TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                83’üncü Birleşim

                                                                                        30 Nisan 2014 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, tutuklu milletvekili Engin Alan’a ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Mardin Milletvekili Erol Dora’nın, Mayın Yasağı Anlaşması ve Türkiye’deki duruma ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun, 2014 yerel seçimlerindeki usulsüzlük iddiaları ve bu iddiaların bundan sonra yapılacak olan seçimleri de şaibeli hâle getirmesine ilişkin gündem dışı konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

2.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Bursa Karacabey’in İkizce köyünde KOTİYAK’ın kurmak istediği sanayi sitesine ilişkin açıklaması

3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, borçlarına ilişkin taahhütlerini yerine getiremeyen vatandaşların sorunlarına çözüm bulmak için Hükûmeti göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

4.- Erzincan Milletvekili Muharrem Işık’ın, CHP Genel Başkanına yapılan saldırının açığa çıkarılmamasının ve CHP Genel Başkanının ifade vermeye çağırılmasının hadsizlik ve densizlik olduğuna ilişkin açıklaması

5.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, 19’uncu şampiyonluğuna ulaşan Fenerbahçe’yi tebrik ettiğine ve “Adalete Fener Yak” kampanyasına imza atan 600 bin kişinin yeniden yargılama taleplerinin ciddiye alınmasını dilediğine ilişkin açıklaması

6.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü kutladığına ve üniversiteli öğrencilerin 2011 sonrası için de Meclisten af yasası çıkarılmasını beklediklerine ilişkin açıklaması

7.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, çocuk ve kadınlara dönük istismar ve cinayetler ile çocuk gelinler vakalarındaki artışı Başbakanın nasıl yorumlayacağını merak ettiğine ilişkin açıklaması

8.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Deniz Feneri davasının savcılarının neden görevden alındığını ve Halk Bankası Genel Müdürlüğünde 575 milyon dolar krediyi batıran bir kişinin neden Ziraat Bankası Yönetim Kurulu üyeliğine atandığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

9.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

10.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, altı aylık ikiz bebekler Özgür ve Lorin’in engelli anneleriyle birlikte hapse girmemeleri için Meclisin derhâl harekete geçmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

11.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Fenerbahçe’nin şampiyonluğunu kutladığına ve kimyasal kullanımı ile GDO’lu ürünlerin insan sağlığına etkilerinin araştırılması için merkezler kurulması gerektiğine ilişkin açıklaması

12.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, CHP Genel Başkanının savcı tarafından ifade vermeye çağırılmasının Anayasa’ya aykırı olduğuna ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu bu savcı hakkında işlem yapmaya devat ettiğine ilişkin açıklaması

13.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, Türk ve İslam âleminin üç aylarını ve Regaip Kandili’ni tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

14.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun, Diyarbakır-Bingöl kara yolunda kaçırılan 2 uzman çavuşla ilgili olarak BDP ve HDP’nin çalışmalarını takdirle karşıladığına, Hükûmetin sessizliğini ve çaresizliğini de kınadığına ilişkin açıklaması

15.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın anlamını içselleştiremeyen AKP iktidarının, giderek artan çocuk cinayetlerinin nedenlerini anlayamadığını ve önleyemediğine ilişkin açıklaması

16.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın, AK PARTİ Grubu olarak, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

17.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, mübarek üç ayların Türk ve İslam âlemine hayırlara vesile olmasını, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nün tüm işçilere barış ve huzur getirmesini temenni ettiğine, Adana’da ölü bulunan Gizem ve Umut’a Allah’tan rahmet dilediğine ve çocuk ve kadın cinayetleriyle ilgili tedbirlerin süratle alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

18.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, yaş sebze fiyatlarının düşmesi ve ihracatının azalması konusunda Hükûmetin ne gibi çalışmalar yaptığını öğrenmek istediğine ve CHP Genel Başkanının ifade vermeye çağırılmasını kınadığına ilişkin açıklaması

19.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, CHP Genel Başkanını ifade vermeye çağıran savcı hakkında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun işlem yapması gerektiğine ilişkin açıklaması

20.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Gaziantep Islahiye Belediyesi tarafından 30 Mart yerel seçimlerinden önce memur kadrosuna atanan 51 uzman erbaşın seçimlerden sonra işten çıkarılmasının hukuksuzluk olduğuna ve bu konunun bir önce çözümlenmesi için Hükûmeti ve Gaziantep milletvekillerini göreve ettiğine ilişkin açıklaması

21.- Gaziantep Milletvekili Halil Mazıcıoğlu’nun, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer ve 25 milletvekilinin, hayvancılığın sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/919)

2.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer ve 25 milletvekilinin, çiftçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/920)

3.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 25 milletvekilinin, Bartın Irmağı’ndaki kirliliğin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/921)

VII.- SEÇİMLER

A) Başkanlık Divanında Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Başkanlık Divanında açık bulunan  Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare Amirliğine seçim

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; 5578 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporları (1/788, 2/1599) (S. Sayısı: 564)

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/862) (S. Sayısı: 531)

IX.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 564) Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın oylaması

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Samsun Milletvekili  Haluk Koç'un, enerji sistemleri mühendisliğinde öğrenim görenlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/40312)

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Sudan ile ekonomik ilişkilere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/40473)

3.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Şanlıurfa ilinde düzenlenen elektrik faturalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/40677)

4.-Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın, 2011-2014 yılları arasında gerçekleşen atama, nakil ve görevden almalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/40678)

5.-Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın, bağlı, ilgili ya da ilişkili kuruluşlara karşı vatandaşlar tarafından açılan davalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/40679)

6- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Başkent Gaz AŞ.'nin özelleştirilmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/40680)

7.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, İstanbul'da Bakanlığa ait olan gayrimenkul, arsa ve araziler ile bunların satış ve kiralama işlemlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/40681)

8.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz'ın, Yozgat ilinin madencilik sorunlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/40682)

9.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, mali disiplini güçlendirmek adına yürütülen çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/40683)

10.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, Bakanlığın stratejik yönetim etkinliğinin arttırılması adına yürütülen çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/40684)

11.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, Bakanlık, bağlı, ilgili ya da ilişkili kuruluşlar arasındaki koordinasyon eksikliklerinin giderilmesi adına yürütülen çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/40685)

12.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, 17’nci Yasama Döneminden itibaren TBMM'nin bilgisine sunulan ortak bildirilere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/41525)

30 Nisan 2014 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83’üncü Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, tutuklu Milletvekili Engin Alan hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’ye aittir.

Buyurunuz Sayın Yeniçeri. (MHP sıralarından alkışlar)

(Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, üzerinde tutuklu İstanbul Milletvekili Engin Alan’ın fotoğrafının bulunduğu önlükle kürsüye çıktı)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, tutuklu milletvekili Engin Alan’a ilişkin gündem dışı konuşması

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Engin Alan içinizden birisidir, bu Meclisin şerefli bir üyesidir. O, milletvekilliği yapsın diye millet tarafından seçilmiştir ve o, üç yılı aşkın süredir tutukludur. Onun özgürlüğü için önce Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, sonra da Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve her milletvekilinin yapması gereken bir şeyler olmalıdır.

Giydiğim bu kıyafetle bir milletvekilinin Meclis yerine hapishanede tutulmasını protesto ediyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi doğrudan kendisini ilgilendiren ve çözmesi gereken tutuklu milletvekili sorununu yasal bir düzenlemeyle çözmemiştir. Bazı milletvekilleri için tutukluluk sorunu Anayasa Mahkemesine taşınmış ve Anayasa Mahkemesi verdiği kararla bu sorunu belli ölçüde çözmüştür.

Anayasa Mahkemesi Başkanı, bir süre önce, siyaset kurumunun, daha doğrusu iktidarın üzerine düşen görevi yapmadığını, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasal düzenlemelerle çözmesi gereken tutuklu milletvekillerinin Anayasa Mahkemesinin verdiği kararla ancak tahliye olabildiğini söylemiştir. Anayasa Mahkemesi Engin Alan’ın başvurusunu ise henüz sonuçlandırmamıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı, hükümlü olduğu iddiasıyla Engin Alan’ın Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmesi için adım atmamıştır ancak hükümlü olan başka bir milletvekili yasama faaliyetine devam etmektedir. Bunun adına “çifte standart” denir. Anayasa Mahkemesi başvuruya cevap vermeyerek, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ise çifte standart uygulayarak Engin Alan’ın hapishanede kalmasına göz yummuştur. Yapılması gereken yapılmalı, atılması gereken adımlar atılmalı, Engin Alan’ın Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmesi sağlanmalıdır. Ona temsil yetkisi veren millet bu Meclisten bunu beklemektedir.

Değerli milletvekilleri, AKP, MİT Müsteşarı için üç gün içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinden şahsa özgü yasa çıkartmıştır; buna karşın yıllarca içeride yatan millî iradenin temsilcisi milletvekilleri için iktidar kılını dahi kıpırdatmamıştır. Erdoğan iktidarının bürokrat için gösterdiği hassasiyeti millî iradenin temsilcileri olan milletvekilleri için de göstermesini beklerdik. Bugün, hâlen, MHP Milletvekili Engin Alan, iktidarın sorumsuzluğu ve intikam hissiyle hareket etmesi yüzünden cezaevindedir.

Millî irade hapishanede tutulurken olanı biteni avuçlarını ovuşturarak seyreden AKP iktidarının yetkilileri aynı zamanda şu açıklamayı yapıyorlar: AKP’li Akdoğan’a göre, yargıdaki paralel yapı kendi ülkesinin millî ordusuna kumpas kurmuştur. Başbakan Erdoğan ise “Sahte ihbar mektuplarıyla, yasa dışı dinlemelerle, sahte delillerle tasarlanmış ve ayarlanmış bir kısım yargı mensuplarıyla insanların nasıl mahkûm edildiklerini bugün çok daha belirgin şekilde görebiliyoruz.” demiştir. Ey AKP, ey Erdoğan; eğer bu sözler size aitse bu durumda, siz, bile bile, ayarlanmış yargı mensupları ve sahte delillerle mahkûm edilmiş insanların zulüm görmesine rıza göstermiş durumdasınız. Bu durum zulme rızadır. Zulme rıza zulümdür.

Buradan kumpastan söz edip kumpası bozmak için hiçbir adım atmayan AKP yetkililerine sesleniyorum: Engin Alan’ı yargılayan mahkeme nasıl bir mahkemedir; acaba bu mahkeme paralel yargının mahkemesi midir yoksa Türkiye Cumhuriyeti’nin mahkemesi midir, bunun cevabını sizden istiyorum.

Anayasa Mahkemesi, yapılan başvuru sonucunda Engin Alan hariç bütün milletvekillerini “Yasama faaliyetini yapamıyor.” gerekçesiyle tahliye etmişti. Bu bağlamda, hapishaneden KCK’lılar çıktı, PKK’lılar çıktı, mafya çıktı, rüşvetçiler çıktı, yolsuzlar çıktı, milletvekili Engin Alan ise hâlâ hapishanededir.

Ey AYM, Engin Alan’ı tahliye kararı vermek için daha ne bekliyorsun?

Ey Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Engin Alan’ın tahliye edilmesi için atman gereken adımı neden atmıyorsun?

Ey milletvekilleri, sizden birinin hapishanede tutulmasını görmezlikten nasıl geliyorsunuz? Bunun neresinde adalet, bunun neresinde hukuk, bunun neresinde vicdan vardır?

Kıbrıs’ta Erenköy savunmasının kahraman komutanı Engin Alan, bebek katilini terör yapamaz hâle getiren Engin Alan, Hocalı katliamları yeniden yaşanmasın diye Azerbaycan ordusunu örgütleyen Engin Alan, milletin iradesiyle seçilmiş olan Engin Alan.

Ey Engin Alan, eğmediğin ve eğilmeyen başını dik tut! Milletin iradesi zulmü ve karanlığı yenecektir. Türk milleti seni selamlamaktadır. Ben de seni buradan selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.

Gümden dışı ikinci söz, Mayın Yasağı Anlaşması ve Türkiye konusunda söz isteyen Mardin Milletvekili Erol Dora’ya aittir.

Buyurunuz Sayın Dora. (HDP sıralarından alkışlar)

2.- Mardin Milletvekili Erol Dora’nın, Mayın Yasağı Anlaşması ve Türkiye’deki duruma ilişkin gündem dışı konuşması

EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mayın yasaklarını düzenleyen Ottawa Sözleşmesi ve Türkiye konusunda gündem dışı konuşma yapmak üzere Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

2014 yılı, mayınsız bir dünya ve mayınsız bir Türkiye hedeflerinin gerçekleştirilmesinde özel bir önem taşımaktadır. 2014, mayın yasaklarını düzenleyen Ottawa  Sözleşmesi’nin 15’inci yılı, Türkiye'nin de anlaşmaya taraf olmasının 10’uncu yılıdır. Ayrıca, Mayın Yasağı Anlaşması 3’üncü Gözden Geçirme Konferansı bu yılın haziran ayında Mozambik’te gerçekleştirilecektir.

Değerli milletvekilleri, mayınlar 1950’li yıllarda Suriye, Ermenistan, İran, Irak’la olan sınırlara, 1990’lı yıllarda da askerî tesislerin etrafına döşenmiştir. Verilere göre, Türkiye'nin sadece Yunanistan ve Bulgaristan ile olan batı sınırları ve Gürcistan’la olan sınırında mayın bulunmamaktadır. Mayınlar Ağrı, Ardahan, Batman, Bingöl,  Bitlis,  Diyarbakır, Gaziantep, Hakkâri, Hatay, Iğdır, Kars, Mardin, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak,  Tunceli ve Van illerinde olmak üzere toplam 3.174 alanda bulunmaktadır. Türkiye’deki  mayınlı arazilerin toplamı yaklaşık 215 milyon metrekaredir. Sınır bölgelerin haricinde iç bölgelerde özellikle geçici  karakolların  etrafına döşenen mayınlar karakollar taşındıktan sonra temizlenmemiş, uluslararası standartlarda işaretleme de yapılmamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 yılında İçişleri Bakanlığının açıkladığı bilançoya göre 1984-2009 yılları arasında 1.269 kişi mayınlar nedeniyle hayatını kaybetmiş, 5.091 kişi ise mayınlar nedeniyle yaralanmıştır.

Ottawa Sözleşmesi’ni imzalayan Türkiye, taraf devletlere 1 Mart 2008’e kadar stoklarındaki mayınları imha edip 2014 yılına kadar da toprağa döşeli mayınları temizlemeyi taahhüt etti. Stoklardaki mayınlar imha edilmiş ancak toprağa gömülü olanlarla ilgili henüz ciddi bir yol alınmamıştır. Türkiye’deki savaş artığı patlayıcı maddelerin sayısı ise bilinmemektedir.

Değerli milletvekilleri, 1998 ile 2012 yılları arasında toprağa gömülü bulunan 1 milyonu aşkın mayından sadece 26 bin mayın imha edilmiştir. Türkiye, bundan sonra, sekiz yıllık ek süre talebinde bulunarak 2022’ye kadar tüm mayınlarını temizleyeceği sözünü verdi. Türkiye’nin süre uzatım talebi raporunda mayın temizliği çalışmalarının 2015’te başlatılacağı belirtilmektedir. Bu açıklamalar, özellikle mayın temizliğine başlamanın mücbir sebeplere bağlanması ve tarihin değişebileceği, ertelenebileceği ifadeleri mayın temizliği konusundaki taahhütlere ilişkin ciddi kaygılar yaratmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de mayınlar insanların yaşamına kastetmenin yanı sıra, altyapının geliştirilmesi, tarımsal kullanım ve diğer amaçlarla bu arazilerin kullanımını engellemiştir. Ayrıca, bu mayınlar Türkiye’nin sınırlarında arkeolojik çalışmalar gibi akademik araştırmaların yapılmasını da engellemektedir. Mayınlı sınır bölgeleri hem yerel halk hem de mülteciler için tehlike yaratmaya devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de ne kadar mayın kurbanının bulunduğu ve bunların tedavi sorunlarının boyutu, tekrar topluma entegre etme programları ve bu yurttaşlarımızın ekonomik sorunlarıyla ilgili bir çalışma şimdiye kadar herhangi bir kurum tarafından maalesef yapılmamıştır. Bu kapsamda, mayın kurbanları ve mağdurlarına ilişkin veri toplama, rehabilitasyon, intibak ve ekonomik destek programlarına dönük ciddi çalışmalar acilen başlatılmalıdır. Dünyada yüzlerce sivil insanın ve askerin ölmesine, binlercesinin ömür boyu izlerini taşıyacak biçimde sakatlanmasına yol açan dünyanın en sinsi silahlarından biri olarak kabul edilen kara mayınları ve serbest patlayıcıların üretilmemesi, kullanılmaması ve temizlenmesi mücadelesi güncel bir mesele olarak karşımızda durmaktadır. Mayın tarlalarının varlığına, buralara ayak basanların ölüm hikâyelerine; yersiz yurtsuz, kolsuz bacaksız, hatta bakışsız kalmalarına artık “Dur.” denilmelidir.

Bu kapsamda Türkiye taraf olduğu Ottowa Sözleşmesi’nin şartlarını acilen uygulamalıdır diyor, bu duygu ve düşüncelerle tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Dora.

Gündem dışı üçüncü söz, 2014 yerel seçimlerindeki usulsüzlük iddiaları ile bundan sonra yapılacak olan seçimleri de şaibeli hâle getirmesi hakkında söz isteyen Ankara Milletvekilli Bülent Kuşoğlu’na aittir.

Buyurunuz Sayın Kuşoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun, 2014 yerel seçimlerindeki usulsüzlük iddiaları ve bu iddiaların bundan sonra yapılacak olan seçimleri de şaibeli hâle getirmesine ilişkin gündem dışı konuşması

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biliyorsunuz, 30 Mart yerel seçimleri gerçekleşeli bir ay dolmak üzere. Seçim sonuçlarını siyaseten tartışıyoruz, siyasi sonuçlarını ayrıntılı olarak tartışıyoruz ama “Nasıl bir seçim yaptık, seçim adaleti yerine geldi mi, hızlı bir seçim yapabildik mi?” konusunda bir tartışma yapmadık. Aşağı yukarı bir ay da oldu seçim sonuçlanalı. Birbirine yakın olan yerlerde özellikle çok büyük şaibeler var. Birçok yerde birbirine yakın seçim sonuçları ya açıklanmadı ya da çok kısa bir zaman önce açıklanabildi ancak. Hâlbuki bir ay çok uzun zaman. Cep telefonlarımızdan televizyon izlediğimiz, İnternet’e girdiğimiz bir dönemde, teknolojinin bu kadar yoğun olduğu bir dönemde seçim sonuçlarının bir ay sonra hâlâ kesin olarak açıklanamaması büyük bir skandaldır aslında bu zamanda. Bunları aslında konuşmamız gerekiyor diye düşünüyorum. Onun için gündem dışı olarak söz aldım, bu konuyu gündeme taşımak istedim.

Değerli arkadaşlarım, ben, aynı zamanda Ankara Büyükşehir Belediyesi Seçim Koordinatörüydüm, partim adına bu çalışmaları yaptım ve Ankara Büyükşehir seçimleriyle ilgili olarak hâlâ kesin sonuçlar açıklanmış değil. YSK kayıtlarına bakarsanız Ankara seçim sonuçlarının kesin olarak açıklanmadığını görürsünüz. Ankara seçim sonuçları da birbirine çok yakındı iktidar partisi ile bizim aramızda; bir şaibe, bir sıkıntı muhakkak ki var. YSK’ya başvuruda bulunmuştuk; 43 dosyayla, klasörle başvuruda bulunduk. En az 10 madde ve bu 10 maddenin alt bentleri vardı. Bu 43 klasörlük müracaatımız bir iki saat içerisinde değerlendirildi ve itirazımız reddedildi mesela. Bütün bunlar bu seçimlerin yeniden değerlendirilmesini, nasıl seçim yaptığımızı ele almamızı gerektiriyor.

Biliyorsunuz seçimlerde üç taraf vardır: Bir, seçmen ve halk vardır. İkincisi, adaylar ve siyasi partiler vardır. Üçüncüsü de yargı, YSK yani devlet vardır. Bu üç taraf seçimlere taraf olur, seçimi yaparlar. Seçmen bu seçimlere yüzde 90 oranında katılarak görevini yapmıştır. Siyasi partiler de, adaylar da kendilerine göre, işte, elektrik kesintilerine rağmen ya da özellikle yaşatılan, birçok yerde kamu gücü elinde bulundurulanlar tarafından yaşatılan kent terörüne rağmen, haksızlıklara rağmen bir anlamda onlar da görevini yapmıştır ama asıl, yargı yani devlet yani YSK görevini tam olarak yapamamıştır, bence sınıfta kalmıştır. Bu konu üzerinde özellikle durmak istiyorum.

Şimdi, Yüksek Seçim Kurulunun, yargının yapması gereken görevler; seçim öncesi görevler, seçim sırasında, seçim günü, seçim sandığında yapması gereken görevler ve seçim sonrasında yapması gereken görevler olarak üçe ayrılabilir, böyle bakabiliriz. YSK seçim öncesinde de görevini yapmamıştır. Mesela, propaganda afişleri: Bunlar belediyeleri elinde bulunduranlar tarafından haksız olarak, yasalara aykırı bir şekilde yerleştirildiği hâlde, bunlarla ilgili yapılan itirazlar zamanında değerlendirilemiyor ve önlem alınamıyor yani kaldırılmasını zamanında talep edemiyor, isteyemiyor, kaldırtamıyor; böyle bir yargı gücü, bir YSK gücü yok maalesef. İş işten geçtikten sonra belki ancak kaldırılabiliyor. Bu büyük bir haksızlık oluyor ya da birisi çıkıyor diyor ki: “Ben en beyaz TV’yim.” Çıkıyor, herkesle ilgili, bütün rakiplerini kötülüyor, her şeyi söylüyor. Ondan sonra da onunla ilgili gereken yine yapılamıyor ya da RTÜK kararları zamanında uygulanamıyor. Böyle adaletsizlikler var seçimler öncesi.

Hatta bir şey daha söyleyeyim: Mesela bu seçimlere giren 27 parti vardı ama girmesi gereken parti sayısı çok daha azdı. Birçok parti Seçim Kanunu’na göre genel kurullarını yapmadıkları hâlde -genel kurullarını ya da birçok ilde genel kurul yapmadıkları hâlde- seçime katıldılar yasa dışı olarak. Bu tespiti bile yargı yeterince yapamamış vaziyettedir. Yani, bakın, arada 100’e yakın, en fazla 100 üye sayısı olan partiler var seçime iştirak etmiş. Bunların iştirak etmemesi gerekirdi, bu kadar kalabalık bir ortam oluşmaması gerekirdi.

Ben Ankara seçimleriyle ilgili olarak da 2.908 mühürsüz tutanağın bulunduğunu ve YSK’nın bununla ilgili olarak gereken incelemeyi yapmadığını belirterek sözlerime son veriyorum. Hepinize  saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kuşoğlu.

Gündeme geçmeden önce, İç Tüzük 60’a göre sisteme girmiş milletvekillerine söz vereceğim.

Sayın Atıcı…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, 1 Mayıs birlik, mücadele ve dayanışmanın sembolü hâline gelmiş olan emek ve dayanışma günüdür; kutlu olsun.

Sigortasız işçiye göz yuman, işçi cinayetlerini görmeyen, işçiyi sermayeye kurban eden, çocukları çalışmak zorunda bırakan AKP 1 Mayıs Bayramı’nın ruhunu asla anlayamaz; yasakçıdır, kincidir, ayrımcıdır, emekçi polis ile diğer emekçileri karşı karşıya getirir.

1 Mayısı bugüne getiren ve emeğe saygı duyulmasını öğreten arkadaşlarımızı anmak bizim için şeref ve namus borcudur. Taksim’e izin vermeyenleri tarih asla affetmeyecektir. Türkiye’nin her yerinde tıpkı Taksim’de olduğu gibi şanlı direnişin sembolünü yaşatacağız, yaşatmaya devam edeceğiz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Atıcı.

Sayın Demiröz…

2.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Bursa Karacabey’in İkizce köyünde KOTİYAK’ın kurmak istediği sanayi sitesine ilişkin açıklaması

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, Bursa Karacabey İkizce köyümüzde 2.230 dönüm birinci sınıf tarım arazileri üzerinde KOTİYAK küçük ölçekli bir kooperatif kurmuş ve burada küçük ölçekli bir sanayi geliştirmek için çaba sarf etmiştir. Ancak sivil toplum örgütleri, meslek odalarının direnişi neticesinde KOTİYAK bu defa TOKİ’yi devreye sokmuş ve TOKİ kamu yararı alarak kamulaştırmak üzere bir büro açmıştır.

Sayın bakanlara sormak istiyorum: Acaba TOKİ –görevi- emlak büroluğuna da başladı mı? Bu konuda bilgi verirlerse teşekkür ederim.

Sağ olun Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.

Sayın Işık…

3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, borçlarına ilişkin taahhütlerini yerine getiremeyen vatandaşların sorunlarına çözüm bulmak için Hükûmeti göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İcra ve İflas Kanunu hükümleri gereğince borçlarına ilişkin taahhütlerini yerine getiremedikleri için üçer aylık tazyik hapsine çarptırılan vatandaşlarımızın sayısı hapse girenler açısından 100 bini, kaçak durumda olanlar için de 300 bini bulmuştur. Bu vatandaşlarımızın mağduriyeti her geçen gün giderek artmaktadır. Bu durumdaki vatandaşlarımızın sorununun çözümü konusunda Hükûmeti göreve davet ediyor, bu amaçla Milliyetçi Hareket Partisi adına vermiş olduğumuz kanun teklifinin bir an önce Meclis gündemine alınarak yasalaştırılması gerektiğini ifade ederek size de teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.

Sayın Işık…

4.- Erzincan Milletvekili Muharrem Işık’ın, CHP Genel Başkanına yapılan saldırının açığa çıkarılmamasının ve CHP Genel Başkanının ifade vermeye çağırılmasının hadsizlik ve densizlik olduğuna ilişkin açıklaması

MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, Genel Başkanıma yapılan saldırı ve İstanbul Savcılığında çalışan Hükûmetin bir savcısının Genel Başkanımı ifadeye çağırması diktatörlük hevesleridir. Saldırıyı yaptıranların açığa çıkarılmaması ve bu yandaş savcının “Yanlışlıkla ifadeye çağırdık, çağrıyı geri alıyoruz, kendisi öğrendi; işte daha ne istiyorsunuz?” şeklinde ukalaca açıklaması en hafif tabiriyle Hükûmetin askerlerinin, maşalarının, uşaklarının yaptığı hadsizlik ve densizliktir.

AKP’nin kapatmaya çalıştığı dünya tarihinin en büyük yolsuzlukları, yargı eliyle yok etmek istediği yolsuzluklara ilişkin belgeler ve kanıtlar… Erdoğan ailesi, bakanlar ve AKP yanlısı iş adamları büyük yolsuzluk iddialarından, bu baskılardan kurtulacaklarını sanıyorlar. Yandaş hâkim, savcı, polislerle ve MİT Yasası’yla bu ülkede adaleti, hukuku yok edenler şunu iyi bilsinler ki asla yetimin hakkını yiyenlerin peşini bırakmayacağız. Mücadelemiz daha güzel, daha özgür, ayrımcılığın ve hırsızlığın olmadığı, hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye içindir. Hiçbir baskı, tehdit bizi mücadelemizden vazgeçiremeyecektir.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.

Sayın Öğüt…

5.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, 19’uncu şampiyonluğuna ulaşan Fenerbahçe’yi tebrik ettiğine ve “Adalete Fener Yak” kampanyasına imza atan 600 bin kişinin yeniden yargılama taleplerinin ciddiye alınmasını dilediğine ilişkin açıklaması

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ligin bitimine üç hafta kala 19’uncu şampiyonluğuna ulaşan Fenerbahçe’yi tebrik ediyor, bölge milletvekili olarak Fenerbahçe camiasıyla -tüm mensuplarıyla- gurur duyduğumu belirtmek istiyorum.

3 Temmuz tarihinden bu yana ağır darbeler atlatan, siyaseten ele geçirme planlarına karşı her koşulda dik duran ve direnen Fenerbahçe’nin şampiyonluğu, şüphesiz bugüne kadar olanların en anlamlısıdır.

Buradan, 19 yaşındayken öldürülen ve tuttuğu takımın 19’uncu şampiyonluğunu göremeyen Ali İsmail Korkmaz için “Ali İsmail Korkmaz, Fenerbahçe yıkılmaz.” diyerek şarkı besteleyen taraftara da şükranlarımı sunuyorum.

Fenerbahçe’nin bu şampiyonluğu, bir kez daha, gaz yiyen taraftarlarına, her koşulda dik duran Başkan Aziz Yıldırım’a, yönetime, futbolculara ve Ali İsmail Korkmaz’a armağan olsun.

“Adalete Fener Yak” kampanyasına imza atan 600 bin kişinin yeniden yargılama taleplerinin ciddiye alınmasını diliyorum.

Buradan tekrar Fenerbahçe’yi kutluyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.

Sayın Havutça…

6.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü kutladığına ve üniversiteli öğrencilerin 2011 sonrası için de Meclisten af yasası çıkarılmasını beklediklerine ilişkin açıklaması

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yarın 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı. Ben, yarın 1 Mayıs emek bayramında Türkiye’nin özgürlük ve demokrasi meydanı hâline gelen Taksim Meydanı’nda bu günlerini kutlayacak olan emekçi dostlarımı buradan selamlıyorum.

Sayın Başkan, kamuoyunda üniversiteli gençlere af yasası olarak bilenen torba yasayla 2011 öncesi öğrencilere af getirildi. Ancak, o tarihle sınırlandığı için o tarihten sonra üniversiteden eğitim hakkını kullanamayan, bir şekilde üniversiteye gidemeyen -devamsızlık, ailevi sorunlar, maddi imkânsızlıklar gibi- şu anda sayıları 200 bini aşan üniversite affı bekleyen gençlerimiz var. Bunların, Anayasa’nın eğitim hakkı çerçevesinde eğitim haklarının yeniden alınması için gözleri Türkiye  Büyük Millet Meclisinde, bir umutla, büyük bir umutla bizim verdiğimiz af yasasının Meclisten çıkmasını bekliyorlar.

Ben, buradan, Hükûmet yetkililerine sesleniyorum: Bu gençlerimizin geleceğini karartmayalım, umutlarını karartmayalım ve bir an önce bu öğrenci af yasasını Meclisten geçirerek öğrencilerimizin, gençlerimizin Türkiye’ye ve geleceğe olan umutlarını yeniden yeşertelim diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Havutça.

Sayın Karaahmetoğlu…

7.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, çocuk ve kadınlara dönük istismar ve cinayetler ile çocuk gelinler vakalarındaki artışı Başbakanın nasıl yorumlayacağını merak ettiğine ilişkin açıklaması

SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) – Sayın Başkan, AKP iktidarları döneminde her yıl artan çocuk ve kadınlara dönük istismar ve cinayetler ile çocuk gelinler vakalarındaki artışlara karşılık muhafazakârlaşmayı çözüm olarak gören anlayışı ve özellikle Başbakanın mevcut tabloyu nasıl yorumlayacağını bizler gibi tüm vatandaşlarımız da merak etmektedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Karaahmetoğlu.

Sayın Genç…

8.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Deniz Feneri davasının savcılarının neden görevden alındığını ve Halk Bankası Genel Müdürlüğünde 575 milyon dolar krediyi batıran bir kişinin neden Ziraat Bankası Yönetim Kurulu üyeliğine atandığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

“Deniz Feneri savcılarını niye görevden aldın?” diye 2011 yılında Adalet Bakanına soruyorum, Bekir cevap vermiyor, Ali Babacan’a havale ediyor. Ali Babacan da diyor ki: “Soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcılarının spekülatif değerlendirmelere maruz kalarak yıpratılmamaları, yürütülen soruşturmada olumsuz ve haksız ithamlara maruz kalmamaları, soruşturma üzerine adalet ve yargıya olan güven duygusunun sarsılmaması için bu savcıları görevden aldık.” Bundan daha yalan, bundan daha zavallıca bir cevap olur mu? Ayrıca, Tayyip Erdoğan ve ailesine… Deniz Feneri davasında var olan iddiaları örtbas etmek için ve yandaşlarının mal varlıkları üzerine konulan tedbiri ortadan kaldırmak için bu savcıları görevden aldılar.

Yine Ali Babacan’a bir soru soruyorum: Halk Bankası Genel Müdürlüğünden alıp da Ziraat Bankası Yönetim Kuruluna atadığınız Genel Müdür bir kişiye 575 milyon dolar kredi vermiş ve kredi batmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Tunceli) -  575 milyon dolar krediyi batıran bir kişiyi siz hangi hakla alıp getirip de Ziraat Bankası Yönetim Kuruluna katıyorsunuz? Sizde hiç vicdan denen bir şey yok mu?

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Genç.

Sayın Öz…

9.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, 1 Mayıs öncesi Hükûmete çağrım var: Emekçilerin nerede toplanacağına karışmayı bırakıp iş cinayetlerinin çözümüne; sendikasız, güvencesiz çalışanların haklarına; kadro için kapıda bekleyen işçilerin sorunlarına; kadın emekçilerin emeklerinin gerçek karşılığını almalarına; çocuk işçilerin yönetmeliklerle yaş sınırının neden düşürüldüğüne; atanamayan öğretmenlerin, iş bekleyen üniversite mezunlarının gelecek kaygılarına çözüm aramasını öneriyorum.

Emekçilerin 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü kutluyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öz.

Sayın Ağbaba…

10.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, altı aylık ikiz bebekler Özgür ve Lorin’in engelli anneleriyle birlikte hapse girmemeleri için Meclisin derhâl harekete geçmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

VELİ AĞBABA (Malatya) – Teşekkür ederim.

Bir hafta önce 23 Nisanı kutladık. Ancak, çocuklara bayram armağan eden tek ülke olmamıza rağmen dün 6 yaşındaki Gizem’in ve 9 yaşındaki Umut’un vahşice öldürüldüğünü, onların hayatlarını dahi koruyamadığımızı gördük. Herkesi yasa boğan bu olaylar için sadece vicdan azabı çekmek acizliğin göstergesidir.

Umut’u, Gizem’i koruyamadık ama Özgür ve Lorin’i korumak hâlâ elimizde. Özgür ve Lorin daha beş aylık ve Meclis harekete geçmez ise 19 Mayıs günü altı aylık olacak ikiz bebekler cezaevine girecek. Yüzde 43 engelli olan anne Mülkiye Demir Kılınç’ın ikizlerine cezaevi koşullarında nasıl bakacağını düşündükçe devletin çocuklarına karşı ne kadar acımasız olduğunu görmekten utanç duyuyorum.

Buradan vicdanı olan herkese ve Meclise sesleniyorum: Özgür ve Lorin’in cezaevine girmemesi için Meclis derhâl harekete geçmelidir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.

Sayın Doğru…

11.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Fenerbahçe’nin şampiyonluğunu kutladığına ve kimyasal kullanımı ile GDO’lu ürünlerin insan sağlığına etkilerinin araştırılması için merkezler kurulması gerektiğine ilişkin açıklaması

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ben de Fenerbahçe Spor Kulübü’nün şampiyonluğunu kutluyorum.

Tarımda üretimin artması için kimyasal maddeler kullanılmaktadır. Ayrıca GDO’lu dediğimiz genetiği değiştirilmiş ürünler de her geçen gün ülkemizde yetiştirilmekte ve kullanılmaktadır. Kimyasalların birikmesinin ve GDO’lu ürünlerin yoğun şekilde kullanılmasının, başta çocuklarımız olmak üzere insanlarda alerjik deri hastalıkları, kanser ve böbrek hastalıklarına sebep olmakta olduğu yapılan araştırmalarla tespit edilmiştir. Bundan dolayı acilen Sağlık ve Tarım Bakanlığının kimyasal kullanımı ve GDO’lu ürünlerin insan sağlığına etkilerinin araştırılması için araştırma merkezleri kurması gerekmektedir.

Bu konuda Meclisten hassasiyet bekliyor, bakanlıkları göreve davet ediyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Doğru.

Sayın Hamzaçebi…

12.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, CHP Genel Başkanının savcı tarafından ifade vermeye çağırılmasının Anayasa’ya aykırı olduğuna ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu bu savcı hakkında işlem yapmaya devat ettiğine ilişkin açıklaması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İstanbul’da görev yapmakta olan bir cumhuriyet savcısı yürütmekte olduğu bir soruşturma nedeniyle Genel Başkanımız İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu ifade vermek üzere adliyeye davet etmiştir. Sayın Kılıçdaroğlu milletvekili olması nedeniyle yasama dokunulmazlığına sahiptir. Yasama dokunulmazlığına sahip olan bir kişinin bir savcı tarafından ifade vermek üzere adliyeye davet edilmesi düşünülemez. Bu, doğrudan doğruya Anayasa’ya aykırı, Anayasa’ya tecavüz eden bir tutumdur.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı dün yapmış olduğu bir açıklamayla, bu davetin sehven yapıldığını ifade ederek durumu kurtarmaya çalışmışsa da bu açıklamayla durum kurtarılamayacak kadar vahimdir. Savcının yürütmekte olduğu soruşturma dikkate alındığında Başbakanın yakınlarının bu soruşturmanın konusu olması ve onların şikâyeti üzerine Sayın Kılıçdaroğlu’nun ifade vermek üzere adliyeye davet edildiği düşünüldüğünde, savcının cumhuriyetin, hukukun değil ama birilerinin emrinde olduğunu gösteren bir hareketle karşı karşıya olduğumuz ortaya çıkmaktadır. Bu, doğrudan doğruya demokrasiye, Anayasa’ya yapılmış olan bir saldırıdır. Bu, “sehven” denilerek geçiştirilebilecek bir olay değildir. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu Anayasa’yı çiğneyen bu savcı hakkında herhangi bir talebi, şikâyeti beklemeksizin işlem yapmaya davet ediyorum. Cumhuriyet savcıları cumhuriyetin emrinde olmalıdır,  başkalarının değil.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.

Sayın Canalioğlu…

13.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, Türk ve İslam âleminin üç aylarını ve Regaip Kandili’ni tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Manevi hayatımıza huzur katan üç ayların ilki olan recep ayına başladığımız bugünde, aynı zamanda perşembeyi cumaya bağlayan gece de mübarek Regaip Kandili’ni idrak edeceğiz. Bu aylarda ve her ayda, her zaman ve her yerde birbirimize sevgi ve saygıyla yaklaşarak dargınlıklar, küskünlükler kaldırılmalı, birlik ve beraberliğimiz pekiştirilmelidir. Doğruluk ve dürüstlüğün, paylaşma ve dayanışmanın, hak ve hukuka riayetin, barış ve kardeşlik içinde, bir arada yaşamanın, yetime, öksüze ve kimsesizlere kol kanat germenin, acı ve kederleri, sevinçleri paylaşmanın, düşeni kaldırmanın en üstün değerler olduğunu hissettiğimiz ve davranışlarımızla da bu çerçeveye yön verme kararlılığının içinde olmalıyız.

Bu duygularla ülkemizin, İslam âleminin, tüm insanlığın mübarek üç aylarını ve Regaip Kandili’ni tebrik eder, barışa, huzura ve sevgiye vesile olmasını yüce Rabbimden temenni ederim.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Canalioğlu.

Sayın Kuşoğlu…

14.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun, Diyarbakır-Bingöl kara yolunda kaçırılan 2 uzman çavuşla ilgili olarak BDP ve HDP’nin çalışmalarını takdirle karşıladığına, Hükûmetin sessizliğini ve çaresizliğini de kınadığına ilişkin açıklaması

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biliyorsunuz birkaç gün önce Diyarbakır-Bingöl kara yolunda 2 uzman çavuş kaçırılmıştı. Bu 2 uzman çavuşla ilgili olarak BDP ve HDP’nin yaptığı çalışmaları takdirle karşılıyoruz fakat Hükûmetin sessizliğini ve çaresizliğini de kınıyorum. Yani bu konuyla ilgili olarak daha aktif bir çalışma yürütülmesi gerekirdi, gerekir.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kuşoğlu.

Sayın Eyidoğan…

15.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın anlamını içselleştiremeyen AKP iktidarının, giderek artan çocuk cinayetlerinin nedenlerini anlayamadığını ve önleyemediğine ilişkin açıklaması

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Başkan.

Türkiye 1990’da Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni imzalamış bir ülkedir.  Çocuk gelinler, ihmal, cinsel saldırı, dayak, kaybolma ve cinayet… Çocuklar arka arkaya cinayetlere kurban gidiyor, öldürülüyor. Gizem, Umut, Pamir, Halil, İbrahim, Mert, Yiğit, Kemal ve daha niceleri… Son olmasını diliyoruz. Bitsin bu cinayetler. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın anlamını içselleştiremeyen AKP iktidarı giderek artan çocuk cinayetlerinin nedenlerini anlayamıyor ve önleyemiyor.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Eyidoğan.

Sayın Satır…

16.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın, AK PARTİ Grubu olarak, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yarın kutlayacağımız 1 Mayıs İşçi Bayramı için söz almış bulunuyorum.

İnsan öğrenmek, öğretmek, araştırmak, hayatını kazanmak ve topluma katkı sunmak için emek sarf eder. Bu emek kutsaldır ve önemli bir sermayedir. Biz işçinin hakkını alın teri kurumadan vermenin, toplumda emeğe saygıyı, böyle bir hassasiyetle korumanın en güzel huylarımızdan biri olduğunu ifade eden bir medeniyetin temsilcileriyiz. AK PARTİ olarak çalışma hayatında emek ve alın terinin ehemmiyetini bilerek Hükûmet olduğumuzdan bu yana kadın-erkek tüm işçi, memur, emekçi vatandaşlarımızın sorunlarını çözme gayretindeyiz ve bundan sonra da bu konuda gerekli adımları atmaya devam edeceğiz. Yeter ki 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü adına yakışır bir şekilde toplumu kucaklayıcı, dayanışmayı kuvvetlendirici, hakların yüceltildiği, dostluk, kardeşlik ve beraberliği pekiştirici rol oynasın.

Bu vesileyle 1 Mayısın geçmişin acı hatıralarının geride bırakılarak yüzlerin güldüğü, geleceğe umutla baktığımız bir gün olarak toplum hayatındaki yerini almasını temenni ediyor, tüm işçi, memur ve emekçi kardeşlerimizin Emek ve Dayanışma Günü’nü Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına kutluyor, saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Satır.

Sayın Yılmaz…

17.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, mübarek üç ayların Türk ve İslam âlemine hayırlara vesile olmasını, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nün tüm işçilere barış ve huzur getirmesini temenni ettiğine, Adana’da ölü bulunan Gizem ve Umut’a Allah’tan rahmet dilediğine ve çocuk ve kadın cinayetleriyle ilgili tedbirlerin süratle alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben de içine girmiş bulunduğumuz mübarek üç aylarımızın tüm Türk İslam âlemine hayırlara vesile olmasını diliyorum. Yine, 1 Mayısın tüm işçi kardeşlerimize barış ve huzur getirmesini temenni ediyorum.

Yine, bu vesileyle altı gün önce Adana ilimizde kaçırılan Gizem kızımızın hunharca öldürüldüğünü gördük. Ben Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyorum. Yine, dokuz yaşındaki Umut’a da Allah’tan rahmet diliyorum.

Şunu ifade etmek istiyorum: Toplumsal yozlaşmanın ve ahlaki zafiyetin had safhaya ulaştığı bir ortamda muhafazakâr bir Hükûmetin iktidarda bulunduğu bu on iki yıllık sürecin çok iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Hükûmetin üyeleri de buradayken, son zamanlarda bu çocuk kaçırmaların, çocuk cinayetlerinin, kadın cinayetlerinin arttığı bir dönemde bununla ilgili tedbirlerin süratle alınması gerekiyor. Bakın, Amerika’da Amber Alarmı diye bir sistem ortaya getirilmiş ve uygulamaya konduktan sonra 30’a yakın çocuğun hayatı bu şekilde kurtarılmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.

Sayın Acar, buyurun.

18.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, yaş sebze fiyatlarının düşmesi ve ihracatının azalması konusunda Hükûmetin ne gibi çalışmalar yaptığını öğrenmek istediğine ve CHP Genel Başkanının ifade vermeye çağırılmasını kınadığına ilişkin açıklaması

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Antalya’da yaş sebze fiyatları dibe vurmuştur. İhracat azalmakta, fiyatlar düşmektedir. Dış satımın açılmasını sağlamak için Hükûmet ne gibi çalışmalar yapmaktadır? Bunları öğrenmek istiyorum.

Bazı yerlerde ilaç nedeniyle bazı ihracatın geri döndüğü söylenmektedir. Bu ne kadar doğrudur? Bunun tedbirleri neden alınmamıştır?

Genel Başkanımızı cumhuriyet savcılığına, çağrı kâğıdı çıkartarak davet eden savcı, savcılık nereden güç almaktadır? Böyle bir olay tüm Cumhuriyet Halk Partililere yönelik bir tehdittir. Bunu da burada kınadığımı söylemek istiyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Acar.

Son olarak Sayın Gök, buyurun.

19.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, CHP Genel Başkanını ifade vermeye çağıran savcı hakkında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun işlem yapması gerektiğine ilişkin açıklaması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, Genel Başkanımıza davet gönderen bir savcının yaptığı, siyasi açıdan, ahlaki açıdan ve anayasal açıdan bir skandal olduğu gibi, bu savcının daha sonra söylediği sözler de ayrıca bir skandaldır. Bu daveti, davet kâğıdını geri çektiğini ifade ettikten sonra “Biz bunu geri çektik, daha ne istiyor?” gibi bir tekil ifadeyle Genel Başkanımıza, sanki çok üstünde bir makammış gibi böylesine sıradan ve üzüntü verici bir konuşmayı yapan bu savcı gerçekten cumhuriyet savcılarının yüz karasıdır. HSYK’nın bu savcı hakkında işlem yapması, sadece Cumhuriyet Halk Partililer açısından değil hukuk devletine olan güvencemiz açısından da bir zarurettir.

Bunu belirtir, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gök.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer ve 25 milletvekilinin, hayvancılığın sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/919)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Hayvancılığımızı geliştirmek için alınması gereken tedbirleri tespit etmek amacıyla Anayasa’nın 98’inci, TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Celal Dinçer                                                        (İstanbul)

2) Durdu Özbolat                                                      (Kahramanmaraş)

3) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                     (İstanbul)

4) Hülya Güven                                                        (İzmir)

5) Malik Ecder Özdemir                                            (Sivas)

6) Veli Ağbaba                                                         (Malatya)

7) Tolga Çandar                                                       (Muğla)

8) Ali Demirçalı                                                       (Adana)

9) Hurşit Güneş                                                        (Kocaeli)

10) Dilek Akagün Yılmaz                                           (Uşak)

11) Muharrem Işık                                                    (Erzincan)

12) İhsan Özkes                                                       (İstanbul)

13) Ramazan Kerim Özkan                                        (Burdur)

14) Mehmet Şeker                                                    (Gaziantep)

15) Ahmet İhsan Kalkavan                                        (Samsun)

16) Osman Aydın                                                      (Aydın)

17) Kadir Gökmen Öğüt                                            (İstanbul)

18) Mahmut Tanal                                                    (İstanbul)

19) Haydar Akar                                                       (Kocaeli)

20) Ramis Topal                                                       (Amasya)

21) Selahattin Karaahmetoğlu                                   (Giresun)

22) Ali Sarıbaş                                                         (Çanakkale)

23) Gürkut Acar                                                        (Antalya)

24) Özgür Özel                                                         (Manisa)

25) Ali İhsan Köktürk                                                (Zonguldak)

26) Bülent Tezcan                                                    (Aydın)

Gerekçe:

1990'lı yıllarda Süt Endüstrisi Kurumu ile Et ve Balık Kurumunun yerlerini alacak herhangi bir kurum veya yapı oluşturulmadan özelleştirilmesi, ülkemiz hayvancılığı açısından son derece olumsuz gelişmelere sebep olmuştur. Bu gelişmeler, uluslararası kuruluşların bizlere dikte ettiği her politikanın ülkemize hayır getirmeyeceğinin anlaşılması açısından da önemlidir. Süt hayvancılığımızın krize girdiği yıllarda süt hayvanlarımız kesime gönderilmiştir.

Hayvancılığımızın en önemli sorunlarından olan yem/süt paritesinin en az 1,5 seviyesinde oluşması için destekleme yapılması gerekiyor. İnek başına 2.638 kilogram olan ortalama süt veriminin en az 2 katına yükseltilmesi ve üretilen sütün çok büyük bölümünün modern tesislerde işlenmesi ve kalite standartlarının iyileştirilmesi gerekmektedir.

Üreticilerimiz yem fiyatlarının yüksekliğinden şikâyet ediyorlar. Yem maliyetlerini düşürücü tedbirlerle birlikte, çiftçilerimizin üretimlerini sürdürmeleri sağlanmalıdır. Bu ülkede kasaplık hayvan ve et ithalatına son vermek istiyorsak, üreticilerimizi daha çok desteklemeliyiz.

Bu nedenle, hayvancılığımızın geliştirilmesi için alınacak tedbirleri belirlemek için bir Meclis araştırması açılması gerekmektedir.

2.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer ve 25 milletvekilinin, çiftçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/920)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Avrupa Birliği müktesebatına uyum çerçevesinde çıkarılan mevzuat ve bu çerçevede yapılan uygulamalara rağmen, bitki ve hayvan sağlığı standartları ile özellikle hayvan hastalıklarında sıkıntı yaşamamız kaçınılmaz görülmektedir. Komşu ülkelerden kaçak hayvan girişlerinin önlenememesi, hayvan hastalıklarıyla mücadeleyi ve gıda güvenliğinin sağlanmasını güçleştirmektedir. Hayvan sağlığıyla ilgili sorunlarımızın giderilebilmesi ve önemli bazı hastalıkların ortadan kaldırılabilmesi için, acilen köklü tedbirlerin alınması ve kararlılıkla uygulanması gerekmektedir.

Yapısal sorunlarımızın yanı sıra, gübre, mazot, tohum, elektrik gibi girdi fiyatlarının yüksekliği Türk çiftçisini zorlamaktadır. Türk tarımı, Avrupa Birliği Ortak Tarım Politikasına dâhil olduğunda, yaş meyve sebze, kayısı, üzüm, incir gibi kurutulmuş meyveler ile fındık, Antep fıstığı, zeytin-zeytinyağı ve baklagiller olumsuz yönde etkilenecektir. Yağlı tohumlar ve mısır ile et ve süt ürünlerinin, bazı endüstri bitkileri ile hububatta ise özellikle pirinçte de sorunların yaşandığı ve önümüzdeki günlerde de daha çok sorunların ortaya çıkacağı görülmektedir.

Bu nedenle, çiftçilerimizin sorunlarını tespit edilmesi ve incelenmesi amacıyla, Anayasa’nın 98’inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi  İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1)        Celal Dinçer                                                 (İstanbul)

2)        Durdu Özbolat                        (Kahramanmaraş)

3)        Hülya Güven                           (İzmir)

4)        Mustafa Sezgin Tanrıkulu                              (İstanbul)

5)        Muharrem Işık                        (Erzincan)

6)        Malik Ecder Özdemir                                     (Sivas)

7)        Veli Ağbaba                                                  (Malatya)

8)        Ali Demirçalı                          (Adana)

9)        Dilek Akagün Yılmaz                                      (Uşak)

10)      Tolga Çandar                         (Muğla)

11)      Ramazan Kerim Özkan                                   (Burdur)

12)      Hurşit Güneş                          (Kocaeli)

13)      Mehmet Şeker                        (Gaziantep)

14)      Ahmet İhsan Kalkavan                                   (Samsun)

15)      Osman Aydın                          (Aydın)

16)      Kadir Gökmen Öğüt                                       (İstanbul)

17)      Mahmut Tanal                         (İstanbul)

18)      İhsan Özkes                                                  (İstanbul)

19)      Haydar Akar                                                  (Kocaeli)

20)      Ramis Topal                           (Amasya)

21)      Selahattin Karaahmetoğlu                              (Giresun)

22)      Ali Sarıbaş                                                    (Çanakkale)

23)      Gürkut Acar                                                   (Antalya)

24)      Özgür Özel                                                    (Manisa)

25)      Ali İhsan Köktürk                                           (Zonguldak)

26)      Bülent Tezcan                        (Aydın)

Gerekçe:

Son on beş yılda dünyada açlık ve yetersiz beslenmeden etkilenen insan sayısı, azalma bir yana, 850 milyondan 925 milyona yükselmiştir. Dünyada 1 milyara yakın insanın açlık sorununu çözmek için uluslararası stratejiler geliştirilmeli ve etkin bir iş birliği yapılmalıdır. Dünyada artan gıda fiyatlarından, hâlihazırda, çiftçilerin değil, pazara hâkim olan uluslararası büyük şirketlerin kazançlı çıktığı bir gerçektir. Gelişmiş ülkelerin tarımıyla kıyasladığımızda, bir yerlerde bazı yanlışlarımız olduğunu ve Hükûmet politikalarının yetersiz kaldığını da görüyoruz. Yetersizlikleri aşmak için de tarımımıza stratejik bir önem atfetmeli, bulunduğumuz coğrafyadan da kaynaklanan avantajlarımızı ve çevremizdeki ülkelerin gıda üretimi konusunda bizim kadar şanslı olmadıkları hususunu çok iyi değerlendirmeliyiz. Bu çerçevede, dünya tarım ürünleri piyasasında hedeflerimizi büyütmemiz ve buna uygun politikalarla tarımımızı desteklememiz gerekir. Bu bakımdan su kaynaklarımız, tarım alanlarımız, meralarımız başta olmak üzere, doğal kaynaklarımızın korunması, geliştirilmesi ve sürdürülebilir kullanımı büyük önem taşımaktadır. Bütün bunları gerçekleştirebildiğimiz takdirde küresel sermayeyi değil, kendi çiftçimizi, ülkemizi kalkındırmak mümkün olacaktır.

Türkiye bu bölgede daha güçlü bir ülke olmak, daha etkili bir dış politika yürütmek istiyorsa güçlü bir tarım sektörüne sahip olmalıdır. Orta Doğu, Rusya, Türk cumhuriyetleri, Kafkasya ve Kuzey Afrika'da son yıllarda gıda fiyatlarının çok yükseldiğini görüyoruz. Ülkemizin tarım potansiyeli altyapı, verim, lojistik ve pazarlama konularında gerekli yatırımları yapması hâlinde bu bölgelerin ihtiyaç duyduğu gıdayı karşılayabilecek, bu ülkelerin gıda güvencesi olabilecek büyüklüktedir. Fakat Hükûmetin politikaları yüzünden tarım günden güne kan kaybetmektedir.

Bilindiği üzere, ülkemiz hem Dünya Ticaret Örgütü üyesi hem de Avrupa Birliğine aday bir ülkedir. Dolayısıyla Dünya Ticaret Örgütüne karşı yükümlülüklerimiz ile AB ortak tarım politikasına uyum sağlama mecburiyetimiz, ülkemiz tarımı açısından birtakım yönlendirici ve kısıtlayıcı mekanizmalar getiriyor. Bu doğrultuda, tarımsal destekler kalktığında ve gümrük duvarları aşağı çekildiğinde serbest rekabetin her zaman olacağını söylemek de mümkün değildir. Zira, eşit olmayanların mücadelesinde serbestlikten ve adaletten söz edilebilir mi? Bu nedenlerle sorunların tespiti ve çözüm yollarının bulunması için bir Meclis araştırması açılması zorunlu gözükmektedir.

3.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 25 milletvekilinin, Bartın Irmağı’ndaki kirliliğin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/921)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bartın'ın en önemli akarsuyu, MÖ'ki yıllarda Parthenios adıyla anılan ve kente adını veren Bartın Irmağı'dır. Şehir merkezinde Gazhane Burnu'nda birleşen Kocaçay ve Kocanaz Çayı’nın oluşturduğu ırmak, 15 km akarak Boğaz mevkisinde Karadeniz'e ulaşır. Kocanaz Çayı güneyden doğup Kozcağız'dan kuzeye doğru akarken, Kocaçay Kastamonu'dan gelip Ulus'tan geçen Göksu ve Eldeş Çayları (Ulus Çayı) ile bunlara katılan derelerden oluşur. Arıt ve Mevren Derelerinden oluşan Kozlu Çayı’yla birleşen Kışla Deresi, Akpınar ve Karaçay Dereleri Kocaçay'ı besleyen akarsulardır. Diğer önemli akarsuları Kurucaşile topraklarında doğan ve Karadeniz'e ulaşan Kapısuyu ve Tekkeönü Dereleri ile Ulus-Uluyayla'yı sulayan Ova Çayı ve İnönü Dereleridir.

Bartın Irmağı, üzerinde 500 tonluk gemilerle Karadeniz'den kente kadar ulaşım yapılabilen en düzenli akarsudur. Akış hızı saatte 720 m olup denize her yıl 1 milyar m3 su akıtmaktadır. Irmağın geçtiği tüm güzergâh boyunca çevresi birinci derece doğal sit alanı olup, koruma altına alınmıştır.

Yemyeşil bitki örtüsünün oluşturduğu doğal peyzaj görünümüyle bölge turizmine katkı sağlayan ırmak, sanayi bölgelerindeki bazı fabrikalardan bırakılan kimyasal içerikli sıvı atıklar nedeniyle kirlenmektedir. Kirlilik nedeniyle siyah bir renge bürünen ırmak, çevre ve halk sağlığını tehdit etmekte, doğal yaşamı yok etmekte, ırmakta zaman zaman sayıyla ifade edilemeyecek miktarda balık ölümleri gerçekleşmektedir.

Bartın Irmağı’nda sık sık yaşanmakta olan kirliliğe karşı artık kesin önlemlerin alınması, ırmağın hak etmediği kirlilikten kurtarılması gerekmektedir.

30/6/2004 tarih ve 5212 sayılı "Karadeniz'in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesinin Karadeniz’de Biyolojik Çeşitliliğin ve Peyzajın Korunması Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun”la onaylanan protokolde amaç Karadeniz'in ekosistemini iyi bir ekolojik hâlde ve peyzajını uygun şartlarda muhafaza etmek ve biyolojik kaynakları zenginleştirmek için Karadeniz'in biyolojik ve peyzaj çeşitliliğini korumak, muhafaza etmek ve sürdürülebilir şekilde yönetmek olarak belirtilmiş; ek 3’üncü maddesinde ise akit tarafların kendi ulusal yasal sistemleri doğrultusunda korunan alanların bütünlüğünü, sürdürülebilirliğini ve geliştirilmesini sağlamak için gerekli tüm tedbirleri alacağı hüküm altına alınmıştır.

Ayrıca "Bartın 2023 Stratejik Amaçlar ve İl Gelişme Planı”nda Bartın'ın ekolojik, tarihsel ve kültürel olarak çok zengin olmasına rağmen istenilen düzeyde turizm girdisi alamadığına vurgu yapılarak, turizmin çeşitlendirilmesi ve turizmin tüm yıla yaygınlaşması, değerlendirilebilir kaynakların turizme kazandırılmasını sağlamak için projeler geliştirilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçlar doğrultusunda 14 kilometrelik uzunluğu boyunca, 500 tonluk gemilerin gidip geldiği bir iç su yolu olan Bartın Irmağı’ndan başlayıp, 59 kilometrelik sahil şeridinde sürecek olan Altınırmak-Gümüşdeniz turlarının (motor, sandal, su bisikleti vb.) gerçekleştirilmesi için yalı rıhtımı ile İnkumu, Güzelcehisar, Amasra, Çakraz, Kurucaşile ve Tekkeönü gibi turistik merkezlerde rıhtımlar yapılması gerekliliği kararlaştırılmıştır.

Sonuç olarak, ülkemiz doğal kaynakları ve ulusal peyzaj envanterinin en önemli doğal alanlarından olan Bartın Irmağı, taşıdığı su kapasitesi, florası, faunası, tarihsel geçmişi ve kültürel yapısıyla önemli bir peyzaj alanıdır.

Bartın Irmağı, ekolojik potansiyelinin değerlendirilmesi ve kentin önemli turizm merkezi olması açısından ele alınması gerekirken, maalesef, kirliliği nedeniyle pis kokuların oluşmasına neden olmakta, Bartın halkı da bu durumdan büyük rahatsızlık duymaktadır. Bartın Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından da ırmakta çeşitli tarihlerde incelemeler yapılmış ve bu incelemeler sonucunda Organize Sanayi Bölgesinde faaliyet gösteren fabrikalardan atık bırakıldığı tespit edilerek bu fabrikalara ilgili kanunlar çerçevesinde cezalar kesilmiş fakat bu cezalar da caydırıcı olmamıştır. Bartın halkı için önem arz eden ırmağın kirlenmesinin nedenlerinin kapsamlı bir şekilde araştırılması ve uluslararası imzalanan protokoller gereğince önlemlerin alınarak ırmağın turizme katkısının bir an önce sağlanması gerekmektedir.

Bu nedenlerle Bartın Irmağı’nda sık sık yaşanmakta olan kirliliğin nedenlerinin ciddi boyutlarda araştırılarak gerekli önlemlerin alınması amacıyla TBMM İçtüzüğü’nün 104’üncü ve 105’inci maddeleri ile Anayasa’nın 98’inci maddesi gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederim.

1) Muhammet Rıza Yalçınkaya                                   (Bartın)

2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                      (İstanbul)

3) Hülya Güven                                                        (İzmir)

4) Veli Ağbaba                                                         (Malatya)

5) Kadir Gökmen Öğüt                                               (İstanbul)

6) Malik Ecder Özdemir                                             (Sivas)

7) Tolga Çandar                                                       (Muğla)

8) Ali Demirçalı                                                        (Adana)

9) Dilek Akagün Yılmaz                                             (Uşak)

10) Ramazan Kerim Özkan                                        (Burdur)

11) Celal Dinçer                                                       (İstanbul)

12) Hurşit Güneş                                                      (Kocaeli)

13) Muharrem Işık                                                    (Erzincan)

14) Osman Aydın                                                      (Aydın)

15) Mehmet Şeker                                                    (Gaziantep)

16) Ahmet İhsan Kalkavan                                         (Samsun)

17) Mahmut Tanal                                                     (İstanbul)

18) İhsan Özkes                                                       (İstanbul)

19) Haydar Akar                                                       (Kocaeli)

20) Ramis Topal                                                       (Amasya)

21) Selahattin Karaahmetoğlu                                   (Giresun)

22) Ali Sarıbaş                                                         (Çanakkale)

23) Gürkut Acar                                                        (Antalya)

24) Özgür Özel                                                         (Manisa)

25) Ali İhsan Köktürk                                                (Zonguldak)

26) Bülent Tezcan                                                    (Aydın)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Şimdi gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

VII.- SEÇİMLER

A) Başkanlık Divanında Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Başkanlık Divanında açık bulunan  Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare Amirliğine seçim

BAŞKAN - Başkanlık Divanında boşalan Halkların Demokratik Partisi Grubuna düşen Türkiye Büyük Millet Meclisi idare amirliği için İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Arayacağım efendim.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.53

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.05

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Başkanlık Divanından boşalan üyelik için önerilen İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder için yapılan oylamada karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi oylama işlemini tekrarlayacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmiştir.

Sayın Belen sisteme girmişsiniz, buyurunuz.

Sayın Belen çıkmış.

Şimdi, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik  Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun; 5578 Sayılı Toprak Koruma ve  Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; 5578 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporları (1/788, 2/1599) (S. Sayısı: 564)(x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Dünkü birleşimde tasarının tümü üzerinde gruplar adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştı.

Şimdi, şahıslar adına ilk söz Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’e ait.

Buyurunuz Sayın Demiröz. (CHP sıralarından alkışlar)

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 564 sıra sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nda görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Televizyonları başında bizleri izleyen, inadına üretim yapan, karşılığını alamayan çiftçilerimizi, köylülerimizi ve sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, sözlerime Bursalı çiftçilerin telefonlarına gelen çiftçi borçlarının ertelenmesiyle ilgili mesajla başlamak istiyorum. Sayın Bakan mart ayı sonunda yaşanan don nedeniyle ürünleri zarar gören 60 ildeki çiftçilerin borçlarının ertelenmesiyle ilgili çalışma başlatıldığını ifade ediyor. Bakanın bu haberi bir şirket tarafından çiftçilere SMS’le gönderiliyor. Çiftçiler bizi arayarak, Bakandan böyle bir mesaj geldi algısıyla, umutla neticelendirmelerini bekliyorlar. Ancak, çiftçilerimiz bilmiyorlar ki 2004 yılında Karadeniz’de meydana gelen don olayı nedeniyle çiftçilerin 153 milyon TL alacakları henüz ödenmemiştir. Çiftçilerimiz, köylülerimiz bu yıl kuraklıkla mücadeleye hazırlanırken, son günlerde don ve dolu olaylarıyla karşı karşıya geldiler. Ülkemizin her tarafından don ve dolu haberleri alıyor ve üzülüyoruz. Malatya’da, Karadeniz’de, son olarak İzmir Kemalpaşa’da, Kayseri’de, bütün Türkiye’nin her tarafından bu afetlerle ilgili haberler alıyoruz. Bu don olaylarının bir bölümü de 29, 30, 31 Mart tarihlerinde yaşanan; Giresun, Trabzon, Ordu, Samsun’daki belli aralıklarla yani rakımlardaki oranlara göre yüzde 30 ile yüzde 100 arasındaki don zararlarıdır. Bunu şunun için anlatmak istiyoruz: Biliyorum, Sayın Bakan TARSİM’le ilgili sigortadan bahsedecek, afet bölgesi ilan etse bu alanlardaki çiftçilerin yüzde 40’ından fazla veya yüzde 40’tan az olmak üzere mal mülklerinin olmasından bahsedecek. Daha doğrusu, çiftçilerin bu sıkıntılarına çözüm bulmayacak ama biz buradan görevimizi yaparak değerli çiftçi kardeşlerimizin, köylü kardeşlerimizin, Hükûmete veya Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına umut bağlamamasını ve bu bakımdan onları uyarmak anlamında ifade ettiğimizi belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, çiftçilerin bu talepleri Tarım Bakanlığı tarafından Ziraat Bankası borçlarının ertelenmesi veya tarım kredi borçlarının ertelenmesi, yeniden yapılandırılması şeklinde değil; özel bankalara da borcu var, ilaççıya borcu var, sulama birliklerine borcu var. O zaman, bir masa etrafında oturularak bugün çiftçilerin sahibi olarak gözüken Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanının nezdinde bunlara çözüm bulunması gerektiğini ifade etmek istiyorum çünkü çiftçilerimiz bununla uğraşırken bir bakıma da kendilerini zor durumda bırakan son zamanlarda alınan ithalat kararları… Bu konuda da Sayın Tarım Bakanından açıklama bekliyorlar çünkü Bursa’da mısırla ilgili hasat mevsimi geldiği zaman değerli arkadaşlar, Adana’da önce hasat biter, Karacabey’e geldiği zaman bir bakarsınız ki Karacabey’de mısırla ilgili hasat yapılırken Bandırma’da da bir gemi yüklü mısırın olduğunu ifade etmek istiyorum.

Başka, çiftçi kardeşlerimizi uyarmak anlamında şunu da ifade etmek isterim: 12 Nisan 2014 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak 2014’te uygulanacak tarım destekleri belli oldu ancak karar incelendiğinde, destekleme miktarlarında artışa gidilmediğini, çiftçilerimizin yine kaderleriyle baş başa bırakıldığını belirtmek isterim.

Değerli milletvekilleri, dekar bazlı olarak mazotta bir artış var, 70 mililitre. Yani değişik bir ifadeyle daha da iyi anlatabilmek için, bu bardağın şu kısmı kadar bir, dekara mazot artışının yapıldığını ifade etmek istiyorum yani Tarım Bakanlığının çiftçilere bakışının, desteklemelerinin ne olduğunun bilinmesi anlamında.

Ayrıca bölgem olarak da Güney Marmara havzasında kütlü pamuğa ve zeytinyağına bir miktar artış yapılırken bizim 11 bin imzayla talep ettiğimiz sofralık zeytin maalesef Bakanlık tarafından hiç dikkate alınmamış, bölgemizde mısır, buğday, arpa, çeltik, kuru fasulye ve nohutta ise artış yaşanmamıştır.

Değerli milletvekilleri, toprakla ilgili bu çalışmanın olumlu olabilmesi için çiftçilerin, üreticilerin desteklenmesi ve küçük çiftçilerin korunması gerekir. Aksi hâlde yeni yoksul kitleler yaratılarak hizmet sektöründe, sanayi sektöründe işsiz bırakılarak varoşlara yerleştirilecektir. Bu yasanın gerektirdiği yapılanma yapılabilir ancak Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Yasası gereği büyük ovaların belirlenmesi, tarımsal arazi varlığımızın belirlenmesi, diğer bir ifadeyle detaylı toprak etüt çalışmalarının yapılması gerekir ancak bu Hükûmetin, bunu yapacak kurumları, Büyükşehir Yasası’yla oradaki teknik elemanları dağıtarak nasıl yapacağı konusunda soru işaretlerinin olduğunu ifade etmek isterim.

Değerli milletvekilleri, bu yasayla ilgili bir yorumu, Dünya gazetesi köşe yazarı Ali Ekber Yıldırım’ın görüşlerini sizinle paylaşmak istiyorum: “Tasarının genel olarak tarım arazilerinin ve işletmelerinin bölünmesini önleyerek daha verimli bir tarımsal üretimi hedeflediği söylenebilir. Ancak satır aralarına bakıldığında, bu yasa tasarısı, giderek yok olan küçük çiftçiliği, aile işletmeciliğini kaldırarak yerine şirketlerin, toprak sahibi büyük işletmelerin ve yatırım yapan veya yapacak olan yerli ve yabancı sermayeye toprak kazandırma yasası olarak tanımlanabilir. Birleşmiş Milletler 2014 yılını Aile Çiftçiliği Yılı ilan etmişken Türkiye’de böyle bir düzenlemeyle aile çiftçiliğini yok etme girişimi size de anlamlı gelmiyor mu?” diyor değerli köşe yazarımız.

Köşe yazarımızın bu yorumlarına bir de telefonlarla çiftçilerimizden aldığımız yorumları da eklemek istiyor ve sizlerle paylaşmak istiyorum. Ankara’ya 17 kilometre mesafedeki bir çiftçi kardeşimiz şöyle sesleniyor, diyor ki: “Ben bu yasayı çok iyi inceledim, okudum. Bu yasayla siz, kardeşleri birbirine düşüreceksiniz, kardeşler arasında ilişkilerin en asgari düzeye inmesini sağlayacaksınız, kardeşlerden bir tanesi bu arazilerden birisini aldığı takdirde hepsinin ona yanlış bakmasına sebep olacaksınız. Siz, bu yasayla yeni toprak ağaları yaratacaksınız ve bizim alamadığımız bu arazileri, zengin kişiler, sermaye grupları köylere kadar gelerek bunları toplayacaklar ve yeni toprak ağaları yaratılacak.” Sonra bir şey daha söylüyor, diyor ki: “Arazinin değeri düşecek çünkü biz satamayacağız. Biz suluda, kuruda, dikili ve örtülüdeki oranların altında satamayacağımız için maalesef arazimizin değeri düşecek.” Son olarak da şunu diyor değerli milletvekilleri: “Kızlar için yani kadınlarımız için cinsiyet ayrımı olacak, onlar hiçbir zaman, hiçbir şekilde topraklarından pay alamayacaklardır.”

Hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum; sağ olun, var olun. (CHP sıralarından alışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.

Şahsı adına Antalya Milletvekili Hüseyin Samani.

Buyurunuz Sayın Samani. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN SAMANİ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 564 sıra sayılı kanunla ilgili şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tarımla alakalı hemen hemen herkesin kabul ettiği bir husus var; o da: Tarımda verimlilik ve ekonomiklilikle ilgili birinci neden olarak tarım arazilerinin yani tarım işletmelerinin küçüklüğü zikredilmektedir. Bu kanun, genel manada baktığımız zaman, toprak koruma ve arazi kullanımı... “Toprak koruma” dediğimiz zaman genelde algıladığımız husus, bugüne kadar, zihinlerimizde şöyle olabilir: Topraklarımızın kayıplarını tarım dışı amaçlarla kullanımı, erozyonla kaybı, işte, sel felaketi, benzeri hususlarla kayıpları, çoraklaşmayla toprak kayıpları gibi olayları genel manada zikredebiliriz.

Bunlar için bugüne kadar ülkemizde birçok tedbirler aldık. İşte, barajlar yaptırdık, drenaj kanalları yaptırdık, derelerimizi ıslah ettirdik, çoraklaşmanın önüne geçmek için drenaj kanallarının yanı sıra sulama sistemlerini değiştirmeye özen gösterdik, yağmurlama ve damlama sistemlerine geçtik ve böylelikle belki, verimsiz araziler oluşmasının önüne geçmeye çalıştık, önemli ölçüde de geçtiğimiz alanlar oldu ama toprak kaybının nedenlerinden bir tanesinin de atıl vaziyette kalan topraklar olduğunu belki unuttuk. “Atıl vaziyette kalan toprak” demek, “üreticiler tarafından işletilemeyen toprak” demek. Bunun temel nedeni olarak, işletme büyüklüğünün ekonomik limitin altına inmesi yani arazi büyüklüğünün, parsel büyüklüklerinin ekonomik parsellerinin altına inmesi sayılabilir. Yani genel manada baktığımız zaman, bugün, ülkemizde işletme büyüklüğümüzün 5,9 hektar olduğunu düşünürsek ve ülkemizde 3 milyon işletmenin olduğunu ve her işletmenin yaklaşık 10 parsele sahip olduğunu düşünürsek yani 30 milyon parsel olduğunu düşünürsek parsel başına 5-6 dekarlık bir alana tekabül ediyor bu. Eğer tedbir alınmazsa bundan sonraki süreçte bu parsel büyüklükleri daha da küçülecek ve genel manada, bu, ülke ortalamasıdır. Buna ülkemizdeki bazı şehirlere inerek baktığımız zaman 2 dekarlık, hatta 1.000 metrekarelik, 500 metrekarelik, 200 metrekarelik vasıf itibarıyla tarım arazisi olan ama işletilemeyen alanlar olduğunu görebiliriz. Bugün, hepimiz şunu zikrediyoruz: Birçok alanda köylüler arazilerini işletmekten vazgeçiyor. Vazgeçme nedenlerinin bir tanesi işletmelerdeki parsel küçüklüğüdür. 2 dekarlık bir parseli, 1 dekarlık, 500 metrekarelik bir parseli ekonomik olarak işletebilmemiz mümkün değildir. Eğer bu konuda tedbir alınmazsa bu olay bundan sonraki süreçte de artarak devam edecektir.

Şimdi, şöyle düşünelim: Şu anda ülkemizde 5,9 hektar işletme büyüklüğü olduğunu düşünürsek ve içlerinden bunun 1 tane 50 dekarlık bir parsel olduğunu düşünürsek ve bu babanın 5 tane çocuğu olsa,  birinci kuşakta 10’ar dekar kalacak, ikinci kuşakta 2’şer dekar kalacak onun da 5 çocuğu olduğunu düşürürsek yani iki kuşak sonra kendiliğinden bu araziler işletilemez hâle gelecek, ekonomik anlamda kullanılamaz hâle gelecek. Üretici, 2 dekarlık bir arazi için de traktörüyle gidecek, mekanizasyon alet ve ekipmanlarıyla gidecek oraya, ilaçlama makineleriyle, gübreleme makineleriyle gidecek, 50 dekarlık, 100 dekarlık arazi için de böyle gidecek.

İşte bunun için, bugün, ülkemizde bu konuda kafa yoran hemen hemen herkesin, tarım ekonomisiyle ilgilenen herkesin, tarımla uğraşan herkesin altını çizdiği bir husus vardır: Bizim ülkemizde tarımsal işletmeler ekonomik limitin altındadır genel manada, onun için verimlilik düşmüştür, ekonomiklik git gide düşmektedir. Oysa, dünyada tedbir alan ülkelerde, Avrupa Birliği ülkelerinde tarımsal işletme büyüklüğünün 50 hektarın üzerinde olduğunu -yani İngiltere, Fransa gibi ülkelerde 50 hektarın üzerinde, Almanya’da 45 küsur hektar, Amerika’da çok daha üstünde bunun- ama bizim ülkemize geldiğinde 5,9 hektar.

Bugün, bu yasayla ülkemizin çok önemli bir sorununa, tarım sorununa hep beraber çözüm bulmaya çalışıyoruz burada Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak. Ben inanıyorum ki, bütün grupların desteğiyle bu önemli sorunun ortadan kalkacağını düşünüyorum.

Bugüne kadar Tarım Bakanlığımızla ve Meclisten çıkan yasalarla birtakım tedbirler almaya çalıştık. 2007 Şubatta Resmî Gazete’de yayımlanan bir kanunla, kullanımına göre tarım arazilerinin büyüklüğünü belirledik yani sulu susuz araziler, dikili araziler, sera arazilerinde belirledik. Tarım Bakanlığımız cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir toplulaştırma yaptı. Buna, ülke tarımı adına emek verenler olarak hep beraber şükran borçlu olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Ama bütün bunların bundan sonraki süreçte de yürüyebilmesi için… Bir taraftan Tarım Bakanlığı toplulaştırma yapıyor, arkasından, miras yoluyla tarım arazileri sürekli bölünüyor.

Dünyada gelişmiş ülkeler bunun tedbirini çok önceden almışlar. Bu konuda söylenebilecek yegâne hususun şu olduğunu düşünüyorum: Bu kanun mutlaka çıkarmamız gereken bir kanundur ama bugüne kadar çıkarmadığımız, geç kaldığımız bir kanundur şeklinde bir değerlendirme yapmamız gerektiğini düşünüyorum.

Kanunun içeriğiyle ilgili maddelerine gelindiğinde, bu işin aileler arasında nasıl organize edileceği maddelerinde açıklanacaktır, onun için maddelerine girmiyorum. Meclisteki tüm siyasi parti temsilcilerimizin destekleriyle bu kanunun çıkacağına inanıyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ederiz Sayın Samani.

Şimdi soru-cevap bölümüne geçiyoruz.

Süremiz yirmi dakika, on dakikasını sorulara, on dakikasını cevaplara ayıracağım.

Sayın Alim Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakana birkaç sorum olacak:

Birincisi, son dönemde tarımsal girdi fiyatlarının artışı nedeniyle kârlı olmaktan çıkan bitkisel ve hayvansal üretimin desteklenmesi için, özellikle mazot, ilaç, gübre ve tarım makinelerinde ÖTV ve KDV’nin indirilmesi ya da tamamen kaldırılması konusunda bir çalışmanız var mı? Varsa, bu çalışma ne aşamadadır?

İkincisi; ziraat mühendisi, veteriner hekim, balıkçılık teknolojisi ve su ürünleri mühendislerinin atamaları konusunda geçen yıl kamuoyuna açıkladığınız ve sözünü verdiğiniz kadroların ne kadarını doldurabildiniz? Bugün feryat eden bu işsiz mühendislerin bu sorununa 2014 yılında nasıl bir çözüm bulmayı düşünüyorsunuz?

Son sorum: Dondan etkilenen fındık üreticilerinin sorunlarının çözümü konusunda bir çalışmanız var mı varsa ne zaman uygulamaya koymayı düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Sayın Öz, buyurunuz.

ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, hâlen işsiz ziraat mühendisi ve ziraat teknisyenlerinin Türkiye’deki toplam sayısı ne kadardır? Bunların istihdam sorunlarının çözülmesi için Bakanlığınız tarafından 2014 ve 2015 yılı için yapılmış olan bir program var mıdır? Çok sayıda işsiz ziraat mühendisi ve ziraat teknikeri varken üniversitelerin bu bölümlerine alınan ziraat mühendis ve tekniker sayısında yeni bir düzenleme yapmak gibi bir düşünceniz veya Bakanlıkla koordineli bir çalışmanız bulunmakta mıdır?

Bir diğer sorum da, özellikle bu doğal afetlerden Türk çiftçisinin son derece mağdur olduğunu, bu yıl, özellikle yaşanan don felaketinden büyük rahatsızlık duyulduğunu ve mağdur olduklarını biliyoruz. Bununla ilgili, Hükûmet olarak acil bir önlem almayı, kredi borçlarının ertelenmesini veya faizlerinin kaldırılmasını öngören bir çalışmanız var mı? Çiftçiler bunu merakla beklemekte.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öz.

Sayın Yılmaz…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, özellikle Adana’da kışın yaşadığımız kuraklık nedeniyle buğday yeteri kadar gelişim sağlayamadı, 20-25 Mayısta hasat edilmesi gerekirken şu anda buğday hasadı başladı, zaten ciddi manada ürün kayıpları var. Bunların taban fiyatları ne zaman açıklanacak? Geç açıklandığı zaman bu çiftçilerimiz mağdur oluyor ve tüccarlara boğduruyoruz, bununla ilgili önlem almayı düşünüyor musunuz?

Yine, Adana ilimizde, özellikle 29 Mart gecesi yaşanan don nedeniyle karpuzda ve büyük seralarda ciddi sıkıntılar ortaya çıktı, narenciyede -ki özellikle greyfurtta- çok ciddi manada zararlar oluştu. Çiftçi perişan bir vaziyettedir. Bununla ilgili, bu don zararlarından dolayı Adana’yla ilgili herhangi bir önlem almayı düşünüyor musunuz, bu zararların telafi edilmesi noktasında Adana ilimize yönelik çalışmalar nelerdir? Onları öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.

Sayın Erdoğan…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Muğla ilimizin Seydikemer ilçesine bağlı Kumluova ve Karadere Mahalleleri başta olmak üzere, birçok mahallesinde 28 Nisan günü etkili olan dolu yağışı seralarda ve meyve bahçelerinde ciddi zararlara sebep olmuştur. Bu zararların karşılanmasıyla ilgili herhangi bir çalışmanız var mıdır?

Yine, özellikle şu anda domateste hasat dönemi devam etmektedir serada, fiyatlar çok düşüktür, bununla ilgili ihracatta herhangi bir teşvik uygulaması düşünüyor musunuz?

Ayrıca, şu anda görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının Meclise sevk tarihi 2013’ün Mayıs ayı, ancak 2012’nin 6 Aralığında yayınlanan Büyükşehir Kanunu’ndaki yeni ihdas edilen ilçeler şu anda görüşmekte olduğumuz kanun tasarısında yer almamaktadır. Bu, hem Tarım Bakanlığının hem Başbakanlığın hem ilgili komisyonun, maalesef, gözünden kaçarak buraya kadar gelmiştir, vakit varken bunun düzeltilmesi hususunda herhangi bir tedbir almayı düşünüyor musunuz, merak ediyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdoğan.

Sayın Varlı…

MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu 2/B Yasası’yla birlikte hazine arazilerinin satışı da gündeme gelmişti. Yalnız Bütünşehir Yasası çıktıktan sonra, yani Büyükşehir Yasası çıktıktan sonra, bu 2/B Hazine arazilerinin satışıyla alakalı mücavir alan içerisinde kaldığı için problem var. Bu konuda yeni bir yasal düzenleme getirmeyi düşünüyor musunuz? Çünkü, çiftçi mağdur. Bu araziyi satın alabilecek mi, alamayacak mı, kiralayacak mı, kiralayamayacak mı, bununla alakalı bir sıkıntı var. Bunun bir an önce düzeltilmesi lazım. Bu konuda Hükûmetinizin bir tedbiri ve bir yasal çalışması olacak mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Varlı.

Sayın Halaman…

ALİ HALAMAN (Adana) – Başkanım, teşekkür ederim.

Şimdi, bizim bu Adana tarafında, özellikle Ceyhan, Kozan, İmamoğlu’nda hazine arazisi gibi gözüken fakat uzun yıllar ecrimisil ödeyerek çiftçilik yapan çiftçiler var. Yasa çıkmasına rağmen bunların durumları netleşmedi. Sayın Bakanımız bu işle ilgili net bir şey söyleyebilir mi?

İki: Bundan bir ay önce yine o bölgede, özellikle İmamoğlu bölgesinde müthiş bir dolu yağdı. Tarım il müdürlükleri, ilçe müdürlükleri tespit yaptı mı, bunlara yardımcı olunacak mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Halaman.

Sayın Ağbaba…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, Malatya’da meraların birçoğu büyük iş adamlarına köylülerin itiraz etmesine rağmen verildi; Akçadağ’da, Doğanşehir’de, şimdi Yazıhan’da meraların tamamına yakını kiraya verildi. Şimdi, mera kiraya verilmesinin amacı, tarafınızca hayvancılığı teşvik etmek. Ancak, Malatya’da yaylada hayvancılık çok önemli bir yer tutmakta. Maalesef, şimdi, yaylalar o yoksul, küçük hayvan üreticilerine kiraya verilmeye çalışılmakta. Bir tarafta büyük meralar büyük iş adamlarına verilirken aslında Malatya için çok önemli olan, üretimin gelişmesi anlamında çok hayati önemi bulunan yaylaların küçük hayvan üreticilerine kiraya verilmesini nasıl karşılıyorsunuz?

Ayrıca, yaylada hayvancılık yapanları desteklemeyle ilgili ne tür şeyler düşünüyorsunuz? Örneğin, onlar çok zor koşullarda üretim yapıyor, suları yok, yolları yok, büyük bir mağduriyet yaşıyorlar. Bu konuda, yaylada hayvancılık yapanlarla ilgili bir çalışmanız var mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.

Sayın Işık…

MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, özellikle atanamayan mühendislerle ilgili olarak 5 bin kişiye söz verdiğiniz söyleniyor; bu konuda bir açıklama yapmanızı istiyorum.

Bir de değişik bir konuda bir şey soracağım. Sayın Başbakan bu haftaki grup konuşmasında “Ateist Aleviler” diye bir şey  söyledi. Daha sonra, Bolu’nun AKP’li Belediye Başkanı,  Almanya ve Fransa’da geçmişte PKK’lılara destek verenlerin şimdi de Alevilere destek verdiğini ve Alevileri örgütlediğini söylüyor. Bu konudaki görüşlerinizi istiyorum. Ayrıca, Komisyon Başkanımızdan da bu konuda bir açıklama yapmasını bekliyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.

Sayın Canalioğlu…

MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, bu fındık stratejinizde ruhsatlı alanlarda üretim yapan fındık yetiştiricilerine alan bazlı gelir desteği vermeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Canalioğlu.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, geçen  sene, biz, Diyarbakır’ın Bismil ilçesinin Türkmenbaşı köyüne gitmiştik. Orada bir vatandaş ölmüş, 2.600 dönüm arazisi var. Başka bir köyün adamları gelmişler -Sayın Bakana da yakın olduğu söylenen kişiler- sahte bir veraset ilamı çıkarmışlar. Sahte bir veraset ilamı çıkardıktan sonra o arazileri başkalarına satmışlar ve dokuz on senedir de orada -Tarım Bakanlığının da bilgisi dahilinde- bu arazi sahipleri 10 trilyon liraya yakın da tarım desteklemeden para çekmişler. Bunu kendisi de biliyor. Şimdi, sonradan o sahte veraset ilamı iptal edilmiş ama tapu iptal davası daha devam ediyor ve buna rağmen, bu kişilere         -kendisinin de yakını olduğunu söylüyorlar, doğru mu, yanlış mı bilmiyorum- Tarım Bakanlığı her sene 1 trilyona yakın destekleme fiyatı veriyor. Şimdi, böyle bir sahtekârlık olayı bilindiği hâlde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Genç.

Buyurunuz Sayın Bakan.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, Sayın Işık’ın ve diğer birçok arkadaşımızın özellikle mart ayı sonunda, nisan başında vuku bulan, Türkiye genelinde, maalesef don hadisesiyle ilgili ve akabinde yine başka bazı bölgelerimizde zaman zaman dolu afetiyle -ki en son birkaç gün önce Muğla bölgesinde oldu, İzmir Kemalpaşa’da oldu- bunlarla ilgili, arkadaşlarımızın… Karadeniz’de fındık tabii, Malatya bölgesinde kayısı, Türkiye’nin yaklaşık 60 vilayeti, yine, 600 bin hektar civarındaki toplam alan itibarıyla, bir şekilde etkilendi. Çok sayıda çiftçimizin de çeşitli dallarda üretim yapan üreticilerimizin etkilendiği doğal afetler oldu mart ayında. Şimdi, bunlarla ilgili… Çünkü milletvekillerimizin birçoğu aslında bu konuyu sordu. Hazine Bakanlığımıza, Hazineden sorumlu Başbakan Yardımcılığına… Biz konuyu zaten Bakanlar Kuruluna da götürdük Bakanlık olarak ve üreticilerimizin Tarım Kredi ve Ziraat Bankasına olan borçlarının ertelenmesiyle ilgili bir karar alındı ve onunla ilgili şu anda işlem devam ediyor. Biz tabii, ayrıntılı kesin hasar raporlarını beklemeden bu kararı aldık ve bu şekilde bu yapılıyor. Tabii, şunu ifade etmem gerekiyor: İfade edilen bütün doğal afetler yani don da, dolu da -özellikle bu son bir ayda vuku bulanlar bunlar- bunların hepsi sigorta kapsamında ve hasar görenler de daha çok meyveler ve en çok da don hasarı maalesef, bir de dolu. İkisi de sigorta kapsamında ve biz sigorta bedelinin de en az yüzde 50’sini veriyoruz. En az yüzde 50 diyorum çünkü mesela kayısıda çiçeklenme dönemi de… Çiçekle ilgili sigorta yaptırıldığı zaman yüzde 66-67’ye kadar bu hibe destek çıkıyor. Yani 100 liranın üçte 2’sini biz hibe olarak ödüyoruz sigorta masrafının ama maalesef, buna rağmen, tabii bütün üreticilerimiz sigorta yaptırmıyor. Bunun da, tabii, kamuoyu tarafından bilinmesinde fayda var yani biz iki türlü destek veriyoruz: Sigortayı teşvik ediyoruz, sigorta uygulamasını teşvik ediyoruz, destek veriyoruz, hibe destek veriyoruz. Diğer hususlarla ilgili de, çiftçilerimizin, tabii, değişik kanunlarda, örneğin 2090 sayılı Kanun kapsamına giriyorsa onunla ilgili yardımcı olunabilir.

Borç ertelemeyle ilgili işlem sürüyor. Bunun dışında, şu anda hasar tespit sonuçlarının neticesini bekliyoruz.

Sayın Başkan, “İşsiz ziraat mühendisi, veteriner hekimlerle ilgili yeni bir düzenleme var mı ve bunların sayıları ne kadar?” Bir, önce şunu arkadaşlarımız sordu: Benim 5 bin kişi alınacak diye bir sözüm olmadı, onu düzelteyim, daha önce de söylemiştim, öyle bir şey olmadı çünkü bunun yetkisi bende değildi.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Televizyonda var Sayın Bakanım.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Yetkisi bende olsa ben söylerim onu ama Maliyeden, biz Maliyeden talepte bulunuruz, Maliyenin bize…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Maliye Bakanı öyle bir talebin olmadığını söylüyor.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Neyse, boşuna uğraşmayın, Maliye Bakanıyla aramı açamazsınız.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hayır, getirteyim mi soru önergelerini sizin verdiğiniz, Maliye Bakanının verdiğini?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Maliye Bakanıyla aramı açma niyetinde değilim; öyle bir şey yok.

2013 yılı itibarıyla on yıl içerisinde atanan toplam 22.584; bunun 18.096’sı ziraat mühendisi ve veteriner hekim. Devraldığımız noktadaki ziraat mühendisi, veteriner hekim sayısı 9.240. Biz 18 bin kişi almak suretiyle bu sayıları artırdık. 2014 yılında toplam 25.755’e ulaştı. Mühendis sayısı da 17.950. Bu, tabii, mühendisliğin ziraat mühendisliği, gıda mühendisliği, balıkçılık ve su ürünleri mühendisliğini kapsıyor. Bizim bu sene içerisinde de Maliye Bakanlığının vereceği kadro… Kadro talebimiz karşılandığı ölçüde biz yine 2014…

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Ne kadar talebiniz oldu Sayın Bakan?

ALİM IŞIK (Kütahya) – Talebiniz ne kadardı?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Şimdi, biz norm kadro ihtiyacımıza göre talepte bulunuyoruz.

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Onu biliyoruz Sayın Bakan. Yani ne kadar talep ettiniz?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – İşte, onu söylüyorum zaten.

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Onları biliyoruz Sayın Bakan.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Bak, onu siz, ondan sonra, arkasından, arkadaşlar bunu sanki verilmiş bir söz gibi ifade ediyorlar. Öyle bir şey söylemedik.

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Hayır, işte, ne kadar talebiniz var? Hizmetleriniz aksıyor, hizmetleriniz; ihtiyacınız var.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Bizim 5 binin üzerinde ihtiyacımız var. Bu taleplerimizi bildiriyoruz fakat kadro imkânları, bütçe imkânları neyse o kadar alınıyor ve o kadar alabiliyoruz.

Türkmenhacı köyüyle ilgili bir şey söylendi. Türkmenbaşı değil, Türkmenhacı köyü.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Türkmenhacı, ben yanlış söyledim.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – O konu mahkemede. Biz orada toplulaştırmayı…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama kaç senedir, on senedir sürüyor.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Ama yani o mahkemeyi, takdir edersiniz ki…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki, siz niye destekleme parası ödüyorsunuz bile bile?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Genç, toplulaştırmayı durdurduk.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani 10 trilyon para vermişsiniz.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Hayır, hayır, doğru değil o bilgi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben geçen sene gittim.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Genç, o bilgi, söylediğiniz şey doğru değil. Biz hukuk dışına… Bakın, böyle zamanlarda şikâyet konusu olduğunda biz zaten… Toplulaştırma yapılmıştı orada, o toplulaştırma şikâyet üzerine durduruldu, konu mahkemede. Böyle zamanlarda da ne hukuk dışı ne kanun dışı da herhangi bir şey olması söz konusu değil.

Yine bir arkadaşımızın “Bazı ilçeler listede yer almıyor. Dolayısıyla, kanun 2013 yılında geldi. İlçelerin bir kısmı yer almıyor…” Bunlarla ilgili bir ifadede bulundu. Tabii, biz kanun tasarısını hazırladığımızda TÜİK listesindeki ilçe sayısına göre bunları hazırladık. Bölünen ilçeler var ise -ki yeni ilçeler oluştu- bu oluşan ilçe, listede var olan bir ilçeden ayrılmıştır. Dolayısıyla, onun değeri kullanılacak. Yeni ilçe sınırları içerisinde düzenleme buna göre yapılacak.

Malatya’da meraların büyük şirketlere verildiği… “Küçük çiftçilere ve yoksul ailelere yönelik bir tedbiriniz var mı?” diye Sayın  Ağbaba sordu. Burada önce şunu söyleyeyim: Malatya’da büyükbaş hayvancılıkta da küçükbaş hayvancılıkta da çok ciddi bir gelişme var. Onu öncelikle vurgulamak istiyorum. Mesela, 110 binden 130 bine, küçükbaşta da 236 binden 290 bine çıktı. Yeni projelerle ifade ediliyor. Burada ifade edildiği gibi Malatya’nın meralarının çok büyük bir kısmının kiraya verildiği bilgisi de yanlış bir bilgi. Verilen, mevsimlik olarak kiralama yapılan, Malatya’da 4.200 hektar yani bunun toplamdaki karşılığı da gerçekte çok yüksek değil.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Az bir rakam değil efendim 42 bin dönüm.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Adana’da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Ne oldu Adana’da?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Vakti gelince açıklanır Sayın  Yılmaz. Yani zamanı gelmedi, zamanı gelince açıklanır.

BAŞKAN – Sayın Bakan, süreniz bitti. Gerisini yazılı olarak cevaplarsınız herhâlde.

Teşekkür ediyoruz.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yoklama istiyoruz efendim.

BAŞKAN – Yoklama istiyorsunuz. Peki.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunmadan önce yoklama talebini yerine getireceğim.

Sayın Akar, Sayın Gök, Sayın Demiröz, Sayın Ağbaba, Sayın Genç, Sayın Canalioğlu, Sayın Hamzaçebi, Sayın Şafak, Sayın Acar, Sayın Işık, Sayın Öz, Sayın Oyan, Sayın Sarı, Sayın Türmen, Sayın Özel, Sayın Demirçalı, Sayın Çıray, Sayın Korutürk, Sayın Aldan, Sayın Acar.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.48

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.07

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Tasarının maddelerine geçilmesinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; 5578 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporları (1/788, 2/1599) (S. Sayısı: 564) (Devam)

BAŞKAN – Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

564 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm çerçeve 1’inci madde ile çerçeve 5’inci maddeyle ihdas olunan 8/Ğ maddesi arasını kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Veli Ağbaba konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Konuşmama başlamadan önce 1 Mayısla ilgili düşüncelerimi de sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, 1 Mayıs, başta işçiler, emekçiler olmak üzere, tüm ezilenlerin birlik, mücadele ve dayanışma günüdür. 1 Mayıs, ezilenlerin ayağa kalkma günüdür. 1 Mayıs, sömürülenlerin sömüren egemenlere karşı direniş günüdür. 1 Mayıs, kısa çöpün uzun çöpten hakkını alma günüdür. 1 Mayıs, daha güzel, daha yaşanılır, daha adaletli bir düzen özleminin haykırıldığı gündür.

Her sene olduğu gibi, yaklaşık yüz elli yıldan beri emekçiler dünyanın her yerinde, ülkelerinin en büyük meydanlarında 1 Mayısı kutluyor. Taksim Meydanı ülkemizde 1 Mayısın sembolüdür. Bu ülkenin işçileri, emekçileri için 1 Mayıs alanı Taksim Meydanı’dır çünkü orada onlarca sendikacının, devrimcinin kanı akıtılmış, yakın tarihimizin en acı ve en kitlesel katliamlarından biri yaşanmıştır. Taksim Meydanı yıllar sonra emekçilerin kararlı direnişi ve mücadelesiyle yeniden kazanılmıştır. Emekçiler otuz üç yıl sonra, 1 Mayıs 2010’da yeniden Taksim Meydanı’na çıktığında kendilerine yakışan disiplinli duruşlarıyla barış içinde bir bayram havasını, 1 Mayısı kutlamış, taleplerini haykırmışlardır. Artık AKP Hükûmeti ve Başbakan anlamalıdır; Taksim İstanbul’un 1 Mayıs alanıdır. AKP iktidarda olsa da olmasa da bu ülkenin emekçileri Taksim Meydanı’ndan ve bu taleplerinden vazgeçmeyeceklerdir. 1976’dan bu yana Taksim’e çıkan, 1977’de onlarca arkadaşını kaybedenler için Taksim vazgeçilmezdir. İktidarlar değişir, gelir geçer ama bu tarihsel ve sosyal gerçek değişmez. Bugün Taksim’de olmak aynı zamanda katliamcılara ve darbecilere bir cevaptır, “Başaramadınız, bitiremediniz, başaramayacaksınız.” demektir.

AKP’nin 1 Mayıs afişi, değerli milletvekilleri, burada. Ne yazıyor burada? “Artık 1 Mayıs hem bayram hem Taksim’de.” Demek ki neymiş? Gerçekler devrimcidir, AKP her konuda olduğu gibi bu konuda da samimiyetsizdir.

Değerli arkadaşlar, ben, hepinizin bildiği gibi -Tarım Bakanı da biliyordur, geçtiğimiz günlerde Malatya’ya gitti- söylemekten de gurur duyuyorum, sadece Türkiye'nin değil…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, Tarım Bakanı dinleyebilecek durumda değil efendim.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Evet, onlar muhabbette.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

VELİ AĞBABA (Devamla) – Mahzuru yok, duysa da bir şey anlamıyorlar zaten. Ben kendi konuşmama devam edeyim.

Ben, sadece Türkiye'nin değil dünyanın en güzel kayısılarının üretildiği kentin milletvekiliyim. Bugüne kadar yılmadan, usanmadan defalarca anlattım; Malatya için kayısı önemli dedim, Malatyalı için kayısı demek yaşam demektir dedim.

Diğer yandan, hepinizin bildiği gibi, Malatya çok çeşitli tarım ürünlerinin en kaliteli üretildiği bir kenttir. Türkiye'nin en meşhur dalbastı kirazı Yeşilyurt’ta, en güzel cevizi Hekimhan’da, en güzel elması, çileği Doğanşehir’de, en güzel üzümü Arapgir’de, Konak’ta, Banazı’da üretilmektedir. Tabii, bütün dünyada herkesin bildiği gibi, dünyanın en güzel kayısıları da Malatya’da üretilmekte. Malatya’da 10 milyon kayısı ağacından yaklaşık 350 bin ton yaş, 110 bin ton kuru kayısı elde edilmektedir. Hem Türkiye'nin hem dünyanın kuru kayısı üretiminin tamamına yakınını Malatya karşılamaktadır. Yani Malatya kayısı üretiminde hem Türkiye hem de dünya için çok önemli bir yere sahiptir.

Bu kadar önemli bir ürünü üreten çiftçilerimiz maalesef emeklerinin karşılığını almamaktadırlar. Ben iki buçuk yıldan beri kayısının sorunlarını, çözüm önerilerini her fırsatta dile getiriyorum. Kulağının üzerine yatanlar duysun, kıllarını kıpırdatmayanların yüzü kızarsın diye bıkmadan, usanmadan Malatyalının kayısısını anlatıyorum, Malatya’nın ekmeğini anlatıyorum. Ama maalesef, Hükûmet kayısının sorunlarını bugüne kadar hep duymazdan geldi, körleri, sağırları oynadı.

Bugün konuşacağım konu, bütün Türkiye'nin etkilendiği doğal afet. Malatya Malatya olalı böyle bir afet görmedi. 29-30-31 Mart tarihlerinde Malatya dondu, kayısı dondu, kiraz dondu, ceviz dondu, elma dondu, üzüm dondu yani Malatyalıların hayatı dondu, umutları dondu. Bu don felaketi Malatyalıların geleceğini dondurdu çünkü donan sadece üretici olmadı; esnaf dondu, şoför dondu, öğrenci dondu. Değerli milletvekilleri, gençler dondu, çocuklarımız dondu.

Malatyalı don ve dolu afetiyle ilk kez karşılaşmıyor. Daha önce de bu afetler bazen bölgesel olurdu, bazen sadece ürünün bir kısmını vururdu; bazen sadece kayısı etkilenirdi, bazen sadece başka meyveler etkilenirdi. Ama bu yılki afet, maalesef, bütün ürünlerimizi, domura gelen bütün ürünlerimizi yok etti, yandı hepsi. Bu olayı dikkatinizi çekmek için size şöyle anlatmak isterim: Belki bu yıl Malatyalılar size hediyelik kayısı bile ikram edemeyecek.

Değerli arkadaşlar, Malatya’da tarım ürünleri yandı, hayvancılık zaten AKP’nin uyguladığı politikalar neticesinde yok edildi, yok oldu. Artık küçük üretici hayvancılık yapamaz durumda.

Peki, Malatyalı ne yapacak, nasıl yaşayacak? Maalesef, üreticinin herkese borcu var, borcu olmayan üretici yok. Kimisi eşinden, kimisi dostundan, kimisi bankadan aldığı krediyle yaşıyor, ayakta kalmaya çalışıyor. Bu nedenle üreticilerin birçoğu TARSİM’e ürünlerini sigorta yaptırmakta zorlanıyor. Banka borcuna boğulmuş, eşine dostuna borçlanmış üreticiler şartlar zor olduğu, primler pahalı ve geri ödemesi sıkıntılı olduğu için TARSİM’den uzak duruyor. Bu yüzden, Malatya’daki üreticilerin yüzde 45’ine yakını TARSİM’e başvurdu, diğeri TARSİM’e başvurmadı.

Değerli arkadaşlar, tekrar belirtmek isterim ki don olayı sadece kayısı üreticilerini etkilemedi, don olayı domura gelen bütün ürünleri vurdu. Bu nedenle, devlet Malatyalının düştüğü çaresizliği görmek zorundadır, devlet Malatyalının düştüğü bu duruma çare bulmalıdır. Her şeyden önce, derhâl afet kapsamına alınmalıdır. Tabii, afet kapsamına alınırken de bu Afet Kanunu  değiştirilmelidir. TARSİM’e sigorta yapılıp yapılmadığına bakılmadan dönüm başına ödeme yapılmalıdır. ÇKS’ye kayıtlı herkese dönüm başına ödeme yapılmalıdır. Devletten yeni bir şey istemiyoruz. Bunun Türkiye’de örneği var, bu Malatya’ya mahsus bir şey değil. Daha seçimden önce, daha bir ay önce fındıkta gördük; afet olmadığı hâlde, AKP seçim öncesi fındığa 170 TL ödeme yaptı. Aynısını kayısı için de istiyoruz. Malatyalının dertlerine çözüm bulması için devletten bunu istiyoruz çünkü yüz yıldan beri, yüzyıllardan beri Malatyalı hep üretti, devletin kesesine, kasasına her yıl 300 milyon doların üzerinde para koydu. Bu sefer başımıza bir felâket geldi, bu felâkette devletin Malatyalı üreticiye sahip çıkmasını bekliyoruz.

Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz günlerde Tarım Bakanı burada borçların ertelenebileceğini söyledi. Bu yetmez değerli milletvekilleri, borçların ertelenmesi yetmez çünkü sadece o yılın borçları erteleniyor. Malatyalı zaten yıllardan beri borçlu, yıllardan beri Malatyalı birçok çiftçinin devletle ilişkisi icra kâğıtlarıyla. O nedenle, Malatyalının uykusuz kalmasını engellemez borçlarını ertelemek. Bunun için ne yapmak lazım? Bir: Geçmiş yıllara ait borçlar silinebilirse silinsin ki bu Malatyalı için çok büyük bir para değil, geçtiğimiz 17 Aralık sonrasında yaşanan olayları gördüğümüzde bu borçların silinmesinin ne kadar küçük bir miktar olduğunu görebiliriz.

Biz her zaman övünüyoruz Malatya’nın kayısısının güzelliğiyle, kayısının önemiyle. Bu nedenle zaman geçirmeden, Malatyalıları daha fazla uykusuz bırakmadan -burada rica ediyorum, Meclisten de rica ediyorum- Malatyalı kayısı üreticisinin ve diğer üreticilerin dertlerine çözüm bulmanızı sizden rica ediyorum.

Değerli arkadaşlar, tabii, bir de elektrik meselesi var. Malatyalının hiç memnun olmadığı, yel estikçe kesilen, buzdolabının, televizyonunun yandığı bir elektrik meselesi var. Elektriğin tek ciddi olduğu konu borç toplama konusu. Elektrikte herkesin önüne, özellikle tarımsal üretim yapan herkesin evine icra gidiyor, mutlaka bu elektrik borçları da ertelenmelidir.

Değerli arkadaşlar, övünüyoruz, anlatıyoruz, kayısı Malatya demek diyoruz ama hâlâ, maalesef, on iki yıldan beri AKP iktidarda olmasına rağmen Malatyalının kayısıda ve diğer tarım ürünlerinde sulama problemi çözülebilmiş değil. Bakın, çarpıcı bir örnek vermek istiyorum: Malatyalı bostan eker, domatesini, salatalığını, biberini bostandan elde eder ama Malatyalı üretici birçok bölgede, maalesef, üzülerek söylüyorum, artık domatesini, salatalığını Malatyalı, manavdan alıyor, Malatyalı kendi üretemiyor. Bunun iki nedeni var: Sulama konusunda, hem kayısı sulama konusunda hem de sebze sulama konusunda maalesef hiçbir yatırım yapılmıyor.

Değerli arkadaşlar, Malatyalıyı, üreten Malatyalıyı manava muhtaç edenleri yüce Meclise havale ediyorum ve Malatyalıyı bu duruma düşürenler utansın diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Muharrem Varlı.

Buyurunuz Sayın Varlı. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün, Bakanlar Kurulu tasarısı, Toprak Kanunu, Toprağı Koruma Kanunu’yla alakalı, birinci bölüm üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu yasaya karşı değiliz, bu yasa olumlu bir yasa, doğru da bir yasa; yapılması gereken, toprağın bölünmesini önlemek açısından, miras yoluyla küçülen toprakları birleştirmek veya onların bölünmesini engellemek açısından olumlu bir yasa, doğru bir yasa. Yalnız, burada dikkat edilmesi gereken bir şey: “Bu topraklar bölünmesin, aile içerisinden birisi alsın.” deniliyor. Aile içerisinden birisi alamazsa bu toprakların para babalarının eline geçmesini de engellemek lazım. Bunun için de Ziraat Bankası kredileriyle veya başka türlü desteklerle çiftçiyi destekleyerek… O bölünen arazilerin birleştirilmesi açısından, bir kişide toplanması için böyle bir korumayı… O çiftçilerin elindeki toprakların başka insanlara geçmesini engellemek lazım. Bu konuda da bir düzenleme yapılacağına inanıyorum.

Burada, aile şirketi kurulmasıyla alakalı bir madde var, o da olumlu bir madde, bunu destekleyen bir madde ama tam yeterli değil benim söylediğim konuda. Ziraat Bankası mutlaka bu konuda destek vermeli. Çiftçi kendi tarlasını, eğer aile arasında anlaşma sağlanamıyorsa, kardeşler arasında anlaşma sağlanamıyorsa bir kardeş Ziraat Bankasından kredi alarak bu toprakları kendi üzerine alabilmeli. Bu konuda da mutlaka bir çalışma düzenlenmeli.

Sayın Bakan, hatırlarsanız 21 Martta Adana’nın Ceyhan ilçesine geldiniz. Orada Ziraat Odasını ziyaret ettiğinizde bu ÇKS, yeni dille Tarımsal Bilgi Sistemi, bununla alakalı problemler size aktarıldığında bu konunun çözüleceğiyle ilgili söz vermişsiniz, oradaki arkadaşlarımızın bize anlattıkları bu. Dünden beridir, bu yasa görüşüleceği için Ceyhan’dan beni birçok insan aradı, birçok çiftçimiz aradı. Bu konuda çok büyük bir sıkıntı var, kimse ÇKS’sini yaptıramıyor. 30 Nisan son tarihti, bir ay uzatıldı, 30 Mayısa ertelenmesine rağmen şu ana kadar kimse ÇKS’yle ilgili yani eski tabirle Tarımsal Bilgi Sistemi’yle ilgili işlemlerini yaptıramıyor. Neden yaptıramıyor? Çünkü ada/parsel Türkiye’nin birçok yerinde istenmemesine rağmen, Adana’nın birçok yerinde istenmemesine rağmen Ceyhan’da böyle bir uygulama var. Ada/parsel sistemine göre Tarımsal Bilgi Sistemi’nin yapılması isteniyor. Bu konuda da çiftçiler… Biliyorsunuz, siz de bilirsiniz, buradaki birçok milletvekilimiz de bilir, aileler arasında anlaşılarak bölünür araziler. İşte, amcasından amcaoğluna, efendim, ondan babasına, babasından kendisine düşen arazilerde herkesin birbirinin içerisinde hissesi vardır. Bunu ayrıt etmek, bunu çözmek mümkün değil. Onun için, bunun eskisi gibi köy bazlı, çiftçinin beyanı, muhtarın onayı ve uydu tespitiyle… Zaten uydu tespitinde o tarlaya gerçekten pamuk ekilmiş mi, mısır ekilmiş mi veya soya fasulyesi ekilmiş mi bu belli oluyor, uydudan tespitler yapılabiliyor. Bunun bir an önce çözülmesi lazım. 30 Mayıs son tarih. Yoksa çiftçilerimiz bu Tarımsal Bilgi Sistemi’ni elde edemeyecekler ve dolayısıyla prim desteği alamayacaklar. Eğer böyle bir uygulama gerçekleşmezse Ceyhan ilçesinde çiftçilerin yüzde 50’si bu desteklerden faydalanamayacak. Hani siz hep bununla övünüyorsunuz ya Sayın Bakan, geliyorsunuz burada işte “Şu kadar destek veriyoruz.” filan diye. Bu desteklerin ne yazık ki yüzde 50’sinden faydalanamayacak çiftçilerimiz. Onun için, bunun bir an önce çözülmesi, köy bazlı sisteme, eski sisteme dönülerek devam etmesi lazım. Biz devletimizin asla zarara uğratılmasını istemeyiz, asla. Eğer bu konuda bir tespit varsa bunun üzerine de en şiddetli şekilde gidilmesini arzu ederiz. Zaten uydudan görünüyor bu, uydudan belli. Köydeki muhtar ve çiftçinin beyanına göre uydudan da tespit yapılıyor. Dolayısıyla, devletin zarara uğratılması mümkün değil. Onun için bu konuda çiftçilerimizin yanında olmamız lazım.

Zaten, hepinizin malumu, birçok arkadaşımız da gündeme getirdi, işte, bir tarımsal kuraklık var ve 29 Mart tarihinde bir don hadisesi yaşandı. Şu anda o dondan dolayı buğdayda aşırı bir zarar var. Kuraklıktan dolayı da buğdayda aşırı bir zarar var. Ayçiçeği büyümüyor. Ayçiçeği, biliyorsunuz, bahar yağmurlarıyla büyüyüp kendisini geliştiren ve ürün veren bir bitkidir. Şu anda ayçiçeği yağmur alamadığı için yerinde sayıyor. Pamuk ekenler… Ben de bir çiftçiyim, pamuk ektik, kuraklıktan dolayı pamuk olmadı, tekrar söktük, yeniden ekiyoruz. Bunların hepsi artı mazot girdisi, artı gübre girdisi demektir ve çiftçiye ek maliyet getiriyor. Bu tarımsal kuraklıkla alakalı, donla alakalı mutlaka Adana bölgesinde, Karataş’ta, Yumurtalık’ta, Ceyhan’da, sulu tarımın yapıldığı bütün o bölgede en kısa zamanda bir tespit yaptırmanız lazım. Çünkü buğday hasadı, normalde, bir ay sonra yapılması gerekirken, 25 Mayısta başlaması gerekirken, şu anda buğday hasadı başlamış durumda Adana bölgesinde ama buğday yok, dane yok yani buğday var, dane yok ve birçoğu silaj yapıyor bunu, hayvanlarına yem yapıyor. Onun için hem buğday üretiminde müthiş bir düşüş yaşanacak bu sene hem de çiftçilerimiz mağdur olacak. Bu mağduriyeti gidermenin yolu da devletimizin çiftçimize sahip çıkmasıdır.

Unutmayınız ki yakın tarihin en önemli şeyi hububat olacaktır, gıda olacaktır. Yani petrol elbette ki önemli, enerji elbette ki önemli ama yakın gelecekte -insan sayısı gün geçtikçe artıyor- tarım alanlarının ne kadar önemli olacağı, hububatın, tahılın ne kadar önemli olacağı, suyun ne kadar önemli olacağı herhâlde sizin de dikkatinizden kaçmamıştır. Dolayısıyla, buğday üreticilerini, bu manada, ayçiçeği üreticilerini, bir an önce zarar ziyanını tespit edip desteklememiz lazım.

Yine, bu, Ziraat Bankasına olan borçları ertelemek yetmiyor -bunu daha önceki arkadaşlarım da söyledi- bu konuda kesin bir çözüm bulmak lazım. Yani çiftçinin bu yıl Ziraat Bankasına borçları, tarım krediye olan borçlarını ödemesi çok zor gözüküyor çünkü ürün yok elinde. Dolayısıyla, bu konuda tarım krediyle, Ziraat Bankasıyla çiftçiye bir çözüm bulunmalı, borcu olanların borcuna bir çözüm bulunmalı, borcu olmayanlara da çok düşük faizli krediler tahsis edilmeli. Bunların mutlaka gerçekleştirilmesi lazım.

Bu, hazine arazilerinin satışıyla ilgili 2/B Yasası’nı çıkardınız. Orman arazileri satıldı ama şimdi hazine arazilerinin ne olacağı belli değil. Özellikle bütünşehirle alakalı, Bütünşehir Yasası’nı çıkardıktan sonra            -Büyükşehir Yasası’nı çıkardıktan sonra- bütünşehir içerisinde kalan hazine arazilerinin ne olacağı belli değil. Bunu az evvel soru olarak da size yönelttim. Bu konuda Hükûmetinizin bir an önce çözüm üretmesi lazım. Bu toprakları çiftçilerin alması lazım; bu toprakları para babalarının, faiz lobilerinin, dolar zenginlerinin, ayakkabı kutularında para biriktirenlerin değil, çiftçilerin alması lazım. Onun için, bunu Hükûmetin mutlaka sahiplenip bir an önce bu konuda çiftçilerin lehine bir karar çıkarması lazım, bir kanun çıkarması lazım yoksa Allah esirgesin, bu topraklar çiftçilerin elinden çıkacak.

Yine, tarım arazilerinin imara açılmasıyla ilgili… Belki biraz sonra bir önergemiz de gelecek Sayın Bakan bu konuda. Çok önemli yani tarım arazileri. Az önce de söyledim, dünyanın belki de yakın gelecekte en önemli şeyi tarım olacak, tahıl olacak, gıda olacak, su olacak. Bu arazileri bizim korumamız lazım. Yani belediyeler kafalarına göre imar yasası yapıyorlar, kafalarına göre en verimli arazilerin üzerine gidip binaları dikiyorlar, beton yığını hâline getiriyorlar. Hâlbuki 1 kilometre ötede veya 500 metre ötede daha verimsiz, kullanılabilecek, bina yapılacak arazi varken, gidip en verimli arazilerin üzerine bina yapıyorlar. Bunu mutlaka önlemek lazım, bununla da alakalı bir çalışma yapmak lazım, kanunlaştırmak lazım. Topraklarımızı korumamız lazım, çiftçimizi korumamız lazım çünkü toprak, çiftçiye ürün veren, çiftçinin üretim yapmasını sağlayan bir madde. Eğer bunu koruyamazsak, çiftçiyi koruyamazsak nasıl üretim yapacağız, nasıl, kendi gıdamızı, kendi yeterliliğimizi sağlayacağız?

Dolayısıyla, bakınız, mısır ithal ediliyor, mısır üreticisi perişan; pamuk ithal ediliyor, pamuk üreticisi perişan. Şimdi, bu sene “Buğdayı mecburiyetten edeceğiz.” diyeceksiniz, buğday ithal edeceksiniz, buğday üreticisi perişan.

Ya, bu çiftçi nasıl para kazanacak, nasıl doyacak, nasıl çoluğunun çocuğunun rızkını çıkartacak, onların eğitim masraflarını karşılayacak? Dolayısıyla, çiftçimizi korumalıyız ki çiftçimiz üretsin, toplumumuzu doyursun. Bugün evimizde güzel güzel meyveleri yiyorsak, bugün evimizde güzel güzel sebzelerle yemek pişiriyorsak, bugün evimizde ekmeğimiz sıcak sıcak olup soframıza geliyorsa bunun hepsinin üreticisi çiftçilerdir. Çiftçiler sabahın beşinde tarlaya gider, akşamın bilmem kaçına kadar yağmur demeden, çamur demeden, soğuk demeden çalışır, üretir, insanlara gıda temin eder.

Onun için, çiftçilerimizi korumamız lazım, bu bizim en önemli görevimiz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Varlı.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Altan Tan.

Buyurunuz Sayın Tan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tarım Bakanlığının politikalarıyla ilgili birkaç sefer daha huzurlarınızda söz almıştım, bugün de gündeme gelen kanun değişiklikleriyle ilgili partimizin görüşlerini sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’nin en önemli zenginliklerinin başında tarım ve hayvancılık geliyor ve biz yıllarca dünyaya şöyle övündük, dedik ki: “Biz, dünyada gıda ithalatı yapmayan ender ülkelerden biriyiz.” Bazen bunu “5 ülke” rakamı ile telaffuz ettik, bazen “7 ülke” rakamı ile telaffuz ettik. Ama, maalesef, bugün gelinen noktada bunları söyleyemiyoruz. Çok geniş topraklarımız var, büyük bir kısmı henüz, hâlâ istenilen ölçüde sulanamıyor ve maalesef, rakamlarla ne kadar oynarsak oynayalım, ne kadar Sayın Bakan, Sayın Başbakan bu konularda bizlere bir başarı hikâyesi anlatırlarsa anlatsınlar, şu an hâlâ saman ithal eden, canlı hayvan ithal eden, pirinç ithal eden bir ülke durumundayız. Yine aynı şekilde, rakamlarla ne kadar oynarsak oynayalım, bizim dışarıya sattığımız tarımsal ürünlerin miktarı belli, aldığımız miktar belli, ürettiğimiz rakam belli, bu ürettiğimiz rakamın bu konuda dünyanın gelişmiş ülkeleriyle olan mukayesesi belli. Mesela, birkaç ülkeyi örnek olarak göstermek gerekirse: Bugün, bir Fransa, Almanya, Hollanda, Kanada ve en önemlisi de Amerika Birleşik Devletleri sanayide, teknolojide, ticaretin diğer kalemlerinde, üretimde ne kadar ileri olursa olsunlar, aynı iddiayı tarım ve hayvancılıkta da sürdürüyorlar. İşte, defalarca yazıldı çizildi, söylendi, sadece Hollanda’nın tarımsal ve hayvansal ürünlerle ilgili, bitkisel ürünlerle ilgili yıllık ihracatı 85 milyar doları buluyor. Dolayısıyla, siz burada rakamlarla istediğiniz kadar oynayın, işte “Ben sana hayran, sen bana kurban.”, kendi kendinizi methedin ama neticede, dünya ölçeğinde üretim rakamları var, Türkiye'nin kendi üretim rakamları var, Türkiye'nin bu konuyla ilgili ithalatı var, bu konuyla ilgili ihracat rakamları var. Yani, bir polemikle, laf oyunuyla veya makyajla bu gerçeği değiştiremeyiz.

Değerli arkadaşlar, şimdi toprak reformu, özellikle Bülent Ecevit hükûmetleri döneminden itibaren ve Türkiye solunun ilk yıllarından itibaren Türkiye’de yıllarca tartışıldı ama bugün geldiğimiz noktada, artık, küçük toprakların yani 5, 10, 20, 50 dönümlük toprakların üretim açısından da, onu işleyen açısından da verimli olmadığını bütün dünya kabul ediyor. Bu anlamıyla, toprakların birleştirilmesi yani toplulaştırma işlemi olumlu bir mantık. Yani, olumlu olan mantıklara da biz burada ters bir cevap verecek veya eski dünyanın eski argümanlarıyla konuşacak değiliz ama bugün, bu toplulaştırmayı nasıl yapıyorsunuz, “toplulaştırma” adı altında neler yapıyorsunuz, bunun eksikleri ne, yanlışlıkları ne bunları da konuşmak mecburiyetindeyiz.

Şimdi, ben söz almadan önce yeter gelirli tarımsal arazi miktarlarına bir baktım. Yani Rize’den Muğla’ya, Edirne’den Diyarbakır, Urfa’ya kadar ne yapılmış, ne edilmiş incelediğimiz zaman, bir bakıyoruz ki Şanlıurfa’daki Diyarbakır’daki arazi miktarları ile Rize’deki rakamlar aynı. Yani, 10 dönümlük bir çay bahçesi ile 100 dönümlük Şanlıurfa’daki bir tarım arazisi neredeyse, sulu ve susuz kategorisinde, aynı klasmanın içine konulmuş, arkasından da bir madde eklenmiş, “Bu rakamlar Bakanlar Kurulunun uygun görüşüyle değiştirilebilir.” denilmiş. Peki, siz, neden bunu tekrar Bakanlar Kurulunun yetkisine bırakıyorsunuz, neden yolu bu kadar uzatıyorsunuz? Yani, Rize’de kimin 100 dönüm, 200 dönüm, 500 dönüm çay bahçesi veya fındık bahçesi var? Var mı? Yani, burada Karadenizli milletvekili arkadaşlar var…

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Yok.

MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) – Yok.

ALTAN TAN (Devamla) – Siz, oradaki 60 dönüm ve 70 dönüm İle Şanlıurfa’daki bir 60, 70 dönümü hangi mantıkla aynı kategoriye koyuyorsunuz? Yani, birinci yanlış. Klasik bir halk tabiri var: Dakika bir, gol bir. Sonra da “Biz bunu gördük ama bunu şöyle düzeltebiliriz.” diye bir ek madde koyuyorsunuz, Bakanlar Kurulunu devreye sokuyorsunuz, Bakanlığın iznini devreye sokuyorsunuz. Değerli arkadaşlar, yolu bu kadar uzatmaya gerek yok.

İkinci bir mesele; bugün, tarım arazilerinin büyüklüğüyle ilgili: Yine, bu rakamlar Almanya’da 45,7 hektar yani 457 dönüm, bizim halkımızın anlayacağı rakamlarla, 457 dönüm, Fransa’da 521 dönüm, İngiltere’de 538 dönüm. Sizin Türkiye için düşündüğünüz bu rakamlar da yine ihtiyacı cevaplamıyor, yine ihtiyacı karşılamıyor.

Aile içi sorunları, ihtilafları çözecek daha pratik önerileriniz ve hazırlığınız da yok. Yani, ortak satım, aile şirketi oluşturma, bir kardeşin veya bir vârisin diğer vârislerin hakkını alma gibi seçenekler ortaya koyuyorsunuz ama bu konularda ihtilaf olduğu vakit, bu nasıl çözülebilecek; o konuda da net ve sonuç alıcı bir çözüm yok maalesef.

Değerli arkadaşlar, yine, bu konuda toprak reformunu, toplulaştırmayı, daha iyi bir üretimi, bunları tartışırken şunu sürekli olarak göz ardı ediyoruz: Bugün, Türkiye’de en büyük ağa, devlet ağa! Hazine, bugün Türkiye’nin en büyük ağası. Hâlen kadastro gören topraklarımızın yarısı devletin adına kayıtlı ve ben Sayın Bakana da buradan sesleniyorum hemşehrimiz olması hasebiyle: Bugün, Mazıdağı’dan başlayarak, Diyarbakır’ın Çınar ilçesinin Mardin hududundan başlayarak Şırnak hududuna kadar meşelik ve genellikle üzüm üretilen küçük bağlardan oluşmuş bir arazi, coğrafyamız var. Buralarda mükemmel fıstık üretimi var, badem üretimi var, olabiliyor, çok cüzi olarak, belli yerlerde yapılıyor ama yine bu coğrafyanın –bugün, gidin, çıplak gözle bakın yani ölçüme mölçüme gerek yok- yüzde 70’i, 80’i kıraç dediğimiz araziler, hazine adına kayıtlı veya mera statüsünde, bunların tamamı boş. Yani, bademle ilgili, fıstıkçılıkla ilgili, üzümle ilgili Midyat, Dargeçit (Kerboran), İdil, Gercüş, Savur, Ömerli, Mardin ve Diyarbakır’ın Eğil, Piran, Hani üçgeni arasındaki arazi yapısında -çünkü bunlar birbirine benziyor- oluşturulabilecek büyük çiftlikler yani en az bin dönümlük, 2 bin dönümlük çiftlikler halka, köylüye, kooperatiflere, şirketlere –bunun şekli sonradan konuşulabilir- verilirse bütün dünyaya hitap edilecek kadar bir üretim elde edilmesi mümkün. Ama, söylediğim coğrafyada bu hazine arazilerinin neredeyse tamamına yakını boş bir şekilde, sadece mera olarak, otlak olarak değerlendiriliyor diyeceğim; tam mera olarak da değerlendirilmiyor, öyle duruyor yani meşe, maki örtüsü içerisinde, bodur meşelikler çerçevesinde, böyle kaderine terk edilmiş durumda.

Yine, değerli arkadaşlar, bir mayınların temizlenmesi hikâyesi vardı bizim bölgede. 900 kilometreye yakın bir Suriye sınırı var. Senelerdir “Bu mayınlı arazi temizlenecek.” deniliyordu. Milyonlarca dönüm arazi var burada. Hükûmet, bu konuyla da ilgili bugüne kadar niye bu işi yapmıyor, gelip söylemiyor? Ya, gelin bunun gerçeğini söyleyin, deyin ki: “Oradaki Kürtler ile buradaki Kürtlerin birleşmesini istemiyoruz. Bu iki halk kaynaşıp, birleşip, entegre olacağına bu kadar arazi orada atıl kalsın.” Bunu da itiraf etmiyorlar, edemiyorlar değerli arkadaşlar.

Diyarbakır şehir içi olmak üzere –biraz evvel bir arkadaşımız da söyledi- şehir merkezlerinde kalan hazine arazileri var, meralar var. Örnek: Diyarbakır Dicle Üniversitesi 26 bin küsur, 27 bin dönüm arazi; bunun içinde hâlâ mera statüsünde yerler var. Ya, üniversitenin içinde mera olur mu? Bunların bir kısmı çıkarıldı, bir kısmı çıkarılmadı, bende listesi var. Sayın Bakanın bilmiyorum bu konuda bilgisi var mı? Bu çıkarılmayanlar niye çıkarılmadı, onu bilen de yok. Yani, örnek olarak diyorum, 10 tane ada varsa, parsel varsa bunlar, bu parseller -300 dönüm, 400 dönüm, 500 dönüm- mera vasfından çıkarıldı, hazine adına tescil edildi fakat bir kısmı çıkarılmadı, aynı şekilde duruyor. Soruyorsunuz, niye böyle yaptınız diye Diyarbakır’daki müdürlüğe. O konuda da tatminkâr bir cevap yok ve bu hazine adına tescil edilenler de Dicle Üniversitesine verildi. Diyarbakır’da yurt yapacaksınız, hazineye ait elde stok yok, arazi yok; okul yapacaksınız, arazi yok. Dicle Üniversitesinin yüzde 90’ı da şu an boş duruyor.

Evet, değerli arkadaşlar, anlatacak çok şey var, zaman doldu.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tan.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Tülay Babuşcu.

Buyurunuz Sayın Babuşcu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA TÜLAY BABUŞCU (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizdeki tarım işletmelerinin sayısal olarak çokluğu ve işletmelerin küçüklüğü tarım sektörünün en önemli sorunlarının başında yer almaktadır. Ülkemizde ortalama işletme büyüklüklerimiz tarım arazilerimizin miras yoluyla bölünmesinden dolayı gitgide küçülmüştür. Ülkemizde, yaklaşık 30 milyon parselden oluşan 3 milyon tarım işletmesi bulunmaktadır. Bu işletmelerin yüzde 83’ü 100 dekarın altında, yüzde 65’i 50 dekarın altında araziye sahiptir. Ortalama işletme büyüklüğümüz 59 dekardır. Gelişmiş ülkelerde ise ortalama işletme büyüklüğü bu rakamın 5 ila 10 katıdır. Tarım arazilerindeki parçalanmışlıktan dolayı tarımsal mekanizasyonun verimli kullanılmamasından doğan kayıplar, çok küçük olduğu için işletilemeyen parseller, mülkiyet probleminden dolayı ortaya çıkan üretim kayıplarıyla birlikte yıllık toplam ekonomik kaybımız 17 milyar TL’dir.

Tarım arazilerinin miras yoluyla bölünmesinin önüne geçmek amacıyla başlatılan ve Türk Medeni Kanunu’muzda kabul edilen işletmeye ait tarım arazilerinin mirasçılara özgülenmesi sistemi yerine, işletmeye ait tarım arazilerinin mülkiyetinin mirasçılara devredilmesi sisteminin daha uygun olacağı düşünülerek hazırlanan kanun tasarısının getirdikleri şunlardır:

Tarımsal arazilerin mirasa konu olması durumunda 5403 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması düzenlenmiştir.

Tarımsal arazilerin bölge farklılıkları göz önünde bulundurularak Bakanlık tarafından belirlenen yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüklerinin altına bölünemeyeceği düzenlenmiştir.

Tarımsal arazilerin mülkiyetinin devri konusunda, mirasçıların mirasın açılmasından sonra bir yıl içerisinde anlaşabilmeleri düzenlenmiştir.

Mirasçıların, tarımsal arazilerin mülkiyetiyle ilgili olarak, üzerinde anlaşma sağlanan mirasçıya devri aile malları veya limitet şirket kurulması ile ortak kullanım veya tarım arazilerinin 3’üncü şahıslara satılması şeklinde anlaşabilmeleri düzenlenmiştir.

Mirasın devir işlemlerinin mirasın açılmasından itibaren bir yıl içinde tamamlanmaması durumunda tarafların sulh hukuk mahkemesinde dava açabilmesi veya dava açmaması durumunda Bakanlığın taraflara üç ay süre vermesi sonrasında dava açılabileceği düzenlenmiştir.

Mirasçılar arasında anlaşma sağlanamaması durumunda taşınmazın hangi mirasçıya devredileceğinin sulh hâkimi tarafından belirlenmesi düzenlenmiştir. Bu durumda, işletmenin sulh hâkimi tarafından belirlenen ehil mirasçıya tarımsal değeri üzerinden devri, ehil mirasçı bulunmaması hâlinde en yüksek teklifi veren istekli mirasçıya devri, mirasçının istekli olmaması durumunda ise satışın sağlanması düzenlenmiştir.

Hâlâ mevcut uygulamadaki mutlak, marjinal ve özel ürün arazilerinde 20 dekar, dikili tarım arazilerinde 5 dekar ve örtü altı tarım yapılan arazilerde 3 dekar olarak belirlenen parsel büyüklüklerinin korunması ve bu büyüklüklerin altında yeni parsel ve pay oluşturulamayacağı düzenlenmiştir.

Tarımsal arazileri alan mirasçının diğer mirasçılara miras paylarının bedelini sulh hâkiminin kararından itibaren en geç bir yıl içerisinde ödemesi düzenlenmiştir.

Ayırt etme gücüne sahip olmayan mirasçı olması hâlinde, arazilerin kullanım hakkı sulh hâkimi tarafından mirasçılardan birisine veya üçüncü bir kişiye tedbiren verilmesi düzenlenmiştir.

Kendisine tarımsal arazilerin mülkiyeti devredilen mirasçılardan eğer mirasçıların payları karşılığını öz kaynakları ile ödeyemeyecek durumda olanlar var ise bunlar için kredi imkânı sağlanması düzenlenmiştir.

Miras bırakanın borcu olması hâlinde, kendisine arazi mülkiyeti devredilen mirasçının diğer mirasçılara payları karşılığı ödemesi gereken bedel ile miras bırakanın borcunun birbiriyle denkleştirilmesi düzenlenmiştir.

Amacı toprağın korunması, geliştirilmesi, tarım arazilerinin sınıflandırılması, asgari tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüklerinin belirlenmesi ve bölünmelerinin önlenmesi tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazilerin çevre öncelikli sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak planlı kullanımını sağlayacak usul ve esasları belirlemek olan kanun tasarımızın ülkemizin çiftçisine, ülkemizin ekonomisine katkı sağlayacağını ümit ediyor, hayırlı olması dileklerimle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Babuşcu.

Şahsı adına, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Yılmaz.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 564 sıra sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu Tasarısı hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Biz, komisyonlarda söylediğimiz gibi, bu meseleye gerçekten bir millî mesele olarak bakıyoruz. Bu, Türkiye’nin yıllardır süren, kanayan yarası çünkü arazilerimizin küçüle küçüle bölünmesi neticesinde, ne yazık ki dünya çiftçisiyle rekabet edebilecek bütün ortamlar, bütün şartlar ortadan kalkmış vaziyettedir. Şimdi, baktığımız zaman, Türkiye’de, bundan dolayı, -küçük olduğundan dolayı- 2 milyon hektara yakın arazi kullanılamamakta, bu da birçok verim kaybına neden olmaktadır.

Dünyayla kıyasladığımızda, bugün 5,9 hektara konu olan arazilerde çalışma yapılıyor. İşte Avrupa’ya baktığımızda, İngiltere’de 538 dönüm, Fransa’da 521 dönüm, Almanya’da 457 dönüm gibi rakamlar ortaya çıkıyor.

Şimdi, şundan bahsetmek istiyorum: Tabii, bunlar, Türkiye’nin içerisinde bulunduğu durumun vahametini ortaya koyuyor. Bakan komisyonda yaptığı sunumda da bunlardan dolayı -hem kullanılamayan arazilerden dolayı hem rantabl olmamaktan dolayı- yıllık 17 milyar dolar gibi bir  kayıptan bahsediyor, her yıl. Şimdi, her yıl 17 milyar dolar kayıpsa… On iki yıldır bu ülkeyi ne yazık ki Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı yönetiyor, son yedi buçuk, sekiz yıldır da Sayın Tarım Bakanımız bu ülkenin Tarım Bakanı; ben gene de teşekkür ediyorum bu yasayı getirdiği için ama bu yasa eksik bir yasa.

2/B’de “Türkiye’nin kanayan yarasıdır.” dedik, “Bununla ilgili doğru çalışmaları yapmazsanız hem vatandaşımız mağdur olur hem bu kanunun uygulanmasında sıkıntı yaşarız.” dedik. Burada da aynı sıkıntılarla karşılaşacağız. Ama, bu sadece Sayın Bakanın suçu değil. Çünkü, Türkiye’de tarımın sorunları çözülmeden bunları çözmeniz mümkün değil Sayın Bakan. Türkiye’de, şu anda, tarım can çekişmekte, çiftçi kan ağlıyor. Biz bunları düzeltmediğimiz müddetçe bunları uygulamakta, yarın göreceğiz, ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalacağız. Bugün, gelişmiş ülkelerle kıyaslayarak bu şartları oluşturacağız diyoruz ama bugün çiftçimiz bu şartlar altında bu yerleri nasıl alacak?

Şimdi ben size soruyorum: Çiftçi borç batağı içerisinde, tarım krediye borçlanmış, Ziraat Bankasına borçlanmış, yetinmemiş özel bankalara arazilerini ipotek ettirmiş. Şimdi, burada, bazen, Sayın Bakan çıkıyor, 2002 yılı ve öncesi yapılan destekler ve bugün yapılan destekleri kıyaslayarak rakamlar ve istatistikler üzerinden bir değerlendirme yapıyor. Ben size sahayı söyleyeyim. Rakamları konuşturabilirsiniz, rakamlara takla da attırabilirsiniz ama saha ne yazık ki ne Sayın Bakanın ne Bakanlığın ne de Adalet ve Kalkınma Partisinin düşündüğü gibi değil, saha tamamen farklı bir tablo ortaya çıkarıyor. Şu anda, Türk çiftçisi, Türk tarımı cumhuriyet tarihinin, emin olun, en kötü dönemini yaşıyor. Binlerce, milyonlarca çiftçi tarlasını ekmekten vazgeçmiş, herkes borç batağının içerisinde, bir borç yığınının içerisine girmiş. Bunlar uygulanan yanlış politikalarla ilgili. Bugün, ben size soruyorum: Şimdi, tarımın temel girdileri olan ilaç, gübre, mazot, bunlardaki artışlara bir bakın. “Türkiye’de enflasyon yüzde 7,6.” dedi bugün Merkez Bankası, bir düzenleme yaptı “Yıl sonu itibarıyla 7,6.” dedi ama tarımdaki enflasyon yüzde 35-40’ları bulmuş. Bugün, gübre fiyatlarına bakın, ilaç fiyatlarına bir bakın, yüzde 35-40’lara vuran bir ortamda. Zaten, gelecek ürünlerinin, üç-dört yıllık ürününün borçlarının sıkıntısı içerisinde yaşayan bir çiftçide, Sayın Bakan, siz bunları nasıl uygulayacaksınız, uygulama şansına sahip misiniz?

Şimdi, burada bir tablo yayınlamışsınız. Bu tabloda, alelacele bu kanunları görüşüyoruz, mutlaka bütünşehir yasası geçmeden önce yapılan bir tablo ki burada birçok ilçe eksik, yeni kurulan büyükşehirlerdeki ilçeler var, onlar yok. Ondan sonra, şimdi burada örnek olsun diye söylüyorum, Adana’yı iyi bildiğim için söylüyorum: Aladağ’da, sulu arazide 80 dönümden, kuru arazide 175 dönümden bahsediyor, Çukurova’da aynısını yapıyor, Tufanbeyli’de aynısını yapıyor. Ya Tufanbeyli’nin tamamında 70 dönüm sulu araziyi bulmak mümkün değil. Eğer, Aladağ’da siz 150 dönüm kuru araziyi buluyorsanız öpün de başınıza koyun.

Şimdi, bunların olduğu bir ortamda, gerçekten hak eden bir kanunu getiriyorsunuz, doğru bir kanunu getiriyorsunuz ama uygulamada ciddi manada eksiklikler var. Yarın bu uygulamalarda ciddi sorunlarla karşı karşıya kalacağınızın bilinmesini istiyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.

Hükûmet adına Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker.

Buyurunuz Sayın Eker. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önümüzdeki tasarı, Türkiye’nin geleceğiyle ilgili, Türk tarımının geleceğiyle ilgili ve gerçekten son derece de önemli ve çok uzun yıllar boyunca birikerek gelişen bir sorunu çözmeyi hedefleyen çok temel bir tasarı. Bu, politik mülahazaların da dışında, siyasi partilerin kendi politikalarının da dışında ulusal bir mesele, hepimizin geleceği bu. Çünkü, değerli arkadaşlar, dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde bizdeki gibi bir toprak rejimi yok. Bakın, İngiltere’de en büyük kardeşe devrediyorlar, arazi bölünmüyor, ortalama işletme büyüklüğü 53,8 hektar, Fransa’da 52,1 hektar; kardeşlerden biri diğerlerine piyasa değerinden bedelini ödüyor. Ben şeylerini de söylüyorum yani gelişmiş ülkelerdeki rejimi nedir bu işin, onlar nasıl çözüyorlar, tarih içerisinde nasıl çözmüşler. Almanya’da 45,7 hektar, kardeşlerden biri diğerine az bir tazminat ödüyor. İspanya’da 23,8 hektar, ehil olan mirasçıya devrediliyor. İtalya’da ehil olan mirasçıya devrediliyor. ABD’de 181,8 hektar ortalama işletme, ortalama çiftlik yani ve bedeli karşılığı satılıyor. Türkiye’de ise 5,9 hektar. 5,9 hektar benim ülkemdeki ortalama işletme büyüklüğü yani 59 dönüm. Avrupa’daki biraz önce saydığım ülkeler içerisinde bize en yakın olanı, bize 4 kat fark atıyor. Şimdi, biz onlarla rekabet edeceğiz.

Birinci şartı bunun verimliliktir. Verimliliği etkileyen en önemli faktör ölçek ekonomisidir. Eğer bizim arazimiz paramparçaysa, eğer bölük pörçükse ne teknoloji kullanabiliriz burada ne makine kullanabiliriz ne yatırım yapabiliriz. Bakın, 3 milyon tarım işletmesi 30 milyon parsele bölünmüş durumda. Bizdeki o 5,9 hektar işletme de yekpare değil, tek parsel değil, 10 parsel. 30 milyon parsele bölünmüş durumda ve 40 milyon da vârisi var bunun, 40 milyon bunun sahibi, hissedarı. Böyle bir facia, böyle bir durum. Keşke otuz sene önce, kırk sene önce, on sene önce bu yasa çıksaydı ama bugün, hiç değilse bunu yüce Meclisin huzuruna getirdik ve şu ana kadarki görüşmelerden de görüyorum ki genel anlamda, bu tasarının ruhuyla, bu tasarının gerekçesiyle ilgili, muhalefet olsun, iktidar olsun bütün partilerimizin burada bir mutabakatı var; bu da sevindirici, bunu da ifade edeyim.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Türkiye'de biz, arazisini kaydeden çiftçiye para veriyoruz; çiftçi Kayıt Sistemi’ne geliyor, dâhil oluyor ve buna para veriyoruz. Bakın, Türkiye’de 23 milyon 800 bin hektar tarım arazisi var, yaklaşık 24 milyon hektar. Bugüne kadar bunun Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kaydolan kısmı yaklaşık 15 milyon hektar. Nerede bunun 9 milyon hektarı? 9 milyon hektarı kayıt altında değil. Niye? Sebebi şu: 6,3 milyonu şahıs veya tüzel kişilere ait olup intikal yapılmaması, hissedarlar arasındaki sorunlar veyahut çok küçük olması sebebiyle –artık, iş halı büyüklüğüne kadar düşmüş- işletilemiyor, kullanılamıyor. Milletvekili arkadaşlarım geliyor buraya diyor ki: “Türkiye'de, işte 2 milyon hektar arazi işletilmiyor.” falan. Doğru, hepsi doğru ama bunun sebebi, işte bu yasanın eksikliği, bu yasanın olmaması. Türkiye'de bölünme serbest olduğu için, bugüne kadar bu, bu şekilde geldi.

Şimdi, 2,7 milyon hektar da kaçak veya ecrimisil ödenerek kullanılan, hazineye ait tarım arazisi. Dolayısıyla, 9 milyon hektar bu kanun yürürlüğe girip rehabilite edilirse, sonuçlarıyla birlikte toplulaştırma sağlanırsa bunlardan istifade edilebilir ama en önemlisi, biz hiç değilse kalan araziyi teminat altına, emniyet altında almış olacağız. Çünkü, Türkiye’de 3 milyon işletmenin yüzde 65’i 50 dekarın altında araziye sahip, yüzde 83’ü 100 dekarın altında araziye sahip. Dolayısıyla, biz muhakkak surette, bir an önce bunu yasalaştırmalı ve bunun çözümünü birlikte geliştirmeliyiz. Bunun elbette ki çok sayıda verdiği zarar var. Benim Komisyonda arz ettiğim husus, kabaca 17 milyar lira sadece, bu arazilerin arasında -aşırı derecede küçülmeden dolayı- gerek traktörün dolaşırken harcadığı ilave mazot gerekse bunların verimli kullanılamaması sebebiyle uğranılan gelir eksikliği. Yoksa gerçek bir ekonomik değer üzerinden hesaplandığında bunun çok daha ileri bir noktada, hasarın çok daha büyük olduğunu söyleyebiliriz.

Peki, biz bugüne kadar toplulaştırma yapmadık mı? Değerli arkadaşlar, Türkiye 1961 yılından 2003 yılına kadar 450 bin hektar arazisini toplulaştırabilmiş. Yılda yaklaşık 10 bin hektar. Biz 2003’ten bu yana 4 milyon hektar tarım arazisinin toplulaştırılmasını tamamladık. 2 milyon hektar da şu anda yapılıyor, bu yıl sonunda teslim edilecek, eder sana 6 milyon hektar ancak bu yetmiyor çünkü bir yandan bölünme devam ettiği sürece, öbür tarafta toplulaştırmanın takdir edersiniz ki bir, çok anlamı yok. Burada biz şunu önemsiyoruz, şunu öneriyoruz, diyoruz ki: Arazi ilçelere göre sulu, kuru, dikili, yani bağ, bahçe ve örtü altı kategorilerine göre bir ailenin karnını doyurabilecek büyüklükte olsun, bunun altına düşmesin. Bizim ölçümüz şu: Çok basit bir ölçü. Tarımsal kişi başına millî gelir 3.650 dolar, geçen yılın rakamı. Bunun 4 katı en az bir gelir temin etmeli bize bir işletme, bir tarım arazisi. Bunun 4 katı ederse bugünkü işte cari kurla yaklaşık 31 bin Türk lirası. 31 bin Türk lirası bir gelir bize temin etmeli ki 4 kişilik bir ailenin karnını köyde çiftçilik yaparken asgari…

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Biraz az olmuş ama.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Ama ona bile itiraz ediliyor.

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Çay-simit hesabına dönmüş bu iş!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Türkiye’nin gerçeklerini bileceğiz am. Yani onu da çok daha fazla yaptığımızda, bu defa, mesela biraz önce arkadaşlarım geldiler onu bile tenkit ettiler, işte bu çok büyük, vesaire. Dolayısıyla “Böyle bir arazi yok.” diyen arkadaşlarımız oldu. Şimdi, dolayısıyla…

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Arazinin durumuna göre değerlendirmek lazım.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Müsaade edin.

Dolayısıyla burada asgari ölçü bu. Ama gelişen rakam, artan ihtiyaçlar doğrultusunda Bakanlar Kurulu bu oranları indirip kaldırabilecek.

Biz 2 tane temel konu getiriyoruz, diyoruz ki: Önce mirasçılar kendi aralarında anlaşsınlar, üzerinde anlaşma sağlanan mirasçıya devredebilirler, aile malları ortaklığı kurabilirler -Medeni Kanunu’muzda olan bir uygulama- limitet şirket kurarak ortak kullanım yapsınlar veyahut kendi aralarında anlaştıkları birine, üçüncü şahıslara satışını yapabilsinler. Bunların hiçbirisini yapamıyorlarsa, yani bu 4 seçenekten birini de yapmıyorlarsa o zaman bir sulh hukuk mahkemesinde dava açılabilecek veya dava açmamaları durumunda bakanlık taraflara üç ay süre verip sonrasında dava açabilecek. Burada da sulh hukuk hâkimi, ehil mirasçı veya istekli mirasçı… Ehil mirasçının şartları yönetmelikte belirlenecek.

Kadınlarla ilgili bir endişe dile getirildi. O konuda hiç endişe etmeyin. Yönetmelikte ayrıntılı bir şekilde, kadınların da hakkını koruyacak ve onlara ilave imkânlar tanıyacak şekilde biz düzenlemeyi getireceğiz.

Ehil mirasçıyla istekli mirasçı farklı şeylerdir. Ehil mirasçı, sadece parası olan mirasçı değildir. Onu da özellikle vurgulayalım. Mesleği, sanatı, iştigali, köyde yaşaması…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkanım, bir cümlemi bitireyim.

BAŞKAN – İki dakika süre veriyorum.

Buyurunuz.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Dolayısıyla, burada ehil mirasçı sadece parası olan çiftçi veya mirasçı değildir. Bu, tamamen o çiftçiliği liyakatle yapabilecek, o arazinin bakımını sürdürebilecek ve o işletmeyi yapabilecek kişidir. Elbette ki o da diğer kardeşlerine yani diğer mirasçılara paylarını ödeyecek.

Burada bir endişe dile getirildi. Biz onun hesabını yaptık. Ehil mirasçı, seçilen ehil mirasçının ödeme problemi olduğu takdirde buna kredi imkânı getirecek bir düzenlemeyi de öngörüyoruz. Yani onun satın alabileceği bir düzenlemeyi de birlikte getiriyoruz. Bu da yine önemli bir konu. Çünkü bu tür düzenlemelere ihtiyaç olacak.

Amacımız burada şu: Belirli bir ölçeğin altına tarım arazileri düşmesin. Böylece aşırı derecedeki göçün önüne de biz bu şekilde geçebiliriz. Çünkü, aksi takdirde araziler çok küçülüp de karın doyuramayacak hâle geldiğinde de insanlar kontrolsüz bir şekilde şehirlere gider. Dolayısıyla burada karnını doyurabilecek kadar bir işletme oluşsun ve hiç değilse o karnını doyurabilecek kişiyi orada, o tarım sektörünün içerisinde biz muhafaza edebilelim.

Bizim özü itibarıyla getirdiğimiz kanun bu. Destekleyici tedbirler var, ayrıntılı düzenlemeler yönetmelikte zaten yapılacak ve bu Türkiye'nin gerçekten ihtiyacı olan bir düzenleme.

Ben, şimdiden herkese, bütün milletvekillerimize, değerli görüşleri ve katkıları için çok teşekkür ediyorum. Milletimiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Eker.

Şahsı adına Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu.

Buyurunuz Sayın Canalioğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 564 sıra sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’yla ilgili görüşlerimi belirtmek üzere söz aldım. Şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, tabii ki Sayın Bakan da biraz önce izah etti, anlattı. Toprak çok önemli, geçmişten günümüze toprak çok önemli ve kullanım hakkı da çok önemli ve bu toprak yüzünden aileler birbirleriyle hasım olmakta, aileler birbirine girmekte ve zorunlu da göç edilmektedir. O nedenle, toprağı korumamız lazım. Ama toprağı korurken değerli milletvekillerimiz, bölgesel faktörleri de göz önünde bulundurmamız lazım.

Şimdi, bakınız, Karadeniz Bölgesi’nde 5 dönüm arazisi olan şahıs, üretici Harran Ovası’nın sahibidir ya da Konya Ovası’nın sahibidir veya Ergene Ovası’nın sahibidir. Çünkü Karadeniz Bölgesi’ndeki arazi dar ve kıttır ve gelişmeye müsait değildir ve bilhassa Bütünşehir Yasası’ndan sonra, planlı ve plansız olmak üzere, buralarda yeniden elden geçirilme noktasında gayret sarf edilmesi lazımdır ama yapılan çalışmalardan anlaşılıyor ki Büyükşehir Yasası’ndan önce yapılan çalışmalardır. O nedenle, Karadeniz Bölgesi’nde yapılacak olan çalışmalarda mutlaka ada bazında, kent içinde kalan planlı yapılaşma ve kent dışında kalan plansız alanları da ona göre değerlendirmek gerekmektedir.

Şimdi, Sayın Bakan çok güzel şeyler söyledi. Elbette ki Avrupa’da toprak korunuyor ama toprağa bakan, üreten insan da korunuyor, teşvik alıyor. Onlar da bir yerde göç etmek değil, elde ettiği ürünlerle ekonomisine katkı sağlıyor ama Karadeniz Bölgesi’nde veya Trabzon’da böyle değil değerli arkadaşlar. Bakınız, giderek daralan arazi… Üretici ürününün hak ettiği karşılığını alamayınca göç etmek durumunda olmasının yanı sıra, aynı zamanda kentsel dönüşümde rant elde etmek için arazisini kat karşılığı veriyor çünkü elde ettiği ürün onun karnını doyurmuyor. Doyurmayınca ne yapıyor? “Arsam kıymetlensin, kentsel alan içinde kalan bu arsayı müteahhide vereyim kat karşılığı, elde edeyim 4-5 daire ve ben oradan alacağım kiralarla veya sattığım dairenin karşılığıyla hayatımı devam ettireyim bir müddet.” diye düşünüyor. Bunu bu şekilde değerlendirmek lazım. Yani bölgesel olarak bunu ele aldığımız zaman böyle değerlendirmek lazım.

Şimdi, zaten Karadeniz Bölgesi’nde tütün -çok şükür- kota mota o gitti, kapandı gitti. Bir fındığımız var. Değerli Malatya Milletvekili arkadaşım “kayısı, kayısı” dedi ama o bizden şöyle şanslı: Uçaklarda kayısı veriliyor, uçaklarda fındık verilmiyor.

VELİ AĞBABA (Malatya) – O da benim emeğimle.

MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Devamla) – Uçaklarda artık fındık da verilmesi lazım. Kayısıyla fındık kardeştir. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü bunlar her şekilde insan sağlığına faydalı olduğu gibi, aynı zamanda ekonomiye de önemli katkıları var.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Para etmediği için parasız veriyoruz. Kayısı para etmiyor, bedava alıyorlar.

MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Devamla) – Sayın Bakanımız, şimdi, siz de biliyorsunuz ki Türkiye’de, ülkemizde 322 bin üretici fındık üretimi yapmaktadır ve 2 milyon insan fındıktan gelir elde etmektedir ve yine, ülkemiz 2 milyar dolar gelir elde etmektedir. Ama bizim düşüncemiz, yani Hükûmetin düşüncesi: “Üretici üretmesin, biz ona alan bazlı desteğimizi verelim, üretim bazlı desteğimizi kenara koyalım.” Oysa alan bazlı desteği yürütürken aynı zamanda üretim bazlı da destek vermeliyiz ki insanları hazırcılıktan kurtaralım ve onları üretime yönlendirelim.

Şimdi, çayın durumuna girmiyorum.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Ağabey, uçaklarda fındık verilsin, doğru söylüyor.

MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Devamla) – Osmancığım, onu sonra söylerim.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Volkan Ağabey, katılıyorum sana, destekliyorum.

MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Devamla) – Teşekkür ediyorum Osman, sporcu anlayışıyla beraber.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Niye, fındık spora iyi mi geliyor?

MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Devamla) – Şimdi, bakınız, 29-30-31 Martta her yerde olduğu gibi fındıkta da don oldu ve eksperler hâlâ çalışmalarını tamamlayamadılar. Sayın Bakanım, bir an önce eksperlerin bu çalışmaları tamamlamaları lazım. Şimdi, siz güzel dediniz: “Biz TARSİM’i çıkardık yani tarımla ilgili Tarım Sigortaları Havuzu yaptık ve buradan yüzde 50’sini biz üreticiye veriyoruz.” Çok doğru. Peki, çeşitli nedenlerle ya da ekonomik nedenlerle tarım sigortası yapmayanların durumu ne olacak Sayın Bakanım? O zaman bunların durumunu da düzeltmek lazım çünkü devlet bugünler için vardır.

Don nedeniyle yanan fındık için de insanların geleceği kararmasın, yanmasın çünkü fındık her şeyden önce bir gelenektir, görenektir ve fındığı insanlar tarlada bırakmazlar ve onu toplarlar. Toplarlar ama üzerine de toplama parası verirler. O nedenle, fındığın hak ettiği payı alması lazım ve çeşitli nedenlerle sigorta yapmayan insanların sigortalarının karşılıksız ödenmesi gerekiyor ve onların Ziraat Bankasına, özel bankalara, tarım kredi kooperatiflerine olan borçları, elektrik borçları ve sigorta primleri askıya alınmalı ve onların uzun vadeli faizsiz kredilerle desteklenmesi gerekiyor.

Bunları yaptığımız takdirde fındık üreticisi toprağına da sahip çıkar ve insanlar o toprağa sahip çıkar diyor, hepinizi sevgiyle selamlarken yarın 1 Mayıs, Emekçi Bayramı’nı da kutluyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Canalioğlu.

Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne geçiyoruz. Birinci bölümde soru-cevap on beş dakika; yedi dakikasını sorulara, sekiz dakikasını cevaplara ayıracağım.

Efendim, ilk önce Sayın Erdoğan…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, devri iktidarınızda köylünün borcu sürekli artmaktadır. Köylünün girdi maliyetlerini düşürme konusunda bir çalışmanız var mı? Yine, ürün fiyatları çok düşük. Özellikle narenciye, sera ürünleri ve yaş sebze meyve ihracatında destekleme yapmayı düşünüyor musunuz? Ayrıca, bu getirdiğiniz kanunla iki yıl önce çıkardığınız Büyükşehir Kanunu arasında çok ciddi bir çelişki vardır. Şimdi, bu kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte özellikle büyükşehirlerde bütün vatandaşlar kendi arazisinin de imar içerisine alınması konusunda belediyeleri sıkıştıracaktır. Bu bakımdan bu kanunun Türkiye’nin önemli bir kesiminde, 30 büyükşehirde uygulanması imkânsızdır. Bunu düzenleyecek herhangi bir çalışma da bu kanunun içerisinde yapmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Erdoğan.

Sayın Çınar…

EMİN ÇINAR (Kastamonu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, seçim bölgem olan Kastamonu’da özellikle hasat dönemi geldiğinde biz bütün altyapı çalışmalarını yapmamıza rağmen Ofise alım yaptıramadık geçen yıl. Bu sene de bundan dolayı çiftçimiz ciddi manada bir mağduriyet yaşadı. Biz sizden şimdiden bunun sözünü alıp seçim bölgem olan Kastamonu’da Ofisin alım yapmasını talep ediyoruz.

Bir diğer konu da TARGEL personelleri kapsamında. Bunlar kırsal alanda tarımı geliştirmek adına görev yapması gereken personeller. Yine, seçim bölgemde bu personellerin tamamı ya ilçe merkezlerinde veya il merkezlerinde görev yapmakta. Acaba bu uygulamadan vaz mı geçildi yoksa bunlar kendi alanlarında tekrar çalışmaya tekrar edecekler mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çınar.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, mevcut durumda, bölünmüş arazilere yönelik bir tedbir geliştirildi mi? Şu anda küçülmüş arazilerin birleştirilmesiyle ilgili nasıl bir uygulama vardır kanun tasarısı içerisinde? Baktığım kadarıyla bir şey görünmüyor.

İkincisi: Şimdiye kadar yapılan arazi toplulaştırma çalışmalarının ve bu yolla yapılan harcamaların bölgelere göre dağılımı nasıl olmuştur? Yani Bakanlık olarak siz görevdeyken en azından ne kadar araziyi toplulaştırabildiniz, bunu nerelerde yapabildiniz?

Bir de son üç yılda ekilmeyen arazi büyüklüğü nasıl değişti? Ciddi anlamda ekilmeyen arazi artışının olduğu bilinmektedir. Bunun sebepleri arasında en önemli gördüğünüz sebepler nelerdir? Nasıl bir çözüm düşünüyorsunuz?

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık?

Sayın Yılmaz… Yok.

Sayın Halaman…

ALİ HALAMAN (Adana) – Başkanım teşekkür ederim.

Şimdi Sayın Bakanıma şöyle bir soru sormak istiyorum: Bu kanun birleştirme, toplulaştırma kanunu ama Türkiye’de o kadar çok büyük araziler -yani Hükûmetin olsun, belli ailelerin olsun- ekilmeyen, biçilmeyen, çokluktan dolayı traktör bile sürülmeyen araziler, tarlalar var, çok olduğu için ekemiyor, baş edemiyor.

“Bu tarlaların üzerinde, arazilerin üzerinde birleştirme yapıyoruz.” derken bu çok olan araziler üzerinde bir reform, bir ayrıştırmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Halaman.

Sayın Öz…

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, kiraz üretiminde önemli pay sahibi olan İzmir ve Manisa’da geçtiğimiz günlerde yaşanan dolu felaketi hasat zamanında gelmiş ve binlerce dekar alana yayılmış, kirazımız yüzde 80’e varan oranda zarar görmüştür.

Özellikle Manisa’mızın Şehzadeler ilçesinde Sancaklıbozköy, Sancaklıiğdecik, Karaoğlanlı, Çeşmebaşı, Çobanisa mahallelerinde yaşanan dolu felaketi nedeniyle yaşanan kayıpların karşılanması, borçların ertelenmesi ve desteklenmeler adına gerekli tespit çalışmalarının acilen tamamlanmasını talep ediyorum. Bakanlığı göreve davet ediyorum.

Manisa’da geçen yıl da Alaşehir ve Sarıgöl’de bağlarımızda dolu afetleri yaşamıştık. Sayın Bakanımız, siz de gelip yerinde tespit etmiş, afet yaşamış köylerimizi gezmiştiniz ve afet bölgesi ilan edilmesinin gerektiğini söylemiştiniz. Bu konuyla ilgili geçen yıl ne yapıldı? Bu yıl afet gören bu bölgelerimizde ne yapmayı düşünüyorsunuz?

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öz.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim.

Demin sorduğum soruyu yine soruyorum: Şimdi, Diyarbakır Bismil’in Türkmenhacı köyü var, burası Alevi köyü. Bu köyde bir vatandaş ölüyor. 2.600 dönüm arazisi var. Bunun çocukları var. Yandaki bir köyden bazıları gidiyorlar, hâkimlerin, avukatların da desteğiyle diyorlar ki: “Bu adamın vârisi biziz.” Sahte vâris tespit ediyorlar kendilerini ve bu arazileri satıyorlar. Bu on senelik bir mesele. Burada hâkimler var, avukatlar var, politikacılar var ve tarım desteklemeden de on senede 10 trilyona yakın para alıyorlar. Şimdi bu vatandaşlar on senedir uğraşıyorlar. Sayın Bakanın da köylüleri bunlar, yakın köylüleri o sahte tapuyu alanlar. Acaba Sayın Bakan bu davaların hızlandırılması konusunda niye herhangi bir gayret sarf etmiyor?

Yine “Getirilen bu toplulaştırmayla acaba bizim bu arazilerimizi alıp da yine başka köylülerle toplulaştırıp da elimizden alacaklar mıdır?” diyorlar.

Gerçekten çok tuhaf bir durum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Genç.

Sayın Ali Öz… Yok.

Sayın Akar…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, biraz evvelki konuşmanızda buna “ulusal bir mesele” dediniz, gerçekten de ulusal bir mesele. Bizdeki toprak rejimiyle gelişmiş ülkelerdeki toprak rejimini karşılaştırıyorsunuz, buna da tamam, doğru, bizim 4 katımız minimum seviyede. Ama, maalesef, on iki yıldır siz iktidarsınız. Bu alışkanlık herhâlde, genelde bir şikâyet etme alışkanlığı, sanki başka bir hükûmet varmış gibi siz de aynı tavrı sürdürüyorsunuz. Niye bunları on iki yıldır yapmadınız, aşağı yukarı yedi yıldır da siz Bakansınız? “Keşke on sene önce çıksaydı.” diyorsunuz ki, evet, keşke otuz sene önce çıksaydı ama on iki yılın sorumluluğu da size ait. Bunu da başta sizinle paylaşmak istedim.

Yine, “Tapulaştırma ve bölünmeyle minimum rakamları tespit ettik.” diyorsunuz ve bu minimum rakamlarla o ailenin geçinebileceği bir miktar olduğunu ifade ediyorsunuz ama geçim endeksine baktığınızda, Hakkâri’deki geçim endeksiyle Kocaeli’deki geçim endeksi, Rize’deki tarımla uğraşan insanların geçim endekslerinin farklı olduğunu görüyoruz. Bunu aynı kategoride nasıl değerlendiriyorsunuz?

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akar.

Buyurunuz Sayın Bakan.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, Sayın Erdoğan’ın girdi destekleriyle ilgili söylediği bir husus var. Biz, tabii, gerek mazot gerek gübre gerek kredi gerek sertifikalı tohum konusunda üreticilere destek veriyoruz alan bazlı olarak yaptıkları faaliyetlere uygun. Örneğin, gübrede bizim ödediğimiz ve mazota ödediğimiz tutar -sadece bu yıl için söylüyorum- 2014 yılı içerisinde yaklaşık 1,5 milyar Türk lirası. Yani, ödediğimiz toplam tarım desteğinin, hibe desteğinin 1,5 milyara yakın kısmını bu kalemler oluşturuyor, mazot ve gübre. Sertifikalı tohum aynı şekilde kullanılıyor, destek veriliyor; hem kullanana hem de üretene biz sertifikalı tohum desteği de veriyoruz.

Bir şey daha: Mesela gübre fiyatlarından bahsedildi. Burada, tabii, örneğin gübre desteği 2014 yılında yüzde 10 oranında artırıldı ve gübrenin ortalama maliyetinin yaklaşık yüzde 15’i geçen zaman içerisinde karşılandı. Takdir edersiniz ki üretimde tek bir girdi yok yani üretimde çok sayıda… Evet, büyük kalemler mazot, gübre, tohum, vesaire ama başka faktörler de var, başka girdi kalemleri de var, bunlar da kullanılıyor. Kredi keza bir girdidir, sonuçta para alınıyor. 2003-2013 arasında toplamda 93,1 milyar lira Türk çiftçisine tarımsal kredi kullandırıldı ve bunun faizleri de 0 ila 8,25 aralığında bir faiz haddiyle veriliyor. Aradaki fark da Bakanlık tarafından, Hükûmet tarafından bankaya ve Ziraat Bankasına ve Tarım Krediye ödeniyor.

Büyükşehirde bu yasanın problem çıkaracağıyla ilgili bir endişeden bahsetti Sayın Erdoğan. Aslında, biz, tabii bütün bu faktörlerin hepsini dikkate aldık. 2005 yılında çıkarılan 5403 sayılı Kanun’a bir fıkra eklendi ve bu eklenen fıkrayla tarım arazilerinin Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere planlanamayacağı İmar Kanunu’nda da açıkça hüküm altına altında. Dolayısıyla, keyfî imar planlarıyla tarımsal arazilerin imara açılması söz konusu değildir. Bunu bazı arkadaşlarımız dile getiriyorlar; büyüme, şehirlerin yeni statüsüyle, büyükşehir olmasıyla… Biz zaten eklediğimiz hükümle daha önceden bunu garanti altına aldık ve bütün bu durumlar da mevcut tarım arazileri Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu hükümlerine tabidir. Bunu da ifade etmek istiyorum.

Kastamonu’da Toprak Mahsulleri Ofisi: Eğer ihtiyaç varsa sayın vekilim, biz onu açarız.

EMİN ÇINAR (Kastamonu) – Geçen sene…

GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Şöyle efendim: Şimdi 2010 yılında 94 ton alım yapıldı. 2011 yılında, 2012’de alım yok. 2013’te açılmadı çünkü talep yok. Yani takdir edersiniz ki oraya siz alım için tesis kuruyorsunuz, eleman görevlendiriyorsunuz, yer kiralıyorsunuz, masraf yapıyorsunuz eğer size mal gelmezse belirli bir miktarda -yani o masrafı kurtaracak kadar- o zaman o, hazineye ilave bir yüktür, millete ilave bir yüktür, ilave bir para yüküdür; o da doğru bir şey değildir.

Nedeni, yeterli ürün gelmemesi. Bir geçici alım merkezinin açılma maliyeti -sadece geçici alım merkezinin bile- asgari 216 bin Türk lirasıdır. Dolayısıyla, hani bunu kurtaracak bir şey olması lazım ki yapılsın. İhtiyaç olduğunda biz geçici alım yapıyoruz yani yer açıyoruz. O konuda bir endişeniz olmasın. Gerekirse kalıcı tesis de yapabiliriz.

TARGEL personeli; 37 tane veteriner hekim, 82 tane mühendisten oluşan 119 tane TARGEL personeli var. Bunlar eğer yanlış yerde, köy dışında, geçici çok özel ihtiyaçlar dışında kullanılıyorsa bu yanlış bir şeydir. Biz asla onların başka bir yerde görevlendirilmesine rıza göstermeyiz, onu söyleyeyim.

EMİN ÇINAR (Kastamonu) – Merkezlerde kullanılıyor.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Onları inceleyeceğiz. Eğer öyle bir durum tespit edersek onlarla ilgili de gerekli işlemi yaparız. Bunu da ifade etmek istiyorum.

Sayın Kutluata demin aslında burada dile getirdi fakat bizim cevap verme imkânımız olmadı.

Şimdi, mevcut yapıda bizim bölünmüş yapı eğer mevcut normların üzerinde ise zaten bu yeni kanuna bundan sonra tabi olacak. Ama bunun altında, küçük ise o zaman biz bunları da hem toplulaştırma yoluyla, bunu üstelik yeni mekanizmalar geliştirmek suretiyle yapacağız ki Bakanlığın ilgili genel müdürlüğü bu manada aslında bir yeni arazi edindirme bürosu gibi faaliyet yapacak yani yol gösterecek, yardımcı olacak. Kredi mekanizmalarıyla bunların, hani bir araya…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Bu işi özendirmemiz lazım, özendirmezsek yapamayız.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – İşte, özendirme o şekilde olacak. Yani, kredi imkânlarıyla ve toplulaştırma imkânlarıyla mevcut durumda kurtarılmış olacak.

Şimdi, kiraz üretiminde Manisa’yla ilgili ve diğer Ege Bölgesi’ndeki Kemalpaşa’da vesaire bazı yerlerde oldu. Buralarda da bir borç ertelenmesi söz konusu. Malum, kirazda oluşan dolu ve diğer ürünler de tarım sigortası kapsamında ve o sigortanın da yarısını biz zaten ödüyoruz. Geçen sene de orada vuku bulan felaketten ötürü borç ertelemesi yapıldı bağ için. 3.835 kişinin borcu ertelendi Manisa’da 2013 yılındaki bağlardaki donda. TARSİM’den de ayrıca 91 milyon lira tazminat ödendi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – 91 milyon lira da TARSİM’den hasat ödemesi yapıldı. Bundan sonraki şeyde onlarda borç ertelemesi de yapılacak.

Gerisine de devam ederiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, yazılı cevap vereceksiniz.

Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

564 sıra sayılı kanunun 1. Maddesindeki tarımsal arazi ifadesinin tarım arazisi olarak değiştirilmesini arz ederiz.

Ali Rıza Öztürk İlhan Demiröz                              Muharrem Işık

   Mersin                                                                   Bursa                                               Erzincan

Veli Ağbaba                                                          Kamer Genç                                        Levent Gök

  Malatya                                                                  Tunceli                                               Ankara

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 564 sıra sayılı “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının” 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Ali Öz                                                                   Emin Çınar                                        Oktay Öztürk

Mersin                                                                   Kastamonu                                           Erzurum

Erkan Akçay                                                     Kemalettin Yılmaz                                   Ali Halaman

   Manisa                                                            Afyonkarahisar                                          Adana

                                                                         Seyfettin Yılmaz

                                                                                 Adana

Madde 1- 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 1 inci Maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Bu kanunu amacı; toprağın korunması, geliştirilmesi, tarım arazilerinin sınıflandırılması, asgari tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüklerinin belirlenmesi ve bölünmelerin önlenmesi, tarımda verimliliğin arttırılması tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazilerin çevre öncelikli sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak planlı kullanımı sağlayacak usul ve esasları belirlemektir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Halaman, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİ HALAMAN (Adana) – Başkanım, teşekkür ederim.

564 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi hakkında yani vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Hepinizi saygı, sevgiyle selamlarım.

Bu kanun temel kanun, 25 madde, 2 bölüm. Biz genelde 1’inci madde üzerinde önerge verdik. Önergenin gerekçesi, maddeye karşı… İşte, toprağın korunması, geliştirilmesi, tarım arazilerinin sınıflandırılması, yeter gelirli tarımsal arazilerin kalkınma ilkesine uygun esasları belirlemeyi amaçlıyor bu 1’inci madde. Yani araziyi birleştirme, toplulaştırma kanunu.

Şimdi, kanunun genel muhtevası, sulu tarım arazilerine veya cazip arazilere, yeniden, kamu adına tanzim yapmayı… Bu tanzimi yaparken de genelde Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkeleri misal vererek bu kanunu iyi yaptığını söylüyor Bakanlık;  “Batı’da, gelişmiş ülkelerde şöyle.” diyor: “O ülkelerde çiftçi sayısı az, bizde çok. Batı’da köyde yaşayan insan az, bizde çok.” deyip köyde yaşayanların ektiğini, biçtiğini, bunların değerini düşürtme noktasında zorlayıcı sebepler ortaya koyarak köylünün şehre göçmesini sağlıyor. Dolayısıyla –köyün tüzel kişiliklerini zaten ortadan kaldırdılar- işsizliğin artmasını, işsiz güçsüz insanların çoğalmasını, asgari ücretle çalışmayı öneriyor bu kanun. Sonra da “Sen tarlana takımına iyi bakmadın, iyi biçmedin, sürekli zarar ediyorsun, dolayısıyla korunmak istiyorsun Bakanlık tarafından; biz bunları Bakanlık olarak yapamayız. Siz bu tarlaları, iyi yapacak olan firmalar var, şirketler var, yapmak isteyenler var, bunlara satın.” diyor bu kanun. “Eğer çalışmak isterseniz de bunların yanında -yapamadığınız için- asgari ücretle çalışın, onlar size iş imkânı verecek.” diyor yani kanunun mevzusu bu.

Şimdi, bu kanun, bundan önce çıkan kentsel dönüşüm kanunlarına benziyor biraz. Kentsel dönüşüm akabinde çıkan AVM merkezleri var. Biraz, bu AVM merkezlerinin kurulmasını amaçlayan bir kanuna benziyor. Bu toplumda, kentsel dönüşümden, AVM merkezlerinin kurulmasından sonra esnafların ortadan kalkmasından bu toplum memnun mu da bu kanundan memnun olacak?

Şimdi, küresel sermayenin, kapitalist piyasa anlayışının tesirinde kalarak çiftçinin elindeki geliri yeter arazilere göz dikmek bu kanunun gereği değil mi? Şimdi, AKP iktidarı olarak, on iki senedir, ya, bu çiftçinin, tarımla uğraşanın, cazibeli çiftçilik yapanların gübre işini mi hallettiniz, gübre işini mi çözdünüz? Çiftçinin kullandığı zirai ilacın alım satımını doğru düzgün yaptırdınız mı? Tohum işini hallettiniz mi? Misal, son zamanlarda özel kanun çıkardınız, Bursa’da Cargill firmasına, Pioneer firmasına özel yer verdiniz, Türkiye'nin tohum ihtiyaçlarını mı karşıladı? Ziraat Bankasının, tarım ve kredi kooperatiflerinin veya ara faizcilerin faizlerinin altında inleyen çiftçinin meselesini çözdünüz de bu kanun mu kaldı? Çiftçinin traktörüne mi baktınız, pulluğuna mı baktınız? Çiftçilik yapanların sorunlarını çözüp, bu memlekette ıslah çalışması yapıp ekilmeyen tarlaları ekilir hâle mi getirdiniz? “Tarımda gelir arttı.” deniyor. Eğer gelir arttıysa çiftçiler tarlasını ekemez hâle niye geliyor? Niye o zaman, sen çiftçilere “Tarlanı sat.” diyorsun? Narenciyede ihracat mı arttı? Son zamanlarda, nisan ayında, şubat ayında bizim Adana bölgesinde -Valencia cinsi var, Trablus cinsi var- bu portakallar satılmadığı için ağaç başında kaldı, dibine döküldü ya. İhracat nereden arttı? Kim portakal alıyor, satıyor?

Dolayısıyla, bu kanun -dünün ağalık sistemi- bugün kravatlı ağalar yaratmak için önümüze getirilen bir kanun.

Ben, her şeye rağmen Türk milletine hayırlı uğurlu olmasını diliyor, saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Halaman.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

564 sıra sayılı kanunun 1. Maddesindeki tarımsal arazi ifadesinin tarım arazisi olarak değiştirilmesini arz ederiz.

Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Öztürk.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 1’inci maddesindeki önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, özellikle, ben bu konuyu dikkatinize sunmak için söz aldım, Silifke’nin Kurtuluş köyü dünyadaki 5 tane lagünden biri, çok özelliği olan bir yer, burada hazine arazileri ve şahıs arazileri var. Burada, 2007 yılında Tarım Bakanlığı Toprak Reformu Genel Müdürlüğü -toprakların toplulaştırılması projesi başlatıyor- 2 proje başlatıyor: Birincisi, arazilerin toplulaştırılması, bir de, bu hazine arazilerinin topraksız köylülere dağıtılması projesi başlatıyor –sosyal bir proje- fakat orası aynı zamanda özel çevre koruma alanı ilan edilmiş ve Ramsar Sözleşmesi’yle korunan özellikli bir yer. Özel çevre koruma alanı ilan ediliyor, ancak şerh veriyorlar ve hiçbir işlem yapmıyorlar ve orada 15-20 ev var, bir de ahırları var köylülerin. Aslında, Tarım Bakanlığınızın Tarım Reformu Genel Müdürünün bu projenin bir an önce hayata geçirilmesini savunduğunu biliyorum, yani çok yakından ilgilendiğini biliyorum. Burada, aslında, bu özel çevre koruma alanı ilan edilince bu şerh verilen arazilere ya trampa suretiyle başka bir yerde hazine arazisi verilmesi lazım ya da kamulaştırılması lazımdı. Bu iki konu da yerine getirilmiyor.

Şimdi, orada 15-20 evin ve ahırların da yıkılarak başka yere taşınması söz konusu, sırf bu nedenle bu projeler yürütülemiyor. Çünkü Tarım Bakanlığı bu arazilerin üzerindeki evler için harcama yapamıyormuş öğrendiğimiz kadarıyla, ancak bu ödeneğin Çevre ve Şehircilik Bakanlığına verildiği zaman bunun sağlanması mümkünmüş.

Şimdi, burada, gerçekten bu insanların mağduriyetlerinin giderilmesi ve bu arazilerin toplulaştırılması oradaki topraksız köylülerin lehine olan bir durumdu. O köyde gerçekten büyük hazine arazileri var; o arazileri, gücü olan zenginler ecrimisil ödeyerek  kullanıyorlar, güçsüzler kullanamıyor. Bu sosyal projenin bir an önce yaşama geçirilmesi gerektiği tüm köylülerin ortak talebidir. Orada, gerçekten bu özel çevre koruma alanının ilan edilmesi… Yıllardan beri, yani Antalya-Mersin asfaltının sol tarafı toptan özel çevre koruma alanı ilan edilmiş. Koruyalım, ben bir şey demiyorum tabii ki. Orada tarım arazileri var, doğru dürüst ekip biçemiyor bile köylüler, mağdur oluyorlar. Bu sosyal proje Bakanlığınız tarafından dikkatle izlenirse ve ele alınırsa Sayın Bakanım, sizde bununla özel olarak ilgilenirseniz, böylesine sosyal bir projeden tüm köylüler yararlanmış olur. Ben bu nedenle söz aldım.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

564 sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesinde “tarımsal arazi” ifadesi yerine “tarım arazisi” ifadesinin kullanılmasını arz ederiz.

    İlhan Demiröz                                       Oğuz Oyan                                         Levent Gök

          Bursa                                                 İzmir                                                Ankara

Mehmet Volkan Canalioğlu                                                                                 Kamer Genç

                 Trabzon                                                                                              Tunceli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 564 sıra sayılı “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması hakkında Kanun Tasarısının” 2 inci maddesine “arazi ve toprak kaynaklarının bilimsel” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve teknolojik” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz. 29.04.2014

         Ali Öz                                            Emin Çınar                                        Oktay Öztürk

         Mersin                                            Kastamonu                                           Erzurum

  Seyfettin Yılmaz                                    Erkan Akçay                                         Alim Işık

          Adana                                               Manisa                                              Kütahya

Kemalettin Yılmaz                                 Münir Kutluata                                             

   Afyonkarahisar                                        Sakarya                                                  

BAŞKAN – Komisyon, bu son okuttuğum önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kutluata, buyurunuz efendim.

MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, şunun için söz alma ihtiyacı duydum: Bu tarımla ilgili düzenlemeler… Düzenleme geneli itibarıyla her zaman çok önemli, Türkiye'nin de en büyük meselesi malumunuz olduğu üzere ölçek ekonomisi, ölçek meselesi ve tarım işletmelerimize küçük işletme bile diyemiyor olmamız, bunların cüce işletmeler hâline gelmesi. Burası çok doğru. Böyle bir düzenlemeye ihtiyaç vardı ancak bu düzenlemenin kamuoyuna mal edilerek, herkes tarafından tartışılarak, esas olması gerekenin özünün anlaşılarak getirilmesinde büyük yarar vardı. Ben daha önce Bakanlıktan “Her köy bir şirket, her alan bir şirket.” gibi birtakım açıklamalar da duymuştum. O bakımdan, bu konuda sizin ağzınızdan Hükûmet adına bir açıklama yapılmasında, bir garanti verilmesinde fayda olduğunu düşünüyorum.

Bir de optimal büyüklüğe ulaşmış olacak tarım işletmelerimizin mülkiyetinin muhafazası konusunda bir tedbiriniz var mı? Yani daha önce 300 dönüm, 600 dönüm gibi artırılmış miktarların yabancı sermayeye kolayca satılmasının önü açıldıktan sonra, Türk tarımının büyük borçlar içine girdiği bir ortamda, köylünün arazisini satmaktan başka borcunu ödeme yolunun kalmadığı bir ortamda, bunu belirli kişilerin üzerinde toplayıp kardeşlerin ve fertlerin bir kısmını tarım dışına alırken yeni istihdam alanları gösterememek gibi bir problem bir yana, diğer taraftan bu elinde kalan kardeşin işletmesini muhafaza etmesi konusunda bir tedbirimiz var mı? Yani “bölünemez”i kanun hükmü hâline getirirken, “Bir araya toplanır.” meselesini kanun hükmü hâline getirirken, “Bunlar yabancılara satılamaz.” meselesini de bir kanun hükmü hâline getirmemenin anlamı nedir? Bunu anlamak gerekir veya sizin bunu açıklamanız gerekiyor.

Dolayısıyla, bu yasanın yararlı olup olmayacağı, Türk tarımındaki dağınıklığı gidermeye yarayıp yaramayacağı meselesini, nihayeti itibarıyla Türkiye’de bütün işletmelerin ve varlıkların yabancılara satılabilir hâle geldiği bir ortamda tarım topraklarının yabancıların eline geçmemesini yani ileride Türk tarımını Türk çiftçilerinin veya Türk işletme sahiplerinin yapacağına dair bir garantiyi bu topluluğun önüne koymamız gerekiyor.

Bir başka nokta: “Fert başına tarımda millî gelir 3.650 dolar, bunu 4 katına çıkarmak gibi bir hedefimiz var.” dediniz, bu da güzel. 4 katına çıkarırsanız, demek ki 14 bin doların üzerinde bir rakam ediyor. 5 kişilik bir aile düşünürsek… Öyle alacağız değil mi efendim? Köylü olduğu için 5 kişilik bir aile alalım, 70 bin doların üzerinde bir rakam. Bu, güzel bir rakam ama 4 kardeşten birine bu rakamı toplayıp diğer 3’ünün eksik de olsa 3.650 dolar kişi başı gelir elde ederken, tarım da bizim gizli işsizlik alanımız, merkezimiz iken yani fakiri fukarayı barındıran yer tarım olduğuna göre diğer kişilerin gelirlerinin ne olacağına dair, bunların hangi alanlara kaydırılması düşünülerek bu devirlerin kolaylaştırılacağına dair çalışmalarınız var mı?

Dolayısıyla, bunların ortada olmaması sebebiyle diyorum ki böyle ciddi bir düzenlemenin kamuoyuna önceden duyurulup, mal edilip hem çiftçiler tarafından hem tarım örgütleri tarafından hem üniversiteler tarafından, iktisatçılar tarafından, tarım uzmanları tarafından bunların tartışılması ve kamuoyunda belirli bir noktaya ulaşılması gerekirdi ki biz burada verimli bir kanunu çıkarabilelim. Siz “Böyle düşündük, böyle arzu ettik.” dediniz getirdiniz. Haklı olarak da arkadaşlarımız diyorlar ki: “On iki sene geçti, tekrar…” Hiç değilse on iki senede bu tartıştırılmış olsaydı bugün daha etkili bir  sonuca ulaşılırdı diye düşünüyorum.

Bu noktalara dikkatinizi çekmek istedim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kutluata.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Bakan, bir açıklama talebiniz var, buyurunuz.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Kutluata’nın ifade ettiği… Esasen Sayın Akar da benzeri bir şey söylemişti. Önce şunu söyleyeyim: Ben göreve 2 Haziran 2005’te atandım, 2005 yılından beri biz bunun üzerinde çalışıyoruz. Bu, üç gün önce, beş gün önce hazırlayıp getirdiğimiz bir şey değil. Biz ne yaptığımızı, Türkiye’nin hangi sorunla karşı karşıya bulunduğunu ve bu sorunun muhtemel komplikasyonlarını ölçerek, bilerek, tartarak ve çok geniş bir platformda tartışarak buraya getirdik.

Önce şunu söyleyeyim: En son 50 bin kişiyle yüz yüze, Türkiye’deki en büyük anketlerden birini yaptık. Çok sayıda çalıştay, ortak akıl toplantıları yaptık. Üniversitelerin, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinin toprakla ilgili hocaları dâhil olmak üzere, ziraat mühendislerinin, ziraat odalarının,  bütün meslek kuruluşlarının katıldığı, muhtarların, çiftçilerin, üretici birliklerinin katıldığı çok sayıda çalıştay, çok sayıda toplantı, çok sayıda ortak akıl toplantısı, bütün bunlar yapıldıktan sonra buraya süzülerek geldi. Bu da takdir edersiniz ki çok kısa zaman içerisinde çözülebilecek, halledilebilecek bir iş değil.

Şimdi, endişelerle ilgili hemen şunu söyleyeyim: Aslında 7’nci maddeyi… Çerçeve 6’ncı madde içerisinde 7’nci maddede şöyle bir hüküm var, ben onun ilgili kısmını okuyorum, diyor ki: “Fıkralar aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir: Toplulaştırma uygulamalarında tahsisli araziler asgari tarımsal arazi büyüklüğünün altındaki araziler ile birleştirilerek asgari büyüklükte yeni tarımsal araziler oluşturulabilir. Bu suretle oluşturulan araziler, öncelikle toplulaştırma veya kamulaştırma konusu olan arazi maliklerine -maliklerine yani hissedarlara yani mirasçılara- bu kişiler satın almadığı takdirde yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüğünde tarım arazisi bulunmayan yöre çiftçilerine yani rayiç bedeli üzerinden Bakanlığın talebi üzerine Maliye Bakanlığınca ilgili mevzuatına göre doğrudan satılır.” Yani, biz bölge çiftçisini ki öncelikle tabii ki hissedarları ve mirasçıları önceliyoruz ve rayiç bedel üzerinden. Dolayısıyla, zatıalinizin bu konuda endişesine gerek yok. Yani, bunun alınıp, hazırlanıp işte yabancılara satılacak hâle getirilmesi gibi bir şey söz konusu değil. Bütün bunlar konuşuldu, düşünüldü. Bunun da tedbiri alındı.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

564 sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesinde “tarımsal arazi” ifadesi yerine “tarım arazisi” ifadesinin kullanılmasını arz ederiz.

Oğuz Oyan (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Oyan, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

OĞUZ OYAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu Tasarısı’yla ilgili, grubumuz destek kararı aldı. Bu amacın yani böyle bir birleştirme, toplulaştırma, bölünmeyi önleme amacının doğru olduğunu düşünüyoruz. Kuşkusuz, 59 dönüm ortalama bir arazi büyüklüğü ve üstelik çok parselli arazi büyüklükleri, verimli bir tarım için yeterli olmayabilir, tabii, bölgesine göre değişmek üzere. Biraz önce Karadeniz için başka örnekler de verildi.

Şimdi, bizim birinci dikkat çekmek istediğimiz konu: Acaba bu amaca ulaşmak için uygun ve yeterli araçlara sahip mi Bakanlık?

Şimdi, arazi yetenek sınıflandırmasını yapabilecek teknik elemanlar ne ölçüde var ve bunlar ne ölçüde bir kurumsal çatı altında? Bilindiği gibi, aslında bu kurumsal çatı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüydü; bu Müdürlük, bu Genel Müdürlük Hükûmetiniz tarafından tasfiye edildi ve kadroları il özel idarelerine dağıtıldı.

Şimdi, bu il özel idareleri 51 ilde olmaya devam ediyor ama Türkiye'nin nüfusunun yüzde 70’ini, 75’ini temsil eden 30 büyükşehir belediyesi bunlarda yok. Dolayısıyla, soru şudur: Yani, siz bu kadroları yeniden bir araya getirecek bir idare ve kurumsal tasarruf yapma durumunda mısınız, böyle bir hazırlığınız var mı? Yoksa işimiz zor. Öte yandan, bir başka hazırlık gerekmez miydi? Yani, Medeni Kanun’da, miras hukukunda bir düzenleme yapılmaksızın acaba -böyle bir araç olmaksızın yani- bu hukuken çetrefilli konuyu çözebilir miyiz?

Dolayısıyla, bir başka konu, tabii bununla ilgili olan: Yargıya inanılmaz bir iş yükü getirecek bir düzenleme yapıyorsunuz, bunun herhâlde farkındasınız. Buna bağlı olarak aile içi, kardeşler arası, mirasçılar arası çekişmeler, huzursuzluklar, hukuki ihtilaflar bir büyük toplumsal huzursuzluğun da kaynağını oluşturacak. Bu konuda bir hazırlığınız var mı yani yargıya havale etmek dışında? Ya da, biraz önce burada dile getirdiniz, işte, tarımsal arazi edindirme iş ve işlemleri, madde 8/K’da göreceğiz -5’inci maddenin altında- orada da “…tarımsal arazi ve işletmeleri asgari büyüklüklere çıkarmak veya mülkiyetten kaynaklanan ihtilafları gidermek amacıyla kamulaştırma alım ile satım işlemlerinin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının talebi üzerine Maliye Bakanlığı tarafından…” Yeniden bir hukuki sorun yaratacak, yeni bir sorun alanı da açıyorsunuz bu vesileyle.

Şimdi, bir başka konu: Türkiye’de 2000 sonrası uygulanan bir IMF- Dünya Bankası modeli var. Bu hâlen Hükûmetiniz tarafından da esas itibarıyla uygulanıyor ve bu politikalar Türkiye tarımında büyük tahribatlara yol açtı. Bir kere, Türkiye tarımı dış ticaret açığı veren bir sektör hâline geldi. Türkiye’de tarım bizim ihracat sektörümüzdü bir zamanlar, şimdi kendi yağıyla bile kavrulamaz durumda. Yani kurbanlık hayvan ithalatından saman ithalatına kadar bilinen örneklerini tekrarlamayayım.

Tarımda 3 milyon hektardan fazla alan kullanım dışına çıkarıldı. Bunun önemlice bir bölümü doğrudan gelir desteği uygulamaları sırasında ortaya çıktı. İnsanlar bu doğrudan gelir desteğini aldıkları dönemde üretimden koparıldılar, amaçlardan biri buydu zaten. Bir bölümü, tarım dışı amaçlar, sanayi, turizm vesaire kopuyor, gidiyor. Ama önemli bölümü bunların işlenmiyor, ekilmiyor, biçilmiyor.

Dolayısıyla, bir kere, bu sorunları çözememiş bir iktidar, bu sorunları büyütmüş bir iktidarla karşı karşıyayız. Öte yandan, tarımsal istihdamın, sizin döneminizde, toplam istihdamdaki payı yüzde 35’ten yüzde 25’e geriledi. Bunu siz tabii çok iyi bir gelişme diye herhâlde algılıyorsunuz. Çiftçiye dönük destekler, millî gelirin ortalama yüzde yarımı düzeyinde kaldı, bazen binde 6’sına çıkabiliyor. Yüksek girdi fiyatları ve yetersiz fiyatlar ve prim ödemeleri dolayısıyla birçok üründe ciddi gerilemeler var, pamuk örneği burada hatırlatıldı. Yani, şimdi, aile tarımı Türkiye’de böylesine… Bu girdi fiyatlarıyla sadece aile tarımı tarımda tutunabiliyor. Aile tarımını Türkiye’de korumak gerekiyor. Tabii, öbür taraftan da ölçek ekonomisini de yaratabilmek… İkisini birden nasıl yapacaksınız, bunu merak ediyorum. Bu askerî arazi, tarımsal arazi meselesi tarım arazilerinin fiyatlarının düşmesine yol açabilir ve bu haksız toprak temerküzlerine de yol açabilir. Tabii, yabancılara toprak satışı da bir başka alan olarak önümüzde duruyor. Umarım bu sorunlara çözüm getirirsiniz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Oyan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

564 sıra sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3. Maddesinde ifade edilen “Tarımsal arazi ifadesinin ‘tarım arazisi’” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

Tufan Köse                                                          İlhan Demiröz                                      Müslim Sarı

   Çorum                                                                    Bursa                                               İstanbul

Ramazan Kerim Özkan                                            Oğuz Oyan                                        Haydar Akar

  Burdur                                                                     İzmir                                                Kocaeli 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 564 sıra sayılı “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3  üncü maddesinin h bendinin “rasyonel” ibaresinden sonra gelmek üzere “amacına uygun” ibaresinin eklenerek değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.                                                             29/04/2014

Alim Işık                                                               Emin Çınar                                     Seyfettin Yılmaz

Kütahya                                                                 Kastamonu                                             Adana

Ali Öz                                                              Kemalettin Yılmaz                                 Mesut Dedeoğlu      

Mersin                                                               Afyonkarahisar                                   Kahramanmaraş

Mehmet Şandır

Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın  Şandır, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Verimli tarım işletmelerinin oluşmasını sağlamak için tarım arazilerinin parçalanmasını önlemeyi amaçlayan bir kanun tasarısını müzakere ediyoruz. Gerçekten, Türkiye’nin çok önemli bir konusunda çok önemli bir hukuk düzenlemesi yapmaktayız. Ancak, mevcut durumu bir “facia” olarak niteleyen Sayın  Bakan, on yıldan bu yana Bakan, on iki yıllık da bir iktidar; “facia” olarak nitelendirilen ve Türkiye için çok değerli olan tarım konusunu bu kadar geciktirmiş olmanın bir vicdan muhasebesini yapmaları gerekiyor.

Tabii ki “4 milyon hektar toplulaştırdık.” demeniz önemli ama sonucu bir “facia” olarak nitelendirdiğinize göre demek ki daha yapılması gereken çok şey var ve yapmadıklarınızdan dolayı da bu topluma, Türkiye’ye çok şey kaybettirdiğinizin bir muhasebesini yapmanız lazım.

Değerli arkadaşlar, getirilen kanunla verimli işletmelerin oluşmasını sağlamak için yeni bir sistem getiriyorsunuz, diyorsunuz ki: “Tarımsal işletmeye ait tarım arazilerinin mülkiyetinin tek bir mirasçıya devredilmesi hususu bir yöntem olarak kullanılacak.” Doğru; grubum olarak, partim olarak, program olarak biz de bunu destekliyoruz, katkı da veriyoruz. Ancak, bir sorunu çözerken yeni sorunların çıkmasına da tedbir geliştirmek, önlemek gerektiği kanaatindeyiz. Anayasa’mızın 35’inci maddesi mülkiyet hakkının kutsallığını söyler ve bunun ancak kamu yararı olması hâlinde sınırlandırılabileceğini söyler. Her ne kadar Anayasa’nın 44’üncü maddesi “Devlet, toprağın verimli olarak işletilmesi için tedbirleri almakla sorumludur…” Ama mülkiyet hakkı çok temel bir özgürlük alanıdır.

Şimdi, siz, getirdiğiniz kanunla Anayasa’nın 35’inci maddesindeki mülkiyet hakkını sınırlandırmayı amaçlıyorsunuz, bunu da bir zorunluluk olarak görüyorsunuz. Bunun hem vatandaşlarımız arasında hem de kamu vicdanında, uluslararası hukuk noktasında ortaya çıkartacağı birtakım problemleri de göz ardı etmemeniz gerekiyor. Çünkü, Türkiye’de kanunların genelliği önemlidir ama kanunların Türkiye’nin her tarafında aynı anlamda uygulanması hâlinde de zulme dönüştüğünü başka örnekleriyle de görmüş bulunuyoruz.

Değerli Bakana hitaben bir arzım olacak: Sayın Bakan, bakınız, Tabii Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanun 1977 çıkışlı. Bu kanunun 1’inci ve 2’nci maddesinde, bu afetlere maruz kalan çiftçilerin zararının karşılanabilmesi için ürünlerinin, üretim araçlarının ve tesislerinin yüzde 40’ını kaybetmeleri şartını getiriyorsunuz. Bu kanun, yaklaşık kırk yıllık bir kanun, hâlbuki ülkemiz -özellikle bu mevsimde- birçok sebeple tabii afetlere maruz; don, rüzgâr, sel, birçok felaketlere maruz ve çiftçi elinin emeğini gözünün önünde kaybediyor. Bunu karşılamak için devletin, maalesef, bu kırk yıllık kanuna dayanarak varlığının yüzde 40’ını kaybetmesi şartını getiriyorsunuz; getiriliyor. Bu sizin değil, bu kanunun kusuru. Ama bunun çiftçiye hiçbir faydası yok. Türkiye’mizin her bölgesinde bu bir kangren hâline dönüştü, bir zulme dönüştü. Benim seçim bölgem Mersin’de, hemen her ilçede sık sık tarımsal alanlarda, tarım alanlarında bu türlü afetler oluyor.

Bir başka sıkıntı daha: Çiftçiyi sigortaya alıştırmak için yoğun bir gayret gösteriyoruz. Ancak TARSİM yaptığı sözleşmelerde öyle açıklıklar var iki, afet karşısında tazminat ödememek için kırk tane bahane buluyor. Maalesef, Tarsus’ta yaşanan son felaketten sonra TARSİM’le çiftçiler mahkemelik oldular. Bunu da düzenlemek gerekiyor ve bu kanunu değiştirmek gerekiyor. Bunu da dikkatinize sunmak için söz aldım.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şandır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

564 sıra sayılı Toprak Koruma ve Arazi kullanımı kanununda değişiklik yapılması hakkındaki kanun tasarısının 3. Maddesinde ifade edilen “Tarımsal arazi” ifadesinin “tarım arazisi” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

Tufan Köse (Çorum) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Köse, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

TUFAN KÖSE (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle -yarın- emekçilerin birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayısın bütün dünya halklarına, emekçilerine, insanlığa hayırlı olmasını diliyorum, barış getirmesini diliyorum, özgürlükler getirmesini diliyorum.

Ama maalesef ülkemizde iktidarın keyfî uygulaması sonucu bu sene yine emekçilerimiz, işçilerimiz, sendikalarımız, sivil toplum örgütlerimizin 1 Mayıs anılarında çok önemli yeri olan, manevi değeri çok yüksek olan Taksim Meydanı Başbakanın, İstanbul Valisi yerine geçen Başbakanın keyfî tutumuyla yasaklanmıştır.

Yarın aynı zamanda Regaip Kandili. Bütün duaların kabul olacağı bir gün; bütün dünyadaki Müslümanlar için çok özel ve önemli, manevi değeri yüksek olan bir gün. Onu da kutluyorum bugünden. Şimdi, Sayın Başbakan nasıl dua edecek yarın acaba; işçiler emekçiler orada gaz yerken, işçilere, emekçilere orada TOMA’larla su sıkılırken, polis copuyla coplanırken merak ediyorum.

Şimdi, bir açıklama yapıyorlar, diyorlar ki: “Kamu güvenliğini sağlayamayacağız, kamu düzeni bozulacak. Çeşitli terör örgütleri ve uzantıları işçilerin arasına sızacak.” E, sen devletsin kardeşim, bunları tespit edeceksin, o alana almayacaksın. Şimdi, 1976’da kutlandı bu 1 Mayıs. Hiçbir olay oldu mu? 1977’yi saymıyorum, 1977’de derin işler vardı. 2010’da kutlandı. İstanbul İl Başkanlığınızın bir afişi var 2010’da, hatırlayın. Ne demiş 2010’da? “Artık 1 Mayıs hem bayram hem Taksim’de, kutlu olsun.” 2010’da bir olay yok, 2011’de bir olay yok, 2012’de bir olay yok ama 2013’e geliyoruz yasak, Başbakanın keyfî, 2014’e geliyoruz yasak. Ya, her şeyin doğrusunu sen mi biliyorsun Sayın Başbakan? Yani, Allah’ın bir tek doğrusu sen misin? Nedir bu inat? Niye işçiler kendileri için anıları olan, manevi değeri yüksek olan Taksim’de 1 Mayısı kutlamasınlar? Ne zarar gördü bu işten bu memleket? Bu anlamda, bu akıl dışı, bu mantık dışı, bu hukuk dışı yasağı da kınadığımı belirtmek istiyorum.

Son söz bu konuda: “Her yer Taksim, her yer direniş, her yer 1 Mayıs.”

Değerli arkadaşlarım, şimdi önümüzde bir kanun tasarısı var. Tarımla ilgili bir kısım düzenlemeler yapılıyor. Bizim grubumuz da bu kanunun lehinde oy kullanacak. Ama, özellikle Çorum’umuzda Oğuzlar ilçemiz var, küçük bir ilçemiz, 6.500 nüfuslu ama cevizi çok bilinen bir ceviz. Belki birçoğunuz sofralarınızda da Oğuzlar cevizini yemişsinizdir. Çok verimli bir ağaç; çok beyaz, içinden tam hâlinde çıkıyor. Birçok yerde “Oğuzlar cevizi” diye satıyorlar başka cevizleri de.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Şebin cevizini tutmasa da iyidir.

TUFAN KÖSE (Devamla) – Yok yok, tutuyor tutuyor.

Şimdi, 28-29 Martta bir don felaketi yaşadık Oğuzlar’da ve Oğuzlar’daki ceviz tarımının yüzde 80’i dondan dolayı yandı. Yani, bir gün evvel yemyeşil olan o bahçeler bir gün sonra maalesef yangın yerine döndü. Yani, tam bir don felaketi yaşandı. İlçe Tarım Müdürlüğü geldi, tespit yaptı, “Burada cevizde yüzde 80 hasar oluşmuş.” dedi. Yüzde 80 hasar oluşmasına rağmen, hâlâ buralar doğal afet kapsamına alınmadı. Birçok çiftçimiz ekonomik nedenlerden dolayı tarım sigortası yaptıramadı, tarım sigortası yaptıramadığı için, herhangi bir doğal afet kapsamına da alınmadığından, herhangi bir zarar karşılanması yapılmıyor. Hâlbuki 2004’te ve 2006’da yaşanan don felaketlerinde bu alanlar doğal afet alanı ilan edildi ve çiftçinin zararı karşılandı. 2014 yılında doğal afet alanı hâline getirilmemesinin sebebi acaba 2014’te yapılan yerel seçimlerde Oğuzlar halkının Adalet ve Kalkınma Partili Belediye Başkanı yerine Cumhuriyet Halk Partili Belediye Başkanını seçmeleri midir? İnsanlar bu endişeyi taşımaktadır. Tabii, bir kısım çiftçimiz de sigorta yaptırdı ama sigorta yaptıranlar da… Sigorta şirketinin eksperleri geldi, hasar var, ilçe tarım tespit etmiş ama dediler ki: “Çiçeklenme dönemi, biz şimdi ödeyemeyeceğiz.” Yan çiziyorlar. Yani, sigorta yaptıramayana bir faydamız olmadığı gibi, sigorta yaptıranlar da zararlarını alamadı maalesef Sayın Bakan.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Oğuzlar çiftçisinin sorunu çözülmelidir, bana göre bu Türkiye'nin de sorunudur. 6.500 nüfuslu bir kente 5-6 milyon liralık değer katmaktadır. Kadın işçi istihdamını sağlamaktadır çünkü iç ceviz hâline getirilmektedir. Bir an önce doğal afet kapsama alanına alınarak Oğuzlar çiftçisinin zararı karşılanmalıdır. Ziraat Bankasına, özel bankalara, SGK’ya olan prim borçları faizsiz olarak ertelenmelidir, elektrik borçları ertelenmelidir ki Oğuzlar’daki ceviz tarımı sürdürülebilirliğini devam ettirsin, bütün Türkiye’miz de Oğuzlar cevizini yiyebilsin.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Köse.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...  Önerge kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3’üncü madde kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

564 sıra sayılı Toprak koruma ve arazi kullanımı kanununda değişiklik yapılması hakkındaki kanun tasarısının 4. Maddesindeki tarımsal arazi ibaresinin tarım arazisi olarak değiştirilmesini arz ederiz.

                    Tufan Köse                                        Kamer Genç                                      İlhan Demiröz

                       Çorum                                               Tunceli                                                Bursa

                   Veli Ağbaba                                       Haydar Akar                                       Müslim Sarı

                      Malatya                                              Kocaeli                                              İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 564 sıra sayılı “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü maddesi ile değiştirilen 5403 sayılı Kanunun üçüncü fıkrasında yer alan “2 hektar” ibaresinin “3 hektar” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 29/04/2014

                Mesut Dedeoğlu                                      Alim Işık                                          Reşat Doğru

                 Kahramanmaraş                                        Kütahya                                               Tokat

                Seyfettin Yılmaz                                Kemalettin Yılmaz                                 Mustafa Erdem

                       Adana                                         Afyonkarahisar                                         Ankara

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

564 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4. Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                     Erol Dora                                         Kemal Aktaş                                         Altan Tan

                       Mardin                                                 Van                                               Diyarbakır

          Hüsamettin Zenderlioğlu                                Nazmi Gür

                        Bitlis                                                  Van

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Dora, buyurunuz.

EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 564 sıra sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Medeni Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerine Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarı üzerinde konuşmama geçmeden önce tüm emekçilerin 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı gönülden kutluyor, sömürüsüz ve savaşsız bir dünya özlemiyle tüm emekçileri selamlıyorum.

Üzerinde görüştüğümüz kanun tasarısının 4’üncü maddesinde ve tasarının genelinde ön plana çıkarılan temel gerekçe daha verimli ve ekonomik tarımsal üretimin önünü açmak, daha büyük ölçekli tarımsal işletmelerin teşekkülünü mümkün kılmak, böylece tarımdan elde edilen geliri artırmak ve bu hedeflerin gerçekleşmesinde fiilen engel olarak görülen tarım arazilerinin özellikle miras yoluyla küçülmelerinin önüne geçecek tedbirler almak biçiminde özetlenebilir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elbette tarımsal politika ve planlamalar bir ülke nüfusunun en başta sağlıklı ve yeterli beslenebilme olanaklarının istikrarlı bir biçimde sağlanabilmesi açısından önemli bir yere sahiptir. Diğer taraftan, toprak ve tarım politikaları doğal kaynakların makul kullanımı açısından da büyük bir önem arz eder. Üzerinde görüştüğümüz tasarının öngörüleri incelendiğinde, elbette tarımsal üretimin artırılması, tarım arazilerinin verimli biçimlerde kullanılması ve çeşitli açılardan tasarruflar sağlanması bakımından önemli bulduğumuzu belirtmeliyim.

Diğer taraftan, yine belirtmek gerekir ki toprak da tıpkı hava gibi, su gibi doğal kaynakların en önemlileri arasındadır. Bu açıdan ele alındığında, altını çizerek belirtmek gerekir ki bir ülkenin doğal kaynaklarının kullanımına dair politikalar bir bütün olarak tutarlılık arz etmek durumundadır. Öyle ki bir ülkenin toprak politikası, hava politikası, su politikası ekolojik dengeye saygılı, diğer canlı türlerinin yaşam alanlarını yok etmeyen ve neoliberal kâr güdülerine teslim olmayan bir nitelik barındırdığında anlamlı olacaktır.

Değerli milletvekilleri, küresel iklim değişikliği başta olmak üzere, diğer önemli ekolojik sorunlar, biyoçeşitlilik kaybı, azot çevrimi, fosfor döngüsü sorunları, okyanusların asitlenmesi, kimyasal kirlilik, çölleşme, toprağın bozulması, tatlı su kaynaklarının kirlenmesi ve temiz su sıkıntısı, hava kirliliği, ormanların yok olması ve bununla birlikte ortaya çıkan ekolojik kriz ile birlikte, genelde dünya ve özelde ülkemiz yeni bir döneme doğru evrilmektedir.

Tüm bu bahsettiğimiz sorunlar elbette Türkiye'nin ve dolayısıyla mevcut Hükûmetin de problemi olmalıdır. Öyle ki tarımsal alanda verimliliği öngören yasal düzenlemelere karşın, AK PARTİ Hükûmetinin hava kirliliği ve su kaynaklarının kullanımı açısından yürüttüğü politika karnesi oldukça zayıftır ve neoliberal kâr hırsının güdümündedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hidroelektrik santralleri su kaynaklarımızı tehdit etmeye devam ediyor ve maalesef ilgili bakanlıklar bu uygulamadan vazgeçmemektedirler. Yine, Türkiye'nin Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planı’nda hâlâ genel bir ulusal sera gazı emisyon hedefi bulunmamaktadır. Kopenhag uzlaşmasıyla 140’tan fazla ülke sera gazı azaltım, sınırlama ya da gönüllü projeler için bildirimde bulunurken Türkiye herhangi bir taahhüt vermekten kaçındı. Bilindiği gibi, sera gazlarının miktarındaki artış gezegenin sıcaklık ortalamasının artmasına yani küresel ısınmaya yol açmaktadır. Diğer taraftan, Türkiye’de 215 milyon metrekare arazi mayınlarla kaplıdır ve bu arazilerin büyük bir kısmı nitelikli tarım arazisidir. Kişi başına düşen birim arazinin azlığı öngörülerek Genel Kurul gündemine getirilen bu kanun tasarısının lafzı ile Türkiye'nin mayınlı arazileri temizleme konusundaki ağırdan alma tutumu arasında büyük bir çelişki bulunmaktadır.

Toprağın, havanın, suyun ve diğer tüm doğal kaynakların ekosistemle uyumlu biçimde değerlendirilmesinden yana olduğumuzu belirterek konuşmamı bitiriyor, Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Dora.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 564 sıra sayılı “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü maddesi ile değiştirilen 5403 sayılı Kanunun üçüncü fıkrasında yer alan “2 hektar” ibaresinin “3 hektar” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 29/04/2014

Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Dedeoğlu, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 564 sıra sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Hükûmet, hazırlanan bu kanun tasarısıyla tarım arazilerinin miras yoluyla bölünmesini önlemek ve üretimi artırmak istemektedir. Bu yasayla tarım arazilerinin bölünmesi yasaklanmaktadır. Ülkemizde tarım arazileri yalnızca miras yoluyla bölünmüyor, tarım arazilerinin bölünmesinin en büyük nedenlerinin başında uygulanan yanlış tarım politikaları gelmektedir. Bu politikalar, çiftçilerimizi üretimden uzaklaştırmakta ve tarlalar boş kalmaktadır. Ayrıca çiftçiler, zarar ettikleri için de tarım yapmak istemiyorlar, ekim yapmak istemiyorlar. Hazırlanan bu kanun tasarısı üretime ve istihdama faydalı bir çalışma değildir. Bu kanun tasarısı, küçük çiftçilere büyük zarar verecektir. Aralarında anlaşamayan ve tarlalarını miras yoluyla küçük parçalara bölemeyen küçük çiftçiler tarlalarını daha büyük şirketlere satmak zorunda kalacaklardır. Bu açıdan bakıldığında kanun tasarısı ülkemizde çiftçilere fayda yerine zarar verecektir. Zaten ülkemizde tarım ve hayvancılık son yıllarda iyice gerilemiş durumdadır. Eskiden tarım ve hayvancılık alanında kendi kendine yetebilen 5 ülkeden birisi olan Türkiye, bugün neredeyse pek çok konuda tamamen ithalata dönmüştür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Türkiye Arjantin’den elma, Brezilya’dan muz, İran’dan karpuz ve İsrail’den domates tohumu ithal eder konuma gelmiştir. Amerika Birleşik Devletlerinin bazı eyaletlerinden maalesef ki kurbanlık canlı koyun ithal eden Türkiye, Bulgaristan’dan tarihinde görülmemiş bir şekilde saman ithal eder duruma düşürülmüştür. Bugün çiftçilerimiz alın terinin karşılığını alamaz, ürettiğini, istediğini istediği fiyata satamaz hâle gelmiştir. Bu durum çiftçilerimizi her geçen gün üretimden uzaklaştırmaya başlamıştır. Ülkemizde 2002 yılında 26,5 milyon hektar olan ekilebilir toprak miktarı 2011 yılında 23,6 milyon hektara maalesef ki düşmüştür. Hükûmet tarafından çıkarılan Büyükşehir Yasası ile ekilebilir toprak miktarı daha da azalacaktır. Büyükşehir Yasası ile 18.200 köyün tüzel kişiliği sona ermiş ve bu köyler mahalleye dönüştürülmüştür. Köy meralarının da akıbeti belirsiz hâle gelmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, uygulanan tarım politikaları ve yaşanan olaylardan elbette ki Kahramanmaraşlı çiftçilerimiz de olumsuz yönde etkilenmişlerdir. Türkiye’de ve Kahramanmaraş’ta çiftçilerimiz bankalara, tarım kredi kooperatiflerine, sulama birliklerine ve elektrik idarelerine borçlarını ödeyemez hâle düşmüşlerdir. Bu çiftçilerimize zaman zaman yapılan yeniden yapılandırma çalışmaları da fayda etmemiştir. Çiftçilerimizin durumu içler acısı bir hâldedir. Girdilerde ortaya çıkan yüksek fiyat artışlarına bu yıl bir de meyve ağaçlarında yaşanan don olayları eklenmiştir. 29 Martı 30 Marta bağlayan gece Kahramanmaraş’ta çok ciddi bir şekilde sıcaklık düşüşü yaşanmıştır. Aynı şekilde, yine Kahramanmaraş’ta değil, bölge coğrafyada da aynı olay yaşanmıştır. Bu sıcaklık düşüşünden meyve ağaçları çok büyük oranda zarar görmüştür. Kahramanmaraş’ta yaşanan don olaylarından erken çiçek açan meyve ağaçları ve bağlık alanlar maalesef ki çok büyük zarar görmüşlerdir. Hükûmetin mutlaka üreticilerimizin bu zararlarını tespit ederek mağduriyetlerini gidermesi gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2090 sayılı Tabii Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanun çiftçi haklarını koruma konusunda yetersiz kalmaktadır, bu kanun maddesi yeniden ele alınmalıdır. Çiftçilerimiz için ağır şartlar ortaya koyan bu yasa çiftçilerimizi koruyacak ve çiftçilere sahip çıkacak şekilde yeniden düzenlenmelidir. Kahramanmaraş tarım ve hayvancılık konusunda ülkemizin en önemli illerinden biridir. Bu nedenle, üreticilerimizin kayıplarının giderilmesi ve özel teşviklerle desteklenmesi gerekmektedir.

Bu duygu ve düşüncelerle değişiklik önergemizin kabulünü diler, yüce Meclisi saygılarımla selamlarım. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Dedeoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

564 sıra sayılı Toprak koruma ve arazi kullanımı kanununda değişiklik yapılması hakkındaki kanun tasarısının 4. Maddesindeki tarımsal arazi ibaresinin tarım arazisi olarak değiştirilmesini arz ederiz.

Tufan Köse (Çorum) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Akar. (CHP sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yarın 1 Mayıs, tüm emekçilerin bayramını kutluyorum, aynı zamanda bu bayramın Taksim’de kutlanmasına izin vermeyen ve engel olan anlayışı da bu kürsüden kınıyorum.

Evet, şimdi, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nda değişikliği yapan tasarının 4’üncü maddesi hakkında konuşmak istiyorum ama bu arada bu kanunun da çok geç kalmış bir kanun olduğunu, gerekli kanun olduğunu da belirtmek istiyorum. Geç kalmış olmakla birlikte içinde eksiklikleri barındıran, aslında Bakanın dediği gibi -üzerinde çok çalıştık diyor- üzerinde çalışmışlar ama unutmuşlar çünkü Büyükşehir Yasası’yla beraber yeni ilçeler falan oluşmuş, onun yanında bazı iller var ki tarımla çok alakası kalmamış, oralarda da toprak bütünleştirmeye, toplulaştırmaya ya da onlara bir sınır getirmek için çaba sarf etmişler. Yine de bu kanun çıkmalı diyoruz.

Şimdi, küçük toprak alanlarının kullanılması tabii ki insanların kazançlarıyla ilgili sıkıntılar yaratmaktadır. Tarıma baktığımızda, acaba on iki yıllık AKP politikalarına baktığınızda sadece toprakların miras yoluyla paylaştırılması veya küçültülmesi mi tarımdaki sıkıntıları ortaya çıkartıyor yoksa başka nedenler mi var, buna bakmak lazım. Doğru, topraklar parçalandıkça, daha ufak parçalara bölündükçe verimlilik azalıyor. Bir defa verimliliği artırmamız gerekiyor. Yine, topraklar ufaldıkça, paylaşıldıkça işçilik maliyetlerinin arttığını görüyoruz. Yine, gübre kullanımındaki artışı ve gübre maliyetlerini görüyoruz. Yine, mazot kullanımının arttığını görüyoruz ki Bakan bunları ifade etti. Yine, burada su kullanımının da bütünleşmiş topraklarla birlikte parçalanmış topraklarda daha fazla olduğunu görüyoruz.

Tabii, şimdi sadece toprakların parçalanması, daha ufak parçalara ayrılması ve bunları bütünleştirerek Türkiye’deki tarımın problemlerini çözemeyiz. Bakan buraya geldiğinde şunları da söylemeliydi: Çözümlerin ne olduğunu söylemeliydi. Örneğin, işte lojistik hizmeti yapan gemilere ÖTV’siz mazot verilirken Türk işçisine bu mazotun niye 5 TL’ye yakın bir ücretle verildiğini söylemeliydi. Yine, Türk çiftçisinin bu gübreyi, tarımda kullanmış olduğu gübreyi niye dünyadaki tüm ülkelerden daha pahalı kullandığını söylemeliydi ve bunları izah edebilmeliydi. Bir başka şeyi daha Bakan buradan anlatmalıydı: Büyükşehir Yasası’nı hep birlikte destekledik. 30 ilde büyükşehir kanunları uygulanmaya başlandı. Büyükşehir Kanunu uygulandıktan sonra, yer altındaki sular, kuyu suları, dereler, nehirler, aklınızda ne kadar su işi varsa büyükşehirlere devredildi.

Şimdi, benim kentimde bu problem yaşanıyor. Örneğin, Sapanca Gölü’ne akan Balaban Deresi sadece içme suyunu, o köydeki içme suyunu karşılamıyor, aynı zamanda, o köyde yapılan meyvecilikteki su ihtiyacını da karşılıyordu. Ama büyükşehir belediyesi bu köylünün elinden bu suyu aldı, şimdi Yuvacık Barajı’na akıtmak için bir formül üretti ve o dereyi Yuvacık Barajı’na akıtıyor. 8 kilometrelik alanda can suyu kalmadı, meyveyi sulayacak su kalmadı. Şimdi, Bakanlığın görevi sadece toprakları bütünleştirmek değil, aynı zamanda, o topraklarda tarım yapacak çiftçinin su ihtiyacını da karşılamak olmalı. Bu su ihtiyacının da, “İşte, biz sadece tarımı yaparız, toprakları bütünleştiririz su olsa da olmasa da.” denmez, denmemelidir. İşte bunlara da çözüm üretmelidir.

Peki, insanları bütünleştirdiğinizde o hissedar olan -kardeşlerden örnek vermek istiyorum- kardeşlerden birinin bunu alacağını düşünüyorsunuz. Almaz ise mahkemelerle çözmeyi düşünüyorsunuz. Yine çözülmezse kamulaştırarak bu işi çözmeyi düşünüyorsunuz. Peki, bu kardeşin o toprağı alabilme şansının ne kadar olduğuna hiç baktınız mı? Ben size söylüyorum: Yüzde 90’ı o toprakları diğer kardeşten satın alamayacak. Satın alsa bile diğer kardeş o parayı bir süre sonra tüketecek ve bir süre sonra istihdam problemleriyle karşı karşıya kalacağız.

Tabii, birçok durum var bu konuda. İnsanlar tarımdan hızla uzaklaşıyor, 3 milyon hektar alanda tarım yapılmıyor. Örneğin, kendi ilçemden, kendi bölgemden yine örnek vermek istiyorum, Kandıra ilçesinden. Kandıra’ya 20 kilometrelik, 30 kilometrelik yoldan gittiğiniz zaman, Karadeniz’e doğru indiğinizde 30 tane emlak ve gayrimenkulcüyü görebiliyorsunuz. Orada tarım arazilerinin satıldığını görüyorsunuz çünkü kimse tarım yapmak istemiyor, tarımdan para kazanamıyor. İşte, tarımdan para kazanabilmeleri için çiftçilerin bu olanaklarını artırmanız gerekiyor. Neyle artırmanız gerekiyor? Kredilerle artırmanız gerekiyor. Peki Türkiye’de tarıma kredi veren Ziraat Bankası en çok krediyi kime veriyor? Havuz medyasına veriyor diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akar.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 4’üncü madde kabul edilmiştir.

Madde 5’e bağlı 8/A maddesinin üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 564 sıra sayılı Toprak Koruma ve arazi kullanımı kanununda değişiklik yapılması hakkındaki kanun tasarısının 5-8/A Maddesindeki ifade edilen tarımsal arazi ifadesinin tarım arazisi olarak değiştirilmesini arz ederiz.

Ali Rıza Öztürk                         İlhan Demiröz                          Haydar Akar

      Mersin                                    Bursa                                    Kocaeli

   Özgür Özel                         Uğur Bayraktutan                        Engin Özkoç

      Manisa                                    Artvin                                   Sakarya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 564 sıra sayılı “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesine bağlı 8/A maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

   Emin Çınar                                 Ali Öz                                Oktay Öztürk

   Kastamonu                                Mersin                                  Erzurum

Seyfettin Yılmaz                        Erkan Akçay                       Kemalettin Yılmaz

       Adana                                    Manisa                             Afyonkarahisar

                                                                                                                                      Mustafa Kalaycı

                                                    Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Kalaycı, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Tarımsal bünyenin iyileştirilmesi, daha az zaman, iş gücü ve sermaye kullanımı ile üretim faktörlerinden en iyi biçimde yararlanarak tarımsal üretimi ve tarım işletmelerinin verimliliğini artırmak için arazi toplulaştırması önem arz etmektedir.

Günümüzde tarım arazilerinin elverişsiz parçalara bölünmesi sebebiyle bu arazilerde verim azalmış, ekonomik tarım yapılması neredeyse imkânsız hâle gelmiştir.

Görüştüğümüz bu maddede tarımsal arazilerin belirli büyüklüklerin altında ifraz edilemeyeceği, bölünemeyeceği hususu düzenlenmektedir. Uygulamada çiftçinin mağduriyetine meydan verilmemesi için gerekli önlemler mutlaka alınmalıdır.

Bugün tarım sektörü birçok sorunla karşı karşıya olup zaten zor günler yaşayan çiftçimiz şimdi de kuraklık ve don felaketi nedeniyle perişan durumdadır. Ülkemiz, ekim ayından beri son yılların en kurak dönemini yaşamaktadır ancak Tarım Bakanı ya farkında değil ya da tarımı ve çiftçiyi umursamıyor. Sayın Bakan geçen hafta 22 Nisan 2014 Salı günü burada yaptığı konuşmada -Meclis zabıtlarından aynen okuyorum- “Kuraklıkla ilgili olarak şubat, mart ve nisan yağışları tarımsal kuraklık riskini önemli ölçüde azaltmış, nisan sonu ve mayıs yağışları da bundan sonraki süreçte kuşkusuz belirleyici olacak.” diyor. Hayretle ve şaşkınlıkla dinledik. Acaba Sayın Bakan hangi ülkenin Tarım Bakanı? “Kuraklık riski azaldı.” derken acaba nereyi kastetti? İç Anadolu diye bir bölgemiz var, bu bölgemizi gördü mü acaba? Orada “ülkemizin tarım ambarı” diye “Konya” adında bir ilimiz var, bir de ovası var. Bunlardan acaba haberi var mı?

Değerli arkadaşlarım, kuraklık nedeniyle Konya Ovası yanıp kavruluyor, ekinler perişan olmuş vaziyette, çiftçimiz kan ağlıyor. İsterseniz en yakın ilçemize Kulu’ya, Cihanbeyli’ye beraber gidelim; hatta Sayın Bakanın vakti varsa Konya Ovası’nı beraber dolaşalım; kuraklığın ekinleri nasıl etkilediğini, çiftçimizin karşı karşıya kaldığı içler acısı durumu yerinde görelim. Bırakın kuraklık riskinde azalmayı, yaşanan kuraklık ve don nedeniyle Konya’nın birçok ilçesinde afet bölgesi ilan edilmesi gereken bir vaziyet ile karşı karşıyayız. Buğdayda, arpada, meyvelerde yüzde 50’yi aşan, hatta yüzde 80’lere varan hasarın olduğu ilçelerimiz var.

Yine, Sayın Bakanın yaptığı açıklamaya göre, dondan zarar gören 60 ilde Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan  borçlar bir yıl ertelenecek fakat o da belli ki faiziyle ertelenecek. “Don nedeniyle oluşan zararlar sigortadan karşılanacak.” diyor ama büyük çoğunluğu çeşitli nedenlerle sigorta yaptırmamış çiftçimiz ise zararıyla baş başa kalacak. Ayrıca “Meyvelerde ve çiçeklenme sürecinde yüzde 67’ye kadar Bakanlık tarafından sigorta poliçeleri destekleniyor.” diyor. Ancak, yaşanan don afeti özellikle Ereğli ilçemizde olmak üzere Konya’da meyve bahçelerini çiçek açmadan, tam çiçek açma aşamasında vurmuştur.

Bakın, Ereğli ilçemize bağlı Gaybi’de, Belceağaç’ta, Yıldızlı’da başta beyaz kiraz olmak üzere meyve bahçeleri don nedeniyle perişan olmuş ama “Bu zararı karşılamam.” diyorlar. Peki, üretici ne yapacak, sigorta kapsamına neden alınmıyor? Sayın  Bakan, sayın Hükûmet biraz insafa gelmeli, biraz çiftçinin hâlini düşünmelidir; çiftçinin, üreticinin sorunlarına duyarsız kalmamalıdır. Çiftçimiz için kapsamlı bir destek paketi acilen uygulamaya konulmalıdır. Kuraklık ve don felaketi nedeniyle tarımsal ürünlerde meydana gelen hasarlar belirlenmeli, çok büyük hasarlarla karşı karşıya kalan ilçelerimiz afet bölgesi ilan edilmeli ve çiftçinin zararı bir an önce tazmin edilmelidir. Çiftçinin tarım kredi kooperatifleri ve bankalara olan kredi borçları ve tarımsal sulamada kullanılan elektrik borçları faizsiz ertelenmelidir.

Ülkemizde tarım sigortaları fazla gelişmemiştir. Bu nedenle çiftçimizin tabii afetler nedeniyle gördüğü, yaşadığı mağduriyeti giderecek önlemler alınmalıdır.

Teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –  Teşekkür ediyoruz Sayın Kalaycı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 564 sıra sayılı Toprak Koruma ve arazi kullanımı kanununda değişiklik yapılması hakkındaki kanun tasarısının 5-8/A Maddesindeki ifade edilen tarımsal arazi ifadesinin tarım arazisi olarak değiştirilmesini arz ederiz.

Özgür Özel (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE  VE  SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 564 sıra sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nda değişiklik yapan tasarının birinci bölümünün 5’inci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum.

Tasarı ile tarım arazilerinin miras yoluyla parçalanmasının önüne geçilmesi amaçlanıyor. Grubumuzun da daha önce de ifade ettiği gibi, özünde desteklediğimiz bir öneri. Mirasçıların kendi aralarında anlaşması ya da bu mirasçıların ortak olarak kalması durumunda limitet şirket kurma, eğer satılacaksa da ehil mirasçıdan başlayarak, silsile yoluyla teklif edilerek arazilerin bölünmemesi amaçlanıyor. Arazilerin bölünmesinin 10 dönümde 150 liralık bir zarara yol açtığını ilgili bakanlık bürokrasisi çeşitli raporlarında açıklamış durumda. Ayrıca, 10 dönümde 100 lira ulaşımdan, 80 lira da makinesiz tarım yapıldığı için, toplam 330 liralık bir zarardan bahsediliyor ve 24 milyar hektarlık arazi düşünüldüğünde de yıllık 8 milyar bir kayıptan bahsediliyor. Eğer durum böyle ise Tarım Bakanlığına şunu sormak gerekiyor: “On iki yıldır toplam 96 milyar liralık bir zararı niçin göze aldınız ve buraya kadar getirdiniz, bu kadar önemli bir değişikliği yapmadınız?” Ayrıca, “Arazilerin bölünmemesi verimlilik açısından önemli ama verimlilik açısından daha yapılacak birçok iş var, onları niye yapmıyorsunuz?” diye de 2’nci bir soru var.

Peki, toprak bölünüyor, miras yoluyla toprak bir sefer bölünüyor ama -ben Manisa’da ve ağırlıklı olarak tarımla uğraşılan bir kentin milletvekili olarak biliyorum ki aslında her sene topraklar bölünüyor. Her geçen gün biraz daha yoksullaşan, biraz daha ekonomisi güce giden çiftçiler borcunu ödeyebilmek için, kredi borçlarını kapatılabilmek için, çocuklarının eğitim giderlerini karşılayabilmek için veya evladına düğün yapacak, evlendirecek bu masrafları karşılamak için ya da ani bir sağlık sorunuyla baş edebilmek için parça parça her sene toprak satıyorlar zaten. Örneğin Manisa’nın Hacıaliler’inde, Çobanisa’sında 50 dönüm yeri olan 45’e, 40’a, 35’e düşerken her sene 5’er dönüm, 5’er dönüm borcunu kapatmak için veya diğer söylediğim sebeplerden toprağını satıyor. O zaman buna engel olmak da çok önemli bir şey. Bunu nasıl yapacağız? Çiftçiyi destekleyerek yapacağız.

Çiftçinin çok ciddi sorunları var özellikle son on yıldaki tarım politikaları yüzünden. Tütün: AKP milletvekilleri zaman zaman Manisa’da övünüyorlar. Bunu Sayın Bakan izleyemiyor ama herhâlde örneğin Akhisar’ın Süleymanlı beldesinden İbrahim amca izliyor. Akhisar’dan bir milletvekili diyor ki: “Biz, dönemimizde çiftçiyi tütün derdinden kurtardık.” Bu, ciddi bir sıkıntı. Oysa onlar biliyorlar ki eski hesapla tütünün şimdi fiyatının, işte onu satın alan TEKEL’in rakıyla denk gelen fiyatından hesaplıyorlar, 60 lira olması lazım, 2 kilo et alıyordu, en az 50 lira olması gerekir diye biliyorlar.

Pamuk bitti, Çukurova’yla birlikte dünyanın göz bebeği pamuğumuz bitti. Zeytinde 2005-2013 arasında giderler yüzde 100 ile yüzde 250 arasında arttı ama on yıl önceki fiyatlardan zeytin satılıyor. Herkes darıya sığındı, darı üretimi yapıyor, mısır üretimi yapıyor; toprağı yoran bir üretim. Tek tek sayabilirim ama zaman dar, 415 liraya mal ettiği mısırı 560 liraya şanslı olanlar sattı, neminden bahane bulunanlar maliyetine bile mısırı veremez duruma geldiler.

“Üzüm” dediğimizde, Sayın Eker geçen sene geldi, Manisa’ya davet ettik, Sarıgöl’ün Çanakçı’sı, Alaşehir’in Subaşı’sında dondan sonra toplantılar yaptı, söz verdi, “Zarar karşılanacak, devlet arkanızda, sigortalı sigortasız diye bakmayacağız, hepinizi… Ağlamayın anneciğim.” dedi, fotoğrafları yayınlandı basında. Anneler ağlamaya devam ediyor. TARSİM’i olmayana bir kuruş para ödemediler. Ben gittim Subaşı’ya, Sayın Eker bir daha Subaşı’ya gelebilir mi, bir daha Sarıgöl’e gelebilir mi, o bir merak konusu. Bir gelsin bakalım da ne diyor o teyze bir görsün.

Kuru üzümde 5 liralık fiyat, İran’dan gelen kaçak üzüm yüzünden 2,5 lira oldu. Tamamında Manisa’daki AKP siyasetçilerinin birinci dereceden sorumluluğu var.

Yaş üzüm: Rusya’yla bozulan ilişkilerden dolayı ciddi şekilde -yüzde 80’ini Rusya’ya satıyorduk- fiyat kaybetti, zor durumdayız. Şimdi geldiğimiz noktada, daha geçen günlerde Karaoğlanlı, Bozköy, İğdecik ve Çobanisa’daki doludan dolayı büyük bir felaket var. TARSİM oraları 2011’de korumamıştı. Kimse TARSİM yaptırmamış. Şimdi diyorlar ki: “Borcu olanın borcunu öteleriz.” Borcu olmayan bu seneyi nasıl geçirecek? Mutlaka faizsiz krediyle desteklenmesi gerekir.

Buna da dikkat çekiyor, Sayın Bakanın şahsında tüm Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özel.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Madde 5’e bağlı 8/A maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 5’e bağlı 8/B maddesi üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 564 sıra sayılı “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesine bağlı 8/B maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “bir yıl” ibaresinin “altı ay” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 29.04.2014

                    Emin Çınar                                            Ali Öz                                           Oktay Öztürk

                    Kastamonu                                            Mersin                                              Erzurum

                Seyfettin Yılmaz                                    Erkan Akçay                                   Kemalettin Yılmaz

                       Adana                                               Manisa                                         Afyonkarahisar

                     Alim Işık

                      Kütahya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Işık, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 564 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 5’inci maddesine bağlı 8/B maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, iyi niyetle hazırlanmış ve Türk tarımının içinde bulunduğu önemli sorunlardan birisine çözüm bulmak amacıyla yüce Meclisin gündemine getirilmiş bu tasarının özünde olumlu ama mevcut sorunları çözmekten uzak bir tasarı olduğunu sizlerle paylaşarak sözlerime başlamak istiyorum çünkü bölüm soruları üzerinde de Sayın Bakana “Mevcut durumda parçalanmış olan arazileri nasıl bir araya getireceğiz, buna yönelik bir hüküm var mı?” diye sorduğumuzda aldığımız cevapta maalesef böyle bir hükmün yer almadığını gördük. 

Dolayısıyla, zaten Türkiye tarımı, Türk tarımı parçalı araziler ve küçülmüş işletme büyüklükleri nedeniyle yıllarca bu noktaya gelmiş. Bugün bu sorundan kurtarmanın yolu mevcut soruna çözüm bulmak. Bundan sonra arazi parçalanmasını önlemeye yönelik tedbirler elbette ki önemli ama şu anda var olan bu sıkıntıyı çözme adına bir kanun maalesef önümüze getirilmemiş oldu.

O nedenle öncelikle var olan sıkıntıyı çözecek tedbirler almamız gerekiyordu. Bu kanun tasarısı içerisinde de buna yönelik hükümlerin bulunmasını gönlümüz arzu ederdi ama  maalesef bugün var olan sorunları kabullenmişiz “Artık bundan sonra araziler parçalanmasın, onun önlemini alalım.” diye böyle bir tasarıyı getirmişiz. Elbette ki ikinci kısmı da önemli, bundan sonra bölünmesin, parçalanmasın ama şimdi var olan bölünmüşlüğü ortadan kaldıracak dolayısıyla özendirici tedbirlerle birleşmeyi öne çıkaracak bir tasarı olmasını arzu ederdik maalesef böyle bir tasarıyla karşı karşıya olmadığımızı görmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, tabii ki Türk tarımının en önemli sorunlarından birisi küçük işletme büyüklükleri ve parçalanmış araziler ama buna bağlı olarak modern tarım tekniklerini uygulayamadığımız veya tarım teknolojilerini bundan dolayı uygulamaya geçiremediğimiz gerçeğini de buna eklememiz lazım. Ayrıca tarımın istihdamda ve Türk ekonomisindeki payı giderek azalmış ve özellikle de son beş yılda hızla gerilemiştir. Bu, yeni işsizliğe ve tarımdaki gizli istihdamı ortadan kaldırmaya yönelik bir gelişmedir, bunun önüne geçilmesi gerekiyor.

Sayın Bakan, yıllık 3.650 dolarlık kişi başına tarımsal gelirden bahsetti. Bunu artırmayı ve 4 katına çıkarmayı hedeflediklerini söyledi. Doğrudur ama 4 kardeş 3.650 dolarlık gelirle kıt kanaat geçinirken açığa düşen 3 kardeşe ne yapacağımız sorusuna bir cevap veremedi. Bundan sonra sıkıntı bu olacaktır. Evet, 1 kişide toparlayalım mirasla düşen arazileri, geriye kalan 3-4 kardeşi ne yapacağız? Ona yönelik bir tedbir yok, ona yönelik bir istihdam politikası, o da yok.

Onun için bu tasarı sorunları çözmeyecek, belki parçalanmanın önüne geçecek ama yeni sorunları da beraberinde getirecektir. Biz burada bu mevcut sorunları çözmeye yönelik tedbirleri almak zorundayız.

Tabii ki girdi fiyatlarının özellikle son birkaç yılda çok artması nedeniyle tarımda kârlılık ve verimlilik de düşmüştür. Özellikle geçen yıl atanmayı bekleyen, bu sektörde ciddi anlamda katkı yapacağına inandığımız birçok mühendis, veteriner hekim bugüne kadar atanamamıştır. Yine sorduğumuz sorulardan anladığımız o ki Maliye Bakanlığı eğer taleplere uygun cevap verirse atama yapılacağı söyleniyor. Vermezse ne olacak? Vermezse her yıl binlerce vermiş olduğumuz, vermediği de belli, öyle bir talebin iletilmediği de bazen söyleniyor…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Vermedi, vermedi.

ALİM IŞIK (Devamla) – Bugün yeni mezun vermeye devam eden ziraat fakülteleri, veteriner hekimliği fakülteleri, su ürünleri fakülteleri yine problem üretmeye devam edecek.

Ben önergemize desteğinizi bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. Hiç olmazsa mirasçılar anlaşması hâlinde bir yıl beklenmesin, altı ay içerisinde bu sorunlar çözülsün diyoruz.

Saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Madde 5’e bağlı 8/B maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 5’e bağlı 8/C maddesi üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 564 sıra sayılı “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesine bağlı 8/C maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Mirasçılar, miras bırakanın ölümünden sonra terekede bulanan tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazinin mülkiyeti hakkında cümlesinin,” “Mirasçılar, miras bırakanın ölümünden sonra terekede bulunan asgari tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazinin mülkiyeti hakkında” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 29.04.2014

                    Emin Çınar                                            Ali Öz                                           Oktay Öztürk

                    Kastamonu                                            Mersin                                              Erzurum

                Seyfettin Yılmaz                                    Erkan Akçay                                   Kemalettin Yılmaz

                       Adana                                               Manisa                                         Afyonkarahisar

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Ali Öz, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 564 sıra sayılı Kanun Tasarısının 5’inci maddesine bağlı 8/C fıkrası üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesiyle alakalı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Kanuna genel manada baktığımız zaman, aslında, Türkiye’de ihtiyaç olan, uzun süredir çözülmesi gereken bir sorunun, belli kriterlere dayanarak büyük çoğunluğunu hallettiğini görüyoruz. Bu nedenle de, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kanun tasarısını desteklediğimizi öncelikle ifade etmek istiyorum.

Ancak, Türkiye’de tarımsal üretimin ve ihracatın sonraki yıllarda sürdürülebilirliğinin sağlanması açısından üreticilerin bugün bankalara birikmiş olan borçlarının, prim borçlarının, elektrik borçlarının faizsiz ertelenmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Yeni kredi kullanımında kolaylıklar sağlanması gerekmektedir. Çiftçi, yapılacak desteklerle ayağa kaldırılmalıdır. Çiftçilerin doğal afetlerden gördüğü zararı önlemek için mücadele edilmelidir.

Maalesef, biz, her defasında -millet olarak genel bir alışkanlığımız- kapımıza afet dayanmadan, bir afeti yaşamadan daha önceden bununla alakalı nasıl önlemler alınması gerektiğini, ne tip yardımların yapılması gerektiğini düşünmeyen ve  uzun vadeli stratejileri geliştirmeyen bir milletiz. Her afet olduğu dönemden sonra “Vay, şurada şu afet oldu, böyle afet oldu, onunla alakalı şunlar mağdur oldu, acil hangi tedbirler alınmalı…” Aslında, bunların hepsinin mutlaka hukukun içerisinde olan kanuni birtakım temellere dayanılması gerektiğinin zorunlu olduğunu da ifade etmek istiyorum.

Tabii ki bu doğal afetlerle yaşadığımız hadise sadece çiftçileri etkilemiyor; çiftçilerden başlayan, çiftçiyle beraber tüm sektörü içerisine alan, sonuçta tüketicinin mutfağına kadar yansıyacak olan, enflasyonu da yükseltecek bir gıda krizinin içerisine Türkiye’yi sokmaktadır. Dolayısıyla tüketiciye kadar uzanan zincirdeki bu felaketin bedelini herkes ödemek zorunda kalacak.

Ülkemizde bu yıl için kuraklıktan en çok etkilenen ürünlerin başında buğdayın geldiğini ve üretimin de bu yıl yüzde 20-30 oranında azalmasının beklenmekte olduğunu yapılan çalışmalar göstermektedir. Kuraklık aslında hepimizin önlem alması gereken -kuraklığın sebeplerinin dışında kuraklıkla mücadele noktasında doğal su kaynaklarımızın kırk elli yıllık planlamalarla bir eylem planı yapılarak kuraklıktan en az düzeyde etkilenmenin yollarının aranması da gereken- önemli adımlardan bir tanesi olmalıdır. Tabii, burada su kaynaklarımızın kullanılmasıyla beraber, aynı zamanda kuraklığın getirdiği sorunu çözerken evlerde kullanmış olduğumuz suların daha sonra entegre sanayi tesisleriyle birleştirilerek yeniden doğada kullanılması, harcanması gibi bir stratejiyi de geliştirmemiş olmamız da ülke olarak kuraklıktan çok fazla miktarda etkilendiğimiz anlamına gelmektedir. Su kaynaklarının çevresinde yapılaşmaya müsaade edilmesi de bizim için önemli sorunlardan bir tanesidir.

Tarımsal alanda çiftçilerimiz her yıl değişik bir nedene bağlı olarak mağdur olmaktadır. Çiftçi, doğal afete maruz kaldığında o yıl harcadığını bile elde edemiyor, borçları arttıkça artıyor, bir kısır döngü içinde bocalayıp duruyor. Bu anlamda, tarım sigortasının yapısındaki zarar karşılamanın mutlaka revize edilmesi gerekmektedir. Bu anlamda, ziraat odalarının ve çiftçilerin talepleri göz ardı edilmemelidir. Bu konuda çiftçilerin sigorta sistemine dâhil edilmesi için kolaylaştırıcı önlemler mutlaka alınmalıdır. Sigorta primleri çiftçiyi cezbedecek şekilde indirilmelidir; ürün oluşmadan, kısa sürede sona eren sigortalama sürelerinin uzatılması sağlanmalıdır. Ürün hasat edilmediği sürece afet yaşandığında çiftçilerimize ek bir meblağ tahakkuk ettirilmeden sigorta kapsamı devam ettirilmelidir. Sadece don afetinde uygulanmakta olan “çiçek sigorta kapsamı” konusunun diğer afetleri de kapsaması sağlanmalıdır, güneş yanığı da sigorta kapsamına alınmalıdır. Çok yıllık bitkiler aşırı hasar görmüşse, bunların hasar görmesinin tespiti hâlinde ürün veremeyeceği yıl üzerinden mutlak surette yeni düzenlemeler yapılması gerekmektedir.

Biz Mersin’de, Mezitli’de yaşamış olduğumuz bir don afetinden sonra sadece sebzelerin değil, ağaçların uzun süreli ürün veremeyecek durumda etkilendiğini biliyoruz. Dolayısıyla 2009 sayılı Kanun’un ve 5363 sayılı Kanun’un çiftçinin doğal afetlerde görmüş olduğu zararı telafi etme noktasında çok büyük eksiklikleri olduğunun herkes tarafından bilinmesi, bu Parlamento tarafından da sigortalama ve doğal afetlerden zarar gören çiftçilerin korunması anlamında yeni düzenlemelerin bu kanunlara ilave olarak hızlı bir şekilde çıkarılması gerektiğine inanıyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Madde 5’e bağlı 8/C maddesini oylarınıza sunuyorum:

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, oylamaya sunmadan önce bir söz alabilir miyim efendim?

BAŞKAN – Tabii, önce istiyorsanız buyurunuz Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan şimdi tasarının 8/C maddesini oylamaya sunacak. Ancak 8/C maddesinde ifade açısından teknik bir sorun olduğu kanaatindeyim; şöyle ki: Madde 8/C’nin ilk fıkrası şöyle başlıyor: “Mirasçılar, miras bırakanın ölümünden sonra terekede bulunan tarımsal arazi…” diye başlayıp devam eden bir cümle var burada. Mirasçı kavramı var, miras bırakan kavramı var, bir de miras bırakanın ölmesi kavramı var. Yani ortada bir mirasçı var ise demek ki ölüm gerçekleşmiştir, orada tekrar “Miras bırakanın ölümü” diye bir ifadeyi kullanmak son derece yanlıştır. Bence “Miras bırakanın ölümünden sonra” ibaresinin çıkarılması, amacı çok daha iyi ifade etmek için uygun olacaktır. O zaman cümle şöyle olacak: “Mirasçılar, terekede bulunan tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazinin mülkiyeti hakkında” olacaktır. Böyle bir düzeltmeyi öneriyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Olabilir. İsterseniz redaksiyonla düzeltelim.

BAŞKAN – Redaksiyonla bunu düzeltme talebiniz var, tamam.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Tamam.

BAŞKAN - Bu düzeltme talebini…

Şimdi, Sayın Hamzaçebi mikrofonunuzu tekrar açıyorum. Düzeltmeyi tekrar ifade edebilir misiniz?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Şöyle olması uygun olacaktır: “miras bırakanın ölümünden sonra” ibaresi çıkacak ve cümle şöyle olacak: “Mirasçılar, terekede bulunan tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazinin mülkiyeti hakkında...”

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet bu önerinizi kabul etti.

Bu redaksiyon talebiyle madde 5’e bağlı 8/C maddesini oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde 5’e bağlı 8/Ç maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde 5’e bağlı 8/D maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde 5’e bağlı 8/E maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde 5’e bağlı 8/F maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde 5’e bağlı 8/G maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde 5’e bağlı 8/Ğ maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Böylece birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.54

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.21

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

564 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm, çerçeve 5’inci maddeyle ihdas olunan 8/H maddesi ile 12’inci maddeler arası maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili İlhan Demiröz.

Buyurunuz Sayın Demiröz. (CHP, AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Tam beş dakika konuşacaksın, beş.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Niçin?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Uçağa yetişeceğiz, uçağa.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Tam on beş dakika konuşacakmış, şahsı adına da var.

CHP GRUBU ADINA İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Evet.

Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, tatil olması veya herkesin bir an önce uçaklara yetişmesi anlamında bir söz aldım ancak ifade etmemiz gereken hususlar var. Sayın Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanını burada yakalamışken onunla ilgili bazı sorunlarımızı da ifade etmemiz lazım.

564 sıra sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısı’nın görüşülmesinde bölüm üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.

Sayın Bakanımın her zaman itiraz ettiği, ancak bu 1980’li yıllardan önce ülkemiz tarımda kendi kendine yetebilen tarım ülkesiyken yanlış tarım politikalarıyla tarımda net ithalatçı konuma geldiğimizi ifade etmek istiyorum çünkü Sayın Bakan yaptığı konuşmalarda ithalattan bahsetmeden hep ihracatçı olduğumuzu ifade ediyor. Ülkemizin son on bir yılının dokuzunda tarım ürünlerinde dış ticaret net açığı verildiğini ifade etmek isterim. Uluslararası standart sanayi sınıflamasına göre 2000 yılında tarım ihracatı 1 milyon 659 dolar iken tarım ithalatı 2 milyon civarındaydı. 2013 yılında 5 milyon 916 bin dolar tarımda ihracat varken ithalat 7 milyon 774 bin dolardı. Yani bunu sınıflama anlamında ifade ediyorum ama şunu da söylemem lazım: Uluslararası standart ticaret sınıflamasına göre de gıda maddeleri konusunda ihracatçı olduğumuzu da ifade etmek isterim.

Değerli milletvekilleri, bankalarla ilgili bir iki konuda görüşlerimi ifade etmek istiyorum çünkü Sayın Bakan konuşmalarında Ziraat Bankasına geri dönüşlerin yüzde 98’lerde olduğunu ifade ediyor. Ama şöyle bir hafızalarımızı yokladığımız zaman, 2000 yılında tarıma verilen kredilerde özel bankaların payı binde 4’tü arkadaşlar. Ama 2000 ile 2013 yılları arasında yerli ve özel yabancı bankaların toplam payı yüzde 36 civarında. Yani bu rakamın arttığını ifade etmek istiyorum ve sonra, 2013 yılı sonu itibarıyla yerli ve özel yabancı bankaların kullandırdığı kredi miktarı 36,4 milyar TL.

Şimdi buradan şunu hemen söylemem lazım: Yani çiftçinin kullandığı kredi miktarının tarım destekleme ödemelerinin 4 katını geçtiğini ifade etmek isterim. Acaba bu durum çok iyi midir? Çiftçilerin durumunu gerçekten iyi olarak mı yoksa bankalardan bankalara ödemeler yaparak bu noktalara geldiğini mi ifade etmemiz lazım?

Değerli milletvekilleri, 30 büyükşehirde 16 bini aşkın belde ve köyün, ilçe belediyelerine mahalle olarak katılması neticesinde 2012 yılında il ve ilçe merkezlerinde yaşayanların oranı yüzde 77,3 iken 30 Mart 2014 yerel seçimlerinden sonra bu rakam yüzde 91’e yükselmiştir. Değişik bir ifadeyle, belde ve köylerde yaşayanların oranı yüzde 22,7’den yüzde 8,7’ye düşürülmüştür. Bunu da, Sayın Bakanın, bu konulardaki rakamlar üzerindeki en önemli çalışmalarından bir tanesi olarak ifade etmek istiyorum.

Ancak, burada, bu yasayla ilgili bir görüşümü de sizlerle paylaşmak isterim: 30 büyükşehir, 51 ilde de il özel idareleri var. Şimdi, bu yasayı uygulayabilmeniz için sizin toprak envanterini çıkarmanız lazım, toprakla ilgili sınıflandırmaları yapmanız lazım, onun için de teknik elemana ihtiyaç var. Ama gelin görün ki 30 büyükşehir de yani nüfusun yüzde 70’inin yaşadığı bu büyükşehirler de 30 Mart akşamı bir anda tamamen mahalleye dönüştü ve bunun neticesinde de değerli arkadaşlar, il özel idaresindeki teknik elemanlar, ziraat yüksek mühendisleri, gıda mühendisleri, çevre mühendislerinin hepsi darmadağın oldu, büyükşehirin veya il başkanlarının, ilçe başkanlarının taleplerine göre belli yerlere dağıtıldı.

Şimdi, buradan sormak istiyorum:

1) Bu yasayı nasıl uygulayacaksınız?

2) Bu yasanın altyapısı için gerekli olan teknik elemanları bu 30 ilde nasıl bulacaksınız?

Bu konuda Sayın Bakanın görüşlerini almak istiyorum ancak bir şeyin de altını çizerek söylemek isterim: Zaten muhalefetten gelen önerilere de çok sıcak bakmadıklarını biliyorum ama dilerim ki Toprak Reformu Genel Müdürlüğünün artık illerde, daha çok 30 ilde, büyükşehirlerde bir yapılanmaya ihtiyacı var yani en azından büyükşehirlerin bu konudaki noksanlığının bu Genel Müdürlüğün taşra teşkilatlarının kurulmasıyla giderilebileceğini ifade etmek istiyorum.

Arkadaşlar, Sayın Bakan az önceki konuşmasında şöyle dedi: “İşte, arazilerin azalması söz konusu değil.” ÇKS sistemiyle, başka sistemlerle bunların olduğunu ifade ediyor ama 2013 yılı sonu itibarıyla 1,7 milyon çiftçi tarımdan ayrılmış arkadaşlar. Neden ayrılmış? Kendi isteğiyle mi ayrıldı? Varoşlara geldi, orada hizmet sektöründe, sanayi sektöründe iş mi buldu? Hayır ama ayrılmak durumundaydı çünkü geçinemiyordu ve bu noktalara gelerek ayrılmış olduğunu ifade etmek istiyorum.

Genel ekonominin büyüme hızının çok altında kalan tarımdaki bu büyümenin… Son on bir yılda ülke ekonomisi yani gayrisafi yurt içi hasıla yüzde 5 büyürken tarımdaki büyüme hızı yüzde 2,3’te kalmıştır. Bunu da çiftçi temsilcileri ile ziraat oda başkanlarının basına verdiği bilgiler ışığında ifade ettikten sonra biraz da bölgemle ilgili çok kısa bir iki konuya değinmek istiyorum.

Bunlardan bir tanesi: Değerli milletvekilleri, Bursa Karacabey İkizce köyünde, 2.320 dönümlük bir alanda KOTİYAK yani küçük işletmeli bir organize sanayi kurulmak isteniyor. KOTİYAK adı altında bir kooperatif kurdular, kooperatifin üyeleri zannediyorum 8 ila 10 civarında. Organize sanayi bölgelerinde yer almaları mümkün değil, çünkü orası onlar için pahalı. “Burası birinci sınıf tarım arazisi, biz buradan alalım.” ifadesiyle yola çıktılar. Ne oldu? Yola çıktılar ama sivil toplum örgütleri ve diğer kuruluşlar, ziraat mühendisleri odası, ziraat odaları karşı çıkınca o zaman bir başka çözüm bulmaları gerekiyordu. Arkadaşlar başka çözümü de şöyle buldular: KOTİYAK, TOKİ’yle görüştü ve TOKİ’ye devretti. Şimdi, 2.320 dönümlük birinci sınıf tarım arazisinde TOKİ, Bursa’da bir emlak bürosu açmış, köylüleri oraya çağırıyor, dönümü 15 bin liradan burayla ilgili kamulaştırma yapmak üzere çalışma yapıyor. Yani TOKİ’nin bir görevinin de artık bu olduğunu arkadaşlar özellikle ifade etmek istiyorum.

Bir başka konu: Yine Bursa’da Yenişehir’de -Bursalı ve Tarım Komisyonundan olan arkadaşlarım da var, yüksek sesle onun için diyorum, onlar da inşallah duyar. Telefonla görüşüyorlar, telefon görüşmesi biter zannediyorum- bir oto test merkezi yapılıyor. 2.600 dönümlük mera arazisine kurulmak isteniyor. Bu merkezin burada yapılmasının yanlış olduğunu… Ama oradaki arkadaşlara, seçim öncesi maalesef milletvekili arkadaşlarımız 1.500 kişinin çalışacağını söylemişlerdi ancak bu kadar çalışanın olmayacağını ve bu kadar bir istihdamın yaratılmayacağının altını çizmek istiyorum çünkü oradaki 2 köyün -Karacaali ve Karaköy- çiftçilerinin maalesef merasız kalacağını söylemek istiyorum.

Bunu şunun için anlattım: Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanının, toprakların korunmasıyla ilgili bunları yaparken meralarımızın korunmasında da bizlere yardımcı olması gerektiğini ifade ediyor ve hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. 

Sağ olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz.

Buyurunuz Sayın Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin, esas itibarıyla mirasın paylaşımından dolayı tarım arazilerinin parsellerinin küçülmesini ve tarımsal arazi işletmelerinin optimal işletme büyüklüğü ölçüsünün altına düşmesini önlemeye yönelik olarak hazırlandığını görüyoruz.

Geçimini tarımdan sağlayan çiftçilerin kullandıkları arazilerin belli büyüklüğün altına düşmesini önlemek suretiyle, tarımsal üretimi artırmak için toplulaştırma uygulamalarına ilave olarak bazı tedbir ve teşviklerin getirilmesi esas itibarıyla doğru bir uygulamadır.

Bilindiği üzere, toplulaştırma uygulamaları yıllardır yapılmaktadır. Bu amaçla, 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu Meclisten geçirilmiştir ancak 5403 sayılı Kanun yukarıda sözünü ettiğimiz amaca ulaşmada yeterli olmamıştır. Bu nedenle, söz konusu kanunda, şimdi oldukça kapsamlı değişikliğe gidildiğini görüyoruz.

Görüşülmekte olan kanunun gerekçesinden de anlaşılacağı üzere, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun uygulamasında 20 dekarın üzerindeki arazilerin hisseli satışı yapılabiliyordu yani tarla 20 dekardan büyükse hissedar hisselerini dilediği gibi satabiliyordu, 20 dekarın altındaysa hisseli satış yapılamıyordu. Bu uygulama, bir taraftan mülkiyet hakkının kullanımına sınırlama getiriyor, diğer taraftan hisseli satışı engelleyemiyordu. Bize göre, 5403 sayılı Kanun yeterince tartışılmadan yürürlüğe konulduğu için kanundan beklenen amaç hasıl olmamış, uygulamada sıkıntılar çıkmıştı. 5403 sayılı Kanun’da değişiklik yapan bu kanunun da yeterince tartışılmadan hazırlandığını görüyoruz.

Görüşülmekte olan bu kanunla getirilen değişiklikler çok kapsamlı ve önemli. Başta tarımla iştigal eden vatandaşlarımız olmak üzere nüfusumuzun büyük bir bölümünü ilgilendiriyor. Bu kanun Anayasa’nın 35’inci maddesinde tanımlanmış, mülkiyet hakkının kullanımıyla ilgili çok kapsamlı sınırlamalar, düzenlemeler ve değişiklikler getiriyor. Yukarıda da belirttik, kanun iyi niyetle hazırlanmış olabilir ancak kanun ne getiriyor, bizim toplumumuzun yapısına ne kadar uygun, bu konuların çok iyi tartışılması ve başta çiftçilerimiz olmak üzere herkesçe özümsenmesi lazım.

Kanunun genel felsefesiyle ilgili uzun uzun tartışma yapılabilir, kısa sürede bütün teknik ayrıntılarına girmek zor. Kanun, her ne kadar Tarım Bakanlığınca hazırlanmışsa da kanunun uygulamasını Tapu ve Kadastro teşkilatı ve adli yargı yapacaktır. Türk Medeni Kanunu’ndan bu kanun tasarısına kısmen taşınan hükümler ağırlıklı olarak hukukçular tarafından tartışılmalıdır. Kısacası, bu kanun aceleye getirilmemeli, her yönüyle tartışılmalıdır. Ziraat odalarının ve kanunun uygulamasını yapacak olan diğer kuruluşların da görüşleri mutlaka alınmalıdır.

İlk bakışta gözümüze çarpan bazı teknik hususlara kısaca değinmek gerekirse: Tarımla geçinen vatandaşlarımızın tarımsal amaçla kullandığı arazinin ölüme bağlı olarak mirasçılarına intikali bu kanunda yer alan hükümlere göre olacaktır. Mirasçılar, Tarım Bakanlığınca belirlenen büyüklüğün altına düşmemek üzere tarlaları ve tarım aletlerini kendi aralarında en geç bir yıl içinde paylaşacaklardır. Miras kalan arazinin yüz ölçümü çok büyükse bölünmeden sonra da belirlenen büyüklüğün altına düşmeyeceğinden sorun çıkmayabilir ancak mirasa konu arazinin yüz ölçümü belirlenen ölçülerden küçükse mirasçılar en geç bir yıl içinde anlaşıp aralarından birine hisselerini satmak zorundalar veya mirasa konu arazinin tamamını üçüncü bir kişiye satacaklar. Mirasçıların bir yıl gibi kısa sürede çözüme ulaşmaları her zaman mümkün değildir.

Diğer taraftan, mirasçılar kendi aralarında anlaşamazlarsa mirasçılardan herhangi biri yetkili sulh hukuk mahkemesinde dava açacak; hâkim, mirasçılar içinde ehil mirasçı olan kişiye mirasa konu araziyi tarımsal gelir değeri üzerinden devredecek. Ehil mirasçının nasıl tespit edileceği, tarımsal gelir değerinin bulunması, her biri ayrı sorun. Bu önemli ayrıntılara burada girmek istemiyoruz. Mahkemelerin iş yükü de dikkate alındığında bu davaların yıllarca süreceğini şimdiden görmek mümkündür değerli arkadaşlar.

Değerli milletvekilleri, birden çok ehil mirasçı var ise, arazi en yüksek bedeli teklif eden ehil mirasçıya devredilecektir. Mirasa konu tarımsal işletmenin devrini talep eden şartlara uygun mirasçı bulunmadığı takdirde, hâkim satışa karar verecektir. Tasarıda, bu satışların açık artırmayla yapılacağı belirtiliyor. Eski tabirle, satışlar müzayedeyle, müzayede mahallinde yapılacaktır. Bu durumda da satış bedeli üzerinden yüzde 18 KDV hesaplanır, tahsil edilmesi gerekir.

Kanun tasarısının istisna ve muafiyetler maddesinde harç ve damga vergisi istisnası getirilmiş, maalesef KDV gözden kaçırılmıştır Sayın Bakanım. KDV Kanunu’nun 1’inci maddesinin (d) bendi (Değişik: 16/6/2009-5904/8 md.) gereğince “Müzayede mahallerinde ve gümrük depolarında yapılan satışlar ile 10/2/2005 tarihli ve 5300 sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu’na göre düzenlenen ürün senetlerinin, senedin temsil ettiği ürünü depodan çekecek olanlara teslimi vergiye tabi olacaktır.” hükmü getirilmiştir. Bu konunun açıklığa kavuşturulması lazımdır Sayın Bakanım.

Diğer taraftan “Ehil mirasçıya devredilen arazinin devir tarihinden sonraki yirmi yıl içinde tarım dışı amaçla kullanılması nedeniyle değerinde artış olursa, artıştan kaynaklanan tutar araziyi devralan mirasçı tarafından diğer mirasçılara ödenecektir.” deniyor. Değer artışı nasıl hesaplanacaktır? Artan değeri devralan mirasçı nasıl ödeyecektir? Bu ve benzer soruların cevabı kanunda maalesef yoktur.

Kanun tasarısının 7’nci maddesiyle 5403 sayılı Kanun’un 17’nci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Yapılan değişiklikle “Tahsisli araziler toplulaştırma yapılırken asgari büyüklüğün altında kalan şahıs arazileri birleştirilecek.” deniliyor, “Bu araziler büyüklüklerine göre asgari büyüklükte tarım arazisi bulunmayan yöre çiftçilerine rayiç bedeline göre Maliye Bakanlığınca ilgili mevzuata göre doğrudan satılacak.” deniliyor.

Önce şunu iyi tanımlamak lazım ki “tahsisli arazi” kavramıyla burada neyi kastediyoruz? Bunun açıklığa kavuşturulması lazım. Maliye Bakanlığı hazine mülkiyetindeki taşınmazları ihtiyaca göre ilgili kamu kurumlarının hizmetlerinde kullanılması için tahsis eder, ihtiyaç kalmadığında ise tahsisi kaldırır. Tahsis işlemi idari bir işlemdir, taşınmazı nitelemez. “Tahsisli arazi” kavramıyla toplulaştırma yapılan bölgedeki hazine arazileri kastediliyorsa, “tahsisli arazi” kavramı yerine “hazine taşınmazı” kavramının konulması yerinde olacaktır Sayın Bakanım.

İkinci olarak: Toplulaştırma yapılırken şahıs taşınmazlarıyla birleştirilecek hazine taşınmazları, toplulaştırma veya kamulaştırma konusu arazi sahiplerine rayiç bedelle doğrudan satılacaktır. Rayiç bedeli üzerinde satılamayan araziler yeterli büyüklükte tarım arazisi bulunmayan çiftçilere rayiç bedelinin yarısına bedelle satılacak şekilde düzenleme yapılması son derece yerinde olacaktır.

Değerli arkadaşlarım, vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez. Toprağı çiftçimiz işlemektedir. Kardeşlerinden veya birbirlerinden veya ehil olandan veya gerekirse mahkeme kararıyla toprağın el değiştirmesi, işleyene gidebilmesi için mutlaka çiftçinin bu işten kâr etmesi, para kazanması gerekir ancak son gelinen noktada -burada arkadaşlarımız da defalarca tekrarladılar- çiftçilerimiz girdi maliyetlerinin yüksekliğinden dolayı son derece muzdariptir. Girdi maliyetleri -ki bunlar mazot, ilaç, yem, gübre, tohum ve sulamada kullanılan elektrik- çok önemli konular. Bunlarla ilgili sorunlar defalarca dile getirildi ama soruna kökünden çözüm getirecek yol, bu girdilerdeki ÖTV ve KDV’nin kaldırılmasıdır, tıpkı denizcilik sektöründe olduğu gibi değerli milletvekilleri.

Diğer taraftan, burada bütün arkadaşlarımız bahsettiler, hemen hemen her konuşmacı bahsetti, ben de tekrarlamakta fayda görüyorum: Çiftçilerin borçları, Ziraat Bankasına, tarım kredi kooperatiflerine ve elektrikli sulamada kullanılan elektriğe olan borçları acilen yeniden yapılandırılmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, burada defalarca dile getirdim, tekrar etmekte de yine fayda var: Son derece boş hazine arazilerimiz mevcut. Bu hazine arazilerimiz şirket kurmak suretiyle, şartları belirlenmek suretiyle, ziraat mühendislerine, veteriner hekimlere, peyzaj mimarlarına işletme kredisini temin etmek suretiyle kiralanırsa bu araziler üretime katkı sağlamış olur, katma değer sağlamış olur, istihdama ve işsizliğe son derece katkı sağlamış olacaktır.

Saygıdeğer milletvekilleri, ülkemizde yaklaşık 1 milyon 400 bin traktörden yaklaşık 700 bin civarındaki traktör âdeta hurda desteğine muhtaç durumdadır. Bu konuyu da dikkatlerinize arz ediyorum.

Bu duygu ve düşünceler içerisinde kanunun hayırlı uğurlu olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.

Şahsı adına Kütahya Milletvekili Alim Işık. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Işık.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 564 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi bir kez daha saygıyla selamlıyorum.

Tabii, tüm dünyada -özellikle son dönemde- tarım politikalarının yeniden gözden geçirilerek üreticilerin desteklenmesi yönünde yeni kararların alındığı bir dönemde maalesef ülkemizde tarım politikalarına son on yılda, on iki yılda en azından ciddi anlamda bir düzenleme getirilmemiş olması üzücüdür. Bugün görüşmekte olduğumuz bu tasarıyla belli bir sorunun çözülmesi amaçlanmakla beraber, tarımın asıl sorunları içerisinde yer alan önemli sorunlara maalesef hiç çözüm getirilmemesi ve onlarla ilgili bir düzenlemenin yüce Meclise gelmemiş olması, gerçekten, ülke tarımı adına büyük bir talihsizliktir.

Değerli milletvekilleri, benden önceki milletvekillerinin de ifade ettiği gibi, bugün Türk tarımında tarımsal dış ticaret açığı her geçen gün artmaktadır. Diğer taraftan, özellikle girdi fiyatlarında yüksek artışlar nedeniyle tarımda kârlılık düşmüş, verimlilik düşmüştür. Bundan dolayı, artık tarımsal faaliyette bulunan vatandaşlarımızın sayısı da giderek azalmaktadır.

Şimdi, bir tarafta sektör ciddi anlamda daralırken diğer yandan bu sektörden açığa çıkan istihdam sorununu maalesef bugüne kadar ciddi anlamda ele alamadık ve bir çözüm getiremedik. Diğer taraftan, tarımsal arazilerden ekilmeyen tarım arazilerinin miktarı da giderek büyümektedir. Bu, hem tarımdaki verimliliğin azalması, kârlılığın düşmesinin bir sonucu hem de modern tarım tekniklerinin uygulanacağı ve bu amaçla kullanılacak tarımsal alet ve makinelerin, traktör kullanımının, maalesef, uygun olmadığı arazi büyüklüklerine dayandırılabilir. Diğer taraftan, her ne kadar Tarım Kanunu’nda “Tarıma yapılan destekler gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1’inden az olmayacak.” şeklinde hüküm yer almasına rağmen, ne yazık ki bu kanun çıktığından bu yana bu sınırın yarısına denk gelen bir destek miktarıyla Türk tarımı ayakta tutulmaya çalışılmaktadır.

Bir taraftan hububat taban fiyatları veya bazı ürünlerde taban fiyatı açıklaması yapılıyor ama diğer taraftan Toprak Mahsulleri Ofisinin şubeleri birçok ilde açılmayınca yine bizim çiftçimiz maalesef daha düşük fiyatla, mecburen, bir anlamda kısa sürede de borçlarını kapatmak amacıyla ürününü tüccara vermek zorunda kalıyor.

Sayın Bakan, bir taraftan taban fiyatı açıklaması yapan Hükûmetiniz, diğer taraftan, bu fiyata bile satılamayan ürün satışlarını seyrediyorsa buna söylenecek çok fazla bir şeyin olmadığını düşünüyorum. Gerçekten, bugün, Türk tarımında bu sorun da son derece büyümüş ve ciddi anlamda sıkıntı yaşanır hâle gelmiştir.

Diğer taraftan, tasarının ekinde yer alan -ek (1) Sayılı Liste’de- yeter gelirli tarımsal arazi büyüklükleri incelendiğinde, iller ve ilçeler nezdinde    –genel olarak söylüyorum- sulu arazide 50 ile 100 dekar, kuru arazide 120 ile 200 dekar arasında değişen büyüklüklerde, bu tarımsal arazi büyüklükleri listelenmiştir. Ancak, baktığınız zaman, örneğin, Kütahya’nın Pazarlar ilçesindeki kuru tarım arazisi 200 dekar, aynı şekilde, Urfa’nın Ceylanpınar ilçesinde de 200 dekar; bir tarafta taban, düz arazi, bir tarafta dağlık arazi. Bu sınıflamanın doğru bir bilimsel tabana dayanmadığını düşünüyorum.

Diğer taraftan, dikili arazilere yani meyveliklere de baktığınız zaman, Türkiye'nin her tarafında 10 dekar, yine, örtü altı arazide 3 dekar olarak belirlenmiş. Bunların havza bazlı, meyve ve sebze grubuna göre, yeniden değerlendirilmesinin daha doğru olacağını düşünüyorum. Aksi takdirde, ülkenin aynı ilinde farklı ilçelerde ciddi anlamda rakam farklılıkları da göze çarpmakta fakat havzalar nezdinde bu değerlendirme yapılırsa daha anlamlı bir sonuç üretilir düşüncesindeyiz.

Bu duygu ve düşüncelerle tasarının hayırlı olmasını diliyor, hepinize iyi akşamlar diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.

Şimdi soru-cevap bölümüne geçiyoruz.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bir önceki bölümde de sormuştum ama süre yetmediği için açıklayamadığınızı düşünüyorum. “Şimdiye kadar, özellikle yapılan arazi toplulaştırmalarının miktarını ve bu amaçla yapılan harcamaların illere veya bölgelere göre dağılımı nasıl olmuştur?” demiştim. Tekrarlıyorum bu sorumu.

İkinci soru olarak da: 2013 yılında tarım desteklerinin bölgelere göre dağılımı nasıl olmuştur? Özellikle bazı bölgelerin hakkından daha fazla tarım desteği aldığı yönündeki iddialar bu anlamda cevap beklemektedir.

Yine, bir  diğer soru: Hâlen çiftçilerimizin Ziraat Bankasına ve tarım ve kredi kooperatiflerine olan borçları toplamı ne kadardır? Daha önceki verilere göre alınan kredilerin geri ödeme oranları dikkate alındığında bu oranlarda illere göre ciddi farklılıklar oluşmakta mıdır? Açıklarsanız sevinirim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.

Sayın Şimşek…

CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Karadeniz Bölgesi’nde fındık üreticileri alan bazlı gelir desteği kapsamında verilen desteklemelerden, dosyadaki eksiklikleri veya dosyaları zamanında teslim edememeleri nedeniyle  2013 yılı desteklemelerinden istifade edememişler ve mağdur olmuşlardır. Karadeniz Bölgesi’nde 2013 yılı desteklemelerinden yararlanamayan fındık üreticilerinin mağduriyetini gidermek için sistemi açarak mağduriyetlerini gidermeyi düşünüyor musunuz? 

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şimşek.

Sayın Değirmendereli…

KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne) -  Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu sene ayçiçeği maliyetleri Trakya’da 1,30 lira-1,40 lira civarında oluştu ancak çiftçi ayçiçeğini 1 liraya satmak durumunda kaldı. 24 kuruşluk bir destek var. Biraz önce telefon geldi köylülerimizden, çok dikkatle izliyorlar bu görüşmeleri. “Ayçiçeği desteğinin 30 kuruşa çıkarıldığı söylendi ancak biz 24 kuruştan almaya çalışıyoruz…” Yani insanlar öyle bir noktaya geldiler ki, 6 kuruşun hesabını yapar hâldeler.

Bir: Eğer 30 kuruşa çıkarıldıysa niye 24 kuruş ödeniyor?

İkinci önemli bir konu: Uluslararası katılımcıların olduğu bir toplantıda Sayın Müsteşar “Avrupa Birliği görüşmelerinde tarım faslı tamamlandığında destekler kalkacak.” demişti. Bununla ilgili çiftçilerimizin bilgilendirilmesi var mıdır?

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Değirmendereli.

Buyurunuz Sayın Bakan.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Işık’ın toplulaştırmayla ilgili sorusu: Şimdi, bizim Hükûmetimiz, hükûmetlerimiz döneminde 4 milyon hektar tamamlandı. Şu anda da 2 ile 2,5 milyon hektar arasındaki bir alanda toplulaştırma sürüyor. Bu yıl sonu itibarıyla inşallah bitecek, yani 6-6,5 milyon hektar olmuş oluyor. 1961-2002 arasında Türkiye 450 bin hektar arazi toplulaştırmış sadece, biz 6,5 milyon hektarı bitirmiş oluyoruz.

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Sayın Bakanım, çok özür dilerim, ne kadar tapu dağıttınız bunları öğrenebilir miyiz?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Şimdi, bunların hepsi prosedür, yani projeyi uyguluyoruz, toplulaştırma yapıyoruz, altyapı sistemini kuruyoruz…

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Onları biliyoruz Sayın Bakan.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Müsaade edin, yeni malikler belirleniyor.

Yani o şu anda önümde olan bir rakam değil, yani öyle bir soru soracağınızı bilmediğim için, onu ayrıca vereceğiz.

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – O zaman yazılı soru ile…

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Ama ben size genel itibarıyla söylüyorum hem işin arkasındaki mantığı hem ne şekilde yapıldığını, ne yapıldığını toplulaştırma altında… Tarla içi yollar yapılıyor, sulama altyapısı ile birlikte drenaj vesaireye imkân tanıyacak şekilde bunlar bu 6,5 milyon hektar arazide yapılıyor.

Tabii, biz burada bir gönüllülük esasına göre bunu yapıyoruz, yani cebrî yaptığımız bir şey değil.

Bu tabii şöyle: Bir bölgede biraz talep üzerine, biraz da özellikle Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün büyük sulama projelerinin olduğu yerlerde DSİ’yle koordineli bir şekilde yapıyoruz. Niye? Çünkü DSİ orada baraj yapıyor, sulama kanalları yapıyor, eğer biz toplulaştırmayı da paralel olarak yetiştirirsek o zaman su oraya geldiğinde toplulaştırılmış bir şekilde yeni, modern bir tarımsal üretim alanı hazırlanmış olacak.

Bölgelere göre, Sayın Işık’ın sorduğu soruda, biz tabii, öncelikli olarak, GAP bölgesinde yaptık, sebebi bu. Çünkü baraj yapılmış, su toplanmış, kanallar yapılıyor; dolayısıyla, bu, paralel olarak bir an önce bitsin ki oraya hazır su varken kanallarla birlikte bu sistem yapılsın. Öncelikli büyük proje bölgeleri yani GAP proje alanı, KOP mesela bizim programımızda şu anda yapılıyor, Konya Ovası Projesi ve DAP proje illeri. Bir de diğer bölgelerde, GAP’ta mesela 2 milyon 463 bin hektar, KOP bölgesinde 596 bin hektar, DAP bölgesi 438 bin hektar ve diğer iller ise, bu proje illeri dışında, yani Ege Bölgesi’nde misal, iç batı Anadolu’da başka, yani bu proje bölgesi dışında da 1,5 milyon hektar var, 1 milyon 451 bin hektar. DOKAP’ta hâlihazır 14 bin hektar proje alanında ve bu şekilde yaklaşık bu 5 milyon hektar civarında.

Şimdi, desteklemelerde de biz şunu yapıyoruz: Bölgeye göre değil, ürüne göre; dolayısıyla, hangi ürüne bizim stratejik olarak çok ihtiyacımız var, hangi ürün Türkiye’de daha çok çiftçiyi, daha çok üreticiyi ilgilendiriyor, hangi ürün bizim için vazgeçilmez ve temel bir ihtiyaç maddesi, bunlar ışığında… Örneğin yağlı tohum, bizim açığımızın olduğu bir ürün. Yağlı tohuma biz prim veriyoruz. Örneğin ayçiçeği 24 kuruştu, 30 kuruşa çıkardık, şimdi, bu sene içerisinde ödeyeceğimiz para, yani 2014 Mayıs, Haziranında ödeyeceğimiz para ayçiçeği için 30 kuruş üzerinden olacak. Yani 24 kuruş üzerinden değil, 30 kuruş üzerinden.

Değerli arkadaşlar, ayçiçeği maliyetinin yaklaşık yüzde 37-38’ine tekabül edecek şekilde bizim verdiğimiz toplam destekler, prim, artı diğer destekler karşılıyor. Yani kesinlikle yüzde 35’in üzerinde…

KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne) – Bir şey kazanmasına gerek yok yani!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Müsaade edin…

Yaklaşık yüzde 35’ine denk geliyor.

Şimdi, pamuk, ayçiçeği, soya, kanola, bunlar yağlı tohumlar, bizim ihtiyacımız olan ürünler çünkü Türkiye bunları ithal ediyor. Öbür tarafta hububat çünkü Türkiye'de milyonlarca insan hububat ekiyor, bizim temel gıda maddemiz. Yani, buğday, arpa, mısır vesaire, bunlar da bir kategori. Bizim ilave olarak, daha önceden olmayan ve bizim başlattığımız hayvancılıkla ilgili önemli destek kalemleri getirdik. Örneğin toplam desteklerin hayvancılık sadece yüzde 4,4’ü iken, şu anda yüzde 30’unu, toplam tarım desteklerinin tamamının yüzde 30’unu hayvancılığa veriyoruz. Türkiye'de nerede hayvancılık yapılıyorsa oraya veriyoruz. Diğer ürünler için de böyle, yani nerede ürün varsa… Çünkü ürün kilogram üzerinden, ton üzerinden, neyse veriliyor ama bu desteklerin bir kısmı, takdir edersiniz ki alan üzerinden verilebiliyor çünkü çok pratik değil öbür türlü, yani uygulaması çok mümkün değil.

Krediler: Yine, bizim şu an itibarıyla kredi bakiyesi 2014 yılı Mart sonu itibarıyla 25 milyar 685 milyon Türk lirası. Demin bir sayın milletvekilimiz kürsüde konuşurken özel bankalardan bahsetti. Benim söylediğim rakamların içerisinde özel bankaların tarım kredileri yok, ben sadece Ziraat Bankası ile tarım kredi kooperatiflerinin kredilerini veriyor. Yani, bu miktar, Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerinin çiftçiye verdiği…

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Hangi miktar Sayın Bakan?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Bakın, 2013 yılında toplam kredi bakiyesi 24 milyar, 2014 yılı Mart sonu itibarıyla 25 milyar 685 milyon lira. Buradaki geri dönüşleri de size söyleyeyim. Bakın, 2013’te…

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Onu 36,4 dedim yani özel ve diğer bankaların toplam…

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Vekilim, 2013 yılında yüzde 98,15 oranında, alınan krediler geriye dönmüş.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – İşte, özel bankalardan dolayı dedim Sayın Bakan.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Efendim, bu özel banka… Onu ben diyemem. Yani, Ziraat Bankasından çiftçi aldığı…

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Ama siz demiyorsunuz da ben vatandaşla görüşüyorum, biliyoruz.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Vekilim, çiftçi, Ziraat Bankasından ve tarım krediden aldığı çiftçi kredisini yüzde 98,15 oranında geri ödüyor. Dolayısıyla, işin özü bu.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Bakanım, bankalardan tarım desteklerinin 4 katı kredi almayı bir yorumlar mısınız bana.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Aynı şekilde…

KEMALLETİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Çiftçi boynuna kadar borca girmiş Sayın Bakan.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Şimdi, siz ona ister “kredi” dersiniz… Biz ona “kredi” diyoruz.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Hayır, hayır, Sayın Bakan, tarım destekleme…

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Hani, verilmediği zaman “Çiftçi kredi alamıyor.” diye tenkit edilir ama kredinin elbette ki geri ödenmesi söz konusu.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Bakan, ben onu demiyorum. Tarım desteklerinin 9 katı bankalara borçlu çiftçi, bunu bir yorumlayın.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Şimdi, siz bunu kalkıp da “İnsanlar kredi alıyor, dolayısıyla borç alıyor, dolayısıyla borçlu.” dediğinizde bu başka bir yorumdur. Yani, ona ben bir şey demiyorum, o sizin nasıl yorumladığınıza bağlı.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Bir kere de siz yorumlayın.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Yine, Sayın Işık’ın, “TMO yeterince yerde alım yapmıyor, çiftçiler mağdur oluyor.” gibi…

TMO geçen yıl 300 noktada alım yaptı, toplamda da 1 milyon 373 bin ton mısır, 1 milyon 986 bin ton da buğday alımı gerçekleşti. Geçtiğimiz yıl Türkiye’de mısırda da, buğdayda da rekor üretim olduğu hâlde ikisinde de çok şükür hiçbir sıkıntıyla bu manada karşılaşmadık.

Lisanslı depoculukta ürüne KDV uygulanması hususunu Sayın Yılmaz kürsüde konuştu. 26/4/2014 tarihli Resmî Gazete’deki KDV Uygulama Tebliği’ndeki değişiklikle, ürün el değiştirmeden lisanlı depodan çekilmesi durumunda KDV uygulanmayacağı hükmü getirilmiştir, onu da yeni KDV uygulamasıyla ilgili söyleyeyim.

Fındıktaki ÇKS kayıtlı sayısı: 392 bin kişi başvurmuş. Başvuru süresi bir yıl idi. Bize başvurmayan yaklaşık 150 çiftçi var, onun dışında 31 Aralık 2013 tarihi itibarıyla bir yıl süreyle 396 bin kişi de buraya müracaat etmiş fındık ÇKS kayıtlı sisteminden başvurup destekten istifade etmek için.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – KDV konusunu tekrar bir gözden geçirmenizde yarar var Sayın Bakan.

BAŞKAN – Şimdi, bir dakika zamanımız var.

KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne) – Sayın Bakan, 24 kuruş ödeniyor, 30 ne zaman ödediniz?

BAŞKAN – Sayın Değirmendereli, buyurunuz, sorunuzu sorunuz.

KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne) – Sayın Bakanım, yani köylüler bugün 24 kuruştan aldıklarını… Bir yanlışlık varsa lütfen talimat verin, düzeltilsin. 24 kuruştan… Telefonla aradılar biraz önce yani “Nerede 30 kuruş?” diyorlar. Yani, bu bir. Bir yanlışlık varsa düzeltilmesini rica ederiz efendim.

Bir de şunu sormak istiyorum: Trakya’da yüz binlerce dönüm arazi el değiştirdi. Acaba bu taban fiyatlarını düşük tutmanızda köylü elindeki araziyi çıkarsın, arazi belirli ellerde toplulaşsın amacı var mıdır?

Bir de toplulaştırmada artık araziler oluyor, bunlar köy tüzel kişiliklerine bırakılmıyor, bunun yerine satışa çıkartılıyor. Bunların, köyün yüzde 10 olarak kesilen artık arazilerinin köy tüzel kişiliğine bırakılması bu insanların en doğal hakkı değil midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Değirmendereli.

Süremiz bitti ama yani yazılı cevap veriniz lütfen.

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Çok özür dilerim Sayın Başkan.

Biraz evvel KDV konusunda Sayın Bakan, kanun mu üstün tebliğ mi üstün… Kanun tabii üstündür. Bu konuda KDV konusunu tekrar bir gözden geçirmenizi özellikle istirham ediyorum, açıklığa kavuşması lazım.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Hayhay.

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Kanun bence daha üstündür efendim.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – “Bence” yok, zaten üstündür.

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – “Bence” değil, özür dilerim. “Bence”yi geri alıyorum, kanun daha üstündür.

BAŞKAN – Herhâlde efendim.

İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

İkinci bölüm üzerindeki maddeler üzerinde hiçbir önerge görünmüyor.

Şimdi maddeleri sırasıyla oylarınıza sunacağım.

Madde 5’e bağlı 8/H maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 5’e bağlı 8/I maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 5’e bağlı 8/İ maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 5’e bağlı 8/J maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 5’e bağlı 8/K maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 6’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 7’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 8’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 9’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 10’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 11’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 12’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Böylece ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…. Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 564 sıra sayılı Tasarı’nın açık oylama sonucu:

                         

   “Oy sayısı:                            234

 Kabul:                                   232

 Ret:                                          1

 Çekimser:                                 1(X)

                     Kâtip Üye                                          Kâtip Üye

                 Mine Lök Beyaz                                   Fehmi Küpçü

                    Diyarbakır                                             Bolu”

Böylece tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Şimdi,  Sayın Bakan söz vereceğim size ama Sayın Korkmaz sisteme girmiş, bir dakika ona söz vereceğim.

Buyurunuz.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

20.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Gaziantep Islahiye Belediyesi tarafından 30 Mart yerel seçimlerinden önce memur kadrosuna atanan 51 uzman erbaşın seçimlerden sonra işten çıkarılmasının hukuksuzluk olduğuna ve bu konunun bir önce çözümlenmesi için Hükûmeti ve Gaziantep milletvekillerini göreve ettiğine ilişkin açıklaması

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ben, bu vesileyle önce kanunun hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Ancak, bir hukuksuzluğu da Genel Kurulumuzla paylaşmak istiyorum. Eminim Gaziantep milletvekillerimiz de burada, onları da en azından hakkaniyet, adalet duygularıyla hareket etmek üzere bu konuyla ilgili bilgilendirmek istediğim için söz istedim.

Şimdi, 51 uzman erbaş 30 Mart yerel seçimlerinden önce Islahiye Belediyesi tarafından alınıyor memur kadrosuna atanıyor, seçimlerden sonra da yeni seçilen belediye başkanı “Efendim ben bunları almadım, bunlar  benim memurum değildir.” diye hukuksuz bir biçimde kapı dışarı ediyor. Bu tür uygulamaların ne devlet geleneğimize ne adalet duygusuna hizmet etmediğini hatırlatmak istiyorum ve bu konunun bir an önce çözümlenmesi için hem Hükûmeti hem de Gaziantep milletvekillerini göreve davet ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN –  Teşekkür ederiz Sayın Korkmaz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; 5578 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporları (1/788, 2/1599) (S. Sayısı: 564) (Devam)

BAŞKAN – Sayın Bakanı teşekkür konuşması için kürsüye davet ediyorum.

Buyurunuz efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok teşekkür ediyorum.

Bugün, gerçekten Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri Türkiye’nin sadece bugünü için değil, önümüzdeki yüzyılı için de çok ama çok önemli sonuçlar doğuracak olan, çok hayırlı bir tasarıyı bir an önce yasalaştırdı. Ben, bütün milletvekillerimize, muhalefet partilerimizin çok kıymetli üyelerine, milletvekillerimize, grup başkan vekilleri ve tüm grup üyelerine, gerek Cumhuriyet Halk Partisinin gerek Milliyetçi Hareket Partisinin gerek Halkların Demokratik Partisinin ve Adalet ve Kalkınma Partisinin tüm üyelerine huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

Biz kimsenin mülkiyet hakkına ait yeni bir düzenleme, bunu engelleme gibi bir yeni mevzuat getirmedik; bütün milletvekillerimizin ve bütün milletimizin bundan müsterih olması lazım. Bizim endişemiz şu, sorunumuz şu: Bizim tarım arazilerimiz, millî zenginliğimiz, ulusal varlığımız bölüne bölüne değerlendirilemez, kullanılamaz hâle gelmiş. Biz diyoruz ki mirasçılara: “Size seçenekler sunuyoruz, bu seçeneklerden birinde anlaşın ve bu varlığı koruyun; ya aile malları ortaklığı şeklinde bir arada bunu işletin, birlikte ya anlaşamıyorsanız bir limitet şirket kurun, herkes mirastaki payı oranında burada hissedar olsun, bu şirketi birlikte işletin veya kendi aranızda anlaştığınız şekilde birine devredin. Kalan artıkları vesaireleri, toplulaştırma projeleriyle yine o bölgede hak sahipleri başta olmak üzere, onlar yoksa o bölgedeki çiftçiler olmak üzere, yine o bölgede kalacak şekilde biz verilmesini öngörüyoruz.” Buradaki mevzuat bu, onun için…

Bir başka husus şu: Bir sayın milletvekilimiz söyledi; “Acaba mülkiyet hakkına burada bir tecavüz mü söz konusu?” Haşa, öyle bir şey yok. Daha önce bu kanunla ilgili yaptığımız düzenlemede 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’yla ilgili konu Anayasa Mahkemesinde görüşüldü, bu vasfıyla görüşüldü ve bunun bir mülkiyet hakkı ihlali yaratmadığına da Anayasa Mahkemesi hükmetti. Anayasa Mahkemesinin 17/5/2012 tarih ve esas 2011/58, 2012/70 sayılı Kararı’yla bunun Anayasa’ya aykırı olmadığı hüküm altına ayrıca alındı.

Biz, toprağımızı daha verimli işleteceğiz. Böylece o araziyi bir şekilde alan mirasçı veya o ortaklar veya o şirket mensupları, o kardeşler, o vârisler, karınlarını doyuracak şekilde o toprak üzerinde, o çiftlik üzerinde, o işletme üzerinde yeni bir düzenleme imkânına kavuşmuş olacaklar. O araziye artık kendileri hukuken de sahipleri olacağı için yatırım yapabilecekler, mekanizasyon yapabilecekler ve daha verimli işletme imkânına kavuşmuş olacaklar.

Çok hayırlı bir kanun olduğunu düşünüyorum. 2005’te bizi suçladılar “Niye daha önce getirmediniz?” 5403 sayılı Kanun’la biz önce parselin 10 dekarın altına bölünemeyeceğine dair hüküm getirdik, sonra bunu 20 dekara çıkardık, şimdi de işletmeyle ilgili olarak getiriyoruz.

Sonuçta, bu bir süreç, sosyal komplikasyonları da olsun istemiyoruz, herkesin mutabık kaldığı, aynen bugünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi tablosunda olduğu gibi herkesin mutabakatıyla, herkesin arzusuyla Türkiye’nin yaklaşık yüz yıllık bir meselesi, bir sorunu bugün bu şekilde hâl yoluna, çözüm yoluna girmiş oldu.

Ben, hepinize çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Eker.

Sayın Mazıcıoğlu, buyurunuz efendim deminki konuşmayla ilgili.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

21.- Gaziantep Milletvekili Halil Mazıcıoğlu’nun, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Değerli vekillerim, Nevzat Vekilimin söylediği konuyla ilgili cevap vermek istiyorum. Bahsettiği yer Gaziantep’in İslâhiye ilçesi. Maalesef seçimde bu işler oluyor ama gerçeğini benden duymanızı istiyorum. Sayın mevcut belediye başkanı, kaybedeceğini anlayınca giderayak 51 tane uzman çavuş alıyor. Bunların ailesiyle de görüşme şansım oldu. İslâhiye Belediyemizin bunları ödeyecek, aylığını ödeyecek durumu dahi yok.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, ikisi de aynı partinin, sizin…

HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep) – Hayır, aynı parti değil, Demokrat Parti; aynı parti değil Nevzat Beyciğim. Büyük Birlik Partisine geçti sonra, AK PARTİ’li falan değil. Gideceğini anlayınca, seçilemeyeceğini anlayınca, ondan sonra, böyle bir olay yapmış. Ailesiyle de görüştüğümüzde “Vekilim haklısınız…” Dedim: “Bunu belediye başkanının ödeme şansı yok.” O konuda bilginiz olsun ve bu konuya, tüm Gaziantep milletvekilleri olaya hâkim, bilginiz olsun.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Mazıcıoğlu.

4’üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Somali Federal Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/862) (S. Sayısı: 531)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Böylece, alınan karar gereğince, özel gündemde yer alan (9/8), (9/3), (9/4), (9/5) ve (9/6) esas numaralı Meclis soruşturması önergelerini görüşmek için 5 Mayıs 2014 Pazartesi günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 20.21



(x) 564 S.Sayılı Basmayazı 29/4/2014 tarihli 82’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(X)  Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.