinde ne diyor: “Tüzel kişiler adaylara bağışta bulunamaz.” Devlet burada Tayyip’e bağışta bulunuyor mu, bulunmuyor mu arkadaşlar? Dolayısıyla, bu, aday olma vasfını kaybetmiştir.

Eğer Yüksek Seçim Kurulu adaylığını da düşürmezse kendileri istifa etmek zorundadır. Şaibeli bir seçim yapmaya Yüksek Seçim Kurulunun hakkı yoktur. Bu seçim şaibeli bir seçimdir ve bunun baş sorumlusu da Yüksek Seçim Kuruludur. Eğer onlarda vicdan varsa, eğer çoluk çocuklarının geleceklerini karartmak istemiyorlarsa bunların o Yüksek Seçim Kurulu üyeliklerinden hemen istifa etmesi lazım ve Tayyip’in de adaylığını iptal etmesi lazım.

Bu kanun görüşülemez efendim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Aday… Zaten AKP’nin önerisi de İç Tüzük’ün 52’nci maddesine aykırı. İç Tüzük’ün 52’nci maddesinde der ki: “Kırk sekiz saat geçmeden talepte bulunmak Komisyon ve Hükûmete aittir.”

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç, sağ olun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Peki. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, lehte Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli, buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bir insanın eğer kişilik noktasında çok ciddi problemleri olduğunu düşünüyorsanız, itibarsız olduğuna inanıyorsanız o insanların eleştirilerini de ciddiye almayın, gülün geçin değerli arkadaşlar veya iade edin, katıyla iade edin, başka bir şey de yapmayın.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tabii, sen yaparsın. Yüzün var mı ki söylemeye? Bütün yolsuzlukların başı sensin, sen. Buradaki bu önergeleri getiren sensin. (AK PARTİ sıralarından “Kes sesini ya!” sesleri)

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Sus, sus!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi, bakın, Komisyon bir çalışma yapıyor. Plan ve Bütçe Komisyonuna usulüne uygun bir şekilde tasarı ve daha sonra birleştirilen teklifler geliyor ve Komisyon çalışmalarını tamamlıyor.

MUSA ÇAM (İzmir) – Hangi usule uygun Başkan, yapma gözünü seveyim ya! Hangisi usule uygun ya?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Meclis Başkanlığı kendi görüş açısıyla, kendi çerçevesinde, kendi değerlendirmesi ve yorumuyla Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığına “Siz İç Tüzük’ün 35’inci maddesinde, bazı, şu maddelerini, şu maddeleri görüşürken ihlal ettiniz, İç Tüzük’e aykırı hareket ettiniz.” diyor. Bu görüşünü Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığına bildiriyor. Şimdi, Meclis Başkanlığının önce şunun…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Nereden çıkarıyor, Başkan bunu nereden uyduruyor, bir de onu söyle bana. Başkan uyduruyor mu bunu?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Lütfen ya, lütfen yani…

Meclis Başkanı bunu hangi sıfatla yapıyor? Bu çok önemli bir tespit.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Kafasına göre mi yazmış?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sıfatsız Başkan.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Meclis Başkanı bunu idari bir fonksiyon göreviyle ya da sıfatıyla yapıyor, fonksiyon olarak yerine getiriyor bunu.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Laf olsun diye yani. Laf olsun diye mi yazmış?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bu kadar zorlama bir yalan olur mu ya?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Yani bakın, burada bir yasama faaliyeti var, bir de idari bir görev var. Eğer şunu diyorsanız… Meclis Başkanı bunu bir yasama faaliyetinin bir parçası, belirleyicisi olarak yapıyor diyebiliyor musunuz, diyebiliyor muyuz? Diyemiyoruz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Görevi olarak yapıyor, görevi, görevi.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – “Başkan” yazıyor burada, “Başkan”.

 

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Çünkü bunu dediğimiz zaman, Meclis Başkanı, o zaman, komisyonlarda görüşülen, kararlaştırılan ve yasama faaliyeti çerçevesinde kabul ettiğimiz o metinlerin hepsini –ve Genel Kurulda aynı şekilde kabul edilen o metinlerin hepsini- değiştirme imkânına sahip olur. Evet, aynen öyle.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Değiştirmiyor, değiştirmiyor, “usule uygun görüş” diyor, karıştırma.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bakın, o zaman nedir? Eğer değiştirme yetkisi yoksa Meclis Başkanının, yasama faaliyetine müdahale etme, yasama faaliyetini değiştirme yetkisi yoksa…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – İç Tüzük’e uygun çalışmasını denetleyecek.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …bu idari bir görev, idari bir yetki çerçevesinde aldığı bir karardır ve bunun…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – İç Tüzük’e uygun çalışmasını denetler. “…denetler.” diyor, bak, oku, 14’üncü maddeyi oku orada.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bir görüştür daha doğrusu. Bunu önce netleştirmemiz gerekir. Bunun önemi çok büyük değerli arkadaşlar. Neden? Meclis Başkanlığının bu kararı eğer idari bir kararsa, idari bir yetki çerçevesinde kullanılan bir kararsa -ki öyledir, öyle olması gerekir- o zaman Plan Bütçe Komisyonunun Başkanlığına yazıyı yazar, Plan Bütçe Komisyonu Başkanı da yine aynı şekilde idari olarak buna cevap verir. Daha sonra da Meclis Başkanı, görüşülmek üzere, şu anda gündemimizde olan, görüşmeyi planladığımız bu tasarıyı Genel Kurula gönderir ve havale eder.

Böyle bir yasama faaliyeti çerçevesinde bu tasarı ya da teklifin Genel Kurulda görüşülmesi için süreç tamamlanmış demektir, görüşülmesi için her şey bitmiş, tamamlanmış demektir. Meclis Başkanı Plan Bütçe Komisyonu Başkanının cevabi yazısından sonra “Mutlaka değiştirmeniz gerekir. Toplanmanız gerekir.” gibi bir yazı yazmıyor çünkü yazamaz, böyle bir yetkisi yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya, denetleme görevi var, komisyonları denetleme görevi var Meclis Başkanının.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Aksi hâlde bir idari makamın yasama faaliyetini tamamen ortadan kaldıracak, başka şekilde, değiştirecek şekilde yetkiyi kullanması anlamına gelir ki bu millî iradeye, demokrasiye, hukuka, her şeye tepeden tırnağa aykırıdır.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Hangi hukuk, hangi hukuk?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Meclis Başkanlığı görüşünü yazar, komisyon ona cevaben kanaatini bildirir ki buna benzer uygulamalar geçtiğimiz dönemlerde sayısız kez uygulanmıştır ve bu kanunların da hemen hemen tamamına yakını, yani Meclis Başkanının bu şekilde itiraz ettiği ama daha sonra ilgili komisyon başkanının da yapılan işlemin İç Tüzük’e ve yasalara uygun olduğu şeklinde cevabi yazısıyla Genel Kurula gelen, görüşülen sayısız kanun vardır değerli arkadaşlar. Bunların hepsi yürürlüktedir şu anda, belki binlerce maddeden bahsediyoruz, binlerce madde söz konusudur.

Bakın, Plan Bütçe Komisyonu bu anlamda yasama faaliyeti yapıyor, gündemine hâkimdir ve iradeyi temsil ediyor.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – O zaman bizi de çağırsaydı, karar vermeden önce üyeleri çağırsaydı. Komisyonu toplamamıştır Başkan.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bu anlamda millet iradesini temsil ediyor, milletvekili sıfatıyla Komisyon üyeleri orada bu tartışmaları yapıyor, bu değerlendirmeleri gündeme getiriyorlar ve kararını veriyor yasama faaliyeti çerçevesinde. Aynı şekilde Genel Kurulda da…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Eksik, eksik. Eksik yapıyor.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi, herkes farklı yorumlayabilir, farklı düşünebilir.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bizi toplayıp karar alması gerekiyor.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Eğer herkes her düşündüğünü uygulatmak isterse…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – İşte onu siz yapıyorsunuz.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …hiçbir şekilde yasama faaliyetinin yürütülmesi, millî iradenin hayata geçirilmesi söz konusu olamaz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Komisyonu yeniden toplaması lazım.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Siz öyle düşünüyorsunuz ama ben farklı düşünüyorum. Peki, sonuçta kararı kim verecek? Sonuçta kararı Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu verecek…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Kim yönetiyor orayı?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …irade burada, milletin kendisi burada, milletinin iradesi muhalefetiyle iktidarıyla burada.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Başkanı kim seçti Sayın Canikli? Başkanı da bu Genel Kurul seçti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Dolayısıyla, Meclis Başkanı kendiliğinden bu iradeyi yasama faaliyetine müdahale edecek şekilde kullanamaz. Kanun tasarısı usulüne uygun bir şekilde görüşülmek üzere Meclis Genel Kuruluna gönderilmiş, sevk edilmiştir ve görüşülecektir.

Hepinize teşekkür ederim, saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Canikli.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Tanal, önce bitirelim bu işi, ondan sonra sizi dinleyeceğim.

Sayın Vural, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, aziz vatandaşlarım; burada hep beraber, birlikte Türk milletinin egemenliğini temsil ediyoruz ve bir hukuk oluşturuyoruz. Hukuk devleti üzerine ve ona uyacağımıza hepimiz namus ve şeref sözü verdik, yemin ettik. Eğer bir Meclis, milletin hukukunu reddediyorsa, milletvekillerinin hukukunu reddediyorsa, kanuna ve İç Tüzüğe aykırı iş ve eylemler yapıyorsa gerçekten tuz kokmuş demektir.

O bakımdan, burada hukuka uymayan idarecileri ve yöneticileri milletin hukukuna davet etmek, hukukun çerçevesine çekmek Türkiye Büyük Millet Meclisinin asıl önemli görevidir. Şu anda bu milletin hukuku, İç Tüzüğe göre… İç Tüzüğe göre, “yapamaz”, “edemez” hükümleri var değerli milletvekilleri. “Yapamaz”, “edemez” hükümleri varken “Bunu yapabilirim, edebilirim.” diyebilir misiniz? diyemezsiniz. Çünkü “yapamaz”, “edemez” diyor. “Yapılamaz”, “edilemez” denilen hükümleri “Ben istediğim gibi yaparım.” derseniz hukuku ayaklar altına alıyorsunuz yani millî iradeyi ayaklar altına alıyorsunuz, milletin egemenliğini ayaklar altına alıyorsunuz; “Ben istediğim her şeyi yaparım.” diyorsunuz. Meclis Başkanı da diyor ki size: “Bunlarla ilgili rapor ve metin size iade edilmiştir, İç Tüzüğe aykırı.” İade etmiş. Yapmanız gereken iş nedir? Komisyon olarak toplanarak İç Tüzük’e aykırı iş yapan bu Komisyonda bununla ilgili bir karar oluşturmak.

Ve biraz önce Sayın Canikli “İdari bir karardır.” dedi. İdari bir karar ise, bu bir idari karar ise bu idari karar doğrultusunda işlem yapmak komisyon başkanlarının görevi çünkü denetleme görevi var, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna bilgi sunmak zorunda bununla ilgili denetim sonucunda. Meclis Başkanlığıyla ilgili, geldiğimiz zaman… Milletvekillerinin, burada milletvekillerinin, bu milletin hakkını, hukukunu gasbeden bakanlarla ilgili fezlekeleri inceleme yetkisini Meclis Başkanı engellediği zaman nasıl hukuka uygun oluyor ya da bir soruşturma komisyonu kurulmasına ilişkin bir önergeyi reddetmesi nasıl mümkün olabiliyor? Demek ki Genel Kurulu yönetme görevi olduğu gibi, bu konuda İç Tüzük’e aykırı iş ve eylemlerle ilgili…

Değerli milletvekilleri, istirham ediyorum, bu İç Tüzük’te “yapılamaz” diyor. “Yapılamaz” dedikten sonra yapılamaz olan hususlar eğer bir iradeyle geliyorsa tuz kokmuş demektir ya! İstirham ediyorum, kanun teklif edemez ve Meclis Başkanı bu iradesini ortaya koyuyor. Elinizi vicdanınıza koyun değerli kardeşlerim, bu milletin hukukunu ayaklar altına alıp yok saymak bu millete hakarettir, milletin egemenliğine hakarettir, temsil ettiğimiz milletin iradesine hakarettir. Biz milleti hukuka uymaya davet ediyoruz, Türkiye Büyük Millet Meclisi “Hukuksuzluk yaparım.” diyor. Bununla ilgili, eğer iddia edildiği gibi, Meclis Başkanı iddiası gibi, bu getirilen teklifler kanun tasarısıyla ilgili, çok ilişkili olduğuna ilişkin bir irade beyanı varsa Komisyon Başkanı Komisyonu toplar, bu konuda bir değerlendirme yapar. Neden?

Değerli milletvekilleri, biz raporu görüşüyoruz. Rapor ne zaman biter? Rapor, komisyon üyelerinin imzasıyla tekemmül eder. Komisyon üyelerinin imzasıyla tekemmül etmiş bir rapora daha sonra komisyon başkanının bir görüş ifade etmesi komisyon raporunu yok saymaktır, komisyon üyelerinin iradesini yok saymaktır.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Komisyon raporunu yok saymıyor, zaten komisyon raporunda olan bir şeyi söylüyor Başkan.

OKTAY VURAL (Devamla) - Adalet ve Kalkınma Partili olan arkadaşlar, üye olan arkadaşlar, komisyon raporunu görüşüyoruz. Komisyon raporu tekemmül ettirildikten sonra, imzalandıktan sonra bu komisyon raporuna herhangi bir şey eklenebilir mi, mümkün müdür? Değildir.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Eklenemez. İçeriğini söylüyor işte, içeriğini söylüyor, doğru.

OKTAY VURAL (Devamla) - Eklendiğine göre, bu durumda Komisyon Başkanı, Komisyon üyelerinin yetkisini gasbetmiştir. Hukuka uyalım, bakın, hukuka uyalım.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bizim Meclis Başkanının yazısından bile haberimiz yok, sıra sayısında gördük yani sıra sayısında gördük.

OKTAY VURAL (Devamla) - Kırk sekiz saat geçmeden 3’ünde verilmiş bir kanun teklifini bile almışlardır.

Değerli kardeşlerim, hukuk ayaklar altına alınırsa Mecliste bir başkaları da bu milletin egemenliğini ayaklar altına alır. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Eğer darbeciler bu milletin egemenliğini oluşturan hukuku ayaklar altına almışsa Türkiye Büyük Millet Meclisinin de bu hukuku ayaklar altına alması kabul edilemez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Egemenlik burada, egemenlik burada.

OKTAY VURAL (Devamla) - O bakımdan, bu konuda bu darbeci zihniyeti yani bu İç Tüzük’ü yok sayan bu anlayışı tümüyle reddediyorum.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Genel Kurula nasıl darbeci diyebilirsin?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Meclisin kararı, Meclisin kararı. Milletin kararına darbeci diyemezsiniz.

OKTAY VURAL (Devamla) - Millî iradeyi, millî egemenliği ve hukuku ayaklar altına alan bu zihniyetin Türkiye’de hukuk devletini inşa etmesi mümkün değildir.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Darbe kararları burada verilmez, başka yerde verilir.

OKTAY VURAL (Devamla) - O bakımdan, sizi milletin hukukuna uymaya davet ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Çok talihsiz bir konuşma.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin verdiği karar.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Başkanım, Sayın Vural’ın söylediği ne Başkanın yazısı ne de Komisyonun Başkanlığa yazısı biz üyelere hiçbir şekilde sunulmamıştır. Raporun içine konulduğuna göre bizim bunu Komisyonda görüşmüş olmamız lazım.

OKTAY VURAL (İzmir) - Rapor görüşüldü efendim, tabii.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Bitirsinler, tamam.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Haberimiz dahi sıra sayısının içinde görünce olmuştur. Üyeler olarak bizim bu Meclis Başkanının yazısını gündeme alıp, görüşüp ona göre o yazıyla tartışmamız gerekiyordu, eksik olmuş.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sırada Sayın Tanal var, ondan sonra…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Tamam.

BAŞKAN – Buyurunuz.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

16.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, 639 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın “Gelen Kâğıtlar” listesinde yer almadığına ilişkin açıklaması

 

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, bugün görüşülmesi düşünülen 639 sıra sayılı Tasarı mı deriz, Teklif mi deriz, artık ne dersek diyelim, burada tabii, İç Tüzük’ün 51’inci maddesi uyarınca öncelikle Gelen Kâğıtlar listesinde yayınlanmış olması lazım. Bakıyoruz, bunların hiçbirisi Gelen Kâğıtlar listesine yazılmamış Değerli Başkan. Bu bir.

BAŞKAN – Yayınlandı, yayınlandı.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Burada var bak, Gelen Kâğıtlarda var.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Bilmiyor ki hangi listedir, Gelen Kâğıtlar listesi diye bunu gösteriyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – İkincisi: Aynı şekilde “Bir önceki Genel Kurul kapandığı zaman Başkan tarafından görüşüleceği önceden bildirilmeyen hiç bir husus Genel Kurulda konuşulamaz." diyor.

Üçüncü bir olay…

BAŞKAN – Zaten bu dedikleriniz için usul tartışması açtık, Sayın Genç de ifade etti görüşlerini aleyhte olarak.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Son cümle Değerli Başkan.

BAŞKAN – O zaman bir cümle lütfen…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Peki, bir cümle…

52’nci maddesinin son fıkrası diyor ki: “Hükûmet veya esas komisyon tarafından gerekçeli olarak…”

BAŞKAN – Paragraf oldu.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Genel Kurulda bunun öncelikle görüşülmesinin bir gerekçesini ortaya koyması lazım, hiçbir gerekçe ne size sunuldu, ne Genel Kurula sunuldu. Benim sizden istirhamım şu: Bu İç Tüzük’ün hükümleri amir hükümlerdir, bu amir hükümlere göre karar oluşturmanızı arz ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

17.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, Meclis Başkanı Cemil Çiçek ile Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanının 639 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın Komisyon raporuyla ilgili bilgi vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması

 

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, Komisyon raporu 13 Temmuz saat 12.00’de redakte edilerek son şekli verildi ve İnternet’te bize, üyelere gönderildi. Muhalefet şerhi için saat 17.00’ye kadar süre tanındı. Ve saat 15.00’te muhalefet şerhimizi gönderdik. Ancak, raporu aldıktan sonra bir gördük ki 14 Temmuz yani rapor tamamlanmış, rapor üzerinde muhalefet şerhi yazmışız ama bir gün sonra rapora Meclis Başkanlığının yazısı ve Komisyon Başkanlığının yazısı girmiş. Yani Komisyon Başkanının 40 Plan ve Bütçe Komisyon üyesine bu yazıları tebliğ etmesi gerekirdi tartışmaya açması gerekirdi, karar alması gerekirdi, ondan sonra tamamlaması gerekirdi, buraya getirmesi gerekirdi ama Sayın Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in de Genel Kurulu bilgilendirmesi gerekirdi. Meclis Başkanı Meclisin Başkanıdır. Meclisin Başkanının olan bir göreve… Ben 7 Temmuzda dilekçe yazdım, grup adına yazdım, grup üzerinden yazdım ki resmî olsun. Meclis Başkanının 7 Temmuzda verdiğim dilekçeye bugün rapor geldikten sonra, saat 18.45’te cevap verme, rapor Genel Kurula indikten sonra cevap verme yetkisi yok. 14’üncü madde 6’ncı fıkra uyarınca Genel Kurula bilgi vermesi lazım. Genel Kurula bilgi vermeden… Başkanlık görevinin mecburi hâli bu, usul kanunları takdiri değil bu Başkanım, kanunidir, zorunludur. Meclis Başkanı Sayın Cemil Çiçek’in bana değil Komisyon üyesi olarak, Genel Kurula bilgi vermesi lazım, Komisyon Başkanının Komisyona bilgi vermesi lazım. Bu iki eksik tamamlandıktan sonra da görüşmelerin başlaması lazım. Yoksa sakattır bu, “Hukuku çiğneyen bir Meclis var ortada.” deriz yani.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; 639 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)

 

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Doğan Kubat’ın.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Kubat, Komisyonda çektiklerimizi bir biz biliriz bir de Allah bilir.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım, çok değerli arkadaşlarım; evet, usul tartışmaları bitti. Grup önerimizde torba kanun olarak bilinen 639 sıra sayılı Kanun Tasarı ve Teklifi’nin, bugün, gündemin dördüncü sırasına, kırk sekiz saat beklenmeksizin alınarak eklenmesini ve görüşmelerine, inşallah, Genel Kurul tarafından -önerimiz kabul edilirse- bugün başlanmasını önermekteyiz.

Yine, engellilikle ilgili uluslararası bir sözleşmenin gündemin beşinci sırasına alınıp görüşülmesini istemekteyiz.

Burada, tabii, muhalefetimizin de eleştirileri elbette olacak. Komisyonda kırk gün sürdü, ama inşallah burada da yapıcı eleştirilerle bu kanun hızlı biçimde bir an önce yasalaşır ve yürürlüğe girer diyorum.

Grup önerimize desteklerinizi bekler, yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, efendim, şimdi, usul tartışması açıldı -bununla ilgiliydi usul tartışması- bununla ilgili uyguladığınız usulün bu usul tartışması sonucunda bir kararı olması gerekir.

BAŞKAN – Onu ben başında okumuştum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, o zaman bir ara vermek lazım. Yani bu konuyla ilgili kararınızı “Usul tartışması neticesinde benim uygulamamda herhangi bir değişiklik yoktur.” diye…

BAŞKAN – O zaman, tamam…

OKTAY VURAL (İzmir) - …okuduktan sonra yapılması gerekiyor.

BAŞKAN – Peki, peki.

OKTAY VURAL (İzmir) – Dolayısıyla, ara verdikten sonra şey yapın.

BAŞKAN – Peki, o zaman söylüyorum, tutumum…

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim ama…

BAŞKAN – Sayın Vural, benim tutumumla da alakalı bir durum değildi, ben sadece itirazlarınızı…

OKTAY VURAL (İzmir) – Uygulamayla ilgili, uygulamayla ilgili.

IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

1.- 639 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın gündeme alınmasının ve grup önerisine konu edilmesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında (Devam)

 

BAŞKAN – Yani, Meclisin kendi içindeki uygulamasıyla alakalı bir konuda ben sizlerin itirazlarınızı dikkate alarak bir usul tartışması açtım, dolayısıyla onda evvel de bir metin okudum bu konuyla ilgili.

Şimdi tekrarlıyorum o zaman: Benim tutumumda bir değişiklik yoktur.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; 639 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)

 

BAŞKAN - Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ilk söz Kocaeli Milletvekili Sayın Mehmet Hilal Kaplan’a aittir.

Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisinin İç Tüzük’ü tanımaz tavrı, hukuku ayaklar altına alma biçimi öteden beri biliniyor. İlk kez değil, bundan önceki toplantılarda da bu çok sıkça konuşuldu; muhalefet partisinin grup başkan vekilleri, milletvekilleri defalarca söylemesine rağmen siz yine bildiğinizi okumaya devam ediyorsunuz, “Benim dediğim dedik, doğru olan benim.” diyorsunuz, parmak sayısıyla bu işi çözmeye çalışıyorsunuz.

Elbette ki bu İç Tüzük’e aykırı hareketiniz önemli ancak Türkiye gündeminde çok daha önemli bir konu var. Ben de sonucu değiştirmeyecek bu nedenden dolayı Türkiye gündeminde en az bu kadar önemli olan bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Gençlerimizin her gün ölüme terk edildiği, her gün yeni gençlerimizin yaşamını yitirdiği ve Türkiye’de çok sıkça da bahsedilmeye başlanılan bir uyuşturucu, “bonzai”den bahsetmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri…

Sayın Başkan, uğultuyu kesmeniz mümkün mü?

BAŞKAN – Nasıl bir yöntemle keseyim?

Sayın milletvekilleri…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu kadar kişi ayakta, bakın, hepsi ayakta.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Hakaret et, hakaret edince susuyorlar.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ara verin ara…

BAŞKAN – Ara veremem de… Şimdi arkadaşınız konuşuyor, ona öyle bir saygısızlık yapamam.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu kadar kişi ayakta, bakın, hepsi ayakta.

BAŞKAN – Yani “oturun” da diyemem.

Dolayısıyla, Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyebileceğimiz bir sakinlik alalım.

Buyurun.

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Nedir bu…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, acaba Sayın Bakan da dinler mi?

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) – Nedir bu son günlerde gençlerimizin yaşamını yitirmeye başladığı, her gün pırıl pırıl, gencecik çocuklarımızın ölümle burun buruna geldiği konu, bonzai denilen madde nedir?

Değerli milletvekilleri, bonzai, doğal olmayan sentetik bir esrar türevi, bir kannabinoid bir maddedir. Yapraklarına metanol, aseton, sinek ilacı, hatta fare zehri konulabilen ve buna enjekte edilerek gençlere getirilen bir maddedir.

Değerli milletvekilleri, şu anda Türkiye’de 64’ten fazla bir türev bulunmaktadır.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ya, doğru da bunun içinde var mı bonzai?

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) – Evet, şimdi anlatacağım sana. Türkiye’yi nasıl uyuşturduğunuzu, Meclisi nasıl kandırmaya çalıştığınızı, en az bu kadar önemli olan bir konuyu anlatmak istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Her şey zamanında.

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, pırıl pırıl gençler ölüyor; tabii, sizin bu konuda herhangi bir sıkıntınız yok.

Dün Kocaeli’nde, Bursa’da, İstanbul’da, Ankara’da gençlerin ölümü sizin için hiç önemli değil, sizin için burada “Nasıl kanun maddesini çiğnerim, nasıl dilediğimi yaparım.” önemli diyorsanız, size diyeceğim bir şey yok.

BAŞKAN – Lütfen, rica ediyorum…

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, gündemle alakalı değil.

BAŞKAN – Ya, rica ediyorum.

MUHARREM VARLI (Adana) – Sayın Kacır’ı alın oraya, çok meraklı oraya oturmaya!

BAŞKAN – Rica ediyorum, lütfen…

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bakın, bonzai maddesinin etkilerinden biraz size bahsetmek istiyorum: 2010 yılına kadar Türkiye’de kullanılan uyuşturucuyla ilgili bonzai maddesi yok. 2010’dan başladı, 2011 yılında Emniyet Genel Müdürlüğünün resmî kayıtlarında şöyle bir cümle yer alıyor; deniliyor ki: “Artık öyle bir noktaya geldi ki önümüzdeki süreçte bu kullanım hızlı artacak, yayılma o kadar olacak ki ölümler meydana gelecek; tedbir almamız lazım.” 2014’ün ilk altı ayı içerisinde bonzai kullanımı ve uyuşturucu kullanılması yüzde 300 artmış bulunmaktadır.

Neden yaygınlaşıyor? Neden durup dururken iki yıl içerisinde bu kadar, yüzde 300 artıyor? Biliyorsunuz Türkiye, Asya ile Avrupa arasında bir transit geçiş yolu üzerinde. Bu yol üzerinde ön Asya’dan, Asya’dan gelen Avrupa’ya giden uyuşturucu trafiğinin en yoğun olduğu yer maalesef Türkiye. Gençler arasında çok yaygın. Nedeni? Gelişme dönemindeki gençlerin işsizlik nedeniyle, ekonomik sıkıntıları nedeniyle, büyük kentlerdeki sosyal uyum sorunlarına karşı yaşadığı sıkıntıları bir an önce unutmak, unutturmak için birileri tarafından gençlere özellikle empoze edilmeye çalışılan bir dönem.

Asıl ürkütücü bir tarafı şu: Çok kolay ulaşılabilmesi. Sentetik olarak merdiven altlarında yapıldığı için park yerlerinde, okul bahçelerinin önünde, kahvehanelerde yani yaşamın en çok, kalabalık olduğu yerlerde maalesef çok sıkça kullanılıyor.

Değerli milletvekilleri, hızla yayılmasının önemli bir nedeni de çok ucuz olması. Yani 1 liraya, 2 liraya, 10 liraya, 5 liraya ne yazık ki bu gençler bunu kullanmaktadırlar. Asıl arttırıcı faktörlerden bir tanesi de, İnternet üzerinden, Facebook üzerinden satışının yapılıyor olması. Şimdi size soruyorum değerli milletvekilleri: Milletin Facebook, Twitter hesaplarını izliyorsunuz, milletin telefonlarını dinliyorsunuz, hakkınızda, aleyhinizde herhangi bir şey olduğunda hemen gündeme getirmesini biliyorsunuz, yirmi dört saat yedi gün Facebook üzerinden, İnternet üzerinden satışı yapılan uyuşturucuyla ilgili Hükûmetiniz ne yazık ki bir tek olumlu davranış sergilememiştir.

Önemli bir etken -bu işi yapan ailelere de özellikle seslenmek istiyorum- yakın arkadaş çevreleri. Gençlik döneminde, ergenlik döneminde, çocuklarının içinin kıpır kıpır olduğu bir dönemde, dışarıdan etkilenmenin aile içerisindeki etkilenmeden daha önemli olduğu bir dönemde “Gel bu sıkıntılarını giderelim.” işsizse “Gel bu sıkıntını aşalım.” “Bir kereden bir şey olmaz, sen erkek adamsın ne olur sana.” diyerek en yakın arkadaş çevreleriyle başlayan… Ve bugün bilim adamlarının söylediği çerçevede söylüyorum. Eğer bugünkü yayılma hızı devam ederse, Hükûmet, aileler veya yetkililer önlem almazsa iki buçuk, üç yıl içerisinde Türkiye'de bonzaiden toplu ölümler olacaktır. O zaman bu İç Tüzük’ün maddeleriyle ilgili bu kadar önemli olan şeyi nasıl çiğniyorsak lütfen bununla da biraz daha duyarlı olmanızı istiyorum.

Bir başka sorun, özellikle bu konuda gençleri etkilerken diyorlar ki: “Bir kereden bir şey olmaz. Bu madde bağımlılık yapmıyor, esrar gibi, morfin gibi bağımlılık yapmıyor.” Kocaman bir yalan; bir kereden çok şey olur, bağımlılık olur, ölüm olur ve geleceğimiz olan çocukların yaşamları kararır.

Değerli milletvekilleri, bazı ailelerimizin, hepimizin dönem dönem empati yapmasını istiyorum, bu gencecik çocuklar yaşamını yitirirken içinde bulunduğu koşullarda empati yapmanızı istiyorum. “Benim çocuğum yapmaz. Bizden uzak dursun, başka ne olursa olsun.” anlayışındaysa, bu Hükûmetin de şu ana kadar bu kadar gencecik ölümlere göz yumması göz önünde bulundurulduğunda -devam ederse- biz bu işin içinden çıkamayız. Bunu söylerken de siyasi parti ayrımı yapmaksızın, iktidar muhalefet ayrımı yapmaksızın -bu çocuklar, bu gençler bizim geleceğimiz- gençlerimizin yaşamını karartmamak adına hepimizin muhalefetiyle, Hükûmetiyle burada yapılacak olan yasal düzenlemede çok ciddi önlem almamız lazım, yasal düzenlemelerde cezai sorumlulukları artırmamız lazım, satışları sadece -halk arasındaki deyimiyle- torbacıların elindeymiş gibi bir algıdan vazgeçmemiz lazım. Evet, torbacılar var; okul önlerinde, kahvehanelerde, büfelerde, kafelerde gençlerimizi kandırıyor. Deminki söylediğim sıralamalardan kandırıyor ama asıl sorun Türkiye'de bu kadar baronlar var ve bu kadar rahat dağıtılıyor ve Hükûmetin ne yazıktır bu konuyla ilgili ciddi bir önlem aldığını görmüş değilim. Ben size soruyorum: Siz Türkiye'de uyuşturucunun ya da özellikle son dönemdeki bonzainin transferini sağlayan baronların yakalandığını duydunuz mu hiç? Sizi uyarıyorum, bu sorun hepimizin sorunudur, bunun üzerinde mutlaka durmamız gerekiyor.

Bakın, ben Kocaeli Milletvekiliyim. Kocaeli’nde biz son bir ay içerisinde 3 gencimizi bonzaiden yitirdik. 19 yaşında, Gebze’den Ferhat Tarakçı, Derince’den Rıdvan Al, Gölcük’ten Ramazan Uçar. Rıdvan Al 23 yaşında. Bir şeyi hatırlatayım size, sizi yakından ilgilendiriyor. “Nasıl olsa bizim ailemiz mutaassıp bir ailedir, bizim çocuklar olmaz…” Rıdvan Al, imam-hatip lisesi mezunudur, Gebze’de bir fabrikada çalışıyor, arkadaşlarının kurbanı olarak 23 yaşında yaşamını yitirdi.

Şimdi empati yapmanızı istiyorum. Bu aileleri ziyarete gittim. Komşu ailelerden annenin biri beni aradı, dedi ki: “Doktorum, milletvekili olarak değil doktor olarak bana yardım etmeni istiyorum. Oğlum bonzai kullanıyor. Üç aydır biliyorum ama bunun tedavisini yapamıyorum. AMATEM’e müracaat ettim, bana altı ay gün verdiler, sekiz ay gün verdiler.” Ben aradım ilgili yeri. Maalesef, ilgili uzman arkadaşımız, doktor arkadaşlarımız “Yoğunluktan dolayı bazen altı ay, bazen bir yıl biz de veriyoruz.” dediler.

Şimdi sizi uyarıyorum. Önümüzdeki bu tehlikeyi görmezlikten gelme şansınız yok. Eylülde okullar açılacak. Okulların önünde yine “torbacı” dediğiniz, “ayakçı” dediğiniz bir kısım, çocuklarımızın kanına girecek, çocuklarınızın kanına girecek ve bu bataklığa saplanacak. Buna izin vermeyelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) – Muhalefetiyle iktidarıyla buna izin vermeyelim.

Sürem dolduğu için; hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Sağ olun, çok teşekkür ederim.

Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin lehinde Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç.

Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ grup önerisinin lehinde söz aldım, bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

AK PARTİ grup önerisi geniş toplum kesimlerini ilgilendiren önemli bir torba tasarıyı içeriyor. Otuz sekiz gündür Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşmeleri devam eden ve sonuçta Genel Kurula inen önemli bir tasarı. Soma maden şehitlerimizin yakınları ve madencilerimizin çalışma şartlarıyla ilgili önemli düzenlemeler içeriyor. Bu düzenlemelerin bir an önce yasalaşmasında fayda var.

Bu nedenle grup önerisinin lehinde olduğumu belirtiyor, hepinize hayırlı iftarlar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin aleyhinde son söz Iğdır Milletvekili Sayın Sinan Oğan’da.

Buyurunuz Sayın Oğan. (MHP sıralarından alkışlar)

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, iftara gideceğiz. O yüzden AK PARTİ’li arkadaşlar bir dakika konuşup gidiyorlar ama kusura bakmayın, ben bir dakika konuşmayacağım.

SADIK YAKUT (Kayseri) – İki dakika konuş! (AK PARTİ sıralarından “İftara gideceğiz.” sesleri)

SİNAN OĞAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, dinleyin lütfen. Yani şurada kalmış yarım saat, yarım saatte birbirimizi kırmayalım.

Değerli arkadaşlar, Meclise, tam Meclisin kapanacağı sırada  bir torba yasa geliyor. Bu torba yasa öncelikle Soma faciasında hayatını kaybeden vatandaşlarımız için düşünülüyor ama zaman geçtikçe Soma bir tarafta kalıyor. Otuz küsur gündür Mecliste bu görüşülüyor, bizlerin defaatle “Bunu getirin, bir an önce Soma’yı çıkaralım, ondan sonra diğer konuları görüşürüz.” sözlerimiz hiç dikkate alınmıyor ve Mecliste torba dola dola koca bir ansiklopedi hâline geliyor.

Bu torba yasanın tam adı nedir? 639 sıra sayılı yasa mı? Değil. Ben şimdi bunun tam adını okumaya kalksam değerli arkadaşlar, yani görüşeceğimiz yasanın tam adını okumaya kalksam on dakika. Yasanın adı, içini falan demiyorum, adını okuyup ondan sonra onun üzerindeki düşüncelerimizi anlatmaya çalışsak on dakikalık süre yetmeyecek. Dolayısıyla da değerli arkadaşlar, böyle olmaz. Yani her şeyi istismar ediyorsunuz bari Soma’yı istismar etmeyin. Soma’dan yola çıktınız içini doldurdunuz. Elbette bu süreç içerisinde bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak -madem önümüze bir torba yasa geliyor- milletin gerçek sorunlarını ilgilendiren önergelerimiz oldu ama bunların hiçbirisini de dikkate almadınız. Ama merak buyurmayınız, Genel Kurul aşamasında da milletin hakkını savunmak için her türlü, o anlamdaki önergelerimizi, milletimizin talep ettiği önergelerimizi getireceğiz. Siz de, tabii ki, her zaman olduğu gibi reddetmeye devam edeceksiniz.

Değerli arkadaşlar, Meclis Başkanının bir kıymetiharbiyesi yok mudur? Yani hukuksuzluk öyle bir boyuta gelmiş ki “Dediğim dedik, çaldığım düdük.” noktasında -çok affedersiniz- olmaz bu işler. Meclis Başkanının açık yazısı var burada. Burada diğer arkadaşlarımız da Sayın Grup Başkan Vekilimiz Oktay Bey de ifade etti. Siz burada kalkıp diyorsunuz ki: “Ya, Meclis Başkanı onu öyle diyebilir ama biz ne dersek o olur.” O zaman Meclis Başkanına ben buradan çağrıda bulunuyorum: “Hukuksuzdur.” dediği şeyi içinden çıktığı parti burada reddediyorsa Sayın Cemil Çiçek’i ben istifaya davet ediyorum çünkü Sayın Cemil Çiçek’in dediğini siz burada kale almadınız. Meclisin birliğini, bütünlüğünü Meclis Başkanı temsil eder ve “Meclis Başkanının dediğinin –burada konuşan arkadaşlara dikkat ettim- hiçbir kıymetiharbiyesi yok.” deniyor. Sayın Meclis Başkanının o zaman burada yapacağı şey -yazdığı yazı eğer burada dikkate alınmıyorsa- o Meclis Başkanına düşen iş istifasını vermektir. (MHP sıralarından alkışlar) Aksi takdirde burada o Meclis Başkanının bundan sonra söylediğinin hiçbir kıymetiharbiyesi ve hükmü olmaz değerli arkadaşlar. Ama Meclis Başkanına da bir çift sözüm daha olacak: Sayın Meclis Başkanı, siz bunca hukuksuzluğa şimdiye kadar göz yumduysanız bundan sonra sizin söyleyeceğinizin de hiçbir kıymetiharbiyesi olmaz.

Burada 4 sayın eski bakanla ilgili bir soruşturma komisyonu kuruldu. Ne oldu? “Yok efendim, içeriği, indeksi hazırlanmamış.” diye geri gönderildi. Ya, eğer bu arkadaşlarımız gerçekten suçsuzsa… Ben bu Meclisin bir üyesi olarak bu arkadaşlarımızın suçsuz olduğuna inanmak istiyorum çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin bakanlarının yolsuzluk yapmaması gerektiğini düşünüyorum ve yürekten “İnşallah bu arkadaşlarımız yolsuzluk yapmamıştır, inşallah bu söylenenlerin geçerliliği yoktur.” diye düşünüyorum. Bu arkadaşlarımızın ben suçsuz olması gerektiğine inanmak istiyorum bir vatandaş olarak da bir milletvekili olarak da ama siz peşinen bu komisyonun kurulmasını engelleyerek, ama siz köşe bucak bu savcılığın hazırladığı dosyaları saklamaya çalışarak bende şöyle bir kanaat uyandırıyorsunuz: “Ya ben böyle inanıyorum ama, inanmak istiyorum ama demek ki bu arkadaşların saklayacakları, gizleyecekleri çok şey var. Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde bunlar çıkarsa vatandaşımız da bu iktidarın boğazına kadar yolsuzluğa bulaştığı şeklinde bir düşünceye kapılır.” O zaman ne yapmak lazım? Sizin yaptığınızı yapmak lazım. Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar yolsuzluk dosyalarını gizlemek lazım, saklamak lazım binbir bahaneyle. Bakın, minareyi çalan kılıfını bulur. Siz eğer bunu bir defa Meclisin gündeminden, milletvekillerinin aynı zamanda denetim yapması gereken görevinden mahrum etmek isterseniz bu defa dersiniz ki: “Efendim, indeksi hazırlanmamış.” Öbür defa “Sayfa numarası yanlış basılmış.” dersiniz. Yani sizde bahane çok arkadaşlar. Ama ben bu bahaneye rağmen o 4 sayın eski bakandan şunu beklerdim: “Hayır arkadaş, bir an önce biz aklanmak istiyoruz, bir an önce Türk milletinin karşısında ve yüce Meclisin karşısında çıkıp aklanmak istiyoruz.” diye itirazda bulunmalarını beklerdim. Aksi takdirde düşüncelerimiz o konuda değişir.

Değerli arkadaşlar, bu vesileyle bir hususu da dikkatinize getirmek istiyorum.

BÜNYAMİN ÖZBEK (Bayburt) – Gölbaşı’na gideceğiz kurban olayım, vallahi bak Gölbaşı’na gideceğiz.

SİNAN OĞAN (Devamla) – Ya arkadaş sen burada iftara gideceksin ama neyi dikkate getireceğim biliyor musun?

BÜNYAMİN ÖZBEK (Bayburt) – Ya bir dahaki…

SİNAN OĞAN (Devamla) – İftar yapamayan Türkmen çocuklarını dikkate getireceğim. Biraz insafın olsun dur, dur. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BÜNYAMİN ÖZBEK (Bayburt) – İki dakikada mı Türkmen…

SİNAN OĞAN (Devamla) – Bir dur, bir sabret. Bak daha önce birkaç arkadaşınız öyle atladı düştü, sen düşme. Bayburt Bayburt olalı Türkmeneli böyle bir zulüm görmedi, Bayburt Bayburt olalı böyle bir zulmü Türkmeneli görmedi. Türkmen çocukları arasında hastalıklar almış başını gidiyor. Her gün en az 10 Türkmen çocuğu hastalıktan ve gıdasızlıktan hayatını kaybediyor. Konuştuğum bir Türkmen baba dedi ki: “Daha kucağımdaki evladımı yolda kaçarken gömdüm öyle geldim. Şimdi dönsem onun mezarını bulamam.”

Arkadaşlar, bazı konular vardır ki “Geç geç, iftara gideceğiz.” denecek konular değil, bazı konular vicdan meselesidir. Bugün iftarımızı açtığımızda boğazımızdan lokma geçerken o Türkmen kardeşlerimizi de ne olur düşünün.

Biz büyük bir devletiz, biz büyük bir milletiz, biz oradaki her bir Türkmen çocuğu koruyup kollayabiliriz. Biz büyük bir milletiz, büyük bir devletiz ama… Biraz önceki konuşmasında -söyleyecektim, vakit yetmedi- ilk defa Hocamız “Biz Türk milletiyiz.” dedi, o kadar sevindim ki. Hocama da buradan teşekkür ediyorum; Kıymetli Hocam, hakikaten teşekkür ediyorum. Sayın Başbakan “Milletimiz, milletimiz” diyor ama “Türk milletiyiz.” sözünü söylemekten hep geri duruyordu.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Ayaklar altına aldı o, ayaklar altına.

SİNAN OĞAN (Devamla) - Evet, biz büyük bir milletiz, biz Türk milletiyiz ve biz orada kardeşlerimiz açken tok yatanlardan değiliz, olmamalıyız.

O sebeple AFAD’ı, o sebeple Kızılayı ve devleti göreve çağırıyorum. Türkmen kardeşlerimiz orada ölüyor, Türkmen kardeşlerimiz hastalıktan ölüyor, Türkmen kardeşlerimiz IŞİD zulmünden ölüyor, Türkmen kardeşlerimiz Maliki’nin zulmünden ölüyor ve Barzani’nin zulmünden ölüyor. Orada Barzani’nin, Maliki’nin ve IŞİD’in arasında kalmış Türkmen kardeşlerimiz ama siz burada “Bunları geç, biz iftara gideceğiz, biz birazdan karnımızı doyuracağız, Türkmen evladı ölmüş bana ne!” diyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ama, bunun hesabını bu dünyada Milliyetçi Hareket Partisi sizden soracak, öbür dünyada da o Türkmen çocuklarının eli yakanızda olacak. (Bursa sıralarından alkışlar)

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Ne bağırıyorsunuz, adam kendisi söylüyor burada “İftara gideceğiz.” Diye. Sen ne bağırıyorsun?

III.- YOKLAMA

 

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunmadan önce yoklama talebi vardır, yerine getiriyorum.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Ayaydın, Sayın Kaplan, Sayın Öğüt, Sayın Tanal, Sayın Genç, Sayın Çıray, Sayın Susam, Sayın Seçer, Sayın Sarı, Sayın Çam, Sayın Özcan, Sayın Öner, Sayın Çetin, Sayın Ören, Sayın Öz, Sayın Tamaylıgil, Sayın Yalçınkaya, Sayın Haberal, Sayın Köktürk.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime tam bir saat ara veriyorum; saat 20.20, 21.20’de burada olacağız.

                                                                               Kapanma Saati:20.20

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.21

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 116’ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

 

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin oylanmasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; 639 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)

 

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, siz “Kabul edenler… Etmeyenler…” dediniz, kaldırdılar, kabul edilmedi.

BAŞKAN – Önergeyi okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

D) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, (2/1851) esas numaralı Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/173)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/1851) esas numaralı Askerlik Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifim için İç Tüzük’ün 37’nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurulun gündemine alınmak üzere işlem yapılmasını saygılarımla arz ve talep ederim. 10/7/2014

                                                                                                              Mehmet Akif Hamzaçebi

                                                                                                                          İstanbul

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, “Kabul edenler… Kabul etmeyenler…” dediniz, kabul etmediler.

BAŞKAN – Tutanağa bakayım, tamam.

OKTAY VURAL (İzmir) – “Kabul edenler… Kabul etmeyenler…” dediniz efendim, son “Kabul etmeyenler”i sordunuz siz. Kaldıranlar kabul etmeyenlerdi.

ALİ ERCOŞKUN (Bolu) - Hayır, hayır.

BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Üzerinde konuştuğum teklif, Kasım 2013 tarihinde vermiş olduğum 1111 sayılı Askerlik Kanunu’na bir geçici madde eklenmesini öngören bir tekliftir. Kamuoyunda “bedelli askerlik” olarak isimlendirilen, bedelli askerlik yönündeki beklentileri karşılamak amacıyla, bir sorunu çözmek amacıyla vermiş olduğumuz teklifi, bugün İç Tüzük’ün vermiş olduğu bir imkânı kullanmak suretiyle huzurunuza getirmiş bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de askerlik süresinin uzun olmasından kaynaklanan bir sorun vardır.  1927 yılında çıkmış olan 1111 sayılı Askerlik Kanunu, o dönemin ihtiyaçlarını dikkate alarak ortaya konulmuş olan, kanunlaşmış olan bir düzenlemedir. Elbette zaman içerisinde bu kanunda birçok değişiklik yapılmış olmakla birlikte, o kanunun temel felsefesi, temel ruhu hâlen devam etmektedir. Kanun, devlet-millet ilişkisinde  veya devlet-birey ilişkisinde, vatandaş ilişkisinde devletin ihtiyaçlarını öne alan, ona öncelik tanıyan, bu çerçevede bireyin, vatandaşın ihtiyaçlarını ikinci plana atan bir anlayışa sahiptir. Artık 21’inci yüzyılda, savunma konseptinin değiştiği bir yüzyılda, Türkiye’nin giderek savunma konusunda daha farklı anlayışa sahip olduğu bu süreçte, bu kanundaki temel kabullerin de değişmesi gerekmektedir.

Temel kabullerden birisi şudur: Türkiye’de askerlik süresi, zorunlu askerlik olması nedeniyle oldukça uzundur. Askerlik süresinin uzunluğu, gençlerimizin gerek üniversiteyi bitirdikten sonra veya diğer okulları bitirdikten sonra hayata atıldıkları zaman, bir işe girmiş olmaları hâlinde askerliklerinin ertelenmesine yol açmaktadır. Bugün mesleki kariyer planlaması yaparak yüksek lisans yapan, doktora yapan, TUS’a, uzmanlık sınavına girmek suretiyle uzmanlık çalışması yürüten binlerce, on binlerce üniversite mezunu gencimiz vardır. Yine, aynı şekilde, okulu bitirip, üniversiteyi veya diğer okulları bitirip ekonomik hayatta işletmeler kurmak suretiyle bu hayatta kendisine yer bulmuş, yer edinmiş olan gençlerimiz var. Bunlar oldukça başarılı bir performans gösteriyorlar ancak askerlik süresinin uzunluğu karşısında askere gitmeyi kendileri bugüne kadar ertelemişler. Şimdi, böyle bir tabloda bu gençlerimize “İşini bırak, tasfiye et, kapat, gel askerliğini yap.” demek oldukça büyük sorunlara yol açacak olan bir uygulama olacaktır.

Bugüne kadar bu saydığım nedenlerden dolayı Türkiye’de 4 kez bedelli askerlik düzenlemesi yapılmıştır; 1987 yılında, 1992 yılında, 1999 yılında ve en son olarak da Kasım 2011 tarihinde. Kasım 2011 tarihinde yapılan düzenleme kamuoyundaki beklentileri karşılamamıştır. Bu beklentiye yol açan bizzat Sayın Başbakanın kendisidir. Beklentiye yol açan Sayın Başbakanın kendisi olduğuna göre, bu beklentiyi gidermek de önce Sayın Başbakanın görevi olmak zorundadır. Ancak Kasım 2011’de çıkarılan düzenleme, yanlış bir içeriğe sahip olması nedeniyle beklentileri karşılamadı. Millî Savunma Bakanımızın geçmişte, altı ay kadar önce vermiş olduğu rakamlara göre, o kanun kapsamına 470 bin gencimiz girdiği hâlde bunların sadece 70 bini bu uygulamadan yararlanmıştır. Yani -o tarihten bu yana meydana gelen birikim hariç- 400 bin gencimiz yararlanamamıştır.

Bu başarısızlığın gerisinde 2 neden yatmaktadır. Birincisi, konulan bedel yüksek oldu. Oysa, bu bedeli ödeyemeyecek olan vatandaşlarımız vardı. Herkes için 30 bin liralık bedel yüksekti -kimisi ödeyemeyecek durumda, kimisi hiç ödeyemeyecek durumda- ve yaş yüksek belirlenmişti.

Şimdi, bizim teklifimizle şunu öngörüyoruz: 31 Aralık 2013 tarihi itibarıyla, 28 yaşından gün almış olanlar bundan yararlanacak ancak aradan geçen zaman nedeniyle "31 Aralık 2014 itibarıyla 28 yaşından gün almış olanlar" diye bunu düzeltmek gerekir.

Parası olmayanlar da bizim teklifimizde para ödemeden temel askerlik hizmetlerini yapmış sayılacaklardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Bunun ayrıntıları bizim teklifimizde var.

YILDIRIM M. RAMAZANOĞLU (Kahramanmaraş) - Nasıl ayırt edeceksiniz?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Sizlere zaman izin vermediği için daha fazla bilgi verme imkânım yok. Sizin takdirinize sunuyorum.

Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

İstanbul Milletvekili Sayın Aydın Ağan Ayaydın.

Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Akif Hamzaçebi'nin vermiş olduğu bedelli askerlikle ilgili teklifin doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili kişisel söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bedelli askerlik için bekleyen yaklaşık 600 bin dolayında kişi olduğu bizzat AKP'nin Genel Başkan Yardımcısı Sayın Numan Kurtulmuş tarafından bundan on beş gün önce gündeme getirildi.

Bu, bilinen bir gerçek. Türkiye'de askerliğini yapmamış yaklaşık 600 bin dolayında kişi bakaya kalmış durumda. Bunların büyük bir kısmı okullarını bitirdikten sonra işe atılmışlardır, ya bir işte görevli olarak çalışıyorlardır veyahut da kendi işlerini kurmuşlardır ama bunlar, zamanla, askerlik yapmadıkları için birike birike 600 bin dolayında sayıya ulaşmışlardır. Şimdi, bu insanlar, bu saatten sonra "Ben askere gideceğim." dese de gidemiyor yani bugün üniversiteyi yeni bitiren bir gencimiz, hemen, bitirir bitirmez askerlik şubesine başvurup "Ben askere gitmek istiyorum." dediği vakit de bunlar alınamıyor çünkü ihtiyaç fazlası asker var. İhtiyaç fazlası olduğu için de bunlar alınamıyor, beklemektedirler. Bunun için, bu gençlerimize bir imkân tanımak lazım. En azından, mevcut, bekleyen, bakaya durumuna düşen 600 bin kişiden belki 100 bin, belki 80 bin kişi eğer yeni bir kanun çıkarsa hiç beklemeden, bedel ödeyerek gidecektir. 2011 yılında bu Genel Kurulda bir Bedelli Askerlik Kanunu çıkarttık ama o Bedelli Askerlik Kanunu’nda beklenen fayda görülmedi. Neden görülmedi? İki şekilde görülmedi: Birincisi yaş 30 idi, yüksek bir yaş vardı; eğer 29, 28 yaş olsaydı daha fazla kişi bedelli olarak askere gidecekti. İkincisi bedeli çok yüksekti, 30 bin lira; 30 bin lira çok yüksek bir bedeldir. Onun için, bugün, Sayın Akif Hamzaçebi’nin vermiş olduğu, benim de ilk önce 2011 yılında verdiğim, daha sonra da 2012 yılında vermiş olduğum bir bedelli askerlikle ilgili kanun teklifimiz vardı. Bunların üzerinde bir an önce Meclis Genel Kurulunda  -iktidarıyla muhalefetiyle- uzlaşarak, şartlarını burada birlikte belirleyerek yeni bir bedelli askerlik kanunu çıkarma ihtiyacı doğmuştur. Eğer biz, bu bedelli askerlik kanununu çıkarmazsak… Böyle bir beklentinin varlığını hepimiz biliyoruz. Bütün siyasi partilerin yetkilileri, yöneticileri ve milletvekilleri belirli aralıklarla bunu gündeme getirmekte. O kişiler neden bunu gündeme getirmektedir? Çünkü seçim bölgelerimize gittiğimizde, orada, bizim yolumuzu çeviren gençler vardır; askerliğini yapmamış, evlenmiş, iki üç çocuk sahibi olmuş, işini kurmuş -yanında onlarca insan çalışmakta- ve bu kişiler bunu bırakıp da askere gitmek istemiyor, işini kaybetmek istemiyor, ailesinden uzaklaşmak istemiyor ama gelmiş 30 yaşına, 29 yaşına. Bir bedelli askerliğe ihtiyaç vardır.

Bundan üç dört gün önce yine iktidar partisine yakın bir gazetecinin “tweet”inden de öğrendik Sayın Başbakanın da gündeminde seçim öncesi bir bedelli askerlik Kanunu olduğunu. Onun için bu ne iktidarındır ne muhalefetindir, hepimizin gündeminde olması gereken bir konudur. Bugün Türkiye'de bu haberi bekleyen yüz binlerce kişi bedelli askerlik kanununun bir an önce çıkarılmasını beklemekte ama öyle bir kanunu iktidarıyla, muhalefetiyle üzerinde uzlaşarak çıkarmalıyız ki bundan herkes faydalanabilsin. 30 bin lira çok büyük bir rakamdır, gelin, bunu 14 bin, 15 bin lira seviyesine çekelim; 30 yaşı da 28 yaşa indirelim ve bu şekilde, 28 yaşından gün almış askerliği bekleyen gençlerimizin ve belirli kısıtlı imkânlarla askerlik yapmak isteyen gençlerimizin önünü açalım, bunlar bir an önce gitsin, vatani borcunu yerine getirsin, ondan sonra Türk ekonomisine, Türk ekonomik hayatına katkıda bulunsun. Ya kendi işini kursun veyahut da nerede çalışıyorsa orada, bundan sonraki hayatını, eşinin, dostunun, ailesinin geçimini sağlasın.

Beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, bakın, efendim, şu saatte bizim çalışmamız yasaya aykırı. Şimdi, daha önce alınan karar var, kararda deniliyor ki, yani bugünkü çalışma saatimiz 25/6/2014 tarihinde 108’inci Birleşimde alınan kararla “15 ve 22 Temmuz Salı günlerindeki birleşimde 15.00 ila 21.00 arası” denilmiş. Daha sonra, 8/7/2014 tarihinde 113’üncü Birleşimde alınan karara göre 15 Temmuzda “458 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın işlerinin bitimine kadar” deniliyor ama AKP buna bağlı kalmadı, bugün bir öneri daha getirdi ve 156 tane maddenin olduğu bir kanunda bugün işte, bunun da gündeme alınmasını şey etti. Yani aşağı yukarı, bu 639 sıra sayılı bugün gündeme alınan Kanun’a göre, eğer buna göre hareket edersek bu yirmi gün sonra, yirmi günden sonra geleceğimiz şey.

Şimdi, bana göre, tabii, AKP’nin grup başkan vekilleri çok yetersiz ve verdikleri önergenin anlamını bilmeyen kişiler…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sana ne ya!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, bakın, bu duruma göre, 8/7/2014 tarihinde belirtilen meri çalışma günü keenlemyekün olmuş, çünkü artık yeni bir…

BAŞKAN – 16’ncı sıra dâhil çalışacağız kararı var.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Var ama efendim, yani…

BAŞKAN – İşte, bugünkü önergeyle de öne geçti.

KAMER GENÇ (Tunceli) – …ama o zaman bugünkü önerileri yoktu.

BAŞKAN – İkinci bir kararla öne geçti.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, Sayın Başkanım, bakın, siz o kürsüde otururken, bu AKP’lilerin getirdikleri böyle mantıksız, kuralsız şeylere, lütfen, yani bunlara karşılık verin.

BAŞKAN – Şimdi, ben karşılık…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, bugün getirdikleri öneride yeni bir Meclis çalışma saatinin belirlenmesi lazım. Yani 159 maddelik bir kanun bitecek, ondan sonra 10 tane daha kanun bitecek. Böyle bir şey olmaz yani…

BAŞKAN – İşte sırayı öne aldılar.

Evet, teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama Sayın Başkan, yani teşekkür etmek bir şey ifade etmiyor.

BAŞKAN – Rica ediyorum, dinledim ben sizi, tamamdır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bakın, ama…

BAŞKAN – Alınan karar gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki, o zaman, efendim, 16’ncı sıraya kadar devam edecek misiniz Sayın Başkan? Ya bir dinleyin!

BAŞKAN – Rica ediyorum, dinledim ben sizi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama dinlediniz de…

BAŞKAN – Cevabınızı da verdim…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bu kadar tutarsız bir grubun önerisini kabul edemezsiniz ki! Böyle bir şey olmaz ya!

BAŞKAN – Cevap da verdim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – 1'inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

 

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2'nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Kars Milletvekili Yunus Kılıç ve Amasya Milletvekili Avni Erdemir ile 79 Milletvekilinin; Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Kars Milletvekili Yunus Kılıç ve Amasya Milletvekili Avni Erdemir ile 79 Milletvekilinin; Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/937, 2/2229) (S. Sayısı: 615)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sıraya alınan, İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ankara Milletvekili İzzet Çetin ve 13 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun; Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in; Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in; Bursa Milletvekili Sena Kaleli ve 5 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 3 Milletvekilinin; Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu ve 4 Milletvekilinin; Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı'nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Adana Milletvekili Turgay Develi'nin; İzmir Milletvekili Musa Çam'ın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Binnaz Toprak'ın; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Gürsel Tekin'in; İstanbul Milletvekili Celal Dinçer'in; Manisa Milletvekili Erkan Akçay'ın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Muğla Milletvekili Nurettin Demir'in; Ankara Milletvekili Levent Gök'ün; Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz'ün; Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; İstanbul Milletvekilleri Aydın Ağan Ayaydın ve Ercan Cengiz'in; Kars Milletvekili Mülkiye Birtane'nin; Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk'ün; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; İstanbul Milletvekili Atila Kaya ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın; Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın; Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu'nun; Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu'nun; Ankara Milletvekili Levent Gök'ün; Ankara Milletvekili Levent Gök'ün; Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 1 Milletvekilinin; Mersin Milletvekili Ali Öz ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; Mersin Milletvekili Ali Öz ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Musa Çam'ın; Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin'in; Manisa Milletvekili Sakine Öz'ün; Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna'nın; İstanbul Milletvekilleri Gürsel Tekin ve Mahmut Tanal'ın; Erzincan Milletvekili Muharrem Işık'ın; İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in; İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in; Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun; İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin; Manisa Milletvekili Özgür Özel'in; İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin; Batman Milletvekili Ayla Akat Ata'nın; Bursa Milletvekili Sena Kaleli'nin; Mersin Milletvekili Ali Öz ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 3 Milletvekilinin; Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın; İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin; İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 34 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; Kastamonu Milletvekili Emin Çınar ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Kastamonu Milletvekili Emin Çınar ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Bursa Milletvekili Sena Kaleli'nin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Kütahya Milletvekili Alim Işık ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu ile 20 Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in; İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi'nin; Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer'in; Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşek'in; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin; İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in; İzmir Milletvekili Aytun Çıray'ın; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; Manisa Milletvekili Hasan Ören'in; Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan'ın; Manisa Milletvekili Hasan Ören'in; Manisa Milletvekili Özgür Özel'in; Bursa Milletvekilleri Hüseyin Şahin ve Önder Matlı ile 8 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Aytun Çıray'ın; Manisa Milletvekili Hasan Ören’in; Denizli Milletvekili Mehmet Yüksel ve Çorum Milletvekili Cahit Bağcı ile 37 Milletvekilinin; Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Manisa Milletvekili Sakine Öz'ün; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı Tezkerelerinin görüşmelerine başlıyoruz.

4.- İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ankara Milletvekili İzzet Çetin ve 13 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in; İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun; Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in; Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in; Bursa Milletvekili Sena Kaleli ve 5 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in; Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 3 Milletvekilinin; Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu ve 4 Milletvekilinin; Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Adana Milletvekili Turgay Develi'nin; İzmir Milletvekili Musa Çam'ın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Binnaz Toprak'ın; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Gürsel Tekin'in; İstanbul Milletvekili Celal Dinçer'in; Manisa Milletvekili Erkan Akçay'ın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Muğla Milletvekili Nurettin Demir'in; Ankara Milletvekili Levent Gök'ün; Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz'ün; Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; İstanbul Milletvekilleri Aydın Ağan Ayaydın ve Ercan Cengiz'in; Kars Milletvekili Mülkiye Birtane'nin; Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk'ün; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; İstanbul Milletvekili Atila Kaya ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın; Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın; Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu'nun; Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu'nun; Ankara Milletvekili Levent Gök'ün; Ankara Milletvekili Levent Gök'ün; Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 1 Milletvekilinin; Mersin Milletvekili Ali Öz ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; Mersin Milletvekili Ali Öz ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Musa Çam'ın; Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin'in; Manisa Milletvekili Sakine Öz'ün; Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna'nın; İstanbul Milletvekilleri Gürsel Tekin ve Mahmut Tanal'ın; Erzincan Milletvekili Muharrem Işık'ın; İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in; İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in; Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun; İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin; Manisa Milletvekili Özgür Özel'in; İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin; Batman Milletvekili Ayla Akat Ata'nın; Bursa Milletvekili Sena Kaleli'nin; Mersin Milletvekili Ali Öz ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 3 Milletvekilinin; Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın; İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin; İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 34 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; Kastamonu Milletvekili Emin Çınar ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Kastamonu Milletvekili Emin Çınar ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Bursa Milletvekili Sena Kaleli'nin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Kütahya Milletvekili Alim Işık ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu ile 20 Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in; İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi'nin; Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer'in; Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşek'in; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin; İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in; İzmir Milletvekili Aytun Çıray'ın; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; Manisa Milletvekili Hasan Ören'in; Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan'ın; Manisa Milletvekili Hasan Ören'in; Manisa Milletvekili Özgür Özel'in; Bursa Milletvekilleri Hüseyin Şahin ve Önder Matlı ile 8 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Aytun Çıray'ın; Manisa Milletvekili Hasan Ören’in; Denizli Milletvekili Mehmet Yüksel ve Çorum Milletvekili Cahit Bağcı ile 37 Milletvekilinin; Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Manisa Milletvekili Sakine Öz'ün; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı Tezkerelerinin (1/931, 2/115, 2/139, 2/158, 2/195, 2/282, 2/297, 2/298, 2/324, 2/368, 2/399, 2/434, 2/439, 2/453, 2/524, 2/528, 2/555, 2/601, 2/640, 2/689, 2/691, 2/798, 2/885, 2/896, 2/944, 2/1019, 2/1063, 2/1103, 2/1131, 2/1156, 2/1200, 2/1202, 2/1203, 2/1217, 2/1222, 2/1227, 2/1236, 2/1242, 2/1245, 2/1248, 2/1258, 2/1260, 2/1301, 2/1302, 2/1345, 2/1350, 2/1364, 2/1372, 2/1383, 2/1414, 2/1422, 2/1426, 2/1431, 2/1437, 2/1442, 2/1488, 2/1496, 2/1498, 2/1506, 2/1514, 2/1516, 2/1525, 2/1540, 2/1595, 2/1652, 2/1655, 2/1657, 2/1677, 2/1688, 2/1716, 2/1747, 2/1765, 2/1775, 2/1794, 2/1797, 2/1799, 2/1808, 2/1837, 2/1869, 2/1899, 2/1906, 2/1924, 2/1932, 2/1938, 2/1954, 2/1957, 2/1963, 2/1983, 2/1997, 2/2000, 2/2032, 2/2041, 2/2051, 2/2056, 2/2057, 2/2065, 2/2069, 2/2083, 2/2146, 2/2156, 2/2158, 2/2176, 2/2178, 2/2186, 2/2187, 2/2190, 2/2191, 2/2192, 2/2198) (S. Sayısı: 639) (x)

 

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Efendim?

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, şeyden önce kısa bir söz talebim var, müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

18.- İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın, MHP Grubuna mensup milletvekillerinin verdiği kanun tekliflerinin 639 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın muhtevasında yer alıp almadığı konusunda Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanının bilgi vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması

 

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, biraz önce okudunuz, defalarca da bizim ismimiz geçti, grup başkan vekilleri, kendi adım, Milliyetçi Hareket Partisi. Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna mensup milletvekilleri olarak, esnafımızın, taşeron işçilerin, emeklilerin, polislerin sosyal güvenliği, borçların yeniden yapılandırılmasıyla ilgili verdiğimiz kanun teklifleri birleştirilerek görüşülüyor ama maalesef bu kanun bizim kanun tekliflerimizdeki muhtevada değil. Dolayısıyla, aslında, sadece ve sadece Komisyon bu kanun tekliflerini bir sepete, bir çuvalın içerisine koyarak bunların görüşülmesini temin etmek yerine, doğrudan doğruya bir kanun tasarısı vesilesiyle gündemden çıkartmak istemiş.

Bu bakımdan, Sayın Komisyon Başkanı, bu, bizim verdiğimiz önergeler doğrultusunda Komisyon işlem yapmış mı, katılmış mı, dikkate almış mı, bunlarla ilgili bilgi verirse hem kamuoyu hem milletvekilleri gerçekten bundan faydalanır. Bizim kanun teklifimizin akıbeti ne oldu, ret mi edildi, kabul mu edildi? Reddedildiyse biliyorsunuz, reddedildiği zaman bir yıl müddetle getirmeme imkânımız var, kabul edildiyse kabul edilen değil. Bu durumda biz kanun teklifimizin akıbetini öğrenmek istiyoruz. Bu kadar milletvekilinin büyük gayret sarf ederek hazırladığı kanun tekliflerinin muhtevasından uzak bir Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu münasebetiyle isimlerimizin geçirilmesi bir bakıma bu muhtevayla bağdaşık değil, o bakımdan bu konuda Komisyon Başkanından bir izahat istirham ediyorum.

Teşekkür ederim.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, efendim, grup konuşmaları yapılsın, ondan sonra Komisyon Başkanı zaten…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Komisyon Başkanı neyin karara bağlandığının farkında değil.

BAŞKAN – Sayın Vural, şimdi mi yerinden 60’ıncı maddeye göre söz vereyim, yoksa normal kendi…

OKTAY VURAL (İzmir) – Lütfen. Şu anda verirseniz efendim biz…

BAŞKAN – Hayır hayır, 60’ıncı maddeye göre söz vereceğim.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, görüşmeler yapılsın, belki onlar içerisinde de Sayın Komisyon Başkanının…

BAŞKAN – Hayır, ben şeyi soruyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, benim teklifim ne oldu yani ret mi edildi, kabul mu edildi?

BAŞKAN – Ben Sayın Komisyon Başkanına 60’ıncı maddeye göre iki dakika söz veriyorum.

Buyurun.

19.- Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Recai Berber'in, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın yaptığı açıklamasında bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI RECAİ BERBER (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben kanunun geneli üzerinde grup adına yapacağım konuşmada bunlarla ilgili ayrıntılı, detaylı bilgi verecektim ancak şimdi soru üzerine şunu belirteyim: Komisyonumuz ilk toplantısında biliyorsunuz, bir alt komisyon kurulmasına karar verdi ve orada çalışmalara başlandı ve alt komisyonda Adalet ve Kalkınma Partisine mensup milletvekillerine ait 2; Cumhuriyet Halk Partisine mensup milletvekillerine ait 68; Milliyetçi Hareket Partisine mensup milletvekillerine ait 26; Halkların Demokratik Partisine mensup milletvekillerine ait 12 olmak üzere toplam 108 kanun teklifi İç Tüzük’ün 35’inci maddesi uyarınca birleştirilmiş ve görüşülmüştür. Bunlarla ilgili görüşmeler sonucunda hazırlanan alt komisyon raporu ve metni üst komisyon çalışmalarımızda da esas alınmıştır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya, 106 madde kabul edildi, sen 148 madde kabul ettin.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI RECAİ BERBER (Manisa) – Üst komisyon çalışmalarında da grupların, milletvekillerinin teklif ve önergeleri olmuştur -onlarla ilgili de ayrıca bilgi vereceğim çalışmalar konusunda bilgi verirken- bunların hepsi görüşülmüştür, birleştirilen kanunların hepsi gündeme alınmış ve görüşülmüştür.

Teşekkür ederim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Kabul veya ret, nedir? Görüşülme tamam da ne oldu?

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne oldu, ret mi edildi, kabul mü edildi, onu öğrenmek istiyoruz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Kabul edilen kısımları içinde, reddedilen kısımlar dışında.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kabul edilmişse vardır zaten raporda, edilmemişse yoktur.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Metne bakarsan anlarsın!

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Kabul edilenler içinde, reddedilenler dışında!

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Efendim, soru-cevapta…

BAŞKAN – İki dakika daha süre veriyorum.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI RECAİ BERBER (Manisa) – Sayın Başkan, alt komisyon raporu veya metni, bu görüşmeler sonucunda, kabul edilen önergeleri içerecek şekilde üst komisyona sunulmuştur. Dolayısıyla görüşmelerde önergelerin bir kısmı kabul edilmiş, bir kısmı reddedilmiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hangileri raporda? 

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hangisi kabul edilmiş, bunu söyler misiniz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI RECAİ BERBER (Manisa) – Toplam 360 önergenin 10 tanesi kabul edilmiştir. Bunların 4 tanesi madde ihdası şeklindedir, diğerleri reddedilmiştir. Tek tek hepsini söyleyemem.

Teşekkür ederim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Önerge değil, kanun teklifi, kanun teklifi bizim. Biz önerge vermedik, kanun teklifi verdik.

OKTAY VURAL (İzmir) - Kanun tekliflerini diyoruz biz, kanun tekliflerini söylüyoruz, önergeleri demiyoruz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Biz önergeyi söylemedik Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan… Sayın Başkan… 

OKTAY VURAL (İzmir) - Onlar önerge, kanun teklifini söylüyoruz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, soru-cevap bölümüne geçmedik efendim. Soru-cevapta sorulursa cevap verilir Sayın Başkanım. Böyle bir usul yok efendim, böyle bir usul yok Sayın Başkanım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Olur mu? Kanun teklifimizin akıbetini öğrenmek istiyoruz ya! Ne oldu benim kanun teklifim?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Soru-cevapta sorarsınız cevabı verilir yani.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ne cevabı be! Evvela bir anlayalım ya! Sen her şeyi dolduruşa getiriyorsun.

BAŞKAN- Açıyoruz Sayın Hamzaçebi.

Buyurunuz.

20.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, 639 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın başlığında yer alan ifadeler ile Türkiye Büyük Millet Meclisi web sayfasında yer alan ifadelerin farklı olduğuna ilişkin açıklaması

 

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi bizim önümüzde olan sıra sayısında yer alan ifadeler ile Türkiye Büyük Millet Meclisinin web sayfasında yer alan ifadelerin bire bir, aynı olması lazım. Şimdi bir karşılaştırma yaptım, görüşmekte olduğumuz bu sıra sayısında yer alan isim ile Türkiye Büyük Millet Meclisinin web sayfasında yer alan isim birbirinden farklı yani biz Ipad’den, İnternet’ten Meclis sayfasını takip ederken şüpheye mi düşeceğiz acaba? Böyle bir şey olabilir mi? Yani hangisine itibar edeceğiz?

Şimdi, şu denilebilir: “Önünüzdeki basılı metin neyse ona itibar edin.” Peki, İnternet denilen teknoloji ne için vardır? Ben, o nedenle bu farklılık giderilinceye kadar görüşmelere ara verilmesini talep ediyorum efendim.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Emredersiniz!

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Sayın Başkanım…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Kim o ukalalık yapan orada?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, müsaade eder misiniz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ne ukalalığı? Ben söyledim, “Emredersiniz.” dedim. Ukala sensin!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ukalalık yapıyorsunuz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sensin ukala!

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 21.55

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 22.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 116’ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

639 sıra sayı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ankara Milletvekili İzzet Çetin ve 13 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in; İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun; Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in; Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in; Bursa Milletvekili Sena Kaleli ve 5 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in; Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 3 Milletvekilinin; Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu ve 4 Milletvekilinin; Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Adana Milletvekili Turgay Develi'nin; İzmir Milletvekili Musa Çam'ın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Binnaz Toprak'ın; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Gürsel Tekin'in; İstanbul Milletvekili Celal Dinçer'in; Manisa Milletvekili Erkan Akçay'ın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Muğla Milletvekili Nurettin Demir'in; Ankara Milletvekili Levent Gök'ün; Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz'ün; Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; İstanbul Milletvekilleri Aydın Ağan Ayaydın ve Ercan Cengiz'in; Kars Milletvekili Mülkiye Birtane'nin; Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk'ün; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; İstanbul Milletvekili Atila Kaya ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın; Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın; Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu'nun; Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu'nun; Ankara Milletvekili Levent Gök'ün; Ankara Milletvekili Levent Gök'ün; Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 1 Milletvekilinin; Mersin Milletvekili Ali Öz ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; Mersin Milletvekili Ali Öz ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Musa Çam'ın; Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin'in; Manisa Milletvekili Sakine Öz'ün; Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna'nın; İstanbul Milletvekilleri Gürsel Tekin ve Mahmut Tanal'ın; Erzincan Milletvekili Muharrem Işık'ın; İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in; İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in; Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun; İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin; Manisa Milletvekili Özgür Özel'in; İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin; Batman Milletvekili Ayla Akat Ata'nın; Bursa Milletvekili Sena Kaleli'nin; Mersin Milletvekili Ali Öz ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 3 Milletvekilinin; Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın; İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin; İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 34 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; Kastamonu Milletvekili Emin Çınar ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Kastamonu Milletvekili Emin Çınar ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Bursa Milletvekili Sena Kaleli'nin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Kütahya Milletvekili Alim Işık ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu ile 20 Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in; İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi'nin; Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer'in; Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşek'in; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin; İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in; İzmir Milletvekili Aytun Çıray'ın; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; Manisa Milletvekili Hasan Ören'in; Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan'ın; Manisa Milletvekili Hasan Ören'in; Manisa Milletvekili Özgür Özel'in; Bursa Milletvekilleri Hüseyin Şahin ve Önder Matlı ile 8 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Aytun Çıray'ın; Manisa Milletvekili Hasan Ören’in; Denizli Milletvekili Mehmet Yüksel ve Çorum Milletvekili Cahit Bağcı ile 37 Milletvekilinin; Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Manisa Milletvekili Sakine Öz'ün; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı Tezkerelerinin (1/931, 2/115, 2/139, 2/158, 2/195, 2/282, 2/297, 2/298, 2/324, 2/368, 2/399, 2/434, 2/439, 2/453, 2/524, 2/528, 2/555, 2/601, 2/640, 2/689, 2/691, 2/798, 2/885, 2/896, 2/944, 2/1019, 2/1063, 2/1103, 2/1131, 2/1156, 2/1200, 2/1202, 2/1203, 2/1217, 2/1222, 2/1227, 2/1236, 2/1242, 2/1245, 2/1248, 2/1258, 2/1260, 2/1301, 2/1302, 2/1345, 2/1350, 2/1364, 2/1372, 2/1383, 2/1414, 2/1422, 2/1426, 2/1431, 2/1437, 2/1442, 2/1488, 2/1496, 2/1498, 2/1506, 2/1514, 2/1516, 2/1525, 2/1540, 2/1595, 2/1652, 2/1655, 2/1657, 2/1677, 2/1688, 2/1716, 2/1747, 2/1765, 2/1775, 2/1794, 2/1797, 2/1799, 2/1808, 2/1837, 2/1869, 2/1899, 2/1906, 2/1924, 2/1932, 2/1938, 2/1954, 2/1957, 2/1963, 2/1983, 2/1997, 2/2000, 2/2032, 2/2041, 2/2051, 2/2056, 2/2057, 2/2065, 2/2069, 2/2083, 2/2146, 2/2156, 2/2158, 2/2176, 2/2178, 2/2186, 2/2187, 2/2190, 2/2191, 2/2192, 2/2198) (S. Sayısı: 639) (Devam)

 

BAŞKAN – Komisyon burada.

Hükûmet burada. 

Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin web sayfasında “Komisyon Raporları” arama formunda yer alan “Sırasayısı” başlığı bölümüne teknik olarak sınırlı sayıda karakter girildiğinden 639 sıra sayılı Rapor’un başlığı özel olarak yer almıştır.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Özet olarak…

BAŞKAN – Ancak, raporun asıl metni olan pdf formu basılı sıra sayısıyla bire bir aynıdır.

Teknik servisin verdiği bir bilgiyi ben size aktardım. Bilgisayardan da anlamadığım için verileni…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – İnternet’te bu “Komisyon Raporları” bölümüne girildiğinde bu tasarının, bu sıra sayısının ismi yer almamaktadır. Yani ortalarda bir yerde kesilmekte sonrasında teklif vermiş olan diğer arkadaşlarımızın isimleri yer almamaktadır.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI RECAİ BERBER (Manisa) – Yetmiyor, yetmiyor…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yani 21’inci yüzyıldayız. Cumhurbaşkanı adayı Sayın Recep Tayyip Erdoğan 21’inci yüzyıl vizyonu çiziyor ama onun yönetimindeki Meclis Başkanlığının İnternet sayfasından biz tasarıya ulaşamıyoruz. Böyle bir şey olamaz, bunu kabul etmek mümkün değildir.

BAŞKAN – Bana verilen bilgi buydu Sayın Hamzaçebi.

Şimdi, sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Sayın milletvekilleri, Sayın Kamer Genç tarafından Başkanlığımıza, İç Tüzük’ün 87’nci maddesine göre teklifin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle komisyona iade edilmesine dair bir önerge verilmiştir. İç Tüzük’ün 87’nci maddesinde kanunlarda ve İç Tüzük’te aksine bir hüküm yoksa teklifin tümünün veya bir maddesinin komisyona iadesi hakkında milletvekillerince önerge verilebileceği belirtilmektedir. İç Tüzük’ün 88’inci maddesi ise tasarı ve teklifin tümünün veya bazı maddelerinin komisyona geri verilmesini esas komisyon ve hükûmetin isteyebileceğini düzenleyen özel bir hüküm getirmektedir. Bu özel hüküm gereği esas komisyon ve hükûmet dışında milletvekillerinin tasarı veya teklifin komisyona geri verilmesine yönelik önerge vermeleri mümkün bulunmamaktadır. Tasarı ve tekliflerin komisyona geri verilmesine yönelik Parlamento uygulaması da bu yöndedir. İç Tüzük’ün anılan hükmü gereği önerge işleme alınamayacaktır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Bitireyim…

Örnek uygulamalar: 5 Nisan 2011, birleşim 86; 21 Ocak 2014, birleşim 49.

Evet, buyurunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, efendim, bu şeyle… Yani, Türkiye Büyük Millet Meclisi başkan vekilleri ve Başkanı İç Tüzük’ü siliyor. Şimdi, 87’nci maddede diyor ki… İç Tüzük hangi hâllerde Hükûmet, hangi hâllerde komisyon ve hangi hâllerde milletvekillerine tasarı ve teklifi komisyona iade etmesi konusunda bir yetki tanımış. 88’inci madde, komisyon ve Hükûmete böyle bir yetki tanımış, 87’nci madde de milletvekiline tanımış.

Şimdi, bakın, getirilen bu kanunda diyor ki: “İş Kanunu ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı.” Şimdi, bu kanunu incelediğiniz zaman 70 tane kanunda değişiklik yapıyor. Yani, bir defa Plan ve Bütçe Komisyonu konuya vâkıf değil. Bakın, biraz önce kaç tane teklifi birleştirerek siz ismini okudunuz, şimdi vereceğimiz önergelerde bütün bu kanun tekliflerini yazacağız önergenin başına ve bu en azından on dakika alacak. Yani böyle bir şey olmaz.

Şimdi, burada “İş Kanunu ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnameler…” derken Amme Alacakları Tahsili Usulü Hakkında Kanunu’nda var, Vergi Usul Kanunu’nda var, Harçlar Kanunu’nda var, Damga Vergisi Kanunu’nda var, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda var, Ceza Kanunu’nda var yani bütün kanunlarda var, ne kadar aklınıza gelirse. Şimdi, böyle bir gayri ciddi Komisyon, Komisyon Başkanı konuya vâkıf değil, konuyu incelememiş…

Biz diyoruz ki: Yani bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir saygınlığı var. Bu önergemizi siz haksız yere işleme koymuyorsunuz yani bundan önceki uygulamalarınız da hep haksız. Milletvekili diyor ki: “Bu kanun tasarı ve teklifi Anayasa’ya aykırıdır, İç Tüzük’e aykırıdır, Komisyon bir daha incelesin.” Biz tartışalım bunu. Eğer tartışıp yani… Zaten AKP çoğunluğu bunu kabul etmiyor.

BAŞKAN – Yapabileceğim benim bir tek şey var; o da usul tartışması açmaktır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ee, usul tartışmasını açın.

BAŞKAN – Usul tartışması açabilirsiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) -  Ben aleyhte söz istiyorum.

BAŞKAN – Onun dışında ben bir şey yapamam; dolayısıyla devam etmek zorundayız.

İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, bana söz verecektiniz.

BAŞKAN – Aleyhte Sayın Genç.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Efendim, usulün, neyin tartışması?

BAŞKAN – Usul tartışması açabilir, öyle bir hakkı var; onun dışında yok. 

Bir saniye…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Lehte.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Lehte.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Lehte.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Aleyhte.

BAŞKAN – Aleyhte Sayın Genç, lehte Sayın Canikli, Kubat, aleyhte Sayın Hamzaçebi.

Evet, buyurunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Lehte çıksın konuşsun, konuşsun bakalım ne konuşacak?

Yahu bu kadar akıldan ve izandan yoksun insanlarla hiç karşılaşmadım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, terbiye sınırlarını aşan, burada haddini bilmeyen…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Haddini bilmeyen sensin. Önce, okuyarak gel buraya.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Şimdi bakın, artık sınır buraya geldi. Lütfen, gerekeni yapın Sayın Başkan. Gerekeni yapın…

BAŞKAN – Ne oldu? Duymadım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –Sabrın da bir sınırı var.

BAŞKAN – Ne oldu? Duymadım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Efendim, yani kelimeler çok sert çıkacak. Lütfen gereğini yapın Sayın Başkanım. Lütfen gereğini yapın. Sabrediyorum, sabrediyorum, sabrediyorum ama sabrın sonu var, sabrın sınırı var Sayın Başkan.

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum; grup başkan vekillerini rica ediyorum arkaya; ondan sonra da usul tartışmasına devam edeceğim; tutanağa da bakacağız.

                                                                               Kapanma Saati: 22.08

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.24

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 116’ncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

639 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet burada.

Şimdi, usul tartışmasında ilk söz lehte olmak üzere Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli’de.

Buyurunuz.

Üçer dakika süre veriyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bu usul tartışmasının konusunu da açıklarsanız, unuttular çünkü bunlar.

BAŞKAN – Efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Usul tartışmasının konusunu da açıklarsanız bunlar unuttular.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Unutmadık, unutmadık. Sen nereden biliyorsun unuttuğumuzu?

BAŞKAN – Anayasa’ya aykırılık konusunda, komisyona iade konusunda bir usul tartışması…

Bu arada… Sayın Canikli özür dilerim, iki dakika bekleteceğim sizi. Birbirimize hitap ederken sayın milletvekilleri, lütfen, kırıcı, hakaret edici, incitici sözler burada kullanmayalım, onu özellikle her birinizden rica ediyorum. Sarf edilen cümleler insanları çok kırıyor. O açıdan bundan sonra buna dikkat etmenizi özel rica ediyorum.

Buyurunuz.

IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, 639 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle Komisyona iade edilmesi gerektiğine ilişkin önergesinin işleme alınmamasının İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

 

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Usul tartışmasında Başkanlık Divanının tutumunun lehinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, İç Tüzük’ümüzün 87’nci maddesinde, biraz önce de gündeme geldi, “Kanunlarda veya İçtüzükte aksine bir hüküm yoksa -bu çok önemli, belirleyici yani bu şekilde- kanun tasarısı veya teklifinde bir maddenin reddi, tümünün veya bir maddenin komisyona iadesi, bir maddenin değiştirilmesi, metne ek veya geçici madde eklenmesi hakkında, milletvekilleri, esas komisyon veya Hükûmet değişiklik önergeleri verebilir. Bu esaslar dairesinde milletvekilleri tarafından Anayasaya aykırılık önergeleri dâhil her madde için yedi önerge verilebilir…” Burada genel bir düzenleme yapıyor. Cümlenin girişinde; başka bir yerde, İç Tüzük’ün başka bir bölümünde aksine bir hüküm yoksa bu kural, bu 87’nci madde çerçevesinde şekillendiriliyor.

Bir sonraki maddede, burada daha özel bir düzenleme yapılıyor buna ilişkin ve “aksine hüküm” olarak nitelendirebileceğimiz bir düzenleme yapılıyor. Yani biraz önce 87’nci maddede okuduğum, okumaya çalıştığım o hükümle ilgili olarak, ona aykırılık olarak, aksine bir hüküm olarak değerlendirilmesi gereken bir düzenleme yapıyor; o da: “Metnin veya maddenin geri istenmesi” başlıklı madde. Burada görüşülmekte olan kanun tasarısı veya teklifinin hangi hâllerde komisyona geri verilebileceğini özel olarak düzenliyor. Orada da: “Esas komisyon veya Hükûmet, tasarı veya teklifin tümünün, belli bir veya birkaç maddesinin, komisyona geri verilmesini, bir defaya mahsus olmak üzere isteyebilir. Bu istem, görüşülmeksizin yerine getirilir.” Bu düzenleme tartıştığımız konuyla ilgili özel düzenlemedir ve bu özel düzenlemenin uygulanması gerekir. Bugüne kadarki bu hususla ilgili tüm uygulama da zaten bu çerçevede yapılmaktadır. Bunun aykırı, aksi bir tane uygulaması bugüne kadar olmamıştır.

Dolayısıyla İç Tüzük’ün hem 87’nci maddesinin birinci cümlesindeki o ifadeden dolayı, “aksine hüküm” olarak kabul etmemiz gereken 88’inci maddesinin bu hükmü komisyona iade yetkisini sadece komisyona ve Hükûmete vermektedir. Milletvekillerinin bu çerçevede görüşülmekte olan kanun tasarı veya tekliflerinin yeniden görüşülmek üzere bir ya da birkaç maddesinin veya tümünün komisyona gönderilmesini talep etme yetkileri, imkânları yoktur. Dolayısıyla bu çerçevede yapılan bugüne kadarki uygulama doğrultusunda Başkanlığın tutumu doğrudur.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Aleyhte olmak üzere Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç, buyurunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarında Hükûmete, komisyona ve milletvekillerine verilmiş yetkiler var.

Şimdi, Canikli, tabii, hangi okul mezunu, onu bilmiyorum da...

Şimdi, burada diyor ki: “Kanunlarda ve İç Tüzük’te aksine bir hüküm yoksa, kanun tasarı ve tekliflerinin bir maddesinin reddi…” Bir maddesinin reddini bütün herkes ister mi? Komisyon da ister, Hükûmet de ister…

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Milletvekili de ister.

KAMER GENÇ (Devamla) - …milletvekili de ister.

Bir maddesinin değiştirilmesini Hükûmet de ister, komisyon da ister, milletvekili de ister.

Bir maddenin komisyona iadesini Hükûmet de ister, komisyon da ister, milletvekili de ister. Bunu okuma yazması olan herkesin bilmesi lazım.

Bir maddenin değiştirilmesini Hükûmet de ister, komisyon da ister, milletvekili de ister.

Bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma felsefesini, gerçekleri bilmek lazım. Şimdi, o 88’inci madde diyor ki: Bazı hâllerde bir komisyondan gelen metin yanlış olur, Hükûmet yanlış yorumlar, der ki: “Arkadaş, ben bu maddeyi bu komisyona geri istiyorum.” Ama milletvekili de isteyebilir çünkü komisyonun ve Hükûmetin farkına varmadığı birtakım ilkeler var; işte, milletvekiline bu yetkiyi vermiş. O zaman 87’nci maddeye bunun konulmasına gerek yoktu Sayın Başkanım.

Şimdi, sizden önce, maalesef, işte o komisyonu, Meclis Başkan Vekilliğini yürüten insanlarımızın bilgisizlikleri, yetersizlikleri nedeniyle belli bir karar verme basiretinden yoksun olduğu için yanındaki insanlara soruyorlar. Yanındaki insanlar da AKP’nin meydana getirdiği tahakküm nedeniyle yanlış yorumluyorlar.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Başkanım, herkese hakaret ediyor.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, madde çok açık. Ben önerge vermişim, diyorum ki: Bakın, bu kanunun başlangıcında 70 tane kanun değiştirildiği hâlde “İş Kanunu” diyor ve “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnameler” diyor. Çok açık ve net, kanunun başlığı ile metni birbirine uymuyor.

Ayrıca, o kadar büyük tutarsızlıklar yapılmış ki kanunda, işte, İç Tüzük’ün 35’inci maddesi ihlal edilmiş, Anayasa’ya aykırı hükümler var. Ya arkadaşlar, getirdiğiniz bu kanunda idari yargılama usulünde yürütmenin durdurmasını kaldırıyorsunuz ya. Böyle bir şey olur mu? Anayasa’ya açıkça aykırı. Yürütmenin durdurulması kararı Anayasa’nın 125’inci maddesinde kabul edilen bir ilke ama siz getirdiğiniz bu tasarıyla, işte bu komisyonun cehaleti nedeniyle… Bakın, muhalefeti kastediyorum. Eğer muhalefet partisi milletvekilleri eğer bunları dile getirmişlerse çıkarsınız, burada dersiniz ki: “Biz bunları dile getirdik, AKP Grubu kabul etmedi.” Gerçekten bu kadar açık, net, Anayasa’ya aykırı. Böyle bir hükmü de kabul ediyorsunuz. Böyle bir şey olmaz ki.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, teşekkür ederim.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Sen profesör müsün, ordinaryüs müsün, nesin ya? Hangi okul mezunusun?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen cahilsin, cahil!

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Sensin cahil ya!

BAŞKAN – Lehte… Lütfen… Lütfen…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Cahilsin, cahilsin! Git, oku da gel!

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Ordinaryüs gibi ders veriyorsun. Boş konuşuyorsun! Hadi!

BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Sayın Doğan Kubat, buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Cahillikten ben de aldığım için nasibimi, lütfen…

Buyurunuz.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; açılan usul tartışmasında Başkanımızın tutumunun lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, İç Tüzük’te bir kanun tasarı veya teklifinin Anayasa’ya aykırılık iddialarının ne şekilde inceleneceği gerek komisyon aşamasında gerekse Genel Kurul aşamasında İç Tüzük’te düzenlenmiştir. Komisyon aşamasında bu uygunluk denetimi İç Tüzük’ün 38’inci maddesine göre yapılır. İç Tüzük’ün 38’inci maddesine göre komisyonlar bu tasarı ve teklifleri resen Anayasa’nın özüne ve sözüne açıkça veya örtülü biçimde aykırı olup olmadığını inceler, raporunu bağlar 42’ye göre ve Genel Kurula gönderir ve bu işlem yapılmış.

MUSA ÇAM (İzmir) – Doğan Bey, dinleyen mi vardı? Bunu defalarca dile getirdik “Anayasa’ya aykırı.” diye, defalarca dile getirdik. Dinleyen mi var?

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Dolayısıyla, herhangi bir şekilde Anayasa’ya aykırılık iddiasını ciddiye almamış. Genel Kurul aşamasındaysa bu iddiaların nasıl gündeme getirileceği yine 87’nci maddede…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya, peki 87’nci maddede yazılanlar ne?

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – 81 ve 91’inci maddede dolaylı biçimde düzenlenmiş ve 84’üncü maddede düzenlenmiş.

İZZET ÇETİN (Ankara) – 100’üncü madde açık, Anayasa’ya aykırı, doğru söylüyor.

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Şimdi, değişiklik önergeleri verilebilir, Anayasa’ya aykırılık iddiası da elbette ki gündeme getirilebilir. 87’nci madde bir kanun tasarısı veya teklifinde bir maddenin reddi veya değiştirilmesi veya geçici veya ek madde eklenmesine ilişkin milletvekillerinin, esas komisyonun ve Hükûmetin önerge verebileceğini söylüyor, tümünün iadesine ilişkin de burada 87’nci maddenin birinci fıkrasında bir hüküm var, evet ama 87’nci maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesi “Kanunlarda veya İç Tüzük’te aksine bir hüküm yoksa” diyerek buna bir kısıtlama getiriyor.

Şimdi, 88’inci maddeye baktığımız zaman da bir madde veya kanun tasarı veya teklifinin tümünün komisyona iadesini isteme yetkisinin esas komisyon veya Hükûmete verildiğini görmekteyiz. Dolayısıyla, 88’inci maddede 87’nci maddeye bir istisna oluşturulduğundan dolayı milletvekillerinin bir kanun tasarı veya teklifinin tümünün iadesi noktasında bir önerge verme haklarının olmadığını ortaya koymaktadır. Kaldı ki 81’inci madde ve 91’inci maddeye göre temel kanunlarla ilgili görüşmelerde biz burada tümünü görüştükten sonra gruplar, şahıslar Anayasa’ya aykırılık iddialarını dile getirebilecekler ve Genel Kurul eğer bunları geçerli görürse maddelere geçilmesini reddederek bu Anayasa’ya aykırılık iddialarını karşılamış olacaktır. Bunun dışında, maddeler üzerinde ancak Anayasa’ya aykırılık önergeleri milletvekili tarafından verilebileceğinden tümünün iadesine yönelik böyle bir önergenin işleme alınmaması noktasındaki Başkanlık tutumunun lehinde olduğumu belirtiyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aleyhte, İstanbul Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Mahmut Tanal konuşacak.

BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, tartışmanın özü, bir: Bu komple geri Komisyona gönderilebilir mi? İki: Anayasa’ya aykırı mı?

Bakın sayın milletvekilleri, bize dağıtılan 639 sıra sayılı, kitapçıkta diyeceğim artık, sayfa 588’de Sayın Meclis Başkanının aynen yazısı: “Komisyonlar kanun teklif edemezler, ancak kendilerine havale edilen işler dışında başka işlerle uğraşmayın.” diyor. Ne kadar, kaç tane kanun teklif edilmiş gayet rahat? Havale edilen 61 madde, şu anda bize dağıtılan bu kitapçıkta –artık kitapçık diyeceğim ben, ismi belli değil, âdeta faili meçhul cinayetler gibi faili meçhul bir kanun- 148 madde. Yani bu açıdan bu Anayasa’nın yapımına, vesairesine aykırı mı? Aykırı.

Efendim, gelelim teklif komple geri gönderilebilir mi, gönderilemez mi noktasına. İç Tüzük ne diyor? Efendim “Mevcut olan İç Tüzük kenar başlığı kanunun metnine dâhildir.” Kenar başlığına bakalım yani tartışmanın bitmesi açısından Sayın Başkanım, kenar başlığında madde 88’de “Metnin veya maddenin geri istenmesi” orada diyor ki: “Komisyon veya Hükûmet bu kanun teklifini, hazır kabul edilen kanun teklifini veya tasarıyı yanlış yaptı, hatalı yaptı. Yanlış imalatın, kötü bir hizmetin, kötü bir yasanın ortaya çıkmaması için komplesini ben geri alırım.” Komisyon ve aynı zamanda Hükûmet bunu geri isteyebiliyor.

Peki, bunun 87’nci maddesinde ne diyor? 87’nci maddesinin de kenar başlığı “değişiklik önergeleri” yani burada milletvekilleri bir korkuluk bahçesi değil, ben tüm milletvekili arkadaşlarımızdan özür diliyorum yani bu cümleyi söylemek zorunda kalıyorum. Efendim, milletvekili Anayasa'ya aykırı görecek “Yok efendim, sen bunu geri isteyemezsin.” “Geri isteyemez.” şeklinde bir hükmü bana gösterir misiniz arkadaşlar?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Geri isteme değil, iade.

MAHMUT TANAL (Devamla) – “İade edemez, değişiklik önergesi veremez.” diye bir hükmü gösterebilir misiniz? Açık ve net, burada milletvekilinin hem Anayasa'dan doğan hakkı hem İç Tüzük’ten doğan hakkı. Bu şekilde komplesinin Anayasa'ya aykırı olması nedeniyle milletvekilinin komisyona iadesini talep etme yetkisi var ama Değerli Başkanım, diyorsunuz ki: “Geçmişte böyle yok.” Geçmişteki kötü emsaller emsal olmaz tabii ki; bu bir.

İkinci bir husus: Geçmişte Meclisi idare edenlerin yanlış bir kararı -kötü emsal- emsal de olmaz. Netice itibarıyla, işi bilen, cesur, yürekli Meclis Başkanı çıkar, o da sizsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (Devamla) – O kadar inanıyor ve güveniyoruz size.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olasınız.

MAHMUT TANAL (Devamla) – O anlamda kararınızı bu yönde oluşturmanızı arzu ediyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim, bilmukabele.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, usul tartışması sona erdi zannediyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bir kişi daha var galiba.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bu konu öteden beri bir tartışma konusudur yani zaman zaman usul tartışmaları yapılmıştır ama bir türlü Genel Kurulun aklında bu netleşmemiştir. O nedenle, benim sizden talebim, bu konuyu Genel Kurulun oyuna sunarak kesinleştirelim efendim.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır efendim, öyle bir şey olamaz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Hayır. Bu söylediğim, 60’ıncı maddede “Gerektiğinde oya başvurulur.” der. O nedenle efendim oylamaya sunalım. Bunu da Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda sürekli bir tartışma konusu olmaktan çıkaralım efendim.

Teşekkür ederim.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Uygulama bellidir efendim. Bu uygulama teamülünde oylama olamaz Sayın Başkanım, öyle oylama olmaz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şimdi, yapılan uygulamalar çerçevesi içinde hiç böyle bir yol tutulmamış bugüne kadar. Teamüller çerçevesi içinde özellikle ben kendim açtım usul tartışmasını. Dolayısıyla, tutumumda bir değişiklik yoktur.

Sayın Çetin, size 60’ıncı maddeye göre bir dakika söz veriyorum, buyurunuz.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

21.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in, 639 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nda yer alan kanun tekliflerinin Komisyonda usulüne uygun görüşülmediğine ilişkin açıklaması

 

İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, tabii, söz sıramı zamanında vermiş olsaydınız anlamı olacaktı, epey önce istemiştim.

Gerçekten, bu kanun tasarısının hem alt komisyonda hem esas Komisyonda görüşmeleri ve burada sizin kanun ismini okurken saydığınız milletvekillerine ait kanun teklifleri komisyonlarda usulüne göre görüşülmemiştir. Önergeye dönüştürülerek madde hâline getirilmesi için çaba sarf edilmiş, Komisyon Başkanının söylediğinin tam aksine hiçbir önerge iktidar partisi Komisyon üyelerinin imzasını taşımadığı sürece kabul edilmemiştir. Dolayısıyla, bu kanun tasarısındaki milletvekillerine ait kanun tekliflerinin kanuna yazılmasının tek amacı, onları gündemden düşürmek ve bir yıl süreyle Meclise gelmelerini engelleme amacı bulunuyor.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, benim önergemi niye işleme koymadın?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, önergem vardı.

BAŞKAN – İşleme alacağım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, istirham ediyorum…

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Aradan sonra bakacağım efendim.

Sayın Yakut, sizi de davet ediyorum.

Kapanma Saati: 22.42

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.50

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

----0----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 116’ncı Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

639 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ankara Milletvekili İzzet Çetin ve 13 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in; İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun; Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in; Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in; Bursa Milletvekili Sena Kaleli ve 5 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in; Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 3 Milletvekilinin; Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu ve 4 Milletvekilinin; Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Adana Milletvekili Turgay Develi'nin; İzmir Milletvekili Musa Çam'ın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Binnaz Toprak'ın; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Gürsel Tekin'in; İstanbul Milletvekili Celal Dinçer'in; Manisa Milletvekili Erkan Akçay'ın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Muğla Milletvekili Nurettin Demir'in; Ankara Milletvekili Levent Gök'ün; Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz'ün; Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; İstanbul Milletvekilleri Aydın Ağan Ayaydın ve Ercan Cengiz'in; Kars Milletvekili Mülkiye Birtane'nin; Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk'ün; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; İstanbul Milletvekili Atila Kaya ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın; Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın; Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu'nun; Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu'nun; Ankara Milletvekili Levent Gök'ün; Ankara Milletvekili Levent Gök'ün; Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 1 Milletvekilinin; Mersin Milletvekili Ali Öz ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; Mersin Milletvekili Ali Öz ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Musa Çam'ın; Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin'in; Manisa Milletvekili Sakine Öz'ün; Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna'nın; İstanbul Milletvekilleri Gürsel Tekin ve Mahmut Tanal'ın; Erzincan Milletvekili Muharrem Işık'ın; İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in; İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in; Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun; İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin; Manisa Milletvekili Özgür Özel'in; İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin; Batman Milletvekili Ayla Akat Ata'nın; Bursa Milletvekili Sena Kaleli'nin; Mersin Milletvekili Ali Öz ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 3 Milletvekilinin; Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın; İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin; İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 34 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; Kastamonu Milletvekili Emin Çınar ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Kastamonu Milletvekili Emin Çınar ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Bursa Milletvekili Sena Kaleli'nin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Kütahya Milletvekili Alim Işık ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu ile 20 Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in; İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi'nin; Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer'in; Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşek'in; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin; İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in; İzmir Milletvekili Aytun Çıray'ın; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; Manisa Milletvekili Hasan Ören'in; Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan'ın; Manisa Milletvekili Hasan Ören'in; Manisa Milletvekili Özgür Özel'in; Bursa Milletvekilleri Hüseyin Şahin ve Önder Matlı ile 8 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Aytun Çıray'ın; Manisa Milletvekili Hasan Ören’in; Denizli Milletvekili Mehmet Yüksel ve Çorum Milletvekili Cahit Bağcı ile 37 Milletvekilinin; Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Manisa Milletvekili Sakine Öz'ün; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı Tezkerelerinin (1/931, 2/115, 2/139, 2/158, 2/195, 2/282, 2/297, 2/298, 2/324, 2/368, 2/399, 2/434, 2/439, 2/453, 2/524, 2/528, 2/555, 2/601, 2/640, 2/689, 2/691, 2/798, 2/885, 2/896, 2/944, 2/1019, 2/1063, 2/1103, 2/1131, 2/1156, 2/1200, 2/1202, 2/1203, 2/1217, 2/1222, 2/1227, 2/1236, 2/1242, 2/1245, 2/1248, 2/1258, 2/1260, 2/1301, 2/1302, 2/1345, 2/1350, 2/1364, 2/1372, 2/1383, 2/1414, 2/1422, 2/1426, 2/1431, 2/1437, 2/1442, 2/1488, 2/1496, 2/1498, 2/1506, 2/1514, 2/1516, 2/1525, 2/1540, 2/1595, 2/1652, 2/1655, 2/1657, 2/1677, 2/1688, 2/1716, 2/1747, 2/1765, 2/1775, 2/1794, 2/1797, 2/1799, 2/1808, 2/1837, 2/1869, 2/1899, 2/1906, 2/1924, 2/1932, 2/1938, 2/1954, 2/1957, 2/1963, 2/1983, 2/1997, 2/2000, 2/2032, 2/2041, 2/2051, 2/2056, 2/2057, 2/2065, 2/2069, 2/2083, 2/2146, 2/2156, 2/2158, 2/2176, 2/2178, 2/2186, 2/2187, 2/2190, 2/2191, 2/2192, 2/2198) (S. Sayısı: 639) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

Sayın milletvekilleri, 639 sıra sayılı işte yer alan bir teklifin geri alınmasına ilişkin önerge vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

D) Önergeler (Devam)

2.- İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun birlikte verdikleri, 639 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nda yer alan (2/399) esas numaralı Kanun Teklifi’ni geri çektiklerine ilişkin önergesi (4/174)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

639 sıra sayılı Rapor’da yer alan Sayın Mesut Dedeoğlu’yla beraber verdiği kanun teklifini geri çekiyoruz.

Oktay Vural                                                              Mesut Dedeoğlu

      İzmir                                                                  Kahramanmaraş

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum…

III.- YOKLAMA

 

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Yoklama talebi vardır.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Türeli, Sayın Demiröz, Sayın Çetin, Sayın Seçer, Sayın Aygün, Sayın Kalkavan, Sayın Köktürk, Sayın Özel, Sayın Erdoğdu, Sayın Genç, Sayın Özdemir, Sayın Kuşoğlu, Sayın Tamaylıgil, Sayın Atıcı, Sayın Öz, Sayın Küçük, Sayın Haberal, Sayın Çelebi, Sayın  Öğüt.

Yoklamayı başlatıyorum.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 22.54

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 23.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 116’ncı Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

 

BAŞKAN - Yoklamayı tekrarlıyorum.

İki dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur. (CHP sıralarından alkışlar)

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 16 Temmuz 2014 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 23.03

 



(x) Bu ifadeye ilişkin açıklama 16/07/2014 tarihli 117’nci Birleşim Tutanağı’nın … sayfasında “Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar” bölümünde yer almıştır.

(x) Bu bölümlerde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir dilde kelimeler ifade edildi.

(x) 639 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.