TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                115’inci Birleşim

                                                                                      10 Temmuz 2014 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın’ın, Gümüşhane’deki ulaştırma yatırımlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Adana Milletvekili Ümit Özgümüş’ün, 2011 YGS’deki soru iptali ve sonuçlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Bursa Milletvekili Necati Özensoy’un, son yıllarda artan uyuşturucu kullanımı ve dağıtımına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/172)

 

B Tezkereler

1.- (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Geçici Başkanlığının, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/1524)

 

C) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli ve 21 milletvekilinin, Türkiye genelinde ve Ege Bölgesi’nde yaşanabilecek su sorununun araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1011)

2.- İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 42 milletvekilinin, Folkart Altay Alsancak Stadı’nın tarihî dokusuyla korunarak nasıl değerlendirilmesi gerektiğinin araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1012)

3.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan ve 19 milletvekilinin, Bozcaada ve Gökçeada’da yaşayanların sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1013)

 

VI.-AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmiş cumhurbaşkanlarına karşı kullandığı ifadeleri ve milletvekillerinin iradesini bu şekilde küçük gören zihniyeti kınadığına ilişkin açıklaması

2.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Türkiye’nin Musul Başkosolosluğuna yapılan saldırının akıbeti konusunda Hükûmetin Genel Kurula bilgi vermesi gerektiğine ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde üslup ve seviyenin bozulmamasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması

3.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Irak’taki IŞİD saldırıları karşısında Halkların Demokratik Partisi olarak Rojava halklarının yanında olduklarına ve Hükûmetin IŞİD’e verdiği desteği bir an önce sonlandırması gerektiğine ilişkin açıklaması

4.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin hayırlı bir süreç olmasını dilediğine ve İsrail’in Filistin halkına saldırılarını kınadığına ilişkin açıklaması

5.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi’nin, sivil toplum örgütlerinin, Meclisten, kadınlara yönelik cinayetlerde iyi hâl uygulamasının kaldırılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

6.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’e geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve Hükûmetin, Şanlıurfa’nın sorunlarıyla ilgilenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, 12/7/2013 tarih ve 16289 sayıyla Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz ve arkadaşları tarafından, ülkemizde kiraz üretiminin ve üreticilerinin sorunlarının araştırılması, alınması gereken önlemlerin tespit edilmesi ve bunlara ilişkin yapılacak yasal düzenlemelerin ele alınabilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 10 Temmuz 2014 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

 

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun çalışma günlerinin yeniden düzenlenmesine, 10 Temmuz 2014 Perşembe günkü birleşiminde gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan 615 Sıra Sayılı Kanun Tasarısı’nın maddelerine geçilmesinin oylamasının tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi

 

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

IX.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

 

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/941) (S. Sayısı: 629)

4.- Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Kars Milletvekili Yunus Kılıç ve Amasya Milletvekili Avni Erdemir ile 79 Milletvekilinin; Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/937, 2/2229) (S. Sayısı: 615)

 

 

XI.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 629) Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesinin oylaması

2.- (S. Sayısı: 629) Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin oylaması

3.- (S. Sayısı: 629) Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı’nın tümünün oylaması

 

XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, iptal edilen maden ruhsatlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/44772)

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlığın doğal afetlere karşı aldığı önlemlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/44773)

3.- İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler'in, Çeşme'de açılacak bir taş ocağına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/44882)

4.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.'nin Türkiye Kömür İşletmeleri ile olan sözleşmesinin durumuna ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/44883)

5.- İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler'in, özel sektör tarafından işletilen madenlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/44884)

6.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, ulaştırma ve haberleşme alt sektörlerinde faaliyet gösteren KİT'lere ve söz konusu KİT'lerin zarar durumuna ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/44885)

7.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata'nın, tarımsal sulama için kullanılan elektriğin birim fiyatına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/44886)

8.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhan'ın, kaçak elektrik tüketim miktarının hesabına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/44887)

9.- Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşek'in, Türkiye Kömür İşletmelerinin kendi ocaklarında yaptığı üretime ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/44888)

10.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut'un, ekonomik büyüme oranlarının memur maaşlarına yansımamasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/44922)

 

11.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, tarım arazileri ile ilgili çeşitli verilere,

- Van Milletvekili Özdal Üçer'in, koyun ve keçi yetiştiricilerine yapılan destekleme ödemelerine,

- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, Diyarbakır'ın Bismil ilçesindeki çiftçilerin tarımsal sulama enerji bedeli kaynaklı sorunlarına,

- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu'nun, GDO'lu ürünlerin yurda girişiyle ilgili alınacak önlemlere,

- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz'ün, piyasada bulunan GDO'lu bebek mamalarına,

- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, mağduriyet yaşayan çiftçilere,

İlişkin soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/44985), (7/44986), (7/44987), (7/44988), (7/44989), (7/44990)

 

12.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, milletvekili odalarında bulunan televizyonlardaki kanalların seçimine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/45031)

13.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, şehir hastanesi kampüsünün inşa edileceği yere,

- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi'nin, GDO'lu ürünlerle ilgili yönetmelikte yapılan değişikliğe,

- Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, Sudan'da kiralanan tarım arazilerine,

- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz'ün, GDO'lu ürünlerle ilgili yönetmelikte yapılan değişikliğe,

- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek'in, il müdürlüklerinin prim desteklerinden yaptığı kesintiye,

- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın, kuraklıktan zarar gören çiftçilerin desteklenmesine,

- İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel'in, ülkemizdeki çam fıstığı üretimi ile ilgili çeşitli hususlara,

- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Diyarbakır'ın Bismil ilçesindeki çiftçilere yapılan tarımsal desteklere elektrik borçları nedeniyle el konulmasına,

- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında Bakanlık tarafından satılan veya kiralanan sosyal tesislere,

- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun, İzmir'in Ödemiş ilçesinde patates alımı yapan firmaların uyguladıkları fiyatlar arasındaki farklılığa,

- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz'ın, Yozgat'ta dolu afeti nedeniyle çiftçilerin yaşadıkları mağduriyete,

- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, Bakanlık teşkilatında kullanılan araçların sayısına, navigasyon ve araç takip sistemleri ile kasko sigortalarına

İlişkin soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/45123), (7/45124), (7/45125), (7/45126), (7/45127), (7/45128), (7/45129), (7/45130), (7/45131), (7/45132), (7/45133), (7/45134)

 

14.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen'in, ÇAY-KUR'un ürettiği bir ürüne ilişkin Başbakandan sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi  Eker’in cevabı  (7/45296)

 

15.- Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş'ün, bebek mamasında GDO'lu içeriğin belli bir oranına izin veren yönetmelik değişikliğine,

- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Bakanlık müsteşarına,

- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Gezi Parkı eylemlerine destek verdiği ve 17 Aralık operasyonu hakkında sosyal medyada paylaşımda bulunduğu için aleyhinde soruşturma açılan veya mobbing uygulanan personel olup olmadığına,

- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın, Mersin'den ihraç edilecek tarım ürünlerinin ambalajlarında yer alacak bir ibareye,

- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, Tekirdağ'daki bir arazinin bir vakfın üzerine geçirildiği iddialarına,

- Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, bazı çiftçilere destekleme ödemelerinin yapılmadığı iddialarına,

- Van Milletvekili Nazmi Gür'ün, bazı çiftçilere destekleme ödemelerinin yapılmadığı iddialarına,

- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, aşırı yağış ve dolu afeti nedeniyle Manisa'daki çiftçilerin yaşadığı mağduriyete

İlişkin soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi  Eker’in cevabı (7/45390), (7/45391), (7/45392), (7/45393), (7/45394), (7/45395), (7/45396), (7/45397)

 

16.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Ankara'da ekili alanları yağmur ve doludan etkilenen çiftçilerin mağduriyetine,

- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü'nün, yağış ve doludan etkilenen Tekirdağ'daki kiraz üreticilerinin mağduriyetine,

- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker'in, 6537 sayılı Kanun'un kabulünün ardından aynı ilçe sınırları içerisinde birden fazla tarım arazisi bulunan kişilerin bu arazilerden birini satmak istediğinde yaşadıkları mağduriyete

- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın, 2014 yılı tarımsal üretim beklentilerine,

İlişkin soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/45521), (7/45522), (7/45523), (7/45524)

 

17.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı'nın, Konya'daki bir tarım enstitüsünün arazisine hastane yapılacak olmasına,

- Mersin Milletvekili Ali Öz'ün, son 10 yıl içerisinde göreve başlayan personele,

İlişkin soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/45647), (7/45648)

18.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan'ın, Dolmabahçe Sarayı'nı ziyarete gelen öğrenci gruplarına rehberlik hizmetinin kaldırılmasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/45853)

19.- İstanbul Milletvekili Melda Onur'un, TBMM kampüsünde ziyaretçi girişlerinde uygulanan randevu sistemine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/46244)

20.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in, Başbakan hakkında gelen yasama dokunulmazlığı tezkerelerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/46737)

21.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, TBMM'de görev yapan polislerin görev süresi dolmadan tayinlerinin çıkarılmasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı  (7/46897)

 

10 Temmuz 2014 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK (Erzincan)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 115’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Gümüşhane’deki ulaştırma yatırımları hakkında söz isteyen Gümüşhane Milletvekili Sayın Kemalettin Aydın’a aittir.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın’ın, Gümüşhane’deki ulaştırma yatırımlarına ilişkin gündem dışı konuşması

KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, uzun yıllardan beri ihmal edilen, neredeyse kasaba ve köy yollarıyla Türkiye'ye bağlanan Gümüşhane ilimizin, son on yıldaki ulaştırma yatırımlarından ne ölçüde yararlandığını, 2023 yılına doğru giderken sevginin ya da büyük seçimlerin sloganının “ekmek” değil de gelişmişlik, kalkınmışlık ve modern dünyaya bağlanmışlık olduğunu anlatmaya çalışacağız.

Yol insanları, şehirleri, ülkeleri, toplumları, milletleri, bu vesileyle o toplumların ve milletlerin zihniyetlerini, fikirlerini, gönüllerini birbirlerine bağlayan bir medeniyet abidesidir. İlimizde de son on iki yıldır 23 projeyle beraber 3 katrilyona yakın ulaştırma yatırımı yapılmaktadır. Toplam olarak 301 kilometresi devlet yolu, 214 kilometresi il yolu olup bunlardan devlet yollarının yüzde 100’ü, il yollarının da yüzde 91’i asfalt olan 23 projeyle, 2 katrilyonu aşkın bir proje bedeliyle, 1 katrilyonu aşkın bitirilmiş ulaştırma yatırımlarıyla ve planlanmakta olan 1,5 katrilyonu aşkın yeni projelerle Gümüşhane, bölge illerine ve oradan Türkiye'ye, oradan da dünyaya hızla bağlanabilme imkânını yakalamaktadır.

İlimiz lojistik anlamda, Doğu Karadeniz’i Doğu Anadolu’ya ve Güneydoğu Anadolu’ya bağlayan kuzey-güney hattında, birçok çevre illeriyle beraber bölünmüş yolları ihale edilmiş olup yaklaşık 150 kilometrelik bölünmüş yoluyla Erzurum’a, Erzincan’a, Bayburt’a, Giresun’a ve Trabzon’a bağlanabilme imkânı yakalamaktadır. 2002 yılına kadar 1 kilometre duble yolu, bölünmüş yolu olan ilimizin, bugün 150 kilometreye yakın projelendirilmiş bölünmüş yol çalışmaları hızla devam etmektedir.

Özellikle, Gümüşhane’mizin son yıllarda büyümesi ve gelişmesiyle, üniversal anlamdaki üniversitesiyle, tarım, kırsal kalkınma ve diğer sanayi sektörlerinin gelişmesiyle, kara yolu ulaşımının yanında bekleyen birçok proje de gerçekleşmektedir. Özellikle, Şiran-İkisu yolu: Bu yaz inşallah, başka siyasi partilerden olan Şiranlı milletvekilleri de asfaltla İkisu’dan Şiran’a ulaşılacağı günleri beklemektedir. Pekün Tüneli’nin proje ihalesi yapılmış olup bugün, Pekün Tüneli’nde proje çalışmaları başlamış; Zigana Tüneli proje ihalesi bitmiş olup yıl sonuna varmadan, 13 kilometrelik Doğu Karadeniz dağlarını aşacak proje inşallah ihale edilecektir.

Şu anda, bütün milletvekili arkadaşlarım ve Türkiye’deki bütün kardeşlerimin bilmesi gereken bir şey var ki Gümüşhane sınırları içerisindeki ulaştırmaya ait tüm hizmetler hızla devam etmektedir. İlimiz için yapmış olduğumuz on bir yıllık icraat kitapçığında belirtildiği gibi, yaklaşık on bir yılda 4,5 katrilyon harcanmış olup bunun 1,3 katrilyonu ulaştırmaya harcanmıştır. “Şehir çevre yolu” dediğimiz 12 kilometrelik çevre yolu 500 trilyona ihale edilmiş olup tünellerin yüzde 50’si tamamlanmıştır. Şehrimizin hayal projelerinden birisi olup 2023 vizyon projeleri içerisinde olan Erzincan-Gümüşhane-Trabzon Hızlı Tren ve Yük Treni Projesi bitmiş, uygulama projesi ihale aşamasındadır. Yine, yıllardır ilimizin beklemiş olduğu Köse Havaalanı da inşallah, bu yıl göndermiş olduğumuz mühendislerin etüt çalışmalarına binaen proje aşamasında, hızla ilerleyecektir.

Kısacası, hızla büyüyen, her tarafı şantiye olan Gümüşhane’deki siyasi muhalifler bize muhalefet ederken “Bunlar dağların yerini değiştirdiler.” gibi bir muhalefetle bizim Gümüşhane’de yaptığımız işleri anlatabilmektedirler.

Gümüşhane 2023’e böyle giderken, 2023 vizyonunu planlayan siyasi partilerin tümünün bir araya getirdiği adayın Türkiye'ye ekmek ufkunu sunması bir paradoks olup bu yatırımlarla beraber, ekmek için Türkiye değil, modern, çağdaş, Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi gelişmiş ülkeler düzeyine ulaşacak bir Türkiye'yi diliyor, bunu da başaracak olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a Cumhurbaşkanlığı sürecinde başarı ve muvaffakiyetler diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – “Ekmek” dedin de aklıma geldi, karne vardı karne. Ne karnesiydi Başkan o?

BAŞKAN – Sayın Kacır, lütfen…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın hatip herhâlde o slogandaki “ekmek”i bildiğimiz somun ekmek olarak anlamış. O slogandaki “ekmek” barış ekmektir, sevgi ekmektir, huzur ekmektir.

Genel Kurulun ve sizin bilgilerinize arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Çatı aday öyle dedi ya.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Meclis açıldı, işlem yapıyoruz. Lütfen…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Açıldı efendim, hayırlı olsun.

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, 2011 YGS sınavındaki soru iptali ve sonuçları hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Ümit Özgümüş’e aittir.

Buyurun Sayın Özgümüş (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Adana Milletvekili Ümit Özgümüş’ün, 2011 YGS’deki soru iptali ve sonuçlarına ilişkin gündem dışı konuşması

ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

2011 yılında yapılan ve mahkemelik olan, mahkemesi yeni biten Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda yaşanan bir soru skandalıyla ilgili söz aldım. Gönül isterdi ki -zamanım beş dakika- AKP iktidarı döneminde millî eğitimde yapılan değişiklikler, sınav sisteminde yapılan değişiklikler, sınav yönetmeliğinde yapılan değişiklikler, soru çalınma veya soru satılma skandalları, soruların iptal skandalları, en son TEOG’da yapılan 4 tane sorunun iptali ve buna benzer skandalları açıklayabilecek zamanım olsaydı ama bir saat yetmez.

Gerçekten, bu dönem içerisinde millî eğitim millî eğitim olalı, öğrenci öğrenci olalı bu kadar zulüm görmedi.

Değerli arkadaşlar, 2011 yılında Yükseköğretime Geçiş Sınavı yapılıyor. Sınavdan sonra akşam sorular yayımlandığında, Adana’da mutevazı bir dershanenin, Piramit Dershanesinin sahipleri Hülya ve Mehmet Şahin, akşam oturuyorlar ve matematik sorularından 7’nci sorunun yanlış olduğunu tespit ediyorlar. Bölge idare mahkemesine başvurup o sorunun iptalini istiyorlar. Devlet refleksiyle ÖSYM hemen savunmaya geçiyor, hem sorunun doğru olduğunu hem de Piramit Dershanesinin ya da sahiplerinin -ki sınava girmiştir- dava açma hakkının olmadığını öne sürüyor. Danıştaya gidiyor, Danıştay dava açma haklarının olduğunu söylüyor. Ankara Bölge İdare Mahkemesi, Hacettepe Üniversitesi matematik profesörlerini bilirkişi olarak atıyor ve sonuç olarak, bu sene nisan ayında, mahkeme, 2011 yılında yapılan Yükseköğretime Geçiş Sınavı’ndaki matematikten 7’nci sorunun yanlış olduğuna karar veriyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, önemli birkaç nokta var; bunlardan bir tanesi şu: Sınav yönetmeliği diyor ki eğer sorularda hata varsa -ki olabilir, insanidir- o zaman o yanlış olan soruyu bütün öğrenciler doğru cevaplamış gibi değerlendirilir ve hak kaybı olmaz. Yani, Piramit Dershanesi itiraz ettiğinde -sahipleri itiraz ettiğinde- ÖSYM refleks olarak itiraz etmese o gün sorun kalmayacak ama üç sene sürünce, şimdi, bugün içinden çıkılmaz hâle geldi ve yaklaşık olarak 150-200 bin öğrenciyi ilgilendiriyor.

Başka bir mesele daha var; o da şu: ÖSYM’nin Bilim Kurulu var. Çocukların birkaç dakika içerisinde çözmesini istediğiniz sorunun cevabını oturup üç saatte, dört saatte, beş saatte, bir buçuk günde çözseniz sorun kalmayacak. Başka bir önemli nokta, ÖSYM Bilim Kurulunun çözemediği, anlaşamadığı, Hacettepe Üniversitesinin, dershane sahiplerinin üzerinde anlaşamadığı ve doğru cevap bulunması üç yıl süren bir soruyu çocuklara niye sorarsınız? Bu zulüm niye?

Şimdi, burada bir iki tane önemli sorun var. Bir tanesi: Bu sorunun doğru cevabı, mahkeme kararına göre, seçenekler içerisinde yok ama ÖSYM’ye göre var, (b) şıkkı doğru. Burada soruyu doğru cevaplayan ama seçenek içerisinde bulamayan birçok öğrenci baraj sınavı olan Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nı kazanamadı, bir yıllık emekleri boşa gitti.

İki: Lisans Yerleştirme Sınavı’na giren çocuklar da oradaki yanlış sorudan dolayı istedikleri bölümlere giremediler, farklı bölümlere, daha farklı üniversitelere girdiler.

Şimdi buradan, 2011 senesinde YGS sınavına giren bütün gençleri hak aramaya davet ediyorum, haklarını arasınlar, en azından tazminat davası açsınlar.

Bu rezaletten sonra, 2014 yılında, ÖSYM sınav sorularını açıklamamaya başladı ve o kadar gizlemeye başladı ki Bilgi Edinme Yasası kapsamından çıkardı, devlet sırrı gibi ama baskılara dayanamadı, şimdi yüzde 20’sini açıklıyor. Eğer devlet sırrıysa devlet sırrını açıklamak vatan hainliğidir, o zaman yüzde 20’sini açıklıyorsanız yüzde 20 vatan hainisiniz.

ÖSYM, bizim milletvekilimizin soru önergesine verdiği cevapta, bu soru cevaplarının yargıdan kaçırılmadığını söylüyor.

Değerli arkadaşlar, eğer siz soruların cevaplarını yayınlamazsanız, o zaman insanlar cevapların doğru mu, yanlış mı olduğunu nasıl kontrol edecekler ve nasıl hak arayacaklar?

Bütün gençleri hak aramaya davet ediyorum, sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündem dışı üçüncü söz, uyuşturucu hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Necati Özensoy’a aittir.

Buyurun Sayın Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Bursa Milletvekili Necati Özensoy’un, son yıllarda artan uyuşturucu kullanımı ve dağıtımına ilişkin gündem dışı konuşması

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Son yıllarda özellikle artan uyuşturucu kullanımı ve dağıtımıyla ilgili dikkatlerinizi çekmek üzere bu gündem dışı konuşmayı aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, özellikle de bundan üç dört yıl önce piyasada olmayan bir uyuşturucuyla ilgili dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu, son zamanda ülkemizde ve dünyada hızla yayılmakta, herkes buna yönelmektedir. Çok tehlikeli bir uyuşturucu olan, tek seferde ölüm riski olan bonzaiden söz etmek istiyorum. Kullanıldığı zaman terlemeye, ağız kuruluğuna, “bad trip” yani “ölüm tribi” de denilen… Bu “ölüm tribi”ne girildiği zaman -ölüm riski yüzde 99’dur- bir anda korku, dünyadan başka yere gidiş, halüsinasyon görme, öldüğünü görme veyahut öleceğini görme düşüncesi, kullanan gençlere kalp krizi geçirtip o anda ölümüne neden olmaktadır. Özellikle, Bursa’da bir parkta gençlerin bonzai kullandıktan sonraki o görülen hâlleriyle ilgili gündeme gelen, son günlerde birkaç gencimizin de ölümüyle sonuçlanan bu olaylarla ilgili, gerçekten çok büyük sıkıntıların olduğunu, bunların da bir an önce tedbirlerinin geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bundan yaklaşık bir yıl önce, 27 Temmuzda yine vatandaşlardan gelen bir şikâyetle mahalline giderek bir basın toplantısı yapmıştım. Yine orada yetkilileri, ilgilileri göreve davet ettik ancak bu dikkat çekmemiz yeteri kadar yer bulmadığı için de özellikle Bursa başta olmak üzere Türkiye’nin birçok yerinde bu uyuşturucu, maalesef, hâlen, hem de 5 lira gibi ucuz bir fiyatla satılmaya devam ediliyor.

Bununla ilgili tabii, vatandaş da yine tepkilerini ortaya koyuyor. Bakın, yine bir tepki koydukları sırada Recep Aslan isimli genç, Hükûmetin uyuşturucu kullanımının yaygınlaşmasına tedbir almasını istedi. Aslan şunları söyledi: “Hani ‘Lafa değil, icraata bakıyorum.’ diyorlar da biz icraata bakıyoruz. AK PARTİ burada iktidarsa bunu yapacak, sattırmayacak. Niye benim arkadaşım ölüyor? 21 yaşındaki genç arkadaşım askerden gelip niye ölüyor? Bunu açıklasınlar da… Birazdan -yolu kapatıyorlar- polis gelip dağıtacak. Bizi dağıtmasın, gidip uyuşturucu satılan mahalleleri dağıtsın.” diye feryat ediyorlar.

Tabii, bununla ilgili soru önergeleri verdik. Özcan Bey’in, benim soru önergelerimiz var, bunlara verilen cevaplar var. Tabii, bunlar çok yeterli değil. Bununla ilgili araştırma önergeleri verildi, geçtiğimiz dönem bir araştırma komisyonu kuruldu ama demek ki bütün bunlar etkili olmadı.

Aileden sorumlu Sayın Bakan “Uyuşturucu kullanma yaşı çok düştü. Aileler dikkat etsin.” diyor. Bu açıklamasında uyuşturucu yaşının da 9’lara kadar düştüğünü ifade ediyor. Şimdi, uyuşturucu kullanımıyla ilgili, ailelerin dikkatini çekmek gerekir ama şöyle, sadece alelade, sıradan bir basın toplantısında “Aileler dikkat etsin.” demekle iktidar sorumluluğunu nasıl üzerinizden atacaksınız, bunu da gerçekten merak ediyorum.

Yine, bu son günlerde, biliyorsunuz, bu PKK’nın yol kapatmalarının uyuşturucu ekim, dikim, ürünlerin alınması noktasına tesadüf ettiğini iktidar yetkilileri de açıkladılar. Yine orada, PKK’yla uyuşturucu ticareti yapanların iş birliği içerisinde olduğu da tespit edildi. Tabii, buradan hareketle bugün artık sonlanacak olan bu yasanın da kimlere yarayacağını, yine bu uyuşturucuyla mücadelede nasıl etkili olacağını, daha doğrusu uyuşturucuyu daha da artıracağını, bugün çıkacak olan yasanın, PKK’ya af yasasının da yine buna hizmet edeceğini de buradan bir kez daha ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özensoy.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis soruşturması komisyonundan bir istifa tezkeresi vardır, okutuyorum:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/172)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Seçilmiş bulunduğum (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden ayrılıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                               Haluk Eyidoğan

                                                                                      İstanbul  

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

(9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun Başkan, Başkan Vekili, Sözcü ve Kâtip seçimine dair bir tezkeresi vardır, okutuyorum:

B Tezkereler

1.- (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Geçici Başkanlığının, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/1524)

9/7/2014

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Başkan, Başkan Vekili, Sözcü ve Kâtip seçimini yapmak üzere 9/7/2014 Çarşamba günü saat 16.00'da toplanmış ve kullanılan 14 (on dört) adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda adları ve soyadları yazılı üyeler karşılarında gösterilen oyu alarak İç Tüzük'ün 24'üncü maddesi uyarınca Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.

Bilgilerinize arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                               Rıza Türmen

                                                                               İzmir

Komisyon Geçici Başkanı

Başkan:               Hakkı Köylü                                    Kastamonu Milletvekili              8

Başkan Vekili:  Yılmaz Tunç                                       Bartın Milletvekili                     8

Sözcü:                 Mustafa Kemal Şerbetçioğlu            Bursa Milletvekili                      8

Kâtip:                  İlknur İnceöz                                  Aksaray Milletvekili                   8

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç adet önerge vardır, okutuyorum:

C) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli ve 21 milletvekilinin, Türkiye genelinde ve Ege Bölgesi’nde yaşanabilecek su sorununun araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1011)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gerekçesi ekte sunulan, Türkiye genelinde ve Ege Bölgesi’nde yaşanabilecek su sorununa karşı alınacak önlemleri araştırmak amacıyla Anayasa’mızın 98’inci ve TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz.

1) Rahmi Aşkın Türeli                                               (İzmir)

2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                      (İstanbul)

3) Hülya Güven                                                        (İzmir)

4) Mustafa Serdar Soydan   (Çanakkale)

5) Ahmet İhsan Kalkavan     (Samsun)

6) Haydar Akar                                                         (Kocaeli)

7) Haluk Eyidoğan                                                    (İstanbul)

8) Sabahat Akkiray                                                   (İstanbul)

9) İdris Yıldız                                                           (Ordu)

10) Aykan Erdemir                                                    (Bursa)

11) Mehmet Hilal Kaplan     (Kocaeli)

12) Kemal Ekinci                                                      (Bursa)

13) Alaattin Yüksel                                                   (İzmir)

14) Özgür Özel                                                         (Manisa)

15) Turgay Develi                                                     (Adana)

16) Kazım Kurt                                                         (Eskişehir)

17) İlhan Demiröz                                                     (Bursa)

18) Engin Özkoç                                                       (Sakarya)

19) Bülent Kuşoğlu                                                   (Ankara)

20) Ali Haydar Öner                                                  (Isparta)

21) Ali Serindağ                                                       (Gaziantep)

22) Hasan Ören                                                        (Manisa)

Gerekçe:

Su, yeryüzünde yaşayan tüm canlıların yaşamını dolaylı veya dolaysız olarak etkileyen en önemli doğal kaynaktır. Günümüzde, sadece Türkiye'nin içinde bulunduğu bölgede değil, dünya ölçeğinde de bir su kıtlığı söz konusu olup, nüfus artışı ve küresel ısınmayla birlikte, su kıtlığının önümüzdeki yıllarda çok daha büyük boyutlara ulaşması beklenmektedir.

Dünya Sağlık Örgütünün rakamlarına göre, yılda 1,6 milyon insan temiz ve hijyenik su yokluğundan hayatını kaybetmektedir. Su doğrudan insan yaşamını etkilemektedir.

Su kirliliği ve kuraklık ülkemizde, özellikle Ege Bölgesi’nde varlığını artan bir yoğunlukla hissettirmektedir. Ege Bölgesi’nde, son otuz yıl gibi insan yaşamı için çok kısa sayılabilecek bir zaman aralığında, su miktarı ve kalitesinde gelinen nokta ürkütücüdür. Son yıllarda yağışlardaki azalma gelecekteki olası bir felaketin habercisi olmuştur. Ancak asıl felaket kamuoyunun konuya karşı duyarsız olmasıdır.

Bölgemizde gerçekte yetersiz olan ve gelecekte küresel ısınmadan dolayı daha da azalacağı varsayılan suyun büyük bir bölümü kirli durumdadır. Kirlilik büyük ölçüde evsel ve endüstriyel atıklardan kaynaklanmaktadır. Son otuz yılda hızla artan kirlilik, sadece izlenmiş, durum saptamaları yapılmış ve seyredilmiştir. Su kirliliğinin insan yaşamım tehdit ettiği bugünlerde dahi hiçbir şey değişmemiştir. Konu sözlerle geçiştirilmekte, kirleticilere karşı gerekli yaptırımlar uygulanmamaktadır.

Küçük Menderes, Gediz ve Bakırçay havzalarında kirlilikle ilgili olarak Çevre Bakanlığı, DSİ ve üniversiteler tarafından çok ciddi çalışmalar yapılmış ve çözüm önerileri geliştirilmiştir. TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından 1999 ve 2008 yıllarında, İzmir Su Kongrelerinde konu ayrıntılı bir biçimde tartışılmıştır. Ayrıca, ilgili mühendis odalarının değişik zamanlarda yapılmış çalışmaları ve çözüm önerileri bulunmaktadır.

Ancak, otuz yıl önce, 20 kg ağırlığında yayın balıklarının yaşadığı, insanların yüzebildiği nehirler, bugün açık kanalizasyon olarak kullanılmakta, evsel ve endüstriyel atıklar ne acıdır ki doğrudan denize boşaltılmaktadır. Belediyeler sağlıklı su elde etmekte zorlanmakta, su kirliliğinden kaynaklanan ciddi sorunlar yaşanmaktadır.

Küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliğinden dolayı yağış ve akış değerleri azalmakta, kuraklık ve taşkın riskleri artmaktadır. Ayrıca kuraklık neticesinde su kalite parametrelerinin önemli oranda olumsuz etkilenmesi söz konusudur.

Günümüzde yağışların azalması, artan nüfus artışı nedeniyle su kullanımının artmasından kaynaklanan yer üstü ve yer altı sularında azalma ciddi boyutlara ulaşmıştır. Özellikle Gediz, Küçük Menderes ve Bakırçay havzalarında Ekim 2008 tarihi itibarıyla, önceden açılan sondaj kuyularından çoğu kurumuştur. Örneğin, Küçük Menderes havzasında, Torbalı'da alüvyon formasyonunda yeraltı su tablası 60 metrelerin altına düşmüş olup geniş bir alanda yer altı suyu kalmamıştır. Hâlbuki, otuz yıl önce bu kuyularda yer altı su tablası 1-2 metre derinlikte olup kuyu verimleri 60-70 litre/saniye idi.

Günümüzde, Ege Bölgesi’nde içme, kullanma ve endüstriyel su temininde zorluklar yaşanmasına rağmen asıl sorun, suyun yüzde 72'sinin kullanıldığı tarım sektöründe yaşanmıştır.

Önümüzdeki yıllarda içme, kullanma ve endüstriyel sularda maliyeti yüksek olsa da su konusundaki problemler çözülebilir. Ancak günümüzde, siyasi iktidar tarafından önemsenmeyen tarım sektöründe tehlike çanları çalmaktadır. Kuraklıktan dolayı tarımsal aktivitenin azalması veya durması, açlık, işsizlik ve göç demektir. Bu durum sadece tarımda değil, tarıma dayalı ticaret ve sanayi için de söz konusudur.

2.- İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 42 milletvekilinin, Folkart Altay Alsancak Stadı’nın tarihî dokusuyla korunarak nasıl değerlendirilmesi gerektiğinin araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1012)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İzmir'in tarihi, belleği ve kimliği açısından önemli yeri olan, hâlen stadyum olarak kullanımda olan Folkart Altay Alsancak Stadı'nın tarihî dokusuyla korunarak nasıl bir kullanımının olması gerektiği konusunda tarihî özelliğinin detaylı olarak ortaya çıkarılması gerekmektedir. Yerinde yenileme yapılarak mı, yoksa yapılmadan mı İzmirlinin kullanımına sunulacağı, hangi kültürel amaçlar için ne şekilde (konser, spor karşılaşmaları, görsel ve sahne sanatları gibi) değerlendirileceği konusunda Anayasamızın 98’inci maddesi ve TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince bir araştırma komisyonu kurulmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Hülya Güven                                                        (İzmir)

2) Fatma Nur Serter                                                  (İstanbul)

3) Ali Özgündüz                                                        (İstanbul)

4) İlhan Demiröz                                                      (Bursa)

5) Tufan Köse                                                          (Çorum)

6) Aykan Erdemir                                                      (Bursa)

7) Ali İhsan Köktürk                                                  (Zonguldak)

8) Haydar Akar                                                         (Kocaeli)

9) Kadir Gökmen Öğüt                                               (İstanbul)

10) Hüseyin Aygün                                                   (Tunceli)

11) Mustafa Moroğlu                                                 (İzmir)

12) Haluk Eyidoğan                                                  (İstanbul)

13) Namık Havutça                                                   (Balıkesir)

14) Ali Sarıbaş                                                         (Çanakkale)

15) Rahmi Aşkın Türeli                                             (İzmir)

16) Arif Bulut                                                           (Antalya)

17) Mustafa Serdar Soydan                                       (Çanakkale)

18) Mahmut Tanal                                                     (İstanbul)

19) Ali Serindağ                                                       (Gaziantep)

20) Ferit Mevlüt Aslanoğlu                                        (İstanbul)

21) Osman Taney Korutürk                                        (İstanbul)

22) Sakine Öz                                                          (Manisa)

23) Dilek Akagün Yılmaz                                           (Uşak)

24) Kazım Kurt                                                         (Eskişehir)

25) Engin Özkoç                                                       (Sakarya)

26) Musa Çam                                                          (İzmir)

27) Mehmet Emrehan Halıcı                                      (Ankara)

28) Aylin Nazlıaka                                                    (Ankara)

29) Faik Öztrak                                                         (Tekirdağ)

30) Aytun  Çıray                                                       (İzmir)

31) İzzet Çetin                                                         (Ankara)

32) Erdal Aksünger                                                   (İzmir)

33) Ramazan Kerim Özkan                                        (Burdur)

34) Kemal Ekinci                                                      (Bursa)

35) Hasan Ören                                                        (Manisa)

36) Levent Gök                                                         (Ankara)

37) İhsan Özkes                                                       (İstanbul)

38) Nurettin Demir                                                    (Muğla)

39) İdris Yıldız                                                         (Ordu)

40) Kemal Değirmendereli                                        (Edirne)

41) Alaattin Yüksel                                                   (İzmir)

42) Turgay Develi                                                     (Adana)

43) Sedef Küçük                                                       (İstanbul)

Gerekçe:

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS), Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği gibi uluslararası kuruluşlar 1970’li yıllardan itibaren modern mimarlık ürünlerinin kültürel miras kapsamında değerlendirilmesi, korunması ve belgelenmesi için çalışmalar yürütmektedirler.

Koruma kavramı, “Anıtlar, yapı grupları ve sitlerle tanımlanan kültürel mirası anlamak, malzemesinin korunmasını sağlamak ve gerekli olduğu hâlde tanıtımı, restorasyonu ve gelişimi için kullanılan yöntemlerin tümü.” olarak tanımlanmaktadır. Kültür varlığının tanımı 20’nci yüzyıl sonunda modern mimarlık mirasının gündeme gelmesiyle genişlemiştir.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 9/9/1991 tarihli ve R (91) 13 sayılı Yirminci Yüzyıl Mimari Mirasının Korunması Hakkında Tavsiye Kararı’nda mirasın kullanımına yönelik olarak yapıların metruk hâle gelmesinin önüne geçmek için günümüz yaşamının kullanım ihtiyaçlarını dikkate alan yeni kullanımların, korunmalarına sebep olan mimari ve tarihî önemiyle ters düşmemesi şartıyla bulunması teşvik edilmektedir.

Modern miras kapsamındaki ürünler arasında tekil yapılar, sitler, mahalleler, mevcut yapılara ekler bulunmaktadır.

Ülkemizde koruma ve restorasyon anlayışı Venedik Tüzüğü temel alınarak oluşturulmuştur. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun cumhuriyet dönemi yapıların yıktırılmaması için gerekli önlemlerin alınması yönünde ilke kararı bulunmaktadır.

ICOMOS'un “Spor ve Miras” konulu bibliyografik çalışmasında da 20’nci yüzyıl spor yapılarının korunmasına ve geliştirilmesine ilişkin araştırmalara yer verilmektedir.

Ülkemizde de 20’nci yüzyılda inşa edilmiş spor yapıları kültürel miras kapsamındadır. Bunlardan biri de İzmir'in Liman Arkası bölgesinde yer alan ve kent belleğinde ve çok kültürlü geçmişinde önemli yeri bulunan Panionios ya da bugünkü adıyla Folkart Altay Alsancak Stadıdır.

Stat, tarihte iki kez kurulan Smyrna (İzmir) kent yerleşimlerinin arasında yer almaktadır. Bunlardan ilki, bugün Bayraklı İlçe sınırları içinde kalan ve Bayraklı Höyüğü’nde kurulan Arkaik Dönem Smyrnası’dır. İkincisi ise Kadifekale (Pagos) sırtlarında kurulan Antik Dönem Smyrnası’dır.

Stadın tarihi, İzmir'de “Darağacı” adıyla bilinen ve Alsancak Garı ile Şaraphane arasında kalan bölgede şekillenmiştir. Yunan işgalinin sona erdiği dönemlerde, İzmir'e ilk giren birliklerden birisi burada pusuya düşürülmüş ve çok sayıda şehit verilmiştir. Bölgenin adı İzmir'in kurtuluşu için yaşamlarını feda eden şehitlerimizin anısını yaşatmak için, 1925 yılında "Şehitler" olarak değiştirilmiştir.

Folkart Altay Alsancak Stadı’nın kapasitesi günümüzde 15.358’dir. Bu bakımdan, Türkiye'de bulunan statlar arasında 20’nci, İzmir'de bulunan 7 stat arasında ise 2’nci sırada yer almaktadır; dünya stadyumları listelerinde yer almaktadır.

İzmir Büyükşehir Belediye Meclisinin 7 Temmuz 2003 tarihli ve 05/82 sayılı Kararı’yla onaylanan İzmir Yeni Kent Merkezi Nazım İmar Planı'nda Alsancak Stadı korunmuştur.

Stadın bulunduğu Liman Arkası bölgesi, endüstriyel miras yapılarına da ev sahipliği yapmaktadır.

Liman Arkası bölgesindeki endüstri kompleksleri, fabrika, depo ve konuttan oluşan 53 yapı, 1998 yılında İzmir 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunca koruma altına alınmıştır. Bunlardan birisi olan İzmir tarihî Havagazı Fabrikası, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilerek İzmirlinin hizmetine sunulmuştur.

Stat, deprem riski yüksek bir kent olan İzmir'in en riskli bölgesinde, 400 bin nüfuslu Konak ilçesinin İzmir Afet ve Acil Durum Eylem Planı’yla belirlenmiş 4 çadırkent alanından birisidir. Bu bakımdan, stat alanı Konak halkının olası bir deprem sonrası sığınacağı güvenli alan konumundadır. Bu özelliği bilimsel makalelerde de işlenmiştir.

Bunun yanında, sıkışık yapılaşmanın olduğu İzmir'de kentlilerin nefes aldığı açık alan konumunda olan stadın nasıl değerlendirileceğinin araştırılması gerekmektedir.

3.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan ve 19 milletvekilinin, Bozcaada ve Gökçeada’da yaşayanların sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1013)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemiz için jeopolitik önem arz eden Bozcaada ve Gökçeada'nın sorunlarını ve çözüm yollarını tespit etmek amacıyla, Anayasanın 98’inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

1) Mustafa Serdar Soydan               (Çanakkale)

2) Özgür Özel                                 (Manisa)

3) Musa Çam                                  (İzmir)

4) Hasan Ören                                (Manisa)

5) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)

6) Haluk Eyidoğan                          (İstanbul)

7) İhsan Özkes                               (İstanbul)

8) Mehmet Ali Ediboğlu                  (Hatay)

9)  Mehmet Hilal Kaplan                 (Kocaeli)

10) Melda Onur                              (İstanbul)

11) Ahmet İhsan Kalkavan              (Samsun)

12) Doğan Şafak                            (Niğde)

13) Ali Sarıbaş                               (Çanakkale)

14) Ali Özgündüz                            (İstanbul)

15) Haydar Akar                             (Kocaeli)

16) Bülent Tezcan                          (Aydın)

17) Sabahat Akkiray                       (İstanbul)

18) Kadir Gökmen Öğüt                   (İstanbul)

19) Namık Havutça                         (Balıkesir)

20) Candan Yüceer                         (Tekirdağ)

Gerekçe:

Çanakkale ilimiz sınırları içinde yer alan ve 22 Eylül 1923'te Lozan Antlaşması’yla Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlanan Gökçeada, 285.5 kilometrekare yüzölçümüne, 95 kilometrelik kıyı şeridi uzunluğuna sahiptir. Yerleşik nüfusu bugün için 8.210 dur. Yaz aylarında, turizm mevsiminde de 20-25 binlere ulaşan bir nüfusa sahiptir. Adada yaklaşık 1.500 hektar ekilebilir arazi, 1.900 hektar bağlık, 4.000 hektar mera, 8.000 hektar ormanlık arazi bulunmaktadır. Karışık olarak toplam 20.000 hektar alan bulunmaktadır. Kullanılamayan arazi yüzde 30’dur ve bu duruma göre Gökçeada'da kullanılabilir arazi Türkiye ortalamasının çok üzerindedir. Adada 5 adet gölet bulunmakta ve su kaynakları açısından Ege'nin en zengin adasıdır.

Çanakkale ilimize bağlı olan diğer bir ada ilçemiz Bozcaada, ada etrafında irili ufaklı adacıklarla beraber 42 kilometrekareye varan yüz ölçümüne sahip bulunmakta ve Ege Denizi’nin kuzeydoğusunda yer almaktadır. Yerleşik nüfusu 2.472, iç turizmin geliştiği yaz aylarında 10-12 bin kişilik bir nüfusa hizmet vermektedir.

Bu iki adamıza da esas olarak ulaşım Çanakkale'den, Eceabat'ın Kabatepe Limanı’ndan ve Ezine Geyikli İskelesi’nden sağlanmaktadır. Bu iki adada yaşayan insanların sorunları Türkiye'nin yaşadığı genel sorunlardan ayrılamaz. Türkiye'nin içinde bulunduğu önemli sıkıntıları bu adada yaşayan insanlar da yaşıyorlar. İlave olarak, adanın kendine has sorunlarını da yaşıyorlar.

Gökçeada'da bugün için Türk ve Rum nüfustan oluşan bir yapı oluşmaktadır. Rum nüfus süratle azalmış ve bugün için fiilî olarak 250-300 civarında Rum vatandaşı adada kalmıştır. 9 bin civarında da Türk kökenli yurttaşımız bulunmaktadır. Bu yurttaşlarımız da ana karanın çeşitli yerlerinden, çeşitli altyapı projelerinde köylerinden, kentlerinden edilen yurttaşlarımız da Gökçeada'da yerleşmiş bulunmaktadır.

Ada yaşamının bir kültür olduğu ve adada yaşamanın ayrı bir kültürü gerektirdiği düşünülürse buradaki insanlarımız, sadece bu nedenden dolayı bile çok özel sıkıntılar yaşamaktadır. Çünkü, adada yaşamak ayrı psikolojik, sosyolojik ve ekonomik sıkıntıları beraberinde getirmektedir.

Ülkemizin stratejik öneme sahip iki adası Gökçeada ve Bozcaada’da ekonomik ve sosyal gelişmenin sağlanması ve yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarının tespit edilerek çözüm yollarının bulunması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu…

OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, söz talebim vardı.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.

VI.-AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmiş cumhurbaşkanlarına karşı kullandığı ifadeleri ve milletvekillerinin iradesini bu şekilde küçük gören zihniyeti kınadığına ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan bir hususu Parlamentoda, Türk milletinin egemenliğini temsil eden Parlamentoda değerli milletvekillerine arz etmek istiyorum. Cumhurbaşkanlığı seçim süreci başladı. Değerli milletvekilleri kendi iradeleriyle aday belirlediler. Bugüne kadar cumhurbaşkanları Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilen cumhurbaşkanları Anayasa çerçevesinde kendilerine verilen görevleri yerine getirdi. Bu görevleri yerine getiren cumhurbaşkanları anayasal yetki çerçevesinde görevlerini yerine getirirken, maalesef, bu görevlerini yerine getiren cumhurbaşkanlarına yönelik Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Çankaya’yla ilgili kullandığı “vitrin” ve adayla ilgili kullandığı “saksı” ifadesi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, milletimiz tarafından seçilmiş cumhurbaşkanlarına hakarettir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekilleri ne bundan önceki Cumhurbaşkanını ne ondan önceki Cumhurbaşkanını “saksı” diye göndermiş değildir. Milletvekillerinin iradesini bu şekilde küçük gören, milletin iradesini küçük gören bu zihniyeti kınıyorum.

İkinci husus da: Bugüne kadar Cumhurbaşkanlığı seçimlerini bir vesayet kaynağı olarak gösteren zihniyet, egemenliğin kayıtsız, şartsız millete ait olduğu ve Meclis tarafından temsil edildiği Türkiye Büyük Millet Meclisini bir vesayetin kaynağı olarak göstermektedir. Burada bulunan milletvekilleri sadece ve sadece milletin egemenliğini temsil ederler, bir yerlerden talimat alarak yapmazlar. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisini ve milletvekillerini vesayetin kaynağı olarak gösteren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bu ifadesini de bir milletvekili olarak kınıyorum. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı, bugüne kadar seçilmiş cumhurbaşkanlarına saygı göstermeye ve bu cumhurbaşkanlarını seçen Türkiye Büyük Millet Meclisine, milletvekillerine ve milletimize saygı göstermeye, saygılı olmaya davet ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Engin Altay, buyurun.

2.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Türkiye’nin Musul Başkosolosluğuna yapılan saldırının akıbeti konusunda Hükûmetin Genel Kurula bilgi vermesi gerektiğine ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde üslup ve seviyenin bozulmamasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;  Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir üyesi olarak, Musul Konsolosluğumuzun basılması suretiyle rehin alınan, Konsolosumuz dâhil 48 kişiyle ilgili, haftalar geçmesine rağmen Hükûmetin bu duyarsızlığını, umursamaz tavrını anlamış değilim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Musul Konsolosluğu Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde, bizim topraklarımız olarak değerlendirilir. Bir terör örgütü -ki Hükûmet bu terör örgütüne “terör örgütü” diyemiyor, “unsur” diyor ama- tarafından rehin alınan 48 vatandaşımızın, konsolosluk mensuplarının, maiyetinin akıbeti konusunda Hükûmetin Genel Kurula derhâl bilgi vermesini talep ediyorum.

Bu vesileyle, Sayın Vural’ın biraz önce değindiği hususla ilgili olarak, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin bir nezaket içinde geçmesi arzusu içindeyiz hem Parlamento olarak hem millet olarak. Cumhurbaşkanlığı seçiminde üslup ve seviyenin bozulmamasını, şimdilik, temenni ediyor ve diliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Baluken…

3.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Irak’taki IŞİD saldırıları karşısında Halkların Demokratik Partisi olarak Rojava halklarının yanında olduklarına ve Hükûmetin IŞİD’e verdiği desteği bir an önce sonlandırması gerektiğine ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, uzun bir süredir Rojava’da, Kürt halkı başta olmak üzere, Rojava halklarının iradesine yönelik ciddi ve kapsamlı bir küresel ve bölgesel saldırıyla karşı karşıyayız.

Son olarak, Irak’ta ve Musul’da bölgesel ve küresel bazı güçlerin desteğiyle saldırılarını, insanlık dışı katliamlarını gündemleştiren IŞİD çeteleri, bu saldırılarını bugün Kobani’de ve Rojava’da yoğunlaştırmış durumdadırlar. Gerek Kobani’de gerekse de Rojava’nın diğer bölgelerinde IŞİD çeteleri tarafından insanlık onurunu zedeleyecek katliam girişimleri yapılmakta, bu katliam girişimlerine karşı da oradaki halkların siyasi ve askerî iradesi tarihe geçecek onurlu, büyük bir direniş göstermektedir.

Rojava’da yapılan saldırılarla ilgili, kamuoyuna da yansıyan bilgilere göre, Türkiye’nin hâlâ IŞİD çetelerine destek verdiğini gösteren belgelerden ve bazı verilerden bahsedilmektedir. Özellikle, Türkiye sınırlarının bu çetelere açık tutulması, hâlâ Rojava  ve Kobani’deki sınır kapılarının Kürtlere ve Rojava’daki halklara kapalı tutulması, bu konuda Türkiye Hükûmetinin soru işaretlerini giderecek herhangi bir açıklama yapmamış olması da bu konuyla ilgili kaygılarımızı her geçen gün artırmaktadır.

Biz bu durumun kabul edilemez olduğunu düşünüyoruz Halkların Demokratik Partisi olarak. Dün Suruç’ta, seçilmiş vekillerimiz öncülüğünde ve belediye başkanlarımız öncülüğünde başlatılan bir eylemsellik gündemleşti. Kitlesel destekle beraber önümüzdeki günlerde de ortaya koyacağımız demokratik tepkilerle Rojava halklarının yanında olduğumuzu açık bir şekilde ortaya koyacağız. Burada bugün Hükûmeti bu konuda uyarıyoruz; bugüne kadar, daha çok, Kürtlerin hak kazanmaması, Rojava’daki halkların iradesini boğma temelinde geliştirilmiş olan bu dış politikadan Türkiye’nin bir an önce vazgeçmesi, bu çetelere vermiş olduğu desteği bir an önce sonlandırması, sınırdaki tüm kapıları sadece insani yardıma değil, bütün ticari ilişkilere de açması gerektiğini ifade ediyoruz. Dışişleri Bakanından ve Hükûmetten, bu konuda, Halkların Demokratik Partisi olarak bir an önce kamuoyunu aydınlatacak bir açıklama beklediğimizi ifade ediyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Satır, buyurun.

4.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin hayırlı bir süreç olmasını dilediğine ve İsrail’in Filistin halkına saldırılarını kınadığına ilişkin açıklaması

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecine girmiş bulunuyoruz. Yurdumuzda ilk defa halkın oylarıyla bir Cumhurbaşkanı seçilecek. Bizler, darbelerden sonra gelen cumhurbaşkanlarıyla çalıştık; Anayasa kitapçığını fırlatarak Türkiye Cumhuriyeti’ndeki insanların ekonomik seviyesine ve bütçemize ciddi anlamda zarar veren cumhurbaşkanlarıyla çalıştık; idareden, yürütmeden gelen her türlü kararı, her türlü yasayı kendi iradesiyle ve toplumun kabul etmeyeceği şekilde reddeden cumhurbaşkanlarıyla çalıştık. İnşallah, bugünden sonra, halkın oylarıyla seçilen bir cumhurbaşkanıyla çalışacağız.

Bu seçim sürecinde birbirimize karşı saygılı, sevgili ve tabii ki itinalı davranmayı ben de öngörüyorum ve hayırlı bir süreç geçirmemizi diliyorum.

Ayrıca, ramazanı idrak ettiğimiz şu günlerde İsrail’in masum sivillere karşı yapmış olduğu saldırıları, zorbalığı ve şiddeti kınıyorum. Sosyal medyada ve medyada çeşitli resimleri ve olayları takip ediyoruz ve âdeta yüreğimiz parçalanıyor. Bir an önce bu saldırılardan vazgeçilmesi ve sona erdirilmesi için çağrıda bulunuyorum. Dün olduğu gibi bundan sonra da mazlum Filistin halkının yanında olacağımızı bir kez daha yüksek sesle ifade ediyorum. Yerli ve uluslararası tüm kurum, kuruluşları bu konuda tepki göstermeye ve işlem yapmaya davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Bir de şu Türkmenlerin yanında yer alsanız.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ben de bir şeyler söyleme gereğini hissettim.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkanım, ben de alabilir miyim söz?

BAŞKAN – Hayır, söz vermeyeceğim, sadece grup başkan vekillerine söz verdim.

Sayın milletvekilleri ve özellikle sayın grup başkan vekilleri; bildiğiniz gibi, Meclis yönetimimde gündem dışı konuşmalardan sonra grup başkan vekillerine sınırsız olarak söz hakkı vermekteyim, bunu da şimdiye kadar hep böyle gerçekleştirdim ve süreyle de sınırlandırmadım. Ancak, bugün gündem dışı konuşmalar bittikten sonra burada olmayan arkadaşlar vardı.  Bir daha -özellikle rica ediyorum- vaktinde burada olalım ve önümdeki sisteme göre uygulamamda bana yardımcı olunuz, özellikle bunu rica ediyorum. Çünkü ben usul tartışması açamıyorum geç kalmalardan dolayı. Özellikle buna dikkat etmenizi rica ediyorum.

Teşekkür ederim.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, 12/7/2013 tarih ve 16289 sayıyla Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz ve arkadaşları tarafından, ülkemizde kiraz üretiminin ve üreticilerinin sorunlarının araştırılması, alınması gereken önlemlerin tespit edilmesi ve bunlara ilişkin yapılacak yasal düzenlemelerin ele alınabilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 10 Temmuz 2014 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

10/07/2014

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 10 Temmuz 2014 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                                                Yusuf Halaçoğlu

                                                                                                                                       Kayseri

                                                                                                                          MHP Grup Başkan Vekili

Öneri:

12 Temmuz 2013 tarih ve 16289 Sayı’yla TBMM Başkanlığına vermiş olduğumuz Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz ve arkadaşlarının, ülkemizde kiraz üretiminin ve üreticilerinin sorunlarının araştırılması, alınması gereken önlemlerin tespit edilmesi ve bunlara ilişkin yapılacak yasal düzenlemelerin ele alınabilmesi amacıyla verdiği Meclis araştırması önergemizin 10/07/2014 Perşembe günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde ilk konuşmacı, Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Kemalettin Yılmaz.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde kiraz üretiminin ve üreticilerinin sorunlarının araştırılması ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla ve gerekli yasal düzenlemelerin ele alınabilmesi için Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz Meclis araştırması önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kiraz ağacı fidan dikildikten sonra yaklaşık sekiz on yıllık bir bakım sonrası ekonomik olarak meyve vermeye başlar. Ülkemizdeki en yoğun hasat dönemi ise çeşit ve yetiştirildiği yükselti ve yöreye bağlı olarak haziran ve temmuz aylarıdır. Anavatanı Anadolu, Kafkaslar olan kiraz, ülkemizin pek çok yerinde sorunsuz olarak yetiştirilebilmektedir. İzmir, Çanakkale, Bursa, Yalova, Isparta, Afyon, Niğde, Malatya, Karaman, Tokat, Erzincan, Artvin gibi pek çok illerimizde ciddi üretim yapılmaktadır.

Kiraz, mevsimlik bir meyve olarak soframızı süslerken çok ciddi sorunları olan bir tarım ürünüdür aynı zamanda. Maalesef, kiraz, vişne ve kayısı gibi kurutulamamaktadır, elma ve turunçgiller gibi de depolanamamaktadır. Bunun içindir ki kiraz zamanı çok çabuk geçer. Üretim ve hasat zamanında iklim şartlarından çok çabuk ve ciddi şekilde etkilenmektedir. Mesela, bu sene çiçek zamanında olan dondan ve hasat zamanında da yağan doludan kirazımız çok ciddi zarar görmüştür. Hasat zamanında yağan yağmur çatlamalara ve de enfeksiyona sebep olmuş, dolayısıyla kalitesi olumsuz yönde etkilenmiştir. Diğer taraftan, bu tür zararlara karşı, sigorta noktasında, TARSİM, kiraz üreticisine âdeta zulmetmektedir, don ve dolu zararına karşı sigortalatmak âdeta deveye hendek atlatmaktan daha zor hâle gelmiştir.

Bu sene de kirazda borcunu ödeyememiş, alacağını alamamış gençler de düğünlerini gelecek kiraza ertelemiştir. Rekolte düşük olmasına rağmen, bu sene, başlangıçta 4-5 lira olan satış fiyatı bugünlerde 2-2,5 liraya kadar düşmüştür. Bu fiyatlar maliyetleri bile karşılamaktan çok uzaktır değerli milletvekilleri. Büyük marketlerde 8-10 TL’ye satıldığını da gözden kaçırmamak lazım. Yani, üreticinin elinden 2-3 liraya çıkan kiraz, 8-10 TL’den soframıza gelmektedir. Aradaki kâr kimlerin cebine gidiyor, el emeği, göz nuru, alın teri kimler tarafından sömürülüyor takdirlerinize arz ediyorum.

Kiraz ihracatımız fiyatları doğrudan etkilemektedir. Ciddi bir kiraz ihracatımız vardır. Bunun yanında, iç piyasada da arz fazlası nedeniyle -çünkü, kalitesi düşük olan kirazlar iç piyasaya arz edildiğinden dolayı- maalesef doyum noktasındadır. Üreticimiz, yetiştirdiği kirazın en az yarısını pazarlayamaz durumdadır; maliyetini kurtarmadığı için bazen de toplamamakta, dalında bırakmaktadır. Gerek girdi maliyetleri yüksekliği gerekse pazarlama sorunları çiftçilerimizi canından bezdirmiştir değerli milletvekilleri.

Değerli milletvekilleri, milat kabul ettiğiniz 2002 yılında 4,5 TL olan 1 kilogram kiraz, bugün ihracat sıkıntısından dolayı 2,5 liraya düşmüştür. Yani 2002 yılında 1 kilogram kiraz satınca üreticimiz, 3 litre mazot alabilirken bugün 1 litre mazot alabilmek için tam 2 kilo kiraz satması gerekmektedir. Hani “Nereden nereye?” edebiyatları var ya takdirlerinize arz ediyorum.

Tarım üreticisinin en önemli girdisi olan mazotta durum böyle de diğer tarımsal girdiler olan ilaçta, gübrede, tohumda, fidanda, fidede, yemde, tarımsal sulamada kullanılan elektrikte durum farklı mı? Hayır, hiç de farklı değil değerli kardeşlerim. Yanlış uygulanan tarımsal politikaların sonucu üreticimiz, bir yıllık çalışma ve emeğinin para etmemesinin şaşkınlığını yaşamaktadır âdeta.

Değerli milletvekilleri, çiftçinin  tarlasında, bahçesinde, serasında, ahırında, kümesinde yangın vardır. “Bu yangını kim çıkardı, neden çıkardı, nasıl çıkardı?” şeklindeki sorgulamayı bir kenara bırakıp el birliğiyile öncelikle şu yangını söndürelim yoksa bu yangın tüm yurdu sararsa, çiftçi üretmekten vazgeçerse, ahırları çökerse, ağaçları kurursa telafisi mümkün olmayan sorunlarla baş başa kalırız.

Kiraz üreticisinin sorunları diğer meyve sebze üreticisinden, seracıdan, hayvancılık yapan besi ve süt üretimi yapan  çiftçilerimizinkinden hiç de farklı değildir. Üretim girdileri çok pahalıdır değerli milletvekilleri. Bu yüzden, ürünlerimizi dış piyasalarda pazarlarken maalesef rekabet edemiyoruz. Çiftçilerimiz yıllardır faiz, banka, hapis, haciz, ipotek, borç kıskacında inim inim inlemektedir. Gelin, bir an önce çiftçimizin traktörünü hacizden; tarlasını, bahçesini, ahırını ipotekten kurtaralım. Tarım Krediye, Ziraat Bankasına olan borçlarını faizleriyle, ana parasıyla beraber gelin yeniden yapılandıralım. Tarımın önemli girdileri olan mazot, ilaç, gübre, tohum, fidan, fide, yem ve tarımsal sulamada kullanılan elektrikte ÖTV ve KDV’yi kaldıralım, çiftçimize bir hayat nefesi verelim. Zira, sorunlar gün geçtikçe çoğalıyor, âdeta gün günü aratır hâle gelmiştir.

Harran’da, Çukurova’da, Ege’de arpa, buğday hasadı bitti değerli milletvekilleri. Yakında Orta Anadolu’da arpa, buğday hasadı başlayacak ama hâlâ buğday taban fiyatları açıklanmadı. Üreticimiz, çiftçimiz âdeta tüccara boğdurulmuştur.

Değerli milletvekilleri, yanlış tercihler böyle devam ederse Kurban Bayramı’nda da çok ciddi bir sıkışma olacağa benziyor. Şimdiden tedbir almazsanız -ki tedbir almakta birazcık da geç kaldınız gibi geliyor- ithal kurbanlığa da ülkemiz maalesef mahkûm olabilir.

Değerli milletvekilleri, “Kiraz mevsimi tez geçer.” diye bir anlayış vardır, gerçekten çok kısa bir dönemde tüketebilirsiniz. Kiraz sorunu, aynı zamanda kayısıcının da sorunu, zeytin üreticisinin de sorunu, narenciye üreticisinin de sorunu, elma, armut üreticisinin de, şeker pancarı, patates, domates üreticisinin de aynı zamanda sorunu. Bu sorunlar dağ gibi, âdeta kar topu gibi büyüyerek önümüze gelmeye devam ediyor.

Bu kürsüden sadece sorunları dile getirmekle yetinmedik. Her konuşmamızda üreticimizin, çiftçimizin, besicimizin sorunlarını dile getirirken çözüm önerilerini de bizim bakış açımızdan, sorumlu ve seviyeli muhalefet anlayışımızın, siyaset anlayışımızın gereği olarak göz ardı etmedik, sizlerle devamlı paylaştık. Üreticimiz inim inim inlemekte, ocağına ateş düşmüş vaziyettedir; bunları hep paylaştık. Buradan biraz evvel sorunlarını söylerken çözümleri de dile getirdik ve tekrar tekrar söylüyorum. Zira, bu sorunların dile getirilişini ve çözüm önerilerini Mısır’daki sağır sultan duydu ama burada iktidar milletvekillerine ve Hükûmet yetkililerine ve de Tarım ve Köyişleri Bakanlığına, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına maalesef anlatamadık, anlatamıyoruz.

Üreticinin özellikle yoğun bakım çadırından çıkarılması için her türlü borcunun yeniden yapılandırılması, tarlasının, traktörünün kullanılabilir hâle getirilmesi çok önem arz etmektedir. Başka şeyden bahsetmiyorum, yazarın kalemi neyse üreticinin de traktörü, tarlası odur.

Diğer yandan, tarımsal girdi maliyetleri tarımsal açıdan örnek aldığımız diğer ülkelerde olduğu gibi mutlaka sübvanse edilmelidir ve çiftçimiz, rahatlayabileceği, nefes alabileceği, tarımsal üretimi sürdürebileceği bir seviyeye acilen getirilmelidir değerli milletvekilleri.

Bu amaçla şu ana kadar çiftçinin sesi olmaya devam ettik, bundan sonra da olmaya devam edeceğiz. Burada kiraz sadece sembolik bir üründür, çiftçimiz cidden çok perişan vaziyettedir.

Kiraz konusunda vermiş olduğumuz önerimize ve Meclis araştırması açılması noktasındaki teklifimize desteklerinizi bekliyoruz. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk konuşmacı Sayın Mehmet Erdoğan, Adıyaman Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; MHP grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Sizleri saygıyla selamlarım.

Tarım sektörü 21’inci yüzyılın en önemli sektörlerinden birisi. Dünyada artan nüfusu düşündüğünüzde, küresel ısınma dikkate alındığında, artan tüketici talepleri, çeşitlenen tüketici talepleri dikkate alındığında gerçekten tarım sektörünün ne kadar önemli olduğunun farkındayız. Ülkemizin gıda güvenliği açısından; vatandaşımızın temiz, sağlıklı ve uygun maliyetlerle beslenmesi bakımından; istihdam, ihracat, refah bakımından; aynı zamanda kırsal alandaki nüfusumuzun bu bölgelerde tutunabilmesi noktasında da tarım sektörünün ne kadar önemli olduğunun bilincindeyiz.

Dolayısıyla AK PARTİ iktidarları boyunca tarımda uygulanan desteklerle, yapılan çalışmalarla, tarımsal ekonomik büyüklükte ülkemiz dünyada 7’nci, Avrupa Birliği ülkeleri arasında 1’inci sıraya yükselmiştir. Tarımsal gayrisafi yurt içi hasılamız 23 milyar dolardan 62 milyar dolara çıkmış, 3 kata yakın bir artış gerçekleşmiştir. Tarımsal ürünlerdeki ihracatımız 4 milyar dolardan 18 milyar dolara çıkmıştır. Tarımın kullandığı ham maddeleri, tarımsal ham maddeleri, sanayide kullanılan kauçuk dâhil olmak üzere bütün tarım ham maddeleri ithalatını bile dâhil etsek Türkiye net bir tarım ihracatçısıdır. 2002 yılında 161 ülkeye 1.480 çeşit tarım ürünü ihraç edilirken 2013 yılında 192 ülkeye 1.681 çeşit tarım ürünü ihracatı gerçekleştirilmiştir. Türkiye gıda maddeleri dış ticaretinde net ihracatçı bir ülkedir. On yıllık dönem içerisinde tarımsal gıda maddeleri dış ticaret fazlamız 43 milyar dolar olmuştur. Bu, tabii, yapılan desteklemelerle olmuştur.

2013 yılında 8 milyar 750 milyon dolar bir tarımsal destekleme ödemesi yapılırken inşallah 2014 yılında 10 milyar TL’ye yakın bir ödeme yapılacak. Bu destekler neyi getiriyor? Üretim artışlarını getiriyor.

2013 yılında Türkiye’nin toplam tahıl üretiminde ciddi artışlar var. On yıllık periyoda baktığımızda toplam tahıl üretimindeki artışlar şu şekilde: 2013 yılında buğday cumhuriyet tarihinin rekorlarını kırar 22 milyon tonluk bir üretimle. Mısır’da 5,9 milyon tonla, çeltikte 900 bin tonla rekor bir artış olur. Ayçiçeği 1,5 milyon tonluk üretimle cumhuriyet tarihinin bugüne kadarki en önemli rekorunu gerçekleştirir. Toplam meyve üretiminde on yılda 13 milyon tondan 18 milyon tona bir yükseliş var, yüzde 35 oranında bir artış vardır. Toplam sebze üretiminde 25 milyon tondan 28,5 milyon tona yaklaşan bir yükseliş var.

İşte, AK PARTİ hükûmetleri döneminde başlatılan ilave destekler var, daha önceden verilmeyen destekler var. Bu verilen destekler AK PARTİ döneminde verimliliği etkileyen, randımanı, üretimi destekleyen desteklemeler. 2014 yılında 63 kalemde destek veriliyor, 2002 yılında verilen destek ne yazık ki 10 kalemden müteşekkildi. Kuşkusuz bunlar çiftçimizin hem üretim gücünü etkilemiş olumlu düzeyde hem de Türkiye'nin millî gelirine, sanayisine önemli katkılar sağlamıştır. En basiti, dünyanın her yerinde çiftçiler tarımsal kredi kullanır. Türkiye’de 2002 tarihinde çiftçilerimiz 530 milyon TL kredi kullanılırken Ziraat Bankası tarım kredi kooperatifleri toplamında 2013 yılında 17 milyar TL’lik bir tarımsal kredi kullanılmıştır; 2002 yılında Ziraat Bankasına geri dönüş oranları yüzde 38 iken 2013 yılında yüzde 98’leri bulan bir artış vardır.

Evet, kiraz üreticilerinin sıkıntıları var, üreticilerimize yaptığımız destekler var, yapılan çalışmalar var. Bunları yeterli mi görüyoruz? Hayır, yeterli görmüyoruz. Dünyada kiraz üretiminde 1’inci sıradayız. Alan olarak 310 bin dekardan 764 bin dekara bir artış varken dekar başına alınan üretimde de, ürün değişikliğinde de bir fazlalık var. Dekardan 908 kilogram alınırken 2013 yılında 1 ton 148 kilograma yükseltilmiştir. Bunlar sertifikalı fidan destekleriyle, mazot, gübre, toprak analiz destekleriyle, organik tarım, iyi tarım destekleriyle yapılan artışların bir kısmıdır. Kırsal kalkınma yatırımlarının desteklenmesi, yüzde 50 makine, ekipman hibe destekleri de bu bölgelerimizde bütün çiftçilerimize olduğu gibi verilmektedir. Düşük faizli tarımsal krediler yine bu bölgelerde de verilmektedir.

Doğrudur, dolu ve don afetinden dolayı birçok bölgede çiftçilerimiz, meyve sebze üreticilerimiz bir sıkıntı yaşamakta. Bunlarla ilgili hem TARSİM alanındaki çalışmalar devam ediyor hem çiftçilerimizin kredi borçlarının ertelenmesiyle ilgili çalışmalar, bunlar da devam ediyor, gerekli çalışmalar zaten yapıldı. Ama, şunu da paylaşmakta fayda var; evet, biz çiftçimizi her zaman destekliyoruz, her zaman üreticimizin yanındayız ama şunun da bilinmesi lazım: 2001 yılında gübre desteğini kaldıranların, 2001 yılında Toprak Mahsulleri Ofisine fiyat desteklemesi yapılması gerektiği, çiftçilerle ilgili fiyat desteklemesini kaldıranların, artı, afetten zarar gören muhtaç çiftçilere ödünç tohumluk verilmesi kararını kaldıranların, evet, onların yaptıkları ile AK PARTİ iktidarı döneminde yapılanların da mukayese edilmesi gerektiği göz önündedir.

Yaptıklarımız vardır ama daha yapacağımız çalışmalar, katedeceğimiz, alınması gereken hizmetler de vardır diyorum. Bu vesileyle sizleri tekrar sevgiyle saygıyla selamlıyor, çiftçimizin her zaman yanında olduğumuzu belirtiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Milliyetçi Hareket Partisi Grup önerisinin lehinde ikinci konuşmacı…

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Sayın Hatip yanlış bilgi vermiştir efendim. Özellikle…

MUHARREM VARLI (Adana) – Her zamanki hikâyeyi okudu.

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Her zamanki hikâyeyi okumuştur.

BAŞKAN – Sizi dinlemiyorum, Sayın Yılmaz’ı dinliyorum. O yüzden lütfen müdahale etmeyin.

MUHARREM VARLI (Adana) – Neden dinlemiyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Varlı…

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) –Tüccara peşkeş çektiniz çiftçiyi.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz, söz talebinde bulundunuz.

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Sayın Hatip yanlış bilgi vermiştir, bir önceki Hükûmet döneminde veya 2002 yılında desteklemelerin kesildiğini ifade etmiştir, yanlış bilgi vermiştir efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sataşmadan dolayı efendim.

BAŞKAN – Bu bir sataşma değil. İsterseniz açıklama yapın yerinizden, yerinizden mikrofona girin.

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Efendim, müsaade ederseniz oradan ifade edeyim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, Hükûmetin daha önce yaptıklarıyla ilgili sataşmada bulundu. Daha önce Hükûmette bulunan bir parti olarak bu sataşma üzerine söz istiyoruz.

BAŞKAN – Peki, buyurun.

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Peki, teşekkürler.

BAŞKAN – Bundan sonra grup başkan vekillerine de biraz hassasiyet göstermeyeceğim gibime geliyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, 69’uncu maddeyi okursanız eğer…

BAŞKAN – Bir gün beraber okuruz  sizinle onu, bana anlatırsınız.

Buyurun.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 57’nci Cumhuriyet Hükûmeti döneminde çiftçimiz âdeta bir bayram havası yaşamıştır.

2002 yılında, devriiktidarınızda milat kabul ettiğiniz dönemde ilk icraatınız Manisa’daki Hayvan Hastalıkları Araştırma Enstitüsü ve Aşı Üretim Merkezini kapatmak olmuştur. Ondan sonradır ki meydana gelen, devreye girmiş olan, ülkemizi sarmış olan hastalıklarla baş etmekte zorluk çekmişsinizdir. 2002 yılına kadar yapılmış olan doğrudan gelir destekleriyle çiftçimiz âdeta bir bayram havasında üç buçuk yılını geçirmiştir ama devam etmekte olan desteklerin sizin zamanınızda -dekar başına olan desteklerin- kaldırıldığı bir gerçektir. Gübre başına, üretici başına veya yem destekleri, buzağı destekleri, suni tohumlama destekleri, sertifikalı fidan destekleri 57’nci Cumhuriyet Hükûmeti döneminde meydana getirilmiştir, maalesef siz bu destekleri devede kulak noktasına getirdiniz. Hepsini “mazot desteği” adı altında veya farklı destekler adı altında vermeye çalışıyorsunuz, gübre desteği olarak vermeye çalışıyorsunuz ama çiftçimiz maalesef perişandır, ürettiğine üreteceğine pişman olmaktadır. 2002’deki mazot fiyatı ile şu andaki mazot fiyatı, 2002’deki gübre fiyatlarıyla, ilaç fiyatları ile şu andaki ürün fiyatlarını mukayese ettiğimizde tabiri caizse harcı borcunu ödemekten son derece uzak bir yaklaşım içerisindedir.

Değerli milletvekilleri, buradaki milletvekili, biraz önceki hatip hilafıhakikat beyanatta bulunmuştur. Zira 2002’deki destekler devam etmiş olsaydı “doğrudan gelir desteği” adı altında dekar başına 36 bin lira destek alacak olan üreticimiz bugün sadece mazot desteğine mahkûm edilmiştir, o da yol parasına yetmemektedir.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- MHP Grubunun, 12/7/2013 tarih ve 16289 sayıyla Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz ve arkadaşları tarafından, ülkemizde kiraz üretiminin ve üreticilerinin sorunlarının araştırılması, alınması gereken önlemlerin tespit edilmesi ve bunlara ilişkin yapılacak yasal düzenlemelerin ele alınabilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 10 Temmuz 2014 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde ikinci konuşmacı Sayın Ahmet Toptaş, Afyonkarahisar Milletvekili.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde kiraz üretiminin ve üreticilerinin sorunlarının araştırılması, alınması gereken önlemlerin tespiti ve bunlara ilişkin yapılacak yasal düzenlemelerin ele alınabilmesi için verilen Meclis araştırması önergesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde kiraz üretimi yaklaşık 400 bin ton civarındadır ve bunun yaklaşık 40 bin tonu yani yüzde 10’u Sultandağı ilçemizde ve Çay ilçemizde üretilmektedir, Sultandağı yoğun olmak üzere. Bu yörelerimizde olduğu kadar olmasa da Afyonkarahisar ilimizin diğer yörelerinde de kiraz üretimi yapılmaktadır.

Kiraz keyifle yenilen bir meyve olmasına karşın üretimi ve pazarlaması son derece sorunlu bir üründür. Kiraz ağacı dikiminden sekiz-on yıl sonra ürün verir. Ağaca on yıla yakın bakacak üretici, on yıl boyunca aynen meyve aldığı dönem ne yapıyorsa onu yapmaya devam edecek yani tarlaya bakım yapacak, ağacı sulayacak, gübreleyecek ve on yılın sonunda ürün almaya başlayacak, buraya kadar büyük masraflar yapacak.

Kirazın giderleri çok pahalı. Gübre, ilaç, sulama, işçilik, elektrik fiyatları her geçen gün katlanırken kirazın fiyatı pek katlanmaz. Buna küçük bir örnek vermek gerekirse, 2002 yılında 4 lira ile 5 lira arasında olan 26 kalibrelik kiraz -aradan on iki yıl geçmiş- bugün 3 lira civarındadır.

Bu kadar pahalı ve meşakkatli ürünü üreticinin pazarlaması da ayrı bir sorundur, ayrı bir derttir. Üretici, ağaçtan işçilerine toplattığı kirazı -bir tepsi üzerinde- tek tek kalibresine ve rengine göre bir tepside ayıklar, kasalar, aracına yükler, kasalardaki kirazı alım merkezindeki alıcının önüne koyar. Diyelim, kirazın ortalama 4 lira fiyatı, varsa, eksper, ya rengine ya şekline mutlaka bir bahane bulur, buna 3 lira yazar. O alıcının dediği dediktir, bilir ki çiftçinin yarını bekleme şansı yoktur çünkü kiraz çabuk bozulan bir üründür. Alıcı ürünü alır, götürür başka illere, orada işler, oradaki şirket üzerinden ihraç eder yani Afyonkarahisar’da gümrükleme yapılmadığı için, üreticimizin ürettiği kirazın vergileri, katma değeri başka illerin hanesine yazılır, başka illerde işlendiği için de yeni istihdam alanlarının yaratılmasına fırsat vermez.

Kiraz üretimi yapan bölge insanı, kendi çabalarıyla içinde bulunduğu sorunlara çözüm getirmek için uğraşırken devletten yeterli ve gerekli desteği de bulamaz. Üreticiler her ne kadar kooperatiflerle örgütlenmeye, bunlar vasıtasıyla bir şeyler yapmaya çalışsa da devletin kooperatifçiliğe bakışı bu konuda çözüm üretmesine engeldir.

Afyonkarahisar’da kiraz üreticileri bu amaçla Sultandağı Belediyesi, Yeşilçiftlik, Dereçine, Kırca, Yakasenek, Deresinek, Eber, Üçkuyu, Karapınar belediyeleri; Akbaba, Çamözü, Taşköprü, Doğancık, Gölçayır, Ulupınar, Yeniköy, Sarayköy, Değirmenköy bu konuda bir araya gelerek kooperatifleşme yoluna gittiler sorunlarını çözmek için. Sultandağı İlçesinde Belediye Başkanımız Osman Acar’ın girişimleriyle Kiraz Markası İnşa Projesi kapsamında Sultandağı’nın kirazı markalaştırıldı ve “Tadiki” adıyla dünya piyasalarına sürüldü. Bu projeye katkı veren Afyon Valiliğine, Sultandağı Meslek Yüksekokulu mensuplarına, Sultandağı Kaymakamına, Afyonkarahisar İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğüne, Sultandağı Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü ile projeye sahip çıkan Sultandağı halkına buradan teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun 3 Kasım 2010 tarih ve (10/903) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi de aynı konularda partimizin hassasiyetini dile getirme açısından önemli bir önergeydi ama 2010 tarihinde kiraz üreticilerinin sorunları ve çözüm yollarının araştırılması konusundaki Meclis araştırması önergemiz reddedildi. Önerge reddedildi ama kiraz üreticilerinin sorunları aynen devam ediyor. Gübre fiyatları, mazot, işçilik, ilaç, tarımsal sulama, elektrik ücreti, çok pahalı. Bölgemizde, tarımsal sulama elektrik ücretleri ödenemediği için birçok su kuyusu şu anda kapanmış durumda. Üretici, alım merkezlerindeki alıcıya ve onun inisiyatifine, insafına terk edilmiş. Afyonkarahisar’da gümrük olmadığı için ihracat başka illerden yapılıyor, işleme başka illerde yapılıyor. Üretici, girdi fiyatlarının düşürülmesini istiyor, elektrik borçlarının faizinin silinmesini ve ödeme kolaylığı ile fiyatların düşürülmesini istiyor. Üretici, ihracatçıya verilen teşvikin üretene de verilmesini istiyor ve bu yıl mevsimin olumsuz koşulları nedeniyle kiraz ürününde lekelenme ve çatlamalar meydana geldiği için kaliteli ürün miktarında ciddi bir azalma söz konusu olduğundan üretici çok zor durumda kaldı, bu durum gözetilerek, kredi borçlarının faizlerinin silinmesini ve ertelenmesini istiyor.

Değerli arkadaşlar, bu araştırma önergesi reddedilecek, biliyorum çünkü 2010’da reddedildi. Ben önergenin reddedilmesine rağmen Sultandağı Belediye Başkanımız Osman Acar’ın, Sultandağı’nda kiraz işleme, paketleme, boylama konusunda yatırım yapacaklara her türlü kolaylığı sağlayacağı konusundaki çağrısını hiç olmazsa buradan ileteyim ki Hükûmetin duyarsız kaldığı bu soruna bu alanda yatırım yapmak isteyenler duyarlılık gösterirse Sultandağı’nda bu konuda kendilerine önemli kolaylıklar sağlanacağını söylemek isterim.

Biraz önce değerli arkadaşım Kemalettin Yılmaz’ın belirttiği gibi, aslında kiraz sorunu değil sadece Afyon’un sorunu. Kiraz, bu mevsimin sorunu olduğu için çok önemli bir sorun, başka sorunlarımız da var. Şimdi, ben Ankara’dan çıkıyorum, Afyon’a varıncaya kadar Emirdağ Ovası’nda, Bayat Ovası’nda, Polatlı Ovası’nda bu sene kuraklık yüzünden artık, tahıl üretimi hemen hemen yüzde 50’nin altına düşmüş. Bu topraklar sulanmayan topraklar, bu topraklarda çok ciddi bir rekolte düşüşü var ve çiftçi bu ürünü işlese, verdiği paraya aldığı ürün yetişmeyecek.

Bunun dışında, diğer yerlerimizde de aynı sorunlar var. Örneğin, patateste, patates üreticisi bir yıl para kazanır, ikinci yıl patates üreticisinin birinci yıl kazandığı para da gider, evindeki traktörü, tarlası da gider.

Pancar üreticisidir Afyon bölgesi. Geçen yıl pancar kantarlarını dolaştım, onlarca traktör dizilmiş, bir tane makine çalışıyor pancarı teslim almak için, bir makine de arızalı ama onlarca traktör bekliyor, “Yolu işgal ettin.” diye traktöre jandarma ceza yazıyor, traktör sahibinin oradan ayrılması mümkün değil ama o kadar üreticinin kullanabileceği bir çeşme, bir tuvalet dahi yok! Yani, dünyanın 7’nci büyük tarım ülkesi olduk! Geçen yıl saman ithal etti, dünyanın 7’nci büyük tarım ülkesi olan Türkiye!

Değerli arkadaşlar, büyük olmak, rakamlar vermekle olmuyor bu iş: “İhracatımız şu kadar. Cumhuriyet döneminde o kadardı, şimdi bu kadar. Yok, cumhuriyet döneminde o kadardı, şimdi bu kadar.” Cumhuriyet döneminde demir yolları yapılırken o insanlar o tünelleri kazmayla, kürekle kazdılar. Siz şimdi büyük makinelerle o zaman yıllarca kazılan demir yolunu bir günde yapıyorsunuz, o gün sabanla işlenen araziyi, bir yılda işlenen araziyi bir traktörle bir günde işleyebiliyorsunuz. Bunu cumhuriyetle falan karşılaştırarak çıkarımlar yapmayı bırakın. Çiftçinin sorunu var, köylünün sorunu var, bu sorun konusunda ne diyorsunuz? Sultandağı’ndaki vatandaş perişan şimdi, kirazın yağmur nedeniyle kalitesi düştü. Diyor ki: “Borçlarımı ödeyemiyorum, elektrik parasını ödeyemiyorum, kuyular kapalı; buna bir çözüm bulun. Bunun faizini affedin, benim kredimi erteleyin, borcumu erteleyin.” Değerli arkadaşlar, “Cumhuriyet şöyleydi, şu zaman şu oldu…” Sorun, bugünkü sorun.

Geçen sene kurbanda Anadolu yakasından, Avrupa yakasına hayvan naklini yasakladınız. Bu sene bekliyor kurban üreticisi Afyon’da: “Acaba bu sene de yasaklayacak mısınız, öbür tarafa gönderemeyecek miyiz kurbanımızı? Yani hayvanımızı, malımızı kurban için o tarafa gönderemeyecek miyiz, satamayacak mıyız?” Buna bir cevap verin. “Yok, hayvan üreticisi şu kadar artmış da, bu kadar döviz gelmiş de, bu kadar gitmiş de…” Ya bunlar sorunu çözmüyor. Orta yerde bir sorun var ve bu sorun çözüm bekliyor değerli arkadaşlar; yoksa sizin ihracat rakamlarınız, sizin bütçe rakamlarınız vatandaşı çok fazla ilgilendirmiyor.

Bu vesileyle yüce Meclisi de saygılarımla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde son konuşmacı Sayın Recep Özel, Isparta Milletvekili.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu kiraz üreticilerinin sorunlarının araştırılmasıyla ilgili araştırma komisyonu önergesinin üzerinde söz almış bulunmaktayım.

Tabii kiraz, gerçekten yemesi lezzetli ve insan vücuduna ne kadar faydalı mineraller ve vitaminler içerdiği herkesçe malum olan bir ürün.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – 14 tanesi 1 aspirin yerine geçiyor.

RECEP ÖZEL (Devamla) - Evet, bu sene kirazda bir sorun yaşıyoruz ve bu sorunu yaşamamızın ana sebebi, don olayının çiçekten önce olmuş olması ve don olayının çiçekten önce olmasından dolayı yani sigorta kapsamında olmadığından dolayı üreticilere TARSİM kapsamında bir ödemenin yapılmamış olması. Bununla ilgili de TARSİM ile Bakanlığın görüşmeleri devam etmekte. Acaba don olayı çiçekten önce olduğunda da sigorta kapsamına alınıp alınmayacağı noktasında, alınması yönünde Bakanlığın talimatları da bulunmaktadır.

Kiraz denilince akla dünyada ve Türkiye’de kirazın markası olan Isparta’nın Uluborlu ilçesi gelmektedir. Gerçekten Uluborlu’da yetiştirilen kiraz dünyaca meşhur ve tamamı yurt dışına ihraç edilen bir markadır. Türkiye’de yaklaşık olarak 495 bin ton kiraz üretilmekte; bunun yüzde 10’a yakını Isparta’da üretilmekte; en fazla ürün sıralamasında da Konya, İzmir ve Isparta gelmektedir.

Ben, kiraz üreticisinin sorunları… Kiraz üreticisinin cebine daha fazla para nasıl girebilir? Bununla ilgili hasat sezonunun doksan güne kadar, son çalışmalarla ürün çeşitlendirmesi, kaliteli fidandan dolayı uzadığını hepimiz biliyoruz. Yayla şartlarında kiraz üretimini teşvik edebilirsek… Kirazda parayı genellikle ya en önce çıkaran ya da en son çıkaran, ya haziranın ortasında çıkartan ya da ağustos ayında yayla şartlarında kiraz üretimi yapanlar… Ara mevsimde kiraz üretimiyle uğraşanların pek bir şey kazanmadığı malumdur. Ama hasat mevsimini uzatabilirsek, gününü uzatabilirsek, bu yönde bir çalışma yapılabilirse kiraz üreticisinin cebine daha fazla para girebilir. Bizim Isparta bölgesinde buna yönelik çalışmalarımız, yayla şartlarında bu kiraz üretimini nasıl artırabiliriz diye yapmış olduğumuz çalışmalar meyve vermeye başladı ve bu yayla şartlarında yapılan kiraz üretiminden üreticinin cebine çok fazla miktarda para girmeye başladı.

Şimdi, don olayını kimse istemez, çatlak olayını kimse istemez. Bir de bu sene rüzgâr oldu. Bundan dolayı üretici ciddi manada bir kayıp yaşadı. Şu son gelişmelerden sonra bu çatlağın sigorta kapsamına alınması noktasında da çalışmalar devam etmekte. İnşallah… Üreticimiz, köylümüz gerçekten alın teri denilen parayı onlar kazanıyor.

Kirazın on yılda ürün verdiği noktasındaki bilgiye burada bir düzeltmede bulunayım. Kiraz son çeşitlerle dördüncü yılında ticari amaçlı olarak ürün vermeye başlayabilmektedir. Eskiden, eski tip fidanlarla on yılda meyve verebilen kiraz, ikinci yılında, üçüncü yılında yemelik olarak veriyor, dördüncü yılında da ticari anlamda vermeye başlıyor.

Şimdi, sayın MHP’li sözcü de burada “Üç buçuk yıl köylümüz, çiftçimiz bayram havasında bir dönem yaşadı.” dedi. Şimdi buna ben bir şey desem siz sataşmadan dolayı gelip burada cevap alacaksınız da…

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Zaten sataştınız.

RECEP ÖZEL (Devamla) – Ben, buna, bak, size sataşmadan şöyle bir şey diyeceğim: Bayram havasında yaşadık da 2002’de siz niye barajda kaldınız, onu size sormak lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Zaten tek teselliniz o.

RECEP ÖZEL (Devamla) – Kiraz üreticisinin, köylünün, çiftçinin her zaman yanında olduğumuzu belirtiyorum. Tabii ki sorunlar, güllük gülistanlık… Boyacı küpü değil bir anda bandırıp çıkardık sorunlar çözüldü anlamında değil.

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Köylüler dinliyor sizi. İmamla gönderecekler sizi, imamla…

RECEP ÖZEL (Devamla) – Sorunlar her dönemde de vardır ama sorunlara duyarlı yaklaşan bir iktidar vardır. Bütün köylümüzün, çiftçimizin sorunlarına duyarlı bir şekilde yaklaşıyoruz.

Hepinize saygılar sevgiler sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Efendim, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Vazgeçtik.

BAŞKAN – Peki.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

IX.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda açık bulunan üyeliğin seçimini yapacağız.

Cumhuriyet Halk Partisinin 1 üyelik için 3 katı olarak gösterdiği adayların adlarını okuyorum:

(9/8) esas numaralı Meclis Soruşturma Komisyon üyeliğinden ayrılan İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın yerine

Cumhuriyet Halk Partisi tarafından bildirilen üye aday listesi:

Adı Soyadı                                                                                                                        Seçim Çevresi

 

Cumhuriyet Halk Partisi (3)

 

Ercan Cengiz

İstanbul

Ömer Süha Aldan

Muğla

Emre Köprülü

Tekirdağ

BAŞKAN – Şu torbayı bir ters düz yapalım. Şöyle bir silkeleyin. Dünden tecrübeliyiz.

Ömer Süha Aldan, Muğla.

Emre Köprülü, Tekirdağ.

Ercan Cengiz, İstanbul.

(9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğine İstanbul Milletvekili Sayın Ercan Cengiz seçilmiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, bu Komisyonun başka ismi yok mu? Yani (9/8) diye mi? (17/25) yapsak daha iyi olur aslında.

BAŞKAN – Sayın Vural, sizden bir şey rica edeceğim ve bir düşüncemi size belirtmek istiyorum: İki gündür sizi dinliyorum. Elbette 629 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın yasalaşmasını istemiyorsunuz. Farklı görüşte olabilirsiniz. İstediğinizi istediğiniz şekilde, hakaret etmeden mikrofondan söyleyebilirsiniz. Yasaya karşısınız. Düşüncelerinizi iki gündür burada söylüyorsunuz ama lütfen, İç Tüzük’ün boşluklarından faydalanarak, İç Tüzük’ün boşluklarını kullanarak, sizin deyiminizle ve hepimizin katıldığı deyimle, yüce Meclise, gazi Meclise, büyük Meclise uygun davranalım.

Çok teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

On dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.21

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.34

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK (Erzincan)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 115’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, bu oturumu kapatmadan önce bir komisyon üyeliğiyle ilgili yaptığınız açıklamada “(9/8)” diye bir komisyonun ismini okudunuz, ben de neden bu komisyonun isminin okunmadığını size ilettim.

BAŞKAN – “(17/25) olabilir mesela.” dediniz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, söyleyebilirim, bu sizi ilgilendirmez. Orası cevap makamı değil, yönetim makamıdır.

BAŞKAN – Evet, yönettiğim için zaten o davranışta bulundum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Siz yönetmiyorsunuz, konuşuyorsunuz.

İkincisi…

BAŞKAN – Evet.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bir parti grubunun şu tasarıya karşı olmak ya da bu tasarıya karşı olmakla ilgili tutumunu değerlendirme makamı değildir orası.

BAŞKAN – Usul tartışması mı açmak istiyorsunuz?

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, bir dakika…

Bakın, hâlen nezaket sınırları dışında hareket ediyorsunuz. Ben nezaketle cevap veriyorum size, talebimi iletiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET METİNER (Adıyaman) – Meclisi bu kadar germeye gerek yok ramazan ayında ya.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sizi nezakete davet ediyorum. Daha talebimin ne olduğunu ifade etmedim. Ben diyorum ki: Sizin bu tavrınız, bir grubun… Sizi ne ilgilendiriyor? Sizi ne ilgilendiriyor? Efendim, İç Tüzük’ün boşluklarından…

MEHMET METİNER (Adıyaman) – İlla bir bahane arayıp maraza çıkartacaksınız yani.

OKTAY VURAL (İzmir) – İç Tüzük’ü uygulamakla yükümlüsünüz, sizi ne ilgilendiriyor? Ne boşluğu? Ben İç Tüzük’ten kaynaklanan hakkımı kullanıyorum. Bununla ilgili sizin yorum yapma hakkınız yok. Sizi İç Tüzük’e uymaya ve milletvekillerine, Türkiye Büyük Millet Meclisine ve parti gruplarına nezaketli davranmaya davet ediyorum.

BAŞKAN – Bu kadar mı? Bitti mi?

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, nezakete davet ediyorum sizi.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, zaman zaman Meclis içinde hepimiz, ben de dâhil olmak üzere, esprili sözler sarf ediyoruz, belki de esprili davranışlarda da bulunuyoruz. Bunun ötesinde, Başkan Vekili olarak benim ve Divan arkadaşlarımın da İç Tüzük’ü uygulayarak Meclisi belli bir ciddiyet, belli bir çalışma morali içinde gündemin üzerinde gerekenleri yapmak gibi bir sorumluluğumuz var. Hepimizin, Divanın da, siz sayın milletvekillerinin de bu hususlara dikkat etmesi gerekiyor. Esprilerimizi -yerinde, zamanında- dediğim gibi, çalışma moraline halel getirecek biçimde yapmamamız gerekiyor. Ben sadece bunu hatırlattım. Ben İç Tüzük’ü uygulamaya çalışıyorum. Nezaketli davrandığımı da biliyorum. Buna da inanıyorum.

Beni dinlediğiniz için de teşekkür ediyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Orası milletvekillerinin yerindeliğini tespit edecek makam değildir. Bakın, daha önce de AKP Grup Başkan Vekili geç geldi diye “Zamanında gelin.” dediniz, ona da itiraz ettim.

BAŞKAN – Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devem edeceğiz.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3'üncü sırada yer alan Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/941) (S. Sayısı: 629) (x)

BAŞKAN - Komisyon burada.

Hükûmet burada.

Dünkü birleşimde tasarının 5’inci maddesi üzerinde gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştı.

Şimdi şahıslar adına konuşmalarla devam edeceğiz.

Şahsı adına ilk konuşmacı Sayın Münir Kutluata, Sakarya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 629 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 5’inci maddesi vesilesiyle söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu önümüzdeki metin, AKP-PKK ilişkisinin, daha doğrusu iktidar-PKK ilişkisinin yasa kalıbına sokulmuş taleplerinin önümüze getirilmiş hâlidir. Sayın Başbakanın ifadesiyle “şerefli olmayan” birtakım davranışlar serisinin artık yasayla meşrulaştırılmaya çalışılmasıdır. Hâlbuki olay Sayın Başbakanın ifadesi gibi ise -ki öyledir- o zaman bu, yasayla düzeltilmez, yasayla telafi edilmez ancak Meclis kürsüsünden ifade etmek istemediğim o davranışlardan vazgeçmek suretiyle ve milletten özür dilemek suretiyle olur.

Bakın, her tarafı riya, sadece yasa kalıbına sokulmuş bir metinle karşı karşıyayız. “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı” diyor. Hayır; herkes biliyor ki, bütün Türkiye biliyor ki bu tasarı terörün siyasi taleplerinin, terör örgütü taleplerinin karşılanmasına yönelik bir tasarıdır. “Her tarafı riya.” dedim. Üzerine söz aldığım 5’inci maddeye bakınız lütfen. Diğer kanun tasarılarının hepsinde olan bu madde burada da var, diyor ki: “Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.” Sorumlu makamda ilgili bakan yok, eğer olsaydı, kendisini terör örgütünün eş başkanı pozisyonuna düşürmüş olan Başbakan Yardımcısı olsaydı sormak istiyordum ve yine soruyorum: Bu kanun çıktığı tarihten sonra mı yürürlüğe girecek yoksa bu kanunda söylenen her şey bugüne kadar yürürlükte miydi? Burada AKP’nin PKK’nın her tavrını onayladıkları anlamına gelen konuşmalarından anlaşılmadı mı üç gündür, bunu ta iktidara geldikleri günden beri yürütmekte oldukları? Bu 2009’da polis akademilerinde yapılan toplantıyla icraata geçildiğini herkes bilmiyor mu?

Aynı şekilde, 6’ncı madde diyor ki başka yasa tasarılarına benzetilmek için “Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu uygular.” Bari açık olun, bari dürüst olun; bu kanun tasarısı PKK’nın uygulattığı, çıkarttığı ve uygulatacağı bir kanundur, bu pozisyondayız. Böyle bir ortamda alkışlarla bu maddeleri geçirmenizi ayrıca çok yadırgıyorum. Bu kürsüye çıkan iktidar milletvekillerinden kendilerini bu yola feda etmiş olanları, hepsini anlıyorum ama AKP Grubu içinde Meclisi bu hâle düşürmemek gerektiğini kabul eden insanların varlığını da gördüğüm için bu alkışları fevkalade yadırgıyorum, çok dikkatle ve hüzünle izliyorum.

Değerli milletvekilleri, iki üzücü argüman kullanılıyor milleti susturmak için. Bunlardan bir tanesi: “Otuz senede önleyemedik, devam mı etseydi?” Bunu söyleyenlere lütfen dikkat edin, samimiyetle ve saflıkla söyleyenleri bir kenara ayırıyorum ama bunu çok dillendirenlerin Türk milleti ile terör örgütü arasındaki mücadelede terör örgütünün yanında yer alarak o saflardan değerlendirme yaptığını görüyoruz. Eğer milletin dediği gibi “Otuz yılda bölemediler, otuz bin yılda da bölemezler.” deseydiniz, terör örgütünü bu şekilde sizi Türkiye Büyük Millet Meclisinden kanun çıkaracak güce ulaştırmamış, kavuşturmamış olurdunuz.

Çok üzülerek ifade ettiğim bir başka nokta, şehitlerin gelmiyor olması meselesidir. Hepimiz seviniyoruz ama iktidara soruyorum: İktidara geldiğiniz günden itibaren terörle mücadeleyi bırakarak 1.143 evladı şehit ettirirken, her gün karakol basılırken bir gün PKK kampı basmamak suretiyle bu evlatların şehit olmasını izlemeniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MÜNİR KUTLUATA (Devamla) – Gelip de bugün burada, “Gördünüz mü, bunun için anaları pes ettiriyoruz, toplumu pes ettiriyoruz.” demek için şehit kanı biriktirme pozisyonuna kendini kim düşürdüyse hepsini milletin huzurunda millete şikâyet ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kutluata.

Sayın Süleyman Çelebi, bir konuyla ilgili yerinizden açıklama isteğinize dair bir dilekçe var. Buyurun, nedir?

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Efendim, bu, kadınlarla ilgili, tam da bu arada yapılmak istenen Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Önemli bir düzenleme yapılıyor. Ben de iki dakika konuşmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, yerinizden.

VI.-AÇIKLAMALAR (Devam)

5.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi’nin, sivil toplum örgütlerinin, Meclisten, kadınlara yönelik cinayetlerde iyi hâl uygulamasının kaldırılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.

Tabii ki terörün sonlandırılmasıyla ilgili çok önemli bir düzenleme görüşülüyor şu anda ama bir başka terör uygulamasıyla da kadınlar karşı karşıya şu anda ülkemizde.

Özellikle kadın örgütleri, sivil toplum örgütleri, tüm kadınlar şu anda Meclisin olağanüstü toplanması çığlığını atıyor, kadınlara yönelik cinayetlerin arttığına ilişkin isyanlarını ifade ediyor. Özellikle bakanlığın koruma altına aldığı kadınların öldürüldüğünü, bu anlamda bu çığlığı özellikle kadın örgütleri ifade ediyor, kadın cinayetlerinde iyi hâl uygulamasının kaldırılmasını talep ediyorlar. Kadın sığınmaevlerinin artırılması ve korunaklı hâle getirilmesi gibi… Kadınlar, gerçekten, şu anda böylesi bir çığlığı her tarafta, Türkiye’de atıyorlar, Bakanlıktalar. Bunun duyarlı hâle getirilmesini, Meclisin olağanüstü toplanmasını talep ediyorlar, zaten Meclis şu anda toplantıda ama buna bir çözüm üretilmesini istiyorlar.

Teşekkür ediyorum, bunu belirtmek istedim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelebi.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/941) (S. Sayısı: 629) (Devam)

BAŞKAN – Şahsı adına ikinci konuşmacı Sayın Abdulkerim Gök, Şanlıurfa Milletvekili.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, Şanlıurfa milletvekili, inşallah, günde altı saat Urfa’da elektrikler kesiliyor, onu dile getirir.

BAŞKAN – Sayın Tanal, lütfen…

Buyurun Sayın Gök.

ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, ben de terörün sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin sağlanması kanun tasarısı üzerine görüş ve düşüncelerimi paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun tasarısının görüşmelerinin üçüncü günündeyiz. Çok önemli tartışmalar yapıldı; katılan, katılmayan, zaman zaman hainlikle suçlanıldı, zaman zaman “Bu kanun tasarısını buradan geçirenleri önümüzdeki dönem yargılayacağız.” denildi; bunun üzerine görüşlerimi ifade edeceğim.

Tabii ki benzer hadiseler bazı Avrupa ülkelerinde, dünya ülkelerinde yaşanırken bu meseleler ağırlıklı olarak, siyasetüstü olarak tartışıldı, konuşuldu. Bu meseleleri eğer biz oya devşirmek için mesaj noktasında hareket edersek, işte bu meseleler otuz sene, kırk sene bugüne kadar taşınmış olur. Çünkü, bu meseleden beslenenler oldu; silah tüccarları bu meseleden beslenen oldu, gözyaşından beslenen oldu, kan üzerinden beslenen oldu. İşte biz bu alanları, özellikle suistimal alanlarını daraltmak için, son derece, on iki yıldır âdeta “sessiz devrim” denilen bir hadiseyi bir bir gerçekleştiriyoruz. Toplumumuzda otuz sene, kırk sene adı konulmadı; adına ne derseniz deyin ama gelin hep beraber buradan, bu eğer bizim hastalık olarak kabul görebileceğimiz bir hadiseyse -bu hastalığı da topyekûn bizim ülkemizin bir hastalığı olarak görüyoruz- otuz sene, kırk sene bu hastalığa reçete yazanlar… Onların samimiyeti ve yazdıkları reçete de ortada, bizim on dokuz aydır ortaya koymuş olduğumuz reçetenin sonuçları da ortada.

Aynı zamanda, bu meseleye ilişkin olarak yurt dışından, Oslo’dan, bazı yerlerden referanslar verildi. Bizim referanslarımız hiçbir yer değildir. Bizim referanslarımız, kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur, üstünlük takva iledir; bizim referanslarımız, inananlar kardeştir; bizim referanslarımız, Peygamber Efendimiz (AS) Mekke’ye girerken oraya beraberinde Bilâli Habeşî’yle giriyor, Hazreti Ömer’le girmiyor, seçkinlerle girmiyor…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Ne konuşuyor manyak manyak bu?

ABDULKERİM GÖK (Devamla) - …ve Bilâli Habeşî’ye “Kâbe’nin üzerine çıkabilirsin ve oradan ezanı okuyabilirsin.” diyor. Bizim referanslarımız bunlardır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Siz kimsiniz? Sen ne yapıyorsun lan? Fitne fesat mı uyduruyorsun? Milletimizin tamamı Müslüman.

ABDULKERİM GÖK (Devamla) – Ondan dolayı biz renkleri, tenleri, ırkları hiçbir zaman ayırt etmeksizin, dili, dini, rengi, ırkı ayrıt etmeksizin hep beraber…

OKTAY VURAL (İzmir) – Şu idraksizliğe bakın ya! “Siz”, “biz”… Kimsiniz?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Sayın milletvekilleri, lütfen.

OKTAY VURAL (İzmir) – Milletin dinini mi sorguluyorsun?

ABDULKERİM GÖK (Devamla) – …geçmişi inşa ettiğimize göre geleceği de beraber inşa etmenin yolu içerisinde olacağız.

OKTAY VURAL (İzmir) – Burada milletvekillerini “siz”, “biz” diye ayırıyorsun.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

ABDULKERİM GÖK (Devamla) – Bakınız, bugünlerde bir hadisi daha hatırlatmak istiyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – “Siz”, “biz” peşindesin, fitne uyduruyorsun. Mübarek ramazanda oruç musun bilmiyorum.

ABDULKERİM GÖK (Devamla) – Hepimizin sevgiye ihtiyacı vardır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sen bizim dinimize, diyanetimize nasıl dil uzatırsın?

ABDULKERİM GÖK (Devamla) – Yeniden özellikle altını çizerek ifade etmek isterim ki…

OKTAY VURAL (İzmir) – “Bizim”, “bizim”… Sen kimsin be!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

ABDULKERİM GÖK (Devamla) – …en güzel sevgi ve muhabbet mesajını Peygamber Efendimiz vermiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Milletin dinini bölüyor ya.

BAŞKAN – Sayın Vural, lütfen.

ABDULKERİM GÖK (Devamla) – “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe iman etmiş sayılmazsınız.”

OKTAY VURAL (İzmir) – Şuna bak ya!

ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Dolayısıyla, bizim birbirimizi sevmenin günü, birbirimizi kucaklamanın günü, birbirimizle bütünleşmenin günü olarak görüyoruz. (MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Uzunırmak…

OKTAY VURAL (İzmir) – “Biz”, “biz, “biz”… Din hepimizin, Peygamber Efendimiz hepimizin efendisi.

ABDULKERİM GÖK (Devamla) – Ondan dolayı, değerli milletvekilleri, AK PARTİ iktidarları olarak bizim başlatmış olduğumuz…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sen kendini ne zannediyorsun be!

ABDULKERİM GÖK (Devamla) - …bu barış yollarına ilişkin olarak bugüne kadar ortaya konulmuş olan reçetelerin samimiyeti ortadadır. AK PARTİ iktidarlarının çözüm sürecine ilişkin olarak başlatmış olduğu bu sürecin ana ekseni “Çözüm sürecinden ne anlıyorsunuz?” dediğinizde, kanın ve gözyaşının bittiğidir, on dokuz aydır şehit haberlerinin bu memlekete gelmemiş olmasıdır.

Ben, özellikle bu mübarek ramazan ayı içerisinde…

OKTAY VURAL (İzmir) – Bedir Savaşı’nda Peygamber Efendimiz’in karşısında olanların zihniyeti.

ABDULKERİM GÖK (Devamla) - …hoşgörünün, sevginin, kardeşliğin daim olmasını diliyorum, Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN - Madde üzerinde İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tasarının 5’inci maddesi üzerindeki görüşmelere devam edilmesini İç Tüzük 72’nci maddeye göre arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                                                    Oktay Vural

                                                                                                                                         İzmir

                                                                                                                          MHP Grup Başkan Vekili

Gerekçe:

Zamanlaması itibarıyla Cumhurbaşkanı seçim sürecinde ittifak arayışlarının sonucu olan, bölücü PKK terör örgütünün tehdidiyle TBMM gündemine getirilen ve PKK'yı meşrulaştıran, PKK terör örgütünü Hükûmetin yasal ve eşit muadili hâline getiren, PKK ile siyasi bir irade olan Hükûmetle doğrudan görüşme zemini oluşturan, milletin egemen iradesini temsil eden Hükûmetin, silahı temsil eden PKK terör örgütünün, terör örgütlerini devletin meşru muhatabı hâline dönüştüren, PKK terör örgütünün siyasi amaçlarını kabul için bir taahhüt ve garanti sözleşmesi mahiyetindeki, millet egemenliğini silah zoruyla değiştirmek isteyen terör örgütünün siyasal amaçlarına ulaşma sürecini meşrulaştıran, yabancı devlet ve kurumların devlet işlerine müdahalesini meşrulaştırarak devletin bağımsızlığını zedeleyen, millet iradesi yerine silah iradesine, düşünce ve ifade hürriyeti yerine silahlı propagandaya prim tanıyan; terör örgütü yöneticilerine yargı muafiyeti, teröristlere af taahhüdünü içeren, millî devlet yapısını bozmayı amaçlayan, suç işlemeye özgürlük alanı tanıyarak suçlulara yargı muafiyeti getiren, hukuk devletinin esasını yok sayan, Anayasa'nın ruhuna ve lafzına aykırı olan bu tasarı hakkında Anayasa’nın 81’inci maddesi uyarınca göreve başlarken ''Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve lâik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim." yeminini içen milletvekillerinin bu yemin muhtevasını zedeleyecek düzenleme hakkında daha fazla bilgilendirilmesi amacıyla görüşmelerin devam etmesi önerilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza…

III.- YOKLAMA

(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

OKTAY VURAL (İzmir) – Yoklama istiyoruz efendim.

BAŞKAN- Yoklama talebiniz…

Sayın Halaman, Sayın Halaçoğlu, Sayın Vural, Sayın Yılmaz, Sayın Çınar, Sayın Bulut, Sayın Erdoğan, Sayın Torlak, Sayın Öz, Sayın Erdem, Sayın Doğru, Sayın Belen, Sayın Yılmaz, Sayın Topcu, Sayın Ayhan, Sayın Uzunırmak, Sayın Kutluata, Sayın Tanrıkulu, Sayın Şeker, Sayın Kaplan.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

ÜNAL KACIR (İstanbul) – CHP destek vermiyor mu arkadaşlar? CHP’nin desteği yok mu bu yasaya? Yok mu, yok mu? Tutanağa geçsin diye söylüyorum çocuklar. CHP destek vermiyor mu yasaya? Niye yoklamaya girmiyor? Yazın, tutanağa geçsin diye söylüyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Doktora git bir rapor al.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Genel Başkanınız televizyonda “Destekliyoruz.” diyordu.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Rapor al, doktora git rapor al.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – “Bir husus vardı, o da düzeldi.” diyordu Genel Başkanınız, dinlemiyor musunuz?

(Yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.56

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.10

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK (Erzincan)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 115’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Tasarının 5’inci maddesi üzerinde İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın İç Tüzük’ün 72’nci maddesi uyarınca vermiş olduğu görüşmelere devam edilmesine ilişkin önergenin oylamasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yeniden elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/941) (S. Sayısı: 629) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

629 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet burada.

Sayın milletvekilleri, şimdi, on dakika süreyle soru-cevap işlemini yapacağız. Beş dakika soru sorma süresi olarak belirlendi, beş dakika da cevap için. Ancak, yoklama yaptığımız için, sistemden, soru sormak için sisteme giren milletvekillerinin soyadları silindi. İsmini okuyacağım sayın milletvekilleri tekrar sisteme girsinler, soru kısmını sisteme girdikten sonra başlatacağım:

Sayın Doğru, Sayın Işık, Sayın Özcan, Sayın Şimşek, Sayın Seyfettin Yılmaz, Sayın Kemalettin Yılmaz, Sayın Topcu, Sayın Tanal.

Soru-cevap işlemini başlatıyorum.

Sayın Seyfettin Yılmaz, buyurun.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, PKK terör örgütü, çözüm sürecini bir diriliş hamlesi olarak görüyor. Yine, üç gündür burada konuşuluyor, Hükûmetin getirdiği en önemli gerekçelerden bir tanesi de silahın bırakılması noktasındaydı. Bugün, Kandil’den PKK elebaşı tarafından yapılan “Biz silah bırakacak kadar saf değiliz.” türünde bir açıklama var. Yani Türkiye’de ne için bu çözüm sürecine girdiniz; silahlar mı sustu, dağa adam kaçırmalar mı bitti, çocukların dağa çıkması mı bitti? O bölgede PKK’lı teröristler silahlarıyla dolaşıyor, yol kesiyor, vergi topluyor, kendi mahkemesini kuruyor, bütün bunların olduğu ortamda bu kanun tasarısı PKK’nın 2 Temmuza kadar Hükûmete süre vermesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – “Bu süre içerisinde kanun tasarısı gelmezse gereğini yaparız.” ifadeleri…

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Terör örgütü PKK tarafından kaçırılan çocukların anneleri Diyarbakır meydanında 40 derece sıcağın altında ağlayarak çocuklarının kurtarılmasını bekliyorlar. Hükûmet olarak bu konuda bir çalışmanız var mıdır? Sizce kaç anne “Çocuğum kaçırıldı.” diye müracaatta bulunmuştur.

İkinci sorum olarak: PKK terör örgütü doğu ve güneydoğuda görev yapan korucuları çeşitli şekillerde tehdit etmektedir, öldürmektedir. Hükûmet olarak güvenlik güçlerini, korucu ve ailelerini terör örgütünün saldırılarına karşı korumak için ne tür önlemler alınmıştır? PKK tarafından kaçırılmış, serbest bırakılmayan korucu var mıdır, varsa kimlerdir; öğrenmek istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu kanun tasarısının müzakere edildiği son birkaç gündür PKK terör örgütünün bazı yetkilileri, dün başka birisi, bugün Kandil’deki Cemil Bayık isimli terör örgütü yetkilisi, örgütün asla silah bırakmayacağını ve Hükûmet istedikleri gibi kanunları çıkarmadığı sürece bu barıştan yana, birleşme yönünde inisiyatif kullanmayacaklarını söylüyorlar. Acaba, bu yüce Meclise Hükûmet adına gelip açıklama yapan bakanlar, Başbakan yardımcıları milleti mi kandırmaya çalışıyorlar, yoksa terör örgütünün yaptığı bu çalışmalardan haberleri mi yok?

İkincisi: Hâlen PKK terör örgütünün elinde tutsak olan, kaçırılmış kaç vatandaşımız bulunmaktadır? Bunların kurtarılmasıyla ilgili Hükûmetinizce bugüne kadar ne yapılmıştır?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Özcan…

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, İçişleri Komisyonu aşaması sürecinde tasarıyla ilgili müzakereler yapılırken, bir HDP’li milletvekili bir uyarıda bulundu, dedi ki: “Bu tasarı mutabakat metnine uygun değil.” Bundan neyi kastetti? Hükûmetiniz ile terör örgütü arasında yazılı veya sözlü bir mutabakat metni imzalanmış mıdır? Eğer imzalanmış ise “Bunu imzalayanlardan biri ben değilim.” diyebilecek misiniz? Ben bu sorunun cevabını özellikle sizden bekliyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Posta kutuma gelen bir maili aynen okuyup, bunun üzerinden bir soru sormak istiyorum. “2002’deki sıfır terörü görmeyip, PKK’ya teslimiyetten ‘Cenaze gelmiyor.’ diyen alçaktır. 1994’te terör yenilgiye uğratılmıştı, PKK adını değiştirmek zorunda kaldı, silahlı mücadeleden vazgeçti. 2002 itibarıyla terör sıfırdı. AKP geldi, PKK’yı hortlattı. Şimdi teslim oldu, güneydoğuyu verdi ve ‘Cenaze gelmiyor.’ diye seviniyor. Balkanlardan da cenaze gelmiyor, çünkü oraları da verdik.” diyor mailin sahibi. Bu iddia doğru mudur? Ben Sayın Bakandan bunu cevaplamasını istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz…

Ama yirmi saniyeniz var.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, benim adımı okudunuz, başlardaydı…

BAŞKAN – Sıra gelmedi.

Buyurun Sayın Yılmaz.

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, belli bir bölgemizde terör kol geziyor, âdeta PKK tarafından uygulanmakta olan bir sıkıyönetim var, bölgedeki tarım ve hayvancılığımız bundan olumsuz yönde etkilenmekte. Bu konuda alınması gereken tedbirler konusunda bizi aydınlatabilir misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, gerek Sayın Yılmaz’ın gerek Sayın Doğru’nun, Sayın Işık’ın ve Sayın Özcan’ın, hepsinin, aslında, tabii, konuyla ilgili, tasarıyla ilgili soruları ve bu yasa tasarısının getirdikleri veya getirecekleriyle ilgili bazı sorular, aslında iddia içeriyor.

Şimdi, biz çözümü… Aslında bugüne kadar, Türkiye denediği başka hiçbir yöntemle çözüm elde edemediği için, bu sorunu çözemediği için biz milletle bir mutabakat yaparak bu meseleyi nasıl çözeriz, şu anda bunun uğraşı içerisindeyiz, yapılan aslında bu. Biz hepimiz şunu biliyoruz: 1920’lerden 1980’lere kadar aslında bir sorun var. Bu sorun dışarıdan pek görünmüyor belki ama için için büyüyor ve kanıyor, bunu herkes bilir, bölgede yaşayanlar da, bölgenin dışındakiler de, herkes bilir. 85’ten sonra bu sorun açık kanamalı bir hâle geldi ve o açık kanamalı hâlde devam ederken on binlerce insan hayatını kaybetti.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Sayın Bakan, sorulara cevap verin, sorulara, zamanınız bitti.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Bu sorunun en iyi cevabı bu.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Bırak şimdi, hikâye anlatıyorsun, masal anlatma.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Evet, hikâye değil, hikâye değil, izin verin.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Bakan “Bu ülkede böyle ayrımcılık yapılıyor.” diye sen nerede okudun?

OKTAY VURAL (İzmir) – Bak, biliyorsunuz hikâye olduğunu, siz de biliyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Şimdi, hikâye değil bu, hikâye sizin sorunuz.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Sorulara cevap verin, sorulara.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Gerçekleri milletin…

OKTAY VURAL (İzmir) – Hikâye anlatıyorsun ya.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Ayıp, günah, yazık! Sen nerede okudun Sayın Bakan?

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Gerçekleri saklamak için hikâye anlatıyorsunuz.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Bakın, bu…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, rica ediyorum.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Sorulara cevap versin Sayın Başkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, sorular somut, cevaplar somut.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Bilmem kaç yıldır sorun varmış bu memlekette.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Ayıp ya, Bakan oldun, daha ne istiyorsun ya.

BAŞKAN – Sayın Uzunırmak…

Sayın Bakan, buyurun.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, 1985’ten itibaren bu açık kanamalı yara bütün Türkiye’yi etkiledi ve soru sahibi milletvekillerimizin, mensubu bulunduğu siyasi parti dâhil olmak üzere iktidara gelen, hükûmet eden Türkiye’deki bütün partilerin denedikleri yöntemlerin hiçbirisi bu meseleyi olması gerektiği şekilde çözüme kavuşturmadı. Yani, ne bir barış tesis edilmesine ne Türkiye'nin bu sorundan kurtulmasına hiçbirisi katkı sağlamadı. Bu sorun giderek büyüdü.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Doğruyu söyleyin, doğruyu.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Biz bu sorunu tarihsel olarak milletimizin mutabakatıyla, milletimizin aslında çok uzun bir süredir beklediği şekilde, barış içerisinde çözme iradesini ortaya koyduk. Aslında bu girişim, bu teşebbüs bunun teşebbüsüdür, bunun adımıdır. Biz mutabakatı milletle yaptık; ne herhangi bir şahsın yaptığı beyanatla ne herhangi bir yerde sarf edilen bir sözle de yapmadık, mutabakat milletle. Milletin bizden beklediği bu meselenin çözümüdür, milletin bizden beklediği artık Türkiye’de gözyaşının akmamasıdır, milletin bizden beklediği artık Türkiye’de kanın akmamasıdır.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Niye bu kanunu getiriyorsunuz, niye suçluları zırh altına almaya çalışıyorsunuz?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Bir arkadaşım şunu sordu, dedi ki: “Diyarbakır’daki annelerden çocuklarıyla ilgili kaç kişi başvurdu?” Bakın, 126’ya çıktı anne, 126’ya çıktı. Bunlar bir şey söylüyor, bunlar diyor ki: “Biz artık evlatlarımızın cenazesini görmek istemiyoruz.”

ALİM IŞIK (Kütahya) – Evlatları yok, nerede olduğunu bilmiyor.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Bunların içeresinde daha önce çocuğunu dağda kaybedenler de var, bunların içerisinde yakınları cezaevlerinde olanlar da var.

Bu sorun bizim tek başına sorunumuz değil, bu sorun bütün milletin sorunudur. Sizlerin içerisinde de -muhalefet partisi, iktidar partisi- Türkiye’nin bütün vatandaşlarının, herkesin bir şekilde bir tanıdığı bu meseleden dolayı ya cezaevine girdi ya dağa gitti ya öldü ya öldürüldü ya yüreği yandı ya ocağı söndü.

Şimdi, ben size o soruyu soruyorum, bu sorunun cevabını bana vermek zorunda değilsiniz ama siz kendinize sorun, kendi çevrenize sorun ki bu sorudan canı yanan Türkiye’de ne kadar insan var...

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Siz size sorulanlara cevap verin.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Bizim derdimiz bu sorunu çözmektir. Artık anneler ağlamasın, artık kimsenin canı yanmasın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, sizin aracılığınızla milletvekillerimiz Sayın Bakana somut sorular yöneltti. Dolayısıyla, soru sahibi sayın milletvekillerinin bu sorularını dikkate alarak bunlara cevap vermesini… Çünkü sizin aracılığınızla soruyor, netice itibarıyla, Sayın Bakanı bu sorulara cevap verme konusunda uyarırsanız memnun oluruz. Bu sorular sizin sorularınız. Sayın Bakan da hangi milletvekili soru sormuşsa, bu sorunun cevabı neyse, ona hitap etmelidir ama genel olarak konuşacaksa…

BAŞKAN – Söyleyeceğim, sonra müdahale ediyorsunuz, “Tarafsız kalmıyorsunuz.” diyorsunuz da…

OKTAY VURAL (İzmir) – …Sayın Bakanın bunu kullanmasına gerek yok, kürsüde konuşabilir.

BAŞKAN – Hayır, sonra “Tarafsız kalmıyorsunuz.” diye usul tartışması filan açıyorsunuz da o yüzden söylemiyorum Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, evet çünkü soru soruyoruz.

BAŞKAN – Tamam, teşekkür ediyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bakan bize sormayacak ki biz Bakana soracağız. Millet soruyor, milletin sorusundan kaçıyor, sonra “Milletle ittifak yaptık.” diyor. Nerede? Sen PKK’yla ittifak yapıyorsun. Tabii, Atatürk Orman Çiftliğinde karşılama törenini hazırlayan sen değil miydin? Atatürk Orman Çiftliğinde Habur’daki töreni hazırlayan sen değil miydin?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Evet.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ya, ya…

BAŞKAN – 5’inci maddede bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/941 Esas numaralı Kanun Tasarısının 5’inci Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Oktay Vural                                                     Seyfettin Yılmaz                               Mehmet Erdoğan

  İzmir                                                                     Adana                                               Muğla

Alim Işık                                                          Yusuf Halaçoğlu                                  Zühal Topcu

Kütahya                                                                 Kayseri                                              Ankara

Özcan Yeniçeri Ahmet Duran Bulut                     Engin Alan

  Ankara                                                                Balıkesir                                            İstanbul

Sinan Oğan                                                       Bülent Belen

  Iğdır                                                                    Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Balıkesir Milletvekili Sayın Ahmet Duran Bulut konuşacak. (MHP sıralarından alkışlar)

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günlerdir yüce Mecliste görüşülen bu yasa kamuoyunda yeterince anlaşılamadı. “Çözüm” gibi, “barış” gibi, “Analar ağlamasın.” gibi ambalajlar içinde torba yasa beklentisinin arasına sıkıştırıldı. Bu yasa, işlenmekte olan bir suçun kabulü, işlenecek olan suçların izni mahiyetindedir. Anayasa’ya aykırılığı bilindiği hâlde dayatılan bu yasada görevlilere suç işleme özgürlüğü veriliyor. Bu yasaya destek veren partiler ve bu partilerin milletvekilleri bindikleri alametin ülkeyi nasıl bir felakete götüreceğini biliyorlar mı?

Efendiler, yetki verdiğiniz bu heyet ve Hükûmet, sıfır terörle aldıkları ülkeyi eve dönüş yasası, Türk Ceza Kanunu’nda değişiklik, terör suçlarından dolayı idamın kaldırılması gibi kanunları çıkararak terör canavarını büyüten, teröristlerle oturup pazarlık eden, siyasi ikballerini ülke menfaatlerinin üstünde tutan bir heyet. Bu heyetin yalanladıkları hep doğru çıktı, bu heyete hâlâ nasıl güveniyorsunuz?

Değerli milletvekilleri, tarihî öneme sahip günlerden geçiyoruz. Bu Hükûmetin ve bu heyetin terörle mücadele gibi bir niyeti yok ve hiç olmadı. Bu yasayla da terörü önleyemeyeceğinizi siz de biliyorsunuz. Terörün başı ne İmralı ne de Kandil’dir. Bunlar taşeron, bunları savunanların hepsi de figüran.

Efendiler, bu ülkede terör sorunu vardır ve iki türlü biter terör: Ya teslim alırsın biter ya teslim olur, ne derse yaparsın biter. Bu heyet ikincisini seçti ve terör örgütüne teslim oldu. Ülkenin bir bölümünü terör örgütüne terk etti, örgüt alan hakimiyeti kazandı. Bölgede yıllarca örgüte karşı mücadele veren, Türkiye Cumhuriyeti devletine korucu olan, evine bayrak asan insanları perişan ve pişman hâle getirdiler. Örgütle baş başa kalan bu insanlar ya mücadele edip ölüyor ya da bölgeyi terk ediyorlar. Bu heyetin teröristlerle Oslo’da, İmralı’da, orada burada görüşmeleri örgüte bahar havası yaşatmış, Başbakanın Diyarbakır’a gidip sergilediği tavır, Barzani’yi bile şaşırtmıştır. Yüreklendirdikleri bu teröristler moral bulmuş, dağdan inip silah teslim edeceklerine dağa çıkışlar artmış, jandarmanın gözü önünde yollar kesilmiş, karakollar yakılmış yıkılmış, askerî  birliklerden Türk Bayrağı indirilmiştir. Bütün bunlar gördüğümüz bu heyetin ve Hükûmetin eseridir.

Efendiler, Türkiye Cumhuriyeti devletine, Türk milletinin birliğine bu yasayla zarar veriyorsunuz. Türk milleti bunları not ediyor bilesiniz. Günü geldiğinde Türk milletinin soracağı hesaptan ne yetki verdiğiniz bu heyet ne de siz destek verenler kaçamayacaksınız. Kürt, sorun değildir; Türk milleti ailesinin çok şerefli mensuplarıdır. Başbuğumuz Alparslan Türkeş: “Siz ne kadar Kürt’seniz biz de o kadar Kürt’üz; biz ne kadar Türk’sek siz de o kadar Türk’sünüz.” diyerek bin yıllık kardeşliğin, kaynaşmanın tarifini yapmıştır. Yaptığınız bu çalışmalar, attığınız bu adımlar kardeşlik bağlarına zarar vermekte, çapulcu, kiralık bir örgütün bin yıllık kardeşliğimizi yıkmasına yol açmaktadır.

Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin yaptığı tarihî uyarıları dikkate almadınız. Yaptınız inkâr ettiniz, yaptınız suçladınız, yaptınız kaçtınız, yaptınız örtbas ettiniz ancak şunu unutmayınız ki Allah’ın adaletinden kaçamayacaksınız.

Bu millet, bahsettiğiniz gibi “Abaza, Çerkez, Yörük, Kürt” diyorsunuz, bunların hepsi Türk olan, Türk olmaktan gurur duyan bu ailenin şerefli üyeleridir. Bu topraklarda daha binlerce yıl birlikte yaşayacağız ve bizi bölmeye, ayrıştırmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. Ne mutlu Türk’üm diyene. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bulut.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge Kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının 5’inci maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir önerge vardır, önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

629 sıra sayılı Kanun Tasarısının 5’inci maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasını arz ve teklif ederiz.

BAŞKAN - Mehmet Erdoğan, Muğla? Burada.

Ahmet Duran Bulut, Balıkesir? Burada.

Kemalettin Yılmaz, Afyonkarahisar? Burada.

Oktay Vural, İzmir? Burada.

Yusuf Halaçoğlu, Kayseri? Burada.

Ali Halaman, Adana? Burada.

Emin Çınar, Kastamonu? Burada.

Ali Öz, Mersin? Burada.

D. Ali Torlak, İstanbul? Burada.

Münir Kutluata, Sakarya? Burada.

Reşat Doğru, Tokat? Burada.

Seyfettin Yılmaz, Adana? Burada.

Zühal Topcu, Ankara? Burada

Emin Haluk Ayhan, Denizli? Burada.

Bahattin Şeker, Bilecik? Burada.

Ahmet Kenan Tanrıkulu, İzmir? Burada.

Yusuf Ziya İrbeç, Antalya? Burada.

Ali Uzunırmak, Aydın? Burada.

Cemalettin Şimşek, Samsun? Burada.

Mustafa Erdem, Ankara? Burada.

Bülent Belen, Tekirdağ? Burada.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır.

İki dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 629 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesinin açık oylama sonucunu okuyorum:

 

“Kullanılan Oy Sayısı

:

233

 

Kabul

:

204

 

Ret

:

29

                                                              (x)

Kâtip Üye

Fehmi Küpçü

Bolu

Kâtip Üye

Muharrem Işık

Erzincan”

Böylelikle 5’inci madde kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 6- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sinop Milletvekili Sayın Engin Altay konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Güya terörü bitirmek üzere bir kanun tasarısı geldi, görüşüyoruz; iyi de yapıyoruz, bir itirazımız yok ama milletvekilleriniz Plan ve Bütçe Komisyonunda terör estiriyor. Lütfen, tümünü kastetmiyorum ama bazı milletvekillerinin, iktidar partisi milletvekillerinin Parlamentoda muhalefetin tepkilerine, reflekslerine anlayışlı yaklaşmaları lazım. Reflekslerin had, hukuk aşan noktada olması hâlinde ise İç Tüzük’e göre bununla ilgili komisyon başkanlarının yapacağı işlemler vardır. Bu Mecliste bir milletvekilinin, bir milletvekilinin üstüne yürüdüğü anların bir daha yaşanmamasını çok temenni ettik ve yaşanırsa iyi olmaz diye de çok söyledik. Ama, bugün barış konuşurken Parlamentoda iktidar partisi milletvekillerin terör estirmesini de kınadığımı belirtmek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Altay, sürenize ekleyeceğim.

Sayın milletvekilleri, Sayın Altay’ı duyamıyorum, lütfen, sessiz olmanızı rica ediyorum.

Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, şöyle girmek istiyorum: Hiçbir insani talep, temel hak ve özgürlüklerin ihlali, teröre, terörizme meşruiyet sağlayamayacağı gibi, hiçbir devlet nizamı ve otorite tesisinin inşası amacıyla insan haklarının ihlali de meşru sayılamaz. Nizamı tesis amacıyla devlet tarafından yapılacak insan hakları ihlali amaca kaynak ve dayanak gösterilemez. Bunu şunun için söyledim: Biraz önce Sayın Bakan tarihi de yanlış söyledi ama 1985 değil, 15 Ağustos 1984’ten beri Türkiye’de kan akıyor ve biz bu kanın durdurulmasını istiyoruz, önceden beri de isteyegeldik. Ancak, bunu söylerken, varsayalım ki PKK terör örgütünü ortadan kaldırdık, Kürt sorunu biter mi derseniz ve bana sorarsanız bitmez.

Kürt sorunu, PKK terör örgütüyle birlikte doğmuş bir sorun değildir. Kürt sorununa şöyle bir baktım, Osmanlıda 13 defa büyük isyan olmuş, cumhuriyet döneminde 25 defa isyan olmuş ve bu isyanlar şu veya bu şekilde bastırılmış, keşke bu isyanlar olmasaydı. Bu isyanların altında dış destek, dış tahrik var, ben biliyorum, herkes de biliyor ama keşke bunların bastırılmasında en masum, en kabul edilebilir, en temel insan hakları çokça çiğnenmeseydi. Mesela, ben, Türkiye'nin güneydoğusunda yaşanan bu trajedinin kan kısmının, barut kısmının, bomba kısmının 12 Eylül 1980’in bir eseri ve ürünü olduğunu düşünenlerdenim. 12 Eylül sonrasında Diyarbakır Cezaevinde yaşananların, o bölgedeki ahalinin devlete bakış açısını değiştirmediğini kimse iddia edemez. Böyle olunca, devletin içindeki devlet, aygıtın içindeki kimi unsurların bölge halkına yönelik kabul edilebilir sınırların çok üstündeki baskısının, bu bölgedeki çatışmayı tetiklediği ve körüklediği muhakkaktır. Bununla beraber, hangi kutsal ideal, amaç uğruna olursa olsun günahsız, masum insanlara kurşun sıkmak da aynı şekilde şiddetle reddettiğimiz, kınadığımız bir olaydır ve yaklaşımdır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi, gelinen bu noktada, bu süreçte 15 Ağustos 1984’ten 18 Ağustos 2011 Pervari’deki son olaya kadar 11 sayfalık, cinayetle, ölümle sonuçlanmış bir eylemler listesi var. Sayın Bakan ya da bir AKP sözcüsü biraz önce dedi ki: “Geçmiş hükûmetler bu konuda başarılı olamadı.” Doğru. Bu cinayet listesinin 1’inci, 2’nci, 3’üncü, 4’üncü ve 5’inci sayfaları -yani şuradan ayırıyorum- bu kâğıtlardaki olaylar sonucu ölen insanların, eğer Sayın Bakan, size göre, kanı geçmiş hükûmetlerde ise burası 5 sayfa, burada da 6 sayfa olaylar, cinayetler var ve eğer öyle bakarsanız bunun, bu kanın sorumluluğu da sizin Hükûmetinize aittir. Ben böyle demiyorum, bu kanın sorumluluğunu direkt Hükûmete yöneltmiyorum ama biraz önce konuşan bir hatip bu olayın bütün sorumluluğunu geçmiş hükûmetlere yıkmak marifetiyle mevcut Hükûmeti temize çıkarmaya çalıştı. Böyle yaklaşarak sorun zaten çözülemez.

Sayın milletvekilleri, maksat üzüm yemek, bağcı dövmek peşinde değiliz ve hiç olmadık. Nitekim, bizim Cumhuriyet Halk Partisinde, o zamanki adıyla SHP’deki arkadaşlarımızın 89 ve 91 çalışmaları Türkiye’de âdeta kıyamet kopardı, ne bölücülüğümüz kaldı ne şu ne bu ama bugün geldiğimiz noktada bizim o 89’da söylediklerimizin birçoğu gerçekleşti zaten, onlar tamamlandı, ikmal edildi ama buna rağmen sorun çözülmedi, zira çözülmez de. Şu algıyla olaylara bakamayız: Efendim, şöyle bakın ya da bin yıl, on bin yıl önce insanlık ailesinin ya da insanların talepleri neydi, hassasiyetleri neydi, kırmızı çizgileri neydi? Şimdi yüz yıl geriye gidin, bin yıl, on bin yıl önceki hassasiyetlerle, kırmızı çizgilerle, yüz yıl öncekileri karşılaştırın; olamaz, kabul edilemez bir uçurum var. Yüz yıl önceki hassasiyetlerle, kırmızı çizgilerle yirmi yıl öncekileri karşılaştırdığınızda durum daha farklı ve yirmi yıl önceki, otuz yıl önceki hassasiyetlerle, kırmızı çizgilerle bugün 10 Temmuz 2014’teki hassasiyetleri, değer yargıları, algıları, kırmızı çizgileri karşılaştırdığınızda çok daha farklı bir noktayız. Bunu daha basit bir şekle indirgersek, atıyorum, elli yıl önce “devlet sadece devlet” derken, bugün “insan” diyoruz; insanı geçtik, temel insan haklarını geçtik, “doğa hakları” diyoruz, “çevre hakları” diyoruz, “bireysel tercihler” diyoruz. Demek ki insanlık geliştikçe algılar, değer yargıları da değişiyor. Tıpkı bundan üç yıl önce “Sayın Öcalan” diyen biri için savcılar dava açarken bugün neredeyse demeyene dava açılacak noktaya geldiğimiz gibi. Bunu illa eleştirel söylemiyorum, bir anlayış sürecine işaret etmek istiyorum.

Başkanım, kaç dakika ek süre vereceksiniz, kestiniz ya üç dakikamı?

BAŞKAN – Üç dakika mı kestim?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Şimdi, bizim, 5 Ocakta yani sizin çözüm sürecini ilan ettiğinizde parti meclisi toplantımız vardı ve “Evet, biz buna kredi açarız. Bazı samimi uyarılarımızı da yapalım. Samimiyet ve dürüstlüğün asgari gereğini talep ederiz. Hukuk kuralları… Kişisel ihtiras, gizli ajanda olmasın. Açık, şeffaf olalım.” dedik ve bir şey daha dedik: “Yeni hayal kırıklıkları yaratmayalım.”

Bakın, sayın milletvekilleri, bu biraz önce gösterdiğim olaylar listesinde hep şu oldu: 2007 seçimleri öncesi Hükûmet bazı vaatlerde bulundu, terör durdu; seçim bitti ama vaatler yerine gelmedi, seçimden sonra ölü sayısı arttı istatistiksel olarak. 2009 seçimlerinden önce vaatlerde bulunuldu, seçim bitti, seçimden sonra vaatler, sözler yerine gelmeyince 2 kişi ölecekse 10 kişi ölmüş, baktım, bu böyle, isteyene verebilirim. “Yeni hayal kırıklıkları yaratılmasın.”dan kastımız da budur yani insanların iddialarıyla, ısrarlarıyla ya da hayalleriyle ya da umutlarıyla oynanmamalıdır. Kimi siyasi amaçlar, buradaki siyasi ömrü uzatmak için bu yapılmamalıdır. Bu, en basit, masum ifadeyle gayriahlakidir. Bunlara dikkat çektik ve o günden bugüne on dokuz ay geçti. Geldiğimiz noktada önümüze bir çerçeve tasarı geldi. Hep “Bu Parlamento her şeyi çiğneyebilir ama hukuku çiğneyemez.” demişimdir. Burada da dedim ki: “Hangi amaç için, hangi kutsal dava için olursa olsun hukuku çiğneyemeyiz.” ve tasarının 4’ücü maddesinin ikinci fıkrasında kısmen, “Yetmez ama evet.” mealinde bir düzenleme yapıldı. Bizce bu, Hükûmete verilen hududu, şümulü belli olmayan kapsamlı bir yetkidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (Devamla) - Başkanım…

BAŞKAN – Verdim.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Vermediniz.

BAŞKAN – Bir dakika verdim.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Hayır, ben sözümün kesildiğini duymadım, ona göre toparlardım Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Engin Altay, bir dakika verdim size ek, lütfen…

ENGİN ALTAY (Devamla) -  Başkanım, bu kadar önemli bir konuyu eğer bir dakikaya sığdırıyorsanız ben bu evraklarımı burada bırakırım o zaman.

BAŞKAN - Peki, ben ne yapabilirim? On dakika grup adına konuşmalar.

ENGİN ALTAY (Devamla) – İki dakika… Ben Grup Başkan Vekiliyim.

BAŞKAN – Tamam ama grup başkan vekillerine de on dakika veriyorum Sayın Engin Altay.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Ben süremin yeniden başlatıldığını bilseydim ayarlardım, uyarmanız lazımdı. “Siz, ek süre veriyorum.” deseydiniz haklıydınız, demediniz.

BAŞKAN – Hiç öyle bir gerekçe yok, öyle bir zorunluluk yok. Size ekstradan bir dakika vereyim.

Sayın Halaçoğlu size de vereceğim bir dakika.

Buyurun.

Son bir dakika…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bu çerçeve, daha önce de söyledim, ahşaptan olur çerçeve, metalden olur çerçeve, sert plastikten olur çerçeve. Sayın milletvekilleri, sizin Hükûmetin çerçevesi lastik. İyi niyetli kullanılırsa mesele yok da biz diyoruz ki: Muhalefet olarak güvenmiyoruz. Kandil diyor ki: “Bizi de iki defa aldattılar.” Biz şimdi, bu Hükûmete böyle lastik bir çerçeveyi vermek konusunda içimiz çok razı değil, çok rahat değil. Ancak, gene söylüyorum: Bizim önceliğimiz barış ortamıdır ve bu sorunun kalıcı bir şekilde çözülmesidir. Sorunun çözülmesi için Hükûmete verilen yetkinin iyi niyetle, samimi, yapıcı bir şekilde kullanılmasını gözeteceğiz ve denetleyeceğiz. Esasen bu bizim değil, sizin de görevinizdir. Bu koltuklarda oturmaktan maksat burayı denetlemektir. Burada ettiğimiz yeminin gereği budur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (Devamla) – Gene mi?

BAŞKAN – Sayın Engin Altay, artı bir dakika, bir dakika daha verdim.

Teşekkür ederim.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Biz bu kanun tasarısına olumlu oy kullandık, kullanıyoruz. Tek amacımız var, barış istiyoruz, hemen istiyoruz, herkes için istiyoruz, şimdi istiyoruz. (CHP, AK PARTİ ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Selma Irmak konuşacak. (HDP sıralarından alkışlar)

Size de artı bir dakika vereceğim Sayın Irmak.

HDP GRUBU ADINA SELMA IRMAK (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, bugün çok önemli bir yasa tasarısının son görüşme turlarını yapıyoruz. Otuz yılı aşkın bir süre bu ülkede birkaç nesli kaybettiğimiz bir süreçten sonra artık sorunlarımızı müzakereyle çözme kararını vermiş bulunuyoruz ya da bu son turdan sonra artık bunu oylamaya sunacağız. Bu bizce çok önemli, çok tarihî, Meclis açısından kayda değer ve belki de bir dönüm noktası olarak ele alınabilecek bir süreç, böyle değerlendiriyoruz ve böyle bakıyoruz.

Devlet ve devleti temsil eden hükûmet yıllarca bu ülkede sorunları şiddet yoluyla, güvenlik politikalarıyla çözmeye çalıştı. Bunu sadece Kürt sorununda değil, insan hakları sorununda, ifade özgürlüğü sorunlarında, basın yayın sorununda, hak ve özgürlükler sorunlarında da aynı yöntemi izledi yani daha çok güvenlik sorunlarını ele aldı ve bu biçimiyle yürüttü. Ama geldiğimiz aşamada görüyoruz ki ve gördük ki şiddet eksenli politikalar, güvenlik eksenli çözüm yöntemleri ne yazık ki çözüm olmamış, sorunları daha da derinleştirmiştir ve bugün devlet artık, vatandaşıyla olan sorunlarını müzakere ederek çözmeye karar vermiştir. Bu çok önemli bir aşamadır, bu belge bize bunu gösteriyor. Otuz yılı aşkın bir süreçten sonra edindiğimiz bir bilgidir, kazandığımız bir bilgidir ve çok değerli bir bilgidir. Bu bilgiyi elbette çok dikkatli de kullanmak durumundayız ve gözümüzün nuru gibi de sakınmak zorundayız diye düşünüyoruz.

Evet, belgede belirtildiği gibi, kuşkusuz eleştirilmesi gereken yönler var, çerçevenin biraz daha belirginleştirilmesi var, kötü niyetle kullanıldığı zaman aksi sonuçlar yaratabilecek noktalar da var. Bunları tartıştık, tartışmaya da devam edeceğiz.

Şunu da söylemek lazım: Tek bir belgeyle sorunun çözümüne de inanmıyoruz, sihirli bir değnek değil kuşkusuz ya da bir reçete değil. Bu sorun sadece bir güvenlik sorunu olarak ele alınamaz, sadece “Müzakereye karar verdik ve barış sürecini böyle başlatıyoruz.” diyerek de çözülecek bir sorun değil. Ülkemizdeki bu sorun ekonomiktir, siyasidir, politiktir, kültüreldir, insan haklarını da kapsayan çok kapsamlı bir sorundur. Elbette bu nedenle bu çözüm sürecinin ele alınış biçimi bu konuları da kapsamak zorundadır ve eğer bu konuları kapsamaz ve buna dair yeni yasalar -yeni yasal düzenlemeler- çıkarmazsak bu, kâğıt sadece bir kâğıt olmaktan öteye geçmeyecektir; bunun hükmü, kâğıdın hükmü sadece kâğıt olmaktan öteye geçemeyecektir. Dediğim gibi, tarihîdir, önemli bir adımdır ve bu Meclis böyle bir adımı atmıştır ve tarihine yeni bir süreç ekleyerek başlamıştır fakat yetmeyecektir, gereğinin yapılması, içeriğinin doldurulması önem arz etmektedir. Dünyadaki bütün barış ve müzakere süreçlerinde, bildiğimiz gibi süreçler taraflar arasında yürür fakat bu tarafları izleyen bir komisyon olması şarttır. Dolayısıyla, izleme komisyonu oluşturulması müzakere yasa tasarısında var, bunun hayata geçirilmesi hayati bir konudur. Bununla birlikte müzakere yasasının ilk maddesinde belirtilen 9 ana başlık var. Bu 9 ana başlıkta bir an önce komisyonların oluşturulması ve bu komisyonların işlev görmeye başlaması çok önemlidir.

Belirttiğimiz gibi, barışlar taraflar arasında ve savaşanlar arasında olur; evet, anlaşmalar da yapılır, kâğıtlar üzerinde bir sonuç da belki elde edilir ama bundan daha önemli bir şey vardır, bir de “toplumsal barış” dediğimiz süreçler vardır. Toplumsal barış, toplumsal kesimlerin birbirlerine karşı olan yargılarını, önyargılarını, biriktirdikleri öfkeleri ve birbirlerini kıracak kadar oluşturdukları nefretleri gidermek üzerine oluşturulan süreçlerdir. Toplumsal barış gerçekleşmeden de kâğıt üzerinde imza edilen barışların hiçbir anlamı olmayacaktır. O yüzden biz, mesaimizin büyük bir bölümünü toplumsal barışı kurmak üzerine oluşturmak zorundayız, mesaimizi buna harcamak durumundayız; aksi hâlde, dediğimiz gibi sağaltıcı adaleti, onarıcı adaleti, toplumsal ve kalıcı barışı sağlamamız mümkün olmayacaktır. Bir süreci belki kapatabiliriz ya da bir örgüt şiddet kullanmaktan, şiddet yoluyla hakkını aramaktan vazgeçebilir, halk isyan etmekten vazgeçebilir, bir nesil “Evet, ben müzakere ederek sorunu çözeceğim ya da barış anlaşması imzaladım.” diyebilir fakat sorunun kaynağı kurutulmadan, gerçek barış sağlanmadan yeni bir örgütün ortaya çıkmayacağının hiç kimse garantisini veremez, yeni bir isyan dalgasının oluşmayacağının garantisini kimse veremez.

Biz nesillerimizi ve çocuklarımızı neredeyse birbirinden ayrı olarak yetiştirdik. Şu anda gençlerimiz birbirine karşıt bir pozisyondadır. Birkaç nesli ne yazık ki biraz da böyle kaybettik. Aradaki kan ne kadar fazla olursa barış da o kadar geç gelecektir. O yüzden çocuklarımızın birbirlerine karşı, Türk-Kürt demeden, Alevi-Sünni demeden, Müslim-gayrimüslim demeden birbirlerini kucaklayabilecekleri, toplumsal yapıyı inşa edebilecekleri, barışı ve özgür günleri kurabilecekleri bir konum yaratmadan biz bu çalışmadan vazgeçemeyiz. Önümüzdeki en büyük sorumluluk belki de budur. Yeni nesli birbiriyle barıştırmak, geleceği barış, özgürlük ve eşitlik üzerine kurmak durumundayız.

O nedenle, atılacak adımlar önümüzde duruyor. Örneğin güven sorununu, bir kere, sağlamak zorundayız. Gençlerimize, ağlayan annelerimize, ailelerimize, çocuklarını yitirmiş ve çocuklarının yitimiyle yeni bir yaşama, daha doğrusu yaşarken ölme hâline son vermek için kısa sürede yapılacak işler vardır. Örneğin hasta tutukluların bırakılması bir ilk adım olabilir. Cezaevlerinin boşaltılması bu biçimde bir başka adım olarak önümüzde duruyor. 17 bin faili meçhul bu ülkenin zihninde yer alıyor. Sevgili Pervin Buldan’ın eşi Savaş Buldan’ın yarın mahkemesi görülecek. Mehmet Ağar bu mahkemeye gelecek ve burada ifade verecek. İşte, onların şahsında 17 bin faili meçhulün hesabını sormak ve onunla yüzleşmek bir başka bir adım olarak önümüzde duruyor.

Onun dışında, 4 bin köyün boşaltıldığı, 3,5 milyon insanın göçürtüldüğü bir coğrafyada yaşıyoruz. Bu ayrı bir savaş trajedisidir. Burada kadınların yaşadığı trajedinin zaten adı, esamesi okunmuyor. Bunu gidermek için köye dönüşlerin bir an önce düzenlenmesi, devletin bu konuda üzerine düşen görevi ve sorumluluğu yerine getirmesi şarttır.

Ayrıca, geçmişle yüzleşme, geçmişle hesaplaşma, hakikat ve adalet komisyonlarının kurulması ve bu temelde atılacak adımlar, maddi ve manevi tazminatlar, özür, toplumsal barışın ve onarıcı adaletin sağlanması için elzem olan konulardır. Bunlar bizi bekleyen görev ve sorumluluklardır. Müzakere yasası çok önemlidir ama bununla birlikte yapılacak işler çok daha ağır, çok daha önemli ve çok daha sonuç getirici şeyler olacaktır. O nedenle barış dilini önce kurarak, birbirimizi birbirimize karşıtlaştıran dili terk ederek belki işe başlamak gerekir. Çocuklarımıza, gençlerimize ve yeni nesle şu ana kadar sürdürülen, yürütülen güvenlik politikalarını, birbirini kabul etmeme, birbirini reddetme politikalarını aşılamadan yol yürümek belki de bizim önümüzde duran en büyük sorumluluklardan bir tanesidir. Önümüzdeki dönem, dediğimiz gibi hızla oluşturulacak kuruluşlar, kurumlar, oluşturulacak komisyonlar ve bununla birlikte toplumsal yapıda sağaltıcı hareketlerin, rehabilite edici kuruluşların, kurumların oluşturulması bu süreci başarıya ulaştıracaktır.

Müzakere yasasını elbette ki olumlu buluyoruz, Hükûmetin de bu konuda attığı adımı değerli ve olumlu buluyoruz ancak altının doldurulması, bu konudaki yasama, yürütme erklerinin daha ciddi bir biçimde bu işi ele alması gerektiğini de belirtiyoruz. Şimdiden geleceğimiz aydınlıktır, bu aydınlık devam etsin istiyoruz.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Metiner, Adıyaman Milletvekili.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET METİNER (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; birkaç gündür yüce Meclisin çatısı altında ülkemizin çok önemli bir meselesini çözmek amacıyla çok yoğun tartışmalar yapıyoruz.

Hiç kuşkusuz bu müzakere sürecinin kendisi bile tarihsel bir öneme sahiptir. Aynı zamanda bu tablo, Türkiye’nin nereden nereye geldiğinin de önemli bir göstergesi niteliğindedir. “Kürt” kelimesinin telaffuzunun dahi suç sayıldığı günlerden bugünlere geldik. Bugün Meclis çatısı altında Kürt meselesini de PKK meselesini de en özgür bir biçimde tartışabiliyoruz; sadece tartışmıyoruz, Kürt meselesi bahsinde sözü edilen temel hak ve özgürlüklerin tamamına yakını AK PARTİ iktidarı döneminde sağlanarak bir devrim gerçekleştirildi. Kürt kimliği kabul edildi. Kürtçenin önündeki bütün engeller kaldırıldı. Kürt meselesini var eden inkâr ve asimilasyon paradigması partimiz iktidarında tarihe uğurlandı. İnkâr ve asimilasyona eşlik eden zor ve şiddet politikaları da iktidarımız döneminde toprağa gömüldü. “İnkâr biterse isyan biter” deniliyordu. Biz inkârı bitirdik, şimdi sıra isyanın bitirilmesine geldi.

Değerli milletvekilleri, burada çok açık bir biçimde vurgulamak isterim ki çözüm süreci isyanın bitirilmesini amaçlayan bir süreçtir. Eski Türkiye’ye ait iki sorunumuz vardı: Birincisi Kürt sorunu, ikincisi PKK dağ sorunu. Kürt kimliğinin inkârı ve Kürt kardeşlerimizi Türkleştirmeyi amaçlayan asimilasyon politikaları üzerine oturan eski Türkiye’nin devlet paradigması çok şükür artık yok. Daha açık bir ifadeyle belirtmek gerekirse yeni Türkiye’nin artık Kürt meselesi yok. Yeni Türkiye’nin çözmesi gereken bir PKK dağ meselesi var.

Çözüm süreciyle yapmaya çalıştığımız şey, eski Türkiye’de isyan ederek dağa çıkmış ve artık dağda kalmasını gerektiren hiçbir amacı kalmamış silahlı unsurları tekrar evlerine döndürmektir; artık, bu ülkenin çocuklarının birbirini öldürmediği bir yeni Türkiye inşa etmektir. Çözüm sürecinin nihai amacı, silahsızlanmanın gerçekleştirilmesi ve bunun sonucunda eve ve siyasete dönüşün önünün açılmasıdır. Getirdiğimiz bu kanun tasarısının özünde bu amaç yatmaktadır. Biz bu tasarıyla çözüm sürecinin yasal altlığını oluşturmak istiyoruz. O yüzden bu tasarı bir yasal çerçevedir. Asıl bu hayırlı sonucu gerçekleştirecek adımların atılması süreci bundan sonra gelecektir.

Değerli arkadaşlar, kaç gündür burada çeşitli suçlamalara, haksız ve asılsız eleştirilere muhatap olduk. Kuşkusuz tartışma sürecini önemsiyoruz, bundan rahatsızlık duymuyoruz ama eleştirilerde insaf sınırını aşmamak lazım. Hele hele hakarete varan sözlerden kaçınmak gerekir. Bu Meclis çatısı altında bulunan hiçbir partimiz bir diğerinden daha yurtsever değildir. Ülkenin tekliği ve bölünmez bütünlüğü konusunda hepimiz hemfikiriz. Bu yüzden ülkeye ve vatana ihanet suçlamaları uluorta kullanılmamalıdır, birbirimizi yaralayacak bir dilden de özenle kaçınılmalıdır. Eski Türkiye’den bize miras kalmış bir sorunu çözerken yeni sorunlar doğuracak, dahası ve en önemlisi toplumsal barışımızı bozacak söylemlerden ve kışkırtmalardan özellikle kaçınmak gerekir.

Değerli milletvekilleri, izninizle bazı iddialara ve ithamlara buradan cevap vermek istiyorum. Bir milletvekili arkadaşımız, bu süreci “ver çözümü, al diktatörlüğü” biçiminde tanımlayarak çok ağır bir ithamda bulundu. Herkes bilsin ki çözüm sürecinin seçimle bir alakası yoktur. Üstelik bizim seçim kazanmak gibi bir kaygımız da yoktur. Biz bu süreci Diyarbakır meydanında başlattığımızda ortada seçim diye bir şey yoktu. Ayrıca hatırlatmak isterim ki diktatörlük bahsinde konuşanlar öncelikle kendi geçmişlerine bir baksınlar. Baktıklarında orada kanlı bir diktatörlüğün varlığını görürler.

Kürt-PKK meselesinin özgürce konuşulabildiği bir ülkede, bu meselenin bizzat yaratıcısı ve müsebbibi bir partinin diktatörlükten bahsetmesi doğrusu manidardır.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Kimi kastediyorsun? Kimi kastediyorsun?

MEHMET METİNER (Devamla) - CHP’nin desteğini “ama”ların arkasına sığınmadan sürdürmesini, sorunun çözümü için gerekli gördüğümüzü bu vesileyle hatırlatmak istiyoruz.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Açık konuş, açık. Kimi kastediyorsun?

MEHMET METİNER (Devamla) – “Destekliyoruz ama” diye başlayan cümleler sürece zarar verecek boyutlara taşınmamalıdır.

MHP’ye mensup milletvekili arkadaşlarımız bu tasarının “bir ihanet projesi” olduğunu söyleyip durdular, birtakım haksız isnatlarda bulundular. Biz öyle iddia edildiği gibi PKK’nın gönlünü almak için bu kanun tasarısını getirmiş değiliz. Biz, PKK’nın gönlünü değil, elindeki silahı almak için çözüm sürecini başlattık. (MHP sıralarından gürültüler)

Biz öyle iddia edildiği gibi bir bölgeyi altın tepsi içinde PKK’ya sunmak için çözüm sürecini başlatmış değiliz. Çözüm süreci, bir al ver süreci değildir, bir pazarlık süreci değildir. İlla da bir al ver üzerinden konuşacaksak o zaman deriz ki: Çözüm süreci silah yerine siyasetin, ölüm yerine hayatın ikame edilmek istendiği bir sürecin adıdır. Herkes bilsin ki PKK’yla bir bölgenin kaderi veya Kürt halkının geleceği müzakere edilmiyor. PKK’nın özerklik ve benzeri siyasi taleplerinin karşılanması gibi bir pazarlık süreci de söz konusu değildir. Müzakerenin eksenini iki şey oluşturuyor: Eve dönüş ve siyasete dönüş.

Değerli arkadaşlar, siyasallaşmadan korkmamak lazım. Silahların ebediyen bırakılıp siyasette karar kılındığı bir süreçte herkes kendi talebinin siyasetini kendisi yapacaktır. PKK’yı meşrulaştırdığımız iddiası da kesinlikle doğru değildir. Elinde silah olan hiçbir örgüt meşrulaştırılamaz. Silah yerine siyaseti tercih edenlere evlerine dönüşün imkânını sağlamak PKK’nın meşrulaştırılması biçiminde tanımlanamaz. Çözüm süreciyle PKK silahlarından arındırılıp yasal ve meşru bir alana çekilmek isteniyor. Bu ikisi arasındaki farkı gözden kaçırmamak gerekir. Çözüm sürecinin bölünmeyi getireceği iddiası da zinhar doğru değildir. Çözüm süreci, inkâr, asimilasyon ve zora dayalı politikalarla bölünmenin eşiğine getirilmiş Türkiye’yi, farklılıkların kabulü ve eşit yurttaşlık anlayışı temelinde yeniden bütünleştirme projesidir. Çözüm süreci başarıya ulaştığında ülke bölünmüş olmayacak, tam tersine daha da bütünleşmiş olacaktır.

Çözüm süreci bir bölünme süreci değil, bir bütünleşme sürecidir. Bu ülke hepimizindir, bu devlet hepimizindir, bu bayrak hepimizindir, bu vatan hepimizindir. Bu ortak vatan üzerinde hepimiz temel hak ve özgürlüklerde eşit vatandaşlar olarak yaşayacağız. Türk’ün Türk olarak, Kürt’ün Kürt olarak, kısaca herkesin farklılıklarıyla özgürce yaşadığı güçlü ve tek bir Türkiye olsun istiyoruz. AK PARTİ’mizin inşa etmek istediği yeni Türkiye herkesin hür ve eşit vatandaş olarak yaşadığı ve herkesin sorunlarını şiddete, silaha başvurmadan, demokratik diyaloji yöntemiyle çözmeyi esas aldığı bir Türkiye’dir. Çözüm sürecinin nihayetinde varacağımız Türkiye, işte böyle bir Türkiye’dir.

Değerli arkadaşlar, bazı milletvekili arkadaşlarımız da zarfa takıldılar. Onların hassasiyetlerini de anlıyoruz ama zarfa takılmak yerine mazrufu esas almayı önemseyen bir siyaset, çözüm sürecinin başarısı için daha bir gereklidir. “Terör” ve benzeri kelimelere takılmadan yol yürümemiz gerekiyor, kelimelerin önümüzü kesmesine izin vermemeliyiz, maksadımız üzüm yemek olmalıdır. AK PARTİ düşmanlığı üzerinden, tıpkı başka partiler gibi varlık nedenlerini inşa etmeye çalışanlar bilsinler ki çözüm sürecine anlamlı katkı sunamazlar. Bu tasarı bir zarftır, mazruf arkasından gelecektir. Bu tasarının yasalaşması, sorunu çözecek adımların ve tedbirlerin, yasal altyapının oluşması anlamına geliyor.

Değerli arkadaşlar, çözüm sürecinde sona doğru yaklaşıyoruz. Tünelin ucundaki ışık görünmeye başladı, bu tarihsel fırsatı kaçırmayalım. Önümüzde iki seçenek var: Ya, birbirimizle vuruşarak birbirimizi tüketmeye devam edeceğiz ya da onurlu bir barışla hep birlikte kazanacağımız yeni bir sürece merhaba diyeceğiz. PKK’nın silah marifetiyle bir sonuç alamayacağı, PKK’nın da sadece silah marifetiyle bitirilemeyeceği görüldü. Sadece silaha dayalı çözüm yöntemleri herkese çok acılar yaşattı ve ülkemize kaybettirdi. Şimdi, herkesin kazanacağı yeni bir dönemin eşiğinde bulunuyoruz.

BAŞKAN – Artı bir dakikanızı veriyorum.

Buyurun.

MEHMET METİNER (Devamla) – Demokratik diyalog ve müzakereyle bu sorunu çözebiliriz. Denenmemiş bu yöntemi denememizden rahatsızlık duymaya gerek yok. Bu yöntemle sonuç alabilirsek hep birlikte kazanmış olacağız. Dağdakilere, silahlarını bırakmaları hâlinde evlerine dönüşün ve siyaset yapabilmelerinin önünü açma ne bölünmeye yol açar ne de ülkeye kaybettirir, tam tersine toplumsal bütünleşmemizi güçlendirir ve ülkeye kazandırır.

Değerli arkadaşlar, hiç kimse bir diğerini yenmiyor, hiçbirimiz bir diğerimizin düşmanı değiliz, hiçbirimiz bir diğerine diz çöktürmüyor. Aile içi bir kavgayı sonlandıracak dilimiz elbette farklı olmalıdır. Hiçbirimizin bir diğerine diz çöktürmediği şerefli bir barışla herkesin kazanacağı yeni bir sürecin önü açılmak isteniyor. Bu helalleşme sürecine geliniz hep birlikte katkı sağlayalım. Kürt Mehmet’in de Türk Mehmet’in de annesinin ağlamayacağı yeni bir Türkiye inşa etmek hepimizin boynunun borcudur.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Yusuf Halaçoğlu konuşacak, Kayseri Milletvekili.

Sayın Halaçoğlu, sizin şahsınız adına da bir konuşmanız olduğundan konuşma süreniz on beş artı birdir.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı’nın sonuna gelmiş bulunuyoruz. Görüyoruz ki Sayın Başbakan Yardımcısı, zaten bizim bir katkı verebileceğimiz inancında olmadığını dün beyan etti. Biz, gerçekte çok önemli katkılarda bulunduk ama tabii anlayan için. Şurası unutulmamalıdır ki “Niyetlerinde, samimi olanlar dosdoğru yoldadır.” sözü doğrultusunda Hükûmeti uyardık, olacakları kendilerine anlattık ama anlamak istemediler. Düşünebiliyor musunuz ki çıkarılan bir yasa “çerçeve” olarak adlandırılsın ve yasayı hazırlayanlar “Gerektiğinde yeni yasalar çıkararak bu yasayı şekillendirelim.” desin, ama sorular karşısında da “Biz daha neler çıkaracağımızı bilmiyoruz.” diye cevap versin. Bütün bunlar, aslında nasıl bir mantıkla yasa hazırlandığını ortaya koymaktadır.

Ayrıca, 6’ncı maddede “Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.” denilirken 2’nci maddenin ilk paragrafında ne Anayasa’da ne de diğer hukuk metinlerinde yer almayan, ayrıca hukuki bir terim olmayan ve 6’ncı maddeyle çelişkiye düşen bir ifade kullanılıyor. Ne diyor: “Hükûmet, çözüm süreci kapsamında aşağıdaki hususlarda gerekli çalışmaları yürütür.” Bakanlar Kurulu mu Hükûmet mi? Böylesine alelacele hazırlanmış bir yasa taslağından zaten ne yapılacağını da net şekilde anlamak mümkün değil.

Neymiş efendim, 2’nci maddenin (a) fıkrasına göre, terörün sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesine yönelik siyasi, hukuki, sosyoekonomik, psikolojik, kültür, insan hakları, güvenlik ve silahsızlandırma alanlarında ve bunlarla bağlantılı konularda atılabilecek adımları belirlermiş.

Seni tutan mı var kardeşim? Bu görevler zaten bir hükûmetin görevleridir. Bunun tekrar yasayla görev olarak verilmesinin anlamı nedir? Ama, altında başka gayeler varsa o başka.

Yukarıdaki hususlarda Hükûmetin atacağı adımların Anayasa ve geçerli hukuki teamüllere göre uygulanması hâlinde, uygulayanların suçlu duruma düşmesi mümkün değildir. Öyleyse, 4’üncü maddenin (2)’nci fıkrasında yer alan, bu kanun kapsamında verilen görevleri yerine getiren kişilerin, 2’nci maddenin (a), (b) ve (c) fıkralarından dolayı hukuki, idari ve cezai sorumluluğu doğmazmış.

Kendinize gelin beyler! Hangi hukuk sisteminde, yasama organının çıkardığı bir yasa uygulayanı suçlu duruma düşürür? Aslında, siz ya hukuk bilmiyorsunuz ya da art niyetle bir yasa metni hazırlamışsınız.

Bundan beş yüz elli sene önce Osmanlı devleti zamanında hazırlanmış hukuk metinlerinde bile, bir hükmün kanun olabilmesi için kanunu uygulayanı suçlu duruma düşürmemesi gerektiği yer almaktadır.

Hatırlatırım, şu an 2014 yılındayız. Yeni Türkiye ve ileri demokrasinin kuralları, çıkarılacak yasaların gelecekteki uygulamalarında suç da işlenebilirliğini mi ihtiva etmektedir? Yani, siz “Bizim uygulamalarımız suç da teşkil etse yaparız.” mı demek istiyorsunuz?

Evet, gerçekten tarihî bir dönem geçiriyoruz. Dünya literatürüne ilk olarak girecek bir yasa maddesi getirdiniz. Bununla, Anayasa'mızın 125’inci maddesini de ihlal ediyorsunuz. Anayasa'mız ne diyor: “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.” Hâlbuki, siz bazı kişilere yargı yolunu kapatıyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, siz de biliyorsunuz ki, gerçekte bu yasanın maddeleri çarpık. Siz her ne kadar “çerçeve yasa” deseniz de altında başka şeyler yatmaktadır. Oslo’da, PKK-MİT gizli görüşmeleri tutanaklarında, 3 ara bulucudan biri aynen şunları söylüyor: “Bu toplantıda geçmişteki olayları tekrarlamaktan ziyade gelecekte neler yapılabileceği üzerinde odaklanmak daha iyi olacaktır. İki tarafa da bir öneride bulunduk mini bir paket tarzında. Nevruz’a doğru iki tarafta da güvenin tekrar tesis edilmesi için bir öneriydi bu. Şunu vurgulamak istiyorum: Bu sadece bizim fikrimizdi, ne Türk tarafından ne de Kürt tarafından olumlu yönde herhangi bir teklif aldık. İki tarafın değil, bizim sorumluluğumuz altında girişilen bir inisiyatifti. Abdullah Öcalan tarafından üretilen kendi fikirleri Parlamentoda yasa çıkaracakları zaman dikkate alınacaktır. Biz iki şeyden bahsediyoruz: Bir, kamuoyuna yapılan açıklamalar; bir de perde arkasındaki gidişat. Bunu kendilerine söyledik, hem MİT hem de devlet için oldukça riskli hâlihazırda PKK’yla müzakereye oturmuş olmaları. Bugün kamuoyuna yansırsa CHP ve MHP ne der acaba? Devlet temsilcileri olarak MİT’in elemanlarının burada, hem de dağ kadrosuyla Oslo’da müzakereye oturmuş oldukları duyulursa ne olurdu? CHP ve MHP ne derdi?”

Sanırım, meselenin özü burada. Nitekim, teröristbaşı, çeşitli zamanlarda kendisiyle ve Kandil’le görüşen Hükûmet yetkililerini uyarmak durumunda kalmıştır, “Bu görüşmeleri yasal bir zemine oturtun, aksi takdirde suç işliyorsunuz...” Evet, işte bu sebeple yasal bir zemine oturtmaya çalışıyorsunuz ama bunu da beceremiyorsunuz. Zira, kiminle ne konusunda görüşme yapacağınızı belirtemiyorsunuz. Madem şeffaflıktan bahsediyorsunuz, o takdirde açıkça Kandil’le ve İmralı’yla görüşeceğinizi neden belirtmiyorsunuz? Belirtmediğiniz için de hem geçmişteki görüşmelerinizin hem de gelecekteki görüşmelerinizin cezai sorumluluğunu bu yasayla ortadan kaldırmaya çabalıyorsunuz.

Size ciddi birkaç soru sormak istiyorum. Habur rezaletini bir yana bırakırsak, PKK’nın size söz verip de sözünde durmadığı, önce silahlarını bırakarak sınır dışına çıkacaklarını, sonra bundan cayıp silahlarıyla sınır dışına çıkacaklarını söyleyip çıkmamalarını göz önüne alarak bundan sonra da sözlerinde duracaklarına inanıyor musunuz? Durmazlarsa ne yapmayı düşünüyorsunuz? Kaldı ki bu sözlerden sonra sınır dışına çıkmak bir yana, durmadan yeni militan temini yoluna gitmelerini hangi sebebe bağlıyorsunuz? Ama ne yazık ki bunları görmezden geliyorsunuz.

Zira, 2003’te Sayın Başbakan, terör örgütüyle ve İmralı canisiyle görüşme yaptıkları sözüne karşılık bunu iddia edenleri şerefsizlikle suçlamıştı. Yine, 26 Temmuz 2009 tarihinde, teröristbaşı, avukatları aracılığıyla “Özal Talabani üzerinden çağrı yapmıştı. Ben önce Talabani’ye ‘Sen ne diyorsun?’ demiştim ve şaşırmıştım. Daha sonra Sayın Erbakan Başbakanken Suriye Devlet Başkanı üzerinden çağrısı oldu. Askeriye, Brüksel üzerinden çağrı yaptı. En sonunda buradan rica ettiler. Sayın Erdoğan ve Gül’ün dolaylı da olsa, basın yoluyla da olsa çağrıları, ricaları oldu. Ben de bunlara cevap verdim.” diyor. Bunun üzerine Cumhurbaşkanlığı bu beyanatı yalanlıyor ve bu açıklamanın gerçekle alakası olmadığını belirtiyor. Aynı şekilde, Başbakan Müşaviri Kemal Öztürk de şu açıklamayı yapıyor: “Bugün bazı basın yayın organlarında terör örgütü elebaşısının avukatlarına atfen, Sayın Başbakanın kendisine dolaylı mesaj gönderdiği ve ricada bulunduğuna dair bazı asılsız iddialar yer almıştır. Sayın Başbakan başta PKK olmak üzere hiçbir terör örgütüne ne dolaylı ne de basın aracılığıyla hiçbir mesaj göndermemiş, hiçbir ricada bulunmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına yönelik bu sözler tümüyle yalan ve iftiradır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.” Ama ne gariptir ki Sayın Başbakan sonraki zaman içinde kendi adına yayımlanan bu açıklamayı âdeta tekzip ediyor ve televizyonlara “Bundan önce de benim emrimde görüşmeler olmuştur, bundan sonra da olacaktır.” diyerek halkı nasıl aldattıklarını gözler önüne seriyor.

Tabii, burada şunu da belirtmekte yarar bulunmaktadır: O sırada Hükûmetin, PKK’lıların serbestçe Türkiye’ye gelebilecekleri ve geldikleri takdirde tutuklanmayacaklarını açıklamasıyla başlayan Habur rezaleti kamuoyunun tepkisini çekince, bu açıklamaların yapılmış olduğunu da göz önüne almak gerekir.

“İçinde bulunduğumuz zaman dilimi içinde değişen bir şey var mı?” diye soracak olursak, aksine, bundan beş yıl öncesiyle kıyaslanmayacak bir fark göze çarpıyor: Artık, PKK teröristleri silahlarıyla serbestçe hem kırsalda hem de şehirlerde dolaşabiliyor, siyasi uzantılarıyla kucaklaşıp halay çekiyor, yol kesip kimlik kontrolü yapıyor, karakol veya kalekol yapmak isteyen devletle çatışıyor, iller arasındaki yollara çukurlar açıp yolları haftalarca kapatabiliyor, Türk devletinin bağımsızlık sembolü olan bayrağı, hem de askerî birlik içindeki bayrağı direkten indirip ayaklar altına alabiliyor, korucuları katledip bir takibe maruz kalmadan serbestçe dolaşabiliyor. Bunlara karşılık asker ve polis, kışla ve karakolundan çıkamıyor. Herhâlde bunun adı demokrasi değil, başıbozukluk ve terörizmdir.

Nitekim, bu Meclis kürsüsünden bu yasa görüşülürken PKK’nın bir terör örgütü olmadığını söyleyen, Kürtlerle bir savaş yaşandığını ve “barış” adı altında açılımın yapılması gerektiğini söyleyen bir parti ile Hükûmet sarmaş dolaş. Sözde “Kan akmaması, şehit haberleri gelmemesi.” duygusallığıyla insanları aldatıyorlar.

“Bölünme” deyince, herhâlde karpuzdan bahsettiğimizi sanmıyorsunuz. Devletlerin bölünmesi, karpuzun bıçak atınca çatlamasına ve bölünmesine benzemez.  Ademimerkeziyetçi olan Jön Türkler de sizin gibi sözde iyi niyetle -devlet adamlığı kültürüne sahip olmadıkları için- devleti iyi yönetemediği düşüncesiyle Sultan Abdülhamit’i tahttan indirdiler. Onun çözemediğini düşündükleri Balkanlardaki kiliseler meselesini bir çırpıda, sözde çözdüler ama bu hareketleri Osmanlı Devleti’ne pahalıya mal oldu ve bir yıl sonra, Balkan Savaşları sonucu bütün Balkanlar kaybedildi. Aradan iki sene sonra patlak veren Birinci Dünya Savaşı’yla da Osmanlı topraklarının büyük kısmı kaybedildi, Anadolu işgal edildi ve millî mücadeleyi vermek zorunda kaldık.

Devletin ne demek olduğu konusunda fikir sahibi olmak isterseniz, İbni Haldun’un Mukaddime’sini okuyunuz beyler. İbni Haldun “Devletler de insanlar gibi doğar, büyür, gelişir ve ölür.” der. Bu çerçevede tarihe bakınız, kaç devlet ayakta kalmıştır? Devletlerin parçalanması dıştan değil, hep içten olmuştur. Anadolu coğrafyası çok tehlikeli bir coğrafyadır ve dünyanın hiçbir yerinde bu kadar çok devletin ve medeniyetin yıkıldığı görülmemiştir.

Sayın Bakan “Bu yasa çerçevesinde memnuniyet duyuyorum ki burada açıkça her şeyi konuşuyoruz.” diyorsunuz ve ekliyorsunuz “Sizden zaten bir katkı beklemiyorum.” Bu Meclis sizin iktidarınız döneminde konuşmaya başlamadı, Türkiye Büyük Millet Meclisi tutanaklarına bakarsanız bu Mecliste daha hararetli konuşmalar yapıldığını da görürsünüz. Osmanlı Dönemi meclislerinde de her şey konuşuluyordu ama önemli olan konuşulması değil, muhalefetin söyledikleri de dikkate alınarak en yararlı yasanın çıkarılmasıdır. Ayrıca bugün silahlı teröristlerin ortaya çıkışını, cumhuriyetin ilk dönemlerinde farklı ana dillerde eğitim verilen Doğu’daki medreselerin kapatılmasına bağlayanlara tarihi yeniden okumalarını öneririm. Osmanlı Döneminde 19’uncu yüzyılda da ayrılıkçı isyanları göreceklerdir ve çoğunun altında da yabancı güçler ve onların kurdukları okulların yattığı bir vakıadır. Bir devlet kendi varlığını devam ettirmek için ordu kurar ve kendini korur, bu, onun en tabii hakkıdır. Türkiye’de meydana gelen terör olaylarında da devlet, birlik ve bütünlüğünü sağlamak, vatandaşlarının geleceğini garanti altına almak için üzerine düşen görevi yerine getirmek zorundadır.

“Bu kadar kayba gerek var mıydı?” diye soranlar oldu. Bu mantıkla bakacak olursak “Çanakkale’de 250 bin şehit vermemize de gerek var mıydı?” demek gerekir. Yani “Çanakkale geçilse ne olurdu.” ile eline gayrimeşru şekilde silah almış, bebek, çocuk, kadın, yaşlı, asker, polis, öğretmen demeden katleden bir illegal örgüte karşı herhâlde çiçek sunulmasını kimse beklememelidir. Şayet örgüt iyi niyet gösterir, silah bırakarak pişmanlık duyarsa onlarla görüşülür ve kanunlar çerçevesinde gereken yapılır. Ama yok, silah bırakmadan tehdit ve şantajla avantaj elde etmek istiyorsa onlarla oturup konuşulmaz, her samimi yaklaşım bir taviz olarak nitelendirilir, yeni tavizler için yeni istekler ortaya çıkar. Bu tür örgütler hedeflerine bu tür yaklaşımlarla ulaşmaya gayret ederler; ellerindeki maddi gücü, silahlı gücü sizin isteğiniz üzerine bırakıp terk etmez. Nitekim hep sureti haktan görünüp hedefine ulaşmak açısından gücünü artırmıştır. Size teröristbaşının şu sözleri de mi ders olmadı: Teröristbaşı 1999’da tutuklandığında “Barış için çalışacağım. Bana müsaade edin, dağdan üç ayda indireceğim.” derken, 23 Şubat 2013’te devrihükûmetinizde “Çekildiğimiz alanda gerillayı daha da büyüteceğiz. Başarılı olursam ne KCK tutuklusu kalır ne başkası. Bu olmazsa 50 bin kişiyle halk savaşı olacak.” diyebilecek hâle gelmiştir. Bu sözlerden sonra onlara nasıl güvenebilirsiniz? Biz size nasıl inanırız? Bugün, 10 Temmuz itibarıyla KCK yürütme eş başkanı Cemil Bayık “Kim gerillanın direnişi ve silahı bırakacağını sanıyorsa hayal görüyor.” diyor.

BAŞKAN – Artı bir dakikayı konuşuyorsunuz Sayın Halaçoğlu.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu sebeple, çıkardığınız yasa, tarih tecrübeleri çerçevesinde söylüyorum ki, sizi daha zor durumlara düşürecektir ama asıl zor duruma düşecek Türkiye’dir, Türk milletidir. Umarım ki bu yasa önümüzdeki dönemde uygulamalarınız çerçevesinde vatanıihaniyenin bir şaheseri olmasın. Umarım ki tarihe yeni bir Damat Ferit şöhretiyle geçmeyin, aksi hâlde ne Türk milleti ne de tarih sizi affetmeyecektir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına ikinci konuşmacı Sayın Ziver Özdemir, Batman milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ZİVER ÖZDEMİR (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 629 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi ve ekranları başında bizi izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyor, tüm vatandaşlarımızın ramazan ayını kutluyorum.

Bu çerçeve yasa tasarısı, Parlamentonun çıkardığı ve çıkaracağı bence en hayırlı yasalardan biri diye Türkiye’de anılacaktır çünkü Kürt meselesinde siyaset kurumunun ülkede ilk defa sorunların çözümü yönünde bu kadar güçlü bir irade ortaya koyuyor olması elbette ki çok önemlidir. Biz yıllarca hep sorunları halı altına süpürerek, başka kurumlara havale ederek sürekli öteledik. Olayları sadece güvenlik perspektifinden değerlendirerek bir yere varamayacağımızı artık herkes görmüş oldu ve bununla ilgili bir çözüm sürecini başlatmış olduk. 30 binin üzerinde insanımızı toprağa verdik. Milyonlarca insanımız yerinden yurdundan edilerek göç ettirilmek zorunda kaldı. Binlerce köyümüz boşaltıldı, yakıldı. Ovalarımız, dağlarımız insansızlaştırıldı. Binlerce faili meçhuller yaşandı, zulümler, işkenceler yapıldı. İnsanlarımıza aklın dahi alamayacağı binbir çeşit mağduriyetler yaşatıldı. Ama bütün bu oyunlara, tezgâhlara, kışkırtmalara rağmen halklar hiçbir zaman karşı karşıya gelmedi ve getirilemedi; ne Türkler Kürtlere ne Kürtler Türklere ne Çerkezler Lazlara ne Araplar Türklere bir kin, bir buğuz beslemedi. Bu yüzden halklar arasında kardeşlik hukukunu zedeleyecek bir durum yaşanmadı, ülkede toplumsal ayrışma ya da nefret söz konusu olmadı.

Geçmişte yapılan hatalar bugünün çerçevesini çizemez ve çizmemelidir. Yıllarca ötekileştirilen, ikinci sınıf vatandaş muamelesine tabi tutulan Türk’üyle, Kürt’üyle, Arap’ıyla, Çerkez’iyle bu ülkenin esas sahipleri artık kendi sorunlarını çözme iradesini ve cesaretini gösteriyorlar. Bu Parlamento çatısı altında bu konuyla ilgili söylenmedik söz kalmadı. “Artık eylem zamanı.” sözlerini pratiğe yansıtma zamanı gelmedi mi? Bu kürsüde hatipler sorunla ilgili, bölgeyle ilgili birçok sözler sarf ettiler. Biz bölgede yaşayan insanlar olarak “Artık yeter!” diyoruz. Gelin bu çözüme, bu barışa, bu huzura omuz verin, destek verelim. Başkaları gelip evimizin içindeki problemleri çözmez ve çözemez, başkasının böyle de bir derdi olamaz. Kimseden medet ummamıza gerek kalmadan gelin kendi sorunumuzu kendimiz çözme iradesini gösterelim. Bu Parlamento çatısı altında yer alan herkesin bölgenin, ülkenin özgürleşmesi ve demokratikleşmesini istediğine ve bu yönde çalıştığına gönülden inanıyorum çünkü her birimiz dolaylı ve dolaysız bu sorundan ciddi manada etkilendik, bir şekilde bedel ödedik. Artık bizler de daha güzel, daha demokratik, daha yaşanır bir Türkiye’de, özgür bireylerin eşit bir şekilde yaşayabildiği, hak ve hukukun üstün tutulduğu bir ülkede yaşamayı hak etmiyor muyuz?

AK PARTİ olarak bizler bu sorunu kendimize dert edindik. Parti Tüzük’ümüzde, hükûmet programlarımızda ve seçim beyannamelerimizde bu sorunu çözme iradesini ortaya koyduk ve çözüm önerilerimizi milletimizle paylaştık. Millet de bu çözümün yanında ve arkasında yer alarak her seçimde daha fazla destek vererek, her zaman destek oldu. AK PARTİ’nin iktidara geldiği günden bugüne Türkiye'nin demokratikleşmesi, normalleşmesi yönünde ciddi adımlar atıldı; ret, inkâr, asimilasyon politikalarına son verildi. Bu bir paradigma değişikliğiydi Türkiye’de ve bu yöndeki bu irade toplumla paylaşıldı ve halk da bu desteği verdi. Kişi hak ve hürriyetlerini genişlettik bu süreçlerde.

BAŞKAN – Artı bir dakikayı konuşuyorsunuz Sayın Özdemir.

ZİVER ÖZDEMİR (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

İktidar milletvekili olma dezavantajını biz hep yaşadık. Çok teşekkür ediyorum, bugün bir dakikayı da kullanayım.

Demokratikleşme adımlarını attık, anayasal, yasal birçok düzenleme gerçekleştirdik, ana dilin önündeki engelleri kaldırdık. Çok daha fazla şeyler sayabiliriz ama çok önem verdiğimiz ve hakikaten iki yıla yakın bir süredir kanın durduğu bu çözüm sürecine katkısı olan herkese teşekkür ediyorum. Bu Parlamento çatısı altında katkı sunan, bu yasaya olumlu olumsuz katkı sunan, eleştiri getiren tüm herkese teşekkür ediyorum bir bölge insanı olarak. Çünkü kırk yılı aşkın bir süredir biz normal bir ortamı da yaşayamadık ve göremedik. Dağlara baharlar gelmiş, ovalarımıza baharlar gelmiş, şehirlerimize artık kardeşlik hukuku gözeterek baharlar gelmiş.

Bu vesileyle hepinize çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap işlemini tamamlayacağız. Beş dakikamız sorular için, diğer beş dakikamız da Sayın Bakanın cevap vermesiyle geçecek. Sisteme giren milletvekillerine sırasıyla söz veriyorum:

Sayın Işık, buyurun.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, dün bazı medya organlarında terör örgütü elemanlarının  bazı beyanları yer aldı. Bu beyanlardan birisi şöyle: “PKK ve KCK’nın Türkiye yürütmesi içerisinde yer alan elemanlarını Kandil'e çağırıp istişarelerde bulunacağız.” Türkiye yürütmesi, yani Hükûmet içerisinde PKK’nın direkt irtibatta bulunduğu bu kişiler kimlerdir? Şahsınızın böyle bir bağlantısı var mıdır? Siz de Kandil'deki toplantıya çağırıldınız mı veya Kabine üyelerinden kimler çağırıldı? Açıklarsanız sevinirim.

Sayın Seyfettin Yılmaz.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Başbakan Erdoğan “İllegal terör örgütü PKK ile anlaşma masasına oturmayız.” diyordu. Öyleyse Başbakanlık ve MİT Müsteşarını görüşmeler için kim görevlendirdi? Bunlar kimin adına bu görüşmeleri yaptılar?

İkinci sorum: Yine, teröristbaşı Abdullah Öcalan bu süreçte yattığı İmralı’dan çıkarılarak herhangi bir görüşmeye katılmış mıdır, katılmışsa kimlerle görüşmüştür?

Üçüncü sorum: Bu süreç içerisinde PKK’lı militanlar özel uçakla Kandil'den Oslo’ya götürüldüler mi?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bayraktutan…

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başmüfettişliği, Türkiye'nin birçok ilindeki dinlemelere ilişkin olarak –tahminimiz öyle- Cumhuriyet Halk Partisi il başkanlıklarına yazı yazarak savcılıklar aracılığıyla, il başkanlarının ve ilçe başkanlarının telefon numaralarını, adlarını, soy isimlerini istiyor. Bundan anlaşılan şu ki: Herhâlde, muhtemelen, geçmiş dönemde, tarih olarak da 1/1/2010 tarihi ve 31 Mart 2014 tarihleri arasında görev yapan il ve ilçe başkanları… Anlaşıldığı kadarıyla, il ve ilçe başkanlarının telefonları yasa dışı olarak dinlenmiş. Bu konuda bir tereddüt var, muhtemelen bir soruşturma yürütülüyor. Bu konuda bir bilginiz var mıdır? Yürütülen bu soruşturma sonucunda ana muhalefet partisinin il ve ilçe başkanlarının telefonlarının gayriyasal bir şekilde dinlenmesi konusunda ne yapmayı düşünüyorsunuz, düşünceniz nedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Topcu…

ZÜHAL TOPCU (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle, dün çıkan bir habere değinerek sorumu sormak istiyorum. Dün, 21 tane üniversite öğrencisinin özellikle PKK’ya katılmak için dağa çıktığına yönelik çıkan haberler vardı. Yani bunlarla beraber, daha önce çıkanların da olduğu düşünülürse bu politikaların nereye varacağını tekrar sormak istiyoruz. Özellikle, bugün, şu anda burada görüştüğümüz çözüm paketiyle ne amaçlandığını tekrar sormak istiyoruz.

İkinci sorum da: Musul’daki Türkmenlere yönelik olarak, Kerkük’teki, Tuzhurmatu’daki Türkmen kardeşlerimize yönelik olarak yeni bir politika üretmeyi düşünüyor musunuz onların perişanlığını gidermek üzere?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

PKK terör örgütünce şehit edilen asker, polis, öğretmen, sağlık personeli gibi devlet memurlarının sayısı nedir? Şehit olan insanlarımızın katilleri tespit edilip yakalanmış mıdır? Tespit edilemeyenlerin ve yakalanmayanların sayıları nedir? Bu kanun Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilmeden önce şehit aileleri ve gazilerin kurduğu derneklerle görüşmeler yapılmış mıdır? Onların görüşleri, düşünceleri öğrenilmiş midir?

İkinci sorum olarak: PKK terör örgütü doğu ve güneydoğuda görev yapan korucuları çeşitli şekillerde tehdit etmekte, öldürmektedir. Hükûmet olarak, güvenlik güçlerini, korucu ve ailelerini terör örgütünün saldırılarına karşı korumak için ne tür önlemler alınmıştır? PKK tarafından kaçırılmış, serbest bırakılmayan korucular var mıdır? Öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Ata…

AYLA AKAT ATA (Batman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, mevcut sürecin ilerleyebilmesi için, siyasi, hukuki, sosyoekonomik, psikolojik, kültür, insan hakları, güvenlik ve silahsızlandırma alanlarında atılması gereken adımlar vardır yasa metninde de geçtiği üzere. Bu konuda Hükûmetin almış olduğu bir gündem ve bir takvim söz konusu mudur? Kısa, orta ve uzun vadede yapılması gerekenlere ilişkin kamuoyuna sunabilecekleri bir bilgilendirme var mıdır?

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, tabii, bazı beyanlar üzerine görüşler serdediliyor. Tabii, biz bu meseleyi gerek çözerken gerek çözüm iradesini ortaya koyarken ve bu alanda çeşitli çözümler geliştirirken muhatap olarak sadece milleti aldık. Millet, Kürt’üyle Türk’üyle, 76 milyon, bu problemi, gerçekte artık tarihsel bir boyut kazanmış ve son otuz yılında da milletin canını da, evini de, cebini de yakan bu ağır sorunu olabilecek en makul ve en barışçıl yöntemlerle nasıl çözeriz, biz bunun hesabını yapıyoruz, bunun hesabını yaptık.

Burada asıl olan, bu gelişmelere yol açan sebeplerin ortadan kaldırılmasıdır çünkü mesele doğru teşhis edilmeden, gerçekte bütün boyutlarıyla, sosyal, siyasi, iktisadi, tarihsel, ideolojik her ne kadar faktör varsa bütün bunların hepsini bir arada değerlendirmeden, onları ayrıntılı bir şekilde incelemeden yapacağımız teşhis bizi yanlış bir yere götürür. Aslında meselenin ortaya çıkma sebeplerini doğru tahlil ettiğimizde o zaman sorunu da çok daha kolay bir şekilde çözeriz.

Geldiğimiz nokta: Değerli milletvekillerimizin bazılarının sorularını aslında oluşturan bütün bu meselede önce bunların bir sebep mi, bir sonuç mu olduğu hususunda gerçekte ciddi bir çalışma yapmak gerektiğini düşünüyorum. Bunların birçoğunun aslında bir sonuç olduğunu, bir yan ürün olduğunu, bir komplikasyon olduğunu ve bugüne kadar geliştirilen çözüm önerileriyle de bunun aslında çözüm yerine daha yeni sorunlar ortaya çıkardığını hepimiz biliyoruz. Gerek Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayanlar gerek Türkiye'nin diğer bölgelerinde bir sebeple köyleri yakılmış veya şiddetten, terörden, bir şekilde onun olumsuz etkilerinden kaçarak büyük şehirlere gelmiş, sığınmış olan insanların hepsinin, dolayısıyla da bütün milletimizin çok iyi bildiği, değerlendirdiği bir hususla bütün bunların ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmesi gerekiyor.

Biz şunu biliyoruz: Geçmişte terörle, şiddetle yapılan veya PKK’yla yapılan mücadelelerde, onu ortadan kaldırmaya dönük yapılan projelerde bunların hepsinin aslında bu sorunu bütünüyle çözmekten uzak olduğunu, aksine, yeni sorunlar yarattığını hepimiz biliyoruz çünkü kan akmaya devam etti, çünkü insanlar dağa çıkmaya devam etti.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Bakan, sorulara cevap verin ya.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Bunu devletin bütün kurum ve kuruluşları bilir, devlet yönetenler, bugün de, dün de, geçmiş hükûmetlerdekiler de herkes bilir ki eğer bütün bu sorunlar doğru şekilde çözülebilseydi insanlar dağa çıkmazdı, dağa gidiş engellenirdi. Ama biz biliyoruz ki…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Hâlâ çıkıyorlar dağa.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – İyi ya işte, biz bir daha kimse dağa çıkmasın diye uğraşıyoruz. Dağdakiler de insinler, Türkiye’de sorunları demokrasi içerisinde, sivil bir anlayışla konuşalım, çözelim.

MUHARREM VARLI (Adana) – İndiremezsen ne yapacaksın?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Bizim bütün bu meseleleri barış içerisinde çözme imkânımız var. Önce barışın dilini geliştirelim, barışı konuşalım, savaşı, savaşmayı değil.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Habur’da yaptınız, Habur’da.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI (Diyarbakır) – Çünkü, bu milletin on binlerce evladı yok yere kanını toprağa döktü, ondan çok daha fazlasının cezaevlerinde canı yandı, birçok masum insan birçok saldırıda hayatını kaybetti, annelerin yüreği yandı, babaların yüreği yandı, ocaklar söndü. Bunun sağlıklı, doğru bir şekilde çözümü ancak bu şekilde aklen ve rasyonel bir analizle yapabileceğimiz, geliştirebileceğimiz çözümle mümkündür. Bu çerçeve yasa da bunu getiriyor.

Teşekkür ediyorum Sayın  Başkanım.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sorulara cevap vermedi.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

6’ncı madde üzerinde 1 adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/941 Esas Numaralı Kanun Tasarısının 6’ncı Maddesinde geÇen Bakanlar Kurulu yürütür ibaresinin, Bakanlar Kurulu tarafından yürütülür şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Oktay Vural                                                     Seyfettin Yılmaz                               Mehmet Erdoğan

  İzmir                                                                     Adana                                               Muğla

Alim Işık                                                          Yusuf Halaçoğlu                                  Zühal Topcu

Kütahya                                                                 Kayseri                                              Ankara

Özcan Yeniçeri Kemalettin Yılmaz                       Engin Alan

  Ankara                                                           Afyonkarahisar                                       İstanbul

Sinan Oğan                                                       Bülent Belen

  Iğdır                                                                    Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın  Kemalettin Yılmaz konuşacak, Afyon Milletvekili.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair 629 sayılı Kanun Tasarısı’nın yürütme maddesi olan 6’ncı maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

İsmi güzel ama özü itibarıyla üniter yapımıza zarar verecek, bin yıllık kardeşliğimize zarar verecek, PKK’nın İmralı tutanaklarında dile getirdiği, talep ettiği Büyük Ortadoğu Projesi’nin gereği şartları oluşturacak bu yasa biraz sonra siz AKP, CHP ve HDP oylarıyla maalesef görünen o ki kanunlaşacak ve yürürlüğe girecek.

Değerli milletvekilleri, 2002 yılında sıfır, hatta bitme noktasında bir terör vardı. PKK, dağılma ve dağınıklık içerisindeydi. AKP iktidarıyla işbaşına gelen Büyük Ortadoğu Projesi’nin Eş Başkanı ve bölgedeki siyasi taşeronu, Büyük Ortadoğu Projesi’nin bölgedeki silahlı taşeronu PKK’yı âdeta kurtardı, besledi, büyüttü, tavizler verdi, şımarttı; gelinen noktada, al gülüm ver gülüm noktasında pazarlıklar sürdürülmektedir. Terör örgütü siyasi zemin bulmakla yetinmedi, daha ötesine geçmek için hazırlıklar yapmaktadır.

Bir kere ismini doğru koymak lazım. Muhtelif platformlarda söylendi, bu kürsüden de söylendi, hatta yıkımdan sorumlu Başbakan Yardımcısı tarafından da ifade edildi: “Adına ne derseniz deyin; ister Kürt meselesi, ister güneydoğu meselesi, ister terör meselesi deyin ama mutlaka çözülmelidir.” dedi.

Değerli milletvekilleri, bu üç konu birbirinden çok ayrı konulardır. Böyle bir tespit gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemiş olmaktır. Zira, ana dili Kürtçe olan insanlarımızla kimsenin bir sorunu, problemi yoktur. Bin yıldır aynı kıbleye yönelmişiz, kız almış kız vermişiz, komşuluk yapmışız -ki yüce dinimizde komşuluğun önemini çok çok iyi biliyoruz- iş ortaklığımız olmuş, Çanakkale’de koyun koyuna yatıyoruz, Kurutuluş Savaşı’nı hep beraber verdik. Sorun Kürt sorunu olmaktan öte terör sorunudur, hatta PKK terör örgütü sorunudur. PKK terör örgütü, ana dili Kürtçe olan vatandaşlarımızın zinhar temsilcisi değildir, olamaz da. Zira, otuz yıldır en çok onlara zarar verdi. Terör mutlaka önlenmelidir ve problem mutlaka çözülmelidir; akan kan durmalı, gözyaşı mutlaka durdurulmalıdır, buna kimsenin itirazı yok. Terör örgütünü ortaya çıkaran şartların bertaraf edilmesi yanında, ekonomik, sosyal, kültürel ve gerekirse silahlı tedbirlerle terör ülkemizin problemi olmaktan acilen çıkarılmadır. Zira, Büyük Ortadoğu Projesi’nin ülkemizdeki silahlı taşeronu PKK, sadece bir bölgemizin değil 76 milyon insanımızın problemidir.

Değerli milletvekilleri, yanlış yapmamanız lazım. Bu çıkacak kanunla yapılacak olan düzenlemelerle bin yıllık kardeşliğimize zarar verirseniz -ki vereceksiniz, görünen o- ülkemizin üniter yapısına ve Misakımillî hudutlarına zarar verirseniz, kardeş kavgasına zemin hazırlarsanız -ki hazırladığınızı görüyoruz- ülkemize, milletimize çok yazık edersiniz ve vebalden kurtulamazsınız. Gelecek nesiller bu ülkeye yazık edenlere “Yazıklar olsun!” der. Çıkaracağınız bu kanunla PKK bir mevzi daha kazanacak, daha da şımaracak ve yeni yeni taleplerde bulunmaya devam edecektir.

Ayrıca, bu kanunun yürütme maddesinde eksik bırakılan iki kelime var, onları da eklerseniz dört başı mamur olacak, tam PKK’nın istediği gibi olacak. Bu iki kelime, “İmralı” ve “Kandil” kelimeleri eksik kalmış. Zira, buna beraber karar vermişsiniz, beraber yürüteceksiniz.

Yüce heyeti saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan, bir hususu arz etmek zorundayım.

Geçen gün de burada oldu. Efendim, şimdi Kürt meselesi konuşulurken, özellikle kardeşliğimizi, beraberliğimizi konuşurken çok cinsiyetçi bir yaklaşımla şu örnek veriliyor: “Kız aldık, kız verdik.” Yani, bu son derece yanlış, rahatsız edici bir tanımlama. Bir daha bu kürsüden “Kız aldık, kız verdik.” gibi bir cümlenin kullanılmamasını ben bu yüce Meclisten rica ediyorum ve arz ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Çok yerinde bir açıklama ve ikazdı.

Teşekkür ederim Sayın Tanrıkulu.

Sayın milletvekilleri, tasarının 6’ncı maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir önerge vardır, önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

629 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasını arz ve teklif ederiz.

BAŞKAN - Alim Işık, Kütahya? Burada.

Mehmet Erdoğan, Muğla? Burada.

Zühal Topcu, Ankara? Burada

Münir Kutluata, Sakarya? Burada.

Ahmet Kenan Tanrıkulu, İzmir? Burada.

Ali Uzunırmak, Aydın? Burada.

Cemalettin Şimşek, Samsun? Burada.

D. Ali Torlak, İstanbul? Burada.

Ali Halaman, Adana? Burada.

Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş? Burada.

Mehmet Şandır, Mersin? Burada.

Özcan Yeniçeri, Ankara? Burada.

Muharrem Varlı, Adana? Burada.

Kemalettin Yılmaz, Afyonkarahisar? Burada.

Mustafa Erdem, Ankara? Burada.

Reşat Doğru, Tokat? Burada.

Emin Çınar, Kastamonu? Burada.

Ali Öz, Mersin? Burada.

Seyfettin Yılmaz, Adana? Burada.

Yusuf Halaçoğlu, Kayseri? Burada.

Sadir Durmaz, Yozgat? Burada.

Ahmet Duran Bulut, Balıkesir? Burada.

Oktay Vural, İzmir? Burada.

İsmet Büyükataman, Bursa? Burada.

Açık oylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Açık oylamanın elektronik cihazla yapılması için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - 629 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin açık oylama sonucu:

 

“Kullanılan Oy Sayısı

:

258

 

Kabul

:

221

 

Ret

:

37

                                                              (x)

Kâtip Üye

Fehmi Küpçü

Bolu

Kâtip Üye

Muharrem Işık

Erzincan”

Tasarının tümünün oylamasından önce İç Tüzük’ün  86’ncı maddesine göre 2 milletvekiline görüşlerini ve oyunun rengini belirtmek için söz vereceğim.

Lehte konuşmak üzere ilk konuşmacı Sayın Fatih Çiftci, Van Milletvekili.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FATİH ÇİFTCİ (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 629 sıra sayılı Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı için oyumun rengini belli etmek üzere lehte söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

AK PARTİ Hükûmetleri bugüne kadar ülkemizin tüm sorunlarını birer birer ortadan kaldırıp çözüm için çok önemli çalışmalar yapmıştır. Hiçbir zaman sorunları görmezlikten gelmemiş ve sorunları halı altına süpürmemiştir. Sürekli olarak çözümden ve özgürlükten yana bir irade ortaya  koymuştur.

Türkiye, AK PARTİ’yle birlikte 2002 yılından itibaren tarihin en kapsamlı demokratik değişim ve dönüşüm, normalleşme süreçlerini yaşamaktadır. Bu süreçlerde toplumun tamamını kucaklayan, temel hak ve özgürlükler alanını genişleten, vatandaşların ülkeye aidiyetini ve devlete güvenlerini pekiştiren devrim niteliğinde ileri adımlar atılmış ve köklü reformlar yapılmıştır.

Değerli milletvekilleri, atılan bu adımların oluşturmuş olduğu olumlu psikolojik ortam, Türkiye'nin geçmişi on yılları bulan ve  toplumun barış ve kardeşliğine yönelik en önemli tehdidi oluşturan terör sorunuyla mücadelede bir paradigma değişikliğinin ve çözüm perspektifinin önünü açmıştır. Böylece, terör sorunuyla vatandaşların meşru ve demokratik talepleri birbirinden ayrılmış, tüm toplum kesimlerinin sorunlarına karşı daha duyarlı bir yaklaşım benimsenmiştir.

2009 yılı Temmuz ayında terörü sona erdirmek ve toplumsal barış ve kardeşliği güçlendirmek amacıyla “Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi” başlatılmıştır. Bu süreçte, ülkemizde çeşitli toplum kesimlerinin sorunlarıyla yüzleşmeyi ve çözümler geliştirmeyi mümkün kılan özgür ve dinamik bir tartışma ortamı ortaya çıkmıştır. 2012 yılı sonlarındaysa daha güçlü, demokratik, özgür, güvenli ve huzurlu bir Türkiye için, bir devlet politikası olarak çözüm süreci başlatılmıştır. Çözüm sürecinin nihai hedefi, terörün tamamen sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin gerçekleştirilmesiyle millî birlik ve beraberliğin pekiştirilmesidir. Çözüm süreci, şiddeti ve silahı aradan çıkarma; sözü, düşünceyi ve siyaseti devreye alma sürecidir.

Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinde benim de üyesi olduğum, Toplumsal Barış Yollarının Araştırılması ve Çözüm Sürecinin Değerlendirilmesi Amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu kurulmuştur. Komisyonumuzun sekiz ayı bulan çalışmaları sonucunda hazırlanan nihai rapor, sorunun çözümüne ışık tutacak çok önemli tespit ve öneriler içermektedir.

Yine, ülkemizin demokratikleşme tarihinde oldukça önemli bir yer tutan ve “Dördüncü Demokratikleşme Paketi” olarak bilinen 2/3/2014 tarihli ve 6529 sayılı Temel Hak ve Hürriyetlerin Geliştirilmesi Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’la çözüm süreci bağlamında önemli düzenlemeler hayata geçirilmiştir. Sürecin ilk olumlu etkisi, akan kanın yaklaşık on dokuz aydır durması, dolayısıyla vatandaşlarımızın daha güvenli, daha huzurlu bir ülkede yaşamaları olmuştur. Çözüm süreci sayesinde ülkemizin özellikle Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri on yıllardır özledikleri normalleşme görüntülerine kavuşmaya başlamıştır. Bölgede ekonomi ve turizm canlanmaya başlamış, normalleşme ortamının olumlu yansımaları yaşamın tüm alanlarında çok daha fazla hissedilir olmuştur. Çözüm sürecinin başarıya ulaşması Türkiye'nin hızlı bir ekonomik gelişme ve kalkınma hamlesi içine girmesini sağlayacaktır. Ülkemiz, bu temel sorunu çözdükten sonra bütün gücünü ve dinamizmini ekonomik gelişmeye aktarma fırsatı bulacaktır inşallah.

Çözüm süreci çok boyutlu ve değişik aşamalar içeren bir süreçtir. Dolayısıyla, sürecin farklı aşamalarda atılması gereken adımları söz konusu olabilecektir. Çözüm süreci, hâlihazırda, ilgili kurumların mevzuatları çerçevesinde yürütülmektedir. Gelinen noktada, sürecin ilerletilmesi ve devlet politikası niteliğinin pekiştirilmesi açısından farklı düzenlemelerin de yapılması faydalı olacaktır. Çözüm sürecinin millî niteliği ve bugüne kadarki ulusal ve uluslararası deneyimler dikkate alınarak hazırlanan tasarıyla ülkemizdeki çözüm sürecinin daha güçlü bir yasal dayanağa kavuşması amaçlanmaktadır.

Bu nedenlerle bu yasaya “evet” oyu kullanacağımı belirtir, yasanın ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diler, yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Aleyhte görüş belirtmek üzere Mardin Milletvekili Sayın Abdurrahim Akdağ konuşacak (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Bu nasıl oluyor Sayın Başkan? Aynı grup hem aleyhte hem lehte...

BAŞKAN – Çok yaşadık bu usulleri, bilmeniz gerekir.

Buyurun Sayın Akdağ.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, Parlamento hukukuna aykırı aynı partiden iki kişinin konuşması.

BAŞKAN – Şahsı adına konuşuyor.

Buyurun Sayın Akdağ.

ABDURRAHİM AKDAĞ (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 629 sıra sayılı Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Yasa Tasarısı üzerinde oyumun rengini belli etmek üzere söz almış bulunuyorum. Aleyhte söz aldım ancak lehte konuşacağım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Size de o yakışır zaten.

ABDURRAHİM AKDAĞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, sorun çözme yöntemi olarak Aristo bir mantık kuralı ortaya koymuştur, “Bir: Sorununuzu olduğu gibi kabul edin. İki: Kimseyi itham etmeyin. Üç: Çözüme odaklanın.” der.

Türkiye'nin sistemden kaynaklanan ve yıllarca uygulanan ret, inkâr ve asimilasyon politikalarından kaynaklı bir Kürt sorunu vardır. Bu sorunun çözümü için önce sorunla yüzleşmek ve sağlıklı teşhis koyarak olabildiğince doğru bir şekilde tanımlamak şarttır.

Kürt sorunu esasen bir kimlik sorunudur, aynı zamanda siyasi, ekonomik, sosyal ve insani bir sorundur. Türkiye'nin geleceğini ipotek altına alan bir sorunla karşı karşıyayız. Bu ülke 40 bin can, 300 milyar dolar maddi bedel ödemiştir. 3.500 köy boşalmış, binlerce insanımız faili meçhule kurban gitmiştir. Kürt sorunu doğası gereği bölgesel bir sorundur. Kürt nüfusu Türkiye ile sınırlı olmadığından sorunun uluslararası boyutu vardır. Türklerin çoğunluğu gibi Kürtlerin çoğunluğu da çocuklarının ölmesini istemiyor. Kürtlerin büyük çoğunluğunun gelecek tasavvuru huzur içinde, kimliğinin saygı gördüğü güçlü bir Türkiye’de yaşamaktır.

Sayın milletvekilleri, AK PARTİ yıllarca hiçbir siyasi partinin ele almaya cesaret edemediği bir sorunu çözme iradesini ortaya koymuştur. Öldürmekle sorun çözülmez, güvenlikçi, kutuplaştırıcı ve gerilimi tırmandırıcı politikalar derde derman olmamıştır. Sorunu çözmeye yönelik çabalara toplum güçlü bir destek vermiştir. Silahların susması, barışın sağlanması, toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesi ortak vicdanı temsil eder, herkes tarafından güçlü bir şekilde destek görmüştür. Nemrut’un yaktığı ateş, canımızı yakan bir ateş söndürülmezse hepimizi yakmaya devam edecek.

Birilerinin kardeş çatışmasını ortaya çıkarmak istediği ciddi bir tehlikeye işaret etmek istiyorum. Basiretli Türkler ve Kürtlerin böylesi iğrenç bir çukura düşmemeleri memnuniyet vericidir. Çözüme olan umudum bugün her zamankinden daha diridir. Konuşulabildiği bir zeminde şiddet hak arama metodu olmaktan çıkar. Artık şiddet dışı çözüm yollarını denemek, akıl, mantık ve sağduyunun gereğidir. Toprak temelli değil, insan temelli bir çözüm arayışındayız.

Değerli milletvekilleri, Türk-Kürt, Alevi-Sünni, Müslim-gayrimüslim tanımlamaları ve gerilimleri, bu ülkenin çatışma noktaları dış mihraklarca açık alanlar görülmektedir. İç ve dış çıkar odakları bu sorunun barışçıl, demokratik yollardan çözülmemesi için her türlü oyunu ortaya koymuş, çatışmalardan ve dökülen kanlardan büyük rant elde etmişlerdir. Kan ve şiddet faizi, silah sanayisini beslemektedir. Bu ise Türkiye’de yaşayanlar için daha az refah, daha az mutluluk ve daha fazla kan ve gözyaşıdır.

İslam en önemli bağlayıcı güçtür. Türklerin ve Kürtlerin Müslüman olması büyük bir şanstır.

Çözüm için tek zemin siyasettir, halkın iradesinin yansıdığı bu yüce çatının altı, Meclistir.

Tam beş yüz yıl önce, evet, tam beş yüz yıl önce Yavuz Sultan Selim ve İdris-i Bitlisi birlik ve kardeşlik temelinde bir araya geldiklerinde tarihe yön vermişlerdir. Bugün niye bunu başarmayalım. Bu yasa barışın hukuki zeminini oluşturmaktadır. Oyum “evet” olacaktır.

Ey Nuh’un ve İbrahim’in çocukları, ey Selahaddin’in ve Fatih’in torunları; birlikte tarih yapmanın potansiyelini içinizde barındırıyorsunuz. Yunus Emre, Feqiye Teyran, Fuzûlî, Melaye Cizrî, Şeyh Galip, Şeyh Ahmed Hanî aynı iklimin, aynı ilim havzasının yıldızlarıdır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; başta, “Yeter ki insanlarımız ölmesin, zehir olsa da içerim.” diyen Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDURRAHİM AKDAĞ (Devamla) – …Başbakan Yardımcımız Sayın Beşir Atalay’a, bu barış sürecinde emeği geçen herkese teşekkür ediyor…

BAŞKAN – Sayın Akdağ, teşekkür ederim.

ABDURRAHİM AKDAĞ (Devamla) – …yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Size ve bütün milletvekili arkadaşlarıma hatırlatmak zorundayım ki siz aleyhte söz istediniz oyunuzun rengini belirtmek için, lehte olduğunuzu söylediniz. Böyle durumları yaratmak doğru olmuyor, hoş olmuyor. Tekrar belirtmek isterim.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü için oylamanın açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir önerge vardır, önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

629 sıra sayılı kanun tasarısının tamamının oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasını arz ve teklif ederiz.

BAŞKAN – Mehmet Erdoğan, Muğla? Burada.

Alim Işık, Kütahya? Burada.

Zühal Topcu, Ankara? Burada.

Ali Uzunırmak, Aydın? Burada.

Münir Kutluata, Sakarya? Burada.

Ahmet Kenan Tanrıkulu, İzmir? Burada.

D. Ali Torlak, İstanbul? Burada.

Ali Halaman, Adana? Burada.

Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş? Burada.

Cemalettin Şimşek, Samsun? Burada.

Edip Semih Yalçın, Gaziantep? Burada.

Mehmet Şandır, Mersin? Burada.

Kemalettin Yılmaz, Afyonkarahisar? Burada.

Muharrem Varlı, Adana? Burada.

Mustafa Erdem, Ankara? Burada.

Reşat Doğru, Tokat? Burada.

Emin Çınar, Kastamonu? Burada.

Ahmet Duran Bulut, Balıkesir? Burada.

Yusuf Halaçoğlu, Kayseri? Burada.

Ali Öz, Mersin? Burada.

Seyfettin Yılmaz, Adana? Burada.

Oktay Vural, İzmir? Burada.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı                         : 274

Kabul                                               : 237

Ret                                                 :   37 (x)

     Kâtip Üye                              Kâtip Üye

   Fehmi Küpçü                        Muharrem Işık

        Bolu                                   Erzincan”

Sayın milletvekilleri, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlısı olsun.

Şimdi Sayın Bakan teşekkür konuşması yapacak ama Sayın Tanal’a söz verecektim, bu zamana kadar geldik, haksızlık etmeyelim yani takriben iki saat önce söz vermeyi düşünmüştüm, haksızlık etmeyelim.

Buyurun.

Yerinizden bir dakika.

VI.-AÇIKLAMALAR (Devam)

6.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’e geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve Hükûmetin, Şanlıurfa’nın sorunlarıyla ilgilenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, şu anda aramızda Tarım Bakanı, Sağlık Bakanı, İçişleri Bakanı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının olması nedeniyle… Öncelikle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının geçirmiş olduğu ameliyat nedeniyle kendisine geçmiş olsun diliyorum ben.

Sayın Tarım Bakanımız, Şanlıurfa’da günde altı saat muntazam bir vaziyette, düzenli olarak elektrikler kesilmekte, halkın ekmiş olduğu pamuk yanıyor susuzluktan dolayı. Bu sebepten dolayı, öncelikle Şanlıurfa’daki sürekli bu elektrik kesintisinin olmaması için gereken çözüm ve çare yollarının bulunarak Şanlıurfalılarla bir barış ortamının sağlanmasını arz ediyorum.

İkincisi Sağlık Bakanına yönelik: Şanlıurfa’da çocuk hastanesinde ve kadın doğum hastanesinde insanlarımız yatacak yatak bulamıyorlar. Hakikaten o anlamda büyük bir sıkıntı var. Şanlıurfa’daki hastanelerle ilgilenmenizi arz ediyorum.

İçişleri Bakanıyla ilgili: Şanlıurfa Belediyesinin toplamış olduğu imar ruhsatı harçlarıyla ilgili bölge otoparkları yapılmıyor, Şanlıurfa’da bölge otoparkları eksik.

Üç bakanlığımızın bu sorunlarla ilgilenmesini arz eder, Sayın Bakanlarımıza teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanal.

Üç saat sizi beklettim, onun için de teşekkür ederim, beklediğiniz için.

Sayın Bakan, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/941) (S. Sayısı: 629) (Devam)

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; bu rahmet ve bereket ayında hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan, süreniz beş dakikadır.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye normalleşiyor, Türkiye sivilleşiyor, Türkiye demokratikleşiyor, Türkiye terörün ve şiddetin gündeminden barışın ve hoşgörünün gündemine geçiyor. Yüce Meclisin değerli üyeleri, siz bu tarihî oturumda, bu çerçeve yasayla yıllarca biriken ve şiddetle harmanlanan, canımızı, cebimizi, yüreğimizi, evimizi yakan bir sorunu çözme iradesini, barış arzusunu ve kararlılığını ortaya koydunuz. Terör ve şiddet, baskı ve ret, inkâr üzerine güç inşa eden anlayışlar demokrasi karşısında mağlup olacaktır, mağlup olmaktadır. Bu mücadelenin galibi sivil anlayıştır, bu mücadelenin galibi bütün milletimizdir. Hükûmetimizin samimiyetle ve ciddiyetle yaklaştığı bu sorunun çözümünün tarafları ve muhatabı Kürt’ü ve Türk’üyle bütün milletimizdir ve milletimizin bu konudaki adımları, gelişmeleri umutla, heyecanla beklediğini hepimiz biliyoruz.

Birkaç hafta önce çocukları kandırılarak veya kaçırılarak veya kendi arzularıyla dağa gitmiş annelerin burada bir ziyareti vardı. Orada o annelerin -daha önceden bazı çocuklarını kaybeden veya çocukları cezaevinde olan anneler de var bunların arasında- kendilerine bu biraz önce oylanan ve kabul edilen çerçeve yasayla ilgili tasarı söylendiğinde bir anne aynen şunu söyledi: “Benim yüreğimin ateşini hafiflettiniz, yüreğim serinledi bu haberden. Ben bunu bir müjde olarak görüyorum; bunu, çözüm süreci konusunda atılmış önemli bir adım olarak değerlendiriyorum ve bunun rahatlığıyla bu salondan, buradan ayrılıyorum, Diyarbakır’a dönüyorum.” demişti.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu çerçeve yasa, birliğe, beraberliğe vasıta olacaktır, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının aidiyet bağlarını güçlendirecektir. Bazı görüşlerin aksine, bu bir yıkım değil, inşa yasasıdır. Bu bir inşanın, gerçekte bir gönül yapmanın çabasıdır; birlik ve beraberliğin inşasıdır, kardeşliğin inşasıdır.

Biz çok acılar çektik millet olarak, daha fazla acı çekmek istemiyoruz. Bu uğurda gerekli adımları Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, sivil siyasi kurum olarak iradeyi biz temsil ediyoruz ve millet olarak, milletin temsilcileri olarak bu kararlılığımızı ortaya koyuyoruz; onun için son derece de önemlidir.

Ben, bu çerçeve yasa görüşülürken açık desteklerini ortaya koyan Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna ve üyelerine, Halkların Demokratik Partisi Grubuna ve üyelerine çok teşekkür ediyorum. Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna, üyelerine muhalefet etmek suretiyle yaptıkları katkı sebebiyle de teşekkür ediyorum.

Cahit Sıtkı Tarancı’nın bir şiirinden sadece bir bölüm söyleyeceğim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Hepsini okumayacağım.

“Memleket isterim

Ne başta dert ne gönülde hasret olsun,

Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.”

Hepinizi saygıyla selamlarım.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

VII.- ÖENERİLER (Devam)

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun çalışma günlerinin yeniden düzenlenmesine, 10 Temmuz 2014 Perşembe günkü birleşiminde gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan 615 Sıra Sayılı Kanun Tasarısı’nın maddelerine geçilmesinin oylamasının tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

Tarih: 10/07/2014

Danışma Kurulunun 10/07/2014 Perşembe günü yaptığı toplantıda aşağıdaki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                                                                                            

 

 

                                                                                                                                    Cemil Çiçek

                                                                                                                       Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                       Başkanı

 

          Mihrimah Belma Satır                                                                                       Engin Altay

       Adalet ve Kalkınma Partisi                                                                          Cumhuriyet Halk Partisi

           Grubu Başkan Vekili                                                                                 Grubu Başkan Vekili

 

                  Oktay Vural                                                                                             Pervin Buldan

        Milliyetçi Hareket Partisi                                                                        Halkların Demokratik Partisi

           Grubu Başkan Vekili                                                                                 Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Genel Kurulun, 10 Temmuz 2014 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan 615 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın maddelerine geçilmesinin oylamasının tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,

Haftalık çalışma günleri dışında toplanmasına karar verilen 11, 12, 13 ve 14 Temmuz 2014 Cuma, Cumartesi, Pazar ve Pazartesi günlerinde toplanmaması, önerilmiştir.

BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.24

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.43

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK (Erzincan)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 115’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

4’üncü sırada yer alan Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Kars Milletvekili Yunus Kılıç ve Amasya Milletvekili Avni Erdemir ile 79 Milletvekilinin; Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

4.- Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Kars Milletvekili Yunus Kılıç ve Amasya Milletvekili Avni Erdemir ile 79 Milletvekilinin; Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/937, 2/2229) (S. Sayısı: 615) (x)

BAŞKAN - Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 615 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümünün görüşmelerinin kapalı oturumda yapılmasına dair bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

615 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümünün görüşmelerinin İç Tüzük 70’inci maddeye göre kapalı yapılmasını arz ederim.

                                                                                                                                Yusuf Halaçoğlu

                                                                                                                                       Kayseri

                                                                                                                          MHP Grup Başkan Vekili

BAŞKAN – Kapalı oturumda Genel Kurul salonunda bulunabilecek sayın üyeler dışındaki dinleyicilerin ve görevlilerin dışarı çıkmaları gerekmektedir.

Sayın idare amirlerinden salonun boşaltılmasını temin etmelerini rica ediyorum.

Yeminli stenografların ve yeminli ve görevlilerin salonda kalmalarını oylarınıza sunuyorum…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.46

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.49

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK (Erzincan)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 115’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

615 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümü üzerindeki görüşmelerin kapalı oturumda yapılmasına dair önergenin işlemi sırasında yeminli görevlilerin salonda kalmaları hususunun oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi oylamayı tekrar edeceğim ve karar yeter sayısı arayacağım.

Yeminli görevlilerin salonda kalmalarını kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.50

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 18.53

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK (Erzincan)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 115’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

615 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümü üzerindeki görüşmelerin kapalı oturumda yapılmasına dair önergenin işlemi sırasında yeminli görevlilerin salonda kalmaları hususunun yapılan iki oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi oylamayı tekrar edeceğim ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 15 Temmuz Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum; hayırlı haftalar, iyi günler diliyorum.

Kapanma Saati: 18.54



(x) 629 S. Sayılı Basmayazı 08/07/2014 tarihli 113’üncü Birleşim Tutanağına eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) 615 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.