TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                 102’nci Birleşim

                                                                                       12 Haziran 2014 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Van Milletvekili Kemal Aktaş'ın, 12 Haziran Dünya Çalışan Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer'in, İstanbul’un Adalar ilçesinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Şanlıurfa Milletvekili Halil Özcan'ın, Berat Kandili’ne ilişkin gündem dışı konuşması

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Başkanlık Divanı olarak, Meclis personelinin ve basın çalışanlarının Berat Kandili’ni kutladıklarına ilişkin konuşması

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 23 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/975)

2.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve 23 milletvekilinin, yurt dışında yaşayan yurttaşlarımızın sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/976)

3.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan ve 24 milletvekilinin, İşsizlik Sigortası Fonu’yla ilgili yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/977)

B) Önergeler

1.- CHP Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Sinop Milletvekili Engin Altay ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesinin (11/36) daha sonra tekrar verilmek üzere geri alındığına ilişkin önergesi (4/165)

2.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve 58 milletvekilinin; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesinin (9/9) daha sonra tekrar verilmek üzere geri alındığına ilişkin önergesi (4/166)

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 601 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 4’üncü sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 17 Haziran 2014 Salı günkü birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine; 601 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun; Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’ın; Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Ankara Milletvekili Levent Gök’ün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Van Milletvekili Aysel Tuğluk’un; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592)

IX.- AÇIKLAMALAR

1.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 69’uncu maddesinin kişiye mahsus ve önemli suçları, suistimalleri örtmek için getirildiğine ve bu maddenin tasarı metninden çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması

2.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

3.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli'nin, Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

4.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

5.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 81’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli'nin, Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 71’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 71’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 75’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

4.- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 78’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

5.- Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

XI.- DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ

1.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’e, 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 81’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Başkanlıkça 2 defa yapılan davete rağmen konuya gelmemesi nedeniyle, aynı birleşimde o konu hakkında konuşmaktan menedilme cezası verilmesi

 

XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Mersin Milletvekili Ali Öz'ün, AR-GE faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/43306)

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, giriş sınavlarında usulsüzlük yapıldığı gerekçesiyle bazı kamu personeline ait dosyaların incelemeye alındığı iddiasına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/43308)

3.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin, İzmir'in Kemalpaşa ilçesinde meydana gelen dolu afetinden etkilenen çiftçilerin zararlarının karşılanmasına,

- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu'nun, Suriye sınırındaki illerde görülen bulaşıcı hayvan hastalığına,

- Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz'ın, Hatay'da yapılan büyükbaş hayvan küpeleme işine,

- Van Milletvekili Özdal Üçer'in, Van Gölü'nde yaşayan inci kefali ile ilgili yapılan çalışmalara,

İlişkin soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/43454), (7/43455), (7/43456), (7/43457)

4.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat'ın, kayısı üreticilerinin hava koşullarından dolayı uğradıkları zarara ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/43512)

5.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, Üzümlü Sınır Kapısı’na ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/43514)

6.- İstanbul Milletvekili Celal Adan'ın, pazarlık usulü ile yapılan ihalelerdeki artışa ilişkin Başbakan'dan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/43542)

7.- İstanbul Milletvekili Celal Adan'ın, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/43617)

8.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz'ün, Bolu'da açılan bir taş ocağına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/43618)

9.- Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş'ün, Bakanlık ve bağlı tüm kurumların binalarının engellilerin kullanımına uygun olup olmadığına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/43620)

10.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, il gıda, tarım ve hayvancılık müdürlükleri tarafından gerçekleştirilen bilgilendirme toplantılarına,

- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun, İzmir'de dolu afetinden zarar gören çiftçilerin zararına,

- İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel'in, doğal afetlerden zarar gören çiftçilerle ilgili yapılacak yasal düzenlemelere,

- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, son iki yıl içerisinde yapılan temsil, ağırlama, tören ve tanıtım harcamalarına,

- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek'in, TKDK'nın tarımsal destekleme faaliyetlerine,

- Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş'ün, Bakanlık ve bağlı tüm kurumların binalarının engellilerin kullanımına uygun olup olmadığına,

- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker'in, Gaziantep'te dolu yağışları ve don nedeniyle ürünleri zarar gören çiftçilerin mağduriyetine,

İlişkin soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/43627), (7/43628), (7/43629), (7/43630), (7/43631), (7/43632), (7/43633)

11.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı'nın, Suriye sınırından yapılan mazot kaçakçılığına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/43634)

12.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, son iki yıl içerisinde yapılan temsil, ağırlama, tören ve tanıtım harcamalarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/43637)

13.- Mersin Milletvekili Ali Öz'ün, küresel ısınma ve kuraklığa karşı alınması gereken tedbirlere,

- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu'nun, Osmaniye'nin Düziçi ilçesindeki üreticilerin don felaketinden kaynaklanan mağduriyetlerine,

- Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşek'in, Samsun'daki üreticilerin don felaketinden kaynaklanan mağduriyetlerine,

- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut'un, çiftçilere mazot ve gübre desteği verilmesine,

Fındık ithal edileceği iddialarına ve fındıkta istikrarı sağlayacak uzun vadeli politika oluşturulmasına,

Çiftçiler tarafından kullanılan mazotta vergi indirimi yapılmasına,

- İstanbul Milletvekili Umut Oran'ın, Bakanlığa ait resmî taşıtlar ile kullanılan kiralık araçlara ve Taşıt Kanunu'na aykırı kullanımdan dolayı hakkında işlem yapılan sürücülere,

İlişkin soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/43770), (7/43771), (7/43772), (7/43773), (7/43774), (7/43775), (7/43776)

14.- Kastamonu Milletvekili Emin Çınar'ın, Kastamonu'ya yönelik yatırımlara,

- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, bilgi sızdırdığı iddiasıyla haklarında işlem yapılan personel olup olmadığına,

- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın, çekirdeksiz kuru üzüm üretimine,

- Ordu Milletvekili İdris Yıldız'ın, Ordu ilinde bulunan üreticilerin Ziraat Bankası ile Tarım Kredi Kooperatifine olan borçlarına,

İlişkin soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/43916), (7/43917), (7/43918), (7/43919)

12 Haziran 2014 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Çalışan Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü münasebetiyle söz isteyen Van Milletvekili Kemal Aktaş’a aittir.

Buyurun Sayın Aktaş. (HDP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Van Milletvekili Kemal Aktaş'ın, 12 Haziran Dünya Çalışan Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

 

KEMAL AKTAŞ (Van) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz bugün 12 Haziran Dünya Çalışan Çocuklar Günü’ndeyiz. Bu vesileyle şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çocukların kapitalist üretim sistemi içerisinde sömürüldüğü bir zaman içerisindeyiz. Şu anda, çalışan çocuklar için konuşma yaparken bile çocukların sömürüldüğü bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Bu kâr hırsı öyle bir sömürü içermektedir ki çocukların çalıştırılması yasak olmasına rağmen “Çalıştırılan Çocuklar Günü” diye bir gün belirlenerek ironinin âlâsı ortaya konmaktadır. Yani bütün düzenlemelere ve mücadelelere karşın çalışan çocuklar gerçekliği tüm dünya üzerinde varlığını ve etkisini olabildiğince sürdürmektedir.

Her çocuk kendi iyiliği için gereken himaye ve bakımdan yararlanma, maddi ve manevi varlığını geliştirme, görüşlerini serbestçe açıklayabilme, cinsel sömürü, şiddet, her türlü kötü muamele ve istismardan korunma, aile içinde yaşamını sürdürme, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma, anne ve babasını bilme, aile ortamından ayrılması hâlinde uygun bakımdan yararlanma, barınma, eğitim, temel sağlık ve sosyal hizmetlerden faydalanma hakkına sahip olmalıdır.

Bu gerekliliğe rağmen, İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre Türkiye'de 2013 yılında yaşamını yitiren 1.235 işçinin 59’u çocuk işçidir. Çalışan çocuk sayısı 1 milyonu aşmıştır. Çalışan çocukların yüzde 50’den fazlası eğitimini sürdürmemektedir.

Olması gereken ve olan arasındaki uçurumdan hareketle şunu çok açık bir şekilde ifade edebiliriz: Çocuklar, başta emek sömürüsü olmak üzere, kimlik sömürüsü, cinsel sömürü ve daha birçok  alanda bugün büyük bir kapatılma altındadır. Emek sömürüsü alanında çocuklar için de vahşi kapitalizmin ilk dönemleri olan 1800’lü yıllara geri dönüş söz konusudur. Nitekim, sadece emek sömürüsü değil, 1800’lü yıllardan sonra günümüzde yeni bir sömürü biçimi olan kimlik sömürüsü de eklenmektedir. Ulus devlet anlayışının ve teklik üzerinden kurgulanan siyasal anlayışın kurduğu bu sömürü biçimi, çocukların dil, eğitim, kimlik yönünden sömürüsünü esas almaktadır. Dil, kimlik ve kültürel haklarını talep eden çocuklar, cezaevlerinde cinsel istismar uygulamaları, sokak ortası infazlar gibi insanlık dışı uygulamalarla karşı karşıya kalmaktadır.

Yine, bu yok sayılmış halk gerçekliğinin çocukları, her türlü kötü muameleye, insanlık dışı uygulamaya maruz kalırken, failler cezasızlık ile ödüllendirilmektedir. Bingöl’de 16 yaşındaki E. A. adlı kız çocuğuna cinsel istismarda bulunan 8 uzman çavuşun cezasızlıkla ödüllendirilmesi bunun en bariz örneğidir.

Yine, Türkiye'de 2 binin üzerinde çocuk mahkûmun bulunması da çocukların nasıl bir kapatılmayla karşı karşıya olduğunu göstermektedir.

Nitekim, teklik üzerinden kurgulanan yönetim aygıtının siyasal baskısı nedeniyle yaşanan yerinden edilmeler de en fazla çocukları ve kadınları vurmaktadır. Yerinden edilme sonrası emeğe ilişkin de Türkiye'nin metropollerinde ikinci basamak denilen işlerde çalışan çocuk çalışanların çoğu göçe zorlanmış ailelerin çocuklarıdır. Bu çocuklar hem siyasal kimliklerinden dolayı hem emeklerinden dolayı sömürülmekte hem de parçalanmış aile gerçekliğinin acısını çekmektedir.

Son olarak, Çalışan Çocuklar Günü vesilesiyle Suriye'de başlayan iç savaştan kaçıp Türkiye'ye gelen çocukların durumuna dikkat çekmek gerekir. Bu çocuklardan kampta olanlar ağır koşullar altındadır. Kız çocukları para karşılığı satılma tehlikesiyle karşı karşıyadır ve kamplarda kalmayanların birçoğu bugün Türkiye'nin birçok iline yayılmış bir şekilde sokaklarda yatmakta ve insanlık dışı bir durumun tablosunda özne olarak bulunmaktadır.

Tüm bunlardan hareketle, 12 Haziran Çalışan Çocuklar Günü’nün çocukların emek, kimlik ve cinsel sömürüden çıkması için bir başlangıç olmasını diliyor, başta Hükûmet olmak üzere tüm siyasi partileri ve karar vericileri bu konuda duyarlı olmaya çağırıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aktaş.

Gündem dışı ikinci söz, İstanbul’un Adalar ilçesinin sorunları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’e aittir.

Buyurun Sayın Dinçer. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer'in, İstanbul’un Adalar ilçesinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

CELAL DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; İstanbul’un önemli ilçelerinden biri olan Adalar ilçesinin sorunları ve bu konudaki çözüm önerilerimiz üzerine gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, Musul’da Türk toprağı sayılan konsolosluğumuza giren, diplomatlarımızı ve vatandaşlarımızı esir alan teröristleri ve onları destekleyenleri kınıyorum, Hükûmeti böyle bir konuda, ulusal bir konuda ulusal çıkarlarımızı korumak için daha duyarlı davranmaya davet ediyorum ve Meclise söz vermedikleri, bilgi vermedikleri için de üzüntülerimi belirtmek istiyorum.

Toplam 9 adadan oluşan, bunlardan 5’inde yerleşik nüfusu olan Adalar ilçesi, İstanbul’un diğer ilçelerinden farklı, hatta dünyada benzersiz, özel bir konuma sahiptir. Adalar ilçesi, 1984 yılında Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu tarafından tarihsel, doğal ve kentsel sit alanı, dolayısıyla sit alanları bütünü olarak ilan edilmiştir. Yani, ülkemizde ilçe belediyeleri arasında tamamı sit olan tek ilçedir.

Kayıtlı nüfusu 16 bin olan Adalar’da yaz kış arasında ciddi bir nüfus farkı yaşanmaktadır. İstanbul’a çok yakın ve ulaşımın kolay olması nedeniyle günübirlik ziyaretçi akınına uğrayan Adalar’ın, özellikle yaz aylarında hava koşullarının müsait olduğu zamanlarda nüfusu 200 bini geçmektedir. Adalar’da yaşanan bu nüfus farkı ilçe belediyesinin vermesi gereken hizmetlerde büyük aksamalara neden olmaktadır. Yıllardır bu sorunlara kalıcı bir çözüm de bulunamamıştır.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Adalar Belediyesinin genel bütçe gelirlerinden aldığı pay kış nüfusuna göre belirlenmektedir yani 16 bin kişiye göre pay almaktadır. Bu aldığı ödeneğin yarısı İller Bankası tarafından borcuna kesilmekte, geri kalan yarısı da ancak personel giderlerinin yüzde 10’unu karşılayabilmektedir.

İnşaat yasağı nedeniyle Adalar da inşaat ve iskân harçlarından mahrumdur. Emlak vergilerinden elde edilen gelirin ise... Binalarının yaklaşık üçte 1’i sit olan yani eski eser niteliğinde olan Adalar’da çeşitli muafiyetler nedeniyle emlak vergisi gelirleri de yok denecek kadar azdır.

Adalar’ın sağlık sorunları bugüne kadar çözülememiştir. Bu husus, Adalar’da yaz kış yaşayan, hatta tatil için hafta sonu buralara gelen insanlarda dahi endişe yaratmaktadır. Bu nedenle, 5 ada için ya tam teşekküllü bir hastane yapılmalı yahut da yirmi dört saat hizmet verecek kara ambulansı, deniz ambulansı ve personel desteği sağlanmalıdır.

Adalar’ın bir önemli sorunu da ulaşım sorunudur. En pahalı ulaşımın sağlandığı Adalar’da yaz kış yaşayanların beklentilerini karşılayacak tarifeler düzenlenmemiştir. Üstelik vapurlarla sağlanan ulaşım, maliyeti yüksek olduğu gerekçesiyle vapurlara oranla daha az güvenli olan küçük özel yolcu motorlarına bırakılmıştır. Bu motorlar olumsuz hava şartlarında vatandaşların can güvenliğini tehlikeye düşürmektedir.

Adalar Belediyesinin personel ve kadro sorunu çözülememiştir. İlçe belediyesi sınırları içinde yer alıp Büyükşehirin veya İl Özel İdaresinin hizmet binaları çeşitli gerekçelerle başka kurumlara devredilmiştir. Bunlar bedelsiz olarak Adalar Belediyesine devredilmelidir. Gene, Adalar Belediyesinin sınırları içinde kalan, plaj olarak kullanılan alanların tümü bedelsiz olarak belediyeye devredilmelidir. Adalar’a mutlaka yeni kaynaklar yaratılmalı ve özel bir statüye kavuşturulmalıdır.

Bilindiği gibi 1927 yılında Bozcaada ve Gökçeada’nın yerel yönetiminin yürütülmesi ve organizasyonuna özel bir statü verilmiştir. Söz konusu kanun, bu adaların kendine özgü ve genel kanunlarla karşılanamayacak türden ihtiyaçlarını şartlarına en uygun bir şekilde düzenlemek amacıyla Atatürk döneminde çıkarılmıştır.

Adalar ilçesinin sorunlarının çözümü zor değildir. Bu konuda tarafımızdan hazırlanan iki kanun teklifi Meclis gündemindedir. Adalar halkı adına tüm milletvekili arkadaşlarımdan bu teklifimize destek vermelerini bekliyor yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dinçer.

Gündem dışı üçüncü söz, Berat Kandili münasebetiyle söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Halil Özcan’a aittir.

Buyurun Sayın Özcan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Şanlıurfa Milletvekili Halil Özcan'ın, Berat Kandili’ne ilişkin gündem dışı konuşması

 

HALİL ÖZCAN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Berat Kandili konusunda görüşlerimi arz etmek üzere gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Her birimizi manevi huzura yükselten hoşgörü ve bereket ayları olan üç ayları idrak ederken mübarek ramazan ayına yaklaşmamızın habercisi olan Berat Kandili’ne ulaşmanın sevincini yaşıyoruz.

Kandiller tefekkür, kendini yenileme, ilahî affa mazhar olma gibi hepimize manevi anlamda arınma, huzura yükselme ve muhasebe yapma imkânı sağlayan özel gecelerdir. Kandiller iç dünyamızdan başlayarak sevgi ve huzuru adım adım topluma ulaştırmanın, birbirimizi dost, kardeş bilip hoş görerek gözetmenin, öksüzleri sevindirmenin, yoksulları barındırmanın, yakınlarımızdan başlayarak dargınları barıştırmanın ve nihayetinde, birbirimizin gönlüne girmenin mutluluğunu yaşadığımız, insan olma vasıflarının öne çıktığı kutlu zaman dilimleridir. Gönüllerimizin ayrı bir coşkuyla şahlandığı bu mübarek gecede, gelin nefsimize ait zayıflıkları bir yana bırakarak dünyaya hikmet penceresinden bakalım. Yaşadığımız hayat fânidir. Allah katında makbul olansa imanımız ve hayırlı amellerimizdir. İnsanı insan olduğu için sevip, Yaradan’dan dolayı hoş görüp dünyaya biraz da rahmet penceresinden bakalım. Sevgili Peygamber’imizin kutlu beyanıyla, birbirimizi sevmedikçe olgun bir imana sahip olamayacağımız gerçeğini asla unutmayalım. Etrafımıza kin ve nefret değil, sevgi ve barış tohumları ekelim. Yalana, gıybet ve iftiraya kapı aralamadan, düşmanlık, dargınlık ve kırgınlıkları ortadan kaldıralım. “Müminler ancak kardeştirler. Parçalanıp bölünmeyin.” ayetlerindeki tavsiyeleri bir kere daha düşünerek birlik ve beraberliğimizi pekiştirelim.

İçeride ve dışarıda manevi sevincimizi gölgeleyen gelişmelerin yaşandığı, barış, sevgi ve hoşgörüye her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulan zor bir dönemden geçtiğimiz herkesin malumudur. Maalesef, gerek İslam dünyasında gerek dünyanın geri kalanında savaş, çatışma ve yıkımlara maruz kalan, açlık ve yoksulluğun pençesinde kıvranan hayatlar olduğunu biliyoruz. Bütün bu insani dramlara kayıtsız kalmamız dün olduğu gibi bugün de mümkün değildir. Hem tek tek fertler olarak hem de millet olarak üzerimize sorumluluklar düşmektedir. Şimdi gelin yanı başımızdan başlayarak bu kutlu zaman dilimini ellerimizin, gönüllerimizin uzandığı her yere taşıyalım. Şimdi gelin sevinçlerimizi paylaşalım. Yoksullar, garipler ve mazlumlar gibi, özellikle hatırlamamız gereken insanlığımızı bir kere daha hatırlayalım. Başta Suriye, Mısır, Afganistan ve Filistin olmak üzere, dünya coğrafyasının birçok yerinde çatışmalar, insan hakları ihlalleri ve savaşlar masum sivillerin ölümüne sebep olmaktadır. Bu mübarek kandil gecesi hürmetine, bir kere daha dünya insanlığının gözyaşlarının dinmesini diliyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle aziz milletimizin ve bütün İslam âleminin Berat Kandili’ni gönülden tebrik ediyor, bu gecede yapılan duaların birlik ve beraberliğimizi güçlendirmesini, dini, dili, ırkı, mezhebi ne olursa olsun tüm insanlığın barış ve huzuruna vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Başkanlık Divanı olarak, Meclis personelinin ve basın çalışanlarının Berat Kandili’ni kutladıklarına ilişkin konuşması

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, biz de Divan olarak milletvekillerimizin, Meclis personelinin ve basın çalışanlarının Berat Kandili’ni kutluyoruz. Ülkemize ve tüm insanlığa barış, huzur ve kardeşlik getirmesini diliyoruz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Madde 60’a göre çok kısa bir söz alabilir miyim?

BAŞKAN – Madde 60’a göre söz vermiyoruz gündem dışında.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Çok kısa bir söz istediğimizde verebilirsiniz. Normal bir dakikalık sürelerden talep etmiyorum, bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Bir konuda açıklama mı yapacaksınız?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Evet, pek kısa bir açıklama yapacağım.

BAŞKAN – Buyurun. Bir konuda mı?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Evet.

BAŞKAN – Tamam, peki, buyurun ama bu aşamada gündem dışında kimseye söz vermiyoruz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Biliyorum efendim, biliyorum.

BAŞKAN – Bakın, başka partilerden de geldiler, onlara da söz vermedim. Şimdi haksızlık olmasın.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ama önemli bir konu.

BAŞKAN – Lütfen, rica edeyim Haydar Bey. Çünkü, dediğim gibi, iktidar partisinden de geldi.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, ben nasıl söz alabilirim başka türlü?

BAŞKAN – Önergeler var, onlarda konuşabilirsiniz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ama önergenin konusu değil ki bu konu.

BAŞKAN – Sayın Haydar Akar...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Enerji Bakanı da burada. 3 madenci...

BAŞKAN – Sayın Haydar Akar...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Şu anda gündem dışını konuşuyoruz. Gündem dışında hiç kimseye söz vermedim, biraz önceki gelen arkadaşlara da söz vermedim. Eşitsiz davranma durumunda bırakmayın beni. Anlayışınıza teşekkür ederim.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi anlamında söylemem gerekiyor bunu.

Bakın, Soma cinayetinden sonra yaklaşık bir ay geçti. Bir ay sonra dün yine Şırnak’ta 3 madenci hayatlarını kaybetti.

HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) – Biliyoruz bunları ya.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Evet, biliyorsunuz ama bir şey yapmıyorsunuz be kardeşim, bir şey yapmıyorsunuz!

HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) – Biz ne yapacağız? Sen ne yapacaksın?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Biliyorsunuz, ne yapıyorsunuz biliyorsunuz da ya?

HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) – Sen ne yapacaksın?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bakın, Enerji Bakanı orada oturuyor...

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akar.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 23 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/975)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sağlıklı bir yaşam için gereklilik olan zeytin ve  zeytinyağının, tanıtımı; tüketiminin arttırılması; iç ve dış pazarının genişletilmesi; üretimindeki verimlilik kayıpları ve kalite düşüklüğü; zeytinciliğin ıslahı; üreticilerinin eğitimi; lisanslı depoculuk ve ürün ihtisas borsalarının kurulup geliştirilmesi; fidan üretimindeki çeşit ve anaç sorunlarının incelenmesi, tespiti ve çözüm önerilerinin belirlenmesi; elde edilen sonuçlara göre zeytinciliğin geliştirilmesinin devlet politikası olarak ele alınması amacıyla İç Tüzük’ün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince ekte yer alan gerekçeye istinaden bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Ramazan Kerim Özkan                                          (Burdur)

2) Mehmet Ali Susam                                                (İzmir)

3) Ali Sarıbaş                                                           (Çanakkale)

4) Hurşit Güneş                                                        (Kocaeli)

5) İlhan Demiröz                                                       (Bursa)

6) Hülya Güven                                                        (İzmir)

7) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                      (İstanbul)

8) Osman Aydın                                                        (Aydın)

9) İhsan Özkes                                                         (İstanbul)

10) Veli Ağbaba                                                       (Malatya)

11) Ayşe Nedret Akova                                              (Balıkesir)

12) Recep Gürkan                                                     (Edirne)

13) Gürkut Acar                                                        (Antalya)

14) Ahmet İhsan Kalkavan                                         (Samsun)

15) Sedef Küçük                                                       (İstanbul)

16) Kamer Genç                                                       (Tunceli)

17) Mehmet Hilal Kaplan                                           (Kocaeli)

18) Birgül Ayman Güler                                             (İzmir)

19) Mehmet Şeker                                                     (Gaziantep)

20) Sakine Öz                                                           (Manisa)

21) Mehmet S. Kesimoğlu                                          (Kırklareli)

22) Hasan Ören                                                        (Manisa)

23) Ali Haydar Öner                                                  (Isparta)

24) Candan Yüceer                                                   (Tekirdağ)

Gerekçe:

Zeytin ve  zeytinyağı Akdeniz insanının önemli bir gıdası olmakla Akdeniz ve Ege ticaretinin de temelini oluşturmuş, sağlık veren bir besin maddesidir.

Sektörün çok önemli bir problemi de tağşiştir. Tağşiş  yüzde 50’lere varmaktadır. Düzgün çalışanlar, tağşiş yapanlarla rekabet edememektedir. Zeytin tarımı primitif düzeyde yapılmaktadır. Türkiye'de kanunun belirttiği oranda bile çiftçiye destek verilmemektedir. Rakip ülkemizin çiftçilerinin ülkemizde piyasada satılan fiyatlar civarında prim almalarından dolayı, yurt dışıyla kolayca rekabet etmek mümkün değildir. Yüksek enerji fiyatları, makinelerin ithal olması, yedek parçaların pahalılığı, prina fiyatlarının tek taraflı olarak belirlenmesi sektörün önemli sorunlarıdır.

Zeytinyağında Avrupa’nın kota koyması yanlış bir uygulamadır. Cezayir’e 50 bin ton kota verilirken Türkiye’ye 200 ton kota verilmesi haksız bir uygulamadır. Avrupa’da marka olarak satılan yağların bir kısmı, dökme olarak Türkiye’dendir. Oysa paketleme ve ambalajlama sistemine önem verilse hem ihracat artar hem de fiyat yükselir. İhracatımızın yüzde 95’i hiçbir katma değer getirmeyen dökme, yüzde 5’i ambalajlı olduğu için ülkemize, üreticiye kazanç getirmiyordu. Gemilerle dökme zeytinyağını ülkemizden alan İtalya gibi ülkeler, ambalajlayıp, daha yüksek gelirler elde ediyor.

Gümrük birliği imzalanırken  zeytinyağına sanayi ürünü dendiği için gümrük vergisi konuldu. İhracatçılarımızın rekabet edebilmesi için bu gibi baştan yapılan hataların düzeltilmesi gereklidir.

Üretici maliyetlerinin düşürülmesi, ağaçların gençleşmesi gerekiyor. Mevcut zeytinliklerin arasına zeytin fidanları ekilmesi için teşvik verilmelidir. Hâlen çoğu üretici ikinci el hasat makinesi kullanmaktadır.

İhracatçının üretici ile kavga etmesi Hükûmetin işine gelmekte, lobisi zayıf sektöre daha az para ayırmaktadır. Sektörün kendi arasında anlaşamaması devletin sorunlarla ilgilenmemesine sebep olmaktadır.

Dâhilde işleme rejimi ile sektör çökertilmiştir. Üretim ile perakende satış arasında makas çok yüksektir. Marketlerin kâr marjının yüksekliğinden dolayı çiftçinin gücü yoktur. Bu durum tüketicinin de kandırılması demektir. Küçük üreticinin karşı karşıya kaldığı sorunların çözümünde devlet yönlendirici olarak küçük üreticinin büyük üreticiler yanında mağdur olup, yok olup gitmemesi için örgütlenmelerine destekleme yardımı yapmalıdır. Zeytinin bez torbalarda değil, dayanıklı sele, plastik kasa ve benzeri ile taşınması kalite ve verimliliği artıracağı için üreticinin bu konuda bilinçlendirilmesi ve desteklenmesi gerekmektedir.

Üretimde mekanizasyon yetersizliği nedeniyle hem maliyetler daha yüksek hem de kalite ve verimlilik daha düşük olmaktadır. Özellikle zeytin üretiminin en maliyetli kısmı olan ürün toplamada makineleşmeye geçilmesi, kalitede azalma olmadan maliyetlerin düşürülmesi için çiftçinin desteklenmesi gerekmektedir. Üreticilerin hasat makinelerinin yeni olması ve üretim maliyetlerinin düşürülmesi için yardım yapılmalıdır. Zeytinyağına değil zeytine destek verilmelidir. Tarım sektörümüzün bütününde olduğu gibi, zeytin üretiminde de devlet güdümünde AR-GE çalışmalarının desteklenmesi kalite ve verimliliği artıracaktır.

Üretici-tüccar zincirinde üretici aleyhine işleyen pazarlama sürecinin iyileşmesi için devletin kooperatifleşmede üreticiye destek olması gereklidir. Prim ve desteklerin sektörü yönlendirici ve kalkındırıcı etkisi olacak şekilde belirlenmesi gereklidir. Özellikle kooperatifleşme ve üreticinin kooperatif içerisinde aktif olarak görev alması sektörün kalkındırılmasında önemlidir.

2.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve 23 milletvekilinin, yurt dışında yaşayan yurttaşlarımızın sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/976)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İkinci Dünya Savaşı sonrasında başlayan ve yoğunlukla Türkiye'den Avrupa'ya olan göçler günümüz Avrupa toplumsal yapısını doğrudan etkileyecek hâle gelmiştir. Çoğu Avrupa'da olmak üzere yurt dışında yaşayan Türklerin sayısı 4 milyona yaklaşmıştır. Bu durum lobi faaliyetlerinde büyük bir yarar sağlayacak potansiyel olmasına rağmen henüz bu anlamda istenilen düzeye gelinememiştir. Üstelik, Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerin belirsizleşmesi de bu olumsuzluğu pekiştirmektedir.

Avrupa'da yaşayan ve büyük çoğunluğu işçi statüsünde çalışan Türkler, yaşadığı sorunların çözümü noktasında örgütlü olarak mücadele verip siyasette ve toplumsal yaşamda yer almaya çalışırken, ülkemizin de kendilerine destek olmasını beklemektedir.

Son yıllarda Avrupa'da artan ırkçı eğilimler, ülkelerin kazanılmış haklarda geri adım atmaya çalışması, 1963 Ankara Anlaşması'ndan doğan vize muafiyetinin henüz yaşama geçirilmemiş olması, kimlik sorunu ve eğitimde yaşanan aksaklıklar ve en son Geri Kabul Anlaşması'nın çeşitli sorunlara neden olacağının beklenmesi mevcut sorunların en önemlileri olarak sayılabilir.

Avrupa ülkeleri, Türkiye ile AB arasındaki sosyal güvenlik ilişkilerini düzenleyen (3/80) sayılı Ortaklık Konseyi Kararı'nın (OKK) kazanımlarından geri adım atmak için çaba harcamaktadır. Malullük, yaşlılık, ölüm, iş kazası, meslek hastalığı gibi yardımların kısılması için kimi AB ülkelerinde çalışmalar yapılmaktadır. Bunların aksine, AB Adalet Divanının verdiği kararlar sayesinde kısıtlamaların önüne geçilse de AB Komisyonu, (3/80) sayılı OKK'nın değiştirilmesi için çalışmalar yapmaktadır. Yalnız, ülkemiz kamuoyunda bu konuda yeterli düzeyde bilgilendirme yapılmamaktadır. Özel çalışmalarla farkındalık yaratılması ve bunun AB ülkelerine bildirilmesi zarureti belirmiştir.

Eğitim konusunda kimi AB ülkelerinde yaşanan sıkıntılar yurttaşlarımızı zor durumda bırakmaktadır. Örneğin, Hollanda'da 2004 yılına kadar seçimlik olarak okutulan Türkçe dersleri kaldırılmıştır. Oradaki yurttaşlarımız çocuklarına Türkçe derslerini camiler çevresinde açılan kurslarda verdirmektedir. Hollanda, Türkiye'den öğretmen gönderilmesine sıcak bakmamakta ve bütçeye getirdiği yük nedeniyle kendisi de bu eğitimi vermeye yanaşmamaktadır. Hollanda'da yaşayan Türkler, bu konuya ilişkin dava açmaya hazırlanmakla birlikte, ülkemizden de destek beklemektedirler.

Avrupa'da yaşayan yurttaşlarımız için en önemli sorunlardan biri Geri Kabul Anlaşması'dır. Türkiye üzerinden transit geçişte bulunarak AB ülkelerine yasa dışı yollardan giren üçüncü ülke vatandaşlarının Türkiye'ye iadesini öngören Geri Kabul Anlaşması'nın, 24 ve 25 Şubat 2011'de Brüksel'de toplanacak olan AB Adalet ve İçişleri Bakanlarının gündeminden çıkarılması üzerine tartışmalar ertelenmiş olsa da bu sorun yakın zamanda yeniden gündeme gelecektir. Anlaşmaya göre, başka ülkeden, Türkiye'yi transit kullanarak yasa dışı göç eden kişi, ülkesine değil, Türkiye'ye iade edilecektir. Geri Kabul Anlaşması'nın imzalanması hâlinde, Avrupa ülkelerinin herhangi birinde ikamet hakkı bulunan bir yurttaşımızın, ikamet uzatma işlemlerinde herhangi bir hata yapması hâlinde sınır dışı edilebileceği ve itirazla ilgili işlemler ile açacağı davayı da ancak Türkiye'den sürdürebileceği, bunun kazanılmış haklardan geri gidiş anlamına geleceği ve ciddi sıkıntılara neden olacağı bilinmektedir. Özellikle Avrupa'da yaşanan ekonomik kriz, başta Türkler olmak üzere göçmenlere karşı uygulanan politikaların değişeceğini göstermektedir.

Yurt dışındaki yurttaşlarımız, 1963 Ankara Antlaşması gereği Türklerin vize muafiyeti haklarının bulunduğunu, vize verilmemesi hâlinde açılan davaları kazandıklarını ve bu hakların pazarlık konusu yapılmaması gerektiğini belirterek, Hükûmetin Geri Kabul Anlaşması'nı imzalamaması gerektiği görüşlerini ileri sürmektedir.

Bu bağlamda özellikle son yıllarda başta Avrupa'da yaşayan yurttaşlarımız olmak üzere, yurt dışında yaşayan yurttaşlarımızın sorunlarının araştırılması ve bunlara çözüm bulunması amacıyla Anayasa'nın 98’inci ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1)        Ali Özgündüz                                                                (İstanbul)

2)        Mustafa Sezgin Tanrıkulu  (İstanbul)

3)        Mehmet Ali Susam                                                        (İzmir)

4)        Turgut Dibek                                                                (Kırklareli)

5)        İlhan Demiröz                                                               (Bursa)

6)        Hülya Güven                                                                 (İzmir)

7)        Hurşit Güneş                                                                (Kocaeli)

8)        Osman Aydın                                                                (Aydın)

9)        Veli Ağbaba                                                                 (Malatya)

10)      Ayşe Nedret Akova                                                        (Balıkesir)

11)      Recep Gürkan                                                               (Edirne)

12)      Gürkut Acar                                                                  (Antalya)

13)      Ramazan Kerim Özkan                                                  (Burdur)

14)      Ahmet İhsan Kalkavan                                                   (Samsun)

15)      Sedef Küçük                                                                 (İstanbul)

16)      Ali Sarıbaş                                                                   (Çanakkale)

17)      Mehmet Hilal Kaplan                                                     (Kocaeli)

18)      İhsan Özkes                                                                 (İstanbul)

19)      Mehmet Şeker                                                              (Gaziantep)

20)      Candan Yüceer                                                             (Tekirdağ)

21)      Mehmet S. Kesimoğlu                                                   (Kırklareli)

22)      Hasan Ören                                                                  (Manisa)

23)      Ali Haydar Öner                                                            (Isparta)

24)      Sakine Öz                                                                    (Manisa)

3.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan ve 24 milletvekilinin, İşsizlik Sigortası Fonu’yla ilgili yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/977)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'de işsizlik sigortası 25/08/1999 tarihinde 4447 sayılı Kanun’la kurulmuştur. Bu kanunla oluşturulan İşsizlik Sigortası Fonu’nda büyük bir parasal birikim ortaya çıkmıştır. İşsizlik Fonu prim kesintilerinin 2000 yılının Haziranında, buna karşılık işsizlik ödeneği ödemelerinin ise Mart 2002'de başlaması fondaki birikimin büyük miktarlara ulaşmasının başlangıç nedeni olmuştur.

Ancak asıl birikim, izleyen on yıllık dönemde fona girişler sürekli artarken işsizlik ödeneklerinin son derece sınırlı tutulmasından kaynaklanmıştır. İşsizlik Sigortası Fonu girdileri Nisan 2012 itibariyle 74 milyar 463 milyon TL, çıkışlar toplamı 18 milyar 571 milyon TL, fonun toplam varlığı ise 55 milyar 892 TL'dir. Uygulamanın başladığı Mart 2002 tarihinden 31/05/2012 tarihine kadar 3 milyon 255 bin 29 kişi başvuruda bulunmuş, 2 milyon 570 bin 89 kişi işsizlik ödeneği almaya hak kazanmıştır. Mart 2002 tarihinden 31 Mayıs 2012 tarihine kadar toplamda 4 milyar 932 milyon 368 bin 347 TL ödemede bulunulmuştur.

Toplanan primler ile işsizlere yapılan işsizlik ödeneği ödemeleri arasında açıklığın büyümesinin asıl nedeni, sisteme hak sahibi olarak girmenin güçlüğünden kaynaklanmaktadır. Buna sistemden yararlananlara yapılan ödemelerin tutarlarının düşüklüğü (en çok asgari ücretin yarısı ile kendisi kadar ödeme yapılmaktadır) ve yararlanma süresinin kısalığı (180, 240 veya en çok 300 gün prim ödenmekte) eklenince, kaynaklar-ödemeler orantısızlığı veya "prim ödeyen yükümlü-işsizlik ödeneğinden yararlanan hak sahibi" dengesizliği giderek büyümektedir.

Yararlanma koşullarının çok ağır olması, İşsizlik Sigortası Fonu’nun asıl işlevinin işsizlik sorunundan kaynaklanan sorunları çözmek yerine başından beri kamu finansmanı için uygun koşullu bir borçlanma kaynağı oluşturulması olduğunu göstermektedir. Gerçekten de fon varlığının büyük bir kısmı kurulduğundan beri uzun vadeli devlet tahvillerine bağlanmıştır. Kamu iç borçlanmasında ortalama vadeyi uzatan, reel faizleri kısmen düşüren etkenlerden biri de bu tür kamu içi borçlanmalardır. Mayıs 2012 sonu itibarıyla toplam fon varlığının yüzde 18,85'i kuponsuz tahvil, yüzde 77,88'i kuponlu tahvil, yüzde 1,76'sı mevduat, yüzde 1,51'i de döviz tevdiat hesabından oluşmaktadır. Ayrıca fon varlıkları, kamu kesiminin birincil fazlasını olduğundan daha yüksek göstermek gibi bir işlevi de üstlenmektedir.

Fona mali işlev yüklenmesinden çok daha olumsuz bir durum, 2008 bütçesinden itibaren fon kaynaklarının geri dönüşsüz biçimde ve artan ölçeklerde bütçeye aktarılmasıdır. 4447 sayılı Kanun’un 537’üncü maddesinin sondan bir önceki fıkrasında yer alan "Bu fon bütçe kapsamı dışında olup, gelirlerinden hiçbir şekilde kesinti yapılamaz ve Genel Bütçeye gelir kaydedilemez." hükmüne rağmen, ilk kez 15/5/2008 tarihli 5763 sayılı Kanunun 19 maddesiyle, daha sonra 26/6/2009 ve 11/8/2009 tarihlerinde çıkarılan 5920 ve 5921 sayılı Kanunlarla, bu defa 2009 yılına münhasır olmak üzere fonun nema gelirlerinden dörtte 3’ünün genel bütçeye gelir kaydedilmesi uygulamasına geçilmiştir. Böylece orana bağlanarak aktarılan miktar iyice yükseltilmiştir.

Öyle ki, işsizlere aktarılan ödenekten çok daha fazlası bütçeye yama yapılmaya başlanmıştır. 2011 sonuna kadar işsizlik ödeneği toplamı 4 milyar 541 milyon, kısa çalışma ödeneği toplamı 206 milyon TL ve ikisinin toplamı 4 milyar 747 milyon TL düzeyinde kalırken, 2008-2011 yıllarında bütçeye aktarılan miktar 10 milyar 151 milyon TL düzeyine çıkabilmiştir. Böylece fon kaynakları önemli ölçüde aşındırılmaya başlanmıştır.

Aynı şekilde, kriz dönemlerinde istihdam teşviki amacıyla işveren sigorta primlerinin belli bölümlerinin geçici düzenlemelerle fon kaynaklarından sağlanması da fonun amacı dışına çıkan uygulamalar olmaktadır.

İşsizlik Sigortası Fonu'nun daha etkin ve amacına uygun kullanılmasının sağlanabilmesi, böylece daha çok istihdamın yaratılması, mesleki eğitimin geliştirilmesi ve sonuçta işsizliğin azaltılabilmesi için TBMM bünyesinde ortak bir siyasi anlayışın geliştirilebilmesi amacıyla Anayasa’nın 98 ve İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddelerine göre Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Oğuz Oyan                                                           (İzmir)

2) Mehmet Ali Susam                                                (İzmir)

3) İlhan Demiröz                                                      (Bursa)

4) Hurşit Güneş                                                        (Kocaeli)

5) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                      (İstanbul)

6) Hülya Güven                                                        (İzmir)

7) Osman Aydın                                                        (Aydın)

8) Kamer Genç                                                         (Tunceli)

9) Recep Gürkan                                                       (Edirne)

10) Veli Ağbaba                                                       (Malatya)

11) Ramazan Kerim Özkan                                        (Burdur)

12) Gürkut Acar                                                        (Antalya)

13) Ali Sarıbaş                                                         (Çanakkale)

14) Ahmet İhsan Kalkavan                                         (Samsun)

15) Sedef Küçük                                                       (İstanbul)

16) Mehmet Hilal Kaplan                                           (Kocaeli)

17) İhsan Özkes                                                       (İstanbul)

18) Birgül Ayman Güler                                             (İzmir)

19) Durdu Özbolat                                                    (Kahramanmaraş)

20) Mehmet Şeker                                                    (Gaziantep)

21) Candan Yüceer                                                   (Tekirdağ)

22) Sakine Öz                                                          (Manisa)

23) Mehmet S. Kesimoğlu                                         (Kırklareli)

24) Hasan Ören                                                        (Manisa)

25) Ali Haydar Öner                                                  (Isparta)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına verilmiş olan (11/36) esas numaralı Gensoru Önergesi’nin geri alındığına dair bir önerge vardır, okutuyorum:

B) Önergeler

1.- CHP Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Sinop Milletvekili Engin Altay ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesinin (11/36) daha sonra tekrar verilmek üzere geri alındığına ilişkin önergesi (4/165)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başbakan Tayyip Erdoğan hakkında verilen (11/36) esas numaralı Gensoru Önergesi’ni daha sonra tekrar verilmek üzere geri çekiyoruz.

Gereğini arz ederiz.

         Mehmet Akif Hamzaçebi                                  Engin Altay

                     İstanbul                                                  Sinop

         CHP Grup Başkan Vekili                         CHP Grup Başkan Vekili

 

                Muharrem İnce

                      Yalova

         CHP Grup Başkan Vekili

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve 58 milletvekilince verilmiş olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında Meclis soruşturması açılmasına dair (9/9) esas numaralı önergenin imzalarının geri çekildiğine dair önerge vardır, okutuyorum:

2.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve 58 milletvekilinin; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesinin (9/9) daha sonra tekrar verilmek üzere geri alındığına ilişkin önergesi (4/166)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başbakan Tayyip Erdoğan hakkında verilen (9/9) esas numaralı soruşturma önergesini daha sonra tekrar verilmek üzere geri çekiyoruz.

Gereğini arz ederiz.

1) Mehmet Akif Hamzaçebi                                               (İstanbul)

2) Engin Altay                                                                  (Sinop)

3) Muharrem İnce                                                             (Yalova)

4) Ali Demirçalı                                                                (Adana)

5) Turgay Develi                                                              (Adana)

6) Osman Faruk Loğoğlu                                                   (Adana)

7) Ümit Özgümüş                                                              (Adana)

8) Ramis Topal                                                                 (Amasya)

9) Süleyman Sencer Ayata                                                (Ankara)

10) Sinan Aydın Aygün                                                     (Ankara)

11) Ayşe Gülsün Bilgehan                                                 (Ankara)

12) İzzet Çetin                                                                 (Ankara)

13) Mehmet Emrehan Halıcı                                              (Ankara)

14) Arif Bulut                                                                   (Antalya)

15) Osman Kaptan                                                            (Antalya)

16) Yıldıray Sapan                                                            (Antalya)

17) Ensar Öğüt                                                                 (Ardahan)

18) Osman Aydın                                                              (Aydın)

19) Metin Lütfi Baydar                                                      (Aydın)

20) Haluk Ahmet Gümüş                                                   (Balıkesir)

21) Muhammet Rıza Yalçınkaya                                         (Bartın)

22) Ramazan Kerim Özkan                                                (Burdur)

23) İlhan Demiröz                                                            (Bursa)

24) Kemal Ekinci                                                              (Bursa)

25) Sena Kaleli                                                                (Bursa)

26) Turhan Tayan                                                             (Bursa)

27) Ali Sarıbaş                                                                 (Çanakkale)

28) Mustafa Serdar Soydan                                               (Çanakkale)

29) Adnan Keskin                                                             (Denizli)

30) Kemal Değirmendereli                                                (Edirne)

31) Muharrem Işık                                                            (Erzincan)

32) Mehmet Şeker                                                            (Gaziantep)

33) Selahattin Karaahmetoğlu                                           (Giresun  )

34) Hasan Akgöl                                                               (Hatay)

35) Mehmet Ali Ediboğlu                                                   (Hatay)

36) Aydın Ağan Ayaydın                                                    (İstanbul)

37) Ayşe Eser Danışoğlu                                                   (İstanbul)

38) Haluk Eyidoğan                                                          (İstanbul)

39) Osman Taney Korutürk                                                (İstanbul)

40) Sedef Küçük                                                               (İstanbul)

41) Kadir Gökmen Öğüt                                                     (İstanbul)

42) Ali Özgündüz                                                              (İstanbul)

43) İhsan Özkes                                                               (İstanbul)

44) Şafak Pavey                                                               (İstanbul)

45) Binnaz Toprak                                                            (İstanbul)

46) Faik Tunay                                                                 (İstanbul)

47) Musa Çam                                                                  (İzmir)

48) Hülya Güven                                                              (İzmir)

49) Mustafa Moroğlu                                                         (İzmir)

50) Mehmet Ali Susam                                                      (İzmir)

51) Mehmet Şevki Kulkuloğlu                                            (Kayseri)

52) Sakine Öz                                                                  (Manisa)

53) Tolga Çandar                                                             (Muğla)

54) Nurettin Demir                                                           (Muğla)

55) Doğan Şafak                                                              (Niğde)

56) İdris Yıldız                                                                 (Ordu)

57) Ahmet İhsan Kalkavan                                                (Samsun)

58) Mehmet Volkan Canalioğlu                                          (Trabzon)

59) Mehmet Haberal                                                         (Zonguldak)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis soruşturması önergesi geri alınmıştır.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 601 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 4’üncü sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 17 Haziran 2014 Salı günkü birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine; 601 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

                                                                                              12/6/2014

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 12/6/2014 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Nurettin Canikli

Giresun

AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan 601 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 4’üncü sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun;

12 Haziran 2014 Perşembe günkü (Bugün) birleşiminde 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, bu birleşimde 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmaması hâlinde haftalık çalışma günlerinin dışında 13 Haziran 2014 Cuma günü saat 14.00'te toplanması ve bu birleşimde kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işlerin görüşülmesi ile 592 sıra sayılı Kanun  Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar; 

17 Haziran 2014 Salı günkü birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesi ve 601 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

18 Haziran 2014 Çarşamba günkü birleşiminde 590 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

19 Haziran 2014 Perşembe günkü birleşiminde 420 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

Yukarıda belirtilen birleşimlerde gece 24.00'te günlük programların tamamlanamaması hâlinde günlük programların tamamlanmasına kadar;

çalışmalarına devam etmesi,

601 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması;

Önerilmiştir.

 

601 Sıra Sayılı

Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı Kurulması

Hakkında Kanun Tasarısı (1/927)

bölümler

bölüm maddeleri

bölümdeki madde sayısı

1. BÖLÜM

1 ila 8 inci maddeler arası

8

2. BÖLÜM

9 ila 15 inci maddeler arası (Geçici 1 inci madde dahil)

8

TOPLAM MADDE SAYISI

16

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi hakkında lehinde ilk konuşmacı Sayın Nurettin Canikli, Giresun Milletvekili.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Grup önerimizin lehinde söz aldım.

Şimdi, değerli arkadaşlar, grup önerimizle, bu haftaki ve önümüzdeki hafta Meclis gündemiyle ilgili, özellikle çalışma saatleri konusu planlanmaktadır, planlanması hedeflenmektedir. Bu hafta, şu anda görüşmeleri devam eden kanun tasarısının görüşmelerinin gerçekleşmesine kadar bu çalışmaların yürütülmesi ve ayrıca, dün bütün gruplarla birlikte kararlaştırdığımız Musul’da yaşanan olaylarla ilgili bir özel görüşme yapılması konusunun realize edilmesi -ya bugün ya da inşallah en geç yarın- ve bu haftaki çalışmalarımızın bu şekilde tamamlanmasını öngörüyoruz.

Biz, dün Danışma Kurulu kararıyla, bugün açılışta, Meclisin açılışında Musul’da yaşanan olaylarla ilgili bir özel oturum yapılmasını birlikte kararlaştırmıştık. Fakat Hükûmetimizin, Dışişleri Bakanlığımızın, şu anda oradaki vatandaşlarımızın kurtarılmasına yönelik olarak görüşmelerin, çalışmaların devam ettiği ve bir hassas dönemden geçildiği noktasında bir bilgilendirmesi ve buna bağlı olarak da mümkünse bu görüşmelerin bugün daha ilerleyen saatlerde ya da en geç yarın yapılması konusunda bir talebi oldu, biz de gruplarımızla paylaştık, gruplarımız tarafından da kabul edildi. Bu vesileyle ben bütün gruplarımıza, siyasi parti gruplarımıza teşekkür ediyorum, bu anlayışları, bu olumlu yaklaşımları nedeniyle CHP, MHP ve HDP gruplarına teşekkür ediyorum. Ayrıca, CHP Grubuna, Başbakanımız hakkındaki gensoru ve soruşturma önergelerini çekmeleri vesilesiyle böyle bir ortamda, bu hassas ortamda ayrıca teşekkürlerimizi sunuyorum.

Tekrar ifade etmek istiyorum: Musul’la ilgili dün birlikte planladığımız, dört siyasi parti grubuyla birlikte planladığımız görüşmeleri gerçekleştireceğiz. Onu da -biraz önce ifade etmeye çalıştığım gibi- inşallah bugün ya da en geç yarın… Bu, şu anda huzurlarınıza getirdiğimiz grup önerisi de bu görüşmelerin yapılmasına imkân sağlayacak şekilde kaleme alındı ve orada yaşanan olayları enine boyuna, Hükûmetimizin bilgilendirmesinden sonra, gruplar olarak bu konudaki tartışmaları, görüşlerimizi, kanaatlerimizi belirteceğiz.

Bu vesileyle grup önerimizin lehinde olduğumuzu ifade ediyor, desteklerinizi bekliyor ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, seyirci locasında küçük kardeşlerimiz bizi ziyarete gelmişler. Kendilerine “Hoş geldiniz.” diyorum. Bizler sizlere daha güzel bir gelecek bırakmak için çalışıyoruz. Eğer başarabilirsek ne mutlu bize. Tekrar hoş geldiniz. (Alkışlar)

Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi aleyhinde ilk konuşmacı İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisi… Aslında bugün farklı bir gündemle toplanacaktık ama bu konuda vaki gelişmeler bu gündemin daha uygun bir zamanda gerçekleştirilmesini gerektirdi.

Tabii, çok kritik günlerdeyiz. Hem egemenliğimizin hem de bağımsızlığımızın varlığına yönelik saldırıların oluştuğu bir dönem. Bir taraftan bayrağı indiren eller, diğer taraftan da toprağımızı işgal eden, devletimizin varlığına yönelik kasteden güçler. Bu iki iradenin aslında aynı odaktan kaynaklandığını düşünüyoruz. Bu bir sonuçtur ve bayrağımıza uzanan el ile bugün Musul’da bu saldırıyı gerçekleştirenler, devletimizin varlığına kastedenler, toprağımızı işgal etme cüretini gösterenler aslında aynı odaktan beslenmektedirler ve birtakım politikaların bir sonucudur.

Bunlarla ilgili düşüncelerimizi elbette iletmeye devam edeceğiz. Eğer saldırılan bayraksa, eğer saldırılan devletimizin hükümranlık hakları ise, şüphesiz, bu konuda, hepimizin hep beraber, birlikte milletimizin ve devletimizin yanında olmamız gerekiyor.

Bayrak, milletimizin bayrağıdır. Bayrağa yapılan saldırı, açıkçası, bir provokasyon değil, doğrudan doğruya Türkiye  Cumhuriyeti devletine kasteden bir iradenin planıdır. Dolayısıyla, bu bayrak hepimizin bayrağıdır, devlet hepimizin devletidir. Eğer bayrağa yapılan saldırıyı kınayacaksak “Bayrağımıza yapılan saldırıyı kınıyoruz, karşı çıkıyoruz.” dememiz lazım. Eğer Musul’da saldırı oluyorsa  “Devletimize, devletimizin görevlilerine, egemenlik haklarına yönelik bu saldırıyı kınıyoruz.” diye meseleye bakılması gerekir. Bu bakımdan, Parlamentoda ivedilikle bir tavır oluşturulması gerektiğini ifade ettik, partiler bu konuda mutabakata vardı.

Dün grup başkan vekillerinin imzasıyla bugün Musul gündemiyle toplanmayı planlamıştık ama çok kritik bir süreçten geçiyoruz tabii. Şüphesiz, bu kritik süreç içerisindeki gelişmelerin yakinen takip edilmesi gerekir. “Devletimizi yönetenlerin bu konuda girişimleri olduğu ve bu konuda çok hassas bir süreçten geçildiği” ifade edilerek “daha uygun bir zamanda bu bilgilendirmeyi yapmanın daha uygun olabileceği” ifade edildi. Bu konuda eğer böyle hassas bir süreç varsa, bu süreçle ilgili değerlendirmelerinizi daha sonra yapabileceğinize elbette biz de mutabık kaldık. Partilere bu konuda Dışişleri Bakanı bilgi verecek; Sayın Nurettin Canikli sabah aradığında böyle bir iradeyi oluşturdu ve bugün bu taleplerde bulunuldu.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, bugün, bu gelişen süreçlerle ilgili, Türkiye’nin her yerinden il başkanlarımızı, görevlileri, merkez yönetim kurullarını acilen bir toplantıya çağırdık Türkiye’nin meselelerini değerlendirmeyle ilgili bir toplantı süreci içerisinde. Bu konuda Dışişleri Bakanının bilgi vermeyle ilgili talebi, bu yoğun gündem içerisinde Musul meselesi beklemez. Dolayısıyla, bu toplantı münasebetiyle bu görüşmelerin ivedilikle yapılması gerekir kanaatiyle Sayın Tuğrul Türkeş’i Sayın Genel Başkanımız görevlendirdi ve Sayın Tuğrul Türkeş Dışişleri Bakanından bu konuda iletmek istediği bilgileri alacak ve bu şekilde Milliyetçi Hareket Partisinin görüş ve düşüncelerini ifade edecektir.

Milliyetçi Hareket Partisi için Musul meselesi, devlet ve millet meselesi çok önemlidir. Bunun için kendi gündemimizde bu tip görüşmeleri ötelemek yerine ivedilikle bu konuda bir görüş alışverişinin yapılmasını gerekli gördük. Bu bakımdan, Musul konusunda Milliyetçi Hareket Partisi olarak -Sayın Genel Başkanımızın iradesiyle- bu görüşmenin ivedilikle yapılması ve daha önceden planlanmış bu görüşmelerden dolayı daha sonraya ötelenmemesi amacıyla Sayın Tuğrul Türkeş bugün görüşecektir, diğer partiler görüşecektir ama bu meselede -teşekkür ediyoruz siyasi parti grupları olarak- hep beraber, birlikte bu konuda, görüş ve düşüncelerimizi ileteceğiz. Belki farklı değerlendirmelerimiz olacak ama bayrak hepimizin bayrağı, devlet hepimizin devletidir. Dolayısıyla, bu konuya geldiği zaman hepimizin hep beraber, birlikte bu konuda, değerlerimizi korumak üzere elbette ortak bir tavır oluşturmamız gerekir.

Aslında, bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde dün aldığımız karar, Musul gündemiyle toplanma ve milletin milletvekillerinin bu konuda tavır oluşturması zannediyorum bu menfur saldırıyı gerçekleştirenlerin de, açıkçası, bu işin böyle geçiştirilemeyeceğini, bir bakıma caydırıcılık açısından da önemli bir tavır olmuştur. Bu konuda Parlamentonun aldığı bu tavrı da önemsediğimi belirtmek istiyorum. Bugün bu tavrı almışsak eğer şoförlerimiz serbest bırakılmıştır. Parlamentonun aldığı bu tavrı ben bu bakımdan önemli görüyorum.

Evet, her şey masadadır ve masada olmalıdır. Gerekirse, bu konuda egemenlik haklarımızı, vatandaşlarımızı korumak için gerekirse Türk Silahlı Kuvvetleri…  Bu konuda iradenin masada olması gerektiğini elbette ifade ediyoruz, ifade edeceğiz ama ben gerçekten Parlamentoda siyasi parti gruplarının bu eksende ortaya koyduğu ortak tavrın bu süreçte bu saldırıyı gerçekleştirenlere karşı ciddi bir tavır oluşturduğunu ifade etmek istiyorum. Muhtemelen yarın bu konuda bir bilgilendirme yapılmasını da önemsediğimizi, siyasi partilerle yapılan istişareden sonra da alacağımız bilgiler istikametinde bu konuda yapılacak bir bilgilendirmede Türkiye’nin millî menfaatlerini koruma ekseninde neler yapılması gerektiğini Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bir siyasi parti ekseninden öteye devleti yöneten bir irade olarak neler yapılması gerektiğini açık yüreklilikle burada paylaşacağız, eleştirilerimiz varsa bunları da elbette dile getireceğiz.

Ben bu eksende bu ortak tavrı oluşturan siyasi partilere de elbette teşekkür ediyorum ama, yarın, umarım Hükûmet bir an önce bu bilgilendirmeyi yapar ve bu konuda Parlamento daha önce aldığı karar gereğince bu önemli gündemle bir değerlendirmeyi beraber, birlikte yapar.

Ben bu amaçla söz aldım. Hepinize saygılarımı arz ediyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.

Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi lehinde ikinci konuşmacı Bingöl Milletvekili Sayın İdris Baluken.

Buyurun Sayın Baluken. (HDP sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Halkların Demokratik Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlayarak görüşlerimi aktaracağım.

Öncelikle şunu ifade edeyim: Her ne kadar prosedür olarak bu grup önerisinin lehinde olduğumuz şeklinde bir değerlendirme yapıldıysa da biz bu grup önerisinin isabetli olmadığını düşünüyoruz ve konuşmamızı da o eksende yapacağız.

Yöntemle ilgili bir sıkıntıdan bahsedelim. Dünden beridir bu konuyla ilgili yapılan tartışmalar ve görüşmeler genellikle üç siyasi parti arasında şekillenip bir karar olarak Halkların Demokratik Partisine sunuluyor. Bu yöntemden vazgeçmeniz gerekiyor. Bu karar süreçlerini tartıştığınız dönemlerde partimizin görüşlerini alarak, partimizin görüşleri ve önerileri doğrultusunda bir yol haritası belirlemeniz önemlidir.

Şimdi, biz, dünden beri bu sıkıntılar yaşanmaya başlandığı andan itibaren Meclis Genel Kurulunda söz aldık ve şunu söyledik: Bu Meclisin birinci, öncelikli gündeminin bu Musul’daki ve Irak’taki gelişmeler olması gerektiğini, bu konuda Hükûmetin mutlaka, derhâl buraya gelip milletvekillerine ve siyasi parti gruplarına bir bilgilendirme yapması gerektiğini ve bu konuda da grupların görüşlerini alarak, önerilerini, eleştirilerini alarak kapalı kapılar ardında belirlenen politikalara bu şekilde yön vermesi gerektiğini söyledik.

Halkların Demokratik Partisi olarak dün Meclisin acil toplanması için bir genel görüşme talebiyle mevcut önergemizi de sunduk ve beklentimizin en kısa sürede bu genel görüşme talebimizin yerine getirilmesi olduğunu ifade ettik. Ancak maalesef, aradan geçen bu süreye rağmen, dünden beridir bu genel görüşme talebi dikkate alınmadı. AK PARTİ grup başkan vekillerinin önerisi şuydu: “Bunu bir genel görüşme formatında değil de Hükûmetin bilgilendirme yapacağı, siyasi parti gruplarının da kendi görüşlerini aktaracağı bir formatta ele alalım.” dediler. Biz bunu da kabul  edilebilir olarak değerlendirdik ancak bugün farklı hassasiyetler üzerinden bu bilgilendirmenin de şu anda ertelenmiş olduğu gibi fiilî bir durumla karşılaştık. Bunu doğru bulmuyoruz arkadaşlar. Belli hassasiyetlere tabii ki hepimiz önem veriyoruz. Bu belli hassasiyetler doğrultusunda rehine pozisyonunda tutulan 80’e yakın vatandaşımızın serbest bırakılması, burunları kanamadan kendi ailelerine kavuşmasıyla ilgi çalışmalarda tabii ki gerekli olan sorumluluğu ortaya koymaya hazırız. Ama bu yapılan çalışmalar, Meclisin bu konuyu ele almasına engel değildir. Meclis bir kararla kapalı bir görüşme yapabilir, bu kapalı görüşmede tartışılan bütün konular bir devlet sırrı niteliğinde bu çatı altında kalır ve buradan ortaya çıkacak görüş ve öneriler doğrultusunda da belirtmiş olduğumuz politikalarla ilgili bazı yol haritaları ortaya konabilir düşüncesindeyiz.

Şimdi, bundan sonrasını düşünmek gerekiyor. Bir kriz durumuyla karşı karşıyayız arkadaşlar. Bu kriz durumu bütün krizlerde olduğu gibi ya daha kötü bir noktaya götürecek, daha büyük sorunların içerisine sürükleyecek gelişmeleri tetikleyebilir ya da bu krizden gerekli dersler çıkarılarak yeni birtakım politikalar neticesinde bu kriz bir fırsatlar zeminini önümüze getirebilir. Eğer krizi yaratan sebepleri cesur bir şekilde ele alıp bu dış politikadaki yanlışlarla yüzleşebilirsek ve bunlardan vazgeçecek bir politik hattı örebilirsek bu süreçten Türkiye’nin de diğer Orta Doğu halklarının da özgür, barış içerisindeki bir geleceğini yakalayabilecek bazı politikaları çıkarabiliriz düşüncesindeyiz. Ama, doğrusu ne kadar bunun bilincindeyiz, ne kadar böylesi bir yüzleşmeyi esas alıyoruz, bu konuda biz net bir tablo göremiyoruz.

Bakın, bu krizi yaratan politikaların tamamını aslında son bir yılda bu kürsüde dile getiriyoruz. Son bir yılda El Nusra’yla ilgili, IŞİD’le ilgili, El Kaide’ye bağlantılı çetelerle ilgili, örgütlerle ilgili Hükûmetin yaptığı yanlışlar ve olması gereken politikalar üzerinde sayısız konuşmalar yaptık, araştırma önergeleri verdik, soru önergeleri verdik ama hiçbirini dikkate almadınız. Siz, büyük bir akılla büyük bir kurnazlık yaptığınızı sandınız; güya bu El Kaide bağlantılı örgütler üzerinden bir yönüyle Esad’a karşı bir mücadele örgütlediniz, diğer yönüyle de Rojava’da Kürtlerin kazanımı önünde bir engel olarak bu çeteler üzerinden sonuç almaya çalıştınız. Bunun böyle önünüze çıkmayacağını, gelişmelerin bu şekilde doğru okunamayacağını defalarca ilan ettik. Bu doğrultuda bütün sınır hattını IŞİD, El Nusra çetelerine âdeta açtınız. Sınırın diğer tarafında YPG denetimi ele geçirinceye kadar, Türkiye sınırları, bu IŞİD ve El Nusra çetelerinin ellerini kollarını sallayarak Suriye’ye girdikleri, orada çatıştıkları, orada yaralandıkları zaman da yine bu tarafa gelip tedavi gördükleri, iyileştikleri ve tekrar savaş bölgesine yönlendirdikleri âdeta yol geçen hanı şeklinde sizin tarafınızdan ele alındı ve böyle ele alındığı sürece de ciddi sıkıntıların ortaya çıkacağını ifade etmiştik.

Yapılan silah yardımları, yakalanan tırlar, işte lojistik destekler vesaire, bunlara girmeye hiç gerek yok. Suriye’de savaşan El Kaide bağlantılı çetelere katılan örgüt militanlarının tamamının geçiş güzergâhının Türkiye olduğunu biliyoruz. Oradaki pasaportlarda en çok geçiş güzergâhında mühür basılan damganın hangi ülkeye ait olduğunu biliyoruz. Bunlara karşı tedbir almadığınız için bugün bu sorunlar yumağıyla karşı karşıya kalmış durumdasınız.

Şimdi buradan nasıl çıkabiliriz? Buradan çıkışı doğru bir şekilde ele almak lazım. Şu bir gerçek ki, bugüne kadar izlediğiniz politikayla buradan çıkılmaz. El Kaide, El Nusra, IŞİD çeteleriyle dolaylı ya da direkt olarak geliştirdiğiniz ilişkiler üzerinden bir çıkış yakalayamazsınız. Şu anda bu rehinelerin bırakılması için hangi görüşmeleri yürütüyorsanız, hangi pazarlıklar yapılıyorsa orada akılcıl davranın, bu ilişkiler üzerinden sakın yanlış pazarlıklar içerisine girmeyin. Sizi, hepimizi, bütün ülkeyi, bütün halkımızı bu beladan çıkaracak temel çözüm modeli, temel çözüm perspektifi bölge halklarının özgür geleceğini esas alacak şekilde, bölge halklarını destekleyecek, bölge halklarının barışla ilgili iradesine saygı gösterecek bütünlüklü bir politika oluşturmaktır. Irak politikası, Suriye politikası, Orta Doğu politikası da birbirinden ayrı değerlendirilecek politikalar değildir. Aynı satranç tahtasının içerisindeki, birbirini mutlaka ilgilendiren bu hamleler konusunda çok akılcıl pozisyonlar almamız gerektiğini düşünüyoruz. Hele hele böyle birtakım milliyetçi duygularla “Gireriz, gerekeni yaparız. Musul şöyledir, Kerkük böyledir.” üzerinden ortaya koyacağınız savaş nutukları da açıkçası bu kriz ortamında tam bir bataklığa saplanmayı beraberinde getirecektir ve bölge halklarının tamamını Türkiye’yle düşmanlaştıracak, çok önemli birtakım sonuçları, acı faturaları önümüze getirecektir. O nedenle böyle askerî seçenekleri ön planda tutan, yangına benzinle giden seçenekleri bir kenara bırakıp bölgedeki Kürtlerle, Türkmenlerle, Süryanilerle, Araplarla yani halkların ortak geleceğiyle ilgili net politikalar belirlemenin, bu halkları destekleyecek birtakım tedbirlerle bu sürece yaklaşmanın akılcıl olduğunu düşünüyoruz.

Bir diğer çelişkili, anlamlandıramadığımız bir şey de var. Bu, Türkiye'nin himayesinde olan Haşimi’nin yapmış olduğu bir açıklama var. Bu da ne kadar politikanızla örtüşüyor bilmiyoruz. Haşimi oradaki gelişmeleri “bir halk devrimi” olarak yorumluyor ve siz de Haşimi’yi politik olarak da destekliyorsunuz. Siz de öyle mi bakıyorsunuz, merak ediyoruz. Yani IŞİD çetelerinin bu yapmış olduğu katliamlar, oradaki halklar üzerinde uygulamış olduğu terör dalgasını “bir halk devrimi” olarak ele alıyorsanız bu da son derece tehlikeli bir gelişmedir.

Orta Doğu siyasetinde şu anda olan şey budur arkadaşlar. Rakka Suriye’deki en zengin petrol bölgesidir, Irak’ta da Musul ve Kerkük en zengin petrol bölgesidir. Burayı denetim altına almaya çalışan bir politik hamleyle karşı karşıyayız. Buna karşı hep beraber akılcıl birtakım çözümler üzerinde yoğunlaşmalıyız diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baluken.

Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin aleyhinde ikinci konuşmacı Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İnce.

Buyurun Sayın İnce. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün akşam 22.00 sularında bir ortak irade oluştu Mecliste. Grup başkan vekilleri Sayın Meclis Başkan Vekiliyle birlikte beraberdik, dedik ki: “Böylesine önemli olaylar olurken 592 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerini burada keselim, yarın bir genel görüşme yapalım, bu konuda Hükûmet gelsin bilgi versin.” Gruplar da onar dakika konuşacaktı, hatta bu konuda bir Danışma Kurulu imzaladık bunu yirmişer dakika konuşmaları üzerine, dün akşamı bu şekilde kapadık.

Tabii ki saat 14.00’te Meclis açılınca Hükûmet gelip bilgi verecekti, gruplar da yirmişer dakika konuşacaktı. Sabah Dışişleri Bakanlığının konunun hassas olması nedeniyle uyarısı üzerine, Sayın Dışişleri Bakanının sayın genel başkanları ziyaret edeceği, bu konuda bilgi vereceği söylendi ve Mecliste de bunu görüşecektik. Fakat Bakanlığın uyarıları üzerine “Bunu en geç yarın olmak üzere görüşürüz.” diye 4 grup başkan vekili bu şekilde kararlaştırdık. Yani mutlaka bunu görüşeceğiz. Belki bu gece ilerleyen saatlerde görüşeceğiz ya da en geç yarın görüşeceğiz, her hâlükârda görüşeceğiz. Bir iptal, bir görüşmenin kapanması söz konusu değil.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Öneride öyle bir şey yok ama.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, burada tabii ki söylenecek sözümüz çok fakat şimdi 80 insanımızla ilgili belirsizlikler sürerken… Yani “IŞİD şoförleri tutsak aldı, serbest bıraktı, bu sefer yerel güçler aldı.”, bu tür bilgileri hepimiz takip ediyoruz. Tabii ki çok şey söylemek istiyoruz. Yani Sayın Dışişleri Bakanının sayın genel başkanlara bilgi vermesi yeterli değildir, Sayın Bakan, buraya da gelip bilgi vermelidir, Parlamentoya da gelip bilgi vermelidir. O yapacağımız görüşmede, bu akşam ya da yarın yapacağımız görüşmede mutlaka Sayın Bakanın gelip buraya bilgi vermesi gerekir. Yani ayrıntıları bizler de öğrenmek istiyoruz. Nasıl oluyor? Yani bırakıyorlar, sonra yerel güçler esir alıyor onları orada, tutsak ediyor. Yani fidye mi istiyorlar, haraç mı istiyorlar, nedir? Nasıl bir ülke olduk? Bunları sorgulamamız lazım.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) –İnandınız mı böyle bir şeye?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Muharrem Bey, demin telefonla konuştum onlarla, demin görüştüm.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Soracağımız sorular var. Şimdilik susuyorsak bu susmamızın nedeni insanımıza, Konsolosluğumuza, görevlilerimize, şoförlerimize, bayrağımıza, yurdumuza zarar vermemek içindir, Hükûmetin bu anlamda bir anlamda rahat çalışması içindir. Yoksa, Hatay Devlet Hastanesinde kimlerin tedavi edildiğini, tır şoförlerinin mahkemede söylediklerini, 17 Nisan 2014’te çıkarılan MİT Kanunu’nun 28’inci maddesinin buraya ne için konduğunu çok net bir şekilde görebiliyoruz. Yani 28’inci madde işte bu, bugünkü durum içindi. Bunları hepimiz biliyoruz. Tırlarla kimlere yardım edildiğini, belediye başkanları toplantısı sürerken konu bizzat iletilmesine rağmen “Diplomasiyle çözelim bunu.” deyip belediye başkanları toplantısına neden devam edildiğini yani bir gaflet, bir yanlışlık olduğunu hepimiz biliyoruz.

Söylenecek, ateşte küllenecek sözümüz, karnımızda söylenecek bir çift sözümüz var, hatta çok sözümüz var ama bunları şimdilik erteliyoruz. Bugün ya da yarın bunlar geldiğinde yanlış politikaların memleketi hangi noktalara sürüklediğini, bunları hep birlikte konuşacağız.

Derdimiz ülkemiz insanının bu kriz ortamından burnu kanamadan çıkmasıdır. Onun için, ana muhalefet partisi olarak elimizden gelen katkıyı yapmaya çalışıyoruz yani yarın gensoru görüşülecekti Sayın Başbakanla ilgili, Meclis soruşturması vardı, gensoruyu geri çektik yarın için ve soruşturmayı da geri çektik. Aslında ona gerek yoktu ama sizin talebiniz bu şekilde olduğu için, Sayın Genel Başkanımız da bu konuda “Tamam, böyle bir talepleri varsa yapalım.” dediği için. Aslında onun bir ay süresi vardı. Yani, gereksiz bir hassasiyet gösterdiniz ama ona rağmen yine de bunu da yaptık. Amacımız, memleketin burnu kanamadan bu işin içinden çıkmasıdır.

Sözü fazla uzatmak istemiyorum, uzatırsam konulara girmek zorunda kalacağım. Söyleyecek sözlerimizi arkadaşımız Sayın Osman Korutürk söyleyecek, ben de söyleyeceğim. Yani, hangi yanlışlarla beslediğiniz insanların, yardım ettiğiniz insanların, tedavi ettiğiniz insanların, o tırların bir gün memleketin başına nasıl belalar getireceğini, onları herhâlde akşamüzeri konuşacağız.

Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnce.

Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.08

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.26

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun; Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’ın; Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Ankara Milletvekili Levent Gök’ün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Van Milletvekili Aysel Tuğluk’un; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592) (x)

 

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının üçüncü bölümünde yer alan 61’inci maddenin önerge işleminde kalınmıştı.

Şimdi, 61’inci madde üzerindeki ikinci önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 61. Maddesiyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 105. Maddesine eklenmesi öngörülen 2. Fıkranın son tümcesinde yer alan “verilecek ceza 1 yıldan az olamaz” tümcesindeki “1” rakamının “2” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        İsa Gök                                         Turgut Dibek                                   Ali Rıza Öztürk

         Mersin                                            Kırklareli                                             Mersin

Ömer Süha Aldan                          Dilek Akagün Yılmaz                                                                    Muğla                         Uşak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarıda cinsel taciz suçlarının tümünde ceza artırımına gidilmesine rağmen 29.06.2005 tarih ve 5377 sayılı yasa ile belirlenen 2. fıkrasının son cümlesinde yer alan “1 yıldan az olamaz” şeklindeki ceza miktarının hiçbir değişikliğe uğratılmadan yani artırılmadan korunması, tasarının amacına uymakta olup, diğer maddeler gibi burada da asgari haddin artırılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

62’nci maddede iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 62 nci maddesinin 5 inci fıkrasında yer alan "demir yolu" ibaresinden sonra gelmek üzere "karayolu" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

   Pervin Buldan                                     Adil Zozani                                       Halil Aksoy

           Iğdır                                               Hakkâri                                                Ağrı

     Demir Çelik                                        Erol Dora                                       Kemal Aktaş

           Muş                                                Mardin                                                 Van

    Selma Irmak                                                                                                                                   Şırnak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 62. maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 142. maddesine eklenen 5. fıkranın son tümcesi olan "verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır" tümcesindeki "yarısından iki" kelimelerinin "bir katından üç katına" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        İsa Gök                                         Turgut Dibek                                   Ali Rıza Öztürk

         Mersin                                            Kırklareli                                             Mersin

Ömer Süha Aldan                          Dilek Akagün Yılmaz                                Tufan Köse

         Muğla                                                Uşak                                                Çorum

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyoruz:

Gerekçe:

Nitelikli hırsızlığın haberleşme, enerji, demiryolu ve havayolu ulaşımı alanında kamu hizmetinin aksaması sonucunu doğuran bu hâl, son derece önemli olup, ülkemizin birçok yerinde ve özellikle kırsal kesimde elektrik, telefon ve hatta su borusu hatlarının çalınması sonucu telafisi aylar sürebilen çok büyük mağduriyetlere sebep olunmakta olup, suç ve cezada adillik sağlaması amacıyla teklifimiz yapılmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 62 nci maddesinin 5 inci fıkrasında yer alan "demir yolu" ibaresinden sonra gelmek üzere "karayolu" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Adil Zozani (Hakkâri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Demir Çelik konuşacak, Muş Milletvekili.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

DEMİR ÇELİK (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi şahsım ve partim adına saygı ve sevgiyle selamlayarak 62’nci madde üzerinde düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Dün de genele yönelik düşüncelerimi paylaşırken ülkenin en temel problemi olarak, adil, eşitlikçi, özgürlükçü bir toplum anlayışı ve düşüncesinden öte, hiyerarşiye, hegemonik güce dayalı yeni bir iktidar odağının hükümranlığını açığa çıkarmaya ilişkin yaklaşımları yanlış gördüğümüzü ifade etmek istemiştim. Bunun ürünüdür ki gerek Ceza Kanunu gerekse CMK’nın defalarca yeniden yeniden değiştirildiği Türkiye’de suç ve ceza ikilemini ele almak, nitelikli bir yargı sistemini, nitelikli bir hukuk sistemini evrensel hukuka uygun ve uyarlı hâle getirmek yapılması gerekendir ancak bundan kaçınıyoruz. Kaçındığımızla yetinmiyoruz, var olan özgürlükleri de kısıtlayan, baskılayan, özgürlüklerin dışında yasakçı ve menedici yaklaşımlarla toplumu zapturapt altına alma alışkanlığından kurtulamıyoruz.

Bakınız, Ceza Kanunu’nun kendisi bile bütün özgürlüklerimizi çalmaya yetmişken Terörle Mücadele Kanunu, Olağanüstü Hâl Kanunu ya da benzeri yasa ve yönetmeliklerle bu toplum baskılanmıştır, baskı altında tutulmuştur. Şu anda Terörle Mücadele Kanunu’nda fikir ve düşünce özgürlüğünün esamesi okunmuyor. Fikir beyan eden, düşüncesini ifade eden, düşüncesi ve fikrine uygun örgütsel faaliyetini icra etmeye çalışan on binlerce insan içeride tutsaktır, esaret altındadır, siyasal iradesi teslim alınmak istenmiştir. Yüz binlerce insan şu anda cezaevlerinde on binlerce siyasal tutsakla beraber. Hâlbuki cezaevleri sadece cezanın icra edileceği bir olgu, bir dört duvar olarak algılanmaya başlandığında kaybederiz. Oraları aynı zamanda kültürel, siyasal, ahlaki değerlerle toplumun buluştuğu alanlara, mekânlara dönüştürmemiz gerekiyor. Ama cezaevlerinde dört duvara hapsedilen şu anda 500 civarında hasta tutsak var; 500 hasta tutsaktan 200’üne yakını, tek başına insani ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak, bir başkasının mutlaka bakımına muhtaç konumdadır. Fikrini beyan ettiği, düşüncesini dile getirdiği için hâlâ cezası da onanmamış, cezai yargılama süreci devam etmesine rağmen 200 insan özgürlüğünden mahrum bırakılmakla kalınmamış ama aynı zamanda geleceği gasbedilmiş, çalınmıştır. Bireysel, fizyolojik ve biyolojik ihtiyaçlarını karşılamakta sıkıntı yaşayan bu insan, maalesef hâlâ keyfî, kendine göre kaygı ve kuşkularla karşı karşıya kalmıştır.

Türkiye’nin yapması gereken, dolayısıyla Meclisin yapması gereken en temel konu, 76 milyon insanı bir bilmek, bir tutmaktır; eşit, özgür vatandaş olma temelinde herkesi eşit görmektir. Düşman hukukunun uygulandığı Kürt yerine, düşman hukukunun uygulandığı Alevi yerine, düşman hukukunun uygulandığı Gezi eylemcisi yerine herkesin demokratik hak ve hukukuna saygılı olan, özgür ve eşitlikçi bir anayasanın hüküm sürdüğü bir ülkede eşit, özgür vatandaşlar olarak yaşamak istiyoruz.

Bakınız, Türkiye, bunu on yıldır dile getirdiğimizi dikkate almış, göz önünde bulundurmuş olsaydı, 5 generalin yapıp bizim değiştiremediğimiz Anayasa’yı eşitlikçi, özgürlükçü bir anayasa yapmış olsaydık, Kürtlerle barışan Türkiye kazanırdı, Kürtlerle barış içerisinde yaşayan, Alevilerle barış içerisinde yaşayan Türkiye halkları kazanırdı. Türkiye halklarının özgür ve barış içerisinde bir arada yaşama iradesini sağlamış olsaydık, onların üstüne IŞİD’i, El Nusra’yı, El Kaide’yi saldırmak durumunda kalmazdık, özgür ve eşit vatandaş olarak gördüğümüz insanların haklarını sağlamakla kalmaz, aynı zamanda savaş dışı, barış ve barışçıl ortamlarda bizim kardeşleşmemizi de sağlayabilirdik. Halklar ve inançlar düşman değildir, halklar ve inançlar kardeştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DEMİR ÇELİK (Devamla) – Bu kardeşleşme evrensel hukuk tarafından harekete geçirilmelidir diyor, saygılar  sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

63’üncü maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 63. maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 143. maddesinde yer alan "yarı oranında" ibaresinin "bir katına" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        İsa Gök                                         Turgut Dibek                                   Ali Rıza Öztürk

         Mersin                                            Kırklareli                                             Mersin

Ömer Süha Aldan                          Dilek Akagün Yılmaz                                Tufan Köse

         Muğla                                                Uşak                                                Çorum

Mehmet Hilal Kaplan

        Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Suç ve cezada orantılılık amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

64’üncü maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 64. maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 149. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde yer alan "ya da” bağlacının "veya" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.   

        İsa Gök                                         Turgut Dibek                                   Ali Rıza Öztürk

         Mersin                                            Kırklareli                                             Mersin

Ömer Süha Aldan                          Dilek Akagün Yılmaz                                                                    Muğla                         Uşak                                                      

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Aynı fıkrada yer alan "veya" bağlacı var iken, "ya da" bağlacının yer alması, uygulayıcılar yönünden farklı anlam yüklenerek karışıklık yaratacağı endişesini ortadan kaldırmak amacıyla teklif edilmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

65’inci maddede iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 65 inci maddesi ile düzenlenen 5237 sayılı Kanunun 152 nci maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Ali Rıza Öztürk                     Ayşe Nedret Akova         Aykan Erdemir

  Mersin                                      Balıkesir                    Bursa

İsa Gök                                      Özgür Özel             

Mersin                                          Manisa

“d) Suçun nefret saikiyle hedef alınan kişi veya kişilerin menkul veya gayrimenkul mallarına karşı”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 65. Maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal                                      Ali Öz                  Alim Işık

Konya                                           Mersin                 Kütahya

Yusuf Halaçoğlu                      Mehmet Şandır           Münir Kutluata

    Kayseri                                     Mersin                     Sakarya

Reşat Doğru                           Mustafa Kalaycı

  Tokat                                          Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz  Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Vural, kim konuşacak?

OKTAY VURAL (İzmir) – Münir Kutluata, Sakarya Milletvekili.

BAŞKAN – Sakarya Milletvekili Sayın Münir Kutluata konuşacak.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 65’inci maddesi vesilesiyle Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, içeride ve dışarıda itibar sarsıcı fevkalade olaylarla karşılaşmaktadır. O bakımdan, burada, Hükûmetin gündeminin peşine takılıp madde üzerinde değerlendirme yapmaktan ziyade yaşanan son olaylara süremin el verdiği oranda temas etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Irak’ın Musul kentinde Konsolosumuz da dâhil olmak üzere 80 Türk vatandaşı kaçırılmıştır, Türk Konsolosluğu basılmıştır. Hükûmetin bu itibar sarsıcı, topraklarımıza saldırı anlamına gelecek bu olayla ilgili yapacağı hangi girişim varsa, alacağı hangi tedbir varsa desteklemeye hazır olduğumuzu ve bu sıkıntının bir an önce giderilmesini arzu ettiğimizi ifade etmek istiyorum. Oradaki Türkmenlerin haklarının korunması, bizden yardım bekleyen diğer gruplara yardımcı olunması, yani Türkiye’nin kendi menfaatlerine ve şanına uygun hareket etme konusunda yapacağı ne varsa siyasi ayrımcılığı zerre kadar akla getirmeden Milliyetçi Hareket Partisi olarak destek vermeye hazırız. Ancak, ne var ki, uygulanan dış politikanın bugüne kadar Türkiye'nin itibarını yerlerde süründürdüğünü her vesileyle söylemiştik.

Değerli milletvekilleri, uygulanan bu politikaların sonucunda, Türkiye, ne içeride ne dışarıda, devletin ve milletin itibarını koruyabilir durumda değildir. Bakın,  “Hayal görmeyi bırak, gerçekçi ol, Türkiye'nin büyüklüğünü kavra, Türk milletinin tarihini reddetme, dilini reddetme, varlığını reddetme.” dediğimiz iktidarın Dışişleri Bakanı Davutoğlu 26 Nisan 2012 tarihinde bu kürsüden, Meclisin bu kürsüsünden bakın ne diyor: “Türkiye olarak bundan sonra da Orta Doğu'daki büyük değişim dalgasını yöneteceğiz, bu değişim dalgasının öncüsü olmaya devam edeceğiz.” Orta Doğu’daki bu gelişmeleri yönetenin bizim Dışişleri olduğu anlaşılıyor. “Bugün Orta Doğu toplumlarında Türkiye, sadece dost ve kardeş bir ülke olarak değil, geleceği belirleme kudretine sahip yeni bir fikrin, yeni bir bölgesel düzenin öncüsü bir ülke olarak görülmektedir.”

Bakın, Irak’ta, Musul’da başka hiçbir ülkenin konsolosluğuna girilmemiştir, başka hiçbir ülkenin konsolosları ve vatandaşları kaçırılmamıştır ama bu vizyon belirleyen, Orta Doğu’yu düzenleyen Dışişleri Bakanının kendi elemanları kaçırılmıştır.

Diyor ki Sayın Dışişleri Bakanı: “Biz hem insanlığın ve bölge halkının vicdanı olmaya devam edeceğiz hem de ulusal çıkarlarımızı korumaya devam edeceğiz çünkü zihnimizde nasıl yeni bir Türkiye iddiası varsa yeni bir Orta Doğu iddiası da var. Allah’ın Türkiye’yi korumasını niyaz ettiğimiz gibi Orta Doğu’yu korumasını da niyaz ediyoruz, Orta Doğu’nun durumu da ortadadır.” Değerli milletvekilleri, Sayın Dışişleri Bakanına söylüyorum, “Biz hem insanlığın hem bölge halkının vicdanı olmaya devam edeceğiz.” lafını bırakın, hem insanlığın hem Türkiye’nin yüz karası olmaktan lütfen vazgeçiniz.

Bakın, devam ediyor, “Sizlerin kaygılarını anlıyorum çünkü farklı bir siyaset anlayışını temsil ediyorsunuz, Baas siyasetinin anlayışını tercih ediyorsunuz.” demek suretiyle Meclisteki muhalefet partilerine hakaret etmeyi sürdürüyor Sayın Dışişleri Bakanı.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, dışarıda konsolosluklarının basılması, içeride bayrağının indirilmesi; dışarıda insanlarının kaçırılması, içeride insanlarının kaçırılması suretiyle Hükûmetin yüzüne vurulan, vurulmakta olan birtakım gerçek tablolarla karşı karşıyadır. Derhâl kendini toplarsa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MÜNİR KUTLUATA (Devamla) - …yardımcı olmaya hazırız. Aksi takdirde, bu Hükûmetin her gün, Türkiye’ye sıkıntı vermekte olduğu, iflas etmiş olduğu ortaya çıkmış durumdadır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 65 inci maddesi ile düzenlenen 5237 sayılı Kanunun 152 nci maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Özgür Özel (Manisa) ve arkadaşları

“d) Suçun nefret saikiyle hedef alınan kişi veya kişilerin menkul veya gayrimenkul mallarına karşı”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Nefret saikiyle hedef alınan bir kişinin taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, bozan, kullanılamaz hâle getiren veya kirleten kişi suçun nitelikli hâlini işlemektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

66’ncı maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 66. maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 188. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “on yıldan az olmamak üzere” ibaresinin “on yıldan yirmi yıla kadar” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

        İsa Gök                                         Turgut Dibek                                   Ali Rıza Öztürk

         Mersin                                            Kırklareli                                             Mersin

Ömer Süha Aldan                          Dilek Akagün Yılmaz                                        

         Muğla                                                Uşak                                                    

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Suç ve cezada denge sağlanması amacıyla teklif edilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

67’nci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 67 nci maddesinin 3 üncü fıkrasında yer alan “eden kişi” ibaresinden sonra gelmek üzere “ile emniyet görevlileri ve kolluk kuvvetleri” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

     Adil Zozani                                       Halil Aksoy                                       Demir Çelik

        Hakkâri                                               Ağrı                                                   Muş

       Erol Dora                                       Selma Irmak                                              

         Mardin                                              Şırnak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 67. maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 190. maddesinde yer alan “beş yıldan on” ibaresinin “beş yıldan onbeş” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        İsa Gök                                     Ömer Süha Aldan                               Ali Rıza Öztürk

         Mersin                                               Muğla                                               Mersin

    Turgut Dibek                              Dilek Akagün Yılmaz                               Gürkut Acar

       Kırklareli                                              Uşak                                               Antalya

TBMM Başkanlığına

592 sıra sayılı kanun tasarısının 67. maddesinin “beş yıldan on” ibaresinin “on yıldan onbeş yıla” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mesut Dedeoğlu                                     Alim Işık                                        Reşat Doğru

Kahramanmaraş                                     Kütahya                                              Tokat

  Muharrem Varlı                                   Sinan Oğan                                   Yusuf Halaçoğlu

         Adana                                                Iğdır                                               Kayseri

                                                        Cemalettin Şimşek

                                                                Samsun

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık konuşacak.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Kanun  Tasarısı’nın 67’nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısı görüşmelerinde de ortaya çıkan bir sonuç, ne yazık ki iktidar partisinin muhalefetten gelen öneriler ne kadar doğru olursa olsun kendi bildiğinin dışında hiçbir görüşe açık olmadığını bir kez daha göstermektedir. Verdiğimiz önergeler toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilecek mahiyette olmasına rağmen, maalesef, kurgunun dışına çıkılmaması anlayışı yine kendini göstermektedir. Daha önceleri de defalarca, ülkenin sorunlarının çözümü konusunda burada çok olumlu yaklaşımlarla birçok öneriyi dile getirdik, iktidar partisinin değerli milletvekilleri ve yöneticileri kulaklarını tıkadılar ve bugün Türkiye’nin geldiği son durum hepimizi üzer hâlde. Bayrak krizi daha çözüme kavuşmadan Türkiye yeni bir krizle karşı karşıya kaldı ve Musul’daki Türk Konsolosluğu iktidar partisinin yıllarca beslediği ve büyüttüğü terör örgütlerinden birisi tarafından işgal edildi ve 80 dolayında Türk vatandaşının akıbeti maalesef şu anda belirsiz.

Yine, bu ülkede birçok olumlu önerimize bugüne kadar hiçbir olumlu yaklaşım göremediğimizin bir başka örneği, bugün seçim bölgem Kütahya’da Seyitömer Linyitleri İşletmesi ve Termik Santrali’nin özelleştirilmesinin ardından yaşanan işçi çıkarma olayları ve gelinen toplumsal noktadır. Defalarca buradan uyardık “Bu özelleştirme yöntemi yanlıştır. Ülke kaynaklarının birilerine peşkeş çekilmesi anlamına gelir. Bu, yarın birçok mağduriyeti de beraberinde getirecektir.” dedik, kimse kulağını açıp “Bunlar ne diyor?” diye bizi dinlemedi ama bugün Seyitömer Linyitleri İşletmesinde önce 20 kişilik bir grup işten atıldı, arkasından, verilen sözlere rağmen “İşçi çıkarılmayacak, mağdur edilmeyecek.” denmesine rağmen, iki gün önce 18 işçinin daha iş akdine son verildi. Şimdi, iki gündür, Seyitömer’de çalışan binlerce işçi, işçi arkadaşlarının işe iadesini talep ediyorlar ve oturma eylemindeler. Bir gün, iki gün bastırabilirsiniz ama bu sorun çözülmediği zaman, yarın yeni  toplumsal olaylar yaşandığında iş işten çoktan geçmiş olacaktır.

Buradan Hükûmet yetkililerini bir kez daha uyarıyorum: Kütahya’nın Seyitömer Termik Santrali ve Linyitleri İşletmesindeki işçi kıyımını derhâl durdurunuz. Seçim öncesi işletmenin yeni sahiplerine verilen sadece seçime yönelik olduğu için, olmayacak sözlerin bugün Hükûmet tarafından yerine getirilememesi nedeniyle fatura işçiler tarafından ödenmektedir. İşletmenin bir talebi var: “Sözleşme hükümlerinde yer almadığı hâlde açık ocakta kömür çıkarılması amacıyla işçilerin istihdamını sağlamak istiyoruz ama bu sahayı da bize veriniz. Buradan çıkan kömürleri de piyasada satma hakkı bize tanıyınız.” dendiğinde, herhâlde seçim öncesi, sadece oy hesabıyla “Evet, biz bu sorunu çözeriz, merak etmeyin.” denmiş olması bugün bu noktaya gelinmesinin temel sebebidir. Kimse ihale sürecinde, ihale sözleşmesinde yer almayan bir hakkı sonradan isteyemeyeceği gibi herhangi bir bakanın veya bir milletvekilinin bu konuda bir söz vermesi de mümkün değildir. Nitekim, mümkün olmadığını yaşanan mağduriyetler göstermektedir.

Ben, bu vesileyle, değerli iktidar partisi milletvekillerinden, muhalefet partilerinden gelen önerilerin neyi amaçladığını ve hangisinin doğru, hangisinin yanlış olduğunu irdeleyerek oy kullanmalarını talep ediyorum. Bu önergemiz de, yine, uyuşturucu kullanımındaki cezaların artırılmasına yöneliktir, toplumun beklentileri doğrultusunda verilmiştir.

Umarım bu yanlışı bu kez de yapmazsınız diyorum, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

III.- YOKLAMA

 

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi var, onu yerine getirelim.

Sayın İnce, Sayın Öztürk, Sayın Yılmaz, Sayın Dibek, Sayın Köktürk, Sayın Ayaydın, Sayın Kaptan, Sayın Güler, Sayın Acar, Sayın Batum, Sayın Genç, Sayın Danışoğlu, Sayın Toprak, Sayın Gök, Sayın Korutürk, Sayın Balbay, Sayın Keskin, Sayın Seçer, Sayın Haberal, Sayın Tarhan.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.58

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

 

BAŞKAN – 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 67’nci maddesi üzerinde Kütahya Milletvekili Alim Işık ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yeniden elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun; Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’ın; Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Ankara Milletvekili Levent Gök’ün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Van Milletvekili Aysel Tuğluk’un; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592) (Devam)

 

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair Kanun Tasarısının Çerçeve 67. maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 190. maddesinde yer alan “beş yıldan on” ibaresinin “beş yıldan onbeş” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Katılmıyorsunuz…

Önerge üzerinde Antalya Milletvekili Gürkut Acar konuşacaktır.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 592 sıra sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 67’nci maddesindeki önergemiz için söz aldım. Yüce kurulunuzu saygıyla selamlıyorum.

Buna göre 5237 sayılı Kanun’un 190’ıncı maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında yer alan “iki yıldan beş” ibareleri “beş yıldan on” şeklinde değiştirilmektedir. Bu hüküm, uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırmak için malzeme, donanım, özel yer sağlayanlar için getirilmiş bir hükümdür. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz önergemizle beş yıldan on beş yıla artırılmasını talep ediyoruz. Uyuşturucu kullanımı dehşet verici zararlarıyla toplumu giderek yıkmaktadır ve yaygınlaşmaktadır. Bu nedenle getirilen artırım doğrudur, biz daha da artırılmasını talep ediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye uzun bir zamandır, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliklerinin aşındırılmasının, anayasal düzeninin ilkelerinin sarsılmasının, Türkiye’nin temel dış politika esaslarının terk edilmesinin sıkıntılarını yaşıyor. Adalet ve Kalkınma iktidarı sadece iç politikada değil, dış politikada da Türkiye’yi bir uçuruma doğru sürüklüyor. Hep söylüyoruz: Türkiye Cumhuriyeti’nin temel düzeni içerisinde anayasal ilkeler içinde çalışmak, sorunlara çözüm aramak yerine farklı ilişkilere farklı bağlarla, anlayışlarla girerseniz bunun Türkiye’ye ağır faturalar çıkarmaması imkânsızdır. Hep söylüyoruz: Hukuk içinde kalın; laikliği, demokrasiyi aşındırmayın. Ama dinlemediniz. Kendi iç siyasi hesaplarınız için komplolara, yasa dışı dinlemelere göz yumdunuz. Binlerce insanın mağduriyetine sebep oldunuz.

Değerli arkadaşlarım, kumpas diye, paralel diye feryat ediyorsunuz. Hukukun dışına çıkarsanız bu bumerang gelir, bir gün sizi de vurur. Nitekim, dış politikada da durum budur.

Din devleti kurmak üzere yola çıkan IŞİD militanlarının, Musul’daki konsolosluğumuzda bulunan Türk personeli ve konsolosumuzu, egemenlik haklarımızı ihlal ederek, Türk toprağı sayılan binayı basarak esir alması doksan yıllık cumhuriyet tarihimizde ilk defa olmaktadır. Orta Doğu’da Amerika Birleşik Devletleri destekli, laiklik karşıtı terör örgütlerinin desteklenmesiyle meydana gelen bu olaylar Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eder bir nitelik kazanmıştır. Adalet ve Kalkınma Partisi, Türkiye'de laik, demokratik cumhuriyeti tasfiye etmek için Amerika Birleşik Devletleri desteğinde iktidara getirilmiştir. Amerika Birleşik Devletleri’nin Orta Doğu’daki politikalarına uygun olarak öncelikle Özgür Suriye Ordusuna silah, cephane ve her çeşit lojistik desteği veren, başka bir deyişle, Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden laiklik karşıtı ÖSO’ya yardım suretiyle Türkiye Cumhuriyeti'ni terörist örgütlere yardım eden bir devlet durumuna düşürmüş bulunuyorsunuz. Durum böyle olunca Özgür Suriye Ordusunun çatışmakta bulunduğu IŞİD de Türkiye'yi düşman olarak hedefine oturtmuştur.

Adalet ve Kalkınma Partisinin maceracı, emperyalizm yanlısı, teslimiyetçi politikaları Türkiye'yi komşu ülkelerin toprak bütünlüğünü ortadan kaldıran bir devlet durumuna indirgemiştir. Kesin olarak bütün stratejistlerin bildirdiği bir gerçek vardır değerli arkadaşlarım: Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğü bozulursa Türkiye'nin toprak bütünlüğü de bozulur.

IŞİD’in Irak’ta işgal ettiği Türkmen bölgesinde yaşayan Türklerin korunması Türkiye'nin namus borcu olduğu gibi, Orta Doğu’da çıkarlarının korunmasında ve dengelerin lehimizde oluşmasında da son derece etkilidir. Türkiye'nin, Irak Merkezî Hükûmetinin itirazlarına rağmen bölgesel Kürt yönetimiyle iş birliği hâlinde petrol anlaşması yapması uluslararası hukukun açık bir şekilde ihlalidir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Türkiye'yi hukuksuz yönettiği gibi, uluslararası alanda da hukuksuzluğu temel almaktadır. Bu gidişin sonu felakettir.

Türkiye kendi çıkarlarını korumak için gerekli etkin tedbirleri derhâl alarak duruma müdahale etmelidir ancak Amerika Birleşik Devletleri’nin önümüze uzattığı havucu da yememelidir. Özellikle, Musul ve Kerkük bölgesini alarak güya petrol sorununu çözme havucuyla Türkiye'yi Orta Doğu’daki bataklığa sokmamak gerekir. Emperyalist ülkelerin Irak ve İran’ı sekiz yıl savaştırıp her iki tarafa da milyarlarca dolarlık silah sattıktan sonra, hiçbirini galip ilan etmeden savaşı bitirdiklerini unutmamak gerekir.

Değerli arkadaşlarım, Amerika Birleşik Devletleri’nin planı, Türkiye'yi önce büyütme bahanesiyle Lozan’ı delmek, âdeta gebe bırakmak, sonra da doğurtmaktır. Bu plan daha önceden hazırlanmıştır ve bilinmektedir. Türkiye'nin toprak bütünlüğünü bozacak bu maceraya atılmamasını Adalet ve Kalkınma iktidarından talep ediyoruz. Lozan Anlaşması’nı kendi elimizle bozdurmak anlamına gelecek davranışlar Türkiye'nin devlet olarak varlığını tehlikeye düşürebilecek niteliktedir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Acar.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 67 nci maddesinin 3 üncü fıkrasında yer alan “eden kişi” ibaresinden sonra gelmek üzere “ile emniyet görevlileri ve kolluk kuvvetleri” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Demir Çelik (Muş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora konuşacak.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 592 sıra sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 67’nci maddesi üzerine Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 67’nci maddesi de suç işlemeyi engellemenin ceza artırımı biçiminde düzenlemelerle mümkün olabileceği yanılgısıyla hazırlanmış maddelerden birisidir.

Değerli milletvekilleri, konuşmamı tasarıda çocuklara yönelik istismarlara ilişkin düzenlemelerle ilgili sürdürmek istiyorum. Çocuklara karşı aktif olarak girişilen ve onların fiziksel, duygusal, zihinsel ve toplumsal gelişmelerini zedeleyen her türde eylemleri istismar olarak değerlendirmek zorundayız. Çocuk sömürüsü, açık ve kaba sömürüden ince, dolaylı ve üstü örtülü sömürüye kadar uzanan biçimlere bürünür. Çocuğun yuvadan atılması, ortalıkta kalması, eğitimden yoksun bırakılıp çalıştırılması, dilenciliğe ve fuhşa itilmesi, cinsel saldırıya uğraması, dayak ve işkenceyle büyümesi, sakat bırakılması biçiminde daha da uzatılabilecek istismar biçimleri söz konusudur. Ayrıca, çocuklara yönelik istismar biçimlerine çocukların doğrudan veya dolaylı yoldan suça itilmesi, uyuşturuculara alıştırılması, kin gütmeye itilmesi, kız çocuklarının küçük yaşta evlendirilmesi gibi durumlar da eklenebilir.

Değerli milletvekilleri, bir bütün olarak toplum, kurumlar ve bireyler tarafından çocukları eşit hak ve özgürlüklerden yoksun bırakmak ve onların en üst düzeyde gelişmelerine müdahale etmek gibi davranış ve içsel tepki sonucunda oluşan koşulları çocuk istismarı ve ihmali koşulları olarak tanımlanmaktadır. Bu manada, çocuğun ihmal edilmesi de istismar davranışıyla aynı derecede önem taşımaktadır. Bir çocuğu ihmal etmek, onu istismar koşullarına itmek anlamına gelebilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çocukların maruz kaldığı istismarın zararlı etkileri ve Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme kararları göz önüne alındığında çocukları korumak ve iyileştirmek amacıyla geniş anlamda toplumda hassasiyet yaratacak eğitim kampanyalarının başlatılması kaçınılmazdır. Öğretmenlerin, ana babaların ve çocukların anlayış ve tutumlarındaki değişiklikleri sağlamak için, olumlu disiplin yöntemleri kullanılmasını teşvik eden barışçı bir dünya görüşü yaratılmasına, sağlıklı gelecek için ihtiyaç duyulan yaklaşımın oluşturulmasına yol gösterecek çeşitli uygulamalar gerçekleştirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de istismar vakaları sonrası yürütülen çalışmaların muhtevasına bakıldığında, çoğunlukla istismara maruz kalan çocuğa yönelik müdahalelere ve bu bireyin desteklenmesine yoğunlaşılmaktadır. Oysa istismar uygulayanın da rehabilite edilmesi, şiddetin önlenmesi için son derece önemli ve gereklidir. Her iki tarafın ruh sağlığını düzeltebilecek etkili tekniklerden faydalanılmalıdır. Çocuklara hizmet götüren eğitim, sağlık gibi her türlü kurum ve kuruluşta çalışanların, yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve medyanın bu konuda duyarlılığının artırılması, bilimsel verilere dayalı planlar ile  sorunu çözmeye yönelik somut adımlar atılması ve belirlenen adımların uygulamaya geçirilmesinde kararlılıkla hareket edilmesi, sorunun boyutlarının büyümesini önlemede elzem görülmektedir.

Değerli milletvekilleri, 2012 yılı adli sicil istatistiklerine göre çocuklara yönelik cinsel istismar suçundan cumhuriyet başsavcılıklarına 34 bin başvuru yapıldığı ve aynı yıl bu suç nedeniyle ceza mahkemelerinde 17.500 dava açıldığı belirtilmektedir. Ayrıca, istatistikte yer alan bilgiler arasında cinsel istismar mağduru çocukların yüzde 35’inin 11 yaşın altında olduğu, yüzde 21’inin erkek, yüzde 14’ünün ise kız çocuklar olduğu belirtiliyor.

Değerli milletvekilleri, çocukların cinsel yönden istismar edilmesinin hukuki boyutunun tespitinin yanında, bu konunun önleme boyutu da büyük önem arz etmektedir. Sorunun bu boyutu ele alınmaksızın salt cezai müeyyidelerin artırılması ile geçiştirilemeyeceği ortadadır. Bu sorunun çözümü için hukukun olanaklarının yanı sıra psikoloji, sosyoloji, pedagoji, felsefe gibi disiplinlerden de destek alınmalı, bu multidisipliner çalışmanın veri, uyarı ve önerileri devletin politika aracında yerini bulmalıdır. Zira, bu sorunun yalnızca çocukları değil, bizzat toplumun kendisini ilgilendiren bir sorun da olduğu unutulmamalıdır.

Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

68’inci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 68 inci maddesinin 3 üncü fıkrasında yer alan ‘gerek görülmesi halinde’ ibaresinin madde metninden çıkartılmasını, ‘tutulabilir’ ibaresinin ‘tutulur’ şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Halil Aksoy                                        Erol Dora                                       Hasip Kaplan

           Ağrı                                                Mardin                                               Şırnak

     Adil Zozani                                      Demir Çelik                                      Selma Irmak

        Hakkâri                                               Muş                                                 Şırnak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 68. maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 191. maddesinin yeni metninde madde başlığında yer alan “ya da” 191. maddenin 1. fıkrasında yer alan “ya da” ibaresinin ve 5. fıkrasında yer alan “ya da” ibarelerinin “veya” ibareleri ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        İsa Gök                                         Turgut Dibek                                   Ali Rıza Öztürk

         Mersin                                            Kırklareli                                             Mersin

Dilek Akagün Yılmaz                        Ömer Süha Aldan

          Uşak                                                Muğla

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

592 sıra sayılı kanun tasarısının 68. maddesinin 8. fıkrasına “uyuşturucu maddeyi kullanmayı teşvik etmek” bendinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Mesut Dedeoğlu                                Muharrem Varlı                              Cemalettin Şimşek

Kahramanmaraş                                       Adana                                             Samsun

     Sinan Oğan                                      Reşat Doğru                                  Yusuf Halaçoğlu

           Iğdır                                                 Tokat                                               Kayseri

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru konuşacak.

Buyurun.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın üçüncü bölümü 68’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Son on yıldır -yaklaşık olarak- Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında değiştirilmeyen temel kanun maalesef kalmamıştır. Kanunların birçoğu değiştirilmiş, tekrar, yeniden torba kanunlar içerisinde getirilerek değiştirilmeye devam edilmektedir. Bugün de görüştüğümüz ve yaklaşık olarak birçok maddeyi içermesinden dolayı da cezayla ilgili bir torba kanundur.

Saygıdeğer milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı 2002 senesinden itibaren tek başına ülkemizi yönetmektedir. Yüce Türk milleti bu siyasi partiye iktidarı, tek başına iktidarı güçlü bir şekilde verirken önündeki birçok sorunun çözülmesi ve ülkenin aydınlık içerisine getirilmesi noktasında yetkiyi vermiştir. Ancak, görüldüğü kadarıyla bunların birçoğu yerine gelmemiştir. Bakınız, “Yoksullukla mücadele edeceğiz.”, “Yolsuzluklarla mücadele edeceğiz.” denirken maalesef, yoksullukla mücadele edilmemiş, yolsuzlukların içerisine batırılmış ve de şu anda içinden çıkılmaz bir konuma gelmiştir.

Ama bunun yanında en önemli konu da Türk dış politikasındaki yanlışlardır. Şu anda ülkemizde dış politikadaki yanlışların en bariz örneklerini, işte, dün itibarıyla Irak’ta Musul’da, Kerkük’te, Tuzhurmatu’da IŞİD’ın yapmış olduğu operasyonları ve faaliyetleri görüyoruz. IŞİD terör örgütü Musul kentine saldırmıştır. Beraberinde, Kerkük’e saldırmaktadır, Tuzhurmatu’ya saldırmaktadır. Yani Türklerin yoğun şekilde yaşamış olduğu kentlere bir bir saldırmaktadır. Tabii, bunu gördüğümüz zaman, 2002 senesindeki hükûmetin yıkılmasının, o koalisyon hükûmetinin yıkılmasının sebeplerini de hep beraber düşünmek mecburiyetinde olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Bakınız, 2002 senesinde, o zaman, Amerika Birleşik Devletleri ve koalisyon ortakları özellikle Irak’a müdahale etmek için yoğun bir gayret sarf ediyorlardı. O zamanki Başbakan Sayın Bülent Ecevit ve Genel Başkanımız Doktor Devlet Bahçeli, buraya müdahalenin burada çok büyük bir istikrarsızlığa sebep olacağını ve beraberinde de birçok sorunla karşılaşılabileceğini ifade ediyordu. Saygıdeğer milletvekilleri, bu görüşün ne kadar haklı olduğu ortaya çıkmıştır. Yani, o zaman erken seçime gidilmiş, hükûmetin yıkılmasıyla ilgili çalışmalar başlatılmış ve onun akabinde de Adalet ve Kalkınma Partisi tek başına iktidara gelmiştir. Ama o zamanki tabloya bakmış olduğumuz zaman, işte, kendi bölgesinde lider olan bir Türkiye, yine o bölgede, Orta Doğu’da lider konumunda bir Mısır gibi veyahut da düzenin ve hâkimiyetin hâkim olduğu Suriye veyahut da Ürdün, Irak’taki düzeni hep beraber görüyorsunuz. Ama, akabinde ne olmuştur? Adalet ve Kalkınma Partisinin dış işlerindeki yanlış politikalar o bölgelerde tamamen istikrarsızlığı desteklemiştir ve şu anda da IŞİD terör örgütünün saldırısıyla karşı karşıyayız. Burada herkesin elini vicdanına koymasını ve olayları çok iyi bir şekilde değerlendirmesini biz istiyoruz.

Burada Türkler yoğun bir şekilde baskı altındadır. Tuzhurmatu bir Türk kentidir, Musul bir Türk kentidir. Kerkük, Türklerin yaşamış olduğu, hatta Anadolu’dan önce vatan olmuş olan bir yerdir. Buradaki yapılan saldırılar herkesin ama herkesin yüreğini kanatmalıdır ve beraberinde de insanlarımızı bir an önce kurtarmanın mücadelesini verme noktasında her türlü desteğin verilmesi gerekir diye düşünüyorum.

Ancak, gördüğümüz kadarıyla da bu yönlü olarak ne yapıldığını pek fazla bilmiyoruz ama inşallah -tahmin ediyorum ki yarın herhâlde bilgi verilecek- çok önemli gelişmeler olur ve hem Musul’daki başkonsolosluğumuzda çalışanların hepsini kurtarmış oluruz ve Türk tır şoförlerini kurtarmış oluruz. Hatta, şu anda medyaya yansımayan, birçok Türk vatandaşının bu tehlike içerisinde olduğunu ve çok büyük bir sıkıntı içerisinde olduğunu görüyoruz ki inşallah, Türk dış işleri politikasının veyahut da Hükûmetin almış olduğu kararlarla beraber orada insanlar rahatlar. Türk devleti, beraberinde ağırlığını ortaya koymuş olur diye düşünüyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu maddeyle tabii uyuşturucu suçlarıyla ilgili bazı ağırlaştırmalar getirilmesine çalışılmaktadır. Şöyle ki önümüzdeki dönem içerisinde bağımlılık hem Türk devletinin çok büyük sorunudur hem de ülkemizin dışındaki bütün dünya devletlerinin en önemli sorunlarının başında gelmektedir.

Madde bağımlılığı her geçen gün artmaktadır. Madde bağımlılığı konusunda geçtiğimiz dönemlerde yani 23’üncü Dönemde çok önemli bir araştırma komisyonu kurulmuş ve araştırma komisyonu çok önemli çalışmalar yapmış olmasına rağmen o çalışmaların ürünleri yani sonuç bölümündeki gösterilen önerilerin hiçbirisi maalesef gündeme getirilmemişti ancak şu an itibarıyla getiriliyor. Bizim de kanun tekliflerimiz içerisinde olmasına rağmen, hatta ismimizin de yazılı olmasına rağmen, kanun teklifine bakmış olduğunuz zaman, vermiş olduğumuz kanun teklifindeki anlamların yani o göstermiş olduğumuz, ele alınması gereken konuların çok azının ele alınmış olduğunu görüyoruz. Bunun da ben yeterli olmadığı kanaatindeyim ama en azından, yine de bu kanunla getirilmiş olması da büyük bir başarıdır diyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 68. maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 191. maddesinin yeni metninde madde başlığında yer alan “ya da” 191. maddenin 1. fıkrasında yer alan “ya da” ibaresinin ve 5. fıkrasında yer alan “ya da” ibarelerinin “veya” ibareleri ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Turgut Dibek (Kırklareli) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mersin Milletvekili Sayın İsa Gök konuşacak.

Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşlar, siyaset kalıcı değildir, birçoğunuz yarın mesleğe döneceksiniz. Özellikle hukukçu arkadaşlara seslenmek istiyorum ben. Bundan sonra gelecek olan 4 tane madde son derece önemli. Yarın, sivil yaşama döndüğünüzde mahcup olmamak için ben uyarı görevini ifa etmek istiyorum. Çerçeve 69 yani TCK 277, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi, tanığı etkilemeye teşebbüs suçu. Burada savcıya, tanığa, bilirkişiye bir soruşturma safhasında etkide bulunmayı suç olmaktan çıkarıyorsunuz. Bakın, bu bizim ceza sistemimizde bize özgü bir suç değildir, bu tüm dünyada vardır ve cezası iki yıldan dört yıla hapistir. Fikrî içtimada yarı oranda artar yani üç yıldan altı yıla çıkar. Bu suçu siz şu anda suç olmaktan çıkararak korkunç, büyük bir hata yapıyorsunuz. Zira, bunun geri dönüşü olacak mutlaka ama bu süre içerisinde herkes, savcı, hâkim, bilirkişi peşine düşecek. Bu bir defa yargıda iltimasa, rüşvete, baskıya, tehdide yol açmaktır. Bundan lütfen geri dönün, bir madde daha var, geri dönün.

Arkadaşlar, ikincisi: Çerçeve 70, hâkim ve savcıların kişisel sorumluluğu. Arkadaşlar, uyarıyorum. Bakın, 1964 yılından bu tarafa Türkiye’de hâkim ve savcıların ağır kusur ve kasıtlı hareketlerine karşı tazminat davası açma hakkı vardır. 2004’te de Ceza Kanunu’na bu aynen alındı ama siz, Sayın Mehmet Haberal davayı kazandığında kusur ve kasıttan dolayı, 2011’de bunu bir anda kaldırdınız, “Hiç kimse hâkim ve savcıya dava açamaz.” dediniz 93/A’yla, 2802’de yaptınız değişikliği. 17 ve 25 Aralık olayları oldu, bu sefer “Tümüyle dava açar.” dediniz. Şimdi, CMK’ya getirdiğiniz maddeyle siz tüm sistemi bozuyorsunuz, “Hiçbir şekilde dava açılamaz.” diyorsunuz; yapmayın. Bunun doğrusu, hâkim ve savcının ağır kusur ve kastında dava açabilmektir. Her olayda değil çünkü hâkim ve savcıya karşı siz her olayda dava açtırırsanız karar veremez. Ağır kusur ve kastı ayırmak zorundasınız. Devleti de müteselsil sorumlu yapmak doğrudur. Bunu düzeltin.

Bakın, arkadaşlar, asliye ticaret mahkemelerini tek hâkime düşürdünüz, hatayı anladınız, tekrar heyet hâline getirdiniz iki gün önce. Bunları düzeltin.

Arkadaşlar, çerçeve 71. Bakın, sulh ceza mahkemelerini kaldırıyorsunuz, yapmayın. Bu ülkede üçlü yargı sistemi vardır ceza sisteminde. Sulh ceza mahkemelerini kaldırıp ikili sisteme geçiyorsunuz, benzeri olan çerçeve 74’te de savcılığın verdiği takipsizlik kararlarına karşı, sulh ceza mahkemesini kaldırdığınız için, itiraz mercisi ağır ceza mahkemelerini kaldırıyorsunuz, sulh ceza hâkimliklerini getiriyorsunuz. Arkadaşlar, yapmayın. İtiraz bir kanun yoludur. Bu kanun yolunu yok etmeyin. Sulh ceza mahkemelerini kaldırdığınızda, müteferrik işleri sulh ceza hâkimliklerine yani el koyma, arama, tutuklama, tutuklamaya itirazı onlara yaptırdığınızda yargıya hükmedeceğinizi sanıyorsunuz; yanlıştır. Türkiye’de siz belki 50 sulh ceza hâkimiyle el koyma, arama, tutuklama, tutuklamaya itirazı yönlendireceğinizi sanıyorsunuz ama insanoğlu bu, zapt edemezsiniz, engelleyemezsiniz, hükmedemezsiniz. Ağır ceza mahkemesine itirazı tekrar koruyun, en yakın ağır ceza mahkemesi heyetine gitsin bari bu “KYO” dediğimiz kovuşturmaya yer olmadığı kararları; bu hataya düşmeyin. Çünkü geri dönülmesi zor ama mecbur kalacaksınız.

Arkadaşlar, diğer bir husus: Bakın, hep hatalar… Anayasa 159, HSYK’ya seçim getirdiniz. Arkadaşlar, ben kendimi hem siyasi hem de yargı görevlisi görürüm. Sayın Bakan, şu anda HSYK seçimleri için adliyelerde kulisler yapılıyor. Hâkim savcılar yemeklerde masalarını ayırdılar. 7 adli yargı, 3 idari yargıdan gelecek olan HSYK üyeleri için, arkadaşlar, görüşmüyorlar hâkim savcılar. Herkes, bakın, sağcı-solcu diye ayrıldı, AKP’li diye ayrıldı, cemaatçi diye ayrıldı, ülkücü diye ayrıldı, ülkücüler içerisinde Yazıcıoğlu grubu ayrıldı, solcular içerisinde… Etnik anlamda ayrıldılar, mezhebî olarak ayrıldı hâkimler. Demek ki 159’da getirilen seçim olayı doğru değilmiş. Belki 1 oy toparlayabilirdi, bir hata oldu, Anayasa Mahkemesi iptal etti bunu. Ama bakın, adliyeler bölünmüş vaziyette. Bu hatadan geri dönmek lazım, Anayasa 159’u mutlaka toparlamak lazım. Adliyeler şu anda siyaset mecrası oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSA GÖK (Devamla) – Bunu Meclise mi alırsınız, başka bir şeye mi… Bunu çözmek zorundasınız.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gök.

İSA GÖK (Devamla) – Bitiriyorum.

Çünkü yargı, adliyeler bazında elden gidiyor.

Sayın Bakan, bir adliyeye gidin, yemek arasında bir adliyeye gidin.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben sizinle beraber giderim.

İSA GÖK (Devamla) – Bakın, yemek arasında gittiğiniz…

BAŞKAN – Sayın Gök, teşekkür ederim.

Daha sonra Bakanla görüşürsünüz bu teklifinizi.

İSA GÖK (Devamla) – Bitiriyorum, bitiriyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

İSA GÖK (Devamla) – Bitirmedim efendim. Sayın Başkan, istirham ediyorum.

Yemek arasında, arkadaşlar, hâkimler grup grup masalara ayrılmış vaziyetteler. Bu, yargıyı bitiren bir şey.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gök.

İSA GÖK (Devamla) – Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 68 inci maddesinin 3 üncü fıkrasında yer alan ‘gerek görülmesi halinde’ ibaresinin madde metninden çıkartılmasını, ‘tutulabilir’ ibaresinin ‘tutulur’ şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan konuşacak.

Buyurun Sayın Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Evet arkadaşlar, adaleti arıyoruz.

Ankara Ağır Ceza Mahkemesi Musul’la ilgili, konsoloslukla ilgili soruşturma açmış, haberiniz olsun diye söylüyorum. Peki, bunu defalarca burada dile getirmedik mi araştırma önergeleriyle? Defalarca konuşma yapmadık mı burada? Defalarca bunu buraya getirdik, niye hep reddettiniz? Genel görüşme istedik. Bir genel görüşme için hangi hassasiyetten bahsediyorsunuz, Allah aşkına? Çok hassassanız, Bakan hassas bir bilgi verecekse kapalı oturuma da geçilebilir ama yok, bir bilgi yok.

Size Musul’da yaşananlarla şoför esnafımıza rehin olarak el koymaların haritasının Suriye’de başladığını söyleyelim önce, Suriye’de başladı her şey.

Bakın, şu genelgeye iyi bakın. Eğer doğru değilse bu genelge, Bakan çıksın, “Yalandır.” desin. Eğer doğru ise bu, bizim içinde bulunduğumuz vahametin, rezaletin belgesidir. Bakın, ne diyor? “Gizli. İçişleri Bakanlığı, Hatay Valiliğine. Genelge 2013/12.” 15 Mart 2013 tarihli. Aynen okuyorum önemli noktaları, kavramlara bakın:

“Millî İstihbarat Teşkilatımız denetiminde çeşitli ülkelerden getirilerek bölücü örgüt PKK uzantısı PYD’ye karşı savaştırılan, ağırlıkta Çeçen ve Tunusluların bulunduğu El Nusra’ya bağlı mücahitlerin –‘mücahitlerin’, dikkat edin kavramlara- iliniz sınırları içinden Suriye’ye geçişlerinde istihbarat görevlilerine gerekli desteğin sağlanarak güvenliklerine ve konunun gizliliğine riayet edilmesi önem arz etmektedir. Bu bağlamda mücahitlerin ülkemiz sınırlarından Suriye’ye geçişlerinde Hatay ilimiz stratejik bir konuma sahiptir. İslamcı gruplara lojistik desteğin aktarılması, eğitimleri ve yaralıların tedavisi ve mücahitlerin geçişleri ağırlıklı olarak buradan yapılacaktır. Millî İstihbarat Teşkilatımız ve ilgili merciler bu konuda görevlendirilmiştir, Hatay Valiliğimizle koordineli olarak çalışacaktır. Çeşitli sivil kurumlar tarafından kara yolu ve hava yolu ile ilinize gönderilen mücahitlerin büyük bir gizlilik içerisinde, konum itibarıyla Diyanet İşleri misafirhanelerinde -‘Diyanet İşleri misafirhanelerinde’ dikkat edin- ve bağlı kuruluşlarla MİT tarafından belirlenen kamu misafirhanelerinde konaklamaları uygun görülmüştür. Genelgeye titizlikle uyulmasını…”

El Nusra için sizin Bakanlıktan Valiliğe giden genelge bu. Peki, arkadaşlar, ne oldu da siz şimdi terör örgütü listesine aldınız El Nusra’yı, bana anlatır mısınız? Birinizin çıkıp burada anlatması lazım, bu Hükûmetin. Kürtlere Kobani’de, Afrin’de, Cizir’de, Kamışlı’da sürekli saldıran, katliam yapan, çoluk çocukları katleden bu cinayet şebekelerini Hükûmet olarak sizin “mücahit” olarak sınıflandırmanız, üstelik de PYD’ye karşı, Kürt halkına karşı savaşa gönderilmede verdiğiniz lojistik desteğin, verdiğiniz arka çıkmanın acaba bir akrabalık, ideolojik damarı mı var, nedir, söyler misiniz? Şimdi bunu anlatır mısınız Allah aşkına?

Siz ülkemizin geleceğinde, Suriye’de, Irak’ta, Kürdistan’da yani Rojava’da ve Başur’da gelecekte bin yıl Kürt halkıyla mı beraber olmak istiyorsunuz, yoksa terör örgütleriyle mi; tercih sizin. Ama şunu iyi bilin: Kürt halkı bu katliamlar karşısında kendisine saldıranları ve onlara arka çıkanları iyi tanımıştır. Şu an Kerkük’ü Kürt güçlerinin hepsi ellerine geçirmiş durumdadır ve oradan hükûmet kuvvetlerinin hepsi çekilmiştir ve Türkmen bölgesini de Kürtler korumaktadır. Bu ayıp birilerinin siyaseten, diplomatik olarak, yargı olarak, adalet olarak cevabını bekliyor. Genel görüşmeyi bakayım ne zaman getireceksiniz, konuşacağız. Konuşacağız bu Mecliste, halk bilecek ne olduğunu, konsolosluğunuza çekilen bayrakları. Okuyacaksınız, nerelere getirildiğini göreceksiniz, hepsini göreceksiniz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Önergeyi oylarınıza sunacağım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.48

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 68’inci maddesi üzerindeki Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

68’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

69’uncu maddede iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 69 uncu maddesinde yer alan 'Teşebbüs iltimas derecesini geçmediği takdirde verilecek ceza altı aydan iki yıla kadardır' ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Halil Aksoy                                Adil Zozani                       Demir Çelik

     Ağrı                                        Hakkâri                                 Muş

Selma Irmak                             Kemal Aktaş                         Erol Dora

    Şırnak                                        Van                                   Mardin

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir, öncelikle işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 69. maddesiyle 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunun 277. maddesinde yapılması düşünülen değişikliğin Anayasa’ya aykırı olmasından dolayı çerçeve 69. maddenin tasarı metninden tümüyle çıkartılması ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

İsa Gök                                    Turgut Dibek                       Ali Rıza Öztürk

 Mersin                                       Kırklareli                               Mersin

Ömer Süha Aldan                                                     Dilek Akagün Yılmaz

      Muğla                                                                           Uşak

BAŞKAN – Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Kırklareli Milletvekili Sayın Turgut Dibek konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, bu tasarı içerisinde, ben birinci bölüm üzerinde konuşurken bahsettim, üç dört madde var. “Bu üç dört madde, bu tasarıyla hiç alakası olmayan özel maddelerdir.” dedim. Bence en  önemlilerinden bir tanesi bu. Yani bu vermiş olduğumuz önerge… Ben az önce Sayın Bakana da ilettim, “Bu önergeye lütfen katılın.” dedim ve “Bu düzenlemeyi çıkaralım.” dedim.

Bu 277’nci maddedeki, Türk Ceza Kanunu’nun 277’nci maddesindeki soruşturma aşamasını suç olmaktan çıkarmamız, değerli arkadaşlar, uygulamada o kadar büyük sorunlar çıkaracak ki. Bir defa, Anayasa’ya aykırı zaten yani ona değineceğim ama şimdi, sözlerimin daha iyi anlaşılması için ben önce bir maddeyi okumak istiyorum. Ondan sonra zaten sizler de beni anlayacaksınız veya bizi izleyen vatandaşlarımız da anlayacaktır diye düşünüyorum.

Bakın, 277’nci madde neyi düzenliyor Ceza Kanunu’muzun? “Yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçu.” Diyor ki: “Görülmekte olan bir davada veya yapılmakta olan bir soruşturmada,  gerçeğin ortaya çıkmasını engellemek veya bir haksızlık oluşturmak amacıyla, davanın taraflarından birinin, şüpheli veya sanığın, katılanın veya  mağdurun lehine veya aleyhine sonuç doğuracak bir karar vermesi veya bir işlem tesis etmesi ya da beyanda bulunması için, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs eden kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.”

Şimdi, yargı görevi… Yargı görevi, değerli arkadaşlar, sadece kovuşturma aşaması değildir. Şimdi, az önce de konuşmaya çalıştık arkadaşlarımızla, soruşturma aşaması yargı görevinin zaten içerisindedir. Soruşturma aşamasında kimler var? Savcı var, bilirkişi var, tanık var, yine aynı aşamada hâkimler de var, hazırlıkta verilen, soruşturma aşamasında karar veren hâkimler de var. Öyle bir şey yapıyoruz ki veya öyle bir şey yapıyorsunuz ki, yapmaya teşebbüs ediyorsunuz ki bu düzenlemedeki soruşturma aşamasında bu insanların kendilerine karşı yapılacak olan, suç teşkil eden bu eylemleri suç olmaktan çıkarıyorsunuz.

Bakın, ben uygulamadan geldim, örgütten geldim, ilçe başkanlığı ve il başkanlığı, uzun süre bu görevleri üstlendim, yaptım. Ne olacak biliyor musunuz? O savcıların, hâkimlerin odaları siyasilerle dolar. Telefonlar o kadar rahat açılır ki bu saatten sonra, bundan sonra.

Şimdi, bu konuyu böyle çok basit geçirmek mümkün değil. Niçin yapıldığını aslında hepimiz biliyoruz. Yani, bu son olaylardan sonra, zannediyorum, özellikle İzmir Cumhuriyet Başsavcısının tuttuğu bir tutanak var; bunu kamuoyuyla da paylaşmıştık, Genel Başkanımız da paylaştı. İstanbul Emniyet Müdürünün yine benzer açıklamaları var maiyetindeki personele veya diğerlerine, savcılara. Bunların, zannediyorum, soruşturma dışı kalması amaçlanıyor ama değerli arkadaşlar, siz kalkar, mahkeme aşamasındaki yani yargılama aşamasındaki, kovuşturma aşamasındaki eylemleri suç olarak tutmaya devam eder ama soruşturma aşamasında savcıyı, hâkimi, bilirkişiyi bu güvenlikten eğer mahrum bırakırsanız biz özel bir düzenleme yapmış oluruz.

Bakın, sözlerimin başında da söyledim, bu tasarı içerisinde bizim itiraz ettiğimiz çok madde var ama en önemlilerinden bir tanesi budur. Başımıza, başınıza iş açacak maddelerden biridir. Birileri rica etmiş olabilir, birilerinin hakkındaki soruşturmayı işte, “Efendim, savcılar takipsizlik kararı versin, kapatsın.” veya işte, müfettişler “Artık eylem suçu olmaktan çıktığı için bu konuyu kapatalım.” demiş olabilir ama uygulamada 11 tane hâkim, savcı var. Bunların büyük bir kısmı soruşturma aşamasında görev yapıyor. Şimdi, ben Sayın Bakana sordum, diyor ki: “Ya, işte, etkileme çok fazla önemli olmayabilir. Burada tehdit varsa, şantaj varsa, işte efendim, daha farklı eylemler varsa zaten suçtur diğer hükümlere göre.” Tabii ki suçtur. Ama öyle bir noktada olabilir ki bunun… Ya, telefon açtınız veya gittiniz işte efendim, savcıya dediniz ki: “Ya, bu arkadaşı tanıyoruz, iyi bir arkadaş. Bu arkadaşla ilgili olarak bir soruşturma var. İşte efendim, siz bunu takip ediyorsunuz, bu dosya sizde.” Bunu bir siyasi yapar. E, ne olacak, ne olacak? Yani bu şimdi tehdit boyutunda değil, şantaj boyutunda değil “Seni şöyle yaparım, böyle yaparım.” değil. Burada, Hüseyin Baş, İzmir Cumhuriyet Başsavcısı diyor ki: -Müsteşar kendisine demiş- “Bu saatte git, cumhuriyet savcısını değiştir, tüm kararları iptal et, bu soruşturmayı durdur, bunu yapmazsanız sonuçlarına katlanırsınız.” Nereye girecek bu eylem, nereye girecek? Tehdit mi, şantaj mı? Bu, suça girecek, başka bir yere girmeyecek.

Bu maddeyi tasarı metninden çıkarmamız gerekir.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dibek.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, 60’ıncı maddeye göre çok kısa bir söz istiyorum.

BAŞKAN – Bu maddeyle ilgili mi?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet.

BAŞKAN – Yerinizden bir dakika.

IX.- AÇIKLAMALAR

1.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 69’uncu maddesinin kişiye mahsus ve önemli suçları, suistimalleri örtmek için getirildiğine ve bu maddenin tasarı metninden çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması

 

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Şimdi efendim, bu maddenin getirilmesinin amacı 17 Aralık ve 25 Aralık soruşturmasını yapan İzmir Cumhuriyet Başsavcısı ile Adana Cumhuriyet Başsavcısına, Adalet Bakanlığı makamında oturan Bekir Bozdağ’ın bu savcılara telefon ederek “Aman gidin, savcıyı görevden alın ve bu soruşturmayı kapatın.” şeklindeki bir müdahalesi. Başsavcılar tutanakları tespit etmişlerdi, bu konuda fezlekeler düzenlemişlerdi, Adalet Bakanına gönderilmişti. Şimdi, bu maddenin tek amacı var, Bekir Bozdağ’ın yaptığı bu müdahaleden dolayı işlediği suçu suç olmaktan çıkarmak.

Şimdi, ben herkesin vicdanına sesleniyorum: Eğer böyle, kişiye mahsus ve önemli suçları örtmek için, suistimalleri örtmek için böyle herkes için bir madde getirirseniz Türkiye Cumhuriyeti devletinde hukuk kalmaz efendim. Yani bence böyle bir devlet sistemi de yaşamaz. Onun için bence bu maddenin çıkması lazım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun; Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’ın; Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Ankara Milletvekili Levent Gök’ün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Van Milletvekili Aysel Tuğluk’un; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592) (Devam)

 

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 69 uncu maddesinde yer alan 'Teşebbüs iltimas derecesini geçmediği takdirde verilecek ceza altı aydan iki yıla kadardır' ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Erol Dora (Mardin) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın Kemal Aktaş konuşacak, Van Milletvekili.

Buyurun.

KEMAL AKTAŞ (Van) – Teşekkür ederim Başkanım.

Genel Kurulda 69’uncu madde üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşlar, bugün, Türkiye’nin temel, esas sorunları olan, güncel, herkesi çok yakinen ilgilendiren sorunları ele alıp değerlendiriyoruz. Fakat bana göre çok temel olan sorunlardan bir tanesi de cezaevlerinde yaşanan sorunlar; bunları hepimiz unutmuş, bir tarafa terk etmiş durumdayız.

Sayın Bakan da buradayken, ben, dün bana ulaşan, Bandırma 2 No.lu T Tipi Kapalı Cezaevinde Serdar Batur isimli bir hükümlünün bana gönderdiği mektuptan size kısa bir paragraf okumak istiyorum. Zira, ben bunu sabahleyin İnsan Hakları Komisyonu toplantısında da dile getirmiştim. Buraya, Meclis gündemine de bunu taşımayı bir gereklilik olarak görüyorum. Küçük bir paragraf okumaya çalışacağım: “Yedi aydır burada tam bir tecrit durumu yaşamaktayız. Yasal haklarımız olan spor, atölye, kurs, sohbet ve benzeri hiçbir sosyal aktiviteden ve ortak çalışma alanlarından yararlandırılmıyoruz. ‘Güvenlik ve prosedür’ gerekçeli sudan bahanelerle tepki, dayatma ve uygulamalarla karşı karşıya kalıyoruz. ‘Arama’ adı altında ayakkabılara kadar arama, koridorda yürürken, 12 Eylül dönemi vahşetini hatırlatır türden, sağa sola bakmama, tek sıra ve hiza hâlinde yürüme, konuşmama vesaire, çirkin davranışlara, uygulamalara tabi tutulmaya çalışıyoruz. Bunları kabul etmeyip karşı çıktığımızda ve idari sistemin yönetimini duyarlı olmaya çağırdığımızda, bazı pasif demokratik tepkilerimizi gösterdiğimizde bize disiplin cezaları verilmektedir. Ailelerimiz uzaktan, taa 1.500-2.000 kilometre mesafe katederek ziyaretimize gelince sadece otuz dakika görüştürüyorlar. Buradaki arkadaşların çoğu birbiriyle akraba olmasına rağmen ne görüşe çıkarılıyorlar ne de bir araya gelmeleri sağlanabiliyor.”

Kısaca, şu anda Bandırma Cezaevinde, T tipi cezaevlerinde bu uygulamalardan hareketle yani 12 Eylül koşullarını yaşamış biri olarak, geçmişte Mamak, Diyarbakır, farklı cezaevlerini yaşayanların bile tuhaf karşılayabileceği, insani hiçbir onurun ve insan haysiyetinin kabul edemeyeceği tarzda, insanlara şu anda uygulamalar yapılabilmekte. Buna tepki olarak 6/6/2014 tarihinden beri dönüşümlü bir açlık grevi devam etmekte ve insanlar şu anda o cezaevinde açlıkla pençeleşmektedir.

Yine, son olarak bir durumu daha belirterek, uzun yıllarını cezaevinde geçirmiş biri olarak dün çok dikkat çekici bir haber daha aldım. Afyon Cezaevinde görüşe çıkan, gerek kapalı gerek açık ziyarete çıkan, avukat görüşüne çıkıp geri gelen her tutuklu ve hükümlü fotoğraf alınmaya tabi tutulmakta ve fotoğrafları çekilmektedir. Bunları, sürekli, güncel olarak bir insanın karşı karşıya kaldığı uygulamalar olarak düşünürseniz, tahayyül ederseniz, psikolojik açıdan, ruhsal açıdan ek bir ceza olduğu açıktır. Ben sabahleyin bunları ifade ederken Komisyonda Sayın Müsteşar da oradaydı. Müsteşarın kendisi: “Bunlar cezaevlerinde genel uygulamalar değil, fevri ve bireysel yaklaşımlardır.” diye ifade etti ama ben Sayın Müsteşara da şunu ifade ettim: Uzun yıllar cezaevlerinde kalan biri olarak -yani yineliyorum ve bunun altını biraz kalın harflerle çizmek istiyorum- gerçekten bireysel ve fevri hiçbir davranış yoktur. Kuşkusuz insanların belki farklı duyguları, farklı yaklaşımları olabilir ama bir ita amirinden bağımsız olarak, ben bu uygulamaların, bu yaklaşımların bağımsız geliştiğini düşünmüyorum ve bunu huzurlarınızda, Bakanın huzurunda da ifade ederek acilen herkesin ve özellikle Bakanın, Sayın Bakanın buraya eğilmesini istiyorum.

Saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Karar yeter sayısı Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Kâtip üyeler arasında bir anlaşmazlık var, elektronik yapalım oylamayı.

Oylama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

70’inci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 70 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan 'Ancak' ibaresinin madde metninden çıkartılmasını ve 'Devlet aleyhine' ibaresinden sonra gelmek üzere ‘de’ ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

     Halil Aksoy                                       Adil Zozani                                       Demir Çelik

           Ağrı                                                Hakkâri                                                Muş

    Selma Irmak                                       Erol Dora                                       İdris Baluken

         Şırnak                                              Mardin                                               Bingöl

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 70. maddesiyle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 141. maddesine eklenmesi öngörülen fıkraları içeren çerçeve madde 70’in tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

        İsa Gök                                         Turgut Dibek                                   Ali Rıza Öztürk

         Mersin                                            Kırklareli                                             Mersin

Ömer Süha Aldan                          Dilek Akagün Yılmaz                           Ali İhsan Köktürk

         Muğla                                                Uşak                                             Zonguldak

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir, öncelikle işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 70. maddesinin Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Faruk Bal                                            Ali Öz                                        Mehmet Şandır

         Konya                                               Mersin                                              Mersin

    Reşat Doğru                                  Yusuf Halaçoğlu                               Mustafa Kalaycı

          Tokat                                              Kayseri                                              Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru konuşacak.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 70’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizde kadına şiddet, çocuklara karşı işlenen suçlar ve özellikle uyuşturucuyla ilgili işlenen suçlarda çok büyük artışlar vardır. AKP iktidarında cezaevleri neredeyse tamamen dolmuştur. Yaklaşık olarak 150 binin üzerinde cezaevinde yatan mahkûm vardır. Yeni cezaevleri yapılmasına rağmen, ayrıca yeni yöntemlerle cezaların ertelenmesine rağmen maalesef doluluk bir türlü azaltılamamaktadır ve cezaevlerinin de koğuşlarında yatacak yer yoktur.

Ancak bu yatan mahkûmların büyük bir kısmının da -neredeyse dörtte 1’inin- uyuşturucu suçundan dolayı burada yatmakta olduğunu, saygıdeğer milletvekilleri, görmek durumundayız. Yapılan araştırmalar, söylenen sözler her geçen gün uyuşturucu suçundan dolayı insanların maalesef cezaevlerine girmekte olduğu, sağlıklarını kaybettiği, toplumların düzenlerinin bozulduğu, ailelerin, çocukların tamamen neredeyse, büyük sıkıntılar içerisinde olduğunu göstermektedir. İşte burada, başta Türkiye Büyük Millet Meclisine, Hükûmete ve tüm duyarlı insanların hepsine ama hepsine çok önemli görevler düşmektedir. Bunun tabii, sadece belli bir grubun veyahut da bir insan silsilesinin değil de herkesin üzerine düşen görev olarak değerlendirilmesi gerekir. Bu noktada da Hükûmet olarak, Millî Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı dâhil olmak üzere bütün bakanlıklar bu konuda neler yapılabilir noktasında araştırmalar yapmalı ve birçok sorunu da beraberinde gidermek için yeni yeni kanun teklifleri getirmelidir.

Bakınız, geçmiş olduğumuz dönemde, yani 23’üncü Dönemde bununla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi çok önemli bir araştırma komisyonu kurmuş ve bu komisyon marifetiyle de çok önemli çalışmalar yapmıştır. “Önümüzdeki yıllar” diyoruz, önümüzdeki yıllarda, işte, alkol, sigara, uyuşturucu, elektronik bağımlılıkla ilgili, bunlarla ilgili çok ciddi oranda sıkıntıların olduğu bir ortamda, madde bağımlılığıyla ilgili o kurulan araştırma komisyonunun neticesinde de bazı kanunların çıkartılması teklif edilmiştir.

Zaten bizim Meclisimizde de bunlar maalesef artık bir gelenek hâline gelmiştir: Araştırma komisyonları, her konuda, yıllarca “Çalışmalar yapılsın, araştırma komisyonları kurulsun.” teklifleri içerisinde kurulur, ondan sonra üç ay, dört ay çalışır ve komisyonlarda çok önemli kararlar alınır, çok önemli bilgi birikimleri oluşturulur, birçok insan bu konuda dinlenir ama enteresandır, o araştırma komisyonu raporlarını bazen de Türkiye Büyük Millet Meclisinde bile görüşmeden raflara koyarız, o tozlu raflarda da maalesef kalır.

İşte, bunlardan bir tanesi de madde bağımlılığıyla ilgili araştırma komisyonu raporlarıdır. O raporların yaklaşık olarak son 150 sayfasının tamamında öneriler sunulmuştur. Önerilerle ilgili şahsım veyahut da Türkiye Büyük Millet Meclisinden birçok arkadaşımız kanun teklifleri vermiştir. İşte, bugün 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı ve diğer kanun tekliflerinin bazı bölümlerinde bizim de ismimiz geçmiştir ve kanun tekliflerimiz sanki burada görüşülmektedir şeklinde bir durumla karşı karşıyayız ama enteresandır, yapmış olduğumuz kanun tekliflerinin veyahut da sunmuş olduğumuz maddelerin -işte, mesela ben bunda 7 tane madde sunmuşum- çok az bir kısmı, yani neredeyse alınıp alınmaması tartışılabilecek şekliyle bu kanun içerisinde yer almıştır; hâlbuki böyle olmamalıdır. Çocuklar bizim çocuklarımızdır, insanlar bizim insanlarımızdır, ülkemizde bununla ilgili çok ciddi sıkıntılar vardır.

Bakınız, “AMATEM merkezlerinin kurulması gerekir.” diye, AMATEM merkezlerinde personel açığının ortadan kaldırılması ve beraberinde psikiyatri uzmanları, psikologlar, sosyal çalışmacılar yani oraya gelen insanları her noktasında tedavi eden bir sistemin oluşturulması ve bunun yaygınlaştırılmasıyla ilgili teklifler vardır ama enteresandır, şu anda bile psikiyatri uzmanları çok azdır, sosyologlar, psikologlar azdır. Yani AMATEM merkezinde bir insan bunu elde ettiği zaman ya çok az bir zaman onunla ilgilenilmekte veyahut da tedavi olmadan buradan ayrılmak durumunda kalmaktadır; hâlbuki bu böyle olmamalıdır saygıdeğer milletvekilleri. Yani burada eğer personel eksikse o personeli mutlaka tamamlamak mecburiyetindeyiz. Bu kimin görevidir? Hükûmetin görevidir ama Hükûmet de maalesef görevini yapmamaktadır ve insanlarımız madde bağımlılığına doğru süratli bir şekilde gidiyorsa, Anadolu’nun başta büyük merkezleri olmak üzere, şehirlerde, okulların önlerinde serbestse eğer bu maddenin satılması veyahut da uyuşturucu kullanımı artıyorsa bunun sorumlusu herhâlde Sağlık Bakanlığıdır, Millî Eğitim Bakanlığıdır, Gençlik ve Spor Bakanlığıdır, aile ve sosyal politikalardan sorumlu Bakanlıktır diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 70. maddesiyle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 141. maddesine eklenmesi öngörülen fıkraları içeren çerçeve madde 70’in tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Zonguldak Milletvekili Sayın Ali İhsan Köktürk konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 592 sıra sayılı Tasarı’nın 70’inci maddesine yönelik önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz üzere Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti döneminde, bundan önce de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının gereğinin yerine getirilmesi, mahkemelerdeki adil yargılanma hakları ihlallerinin önlenmesi, yargıdaki iş yükünün azaltılması, yargının etkinleştirilmesi, yargıdaki tıkanıklığın giderilmesi, yargıdaki keyfîliğe, hukuksuzluğa son verilmesi gibi gerekçelerle pek çok yargı paketi Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirildi. Ancak, getirilen bu paketlerden hiçbirisi kamuoyunda yaratılan büyük beklentileri maalesef karşılamadı. Bu çıkartılan dört pakete rağmen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ülkemize yönelik verdiği ihlal kararlarının dayandığı olgular ve olaylar hâlâ sürüyor. Mahkemelerimizde, yargı organlarımızda hâlâ adil yargılanma hakkı ihlalleriyle karşı karşıyayız. Şu an bizlerle birlikte milletvekili sıralarında oturması gereken Sayın Engin Alan hâlâ tutuklu, cezaevinden tahliyesi gerçekleştirilemedi.

Sayın Başbakanın danışmanı Akdoğan’ın “Orduya kumpas kuruldu.” şeklindeki açık itiraflarına rağmen, ordunun seçkin subaylarının mağduriyetlerini giderecek bir şekilde yeniden yargılama yolu açılmadı. Yani, bu örnekleri oldukça çoğaltmak mümkün ancak maalesef bu kadar, dört paketten sonra bunların hepsi temel sorun olarak karşımızda duruyor.

Peki, o zaman beşinci yargı paketinin ne yapması gerekiyordu değerli milletvekilleri? Beşinci yargı paketinin, aslında, bu sorunları çözecek düzenlemeleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzuruna getirmesi gerekiyordu. Ancak, bu paket de maalesef bu sorunları çözmekten uzaktır. Bu sorun, mahkemelerimizdeki hukuksuzlukları, adaletsizlikleri ortadan kaldıracak bir paket olarak karşımıza gelmemiştir. Tam tersine, bu paket içerisinde öyle düzenlemeler vardır ki, şu an mahkemelerdeki keyfîliği ve hukuksuzluğu daha da tırmandıracak, daha da azdıracak düzenlemeler olarak karşımıza gelmektedir. Bunun en bariz örneği, üzerinde konuştuğum 70’inci maddedir.

Değerli arkadaşlar, bakın, 70’inci maddede, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 141’inci maddesine, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere, hâkimler ve cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar ve yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davalarının sadece devlete açılabileceği şeklinde bir fıkra ekleniyor ve bunun dayanağı olarak Anayasa'mızın 129’uncu maddesindeki memurların ve kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusur nedeniyle verdikleri zararlardan dolayı sadece devlete karşı dava açılabileceğine yönelik düzenleme gösteriliyor.

Ancak, değerli arkadaşlar, bakın, elimdeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı, bunun böyle olmadığını, Anayasa'nın 129’uncu maddesinin, hâkimlere karşı kişisel kusurları veya haksız fiilleri nedeniyle tazminat davası açılamayacağına yönelik tezin aslında hukuka uygun olmadığını çok net bir şekilde ortaya koyuyor.

Bugün burada bizlerle birlikte milletvekili sıralarında oturan Sayın Haberal var. Bu karar “Haberal Davası” olarak bilinen, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinde açılan ancak Hukuk Genel Kurulu kararıyla da çok net bir şekilde tevsik edilen bir doğruyu aslında tüm çıplaklığıyla bizlere anlatıyor.

Değerli arkadaşlar, Hukuk Genel Kurulu diyor ki: “Hâkimle idare arasındaki ilişki, aslında diğer memurlarla idare arasındaki bir ilişki değildir çünkü hâkim, Türk milleti adına, bağımsız olarak, emir ve talimat almadan bu görevleri yerine getirir. Dolayısıyla, hâkimle devlet arasındaki ilişkiyi bir memurun, bir kamu görevlisinin hizmet ilişkisi olarak nitelendirmek mümkün değildir. Bu nedenle, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 573’üncü maddesine dayanarak, hâkimlerin kişisel kusurlarından ötürü, kasıtlarından ötürü vermiş oldukları kararlarla yarattıkları zararlar nedeniyle hâkimlere karşı Anayasa’nın 129’uncu maddesi hükmüne rağmen dava açılabilir, açılmalıdır; bu, hukuk devletinin gereğidir, Anayasa’nın 10’uncu maddesindeki eşitlik ilkesinin gereğidir, Anayasa’nın 36’ncı maddesindeki ‘Hak arama hürriyeti’ başlıklı düzenlemenin gereğidir.” Bu karar, bunu hepimize çok açık bir şekilde yani yoruma mahal bırakmayacak bir şekilde anlatıyor değerli arkadaşlar.

Peki, Hukuk Genel Kurulunun bu kadar açık kararına rağmen bu mahkemelerdeki, yargıdaki keyfiyetin ve hukuksuzluğun sürdürülmesini niye arzu ediyoruz? Paralel devletten şikâyet eden Adalet Bakanı ve AKP Hükûmeti kendi paralel yargısını mı kurmak istiyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) – Hâkim ve savcılara talimatla karar verdirerek, onları koruma altına alarak kendi paralel yargı devletini mi oluşturmak istiyor?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köktürk.

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, hukuk devletinde bu kabul edilemez; bu, keyfî kararların önünü açacaktır. Bu nedenle, bu düzenlemenin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ediyoruz.

Saygılarımla Meclisi selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 70 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan 'Ancak' ibaresinin madde metninden çıkartılmasını ve 'Devlet aleyhine' ibaresinden sonra gelmek üzere ‘de’ ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Adil Zozani (Hakkâri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Bingöl Milletvekili Sayın İdris Baluken konuşacak.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu, adalet sistemiyle ilgili görüşülen yasa tasarısı üzerinde önemli konulara burada değiniliyor. Demin burada konuşma yapan Van Milletvekili arkadaşımız Sayın Kemal Aktaş da cezaevlerinde yaşanan sorunları kendisine yansıtılan bir mektupla dile getirmişti. Adalet Bakanlığı yetkililerinin bütün bu sorunları çok dikkatli bir şekilde not almalarını ve buna yönelik gerekli tedbirleri bir an önce almalarını bekliyoruz.

Değerli milletvekilleri, bir devletin kendi halkına, kendi vatandaşına nasıl yaklaştığının en çıplak göstergesi cezaevlerindeki mahkûmlara, tutsaklara yönelik yaklaşımından okunabilir. Devletin vatandaşa yaklaşımının aynasını eğer görmek istiyorsanız cezaevlerindeki savunmasız insanlara karşı devlet uygulamalarına dikkat kesilmeniz gerekiyor. Çünkü oradaki insanların tamamı devlet zihniyetine, devlet anlayışına karşı savunmasız pozisyondalar ve kendi bedenleri dışında, hiçbir zaman, kullanabilecekleri tek bir argümana sahip değiller.

Şu anda, uzun süredir Türkiye’nin gündemini meşgul eden cezaevlerindeki yakıcı sorunlar aynı şekilde devam ediyor. Bandırma Cezaevinde 47 arkadaşımız şu anda açlık grevinde, açlık grevinin 9’uncu gününde. Aynı şekilde Isparta Cezaevinde 19’uncu gününde olan bir açlık grevi var. Bakın, Isparta Cezaevinde, demin arkadaşımızın “Afyon Cezaevinde yaşanıyor.” dediği uygulamaların tamamı orada da yaşanıyor. Avukatlarla ya da yakınlarıyla görüşen tutuklu arkadaşlar, ellerine verilen numaralarla, bu Amerikan filmlerinde gördüğünüz fişleme uygulamalarına maruz kalıyorlar; kendi ayakkabılarına kadar, baştan aşağı, her görüşte, insanlık onurunu rencide edecek şekilde arama uygulamalarına tabi tutuluyorlar. Bütün cezaevlerinde aşağı yukarı bu sorunlar yaşanmaya devam ediyor.

Bandırma Cezaevinde, cezaevi ikinci müdürü, oradaki tutsaklara karşı, devlete emanet edilmiş vatandaşlara karşı düşman hukukuyla yaklaşıyor. Bu cezaevi ikinci müdürü Bingöl Cezaevinde görev yapmış, 17 tutsağın, 17 mahkûmun firar girişiminden sonra buraya gönderilmiş, şu anda o firar eyleminin acısını, öfkesini, kinini orada devlete emanet edilmiş olan mahkûmlar üzerinden çıkarıyor. Böyle bir anlayış kabul edilebilir mi? Adalet Bakanlığına ilettik, “Bununla ilgili gerekeni yapın, bu ikinci müdürü ya oradan alın, başka bir yere gönderin ya da gerektiği şekilde uyarın, o düşman hukukundan vazgeçsin.” dedik. Aynı şekilde bu uygulamalar devam ediyor. Böyle bir anlayış olur mu? Adalet Bakanlığının yetkisi altında bu kadar ağır sorunlar varken bu sorunları çözecek bir mekanizma oluşturamazsak burada yaptığımız tartışmaların tamamı havada kalıyor.

Hasta tutsaklar meselesi… Geçen akşam yine burada dile getirdim, bir gün sonra Bingöl Cezaevinde adli tutuklu Orhan Tokuş mide kanamasından dolayı yaşamını yitirdi. Bu ayıp hepimize yeter. Şunu anlayamıyoruz: Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Adalet Bakanı, görüştüğümüz Başbakan yardımcıları, işte Çözüm Komisyonu için faaliyet yürüten iktidar milletvekilleri de “Bu durum ayıptır, insanlık onuruna yakışmaz, bir an önce çözüm bulunsun.” diyorlar ama Adalet Bakanlığı bu işe çözüm bulamadığı için cezaevlerinden cenazeler çıkıyor. Şimdi, merak ediyoruz yani ya ortada bir samimiyetsizlik durumu var, Cumhurbaşkanından, Başbakandan milletvekillerine kadar ya samimi değilsiniz, söylediklerinizin arkasında değilsiniz ya da aşamadığınız o klasik bürokratik devletçi yapı aynı geleneğini hâlâ sürdürmeye devam ediyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bununla ilgili, hasta tutsaklarla ilgili, cezaevinde yaşanan sıkıntılarla ilgili mevcut problemleri siz çözmedikçe burada yapacağınız bütün konuşmalar da, uygulamaya koyacağınızı söylediğiniz bütün yasal düzenlemeler de havada kalır, karşılıksız kalır.

Halka değen, topluma değen, bireyin, vatandaşın yaşamını etkileyen yasal düzenlemelerle gelin hep beraber bu sorunları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) –…çözmeye çalışalım diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baluken.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

III. – YOKLAMA

 

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Yoklama istiyorum.

BAŞKAN – Peki.

Bir yoklama talebi var, onu yerine getirelim.

Sayın İnce, Sayın Öztürk, Sayın Dibek, Sayın Yılmaz, Sayın Köktürk, Sayın Gök, Sayın Köse, Sayın Genç, Sayın Güler, Sayın Canalioğlu, Sayın Öz, Sayın Küçük, Sayın Korutürk, Sayın Gök, Sayın Batum, Sayın Kaplan, Sayın Baykal, Sayın Akar, Sayın Sapan, Sayın Haberal.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun; Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’ın; Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Ankara Milletvekili Levent Gök’ün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Van Milletvekili Aysel Tuğluk’un; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

71’inci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 71 inci maddesinde yer alan “itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

     Halil Aksoy                                       Adil Zozani                                       Demir Çelik

           Ağrı                                                Hakkâri                                                Muş

    Selma Irmak                                    Hasip Kaplan

         Şırnak                                               Şırnak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 71. maddesinin madde metninden çıkartılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

        İsa Gök                                         Turgut Dibek                                   Ali Rıza Öztürk

         Mersin                                            Kırklareli                                             Mersin

Ömer Süha Aldan                          Dilek Akagün Yılmaz                           Ali İhsan Köktürk

         Muğla                                                Uşak                                             Zonguldak

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir, öncelikle işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 71. maddesinin Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Faruk Bal                                            Ali Öz                                           Reşat Doğru

         Konya                                               Mersin                                               Tokat

Yusuf Halaçoğlu                                Mehmet Şandır                                 Münir Kutluata

        Kayseri                                              Mersin                                             Sakarya

Mustafa Kalaycı

         Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sakarya Milletvekili Sayın Münir Kutluata konuşacak.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 71’inci maddesi vesilesiyle Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türk Ceza Kanunu’nda bazı değişiklikler yapılmasını görüşüyoruz ama hepimiz biliyoruz ki Türk milletinin menfaatlerinin korunması ve devletimizin varlığının sürdürülmesi konusunda ne Ceza Kanunu ne de Anayasa işler durumdadır, Anayasa ve yasalar bloke edilmiş vaziyettedir. Öyle anlaşılıyor ki bu blokaj, iktidar-PKK ittifakının PKK hedeflerini gerçekleştirmesine kadar, Türkiye açısından bakılırsa iş işten geçinceye kadar devam edecektir. Türkiye, her gün, bu tespitimizi doğrulayan sarsıcı örnekleri ızdırapla yaşamaktadır.

Bunun bir örneğini geçen hafta, 8 Haziran günü, Diyarbakır’daki 2’nci Hava Kuvvet Komutanlığının bahçesindeki Türk Bayrağı’nın gönderden indirilmesi olayıyla yaşadık. Olay bir terör örgütü militanının işi olarak gösterilip esas sorumluları gizlemeye hizmet edecek beyanatlarla savuşturulamayacak kadar ciddidir. Bir başka ifadeyle, Türkiye’de Türk Bayrağı’nı gönderden indirip çiğneyenlerin arkasında kimler vardır? Bunu yapan hainler Türk milletine yapabildikleri hakareti kimleri memnun etmek için yapmışlardır? Aynı tarihte Diyarbakır’da Türkiye'nin kilidini çözmekle meşgul olan, bölünme sürecinin koordinatörü Başbakan Yardımcısına yapılmış adi bir jest olabilir mi? Olayın, söz konusu Başbakan Yardımcısının Alparslan’ın Malazgirt’te çözdüğü Bizans kilidine misilleme tabirler kullanarak PKK’ya moral aşılamak için yaptığı bölücü toplantıyla ilişkileri merak edilmektedir. Sayın Başbakana ve yürüttükleri bölünme sürecinin koordinatörlüğünü PKK örgüt lideriyle beraber üstlenmiş bulunan söz konusu Sayın Başbakan Yardımcısına sormak gerekiyor: Güneydoğu Anadolu’da askerî birlikler dışındaki alanlarda Türk Bayrağı dalgalanıyor mu yoksa çok yerden kaldırıldı mı? İktidar, önceden alandaki “Ne mutlu Türküm diyene.” sözünü, ardından tabelalardan “Türkiye Cumhuriyeti” ibaresini, okullarımızdan Andımız’ı ve Türkçeyi kaldırdıktan sonra Türk Bayrağı'nı bölgeden indirmiş midir? Türkiye Cumhuriyeti’nin güneydoğudaki okullarında ve belediyelerinde Türk Bayrağı dalgalanmakta mıdır? Bunu Hükûmet biliyor mu, takip ediyor mu, umursuyor mu yoksa isteyerek mi bu fiilî durumu yaratmıştır, bunun bilinmesi gerekiyor.

Şimdi, tekrar soruyorum: Türkiye’de Türk Bayrağı'nı gönderden indirenler, indirtenler ve seyredenler kimlerdir? Genelkurmay Başkanlığının  ve üsteki komutanların, sorumluların seyredenler safında olduğu bellidir. Hükûmetin yerinin netleşmesi gerekiyor. Seyredenlerin safında ise yazıklar olsun; indirtenlerin safındaysa durumu Türk Milletine ve Yüce Allah’a havale ediyorum. Bayrağımıza uzanan ellerin müzakere masasının bir tarafındaki terör örgütünü memnun etmek istediği malumdur, aynı masadaki Hükûmeti memnun edeceğinin düşünüldüğü de olayların seyrinden anlaşılmaktadır. Soma’da polisin yere serdiği acılı işçileri Başbakan adına tekmeleyen Başbakan danışmanı ile Başbakanın desteğiyle her istediğini elde eden örgüt mensuplarının Türk Bayrağı'nı indirirken kimleri memnun edeceklerinin bilincinde olmadıkları söylenemez. Kendi namusuna emanet edilmiş olan Türk milletinin Meclisin alnında yazan kayıtsız, şartsız egemenliğini terör örgütüyle bölüşen bir Hükûmetin olaydaki sorumluluğu gayet açıktır.

O bakımdan, Türkiye'nin her gün yaşadığı yeni sarsıcı olaylar gölgesinde bu olayın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MÜNİR KUTLUATA (Devamla) - …sorumlularının, azmettiricilerinin ve seyredenlerin gözden uzak tutulmamasını ve gerekenin yapılmasını bekliyoruz.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

                          Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 71. maddesinin madde metninden çıkartılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Zonguldak Milletvekili Sayın Ali İhsan Köktürk konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 592 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 71’inci maddesine yönelik önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Öncelikle, tekrar sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti niteliği ve dayandığı ilkeler hem Anayasa’mızın 2’nci maddesinde hem de Anayasa’mızın “Başlangıç” kısmında hiçbir yoruma mahal bırakmayacak, hiçbir tevile yer bırakmayacak derecede izah edilmiştir, açıklanmıştır. Dolayısıyla, hukuk devletinin varlığını sürdürebilmesi için hukuk devletinin dayandığı ilkelerin de korunması gerekir. Bizim milletvekilleri olarak, halkın temsilcileri olarak temel görevimiz  -Anayasa’ya bağlılık yeminimiz- hukuk devletinin dayandığı ilkeleri koruma görev ve sorumluluğunu bizlere yüklemektedir. Ama, maalesef, bu tasarıyla, hukuk devletinin dayandığı temel ilkeler tamamen ortadan kaldırılmaktadır, hukuk devletinin ayakları âdeta kesilmektedir. Çünkü -hukuk devletinin dayandığı temel ilkelerden bahsettik, az önce 70’inci maddede bir konuşma yaptık- tıpkı 70’inci maddede olduğu gibi, bu madde de keyfiyeti arttıracak, hukuksuzluğu arttıracak, hukuki güvenlik ilkesini ortadan kaldıracak bir düzenleme niteliği taşımaktadır.

Değerli milletvekilleri, hukuki güvenlik ilkesi, yurttaşların devletine, yargısına karşı tüm muamelelerinde  güven duymasını gerektirir. Bu güven duygusunu zedeleyecek işlemlerden kaçınmak da hem yargının hem yürütmenin hem de bizlerin, yasamanın temel görevidir. Ancak, bu düzenlemeyle biz, vatandaşın devlete karşı olan, yargıya karşı olan, yasamaya karşı olan güven duygusunu tamamen ortadan kaldırıyoruz. Ne yapıyoruz 71’inci maddede? Takipsizlik kararlarına karşı bugün mevzuatta itiraz mercisi o takipsizlik kararını veren cumhuriyet savcısının bağlı olduğu en yakın ağır ceza mahkemesi olduğu hâlde, bugün, takipsizlik kararlarına karşı yani kovuşturmaya yer olmadığı kararlarına karşı itiraz mercisini değiştiriyoruz. Ağır ceza mahkemesinden yani en yakın ağır ceza mahkemesinden bu yetkiyi alıyoruz, takipsizlik kararını veren cumhuriyet savcısının bulunduğu yerdeki sulh hukuk hâkimine veriyoruz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sulh hukuk değil.

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) – Sulh ceza hâkimine veriyoruz. Yani, dolayısıyla, ağır ceza mahkemesinde 3 kişi tarafından incelenen itirazı biz, savcının bulunduğu yerdeki, kişisel ilişki içerisinde bulunduğu, aynı mekânın içerisinde bulunduğu, aynı çatı altında bulunduğu tek bir hâkimin iradesine ve inisiyatifine bırakıyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu şekilde biz, keyfî olarak takipsizlik kararı vermeyi müeyyidesiz bırakıyoruz. Takipsizlik kararı verecek olan merciyi onunla kişisel ilişki içerisinde olan tek bir hâkime bırakarak aslında yolsuzlukları önleyecek, yolsuzlukların üzerine kararlılıkla gidecek bir mekanizmayı çökertiyoruz. Bunu 17 Aralık ve 25 Aralıkta Türkiye gündemine düşen yolsuzluk soruşturmaları nedeniyle yapıyoruz arkadaşlar. Yani 17 Aralık ve 25 Aralıkta Türkiye yeni bir döneme girdi. Türkiye’de iş adamlarının, bürokratların, siyasetçilerin içinde bulunduğu pek çok insanın rüşvet batağına battığını, efendim, ihalelerde kamu zararı doğuracak bir şekilde milyonlarca doları devlete külfet olarak yüklediğini çok açık bir şekilde gördük. Şimdi, siz bu düzenlemeyle, Adalet Bakanlığı bu düzenlemeyle artık Türkiye’yi bir yolsuzluklar cenneti hâline getiriyor. Artık, takipsizlik kararlarını 3 kişiden oluşan ağır ceza mahkemeleri incelemeyecek. İletişimin dinlenmesinin, telefonların dinlenmesinin 3 hâkimden oluşan ağır ceza mahkemesinin 3’ünün, 3 hâkimin ortak kararıyla yapılabilmesine yönelik düzenlemeyi Meclisten geçiriyorsunuz ama çok önemli davalardaki takipsizlik kararlarına yapılan itirazları 3 kişilik ağır ceza mahkemesinden alıp tek bir hâkimin, bir sulh ceza hâkiminin iradesine ve inisiyatifine bırakıyorsunuz.

Ben, millet adına Türkiye Büyük Millet Meclisine gelen, Anayasa’ya bağlılık yemini eden, yolsuzluklara karşı samimi olduğuna inandığım milletvekillerinden bu maddeye hayır demesini ve madde metninden çıkartılmasına yönelik teklifimizi desteklemesini arz ve talep ediyorum.

Bu duygu ve düşüncelerimle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 71 inci maddesinde yer alan “itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Demir Çelik (Muş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Hakkâri Milletvekili Sayın Adil Zozani konuşacak.

Buyurun.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dünden bu yana, esasında maskelerin düştüğüne de bir şekilde Türkiye kamuoyu tanıklık ediyor.

Şimdi, bu kanun tasarısına ilişkin olarak, maddelerle ilgili olarak da çok ayrıntılı şeyler konuştuk ama öyle zannediyorum ki şu anda Türkiye kamuoyu da bu maddelerin içeriğine ilişkin olarak çok ilgili değil çünkü Türkiye kamuoyunun gündemi şu anda bu yasa tasarısı değil. Türkiye kamuoyunun gündemi yakın coğrafyasındaki gelişmelerdir, onları izliyor.

Dün önerge indirdik burada, önerge üzerinde konuştuk ve genel görüşme talebimizi önergenin akabinde Meclise sunduk. Normal durumda, normal prosedür gereği sizin yapmanız gereken, bunu hemen gündeme alıp, bir an önce bu sıcak gelişmeyi Parlamentoda değerlendirme konusu yapıp kamuoyunu bu çerçevede bilgilendirmekti, Hükûmetin bunu yapması gerekir. Dün akşam üzerinde mutabık kalınan çerçeve de buydu. Ama, zannederiz ki dün geceden sonra üçlü bir kumpas devreye girdi, CHP, MHP, AKP bu önergenin özellikle kamuoyundan gizlenmesi ve bu konunun kamuoyunda tartışılmaması konusunda uzlaştılar; bir üçlü kumpas oldu burada. Niye bu kumpas gerçekleşti burada? CHP, MHP, AKP IŞİD’le ilgili gelişmeleri Türkiye kamuoyunun önünde konuşmaktan niye imtina ediyor? Neye dayanarak böyle bir şey yapıyor? Hangi hassasiyetten kaynaklı olarak böyle bir mazeretin, böyle bir hassasiyetin arkasına sığınıldı, anlamakta güçlük çekiyoruz.

Dolayısıyla, şunu açık ve net ifade ediyoruz: Evet, Türkiye’yi, Türkiye’de yaşayan halkları ve Türkiye hinterlandında bulunan diğer, yakın coğrafyadaki gelişmeleri başından beri en yakın takip eden grup HDP Grubu olmuştur. Oradaki gerçeklikleri, oradaki gelişmeleri dilimiz döndükçe bu kürsüden Türkiye kamuoyuyla paylaştık, tehlikeleri Türkiye kamuoyuyla paylaştık. Şu anda Orta Doğu’da kimin, nasıl tezgâhlar ördüğü muammaya dönüştü ve maalesef, bu tezgâhlar kurulurken, bu tezgâhlar örülürken Türkiye kamuoyu bir gerçekliğe daha tanıklık etti. Dileyen Meclis arşivlerine, bu kürsüden yapılmış konuşmalara bakar, burada kim, ne söylemiş, bütün gerçekliği burada görürüz. Türkiye kendisinin kurguladığı bir bataklığın içine saplandı. Maalesef, stratejik derinlik stratejik kuyulara dönüştü ve Türkiye bu kuyulara eli kolu bağlanarak atıldı.

Türkiye’nin yakın coğrafyasında sadece iktidarlar değişmiyor, o coğrafyalarda darbeler yapılmıyor, insanlar katledilmiyor, aynı zamanda, Türkiye’nin de toplumsal yaşamını doğrudan doğruya etkileyecek, insanların yaşam tarzını doğrudan doğruya etkileyecek gelişmeler söz konusu. IŞİD’in Musul’da bugün yayınladığı genelgesinin -manifesto diyorlar- manifestosunun 1’inci maddesi “Kadınlar sokağa çıkmayacak.” diyor ve el koydukları malları savaş ganimeti olarak kabul ettiklerini ifade ediyor. Savaş ganimetiyle ilgili olarak tasarruf yetkisini de IŞİD’in başındaki şahsa, Ebu Bekir  Bağdadi’ye vermiş. Düşünün ki yakın coğrafyamızdaki tehlikenin boyutu, doğrudan doğruya bizim de toplumsal yaşamımıza, yaşam şeklimize dahi müdahale edebilecek bir tehlike boyutu. Bunu Türkiye kamuoyunun önünde neden tartışmaktan imtina ettik, neden üç parti bu konuda mutabık kaldı, neden görüşmeleri öteledi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADİL ZOZANİ (Devamla) - …gecenin karanlığında bıraktı, bunun izahı gerekiyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Zozani.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Canikli.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın konuşmacı üç siyasi partinin Musul’daki gelişmelerle ilgili kumpas yaparak…

BAŞKAN – “Kumpas kurdun.” dedi.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Evet, böyle bir çalışma içerisine girdikleri şeklinde…

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika.

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli'nin, Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 71’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, dün Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Musul’daki gelişmelerle ilgili özel gündemli bir görüşme, 4 siyasi parti grubu birlikte planlamıştık, kararlaştırmıştık. Daha sonra, gece ve sabah saatlerindeki gelişmeler çerçevesinde Hükûmetimizden, özellikle şu anda orada esir tutulan vatandaşlarımızın serbest bırakılmasıyla ilgili yoğun görüşmeler yapıldığı ve çok hassas, kritik bir sürecin içerisinde olunduğu ve Türkiye’den yapılan açıklamaların bu süreci etkileme ihtimali bulunduğu gerekçesiyle, bu vatandaşlarımıza zarar verme ihtimalinin ortadan kaldırılması amacıyla, bu görüşmelerin mümkünse çok kısa bir süre için ertelenmesi talebi geldi ve biz de bu talebi CHP, MHP ve HDP grup başkan vekilleriyle ayrı ayrı görüştük, ilettik -kendilerine bir kez daha teşekkür ediyorum- olumlu yaklaştılar ve bu görüşmeyi yine aynı içerikte, aynı ağırlıkta çok kısa bir süre sonra görüşmek üzere birlikte erteledik. Yani, belki, sayın konuşmacının haberi vardı, yoktu bilemiyorum ama görüşme şahsım tarafından yürütüldü ve 3 parti grubumuzun grup başkan vekilleriyle görüştüm, 3’ünün de mutabakatı alınarak yapıldı, böyle “kumpas” falan yok, çok doğru değil bu ifadeler, öyle bir şey söz konusu değil. Ayrıca, bütün siyasi partilerimiz de hassasiyetlerini bu konuda defalarca ifade ettiler yani hepimiz, bütün siyasi partiler. Bu açıdan da haksızlık yapmamak gerekiyor ama gerçekten bir devlet hassasiyeti…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …refleksiyle böyle bir karara varıldı. Bu görüşülecek, bunu görüşeceğiz, en ayrıntılı bir şekilde görüşeceğiz yani ortadan kaldırılması gibi bir şey de söz konusu değildir yani siyasi partilerimize bir haksızlıktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Canikli, teşekkür ederim.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Halaçoğlu…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Efendim, az önceki konuşmacı kumpastan söz ederek partimizi de suçlar bir konuşma yaptı. Sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika.

2.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 71’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, şimdi, bence çok ağır bir suçlamada bulundu demin HDP’li milletvekili.

Şimdi, bu konu, Musul meselesi partiler üstü bir konu, millî bir mesele ve dolayısıyla bu konuda partilerin birbirlerine kumpas düzenlemesi gibi veya başka bir partiye kumpas düzenlenmesi gibi bir düşünce son derece, fevkalade yanlış ve bu Meclis için de ayıp bir tabir. Nitekim, burada bir kumpas söz konusu değil. Biz hiçbir zaman iktidar partisinin yaptıklarından hoşnut olduğumuzu söylemiyoruz politika olarak ama bu konu artık, politikalar üstü bir hâle gelmiş durumda ve orada pek çok vatandaşımız, özellikle Türkiye’nin toprak parçası olan bir yerin işgal edilmesi karşısında -hiç kimse kusura bakmasın- herhangi bir siyasi partinin şusuna busuna bakmaksızın bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi olarak destek veririz ülke yararına. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Dolayısıyla, burada, Sayın Dışişleri Bakanının yepyeni birtakım girişimler ve nazik birtakım görüşmeler içerisinde oldukları için bunun biraz daha sonraya, bu görüşmelerin tamamlanmasından sonraya ertelenmesi gibi bir talepleri olduğu için kabul ettik ve liderlerle görüşmelerden sonra tekrar Büyük Millet Meclisinde bu konu dile getirilecektir. Dolayısıyla, herhangi bir partiye kumpas düzenlenmez. Kaldı ki partimize kumpas düzenlemek gibi bir durumu yakıştıranları kınıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Zozani, buyurun.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, Sayın Canikli 3 partinin grup başkan vekilleriyle görüşülüp mutabakata varıldığı ve bunun üzerinden bu kararın alındığı bilgisini Meclise sundu. Bu bilgi doğru değildir, düzeltmek istiyorum.

BAŞKAN – Açıklama mahiyetine giriyor bu davranışınız, sataşma değil.

Yerinizden bir dakika süre veriyorum.

IX.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Canikli biraz önce, 3 partinin grup başkan vekilleriyle ayrı ayrı görüşülerek mutabakat sağlandıktan sonra bu kararın alındığını ifade etti. Bu, doğru bir bilgi değildir. AKP, CHP, MHP grup başkan vekilleri önce kendi aralarında bu mutabakatı sağladıktan sonra “Biz böyle bir karara vardık, bir kararlaşmaya vardık. HDP bu konuda ne diyor?” diye bilgi verildi. Bu bilginin bu şekilde olduğunu biraz önce, daha önceki AKP grup önerisi üzerine söz alan  Grup Başkan Vekilimiz Sayın İdris Baluken Meclise ve Türkiye kamuoyuna sunmuştur. Dolayısıyla, demin ifade edilen bilgi doğru bir bilgi değildir. Mutabakat sağlandıktan sonra, mutabakatın sonucu bizimle sürekli olarak paylaşılıyor ve Sayın Baluken de konuşmasında, bu yöntemin, bu tarzın yanlış olduğunu ve bizim bu tarza katılmadığımızı ifade etmiştir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Açıklama mı yapacaksınız?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Evet efendim.

BAŞKAN – Buyurun, yerinizden bir dakika.

3.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli'nin, Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Önce, bu görüşmeler yapılırken Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Oktay Vural’la görüştüm, aynı anda aramaya başladım. Bu, tamamen ulaşma sırasıyla alakalı bir olay yani o anda ulaşabilme sırasıyla alakalı bir olay. Sonra Sayın Muharrem İnce’yle görüştüm, daha sonra da en son Sayın İdris Baluken’le görüştüm. Hepsiyle aynı içerikte görüştüm “Ne diyorsunuz? diye. Kararınız nedir?” diye. Yani, 2 partiyle görüşüp sonucu dikte ettirmek şeklinde ne bir düşüncemiz olabilir… Yani, bu, her şeyden önce elbette saygısızlıktır. Yani, bir siyasi partiye “Biz böyle düşünüyoruz, yapın. Bunu uygulayacağız.” anlamına gelebilecek bir tavır içerisinde olmamız söz konusu değil. Diğer 3 siyasi partiyle nasıl görüşmüşsek, aynı içerikte, hatta aynı kelimeleri kullanarak kendileriyle konuştuk ve dolayısıyla Sayın Baluken’in “Tamamdır.” demesinden sonra bunu hayata geçirdik ve bekledik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İzin verirseniz tamamlayayım, önemli bir konu.

BAŞKAN – Buyurun.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hem Sayın Dışişleri Bakanımız biz tüm diğer siyasi parti gruplarıyla görüştükten sonra harekete geçti, o ana kadar harekete geçmedi yani HDP Grup Başkan Vekiliyle görüştükten sonra, tamamladıktan sonra; dolayısıyla, yöntem budur.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Yeterince anlaşıldı, kayıtlara da geçti Sayın Canikli.

Teşekkür ederim.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkanım, kayıtlara geçmesi açısından bir hususu paylaşmak isterim.

Önerge sahibi grup Halkların Demokratik Partisi Grubudur, imza veren milletvekilleri Halkların Demokratik Partisi Grubuna mensup 20 milletvekilidir. Böyle bir konu müzakere edilecekse önce önerge sahibi gruplarla müzakeresi yapılır, ondan sonra diğer gruplarla görüşülür. Yöntem bu şekilde işlememiştir, teamüle uyulmamıştır ve demin hem Grup Başkan Vekilimizin verdiği bilgi hem de benim biraz önce ifade ettiğim bilgi doğru olan bilgidir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Zozani, teşekkür ederim.

Partiler arası bu tür görüşmeler oluyor, böyle nitelememek gerekiyor diye düşünüyorum ben de. Geçmişte grup başkan vekilliği yaptığım için böyle bir not düşmek istedim.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun; Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’ın; Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Ankara Milletvekili Levent Gök’ün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Van Milletvekili Aysel Tuğluk’un; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592) (Devam)

 

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

72’nci maddede iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 72. maddesiyle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231. maddesine eklenmesi öngörülen fıkradaki "suç nedeniyle" tümcesinin "suçtan dolayı" tümcesiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        İsa Gök                                     Ömer Süha Aldan                          Mehmet Hilal Kaplan

         Mersin                                               Muğla                                              Kocaeli

     Tufan Köse                          Mehmet Volkan Canalioğlu                         Turgut Dibek

         Çorum                                             Trabzon                                           Kırklareli

  Ali Rıza Öztürk                             Dilek Akagün Yılmaz

         Mersin                                               Uşak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 72 nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

     Halil Aksoy                                       Adil Zozani                                      Selma Irmak

           Ağrı                                                Hakkâri                                              Şırnak

       Erol Dora                                        Demir Çelik

         Mardin                                                Muş                                                     

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora konuşacak.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge üzerine Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Ben de cezaevleriyle ilgili sorunları gündeme getirmek için partim adına söz almış bulunuyorum. Cezaevlerinin fiziki yapısı, infaz koşullarının yarattığı olumsuzluklar, özellikle tecrit uygulamasının fiziki ve psikolojik etkileri de herkes tarafından bilinmektedir. Mahpuslar, beslenme, hijyen, sağlığa ulaşım hakkı gibi en temel haklardan, insani yaşam standartlarından yoksun biçimde yaşamak zorunda bırakılmaktadırlar. Bunun yanı sıra, uzun süreli hapis cezalarının ve tecridi had safhaya vardıran, hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı kuralların, disiplin cezalarının mahpusların sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri de gözler önündedir.

Değerli milletvekilleri, Birleşmiş Milletler tarafından 1976’da yürürlüğe konulan ve 15 Ağustos 2000 tarihinde Türkiye'nin imzaladığı Kişi Özgürlükleri ve Siyasal Haklar Uluslararası Paktı’nın 10’uncu maddesinde “Özgürlüğünden yoksun bırakılmış olan herkes, insanca ve insan kişiliğine içkin onuruna saygı gösterilerek işlem görür.” denilmektedir. Yine 1987’de kabul edilmiş olan Avrupa cezalandırma kuralları “Tutuklunun koşulları insan onuruna saygıyı sağlamalıdır ve tutukluluk, tarafsız bir biçimde, ayrım yapılmaksızın uygulanmalıdır.” demektedir.

Hasta tutsaklar sorunu, tutsak yakınları başta olmak üzere, çeşitli sivil toplum örgütleri tarafından eylem ve etkinliklerle sürekli gündemde tutulmaya çalışılmaktadır. Böylesi hassas ve insani bir konuda Adalet Bakanlığıyla defalarca yapılan görüşmelere karşın bu sorun hâlâ çözümlenebilmiş değildir. Hasta tutsakların durumuna, cezaevlerinde devam eden işkence ve kötü muamelelere işaret etmeye, sorumluların bu konuda önlemler almasına yönelik defalarca çağrılar yapıldı. Sadece biz değil, duyarlı insan hakları savunucuları, demokrat kuruluşlar, cezaevlerindeki ihmallerin ve ağır hasta tutsakların sorunları hakkında sürekli bir mücadele geliştirmektedirler ancak ne yazık ki bugün, karşımızdaki tablo eskisinden daha vahim durumdadır. Hasta mahpusların sayıları daha da artmış, cezaevindeki kötü muamele şikâyetleri ise artarak devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, mahpusların düzenli ve yeterli teşhis, tedavi, kontrol imkânlarına ulaşmasının güç olması bir yana, doktora erişim imkânları dahi yok denecek kadar azdır. Mahpus sayısının yüzlerce olduğu, hatta 2 bini bulduğu hapishanelerde dahi sürekli doktor bulunmamaktadır. Çalışan doktorların uzman olmayışı bir yana, hapishanelere aile hekimliği uygulaması getirildiğinden bu yana, doktorlar haftada 2 ya da 3 sefer yarımşar gün cezaevlerinde bulunuyorlar ve bu kısıtlı süre içinde hastalıkların teşhis ve tedavisi zaten mümkün de olmamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; durumları ağır olan ve hapishane revirlerinde tedavi olanağı olmayan mahpuslar kendilerini uzun süre ilgili sağlık kurumlarına sevk ettiremiyorlar; sevk kararları çıksa bile bu sefer araç ya da personel eksikliği nedeniyle hastaneye ulaşmak mümkün olamıyor. Hastanelere ulaşılsa jandarmanın müdahalesi, kelepçeli muayenenin dayatılması, kimi zaman hekimlerin tıp etiğine uygun hareket etmemesi nedeniyle teşhis ve tedaviler ya hiçbir şekilde yapılamıyor ya da yetersiz ve yüzeysel bir muayeneyle mahpuslar geri gönderiliyorlar. Kalp krizi gibi acil müdahaleyi gerektiren durumlarda ise hapishanelerde geceli gündüzlü kalan bir hekimin bulunmayışından ötürü -zamanında müdahale edilemediği için- hastaneye götürülmesi için gerekli izinler çıkıncaya kadar bu konumdaki hasta mahpuslar genellikle yaşamlarını yitirmektedirler.

Değerli milletvekilleri, tarafsız davranamayan, verdiği kararlarda bilimsel ve objektif kriterlere uygun değerlendirmeler yapmayan Adli Tıp Kurumu hâlen resmî bilirkişi konumunu sürdürmektedir. Rapor almayı Adli Tıp Kurumunun münhasıran tekeline bırakmak objektif ve adilane bir davranış değildir. Üniversite hastanelerine, eğitim ve araştırma hastanelerine, tam teşekküllü devlet hastanelerine hasta mahpusların sağlık durumlarıyla ilgili objektif raporlar verme noktasında gereken imkânın tanınması gerektiğine inanıyor, bu anlamda tekrar, yine Sayın Bakanı ve tüm ilgilileri duyarlı olmaya çağırıyor, Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 72. maddesiyle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231.maddesine eklenmesi öngörülen fıkradaki "suç nedeniyle" tümcesinin "suçtan dolayı" tümcesiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan konuşacak.

Buyurun Sayın Kaplan. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 592 sıra sayılı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde verdiğimiz önerge doğrultusunda söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bazı kanunlardaki keyfî değişiklik alışkanlığınız öteden beri var ve ne yazık ki bundan bir türlü vazgeçmiyorsunuz. Son günlerde, TÜBİTAK’ta yaşananlarla ilgili yazılan rapor Türkiye’de yargı sisteminin ne durumda olduğunu ortaya koyan bir olay. İnsanlara, artık kamera kayıtlarında suç işlediklerinin tespit edildiği bilindiği hâlde, buna “montaj”, buna “dublaj” diyebilme olanağını yaratıyorsunuz. Bu anlayış da toplumun yargıya olan, adalete olan güveninin ortadan kalkmasına neden oluyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başbakan ile çocuklarının arasındaki konuşmaların, bakanlar ile iş adamları arasındaki bazı konuşmaların montaj olduğu söylendi ve kamuoyunu işgal ettiğini biliyorsunuz. Özellikle, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Fikri Işık’ın bununla ilgili, toplumun kafasını karıştıracak bir dizi açıklamalarda bulunduğuna hepiniz tanık oldunuz.

Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Sayın Işık Kocaeli Milletvekili ve Kocaeli Milletvekilinin Bakan olması, özellikle eski Bakan Sayın Nihat Ergün’den devralmış olması Kocaeli adına sevindirici bir olay. Kocaeli adına da sevindirici, itiraf edeyim, ben de memnun oldum. Ne bekliyordum Sayın Işık’tan? En azından, Gebze’de kurulması düşünülen bilişim vadisinin bir an önce hayata geçirileceğini, Gebze üniversitesinin kurulmasıyla ilgili -geri çekmekten ziyade- bir an önce bir madde tahsis edeceklerini, Gebze’de bulunan askerî alanlardan boşalan yerleri TOKİ’ye değil toplumun yararına verebileceğini ve bunun ötesinde, TÜBİTAK’ta, kendisine bağlı bulunan TÜBİTAK’ta bazı önemli gelişmelere imza atar diye bekledim, umutlandım ancak Sayın Işık beni yanılttı. Göreve gelir gelmez Sayın Başbakanın koruyuculuğuna soyundu, bunu yaparken de hepimiz için önemli olan TÜBİTAK’ı âdeta itibarsızlaştırdı. Sayın Bakan göreve gelir gelmez ses kayıtları için diyor ki: “Öyle hissediyorum ki bunlar montajdır.” ve “Montajdır.” dediği kurumun en yetkilisi konumuna geliyor. Bunun etik olup olmadığını vicdanlarınıza bırakmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, TÜBİTAK, Türkiye için önemli bir bilim ve araştırma merkezi. Her TÜBİTAK Başkanı, her bakan değiştiğinde TÜBİTAK’ta âdeta deprem oluyor; kimileri yerinden oynuyor, kimileri görevinden alınıyor, kimileri işinden atılıyor. Bakın, Sayın Fikri Işık’ın göreve gelmesinden itibaren geçen süre içerisinde 90’ı üst düzey yönetici olmak üzere toplam 250 kişinin işine son verildi. Sayın Bakana soruyorum: Siz bu insanların ekmeğiyle neden oynuyorsunuz? Neden bununla oynama ihtiyacı hissediyorsunuz? Vicdanınız bu konuda rahat mı? Sayın Bakan basına yaptığı bir açıklamada diyor ki: “TÜBİTAK son birkaç yıl içerisinde âdeta işgal edildi. Paralelci güçler tarafından, özellikle Sayın Hasan Palaz’ın döneminde işgal edildi.” Sayın Bakana soruyorum: Sayın Hasan Palaz hangi dönemde geldi? 2012. Hangi bakan döneminde? Sayın Nihat Ergün. Şimdi soruyorum: Mülakat oluşturularak… “Ben amirinden değil, ağabeyinden emir alanla çalışmam.” diyen bir bakan, Nihat Ergün döneminde yetiştirdiğiniz, yerleştirdiğiniz bu bürokratlar acaba paralelci yapının devamı mı? Onun için mi Sayın Bakan Ergün’ü görevden aldınız? Bunu sizin yine vicdanınıza sormak istiyorum. Hadi diyelim ki bir üst düzey yöneticisini değiştirdiniz, TÜBİTAK’ta son üç ay içerisinde 250 kişinin ekmeğiyle oynayıp sokağın ortasına bırakmak; bunlar da mı paralelci yapının bir devamı? Şunu ifade etmek istiyorum: Kimsenin ekmeğiyle oynamayın, yaptığınız yanlışlıkların arkasına da paralelci yaftası yapıştırarak lütfen ilgilenmeyin.

Sayın Bakan, göreve geldiğinizdeki montaj hissiyatınızı acaba bilimsel bir kurumun başına hayvanat bahçesinde görevlendirdiğiniz bir müdürü getirerek birden bilimsel bir noktaya mı getirdiniz! Bu sizce toplumun, kamuoyunun vicdanını rahatlatıyor mu?

Şunu ifade etmek istiyorum: Değerli milletvekilleri, ne yaparsanız yapın, ister yargıyla oynayın ister kanunları arkadan dolanın ister müdürleri görevden alın, Sayın Başbakanın, bakanların Yüce Divana gitmesine engel olamayacaksınız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

73’üncü maddede iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 73. maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

  Ali Rıza Öztürk                             Dilek Akagün Yılmaz                           Ali İhsan Köktürk

         Mersin                                               Uşak                                             Zonguldak

Bedii Süheyl Batum                       Emine Ülker Tarhan                               Turgut Dibek

       Eskişehir                                            Ankara                                            Kırklareli

     Tufan Köse

         Çorum

(3) Yukarıda sayılan görevliler Ceza Muhakemesi Kanununun 311. maddesinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına tanınan “yargılamanın yenilenmesi” talebinde bulunma yetkisini haizdirler.

Ceza Muhakemesi Kanununun 311. maddesinin 1. fıkrasının (a) ve (e) bentlerine ilişkin 5 yıl ve üzeri hapis cezasına  mahkûmiyet hallerinde ise yukarıda sayılanlar itiraz etmeme gerekçelerini başvurudan itibaren 15 gün içinde açıklamak zorundadırlar. Bu gerekçeye karşı bir hafta içinde Yargıtay Ceza Genel Kuruluna yapılacak itiraz başvurusu ile karara katılmamış en kıdemli 9 üyeden oluşan bir heyet tarafından en geç 1 ay içinde incelenerek karar verilir.

BAŞKAN – Şimdi, okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir, öncelikle işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 73’üncü maddesinin Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Faruk Bal                                            Ali Öz                                           Reşat Doğru

         Konya                                               Mersin                                               Tokat

  Mehmet Şandır                                 Münir Kutluata                                 Mustafa Kalaycı

         Mersin                                             Sakarya                                              Konya

S. Nevzat Korkmaz                            Yusuf Halaçoğlu

         Isparta                                             Kayseri

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Isparta Milletvekili Nevzat Korkmaz konuşacak.

Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün mübarek Berat Kandili. Bu mübarek gece dolayısıyla başta sizlere, aziz milletimize ve Türk-İslam âlemine hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, iki gündür Musul, Tuzhurmatu kan ağlıyor. IŞİD güçleri Türk yurdu Musul ve Tuzhurmatu’yu işgal etti, yüzlerce ölü, yaralı var, yüz binlerce aile de göç etmek durumunda kaldı. Özellikle vatandaşlarımız Hükûmete sormamızı istiyorlar, diyorlar ki: “Beşar Esad’a âdeta şahsi husumet ilan eden Sayın Başbakan bu şahsi hırslarıyla ülke menfaatlerini karıştırmadı mı ve IŞİD’i besleyip büyütmedi mi? Bugün Türk milletine hırlayanlar AKP’nin besleyip büyüttüğü IŞİD güçleri değil mi?” diye özellikle size sormamızı istiyorlar.

Değerli arkadaşlar, bir insan bir yalan ortaya atarmış, ondan sonra başta kendisi olmak üzere herkes de buna inanırmış. Aynen böyle bir şey, Erdoğan’a “dünya lideri” diye bir aklıevvel AKP’li laf etti, sonra da en başta kendisi olmak üzere AKP’liler de buna inandı. “Dünya lideri Erdoğan”, ufak at, civcivler yesin!

Bakın, AKP’nin yönettiği ülkemizde nelere maruz kalmışız, hangi belalarla karşılaşmışız, bunları size anlatayım: Ülkende, ülke güvenliğinin teminatı orduna kumpas kurmuşlar, askerinin başına çuval geçirmişler, bağımsızlığının sembolü ay yıldızlı al bayrak indirilmiş, Türk toprakları olan konsolosluğun işgal edilmiş, uluslararası dokunulmazlıkları olan diplomatlar rehin alınmış, gemin batırılmış, “uluslararası hava sahası” dediğin bölgede uçağın, helikopterin düşürülmüş, aziz milletimize her sabah âdeta sıraya girmiş hainler hakaret etmek için. Türkiye Cumhuriyeti devleti topraklarında ülkenin ismi tabelalardan silinmiş, devletine “işgalci” denilmiş. Bu ülkenin kuruluş felsefesinin Anayasa’dan silinmesini istemişler ve bu cumhuriyetin kurucusu, İstiklal Savaşı’mızın mimarı başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere silah arkadaşlarına Nazi benzetmesi yapılmış. Tarihine, “Geçmişimizle yüzleşiyoruz.” sözünden sonra açtığın yolda hakaretlerde ve iğrenç iftiralarda bulunulmuş.

Tarihin en büyük iftirası ise Anadolu Türklerinin 1,5 milyon Ermeni’yi katlettiği iddiası. Anadolu’da, ülkenin doğusunda neredeyse her köyde, her kasabada Ermenilerin katlettiği Türklerin gömüldüğü toplu mezarlar var iken ve bugüne kadar tüm hükûmetler, sağcısı solcusu bu yalana göğüs germiş iken AKP ve Başbakan çıkıp demedi mi “1915 olaylarından dolayı hayatını kaybeden Ermeniler için üzüntü duyuyorum.” diye? Katledilen Türkler için Erivan oralı bile olmazken, Sayın Başbakan, kusura bakmayın, Türk milletine yaşattığınız bu hadiselerden sonra “Beter ol!” diyeceğim de ne çare ki ülkemin Başbakanısın. Diyarbakır Belediye Başkanı sana meşenin dallarını hatırlattı, hakaret etti; inanın, herkesten çok bizlerin yüreği sızladı.

Evet, “bay yalan”, hem de kuyruklu yalan, “dünya lideri” masalı, neredesin?

MİNE LÖK BEYAZ (Diyarbakır) – Saygısızlık yapma! Ayıp, ayıp!

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Bunlar olup biterken, evet, neredesin dünya lideri, neredesin ey ruh?

MİNE LÖK BEYAZ (Diyarbakır) – Ayıp ya! Milletin kürsüsü orası.

BAŞKAN – Sayın milletvekili, lütfen temiz bir dille konuşunuz ve şahsiyatla uğraşmayınız. Lütfen…

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – 3 kere “Türkiye seninle gurur duyuyor.” dersem çık, yoksa arkasına gizlendiğin taşın, kayanın, kovuğun arkasında kal!

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Nasıl konuşma bu ya!

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Belki de orada gizlenmiş olman, orada saklanmış olman, ortaya çıkıp bu millete, bu devlete zarar vermenden daha hayırlı.

Yüce milleti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

GÜLAY DALYAN (İstanbul) – Selamlama, selamlama!

MEHMET GELDİ (Giresun) – Senden saygı beklemiyoruz, saygısız!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 73. maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

(3) Yukarıda sayılan görevliler Ceza Muhakemesi Kanunun 311. maddesinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına tanınan “yargılamanın yenilenmesi” talebinde bulunma yetkisini haizdirler.

Ceza Muhakemesi Kanununun 311. maddesinin 1. fıkrasının (a) ve (e) bentlerine ilişkin 5 yıl ve üzeri hapis cezasına mahkûmiyet hallerinde ise yukarıda sayılanlar itiraz etmeme gerekçelerini başvurudan itibaren 15 gün içinde açıklamak zorundadırlar. Bu gerekçeye karşı bir hafta içinde Yargıtay Ceza Genel Kuruluna yapılacak itiraz başvurusu ile karara katılmamış en kıdemli 9 üyeden oluşan bir heyet tarafından en geç 1 ay içinde incelenerek karar verilir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Çorum Milletvekili Sayın Tufan Köse konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

TUFAN KÖSE (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 311’inci maddede değişiklik talebimiz var. Nedir bunun gerekçesi?

Biliyorsunuz, uzun yıllardır, ülkemizde yapılan bir kısım yargılamalarda yalnızca dijital kayıtlara dayanılarak, sadece dijital kayıtlara, hiçbir el ürünü taşımayan dijital kayıtlara dayanılarak, çağdaş bir hukuk sisteminde olmaması gereken gizli tanık ifadelerine dayanılarak ve çağdaş bir hukuk sisteminde olmaması gereken yasa dışı dinlemelere dayanılarak bu ülkenin birçok yurtsever insanı, aydını, askeri, bilim adamı, gazetecisi uzun yıllar cezaevlerinde kaldılar, hâlâ da kalmaya devam ediyorlar. Balyoz davası buna örnek, Ergenekon davası buna örnek, askerî casusluk davası buna örnek.

Bu değişiklik önergemizde, bu davalarda yargılamanın iadesini talep etme hakkını sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına tanıyan kanun hükmünün değiştirilmesini istiyoruz. Cumhuriyet Başsavcısı bu istemi -yargılamanın iadesi istemini- reddettiğinde herhangi bir gerekçe sunmak zorunda değil ve bu ret kararına da bir itiraz mümkün değil.

Bu değişiklikle ne getiriyoruz biz? Bu değişiklikle, duruşmada kullanılan ve hükmü etkileyen bir belgenin sahteliğinin anlaşılması hâlinde -bu, 311’in (a) bendi- ve yeni olaylar ve yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı gerektiren mahkûmiyetine sebep olacaksa bu itirazı sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı değil, ağır ceza mahkemelerinin savcıları da yapsın istiyoruz. Yapmamaları hâlinde, on beş gün içerisinde, eğer bir itiraz yapmayacaklarsa, yargılamanın iadesi yoluna gitmeyeceklerse bunun kararını bildirsinler. Yargılamanın iadesi, bu kararın aleyhine Yargıtayda ilk duruşmaya katılmamış en kıdemli 9 tane Yargıtay hâkiminin, itiraz üzerine vereceği karar doğrultusunda yapılsın istiyoruz. Çok insani bir şey, bütün çağdaş ülkelerde olan bir şey. Sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının gerekçesiz olarak hem elinde bulunan yetkiyi dağıtıyoruz hem gerekçelendirmeye çalışıyoruz.

İstemimiz budur, bu önergemize olumlu oy vermenizi diliyoruz.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, gündem çok hızlı gelişiyor tabii. Bir bayrak olayımız vardı, biliyorsunuz. Bayrak indirildi, çeşitli muhalefet partilerinin genel başkanları, hatta Başbakan çok ağır ifadelerle konuştular. Bayrağın indirilmesi zaten kabul edilebilir bir şey değil elbette. Mustafa Kemal Atatürk, biliyorsunuz, İzmir işgalinden sonra önüne konulan Yunan bayrağını kaldırtmıştır. Niye? Bayrak bir ülkenin, bir milletin onur timsalidir. Hiç kimse o bayrağa saygısızlık yapamaz ama bayrağa saygısızlık yapıldığında da alnının çatından filan vurulması gerekmez, cezası neyse Türk Ceza Kanunu’nda belirtildiği şekilde hükmedilir.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, tabii, bayrağı indirmekten daha kötü bir şey var, bayrağı indirmeye cesaret etmek diye bir şey var. Şimdi, siz bu milletin ordusunu kuşa çevirdiniz. Şimdi, Donanma Komutanı Nusret Güner var, demiş ki: “Biz harp oyunlarını bile bıraktık korkudan, darbe planı yaptığımızı düşünürler diye.” Böyle bir Donanma Komutanı düşünün. Ben İlker Başbuğ’u ziyarete gitmiştim, İlker Başbuğ “Ya, ben eğer kozmik odayı açmasaydım beni de bu işlerin içerisinde düşünecekler, diye ben açtım yani beni de darbeci diye daha rahat suçlarlardı diye açtım.” dedi arkadaşlarımızla beraber gittiğimizde.

Şimdi -Sayın Bülent Arınç burada zannedersem- Sayın Bülent Arınç’la ilgili bir suikast iddiasından sonra girildi bu kozmik odaya. Bu ordu ne yapsın kardeşim? Bu ordunun elini kolunu bağladınız.

Gelelim, IŞİD olayına. Şimdi IŞİD olayında -biliyorsunuz, geçen konuşmamda da söylemiştim- 20 bin kamyon Suriye’ye mühimmat gitmiş MİT’in kontrolünde, yakalandığında da diyorlar ki: “MİT yardım malzemesi götürüyordu.” Ya, Millî İstihbarat Teşkilatı bir yardım kuruluşu mu ki de yardım malzemesini göndersin, bizim Kızılayımız yok mu, bizim başka yardım derneklerimiz, yardım kuruluşlarımız, sivil toplum örgütlerimiz yok mu? Var. Gönderilenlerin ne olduğu açığa çıktı. Birçok yabancı basın kuruluşunda da bu yer aldı. Gönderilenin askerî malzeme olduğu ve bugün Suriye’de, Irak’ta insanların başını keserek top oynayıp onu da YouTube’a yükleyerek bütün dünyaya izleten “IŞİD” adlı sapık bir örgütün elinde olduğu ve benzeri örgütlerin, El Nusra’nın, El Kaide’nin elinde olduğu anlaşılıyor. Orada bu işleri takip eden savcıları da maalesef bakanlarımız hain damgasıyla damgaladılar. E, bu savcılar da görev yapamıyor. Yani, ülkenin sistemini, Türkiye Cumhuriyeti’nin doksan yıllık, Türklerin üç bin yıllık tarihindeki sistemini maalesef amuda kaldırdınız. İşimiz kolay değil, bütün komşularımızla aramız bozuk. Hâlbuki, dış politikada önemli olan önce yakın komşularınla iyi ilişkiler hâlinde bulunmaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.34

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.40

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

73’üncü madde üzerinde Çorum Milletvekili Tufan Köse ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir. 

Kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

73’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

74’üncü maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 74 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının “b” bendinde yer alan "Ancak" ibaresinden sonra gelmek üzere "tutuklama kararını veren veya" ibaresinin; "tutuklama kararını" ibaresinden sonra gelmek üzere "veya tutuklamanın reddi kararını" ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.

     Halil Aksoy                                       Adil Zozani                                       Demir Çelik

           Ağrı                                                Hakkâri                                                Muş

       Erol Dora                                       Selma Irmak                                    Hasip Kaplan

         Mardin                                              Şırnak                                               Şırnak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 74. maddesinin madde metninden çıkartılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

        İsa Gök                                         Turgut Dibek                                   Ali Rıza Öztürk

         Mersin                                            Kırklareli                                             Mersin

Ömer Süha Aldan                          Dilek Akagün Yılmaz                                Levent Gök

         Muğla                                                Uşak                                                Ankara

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir, öncelikle işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 74. maddesinin Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Faruk Bal                                            Ali Öz                                       Yusuf Halaçoğlu

         Konya                                               Mersin                                              Kayseri

  Mehmet Şandır                                   Reşat Doğru                                  Mustafa Kalaycı

         Mersin                                               Tokat                                                Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Halaçoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Başkanım.

Sayın milletvekilleri, öncelikle şunu söyleyeyim: Gerçekten, şimdi, alnının çatından vurma meselesini demin gündeme getirdiler. (Gürültüler)

BAŞKAN – Sessiz olalım lütfen.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Amerika Birleşik Devletleri’nde Pentagon’a bir kişi girmeye kalkışsa ne yaparlar veya Başkanlık Sarayı’na birisi girmeye kalkıştığında, bırakın onu, duvarından atlamaya kalkıştıklarında ne yaparlar? Yine, İngiltere’yi hatırlıyorsunuz, metroda bir şahsı bir polis alnının çatından vurdu ve ardından dediler ki: “Bu adam suçsuzdu. Niye vurdunuz?” Evet, gerçekten de suçsuzmuş adam ama polis şunu söyledi: “Kanunlara kim uymaz, ‘Dur.’ tabirimize kim uymazsa biz çeker vururuz.” dedi. Hiç kimse de itiraz etmedi. Şimdi, bir kişi yasalar çerçevesinde…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Ya, öyle şey olur mu Başkan ya? Yasalar ne işe yarıyor o zaman? Yasalar ne işe yarıyor o zaman?

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Yasaları öyle, yasalar böyle ama yasalar şunu da gösterir…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Bayrak indireni o zaman al vur, öyle mi?

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Bir askerî birlik alanına bir kişi tel örgülerden atlayacak izinsiz olarak ve direğe çıkacak, orada askerî birliği temsil eden, ülkeyi temsil eden bir bayrağı indirecek ve siz diyeceksiniz ki: “Yasalar.” Yasalar tak der, alnından vurdurur.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Böyle bir yasa yoktur ki. Vursa o da devletin adamı çıkar zaten, o yüzden vurmuyordur.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Niye vurdurur? Çünkü ülkenin bayrağını aşağı indirmek demek devleti aşağı indirmek demektir. Dolayısıyla…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Tanıdık olduğu için vurmamışlardır.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Tanıdıktır, tanıdık.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Tanıdık olduğu için yapmamışlardır, zaten normalde yapıyorlar.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Tanıdık veya tanımadık olmaz. Dolayısıyla, bu böyle yapılır. O zaman, Kıbrıs’taki alnının çatından vurulup indirilen kişi için de aynı şeyi söylemeniz gerekirdi. Eğer bir bayrağı aşağı indiren kişi varsa o zaten o devlete düşman olan kişi anlamına gelir, o ülkeye saygı duymayan kişi anlamına gelir. Sizin namusunuzdur o. “Efendim, benim namusumu kirletsinler, sonra ben hukuk karşısında bunun cezasını veririm.” deme lüksüne sahip değilsiniz. Dolayısıyla bunu farklı şekilde düşünmek zorundasınız, bayrak başka bir şeye benzemez.

Değerli milletvekilleri, asıl bir konu üzerinde durmak istiyorum. Bu, çocuk yaşta evlilikler konusu. Şimdi, ülkemizde 2008 yılı itibarıyla, UNICEF, 18 yaş altı evlilik oranlarını kız çocuklarda yüzde 30, erkek çocuklarda yüzde 7 civarında olarak açıklamıştır. Keza İçişleri Bakanlığı verilerine göre de 18 yaş altında evlenmelerin sayısı son üç yılda 130 bini aşmıştır. Reşit olmadan evlendirilen kız çocuklarının sayısı erkek çocuklarının sayısının 20 katıdır.

Değerli milletvekilleri, şimdi hem çocukların bizim açımızdan önemini belirtiyoruz hem de bu konuda ciddi birtakım atılımlar yapmıyoruz. Bakın, Türk Ceza Kanunu, çocuklarını gayriresmî olarak evlendiren anne babaları iştirak ve azmettirme nedeniyle cezalandırmaktadır. Ülkemizde 18 yaş altında kız çocuklarını evlendirme oranı yüzde 31,7’dir ve son araştırmalara göre de ülkemizde 181 bin çocuk gelin vardır.

Değerli milletvekilleri, çocukların kendi iradeleriyle hareket edemeyeceklerini söylüyoruz ve Ceza Kanunu’nu da ona göre düzenliyoruz ama bir çocuğu risk altına atarak onu daha çocuk yaşında, reşit olmadan evlendirmeye kalkışıyoruz. Bunun için evlendirmelerde, anne baba başta olmak üzere evlenme akdini yapan, imam nikâhını -ki dinimizde “imam nikâhı” diye bir şey yoktur, bunu da özellikle belirteyim- bu dinsel töreni yapan kişilere de aynı şekilde ceza verilmesi şarttır. Sadece altı ayla geçiştirmemek gerekiyor. Bunun artırılması yoluna gidildiği takdirde de zannediyorum bu konuda önemli bir aşama elde edilir. İlköğretim okullarında çocukların istismara ve bu şekilde evlenmelere karşı da eğitilmeleri birinci derecede önemlidir.

Bunun dikkate alınmasını bilgilerinize sunuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Birkaç gündür bu bayrak hadisesiyle ilgili grubumuzu…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen susar mısınız, rica ediyorum.

Buyurun.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – …zan altında bırakan ve âdeta bir toplumsal lince dönüşen bir olguyla karşı karşıyayız.

Sayın hatip de yine buna benzer imalı konuşmalar yaptı. Müsaade ederseniz bir iki dakika grubumuz adına bir iki şey söyleyeyim.

BAŞKAN – Sayın Baluken, sizin grubunuza ismini zikrederek bir sataşmada bulunmadı.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Tam tersine, tam tersine CHP’ye sataştım.

BAŞKAN – Şimdi sırada önergeniz var, orada söz alıp beş dakika içinde anlatırsınız söyleyeceklerinizi.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Cumhuriyet Halk Partisine sataştım ben, hiç BDP’yle, HDP’yle ilgili konuşmadım.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Peki, o zaman, tutanaklara geçmesi açısından ben ifade edeyim müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Evet.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) -  Biz Halkların Demokratik Partisi ve Barış ve Demokrasi Partisi olarak, zaten Türkiye  Cumhuriyeti yasalarına göre legal siyaset yapan kurumlarız.

BAŞKAN – Evet, hep söylüyorsunuz.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Asla bayrakla ya da bu devletin sınırlarıyla ilgili bir sorunumuzun olması düşünülemez.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Size karşı bir şey söylemedim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Ortak vatan, demokratik cumhuriyet ve demokratik özerklik perspektifinde siyaset yürütüyoruz. Farklı açıdan burada ima edilen illegal yapılanmalardan da gerek KCK’nin bu bayrak provokasyonunu kınayan açıklaması gerekse de Sayın Öcalan’ın ilk günden itibaren bu bayrak provokasyonunu kendilerine yönelik yapılmış bir provokasyon olarak ortaya koyması kamuoyu tarafından biliniyor. Türkiye, demokratik bir hukuk devleti ise bu provokasyonu yapan kişiyi kanun önüne, adalet önüne çıkarır; arkasındaki, arka plandaki güçleri kamuoyuna, halka teşhir eder; bununla ilgili gerekli yargısal süreçleri de yürütür.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Hiç kimseyi herhangi bir suçtan dolayı alnının çatından vurmak gibi bir şey de hiçbir yasada yoktur. Bunun tutanaklara geçmesi gerektiğini ifade ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Baluken, teşekkür ederim.

Zaten, bugüne gelene kadar milletvekilleriniz çeşitli vesilelerle mikrofondan bu açıklamayı yapmıştı, siz de bir kez daha kayıtlara geçirdiniz diyorum.

Diğer önergeyi okutuyorum:

                           Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 74. maddesinin madde metninden çıkartılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

Levent Gök (Ankara) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Ankara Milletvekili Levent Gök konuşacak.

Buyurun Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 74’üncü maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Daha önce görüştüğümüz 71’inci maddeyle savcıların kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlarının itirazen inceleme mercisi olan ağır ceza mahkemelerinden bu görev alındı ve sulh ceza mahkemeleri  de kaldırılarak yeni bir sulh ceza hâkimliği ihdas edildi soruşturma aşamasında. Şimdi, getirilen bu değişiklikle sulh ceza hâkiminin kararlarına karşı itirazları inceleme yetkisi yine kendi yargı çevresi içerisindeki, numara sırasına göre, en yakın sulh ceza hâkimliğine veriliyor. Oysa, bizim mevcut yasamıza göre sulh ceza hâkimlerinin kararlarına karşı yapılan itirazlar asliye ceza mahkemesine, asliye ceza mahkemesinin kararlarına karşı itiraz da ağır ceza mahkemesine olmak üzere bir silsile yoluyla, çeşitli mahkemelerin uzmanlıklarından ve onların geçmiş tecrübelerinden yararlanılarak bir sistemle biz itirazları inceleyen bir hükmü koruyorduk. Şimdi, birdenbire sulh ceza hâkimliği ihdas edilerek sulh ceza hâkimliğinin verdikleri kararların da aynı sulh ceza hâkimliklerine incelettirilmesi hukuk sistemimizde köklü bir değişikliktir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hukuk sisteminde böylesine köklü değişikliklerin yapılabilmesinin gerekçesi kanunun gerekçesinde dahi iyi ifade edilmemiştir ve denilmiştir ki “Sulh ceza hâkimliklerine verilmek suretiyle uzmanlıklarından yararlanılacaktır.” Hâlbuki hukukçu olan pek çok arkadaşımız bilir ki sulh ceza mahkemeleri ya da hâkimlikleri özellikle mesleğe yeni başlayan hâkimlerin tayin edildiği mahkemelerdir. Asliye ceza mahkemeleri daha tecrübeli, ağır ceza mahkemeleri daha tecrübeli hâkimlerden oluşur. Şimdi, siz madde gerekçesinde bir yandan uzmanlıktan bahsedeceksiniz ama daha yeni mesleğe başlamış bir kişiyi, sulh ceza hâkimliği de ihdas ederek, asliye ceza mahkemelerinde ve ağır ceza mahkemelerinde edinebileceği tecrübelerden bir kısmını dahi edinememiş olduğu hâlde itiraza tabi hâkim olarak kılacaksınız. Bunun anlaşılması mümkün değildir. Maddenin gerekçesinde, kanunun gerekçesinde bu bahsedilen gerekçe kesinlikle günün şartlarına ve uyguladığımız sisteme aykırıdır.

Şimdi, bu niçin yapılıyor? Özellikle takipsizlik kararlarında, yakalama, arama, el koyma gibi kararlarda sulh ceza hâkiminin kararı en yakınındaki bir hâkime gidecek.

Değerli arkadaşlarım, pek çok yerde sulh ceza hâkimleri aynı katlarda otururlar, aynı kafeteryada yemek yerler, aynı mekânları paylaşırlar ve birbirleriyle arkadaştırlar. Bizim şimdi değiştirmeye çalıştığımız kanunda işte bunlar engellenerek arkadaşlar arasındaki bir yakınlığın, duygusallığın engellenmesi, kaldırılması istenilmiş ve bir silsile yoluyla daha tecrübeli hâkimlerin bakması getirilmiş idi ama bunu kaldırıyorsunuz. Bu, çok yanlış bir düzenlemedir ve bu yanlış düzenlemeyi icraatta göreceksiniz. Duygusal arkadaşlıklar, yakınlıklar devreye girecek ve tek hâkimle, yeni mesleğe başlamış bir sulh ceza hâkiminin vereceği kararlarla çok önemli kararlar, kovuşturmaya yer olmadığı gibi şimdiye kadar ağır ceza mahkemelerinin incelediği kararlar bu yeni hâkimliklere verilmek suretiyle hukuk dünyamız altüst edilecektir. Buna hakkınız yoktur.

Bakın, bunlar yapılırken kanunun genel gerekçesinde yargının etkin hâle getirilmesinden bahsediyorsunuz, hızlandırılmasından bahsediyorsunuz. Ee, peki, bugün Hatay’da bir karar çıktı. Hatay’da görülen davada Abdullah Cömert’in dosyasının Hatay’da güvenliğin sağlanmaması bakımından Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verildi başka yere nakledilsin diye. Bu sizce adaletin etkin bir şekilde yerine getirilmesinin bir uygulaması mı?

Uludere’de iki yıl yedi ay önce 34 tane yurttaş öldürüldü, daha bir tek mahkeme açılmadı. Ethem Sarısülük’ün davasında mağdurlar perişan ediliyor. Ali İhsan Korkmaz’ın davasında mağdurlar, aileleri perişan ediliyor. Daha siz bunları sağlayamamışsınız, madde gerekçesinde yargının etkin hâle getirilmesinden söz ediyorsunuz. Bunların kesinlikle mümkün değildir bu şekilde izah edilmesi.

Elbette zamanımız az bunları anlatmaya ama zamanımız çok da olsa bunları anlamayacaksınız.

Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlarken bugünkü Berat Kandili’nizi de kutladığımı ifade ediyorum.

Tüm yurttaşlarımızı ve sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 74 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının "b” bendinde yer alan "Ancak" ibaresinden sonra gelmek üzere "tutuklama kararını veren veya" ibaresinin; "tutuklama kararını" ibaresinden sonra gelmek üzere "veya tutuklamanın reddi kararını" ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan konuşacak.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Değerli milletvekilleri, Türkiye'de gerçek bir adalet, bağımsız bir yargı, tarafsız bir yargı olacak mı? Bu paketlerle, bu kanunlarla olmaz. Bunu bir kere kafanıza koyunuz, kesinlikle olmaz. Hâlâ uzun tutukluluk hâlini halledememiş bir yargı sisteminden bahsediyoruz Anayasa Mahkemesi kararına rağmen.

Gizli tanıklık, gizli soruşturma, gizli ifade, gizli dinleme. Gizli, gizli, gizli adalet olmaz arkadaşlar. Bu, ikinci bir nokta.

Bakın, özel yetkili mahkemeleri kapattınız. Benim Şırnak’tan belediye başkanlarım dördüncü yıla yakındır tutuklu, dosyaları kayıp. Ne Şırnak Ağır Ceza Mahkemede bulunuyor ne Cizre Ağır Ceza Mahkemede bulunuyor. Dosyalarına sahip çıkmayan bir Adalet Bakanlığı, bir hukuk devletinde, kaybolan dosyaların tutuklusu olan bir ülkede nasıl adalet sağlarsınız?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Zaten siyasi karar, dosyaya gerek yok ki.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Şırnak’tan benim il başkanım tutuklu, kendisi Edirne F Tipi Cezaevinde kalıyor. Başka belediye meclis üyelerim Tekirdağ Cezaevinde kalıyor, yargılamaları Diyarbakır’da yapılıyor. Şimdi burada kendi kendimizi kandırmamızın bir gereği yok. Bu şekilde adalet olmaz. Eğer gerçekten bu ülkede hukuk devleti olsaydı Başbakan çıkıp bir çocuk provokatör için -ki kendi kullandıkları- “Alnının çatından vurulmalıdır.” demezdi. Bir hukuk devletinde bir başbakanın bunu söylemesi skandaldır arkadaşlar.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – O zaten öyle söylemedi ya! “İndirin aşağıya!” dedi.

HASİP KAPLAN (Devamla) – “İndirin.” demesi, “Vurulur.” demesi, Tokat’taki üniversite öğrencilerine yapılan saldırıyı teşvik etmesi, suça tahrik etmesi, lince tahrik etmesi, kitleleri suça tahrik etmek suçtur Ceza Kanunu’nda arkadaşlar. Yürekli bir savcı olsa, bunu diyen hangi siyasi parti lideri veya mensubu olursa olsun onun hakkında fezleke gönderirdi. Biz söylesek fezlekemiz yirmi dört saate kalmaz Meclise gelirdi ama her ne hikmetse savcılar fezlekeleri başkaları için yazmıyorlar.

Şimdi, bu söylemlerin hiçbirisi suç değil mi? Halkı suç işlemeye tahrik etmek, bir olayın, bir provokasyonun üzerinden kalkışılarak bir halkı, milyonlarca insanı hedefe oturtup Ankara’da Kızılay Meydanı’nda “Ankara Kürtlere mezar olacak.” diye yürüyüşler düzenletmek, arkasından bilmem nerede… Elbette ki hassasiyetleri vardır insanların, tepkilerini koyacaklardır ortaya ama saldırganlık noktasına gelmemek kaydıyla, şiddete dönüşmemek kaydıyla, o şiddete güvenlik güçleri de ortak olmamak kaydıyla bu düzenlenir. Ne olduğunun farkına varacaksınız.

Bakın, daha bunu konuşurken Musul’da Konsolosluğunuzda yaşananları gördünüz. Gördünüz değil mi? Konsolosluğunuza girildi…

VURAL KAVUNCU (Kütahya) – Senin Konsolosluğun değil mi?

HASİP KAPLAN (Devamla) – …Konsolosluğunuzdan alındı Konsolos da personel de çocukları da aileleri de, oraya siyah bayraklar da asıldı ama bir tepki yok. Bakın, dikkat edin, eğer millî duygularınız çok hassassa o çocuk provokatörü bulacaksınız, arkasındakini bulacaksınız, kim çıkartmış o direğe bulacaksınız; adalet budur, hukuk budur.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Kendi adamları zaten ya.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Mersin’deki provokatörler çıktı ortaya, Mersin’de Mersin’i karıştırmak isteyen provokatörler çıktı ortaya, kongrede bunu yapan provokatörler çıktı ortaya. Her gün çıkılıyor, deniliyor ki… Bir siyasi partinin genel başkanı vardır, MYK’sı vardır, parti meclisi vardır, yetkili organları vardır. Her zaman hukuk devleti içinde bütün halkın, bütün milletin değerlerinin hepsine aynı saygıyı herkesin göstermesi gerekir elbette. Buna karşı tepkimizi, duyarlılığımızı koyduğumuz hâlde ikide bir çıkıp bunu kullanmanın bir gereği yok. Bu ülkede herkesin eşit yurttaş olduğunu, hukukun herkese çalıştığını, adaletin herkese çalıştığını, adaletin herkes karşısında kılıcının keskin olduğunu herkes bilecek ki ağzından çıkan sözü bilecek.

Pompalı tüfeklileri savunanları da gördük, o demler de geldi geçti buradan, unutmadık. Şimdi, her lider bulunduğu konum itibarıyla ağzından çıkan sözlere elbette dikkat edecek ve suhulete davet edecek. Bu ülkenin buna ihtiyacı vardır barış için arkadaşlar. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, şimdi, bu mesele çok konuşuluyor, buna doğru bir yorum getirmek lazım. Alnının çatından vurulması gereğini söyleyenlerden birisi partimizin Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’dir. Yani, bu bu kadar sündürülüyor, müsaade ederseniz, Genel Başkanımıza bir sataşma vardır, iki dakikalık bir söz istiyorum.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yok, Genel Başkana değil, ben Başbakanın söylemleri, direkt söylemleri üzerine konuştum. Her şeyi de alınmayın.

BAŞKAN – Hayır, Genel Başkanınıza bir sataşma yok. Biraz önceki konuşmacı Sayın Halaçoğlu’ydu, Halaçoğlu’nun konuşması üzerine söz aldılar.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı, salı günkü grup toplantısı…

BAŞKAN - Sayın Uzunırmak, lütfen müsaade eder misiniz konuşmama.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, ben ne dediğimi biliyorum.

BAŞKAN – Şimdi, sizin Genel Başkanınıza hakaret ettiğini düşünmüyorum. Sayın Halaçoğlu’nun konuşması üzerine söz aldı, Sayın Halaçoğlu kendi düşüncesini söyledi, Sayın Kaplan da kendi düşüncesini söyledi. Bir sataşma olduğunu düşünmüyorum.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, gazetelere…

BAŞKAN – Farklı bakabilir insanlar düşüncelere, buna biraz tahammüllü olmanız gerekiyor.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Düşünceleri farklı olabilir. Elbette ki bunda hiçbir endişe yok ama Sayın Devlet Bahçeli’nin salı günkü grup toplantısında söylediği, manşet olan ve ayakta alkışlanan bir sözdür bu.

BAŞKAN – Katılmayabilir bir başka milletvekili buna Sayın Uzunırmak.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, katılmamak farklı bir şey ama yorumlarda…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Antidemokratik bulmak başka bir şey.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yani ne var bunda? Bu kadarını bu kürsüde konuşamayacaksak o zaman ağzımızı bağlayalım.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Canım o zaman ben de konuşabileyim bu kürsüde.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Allah aşkına yani siz her şeyi söyleyeceksiniz ama biz susacağız, olur mu ya. Yapmayın gözünüzü seveyim yani.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, bir dakika, sorunu çözmeye çalışıyorum.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Ben de konuşayım, cevap verebileyim, ben aksi bir şey söylemiyorum.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Başbakana söylediğimin binde birini söz olarak dile getiremiyorum muhalefete.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, müsaade eder misiniz.

Buyurun.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Aksi bir şey söylemiyorum, biz de kürsüden cevap verebilelim, düşüncemizi, olayın aslının ne olduğunu…

BAŞKAN – Şimdi, bakın, kürsüden cevap verebilmeniz için, siz de biliyorsunuz Sayın Uzunırmak, sataşma olması gerekiyor. Ben konuşmacıyı özellikle dinledim, herhangi bir sataşma, partinize yönelik bir sataşma yapmadı.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, yani bir genel başkanı…

BAŞKAN – Sayın Genel Başkanınızın söylediği sözü kendi düşüncesine göre yorumladı, kendi düşüncesine göre aktardı. Temiz bir dil kullanmama gibi bir şey söz konusu olmadı. Size kürsüde söz vermemi gerektirecek bir sataşma da görmüyorum.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Peki Sayın Başkan, sizin takdirinizdir, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim anlayışınızdan dolayı.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Çok adil yönettiğiniz için, Adalet Bakanının, adaletle ilgili bir görüşmede çok düzgün yönetiyorsunuz, çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Ben de size teşekkür ederim.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Hassasiyetinizden ötürü çok teşekkür ederim, sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

75’inci maddede iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 75. maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Kanununun 273. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “mahkemelerin yargı çevresi içerisindeki Asliye Mahkemelerinin hükümlerine karşı” cümlesinde yer alan “içerisindeki” kelimesinin “içindeki” kelimesi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        İsa Gök                                    Turgut Dibek                                        Ali Rıza Öztürk

         Mersin                                       Kırklareli                                                 Mersin

Ömer Süha Aldan                     Dilek Akagün Yılmaz                        Mehmet Volkan Canalioğlu

         Muğla                                           Uşak                                                   Trabzon

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge Anayasa'ya aykırılık önergesidir, öncelikle işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 75. maddesinin Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Faruk Bal                                            Ali Öz                                           Reşat Doğru

         Konya                                               Mersin                                               Tokat

Yusuf Halaçoğlu                                Mehmet Şandır                                Mustafa Kalaycı

        Kayseri                                              Mersin                                               Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal konuşacak.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şu “alnı çatından vurmak” meselesinden ben de bir dem vurmak istiyorum. Bıçağın kemiğe dayandığı yer vardır. Halkın dilindeki bıçağın kemiğe dayandığı yer hukukta da yer bulur. Adam öldürmek suçtur, harpte adam öldürmek serbesttir. Adam öldürmek suçtur, meşruten müdafaada adam öldürmek serbesttir, suç değildir, cezası yoktur. Bunun gibi çoğaltabiliriz.

Askerî birliğe giriş bellidir; askerî birliğe nizamiyeden girilir. Kaçak girenin tabi olacağı hukuki hüküm bellidir; parolayı sorar eğer görürse adamı, parolaya cevap verebilirse verir, vermezse enterne eder, etkisiz hâle getirir.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yasak bölge olduğuna dair levhalar vardır.

FARUK BAL (Devamla) – Eğer Türk Bayrağı’nı indirmek gibi bir hadsizliğe, bir densizliğe, bir şerefsizliğe teşebbüs ediyor ve 2 defa silah atılarak uyarılıyorsa o adamı indirmek haktır, vaciptir ve suç değildir, elbette ki alnının çatından da indirmek gerekir.

Değerli arkadaşlarım, maddeye geçiyorum.

Şimdi, bu maddede, 75’inci maddede Sayın Bakanın cevaplandırması düşüncesi ile bir hukuki durum ortaya koymak istiyorum. “İstinaf mahkemelerinde deliller yeniden ileri sürülebilecektir.” dedi burada konuşurken. Bu, hukukta çok derin, çok karmaşık bir sorunu da gündeme getirmektedir. Varsayalım ki hukuk mahkemesinde delillerin teksifi kuralı gereği davacı veya davalılardan birisi delilini teksif etti; uyanık olan, kötü niyetli olan diğer taraf teksif etmedi. Karar verildikten sonra istinaf mahkemesine gittiğinde, delilini teksif etmeyen taraf kötü niyetle “Ben yeni delil bildireceğim.” dediğinde ortaya çıkan hukuki karışıklığı hangi içtihatla, hangi hukuk kültürüyle, hangi hukuk hafızasıyla çözeceksiniz ki bu istinaf mahkemelerini getirdiniz? Dolayısıyla, bu kötü niyetli olan kişilere karşı tertip edilmiş olan, bu minval üzerine tertip edilmiş olan istinaf mahkemesi tam anlamıyla adaletsizlik üretecek; kötü niyetli kişileri koruyabilecek bir sistemi, bir düzeni dayatmaktasınız.

Diğer taraftan, istinaf mahkemeleri kararı bozduğu takdirde birinci derecede yargı mercisi olarak görev yapacaktır. Birinci derecede yargı mercisi olarak görev yaparken -Sayın Bakanım, Türkiye geniş bir coğrafyadadır, kurduğunuz istinaf mahkemeleri diğer mahkemelere göre daha geniş bir alanda görev yapacaktır yani ilçe hatta illerin birkaçını birleştirerek yapacaktır- birinci derecede mahkeme olarak keşfi nasıl yapacaktır, tanığı nasıl dinleyecektir, buraya davasını takip etmek için giden insanlar kaç vasıta, kaç araba, kaç dolmuş, kaç minibüs değiştirerek oraya kadar gidecektir, geri dönebilecek midir? Geri dönüşü mümkün olmadığı takdirde, konaklaması elbette ki bir masrafa neden olacaktır. Yani, istinaf mahkemesi, bir, vatandaşa zulümdür; iki, yargıyı uzatmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

Dolayısıyla, bu mahkemelerin kurulması ile adil yargılanma hakkının ihlali için ikinci bir sebep daha ortaya çıkacaktır ve göreceksiniz, eğer faaliyete geçerse bu istinaf mahkemeleri, uygulanmasından itibaren iki üç yıl sonra, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki dava adedi bugünkünün 2 katına, 3 katına, 5 katına çıkacaktır. Bunun da vebali ve sorumluluğu Adalet ve Kalkınma Partisinin omuzlarında olacaktır diyor, önergemizi yüce heyetin takdirine sunuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 75. maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Kanununun 273. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “mahkemelerin yargı çevresi içerisindeki Asliye Mahkemelerinin hükümlerine karşı” cümlesinde yer alan “içerisindeki” kelimesinin “içindeki” kelimesi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Dilek Akagün Yılmaz (Uşak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Uşak Milletvekili Sayın Dilek Akagün Yılmaz konuşacak.

Sayın Yılmaz, dün sizi 19.00’a yetiştiremedik konuşmanızda, uçağınız vardı. Bugün de yetiştiremedik. Şansınız böyleymiş.

Buyurun.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Olsun Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’yla ilgili 75’inci maddede vermiş olduğumuz önerge üzerinde konuşacağım.

Bu maddede aslında usuli bir işlem yapılıyor. Sulh ceza mahkemelerinin kaldırılmış olması nedeniyle, istinaf mahkemelerinde asliye ceza mahkemelerinin nasıl kararlarının temyiz edileceğine dair aslında bir düzenleme var. Ağır ceza mahkemesi savcıları kendilerine karar geldiğinden itibaren asliye ceza mahkemesindeki kararları temyiz edebilecekler. Bu, istinaf uygulamasının doğal bir sonucu olarak geliyor. Bu maddeye aslında söylenecek herhangi bir şey yok, teknik bir maddedir ancak benim aslında tekriri müzakere yapılmasını istediğim bir madde var, bu tasarıdaki 59’uncu madde.

59’uncu madde Türk Ceza Kanunu’nun 103’üncü maddesini düzenliyor. 103’üncü maddesi ise 15 ila 18 yaş arasındaki çocuklara yapılan cinsel saldırılarla ilgilidir. Şimdi, bunu uygulamadan gelen arkadaşlarımız çok net bilirler ki 15 ila 18 yaş arasındaki çocukların kendi aralarındaki ilişkilerinde ya da 14,5 yaşındaki bir kız ile 16-17 yaşındaki bir gencin, bir genç delikanlının arasındaki ilişkilerde çok ciddi cezai yaptırımlarla karşılaşılıyor. Ne oluyor? Şimdi, önceden sekiz-on beş yıl ceza varken şimdi on altı yıl ceza veriliyor. Birisi 14,5 yaşında, birisi 16 yaşında. Böyle bir dava başımızdan geçti. Kız diyor ki: “Ben kaçırdım onu, neden ona ceza veriyorsunuz?” Bakın, bunlarla çok ciddi karşılaşıyoruz biz.

Bu nedenle, bütün dünyada olduğu gibi, aslında burada da pek çok uzmanın da söylediği gibi, akranlar arasındaki bu türden ilişkilerde -bu tasaddi olabilir ya da ırza geçme olabilir- bunların akranlar arasında olduğu takdirde o zaman cezasının indirimine gidilmesi lazım. Pek çok Avrupa ülkesinde aslında eğer bir şiddet yoksa, eğer bir hile yoksa, aralarında ciddi bir fiziksel güç farkı yoksa bu türden konularda herhangi bir şekilde cezai yaptırıma gidilmiyor, onun yerine daha farklı rehabilitasyon konuları gündeme getiriliyor ama biz şimdi burada bunu yaptığımızda -bakın, 14,5-17 yaş dedik- 17 yaşındaki bir çocuğa verilecek ceza on altı yıl. Ardından yaş küçüklüğünden indirim yapılacak, ardından da, çocuklara cinsel saldırıyla ilgili konularda dörtte 3’ünü yatacağı zorunluluğu getirildiği için de bu kişi, bu genç insan sekiz yıl kadar yatabilecek. Sayın Bakan, olmaz böyle bir şey. Yani, akranlar arasındaki bu türden ilişkilerde mutlaka bir düzeltme yapmak lazım.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bu cinsel saldırı, ayrı.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) – Tekriri müzakere yapmak gerekir diye düşünüyorum. Yani, kamuoyunda oluşan şey, 30-40 yaşındaki bir sapıkla, bir sapığın cinsel taciziyle çocukların kendi aralarındaki, gençlerin kendi aralarındaki bu iletişimleri ya da ilişkilerini böylesine ağır bir şekilde cezalandıramazsınız, cezalandıramayız arkadaşlar. Bunun bir daha gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Şimdi, buradan, biraz önce HDP Grubundan milletvekilleri arkadaşlarımız görüştüklerinde, dediler ki: “Ulusal değerlere saygılı olunmalıdır. Bütün halkların ulusal değerlerine saygılı olunmalıdır. Bütün ülkelerin ulusal değerlerine saygılı olunmalıdır.” Ancak -Adil Zozani var mı, yine de yok zannederim- Adil Zozani 5 Hazirandaki konuşmasında aynen şöyle söyledi, dedi ki: “Sizin kurucu değer olarak gördüğünüz Kemalizm, biraz Mussolini’dir, biraz Hitler’dir.” Burada kurucu değerlerimize, Kemalizm’e, Atatürk’e bir hakaret vardı.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Atatürk’e hakaret yok, Kemalizm ayrı.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) – Bununla ilgili özür dilemesini istiyoruz, Meclis Başkanlığımıza dilekçeyi verdik.

Onu geçiyoruz, daha dünkü konuşmasında, yine aynı şekilde, Amasya Genelgesi’nden bahsederek, bu Amasya Genelgesi’nin gizli protokollerinden bahsetti ve bu gizli protokoller 1961 yılında yayımlandığı hâlde sanki hâlen daha gizliymiş gibi bir görüntü vererek dendi ki: “Orada, Kürtlerin her türlü inançlarının, farklılıklarının, farklı kültürlerinin daha çok gündeme gelmesi ve bunların tanınmasıyla ilgili Amasya Protokolü’nde hüküm var ama ne yazık ki bunların hepsi unutuldu, saklandı, gizlendi, gizli bir protokol var.” Şimdi, bu “gizli protokol” dediğiniz şey 1961 yılında yayımlandı. Artık bu yalanlara bir son vermek lazım. Bu ülkenin kurucu değerlerine, bu ülkenin anlaşmalarına, kurucu anlaşmalarına ve kurucu liderine lütfen saldırmaktan vazgeçiniz.

Bu söz konusu “gizli” denilen maddeyi buldum çıkardım, birkaç kaynaktan da araştırdım. Burada, ne, asla, yani “Kürtler yok edilsin, şu olsun, bu olsun.” demediği gibi “Kürtlerle ilgili de ayrı bir devlet kurulsun, bir özerklik olsun.” gibi bir madde de yok. Birlikte, kardeşçe, bir arada yaşamaktan bahsediyor Kemal Atatürk.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Gizli celse tutanaklarından, oradan da okudunuz mu?

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) – Yani, bunu, biz, şu anda da söyleriz, söylemeye devam edeceğiz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Gizli celse tutanaklarını okuyun o zaman.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) – Eğer ulusal değerlere saygılı olunacaksa, sizlerden de önce bunun saygısını bekliyoruz.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz, lütfen…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Dilek Hanım, CHP’yi temsil etmiyorsun, onun için muhatap almıyoruz seni.

BAŞKAN – Lütfen, ikili tartışmalar yapmayalım.

Buyurunuz Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Yani, HDP Grubunun Türkiye'nin ulusal değerlerine saldırdığını, hakaret ettiğini söyledi.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika…

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 75’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

 

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, aslında, bizim, Cumhuriyet Halk Partisiyle bir sorunumuz yok ama birkaç gündür, böyle, sürdürülen tartışmalar nedeniyle polemikler oluşuyor.

Burada bir yargı paketi, yargı sistemi tartışılıyor ve bu yargı paketini buraya getiren, adalet sistemini uygulayan AKP’nin uygulamalarından dolayı mağdur olan muhalefet partileri var. Ancak, sizin belirtmiş olduğunuz çerçevede, yapılan tartışmalarda, hiçbir milletvekilimiz Mustafa Kemal’e, bahsetmiş olduğunuz hakaretleri yapmamıştır.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Konuşma metinleri burada Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Mustafa Kemal’e rağmen, tekçi, inkârcı, retçi, asimilasyoncu olarak inşa edilen Kemalizm’le ilgili kişisel tespitlerini yapmıştır. Kemalizm’le ilgili eleştiriyle Mustafa Kemal’e yönelik hakaret algısını yaratmanız hiç doğru değildir.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) –  Onun düşünceleri, onun doktrinleri.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Biz, 76 milyonun hassasiyetlerini önemsiyoruz. 76 milyonun tamamının değerleri üzerinden, asla, bu toplumun onurunu rencide edecek, haysiyetine dokunacak herhangi bir arayış içerisinde olamayız; öyle olsak zaten, bugün, Halkların Demokratik Partisi olarak Türkiye partisi olma gibi bir arayışımız olmazdı. Ama, bahsettiğiniz konularda bu Meclisin kurucu iradesini, 1920’deki kurucu iradesini ve 21 Anayasası’nın ruhunda neler yattığını, Kürdistan mebuslarının  buraya kendi kimlikleriyle nasıl geldiğini, önümüzdeki hafta bir önergeyle buraya getirip tartışacağız. Bahsetmiş olduğumuz sansürlerle ilgili de elimizdeki yazılı belgeleri de buraya getireceğiz. Umarım ve dilerim ki o oturumda siz de olursunuz,  düzeyli bir tartışma üzerinden, Türkiye halkı önünde bu tartışmayı yürütürüz. Bu şekilde, farklı bir konumlandırma içerisinde bizi ele almanız doğru değil. Bu tartışmayı daha fazla uzatmak da doğru değil diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun; Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’ın; Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Ankara Milletvekili Levent Gök’ün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Van Milletvekili Aysel Tuğluk’un; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592) (Devam)

 

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime bir saat ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.20

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 20.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN- Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

76’ncı madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Kanun Tasarısının 76. maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Ali Rıza Öztürk                               Dilek Akagün Yılmaz                                Levent Gök

         Mersin                                               Uşak                                                Ankara

Ali İhsan Köktürk                                 Turgut Dibek                                     Haydar Akar

      Zonguldak                                         Kırklareli                                            Kocaeli

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir, öncelikle işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 76. maddesinin Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Faruk Bal                                            Ali Öz                                        Mehmet Şandır

         Konya                                               Mersin                                              Mersin

    Reşat Doğru                                  Yusuf Halaçoğlu                               Mustafa Kalaycı

          Tokat                                              Kayseri                                              Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın Faruk Bal konuşacak, Konya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mübarek bir gecedeyiz, İslam âleminin, Türk milletinin Berat Kandili’ni tebrik ediyorum, hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum. Böyle mübarek bir gecede adaletle ilişkili bir kanun tasarısı üzerinde müzakere yapıyoruz.

Devletlerin hayatında adaletin çok büyük bir önemi bulunmaktadır. Adaletle hükmeden devletler, büyümüş, genişlemiş ve kendi değerlerini evrensel insanlık değerleri içerisine katabilmiş ve insanlık âleminde de o değerleri yaşatabilmişlerdir. Ne zaman ki adaletten uzaklaşmış, ne zaman ki hakkaniyetten uzaklaşmış, ne zaman ki hak ve hukuk ilkelerini çiğnemeye başlamış, işte o zaman o devlet küçülme, o devlet varlığını devam ettirememe noktasına doğru gitmiştir.

Bugünlerde dünyada da böyle bir gelişmeyi izlemekteyiz. Zamanında büyümüş olan devletlerin küçüldüğü coğrafyalarda ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu böyle bir devlet idi. 3 kıtada altı yüz yıl gibi bir süre içerisinde, en hızlı iletişim aracının at olduğu bir dönemde, “yetmiş iki buçuk millet” diye tanımlanan, çok sayıda etnik, inanç temelinde farklılıklar oluşturan kitleleri yönetebilmiştir.

Onun yönetimindeki yükselme devri, İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet’in Fatih Kadısının huzuruna yargılanmak üzere çıkabildiği bir dönemdi. Yani, adaletin yüceldiği, yükseldiği, insanlar arasında din, dil, ırk, cins farkı gözetilmeksizin, bir Rum mimarın şikâyeti üzerine Osmanlı Fatihinin yargılandığı, Osmanlı Sultanı Fatih Sultan Mehmet’in kadı huzurunda yargılandığı bir dönemdi. Osmanlı adalet sisteminde bozulmalar oldu; konsolosluk mahkemelerine kadar giden, gayrimüslimlere farklı uygulamalar yapan bir süreçten sonra imparatorluk adaletsizliğe de bağımlı olarak dağıldı. Şimdi, onun yerinde, o toprakların üzerinde bir ateş kaynamaktadır, bir cadı kazanı kaynatılmaktadır, bunlardan bir tanesi de elbette ki Irak ve Suriye’dir.

Lafı bu kadar uzatmamın sebebihikmeti şudur: Osmanlı’nın bu yönetim tarzından uzaklaşmış olan Adalet ve Kalkınma Partisi, adaletten uzaklaşarak, “ben” duygusunu ön plana koyarak, Sayın Başbakana “Orta Doğu’nun sultanı”, “oyun kurucu”, “sözü dinlenen dünya lideri” gibi birtakım gazlar verilerek bu gazların neticesinde Suriye’deki, Irak’taki Osmanlı coğrafyasının en sorunlu alanında bugün başımıza örülen çorapla ilgilidir.

Değerli arkadaşlarım, Suriye, farklı etnisitelerin, farklı inanç gruplarının Osmanlı döneminde adil bir şekilde bir arada yaşadığı bir ülkeyken, istihbarat yönetimi sürecinde bunlar gemlenmiş, dizginlenmiş ancak o da bunları gemlemeye yetmediği içindir ki “stratejik derinlik” adı altında siyasi bir körlüğün ürünü olarak orada bulunan terör dinamiklerinin içine paydaş olarak Türkiye Cumhuriyeti devleti sokulmuş ve “Cumayı Şam’da kılacağız.” gibi miyop siyasi anlayışla, “İki haftada Esed gidiyor.” gibi bir siyasi miyop anlayışıyla iktidara karşı çarpışan terör örgütlerine yardımcı olunmuş ve onlara lojistik destek sağlandığı gibi, eğitim desteği sağlanmış, hatta karargâhları Türkiye’de bulunmuştur. Şimdi, onlardan IŞİD “Türkmeneli” diye tanımlanan Suriye ve Irak’taki Türkmen bölgesinde terörün etkisiyle hükümran hâle gelmiştir ve oradaki Türkiye Cumhuriyeti devletinin konsolosluğu yani Türk toprağı bu terör örgütü tarafından basılmış, tahrip edilmiş ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) 

FARUK BAL (Devamla) – …tek kurşun atılmadan da teslim edilmiştir.

Bu konuya diğer önergelerimizde devam edeceğiz.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Kanun tasarısının 76. maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Kocaeli Milletvekili Sayın Haydar Akar konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Bakan” diye başladım, aslında konuya sizinle başlayacağım.

BAŞKAN – “Lafım size.” diyorsunuz yani.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Evet, lafım size.

Soma’da kaybettiğimiz 301 tane emekçinin, Soma cinayetinden sonra kaybettiğimiz 301 tane emekçinin yarın 1’inci ayı; bakın, yarın 1’inci ayı. Yanlış söylemiyorum değil mi, 13’ünde oldu kaza, yarın 1’inci ayı ve -ne tesadüf ki, tesadüf demeyeyim- Şırnak’ta madende de 3 tane işçi kardeşimiz, emekçi kardeşimiz hayatını kaybetti maden kazasında. Şöyle bir aya baktığımızda, değerlendirdiğimizde, Hükûmetin madenlerle ilgili Mecliste araştırma komisyonunun kurulması dışında hiçbir faaliyetinin olmadığını görüyoruz. Yine, AKP milletvekilleri, bölge milletvekili ve bölge milletvekili olmayan genel başkan yardımcıları gidip birtakım taahhütlerde bulunmuş olmalarına rağmen Soma’da, o taahhütlerin hiçbiri yerine getirilmemiş bir ayda. İşçiler ocaklara girmeye zorlanıyorlar, hatta girmeyenlerin de maaşları kesilmeye başlamış bile. Böyle bir durumla karşı karşıyayız.

Hep bu kürsüden bağırdık “Bu işin siyasi sorumluluğu var.” dedik, siz hâlen bakanlık koltuğunda oturuyorsunuz, yine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı bakanlık koltuğunda oturuyor. Belki sizin direkt bu konuyla ilgili bir hatanız olmayabilir ama dünyanın her tarafında etik kurallar gereği nedir? Böyle büyük kazalar olduğunda, cinayetler olduğunda mutlaka birileri siyasi sorumluluğu üstlenir ve istifalarını verir. Doğru olan budur, etik olan budur.

Bir ay geçti, maden ölümleri 1 kişi, 2 kişi olmak üzere madenlerde devam ediyor. Bugün de Şırnak’ta -dün olan kaza sonucunda- 3 tane madenci hayatını kaybetti. Arkadaşlar, Türkiye’deki madenler gerçekten dökülüyor. Bunun için araştırma komisyonu kurmaya falan gerek yok, hiçbir şeye gerek yok. Kurulmuştur, doğrudur ama gerek yok. Hepimiz realiteyi ve gerçeği biliyoruz, madenlerdeki durumları, realiteyi, gerçeği biliyoruz.

Amansız para kazanma hırsı ve uygulamış olduğunuz yanlış enerji politikaları nedeniyle, iktidara geldiğinizde yüzde 43’lerde olan kömürden enerji üretimi sayenizde yüzde 28’e düşmüş. Özelleştirerek, redevans yaparak, kiralayarak daha çok üretim yapacağınızı düşünmüşsünüz; aksine, daha çok ithal kömür getirmeye başlamışsınız ve yerli üretim o kadar daha geriye gitmiş ve işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri alınmadan, TKİ direkt alıcı olduğu için de, ne kadar kömür üretirse üretsin TKİ alacağım dediği için de, sadece kantar kontrolü yaptığı için de orada gömülmüşler insanlar ve kömür üretimine zorlanmışlardır. Hatta vardiyaları dolmadan, saatleri gelmeden kömür madenlerinin dışına çıkartılmıyorlar.

Şimdi, bir kömür madeni kiralayan şirketin para kazanabilmesi için birtakım şeyler yapması lazım. Çünkü 70 lira ortalamadan kömür madenini veriyor veya yüzde 14 düşüğüne termik santrale kömür veriyorsunuz. Daha çok üretirse kazanacak. Siz de bu üretimi teşvik ediyorsunuz. Niye? Çünkü yaptığınız enerji anlaşmaları, doğal gazda yanlış tercihleriniz yüzünden enerji maliyetleri hızla yükselmiş ve 34-38 kuruşa vatandaşa elektriği satıyorsunuz, dünyanın en pahalı elektriğini satıyorsunuz.

Kömür madenlerinde çok acil tedbirler alınması gerekiyor. Bir defa, mutlaka bütün madenlerde PDKS sistemi dediğimiz personel devam sistemlerinin kurulmuş olması gerekiyor. İkinci bir özellik -kimse bunları konuşmuyor- diyor ki: “50 tane, 100 tane sensör vardı, karbonmonoksit gazını ölçüyor, haber veriyor.” Kime veriyor? Yukarıda bir operatör var, alarm veriyor. Operatör aşağıya bunu haber vermiyorsa, madenciyi ocakta tutuyorsa bunun vebali de sizin üzerinizdedir kontrol edilmediği için, denetlenmediği için. Çünkü bir başka boyutu da, o “Kontrol ettik.” dedikleri bilgisayar programlarının alt limit ve üst limitlerinde işverenin “admin password”üyle yapacağı değişikliklerle madenciyi ocakta tutmak için kriterlerle oynama ihtimali de yüksek çünkü başka türlü o madenci daha çok para kazanamayacaktır.

Aslında konuşmamın formatı bu değildi ama hazır Enerji Bakanını burada görmüşken bunu da hatırlatmak istiyorum. Özellikle yeni kayıplar vermemek için, yeni canlar vermemek için bir an evvel madenleri, hatta üretimi de durdurmamız lazım şu an itibarıyla. Üretimi durdurup, işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanları, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının uzmanları, Enerji Bakanlığının uzmanları gidip olur verip sorumluluğu üstlendikten sonra maden ocaklarının üretime geçmesi gerekiyor.

Bakın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı burada “Yüzlerce madeni kapattık.” dedi. Kapattıklarının hiçbiri ruhsatlı maden değildi, hepsi kaçak madendi, tümü kaçak madendi. Zonguldak’ta ve Soma bölgesindeki kaçak madenleri kapattı ama ruhsatlar verdikleri, redevansla kiraladıkları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAYDAR AKAR (Devamla) – …redevans usulü verdikleri veya kiraladıkları madenlere dokunmadılar.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akar.

HAYDAR AKAR (Devamla) – Sizden acilen tedbir almanızı istiyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

77’nci maddede iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 77. maddesiyle 5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Kanununun 280. maddesine eklenen 2. fıkranın sonunda yer alan “yeniden hüküm kurar” tümcesinin “yeni bir hüküm kurar” tümcesiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      İsa Gök                              Turgut Dibek                         Ali Rıza Öztürk

      Mersin                                  Kırklareli                                  Mersin

Ömer Süha Aldan                Dilek Akagün Yılmaz           Mehmet Volkan Canalioğlu

       Muğla                                     Uşak                                    Trabzon

Mehmet Hilal Kaplan

      Kocaeli

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir, öncelikle işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 77. maddesinin Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Faruk Bal                                  Ali Öz                                Reşat Doğru

       Konya                                    Mersin                                    Tokat

Yusuf Halaçoğlu                      Mehmet Şandır                       Mustafa Kalaycı

      Kayseri                                   Mersin                                    Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın Faruk Bal konuşacak, Konya Milletvekili.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

FARUK BAL (Konya) – Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; hazır Sayın Enerji Bakanımız da burada ve konu da Musul’a doğru giderken bir önceki konuşmamdan devam etmek suretiyle Sayın Bakana da birkaç sualim olacak tabii.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Musul-Kerkük bölgesinin iki tane özelliği vardır IŞİD’in yüklendiği. Bunlardan bir tanesi Türkmeneli bölgesi olması özelliğidir, yani Anadolu’ya Türklerin gelmesinden önce gelen Türk boylarının yerleşmiş olduğu bir kesimdir. Diğeri de petrol bölgesidir. Bu iki bölgeye silahlı terör örgütünün saldırı düzenlemesi doğrudan Türkiye’nin hem millî çıkarlarıyla ilgili hem Türkmen nüfusunun can ve mal güvenliğinin ortadan kalkması nedeniyle soydaşlarımızla ilgili ve hem de Musul’da bulunan Türk toprağı niteliğindeki konsolosluk binamızın teröristler tarafından ele geçirilmesiyle ilgilidir. Dolayısıyla, bu üç mesele üzerinde Hükûmet çok daha ciddi, çok daha kararlı bir şekilde varlığını ortaya koymalı, diplomasiyse diplomasi, görüşmeyse görüşme, silahsa silah ama mutlaka buradaki tarihî, millî haklarımızı korumalı ve muhafaza etmelidir.

Yirmi dört saat yedi gün çalışacak kriz masasıyla bu iş olmaz. IŞİD’i oraya gönderen güçler vardır. IŞİD’i oraya gönderen güçlerle temas etmek ve onların ortaya koymuş olduğu bu sonuçtan onları sorumlu tutmak gerekmektedir. Bu kapsam içerisinde, IŞİD’i oraya gönderenlerin asli hedefi oradaki petrollerdir. Bu petrollerin de asli sahibi Ulu Hakan Sultan Abdülhamid Han’dır, onun özel mülküdür. Abdülhamid Han’ın İngilizler tarafından “neft” adı altında petrol bulunmasından sonra buranın sanayileşme süreci içerisinde değerini kavraması üzerine Abdülhamid Han burayı kendi  mülkü içerisine almıştır.

Saltanatın ilgasından sonra Osmanlı Hanedanının mensupları yurt dışına çıktığında aç biilaç kalmıştır Sayın Bakanım. Sonunda birtakım mülklerini, hâzinei hâssadaki birtakım varlıklarını alabilmek için çaba içerisine girmişlerdir. Bu kapsamda da zaman zaman avukatları tarafından dolandırılmıştır, zaman zaman uluslararası mahkemelerde de çok haksız durumlarla karşı karşıya kalmıştır. Ancak, bütün uluslararası belgelerin ve bütün uluslararası kuralların kabul ettiği değer, mülkiyet hakkı mukaddestir ve hiçbir şart altında kötü niyetle iktibas edilemez.

Buradan hareketle, daha sonra İngilizler ile Türkiye Cumhuriyeti devleti arasındaki münasebetler resmî ve devlet işidir ama mülkün özü olan Sultan Abdülhamid Han’ın torunlarının torunlarına intikal edecek mülkiyet hukukunu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olarak dikkate almanızı talep ediyorum.

Nasıl ki uluslararası hukukun meşru kıldığı 1974 Kıbrıs Harekâtı’ndan sonra Lousidu Davası ile  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye’yi milyonlarca dolar tazminata mahkûm ederek mülkiyet hakkını esas almıştır, o hâlde Musul ve Kerkük’teki Abdülhamid Han’ın özel mülkü üzerindeki mülkiyet hakkını da elbette ki kale alacaktır uluslararası hukuk.

Bu kapsam içerisinde değerlendirildiğinde Türkiye'nin ve Osmanlı Hanedanının Musul ve Kerkük petrolleri üzerinde uluslararası birtakım oyunlarla elinden alınmış olan hakkının iade edilmesine vesile olacak çalışmalarınızı destekleyeceğimizi ifade eder, hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 77. maddesiyle 5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Kanununun 280. maddesine eklenen 2. fıkranın sonunda yer alan “yeniden hüküm kurar” tümcesinin “yeni bir hüküm kurar” tümcesiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın Mehmet Hilal Kaplan konuşacak, Kocaeli Milletvekili.

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge doğrultusunda söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun tasarısında çocuklara yönelik cinsel istismar suçlarıyla ilgili yapılan değişikliklerle temel olarak geleceğimiz olan çocukların korunması hedef alınmıştır. Anımsatmak istiyorum niye bu kadar gündeme geldi bu: “Çocuklara yönelik cinsel istismar haberleri toplumda bir infial oluşturmaya başladığında, mağdurun ruh sağlığının bozulup bozulmama ihtimalinin cevabı uzun süre yanıtsız kaldığında ve bu araştırmalarda mağdurun çocuk olduğu durumlarda kesin sonuç gecikiyor.” diye bu gündeme geldi Sayın Bakanım. Bu tasarıda cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda ceza artırımı yoluyla cinsel şiddet içeren suçların önlenmesi ve çocukların korunması hedefleniyor. Ancak, yasanın genel mantığı yine çocukların korunmasına değil, failin cezalandırılmasına odaklanmıştır, önleyici tedbirlere yer verilmemiştir; önerilen değişiklikler mağduru korumayı ve suçu engellemeyi hedeflememekte, cezayı artırmak veya azaltmakla sorunun çözüleceği yanılgısı taşımaktadır. Cinsel şiddet mağdurunun tekrar örselenmeden, temel haklarına saygılı bir şekilde değerlendirilmesi maalesef yapılmamıştır. Örneklemek gerekirse, kadına yönelik artan şiddet olgularında, ölümlerde, koruyucu tedbirlere rağmen hiçbir önlemin alınmaması bunun bir kanıtıdır.

Değerli milletvekilleri, şimdi, özellikle bu kadınlara yönelik olarak artan şiddette bir yasal düzenleme yapılmak gerekiyorsa Sayın Bakanıma ve ilgili Komisyona bir önerim var. Bu eski eş, sevgili, nişanlı, kendine hangi hak olarak kabul ediyor ki hâlâ bu kadar koruyucu önlemlere rağmen bu uygulamalardan vazgeçmiyor?

Bakın, tasarıda dikkatimi çeken bir başka konu var. “Fiilin ani hareketle işlenmesi” ifadesinin ne anlama geldiği net değildir. Bu düzenleme kötüye kullanmaya çok uygun olup, caydırıcılıktan çok uzak olup teşvik niteliğindedir. Bu tip hadiseler sıklıkla tanığın olmadığı, fiziksel kanıtların bulunmadığı durumlarda olup suçun ani hareketle işlenmiş olarak nitelendirilmesi mağdurun yeniden örselenmesi anlamına gelmektedir.

Değerli milletvekilleri, yine tasarıda dikkatimi çeken bir başka nokta var, yine paylaşmak istiyorum. Evlenmeye zorlanma suç olarak düzenlenmekte ise bu tasarıda “Evlenme yaşına gelmemiş bir çocuğun evlendirilmesi, evlenmesine aracılık edilmesi, dinî nikâh kıyılması ve bu çocukla evlenme töreni ve ritüellerinin yapılması çocuğun cinsel istismarı kapsamında suç olarak düzenlenmelidir.” diye anımsatmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarıda bir başka nokta dikkatimi çekiyor, sizlerle paylaşmak istiyorum. Cinsel şiddet uygulamak hastalık olarak değerlendirilmiştir âdeta. Oysa cinsel şiddet eylemlerini gerçekleştiren kişilerin ceza sorumluluğu tam olan bireyler olduğunu hatırlatmak istiyorum. Demin de ifade ettim, bir hukukçu değilim, bir hekim olarak, toplumda meydana gelen bu olayları hekim gözüyle sizlere anımsatmak görevimdir.

Değerli milletvekilleri, cinsel istismar mağdurlarıyla ilgili adli soruşturma, kovuşturma, yaşanan bazı olayları ve olumsuzlukları tekrar hatırlatmak istiyorum. Bakın, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı ve birimleri cinsel suç mağduru çocukların değerlendirilmesi için uygun muayene ortamına ve donanıma sahip değil. Kurumun iş yükü fazlalığı nedeniyle Türkiye’nin birçok yerinden istismar mağduru çocukların buraya götürülüp getirilmesinde yaşanan zorluklar kadar, sonucun ve randevuların verilmesi de bir o kadar ciddi bir sorundur.

Öneri: Bu tarz cinsel suç mağduru olan çocukları koruma merkezlerinin adli tıp muayenelerinin yapılması gereken, daha bölgesel yerler olarak düşünülmesi gerektiğine inanıyorum.

Değerli milletvekilleri, yine önemli bir sorun var. Genellikle çocuk yaştaki cinsel istismarla ilgili suçların tespitinden sonra olayın aydınlatılmasında yaşanan olumsuzlukları paylaşmak istiyorum. Yetkili kurumlar çağrı için mağdurun evine veya okuluna yazı yazmakta. Okuldan çocuğun alınması, bunun resmî kıyafetli polisler tarafından yapılması ayrıca çocuğun sanki yeniden afişe edilmesi durumunu getiriyor. Hani sizin asıl amacınız, burada çocukları koruyacaktınız, çocukları toplumun içerisinde yaşanan bu olumsuzluktan korumaktı? Siz bu yaptığınızla, okula polis göndermek, eve polis göndermek, okula resmî yazı yazmak, resmî polisle bunu aldırmakla çocuğu bir istismardan dolayı yaşadığı mağduriyetin üstüne yeni bir örseleme olayıyla karşı karşıya bırakmaktasınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) - Bunları uygularken, yeniden yapılandırırken lütfen gözden geçirmenizi tekrar öneriyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

78’inci maddede iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 78. maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Kanununun 286. maddesinde "e)" ve "g)" bentlerinde yer alan "olarak" kelimelerinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

        İsa Gök                                    Turgut Dibek                                        Ali Rıza Öztürk

         Mersin                                       Kırklareli                                                 Mersin

Ömer Süha Aldan                     Dilek Akagün Yılmaz                        Mehmet Volkan Canalioğlu

         Muğla                                           Uşak                                                   Trabzon

     Özgür Özel

        Manisa

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir, öncelikle işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 78. maddesinin Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Faruk Bal                                            Ali Öz                                           Reşat Doğru

         Konya                                               Mersin                                               Tokat

Yusuf Halaçoğlu                                Mehmet Şandır                                Mustafa Kalaycı

        Kayseri                                              Mersin                                               Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın Faruk Bal konuşacak, Konya Milletvekili.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha önceki konuşmalarımda “Niçin Musul-Kerkük?” sorusunu cevaplandırmaya çalışmıştım. Şimdi de Musul ve Kerkük’e terör saldırısında bulunan IŞİD’in ve Suriye’deki terör örgütlerinin Türkiye’yle ilişkilerine değinmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Libya, Tunus, Mısır’da “Arap Baharı” adı altında küresel emperyalizmin arzu ettiği şekilde Büyük Orta Doğu Projesi’nin adım adım ilerlemesi sağlanırken, Suriye’de ortaya çıkan kargaşada Türkiye Cumhuriyeti devletinin Dışişleri Bakanlığını yürüten Sayın Davutoğlu uyanıklık yaparak Fransa’nın Libya’da yaptığı uyanıklık gibi ön almak istedi ve dolayısıyla Suriye’de terör gruplarının Esed rejimine karşı başlatmış olduğu çatışmalarda doğrudan taraf oldu. Her ne kadar daha önce Esed rejimini demokratikleşme adına ikna çabaları olduğunu biliyor isek de bu çabaların Esed tarafından kabul edilmemiş olması, terör örgütlerinin Türkiye tarafından desteklenmesi, lojistik destek verilmesi, eğitilmesi, Türkiye’de toplantılara çağrılması, buradan Cenevre’de yapılacak  toplantılara taktik ve stratejik bilgilerle donatılıp gönderilmesi hakkını vermemektedir. İşte bu cesaret verilen terör örgütlerinin içerisinde El Nusra vardı. El Nusra, El Kaide’nin uzantısıdır Suriye’de. İçişleri Bakanlığı El Nusra militanlarına kolaylık gösterilmesi için Hatay Valiliğine yazılı talimat verecek kadar işin içerisine girmiştir ve benzeri ilişkilerde IŞİD gibi terör örgütlerinin ve onların üst düzey yöneticilerinin Türkiye’ye getirilmesi ve burada birtakım faaliyetler içerisinde bulundurulması çalışmalarına katılınmış, MİT Müsteşarının ifadesiyle 2 bin tır dolusu malzeme Suriye’ye gönderilmiştir. Şimdi, bu 2 bin tır dolusu malzemeyle Suriye’de biber dolması mı, patlıcan dolması mı yoksa salata mı yapılmıştır ya da bunlardan havan, Kalaşnikof mermisi ve diğer silahlar mı oluşmuştur? İşte dün ve bugün sosyal medyada ortaya çıkan sonuç: IŞİD’in vahşetini gösteren, kellesi bedeninden ayrılmış insan manzaralarını izledik. Ve IŞİD işgal etmiş olduğu Musul’da genelgeler yayınlayarak insanlık tarihinin geliştirmiş olduğu hak ve hürriyetleri sıfırlayan -aynen Afganistan’daki El Kaide benzeri gibi- bir yönetim kuran birtakım düzenlemeler içerisindedir. Bütün bunların olacağı belli değil miydi değerli arkadaşlarım? Soruyu buraya getirmek istiyorum. Bütün bunların olacağı belliydi. Yani bu terör örgütünün adından belliydi. Adına “Irak Şam İslam Devleti” diyor, sınır tanımıyor. Irak’ta da, Suriye’de de varlığını sürdürüyor. Musul’daki hücreleri, faaliyetleri o derecede artmış ki konsolosluğumuzda çalışan bir görevli “tweet” atıyor “Bu IŞİD adamda uyku muyku bırakmıyor.” diye. Bu kadar etki altında bırakıyor konsolosluk çalışanımızı. Bir konsolosluk çalışanı bu kadar IŞİD’den korkar hâle gelmişse Musul’da yaşayan insanlar ne hâle gelmiştir ve bu hâle düşmelerinde Adalet ve Kalkınma Partisinin üstlenmiş olduğu Dışişleri Bakanlığının manevi bir sorumluluğu, hukuki bir sorumluluğu ve siyasi bir sorumluluğu var mıdır? Varsa bunun vicdan muhasebesinin yapılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

                           Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 78. maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Kanununun 286. maddesinde "e)" ve "g)" bentlerinde yer alan "olarak" kelimelerinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

Özgür Özel (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel konuşacak. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Taner Yıldız’ın bugün salonda olmasını büyük bir şans olarak değerlendiriyorum çünkü kazadan sonra yedi gün boyunca, yedi günlük performansıyla övgüler alan, geçmişteki yedi aylık ve AKP’nin yedi yıllık, on yıllık, maden işçilerine karşı yapmış olduğu hak kayıpları, onlara sahip çıkmama gibi performansının gözlerden uzak tutulduğu, ne kadar göz önünde olunursa o kadar görülmez kılma ilkesiyle Başbakanın öne ittiği -daha önce de bahsettim, Murathan Mungan’ın meşhur romanındaki kasiyer kız gibi herkesin gözünün önünde olduğu için kimsenin aklına gelmeyen- Sayın Bakanın Soma’yı gündemden düşürme çabalarına karşı hiç olmazsa burada söyleyecek birkaç tane sözü olması gerekir diye düşünüyorum.

Sayın Bakan sözler verdi, Eynez’deki acıyı paylaştı. Aynı iş adamına ait Ata ve Işıklar Bacası’ndaki işçiler yer altına girmek istemediklerinde “Orası güvenli hâle gelene kadar, Başbakanımız söz verdi, gerekirse üç ay, dört ay süreyle maaşları biz ödeyeceğiz ama kimse oraya inmek zorunda değil.” dedi. Sayın Bakanın, Başbakanın sözüne karşı taşeronbaşının, dayıbaşının sözü üstün geldi. “Yerin altında Başbakan yok, yerin altında ben varım.” dedi taşeronlar. Daha sonra, ıslak imzalı tebligatlar gelmeye başladı. Sayın Bakan çıkıp bunlara karşı “Durun bakalım.” demek yerine dün açıklama yaptı: “Madeni ayakta tutmak için az sayıda işçi…” Hayır Sayın Bakan, Işıklar ve Ata Bacası’ndaki bütün işçilere tebligat gidiyor ve dayıbaşılar onları madene inmeye zorluyor. Söyledikleriniz doğru değil, kamuoyunu yanıltıyorsunuz. Geçen hafta Işıklar Bacası’na zorla sokulan Fedai Uçak’ın parmağı koptu. Fedai Uçak’la ilgili ne yaptınız? Dün, Ata Bacası’nda 1’inci ayakta, 52’nci bölgede yangın çıktı; can pazarı yaşandı, herkes dışarıya kendini zor attı. Bu konuda ne yaptınız? Oysa dün gittiniz Sayın Başbakanın eşiyle birlikte, Soma’da görülmesi gerekenleri göstermeyip, görülmeyecek şeyleri göz önüne çıkarmaya başladınız. Bunlar doğru değil. Madencilere verilen devlet sözünün tutulmasının arkasında durmuyorsunuz. Komisyon alt komisyon çalışması yapıyor, grubunuz sadece Eynez’le ilgili önerge veriyor. Önerge veriyoruz “Işıklar, Ata Bacası’nı da kapsamalı.” diye, reddediyorlar. Siz inisiyatif kullanmıyorsunuz, verdiğiniz sözleri tutmuyorsunuz. Kaldı ki şu anda kapatılan Uyar Madencilikte yüzlerce işçinin iki aylık alacağı kaldı, onlarca işçinin kıdem tazminatları duruyor. Komisyonumuzun Başkanı salonda, yanına gidin, Komisyon Başkanıyla konuşun.

Uyar Madencilikten Ali Kandemir grizu kontrollü kullanılması gereken dinamit yerine, antigrizu dinamit yerine normal dinamit kullanıldığı için iki gözünden birden olmuş. Eşi getirdi oturttu. Olmayan gözleriyle ağladı adam orada. Diyor ki: “Uyar Madencilik benim tazminatımı vermedi. Göz protezlerimin biri düştü, öbürü iltihap yaptı. Kimse bana bakmıyor.” Oysa yapacağınız şu: Alt komisyona diyeceksiniz ki… Arkadaşlar, ne diyor kanun: “Devlet tarafından kapatılan madenlerde işveren ödeme yapar; yapmıyorsa ödemeyi devlet yapar.” Tahsilatına devlet alacaklarının tahsilatı yoluyla gider diyemiyorsunuz. Kimi koruyorsunuz? Uyar’ı koruyorsunuz. Kimi koruyorsunuz? Bugün o 301 kişiye mezar olan madenin baronunu koruyorsunuz ve ondan sonra da çıkıp yedi günlük performansınızla övgü toplamaya çalışıyorsunuz; bunlar doğru işler değil.

Ne dediysek çıktı. “Dayıbaşı var.” dedik, inkâr ettiniz. “Sökülen megafonlar hayat kurtarırdı.” dedik, inkâr ettiniz. “Mazotlu  dozer var yer altında” dedik, inkâr ettiniz. “Hadi, hadi diye zorluyorlar çocukları, ölüme götürüyorlar.” dedik, inkâr ettiniz. “AKP mitinglerine zorla götürülüyor çocuklar.” dedik, inkâr ettiniz. Komisyonumuz bu çocukların hepsini dinledi, stenograflar kayıtlara geçti. AKP mitinginin tarifesini açıkladı çocuklar, kaç para alıyor mitinge gitmek için. TBMM kayıtlarında artık.

Şimdi, çıkın sorumlu bir kişi gibi hiç olmazsa burada gereğini yapın. Gerçi, gerçek sorumluluk istifa gerektirir ama siz böyle bir çağdaşlığı göstermek yerine koltuğa yapıştınız. Ama size söylüyoruz, oraya Salih Kapusuz’un verdiği sözler, sizin verdiğiniz sözler… Salih Kapusuz “Başbakanımızın selamıyla” deyip herkese “Bırakın bu oturma eylemini; bir istediniz, üç veriyoruz. Beş Meclis günü süre verin bize.” dedi. Geldiğimiz nokta ortada. Yukarıda bir insanlık ayıbı işleniyor. Müdahale edin, bu devletin sözünün bir karşılığının olduğunu herkes görsün.

Saygılar sunuyorum. (CHP, MHP  ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 

Sayın milletvekilleri, bir konuda açıklama yapmak durumundayım. Sayın Bakanı korumak elbette bana düşmez, kendisini koruyabilir, o yeteneğe sahiptir. Yalnız, biz şu anda 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nı görüşüyoruz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bilincindeyiz efendim.

BAŞKAN – Konuşmaların 66’ncı madde gereğince bu konuya ilişkin olması gerekiyor. Elbette Soma çok büyük bir acı ama bununla ilgili olarak, gensoru önergesi verildi Bakanla ilgili olarak. Bir araştırma komisyonu da kuruldu.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – 80 maddede uyarmadınız Sayın Başkan! 80 madde geçti, uyarmadınız. Böyle bir şey olur mu!

BAŞKAN – Elbette hesap da sorulacak, elbette suçu olan varsa, ihmali olan varsa gereği yapılacak. Yalnız konumuzdan ayrılmamanızı önemle rica ediyorum.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkanım, söz alabilir miyim, söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun. Pardon!

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, evet, haklısınız, konudan milletvekilleri ayrılmamalı. Aynı uyarıyı bakanlara da yapmanızı istiyoruz. Verdiğimiz sorulara doğru cevap vermedikleri zaman, konuyla alakasız cevap verdiklerinde de bir kez olsun bakanları da uyarırsanız o zaman…

BAŞKAN – Yeri geldiğinde yaparım.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Onu, bakalım, bir göreceğiz.

BAŞKAN – Yeri geldiğinde yaparım.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Milletvekillerini sayısız defalar uyardınız, bakanları uyardığınızı hiç görmedim.

BAŞKAN – Yeri geldiğinde yaparım Sayın İnce.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Bir kez de bakanları uyarırsanız sizi ciddiye alırız.

BAŞKAN – Bir ihmalim olduysa da bundan sonra özen gösteririm.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Peki.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun, açıklama mı yapacaksınız?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Evet, açıklama yapacağım.

BAŞKAN – Sataşmadan dolayı mı söz istiyorsunuz?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Evet efendim.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kim sataştı efendim?

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika…

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 78’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; heyetinizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.

Öncelikle, dün, tekrar Soma’daydık, oradaki ailelerimizi ziyaret ettik. Şimdi, ben, Genel Kurulda -tutanaklara da geçmesi açısından- özellikle Manisa milletvekillerimizin de bulunduğu, kürsüdeyken başka yüzümüze geldiğinde başka söylediklerini de tutanaklara almak açısından bir şey söyleyeceğim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bunu benim için mi söylüyorsunuz? Hemen söyleyin, neyi farklı söylüyorum, hemen söyleyin.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Şimdi, Ata Bacası ve Eynez’le alakalı, arkadaşlar, oradaki işçi kardeşlerimizin girip girmemesiyle alakalı konuyu tartışıyoruz değil mi? Ben, dün, basın mensuplarına da bir şey söyledim, “Eğer orada gerekli şartlara gelmiyorsa, o ocaklar açılmayacak.” dedim. Şu anda o ocaklarda üretim yapılmıyor. Şimdi, daha ilerisini söylüyorum; eğer o ocakların belli şartlara gelmeyeceğine ikna olursak, bunlara, teftiş kurullarıyla beraber, iş müfettişleriyle beraber ikna olursak Ata Bacası ve Eynez’le alakalı, kazanın olduğu yerle alakalı, tamamen o ocakları kapatabiliriz; eğer bu çözümse bunu hemen yapabiliriz, biz, orada o işleri de tasfiye edebiliriz. Birisinde 6 milyon ton kömür var, birisinde 200 bin ton kömür var, hiçbirisi umurumuzda değil. Bunun sorumluluklarıyla alakalı, biz işçi sağlığı ve iş güvenliğiyle alakalı -tutanaklara geçmesi açısından söylüyorum- oradaki işleri tasfiye edebiliriz. Ondan sonrasıyla alakalı konuyu yine hep beraberce tartışırız.

O ocakların açılmaya çalışılmasını söylemek, aynen biraz önce Şırnak’la alakalı yapılan vahim hata gibidir. Kaçak ocaklar, yasaklanmış ocaklar, “Burada çalışmayın.” diye tabelalar asılmış, tebligatlar yapılmış…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ  (Devamla) – Ondan sonra oradakilere de “madenci” deniyor. Arkadaşlar, siz kaçak çalışan…

BAŞKAN – Sayın Bakan, süreniz doldu.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, ben mi denetleyeceğim kaçak ocakları?

BAŞKAN – Eğer kabul ederseniz bir dakika daha uzatmak isterim. Kabul ederseniz…

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Müsaadenizle… Bu önemli bir şey.

BAŞKAN – Buyurun.

Bir dakika daha uzatıyorum.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Arkadaşlar, kaçak ocakları burada eğer bir milletvekili savunuyorsa kusura bakmasınlar, bu hiçbir şekilde olmaz. “Şırnak’ta 3 tane madenci öldü.” deniyor. Ocak, ruhsatı yok. “Burada iş yapmayın.” denmiş; valilik il özel idaresine bağlı tebligatlar yapılmış, yerine gidip bizzat söylenmiş, “Bakın, burası tehlikelidir, burada çalışılmaz, ruhsatı bile yok.” denmiş. Şırnak bölgesinde şu anda ruhsatı olan, yalnızca termik santrallerin haricinde bir tane daha ocak yok. Siz şimdi diyorsunuz ki: “Orada 3 tane madenci ölmüş.” Orası kapatılmış, mühürlenmiş, ondan sonra da “Kaza oldu.” diyorsunuz. Arkadaşlar, lütfen savunduğunuz şeye dikkat edin.

Şimdi tekrar söylüyorum: O iki ocağı da kapatabiliriz.

İyi akşamlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, hiçbir şey anlamamışsınız söylediklerimden ya!

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakan bana cevap verirken kürsüye çıktı ve şu sözü sarf etti: “Kürsüde başka, yüzümüze başka konuşuluyor. Tutanaklara geçsin.” Bu, tamamen beni itham ediyor.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Ben isim vermedim. Eğer kendinize o tanımları uygun görüyorsanız eyvallah!

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamamen beni itham ediyor. Cevap hakkımı kullanmak istiyorum.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Siz o tanımları kendinize uygun görüyorsanız tamamdır. Ben isim vermedim.

BAŞKAN – Şimdi, bakın, ben çok iyi dinledim çünkü arkadan tekrar sataşmadan dolayı söz isteneceğini biliyordum, çok iyi dinledim, Sayın Bakan hedef göstermedi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Buradan başka, yüzümüze başka.” diyor.

BAŞKAN – Müsaade edin… Müsaade edin… O genel bir söylemdi.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sen o tanımlara uyuyor musun?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Uymadığımı…

BAŞKAN – Ama siz…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Özgür Özel’i kastetmedim.” de.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – O tanımlara mı uyuyorsun sen?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Özgür Özel’i kastetmedim.” de o zaman.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Niye sen o zaman kendin alınıyorsun?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Özgür Özel’i kastetmedim.” de.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Hayır, niye alınıyorsun sen?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Müfterisin o zaman.

BAŞKAN – Sayın Bakan!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yani artık araştırma komisyonu kuruldu Özgür, daha ne diyorsun ya?

BAŞKAN – Size yöneltmediğini söyledi, genel bir tanım söyledi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, söylesin vazgeçeceğim, “Özgür Özel’i kastetmedim.” desin.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayatımda böyle bir şey yapmadım, oradan başka, oradan başka. “Özgür Özel’i kastetmedim.” desin.

BAŞKAN – Peki, gelin.

İki dakika söz veriyorum size. Yalnız, lütfen yeni sataşmalara neden olmayın Sayın Özel, rica edeceğim.

5.- Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bakanının böyle bir duruma düşmesi beni utandırdı. Böyle bir şey olabilir mi?

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Yazıklar olsun!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Özgür, siyaset yapmayı bırak artık!

BAŞKAN – Sayın Özel, lütfen…

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Şöyle bir ifade kullanıyor, geliyor, açık bir şekilde “Kürsüden başka, yüzümüze başka konuşuluyor.” diyor, sonra da “Seni kastetmedim.” diyor.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Hayır, “Sen o tanıma uyuyor musun?” diyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Eğer ben kürsüden başka ve yüzünüze başka bir şey konuştuysam “Şunu söyledi.” diye açıklayın, onun dışındaysa böyle âciz duruma düşersiniz “Sen o tanıma girmiyorsun.” diyerek. Söz istemeyecek olsam o itham üzerimde kalır.

Ayrıca, size şunu sorduk, dedik ki: Eynez kazanın olduğu yer, sözünüz var Ata Bacası ve Işıklar’la ilgili. Yukarıda alt komisyon sözünüzü yerine getirmiyor, Başbakanın sözünü yerine getirmiyor. Bununla ilgili şu kürsüye çıkıp iki satır bir laf etmiyorsunuz, akılları bulandıracak ithamlarda bulunuyorsunuz. Böyle bir şey olabilir mi?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Tamam, süre verin, edeyim. Hayret bir şey ya!

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayın lütfen Sayın Bakan.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Peki -gensoruda sordum, bir saat cevap verdiniz- şuna cevap verin: Kahramanmaraş’ın Çöllolar’ında 9 kişi yer altında, annesi “Evladımın kemiklerini verin.” diyor, sorumlular hakkında cumhuriyet başsavcısı işlem yapmak istedi, soruşturma başlatmak istedi, sizin yazınızla onay verilmedi. Şimdi diyorsunuz ki: “Bu maden kazası için tüm sorumluların cezalandırılması, soruşturmanın nereye gidecekse oraya kadar gitmesinin teminatı benim.” Kardeşim, burada ölen 301 can. Peki, Çöllolar’daki 9 can, can değil mi? Onların sorumluları çıksın diye, adaletin önünde hesap versinler diye cumhuriyet başsavcısı başvuruyor, yazı yazıyorsun “Uygun görülmemiştir soruşturulmaları.” diye.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Onlar da soruşturuluyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Buna cevap ver, Uyar’a cevap ver. Adamın iki gözü kör olmuş, iki satır düzenleme işi çözer, Uyar Madencilik sekiz aydır herkesten kaçıyor ama yine sizin verdiğiniz ruhsatlarla, muvazaalı şekilde maden işlettiriyor, kılınız kıpırdamıyor. Ayıptır, yazıktır, günahtır! (CHP sıralarından alkışlar)

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sen dürüst ol, dürüst ol bir kere öncelikle.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen dürüst ol! Sen dürüst ol! Lafının arkasında dur!

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Hadi canım ya! Siyaset yapıyorsun!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yani, ölüm üzerinden siyaset yapmayın ya!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Soma’daki soruşturma iznini niye söylemiyorsun?

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Niye söylemiyorsun?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Tabii, vereceksin Soma’ya soruşturma iznini.

BAŞKAN – Beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.09

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, biraz evvel -Bakan oturmadan evvel tabii ama- kaçak ocakları, Şırnak’ta 3 madencinin öldüğünü ifade ettim, gerekli denetimlerin yapılmadığını söyledim ama Bakan, çıktı, benim sözüm üzerine “Kaçak madenleri savunuyorsunuz.” dedi, böyle bir ithamda bulundu.

BAŞKAN – Ne dedi?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – “Kaçak madenleri savunuyorsunuz.” dedi, böyle bir ithamda bulundu bizimle ilgili. Ben kaçak madenleri falan savunmadım, cevap vermek istiyorum. Ne anlatmak istediğimi anlamamış Sayın Bakan.

İzin verirseniz…

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Akar, sataşma için, oturumu değiştirdik, hüküm böyle ama ben size kapatırken “Söz vereceğim.” dedim ama yeniden bir gerginlik çıkmasını da arzu etmiyorum. İsterseniz yerinizden bir dakika açıklama vereyim size.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hayır, Başkan, şimdiye kadar gerginlik çıkarmadım.

BAŞKAN – Hayır “Siz çıkaracaksınız.” demiyorum, öyle bir iddiam yok, öyle bir söylemim de yok.

Yerinizden 60’a göre bir dakika vereyim, bir açıklama yapın.

Teşekkür ederim, sağ olun.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Çok kibar bir arkadaşımızdır.

BAŞKAN – Evet, kibar gerçekten. Teşekkür ederim.

Buyurun.

IX.- AÇIKLAMALAR (Devam)

4.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, Sayın Bakan kaçak madenleri savunduğumuzu söyledi. Aslında anlatmak istediğim şuydu: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, geldi, bu kürsüden “Şu kadar madeni, 100’ün üzerinde madeni kapattığını ifade etti.” Tek tek inceledim hangi madenlerin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından kapatıldığını, kaçak madenler kapatılmış. Doğrudur ama ruhsatlı madenler üzerinde hiçbir inceleme yapılmamış veya yapılan incelemelerde -aynı Soma’da örneklerini gördüğümüz gibi- akrabalık ilişkilerine dayandırılan bir inceleme yapılmış ve yeryüzünde inceleme yapılmış, madenlerde inceleme yapılmamış.

Bu, Bakanın ilk yaptığı iş değil. Özgür arkadaşımızı itham etti veya arkadaşlarımızı itham etti burada. Daha önce de Bakan hakkında vermiş olduğumuz gensoruda grubumuzu itham etmişti. Bakan aynı şeyleri yapıyor, o kürsüye ne zaman çıkarsa demagoji yapıyor ve birilerini, sanki ona gidip bir şeyler anlatmışız gibi ifade etmeye çalışıyor. Bunu tamamen yanlış buluyorum ve o koltuğu da yakıştırmıyorum. Bu koltuk o kadar tatlı değil yani Bakanın terk etmeyeceği kadar bu koltuk tatlı olmamalıdır.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akar.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun; Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’ın; Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Ankara Milletvekili Levent Gök’ün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Van Milletvekili Aysel Tuğluk’un; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592) (Devam)

 

BAŞKAN – 79’uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 79. maddesiyle 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 16. maddesine eklenmesi öngörülen ibarenin kaldırılarak "ağır, somut ve belirgin" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

        İsa Gök                                    Turgut Dibek                                        Ali Rıza Öztürk

         Mersin                                       Kırklareli                                                 Mersin

Ömer Süha Aldan                     Dilek Akagün Yılmaz                        Mehmet Volkan Canalioğlu

         Muğla                                           Uşak                                                   Trabzon

                                                  Bedii Süheyl Batum

                                                           Eskişehir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 79 uncu maddesi ile değiştirilen 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 16 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Adil Zozani                                       Halil Aksoy                                      Selma Irmak

        Hakkâri                                               Ağrı                                                 Şırnak

       Erol Dora                                       Kemal Aktaş                                     İdris Baluken

         Mardin                                                Van                                                 Bingöl

"MADDE 16-(1) Akıl hastalığına tutulan hükümlünün cezasının infazı geriye bırakılır ve hükümlü, iyileşinceye kadar Türk Ceza Kanununun 57 nci maddesinde belirtilen sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınır. Sağlık kurumunda geçen süreler cezaevinde geçmiş sayılır.

(2) Diğer hastalıklarda cezanın infazına, resmî sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde devam olunur. Ancak bu durumda bile hapis cezasının infazı, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa mahkûmun cezasının infazı iyileşinceye kadar geri bırakılır.

(3) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen geri bırakma kararı; tam teşekküllü devlet hastanelerinin, eğitim ve araştırma hastanelerinin, üniversite hastanelerinin sağlık kurullarınca düzenlenen rapor üzerine infazın yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca verilir. Hükümlünün ceza infaz kurumunda tedavi edilmesinin mümkün olduğuna ilişkin tam teşekküllü devlet hastanesi, eğitim ve araştırma hastanesi, üniversite hastanesi tarafından verilen rapora hükümlü veya üçüncü dereceye kadar bir yakınının talebi hâlinde; kararı veren hastane dışında bağımsız hekim heyeti tarafından karar verilir.

Geri bırakma kararı, mahkûmun tabi olacağı yükümlülükler belirtilmek suretiyle kendisine ve yasal temsilcisine tebliğ edilir. Mahkûmun geri bırakma süresi içinde bulunacağı yer, kendisi veya yasal temsilcisi tarafından ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilir. Mahkûmun sağlık durumu, geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca veya onun istemi üzerine, bulunduğu veya tedavisinin yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca, sağlık raporunda belirtilen sürelere, bir süre bulunmadığı takdirde birer yıllık dönemlere göre bu fıkrada yazılı usule uygun olarak incelettirilir. İnceleme sonuçlarına göre geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca, geri bırakmanın devam edip etmeyeceğine karar verilir. Geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığının istemi üzerine, mahkûmun izlenmesine yönelik tedbirler, bildirimin yapıldığı yerde bulunan kolluk makam ve memurlarınca yerine getirilir. Bu fıkrada yazılı yükümlülüklere aykırı hareket edilmesi hâlinde geri bırakma kararı, kararı veren Cumhuriyet Başsavcılığınca kaldırılır. Bu karara karşı infaz hâkimliğine başvurulabilir.

(4) Hapis cezasının infazı, gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren bir yıl geçmemiş bulunan kadınlar hakkında geri bırakılır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 79. Maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Faruk Bal                                            Ali Öz                                           Reşat Doğru

         Konya                                               Mersin                                               Tokat

Yusuf Halaçoğlu                                Mehmet Şandır                                Mustafa Kalaycı

        Kayseri                                              Mersin                                               Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın Faruk Bal konuşacak, Konya Milletvekili.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ara vermeden önce, Soma’daki maden şehitlerimizle ilgili çıkan tartışma nedeniyle, bu mübarek gecede ben bir kez daha gencecik bedenlerini kara toprağa verdiğimiz maden şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Hükûmetin facia ortaya çıktığı andan itibaren vermiş olduğu sözleri, altına girmiş olduğu taahhütleri teker teker yerine getirmesini beklediğimizi ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bundan önce söz aldığım önergelerle ilgili olmak üzere Musul ve Kerkük civarındaki hadiselere temas ediyordum, onu toparlamak üzere yine huzurunuzdayım.

Değerli arkadaşlar, IŞİD’in Musul ve Kerkük bölgesine yönelmesinin iki tane temel sebebi olduğunu söylemiştim. Bunlardan bir tanesi, petrol bölgesi, diğeri de orada Türkmen varlığı. Burada Türkiye Cumhuriyeti devletinin hak ve menfaatlerini korumak, Türkmenlerin hak ve menfaatlerini korumak ve konsolosluğumuza vaki tecavüzü defedici önlemleri almak gibi sorumluluklarından da bahsetmiştim.

Değerli arkadaşlar, “Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.” diye dilimizde bir söz vardır. IŞİD’in oraya gideceği günler öncesinden belliydi. IŞİD’in oraya gideceğinin kaynaklarını ben sizlerle paylaşmak istiyorum. Her şeyden önce Millî İstihbarat Teşkilatı var. Millî İstihbarat Teşkilatının unsurlarının o bölgede terör faaliyetlerini ve bu terör faaliyetlerinin Türkmenler üzerindeki, petrol bölgesi üzerindeki hedeflerini belirlemesi ve bizim hak ve menfaatlerimize yönelik çalışmaları tespit etmesi gerekmekteydi.

İçişleri Bakanı Sayın Efkan Ala, konuşmalarında ifade ettiği gibi “O derecede güçlendik ki artık üçüncü ülkeleri devreden çıkardık, onun yerine biz doğrudan bilgi alabilir hâle geldik ve küresel bir istihbarat örgütü kurduk.” ifadesinde bulunmuştu. Bu örgüt niçin IŞİD’in faaliyetlerinden haberdar olamamıştır, niçin önceden bu büyük saldırıyı, bu vahim saldırıyı tespit edememiştir? MİT yapamamıştır diyelim. MİT yapamamıştı ama konsoloslukta çalışanlar, konsolosluğun istihbari faaliyetinde bulunanlar Dışişleri Bakanlığını bu konuda uyarmıştı ancak bu uyarıya gerekli müspet cevaplar verilmedi, gerekli tedbirler alınmadı. Dahası, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Irak’ta istihbarat irtibat noktaları vardır. Bu istihbarat irtibat noktaları da Sayın Efkan Ala’ya rağmen o bölgede farklı ülkelerin istihbarat irtibat noktalarından birtakım bilgileri alır, toplar, bunu ilgili mercilere iletir, iletmiştir. Buna rağmen IŞİD’le ilgili olarak herhangi bir terör saldırısını engelleyici çalışmada bulunulmamıştır.

Üçüncü olarak, arada şirketler var, şirketler vahim olan durumu anlatıyorlar. Dışişleri Bakanlığı hâlâ uyuyor ya da ilgili makamlar hâlâ uyuyor. Bu şirketin çalışanları var, onlar uyarıyorlar, yine uykuya devam. Türkiye’ye müzahir kaynaklar var o bölgede, Türkmenler var en azından; uyuyorlar. Örnek, ben bugün 3 tane Türkmen’den telefon bilgisi aldım ve bu bilgileri teyit etmek üzere de talebelik yıllarından arkadaşım olan birisini aradım, “Bunlar doğru mu?” dedim. Hepsinin teker teker doğru olduğu ortaya çıktı. Yani, IŞİD oraya göre göre gelmiştir. Burada da IŞİD’in terör kaynaklarını genişletmesine Maliki hükûmetinin mezhepçi yaklaşımının da etkisi olmuştur.

Şimdi, bütün bunları bir tek ben mi biliyorum? Hayır, pek çok kişi biliyor. Sayın Sinan Oğan bu olay olmadan önce bu kürsüden sizlere izah etti “Konsolosluğumuz kuşatılmış vaziyettedir, tedbir alınsın.” dedi. İçinizden bazı arkadaşlarınız Sinan Oğan’a “Delilin var mı?” gibi işi çok hafife alan bir sataşmada bulunmuşlardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FARUK BAL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Sinan Oğan’ın haklı olduğu bu vahim olayla karşımıza çıkmıştır. Ve buradan çıkışın yolu da, millî ve manevi değerlerimizi, tarihî değerlerimizi, hakkımızı hukukumuzu koruyacak bir politikadır. Siyasi miyoplukla bu iş olmamaktadır. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

III. – YOKLAMA

 

(MHP ve CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

OKTAY VURAL (İzmir) – Yoklama istiyoruz efendim.

BAŞKAN – Yoklama istiyorsunuz…

Önergeyi oylarınıza sunacağım, öncelikle yoklama talebi var.

Sayın Vural, Sayın Bal, Sayın Korkmaz, Sayın Öztürk, Sayın Kabakçı, Sayın Adan, Sayın Çirkin, Sayın Kalaycı, Sayın Çınar, Sayın Öz, Sayın Kaplan, Sayın Akar, Sayın Dibek, Sayın Batum, Sayın Öner, Sayın Haberal, Sayın Varlı, Sayın Uzunırmak, Sayın Halaman, Sayın Başesgioğlu.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun; Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’ın; Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Ankara Milletvekili Levent Gök’ün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Van Milletvekili Aysel Tuğluk’un; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592) (Devam)

 

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 79 uncu maddesi ile değiştirilen 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 16 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"MADDE 16-(1) Akıl hastalığına tutulan hükümlünün cezasının infazı geriye bırakılır ve hükümlü, iyileşinceye kadar Türk Ceza Kanununun 57 nci maddesinde belirtilen sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınır. Sağlık kurumunda geçen süreler cezaevinde geçmiş sayılır.

(2) Diğer hastalıklarda cezanın infazına, resmî sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde devam olunur. Ancak bu durumda bile hapis cezasının infazı, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa mahkûmun cezasının infazı iyileşinceye kadar geri bırakılır.

(3) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen geri bırakma kararı; tam teşekküllü devlet hastanelerinin, eğitim ve araştırma hastanelerinin, üniversite hastanelerinin sağlık kurullarınca düzenlenen rapor üzerine infazın yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca verilir. Hükümlünün ceza infaz kurumunda tedavi edilmesinin mümkün olduğuna ilişkin tam teşekküllü devlet hastanesi, eğitim ve araştırma hastanesi, üniversite hastanesi tarafından verilen rapora hükümlü veya üçüncü dereceye kadar bir yakının talebi hâlinde; kararı veren hastane dışında bağımsız hekim heyeti tarafından karar verilir.

Geri bırakma kararı, mahkûmun tabi olacağı yükümlülükler belirtilmek suretiyle kendisine ve yasal temsilcisine tebliğ edilir. Mahkûmun geri bırakma süresi içinde bulunacağı yer, kendisi veya yasal temsilcisi tarafından ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilir. Mahkûmun sağlık durumu, geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca veya onun istemi üzerine, bulunduğu veya tedavisinin yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca, sağlık raporunda belirtilen sürelere, bir süre bulunmadığı takdirde birer yıllık dönemlere göre bu fıkrada yazılı usule uygun olarak incelettirilir. İnceleme sonuçlarına göre geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca, geri bırakmanın devam edip etmeyeceğine karar verilir. Geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığının istemi üzerine, mahkûmun izlenmesine yönelik tedbirler, bildirimin yapıldığı yerde bulunan kolluk makam ve memurlarınca yerine getirilir. Bu fıkrada yazılı yükümlülüklere aykırı hareket edilmesi hâlinde geri bırakma kararı, kararı veren Cumhuriyet Başsavcılığınca kaldırılır. Bu karara karşı infaz hâkimliğine başvurulabilir.

(4) Hapis cezasının infazı, gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren bir yıl geçmemiş bulunan kadınlar hakkında geri bırakılır.

Adil Zozani (Hakkâri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz  Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Sayın İdris Baluken konuşacak, Bingöl Milletvekili. (HDP sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizin Berat Kandili’ni ve tüm halkımızın Berat Kandili’ni kutluyorum, hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

Burada, iktidar partisine bir eleştirimi kürsüde dile getirmek istiyorum. Hep toplumsal değerlere saygıdan, sahip çıkmadan bahsediyoruz ama herhâlde Berat Kandili’nin dinimiz, inancımız, toplumsal yaşamımız açısından ne anlama geldiğini size ifade etmemize gerek yok. Böylesi önemli bir günde, gecede maneviyattan bu kadar uzak bir yasa teklifiyle burada vakit geçirmenin de sizin yakalandığınız devletleşme ve iktidarlaşma hastalığının bir sonucu olduğunu düşünüyorum. Bununla ilgili tutumunuzun farklı olması gerektiğini ifade etmek istiyorum. Madem bunu yapmadınız, gelin, bu Berat Kandili gecesi hayırlı bir iş yapalım.

Değerli arkadaşlar, demin, arkadaş önergeyi okurken, Başkanlık Divanı okurken eminim ki pek çoğunuz dinlemediniz ama bakın bu önergede karşı çıkacağınız hiçbir şey yok. Bahsettiğimiz, hasta tutukluların, hasta mahkûmların yaşam hakkı ve sağlık hakkıyla ilgili düzenleme.

4 madde var, bu 4 maddeden 1’incisi, akıl hastalığına yakalananların ceza infazının geriye bırakılmasıyla ilgili. Hangi milletvekili vicdanen buna karşı çıkabilir? İçeride şizofreni olmuş, ağır psikiyatrik hastalık geçiren, bakımı kendi kendine yetemeyen insanların tedavi hakkıyla ilgili bir düzenleme.

2’nci madde, verilen hapis cezasının infazının hastalıkların derecesiyle ilişkilendirilmesini öngören bir madde.

Yine aynı şekilde, 3’üncü maddede de devlet hastaneleri ve tam teşekküllü üniversite hastanelerinden alınan raporların yeterli sayılmasıyla ilgili bir düzenleme var.

4’üncü madde, hapis cezası sırasında gebe olan ya da yeni doğum yapmış olan insanların hapis cezasının ertelenmesiyle ilgili bir durum arkadaşlar. Ben, burada, vicdanen, bu 4 maddeye karşı çıkabilecek hiçbir vekilin olduğunu düşünmüyorum.

Daha önceki konuşmalarımızda da söyledik, bu konuda Sayın Cumhurbaşkanının açıklamaları var, Başbakanın açıklamaları var, Kabine üyelerinden görüşmüş olduğumuz arkadaşların açıklamaları var, bir düzenleme yapılmasını istiyorlar.

Şimdi, Komisyon buna niye karşı çıkıyor, Sayın Bakan buna niye karşı çıkıyor anlamıyoruz. Onlar karşı çıkıyorsa, gelin, ilk defa siz hayırlı bir iş yapın, parmaklarınızı bu önergenin doğrultusunda kullanın, burada altı üstü 230 ağır hasta, her an ölebilecek 600 kronik hastanın yaşam hakkı ve tedavisiyle ilgili hayırlı bir işin altına imza atın. Bu mübarek gecenin, hiç olmazsa, bu Mecliste böyle bir sonucu olsun. Burada grup başkan vekillerinin ağzına bakarak parmak indirip kaldırma pozisyonundan çıkmamız gerekiyor değerli arkadaşlar.

Bakın, birkaç örnek vereyim, hep veriyoruz örnekleri: İki ay önce, Aram Akyüz, Kırıkkale F Tipinde ağır hastalığı için tedavi olmadığı için yaşamını yitirdi. Kalp krizi geçirdiği sırada Kırıkkale F Tipi Cezaevinde ambulans yoktu, ambulans cezaevine yetişinceye kadar bu hasta mahkûmun, devlete emanet edilen bu arkadaşımızın yaşam hakkı maalesef gasbedildi. Şu anda aynı şekilde, bakın, burada burnumuzun dibinde Sincan Cezaevi var, oraya gidin, Murat Ekin adlı hasta tutuklu, daha iki hafta önce Numune Hastanesinden terminal dönem akciğer kanseri, küçük hücreli akciğer kanseri teşhisi almış, beklenen yaşam süresi altı ay, Adli Tıpla bu prosedürleri, bürokratik işlemleri yapıncaya kadar zaten bu arkadaş da yaşamını yitirecek. Kemoterapiye başlanmış, bağışıklık sistemi felç, vücut bütün enfeksiyon odaklarına açık ama uygun olmayan cezaevi, koğuş koşullarında kalıyor. Aynı cezaevinde Hüseyin Yıldız, siroz hastası, on günde bir karnından 1 litre su alınıyor, on günde bir arkadaşlar. Yani bütün bunları anlatırken bile hakikaten biz zorlanıyoruz.

Bu önergede karşı çıkabileceğiniz hiçbir şey yok. Toplumsal barış, çözüm süreci, bütün bunları geçiyorum, bu bahsetmiş olduğumuz konu hiçbir siyasi pazarlık konusu olmayacak kadar kutsal, yaşam hakkına sahip çıktığımızı gösterecek kadar önemli bir konudur.

O nedenle, bu önergemize hepinizden destek beklediğimizi tekrarlıyorum. Tekrar hepinizin kandilini kutluyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 79. maddesiyle 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 16. maddesine eklenmesi öngörülen ibarenin kaldırılarak "ağır, somut ve belirgin" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.              

Bedii Süheyl Batum (Eskişehir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın Süheyl Batum konuşacak, Eskişehir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlar; burada ombudsman, Kamu Denetçiliği Yasası’nı, hatırlayacaksınız, gece yarısı üç buçukta görüştük. Bizler üçüncü yargı paketini, dördüncü yargı paketini de yine gece yarısı, sabaha karşı dörtte görüştük. İnsan haklarına, Türkiye'nin temel sorunlarına, birçok konudaki torba yasalara ilişkin konuları biz gece yarısından sonra, sabaha karşı konuştuk, görüştük. Arkadaşlarımız yok, yoklama istedik, içeri girdik, tekrar çıktık, gece yarısı, sabaha karşı hep üç buçukta, dörtte görüştük. Kimse duymadı, kimse dinlemedi, kimse bilmedi. Sorunları kimse duymayınca, anlatamayınca da sorunları çözdük varsaydınız. Şimdi de bu yasayı getirdik.

Söylüyorum gene: Değerli arkadaşlar, bugün -herkes söyledi- Berat Kandili. Bugün bu mübarek gecede oturduk gerçekten işimizi yaptık, biz iyi bir yasa yaptık diyor muyuz? Hayır. İvedi yargılama usulünü getirdiniz. Söyledik, bu insan haklarına uygun devlet için bir ivedi yargılama değil, tüccar devlete… Neden? E, sadece ihalelerde getirdik, kamulaştırma işlemlerinde getirdik, Turizmi Teşvik Kanunu uyarınca yapılan satışlarda, bunlarda getirdik. Peki, diğer işlemlerde? Getirmedik.

İki, Sayın Bakan dün burada söyledi “Fena mı? Altmış gündü eskiden Danıştayda” dedi. Bakın, bunu… Hatta, Kamer Genç’in sorusuna… Şimdi otuz günde getirdik zannetti.

Şimdi, Sayın Bakan, herhâlde, “Eskiden Danıştaya başvurmak için altmış gün bekleniyordu, şimdi otuz gün bekleniyor, bak, erkene aldık.” zannetmiyor bunu. Demek ki burada ne yaptığımızı, ne ettiğimizi bile gözlerden saklıyoruz. Yargıtayı yeniden yapılandırdık dedik bu yasada ve gene aynı şekilde tartışıyoruz.

Yine, burada 277’nci maddeyi, göstere göstere -dün de söyledik- Bekir Bozdağ’ı, Sayın Bekir Bozdağ’ı kurtarmak yasasını getirdik. Şöyle dedik: Soruşturmada istediğin baskıyı yap, istediğin her şeyi yapabilirsin. Telefon açabilirsin, tehdit edebilirsin, hiçbir şey olmaz. Yargılama başladıktan sonra yapma. Ve bunu, Berat Kandili’nde oturduk, arada sırada koşup buraya yoklamaya katılıp diyoruz ki Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak: “Harika bir iş yaptık.” Evet, hakikaten harika iş yaptık, Bekir Bozdağ’ı kurtardık. Ama geri kalan 75 milyon, geri kalanları nerede, nerede?

Değerli arkadaşlar, hep söyledik bunu, hep, bir âdet hâline geldi. 4 yargı paketi yaparken söyledik. “İnsanlar, yazık, beş yıl, altı yıl, yedi yıl tutuklu kalır mı?” dedik, hiç kimse bakmadı. O zaman Sadullah Ergin de “Yapacağız, yapacağız, zamanı gelecek.” diyordu, bugüne geldik.

Şimdi şu yasayı yaptık, yapıyorsunuz. Bakın, böyle kullanıyoruz, kabul ediyoruz. Sevgili arkadaşlar, yazık günah, herkesin bildiği bir mağduriyet var bu Türkiye’de. İnsanlar sahte delillerle yargılandı, sahte delille mahkûm oldu, sahte. Türk hukuku sahte delili kabul eder mi? Nerede, nerede, 2 tane önerge getirdik, nerede? Emin olun, böyle bir meclisi… Arkadaşlarıma sordum -sabahki konuşmalarda sevgili arkadaşım Turgut Dibek de buna benzer bir şey söyledi- dedim ki: “22, 23 hep böyle miydi, 20, 19?” “Vallahi, 24’teki kadarını hiç görmedik, hiç görmedik böylesini.” dediler. Sen gel, paldır küldür koş, elini kaldır, indir, bütün Türkiye’nin mağdur olan insanları -demin sevgili kardeşimiz de, Özgür de söyledi- Soma’daki insanlar, o mağdur insanlar, o beş yıl tutuklu kalanlar, sahte delillerle tutuklu kalanlar, hepsi kalsın, biz Bekir Bozdağ’ı kurtarmak için yasa yapalım. Oh ne güzel!

Berat Kandili hepinize hayırlı olsun. (CHP sıralarından alkışlar) 

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Sağ ol, sağ ol.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Sağ ol, sağ ol.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

80’inci maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 80. maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 105/A maddesinin 4. fıkrasında yer alan “nedeniyle” kelimesinin kaldırılarak yerine “sebebiyle” kelimesinin konulmasını arz ve teklif ederiz.

      İsa Gök                              Turgut Dibek                         Ali Rıza Öztürk

      Mersin                                  Kırklareli                                  Mersin

Ömer Süha Aldan          Dilek Akagün Yılmaz                Mehmet Volkan Canalioğlu

       Muğla                                     Uşak                                    Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mersin Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürk konuşacak.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 80’inci maddede verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri; toplumsal ihtiyaçlar, yasal düzenlemelerin yapılmasını gerektirir, zorunlu kılar. Yasalar aslında toplumsal ihtiyaçları gidermek için vardır. Toplumun hızla gelişmesi karşısında yasaların statik hâlde kalması kabul edilemez bir durumdur.

Şimdi, Parlamento olarak biz aslında -2007 yılından bu yana ben bir milletvekili olarak- hep yargının sorunlarını çözmek üzere yasalar getirdik ama yargıda yaşanan sorunları bir türlü çözemedik. Aslında yargıda yaşanan sorunları çözemediğimiz gibi, Parlamento kendisini ilgilendiren sorunu bile çözemedi. 24’üncü Döneme girerken bu Parlamentonun 8 tane milletvekili tutuklu olarak girdi. Günlerce tartıştık, aylarca tartıştık, tutukluluk sorununu bir türlü çözemedik. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye’de tutukluluk müessesesinden kaynaklanan sorunların bulunduğunu ve bu sorunların hak ihlallerine neden olduğunu tespit ederek Türkiye’yi pek çok kez tazminata mahkûm etti ama yine biz siyaset müessesesi olarak aldırmadık.

Aslında, siyasi iktidar sadece kendisini ya da yandaşlarını korumaya yönelik, onları güvence altına almaya yönelik, kendisini güvenceye kavuşturmaya yönelik yasal düzenlemeleri yaptı, konjonktürel olarak yasal düzenlemeler yaptı; kendisinin dışındaki hak ihlallerinin neden olduğu olayları ortadan kaldırmak için yasal düzenleme yapmadı, bunu yargının sorunu olarak koydu.

Eğer, değerli arkadaşlarım, bu Parlamentonun duvarında “Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir.” diye yazıyorsa, millet de kayıtsız ve şartsız sahip olduğu egemenliğinin organlarından birisini yasama organı olarak kabul ediyorsa yasama organının kendi üzerine düşen sorunu çözmesi gerekir. Milletvekili tutukluluğunu çözemedi ama milletvekili tutukluluğunu Anayasa Mahkemesi çözdü. Yine, şimdi hükümlü bir milletvekili var içeride. O hükümlü milletvekilinin infazının milletvekilliğinin dönem sonuna bırakılması olayını da bu Parlamentonun çözmesi gerekir ama bunu bir türlü çözmedi, çözmeye yanaşmadı. Çünkü Parlamentoyu kontrol altında tutan egemen siyasi anlayış, deminden de söylediğim gibi, ötekileştiren bir anlayış olduğu için o milletvekili hâlâ bugün hapishanededir. Engin Alan’dan bahsediyorum. Bu çok basit bir yöntemle çözülebilirdi. Yani, milletvekili seçilen bir kimsenin -özellikle 2011 seçimlerinde geçici madde konulabilirdi- tutuklanmayacağı ve eğer hüküm kesinleşirse o aldığı cezanın milletvekilliği dönem sonuna bırakılabileceği hüküm altına alınabilirdi, buna ilişkin bir yasal düzenleme burada yapılabilirdi ama yapılmadı, Engin Alan hâlâ orada.

Bugün ülkenin temel sorunu hukuk devletini içselleştirmemiş olmamızdır. Yasama organı aslında bir yandan yürütme organının tahakkümü altında, bir yandan da yasama organının çıkardığı kanunlar yargı organları tarafından dikkate alınmamaktadır. Kendileri hukuk kurallarına uymakla görevli olan yargıç ve savcıların âdeta yasama organına meydan okumaları, tümüyle keyfî davranmalarıdır. Öbür yandan yürütme ile yargı arasında sürekli kavgalar yaşanmaktadır. Yürütme bir yandan yargıyı kendi kontrolü altına almak istemektedir. Bunun en tipik somut göstergesi, Başbakanın, kuvvetler ayrılığını, yargıyı engel olarak gören açıklamalarıdır. Öbür yandan da yargı, kimi zaman da yürütmeyi ve yasamayı kontrol altına almaya çalışmaktadır. Dolayısıyla böyle bir ortam içerisinde en büyük görev yasama organına düşmektedir. Yasama organının kendisini yürütmeye yaslayarak bu olayları çözmesi mümkün değildir.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

81’inci maddede iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 81. maddesiyle 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanununun 106. maddesinin 3. fıkrası ilk cümlesinde yer alan “belli” kelimesinden sonra  “bir” kelimesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

      İsa Gök                           Turgut Dibek                             Ali Rıza Öztürk

      Mersin                             Kırklareli                                     Mersin

Ömer Süha Aldan            Dilek Akagün Yılmaz              Mehmet Volkan Canalioğlu

       Muğla                                  Uşak                                        Trabzon

  Kamer Genç

      Tunceli

TBMM Başkanlığına

592 sıra sayılı kanunun 81. maddesinde yer alan “kamuya yararlı” ibaresinin “kamuya faydalı” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

S. Nevzat Korkmaz                     Oktay Vural                    Faruk Bal

       Isparta                                    İzmir                           Konya

Celal Adan                                                                    Seyfettin Yılmaz

   İstanbul                                                                          Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın Celal Adan konuşacak, İstanbul Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

CELAL ADAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizin kandilini tebrik ediyorum ve bu güzel kandil gecesinin Adalet Bakanının biraz daha adaletli olmasına vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan diliyorum.

Değerli milletvekilleri, Adalet Bakanlığıyla ilgili burada bazı konuları dile getirdik. Özellikle adaletin insanlık ailesine intikalinde öncülük yapmış bir büyük milletin çocukları olarak, bugün burada adaletle ilgili her değişikliği oy birliğiyle geçirmemiz gerekirken Adalet ve Kalkınma Partisinin kendisini Türkiye’nin üstünde gören anlayışı ne yazık ki bu oy birliğine mani olmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bugün Türkiye’nin içerisinde bulunduğu şartlara baktığımız zaman gerçekten utanç duyulacak bir dönemle karşı karşıyayız. Marmara gemisi batırıldığında, orada vatandaşlarımızın kafasına kurşun sıkıldığında ben burada konuştum. O gün Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı Erzurum’da İstiklal Marşı’nı okuyordu ve “Akdeniz’de bundan sonra hiç kimse bizden habersiz adım atamayacak.” diye haykırıyordu. Bir hafta sonra, on gün sonra Yahudiler ile Rumlar Akdeniz’de petrol arayışlarına devam ettiler, Türkiye Cumhuriyeti devleti Başbakanının İstiklal Marşı’ndaki ifadeleri Erzurum’da kaybolup gitti.

Şimdi, bakınız, bir gerçekle karşı karşıyayız değerli milletvekilleri. Siz, Diyarbakır’da bir askerî karargâhta bayrağı koruyamazsanız Musul’u nasıl koruyacaksınız, Musul’daki büyükelçiyi nasıl koruyacaksınız? Siz, Adalet ve Kalkınma Partisi, yokluktan var olan Türk devletinin iradesiyle çatışarak Türkiye’yi ne hâle getirdiniz; bunu sorgulamayacak mısınız?

Siz Değerli Adalet Bakanı, Değerli Adalet Komisyonu üyeleri, siz, Türkiye’de adaleti; 17, 25 Aralık gibi cumhuriyet tarihinin en onursuz süreciyle bizi karşı karşıya bırakmış olan, vurgunun, talanın, soygunun âdeta gözler önüne döküldüğü bir döneme göre nasıl adaleti belirleyebilirsiniz? Siz bu milletle ne zamana kadar alay etmeye devam edeceksiniz?

İşte bakınız, adaletsizlikler, ufuksuzluklar, vizyonsuzluklar Musul’da başımıza neleri getiriyor? Bir örgüt âdeta Türkiye’yle alay ediyor. Oysa siz, Irak’ı, Suriye’yi, bütün Orta Doğu’yu şekillendiren bir iradeyi yalan söyleye söyleye bu millete anlattınız.

Peki, bugün siz utanmıyor musunuz? Soma’dan bahsettiler arkadaşlar, tam 301 şehit verdik. Bu 301 şehitten dolayı bir tek görevli görevinden alınmadı ama sadece 17 Aralıkta bir hırsızlık, bir arsızlık ortaya çıktığı için 8 bin-9 bin polis memuru tayin edildi.

Bugün, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda yapılan atamalar ortada. Bununla mı siz adaleti sağlayacaksınız? Siz, geçmişte, çok net altını çizerek söylüyorum, 11 milyon nüfusu varken, yarısı kör, yarısı topal, yarısı sağlıksızken kurulan Türk devletinin iradesini, bugün tarih sayfalarını açıp okuduğunuzda o günkü Türk devletini inşa edenlerin iradesini, bin yıl geçse, o günkü iradeyi çocuklarımıza öğrettiğimizde, o iradeye sadık kalarak asla Musul’a meydan vermezlerdi. Siz, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, cumhuriyetin temel değerleriyle, devletin kuruluş iradesiyle çatıştınız. “Türk milliyetçiliği nedir?” diye sorsanız bir tek şey çıkar bu milletin ağzından: Bayrak çıkar. Ama siz, bölücü unsurlarla yapmış olduğunuz bir pazarlığın eseri olarak Mardin’de hem de bölücülerin gözünün içine baka baka “Türk milliyetçiliğini ayaklar altına aldım.” dediniz “Kürt milliyetçiliğini ayaklar altına aldım.” dediniz. O gün çıkıp burada konuştum. Sizin aranızda Emniyet Genel Müdürlüğü yapan var, valilik yapan var. PKK terör örgütü mensuplarının sorgularına baktığınız zaman karşınıza tek bir ifade çıkar; ne dil çıkar ne kültür çıkar, bir tek şey çıkar: “Biz bağımsız Kürdistan’ı kuracağız.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CELAL ADAN (Devamla) - İşte o bağımsız Kürdistan olayı, bu bayrağı indirmeye vesile oluyor, o bayrağı indirmeye vesile oluyor.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Adan.

CELAL ADAN (Devamla) – Türk Bayrağı’nın indirildiği Türkiye'de yarattığınız bu iktidar ne yazık ki Musul’da da başınızı öne eğmek durumunda bırakmıştır.

BAŞKAN – Sayın Adan, teşekkür ederim.

CELAL ADAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, cumhuriyet tarihinin en büyük adaletsizliğinin yapıldığı dönem budur. Türk devletinin kuruluş iradesiyle çatışmanın bir gün elbette bedelini ödeyeceksiniz.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 81.  maddesiyle 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 106. maddesinin 3. fıkrası ilk cümlesinde yer alan “belli” kelimesinden sonra “bir” kelimesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Kamer Genç (Tunceli) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın Kamer Genç konuşacak, Tunceli Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 81’inci maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Evet, bugün mübarek kandil gecesi ama kandil gecesinin özünde güzellik vardır, adalet vardır, hak vardır, hukuk vardır, namus vardır, ar vardır, edep vardır. İşte, bunların hepsi çok güzel insanların, insanlığın hasletleridir ama bunlara işte sahip olmadan bazı şeyleri söylemek mümkün değil.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, bir yargı paketini inceliyoruz. Aslında bizim önergemiz “belli süredir” de “belli”ye “bir süre” yani bir redaksiyon düzeltmesidir. Yani önemli değil “belli süre” de olur “belli bir süre” de olabilir ama tabii siz, hiçbir şeyden de fazla değer almadığınız için redaksiyon medaksiyon sizin için önemli değil.

Şimdi, burada günlerdir dinliyoruz. Türkiye’de yargı denilen bir şeyi yok ettiniz. Burada yani Bekir Bozdağ… Daha önce ben burada bir konuşma yaparken dedim ki: “Bak, seninle Ahmet İyimaya hem önce imam-hatibi bitirmişsiniz, arkasından da hukuk fakültesini bitirmişsiniz yani sizde öteki normal hukuk fakültesini bitiren insanlardan daha adalet duygusunun olması lazım, daha hak duygusu olması lazım -hakkın ve adaletin gerçek tecellisini- doğru söylemeniz lazım ama bunların tersini yapıyorsunuz.” Bekir, gitti aleyhime 20 milyar tazminat açtı. Tabii, niye açıyor? Çünkü hâkim Bekir’in açtığı davayı reddederse ne olacak? Hemen ertesi gün soluğu başka yerde alacak.

Şimdi arkadaşlar, bakın, burada geçen gün Bekir’e bir şeyler sordular. Dediler ki: “Yargı kararını uygulamıyorsunuz.” En basit, Seydişehir Alüminyum Tesislerinde yargı yürütmenin durdurulmasına karar vermiş. Oymapınar Barajı 1 milyar dolara mal olmuş ve o tesisler 7 milyar dolar, getirmişler 370 milyon dolara Mehmet Cengiz’e vermişler ve Oymapınar Barajı’nı da bedava vermişler. Yürütmenin durdurulması kararı var. “Efendim, kararın uygulanması imkânsız.” diyor. Niye imkânsız Bekir Bey? Oymapınar Barajı devlete niye şey olsun?

Arkadaşlar, Halk Bankası: Halk Bankasının Genel Müdürü bir firmaya 575 milyon dolar kredi vermiş ve batmış. Ayrıca yan kuruluşu da 35,5 milyon dolar kredi vermiş ve 17 Aralık ve 25 Aralıkta bu olay ortaya çıkmış; e, siz bunu kurtarıyorsunuz. 17 Aralık ve 25 Aralık olaylarında suçüstü yakalanan bakanların, Tayyip Erdoğan’ın çocuklarının evinin altındaki depodaki paralar tespit edilmiş. Bekir açıyor İzmir Başsavcısına, Adana Başsavcısına telefon ediyor “Efendim, savcıyı değiştir, efendim, belgeleri ortadan yok et.” diyor. Ya, böyle bir kişi..

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, şahsiyatla uğraşmayın lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ya, şimdi, sen fazla konuşma da şimdi… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Hey, hey, akıllı ol, hey! “Davayı kaybettim.” diyorsun.

BAŞKAN – Bu size birinci davetimdir.

KAMER GENÇ (Devamla)  - Ben burada doğruları söylüyorum. Şurada yapılan yolsuzlukları dile getiriyorum.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Terbiyeli ol biraz ya. Güzel adam…

BAŞKAN – Lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) - Böyle bir nitelikteki kişi eğer bir memleketteki başsavcıya, savcılara telefon eder de “Yahu, bu hırsızlıkları, yolsuzlukları örtbas et.” derse…

BAŞKAN – Size ikinci davetimi yapıyorum, lütfen konuya gelin.

KAMER GENÇ (Devamla) – …bu kişi nasıl burada adaleti şey eder? Ya nasıl böyle adaleti tesis edebilir?

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Terbiyeli ol biraz ya!

KAMER GENÇ (Devamla) – Onun için yani Türkiye’de adaleti yok ettiniz. Getiriyorsunuz bu kanunla…

Arkadaşlar, bakın, Türkiye’de yasama ve yargı faaliyetleri var. Şimdi, yasama faaliyetiyle yürütme faaliyetini yapıyorsunuz. Bununla Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda, Yargıtayda -yürütmenin yapması gereken- genel sekreterleri görevden alıyorsunuz, yeniden kurul oluşturuyorsunuz. Bunlar böyle değil…

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Davayı kaybettin mi, davayı?

KAMER GENÇ (Devamla) – Millî Eğitimde müsteşar dışındaki bütün bürokratları görevden alıyorsunuz. En büyük kabahat Anayasa Mahkemesi Başkanında. Anayasa Mahkemesi Başkanı bu şekilde çıkan kanunları yok hükmünde saysa ve bunları geçersiz saysa böyle bir kanun getiremezsiniz. Tabii, kendinize göre bulmuşsunuz bir Anayasa Mahkemesi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Dava ne oldu, dava?

KAMER GENÇ (Devamla) – Hâlbuki, siz, yasama tasarrufu ise idari tasarruf, yürütme tasarrufu teşkil edemezsiniz. Burada da bu kanun yürürlüğe girer girmez hemen Yargıtayı, Danıştayı yeniden organize edeceksiniz;  kendinize göre karar verecek kişileri getireceksiniz istedikleri yerlere. Böyle bir adalet olmaz, böyle bir hukuk olmaz, böyle bir Meclis olmaz. Bakın, bugün burada sizin çıkardığınız bu kanunlar ileride yüzünüze utanç tablosu olarak gelecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Davayı kaybettin mi, davayı?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.

TÜLAY BAKIR (Samsun) – Allah Allah, herkese posta koyuyor!

XI.- DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ

1.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’e, 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 81’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Başkanlıkça 2 defa yapılan davete rağmen konuya gelmemesi nedeniyle, aynı birleşimde o konu hakkında konuşmaktan menedilme cezası verilmesi

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ben bir işlem yapacağım, henüz oylamaya girmedim.

Size, konuşmanız esnasında iki kez konuya gelmek üzere davette bulundum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Neymiş konuya gelmediğim?

BAŞKAN – Uymadınız, üstelik bana da hakaret ettiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sana…

BAŞKAN – İç Tüzük’te hakarete karşı ne yapılacağı belli ancak ben onu uygulamayacağım. İki davetime rağmen konuya gelmediğiniz için sizi bu birleşimde konu hakkında konuşmaktan men etme teklifimi Genel Kurulun oyuna sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…  

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Savunmasını almadınız.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Savunma yapacağım.

BAŞKAN – Bu birleşimde bu konuyla ilgili konuşmayacaksınız.

On dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.13 

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.44

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun; Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’ın; Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Ankara Milletvekili Levent Gök’ün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Van Milletvekili Aysel Tuğluk’un; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592) (Devam)

 

BAŞKAN - 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

81’inci madde üzerindeki Tunceli Milletvekili Kamer Genç ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.45

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 22.53

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

81’inci madde üzerindeki Tunceli Milletvekili Kamer Genç ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

81’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, ben bir söz söylemiştim.

BAŞKAN – Sayın İnce, buyurun.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Az önceki uygulamayla ilgili ben bir söz talebinde bulunuyorum.

BAŞKAN – Yerinizden mi, kürsüden mi?

MUHARREM İNCE (Yalova) – Kürsüden…

BAŞKAN – Peki, buyurun.

IX.- AÇIKLAMALAR (Devam)

5.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 81’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii ki bir milletvekili bir bakanın soruşturma aşamasındaki bir davada müsteşara telefon açmasını eleştirebilir, bu en doğal hakkıdır. Sayın Genç de bunları bu kürsüden eleştirdi. Fakat benim katılmadığım bir yer var, kendisine oradan söylediğim gibi buradan da söylüyorum: “Bekir” diye hitap etmesi ve Sayın Başkana, size “Sen konuşma.” diye hitap etmesi hoş değildi, Meclise uygun değildi. Bunu ben kabul etmiyorum, oradayken de kabul etmiyorum, buradayken de kabul etmiyorum…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben kabul ediyorum.

MUHARREM İNCE (Devamla) - …medyanın huzurunda da kabul etmiyorum. Bu doğru değil. Bunun karşılığında siz de bir söz kısıtlamaya gittiniz, Mecliste bir oylama yaptınız.

Sayın Başkan, bu akşam kandil akşamı. Burada gerginlik, bunlar olmadan, bir disiplin işlemi, bir söz kısıtlaması olmadan, birbirimizi incitmeden, gücendirmeden, bu tür bir uygulamaya girmeden, Sayın Genç’i de incitmeden, onun söz hakkını da kısıtlamadan -size yapılan şeyleri, ben de grup başkan vekili olarak o üslubu doğru bulmadığımı söyledim- bir orta yolu bulursak kandil akşamında birbirimizi incitmemiş oluruz diye düşünüyorum.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnce.

Benim hiçbir şekilde bir milletvekilinin sözünü burada kesmeye hakkım yok, yetkim yok; hakkım ve yetkim olsa da milletvekilinin konuşma özgürlüğüne, ifade özgürlüğüne müdahale etmek benim ilkelerime son derece ters düşen bir tutumdur. Tabii ki yaralayıcı sözler olmaması gerekiyor, hakaret edilmemesi gerekiyor Sayın İnce, sizin de söylediğiniz gibi, kimsenin kimseyi zedelememesi gerekiyor burada çalışırken. Ben teşekkür ederim size. Kandil gecesi münasebetiyle bu olayı yaşanmamış kabul ediyorum ve çalışmalarımıza devam edelim diyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama Sayın Başkan, yaşanmamış gibi kabul edemezsiniz. Sayın Başkan, siz…

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Yani biz yaşanmamış farz ediyoruz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir dakika efendim…

Siz, şimdi, oyladınız. Şimdi, bakın, 66’ncı maddeye göre söz…

BAŞKAN – Sayın Genç, bu konuyu Sayın Grup Başkan Vekiliniz konuştu, ben de cevabını verdim. Lütfen fazla uzatmayalım.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun; Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’ın; Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Ankara Milletvekili Levent Gök’ün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Van Milletvekili Aysel Tuğluk’un; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592) (Devam)

 

BAŞKAN – 82’nci maddede iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 82. maddesiyle 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 108. maddesinin 7. fıkrasının son cümlesinde yer alan "on beş günden" ibaresinin "bir aydan" ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

    Turgut Dibek                                   Ali Rıza Öztürk                        Mehmet Volkan Canalioğlu

       Kırklareli                                            Mersin                                             Trabzon

Ömer Süha Aldan                                     İsa Gök                                   Dilek Akagün Yılmaz

         Muğla                                               Mersin                                                Uşak

TBMM Başkanlığına

592 sıra sayılı kanun tasarısının 82. maddesi ile düzenlenen 5275 sayılı Kanunun 108. maddesinin 8. fıkrasında yer alan “suçtan dolayı” ibaresinin “suç sebebiyle” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

         Ali Öz                                           Emin Çınar                                   Seyfettin Yılmaz

         Mersin                                          Kastamonu                                           Adana

  Mehmet Şandır                              S. Nevzat Korkmaz

         Mersin                                              Isparta

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Isparta Milletvekili Sayın Nevzat Korkmaz konuşacak.

Buyurun.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 17 ve 25 Aralık yolsuzluk meselelerinden sonra bir paralellik anlayışı başladı. Âdeta AKP simetri hastası oldu. Havada uçan kuştan, yerde sürünen karıncaya kadar hep bir paralellik kurmaya çalıştı. Tabii, bu tabir AKP patentli bir tabir. Neredeyse son zamanlarda Diyarbakır’daki bayrak indirme meselesini de paralel anlayışa verecek, Musul’daki işgali de.

Değerli arkadaşlar, paralellik şudur: İki tane düzlem vardır, başlangıcından sonuna kadar bu iki düzlem ne bir milim yaklaşır ne bir milim uzaklaşır, çıkış ve gidiş yönleri aynıdır. Yani AKP’nin yönettiği bir devlet var, buna paralel işleyen bir düzlemde de hizmet hareketinin kontrol ettiği -kendi iddialarına göre- bir devlet var. Yani AKP “paralel yapı” diye adlandırdığı hizmet hareketini suçlarken aslında onların kendisine paralel olduğunu söylüyor, kendisini suçluyor. Yani kullandığı terimin aslında ne anlama geldiğini de bilmiyor.

Dünyanın hangi memleketinde, değerli arkadaşlar, bir yargı reformu bürokratik yapının tasfiyesi için yapılır? Boşalttığımız kadrolara kendi kadrolarımızı atayacağız anlamına gelir bu. Beyler, dikkatinizi çekiyorum: Bu söz, bağımsız ve tarafsız olması gereken mahkemeler için, yine bağımsız ve tarafsız olması gereken hâkim ve savcılar için söyleniyor. Eğer gönderdiğiniz hâkim ve savcılar kötüyse gittiği yerde de bu arkadaşlar hizmet vermeye devam edecek. O zaman orada yaşayan vatandaşlar sizin vatandaşınız değil mi? Yahut, yeni görevlendirdiğiniz insanları oraya atadığınıza göre bunun anlamı şudur: “Bu bizim adamımız, bize yakın adamdır.” Peki, o zaman, sizin gibi düşünmeyenler, AKP’ye oy vermeyenler o adama nasıl güvensin, nasıl itimat etsin? Yargıda iyileştirme açıkçası bu amaçla yapılmaz.

Bir de “acele yargılama usulü” diye bir şey çıkardınız, çağdaş hukuk anlayışıyla aslında bağdaşmayan bir tabir. Yargılama usulünde eğer zaman alıcı, vatandaşı mahkeme kapılarında bekletici merhaleler varsa ve onlar fazlalıksa yani kaldırılması gerekiyorsa bu ayıklama ve hızlandırmayı neden sadece rantiye alanlarında yapıyorsunuz, hukukun her alanında, yargılamanın her kulvarında değil de sadece sınırlı bir alanda yapıyorsunuz? Yani, değerli milletvekilleri, “Bırakın, yavaş işlesin.” dediğiniz hukuk ve ceza alanında, hakkını mahkemeden talep eden vatandaş açıkça sizin üvey evladınız anlamına geliyor.

Özelleştirme, kamulaştırma, turizmi teşvik, satış, kiralama gibi alanlarda acil yargılama. Niye? Hesabınızda bir noksanlık mı var? Satış, kiralama, özelleştirme işlemlerinde arkanızdan atlı mı kovalıyor yahut bir şeyler ortaya çıkacak diye yangından mal mı kaçırıyorsunuz? Yargının adalete gölge düşürmeden hızlandırılmasına herhâlde Genel Kurulda “Hayır.” diyecek bir arkadaşımız olmaz, tamam. Ama, rantın at oynattığı bazı alanların, vatandaşın adalet aradığı yargının diğer alanlarına tur bindirmesini nasıl açıklayacağız? Bu, açıkça “Bu ülkede hak arama hürriyeti açısından bazı vatandaşların diğer vatandaşlara göre açık bir üstünlüğü var.” itirafıdır. Gördünüz mü değerli arkadaşlar, AKP’nin hukukun üstünlüğünden bu işin siyasetini yapa yapa getirdiği nokta: Üstünlerin hukuku.

Değerli milletvekilleri, adaleti sağlama, yargıyı adaletle yürütme elbette siyasal iktidarın işi. Siyasal iktidar, kanunları uygularken hem güçlü olacak hem de kanunlara riayet açısından diğer bütün taraflardan çok daha fazla hassasiyet gösterecek. “Ben adamımı yedirmem.” mantığıyla yaklaşırsanız işte adaletin güvenilirlik oranlarının yüzde 28’e kadar düştüğü bir ülkeyle baş başa bırakırsınız.

Söylemem odur ki, bu zulüm, değerli arkadaşlar, döner gelir, değerli AKP milletvekilleri, bir gün sizi de çarpar. Bu zulmü alkışlayan eller yarın adalet dilenir hâle gelir.

Bunu hatırlatıp tekrar hepinize hayırlı akşamlar dilemek istiyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 82. maddesiyle 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 108. maddesinin 7. fıkrasının son cümlesinde yer alan "on beş günden" ibaresinin "bir aydan" ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Turgut Dibek (Kırklareli) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın Dilek Akagün Yılmaz konuşacak, Uşak Milletvekili.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; artık kimsenin buradaki yasama faaliyetiyle ilgilenmediğini düşünüyorum. Bu saatlerden sonra yapılan tüm çalışmaların hiçbir anlamı olmuyor. İnsanlar neye oy verdiğini, neye oy vermediğini bile bilmiyor. Yani bu kadar ciddiyetsiz bir yasama faaliyetinin yapılmaması gerektiğini Sayın AKP grup başkan vekillerine söylüyorum. Çünkü gerçekten bu çok incitici bir şey. Türkiye’nin en üst organı Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin temsilcileriyiz burada ama şu anda insanlar artık yorgunluktan ne konuşulduğunu bile anlamıyor, ne söylenmek istendiğini bile anlamıyor, anlamak da istemiyor Sayın Başkan. Onun için, yani bir an önce bu durumu bir gözden geçirmekte fayda var.

Bugün Yatağan işçilerinin çok büyük bir direnişi vardı. Çünkü Yatağan Termik Santrali’nin özelleştirme ihalesi yapıldı. Bundan yaklaşık bir buçuk ay önce, 10 Nisanda da Yatağan’daki Kemerköy ve Yeniköy Termik Santrallerinin özelleştirmesi yapılmıştı. Bu özelleştirmelerde, oradaki değerlerimizin, termik santrallerin, kömür ocaklarının ve bütün oradaki arazilerin değerinin çok kat kat altında özelleştirmeler yapıldı. İşçiler bas bas bağırıyorlar “Oralar, devletin asla zarar etmediği, devlete sürekli kâr getiren yerlerdir. Buraların özelleştirilmesi devlete zarar verecektir. Hangi havuz medyasına bunları aktarıyorsunuz?” diye soruyorlar sizlere. Ardından diyorlar ki: “Soma’da 301 insan öldü, daha yeni Şırnak’ta 3 işçi öldü.” Kaçaktı, değildi, şöyleydi böyleydi. Kaçak olmayan, işte, Soma’daki işletmelerde -güya Bakan da gitmişti “En iyi işletmeler.” demişti- orada da 301 insan öldü. Yani, demek ki bu ocakların özelleştirilmesi bu insanlara çok ciddi zarar veriyor, ülke ekonomimize çok ciddi zarar veriyor; işçilerimize, onların ailelerine, çocuklarının geleceğine zarar veriyor. Artık Yatağan işçileri sesleniyorlar, oradan sesleniyorlar, biber gazı altında, polis copu altında sesleniyorlar: “Bu madenler özelleştirilmesin. Bu madenler milletimizin malıdır, bu madenler bizim malımızdır. Lütfen bu madenleri özelleştirmeyin, bizi ölüme göndermeyin.” diyorlar.

Sizlerden ve bu konudaki özelleştirme ihalesini imzalayacak olan Başbakandan biz şunu rica ediyoruz: Bu köprü ve otoyollar çok düşüğe gitmişti. Nasıl Başbakan “Ben onları imzalasaydım vatan haini olurdum.” demişti; aynı şekilde, bu hem düşüğe giden hem insanlarımızın canıyla kanıyla oynandığı hem ülkemizin mal varlığı olan bu madenlerin özelleştirilmemesi konusunda da, imzalanmaması konusunda da Başbakandan aynı şekilde bir duyarlılık beklediğimizi ben oradaki işçilerin sesi olarak sizlere duyuruyorum.

Şimdi, bu maddeyle ilgili konuya gelince, 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 82’nci maddesiyle Ceza İnfaz Kanunu’nun 108’inci maddesi değiştiriliyor. Bu, infazla ilgili maddede deniyor ki: “Çocuklara karşı işlenen cinsel istismar suçlarında bu verilen cezanın dörtte 3’ü çekilsin yani şartlı tahliye ondan sonra olsun.”

Biraz önce Sayın Bakana da sordum ama Bakan yine yok buralarda. Çocukların işledikleri, çocukların birbiriyle olan ilişkilerinden kaynaklanan suçlarda infaz bu şekilde olursa gerçekten çocuk haklarına çok aykırı bir düzenleme yapmış oluruz, bir kere bunun kesinlikle kaldırılması lazım özellikle çocuk failler açısından. Dörtte 3 infaz olmaz sevgili arkadaşlar.

Diğer yönüyle, uyuşturucuyla ilgili konularda, eğer tahliye edilirse denetimli serbestlik falan filan var ama tıbbi tedavi yok. Cinsel suçlarda ise yine denetimli serbestlik falan, bunlar olabilecek mahkeme kararıyla ama tıbbi tedavi var. Bunu Komisyonda da sorduk ama ne yazık ki cevap alamadık. Tıbbi tedaviden kastedilen nedir? Bizler hukukçuyuz, ne kastediliyor, bunu öğrenmek istiyoruz. Yani, insanların kısırlaştırılmasını mı kastediyor, böylesine insan haklarına aykırı bir şeyden mi bahsediliyor? Yani, bunlar olamaz, böylesi bir şeye bu Mecliste karar verilemez, insan haklarına aykırı; ha adamın hayatını yok etmişsin ha da diğer fiziksel faaliyetlerini. Böyle bir şey olmaz, dünya ölçeğinde de böyle bir şey olmamıştır. Bunu söylemek istiyorum sizlere.

Diğer yönüyle de hasta mahkûmlarla ilgili biraz önce bir düzenleme geçti. Size, Mamak Askerî Cezaevinde beyin kanaması geçiren, daha sonra ölen Murat Özenalp’in durumunu anlatmak istiyorum. Murat Özenalp beyin kanaması geçiriyor orada, bir ambulans var, ambulansın anahtarı yok, on beş dakika sonra geliyor. Mamak Askerî Cezaevinde, yeterli sağlık personeli yok, boyunluk yok, sadece bir sedye var ve inanın, götürülünceye kadar oraya, GATA’ya götürülünceye kadar akla karayı seçiyorlar. Şimdi, cezaevlerindeki sağlık tesisleri de aynen böyle, ambulanslar da aynen böyle.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) – Eğer gerçekten ciddi bir şeyler yapmak istiyorsak -Bakan burada olsaydı- cezaevlerine biz ani ziyaretler yapmak durumundayız…

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) – …oradaki insanların hayatını kurtarmak açısından, onların sağlıklarının gelişmesi açısından ama ne yazık ki böyle bir sorumluluğun ben iktidarda olmadığını görüyorum.

Teşekkür ederim Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.09

ONUNCU OTURUM

Açılma Saati: 23.16

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.

82’nci madde üzerinde Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

82’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

Sayın milletvekilleri, üçüncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi, dördüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Dördüncü bölüm, 83 ila 104’üncü maddeleri kapsamaktadır.

Dördüncü bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Ali Rıza Öztürk konuşacak, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının dördüncü bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli vekiller; aslında, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı büyük oranda Ceza Kanunu’nda ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nda değişiklikler öngörmekte. Artık sizler de biliyorsunuz ki biz sık sık  Ceza Kanunu’nda ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nda değişiklik yapmak zorunda kalıyoruz. Bunun nedeni, bu kanun tasarıları yapılırken gerçekten objektif kurallara uyulmamış olmasından dolayıdır. Siyasi iktidarın ülkedeki karşılaştığı günlük sorunları çözmek için her şeyi Parlamentodaki çoğunluğunu kullanarak çözme anlayışından kaynaklanmaktadır. Bu yasa, bu kanunlar, hem Ceza Kanunu hem Ceza Muhakemesi Kanunu 1/6/2005 tarihinde yürürlüğe girdi ama o kadar özensiz yasa yapma alışkanlığına sahip bir anlayışla karşı karşıyayız ki 5237 sayılı Ceza Kanunu tam 18 kez değişmek zorunda kaldı, 180 maddesi değişti. Bir yılda 2-3 kez değiştiriyoruz. Yine, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu 14 kez değişti, 91 maddesi değişti bu süre içerisinde. Bu, aslında, bu kanunların neredeyse üçte 1’inden fazla maddesinin değişmesi demektir. Şimdi de yine bir değişiklikle karşı karşıyayız. Aslında bu değişiklik de yine konjonktürel olarak önümüze gelmiş, Türkiye’nin aslında karşılaştığı, siyasi iktidarın karşılaştığı iklime uygun olarak bu tasarı getirilmiş.

Şimdi, iki üç gün önce -sanıyorum 7 Haziran günü- Sayın Başbakan, İstanbul üçüncü havalimanı açılışında “Gezi zekâlılardan” bahsettikten sonra, dedi ki: “Onlar Türkiye’yi on yıl öncesine götürmeye çalışıyorlar; oysa biz, marka olduğu günlere dönmek istiyoruz.” Yani “Türkiye’nin dünyada marka olduğu günleri görmek istiyoruz.” diyor.

Değerli arkadaşlarım, bir ülkede büyük havaalanları yapabilirsiniz, büyük hidroelektrik santraller yapabilirsiniz, büyük barajlar yapabilirsiniz, gökdelenler dikebilirsiniz ancak bunların hiçbirisi o ülkenin dünyada marka olduğunu göstermez. Günümüzde ve çağımızda bir ülkenin marka olduğunu anlamamızın tek bir yolu vardır; o ülke gerçekten hukuk devleti midir, değil midir? Yani, o ülkede üstün olan şey hukuk mudur, yoksa yürütme midir, bireyin gücü müdür? Ve o ülkedeki ülkeyi yönetenler, başta başbakan olmak üzere, hukuk devletine bağlı mıdırlar, değil midirler? Eğer Türkiye bir hukuk devleti değilse o zaman dünyada marka olma iddianız hayaldir. Gerçekten Türkiye’de hukuk egemense o zaman sizin dev barajlarınız olmayabilir ama, iktisaden çok da böyle iddialı olmayabilirsiniz ama Türkiye bir hukuk devletidir.

Aslında hukuk devletinde çifte standart olmaz. Hukuk devletinde kumpaslar kurularak, o ülkeyi yönetenler yıllarca hapishanelerde süründürülmezler. Şimdi, bu Meclis sıralarında şu anda aramızda oturan HDP’li vekiller var, geçmişte bu süreç içerisinde milletvekilliyken hapishanede yaşadılar. Bu yasama yılının büyük bir kesimini içeride geçiren Sinan Aygün aramızda, Sayın Profesör Doktor Mehmet Haberal aramızda. Sayın Profesör Doktor Mehmet Haberal, yıllarca edindiği deneyimi maalesef kullanamadı belli bir süre; ömrünün en güzel günlerini, haksız bir şekilde, hapishanelerde geçirdi.

Şimdi, biz hukukçular olarak, hukuk devletinin yasama organında görev yapan insanları olarak aslında failin kim olduğuna, fiilin ne olduğuna bakmaksızın, isnat edilen suçun işlendiği konusunda çok kuvvetli suç delillerinin ortaya çıkması durumunda başlayan soruşturmanın ve ardından gelen kovuşturmanın o kişinin adil yargılanma hakkını ihlal edip etmediğine bakarız. Buna bakmak zorundayız, hukuk devleti bu gözle bakar. Adil  yargılanma hakkını kim ihlal eder? Adil yargılanma hakkını dağdaki çoban, sokakta gezen insan ihlal etmez. Adil yargılanma hakkını devlet ihlal eder. Devlet, adil yargılanma hakkını, o adil yargılanma hakkını sağlamakla görevli hâkim ve savcılar eliyle ihlal eder. Aslında, bu ülkede hep vesayetten bahsediliyor ama bu ülkede hukukun üstünlüğünü yargıç ve savcı üstünlüğü olarak gören anlayışın kurduğu vesayetten hiç bahsedilmiyor.

Değerli milletvekilleri, aslında ben isterdim ki siyasi iktidar gerçekten bu ülkenin can yakan sorunlarını çözsün, bu bir fırsat olsun diye beklerdim. Her paket geldiğinde, her paketçik geldiğinde toplumun temel sorunlarının çözüleceği konusunda derin beklentiler oluşturuldu, bu ülkede tutuklamadan kaynaklanan sorunların çözüleceği konusunda beklentiler oluşturuldu, bakanlar bu konuda açıklamalar yaptı ama o paketler çıktı, tutuklamadan kaynaklanan sorunlar devam etti, hâlen devam ediyor. Yine, her seferinde, işte, tutuklu ya da hükümlü milletvekili sorununun çözümleneceği konusunda beklentiler oluşturuldu ama bu beklentiler karşılanmadı.

Sayın Başbakan, kendisi, ikide bir konuşmasında  “dönemin Başbakanı” diye hakkında fezlekeler hazırlandığını söylüyor. Elbette başbakanlar hakkında da fezleke hazırlanabilir ama bu fezlekeler bir kumpas neticesinde hazırlanmışsa o zaman Sayın Başbakana, “kumpas” dediği, insanların  damgalanarak mahkûm edildiği, çocuklarının canlıyken öksüz bırakıldığı, kamuoyundaki malum davaların açtığı mağduriyetleri neden gidermediğini sormak istiyorum.

Başbakan kendisi hakkında gerçekten bu nedenle fezleke hazırlandığını söylüyor ama bu ülkenin 26’ncı Genelkurmay Başkanının terör örgütünün yöneticisi olmaktan, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldığını düşünmesi gerektiğini ben düşünüyorum.

Yıllarını bilime vermiş Mehmet Haberal’ın darbecilikle suçlanması, “terör örgütü üyesi” olarak tanımlanması, aslında bu ülkede gerçekten terör örgütünü gizlemeye yönelik anlayışlardır.

Değerli milletvekilleri, bakın, daha önce biz çeşitli kanunlar çıkardık. Çıkardığımız kanunlardan bir tanesinde, en son, bu terör mahkemelerinin kaldırılmasında, teknik takip, izleme, el koyma, arama kararlarını ağır ceza mahkemesinin oy birliği kararına bağladık ama şimdi, savcıların verdiği takipsizlik kararını, ağır ceza mahkemesine itiraz müessesesini kaldırıyoruz, sulh ceza hâkimine itiraz getiriyoruz.

Aslında ben şunu anlamakta güçlük çekiyorum: Bu ülkede sulh ceza mahkemelerinin kaldırılmasının nedeni nedir? Ben bunu anlamış değilim. Bunu Sayın Bakanın anlatması lazım.

Hâkim ve savcıların tazminatla sorumluluğu meselesini “Haberal  davası” olarak bilinen davadan sonra getirdiniz, koydunuz, bundan önceki bu yasada kaldırdınız, şimdi tekrar aynı şekilde bu sorumluluktan istisna tutulmasını getiriyorsunuz. Yani, bunları anlamak mümkün değil. Bunlar bir tek şeyi gösteriyor: Kendi ihtiyaçlarınıza göre yasa yapma anlayışınızın devam ettiğini gösteriyor. Yürütme organı, kendi ihtiyaçları ve konjonktüre göre yasa yapma anlayışını ve alışkanlığını sürdürdüğü müddetçe reform filan yapamaz arkadaşlar. Reform yapmak, hukukta devrim yapmak gerçekten yürek ister. Ama siyasi iktidar, gerçekten hukukta devrim yapmış olsaydı 1, 2, 3, 4, 5 paket gelmezdi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – …arka arkası paketler gelmezdi. Bunlar, bu ülkede hukukta reformun yapılmadığının somut göstergeleridir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Ben, bu yasal düzenlemenin toplumun ihtiyaçlarını ve yargının sorunlarını çözeceğine inanmıyorum. Siyasi iktidarla cemaat arasındaki dengeyi aritmetiksel olarak çevirmeye yöneliktir; bunu anlamayacak kadar cahil filan değiliz, herkes bunu görüyor. Böyle de hukuk düzenlemesi olmaz, böyle de korkulan şeyler önlenemez değerli arkadaşlarım.

BAŞKAN – Sayın Öztürk…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Bunun kesin çözümü, Anayasa’nın 159’uncu maddesindeki Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Yasası’nda, oturup objektif olarak çözüm bulmaktır. Benim yargım değil, herkesin yargısı, milletin yargısını oluşturmaktır, bu da bu Parlamentonun görevidir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal konuşacak.

MHP GRUBU ADINA FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere huzurunuzdayım. Bu mübarek gecede bir kez daha yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Tabii ki, saat 23.30, bugünün tamamlanmasına yarım saat var. Bu gece manevi sorumluluklarını yerine getirmek isteyen insanları burada mahkûm etmenin de bir anlamı bulunmadığına dair düşüncemi paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu bölüm, ağırlıklı olarak, sulh ceza mahkemelerinin kaldırılması ve sulh ceza hâkimliklerinin ihdası ve Anayasa Mahkemesi kararı gereğince HSYK’yla ilgili düzenlemeleri genel olarak değerlendirmektedir.

Şimdi, sulh ceza mahkemelerinin kalkması ve yerine sulh ceza hâkimliklerinin ihdasının anlamı nedir? Anlamını ben hiç idrak edemedim ve anlayamadım ve gerektirici bir neden de bulamadım ancak bunun doğurabileceği sorunları gayet iyi anlıyorum.

Birinci olarak bunun doğuracağı sorun: 1926 yılından beri uygulamakta olduğumuz üçlü ilk derece mahkeme sistemi ortadan kaldırılıyor. Sulh ceza, asliye ceza ve ağır ceza mahkemesi sistemi ortadan kaldırılıyor, ikili bir sisteme geçiliyor; ikili sistemde de asliye ceza mahkemesi, ağır ceza mahkemesi oluyor. “Sulh ceza hâkimi” diye muhafaza edilen yargı makamı ise sadece tedbir kararlarına karar verecek ve “hâkim” diye atıfta bulunulan kanunlardaki işleri ikmal edecektir.

Değerli arkadaşlarım, bu, yaklaşık doksan küsur yıldır uyguladığımız hukuk sisteminden dönülmesi ve üçlü yargı sisteminden vazgeçmemiz hâlinde sulh ceza mahkemelerinin uhdesinde bulunan işlerin doğrudan ve doğal olarak asliye ceza mahkemelerine nakledilmesi demektir. Sulh ceza mahkemeleri kırkambar mahkemesidir. Her kanunda sulh ceza mahkemesine mutlaka bir görev verilmektedir, çok çeşitli davalara bakarlar. Dolayısıyla, sulh ceza hâkimlikleri, mahkemeleri bu tür davalara baka baka ihtisaslaşmışlardır. Asliye ceza mahkemeleri ise daha ağır davalara bakar. Dolayısıyla, asliye ceza mahkemesi hâkimliği görevini yapan ve yargının diğer unsurlarında bulunan kişiler tanımadığı, bilmediği bir hukuk alanında, ihtisas sahibi olmadığı bir hukuk alanında bu kanun yürürlüğe girdiği anda yağmur gibi dosya birikimine neden olacaktır. Ve dolayısıyla, asliye ceza mahkemeleri kilitlenecek, şişecek; vatandaş sulh ceza mahkemesindeki işini takip için gittiğinde başka bir mahkemeyle karşılaşacak, o mahkemenin hâkimi elindeki işler varken çok farklı bir yargılama sistemine uygun sulh ceza mahkemesinin işleriyle karşılaşacaktır. Bu ikisinin doğurduğu sonuç kesinlikle vatandaşın adil yargılama hakkına ulaşmasını engelleyecektir.

Sulh ceza mahkemesinin kaldırılmasıyla birlikte sulh ceza hâkimlerinin kararlarına karşı da bir düzenleme getiriliyor. Eskiden sulh ceza mahkemesinin kararına karşı bir üst mahkeme olan asliye ceza mahkemesinde; asliye ceza mahkemesinin kararlarına karşı bir üst mahkemesi olan ağır ceza mahkemesinde itiraz edilirdi. Bunun gerekçesi basitti ve netti, vatandaşın itirazını daha teminatlı olan yüksek dereceli bir mahkemede değerlendirebilmesi imkânını sağlamaktı. Ancak, AKP'nin on iki yıllık uygulamış olduğu sistemde, Balyoz davasında olduğu gibi, özellikle o davadaki Engin Alan mağduriyetinde olduğu gibi yatay bir itiraz sistemi getirilmektedir. Yatay itiraz sisteminde de sulh ceza hâkiminin kararına numaralı olarak bir üst sulh ceza mahkemesi hâkimi karar verecektir.

Değerli arkadaşlarım, ben bu mesleği yirmi iki yıl fiilen yapmış bir kişiyim. Dolayısıyla, sulh ceza mahkemeleri kaldırıldığında -örneğin, Ankara'da otuz küsur tane sulh ceza mahkemesi var- bunlar sulh ceza hâkimliğine dönüştürüldüğünde en fazla bir elin 5 parmağı kadar sulh ceza hâkimi kalacaktır. Dolayısıyla, bu hâkimler arasındaki sosyal ve mesleki dayanışma, itirazların değerlendirilmesinde olumsuz etki yaratabilecek kadar sonuç doğuracaktır. Yani, mesleki dayanışma, karşılıklı sosyal ilişkiler, bir hâkimin verdiği kararı kaldırmamak, onun kararının bir diğer mahkemede daha haklı olduğunu ortaya koymak gibi adalet duygusunu ortadan kaldıracak bir sonucu ortaya çıkaracaktır.

Değerli arkadaşlarım, bunun şimdiye kadarki teknik değerlendirmesi budur ama siyasi değerlendirmesinde ise böyle ucube bir sistemin getirilmesinin bir tek anlamı vardır, o da yargının siyasallaştırılması ya da 17, 25 Aralık operasyonları nedeniyle ortaya çıkan arama, gözaltına alma, tedbir kararı gibi kararların Türkiye çapında hangi mahkemeden, ne zaman verileceğinin bilinmemesi nedeniyle siyasi iktidar tarafından “Hangi mahkemeden, ne zaman böyle bir karar çıkabilir?” düşüncesini gerçekleştirebilmek amacıyla yaratılmıştır. Dolayısıyla, bu mahkemelerin kurulması hâlinde, daha doğrusu sulh ceza hâkimliklerinin ihdası hâlinde buraya zülfüyâre dokunmayacak, Adalet ve Kalkınma Partisinde siyasi faaliyette bulunduktan sonra avukatlıktan hâkimliğe geçmiş, savcılığa geçmiş kişiler ile “Uzun yaşa uzun adam.” türünden Rıza Zerrab’ın tahliyesine karar veren hâkimler veya Adana’da olduğu gibi Facebook sayfasında AKP’li bir siyaset adamından daha fazla Başbakana övgüler yayan hâkimler görevlendirilecektir. Böylece AKP yargının girişinde kontrol mekanizmasını gerçekleştirmiş olacaktır.

Değerli arkadaşlarım, “Ben yaptım oldu.” diyorsunuz. “Ben yaptım oldu.” diyor iseniz ben size bir başka şey öneriyorum: Madem sulh ceza hâkimliklerini muhafaza edeceksiniz, cezasını kaldırın, sulh hâkimliklerini ihdas edin. Sulh hâkimlikleri ile on iki yıllık iktidarınız süresi içerisinde Konya’nın Çeltik, Tuzlukçu, Yalıhüyük, Ahırlı, Altınekin, Halkapınar gibi Türkiye’deki 166 tane ilçede yargı faaliyetini sona erdirdiniz, adliyeleri kaldırdınız. Evet, bu bir tasarruftur diye ifade ediyorsunuz ama adaletten tasarruf olmaz. Bu küçük ilçelerde madem sulh ceza hâkimi olacak idi ise bu küçük ilçelerde de sulh hâkimliklerini ihdas edin. Bu istinaf mahkemesinde iddianız vardı, “Osmanlı bunu daha önce yaşamış, bizim hukukumuzda var.” diyordunuz; sulh hâkimlikleri de var Osmanlı zamanında, 1924 yılında kaldırıldı bunlar da istinaf mahkemesi gibi. O zaman, küçük ilçelerde, adalete ulaşma diye ifade ettiğimiz en temel insani hakkı, en temel evrensel hakkı da sulh hâkimliklerinin ihdası ile yerine getirmiş olursunuz. Ancak, sizin bunu yapacağınıza inanmıyorum çünkü siz, Türkiye’yi yargı alanında hallaç pamuğu gibi attıktan sonra yargının düzenini kalbura çevirdiniz. Şimdi bu yasa ile Yargıtayı, Danıştayı, HSYK’yı tekrar kalbura çevirir gibi çeviriyorsunuz; aynen eğitim sisteminin 4+4+4 şeklinde hallaç pamuğu gibi atılması, aynen işçi sendikalarının sarı sendikaya, iktidar yandaşı sendikalara dönüştürülmesi gibi, aynen sivil toplum örgütlerinin ve özellikle mali ve sosyal güvenlik açısından teftiş tehdidi altında bulunan iş adamlarının hallaç pamuğu gibi atılması gibi Türkiye’yi ekonomik ve sosyal alanda böyle bir sorunla karşı karşıya bıraktınız. Böyle bir sorunun Türkiye’yi ne hâle getirdiğini dış politikada da görmekteyiz.

Dış politikada karşımıza çıkan sorun ise, Kırım elden gidiyor, AKP’den ses yok; Suriye’de terör örgütleriyle iş birliği yapıyor, gelecekte Lahey Adalet Divanında Türkiye’nin yöneticilerinin yargılanması gibi bir sonuç doğacak, yine buna bir ses yok; Türkmeneli elden gidiyor Irak’ta, Suriye’de, buna etkin bir tedbir yok; Annan Planı gibi ucube bir plana öncülük ettiniz, şimdi yeni Annan planları hazırlanıyor, Kıbrıs elden gidecek, ona ses yok; elhasılıvelkelam, Türkiye elden gidiyor, AKP’den ses yok. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bal.

Şahsı adına Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık konuşacak. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu geç vaktinde görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü bölümünde şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu vesileyle mübarek Berat Kandili’nin tüm İslam âlemine, aziz Türk milletine hayırlar getirmesi temennilerimi iletmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, kalıcı yasalar ancak sistem yaklaşımıyla çözüm arayan felsefeye dayalı yasalar oluyor. Maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde bu anlayıştan uzak yasa yapma tekniği yine bu kanun tasarısında da gözümüze çarpmaktadır. Sadece bu bölümde, 2005 yılında çıkartılmış 5320 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’da 4 madde, yine 2006 yılında çıkartılmış 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’da 2 madde, 2013 yılında çıkartılmış 6415 sayılı Terörün Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun’da 1 madde, 2007 yılında çıkartılmış 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda 1 madde, 2010 yılında referandumdan sonra çıkartılan 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu’nda 11 madde, 1983 yılında çıkartılmış 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de 1 maddede değişiklik yapılıyor, ayrıca 4 kanunun bazı maddeleri yürürlükten kaldırılıyor. Baktığınız zaman, değişikliklerin son on iki yıllık AKP iktidarında çıkartılmış yasalarda olduğunu görüyorsunuz.

Başka bir anlayış, başka bir siyasi partinin çıkarmış olduğu, gerçekten, günümüzde toplumun sorunlarına çözüm bulamayan yasalarda değişiklik olsa anlarım; 2010 yılında siz çıkarmışsınız, 2013 yılında siz çıkarmışsınız. Bu kanunlar görüşülürken -çok iyi hatırlıyorum- birçok konuda itirazlarımız oldu, düzeltilmesi konusunda önerilerimiz oldu, hepsini reddettiniz ama tek bir sebebi vardı, gelen öneriler doğru da olsa, muhalefetten geldiği için reddedildi. Şimdi bakıyorum, o gün reddettiklerinizi bugün kendiniz getiriyorsunuz. O zaman  bu anlayış, gerçekten çürümüş bir anlayış. Bu anlayış, sistem yaklaşımıyla konulara bakılmadığının, sadece günlük olaylar ve kişiler üzerinden AKP siyasetinin yürütüldüğünün bir göstergesi.

17, 25 Aralık tarihlerindeki “asrın yolsuzluğu” olarak  bilinen ve bunun faillerinin ortaya konulmasını amaçlayan yolsuzluk ve rüşvet operasyonu, maalesef, AKP için yargıda bir milat olmaktadır. 2010 yılında referandum yapacaksınız, Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunun yapısını değiştiren maddeleri için kamuoyuna “Yeni bir adalet sistemi getireceğiz, sorunlarınızı hızla çözeceğiz ve ileri demokrasiye geçişin altyapısını kuracağız.” diyeceksiniz, aradan iki yıl geçecek, üçüncü yılda “Yanlış yapmışız, biz kendi yargımızı kendimiz  bozmuşuz, şimdi düzelteceğiz.” diyeceksiniz.

Değerli milletvekilleri, bir gecede bir ülkede 2.200’den fazla hâkim ve savcının yeri değiştiriliyor, atamasıyla oynanıyorsa -kusura bakmayın- bunun adı hukuk olamaz, olmamalıdır. İki gün önce çıkan kararnameyle birçok hâkim savcının yeri değiştirildi, birçoğunun görevinde değişiklik yapıldı, bir yerden alındı başka bir yere -tabiri caizse- sürüldü.

Peki, gönderdiğiniz yer Türkiye Cumhuriyeti devletinin ili, ilçesi ya da başka bir yerleşim birimi değil mi? Bu hâkim “A” ilinde tehlikeliyse, “A” ilinde paralel yapının hâkimi olarak görev yaptıysa, gittiği “B” ili Türkiye’nin ili değil midir?

O nedenle, bu düzenlemelerin yargı sorunlarını çözmeyeceğini bir kez daha hatırlatıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına ikinci konuşmacı Sayın Mevlüt Akgün, Karaman Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEVLÜT AKGÜN (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın dördüncü bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Ben de bu gece idrak ettiğimiz Berat Kandili’nizi tebrik ediyorum, kandilin İslam âlemine ve milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, ceza kanunları toplumsal barışı korumak ve suçların işlenmesini önlemek bakımından önemli bir işleve sahiptir. Bu anlamda ceza hukukunun evrensel temel ilkeleri ve anayasal kurallara aykırı olmamak kaydıyla, ülkenin sosyal ve kültürel yapısı, ahlaki değerleri ve ekonomik hayatın gereksinimleri göz önüne alınarak ceza politikası belirlenmekte ve ceza politikasına uygun olarak da o ülkede suç siyaseti oluşturulmaktadır. Toplumsal yaşamın gerektirdiği hâllerde zamanın ruhuna uygun olarak kanunlarda değişiklik yapmak aynı zamanda hukuk devletinin gerekleri arasındadır.

Bugün görüşmekte olduğumuz tasarı, yargı reformu ihtiyacından doğan değişiklikler içermektedir. Ayrıca, tasarıda yıllardır uygulamaya geçmesini beklediğimiz istinaf mahkemeleri ile ilgili düzenlemeler de yer almaktadır. Yargı hizmetlerinin hızlandırılması, etkin ve verimli bir şekilde sunulabilmesi amacıyla istinaf uygulamasına ülkemizde ihtiyaç vardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının dördüncü bölümü 83’üncü ile 104’üncü maddeler arasında düzenlenmektedir. Bu bölümde en dikkat çeken düzenleme sulh ceza mahkemelerinin kaldırılmasına ilişkin düzenlemedir. 83’üncü ve 84’üncü maddelerde yapılan düzenleme ile sulh ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçların yargılanması asliye ceza mahkemelerine devredilmektedir. Ayrıca, soruşturma aşamasında hâkim tarafından verilmesi gereken kararları vermek üzere sulh ceza hâkimlikleri kurulmaktadır.   

Değerli arkadaşlarım, yargılama faaliyeti yapan ilk derece ceza mahkemeleri arasında sulh ceza-asliye ceza ayrımı yapılması doğru bir uygulama değildi çünkü aynı usul kuralları uygulayan iki mahkeme arasında sık sık görev uyuşmazlığı sorunu gündeme gelmekte idi. Yargılamanın hızlanması bakımından sulh ceza mahkemelerinin pratikte bir faydası da bulunmamaktaydı. Sulh ceza mahkemelerinin kaldırılmasıyla yerine kurulan sulh ceza hâkimliği oluşturulması bir yandan koruma tedbirlerine ilişkin ihtisaslaşma sağlarken diğer yandan da temel hak ve hürriyetlerin daha etkin bir şekilde güvence altına alınmasının yolunu açmaktadır.

Yine bu bölümde, günümüzde gittikçe artan ve önemli bir toplumsal sorun hâline gelen uyuşturucu kullanma suçuyla ilgili olarak Türk Ceza Kanunu’nun 191’nci maddesiyle tedavi tedbirleri ve denetimli serbestlikle ilgili düzenlemeler yer almaktadır.

Yine tasarının bu bölümünde, Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun uygulaması bakımından hukukumuzda esasen yer almayan “elektronik ortamda tebligat” isimli yeni bir müessese düzenlemeye girmektedir.

Tasarının 87’nci ve 88’inci maddelerindeki hükme göre, Tebligat Kanunu’nun 7/a maddesinde düzenlenen tebligata ilişkin usullere bağlı olmaksızın elektronik ortamda tebligat yapılması ve bu tebligatın karşı tarafa ulaştığında tebliğ edilmiş sayılması kuralı yer almıştır. Tasarıda elektronik tebligata ilişkin yükümlülükleri yerine getirmediği tespit edilen kişi, kurum veya kurumlara başkanlık tarafından ağır idari para cezası uygulaması da yer almaktadır.

Değerli arkadaşlarım, tasarının dördüncü bölümünde ağırlıklı düzenleme 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu’yla ilgili değişiklik hükümleridir. Bilindiği üzere, Anayasa Mahkemesi 10/04/2014 tarihli kararıyla 6087 sayılı HSYK Kanunu’nun bazı maddelerini iptal etmişti. Bu iptal kararının dışında, Anayasa hükümlerine ve Anayasa Mahkemesi kararlarına uygun olarak tasarıda değişiklikler yer almaktadır.

Hükûmetimiz ülkemizde sağlam bir hukuk devletinin inşası ve yargı hizmetlerinin hızlı, etkin ve verimli hâle getirilmesi için çalışmalarına devam etmektedir.

Bu tasarının yargı reformu düşüncesine ve stratejisine hizmet edeceğini umuyor, hayırlı olmasını diliyor, hepinize hayırlı geceler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, bölüm üzerinde İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Bölüm görüşmelerine İçtüzük 72’ye göre devam edilmesini arz ederim.

Oktay Vural

İzmir

MHP Grup Başkan Vekili

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

III.- YOKLAMA

 

(MHP ve CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

OKTAY VURAL (İzmir) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN - Karar yeter sayısı mı?

OKTAY VURAL (İzmir) - Yoklama efendim.

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

Sayın Vural, Sayın Korkmaz, Sayın Yılmaz, Sayın Akar, Sayın Işık, Sayın Öz, Sayın Kalaycı, Sayın Çınar, Sayın Bal, Sayın Çirkin, Sayın Varlı, Sayın Erdoğan, Sayın Halaman, Sayın Dibek, Sayın Bayraktutan, Sayın Yılmaz, Sayın Batum, Sayın Aygün, Sayın Köktürk, Sayın Haberal.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi okuyacağım isimlerin tekrar sisteme girmesini rica ediyorum. Yoklama nedeniyle sıra karıştı.

Sayın Genç, Sayın Yılmaz, Sayın Işık, Sayın Köktürk, Sayın Öz.

Yoklamadan sonra lütfen.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.53

ON BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 00.075

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Dördüncü bölüm üzerinde İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın  İç Tüzük’ün 72’nci maddesi uyarınca vermiş olduğu görüşmelere devam edilmesine ilişkin önergenin oylanmasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yeniden elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun; Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’ın; Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Ankara Milletvekili Levent Gök’ün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Van Milletvekili Aysel Tuğluk’un; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592) (Devam)

 

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

Şimdi on beş dakika süreyle soru-cevap işlemini yapacağız. Sisteme giren milletvekillerine söz vereceğim.

Sayın Genç, Sayın Yılmaz, Sayın Işık, Sayın, Köktürk, Sayın Öz, tekrar sisteme girerseniz…

Buyurun Sayın Öz.

ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, hâkimlerden 2.200, savcılardan 2.200 kadar kişinin yeri değiştirildi basında yer aldığına göre. Bunların yer değişikliğinin sebepleri nelerdir? Bunların paralel yapıyla alakalı olanlarını nasıl tespit ettiniz? Bunlar Türkiye’nin başka yerlerinde görev yaptıklarında, paralel yapının üyesiyse eğer bunlar, paralel yapının üyesi olmaktan vaz mı geçecekler? Bu tasnifi, bu ayrımı neye göre yaptınız? Gittikleri yerde benzer örgütün veya benzer bir cemaatin tekrardan üyesi olmayacaklar mı? Oradaki vatandaşlarımız bu hâkim ve savcıların karşısına çıktığında nasıl bir muameleye maruz kalacaklar, bunu çok merak ediyorum. Diğer tasniflerde de, görev yeri değişikliği olanlarda başka değer yargılarınız da, kıstaslarınız da var mı? Bunları nasıl ayırdınız? Bunları cevaplarsanız memnun olurum.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Almanya’dan Derya Hanım diye bir anneyle görüştüm. Kendi oğluyla beraber Hamburg’ta 50’ye yakın Türk vatandaşının çocuğunun Suriye’ye gittiklerini ifade etti ve altı aydır haber alamadıklarını bildirdiler. Bununla ilgili size herhangi bir müracaat var mı? Bu konuda bilginiz var mı?

İkinci sorum da, Sayın Başbakanın temsilcisiyle Oslo’da teröristbaşları görüşürken Kandil’den özel uçakla oraya teröristler götürüldü mü? Götürüldüyse kim gitti ve ne zaman gitti?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Çek Yasası’nda yapılan en son değişiklikle bilindiği gibi cezalar kaldırıldı, hapis cezası. Ancak bu değişikliğin ardından çok sayıda çekin karşılıksız çıktığı ve piyasada ciddi mağduriyetlerin ortaya çıktığı haberleri zaman zaman basında yer almaktadır. Bu konuda yeni bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?

İkincisi, İcra ve İflas Kanunu’nun 340’ıncı maddesi gereğince zamanında taahhüdünü yerine getiremeyenlere uygulanan tazyik hapsinin kaldırılması konusunda bir çalışmanız var mı? Şu anda bu maddeden dolayı kaç kişi mağdur durumda ve takip aşamasındadır? Bilgi verirseniz sevinirim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Özelleştirme İdaresince özelleştirilip de idari yargı tarafından iptal edilen kaç tane karar vardır? Hangi kurumların özelleştirilmesiyle ilgili işlemler iptal edilmiştir? Bunlardan yerine getirilmeyen kararlar hangi işletmelerle ilgilidir? Bunların tek tek isimlerini istiyorum.

Bir de Okmeydanı’nda Uğur Kurt isminde bir vatandaşın öldürülmesini sağlayan… Polis olduğu yapılan tespitlerden anlaşılmıştır. O gün orada bir polis kurşunuyla öldürüldüğü tespit edilmiştir. Bunun faili bulunmuş mudur, polis yakalanmış mıdır? Bu tahkikat hangi safhadadır?

Ayrıca, 17, 25 Aralık olayları nedeniyle bir savcı, mahkeme tarafından yapılan dinlemeler için, “Ben bu dinlemeleri yasal olarak kabul etmiyorum.” diyor ve mahkemenin dinleme kararını hükümsüz sayıp, takipsizlik kararı veriyor. Bu konuda bilgi verir misiniz?

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Köktürk…

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Bakan, bu tasarının 71’inci maddesindeki düzenlemeyle cumhuriyet savcılarının kovuşturmaya yer olmadığına yönelik kararlarının itirazen inceleme yetkisinin en yakın ağır ceza mahkemesi heyetinden alınarak cumhuriyet savcısıyla aynı yerde görev yapan sulh ceza hâkimine verilmesinin 17 Aralık ve 25 Aralık soruşturmalarıyla, yolsuzluk soruşturmalarıyla bağı nedir? Cumhuriyet savcılarının takipsizlik kararı vermesine yönelik kararlarındaki denetimi zayıflatmaktan güdülen amaç nedir, yani hangi amaçlar öngörülmektedir?

BAŞKAN – Sayın Erdoğan…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, kapatılan adliyelerin açılması konusunda bir çalışmanız var mı? Yine, 21 Mart 2013 tarihinde Diyarbakır’da yapılan kanunsuz mitingle ilgili, bu mitingi düzenleyenlerle ilgili herhangi bir yasal işlem yapıldı mı? Bu kanunsuzluğa izin veren kamu görevlileri hakkında yapılan herhangi bir işlem var mıdır?

17 Aralıktan bu yana kaç hâkim, savcı tayin ettiniz? Bu tayinler iktidarınızı aklamaya yetecek mi?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bayraktutan…

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Türkiye Barolar Birliği bu yeşil pasaporta ilişkin olarak Adalet Bakanlığından çok kez talepte bulundu. Adalet Bakanlığı, Barolar Birliğindeki avukat sayısını gerekçe göstererek bu talebi reddetti. Şimdi, Türkiye Noterler Birliğine bağlı 2 bine yakın noter var; bütün Türkiye'de 2 bin rakamı yok, 1.500 veya 1.600 civarında noter var. Türkiye Noterler Birliği de uzun yıllardır yeşil pasaporta ilişkin talepte bulunuyor. Devlet, hizmetlisine yeşil pasaport veriyor, ne yazık ki, en çok güvendiği memuru olan notere, devletin mührünü alan notere, Noterler Birliğine yeşil pasaport vermiyor. Hangi hukuki gerekçeyle bunu açıklayabilirsiniz? Bu Noterler Birliğinin ciddi -benim eşim de noter- anlamda talebi var. Adalet Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı bu konuda niye direniyor? Bakın, devletin en güvendiği memurudur noter, devlet hiçbir memuruna bu şekilde mührünü vermiyor. Dışişleri Bakanlığını niye ikna edemiyor Adalet Bakanlığı? Bizler de bu konuda girişimde bulunduk. Noterler Birliğiyle ben de bağlantı hâlindeyim. Bu konuda bir açıklama yapar mısınız?

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, söz sizde, 25 tane sorunuz var.

Buyurun.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Öz’ün sorusu son kararnameye dair. Tabii, bildiğiniz gibi, hâkimler ve savcılarla alakalı atama ve yer değiştirme kararnameleri HSYK’nın 1. Dairesi tarafından yapılmaktadır. HSYK 1. Dairesi kendi koyduğu ilkeler çerçevesinde bunu yapmaktadır. Kurul Başkanı olan Adalet Bakanının 1. Dairenin çalışmalarına katılma hak ve yetkisi olmadığı gibi herhangi bir oy ve görüş bildirme yetkisi de yok, tamamen kurulun kendi aldığı kararlar çerçevesinde yapılmaktadır. Esasında yargıdaki en büyük kararname her zaman yaz kararnamesidir. Bu kararnamedeki sayılar her zaman kabarık olur. Sanki ilk defa bu kadar yüksek sayıda bir kararname çıkarılıyormuş gibi bir algı veriliyor.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Ama daha önce hiç böyle olmadı Sayın Bakan.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bak, ben rakamlar vereceğim. 2011 yılında adli yargıda 1.976, idari yargıda 254 kişi -haziran kararnamesi- 2012 yılında adli yargıda 2.335 kişi, idari yargıda 184 kişi; 2013 yılında adli yargıda 1.923 kişi, idari yargıda 148 kişi; 2014, şu anki yaz kararnamesinde adli yargıda 2.224, idari yargıda 293 kişi. Dikkat ederseniz, rakamlar üç aşağı beş yukarı birbirine denk rakamlar. Ama tabii, Türkiye’de son zamanlarda yaşanan tartışmalar nedeniyle herkes “Acaba burada şu var mı, bu var mı, şundan mı yapıldı, bundan mı yapıldı?” şeklinde değerlendirmeler yapıyor. Bunu çarpıtmak isteyenler de var ama işin esası, rutin ve normal bir kararnamedir. Sayı iki az, üç fazla olabilir. Bunun özellikle bilinmesini isterim.

Sayın Işık, Çek Yasası’nda değişiklik yapan yasayla bildiğiniz gibi hapis cezası kaldırıldı. Esasında Anayasa’ya da uygun bir düzenleme yapıldı çünkü Anayasa sözleşmeden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin hapis cezasıyla müeyyidelendirilemeyeceğini hüküm altına alıyor. O zaman da çok tartışıldı fakat daha sonra şöyle bir karar alınmıştı: BDDK bünyesinde Risk Santralizasyonu Merkezi diye bir merkez kuruldu. Şu anda da faaliyette bu merkez. Şifreli bu; kişilerin oraya üye olmaları gerekiyor. Oradan o kişinin bütün faturaları, bütün ödemeleri gözüküyor. Eskiden sadece kontrol etmek isteyenler negatif olan durumları görebiliyordu ama şimdi, Alim Işık’la ilgili, eğer bir şirketse veya şahıssa ödediği bütün bonolar, çekler, senetler, Visa kartı, telefon faturası, ne kadar ödemesi varsa kayıt altında, hepsi o sicilde gözüküyor. Dolayısıyla çek alan veya çek veren herkes çek aldığı, çek verdiği kişinin sicilini görerek bunu veriyor. Sonucuna da tabii katlanması gerekiyor. Ama eskiden böyle bir durum yoktu, yani referanslar oluyordu veya bir şekilde kendince araştırma yapıyordu. Şimdi daha iyi bir sistem kuruldu. Geçen partinin Afyon’daki toplantısında bizim milletvekillerimiz de bu konuda epey şikâyet dile getirdi, Ekonomiden Sorumlu Koordinatör Başbakan Yardımcımız Ali Bey orada rakamları da açıkladı. Şu anda rakam itibarıyla bu yasanın çıkmasından önce karşılıksız çıkan, takasa giren çekle şimdiki arasında olumsuz anlamda bir gelişme yok, aksine, olumlu anlamda bir gelişme var. Burada sorun şu: Bu Risk Santralizasyonu Merkezinin sunduğu imkânı bizim iş adamlarımız henüz yeteri kadar öğrenmiş değil. Öğrenmiş olsalar ben eminim ki bu noktada çok rahatlayacaklar, çekini kabul etmeyecekleri kişilerin çeklerini kabul etmeyecekler, piyasa kendi içinde bir güven sistemini inşa etmiş olacaktır.

Hapisle ilgili “Yeniden getirin.” dendiğinde, tabii, yeniden getirilebilir fakat hapis cezasıyla bir kişinin karşı karşıya kalabilmesi için –burada pek çok avukat arkadaş var, bilirler ki- günü gününe davayı takip etse…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Hapis getirilmesi değil efendim, bir fon oluşturulması düşünülmüyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – …hiçbir zaman gecikmesi olmasa en erken beş senede içeri ancak girebiliyor yani bu, alacağın tahsili için fazla bir imkân sağlamıyor. Ama şimdi şu sistem gerçekten önemli bir sistem. Bu uygulandıkça çek gerçekten paraya dönecektir, aksi takdirde çek bono vasfını kazanacaktır. Uygulamayı biraz daha görelim, ondan sonra biz bunu yeniden ele alabiliriz ihtiyaç varsa.

Yıllara göre burada rakamlar da var. Vaktinizi almak istemiyorum, arkadaşlar bana şu anda veriyorlar.

Tazyik hapsinin kaldırılmasına ilişkin bir çalışmamız yok, kaldırılmasını da işin doğrusu doğru görmüyoruz Bakanlık olarak.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Çekte kalktı, burada duruyor yani hakikaten adaletsizlik.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Rakamlar şu anda elimizde yok, onu ifade edeyim.

Sayın Köktürk, tasarının 70’inci maddesindeki sulh ceza mahkemeleriyle ilgili hususu sordu. Bu son derece önemli bir değişiklik. Esasında, sulh ceza-asliye ceza ayrımının bir anlamı yok çünkü aynı usule tabiler. Sadece hapis cezasına göre bir görev sınırı vardı. Bu, iş yükünün adaletsiz dağılımına da yol açıyordu, şimdi tekleştirdik. Asliye cezaların sayısı artacak bundan sonra, iş yükü adil dağılacak.

İtirazlarla ilgili de, sulh ceza hâkimliğine verildi ama bütün sulh ceza hâkimliklerine verilmedi itiraz, sadece ağır ceza merkezinin bünyesinde olan sulh ceza hâkimliğine verildi. Örneğin, Ankara’nın ilçelerinde sulh ceza hâkimleri var. Bir ilçedeki cumhuriyet savcısı takipsizlik kararı verdi Polatlı’da diyelim, Polatlı’daki sulh ceza hâkimine ağır ceza yoksa itiraz etmiyor. Nereye edecek? O zaman Ankara ağır ceza nezdindeki sulh ceza hâkimine itiraz edecek. Sadece, ağır ceza merkezinde bulunan cumhuriyet savcılarından bir tanesi takipsizlik kararı verdiğinde oradaki sulh cezaya itiraz edecek. Bu bizim sistemimize yabancı bir şey değil. Şu anda diyelim bir ağır ceza mahkemesinin verdiği karara itirazı kabilse ne yapıyor? Bir sonraki numaralı ağır cezaya, bir sonraki numaralı asliye cezaysa asliye cezaya itiraz ediliyor. Şu anda asliye cezalarda bir savcı dava açıyor, değil mi? Açtığı zaman asliye cezada tek hâkim on yıla kadar hapis cezası verebiliyor. Biz diyor muyuz savcıyla hâkim anlaşır, on yıla kadar ceza verir? Onu demiyoruz. Aksine, böyle bir şey düşünmek de doğru değil. Şu anda savcıların, hâkimlerin birbirlerini tanımadığını… Diyelim ki Yozgat merkez Çorum’a gidiyor. “Çorum’daki ile Yozgat’taki birbirini tanımıyor, birbirini bilmez.” dersek kendimizi aldatırız yani herkes birbirini tanıyor, birbirini biliyor. Burada önemli olan hukukun doğru işlemesi.

Ağır cezayı yaptığında heyet olduğu için daha güvenceli gözüküyor ama hepimiz çok iyi biliyoruz ki ağır ceza mahkemeleri bu işi biraz da angarya gibi görüyor, kendi asli şeyinin dışında görüyor. Reis ne derse diğer üyeler de ona göre bakıyor veya bir üyeye veriyor “Sen bak.” diyor, onlar imza atıyor ama şimdi sulh ceza hâkimliği müessesesinde yargılama yapmayacak bunlar, hiçbir dava dosyasına bakmayacak. Sadece işleri bu olacak, asli işleri bu olacak. Tedbirler hakkında karar verecek, kabahatlere ilişkin idari yaptırımlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan, cümlenizi bitirin isterseniz, süreniz doldu.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bizim sorular ne oldu? Yazılı mı cevap vereceksiniz?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, izin verirseniz…

BAŞKAN – Cümlenizi tamamlayın lütfen.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Dolayısıyla, bu son derece önemli bir müessese, ihtisaslaşma olacak. Belki bundan sonra göreceksiniz, bu noktadaki kararlar daha sıhhatli olacak. Bir de bu hâkimliklere kıdemli olanlar atanacak.

Sayın Bayraktutan’ın dediğine aynen katılıyorum. Yani, bu konularda verilmemesini ben de doğru görmüyorum. Benim Bakan olarak bunun olumlu neticelenmesi için noterlerimiz bakımından da, avukatlarımız bakımından da çalışacağımı bilmenizi isterim çünkü bu bizim kanunlardan değil, biraz Pasaport Kanunu’ndan kaynaklanıyor ama onu ayrı bakanlık takip ediyor. Fakat, ben de Bakan olarak bu konuda olumlu bir noktaya gitmesi için takip edeceğim.

Almanya’dan gelen Suriye’ye geçenlerle ilgili şu anda benim elimde bir bilgi yok, bunu öğrenerek vermemiz lazım. Onun için onu yazılı olarak bilgi verebilirim.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Telefon numarası var bende, verebilirim.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Oslo’yla ilgili iddia, soru bir iftiradır yani onun gerçekle bir alakası yok.

Özelleştirmeyle ilgili, nerede iptal edildi, kaç tane dava var, ona dair şu anda benim elimde bir veri yok. O veriler olduğunda ben size yazılı olarak verebilirim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Oslo’ya yürüyerek mi gitmişler, tarifeli uçakla mı gitmişler(!)

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Okmeydanı’yla ilgili adli ve idari soruşturma başlatıldı. Silahtan çıkan merminin hangi silahtan çıktığına ilişkin tespitler yapıldı. Şu anda soruşturma devam ediyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Polis dışarıda geziyor.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Kapalı adliyelerin açılmasına ilişkin şu an bir çalışmamız yok.

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ederim.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Dördüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, dördüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

83’üncü maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 83 üncü maddesi ile eklenen Ek 1 inci maddenin “b” bendinde yer alan “olanlar” ibaresinden sonra gelmek üzere “ise” ibaresinin eklenmesini de arz ve teklif ederiz.

           Erol Dora                                  İdris Baluken                                      Nazmi Gür

             Mardin                                          Bingöl                                                 Van

       İbrahim Ayhan                             Gülser Yıldırım

            Şanlıurfa                                       Mardin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Kanun Tasarısının 83. maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

  Ali Rıza Öztürk                                   Turgut Dibek                              Dilek Akagün Yılmaz

         Mersin                                            Kırklareli                                              Uşak

    Kamer Genç                                  Mehmet Haberal

        Tunceli                                           Zonguldak

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir, öncelikle işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 83. maddesinin Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Faruk Bal                                            Ali Öz                                           Reşat Doğru

         Konya                                               Mersin                                               Tokat

Yusuf Halaçoğlu                                Mehmet Şandır                                Mustafa Kalaycı

        Kayseri                                              Mersin                                               Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Faruk Bal efendim…

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın Faruk Bal konuşacak, Konya Milletvekili.

Buyurun.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde ve mübarek bir gecede yine huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Daha önceki konuşmalarımda ifade ettiğim gibi, Adalet ve Kalkınma Partisinin Türkiye’yi hallaç pamuğu gibi her alanda dağıttığı bir kanun tasarısıyla yine karşı karşıya bulunmaktayız. Sulh ceza mahkemeleriyle ilgili biraz önce arz ettiğim hususu biraz daha genişleterek devam etmeye çalışacağım.

Değerli arkadaşlarım, Engin Alan Paşa bir tutuklama kararı talebi ile sevk edildiğinde tutuklanmasına yer olmadığına karar verilmişti. Daha sonra, Gölcük’te, Donanma Komutanlığında, istihbarat subayının makam odasında tabanın altında bulunan CD’lerle ilgili olmak üzere tahkikat genişletildi ve yine bir sulh ceza mahkemesi niteliğindeki özel yetkili ağır ceza mahkemesi kararıyla tutuklandı. Yapılan yargılamanın neticesinde Engin Alan Paşa, istihbarat subayının odasının tabanında bulunan 5 no.lu “hard disk” nedeniyle on sekiz yıl hapis cezasına mahkûm edildi.

Değerli arkadaşlarım, tutuklamayı reddeden de hâkimdi, tutuklamaya karar veren de hâkimdi ve devamında da Engin Alan Paşa’yı mahkûm edenler de hâkimdi. 5 no.lu “hard disk” nedeniyle yapılan yedi ayrı bilirkişi raporundan beş tanesinin “Bu CD’lerde, bu ‘hard disk’te oynama var.” demesi, Balyoz darbe planından sonra ortaya çıkan yeni hastanelerin, yeni sokakların, yeni kapı numaralarının, isimlerin bu “hard disk”te yazılı olması ve diğer nedenlerle, üzerinde sahtecilik yapıldığı belli olmuştu.

Şimdi, böylesine vahim bir durumda, Engin Alan Paşa ve onun gibi -kurunun yanında yaşların da yandığı- onlarca subay ve generalin, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği ve bu kararları veren hâkimlerle de şimdi paralel yapı diye haklarında istiklal harbi verilecek derecede mücadele edildiği bir süreçteyiz ve bu kanun da onunla ilgilidir.

Değerli arkadaşlarım, yedi tane bilirkişi raporunun içerisinde beş tanesi bununla ilgili olmak üzere sahtecilik iddiasının ortaya çıkması ve bunun da TÜBİTAK tarafından karar kesinleştikten sonra tekrar dile getirilmesi üzerine yapılmış olan Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince sanık lehine bozma talebine ilişkin dilekçesi de Yargıtay Başsavcılığı tarafından reddedilmiştir.

Lütfen hepiniz dinleyin, reddedilme gerekçesi nedir biliyor musunuz? Reddedilme gerekçesi: “Evet, ‘hard disk’lerde böyle bir sahtelik vardır ancak bu sahtelikler ‘hard disk’ yakalanmadan önce yapılmıştır.” Önce veya sonra olmasının ne anlamı var? Elbette ki Engin Alan’ı oraya tıkan güç öyle bir “hard diski” hazırlamış ve o “hard disk” orada bulunsun diye oraya yerleştirilmiş. Dolayısıyla, böyle mantıksız, böyle ölçüsüz, izansız bir gerekçeyle Engin Alan Paşa hâlâ içeridedir.

Şimdi, bu yasa ile Engin Alan Paşa gibi kurunun yanında yaşları yaktığınız kişiler 2010 tarihinde Anayasa değişikliği ile ortaya çıkardığınız ve “Yargıyı bağımsızlaştırıyoruz, vesayetten kurtarıyoruz.” dediğiniz düzenlemenin ürünüdür. Şimdi yaptığınız değişiklik ile sulh ceza mahkemelerine yerleştireceğiniz siyasallaştırılmış hâkimler… AKP’de siyasal faaliyette bulunup, hatta il başkanlığına aday bile olduktan sonra savcı yapıp Soma’da görevlendirdiğiniz savcılar gibi, Adana’daki AKP’ye övgüler yağdıran hâkim gibi, “Uzun yaşa uzun adam.” diyen hâkim gibi hâkimleri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FARUK BAL (Devamla) – …sulh ceza hâkimliklerinde görevlendireceksiniz ve oradan adalet  bekleyeceksiniz. Böyle bir adaletsizlik olmaz arkadaşlar. Dolayısıyla, önergeyi yüce heyetin takdirine sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bal.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 00.37

ON İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 00.46

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum.

83’üncü madde üzerinde Konya Milletvekili Faruk Bal ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Kanun Tasarısının 83. maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Mehmet Haberal (Zonguldak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk konuşacak.

Buyurun Sayın Öztürk.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, değerli milletvekilleri, 9/2/2011 tarihinde kabul ettiğimiz Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın -kanun burada- 12’nci maddesiyle 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 93’üncü maddesinin (A) fıkrasına bir ekleme yapmışız, 2011 yılında. Orada diyoruz ki: “Hâkim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet ve verdikleri her türlü kararlar nedeniyle: a) Ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir.” Devam ediyoruz, (b) şıkkında “Kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa hâkim veya savcı aleyhine tazminat davası açılamaz.” Bu düzenleme, o tarihte, Ergenekon davasına bakan yargıçlara, savcılara karşı Sayın Haberal’ın Yargıtay 4. Hukuk Dairesinde açtığı, bu keyfî uygulamalardan dolayı, gerekçesiz kararlardan dolayı açtığı tazminat davası sonunda o hâkim ve savcıların tazminata mahkûm olmaları ve bu kararın Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda onaylanmasından sonra, Hükûmet tarafından o savcıları, o hâkimleri kurtarmak için o tarihte getirilmişti. Ondan sonra -bu da arkadaşlar- 21/2/2014’te yani bu yılın şubat ayının 21’inde de, hani şu terörle ilgili mahkemeler vardı ya, onları kaldırdık, orada da 6526 sayılı Yasa’nın madde 19’unun (a) fıkrasıyla 24/2/1983 tarihli 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 93/A maddesi yürürlükten kaldırıldı; tamam. Yani, burada koydunuz, burada kaldırdınız.

Şimdi, arkadaşlar, bu kanunla -daha aradan, işte, şubatta kaldırmışız- şimdi, kaldırdığınız 2011’deki kanunu tekrar getiriyorsunuz. Sayın Bakanla deminden bunu konuştum, tekrar getiriyorsunuz. (1)’inci fıkrada yazılı hâller dışında, yani Anayasa’nın 129’uncu maddesinin ilgili fıkrasında devlet memurlarının kendileri, gördükleri, yaptıkları hizmet nedeniyle işledikleri kusur ve hatalar değil, orada devleti sorumlu tutuyorsunuz, rücu var; ilave ediyorsunuz: “Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil ve diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar ve yaptıkları işlemler hakkında  tazminat davası ancak devlete karşı açılır.”

Arkadaşlar, böyle olursa, bu hâkimler de savcılar da sizin de tepenize biner, herkesin tepesine biner, hiç kusura bakmayın, Başbakanın da tepesine biner. Yahu, kaldırdınız, ne değişti de şimdi buraya getiriyorsunuz? Burada açıkça, hâkim ve savcıların tazyiki olduğu besbelli. Bu ülkede ameliyat yapan doktora kusurundan dolayı dava açılıyor, avukat arkadaşlarımız var içinizde, mesleklerini yaparken sürüm sürüm sürünüyor avukatlar. O hâkimler var ya, o avukatları sürüm sürüm süründürüyor ama şimdi hâkimler istediği gibi davranacak, gerektiğinde duruşmada senin anana, avradına küfredecek, sen o hâkime hiçbir şey yapamayacaksın, devlete dava açacaksın; aynen öyle. Haksız fiil, kişisel kusur, kast… Böyle bir şey olmaz. Böyle bir hukuk olmaz. Bu düzenleme hukuk devletine uygun bir düzenleme değil. Deminden Sayın Bakana da söyledim, hukuk devletinde kimse ama kimse sorumluluk alanının dışına çıkarılamaz arkadaşlar.

O nedenle, Sayın Bakana söyledim, en azından bu (2)’nci fıkranın yani kişisel kusur, kast, haksız fiil, bilmem ne nedeniyle hâkimleri sorumluluk dışına çıkaran düzenlemenin olmaması lazım hukuk devletinde.  Herkes yaptığı işlemi yapacak. Efendim, hâkim karar vermezmiş. O zaman, doktor da “Ben ameliyat yapmam.” derse ne olacak? Avukat da “Ben savunma yapmam.” derse ne olacak? Böyle bir şey olabilir mi? Doktor ameliyata giriyor, avukat da savunmaya giriyor, görevini yaparken hukuk kurallarına uygun yapacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Hâkim ve savcılar da bu hukuku uygularlarken yasalara ve Anayasa’ya uyacaklar. O takdirde, yani uyarken bile farkında olmadan suç işlerlerse ancak o takdirde devlet aleyhine dava açılabileceğini düşünüyorum. Bunun düzelmesi gerektiğini düşünüyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

                          Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 83 üncü maddesi ile eklenen Ek 1 inci maddenin “b” bendinde yer alan “olanlar” ibaresinden sonra gelmek üzere “ise” ibaresinin eklenmesini de arz ve teklif ederiz.

İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz  Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişik ile anlatımın anlaşılır kılınması amaçlanmıştır.

BAŞKAN -  Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

84’üncü maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

                          Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 84 üncü maddesi ile eklenen Geçici 6 ncı maddesinin 5 inci fıkrasında yer alan “müktesepleri” ibaresinin “kazanılmış hakları” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Erol Dora                                İdris Baluken             Nazmi Gür

    Mardin                                      Bingöl                       Van

Kemal Aktaş                           Gülser Yıldırım

      Van                                        Mardin

                          Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Kanun Tasarısının 84. maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Ali Rıza Öztürk                          Kamer Genç             Turgut Dibek

      Mersin                                   Tunceli                    Kırklareli

Dilek Akagün Yılmaz              Mehmet Haberal

       Uşak                                   Zonguldak

BAŞKAN - Şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir, öncelikle işleme alacağım.

                          Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 84. maddesinin Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal                                      Ali Öz                  Mehmet Şandır

   Konya                                        Mersin                      Mersin

Reşat Doğru                           Yusuf Halaçoğlu          Mustafa Kalaycı

    Tokat                                       Kayseri                       Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal konuşacak.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun tasarısının en önemli maddelerinden bir tanesi üzerinde önergemizi açıklamak üzere söz aldım. Yüce heyeti saygıyla tekrar selamlıyorum.

Bu maddeyle sulh ceza mahkemesi hâkimlikleri kapatılmaktadır, yerine sulh ceza hâkimlikleri kurulmaktadır, sulh ceza mahkemelerindeki işler asliye ceza mahkemelerine devredilmektedir, sulh ceza hâkimleri başka mahkemelere görevlendirilmektedir, yeni belirlenecek sulh ceza hâkimleri de göreve başlayana kadar eski sulh ceza mahkemesi hâkimleri onların yerine görev ifa edeceklerdir.

Bu şekilde sıraladığım maddeler sadece birer cümleden ibaret değildir. Değerli milletvekilleri, bir sulh ceza mahkemesinin elindeki işe baktığınız zaman, ortalama bine yakın dava dosyası bulunmaktadır. Onun arşivinde on binlerce, yirmi binlerce, yüz binlerce dava dosyası bulunmaktadır. Onun elinde müteferrik işler kabîlinden binlerce dosya bulunmaktadır. Bu dosyaların hangi asliye ceza mahkemesine gideceği, ne zaman, nasıl gideceği çok ciddi bir sorundur ve bu sorunu da halletmek üzere iki satırla Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna görev verilmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bütün bu işler, mevcut sistem içerisinde, sulh ceza mahkemelerinin yürütmüş olduğu adli hizmetlerin yapılmaması anlamına gelmektedir, kesintiye uğraması anlamına gelmektedir. Bu kesintiye sebep olabilecek gerekçe nedir? Makul bir gerekçe bulunmamaktadır. Sadece ve sadece, sulh ceza hâkimliklerinin sayısını azaltarak onların zülfüyâre dokunmayacak karar verebilecek nitelikte kişilerden oluşturulmasını sağlamak ve böylece 17, 25 Aralık operasyonlarında olduğu gibi Hükûmetin bakanlarına, bakanların çocuklarına, AKP'nin bürokratlarına, onların yakınlarına yönelik olarak yapılacak yolsuzluk operasyonlarında tedbir kararı, gözaltı kararı, arama kararı verecek olan yargı makamlarının kontrol edilebilmesi amaçlanmaktadır. Bu, doğrudan peygamber postunda oturması gereken hâkimi AKP koltuğuna oturtmak demektir. Bu, vicdanına göre karar vermesi gereken hâkimin AKP’den alacağı talimatlara göre karar vermesi sonucunu doğuracaktır. Böyle bir yargı kestiği parmağı acıtacak yer bulacaktır, böyle bir yargı mülkün temeli olan adaleti kökünden sarsacaktır. Mülkün temeli olan adalet kökünden sarsıldığı zaman devletin tüm sütunları da çökecek ve netice itibarıyla da Türkiye'nin içinde bulunduğu ateş çemberinde bir de adaletsizliğin doğuracağı sosyal kargaşa Türkiye'nin başına bela olacaktır. Bu belanın da banisi, müsebbibi sizler olacaksınızdır.

Size parmaklarınızı akıllarınıza göre hareket ettirmenizi tavsiye ediyor, sizi hiç olmazsa bu mübarek gecenin yüzü suyu hürmetine bu defa vicdanlarınızın sesini dinlemeye davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Kanun Tasarısının 84. maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Turgut Dibek (Kırklareli) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Kim konuşacak önerge üzerinde?

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yasanın sistematiğini bozmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 84 üncü maddesi ile eklenen Geçici 6 ncı maddesinin 5 inci fıkrasında yer alan “müktesepleri” ibaresinin “kazanılmış hakları” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erol Dora (Mardin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklik ile anlatımın anlaşılır kılınması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

85’inci maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 85 inci maddesi ile eklenen Geçici 7 nci maddesinin 3 üncü fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Erol Dora                                       İdris Baluken                                      Nazmi Gür

         Mardin                                              Bingöl                                                 Van

   İbrahim Binici                                  Gülser Yıldırım

       Şanlıurfa                                            Mardin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklik ile “lehe kanun” uygulamasını kaldıran düzenlemenin tasarıdan çıkarılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

86’ncı maddede dört adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 86 ncı maddesiyle 5320 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen geçici 8 inci maddede yer alan “tarihte” ibaresinin “tarihten önce” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mihrimah Belma Satır                   Mehmet Doğan Kubat                      Hacı Bayram Türkoğlu

        İstanbul                                            İstanbul                                              Hatay

      İdris Şahin                                         İsmet Su                                    Bedrettin Yıldırım

        Çankırı                                               Bursa                                                Bursa

TBMM Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Kanun Tasarısının 86. maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Ali Rıza Öztürk                    Bedii Süheyl Batum                Emine Ülker Tarhan

      Mersin                                  Eskişehir                                  Ankara

   Oğuz Oyan                                İsa Gök

        İzmir                                     Mersin

(2) 6352 sayılı Yasanın Geçici 2. maddesinin 4. fıkrasının yürürlükte olduğu süre içinde kovuşturması yapılan ve kesin hükümle sonuçlanan veya kovuşturması yapılan ve halen temyiz incelemesinde bulunan, kovuşturması önceki CMK 250. madde uyarınca yapılıp, temyiz aşamasında ilgili fıkra gereğince işleme tabi tutulan kararlar ile, kovuşturması yapılmakta olan davalar, görev ve yetki yönünden hukuka aykırı bir düzenleme içinde bulunduğundan, verilen hükümler, kararlar ya da kovuşturması yapılmakta olan davalar, başından itibaren yeniden görülür.

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önergeler aynı mahiyettedir, ayrı ayrı okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 S. Kanunun 86. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Faruk Bal                            Ali Uzunırmak                       Yusuf Halaçoğlu

       Konya                                     Aydın                                    Kayseri

     Alim Işık                           Seyfettin Yılmaz

     Kütahya                                   Adana

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

    Erol Dora                             İdris Baluken                            Nazmi Gür

      Mardin                                    Bingöl                                      Van

Gülser Yıldırım                        İbrahim Ayhan

      Mardin                                  Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önergeler üzerinde Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal konuşacak.

Buyurun.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hiç olmazsa Allah rızası için bugün bu konuşmayı dikkatle dinleyin. Yani “mübarek gece” diyoruz…

Şimdi, hâkim, peygamber postunda oturan kişidir. Kul hakkını kuyumcu terazisi ölçeğinde tartması gerekir, kul hakkı çiğnememesi gerekir. Eğer peygamber postunda oturan kişi işi nedeniyle, yaptığı yargı faaliyeti nedeniyle bir insanın hakkını çiğnerse o 1926 yılından beri Medeni Kanun, Ceza Kanunu’nun yenilenmesiyle birlikte bunun bedelini açılacak tazminat davasıyla ödemekteydi. Gün geldi, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geçti. Tarihlerini size vererek yormak istemiyorum bu saatte. Bu madde üzerinde üç-beş defa oynama yapıldı. Bu oynamaların neticesinde, bir Haberal davasında örneğin, haksız tutuklama veya tutukluluk talebinin gerekçesiz olarak reddedilmesi nedeniyle hâkimler tazminata mahkûm edildi. Bu tazminat hükmünü bertaraf edebilmek için derhâl bir kanun değişikliği yapıldı. O kanun değişikliğinden sonra şimdi bir başka kanun değişikliği daha yapılıyor. Buna göre, hâkimler, savcılar, o peygamber postunda oturan kişiler yargı görevini yaparken, kul hakkını tartarken, insanlar hakkında haksız tutukluluk hükümleri verirken kişisel kinleri, garazları, siyasi ideolojileri ve diğer çıkarları nedeniyle bir haksızlık yapmışlar ise artık sizin bugün burada kabul ettiğiniz bu yasalar, bu maddeler çerçevesinde bu hâkimlerin aleyhine kişisel tazminat davası açılamayacak yani onlar ne yaparsa yapsın onları yargı önüne çekebilecek bir muamele yapılamayacak. Ne yapılacak yerine? Yerine devlete dava açacaksınız, “Devletin malı deniz, yemeyen domuz.” misali, hepimizin vergisiyle oluşturulmuş bütçeden hâkimin yapacağı yanlış işten, kişisel kusurdan, kişisel kasıttan dolayı bizim vergilerimizle tazminat ödenecek. Sonra? Sonra eğer devlet canı isterse o hâkime rücu edecek bir yıl içerisinde.

Değerli arkadaşlarım, bugünkü görüştüğümüz, benim de söz aldığım maddede ise eğer bu şekilde yargıda hâkimler hakkında açılmış bir dava var da o davalar mahkemesinde veya Yargıtayda ise ne olacağına ilişkin hüküm sevk ediliyor. Ne olacağını da ben size anlatayım: “Bununla ilgili davalar devlet aleyhine tazminata dönüştürülür, Yargıtay da bu çerçeve içerisinde hüküm verir.” diyor.

Bugün mübarek bir gün, Berat Kandili. Günahlardan ve suçlardan kurtulabilmek için dua etmemiz gereken bir saatte burada bulunuyoruz ve siz günah işlemiş, suç işlemiş kişilerin yargı önünde hesap vermesine ilişkin bir meselede eğer vicdanınızı, AKP Genel Merkezinden alacağınız talimatla kullanacaksanız oylarınızı diyeceğim bir şey yok, Allah taksiratınızı affetsin. Yok eğer bunun bir anlamı varsa bir anlamının gereğini vereceğiniz oylarla ortaya koyun.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bal.

Aynı mahiyetteki diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklik  ile kişisel kusuru ve haksız fiili ile kişilerin zarara uğramasına sebep olan hâkim ve cumhuriyet savcılarının bu fiilleri sebebiyle otaya çıkacak zararın tazmini noktasında devlet ile beraber müteselsil sorumlu olmasının sağlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Kanun Tasarısının 86. maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

(2) 6352 sayılı Yasanın Geçici 2. maddesinin 4. fıkrasının yürürlükte olduğu süre içinde kovuşturması yapılan ve kesin hükümle sonuçlanan veya kovuşturması yapılan ve halen temyiz incelemesinde bulunan, kovuşturması önceki CMK 250. madde uyarınca yapılıp, temyiz aşamasında ilgili fıkra gereğince işleme tabi tutulan kararlar ile, kovuşturması yapılmakta olan davalar, görev ve yetki yönünden hukuka aykırı bir düzenleme içinde bulunduğundan, verilen hükümler, kararlar ya da kovuşturması yapılmakta olan davalar, başından itibaren yeniden görülür.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın Ali Rıza Öztürk konuşacak, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; saygıyla selamlıyorum.

Hâlbuki ben, Sayın  Bakanımızın ve Komisyonun bu önergeye katılacağını bekliyordum çünkü bu önerge, Sayın Bakanımızın ve  Başbakanın kamuoyuna taahhüt ettiği, taahhüdü karşılayan bir öneri. Ben kendisinin katılacağını düşünüyordum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, deminki konuşmamda yani hâkim ve savcıların bu tazminat sorumluluğunu düzenlerken hani dedim ya hâkim veya savcı ana avrat küfredecek, bir şey yapmayacaksın… Yanlış anlaşılmayı düzeltiyorum yani şu anda küfrediyor anlamında söylemiyorum yani sana küfretse bile hiçbir şey yapamayacaksın, o anlamda söylüyorum, o düzenlemenin o kadar ciddi ve vahim olduğunu söylemek için yapıyorum. O işte, onları hâkim ve savcı olmaktan çıkaracak, onları gerçekten, böyle hani kahraman savcılar, kahraman hâkimler oluyor ya…

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Ondan sonra bakanın da tepesine binecekler, herkesin tepesine binecekler.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Hiç demesen daha iyiydi.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Yok, Ramazan, senin de tepene binerler, hiç merak etme.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu verdiğimiz önerge… Evet, yeniden yargılama, Türkiye’nin gündeminde şimdi böyle bir sorun var. Bu sorunu da bu Parlamento çözmek zorundadır. Aslında bu yeniden yargılama meselesi, hepimiz biliyoruz ki Yalçın Akdoğan’ın yani Başbakanın Başdanışmanının kendi ülkesinin millî ordusuna, millî istihbaratına, millî bankasına kumpas kurulduğu iddiasıyla ortaya çıktı ve belirli bir süre yaşandı, Türkiye’de bir süreç geçti. Bu süreç içerisinde insanlar değişik suçlarla damgalandı ve bundan Türk Silahlı Kuvvetleri de nasibini aldı, bundan bilim adamları da nasibini aldı, gerçekten üniversite rektörleri de, gazeteciler de nasibini aldı.

Şimdi, şu konuda Sayın Başbakan o mahkûm olan insanların gerçekten haksız yere yattığını kabul etti ve “Yürütmenin başı olarak da biz yeniden yargılamaya sıcak bakıyoruz, Adalet Bakanına talimat verdim.” dedi. Sayın Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da bu konuda Başbakanın kendisine talimat verdiğini basına açıkladı ve “Bu talimatın gereği çalışıyoruz.” dedi. Aslında 5 Ocak günü yapılan açıklamada Sayın Başbakan bu çalışmaların bitmek üzere olduğunu söyledi. Ocak geçti yok, şubat geçti yok, mart geçti yok, nisan geçti yok, mayıs geçti yok, haziranda Sayın Bakan dedi ki: “Ya, biz formül bulamadık.” Vallahi, Sayın Bakanım, istesen öyle bir bulursun ki… Bulursun sen formülü, bulmaz olur musun? Demek ki istemedin.

Şimdi, o formülü de biz kendisine verdik; bir kanun teklifi vermiştik, şimdi onu önerge hâline getirip buraya verdik aslında. O da şu değerli arkadaşlarım: “6352 sayılı Yasa’nın geçici 2’nci maddesinin (4)’üncü fıkrasının yürürlükte olduğu zamanda…” Yani burada bir zaman sınırlaması yapmışız. Diyoruz ki: “6352 sayılı Yasa’nın geçici 2’nci maddesinin yürürlükte olduğu zamanda kovuşturması yapılan ve kesin hükümle neticelenen veya kovuşturması yapılan ve hâlen temyiz incelemesinde bulunan, kovuşturması önceki CMK 250’nci madde gereğince yapılıp temyiz aşamasında ilgili fıkra gereğince -yani geçici 2’nci madde- gereğince işlemlere tabi tutulan kararlar ile kovuşturması yapılmakta olan davalar görev ve yetki yönünden hukuka aykırı bir düzenleme içinde bulunduklarından, verilen hükümler, kararlar ya da kovuşturma safhasında olan davalar başından itibaren yeniden görülür.”

Sayın Bakan, bunun neresinde bir eksiklik var? Bizim önerimiz, formülümüz bu. Bunu beğenmiyorsanız siz bir formül getirirsiniz. Önemli olan bu meseleyi çözmektir yani haksız ve günahsız yere yargılanan, içeride yattığı beyan edilen insanların sorununu çözmektir. Amaç bu ise eğer, bu sorunu çözmek ise bunun formülü bulunur. Benim bulduğum formül bu. Siz de dersiniz ki: “Kardeşim, o formülün şurası yanlış.”

Burada 6352 sayılı Yasa’nın geçici 2’nci maddesinin (4)’üncü fıkrası zaten yürürlükten kalktığı zaman hem terör mahkemeleri hem de o geçici (2)’nci madde hükmü gereğince faaliyetleri, yargılaması devam eden mahkemelerin yaptığı işlemler görev ve yetki yönünden hukuka aykırı hâle gelmiş olacak ve o dosyalar görev ve yetki yönünden görevli ve yetkili mahkemelere gitmek zorunda kalacak ve oralarda zaten otomatik olarak yeniden yargılanacak.

Şimdi, demek ki mesele siyasi iradenin bunu isteyip istememesidir. Ama değerli arkadaşlarım, Parlamentonun çözmesi gereken temel sorunlardan bir tanesi budur. Bunu da bu Parlamentonun çözmesi gerektiğini düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 86 ncı maddesiyle 5320 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen geçici 8 inci maddede yer alan “tarihte” ibaresinin “tarihten önce” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Doğan Kubat (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Uygulamadan doğabilecek tereddütlerin giderilmesi amacıyla maddedeki düzenlemenin Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılan davaları kapsaması amacıyla bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilen önerge doğrultusunda madde kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 01.16

ON ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 01.17

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin On Üçüncü Oturumunu açıyorum.

592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 13 Haziran 2014 Cuma günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum…

OKTAY VURAL (İzmir) - Bütün çalışanların Berat Kandili’ni kutluyorum.

BAŞKAN - …bütün milletvekili arkadaşlarıma iyi geceler diliyorum, hayırlı kandiller diliyorum.

Kapanma Saati: 01.18



(x) 592 S. Sayılı Basmayazı 4/6/2014 tarihli 97’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.