TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

81’inci Birleşim

24 Nisan 2014 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İÇİNDEKİLER

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, Ermeni soykırımı iddialarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş'ın, Gökçeada’nın ve Bozcaada’nın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Denizli Milletvekili Mehmet Yüksel'in, Denizli ve çevresinde yaşanan don afeti nedeniyle tarım üreticilerinin yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 19 milletvekilinin, kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılan araç kiralama ihalelerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/913)

2.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer ve 21 milletvekilinin, Suriye’de yaşanan olayların bölge illerimizin ekonomilerine etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/914)

3.- Erzincan Milletvekili Muharrem Işık ve 19 milletvekilinin, Erzincan’ın tarım, hayvancılık ve ekonomi alanındaki sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/915)

B) Tezkereler

1.- Başbakanlığın, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete geri verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1477)

2.- Başbakanlığın, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete geri verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1478)

C) Önergeler

1.- İçişleri eski Bakanı Muammer Güler, Avrupa Birliği eski Bakanı Egemen Bağış, Ekonomi eski Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan ile Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Erdoğan Bayraktar haklarındaki (9/7) esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesi’ndeki imza sahiplerinden bazılarının imzalarını geri almaları ve Anayasa’nın 100’üncü maddesinde aranan yeterli sayıda imza şartını yitirmesi nedeniyle gündemden çıkarılmasına ilişkin önergesi (4/154)

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın, (9/7) esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesi’nin Meclis Başkanlığı tarafından işleme alınmaması gerektiğini ifade ettiklerine ve bazı milletvekillerinin imzalarını çekmelerinin muhalefetin ortaya koyduğu tavrın ne kadar doğru olduğunu gösterdiğine ilişkin açıklaması

2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın, (9/7) esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesi’nin, adı geçen bakanlarla ilgili tüm iddiaların araştırılması ve hakikatin bulunması amacıyla yeni bir önerge vermek üzere geri çekildiğine ilişkin açıklaması

3.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, (9/7) esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesi’nin Meclis Başkanlığı tarafından işleme alınmaması gerektiğini Cumhuriyet Halk Partisi olarak kendilerinin de ifade ettiklerine ve yeni bir soruşturma önergesinin 4 eski bakan için birleştirilerek Genel Kurulun takdirine sunulmasının doğru olmadığına ilişkin açıklaması

4.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, Sinop Milletvekili Mehmet Ersoy’un CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

5.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, Sinop Milletvekili Mehmet Ersoy’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

6.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ'ın, Sinop Milletvekili Mehmet Ersoy’un CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasî Parti Grubu Önerileri

1.- CHP Grubunun, 24/4/2014 tarihinde İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve arkadaşları tarafından 1 Mayısta Taksim Meydanı’nda emekçilerin kutlama yapmasına ilişkin tartışılan sorunlara çözüm bularak Türkiye’nin altına imza attığı uluslararası sözleşmelere, yasalara uygun tartışmasız ve gerilimsiz 1 Mayıs kutlamaları için doğru politikaları ve anlayışları ortaya çıkarmak amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin, Genel Kurulun 24 Nisan 2014 Perşembe günkü  birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

 

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Sinop Milletvekili Mehmet Ersoy’un CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında CHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle  konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi'nin, Sinop Milletvekili Mehmet Ersoy’un CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Sinop Milletvekili Mehmet Ersoy'un, Sinop Milletvekili Engin Altay’ın ve İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi’nin sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları ve Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşmaları nedeniyle konuşması

XIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, hükümlü ailelerine iaşe bedeli çıkarılmasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın cevabı (7/23669) Ek cevap

2.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt'ün, diş hekimlerinin stratejik personel sayılmasına yol açan düzenlemeye ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı (7/38954)

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2002-2013 yılları arasında yıllara göre kuruma alınan memurlarla ilgili çeşitli verilere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı (7/39169)

4.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlıktaki kadın personelin toplam personel içerisindeki oranı ile üst düzey kadın yöneticilerin sayısına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı (7/39170)

5.- Van Milletvekili Nazmi Gür'ün, Van'daki bir obezite hastasına ve ildeki obezite hastası sayısına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı (7/39295)

6.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın, Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatında çalışan kadın yönetici sayısına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı (7/40110)

7.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin'in, Aksaray'daki bir mera arazisi ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın cevabı (7/40266)

8.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, son bir yıl içinde Başbakanlık İletişim Merkezine yapılan başvurulara ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın cevabı (7/40564)

 

24 Nisan 2014 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Dilek YÜKSEL (Tokat)

------0------

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlayacağız.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, sözde Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili söz isteyen Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’na aittir. (MHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, Ermeni soykırımı iddialarına ilişkin gündem dışı konuşması

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün 24 Nisan 2014, yaklaşık yüz yıl önce, 1915 yılı 24 Nisanında neler oldu ki Ermeniler 24 Nisanı soykırım günü olarak anmaktalar, bunları hep dile getiriyorlar; öncelikle bunun üzerinde kısaca durmak istiyorum.

Aslında, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde yani Birinci Dünya Savaşı’na girmeden önceki dönemlerde Ermeniler tarafından Osmanlı İmparatorluğu toprakları içerisinde birtakım illegal örgütler kurulmuştu, yine Osmanlı İmparatorluğu toprakları dışında da birtakım illegal örgütler oluşturuldu. Bunların başında 1878’deki Kara Haç Cemiyeti geliyor, Amerika’daki Ku Klux Klan gibi tamamen ırkçı bir nitelik taşıyor. 1881’de Cenevre’de Hınçak teşkilatı kuruluyor, 1889 yılında Tiflis’te Taşnaksutyun teşkilatı oluşturuluyor. Bunların hepsi ihtilal yoluyla bir Ermenistan kurma düşüncesi içerisinde, tüzüklerinde yer vermişler. İşte, bunların kuruluş tarihlerinden itibaren Osmanlı toprakları üzerinde suikastlar, bombalamalar ve değişik şekillerde isyan hareketleri söz konusu ediliyor, Osmanlı Devleti bunlarla terörist gruplar olarak mücadelesini devam ettiriyor, yakaladıklarını mahkemeye çıkarıyor.

Tarih 1914’e geldiğinde Ermeniler artık bu, yurt içinde yaptıkları terör hareketlerinin dışına çıkarak Osmanlı Devleti’nin savaşa girdiği devletlerle iş birliğine giriyorlar. Mesela Rusya’yla yaptıkları görüşmeler sonrasında bunu özellikle Ermeni Millî Delegasyon Başkanı Bogos Nubar Paşa Fransa Dışişleri Bakanına yazdığı mektubunda şöyle söylüyor: “Rus İmparatorluk Ordusu içerisindeki 150 bin Ermeni’den ayrı olarak, Şef Andranik ve Nazarbekov komutasında altında 40 bin Ermeni, Ermeni vilayetlerinin kurtarılışında önemli roller oynamıştır.”

Şimdi, değerli milletvekilleri yani Ermeniler, Ruslarla, Fransız ordularıyla ki yarısına yakınını Fransız ordularının içerisinde Ermeniler teşkil ediyor İngiliz orduları içerisinde Allenby komutasında…

Şimdi, bütün bunlar devam ederken dünya savaşı sırasında 23 yerde isyan çıkarıyorlar ve her bir isyan, ordular -yani dört cephede savaşan, Çanakkale’de, Kafkasya’da, Filistin’de ve Musul’da savaşan ordular- arasında telgraf tellerinin geçtiği ana merkezlerde isyanlar çıkarmak suretiyle Osmanlı ordusunun birbiriyle irtibatını kesmeye çalışıyorlar. İşte bu sebeple Osmanlı Devleti tehcir kararı alıyor. Ama bundan daha önce 17 Nisanda, Çanakkale’de ölüm kalım mücadelesi verilirken Ermeniler, Van’da, Bitlis’te, Muş’ta ve Çatak’ta isyan çıkarıyorlar. İşte bu isyanlara karşılık Osmanlı Devleti, Ermeni ileri gelenlerini davet ederek bu işlere son vermelerini aksi takdirde tedbirler, sert tedbirler alacağını söylüyor. Nitekim, Ermeniler bundan vazgeçmeyince 24 Nisanda 235 Ermeni ileri geleni –ki bunların hepsi kendi kayıtlarına göre- Ramgavar, Hınçak ve Taşnak Teşkilatı üyesi kişileri tutuklama kararı alıyor. 180 kişiyi tutukluyor, bir kısmını Ankara Ayaş Cezaevine, bir kısmını da Çankırı Cezaevine gönderiyor ve bu olay Ermeniler tarafından beyin takımları saf dışı bırakıldığı için soykırım günü olarak anılıyor.

Bundan tam -17 Nisandan sonraki- bir ay sonrasında, 17 Mayısta Van düşüyor, Van’da 80 bin Müslümanı katlediyorlar ve ele geçirdikleri genç kız ve kadınlara Akdamar Kilisesine götürülürken tecavüz ediliyor birçok insana ve bu kadınlar kendilerini göle atarak iffetlerini koruyorlar.

Dolayısıyla, bu konuda bir kanun teklifi de vermiştim, bunlar için bir iffet anıtı dikilmesi için. Ama asıl olan mesele şu: İnanın ki o bölgelerde yüzlerce toplu mezar var Müslümanlara ait ve bunların bir kısmını ben kazdım, bir tanesini söyleyeceğim. Annesinin kucağında, kundağında yatan daha iki çift dişi çıkmış bebek de bunların arasında, annesinin kucakladığı çocukları şişleyip öyle bırakan toplu mezarlarla karşılaştım.

Bunun için, aslında sadece tehciri bir insanlık dışı hareket gibi görmek yerine, aslında meseleye bu boyutlarıyla bakmak gerekir.

Beş dakikada bu kadar anlatıyorum ama inancınız olsun ki, elimdeki resimlerde cenini elinde tutan ve bununla silahlı fotoğraf çektiren Ermeniler bulunmaktadır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı ikinci söz, Gökçeada ve Bozcaada’nın sorunları hakkında söz isteyen Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’a aittir.

Buyurun Sayın Sarıbaş. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş'ın, Gökçeada’nın ve Bozcaada’nın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çanakkale sınırları içerisinde yer alan, ülkemizin en büyük 2 adası Bozcaada ve Gökçeada’nın sorunlarını dile getirmek üzere söz almış bulunuyorum.

Biliyorsunuz ki, bunları, Türkiye'nin boğazlar girişinde, Türkiye'nin en büyük 2 adası ve önemli olan 2 büyük bademciği diye tarif edebiliriz.

Bundan önce, dün Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94’üncü kuruluş yıl dönümünü kutladık, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’mızı kutladık. Bu vesileyle, Türk halkının ve dünyanın mazlum halklarına örnek olan ulusal kurtuluş ve bağımsızlık mücadelesinin kararlarını aldıran Yüce Atatürk ve silah arkadaşlarını bir kez daha rahmetle, minnetle anıyor, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’mızı kutluyorum.

Ayrıca, geçtiğimiz günlerde, Gelibolu ilçemizde bulunan 2. Kolordu Komutanlığına bağlı 18. Piyade merkezinde, mühimmat patlaması sonucu 1 binbaşı, 1 yüzbaşı, 1 üsteğmen ve 7 astsubay, 2 uzman çavuş ve 5 er olmak üzere toplam 17 askerimiz yaralanmıştır. Askerlerimize geçmiş olsun diyor, acil şifalar diliyorum.

Ayrıca, Biga ilçemizde aynı süreç içerisinde, akli dengesi bozuk bir vatandaşımız tarafından şehit edilen Biga Merkez Karakol Komutanı İlhan Yıldız ile Astsubay Başçavuş Ömer Yanar’a da rahmet, acılı ailelerine başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, başlarında Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, nice isimsiz kahramanlarımızın canı pahasına sömürgecilere “Dur!” deyip, Çanakkale geçilmez destanını yazmalarının, 2015 yılında, 100’üncü yılını kutlayacağız. Bu 100’üncü yıl kutlamaları, ülkemizin ve Çanakkale’mizin tanıtımı açısından çok önemli. Ancak, bugüne kadar, 2015 yılında kurulması gereken ajansın hâlâ daha, bir yıldan az süre kalmasına rağmen kurulmadığını görüyoruz. Bu kadar önemli bir kutlamada, söz konusu kutlamanın uluslararası boyutu da dikkate alınarak, ajansın kurulacağı ifade edilmesine rağmen, böyle bir kararın alınıp hâlâ uygulanmaması ve projeye bir yıldan az süre kalmasına rağmen yatırıma girmemesi gerçekten Çanakkale halkını üzmektedir. Yine, bu anlamda da dışarıdaki ülkelerden 100 bin kişilik misafir talebi olmasına rağmen, 10 bin kişiyle sınırlandırılması ve kota konulması da Çanakkale için ve Türkiye açısından çok büyük bir kayıptır. Bu organizasyonu yapamama nedenlerini de kaç kez Turizm Bakanlığımıza sormamıza rağmen, benim de soru önergelerime, hâlâ bir cevap alabilmiş değilim.

Değerli milletvekilleri, özellikle, 2 adamızdan Bozcaada’yı ele alırsak… Biliyorsunuz ki Bozcaada, köyleri olmayan, sadece ilçe olan ve merkezden oluşan bir adamız. Burada, son yapılan 25 binlik imar planlarıyla burası güzel korunabilir sit alanı olmaktan çıkarılarak, 25 binlik haritalarla imar planı içerisinde ranta ve özellikle inşaat yapımına izin verilmiştir. Bu, buradaki bağlar, geleneksel yapı içerisinde markalaşan Bozcaada üzümlerinin markalaşması ve bağların yok olmaması açısından son derece önemlidir ve 25 binlik haritanın derhâl kaldırılması gerekiyor. Yine, bu 25 binlik haritalarla birlikte Gökçeada da bu haritalardan nasibini almış, kaçak yapılara ve korumaya karşı burası da yapılaşmaya başlamıştır.

Her iki adanın da en önemli noktalarından bir tanesi, turizmle birlikte yardımların az gelişi ve bu kentin gelişmesiyle birlikte ulaşım sorunlarının hâlâ çözülmüş olmaması ve uluslararası havalimanı olmasına rağmen de havaalanının gümrük bağlantılarının, memur atamalarının hâlâ yapılmaya açılmamasıdır.

Türkiye’nin önemli, özel statüye dâhil olan bu 2 adasının özel ilgiye ve özel yatırıma ihtiyacı vardır ve böylece de Türkiye’nin göz bebeği olan 2 adanın da mutlaka uluslararası anlamda hem turizm açısından hem de gelişme açısından da, Türkiye için de bu sorunların çözülememiş olmasının büyük bir kayıp olduğunu belirtmek istiyorum.

Bu vesileyle, buraya derhâl Turizm Bakanlığının karşılıksız yardımlar yapmasını ve sorunları çözmesini diliyorum.

En derin ve sevgi ve saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı üçüncü söz, Denizli bölgesinde yaşanan don afeti dolayısıyla tarım üreticilerinin yaşadığı sorunlar hakkında söz isteyen Denizli Milletvekili Mehmet Yüksel’e aittir.

Buyurun Sayın Yüksel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Denizli Milletvekili Mehmet Yüksel'in, Denizli ve çevresinde yaşanan don afeti nedeniyle tarım üreticilerinin yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Teşekkür ederim.

Çok değerli Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; gündem dışı söz almış bulunmaktayım.

Sadece Denizli değil, 60 ilimizde de yaşanan bu don afetiyle ilgili beş dakika içerisinde konuşabildiğim kadar meseleleri aktarmaya çalışacağım. Hepinizi bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.

Evet, Denizli’mizde 11 ilçemizde, 105 köyümüzde, 1.941 çiftçimizin 46 bin dekar alanda ürünü, meyve ve bağ ürünleri don olayından zarar gördü. Bununla ilgili tutanaklar tutuldu, çalışmalar yapılıyor ama ülke genelinde 60 ilimizde aynı afete maruz kalan illerimiz var. Bunlardan Malatya’da bilhassa kayısı; Ordu, Giresun, Samsun gibi Karadeniz illerimizde de fındık üreticilerimiz don afetinden zarar görmüşlerdir. Ege Bölgemize geldiğimiz zaman da Manisa, Afyon, Burdur, Isparta gibi illerimizde de yine, meyve ağaçlarında, meyvelerimizde dondan dolayı zararlar vardır.

Onun dışında, yine, bahara girerken kıştan itibaren fazla yağış almamasından dolayı beklenen bir kuraklık ihtimali karşısında da çalışmalar yapılmakta olup ürünün desenine göre, ürününe göre ve bölgesine göre mayıs ayı ortalarına doğru bu konudaki net bilgiler, tarım il ve ilçe müdürlüklerimiz tarafından hazırlanacak tutanaklar sayesinde sonuca ulaşacaktır. Bilhassa rakımın düşük olduğu ve kıraç olan, sulanamayan arazilerde yazlık ürünlerde, nohut, anason, kimyon gibi ürünlerde verim kaybı beklenmektedir.

Hububat, haşhaş, kekik gibi kışlık ve çok yıllık bitkilerde de, tarla bitkilerinde de önümüzdeki günlerdeki yağış durumuna göre verim ve kalite kaybı da beklenmektedir.

Tabii afetler üreticilerimiz için vazgeçilmez bir risktir, bu risk her zaman vardır. Bu risklerin karşılanabilmesi için de 1977 yılında çıkarılan 2090 sayılı Yasa henüz şu andaki uygulamasıyla yeterli değildir çünkü bu yasanın uygulamada bazı sıkıntıları vardır. Mutlaka bu yasamızın revize edilmesi gerekir ama AK PARTİ hükûmetleri döneminde 2005 yılında ilk defa Tarım Sigortası Kanunu çıkarılmış, 2006 yılından itibaren de bu kanun uygulamaya konulmuş ve bugüne kadar da çiftçimize, üreticimize tarım sigortasının önemi izah edilmiş, anlatılmaya çalışılmıştır ama hâlihazırda yeterli değildir. Şu ana kadar 14 milyon dekar alan sigortalanmış ve 1 milyona yakın hayvanımız sigorta kapsamına alınmıştır.

Bunun yanında tarım sigortasında çok dikkat edilecek konulardan bir tanesi, üreticilerimiz için önemli kolaylıkların olmasıdır. Bunların en başında da yüzde 50’ye yakın primin, hatta meyvelerde, bazı ürünlerde yüzde 70’e yakın olan primin devlet tarafından karşılanmış olması ve sigorta yapıldığı zaman paranın peşin alınmamış olması, ürün kaldırıldığı zaman alınıyor olması. Bunlar önemli gelişmelerdir.

Ama yine baktığımızda, sahada yaşanan sıkıntılarda ziraat odalarımızla, tarım ilçe müdürlüklerimizle, tarım il müdürlüklerimizle yapılacak görüşmelerde, uygulamaya dair, sigortaya dair sıkıntılar varsa bunlar birer birer gündemden düşürülebiliyor ve yeni ürün desenleri de sigorta kapsamına alınmaya başlıyor. 2014 yılında dolu arı kovanları da sigorta kapsamına alınmıştır. Bunlardan, yeni yapılan yeniliklerden bir tanesi de budur.

Bunun yanında, yine, borçların ertelenmesi konusunda önemli talepler vardır. Geçen günkü görüşmede Sayın Bakanımızın da burada dile getirdiği gibi, Sayın Başbakanımız bu konuda bir talimat vermiş, bir çalışma yapılmaktadır. Tarım Krediye olan ve Ziraat Bankasına olan borçların ertelenmesi konusunda, bilhassa bu 60 ilde ertelenmesi konusunda bir çalışma vardır. Ama vatandaşlarımızın diğer bankalardan alınan tarım kredilerinin de ertelemeye dâhil edilmesi, borç senetlerine dâhil edilmesi talepleri vardır; bunun da mutlaka dikkate alınacağını düşünmekteyiz.

Bunun yanında ben yine “tarım” dendiği zaman toprağa ve tabiata açık olan ve her an her riske açık olan bu sektörün, üreticilerimizin mutlaka sigorta kapsamından yararlanması gerektiğini söylüyorum. Çünkü, gün geçmesin ki, tabii afet her an gelebilir, dolu olur, don olur, sel afetleri olabilir ve diğer afetler olabilir. Bunların önüne geçmeye fiziki olarak imkânımız yok ancak akli olarak imkânımız var. O da tarım sigortasını kullanmaktır, tarım sigortasını değerlendirmektir.

Bu anlamda, Tarım Bakanlığımıza, bütün il ve ilçe tarım teşkilatlarımıza ve ziraat odalarımıza ben buradan şükranlarımı sunuyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutacağım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, şimdi bir usul tartışmasının açılmasını istiyorum. Şimdi, ben salı günü Meclise girmeme cezası almıştım, geçen salı günü, perşembeden 2 birleşim Türkiye Büyük Millet Meclisine girmeme cezası verildi bana. Salı günü de benimle ilgili 3 tane soru önergemin burada Ali Babacan tarafından cevaplandırılacağı belirtilmiş. Şimdi, benim burada yani… Gerçi İç Tüzük’te diyor ki: “Sorusu cevaplandırılan milletvekilinin Genel Kurulda bulunması zorunluluğu yok.” Ama buradaki zorunluluk benim şahsımdan kaynaklanmıyor, irademden kaynaklanmıyor, ileri gelmiyor. Yani, şimdi bu konuda bir usul tartışması açmanızı istiyorum. Çünkü, benimle ilgili çok ciddi 2-3 tane soru önergem gelmiş, Bakan birisine hiç cevap vermediği hâlde orada “Cevaplandırılmıştır.” diyor. Dolayısıyla, ben Kanunlar Müdürüne de dedim ki: “Arkadaş, ben cezalıyım, Genel Kurula girmiyorum, dolayısıyla benim soru önergemi işleme koyma yani cevap vermesin Bakan dedim.

Şimdi, bu konuda isterseniz bir usul tartışmasını açalım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Genç.

98’inci maddenin dördüncü fıkrasını okuyorum: “Soru sahibinin…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bunu biliyoruz zaten. Genel Kurulda bulunması…

BAŞKAN – Sayın Genç, bir saniye, siz konuştunuz, dinledik biz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki, buyurun, tamam, peki.

BAŞKAN – Müsaade edin lütfen.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tamam, peki.

BAŞKAN – “Soru sahibinin Genel Kurulda bulunmaması, sorunun cevaplandırılmasına engel değildir.”

KAMER GENÇ (Tunceli) – Değil ama…

BAŞKAN – Kaldı ki bu tartışmanın o oturumda yapılması gerekirdi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, o oturumda ben buraya gelemem ki yani ben cezalıyım.

BAŞKAN – Anladım da Sayın Genç, sorunuzun cevabını verdim. “Soru sahibinin Genel Kurulda bulunmaması, sorunun cevaplandırılmasına engel değildir.”

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama bu konuda bu uygulamayı yapan, bakın, burada böyle yapan sizdiniz.

BAŞKAN – Sizin tartışma istemeniz, usul tartışmasını istemenizin sebebi burada bulunmadığınız için sorduğunuz sorunun Sayın Bakan tarafından cevaplandırılması işlemi değil mi efendim?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet ama neden dolayı bulunmuyorum? Cezalı olduğum için bulunamıyorum.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ya, bir dakika, bir beni dinle de… Sayın Başkan, bakın, hep böyle yapıyorsunuz.

BAŞKAN – Böyle yapacağım tabii Sayın Genç, nasıl yapmam gerekiyor? Sordunuz ben de cevabını verdim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya, anladım ama ben usul tartışmasını açmayı…

BAŞKAN – Siz bildiğiniz bir konuda güya ısrar ediyorsunuz. Ne yapmamız gerekir?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, ısrar ediyorum, İç Tüzük’e göre usul tartışmasını istediğimiz takdirde açmak zorundasınız.

BAŞKAN – Hayır efendim, İç Tüzük’e göre usul tartışması istediğiniz takdirde gerekçesi olması lazım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Gerekçeyi sordunuz. Ben cezalı olduğum hâlde, Genel Kurula girmiyorum, gelmiyorum…

BAŞKAN – Söylediğinize ben cevap verdim. Tekrar ediyorum, 98’inci maddenin dördüncü fıkrası: “Soru sahibinin Genel Kurulda bulunmaması, sorunun cevaplandırılmasına engel değildir.” Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, ama benim iradem dışında bulunamıyorum. Sayın Başkan, siz daha iyi anlıyorsunuz ki benim…

BAŞKAN – Evet, Meclis araştırması…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani, bu kadar davranışlarınızı… Bakın, hep AKP’nin başkan vekilleri bu kadar, en haklı isteklerimizi göz önünde tutmadan, ondan sonra başka konulara geçiyorsunuz, sonra da diyorsunuz ki: “Sen bizi tehdit ettin.” Meclisten çıkarma cezasını veriyorsunuz. Böyle bir uygulama olur mu Sayın Başkan? Arkasından da buradan gidip tazminat davası açıyorsunuz. Yani, olur mu yani, ben burada kendi iradem dışında…

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Genç, önce şunu belirteyim: Burada hiçbir sayın başkan vekili partisinin başkan vekili değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili, bunu öğrenmenizi rica ediyorum.

İkincisi, disiplin cezası alan milletvekilinin haklarının saklı olduğuna dair İç Tüzük’te herhangi bir hüküm yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Haklı olduğuna…

BAŞKAN – Saklı olduğuna dair, haklı değil efendim. Başkanlığa da yazılı olarak başvurmanız daha uygun olacaktır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani o kadar, zaten böyle yorumlarsanız şeyi… Diyor ki: “Türkiye Büyük Millet Meclisinde…”  Ya usul… Bir iki dakika konuşma hakkını verin, ne var canım?

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 19 milletvekilinin, kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılan araç kiralama ihalelerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/913)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Bilindiği üzere, 237 sayılı Taşıt Kanunu’na tabi olan kurumlar, kamu hizmetlerinin gerektirdiği taşıt ihtiyacını hizmet alımı suretiyle kiralayarak karşılamaktadır.

Kamu kurum ve kuruluşları araç kiralama hizmeti alabilmek için, bedeli oldukça büyük ihaleler gerçekleştirmekte, bu ihaleler özellikle teknik şartnamelerin ve idari şartnamelerin kurumlar arasında farklılık göstermesi nedeniyle şaibelere yol açmakta, ihaleyi yapan kişiler zan altında kalmakta, rüşvetle suçlanmakta, neredeyse aynı tip ihaleler farklı farklı bedellerle ihale edilerek devlet zarara uğratılmaktadır.

Kamu hizmetlerinin gerektirdiği taşıt ihtiyacının hizmet alımı yöntemiyle karşılanmasının temel amacı kamudaki taşıt giderlerinin asgari seviyeye indirilmesi ve kaynakların savurganlığa yol açmadan, bütçe imkânları doğrultusunda kullanımının sağlanarak devletin zarara uğramasına engel olmakken, kurumlar tarafından uygulanmakta olan farklı ihale yöntemleri maalesef devleti önemli oranlarda zarara uğratmaktadır. Örneğin, herhangi bir kurumun yıllık ödediği araç kiralama bedeliyle birçok marka ve modelde araç alınabileceği ortadayken ve her yıl bu kiralamalara devam edilirken kurum ve dolayısıyla devlet büyük oranda zarara uğramakta ama bu duruma kimse müdahale etmemektedir. Özellikle ihalelerde firmalardan istenmekte olan farklı belgeler, ihalelere katılımları, dolayısıyla rekabeti engellemekte, bu nedenle firmalara fahiş fiyatlarla ihale verilerek devlet zarara uğratılmaktadır.

Konuyla ilgili, basında da birçok yolsuzluk haberlerine rastlamaktayız. Ekonomik ve sosyal kalkınmayı tehdit eden en önemli meselelerden biri olan yolsuzlukla mücadele, ülkemizin en önemli meselelerinin başında gelmektedir. Yolsuzluğun büyük oranda yaşandığı araç kiralama hizmet alımlarına devletin gereken önemi vermesi, bu konuda ortak bir yol geliştirilerek kurumları kontrol altına alması ve bu zamana kadar yapılan araç kiralama ihalelerini denetlemesi gerekmektedir.

Kurumların yüksek oranda bütçe ayırdığı araç kiralama hizmeti ihaleleri maalesef siyasal ve yönetsel yolsuzluklara yol açmakta, eş, dost, akraba kayırmacılığı ön plana çıkmaktadır. Örneğin, aylık 18 milyara araç kiralandığını duyuyor, öğreniyor ve üzülüyoruz.

Türkiye'nin bugün geldiği noktada yolsuzluk, engellenmesi gereken çok önemli bir sorundur. Yolsuzluğun azaltılabilmesi için mali yönetim sisteminde şeffaflık politikasının izlenmesi, yolsuzluğa yol açabilecek süreçlerin yeniden düzenlenmesi, ihale işlemlerinin basitleştirilmesi, rekabetin engellenmemesi ve ihalelerin daha iyi denetlenmesi gerekmektedir.

Bu nedenlerle, yolsuzluklar ve yolsuzluklara karşı alınabilecek önlemler üzerinde önemle durulmalı, kamunun saydamlığını sağlayacak yasal düzenlemeler yapılmalı, yolsuzlukla mücadele açısından medyaya da özgürlük tanınmalıdır.

Yukarıda kısaca özetlenen nedenlerle, kurumlar tarafından farklı farklı uygulamaların yapıldığı, farklı idari ve teknik şartnamelerin hazırlandığı, farklı belgelerin istendiği araç kiralama ihalelerinin araştırılarak bu konuda alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri ile Anayasa’nın 98’inci maddesi gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederim.

1) Muhammet Rıza Yalçınkaya                                   (Bartın)

2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                      (İstanbul)

3) Hülya Güven                                                        (İzmir)

4) Malik Ecder Özdemir                                             (Sivas)

5) Ali Demirçalı                                                        (Adana)

6) Veli Ağbaba                                                         (Malatya)

7) Tolga Çandar                                                       (Muğla)

8) Dilek Akagün Yılmaz                                             (Uşak)

9) Ramazan Kerim Özkan                                          (Burdur)

10) Hurşit Güneş                                                      (Kocaeli)

11) Muharrem Işık                                                    (Erzincan)

12) Ali Özgündüz                                                      (İstanbul)

13) Celal Dinçer                                                       (İstanbul)

14) Mehmet Şeker                                                    (Gaziantep)

15) Ahmet İhsan Kalkavan                                         (Samsun)

16) Osman Aydın                                                      (Aydın)

17) Kadir Gökmen Öğüt                                             (İstanbul)

18) Mahmut Tanal                                                     (İstanbul)

19) İhsan Özkes                                                       (İstanbul)

20) Haydar Akar                                                       (Kocaeli)

2.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer ve 21 milletvekilinin, Suriye’de yaşanan olayların bölge illerimizin ekonomilerine etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/914)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamaları ve Suriye'deki iç karışıklıklar Mersin'den Şırnak'a kadar olan bölge illerimizin yerel ekonomilerini ciddi olarak sarsmıştır. Bu nedenle, Anayasa'nın 98’inci ve İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması komisyonunun kurulmasını arz ve teklif ederiz.

1) Vahap Seçer                                                        (Mersin)

2) Aytuğ Atıcı                                                           (Mersin)

3) Malik Ecder Özdemir                                             (Sivas)

4) Hülya Güven                                                        (İzmir)

5) Haydar Akar                                                         (Kocaeli)

6) Mahmut Tanal                                                      (İstanbul)

7) Doğan Şafak                                                        (Niğde)

8) Süleyman Çelebi                                                  (İstanbul)

9) Sakine Öz                                                            (Manisa)

10) Aykut Erdoğdu                                                    (İstanbul)

11) Sinan Aydın Aygün                                              (Ankara)

12) İhsan Özkes                                                       (İstanbul)

13) İdris Yıldız                                                         (Ordu)

14) Ramis Topal                                                       (Amasya)

15) Melda Onur                                                        (İstanbul)

16) Fatma Nur Serter                                                (İstanbul)

17) Osman Oktay Ekşi                                               (İstanbul)

18) Veli Ağbaba                                                       (Malatya)

19) Hüseyin Aygün                                                   (Tunceli)

20) Aydın Ağan Ayaydın                                            (İstanbul)

21) Ali İhsan Köktürk                                                (Zonguldak)

22) Bülent Tezcan                                                    (Aydın)

Gerekçe:

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın çıkışlarıyla gerilen Suriye’yle ikili ilişkiler, bu ülkeyle yoğun ticari ilişkiler içindeki illerimizde ciddi ekonomik kayıplar yaşanmasına neden olmuştur. Ekonomi Bakanlığının verilerine göre Türkiye'nin Suriye'ye ihracatında 2011 yılında, bir sene öncesine göre yüzde 13 düşüş yaşanmıştır.

Suriye’yle ticari ilişkilerde önemli paya sahip başta Mersin olmak üzere Hatay, Gaziantep, Kilis, Şırnak ve Adana'da ekonomik sorunlar belirgin olarak ortaya çıkmaya başlamıştır.

Suriye’yle ticaret Adana, Hatay, Kilis ve Gaziantep’le yapılmakta ise de özellikle Mersin'de turizm faaliyetlerinde bulunan şirketler ve esnaf zararlı çıkmıştır. 2006-2010 arasında Arap turist patlaması yaşanan kentte, 2010 yılında toplam 50.178 turist gelmiştir. Bu rakam, 2011'de 8.774'e kadar gerilemiştir. Mersin'i tercih eden Suriyeli, Ürdünlü ve Lübnanlı turist sayısının 2012 yılında da düşüş gösterdiği, turizmciler tarafından dile getirilmektedir.

Adana'dan Suriye'ye gıda, inşaat malzemesi ve mobilya başta olmak üzere, önemli ölçüde ihracat gerçekleşirken, ikili ticaretin daralmasıyla Adana'da ihracat yapan firmalar artık mal satamaz hâle gelmiştir. Benzer şekilde, 2010 yılında gümrük kapılarından Gaziantep'e 1 milyon 33 bin 571 kişi giriş yapmasına karşın, 2011'de bu sayı 804.343'e düşmüştür.

Nakliye sektöründe de ekonomik kayıplar ciddi oranlara yükselmiştir. Hatay Cilvegözü Sınır Kapısı bozulan ilişkilerden dolayı işlerliğini yitirmiştir. Suriye’yle olan iyi ilişkiler döneminde araçlarını yenileyen pek çok nakliyecinin finans kurumlarına borçlandığı, ancak nakliyecilerin borçlarını ödeyemez duruma düştükleri bölgede sıkça dile getirilmektedir.

Bütün sorunlara ek olarak, Türkiye'nin Suriyeli iş birlikçi isyancıları hem silahlandırdığı hem de İstanbul'da eğittiği iddia edilmektedir. İsyancıların kullandığı silahların, Suriye sınırında Türk istihbaratçılar tarafından isyancılara teslim edildiği öne sürülmektedir. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in "Ancak yaptığımız gözlemler, edindiğimiz bulgular ve istihbarat sonucunda, maalesef, bu konuda Suriye'nin bölücü terör örgütü KCK'ya destek verdiğini tespit etmiş durumdayız. Özellikle Suriye'nin Türkiye sınırına yakın bazı kasabalarında Suriye devlet yönetiminin devre dışı olduğunu ve oralarda yönetimin illegal bölücü örgüt militanları tarafından yürütüldüğünü biliyoruz." ifadelerinin üzerinden bir hafta geçtikten sonra Kayseri-Pınarbaşı'nda İlçe Emniyet Müdürlüğüne bomba yüklü araçla yapılan saldırının izlerinin Suriye'den çıkmış olması, sınır güvenliğimizi bir kez daha gündeme getirmiştir.

Açıklanan nedenlerle, Suriye'de yaşanan iç karışıklık ve ikili siyasi ilişkilerin bozulmasının, Mersin'den Şırnak'a kadar olan illerimizin yerel ekonomilerine olumsuz etkilerinin araştırılması amacıyla, Anayasa’nın 98 ve İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.

3.- Erzincan Milletvekili Muharrem Işık ve 19 milletvekilinin, Erzincan’ın tarım, hayvancılık ve ekonomi alanındaki sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/915)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Erzincan'ın kalkınması, gelişmesi ve ülke ekonomisine katkısının arttırılması, tarım, hayvancılık ve hayvan ürünlerinin marka hâline getirilmesi amacıyla, bu alandaki tüm sorunların araştırılarak çözüm yollarının bulunabilmesi amacıyla Anayasa’nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Muharrem Işık                                       (Erzincan)

2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                      (İstanbul)

3) Hurşit Güneş                                        (Kocaeli)

4) Mehmet Şeker                                       (Gaziantep)

5) Celal Dinçer                                         (İstanbul)

6) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)

7) Haydar Akar                                         (Kocaeli)

8) Osman Aydın                                        (Aydın)

9) Kadir Gökmen Öğüt                               (İstanbul)

10) Mahmut Tanal                                     (İstanbul)

11) İhsan Özkes                                        (İstanbul)

12) Veli Ağbaba                                        (Malatya)

13) Ali Özgündüz                                      (İstanbul)

14) Ramis Topal                                       (Amasya)

15) Selahattin Karaahmetoğlu                   (Giresun)

16) Ali Sarıbaş                                         (Çanakkale)

17) Gürkut Acar                                        (Antalya)

18) Özgür Özel                                         (Manisa)

19) Ali İhsan Köktürk                                 (Zonguldak)

20) Bülent Tezcan                                     (Aydın)

Gerekçe:

Doğu Anadolu Bölgesi’nde bulunan ilimiz, coğrafyası, iklimi, doğası ve konumuyla diğer doğu illerinden farklı bir şehirdir. Suların mevcudu, tarım alanlarının zenginliği, hayvanlar için uygun mevsim ve besin kaynaklarıyla mükemmel bir konuma sahip olan bir şehirdir. Ancak, ne yazık ki son yıllarda uygulanan yanlış politikalar nedeniyle Erzincan'da hayvancılık ve tarım iyice zayıflamıştır ve hatta bazı ürünlerde yok olmaya başlamıştır.

Erzincan'ın kalkınması ve göçün önlenmesi için bir an önce hayvancılık ve tarımda çok ciddi yatırımlar yapılmalı ve destekler verilmelidir. İktidarın uyguladığı yanlış politikalar nedeniyle Erzincan'da hayvancılık ve tarım bitme noktasına geldi. En son sulama suyuna yapılan zam, çiftçiyi iyice bitirmek için uygulanan bir politikadır. Şeker pancarı kadar önemli bir ürünü yok etmek için şeker fabrikası özelleştirilmiştir. Oysaki, Erzincan'da 4 bin kişi doğrudan ve 10 bin kişiden fazla insan dolaylı yollardan şeker pancarından geçimlerini sağlamaktadır.

Erzincan fasulyesi Türkiye'deki en kaliteli türlerden biridir. Nohut yine aynı şekilde Erzincan leblebisiyle en meşhur ürünün ana maddesi iken son yıllarda ekim yapılmamaktadır. Buğday ekicileri aldığı tohumun bile parasını çıkaramamaktadırlar. Oysaki yapılacak uygun tohum türü, uygun fiyatı ve yerinde tespitlerle Erzincan Türkiye'nin buğday ve arpa ambarı olabilir. Toprak bütünleştirilmesi yapılarak daha doğru bir tarımcılık yapılabilinir. Dağlarımızın bolluğu, uygun şartlar sağlanarak yapılacak ve açılacak yeni mera alanlarıyla hayvancılık çok rahat ve verimli bir şekilde yapılabilir.

Bugün Erzincan peyniri hak ettiği değere hâlen ulaşamamıştır. Bunda da özellikle yeterli desteğin verilmemesi en önemli sebeptir. Özellikle bölgemizde en fazla koyunculuk yapan ”Şafaklılar” dediğimiz dostlarımız çok zor şartlarda üretim yapmaktadırlar. Bu besicilerimize verilecek uygun destekler ve uygun şartların yaratılması ve Erzincan'daki köylerde tarım ve besicilik için uygun şartların sağlanmasıyla Erzincan'ın kaderi değişecektir. Büyükbaş hayvancılık yapılması için çok uygun iklim şartlarına sahip olan şehrimizde, devlet desteğiyle beraber büyükbaş hayvancılığında Erzincan atılım yapacaktır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,  sırası geldiğinde yapılacaktır.

Başbakanlığın iki adet tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım:

B) Tezkereler

1.- Başbakanlığın, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete geri verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1477)

17 Nisan 2014

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: a) Adalet Bakanlığının 10/11/2011 tarihli ve B.03.0.CİG.0.00.00.07-103-0919-2011/2639/55435 sayılı yazısı.

b)      30/12/2011 tarihli ve B.02.0.PPG.0.12-310-12429 sayılı yazımız.

c)        Adalet Bakanlığının 02/04/2014 tarihli ve 75723908-103-0919-2011-445/9798 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında tanzim edilen ve ilgi (b) yazıyla Başkanlığınıza gönderilen soruşturma dosyasının yürütülmekte olan başka bir soruşturma dosyasındaki delillerle mükerrer olup olmadığının değerlendirilmesi amacıyla evrakın ve fezlekenin iadesinin talep edildiğine dair Adalet Bakanlığından alınan ilgi (c) yazı sureti ve ekleri ilişikte gönderilmiştir.

Gereğini arz ederim.

                                                                Beşir Atalay

                                                                  Başbakan Yardımcısı

 

Ek: Yazı sureti ve ekleri (8 sayfa)

2.- Başbakanlığın, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete geri verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1478)

17 Nisan 2014

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: a) Adalet Bakanlığının 01/06/2010 tarihli ve B.03.0.CİG.0.00.00.03-103-6177-2009/6710/31887 sayılı yazısı.

b)       21/06/2010 tarihli ve B.02.0.PPG.0.12-310-7238 sayılı yazımız.

c) Adalet Bakanlığının 02/04/2014 tarihli ve 87119442-103-6177-2009-1865/10200 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında tanzim edilen ve ilgi (b) yazıyla Başkanlığınıza gönderilen soruşturma dosyasının yürütülmekte olan başka bir soruşturma dosyasındaki delillerle mükerrer olup olmadığının değerlendirilmesi amacıyla evrakın ve fezlekenin iadesinin talep edildiğine dair Adalet Bakanlığından alınan ilgi (c) yazı sureti ve ekleri ilişikte gönderilmiştir.

Gereğini arz ederim.

                                                                               Beşir Atalay

                                                                               Başbakan Yardımcısı

BAŞKAN – Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan (3/386) ve (3/672) esas numaralı dosyalar Hükûmete geri verilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.38

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Dilek YÜKSEL (Tokat)

------0------

BAŞKAN – Sayın  milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Bazı milletvekillerinin, Genel Kurulun 8/4/2014 tarihli 73’üncü Birleşimde okutulan, Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve 85 milletvekilinin, İçişleri eski Bakanı Muammer Güler, Avrupa Birliği eski Bakanı Egemen Bağış, Ekonomi eski Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan ile Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Erdoğan Bayraktar hakkında verdikleri Meclis soruşturması açılmasına dair önergeden imzalarını geri çektiklerine dair önerge vardır.

Okutuyorum:

C) Önergeler

1.- İçişleri eski Bakanı Muammer Güler, Avrupa Birliği eski Bakanı Egemen Bağış, Ekonomi eski Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan ile Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Erdoğan Bayraktar haklarındaki (9/7) esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesi’ndeki imza sahiplerinden bazılarının imzalarını geri almaları ve Anayasa’nın 100’üncü maddesinde aranan yeterli sayıda imza şartını yitirmesi nedeniyle gündemden çıkarılmasına ilişkin önergesi (4/154)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İçişleri eski Bakanı Muammer Güler, Avrupa Birliği eski Bakanı Egemen Bağış, Ekonomi eski Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan ile Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Erdoğan Bayraktar hakkında 19/3/2014 tarihinde Başkanlığınıza verdiğimiz (9/7) esas numaralı Meclis Soruşturma Önergesi’ndeki imzamızı, önergeyi yeniden düzenlemek üzere çekiyoruz

Gereğini arz ederiz.

Süreyya Sadi Bilgiç                                                 Erol Kaya                                         Nurdan Şanlı

     Isparta                                                                İstanbul                                              Ankara

(9/7) ESAS NO.LU MECLİS SORUŞTURMA ÖNERGESİNDE İMZASI BULUNAN MİLLETVEKİLLERİMİZİ GÖSTERİR TABLO

1) Ali Küçükaydın                                                      (Adana)

2) Salih Fırat                                                            (Adıyaman)

3) Mehmet Metiner                                                    (Adıyaman)

4) Orhan Atalay                                                        (Ardahan)

5) Ekrem Çelebi                                                       (Ağrı)

6) Fatma Salman                                                      (Ağrı)

7) Mehmet Kerim Yıldız                                             (Ağrı)

8) Ülker Güzel                                                          (Ankara)

9) Sadık Badak                                                         (Antalya)

10) Ali Gültekin Kılınç                        (Aydın)

11) Ali Aydınlıoğlu                                                    (Balıkesir)

12) Hüseyin Şahin                                                    (Bursa)

13) Cahit Bağcı                                                        (Çorum)

14) Oya Eronat                                                         (Diyarbakır)

15) Fevai Arslan                                                       (Düzce)

16) Osman Çakır                                                      (Düzce)

17) Sermin Balık                                                      (Elâzığ)

18) Sebahattin Karakelle                                          (Erzincan)

19) Cengiz Yavilioğlu                         (Erzurum)

20) Adnan Yılmaz                                                     (Erzurum)

21) Mehmet Erdoğan                          (Gaziantep)

22) Mehmet Sarı                                                       (Gaziantep)

23) Derya Bakbak                                                     (Gaziantep)

24) Ali Şahin                                                            (Gaziantep)

25) Abdullah Nejat Koçer                                          (Gaziantep)

26) Mehmet Geldi                                                     (Giresun)

27) Adem Tatlı                                                         (Giresun)

28) Kemalettin Aydın                          (Gümüşhane)

29) Orhan Karasayar                          (Hatay)

30) İsmet Uçma                                                        (İstanbul)

31) Mehmet Domaç                                                   (İstanbul)

32) Osman Boyraz                                                    (İstanbul)

33) Muhammet Bilal Macit                                         (İstanbul)

34) Şirin Ünal                                                          (İstanbul)

35) Tülay Kaynarca                                                   (İstanbul)

36) Sevim Savaşer                                                   (İstanbul)

37) Ahmet Haldun Ertürk                                           (İstanbul)

38) Nesrin Ulema                                                     (İzmir)

39) Sevde Bayazıt Kaçar                                           (Kahramanmaraş)

40) Sıtkı Güvenç                                                       (Kahramanmaraş)

41) Osman Kahveci                            (Karabük)

42) Ahmet Arslan                                                      (Kars)

43) Mustafa Gökhan Gülşen                                      (Kastamonu)

44) Pelin Gündeş Bakır                                             (Kayseri)

45) Zeki Aygün                                                         (Kocaeli)

46) İlhan Yerlikaya                                                   (Konya)

47) Cem Zorlu                                                          (Konya)

48) Soner Aksoy                                                       (Kütahya)

49) Ömer Faruk Öz                                                   (Malatya)

50) Uğur Aydemir                                                     (Manisa)

51) Muzaffer Yurttaş                          (Manisa)

52) Selçuk Özdağ                                                     (Manisa)

53) Gönül Bekin Şahkulubey                                     (Mardin)

54) Ahmet Tevfik Uzun                       (Mersin)

55) Ahmet Erdal Feralan                                           (Nevşehir)

56) Suat Önal                                                           (Osmaniye)

57) Suat Kılıç                                                           (Samsun)

58) Seyit Eyyüpoğlu                                                  (Şanlıurfa)

59) Abdulkerim Gök                                                  (Şanlıurfa)

60) Mehmet Akyürek                                                 (Şanlıurfa)

61) Halil Özcan                                                        (Şanlıurfa)

62) Safiye Seymenoğlu                                             (Trabzon)

63) Temel Coşkun                                                    (Yalova)

64) Ercan Candan                                                     (Zonguldak)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

(9/7) esas numaralı Meclis soruşturması önergesi Anayasa’nın 100’üncü maddesinde aranan yeterli imza şartını yitirdiğinden önerge işlemden kaldırılmıştır.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın, (9/7) esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesi’nin Meclis Başkanlığı tarafından işleme alınmaması gerektiğini ifade ettiklerine ve bazı milletvekillerinin imzalarını çekmelerinin muhalefetin ortaya koyduğu tavrın ne kadar doğru olduğunu gösterdiğine ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın  Başkan, efendim, bu önerge verildiği zaman bu önergenin Meclis soruşturmasında bulunması gereken zorunlu şartları taşımadığına ilişkin… Ve bu zorunlu şartları taşımayan böyle bir önergenin Meclis Başkanlığı tarafından işleme alınmaması gerektiğini burada ifade etmiştik ve bununla ilgili hatta usul tartışmaları oldu. Maalesef, bugün yine muhalefetin ortaya koyduğu tavrın ne kadar doğru olduğu ve Meclis Başkanlığının böylesine usulüne uygun olmayan, zorunlu olması gereken şartları ihtiva etmeyen bir Meclis soruşturması önergesini okutmasının ne kadar yanlış olduğu ortaya çıkmıştır. Bu geri alma önergesi, muhalefetin İç Tüzük çerçevesinde önergelerin sahip olması gereken niteliklerle ilgili verdiği hukuk mücadelesinin ne kadar haklı olduğunu ve bu önergeyle birlikte imzalarını çekenlerin de aslında İç Tüzük’e aykırı işlem yaptığını teyit eden bir gelişmedir.

O bakımdan, bu önergenin zorunluluk şartları taşımadığından dolayı -gönül isterdi ki- Meclis Başkanlığı tarafından yürürlülüğe konulmaması ve okunmaması gerekiyordu. Sonuçta yine eskiye dönmüş olduk. Bu önergenin anlamı, muhalefetin haklı bir mücadele sürdürmüş olduğunun teyididir.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın  Başkan…

BAŞKAN – Buyurun, Sayın  Aydın.

2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın, (9/7) esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesi’nin, adı geçen bakanlarla ilgili tüm iddiaların araştırılması ve hakikatin bulunması amacıyla yeni bir önerge vermek üzere geri çekildiğine ilişkin açıklaması

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum.

Daha önce, milletvekili arkadaşlarımız adı geçen 4 eski bakanımızla ilgili soruşturma komisyonu kurulması noktasında bir soruşturma önergesi vermişlerdi. Tabii, soruşturmanın gizliliği, dosyanın içerisini bilememek, kamuoyunda hangi iddialar var hangileri yok, bunların ne derece hakikat olup olmadığının araştırılması ve soruşturulması, Meclis tarafından bu yargı görevinin âdeta yerine getirilmesi noktasında böyle bir talepleri olmuştu.

Tabii, önergeye baktığımızda tekrardan bir gözden geçirme eğilimi oldu. Çünkü, biz, hiçbir yolsuzluğun üstünü örtmedik bugüne kadar, bundan sonraki süreçte de hiçbir yolsuzluğun üzerinin örtülmemesi noktasında…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Her türlü örttünüz, her türlü!

AHMET AYDIN (Adıyaman) - …arkadaşlarımız kesin kanaatlerini ortaya koydular. Ne varsa, ilgili bakanlarımızla ilgili hangi iddia varsa bu iddianın gerçek olup olmadığı noktasında, soruşturulması anlamında, mevcut eski önerge çekilerek yeni bir önerge verildi. Bu, soruşturma komisyonu kurulması noktasındaki önergeler, hakikaten çok kapsamlı, çok detaylı, kamuoyunda tartışılan, konuşulan, basın-medyada yer alan bütün iddialara âdeta yer verilmiş bir soruşturma komisyonu kurulması talebi. Bu manada, bu noktada da ilgili bakanlarla ilgili tüm iddiaların araştırılması ve hakikatin bulunması noktasında arkadaşlarımız kanaatini belirterek yeni soruşturma komisyonu önergesini verdiler ve bu önerge bugün itibarıyla Meclis Başkanlığına sunuldu, dağıtıldı. Bu soruşturma komisyonu önergesi önümüzdeki salı günü Gelen Kâğıtlar listesinde yayınlanmak suretiyle burada okutulacaktır. Zaten şu anda resmiyete intikal etmiş durumdadır, bütün iddialar bu önergede yer almış durumdadır.

Teşekkür ediyorum, sağ olun.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Altay.

3.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, (9/7) esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesi’nin Meclis Başkanlığı tarafından işleme alınmaması gerektiğini Cumhuriyet Halk Partisi olarak kendilerinin de ifade ettiklerine ve yeni bir soruşturma önergesinin 4 eski bakan için birleştirilerek Genel Kurulun takdirine sunulmasının doğru olmadığına ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (Sinop) – Şimdi, şu anlayış bile çok yanlış: Sayın Grup Başkan Vekilinin bugün verdikleri (9/8) esas no.lu soruşturma önergesinin, işte, Gelen Kâğıtlarda yayınlanacağını, salı günü okutulacağını bu masalardan beyan etmesine sizin oradan müdahale etmeniz lazım. Bu beyanı yapacak olan koltuk orasıdır Sayın Başkan, bu bir.

Sayın Vural’a çok katılıyorum. Bu (9/7) esas no.lu önerge Genel Kurula geldiğinde gerek Cumhuriyet Halk Partisi gerek Milliyetçi Hareket Partisi bunun Anayasa’nın 100 ve İç Tüzük’ün 107 ve takip eden maddelerindeki şartları haiz olmadığından bunun işleme alınamayacağıyla ilgili müteaddit defalar Divanı uyarmasına rağmen, maalesef, Divan burada -üzülerek bunu söylemek zorundayım- İç Tüzük’e ve Anayasa’ya bağlı bir tatbikat değil de iktidar grubuna bağlı bir tatbikat göstermiş idi. Ancak sonradan akıl galip geldi, (9/8) geldi, (9/7) çekildi.

Şimdi, Allah için, şu imza sahiplerini tetkik etsek orada bile bir kuşkumuz var. Ancak burada da gene bence bir sorun var Sayın Başkan. Bu, işte, Ahmet Aydın’ın işaret ettiği gibi Gelen Kağıtlar listesinde yayınlanıp salı günü okutulacak (9/8)’de de 4 eski sayın bakan için birleştirilmiş. Burada suçların şahsiliği prensibi var, suçların nevi ve cinsi bakımından da farklılıklar var. Bu bakımdan, bunun birleştirilerek Genel Kurulun takdirine sunulması, bu soruşturmanın -komisyonunun- açılıp açılmaması bile, bunları birleştirerek bir oldubittiyle, bir tek komisyonla “Suçları örtmeyeceğiz, üstüne gideceğiz.” diyen Ahmet Aydın’ın söylediğinin (9/8) esas no.lu soruşturma önergesine yansımadığı da çok açıktır. (9/8)’de 4 bakanla ilgili, 8 ayrı suçla ilgili iddialar birleştirilmiş, alelade, alelusul “Şunu görüşüp 4 bakanı aklayalım.” anlayışı bu önergeye yansımıştır. Bunu da tutanaklara geçmesi bakımından bilginize sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, bununla ilgili daha önce çokça uygulama da var, hakikat de bu.

BAŞKAN – Konuşuldu Sayın Aydın, lütfen…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Birden fazla kişiyi kapsayan tek bir soruşturma komisyonu da bu işleri yürütmüş. Uygulamalar da bu yönde, doğru da olan bu yönde. Bizim tek derdimiz, tek kaygımız hiç kimsenin kafasında bir tek soru işaretinin kalmaması.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

İfade ettiniz Sayın Aydın zaten.

OKTAY VURAL (İzmir) – Üstünü örtmek amacıyla, her şeyi kapsamıyor zaten.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bize dağıtılmış bu soruşturma önergesi, şu anda dağıtılan soruşturma önergesi, soruşturma önergesi vasfına sahip değil çünkü Bakanlar Kurulu hakkında tek soruşturma önergesi verilir.

BAŞKAN – Sayın Genç, teşekkür ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir dakika efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç, böyle bir usulümüz yok ama.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, itiraz ediyorum.

BAŞKAN – Grup başkan vekillerine söz verdim. Lütfen…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, burada milletvekilliği kişiliği yok mu?

BAŞKAN – Hayır efendim, böyle bir usulümüz yok Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, yok mu?

BAŞKAN – Söylediniz.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Meramını anlatsın Sayın Başkan.

BAŞKAN – Anlattı.

KAMER GENÇ (Tunceli) –  Efendim, anlatalım şimdi.

Şimdi, bakın, 4 bakan hakkında ayrı ayrı iddialarla bir soruşturma önergesi verilmez.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Verilir, verilir, daha önce de çok verildi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Her bakan için ayrı ayrı soruşturma önergesi verilmesi lazım.

BAŞKAN – Bunlar konuşulacak Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Siz burada İç Tüzük’ü, Anayasa’yı ihlal ediyorsunuz. İmar bakanı hakkında imar yolsuzluğu var; bir başka bakan hakkında, bilmem, kutu içinde 1,5 milyon dolar Egemen Bağış’a para verdiği iddiası var; ötekisinde, efendim, bir şey var, Zarrab’a trafik polisi tahsis edilmiş, karşılığında 1,5 milyon dolar almış ama onun yanında 52 milyon dolar daha rüşvet alanlar var, bilmem, 40 milyon dolar rüşvet alanlar var. Peki, bunları niye birleştiriyorsunuz?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, böyle bir usul yok.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Genç.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasî Parti Grubu Önerileri

1.- CHP Grubunun, 24/4/2014 tarihinde İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve arkadaşları tarafından 1 Mayısta Taksim Meydanı’nda emekçilerin kutlama yapmasına ilişkin tartışılan sorunlara çözüm bularak Türkiye’nin altına imza attığı uluslararası sözleşmelere, yasalara uygun tartışmasız ve gerilimsiz 1 Mayıs kutlamaları için doğru politikaları ve anlayışları ortaya çıkarmak amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin, Genel Kurulun 24 Nisan 2014 Perşembe günkü  birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

24/04/2014

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 24/04/2014 Perşembe günü (Bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisini İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                               Engin Altay

                                                                                     Sinop

                                                                        Grup Başkan Vekili

 

Öneri:

İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve arkadaşları tarafından 1 Mayısta Taksim Meydanı’nda emekçilerin kutlama yapmasına ilişkin tartışılan sorunlara çözüm bularak Türkiye'nin altına imza attığı uluslararası sözleşmelere, yasalara uygun tartışmasız ve gerilimsiz 1 Mayıs kutlamaları için doğru politikaları ve anlayışları ortaya çıkarmak amacıyla 24/04/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin (1344 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 24/04/2014 Perşembe günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş önerisi üzerinde söz isteyen Süleyman Çelebi, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Çelebi, konuşacak mısınız, susacak mısınız?

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Ne yapalım Sayın Başkan? Size göre ne yapmamı istersiniz?

BAŞKAN – O sizin takdiriniz efendim, ben sadece soruyorum.

Buyurun.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; aslında tarihsel bir süreci yaşıyoruz. Bu tarihsel sürecin en önemli ayağı da 1 Mayısla ilgili. 1 Mayıs 2014’le ilgili yeni bir tartışma sürecini, başta ülkenin Başbakanı olmak üzere, ilgili bakan, ilgili belediye başkanı, ilgili olmayan AKP’nin İstanbul il başkanı başlattı. Biliyorsunuz, daha önce 1 Mayıs süreçlerini Türkiye en geniş şekilde yaşadı. 2007’de gaz bombaları altında bir 1 Mayıs süreci yaşadık. 2008’de daha DİSK binasının dışına bile çıkamadan yine gaz ve sularla yıkandık. 2009’da makul sayıda bir katılımla -herkesin katılamadığı, bazılarının katıldığı, bazılarının katılamadığı- bir 1 Mayıs kutladık. Dolayısıyla, 2010 yılında çok kitlesel bir 1 Mayısı İstanbul’da kutladık; tek bir olayın olmadığı, dünyaya da örnek gösterilen bir 1 Mayıs kutlandı. 2011’de yine dünyaya örnek gösterilen bir 1 Mayıs kutlandı. 2012’de yine dünyaya örnek gösterilen bir 1 Mayıs kutlandı.

Dolayısıyla, şimdi, sulamadan ve gazdan sorumlu bakan sürekli çıkıyor, şöyle bir yaklaşım sürüyor ortaya, diyor ki: “Bir daha versek, geçmişte yaşananları biliyorsunuz, cam, çerçeve gidecek.” Camların, çerçevelerin gittiği süreçleri Türkiye biliyor. Ne zaman işçilere müdahale edildiyse, ne zaman işçilerin 1 Mayıs kutlaması engellendiyse olayların çıktığı süreçtir. Ne zaman gerçekten 1 Mayıs kutlanması özgürce sağlanmışsa tek bir insanın burnunun kanamadığı bir süreci Türkiye yaşadı; hatta dünyaya, Avrupa’ya “Örnek 1 Mayıs” diye de sunuldu bu.

Şimdi yeniden bir 1 Mayıs tartışması var. Başbakan çıktı diyor ki: “Herkes hukuka saygılı davranacak.” Şimdi, ben, bu kürsüden, bunun için sesleniyorum: İlk önce Başbakan hukuka saygılı davranacak. Eğer bir ülkenin Başbakanı “Ben Anayasa Mahkemesi kararına saygı duymuyorum.” deyip, ondan sonra da ilgili mahkeme kararlarına saygı duymadan “Ben bu kararları uygulamayacağım, artık benim için mahkeme kararları asla bir şey ifade etmez.” diyorsa bu Meclis buna bir tedbir almalı. Çünkü orada, Avrupa İnsan Haklarının mahkeme kararı var ve o mahkeme kararıyla 2008’de yapılan engellemenin doğru olmadığını, sözleşmenin 11’inci maddesinin ihlal edildiğini ve 11’inci madde ihlali nedeniyle de artık burada özgürce herkesin bir 1 Mayıs kutlaması gerektiğini çok net teşhir etmiş durumda.

Peki, nedir o mahkeme kararı? Bizim Anayasa’mızın 90’ıncı maddesidir değerli arkadaşlar. Anayasa’nın 90’ıncı maddesi diyor ki: Uluslararası sözleşmeler ve altına imza attığımız sözleşmeler Anayasa maddesi niteliğindedir. Anayasa’nın 90’ıncı maddesi bunu söylüyor.

Şimdi Başbakan çıkıyor diyor ki: Bak, 2 tane alan var, ya giderler Yenikapı’da 1 Mayıs kutlarlar veya giderler Maltepe’de, 2 tane alan. Taksim’de kutlatmam, kutlamaya teşebbüs edenleri şimdiden uyarıyorum, yasaktır, engelleyeceğim. Şimdi, Başbakan diyor ki: Bu miting alanı, miting alanı 2 tane. Konuşulan konu şu: Hâlen Başbakanın bu Meclisin çıkarttığı yasadan haberi yok. Bu Meclisin çıkarttığı yasa böyle bir yasa değil. 1 Mayıs tatil, 1 Mayıs bayram günü. 1 Mayıs bayram günüyse bayramlar miting değildir, bayramlar bayram gibi, tıpkı 19 Mayısta olduğu gibi, tıpkı dün olduğu gibi, tıpkı 29 Ekimde olacağı gibi onunla ilgili alanlar vardır, işçilerin, emekçilerin bayram alanı da 1 Mayıs ve Taksim’dir. Bu böyle bilinsin. O nedenle, miting yapmaya müracaat etmiyor sendikalar, miting alanı gibi bir talepleri yok. Tam tersine, daha önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince verilen ve orada işçilerin, 34 işçinin yaşamını yitirdiği, yüz binlerce işçinin, o 1 Mayıs alanında anısının olduğu, kan aktığı ve o sürece gelinceye kadar da mücadele ederek 1 Mayısın yeniden yasalaşması mücadelesine ve kutlanma mücadelesine katılanların orada bir talepleri var. Dolayısıyla, bu 1 Mayısı dar bir yaklaşım içerisinde, bir miting havası “Miting yapacaklarsa buralarda yapsınlar.” gibi Başbakanın değerlendirmesi doğru bir değerlendirme değil, hukuki bir değerlendirme değil, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararına uygun bir düzenleme ve yaklaşım değil.

Şimdi, dizayn edildi, yandaş sendikalarla ilgili iradeler çıkıyor. Birisi Kayseri’de. HAK-İŞ’e denildi ki: “Kayseri’de kutlayın.” MEMUR-SEN’e denildi ki: “Siz gidin Diyarbakır’da kutlayın.” El altından TÜRK-İŞ’e denildi ki –şimdi görüşüyor Başbakanla- “Siz direnin ama biz Kadıköy’de demeyeceğiz ama sonra size izin vereceğiz.” Şimdi o izin çıkacak, hiç merak etmeyin, Kadıköy’de de Türk-İŞ... Bu, zaten diğer örgütler DİSK, KESK, Tabipler Birliği, bunlar bizim muhalefet örgütleri. Bunları ben sustururum, bunları gazlarım, bunları coplarım, bunlara bol bol su sıkarım, bunları 1 Mayıs alanına sokmam. İşte, bu yeni Cumhurbaşkanlığı süreci böyle bir şey. Yani, o kitleselliğin orada, Taksim’de buluşmasını istemiyor Başbakan. Yani, o nedenle, bu belirlemeler hani şöyle algılanmasın: İstanbul’da bir vali var, vali bey belirliyor. Yok böyle bir şey. Bakan var bir tane, su sıkmadan sorumlu, gaz atmadan sorumlu bakan, o bunları belirlemiyor, bir tek insan belirliyor bunu. Hani, Cumhurbaşkanı şu anda müdahale etse “Yahu, yapmayın etmeyin, bu ülkenin huzuru için 1 Mayıs Taksim’de kutlansın.” dese o da dinlenmeyecek. Bir tek insan… Bir tek insan, otoriter bir yaklaşımla diyecek ki: “Burada ya kutlanırsa…” Onun ağzından çıkan burada kanun oluyor, “Burada kutlanmayacak.” deniliyorsa ona uygun bir dizayn var.

Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, şimdi, bu sürece ilişkin esas sorun nedir diye bakarsanız, bu kitleselliğin bir araya gelmemesi isteniyor. Yani bu ülkenin sorunları var. Ne var? İşte, taşeron uygulaması var ciddi anlamda. Ne var? Emeklilikte yaşa takılanlar var, 4/C statüsünde olanlar var. Emekliler açlık sınırının altında maaş alıyorlar. Asgari ücretle çalışanlar bir rezalet. İşsizlik sorunu belli, yoksulluk sorunu belli. “Bunların en etkin şekilde orada sunulması doğru değil.” diyor, “Böyle kitlesel bir talebi, Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi, böyle büyük bir buluşmayı nasıl engelleriz? Bunları birbirleriyle çarpıştırırız ve 1 Mayıs alanında da buluşturmayız, böylece seslerini kısmış oluruz.” diyorlar.

Valinin imkânı yok, vali buna karar veremez. Validen önce zaten AKP İl Başkanı dedi ki: “Burada 1 Mayıs kutlanmayacak.” Daha çok önce. Daha Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş seçilmeden önce dedi ki: “1 Mayıs artık Taksim’de kutlanmayacak.” Dediğim gibi, kararları vali filan vermiyor. Kararları Başbakanla görüşüyorlar, Başbakanın direktifi doğrultusunda sözcülük yapıyorlar. Dolayısıyla, bu kararların… Anayasa’nın bu düzenlemesine saygı duymayan Başbakanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararına saygı duymasını beklemiyoruz. Daha önce ne oldu da şimdi engelleniyor 1 Mayıs değerli arkadaşlar? Bana verdiler, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı şu kadar büyüklükte plaket verdi, “Güzel bir coşkuyla 1 Mayıs kutladınız.” diye. Ne oldu arkadaşlar? 2010’da, 2011’de, 2012’de böylesi coşkuyla kutlanan 1 Mayısa neden engel olunuyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) – Efendim -tek kelime- şundan: Bu kitleselliğin buluşmasını istemiyorlar. O nedenle, bu anlamda yeniden bu Meclise sorumluluk düşüyor. Yeniden Taksim’in 1 Mayıs alanı olarak işçilere açılmasını diliyorum.

Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Mehmet Ersoy, Sinop Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET ERSOY (Sinop) – Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz; aslında 1 Mayısın gerçekten bayram olarak kutlanmasını, İşçi Bayramı olarak kutlanmasını sağlamış bir siyasi partinin iktidarı döneminde, gerçekten birçok alanda olduğu gibi bu alanda da birçok hakkın, hukukun genişletilmesi, özgürlük alanının genişletilmesi yolunda birçok mücadele vermiş bir iktidar döneminde 1 Mayısın nerede kutlanacağının tartışılmasından samimi olarak üzüntü duyuyoruz. 1 Mayısın bir bayram olarak kutlanması, geçmişte yaşanan acıların, sıkıntıların, eziyetlerin bir daha yaşanmaması, herkesin mutlu ve gönlünden geçtiği bir şekilde bayramını kutlayabilmesi için...

ENGİN ALTAY (Sinop) – Ve istediği yerde.

MEHMET ERSOY (Devamla) - ...geçtiğimiz on iki yıllık süreçte neler yaşandığını, nelere göğüs gerdiğimizi hep birlikte biliyoruz. Sayın Çelebi’nin söylediği yıllarda ben de İstanbul’da kaymakam olarak görev yapıyordum. Hepimiz o günlerin acısına gerçekten tanık olduk, gerçekten üzüldük. Böyle bayram kutlanmamalıydı. Ancak, şunda da, ne olur, hep beraber hemfikir olalım: Tamam, öneride belirtmişsiniz, diyorsunuz ki: “’1 Mayıs Taksim’de kutlanmayacak.’ diye bir yasa mı var?” E, kutlanacak diye bir yasa mı var? “Kutlanacak.” diye de yok.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – İdare hukukunda yasaklanmayan her şey serbesttir Sayın Vekil.

MEHMET ERSOY (Devamla) – Hayır, efendim, “Kutlanacak.” diye de yok. Bir ilin -içinizde mülki idare amirlerimiz var- toplantı yapılacak, gösteri yapılacak, eğlence düzenlenecek mekânları her yıl o ilin koşullarına göre, şartlarına göre gözden geçirilir, yeniden planlanır ve bu ilan edilir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Galatasaray şampiyon olduğunda orada kutlama yapıldığına ne diyeceksiniz?

MEHMET ERSOY (Devamla) – Şimdi, Taksim’de bu kadar ne oldu da bugün böyle yapıyoruz? Niye böyle yapıyoruz? Bu çok basit.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Fenerbahçe İstanbul’da şampiyon olduğu zaman ne yapacaksınız?

MEHMET ERSOY (Devamla) – Haydar Bey, lütfen. Bak, ben ne güzel dinledim Sayın Çelebi’yi, siz de beni dinleyin.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bak, Fenerbahçe şampiyon olunca “var” diyeceksiniz işte.

MEHMET ERSOY (Devamla) – O zaman böyle konuşayım.

Ne oldu değerli milletvekilleri, ne oldu?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Fenerbahçe şampiyon olduğunda…

BAŞKAN – Sayın Akar, lütfen…

MEHMET ERSOY (Devamla) –  Yani, Sayın Akar, yakışıyor mu size bu! Yakışıyor mu size bu, lütfen yani! İstirham ederim, lütfen...

Ne oldu İstanbul’da? Evet, bugüne kadar Taksim’de kutluyorduk, ancak İstanbul’da bizim bir Kazlıçeşme’miz yoktu, bir Maltepe’miz yoktu, en büyük alan orasıydı, orayı size açtık. Ancak, geçtiğimiz dönemde gördük ki bugün yaptığımız düzenlemelerle Taksim, aynı zamanda bir eğlence merkezi hâline geldi, bir yürüyüş alanı hâline geldi, bir alışveriş alanı hâline geldi. 1 Mayıs sadece Taksim’de gösteri yapacak olanların bayramı değil, herkesin bayramı. Genel hayatın etkilenmeyeceği, esnafın etkilenmeyeceği, ticaret erbabının etkilenmeyeceği, çok daha ferah, çok daha geniş, milyonlarca emekçiyi içine alabilecek bir bayram alanı varsa ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı sizlere haykırıyorsa “Gelin, ey kardeşlerim, bayram kutlamak istiyorsanız sizin kutlamalarınıza katkıda bulunmak, yardımcı olmak bizim Hükûmet olarak boynumuzun borcudur.”

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kazlıçeşme’de, Kazlıçeşme…

MEHMET ERSOY (Devamla) – “İstanbul’da artık Hükûmetimiz sizler için çok güzel alanlar, çok güzel meydanlar tahsis etti, insanlar rahatsız olmasın, alışveriş yapmak isteyenler rahatsız olmasın, daracık alanlara sıkışmayalım, oralarda istediğiniz kadar kutlama yapın, belediye otobüslerini de ücretsiz yapalım, sizleri biz taşıyalım.” Yoksa sizin 1 Mayısı kutlamanıza engel olan falan yok ki.

1 Mayısın bir anısı da vardır, acı hatıraları vardır,1977 vardır.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul? – Rüşvete hayır!

MEHMET ERSOY (Devamla) - Onları da anmak istiyorsanız temsilcileriniz gelsin -çiçek mi bırakırlar, dua mı ederler, Kur'an mı okuturlar, mevlit mi okuturlar- Taksim Meydanı’nda bu etkinliği yapabilecek kadar bir ekip gelsin, bunu da yapsınlar ama… “İstanbul’un hangi büyük meydanını istiyorsanız size orayı açtım, taşıması da devletten bedava. Buyurun, büyük kutlamalarınızı orada yapın.” diyor.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Tamam, 1 Mayısta Taksim’de mevlit okutuyoruz Mehmet Bey!

MEHMET ERSOY (Devamla) - Biz bunun adına “miting” demiyoruz. Siz miting yapın, gösteri yapın, toplantı yapın, eğlence yapın, davul zurna çalın, ne isterseniz onu yapın. 15 milyon İstanbulludan sizin bu etkinliğinize katılmak isteyen her kim varsa buyursun, hepsini de biz taşıyacağız. Ya, bu Başbakana teşekkür edeceğinize “Başbakan şunu dedi, Başbakan bunu dedi.” Bugüne kadar böyle bir Başbakan “1 Mayısı nerede istiyorsanız, sizi ben bedava taşıyacağım. Gelin, işçi kardeşlerim, bayramı hep beraber davul zurnayla yapalım.” dedi mi?

ENGİN ALTAY (Sinop) – Ondan önce yer tartışması mı oluyordu?

MEHMET ERSOY (Devamla) - Elbette ki böyle bir düzenlemeyi, etkinliğin nerede yapılacağı düzenlemesini o ilin valisi, o ilin mülki amiri her yıl kararlaştıracak, belirleyecek ve ilan edecek. Başkalarının haklarına, başkalarının hukukuna, başkalarının özgürlük alanlarına saygı göstermek adına, kamu düzeninin de daha etkili, daha verimli bir şekilde sağlanabilmesi adına da her sivil toplum kuruluşu buna saygı gösterecek ve… “Ne olur yani, Taksim’de değil de çok daha büyük alanda yapsanız, kavga olmasa, kargaşa olmasa, HAK-İŞ’in yaptığını, TÜRK-İŞ’in yaptığını, MEMURSEN’in yaptığını DİSK de yapıverse?” sorusunu bize ve milletimize, gerçekten bu olaylardan, bu gerginliklerden, bu sıkıntılardan rahatsız olan milletimize sordurmasa.

MUSA ÇAM (İzmir) – Orada olsa ne olur?

MEHMET ERSOY (Devamla) - Sayın milletvekilleri, aslında önerinin içinde niyetin Taksim’de 1 Mayısı kutlamak olmadığı, tek başına bu bayramı kutlamak olmadığı da çok net bir şekilde ifade edilmiş.

Diyorsunuz ki: “Seçimlerle yürütmeye çalıştığı algı yönetimiyle muhalefeti sindirmeye devam etmek ve tekrar gelişebilecek olan kitlesel eylemlerin şimdiden önünü almak.” Ben de bunu tersinden okuyorum. Ha, demek ki birilerinin de 1 Mayıstan umduğu kitlesel eylemler. Ya bırakın bu işleri. Artık bu gerginliklerden millet bıktı, hepimiz bıktık, hepimiz yorulduk. Politika yapalım.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Kitlesel eylemlerden korkuyor musunuz ya? Bu ne biçim demokrasi!

MEHMET ERSOY (Devamla) – 1 Mayısı Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilintilendirmek kimin işine yarayacak? Cumhurbaşkanlığı için bir karar verdik “Millet seçecek.” dedik.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Kitlesel eylemleri yasaklıyoruz mu diyorsunuz?

MEHMET ERSOY (Devamla) – Bakın, AK PARTİ olarak kimi Cumhurbaşkanı adayı çıkaracağınızla, kimlerin aday olacağıyla hiç ilgilenmiyoruz, kendi işimize bakıyoruz. Abdullah Gül diyoruz, Recep Tayyip Erdoğan diyoruz, kendi içimizde tartışıyoruz. Bir aday çıkaracağız, millet de kimin cumhurbaşkanı olacağına karar verecek.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Aksini söyleyen mi oldu ya! Bir dakika…

MEHMET ERSOY (Devamla) – Bunun için tartışmaya da bunun için gerilmeye de gerek yok. Size ne bizim kimi Cumhurbaşkanı adayı çıkaracağımız? Siz de bizim adaylarımızı tartışıyorsunuz. Bırakın bu tartışmayı.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Karışan yok, ne istiyorsanız yapın.

MEHMET ERSOY (Devamla) –. Eminiz ki Cumhuriyet Halk Partisi içinde çok kıymetli, çok değerli, cumhurbaşkanlığına layık adaylar vardır. Siz kimi Cumhurbaşkanı adayı çıkaracağınızı tartışın, bizim kimi çıkaracağımızı değil. Ortalığı da biraz sakinleştirelim, ortamı germeyelim. Niye kitlesel eylemlerden bahsediyoruz, eylemle ne işimiz var bizim?

MUSA ÇAM (İzmir) – Eylem değil o, bayram, bayram!

MEHMET ERSOY (Devamla) – 10 Ağustosta sandık konulacak, millet kararını verecek. 1 Mayıstaki kitlesel eylemlerden mi medet umacağız?

MUSA ÇAM (İzmir) – Ne alakası var?

MEHMET ERSOY (Devamla) – Bırakın bunları. Bakın, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu çok kıymetli bir Genel Başkan, çıkarın Cumhurbaşkanı adayı; davulla zurnayla, güle oynaya, eğlenerek bu millete bir demokrasi şöleni yaşatalım.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Kitlesel eylem kötü bir şey değil, kitlesel eylem demokratik bir haktır.

MEHMET ERSOY (Devamla) – Şimdiden bunun gerginliklerini tartışarak, şimdiden bunun oluşturabileceği kaosları tartışarak milleti germenin gereği yok. Biz milletimize güvendik, Cumhurbaşkanının nasıl seçilebileceğinin kararını verdik. Bırakın 1 Mayısı, niye 1 Mayıstan korkalım? Diyelim ki 1 Mayısta bu kitlelerin bir araya gelmesini engelledik. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu açık. Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar her hafta sonu İstanbul’un bir meydanında bu sivil toplum kuruluşları, bu meslek kuruluşları bir araya gelip istedikleri etkinliği yapabilirler, istedikleri gösteriyi yapabilirler, istedikleri mitingi yapabilirler. Bu öneride bahsedilen ya da bahsedilmeyen, ülkenin başka sorunlarıyla ilgili ne dertleri varsa, ne kaygıları varsa, İstanbul’un en büyük meydanı her zaman onların olacaktır, gelip oradan dertlerini ifade edebilirler. Bizim bu konuyla ilgili -ne Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili ne bu kitlelerin ifade edebilecekleri sorunlarla ilgili- hiçbir kaygımız yok diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ERSOY (Devamla) – Önerinin aleyhinde olduğumu… 1 Mayısın huzur içinde bu ülkenin çok daha farklı köşelerinde kutlanabilmesinin önünü hepimizin açması gerektiğine inanıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

Yalnız Sayın Çelebi de söz istedi, aynı şey mi acaba?

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Milletvekilim ve kıymetli hemşehrim Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik anlayışımızı, Cumhuriyet Halk Partisinin içinde olmadığı bir anlayışı, o anlayış içinde gibi Genel Kurula ve kamuoyuna nakletti ve bu konuyla ilgili Genel Başkanımızın da ismini zikrederek bir iddiada bulundu.

Çok kısa bir cevap vermek istiyorum.

MEHMET ERSOY (Sinop) – Hiç iddiada bulunmadım.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Öneride bulundu.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Verdiniz Başkanım, verdiniz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

Sataşma falan söz konusu değil Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Öneri, öneri, iddia değil, öneri.

BAŞKAN – İki dakika söz veriyorum.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun, “sataşma nedeniyle” diyelim.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Sinop Milletvekili Mehmet Ersoy’un CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında CHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle  konuşması

ENGİN ALTAY (Sinop) – Şimdi, kıymetli hemşehrim Sevgili Mehmet Ersoy dedi ki: “Size ne Recep Tayyip Erdoğan veya Abdullah Gül… Evet, biz meşgul değiliz zaten. Bizce her ikisi de cumhurbaşkanı seçilemeyeceği için bizim öyle bir meşguliyetimiz yok. Ama hem bize “Size ne Tayyip Erdoğan mı olacak, Abdullah Gül mü olacak, siz karışmayın bu işe.” deyip peşine, Sayın Genel Başkanımızla ilgili -güzel sözlerinize de teşekkür ederim- “Onu aday çıkarın.” deme konusunda da, o da size ne? O da bizim işimiz. Şüphesiz, siyasi partiler ve Anayasa’nın emrettiği çerçevede bu Parlamento, Parlamento içindeki milletvekilleri ya da Parlamento dışındaki siyasi partiler kendilerine verilen haklar çerçevesinde Cumhurbaşkanı adaylarını kamuoyunun önüne koyacaklardır ve milletimizin tercihinin başımızın üstünde yeri var. Anlayışımız budur. Bir kimse “Ben adayım.” demeden, 20 milletvekili tarafından aday olarak önerilmeden biz onun, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, adaylığıyla meşgul olmadık, bundan sonra da olmayacağız. Bu, size yandaş medyanın her ikisini önerip sanki üçüncü bir kişi yokmuş gibi Türkiye’de oluşturmak istediği bir kamuoyu, algı oluşturma meselesidir. Hem vatandaşlarımız hem Cumhuriyet Halk Partisi bu tezgâha ve bu algı diplomasisine alet olmayacaktır. Bir.

İki: İşçiler 1 Mayısta eylem yapmayacak Sevgili Milletvekilim. İşçiler, 1 Mayısta bu Parlamentoda ilan edilen çerçevede bayram yapacak.

Üç: İnsanlar temel hak ve özgürlüklerini kullanma hakkını başbakanların iki dudağının ucundan almazlar. Demokrasilerde insanlar temel hak ve özgürlüklerin kullanımını Anayasa’dan, kanunlardan ve taraf olduğumuz uluslararası anlaşma hükümlerinden alırlar. Demokrasiyse bu böyle. Ama “Yok, demokrasi yok, Başbakan ne derse o.” ise Türkiye’yi 1 Mayıs günü gerersiniz.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MEHMET ERSOY (Sinop) – Sayın Başkan…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Bir şey demedim ya!

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Altay…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, benim söz talebim güme gidiyor ha!

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çelebi.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, konuşmacı Sayın Ersoy konuşmasında bizim müracaatımızın yani araştırma önergemizin tamamen eyleme yönelik bir talebi içerdiğini ve eylemle ilgili bu talebin yerine getirilmesine yönelik olduğunu ifade etti.

BAŞKAN - “Onun için, sataştı.” diyorsunuz.

MEHMET ERSOY (Sinop) – Öyle bir şey demedim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çelebi, iki dakika söz veriyorum.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Eylem kötü bir şey değil ki Sayın Çelebi. Demokratik eylem yani.

BAŞKAN – Maksat muhabbet olsun.

Buyurun efendim.

2.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi'nin, Sinop Milletvekili Mehmet Ersoy’un CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Sayın Ersoy, şunu çok net ifade etmek istiyorum: Biz artık, gaz yemekten, üzerimize su sıkılmasından, cop yemekten bıktık. Derdimiz kendimize yeni zulümler yaptırılması değil, şimdiden zulmün önlenmesi için Meclis buna bir çare üretsin diye. Biliyoruz ki hukuk dışı, yasa dışı bir eylemi Başbakan öneriyor Türkiye’ye. Biz de diyoruz ki: “Ey Meclis, şimdiden bu yasa dışı, hukuk dışı eylemin önlenmesi konusunda Meclis araştırması istiyoruz.” Kendimize zulmetmek için değil, yani çok zevk almıyoruz. Orada, sizin söylediğiniz coşkunun hepsi yaşandı, orada gerçekten halaylar çekildi, davul zurnalar oraya geldi. Bir tarafta mehter takımı, bir tarafta Enternasyonal Marşı, bir tarafta sosyalist Müslümanlar, bir tarafta diğer sosyalistler ortak bir buluşmayı orada gerçekleştirdiler. Bunu yaptık, başardık. Bu ülkenin yeniden uluslararası bir alanda bir görüntüsüne mi neden olacak Türkiye -şimdiden uyarı görevini yapıyoruz- yoksa gerçekten, sizin de söylediğiniz gibi, davulla zurnayla kutlanan bir 1 Mayıs mı?

Şimdi, “Otobüs göndereceğiz, bilmem ne vereceğiz.” Böyle rüşvete gerek yok. İşçiler bugüne kadar yürüyerek geldiler, yürümeyle gelmeye devam ederler. Hiç bizim servise ihtiyacımız yok, bizim icazete de ihtiyacımız yok. Sendikalar devletten bağımsızdır, sermayeden bağımsızdır, siyasi partilerden bağımsızdır.

1 Mayısı nasıl kutlayacaklarını da artık işçilere bırakın, siz dizayn etmeyin. Başbakan, bakanlar, valiler, belediye başkanları bunları dizayn etmesin diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan…

MEHMET ERSOY (Sinop) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Ersoy, bir saniye, sizden önce Sayın Zozani’nin, 60’ıncı madde gereğince, bir dakikalık söz talebi var.

Buyurun Sayın Zozani.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

4.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, Sinop Milletvekili Mehmet Ersoy’un CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de İç Tüzük’e uymanın suç olabileceğini düşündüm ama neyse ki bu yargımı tersine çevirdiniz. Teşekkür ediyorum bunun için de.

Sayın Ersoy’un önerisini ben makul bir öneri olarak görüyorum. Orada mevlit okutulabileceğine ilişkin, Taksim’de kitlesel mevlit okutulabileceğine ilişkin bir önerisi oldu. Bence sendikalar da bu öneriyi dikkate alsınlar. 1 Mayısta -önümüzdeki Perşembe günü 1 Mayıs- bütün sendikalar birleşsin, Taksim’de kitlesel bir mevlit okutsunlar, 1 Mayısı da bu şekilde kutlasınlar diye düşünüyorum.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Ersoy, siz niye söz istediniz?

MEHMET ERSOY (Sinop) – Efendim, her 3 konuşmacı da adımı zikrederek, aslında söylediklerimi farklı bir şekilde…

BAŞKAN – O zaman kimse kimsenin ismini zikretmesin burada Sayın Ersoy.

MEHMET ERSOY (Sinop) – Ama efendim…

BAŞKAN – Hayır, ne söyledi de size sataştı, onu ifade edin efendim.

MEHMET ERSOY (Sinop) – “Olmayan bir algıyı Cumhuriyet Halk Partisinde varmış gibi gösterdi.” dedi; öyle bir şey yapmadım.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – İyi şey söyledik ya! Çok iyi şeyler söyledim hakkında.

BAŞKAN – Bundan sonra isim zikretmeyeceksiniz.

Buyurun Sayın Ersoy.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Sinop Milletvekili Mehmet Ersoy'un, Sinop Milletvekili Engin Altay’ın ve İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi’nin sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları ve Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşmaları nedeniyle konuşması

MEHMET ERSOY (Sinop) – Sayın  Başkanım, tabii, 3 konuşmacıya birden kısa kısa cevap vermek zorunda kalıyorum. Elbette ki sendikalar bağımsızdır ama sendikalar da herkes gibi hukuka bağlı kalmak zorundadır.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Hukuksuzluğu yapan Başbakan.

MEHMET ERSOY (Devamla) – Anayasa ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu bu etkinlikleri düzenlemek için vardır; hepimiz ona uyacağız.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Yahu, hukuksuzluğu siz yapıyorsunuz. AİHM kararı var, Taksim Meydanı’nı yasaklayamazsınız.

MEHMET ERSOY (Devamla) – “Taksim’de mevlit, kitlesel mevlit okutulsun.” demedim, lütfen yanlış anlaşılmasın. Sendika temsilcileri isterlerse, ne isterlerse orada -çiçek bırakabilirler, mevlit okutabilirler- ama- sadece temsilciler. “Meydanlar da herkese açık” dedim.

Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili söylediklerim…Sadece, bu ülkenin gerçekten gerilmesinden, bu ülkenin gerçekten sürekli çatışıyor olmasından, kavga ediyor olmasından bıktık, yorulduk.

“1 Mayıs” diyoruz, kitlesel eylemlerden bahsediliyor. Niye eylem yapıyoruz? Niye eylem aklımıza geliyor “Cumhurbaşkanlığı” dediğimiz zaman? Biz adaylarımızı tartışıyoruz, siz de adaylarınızı tartışın. Davullarla zurnalarla milletimizin huzuruna çıkalım, seçimimizi yapalım istiyoruz. (CHP sıralarından gürültüler)

Sayın Altay, gönlümden geçendi, Sayın Kılıçdaroğlu’nun da Cumhurbaşkanlığına çok layık olduğuna inanıyorum, aday olması durumunda güle oynaya bir seçim yaparız. Yoksa amacım, hiçbir partinin iç işlerine karışmak, şudur budur değil, sadece huzur içinde, sükûnet içinde 1 Mayıslarımızı kutlayalım, Hıdırellezlerimizi kutlayalım, bayramlarımızı yapalım ama hep birlikte.

Ne olur bu ülkenin ağzının tadını kaçırmadan, ne olur Anayasa’nın, temel kanunların, bu alandaki düzenleyici kanunların amir hükümlerine hep birlikte uyarak, başkalarının hakkına, hukukuna ve özgürlük alanlarına da saygı göstererek birlikte güzel bayramları hep beraber kutlayalım diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, yerimden kısa bir düzeltme yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

5.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, Sinop Milletvekili Mehmet Ersoy’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Hatip konuşması sırasında 1 Mayısla ilgili sendikaların da, kitlelerin de hukuka uyması gerektiğini ifade etti. Öncelikle şunu ifade edelim: Türkiye Cumhuriyetinin Anayasası’nda ya da yasal mevzuatının hiçbir maddesinde “Taksim Meydanı toplantı ve gösterilere kapatılmıştır.” diye bir madde yoktur; bu birincisi.

İkincisi, 1 Mayısın Taksim’de yasaklanamayacağına dair uluslararası sözleşme niteliğiyle Türkiye’yi de bağlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı vardır. Dolayısıyla, burada ortada bir hukuksuzluk varsa, hukuka uymama durumu varsa bunu 1 Mayısta Taksim’de olmak isteyenlerde değil, 1 Mayısı emekçilere, işçilere yasaklayan Hükûmette aramak gerekir diyorum, bunun tutanaklara geçmesini talep ediyorum.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Serindağ.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Ersoy konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunu işaret ederek, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda mülki idare amirleri olduğunu ifade ederek sanki bizim de Sayın Ersoy’un görüşüne katıldığımız gibi bir imaj yaratıyor.

MEHMET ERSOY (Sinop) – Yok, geri aldım efendim, tamam, geri aldım.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – İzin verirseniz 69’uncu maddeye göre, söz almak istiyorum.

BAŞKAN – Evet, İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesi gereğince, yerinizden bir dakika söz veriyorum.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – 69 efendim.

BAŞKAN – Lütfen efendim, sataşma falan söz konusu değil, İç Tüzük’ü bu kadar farklı yorumlamanın bir anlamı yok; istiyorsanız böyle, yoksa onu da vermiyorum.

MUSA ÇAM (İzmir) – Sataştı Sayın Başkan, sataştı.

BAŞKAN – Lütfen, lütfen sayın milletvekilleri… Bu da son olacak, lütfen…

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan, hâkimlere yapılsa böyle yapmazdınız ama.

Buyurun Sayın Serindağ.

6.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ'ın, Sinop Milletvekili Mehmet Ersoy’un CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle sizin tavrınızı protesto ediyorum.

BAŞKAN – Ben de sizi protesto ediyorum Sayın Serindağ.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – “İstiyorsanız konuşun, istemiyorsanız vermem.” ifadenizi size iade ediyorum ve riyaset makamına da yakıştıramadığımı ifade ediyorum; bu bir.

İkincisi, Sayın Ersoy şunu karıştırıyor: Bu, emek bayramıdır. Bu, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu kapsamında düzenlenecek bir etkinlik değildir.

Üçüncüsü, öyle bile olsa, 2911 sayılı Yasa kapsamında bile değerlendirilse Anayasa’mızın 34’üncü maddesi şöyle diyor: “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” Yapılacak hiçbir kanuni düzenleme bunu ortadan kaldırmaz. Kaldı ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararında toplantı ve gösteri yürüyüşünü kullanma hakkının aynı zamanda toplantı ve gösteri yürüyüşünün nerede yapılacağını kapsadığını da ifade etmektedir. Bu yolla da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Aydın, buyurun.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, özellikle Sayın Çelebi “Sayın Başbakan hukuksuzluk yapıyor.” gibi birtakım ifadeler kullandı, “Hukuk dışılığa bizi sevk ediyor.” dedi. Grup Başkanı…

BAŞKAN – Sayın Aydın, ama bu karşılıklı ne zamana kadar devam edecek?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sataşma…

BAŞKAN – Sayın Ersoy cevap verdi…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sataşmaya…

BAŞKAN – Sayın Ersoy cevap verdi sataşmaya. Sataşma nedeniyle…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Başka bir şeyden dolayı söz aldı efendim.

BAŞKAN – Lütfen Sayın Aydın…

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasî Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- CHP Grubunun, 24/4/2014 tarihinde İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve arkadaşları tarafından 1 Mayısta Taksim Meydanı’nda emekçilerin kutlama yapmasına ilişkin tartışılan sorunlara çözüm bularak Türkiye’nin altına imza attığı uluslararası sözleşmelere, yasalara uygun tartışmasız ve gerilimsiz 1 Mayıs kutlamaları için doğru politikaları ve anlayışları ortaya çıkarmak amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin, Genel Kurulun 24 Nisan 2014 Perşembe günkü  birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Evet, Sayın Kaplan, buyurun.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Lütfen…

OKTAY VURAL (İzmir) – Usul tartışması açın.  

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Arada biraz size de söz vermiyormuş görüntüsü verilsin!

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ya, bize söz vermiyorsun Başkan!

OKTAY VURAL (İzmir) – Usul tartışması aç, yetkini kullan. 

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisi lehinde söz aldım. Barış ve Demokrasi Partisi Grubu olarak sizleri saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten Meclise geldiğim günden beri bir agorafobi sendromu yaşıyor iktidar partisi, geldiğim günden beri. 2007, geldim, bu tartışma var; 2014, bu tartışma devam ediyor arkadaşlar. Böyle bir yaklaşım tarzı nasıl anlatılabilinir?

Bakın, işçi ve emekçilerin bayramı 1908’de Türkiye’de imparatorluk döneminde kutlanmaya başlandı. 1925 yılında tek tip Anayasa yapıldıktan sonra yasaklandı, işçiler için çiçek bayramına çevrildi, “bahar bayramı” denildi, özünden saptırılmaya çalışıldı. Kenan Evren’e geldi, darbecilere geldi, bütün darbeciler, bütün sermaye temsilcileri, bütün iktidarlar, işçilerin, emekçilerin bayramının adını bile yasaklamaya kalktılar, kutlanmasını yasaklamaya kalktılar, meydanlara çıkmasını yasaklamaya kalktılar ve onları tehlike olarak görenler, 1977 1 Mayısında Taksim Meydanı’nda -ben de o meydandaydım- Sular İdaresinin üstünden ve otellerden alçakça kurşunları yağdırdılar işçilerin, emekçilerin üzerine ve o zaman o işçiler, emekçiler bayramlarını coşkuyla kutluyordu yüzbinler. Bu alçakların hiçbirisi aydınlığa çıkarılmadı, hiçbirisi yakalanmadı, hiçbirisi bu katliamda ifade vermedi, hiçbirisi mahkûm olmadı. Hiçbir sağ iktidar, milliyetçi iktidar, muhafazakâr iktidar -geldi geçti bugüne kadar- bir teki çıkaramadı bunu. Bu derin devletin mi, paralel devletin mi, Haşhaşi devletinin mi, zalim devletin mi? Faşist devletin katliamının karşısında susanlar, işçinin, emekçinin meydanlara, kendi meydanına, kendi yoldaşlarının can verdiği Taksim Meydanı’na çıkmasını yasaklamaya kalkıyorlar.

Meydanlar, şehirlerin kültürüdür, rengidir; meydanlar, şehirlerin simgesidir. Taksim Meydanı, İstanbul’un simgesidir. Taksim Meydanı, İşçi Bayramı kutlamalarıyla tarihe notunu düştüğü, işçilerin kanını akıttığı ve alçakça saldırılara uğradığı bir alandır.

Aslında, bu kentlerin güzelliği, bu fiziksel, tarihsel koşullar, bu güzel şehir merkezleri… Bakın, Türk Dil Kurumunun “meydan” tanımında da, yarışma, eğlence, karşılaşma, toplanma yeri olarak gösteriliyor. Evet, burada polis bayramı kutlanabilir, futbolcular orada kutlama yapabilir, orada iftar sofraları kurulabilir, orada mevlit de okunabilir, orada iktidar partisi Avrupa Birliği kutlaması da yapabilir, orada iktidar istediği her şeyi yapabilir, pop konserleri verilebilir, yılbaşında yüzbinler o meydana çıkabilir ama işçi çıkamaz, ama emekçi çıkamaz, ama sendikalar çıkamaz, ama muhalif sesler, demokratik muhalefet, yüzbinler meydanlara gür ve kitlesel olarak çıkamaz. Çıkmasından korkanlar, Gezi direnişinin getirdiği kitleselliğin ardından orayı bir korku alanı olarak görmeye başladılar. Yıkın bunu artık, yazık, yazık, yıkın bunu, bu korkulardan kurtulun. Sizin burada yapmak istediğiniz nedir arkadaşlar? Sendikalar var, TÜRK-İŞ, HAK-İŞ, iktidar yanlısı, Kadıköy’de kutluyor. Ya, kutlasanız ne olur kutlamasanız ne olur! Daha geçen, yasaklar kalktıktan sonra bunun önergesini buraya gelir gelmez verdik, “1 Mayıs tatil olsun işçilerin, emekçilerin bayramı olsun.” Şimdi, bunun kavgasını verdik, muhalefetle beraber verdik. Sonunda ne oldu, geldiniz, 2009’da bu yasayı çıkardık. Afişler astınız “1 Mayısı İşçi Bayramı yaptık.” “1 Mayısı tatil yaptık.” Ama 1 Mayısı da işçinin burnundan getirmek için Taksim Meydanı’nı yasaklayacaksınız. Beyler, bu meydanlar sizin  tapulu malınız değil, 77 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının iştirak hissesinin olduğu tapulu malıdır. Bu hissenin en büyük oranı da işçilerin, emekçilerindir. Bu işçiler, emekçiler ki Türkiye’de yaşayan milyonlarca insanlarımızdır. Bakın, bu işçi ve emekçilerimizin hak mücadelesinde o meydanlarda, 77’den sonra o yasaklarda yasak kalkana kadar o meydana gidip gelen bir arkadaşınızım. Her gittiğimde bütün gaz bombalarınızı, bütün TOMA’larınızı üzerimize saldınız ama kıramadınız o direnişi, o meydana çıktık, o meydanda da 2010’da, 2011’de, 2012’de kutladık ve bir olay da yaşanmadı arkadaşlar. Nereden çıkarıyorsunuz? Olay çıkarmak isteyen Yenikapı’da da çıkarır, Kadıköy’de de çıkarır, Pendik’te de çıkarır, böyle yapmayın. Bakın, işçi sınıfının emek bayramında kendi haklı taleplerini siyasi iktidarlara karşı haykırmasının önüne geçiyorsunuz. Türkiye’nin gündemini yasaklı meydan ve yasaksız meydan gündemine çeviriyorsunuz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği kararları yok sayıyorsunuz; bu Meclisin bağlı olduğu kararları yok sayıyorsunuz; Anayasa’nın 90‘ıncı maddesini yok sayıyorsunuz; Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri’ni yok sayıyorsunuz; temel hak ve özgürlükleri yok sayıyorsunuz, işçilerin sendikal haklarını yok sayıyorsunuz, işsizlikle mücadelede seslerinin duyulmasını istemiyorsunuz. Taşeron işçilerin o meydanlarda haykırmasını istemiyorsunuz, oralarda siyasi partilerin, sivil toplumun, kadınların, gençlerin, Berkin Elvanların, çocukların, hepsinin o meydanlarda siyasi iktidara karşı haklı taleplerini haykırmalarından korkuyorsunuz. Korkunuz nedeniyle yasaklıyorsunuz ve çıkıyorsunuz “Bir vali yasaklıyor.” diyorsunuz. Hangi vali Anayasa’dan büyüktür? Hangi vali bana diyebilirsiniz ki… Gördük o valileri, zaten bu ülkede valileri gönderip atıyorsunuz ya, memurunuz. Onları seçimle iş başına getireceksiniz ki bu meydanların gerçek sahipleri o meydanlara çıkabilsin.

Bakın arkadaşlar, size çok açık söylüyorum: Yazık ediyorsunuz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ne diyor? Bakın, sadece şu son kararda değil, gazda mahkûm etti, usanmadınız; TOMA’da mahkûm etti, usanmadınız; işkenceden mahkûm etti, usanmadınız; onur kırıcı davranıştan mahkûm etti, utanmadınız; kırmızı giysili kadına 1 metreden gaz sıkıldı, o gaz dünyanın sembolü oldu, dünyaya rezil rüsva oldunuz, sıkılmadınız. Şimdi yasaklarla gelip, TOMA’larla gelip, şimdiden Taksim Meydanı’na bariyerleri dizip oraya o gün hiç kimseyi sokmayacaksınız. İşçiler varoşlardan çıkacak, fabrikalardan çıkacak, gençler çıkacak, dayanacak sizin TOMA’larınıza ve İstanbul’u savaş alanına çevireceksiniz. Aklınızı, suhuletinizi mi kaybettiniz? Sizin tahammül sınırlarınız nedir demokrasi açısından? Azıcık oturun konuşun, siyasi partilerle konuşun, KESK’le konuşun, DİSK’le konuşun, Türkiye Mühendisler ve Mimar Odasıyla konuşun, Türkiye Tabipler Birliğiyle konuşun. Bu büyük konfederasyonlar ki asıl 1 Mayısları kutlayanlardır, öyle dandik kutlama yapıp laf ola beri gele diye Kadıköy Meydanı’nda veya buradaki meydanda 3 bin kişiyle işçi bayramını kutluyorum diye kamuoyunu, dünyayı aldatma içine girenlerin gerçek kutlama niyetleri yoktur. Gerçek kutlama, milyonların meydanlara bayraklarıyla gelip sloganlarını atıp demokratik taleplerini haykırdığı gündür. Bundan korkmayan bir Türkiye  demokratik topluma erişmiş olur.

Bakın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının bir gerekçesinde diyor ki: “Devletlerin, sadece toplantı yapma hakkını korumakla kalmayıp bu hakkı dolaylı yoldan usulsüz bir şekilde sınırlandırmaktan da kaçınması gerekir.”

Hukuk yetmiyor, Anayasa Mahkemesi kararını takmıyorsunuz, AİHM kararını takmıyorsunuz, Anayasa’yı takmıyorsunuz, hukuku takmıyorsunuz, yasak da yasak. Yasaksa yasak! Bu yasağın sonu iyi değil. Gelin bu işi çözelim. Gelin meydanları gerçek sahiplerine, o meydanları yapan emekçilere, işçi sınıfına ve gerçek emekçilere teslim edelim; bir gün de orada bayramını kutlasın, türkülerini söylesin, sloganlarını haykırsın, belgeleriyle çıksın, hiçbir şey olmaz. Meydanları bir gün işçilere vermekten korkan iktidarlar, kendilerini kuşatılmış kaleler içinde yaşamış hissederler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) - Yaşasın 1 Mayıs 1977’deki 34 şehidimizi buradan saygıyla anıyorum. Yasaklara karşı direneceğiz, direneceğiz, direneceğiz ve kazanacağız arkadaşlar. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde söz isteyen Ahmet Aydın, Adıyaman Milletvekili.

Buyurun.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Başkanım, sataşmadan söz istiyorum Başkanım!

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, niyetimiz tabii sataşma değil, bu saikle de ben söz almış değilim.

Öncelikle, 1 Mayıs işçi kardeşlerimizin, tüm emekçilerin bayramını kutluyorum ve bu 1 Mayısı bayram yapan, tatil yapan, emek ve dayanışma günü yapan iktidar da bu iktidardır.

Bakın, değerli kardeşler…

MUSA ÇAM (İzmir) – O bir lütuf değil ama, o bir lütuf değil.

AHMET AYDIN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, yıllar yılı bir mücadele verdiniz, yıllar yılı emek mücadelesi verdiniz, 1 Mayıs noktasında bütün işçi kardeşlerimiz bir mücadele verdi. Bu yıllar süreci içerisinde nice hükûmetler geldi geçti, nice baskılar uygulandı, nice zulümler uygulandı, nice sıkıntılar yaşatıldı ama o 1 Mayısı işçilere bayram eden, o 1 Mayısı tatil eden, Emek ve Dayanışma Günü yapan, emeğin hakkını veren iktidar bu iktidardır. Bunun bir defa altının çizilmesi gerekir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, Anayasa’mızın 34’üncü maddesinin az önce bir fıkrası okundu. Evet, ilk fıkra öyle diyor. Devamında ne diyor? “Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, millî egemenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.” Yine Anayasa’mızın 34’üncü maddesinin son fıkrası: “Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.” Şimdi, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu açık, miting alanları belli, uygulanan düzenlemeler belli, şartlar belli. Tabii ki arzumuz insanların özgürce kendini ifade edebilmesi, bayramını bayram tadında yaşaması ve bu bayramı bayram tadında yaşarken de başkalarına zindan etmesin. Bu bayramı hep beraber, el ele, gönül gönüle yaşayayım istiyoruz. Yani, birçok konfederasyon var, birçok işçi derneği var, memur sendikaları var. Şimdi, bakıyorum, özellikle bir sendikanın hakikaten ciddi bir ısrarı var. Arkadaşlar, yani başka bir yerde de halay çekilebilir.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bir sendika değil bahsettiğiniz, milyonlardır.

AHMET AYDIN (Devamla) – Eğer kutlama yapacaksanız buyurun kutlama yapılsın, çelenkler konulsun, basın açıklamaları yapılsın, bu alanlar bellidir. Şimdi, hepimiz siyasetçiyiz, illerimize gidiyoruz. İllerimizde istediğimiz yerde miting yapabiliyor muyuz?

MUSA ÇAM (İzmir) – O farklı bir şey.

AHMET AYDIN (Devamla) – Yapamıyoruz. Nerede ne eylemin yapılacağı bellidir, bunlar önceden düzenlenmiştir, meydanlar bellidir. Peki, çok daha büyük bir meydanda, çok daha geniş bir alanda türkülerle, şarkılarla, halaylarla el ele, gönül gönüle, omuz omuza bu bayramı bayram tadında yaşamak varken bu ısrar niye? Niyetimiz üzüm yemek değil mi, bu bayramı bayram olarak yaşamak değil mi? Bunu yapalım. Yine bildirimizi sunalım, yine eleştirilerimizi yapalım, yine açıklamalarımızı yapalım ona da amenna. Tabii ki her türlü fikre de saygılı olacağız ama arkadaşlar, toplumun bir düzeni, bir nizamı var ve bu düzene, bu nizama, bu hukuka hepimiz uymak zorundayız.

Başbakan, hukuk dışılığı önermiyor; tam tersi, hukuka davet ediyor. Hukukun sınırları belli ve bu hukuk sınırları içerisinde hepimiz bu işlemleri, bu eylemleri gerçekleştirmek durumundayız.

Yine yanlış bir algı, yanlış bir söylem kullanıldı. Başbakan “Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayacağım.” demedi ki.

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Dedi.

AHMET AYDIN (Devamla) – Demedi, “Kararını uygulamayacağım.” demedi. “Evet, bu karar verilmiştir, bu karar uygulanacaktır; lakin ben bu karara saygı duymuyorum.” dedi.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Niye uygulamadı?

AHMET AYDIN (Devamla) – Bu da her birimizin hakkıdır ama karar uygulandı. “Karar uygulanacaktır.” dedi “Uygulanmayacak.” demedi, diyemez. Başbakan da, Cumhurbaşkanı da, bu ülkede yaşayan hiç kimse “O karar uygulanmayacak.” demedi. Yargıya hepimiz tabiyiz, hepimiz bağlıyız. Ne dedi? “Karar uygulanacaktır ama bu karara ben katılmıyorum.” dedi. Düşüncesini, kanaatini… Şimdi siz her ifadeyi kullanıyorsunuz, her düşünceyi açıklıyorsunuz. Sayın Başbakan “Ben bu karara saygı duymuyorum.” dese niye katılmıyorsunuz? Duymayabilir. Bir hukukçu olarak ben de o kararı eleştirdim, Twitter’la ilgili verdiği karar… Bireysel başvuru yolları çok açık ve nettir ve bunu getiren iktidar da biziz. Niçin getirdik? Özgürlükler adına getirdik.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hadi oradan!

AHMET AYDIN (Devamla) – Eğer bir kişi, bir vatandaş hakkını hukukunu yerel tüm süreçlerde tüm mahkemelerden elde edemiyorsa, hakkın korunması noktasında hakkına kavuşamıyorsa bir kez daha Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitmek zorunda kalmasın; yine o yol açık kalsın ama ondan önce, oraya gitmeden önce, daha kolay uygulanabilir olan, daha ekonomik bir yol olan, herkesin uygulayabileceği bir yol olan bir de bireysel başvuru yolunu kullansın ama bunu yaparken de ne dedik? “İç hukuk yollarını tüketeceksin.” dedik. Eğer sen iç hukuk yollarını tüketmeden her konuyu bireysel başvuru mantığıyla Anayasa Mahkemesine götürürsen peki, diğer mahkemelere ne gerek var? Kapatalım o zaman; Yargıtayı da, Danıştayı da, bütün mahkemeleri kapatalım; bütün hususlarla ilgili, sadece hakkın korunması değil, tüm hususlarla ilgili her önüne gelen bireysel başvuruyu götürsün. İşte geçtiğimiz günlerde de YSK kararını götürdüler. Yani böyle bir şey olabilir mi, hukuk bellidir; Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45’inci maddesi ve devamında bellidir, hangi şartlar dâhilinde bu işin olacağı bellidir; “Saygı duymadım.” demesi bu yoldandır. Hukuk çiğnendiği içindir ve bu hukukun bundan sonra çiğnenmemesi noktasında hepimizin gayret sarf etmesi lazım.

Değerli arkadaşlar, işçinin yanında olan bir iktidarız; esnafın, çiftçinin yanında olan bir iktidarız ve hiç kimsenin yapmadığı 1 Mayısı zulüm günü, zindan günü olmaktan çıkarıp bayram gününe getiren iktidarız. Lütfen arkadaşlar, bu hukuka da saygı gösterelim ve bundan sonraki süreçlerde de siyasetçiler olarak bizler de sorumlu davranmak durumundayız, sorumluluğumuzun gereğini yapmak durumundayız. Bu ülkede hiç kimsenin hakkının çiğnenmemesi noktasını sonuna kadar savunalım ama birisi hakkını, özgürlüğünü kullanırken de bir başkasının özgürlüğüne de zarar vermesin diyoruz ve hukuk sınırları içerisinde bunu yapalım diyorum.

Tekrar hepinize çok teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Hatip…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sataşmadım, hiç kimseye bir şey demedim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – …deminki konuşmalarımızda sanki hukuk dışı bir şey öneriyormuşuz gibi itham eden bir konuşma yaptı.

BAŞKAN – Ne söyledi efendim, ne söyledi de sataştı yani?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hukuka davet etti, yani sanki hukuksuz bir şeyi biz savunuyormuşuz gibi.

BAŞKAN – Ama genel anlamda herkes hukuka davet edilir.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Efendim, hiç kimseye cevap vermedim, genel bir üslupla…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, şimdi, saat dörtte havalimanında, sabahın dördünde miting yapmak hangi hukukta vardır, hangi hukukta vardır; bana çıkarır mısınız, hangi tüzükte, hangi yönetmelikte var? Havalimanında miting yaparsınız; Esenboğa’da yaparsanız, Atatürk şeyinde yaparsınız. Size gelince hak hukuk var; işçiye emekçiye gelince yok. E, biraz kendinize gelin lütfen!

AHMET AYDIN (Adıyaman) – O bir karşılamadır, o miting değil karşılama.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kendinize gelin, bize de hatırlatmasını yapmayın.

Sayın Başkan, yeter bu kadar.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, genel anlamda söylenen söz.

Teşekkür ediyorum, zaten tutanaklara da geçti.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkanım, tutanaklara geçmesi ve Parlamentoya saygımızın gereği olarak bir hususu arz etmem lazım.

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (Sinop) – O da şudur: Sayın Grup Başkan Vekili “1 Mayısı tatil yapan bu iktidardır.” diyerek…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Evet.

ENGİN ALTAY (Sinop) – …bu Parlamentoyu alenen aşağılamış ve hakaret etmiştir.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Estağfurullah.

BAŞKAN – Yani bu iktidar döneminde yapıldığını anlatmak istedi.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Kanunları yapmak yasama organının işidir ve bu organ iktidar partisinden teşekkül etmiyor.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, bu iktidar döneminde tabii ki Parlamento karar verdi. Bu iktidar döneminde, bunu söylemeye gerek yok.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başbakan, her vesileyle, kendisine yönelik her saldırıda her karşı çıkışı millî iradeye yapılmış yani bu Parlamentoya yapılmış sayıyor ama bu Parlamentonun işlevini de kendi deruhte ediyor, buna hakları yok. Bu kanun 22 Nisan 2009’da bu Parlamentoda oy birliğiyle çıkmıştır.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – İktidar kim?

ENGİN ALTAY (Sinop) – 1 Mayısı siz kanun yapmadınız. 1 Mayısı bu Parlamento kanun yaptı.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Bugüne kadar kaç Hükûmet geçti, kaç Hükûmet geçti bugüne kadar? Hangi Hükûmet döneminde yapıldı?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Dört parti grubu yapmıştır.

ENGİN ALTAY (Sinop) – İki; gene bu Parlamentoya bir saygısızlık: “Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını da biz getirdik.” dedi. O da bildiğiniz gibi bir referandumla, gene bu Parlamentoda görüşülen bir Anayasa değişikliğiyle olmuştur. Bunun da altını çizmek istiyorum.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Siz hayır mı dediniz, evet mi dediniz?

ENGİN ALTAY (Sinop) – Bir de bir sendikayı özellikle potansiyel suçlu gibi kamuoyuna ve Genel Kurula göstermesini… Orada aslında bir sendika değil, DİSK’i ve KESK’i kastetmiştir yani iki sendikadır. DİSK de, KESK de potansiyel suçlu değildir.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Efendim, bu niyet okumak tamamen.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Temel hak ve özgürlükleri kullanmak isteyen insanların şanlı şerefli örgütleridir, tıpkı diğer sendikalar gibi.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum Sayın Altay.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir saniye, Sayın Çelebi söz istedi.

Buyurun Sayın Çelebi.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, öncelikle hatibin konuşmasında, biraz önce, burada olmayan, gerçekten olmayan ve söz hakkı olmayan, hep burada konuşulan…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ne istiyorsun kardeşim, onu söyle. Sataşma mı var, ne var?

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Milletvekili…

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – …ama buradan kendilerini ifade etmeyen, benim de eskiden başkanı olduğum DİSK’i kastederek bir suçlama yaptı. Bu suçlamalar burada da, grup toplantılarında da, kamuoyunda da devam etmektedir; birinci neden bundan dolayı.

İkincisi: Eylemle ilgili, burada ifade ettiğimiz eyleme ilişkin yaklaşımları tam bir başka noktaya taşıyarak yani Anayasa maddesini okuyarak buradaki hukuksuz girişimini bir başka yöntemle kapatmak istemiştir. Onunla ilgili bir açıklama…

BAŞKAN – Evet, tutanaklara geçti Sayın Çelebi. Teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, 1 Mayısın Emek ve Dayanışma Günü olarak kutlanması Milliyetçi Hareket Partisi tarafından da desteklenmiştir.

BAŞKAN – Lütfen Sayın Çelebi, lütfen... Sataşma söz konusu değil efendim, oturun lütfen.

OKTAY VURAL (İzmir) – Dolayısıyla burada Türkiye Büyük Millet Meclisinde ortak bir irade oluşmuştur. Bu, sadece iktidar, muhalefet meselesi değildir. Bunu bu eksene taşımak doğru değil. Bir bayramsa her şeyden önce hepimizin mutabık kalacağı günler bayram olur. Aksi takdirde iktidarın bayramı, muhalefetin bayramı gibi değerlendirmek yanlış olur.

Öte yandan, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, 1 Mayıs gününün yeni bir çatışma ve gerilim alanı hâline dönüştürülmesini engellemeye yönelik, Hükûmeti, özellikle Sayın Faruk Çelik’i göreve davet ediyoruz. Bu konuda gerçekten uygun bir uzlaşma alanı oluşturmak suretiyle adına yakışır bir bayram gününe çevirme konusunda inisiyatif almalarını ve bu bayramda açıkçası kötü görüntüler alınmasına vesile kılacak girişimlerden uzak durulması gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yoklama istiyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunacağım ve toplantı yeter sayısı istenmektedir, arayacağım.

Sayın Altay, Sayın Çelebi, Sayın Tanal, Sayın Çam, Sayın Ekşi, Sayın Serindağ, Sayın Sarı, Sayın Gök, Sayın Özkoç, Sayın Demiröz, Sayın Soydan, Sayın Canalioğlu, Sayın Eryılmaz, Sayın Toprak, Sayın Özkan, Sayın Işık, Sayın Ayaydın, Sayın Küçük, Sayın Akova, Sayın Haberal, Sayın Öner, Sayın Özel…

Sayın Özel, hoş geldiniz.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.14

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.19

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Dilek YÜKSEL (Tokat)

------0------

BAŞKAN – Sayın  milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yapılan ikinci yoklamada da toplantı yeter sayısı bulunamadığından, sözlü soru önergeleri ve alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 29 Nisan 2014 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 16.22