TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                99’uncu Birleşim

                                                                                           6 Haziran 2014 Cuma

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Manisa Milletvekili Sakine Öz ve 24 milletvekilinin, Gediz havzasındaki kirliliğin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/966)

2.- Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan ve 20 milletvekilinin, Konya-Antalya il sınır çizgisinin değiştirilmesi sonucunda oluşabilecek sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/967)

3.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 22 milletvekilinin, Turgut Özal’ın ölümü üzerindeki iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/968)

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun; Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’ın; Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Ankara Milletvekili Levent Gök’ün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Van Milletvekili Aysel Tuğluk’un; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592)

VI.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine ve 10 Haziran 2014 Salı günkü birleşiminde sözlü sorular dâhil diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ilişkin önerisi

VII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2002-2014 yılları arasında şahsının ve ailesinin mal varlığındaki değişime ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/41688)

2.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt'ün, PASSOLİG Kart uygulamasından kaynaklanan sorunlara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/42606)

3.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer'in, tahıl üretimindeki azalmaya,

- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz'ın, çiftçilerin don ve kuraklıktan kaynaklanan zararlarına ve çiftçilere yönelik desteklere,

- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü'nün, süt üretimine ve Avrupa Birliği tarafından süt kotasının kaldırılacak olmasına,

- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, görev yeri değiştirilen veya haklarında soruşturma açılan kamu personeline,

Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşların harcamalarının seçim dönemleri öncesinde artış gösterdiği iddialarına,

Seçim dönemleri öncesinde taşeron şirketler aracılığıyla işçi alımlarının artış gösterdiği iddialarına,

- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın, 2011-2014 yılları arasında şube müdürü ve üzerindeki yönetici personel hakkında açılan davalara,

İlişkin soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/43077), (7/43078), (7/43079), (7/43080), (7/43081), (7/43082), (7/43083)

4.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün, otomotiv sektöründen alınan vergilere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/43136)

5.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, 2011-2014 döneminde temsil ve ağırlama ödeneğinden yapılan harcamalara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin cevabı (7/43290)

6.- Ordu Milletvekili İdris Yıldız'ın, sınır illerinde görülen Afrika hastalığı vakalarına ve yayılmasını engellemek için yapılan çalışmalara,

- Mersin Milletvekili Ali Öz'ün, Ar-Ge faaliyetlerine,

- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, 2011-2014 döneminde temsil ve ağırlama ödeneğinden yapılan harcamalara,

Giriş sınavlarında usulsüzlük yapıldığı gerekçesiyle bazı kamu personeline ait dosyaların incelemeye alındığı iddiasına,

- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak'ın, su ürünleri mühendislerinin sorunlarına,

Balıkçılık teknolojisi mühendislerinin sorunlarına,

- Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in, Türkiye Tarımsal Kuraklıkla Mücadele Stratejisi ve Eylem Planı kapsamında yapılan ve yapılacak olan çalışmalara,

İlişkin soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/43298), (7/43299), (7/43300), (7/43301), (7/43302), (7/43303), (7/43304)

7.- İstanbul Milletvekili Celal Adan'ın, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/43709)

6 Haziran 2014 Cuma

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Manisa Milletvekili Sakine Öz ve 24 milletvekilinin, Gediz havzasındaki kirliliğin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/966)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gerekçesini ekte sunduğumuz, Gediz havzasındaki kirliliğin araştırılması, sorunların tespit edilmesi ve alınacak önlemlerin belirlenmesi için Anayasa’mızın 98, TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırma komisyonu kurulmasını arz ve talep ederiz.

1) Sakine Öz                                                            (Manisa)

2) Özgür Özel                                                           (Manisa)

3) Hülya Güven                                                        (İzmir)

4) Mehmet Hilal Kaplan                                            (Kocaeli)

5) Veli Ağbaba                                                         (Malatya)

6) Haluk Eyidoğan                                                    (İstanbul)

7) Emre Köprülü                                                       (Tekirdağ)

8) Recep Gürkan                                                       (Edirne)

9) Musa Çam                                                            (İzmir)

10) Rahmi Aşkın Türeli                                             (İzmir)

11) Ramis Topal                                                       (Amasya)

12) Selahattin Karaahmetoğlu                                   (Giresun)

13) Haluk Ahmet Gümüş                                            (Balıkesir)

14) Celal Dinçer                                                       (İstanbul)

15) Mehmet S. Kesimoğlu                                         (Kırklareli)

16) Namık Havutça                                                   (Balıkesir)

17) Ali Serindağ                                                       (Gaziantep)

18) Mehmet Ali Susam                                              (İzmir)

19) İlhan Demiröz                                                     (Bursa)

20) Hurşit Güneş                                                      (Kocaeli)

21) Osman Aydın                                                      (Aydın)

22) Ayşe Nedret Akova                                              (Balıkesir)

23) Gürkut Acar                                                        (Antalya)

24) Ramazan Kerim Özkan                                        (Burdur)

25) Ahmet İhsan Kalkavan                                         (Samsun)

Gerekçe:

Gediz havzasında yaklaşık 800 bin civarında vatandaşımız yaşamakta ve bu havzada 10 binlerce insan tarımsal faaliyette bulunmaktadır.

Gediz Ovası, hem ülkemizin hem de dünyanın en verimli topraklarından birine sahiptir. Bu topraklarda Türkiye ekonomisi için önem taşıyan endüstri bitkileri yetişmektedir. Başta üzüm olmak üzere pamuk, mısır Gediz Ovası’nda ekonomik olarak üretilmektedir. Ayrıca, Gediz havzası içerisinde kiraz ve çilek olmak üzere meyvecilik de önemli yer tutmaktadır.

Bu kadar verimli toprakların korunup gelecek nesillere aktarılması çok büyük önem arz etmektedir. Gediz Nehri ve Gediz Ovası’nı da içine alan Gediz havzası, bugün bir kirlilik tehdidi altındadır. Havza içinde yer alan sanayi tesisleri, organize sanayi bölgelerinin atıkları havza için büyük tehdit oluşturmaktadır.

Havza içerisinde nehre yakın bölgelerde kurulmuş olan organize sanayi bölgelerinin ve sanayi tesislerinin havzaya verdiği zarar ciddi boyutlardadır. Başta dericilik ve tekstil sektörünün kimyasal atıkları Gediz Nehri’ne karışarak nehri önemli ölçüde kirletmektedir. Nehirden alınan örnekler üzerinde yapılan analizlerde ağır metal değerleri, olması gerekenin kat kat üzerinde çıkmaktadır. Kemalpaşa Organize Sanayi artıkları da Nif Çayı’na karışmak suretiyle kirliliğe neden olmaktadır.

Bölgede kurulu fabrikaların arıtma tesislerinin yetersizliği, havzanın kirliliğiyle de kolayca anlaşılabilecek durumdadır.

Ayrıca, havza üzerinde bulunan yerleşim yerlerindeki evsel atıklar ve atık sularını boşaltan yerleşim yerleri de havzayı kirletmektedir. Bazı belediyelerimiz mevzuat yüzünden, bazısı kaynak yetersizliğinden katı atık ayrıştırma tesislerinin ve atık su arıtma tesislerinin yapımına başlayamamış veya bitirememiştir.

Ayrıca, maden arama ve çıkarma faaliyetleri ve il genelindeki kum ocaklarının çevreye verdikleri tahribatın giderilmesine yönelik çalışmalar yapılması gerekmektedir.

Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu daha önce “Gediz Nehri’nde 31 Aralık 2012 tarihinde saat 17.00’de balık tutacağım.” diyerek nehrin temiz hâle getirileceğini söylemiştir. Ancak, Eroğlu Haziran 2012’deki Manisa ziyaretinde aynı sorunun çözülmesi için tarih vermekten kaçınmıştır.

Manisa Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Mustafa Yılmaz da 5 Haziran 2012 tarihinde Dünya Çevre Günü’yle ilgili düzenlenen törende şunları söylemiştir: “Manisa, gelişmişlik düzeyi bakımından en iyi iller arasında ama çevre konusunda maalesef, üzülerek söylüyorum, sınıfta kaldı. Daha bir katı atık depolama alanımız yok. Vahşi depolamaya devam ediyoruz. Arıtma tesislerimizi hâlâ faaliyete geçirmiş değiliz. Bunlar olmaz. Bunlar bize yakışmayan şeyler. Ben şahsen bir idareci olarak vicdan azabı duyuyorum. Ama biz elimizden geleni yapacağız."

Yukarıda değinilen demeçler ve tespitlerden de anlaşılacağı gibi, Gediz havzası için tehlike çanları çalmaktadır. Bir an önce gerekli tespitlerin yapılması ve önlemlerin alınması gerekmektedir.

Anayasa’ya göre vatandaşlarımızın sağlıklı bir çevrede yaşayabilmesi için idarenin gerekli tedbirleri alması gerekir.

Bu çerçevede, Gediz havzasında oluşan kirliliğin nedenlerini belirlemek, alınacak önlemleri araştırmak için TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırma komisyonu kurulmasını arz ve talep ederiz.

2.- Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan ve 20 milletvekilinin, Konya-Antalya il sınır çizgisinin değiştirilmesi sonucunda oluşabilecek sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/967)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Konya-Antalya il sınır çizgisinin değiştirilmesi sonucunda oluşabilecek sıkıntıların nedenlerinin ve sonuçlarının araştırılması amacıyla Anayasa’nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Yıldıray Sapan                                                     (Antalya)

2) Ali Rıza Öztürk                                                     (Mersin)

3) Turgut Dibek                                                        (Kırklareli)

4) Mehmet Ali Susam                                               (İzmir)

5) Arif Bulut                                                             (Antalya)

6) Mahmut Tanal                                                      (İstanbul)

7) Sinan Aydın Aygün                                               (Ankara)

8) Ömer Süha Aldan                                                 (Muğla)

9) Hasan Akgöl                                                        (Hatay)

10) Ferit Mevlüt Aslanoğlu                                        (İstanbul)

11) Kadir Gökmen Öğüt                                            (İstanbul)

12) Uğur Bayraktutan                                               (Artvin)

13) Mustafa Serdar Soydan                                       (Çanakkale)

14) Sedef Küçük                                                      (İstanbul)

15) Ramazan Kerim Özkan                                        (Burdur)

16) Ramis Topal                                                      (Amasya)

17) Musa Çam                                                          (İzmir)

18) Ali Sarıbaş                                                         (Çanakkale)

19) Fatma Nur Serter                                                (İstanbul)

20) İlhan Demiröz                                                    (Bursa)

21) Mustafa Moroğlu                                                 (İzmir)

Gerekçe:

Antalya'nın kuzey sınırındaki ilçesi olan İbradı'da bulunan “Gembos- Dereağzı mevki” Selçuklu ve Osmanlıdan bu yana Antalya sınırları içerisindedir. 1941, 1987 ve 2000 tarihlerinde yapılan çeşitli çalışmalar sonrasında da ilgili arazinin Antalya sınırları içinde olduğu net bir şekilde belirtilmiştir. 2005 yılında Beyşehir Tapu Kadastro Mahkemesinde açılan bir dava sonucunda mahkeme, bu bölge Antalya'nın mülküdür, şeklinde tescillemiştir. En son, Antalya İl Özel İdare Kurulunun 22/05/2007 tarihli ve 153.02/1450 karar sayılı iki il arası sınıra ilişkin tespit tutanağında "Koyuneriği, Ortabademhanı, Eriklibucağı, Dereağzı ve Üçkuyular’dan geçen hat, Pınarbaşı Belediyesi ve İbradı ilçesi arasında sınır olarak tespit edilip, tartışmaya son nokta konmuştur.”

5442 sayılı İl İdaresi Kanunu'nun 2'nci maddesinin "d" bendinde " Kaza kurulmasında ve kaldırılmasında, bir kazanın başka bir vilayete bağlanmasında ve merkezinin belirtilmesinde, sınırların değiştirilmesinde ilgili vilayetler idare heyetleriyle umumi meclislerinin mütalaaları alınır." denilmektedir. Antalya Valiliğine bağlı İl İdare Kurulu da ilgili arazinin Antalya sınırları içinde olduğunu 06/06/1996 tarihindeki kararında belirtmiştir. Yukarıda geçen tüm tespitlere rağmen ilgili mütalaaya uyulmadan tamamen siyasi bir kararla, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin imzalı üçlü kararnameyle Resmî Gazete'de bir sınır tespit kararı yayımlanarak Antalya'nın kuzey sınırı bu bölgede yaklaşık 13 kilometre daraltılmıştır.

Bunun nedeni araştırıldığında ise Antalya sınırında olmasına rağmen Antalya İl Özel İdaresinden işletme ruhsatı alamayan 4 taş ocağının bu bölgede faaliyet gösterdiğini, aynı taş ocakları için Konya İl Özel İdaresinden işletme ruhsatı çıkarıldığı anlaşılmıştır. Antalya İl Özel İdaresi Maden ve Taş Ocaklarını İnceleme Komisyonu bu gayrihukuki durumu araştırmak için bölgeye bir heyet gönderdiğinde ise ilgili taş ocaklarının sahipleri tarafından yollara büyük taş ve kayalardan setler konularak heyetin bölgeye ulaşması engellenmiştir. İlgili üçlü kararnamenin, bu olaylardan sadece yirmi gün sonra Resmî Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmesi ise düşündürücüdür.

Bu taş ocaklarının yanında Altınbeşik Kültür, Turizm Koruma ve Geliştirme Merkezi bulunmaktadır. Aynı bölgede 5 milyar yıl önce oluştuğu tahmin edilen ve yine 1990'lı yıllarda millî park ilan edilen, dünyanın bilinen ikinci büyük yer altı gölünü içinde barındıran, eşi benzeri bulunmayan bir endemik örtüye sahip olan "Altınbeşik Millî Parkı", bu ruhsatsız taş ve mermer ocakları vasıtasıyla bitirilmek istenmektedir. Bir ya da birkaç şahıs veya şirketin maddi çıkar ve hırsları uğruna önemli varlıklarımız yok edilmek istenmektedir.

Yukarıda belirtilen gerekçelerle, Konya-Antalya il sınır çizgisinin değiştirilmesi sonucu oluşabilecek sıkıntıların nedenlerinin ve sonuçlarının araştırılması ve alınacak tedbirlerin yüce Meclisimizce tespiti amacıyla bir Meclis araştırması açılması yerinde olacaktır.

3.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 22 milletvekilinin, Turgut Özal’ın ölümü üzerindeki iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/968)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'nin 8’inci ve ilk sivil Cumhurbaşkanı, önemli siyaset adamı merhum Turgut Özal'ın Devlet Denetleme Kurulu tarafından da şüpheli bulunan ölümünün üzerindeki sır perdesinin kaldırılarak, suikasta kurban gittiği yönündeki iddiaların üzerine gidilmesi, ölümünün gerçek nedeninin bulunması ve sorumluların açığa çıkarılması için Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Mülkiye Birtane                                                                           (Kars)

2) Pervin Buldan                                                                             (Iğdır)

3) Hasip Kaplan                                                                              (Şırnak)

4) Sırrı Sakık                                                                                   (Muş)

5) Murat Bozlak                                                                               (Adana)

6) Halil Aksoy                                                                                  (Ağrı)

7) Ayla Akat Ata                                                                               (Batman)

8) İdris Baluken                                                                               (Bingöl)

9) Hüsamettin Zenderlioğlu                                                            (Bitlis)

10) Emine Ayna                                                                               (Diyarbakır)

11) Nursel Aydoğan                                                                        (Diyarbakır)

12) Altan Tan                                                                                   (Diyarbakır)

13) Adil Zozani                                                                                (Hakkâri)

14) Esat Canan                                                                               (Hakkâri)

15) Sırrı Süreyya Önder                                                                  (İstanbul)

16) Sebahat Tuncel                                                                         (İstanbul)

17) Erol Dora                                                                                   (Mardin)

18) Ertuğrul Kürkcü                                                                         (Mersin)

19) Demir Çelik                                                                               (Muş)

20) İbrahim Binici                                                                            (Şanlıurfa)

21) Nazmi Gür                                                                                 (Van)

22) Özdal Üçer                                                                                (Van)

23) Leyla Zana                                                                                (Diyarbakır)

Gerekçe:

Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca Kürt sorununa demokratik kıstaslar çerçevesinde çözüm arayan her girişim antidemokratik biçimde engellendi. Sorunun demokrasi sorunu olduğunu dile getiren birçok devlet adamı ve siyasetçi kuşkulu bir şekilde hayatını kaybetti. Bu kuşkulu ölümlerden en sarsıcısı ise 8’inci Cumhurbaşkanıyken hayatını kaybeden merhum Turgut Özal'ın ölümü olmuştur. 45’inci ve 46’ncı Hükûmetin Başbakanlığını yapan devlet adamı merhum Turgut Özal, Türkiye'nin geleceği ve demokratikleşmesi açısından önemli kararlar almış ve bu kararları istikrarlı bir şekilde hayata geçirme aşamasında günümüz siyasetçilerine örnek teşkil edecek bir cesaret ortaya koymuştu. Ancak görevi süresince açık ya da dolaylı tehditlere maruz kalmış ve 17 Nisan 1993 yılında arkasında birçok soru işareti bırakan ölümüyle aramızdan ayrılmıştı. Turgut Özal'ın kuşkulu ölümü Kürt sorununda barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözüme yaklaşıldığı bir dönemde gerçekleşmişti.

Aynı dönemde Gazeteci Yazar Uğur Mumcu cinayeti, Orgeneral Eşref Bitlis'in uçak kazasında ölmesi, Binbaşı Cem Ersever suikastı yaşanmıştı. Tarihî bir süreci heba eden bu şüpheli ölümlere Kürt sorununda "Federasyonu da tartışabiliriz." diyen ve görevi başında iken hayatını kaybeden merhum Turgut Özal'ın derin şüpheler uyandıran ölümü eklenmişti. Bu ölüm Kürt sorununu en yakıcı hâliyle günümüze havale etmekle kalmamış, aynı zamanda kanlı bir sürecin de başlangıcı olmuştur. Ölümün açık bir suikast olduğu ailesi başta olmak üzere birçok aydın ve siyasetçi tarafından dile getirilmiş olsa da devlet yetkilileri şüphelerin üzerine gitmedi, gidemedi.

Ancak Devlet Denetleme Kurulu tarafından yapılan araştırma sonucunda hazırlanan raporla, dün basına yansıdığı üzere Turgut Özal'ın ölümünün şüpheli olduğu belirtilerek, otopsi yapılmaması, hastalık sırasında müdahale şekli ve daha birçok hususa vurgu yapılarak ölüm nedeninin bugüne kadar bilinmezliğini koruduğu belirtilmiş. Bu rapor Turgut Özal'ın ölümünün üzerindeki sır perdesinin kaldırılması için önemli bir fırsat doğurmuştur.

Merhum Özal'ın aldığı açık tehditlerden en barizi, Başbakanlığı döneminde 18 Haziran 1988 tarihinde gerçekleşen suikast girişimi olmuştu. Suikastı gerçekleştiren şahsın kontrgerilla olduğu ortaya çıkmış, olayın arkasında ise Ergenekon terör örgütü olduğuna ilişkin güçlü iddialar ileri sürülmüştü.

Merhum Özal, Başbakanlığı döneminde varılan aşama itibarıyla kangrenleşen Kürt sorununun sadece güvenlik politikalarıyla çözülemeyeceğini anlamış ve bu konudaki niyetini medya ve siyaset çevresinden olan yakın dostlarıyla paylaşmıştı. Kürt sorununun çözümüne yönelik “sorunu tüm aktörleriyle ortaklaşan” bir çaba içerisine girmiştir.

Kürt sorununun barışçıl yöntemlerle çözülebileceğini, savaşın ancak bu şekilde bitebileceğini mülakatlarda dile getiren Turgut Özal, barış için ilk adım olarak operasyonların durması yönünde ciddi kararlar alacağını belirtmişti. Bu sözler üzerine PKK 17 Mart 1993'te ateşkes ilan etmişti. PKK'nin ateşkes kararından sonra merhum Özal "On yıldır ilk defa rahat kafayla uyudum." diyerek ateşkese yüklediği anlamı ifade etmişti.

Turgut Özal'ın eşi Semra Özal bütün ısrarlara rağmen otopsi yapılmadığını, ABD'de incelenen saç telinde zehirlendiğine ilişkin bulgulara rastlandığını ileri sürmüş, oğlu Ahmet Özal da tetkik sonuçlarının kendileri ile paylaşılmadığı yönünde ifadelerde bulunmuştu. Benzer hususlar Devlet Denetleme Kurulu raporunda da vurgulanmış, otopsi ve/veya köşk yerleşkesinde delil tespiti benzeri işlemlerin yapılmamış olması üzerinde durulmuştur.

Devlet Denetleme Kurulunun raporu ve bütün iddialar göz önünde bulundurulduğunda, 8’inci Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal'ın ölüm nedeninin ortaya çıkarılması ve kamuoyuyla paylaşılması için Meclis araştırma komisyonu kurulmasını uygun görmekteyiz.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Alınan karar gereğince, özel gündemde yer alan işleri görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1'inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

 

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2'nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

 

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3'üncü sırada yer alan, Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun; Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün; İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak'ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Bursa Milletvekili Sena Kaleli'nin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan'ın; Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemir'in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Ankara Milletvekili Levent Gök'ün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Van Milletvekili Aysel Tuğluk'un; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'nın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker'in; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun; Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’ın; Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Ankara Milletvekili Levent Gök’ün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Van Milletvekili Aysel Tuğluk’un; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592) (x)

 

BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümde yer alan 13’üncü maddesi üzerindeki -ilk önerge- İzmir Milletvekili Rıza Türmen ve arkadaşlarının önergesinin oylama işleminde kalınmıştı.

Şimdi, Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi hatırlatmak için okutup oylarınıza sunacağım.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Kanun Tasarısının 13. Maddesi ile değiştirilen 2576 sayılı Yasanın ek 1. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan "bin Türk Lirası" ibaresinin "bin beş yüz Türk Lirası" ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Rıza Türmen (İzmir) ve arkadaşları

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Karar  yeter sayısı...

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler...  Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.17

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.29

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

13’üncü madde üzerinde İzmir Milletvekili Rıza Türmen ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.30

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 14.41

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

13’üncü madde üzerinde İzmir Milletvekili Rıza Türmen ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında iki defa karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü maddesinde yer alan “ibaresi” ifadesinin “ifadesi” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz isteyen Erol Dora, Mardin Milletvekili.

Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından alkışlar)

EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 592 sıra sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 13’üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, “Türk Ceza Kanunu’nda değişiklik kanun tasarısı” adı altında Genel Kurulda görüşülen bu torba yasa kapsamında, enerji sektörünün özelleştirilmesiyle kâr güdüsünün halka, çiftçilere ve tarıma ne gibi zararlar verdiğine, özellikle kendi seçim bölgem olan Mardin’de son günlerde çiftçileri çileden çıkaran uygulamalar üzerinden değinmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, kısaca DEDAŞ olarak adlandırılan Dicle Elektrik Dağıtım Şirketinin yurttaşlarımızı mağdur eden bazı uygulamaları basına yansımış, ayrıca yurttaşlarımızdan da tarafıma yoğun bir biçimde şikâyet telefonları ve mektupları iletilmiştir. Son günlerde Dicle Elektrik Dağıtım Anonim Şirketinin elektrik dağıtımı yaptığı Diyarbakır, Batman, Şanlıurfa, Mardin, Siirt ve Şırnak’ta altyapı yatırımlarına gerekli bütçeyi ayırmayarak bu illerimizde, özellikle vekili olduğum Mardin ilinde sürekli elektrik kesintileri yaşanmaktadır. Esnafımız elektrik kesintilerinden kaynaklı iş yapamamakta, çiftçilerimiz tarlalarını sulayamamaktadırlar. Vatandaşın beyaz eşyaları kesintilerden dolayı kullanılamaz hâle gelmektedir.

Değerli milletvekilleri, Hükûmet, vatandaşı canından bezdiren bu duruma karşı yaptırım uygulamak yerine çiftçimizin mağduriyetini pekiştirecek uygulamalara zemin hazırlamaktadır. Mardin’de, DEDAŞ’ın haksız olarak kendilerine çıkardığı elektrik borçları yüzünden Bakanlar Kurulu kararıyla tarım destekleme primlerine el konulmasına çiftçilerimiz tepki göstermişlerdir. Aynı zamanda, dün Mardin’de büyük bir kitle tarafından Diyarbakır-Mardin yolu kesilmiştir ve uzun bir bekleyişten sonra çiftçilerimiz ile güvenlik güçleri karşı karşıya gelmiş, birçok gerginlikler ve huzursuzluklar yaşanmış ve 1 çiftçimiz de gözaltına alınmıştır.

İşte, gördüğünüz gibi Mardin-Diyarbakır yolu hemen hemen gün boyunca kapalı kalmıştır. Aynı zamanda, bu işle hiç ilgisi olmayan normal vatandaşlarımız da mağdur bir duruma gelmişlerdir.

Çiftçilerimiz mazot, gübre ve zirai ilaç fiyatlarının yüksek oluşundan ötürü oldukça zor durumdalar. Bu yılın kurak geçmesi ve bankalara olan kredi borçları ekonomik olarak çiftçilerin yükünü artırmıştır.

Mardin, Urfa, Siirt, Batman, Şırnak ve Diyarbakır illerimizin tarımsal üretimdeki paylarını göz önünde bulundurduğumuzda ülke ekonomisine oldukça yüksek meblağlarda yansıyan zararlar meydana gelmektedir. Yine, DEDAŞ tarafından kaçak tahakkuku düzenlenirken kaçak ve usulsüz elektrik kullanımına dair usul ve esaslara riayet edilmediği görülmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu durumlar ayrıca dava konusu olmuştur. Mahkemeler bu davaları çiftçiler lehine karara bağlamaktadır. Dava konusu olan bir dosyada kesilen fatura tutarı 68 bin TL iken bilirkişinin aynı fatura için “Ancak 2.400 TL olmalıdır.” şeklinde tespitiyle DEDAŞ haksız bulunmuştur. Anlaşılan odur ki DEDAŞ yetkilileri fatura ve kaçak tutanaklarını olay mahalline gitmeden tanzim etmektedirler. Dava dosyalarındaki bilirkişi tespitleri bu durumu doğrular niteliktedir. Ayrıca trafoların kurulu gücünün tam kapasite çalıştığı varsayılarak kaçak tahakkuku düzenlenmekte ve gerçek harcamanın çok üstünde bir tüketim tespit edilerek fahiş borç faturaları tahakkuk edilmeye çalışılmaktadır.

DEDAŞ’ın haksız uygulamaları karşısında bizim parti olarak vatandaşlarımızın yanında olduğumuzu ifade etmek istiyorum. DEDAŞ lehine aldığınız kararı tekrar gözden geçirerek kim ne kadar enerji tüketmişse o kadar bedel ödemesini sağlayacak düzenlemeyi hayata geçirmenizi bekliyoruz. Aksi takdirde tarım politikalarımızın bölgede iflas etmesini hızlandırmış ve yeni bir işsizler ordusunu yaratmış olacaksınız.

Değerli milletvekilleri, buradan bir kez daha çiftçilerimizin yanında olduğumuzu, onların her türlü demokratik tepkilerini desteklediğimizi ve yaşadıkları sorun çözülene kadar konunun takipçisi olacağımızı belirtiyor, bu anlamda bütün siyasi partilerimizi ve kamuoyunu duyarlı olmaya çağırıyor, tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Toplantı yeter sayısı…

BAŞKAN – Yoklama talebi var, yerine getireceğim.

Sayın Öztürk, Sayın Serindağ, Sayın Nazlıaka, Sayın Dibek, Sayın Tayan, Sayın Acar, Sayın Demiröz, Sayın Kart, Sayın Küçük, Sayın Akar, Sayın Kaleli, Sayın Akova, Sayın Serter, Sayın Şeker, Sayın Değirmendereli, Sayın Özkan, Sayın Şafak, Sayın Genç, Sayın Kaptan, Sayın Aldan.

Evet, üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.52

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.07

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

 

BAŞKAN – 13’üncü madde üzerinde Mardin Milletvekili Erol Dora ve arkadaşlarının verdiği önergenin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrar yapacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun; Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’ın; Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Ankara Milletvekili Levent Gök’ün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Van Milletvekili Aysel Tuğluk’un; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592) (Devam)

 

BAŞKAN - Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

14’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra sayılı Kanun Tasarısının 14. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan "üç ay" ibaresinin "altı ay" ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  Turgut Dibek                                    Ali Rıza Öztürk                                 Ömer Süha Aldan

                     Kırklareli                                             Mersin                                                Muğla

            Dilek Akagün Yılmaz                               Aylin Nazlıaka                                     Haydar Akar

                        Uşak                                                Ankara                                               Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü maddesinin 2 inci fıkrasının 2 inci ve 4 üncü bentlerinde de yer alan "itibariyle" ibarelerinin "itibarıyla" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  Pervin Buldan                                     İdris Baluken                                       Adil Zozani

                        Iğdır                                                 Bingöl                                               Hakkâri

                     Erol Dora                                      Faysal Sarıyıldız                                    Selma Irmak

                       Mardin                                               Şırnak                                                Şırnak

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 14. Maddesinin Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                     Faruk Bal                                      Yusuf Halaçoğlu                                Murat Başesgioğlu

                       Konya                                               Kayseri                                              İstanbul

                Mesut Dedeoğlu                                    Ali Halaman                                           Ali Öz

                 Kahramanmaraş                                         Adana                                                Mersin

                    Emin Çınar                                     Seyfettin Yılmaz                                    Reşat Doğru

                    Kastamonu                                             Adana                                                 Tokat

                   Bülent Belen

                     Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmamaktadır Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz isteyen Seyfettin Yılmaz, Adana Milletvekili.

Buyurun Sayın Yılmaz.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde 14’üncü maddeyle ilgili verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce başta seçim bölgem olmak üzere Türkiye'nin çeşitli yerlerinde sel felaketinden etkilenen tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum. Devletimizin de bir an önce buralara çözüm bulmasında, yardımcı olmasında fayda olduğunu düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, demokrasi, hukuk ile siyaset arasındaki dengeye dayalı bir sistemdir. Demokrasinin özü ve güvencesi hukuk bilinci ve yargı bağımsızlığıdır. İnsanların hoşnut olmadıklarını eleştirebilme ve haklarını arayabilme özgürlüğü hem demokrasinin teminatı altındadır hem de onun temelidir. Demokratik bir sistemde devlet işlerini yürütmeye talip olanlarda hem hukuk hem de siyaset bilincinin gelişmiş olması gerekir. “Yolsuzluk varsa gelin bana söyleyin.” diyen, yolsuzluk iddialarını yargıyı aradan çıkartarak sandığa taşımak isteyen bir Başbakanda hukuk bilinci olmadığı gibi siyaset bilinci de yok demektir. Ayakkabı kutusu ile tır dorsesi arasına sıkıştığında karar mercisi olarak sandığı işaret eden Başbakan bilmelidir ki seçmen ile yargı birbirlerinin yerine ikame edilebilecek unsurlar değildir. Halkın yüzde 51’i vergi vermemek veya işine gelmeyen kanunlara uymamak isterse Başbakan buna ne diyecektir?

Demokraside her kurum denetime ve her denetim de halka açık olmalıdır. Bu açıdan bakıldığında AKP iktidarının Sayıştay raporlarını Türkiye Büyük Millet Meclisinden kaçırması, yolsuzluklardan da yolsuzluk soruşturmalarının engellenmesinden de az vahim değildir. Belli ki birbirlerinden bağımsız da değilmiş.

Demokrasiye yönelik tehdidin en genel ifadesi yargının bağımsız olmamasıdır. Bu tehdidi sadece cemaate bağlılık olarak görenler çözümü de yargıyı kendilerine bağlamakta bulur, bağımsız kılmakta değil. Başbakanın gözünde tehdit, yargının cemaate bağlı olması değildir, buna zaten kendisi göz yummuştur; onun açısından tehdit, cemaat üzerinden kendisine bağlı olmamasıdır. Böyle bir zihniyetin, bırakın ileri demokrasiden falan söz etmesini, herhangi bir demokratik sistemde devlet işlerini yürütebilecek liyakatte olması mümkün değildir. On iki yıldan uzun zamandır süren iktidarları boyunca AKP zihniyetinin Türkiye’yi getirdiği noktada, kendi partilerinden seçilmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı bile “Mahkemelerin bağımsızlığını düzenleyen Anayasa’nın 138’inci maddesi bu memlekette ölmüştür.” diyor. Bunun sorumluluğunu cemaatin sırtına atıp kurtulmak kolay mıdır? Ancak yolsuzlukları ortaya saçılınca bunu söylemek akıllarına gelmiştir. Sevdikleri tabirle “zamanlaması manidar” değil midir?

Başbakan gitti, taa Uzak Asya’dan haykırdı “Yargının vatana ihanetten başka derdi yok.” diye. Düşünebiliyor musunuz, bir ülkenin Başbakanı, o ülkenin yargısı için “vatan haini” bile dedi, diyebildi. Evet, Sayın Başbakan, senin bakan çocuklarının yatak odalarındaki para kasalarıysa vatan, senin genel müdürlerinin ayakkabı kutularındaki 4,5 milyon dolarsa vatan, senin bakanlarının kollarındaki 700 bin liralık saatlerse vatan, Urla’da, Bodrum’da villalarsa vatan, yine milyon dolarları sıfırlamaksa vatan, yargı vatan hainidir ve vatan haini olmalıdır.

Bir Başbakan neden bağımsız yargıyı tehdit olarak görür de kendine bağlamak ister? Neden onu vatana ihanetle suçlar da ancak kendine bağlamakla ihanetin son bulacağını düşünür? Başbakan ideolojik gerekçelerle bile böyle bir adımı göze almamışken yolsuzluk soruşturmalarından kurtulmak için böyle bir işe girişiyor, böylece neyin ustası olduğunu da göstermiş oluyor. Evet, 17 Aralık, Tayyip Erdoğan’ın neyin ustası olduğunu anladığımız tarihtir. Bundan böyle onun ustalık eserini görmek isteyenler devlet yapısında neden olduğu tahribata ve yakın çevresinin gömüldüğü yolsuzluklara bakacaktır.

Şimdi, 17 Aralıktaki ABD-İsrail komplosunu hemen yakalayıp ortaya çıkaran zekâ sahiplerine sormak istiyorum: MİT 18 Nisanda Başbakanın masasına “Bakanlarının Rıza Sarraf’la olan yolsuzluk ilişkileri aleyhinde kullanılabilir, dikkatli ol.” diye  bir rapor koyuyor ki ayrı bir skandaldır, o zaman komplo yok. Bir ay sonra Başbakan ABD’ye gidiyor. Başta yandaş medya olmak üzere bütün iktidar çevreleri “Obama Başbakana çok değer veriyor, onu Blair House’de ağırladı” falan diye hava atıyorlar. ABD komplosu yok. Ne hikmetse, hiçbir şey değişmediği hâlde 17 Aralıkta ayakkabı kutuları ve bakan çocuklarının para kasaları ortalığa saçılınca “ABD-İsrail komplosu” diyorlar. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum. 

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 14’üncü maddesinin 2 inci fıkrasının 2 inci ve 4 üncü bentlerinde yer alan “itibariyle” ibarelerinin “itibarıyla” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Adil Zozani (Hakkâri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılınmıyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Adil Zozani, Hakkâri Milletvekili.

Buyurun Sayın Zozani.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

14’üncü maddeye ilişkin verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, Meclisi bu tarz palyatif yasal düzenlemelerle meşgul etmek âdeta Meclisi rutin dışı çalıştırmak anlamına gelir ve öyle görünüyor ki mevcut hâliyle eğer atmosfer, Meclis atmosferi bu şekilde devam eder ve bu şekilde giderse biz bu yasama yılını bu yasaya ilişkin olarak tartışmalarla geçireceğiz ve yeni bir düzenlemenin Meclis gündemine gelme şansı yok. AKP’nin kendisinde zaten rehavet başlamış, artık 326’nın toplamı 185 edemiyor, yarı oranında düşmüş, küçülmüş AKP. Bunun sebepleri üzerinde durmak lazım. Niye bu durumdayız? Niye Meclis çalışamıyor? Mecliste görevli milletvekilleri, görevi yasa yapmak olan milletvekilleri neden Meclis çalışmalarına bu kadar kayıtsız kalıyorlar? Zannederim başta AKP’nin grup yönetiminin üzerinde düşünmesi, sorgulaması gereken bir durumdur bu. Şimdi, işin aslı bu.

Bu tarz yasalarla, tırnak içinde “reform” adı altında buraya getirilen gündemlerle Meclisi meşgul etmek yerine bu ülkenin ihtiyacı olan yasaları Türkiye'nin gündemine getirseniz, Meclisin gündemine getirseniz burada sürekli oturan 550 milletvekili bulursunuz. Ancak, bunu yapmadığınız için, Türkiye'nin temel sorunlarına cevap verecek yasal düzenlemeleri Meclisin gündemine taşımadığınız için problemle karşı karşıyayız. Bir isteksizlik durumu söz konusu çünkü herkes şunu biliyor ki: Bir yıl sonra, pekâlâ, bugün yaptığımız yasal düzenlemeleri bir yıl sonra tekrar burada “Ya, orada bir virgülde yanlışlık yapmıştık, yeniden düzeltelim.” deme noktasına geliniyor. Her birimiz kendi komisyonlarımızda defalarca bu durumla karşı karşıya kaldık.

Şimdi, hiç kimsenin konuşmadığı ama 10 Ağustos itibarıyla Türkiye'nin gündemine gelecek bir kaos vardır. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilecek olması, 10 Ağustos itibarıyla Türkiye'de çifte hiyerarşi gerçekliğini önümüze koyacaktır. Mevcut yasalara göre Cumhurbaşkanını halk seçip burada Hükûmet, Başbakan Cumhurbaşkanının yetkilerini mevcut Anayasa çerçevesinde tutma ve bugüne kadar alışagelmiş düzeni devam ettirme şansına sahip değildir. Valiniz bir ama valiye talimat veren iki. İkili bir mekanizmanız olacak. Vali bu durumda Cumhurbaşkanının talimatını mı dinleyecek yoksa Başbakanın ya da Hükûmetin ilgili bakanın verdiği talimatı mı dinleyecek? 10 Ağustostan itibaren siz bunu yaşamaya başlayacaksınız. Bu gerçeklik ortada dururken böylesi bir yasal düzenlemeyi, daha doğrusu herkesin sözünü verdiği yeni anayasayı Türkiye'nin gündemine getirmemiş olmak, tartışmamış olmak ve Türkiye’yi yeni bir anayasaya kavuşturmamış olmak en ciddi sorunlarından bir tanesidir. Alın size 10 Ağustostan itibaren Türkiye'de çifte hiyerarşi sistemiyle yüz yüze kalacaksınız. O dönem ne yapacaksınız? Bir yılı nasıl idare edeceksiniz? 2015’ten itibaren… Herkes, önümüzdeki dönemde, yazdan itibaren yeni anayasa sözünü tekrar kamuoyuna vermeye başlayacak, tüm partiler bunu yapacak; siz de yapacaksınız, muhalefet de yapacak. Ancak, bunu 2015 sonbaharından önce gündemleştirme şansınız da yok. Bu arada kalan dönemde Türkiye’deki çifte hiyerarşi sistemini nasıl idare edeceksiniz? Emanetçi Başbakanla bunu idare edeceğinizi düşünüyorsanız bu ülkenin artık 1990’ların, 1980’lerin, 1970’lerin ülkesi ve halkı olmadığını bilmeniz gerekiyor. Böyle bir gerçeklikle yüz yüze kalacağız, bunu size hatırlatmak istedim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra sayılı Kanun Tasarısının 14. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan "üç ay" ibaresinin "altı ay" ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Aylin Nazlıaka (Ankara) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Aylin Nazlıaka, Ankara Milletvekili.

Buyurun Sayın Nazlıaka. (CHP sıralarından alkışlar)

AYLİN NAZLIAKA (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gene, burada, bir torba kanun üzerinde görüşüyoruz. Tabii, şu bir gerçek değerli milletvekilleri: Yasa çıkarmak teknik bir iştir ama hiç şüphesiz yasaların bir de ruhu vardır. O ruh nereden kazandırılır? Yaşanmışlıklar üzerinden kazandırılır, gerçek hayat hikâyeleri üzerinden kazandırılır. İşte, bu nedenle de yasa çıkarılmadan önce ve yasanın çıkarılma süreci içerisinde mutlaka olayın paydaşları da sürecin içerisine dâhil edilmek durumundadır yani sivil toplum örgütleri bu sürecin içerisinde olmak durumundadır. Ama bir kez daha görüyoruz ki bir torba kanun, sivil toplum örgütlerinin çok kısıtlı bir katılımıyla, üstelik de on dakika gibi sınırlı konuşma süreleriyle, çok sınırlı görüş bildirilerek çıkartılıyor. Üstelik de cinsel suçlar gibi toplumun genelini ilgilendiren bir konuda psikologlar, pedagoglar, sosyologlar, antropologlar, her biri âdeta yok kabul edilip onların görüşleri göz ardı ediliyor; kadın dernekleri, çocuk dernekleri göz ardı ediliyor. İşte, böyle bir süreçten geçerken bu yasa ne kadar sağlıklı olacak? Üstelik de 104 maddelik olan bu yasada bir kez bile kadının adı geçmiyor, bir kez daha kadın yok sayılıyor.

Ama değerli milletvekilleri, çocuklarla ilgili bir yasa çıkarmak artık bir zorunluluk olmuştu sizler için de. Çünkü artık gazetelere baktığınızda, kadına yönelik şiddet haberlerinin yanında çocuk haklarına yönelik her türlü ihlaller de gazete manşetlerinde yer almaya başlamıştı. Yani Türkiye bir yandan kadın hakları ve insan hakları konusunda gerilerken tabii ki çocuk haklarında da çocuklarımız da bundan nasibini almıştı. İşte bu nedenledir ki, bugün ülkemizde 30 binin üzerinde kayıp çocuğumuz var, 2 bin civarındaki çocuğumuz cezaevinde, gene 2 binin üzerinde çocuk sokakta yaşıyor, 100 binden fazla çocuk uyuşturucu madde bağımlısı konumunda, 1 milyonun üzerinde çocuğumuz işçi konumunda. Bakın, çalışan her 20 kişiden 1’i çocuk yaşta istihdam ediliyor. Sadece geçen yıl 59 çocuğumuz yaşamını iş kazasında kaybetti, 633 çocuğumuz önlenebilir kazalar nedeniyle yaşamını yitirdi.

İşte Türkiye’de bütün bunlar olurken çocuk evliliklerini masumane bulan bir zihniyet var. Bütün bunlar olurken tacizcilere, tecavüzcülere, istismarcılara karşı çığlık atmayı öneren ve devlet olma sorumluluğunu üzerinden velilere ve çocuklara yükleyen bir zihniyet var. İşte bu nedenle böyle bir yasanın elbette çıkması gerekiyordu ama biz isterdik ki, gerçek yaşam hikâyeleri üzerinden de bu yasa kurgulansın ve bu yasanın bir ruhu olsun.

Bakın, şu konuda samimi olalım: Kimse suç işleyeceği zaman gidip Türk Ceza Kanunu’nda bu suçun cezası on yıldan yirmi yıla çıktı, o zaman bu suçu işlemeyeyim demez yani kimse TCK’ya bakarak suç işleyip işlemeyeceğine karar vermez. Elbette ki cezaların artırımı önemlidir ama biz diyoruz ki: Öncelikle önleyici tedbirleri artırmalıyız. Bu suçlara sebep olan sosyal, ekonomik, kültürel nedenler nelerdir, gelin önce bunları araştıralım, önce bu suçları önlemeye çalışalım, ondan sonra da tabii ki suçluları cezalandıralım.

Bakın, bu neye benziyor biliyor musunuz? Bir evde yangın çıkıyor, siz yangın çıktıktan sonra yangın çıkaran kişinin cezalandırılması ya da itfaiye aracının zamanında oraya gelip gelmediğini sorguluyorsunuz. Elbette suçlunun cezalandırılması önemli, elbette itfaiye aracının, itfaiyecilerin zamanında müdahalesi önemli ama hiç şüphesiz o suçlunun o suçu yapmasını gerekçelendiren nedenlerin ortaya çıkarılması çok çok kritik bir mevzu.

Onun için, her şeyden önce önleyici tedbirleri artırırken kadın ve erkeğin birlikte sosyalleşmesini engelleyen, zorlaştıran faktörlerin de ortadan kaldırılması lazım.

Bakın, bugün, biz, Meclis Başkan Vekilimizin bile karma eğitime karşı olduğunu duyduk kendi ağzından. Gene AKP’nin bazı milletvekillerinin karma eğitime karşı olduğunu duyduk kendi ağızlarından. İşte bunlardır ki toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ve bu suçları artırmaktadır.

Onun için, ben diyorum ki değerli milletvekilleri: Ne ruhunuzu satın ne de yasaların bir ruhu olduğu gerçekliğini yasayı çıkarmadan önce göz ardı edin.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

15’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci maddesinde yer alan “ilgisine göre istinaf ya da temyiz yoluna” ibaresinin “itiraz, istinaf ya da temyiz yoluna” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Pervin Buldan                                   İdris Baluken                                      Adil Zozani

                        Iğdır                                                Bingöl                                              Hakkâri

                  Selma Irmak                                 Faysal Sarıyıldız                                    Erol Dora

                       Şırnak                                               Şırnak                                              Mardin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra sayılı Kanun Tasarısının 15.Maddesiyle değiştirilen 2577 sayılı Kanunun 15. Maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “ilgisine göre” ifadesinden önce gelmek üzere “kararın düzeltilmesi,” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                 Turgut Dibek                                   Ali Rıza Öztürk                               Ömer Süha Aldan

                    Kırklareli                                            Mersin                                               Muğla

Dilek Akagün Yılmaz                                          Haydar Akar                        Gürkut Acar

          Uşak                                                             Kocaeli                               Antalya

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 15. Maddesinin Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                    Faruk Bal                                       Ali Halaman                                          Ali Öz

                       Konya                                               Adana                                               Mersin

               Yusuf Halaçoğlu                             Murat Başesgioğlu                                 Emin Çınar

                      Kayseri                                             İstanbul                                          Kastamonu

               Seyfettin Yılmaz                               Mesut Dedeoğlu                                  Reşat Doğru

                       Adana                                      Kahramanmaraş                                        Tokat

               Ruhsar Demirel                                  Bülent Belen

                    Eskişehir                                          Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Komisyon iştirak etmiyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ali Halaman, Adana Milletvekili.

Buyurun Sayın Halaman. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı 104 madde olup üç  bölüm hâlinde getirilmiştir. Birinci bölüm 15’inci maddede vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlarım.

Bu kanun tasarısı, muhteva olarak, muhalefet milletvekillerinin vermiş olduğu kanun tekliflerini bir araya getirip, onların söylediklerini de yapıyormuş gibi gösterip, iktidarın kendi söylediklerini yaptırmak amacıyla yani Yargıtayda, Danıştayda, bölge idare mahkemelerinde değişiklik yapıp “Ben bunların yükünü azaltacağım, istinaf mahkemeleri kurup bunlara da tayin yapacağım, terfi yapacağım; dün, bizim siyasetimize emek veren, beraber olduğumuz ama bugün aramızda maddi, manevi problem çıkan paralel yapıyla -moda tabir- uğraşıp, onlara diz çöktüreceğim, onların inlerine gireceğim, yaptıklarını dizinden, gözünden getireceğim.” deme kanun tasarısıdır.

Bir de son zamanlarda büyük ümit, umut gibi gözüken büyükşehirler bu Mecliste çok istekli, arzulu kuruldu. Kurulmasının sebebi, yani istikbalde… Bugün Türkiye'nin hemen hemen her tarafında gözüken, birçok yerinde İstiklal Marşı’nın okunmadığı, Andımız’ın okunmadığı, karakolların boşaltıldığı, karakolların yıkıldığı, jandarmanın geri çekildiği, bölücülüğün had safhaya vardığı, Kâzım Karabekirlere, Atatürklere laf söylendiği bir Meclisin içerisinde “Kanun yapıyorum.” diyerek neyin inşasını yapıp… Dolayısıyla, bu memleketin, bu milletin her şeyine tabi olan, bu memleketin ekonomik değerlerine, örf, âdetlerine saygılı olan, kendini Türk milletinden hisseden yerlerin adliye binasını kapatıyorsun. Diğer yerlerdeki adliye binalarını kapatıyorsun da Saimbeyli’nin adliye binasını niye kapatıyorsun? Yani burada terör mü var? Burada Atatürk’e küfreden mi var, Kâzım Karabekir’i aşağı alan mı var?

Dolayısıyla, bu memlekette devleti meydana getiren, vali olarak kabul ettiğin, doktor olarak kabul ettiğin, hâkim, savcı olarak kabul ettiğin, hemşire, tapu memuru; bunlar olmadan devlet olmaz. Devletin varlık sebebi valinin olmasından, kaymakamın olmasından, doktorun olmasından, hâkimin olmasından, savcının olmasından kaynaklanır. Bunların olmadığı yerde devlet mi olur, millet mi olur, halk mı olur? Dolayısıyla, bu mahkemeler, yani kurulan, yani gösterip gösterip, işte, “Muhalefet partisi milletvekillerinin verdiği teklifleri de yerine getireceğiz…”

“Bu memlekette uyuşturucuyu engellemek istiyorum.” diyorsun, bundan önceki kanunlar elini mi tuttu senin uyuşturucuyu önlemen için? Bunun için, ben bu kanunu çok uygun bulmadığımı söylemekle beraber, üniversitelerde, yüksekokullarda, yani grup grup, küme küme çıkıp -üniversite imtihanı değil, ders- “Derslere hangi çocuk girecek, hangi çocuk girmeyecek?” diyerek… Fiilî, illegal yapılanmaları engelleyecek kanunlar yok mu bu memlekette?

Dolayısıyla, ben bu kanunu menfi buluyor, en kısa zamanda siyasi iktidardan, dün hangi sebeple kapattığı belli olmayan Saimbeyli Adliyesinin açılmasını bekliyor, hepinize saygı, sevgilerimi sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra sayılı Kanun Tasarısının 15.Maddesiyle değiştirilen 2577 sayılı Kanunun 15. Maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “ilgisine göre” ifadesinden önce gelmek üzere “kararın düzeltilmesi,” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Gürkut Acar (Antalya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Gürkut Acar, Antalya Milletvekili.

Buyurun Sayın Acar. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 592 sıra sayılı torba yargı paketinin 15’inci maddesi üzerinde söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Adalet ve Kalkınma Partisi her zaman yaptığı gibi bazı konuları bahane ederek yine yargıyı altüst etme çabası içindedir. “Çocukları koruyacağız, cinsel istismardan arındıracağız.” kılıfı altında Danıştayı baypas etmektedir bu kanun. Yargıtay keyfe göre yeniden şekillendirilmektedir. “İvedi yargılama” kılıfı altında yargıya “ÇED işlerine karışma, özelleştirme işlerine sakın karışma, rant işlerine karışma; yargı, sen buralardan elini çek.” mesajı verilmektedir.

Şimdi, sayın AKP’li milletvekili arkadaşlarım, kendinize göre bir yargı yaptınız, bütün bürokratları Yargıtaya getirdiniz, bir yargı oluşturdunuz ama yetmedi, şimdi öz yargınızı yapmaya çalışıyorsunuz. Bunun hukukta yeri yoktur. “Olağanüstü durumlar var.” denilerek, “kumpas” denilerek hukuk yaparsanız, iktidara göre hukuk, Başbakana göre hukuk, yandaşa göre hukuk yaparsanız orada hukuk da olmaz, adalet de olmaz değerli arkadaşlarım. Nitekim Türkiye bir hukuksuzluğun içinde boğulmaktadır, bunun baş sorumlusu da Adalet ve Kalkınma Partisi olarak sizsiniz ve Sayın Başbakanın bizzat kendisidir. Mahkeme kararı uygulanmasın diye kanun çıkarılan bir ülkede hukuk devleti işlemez değerli arkadaşlarım, o ülkede hukuk işlemediği gibi Türkiye’de de işlemez ve de işlemiyor. Değerli arkadaşlarım, bunları söylerken zevkle söylemiyorum. Ben bir hukukçuyum, otuz dokuz sene fiilen avukatlık yapmış bir hukukçuyum. Değerli arkadaşlarım, hukukun ne olduğunu anlayan bir insanım. Hukuksuz hiçbir iktidar hiçbir yere varmamıştır. Hukuksuz bir ülke olmaz. Yanlış yapıyorsunuz, yanlış gidiyorsunuz.

Şimdi, burada 4 eski bakan hakkında yolsuzluk, rüşvet, resmî belgede sahtecilik gibi suçlarla komisyon kurulması için verilen önergeler görüşüldü. Ne dedi sayın AKP’liler? Ne yazdınız başına? Şöyle yazdınız: “Hukuk devleti, hukuk güvenliğini sağlayan, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.” Bunu yazdınız; ne kadar güzel, ne kadar doğru. Hukuk devletini yerle bir ediyorsunuz, mahkeme kararlarını baypas ediyorsunuz ve bunun için kanun çıkartıyorsunuz, Danıştay, Anayasa Mahkemesi kararlarını yok sayıyorsunuz, havaalanı kararlarını, Atatürk Orman Çiftliğiyle ilgili mahkeme kararlarını ayaklar altına alıyorsunuz ve paspas yapıyorsunuz bu mahkeme kararlarını, sonra 4 bakanın yolsuzluk suçlamalarıyla ilgili kalkıyorsunuz, “hukuk devleti” diyorsunuz. Yani bunun neresi doğru? Sizin için olduğu zaman hukuk devleti olacak ama mahkemeler aksi yönde karar verdiği zaman “O zaman hukuk devleti çok önemli değil.” diyeceksiniz. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Akıllara zarar bir hukuk anlayışıdır. Böyle gidemezsiniz değerli arkadaşlarım, bir yere varamazsınız.

Bakınız, yıllarca unuttuğunuz, aklınızın ucuna bile gelmeyen hukuk devletini yolsuzluk soruşturması gelince hemen hatırladınız. Yani bu nasıl bir olaydır anlamak mümkün değil. Değerli arkadaşlar, bakın, Sayın Başbakan ikide bir de şöyle diyor: “Gerilimin tarafı olmayız.” Yani, Patagonya’da yaşıyor olsak bunda bir tuhaflık görmeyiz ama Türkiye'de yaşıyoruz ve gerilimi kimin yarattığını da biliyoruz. Sokağa her çıkana “darbeci”, “komplocu”, “ajan” diyeceksin, yaşamını yitirmiş çocukları, gençleri, ailelerini yandaşlara yuhalatacaksın, yurttaşları a’dan z’ye dövdüreceksin, “Başörtülü bacıma saldırdılar, camiye girdiler.” diyerek yurttaşları tahrik edeceksin, sonra “Gerilimin tarafı olmayacağız.” diyeceksiniz ki buna sadece “Pes!” denir.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan diyor ki: “Demokrasi sadece sandıktır.” Peki, sana oy vermeyenlerin iradesi ne olacak, onların hakları ne olacak, onların talepleri ne olacak? Bizi seçen, buraya gönderen iradenin bir önemi yok mu?

Değerli arkadaşlarım, bu  kanun Türkiye'de hukuk devletini ortadan kaldıracak nitelikler taşımaktadır; bu, yargıyı allak bullak edecektir. Bu kanunun birçok maddesi Anayasa'ya aykırıdır. Bu kanunla ayakta kalmanız mümkün değildir. Özelleştirmeler konusunda mahkeme kararlarını dinlemediniz, bu anayasal suçtur ve bugün yargıya tayin ettirdiğiniz yargıçlar sizi mahkûm edecektir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarına sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.41

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.49

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

15’inci madde üzerinde Antalya Milletvekili Gürkut Acar ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci maddesinde yer alan “ilgisine göre istinaf ya da temyiz yoluna” ibaresinin “itiraz, istinaf ya da temyiz yoluna” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erol Dora (Mardin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) –Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİZ BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz isteyen Erol Dora, Mardin Milletvekili.

Buyurun Sayın Dora.

EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15’inci madde üzerinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün çıkan birçok konuşmacı torba kanunlardan bahsetti. O açıdan, tarihî süreç içerisinde torba kanunların geçirmiş olduğu süreci değerlendirme ihtiyacı duymuş bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, ilk elden söylenebilecek olan şudur ki: Torba kanun fantezisi, bırakalım çağdaş evrensel hukuk ilkelerini, bundan iki bin yıl önce, Roma’da, MÖ 98 yılında kabul edilmiş olan kanunlarda “konu birliği olması” ilkesine dahi aykırıdır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen torba kanunların birçok farklı kanun ve kanun hükmünde kararnamede eklemeler ve değişiklikler yapabildiği göz önüne alınacak olursa, torba kanunların sebep olduğu çok çeşitli sakıncalarının bulunduğunu görebileceğiz. Bunlar arasında “kanunlaştırma yöntemi çerçevesinde açık bir hukuk yaratma” ilkesinin ihlal edilmesi zikredilebilir çünkü belli bir sistematiği olmayan torba kanunların değiştirdiği kanunları takip etmek uygulamacılar açısından çok büyük güçlük yaratmaktadır. Torba kanunları takip etmeyi güçlendirdiği ölçüde, kanunların bilinebilirliğine ve sonuçlarının öngörülebilirliğine de engel teşkil etmektedir. Ayrıca, torba kanunlar sistematik olmadığı için yorum ihtiyacı doğduğunda sistematik yorum yapma olanağı da bulunmamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; torba kanun, sivil toplumun yasama sürecini etkin kullanımını engelleyen bir kanunlaştırma sürecinde yapılmaktadır. Bu sakıncaları yanında, torba kanun, yasa yapım sürecinin yöntemsel ilkelerinden olan müzakere sürecini de saf dışı bırakmakta, Parlamentoda komisyon ve Genel Kurul aşamaları tamamen biçimsel formaliteler hâline indirgenmektedir. Çok farklı konularda düzenlemeler içermesine rağmen torba kanunların yasama sürecine büyük önemi olan ihtisas komisyonlarını da âdeta saf dışı bıraktığı görülmektedir. Komisyon aşamasında torba kanunlara çok fazla sayıda yeni madde eklendiği görülmektedir. Böylece yasama süreci bütünüyle sürprizlere açık hâle getirilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun koyma yetkisinin ve bu yetkinin kullanımı sonucu ortaya çıkan kanunun neyi amaçlaması gerektiği de siyaset felsefesi çerçevesinde ele alınan temel bir konudur. “Kanun neyi amaçlamalıdır?” sorusuna bizim vereceğimiz ilk yanıt, bir kanun her şeyden önce adaleti sağlamalıdır biçimindedir. Roma’da milattan önce 98’de torba kanun yapmak yasaklanmış, Amerika’da 34 eyalette, torba kanun, konunun tekliği ilkesi gereğince yasaklanarak anayasal bir ilke olarak kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, çoğunlukla Adalet Bakanlığının kapsamına giren düzenlemeleri içeren bir tasarı üzerinde konuşuyorken değinmek istediğim çok önemli bir konu var. Önümüzdeki haftalarda öğretim kademesinden mezun olacak yüz binlerce çocuğumuz, temel eğitimden orta eğitime geçiş sınavlarından aldıkları puanların ağırlıklı etkisiyle çeşitli düzeylerde liselere kayıt yaptırmaya hak kazanacaklardır. Ancak, ilki geçtiğimiz 2013 yılının Kasım ayında ve ikincisi de 2014 yılının Nisan ayında gerçekleştirilen bu sınavda, azınlık okullarında okuyan öğrenciler ile din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf olan öğrencilere yönelik büyük bir skandal niteliğinde haksızlıklar yapılmış ve puanları eksik hesaplanmıştır. Yerleştirme puanı nasıl hesaplanacak? Ortaöğretime yerleştirmede, öğrencinin 6’ncı, 7’nci ve 8’inci sınıf yıl sonu başarı puanlarının aritmetik ortalamasının yüzde 30’u ile 8’inci sınıf ağırlıklandırılmış merkezî sınav puanının yüzde 70’inin toplamı yerleştirmeye esas puanı oluşturacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yani azınlık okulunda okuyan öğrencilerimiz ve devlet okullarında okuyup da din derslerinden muaf olan öğrencilerimiz din derslerinden muaf olmalarına karşın, kendilerine 0 puan verilmiştir ve bu şekilde bir değerlendirme sonucu okullara yerleştirileceklerdir. Bu mağduriyetten dolayı, belki birçok çocuğumuz istediği okula giremeyecektir.

Şimdi, biz, Türkiye'nin laik, demokratik bir hukuk devleti olduğunu söylüyoruz. Öncelikle defalarca Millî Eğitim Bakanıyla görüşmüş olmama rağmen, buna bir çözüm üretilemedi “Haklısınız.” dedi. O açıdan, buradan Sayın Başbakana sesleniyorum: Bu çocuklar bu ülkenin çocuklarıdır, vatandaşlarıdır; farklı bir dinden oldukları için onların mağduriyetlerini sağlamaya yönelik bir müfredatın uygulanamayacağını belirtmek istiyoruz.

Ayrıca, din özgürlüğü Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde güvenceye alınmıştır. Buradan Sayın Adalet Bakanımıza da sesleniyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EROL DORA (Devamla) - Öncelikle grup başkan vekillerine de sesleniyorum: Bu anlamda gereken duyarlılığı göstermenizi temenni ediyor, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… (AK PARTİ sıralarından “Var, var” sesleri, CHP sıralarından “Yok, yok.” sesleri)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, var. Güldal Hanım’a sorarsan var!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı var da biz mi inkâr ettik; yok. (CHP sıralarından alkışlar)

Beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.56

                                            ALTINCI OTURUM

                                          Açılma Saati: 16.03

                              BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

                                                  -----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

15’inci madde üzerinde Mardin Milletvekili Erol Dora ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter arayacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 

Kâtip Üyeler arasında anlaşmazlık var, elektronik cihazla oylama yapacağız.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

16’ncı madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Kanun Tasarısının 16. Maddesinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Madde 16 – 2577 sayılı Kanunun 17’nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.”

“Madde 17 – 1. Danıştay ile idare ve vergi mahkemelerinde açılan iptal ve otuzbin Türk Lirasını aşan tam yargı davaları ile tarh edilen vergi, resim ve harçlarla benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları toplamı yirmibeşbin Türk Lirasını aşan vergi davalarında, taraflardan birinin isteği üzerine duruşma yapılır.

2. Temyiz ve istinaflarda duruşma yapılması tarafların istemine ve Danıştay veya ilgili bölge idare mahkemesi kararına bağlıdır.

3. Duruşma talebi, dava dilekçesi ile cevap ve savunmalarda yapılabilir.”

                  Turgut Dibek                                    Ali Rıza Öztürk                                 Ömer Suha Aldan

                     Kırklareli                                             Mersin                                                Muğla

                   Sedef Küçük                                 Dilek Akagün Yılmaz                                 Haydar Akar

                      İstanbul                                                Uşak                                                Kocaeli

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 16. Maddesinin Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                     Faruk Bal                                         Ali Halaman                                           Ali Öz

                       Konya                                                Adana                                                Mersin

                Yusuf Halaçoğlu                                     Emin Çınar                                    Murat Başesgioğlu

                      Kayseri                                            Kastamonu                                            İstanbul

                Seyfettin Yılmaz                                 Mesut Dedeoğlu                                     Reşat Doğru

                       Adana                                         Kahramanmaraş                                          Tokat

                   Bülent Belen                                     Ruhsar Demirel

                     Tekirdağ                                            Eskişehir                                                 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET  KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) – Katılmıyoruz  Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Yusuf Halaçoğlu, Kayseri Milletvekili.

Buyurun Sayın Halaçoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, dün istinaf mahkemelerinin Osmanlı döneminde nasıl vücut bulduğunu anlatmaya başlamıştım, yarım kalmıştı.

Yani, Tanzimat’tan önce Osmanlı Devleti’nde istinaf mahkemesi adıyla bir mahkeme yok ancak onun görevini yerine getiren bir yürürlük söz konusu. Yani, normal kadıların gördüğü davalarda eğer bir problem söz konusu edilir ve inanç doğru olmazsa Divan-ı Hümayuna başvurulabiliyor. Divan-ı Hümayunda mevcut olan kadıaskerler -Anadolu ve Rumeli kadıaskerleri var, en yüksek hâkimler bunlar- aracılığıyla dava tekrar gözden geçiriliyor, kabul edilirse kesinleşiyor, eğer kabul edilmezse yeniden ya aynı mahkemeye veya diğer başka bir mahkemede görülmek üzere dava gönderiliyor.

Ayrıca, Osmanlı Devleti’nde normal kadılığın yani mahkemenin dışında bir de kadıaskerlerin yine sadrazamın ikindi divanı ve diğer konaklarında yaptıkları mahkemeler var, davalar var. Bunlarla da istinaf mahkemeleri tarzında bir yürürlük var.

Ancak, istinaf mahkemelerinin Osmanlı Devleti’nde asıl ortaya çıkışı 5 Haziran 1879’dur; Fransız istinaf mahkemeleri örnek alınarak, bundan yararlanılarak, 1879 yılında Mehâkim-i Nizâmiye Teşkilâtı Kanunu Muvakkat’la yürürlük kazanmıştır. İstinaf mahkemeleri Osmanlı Devleti’ndeki bidayet mahkemeleri ile Divân-ı Ahkâm-ı Adliyenin yani Yargıtayın arasında bir orta mahkeme olarak bugünkü düşünüldüğü gibi bir mahkeme tarzındadır.

İstinaf ne demektir, her şeyden önce bunu dile getirmek istiyorum. Yani istinafın kaç kişi anlamını biliyor bilmem ama sözlükte “bir işe yeniden başlamak” anlamına gelmektedir istinaf ama hukuk dilinde “verilen bir kararın maddi ve hukuki açıdan yeniden incelenmesi” anlamına gelmektedir. Yani, bu anlayış açısından bakacak olursak, üst mahkemenin istinafın yerini alması olmaz yani Yargıtayın istinaf mahkemesi şeklinde düşünülmesi mümkün değildir.

İstinaf, son kararın, itirazda olduğu gibi hukuki ve maddi olan sebeplerle kaldırılarak yeniden bir son karar verilebilmesi için açılan kanun yolu davası ve bu dava üzerinde yapılan mahkeme olarak adlandırılır. Yani, sulh hukuk veya ceza mahkemelerinde görülen davaların bir üst mahkeme olarak istinafta yeniden görülmesi, davanın tekrarlanması veya yeniden eski mahkemeye gönderilmesi görevini yerine getirir. Böyle bir anlamda düşündüğümüz zaman, istinaf mahkemelerinin aslında Yargıtayın bugün yürüttüğü görevi yeniden yürütecek bir mahkeme hâline geldiğini görmekteyiz. Yani, Yargıtaya gelen dava sayısı, bir yıl içerisinde söz gelimi 10 binse aynı dava yani 10 bin dosya bu sefer istinaf mahkemesine gelecektir. Aslında değişen bir şey olmayacak; bu defa, hatta bürokrasiyi de biraz daha artırmış olacaksınız. Yani Yargıtay aldığı davaları ne kadar yürütebiliyor bugünkü anlamda düşünürseniz? Yani, yaklaşık herhâlde her bir dava için -bu dairelere göre değişiyor ama- üç buçuk dakikaya kadar da düşüyor hatta bir dava dosyası süresi. Şimdi, böyle düşünecek olursanız, istinaf mahkemesine gelecek bütün dosyalar Yargıtayda olduğu gibi yeniden elden geçirilecek. Sadece, siz “Yargıtayı rahatlatacağız.” diyorsunuz ama Yargıtayın yürüttüğü davada nasıl davalar uzuyorsa, istinaf mahkemesinde de aynı şekilde uzayacak. Yani, bir kısmı kendisinde görülecek üstelik, bir kısmı da eski mahkemesine  tekrardan gönderilebilecek ve bir kısmı da usul yönünden incelenmek üzere Yargıtaya gönderilecek. Yani, bürokrasiyi artırmaktan öte hiçbir işe yaramayan bir mahkeme şeklini ortaya koyuyorsunuz.

Sayın Bakan herhâlde bu konuda bilgi verir ama bu kesinlikle böyle olacak, çünkü aynı şey Osmanlı Devleti zamanında da olmuştu. Zaten yararlarından söz ettiğinizde, bu konuda istinaf mahkemelerinin Yargıtayın yükünü azaltacağını belirtmek suretiyle yapıyorsunuz ama Yargıtayın yükünü azaltırken siz, Yargıtayın yüklendiği dosyaları bu sefer istinaf mahkemelerine yükleyeceksiniz ve istinaf mahkemelerine atayacağınız savcı ve hâkimlerin sayısı daha fazla olacak. Göreceksiniz ki bu bir çözüm olmayacaktır. İstinaf mahkemeleri de zaten bu sebeple 1879’da kuruldu, 1924 yılında, Anayasası’yla birlikte kaldırıldı; sebebi de buydu, kaldırılma sebebi. Dolayısıyla -bundan sonraki konuşmamda devam ederim- bu bir çözüm olmayacaktır. Çözümü de söyleyeceğim.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Kanun Tasarısının 16. Maddesinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Madde 16 – 2577 sayılı Kanunun 17’nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.”

“Madde 17 – 1. Danıştay ile idare ve vergi mahkemelerinde açılan iptal ve otuzbin Türk Lirasını aşan tam yargı davaları ile tarh edilen vergi, resim ve harçlarla benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları toplamı yirmibeşbin Türk Lirasını aşan vergi davalarında, taraflardan birinin isteği üzerine duruşma yapılır.

2. Temyiz ve istinaflarda duruşma yapılması tarafların istemine ve Danıştay veya ilgili bölge idare mahkemesi kararına bağlıdır.

3. Duruşma talebi, dava dilekçesi ile cevap ve savunmalarda yapılabilir.”

Sedef Küçük (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sedef Küçük, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Küçük. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 16’ncı maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ocak ayında 27, şubat ayında 15, mart ayında 24, nisan ayında 25. Ayları ve bu rakamları art arda sıralamak mümkün. Bu rakamlar, eşleri, babaları, ağabeyleri, sevgilileri tarafından 2014 yılı içinde öldürülen kadınlar. Şimdi birer rakam olarak bahsettiklerimiz birer insan, gencecik yaşlarında yaşamdan koparılmış birer kadın ve her birinin bir ismi var. Mesela birinin adı Remziye; Bağcılar’da kocası tarafından sopayla dövülerek öldürüldü ve kocası savunmasında “Her zaman nasıl dövüyorsam yine öyle dövdüm.” dedi. Mesela birinin adı Mübarek; kocası ikinci doğumunda yine kız çocuk dünyaya getirdi diye Mübarek’i elektrik vererek öldürdü. Başka birinin adı Asiye. Asiye, Kayseri’de kocası tarafından 19 bıçak darbesiyle öldürüldü, henüz 23 yaşındaydı ve şiddet gördüğü gerekçesiyle 14 kez polise şikâyette bulunmuştu.

Bütün bunlar birer rakam veya birer isim değil, bunlar yaşam, bunlar bu ülkede kadınların nasıl bıçak sırtında yaşadığının birer kanıtı. Bu ülkede kadınlar, perde yeterince kapalı değil diye, telefon meşgul çaldı diye, çay iyi demlenmedi diye veya Facebook’ta hesap açtı diye ama en önemlisi “Dayak cennetten çıkmadır.” zihniyeti yüzünden, “Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin.” zihniyeti yüzünden şiddet görüyorlar ve öldürülüyorlar. Kadına şiddeti meşrulaştıran bu zihniyeti  lanetlememiz gerekirken bu zihniyeti savunanlar var. Daha önce de bu kürsüden ifade etmiştim; kadına şiddet, hiçbir siyasi, hiçbir dinî, hiçbir kültürel gerekçeyle haklı gösterilemeyecek bir insan hakları ihlalidir.

Değerli milletvekilleri, Albert Camus “Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız o ülkede insanların hayatlarını nasıl kaybettiklerine bakın.” demiş. Ben ülkemdeki kadınların hayatlarını nasıl kaybettiklerine baktığımda hepimiz adına derin bir acı ve utanç duyuyorum, her kadın cinayetinde vicdanım sızlıyor, insanım diyen herkesin de vicdanının sızladığına inanıyorum ama şunu da biliyorum ki benim ya da sizlerin vicdanları sızlıyor diye bu cinayetler durmuyor. Bizler, burada, bu çatı altında, bu cinayetleri durduracak önlemleri almak için varız, çıkardığımız kanunların uygulamasını takip etmek için varız ve hepimiz iyi biliyoruz ki kanun çıkarmak tek başına yeterli değil, asıl olan uygulama.

Bakıyorsunuz, bu ülkede hâlâ “Namusum için öldürdüm.” diyene ceza indirimi isteyen savcılar ve bu kararın altına imza atan hâkimler var, binbir güçlükle çıkarılan koruma kararlarını görev olarak algılamayan polisler var, kadının gördüğü şiddeti meşrulaştırmaya çalışan din görevlileri var ve bunlar istisnai anlayışlar değil. Toplumumuzun bu konuda çok ciddi bir zihniyet sorunu var. Kadınları görmezden gelen, ikinci sınıf algılayan çarpık bir zihniyet 21’inci yüzyıl Türkiyesi’nde maalesef hâlâ mevcut. Bu zihniyeti besleyen ne olursa olsun, kim olursa olsun, hepimizin karşı durması gerekir. Bu, kanun çıkarmak kadar önemli bir görevdir.

Değerli milletvekilleri, mevzuattaki eksiklikler ve uygulamalardaki hatalar nedeniyle her ay yaklaşık 20 kadınımızı böylesi anlamsız ve kör bir şiddete kurban veriyoruz. Ya bu gerçekle baş edemediğimizi kabul edeceğiz ya da her gün giden canlarımız için gözyaşı dökeceğiz ya da alınması gereken tüm önlemleri eksiksiz alacağız ve caydırıcı cezalar başta olmak üzere kanunları tereddütsüz uygulayacağız.

Almadığımız her önlemin bedelinin bir kadının canı olduğunun altını çiziyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

III.- YOKLAMA

 

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Yoklama yapılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebiniz var.

Önergeyi oylarınıza sunacağım, yoklama talebi var, onu yerine getireceğim.

Sayın Altay, Sayın Öztürk, Sayın Dibek, Sayın Özcan, Sayın Özkan, Sayın Canalioğlu, Sayın Düzgün, Sayın Küçük, Sayın Acar, Sayın Kaleli, Sayın Danışoğlu, Sayın Gök, Sayın Özkes, Sayın Haberal, Sayın Öner, Sayın Batum, Sayın Cihaner, Sayın Serindağ, Sayın Serter, Sayın Aldan.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun; Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’ın; Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Ankara Milletvekili Levent Gök’ün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Van Milletvekili Aysel Tuğluk’un; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592) (Devam)

 

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

17’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 17 nci maddesinde yer alan “ile” ibaresinin yerine “,” işaretinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                  Pervin Buldan                                     İdris Baluken                                       Adil Zozani

                        Iğdır                                                 Bingöl                                               Hakkâri

                   Selma Irmak                                    Faysal Sarıyıldız                                      Erol Dora

                       Şırnak                                                Şırnak                                               Mardin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Kanun Tasarısının 17. Maddesinin 1. Fıkrasında bulunan “bakmakta” ifadesinin “bakmakla yükümlü” ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  Turgut Dibek                                    Ali Rıza Öztürk                                 Ömer Süha Aldan

                     Kırklareli                                             Mersin                                                Muğla

             Dilek Akagün Yılmaz                                Haydar Akar                                        Sena Kaleli

                         Uşak                                                Kocaeli                                                Bursa

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 17. Maddesinin Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                     Faruk Bal                                         Ali Halaman                                           Ali Öz

                       Konya                                                Adana                                                Mersin

                Yusuf Halaçoğlu                                Murat Başesgioğlu                                    Emin Çınar

                      Kayseri                                              İstanbul                                            Kastamonu

                Seyfettin Yılmaz                                    Reşat Doğru                                     Mesut Dedeoğlu

                       Adana                                                Tokat                                          Kahramanmaraş

                 Ruhsar Demirel                                     Bülent Belen

                     Eskişehir                                            Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) - Katılınmamaktadır Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Yusuf Halaçoğlu, Kayseri Milletvekili.

Buyurun Sayın Halaçoğlu.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, şimdi, çözüm yollarından söz edeceğimi söylemiştim ancak şunu ifade edeyim: Aslında, istinaf mahkemeleriyle ilgili çeşitli zamanlarda birçok… Yani, 1924 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra kaldırılmıştı. Tekrardan kurulup kurulmaması, işe hangi ölçüde yarayıp yaramayacağı konusunda çeşitli tartışmalar meydana geldi. Nitekim, bunların sonrasında 1978 yılında da Profesör Feridun Yenisey tarafından bu konuda bir doktora tezi hazırlandı. Bilmiyorum kaç kişinin haberi vardır ama bu doktora tezinde Yenisey Almanya’da 1971’de başlayan ve 1975 yılında tartışmaya açılan Kanun Yollarında Reform Tasarısı’nın görüşünü benimsemiş, genişletilmiş temyiz yolunu önermiştir. Bu önemli önerinin temelinde, bugünkü sisteme uygunluk yanında, yeni bina, araç gereç ve hâkim, savcı tasarrufu yatmaktadır. Yani, burada, aslında gerçekten böyle bir tasarruf olur mu olmaz mı? Yani siz Yargıtaya ne kadar hâkim, savcı atıyorsunuz, ne kadar bina, araç gereci var, bunun yerine istinaf mahkemesi kurduğunuzda yeni ne kadar savcı, hâkim, araç ve gerece ihtiyaç duyacaksınız? Eskisinden fazla olacağı kesin. Dolayısıyla, böyle bir uygunluk yolunun söz konusu olması mümkün değil.

Ama, mesela, istinaf mahkemelerinin kurulmaması konusunda, bunun gerekmediği konusunda birtakım görüşler ileri sürülmüştür. Bunlardan bir tanesi: İstinafın Orta Çağlarda, hukuki değil, siyasi gayelerle kurulmuş olduğu ifade edilmektedir.

İkincisi: “İstinaf hukuki değil de tarihî ve siyasi zaruretlerle kabul edilebilir. Böyle bir zaruret Türkiye için söz konusu değildir. Demokratik ve otokratik ülkelerde istinafın var olduğu doğrudur. İstinaf, Batı’da köklü bir teşkilat olduğundan kaldırılması çok zordur. Aslında temayül istinafın kaldırılması yönündedir.”

Üçüncüsü: “İstinaf mahkemesi bidayet mahkemesi için iyi bir denetim sayılabilirse de nasıl olsa bir daha incelenecek diye davanın ihmali de mümkün olabilir.”

Dördüncüsü: “Uyuşmazlığın 2 defa çözümlenmesi verilecek kararın daha objektif, daha kolektif olmasını sağlar. Bu doğrudur. Ancak istinafı kabul eden çoğu ülkede, mesela Almanya’da hafif suçlar ve davalar için -ki Türkiye’de de yoktur- istinaf yolu, ağır suçlar ve davalar için sadece temyiz yolu kabul edilmektedir. Jürili mahkemelerde ise verilen son kararlara karşı genellikle istinaf yolu yoktur. Fransa’da ağır ceza mahkemelerinden verilen karara karşı sadece temyiz yolu vardır.”

Beşincisi: “Yargıtayın işinin azaltılması gerekir ki bu da doğrudur. Ama, bunun başka yolları da vardır. Yargıtay kararlarının hâkim ve savcılara mutlaka ulaştırılması hatalı karar verilmesini önler. Kaldı ki istinafın kabulü hâlinde de bazı son kararlara karşı yine de temyiz yolu olacaktır.”

Altıncısı: “İkinci derece mahkemelerin teminat olduğu doğrudur ama birinci derece mahkemeler toplu ve teminatlı hâle getirilerek de bu sağlanabilir.”

Aslında, işte, çözüm yolu, istinafla değil, sulh hukuk veya ceza hukuk mahkemelerinin yani Osmanlıdaki “bidayet mahkemesi” dediğimiz mahkemelerin doğru bir biçimde karar verecek hâle getirilmesine bağlıdır. Yani, siz ilk mahkemeleri güvenilir mahkemeler hâline getirmediğiniz takdirde hiçbir şeyi çözmeniz mümkün değildir. İstinafa aynı dava dosyaları gidecek, ha Yargıtaya gitmiş, orada günlerce, aylarca, yıllarca beklemiş ha istinafta aynısı olmuş. Yani, nasıl baş edeceksiniz? Dolayısıyla, bu konuda ilk mahkemeler olan mahkemelerin doğru çalışabilmesini veya güvenilir, adil hüküm vermesini sağlayacak tedbirler almanız lazım.

Bununla ilgili ben bir iki örnek ve yol göstermek istiyorum. Yani, bu mahkemeleri nasıl daha güvenilir hâle getireceğiz? Çünkü davalar genelde hâkimin kendi vicdanı ile yasama organının çıkardığı kanunlar çerçevesinde yapıldığına göre, öyleyse bu konuda hâkimlere de destek verecek bir yol izlemek gerekir diye düşünüyorum. Onunla ilgili bilgiyi bundan sonra vereceğim.

Hepinize teşekkürler ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Kanun Tasarısının 17. Maddesinin 1. Fıkrasında bulunan “bakmakta” ifadesinin “bakmakla yükümlü” ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Sena Kaleli (Bursa) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) - Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sena Kaleli Bursa Milletvekili.

Buyurun Sayın Kaleli. (CHP sıralarından alkışlar)

SENA KALELİ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Tasarı’nın 17’nci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” demiş yüz yıllar öncesinden Şeyh Edebali, insana ve doğaya karşı sorumluluklarımızı hatırlatmış. Şimdi ise “Aileni ve maiyetini yaşat ki saltanatın yaşasın.” devrindeyiz. Bizlerse “Aklın yolu birdir.” diyerek gördüğümüz eksiklikleri önergelerle, yazılı-sözlü sorularla, tekliflerle gündeme getirerek insana, doğaya ve devlete karşı sorumluluğumuzu yerine getirmeye çalışıyor ve yaşatmaya çalışıyoruz.

Yaptığımız işin ne kadar doğru olduğu -acı da olsa- Soma’yla  birlikte bir kez daha yüzümüze çarpıldı ancak yaşananlardan hiç ders çıkaramadığımız da ortadadır. Ne yazık ki dikkate alınmadığımızı sadece bizler değil artık, sokaklar da biliyor; baskı ve şiddete karşı doğal ve yasal tepkilerini ortaya koyuyorlar.

Bugün görüşmekte olduğumuz tasarının birçok maddesinde yer alan çocuk ölümleri ve cinsel tacizler konusunda 2011 yılında, 6 maddelik bir kanun teklifi vermişim, aradan üç buçuk yıl geçti. Başka arkadaşlarım da aynı konularda, benzer konularda teklifler vermişler. Sorun belli, konu acil, felaket göz göre göre “Geliyorum.” diyor, akla gelen başa geliyor, başa gelen çekiliyor ama maalesef, aklımız hâlâ başımıza gelmiyor.

Geçenlerde, Dikmen Kapısı’nda toplanmış olan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu haklı olarak “Kadın cinayetleriyle ilgili ağırlaştırılmış düzenleme tasarıda neden yok?” diye haykırıyordu. Ben de buradan soruyorum: Sayın Bakan, daha kaç kadın ölmeli ki kadın cinayetleriyle ilgili yaptırımlar ağırlaştırılsın? Benzer şekilde, iş kazaları ve meslek hastalıklarına her yıl binin üzerinde kurban veren ülkemizde harekete geçilmesi, denetimlerin artırılması, sorumlu davranılması için kaç kişinin öldürülmesi, kaç kadının, kaç çocuğun, kaç işçinin hayatına son verilmesi gerekiyor?

Değerli milletvekilleri, CHP Kadın ve Çocuk Hakları İzleme ve İnceleme Komisyonu olarak çeşitli tarihlerde cezaevlerini ziyaret ettik. Üzülerek söylüyorum ki ülkemizde, çocuklar için cezaevleri ıslah mekânı olmaktan çıkmış, işkence mekânları hâline gelmiştir. Dışarıdaki çarklar açısından -ölmeyi isteyen bu çocuklar, aileleri de ziyaret edemediği için cezaevi şartlarında- tahliye edildikten sonra suç işlemeye devam ediyorlar. En büyük sıkıntı ise daha suç işleyip işlemedikleri belli olmayan çocukların tutuklu olarak ağır koşullarda yaşamak zorunda bırakılmalarıdır. Çocuklar hızlı yargılanmalı, yargılanmaları farklı olmalı, yaş gruplarına ve suç gruplarına göre ayrılmalıdırlar. Suç işlemelerine zemin hazırlayan koşulların, ekonomik ve sosyal şartların düzeltilmesi gerekiyor. Caydırıcılık açısından suça uygulanacak yaptırımlar konusunda bilgilendirme ve kamuoyunun oluşturulması da şarttır. Asıl değerlerimiz ve kaynaklarımızın yaratılan insan ve bahşedilen doğa olduğu bilinciyle hareket edersek bu kadar zayiat ve tahribat yaşamayız. Yaradan’a karşı görevlerimizi sadece nüskle değil salih amelle yerine getirebilir, gerçek vizyonumuzu ortaya koyabiliriz. İnsanı ve doğayı teferruattan ibaret görüp sürdürülebilir ranta tahakküm eden anlayışın bizi insani sorumluluklardan uzaklaştırıp her alanda şiddete yaklaştırdığı gerçeğiyle önergemizin kabulünü diliyor, yüce heyete saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 17 nci maddesinde yer alan “ile” ibaresinin yerine “,” işaretinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İdris Baluken, Bingöl Milletvekili.

Buyurun Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İki gündür bu yargı paketini görüşüyoruz. Şunu ifade etmek istiyorum: Sürekli gelen yargı paketleri durumuyla bu Meclis gündemini meşgul ediyoruz. Bu şunu gösteriyor: Adalet sisteminde, hukuk sisteminde bir sorun olduğunu sizler de düşünüyorsunuz, öyle bir teşhis koymuşsunuz ama maalesef, tedaviye yönelik ciddi, radikal kararları alacak gerçek bir reformu buraya getiremiyorsunuz. Yani, adalet sistemini bir ameliyat masasına yatırmışsınız ama ha bire yanlış ameliyat yapıyorsunuz, yanlış ameliyat yaptıkça da maalesef, hem çekilen acıları hem de ortaya çıkan komplikasyonları artırıyorsunuz. Bunu yapmak yerine, köklü bir reform sistemi, tüm adalet ve hukuk sistemini ele alacak köklü bir değişikliği gündeminize alsanız bu Meclis ciddi bir mesai harcar, ciddi bir düzenlemeyi ortaya koyar ve belki de tarihe imza atacak yeni bir hukuk sisteminin temellerini atar. Bu konuda referanslar da bellidir, ortadadır. Artık bizi de bağlayan, tüm çağdaş, demokratik hukuk ülkelerini bağlayan uluslararası sözleşmeler, uluslararası normlar vardır. Yani, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, çocuk haklarıyla ilgili uluslararası sözleşmeler; bütün bunlardan yola çıkarak adalet sisteminde köklü bir değişiklik yapmanız durumunda, biz inanıyoruz ki Türkiye'nin demokratik bir hukuk devleti olması doğrultusunda bu Meclis tarihî bir çalışmaya imza atmış olacak. Bunu yapmadığınız için, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Rusya’dan sonra en fazla cezalandırılan ülke pozisyonundayız. Yani, bunun anlamı şudur: Rusya’dan sonra en kötü hukuk sistemine sahip olan 2’nci ülke konumundayız. Bu ayıbı ortadan kaldırmak gerekiyor. Bununla ilgili bir düzenleme olmadığı için, bir denetleme olmadığı için, bizim mahkeme heyetlerimiz de hiçbir şekilde uluslararası hukukun gerekçelerini, gereklerini takip etme gereği bile duymuyorlar. Onların verdiği hatalı kararlardan dolayı, her yıl, bizim vergilerimizle hazineye aktarılan bütçeden milyonlarca euroluk tazminat davalarını ödemek zorunda kalıyoruz. Bakın, sadece şu bile yapılabilir: Bu hatalı kararı veren mahkeme heyetlerini bu tazminatlarla ilgili bir yaptırım altına koysak, bu bile başlı başına belirli noktalarda keyfî hukuk uygulamalarının önüne geçer. Ama maalesef, bugüne kadar, ne bu çok başlı yargı sistemini ortadan kaldırdık ne de bu yargı sistemini uluslararası hukuk standartlarına uygun hâle getirmeyle ilgili bir çalışmayı bu Meclis gündemine getirdik. Bugün, adli yargı, idari yargı, askerî yargı yani böyle çok başlı bir yargı sistemi ve her birinin içerisinde de neredeyse boğulma aşamasına gelmiş sorunlar yumağıyla karşı karşıyayız.

Biz bunu ne için önemsiyoruz? Bunu şunun için önemsiyoruz: Bir an önce bu düzenlemeler yapılacak ki, bir an önce bu antidemokratik uygulamalar devreden çıkarılacak ki, işte Terörle Mücadele Kanunu’ndan tutalım da Türk Ceza Kanunu’nun antidemokratik maddelerine kadar bir an önce bu ayıklama yapılacak ki, biz, gerçek demokratik, sivil, özgürlükçü bir anayasayı tartışabilelim. Bakın, bu Meclis bir Anayasa Uzlaşma Komisyonu kurdu, temel olarak 5 maddede bu ülkenin bütün sorunlarını çözecek bir perspektifi açığa çıkarabilirdi ama bu 5 maddede bile uzlaşılmaz bir tablo önümüze geldi. Neydi bu 5 madde? Birincisi, bir kere 76 milyonun tamamının kendini içinde göreceği bir vatandaşlık tanımı. İkincisi, herkesin inanç özgürlüğünü güvence altına alan bir sözleşme. Üçüncüsü, her farklılığı, her dili, her kültürü bir zenginlik olarak görecek anayasal sözleşmeleri hayata geçirmek. Dördüncüsü, yetkiyi Ankara’dan alıp yerele vermek. Beşincisi, temel hak ve hürriyetler konusu. Bu beş temel konuda bile biz uluslararası sözleşmeleri önümüze alıp bir düzenleme yapmış olsaydık, bugün belki de bir darbe anayasasını bu ülkenin gündeminden çıkarmış olurduk.

O nedenle, biz Hükûmeti ve iktidar partisi grubunu temel bir adalet ve hukuk reformuna tekrar davet ediyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

III.- YOKLAMA

 

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunacağım, yoklama talebi var; yerine getireceğim.

Sayın Öztürk, Sayın Dibek, Sayın Özkan, Sayın Canalioğlu, Sayın Toptaş, Sayın Küçük, Sayın Acar, Sayın Kaleli, Sayın Danışoğlu, Sayın Genç, Sayın Batum, Sayın Serter, Sayın Serindağ, Sayın Haberal, Sayın Aygün, Sayın Çetin, Sayın Cihaner, Sayın Aldan, Sayın Bayraktutan ve Sayın Öner.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Bitti, bitti… Sayın Bakanım, bitti…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Orada ya! Orada işte! Siz de buradasınız ama.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Bitti, bitti… Olmaz, bitti bak…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkanım, burada olup da…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Olmaz o. Bitti o…

Sayın Bakanım, süre dolduktan sonra verdiniz. Hayır efendim, o olmaz; süre dolduktan sonra verildi.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun; Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’ın; Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Ankara Milletvekili Levent Gök’ün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Van Milletvekili Aysel Tuğluk’un; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592) (Devam)

 

BAŞKAN –Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkanım, o isimler burada mı değil mi, niye okumuyoruz?

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Gözlüğünü taksın Sayın Başkanım! Adam burada on dakikadan beri.

BAŞKAN – Efendim, okuyalım.

Sayın Milletvekilinin burada olduğunu…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Hayır, ben okunmasını talep ettim ama.

BAŞKAN – Hayır, kontrol ediyor burada. Lütfen…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Hayır… Olur mu canım!

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Hiç yakışmıyor bunlar, hiç!

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

18’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Kanun Tasarısının 18. Maddesinin kanun metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                  Turgut Dibek                                    Ali Rıza Öztürk                                 Ömer Süha Aldan

                     Kırklareli                                             Mersin                                                Muğla

            Dilek Akagün Yılmaz                                Haydar Akar

                        Uşak                                                Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 18 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                  Pervin Buldan                                     İdris Baluken                                       Adil Zozani

                        Iğdır                                                 Bingöl                                               Hakkâri

                   Selma Irmak                                    Faysal Sarıyıldız                                      Erol Dora

                       Şırnak                                                Şırnak                                               Mardin

                  Hasip Kaplan

                       Şırnak

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 18. Maddesinin Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                   Bülent Belen                                    Yusuf Halaçoğlu                                  Ruhsar Demirel

                     Tekirdağ                                             Kayseri                                             Eskişehir

                   Reşat Doğru                                        Emin Çınar                                      Mesut Dedeoğlu

                        Tokat                                             Kastamonu                                      Kahramanmaraş

                Seyfettin Yılmaz                                    Ali Halaman                                           Ali Öz

                       Adana                                                Adana                                                Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Önergeye katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Yusuf Halaçoğlu, Kayseri Milletvekili.

Buyurun Sayın Halaçoğlu.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın milletvekilleri, şimdi çözümle ilgili konuşacağımı söylemiştim. Yani aslında, herkes biliyor Yargıtaya gidecek dosyaların tümünün istinaf mahkemelerine gideceğini çünkü siz, ilk mahkemeleri -sulh hukuk, ceza hukuk- düzene sokmadığınız takdirde yani halka adil bir karar verildiği güvenini vermedikten sonra, her dosyanın bu bölgeye, temyiz mahkemelerine gideceği kesindir. Dolayısıyla, burada önleyici tedbiriniz nedir? Burada herhangi bir bilgi yok. Yani Yargıtayın işini hafifletelim derken istinaf mahkemelerini araya sokuyorsunuz. Araya soktuğunuz istinaf mahkemeleri Yargıtaydaki davalarla aynı görevi yerine getirecek ve o dosyalar hakkında karar verecek, hatta, Yargıtay tabii ki duruşmalı birtakım mahkemeleri gerçekleştiriyor, duruşmalar yapıyor ama istinaf mahkemeleri bunun çok daha ilerisini yapacak veya geriye gönderecek.

Şimdi, dolayısıyla istinaf mahkemelerinin Yargıtayın iş yükünü bir şekilde azaltacağı kesin ama aynı iş yükünü -Yargıtayın yüklendiği iş yükünü- istinaf mahkemeleri yüklenecek. Hiç değişen bir şey olmayacak, üstelik de bürokrasiyi artıracaksınız yani bir bölümdeki davalardan sonra, istinaf mahkemesinde davalar görüldükten sonra, bir kısmını da siz Yargıtaya göndereceksiniz ve işi daha da artıracaksınız.

Şimdi, burada, öyleyse, çözümün istinaf mahkemeleri olmadığı kesin. Öyleyse ne yapacağız? Siz ilk mahkemeleri düzenli bir hâle sokacaksınız. Bunun için iki tane yol var; bir tanesi şu: Fransa’da ve Avrupa’da olduğu gibi, mahkemelerin öncesinde… Mamafih, şimdi savcılar belli bir ölçüde yapıyor ama orada, Fransa’da çok daha farklı; bir davanın kabul edilebilmesi için ciddi bir araştırma yapan kurumları var. Bu araştırma kurumları gibi, davayı önceden araştırıp dava açılıp açılmayacağına karar vermek suretiyle mahkemelere intikal eden dosyaları azaltabilirsiniz. Mesela, şöyle bir şey oluyor, diyor ki bir kişi: “İşte, şu sana ait değildir.” Ama, elde belge var, her şey var; buna rağmen mahkemeye intikal ediyor mesele ve dava görüşülüyor, dava iki sene sürüyor. Böyle bir şey Fransa’da olmuyor. Önceden karar veriliyor, o dava, mahkeme açılmıyor; bu, birinci yol. Bununla ilgili bir daire geliştirilebilir, usul geliştirilebilir ve bu şekilde… Zaten var olan şey, Fransa’da var, yeniden öğrenmeye gerek yok.

İkinci konu, bence biraz daha önemli ve bize ait bir konu olabilir. Ben tarihçi olarak söylüyorum, hukukçu değilim ama hukukla ilgili yazdığım -hoca da bilir- kitaplarımda şeyler var. Şimdi, bu nedir? Belki hiç rastlamadınız, hukuk fakültesinde okuyan insanlar da bunu hiç duymadılar ama bir husus var: Osmanlı mahkemelerinde yani şeri mahkemelerde -ki “şeriye sicilleri” dediğimiz onların kayıtları vardır elimizde, belki dikkatini kimsenin çekmemiştir belki de hukukçularımız Osmanlıca bilmediği için inceleyememişlerdir- bir husus var: Bütün ilamlarda, mahkeme kararlarının altında, normalde kadının veya davalı ve davacının dışında, ayrı bir imza görürsünüz, mühür görürsünüz. Bu “şuhudül hâl” adı altında yer alır yani o bölgenin eşrafından, güvenilir insanlarından oluşan bir jüri vardır mahkemelerimizde. Bu jüri, mahkemenin doğru işleyip işlemediğini denetler yani Batı’da olduğu gibi karar mercisi değildir. Mahkemenin doğru işlediğini, hukuka uygun işleyip işlemediğini, davalı ve davacının sorgulamasının doğru yapılıp yapılmadığını ve doğru bir şekilde savunmanın yapılmasına izin verilip verilmediğini denetler ve mahkemenin doğru olduğuna dair altına imza atar; buna, Osmanlılarda “şuhudül hâl” denir yani mahkemenin şahitleridir, mahkemenin doğru işlediğinin şahitleridir. Bugün, böyle bir sistemi getirdiğiniz takdirde otokontrol sistemini de getirmiş olursunuz. Bunu hem geliştirebilirsiniz, modern hâle de getirebilirsiniz hem hâkimlerin ve savcıların sicillerine de doğrudan etki edeceği için, hâkim ve savcılar da mahkemeyi doğru yürütmekle mükellef olarak kendilerini görürler. Size bir çözüm önerisi. İstinaf mahkemeleri çözüm değil arkadaşlar. Tekrar ediyorum, göreceksiniz, Yargıtayın çok daha ilerisinde, hukukta tıkanmalar meydana getirecektir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette bulunduğundan, önergeleri birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 18 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Pervin Buldan                             İdris Baluken                  Adil Zozani

     Iğdır                                         Bingöl                          Hakkâri

Selma Irmak                             Faysal Sarıyıldız                   Erol Dora

    Şırnak                                        Şırnak                             Mardin

Hasip Kaplan

    Şırnak

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

Turgut Dibek                             Ali Rıza Öztürk               Ömer Süha Aldan

    Kırklareli                                   Mersin                           Muğla

Dilek Akagün Yılmaz                   Haydar Akar

           Uşak                                   Kocaeli

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere Sayın Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.

Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Arkadaşlar, Hükûmetin acelesi var; ivedi bir yargılama istiyor, dünyada, evrensel hukukta, sözleşmelerde, Strasbourg’ta, Lahey’de, hiçbir yerde olmayan bir ivedi yargılama istiyor. Hem de nasıl? İhalede acele; kamulaştırmada, özelleştirmede, turizmi teşvikte, kentsel dönüşümde… Hem de nerede? Maden sektöründe ÇED raporlarını ihlal ederek, yok sayarak; afet riskinde, kentsel dönüşümde, Türkiye’de 1 trilyon dolarlık bütçe oluşturacak olaylarda hızlı, acele, acele, acele bir yargılama istiyor! Ne bu telaş, ne bu sevda, anlamadık! Gündemi yurttaşın başka, halkın başka, Hükûmetin başka; istiyor ki afet riski altındaki dönüşümde de acele olsun, her şey acele olsun. Beyler, kabak bile iki ayda yetişmez, siz bir ayda adaleti yetiştirmeye çalışıyorsunuz.

Arkadaşlar, dava açma süresini kısıtla, savunma süresini kısıtla, tebliğ süresini kısıtla, hâkimlerin temyiz süresini kısıtla, her şeyi kısıtla, sonra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni yok say, adil yargılamayı yok say,  tarafsız mahkemeyi yok say, savunma hakkının kutsallığını yok say, savunma hakkını ortadan kaldır, bütün bunların üstüne, yetmiyormuş gibi, acele et! Paşaya kelle mi götürüyorsunuz, neyin acelesini yapıyorsunuz? Neden Pozantı’da çocuklara tecavüz edilirken acele etmediniz? Neden Roboski’de 34 tane çocuğun üstüne F-16 uçakları bomba indirirken yargılamada acele etmiyorsunuz? Neden basın özgürlüğü davalarında acele etmiyorsunuz? Neden Gezi’de katledilen gençlerin davalarında, yaşam hakkında acele etmiyorsunuz? Neden ÖYM’de, olağanüstü mahkemelerde, KCK davalarında, benzer davalarda, hepsinde acele etmiyorsunuz? Neden faili meçhul davalarında acele etmiyorsunuz, hepsini zaman aşımına uğratıyorsunuz? Neden kadın cinayetlerindeki davalarda acele etmiyorsunuz? Neden çocukların satılmasında acele etmiyorsunuz? Neden fuhuşla mücadelede acele etmiyorsunuz? Neden kumarda acele etmiyorsunuz? Bu aceleniz ne sizin? Acele duygunuz ne? Acele gündeminiz ne? Adaletinizin acelesi paraya mı gömülmüş? Para mı dininiz imanınız, her şeyiniz para mı? Bu ülkenin adaleti sadece para mı, ekonomi mi, paradan başka bir şey yok mu? Eve dönüşte, adalette, barışta, çözümde, her şeyde niye acele etmiyorsunuz? Basın özgürlüğünde, insan haklarında, hukukta, demokraside, güzelim insanlarımın, güzelim memleketimin Hasankeyf’i sular altında kalırken, Rize’nin dereleri, Artvin’in dereleri, bütün bunlar giderken, Soma’da, Şırnak’ta insanlarımız maden göçüklerinde ölürken neden adalet acele etmez, neden adaletiniz acele etmez? Adaletiniz neden sadece ihalede, neden sadece rantta, neden sadece çıkarda, neden sadece menfaatte acele eder söyler misiniz? Bu aceleniz neden?

İSRAFİL KIŞLA (Artvin) – Bağırma ya!

HASİP KAPLAN (Devamla) – Siz bu kafayla, hukuku kendi kafanıza göre götürüp mahkemelerde kendi kafanıza göre şekillendireceğinizi mi sanıyorsunuz? Siz bu devir, bu devran böyle devam edecek mi zannediyorsunuz? Yazıklar olsun size! İçinizdeki hukukçulara yazıklar olsun! Üç gün, savunma hakkını avukata tanıyan bu düzenlemeye ses çıkarmayan AK PARTİ’li hukukçulara bin defa yazıklar olsun!

FATİH ŞAHİN – (Ankara) – Sana da yazıklar olsun!

HASİP KAPLAN (Devamla) – Nasıl bir şey bu? Üç günde tebligat, bir ayda karar… Bir ayda kabak yetiştirebilir misiniz? Var mı içinizde ziraat mühendisi bir ayda kabak yetiştirecek? Bu ülkede bir ayda adalet yetiştireceksiniz değil mi?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Kabaktan kabağa değişir, bir ayda da yetişir!

HASİP KAPLAN (Devamla) – Kabakla sizin anlayışınız çok iyi uyuşuyor!

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Bize saygınız yoksa kürsüye saygınız olsun. Kabakla yargılamanın ne alakası var?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Cacık bile yapabilirsiniz bir ayda değil mi? Para, para, para… Para her şeyi yapar değil mi? Para vicdan yapmaz, para insanlık yapmaz, para adalet yapmaz, para sizi kötü yola sevk eder. Acele eden ecele gider. Acele eden acele gider.(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) – İnsan hakları yaşamında maalesef, kötü durumdasınız. Gündeminiz ayrı, gündemimiz ayrı. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Turgut Dibek, Kırklareli Milletvekili.

Buyurun Sayın Dibek. (CHP sıralarından alkışlar)

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; madde çok önemli bir madde, ben her ne kadar Sayın Kaplan’ın hararetiyle konuşmayacaksam da bu madde çok önemli bir madde.

Ben birinci bölüm üzerinde konuşurken de belirtmiştim, bu tasarı içerisine giren özel, nokta düzenlemeler var, onlardan bir tanesidir bu ivedi yargılama usulü, bu tasarının içerisine özel olarak konulmuştur. Şimdi, bizim Anayasa’mızın bir 125’inci maddesi var, ben oradan başlamak istiyorum.

Şimdi, Anayasa’mızın 125’inci maddesi çok net bir şekilde “İdarenin her tür eylem ve işlemi yargı denetimine açıktır.” diyor. Şimdi, bunu esas aldığımızda, bu düzenleme bize şunu getiriyor: “İdarenin, bakanlıkların, kurumların bazı işlem ve eylemleri yargı denetimine kapalıdır.” demek belki tam doğru değil ama çok daha az açıktır. Bu düzenleme çok net bir şekilde Anayasa’ya aykırı, onunla ilgili kısımları da belirteceğim ama vatandaşlarımızın anlaması lazım.

Sayın Kaplan biraz tabii hararetle anlattığı için belki arada atlanmış olan konular olabilir. Bu düzenlemeyle ne amaçlanıyor, neler olacak ona da bir iki cümleyle gireceğim ama  ne yapılmak isteniyor, hangi işlemler ve eylemler yargıdan niçin kaçırılacak, yargının uygulamalarından niçin uzaklaştırılacak, şöyle bir kısaca değinmek istiyorum.

Bakın 6 tane başlık var. Bu başlıklar, baktığımız zaman, aslında, bu son 17 Aralık, 25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının içerisinde konuşulan konuları da kapsıyor. Bu başlıklar, Türkiye’deki en önemli rantın, sermayenin döndüğü başlıklar. Bir defa, ihaleden yasaklama kararları hariç tüm ihale işlemleri yani devletin, kurumların tüm ihale işlemleri ivedi yargılama usulüne tabi olacak; acele kamulaştırma işlemleri, Özelleştirme Yüksek Kurulu kararları, yapılan tüm özelleştirmeler bu usule tabi olacak; kentsel dönüşüme ilişkin Bakanlar Kurulu kararları… Başlangıçta olmayan 2 tane konuyu daha sonra ilave etmiş arkadaşlar; bunlar Turizmi Teşvik Kanunu uyarınca yapılan satış, tahsisler, kiralama işlemleri ve -eski bakan burada, onun bölümünü de ilgilendiren, onun bakanlığını ilgilendiren- bu ÇED kararlarına yönelik işlemler. Bu 6 başlık -bunları vatandaşlarımız daha iyi anlasın diye- aslında nelerdi? İhalelerin hepsi var; o termik santraller, nükleer santraller, HES’ler, şehir hastaneleri, onun dışında üçüncü havaalanı, kamulaştırmalar, tüm bu işlemlerin her biri, değerli arkadaşlar, bu yargılama usullerine tabi olacak. Ne olacak? Sayın Bakan geçen gün diyor ki: “Ya, bunlara dava açılacak.” Arkadaşlar, ÇED dosyaları -ben de girdim ÇED format toplantılarına- şöyle benim boyumca dosyalar için diyeceksiniz ki: “Bir ay içerisinde dava açın.” Nereden, nasıl o davayı inceleyecek, o davayı açacak o kişi? Davayı açtıktan sonra on beş gün cevap süresi, dosya tamamlanacak. Mahkemeye diyorsunuz ki: “Bir ay içerisinde bu davayı bitireceksin.” Daha sonra, temyiz aşamasında da “İki ay içerisinde bu davayı sonuçlandıracaksın.” Nereye? Danıştaya. Baktığımız zaman, açılıştan itibaren tüm o sürelerin sonuna kadar altı ay. Altı ayda bu davalar sona erecek değerli arkadaşlar.

Şimdi, bununla ilgili olarak yürütmenin durdurulması kararlarına itiraz yok. Efendim, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 11’inci maddesi var, dava dışı bir yol öngörüyor: Üst makamlara başvurma yani ilgililer idarenin üst makamına başvurarak da bu konuları çözebilir. “Hayır.” diyor, dava dışında hiçbir yol bırakmıyorsunuz, “Davaya git.” diyorsunuz. Şimdi, o süreler içerisinde aslında söylenen şu: “Sizin davayla falan da bu işleri çözmeniz mümkün değil yani yargı yoluna da gitmeyin.” diyorsunuz.

Bakın, Anayasa’mızın 125’inci maddesini belirteyim, 10’uncu maddesini belirteyim çünkü süre kısa olduğu için. Anayasa’mızın 10’uncu maddesi “Herkes kanun önünde eşittir.” diyor. Onun uzun bir düzenlemesi var ama son fıkrası da ne diyor? “Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” diyor. Bizim Anayasa’mızın bir 36’ncı maddesi var, hak arama hürriyetini düzenliyor. Onu da okuyayım kısaca: “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” diyor. Aynı şeyi, imza attığımız uluslararası sözleşmeler içerisinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesinin ilgili fıkraları da diyor. Bu düzenlemeyle adil yargılanma diye bir şeyden bahsetmek mümkün değil arkadaşlar, göstermelik bir yargılama var. “Silahların eşitliği prensibi” denilen bir olay var yani davacı ve davalı eşit silahlarla bu Anayasa’nın 36’ncı maddesindeki haklarını arayacak. Nasıl arayacak? On beş gün içerisinde, o sürelerde itirazlarını yapamayacak, bir ay içerisinde, o deliller nasıl toplanacak? Bu düzenleme çok açık bir şekilde Anayasa’ya aykırı.

Geliş nedeni de belli, Başbakanın talimatıdır. “Bu davalarla ilgili ben yargı falan istemiyorum, bunları bir an evvel bitireceksiniz.” diyor. Göstermelik bir yöntemle, insanlara “Haklarınız var, yargıya da başvurabilirsiniz.” düşüncesiyle bu düzenlemeyi yapıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURGUT DİBEK (Devamla) - Bu düzenleme Anayasa Mahkemesinden dönecektir. HSYK’yla ilgili yaptığınız o düzenlemede de dedik, Komisyonda da belirtmiştik; aynı düzenlemeler, bu da öyle. Bu belirttiğim maddeler, 125, 10 ve 36’dan bu düzenleme dönecek. O yüzden sizleri uyarıyorum ve bu maddenin tasarı metninden çıkması gerekir diyorum.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.06

                                            YEDİNCİ OTURUM

                                          Açılma Saati: 17.21

                              BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

                                                  -----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

19’uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19. Maddesinin 8. Fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                  Turgut Dibek                                    Ali Rıza Öztürk                                 Ömer Süha Aldan

                     Kırklareli                                             Mersin                                                Muğla

            Dilek Akagün Yılmaz                                Haydar Akar                                                                           Uşak                      Kocaeli                                                   

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 19 uncu maddesinin 1 inci fıkrasının son cümlesinde yer alan "kararlar kesin olup bunlara karşı istinaf yoluna başvurulamaz." ibaresinin "kararlara karşı itiraz yolu açık olup bu kararlara karşı doğrudan istinaf yoluna başvurulamaz." şeklinde değiştirilmesini ve madde metnin 8 inci fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                  Pervin Buldan                                     İdris Baluken                                       Adil Zozani

                        Iğdır                                                 Bingöl                                               Hakkâri

                     Erol Dora                                      Faysal Sarıyıldız                                    Selma Irmak

                       Mardin                                               Şırnak                                                Şırnak

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 19. Maddesinin Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                     Faruk Bal                                         Ali Halaman                                           Ali Öz

                       Konya                                                Adana                                                Mersin

                Yusuf Halaçoğlu                                     Emin Çınar                                  Murat Başesgioğlu

                      Kayseri                                            Kastamonu                                           İstanbul

               Seyfettin Yılmaz                                  Reşat Doğru                                  Mesut Dedeoğlu

                       Adana                                               Tokat                                       Kahramanmaraş

                 Bülent Belen                                  Ruhsar Demirel                              S. Nevzat Korkmaz

                     Tekirdağ                                           Eskişehir                                            Isparta

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Süleyman Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili.

Buyurun Sayın Korkmaz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

AKP’nin son birkaç yıldır yasama öncelikleri iki noktaya yoğunlaşmış durumda. 17 ve 25 Aralık yolsuzluk hadiselerinden sonra da bu davalara AKP sabah akşam eğilmeye başladı.

Nedir bu iki önceliği? Bir, kendisini koruma ve siyasal hedeflerine hizmet etmesi için yargıya gerekirse her türlü baskıyı yaparak hâkim olma yani yargıyı zapturapt altına alma.

İki: Sözde çözüm sürecinin kanuni altyapısını hazırlama. Bu alanda çalışan meşru ya da gayrimeşru tüm güçlere hukuki güvenceler sağlama.

Yargıyı kontrol etme maksadıyla çalıyı da arkadan dolaşarak Anayasa’yı kalbura çeviren, “hukuk devleti” anlayışını, yargının bağımsızlık ve hâkimlik teminatını ayaklar altına alan ve HSYK’da Adalet Bakanının yetkilerini artıran düzenlemeler yapıldı.

Başbakan ve Hükûmetin salvo atışları, hatta tehdit ve hakaretleriyle bu dönüşüme siyasi destek sağlamak maksadıyla milyonlar manipüle edildi, yargı sindirildi.

HSYK Kanunu, ulusal ve uluslararası tüm ihtarlara rağmen kavga dövüşle yasalaştırıldı. Anayasa Mahkemesinden döneceği belli olan bu yasa, Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürüyemeyeceği prensibinin istismarıyla AKP’nin bu kadrolaşmasına hizmet etmek için çıkarıldı. Bu, açıkça ve taammüden bağımsız mahkemelere “Benim emrimdesin.” mesajıydı.

Danıştay Kanunu değiştirildi. Danıştaya bir gecede 51 yeni üye atandı. Yargıtay Kanunu’nda değişiklikler yapıldı. 160 hâkim atandı yine bir gecede Yargıtay üyesi olarak. MİT Kanunu değiştirildi. Daha birçok düzenleme, AKP ve Başbakanı koruma ve kollama yasaları olarak Meclisten geçirildi. Hukuk, üstünlerin hukuku hâline geldi, siyasal iktidarın devamlılığını temin etmek üzere dolgu malzemesi yapıldı.

Öte yandan, PKK’yla girdiği müzakerede AKP, Başbakanı ve bakanlarını, MİT Müsteşarını ve diğer tüm yetkilileri; bu arada, bu sürece destek veren sivil, üniformalı, herkesi koruma altına alma maksadıyla yasalar çıkarıldı. Bu yasaların devletin bütünlüğü, milletin birliği ve cumhuriyetin kuruluş felsefesiyle çelişip çelişmemesine bakılmaksızın sadece kanun dışılığa kaymış kişilerin kurtarılması hedeflendi. Terörle Mücadele Kanunu’nun 6’ncı maddesiyle oynanarak terör örgütünün propaganda yapabilmesi şartları kolaylaştırıldı. TCK’nın 215’inci maddesinde yapılan değişiklikle suç ve suçluyu övme hususuna yeni tanımlar getirilerek PKK elebaşısı ve örgütün militanları hakkında methiyeler düzülmesine imkân tanındı. Bu imkândan devletin valisi bile faydalandı değerli milletvekilleri, bebek katiline saygılarını sunan ilk vali olarak reziller listesinin 1’inci sırasına yazıldı. TCK’nın 220’nci maddesinin (6)’ncı fıkrası örgüt adına suç işlemeye yeni bir bakış açısı kazandırdı. Ülkemizin bir bölgesi, artık, kanunsuzlukların, ihanetlerin, dağ kanunlarının egemen olduğu bir bölge hâline geldi. (8)’inci fıkradaki örgüt propagandası tanımı değiştirildi. CMUK değiştirildi ve ana dilde savunma hakkı getirildi. Bu konuda, ne mevzuatta ne de uygulamada hiçbir sorun olmamasına rağmen, KCK ve PKK sanıklarının mahkemelerde işlediği suçlar legalize edildi. Daha neler neler… Ve bütün bunlar “Özgürleşiyoruz, demokratikleşiyoruz.” yalanıyla birlikte ellerindeki kitle iletişim araçları da kullanılarak kitlelere servis edildi.

Değerli milletvekilleri, görüldüğü gibi, yargı kararlarının daha adil, daha hızlı, daha ucuz ve ulaşımı daha kolay olmasını temin etme amacıyla açılmıyor bu yargı paketleri. İlk  dördünden bu sonucun alınmadığı ortada. Buradan da iyi bir sonuç alınmayacağı yine aşikâr, niyet kötü, akıbet kötü çünkü. Hep günlük kısır çekişmelere endeksli ve birilerini yargıdan kurtarma maksadıyla yapılıyor. Beşinci paket de böyle. Vatandaşın adalete ulaşmasını temin etmeyecek, daha da karıştıracak, işleri daha da uzatacak. Şimdiden “Altıncı paket ne zaman gelir?” diye beklemeye başladık.

Allah adaletle hükmeden yönetimleri bu ülkeye bir an önce nasip etsin diyor, yüce milleti saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 19 uncu maddesinin 1 inci fıkrasının son cümlesinde yer alan "kararlar kesin olup bunlara karşı istinaf yoluna başvurulamaz." ibaresinin "kararlara karşı itiraz yolu açık olup bu kararlara karşı doğrudan istinaf yoluna başvurulamaz." şeklinde değiştirilmesini ve madde metnin 8 inci fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Adil Zozani, Hakkâri Milletvekili.

Buyurun Sayın Zozani.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biraz önce de ifade ettiğimiz gibi, bir yerde eksiklik varsa düzeltmeye çalışırsınız, düzeltmelere de elbette ki katkı sunarız, katkı sunmaya çalışırız en azından. Yapılmış her kanunun hiçbir eksiği olmaksızın, eksiksiz yapılabileceği yönünde bir kanaat içerisinde de olmadım, nihayetinde insanlar yapıyor. Eğer geçmişte bir yanlışlık varsa bugün onun düzeltilmesi gerekir. Önergemiz de biraz da buna dönüktür, umut ediyorum ki kabul edilir. Ancak, benim esas üzerinde durmaya çalıştığım konu bu değil.

Bakın, Türkiye'nin acil sorunlarına ihtiyaç olacak yasal düzenlemelerin bir an önce Meclis gündemine getirilmesi gereklidir diyoruz. Bu talebimizi her defasında yeniliyoruz. Evet, müzakere çerçeve yasası bu önceliklerden bir tanesidir, bir an önce bu Meclisin gündemine getirilmesi gereken bir yasadır. Önerimizi verdik, kanun teklifimizi verdik ve bunun gündeme alınmasını talep ediyoruz, arzu ediyoruz. Aynı şekilde, antidemokratik yasaların ayıklanmasını sağlayacak düzenlemelerin de bir an önce bu Meclisin gündemine gelmesi gerekir, bunu da ifade ediyoruz. Ancak, Hükûmet bunların tamamından uzak duruyor. Kendisine dönük, biraz da kendisini kurtarmaya dönük yasal düzenlemelerin içerisine giriyor, böyle bir çabanın içerisinde görünüyor; doğrusu bu da kamuoyunda bir karşılık bulmuyor. Kamuoyunda karşılık bulmadığı gibi Parlamentoda da bunun bir karşılığı yok artık. Kerhen, biraz da mecburiyetten bir el kaldırma-el indirme fasılları yaşanıyor Parlamentoda çünkü herkes biliyor ki Parlamentonun acil ihtiyaçları bunlar değil.

Bakın, biraz önceki konuşmamda da işaret ettim: Önümüzdeki dönem Türkiye bir kaosla karşı karşıyadır. Dikey erk paylaşımı sistemine göre örgütlenmiş bir devlet mekanizmamız var ve 10 Ağustostan itibaren bu dikey erk paylaşımı çifte hiyerarşiye dönüşüyor. Bu çifte hiyerarşi durumu Türkiye’nin önündeki en büyük kaostur. Bunun için acil bir anayasal düzenlemenin yapılması gereklidir, elzemdir diyoruz.

Doksan yıl boyunca Türkiye’ye uydurmaya çalışılan bu kılıf, bu elbise uymadı. Altı yüz yıllık devlet geleneğini bir tarafa koyup yirmi, otuz yılda yeni bir gelenek, yeni bir toplumsal sistem ve idari sistem uygulaması içerisinde olundu ve kabul etmek gerekir ki artık bu sistem bu şekilde yürümüyor. Oturup yeni baştan, Türkiye’ye uyacak, Türkiye toplumunun, Türkiye’de yaşayan halkların kabul edeceği bir sisteme evrilmek gerektiğini ifade ediyoruz; verdiğimiz yasa teklifleri de bu çerçevededir. Ademimerkeziyetçiliğe yani desantralizasyona geçişin elzem olduğu gerçekliğini her defasında burada ifade ediyoruz ancak hâlâ tek erk paylaşımına dayalı sistemde ısrar etmek, aslında sistemin çürümüşlüğüne de biraz daha katkı sunar.

Geride bıraktığımız altmış yıl içerisinde, bütün dünyada huzur içerisinde yaşayan ülkeler, toplumlar, erk paylaşımını tabana yayan toplumlardır. Daha açık ifade ediyoruz, modern özerklik yöntemlerinin, sisteminin uygulandığı toplumlar, geride bıraktığımız altmış yılda huzur içerisinde yaşadılar. 1921’den bu yana Finlandiya’da uygulanıyor modern özerklik uygulaması, daha birçok ülkede uygulanıyor. 20 ülkede, 60 bölgede bu sistem uygulanıyor ve bu bölgelerin, bu ülkelerin hiçbirinde bizim yaşadığımız gibi, Çin’de yaşandığı gibi, dünyanın başka yerinde yaşandığı gibi çatışmalar yok. O zaman aklın yolu birdir, eğer bu elbise bu topluma uymuyorsa artık ısrarla bu elbiseyi tekrar bu topluma giydirme alışkanlığından vazgeçip yeni bir sistem tartışmasını burada yapmamız gerekiyor.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.34

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.45

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

19’uncu madde üzerinde Hakkâri Milletvekili Adil Zozani ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır ve önerge kabul edilmemiştir.

592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra sayılı Kanun Tasarısının 19. Maddesinin 8. Fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.

Buyurun Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bundan önce, yargının hızlandırılması ya da demokratikleşme ya da başka adlarla pek çok paket getirildi. Artık, o sayıları ben de unuttum, sanıyorum sizler de unuttunuz. Ama, bu paketlerin hiçbiri ne yargının sorunlarını çözdü ne de siyasal iktidarın derdine derman oldu çünkü siyasal iktidarın evde yaptığı hesap çarşıya uymuyor; evde bir hesap yapıyor, bir çıkmaza giriyor, sorunları çözmek için Parlamentodaki çoğunluğuna dayanarak arkasını önünü düşünmeden bir yasa çıkartıyor fakat o yasayla sorunları çözemeyince bir iki ay sonra tekrar bir yasa meydana getiriyor.

Bugün yargının hızlandırılmaktan daha önemli olan sorunu, adil doyumun sağlanmaması ve yargıya güvenin sağlanmayacak bir şekilde yargısal faaliyetlerin sürdürülmesidir. Ama, bu iktidarın son zamanlarında karşılaştığımız bir başka sorunu ise Hükûmet ile Hükümetin “paralel yapı” olarak adlandırdığı Fethullah Gülen cemaati arasındaki kavgadır. Bu kavgada hukuk zemin yapılmaktadır, bu kavga aslında yargı üzerinden yapılmaktadır; böylelikle hem yargı yaralanmakta hem hukuk zedelenmektedir.

Aslında, hem Hükûmetin hem de “paralel yapı” olarak adlandırılan Fethullah Gülen cemaatinin vatandaş için daha adil, daha yaşanabilir bir Türkiye, bir ülke kurmak gibi bir sevdalarının, bir düşüncelerinin olmadığı çok açıktır. Ben bu kürsüde müteaddit defalar söyledim; her iki grubun temel amacı iktidarı paylaşmaktır, Hükûmet gücünü, devlet gücünü artık ele geçirmektir, bu ayan beyan ortaya çıkmıştır.

Değerli milletvekilleri, işte, bu yargı paketi de böyle bir çatışmanın, böyle bir kavganın sonucu olarak getirilmiştir. Buradaki ana temanın, ana esasın, Hükûmetin bu paketi getirmesindeki temel amacın, aslında, yargıda 2010 Anayasa referandumundan sonra kendilerinin sandıkları hâkim ve savcıların kendilerinden olmadıklarını anlamış olmaları üzerine, şimdi, hem Yargıtayda hem de Danıştayda o “paralel yapı” dedikleri cemaati tasfiye etmek olduğunda hiç mi hiç kuşku yoktur değerli arkadaşlarım.

Nitekim getirilen Danıştay Yasası’na baktığımızda, aslında, bu Danıştay Yasası’yla ilgili idari yargılamadaki sorunları çözmek için Adalet Bakanlığında sekiz yıl önce bir bilim kurulu oluşturulmuş. Bu bilim kurulunda çeşitli kurum ve kuruluşlardan gelen temsilcilerin katkılarıyla oluşan taslağın tamamı getirilmiyor, oradan istinaf kısmı alınıyor, buraya getiriliyor ve istinaflarda şimdi küçük bir Danıştay yaratılıyor. Danıştaydaki “paralel yapı” dediğimiz yapının elemanları tasfiye edilecek ya, onun için istinaflarda bir Danıştay yaratılıyor. “Acaba oradaki dengeyi bu tarafa kaydırabilir miyiz?” Yani bütün hesap, Danıştaydaki dengeyi değiştirme hesabı.

Zaten bu iktidarın ben milletvekili olduğumdan bu yana yaptığı tek bir şey var; aritmetik hesaplarına ya da böyle denge hesaplarına dayanarak, Parlamentodaki çoğunluğa da güvenerek sürekli aritmetiksel olarak dengelerle oynamak.

Değerli arkadaşlarım, aslında tabiatta denge izafi bir kavramdır. Mutlak olan şey dengesizliktir. Nadia Comaneci vardı biliyorsunuz; denge aletinde yürüyordu, o bile en sonunda düşmek zorunda kaldı. Bu siyasi iktidar böyle denge hesapları yaparken aslında kendisi de denge aletinden düşecek, bunun farkında değil. Böyle ivedi yargılama getiriyor ama ivedi yargılama yoluyla verilen kararlar istinaftan istisna tutuluyor. Yani siyasal iktidar şimdi yine bu yargının yapısını beğenmedi, kendisine göre yeni bir yargı oluşturmaya çalışıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Bundan da yarın bir gün döner, başka bir yapı oluşturmaya çalışır ama buna ömrü yetmeyecek.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

20’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

                          Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 20 inci maddesinin 2’ nci fıkrasının ilk cümlesinde yer alan “Danıştayda” ibaresinin “Danıştaya” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                           

                  Pervin Buldan                                     İdris Baluken                                       Adil Zozani

                        Iğdır                                                 Bingöl                                               Hakkâri

                   Selma Irmak                                    Faysal Sarıyıldız                                      Erol Dora

                       Şırnak                                                Şırnak                                               Mardin

                                                                           Hasip Kaplan

                                                                                Şırnak

                          Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra sayılı Kanun Tasarısının 20. Maddesine aşağıdaki “n” fıkrasının eklenmesini arz ve teklif ederiz.

n) Hidroelektrik Santrali ruhsatlarıyla ile ilgili davalar.

 

                  Turgut Dibek                                    Ali Rıza Öztürk                                 Ömer Süha Aldan

                     Kırklareli                                             Mersin                                                Muğla

            Dilek Akagün Yılmaz                                Haydar Akar

                        Uşak                                                Kocaeli

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 20. Maddesinin Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                Yusuf Halaçoğlu                                Murat Başesgioğlu                                Mesut Dedeoğlu

                      Kayseri                                              İstanbul                                        Kahramanmaraş

                   Ali Halaman                                           Ali Öz                                            Emin Çınar

                       Adana                                               Mersin                                            Kastamonu

                Seyfettin Yılmaz                                    Bülent Belen                                     Ruhsar Demirel

                       Adana                                              Tekirdağ                                            Eskişehir

               Cemalettin Şimşek                                     Faruk Bal                                         Reşat Doğru

                      Samsun                                               Konya                                                 Tokat

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Anayasa’ya aykırı bir cihet görülmediğinden Komisyon önergeye katılmamaktadır.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Cemalettin Şimşek, Samsun Milletvekili.

Buyurun Sayın Şimşek. (MHP sıralarından alkışlar)

CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 20’nci maddesi üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, adalet ve hakkaniyet duygusu, bilinen insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanlar tarih boyunca hep adaleti ve hakkaniyeti aramışlardır. Bugün geldiğimiz noktada da güvenilir devlet, adaletli devlet, insan haklarına saygılı devlet ön plana çıkmaktadır. Vatandaşları arasında güven ve adaleti sağlamak da devletin, demokratik devletin en temel görevidir. Onun için bir ülkede demokratik kurum ve kurallar ne kadar sağlıklı işlerse, ne kadar adaletli olursa o ülke insanlarının devlete olan güveni de o kadar artar. Bir ülkede adalete olan güven sarsılırsa o ülkede kaos ve kargaşa var demektir.

Değerli milletvekilleri, maalesef, bizim ülkemizde adalete olan güven, dolayısıyla devlete olan güven gün geçtikçe azalmakta ve sarsılmaktadır. Mahkeme kararları ve mahkemelere müdahale edilmesi hemen her gün televizyonlarda tartışılmaktadır. Ülkemiz, temel hak ve hürriyetler konusunda, basın özgürlüğünde ve adalette her gün sözde örnek aldığımız devletler tarafından eleştirilmekte ve ülkemizi bu bakımdan dünyanın en geri kalmış ülkeleriyle emsal göstermektedirler. Bütün bunların karşısında Başbakan, bunu “bizi çekemeyenler”, “Türkiye ne zaman bir şeyler yapacak olsa, ileriye gidecek olsa bunun önüne geçmek” olarak izah etmeye çalışıyor ancak bunun mümkün olmadığını buradan ifade etmek isterim.

Değerli milletvekilleri, maalesef ülkemizde adalete güven sarsılmış ve her geçen gün de azalmaktadır. Türkiye’de yargıya güven artık dip seviyelere vurmuş ve yüzde 27 seviyelerine inmiştir. Sayın Başbakan, tüm demokratik kurum ve kuralları aldığı çoğunluk oyuna dayanarak yok sayıyor, yaptığı her icraatı bununla izah etmeye çalışıyor.

Değerli milletvekilleri, son seçimlerde Adalet ve Kalkınma Partisinin aldığı oy oranı yüzde 43’tür ve Sayın Başbakan demokratik kurum ve kuralları buna dayanarak çiğnemeyi kendisine hak sayıyor, hukuku çiğnemeyi kendine hak görüyor. Ancak, buradan Sayın Başbakana ifade etmek isterim ki kendisinin de diktatör olarak ilan ettiği Beşar Esad, son seçimlerde Suriye’de yüzde 89 oy almıştır. Ayrıca, bu oy oranı, uluslararası gözlemciler tarafından şeffaf ve meşru olarak kabul edilmektedir.

Şimdi buradan ben Sayın Başbakana soruyorum: Beşar Esad, diktatör mü değil mi? Yaptıklarını demokrasiyle izah etmek mümkün mü? Yani alınan çoğunluk oyuyla demokrasinin bütün kurallarını, bütün kurumlarını kendi himayesi altına almayı kendine hak görebilir mi? Artık bu soruları buradan sormazsak ayıp olur. Önümüze gelen bu yargı paketleri milletimizin bir ihtiyacından mı kaynaklanıyor, yoksa birilerine özel, onları koruyup kollamak için mi yapılıyor ya da bir yerlere sözleri yerine getirmek için mi kullanılmaktadır? “Bu kadarı da olmaz.” dedirten bu işlerden artık vazgeçmelisiniz.

Değerli AKP milletvekilleri, bu gelen yasa metinlerini hiç okudunuz mu? Bu yasalarda sizin bir iradeniz var mı; eğer yoksa, kendinizi aşağılanmış hissediyor musunuz? Yoksa siz burada bir noter görevi mi görüyorsunuz?

Değerli milletvekilleri, tasarının 20’nci maddesi, istinaf mahkemelerinin kararlarına karşı Danıştayda temyizi düzenlemektedir.

İstinaf mahkemeleri, Yargıtay ve Danıştayın iş yükünün azaltılması, adil yargılanmanın temini,  yargının hızlandırılması gibi gerekçelerle kurulmak istenmektedir. Bu gerekçelerin hiçbiri, dışarıda, tasarıda yazılı istinaf mahkemelerinin kurulmasıyla ortadan kalkmayacaktır. Esasen, eyalet sistemini benimsemiş siyasi rejimlerde çok hukuklu olarak uygulanan istinaf mahkemeleri, AKP’nin başkanlık sistemiyle gündeme getireceği idari taksimatın öncüsü olarak tasarıda yer almaktadır.

Tasarı, üniter devlet yapısı, millet bütünlüğü, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, hâkim teminatı, eşitlik ve adil yargılanma ilkelerine aykırıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) -  Bu sebeple, tasarının 20’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını talep ediyor, bu önergemize desteğinizi bekliyoruz.

Bu vesileyle, tekrar hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

                          Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra sayılı Kanun Tasarısının 20. Maddesine aşağıdaki “n” fıkrasının eklenmesini arz ve teklif ederiz.

n) Hidroelektrik Santrali ruhsatlarıyla ile ilgili davalar.

Turgut Dibek (Kırklareli) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.

Buyurun Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Demin de söyledim, bu paketin temel amacı, hem Danıştayda hem Yargıtayda bu Hükûmet tarafından 2010 Anayasa referandumundan sonra kurulan dengenin, yapının beğenilmeyerek yeniden kurulmaya çalışılmasıdır, hedef budur. O nedenle Danıştaydaki ve Yargıtaydaki yapılar düzenlenmeye çalışılıyor.

Örneğin, bugün, Danıştay Genel Sekreterinin değiştirilememesi, Hükûmet tarafından çok istenilmesine rağmen değiştirilememesi nedeniyle orada bir yasa düzenlemesi yoluna gidiliyor. Danıştaydaki kimi yargıçlardan memnun olunmaması o konuda Hükûmet açısından tedbir alınması zorunluluğunu doğuruyor ama tabii, bu, Hükûmete ne kadar faydalı olacak, onu da hep beraber önümüzdeki günlerde göreceğiz. Çünkü, siz bu ülkede bağımsız ve tarafsız yargıyı oluşturmazsanız, herkes için eşit davranabilecek hâkimlere sırtınızı dayamazsanız olacağı şey budur.

Değerli milletvekilleri, bu, idari yargı kısmında asıl amacın istinaf mahkemelerinin kurulması olduğunu demin de söylemiştim. Burada yargılama usulünde de bazı değişiklikler yapılmaktadır. Burada ilk derece mahkemelerinde verilen kararlarda miktar esas alınarak şimdiye kadar olmayan bir kanun yoluna kapalılık esası getirilmiştir. Bundan önceki mevcut sistemde, aslında, konu ve miktar yönünden bakılmaksızın hepsine temyiz yolu var iken, kanun yolu açıkken burada bir kapalılık vardır kimi kararlara. Yine, bu kararlara karşı istinaf yoluna da gidilemiyor. Bu, ivedi yargılama usulüyle verilen kararlar kesinleşmiş sayılıyor.

20’nci maddede aslında hangi kararlar için temyiz yoluna gidilebileceği 14 madde hâlinde sınırlı olarak sayılmıştır, bunun dışında kalan kararlar için gidilemiyor. İşte, 100 bin Türk lirasından büyük olan vergi davaları, tam yargı davaları, idari işlemlere yol açan davalar bakımından ve bunun gibi 14 madde hâlinde sınırlı olarak sayılmış.

Değerli milletvekilleri, istinafta verilen kararlara karşı miktar ve konu itibarıyla sınırlama getirilerek temyiz yolu açılmış. Bütün bunlar şunu gösteriyor: Bugünkü sistem ters yüz ediliyor, yani ayakları yukarıya, başı aşağıya dikiliyor. Sanıyorum, önümüzdeki günlerde tekrar, bu sisteme başka bir çare uydurmaya çalışırlar. Yine de, bir de burada, bölge idare mahkemelerinin kuruluşu, sayıları ve kurulacağı yerlerin Adalet Bakanı tarafından tayin edileceği hükme bağlanmıştır. Ben şahsen, bunun Anayasa’ya aykırı olduğunu düşünüyorum. Aslında, buradaki bölge idare mahkemelerinin sayılarının ve kurulacağı yerlerin kanunla belirlenmemiş olmasının Anayasa’mızın 142’nci maddesi karşısında sorun teşkil edeceğini düşünüyorum, çünkü mahkemelerin nasıl kurulacağı, ne şekilde kurulacağı ve sayılarının Adalet Bakanına bırakılmaması gerektiğini düşünüyorum.

Yine, bir düzenleme var bu idari yargıda; istekleri hâlinde Danıştay başkan, daire başkanları ve üyelerinin bölge idare mahkemesi başkanlıklarına veya daire başkanlıklarına atanabilecekleri hükmü getirilmiştir. Aslında, işte, bu hükmün getirilmiş olması, benim demin söylediğim, ana temanın istinaflarda küçük bir Danıştay oluşturmak olduğunu ve Danıştaydaki dengeyi Hükûmet lehine değiştirmek olduğunu somut olarak göstermektedir. Aslında, böyle bir sistem, Fransız idari istinaf mahkemelerindeki uygulamaya benzer öngörülmüş olmakla birlikte, bildiğim kadarıyla, Fransız sisteminde bu hak yalnızca Danıştay üyelerine ve idari istinaf mahkemelerinin başkanlarına, atanmak için tanınmış bulunmaktadır. Ben böyle olduğunu biliyorum, yanlışım varsa  düzeltsinler. Bir Danıştay daire başkanının bölge idare mahkemesi başkanlığına, hele hele bölge idare mahkemesi daire başkanlığına niçin atanmak isteyeceğini anlamam mümkün değildir, normal bir insan zekâsı için de anlaşılabilir değildir.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 20 inci maddesinin 2 inci fıkrasının ilk cümlesinde yer alan “Danıştayda” ibaresinin “Danıştaya” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.

Buyurun Sayın Kaplan. (HDP sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Şu kanunu, şu torbayı o kadar ivedi yapmışsınız ki, öyle birbirine karıştırmışsınız ki, görev ve yetkileri öyle birbirine karıştırmışsınız ki… Yani bir şeyi doğru dürüst yapmayı niye denemiyorsunuz, hakikaten şaşırıyorum.

Bakın, demin ivedi ve acele işlerinizi saydık. Buraya bir hüküm koymuşsunuz: “Danıştaya gider, istinaf mahkemesine gitmez ivedi işler.” Sonra, geliyor, diyorsunuz ki: “İstinaf mahkemeleri 100 bin liranın altındaki alacak değeri olan davalara bakar.” Mademki 100 binin üstündekiler Danıştaya gidecek, bu ivedi işleri niye Danıştaya gönderirsiniz de istinaf mahkemesine gitmez? Peki, Danıştayda ivedi iştir, acele iştir, gidecek ya sizin işiniz çok acele, bu maddeler “Danıştayın göreceği davalar” bölümünde niye yok? Yok. Peki, bir şey daha sorayım: Bu ivedi, acele işlerle ilgili, Danıştay, 18’inci maddede diyor ki: “İki ayda kesin karar verir.” Peki, Danıştayda görülecek davalar konusunda ne karar verilir? Şimdi, burada aynı şeyler var; özelleştirme var, turizmi teşvik var, Çevre Kanunu var, maden var, bunlar ivedi. Geliyorsunuz Danıştayın bakacağı davalara: Tabiat Varlıklarını Koruma Komisyonu, kültür komisyonları. Peki, bunlar çevre değil mi, bunlar madenle ilgili değil mi? Madenler, taş ocakları, orman, jeotermal kaynak ve diğer mineral; peki, bunlar Danıştayda da o ivedi işlerin içinde niye yok?

Arkadaşlar, bir şey söyleyeyim mi ben size: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki adil yargılanma hakkını, itiraz yollarını, mağduriyet konusundaki bütün kuralları, Meclisin aldığı kararları, Anayasa’nın 90’ıncı maddesini, Anayasa’nın 90’ıncı maddesindeki uluslararası sözleşmelerin kanun hükmünde olduğu hükmünü, bütün bunları ihlal ediyorsunuz. Şu an Anayasa’yı ihlal eden bir torbadan bahsediyoruz. Bu torbanın içinde Danıştaya gidecek davaları saymışsınız, dört beş kalem. Peki, kanun hükmünde kararnameler gitmeyecek mi? İnsan hakları ihlalleriyle ilgili alınan kararlar gitmeyecek mi? Güvenlik güçlerinin aldığı kararlar gitmeyecek mi? Kamu ombudsmanlık kurumu dava açmak isterse yarın, açamayacak mı? İnsan Hakları Kurulu isterse bir konuda gidemeyecek mi? Yani idare bu kadar keyfî, bu kadar sorumsuz… Herkes istediği zaman İstanbul’a, Taksim Meydanı’na 50 bin tane polis yığıp… Bu kararların hiçbirinin idari olarak yargısal denetimi olmayacak mı? Yanlış yapıyorsunuz arkadaşlar. Hayatın her alanına sirayet eden torba kanun gibi bu düzenlemede yanlış yapıyorsunuz. Ha, “Bu yanlış zamanla düzelir…” Düzelmez arkadaşlar. Siz siyaseten adalete ve yargıya bakış felsefenizi değiştireceksiniz.

Uluslararası Ceza Mahkemesi insan hakları konusunda insanlığa karşı işlenen suçlara ve savaş suçlarına bakar. Niye Hükûmet imzalamıyor, çıksın burada açıklasın. Uluslararası Ceza Mahkemesini niye imzalamıyorsunuz? Yine, çok açık olarak burada ifade ediyorum size: Çerçeve sözleşmesini niye imzalamıyorsunuz? Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’ne niye çekince koyuyorsunuz? Mademki çocukları çok seviyorsunuz, Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne niye çekince koyuyorsunuz? Evrensel bir değer olan Çocuk Hakları Sözleşmesi Meclise geliyor, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi Meclise geliyor, ekonomik ve sosyal sözleşmeler Meclise geliyor, çekince koyuyorsunuz, çekinceli imzalıyorsunuz. Çekinceli, arızalı memleket havası yaratıyorsunuz. Türkiye niye bu kadar korkuyor? Türkiye, insanından niye korkuyor? Çocukların kendi kimlik ve kültürlerini, kendi doğal yaşamlarını yaşamaları kadar, bundan daha doğal bir şey olabilir mi? Niye bundan korkuyorsunuz? Kendi dilini, kendi kültürünü birinin geliştirmesinden daha doğal ne var, insanlar arasında eşitliği yaratmaktan daha doğal ne var? Burada  adalet duygusu, paradan önce imanda ve vicdanda gelişir arkadaşlar, cüzdanda gelişmez. Cüzdanda adaletin yeşerdiğini gören var mı? Hangi dünyada, hangi ülkede cüzdanda adalet yetişmiş? Copta da yetişmez, TOMA’da da yetişmez, tankta da yetişmez, gazda da yetişmez. Hoşgörüde, demokraside hukuka inancın bilincini anaokulundan itibaren öğrettiğiniz çocuklarınıza öğreterek, özümseterek bu hayata geçebilir.

Adalet ve Kalkınma Partisini adalete davet ediyoruz. Hadi gelin, biraz da adaleti kendi adınızdan dolayı hayata geçirin diyoruz, saygılar sunuyoruz. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunacağım.

III.- YOKLAMA

 

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi var, yerine getireceğim.

Sayın Altay, Sayın Öztürk, Sayın Canalioğlu, Sayın Batum, Sayın Özkan, Sayın Acar, Sayın Kart, Sayın Genç, Sayın Özcan, Sayın Haberal, Sayın Bayraktutan, Sayın Aldan, Sayın Danışoğlu, Sayın Kaleli, Sayın Düzgün, Sayın Türmen, Sayın Aygün, Sayın Öz, Sayın Küçük ve Sayın Cihaner.

Evet, dört dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun; Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’ın; Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Ankara Milletvekili Levent Gök’ün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Van Milletvekili Aysel Tuğluk’un; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592) (Devam)

 

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…  Kabul edilmiştir.

21’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 21 inci maddesinin 2 inci fıkrasında yer alan “verilirken” ibaresinden sonra gelmek üzere “bu iş için” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Pervin Buldan                                                       İdris Baluken                                       Selma Irmak

   Iğdır                                                                      Bingöl                                                Şırnak

Adil Zozani                                                        Faysal Sarıyıldız                                      Erol Dora

  Hakkâri                                                                   Şırnak                                               Mardin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra sayılı Kanun Tasarısının 21. Maddesinde yer alan “2577 sayılı Kanunun 48 inci maddesini ikinci fıkrasında yer alan ‘mahkemece’ ibareleri ‘bölge idare mahkemesince’ şeklinde; üçüncü fıkrasında yer alan ‘mahkemeye’ ibaresi ‘bölge idare mahkemesine’, ‘mahkeme’ ibaresi ‘bölge idare mahkemesi’” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve ‘otuz’ ibaresi ‘onbeş’ şeklinde” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

              Turgut Dibek                       Mehmet Volkan Canalioğlu                     Ali Rıza Öztürk

                Kırklareli                                       Trabzon                                         Mersin

           Ömer Süha Aldan                        Dilek Akagün Yılmaz                            Haydar Akar

                   Muğla                                            Uşak                                           Kocaeli

BAŞKAN – Şimdi okunacak önerge, Anayasa’ya aykırılık önergesidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra sayılı Kanun Tasarısının 21. Maddesinin Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

        Faruk Bal                                     Ali Halaman             Bülent Belen

Konya                                           Adana                     Tekirdağ

Ali Öz                                      Yusuf Halaçoğlu          Murat Başesgioğlu

 Mersin                                          Kayseri                    İstanbul

Mesut Dedeoğlu                           Emin Çınar              Seyfettin Yılmaz

         Kahramanmaraş                           Kastamonu                 Adana

Ruhsar Demirel                           Reşat Doğru

Eskişehir                                       Tokat

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Süleyman Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili.

Buyurun Sayın  Korkmaz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir devleti ayakta tutan en önemli güç adalettir; ne top ne tüfek ne fert başına millî gelirin yüksekliği ne de ağır silahlarla donatılmış kalabalık ordular. Eğer vatandaşlarında devletin, o devleti yönetenlerin adil olmadığı hususunda bir kanaat var ise saydığımız tüm kıymetlerin bir değeri olmaz. Osmanlıyı ayakta tutan güç, tam altı yüz sene, işte, adalettir.

Tebaa, sultana ve devleti yönetenlere karşı kadılara başvurabilmiş ve hakkını da alabilmiştir. Komisyon olarak, İç Tüzük Uzlaşma Komisyonu olarak İspanya Parlamentosuna ziyaretimiz esnasında değerli milletvekilleri, bizi kabul ettikleri salonda Kanuni Sultan Süleyman’ın portresinin duvarda asılı olduğunu görünce sebebini sual ettiğimiz zaman aldığımız cevap gerçekten, farklı partilerden olmamıza rağmen hepimizin hoşuna gitmişti. Sanırım, bu cevaptan sizler de hoşlanacaksınız. Aynen şöyle demişlerdi değerli milletvekilleri: “Cihana hükmeden bir padişahın, hiçbir mecburiyeti olmadığı hâlde kendisini de bağlayacak kanunlar çıkarması, hele hele o dönem düşünüldüğünde çok büyük bir olaydır. Bir parlamentonun duvarına en çok onun resmi yakışır.” Amerika Birleşik Devletleri’nin Senatosunda da Genel Kuruluna asılmış, hukuka, demokrasiye hizmet etmiş 40 kadar bilim adamı, siyaset adamı ve hukukçunun resmi vardı ve yine bunlardan birisi Kanuni Sultan Süleyman’ın resmiydi.

Değerli milletvekilleri, defalarca dile getirdik, tüm parlamentolarda resmi olan atalarımızın, dedelerimizin anısını Türk Parlamentosunda yaşatamıyoruz. Bir köşe ayrılsa, kanunnameleriyle birlikte Fatih’in, Kanuni’nin, Kanuni gibi devlet adamlarının; Cevdet Paşa, Dursun Bey, Ebussuud Efendi, İbni Kemal, Koçi Bey, Kâtip Çelebi gibi gerçekten, serbest düşünceye, hukuka hizmet etmiş idareci ve düşünürlerin resimleri asılsa ve yine hukuka katkılarını gelecek nesillere bu şekilde aktarsak ve bunu el birliğiyle yapsak kötü mu olur değerli arkadaşlar? Bu konudaki sorumluluğun Meclis Başkanlığımızda olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Tüm Genel Kurulu da bu hususta hassas olmaya davet ediyorum.

Tabii, bu hususta hassasiyet belirtebilmek için Meclisin çoğunluğunu oluşturan AKP’nin de hukuk karnesine bir bakmak lazım. Eğer, işine geldiği kadarıyla demokrat ve keyfi yettiğince adil olursa -ki bugüne kadar maalesef çizdiği tablo budur- böyle bir hassasiyeti, hukuka saygıyı beklemek mümkün olur mu? Başbakanın yüksek yargıya göstermiş olduğu saygısızlık, hâkim, savcıya karşı sarf ettiği hakikaten her vicdan sahibinin yüreğini kanatacak ağır sözler ortadadır. Kendisini yargıya talimat verme konumunda gören, “Hâkim, savcının talimatlarını yerine getirmeyin.” diyen, 17 ve 25 Aralık yolsuzluk dosyalarında istediği gibi -maalesef- kalem oynatan zihniyetten galiba çok şey bekliyoruz.

AKP’nin bizatihi kendisi hukuk için risktir değerli milletvekilleri, tehdittir. Getirilen yargı paketlerinin numarası ne olursa olsun sadece AKP’nin ve Başbakanın günlük ihtiyaçlarına hizmet edecektir. Yargıya sunacağı en küçük olumlu bir katkı, efendim, yargıda iyileştirme sağlayacağı en küçük bir düzenleme bulunmamaktadır. Milletin zamanını çalmayın değerli milletvekilleri. Kanuni gibi kendinizi de bağlayacak hukukun mevcudiyetini istiyor musunuz, istemiyor musunuz? Aslında tüm mesele budur.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Kanun Tasarısının 21. Maddesinde yer alan “2577 sayılı Kanunun 48 inci maddesini ikinci fıkrasında yer alan ‘mahkemece’ ibareleri ‘bölge idare mahkemesince’ şeklinde; üçüncü fıkrasında yer alan ‘mahkemeye’ ibaresi ‘bölge idare mahkemesine’, ‘mahkeme’ ibaresi ‘bölge idare mahkemesi’” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve ‘otuz’ ibaresi ‘onbeş’ şeklinde” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Volkan Canalioğlu, Trabzon Milletvekili.

Buyurun Sayın Canalioğlu.(CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 592 sıra sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nı görüşüyoruz.

Şimdi, tasarı görüşülüyor ama burada AKP milletvekili arkadaşlarımız yeterli sayıda bulunmuyor. Yoklama istiyoruz, kulisten koşarak buraya geliyor. Bu neye benziyor arkadaşlar, biliyor musunuz? Şimdi, Karadenizli suçlu olarak avukatıyla mahkeme önüne geliyor, hâkim karşısına çıkıyor. Hâkim soruyor...

MEHMET ÖNTÜRK (Hatay) – Temel mi?

MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Devamla) – …Karadenizli Temel’e soruyor: “Evladım, bu suçu sen mi işledin?” “Ben işledim.” “Bunu yaptın mı?” “Yaptım.” “Ettin mi?” “Ettim.” Suçunu kabul ediyor. Son olarak diyor ki: “Peki, söyleyeceğin bir şey var mı?” “Hâkim bey, şu yandaki avukatım da bir şey söylesin.” diyor. “Evladım, sen her şeyi kabul ettin, o ne söyleyecek?” diyor. “Ben de onu merak ediyorum hâkim bey.” diyor.

Ya, arkadaşlar, insan bir merak etmez mi? Yani bu muhalefet milletvekilleri ne diyorlar? Bu kanun üzerinde önergeler veriyorlar. Bu verilen önergeler ne kadar doğru, ne kadar şey, bir faydalanalım. Ona göre Sayın Bakanımız, Sayın Komisyon bununla ilgili önergeleri dikkate alır mı diye hiç merak eden yok.

O nedenle, bu konuda çıkan kanunların alelacele getirildiği… Bir an önce bitsin, şu kanunlar geçsin; biz de “Kabul edenler… Etmeyenler…” diyelim ve buradan çabucak gidelim, çoluk çocuğumuza veya seçim bölgemize gidelim, çalışalım düşüncesi hâkim.

Sevgili arkadaşlar, herkes yönetmeyi sever ama yönetenler adaletli olmalıdır, hukuka sahip çıkmalıdır; gücün hukuku değil, hukukun gücü olmalıdır. Ama ne yazık ki, geçtiğimiz süreçte bunun böyle olmadığını görüyoruz.

Bakın, şimdi Sayın Adalet Bakanımız burada, Komisyon burada. Ya, öyle bir hâle gelmiş ki ülke… Trabzon’u ele alalım; Trabzon’da Beşikdüzü ilçemizde cezaevi yapılsın diye vatandaşlar bekliyor. Ya, cezaevi yapılmasını vatandaş ister mi? Elbette ki istemez. Ama öyle bir duruma geldik ki, burada bir cezaevi yapılırsa burada istihdam yaratılır, çevreye ekonomik katkı olur; tutukluların, hükümlülerin yakınları gelir, burada konaklar, yer, içer ve ekonomik yönden bir hareket gelir düşüncesi hâkim. Oysa, cezaevini kim ister, cezaevinin olmasını kim ister? Olması için de adaletli yönetimlerin olmasını ve insanları ekonomik yönden güçlendirmesi gerektiğini ister.

Şimdi, biz Sayın Bakanımıza sorduk, sağ olsun cevap da verdi, dedik ki: “Trabzon ilimizde 2002 yılında toplam 57.932 icra dosyası varken bu rakam 12/7/2013 itibarıyla 113.939’a yükseldi ve 1 icra dairesi varken 3 icra dairesine çıktı. Bunlarla ilgili bir çalışma yapıldı mı? Niye insanlar icralık oluyorlar? Vatandaşlar, esnaf niye mağdur?”

Bakın, yediemin garajlarını duydunuz mı arkadaşlar, yediemin garajı vardır. Nedir biliyor musunuz? Hacizli arabaların alınıp yediemin olarak teslim edildiği yerlerdir. Trabzon’da araçları koyacak yerimiz yok, her taraf doldu, yedieminlik yer kalmadı. El insaf diyoruz. Bunlarla ilgili herhangi bir şey yok. Şimdi, Beşikdüzü’ndeki durum, konum bu.

Bir de Sayın Bakan, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun bir kararı vardı, 15/6/2012 tarihli 347 sayılı Kararı’yla, iş gücüne dayalı olarak, iş gücü düşük olan adliyelerin kapatılması istenmişti ve bunların kapatılması yapılmıştı. Ancak, baktığımız zaman, Trabzon’da önce 7 ilçede kapatılma kararı alınmış, sonra çok doğru bir kararla Araklı, Çaykara ve Tonya adliyelerinin kapatılma kaldırılmıştı. Ancak, burada Şalpazarı ve Beşikdüzü adliyeleri kapatıldı. Bu ilçeler bizim en büyük olan ilçelerimizdir ve Şalpazarı ilçesi iç tarafta kalır, onların sahile gelmesi zaman alır. İnsan bir sabıka kaydı alacak, sahile iniyor. Ya, bu adamın parası yok pulu yok, araba parası verecek, orada bir simit, çay içecek, cebindeki parayı verecek. Bunları niye kaldırıyorsunuz? O zaman bu neydi biliyor musunuz arkadaşlar? Bu 2 ilçeden Şalpazarı MHP’nin belediyesiydi ve Beşikdüzü de CHP’nin belediyesiydi. O zaman böyle düşündüler. Şimdi ne oldu? Bunların hepsi AKP’ye geçti. Peki, yani o andaki siyaset ile ileriye dönük siyaseti niye bir tutuyoruz? Bugün bir başka partinin oluyor, bir diğeri başka bir partiye geçebiliyor.

Bir de burada söylemek istiyorum, orman muhafaza memurları, bunlar diyorlar ki: “Ya, biz görev sürecinde silah taşıyoruz ama görevden sonra silah taşıma ruhsatımız süreli olmuyor ve harç paralarımız yüksek.” Muhtarlarımız da bunu söylüyor. Bunu da dikkate almak lazım. Muhtarlar yerel yönetimlerin önemli unsurlarıysa bunların da bu silah taşıma ruhsatının harçlarının yeniden değerlendirilmesi noktasında katkılarınızı bekliyoruz diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.26

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 18.39

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

21’inci madde üzerinde Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 21 inci maddesinin 2 inci fıkrasında yer alan “verilirken” ibaresinden sonra gelmek üzere “bu iş için” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklikle mevcut anlatım bozukluğunun giderilmesi ve maddenin anlaşılır kılınması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

22’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 22 inci maddesinin 2 inci fıkrasının 4’üncü bendinde yer alan “ısrar” ibaresinden sonra gelmek üzere “kararları” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                  Pervin Buldan                                     İdris Baluken                                       Adil Zozani

                        Iğdır                                                 Bingöl                                               Hakkâri

                   Selma Irmak                                    Faysal Sarıyıldız                                      Erol Dora

                       Şırnak                                                Şırnak                                               Mardin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra sayılı Kanun Tasarısının 22. Maddesinin 2. Fıkrasının c bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“c) Usul hükümlerine uyulmamış olunması”

                  Turgut Dibek                                    Ali Rıza Öztürk                                 Ömer Süha Aldan

                     Kırklareli                                             Mersin                                                Muğla

            Dilek Akagün Yılmaz                                Haydar Akar                                   Uğur Bayraktutan

                        Uşak                                                Kocaeli                                               Artvin

BAŞKAN – Şimdi okunacak önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 22. Maddesinin Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                   Bülent Belen                                    Yusuf Halaçoğlu                                  Ruhsar Demirel

                     Tekirdağ                                             Kayseri                                             Eskişehir

                   Reşat Doğru                                        Emin Çınar                                      Mesut Dedeoğlu

                        Tokat                                             Kastamonu                                      Kahramanmaraş

                Seyfettin Yılmaz                                    Ali Halaman                                           Ali Öz

                       Adana                                                Adana                                                Mersin

                     Faruk Bal                                     Murat Başesgioğlu                                 Lütfü Türkkan

                       Konya                                               İstanbul                                              Kocaeli

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz isteyen Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili.

Buyurun Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Türk Ceza Kanunu’ndaki değişikliklerle ilgili yasaya atfen bir hatırlatmada bulunmak istiyorum.

Geçtiğimiz hafta İspanya Anayasa Mahkemesi Hâkimi Enrique Lopez görevinden istifa etmiş. Sebebi şu: Motosikletiyle kırmızı ışıkta geçmiş. Başında da kask yok, bir de üstüne, alkollüymüş. Olaydan sonra, istifasından sonra da açıklama yapıyor, diyor ki: “Benim bu olayda savunabileceğim, kendimi savunabileceğim hiçbir şey yok.” Çok erdemli, çok doğru bir davranış biçimi, gerçekten takdir edilmesi gereken bir davranış biçimi. Peki, Türkiye’de böyle bir şey düşünebilir miyiz? Asla ve kata. Aynı hâkimlere Adalet Bakanı telefonla, telefon açıp talimat veriyor. Bir zamanlar “tak-şak paşa” vardı ya, bir Doğan Güreş Paşa, hâkimler de olmuş birer “tak-şak paşa.” Bakan emir veriyor, hâkim yerine getiriyor. Ortaya çıkıyor, konuşma “tape”leri yayınlanıyor, hâkimden tık yok. Şimdi o hâkimlere bu Enrique Lopez’yi bir defa daha hatırlatıyorum. Görevlerinden istifa için çok güzel bir örnek bu, iyi bir erdemli olma örneği. Erdemlilerse kendilerinin de bu yolu izlemelerini tavsiye ediyorum.

Hukukla alakalı da birkaç şeyden daha bahsetmek istiyorum size. Türkiye’de hukukun tecelli etmesi için, 17-25 Aralıkta kamuoyuna düşen hadiseleri araştırmak için Meclis soruşturma komisyonları kurduk, kurulmasına karar verdik ama hâlâ kuramadık. Niye? Zira, Adalet ve Kalkınma Partisi henüz bu Komisyona üye bildirmedi. Sebebi, Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce bunun toplumda tartışılmasının önüne geçmek. Yani hukuka inanıyor musunuz, inanmıyor musunuz? Hukuka inanıyorsanız bu Soruşturma Komisyonuna neden bir milletvekili önermiyorsunuz? Amaç, Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonraya sarkıtmak, Türkiye’de “yolsuzluk operasyonu” dediğimiz bu meseleyi gündemden uzak tutmak. Bu ne kadar geçerli, Cumhurbaşkanlığı seçiminde göreceksiniz.

Bakın, Türkiye’de hukuksuzluk diz boyu. Türk Ceza Kanunu’na getireceğiniz birtakım değişikliklerle hukuksuzluğun bu diz boyuluğunu önlemeniz mümkün olmayacak.

Diyarbakır’da 6, 7 ve 10 yaşlarında 3 kardeş, 3 polis memuru tarafından defalarca, yıllarca şiddet ve cinsel istismara uğradıkları gerekçesiyle şikâyette bulunuyorlar. Çocukların ifadelerine, günlüklerden elde edilen bilgilere rağmen söz konusu polisler herhangi bir ifade vermeden dahi takipsizlikle sonuçlanıyor bu konu. Bakın, bir şey söyleyeceğim: 6, 7, 10 yaşında 3 tane çocuk yıllarca tacize uğruyor, yıllarca çeşitli şekilde fiilî tacize uğruyorlar; polisler ifade dahi vermiyorlar. Hukuksuzluğun içerisinde siz Türk Ceza Kanunu’nda istediğiniz kadar değişiklik yapın, eğer bu polislerin oradaki hâkimler tarafından ifadesi dahi alınmaya gerek duyulmuyorsa siz bu kurduğunuz hukuk sisteminde kimseyi yargılayamazsınız, sizin hukukunuzu kimse tanımaz. Ancak kendinizi koruyan kanunlar çıkartabilirsiniz, milletin çoluğunu çocuğunu tacizciden, şerefsizlerden, haysiyetsizlerden koruyacak kanunları yapmak mümkün değil. Böyle bir iş reva mı? Empati yapalım, kendi çocuklarımız var. Böyle bir istismara muhatap oluyor, devlet bu konuda sessiz kalıyor. Bu günah hepimize yeterli bence.

Cinsel istismarlardan bahsedilmiş bu yasada. Türkiye’de 13-14 yaşında çocuk gelinler var. Bu, Türkiye’nin gerçeği. Ben merak ediyorum, gerçekten merak ediyorum, 13-14 yaşındaki bir çocuğun evlendirilmesi bir istismar değil midir? 13-14 yaşındaki bir çocuk akil baliğ midir ki kendi evleneceği kişiyi seçebilsin, akil baliğ midir ki bu çocuk bir adamın karısı olsun? Böyle bir şey mümkün mü, vicdanlar bunu nasıl mümkün kılabilir?

Bırakın bu taciz, çocuk tacizleri kanunlarını, toplumdaki bu alışkanlıkları hoş görmeyi bırakın, hor görmeye başlayın.

Teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı istiyorsunuz.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur, birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.47

ONUNCU OTURUM

Açılma Saati: 18.52

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.

22’nci madde üzerinde Kocaeli  Milletvekili Lütfü Türkkan ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Evet, Kâtip Üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla oylama yapacağım.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra sayılı Kanun Tasarısının 22. Maddesinin 2. Fıkrasının c bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“c) Usul hükümlerine uyulmamış olunması”

Uğur Bayraktutan (Artvin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Uğur Bayraktutan, Artvin Milletvekili.

Buyurun Sayın Bayraktutan. (CHP sıralarından alkışlar)

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 22’nci maddesi üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında, Sayın Bakan, burada olmasaydınız başka bir konuşma yapacaktım ama özellikle Kamulaştırma Kanunu’na ilişkin daha önce sizinle konuşmuş olduğum bir hususu burada yüce heyetle de paylaşmak istiyorum Değerli Bakanım.

Biliyorsunuz, Artvin, hem Deriner Barajı hem de barajlar kenti, kamulaştırmaların çok yoğun olarak yapılmış olduğu bir kent. 2001 yılında “Derviş yasaları” olarak tabir edilen Kamulaştırma Kanunu’nda da ciddi bir değişiklik oldu. İktidar partisi grubu içerisindeki milletvekili arkadaşlarım da bunu bilirler. Önceki Kamulaştırma Yasası’nda normal kişi eğer bedeli beğenmediği zaman otuz gün içerisinde o mevcut bedele karşı bedel artırımı davası açıyordu, arkasından bu bedel artırımı davasının sonucunda eğer dosya Yargıtaydan geçerse, onanırsa parayı alıyordu.

Şimdi, 2002 yılında yapılmış olan Kamulaştırma Kanunu’ndaki değişiklikle bunlar değişti değerli arkadaşlarım. Şimdi ne oldu, onu anlatmak istiyorum. Şimdi bir takdir kıymet komisyonu bir yere geliyor -özellikle de sizler bunlarla ilgilendiğiniz için sizinle bunu paylaşmak istiyorum- diyor ki: “Buranın yeri ne kadar bedel eder, kaç lira eder?” Diyor ki örneğin: “5 bin lira eder.” Eğer vatandaş verilen bedeli beğeniyorsa, vatandaş bunu uygun görüyorsa “Tamam, ben bunu devretmeyi kabul ediyorum.” diyor, gidiyor, tapu dairesinde yeri devrediyor, mülkiyeti devrediyor, parayı alıyor ama takdir kıymet komisyonunun vermiş olduğu bedel eğer vatandaşın hoşuna gitmezse o zaman diyorlar ki: “Mahkemeye git.” Önceden neydi? Vatandaş dava açıyordu. Şimdi, Kamulaştırma Kanunu’nda değişiklik olduktan sonra vatandaş artık dava açmıyor, devlet dava açıyor. Devlet dava açtığı zaman ise şöyle bir olay var: Yerinde, örneğin ilk takdir kıymet komisyonunun yapıldığı anda 10 bin lira değer biçiyorlar. Arkasından bu, davaya gidiyor, davada eğer buraya 20 bin lira bedel biçiliyorsa, alt mahkeme kararı verdiği anda, alt mahkemenin kararı anında tescil kararı kesin, mülkiyetin artırılmasına ilişkin bedel ise temyize tabi. Yani, alt mahkeme kararı verdiği gün tapu devrediliyor ama tescil kararı kesin olmasına rağmen bedeline ilişkin problem var. Bunu Artvin milletvekilimizle de paylaştım, aynı düşünceleri paylaşıyoruz. Ama bedeline ilişkin eğer problem olursa bu sefer Yargıtaya gidiyor. Yani, şunu demek istiyorum: Takdir kıymet komisyonunun 10 bin liralık vermiş olduğu bedeli beğenmeyen vatandaş mahkeme sonucunda 20 bin lira olduğu anda, karar çıktığı anda, Yargıtay beklenmeden vatandaşa bedel ödeniyor. Bu arada dosya ne yapılıyor? İdare tarafından temyiz edildiği zaman Yargıtay kararı onarsa problem yok değerli arkadaşlarım ama Yargıtay kararı bozarsa, eğer “İlk takdir kıymet komisyonunun vermiş olduğu bedel doğru bedeldir. Bu 20 bin lira bedel fahiş bedeldir.” derse 10 bin lirayı geriye iade anlamında mahkeme karar verirse ondan sonra kıyamet kopuyor değerli milletvekilleri. Şu anda biz Artvin’de bunu yaşıyoruz. Artvin icra dairelerinde belki 1.000 tane, belki 1.500 yüz tane trilyonlarla tabir edilen dosyalar var. Bu sefer ne oluyor? Dosyayı bozduğu zaman Yargıtay, alt mahkemeye karar geliyor, alt mahkeme mecburen Yargıtayın kararına uyuyor ve Yargıtayın kararına uyunca da ilk takdir kıymet komisyonu üzerinden bedeli mecburen mahkeme vermek zorunda kalıyor. O zaman vatandaşa ödemiş olduğu fazla bedel için kalkıyor devlet vatandaşı icraya veriyor.

Şimdi sorun şu: Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü icraya verdiği zaman vatandaştan para alamıyor. Çünkü ne yapıyor? Vatandaşa ilk bedel ödendiği zaman gidiyor vatandaş yat alıyor, kat alıyor -yat almıyor gerçi ama- araba alıyor, herhangi şeyler alıyor yani parasını bir anlamda harcamış oluyor. Bu anlamda buradan doğan ciddi anlamda sorunlar var Sayın Bakanım. Bunu beklerdim ki bu şekildeki bir kanun tasarısı içerisinde eğer bir torba -sürekli yargı paketleri geliyor- Kamulaştırma Kanunu’nda da bu şekilde bir değişiklik mağduriyeti önlerdi diye düşünüyordum.

Bakın, önümüzdeki günlerde, önümüzdeki yıllarda veya aylarda Artvin’de Yusufeli’nde çok ciddi anlamda bir kamulaştırma yapılacak. Yusufeli komple kaldırılıyor değerli arkadaşlar. Bunu herhâlde bilmeyen milletvekilimiz yoktur. Eğer burada da aynı sorunlar yaşanırsa devletle vatandaşın bu yasadan kaynaklanan sorunlardan dolayı karşı karşıya gelme ihtimali var. Ben bu konuda bir kanun teklifi verdim ama bundan herhangi bir şekilde nemalanmayalım, başka türlü düşünülmesin diye iktidar partisi grubundaki arkadaşlara da söyledim, dedim ki: Bunu bir torba kanun içerisinde Kamulaştırma Kanunu’nda bir düzenleme yapalım. Vatandaşın yaşayabileceği, devletle vatandaşı karşı karşıya getirebilecek, özellikle, Yusufeli gibi bir ilçede, komple bir ilçe kamulaştırılıyorken bunları karşı karşıya getirebilecek olan düzenlemelerden veya sorunları şimdiden çözelim.

Geçmişle alakalı da şunu söyleyebilirim: Muhtemelen, önümüzdeki hafta içerisinde torba kanun içerisinde faizlere ilişkin aflar da gelecektir. Bugün Artvin icra dairelerinde, Borçka’da, Şavşat’ta, diğer icra dairelerinde vatandaşla devlet karşı karşıya. Mevcut dosyalar açısından da faize ilişkin aflarda kamulaştırmadan kaynaklanan icra takiplerindeki anaparaya dokunmadan faizleri eğer ortadan kaldırırsak sorunu halledebiliriz. Kamulaştırma Kanunu’nda da ancak şöyle yapabiliriz: Kararlar çıktıktan sonra, alt mahkemedeki bedeli, vatandaşa ödemeden en yüksek banka faiziyle, Yargıtaydan geçme koşuluyla, herhangi bir kamu bankasına bloke edersek vatandaşla devleti karşı karşıya getirmeyiz. Bu sorun, gerçekten, ciddi anlamda, belki burada birçok kişiyi ilgilendirmiyor ama özellikle, kamulaştırma olan yerlerde çok ciddi bir sorun. Onu arz etmek istedim.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 22 inci maddesinin 2 inci fıkrasının 4 üncü bendinde yer alan "ısrar" ibaresinden sonra gelmek üzere "kararları" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Adil Zozani (Hakkâri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Pervin Buldan, Iğdır Milletvekili.

Buyurun Sayın Buldan. (HDP sıralarından alkışlar)

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun tasarısının 22’nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi adına söz hakkı aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Dün 7’nci maddede de bir konuya değinmiştim. 7’nci madde görüşülürken grup adına vermiş olduğumuz değişiklik önergesinde söz hakkı almıştım ve Musa Çitil’den bahsetmiştim. Bu Musa Çitil’in şimdiye kadar yaptıkları ve almış olduğu ödülü biraz anlatmaya çalışmıştım ve bugün şimdi burada bu maddede de Musa Çitil’in taciz ve tecavüze uğramış 2 kadınla ilgili yaptıklarını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Musa Çitil, Mardin’de Tuğgeneral olarak görev yapar on üç yıl önce, Mardin’in Derik ilçesinde ve orada 13 köylünün katledilmesiyle ilgili, adı, kamuoyuna yansır. Ama biz, Musa Çitil’in, sadece 13 köylünün öldürülmesiyle ya da katledilmesiyle ilgili değil, aynı zamanda 2 tane kadına da cinsel taciz ve tecavüz olayının da bizzat içerisinde olduğuna dair bilgilere ulaştık. Bunlarla ilgili biraz kısaca bilgilendirme yapmak isterim.

Mardin Derik’te Ş.A. adında bir kadın, gözaltına alınır ve gözaltında tacize ve tecavüze maruz kalır; sorumlusunun Musa Çitil olduğunu da ifade eder bütün beyanlarında. Yıllarca, o dönem yüzbaşı olan Musa Çitil hakkında dava açılması için uğraşılır. Ancak, Türkiye’de dava açılmadan önce, Musa Çitil’le ilgili, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye’yi,  Ş.A.’nın gözaltında yaşadığı cinsel taciz ve tecavüz nedeniyle mahkûm eder. Bu mahkûmiyet kararının ardından Mardin Ağır Ceza Mahkemesinde bir dava açılır, ancak mahkeme, Musa Çitil hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararına rağmen beraat kararı verir ve Musa Çitil, yargıçlar sayesinde kurtulur. Ş.A. ise yaşadığı travma nedeniyle, 2 çocuğuyla, bu ağır sorumluluk ve acıyla ömür boyu yaşamaya mahkûm edilir.

Musa Çitil’le ilgili, aynı zamanda Ş.E. isminde bir kadın ifadelerde bulunur. Ş.E. ismindeki kadın da “Bu yükü artık taşıyamıyorum, artık konuşmak istiyorum. Ne olur bana yardım edin.” diyerek bağırır. Ş.E. yaşadıklarını bir gün bir mekânda aynen şöyle anlatmaktadır ve anlattıkları çok da korkunçtur değerli milletvekilleri: 1993 yılında Mardin Mazıdağı’da Ş.E gözaltına alınmıştır. Askerler, onun bir gün önce yaşanan çatışmaya katıldığını ve evlerinde bomba bulunduğunu iddia etmektedirler. Ş.E. suçlamaları reddetmektedir. Başlarında bulunan komutan, askerlere “Alın bunu mezara götürün.” diye talimat verir. Ş.E. çırılçıplak soyulur ve bir araba tekerleğinin içine konulup gözleri bağlanır ve araba tekerleğinin içindeyken kendisine cinsel taciz ve tecavüzde bulunulur. Durumu çok kötüdür, bayılır. Kendine geldiğinde askıya asılır ve elektrik verilir, bir kez daha bayılır. Bu arada, işkence odasına “doktor” denilen bir kişi çağırılır. Doktor, Ş.E.’ye bir iğne yapar, biraz kendine geldiğinde yeniden işkenceye alınır. Ş.E. bir süre sonra serbest kalır. Serbest bırakılmasından bir süre sonra da köyleri asker tarafından yakılır ve kendisi göçe zorlanır. Ş.E. olayında da Musa Çitil, bir kez daha karşımıza çıkar değerli arkadaşlar.

İşte bundan dolayı Musa Çitil ve Musa Çitil gibilere eğer biz ceza vermezsek, adalet onu yargılamazsa, hukuk onu cezalandırmazsa Ş.A. ve Ş.E. gibi kadınlar, bundan sonra da gözaltına alındıklarında, cezaevine konulduklarında cinsel taciz ve tecavüz olaylarıyla karşı karşıya kalacaktır diyor, bu konuda Hükûmetin, iktidarın sorumluluğunu bir kez daha hatırlatıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…  Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…  Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime saat 20.00’ye kadar ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.06

ON BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.

592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

23’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Kanun Tasarısının 23. Maddesinin 1. Fıkrasında bulunan “yedi gün” ibaresinin “on gün” ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  Turgut Dibek                                    Ali Rıza Öztürk                                 Ömer Süha Aldan

                     Kırklareli                                             Mersin                                                Muğla

            Dilek Akagün Yılmaz                                 Tanju Özcan                                       Haydar Akar

                        Uşak                                                  Bolu                                                Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 23 üncü maddesinin 2 nci fıkrasının 2 nci bendinde yer alan "tahkik" ibaresinin "soruşturma" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  Pervin Buldan                                     İdris Baluken                                       Selma Irmak

                        Iğdır                                                  Bitlis                                                 Şırnak

                   Adil Zozani                                    Faysal Sarıyıldız                                      Erol Dora

                      Hakkâri                                               Şırnak                                               Mardin

 

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 23. Maddesinin Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                     Faruk Bal                                      Yusuf Halaçoğlu                                     Emin Çınar

                       Konya                                               Kayseri                                            Kastamonu

                   Reşat Doğru                                   Murat Başesgioğlu                                       Ali Öz

                        Tokat                                               İstanbul                                              Mersin

                   Ali Halaman                                    Seyfettin Yılmaz                                    Bülent Belen

                       Adana                                                Adana                                              Tekirdağ

                Mesut Dedeoğlu

                 Kahramanmaraş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Oral…

SÜMER ORAL (Manisa) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu madde 2577 S. Kanunun 50. maddesini istinaf mahkemelerine göre uyarlamaktadır.

İstinaf Mahkemesi Yargıtay ve Danıştay'ın iş yükünün azaltılması, adil yargılamanın temini, yargının hızlandırılması gibi gerekçeler ile kurulmak istenmektedir.

Bu gerekçelerin hiçbiri Tasarıda yazılı istinaf mahkemelerinin kurulması ile ortadan kalkmayacaktır.

Aksine; Tasarı kanunlaştığı takdirde adli yargıda bin ve idari yargıda beş yüz civarında birinci sınıf hâkim ve savcı bulunamayacaktır.

İlk derece mahkemeleri ile Yüksek Mahkemeler arasında üçüncü bir kademe olarak yargılama süresinin uzamasına ve yargılama masraflarının katlanılamaz ölçüde artmasına sebep olacaktır.

Delillerin ilk derece mahkemesinde teksifi, yeni delil ikame edilmesi, delillerin doğrudan doğruya incelenmesi ilkesi Türk hukukunun tanımadığı yeni sorunlar yaratacaktır. İstinafın tabiatından kaynaklanan güçlüyü haklıya göre koruyan (bozma üzerine yargılama), kötü niyeti himaye eden (ceza mahkemesinde delillerin ilk derece mahkemesinde gizlenerek istinafta sunulması) yapısı hukuk güvenliği ilkesini zedeleyecektir.

İstinaf mahkemesi ilk derece mahkemesinin kararını bozduğu takdirde, davayı kendisi karara bağlayacağından yetki alanı itibariyle devasa bir iş yükü ile karşı karşıya kalacaktır.

Yetki alanına giren bölgelerde hukukun farklı uygulanması sonucu doğacak, bu durum içtihat karışıklığı ve kargaşasını ve devamında da çok hukukluluk kavramını gündeme getirecektir. Esasen eyalet sistemini benimsemiş siyasi rejimlerde çok hukuklu olarak uygulanan istinaf mahkemeleri AKP'nin Başkanlık sistemi ile gündeme getireceği idari taksimatın öncüsü olarak dayatılmaktadır. Diğer taraftan Tasarı; AKP 2010’da yargıyı siyasallaştırdıktan sonra, 17-25 Aralık soruşturması sebebiyle Yüksek yargı organlarında tasfiye amacını taşımaktadır.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde 40 yıl uygulanan İstinaf Mahkemeleri Cumhuriyetin ilk yılında, 1924 tarihinde üniter devlet yapısına geçilmiş olması sebebiyle kaldırılmıştır.

Tasarı ile getirilen bu düzenlemenin AİH Sözleşmesine ek 7 no.lu protokolü ile ilgisi yoktur.

Tasarı, üniter devlet yapısı, millet bütünlüğü, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, hâkim teminatı, eşitlik ve adil yargılanma ilkelerine aykırıdır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 23 üncü maddesinin 2 inci fıkrasının 2 inci bendinde yer alan "tahkik" ibaresinin "soruşturma" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Adil Zozani (Hakkâri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

EROL DORA (Mardin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklik ile tahkik ibaresi halk tarafından anlaşılır bir ifade olan "soruşturma" ile değiştirilmiş ve böylece yasa metinlerinin daha anlaşılır kılınması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Kanun Tasarısının 23. Maddesinin 1. Fıkrasında bulunan “yedi gün” ibaresinin “on gün” ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Tanju Özcan (Bolu) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Tanju Özcan, Bolu Milletvekili.

Buyurun Sayın Özcan. (CHP sıralarından alkışlar)

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de bu torba yasanın 23’üncü maddesi üzerinde grubum adına düşüncelerimizi ifade etmek için söz almış bulunmaktayım.

Tabii, sözlerime başlamadan önce, Bolu’da iki gün önce çok elim bir olay meydana geldi, ulusal basında geniş yer buldu; Bigem Çubukçuoğlu isimli bir genç kardeşimiz, bir kız kardeşimiz, üniversitede okuyan bir kız kardeşimiz Türkiye’nin en tuhaf cinayetlerinden bir tanesine kurban gitti. Cinayet tüm yönleriyle aydınlatılabilmiş değil. Ben Sayın Bakandan da özellikle istirham ediyorum. Gerçekten Bolu’da büyük bir infial yaratan, Türkiye’de de en azından basına yansıyan sanık savunmalarına göre, şüpheli savunmalarına göre örneğine az rastlanan bu olayın tüm yönleriyle aydınlatılması için sizden de özel bir yardım beklediğimi ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bu yasayla ilgili, çok sayıda milletvekilimiz söz aldı. Tabii, özellikle muhalefet partilerine dâhil olan milletvekillerimizin söylediklerinin önemli bir kısmına ben şahsen katılıyorum ancak üzülerek ben de ifade ediyorum ki -tıpkı Trabzon Milletvekilimiz gibi- birçok iktidar partisi milletvekilinin, ben, şu anda ne konuşulduğuna ilişkin çok fazla somut bir düşüncesi olduğunu görmüyorum. Birçok arkadaşımızın şu çok önemli mevzuat üzerinde henüz bir düşünce geliştirmiş olmadığını dahi üzülerek ifade ediyorum.

Tabii, Sayın Bakan burada oturuyor. Ben, bu torba yasanın bazı düzenlemelerinin niye getirildiği konusunda gerçekten kuşku duyuyorum. Öyle anlıyorum ki, Sayın Bakan, özellikle ceza yargısında artık bazı sayın hâkim ve savcılarımızı, başsavcılarımızı doğrudan arayabilecek kadar kendine yakın hissediyor ama zannediyorum ki idari yargıda böyle bir durum yok Sayın Bakan, istediğiniz hâkimi arayıp herhangi bir konuda “Şunu şöyle yap, bunu böyle yap.” deme noktasında değilsiniz. O yüzden, bu düzenleme, zannediyorum, Sayın Bakana ve Hükûmetinize idari yargı üzerinde de bir tahakküm kurma yetkisi verilsin diye getiriliyor.

Bu düzenlemenin bana göre de asıl amacı, idari yargının işlevini azaltmak için yapılmış olan düzenlemeler. Evet “Danıştayın iş yükü azalacak.” deniyor ama burada asıl amaç Danıştayın iş yükünü azaltmak mı, yoksa Danıştayı baypas etmek mi, bu konu bence yeterince tartışılmadı. Amaç burada idari yargının gerçekten hızlı bir şekilde işlemesini sağlamak mı, yoksa idari yargıyı da Hükûmete bağımlı hâle getirmek mi? Bu mudur çaba, bu mudur düşünce? Bu sorunun cevabını biz net olarak alabilmiş değiliz.

Değerli milletvekilleri, bu düzenlemeyle idari yargıdaki bazı işlemlerin hızlanması öngörülmüş. Ama hangi işlemlerle ilgili, hangi davalarla ilgili böyle bir düzenleme getirilmiş, bunlara baktığınızda insanın aklına ister istemez şu soru geliyor: Gerçekten idari yargıda bazı davaları hızlandırmak mı amaç, yoksa bazı yandaş iş adamları ve müteahhitleri kollamak için mi bu hızlı yargılama sistemi getirilmek isteniyor? Bu sorunun cevabı da net olarak ortaya çıkmış değil.

Tabii, benim söz aldığım madde özellikle idari yargıyla ilgili düzenlemeleri ihtiva ettiği için şu hususa da değinmekte fayda görüyorum: Siz idari yargıyla ilgili bugün iyi niyetli bir düzenleme yapmıyorsunuz ama velev ki iyi niyetli bir düzenleme olduğunu varsayalım, sorun aslında şu: Artık, kamuda çalışan -özellikle personelden bahsediyorum- idari yargıya gitmeye korkar hâle getirilmiş, büyük bir baskı altında. İdari yargıya giden bir memur, kendisiyle ilgili bir idari işlemin veya genel bir idari işlemin iptali için yargıya giden bir memur, maalesef, kamuda çok ciddi baskı görür hâle gelmiş. Bu, AKP’li belediyelerde böyle; özlük haklarına ilişkin, kendisiyle ilgili bir idari işlemin iptali için yargıya giderse baskı görüyor. Kamuda, bakanlıklarda çalışan bürokratlarla ilgili de böyle bir durum söz konusu. Artık insanlar idari yargıya gidemez hâle gelmiş. Aslında bizim bugün teminat altına almamız gereken, insanların idari yargıya gidebilme haklarıyla ilgili olmalı. Gerçekten çok vahim.

Ve ben buradan şunu söylemek istiyorum: 2015’ten sonra, bu idari yargı, bugün sizin kulunuz gibi çalışan bazı bürokratlara da lazım olacak, belki size de lazım olacak. O yüzden idari yargının bağımsızlığını biz çok önemsiyoruz.

Değişiklik önergemizin kabulünü istirham ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

III.- YOKLAMA

 

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, bir yoklama talebimiz var.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, ancak yoklama talebi var.

Sayın Altay, Sayın Öztürk, Sayın Dibek, Sayın Özcan, Sayın Canalioğlu, Sayın Serindağ, Sayın Acar, Sayın Kart, Sayın Kaleli, Sayın Danışoğlu, Sayın Ekinci, Sayın Türmen, Sayın Küçük, Sayın Öz, Sayın Batum, Sayın Cihaner, Sayın Günaydın, Sayın Aldan, Sayın Gök ve Sayın Aygün.

Yoklama için dört dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.17

ON İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

 

BAŞKAN - 23’üncü madde üzerinde Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve arkadaşlarının verdiği önergenin oylanmasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrar yapacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun; Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’ın; Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Ankara Milletvekili Levent Gök’ün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Van Milletvekili Aysel Tuğluk’un; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592) (Devam)

 

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

24’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Kanun Tasarısının 24. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 24- 2577 sayılı Kanunun 51’inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Kanun yararına temyiz

Madde 51 – 1. İdare ve vergi mahkemeleri ile bölge idare mahkemelerinin kesin olarak verdiği kararlar ile istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenler, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabilir.

2. Temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde karar, kanun yararına bozulur. Bu bozma kararı, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmaz.

3. Bozma kararının bir örneği taraflara ve ilgili bakanlığa gönderilir ve Resmi Gazete'de yayımlanır."

Turgut Dibek                                                      Ali Rıza Öztürk                                 Ömer Süha Aldan

  Kırklareli                                                                Mersin                                                Muğla

Dilek Akagün Yılmaz                                              Atilla Kart                                         Haydar Akar

    Uşak                                                                     Konya                                               Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 24 üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Pervin Buldan                                                      İdris Baluken                                       Adil Zozani

   Iğdır                                                                      Bingöl                                               Hakkâri

Selma Irmak                                                       Faysal Sarıyıldız                                      Erol Dora

   Şırnak                                                                    Şırnak                                               Mardin

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okunacak önerge Anayasa'ya aykırılık önergesidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 24. Maddesinin Anayasa'ya aykırı olması sebebiyle Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal                                                          Yusuf Halaçoğlu                                Murat Başesgioğlu

 Konya                                                                     Kayseri                                              İstanbul

Mesut Dedeoğlu Ali Halaman                                       Ali Öz

 Kahramanmaraş Adana                                               Mersin

Emin Çınar                                                         Seyfettin Yılmaz                                    Reşat Doğru

 Kastamonu                                                               Adana                                                 Tokat

                                                                           Bülent Belen

                                                                              Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Reşat Doğru, Tokat Milletvekili, önerge üzerinde söz isteyen.

Buyurun Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

592 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, çıkartmakta olduğumuz kanun bir torba kanun ve temel kanun olarak değerlendiriliyor. Son on yılda temel kanunların büyük bir kısmını, maalesef, değiştirmiş bulunuyoruz. Toplumun değişen ihtiyaçlarına cevap vermek ve toplumsal barışı sağlamak için yasal değişiklikler elbette yapılması gereken en önemli şeydir ancak Türk hukuk mevzuatı, maalesef, yamalı bohça hâline getirilmiştir. Bu da sistemin bütünlüğünü bozmakta, yazboz tahtası hâline getirmektedir.

Saygıdeğer milletvekilleri, tabii, toplumda beklenen, çıkartılması gereken birçok kanun vardır, birçok konu vardır. Tabii, bunların yanında, yasa çıkarmanın yanında, kanunun takibinin de, uygulanmasının da çok önemli olduğunu ifade etmek istiyoruz. Ancak, Adalet ve Kalkınma Partisi klasiği olarak, hep gündem değiştirilmesini veyahut da istenen kanunların hepsinin kendi istekleri doğrultusunda çıkartılmakta olduğunu da görüyoruz.

Ancak, şunu ifade etmek isteriz ki, konulardan bazılarını dile getirmek isterim ki: Özellikle, son zamanlarda, Tokat ili başta olmak üzere, İç Anadolu’da ve Türkiye’mizin birçok yerinde -gene dün aldığım bilgiler içerisinde- Kırım Kongo kanamalı hastalığından insanlar ölmektedir. Tokat’ımızda bu hastalıktan dolayı 8 insan ölmüştür ve iki üç aylık süre içerisinde bu insanlar maalesef kaybedilmiştir, onlarcası ve yüzlercesi de şu anda Kırım Kongo kanamalı hastalığı münasebetiyle hastanede tedavi olmaktadır. Biraz önce Sayın Sağlık Bakanımız buradaydı, tahmin ediyorum ki, inşallah, bizi dinliyordur.

Bakınız, 32 yaşında bir baba, Fevzi Dursun, bu Kırım Kongo kanamalı hastalığından dolayı -kene ısırmasıyla- ölmüş ve Yazıbaşı köyüne -Tokat merkezde- defnedilmiştir. Tabii, aynı durumda olan, Sivas’ta, yine 55 yaşındaki bir hastamız, bir anne, Kırım Kongo kanamalı hastalığından -kene ısırmasıyla- bu hastalıktan ölmüştür. Yine, on gün öncesinde, Konya Kulu’da da vücuduna kene yapışmasından dolayı hastalar hastaneye müracaat etmiş ve şu an tedavi altındadırlar. Yine, ayrıca, bundan aşağı yukarı on-on beş gün önce, Erzurum’da da 5 sağlık personeli Kırım Kongo kanamalı hastalığının bulaşması şüphesiyle karantinaya alınmış ve de tedavi altındadırlar.

Yani, şunu ifade etmek istiyoruz ki: Ülkemizin birçok sorunu var. Tabii ki o sorunların hepsinin üzerinden gelmesi gereken de Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarıdır, Hükûmet odur. Ancak, şu ana kadar baktığımız zaman, 8 insan Tokat ilinde ölüyor ve Türkiye’mizin birçok yerinde de Kırım Kongo kanamalı hastalığı görülüyorsa bunun süratli bir şekilde tedavi edilmesi ve buna önlem alınması gerekmektedir ancak enteresandır, şu ana kadar bir önlem alınmamıştır. Hâlbuki, Tokat başta olmak üzere -çünkü Tokat ilinde bu çıkmıştır- burada araştırma komisyonları oluşturulsa, araştırma laboratuvarları oluşturulsa ve dünyanın çeşitli yerlerindeki uzmanlar veyahut da bilim adamları buraya davet edilerek buradaki merkez laboratuvarlarında bir çalışma yaptırılabilse herhâlde daha farklı bir durum ortaya çıkabilir.

Şu anda birçok hastalığın aşısını buluyoruz ama neden, onlarca yıldır -yani yaklaşık olarak bu hastalığa 2000 senesinden itibaren rastlıyoruz, on üç seneden beri Türkiye’mizde vardır- yani on üç yıldan beri insanlar bu hastalığa kene ısırması münasebetiyle yakalanıyorlar, ölüyorlar?

Buradan sesleniyorum ki: Sağlık Bakanlığımızın çok değerli yetkilileri bu hastalıkla ilgili acil önlem mutlaka almalıdırlar. Yani, bu işte sadece kene ısırdıktan sonra veyahut da keneyle ilgili birtakım tedbirler değil de, bu hastalığın koruyucu hekimliği noktasında da çalışma yapılması gerekmektedir. Ancak, gördüğümüz kadarıyla bir aşı çalışması hâlâ geliştirilememiştir ve dolayısıyla da insanlar bu hastalıktan ölmektedir.

Tabii ki bu ceza kanunlarını çıkartalım, bir sürü kanunlar çıkartalım. Uyuşturucuyla ilgili bazı maddelerin değiştirildiği kanunları tabii ki biz önemsiyoruz ancak onun yanında, herhâlde insan hayatı her şeyin üzerindedir ve insan hayatıyla ilgili her türlü konunun da gündeme getirilmesi gerekmektedir. O mahalde, Tokat’ta başlayıp İç Anadolu Bölgesi’nin her yerinde eğer böyle bir hastalık görülüyorsa ve insanlar ölüyorsa bunun sorumluluğu da başta Sağlık Bakanlığının, Hükûmetin olmalıdır ve sorumluluğunun da idrakinde olarak süratli bir şekilde bu konuyla ilgili çözüm üretilmelidir diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

                          Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 24 üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçe mi?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanun tasarısı ile kanun yararına temyiz edilebilen kararların kapsamı değişmiş, Danıştay'ın ilk derece mahkemesi olarak vereceği kararlar kanun yararına temyiz edilebilir kararlar arasından çıkartılmıştır. İvedi yargılama usulünün genellikle merkezi yargı yeri olan Danıştayın görev ve etkinlik alanı içine giren davalar bakımından düzenlenmiş olması, ivedi yargılama usulünde temyiz, istinaf gibi kanun yollarına başvuru sürelerinin kısaltılarak gerçek kişilerin hak arama yolları ve imkânlarının kısıtlanması ve son olarak Danıştayın ilk derece mahkemesi olarak vereceği kararlar bakımından kanun yararına temyiz yolunun kapalı tutulması, idari yargı alanında kişiler aleyhine sistematik bir hukuka aykırılığın yeni düzenleme ile ortaya çıkacağını göstermektedir. Bu itibarla Danıştayın ilk derece mahkemesi olarak vermiş olduğu kararlara karşı temyiz yolunun kapatılmasını öngören bu düzenleme hak kayıplarına, telafisi imkânsız zararlara yol açabilecek nitelikte olup, bu hüküm tasarı metninden çıkarılmalı ve mevcut düzenleme korunmalıdır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

                          Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Kanun Tasarısının 24. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 24 – 2577 sayılı Kanunun 51’inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Kanun yararına temyiz

Madde 51 - 1. İdare ve vergi mahkemeleri ile bölge idare mahkemelerinin kesin olarak verdiği kararlar ile istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenler, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabilir.

2. Temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde karar, kanun yararına bozulur. Bu bozma kararı, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmaz.

3. Bozma kararının bir örneği taraflara ve ilgili bakanlığa gönderilir ve Resmi Gazete'de yayımlanır."

Atilla Kart (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Atilla Kart, Konya Milletvekili.

Buyurun Sayın Kart. (CHP sıralarından alkışlar)

ATİLLA KART (Konya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıyı değerlendirirken, bu tasarıyı tartışırken yerindelik, hukuki yerindelik ya da hukuki tutarlılık anlamında bir değerlendirme yapmanın çok da anlamlı olmadığı düşüncesindeyim. Zira, bu tasarının kavramlar üzerinden ya da ceza hukuku sistematiği üzerinden değerlendirmesi yapıldığında, hukuk sistemini iğfal eden, ceza ve hukuk kavramlarının içini boşaltan bir yaklaşım içinde hazırlandığını görüyoruz. Bırakın hukuk devleti olmayı, kanun devleti olmayı bile ortadan kaldıran bir tasarıyla karşı karşıyayız değerli milletvekilleri.

Bakın, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarında görev yapan Adalet Bakanlarının tamamının, bu anlamda, bu anlattığım çerçevede, anayasal boyutuyla, yasal boyutuyla, adli boyutuyla müşterek ve müteselsil anlamda sorumluluklarının bulunduğunu -bunu kayıtlara ifade etmek adına açıklama gereğini duyuyorum- isim vererek söylüyorum: Bu süreçte, sırasıyla Sayın Cemil Çiçek, Sayın Mehmet Ali Şahin, Sayın Sadullah Ergin ve Sayın Bekir Bozdağ; burada yine hakkaniyet adına ifade etmek gerekir ki Sayın Bekir Bozdağ ile Sayın Mehmet Ali Şahin’in bu anlamdaki ihlaller konusunda birinci sırayı alma noktasında yarıştıklarını gözlemliyorum, değerlendiriyorum. Bunu emek adına, bunu hakkaniyet adına, adalet adına ifade etme gereğini duyuyorum değerli arkadaşlarım.

Bakın, değerli milletvekilleri, anayasal kurumların askıya alındığı, anayasal kurumların işlevini kaybettiği bir dönemi yaşıyoruz. Bu, takdire dayalı olarak gerçekleştirilen, sübjektif yaklaşımlara dayalı olarak gerçekleştirilen ihlallerden söz etmiyorum, kurumsal olarak ve hiyerarşik olarak görev ve yetkinin kötüye kullanılması suretiyle gerçekleştirilen ihlallerden söz ediyorum. E, herhâlde bu türlü ihlallerin “yasama sorumsuzluğu”, “siyasi iktidarın takdiri” gibi, kavramlar etrafında ya da bu kavramlar çerçevesinde değerlendirilmesinin mümkün olmadığını aklıselim sahibi olan, mantık ve izan sahibi olan herkes ve tarih tespit edecektir ve değerlendirecektir.

Hemen örnek vereyim, yakın tarihe ilişkin, üç dört yıla ilişkin örnek vereyim: Soruların servis edilmesi. Nerede servis ediliyor? Yargıçlık sınavında sorular servis ediliyor. Bu servis yapma olayı sadece bir grubun marifeti değil, bu siyasi iktidarın, siyasi otoritenin bilgisiyle, talimatıyla gerçekleştiriliyor. Ve bunu herhangi sıradan bir adli vakayla eş değer tutabilir misiniz? Düşünebiliyor musunuz, yargıç olurken soru çalan bir mekanizmayı yaratıyorsunuz, böyle bir aygıtı yaratıyorsunuz ve bunu siyasi iradenin, siyasi iktidarın talimatıyla, himayesiyle gerçekleştiriyorsunuz!

Bakın, Cargill olaylarını hatırlamamız gerekiyor. Bir uluslararası şirket geliyor, Bursa’da tarım arazisinin üstünde şeker pancarı üretimini, o üreticilerin emeklerini yok ederek, çiftçinin emeklerini yok ederek orada çevreyi tahrif ediyor, çevreyi talan ediyor ve bu şirket, aradan geçen on yılın sonunda ya da sekiz dokuz yılın sonunda Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine galip geliyor, daha doğrusu, Türkiye Cumhuriyeti devletine galip geliyor, yargısını altüst ediyor. Bunları değerlendirmeniz gerekiyor. O Cargill’lerdir ki devamında neyi yaratıyor? Cargill’ler Soma’yı yaratıyor, Somaları yaratıyor ve bunların devamında da ne doğuyor? Bunların devamında 17 Aralıklar doğuyor, 25 Aralıklar doğuyor.

İşte getirilen tasarı, aslında bu yönüyle hukuk sistemine karşı ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin anayasal organlarına karşı bir darbe niteliğindedir. Darbeyi Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ATİLLA KART (Devamla) - …Anayasa’ya karşı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal kurumlarına karşı gerçekleştirmiştir değerli milletvekilleri.

Sizleri, bu noktada, önce Türkiye'nin milletvekili olduğunuzu, daha sonra partilerinizi temsil ettiğinizi hatırlamaya davet ediyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

25’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 25 inci maddesindeki “yer alan” ifadesinden sonra “,” işaretinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Pervin Buldan                          İdris Baluken             Adil Zozani

   Iğdır                                          Bingöl                     Hakkâri

Selma Irmak                          Faysal Sarıyıldız          Erol Dora

   Şırnak                                        Şırnak                  Mardin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Kanun Tasarısının 25. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 25 – 2577 sayılı kanunun 52 nci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Temyiz veya istinaf istemlerinde yürütmenin durdurulması:

Madde 52-1. Temyiz veya istinaf yoluna başvurulmuş olması, hâkim, mahkeme veya Danıştay kararlarının yürütülmesini durdurmaz. Ancak, bu kararların teminat karşılığında yürütülmesinin durdurulmasına temyiz istemini incelemeye yetkili Danıştay dava dairesi, kurulu veya istinaf başvurusunu incelemeye yetkili bölge idare mahkemesince karar verilebilir. Davanın reddine ilişkin kararlara karşı temyiz ya da istinaf yoluna başvurulması halinde, dava konusu işlem hakkında yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi 27 nci maddede öngörülen koşulun varlığına bağlıdır.

2. İptal davalarında teminat istenmez.

3. İdareden ve adli yardımdan yararlananlardan teminat alınmaz.

4. Kararın bozulması, kararın yürütülmesini kendiliğinden durdurur.”

                  Turgut Dibek                                    Ali Rıza Öztürk                                 Ömer Süha Aldan

                     Kırklareli                                             Mersin                                                Muğla

            Dilek Akagün Yılmaz                                                                                         Haydar Akar

                        Uşak                                                                                                         Kocaeli

                   Ali Serindağ

                     Gaziantep

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 25. Maddesinin Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                     Faruk Bal                                      Yusuf Halaçoğlu                                    Ali Halaman

                       Konya                                               Kayseri                                               Adana

                Mesut Dedeoğlu                                    Reşat Doğru                                     Ruhsar Demirel

                 Kahramanmaraş                                          Tokat                                               Eskişehir

                   Bülent Belen                                  Murat Başesgioğlu

                     Tekirdağ                                             İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Faruk Bal, Konya Milletvekili.

Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddeyle 2577 sayılı Kanun’un 49’uncu maddesinde değişiklik yapılarak Danıştayın temyizle ilgili incelemesi istinaf mahkemesine göre ayarlanarak yeniden düzenlenmektedir. Böylece, Osmanlıdan bize miras kalmış olan Danıştayın temyiz işlerine bir de istinaf mahkemelerinden verilecek hükümler eklenmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bu düzenleme, yargının siyasallaştırılması amacıyla özel bir düzenlemedir. Bu özel düzenlemeyi, aslında 2010 yılında da Adalet ve Kalkınma Partisi yapmıştı, yargıyı siyasallaştırabilmek amacıyla referanduma kadar giden bir süreç içerisinde Anayasa değişikliği gerçekleştirmişti. O kadar buna ihtiyaç duymuştu ki mezarda yatanların dahi çıkarılarak oy kullandırılması ve on yıllık seçime bedel bir seçim düzeni içerisinde referandumun yapılması beyan edilmişti! Ve bu kadar önem verilen yargının siyasallaştırılması için, bu kadar özel bir anlam yüklenen yargının siyasallaştırılması için, Anayasa referandumunda milletimizin kadına olan saygısı, çocuğa olan sevgisi, engelliye olan merhameti, şehitlere olan şefkati, başörtüsüne olan hürmet duygusu dahi suistimal edilerek, Anayasa değişikliği yüzde 58 oranında kabul edilerek bugün uğraştığınız ve adına “paralel” dediğiniz kitleyle bir yola çıkmıştınız. Aradan dört yıl geçti. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu dört yıl içerisinde -2010 yılında- ne söylemişsek bugün aynısını söylemek durumunda kalan bir parti olarak ifade ediyoruz ki dün, 2010 tarihindeki Anayasa referandumuyla kanı nasıl kanla yıkamışsanız, şimdi de aynı şekilde, kanı kanla yıkamaya teşebbüs ediyorsunuz. Yargı için, özellikle yüksek yargı organları olan Danıştay, Yargıtay ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu için, özel bir anlam yükleyerek özel değişiklikler yapıyorsunuz.

Bundan sonra da bir dört yıl dayanamayacaksınız. Dört yıl sonra bugün getirdiğiniz hükümleri tekrar değiştirmek durumunda kalacaksınız çünkü aklıselimden saptınız, çünkü ortak yoldan ve makuliyetten saptınız. Bunun ortak yolu var mı? Var elbet. Bunun ortak yolu aklın, mantığın, Cenab-ı Allah’ın insanlığa bahşettiği vicdanı esas alırsak elbette ki var. Bunu daha önce, geçmişte atalarımız yapmış, başarmış. Kültür ve medeniyetlerin esasını adalet teşkil eder. Adaletin faziletle beslendiği, ferasetle beslendiği, müsavatla beslendiği, uhuvvetle beslendiği takdirde, elbette ki kestiği parmağı acıtmayacak kadar mübarek, elbette ki kestiği parmağı acıtmayacak kadar mukaddes bir anlamı olur. Geçmişte İstanbul’u fetheden, geçmişte çağ açıp çağ kapatan Fatih Sultan Mehmet Han’ın, bir gayrimüslim mimarın bir mabedi yaparken yaptığı yanlışın bedeli olarak kolunu kestirmesinden sonra, Fatih Kadısına -Sarı Kadı olarak tevatür edilir- Sarı Kadı’ya gider bu gayrimüslim mimar ve Fatih Sultan Mehmet Han’ı şikâyet eder. Yapılan yargılama sonunda o kadı, Osmanlının ferasetten, faziletten, müsavattan beslenmiş olan medeniyetinin ortaya koyduğu o adalet duygusuyla Fatih’in kolunun kesilmesine hükmeder ancak yine, İslam hukukundaki kıyas hükmüyle birlikte, bu mahkemenin kararından bir tarafa, beriye kalabilir koskoca Fatih Sultan Mehmet Han.

Şimdi, Fatih Sultan Mehmet Han Fatih Kadısının emriyle mahkemenin huzuruna gidiyor; sizin 2010’da getirdiğiniz, kanı kanla yıkadığınız yargı, Başbakanın oğlu Bilal’i mahkemenin huzuruna çıkaramıyor ve siz de bu yasalarla, çıkarmaması için, kendinize has bir istinaf mahkemesi, kendinize has bir Yargıtay, kendinize has bir Danıştay ve daha ilerisi, bu tutuklamalara karar verecek kendinize has bir sulh ceza hâkimliği ihdas ediyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FARUK BAL (Devamla) – Bu yol yanlış değerli milletvekilleri. Bu yanlıştan dönmek hepimizin görevi. Yarın gelecek nesiller hepimizi birlikte murakabe edecek, gelecek nesiller hepimizi birlikte muhakeme ve muhasebe edecek. Bir de öbür tarafı var, mahkemeyikübradaki ayrı.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Kanun Tasarısının 25. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 25 – 2577 sayılı kanunun 52 nci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Temyiz veya istinaf istemlerinde yürütmenin durdurulması:

Madde 52-1. Temyiz veya istinaf yoluna başvurulmuş olması, hâkim, mahkeme veya Danıştay kararlarının yürütülmesini durdurmaz. Ancak, bu kararların teminat karşılığında yürütülmesinin durdurulmasına temyiz istemini incelemeye yetkili Danıştay dava dairesi, kurulu veya istinaf başvurusunu incelemeye yetkili bölge idare mahkemesince karar verilebilir. Davanın reddine ilişkin kararlara karşı temyiz ya da istinaf yoluna başvurulması halinde, dava konusu işlem hakkında yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi 27 nci maddede öngörülen koşulun varlığına bağlıdır.

2. İptal davalarında teminat istenmez.

3. İdareden ve adli yardımdan yararlananlardan teminat alınmaz.

4. Kararın bozulması, kararın yürütülmesini kendiliğinden durdurur.”

Ali Serindağ (Gaziantep) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçe…

Gerekçe:

Önergeyle, iptal davalarından teminat istenmesinin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 25 inci maddesindeki “yer alan” ifadesinden sonra “,” işaretinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İdris Baluken, Bingöl Milletvekili.

Buyurun Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün burada, 18 yaşında, üniversiteye hazırlanan bir gencin, bir kız öğrencinin hayatının nasıl bu hukuk sistemi tarafından mahvedildiğini anlatmıştım. Şimdi, bugün, yine spesifik bir örnek vermek istiyorum. Sayın Adalet Bakanı da not alırsa… Türkiye’deki bu hukuk sisteminin mağdur ettiği ikinci örneği, İlhan Çomak’a uygulanan hukuk üzerinden anlatmaya çalışacağım.

İlhan Çomak, 1994 yılında İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümünde öğrenciyken gözaltına alınıyor. On altı günlük bir gözaltı ve yine, her zamanki gibi uydurulmuş bir iddianameden sonra da devlet güvenlik mahkemesi tarafından yargılanmaya başlanıyor. 1994’teki bu gözaltı ve cezaevi sürecinden sonra, 2000 yılında İlhan Çomak müebbet hapis cezasına çarptırılıyor. Yine, 2000 yılında da Yargıtayca ceza onanıyor. Bu, Yargıtayın cezayı onamasıyla birlikte, İlhan Çomak 2007 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuruyor ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi adil bir yargılanma olmadığı için yargılanmanın yenilenmesi kararını veriyor ve o dönemde İlhan Çomak’ın avukatı da Yargıtaya, kanunen lehine olan hükümlerin uygulanması için başvuruyor; Yargıtay da dosyayı bozuyor. Yani özetle, 1994’te gözaltına alınıyor, 2000’de müebbet hapis, 2007 yılında AİHM kararı bozuyor, Yargıtay da dosyayı bozuyor.

Şimdi, normalde olması gereken, bu arkadaşımızın tahliyesiyle ilgili bir sürecin işlemesi -dosya bozulduğu için hem AİHM hem Yargıtay tarafından- ama maalesef, o dönemde İlhan Çomak cezaevinde tutulmaya devam ediliyor ve 2013 yılına kadar da AİHM’in kararı gereği bütün yeniden yargılama başvuruları da reddediliyor. 2013 yılında da -yani aradan altı yıl geçiyor- ortada bozulmuş bir dosya var ama boşu boşuna cezaevinde geçen bir süre ve ortada bir mağduriyet var. 2013 Ocak ayında, Yargıtay bozma kararından sonra tekrar eski cezaya hükmediyor ancak bu arada, 2013 yılının Nisan ayında, dördüncü yargı paketiyle birlikte Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin önünde bulunan 220 dosya için yeniden yargılamanın yolu açılıyor ve İlhan Çomak’ın başvurusuyla da 19 Aralıkta yeniden yargılama süreci başlatılıyor.

Yani özetle, bu kadar karışık bir dosyadan, 1994’ten 2014’e kadar, yirmi yıl boyunca yargılaması süren bir insanın cezaevindeki mağduriyetinden bahsediyoruz, yirmi yıl boyunca bir insanı haksız yere cezaevinde tutan bir hukuksuzluktan bahsediyoruz arkadaşlar. Ne hukuka sığar bu ne insanlığa sığar ne de vicdana sığar. Bununla ilgili, sosyal medya üzerinden sayısız imza kampanyaları düzenlendi, Bakanlığa dilekçeler verildi, yine farklı girişimlerle, sivil toplum örgütlerinin girişimleriyle kamuoyunda bir farkındalık yaratıldı ama maalesef, İlhan Çomak’ın tutukluluk hâli hâlâ devam ediyor; yirmi yıldır kesintisiz süren bir yargılama süreci, ortada sonuç olarak olmayan bir yargı kararı ve cezaevinde olan bir insanın, bir öğrencinin, bir üniversite öğrencisinin mahvolmuş hayatı.

Şimdi yargıyla ilgili bir düzenleme yapacaksak işte tam da bu mağduriyetleri ortadan kaldırmak için yapmalıyız. İsterdik ki bu yargı paketi buraya getirildiğinde Adalet Bakanlığının da bilgisi dâhilinde olan İlhan Çomak’ın ve ona benzer mağduriyet yaşayanların durumunu giderecek bir düzenleme de bu yargı paketinde olsun.

Umarım ki Sayın Bakan bu aktarımdan sonra İlhan Çomak’ın durumunu özel olarak inceler ve kendi Bakanlığının da müsebbibi olduğu bu mağduriyeti kaldırma noktasında bir çalışma başlatır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

26’ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra sayılı Kanun Tasarısının 26. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 26- 2577 sayılı Kanunun 55’inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Yargılamanın yenilenme usulü

Madde 55- 1. İsteğin ilişkin olduğu konu, diğer bir daire veya mahkemenin görevine girmiş ise karar bu daire veya mahkemece verilir.

2. Karşı tarafın savunması alındıktan sonra istekler incelenir ve kanunda yazılı sebepler varsa davaya yeniden bakılarak karar verilir.

3. Yargılamanın yenilenmesi ve kararın düzeltilmesi istemleri, kanunda yazılı sebeplere dayanmıyor ise, istemin reddine karar verilir.

4. Yargılamanın yenilenmesi ve kararın düzeltilmesi istemlerinde duruşma yapılması, görevli daire veya mahkemenin kararına bağlıdır.

5. Bu madde ile 53'üncü madde hükümleri saklı kalmak kaydıyla, yargılamanın yenilenmesinde ve kararın düzeltilmesinde bu Kanunun diğer hükümleri uygulanır.

2. İptal davalarında teminat istenmez.

3.        İdareden ve adli yardımdan yararlananlardan teminat alınmaz.

4.     Kararın bozulması, kararın yürütülmesini kendiliğinden durdurur."

     Ali Rıza Öztürk                                            Uğur Bayraktutan                                Ömer Süha Aldan

          Mersin                                                             Artvin                                                Muğla

  Haydar Akar                                                  Dilek Akagün Yılmaz                                Turgut Dibek

      Kocaeli                                                                 Uşak                                               Kırklareli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 26 ncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Pervin Buldan                                                       İdris Baluken                                       Adil Zozani

   Iğdır                                                                      Bingöl                                               Hakkâri

Selma Irmak                                                       Faysal Sarıyıldız                                            

   Şırnak                                                                    Şırnak                                                   

BAŞKAN – Şimdi okunacak önerge Anayasa'ya aykırılık önergesidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 26. Maddesinin Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal                                                          Yusuf Halaçoğlu                                Murat Başesgioğlu

 Konya                                                                     Kayseri                                              İstanbul

Mesut Dedeoğlu Ali Halaman                                   Reşat Doğru

 Kahramanmaraş Adana                                                Tokat

Ruhsar Demirel Bülent Belen

  Eskişehir                                                               Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) – Katılmıyoruz  Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN –  Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Bu madde 2577 S. Kanunun 55. maddesini istinaf mahkemelerine göre uyarlamaktadır.

İstinaf Mahkemesi Yargıtay ve Danıştay’ın iş yükünün azaltılması, adil yargılamanın temini,  yargının hızlandırılması gibi gerekçeler ile kurulmak istenmektedir.

Bu gerekçelerin hiç biri Tasarıda yazılı istinaf mahkemelerinin kurulması ile ortadan kalkmayacaktır.

Aksine; Tasarı kanunlaştığı takdirde adli yargıda bin ve idari yargıda beş yüz civarında birinci sınıf hâkim ve savcı bulunamayacaktır.

İlk derece mahkemeleri ile Yüksek Mahkemeler arasında üçüncü bir kademe olarak yargılama süresinin uzamasına ve yargılama masraflarının katlanılamaz ölçüde artmasına sebep olacaktır.

Delillerin ilk derece mahkemesinde teksifi, yeni delil ikame edilmesi, delillerin doğrudan doğruya incelenmesi ilkesi Türk hukukunun tanımadığı yeni sorunlar yaratacaktır. İstinafın tabiatından kaynaklanan güçlüyü haklıya göre koruyan (bozma üzerine yargılama), kötü niyeti himaye eden (ceza mahkemesinde delillerin ilk derece mahkemesinde gizlenerek istinafta sunulması) yapısı hukuk güvenliği ilkesini zedeleyecektir.

İstinaf mahkemesi ilk derece mahkemesinin kararını bozduğu takdirde, davayı kendisi karara bağlayacağından yetki alanı itibarıyla devasa bir iş yükü ile karşı karşıya kalacaktır.

Yetki alanına giren bölgelerde hukukun farklı uygulanması sonucu doğacak, bu durum içtihat karışıklığı ve kargaşasına ve devamında da çok hukukluluk kavramını gündeme getirecektir. Esasen eyalet sistemini benimsemiş siyasi rejimlerde çok hukuklu olarak uygulanan istinaf mahkemeleri AKP'nin Başkanlık sistemi ile gündeme getireceği idari taksimatın öncüsü olarak dayatılmaktadır. Diğer taraftan Tasarı; AKP 2010 da yargıyı siyasallaştırdıktan sonra, 17-25 Aralık soruşturması sebebiyle Yüksek yargı organlarında tasfiye amacını taşımaktadır.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde 40 yıl uygulanan İstinaf Mahkemeleri Cumhuriyetin ilk yılında 1924 tarihinde üniter devlet yapısına geçilmiş olması sebebiyle kaldırılmıştır.

Tasarı ile getirilen bu düzenlemenin AİHM Sözleşmesine ek 7 no.lu protokolü ile ilgisi yoktur.

Tasarı, üniter devlet yapısı, millet bütünlüğü, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, hâkim teminatı, eşitlik ve adil yargılanma ilkelerine aykırıdır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 26 ıncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Evet, gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Düzenleme ile istinaf kanun yolunun getirilmesi ile yasada uyarlama yapılmıştır. Mevcut yasada Danıştay'ca yapılacak temyiz incelemesinden sonra verilen karara karşı başvurulan “karar düzeltme” kanun yolu kaldırılmıştır. Bu düzenleme ile Danıştay'ın temyiz incelemesi sonucunda vereceği karara karşı tarafların karar düzeltme yoluna gitmeleri engellenmiş bu halle bir kanun yolu daha uygulamadan kaldırılmıştır. Hukuk güvenliği bakımından idari yargıda hak arama araçları etkisizleştiren düzenlemelerin tasarı metinden çıkarılması elzemdir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra sayılı Kanun Tasarısının 26. Maddesinin

aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 26- 2577 sayılı Kanunun 55’inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Yargılamanın yenilenme usulü

Madde 55- 1. İsteğin ilişkin olduğu konu, diğer bir daire veya mahkemenin görevine girmiş ise karar bu daire veya mahkemece verilir.

2. Karşı tarafın savunması alındıktan sonra istekler incelenir ve kanunda yazılı sebepler varsa davaya yeniden bakılarak karar verilir.

3. Yargılamanın yenilenmesi ve kararın düzeltilmesi istemleri, kanunda yazılı sebeplere dayanmıyor ise, istemin reddine karar verilir.

4. Yargılamanın yenilenmesi ve kararın düzeltilmesi istemlerinde duruşma yapılması, görevli daire veya mahkemenin kararına bağlıdır.

5. Bu madde ile 53'üncü madde hükümleri saklı kalmak kaydıyla, yargılamanın yenilenmesinde ve kararın düzeltilmesinde bu Kanunun diğer hükümleri uygulanır.

2. İptal davalarında teminat istenmez.

3.       İdareden ve adli yardımdan yararlananlardan teminat alınmaz.

4.     Kararın bozulması, kararın yürütülmesini kendiliğinden durdurur."

Uğur Bayraktutan (Artvin) ve arkadaşları

 

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

27’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 27. Maddesinin Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                Yusuf Halaçoğlu                                      Faruk Bal                                       Mesut Dedeoğlu

                      Kayseri                                               Konya                                          Kahramanmaraş

                   Reşat Doğru                                       Ali Halaman                                   Murat Başesgioğlu

                        Tokat                                                Adana                                               İstanbul

                 Ruhsar Demirel                                     Bülent Belen                                               

                     Eskişehir                                            Tekirdağ                                                  

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu madde ile istinaf mahkemeleri faaliyete geçeceği tarihe kadar kanun yollarına müracaat ve harçlarla ilgili geçici madde ihdas edilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutuyorum:

VI.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine ve 10 Haziran 2014 Salı günkü birleşiminde sözlü sorular dâhil diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ilişkin önerisi

6/6/2014

Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulunun 6/6/2014 Cuma günü yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

Cemil Çiçek

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

 

                Mustafa Elitaş                                    Engin Altay

       Adalet ve Kalkınma Partisi                  Cumhuriyet Halk Partisi

            Grubu Başkan Vekili                         Grubu Başkan Vekili

 

              Yusuf Halaçoğlu                                 Pervin Buldan

        Milliyetçi Hareket Partisi                Halkların Demokratik Partisi

            Grubu Başkan Vekili                         Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Genel Kurulun;

Daha önceden çalışılması kararlaştırılan 7 ve 8 Haziran 2014 Cumartesi ve Pazar günleri toplanmaması,

10 Haziran 2014 Salı günkü birleşiminde sözlü sorular dâhil diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin görüşülmesi,

10 Haziran 2014 Salı günkü birleşiminde 10 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

11 Haziran 2014 Çarşamba günkü birleşiminde 244 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

12 Haziran 2014 Perşembe günkü birleşiminde 335 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

Yukarıda belirtilen birleşimlerde gece 24.00'te günlük programların tamamlanamaması hâlinde günlük programların tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir.

BAŞKAN – Evet, öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.10

ON ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 21.11

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşiminin On Üçüncü Oturumunu açıyorum.

592 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun; Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’ın; Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Ankara Milletvekili Levent Gök’ün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Van Milletvekili Aysel Tuğluk’un; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592) (Devam)

 

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 10 Haziran 2014 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.12



(x) 592 S. Sayılı  Basmayazı 4/6/2014 tarihli 97’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.