TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                  87’nci Birleşim

                                                                                          8 Mayıs 2014 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilişlerinin 42’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, kapatılan belde belediyelerinde yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir’in, Gökçeada’da meydana gelen sel felaketine ilişkin gündem dışı konuşması

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek başkanlığında, 8-9 Mayıs 2014 tarihlerinde Moldova’ya resmî bir ziyarette bulunması, 9-11 Mayıs 2014 tarihlerinde Romanya’da düzenlenecek olan Güney Doğu Avrupa Ülkeleri Parlamenter Asamblesi (GDAÜ PA) açılış toplantısına katılması Genel Kurulun 29/04/2014 tarihli 82’nci Birleşiminde kabul edilmiş olan heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen üyelerin isimlerine ilişkin tezkeresi (3/1482)

2.- Başbakanlığın, 311 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın yeniden incelenmek üzere Hükûmete geri verilmesine ilişkin tezkeresi (3/1483)

3.- Başbakanlığın, 308 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İslam Kalkınma Bankası Arasında Türkiye ile Afrika’daki İslam Kalkınma Bankası Üyesi Ülkeler Arasındaki Ticaret ve Yatırımların Desteklenmesi İçin İşbirliği Hakkında Anlayış Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın yeniden incelenmek üzere Hükûmete geri verilmesine ilişkin tezkeresi (3/1484)

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz ve 19 milletvekilinin, Roman vatandaşlarımızın sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/928)

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 20 milletvekilinin, TOKİ’nin yaptığı konutlar nedeniyle yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/929)

3.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 19 milletvekilinin, 17 Mayıs 1994 tarihinde Adıyaman Bezar Dağı’nda meydana gelen katliamın araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/930)

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, Türkiye Sanat Kurumu yasasıyla sanata ve sahne işçiliğine büyük darbe indirileceğine ilişkin açıklaması

2.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in, Avrupa Birliğinin fikir babalarından CHP eski milletvekili Kasım Gülek’i rahmetle andığına ve 9 Mayıs Avrupa Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Seyitömer Termik Santrali ve Kömür İşletmesinde çalışan işçilerin iş akitlerinin sona erdirilmesiyle ilgili olarak Hükûmetin konuya hassasiyetle yaklaşmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

4.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, Balyoz davası nedeniyle Anayasa Mahkemesi önünde adalet nöbeti tutanların seslerinin duyulması gerektiğine ilişkin açıklaması

5.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Anneler Günü’nü kutladığına ve AKP’li İslahiye Belediyesinde işten çıkarılan personelin mağduriyetine ilişkin açıklaması

6.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, kapatılan belde belediyelerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

7.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Dünya Sağlık Örgütünün raporuna göre Türkiye ve komşularının çocuk felci hastalığı açısından riskli bir konumda olduğuna ilişkin açıklaması

8.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Şemdinli’de şehit düşen askerlere Allah’tan rahmet dilediğine ve susuzluk ve kuraklığa karşı önlem alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

9.- İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in, İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası’na ilişkin açıklaması

10.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Anneler Günü’nü ve Cumhuriyet gazetesinin 90’ıncı kuruluş yıl dönümünü kutladığına ilişkin açıklaması

11.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, MHP Grubu olarak, Anneler Günü’nü kutladıklarına ve Dünya Uygur Kurultayı Başkanı Rabia Kadir’e Türkiye’ye gelerek milletimizle hasret giderme imkânının verilmesi hususunu paylaşmak istediklerine ilişkin açıklaması

12.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Anneler Günü’nü kutladığına ve Türkiye’ye barışın gelmesini bir kez daha dilediğine ilişkin açıklaması

13.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki üniversite öğrencilerinin yurt sorunlarına ilişkin açıklaması

14.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

15.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

16.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun ve Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

17.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

18.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

VII.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 462, 440, 447, 267, 420, 202, 120, 121, 58 ve 140 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu kısmın sırasıyla 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12 ve 13 üncü sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ilişkin önerisi

 

 

 

B) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Bingöl Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris Baluken tarafından Dersim ilinin Laç Deresi bölgesindeki mağaralarda Dersim 38 katliamında hayatını kaybeden yurttaşlarımızın kemiklerinin bulunmasından sonra Dersim katliamıyla yüzleşilmesi amacıyla 12/7/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 8 Mayıs 2014 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında tekraren şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

5.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, İzmir Milletvekili Hamza Dağ’ın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TBMM TV'nin 25.02.2014 tarihli Cumhuriyet Halk Partisi grup toplantısı sırasında yayınını kesmesine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/39862)

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2009-2014 yılları arasında broşür, kitap, kitapçık, reklam ve tanıtım işleri için açılan ihalelere ve bu kapsamda yapılan harcamalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/41346)

3.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in, Ankara'daki elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/41347)

4.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz'ın, Maden Kanununun günümüz ihtiyaçlarına cevap vermemesinin Yozgat'ta madenlerin işletilerek ekonomiye kazandırılmasını olumsuz etkilemesi sorununun giderilmesine yönelik Bakanlık tarafından yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı  (7/41348)

5.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, tarımsal üretimin sürdürülebilirliği için Hükûmetin yapacağı çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/41352)

6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Gezi Parkı eylemlerine destek verdiği ve 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu hakkında sosyal medyada paylaşımda bulunduğu için aleyhinde soruşturma açılan personel olup olmadığına ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/41395)

7.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in, Kars'ta cinnet getiren TUİK eski çalışanının ayrımcılığa maruz kaldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/41396)

8.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu'nun, Doğu Karadeniz Projesi’ne ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/41397)

9.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, İstanbul'da Bakanlığa ait olan arsa ve araziler ile bunların satış ve kiralama işlemlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/41683)

10.- Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş'ün, enerji ihtiyacının karşılanması amacıyla yürütülen projelerin etkilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/41684)

11.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Ankara ilinde Bakanlığa ait gayrimenkullere ve bunların satış ve kiralama işlemlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/41685)

12.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Ankara ilinde Bakanlığa ait arsa ve arazilere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/41686)

13.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2002-2014 yılları arasında şahsının ve ailesinin mal varlığındaki değişime ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/41739)

14.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, şef kadrolarında görev yapmakta olan personelin özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/41761)

15.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in, Atatürk Orman Çiftliği arazisinden sosyal tesis yapmak amacıyla yer tahsis edilmesine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/41881)

16.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın, Atatürk Orman Çiftliği arazisinden sosyal tesis yapmak amacıyla yer tahsis edilmesine ilişkin sorusu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili ve Sadık Yakut’un cevabı (7/41882)

17.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi'nin, Atatürk Orman Çiftliği arazisinden sosyal tesis yapmak amacıyla yer tahsis edilmesine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/41883)

18.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu'nun, Türkiye İstatistik Kurumu Kars Bölge Müdürlüğünde yaşanan silahlı saldırı olayına ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/42114)

19.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut'un, adil gelir dağılımına ve vatandaşların geçim sıkıntısına ilişkin Başbakandan sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı  (7/42188)

20.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın, kadın personel ve yönetici sayısına ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/42276)

21.- Hatay Milletvekili Hasan Akgöl'ün, TBMM'nin 94'üncü açılış yılı kutlama programında konser vermesi planlanan bir koronun konserinin iptal olması ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/42310)

22.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, bir yazılı soru önergesine verilen cevaba ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/42794)

8 Mayıs 2014 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87’nci Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.04

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.17

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Sayın milletvekilleri, yoklamamız tamamdır, sohbet eden arkadaşlarımızı taze çay eşliğinde dışarıya davet edeyim. Muhteremler…

Evet, gündem dışı ilk söz, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilişlerinin 42’nci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök’e aittir.

Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilişlerinin 42’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

LEVENT GÖK (Ankara) – “Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı/Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı/Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı/Gittiler akşam olmadan ortalık karardı.”

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Attila İlhan’ın, idamlarından hemen sonra onlar için yazdığı… Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı önceki gün 42’nci ölüm yıl dönümlerinde andık. Kırk iki yıl… Neredeyse yarım asra yaklaşmasına karşın hâlâ ilk günkü acısıyla anılıyor Deniz Gezmiş ve arkadaşları. Ankara İl Başkanlığımız her yıl 6 Mayıs sabahında idam saatlerinde yüzlerce gençle, binlerce gencin de Karşıyaka Mezarlığı’nda ve tüm Türkiye’de onları anmasıyla bu ölümlerin elbette bir anlamı var, bir önemi var.

1968’ler, tarihin en barbar, asrının en umutlu, en ışıklı, en cesur günleriydi. Coşkun bir devrimci dalganın bütün dünyayı sarstığı, onlarca ülkede milyonlarca insanın ayağa kalkarak “Gerçekçi ol, imkânsızı iste.” diye haykırdığı günlerdi. Böyle bir günde ve dünyada, Türkiye’de Denizler de özgürlük bayrağını yükseklere taşıdılar.

Deniz Gezmiş, ilk kez, 1966’da temizlik işçilerinin Taksim Anıtı’na çelenk koymaları sırasında, işçileri destekleyen gösteriler sırasında gözaltına alındı. Taksim Meydanı, Deniz Gezmiş’in ilk gençlik yıllarındaki gibi bugün de, Deniz’in idamından tam kırk iki yıl sonra da yasaklı olmaya ve yasakları delenlere cehennem azabı yaşatmaya devam ediyor. Ne kadar övünsek yeridir!

Denizlerin kendilerini darağacına götüren eylemlerin özünde neler vardı? Denizler, ülke çıkarlarının emperyalizme peşkeş çekilmesine, ona karşı bağımsız Türkiye mücadelesini sürdürdüler. Denizler, yoksulluğa ve yolsuzluklara karşı göğüs gerdiler, ötekileştirmeye karşı çıktılar, demokrasi için, adalet için, barış ve demokrasi için mücadele ettiler. Mücadele ederken de yürekliydiler, darağacına giderken de yürekliydiler.

Deniz ölmeden önce babasına şunları yazdı: “Baba, mektup elinize geçtiğinde ben aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben ne kadar üzülmeyin dersem yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum; insanlar doğar, yaşar ve ölür. Önemli olan çok fazla yaşamak değildir, yaşadığı süre içerisinde çok şey yapmaktır. Bu nedenle ben erken gitmeyi normal karşılıyorum ve kaldı ki benden evvel giden arkadaşlarım hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de düşmeyeceğimden şüphen olmasın. Ölüm karşısında âciz ve çaresiz kalmış değilim. Oğlun o yola bilerek girdi ve sonunun da bu olduğunu biliyordu.”

Yusuf Aslan ise idam sehpasında “Bizler asılarak bir defa şerefimizle öleceğiz fakat sizler, bizleri asanlar her gün öleceksiniz.” demiş ve tabureyi kendisi ayaklarıyla itmiştir.

İşte, emek mücadelesinin adalet, demokrasi, insan hakları, basın özgürlüğü arayışını sürdüren Türkiye toplumunun bugün de verdiği mücadelenin temel taşıdır Denizlerin mücadelesi. Denizlerin davası ve yargılama süreci hukuk dışına götürülmüş ve siyasi kararla hüküm oluşturulmuş, infazlar gerçekleştirilmiştir. Bugün de aynı hukuksuzlukları yaşamıyor muyuz, hem de ileri demokrasi cilası altında? Bu mücadele bitmemiştir ve her geçen gün de artarak devam edecektir. İşte, onun için, bugün ölümlerin üzerinden yarım asır geçmesine karşın Türkiye'nin demokrasi güçleri ayaktadır ve Denizlerin yanındadır. İşte, bunun için, Denizlerin yaşamı sıradan bir yaşam değildir, ölümleri sıradan bir ölüm değildir, 6 Mayıs sıradan bir gün değildir. Kin ve intikam uğruna, topluma kendilerince biçim vermek adına kırdıkları 3 fidanın ölümsüzlüğünün adıdır 6 Mayıs. Ölümsüzlüğün ve ihanetin adıdır 6 Mayıs. 6 Mayıs, soldurulmak istenen 3 fidanın, gençlerin, çocukların isimlerinde ve yüreklerinde boy boy ve her renkte açtığı güllerin adıdır.

Bu vesileyle Deniz Gezmiş’i, Yusuf Aslan’ı ve Hüseyin İnan’ı saygıyla anıyor, hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gök.

Gündem dışı ikinci söz, kapatılan belde belediyelerinde yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Kemalettin Yılmaz’a aittir.

Buyurun Sayın Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

2.- Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, kapatılan belde belediyelerinde yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; nüfusu 2 binin altında kaldığı gerekçesiyle kapatılan belde belediyelerinde yaşanan sorunların üzerine gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen yüce Türk milletini selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, çıkarılan 6360 sayılı Yasa’yla en fazla belediyesi kapanan illerden biri seçim bölgem Afyonkarahisar’dır. İnsanlarımızı kazanılmış haklarından mahrum bıraktığınız yetmezmiş gibi, bu arada, hizmetler aksayınca, yetkiyi devrettiğiniz özel idarelerin yetkilileri tarafından hemen bahaneler üretilmeye başlandı “Bu belediyelerin personeli çok, işçileri çok, borçları çok.” gibi. Meşhur bir atasözü vardır “Oynayamayan gelin yerim dar dermiş.” Sizinki de o misal oldu.

Afyon’da idareciler ve yöneticiler, her fırsatta, her uzatılan mikrofona açıklama yapıyor, kapanan belediyeleri âdeta üzerlerine bir yükmüş gibi “40 milyon TL borcu var.” diyor ama çıkartılan yasanın gereği olarak bu belde belediyelerin İller Bankasından yılda 20 milyondan beş yıl içinde yaklaşık 100 milyon TL alacağı payları hiç dikkate almıyorlar. Yine, bu belediyelerin birçoğunda gelir getiren dükkânları, akaryakıt istasyonları, tesisleri, tarım arazileri, araçları, iş makineleri ve arsaları var. Bunlar da özel idareye devredildi. Bunların da gelirleri, değerleri hiç hesaba katılmıyor. Bir an önce, zaten belediyelikleri ellerinden alınan bu insanlarımızın öz varlıklarını da satmanın derdine düştüler.

Satmayı atmayı bırakın, borcu harcı geçin bu belediyelerin kendi öz varlıklarını heba etmeyin. Yılların kazanımlarını da hiçe saymayın ve bu mal varlıklarını, kamu hizmetlerinde kullanılan araç ve gereçlerini köy muhtarlıklarına hibe edin.

Defalarca söyledim, Allah kimseyi gördüğünden uzak etmesin. Bu beldelerin insanları birçok hizmete sahip ve alışkınlar. Nüfusu 2 binin altına düştüğü için kapatılan 47 belediyemizin bugün nüfusu 2 binin üzerinde. Okulların kapanması ve gurbetçilerimizin dönüşüyle yaz aylarında buraların nüfusu 3-4 bini aşar. Allah korusun, bir yangın olsa müdahale de edilemez; bir su, bir kanalizasyon arızası olsa müdahale edilemez durumda. Köylerde görüyoruz, yıllardır su şebekesi ve kanalizasyonu çalışmayan, yolları bozuk, hatta tapusu olmayan, elektriği olmayan pek çok köy var. İl özel idaresinin, elindeki yolların bakımını bile yapamazken kalkıp bu belediyelere hizmet götüreceğine inanmak mümkün değil. Görünen de o, hemen bahanelere sığınmaya başladılar. Bu arada olan, işsiz kalan işçilere ve hizmetten mahrum kalan insanlarımıza oluyor, onlara oluyor, yazık oluyor.

Değerli milletvekilleri, özellikle iktidar milletvekilleri; bu hafta sonu AKP tüm kadro Afyon’umuzda toplanacaksınız. Afyonlunun sadece önünden geçerken izlediği beş yıldızlı termal otellerde konaklayacaksınız. İlimize gelirken eminim ki birçoğunuz yaptığınızı söylediğiniz ama bir türlü tamiratını tamamlayamadığınız duble yolları kullanıp geleceksiniz. Bu arada, Emirdağ’ı geçerken Emirdağ’dan Antalya’ya olan, uzaklığı 100 kilometreden fazla kısaltan bir yol var Emirdağ-Bolvadin-Çay-Dinar-Porsuma Kavşağı’na kadar. Bu yolu, Sayın Başbakandan rica ediyorum, defalarca dile getirdim, ölümlü kazaların olduğu, ekonomik kayıpların yaşandığı bu yol Ulaştırma Bakanını bir göndersin de, duble yol yapılır mı bir baksın. Burayı yetkililer teşrif edecek olursa zamanında 1.500 ailenin ekmek yediği Çay ilçemizde haraç mezat özelleştirme adı altında sattığınız ve şu anda kapanmış olan SEKA arazisinin yürekler acısı durumunu da bir görmenizi isterim. Dedim ya, birçoğunuz kara yoluyla geleceksiniz, bizim için yaptığınızı iddia ettiğiniz, yüz binlerce yolcu garantisi verdiğiniz Zafer Havalimanı var, oradan gelmenizi çok isterdim. Demek ki işlevsel ve kullanışlı gelmiyor kimseye. Sayın Başbakan Ulaştırma Bakanına bir soruversin Afyon’a kadar gelmişken, bu havalimanından yılda kaç yolcu yararlanıyor ve biz kaç yolcu için işletmeciye havadan para ödüyoruz.

Değerli milletvekilleri, Afyon’a geleceksiniz, beş yıldızlı otellerde yerleriniz hazır, misafirperver bir iliz, ancak otellere çıkmadan, halkın yanına gitmeden, Afyon’u gezmeden olmaz. Hemen, kalacağınız otelin 50 metre ötesinde bir olimpik yüzme havuzu var, bahçesinde sporcular yok, koyun ve danalar otluyor. Bir yüzme havuzu tamamen atıl vaziyette. Kim ve ne zaman yapmış olursa olsun çürümeye terk edilmiş olan bu tesisi de sizlerin görmenizi istiyorum. Yi           ne bu olimpik yüzme havuzunun yanında, 20 metre bu tarafında bir müze inşaatı var ve bir yıldır çivi çakılmıyor. Kültür Bakanını, bu arada, göreve davet ediyorum.

Afyon’da kapattığınız, personellerini darmadağın ettiğiniz Devlet Malzeme Ofisi Bölge Müdürlüğünün bina, lojman ve depoları, devlet hastanesinin durumları da yürekler acısıdır, âdeta uyuşturucu ve tiner kullananların yuvası hâline gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, bu arada, sebebi henüz bilenmeyen patlama nedeniyle şehadet şerbetini içmiş 25 şehidimizi de unutmamanızı istiyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.

Gündem dışı üçüncü söz, Gökçeada’da meydana gelmiş olan sel felaketi hakkında söz isteyen Çanakkale Milletvekili Sayın İsmail Kaşdemir’e aittir.

Buyurun Sayın Kaşdemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir’in, Gökçeada’da meydana gelen sel felaketine ilişkin gündem dışı konuşması

İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Gökçeada’da yaşanan sel felaketi sebebiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, 5 Mayısta Şemdinli’de elim bir kaza sonucunda şehit olan 3 askerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Yine aynı kazada yaralanmış bulunan askerlerimize de acil şifalar temenni ediyorum. Şehit olan askerlerimizden birisi Bayramiç Alakeçi köyünden hemşehrimiz olan Uzman Çavuş Halil Karataş’a bu kürsüden bir kez daha Allah’tan rahmet, yakınlarına, ailesine başsağlığı temennilerimi iletiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz 2 Mayıs tarihinde Gökçeada ilçemizde yoğun yağmur yağışı nedeniyle bir sel felaketi meydana gelmiştir. Dört saat içerisinde metrekareye 150 kilogramdan fazla yağış düşmüş, özellikle Gökçeada’nın merkezinde büyük maddi hasarlara yol açan bir sel felaketi yaşanmıştır. Buradan bir kez daha Gökçeadalı hemşehrilerimize büyük geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Tabii  burada en büyük tesellimiz, tek tesellimiz ve şükrettiğimiz konu can kaybının meydana gelmemiş olmasıdır.

Şunu da belirtmekte fayda görüyorum: Meydana gelen yağış Gökçeada’nın tarihinde çok uzun yıllardan beri gerçekleşmemiş olan bir yağıştır.

Selden hemen bir gün sonra biz de Sayın Valimizle ve ilgili bürokratlarımızla birlikte Gökçeada’ya gittik ve yaşanan felaketi yerinde gördük. Manzara gerçekten iyi değildi. Gökçeada’da merkezde bulunan hemen hemen bütün dükkân ve iş yerlerini hatta birçok evi su basmış, birçok maddi zarar meydana gelmiştir. Küçük Sanayi Sitesi’nde dükkânları su basmış, birçok malzeme, makine ve ekipman kullanılamaz hâle gelmiştir. Özellikle esnafımızın mağduriyeti çok fazladır.

Yine aynı şekilde bazı tarım arazileri ve Gökçeada’nın bir markası olan, organik tarımla uğraşan çiftlik de selden büyük zarar görmüştür. Otomobillerin selden etkilendiğini ve birçok otomobilin de kullanılamaz hâle geldiğini yerinde gördük. Gökçeada turizmin son zamanlarda çok canlı geçtiği bir ilçemizdir. Yerli ve yabancı yüz binlerce turist adaya gelmektedir. Hatta, sel felaketinin yaşandığı dönemde orada bulunan yabancı turistlerin de selden etkilendiğini yerinde tespit etmiş bulunmaktayız. Turizm sezonuna hazırlık yapan ada halkı, özellikle esnaflarımız, dükkânlarını sezona hazırlık yapmak amacıyla mallarıyla doldurdukları bir zamanda sel felaketinin meydana gelmesi maddi zararı daha da artırmıştır. Hasar tespit komisyonları selden hemen sonra adaya intikal etmiş ve gerekli hasar tespit, zarar ziyan çalışmalarını yapmışlardır. Hasar tespit komisyonlarının çalışmaları da hâlen devam etmekte, zarar gören vatandaşlarımızın zarar ve ziyanını mümkün olduğu kadar da gidermek için çalışmaktadır. Maddi zararlarımızın mümkün olduğu kadar giderilmesi için Hükûmetimiz de gerekli çalışmayı yapmaktadır. Bu konuda özellikle genel hayata etkililik oluru için talepte bulunulmuştur. Bazı bölgelerde de afete maruz bölge olması için de gerekli çalışmalar yapılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gökçeada bizim için çok önemli bir yerdir. AK PARTİ hükûmetlerimiz döneminde yapılan yatırımlar Gökçeada’nın kimsenin gitmek istemediği bir yer olmaktan çıkmasını sağlamış, tam aksine, Gökçeada’nın özelikle turizmde bir cazibe merkezi hâline gelmesini sağlamıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız bir defa, Sayın Başbakanımız da iki defa Gökçeada ilçemizi ziyaret etmişlerdir. Bu nedenle biz Gökçeada’yı yine yalnız bırakmayacağız ve Gökçeada’yı kaderine terk etmeyeceğiz. Esnafımızın gerekli şekilde zararlarının giderilmesi konusunda yardım ve kolaylıkların sağlanması için çalışmalarımızı yapıyoruz. Zarar görenlerin zararını en aza indirmek için de çalışmalarımızı yakından takip ediyoruz. Sele sebep olduğu düşünülen derenin ıslahı konusunda da eğer oradaki belediyemiz derenin ıslahı noktasında dereyi ıslaha hazır bir şekilde DSİ’ye teslim edebilirse… DSİ yetkilileri derenin ıslahı konusunda gerekli çalışmaları başlatmışlardır.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Gökçeada halkı kamu kurumlarıyla, belediyesiyle, esnafıyla, öğrencisiyle selin zararlarını, yaralarını savmak için, ortadan kaldırmak için büyük bir dayanışma ve yardımlaşma örneği göstermişlerdir. Özellikle orada okuyan üniversite öğrencilerinin ellerinde küreklerle selden zarar gören vatandaşlarımıza yardım ettiklerini görmek bizleri duygulandırmıştır.

Yine aynı şekilde, selden hemen sonra oraya personel, ekipman gönderen İstanbul Büyükşehir Belediyemize, Kızılay’a, AFAD’a, kaymakamlığımıza ve Gökçeada halkımıza şükranlarımızı arz ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL KAŞDEMİR (Devamla) - Bu sebeple bir kez daha bu kürsüden Gökçeada halkının yalnız olmadığını belirtmek istiyor, sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaşdemir.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, kısa söz isteklerimiz vardı.

BAŞKAN – Geçti, unuttum.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Geçmedi Başkan.

BAŞKAN – Hayır, gerçekten unuttum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ama şeyden sonra da verirsiniz.

BAŞKAN – Ona bakacağım artık…

OKTAY VURAL (İzmir) – Verirsiniz.

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup bilgilerinize sunacağım.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek başkanlığında, 8-9 Mayıs 2014 tarihlerinde Moldova’ya resmî bir ziyarette bulunması, 9-11 Mayıs 2014 tarihlerinde Romanya’da düzenlenecek olan Güney Doğu Avrupa Ülkeleri Parlamenter Asamblesi (GDAÜ PA) açılış toplantısına katılması Genel Kurulun 29/04/2014 tarihli 82’nci Birleşiminde kabul edilmiş olan heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen üyelerin isimlerine ilişkin tezkeresi (3/1482)

07/05/2014

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Cemil Çiçek’in beraberinde bir Parlamento heyetiyle, 8-9 Mayıs 2014 tarihleri arasında Moldova’ya resmî bir ziyarette bulunması; akabinde ise 9-11 Mayıs 2014 tarihlerinde Romanya’da düzenlenecek olan Güney Doğu Avrupa Ülkeleri Parlamenter Asamblesi (GDAÜ PA) açılış toplantısına katılımı TBMM Genel Kurulunun 29/04/2014 tarih ve 82’nci Birleşiminde kabul edilmiştir.

28/03/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 2’nci maddesi uyarınca, heyetimizi oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimler Genel Kurulun bilgisine sunulur.

                                                                               Cemil Çiçek

                                                               Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                               Başkanı

 

Adı Soyadı:                                              Seçim Çevresi:

1) Seyit Sertçelik                            Ankara Milletvekili (AK PARTİ)

2) Haluk Ahmet Gümüş                 Balıkesir Milletvekili (CHP)

3) Ali Şahin                                   Gaziantep Milletvekili (AK PARTİ)

4) Lütfü Türkkan                           Kocaeli Milletvekili (MHP)

5) Yüksel Özden                             Muğla Milletvekili (AK PARTİ)

6) Tülay Bakır                               Samsun Milletvekili (AK PARTİ)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Başbakanlığın kanun tasarılarının geri alınmasına dair iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

2.- Başbakanlığın, 311 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın yeniden incelenmek üzere Hükûmete geri verilmesine ilişkin tezkeresi (3/1483)

07/05/2014

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: a) 19/6/2007 tarihli ve B.02.0.KKG.0.10/101-1434/2584 sayılı yazı.

b)           2/10/2007 tarihli ve B.02.0.KKG/196-279/3766 sayılı yazı.

c)            22/9/2011 tarihli ve B.02.0.KKG/101-30/2991 sayılı yazı.

İlgi (a)'da kayıtlı yazımız ekinde Başkanlığınıza sunulan ve ilgi (b), (c) yazılarla yenilenmesi istenilen "Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 75’inci maddesine göre geri gönderilmesini arz ederim.

                                                                                                                             Recep Tayyip Erdoğan

                                                                                                                                       Başbakan

 

 

Kanun Tasarısının Metni

Dönemi ve Yasama Yılı

24/2

Esas Numarası

1/311

Başkanlığa Geliş Tarihi

22/09/2011

Tasarının Başlığı

Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı

Tasarının Özeti

Onaylanmasının uygun bulunması istenen Anlaşma; iki ülke arasındaki ticaretin, ekonomik ilişkilerin uyumlu gelişimine katkıda bulunacak şekilde teşvikini ve artırılmasını amaçlamaktadır.

Tasarının Son Durumu

KOMİSYONDA

 

Kanun Tasarısı Komisyon Bilgileri

Komisyon Tipi

Adı

Giriş Tarihi

Çıkış Tarihi

Yapılan İşlem

Karar Tarihi

Esas Komisyon

Dışişleri Komisyonu

01/10/2011

 

Komisyonda

 

Tali Komisyon

Plan ve Bütçe Komisyonu

01/10/2011

 

Komisyonda

 

Tali Komisyon

Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu

01/10/2011

 

Komisyonda

 

3.- Başbakanlığın, 308 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İslam Kalkınma Bankası Arasında Türkiye ile Afrika’daki İslam Kalkınma Bankası Üyesi Ülkeler Arasındaki Ticaret ve Yatırımların Desteklenmesi İçin İşbirliği Hakkında Anlayış Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın yeniden incelenmek üzere Hükûmete geri verilmesine ilişkin tezkeresi (3/1484)

06/05/2014

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: a) 9/3/2007 tarihli ve B.02. O.KKG.0.10/101-1360/1047 sayılı yazımız.

b) 22/9/2011 tarihli ve B.02.0.KKG/101-30/2991 sayılı yazımız.

İlgi (a)'da kayıtlı yazımız ekinde Başkanlığınıza sunulan ve ilgi (b) yazımızla yenilenen "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İslam Kalkınma Bankası Arasında Türkiye ile Afrika’daki İslam Kalkınma Bankası Üyesi Ülkeler Arasındaki Ticaret ve Yatırımların Desteklenmesi İçin İşbirliği Hakkında Anlayış Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 75’inci maddesine göre geri gönderilmesini arz ederim.

                                                                                                                             Recep Tayyip Erdoğan

                                                                                                                                       Başbakan

Kanun Tasarı Bilgileri

 

Kanun Tasarısının Metni

Dönemi ve Yasama Yılı

24/2

Esas

Numarası

1/308

Başkanlığa Geliş Tarihi

22/09/2011

Tasarının Başlığı

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İslam Kalkınma Bankası Arasında Türkiye ile Afrika’daki İslam Kalkınma Bankası Üyesi Ülkeler Arasındaki Ticaret ve Yatırımların Desteklenmesi İçin İşbirliği Hakkında Anlayış Muhtırasının 

Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı

Tasarının Özeti

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İslam Kalkınma Bankası Arasında Türkiye ile Afrika’daki İslam Kalkınma Bankası Üyesi Ülkeler Arasındaki Ticaret ve

Yatırımların Desteklenmesi İçin İşbirliği Hakkında Anlayış Muhtırasının

Onaylanmasının Uygun Bulunması öngörülmektedir.

Tasarının Son Durumu

Komisyonda

 

 

Komisyon Tıpı

Adı

Giriş Tarihi

Çıkış Tarihi

Yapılan İşlem

Karar Tarihi Kanun

Tasarısı Komisyon

Bilgileri

Esas

Komisyon

Dışişleri Komisyonu

01/10/2011

 

Komisyonda

 

Tali

Komisyon

Plan ve Bütçe Komisyonu

01/10/2011

 

Komisyonda

 

Tali                  Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii

Komisyon        Kaynaklar, Bilgi ve

                        Teknoloji Komisyonu

01/10/2011

 

Komisyonda

 

 

 

BAŞKAN – Dışişleri Komisyonunda bulunan tasarılar Hükûmete geri verilmiştir.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz ve 19 milletvekilinin, Roman vatandaşlarımızın sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/928)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gerekçesini ekte sunduğumuz, vatanı, milleti ve bayrağını sahiplenen, millî kültürünü kucaklayan Roman vatandaşlarımızın, ülkemizdeki diğer kesimlerle aralarında bir uçurum oluştuğu görülüyor. Bugün sosyokültürel ve ekonomik gelişmelerle hızla ilerleyen teknoloji sayesinde bu uçurum daha da belirginleşmiştir. İnsan hak ve hürriyetleri başta olmak üzere vatandaşlık haklarını kullanma, kültürlerini yaşatma, Anayasa'mızda güvence altına alınan eğitim hakkını kullanma hususlarında Roman vatandaşlarımızın acil çözüm bekleyen sorunları bulunmaktadır. Roman vatandaşlarımızın yüz yüze olduğu bu sorunların araştırılması ve bunun için yapılacak yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınacak tedbirlerin tespiti için Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzük’ün 104-105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederim. 30/05/2012     

1) S. Nevzat Korkmaz                                               (Isparta)

2) Kemalettin Yılmaz                                                (Afyonkarahisar)

3) Mehmet Şandır                                                     (Mersin)

4) Emin Çınar                                                           (Kastamonu)

5) Seyfettin Yılmaz                                                   (Adana)

6) Ali Öz                                                                  (Mersin)

7) Reşat Doğru                                                         (Tokat)

8) Enver Erdem                                                        (Elâzığ)

9) Lütfü Türkkan                                                       (Kocaeli)

10) Sadir Durmaz                                                     (Yozgat)

11) Atila Kaya                                                          (İstanbul)

12) Mehmet Erdoğan                                                 (Muğla)

13) Özcan Yeniçeri                                                   (Ankara)

14) Mustafa Erdem                                                   (Ankara)

15) D. Ali Torlak                                                       (İstanbul)

16) Bahattin Şeker                                                    (Bilecik)

17) Necati Özensoy                                                  (Bursa)

18) Bülent Belen                                                      (Tekirdağ)

19) Muharrem Varlı                                                   (Adana)

20) Mesut Dedeoğlu                                                  (Kahramanmaraş)

Genel Gerekçe:

Güzel ülkemizde büyük bir mutlulukla birlikte yaşadığımız kendilerine özgü kültürleriyle Roman kardeşlerimizin acil çözüm bekleyen sorunları bulunmaktadır. Bu sorunların başında kültürlerini yaşatma, eğitim ve hak etmedikleri ön yargılar gelmektedir.

AKP Hükûmeti "Roman buluşması", "Roman açılımı yapıyoruz.” diyerek Roman vatandaşlarımızı sadece siyasi istismar konusu yapmıştır. Romanların sorunlarına çözüm bulma meselesi sadece lafta kalmıştır. Roman kültürünün korunması ve yaşatılması için somut adımlar maalesef atılmamıştır.

Romanlara yönelik eğitime özel olarak önem verilmelidir. Özellikle ilkokul ve ilkokul sonrası eğitime devamlılıklarının sağlanamadığı üzücü bir gerçekliktir.  Roman kardeşlerimizin çocukları aileden kaynaklanan ve çevresel etkilerle eğitimlerini tamamlayamamaktadırlar. Roman kadınlarının toplumsal yaşama katılımlarında ihtiyaç duydukları sosyal ve eğitsel çalışmalar hemen hemen hiç yoktur.

Roman kardeşlerimize karşı hiç de hak etmedikleri bir ön yargı vardır. Romanların doğrudan insan onuruna aykırı bir şekilde ayırımcılığa maruz bırakılmasına son verecek çözümler üretilmelidir. Sosyal hayatta Romanlara karşı oluşmuş ön yargılar çeşitli faaliyetler ve aydınlatıcı etkinlikler düzenlenerek ortadan kaldırılmalıdır.

Yukarıda belirtilen sebeplerden dolayı, Roman vatandaşlarımızın karşı karşıya olduğu, kültürlerini yaşatma, eğitim ve hak etmedikleri ön yargılar sorunlarının araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılması gerekmektedir.

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 20 milletvekilinin, TOKİ’nin yaptığı konutlar nedeniyle yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/929)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizin yaşadığı hızlı nüfus artışı ve kentleşme konut ve kentleşme sorunlarını da peşi sıra getirmiştir. Bu sorunların çözülmesi ve konut üretiminin artırılarak işsizliğin azaltılması amacıyla 1984 yılında Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı kurulmuştur.

TOKİ, son yıllarda yaptığı konutların yanında, siyasetin finansmanı, şaibeli işler ve kalitesiz konutlar gibi konularla da gündeme gelmektedir. TOKİ konutlarının teslim törenleri siyasi iktidarın şovuna dönüştürülmektedir. Yani TOKİ kamu kaynakları kullanılarak siyasi propaganda aracı olarak kullanılan bir idareye dönüştürülmüştür. Bunların yanında Sayın Başbakanın katıldığı açılışların yüksek tören giderlerinin Sayın Başbakana yakınlığı olan tek bir firmaya yaptırıldığı iddia edilmektedir. Müteahhitlerin bu firmaya yaptıkları ödemeleri ihale bedellerine yansıtmayacakları düşünülemez. Dolayısıyla bu bedeller TOKİ'den ev alan yurttaşlarımızın sırtına yüklenmektedir. Bu nedenle TOKİ âdeta Sayın Başbakanın mitinglerini finanse eden bir kuruma dönüştürülmüştür.

Ülkemizin farklı illerinde, TOKİ'nin yaptığı konutlara ilişkin çeşitli şikâyetlerin olduğu ve yöneticilerin bu şikâyetlere çözüm bulmadığı vurgulanmaktadır. İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı bir firma aracılığıyla atama usulü yönetilmek kabul edilemez bir duruma bürünmüştür. Söz konusu yönetim halkı sömürmeye devam etmektedir. Sonuç olarak buradaki halk artık kendi kendilerini yönetmek istemektedir. Halk TOKİ'nin atadığı yönetim yerine kendi seçtikleri yönetimlerin görev almasını istemektedirler. Bitlis ve Diyarbakır Üçkuyular’da yapılan TOKİ konutlarında birçok eksiklik bulunmaktadır. Bunlar şöyledir: Çevre düzenlenmesi, kaldırımlar, yeşil alan, altyapı, asfalt çalışmaları, konut içi su depoları, elektrik yüksek gerilim hattının binalara çok yakın geçmesi, yol çalışmaları, peyzaj, otopark vb. sıkıntıların yanı sıra yönetimin halkla olan iletişim eksikliği yaşanmaktadır. Yaşanan  bu sıkıntılara yönelik yapılan tüm başvurular değerlendirilememiş ve sorunlar giderilememiştir.

Yaşanılan fakat giderilemeyen sorunlar nedeniyle konut değerleri her geçen gün düşmektedir. Evlerin değerlerinin yeniden tespiti için halk nezdinde gerekli girişimlerde bulunulmuş ancak TOKİ'den bununla ilgili şu ana kadar her hangi bir sonuç alınamamıştır.

Ülkemizde TOKİ'den taksitle ev sahibi olan vatandaşlarımız, ciddi sorunlar yaşamaktadır. Ekonomik krizin de etkisiyle ödemelerde büyük güçlük yaşanması, TOKİ'den konut alan yurttaşlarımızın mağduriyet yaşamasına neden olmaktadır.

TOKİ konutlarının altyapılarının tamamlanmadan teslim edildiği, konut maliyetlerinin sosyal donatı alanlarının inşası gerekçe gösterilerek gereğinden fazla yükseltildiği, konut teslimlerinden sonra site yönetimlerinin baskıyla ele geçirilerek vatandaşlarımızdan yüksek miktarda aidat alındığı, bu yolla haksız kazanç elde edildiği iddiaları artmaktadır. Devlete güvenerek TOKİ’yle sözleşme yapmakta en ufak bir tereddüt göstermeyen yurttaşlarımız, sözleşmenin ağır hükümleri altında ezilmektedir. İhale alan firmaların ödemelerinde aksamalar olması, piyasa içerisinde yer alan diğer sektörlerin de olumsuz etkilenmesine neden olmakta ve yöre ekonomilerinde zincirleme iflaslara neden olmaktadır.

Bunların yanında TOKİ'nin yasal görevleri içinde olduğu yetkililerce belirtilmesine karşın, ucuza arazi alıp buraları daha pahalı fiyatlara satması bu yörelerde oturan sakinler tarafından tepkiyle karşılanmaktadır. Ülkemizde bunun çok sayıda örneği bulunmaktadır. TOKİ tarafından alınan arazilere konut yapılacağı umuduyla fedakârca davranan yöre halkı, arazilerin satılması yargı yoluna başvurmaktadır. Bu durumun önüne geçilmesi amacıyla yurttaşlarımız bir çözüm yolu bulunmasını istemektedirler.

Yaşanan süreçte TOKİ, Başbakanın himayesinde dokunulmazlığı olan bir konuma taşınmıştır. Ne yolsuzluk iddiaları ne de halkın çektiği sıkıntıların üzerine gidilmektedir. TOKİ'nin şaibeli işlemlerinin, mitinge dönüşen teslim törenlerinin, yaptığı konutlar nedeniyle yaşanan sorunların ve bu sorunlar için uygulanabilecek çözüm önerilerinin tespiti amacıyla Anayasa'nın 98’inci ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                     (İstanbul)

2) Muharrem Işık                                                      (Erzincan)

3) Ali Sarıbaş                                                          (Çanakkale)

4) Celal Dinçer                                                        (İstanbul)

5) Haydar Akar                                                         (Kocaeli)

6) Mehmet Şeker                                                      (Gaziantep)

7) Ali Serindağ                                                        (Gaziantep)

8) Ahmet İhsan Kalkavan                                          (Samsun)

9) Kadir Gökmen Öğüt                                              (İstanbul)

10) Ali İhsan Köktürk                                                (Zonguldak)

11) Osman Aydın                                                      (Aydın)

12) Mahmut Tanal                                                    (İstanbul)

13) Ali Özgündüz                                                     (İstanbul)

14) Veli Ağbaba                                                       (Malatya)

15) Selahattin Karaahmetoğlu                                   (Giresun)

16) Ramis Topal                                                       (Amasya)

17) Özgür Özel                                                         (Manisa)

18) Gürkut Acar                                                        (Antalya)

19) Bülent Tezcan                                                    (Aydın)

20) Namık Havutça                                                   (Balıkesir)

21) İhsan Özkes                                                       (İstanbul)

3.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 19 milletvekilinin, 17 Mayıs 1994 tarihinde Adıyaman Bezar Dağı’nda meydana gelen katliamın araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/930)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

17 Mayıs tarihi, Adıyaman-Çelikhan arasında yer alan Bezar Dağı'nda 28 gencin katledilmesinin yıl dönümüdür. Malatya'dan PKK'ya katılmak üzere yola çıkan ancak PKK'ya katılmadan Adıyaman'ın Bezar Dağı'nda 17 Mayıs 1994 tarihinde düzenlenen bir operasyonda toplu hâlde katledilen 22 dershane öğrencisi ve onları almaya gelen 6 PKK'lının kimyasal silahlarla öldürüldüğü olay hâlâ aydınlatılamamıştır.

16 Mayıs 1994'te, ailelerine "Piknik yapmaya gidiyoruz." diyerek Malatya'dan ayrılan 22 genç, görgü tanıklarının ifadelerine göre, Bezar Dağı'na tırmanmaya başlamış, 6 PKK'lıyla buluşmuşlardır. Geceyi Bezar Dağı'nda geçiren gençler, 17 Mayıs sabahına helikopter sesleriyle uyanmıştır.

Adıyaman ve Diyarbakır'dan havalanan askerî helikopterler Bezar Dağı'nın üstünden uçarken dağın yamaçları askerler tarafından sarılmıştır. 6 PKK'lı, 22 silahsız dershane öğrencisini dağın üst taraflarına yollayarak askerlerle çatışmaya başlamıştır. Çatışma sonucunda 6 PKK'lı öldürülmüştür.

Bezar Dağı'nın eteklerinde kurulu 3 köyün çok net bir şekilde görebildiği ve görgü tanıklarının gözyaşlarıyla anlattıkları ifadelerine göre, çatışmanın ardından Bezar Dağı'nın orta yerinde kalan 22 genç teslim olmak için ellerini kaldırmış ancak askerî helikopterler tarafından üç saat süren bombardımanla gençlerin tamamı öldürülmüştür. Bombardımanın ardından ağır bir kimyasal kokunun yayıldığı söylenmektedir. Bombardıman bittikten sonra 22 gencin cenazelerinin at ve katırlara bağlanarak kara yoluna kadar yerde sürüklendiği, yol kenarında bekletilen kamyon kasasına doldurulduğu, 22'si silahsız olan 28 gencin cenazelerinin Adıyaman'a getirilerek karakol bahçesinde uzun süre bekletildiği de iddialar arasında yer almaktadır.

Anlatımlara göre, iç organları dışarı çıkmış, parçalanmış, yanmış 28 cenazenin parçaları tenekelere doldurularak bölge insanlarına ibret olması amacıyla Adıyaman Komando Birliği Karakolunda uzun süre açık alana dizilmiş bir şekilde bekletilmiştir.

Olayı duyarak Adıyaman'a gelen aileler çocuklarının cesedini almak istemiş ancak sadece vücutları tanınabilen 11 cenaze teslim alınabilmiştir. Bu sonuç bile katliamın boyutunun ne kadar sarsıcı olduğunun göstergesidir. Vücutları tanınamayacak hâlde olan 17 gencin cenazeleri ise Adıyaman Kimsesizler Mezarlığına toplu olarak gömülmüştür.

Bezar katliamında hayatını kaybeden gençlerden isimleri tespit edilenler: Ali Elçi, Kamber Yamaç, Kamber Yavuz, Doğan Öter, Şükrü (Fidel) Töre, Hüseyin İlhanlar, İsmail Tümen, İrfan Çintay, Şeyho Çayır, Mustafa Sincer, Bahri Ekinci, Hüseyin Bozkuş, Kamber İlhan, Hüseyin Çintay, Ferhat Kanlıbaş, Yusuf Boztaş, Cemal Bağcı, Ferhat Buran, Hüseyin Sarıtaş, Ergün Bozkuş, Yusuf Turan, Seyit Ahmet Özdemir, Deniz Güner ve Yusuf Pektaş'tır.

28 gencin öldürüldüğü olayı yakından gören tanıklar sadece operasyona katılan askerlerdir. Bu nedenle, askerlerin verecekleri ifadeler, katliamın üzerindeki sır perdesinin aralanmasını sağlayacaktır. Ayrıca, yıllardır, gençlerin  acımasızca öldürüldüğü bu operasyonun bir ihbar üzerine gerçekleştirildiği konuşulmaktadır. Operasyonun ihbar üzerine mi, yoksa takip sonucu mu gerçekleştiği netlik kazanmamıştır.

17 Mayıs 1994 tarihinde meydana gelen katliamın tüm yönleriyle ele alınarak sorumluların ortaya çıkarılabilmesi, olayın üzerindeki sis perdesinin aralanması, operasyon emrini veren yetkililer ile operasyona katılan askerlerin tespit edilmesi, öldürülen gençlerin ailelerinin mağduriyetinin giderilmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Veli Ağbaba                                       (Malatya)

2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                   (İstanbul)

3) Muharrem Işık                                    (Erzincan)

4) Celal Dinçer                                      (İstanbul)

5) Mehmet Şeker                                    (Gaziantep)

6) Ahmet İhsan Kalkavan                        (Samsun)

7) Ali İhsan Köktürk                               (Zonguldak)

8) Osman Aydın                                     (Aydın)

9) Kadir Gökmen Öğüt                            (İstanbul)

10) Mahmut Tanal                                  (İstanbul)

11) İhsan Özkes                                     (İstanbul)

12) Haydar Akar                                     (Kocaeli)

13) Ramis Topal                                    (Amasya)

14) Selahattin Karaahmetoğlu                (Giresun)

15) Özgür Özel                                      (Manisa)

16) Bülent Tezcan                                  (Aydın)

17) Namık Havutça                                 (Balıkesir)

18) Mehmet Ali Ediboğlu                        (Hatay)

19) Ali Serindağ                                    (Gaziantep)

20) Ali Rıza Öztürk                                 (Mersin)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

60’ıncı maddeye göre, demin unuttuğum sözleri veriyorum.

Sayın Havutça…

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, Türkiye Sanat Kurumu yasasıyla sanata ve sahne işçiliğine büyük darbe indirileceğine ilişkin açıklaması

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hükûmet tarafından başta Devlet Tiyatroları olmak üzere, Devlet Opera ve Balesi, Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü TÜSAK yani Türkiye Sanat Kurumu yasasıyla kaldırılmak isteniyor. TÜSAK tasarısıyla sanat ve sahne işçiliği alanlarına büyük darbe indirilecek ve sanatçılar endişeyle uyarıyorlar.

Bakın, Devlet Tiyatrolarımız 1949 yılında kurulmuş, altmış üç yıllık birikime sahip. 21 ilde 56 sahnesi olan Devlet Tiyatrolarında 623 sanatçı, 421 teknik personelle 100 yeni oyun ile her yıl 200 oyun sahneleniyor ve yıllık yaklaşık 2 milyon seyirciye ulaşıyor. İllerde, ilçelerde, köylerde 300 yerleşim bölgesine 600 turne yapıyorlar ve Devlet Tiyatroları yasa gereği kâr amacı gütmeyen bir kamu kuruluşu olarak görev yapıyor. Sosyal Sorumluluk Projesi kapsamında 80 bin hiç tiyatro izlememiş çocuğa ulaşmış, görme engelli çocuklarımıza okuma tiyatrosu projelerine imza atmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Erdemir…

2.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in, Avrupa Birliğinin fikir babalarından CHP eski milletvekili Kasım Gülek’i rahmetle andığına ve 9 Mayıs Avrupa Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yarın Avrupa Kömür ve Çelik Birliğinin temellerini atan, 9 Mayıs 1950 tarihli Schuman Deklerasyonu’nun 64’üncü yıl dönümü. 1985 Milano Zirvesi’nde 9 Mayısın Avrupa Günü olarak kutlanması kararlaştırılmıştır. Bu vesileyle, 17 Kasım 1949’da, Avrupa Konseyinin kuruluşundan yalnızca altı ay sonra Strazburg’ta yaptığı konuşmada Avrupa bütünleşmesinin ve birliğinin gerekliliğini en veciz şekilde ifade eden ve Avrupa Birliğinin fikir babalarından ve esin kaynaklarından, dönemin Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Kasım Gülek’i rahmetle anmak istiyorum.

Yine, 12 Eylül 1963 tarihinde Başbakan İsmet İnönü’nün imzaladığı Ankara Anlaşması’yla başlayan Avrupa Birliği üyelik sürecimiz 51’inci yılını doldurmuştur. Tam üyelik sürecini yine CHP’li bir başbakanın imzasıyla tamamlayacağımıza olan inançla vatandaşlarımızın Avrupa Günü’nü kutluyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Işık…

3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Seyitömer Termik Santrali ve Kömür İşletmesinde çalışan işçilerin iş akitlerinin sona erdirilmesiyle ilgili olarak Hükûmetin konuya hassasiyetle yaklaşmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kütahya ilimizin hem ekonomisine hem de istihdamına yıllarca katkıda bulunan Seyitömer Termik Santrali ve Kömür İşletmesinin 2012 yılında özelleştirilmesinin ardından, orada çalışan işçilerden bazıları geçen ay işten çıkarılınca ortaya çıkan toplumsal olaylar sonucunda da birçok işçimiz, maalesef iş akitleri sona erdirilerek işsiz kalmışlardır; çok sayıda işçi de yine işten çıkarılma tehdidiyle karşı karşıyadır. Bu ciddi soruna Hükûmeti çözüm bulmaya davet ediyor, tarafları sakin olmaya çağırarak bu olayların önüne geçilmesini talep ediyorum. Aksi takdirde, ilimizde ortaya çıkacak sosyal olaylar ciddi anlamda her kesimi rahatsız edecektir.

Bu konuya Hükûmetin hassasiyetle yaklaşmasını ve işçilerimizin işten çıkarılması tehditlerinin sona erdirilmesini talep ediyor, size de teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz…

4.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, Balyoz davası nedeniyle Anayasa Mahkemesi önünde adalet nöbeti tutanların seslerinin duyulması gerektiğine ilişkin açıklaması

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, bugün Anayasa Mahkemesinin önünde avukatlar tarafından yapılan adalet nöbetinin 4’üncü günü. Avukatlar böyle bir nöbete neden başladılar? Çünkü müvekkili oldukları Balyoz davasından yargılanan tutsaklar, Başbakanın deyimiyle kumpasa uğramış askerlerimiz, Türk ordusunun yurtsever askerlerinin kumpasa uğradığı söylenmesine rağmen, en yetkili ağızlardan bu söylenmesine rağmen, ne yazık ki Anayasa Mahkemesi de başvuruları incelememiştir, Adalet Bakanlığı da vermiş olduğu sözleri yerine getirmemiştir. Bu nedenle, avukat arkadaşlarımız Anayasa Mahkemesinin önünde adalet nöbeti tutuyorlar. Bu adalet nöbeti tutanların sesleri umarım hem Anayasa Mahkemesi tarafından hem de Adalet Bakanlığı tarafından duyulur ve kumpas mağduru askerlerimizin en kısa zamanda özgürlüğüne kavuşması sağlanır diye düşünüyorum.

BAŞKAN – Sayın Türkoğlu, buyurun.

5.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Anneler Günü’nü kutladığına ve AKP’li İslahiye Belediyesinde işten çıkarılan personelin mağduriyetine ilişkin açıklaması

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Başta, pazar günü idrak edeceğimiz Anneler Günü’nün size ve tüm annelere kutlu olmasını diliyorum.

AKP’nin hukuk tanımaz anlayışını, Anayasa, İç Tüzük ve yasal hükümlerinin sık sık çiğnenmesi örneklerini görmekteyiz. Anayasa hükümlerinin askıya alındığını, İç Tüzük hükümlerinin, kanunların ciklet gibi çiğnendiğini yaşamaktayız. Bu anlayış AKP’li her yönetime de sirayet etmiştir. Bunlardan biri de AKP’li İslahiye Belediyesinin kendi memurlarına oyun oynarcasına yaptığı işlemdir.

AKP’li İslahiye Belediyesi, ekmeği ve işi için çaba içerisinde olan, eskiden uzman çavuş olan 20 kadar personelini “Sizi Büyükşehre aktardık.” diye ilişiğini kesmiş, Büyükşehir Belediyesinde işe başlayamayanların dönüşlerinde de memuriyetlerine müsaade etmemiştir. Bu hileli oyun bu kardeşlerimizi mağdur etmiştir. Bu konuda ilgili bakanlıkların hukuk tanımayan bu belediyeleri hukuka zorlamaları konusunda gereğini talep etmektedirler.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Doğru…

6.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, kapatılan belde belediyelerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Türkiye genelinde 550, Tokat ilinde de 42 belde belediyesi 30 Mart seçimleri arkasından nüfusu 2 binin altında olduğu için kapatılmıştır. Ancak, bunların bazılarının nüfusu 2 binin üzerinde olduğu hâlde “Kanun istiyor.” diye maalesef kapatılmıştır ve bir türlü anlatılamamıştır. Ancak AKP iktidarınca kapatılan belde belediyelerinde şu anda çöpler toplanmıyor, yollar tamir edilmiyor, su ve kanalizasyonla ilgili tamiratlar yapılmıyor. İnsanlar perişan hâlde bizleri arıyor, muhtarları suçluyorlar. Muhtarların elinde de araç, para, eleman yok. Muhtarlar ilçe kaymakamlığına koşuyorlar ama sonuçta bir şey çıkmıyor, bir şey yapamıyorlar. Acilen Hükûmetin bu mağduriyetlerin giderilmesi noktasında bir şeyler yapması gerekiyor. Kamuoyu bunu bekliyor çünkü, insanların sağlığını tehdit eden çöpler de bazı yerlerde neredeyse dağları aşmış durumdadır. Hassasiyeti Türkiye Büyük Millet Meclisinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

7.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Dünya Sağlık Örgütünün raporuna göre Türkiye ve komşularının çocuk felci hastalığı açısından riskli bir konumda olduğuna ilişkin açıklaması

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Dünya Sağlık Örgütü, geçen hafta Uluslararası Sağlık Düzenlemeleri Acil Durum Komitesi tarafından bir rapor açıkladı. Bu raporda, çocuk felcinin Türkiye’de ve komşularımızda ve dünyada yeni bir tehlike boyutunda olduğunu ifade etti. Bizim açımızdan önemli olan, Dünya Sağlık Örgütünün riskli ülke olarak ilan ettiği ve hastalığın hızla yayıldığı Afganistan, Pakistan, Irak, Suriye ve İsrail’dir. Bu ülkelerle sıkı iletişimlerimiz olduğu nedeniyle özellikle komşularımız bulunan Suriye ve Irak’ta yaşanan olumsuz olayların, iç savaşın, terörün sıkıntısıyla Türkiye’ye gelen mültecilerin aşılanmasındaki denetim yetersizleri nedeniyle, Türkiye de “polio” hastalığı açısından riskli bir ülke konumuna getirilmiş durumdadır. Sağlık Bakanlığının, gerek kamplarda gerekse kamp dışındaki Suriyeli mülteci…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sarıbaş…

8.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Şemdinli’de şehit düşen askerlere Allah’tan rahmet dilediğine ve susuzluk ve kuraklığa karşı önlem alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şemdinli’de şehit düşen tüm askerlerimize Allah’tan rahmet dilerken yine Bayramiç ilçemizde Halil Karataş’ı Alakeçi köyüne defnederek şehidimizi beraberce gömdük. Ben ailesine de Allah’tan sabır diliyorum.

On iki yıldır iktidarda olan AKP her alanda uyguladığı yanlış politikalarını, susuzluğa karşı alınması gereken tedbirler konusunda da göstermiştir. Gerekli önlemler alınmadığı için bu yıl Türkiye genelinde olduğu gibi Çanakkale’de de çeltik ekimini yasaklamıştır. Misyonunu tamamlayan AKP, tarihin tozlu sayfalarında yasakların partisi olarak yerini alacaktır. Çeltik ekimini tüm Türkiye genelinde yasakladığımıza göre ihtiyacı karşılamak için hangi yabancı ülkelerin çeltik stoklarını eritmeyi planlıyorsunuz? Çeltik üreticilerimizin zararlarını nasıl gidereceksiniz? Susuzluk ve kuraklığı önlemek için ne yapıyorsunuz? Her yıl katlanarak etkisini hissettiren susuzluk ve kuraklığa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yüksel…

9.- İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in, İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası’na ilişkin açıklaması

ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası çalışanlar açısından büyük olumsuzluklarla geçiyor. 2002 yılında 2,5 milyona yaklaşan sendikalı işçi sayısı, sendikasızlaştırmanın bir sonucu olarak 2014 itibarıyla 1,1 milyon kişiye gerilemiştir. Meslek hastalıklarında vaka sayısı yılda 35-40 bin civarında seyrederken, SGK vaka sayısını 500-600 civarında göstermektedir. Türkiye'de her 100 bin çalışan başına düşen ölümlü iş kazalarında Avrupa'da 1’inci, dünyada 3’üncü sırada yer almaktadır.

2002-2013 yılları arasında toplam 13.442 işçi hayatını kaybetmiştir. Ne yazık ki, her yıl ortalama 1.072 işçi iş kazaları sonucu hayatını kaybetmektedir.

2002’de 358 bin olan taşeron işçi sayısı bugün 1,2 milyon rakamına ulaşmış durumdadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Atıcı…

10.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Anneler Günü’nü ve Cumhuriyet gazetesinin 90’ıncı kuruluş yıl dönümünü kutladığına ilişkin açıklaması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu pazar Anneler Günü. Öncelikle annemin ellerinden öpüyorum. Türkiye'de ve dünyada bulunan bütün annelere de sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Onların üzülmeyeceği bir dünya inşa etmeyi de ümit ediyorum.

Dün, Cumhuriyet gazetesinin 90’ıncı yılını kutladık. Yine ülkemde, başta basın olmak üzere, bütün kurumların özgür iradeleriyle çalışabilecekleri bir ülkeyi de hep birlikte inşa etmeyi hayal ediyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Vural…

11.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, MHP Grubu olarak, Anneler Günü’nü kutladıklarına ve Dünya Uygur Kurultayı Başkanı Rabia Kadir’e Türkiye’ye gelerek milletimizle hasret giderme imkânının verilmesi hususunu paylaşmak istediklerine ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Önümüzdeki pazar günü muhterem annelerimizin günü. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu münasebetle, vefat etmiş bütün annelerimize rahmet diliyoruz, hayatta olan annelere de huzurlu, sağlıklı ve mutlu bir ömür diliyoruz efendim.

Bir de, yurt dışında Dünya Uygur Kurultayı Başkanı, Uygur Türklerinin lideri Sayın Rabia Kadir’le birlikte olma imkânı buldum, görüştük kendileriyle. Kendileri, Doğu Türkistan meselesine sahip çıkan Türk milletine minnetlerini sundu. Kendileri, ayrıca, Türkiye'ye gelme ve hasret giderme talebini de iletti. Bu bakımdan, Sayın Rabia Kadir’e, bir an önce Türkiye'ye gelerek milletimizle hasret giderme imkânı verilmesi hususunu bu vesileyle paylaşmak istedim.

Teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN – Sayın Buldan…

12.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Anneler Günü’nü kutladığına ve Türkiye’ye barışın gelmesini bir kez daha dilediğine ilişkin açıklaması

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de, pazar günü kutlanacak olan Anneler Günü vesilesiyle tüm annelerimizin Anneler Günü’nü kutluyor, hepsinin ellerinden öpüyorum. Tabii ki annelerimize armağan edeceğimiz en güzel hediye belki bu süreçte barıştır. Bizler, Türkiye’de hiçbir annemizin, daha doğrusu dünyada hiçbir annemizin evlat acısı çekmeden çocuklarıyla, aileleriyle mutlu bir şekilde hayat sürmesini temenni ediyoruz ve Türkiye’ye bu vesileyle barışın bir kez daha gelmesini diliyoruz.

Teşekkür ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Öğüt…

Tek kişi olduğunuz için 11’inci şahıs olarak söz veriyorum.

Buyurun.

13.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki üniversite öğrencilerinin yurt sorunlarına ilişkin açıklaması

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Çok teşekkür ederim.

Ben de hasta olan annemin ellerinden öpüyorum, acil şifalar diliyorum öncelikle.

Şimdi, bizim Ardahan’da 4 bin tane öğrenci var üniversitemizde, 1.200 kişilik yurt var. 2.800 tane öğrencimiz dışarıda, köylerde ve ahırlarda, bazen de samanlıklarda kalıyor. Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürü şunu söylüyor bizim üniversite yetkililerine: “Kafanıza göre öğrenci alıyorsunuz. Bu kadar öğrenciyi niye alıyorsunuz?” diyor. Sayın Başkanım, bizim bölgemiz kalkınmamış, gelişmemiş bir bölge, Ermenistan ve Gürcistan sınırında önemli stratejik bir bölge. O bölgede büyük bir göç var; oraya yurt yapacaksınız ki öğrenci gitsin, esnaf kazansın, tüccar kazansın, köylü kazansın, orada göç olmasın. Böyle bir anlayış olabilir mi? Bu Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürünü derhâl istifaya davet ediyorum ve mutlak suretle de bu işe çözüm bulunmasını temenni ediyorum.

BAŞKAN – Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 462, 440, 447, 267, 420, 202, 120, 121, 58 ve 140 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu kısmın sırasıyla 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12 ve 13 üncü sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ilişkin önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

Tarih: 8/5/2014

Danışma Kurulunun 8/5/2014 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

Cemil Çiçek

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

Nurettin Canikli                                                      Engin Altay

Adalet ve Kalkınma Partisi                                        Cumhuriyet Halk Partisi

Grubu Başkan Vekili                                              Grubu Başkan Vekili

Oktay Vural                                                          Pervin Buldan

Milliyetçi Hareket Partisi                          Halkların Demokratik Partisi

Grubu Başkan Vekili                                             Grubu Başkan Vekili

Öneri

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 462, 440, 447, 267, 420, 202, 120, 121, 58 ve 140 sıra sayılı kanun tasarılarının bu kısmın sırasıyla 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12 ve 13 üncü sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

önerilmiştir.

BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisi hakkında konuşma talebi yoktur.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Karar yeter sayısı.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:15.05

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.21

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Danışma Kurulu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi oylama işlemini tekrarlayacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

B) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Bingöl Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris Baluken tarafından Dersim ilinin Laç Deresi bölgesindeki mağaralarda Dersim 38 katliamında hayatını kaybeden yurttaşlarımızın kemiklerinin bulunmasından sonra Dersim katliamıyla yüzleşilmesi amacıyla 12/7/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 8 Mayıs 2014 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

8/5/2014

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 8/5/2014 Perşembe günü (Bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                   Pervin Buldan

                                                                                                                                          Iğdır

                                                                                                                               Grup Başkan Vekili

Öneri:

12 Temmuz 2013 tarihinde, Bingöl Milletvekili, Grup Başkan Vekili İdris Baluken tarafından verilen (3839 sıra no.lu), “Dersim ilimiz Laç Deresi bölgesindeki mağaralarda Dersim 38 katliamında hayatını kaybeden yurttaşlarımızın kemikleri bulunmuştur. Dersim katliamıyla yüzleşmesi” amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 8/5/2014 Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi lehinde ilk söz, Bingöl Milletvekili Sayın İdris Baluken, buyurunuz. (HDP sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubumuz adına vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Dersim katliamıyla ilgili gerek Barış ve Demokrasi Partisi olarak gerekse de şimdi Halkların Demokratik Partisi olarak biz sayısız çalışmada bulunduk, grup önerileri getirdik, yasa teklifi sunduk ama bu katliamla gerçek bir yüzleşmeyi ve bu yüzleşmenin gerektirdiği çözüme gidecek gerçek adımları bugüne kadar maalesef bu Meclisin gündemine koyamadık. Bu vermiş olduğumuz önergenin her şeyden önce bu hakikatlerin araştırılmasına ve yüzleşmenin gerçekleşmesine katkı sunmasını temenni ediyoruz. Sağlanacak bu katkının aynı zamanda yürüyen çözüm sürecine, barış sürecine de katkı sağlayacağını, Kürt meselesinin çözümüne ve Türkiye’nin demokratikleşmesine de ciddi bir adım olarak tarihe geçeceğine inandığımızı ifade etmek istiyoruz.

Değerli milletvekilleri, 4 Mayıs 1937 tarihinde alınan Bakanlar Kurulu kararıyla gerçekleştirilen Dersim katliamının 77’nci yılına girmiş bulunuyoruz. Uzun bir Bakanlar Kurulu kararı var, o Bakanlar Kurulu kararını uzun uzun burada okumayacağım. Zaman yetmediği için sadece kararın mülahazasını burada sizinle paylaşmak istiyorum. Şu anlama geliyor verilen Bakanlar Kurulu kararı: Sadece taarruz hareketiyle ilerlemekle iktifa ettikçe isyan ocakları daimî olarak yerinde bırakılmış olur. Bunun içindir ki silah kullanmış olanları ve kullanmayanları yerinde ve sonuna kadar zarar veremeyecek hâle getirmek, köyleri kâmilen tahrip etmek ve aileleri uzaklaştırmak lüzumlu hâle getirmiştir. şeklinde özetlenen bir Bakanlar Kurulu kararıyla 1937 ve 1938 tarihinde Dersim’de tam bir katliam -hatta biz onu Dersimlilerin deyimiyle tam bir soykırım olarak tanımlıyoruz- bir soykırım halkımıza yaşatılmıştır. Bu soykırımın kökeninin aslında 1924 yılının inkârcı, retçi, asimilasyoncu Anayasasına ve İttihat Terakki zihniyetine dayandığını biliyoruz. 1924 yılındaki bu tekçi anlayışın devreye girmesinden bugüne kadar, maalesef, bir katliam tarihi halkımızın, halklarımızın önüne bugüne kadar getirilmiştir. 1925 yılında Şeyh Sait Efendi öncülüğündeki direnişe karşı gerçekleştirilen katliamdan, Ağrı’dan, Zilan’dan, Dersim’den, Çorum’dan, Maraş’tan, Sivas’tan, Roboski’den Paris’e kadar gerçekleştirilen bütün bu katliamlar tarihinin kökeninin 1924 Anayasası’nın ruhunda olduğunu ifade etmek istiyoruz.

Daha önce de Dersim katliamıyla ilgili buraya öneriler getirdiğimizde, maalesef, gerek iktidar partisinin gerekse de muhalefet partisinin milletvekilleri buraya çıkıp Dersim’de bir eşkıyalık faaliyetinin olduğunu ve buna karşı devletin almış olduğu tedbirlerin söz konusu olduğunu ifade etmişlerdi ve biz defalarca bunun böyle olmadığını, Dersim’deki katliam, soykırım sürecinin zamana yayılmış bir planlama olduğunu, 1937-1938 yılında da bu planlamanın askerî operasyon boyutunun hayata geçirildiğini ifade etmiştik. Bakın, bunun en açık kanıtı, 1926 yılında yani katliamdan tam on bir-on iki yıl önce cumhuriyet elitlerinden olan Hamdi Bey’in hazırladığı raporda açık bir şekilde ifade ediliyor. 1926, dikkatinizi çekiyorum, katliamdan on bir yıl önce Hamdi Bey hazırladığı raporda “Dersim, cumhuriyet hükûmeti için bir çıbandır.” belirlemesinde bulunmuş ve raporuna diğer alınması gereken tedbirleri yazmıştır.

Yine, Genelkurmayın o tarihte hazırladığı Dersim raporlarında “Dersim halkı cahildir, şekavet ruhu hâkimdir. Bununla beraber şekavete, tecavüze, soygunculuğa asıl müessir rüesa olmuştur.” ifadeleri yıllar önce kullanılmıştır.

1930 yılında Mareşal Fevzi Çakmak da hazırladığı bir raporda “Dersimli okşamakla kazanılmaz, silahlı kuvvetlerin müdahalesi Dersimliye daha çok tesir yapar ve ıslahın esasını teşkil eder, Dersim daha çok koloni gibi nazara alınmalı.” ifadesini kullanmıştır.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Dönemin İçişleri Bakanı ve İsmet İnönü’nün ıslah projelerinde dile getirilenlerin tamamı on bir-on iki yıllık bir sürece yayılan bir katliam planlamasının devreye konduğunu ve bunun askerî operasyonla hayata geçirilmesinin de 1937-1938 yılında olduğunu açık bir şekilde ortaya koymuştur. Maalesef bütün bu süreçler Bakanlar Kurulu ve Meclis kararlarıyla devreye konmuş, Şark Islahat Planı’ndan Tunceli Vilâyetinin İdaresi Hakkında Kanun’a kadar, 1925 yılından 1935 yılına kadar da birtakım yasal düzenlemelerle maalesef hayata geçmiştir. O dönemin direniş öncülerinden olan Seyit Rıza’nın yaşının küçültülerek oğlunun yaşının büyütülerek idam edilmesi de tarihe diktatöryel hukuk cambazlığı olarak geçen pek çok örnekten sadece yurdumuzda yaşanan bir tanesidir.

Biz burada uzun uzun anlatmayacağız. O dönemin canlı tanıklıkları üzerinden vicdanlarınıza sesleneceğiz. Bakın, o dönem Malatya Emniyet Müdürü olan ve idamlarda da rol alan İhsan Sabri Çağlayangil böyle diyor: “Bunlar kabul etmediler, mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı, mağaraların kapısının içerisinden bunlar fare gibi zehirlendi ve yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir harekât oldu. Dersim davası da bitti. Hükûmet otoritesi köye ve Dersim’e böyle girdi.”

O dönem katliama katılan askerlerden –ismini anmayayım- birinin itiraflarında şunlar var: “Dersim’de bizimkiler vardılar ve temizlediler. Karşılık veren yoktu. Ufak tefek çapulculuk oluyordu. Yoksa, devletle alakaları yok bunların.  Bizimkilerin zayiatı olmadı. Biz temizlik yaparken haksızlık yaptık.”

Yine o dönemde katliama katılmış pek çok askerin itiraflarında tüyler ürpertici gerçekler var. O dönem, Dersimliler için mermi kullanılmaması, süngülerle öldürülmesi, bir dönemden sonra da süngülerle öldürmenin silahlara zarar verdiği, o nedenle silahların kullanılmayarak meşe sopalarıyla insanların öldürülmesinin talimatlarının verildiği, döneme tanıklık eden pek çok askerin itiraflarında yer alıyor.

Profesör Doktor Sayın Mehmet Bekâroğlu’nun psikiyatri hekimliği yaparken aktardığı bir vaka ise dönemin özeti gibi: “Bundan on dört yıl önce, Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesinde öğretim üyesiyken gördüğüm bir hastanın bana anlattıklarını açıklama zamanı geldi.” diyor. “70 yaşını aşmış bir erkek hastaydı. İntihar nedeniyle kliniğe yatırılmıştı. Majör depresyon tedavisi görüyordu ve bahsettiğim, çocukları meşe sopalarıyla öldürme, meşe kütükleriyle öldürme sahnelerini bana anlatıyordu. Meslek etiğim gereği detayları anlatmayacağım.” diyen Profesör Mehmet Bekâroğlu da bu konuda bir yüzleşmenin yapılması gerektiğini açık bir şekilde ifade ediyordu.

Yüzleşmeyle ilgili, 2010-2011 yılında Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Gerekirse özür dileriz.” açıklamasına hepimiz büyük anlam biçtik, Dersim halkı da büyük anlam biçti ama üzülerek görmekteyiz ki o özrün gereği yerine getirilmemiştir. Yarım ağızla yapılan özürler değil, gerçek anlamda o sürecin katliam gerçekleriyle yüzleşmeyi esas alan bir özrün devlet adına yapılması ve mağduriyetlerin giderilmesi, Dersim’le ilgili ortaya konması gereken somut adımların bir an önce atılması gerektiğini düşünüyoruz.

Cumhuriyet Halk Partisinin de her zaman olduğu gibi, bugün, buraya gelip bir savunma refleksi içerisinde değil, gerçekten kendi tarihiyle yüzleşmeyi esas alan bir perspektif içerisinde bu önergeye destek vermesinin, Dersim halkının temel beklentisi olduğunu ifade etmek istiyoruz.

Biz, bu konuyla ilgili bir yasa teklifi hazırladık, orada yapılacaklar belli. “Devletin tunç eli” anlamına gelen “Tunceli” isminin bir an önce geri çekilerek “Dersim” adının iade edilmesi, katliamdan geri kalan vatandaşlarımızın çocuklarından, torunlarından, halkımızdan özür dilenmesi ve mağduriyetlerin giderilmesi, Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerlerinin Dersim halkına, Kürt halkına verilmesi, Dersim’in kayıp kızları, kayıp çocuklarıyla ilgili bütün arşivlerin açılması ve bununla ilgili gerekli adımların atılması, Dersim halkının diliyle, inancıyla, kimliğiyle, kültürüyle ilgili mevcut politikaların devreden çıkarılması…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) - … ve Dersim doğası üzerinde sürdürülen HES barajları, kalekol, karakol yapımları şeklindeki insansızlaştırma projelerinin de geri çekilmesinin temel talepler olduğunu ifade ediyor, bugünkü önergemizin de Mecliste bütün bu gerçekleri ortaya koyacak bir araştırma komisyonu kurulmasına vesile olmasını temenni ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ilk söz Kayseri Milletvekili Sayın Yusuf Halaçoğlu.

Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, Dersim meselesi hep gündemimize, Türkiye gündemine oturmuştur, çoğu zaman siyasi polemiklere sebep olmuş bir olaydır.

Gerçekte Dersim meselesi nedir? Tarihî geçmişi nedir? Bunların  hepsini  objektif bir gözle görmek ve değerlendirmek gerekir. “Dersim” Farsça bir kelime, “der” kapı demek, “sim” gümüş demektir, “gümüş kapı” anlamına gelir ve Dersim, bugünkü Tunceli vilayetimizin dışında Erzincan, Bingöl, Elâzığ gibi vilayetlerimizden de bazı bölgeleri kapsamaktadır.

Dersim, Osmanlı döneminde yurtluk, ocaklık tarzı şeklinde yönetilmektedir ve özellikle bu şekildeki bir yönetim olarak feodal bir yapı kazanmıştır ve devlet otoritesi bu sebeple Dersim'de kurulamamıştır. Nitekim, daha Osmanlılar döneminde bu konu mesele hâline gelmiştir. Nitekim, 1864’te Payas’ta Ulaşlılar, Kozan’da da Kozanoğulları’nın ıslahatı konusunda devlet nezdinde görüşmeler yapılırken, Ahmet Cevdet Paşa bu bölgenin ıslahından sonra Zeytun’da ve Dersim'de de ıslahat yapılması teklifini dile getirmiştir.

Dersim, Anadolu’nun çeşitli yerlerinden gelen katillerin, eşkıya gruplarının sığındığı bir mekân olması dolasıyla ıslahına gerek duyulduğu belirtilmiştir. Dersim'e giden bu eşkıya gruplarının çevrede yağmada bulundukları ve bunlara katılan bölgedeki bazı aşiretler dolayısıyla bölgede asayiş kalmadığı belirtilmiştir. Ancak, Kozan bölgesinin ıslahının tamamlanması ve Kozanoğulları’nın çeşitli yerlere sürgün edilmesinden sonra Rumeli’de isyanlar çıktığı için Zeytun ve Dersim yöresinin ıslahatı yapılamamıştır. Daha sonra, yani, 1876 yılından itibaren ise, bölgeye 11 askerî harekât düzenlendiğini İçişleri Bakanı Şükrü Kaya belirtmekte, ancak bir çözüm sağlanamadığı ifade edilmektedir. Bölge, Birinci Dünya Savaşı’na kadar bu hâlde kalmış, bu dönemde Ermenilerin Halep’e sevki sırasında, Erzurum Ermenilerinden iki kafilenin bu bölgeden geçişi sırasında kafilelerin imha edilmesine karşılık bu bölgede devlet otoritesi bulunmadığından yeni sevk edileceklerin buradan yapılmaması talimatı verilmiştir.

Dersim, Millî Mücadele döneminde bu hâlini korumuş ve hatta 1920 yılında Koçgiri isyanı çıkmıştır. İsyanın bastırılmasından sonra ise bu defa 1925 yılında Şeyh Sait isyanı zuhur etmiştir. Bir yıl sonra, yani 1926’da ise Koçuşağı isyanı çıkmıştır; bu her iki isyan zorlukla bastırılmıştır. Bölgede 19’uncu yüzyıldan itibaren İngiliz ve Fransız etkisinin de olduğu bilinmektedir. Nitekim, 1935 yılında İtalyanlar tarafından, önce Suriye’nin Halep, daha sonra Kamışlı kentlerinde Kürt ve Ermeni delegeler bir araya getirilmiştir. Halep’teki bu toplantıya, Herak Papazyan, Doktor Basmacıyan, Beyrut’taki Asitane gazetesi sahibi Balyan, Kürtlerden ise Antakya Lisesi Muallimi Memduh Selim, Cerablus Mebusu Mustafa Şahin katılmıştır ve toplantı Basmacıyan’ın evinde meydana gelmiş, akşam saat 19.00’da başlayan toplantı 22.00’ye kadar devam etmiştir. Kamışlı’daki ise Garo Sason, Kürtlerden de Haco Ağa’nın oğlu Hasan Ağa ve Cemil Paşazade Kadri ve Mehmet beyler bulunmuşlardır. Dolayısıyla, bölgede tamamen Fransız ve İtalyanların doğrudan etkisi bulunmaktadır çünkü zira, bu sırada Antakya’da, Antakya’nın Türkiye’ye katılıp katılmaması konusunda Fransızlarla büyük bir problem vardır. Nitekim, buna bağlı olarak, 1936 yılı sonlarında Hatay’ın bağımsızlığının ortaya çıktığı günlerde Fransızlar, ajanları İzzettin vasıtasıyla Seyit Rıza ile irtibat kurarak Dersim’de huzursuzluğun artmasına sebep olmuşlardır. İzzettin, Mart 1937’de bir isyan için Suriye’deki Fransız gizli teşkilatından Seyit Rıza’ya talimat getirmiş, Dersim olaylarına büyük ölçüde karışmıştır.

1925 yılında Şeyh Sait İsyanı’nın devamı niteliğindeki Raçkotan ve Raman isyanları da İngilizlerin kışkırtmaları sonucu gerçekleşmiştir. İngiltere’nin Türkiye’deki Büyükelçilik görevlileri 1937 Tunceli İsyanı’nı yakından takip ederek gelişmeleri, İngiltere Dışişleri yetkililerine sürekli olarak rapor etmişlerdir. İkinci Dünya Savaşı’nın yaklaştığı sıralarda Orta Doğu’da güç odakları oluşturmaya çalışan Avrupa devletleri, Türkiye’nin Hatay ve Dersim gibi önemli olaylar karşısındaki tutumunu dikkatle takip etmişlerdir. Rusların da bu işte katkısı bulunmaktadır. Rusların Dersim bölgesinde organize ettikleri en önemli isyan 1916 yılında olmuş fakat 1917 Bolşevik İhtilali’nin de etkisiyle bölgeden çekilmişlerdir. 37-38 Dersim İsyanı dolayısıyla toplanan mahkemede ifade veren Seyit Rıza, sorgulamasında, isyanda Rus kurmay subaylarının yer aldıklarını, Rusların silah ve cephane gönderdiklerini belirtmiştir. Keza, Birinci Dünya Savaşı sırasında bölgede kalan Ermeniler dolayısıyla, 1919 yılı sonlarında Ermeni ve Kürt liderler arasında sağlanan uzlaşmayla ortak hareket etme kararının da alındığı görülmektedir.

Nitekim, Binbaşı Noel de bölgede görüşmeler yaparak bir Ermenistan ve Kürdistan sınırı tespit etmiştir. Daha sonra Hoybun Cemiyetinin faaliyetleriyle, 1933 yılında Ermeni Bogos ve Nuri Dersimî Dersim çevresinde gizli görevlerde bulunmuşlardır.

1937 Dersim isyanından hemen önce, Suriye sınırından Türkiye'ye kimlikleri belirlenemeyen 4 Ermeni komitacı girmiştir. Bunlar Dersim bölgesine girerek faaliyetlerde bulunmuşlar ve hemen arkasından isyan patlak vermiştir.

İsyanın başlangıcı olan Kahmut Köprüsü’nün yakılması olayında da Ermeni asıllı Demirci Mustafa kullanılmıştır. Gerçekten de 1937 yılında Singeç Köprüsü’nün Atatürk tarafından açılışının yapılmasından önce, köprü yakınındaki karakolun Dersim eşkıyası tarafından basılması ve 33 askerin şehit edilmesi, Dersim’de olayların başlangıcını teşkil eder.

33 askerin öldürülmesinden sonra, 27 Mart 1937 tarihinde Tunceli-Erzincan yolundaki bir köprü Haydaran ve Demenan aşiretleri tarafından yakılmıştır. Diğer Türk birlikleriyle bağlantı kurulmaması için bölgenin telefon hatları kesilip, jandarma birliklerine pusu kurulmuştur.

Pah Bucağı Karakolu’na baskın düzenlendikten sonra, Seyit Rıza bizzat Sin Karakolu’nun da basılması için asi milislere emir vermiştir. Bölgedeki 9’uncu seyyar jandarma taburuna da baskın düzenlenmiş, kendi vatandaşlarından kurulu düzensiz asi kuvvetlere karşı savaşmak üzere, eğitilmemiş ve bu yönde bir hazırlığı olmayan askerî kuvvetler kendilerini korumakta zafiyet içine düşmüşlerdir. Birçok askerî birlik basılarak askerler öldürülmüş ve yaralanmıştır. Asiler Mazgirt Köprüsü’nü tahrip etmişlerdir.

Dolayısıyla, bu tarihten itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisi bu olaylar karşısında karar almış ve harekât emri vermiştir. Harekât sırasında bazı uygunsuz davranışların olduğu bilinmektedir, ancak günümüzdeki tarzda devlete başkaldıran bir görüntü bulunmaktadır. Buna karşılık yapılan harekât, ne Alevilere ne Türklere ne de Kürtlere yönelik olmuştur, çünkü burada hepsinden insanlar bulunmuştur.

Olaylar, bölgede feodal yapı içinde bulunan gruplara karşı bir sindirme harekâtıdır ve devlet güvenliğini sağlama çabasıdır. Nitekim, Seyit Rıza, isminden de anlaşılacağı gibi, gerçek bir seyit değildir. Seyit ise Kürt veya Türk değil ise Arap asıllı olmalıdır.

Değerli milletvekilleri, tabii ki konu çok daha uzun süreli çalışmaları gerektirmektedir. Şimdi, harekâtın sonlandırılmasından sonra birtakım aşiret grupları -ki 6 aşiret bu Dersim isyanına katılmıştır- içerisinden Keşan, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, Lüleburgaz, Çorlu, Vize, Bandırma, Akhisar, Manisa, Aydın, Turgutlu, Salihli, Kula, Balıkesir, İzmir, Ödemiş gibi yerlere mecburi iskân gerçekleştirilmiştir. Bu bölgelerden Trakya’ya 347 aileden oluşan 3.470 kişi nakledilmiştir. Gidenlere yevmiye ve iaşe bedeli ile tohumluk ve çift hayvanı bedeli olarak da 300 bin lira harcanmıştır.

Şimdi, asıl yapılması gereken şey… Türkiye Büyük Millet Meclisinin bunu araştırması mümkün değil. Dolayısıyla, bunun, gerekiyorsa üniversiteler veya çeşitli enstitüler tarafından, Genelkurmay arşivi başta olmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi tutanakları, Fransız, İngiliz ve Rus arşivlerinin muhakkak incelenmesi suretiyle durumun ortaya konması gerekir. Dolayısıyla, burada birtakım… Efendim, Kürtlere karşı yapılmış bir harekâttan söz edilmesi söz konusu değil çünkü o bölgedeki Alevilerin Kürt olması da zaten mümkün değil. Dolayısıyla, buradaki harekâtın devlete başkaldırmış kişilere karşı yapıldığı ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, biz şunu değerlendiriyoruz ki elimde birçok belgeler var bunlarla ilgili, kimin kiminle iş birliği yaptıklarına dair de. Dolayısıyla, bu konunun açığa kavuşturulması Türkiye Büyük Millet Meclisinin değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinde objektif, bilimsel çalışma yapacak kişilere aittir ve polemiklerden kurtulmanın tek yolu da budur.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Katliam meşru muydu? Bu mağaralardaki zehirlemeler meşru mu yani şimdi?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Yok, onlardan söz etmiyorum. Varsa eğer onlar, araştırılabilir dedim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, bir düzeltme yapabilir miyim Sayın Hatibin konuşmasıyla ilgili?

BAŞKAN – Otursun da yerine.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – İhsan Sabri Çağlayangil söylemiş, “İnsanları fare gibi boğduk.” diyor.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Bakın, birilerinin söylediği değil, onların uygulanıp uygulanmadığını görmek gerekiyor.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, Sayın Hatip…

BAŞKAN – Şuraya alacağım sizi.

Buyurun düzeltin.

Muhteremler, yalnız ben de tarihçiyim, ona göre!

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Araştırmadan söylenmez yani her şeye inanılmaz, her söylenene.

BAŞKAN – Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

14.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu konuda, bu kürsüde en son yapacağımız şey, Yusuf Halaçoğlu’yla ya da MHP’yle polemiğe girmek olacaktır ama değerli milletvekillerine şunu ifade etmek istiyorum: Dünyadaki bütün katliamlarda, katliamı meşrulaştıran gerekçeler sistemler tarafından mutlaka yaratılmıştır. Tarihteki tüm katliamlara bakın, mutlaka, o katliamları meşrulaştıran gerekçelere rastlarsınız. Hitler’in de Yahudileri katlederken bir gerekçesi vardı. Mussolini’den Saddam Hüseyin’e kadar, yapılan bütün katliamlarda siz bu gerekçelere rastlarsınız. Burada gerekçeler sunarak, yediden yetmişe, Dersimlilerin ifadesiyle 70 bin, resmî rakamlara göre -Sayın Hocam çok iyi bilir- 12 ila 18 bin çocuk, yaşlı, genç, kadın demeden insanların katledilmesine yönelik bir sunumun yapılmasını doğrusu anlamsız buluyoruz ve bu Meclis kürsüsünde de büyük bir talihsizlik olarak değerlendiriyoruz.

“Dersim’e dışarıdan gelen katiller ve eşkıyalar” olarak Dersim halkını tanımlamanızı hiçbir şekilde kabul etmiyoruz. Tam tersine, Dersim’e bu tarihi dayatanlar, katilin ve eşkıyanın ta kendisidir. Bunu çok açık bir şeklide ifade etmek istiyoruz.

Seyit Rıza’nın Ruslarla iş birliği yapma olayına gelince de: Sayın Hocam, siz tarihçisiniz, size bir şey anlatmaya gerek yok ama Rus işgali sırasında Seyit Rıza’nın Osmanlılarla anlaşarak, Osmanlılardan para ve silah karşılığında Ruslara karşı bağımsız bir cephe olarak savaştığını çok iyi bilmeniz gerekiyordu. Hatta, o dönem Erzurum’u ve Erzincan’ı alan Ruslar, Dersim cephesinde yenilgiye uğruyorlar ve Erzurum ve Erzincan’ın Rus işgalinden kurtarılması da ondan sonra söz konusu oluyor. Dönemin Erzincan Valisi Sabit Bey’in de Seyit Rıza’yla ilgili “Şimdiye kadar din ve namusuyla yanımızda oldu, bize hizmet etti.” dediği tutanaklarda, tarih belgelerinde vardır.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ sıralarından “Tarihten devam.” sesi)

Bence de. Bugün bu işi halledin yani. Her kafadan bir ses çıkıyor; tarihçiler konuşsun.

15.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada, bakın, demin bir şey söyledim, onun bile yanlış anlaşıldığını gördüm. Ben, Dersimlileri “eşkıya” olarak nitelendirmedim, “Dersim’e Anadolu’nun değişik yerlerinden giden eşkıya ve katillerin” dedim. Dolayısıyla…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Meşrulaştırıyor Sayın Başkan, meşrulaştırıyor.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Yok, tutanaklara bakabilirsiniz, söyledim bunu. Çünkü orası feodal yapı içerisinde olduğu için o bölgeye kaçıyorlar devletin oraya gücü yetmediği için, o bölgede çeşitli yerlere baskınlar yapıyorlar, bunu söyledim.

Diğer taraftan, yani illaki Seyit Rıza’nın veya Şeyh Sait’in Ruslarla iş  birliği yaptığını söylerken, Rus belgelerini gerçekten gördünüz mü? Bakın, ben size Rus belgeleri dâhil olmak üzere… Ki Tarih Kurumunda bunların hepsi var, isterseniz oradan da bakabilirsiniz. Orada kimin kiminle iş birliği yapıp yapmadığı kayıtlı. Gidin, bakın, orada göreceksiniz yani Birinci Dünya Savaşı sırasında hangi Kürt aşiretlerinin Ruslarla iş birliği yaptığını da göreceksiniz yani siz de biliyorsunuz bunu. Ha, benim söylediğim, bakın, 1935 yılında İtalyanların eğer bir Kürdistan kurulacak olursa bu bölgenin İtalyan mandası altında bulunmasıyla ilgili size bazı isimler verdim, toplantıların isimlerini verdim. Bunların tutanakları var, onların yapmış oldukları raporlar var.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Erzincan Valisinin ne dediğini de aktarın bize.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Ben şunu söylüyorum size, ben size şunu söylüyorum: Kardeşim, bu konuda polemiğe girmenin veya şunu bunu iddia ederek birtakım şeyleri söylemenin önüne geçmenin tek bir yolu vardır. Bununla ilgili ciddi birtakım araştırmalar yapar enstitüler veya Tarih Kurumu, birileri ama bütün İngiliz, Fransız, İtalyan ve Rus belgelerini de görür. Çünkü bütün raporlar İtalya’ya gidiyor. Hatta Yunanistan gazetelerinde, o tarihte çıkan bütün… Bakın, kupürleri inceleyin. Ölen kişilerin öyle 12 bin, 13 bin kişi olmadığını, 5 bin civarında insan olduğunu Yunan gazeteleri bile yazıyor.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Azmış! Ayıp Hocam, ayıp! 5 bin kişi dediğiniz… 70 binin üzerinde insan katledildi.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Bir kişi bile ölse… 5 bin kişi ya!

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Şimdi, dolayısıyla, bakın, bir ölüm meselesi.. Çarpışıyorsanız, çatışıyorsanız -kusura bakmayın- ölürsünüz veya öldürürsünüz, bu, savaşın bir gereğidir. Ama bakın “Masum insanlar öldürüldü.” deniyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Ben de inanıyorum, var.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Çok ayıp, çok ayıp!

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Bunlarla ilgili gereken araştırma yapılır ve ortaya konur.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Meclis araştırsın işte, Meclis araştırma komisyonu kurulsun.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Ama bunu yapacak olan, Türkiye Büyük Millet Meclisi değildir, onu söylüyorum. Çünkü Mecliste bunu anlayacak veya metodolojiyi yapacak bir şey yok.

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.49

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

B) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Bingöl Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris Baluken tarafından Dersim ilinin Laç Deresi bölgesindeki mağaralarda Dersim 38 katliamında hayatını kaybeden yurttaşlarımızın kemiklerinin bulunmasından sonra Dersim katliamıyla yüzleşilmesi amacıyla 12/7/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 8 Mayıs 2014 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin lehinde Tunceli Milletvekili Sayın Hüseyin Aygün.

Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) – Çok sağ olun Sayın Başkanım.

Bu tartışma, aynı sözcüklerle, 2011 yılında da oldu ve İdris Baluken o zaman da tarihte yaşanmış bu büyük katliamın delillerini İhsan Sabri Çağlayangil’in anılarından, 4 Mayıs 1937 Kararı’ndan, 1926’da Mülkiye Müfettişi Hamdi Bey’in raporlarından, bence son derece doğru bir biçimde ortaya koydu.

O zaman da bu Meclis bir oylama yaptı ve Hükûmet sıralarından yükselen “hayır” oylarıyla bir araştırma komisyonu kurulması önerisi reddedildi. Aradan üç yıl geçtikten sonra bu tartışmanın tekrar açılmasının nedeni, esasen 4 Mayıs 1937’nin geçtiğimiz pazar günü 77’nci yıl dönümünün olması, Frankfurt’tan Köln’e, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önünden Menemen’e kadar bir dizi yerde anma ve protesto etkinliklerinin olması ve Meclisten beklentilerin dünya çapında dile getirilmesiydi. Bu arada, bu önergeye konu olan Laç Deresi’nde de artık her yıl bir anma yapıldığını buradan Meclisin bilgisine sunmak zorundayız.

Arkadaşlar, bu tartışmayı ne yazık ki yolundan çıkaran ve aslında bir bilim adamı olduğu hâlde meselenin aydınlanmasına katkı sunmayan taraf, eskiden Türk Tarih Kurumu Başkanlığı da yapan Yusuf Halaçoğlu oluyor. Mesela, 2011 tartışmalarında da sanırım konuşmuştu. Daha arada da, bu Dersim meselesi birkaç defa başka gündemlerle Meclisin gündemine girdi ve Yusuf Halaçoğlu aynı şeyleri söyledi ama bugün burada yaptığı sunuş gerçekten, kullandığı dil bakımından da bence çok talihsiz. İşte “10 bin kişi, 20 bin kişi değil, alt tarafı 5 bin kişi ölmüş.” demesi mesela, hiçbir şekilde bir bilim adamına yakışmaz. Çünkü bu ülke, daha bir ay evvel, 14 yaşında bir çocuğun 1,5 milyon kişi tarafından İstanbul’da uğurlandığını ve bir ölümün dünyada nasıl büyük yankılar yarattığını deneyimlemiş bir ülke. Bu bakımdan, 1 kişinin ölümü bile çok korkunç bir şeydir. Sayılardan, torbalara doldurulmuş altınlardan, deprem olduğunda telef olmuş hayvanlardan konuşmuyoruz, insanlardan konuşuyoruz ve Türk Tarih Kurumu Başkanlığı yapmış birinin -aynı zamanda Milliyetçi Hareket Partisinin Grup Başkan Vekili- böyle bir dil kullanmasını gerçekten çok yadırgadım.

Hocamız, aynı zamanda, eski tartışmalarda söylemediği bazı şeylerle de bu meselenin aslında aydınlanmasını bence engelliyor. Milliyetçi Hareket Partisinin tümü böyle düşünüyor mu, onu da merak ediyorum. Çünkü Hocamızın önündeki metinden okuduğu bütün bilgiler, 1972’de Reşat Hallı tarafından, Genelkurmay Basımevi tarafından basılmış “Türkiye Cumhuriyeti’nde Ayaklanmalar” kitabından nakledilen bazı bölümleri ifade ediyor. Yani 1970’lerden bu yana elli sene geçmiş, yaklaşık yarım yüzyıl; Dersim’in üzerinden de işte 3’üncü çeyrek yüzyıl devrildi, 4’üncü çeyrek yüzyıl ve yüzyıl yıl dönümü başlıyor ve hâlâ 1970’lerin tezleriyle bu meseleye dâhil olması, bunu böyle izah etmesi çok üzücü. Genelkurmayın yazdığı kitaplar, okullarda okutulan müfredat değişmez değil, bunların hepsi güncel şartlara göre yenilenmek zorunda.

Hocamız mesela bugün çok tuhaf bir şey daha söyledi, bu olayın Ruslarla, Rusların kışkırtmasıyla olmuş bir isyan olduğunu söyledi. Daha evvelden Ermenileri falan söylüyordu, Türk toplumunda Ermenilere karşı var olan ön yargılar nedeniyle. Bugün mesela Rusları ekledi, bu çok ilginç. Fakat bugün tuhaf bir şey daha yaptı Sayın Halaçoğlu, “Bu harekât sırasında bazı uygunsuz davranışlar olmuş olabilir.” dedi. Ben böyle bir cümlesini daha evvelden hatırlamıyorum. Bunu herhâlde “İnsanlar öldürülmüş, sürgüne gönderilmiş, yurtları talan edilmiş, mağdur edilmiş.” şeklinde çevirmek gerekiyor. Tahmin ediyorum, bu bir olumluluk ama eğer böyle düşünülüyorsa o uygunsuz davranışların muhatabı olan binlerce insanın, sürgüne giden ve hâlâ mağdur olanların ikinci kuşak, üçüncü kuşak torunlarının zihinlerinde var olan acı hatıralara saygı göstermek adına, mesela Milliyetçi Hareket Partisi bu önergeye neden destek vermesin? Çünkü, alt tarafı, bir Meclis araştırma komisyonu istiyoruz. Bir fikir beyan etmiyoruz; ortada binlerce insanın öldüğü, sürgün edildiği ve cumhuriyet tarihindeki en korkunç hadiselerden birinin tartışması yapılıyor. Mesela, bunu Genelkurmayın elli yıl evvel yayınladığı bir kitapla gerekçelendirmek ne kadar mantıklı? Ayrıca, Türk Tarih Kurumu Başkanlığı yapmış birisi. Keşke başka bir arkadaş o cepheden konuşsaydı.

Sayın Halaçoğlu son olarak da şöyle bir şey diyor: “Tarihçiler yapsın, üniversiteler yapsın.” Hocam, güzel, yapsın ama bunu biz daha evvel yaptık. Yani, çok sayıda belge var, bunları açıp hani bir tarafı suçlamayı da çok gerekli görmüyorum. “Siz yapmadınız, siz etmediniz; biz yaptık, biz yapmadık…” Bu tartışma yararlı değil. Ama, geçen haziran ayında, 2013 yılının Haziran ayında, bu Mecliste iki yıl evvel kurulmuş olan -Dilekçe Komisyonunun içinde kurulmuş olan- Dersim Komisyonu “Biz elimizdeki belgeleri Dil Tarihteki Tarih Bölümüne vereceğiz, oradan bir rapor isteyeceğiz.” şeklinde bize bilgi verince, ben bunu resmîleştirmek adına Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesine başvurdum “Siz Dersim’le ilgili ne yapıyorsunuz?” diye. Sayın  Halaçoğlu’na cevap olsun diye bu belgeyi yanımda getirdim. 11 Haziran 2013’te Dekan Abdulkadir Gürer tarafımıza gönderdiği yanıtta “Dersim 1938’le ilgili herhangi bir çalışma yapmıyoruz.” demiş. Dolayısıyla, bu “Tarihçilere nakletme, tarihçiler yürütsün.” önerisi de bana çok samimi gelmiyor.

Mesela, o tartışmalar sırasında Meclisin elinde bulunan 42 bin belgenin Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi içindeki İnsan Hakları Komisyonuna verilmesi için ben başvuru yaptım. Bu belgelerin tasnifi ve anlamlandırılması için 13 ismi Türkiye Büyük Millet Meclisindeki komisyona sundum, bunlardan yararlanın diye. Aralarında Zazaca, Kürtçe, Türkçe eserler yazmış, ağıtlar derlemiş halk hikâyecileri, halk derlemecileri, folklorcular da var yani bu işin erbapları, üstatları. Komisyon bunların hiçbirinin çalışmaya girmesine gerek olmadığını, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesiyle çalışacağını söyledi. İşte Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinin belgesi, hiçbir çalışma yok. Dolayısıyla, Hocamızın önerdiği yoldan gidersek, tahmin ediyorum, bu Meclis bu meseleyi üç yıldır nasıl tartışıp hiçbir şey yapmıyorsa bunu yapmaya devam edeceğiz ve Dersim meselesinde de elimizde yarım ve samimiyetten uzak bir özür kalmış olacak, özürlerin de değeri düşmüş olacak. Yani, ben mesela 99’uncu yılında Başbakanın “Hayatını kaybeden Ermenilerin acılarını anıyoruz, bu taziyeleri tekrarlıyoruz, üzüntülerini paylaşıyoruz.” açıklamasını Dersim özrünü düşündüğümde anlamlı bulmuyorum. Çünkü hiçbir şey yapılmıyor; sadece bunlar söyleniyor, gündem bir şekilde değişiyor, siyasi propagandaya malzeme olarak şekilleniyor, medyaya bu şekilde servis ediyor, üç gün sonra başka bir gündem başlıyor.

Dersim özrünün bu ülkede yarattığı tek şey, yarattığı tek sonuç, 30 Marttan önce -ben gördüm orada, çok garibime gitti- Tunceli’de AKP il binasına asılan bir pankarttı, şöyle yazıyordu: “Dersim özründen dolayı Sayın Başbakanımıza teşekkür ediyoruz.” Ya, bu mesele AKP, CHP, MHP, BDP meselesi değil; bu mesele insani bir mesele ve binler hayatını kaybetmiş. Bunu birlikte konuşalım, araştırma komisyonu kuralım.

Sayın Baluken’e de bir eleştiri yapayım. “CHP’liler inşallah buraya gelip karşı çıkmazlar.” dedi. Sayın Baluken, siz o öneriyi verdiğinizde de biz sizi desteklemiştik yani böyle bir komisyon kurulsun, tartışılsın demiştik, bunun karşısında değiliz. 1930’ların, 1938’lerin CHP’si yok; CHP de dönüşüyor, siz de dönüşüyorsunuz. Siz, kendiniz, 1990’lı yıllarda bu Parlamentoya geldiğinizde oluşturduğunuz Kürt milletvekili grubu musunuz? Sizin de çok değiştiğinizi görüyorum, çünkü herkes değişiyor.

Ama Yusuf Halaçoğlu Hocamdaki değişmezlik ve bu meseleye de Rus kışkırtması, Ermeni kışkırtması, işte, dış kışkırtma, Fransızlar gibi açıklamaları gerçekten çok üzüntüyle karşılıyorum, onda da bir değişim olması gerektiğini düşünüyorum. Hocamız hep İngiliz kışkırtmasını söylerdi ve sözde bir mektup, Seyit Rıza adına İngiltere Başkonsolosluğuna yazılmış bir mektubu hep burada delil olarak sunardı ama bu dış düşmanlar bugünkü Meclisteki tartışmada çok genişledi ve çeşitlendi. Bunu da Dersimlilerin acılarını anlama çabasının, isteğinin bir engeli, bir barikatı olarak görmek mümkün. Biz Dersimlilerin geçmişlerinde birleşebileceği tek İngiliz olan Churchill’in bir sözünü burada nakletmek isterim: “Bugünden geçmişle kavga edemeyiz. Eğer bugün geçmişle kavga edersek geleceği dinamitlemiş oluruz.” diyor. Bunları burada nakletmeyi bir görev biliyorum, İngilizlerle iş birliği yaptığı iddia edilen bir halkın milletvekili olarak.

Bu meseleyi Mecliste tartışalım, eğer çözmek istiyorsanız gelin çözelim, çözmeyeceksek bu siyasi meselelere malzeme olmasın çünkü ortada ölüler var arkadaşlar. Sizden birazcık ölüleri düşünmenizi, toprak altında yatanlara saygılı olarak bir karar vermenizi talep ediyorum.

Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Toprak altında yatanlara saygısız davranmamak lazım. Toprak altında kefensiz yatanlara saygısızca davranmak milletvekiline yakışmaz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aygün.

Buyurun.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, şimdi, bir konuyu ortaya koyarken muhakkak ki herkes kendi penceresinden bakıyor. Şimdi, 5 bin kişinin öldürülmüş olduğunu söylerken, 12 bin derken sizin dayandığınız kaynaklar nedir, benim dayandığım kaynaklar nedir? Herhâlde birbirinden farklı ki siz 12 bin diyorsunuz, ben 5 bin diyorum.

Şimdi, 5 bin kişinin öldürülmesi sanki çok mu hoş bir şey? 12 bini bırakın, 5 bin kişinin öldürülmesi de hoş bir şey değil. Yani, bakın, burada mesele kaç bin kişinin öldürüldüğü değil, birtakım konuların nasıl spekülasyonlara sebep olduğunu ortaya koymak için söyledim bunu. Dolayısıyla, siz sürgün edilenlere şu kadar diyorsunuz, ben diyorum ki şu kadar. Şimdi, bunu neye göre kararlaştıracağız? Oradaki bir şahsın bunu bilmesi mümkün müdür? Mümkün değil. Yani sürgüne gitmiş olan bir kişinin bile bilmesi mümkün değil çünkü o sadece kendi bölgesini bilir. Bugün bile Ankara’da bir olay olsa o olayı duymuyorsunuz bile, sadece o bölgedeki insanlar biliyor ve onu anlatırken de elli çeşit anlatıyorlar. Tarih böyle bir şey. Yani gördüğünüz her kaynağa şüpheci olarak yaklaşıp eleştirmek ve farklı cephelerden o konuyla ilgili birtakım bilgileri bir araya getirip bir senteze gitmek gerekir; tarih budur. Yoksa ”Benim söylediğim resmî bir kaynaktır.” filan diyemezsiniz, o zaman sizinki de ideolojik bir kaynak. Şimdi, bu açıdan değerlendiremezsiniz bunları, ben onun için söylüyorum.

İngiliz’i var işin içerisinde, İtalyan’ı var, Fransız’ı var yani Hatay meselesi var orada. Niye 6 tane mitralyöz gönderiyor Fransızlar, bana söyler misiniz? Bütün bunların değerlendirmesini yapmamız lazım. Ama, orada öldürülen insanların eğer eline silah almışsa ölmesi gayet tabiidir, o da öldürüyor çünkü. 33 tane asker öldürülürken neden buna ses çıkarmıyorsunuz? Hepsini birden değerlendirmek zorundasınız.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Hepsini araştıralım diyoruz zaten.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Devlete isyan eden insan muhakkak ki karşılığını görür, kim olursa olsun. Bunun devlet belgesi olup olmadığı da önemli değil. Ama, bir mesele vardır ki orada gerçekten siviller…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – …masum insanlar gayrinizami şekilde öldürülmüşse onu hiç kimsenin tasvip etmesi de mümkün değildir. (MHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) – Başkanım, kısa bir açıklama yapabilir miyim, spekülasyon yapıldığını söyledi de.

BAŞKAN – Söz vereceğim de bakın, şimdi, herkes birbirinin adını anıyor…

HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) – Yok, yanıt vermeyeceğim.

BAŞKAN – Bir şey demeyeceğim.

…dolayısıyla bir cümle, bir kelime üzerinden konuşuluyor. Fakat bu enteresan bir konu. Dolayısıyla, rica ediyorum yani bu son sözü söyleme isteğinden -yani özel rica ediyorum herkesten- vazgeçerseniz…

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) – Sevgili Hocam, diyelim ki İtalyanlar 5 tane mitralyöz gönderdi Dersim'e, diyelim ki dış kışkırtma, diyelim ki Seyit Rıza’nın mektubu doğru -bunların hepsini sizin pencerenizden hakikat kabul edelim- diyelim ki 1915’te Ermeni meselesinde Dersimliler Ermenileri de korudu, hatta silahlı aşiret birlikleri o zaman Erzincan ve Erzurum’u işgal etmiş olan Ruslara bir kısım masum Ermeni’nin kavuşmasını ve hayatta kalmalarını sağladı, diyelim ki bütün bunlar devletin gizli arşivlerinde çok ağır suçlar, yine de, mitralyöz gönderilse bile, Hatay meselesi tartışılsa bile, yani bu kadar büyük bir zulüm, bu kadar kan akması, bu kadar ağıt, Munzur’un günlerce kan akması, onun üzerine bestelenen korkunç deyişler, ağıtlar kabul edilebilir mi? Yani, ben sizin söyleminizde çok ruhsuz, çok acımasız bir şey görüyorum. İnsan Hakları Komisyonundan da sizi biliyorum. Yani, bu dış kışkırtma olsa bile meşru bir şey mi, bunu kabul edebilir miyiz? Yani, sizin vicdanınıza sesleniyorum. Bu komisyon da kurulmalı ki bunları konuşalım.

Bakın, ben bile bu meseleyi konuşmaya salahiyetli değilim, bu meselenin acılarını yaşayanlar konuşmalı. Özre bile ben karar veremem, Dersimliler karar verecek. Willy Brandt -o ünlü- dizlerinin üzerine çöküp özür dilediğinde kimse ondan özür beklemiyordu, kendiliğinden yaptı bunu. Dolayısıyla, talep edilmiş bir özrün ne değeri var, onu da bilmiyorum, hani Meclisten özür talep ediyoruz her yıl. Ya, Meclis bunu zaten kendiliğinden yapmalı. Bu Meclis değil miydi üç hafta evvel 529 idama karşı, Mısır’da gerçekleşecek idamlara karşı ortak tepki veren? E, niye bu ülkenin evlatlarına karşı geçmişte yapılmış korkunç bir hadiseyle ilgili, hâlâ güncel, hâlâ içimizi yakan bu hadiseyle ilgili bir adım atmasın? Ta Mısır’a karşı adım atıyoruz. Bu bakımdan, hani, sizden beklentim, grubunuzdan beklentim, tarihsel olarak, bilimsel olarak söyledikleriniz doğru olsa bile bu meselede bir adım atınız; ricam bu.

Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Sizin grubunuz hangisi bilmiyorum ama hangi gruba mensupsanız onunla ilgili konuşun. Cumhuriyet Halk Partisi mi, HDP mi, yani hangi gruba mensupsanız o grupla ilgili tavsiyede bulunun.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Şunu söyleyeyim: Bana yönelik bir sürü soru sordu…

HAMZA DAĞ (İzmir) – Sabaha kadar böyle gider herhâlde!

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Soru sormasın o zaman.

İHSAN ŞENER (Ordu) - Bir araya gelip anlaşırsanız…

BAŞKAN – Buyurun.

3.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında tekraren şahsına sataşması nedeniyle konuşması

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Birbirimizle anlaşmak değil ama Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden konuşuluyor ve zabıtlara giriyor ve bana soru soruyor. Yani, bir arada anlaşabiliriz, her zaman için de konuşabiliriz, herhangi bir sıkıntımız yok bu konuda.

Ama, şunu söyleyeyim: Şimdi, demin diyor ki “Sayın Başbakanın bu özrü veyahut da taziyesinin bir anlamı yoktur.” Şimdi, bir olay üzerine bir taziyede bulunan kişinin muhakkak ki aynı şekilde onların yaptıkları… Karşı taraftakini, madalyonun arka yüzünü de görmek mecburiyetiniz vardır. Yani, bir olayı, somut olarak sadece göründüğü biçimiyle mi, onun arka planını da görmek zorunda mısınız? Yani, bunu görmezseniz… O zaman biz Çanakkale’de niye savaştık kardeşim ya? Adamlara derdik ki: “Hoş geldiniz, buyurun, İstanbul’a kadar gidelim, siz İstanbul’da Beyoğlu’nda gezin, dolaşın, biz de sizi misafir edelim.” Böyle bir saçmalık olabilir mi?

FARUK BAL (Konya) – Zaten şafak ayini yapılmıyor mu?

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Ama, eğer biri vatana ihanet ediyorsa, bunlarla iş birliği yapıyorsa… “İsim veriyorum, hâlâ Yusuf Halaçoğlu değişmedi.” diyor. Benim değişmem için bilgi sahibi olmamam lazım, görmemem lazım bunları. Sadece birilerinin duygusal anlatmalarıyla eğer ben anlatacaksam, o zaman bilim adamı da zaten olamam. Ben de diyorum ki “acımasız” diye nitelendiremezsiniz beni. Ben her insan için acırım ve burada “Bunlar Kürtlermiş, bunlar şunlarmış.” denmesine karşıyım zaten. Bunlar Kürt olabilir, Türk olabilir, Alevi olur, Sünni olur, kim öldürülmüşse insan olarak görürüm ve bunların hepsine acırım, hepsinin yanında olurum.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Hepsini araştıracağız zaten.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Ama, bakın, buraya çıkıp da “Şunlar şu, şunlar şu.” dediğiniz zaman zaten meseleyi ideolojik safhaya soktuğunuz ortaya çıkar. Yapmayın. Ama, sen İtalyanlarla, bilmem nelerle iş birliği yapacaksın, gideceksin, oradan geleceksin, isyan çıkaracaksın, devlet dokunmayacak. Öyle bir saçmalık olabilir mi? Yanlış yapılmışsa, ama o sırada devlet yanlış yapmışsa onun da hesabını sorarsın.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Fareler gibi zehirleyecek, öyle mi diyorsunuz? Ayıp, ayıp Hoca, ayıp! Fareler gibi zehirleyecek, öyle mi? Kaldı ki anlattıklarınızın hiçbirinin gerekçesi yok, dayanağı yok.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) - Yapmış mı?

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – İşte,  ben de diyorum ki: Bakın, bunları araştırıp ortaya koymak gerekiyor. Bunu da Meclisin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Araştırmacı değil Meclis.  Yapılmış bir olay üzerine çıkar. Ben size belge  söylüyorum.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Hocam, sizin kaynaklarınız masum insanlar için ne söylüyor?

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Benim kaynaklarım masum insan için değil, olayı anlatıyor.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Ama masumlar için bir şey söylemiyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Kabul edin o zaman, kabul edeceksin o zaman.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Şimdi, ben, bir şeyin arkasında, “Olmuş mu, olmamış mı?”nın peşinde koşmam, ben ne olduğunun peşinde koşarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan...

HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Şimdi arkadaşlar, dinleyeceğim ben sizi de, ben size bir şey söyleyeyim: Bu konu üzerinde, bakın, benim buradan dinlediğim, gördüğüm şekliyle, yani rica ediyorum...

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Ben sadece tutanaklara geçmesi için bir şey söyleyeceğim.

BAŞKAN – Hepsi tutanaklara geçiriliyor, doğru da yani güzel görünmüyor.

FARUK BAL (Konya) - O zaman bir de ben tutanaklara geçireyim ya, ben de söz isteyeyim.

BAŞKAN – Şimdi tutanaklara ikinize de geçirttireceğim ama bu işi keselim.

FARUK BAL (Konya) – Ben de söz isteyeceğim Sayın Başkan ondan sonra.

BAŞKAN – Tamam.

Buyurun.

4.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, yeni bir polemik yaratmama adına bugünkü araştırma önergesinin buraya getiriliş amacını tekrarlayalım. Şu anda Dersim katliamıyla ilgili mevcut resmî arşivlere ve belgelere ulaşma imkânımız yok. “Bunu tarihçiler yapsın.” dediğiniz zaman da bu belgelere ve arşivlere ulaşma imkânınız olmadığı zaman kadük bir çalışmayı başından beri önermiş pozisyona düşüyorsunuz. Meclis araştırma komisyonu bu yönüyle, o döneme ait bütün belgelere ve arşivlere ulaşmanın imkânına da sahip olacak. Kaldı ki biz o dönemde yaşanan bütün ölümleri ayırt etmeden masaya yatırmış olacağız. Dolayısıyla, burada ideolojik bir yaklaşım ya da işi siyasi malzeme konusu yapma gibi bir yaklaşımımız söz konusu değil.

Bir diğer husus da, Sayın Hüseyin Aygün orada bize yönelik bir eleştirisini de dile getirdi. Ben Sayın Aygün’ün bugünkü konuşmasını çok olumlu bulduğumu ifade etmek istiyorum. Umarım ki kendi grubunu bağlayan bir konuşma yapmıştır. Eğer öyleyse çok olumlu karşılarım çünkü bu kürsüde bütçe görüşmesi sırasında bile bize Dersim katliamıyla ilgili cevap veren Cumhuriyet Halk Partisinin sayın grup başkan vekili “Bizim nezdimizde Seyit Rıza’nın ve cumhuriyete başkaldıranların bir itibarı, değeri yoktur.” noktasındaydı. Bu yönüyle eğer Cumhuriyet Halk Partisinde grup olarak bir tutum değişikliği varsa bunu olumlu buluruz ve hakikatlerle yüzleşme noktasında da gerekli olan birlikte çalışmayı da ortaya koyarız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Evet.

HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Aygün…

HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) – Sayın Başkanım, açıklamamı oradan yapsam?

BAŞKAN – Yani, siz şimdi sataşmadan mı alıyorsunuz? Yani, bakın, bitmeyen bir…

HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) – Hayır.

Bu büyük bir mesele. Hocamız “isyan” diyerek konuyu başka bir mecraya çekti, ona bir cümleyle vurgu yapacağım.

Bir de partimin görüşüne dair Sayın Baluken’in…

BAŞKAN – Şimdi, sataşma dışında kürsüden size ben söz veremem. Girin sisteme, yerinizden vereceğim.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

16.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun ve Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) – Yusuf Halaçoğlu Hocamız bunun isyan olduğunu söyledi, önceki sunuşlarında bu yönde herhangi bir tespitte bulunmamıştı.

Meclisi bilgilendirmek için söylüyorum: Üç yıldır ortaya dökülen ve Meclis bünyesindeki Dilekçe Komisyonuna ulaşan en az 42 bin sayfalık belgelerde bunun bir isyan olmadığı, tek yanlı bir askerî harekât olduğu kanıtlandı. Bunun kayıtlara geçmesini istiyorum.

İkinci olarak, bizim 1938 katliamının yargılanması amacımız 1923’ü mahkûm etmek için değil, Dersimlilerin başına gelen bu felaketi araştırma hedefimiz cumhuriyeti yargılamaya, 1923’ü tartışmaya yönelik değil. Bunun da kayıtlara geçmesini istiyorum.

Teşekkür ederim.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, ben de söz istiyorum bu konuyla ilgili.

BAŞKAN – Yerinizden vereceğim.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Şimdi, önce bu yerinden konuşmaları halledeyim Sayın Başkan, sonra sizinle konuşacağım.

Evet, buyurunuz Sayın Faruk Bal.

17.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FARUK BAL (Konya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, 2014’ün güneşiyle 1930’ların çamaşırını kurutmak mümkün değil. Yani 2014’ün bakış açısıyla 1930’ların ve o dönem çıkmış isyanların bakış açısı birbirinden farklıdır. O dönemde, Osmanlı İmparatorluğu’nun küllerinden genç bir devlet yaratan Halâskâran Zabitan ruhu Osmanlının nasıl çöktüğünü, nasıl çökertildiğini biliyor, canlı şahit. Makedonya’da nasıl isyanların olduğunu, bunu hangi ülkelerin desteklediğini biliyor. Sırbistan’da, Karadağ’da, Macaristan’da, Bulgaristan’da, Romanya’da, Yunanistan’da kimlerin kimleri tahrik ederek isyan çıkardığını ve oraların evladıfatihanın kanı dökülerek elden çıktığını biliyor. Kuzey Afrika’da Osmanlı topraklarının nasıl elden çıkarıldığını o dönemin Halâskâran Zabitan gücü biliyor. Arap Yarımadası’nda nasıl isyanlar çıkarıldığını biliyor ve en sonunda evli evine köylü köyüne gitmiş, Anadolu’da bir avuç evladıfatihan toplanmış ve bir Kuvayımilliye ruhu yaratmış.

(Mikrofon elektronik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Altay, sisteme girmişsiniz. Sataşmadan mı söz istiyorsunuz, yerinizden mi?

FARUK BAL (Konya) – Bunu yaratanlar da “Halâskâran Zabitan” dediğimiz, Osmanlının askerî bürokrasisidir. Kurulmuş olan bu cumhuriyetin Irak sınırı çizilirken, Suriye sınırı çizilirken, Kerkük-Musul petrolleri gündeme getirildiğinde, Hatay meselesi gündeme getirildiğinde nasıl Osmanlıyı çökerten dış güçler harekete geçmişse Türkiye'nin güneydoğusunda da böyle isyanları tahrik, teşvik ettikleri bir gerçek. Böyle bir durumda, hayatını kaybetmiş olan insan eğer devlete karşı, kurulmuş olan genç Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı bir isyan hâlindeyse zaten bunun sonucuna katlanacaktır. İsyanın karşılığı çatışmadır, çatışmada da her iki taraftan da insanlar hayatlarını kaybetmiştir. Ama Sayın Halaçoğlu’nun ifade ettiği gibi…

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bal.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Bakış açısı çok yanlış, sakat bir bakış açısı.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – “İyi olmuş.” diyorsunuz yani, öyle mi?

FARUK BAL (Konya) – Bu ne terbiyesizlik Sayın Başkanım, buradan bana “’İyi olmuş.’ diyorsun.” diye laf atıyor!

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Öyle “terbiyesizlik” falan demeyin canım, ne demek o? Siz meşrulaştırıyorsunuz.

FARUK BAL (Konya) – Ben iyi olmuş demiyorum. Bir isyan varsa bu isyanın içerisinde…

BAŞKAN – Şimdi, bakın, en az dört dakikadır konuşuyorsunuz siz.

FARUK BAL (Konya) - …devlete karşı silahlı olarak mücadele etmiş olan kişinin isyan şartları içerisinde karşılaşacağı muamele bellidir.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sizin yaptığınız terbiyesizlik!

FARUK BAL (Konya) – Devletin askeri de ölmüştür, öbür taraftan da...

BAŞKAN – Sayın Altay...

MURAT BOZLAK (Adana) – Kurtuluş Savaşı’ndan önce de, Osmanlının son döneminden önce de Türklere sahip çıkan tek halk Kürt halkı olmuştur. Hiçbir zaman için arkadan vurmamıştır. Başkaldıranların hepsi kendi bağımsızlıklarını almışlardır.

FARUK BAL (Konya) – Asıl benim anlatmak istediğim husus şu...

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Faruk Bal.

FARUK BAL (Konya) – Hayır efendim, bitmedi sözüm, bir saniye... Bakın...

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkanım, süre...

BAŞKAN – Bakın, siz kendi aranızda konuşuyorsunuz. Ben size söz verdim konuşmak için.

FARUK BAL (Konya) – Bir cümlemi tamamlayayım.

BAŞKAN - Tam dört dakikadır konuşuyorsunuz.

MURAT BOZLAK (Adana) – Ama doğrusunu söylesin.

FARUK BAL (Konya) – Bir cümlemi tamamlayayım.

BAŞKAN – O zaman tamamlayın lütfen. Ben çok zor durumda kalıyorum, onun için.

FARUK BAL (Konya) – Yanlış anlıyorlar efendim. Bir cümlemi tamamlayayım, tamamlamazsam yanlış anlaşılacak.

BAŞKAN – Buyurun.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Halaçoğlu’nun ifade ettiği gibi, 1930’un şartları içerisinde, böyle bir refleksle, istenmeyen hadiseler de meydana gelmiş olabilir. Bunların tahkik yeri burası değildir, Meclis değildir; bunları tahkik edecek olan, bu işi bilimsel olarak inceleyecek olan, tarihî arşivleri inceleyecek olan tabiidir ki üniversitelerdir ve bilim adamlarıdır. Burada, biz, insanların beklenmedik veya arzu edilmedik bir şekilde ölmüş olmasından mutlu olan bir kitle değiliz parti olarak; aksine, bunlar için de üzüntü duyan bir camiayız.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Altay, sizin grubunuzla ilgili Sayın Baluken’in bir değerlendirmesi olmuştu. O nedenle söz istiyorsanız ben size kürsüden söz vereceğim.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Çok kısa bir şey...

BAŞKAN – O zaman yerinizden...

ENGİN ALTAY (Sinop) – O da olur, evet.

BAŞKAN - Buyurunuz.

18.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Baluken’in biraz önce söylediği şeyi, CHP grup başkan vekiliyle ilgili söylediği iddiayı hatırlayamadım.

NAZMİ GÜR (Van) – İddia değil, hepimizin duyduğu şey, tutanaklarda var.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Doğrudur, bilemiyorum ama...

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Meclis tutanaklarında var ve biz bu noktaya gelmesini olumlu bulduk.

ENGİN ALTAY (Sinop) – ...kastı aşan bir ifade de olmuş olabilir.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sahip çıkmanız olumludur.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Ancak şunu söylemek isterim: Sayın milletvekilimizin yaptığı konuşmaya atfen “Milletvekilinin konuşması CHP Grubunun da düşüncesi midir?” şeklindeki bir yargılamayı bir kere doğru bulmam. Milletvekili özgürdür. Bizim açımızdan, milletvekillerimizin hepsi özgürdür, düşüncelerini söylerler ancak sayın milletvekilimin bu kürsüde yaptığı konuşmaların altına Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili olarak ben imza atarım.

Cumhuriyet Halk Partisinin Dersim 1937-1938 olaylarıyla ilgili anlayışı, öteden beri, arşivlerin, evrak, belge neyse bütün bunların açılmasıdır. Mümkünse tarihçilerin, değilse ya da bu konuda bir mutabakat sağlanamayacak noktadaysa Meclisin de bu konuyu incelemesinde bizce bir sakınca yoktur. Türkiye Cumhuriyeti tarihinden korkacak bir iş ve işlem içinde olmamıştır ama şüphesiz, Dersim’de yaşananları kabul etmek kolay değil. Çok üzücü, çok acı, herkesin “Keşke olmasaydı, yaşanmasaydı.” dediği olaylardır, ister isyan olsun ister olmasın. İnsanların isyan etme özgürlüğü de vardır fakat devletin şefkatli olmak gibi bir zorunluluğu vardır. Olaya bakış açımız budur.

OKTAY VURAL (İzmir) – İsyan özgürlük değildir.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Efendim, Gezi Parkı’nda da insanlar isyan ediyor, öldürseler miydi? Zaten öldürdüler 6 kişi, anlayışınız bu sizin?

Anlayışımız budur, Genel Kurulun ve yüce milletimizin takdirine sunarım.

Saygılarımla.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, isyan etmek özgürlük değildir.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Bir şey ifade etmek istiyorum Sayın Başkanım.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – İsyan edeni öldüreceksiniz.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Bugün eğer cumhuriyet arşivine gidecek olurlarsa arkadaşlarımız…

MURAT BOZLAK (Adana) – Haksızlığa karşı her zeminde isyan edilir.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Tekrar ediyorum, cumhuriyet arşivine girecek olurlarsa, cumhuriyet arşivinde “Gizliliği kaldırılmıştır.” diyerek bütün Dersim’le ilgili belgeleri orada görebilirler, gidip araştırsınlar.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Seyit Rıza’nın mezarı nerededir peki?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Gidip araştırın.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Gidip araştırıyoruz, girilmiyor belgelere.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

B) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Bingöl Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris Baluken tarafından Dersim ilinin Laç Deresi bölgesindeki mağaralarda Dersim 38 katliamında hayatını kaybeden yurttaşlarımızın kemiklerinin bulunmasından sonra Dersim katliamıyla yüzleşilmesi amacıyla 12/7/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 8 Mayıs 2014 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son söz, İzmir Milletvekili Sayın Hamza Dağ.

Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAMZA DAĞ (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, biraz önce kısa söz almada grubumuz adına Anneler Günü hususu dikkate alınmadığı için, ben tüm annelerin pazar günkü Anneler Günü’nü kutluyorum ve 1937-1938 yıllarında Dersim’de vefat eden bütün vatandaşlarımıza da Allah’tan rahmet diliyorum.

1937-1938 yıllarında Dersim’de yaşananlar herkesin malumudur. Dersim olaylarında hayatını kaybedenlerin sayısı bugün dahi ne yazık ki bilinememektedir. Tahmin edilen rakamlara göre binlerce insan, kadın ve çocuk katlediliyor, yuvalar yıkılıyor, binlerce insan batıya göç ettiriliyor, binlerce çocuk ailesiz kalıyor, evlatlık veriliyor ve hizmetçi olarak başka ailelere verilmektedir.

Türkiye’nin tabularında olan ve konuşulamayan bir konu olan bu konu, -Allah’a çok şükür ki- AK PARTİ iktidarıyla birlikte konuşulmaya başlandı. 23 Kasım 2011 tarihinde Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan partimizin il başkanları toplantısında aynen şu ifadeleri kullandı: “Eğer devlet adına özür dilenecekse ve böyle bir literatür varsa ben özür dilerim ve diliyorum.” İşte bu konuşma, Türkiye’de yeni bir dönemin yaşandığının en açık göstergesidir. Bu dönemde Türkiye, bütün gerçekleriyle bir bir yüzleşmeye başladı. 1915 olaylarıyla ilgili geçtiğimiz haftalarda yayınlanan taziye mesajı da bunun çok açık göstergesidir. Bugün artık Türkiye’de geçmişte yaşanan her türlü sıkıntı, acı çok rahat konuşulabiliyor, tartışılabiliyor.

Başbakanımızın daha önce açıklamış olduğu birkaç belgeden ve o dönemle ilgili yaşananlardan kısaca bahsetmek istiyorum. Bizim kültürümüzde çok anlamlı bir söz vardır: “…”(x) Evet, tekrar etmek iyidir çünkü bu millet tek partili dönemde yaşanan zulümleri unutmadı ve unutmayacak da. 1935 yılında bir kanun çıkarılıyor, kanunun adı Tunceli Vilayetinin İdaresi Hakkında Kanun. Kanunun ilk maddesinde şu belirtiliyor: “Tunceli vilayetine ordu ile irtibatı baki kalmak ve rütbesinin salahiyetini haiz bulunmak üzere korkomutan rütbesinde bir zat vali ve kumandan olarak seçilir.” Sonra, bu vali ve kumandana yasada çok enteresan haklar tanınıyor. Mesela, vali ve kumandan gerek görürse aileleri bir yerden bir yere göç ettirebilir. Mesela, idam hükümlerinin vali ve kumandan tarafından teciline lüzum görülmezse hemen infaz edilir. Mesela, ceza mahkemelerinde verilen kararların temyizine gerek yoktur, bugünkü Mısır’da yaşananlar gibi. İşte bu kanunun ardından hazırlıklar yapılıyor, 1937, 1938 ve 1939 yıllarında Dersim’de maalesef büyük bir dram yaşanıyor. Havadan, karadan toplarla, hatta gaz bombalarıyla Dersim’de hareket eden her şey, çocuklar, kadınlar katlediliyor. Dersim olayları sırasında orada asker olan Muhsin Batur anılarında aynen şu ifadeyi kullanıyor: “Günlerden bir gün emir geldi. Elâzığ’a hareket ettik. Oradan da ilk durak Pertek olmak üzere harekete geçtik. İki aya yakın Dersim’de görev yaptım. Okuyucularımdan özür diliyorum. Bugünlerle ilgili anılarımı anlatmaktan kaçınıyorum.”

Üstat Necip Fazıl, Dersim’deki facianın tarihte bir benzerinin olmadığını ifade ediyor. Babalarını arayan ve yanına gitmek istediğini söyleyen 2 çocuk, Hozat Kaymakamı tarafından süngületilerek ne yazık ki babalarının yanına gönderiliyor. Kendisinin öğretmen ve köy halkıyla alakasız olduğunu söyleyen bir şahıs alevler içinden fırlamak isterken kalasla alevlerin içine itiliyor ve karşısında da sigara içiliyor. Bir köy halkı önce kurşunlanıyor, sonra buğday sapları üzerinde yakılıyor. Üstat faciayı şu satırlarla anlatıyor: “Mazgirt Tersemek nahiyesinin halkı doğranmakta. Merhamet sahiplerinden biri, 1 ile 10 yaş arasında 20 kadar çocuğu alıp bir derenin içine saklamıştır. Vaziyet birden haber alınıyor. Çocukların öldürülmeleri emri veriliyor fakat bu emri yerine getirecek hiç kimse yok. En katı yürekliler bile böyle müdafaasız masumlara silah doğrultamayacaklarını ifade ediyorlar. Nihayet, kara suratlı bir adam bulunuyor ve bir dere içinde titreşe titreşe bekleyen 20 masumun işi bitiriliyor. Murat suyunun kandan kıpkızıl aktığını görenler olmuştur.”

Dersim vakasının en büyük mazlumlarından Seyit Rıza’nın hikâyesi bir başka yürek burkucu. Dönemin Malatya Emniyet Müdürü İhsan Sabri Çağlayangil bir röportajda bunu şöyle anlatıyor: “Son sözünü sorduk ‘40 liram var, oğluma verirsiniz.’ dedi. O ara Fındık Hafız asılıyordu. Asarken iki defa ip koptu. Seyit Rıza görmesin diye ben arabanın önünü kapattım. Fındık Hafız'ın idamı bitti. Seyit Rıza'yı meydana çıkardık. Soğuktu ve etrafta kimseler yoktu ama Seyit Rıza, insanlarla doluymuş gibi sessizliğe ve boşluğa hitap etti: ‘Evlâdı Kerbelayıh. Bi hatayıh. Ayıptır, zulümdür, cinayettir.’”

Evet değerli arkadaşlarım, sayısı bugün dahi bilinmeyen, tahmin edilen binlerce insan, kadın ve çocuk katlediliyor, yuvalar yıkılıyor, binlerce insan batıya göç ettiriliyor, binlerce kız çocuğu evlatlık veriliyor.

8 Ağustos 1939 tarihli bir başka belge de Jandarma Umum Komutanlığından Başvekâlet Yüksek Makamına gönderilmiş, Dersim’e yapılan müdahalenin bilançosunu veriyor, kati netice alınıncaya kadar baskınların devam edeceği bildiriliyor. Ekte de bir cetvel var, ölü, diri, teslim olanların rakamları açıklanıyor. 1936, 1937, 1938, 1939’da toplam 13.806 kişinin öldürüldüğü bu belgede ifade ediliyor. Belgenin altındaki imza Faik Öztrak, Dâhiliye Vekili yani İçişleri Bakanı.

23 Aralık 1938 tarihli bir kararnamede -Atatürk’ün vefatından yaklaşık bir ay sonra, İsmet İnönü Cumhurbaşkanı, Celal Bayar Başbakan- şöyle ifade ediliyor: “Tunceli’den garba nakillerine karar verilen ceman 12 bin kişinin 11.683 mürettep mahallerine sevk ve iskânları icra edilmiş ise de, muhtelif mahallerde aynı evsafı haiz ve sevke hazır bir vaziyette bulanan 514 şahıs ile birlikte yekûnu kararnamelerde tespit edilen miktarı geçeceğinden, dağlarda ve mağaralarda saklanmaları ve kış münasebetiyle barınamayarak dehaletleri umulanlarla beraber daha 2 bin kişinin ilişik listede yazılı yerlere sevk ve iskânları Dâhiliye Vekilliğinin teklifi üzerine İcra Vekilleri Heyetinin toplantısında onanmıştır.” Yani tehcirden bahsediyor.

Bir başka belge, Dersim operasyonlarının hemen ardından Sason’da yapılan temizlik ve takip operasyonlarının raporunu içeriyor.

Az önce ifade ettiğim belgeler, o dönemin Türkiye’sini yani tek partili dönemin yönetim mantığı ve zihniyetini ne yazık ki çok açık ve net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu nedenledir ki Dersim olaylarına olan yaklaşım eski Türkiye’yle yeni Türkiye arasındaki farkın en güzel göstergelerinden birisidir. Eski Türkiye’yle yeni Türkiye arasında çok farklılık var ama değişmeyen ne yazık ki bazı şeyler de var. Örneğin, Cumhuriyet Halk Partisi: Eski CHP’ye bakıyoruz, Dersim’in acılarından rahatsız olmayan bir CHP var; yeni CHP’ye bakıyoruz, hem Dersim’in hem Suriye’nin hem Mısır’ın acılarından rahatsız olmayan bir CHP görüyoruz.

Şimdi buradan size 2009 yılında bu kürsüden konuşma yapan bir Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilinin konuşmasını okumak istiyorum: “Kimse çıkıp da ‘Analar ağlamasın. Biz şu Yunanlılarla anlaşalım.’ dedi mi? Şeyh Said isyanında analar ağlamadı mı? Dersim isyanında analar ağlamadı mı? Kıbrıs'ta analar ağlamadı mı? Bir tek kişi Türkiye'de çıkıp da ‘Analar ağlamasın diye, bu mücadeleyi durduralım.’ dedi mi?” İşte, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilinin yapmış olduğu 2009 yılındaki konuşma aynen budur.

Bakın, 1937’de CHP ne ise 2009’da da, 2004’te de odur. Hatta bu yeni CHP, eski CHP’nin bir adım ilerisine geçmiş, sadece Türkiye’de yaşanan acıları, katliamları değil, dünyanın neresinde bir vahşet, katliam olursa savunuculuğuna soyunmuştur. Bugün CHP’nin izlemiş olduğu Suriye politikası da CHP’nin geçmişten kalan alışkanlıklarından vazgeçmemesinden kaynaklanmaktadır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ha, silahları biz yolluyoruz Suriye’ye, CHP yolluyor silahları! Suriye’ye silahları kim yolluyor, onu söyle. Silahları sanki biz yolluyoruz!

HAMZA DAĞ (Devamla) – 1937-1938 yıllarında yaşanan bu acı olaylarla ilgili Barış ve Demokrasi Partisinin -önceki ismi BDP, yeni ismi HDP olan, ilk defa Anayasa Mahkemesi tarafından parti kapatmayla değil, siyasi mücadeleyle ismini değiştirmek durumunda kalan BDP’nin- vermiş olduğu bu öneriyi anlamlı buluyorum, doğru buluyorum, mantıklı buluyorum…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Silahları kim yolluyor Suriye’ye?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – BDP yaşıyor, yaşıyor. BDP kapanmadı, çatı partisi. Siz particilikten anlamıyorsunuz. BDP kapatılmadı beyim.

HAMZA DAĞ (Devamla) – …ama Meclis araştırma komisyonunun bu işe faydalı olmayacağı düşüncesiyle hepinizi saygıyla, sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Son cümle olmadı, son cümle.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…

MUHARREM VARLI (Adana) – Yazık bu ülkeye, nasıl ayakta kalmış bu kadar yıl?

İHSAN ŞENER (Ordu) – Kötü bir şey söylemedi ya!

BAŞKAN – Buyurunuz.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

5.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, İzmir Milletvekili Hamza Dağ’ın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Partimizin elbette… (Gürültüler)

Başkanım, olmuyor böyle.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, rica ediyorum.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Sayın milletvekilim konuşurken -gerçi son kısmına yetişebildim ama- gene diğer arkadaşlarının yaptığı gibi yani hani, müflis tüccar iflas edince eski defterleri karıştırırmış…

İHSAN ŞENER (Ordu) – Biz iflas etmedik ki, iflas eden sizsiniz.  İyi muhasebe yapmıyorsunuz demek ki. 

ENGİN ALTAY (Devamla) – …bu, AKP’lilerin genel huyu hâline geldi. Cumhuriyet Halk Partisinin tarihinden şeref duyuyorum, onur duyuyorum, böyle bir partiye mensup olmaktan da gurur duyuyorum, iftihar ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Ancak, “Cumhuriyet Halk Partisinin Suriye politikası” derken, Cumhuriyet Halk Partisinin Suriye’ye yönelik bir bakış açısı var. Bizim, dış politikayla ilgili çok genel bir kuralımız var: Yurtta barış, dünyada barış.

HAMZA DAĞ (İzmir) – Zulüm olsa da barış.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Ama bizim komşu ülkelere terörist ihraç etmek, oradaki terör örgütlerine silah temin etmek, dünyanın değişik ülkelerinden insanları Türkiye’de kamp kurup, gerilla eğitimi verip, üstlerine bombalar takıp başka ülkelere göndermek gibi bir politikamız yok.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Ne kadar kolay bunu söylemek, ne kadar kolay iftira atmak.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Niye rahatsız oldunuz ki? Ne oldu şimdi?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Evet, Suriye’yle ilgili böyle düşünüyoruz.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Bir sorumluluk sahibi olun ya!

ENGİN ALTAY (Devamla) – Suriye’de akan kanda birilerinin vebali vardır. Cumhuriyet Halk Partisinin Suriye politikası gayet açıktır.

Komşu ülkelerin ve dünyanın diğer ülkelerinin iç işlerine karışmamak gibi bir politikamız var, bundan sonra da var olmaya devam edecek ama komşu ülkelere terör ve terörist ihraç etmek gibi bir politikamız yok, o sizin Hükûmetinize ait bir politika. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Oylayayım şunu…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Söz vereceğim de Allah rızası için şunu oylayayım çünkü yani farkında değilsiniz nasıl konuştuğunuzun.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun vermiş olduğu öneriyi oylarınıza sunuyorum…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama istiyorsunuz, tamam.

Sayın Altay, Sayın Havutça, Sayın Akar, Sayın Öğüt, Sayın Atıcı, Sayın Özgümüş, Sayın Özkoç, Sayın Tanal, Sayın Aygün, Sayın Genç, Sayın Kaplan, Sayın Toptaş, Sayın Çetin, Sayın Köse, Sayın Dinçer, Sayın Balbay, Sayın Özkan, Sayın Değirmendereli, Sayın Acar, Sayın Özgündüz.

Evet, yoklamayı başlatıyorum, iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.47

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.54

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, yoklama işlemini tekrarlayacağım.

İki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – İkinci defa yapılan yoklamada da toplantı yeter sayısı bulunamadığı için, sözlü soru önergeleriyle, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 13 Mayıs 2014 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 16. 57



(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.