TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                  86’ncı Birleşim

                                                                                         7 Mayıs 2014 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Eskişehir Milletvekili Ülker Can’ın, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Şırnak Milletvekili Selma Irmak’ın, HES, termik santraller ve yapımı devam eden barajlara ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Vakıflar Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, POMEM müdürlüklerinde eğitim görerek polis olmayı bekleyen 13’üncü dönem yedeklerinin haklarının ellerinden alınması nedeniyle yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

2.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Bingöl’ün sorunlarına ilişkin açıklaması

3.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu ifadeye çağıran savcının davranışı ve disiplini konusunda HSYK yetkililerini göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

4.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, doğal afetler nedeniyle zor durumda olan çiftçilerin borçlarının ertelenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

5.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün, son zamanlarda artan kadın cinayetlerine ilişkin açıklaması

6.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, özgür medyanın önemine ve Cumhuriyet gazetesinin kuruluş yıl dönümünü kutladığına ilişkin açıklaması

7.- İzmir Milletvekili Musa Çam’ın, İzmir ve çevresinin, rüzgâr enerjisinden yararlanmak için kurulan rüzgârgülleriyle ilgili sorunlarına ilişkin açıklaması

8.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, 17 ve 25 Aralık soruşturmalarıyla ilgili takipsizlik kararı veren savcı hakkında soruşturma açılması ve takipsizlik kararının kaldırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

9.- Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelere ilişkin açıklaması

10.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, İstanbul Milletvekili Erol Kaya’nın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

11.- Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakelle’nin, Erzincan Milletvekili Muharrem Işık’ın 538 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Mardin Milletvekili Erol Dora ve 22 milletvekilinin, Aliağa’da yapılması planlanan termik santrallerin yol açacağı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/925)

2.- Bursa Milletvekili Bedrettin Yıldırım ve 20 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı üretimiyle ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/926)

3.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz ve 20 milletvekilinin, Roman vatandaşlarımızın barınma sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/927)

B) Duyurular

1.- Başkanlıkça, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine düşen 1 üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin duyuru

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ve 21 milletvekili tarafından Marmara Denizi’nde kirlilikten kaynaklanan sorunların ve kirliliğin çevre ve insan sağlığına etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/71) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmelerinin Genel Kurulun 7 Mayıs 2014 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VIII.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Anayasa; Adalet; Millî Savunma; İçişleri; Dışişleri; Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor; Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Çevre; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Tarım, Orman ve Köyişleri; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; Dilekçe; Plan ve Bütçe; Kamu İktisadi Teşebbüsleri; İnsan Haklarını İnceleme; Avrupa Birliği Uyum; Kadın Erkek Fırsat Eşitliği komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/862) (S. Sayısı: 531)

4.- Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında İzinsiz İkamet Eden Kişilerin Geri Kabulüne İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu, İçişleri Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (1/876) (S. Sayısı: 554)

5.- Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesine Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/733) (S. Sayısı: 423)

6.- Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/865) (S. Sayısı: 521)

7.- Türk Kültür ve Mirası Vakfı Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/866) (S. Sayısı 538)

8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Polis Eğitiminde İşbirliği Üzerine Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/671) (S. Sayısı 359)

9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ormancılık Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/703) (S. Sayısı: 399)

10.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Basın ve Enformasyon Alanlarında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/714) (S. Sayısı: 379)

11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/737) (S. Sayısı: 432)

12.- Vişegrad’daki Sokullu Mehmet Paşa Köprüsünün Yapısal Unsurlarının Durumunun Tespit Edilmesi, Restorasyon Projesinin Hazırlanması ve Projenin Uygulanması Konusundaki İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/333) (S. Sayısı: 104)

13.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/802) (S. Sayısı: 495)

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın 423 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın 423 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

5.- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in 104 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

6.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında tekraren şahsına sataşması nedeniyle konuşması

XI.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 531) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

2.- (S. Sayısı: 423) Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesine Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

3.- (S. Sayısı 538) Türk Kültür ve Mirası Vakfı Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

4.- (S. Sayısı 359) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Polis Eğitiminde İşbirliği Üzerine Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

5.- (S. Sayısı: 399) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ormancılık Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

6.- (S. Sayısı: 379) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Basın ve Enformasyon Alanlarında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

 

XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Gezi Parkı eylemlerine destek verdiği ve 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu hakkında sosyal medyada paylaşımda bulunduğu için aleyhinde soruşturma açılan personel olup olmadığına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/41345)

2.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz'ın, ulusal ve uluslararası standartlara uygun üretim yapılmamasının Yozgat'ta madenlerin işletilerek ekonomiye kazandırılmasını olumsuz etkilemesi sorununun giderilmesine yönelik Bakanlık tarafından yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/41349)

3.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz'ın, cevherin ürüne dönüştürülmesine yönelik tesislerin eksikliğinin Yozgat'ta madenlerin işletilerek ekonomiye kazandırılmasını olumsuz etkilemesi sorununun giderilmesine yönelik Bakanlık tarafından yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/41350)

4.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz'ın, cevher zenginleştirme tesislerinin olmamasının Yozgat'ta madenlerin işletilerek ekonomiye kazandırılmasını olumsuz etkilemesi sorununun giderilmesine yönelik Bakanlık tarafından yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı  (7/41351)

5.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2009-2014 yılları arasında broşür, kitap, kitapçık, reklam ve tanıtım işleri için açılan ihalelere ve bu kapsamda yapılan harcamalara,

Gezi Parkı eylemlerine destek verdiği ve 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu hakkında sosyal medyada paylaşımda bulunduğu için aleyhinde soruşturma açılan personel olup olmadığına,

- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz'ın, üretici örgütlerinin yetersizliğinin Yozgat'ta tarımın gelişmesini olumsuz etkilemesi sorununun giderilmesine yönelik Bakanlık tarafından yapılan çalışmalara,

Tarım üretim deseninde sebze ve meyveciliğin yeterince yer almamasının Yozgat'ta tarımın gelişmesini olumsuz etkilemesi sorununun giderilmesine yönelik Bakanlık tarafından yapılan çalışmalara,

Çiftçilerin bilinçsiz ve geleneksel metotlarla üretim yapmasının Yozgat'ta tarımın gelişmesini olumsuz etkilemesi sorununun giderilmesine yönelik Bakanlık tarafından yapılan çalışmalara,

Tarım ve hayvancılıkta eğitimli işgücünün yetersiz olmasının Yozgat'ta tarımın gelişmesini olumsuz etkilemesi sorununun giderilmesine yönelik Bakanlık tarafından yapılan çalışmalara,

Tarımsal üretimde girdi maliyetlerinin yüksek olmasının Yozgat'ta tarımın gelişmesini olumsuz etkilemesi sorununun giderilmesine yönelik Bakanlık tarafından yapılan çalışmalara,

Tarımsal ürünler ve artıkların değerlendirilmemesinin Yozgat'ta tarımın gelişmesini olumsuz etkilemesi sorununun giderilmesine yönelik Bakanlık tarafından yapılan çalışmalara,

Arz ve talep durumuna göre tarımsal üretim planlaması yapılmamasının Yozgat'ta tarımın gelişmesini olumsuz etkilemesi sorununun giderilmesine yönelik Bakanlık tarafından yapılan çalışmalara,

- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer'in, yolsuzluklara yönelik Bakanlık tarafından gerçekleştirilen denetimlere ve düzenlenen teftiş ve denetim raporlarına,

İlişkin Soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi  Eker’in cevabı (7/41357), (7/41358), (7/41359), (7/41360), (7/41361), (7/41362), (7/41363), (7/41364), (7/41365), (7/41366)

6.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, barajların doluluk oranlarına ve kuraklık tehlikesine karşı alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/41492)

7.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2002-2014 yılları arasında şahsının ve ailesinin mal varlığındaki değişime,

İstanbul'da Bakanlığa ait olan arsa ve araziler ile bunların satış ve kiralama işlemlerine,

Ankara ilinde Bakanlığa ait gayrimenkullere ve bunların satış ve kiralama işlemlerine,

İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Ankara ilinde Bakanlığa ait arsa ve arazilere,

- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'nın, Malatya'da borçları ertelenen çiftçilere ve kredi taleplerinin reddedilmesine,

- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın, Bakanlar Kurulunun tarımsal sulamayla ilgili elektrik borcu bulunan çiftçilere bu borçlarını ödeyinceye kadar tarımsal destek ödemesi yapılmaması yönündeki kararına,

İlişkin soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi  Eker’in cevabı (7/41695), (7/41696), (7/41697), (7/41698), (7/41699), (7/41700)

8.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç'un, Sapanca Gölü'ndeki su seviyesine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/41812)

9.- İstanbul Milletvekili Umut Oran'ın, TBMM'de Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına yönelik gerçekleşen saldırıya ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/41930)

10.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, aşçıbaşılık ve şef garsonluk kadrolarının kullanımına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/42182)

 

 

7 Mayıs 2014 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

 

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda hazır bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 14.05

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.18

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

 

III.- Y O K L A M A

 

BAŞKAN – Açılışta yapılan ilk yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yeniden elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlayacağız.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası münasebetiyle söz isteyen Eskişehir Milletvekili Sayın Ülker Can’a aittir.

Buyurun Sayın Can. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Eskişehir Milletvekili Ülker Can’ın, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

 

ÜLKER CAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6-10 Mayıs Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle sizleri ve ekran başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; asırlar önce bu topraklara sevgi ve hoşgörü tohumlarını eken, milletimizin bugünkü kardeşliğinin mayasını asırlar önce çalan Yunus Emre’yi rahmetle anıyoruz. Yaratılanı Yaradan’dan ötürü seven, sevgiyi sevdirenden bilen bir anlayışla bu toprakları birlik ve beraberliğe yuva yapan Yunus’u minnet ve şükranla anıyoruz.

“Ben gelmedim dava için,

Benim işim sevi için

Dostun evi gönüllerdir,

Gönüller yapmağa geldim.” diyerek gönüllere ışık tutan, Sayın Başbakanımızın ifadesiyle gönüller fatihi Yunus Emre’yi gönül diliyle, fethettiği gönüllerle anıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası kapsamında yapılan etkinlikler, başta Eskişehir olmak üzere ülkemizin dört bir köşesinde Yunus’un aşkını milletimize anlatıyor. Bilindiği üzere, 2013 Türk dünyası kültür başkentliği yapan Eskişehir’imiz geçtiğimiz yıl içinde ve bugünlerde Hükûmetimizin büyük desteğiyle önemli etkinliklere ev sahipliği yaptı, çok değerli, kalıcı eserler kazandırıldı.  İsmail Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde, işte birlik” ilkesiyle tüm Türk dünyasına kucak açan Eskişehir, Yunus Emre’nin “Gelin tanış olalım/İşi kolay kılalım.” düsturuyla da tüm Türk dünyasına gönlünü açmıştır.

Bilim ve sanat alanında yapılan faaliyetlerle de Türk dünyası başkenti olarak dünyanın ilgisi Eskişehir’de oldu. Türkvizyon Şarkı Yarışması’yla gönüllerden notalara dökülen ortak duygular, bu alanda yeni bir vizyon çizerken Türk dünyası Nevruz’da Eskişehir’de buluştu. 30 ülkeden 300 milyonluk Türk dünyası ailesi, baharı Yunus Emre’nin şehri Eskişehir’de karşıladı. Türk dünyasının sayılı Taksim ve Konak meydanlarından daha büyük bir meydan bu kapsamda Eskişehir’de bir buluşma, birlik olma noktası olacak. Türk dünyasından gelen misafirleri ağırlayan Eskişehir, bu kapsamda 10 bini aşkın yavrumuzu da Türk cumhuriyetlerine ve birçok Balkan ülkesine göndermiştir. Yunus Emre’nin asırlar önce anlattığı kardeşlik iklimini tesis etmenin gayretiyle yaptığımız bu çalışmalar inanıyorum ki geleceğimiz için yapılan en değerli kalıcı eserler olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün ülkemizin istikrarı ve itibarı soydaşlarımızın yaşadığı topraklarda gururla anlatılırken milletimizin eli Hükûmetimizin sayesinde Kırım’dan Moğolistan’a, Kazakistan’dan Tataristan’a kadar uzanıyor ve oradaki soydaşlarımız da sahipsiz bırakılmıyor. Bizler de biliyoruz ki Yunus’un ayak bastığı bu topraklarda aynı dili konuşan insanlar olarak değil, aynı tarihi, aynı medeniyeti, aynı maziyi ve istikbali paylaşanlar olarak da kader ortaklarıyız. Ecdadımızın emaneti olan kardeşlerimiz de biliyor ki kim ne derse desin Türkiye bu emaneti asla kaderine terketmeyecek, asla boynu bükük bırakmayacaktır. Yunus Emre’nin, Mevlâna’nın, Hacı Bektaş Veli’nin ektiği hoşgörü, sevgi ve kardeşlik tohumları sayesinde bugün görülüyor ki atılmak istenen fitne tohumları bu topraklarda bir  daha asla yeşermeyecek. Bizler bu birlik ve beraberliğe ülkemizin dört bir köşesinden sahip çıktıkça milletimizin bu kardeşliğe sahip çıktığını göstermesiyle ülkemiz yarınlara artık daha umutla bakıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yunus’u anlamak, Yunus’un diliyle gönüllere girmek, kardeşliğimize sahip çıkarak bu kardeşlik için her türlü fedakârlığı yapmaya hazır olmakla mümkün olabilir:

 “Adımız miskindir bizim

Düşmanımız kindir bizim

Biz kimseye kin tutmayız

Kamu âlem birdir bize.”

diyen Yunus gibi kini, nefreti bir kenara bırakıp bu toprakların ruhuna ihanet etmeden, Yunus’un gönlünü kırmadan bir olarak, iri olarak, diri olarak kardeşliği yaşatmak dileğiyle diyor, Yunus Emre’yi rahmet ve minnetle bir kere daha anıyor, saygılar sunuyorum.

Son olarak da bu akşamki final maçında Eskişehirspor’umuza da başarılar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Can.

Gündem dışı ikinci söz, HES, termik santraller ve yapımı devam eden barajlar hakkında söz isteyen Şırnak Milletvekili Sayın Selma Irmak’a aittir.

Buyurun Sayın Irmak. (HDP sıralarından alkışlar)

 

2.- Şırnak Milletvekili Selma Irmak’ın, HES, termik santraller ve yapımı devam eden barajlara ilişkin gündem dışı konuşması

SELMA IRMAK (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün gündem dışı olarak termik santral, HES ve barajlarla ilgili konuşma hakkı istedim çünkü 1 Mayıs günü Beytüşşebap-Şırnak kara yolunda yine baraj yapımı için yapılan yolda bir trafik kazası yaşandı ve biri 8, biri 18 yaşında olmak üzere 2 çocuk hayatını kaybetti. O nedenle, defalarca vurgusu yapılan HES’lere ilişkin bir kez daha konuşma gereği hissettik.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doğada büyük tahribatlarla birlikte doğal döngünün kıyımına neden olan termik santral yapımları ve HES’lerin yapımı tüm ortaya konan mücadelelere karşın antidemokratik bir mantıkla devam ettirilmektedir. Yapılan veya yapımı istenen bu barajlar, termik santraller köylüyü ve doğalında köylünün geçim kaynağı olan tarım, hayvancılık gibi geçim kapısını tamamen tahribata uğratarak halkımıza çok ağır faturalar çıkarmaktadır. Ayrıca, küresel ısınmanın da büyük etkeni olan termik santraller ve HES, inşaat barajlarının insanı ve doğayı tahrip eden etkilerindendir. Toplumsal yapı ve ekosistem üzerinde tahrip edici etkisi olan nükleer enerji, termik enerji ve HES projeleri ve benzeri uygulamalar yerine yenilenebilir alternatif enerji kaynağı arayışına gidilmelidir. Doğa ve çevre dostu güneş enerjisi, rüzgâr ve jeotermal enerji türleriyle ilgili somut çalışmalar veya projeler hayata geçirilmeli ve kullanımlarını teşvik edecek politikalar geliştirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, barajlar, kimyasal silahlar, karakollar ve kalekol yapımı, yakılan ormanlar; tüm bunlar insan doğasının ve doğal döngünün yok olmasına sebep olan etkenlerdir.

Son yıllarda AKP Hükûmeti tarafından uygulanan enerji ve su politikalarında ekolojik dengeyi hiçe sayan, insanlığın ortak mirası niteliğindeki tarihî ve kültür mirası pek çok değeri tahrip eden, yereldeki halkın gelecek nesillere yönelik sağlıklı yaşam üzerinde ciddi kaygılar yaşamasına sebep olan uygulamalarına tanıklık etmekteyiz.

AKP Hükûmeti Türkiye ve Kürdistan coğrafyasını katletmeye devam ediyor. Kürdistan’daki baraj yapımlarına çözüm sürecinde hız verilirken Hükûmet bunu bir savaş planı çerçevesinde yaptığını da gizlemiyor. Kürtlere yönelik inkâr ve imha siyasetinin bir parçası olarak doğa katliamı sürüyor. Türkiye dünyada en çok baraj inşa eden ülkeler arasında yer alıyor. Baraj sayısı AKP Hükûmeti döneminde 6’ya katlanarak 500’ü geçmiştir. Bunun yanı sıra, yapılması planlanan 2 binin üzerinde HES projesi bulunmaktadır. Binlerce yıllık tarihî miras sular altında kalmıştır. Hasankeyf ve Allianoi antik kentlerinin sular altında kalması, Munzur ve Peri Suyu Vadisi doğal dokusunun talanı, Karadeniz doğasını tahrip eden HES barajları bu politikaların ortaya koyduğu çevre ve doğa talanının yarattığı sadece birkaç örnek olarak karşımıza çıkmaktadır.

Hakkâri ve Şırnak illerinde sınır güvenliği gerekçesiyle yapılan güvenlik barajları ise insanı ve doğayı hiçe sayan politikalarla ilgili kaygıları her geçen gün artırmaktadır. Halfeti, Samsat ve Zeugma’da olduğu gibi, bu yıl Ilısu Barajı’nın da tamamlanmasıyla Heskif’te binlerce yıllık tarih sulara gömülecektir. Yine, Amed’in akciğerleri Hevsel Bahçeleri, HES’ler ve ağaç kıyımıyla yok olmayla karşı karşıyadır.

Değerli milletvekilleri, doğası tahrip edilen diğer bir yer ise Dersim’dir. Dersim’de 2009 yılında Devlet Planlama Teşkilatının hidroelektrik potansiyeli olan tüm akarsuların üzerinde HES yapımı kararı ile Munzur Vadisi üzerinde 4 baraj ve 6 HES yapılması planlanıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm dünya alternatif enerji kaynakları arayışına girip HES projelerinden vazgeçerken, özellikle de Şırnak bölgesi HES projelerinin mekânı hâline gelmiştir. İnşaatı devam eden barajlar da tamamlandığında, Siirt’te 19 hidroelektrik santrali olacaktır. Bu barajların tümünün Şırnak ve Hakkâri'de planlanmış olması ve 2013 yılında demokratik çözüm sürecinin başlamasıyla barajların yapımına hız verilmesi dikkat çekicidir.

Güvenlik barajları olarak adlandırılan bu yapıların bizim için kalekol yapımlarından hiç farkı yoktur. Barış barajlarla inşa edilemez, barış süreci ancak suların özgür akmasıyla ilerleyebilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELMA IRMAK (Devamla) – HDP olarak önerimiz, ekolojik yıkımı yavaşlatmak adına öncelikle yenilenebilir enerji kaynaklarına yoğunlaşan politikalara öncelik verilmesidir. Nihayetinde de enerjiye bağımlı, tüketen bir toplumun devamlılığını esas almaktansa tüketimi azalmış, kendine yetecek kadar enerji üreten bir toplum hedeflenmelidir.

Çocuklarımıza yaşanılır bir dünya bırakmak insanlık borcumuzdur. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Irmak.

Gündem dışı üçüncü söz, Vakıflar Haftası münasebetiyle söz isteyen Kayseri Milletvekili Sayın Yusuf Halaçoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Halaçoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

 

3.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Vakıflar Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, sözlerime başlamadan önce, öncelikle Hakkâri Şemdinli’de askerî aracın yaptığı kaza sonrasında şehit olan Uzman Çavuş Soner Akbulut, Kayseri Pınarbaşı’ndan; yine, Uzman Çavuş Halil Karataş, Çanakkale Bayramiç’ten; Sözleşmeli Er Ahmet Demirhan Çorum Sungurlu’dan, Allah’tan rahmet diliyorum. Yaralılara da acil şifalar diliyorum.

Yine, Gaziantep İslahiye’deki askerî araç kazası sonrasında bir astsubay ve 5 askerimiz yaralanmıştır. Onlara da Cenab-ı Allah’tan acil şifalar diliyorum.

Vakıf müesseseleri asırlarca İslam devletlerinde büyük önem kazanmış, sosyal ve iktisadi hayat üzerinde de derin tesirler bırakmış dinî, hukuki bir müessesedir. Bütün Türk-İslam devletlerinde âdeta yarış hâlinde gelişen vakıflar bilhassa Osmanlı Devleti’nde tekâmülünün zirvesine ulaşmış ve İslam hukukunun en zengin ve etkili müesseselerinden birisi, hatta birincisi hâline gelmiştir. Zira dinî ve sosyal hizmetlerin görülmesinin yanı sıra fethedilen ülkelerde Türk kültürünün yerleşmesi, ordunun teçhiz edilmesi, donanmaya yardım, öğrenci yurtları tesisi, Orta Asya’daki Türklerle münasebet sağlanması gibi hususlarda da önemli yer kazanmıştır. Vakıflar aynıyla intifa olunan yani bizzat kendisinden yararlanılan vakıflar, ki bunların içerisine camiler, mescitler, medreseler, mektepler, imaretler, kervansaraylar, zaviyeler, hastaneler, kütüphaneler, sebiller ve mezarlıklar girmektedir.

İkinci olarak da  aynıyla intifa olunmayan fakat birincilerin sürekli ve düzenli bir şekilde işlemesini temin eden bina, arazi, nakit para vesair gelir kaynaklarının teşkil ettiği vakıflardır ki, bunlara Osmanlılarda “aslı vakf” denir.

Bu tür bina ve kuruluşların devamlı işleyebilmesi için düzenli gelir kaynaklarına ihtiyaç duyulmuştur. Bu sebeple vakıfların umumi masraflarının karşılanabilmesi ve bilhassa çalışanların ücretlerinin ödenebilmesi için vakfa kurucusu tarafından yani vâkıf tarafından taşınır ve taşınmaz mallar vakfedilmiştir. Bunlar arasında araziler, ki bazı köylerin tamamı, her türlü ziraat işlemleri, çiftlikler, tarlalar, bağlar ve bahçeler, bütünüyle bir cemaat ve aşiretten alınan vergiler, mesken olarak kullanılan binalar, dükkânlar veya iktisadi gaye için yapılmış yapılar ile deri, gemi, nakit para gibi menkuller yer almaktadır.

Değerli milletvekilleri, kısaca özetlediğim ve sosyal alanda büyük hizmetler yerine getiren vakıfların bugünkü durumu içler acısı. Özellikle Hükûmet tarafından son dönemde çıkarılan Vakıf Yasası çerçevesinde gayrimüslim vakıflara, onların vakıf arazileri ve vakıf gayrimenkulleri tahsis edilmiştir ama bunlar yapılırken İslam ve Müslüman vakıflarına maalesef aynı yakınlık gösterilmemiştir, maalesef gösterilmemiştir. Bugün hepinizin bildiği bu vakıflarla  ilgili birkaç örnek vermek istiyorum: Bunlardan  bir tanesi, İstanbul Sirkeci’deki Yeni Cami’dir. Yeni Cami’nin Mısır Çarşısı dediğimiz kapalı çarşısı tamamen vakfıdır ama bugün hepsi tamamen özel mülkiyetin ellerindedir; bunlardan kurtarılması gerekir. Keza, buna bağlı olmak üzere, yine Kayseri’de öncelikle ilk Türk beylikleri döneminde, Danişmendliler döneminde yapılan ve Selçuklular döneminde de devam ettirilen Hunat Camisi vardır, meşhur Hunat Camisi. Hunat Camisi’nin 17.516 metrekarelik bugün Kayseri’nin en önemli yerinde bulunan arazisi öncelikle kamu yararına adıyla belediye tarafından alınmış ve stadyum yapılmıştır, daha sonra stadyum ortadan kaldırılmış. Bu, normalde mazbut vakıf olduğu için geri asli hüviyetine döndürülmesi gerekirken, Multi Turkmall şirketine kamu yararı gözetilmeksizin satılmıştır ve bugün bunun yerinde Kayseri Forum bulunmaktadır. Kayseri Forumun da Hollanda Kraliçesine satıldığı söylentileri söz konusu edilmektedir. Yani, Selçuklu döneminden önce yapılmış bir caminin 17,5 dönümlük arazisi maalesef birilerinin yararına kullanılmaktadır ve buna benzer olmak üzere, Türkiye’de daha pek çok vakıf arazisi bulunmaktadır.

Yine, Kıbrıs’ta buna benzer olmak üzere Kıbrıs Adası’nın üçte 2’si vakıf malıdır. Bugün Rumlara peşkeş çekilmiş birçok arazisi Kıbrıs’ın bu vakıf arazisi içindedir, bunlardan Abdullah Paşa Vakfı ve Lala Mustafa Paşa Vakfı en önemlileridir.

Hepinize saygılar sunuyorum ve bu işin düzeltilmesi konusunda herkesin iş birliği yapmasını diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.

Gündeme geçmeden evvel, 60’ıncı maddeye göre pek kısa söz taleplerine cevap vereceğim.

Sayın Işık…

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, POMEM müdürlüklerinde eğitim görerek polis olmayı bekleyen 13’üncü dönem yedeklerinin haklarının ellerinden alınması nedeniyle yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Polis Meslek Eğitim Merkezi yani POMEM müdürlükleri bünyesinde eğitim görerek polis olmayı bekleyen, 13’üncü dönem yedekleri olarak bugüne kadar bu fırsatı yakalamak için sabırsızlıkla çalışmalarını devam ettiren, 14’üncü dönem adayı konumundaki yaklaşık 3.300 gencimiz maalesef Emniyet Genel Müdürlüğü Eğitim Dairesi Başkanlığının 29/04/2014 tarihinde kendi resmî sitelerinden yaptıkları duyuruyla hayal kırıklığına uğramışlardır. Bugüne kadar polis olmayı bekleyen bu gençlerimizin herhangi bir gerekçe belirtilmeden bu haklarının ellerinden alındığını öğrenmiş olmalarının ardından birkaç gündür tüm milletvekillerine ulaşmak için uğraştıklarını hepimiz bilmekteyiz. Gençlerimizin bugüne kadar bekletilerek birçok mağduriyete yol açan bu konuda mağduriyetin giderilmesine… 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Atıcı…

2.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Bingöl’ün sorunlarına ilişkin açıklaması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, salonda Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ı da görmüşken Bingöl’le ilgili bazı sorunları dile getirmek istiyorum.

Sayın Bakan, siz Bingöl’ün milletvekilisiniz ama Bingöl’le ilgili benim size ilettiğim hiçbir konuya el atmıyorsunuz. Size Bingöl’ün yol sorunlarını anlattım, hiç el atmadınız. Size “Bingöl’de köprüler yıkılıyor, yeni köprüler yapalım.” diye rica ettim, bakın, sataşmadan, olumlu bir şekilde, yine cevap vermediniz ve el atmadınız.

Şimdi, Sayın Bakan, Bingöl’deki Karayollarının eski yerini TOKİ’ye verdiniz, bu Karayollarının eski yerini ve burada otuz kırk yıllık yaklaşık 100 tane ağacı kestiriyorsunuz. Niçin bunu yapıyorsunuz yani Bingöl’e hakikaten bir kastınız mı var? Ev yapın, TOKİ yapın, kentsel dönüşüm yapın, bir itirazım yok ama ne olur Bingöl’ü koruyun. Ben sizden daha çok Bingöl’ü savunuyorum ve daha çok bu konuda söz alıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

 

3.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu ifadeye çağıran savcının davranışı ve disiplini konusunda HSYK yetkililerini göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nu ifadeye çağıran savcı dün bir televizyon programına canlı yayına bağlandı, özür dilemesi gerekirken, Genel Başkanımıza, Ana Muhalefet Partisinin Genel Başkanına bir siyasetçi gibi cevap verdi, hakaret etti, sanki Adalet ve Kalkınma Partisinin bir temsilcisiymiş gibi. Hangi cesaretle bu davranışlarda bulunuyor, kimden güç alıyor böyle davranıyor? Yoksa bunun arkasında güç odakları mı var?  Merak ettiğim, benzer bir davranışı Adalet ve Kalkınma Partisinin yetkililerine veya Sayın Başbakana yapmış olsa şimdi açığa çoktan alınırdı. Adalet Bakanını ve HSYK yetkililerini göreve davet ediyorum. Bu bürokrata, davranma konusunda, davranış konusunda, disiplin konusunda lütfen hatırlatın, susturun.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Türkoğlu…

 

4.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, doğal afetler nedeniyle zor durumda olan çiftçilerin borçlarının ertelenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AKP hükûmetlerinin kötü tarım politikaları yüzünden tarlasından takımından olan çiftçilerimiz bugünlerde doğal afetlerin etkisiyle boğuşmaktadır. Mevsim normallerinin üstünde sıcak geçen ocak, şubat ayları meyve ağaçlarının erken çiçeklenmesine, hububatın ise erken başaklanmasına sebep olmuştur. Seçim bölgem Osmaniye’de ve özellikle Düziçi ilçesinde 29-31 Mart günlerinde meydana gelen don olayı bazı arazilerde yüzde 100 olmak üzere zarara sebep olmuştur. Tarım ve Kredi Kooperatiflerine, Ziraat Bankasına ve başta tüccar olmak üzere birçok kesime borcu yüzünden krizde olan Osmaniye çiftçisi, Düziçi çiftçisi büyük sıkıntıdadır. Öncelikle borçlarının ertelenmesi olmak üzere Hükûmeti Osmaniye ve Düziçi’ndeki çiftçilerin sorunlarına acilen eğilmeye davet ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Öz…

5.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün, son zamanlarda artan kadın cinayetlerine ilişkin açıklaması

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kadın cinayetleri yasımız sürüyor. Son bir ayda Manisa’da, Muğla’da, Konya’da, İstanbul’da, Amasya’da, Adana’da, Bursa’da, Balıkesir’de ve Yozgat’ta kadınlar katledilmiştir. Koruma sorunları, yasal ve idari boşluklar devam etmekte, Sayın Ayşenur İslam’ın yaraları daha fazla sızlatan gafları sürmektedir. Bu sabah bir televizyon kanalından ekranlara yansıyanlar kadın cinayetlerinin nasıl da rahatlıkla anlatıldığını göstermiştir. İki eşini de öldürdüğünü canlı yayında itiraf eden bir erkek ön araştırmaya tabi tutulmadan evlendirme programına çıkarılmış, üçüncü evliliğini yapmak istediğini hiç sıkılmadan anlatmıştır. “Her zaman nasıl dövüyorsam yine öyle dövdüm ama öldü.” diyen erkekler rahatça gezinirken, RTÜK ve Bakanlık, kadına şiddet bu kadar açıkça ortalıkta dolaşırken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gök…

 

6.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, özgür medyanın önemine ve Cumhuriyet gazetesinin kuruluş yıl dönümünü kutladığına ilişkin açıklaması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, bir demokrasinin kökleşmesi ve gelişmesi açısından yargı, yasama, yürütme yani kuvvetler ayrılığı prensibinin en köklü bir biçimde uygulanmasının gerektiği tartışmasızken, bir de bunun yanında medyanın da halkı doğru bilgilendirme ve özgür olma şartı gelmektedir. Ne yazık ki ülkemiz özgür olmayan basın yönünden sınıfta kalmış ve ligden düşmüştür. Bu anlamda Türkiye’de özgür medya alanında doksan yıl önce kurulan ve bugüne değin yaptığı çalışmalarla hiçbir iktidara yaranmadan yayın yapan Cumhuriyet gazetesinin kuruluş yıldönümünü kutluyor, çalışanlarına başarılar diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Çam…

 

7.- İzmir Milletvekili Musa Çam’ın, İzmir ve çevresinin, rüzgâr enerjisinden yararlanmak için kurulan rüzgârgülleriyle ilgili sorunlarına ilişkin açıklaması

MUSA ÇAM (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Türkiye'nin enerjiyle ilgili ciddi bir sorunu var ve enerjiyle ilgili birtakım yatırımlara da ihtiyacı var, bunlardan bir tanesi de rüzgâr enerjisi. İzmir yarımadasına, Çeşme, Urla, Seferihisar, Karaburun Yarımadası’na rüzgâr enerjisi gülleri takılıyor. Bunlar doğru projelendirildiği takdirde, doğru yerlere konulduğu takdirde hiçbir itirazım yok, fakat şimdi, Çeşme’nin içerisine, Urla’ya ve Karaburun Yarımadası’na rüzgârgülleri adı altında, yerleşim alanlarına ciddi anlamda rüzgârgülleri yerleştirilmeye çalışılıyor. Son çıkan kararnameyle, Bakanlar Kurulundan çıkan ve 30 Nisanda Resmî Gazete’de yayımlanan karara göre Yaylaköy’de 8 parsel, Barbaros köyünde 6 parsel, Nohutalan köyünde 1 parsel ve Eğlenhoca köyünde de 3 parsel sahiplerinden habersiz bir şekilde kamulaştırılarak buralara rüzgârgülleri konulmak istenmektedir.

Biz rüzgârgüllerine karşı değiliz ama vatandaştan habersiz, vatandaşın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç…

 

8.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, 17 ve 25 Aralık soruşturmalarıyla ilgili takipsizlik kararı veren savcı hakkında soruşturma açılması ve takipsizlik kararının kaldırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, 17-25 Aralığa darbe demek için birilerinin insanlık vasıflarının olmaması lazım. Bu bir hırsızlık, yolsuzluk ve talanın, bu Hükûmetin açığa çıkarılmasıdır. Bunun hakkında takipsizlik kararı veren savcı da özel olarak bu iktidarın bulduğu kişidir. Bu savcı o kadar keyfî bir karar vermiş ki hâkimin hukuka uygun olarak verdiği dinleme kararını yok saymış. Diyor ki savcı: “Ben bu hâkimin telefon dinlemeleri yolunda verdiği kararı tanımıyorum. Dolayısıyla, bu usulüne uygun olarak dinlenilen kişiler değildir. Hukuka aykırı olarak elde edilmiş delillerdir. Bunlara itibar etmiyorum ve bundan dolayı takipsizlik kararı veriyorum.” Eğer bu memlekette adalet varsa, hak varsa bu savcının derhâl hakkında soruşturma açılması ve bu takipsizlik kararının da kaldırılması lazım çünkü…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yılmaz…

 

9.- Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelere ilişkin açıklaması

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Aytuğ Atıcı Milletvekilimizin Bingöl’le ilgili ifade ettiği hususlara kısaca bir cevap vermek için söz istedim.

Öncelikle teşekkür ediyorum ilgisine. Ben büyük bir memnuniyet duyuyorum doğrusu, Cumhuriyet Halk Partisinden keşke daha fazla sayıda milletvekilimiz gelse, gitse, yörenin sorunlarıyla daha yakından ilgilenseler, bu ancak bize memnuniyet verir, onu özellikle ifade edeyim. Ama kendisinden daha az ilgilendiğim konusundaki sözlerine elbette ki katılmıyorum. Bu, geçen on-on iki yıl zarfınca Bingöl’de 5 kilometreden        -duble yollarımız- 155 kilometreye ulaştı. Türkiye  genelinde 3 kat, 4 kat artarken Bingöl’de 30 kata yakın bir artış oldu. Ama geçmişte o kadar ihmal edilmiş ki ne kadar yaparsak yapalım ihtiyaçlar elbette devam ediyor.

Köprüler konusunda, zannediyorum bu baraj altında kalacak yerle ilgili ifade ediyorsunuz. O konuyla ben de ilgileniyorum. ÇED raporlarındaki ihtiyaç doğrultusunda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Mardin Milletvekili Erol Dora ve 22 milletvekilinin, Aliağa’da yapılması planlanan termik santrallerin yol açacağı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/925)

Türkiye  Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 Aliağa ve yöresi, denizi, doğası, verimli toprakları, havasıyla yaşanılası bir yerken toplam 7 adet termik santralin yapılması planlanmış, bunlardan 2’sine lisans verilmiştir. Aliağa'da yapılması planlanan termik santrallerin insana ve çevreye vereceği sorunlarının araştırılması ve gerekli tedbirlerin alınması amacıyla Anayasa'nın 98’inci, TBMM İçtüzük'ünün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ederim.

 

1) Erol Dora                                (Mardin)

2) Pervin Buldan                           (Iğdır)

3) Hasip Kaplan                           (Şırnak)

4) Sırrı Sakık                                 ( Muş)

5) Murat Bozlak                           (Adana)

6) Halil Aksoy                                (Ağrı)

7) Ayla Akat Ata                            (Batman)

8) İdris Baluken                           (Bingöl)

9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)

10) Emine Ayna                         (Diyarbakır)

11) Nursel Aydoğan                   (Diyarbakır)

12) Altan Tan                            (Diyarbakır)

13) Adil Zozani                           (Hakkâri)

14) Esat Canan                           (Hakkâri)

15) Sırrı Süreyya Önder              (İstanbul)

16) Sebahat Tuncel                     (İstanbul)

17) Mülkiye Birtane                        (Kars)

18) Ertuğrul Kürkcü                     (Mersin)

19) Demir Çelik                             (Muş)

20) İbrahim Binici                      (Şanlıurfa)

21) Nazmi Gür                               (Van)

22) Özdal Üçer                               (Van)

23) Leyla Zana                          (Diyarbakır)

 

Gerekçe:

Termik santraller insanları, tabiat ve tüm canlıları etkileyen ve bulunduğu bölgeyi yaşanmaz hâle getiren enerji üretim merkezleridir. Aliağa ve yöresi  denizi, doğası, verimli toprakları, havasıyla yaşanılası bir yerken, demir çelik fabrikaları, haddehaneleri, petrokimya ve gemi söküm gibi tesisleriyle ağır kirlilik altında boğulan bir bölge hâlini almıştır. Aliağa ve yöresinin gözden çıkartıldığı duygusunu uyandıran son hamle, 7 adet kömür yakıtlı termik santral yapımının planlanmış olmasıdır.

Yirmi iki yıl önce başlayan Aliağa Termik Santrali’ne karşı İzmirliler Konak'tan Aliağa'ya kadar el ele oluşturdukları insan zinciriyle direnme kararı almış ve başarılı olmuşlardır.

O dönemde termik santrale karşı açılan davada, Danıştay kararının dayanağını oluşturan 13/12/1991 tarihli raporda özetle şöyle denmiştir: "... kirli hava içerisindeki kükürt dioksit, azot oksitleri, foto oksidanlar, flor, klor, hidrokarbonlar ve toz halindeki ağır metallerin bir kısımlarının ağaçlar ve öteki bitkiler üzerinde birikerek yağışlarla asitlere dönüştüğü, bir kısmının da havada yağış ve sis etkisiyle asitli yağmurlar halinde bitkiler üzerine ulaştığı, Aliağa Körfezi’nden 10 kilometre uzaklıktaki yerlerin de kirliliğin etkisi altında kaldığı, özellikle kimya endüstrisinin atık sular yanında havayı kirleteceğinin kesin olduğu, mevcut kirlilik durumunun doğal bitki örtüsü ve tarımsal ürünler üzerinde olumsuz etkiler yarattığı ..." denilmiştir.

Türkiye; güneş, rüzgâr, jeotermal, biyokütle gibi yenilenebilir kaynaklar açısından zengin olmasına karşın, Türkiye'de yenilenebilir enerjiler için resmî hedefler yoktur. Tam aksine, Aliağa'da planlandığı gibi fosil yakıt bağımlılığını daha da arttıracak, yüzde 100'ü çevre kirliliği yaratan ve küresel ısınmaya yol açan fosil yakıtların kullanılacağı termik santraller gündeme gelmektedir.

Üstelik iddia edildiği termik santrallerde üretilen enerjinin tamamını kullanmak mümkün değildir. Termik santrallerde üretilen enerjinin sadece yüzde 30-40 oranındaki bir bölümü elektrik enerjisine dönüştürülebilmekte, kalan kısmı ise "kaçak enerji" olarak adlandırılmakta ve santral kazanından radyasyon ile çıkmakta ya da baca gazıyla birlikte bacadan atılmaktadır.

Termik santrallerin sadece çevreye değil insan sağlığına yönelik olarak da ciddi riskler barındırmaktadır. Anayasa’mızın 98, İç Tüzük’ümüzün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince araştırma komisyonu kurularak araştırılmasını talep ediyoruz.

 

2.- Bursa Milletvekili Bedrettin Yıldırım ve 20 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı üretimiyle ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/926)

                          Türkiye Büyük Millet Meclisi  Başkanlığına

Ülkemiz, zeytin ve zeytinyağı üretimi ile üreticisinin korunmasına yönelik olarak mevcut problemlerin tespiti ile çözüm yollarının hayata geçirilmesi, zeytin ağaçlarının ıslahı ve verimliliklerinin arttırılması, zeytin ve zeytinyağı ihracatının geliştirilmesi için gerekli tedbirlerin alınması amacıyla, Anayasa'nın 98’inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederim.

1) Bedrettin Yıldırım                                                 (Bursa)

2) Ali Gültekin Kılınç                                                (Aydın)

3) Mehmet Erdem                                                     (Aydın)

4) Ali Aydınlıoğlu                                                     (Balıkesir)

5) Tülay Babuşcu                                                      (Balıkesir)

6) Canan Candemir Çelik                                          (Bursa)

7) Hakan Çavuşoğlu                                                 (Bursa)

8) Hüseyin Şahin                                                      (Bursa)

9) İsmail Aydın                                                         (Bursa)

10) İsmet Su                                                            (Bursa)

11) Mustafa Kemal Şerbetçioğlu                                (Bursa)

12) Mustafa Öztürk                                                   (Bursa)

13) Önder Matlı                                                        (Bursa)

14) Tülin Erkal Kara                                                 (Bursa)

15) Orhan Karasayar                                                 (Hatay)

16) Ali Aşlık                                                             (İzmir)

17) Mehmet S. Tekelioğlu                                         (İzmir)

18) Recai Berber                                                      (Manisa)

19) Nebi Bozkurt                                                      (Mersin)

20) Ali Boğa                                                             (Muğla)

21) Hüseyin Tanrıverdi                                             (Manisa)

 

Gerekçe:

Dünyada 9,5 milyon hektar alan üzerinde 20,6 milyon ton zeytin üretimi yapılmakta olup, üretim alanlarının yüzde 95'i Akdeniz'e kıyı olan ülkeler bölgesinde yer almaktadır. Üretimin yaklaşık yüzde 65'i AB ülkelerince karşılanmakta, AB dışında önemli üretici ülkelerin başında Türkiye, Suriye, Tunus ve Fas gelmektedir.

Ülkemizde zeytin dikim alanları 826 bin hektara ulaşmış, toplam 24,4 milyon hektar işlenen tarım alanı içinde yüzde 3,4, meyvecilik yapılan alanlar içerisinde ise yüzde 27,5’lik bir paya sahip olmuştur.

Zeytin, dünyada olduğu gibi ülkemizde de; ticaret, sanayi, toprak muhafazası, işgücü istihdamı, insan sağlığı ve beslenmesi açısından çok önemli bir yere sahiptir.

Ülkemiz, sofralık zeytin üretiminde 2’nci, zeytinyağı üretiminde ise 6’ncı sıradadır.

Özellikle son yıllarda ülkemiz, zeytin üretiminin yaklaşık yüzde 56,6'sını tüketmektedir.

Zeytinyağı tüketimi konusunda da ülkemiz, dünyada 7’nci sırada yer almaktadır.

Ülkemizde zeytinyağı üretiminde son yıllarda görülen artışlara rağmen zeytinyağı fiyatının diğer bitkisel yağlara nazaran daha pahalı oluşu ve beslenme alışkanlıkları yüzünden tüketimde istenilen seviyeye ulaşılamamıştır. İspanya ve İtalya'da kişi başına düşen tüketim miktarı 10-12 kg, Yunanistan'da 21 kg iken ülkemizde 1,5 kg seviyesine yaklaşmıştır.

Türkiye, siyah sofralık ağırlıklı olmak üzere son 10 yıllık ortalamalara göre yaklaşık 60 bin ton olan ihracatını genellikle Irak, Almanya, Bulgaristan, Romanya, ABD ve İngiltere gibi ülkelere yapmakta, zeytinyağı ihracatında da 4’üncü sırada yer almaktadır.

Türkiye'nin az miktarlarda da zeytin ithalatı mevcut olup ithalat daha çok üretimin yetersiz olduğu yıllarda yapılmaktadır.

Ülkemizde gıda kapsamında ithalatı yapılmamakla birlikte, gıda dışı ve istisna (sergi, fuar, bilimsel çalışma vb.) olarak zeytinyağı ithalatı da yapılmaktadır.

Zeytin ağaçlarında verimin düşük ve periyodisite nedeniyle büyük bir değişkenlik görülmesi, zeytin alanlarımızın küçük ölçekli ve genelde aile işletmesi olması, yeterli ve standart kalitede hammadde temininde sorunlar yaşanması, tüm sektörü kapsayacak şekilde veri tabanı oluşturulamamış, istatistiksel verilerin karışık ve yetersiz olması, bazı bölgelerimizde zeytin ağaçlarının ekolojik istekleri dikkate alınmadan plantasyonlar oluşturulması, özellikle son dönemlerde Gemlik çeşidinin taşındığı bölgeye adaptasyonu yapılmaksızın çok geniş alanlarda dikilmiş olması ve ilerleyen dönemlerde çıkabilecek hastalık ve zararlılarla ilgili mücadelelerde zorlukların yaşanmasına neden olabileceği, arazi incelemelerinde bazı bahçelerde kara hastalık ve gövde kurdu gibi sorunların başladığı ve ağaçlarda kurumaların görüldüğü, ekstansif zeytinlik tesislerinde kültürel işlemlerin yeterince uygulanmaması, zeytin alanlarımızın yüzde 75'inin meyilli alanlarda olması nedeniyle ancak yüzde 8'inin sulanabilmesi, zeytin hasadında mekanizasyonun yeterince uygulanamaması, ülkemiz zeytinciliği konusunda sayabileceğimiz olumsuzlukların başında gelmektedir.

Sektörün en büyük sorunlarından biri de, mevcut alt yapının kaliteli zeytin işleyecek bir yapıda olmayışı ve küçük kapasiteli ünitelerden oluşmasıdır.

Zeytini kısa zamanda paraya çevirmek için bilinçsizce yeni işleme teknikleri uygulanmakta, kaliteli ve standart ham madde ve mamul madde teminindeki güçlükler yaşanmakta, kaliteli ve standart mamul temini için işlevsellik kazanamamış stok müesseseleri henüz bulunmamaktadır.

Ham zeytin ve girdi masraflarının yüksek oluşu da dış ülkelere ihracatta rekabet edilememesine sebep olmaktadır.

Zeytin ağaçlarının ıslahı ve verimliliği konusunda yapılan uygulamalar gözden geçirilmeli, konuya dair alınması gereken tedbirler belirlenerek en kısa sürede uygulamaya koyulmalıdır.

Bu nedenle, konunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulacak Meclis araştırma komisyonu tarafından tüm yönleri ile ele alınması, sektörün problemlerine çözüm olacak tedbirlerin değerlendirilmesi ve uygulamaya geçirilecek projeler vasıtasıyla diğer zeytin üreticisi ülkeler ile rekabet edilebilir bir ortam hazırlanması büyük önem arz etmektedir.

 

3.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz ve 20 milletvekilinin, Roman vatandaşlarımızın barınma sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/927)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Roman vatandaşlarımız şehirlerimizin belirli bölgelerine yerleşmişler, kendi kültürlerini yaşatmak ve başkalarını rahatsız etmemek için bir arada yaşamayı tercih etmişlerdir. Bu mahalleler "Roman mahallesi" olarak bulunduğu şehrin sosyokültürel hayatına yerleşmiştir. Kentsel dönüşüm projeleri ile birlikte Roman vatandaşlarımızın barınma konusu büyük bir sorun haline dönüşmüştür. Roman kardeşlerimizi konut sahibi yapma girişimi maalesef hükûmet tarafından rant dağıtma projesine dönüştürülmüştür. Özellikle büyük kentlerde, şehrin içinde kalmış, rantı son derece yüksek Roman mahalleleri boşaltılmaya, Roman vatandaşlarımız şehrin dışında sayılabilecek yerlerden konut sahibi yapılmaya çalışılmaktadır. Gerekçesini ekte sunduğumuz, Roman vatandaşlarımızın barınma sorunlarının araştırılması ve bunun için yapılacak yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınacak tedbirlerin tespiti için Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzük’ün 104-105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederim.

 1) S. Nevzat Korkmaz                                              (Isparta)

 2) Mesut Dedeoğlu                                                  (Kahramanmaraş)

 3) Mehmet Şandır                                                    (Mersin)

 4) Bülent Belen                                                       (Tekirdağ)

 5) Ali Öz                                                                 (Mersin)

 6) Seyfettin Yılmaz                                                  (Adana)

 7) Emin Çınar                                                          (Kastamonu)

 8) Kemalettin Yılmaz                                               (Afyonkarahisar)

 9) Lütfü Türkkan                                                      (Kocaeli)

10) Enver Erdem                                                      (Elâzığ)

11) Muharrem Varlı                                                   (Adana)

12) Reşat Doğru                                                       (Tokat)

13) Özcan Yeniçeri                                                   (Ankara)

14) Atila Kaya                                                          (İstanbul)

15) Sadir Durmaz                                                     (Yozgat)

16) Mustafa Erdem                                                   (Ankara)

17) Erkan Akçay                                                       (Manisa)

18) Mehmet Erdoğan                                                 (Muğla)

19) Necati Özensoy                                                  (Bursa)

20) Bahattin Şeker                                                    (Bilecik)

21) D. Ali Torlak                                                       (İstanbul)

Genel Gerekçe:

Kendi kültürlerini yaşatmayı ve başkalarını rahatsız etmemek için kendi kabulleri ile bir arada yaşamayı seçmiş Roman kardeşlerimiz, bugün daha çağdaş ve daha sağlıklı konutlarda yaşamayı talep etmektedirler. Kentsel dönüşüm ve TOKİ'nin çeşitli uygulamaları sebebiyle Roman vatandaşlarımızın barınma konusu büyük bir probleme dönüşmüştür.

AKP hükûmeti "Roman Buluşması", "Roman açılımı yapıyoruz.” diyerek Roman vatandaşlarımızı sadece siyasi istismar konusu yapmıştır. AKP hükûmeti tarafından Roman vatandaşlarımıza özgü sözler propaganda aracı hâline getirilmiştir. Romanların sorunlarına çözüm bulma meselesi sadece lafta kalmıştır. Hükûmet Romanların sorunlarını görmezden gelmiş hatta barınma konusundan kentsel dönüşüm adı altında sorunu daha da büyütmüştür.

Roman vatandaşlarımızın onlarca yıldır yaşadığı mahalleler, şehirlerin merkezinde kalmış ve maddi değer olarak çok kıymetli yerleşim yerleri hâline dönüşmüştür. AKP hükûmeti, Roman vatandaşlarımızın sorunlarını çözmek yerine ikamet ettikleri yerlerdeki ranta göz dikmiştir. Bu amaçla AKP hükûmeti çeşitli projelerle onları yerlerinden, yurtlarından çıkartıp şehrin daha az kıymetli yerlerine yerleşmeye zorlamaktadır. Barınma konusunda Romanlarla ilgili yapılan çalışmalar dikkatle incelenmeli ve sosyal ve kültürlü yaşamdan uzak öneriler reddedilmelidir. Barınma konusunda getirilecek alternatif öneriler Roman vatandaşlarımızın istekleri dikkate alınarak hazırlanmalıdır.

Yukarıda belirtilen sebeplerden dolayı, Roman vatandaşlarımızın karşı karşıya olduğu barınma sorununun araştırılması amacı ile bir Meclis araştırması açılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

 

B) Duyurular

1.- Başkanlıkça, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine düşen 1 üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin duyuru

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ve Kamu İktisadi Teşebbüsleri komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine de birer üyelik düşmektedir. Bu komisyonlara aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin, 12 Mayıs 2014 Pazartesi günü saat 18.00’e kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yazılı olarak müracaat etmelerini rica ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

 

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ve 21 milletvekili tarafından Marmara Denizi’nde kirlilikten kaynaklanan sorunların ve kirliliğin çevre ve insan sağlığına etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/71) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmelerinin Genel Kurulun 7 Mayıs 2014 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

                                  Sayı: 939                                                                     07/05/2014

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 07/05/2014 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                      Engin Altay

                                                                                                                          Sinop

                                                                                                                Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ve 21 Milletvekilinin, Marmara Denizi’nde kirlilikten kaynaklanan sorunların ve kirliliğin çevre ve insan sağlığına etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/71) Esas Numaralı Meclis Araştırma Önergesi’nin görüşmesinin, Genel Kurulun 07/05/2014 Çarşamba günlü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz Balıkesir Milletvekili Sayın Namık Havutça’ya aittir.

Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, buradan, kırk yıl sonra Süper Lig’e çıkan Balıkesirspor’umuzu yürekten tebrik ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Balıkesirspor Başkanını, yöneticilerini, teknik direktörümüzü, futbolcularımızı ve Balıkesirli tüm hemşehrilerimi buradan yürekten kutluyorum. Süper Lig’de Kuvayımilliye fırtına gibi esecek Balıkesir olarak. Buradan Süper Lig’de diğer rakiplerimize de başarılar diliyorum.

Sayın Başkan, Marmara Denizi’nin kirliliği üzerine 9/9/2011 tarihinde verdiğim araştırma önergesi üzerinde grubum adına söz aldım. Bakın, 9/9/2011 tarihinde, daha o gün, Bandırmalı, Erdekli balıkçıların Marmara Denizi’nin SOS vermeye başladığını ve artık, balıkların ölmeye başladığını, denizde çok ciddi kirlilikler olduğunu bana ifade etmeleri üzerine bu durumun araştırılmasıyla ilgili bir araştırma önergesi verdim. Bakın, Marmara Denizi’yle ilgili burada kısa bir bilgi notunu, izin verirseniz, bilgilerinize sunmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, dünyada iç denize sahip tek ülke Türkiye Cumhuriyeti. Yani Marmara Denizi, dünyada, tamamen topraklarımızın arasında kalan ender iç denizlerimizden bir tanesi yani Türkiye’de; dünyanın önemli bir coğrafi mirası. Marmara Denizi’nin etrafında 7 tane il bulunuyor; İstanbul, İzmit, Bursa, Yalova, Balıkesir, Çanakkale, Tekirdağ ve bu şekilde, Türkiye sanayisinin yatırımlarının yüzde 60’ı bu bölgede, Türkiye nüfusunun 21 milyonu bu bölgede yaşıyor. Ama, gelin görün ki etrafındaki böylesine önemli sanayi bölgesi, turizm bölgesi, böylesine Türkiye’ye damgasını vuran, sanayisiyle, turizmiyle, kültürel dokusuyla bu bölge giderek artık, kirlilik sebebiyle SOS vermeye başladı.

Bu konu neden gündeme geldi ve neler yapılması gerekir konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisinin -bu konuya el koyarak- ciddi bir durum sergilemesi gerekiyor.

Bakın, değerli milletvekilleri, İzmit Körfezi kirlendi. Bir ara, biliyorsunuz, İstanbul’da Haliç’te, Haliç’in kenarında insanlar gezemiyordu, burnunu tutarak geziyordu. Şu anda, Kocaeli’den tutun Tekirdağ’a kadar, kuzey Marmara’da sanayileşmeyen tek toprak kalmadı. Yani, o bölgenin tamamen sanayileşmesi dinginliğe geldi, doygunluğa geldi. İzmit Körfezi can çekişir hâle geldi. Burada, Kocaeli milletvekillerimiz de mutlaka bununla ilgili söyleyecektir. Şimdi, sıra Mudanya Körfezi’ne, Gemlik Körfezi’ne, Bandırma Körfezi’ne ve Erdek Körfezi’ne geldi.

Bakın, bugün, eğer gerekli önlemler alınmazsa, Erdek Karşıyaka’daki balıkçılarımız, Bandırma bölgesindeki, Edincik’teki balıkçılarımız, Erdek’teki balıkçılarımız, Mudanya’daki balıkçılarımız ve Çanakkale Gelibolu’daki balıkçılarımız sürekli, bize “Bunu dile getirin: Marmara Bölgesi’yle ilgili gerekli önlemler alınmazsa, yakında, burada bu sanayileşmeyi çevreye duyarlı bir şekilde planlamazsa Türkiye Büyük Millet Meclisi, Marmara Denizi’nde oksijen zehirlenmesiyle tüm canlıların yaşamı tehdit altında.” diyor.

Duydunuz mu, bilmiyorum; ilk defa balıkçılardan ben de duydum: Deniz salyası diye bir şey üremiş Erdek Körfezi’nde. Yani, oksijen eksikliği sebebiyle canlıların, balıkların ölümüne yol açan bir salya ve zehirli denizanaları kirlilik sebebiyle oluşmaya başlamış. Şimdi, balıkçılar eskiden o güzelim mavi sularda, Erdek Körfezi’nde, Bandırma’da balık tutarken şimdi deniz salyası tutmaya başlamışlar. Şimdi, eğer bu manzara daha fazla görmezden gelinirse, eğer bu kirlilik noktaları belirlenmezse, kirliliğe yol açan şeylerde tedbir alınmazsa ciddi anlamda, sadece balıkçıların değil, sadece Marmara Denizi’nin değil, Türkiye'nin önemli bir mirası yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.

Bakın, güney Marmara’da sanayileşme hızla devam ediyor. İzmit-İstanbul hattındaki sanayileşme doydu, doldu; şimdi sıra bizim bakir olan Balıkesir’imize geldi. Balıkesir bölgesinde değerli milletvekilleri, Erdek Körfezi’nde bir tane doğal termik santral yapıldı ve bu doğal termik santralin körfezin suyunu 2 derece ısıttığı ifade ediliyor teknik adamlar tarafından. Yani, Erdek Körfezi’nin suyu 2 derece ısınıyor o soğutma suyu sebebiyle. Şimdi, ikincisinin yapılması planlanıyor bölgeye. Eğer biz engel olmasaydık sizlerle birlikte, oraya, Şirinçavuş’a dışarıdan kömür getirerek bir termik santral yapılacaktı, şu anda durduruldu seçimler sebebiyle, AKP’li milletvekili arkadaşlar da devreye girdiler, o termik santralin yapılması durduruldu ama henüz vazgeçilmedi. Bakın, orada 1/100.000’lik plan henüz onaylanmadı. Yani, Bandırma’dan Çanakkale sınırına kadar olan, şu anda bakir olan ve giderek sanayileşen ve sanayileşmenin birtakım şeyleri yapılan o bölgede ciddi bir önlem, ciddi bir planlama yapılmazsa Marmara Denizi’ne buradan Fatiha okumamız gerekecek.

Bakın, ciddi bir şekilde uyarıyorum. Güney Marmara’da Bandırma Körfezi’ni zaten bir fabrikayla şu anda -BAGFAŞ gübre fabrikası var- artık sanayiye tahsis ettik yani orayı turizmden çıkardık. Erdek Körfezi’nde bir termik santral var -doğal gaz termik santrali- ikincisinin yapılmasıyla ilgili izin verilmiş ve o da yetmedi, bir de Şirinçavuş’a termik santral, hem de dışarıdan kömür getirilerek yapılacak bir termik santral yapılırsa, aynen nasıl İzmit’ten İstanbul’a kadar bittiyse Marmara, güney Marmara da bitti sayılır. O nedenle, biz ciddi bir şekilde… Buradan bunu bir siyasal argüman olarak söylemiyorum. Bugün Çanakkale’den, Yalova’dan, Balıkesir’den, Bursa’dan tüm çiftçilerimiz, balıkçılarımız “Evet, biz bölgemize sanayinin gelmesini istiyoruz. Biz bölgemize iş ve istihdam sağlayacak, insana zarar vermeyen, çevreye zarar vermeyen sanayileşmenin… Gidelim o sanayicilerimiz için bakanlıkların kapısında yatalım, onlara izin verilmesiyle ilgili ama orada bizim çevremizi, insanımızın sağlığını tehdit edecek, oradaki, Körfez’deki canlı yaşamını bitirecek, balıkçımızı bitirecek, zeytinciliğimizi bitirecek sanayi planlamasına da hep birlikte dur dememiz gerekiyor.”

O nedenle, bakın, Balıkesir’de 1/100.000’lik sanayi planlaması henüz yapılmadı. Bunu biz defalarca dile getirdik. Bayındırlık Bakanlığı, Sanayi Bakanlığı, siz… Bugün, Bandırma Körfezi’nden Gönen Çayı’na kadar bütün bölgede, sanayileşmeyle ilgili, büyük sanayi şirketlerinin yerler aldığı, binlerce dönüm arazilerin büyük şirketler tarafından alındığını ben biliyorum. Nereden biliyorum? O arazilerin içerisinde benim köyüm de var. Gönen Çayı’nın denizle buluştuğu, güney Marmara’yla buluştuğu Misakça köyüne kadar araziler satın alındı. Bizim köylülerimiz tarımı terk etti. Şirinçavuş köyünde arazinin dönümü 50 bin liradan 100 bin liraya kadar çıktı ve köylüler tarlalarını satıyor. Eğer orada, o yatırımlarda insana ve çevreye duyarlı, dediğimiz hassasiyetleri koruyacak, insan sağlığını, çevre sağlığını, doğa sağlığını koruyacak tedbirler alınmazsa aynen geçmişte Haliç Körfezi’nde olduğu gibi, Gemlik Körfezi’nde olduğu gibi, Bandırma Körfezi’nde ve Gönen’de de benzer şeyler yaşanacaktır.

Değerli milletvekilleri, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, biz bürokratların insafına ve sanayicilerin kâr hırsına bölgeyi terk edemeyiz. (CHP sıralarından alkışlar) Biz bölgemizi sanayicilerin kâr hırsına ve çevreyi onların talanına terk edemeyiz. Türkiye Büyük Millet Meclisi geleceğin Türkiye’sinde yaşanabilir Türkiye’yi, temiz enerjiyi, temiz sanayiyi desteklemek adına bu araştırma komisyonunu kurarak, partilerden temsilcilerle bölgemiz insanının, çevresinin sağlığının, balıkçımızın, burada dile getirilemeyen, ölen balıklarımızın sesi olmalıyız, o zehirli salyaları, Marmara Denizi’ndeki kirliliği burada dile getirmeliyiz.

Bakın, az önce söyledim, sadece Balıkesir değil, İstanbul’la birlikte Türkiye nüfusunun 21 milyonu bu bölgede yaşıyor; 21 milyon insan, Türkiye sanayisinin yüzde 60’ı. O nedenle diyoruz ki biz:

“Bir yanda Anadolu, bir yanda Rumeli’dir.

Hepsi bizden, yolcusu olsun, hancısı olsun.

Efkâr ettiğimiz şey memleketin hâlidir.

Sanmam hemşehrim, sanmam bundan acısı olsun.”

O nedenle, verdiğimiz önergeyi parti gruplarımızın bu perspektifle değerlendirerek, o denizdeki balıkların, ağzı dili olmayan zeytinlerin sesi olarak, bu araştırma önergemizin kabul edilerek partilerimizin ve Marmara Denizi’nin çığlığını burada tespit edelim ve gerekli önlemleri alalım, bölgemize, çevremize, insanımıza sağlıklı bir Türkiye teslim edelim, Marmara Denizi teslim edelim diyorum.

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Van Milletvekili Sayın Nazmi Gür.

Buyurunuz. (HDP sıralarından alkışlar)

NAZMİ GÜR (Van) – Çok teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün, Cumhuriyet Halk Partisinin Marmara Denizi’ndeki kirlenmeyle ilgili verdiği araştırma önergesi üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu konudaki görüşlerimizi kısaca Genel Kurulla paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, aslında, gelişmekte olan, kalkınmakta olan ülkelerin üç temel problemi var: Hava kirliliği, su kirliliği yani sahip olduğu denizler, ırmaklar ve yer altı suları olmak üzere bu suların kirliliği ve nihayetinde de toprak kirliliği. Kalkınmakta olan, sanayileşmekte olan ülkelerin ödediği en ağır bedellerden birisi de bu üç farklı kaynağın, asla geri dönmeyecek kaynağın hızla kirletilmesidir. Bu sorunu sadece Türkiye yaşamıyor tabii ki; gelişmekte olan, kalkınmakta olan, sanayileşmekte olan bütün ülkelerde aşağı yukarı bu sorunlar yaşanıyor. Fakat, bizim gibi az kalkınan ülkelerde, belli bölgelerde göçün de büyük etkisiyle hızla yoğunlaşan nüfus ve o nüfusa binaen de yoğunlaşan sanayi -söylediğimiz gibi- toprağı, suyu ve havamızı hızla kirletiyor. Marmara Denizi de dünyada, eğer bir örnek gösterilecekse, hızla kirletilen, insan tarafından kirletilen ve sanayileşme uğruna kurban verilen ender bölgelerden, iç denizlerden birisidir. Maalesef, Marmara Denizi, bizim ulusal varlığımız olarak sanayileşmeye kurban verilmiş ve nihayetinde de ölü bir deniz hâline gelmiştir, dünya literatürüne de esasında böyle geçmiştir. Şimdi yapılan birtakım temizleme çalışmalarıyla, çok ağır bedelleri olan bir temizleme girişimiyle her ne kadar küçük başarılar sağlanmışsa da özünde, Marmara Denizi’ndeki kirlilik olduğu gibi duruyor.

Bir zamanlar Marmara masmavi bir denizdi ve burada, araştırmacıların verdiği bilgilere göre 140-150’ye yakın balık türü yaşardı ve oradaki balıkçılık, neredeyse o bölgenin bütün insanlarının ihtiyaçlarını karşılayacak düzeydeydi. Gelin görün ki bugün, oltayla bile Marmara Denizi’nde balık avlayamıyorsunuz. Özellikle sanayi atıklarının doğrudan aktığı bu denizimizdeki çok ağır metaller, maalesef, orada yaşayan bütün canlılara, avladığınız balığa da sirayet etmektedir.

Değerli arkadaşlar, Marmara Denizi’nin kirlenmesinin elbette ki bizim sanayileşme tarihimizle de çok yakından ilgisi var. Çarpık kentleşme ve düzensiz bir sanayileşme, Marmara Denizi’nin etrafında, özellikle İstanbul, İzmit, Sakarya, Bursa gibi illerin etrafındaki bir sanayileşme, dengesiz bir sanayileşme, buradaki, Marmara Denizi’ndeki kirliliği de yarattı. Oysa durum çok açıktır: Türkiye, zamanında, beş yıllık kalkınma planlarıyla eğer kalkınmasını ülke sathına yayabilseydi, İç Anadolu’ya ve bütün bölgelerine eşit düzeyde yayılmış olsaydı, hem başta Marmara Bölgesi olmak üzere, İstanbul bu kadar yoğun bir göçün altında ezilmeyecek, çarpık kentleşmeler olmayacak, havamız, suyumuz, toprağımız kirlenmeyecek hem de Marmara Denizi gibi bir deniz, bugün belki de eskisi gibi masmavi ve balıkların, yüzlerce balık türünün olduğu, balıkçılık alanında da belki sanayiden çok daha fazla, çok daha büyük katkı sağlayacak bir iç denizimiz olurdu.

Maalesef, bu konuda geçmiş hükûmetler döneminde de, bu dönemde de Marmara Denizi’nin ve sahip olduğumuz suların, toprağın, havanın az kirletilmesi konusunda yeterince çaba yok. Oysa ekolojimizle barışık değilsek, üzerinde yaşadığımız topraklarla barışık değilsek, suyu, havayı ve toprağımızı korumazsak, biz -emin olun- geleceğe çöl bir ülke bırakırız, suları tümüyle kirletilmiş bir ülke bırakırız; belki de torunlarımız gidecek başka ülkeler arar. Onun için, bugünden tezi yok, bizim, sadece Marmara Denizi değil, ülkemizin sahip olduğu bütün yer altı suları dâhil olmak üzere, ırmaklarımız dâhil olmak üzere, şimdi HES’lere kurban verdiğimiz derelerimiz dâhil olmak üzere, bütün bu çevremizi ekolojik bir yaklaşımla geleceğe taşıyacak, koruyacak önlemleri almamız gerekiyor. Sadece yasal önlemler elbette ki yetmiyor. Biliyorsunuz, bu Genel Kurul, tarım topraklarının korunmasına ilişkin bir yasayı geçen hafta kabul etti. Önemli olan, çıkarılan yasaların yani bu Meclisin yasama faaliyetleri sonucu ortaya çıkan yasaların uygulanması, dürüstçe uygulanmasıdır. Bu da hepimize tabii ki büyük sorumluluklar ve görevler veriyor.

Değerli arkadaşlar, İzmit Körfezi dâhil olmak üzere, sanayinin çok yoğun olduğu bölgelerde neredeyse ölü deniz bölgeleri oluşmuş durumda. Bunun yükünü de yani sanayicinin yükünü de maalesef, bugün halkımız çekiyor. Onların kirlettiği denizlerimizi, onların kirlettiği toprağımızı, onların tümden yok ettiği güzelim derelerimizi yeniden doğaya kazandırmak için harcadığımız milyonlar, belki de milyarlar, trilyonlar bizim cebimizden, halkın cebinden çıkıyor. Bu yönüyle de bundan sonra sanayileşme programımız eğer devam edecekse ve sürecekse bunun yükünü çevreyi kirleten sanayiciye de aktarmamız gerekiyor, bu yükü halkın sırtından kaldırmak gerekiyor. Toprağı kirleten, suyu kirleten, havayı kirleten sanayici bunun bedelini ödemek zorundadır, ödemelidir, kirlettiği gibi de temizlemek zorundadır. Bu sorumlulukla biz hareket edersek, sanırım, bir taraftan temiz bir kalkınmayı, sanayileşmeyi, ekolojiye ve doğaya saygılı bir kalkınmayı sürdürürken, sürdürülebilir bir çevre için de bu çevre kirliliğini yaratan sanayicinin bu yüke ortak olması, bu yükü çekmesi elbette hepimizin beklediği bir durumdur.

Tabii ki Marmara Denizi’ndeki kirliliği sadece Türkiye’nin Marmara Bölgesi’ndeki sanayileşmeye bağlamak doğru değil, dış faktörler de kuşkusuz bunda ciddi rol oynuyor. Örneğin, Tuna Irmağı’nın Karadeniz’e akışı ve onun taşıdığı ağır kirliliğin Marmara’ya gelişi ve nihayetinde orada birikmesi konusunda da ciddi bulgular var. Bilim adamlarının bu konuda yaptığı çalışmalar Marmara Denizi’nin önemli kirlilik kaynaklarından birisini de Tuna Irmağı olarak göstermektedir. Bu yönüyle de Marmara Bölgesi’ndeki kirliliği önlemeye, engellemeye çalışırken, öbür yandan da sınıraşan sular konusunda da uluslararası iş birlikleri geliştirmek gerekiyor. Marmara Denizi’ndeki kirliliğin önlenebilmesi için de özellikle, başta Avrupa Birliği olmak üzere, bu kirliliği taşıyan Tuna Irmağı’nın temizliği ve nihayetinde de Karadeniz’i ve Marmara’yı daha az kirleten bir hâle gelmesi konusunda da Türkiye’nin komşu ülkeleriyle ve Tuna Irmağı’nın geçişini sağlayan bütün diğer ülkelerle iş birliği yapması kaçınılmazdır.

Değerli arkadaşlar, tabii ki bu kirlilik sadece Marmara’ya özgü bir kirlilik değil. Benim, geldiğim il itibarıyla, Marmara’yla belki çok fazla bir ilgim olmayabilir, ülkenin başka bir ucundan buraya gelmiş durumdayız ama Van Gölü de, bizim “deniz” dediğimiz Van Gölü’müz de Marmara’yla aynı kaderi, maalesef, paylaşmaktadır. Sanayimiz yok, Van Gölü’nün etrafında onu kirleten bir sanayi yok, biz buna duacıyız ama emin olun, başta Van olmak üzere, Erciş ve Tatvan gibi çok büyük ilçelerimizin ve diğer köylerimizin atıkları olduğu gibi Van Gölü’ne arıtılmadan dökülüyor. Hele hele, depremden sonra yapılan TOKİ konutlarının -özellikle Van’da yapılan TOKİ konutlarının- kanalizasyonunun da doğrudan Van Gölü’ne şarj edildiğini de bu kürsüde defalarca dile getirdim, bir kere daha dile getirmekte fayda var. Marmara Denizi’ni kurtarmaya çalışırken; derelerimizi HES’lerle boğmayalım, iç denizlerimizi, iç sularımızı sanayiyle kirletmeyelim çünkü bugün belki bizim ihtiyacımız olmayabilir ama bu ülkeyi bırakacağımız çocuklarımızın bunlara ihtiyacı vardır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gür. 

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde son söz İstanbul Milletvekili Sayın Durmuş Ali Torlak’a aittir.

Buyurunuz.

D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi olarak görüşülmekte olan, Marmara Denizi’nde yaşanan ve boyutları gittikçe büyüyen kirlenmenin yarattığı çevresel tehdidin çevre ve insan sağlığına etkilerinin, yarattığı ekonomik zararların ve bu tehdidin nasıl giderileceğinin kapsamlı olarak araştırılmasına dair Meclis araştırması önergesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, deniz kirlenmesi, deniz ekosistemine zarar veren, insan sağlığını bozan, balıkçılık dâhil olmak üzere denizlerdeki faaliyetleri engelleyen, deniz kullanım kalitesini etkileyen ve değerini azaltan madde ve enerjinin insanlar tarafından deniz ortamına doğrudan veya dolaylı olarak bırakılmasıdır.

Denizlerimizde canlı yaşamının sayıca ve türce giderek azalması, deniz araçlarının neden olduğu kirlilik ile özellikle kentsel, endüstriyel ve tarımsal atıklardan kaynaklanan deniz kirliliğinin artmasının, kıyısal yapılaşmanın büyümesinin ve aşırı avlanmanın önemli sonucudur.

Çeşitli yollardan meydana gelen deniz kirliliği, doğal kaynakların sürdürülebilirliği ve insanların geleceği bakımından büyük tehlike arz etmektedir. Sanayi kuruluşlarının kıyı şeridine yığılması, deniz taşımacılığı, şehirleşme, turizm ve atıkların boşaltılmasının yanı sıra, oluşan deniz kazalarıyla denizlerimiz her geçen gün daha da hızlı kirlenmektedir. Tehlike boyutu gün geçtikçe artan kirlenmenin en yoğun yaşandığı yer ise Marmara Denizi’dir. Marmara Denizi’ndeki kirlenme, özellikle kara kökenli kirlenmedir. Denize kıyı veren illerin atık suları genellikle arıtılmadan denize verilmekte, bu da yüzme suyu standartlarını düşürerek halk sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Yapılan araştırmalarda Bursa, Balıkesir, İzmit ve İstanbul kıyılarında birçok alanın yüzülmeyecek kadar kirli olduğu belirtilmiştir. Bir başka deyişle, Marmara Denizi hâlen lağım çukuru olarak görülmektedir. Bu derece kötü yönetilen bir denizin korunması için uluslararası ortamda verilen mücadelenin de inandırıcılığı olmamaktadır.

Değerli milletvekilleri, petrol kirliliği önemli bir sorun olup karasal ve gemi kökenli kirlenmenin oranı, yıllık olarak miktarı tam olarak bilinmemektedir ancak ilgili birimler ve kuruluşlar bunu bazen yüzde 10, bazen yüzde 5 olarak açıklamaktadırlar.

Diğer yandan, yoğun gemi trafiği nedeniyle olası kazalara karşı eylem planları ve kıyı ve deniz alanlarının kirlenmeden önlenmesine yönelik çabalar maalesef yeterli düzeyde değildir. Bu konuyla ilgili yasal mevzuatların yetersizliğinin yanında kanuni müeyyidelerin tam olarak uygulanmaması, kurumlar arası yetki karmaşası, bu konuda yetişmiş elemanların azlığı, kaynak sorunları gibi nedenler Marmara Denizi’nin korunması konusundaki çabaları zayıflatmaktadır.

Milliyetçi Hareket Partisinin de iktidar olduğu 57’nci Hükûmet döneminde, 2000 yılında, Milliyetçi Hareket Partili Denizcilik İdaresinin katkılarıyla hazırlanan Marmara Denizi Eylem Planı’nın da tam ve eksiksiz, güncellenerek uygulanması Marmara Denizi’nin ekolojik hayatı için büyük önem arz etmektedir.

Diğer bir husus da denizlerin korunması konusunda eğitime öncelik verilmesidir yani kirlenmenin baştan önlenmesidir. Kirlendikten sonra korumak, temizlemeye çalışmak zaman alıcı, pahalı ve zahmetlidir. Bu nedenle, geniş kitlelere denizlerin kirletilmemesi için eğitim verilmesi, özellikle denizde çalışanların bu eğitimleri tam olarak almaları mutlaka sağlanmalıdır.

Değerli milletvekilleri, Uluslararası MARPOL Sözleşmesi’ne göre, başta Marmara Denizi hassas denizler arasındadır, korunması ülkemizin öncelikli yükümlülükleri arasındadır. Marmara Denizi ülkenin yegâne iç denizidir ve bu denizin kirletilmemesi için daha duyarlı, sorumlu ve kıskanç olma zorunluluğu bulunmaktadır. Bu nedenle, bu denize kıyısı bulunan yerleşim yerlerinde biyolojik arıtma, derin deniz deşarjı, atık yönetimi gibi konulara öncelik verilmesi şarttır. Marmara Denizi’ndeki kirlenmeyi azaltmak için, ilgili kurumların iş birliğinin yanında gönüllü kuruluşların ve özel sektörün iş birliği şarttır, buna mutlaka önem verilmelidir. Çünkü, kirleten öder prensibinin uygulanması birçok sorunu çözmeye yetecektir. Özellikle kara kökenli kirlenmenin -sintine ve liman kabul tesisleri- çöp ve mikrobiyal kirlenmenin önlenmesi için ortak çaba şarttır.

Diğer taraftan, balıkçılık kaynaklarının aşırı yıpratılması, kaçak avcılık, yabancı deniz canlılarının bu denize de girmesi gibi nedenlerle, bu denizde 52 tür canlının koruma altına alınması önerilmektedir. Sorumlu balıkçılık konusunda ciddi eğitim çalışmalarının yapılması, yasa dışı avcılığın azaltılması için denetimlerin artırılması gerekmektedir. Çünkü, Marmara Denizi, deniz canlıları için, Akdeniz ve Karadeniz için biyolojik, ekolojik bir koridor görevi yapmaktadır. Bu koridorun açık tutulması görevi ülkemize aittir; bunun kapanması hâlinde, çevre ve denizlerde ekolojik felaketlerin yaşanması kaçınılmaz olacaktır. O nedenle, petrol ve diğer zararlı maddeler, sanayi atıkları ile diğer kirletici unsurların denize dökülmesinden oluşacak kirlenmeye karşı mücadele büyük önemdedir. Onun için, acil müdahale merkezleri yeterli imkân, kabiliyet ve personelle donatılarak optimum sayı ve yerlerde konuşlandırılmalıdır.

Sonuç olarak, Marmara Denizi kirlenmiştir. Son on yılda sadece palyatif tedbirler alınarak uzun yılların ihmali Marmara Denizi’ni bu hâle getirmiştir. Bu nedenle, son otuz yılın yöneticileri asla masum değildir ve tarih, o dönemde bizleri yönetenleri bu ihmalle anacaktır. Tabii ki bu ihmaller, başta denize uzak olmaktan, denizle iç içe olmamaktan kaynaklanmaktadır. Bizler eline olta alan, yelken yapan, su altı fotoğrafı çeken, gemi maketi yapan, deniz müzeleri gezen, deniz aşığı insanlar yetiştirseydik, eğer, bugün denizleri ve onların nimetlerini anlayan insanlar bizlere daha temiz denizler bırakabilirlerdi.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Denizde balık kalmadı Ali Ağabey.

D. ALİ TORLAK (Devamla) – Sonuç olarak, denizlerin gelecekteki potansiyeli devamlı yitirilmektedir. Bunların sonucu, yaşam kaynakları zarar görmekte, insan sağlığı tehdit edilmekte, balıkçılık gibi deniz faaliyetleri etkilenmekte, kullanılan deniz suyunun kalitesi bozulmakta ve deniz canlı türleri maalesef azalmaktadır. Ülkemizin denizlerle çevrili üç tarafı, bir iç denizimiz olan Marmara Denizi ve eşi benzeri bulunmayan özellikleri haiz Türk boğazları bu kirlenmeler nedeniyle büyük risk altındadır.

Değerli milletvekilleri, deniz kirliliğinin bir diğer sebebi de yurt  dışında olan, özellikle yaşlı gemilerin “double bottom” aldıkları suların kendi iç sularımızda bırakılmasından kaynaklanmaktadır. Yabancı, denize zarar veren deniz canlılarının burada yetişmesine sebebiyet veren bu tutumun da Bakanlık tarafından mutlaka takibinin olması lazım diye düşünüyorum.

Aslında, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin bu kadar kirli siyasetinin olduğu bir dönemde denizlerimizin bu kadar kirlenmesinin de kaçınılmaz olduğunu kabul etmek lazım değerli dostlar. Ama, şunu da söylemek lazım: Çok geç kalmadan -Marmara Denizi, mutlaka- Sayın Hükûmetin yetkilileri tarafından, Milliyetçi Hareket Partisi ve gruplarla birlikte, Cumhuriyet Halk Partisi ve gruplarla birlikte hareket etmek suretiyle bu işin önüne geçilebilir. Bunun kısa bir zaman içerisinde olmasının doğru olduğunu kabul ediyoruz.

Bu şekilde, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisine tam manasıyla destek verdiğimizi bildiriyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP, AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Torlak.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son söz İstanbul Milletvekili Sayın Erol Kaya’ya aittir.

Buyurunuz Sayın Kaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

EROL KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Marmara Denizi’nde yaşanan kirlilikle ilgili verilen Meclis araştırması önergesinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar -az evvel Namık Bey de ifade etti- öncelikle, Marmara Denizi hakkında ben de birkaç bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum: Bir iç deniz olan Marmara, 11.500 kilometre yüz ölçüme, 240 kilometre uzunluğa, 70 kilometre genişliğe ve yaklaşık 1.300 metre derinliğe sahip olan bir denizdir. Bilim adamlarınca ifade edilen bir başka özelliği ise okyanus ve normal denizlerde olan dairesel tip akıntı Marmara’da doğu ve batı yönündedir. Karadeniz’den gelen yüzey suyu İstanbul Boğazı yoluyla Marmara’ya akarken Marmara’dan da dip akıntılarla Karadeniz’e ulaşmaktadır. Böylece, Marmara yüzey suları dört beş ayda bir yenilenirken alttaki sular ancak altı yedi yılda bir yenilenebilmektedir.

Marmara Denizi’mizi kirleten unsurlara baktığımızda en önemli problemin -az önce de ifade edildi- Tuna Nehri üzerinden geldiğini görmekteyiz. Tuna Nehri havzası Avrupa’nın en büyük sanayi havzalarından birisidir. Tuna’dan gelen kirlilik sadece Karadeniz’e değil, Boğazlar yoluyla Marmara’ya da ulaşabilmektedir.

Marmara Denizi, İstanbul, Kocaeli, Bursa, Tekirdağ, Yalova gibi hem ticaret hem sanayi hem de turizmde önceliği olan şehirlerimizle de çevrelenmektedir. Dolayısıyla, ülkemiz açısından büyük bir öneme sahiptir.

Değerli milletvekilleri, yaşanan yoğun nüfus ve üretim kapasitesi dikkate alındığında, Marmara’nın hassas bir şekilde takip edilmesi gerekmektedir. Önergeye konu olan Marmara’nın iç  deniz olması hasebiyle, kısa verileri değil uzun dönem verileri ve etki eden evsel ve endüstriyel atıklarla ilgili gerek uluslararası gelişmeleri gerek Hükûmetin ve gerekse belediyelerin yaptıklarını irdelemekte fayda mülahaza ediyorum.

Uluslararası taraf olduğumuz Bükreş ve Barselona Sözleşmelerine göre, insan sağlığı, gerek deniz canlıları ve gerekse ekosistemin korunması için Hükûmetin bazı önemli tedbirler aldığını görmekteyiz. Ege ve Akdeniz’de 1987 yılından beri, Karadeniz’de 2004 yılından beri, Marmara Denizi ve Boğazlarda ise 2009 yılından beri düzenli takipler yapılmaktadır. Bu takipler sonucunda denetimler yapılmakta ve kirletici unsurlara cezalar yazılarak caydırıcılık sağlanmaktadır.

Hükûmetin kendi icraatları dışında yerel yönetimlere etki eden en büyük projesini ise yerel yönetimler reformunun yapılmasında görmekteyiz. Büyükşehir belediyelerinin kurulması reformuyla birlikte, mali açıdan güçsüz, idari olarak yetersiz, kalifiye personel istihdamında zayıf belediyeler yerine, güçlü ve personel donanımı yüksek olan büyükşehir belediyeleri kurulmuştur. Bunun sonucu olarak,  2004 yılından itibaren -Kocaeli ve İstanbul Belediyesi- mülki sınırlardaki sorumlu 30 büyükşehir belediyemiz de bugün Türkiye'mizin nüfusunun yaklaşık yüzde 75’ini kuşatacak şekilde şekil almıştır.

Değerli milletvekilleri, Marmara’da yapılan iyileştirmelerle ilgili olarak en olumsuz şehrimizden örnek vermek istiyorum: Kocaeli, bünyesinde 15 organize sanayi bölgesi, 2.220 sanayi kuruluşu, 2 serbest bölge, 4 teknopark ve AR-GE merkezli 2 üniversiteyi barındıran ülkemizin en büyük 2’nci sanayi kentidir. Bu kentimizin yani Kocaeli’nin bulunduğu İzmit Körfezi on yıl önce bir atık su denizine dönüşmüştü. Büyükşehir Belediyesinin kurulmasıyla birlikte yapılan çalışmalarla, 18 arıtma tesisi faaliyete geçirilmiş, yüzde 20 olan atık su arıtma tesisi oranı yüzde 90’lara çıkarılmış, deniz sıkı bir denetime tabi tutulmuş, 2013 yılı verilerine göre 3.471 gemiden 11 bin metreküp atık toplanmıştır. Bunun sonucu olarak, İzmit Körfezi’nde 2’si mavi bayraklı olmak üzere 28 halk plajı hizmet verir olmuştur.

İzmit Körfezi’nde uluslararası yüzme yarışmalarının yapılmaya başlanmış olması ise dikkate alınması gereken bir başka husustur. Otuz beş yıl sonra, ilk defa, İzmit Körfezi’nde yüzmeye başlanılmış olması bir şehrin hayat hikâyesi açısından bence dikkate alınması gereken önemli bir göstergedir.

Kıyı alanlarındaki önemli gelişme ise yeşil alan düzenlemesidir. 60 kilometrelik sahil bandı oluşturulmuş, 42 derenin tamamı ıslah edilmiş, bugün İzmit Körfezi’nde 72 canlı türü yaşadığı tespit edilmiştir.

Şimdi, İzmit Körfezi’nin dışında bir başka büyük metropolden -yine geçmişten bugüne- örnek vermek istiyorum: İstanbul, 1994 yılı öncesinde çöp dağlarının patladığı, Haliç kıyısında kokudan yürünemediği bir şehirdi. Ben orada, Halıcıoğlu’nda askerlik yaptım ve hakikaten, 1980’li yıllarda, 1990’lı yıllarda orada burnumuzu tutarak gezerdik. Bugün, İSKİ veya İstanbul Büyükşehir Belediyesi Marmara’dan, denizden, boğazdan su getirerek Haliç’i kuzeyden itibaren temizlemeye başlamış ve Haliç’te bugün balık tutulur noktaya gelinmiştir. 431 kilometrelik İstanbul’da oluşturulan sahil şeridi de denize girilebilen bir noktaya dönüştürülmüştür. Koli basilini artık unuttuğumuz bir İstanbul var. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerinin İstanbul’da bugün 81 halk plajı oluşturduğunu da ifade etmekte fayda görüyorum.

Bu veriler bize göstermektedir ki gerek Hükûmetimizin ve gerekse Büyükşehir Belediyemizin aldığı tedbirlerde Marmara, her gün bir önceki günden daha temiz ve daha fazla canlının yaşadığı bir denize dönüşmüştür.

Hükûmetin dev projelerinden Marmaray’ın ulaşım sorununu çözerek büyük ölçüde denizi kirlilikten kurtarmış olması ve Kanal İstanbul’un hayata geçirilmesi sadece gemilerden oluşan kirlilik, kazalar, ulaşım yoğunluğu değil, aynı zamanda sekiz bin beş yüz yıllık bu tarihî şehrin tüm olumsuzluklardan korunmasını sağlayacaktır. Gönül isterdi ki İzmir-Körfez otoyolu gibi Marmaray’ı olumsuz etkileyen unsurlardan birisi, üçüncü havalimanı gibi, üçüncü boğaz köprüsü gibi, Marmaray ve Kanal İstanbul gibi dev projelerin engelleyicisi değil, hep birlikte hayata geçirilişiyle ilgili çaba gösterelim ve geleceğimizden daha emin, daha güvenli ve daha temiz şehirlerimiz ve denizlerimiz olsun.

MUSA ÇAM (İzmir) – Hangilerini engelledik Sayın Başkan? Hangileri engellendi?

EROL KAYA (Devamla) - 2014 seçim beyannamesinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayınızın açıklamasına baktığınızda bunları görmeniz mümkündür.

MUSA ÇAM (İzmir) – O burada olsa o zaman söyleyin.

EROL KAYA (Devamla) – Peki.

Haliç’i temizlediğimiz gibi… Şunu istirham ediyorum… Bugün Haliç’te burun tutularak gezilmiyor arkadaşlar. Haliç, bugün, balıkların yüzdüğü, tutulduğu, oltalarla insanların dolaştığı bir yer. Haliç’te burun tutulmuyor, Haliç pırıl pırıl hâle geldi.

İzmit Körfezi de temizlendi, elhamdülillah. Tabii ki, bunların çok daha ileri noktaya taşınması hem Hükûmetin hem büyükşehir belediyelerimizin birinci derecede görevi olmalıdır. Bizler, artık kirletmeye müsaade etmeyeceğimiz gibi… Ama kalkınma ile çevre hassasiyeti dengesini de korumamız gerektiğinin altını çizmek istiyorum.

MUSA ÇAM (İzmir) – Balık çiftliklerine verdiğiniz ruhsatlar…

EROL KAYA (Devamla) - Bu düşüncelerle, araştırma önergesine karşı olduğumuzu ifade ediyor, Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaya.

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Sayın Başkanım, sayın konuşmacı İstanbul’un bugün temiz olduğunu, Marmara Denizi’ne temiz sular aktığını ifade etti. Ben rakamların öyle olmadığını burada düzeltmek istiyorum.

BAŞKAN – Şimdi, zaten o iddiayla konuştunuz siz ama hadi buyurun, gelin.

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Sataşma yok.

BAŞKAN – Hayır, bir şey demiyorum da zaten siz bunları iddia ettiniz, beyefendi başka şey iddia etti, konu zaten böyle bir şey ama her iddiayı…

Buyurun.

 

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

10.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, İstanbul Milletvekili Erol Kaya’nın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sataşma mı oldu şimdi?

NAMIK HAVUTÇA (Devamla) – Sataşma yok, sadece bir bilgi notu vermek açısından söyledim.

Değerli grup başkan vekilim az önce ifade ettiler, gerçekten de Marmara Denizi’yle ilgili bir araştırma komisyonu kurulmadı.

Bakın, Marmara çevresinde yaklaşık 10 bin fabrika var, yaklaşık 25 milyon nüfus var. Sadece İstanbul çevresinde 4.500 sanayi kuruluşu, bunların yüzde 50’si arıtılmıyor İstanbul’a akıtılırken. Bakın, 2002’de avlanan balık 71 bin ton, 2011’de 40 bin ton; bugün 37 bin tona düşmüş İstanbul’da, Marmara’da avlanan balık sayısı. Ve oksijen olarak da baktığımızda, 70’li yıllarda oksijen içeren su kütlesi 70 metre, 2006’da 7 metreye düşmüş. Yani İstanbul ve Marmara Denizi SOS veriyor.

Şimdi, bu ortadayken kalkıp da işte, buradan “İstanbul’u biz yönetiyoruz. Haliç şöyle oldu, böyle oldu.” demek, gerçekten bugünkü tabloyu görmemektir.

O yüzden, biz sorumlu aramıyoruz, var olan bir sorunun çözümüyle ilgili bir tespitte bulunuyoruz ve bununla ilgili sorumluluk alarak gelin, bu konuyu tespit edelim diyoruz. Bugün Marmara Denizi’ni kirleten Gönen Çayı, Biga Çayı, Kara Dere, Tuna Nehri, neresi kirletiyorsa tedbirler alalım; fabrikaların atıklarını, mutlaka atık suları arıtarak Marmara Denizi’ne salmalarını sağlayalım, bu tedbirleri alalım diyoruz. “Sorumlu şudur.” demek yerine, sorunu çözmek için somut tedbirler almamız ve üzerine gitmemiz gerekiyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

 

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ve 21 milletvekili tarafından Marmara Denizi’nde kirlilikten kaynaklanan sorunların ve kirliliğin çevre ve insan sağlığına etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/71) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmelerinin Genel Kurulun 7 Mayıs 2014 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

VIII.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Anayasa; Adalet; Millî Savunma; İçişleri; Dışişleri; Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor; Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Çevre; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Tarım, Orman ve Köyişleri; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; Dilekçe; Plan ve Bütçe; Kamu İktisadi Teşebbüsleri; İnsan Haklarını İnceleme; Avrupa Birliği Uyum; Kadın Erkek Fırsat Eşitliği komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim

BAŞKAN – Şimdi, komisyonlarda bulunan ve Halkların Demokratik Partisi Grubuna düşen üyelikler için seçim yapacağız.

Adayları okuyorum:

Anayasa Komisyonunda boş bulunan üyelik için Batman Milletvekili Sayın Bengi Yıldız.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Adalet Komisyonunda boş bulunan üyelik için Batman Milletvekili Sayın Bengi Yıldız.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Millî Savunma Komisyonunda boş bulunan üyelik için Bitlis Milletvekili Sayın Hüsamettin Zenderlioğlu.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İçişleri Komisyonunda boş bulunan üyelik için Diyarbakır Milletvekili Sayın Altan Tan.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Dışişleri Komisyonunda boş bulunan üyelik için Şırnak Milletvekili Sayın Selma Irmak.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda boş bulunan üyelik için Şanlıurfa Milletvekili Sayın İbrahim Ayhan.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda boş bulunan üyelik için Muş Milletvekili Sayın Demir Çelik.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Çevre Komisyonunda boş bulunan üyelik için Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda boş bulunan üyelik için Muş Milletvekili Sayın Demir Çelik.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda boş bulunan üyelik için Ağrı Milletvekili Sayın Halil Aksoy.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda boş bulanan üyelik için Şanlıurfa Milletvekili Sayın İbrahim Binici.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Dilekçe Komisyonunda boş bulunan üyelik için Hakkâri Milletvekili Sayın Esat Canan.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Plan ve Bütçe Komisyonunda boş bulunan üyelikler için Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan ve Hakkâri Milletvekili Sayın Adil Zozani.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan üyelikler için Van Milletvekili Sayın Özdal Üçer ve İstanbul Milletvekili Sayın Abdullah Levent Tüzel.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan üyelik için Adana Milletvekili Sayın Murat Bozlak.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda boş bulunan üyelik için Van Milletvekili Sayın Nazmi Gür.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda boş bulunan üyelik için Diyarbakır Milletvekili Sayın Nursel Aydoğan.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1'inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2'nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3'üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

 

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/862) (S. Sayısı: 531)(x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 531 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Aytuğ Atıcı.

Buyurun Sayın Atıcı. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubum adına söz almış bulunuyorum. Sağlığı ticari bir meta olarak görmeyen ve insan sağlığını sadece siyasi kaygılara göre yönetmeyen milletvekillerini de saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, böyle bir iş birliği Somali’ye yararlı olabilir düşüncesini herkes taşıyabilir. Evet, ben de Somali Hükûmetine, Somali’ye böyle bir iş birliğinin yararlı olabileceğini düşünüyorum. Ancak, sizlere bazı önerilerim var. Somali’ye yardım ederken nelere dikkat etmeliyiz, ona bakalım, ondan sonra da yolumuza devam edelim. Çünkü, eğer Somali’ye yardım ederken Türkiye’de yaşayan, hizmet eden bilim insanlarının ürünlerini götürüp sunarsanız çok iyi edersiniz. Türkiye’deki doktorların, Türkiye’deki hemşirelerin, Türkiye’deki ebelerin, kısacası bütün sağlık çalışanlarının birikimlerini Somali’ye aktarmak isterseniz başüstüne, en başa beni yazın, ben de gider, Somali’de birikimlerimi oradaki insanlara aktarırım. İşin bilimsel ve sağlık alanındaki uygulamalar kısmıyla ilgili hiçbir sorunum yok. O nedenle, Somali’nin de Türkiye’deki sağlık birikiminden yararlanabileceğine inanıyorum ama eğer Somali’ye, buradaki anlaşmada bahsettiğiniz gibi, sağlık yönetimiyle ilgili bir katkı sunmaya kalkarsanız Allah muhafaza! Lütfen, bunu yapmayın; lütfen, Somali’ye sağlık yönetimiyle ilgili birikimlerinizi götürmeyin. Çünkü, bu birikimleri götürürseniz Somali’ye iyilik değil, kötülük yapmış olursunuz.

Bakın, birkaç tane örnek vereyim. Bu örnekleri de bu 2’nci maddedeki iş birliği alanlarından seçtim sizin için. 2’nci maddede diyorsunuz ki: “Ben Somali’yle bulaşıcı hastalıklarla mücadele ve aşılamayla ilgili iş birliği yapacağım.” Güzel. Eğer köy köy gezen, hayatını tehlikeye atarak kışta kıyamette aşı yapmaya giden insanların birikimini götürüyorsanız eyvallah ama eğer Türkiye’de çalışan sağlık çalışanlarının ciddi alın teri dökerek bertaraf ettiği, Türkiye’den âdeta kovduğu Polio’nun yani çocuk felcinin sizin hatalı uygulamalarınızla nasıl Türkiye’ye geri geldiğini anlatırsanız o zaman işler kötü. Çünkü, Türkiye’de çocuk felci hastalığı sınırlarımızın ötesine itilmişti ama yaptığınız yanlış aşılama programlarıyla çocuk felcini yeniden davet ettiniz. Biz sizi buradan defalarca uyardık, “Aşılama programlarında sıkıntılarımız var. ‘Sağlıkta Dönüşüm Programı’ diye bir program oluşturdunuz ve bu Sağlıkta Dönüşüm Programı nedeniyle birinci basamak yani koruyucu sağlık hizmetleri konusunda çok ama çok ciddi eksiklikler var. Bu yüzden kızamık, çocuk felci, verem gibi aşıyla önlenebilir hastalıklar ülkemize yeniden gelebilir.” diye sizi uyarmıştık, siz de “Bir şey olmaz, bir şey olmaz.” demiştiniz. Ama, çocuk felci vakaları görülmeye başlayınca biz tekrar bu kürsüye çıkıp haykırmıştık ve yaptığınız yanlış uygulamaların sonucunu gördünüz demiştik. Siz bize ne demiştiniz? Tutanaklardan tekrar teyit ettim, baktım: “Efendim, bu çocuk felci veya bu kızamık bize Avrupa’dan geldi yani Suriye’den, Irak’tan gelmedi.” demiştiniz. Biz de dedik ki: Bir bulaşıcı hastalık nereden gelirse gelsin önemli değil, Türkiye’ye gelebilir bu virüs, bu mikrop ama eğer sen benim çocuklarımı aşılarsan, o zaman ister Suriye’den gelsin ister Avrupa’dan gelsin hiç ama hiç önemi yok, yeter ki benim çocuklarımı aşılayın. Şimdi, siz sanki Avrupa’dan gelen çocuk felci virüsü güzelmiş gibi “Bu virüs Avrupa malı.” diye halkımıza yutturmaya çalıştınız ama çocuklarımız çocuk felci oldu. Şimdi, sizden ricam: Burada yaptığınız bu hataları götürüp Somali’de yine uygulamayın.

Bakın, çocuk felciyle ilgili bir konu burada konuşulurken ben bir soru önergesi verdim. Soru önergesinde çocuk felcinin Suriye’den giriş-çıkışlar nedeniyle olabileceğini söyledim ve “Suriye’de de bir aşılama programı başlattığınızı duydum. Acaba bu aşılama programı nasıl gidiyor?” diye bir soru önergesi verdim, hâlâ cevabınız gelmedi. Suriye’den buraya çocuk felci girdiğini zımnen kabul ettiğiniz için Suriye’de de çocuk felci aşılamasını başlattınız ama orada kiminle iş birliği yaptığınızı biliyor musunuz? Tıpkı Suriye iç savaşında iş birliği yaptığınız gibi oradaki muhaliflerle iş birliği yaptınız, oradaki muhaliflerle iş birliği yaparak Çocuk Felci Aşı Kampanyası’nı organize ettiniz ve güzelim Gaziantep’imize bir muhalif çağırarak o muhalifle birlikte oturdunuz, aşılama programı yaptınız. Bunları Somali’ye anlatmayın, sizden ricam bu. Neden biliyor musunuz? Çünkü, oradaki iç savaşta taraf olan bir muhalif acaba hangi çocukları aşılayacak, acaba aşılama yaparken de ayrımcılık yaptınız mı diye oturup düşünün. İşte, bunları ne olur Somali’ye anlatmayın, hiçbir şekilde gündeme getirmeyin.

Bir diğer madde, anne-çocuk sağlığının geliştirilmesi. Anne-çocuk sağlığının geliştirilmesinin en önemli ama en önemli noktası çocuklarımızı korumaktır. Biz çocuklarımızın sağlığını korumak zorundayız. Peki, sağlığının neresini koruyacağız? Bedenen, ruhen ve sosyal açıdan çocuğumuzun sağlığını korumak zorundayız. Peki, koruyabiliyor muyuz? Hayır, koruyamıyoruz. Nereden biliyorum? Bundan dört sene önce, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye’de suça itilen çocuk sayısına baktığınız zaman, dört sene sonra 2012 verilerine baktığınız zaman tamı tamına yüzde 70 artış var yani biz çocuklarımızı sosyal ve ruhsal açıdan koruyamamışız. Bedensel açıdan koruyamadığımızı az önce size aşılama programıyla anlattım. Ama, biz çocukların sosyal açıdan suça itilmelerini bile önleyememişiz. Şimdi, Somali’ye gidip ne anlatacaksınız? “Biz çocuklarımızı iyi koruyoruz.” mu diyeceksiniz? “Çocuk sağlığında bunları yaptık.” mı diyeceksiniz? Allah aşkına demeyin. Önce kendi çocuklarımızı koruyalım, ondan sonra örnek olalım.

Bakın, çocuk cezaevlerinde yaşanan dramları, oradaki sağlık sorunlarını, sosyal sorunları ve ruhsal sorunları bir süredir inceliyoruz, mercek altına aldık. Daha dün Ceyhan’da cezaevine gittik. Orada bir çocuğa tecavüz edildiği haberleri geldi. Koşa koşa gittik, inceledik. Evet, doğruydu. Oradakilerden de bilgi aldık. Biz daha devletin kanatları altındaki çocuklarımızı cezaevinde koruyamazken, dışarıdaki çocuklarımızın suça itilmelerini engelleyemezken siz Somali’ye gidip çocuk sağlığı hakkında ne anlatacaksınız? Aşılama oranlarımız rezilken, çocuklarımız hasta olurken siz Somali’ye gidip ne anlatacaksınız, gerçekten bunu ben merak ediyorum. Sağlık yönetimiyle ilgili ne diyeceksiniz Somali’ye? “Ey Somalili kardeşlerim, ben bir yeşil kart uygulaması başlattım, çok da iyiydi, güzeldi ama zaman zaman yeşil kartları geri aldım, seçim zamanı geri verdim; siz de böyle yapın.” mı diyeceksiniz? “Sağlık çok güzel bir malzemedir, çok iyi seçim malzemesi olur, alın bu yeşil kartları gidin kullanın, ondan sonra zamanı gelince geri alın.” mı diyeceksiniz? “Geri alınmada tepki olduğunda, yeşil kartlı bir hastayı devlet hastanesinden üniversite hastanesine, bir üst kuruma sevk ettiği için o hastanın parasını devlet değil de sevk eden hastane ödüyor, siz de öyle yapın.” mı diyeceksiniz? Sakın bunu demeyin. Neden demeyin biliyor musunuz? Çünkü, insan hayatı önemlidir. Devlet hastanesinde tedavi edilen bir hasta, bir çocuk, üniversite hastanesine sevk edildiğinde o çocuğun bütün masraflarını sevk eden devlet hastanesi ödüyor arkadaşlar. Siz olsanız sevk eder misiniz? Eh, doktorların hepsi vicdanlı oldukları için sevk ediyorlar; kendi paralarından, döner sermayelerinden feragat ediyorlar. Ama bu iş böyle yürümez.

Gidip de onlara çevre sağlığı -işte (e) bendinde- konusunu anlatacakmışsınız. Demin arkadaşlarım çıktılar burada anlattılar Marmara Denizi’ni ne hâle getirdiğinizi, bütün göllerin kuruduğunu. Ne diyeceksiniz? “Çevre sağlığına biz çok önem veriyoruz, gelin Somali’ye bir nükleer santral kuralım.” mı diyeceksiniz çevre sağlığına verdiğiniz önemden dolayı. Sakın bunları söylemeyin.

Somali’ye gidecekseniz hekimlerin, sağlık çalışanlarının bilgi birikimiyle gidin. Acil sağlık sistemini hele hiç kurgulamayın Somali’de; sakın ola ambulans sistemini, 112 sistemini asla kurgulamayın. Eğer, oradaki sağlık sistemini değerlendirecekseniz, güçlendirecekseniz, bırakın hekimler gitsin, hemşireler gitsin yardımcı olsunlar.

Eğer orada sağlık tesisleri inşa etmeyi düşünüyorsanız… Hiç aklınıza geldi mi bu? Gelmemiştir, ben size söyleyeyim: Bakın, Anlaşma’nın 6’ncı maddesi. Esas sizi Somali’ye götüren nedeni söylüyorum, esas Somali’ye gidiş nedeninizi okuyorum -oradaki garibanlara yardım etmek için değil- diyor ki 6’ncı madde: “Türkiye Cumhuriyeti Somali’de sağlık tesisleri yapabilir ve/veya işletebilir.” Ee, şimdi çıktı ortaya, niçin Somali’ye gittiğinizi artık siz de biliyorsunuz. Somali’ye gidip, orada sağlık tesisi kurup oradaki garibanların da -Türkiye’de olduğu gibi- cebinden katkı, katılım paylarıyla para alacaksanız asla gitmeyin, oturun oturduğunuz yerde. Bırakın, Somalili kendi sağlık ihtiyaçlarını kendisi karşılayabilir. Ama siz burada kalkıp da “Ey Somalili Sağlık Bakanlığı ve yetkilileri, bakın, biz öyle bir güzel sistem geliştirdik ki, öyle güzel cukkayı götürüyoruz ki gelin size de öğretelim.” demeyin. “Biz şehir hastaneleri yapıyoruz. Şehir hastaneleri yaparken de hazine garantisi veriyoruz, ballı kaymaklı bir iş yapıyoruz, gelin bunu Somali’de uygulayın.” demeyin. Onların bari günahına girmeyin.

Konuşacak çok şey var ama arkadaşlarımla da konuştuk. Onlara da  söz hakkı vermek adına ben konuşmamı burada sonlandırıyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Atıcı.

Halkların Demokratik Partisi adına Bingöl Milletvekili Sayın İdris Baluken.

Buyurunuz. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağlık alanında Somali’yle yapılacak olan anlaşmayla ilgili grubumuz adına bazı şeyleri ifade etmek istiyorum.

Öncelikle, Aytuğ Bey’in burada dile getirdiği pek çok şeye katıldığımızı ifade etmek istiyorum. Biz sağlık alanında, diğer bütün alanlarda, tabii ki, uluslararası ilişkilerin geliştirilmesine katkı sağlayacak bütün olumlu sözleşmelere katkı sunmaya hazırız. Ancak, ülkedeki temel problemlerini çözmeden, uluslararası sözleşmeler üzerinden sanki burada her şey halledilmiş de bu deneyimler diğer ülkelere taşınıyor şeklinde bir algı yaratılırsa o zaman tabii ki bizim de söyleyeceğimiz sözler olur. Onları biraz ifade etmek istiyorum.

Şimdi, en sonda söylemeyi düşünüyordum ama konu Somali olunca en başta şöyle bir şeyi ifade edeyim: Hani “Bu uluslararası sözleşme ne getiriyor, ne götürüyor? AKP'nin yaklaşımı nedir?” düşüncesini en iyi açıklayan şey, Sayın Başbakanın bütçe konuşması sırasında genel bütçede aktardığı bazı cümleleri burada ifade etmek olacak. Sayın Başbakan bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmada Somali’yle sağlık alanında geliştirilen ilişkileri burada övmüştü ve o dönem şöyle demişti: “Bakınız, Somali Cumhurbaşkanı diyor ki: ‘Geçmişte Somali halkı hastalandığında Azrail’i bekliyorlardı, şimdi ise Türk hekimlerini bekliyorlar.’”

Şimdi, Sayın Başbakanın bu konuşmasını izleyen o Türk hekimleri, Türkiyeli hekimler, sağlık emekçileri de hemen telefona sarılıp bizi aramışlardı ve demişlerdi ki: “Doğrudur, Somali’de bir sahra hastanesi kuruldu. Çoğunlukla bizler de gittik, orada hizmet verdik ama bizim emeğimizin üzerine de yatan, bizim emeğimizin karşılığını vermeyen bir anlayışla karşılaştık.” Altı ay boyunca sağlık emekçileri, orada çalışan doktorlar yapmış oldukları hizmetlerin karşılığında hak ettikleri ödenekleri alamadılar. Bu konuyla ilgili biz soru önergeleri hazırladık, Sağlık Bakanlığına soru önergeleri verdik, defalarca görüşmeler oldu. Son birkaç ay öncesine kadar o ödenekler verilmemişti. Şu anda verildi mi verilmedi mi bilmiyorum ama tam da böylesi bir konunun üstüne, benim sizden ricam, öncelikle, bu uluslararası ilişkileri geliştirirken, burada böyle havalı birtakım ifadelerle kendi politikalarınızı -Somali’de neler yaptığını- anlatırken önce bir dönüp bakın, bu konuda emek harcayan insanların ne durumda olduğuna, mağduriyetlerinin niye giderilmediğine bir el atın. Dolayısıyla, bu uluslararası sözleşmeler de -tam da bahsettiğimiz gibi- emek boyutlu çok fazla önemsemediğiniz ama siyasi olarak size getiri getirecek bir pazarlama aracı olarak kullandığınız bir olaya dönüşmesin.

Ben, Türkiye’deki sağlık deneyimlerinin önemli olduğunu düşünüyorum. Ama, getirmiş olduğunuz sağlık sisteminde şu anda hem hizmet alanlar açısından hem de hizmet verenler açısından o kadar büyük problemler yarattınız ki vallahi bu problemleri Somali’ye aktarırsanız -Aytuğ Bey’in dediği gibi- Somali’ye iyilik değil, kötülük yapmış olursunuz. Şu anda, sağlık emekçilerinin neredeyse tamamında, yüzde 95’e yaklaşan bir oranda kendi yapmış olduğu işe karşılık bir memnuniyetsizlik var. Sağlık sistemiyle o kadar fazla uğraştınız ki, sağlık sisteminde sağlık emekçilerini o kadar değersizleştirdiniz ki, sağlığı öyle bir meta hâline getirdiniz ki yaratmış olduğunuz sistemin bütün faturasını sağlık çalışanları ve sağlık emekçileri ödüyor. Neredeyse her gün sağlık emekçileri ile hastaların ya da hasta yakınlarının karşı karşıya geldiği şiddet olayları yaşanıyor. Nisan ayında 2 ölümcül hadise yaşandı ve sağlık emekçisi arkadaşlarımız neredeyse ölümden kıl payı döndüler. Burada sorumluluk hekimde mi, hemşirede mi, sağlık emekçisinde mi? Hayır. Ama, getirdiğiniz sağlık sistemi hasta ve hasta yakınları açısından da o kadar büyük problemler yaratıyor ki hasta ve hasta yakınları bu problemleri yaratanın sistem değil, sağlık emekçisi olduğunu sanıyor. Dolayısıyla, bu sağlık sistemine karşı olan tepkisini maalesef sağlık emekçisine yönlendirmeye başlıyor. Bu uygulamaların, bu sağlıkta dönüşümü sağlayan sistemin getirdiği problemlerin tamamının bir kere ülke içerisinde ele alınması gerekiyor. Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nin bir tarafa bırakılarak koruyucu sağlık hizmetlerini öne alan, önceleyen, hizmet alan ve hizmet veren bütün sağlık camiasının bu konudaki yapmış olduğu işin, bir ticari mantıkla değil, kutsal bir insani görev anlayışıyla değerlendirildiği bir yeniden sistemi Türkiye’de mutlaka ele almamız gerekiyor.

Bizim başından beri sağlıkla ilgili savunduğumuz tek bir şey var: Biz, bütün vatandaşlarımızın eşit, ulaşılabilir, nitelikli, ücretsiz ve ana dilinde sağlık hizmeti hakkı olduğunu savunuyoruz ve bunu vermenin de sosyal devlet olarak devletin birincil görevi olduğunu söylüyoruz. Sizin getirdiğiniz sistem ise, maalesef,özel sektöre alan açan, sağlık emekçilerinin emeğini hiçleştiren, her geçen gün özel hastanelerin ceplerini doldurmayı neredeyse bir sistem hâline getirmiş olan politikalar silsilesini oluşturuyor. E, bunun ülke açısından getirmiş olduğu sıkıntıları defalarca örnekleriyle buralarda biz sizlerle paylaştık. Özel hastane sayısının son on iki yıllık süre içerisinde nasıl patladığını, özel hastanelerde verilen sağlık hizmetlerinin her geçen gün nasıl parasal bir niteliğe büründüğünü defalarca burada paylaştık.

Özel hastanelerde olan uygulama, bugün, getirmiş olduğunuz kalemlerle artık kamu hastanelerinde de aynı şekilde gündemleşmeye başladı. “Paran kadar sağlık” anlayışı geldi. Bugün en basit bir enfeksiyon hastalığı geçiren bir hasta bile, bir poliklinik muayenesi olduğunda, o poliklinik muayenesi neticesinde reçete alıp ilaçlarını almaya gittiğinde, ciddi düzeyde kendi bütçesini sarsacak faturalarla karşılaşmaya başladı. Özel hastanelere -belki buradaki arkadaşlara, hekim olan arkadaşlara daha sık şikâyetler geliyor- en basit biyokimyasal tetkikler için gittiğinizde bile, 400 TL’lik, 500 TL’lik ek faturalarla hastalar, hasta yakınları maalesef muhatap olmaya başladılar. Dolayısıyla, bu “paran kadar sağlık” anlayışını getiren bir uygulamanın, bir dönüşüm programının mutlaka bir kenara bırakılması gerekiyor. Sağlıkta parasız hizmet vermek, parasız olarak sağlık hizmetine vatandaşların ulaşabilmesini sağlamak sizin açınızdan birincil öncelikli görev olmalı.

Bütçe görüşmeleri sırasında, biz, burada, Van’da yaşanan bir hadisenin örneklerini getirmiştik. Yaşamını yitiren küçük Muharrem’in sağlık hizmetine ulaşamadığı için altı saat, yedi saat boyunca nasıl yaşam mücadelesi verdiğini burada ifade etmiştik. Daha sonra, sağlık hizmetini alamadığı için yaşamını yitiren Muharrem’in cenazesinin babasının sırtında bir çuvalda nasıl taşındığını, vicdanlarınız tekrar bir muhasebe yapsın diye buraya getirmiştik. Siz ne yaptınız? Bir çözüm üretmeyi bir kenara bırakalım, Sağlık Bakanınız -seçim çalışmaları sırasında- Kütahya’ya ambulans uçakla seçim çalışmalarına gitti. Kamuoyuna bu yansıdığı için de daha sonra “Biz Kütahya’daki sağlık yatırımlarını -ne tesadüftür ki seçim çalışmalarına denk geliyor- yerinde görmeye gittik.” diye açıklama yaptılar. Özrü kabahatinden beter. Küçücük bir çocuğun yaşamına mal olacak bir transport sistemini sağlayamamanın ezikliğini yaşamanız gerekirken, tam tersine, Sağlık Bakanınız Kütahya’daki seçim çalışmalarına Muharrem’i kurtarması gereken ambulansla gitti. Anlayışınız bu olursa Türkiye’deki sağlık sorunlarını çözmeniz mümkün olmaz. O nedenle, bu anlayışı bir an önce terk etmeniz gerekiyor.

Bakın, birinci basamak sağlık sisteminde sağlık ocaklarını tasfiye edip aile hekimliği uygulamasına geçtiniz. Biz o dönem bunun sakıncalarını ifade etmiştik, koruyucu sağlık hizmetleri açısından neler getirebileceğini ifade etmiştik. Bugün “polio”dan tutun kızamığa kadar koruyucu sağlık hizmetlerinin yeterli verilmediğini ortaya koyan pek çok vaka maalesef önümüze çıkıyor. Tüberkülozla ilgili… Çok dirençli tüberküloz suşlarının giderek arttığı sıcak ülkeler arasına Türkiye girmek üzere. Sadece piyasa koşullarını göz önünde bulunduran, piyasa endüstrisini canlı tutmaya çalışan ticari bir mantıkla sağlığı ele alırsanız korkarım ki önümüzdeki dönemde bu bahsetmiş olduğumuz bulaşıcı hastalıklarla ilgili de çok ciddi travmalarla, çok ciddi problemlerle karşı karşıya geliriz.

Bizim özellikle, başından beri, bu uluslararası sözleşmeler ve sağlıkla ilgili ifade ettiğimiz bir başka önemli konu var. Şimdi, Somali’yle sözleşmeler yapmak iyidir ama yanı başınızda kanayan bir yara var ve defalarca o sorunu buraya getirdik. Rojava’da kendi kendini yönetmek isteyen ve tarihe not düşecek bir direniş örneği ortaya koyan bir gerçeklik var, bir halkın gerçekliği var. Rojava’da birlikte yaşadığı Ermeni, Süryani, Asuri halklarla birlikte, Sünni, Şii, Türkmen halklarla birlikte yeni bir oluşum yaratan bir Kürt halkının gerçekliği var. Biz Türkiye'nin dış politikada Rojava’daki bu yeni oluşuma saygılı olmasının, buna göre politikalar belirlemesinin hem Türkiye’ye hem Orta Doğu barışına kazandıracağını ifade etmiştik ve bunun için de yapmanız gereken sembolik bazı şeylerin adımlarının mümkün olduğunu, bunu insani yardımlar üzerinden ortaya koymanın çok büyük kazandıracağını ve bunun aynı zamanda, kendi halkınıza karşı da, Türkiye halklarına karşı da bir görev olduğunu ifade etmiştik. Sınır kapılarının açılması gerektiğini, insani yardımların ulaştırılması gerektiğini, ilaçların, aşıların orada bu ilaçlara, aşılara ulaşamayan çocuklara ulaştırılması gerektiğini defalarca buradan ifade etmiştik. Bugüne kadar bu konuda, bugün uluslararası sözleşmelerde “Dışarıya sağlık hizmeti götüreceğiz.”, “Şu anlaşmaları yapacağız.” diyen Hükûmetiniz maalesef tek bir adım atmamıştır. Rojava’da aşı bekleyen çocuklar, ilaç bekleyen çocuklar, ilaçsızlıktan, aşısızlıktan maalesef yaşamlarını yitirmeye devam ediyorlar. Rojava sınırındaki kapılar hâlâ kapalıdır. İnsani yardımı bırakın, ticari ilişkileri de bir an önce normalleştirmenin gayreti içerisinde olması gereken Hükûmet, Rojava’da, Kobani’de, bir hastanenin donanımını sağlamak üzere -Avrupa’dan toplanmış olan- tıbbi donanım, tıbbi teçhizat malzemelerinin bile geçmesine izin vermeyen bir noktadadır. Böylesi bir anlayış kabul edilebilir mi? Eğer gerçekten bir samimiyetiniz varsa, eğer gerçekten Türkiye’deki sağlık deneyimlerinin paylaşılmasıyla ilgili, insanlığın hizmetine sunulmasıyla ilgili bir gayretiniz varsa bunun en basit turnusolü, en basit aynası Rojava sınırında duruyor. Rojava sınırını ilaçlara, aşılara, hastane malzemelerine, yaralılara kapatmanın hiçbir mantığının olmadığını kabul ederek ancak bu işe başlayabilirsiniz. Dolayısıyla, biz, bu getirilen uluslararası sözleşme vesilesiyle de, Türkiye'nin Rojava politikasıyla ilgili yanlışlarından bir an önce vazgeçmesi gerektiğini buradan ifade etmek istiyoruz. Rojava’daki çocukların beklemiş olduğu aşıların ve ilaçların bizzat Sağlık Bakanlığı tarafından temin edilerek oraya ulaştırılmasının  önündeki bütün engellerin aşılması noktasının Hükûmetin  iradesiyle birlikte ortaya konulması gerektiğini buradan tekrar ifade etmek istiyoruz.

Bir diğer önemli konu: Özellikle bölgede yaşanan bir trajedi var,         -Türkiye'nin genelinde bu vakalar fazla- “subakut sklerozan panensefalit” vakaları. Ama doğu ve güneydoğuda vaka sayısı olarak gerçekten araştırılmayı gerektiren düzeyde bir oran dikkat çekiyor. Bununla ilgili bugüne kadar Sağlık Bakanlığı bir çalışma yaptı mı bilmiyorum ama zaman zaman kamuoyuna da bu konuda bazı bilgiler yansıdı. Özellikle, kamuoyuna “Güneydoğuya bozuk aşı gönderildi.” şeklinde yansıyan bazı iddialar da vardı, bu “subakut sklerozan panensefalit” geçiren çocuklar çok ağır yaşam mücadelesi veriyorlar. Aileleri her açıdan çok perişan durumda, toplumsal ve sosyal açıdan, ekonomik açıdan göğüsleyemeyecekleri problemlerle maalesef her gün baş başa kalıyorlar. Bu konuda da Sağlık Bakanlığının özellikle bir çalışma yapması ve hem oradaki hasta olan çocuklara gerekli tedavilerin ulaştırılması noktasında hem de ailelerin yaşadığı sıkıntıların giderilmesi noktasında ciddi bir çalışmaya öncülük etmesi gerektiğini ifade ediyoruz.

Uluslararası sözleşmelerle sağlıkla ilgili bazı anlaşmalar yaparken önce bir içeriye bakıp kendi sağlık sistemimizdeki bu bahsetmiş olduğumuz çarpıklıkları düzeltmenizi öneriyoruz. Her geçen gün sağlıkta çığ gibi büyüyen sorunları çözmeden ne ülke içerisinde ne de ülke dışında farklı devletlere verebileceğiniz herhangi bir katkının olmayacağına inandığımızı ifade etmek istiyoruz.

Hepinizi, bu duygularla, saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE SOMALİ FEDERAL CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA SAĞLIK VE TIP BİLİMLERİ ALANLARINDA İŞBİRLİĞİNE DAİR ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

 

 

MADDE 1- (1) 27 Haziran 2013 tarihinde İstanbul’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

 

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

 

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler…  Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma  rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

                                                                   Kapanma Saati: 16.21

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.33

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

531 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümünün açık oylamasında toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi açık oylamayı elektronik cihazla tekrarlayacağız.

Oylama için üç dakika süre veriyorum, oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

“Oy sayısı:                              208

 Kabul:                                   208(X)

                     Kâtip Üye                                          Kâtip Üye

                İsmail Kaşdemir                                  Bayram Özçelik

                    Çanakkale                                            Burdur”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

4'üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında İzinsiz İkamet Eden Kişilerin Geri Kabulüne İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu, İçişleri Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

 

4.- Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında İzinsiz İkamet Eden Kişilerin Geri Kabulüne İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu, İçişleri Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (1/876) (S. Sayısı: 554)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5’inci sırada yer alan, Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesine Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

 

5.- Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesine Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/733) (S. Sayısı: 423)(x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 423 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

 

YOLSUZLUĞA KARŞI CEZA HUKUKU SÖZLEŞMESİNE EK PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUn BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

 

MADDE 1- (1) Türkiye Cumhuriyeti tarafından 12 Nisan 2012 tarihinde Strazburg’da imzalanan “Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesine Ek Protokol”ün  onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Halkların Demokratik Partisi adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan’a aittir.

Buyurunuz.

HDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Halkların Demokratik Partisi adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu, Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku sözleşmesi; bu, bir teknik sözleşme. Tabii geç geldi buraya, bu tür teknik sözleşmelerin vakit geçirilmeden kabul edilmesi gerekiyordu. Niye? Çünkü, daha önce torba kanunla da bu konuda bir değişiklik oldu. 2004 itibarıyla yürürlüğe giren bir sözleşme bu. Şimdi burada 12 Nisan 2012 tarihinde imzalanmış ek bir protokolü burada görüşülecek. Bu, önemli çünkü burada tahkim, hakem, uluslararası kurumlar var; bu kurumlarda görev yapan parlamenterlerin, hakemlerin, görevlilerin, yabancı parlamenterlerin, uluslararası hâkimlerin, uluslararası mahkeme görevlilerinin, aktif veya pasif rüşvetin, özel sektördeki aktif ve pasif rüşvetin, nüfuz ticaretinin, yolsuzluk suçlarının elde edildiği gelirlerle ilgili bir sözleşme.

Tesadüfen, Sayın Enerji Bakanı da bugün bu sözleşme nedeniyle orada bakan makamında oturuyor. Acaba diyorum… Bu uluslararası tahkim davaları açıldı enerji alanında biliyorsunuz, Uzanların açtığı davalar vardı, ÇEAŞ vardı, Libananco davaları 15 milyar, bilmem kaç milyar. Bunlar kazanıldı ama Sayın Bakanın yakın bir zamanda bir açıklaması daha oldu: Stockholm Mahkemesinde -sanırım nisan ayı başları- 2,5 milyar liralık yeni bir dava daha açıldı. Yani, bu enteresanlıklar farklı şirketler adı altında yapılıyor. Yalnız bu değil, tabii Hamburg’da denizcilikle ilgili hakem mahkemeleri var, Dünya Ticaret Merkezinin var ama bu Avrupa. Özellikle bu sözleşmenin çerçevesine baktığımız zaman çok teknik bir Avrupa Konseyi bünyesinde bu hayata geçiyor. “Acaba bir şeyler mi oluyor?” diye merak ediyoruz. Sayın Bakan buradan bir açıklama yaparsa… Ne oluyor yani davayı kazanıyorsunuz… O az para değil, 15 milyar birinde, birinde 10 milyar, birinde bilmem kaç milyar, arkasından 2,5 milyar avro yani 3’le çarparsanız ne yapar? Hemen hemen o da 8-9 milyar lira para eder ki az bir para değil. Buralarda ne tür şeyler dönüyor? Bu konuda bir aydınlatma yapmasında Sayın Bakanın büyük bir fayda görüyoruz. Çünkü burada, bu tür ticari sözleşmelerde heyetler hâlinde Sayın Başbakan gidiyor ülkelere, yanında parlamenterler heyeti ve iş adamları var, karşı tarafta Hükûmetin var, görüşmeler oluyor. Sonra kurullar, bu tür, işte tahkim, hakem… Hatta bu sadece ticareti de kapsamıyor, dikkat ederseniz, ülke içi hakemlerin rüşvet almasından yabancı jürilerin üyelerinin rüşvet almasına kadar hepsini kapsayan bir durum var. Bu teknik çerçeve içinde ne tür sıkıntıları enerji alanında yaşadık? Çünkü en çok yaşadığımız alan enerji alanı. Özellikle bu son santraller konusuyla onun etkileri var mı enerji politikalarıyla? Bir açıklama yapılırsa sanırım faydalı olacak.

Bu teknik sözleşmeler, Dışişleri Bakanlığından geçtikten sonra vakit kaybedilmeden gelmesi gereken sözleşmeler bunlar. Bu konu da grupların üzerinde uzlaşıyla geçmesi gereken yani tam bir yıl yedi ay olmuş, ancak bugün gündeme geliyor. Bu konuda bunu ifade etmek istiyoruz. Bu teknik sözleşmelerin hayırlısını, teknik olanlarını birlikte uzlaşmayla hızlı geçirmekte de yarar görüyoruz ama görüyoruz ki bu konuda da hâlâ sıkıntı yaşanıyor.

Ben bir şeye daha değinmek istiyorum, Parlamentoyu ilgilendiriyor: Parlamentoda, tutuklu milletvekilleriyle ilgili, 2011’de seçildiğimizden beri bir sorun yaşıyoruz. Geldik, bizim Barış ve Demokrasi Partisine geçen milletvekillerimiz tutukluydu. Sonra Anayasa Mahkemesi bireysel başvurusuna kadar giden bir macera yaşadık, ayrımcılık yaşadık. Balbay’ın durumu, Haberal’ın durumu… Şimdi, bir Uzlaşma Komisyonu kurduk. Sayın Çiçek daha önce, 2011’de bizleri çağırmıştı, o zaman AK PARTİ’yi çağırmamıştı. CHP, MHP ve Barış ve Demokrasi Partisi olarak o zaman tutuklu vekillerin sorununu çözen bir konuda, bir yasa üzerinde uzlaşmıştık, sonra ötelendi bu. Ötelenmenin arkasından Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurusuyla tahliyelerin sağlanmasından sonra Meclis Başkanının çağrısıyla bu sefer AK PARTİ, CHP, BDP olarak bir komisyon kurduk, grup başkan vekillerimiz de içindeydi, ben de üye olarak bunun içindeydim. Bunun içinde olduğumuz komisyonda biz köklü bir çözüm önerdik, anayasal bir çözüm. Anayasa Uzlaşma Komisyonunda da kabul edilen bir yöntem var. Bu Anayasa Uzlaşma Komisyonundaki yöntem üzerine bütün 4 partinin de mutabık kaldığı bir formül, kökten çözelim, bunu Anayasa çözer, onun dışındaki bütün çözümler geçicidir. Bu dönemin sonuna kadar etkili olan sonuçlarını doğuracak çözümlerdir diye söylemiştik.

Sayın Meclis Başkanı bugün bir yazı göndermiş bütün grup başkanlıklarına, bize de göndermiş. Ve umarım bu geçici çözümlerden öte, yasama görevinin yapılmasıyla ilgili yıllarca mağduriyetler yaşanmadan, kendi üyelerinin kendi sorununu çözüp hani terzi kendi söküğünü dikemez misali durumda olan bir Meclis durumundan kurtulmanın zamanı diye düşünüyoruz. Bu geçici bir çözümdür. Elbette ki birlikte bunu yapalım ama köklü bir çözüm olan Anayasa değişikliği konusu üç günümüzü alır en fazla, hatta üç günü de almaz. Daha köklü bir çözümle bunu aşmakta yarar vardır  diye düşünüyorum.

Doğrusu bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum, bu benim Şırnak iliyle ilgili. Demin tahkimden, hakemden, enerjiden girdik. Enerjiden de konuşurken bizim Şırnak’ta -sabah da gündem dışı bir konuşma yapmıştı Milletvekilimiz Sayın Selma Irmak- termik santrallerle ilgili… Biliyorsunuz, Cudi Dağı’nın eteğinde 4 üniteye ulaşan 1 termik santral var, 3 tane daha termik santral için ruhsat verildiğini biliyoruz. Ruhsat için başvuran şirketlerin sayısı da 7. Yani böyle bir durumda… Gerçekten, Şırnak’ta çok güçlü bir çevre platformu var. Bu termik santrallere karşı çok duyarlı halkımız çünkü sadece kirlilik saçıyorlar, çevreyi kirletiyorlar, doğayı tahrip ediyorlar ve bunu yaparken de yöre halkına, yöreye katkı olarak bıraktıklarıyla tahribatı karşılaştırdığınız zaman asla kabul edilemeyecek bir durumla karşı karşıyayız. Şimdi bunu düşünürken bir de baktık ki -bir zamanlar Yunanistan’da bir film çevrilmişti, Truva filmi- Truva Atı’nı Truva’ya getirdiler. Şimdi de Kültür Bakanı -Hazreti Nuh’un filmi çevrilmiş, Russell Crowe’un- “Bu Nuh’un Gemisi’ni getirirsek Cudi Dağı’nın eteklerine, bir doğal park da olursa turizm açısından iyidir, olumlu olur.” Vallaha yüzlerce defa dedik: “Şu Cudi Dağı’nı doğal park yapalım, bu santrallerden de kurtuluruz, insanlar da bir nefes alır, kutsal bir mekâna bütün insanlarımızın ziyaretini sağlarız.” Kur’an-ı Kerim’de de yazıyor. Hazreti Nuh’un türbesi Cizre’de onu herkes biliyor. Böyle bir girişim, bir de termik santralleri karşı karşıya getirdiğiniz zaman uyuşmuyor. Böyle bir doğa parkı olayına biz de “Evet” diyoruz. “Cudi Dağı elbette ki bir doğal park alanı olmalıdır.” diyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Aykut Erdoğdu…

Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 423 sıra sayılı, uzun adı var ama, yolsuzluğa karşı bir sözleşmenin onaylanması üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bakın arkadaşlar, bu, elimdeki sözleşme 1 Temmuz 2004 tarihinde kabul edilmiş. Bizim Hükûmetimiz bu sözleşmeyi ne zaman imzalıyor? 12 Nisan 2012’de. Sekiz yıl sonra, yolsuzlukla mücadele sözleşmesini imzalıyor. Ne zaman gündemimize geliyor? 2014’te. Yani orijinal sözleşmeden tam on yıl sonra imzalanarak önümüze gelen bir yolsuzlukla mücadele sözleşmesi…

Değerli arkadaşlar, bu sözleşmeleri imzalamazsanız, bu kanunları çıkarırsanız, yolsuzluğu kolaylaştıran kanunları çıkarırsanız daha çok 17 Aralıklarla başınız belaya girer. Bu 17 Aralıkta “paraleller” diye bir örgüt yarattınız ve bu paralelleri suçlayarak bu yolsuzluklardan sıyrılmış olabilirsiniz ama bu yasalar, bu sözleşmeler elinizde olduğu sürece daha sizin yolsuzluklarla başınız çok belaya girecek değerli arkadaşlar ve bu yolsuzluklar da kapatılamayacak. Ben size yıllar yılı yolsuzlukla mücadele etmiş bir görevden gelen arkadaşınız olarak birkaç tavsiyede bulunmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, yolsuzlukla mücadelenin iki temel koşulu var: Bunlardan birincisi, saydamlık, şeffaflık. Yönettiğiniz devleti şeffaf yapmak zorundasınız. Peki, şeffaf yapmak için ne yapmak zorundasınız? Bilgi edinme hakkına saygı duymak zorundasınız yani size sorulan sorulara tam, zamanında ve doğru cevap vereceksiniz. Bakın, burada Enerji Bakanı var; şimdi, ben Enerji Bakanına sorduğum birkaç soru üzerinden sizin Hükûmetinizin bu konudaki pozisyonunu netleştirmek istiyorum. Tam bir yıl önce bu kürsüde Enerji Bakanına sordum: “Adalet ve Kalkınma Parti Genel Başkanı ve Başbakan Sayın Erdoğan’ın damadının yönettiği Çalık şirketi Samsun’da nitelikli dolandırıcılıktan yargılanıyor mu?” dedim. “Suçlama konusu  şu mudur?” dedim. “Sizden  cami, okul, park gibi kamusal elektriğin parasını alan şirketin, yoktan yere fiyatları yüksek gösterilerek Hazine Müsteşarlığını dolandırdığına yönelik bir iddia var mıdır? Bu konuda bir savcılık araştırması söz konusu mudur?” dedim. Tam bir yıldır bu Bakan bu  soruya cevap vermiyor. Ama bu Bakan anayasal olarak ve yasal olarak bu soruya cevap vermek zorunda. Sadece soruya cevap vermek zorunda değil; aynı zamanda, ben, KİT Komisyonunun üyesiyim, yani bu işlemi yapan kamu iktisadi teşebbüsünü Meclis adına, yüce millet adına denetlemekle görevli bir milletvekiliyim. Bu belgelere de ulaşmam gerekiyor -bu iddianameye, bu rapora- okumam ve karar vermem gerekiyor. Sayın Bakan bu soruya cevap verdi mi? Vermedi arkadaşlar, bu soruya cevap vermedi. Niye vermedi? Siyaseten zor durumda kalmaktan korktu. Sonuçta döndü dolaştı ne oldu? 17 Aralıkla Hükûmeti muhatap oldu.

Ben, aynı Bakanınıza şunu sordum…

Şimdi, doğal gaz işinde şöyle bir şey var arkadaşlar: Uluslararası anlaşma yapıyorsunuz ve belirli bir miktar doğal gaz almayı Rusya’ya, İran’a, Azerbaycan’a taahhüt ediyorsunuz, “Ben bu doğal gazı almazsam bunun parasını ödeyeceğim.” diyorsunuz. Buna “al ya da öde” anlaşması deniliyor.

Ben bu Bakana sordum: “Yıllar itibarıyla, Türkiye  Cumhuriyeti, almadığı ve kullanmadığı hâlde kaç milyar dolar doğal gaz parası ödemiştir?” diye. Bu Bakan bu soruya da cevap vermedi ve bizim halkımız, almadığı veya kullanmadığı doğal gaza milyarlarca dolar para ödedi. Fakire dağıtmadı bu doğal gazı, fakire bunun yerine kömür dağıttı. Peki, kömür dağıtırken ne oldu? Onlarca yolsuzluk oldu, üç dört tane şirket bundan zengin edildi. Bir sürü müfettiş rapor yazdı. Bu raporlardan bir tanesini de bu Bakana bağlı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Teftiş Kurulundan bir müfettiş yazdı. Bu bakanın ne yapması gerekiyordu? Bu raporu alıp, götürüp cumhuriyet savcısının önüne koyup “Kardeşim, benim müfettişim böyle bir şey yapmış. Bak bakalım burada bir suç var mı?” demesi gerekiyordu değil mi? Bu Bakan bunu yaptı mı? Yapmadı, raporu sümeninin altında tuttu, bu raporu sümeninin altında tuttu. Peki bu grup ne yaptı, Adalet ve Kalkınma Partisi? Yasa çıkardı, yasa çıkardı ve bu yolsuzluğun aklanmasını sağladı. Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluklarından birisi takipsizlik kararıyla kapatıldı arkadaşlar, hâkimin önüne bile gitmedi. En az 5 müfettişin “Suç var.” dediği, Sayıştayın her yıl “Burada ağır suçlar var.” dediği bir yolsuzluk hiçbir şeklide yargının önüne gitmeden kapatıldı. Sonra 17 Aralıkta “Paraleller bize tuzak kurdu.” diyorsunuz. Tuzağı siz kurdunuz; bu yasayı çıkararak, siz el kaldırarak partinizin bu işlere müdahale etmesini engellediniz, bakanlarınızın önünü açtınız.

Şimdi tekrar dönelim değerli arkadaşlar. Biz doğal gaz alıyoruz değil mi Rusya’dan. Bu doğal gazı sizce sadece biz mi alıyoruz? Hayır; İngiltere alıyor, Fransa alıyor, İtalya alıyor. Peki, bu doğal gazı nasıl alıyoruz diğer uluslar gibi? Belirli bir fiyat formülünde alıyoruz değerli arkadaşlar, bunun uzun bir formülü var. 2004 yılında bu formül değiştirildi ve Türkiye aleyhine korkunç farklar doğdu değerli arkadaşlar. Bir bilirkişi raporu var, önümüzdeki dönemde, o yıl için söylüyorum, 10 milyar doların üzerinde Türkiye’nin zarar edeceğine yönelik, 10 milyar doların üzerinde. Biz şimdi şu Bakana soruyoruz, diyoruz ki: “Ya, sen kimden, hangi fiyattan, ne kadar doğal gaz alıyorsun? Rusya’dan ne fiyata alıyorsun, Azerbaycan’dan ne fiyata alıyorsun, sen bunu İran’dan ne fiyata alıyorsun?” Bu bakan bize cevap vermiyor. Ne diyor? “Bu bir ticari sırdır.” diyor. Ticari sır olan konuyu ben Rus basınından öğreniyorum. Gazprom şirketinin fiyatları açıklanıyor, neredeyse en pahalı gazlardan birini biz alıyoruz. Hem de nasıl alıyoruz? Bu Gazprom şirketi benim ülkemden boru hattını geçiremeden gaz alamıyor çünkü ben hat ülkesiyim, “hub” üzerinde bir ülkeyim ama benim Enerji Bakanım yine gidiyor, Karadeniz’de yoktan yere Ruslara buradan geçiş hakkı veriyor ve Rusya’nın Başkanı Putin diyor ki: “Bana bir Noel hediyesi verdi.” Sen kimsin ya! Sen benim ulusal çıkarımı Ruslara Noel hediyesi olarak nasıl veriyorsun? Senin makul bir sebebin var değil mi? Senin makul bir sebebin var, ulusal çıkarları düşünüyorsun ama bana savunamıyorsun, bana söylemiyorsun. Sadece “Ulusal çıkarlarım var.” diyorsun ve ben 17 Aralıkta görüyorum ki –ki, bunların hepsi iddiadır, onun da altını çizerek söylüyorum- çok ciddi iddialar var. Sizin Hükûmetiniz ulusal çıkarlara göre bir şey yapamıyor.

Değerli arkadaşlar, siz saydamlığı ortadan kaldırırsanız, sizin Bakanınız gerçek dışı cevaplar verirse, sizin Bakanınız benim bilgi edinme hakkımı, anayasal hakkımı, yasal hakkımı çiğneyecek şekilde “Ticari sır, devlet sırrı, gizlilik” derse, bu gizli devletten, bu sırlı devletten hayırlı işler çıkmaz. Arkadaşlar, özel hayat gizlidir. Hepimizin özel hayatı gizlidir. Hani döneminizde oradaki partiye, buradaki partiye, şuradaki milletvekiline haince ve alçakça tuzaklar kuruldu ya, işte o özel hayatlardı, onların gizli olması gerekiyordu ama Başbakanın damadının yönettiği Çalık şirketi eğer Samsun Cumhuriyet Başsavcılığında hazineyi nitelikli dolandırıcılık suçundan yargılanıyorsa bunu hepimizin bilmesi gerekmektedir. Ben kendi  seçmenime bunu borçluyum, bana oy veren Cumhuriyet Halk Partililere ve diğer halkıma ve bana oy vermeyenlere, herkese bunu borçluyum. Anayasa’m bunu bana emrediyor: “Ey milletvekili, muhalefettesin ve sen bunu denetleyeceksin.” diyor ve siz devleti böyle kör ettikçe, siz devleti böyle görünmez hâle getirdikçe sizin başınız daha çok yolsuzluklarla belaya girer. Sadece sizin başınız belaya girmez, bu milletin de başı belaya girer. Orta gelir tuzağına takılır kalırız; yoksulluk kol gezer, yoksulluktan kâğıt toplayan çocukların Ankara’nın İskitler semtinde evleri yıkılır, açlıktan ölen bebeklerimiz olur. Muharrem bebeği babasının çantasında, babasının heybesinde mezarlığa uğurlarız ve hepimizin bu durumdan hüzün ve utanç duyması gerekmektedir.

Saygılarımı sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, cevap verebilir miyim?

BAŞKAN – On dakika süreniz var konuşabilirsiniz; yalnız anlaşmayı bozmayın isterseniz konuşurken.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Hayır, hayır…

BAŞKAN - Rica ediyorum, bir anlaşma var da onun için…

Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.

Tabii, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız Türkiye'nin iki büyük yatırımcı bakanlığından bir tanesi ve bizim 2023 yılı hedefleri doğrultusunda elektrik, doğal gaz, petrol ve diğer sektörlerimizle alakalı yaklaşık 118 milyar dolarlık yatırım yapacağız. Bunların belli kural, belli disiplin içerisinde yapılmasını sağlamamız lazım, aynen şu ana kadar yaptığımız gibi.

Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz yıl 4.985 tane, yaklaşık 5 bin tane ihale yapıldı Bakanlığımızda. 5 bin tane ihale yapıldı ve bunların her birisiyle alakalı, hamdolsun, arkadaşlarımız dürüstçe çalışıyorlar. Diyelim ki yüzde 1’inde hata oldu, 50 tane eder bu. Onların da teftiş kurulları var, disiplin kurulları var, bunların denetimleri var. Her türlü konuda eğer bir arkadaşımız herhangi bir usulsüzlük yapmışsa onun kim olduğuna bakmadan, hatırına gönlüne bakmadan biz ona müdahale ederiz ama dürüst çalışan arkadaşlarımız varsa onları da diğerlerinin içerisine katmayız. Buna en fazla dikkat etmemiz lazım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdiye kadar kimseyle ilgili bir tane işlem yaptın mı?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Ben size “siz” diye hitap etmeyeceğim. Arkadaşım konuşurken ben hiç sesimi çıkartmadım. Lütfen ben konuşurken siz de müdahale etmeyin.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır sordum. Şimdiye kadar bir tane işlem yaptınız mı?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Bakın, ben size söylüyorum. Ben size burada son derece insani bir şekilde söylüyorum.

Şimdi değerli arkadaşlar, Libananco’yla alakalı soruldu. Libananco ve diğer dört tane dava, yaklaşık -İnsan Hakları Mahkemesi dâhil olmak üzere- 230 milyar dolarlık bir dava açtılar, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti aleyhine. Bunların bütün davaları sonuçlandı. Bir tanesinin temyiz hakkı vardı, o temyiz de sonuçlandı. Her birisinde Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti, hamdolsun, haklı çıktı.

Şimdi, Cem Uzan, açıkça söylüyorum, bir sahtekârlık gereği, haklı olmadığına inandığımız bir cümleye dayanarak bu sefer Stockholm’den bir dava açıyor 2,5 milyar euroluk. Biz şuna inanıyoruz; bu davanın görülmesine bile gerek olmadan reddedileceğine inanıyoruz, hazırlıklarımız bu yönde çünkü benzer gerekçelerle beraber yine davayı açıyor, “Ben o zaman Türk vatandaşı değildim.” diyor. Bunların her birisinin resmî kayıtları var. Belki kendisini oyalıyor olabilir ama Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini oyalayamayacak. Bunları inşallah hep beraber göreceğiz. Hatırlarsanız, sekiz yıl süren davalarda bir kısım tedirginlikler oluşmuştu “Acaba biz bu davada Türkiye olarak kaybeder miyiz?” diye, “Başka kirli oyunlara girerler mi?” diye. Biz son derece şeffaf bir şekilde, hamdolsun, Hazine avukatlarımızla beraber, Maliye Bakanlığı avukatlarımızla beraber savunduk ve şükürler olsun, geldiğimiz noktada bütün o davaları kazandık. Ben inanıyorum ki tahkim heyeti yine bu dava için de benzer bir şey verecektir.

Cudi Dağı’yla alakalı söylendi. Arkadaşlar, Cudi Dağı’nda kömür var. Şu anda, oradaki çalışan santral baca gazı analizleri yapılmak kaydıyla çevreye zarar vermeden çalışan bir santraldir. Değerli arkadaşlar, her zaman söylüyoruz, bakın -sayın konuşmacı doğal gazdan şikâyet ettiler- doğal gazı hiç almadan elektrik üretebiliyor olsak bunu yapalım. Bunun için yerli kömür kaynaklarını kullanmamız lazım. Hepimizin bildiği gibi, su, rüzgâr, güneş, jeotermal ve bütün diğer biyokütlelerle alakalı yerli kaynaklarımızı ve yenilenebilir kaynaklarımızı kullanmamız lazım. Konu şu: Yerli kömür; orada akışkan yatak teknolojisine göre yapacağız, yaptığımız takdirde de herhangi bir sıkıntı çıkmazsa biz oradaki, köydeki kardeşlerimize iş olarak, istihdam olarak fayda veriyorsak bundan hepimizin sevinmesi lazım. Şu kaygıya kesinlikle katılırım: Eğer çevreyi kirletecekse buna ben de karşıyım baştan. Bunu sözle değil yani biz lafın gelişi “Çevreye rağmen değil çevreyle beraber projelerimizi geliştireceğiz.” diyorsak bunu söz olarak söylemiyoruz. Bizim yapacağımız şartnamede oradaki yapılacak santrallerde kesinlikle baca gazı analizleri olacaktır. Bunu valiliğe, il özel idareye, belki de belediyeye online olarak aktarabiliriz. Yani herkes takip edebilir. Eğer zararlı bir şey varsa da onu kesinlikle çalıştıramayız. Yatağan’da daha fazla kapasitesi olduğu hâlde daha az çalıştırarak baca gazı analizlerini devam ettiriyoruz. O konuda müsterih olun.

Değerli arkadaşlar, milletvekili arkadaşımız “Doğal gaz alınmadığı ve kullanılmadığı hâlde kaç milyar dolar ödedik?” dediler. Değerli arkadaşlar, şu anda Rusya’da alınmadığı hâlde ödenmiş hiçbir para kalmamıştır. Belki arkadaşımızın bilgilerini güncellemesi gerekebilir. Üç yıl önce, dört yıl önce, almadığımız ve kullanmadığımız doğal gaza avans niteliğinde ödenen para vardır, sözleşme bunu söylüyor. Burada yalnız şunu anlamamak lazım: Beş yıl içerisinde telafi edilirse o, o para ondan düşülüyor. Yani bu bir nakit akışlarıyla alakalı konudur.

Değerli arkadaşlar, bu kürsüden belki ona yakın söyledim, on defa söyledim, bir kez daha söyleyeceğim: Türkiye’nin doğal gazı kullanmadığı hâlde ödediği hiçbir para kalmayacaktır. Beş yıllık telafi içerisinde…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Var ama.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Bakın, “Rusya’ya var.” dediniz şu anda Rusya’ya 1 dolar olmadığını söylüyorum ben. İran ve Azerbaycan’la alakalı 2014 ve 2015 yıllarında bütün bunlar bitiriliyor. Bunu bilgilendirirken güncel bilgileri de aktarırsak arkadaşlarımızı yanıltmamış oluruz. Şu anda biz Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı olarak açıklıyoruz: Türkiye’nin Rusya’da, İran’da ve Azerbaycan’da kullanmadığı hâlde, almadığı hâlde hiçbir parası orada kalmayacaktır. Tekrar tekrar açıklıyorum: Rusya Federasyonu’yla geçen yıl bu paralar, hesaplar karşılıklı görülmüştür ve tam tersine de olabiliyor, bundan Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin zaman zaman avantajlı, zaman zaman dezavantajlı olduğu durumlar oluyor ama yaptığınız sözleşme, bizden önceki yapılan sözleşmeler bunu söylüyor. Burada önemli olan şu: Doğal gaz ithal olduğu için fakir fukaraya dağıtılmaz arkadaşlar. Biz kömürle alakalı 2 milyon ailemize 2 milyon ton civarında kömür dağıtıyoruz. Bunun oluşturduğu istihdam var, nakliyesi var, yerli kömür var. Bunların her birisini oluşturuyoruz.

O yüzden, ben, arkadaşlarımın doğruyu bilmesi açısından söylüyorum: Türkiye'nin doğal gazla alakalı şu anda Rusya’ya alıp da ödemediği, ödeyip de almadığı hiçbir miktar yoktur.

Şimdi, diğer konuda… Arkadaşlar, ben çok açık bir şey söylüyorum: Siz, burada, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığıyla alakalı CHP Grubu adına bir şey verdiniz. Daha üçüncü dakikada grubun içerisinde bu işi anlayan arkadaşlarımızdan “Biz mahcup olduk.” diyenler oldu. (CHP sıralarından gürültüler)

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Kim ya bu? Bu kim kardeşim? Hep bunu söylüyorsun!

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Yalan söylüyorsunuz!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, ben, size bunu söylüyorum.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Kim bu ya? Kim bu, söyle! Böyle bir şey söyleyemezsin sen!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Bak, ben arkadaşlar, çok açık bir şey söyleyeyim.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Bu gruba böyle hakaret edemezsin! Kim?

BAŞKAN – Sayın Erdoğdu, bitirsin…

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Siz AK PARTİ Grubunda yalnızca…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Bu gruba böyle hakaret edemezsiniz! Kimdir bu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Sayın Aydoğdu, siz, AK PARTİ Grubunda itibar kaybetmekle kalmamışsınızdır, CHP’nin içinde de itibar kaybetmişsinizdir. Ben bunu söylüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ne alakası var? Açıkla!

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Kimdir bu, kim? Dürüst ol! Kimdir?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Açıkça söylüyorum. Bakın, bilgilerime dayalı söylüyorum. Ben kimseyi ispiyonlamam. Benden isim istemeyin.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Açıkla! İftira atma!

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – O zaman böyle bir şey söyleyemezsin!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Ben söylüyorum.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Söyleyemezsin!

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bu gruba hakaret edemezsin! Ayıptır ya!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Siz CHP’nin içerisinde dahi itibar kaybetmiş birisiniz.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sen kendi itibarına bak!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Ben size söyledim. Konuyu açıkladım. Siz eğer bir mahkeme kâğıdını dahi…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bir bakan böyle konuşmaz!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Arkadaşlar, açık ve net bir şey söylüyorum…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bir bakan böyle konuşmaz!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Ben, size, mahkemenin sayı-numarasını verdim. Tarih-numarasını verdim. Siz mahkeme kâğıdını bile takip etmekten âcizseniz ben ne yapayım ya! Böyle şey olur mu! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sizin için söylenenleri de söyleyelim… Böyle konuşulmaz!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Veriyorum ben size. Ve o zaman dedim ki…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bir bakan böyle ciddiyetsiz konuşmaz!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Bakın, iki yıl önce dedim ki: “Arkadaşım, sen milletvekilisin, cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunma hakkına sahip olan birisin. Lütfen, buradan çıkınca git oraya suç duyurusunda bulun.”

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Kanun çıkarıp aklamayacaksın ama!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Süre geçti. Niye bulunmadınız? Niye bulunmadınız suç duyurusunda?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Göreceksiniz! Bulunduğumda ne yaptığını gördük çünkü!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Bir dakika… Bir dakika… Devamını söyleyeyim ben. Çünkü mahkeme onunla alakalı kararları vermişti ve onunla alakalı bütün yerel mahkemeler, idari mahkemeler kararlarını verdi ve o verdiği karardan arkadaşımızın haberi bile yoktu. Ona dayalı söylüyorum.

Hepinizi hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet, yani Sayın Erdoğdu…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Erdoğdu’ya açık sataşma var tabii de…

BAŞKAN – Tamam, evet.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Ben öncesinde grubum adına, grubuma dâhil bütün milletvekillerinin Aykut Erdoğdu’ya inanç ve güvenlerinin tam olduğunun altını çizerek tutanaklara geçiriyorum, bir. (CHP sıralarından alkışlar)

İkincisi, bu Parlamentoda iktidar milletvekilleri ile muhalefet milletvekilleri kulislerde ve çeşitli sosyal ortamlarda bir araya gelirler ve çok özel sohbetler yapılır. Ben, hiçbir milletvekilimizin Aykut Erdoğdu’yla ilgili böyle bir hususu Sayın Bakana naklettiğine inanmam. Ancak bizim de iktidar milletvekilleriyle yaptığımız özel sohbetlerde sayın bakanlarla ilgili, Hükûmetle ilgili çeşitli sohbetler olur. Şık ve hoş olmayan, bu özel sohbetlerin bu kürsüye taşınmasıdır. Bunu Sayın Bakana yakıştıramadım.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Yakışır, yakışır!

ENGİN ALTAY (Sinop) – Genel Kurulun bilgisine arz ediyorum ve Aykut Erdoğdu’ya doğal olarak sataşmadan dolayı tabii söz talep ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz vereceğim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, sonra da bizim söz talebimiz var.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkanım, yalan yanlış söylerse ben de söz hakkını peşinen istiyorum.

BAŞKAN – Azeri Türkleri der ki: “Narahat olmayın.” Şu andan itibaren narahat olmayın, herkesin söz hakkı var.

Anlaşma gitti anladığım kadarıyla.

Sayın Erdoğdu, buyurunuz.

 

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın 423 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Şunun bilinmesini istiyorum ki değerli arkadaşlar, çok ağır sözler söyleyebilirim ama bu gazi Meclisin kürsüsüne bunu yakıştıramıyorum. Ben bu Bakana, burada Sayıştay raporlarında olan bilgileri sordum. Gelip bir kısmını verip bu bilginin, bir kısmını vermeyerek sizi aldatması her şeyden önce size ayıptır. “Al ya da öde”de milyarlarca dolar ödendi mi? “Ödendi ama geri alınacak.” diyor. Kardeşim, bu yoksul halkın parasını götürüp peşin olarak Rusya’ya, İran’a, Azerbaycan’a verdin mi vermedin mi? Verdin. Çalık Şirketiyle alakalı soru sordum. Cevap verdi mi? Vermedi. Başbakanın damadı nitelikli dolandırıcılıktan yargılanıyor mu yargılanmıyor mu ya Samsun Cumhuriyet Başsavcılığında? Bu kadar basit sorular…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sen söyle! Sen söyle ya!

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Bu kadar basit sorular…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sen söyle, yargılanıyor mu?

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Bilgiler onda.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Söyle, söyle; yargılanıyor mu?

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Yargılanıyor bildiğim kadarıyla, bildiğim kadarıyla yargılanıyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Söyle, söyle…

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Bir dakika…

Şimdi, ne diyor? Bir gensorudan konuşuyor. Gensoru konusu şu…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yargılanıyor mu söyle bakayım!

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Bütün Türk halkı, bütün halkımız izliyor. Gensoru konusu şu: İhaleye fesat karıştırmış şirketler, ihaleye fesat karıştırmaktan yargılanan şirketler, Kamu İhale Kanunu’nda açık hükümler varken, ortakları ortadayken ihaleye fesat karıştırdığı Bakanlıkta yeni ihaleler almıştır; gensoru konusu budur. Kamu İhale Kanunu’na aykırı olarak, götürüp bu şirketlere yeni ihaleler verilmesinden bahsediyor.

Diyor ki: “Mahkemeye git.” Gideceğiz, gideceğiz, biz bunu… Hiç merak etme gideceğiz, cebimizden avukatlara parasını vererek gideceğiz bu halkın malını savunmak için.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ne zaman?

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Ya, kardeşim, ya böyle bir soru var mı, “Ne zaman?” En kısa zamanda.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Niye gitmiyorsun ya?

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Böyle bir iddianameyi nasıl hazırlayacağımızı bekliyorsun, senin gibi arkamda devlet mi var?

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Niye? Koskoca partin var arkanda ya!

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Burada kendi kaynaklarımla mücadele ediyorum, yetimin hakkı için mücadele ediyorum ve son derece, bu kadar şeyde nazik konuşurken şu Bakanın üslubu üslup mudur ya? Gelip bu sorulara cevap vereceksin kardeşim, başka yolun yok! (CHP sıralarından alkışlar)

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –Cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Şimdi, önce ikili sistem hallolsun Sayın Kaplan, elbette ki sıra da sizin.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Peki Sayın Başkan.

BAŞKAN – Yani şimdi, önce maç, başka oldu.

Buyurunuz.

 

2.- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bakın, burada tek tek evraklarıyla beraber ortaya koyduğumuz bir meseleden bahsediyoruz. Yasaklı birisi ihaleye giriyor mu? Cevap: Yasaklı birisi ihaleye girmedi, şu anda da girmiyor, bundan sonra da giremeyecek.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Böyle bir şey olur mu? Yasaklamayı sen vereceksin, vermemişsin ki adam yasaklansın.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Şimdi, bakın, çok net bir cevap veriyorum ben. Yasaklı birisi ihaleye girdi mi?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Kim verecekti yasaklama kararını?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Şimdi, yasaklama kararını Kamu İhale Kurumu vermiş, demişiz ki…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Yahu “Vermedi.” dedin bu kürsüde, yapma ya bunu!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Konu net, şu: Yasaklı birisi ihaleye girdi mi? Gensorunun ana konusu bu. Şimdi, çok şey anlatılır da bir cümle cevap kullanıyorum. Yasaklı birisi ihaleye girmedi…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Çünkü yasaklama kararını vermedin, bunu da söyle!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – …dün de girmedi, bugün de girmedi, yarın da girme durumu yok. Gensoru kendiliğinden düşüyor diyorum, üçüncü dakikada.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Hiç öyle bir şey yok. Yasaklama kararını vermeyen yönetimde kalamaz.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Kusura bakma, kusura bakma, sen o konuda gerçekten çok açığa düştün.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Hiç açığa düşmedim.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Çok açığa düştün.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ben böyle bir şeyde açığa düşsem namusluca söylerim, açıkta olan sensin. Yasaklama kararını verme, sonra “Yasaklı değil.” de.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Ondan sonra dedin ki: “Bir dakika, ben gensoruyu onun için vermemiştim, ben gensoruyu şunun için vermiştim.”

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Var mı böyle bir şey!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) –Şimdi, siz eksik ve yanlış bir iş yaptınız.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sen eksik yaptın, sen!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Partinizi gensoruyla alakalı yanlış yönlendirdiniz.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ya sen ihale yasaklama kararını neden vermedin onu söylesene.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Partiniz size inandı ama yanlış yaptı. Ben sonunda bunu gerekli mercilere açıkladım, sizinle alakalı. Evraklarımı, dosyalarımı verdim. “Evet, bu doğru olmamış.” dediler.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Kim dedi ya? Kim dedi bunu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Çünkü siz CHP’nin içerisinde kaybettiğiniz itibarı tekrar toparlamaya çalışıyorsunuz.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sen merak etme kardeşim benim itibarım halkımda da var, partimde de var.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Bunu böyle yapmayın. Bakın bana lütfen… Arkadaşlar çok açıkça arkadaşımıza meydan okuyorum.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sen kendi itibarını düşün, sen kendi itibarını düşün. Emperyalist bir enerji bakanı, konuşturma beni!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) –. Sorun şu: Bu işten anlayan CHP’li, MHP’li, BDP’li, AK PARTİ’li, bu işten anlayan -hesap uzmanları olsun veya maliyeci olsun- lütfen birer kişi verin; en fazla, bakın, on dakika, arkadaşlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Verelim araştırma önergesini, Meclis araştırması kuralım.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Sana anlatmıyorum ben.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Niye? Kendin söylüyordun biraz önce, mekanizma belli, araştırma önergesi.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Arkadaşlar, on dakika içerisinde eğer o 4 arkadaşımız da, bakın, CHP’li, BDP’li hepsinden söylüyorum…

BAŞKAN – HDP, HDP.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Fark etmez, ikisi de aynı.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – HDP’li, MHP’li arkadaşlarımıza da hepsine söylüyorum. On dakika içerisinde, iddian varsa ben hiçbir şey bilmiyorum arkadaşlar.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kaplan, sizi araya sıkıştırayım. Ne olduğunu bilmiyorum ama buyurun.

Sonra Sayın Erdoğdu size söz vereceğim.

 

3.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın 423 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ben zaten gerilim yapmam Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, her gün bizim Şırnak’ta çevreciler etkinlik yapıyor, eylem yapıyor. Bu ayın 10’unda da tekrar Kanimasi’de, Afkamasya’da etkinlik var. Niye? Bakın, Sayın Bakan diyor ki: “Hayırlı iş.” Kardeşim, bütün hayırlı işler bizi mi buluyor Şırnak’ta? Uludere, Beytüşşebap’a kadar 13 tane HES, bütün dereleri kuruttunuz Hezil Çayı’ndan Habur’a kadar. Trafik kazasında üç gün önce 2 tane genç hayatını kaybetti bu HES’lerin yapımı nedeniyle, normal yol tahribatı nedeniyle.

Bakın, Uludere’de HES, Beytüşşebap’ta HES; dereleri, Hezil’i, Habur’u kurutuyorsunuz. Geliyorsunuz, Silopi’de Ciner Grubu’nun 4 ünitesi var; yetmiyor, 6 tane daha kömüre dayalı termik santral başvurusu var; yetmiyor, Silopi’de, BOTAŞ’ta 10 numara yağ yakan bir enerji kompleksi var. İdil’de -ilçemizde- yine BOTAŞ’ta 10 numara yağ yakan bir enerji kompleksi var. Kaç tane etti? Ondan sonra, geliyoruz Güçlükonak’a, Güçlükonak’ta Ilısu Barajı yapılacak. Ilısu Barajı, sadece bizim kaplıcaları, Hesta kaplıcalarını ve 15 köyü suyun altında bırakacak.

Siirt hemen yanı başımızda. Botan Suyu’nda 19 tane HES yapılacak. Kardeşim, bütün ülkenin enerjisini bizden mi çıkaracaksınız? Bir tane yerli şirket yok, bir tane yerli yatırımcı yok.

Bakın, Erol Dora’ya sorun, Hesana onun köyüdür, Süryani köyü.

BAŞKAN – Sinirlenmeyin… Sinirlenmeyin…

HASİP KAPLAN (Devamla) – Derelerini kuruttunuz, bahçelerini kuruttunuz. Tapulu arazilerinin içinden geçiliyor. İstediğiniz kadar zarar veriyorsunuz. Türkiye'nin enerjisini Şırnaklı olarak biz karşılayacağız, ondan sonra “Hayırlıdır maşallah.” diyeceğiz! Vanadyumdan da uçak sanayisine kadar herkes kâr edecek, bunun adaleti yok. Adalet olmadığı zaman itiraz olacak arkadaşlar. Bu konuda ciddi bir uyarıda bulunuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurunuz.

 

4.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 58 ve 59’uncu maddeleri yasaklamaya ilişkindir. Ezberden söylüyorum. Diyor ki: “Bu kanun kapsamına giren ihalelerden hakkında soruşturma yapılıp dava açılmasına karar verilenler ihaleye katılmaktan yasaklanır.” Değil mi? Bunu söylüyor.

Şimdi sorun o bakana. İsim vermek zorundayım, özür diliyorum. Nihat Özdemir, Cemil Kazancı, Fernas Şirketinin sahibi yargılanıyor muydu senin bakanlığında ihaleye fesat karıştırdığı için ve rüşvet verdiği için? Yargılanıyordu. Peki, bu adamlar -madem yasaklama kararı var da- üçüncü havalimanı gibi Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en yüksek bedelli ihalesine nasıl katıldı ya? Nihat Özdemir nasıl pey verdi? Nasıl pey verdi, gel bunu açıkla.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Havuza para verdi.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Buraya geliyorsun, yazıktır bu milletvekillerine ya! Yazıktır, kendi grubunu aldatıyorsun. Var mı dava bunlar hakkında? Fernas Şirketi, koç gibi gidip davalara giriyor mu? Bunlar yargılanıyor mu, yargılanmıyor mu?

Gülümseyerek bir şey yapamazsın. Çok haksızsın, çok haksızsın…

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Yazık, yazık!

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – …ve gerçekten şu Parlamentoya yazıktır ya, doğruları söyle.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Bak, CHP’nin milletvekillerini aldatma.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Haksız mıyım? Nihat Özdemir yargılanıyor mu? Doğruyu söyle, Nihat Özdemir…

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – AK PARTİ’lileri zaten aldatamazsın, CHP’li milletvekillerini aldatma.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Bak, sen soruya cevap ver. Nihat Özdemir yargılanıyor mu? Peki, yargılanan bir adamın yasaklanması gerektiği… Kanunu açın ya, İnternet’e girin cep telefonundan, 58, 59… Yasaklanması gereken bir adam -üçüncü havalimanının görüntüsüne girip de bakın- pey veriyor, kaldırıyor, fiilen ihaleye katılıyor. Daha nasıl anlatayım derdimi arkadaşlar ya?

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Yargılanmak başka, yasaklanma başka.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Ama, bu adam gelip de burada olan bir şeyi gülümseyerek olmadı gibi anlatırsa ne yapabilirim ki ben, ben ne yapabilirim?

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.21

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.34

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

423 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesine Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/733) (S. Sayısı: 423) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon burada, Hükûmet burada.

Şimdi soru-cevap işlemine geçiyorum.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yok Başkanım, çıktı arkadaşlar, başkası yok zaten.

BAŞKAN – Öyle mi? Peki.

O zaman maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 3 - (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben oyumun rengini belirtmek üzere söz istiyorum.

BAŞKAN – Aa tabii.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Aleyhte yalnız.

BAŞKAN – Aleyhte olmak üzere oyunun rengini belirtmek için Sayın Genç, buyurunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu kadar yolsuzluklarla dolu bir Türkiye’de yolsuzluklarla mücadele sözleşmesini imzalayıp yani buna “Türkiye’de yolsuzluk” dememek veya “Bununla mücadele edildi.” demek için çok saf olması lazım insanların.

17 Aralık ve 25 Aralıkta çok açık bir hırsızlık, soygun olarak Hükûmetin suçüstü yakalandığı bir sırada buna “darbe” demek için insanların insanlık vasıflarının önemli bir kısmından yoksun olması lazım.

Şimdi, arkadaşlar, bakın biz yıllarca burada doğal gazla ilgili fiyatları soruyoruz, “devlet sırrı” diye söylemiyorlar; vergi kaçakçılarıyla ilgili soru soruyoruz, efendim, “vergi mahremiyeti” diye söylemiyorlar; hangi kişilerle uzlaşma yaptıklarını soruyoruz, söylemiyorlar.

Şimdi arkadaşlar, en basiti: Bakın -kaç defa burada söyledim- Halk Bankasının Genel Müdürü, Genel Müdür olduğu zaman, Halk Bankasında bir firmaya 575 milyon dolar –bakın, 575 milyon dolar- kredi vermemesi gerekirken kredi veriyor. Bir de bu Halk Bankasının yan kuruluşuna da 35,5 milyon dolar ayrı bir kredi veriyor. Bu kredi bitiyor. Bu kredinin verilmemesi için her türlü şartlar ortada. Bu krediyi alırken firma bir yerde bir arazi gösteriyor, bu arazinin de efendim hazine arazisi olduğu sonradan ortaya çıkıyor. Bu firmaya elektrik dağıtım ihalesi veriliyor; ona rağmen onun 430 milyon dolar borcu var ve buna kredi veriliyor ve bu kredi batıyor.

Şimdi, bu krediyi batıran Halk Bankası Genel Müdürünün evinde arama yapılıyor, 6 milyon dolar para bulunuyor veya “4,5 milyon” diyorlar ama sonra 6,5 milyon dolar olduğu ortaya çıkıyor. Şimdi, bu paranın akıbeti nedir? Bu Hükûmete soruyoruz: “Ya, bu rüşvetten alınan bir paradır kardeşim, değil mi?” “Yok efendim, cami yaptık, imam-hatip yaptık.” Nereden? Cami ve imam-hatip yapmak için parayı niye evde saklıyorsun? Ondan sonra… Ve bu adam geliyor… Bakın, bu paralar buradan alınmış, Halk Bankasının batırılan kredilerinden alınmış arkadaşlar. Bir tek bu firmaya verilmemiş ki, aşağı yukarı 2 katrilyon liranın üzerinde Halk Bankasında bu Genel Müdür zamanında para batırılmış ve tutuyorlar Halk Bankasının bu Genel Müdürünü beraat ettiriyorlar, getiriyorlar Ziraat Bankası Yönetim Kurulu üyeliğine atıyorlar arkadaşlar.

Ziraat Bankasını alalım. Ziraat Bankasının KİT Komisyonu raporuna göre 23,4 katrilyon lira, arkadaşlar, batık kredisi var, 23,4! Bu, Sayıştay raporunda var. Bunun 2,1 milyar doları 2012 yılına ait. Şimdi, bu kadar bu bankalarda, ihalelerde yapılan yolsuzluklar -ben burada zaman olsa binlerce misal vereceğim- TOKİ’de yapılan yolsuzluklar, Kömür İşletmelerinde yapılan yolsuzluklar… Şimdi, biraz önce işte diyor burada “5 bin tane ihale yaptık.” Ya, ihale yapıyorsunuz, kendi adamlarınızı çağırıp veriyorsunuz kardeşim. İhale yasaklarını dinlemiyorsunuz, hukuk dinlemiyorsunuz, savcılar sizde.

Yani, 17 Aralık ve 25 Aralıkta savcıları görevden aldınız. Niye aldınız? Efendim, “Bu iş çok.” dediniz, iki savcının yanına iki tane savcı daha koydunuz. O iki tane savcıyı görevden aldınız, bir tane savcı bıraktınız. Bir savcı da diyor ki: “Efendim, hâkim, usulsüz, telefonları dinlemeye karar vermiştir.” Ya, sen kimsin be savcı? Şimdiye kadar hangi cumhuriyet savcısı “Hâkim usulsüz olarak telefon dinlemesine karar vermiş.” demiş? Ve bu savcı, yasal olarak dinlenen telefonlarla elde edilen yolsuzluk ve hırsızlıkları “Ben kabul etmiyorum.” diyor ve ondan sonra da takipsizlik kararı veriyor. Yani bir ülkede hak olsa, hukuk olsa, devlet olsa, yargı olsa, bu savcıyı ertesi gün oradan, görevden alırlar, bu takipsizlik kararını da ortadan kaldırırlar. Ve orada o kadar büyük soygunlar var ki, o kadar imar yolsuzlukları var ki ama…

Bakın, işte, Denizbankı Zorlu Holdinge 69 milyon dolara sattınız, 69 milyon dolara aldığı Denizbankı en kısa zamanda 2,4 milyar dolara başkasına sattı, oradan gitti Karayollarının arsasını aldı, vergi verdi mi vermedi mi belli değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) - Orada 383 bin metrekare kaçak inşaata işte Tayyip Bey’in araya girmesiyle yasal ruhsat verildi arkadaşlar. Yani böyle bir şey olur mu? Onun için, Türkiye yolsuzluklar cenneti olmuş, bu Hükûmetin yolsuzluklar altında zaten nefesi bitmiştir.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesine Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

“Kullanılan Oy Sayısı: 216

Kabul: 216(x)

Kâtip Üye                                   Kâtip Üye

İsmail Kaşdemir                Muhammet Bilal Macit

    Çanakkale                               İstanbul”

 

Tasarı kabul edilmiş, kanunlaşmıştır.

6’ncı sırada yer alan Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

 

6.- Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/865) (S. Sayısı: 521)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

7’nci sırada yer alan, Türk Kültür ve Mirası Vakfı Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

 

7.- Türk Kültür ve Mirası Vakfı Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/866) (S. Sayısı 538)(X)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu, 538 sıra sayısıyla bastırıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Kayseri Milletvekili Sayın Yusuf Halaçoğlu.

Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, burada bir dizi uluslararası sözleşme var, bunlardan bir tanesi de Türk Kültür ve Mirası Vakfı Şartı’nın kabulüyle ilgili. Bu vakıf şartı, 23 Ağustos 2012 tarihinde Kırgızistan’ın Başkenti Bişkek’te gerçekleştirilen Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin İkinci Zirvesi’nde imzalanmıştır. Bahse konu şart ile Türk Konseyi çatısı altında Bakü’de uluslararası bir örgüt olarak faaliyet gösterecek olan Türk Kültür ve Mirası Vakfı kurulmakta ve anılan vakfın amaçları, görevleri, yapısı ve bütçesine ilişkin esas ve usuller belirlenmektedir. Bu bağlamda, Türk Kültür ve Mirası Vakfı Şartı’nın onaylanmasıyla birlikte kurulacak vakfın destekleyeceği ve finanse edeceği proje ve programlar aracılığıyla Türk kültür ve mirasının kurumsal olarak korunması, araştırılması ve desteklenmesi sağlanabilecektir.

Değerli milletvekilleri, 1995 yılından itibaren, Dışişleri Bakanlığımızın desteğiyle Türk Tarih Kurumunda bütün dünyadaki Türk kültür varlıkları envanteri çıkarılmaya başlanmıştır ve Balkanlardaki birçok ülkede araştırmalar yapılmış ve bunlarla ilgili envanterde önemli merhaleler kazanılmıştır.

Bu çalışmalarımız sırasında dikkatimizi çeken en önemli husus şuydu: Maalesef, ne Kültür Bakanlığımızın ne de Vakıflar Genel Müdürlüğünün yurt dışındaki bir kültür varlığımızın restorasyonunu doğrudan doğruya yapabilecek bir yasaya sahip olmadıkları görüldü. Dolayısıyla, konu TİKA’ya aktarıldı ve TİKA aracılığıyla yapılması söz konusu edildi. Ancak, orada da yapılan bu çalışmalar, maalesef, yeterli derecede sonuç elde edilebilecek bir düzeye gelemedi ve birçok eserimizin bu restorasyonlarının aslında Kültür Bakanlığının ve Vakıflar Genel Müdürlüğünün kontrolünde yapılması gerekirken yapılamadığı için bunlar özelliklerini kaybeden birer eser hâline geldiler.

Mesela, “Kocacık Atatürk Evi" olarak bilinen ve Türkiye tarafından restore edilen Makedonya’daki ev, maalesef, Türk kültür mimarisi yerine Arnavut kule ocak türü mimarisi şeklinde yapıldı. Yani düşünebiliyor musunuz, “bir binayı restore edeceğiz” derken, tamamen özelliklerini yitirip farklı bir özellikte bina inşa edildi.

Keza, Üsküp’te Mustafa Paşa Camii’nin bahçesindeki şadırvan, bu restorasyon sırasında yıkıldı, bunun yerine orijinalinin yapılması -zaten niye yıktıklarını sorarsınız- yerine modern bir şadırvan yapıldı. Düşünün, Mustafa Paşa Camii, 16’ncı yüzyıla ait bir cami. Yani 1500’lü yıllara dayanan bir caminin şadırvanı yıkıldı, yerine modern bir şadırvan yapıldı.

Yine, buna benzer olmak üzere, Rodos Murat Reis Külliyesi’ndeki Mehmet Paşa Türbesi yıkıldı ve hiç kimse bununla ilgilenmiyor. Yani şimdi, Rodos, biliyorsunuz ki On İki Ada içerisinde yer almış bir adadır ve Lozan Antlaşması dışında kalan bir adadır. Buradaki kültür mirası, doğrudan doğruya Türkiye’yi ilgilendirmektedir ve Rodos’ta şu sırada bile 3.800 Türk yaşamaktadır. Yani Yunan uyruklu 3.800 Türk yaşamaktadır. Oradaki Türklere ait olan önemli bir külliye, şu an onların kontrolünde olan bir külliye yıkılmıştır ve restore edilmemektedir.

Yine, ne kadar duyarsız olunduğunu gösteren -yine Rodos’ta- önemli bir işlem gerçekleşmektedir şu an, Dışişleri Bakanlığını uyarıyorum. Rodos Süleymaniye Medresesi’ne –ki, külliye içerisinde medrese vardır- Yunanlılar tarafından el konulmuştur şu an. Medreseye el konulmuştur bir vakıf olmasına rağmen ve Yunanlıların Ege üniversitesine verilmektedir.

Şimdi, siz, Türkiye'de, böyle bir şeyi, Yunan vakfına ait bir araziyi, bir eseri alsanız bir üniversiteye verseniz, verebilir misiniz? Nasıl Yunanistan karşı çıkar! Siz bu kadar duyarsız kalıyorsunuz bu konuya.

Yine, Şumnu’da Şerif Halil Paşa Camii, 1998’den bu yana sözde, restore edilmektedir, ama bugüne kadar hiçbir değişiklik olmamış, iskeleler olduğu gibi, o tarihte konulduğu şekilde yerinde durmaktadır. Bu eserin özelliği şudur: Balkanlarda UNESCO tarafından tescillenmiş tek eserimizdir.

Şimdi, düşünün, böylesine önemli bir caminin restorasyonunu, maalesef yerine getiremiyoruz.

Keza, yine Filibe’de Sultan Murat Camii. Hepiniz bilirsiniz, Bursa’yı biliyorsunuz, Yıldırım Camii’ni de biliyorsunuz. Yıldırım Camii’ne girdiğinizde içeride bir şadırvan vardır, havuz vardır, aynı mimari özelliklere sahip olan Filibe Sultan Murat Camii içindeki şadırvan, “restore ediyoruz” diye kaldırılmıştır. Yani düşünün özelliklerini yitiren bir restorasyon gerçekleştiriliyor.

İşte, bu türden olmak üzere, bütün Balkanlarda yaptığımız envanterde, birçok camimizin taverna yapıldığını, bazılarının lokanta hâline getirildiğini ve içeriye, caminin kubbesine müstehcen resimler yapıldığını, ayrıca ne kadar mezarımız varsa yerle bir edildiğini, otopark hâline veya park hâline getirildiğini, yine birçok eserimizin yıkıldığını ve yerine yenilerinin kendi adlarına yapıldığını görüyoruz.

Mesela, eğer Makedonya’ya gitmişseniz, Ohri’ye gitmişseniz, Ohri’de tepede bir kilise yapılmaktadır -üniversite kuruluyor- o kilisenin bulunduğu yer, Fatih Camii’nin yeridir. Fatih Camii yıkılmıştır ve yerine bugün bir kilise yapılmıştır.

Bakın, bunların tümünü takip etmek açısından, Kültür Bakanlığının, kesinlikle, kanununun içerisine bir yurt dışındaki kültür varlıklarının korunması ve restorasyonu bölümü açılmasının konulması gerekir ama onu yapacak elemanlarla donatılmak suretiyle. Çünkü, deminki söylediğim Ohri’deki caminin yıkılmasına, maalesef, Kültür Bakanlığı temsilcisi onay vermiştir. Dolayısıyla, bu gibi olaylarda… Yine, Ohri’de bir başka camimiz yine tamamen bozulmuştur. Ayrıca, Suudiler tarafından sözde, Osmanlı eserlerinin restorasyonu için Balkanlardaki ülkelere önemli miktarda para aktarılmakta ve Osmanlı mimari stili tamamen bozulmaktadır. Bunların önüne geçilmesi gerekiyor.

İşte bu vakfın aslında asıl amaçlarından bir tanesi budur, bunun yerine getirilmesi lazım ama şunu söyleyeyim: Kültür varlıkları deyince, dünya kadar devlette kültür varlıklarımız var. Mesela, Hindistan’a gittiğinizde akıl almaz derecede kültür varlığımız var; İran, Afganistan, Gürcistan, Tacikistan ve Türk cumhuriyetleri ile Rusya tarafında, Kırım’da, tüm Balkan ülkelerinde. Onun dışında, Ermenistan’da, maalesef, hepsi yerle bir edilmiştir, bir tek eser bile bırakılmamıştır, hepsi yerle bir edilip yıkılmıştır. Onun dışında, Orta Doğu’da yani Fas’ta, Tunus’ta, Libya’da, Cezayir’de, Mısır’da -ki Mısır’da en az 300-400 eserimiz var, “Bizim eserimiz var.” derken İhşidîler ve Tolunoğulları da dâhil olarak söylüyorum- Somali’de var, Etiyopya’da var, akıl almaz derecede Arabistan ve o dünyada var.

Bunların tümünü göz önüne alacak olursanız, Türk kültür varlıklarının öncelikle… Aslında, 1995’te başlattığımız ama benim Tarih Kurumundan ayrılmamdan sonra son verilen envanter çalışmalarının devam ettirilmesi gerekir ama şu kanunun yerine getirilmesi, onaylanması son derece önemlidir, bir an önce onaylanmasında yarar görülmektedir, vakfın kurulmasında yarar görülmektedir. Dolayısıyla, bunların her biri bizim için büyük önem taşıyor.

Tek konuşma yaptığımız için bütün bu sözleşmelerde, özellikle Azerbaycan’la ilgili olanlardan da kısaca söz etmek istiyorum: Azerbaycan Hükûmeti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Ormancılık Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı, yine keza Azerbaycan Hükûmeti ile Hükûmetimiz Arasında Basın ve Enformasyon Alanlarında İşbirliği Protokolü, yine keza Azerbaycan Hükûmeti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Polis Eğitiminde İşbirliği Üzerine Protokol’ün onaylanması meseleleri son derece önemlidir. Keza, Vişegrad’daki Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü’nün durumuyla ilgili protokolün de imzalanması gerekiyor. Çünkü, Köprü zaten yapıldı, açılışı bekleniyor fakat Türkiye tarafından onaylanmadığı için bunların da geçmesi gerekir. Keza, yine Türkiye Cumhuriyeti ile Kırgızistan Hükûmeti arasında turizm iş birliğinin   geliştirilmesi konusundaki anlaşmanın onaylanması konusu da gündemimizde.

Dolayısıyla, onaylanacak bu uluslararası sözleşmeler, Türkiye’nin Türk dünyasıyla olan bağlantısını güçlendirecek önemli sözleşmelerdir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bunların bir an önce onaylanmasını ve yürürlüğe girmesini desteklediğimizi bildiriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

TÜRK KÜLTÜR VE MİRASI VAKFI ŞARTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR  KANUN TASARISI

 

MADDE 1- (1) 23 Ağustos 2012 tarihinde Bişkek’te imzalanan “Türk Kültür ve Mirası Vakfı Şartı”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekili Sayın Engin Özkoç’un; buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Teşekkür ederim efendim.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, benim asıl derdim, kendi içinde yaşadığım ilim Sakarya. Sakarya, bana göre, hem tarihî özellikleri olan hem de gerçekten ülkemin coğrafi olarak da çok güzel bir bölgesi. Harika bir bölge Sakarya. Gölleri var, denizleri var, dağları var, yaylaları var, her şeyi var ama Sakarya’da olmayan tek şey hizmet. Ben Sakarya’yla ilgili bu kürsüye çok çıktım, Sakarya’nın çilelerini, dertlerini çok anlatmaya çalıştım, çiftçinin derdini anlatmaya çalıştım, emekçinin derdini anlatmaya çalıştım, sesimi duyurabildiğim kadar Hükûmete duyurmaya çalıştım fakat bir türlü bu Hükûmet Sakarya’nın sorunlarına çare olamadı.

Bakın, Sakarya’da tüm Türkiye’nin, hatta dünyanın çok iyi bildiği bir göl var, Sapanca Gölü. Şimdi, Sapanca Gölü’nün ekolojik dengesi bozulmak üzere. Neden olarak ne söyleniyor? Kuraklık söyleniyor. Ben de Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsünden, milletvekillerinin önünde ifade ediyorum ki Sakarya’da Sapanca Gölü’nün yok olmasının nedeni kuraklık değildir, nedeni Hükûmettir. Neden mi Hükûmettir? Bakın, kuraklığı anlamak için, meteorolojik değerlere, yıllık yağış ortalamasına, gölün yıllık buharlaşma ortalamasına bakmak gerekir. Bütün bunlara bakıldığında, Sapanca Gölü’nün kuruması ve gerçekten tehlikeli bir düşüş göstermesi öngörülmüyor. Fakat, Sapanca Gölü 42 kilometrelik bir alan. 42 kilometrelik alanın 37 kilometrelik alanı Sakarya’ya ait. Sakaryalılar buradan tertemiz suyunu içiyorlar. Ne kadar su içiyorlar? 50 milyon metreküp su içiyorlar. Başka bir yerde kullanılıyor mu? Evet, doğruyu söylemek gerekiyorsa kullanılıyor. 1 milyon metreküp süs bitkileri için kullanılıyor. Yani, 51, bilemediniz, 55 milyon metreküp. Birden 5 bin kilometre alanı olan Kocaeli Belediyesi, Yuvacık Barajı’nı bahane ederek, “Yuvacık Barajı’na su alacağım.” diyerek Hükûmet kararıyla oradan su çekmeye başlıyor. Birden oraya borular döşeniyor, 5 bin kamyon oraya toprak atılıyor, Sapanca Gölü’ne.

Arkadaşlar, Sapanca Gölü’nde başka bir şey daha oluyor: TÜPRAŞ kamu iken özel sektöre devrediliyor. TÜPRAŞ özel sektöre devredilirken bir madde atlanıyor. Deniliyor ki…

AHMET YENİ (Samsun) – Sakarya’yla sözleşme imzalayacağız!

ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Efendim?

AHMET YENİ (Samsun) – Sakarya’yla sözleşme imzalayacağız!

ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Diyorlar ki TÜPRAŞ’ta, sözleşmede: “Suyu bedava olarak –TÜPRAŞ- özel sektör kullanabilir.”

Arkadaşlar, TÜPRAŞ’ın bedava olarak kullandığı su miktarı yıllık 29 milyon metreküp. Arkadaşlar, hangi özel sektör Türkiye’de bu suyu bu kadar bedava kullanabiliyor?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Eti Maden.

ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - 29 milyon metreküp.

Şimdi, Sakarya Gölü 30 kot tabanına düştü; 29 kot tabanına düşerse ekolojik denge bozulacak, Sapanca Gölü’nün kullanımı dünya değerlerinin altına düşecek.

Pekâlâ, ben bu kürsüden sesleniyorum. Değerli Bakanımla konuştum, bana diyor ki: “Ballıkaya Barajı imdada yetişiyor.” Ne zaman? “2016’da.” 2016’da Ballıkaya Barajı imdada yetiştiğinde “Sapanca Gölü” diye bir göl maalesef kalmayacak.

Arkadaşlar, buradan sesleniyorum, Sakarya’nın sesi olarak sesleniyorum, Sakarya’nın vicdanı olarak sesleniyorum, Sakarya’da yaşayan insanların oradan yüreği olarak sesleniyorum: Sapanca Gölü’nü orada yok etmeyelim. Hükûmet TÜPRAŞ’la ilgili bedava su alımını derhâl orada durdursun, bu bir.

Son on bir yıl içerisinde 24 tane özel su fabrikasına izin verildi. Değerli arkadaşlarım, bu su fabrikaları Sapanca’ya gelen kaynakların tamamını kurutuyor yani kaynak dereler Sapanca’yı beslemiyor artık. Bunlara nasıl ruhsat verildiği belli değil. Bunlar milyarlarca lira para kazanıyor fakat Sapanca Gölü maalesef gün geçtikçe gözümüzün önünde kuruyor. Şimdi Sakaryalılar size, Türkiye’ye, Türkiye Büyük Millet Meclisine sesleniyorlar, diyorlar ki: “Orada özel firmalar milyarlarca lira para kazanacak diye Sapanca Gölü’nü kurutmaya yüreğiniz elveriyor mu?” diye soruyorlar. Kiminle soruyorlar? Sakarya Milletvekilinin yani kendi milletvekillerinin ağzıyla, yüreğiyle soruyorlar. Siz razı olacak mısınız yani oradaki su fabrikalarının, milyarlarca lira para kazanıyorlar diye Sapanca Gölü’nü besleyen kaynakları kurutmasına razı olacak mısınız?

Değerli arkadaşlarım, bir önemli konu da Karasu’yla ilgilidir. Karasu’da liman yapımına başlandı. 2011 yılında yap-işlet-devret modeliyle başlatılan bu liman yapımı maalesef durduruldu. Şu anda o liman yapımında 1.650 metre uzunluğunda mendirek yapıldı. Mendirek yapılırken yapılan mühendislik hataları neticesinde orada dalgakıranlar dikey olarak yapılmıştı. Şimdi, dikey olarak yapılan o dalgakıranların yanlış yapılmasından dolayı Karasu sahili ve Karasulular büyük zarara uğratıldı. Şimdi onlar yıkıldı, doğrusu ve yenisi yapılmaya çalışılıyor. Fakat aynı zamanda demir yolu inşaatı da başladı, Karasu-Arifiye demir yolu. Neden? Limanla birlikte yürütülecekti. 700 milyon liraya varan ihale bedelleri varken 320 milyon liraya Seza İnşaata verildi. Seza İnşaat ihaleyi aldıktan ve başladıktan sonra “Bu parayla bu olmaz.” dedi ve demir yolu inşaatını bıraktı gitti. Şimdi ne Karasu’da liman yapılıyor ne de demir yolu inşaatı yapılıyor. Karasulular soruyor Sakarya’dan “Devletin bu kadar çok parası var mı? Neden Karasu’da yapılan, Sakarya’nın ve Türkiye’nin Karadeniz’e açılan limanı durduruldu? Neden demir yolu inşası devam etmiyor? Neden bu milyarlarca liralık yatırımlar orada atıl bir vaziyette duruyor.” diye. Eğer orada yapılan hatalar varsa bu hatalar bu kürsülerden dile getirilmeli, bir an önce doğruya gelinmelidir. Şimdi, demir yolu inşaatı bir an önce başlamalı, Karasu Limanı’yla ilgili hatalar giderilmeli ve Karasu’yla ilgili doğru kararlar alınmalıdır.

Ben buradan sesleniyorum Hükûmete: Bakın, Karasu’da liman yapılmadan önce orada rahat bir barınak yapılması ve oradaki balıkçıların kendilerini ve teknelerini koruyabilmesi için bu barınaktan yararlanması isteniyordu. Peki, bu sağlandı mı? Hayır. Oradaki balıkçı tekneleri için de maalesef bir barınak yapılmadı. Bunlar için de bir an önce bir barınağın yapılması ve onlar için de tedbirin alınması gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, hükûmetler niçin vardır? Hizmet için vardır. “Biz bu hizmetleri getirdik.” derken milletin vergileriyle, milletin parasıyla yapılan yatırımlar heba ediliyorsa bunun hesabını o bölgenin milletvekilleri sorar. Ben de Sakarya Milletvekili olarak, Sakarya’nın sesi olarak, Sapanca Gölü’nün kurutulmaması için buradan feryat ediyorum, Karasu’daki yatırımların yarım bırakılmaması için buradan feryat ediyorum, sesimi duyurmak için elimden gelen gayreti gösteriyorum. Takdir yüce Meclisindir.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkoç.

Madde üzerinde şahısları adına Kocaeli Milletvekili Sayın Haydar Akar. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

Buyurunuz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, Sakarya Milletvekilimiz Sayın Engin Özkoç’u dinledik. Sakarya Milletvekilimiz feryat ediyor. Niye feryat ediyor? O muhteşem göl kurutuluyor, o muhteşem göl yok ediliyor. Kim tarafından yok ediliyor? Bilinçsiz yöneticiler tarafından yok ediliyor, öyle diyelim. Çünkü bir kuraklık var, evet, kuraklık mevzubahis ama bunun dışında da su iyi yönetilmediği için Sakarya’da ve Kocaeli’de, Sapanca Gölü yok olmak üzere.

Öncelikle Sapanca Gölü’nden kimler su çekiyor? Sadece TÜPRAŞ’ı buradan suçlamak yanlış. Kocaeli’deki tüm sanayi Sapanca Gölü’nden su çekiyor. Bakın, hikâye şöyleydi: Önceleri SEKA’nın bir isale hattı vardı ve TÜPRAŞ’ın bir isale hattı vardı. SEKA özelleştikten sonra SEKA’nın isale hattı tamamıyla Kocaeli Büyükşehir Belediyesine devroldu. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi SEKA’nın isale hattından -ki bunların inç olarak ne kadar olduğunu bilemiyorum- çok büyük miktarda su çekmektedir. Adapazarı Su İşletmesi ile Sakarya Büyükşehir Belediyesiyle yapılan protokolde de “30 milyon metreküp su çekebilirsiniz.” deniyordu. Bunun tamamı Kocaeli’deki sanayide kullanılıyor. Kocaeli’deki sanayiler sadece Sapanca Gölü’nü kurutmuyor, aynı zamanda Kocaeli’deki sanayiler yer altı su kaynaklarını da tüketmeye başladılar. Bundan üç beş ay sonra Kocaeli’de yer altı su kaynaklarını bulamayacaksınız.

Bu da yetmedi, dereler üzerindeki su fabrikaları yaklaşık 24 tane, daha fazla da olabilir. Ben bakanlıklara soruyorum “Bize ait değil.” diyor, büyükşehir belediyelerine soruyorum “Bize ait değil.” diyor, Millî Emlake soruyorum “Bize ait değil.” Darmadağın olmuş bir dere yönetimi, su yönetimi ama -adresi belli olmayan- her taraf kiralanmış. Kime kiraladınız, kime verdiniz, kaç yıllığına verdiniz, ne kadar su çekiyor diyoruz, onun da cevabını vermiyorlar. Ama ne yaptı Kocaeli Büyükşehir Belediyesi? 50 milyon TL harcayarak Sakarya’dan Yuvacık Barajı’na bir isale hattı çekti. Niçin? Yuvacık Barajı’nın suyu bitiyor diye. Aslında mantık şuydu: Yuvacık Barajı’nı besleyen kaynaklar da, iklim şartları da aynı, Sapanca Gölü’nü besleyen kaynaklar da, iklim şartları da aynıydı, değişen bir şey yoktu. Sapanca Gölü’nden suyu çeker Yuvacık Barajı’na basarsan Sapanca Gölü’nü kurutursun, kurutulmasına da katkı sunarsın. Demek ki yöntem yanlıştı. Ama, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi bundan önce başka bir şey yaptı -hani, Başbakan her yerde kullandı ya “Yuvacık Barajı” diye- yılda 142 milyon dünya standardında içme suyu üreten bu barajın dereleri, kanalları değiştirildi, denize akıtılmaya başlandı, sırf Yuvacık Barajı’nın suyu yetmiyor, şehrin ihtiyaçlarına cevap vermiyor diye.

Yine başka bir şey yaptı Büyükşehir Belediyesi: Yüzde 50’si Kocaeli’ye ait olan, Yalova ili sınırlarında olan Gökçedere Barajı’nı gitti Yalova’ya bedelsiz olarak verdi. Bu Gökçedere Barajı, Karamürsel’in, Gölcük’ün -iki ilçemizin- ve Başiskele’nin bir kısmının su ihtiyacını karşılıyordu. Şimdi bunu da verdi, Yuvacık Barajı’nın derelerini değiştirdi ve sonuçta dediler ki: “Yuvacık Barajı kuruyor, Sapanca Gölü kuruyor.”

Evet, gerçekten Kocaeli’nin sanayisi içme suyundan daha fazla su tüketiyor. Sadece TÜPRAŞ tüketmiyor. Bakın, TÜPRAŞ dört yıldır bir yatırım yapıyor kapasiteyi ikiye katlayacak, su tüketimi de ikiye katlanacak 2014 yılı sonu itibarıyla. Buna çok acil çözüm bulmamız lazım. Neyle bulmamız lazım? Körfez’le bulmamız lazım, İzmit’teki deniz suyuyla bulmamız lazım. Deniz suyunu arıtıp, tuzsuzlaştırıp ne yapmamız lazım? Aynı Ortadoğu’da olduğu gibi, Libya’da olduğu gibi, Suudi Arabistan’da olduğu gibi, Irak’ta olduğu gibi, yine Katar’da olduğu gibi deniz suyundan sanayiye su vermek zorundayız. Bunu başarmadığımız sürece, bunu becermediğimiz sürece, bunu planlamadığımız sürece ne Yuvacık Barajı’nın kurumasına engel olabiliriz ne de Sapanca Gölü’nün kurumasına engel olabiliriz. Aynı zamanda, derhâl Sapanca Gölü’nden hem Büyükşehir Belediyesinin çektiği su durdurtulmalı hem de sanayinin çektiği su durdurtulmalı. Ama, bunu yapabilmek için de sanayinin ihtiyacı olan suya kaynak bulmak zorundayız.

Başka garip bir şey daha yapıyor Büyükşehir Belediyesi: Bizim bir Balaban Deremiz var Balaban köyünde, 12 kilometrelik bir can suyu alanı vardır, Sapanca Gölü’ne akar bu su. Sapanca Gölü’nden su çekiyorsun, Balaban Deresi’ni de gidiyorsun Yuvacık’a bağlıyorsun, hem de kaynak noktasından bağlıyorsun. Bağladığın zaman oradaki vatandaş ne meyvecilik yapabilecek ne o can suyu o kanaldan akacak ne de Sapanca Gölü’nü besleyecek diyorum. Bir an evvel tedbir alınmalı, gerçekten su iyi yönetilmeli diyorum.

Hepinize saygılar sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akar.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

 

MADDE 2 - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde şahsı adına Erzincan Milletvekili Sayın Muharrem Işık.

Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Uluslararası anlaşmada söz almış bulunmaktayım, hayırlı olsun diyorum.

Ben de bu fırsatı bulmuşken Erzincan’la ilgili sorunları gündeme getireyim. Tabii, bazılarına göre Erzincan’da hiçbir sorun yok. Ama, ne yazık ki etrafı dağlık, ortası bağlık olarak geçen o şirin Erzincan’ımızda sorunlar yumağa dönüşmüş şekilde. Örneğin, HES’lerle ilgili, geçen ay içinde yakalanan, bu Deliçay Nehri üzerinde yapılan HES’te yakalanan 1.300 kilo dinamit meselesi var. Bu şirkette daha önce de, geçen yıl da 12 ton yakalanmıştı ama ne hikmetse bununla ilgili hiçbir şey yapılmadı. En sonunda, mahkemenin verdiği kararla birlikte burası durduruldu ama şu anda geçici olarak valilik tarafından durduruldu. Bu gömülen dinamitlerin ne kadar tehlikeli olduğunu, neler meydana getireceğini hiç de düşünmeden şu anda yalnızca geçici bir tedbir alınıyor, çok basit bir olaymış gibi, hiç gündeme getirilmiyor, hiçbir şey konuşulmuyor, işte “Şirket sahibi götürmüş, taşeron firma oraya bırakmış gitmiş.” diye söyleniyor. Erzincan’da, tabii, HES yapılırken… Bu kanun maddesinde, uluslararası anlaşma maddesinde “Kültürümüzü ve çevremizi koruyalım.” diyoruz ama ne yazık ki kendi öz ananelerimizi, kendi yapımızı koruyacak şeylerden uzak kalıyoruz her zaman için.

Erzincan’da Üzümlü ilçemiz var. Buradaki üzüm Türkiye'nin en değerli üzümlerinden bir tanesi ama HES yüzünden şu anda perişan durumda. Yedigöller gibi “cennet” diye tabir edeceğimiz yerler var, orası da HES’ler yüzünden ne yazık ki şu anda perişan durumda olacak. Yapılan HES’ler evlere nasıl zarar vermiş, tarlaya neler yapmış… Oradaki insanların hiç fikri alınmadan oraya gelen, HES’leri yapanlar, özellikle, tabii, Hükûmetten de biraz destek aldıkları için kral gibi davranıyorlar ve her şeyi bildikleri gibi okuyorlar.

Diğer bir sorun, tarımla ilgili sulama sorunumuz var. Şu anda ne yazık ki “P2 pompası” dediğimiz pompaya -bu, Akbulut Sulama olarak geçiyor- su verilmediği için ekim yapılmıyor. Özellikle seçimler geldiği zaman bol vaatler verdiğinizi biliyoruz. 2009’da veya 2011 yılında Sansa Boğazı dediğimiz boğazdan Fırat’tan Erzincan’a cazibeli su getirileceği söylendi. Hatta, o zamanın parasıyla 300 milyar verilerek projeler çizildi ama ne yazık ki rafa kaldırıldı. Biz dedik: “Neden böyle oldu, söz verilmişti.” Meğer Sansa Boğazı’na, oraya HES’ler için söz verilmiş. Şu anda HES’ler yapılmaya başlandı ve HES’ler yapıldığı için de ne yazık ki tarımla uğraşan vatandaşlarımız perişan durumda.

Hayvancılık aynı şekilde bitmiş durumda. Erzincan’da 2002 yılından önce 400 bin küçükbaş hayvan varken şu anda 180 bin hayvana düşüldü. Bunların küpelemesi daha önceden 250 kuruşa yapılırken şu anda 1 liraya çıkarıldı. Bu küçük görünüyor ama çok büyük miktarda olan fiyatlara geliyor. Büyükbaş hayvanların küpelemesi aynı şekilde. Şap yönünden mücadele ne yazık ki yetersiz. Bütün bunlar sorunları kümeleştiriyor.

Balıkçılık Erzincan’da gelişmeye çalışan bir sektör ama ne yazık ki birkaç kişinin eksik evrakından dolayı şu anda bütün balıkçılar perişan durumda, hiçbirine destekleme verilmiyor. Araştırdım, sordum, inşallah, yakında verileceği söyleniyor.

Meraların dağıtımında büyük haksızlıklar var. Meralarda, ne yazık ki Erzincan’da siyaset işin içine fazla giriyor. Meralar dağıtılırken, peyniri kime verdin, kime vermedin, ona göre Erzincan’daki meraların dağıtımı yapılıyor.

Zaten altın madeniyle ilgili  bir şey söylemeye gerek yok. Şu anda altın madeninde herkes mutlu görünüyor çünkü bir iş sektörü sağlamış ama geleceğimizi kararttığı kesin.

Erzincan’da işsizlik ne yazık ki had safhada. Tabii, AKP’ye oy verenlere, öz verenlere belki yok ama diğer seçmenlere ne yazık ki Erzincan’da işsizlik had safhada.

Eğitimde daha önceki durumumuz belli, şu anki durumumuz belli. Erzincanlı köylüler, İstanbul’da oturanlar, diğer büyük şehirde oturanlar Erzincan’a geri dönmek istiyorlar ama ne yazık ki bir sürü sıkıntı var. Çoğu yer, kendi kafasında, hiç kimsenin fikri alınmadan orman alanına dönüştürülmüş ya da döndüğü zaman sıkıntı yaratılıyor, bir ruhsat çıkarmak için çok büyük paralar isteniyor. Bundan dolayı Erzincan’a geri dönüşler ne yazık ki sağlanamıyor.

Şimdi, yiğidin hakkını verelim, Özel İdarede arkadaşlarımız iyi çalışıyor, yeni Sayın Valimiz iyi çalışıyor, iyi bir şeyler yapmaya çalışıyor ama ne yazık ki paranın suyu kesildi, para gelmediği için de musluklar kapandı, Erzincan’da yine sıkıntılar had safhada.

Belediyeler kapandı, belediyeler kapanırken alkışladınız ama o belediyelerden gelen borçlar şu anda Erzincan’daki İl Özel İdaresini kara kara düşündürüyor, ne yapacaklarını bilmiyorlar çünkü hacizler kapıya dayandı, Özel İdareye hacizler tek tek gelmeye başladı. Dolayısıyla, Erzincan’da sıkıntılar aslında diz boyu. Daha birçok sıkıntı var ama bu kadarını sürem içinde anlatayım. Ama, şöyle bir şey söyleyeyim: Erzincan’a eğer iyi, akıllı yatırım yapılırsa özellikle hayvancılık yönünde, tarım yönünde Erzincan şahlanır ama ne yazık ki hayvancılığa ve tarıma gerekli desteği vermiyoruz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Sayın Karakelle, gördüm. Soru-cevap işlemi olmayacağı söylenmişti bana. Soru-cevap işlemine geçmemi mi istiyorsunuz, yanlışlıkla mı girdiniz?

SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Düzeltme için.

BAŞKAN – Efendim?

SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Bir iki düzeltme yapacağım, söz istiyorum.

BAŞKAN – Yani, 60’ıncı maddeye göre mi söz istiyorsunuz siz?

SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Evet, 60’a göre.

BAŞKAN – O başka, tamam.

Buyurun, bir dakikanız var.

 

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

11.- Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakelle’nin, Erzincan Milletvekili Muharrem Işık’ın 538 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekillerim; önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Erzincan Milletvekilimiz Muharrem Işık kardeşimizin açıklamalarından bir iki konuda düzeltme yapmak istiyorum.

Yaylalarla ilgili, bir defa, peynir tüccarlarını, kimseyi suçlamanın gereği yoktur. Yaylalar bir komisyon marifetiyle, ihaleyle kiraya veriliyor. İhalede kim yüksek ücreti veriyorsa onlar alıyorlar.

Bir diğeri de şu anda Sansa Deresi dediğimiz yerde cazibeyle sulama yapılacağını söylediğimiz doğrudur. Bu işin mücadelesi verildi ancak şey kurtarmadı, Devlet Demiryolları hattı geçtiği için, o hat proje olarak kurtarmadığından, kot olarak kurtarmadığından o projeden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

7.- Türk Kültür ve Mirası Vakfı Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/866) (S. Sayısı 538) (Devam)

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

 

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

 

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oyunun rengini belli etmek üzere Sayın Genç’in bir talebi vardı ama kendisi yok.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türk Kültür ve Mirası Vakfı Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

 

“Kullanılan oy sayısı

:

199

 

 

 

 Kabul

:

199

 

(x)

 

 

Kâtip Üye

İsmail Kaşdemir

Çanakkale

 

Kâtip Üye

Muhammet Bilal Macit

İstanbul”

 

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

8’inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Polis Eğitiminde İşbirliği Üzerine Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

 

8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Polis Eğitiminde İşbirliği Üzerine Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/671) (S. Sayısı 359)(xx)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 359 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın Ali Haydar Öner.

Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Sayın Başkanım, değerli milletvekillerimiz; 11-14 Kasım 2013 tarihlerinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev cenapları ve heyeti ülkemizdeydiler. Kardeşlerinin yurduna hoş geldiler, şad olduk. Kendilerini kalplerimizin üzerine bastırarak ağırladık, iyi duygularla uğurladık, hoşbaht olsunlar.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Azeri kardeşlerimiz uzun yıllar özgürlüklerinden yoksun kaldılar. Hâlbuki, 28 Mayıs 1917’de Azerbaycan Cumhuriyeti kurulmuş, Müsavat Partisinin Genel Başkanı Mehmet Emin Resulzade ilk Cumhurbaşkanı olmuştu. İki yıl yaşayan cumhuriyet Kızıl Ordunun işgaliyle yıkıldı ve Azerbaycan, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin egemenliğine girdi.  Yükselen bayrak inecek miydi?

Azerbaycan esaret altına girdi ama Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştu. Orta Asya’daki soydaşlarımızın esaret dönemlerinde Atatürk, bir güneş gibi parlıyor, Türkiye Cumhuriyeti özgürlüğe ve bağımsızlığa kavuşmanın sembolü oluyordu. Büyük Atatürk, 1933 yılındaki bir konuşmasında üstün önsezisiyle şu öngörüde bulunmaktaydı: “Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur, müttefikimizdir fakat yarın ne olacağı bilinmez. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilir, dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte, Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Bizim bu dostumuzun idaresinde, dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz var. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız, manevî köprüleri sağlam tutarak. Dil bir köprüdür, inanç bir köprüdür, tarih bir köprüdür. Onların bize yaklaşmalarını bekleyemeyiz, bizim onlara yaklaşmamız gerekir.” 

Büyük öngörü gerçekleşti. Sovyet bloku dağıldığında Azerbaycan, 18 Ekim 1991’de bağımsızlığını yeniden ilan etti. Azerbaycan’ı tanıyan ilk ülke Türkiye oldu.

Bu süreçte Türkiye bilgi ve deneyimlerini Azeri kardeşlerimizle paylaşmış, bir yandan da Azerbaycan’ın kalkınmasına katkılar sunmaya gayret etmiştir. Başlangıçtaki bir kısım bireysel aksaklıklar zamanla aşılmış, kurumsal ilişkiler kurulmuştu. Her şey yolunda giderken ne olduysa oldu, stratejik derinlik iddialı bir Dışişleri Bakanı çıktı “Komşularla sıfır sorun.” söylemli anlayışını Hükûmete kabul ettirerek uygulamaya koydu, kıyamet de bundan sonra koptu. Ermenistan da komşu idi, sorunlar sıfırlanmalıydı. Türkiye-Ermenistan futbol karşılaşması iki ülke cumhurbaşkanınca Erivan’da izlendi, rövanş Bursa’daydı ancak Türk ve Azerbaycan bayrakları stadyuma ne yazık ki alınmadı. Türkiye’de, Azerbaycan’da STK’lar geniş tepkiler sergilediler çünkü tarihteki ilişkilerde sorunlar vardı. 25-26 Şubat 1992’de Hocalı soykırımı yaşanmıştı, 613 Hocalı Türkü katledilmişti. Yakılan cesetler, gözleri oyulanlar, kulakları, burunları, çeşitli uzuvları kesilenler vardı. Hocalı’da tam bir soykırım uygulanmıştı, 1 milyona yakın kaçkın Bakü’de perişan hâldeydi. Kars Akyaka, Iğdır Alican kapıları açılamadı. Kendisi de bir soykırımcı olan Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan 25 Temmuz 2011’de “Karabağ’ı biz aldık, Ağrı’yı da gençlere bıraktık.” deyince “sıfır sorun” diyenler ne diyeceklerini bilemez hâle düştüler. Türk ve Azerbaycan bayraklı objelere yönelik olumsuz askerî gösteriler, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın taziye mesajından sonra da eksilmedi. Ermenistan barış istiyorsa Türkiye ve Azerbaycan’a yönelik düşmanca davranışlardan vazgeçmelidir.

Sayın milletvekilleri, Türkiye-Azerbaycan Yüksek Düzeyli Stratejik İş Birliği Konseyi toplantısı vesilesiyle İzmir’de 25 Ekim 2011’de imzalanan protokol, Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Lisans Programına 5, Güvenlik Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans kısmına da 5 Azeri kardeşimizin kabulünü ve Türk öğrencilerle aynı statünün uygulanmasını öngörüyor. Polis eğitiminde iş birliği yapacağız ama nasıl bir eğitim?

Nereden bulmuşlarsa bilinmez, Polis Akademisi Başkanlığına atanan “profesör” unvanlı Remzi Fındıklı’nın ünlü ve hikmetli sözleri var. İlk okuduğumda inanamadım ama söylemiş ya da yazmış: “Müslüman kadının kocası koç, Müslüman olmayanın kocası hiç olur.” Polis Akademisinin Başkanı, nereden bulundu arkadaşlar bu? Orada durmuyor efendi: “Demokrasi bir sağduyu rejimidir, sol kulağını kapatırsan sağduyulu olursun.” Be adam, olsa olsa yüzde 50 işitme kaybına uğrarsın, yarı yarıya sağır olursun. “15’inde bir kız ya erde ya yerde olmalı.” Cinsellikten başka bir şey yok mu bu hocanın zihninde, aklı nerede bu hocanın? Polis Akademisinde Öğretim Üyesi olmuş, Başkan yapılmış. Hani emanet ehline verilecekti? Bu kadar saçmalığı savunacak bir yandaş çıkacak mı bilinmez. Ama böylelerinin yetiştirdiği polislerin bir kısmı -diğer seçkin, nitelikli polislerimizi ayrı tutuyorum, onlarla çalışmaktan, çalışmış olmaktan gurur duyuyorum- Gezi direnişinde, Başbakanın deyimiyle destan yazdılar.

31 Mayısta Gezi nöbetçisiydim. Taksim Meydanı’na giren bütün cadde ve sokaklar gaza boğuldu. Milletin polisleri halka bu kadar acımasız davranamazdı, içim sızladı. Kim barışçı gösteriler yapan, saldırısız, silahsız toplanan, önceden organize olmayan gençlere bu gaz sıkmayı, TOMA’ların basınçlı sularıyla orantısız gaz bombası atmayı uygun görüyordu? Ülkenin valileri, emniyet müdürleri orantılı güç kullanma kavramını unutmuşlar mıydı?

Bursa’da bir değerli emniyet yetkilimiz var, Kahraman Sezer, görev yaptığım sırada davet ettim. Ekiplerimize, çevik kuvvet birimlerimize asgari orantılı güç kullanma eğitimi verdi o anlayışla hareket edildi.

Ölenlerin yakınları, yaralananlar, gözü çıkanlar “Polis destan yazdı.” değerlendirmesiyle sarsıldılar. Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakan Yardımcısı ve bazı yetkililer “Mesajı aldık.” dediler ama Sayın Başbakan “Ne mesajı!” diyebildi. Bu, ileri demokrasi kavramının Başbakan usulü uygulaması olarak karşımıza çıktı.

Bir vali Gezi Parkı’nı “Şu gün şu saatte açacağım.” diyor, sonra “Vazgeçtim.” diyor. “Vazgeçtim.” dediğinden yarım saat sonra tekrar açıyor, iki saat sonra yeniden kapatıyor. Hani idarede istikrar? Bir diğer vali “Ali İsmail’i arkadaşları öldürmüş olabilir.” basiretsizliğini gösteriyor. MOBESE ve özel kameralar o an tesadüfen, nasıl oluyorsa, bozuluyor. Silinen kayıtlar ortaya çıkarılınca görevde kalmayı içine sindirebiliyor veya yetkili makamlar o basiretsiz valiyi, o takdir hakkını isabetli kullanmayan valiyi görevden almıyorlar. Hakkındaki inceleme hâlen sonuçlandırılabilmiş değil. Daha sonra da “Ben bu durumda ilimde güvenliği sağlayamayacağım.” diye davanın bir başka ilde görülmesine vesile oluyor, önayak oluyor.

Değerli milletvekillerimiz, Azeri kardeşlerimizle iş birliği yaparken kötü örneklerden sakınmalıyız. Bunu sadece eğitimde değil, uygulamada da göstermeliyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz; son ziyaretlerinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev cenaplarına devlet nişanı verildi. Konuk Cumhurbaşkanı da Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül’e Haydar Aliyev nişanı takdim etti. Türkiye’nin verdiği nişandan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, mazlum milletlerin önderi Atatürk’ün rölyefi çıkarılmıştı. Atatürksüz nişanın konuk Cumhurbaşkanında burukluk yaratmadığını kim söyleyebilir? Her bayramda, her törende başkent güzel Ankara’yı ziyaret edenlerin büyük bir bölümünün, bir dualık saygı duruşunda bulunmaktan bahtiyarlık duydukları Büyük Atatürk’ü rölyeflerden çıkarmak bu ülkeye hizmet edenlere karşı büyük bir vefasızlık ve saygısızlıktır. Önder Gazi Mustafa Kemal’in rölyefini devlet nişanından çıkaranlar bilmelidirler ki Büyük Atatürk’ü milletin gönlünden çıkaramazlar.

Bu yasanın iki ülkeye hayırlı uğurlu olmasını diliyor, ettikleri yemine sadık kalarak cumhuriyetin değerlerine, devletlerine vefa ve sadakatle bağlı kalan sayın milletvekillerine saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öner.

Evet, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AZERBAYCAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA POLİS EĞİTİMİNDE İŞBİRLİĞİ ÜZERİNE PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA

DAİR KANUN TASARISI

 

MADDE 1- (1) 25 Ekim 2011 tarihinde İzmir’de imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Polis Eğitiminde İşbirliği Üzerine Protokol”ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

 

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

 

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Polis Eğitiminde İşbirliği Üzerine Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

 

“Kullanılan oy sayısı

:

205

 

 

 

 Kabul

:

 205(x)

 

 

 

 

Kâtip Üye

İsmail Kaşdemir

Çanakkale

 

Kâtip Üye

Bayram Özçelik

Burdur”

 

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

9’uncu sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ormancılık Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

 

9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ormancılık Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/703) (S. Sayısı: 399)(xx)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 399 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen var mı? Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AZERBAYCAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ORMANCILIK ALANINDA İŞBİRLİĞİNE İLİŞKİN MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 25 Ekim 2011 tarihinde İzmir’de imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ormancılık Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Osman Kaptan.

Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OSMAN KAPTAN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 399 sıra sayılı Türkiye ve Azerbaycan Arasında Ormancılık Konusunda İşbirliği Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın arkadaşlarım, Türkiye ve Azerbaycan, komşu iki ülke olmaktan, stratejik ortak olmaktan önce dost iki ülkedir. İlişkilerimiz, ortak değerlere, tarihe, kültüre, dine, dile, coğrafyaya dayalı bir kardeşliktir. Ulu Önder’imiz Mustafa Kemal Atatürk’ün “Azerbaycan’ın sevinci bizim sevincimiz, kederi bizim kederimizdir.” Sözü, Azerilerle kardeşliğimizin en güzel kanıtıdır. Azerbaycan’la ilişkilerimizin özünü Haydar Aliyev’in “Bir millet, iki devlet” sözü çok iyi açıklamaktayken, şimdi bazı yerlerde bazı kişilerin, bazı yazarların, bazı siyasi akımların iki millete, iki devlete doğru doludizgin gidilmesine yelken açan görüş ve uygulama istemleri doğru değildir, hele petrolden pay istemek hiç doğru değildir.

Sayın milletvekilleri, Azerbaycan’da 780 civarında Türk şirketi bulunmaktadır. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının 3 milyar dolarlık yatırımıyla birlikte Azerbaycan’da toplam yatırım tutarımız 7 milyar dolara ulaşmaktadır. Azerbaycan’la yapılan doğrudan yatırımlarda Türkiye 1’inci sıradadır. Ülkemizde ise Azerbaycan sermayesine ait 1.750 tane şirket faaliyet göstermektedir. Bu şirketlerin yatırımları 4 milyar doları bulmaktadır. Azerbaycan inşaat sektöründeki işlerin yüzde 80’i Türk şirketleri tarafından yürütülmektedir. Türk müteahhitlik firmaları Azerbaycan’da şimdiye kadar 300’e yakın proje üstlenmişlerdir.

Sayın milletvekilleri, Ermenistan’la iyi olma, ilişkilerimizin normalleştirilmesi adına atacağımız adımlar Azerbaycan’la aramızın bozulmasına yol açmamalıdır. Bu nedenle, Türkiye ve Azerbaycan arasında ormancılık alanındaki iş birliğinin daha ileriye götürülmesi konusundaki ikili anlaşmanın imzalanmasının onaylanması Cumhuriyet Halk Partisince de uygun bulunmaktadır. Ancak bu ikili anlaşmanın 4’üncü maddesinin (g) fıkrasında “…taraftarlarca gerekli görülen diğer iş birliği yöntemleri…” ifadesi yer almaktadır. Bu ifadeyle ne anlatılmak istendiği net olarak ifade edilmediğinden o günkü yönetimin inisiyatifi ve ülkemiz adına uluslararası alanda bağlayıcı konuların kararlaştırılması ve bu konuların Türkiye Büyük Millet Meclisi denetiminden geçmeden yürürlüğe girme olasılığı ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle söz konusu 4’üncü maddenin (g) fıkrasının ya metinden çıkarılması ya da daha net biçimde açıklanması gereğine inanıyoruz.

Sayın milletvekilleri, bundan on yıl önce Hükûmet “Ormanla ve orman köylüleriyle ilgili olarak 2/B sorununu çözeceğiz.” dedi, biz de “İyi edersiniz çözün, biz de destek veririz.” dedik. 2003 yılında Orman Bakanı Osman Pepe “5 milyar metrekareye yakın 2/B arazisinden 20-25 milyar dolara yakın gelir bekliyoruz, çayın taşıyla çayın kuşunu vuracağız.” demişti. Biz “Yapmayın, etmeyin orman köylülerine 2/B’lik arazileri bedelsiz verin.” dedik. Hükûmet “Yok, biz ille parayla satacağız.” dedi.  26 Nisan 2012’de kanun çıkardık. Tekrar tekrar düzenlemeler yapıldı. 11 Ekim 2013’te Maliye Bakanı Mehmet Şimşek “2/B’de toplam gelir 5 milyar dolar bile değil, Hükûmet olarak bu konudaki amacımız gelir değil sosyal ve kentsel bir sorunu çözmektir.” diyor. Doğru da Sayın Bakan, on yıl önceki Hükûmet de sizin Hükûmetinizdi “20-25 milyar dolar bekliyoruz.” diyen de sizin Orman Bakanınız idi. Bu paraların çok olduğunu, bu miktarda paraları toplayamayacağınızı söyleyen bizdik. Şimdi bizim sözümüze geldiniz ama aradan on yıl geçti, orman köylülerini de perişan ederek geçti.

Sayın milletvekilleri, 2/B Kanunu çıktıktan sonra Antalya’da 82 bin civarında başvuru yapıldı, bunun 17 bininin doğal ve arkeolojik sit alanı veya kamusal alanda kalması nedeniyle satışı yapılmamıştır. Bu satışı yapılmayan yerlerin yerine başka hazine arazilerinin önerilmesi, verilmesi ve bu kişilere de satışının yapılması sağlanmalıdır, bunu bekliyoruz.

Antalya’da tapu iptal tescil davası açılan yaklaşık 10.230 arazi ile dava açılmamış fakat 2/B şerhi bulunan yaklaşık 25 bin arazinin de hiç ücret alınmadan tapularından 2/B şerhinin kaldırılmasını önemli görüyoruz. Bu konulardaki yazışmaların bir an önce bitmesini ve vatandaşlarımızın sorunlarının öncelikle çözülmesini bekliyoruz.

Sayın milletvekilleri; Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde Ege’den yola çıkan bir sincabın daldan dala atlayarak Doğu Anadolu’ya geçebildiğini, Timur’un ordularını, fillerini Osmanlı’dan Ankara’nın ormanlarında sakladığını doğru kabul edersek, o günlerden bugüne ormanlarımızdan çok şey kaybettiğimiz ortadadır. Biz ormanlarımıza gözümüz gibi bakılmasını istiyoruz. Ormanlarımızın yakılmasını, rant uğruna çarçur edilmemesini, “Yol geçireceğim, köprü yapacağım, HES yapacağım.” bahanesiyle heba edilmemesini istiyoruz. Şunu iyi bilin ki: Biz köprü yapılmasına da, HES yapılmasına da, yol yapılmasına da karşı değiliz ancak yer seçimine karşıyız. Biz “Biz biliriz, biz istediğimizi yaparız.” diyen iktidarın “Yaptım, oldubitti.” diyen zihniyetine ve uygulamalarına karşıyız.

Bu duygularla hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’inci maddeyi okutuyorum:

 

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

 

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın Gürsoy Erol burada mı? Burada.

Sayın Mehmet Yüksel? Burada.

Kusura bakmayın, 168 çıktı da…

Sayın Belma Satır burada zaten.

Sayın Erol Kaya? Burada.

Sayın Yıldırım Ramazanoğlu? Burada.

Sayın Davutoğlu adına Taner Yıldız.

Sayın Tülay Bakır? Burada.

Sayın Ali Babacan adına, tamam.

Sayın Necdet Ünüvar buradaydı.

Sayın Ayhan Sefer Üstün? Burada.

Sayın Mehmet Erdoğan, Adıyaman?

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) - Alma onu, o yok şu anda.

BAŞKAN – Sayın Muammer Güler? Burada.

Sayın Bilal Macit? Burada.

Sayın Zelkif Kazdal? Burada.

Sayın İlhan Yerlikaya?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yok. Nerede?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım böyle…

BAŞKAN - Mustafa Akış, Konya?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yok. Nerede?

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Kim yazıyor bu pusulaları?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Arkadaşlar, benim adıma da…

BAŞKAN - Mehmet Erdem?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yok.

BAŞKAN - Nevzat Pakdil? Burada olması lazım demin görmüştüm.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yok.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)- Dışarıda.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Yok efendim, yok.

BAŞKAN – Hayır. Ben demin görmüştüm, onun için soruyorum canım!

Mustafa Şahin? Burada.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Mehmet Erdoğan burada, şimdi geldi. 

BAŞKAN -  Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ormancılık Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı:              186

 Kabul:                                   186(X)

          Kâtip Üye Kâtip Üye

                 İsmail Kaşdemir                                  Bayram Özçelik

                    Çanakkale                                            Burdur”

 

Şimdi, bir şey sorayım gruplara: Saat yedi ve ben, biliyorsunuz, ilaç alacağım, yemek yemem lazım. Ya on beş dakika ara vereceğim ya da anlaşmanız devam ediyorsa, devam edeceğim.

RECEP ÖZEL (Isparta) – 2 tane kaldı, bitirelim.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Bitirelim Başkanım.

BAŞKAN – Bakın, samimiyetle sorarak devam edelim...

ENGİN ALTAY (Sinop) – Başkanım, bizim bir konuşmacımız var, ondan sonra…

BAŞKAN – Hayır, hayır… Konuşmacılarla ilgili sorunum yok.

Yani, dokuza kadar devam edeceksek, on beş dakika ara verip geleceğim ama…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Etmeyeceğiz, verme Başkanım.

BAŞKAN – Tamam, oldu, kabulümdür.

Şimdi, bu tasarı kabul edildi ve kanunlaştı, Özgür Özel’in büyük gayretleriyle.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim.

BAŞKAN – 10’uncu sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Basın ve Enformasyon Alanlarında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

 

10.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Basın ve Enformasyon Alanlarında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/714) (S. Sayısı: 379)(x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 379 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÛMETİ VE AZERBAYCAN CUMHURİYETİ HÜKÛMETİ ARASINDA BASIN VE ENFORMASYON ALANLARINDA İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 25 Ekim 2011 tarihinde imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Basın ve Enformasyon Alanlarında İşbirliği Protokolü”nün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Oktay Ekşi.

Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA OSMAN OKTAY EKŞİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; huzurunuza, Azerbaycan Cumhuriyeti ile aramızda basın ve enformasyon alanlarında iş birliği yapılması amacıyla imzalanan anlaşmanın onaylanması için getirilen yasa tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini sunmak için çıktım. Ancak, izninizle, usul hakkında bir noktaya değinip konuya daha sonra gireceğim.

Sevgili arkadaşlarım, bu tasarıyla ilgili konuşma görevi bendenize altı ay önce arkadaşlarım tarafından tevdi edildi çünkü bu tasarı o tarihte Genel Kurulun gündemine girmişti. Aradan geçen altı ay boyunca, tasarı muhtelif zamanlarda geldi, gitti; niye geldiğini anlamak mümkün değildi, niye gündemden çıktığını anlamak mümkün değildi.

Dostlarım, dünyanın hiçbir yerinde, böyle “parlamento gündemi” diye bir şey yok. Buraya katılan, her gün Genel Kurula gelen arkadaşlarımıza bir vesileyle gönderdiğim anketten çıkan sonucu anımsatmak istiyorum: 550 milletvekilinin dörtte 3’ü buraya gündemin ne olduğunu bilmeden geliyor. Nitekim, bendeniz de altı aydan beri bu meselenin ne zaman gündeme geleceğini takiple meşguldüm, en nihayet bugün, bu saatte huzurunuza çıkabildim. Böyle bir tablo, doğrudan doğruya, Meclisteki grup başkan vekillerinin gündemle istedikleri gibi oynamalarından doğan bir tablo. Bunun Parlamentonun itibarıyla, bunun Parlamentonun normal bir Parlamento olarak çalışma anlayışıyla ne alakası var ne de bu Parlamentoya bu hâliyle, üzgünüm ama “Parlamento” diye hitap etmek, anımsamak doğru değil. Burası saygıdeğer bir kanun yapıcı Anayasa organı. Hepimizin, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi olarak, milleti temsil gibi son derece onurlu bir durumumuz, konumumuz var fakat buradaki işleyiş, maalesef, o konumla, o durumla uyumlu değil. Sebebi, sevgili dostlarım, milletvekili görevlerinin nasıl yapılacağına ilişkin, maalesef, grup başkan vekillerinin bir Parlamento adabı ve kuralına dair ne niyetlerinin ne ilgilerinin -hatta bazıları için izin verirseniz söyleyeyim- bilgilerinin olmaması.

Dostlarım, ben, huzurunuza çıktığım bu anlaşma vesilesiyle dikkatinize sunmak isterim ki Türkiye Cumhuriyeti’nin Azerbaycan Cumhuriyeti’yle ilişkileri ne kadar yakın ve ne kadar güçlü olursa Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bundan mutluluk duyarız ve o yöndeki tüm çabaları destekleriz. O nedenle, şu anda görüşmekte olduğumuz anlaşmaya da destek vereceğiz.

Aslında, iki ülke arasında buna benzer bir iş birliği yapılmasını amaçlayan iki anlaşma daha var saygıdeğer milletvekilleri, ikisi de 1993 yılında, iki ay arayla imzalanmış. Bunların ikisinin de 9’uncu maddesi “Taraflar basın, radyo ve televizyon alanlarında iş birliğini, her türlü haber, bilgi ve yayın değişimi ve dağıtımını destekleyeceklerdir.” diyor. Gördüğünüz gibi, iki ülkenin bilgi, yayın, kültür değişimi ve iş birliğine uygun hukuki zemin var. Peki, uygulamadaki durum ne, önce dikkatinize sunmak isterim.

İş birliğini geliştirme amacıyla, iki ülkenin kamu kaynakları “Dostlar alışverişte görsün.” türü toplantılar için harcanmış ama asıl önemli gerçek başka. Taraflar bilgi ve yayın değişimi ve dağıtımını desteklemeyi taahhüt etmelerine rağmen, Azerbaycan Millî Radyo ve Televizyon Şûrası 1 Mayıs 2012 tarihinden itibaren, yani demek ki iki yıl öncesinden itibaren, Türkiye’de üretilen televizyon dizilerinin ve Türk filmlerinin kendi ulusal kanallarında gösterimini yasaklamış. Geçenlerde, bir Azeri parlamentere sordum, lafı uzattı ama sözlerinden yasağın hâlâ devam ettiği sonucuna ulaştım. Ama, evinize gidip televizyon kanallarını tararsanız Azer TV’yi karşınızda hemen bulursunuz.

Şimdi, huzurunuzda Hükûmete soruyorum: Türk dizilerinin ve Türk filmlerinin yasaklanmasının aramızdaki iki anlaşmaya da aykırı olduğu gerekçesiyle Azerbaycan Hükûmeti nezdinde ne yapılmış, ne sonuç alınmıştır?

Saygıdeğer arkadaşlarım, Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkiler bağlamında sözünü edeceğimiz ilginç bir etkinlik var: Bunlardan, 21-22 Aralık 2010 tarihinde yapılan Türk Dili Konuşan Ülkeler Medya Forumu’na katılan tüm ülkeler, ifade ve basın özgürlüğüne en az yaşam hakkı kadar önem atfettiklerini, medyanın hukuk devletinin hâkim olduğu demokrasiler üzerinde yadsınamaz bir etkiye sahip bulunduğuna inandıklarını açıklamışlar. Kâğıt üstünde güzel şeyler söylemişler ama pratik hiç de öyle olmamış. Keşke öyle olmamakla kalsaydı da daha kötü şeyler olmasaydı sevgili dostlarım. Nitekim, Türkiye’de basının inanılmaz ağırlıkta baskı altında bulunduğunu ispat eden sayısız kanıt var. Artık, ülkemizde “Alo Fatih” diye isimlendirilen -izninizle söyleyeyim- “Alo Fatih” diyen için de telefonun öteki ucundaki Fatihler için de doğrusu şu ki demokrasiden söz eden bizler için de utanç verici bir dönemi yaşamaktayız.

Vergi cezalarıyla kapısına kilit vurulmak istenen medya grupları, siyasi iktidarın baskısıyla işinden atılan yüzlerce gazeteci, Türkiye’nin adını dünyanın en büyük gazeteci hapishanesine çıkaran mahkûm ve tutuklu gazeteciler gerçeği, tüm bunlar ortada. Diyeceksiniz ki “Bunlar gazetecilik eylemleri nedeniyle değil, terör örgütlerine üye oldukları için veya birtakım adi suçlara katıldıkları için hapse atılan kişiler.” Saygıdeğer Adalet ve Kalkınma Partili dostlarım, bu sözleri size nur topu gibi bir Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu hediye eden eski Adalet Bakanınız çok söyledi, siz de inanmış göründünüz. Oysa, bunlara artık, söyleyenin kendisi de inanmıyor,  siz de eminim ki inanmıyorsunuz. Zaten, söyleyen dün de alay konusu oluyordu. Nitekim, sizin burada gazetecileri hapse atmak için kullandığınız “terörist” suçlamasının bir benzeri de Azerbaycan’da var. Yalnız, onlar henüz “terörist” suçlamasını keşfedememiş olmalılar ki gazetecileri “Üzerinde uyuşturucu madde bulundu.” diyerek, “Halkı galeyana getirmek istedi.” diyerek, “Yağmacılık yaptı.” diyerek, “Ruhsatsız silah taşıdı.” diyerek hapse atıyorlar.

Nitekim, biz, 2013 yılında, basınımızın ne kadar özgür olduğunu gösteren sıralamada 154’üncü olduk, bir önceki yıl 148’inci idik. Azerbaycan’ın aynı listedeki yeri, 2011-2012 yıllarında 179 ülke arasında 162’ncilikti, 2013’te durumlarını biraz düzelttiler ama ancak 156’ncı oldular. Bütün bunlar gösteriyor ki Azerbaycan’daki gazeteciler Türkiye’dekilerden çok da rahat değil.

Sevgili dostlarım, iki ülkenin, gazetecileri tedirgin etme konusunda çok başarılı bir konumda olduklarını hepimiz görmekteyiz. Nitekim, bu ülkenin Başbakanı, 30 Martın hemen ardından Azerbaycan’a yaptığı gezide, oradaki bir kısım gazetecinin baskı altına alınmasını talep edince, sizin “paralel yapı” dediğiniz kesime mensup gazeteciler gözaltına alındı, akıbetleri ne oldu bilmiyorum ama özgürlüğün yanında olmadığınızı görerek üzülüyorum.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Hadi canım sen de! Hadi oradan!

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ekşi.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

 

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

 

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Belma Hanım’ın elektronik olarak oy kullandığını dikkatlerinize arz ediyorum. Biraz önce pusula verdi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – O zaman gördük, dışarıdan geldi. Belma Hanım’ı gördük çünkü grup başkan vekilleriyle iletişim içinde olduğum için onları biliyorum. Yoktu, içeri girdi…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben dikkatinize arz ediyorum.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Allah Allah!

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Sayın Başkan, bu nasıl usul ya? Haddini bilsin herkes!

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Çok ayıp! Özür dilesin, saygısız şey! Pusula verdim, oradan girerken verdim. Hesap vermek zorunda da değilim ben ona!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu oylama için diyorum. Bir avuç pusula var, bir tomar pusula var, bir tomar!

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Çok ayıp ya!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Neye ayıp ya? 80 tane pusula var orada, 80 tane pusula var!

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN - Sayın Gürsoy Erol orada zaten.

Sayın Ali Babacan? Burada.

Canan Candemir Çelik? Burada.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Basın ve Enformasyon Alanlarında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

 

“Kullanılan oy sayısı

:

200

 

 

Kabul

:

200

 

(x)

 

:

 

 

 

Kâtip Üye

İsmail Kaşdemir

Çanakkale

Kâtip Üye

Bayram Özçelik

Burdur”

                                                                     

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

11’inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

 

11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/737) (S. Sayısı: 432)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

12’nci sırada yer alan, Vişegrad’daki Sokullu Mehmet Paşa Köprüsünün Yapısal Unsurlarının Durumunun Tespit Edilmesi, Restorasyon Projesinin Hazırlanması ve Projenin Uygulanması Konusundaki İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, gençlik ve Spor Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

 

12.- Vişegrad’daki Sokullu Mehmet Paşa Köprüsünün Yapısal Unsurlarının Durumunun Tespit Edilmesi, Restorasyon Projesinin Hazırlanması ve Projenin Uygulanması Konusundaki İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/333) (S. Sayısı: 104)(x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon Raporu 104 sıra sayısı ile bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

VİŞEGRAD’DAKİ SOKULLU MEHMET

PAŞA KÖPRÜSÜNÜN YAPISAL UNSURLARININ

DURUMUNUN TESPİT EDİLMESİ,

RESTORASYON PROJESİNİN HAZIRLANMASI

VE PROJENİN UYGULANMASI

KONUSUNDAKİ İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜNÜN

ONAYLANMASININ UYGUN

BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

 

MADDE 1- (1) 24 Mayıs 2007 tarihinde imzalanan “Vişegrad’daki Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü’nün Yapısal Unsurlarının Durumunun Tespit Edilmesi, Restorasyon Projesinin Hazırlanması ve Projenin Uygulanması Konusundaki İşbirliği Protokolü”nün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde şahsı adına Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel.

Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Uluslararası anlaşmaları görüşüyoruz. Bu konuda grubumuzun özellikle mutabakatı olan maddeler üzerinde konuşmamayı, kısa konuşmayı ya da yapıcı eleştirilerde bulunmayı tercih ediyoruz. Bu madde üzerinde de açıkçası konuşmayı düşünmüyorduk. Biraz önce oylamada yaşananların da, hepsinin aldığı kök…

Sayın Bakan Taner Yıldız’ın burada, çıkıp grubumuzun konusunda uzman, yolsuzluklarla mücadele, şeffaf toplum, özellikle kamu kaynaklarının yolsuzluklarla heba edilmemesi yani halk arasında yaygınlaşmış deyimiyle yetim hakkının yenilmemesi ve korunması konusunda efsaneleşmiş isimlerinden birisi olan Aykut Erdoğdu hakkında (AK PARTİ sıralarından “Aaa!” sesleri, gürültüler) çıkıp da -tutanaklar elimde, biraz önce ifade ettim- şu ifadeleri kullanması üzerine söz almış bulunuyorum.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Özgür, defaten konuştu, defaten!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Sayın Bakan diyor ki: “Siz burada, bir Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanıyla alakalı CHP Grubu adına bir şey verdiniz -gensoruyu kastediyor- daha üçüncü dakikada, grubun İçerisinde, bu işi anlayan arkadaşlarınızdan ‘Biz mahcup olduk.’ diyenler oldu.” Sayın Bakanın ifadesi. Sonra devam ediyor: “Sayın Erdoğdu, siz AK PARTİ Grubunda itibar kaybetmekle kalmamışsınız, CHP’nin içinde de itibar kaybetmişsiniz. Ben size bunu söylüyorum.”

Burada söz alma sebebim şudur: Birincisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Sayın Bakanına böyle gri ifadeler kullanmak…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, konu dışında konuşuluyor, konu dışına çıkılıyor. Ne alakası var konuyla!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …bir grubun içinde kimin söylediği belli olmadan… Çünkü, “İsim ver.” diyorlar “Ben ispiyoncu değilim.” diyor. Bir bakan ispiyoncu değildir tabii ama müfteri de olmamalıdır ve bu tip iftiralardan uzak durmalıdır, üzerinde bir devlet adamı ağırlığı olmalıdır. 131 kişilik grubu itham etmek, hele hele göz bebeğimiz Aykut Erdoğdu’yu (AK PARTİ sıralarından “Ooo!” sesleri) grubumuzda itibarsızlaştırmaya çalışmak hiçbir…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Vay vay vay!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …babayiğidin hakkı değildir, onun alnını karışlarız Sayın Bakan! (AK PARTİ sıralarından “Ooo!” sesleri)

Aykut Erdoğdu, Erzurumlu fakir bir ailenin, bir işçinin oğludur. (AK PARTİ sıralarından “Allah Allah!” sesleri) Öyle…

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Aykut kendisi de gülüyor söylediklerine!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Aykut Erdoğdu, bir işçi babanın boğazından kesip yemeyip yedirdiği, içmeyip içirdiği, üstüne başına, kendine almayıp oğlunu okuttuğu bir Erzurumlu işçinin oğludur. (AK PARTİ sıralarından “Ooo!” sesleri) Boğazından devlet parası geçmiştir; geçen, devlet parası ama sizin bildiğiniz devlet parasının geçtiği, gittiği yollardan değil!

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Aykut’u anlatma sen!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Devlet bursuyla dünyanın en iyi okullarında okumuş…

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Genel başkan yapın!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …aldığı maaşla da -devlet parasıyla- büyümenin kendisi üzerine yüklediği sorumluluğun farkında olarak yetim hakkının peşine düşmüştür. Onun şansızlığı, sizin iktidarınız gibi bir dönemde, yetim hakkı yiyenlerin, kul hakkı yiyenlerin peşine düşmek, o yüzden de yorulmak, bitap düşmek ve çok çalışmak zorunda oluşudur. (AK PARTİ sıralarından “Ooo!” sesleri)

Aykut Erdoğdu Cumhuriyet Halk Partisinin onurudur, Cumhuriyet Halk Partisinin gururudur. Kendisinin yapmış olduğu çalışmalar -Türkiye’de toplumun şeffaflaşması, yetim hakkının yenmemesi- ihalelerde yolsuzluk yapanlara karşı bir korkulu rüya hâline gelmiştir. Sayın Bakanın -ümit ediyorum, çıksın buradan özür dilesin- üzerinde karabasanlar gibi Aykut Erdoğdu’nun iddiaları dolaşmaktadır.

YILDIRIM M. RAMAZANOĞLU (Kahramanmaraş) – Aykut Bey önce “Sayın Bakan” demeyi öğrensin. Aykut Bey “Bu Bakan” diye hitap etti. “Bu Bakan” diye hitap edemez. “Sayın Bakan” demeli, öğrensin!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – “Sayın Bakan” diyorum.

Aykut Erdoğdu Sayın Bakanın altından kalkamadığı birçok iddiayı ortaya koymuş, Sayın Bakan kullandığı birçok ifadesinde kendisine hakaretler yağdırmış, Aykut Erdoğdu kendisine her zaman kanun, denetim yollarının açık olduğunu hatırlatmış, bugüne kadar kendisi hakkında açılan 1,5 trilyon liralık tazminat davasının hiçbirinden daha mahkûm olmamış ve mahkeme kararlarıyla iddiaları teker teker ispatlanmış bir arkadaşımızdır. (AK PARTİ sıralarından “Ooo!” sesleri)

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu içindeki hiç kimse Sayın Bakanın söylediği sözleri söylemez. Sayın Bakan bunları söylüyorsa müfteridir. Ya çıkıp burada isim verir, o sözü söyleyen arkadaşımız gelir, burada ak mı kara mı ortaya çıkar. Yoksa, böyle iftiralarla ne Aykut’u ne Cumhuriyet Halk Partisini itibarsızlaştıramazsınız.

Bu konuyu yüce Meclisin dikkatlerine arz ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Sen neymişsin Aykut!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bakan, şimdi, sizin Hükûmet adına konuşma hakkınız mevcut on dakika, iki dakika sataşmadan hakkınız mevcut. Hangisini…

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Birleştirelim Sayın Başkan.

BAŞKAN – On iki dakika istiyorsunuz, hayhay.

Buyurun.

 

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

5.- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in 104 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; heyetinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, her zaman söylüyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisinin seviyesinin korunması her birimizin borcu, iktidarı ve muhalefetiyle beraber. Milletvekilliğinin saygınlığını korumaya ve yükseltmeye hep beraber borçluyuz.

Sayın Erdoğdu’nun babasının işçi olduğundan bahsedildi. Aykut Erdoğdu’nun babası başımız üstüne. O, şereflice işini yapmış ve onun karşılığında helal parasını kazanmış, aynen benim babamın memur maaşıyla beni yetiştirdiği gibi. Yalnız, buraya kadar tamam, bir kişinin babasının işçi olması, bir kişinin babasının memur olması iftira atmayı kendine haklı hâle getirmez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Hangisi iftira? Bu nasıl laf? Söyleyin de tek tek konuşalım.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Şimdi, bakın arkadaşlar, her şeyi doğru raflara koyalım. Ben şimdi, size tekraren bahsedeceğim, işe bir teknik konusundan bir de siyasi açısından baktıracağım.

Şimdi, CHP’nin AK PARTİ’ye verdiği gensoru, malum, ciddi bir müessese; gensoruda, eğer Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kurulu irade buyurursa bakan istifasını verir, istifa etmek zorundadır, hatta hükûmetin istifası dahi söz konusu olur, konuya göre. Bu kadar ciddi bir şey, ülkenin yönetimiyle alakalı bir şey. Gensoru diyor ki: “Ey Enerji Bakanlığı, siz ihaleye girmesi yasaklı birini ihaleye almışsınız.” Detaylarını falan bir kenara bırakıyorum, özü bu. Ben de cevaben diyorum ki: Enerji Bakanlığı ihalede yasaklı birini ihaleye almamıştır -evrakı burada, şu şu şu tarihli, sayılı- dün de almamıştır, bugün de yoktur, yarınki ihaleye de giremeyecektir. Şimdi, bu kadar net, anlaşılabilir bir konu üzerinden…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ya, yasaklama kararını niye vermediniz? Vermezsen olur mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Arkadaşlar, bakın, şimdi ben size bir şey daha teklif ediyorum, üç yıldan beri bu konuyu açıkça söylüyorum. Siyaseten itibar kaybınıza yol açtığı için -lütfen- bunu siz devam ettirirseniz, kendiniz bilirsiniz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Niye itibar kaybedilecek, hırsızlık mı yaptık ki itibarımız kaybolsun?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) –Şimdi, bakın, eğer bir iftira karşıdakine gelmezse o geri döner, size gelir.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ne iftirası, hepsi belgeli! Sonuna kadar haklıyım. Bir Meclis araştırması önergesini beraber verip açar mıyız?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, ben size bir şey teklif ediyorum, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun tutanakları burada: AK PARTİ’den değil, CHP’den ve MHP'den -bu işten anlayan kimse, bunu siz seçin lütfen- iki kişinin hakemliğini ben kabul ediyorum. Bunun daha ötesi var mı?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ya, bunun Meclis araştırmasıyla…

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – AK PARTİ’den değil, CHP’den ve MHP’den, varsa BDP’den başka arkadaşlarımız da onların hakemliğine ben “Evet.” diyorum. Niçin? Sayın Erdoğdu’nun ihmal ettiği ve sonradan gördüğü bir konu var. Çünkü bunlar mahkeme tutanaklarına bağlanmıştı, dava edildi, mahkeme bir şeye karar verdi “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ihalede yasaklanan birini ihaleye almamıştır.” diye. Bunun daha ötesi var mı arkadaşlar? Şimdi, bütün bunlara rağmen, bir insan nasıl kalkıp da tekrar tekrar hangi gerekçeyle bunu söyleyebilir, ben bunu anlayabilmiş değilim.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ya, daha nasıl anlatayım bilmiyorum ki.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – O yüzden, açıkça söylüyorum, bakın, Sayın Başbakanımızın damadıyla alakalı bir şey söylediniz. Sayın Başbakanımızın…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Çıkalım mı bir televizyon programına, halkın huzuruna?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Buyurun televizyon burada, buyurun.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ya, burada ben sana nasıl cevap vereyim, sözümü keseceksiniz. Çıkalım bir televizyon kanalına halk da görsün.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Arkadaşlar, bakın, bir şey söyleyeceğim. Sayın Başbakanımızın damadıyla alakalı bir iftira attınız.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Doğru konuş! İftira miftira bu nasıl bir şey ya! Ayıp ya!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Nitelikli dolandırıcılık suçundan dolayı, Berat Bey’le alakalı bir şey söylediniz.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ayıp ya!

ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) - Bağırma! Ne bağırıyorsun?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Ben şimdi bir şey söylüyorum, eğer Sayın Başbakanımızın damadının nitelikli dolandırıcılık suçuyla alakalı bir evrakınız var da bunu ibraz etmezseniz siz namertsiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Şirketinin…

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Eğer, böyle bir evrak var da bunu ortaya koymuyorsanız siz müfterisiniz.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Daha ötesini söyleyin.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Bakın, iki tane konu var. Şirketin…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Deminden beri niye cevap vermiyorsunuz?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Cevap verdim ben, bununla alakalı cevap verdim. Tekrar veriyorum, tekrar veriyorum; iyi dinleyin.

Sayın Başbakanımızın damadının -açıkça bir ifade kullanıyorum- nitelikli dolandırıcılık suçuyla alakalı onun aleyhine açılmış bir dava varsa bana getirin ama getirmezseniz…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Mahkemeye intikal etmiş bir şey var mı, yok mu?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Damadının yönettiği Çalık şirketi yok mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) –Bir dakika, bir dakika, bir dakika hemen… Yani, damadının yerine, şimdi “şirketiyle alakalı” diyorsun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye gizliyorsun be?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) –Konuyu açıklayayım. Bu konunun Sayın Başbakanımızın damadıyla alakası olmadığı hâlde, bunu siz bildiğiniz hâlde o dağıtım şirketi YEDAŞ’ın, o gruba bağlı olan dağıtım şirketi YEDAŞ’ın hazineyle alakalı konuda… Devamını da dinleyin, bir dakika, devamı dinleyin.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Tamam, tamam.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Bununla alakalı aydınlatma bedellerinin sayaçlarının doğru okunup okunmadığıyla alakalı hazinenin bir yazısı var.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Suç duyurusu.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) –Sonra, bu, bir yönetmelikle düzenlenmiş. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bu yetki geçince yalnızca YEDAŞ’la alakalı değil, UEDAŞ’la da yani Bursa, Balıkesir, Yalova ve Çanakkale’yi içeren şirketlerin mahkemesi sonuçlandı. Mahkeme kararı diyor ki: “Burada herhangi bir suç unsuru oluşmamıştır.” Şimdi, siz bu kararı görmeden çıkıyorsunuz ortaya, ondan sonra diyorsunuz ki: Bu şirketle alakalı bir şey var mı?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Mahkeme kararı mı diyorsunuz?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) –Yetmiyor, bir dakika “Bu şirkette çalışan Başbakanımızın damadı vardı, acaba oraya bir şey bulaştırabilir miyiz?” diye söylüyorsunuz. E, bu haksızlık değil de nedir?

Bakın, arkadaşlar,  ben size  bir şey söyleyeyim: Bu benim için de geçerli, sizin için de geçerli. Hamdolsun kazandığı şerefli parayla beraber bizim hürmet ettiğimiz, baş tacı ettiğimiz babanız o kazançla sizi bugünlere getirdi. Aynı şekilde beni de babam ve bütün milletvekili arkadaşlarımızla beraber.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya, sen Kayseri dağıtım şirketinden aldığın hediyelerin hesabını versene.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) –Şimdi, bakın, ben size bir şey söyleyeceğim: Geriye doğru, bu böyle değil mi geriye doğru, babalarımızla alakalı buna karar verdik. Çocuklarımızla alakalı da aynı itinayı göstermemiz lazım. Bakın, eğer birisine iftira atar da o iftira yerine varmazsa bu tekrar size geri dönüyor diyorum, bunu açıkça söylüyorum. Ben iftira atarsam, Yıldırım Bey’e ben iftira atarsam ve haklı değilsem o bana geri döner.  Şimdiye kadar dünyada bunun çok örneği var. Lütfen kendiniz için de buna itina gösterin.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şirketini söyle, şirketini!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) –Şimdi ben size açıkça tekrar söylüyorum, cümleyi tekrar ediyorum: Sayın Başbakanımızın damadıyla alakalı nitelikli dolandırıcılık suçundan bir evrak var da onu bana getirmezseniz siz müfterisiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Açıkça söylüyorum arkadaşlar.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Tamam. Tutanak burada, az sonra tutanakları okuyacağım, sen konuş.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Şimdi, bakın, gelelim enerji sektörüyle alakalı geldiğimiz noktaya.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şu bizim gruptaki ismi verecektiniz, ismi.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Yalnızca 2013 yılı içerisinde enerji sektöründe 14,1 milyar TL’lik yatırım yapıldı arkadaşlar, yalnızca Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığında 14,1 milyar liralık yatırım yapıldı 2013 yılında.

Ben buraya Gürcistan’dan, uçaktan indim, geldim. Gürcistan’ın, Türkmenistan’ın, oradaki bir kısım cumhuriyetlerin toplamı kadar yalnızca 2013 yılında Türkiye gücünü artırdı. Türkiye büyük ölçekli bir ülke. Ve Enerji Bakanlığının aynen diğer bakanlıklarımızda olduğu gibi yatırımları var, diğer bakanlıklarımızda olduğu gibi icraata dönük ve sürekli ihalelerle olan işleri var.

Şimdi, ben 5 bine yakın ihaleyi bir yılda yapıp da dürüst çalışan arkadaşlarımı burada savunmazsam, burada korumazsam bu sefer onların haklarını gasbetmiş olurum. Bizim, hangi arkadaş yolsuzluk yaptıysa onun üstüne gitmemiz lazım ister Enerji Bakanlığında olsun ister bu Genel Kurulda olsun ama nasıl bunu yapmamız doğruysa dürüst olan arkadaşları da savunmak bir o kadar bize düşer. Biz bu bürokratlarla beraber iş yapıyoruz, biz bunlarla beraber büyüyoruz, bu arkadaşlarımızla beraber çalışıyoruz. O yüzden, arkadaşlar, nasıl yolsuzluk, usulsüzlük yapan var da onun üzerine gitmemiz boynumuzun borcuysa aynı şekilde dürüst olarak çalışan arkadaşın da hakkını savunmak bizim boynumuzun borcu.

Bir konu daha var: Bir yabancı firma -bu firmayla alakalı açılan bütün davaları çıkarın dedim ben bu arada- Ceyhan’da… Bakın “Samsun-Ceyhan ham petrol boru hattıyla alakalı.” dedi Sayın Erdoğdu. Onunla alakalı Ceyhan bölgesinde açılmış bir dava var ama şirket aleyhine değil, EPDK’yla alakalı bir dava. Nitelikli dolandırıcılık suçu da değil. Şimdi kalkıp da…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ya ben bunu söylemedim. Niye söylemediğim şeyleri…

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) –Sizin burada bıraktığınız anlam bu.

Ben Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan milletvekili arkadaşlarıma soruyorum: Sizde nasıl bir intiba kaldı? “Sayın Başbakanımızın damadı nitelikli dolandırıcılık suçu yaptı.” değil mi sizdeki bıraktığı algı? Ama öyle değil. Şimdi deniyor ki: “Ben onu kastetmiyorum.” Böyle olmaz arkadaşlar. Söz anlatanın değil anlayanın fehmi üzerinedir. Siz anlayan üzerinde eğer olumsuz bir intiba bırakırsanız bu kesinlikle kabul edilemez.

Bakın, şimdi, arkadaşım not göndermiş. Ben bunu okumak istemezdim ama belirlendiği için… “Lüleburgaz 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2012/402 E. dosyasından 4 bin TL tazminata mahkûm olmuştur.” Karar tarihi 07/03/2014. Kim mahkûm olmuş? Sayın Erdoğdu olmuş. Gelen mahkeme kararını söylüyorum, şu anda geleni söylüyorum.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Hiç olmamış(!)

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Neyle ilgili, neyle?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, bakın, biz bu koltuklarda doğru oturup doğru konuşmak zorundayız. Bizler yalnızca şahsımızı değil, aynı zamanda milletimizi temsilen burada oturuyoruz. Ben dürüst çalışan hiçbir CHP’li arkadaşımın zarar görmesini istemem.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Dürüstlük sana hiç uğramamış.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Dürüst çalışan hiçbir MHP’li arkadaşımızın da zarar görmesini istemem. Lütfen bunlara, bu hassasiyetlere dikkat edelim.

Ben bütün bu duygu ve düşüncelerle heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum, hayırlı akşamlar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkanım, yemek arası verin eğer böyle devam edecekse.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Hiç şey yapmayın, hepsine cevap vereceğim.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Yemek arası verelim, şekerimiz düştü.

BAŞKAN – Hayhay. Benimki de düştü de ben sizin sözünüze güvendim muhterem. Ne bileyim… Adamlara sordum, “On beş dakika vereyim mi?” dedim hepinize, adamlar -hanımları ayırıyorum- dediler ki: “Otur.”

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Hangi adamlar Sayın Başkan?

BAŞKAN – Erkeklerden söz ediyorum yani “adam” derken erkeklerden söz ediyorum, hanımlar hariç. Onlar dediler ki: “Otur.”

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir saniye…

Evet, Sayın Erdoğdu…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Efendim, madde üzerine konuşurken…

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Sayın Başkan, biz sözümüze bağlı insanlarız. Söz verdik, konuşmayacaktık, öyle yaptık.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Başkanım, ben size söz verdim on beş dakika içinde toparlarız diye ancak bir gereksiz polemik başladı.

BAŞKAN – Yahu, şaka yapıyorum ortamı yumuşatayım diye. Yapmayın…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yok, şimdi, Sayın Erdoğdu’ya…

BAŞKAN – Hak düştü, tamam. Ona itirazım yok.

ENGİN ALTAY (Sinop) – …madde üzerinde yeteri kadar zaman kullanması için…

BAŞKAN – Tamam, yedi dakika oluyor hem o hem o.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Olur, tamam.

BAŞKAN – Buyurun.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sataşma olursa ben cevap veririm Sayın Başkan.

BAŞKAN – Siz konuşmayın diyemem ki.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, o 5 bin ihaleyle ilgili bir araştırma yapalım hakikaten yolsuzluk var mı, yok mu? Eğer kendine güveniyorsa bir araştırma yapalım yolsuzluk var mı, yok mu? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Buyurun.

 

6.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında tekraren şahsına sataşması nedeniyle konuşması

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, Bakanın söylediği şeylere tek tek cevap vereceğim.

Bakın, konuşma metnim burada. Şimdi, Bakanın taktiği şunun üzerine: Söylemediğim şeyleri söylemişim gibi gösterip gerçekleri gizliyor. Aynen tutanaktan okuyorum: “Damadının yönettiği Çalık şirketi eğer Samsun Cumhuriyet Başsavcılığında hazineyi nitelikli dolandırıcılık suçundan yargılanıyorsa...” Ne demişim? “Damadının yönettiği Çalık şirketi.”

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Niye damatları karıştırıyorsun?

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Damadı yönetiyor mu? Bu şirketin CEO’su mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başbakanın niye damadını karıştırıyorsun?

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Bakın, damadı yönetiyor...

BAŞKAN - Şimdi birbirinize bakmayın ne olur, Meclise lütfen.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Binlerce çalışandan birisi.

BAŞKAN – Siz de Sayın Bakan, taciz olursanız söz alırsınız.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Şimdi, damadı yönetiyor mu arkadaşlar? Yönetiyor. Bu şirket hakkında nitelikli dolandırıcılıktan Hazine Müsteşarlığının talebi üzerine EPDK tarafından suç duyurusunda bulunulmuş mu? Bulunulmuş. Demek ki ben doğru söylüyorum. Birinci olarak bunda anlaştık mı arkadaşlar? Çok net bir şey söylüyorum, benim söylediğim bu. Ben başka bir şey söylemediğim için...

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkanım, şirket ceza davasından yargılanmaz.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Efendim, benim söylediğim net: Damadının yönettiği Çalık şirketi hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan Samsun Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ne alakası var? Şahıs…

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Bulunulmuştur ve doğrudur. Birinci meseleyi hallettik bakın, hiç abartmadan. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HARUN KARACA (İstanbul) – Suç duyurusunda bulunulmak mahkûm olmak mı Aykut ya?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen...

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Bakın, ben mahkûm oldu demiyorum zaten.

HARUN KARACA (İstanbul) – Hayır, bakın, böyle bir şey olmaz, böyle bir iddia olmaz ya!

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen...

HARUN KARACA (İstanbul) – Ama doğru konuşmuyor ya!

BAŞKAN – Olabilir de yani... Size göre öyledir.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Ek bir süre istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Bakın, net olarak durumu anlatabildim mi? Söylediğim neydi ve doğru söylüyor muyum? Söylediğim bu. Bakan da bu durumu teyit etti. Demek ki ben doğruyu söylüyorum. Birincisi, bu meseleyi halledelim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Doğru söyleyin, şirket ceza davasında yargılanmaz.

BAŞKAN – Sayın Erdoğdu...

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – İkinci meseleye geliyorum: Şimdi ben bununla alakalı bilgi ve belgeyi Bakandan istedim mi? Benim hakkım var mı? Var. Verdiniz mi? Bu suç duyurusunun -ben sizin huzurunuzda istiyorum- yazısını -çünkü devlet şeffaf olmalı ve ben Komisyon üyesiyim- bana vermesini rica ediyorum, huzurlarınızda bekleyeceğiz. Suç duyurusu yazısı, savcılık kararı… Çünkü ben başsavcıyı da aradım. Adamcağız korkuyor, bir şey diyemiyor.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sen bunu kaç defa söyledin burada, kaç defa söyledin bunu?

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – İkinci meseleye geliyorum… Arkadaşlar, ek süre verirse cevap veririm ama bakın…

YILDIRIM M. RAMAZANOĞLU (Kahramanmaraş) – Sayın Vekilim, “Sayın Bakan” diye hitap ederseniz çok memnun olacağız, lütfen, rica ediyorum.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Tamam, devam ediyorum.

Sayın Başkan ama konuşamıyoruz.

BAŞKAN – Yani bakın, şimdi böyle karşılıklı karşılıklı konuşursanız… Siz hitap edin, duymayın onları.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Tamam.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sen tutanaklara konuş, onları ikna edecek hâlin yok senin.

BAŞKAN – Karşılıklı birbirinizle konuşuyorsunuz canım. Herkes gibi sizinkiler de laf attı deminden beri yani eşitliği sağlayamam ben.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Şimdi, Bakan Bey neyi söylüyor? Bakan şunu söylüyor,  Bakan Bey’in söylediği şu: “Bir hakem heyeti bulalım, CHP’den, BDP’den, MHP’den.” Bence sizin partinizden de olmalı ama bunun Meclis İç Tüzük’ünde bir yolu var. Böyle ciddi bir iddiası varsa milletvekilinin Meclis araştırma önergesi verilir, Meclis araştırma önergesi üzerine görüşülür, sizlerin değerli oylarıyla…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ciddi bulmazsak reddederiz, eğer ciddi değilse reddederiz.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) - Eğer doğruyu arıyorsak bunu kabul etmeniz gerekir. Şimdiden kendi grubum adına garanti veriyorum.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ciddi değilse reddederiz.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) - Bu Meclis araştırma önergesini verelim. Bu Meclis araştırma önergesini beraberce komisyonda bilirkişilerle yapalım.

Sayın Bakan, böyle bir şeye var mısınız, var mısınız  böyle bir şeye?

BAŞKAN – Genel Kurula lütfen…

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Bu Meclis araştırma önergesini eğer kabul etmiyorsanız her hâlükârda hazırım. İçinizde hukuktan anlayan, bu işe gönüllü olan; bizim partimizden de benim dışımda da bir üye olabilir. Belgeleri ortaya koyalım, Enerji Bakanlığı da bütün belgelerini ortaya koysun.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Gidin mahkemeye kardeşim ya.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Bakın, Sayın Bakanınız söyledi, şimdi buradan şey yaparak söylüyorsunuz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Gidin mahkemeye, burası mahkeme değil.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) - Biz hazırız, ister Meclis araştırma önergesi… Demin Bakan Bey söyledi, 4 kişilik bir hakem heyetine bu belgeleri gösterelim, kim ne demiş ortaya çıksın.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – KİT Komisyonu var yukarıda, gidin orada görüşün.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) - Lüleburgaz meselesini alkışladınız. Siz Lüleburgaz meselesinin ne olduğunu biliyor musunuz?

ŞENOL GÜRŞAN (Kırklareli) – Ben biliyorum.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Evet, evet.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Sen biliyorsun ama diğerlerine anlatayım.

Lüleburgaz meselesi şu: Ziraat Bankasındaki krediyle alakalı bütün belgeleriyle birlikte… Ziraat Bankası yönetiminden de teyit edin bu olayı, Ziraat Bankası Genel Müdürünü arayın “Aykut Erdoğdu’nun dediği gibi bir yolsuzluk iddiası var mıdır, yok mudur?” diye sorun. Ben bu iddiayı Ankara’da ortaya koydum, Ankara’da koyduktan sonra İstanbul’da basın açıklaması yaptım, Lüleburgaz’da dava açılmış. “Suçun işlendiği” yer diye bir şey var. Benim bu dönem avukatım yok arkadaşlar, İstanbul’dan bir avukat buldum. Lüleburgaz’dan bana karar geldi, bu karar benim gözümde yanlıştır ama yargı kararıdır, 4 bin liranın bu Bakanla alakası yok, Ziraat Bankasındaki bir krediyle alakası var. Buna da Yargıtay’da…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Bütün ciddiyetin o kadar; ispatlayamıyorsun, ceza alıyorsun.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Ya, mesele o değil, Özgür diyor ki: “Hiç tazminat ödememiş.”

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Ben şunu söyleyeyim arkadaşlar: Hakkımda 2,5 trilyon liralık tazminat davası var, açtığım yolsuzluk meseleleri yüzünden tam 2,5 trilyon liralık hakkımda dosya var.

Ben huzurlarınızda Bakana soruyorum: Enerji Bakanı Taner Bey, sizin Bakanlığınızda rüşvet olarak hayat kadını verilen bürokratlarınız var mı? Bakın, buradan soruyorum. Bu olaydan… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Efendim, bunlar olmuş olaylar, ben de üzülüyorum söylerken.

Bu Bakanlıktaki bu rüşvet olayından dolayı devriiktidarınızda bu insanlar hüküm giydi mi? Arkadaşlar, bunların hepsi oldu. Sizden rica ediyorum, çok basit bir şey yapacaksınız. Kamu İhale Kanunu’nun 58 ve 59’uncu maddelerine bakın, diyor ki: “Bu kapsamda hakkında dava açılan insanlar ve şirketler –yüzde 50 meselesi de var orada- ihaleye katılmaktan yasaklanır.” Şimdi, Nihat Özdemir -ismini verdim, mecbur kaldım, ben bir iş adamının ismini de kolay vermek istemiyorum- Enerji Bakanlığındaki ihaleler dolayısıyla yargıda yargılanıyor mu? Evet, yargılanıyor. Yargılamanın sonuna kadar, yani Yargıtaydan karar çıkıp kesinleşinceye kadar ihaleye katılması yasak mı? Şimdi, Beyefendi diyor ki: “Yasaklama kararı var.”

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – “Beyefendi” diyemezsin, “Sayın Bakan” diyeceksin.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Yasaklama kararı varsa hepinize soruyorum: Üçüncü havalimanı ihalesine nasıl girdi? Çok basit, çok net anlatıyorum, diyor ki: “Hakkında dava varsa yasaklanır.” Hakkında dava var Mavi Hat operasyonunda. Yasaklanmış olsa üçüncü havalimanı ihalesine nasıl giriyor?

Şimdi, Taner Bey kendisine yönelik şeyleri alıyor, çeviriyor. Çok net, bir daha soruyorum: Eğer hakkında dava varsa 4734 sayılı Kamu İhale’nin 58 ve 59’uncu maddelerine göre ihalelere katılmaktan yasaklanması gerekiyor. Nihat Özdemir -örneği üzerinden- Mavi Hat’la ilgili ihaleden dolayı yargılanıyor. Bu Nihat Özdemir ve diğerleri hakkında yasaklama kararı varsa üçüncü havalimanı ihalesine nasıl girdi? Ben sizin vicdanınızda akis doğuramadığımı biliyorum, ben milletime sesleniyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

                                                                   Kapanma Saati: 19.47

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.57

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

104 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

12.- Vişegrad’daki Sokullu Mehmet Paşa Köprüsünün Yapısal Unsurlarının Durumunun Tespit Edilmesi, Restorasyon Projesinin Hazırlanması ve Projenin Uygulanması Konusundaki İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/333) (S. Sayısı: 104) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

13’üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

 

13.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/802) (S. Sayısı: 495)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyon bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 8 Mayıs Perşembe günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 19.58

 



(x)  (531) S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(X)  Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x)  423 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama  kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(X) 538 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

 

(xx) 359 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

 

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

 

(xx) 399 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(X)  Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) 379 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x)  104 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.