TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                  77’nci Birleşim

                                                                                        16 Nisan 2014 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Kutlu Doğum Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in, 30 Mart yerel seçimlerindeki hukuksuzluk iddialarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten’in, Kutlu Doğum Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Başkanlık Divanı olarak İslam âleminin Kutlu Doğum Haftası’nı tebrik ettiklerine ve Şehitler Haftası’nda tüm şehitlerimizi saygı ve rahmetle andıklarına ilişkin konuşması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Fransa-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu heyetinin ülkemizi ziyaret etmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 9/4/2014 tarih ve 68 sayılı Kararı’yla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1463)

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, gezici ve geçici kadın tarım işçilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/904)

2.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 22 milletvekilinin, Cumartesi Annelerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/905)

3.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 20 milletvekilinin, sokak çocuklarının sorunlarının belirlenmesi, sayısal artışlarının önlenmesi ve rehabilitasyonu konularının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/906)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 94’üncü yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda özel bir görüşme yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 2014 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmasına, bu toplantıda yapılacak görüşmelerde siyasi parti gruplarının başkanlarına ve grubu bulunmayan siyasi partinin genel başkanına onar dakika süreyle söz verilmesine ve bu birleşimde başka konuların görüşülmemesine ilişkin önerisi

 

VIII.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Dilekçe Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- Çankırı Milletvekili İdris Şahin ve Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu’nun; Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu (2/2011) (S. Sayısı: 563)

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ’ın, Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut’un 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında MHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- Çorum Milletvekili Tufan Köse’nin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

5.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

6.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

7.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

8.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

9.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

10.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine tekraren sataşması nedeniyle konuşması

11.- Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut’un, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

12.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

13.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yerinden sarf ettiği bazı sözleri sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

14.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

XI.- AÇIKLAMALAR

1.- Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın, Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut’un 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

3.- Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut’un, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki ve İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

4.- Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın, Çorum Milletvekili Tufan Köse’nin 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

5.- Çorum Milletvekili Tufan Köse’nin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

6.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinde kabul edilen önergeyle çerçeve 9’uncu maddenin yeniden düzenlendiğine ancak 3’üncü ve 8’inci maddelerde kabul edilen önergelerle 2937 sayılı Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun ilgili maddelerinin değiştiğine ve değiştirilen maddelerin bu önergelere göre düzenlenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

7.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinde yer alan bazı hükümlerle özel mülkiyete müdahale etme imkânı doğabileceğine ve bunun yanlış uygulamalara neden olabileceğine ilişkin açıklaması

8.- Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın, Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

9.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

10.- Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

11.- Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut’un, Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Mogan Gölü kıyısındaki bir kamışlıkta çıkan yangın sonucu meydana gelen tahribata ilişkin Başbakandan sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/39790)

2.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz'ün, Bursa ili İnegöl ilçesine bağlı bazı köylerde yaşayan vatandaşların kredi geri ödemelerinde yaşadıkları sıkıntılara ilişkin Başbakandan sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi  Eker’in cevabı  (7/40160)

3.- Gaziantep Milletvekili Edip Semih Yalçın'ın, borçları kesin aciz vesikasına bağlanmış çiftçilerin sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi  Eker’in cevabı  (7/40269)

4.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, Gelir İdaresi Başkanlığı Elektronik Defter Projesi için satın alınan mal ve hizmetlere,

2002-2014 yılları arasında yürütülen ve hâlihazırda devam etmekte olan vergi dairesi otomasyon projelerine,

Gelir İdaresi Başkanlığı Dava Takip Projesi için satın alınan mal ve hizmetlere,

Vergi Dairesi Uygulama Yazılımları için satın alınan mal ve hizmetlere,

Vergi Dairesi Başkanlığı/Defterdarlık Gelir Müdürlüğü Otomasyonu için satın alınan mal ve hizmetlere,

İlişkin soruları ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/40376), (7/40381), (7/40382), (7/40384), (7/40385)

5.- Manisa Milletvekili Sakine Öz'ün, Manisa ili Kırkağaç ilçesinde yer alan bir baraj gölünden kaynaklanan sorunlara ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/40399)

6.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın, Bakanlığın AR-GE çalışmalarına,

2011-2014 yılları arasında gerçekleşen atama, nakil ve görevden almalara,

Bağlı, ilgili ya da ilişkili kuruluşlara karşı vatandaşlar tarafından açılan davalara,

- Manisa Milletvekili Sakine Öz'ün, Manisa'daki üzüm üreticilerinin alacaklarına,

- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Ardahan'daki organik tarım faaliyetlerine,

Adıyaman ve Hakkâri’deki organik tarım faaliyetlerine,

Gümüşhane ve Bayburt'taki organik tarım faaliyetlerine,

Bitlis ve Siirt'teki organik tarım faaliyetlerine,

Van ve Ağrı'daki organik tarım faaliyetlerine,

Kars ve Iğdır'daki organik tarım faaliyetlerine,

Bingöl ve Batman'daki organik tarım faaliyetlerine,

Erzurum ve Elâzığ'daki organik tarım faaliyetlerine,

- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın, kamuda kadın istihdamına ve bu sayının artırılmasına,

- Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in, Atatürk Orman Çiftliğinde Başbakanlık Hizmet Binasının yapıldığı alanın SİT derecesinin kaldırılması kararının idare mahkemesi tarafından iptal edilmesine,

- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, İstanbul'da Bakanlığa ait olan gayrimenkul, arsa ve araziler ile bunların satış ve kiralama işlemlerine,

- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz'ın, Yozgat'taki tarım arazilerinin optimum işletme büyüklüğünün altında olmasına,

- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu'nun, Lumpy Skin Disease (LSD) hastalığına,

- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Mardin ve Osmaniye'deki organik tarım faaliyetlerine,

Muş ve Şırnak'taki organik tarım faaliyetlerine,

Diyarbakır ve Şanlıurfa'daki organik tarım faaliyetlerine,

Ardahan'da ürün bazlı destek verilip verilmeyeceğine,

Ardahan'da organik tarım eğitimine,

Gümüşhane ve Bayburt'ta organik tarım eğitimine,

Erzurum ve Elâzığ'da organik tarım eğitimine,

Bingöl ve Batman'da organik tarım eğitimine,

Bitlis ve Siirt'te organik tarım eğitimine,

Adıyaman ve Hakkâri’de organik tarım eğitimine,

Muş ve Şırnak'ta organik tarım eğitimine,

Diyarbakır ve Şanlıurfa'da organik tarım eğitimine,

Ardahan'daki organik hayvancılık faaliyetlerine,

Kars ve Iğdır'daki organik hayvancılık faaliyetlerine,

Mardin ve Osmaniye'deki organik hayvancılık faaliyetlerine,

Gümüşhane ve Bayburt'taki organik hayvancılık faaliyetlerine,

Erzurum ve Elâzığ'daki organik hayvancılık faaliyetlerine,

Bingöl ve Batman'daki organik hayvancılık faaliyetlerine,

Van ve Ağrı'daki organik hayvancılık faaliyetlerine,

Bitlis ve Siirt'teki organik hayvancılık faaliyetlerine,

Adıyaman ve Hakkâri’deki organik hayvancılık faaliyetlerine,

Muş ve Şırnak'taki organik hayvancılık faaliyetlerine,

Diyarbakır ve Şanlıurfa'daki organik hayvancılık faaliyetlerine,

Mardin ve Osmaniye'de ürün bazlı destek verilip verilmeyeceğine,

İlişkin soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi  Eker’in cevabı (7/40698), (7/40699), (7/40700), (7/40701), (7/40702), (7/40703), (7/40704), (7/40705), (7/40706), (7/40707), (7/40708), (7/40709), (7/40710), (7/40711), (7/40712), (7/40713), (7/40714), (7/40715), (7/40716), (7/40717), (7/40718), (7/40719),  (7/40720), (7/40721), (7/40722), (7/40723), (7/40724), (7/40725), (7/40726), (7/40727), (7/40728), (7/40729), (7/40730),  (7/40731), (7/40732), (7/40733), (7/40734), (7/40735), (7/40736), (7/40737),  (7/40738) 

 

7.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, Dicle Üniversitesi kampüsündeki mesire alanı çalışmasına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/40838)

8.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın, 2011-2014 yılları arasında gerçekleşen atama, nakil ve görevden almalara,

Kamuda kadın istihdamına ve bu sayının artırılmasına,

İlişkin soruları ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/40839), (7/40840) 

9.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, İstanbul'da Bakanlığa ait olan gayrimenkul, arsa ve araziler ile bunların satış ve kiralama işlemlerine,

Gezi Parkı eylemlerine destek verdiği ve 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu hakkında sosyal medyada paylaşımda bulunduğu için aleyhinde soruşturma açılan personel olup olmadığına,

İlişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/40841), (7/41488) 

16 Nisan 2014 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

------0------

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77’nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlayacağız.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’e aittir.

Buyurun Sayın Özkes. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Kutlu Doğum Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; insanların en üstünü, en mükemmeli Sevgili Peygamberimiz’in kutlu doğumunun 1443’üncü yılını idrak ediyoruz.

Yüce Allah’ın “Ey Muhammed, biz seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik.” ayetinde buyurduğu üzere, Sevgili Peygamberimiz herhangi bir partiye, herhangi bir millete veya herhangi bir ülkeye ait değildir. O, tüm kâinata, âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir.

Hazreti Muhammed, aleyhine dahi olsa doğruluktan şaşılmamasını isterdi. Kendisine “Güvenilir, emniyet edilir.” anlamında “Muhammedül emin” deniliyordu. Dosdoğruydu. “Din, samimiyettir.” buyurmuştur. “Müslüman yalan söylemez, Müslüman yalan söylemez.” diye defalarca tekrar etmiştir. Yalan söylemeyi, emanete hıyanet etmeyi ve sözünde durmamayı münafıklık alameti saymıştır. “Konuştuğunda yalan söyleyen, emanete hıyanet eden, iktidarda iken haram yemekten kaçınmayanların orucu ve namazı sizi aldatmasın.” buyurmuştur.

Sayın milletvekilleri, Sevgili Peygamberimiz bu dünyaya fakir geldi, fakir gitti. Miras bırakacak serveti yoktu. Geriye ne bir dinar ne bir dirhem ne bir koyun ne bir deve bıraktı. Kendisi fakir yaşadı ama halkını zenginleştirdi. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” buyurdu.

El değirmeniyle buğday öğütmekten ve su taşımaktan elleri nasırlaşıp hâlsiz düşen sevgili kızı Fatıma devlet hazinesinden istekte bulunduğunda “Kızım, yoksulların ve yetimlerin daha fazla hakkı var.” diyerek bu talebi uygun bulmadı. Yöneticilerin, ailesinden önce halkını düşünmesini istedi. Kul hakkına Allah’ın asla karışmayacağını buyurdu. “Ey insanlar, eğer birinizin sırtına vurmuşsam işte sırtım, gelsin sırtıma vursun. Şayet birinize hakaret etmiş veya onurunu incitmişsem işte karşılık verebilmesi için şeref ve haysiyetim. Eğer birinin malını almışsam işte malım. Gerçek şu ki benim yanımda en onurlunuz, hakkı varsa hakkını isteyip elde edendir.” buyurmuştur. Devlet yetkililerinin maaşından öte bir menfaat teminini haksız bir kazanç ve hırsızlık olarak görmüş ve alınan hediyelerin hazineye ait olduğunu buyurmuştur. Devlet malını aşıranın cenaze namazını kıldırmamıştır. Ganimetten bir hırka bile yürütenin, savaşta ölse dahi şehit olamayacağını bildirmiştir.

Sayın milletvekilleri, Hazreti Muhammed yüce bir ahlaka sahiptir, ahlakının güzel bir örnekliği vardır. Zira o, güzel ahlakı tamamlamak için gönderilmiştir. Ahlaktan yoksun sözde dindarlık anlayışı hem dini hem de toplumu temelden tahrip eder. Sevgili Peygamberimiz’in güzel ahlakında yolsuzluğa, hırsızlığa, zulme ve adaletsizliğe asla yer yoktur. Adaletin olmadığı yerde ahlaktan, ahlakın olmadığı yerde adaletten söz edilemez. Ahlak ile adalet, yüce dinimizin olmazsa olmazlarındandır. Hazreti Muhammed, haksızlık karşısında susmayı dilsiz şeytanlık olarak görmüştür. “Sizden öncekiler, adaletsiz oldukları için helak oldular, sıradan insanlara cezayı uygulayıp ileri gelenlere uygulamazlardı. Allah’a yemin olsun ki hırsızlık yapan kızım Fatıma dahi olsa mutlaka cezalandırırdım.” buyurmuştur. “Allah’ın kendisine bir toplumun yöneticiliğini nasip ettiği kimse halkın tamamına aynı içtenlikle sahip çıkmazsa cennetin kokusunu bile alamaz.” buyurmuştur. “Kim bir yakınını, ondan daha üstününü bulabildiği hâlde, sırf kendisine duyduğu sevgiden dolayı bir göreve getirirse cennetin kokusunu duyamaz.” buyurmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İHSAN ÖZKES (Devamla) – Sevgililer sevgilisi Hazreti Muhammed’in Kutlu Doğum Haftası’nı tebrik eder, hepinizi  saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkes.

Gündem dışı ikinci söz 30 Mart yerel seçimlerindeki hukuksuzluk iddiaları hakkında söz isteyen Muş Milletvekili Demir Çelik’e aittir.

Buyurun Sayın Çelik. (BDP sıralarından alkışlar)

 

2.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in, 30 Mart yerel seçimlerindeki hukuksuzluk iddialarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

DEMİR ÇELİK (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlayarak konuşmama başlamak istiyorum.

Evet, hepinizin bildiği üzere, on yedi gün öncesinde, 30 Mart 2014 yerel yönetimler seçimini geçirmiş bulunmaktayız. Seçimin, öncelikle, az devlet çok toplumun, katı merkeziyetçi devletten ademimerkeziyetçi devlete dünyanın evrildiği bir süreçte yapılıyor olması anlamlı ve değerliydi. Anlamlı  ve değerliydi çünkü yereller, yerindenlik ilkesiyle kendi kendisini yönetebilme olanağına, imkânına kavuşabileceği bir dünya geçiş noktasında yapılıyordu. Ancak, seçimin bu tarihselliğine uygun düşen bir yaklaşım ve zihniyetle yerel seçime yaklaşılmadı. Yerel seçimlerin başarısından beklenen sadece ve tek başına iktidara hizmet etmesiydi. İktidar odaklarına, egemenlikçi anlayışına hizmet etmesi yönüyle seçim önemsenmişti. Bu nedenle de seçimden beklenen adalet, seçimden beklenen eşit temsiliyet, eşitlikçi temsiliyet tescil edilememiştir, tecellisine yol açılmamıştır.

Evet, seçim, her şeyden önce, demokratik hukuk devletinde önemli bir parametredir, halk iradesinin kendi temsilcileriyle kendisini yönetmesine fırsat veriyor olması anlamıyla önemsenmesi gereken önemli bir siyasal aksiyondur ancak  siyasal vesayetten kurtaramadığımız, siyasal vesayetin altında egemenlikçi ve iktidarcı anlayışa hizmet etsin diye organize edip örgütlediğimiz  seçim, bu özelliklerinden yoksun olması nedeniyle de kendisinden beklenen siyasal, toplumsal bir başarıyı da sağlayabilme olanağından, imkânından yoksun bırakılmıştır.

Her seçimde olduğu gibi 30 Mart 2014 seçimleri de siyasi vesayeti aşamadığından, kaymakamlar iktidarın ilçe başkanları, valiler iktidarın il başkanları gibi çalışmış, kendilerine bağlı sivil ve askerî bürokrasiyi bu manada birer yönetici militan gibi çalıştırmayı hak görmüşlerdir. Yoksulun, mağdurun, ezilenin ve yönetilenin hak sahibi olduğu sosyal yardımlaşma vakıfları da âdeta oy devşirmenin, oy satın almanın mekanizmalarına dönüştürülmüş, bununla da yetinilmemiştir, halkın iradesini çelmeye, halkın iradesini değiştirip dönüştürmeye yönelik siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel operasyonlar düzenlenmiştir. Yetinilmemiştir, sandığa giren halk iradesi gasbedilmek istenmiştir.

Arkası mühürlü yüzlerce, binlerce oy pusulasının çöplüklerde, vahşi çöp toplama alanlarında bulunuyor olması Ceylanpınar’da somut bir delil olarak açığa çıkmışken Ceylanpınar seçimlerinin iptal edilme ihtiyacı bile duyulmamıştır.

17 zihinsel engellinin ıslak imzayla oy kullandığı tespit edilen Taşlıçay’da 11 oy farkla seçimi kazanan iktidar partisi olunca Yüksek Seçim Kurulu Taşlıçay seçimlerini iptal etme ihtiyacı duymamıştır. Hangi somut delil istenir ki, hangi somut delilden hareketle bu seçimler iptal edilemez? Ölülerin imza kullandığı, ölen insanların yerine oyun kullanıldığı bir seçimden daha kati bir delil, daha somut bir delil olabilir mi? Olamaz. Ama sorun Türkiye olunca, somut ve kati delilden çok kaygıların, kuşkuların, korkuların belirleyici olduğu, bu manada da siyasi vesayet içerisinde yargının, hukukun biçimlendirildiği bir Türkiye'de maalesef seçim adil olmamıştır.

Bakınız, Ağrı’da İl Seçim Kuruluna emanet edilen oy torbaları yırtılmış, oy torbaları içerisinden iktidar partisine çıkması gerekenden fazla oy çıkmış; muhalefet partisi konumundaki BDP’de olması gereken oyun altında bir oy; bağımsıza çıkması gereken oy da buharlaşmıştı. Kim yapar, nasıl yapar, nasıl ulaşır soruları yanıtsız kalmıştır, yanıtsızlıkla birlikte yangından mal kaçırırcasına halk iradesi maalesef gasbedilmiştir. Seçim adilane olmamıştır, eşitlikçi olmamıştır; demokratik olmadığı için de günlerce, aylarca, yıllarca tartışmaya açık bir konu olmaya, gündemi işgal etmeye devam edecektir diyor, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Gündem dışı üçüncü söz, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten’e aittir.

Buyurun Sayın İçten. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

3.- Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten’in, Kutlu Doğum Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz Hazreti Muhammed’in (SAV) Kutlu Doğum Haftası’ndayız.

Allah’ın emrini insanlığa ulaştırırken, İslam’a “Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdûhu ve resûlullah” diyerek davet eden Resûlullah’ın 632 yılında okuduğu ve insan hakları beyannamesi yerine geçen Veda Hutbesi’nin bir kısmını sizlerle paylaşmak istiyorum:

“Bismillâhirrahmanirahim, hamd Allah’a mahsustur, O’na hamd eder, O’ndan yardım isteriz. Allah kime hidayet ederse artık onu kimse saptıramaz. Sapıklığa düşürdüğünü de kimse hidayete erdiremez.

Şehadet ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur, tektir, eşi ve ortağı ve benzeri yoktur.

Yine şehadet ederim ki, Muhammed O’nun kulu ve resulüdür.

Ey insanlar, sözümü iyi dinleyiniz. Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

İnsanlar, bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz Mekke nasıl bir mübarek şehir ise canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir; her türlü tecavüzden korunmuştur.

Ashabım, muhakkak Rabb’inize kavuşacaksınız. O da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayınız. Bu vasiyetimi burada bulunanlar bulunmayanlara ulaştırsınlar. Olabilir ki, bulunan kimse, bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur.

Ashabım, dikkat ediniz, cahiliyeden kalma bütün âdetler kaldırılmıştır, ayağımın altındadır.

Ey insanlar, muhakkak ki şeytan şu toprağınızda kendisine tapınmaktan tamamen ümidini kesmiştir. Fakat siz bunun dışında da ufak tefek işlerinizde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan sakınınız.

Ey insanlar, kadınların haklarını gözetmenizi, bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizlerin üzerinde hakları vardır.

Ey müminler, size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmayacaksınız. O emanetler Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim ve Peygamber’in sünnetidir.

Müminler, sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz. Müslüman Müslüman’ın kardeşidir ve bütün Müslümanlar kardeştirler. Bir Müslüman’a kardeşinin kanı da malı da helal olmaz. Fakat malını gönül hoşluğuyla vermişse o başkadır.

Ey insanlar, Cenab-ı Hak her hak sahibine hakkını vermiştir.

Ey insanlar, Rabb’iniz birdir, babanız birdir. Hepiniz Adem’in çocuklarısınız. Adem ise topraktandır. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah’tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız ondan en çok korkanınızdır. Azası kesik siyahi bir köle başınıza amir olarak tayin edilse, sizi Allah’ın kitabıyla idare ederse onu dinleyiniz ve itaat ediniz. Kimse kendi suçundan başkasıyla suçlanamaz.” diyerek aramızdan ayrılan Resûlullah’ı anlamak, anlatmak ve yaşatmak gerekir. Tüm kalpler Resûlullah’ı anarsa sevgi, barış, kardeşlik, huzur bu coğrafyada egemen olur. Resûlullah, bu ülkenin doğusundan batısına, her renk ve her dilin, her mezhebin ortak değeridir. Resûlullah, hepimizi bir araya getiren, birimizin diğerinden farklı olmadığını, hepimizin insanlık onuru etrafında eşit haklara sahip olduğumuzu hatırlatan en önemli ortak değerdir.

Allah, Taif’te kendi halkı tarafından taşlandığında onlara el açıp beddua eden değil, dua eden Resûlullah’ın yolunda gitmeyi nasip etsin.

Kutlu Doğum Haftası’nın hoşgörü ve sevgiyi hâkim kılmasını diler, saygılarımı sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

 

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Başkanlık Divanı olarak İslam âleminin Kutlu Doğum Haftası’nı tebrik ettiklerine ve Şehitler Haftası’nda tüm şehitlerimizi saygı ve rahmetle andıklarına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Biz de Divan olarak İslam âleminin Kutlu Doğum Haftası’nı tebrik ediyor, tüm insanlık için kardeşlik ve barışa vesile olmasını diliyoruz.

Aynı zamanda, yine içinde bulunduğumuz Şehitler Haftası’nda tüm şehitlerimizi saygıyla ve rahmetle anıyoruz.

Sayın milletvekilleri, şimdi gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

Buyurun.

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Fransa-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu heyetinin ülkemizi ziyaret etmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 9/4/2014 tarih ve 68 sayılı Kararı’yla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1463)

14/4/2014

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 9 Nisan 2014 tarihli ve 68 sayılı Kararı ile Fransa-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu heyetinin ülkemizi ziyaret etmesi uygun bulunmuştur.

Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 7. Maddesi uyarınca Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                                                                     Cemil Çiçek

                                                                                                                                  TBMM Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına dair üç önerge vardır, okutuyorum:

 

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, gezici ve geçici kadın tarım işçilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/904)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gezici ve geçici kadın tarım işçilerinin sorunlarının ve çözüm yollarının araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98’inci ve İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                     Pervin Buldan

                                                                                            Iğdır

                                                                               BDP Grup Başkan Vekili

Gerekçe:

Türkiye'de topraksız çiftçilerin yanı sıra, tarım işletmelerinin çeşitli nedenlerle küçülmesi ve parçalanması birçok işletmeyi kendine yeterli olmaktan uzaklaştırmıştır. Kendi tarım işletmelerinden yeterli geliri elde edemeyen az topraklı veya topraksız aileler ile köyleri boşaltılan ve kendi tarım arazilerinden uzak kalan köylüler, geçimlerini sağlayabilmek amacıyla daha iş olanağı bulunan yörelere gezici (mevsimlik) ve/veya geçici (günübirlik) giderek iş aramaktadır. Türkiye'de çok sayıda gezici ve geçici (günübirlik) tarım işçisinin bulunması, bunların gerek köylerinde gerekse çalışmaya gittikleri yörelerde çok çeşitli sosyal, ekonomik ve çalışma sorunlarının olması bu işçilerin sorunlarına eğilmeyi gerekli kılmaktadır. Gezici tarım işçiliği içinde kadın grubu hem yaşam koşulları hem de aile içi rolleri açısından ayrı bir önem taşımaktadır. Aile olarak çalışma durumundaki gezici kadın tarım işçileri, gittikleri yerlerdeki iş yükünün büyük bölümünü üstlenmektedir. Kadın işçiler yorucu tarım işçiliğinin ardından, ev ve aile yaşamına ilişkin olarak çadır koşullarında, yemek hazırlama, temizlik, çocuk bakımı, su temini gibi görevleri de yerine getirmektedir. Gezici ve geçici statüdeki kadın işçilerin tarımsal üretimdeki rolleri emekleriyle sınırlıdır. Tüm gelirleri emek karşılığında elde edildiğinden, emeğin kullanılacağı yer de toprak sahibince belirlenir ve yapılacak tüm işlerde toprak sahibince öne sürülen kurallar uygulanır. Gezici kadın tarım işçilerinin çalışma süreleri bölgeden bölgeye değişiklik göstermekte ve daha çok gelenek ve göreneklere göre düzenlenmektedir. Genellikle, bu süre gün doğumundan gün batımına kadar sürmektedir. Çalışma sürelerine ve koşullarına rağmen aldıkları ücret diğer kesimlere göre düşüktür. Düşük ücrete bağlı olarak, ücreti biriktirme isteği ve düşük beslenme zorunluluğu, diğer yandan elverişsiz yemek pişirme koşulları nedeniyle bu işçilerin yeterli beslendikleri de söylenemez. İşçi aileler konaklama yerlerini de beraberinde getirdiği ağaç dalları, plastik örtü, bez ve çevreden sağladıkları otları kullanarak sağlamaktadır. Yine barınma yerleri ve çevrelerinde tuvalet, banyo ve çamaşır yıkama yerlerinin bulunmaması temizlik ve sağlık açısından sakıncalar yaratmaktadır. Gezici tarım işçilerinin çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve iş güvenliği alanlarında Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) belirlediği, Tarım İşlerinde İşçi Sağlığı ve Güvenliği Uygulama Klavuzu’nun kadın istihdamı, çevre ve hijyenik koşullar, beslenme ve barınma yerlerinin bakımıyla ilgili esaslarına uymak için gerekli önlemlerin hemen alınması gerekmektedir. Bu aynı zamanda, Türkiye'nin imzalamış olduğu Avrupa Sosyal Şartı’nın adil çalışma koşulları ve adil bir ücret hakkı konusundaki taahhütlerinin de bir gereğidir. Sosyal güvence sorunu, mevcut sorunlar içinde en önemlisidir. Bu işçilerin sosyal güvenceye kavuşturulması gerekmektedir.

Gezici tarım işçiliğinde insan hayatını tehdit eden önemli bir sorun da çalışma yerlerine ulaşım konusudur. Bunun için yerel yönetimlerin, ulaşımı maliyetine taşımaları için çalışmalar yürütülmelidir. Türkiye'nin en yoksul insan gruplarından birini oluşturan gezici ve geçici tarım işçiliği ve bu grubun özellikle kadın bireyleri insanca yaşam koşullarından uzak olup en fazla ezilen kesimi oluşturmaktadır. Çünkü bu kadınlar modern toplumsal yapı içine girmekten uzak ve geleneksel toplum yapısının etkisi altındadırlar. Geçim sıkıntısı ve geleneksel toplum ilişkileri altında kalan kadın tarım işçilerinin yaşam ve çalışma koşullarının, sorunlarının ve çözüm yollarının araştırılması önem arz etmektedir.

 

2.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 22 milletvekilinin, Cumartesi Annelerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/905)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Cumartesi Annelerinin gözaltında kaybedilen, asit kuyularına atılan, karakollarda işkence sonucu hayatını yitiren, toplu mezarlara gömülmüş olan çocuklarının ve yakınlarının akıbetini kesin olarak öğrenmek ve sorumluların yargı önüne çıkarılması için sürdürdükleri adalet arayışında sorunlarına çözüm bulunması ve taleplerine cevap olunması amacıyla Anayasa'nın 98 ve İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Mülkiye Birtane                                                    (Kars)

2) Pervin Buldan                                                      (Iğdır)

3) Hasip Kaplan                                                       (Şırnak)

4) Sırrı Sakık                                                            (Muş)

5) Murat Bozlak                                                        (Adana)

6) Halil Aksoy                                                          (Ağrı)

7) Ayla Akat Ata                                                       (Batman)

8) İdris Baluken                                                        (Bingöl)

9) Hüsamettin Zenderlioğlu                                       (Bitlis)

10) Nursel Aydoğan                                                  (Diyarbakır)

11) Altan Tan                                                           (Diyarbakır)

12) Adil Zozani                                                         (Hakkâri)

13) Esat Canan                                                        (Hakkâri)

14) Sırrı Süreyya Önder                                            (İstanbul)

15) Sebahat Tuncel                                                  (İstanbul)

16) Emine Ayna                                                        (Diyarbakır)

17) Erol Dora                                                           (Mardin)

18) Ertuğrul Kürkcü                                                  (Mersin)

19) Demir Çelik                                                        (Muş)

20) İbrahim Binici                                                     (Şanlıurfa)

21) Nazmi Gür                                                          (Van)

22) Özdal Üçer                                                         (Van)

23) Leyla Zana                                                         (Diyarbakır)

Gerekçe:

Cumartesi Annelerinin on yedi yıldır cevap bulmayan adalet arayışı, Türkiye'nin geçmişiyle yüzleşme cesareti göstermemesinin en somut örneğini oluşturuyor. İlk kez 1995'te alanlara çıkarak adalet isteyen Cumartesi Anneleri, gerçeğin ortaya çıkması için yıllardır nöbet tutuyorlar âdeta. Devletin Kürt sorunundaki çözümsüzlük politikaları sonucu kayıplara karışan çocuklarının, yakınlarının akıbetini soruyorlar. Bu direniş aynı zamanda hesap sormanın, sivil itaatsizliğin en önemli örneğini de oluşturuyor. Geçen hafta 374’üncü kez seslerini Hükûmete duyurmaya çalıştılar. Ancak on yedi yıldır devam eden adalet arayışları hâlâ cevap bulmuş değildir. İlk oturma eylemlerini yaptıkları 27 Mayıs 1995'ten bu yana defalarca darp edildiler. Çoğu zaman güvenlik güçlerinin engellemeleriyle karşılaştılar. Çocuklarını, yakınlarını kaybetmiş yüreği yaralı anneler, kolluk kuvvetleri tarafından yerlerde sürüklendiler. Polis köpeklerinin saldırısına uğradılar. Baskılar, gözaltılar ve saldırılarla susturulmaya çalışıldılar. Çocuklarının, eşlerinin, yakınlarının akıbetini öğrenmek için en demokratik haklarını kullanan anneler, meydanlarda adalet aradılar. Kürt sorununda çözümsüzlük sürdükçe faili meçhul cinayetlere, gözaltında kayıplara, işkence sonucu ölümlere yenileri eklendi. Onlara destek veren yeni kayıp yakınlarıyla sayıları gün geçtikçe çoğaldı.

Ortaya çıkan asit kuyuları, toplu mezarlar, onlar için yeni bir umut olmuşsa da açılan mezarlarda kazıların durdurulması ve kamuoyundan gizlenmesi durumu değiştirmemiştir. Aslında kayıpların akıbeti devlet arşivlerinde mevcut ve sorumlular da ortada. Faili meçhul cinayetler için kurulan komisyonun annelerin çığlıklarına cevap olacağı kuşkulu. Bu nedenle Cumartesi Annelerinin sorunlarına çözüm bulunması için yeni ve özgün bir komisyon kurulmalıdır. Cumartesi Anneleri, Kürt sorununun çözümsüz bırakılmasının en trajik sonuçlarından biridir. Çocukları ve yakınları Kürt oldukları ya da Kürt sorununda demokratik çözümden yana oldukları için katledildiler. Bu demokratik tepki, sadece Kürt sorunuyla doğrudan bağlantılı olduğu için devlet tarafından kulak ardı edilmedi, Türkiye'nin demokratikleşme sürecine giriş aşamasında hayati bir adım olacağı için de çok bilinçli bir biçimde kulak ardı edildi.

Özellikle 1990'lı yıllarla birlikte Kürt sorununun tamamen bir güvenlik sorunu olduğu algısı resmî kabul gördü. Bu kabul, beraberinde demokrasi, hak ve adalet talebinde bulunanlara karşı âdeta bir kıyım başlattı. Devletin resmî talimatlarıyla binlerce sivil, gazeteci, genç, kadın, öğrenci, siyasetçi katledilerek kaybedildi. Topluca mezarlara ve asit kuyularına gömüldüler. Kaybedilenlerin akıbetlerini ortaya çıkaracak itiraflar Hükûmet tarafından yok sayıldı. Ortaya çıkan ipuçları hasıraltı edildi. Hükûmetin açıktan engellemeleri sonucu, kayıpların akıbeti bir türlü öğrenilemiyor. Cumartesi Annelerinin direnişi, devletin arşivlerini açarak tüm kayıplar hakkında bilgi vermesi ve sorumluların yargı önüne çıkarılması için devam ediyor. Hükûmet günü kurtarmaya dönük bir iki açıklama dışında konuya ilişkin ciddi bir yaklaşım ve tutarlı bir duruş sergileyemiyor.

Anneler bütün duyarsızlıklara rağmen seslerini duyurmaya kararlı. Cumartesi Annelerinin sorunlarının çözülmesi için Meclisin görev alması şart. Bu nedenle, sorunun gündeme alınıp çözüm bulunması için bir Meclis araştırma komisyonu kurulmasının gerekli olduğunu düşünüyoruz.

 

3.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 20 milletvekilinin, sokak çocuklarının sorunlarının belirlenmesi, sayısal artışlarının önlenmesi ve rehabilitasyonu konularının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/906)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sokak çocuklarının sorunlarının belirlenmesi, sayısal artışlarının önlenmesi ve rehabilitasyonları için gerekli önlemlerin alınabilmesi amacıyla Anayasa’mızın 98, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini saygılarımızla arz ederiz.

1) Ruhsar Demirel                                                    (Eskişehir)

2) Oktay Vural                                                          (İzmir)

3) Yusuf Halaçoğlu                                                   (Kayseri)

4) Sadir Durmaz                                                       (Yozgat)

5) Seyfettin Yılmaz                                                   (Adana)

6) Emin Çınar                                                           (Kastamonu)

7) Mesut Dedeoğlu                                                   (Kahramanmaraş)

8) Ali Öz                                                                  (Mersin)

9) Hasan Hüseyin Türkoğlu                                       (Osmaniye)

10) Sinan Oğan                                                        (Iğdır)

11) Cemalettin Şimşek                                              (Samsun)

12) Ali Halaman                                                       (Adana)

13) Murat Başesgioğlu                                              (İstanbul)

14) Sümer Oral                                                         (Manisa)

15) Muharrem Varlı                                                   (Adana)

16) Alim Işık                                                            (Kütahya)

17) Necati Özensoy                                                  (Bursa)

18) Emin Haluk Ayhan                                              (Denizli)

19) Ahmet Kenan Tanrıkulu                                       (İzmir)

20) Tunca Toskay                                                     (Antalya)

21) D. Ali Torlak                                                       (İstanbul)

Gerekçe:

"Sokak çocukları" ifadesi genellikle sokaklarda yaşayan çocukları tanımlamak için kullanılan bir terim olarak düşünülse de çocukluk yaşında olmakla beraber yetişkin gözetimi dışında yaşamını sürdüren tüm çocuklar için kullanılmaktadır.

Türkiye'deki sokak çocukları sorunu göç, hızlı kentleşme, gelir dağılımındaki eşitsizlikle birlikte artan kültür uyumsuzlukları ve parçalanmış aileler nedeniyle giderek daha ciddi bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır.

Sokak çocuklarının sayısı her yıl artmaktadır ve bununla ilişkili sorunlar da zaman içinde dikkat çeken düzeylere ulaşmıştır. Sokak çocukları, Türkiye'de özel korunma önlemlerine ihtiyaç duyan çocuklar arasında en belirgin olanlarıdır. Türkiye'nin de 1994 yılında onaylamış olduğu Çocuk Hakları Konvansiyonu uyarınca bu çocukların tümünün korunmaya, eğitim görmeye ve rehabilite olmaya hakları vardır.

Aile bakımı, gözetimi ve korunmasından mahrum bu çocukların çoğunluğu 6-17 yaş arasında, çoğunluğu erkek, okuldan atılmış veya atılma riski bulunan çocuklar olup aynı zamanda cinsel istismara maruz kalmış ya da madde bağımlısı olabilmektedirler.

Sıklıkla terkedilmiş binalarda, otobüs ya da tren garlarında, parklarda kısacası dışarıda yaşayan bu çocukların bazıları kendi evinde uyusa da günün hemen tamamını çocuk olmanın gerek ve sorumluluklarından uzak, yetişkin yükümlülükleri ve hayata dair risklerle birlikte yaşarlar. Okula gitmez, sağlık yardımı almazlar, karınlarını doyurmak için gıda temini kendi sorumluluklarıdır ve can güvenlikleri hep risk altındadır asıl mesele geleceğin onlar için belirsizliğidir.

Bir kısmının ailesi vefat etmiş olsa da bazıları aileleri tarafından terk edilmiş veya ailesi tarafından kötü muameleye maruz kaldığı için kendisi ailesini terk etmiş olabilir.

Ekonomik, politik sebeplerle çoklukla görmezden gelinirler. Çünkü ekonomik güçleri olmadığı gibi sıklıkla oy da kullanmazlar.

Genellikle gazetelerin üçüncü sayfasında bir haberdeki çocuk için kullanılan sıfattır "sokak çocuğu" ifadesi. Sokak çocukları meselesi çok yönlü ele alınması gereken konulardan biri olup risk altında olan gruplar için alınacak önleyici çalışmalar yanı sıra gözetim ve denetim dışı yaşama geçmiş olanların topluma kazandırılması amaçlı özel koruma önlemlerine gereksinim vardır.

Araştırmanın genel amacı toplumsal bir gerçeklik olan sokak çocuklarının kendileri ve çevre için risk taşıyan yaşamlarının getirdiği olumsuzlukların rehabilite edilmesi ve sayılarının artışına gerekçe olan durumların incelenerek gerekli tedbirlerin alınmasıdır.

Araştırmanın alt amaçları:

1) Sokakta yaşayan çocukları bu yaşama iten sebeplerin ve aile yapılarının tespiti,

2) Sokak çocuklarının yaşam koşullarının, eğitim ve sağlık düzeylerinin tespiti,

3) Son beş yılda meydana gelen adli vakaların kaçına (mağdur ya da fail olarak) sokak çocuklarının dâhil olduğunun tespiti,

4) Sokak çocuklarının sosyal hakları ve hak arama süreçleri konusunda bilgi düzeyinin tespiti,

5) Disiplinler arası çalışma ile alınabilecek tedbirlerin tespiti.

BAŞKAN – Bilginize sunulmuştur.

Meclis araştırmasına ilişkin önergeler, gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Şimdi, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ndaki özel birleşime ilişkin bir Danışma Kurulu önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

 

VII.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 94’üncü yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda özel bir görüşme yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 2014 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmasına, bu toplantıda yapılacak görüşmelerde siyasi parti gruplarının başkanlarına ve grubu bulunmayan siyasi partinin genel başkanına onar dakika süreyle söz verilmesine ve bu birleşimde başka konuların görüşülmemesine ilişkin önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

                                                                                                      16/04/2014

Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 94'üncü yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda özel bir görüşme yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 2014 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanması, bu toplantıda yapılacak görüşmelerde siyasi parti grupları başkanlarına ve grubu bulunmayan siyasi partinin genel başkanına onar dakika süreyle söz verilmesi ve bu Birleşimde başka konuların görüşülmemesinin, Danışma Kurulunun 16/04/2014 Çarşamba günü yaptığı toplantıda Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                            Cemil Çiçek

                                                         Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

                 Mustafa Elitaş                                                                                             Muharrem İnce

         Adalet ve Kalkınma Partisi                                                                              Cumhuriyet Halk Partisi

             Grubu Başkan Vekili                                                                                    Grubu Başkan Vekili

                Yusuf Halaçoğlu                                                                                            Pervin Buldan

          Milliyetçi Hareket Partisi                                                                             Barış ve Demokrasi Partisi

             Grubu Başkan Vekili                                                                                    Grubu Başkan Vekili

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

 

VIII.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Dilekçe Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN - Dilekçe Komisyonunda boş bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Kaçar aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan,  Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Çankırı Milletvekili İdris Şahin ve Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu’nun; Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

3.- Çankırı Milletvekili İdris Şahin ve Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu’nun; Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu (2/2011) (S. Sayısı: 563)(x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Sayın milletvekilleri, dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen teklifin birinci bölümünde yer alan 4’üncü maddesi kabul edilmiştir. Şimdi, 5’inci maddesinin görüşmelerine başlayacağız.

5’inci madde üzerinde dört önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri okutacağım ve birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 563 sıra sayılı Devlet İstihbarat ve Millî İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                   Ali Serindağ                               Ferit Mevlüt Aslanoğlu                                Celal Dinçer

                     Gaziantep                                            İstanbul                                              İstanbul

                 Muharrem Işık

                      Erzincan

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

              Ahmet Duran Bulut                               Seyfettin Yılmaz                           Hasan Hüseyin Türkoğlu

                     Balıkesir                                              Adana                                              Osmaniye

                 Özcan Yeniçeri                                   Ali Uzunırmak                                      Bülent Belen

                       Ankara                                               Aydın                                              Tekirdağ

                     Faruk Bal

                       Konya

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                  Hasip Kaplan                                        Erol Dora                                       Gülser Yıldırım

                       Şırnak                                               Mardin                                               Mardin

                   Halil Aksoy                                Abdullah Levent Tüzel                             Ertuğrul Kürkcü

                        Ağrı                                                İstanbul                                              Mersin

                   Adil Zozani                                               

                      Hakkâri

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                 Nurettin Canikli                                 Osman Aşkın Bak                                   Yılmaz Tunç

                      Giresun                                             İstanbul                                               Bartın

            Mehmet Doğan Kubat                             Bünyamin Özbek                                Hakan Çavuşoğlu

                      İstanbul                                              Bayburt                                               Bursa

                  Ramazan Can                             Tevfik Ziyaeddin Akbulut                                      

                     Kırıkkale                                            Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon, önergelere katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ GÜLAY SAMANCI (Konya) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Levent Tüzel konuşacak.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan, Sayın Bakan “Katılıyoruz.” dedi ama?

BAŞKAN – Evet, AK PARTİ'nin de bir tane önergesi var.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Ama hayır, son okunan önergeye…

BAŞKAN – Aynı mahiyette olduğu için herkese sırayla söz vereceğim.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Peki.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tüzel.

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Millî İstihbarat Teşkilatı hakkındaki kanun teklifi konusunda görüşlerimi sunmadan önce, işçi sınıfımızın yaşadığı sorunlarla ilgili kısa bir değinmede bulunmak istiyorum.

Önceki gün İstanbul Ambarlı Limanı’nda Selçuk Kemer isimli bir işçi arkadaşımız yine iş cinayetine kurban gitti. Aynı şekilde, hak ve alacakları için altmış gündür mücadele eden İstanbul Esenyurt’taki Greif işçilerinin mücadelesi polis terörüyle bastırıldı ve işveren haklarını teslim etmekte hâlâ direniyor.

Ve son olarak yine, Muğla Yatağan’dan santralleri savunmak, özelleştirmeye karşı çıkmak için Ankara’ya gelen, yürüyüşleri engellenen Yatağan işçilerinin, TES-İŞ ve MADEN-İŞ üyesi Yatağan işçilerinin mücadelelerini buradan selamlıyorum. 1 Mayıs İşçi Bayramı’na doğru giderken iş cinayetlerine, işten atmalara, sendikal yasaklara, taşeron çalışmasına karşı emeğin, özgürlüğün, barışın, kardeşliğin mücadelesini verecek işçi sınıfımızı selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, MİT’in, Millî İstihbarat Teşkilatının cumhuriyet tarihindeki yeri, devlet yönetimindeki rolü gözetildiğinde açıkça bu teklifin getirilmesindeki şey, antidemokratik devlet yapısının işleyişinin daha çok güçlendirilmesidir ve bu nedenle teklife karşıyız.

MİT, demokrasinin, özgürlüklerin, halkın hakları karşısında olmuş ve halka karşı komplolar, provokasyonlar işlemiş bir kurum olarak hafızalarımızda yer etmiştir. MİT, darbeleri, siyasi suikastları, 1 Mayıs 77 katliamını, Susurluk’u, kanlı ve karanlık devlet istihbarat tarihini çağrıştırmakta ve yakın zamanda –biliyorsunuz- Reyhanlı’daki 53 yurttaşımızın ölümüne yol açan patlamadaki rolü ya da Roboski’deki 34 Kürt insanının öldürülmesindeki rolü ve son olarak Paris’teki siyasi suikasttaki rolü sorgulanmakta, bunların hesabı verilmemekte.

Peki, Hükûmet, Başbakanlık ne için bu düzenlemeyi getiriyor, ne yapmak istiyor, nereye varmak istiyor? Bildiğiniz gibi bu düzenlemeyle, dış operasyonlarda MİT’in yetkisini artıran, buna yasal bir kılıf getiren, herkes dinleniyor ama bir kez de MİT üzerinden herkesin dinlendiği, kimsenin güvencesinin olmadığı ve teşkilata, müsteşarına, görevlilerine bir dokunulmazlık zırhının, bir yargı güvencesinin sağlandığı, herkesten bilgi alan ve kimseye bilgi vermeyen, kimseye hesap verme ihtiyacı duymayan bir MİT oluşturulmak, böyle bir teşkilat kurulmak isteniyor.

Bunun gündeme getirildiği sürece, bu döneme baktığımızda, Hükûmet ve Başbakan, kendisine karşı komplo, darbe, casusluk faaliyetleri içerisinde olduğunu iddia ettiği güçleri sindirmek için ne yazıktır ki halka karşı darbeler, tezgâhlar, provokasyonlar, kırımlar gibi faaliyetler içerisinde bulunmuş bir kurumdan medet ummakta, böylesi bir tezatlık yaşanmakta. Öyle gazetelerin yazdığı gibi ya da kamuoyuna yansıtıldığı gibi, bunun, adına “çözüm süreci” denilen Kürt sorunundaki barış taleplerine dönük İmralı görüşmelerine yasal bir güvence getirmek gibi değerlendirilmesi yanlış olacaktır. Oysa, Başbakan, ayağa kalkan toplumsal bir muhalefeti bastıracak bir despotik yönetimin bir mekanizmasını, onun sopası olacak bir istihbarat devletini, bir istibdat rejimini aslında aramakta, buna ihtiyaç duymakta ve işte, kendisine karşı muhalif düşünceler ve çalışmalar içerisinde olanları da tıpkı Nazi döneminin Almanyası’ndaki SS’ler gibi bir istihbarat kurumu yapma ve böyle bir rejimi kurma peşindedir.

Bildiğiniz gibi, meydanlarda konuşularak halk bastırılıp terörize ediliyor ama şimdi bunun mekanizmaları da oluşturuluyor. Millî İstihbarat Teşkilatı, tarihindeki suçlarla ilgili halka hesap vermelidir. Reyhanlı’nın, Roboski’nin, 1 Mayıs 77’nin ve kayıtlara düşen, dinlenilen savaş senaryolarının hesapları verilmelidir. “Millî güvenlik” ya da “millî” kavramlarının arkasına sığınmamalıdır.

Teklife karşıyız.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı önergeyle ilgili olarak diğer konuşmacı Adana Milletvekili Sayın Seyfettin Yılmaz.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan MİT Kanunu’nun 5’inci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

MİT, devlet aklının muhafaza edildiği bir kurumdur. MİT, ismi üzerinde, millî olması gerekirken ve milletin istihbarat örgütü olması gerekirken yapılan çalışmalarla, ne yazık ki, birilerinin arka bahçesi hâline getirilmeye çalışılıyor. Yine, başta Sayın Başbakan ve Hükûmet olmak üzere, bütün muhalif kesimleri sindirmek, susturmak ve Türkiye’de her şeyden haberi olan, her şeyin sahibi olan, her konuda bilgisi olan bir yapıyı oluşturmaya çalışan bir anlayışın, Millî İstihbarat Teşkilatını da dizayn etmeye çalıştığı bir durumla karşı karşıyayız.

Şimdi, değerli milletvekilleri, buralara nerelerden geldik? Buraya geldiğimiz nokta şurasıdır: 17 Aralık ve 25 Aralıkta biliyorsunuz, Türkiye’de asrın yolsuzluğu oldu, hatta tarihî bir yolsuzluktur. Bu, bir travma oluşturdu. Burada şu görüşe varıldı Hükûmet cenahında ve Sayın Başbakanda: “Devlete bu kadar hâkim olduğumuz bir ortamda, on iki yıl sonunda biz bu noktaya nereden geldik? Bu yaptıklarımız nereden ortaya çıktı?” Kendilerini sorgulanmaz gören, kendilerini hiçbir şekilde birilerinin sorgulama hakkı olmadığını düşünen Sayın Başbakan ve heyeti, 17 Aralık ve 25 Aralıkla bir travma yaşadılar.

Şimdi ben buradan açıkça ilan ediyorum: Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu ve Sayın Başbakan, 30 Mart yerel seçimleriyle beraber, 17 Aralık ve 25 Aralıkta, “asrın yolsuzluğu” denen, iddiaların içerisinde hırsızlığın olduğu, rüşvetin olduğu, adam kayırmanın olduğu, işin içerisinde Başbakan ve bakanların olduğu ve Hükûmete yakın birçok ismin içinde barındığı bir hususun, 30 Martta sanki millet tarafından aklandığı ve kendine güç verildiği konusuna getirildi.

Hâlbuki, sayın milletvekilleri, durum bundan ibaret değildir. Milletimiz hayatının hiçbir döneminde hırsızlığa, rüşvete ve yolsuzluğa prim vermemiştir ama milletimiz öyle bir noktaya geldi ki bir algı yönetimiyle karşı karşıya geldi bu süre içerisinde, tamamen bir algı yönetimi yapıldı. Ve Sayın Başbakan özellikle ele geçirdiği basın marifetiyle… Şimdi ben buradan soruyorum… Bakın, Türkiye’de 10’a yakın gazete, 30’a yakın televizyon bir talimatla aynı manşeti veriyor, aynı başlığı veriyor, televizyonlar aynı konuyu işliyor. Burada işlenen şu oldu: Hırsızlık ve yolsuzluklar sanki bu ülkede hiç olmamış, hırsızlık ve yolsuzluk yapılmamış. Ama ne yapılmış? “Millî devlete karşı, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı, Sayın Başbakana karşı bir darbe girişimi var.” Günlerce bu konuşuldu, bu anlatıldı. Vatandaşın haber alma özgürlüğünün önüne geçen bir iktidar, kendi oluşturduğu Pravda’sıyla… Burada, bakın, açık ve net söylüyorum: İsmini hepimizin bildiği gazeteler aynı noktada aynı manşeti yapıyor.

Sayın Başbakan Yardımcısı da diyor: “Biz iyi bir iletişimciyiz, iyi bir algı yönetimi yapıyoruz.” Doğru söylüyorsun Sayın Başbakan Yardımcısı, senin başında olduğun ve senin gibi bir heyet, Türkiye'nin gündeminde ne yazık ki fakir fukaranın, garip gurebanın, o milletin malına el uzatmaları konuşulmadığı, sorgulanmadığı bir süreci yaşayarak, bunun karşılığında, sanki Sayın Başbakana ve bu ülkeye bir darbe varmış algısını oluşturdu. Milletimizin kafası karıştı bu noktada. Milletimiz, hata yapmama noktasında duyarlı bir millettir. Milletimiz vicdan sahibidir, milletimiz adildir ama bu noktada kandırıldığını mutlaka anlayacaktır.

Buna rağmen, bütün imkânları kullanmanıza rağmen, Sayın Başbakan Yardımcısı, Sayın Hükûmet, valileri devreye soktunuz -iki buçuk aydır sahadaydım Adana’da- kaymakamları devreye soktunuz, bürokratları devreye soktunuz, devletin bütün imkânlarını kullandınız, bütün medya organlarınızla algı yönetimi yaptınız ama buna rağmen 2,5 milyona yakın oy kaybettiniz, Milliyetçi Hareket Partisi de 2,5 milyona yakın oy artırdı. Yani, vatandaş, hırsızlığı ve yolsuzluğu aklamadı.

Sürem daraldığı için söylüyorum: Bunları MİT Kanunu’yla geçiştiremezsiniz. Buradan açıkça ilan ediyorum: Hırsızlık ve yolsuzluk yapanlar mutlaka hesap verecektir. Bugün mahkemeleri ele geçirebilirsiniz ama mahkemeyikübrada, o fakirin malına el uzatanlar mutlaka hesap verecektir. Kutlu Doğum Haftası’nın olduğu bu günde hep beraber buna “Amin.” diyeceğiz. Kim ki haram yemiş, hesabını mutlaka verecektir. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Diğer önerge üzerinde Erzincan Milletvekili Sayın Muharrem Işık konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu 5’inci madde de tam AKP zihniyetini yansıtan bir madde. İşe alınacak kişi kavun değil ki koklayasın da ne olduğunu anlayasın. AKP’li olup olmadığını da bilemeyeceğin için böyle bir madde getirilmiş. İşe alınan adamların CHP’li olma ihtimali var, MHP’li olma ihtimali var, BDP’li olma ihtimali var; Alevi olma ihtimali var, Kürt olma ihtimali var ya da paralel devlet kılığına girmiş, bunların içine sızmış olma ihtimali var. İşe alınacak kişilerin belirlenmesi için ve bunların daha rahat bir şekilde işten çıkarılması için getirilmiş bir madde olarak biz bu maddeyi görmekteyiz. Tabii, işten çıkarırken de, işten atınca da paralel yapı ya da solcular ya da MHP’liler, yargıya, mahkemeye gidip de o mahkemede, görev yaptığı işe geri dönerlerse al başına bela. Dolayısıyla, yılanın başını küçükken ezmek için böyle bir madde getirilmiş diye görüyorum ben.

MİT Yasası, ülkeyi tek adam yönetimine götürmenin son tuğlasıydı. HSYK, TİB ve MİT yasalarıyla otoriter ve totaliter rejime doğru koşar adam gidiyoruz. Başbakanın oğlunun, istifa eden bakanlar ve kendisine yakın iş adamlarının yolsuzluklarını kapatmak için Mecliste kan dökerek çıkardığınız HSYK Yasası, bunların yayınlanmaması ve halkın duymasının engellenmesi için TİB Yasası, kendine muhalif olanları yok etmek için de şimdiki MİT Yasası.

Bu yerel seçimlerde “En iyi savunma taarruzdur.” taktiğini kullanarak, bağırarak, gözdağı vererek, on iki yıldır bir türlü mağdurluktan kurtulamayarak, her kurumu kendine köle ederek, kendine köle olmayı kabul etmeyenleri vatan haini ilan ederek, organize işlerle, trafolara kedileri sokarak bu yolsuzlukları sandıkta temizlemeye çalıştınız, aklamaya çabaladınız. Ne kadar süreceği belli olmayan YSK dostluğu ve desteği sayesinde, size göre aklandığınızı sanıyorsunuz ama bize göre aklanma yeri bağımsız yargıdır. Hedefe, “paralel devlet” diye Fethullahçıları, iktidara muhalif medyayı, muhalefeti oturtarak tarihin en büyük yolsuzluk ve rüşvet olayını gözden kaçırmaya, unutturmaya çalışıyorsunuz. Doğru değil. “Yasa dışı dinleme”, “casusluk”, “paralel devlet” gibi laflarla halkın dikkatini başka yönlere çekip 4 eski bakanı aklamaya çabalıyorsunuz.

Telefon görüşmelerinin “montaj, dublaj” olduğunu ispat edemediniz; ne Bakanların Sarraf’la konuşmalarını ne de “Sıfırla oğlum.”, “Peki, babacığım.” ses kayıtlarını. Ses kayıtlarının bakanlara, Başbakana, oğluna, iş adamlarına ait olduğu iddia ediliyor, hem de yasal dinlemeler bunlar ama sizler, size ait olmadığını sadece laf kalabalığıyla, bağırıp çağırarak, adaleti yok ederek; hâkimleri, savcıları, polisleri sürerek; Twitter’ı, YouTube’u kapatarak, medyayı baskı altına alarak örtmeye çabalıyorsunuz.

Bakanların rüşvet almadıklarına inanıyorsanız 3 bakan neden istifa etti? Bir bakan neden “Her şeyde Başbakanın bilgisi, talimatı vardır.” dedi? “Makara bakanı” rüşvet almadıysa neden azledildi? Başbakan “Bu ülkede ‘Ben gazeteciyim, yazarım, düşünürüm.’ diye ortaya çıkanlar, devletin en gizli sırları üzerinden, insanların mahrem görüşleri üzerinden haftalarca yayın yaptılar. İnsanların iffetini, namusunu, şerefini, aile yaşantısını, kurdukları kurtlar sofrasında meze yapıp tatmin olmaz bir iştahla tüketmenin mücadelesini verdiler.” diyor. Peki, burada soruyorum: Eski bakanın “Gerekirse senin önüne yatarım.” dediği iddiaları mı aile yaşantısı? Şimdi ödüllendirilen banka müdürünün evinde ayakkabı kutularından çıkan 4,5 milyon dolar -ki 6 milyon dolarmış- namus, iffet, şeref…

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Geçti, geçti.

MUHARREM IŞIK (Devamla) – Ne yapalım, biz söyleyelim yine. Bakanın oğlunun evinde bulunan “üç beş kuruş” değerindeki milyon dolarlar ve para kasaları mı kurtlar sofrasında meze yapıldı? “Montaj” deyip de montaj olduğunu ispat edemedikleri konuşmalar mı mahrem? Milletin anasına küfreden iş adamının söyledikleri mi iffet, namus, şeref? Devletin en gizli sırlarıyla ilgili olarak dinleme yapıldığı kabul ediliyor ama içeriği hakkında konuşan yok. Dinleme ayıpmış, konuştukları değil! MİT Müsteşarı “Suriye’ye 4 adam gönderirim, bizim tarafa 8 füze attırırım.” diyor. Yani “Hükûmeti kurtarmak, yolsuzlukları kapatmak için ülkeyi savaşa bile sokarım.” diyor. Bunun hesabını kimse sormuyor, dinlemesi ayıpmış! Bu iddianın hesabını da kimse vermiyor ne yazık ki. Devlet sırlarının konuşulduğu oda dinleniyor, bu yetki sorgulanmıyor da dinlemek, bir tek suç olarak görülüyor. Devlet içinde devlet kurulmuşsa bunu siz birlikte kurdunuz. Şimdi “Yanılmışız.” demekle kurtulamazsınız ne yazık ki.

Tabii, zamanım kalmadı ama burada, Genel Başkanıma yapılan saldırıyı da kınıyorum. Bunun arkasında neler olduğunun tespit edilmesini istiyorum.

Kurban olayım, bir gün de gel, ha burada konuş, laf atma ya!

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) 

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce9 – Sen farkında değilsin zaten, çok hızlı geçtin!

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Söyleyecek sözü olan, gelir…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen.

AHMET TOPTAŞ (A fyonkarahisar)  – Yoklama talep ediyoruz Başkan.

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – Daha bitmedi. Son önerge üzerinde…

Tamam, anladım ya yoklama ya karar yeter sayısı isteyeceksiniz ama sırası geldiği zaman, lütfen.

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Gelsinler diye yapıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Diğer önerge üzerinde Tekirdağ Milletvekili Sayın Ziyaeddin Akbulut konuşacak.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aynı mahiyette mi?

BAŞKAN – Hepsi aynı mahiyette.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; efendim, çok önemli bir teklifi görüşüyoruz. 1980’li yıllardan bu yana MİT Kanunu’nda böyle önemli bir değişiklik yapılmamıştı. Günün şartlarına göre, ihtiyaçlarına göre Avrupa’da, Amerika’da, dünyanın her tarafında böyle ulusal istihbarat teşkilatları var ve onlar çok önemli görevler ifa ediyorlar. O kurumlardaki yapılanmaya uygun bir şekilde böyle bir teklif gelmiş ve bu teklife Hükûmetimiz de katılıyor. Tamamen iyi niyetle yapılan, Anayasa’ya uygun, MİT’in görev alanlarını açık seçik belirleyen, daha şeffaf hâle gelmesini sağlayan ve dolayısıyla, çağdaş bir kurum olarak MİT’e yeni bir veçhe kazandırmak amaçlanıyor. Ama, burada, bakıyorum, teklif görüşülmeye başladığından beri, özellikle muhalefet konuşmacıları, bu MİT Yasası üzerinden ilgisi olmayan konulara giriyorlar, Hükûmetimizi, Başbakanımızı bu konuda MİT üzerinden alabildiğine eleştiriyorlar. Bir bilgi kirliliği söz konusu oluyor. MİT teklifi bir tarafa bırakılıyor -tamamen Hükûmete, Başbakana- kasetler, montajlar ve şantajlar konuşuluyor.

Değerli arkadaşlarım, bir defa bu teklif yerinde bir teklif, gerekli bir teklif –hazırlayanlara teşekkür ediyorum- ve hukuka uygun bir teklif, MİT’i daha iyi şeffaflaştıracak bir teklif. Dolayısıyla, teklifteki -bakın, o kadar iyi niyetle hareket ediliyor ki- bu 5’inci maddenin çekilmesi Hükûmetimiz tarafından öngörülüyor, bir mağduriyet önleniyor.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Çekilmese ne olacak?

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Devamla) - Yani çekilmezse belki oradaki personel mağdur olacak, bu mağduriyet önleniyor. Yani burada Hükûmetimizin ne kadar iyi niyetli olduğunu vurgulamak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, o kadar ilgisiz konuşmalar yapılıyor ki, dün akşam saatlerinde İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal, benim Şanlıurfa ilinde valilik yaptığım sırada –bu konuyla hiç alakası olmadığı hâlde, yeri olmadığı hâlde- dünya dolusu o dönemde faili meçhul olduğu tarzında bir laf söyledi. Ben Şanlıurfa’da altı yıl valilik yaptım ve çok başarılı valilik yaptım. O dönemde bütün doğu ve güneydoğuda terör olayları çok yaygın olduğu hâlde, Şanlıurfa ilinde, halkla bütünleşen bir vali imajıyla, çok nadir terör olayları oluyordu ve onların da üzerine gidilip bütün faillerinin en kısa zamanda bulunması için her türlü çalışma yapılıyordu. O dönemde, Şanlıurfa ilinde Dergâh Projesi gibi, organize sanayi bölgesi gibi, üniversite kurulması gibi çok önemli hizmetler ifa edildi.

Dolayısıyla, on sekiz yıl önce, şerefle, onurla gerçekleştirdiğim böyle bir hayırlı hizmetle ilgili olarak Sayın Mahmut Tanal’ın böyle bir konuşma yapmasını çok yadırgadım. Bir hukukçu olarak, âdeta, hedef gösteriyor, benim şahsımı bu konuda birtakım yerlere hedef gösteriyor. Ve bu konuda yaptığı konuşmanın hukuka, usule, ahlaka uymadığı kanaatindeyim. Diliyorum ve temenni ediyorum, bu sözlerini geri alır, bu hatalı konuşmalarından dolayı benden özür diler. Çünkü, hakikaten, bu kürsü, doğruların konuşulması gereken bir kürsü, milletin iradesini temsil eden bir kürsü. Burada yalan dolan, iftiraya varan, ona buna çamur atan veya karalama kampanyaları yapmak için laf olsun diye konuşmak çok yerinde değil. Bu nedenle ben Sayın Tanal’ın konuşmalarını uygun bulmadığımı ifade ediyorum. Kendisine bunları iade ediyorum ve bu konuda, yaptığı bu yanlış ve hatalı konuşmadan dolayı özür dilemesini diliyorum.

Bu 5’inci maddenin çekilmesiyle ilgili önergemize de destek vermenizi saygılarımla arz ediyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi sıra geldi, Sayın Özel…

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Serindağ.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkan, şimdi, sayın konuşmacı, muhalefet partilerini kastederek muhalefet sözcülerinin, konuşmalarında yasayla ilgili olmayan değerlendirmelerde bulunduklarını, bu yolla da bilgi kirliliği yarattıklarını ifade etti.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Doğru söyledi.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Ben de Cumhuriyet Halk Partisinin grup görüşlerini dile getirdim. Dolayısıyla, sataşmadan söz istiyorum. Grubumuza sataşma var.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – İsmi geçmedi Sayın Başkan, bizden sataşma yok.

BAŞKAN – Şimdi, bir hedef göstermedi, somut bir tanımlama da yapmadı.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Efendim, somut tanım; “muhalefet”ten başka somut tanımlama olur mu?

BAŞKAN – Genel olarak böyle bir ifadede bulundu ama siz “Muhalefet partisi olarak bize yönlendirilmiştir bu tür konuşma.” dediğiniz için, buyurun, iki dakika size sataşmadan dolayı söz veriyorum. Sözcü olarak söz veriyorum size, grubunuzun sözcüsü olarak.

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ’ın, Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut’un 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, bizim bu yasayla ilgili görüşlerimiz tamamen yasayla ilgilidir yani Millî İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nda yapılacak değişikliğin ülkemizi nereye götüreceğine ilişkindir yoksa başka bir değerlendirmemiz yoktur.

Şimdi, sayın meslektaşım, sayın sözcü şöyle dedi: “Bu yasayla MİT şeffaflaştırılıyor.” Şimdi siz buna inanıyor musunuz? MİT personelinin yargılanmasıyla ilgili, daha doğrusu yargılanmamasıyla ilgili birtakım hükümler var; bu, MİT’i şeffaflaştırmak mıdır?

Şimdi, siz, Türkiye’de Bakanlar Kurulu kararlarının nasıl alındığını biliyorsunuz. MİT’e Bakanlar Kurulu görev verebilecek. Şimdi, siz de biliyorsunuz ki Bakanlar Kurulu kararlarının pek çoğu sadece kararnamelerin alt kısmı imzalanarak hazırlanan kararnamelerdir, bu kararnamelerin üstü boş bırakılır ve gerektiğinde doldurulur; bunu herkes biliyor, bunu Sayın Başbakan Yardımcısı da biliyor. Bu yetkinin Bakanlar Kuruluna verilmesi demek, sadece, bu yetkinin Başbakana verilmesi demektir. Bu, bu anlama gelir yoksa bu yasada bir değişiklik yapmaya gerek yoktu.

Biz bu konuda milletimizi bilgilendirmek istiyoruz. Kesinlikle, bilgi kirliliğini yaratan Adalet ve Kalkınma Partisinin sözcüleridir. Biz bilgi kirliliği yaratmıyoruz, tam tersine, biz vatandaşımıza doğru bilgi vermeye çalışıyoruz; onların doğru bilgilenmeleri için burada görüşlerimizi ifade ediyoruz.

Çok teşekkür ederim, sağ olun.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakanımız açıklama yapacaklarmış, buyurun.

Size de iki dakika süre veriyorum.

XI.- AÇIKLAMALAR

1.- Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın, Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Sayın Başkan, biraz önce konuşan sayın milletvekili iki konu söyledi; “Bakanlar Kurulu her görevi verecek.” diye. Bakın, ilgili maddenin bendinde “Dış güvenlik, terörle mücadele ve millî güvenliğe ilişkin konularda Bakanlar Kurulunca verilen görevleri yerine getirir.” deniliyor. Sınırlı orada yani hangi konuda görev vereceği belli. Sürekli bu söylendiği için, ben de sürekli açıklama yapıyorum yanlış anlaşılmasın diye.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Gezi olayı terör mü, değil mi?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – İkincisi…

BAŞKAN – Sayın Serindağ, lütfen…

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Ama şimdi… Sayın Başkan, bunun açıklanması lazım.

BAŞKAN – Ama konuştunuz, şimdi Bakan açıklama yapıyor, onu dinlemek zorundayız. Lütfen…

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – İkincisi…

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Gezi olaylarını terör olayı olarak görüyor mu, görüyor mu, onu da açıklasın lütfen Sayın Başbakan Yardımcısı.

BAŞKAN – Sayın Serindağ, lütfen, rica ediyorum, saygılı olalım.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Bunlar ne saygıdan anlıyor, ne bir şey!

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Sen konuştun, ben dinledim kardeşim, otur yerinde dinle ya!

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen, devam eder misiniz açıklamanıza.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Şimdi, Sayın Başkan, ikinci husus: “Bakanlar Kurulu kararlarının üstü boş olur, ne olacağı belli olmadan imza atarlar.” gibi… Bizim Bakanlar Kurulumuz öyle çalışmıyor. Hepimiz Bakanlar Kurulu kararına bakarız, konusu nedir. Açıklama istediğimiz olur, imzalamayız bir miktar, orada telafi etmek istediğimiz olur. “Bakanlar Kurulu kararı” demek gündemiyle, konusuyla bellidir ve bakan öyle imzalar. Yanlış bir ifadedir. Onu düzeltmiş oluyorum.

Teşekkür ederim.

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Niye? Erdoğan Bayraktar’a vermediniz mi istifa metnini? Erdoğan Bayraktar açıklamadı mı Sayın Bakan?

BAŞKAN – Evet, önergeleri oylayacağım.

III. – YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talepleri var, tespit edelim milletvekillerimizi.

Sayın Ayaydın, Sayın Havutça, Sayın Serindağ, Sayın Şeker, Sayın Acar, Sayın Canalioğlu, Sayın Yıldız, Sayın Toptaş, Sayın Özel, Sayın Karaahmetoğlu, Sayın Yüceer, Sayın Soydan, Sayın Ören, Sayın Çam, Sayın Topal, Sayın Şafak, Sayın Dinçer, Sayın Tayan, Sayın Akova.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.08

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

------0------

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - 5’inci madde üzerinde verilen aynı mahiyetteki önergelerin oylamasında istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

Buyurun. 

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Çankırı Milletvekili İdris Şahin ve Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu’nun; Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu (2/2011) (S. Sayısı: 563) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon burada.

Hükûmet burada.

Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. 5’inci madde teklif metninden çıkartılmıştır. Görüşmelere mevcut madde numaraları üzerinden devam edilecektir. Teklif kanunlaştığı takdirde yazımda bu husus dikkate alınacaktır.

Sayın milletvekilleri, 6’ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır, aynı mahiyette olan bu önergeleri okutacağım ve birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 563 sıra sayılı kanun tasarısının 6'ıncı maddesinin yasa metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                  Hasip Kaplan                                       Adil Zozani                                     Ertuğrul Kürkcü

                       Şırnak                                               Hakkâri                                              Mersin

                   Halil Aksoy                                         Altan Tan                                       Gülser Yıldırım

                        Ağrı                                              Diyarbakır                                            Mardin

            Abdullah Levent Tüzel                                  Erol Dora                                          Sırrı Sakık

                      İstanbul                                              Mardin                                                 Muş

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

              Ahmet Duran Bulut                                    Faruk Bal                                Hasan Hüseyin Türkoğlu

                     Balıkesir                                              Konya                                              Osmaniye

                 Özcan Yeniçeri                                   Ali Uzunırmak                                      Bülent Belen

                       Ankara                                               Aydın                                              Tekirdağ

               Kemalettin Yılmaz

                 Afyonkarahisar

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                   Ali Serindağ                               Ferit Mevlüt Aslanoğlu                                Celal Dinçer

                     Gaziantep                                            İstanbul                                              İstanbul

                  Mehmet Şeker

                     Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet…

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önergeler üzerinde ilk konuşma Muş Milletvekili Sayın Sakık’a ait.

Buyurun Sayın Sakık. (BDP sıralarından alkışlar)

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Bu konuya girmeden önce, biraz önce burada Tekirdağ Milletvekili Sayın Akbulut’un bir açıklaması vardı faili meçhul cinayetlerle ilgili.

Sayın Valim, sizin bulunduğunuz dönemde 1994 yılında Nazım Babaoğlu, gazeteciydi ve Urfa’da katledildi. Yine, Muhsin Melik, bizim il başkanımızdı, Urfa’da katledildi. Hüseyin Toraman sizin döneminizde orada katledildi. Şimdi, siz de bilirsiniz ki, Allah da bilir o dönemi, MİT, kontrgerilla, çeteler, JİTEM ve sizin de  haberiniz var. Hâlâ buraya çıkıp başarılı bir vali olduğunuzdan dem vuruyorsunuz. Çıkıp burada bir öz eleştiride bulunmalısınız. Sizin döneminizde cinayetler işlenmiş ise, siyasi partinin temsilcileri öldürülmüşse çıkıp buralarda ahlaktan ve namustan bahsedemezsiniz siz bize. Siz karanlık bir dönemde valilik yaptınız ve orada sizin döneminizde bu insanlar katledildi ve siz de biliyorsunuz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sakin ol.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Sayın Sakık, sakin olun, sakin olun.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Bakın, neyin sakinliği olacağız. Çıkıp burada katilleri kollayan, koruyan bir anlayışa bizden tahammül bekleyemezsiniz. Sizin il başkanlarınız öldürülse, sizin milletvekilleriniz katledilse ve bir vali de çıksa karanlık bir dönemden bahsetse ve bu karanlık dönemi başarı olarak da sunsa hiçbirinizin tahammül etmemesi gerekir.

Sayın Başkan, çok özür diliyorum. Geriliyoruz  çünkü haklıyız, çünkü biz yaralıyız, binlerce faili meçhul cinayetin işlendiği topraklardan geliyoruz ve oralarda biz yaşadık ve nasıl cinayetlerin işlendiğini siz çıkın Allah adına söyleyin. Siz biliyorsunuz,  kimlerin onları katlettiğini benden de çok çok iyi biliyorsunuz.

Sevgili arkadaşlar, bakın bir yasa görüşülüyor. Bu yasa MİT Yasası. Neden ulusalcı ve milliyetçi cephenin bu yasaya karşı durduğunu biliyoruz. Bakın, bir dönemden bahsediyoruz; içinde MİT’in, JİTEM’in, içinde çetelerin, içinde aşiretlerin olduğu bir dönemden ve faili meçhul cinayetlerden. Bu ulusalcı ve bu milliyetçi cepheler hiçbir gün bundan bir rahatsızlık duymadı, Kürtler öldürülüyorsa, muhalifler öldürülüyorsa ses seda da çıkmadı. Ama bugün asıl sorun MİT’in bu konudaki otoriter yapısının yasalarca yeniden dizayn edildiği değil. Biz iyi anlıyoruz, sürece neden bu kadar karşı durduğunuzu çok iyi anlıyoruz. Çünkü, siz, evet, Oslo’dan başlayan ve bugün İmralı’dan devam eden bir süreçle ilgili ciddi şekilde buna karşısınız. Eğer kanı durduracaksa, eğer bugüne kadar bu görüşmelerde…

Bakın, sürekli, bir şerefsizlikle insanlar itham ediliyor, “Kim ki görüştüyse şerefsizdir.” deniliyor. Biz bunu iade ediyoruz. Biz görüşüyoruz, biz şerefli insanlarız. Barış ve Demokrasi Partisi görüşmeleri sürdüren bir partidir. Gidip İmralı’yla da görüşüyor, gidip Kandil’le de görüşüyor, gelip iktidarla da görüşüyor. Bu şerefli bir iştir, kanı durdurmak, ölümleri durdurmak şerefli bir iştir. Şerefsizlik nedir biliyor musunuz? Kana seyirci kalmaktır, ölümlere seyirci kalmaktır. Eğer MİT bu konuda görevlerini üstlenmişse ve ilk kez MİT bu süreci götürüyor ve bu konuda saldırıya maruz kalıyorsa biz buna seyirci kalmayız. Ben burada Hakan Fidan ve ekibini kutluyorum. Bakın, bir yıldır bir çatışmasızlık süreci yaşanıyorsa ve burada MİT’in bir katkısı varsa bundan büyük bir mutluluk da duyarız.

Evet, ne yazık ki halkların, ulusların kaderinde kan ve gözyaşı vardır. Bu bizim tercihimiz değildi. Kürtlerin de, Türklerin de tarihinde kan ve gözyaşı oldu; Kürt halkının da tarihinde bir kan ve gözyaşı sürecini hep birlikte yaşadık ama halkların demokratik talebi de vardır, barış talebi de vardır. Bugün yaşanan, barış sürecini ete kemiğe büründürmektir. Eğer Sayın Öcalan, eğer MİT bu görüşmelerde bir yıldır bu topraklarda kanın akmasını engellemişse, ölümü durdurmuşsa, eğer bu noktada barışımıza katkı sunulmuşsa, bu Parlamentonun üstlenemediği görevi bunlar üstlenmişse bizim bunlara teşekkür etmemiz lazım. Biz bu pencereden bakıyoruz, yoksa MİT’in bu konuda çıkardığı yasalar Barış ve Demokrasi Partisinin temsilcilerini İmralı’ya, Kandil’e gidenleri kollayan, koruyan… Biz risk almayı biliriz, biz feda kültüründen gelmişiz. Hodri meydan! Ama bu işi sürdürecek insanların, evet, yasalar düzeyinde güvence altına alınması gerektiğine de inanıyoruz. Benim başta da belirttiğim, o kanlı dönemde MİT’in de parmağı vardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SIRRI SAKIK (Devamla) – Sayın valimiz iyi biliyor. İnşallah çıkar bir açıklama yapar.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sakık.

Önergeler üzerinde diğer konuşmacı Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Kemalettin Yılmaz.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Uzun bir mahallî idareler seçim çalışması, âdeta tatil sonrasında alelacele gündemimize gelen değişiklikler var. Bunların ilk sırasında da yer alan MİT Kanunu’ndaki 6’ncı maddenin metinden çıkartılması için önerge verdik. Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz önergeyle… MİT mensuplarının emekliliklerinde de kullanmaya devam edecekleri silahların MİT tarafından verilen belgelere işlenmesi suretiyle yani ayrıca ruhsat gerektirmeden kullanılmasını içeren değişikliğe katılmamız mümkün değildir.

Bu önergemizle, yine silah taşınmasının yasak olduğu mahallerde, mesela mahkemelerde veya cezaevlerinde oluşabilecek olan her türlü sıkıntının şimdiden bertaraf edilmesi amaçlanmıştır. Bu nedenle önergemizin dikkate alınmasını arz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, ülke gündeminin sayenizde karmakarışık olduğu bugünlerde iktidar olarak kendi istihbarat teşkilatınızı, kendi kolluk kuvvetlerinizi, kendi mahkemelerinizi oluşturma çalışmalarınız son sürat devam ediyor. Halkımızın yoksullukla, işsizlikle âdeta can çekiştiği bugünlerde yapmaya çalıştığınız bu değişikliklerle insanların demokrasiye, hukuka, adalete, güvenlik kuvvetlerimize, kısacası devletimize olan güvenini sarsmaya devam ediyorsunuz.

17 Aralık operasyonlarıyla ortaya çıkan rüşveti, hırsızlığı, yolsuzluğu, kepazeliği âdeta örtmeye, sansürlemeye yönelik iş ve işlemler, şaibeli atamalar, tayinler halkımız tarafından ibretle izleniyor. Bölücü örgüt PKK ve bebek katiliyle yaptığınız gizli kapaklı pazarlıkları örtmeye, gizlemeye devam ederken verdiğiniz tavizlerin sonuçları günbegün kendini göstermeye devam ediyor. Ordu mensuplarını, seçilmiş milletvekillerini yıllardır darbe suçlamalarıyla zindanlarda tutarken yasanın tamamında yaptığınız değişikliklerle MİT mensuplarının işledikleri veya işleyebilecekleri anayasal suçları dahi affetmeyi getiren bu düzenlemeler ülkemizin millî birliğine ve üniter yapısının temellerine konulmuş âdeta bir dinamittir.

Yine, Anayasa referandumuyla halkı kandırıp, yaptığınız Anayasa maddelerini çiğneyip HSYK’nın yapısını değiştirdiniz.

Sayın Başbakan Mısır’daki, Yemen’deki, Libya’daki, Suriye’deki Twitter ve Facebook’tan organize olanları âdeta demokrasi kahramanları ilan ederken ülkemizde her geçen gün İnternet ve sosyal medya düzenlemeleri hakkında yapılan değişiklikler halkımızı ciddi korkuya sevk etmektedir. İnsanların demokratik özgürlüklerini kısıtlayan, baskıcı bir politika izleyen Hükûmetinizin eleştirdiğiniz hükûmetlerden, liderlerden ne farkı kaldı, acaba açıklayabileniniz olacak mı?

Sayın milletvekilleri, bu kürsüden Hükûmete sesleniyorum: Ülkemizi kaosa, kargaşaya, kardeş kavgasına, kutuplaşmaya hızla iten bu politikalarınızdan lütfen ama lütfen, Allah rızası için, derhâl vazgeçin. Halkın temel hak ve özgürlüklerine lütfen, Allah rızası için, dokunmayın. Devletimizin temel değerleri ve milletimizin kutsallarıyla lütfen oynamayın.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Diğer önerge üzerinde Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Şeker konuşacak. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu madde belki de tasarının en masum maddesi çünkü MİT’e her türlü kişi kurum ve kuruluştan istediği bilgi, belge ve veriyi toplama imkanı tanıyan; MİT’e teçhizat, personel anlamında sınırsız olanaklar sağlayan; MİT’i yargı denetiminin dışına çıkaran ve Meclis denetimine de tabi tutmayan, MİT’e olağanüstü geniş yetkiler tanıyan, MİT’in taleplerine mutlak cevap vermeyi getiren, verilmediği durumlarda cezalar öngören, kanunlaşması durumunda bu teklifi her türlü yasanın üstünde tutan, son derece yanlış düzenlemeler içeren bir teklifle karşı karşıyayız. Yine “Kandırıldık.” mikrofonların önüne geçip “Safmışız, kandırıldık.” mı diyeceksiniz?

Değerli arkadaşlar, hepinizin bildiği gibi istihbarat örgütlerinin ve mensuplarının dünyanın her yerinde suça karışma oranları çok yüksek, illegal yapılanmalara gitme oranı da çok yüksektir. Bizim ülkemizde de hafızalarımızdan asla silinmeyecek faili meçhul cinayetler gibi, devlet istihbarat örgütünün sorumlu olarak gösterildiği illegal pek çok olay vardır. Yakın tarihte de uyuşturucu sevkiyatı yapan, Türkiye’ye sığınan muhalif albayı Suriye rejimine satan MİT personeline şahit olduk. Şimdi, bu gerçekler varken siz MİT’e olağanüstü yetkiler veriyorsunuz ve faaliyetlerini yargısal, parlamenter her türlü denetimin dışına çıkartıyorsunuz, MİT personelinin yargılanmasının önünü tıkıyorsunuz. Yani istihbarat içindeki illegal çeteleşmeleri bu düzenlemeyle yasal bir zırha büründürüyorsunuz ve resmîleştiriyorsunuz.

MİT’in sınırsız yetkilerle donatılması, faaliyetlerinin yargı ve Meclis denetimine kapalı tutulmasına yönelik maddeler bu ülkede darbelerin önünü açacaktır çünkü darbeler çok fazla yetkiyle, teçhizatla donatılan güçlü kurumların hukuka sıkı sıkıya bağlanmadığı ülkelerde meydana gelmektedir. Darbeleri Araştırma Komisyonunun önerilerinden biri olan faili meçhul cinayetleri araştırma komisyonu kurulmasına dair öneri de bu teklifle imkânsızlaştırılmıştır. MİT mensuplarının mahkemelerde dahi tanıklık yapmasını engellerseniz geçmişte işlenen faili meçhul cinayetler, siyasi cinayetler, toplumsal infial yaratan katliamlar, öldürülen yazarlar, düşünürler, cesetleri hendekten çıkartılan iş adamları gibi ucunda istihbarat elemanlarının olduğu bilinen karanlık noktaların aydınlatılmasını da tamamen engellemiş olursunuz.

Değerli arkadaşlar, bu Meclis iki yıl önce bu 4 siyasi partinin de imzasının olduğu Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu kurdu. On yedi ay önce sonuçlanan bir raporu var. Buna göre… Bu önerilerin altında da hem iktidarın hem muhalefet milletvekillerinin imzasının olduğu bir çalışmaydı bu. Peki, her zaman sıkıntıya düştüğümüzde söylüyoruz; işte, bir faiz lobisi vardı, unuttuk gitti herhâlde, kimsenin aklına gelmiyor, şimdi moda paralel yapı. Peki, bu ülkede faili meçhul cinayetler işlendi, bunu herkes biliyor. 1 Mayıs 1977, Maraş, Çorum, Malatya ve Sivas katliamları işlendi. Kamuoyunda çok gündeme gelen Özel Harp Dairesi, gladyo, kontrgerilla, JİTEM adıyla bilinen oluşumlar vardı. Bunlarla ilgili Darbe Komisyonunun önerisinde, maalesef, buradaki 17 milletvekilinin imzası var, hem Adalet ve Kalkınma Partisinin hem de muhalefet partilerinin imzası var.

Peki, ne yaptınız? Sayın Elitaş’a soruyorum: Niçin bu çalışmayı Meclis gündemine getirmediniz? O önerilerin içerisinde sivil bir anayasa yapılması vardı. O önerilerin içerisinde Siyasi Partiler Kanunu’nda değişiklik vardı. O önerilerin içerisinde YÖK Kanunu’nda değişiklik vardı. O önerilerin içerisinde bu illegal yapıların ortaya çıkartılması vardı ve işlenmiş faili meçhul cinayetlerle ilgili çalışmalar yapılması vardı. Komisyonlar kurulacaktı ve bu komisyonlarla geçmişimizle yüzleşecektik ama maalesef bunların hiçbirisi yapılmadı. Alelacele toplanan komisyon yedi ay gibi bir süre çalıştı, günde sekiz saat çalıştı. Belki de benim hayatımda en uzun dönem çalıştığım bir komisyon oldu ve çok da keyifli bir komisyon oldu, çok şeye vâkıf olduk ama maalesef ortada hiçbir sonuç yok. Boşa heba edilmiş bir yedi ay.

Sizden ricam, bu komisyonun önerilerini bu Meclise getirip tartıştırmak, bunlarla ilgili komisyon kurmak ve dolayısıyla da tarihimizdeki karanlık sayfaların üzerine gitmek olmalıdır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

7’nci maddede dört adet önerge vardır.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, özür dilerim ben sizden.

Ben yokken burada Tekirdağ Milletvekili Sayın Ziyaeddin Akbulut, aleyhime, beni küçük düşürecek beyanlarda bulunmuştur.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Küçük düşürücü beyanlarda bulunmadı. “Benden özür dilemesini bekliyorum.” dedi.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – 69’uncu maddeye göre sataşmada bulunmuş. Onunla ilgili, izin verirseniz Sayın Başkan, açıklayayım.

BAŞKAN – Sayın Tanal, oturum değişti; bir. İkincisi de sizi küçük düşürecek bir ifadede bulunmadı.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – 69’uncu maddeye göre sataşmadan dolayı sizden izin istiyorum.

BAŞKAN – Ama oturum da değişti. Bir anlayış gösterseniz.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Özür dilemeye çağırdı Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bir dakika Sayın Zozani.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, tam yirmi dört saat geçti ve Ziyaeddin Bey’e bir gün geçmesine rağmen izin verdiğinize göre, sizden istirham ediyorum…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, önerge üzerinde konuştu Ziyaeddin Bey.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Madde 69’a göre sataşmadan dolayı…

BAŞKAN – Yerinizden söz vereyim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Tabii, tabii…

BAŞKAN - Şimdi usulü uygulamaya çalışalım. Siz de anlayışla karşılayın.

Buyurun.

Bir dakika.

XI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut’un 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Tekirdağ Milletvekili, evet, o dönem Şanlıurfa’da valiydi. Bakın, onun dönemindeki faili meçhullerle ilgili ben size kitap sunuyorum: “Urfa Kayıpları” İsimleri okuyorum ben tek tek: “Adnan Bağca, Ahmet Kalper, Avukat Kazım Ekinci, Bedirhan Tüysüz, Cemal-Yaşar Göksel, Eyüp Gökoğlu, Fahri İnan, Faik Kevci, Faysal Kızılırmak, Fethi Yıldırım, Hüseyin Deniz, Hüseyin Taşkaya, Kadir İpek Sürer, Kemal Kılıç, Mehmet Barlin, Mehmet Şen, Muhsin Melik, Mustafa Saygı, Mustafa Suman, Naif Umaz, Nazım Babaoğlu, Ömer Akpolat, Ramazan Keskin, Ramazan Şat, Şefik Geçgel, Şükrü Fırat” Bunlar Urfa’nın faili meçhulleri.

O dönem vali kimse, esas sorumlu bu kişidir.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – O zaman koalisyon hükûmetine sormak lazım.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - O açıdan, yani MİT yasası… Bu şekilde faili meçhul olan kayıplarla yine toplum karşı karşıya kalacak. Sayın vekilin benim yokluğumda yaptıkları açıklamaların hiçbiri doğru değildir. Gayet rahat ben kaynak gösteriyorum.

Hepinize teşekkür ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim anlayışınızdan dolayı.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, Sayın Vali bir açıklama yapmak istiyor…

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Söz istiyor…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, bu kadar itham varken, il başkanımız öldürülmüş, onlarca insan öldürülmüş, çıksın bir açıklama yapsın.

BAŞKAN – Lütfen… Tamam…

Sayın Sakık, siz düşüncelerinizi söylediniz.

SIRRI SAKIK (Muş) – Bir şey biliyor, bir tarihe tanıklık etmiş. Allah adına ya!

BAŞKAN – Sayın Tanal da söyledi. Sayın Vali, Akbulut açıklama yapar veya yapmaz. Bu konuda bir zorlama yapmayın lütfen.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Vali konuşma talebinde bulunuyor Sayın Başkan.

SIRRI SAKIK (Muş) – Faili meçhullerin mağduruyuz. Kendi döneminde yapılmış. Açıklama yapmak zorundadır. Karanlık bir dönemde valilik yapmıştır. Açıklama yapmak zorundadır. Öyle keyfiyetle oturamaz burada.

BAŞKAN – Sayın Sakık, bir dakika…

SIRRI SAKIK (Muş) – Bakın, Cumartesi Anneleri bunun vekil olmaması için sokaklarda…

BAŞKAN – Sayın Sakık… Sayın Sakık, lütfen… Siz burada beş dakika konuştunuz, meramınızı dile getirdiniz.

SIRRI SAKIK (Muş) – On dakika da konuşurum. Ben mağdurum, konuşurum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Mağdur edebiyatı yapma.

BAŞKAN – Şimdi de konuştunuz. Ama lütfen müsaade edin ben de usulü uygulayayım.

Sayın Akbulut sisteme girmiş.

Buyurun, süreniz bir dakika.

SIRRI SAKIK (Muş) – Çıksın itiraf etsin kimler öldürdü, biz de bağışlayalım.

BAŞKAN – Lütfen, müsaade edin de ben yöneteyim Meclisi.

Buyurun.

 

3.- Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut’un, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki ve İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Urfa’da ben altı yıl valilik yaptım. Yani en uzun bir dönem ve bu dönemde, o civarda, güneydoğuda gerçekten çok çeşitli terör olayları oldu. Ancak Urfa ilinde yapılan, meydana gelen her olayın üzerine ben vali olarak gittim. Bir vali sadece bütün her şeyi takip eden… Olay olduktan sonra savcısı var, emniyeti var, jandarması var; ben tavır olarak… Hatta bu Muhsin Melik, rahmetli, bana geldi bir gün, dedi ki: “Sayın Valim, güneydoğuda hiç kimse bizi kabul etmiyor, bir tek siz kabul ediyorsunuz. Teşekkür ederim.”

Dolayısıyla o konuda ben görevimi yaptım. Bu faili meçhul olayların üzerine gidilmiştir, görev yapılmıştır.

SIRRI SAKIK (Muş) – Failler nerede, failler? Siz bostan korkuluğu muydunuz?

BAŞKAN – Sayın Sakık, lütfen…

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Tamamen bu olaylar iftira ve uydurma ve yakıştırmadan başka bir şey değildir. Ben vicdanen görevimi o günkü hukuka, kanuna göre yaptım ve yapmaya devam ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

SIRRI SAKIK (Muş) – Bravo sana, bravo!

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan görevini devam ettiriyor!

BAŞKAN - Önergeleri okutuyorum…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Önergeleri okutuyorum, devam ediyorum, lütfen…

Buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli  Başkan, bakın, özür dilerim sizden.

Bakın, bir vali o bölgenin mülki idare amiridir. Bir vali suçu emniyete atamaz, orada sorumlu olan bir numaralı kişidir. Yani faili meçhul olan tüm cinayetlerden dolayı…

BAŞKAN – Sayın Tanal, size söz vermedim. Söz verdiğim zaman da bu düşüncelerinizi açıkladınız, tekrara gerek yok. Müsaade ederseniz işlemimize devam edeceğiz.

Teşekkür ederim.

SIRRI SAKIK (Muş) – Allah’a öbür dünyada nasıl hesap vereceksiniz? Hepinizin eli kanlı!

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Çankırı Milletvekili İdris Şahin ve Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu’nun; Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu (2/2011) (S. Sayısı: 563) (Devam)

BAŞKAN – 7’nci maddede dört adet önerge var demiştim.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2/2011 esas numaralı Kanun Teklifinin 7’nci maddesiyle 2937 sayılı Kanunun 26’ncı maddesine eklenen ikinci, dördüncü ve beşinci fıkraların aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Mustafa Elitaş                            Mehmet Doğan Kubat                          Hakan Çavuşoğlu

                      Kayseri                                             İstanbul                                              Bursa

                  Yılmaz Tunç                                     İsmail Tamer                                 Orhan Karasayar

                       Bartın                                              Kayseri                                               Hatay

                 Adnan Yılmaz

                     Erzurum

"Cumhuriyet savcıları, MİT görev ve faaliyetleri ile mensuplarına ilişkin herhangi bir ihbar veya şikayet aldıklarında veya böyle bir durumu öğrendiklerinde MİT Müsteşarlığına bildirirler. MİT Müsteşarlığının, konunun görev ve faaliyetlerine ilişkin olduğunu belirtmesi veya belgelendirmesi halinde adli yönden başkaca bir işlem yapılmaz ve herhangi bir koruma tedbiri uygulanmaz. Ancak birinci fıkra hükümlerine göre işlem yapılabilir.”

"MİT Müsteşarı hakkındaki soruşturmalarda 25/10/1963 tarihli ve 353 sayılı Kanunun 15/A maddesinin üçüncü fıkrasının son iki cümlesi ile beş, altı ve yedinci fıkralarında yer alan usul ve hükümler uygulanır. MİT Müsteşarı hakkındaki yargılama Yargıtay ilgili dairesince yapılır.”

“Aynı konuya ilişkin yeni ve somut bir delil ortaya çıkmadan yeniden soruşturma yapılamaz."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 563 Sıra Sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                   Ali Serindağ                               Ferit Mevlüt Aslanoğlu                                Celal Dinçer

                     Gaziantep                                            İstanbul                                              İstanbul

                                                                            Tufan Köse

                                                                                Çorum

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                  Hasip Kaplan                                       Adil Zozani                                     Ertuğrul Kürkcü

                       Şırnak                                               Hakkâri                                              Mersin

                     Erol Dora                                           Altan Tan                                          Halil Aksoy

                       Mardin                                            Diyarbakır                                              Ağrı

            Abdullah Levent Tüzel                             Gülser Yıldırım

                      İstanbul                                              Mardin

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 563 sıra sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7. Maddesinin Anayasaya aykırı olmasından dolayı teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                    Celal Adan                                     Mesut Dedeoğlu                            Hasan Hüseyin Türkoğlu

                      İstanbul                                        Kahramanmaraş                                       Osmaniye

                 Özcan Yeniçeri                                     Bülent Belen                                       Reşat Doğru

                       Ankara                                             Tekirdağ                                               Tokat

                     Alim Işık                                      Mehmet Erdoğan

                      Kütahya                                               Muğla

BAŞKAN – Okunan önergeye komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Sayın Celal Adan konuşacak.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

CELAL ADAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Buraya zaman zaman Sayın Başbakan Yardımcısı ve grup başkan vekilleri, milletvekilleri çıktıklarında 30 Mart seçimlerinin sonucu olarak millet iradesinin kendilerinden yana tavır koyduğunu ifade ederek getirdikleri birtakım yanlışlıklara bir meşru zemin aradıklarına şahit oluyoruz. Şimdi ben size soruyorum: 2011 genel seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisinin aldığı oy 21 milyon 399 bin, 30 Mart seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisinin aldığı oy 19 milyon. Şimdi, buradaki kayıp aşağı yukarı 2 milyon 300 bin oy. Bu 2 milyon 300 bin oyun gittiği parti Milliyetçi Hareket Partisi. Millet iradesine saygı duyulacaksa bundan sonra çok onurlu bir şekilde Milliyetçi Hareket Partisinin uyarılarını dikkate almanız lazım. 30 Mart seçimleri 30 Nisanda olsaydı 2 milyon daha oy kaybederdiniz. Bir gürültüyle meseleyi şekillendirdiniz.

Şimdi, sizin, Adalet ve Kalkınma Partisinin 2002’den beri uğraştığı bir alan var: Emniyet, adalet, Millî İstihbarat. Bu coğrafyada, yaşadığımız coğrafyada bizim en çok bildiğimiz üç temel olay: Biz adaleti biliriz, MİT’i biliriz, Emniyeti biliriz. Bu coğrafyanın genlerinde var. Var oluş-yok oluş mücadelesinde Teşkilat-ı Mahsusayla birleşen Kuvayımilliye bize bir devlet inşasında öncülük yaptı, Mustafa Kemal’in öncülüğünde.

Şimdi, siz 17 Aralığı bir milat olarak seçtiniz, bir algı oluşuyor. Ne hakkınız var bu algıyı oluşturmaya? Millî İstihbarat gibi Türkiye’de stratejik ehemmiyeti olan, varlığından her zaman güç alacak bir millet projesini, bir millet müessesesini bir suç örgütü algısına dönüştürmeye ne hakkınız var? 17 Aralıktan evvel siz halkın önüne çıkıp MİT kadar önemli olan adaleti referandumda takdim ederken Milliyetçi Hareket Partisi sözcüleri “Yargıyı siyasallaştırıyoruz.” dediklerinde Milliyetçi Hareket Partisini vatan haini ilan ettiniz ve adalete karşı bir siyasi hareket olarak anlattınız, şimdi hâlen siz Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluyla uğraşıyorsunuz. Adalet ve Kalkınma Partisinden Türkiye daha büyüktür, Türkiye Cumhuriyeti devleti Tayyip Erdoğan’dan daha büyüktür. Bu kompleksten sıyrılmanız lazım.

Millî İstihbarat gibi Türkiye’de çok önemli olan bir kurum Suriye’de olup bitenlerden bihaber, Irak’ta olup bitenlerden bihaber. Dünyadaki bütün gelişmelerden bihaber kalmış olan sizin bugünkü işleyişiniz, sizin siyasallaştırma mantığınızdan güç alarak dejenere ettiğiniz kurumlar asli görevlerini yapamamaktadırlar. Bir şeyi daha getiriyorsunuz, bir korku daha inşa ediyorsunuz Millî İstihbaratla.

Efendim, Türkiye’de operasyon yapma şartları oluştuğunda Türk devletinin operasyon yapacak müesseseleri yok mu? Eğer bir yerde suç varsa -bu suç- polisin, jandarmanın müdahalesi söz konusu olduğunda devletin böyle imkânları yok mu? Meseleyi getirip bir dar alana sıkıştırıyorsunuz. Bu dünyada sizi hiç kimse kurtaramaz, yeryüzünde hiçbir güç sizi kurtaramaz. Siz, adaletin önüne çıkıp aklanmadan, Millî İstihbarat Teşkilatı… Burada söylüyorum size, bu yasalarla gelip geçireceksiniz ama Anadolu çocukları, bu memleketin değerlerine bağlı olan pırıl pırıl Millî İstihbarat mensupları, tıpkı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulundaki gibi karşınıza dikilecekler, o zaman Başbakan çıkıp bağıracak “MİT’de paralel devlet var.” diye.

Vazgeçin bunlardan, MİT’le ilgili, Türkiye’yi koruyacak olan değerlerle ilgili Milliyetçi Hareket Partisinin uyarılarını dikkate alın. Halk size bu işareti verdi, 2 milyon 300 bin oyu AKP’den aldı Milliyetçi Hareket Partisine verdi. Buna niye saygı duymuyorsunuz? Siz, bu değerlendirmelerin tamamını 17 Aralık ekseninde götürüyorsunuz, yazıktır, günahtır. 17 Aralık, cumhuriyet tarihine geçmiş bir hırsızlıktır, bir arsızlıktır. Yüreğiniz yetiyorsa mahkemeler ortada. Türk milletini teslim ettiğiniz mahkemelere gidin teslim olun, olun teslim. Orada suçlanırsanız, ceza alırsanız hesabını ödeyin. Ceza almazsanız MİT’le oynayarak, Emniyetle oynayarak, adaletle oynayarak bu süreci götürmeniz mümkün değil. Yapmayın, yazıktır, günahtır.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım.

Buyurun, okuyabilirsiniz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 563 Sıra Sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Millî İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7. Maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                           

                   Ali Serindağ                               Ferit Mevlüt Aslanoğlu                                Celal Dinçer

                     Gaziantep                                            İstanbul                                              İstanbul

                                                                            Tufan Köse

                                                                                Çorum

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

 

                  Hasip Kaplan                                       Adil Zozani                                     Ertuğrul Kürkcü

                       Şırnak                                               Hakkâri                                              Mersin

                   Halil Aksoy                                         Altan Tan                                       Gülser Yıldırım

                        Ağrı                                              Diyarbakır                                            Mardin

            Abdullah Levent Tüzel                                  Erol Dora                                                 

                      İstanbul                                              Mardin                                                   

BAŞKAN – Önerge üzerinde Çorum Milletvekili Sayın Tufan Köse konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

TUFAN KÖSE (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

MİT Kanunu’ndan önce, dün, burada Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerince verilen bir yasa önerisi Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin çoğunluk oyuyla reddedildi. Neydi bu? Hep söylediğiniz, değiştirmek istediğiniz 12 Eylül rejiminde, faşist 12 Eylül rejiminde mallarına el konulan sivil toplum örgütlerinin, sendikaların ve özellikle de TÖB-DER’in -on binlerce yurtsever öğretmenin kurduğu TÖB-DER’in- mallarının iade edilmesine dönük bir düzenleme talebiyle gelmiştik. Yine ikiyüzlü siyasetinizi burada gösterdiniz ve TÖB-DER’in, DİSK’in mallarını iade etmemekteki kararlılığınızı, 12 Eylül faşist rejimiyle iş birliğinizdeki kararlılığınızı bir kez daha gösterdiniz. Biz bu işin takipçisiyiz. TÖB-DER’in mallarını alana kadar, on binlerce yurtsever öğretmenin alınlarının terini silerek elde ettikleri o malları alana kadar bunun mücadelesini vereceğiz.

Değerli arkadaşlar, son zamanlarda yaptığınız düzenlemelerle, HSYK’da yaptığınız düzenlemeyle, TİB’de yaptığınız düzenlemeyle, “demokratikleşme paketi” adı altında getirdiğiniz çorba kanunlarla ve özellikle de bu MİT Kanunu’yla, her şeyin Başbakana bağlı olduğu ve Başbakana bağlı olan hiçbir şeye dokunulamayan bir düzen kurmak istiyorsunuz; maalesef böyle. Bu yasayla da yasalardan saklanan, kendisine ait yasadan başka hiçbir şeye bağlı olmayan ve kesinlikle Anayasa'ya aykırı, yarı yasal yarı yasa dışı bir örgüt kurmaktasınız. Hâlbuki, MİT hakkında, yabancı servislerin MİT’e sızdığı ve onların direktifiyle operasyonlar yapıldığına ilişkin birçok yaygın söylenti ve bilgi kirliliği -bilgi- ortalıkta gezdiği hâlde; faili meçhul cinayetler için MİT’in organizasyonlar kurduğu, çeteler kurduğu yönünde bilgiler ve dedikodular olduğu hâlde, Aleviler fişlendiği hâlde, Alevi iş adamlarının fişlendiğine dair birtakım bilgiler basına yansıdığı hâlde, Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin fişlendiğine dair bilgiler ortalıkta gezdiği hâlde MİT’e bu denli yetki veriyorsunuz. Komisyondaki konuşmamda da söylemiştim, ben de Cumhuriyet Halk Partisinin fişlenen milletvekillerinden birisiyim. Niye fişlediniz bizi siz sayın MİT yöneticileri? Niye fişlediniz, bunu bir izah edin; Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir milletvekili olarak, millî iradeyi temsil eden bir milletvekili olarak Tufan Köse’yi niye fişlediniz, lütfen bunu izah edin.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, ortada bu kadar dedikodu gezmekteyken, delil karartmalar ortadayken MİT’e verilen bu yetkilerden, samimiyetle söylüyorum, ben ürküyorum. Şimdi, Komisyonda bir milletvekili arkadaşımız konuşuyor, MİT’i biraz eleştiriyor. Siz de oradaydınız İdris Bey. MİT’in yetkilisi kimdir bilmiyorum, müsteşar yardımcısı mıdır, başka bir şey midir, Bakana eğiliyor -bizim çok sert bir Bakan var, her şeye kızıyor burada, Beşir Atalay, çok sinirli, asabi- diyor ki: “Kim bu?” “Bolu Milletvekili Tanju Özcan.” diyor fısır fısır, fısır fısır konuşuyorlar. Ya, MİT’ten ürkmemek mümkün mü değerli arkadaşlarım? Vallahi biz ürküyoruz.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Şişlemiyorlar, fişliyorlar.

TUFAN KÖSE (Devamla) – Şimdi, neyi değiştirmek istiyorlar? Cumhuriyet savcıları, MİT görev ve faaliyetleri ile mensuplarına ilişkin herhangi bir ihbar ve şikâyet aldıklarında MİT’e soracaklar ve adli yönden başka bir işlem yapmayacaklar. Şimdi, Suriye’deki iç savaşa müdahale etmek MİT’in görevi mi? MİT’in kontrolünde silah ve cephane götürmek… “Tape”ler ortaya çıkmasaydı bilmiyorduk, “paralel yapının rezillikleri” diyorsunuz ya, Allah’tan paralel yapı varmış da sizin rezillikleriniz de ortaya döküldü.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Sizi de kurtarır!

TUFAN KÖSE (Devamla) – 2 bin tane, 20 bin tır silah gönderilmiş.

Şimdi, 21 Ağustosta bir olay olmuş, Guta’da bir kimyasal silahlı saldırı. Bakın, dünya basınına yansıdı, çok itibarlı, çok ödüllü gazeteciler… Bakan onu da ciddiye almıyor, “Mecliste bunlar konuşulmasın.” diyor. Seymour Hersh, şimdi bir gazeteci, açıkladı. Dedi ki: “Kardeşim, bu işte MİT’in parmağı var. Bu silahlar El Kaide bağlantılı El Nusra’ya gönderildi.” Jandarmanın eşliğinde, MİT’in kontrolünde böyle bir olay var. Şimdi, bizim cumhuriyet savcılarımız isimsiz ihbar diye ya da MİT “Tamam, bu bizim işimizdir.” dedi diye bu işten vaz mı geçecekler?

Şimdi, bozacının şahidi şıracı değerli arkadaşlar. Bakın, kimyasal saldırı yapıldı, Hükûmet hemen dedi ki: “Ankara yok bu işin içinde, Suriye yaptı, Esad yaptı.” Hemen, MİT, iki günde füze nereden atıldı, silahlar nereden gitti onu açıkladı, hemen. Şıracının şahidi bozacı.

Dünyanın en önemli teknoloji üniversitelerinden birisi -onun da adı MIT- Massachusetts Institute Of Technology dedi ki: “Kardeşim, bu füzeler 2 kilometre menzili olan füzelerdir ve ancak Esad rejiminin muhaliflerinin bulunduğu bölgeden atılabilir.” İki gün sonra açıkladı.

Bakın, boynunuza büyük bir kement dolandı, bu bilgiler Amerika’nın elinde var. AKP’den bakalım ne taviz koparacaklar? Yoksa Tayyip Erdoğan’ın ve Bakanlar Kurulundaki bir kısım bakanların uluslararası ceza mahkemelerinde yargılanması kaçınılmazdır değerli arkadaşlarım, bunu bilin. Öyle millete “Haşhaşı çok çekmişler.” filan diyerek de bir yere varamazsınız. Adama “Nereden biliyorsun? Sen de mi haşhaşı çok çektin?” diye sorarlar vallahi.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz, önemli bir şey söylüyor.

BAŞKAN – Açıklama mı yapmak istiyorsunuz…

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Kısa bir açıklama.

BAŞKAN - …sataşmadan dolayı mı söz istiyorsunuz?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Tabii, bir sataşma var, Hükûmete dönük bir suçlama var.

BAŞKAN – O zaman kürsüye buyurun.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Buradan yapabilirim.

BAŞKAN – Açıklama yapacaksınız.

Peki, iki dakika.

Buyurun.

 

XI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

4.- Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın, Çorum Milletvekili Tufan Köse’nin 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, değerli konuşmacının Hükûmetimize dönük, Suriye’de, işte, silah gönderme veya hele hele kimyasalla ilgili suçlamalarının hepsini tabii burada reddediyoruz. Bunlarla ilgili açıklamalarımız yapıldı ama böyle bir konuşma olduğu için ben kayıtlara geçsin diye bunu tekrar söylüyorum.

Şunu da burada huzurlarınızda ifade edeyim: Yani, gerek El Kaide gerek IŞİD gerek biraz önce zikredilen diğer kuruluş, bunların hiçbirisi Türkiye tarafından ne tanınır ne destek verilir. Bunlar hem Suriye’de hem de genel İslam dünyasında terör örgütü olarak nitelenir. Yaptıkları faaliyetler İslam’a da büyük zarar vermiştir, İslam’ın uluslararası alanda terörle irtibatlanmasına sebep olmuşlardır.

Biz, hiçbir şekilde, Hükûmet olarak, kendi politikalarımız olarak bunlara ne destek verdik ne ilgi duyduk hatta çok karşı koyduk. Şu anda bu örgütler, bu IŞİD özellikle, orada âdeta Esed rejiminin elinde bir anlamda enstrüman olarak kullanılıyorlar. Bunları biz biliyoruz ama bu tür açıklamaların, tabii uluslararası alanda bir tane bir yazarın yazmasıyla kendi Meclisimizde Hükûmete mal edilir şekilde dile getirilmesini de tasvip etmemiz mümkün değil. Benim geçen gün söylediğim de o idi.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Biz teşekkür ederiz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, cevap verdi de milletvekillerinin fişlenmesine niye cevap vermiyor?

BAŞKAN – Diğer önerge üzerinde Diyarbakır Milletvekili Sayın Altan Tan konuşacak.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, beni bir dinler misiniz. Sayın Başkan, bakın bir milletvekili konuşuyor burada.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Başkan konuşurken sözünü kesiyorsun sen.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Milletvekiline karşı saygılı olun. Soruların birisine cevap veriyor, birisine de vermediği zaman kabul ediyor demektir.

BAŞKAN – İç Tüzük’e uygun olarak konuşacaksınız.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya, bir şey söylüyorum, yarım bırakma!

BAŞKAN - Cevap verme hakkı olan kişi hangisine cevap vereceği konusunda bilinçlidir, sizin müdahalenize gerek yoktur.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sarin gazına karşı cevap veriyor ama milletvekillerinin fişlenmesine cevap vermiyor.

BAŞKAN – Lütfen düzenimizi bozmayın.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen milletvekilinin hakkını korumak zorunda değil misin? O kürsüyü doğru dürüst kullan.

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Çankırı Milletvekili İdris Şahin ve Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu’nun; Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu (2/2011) (S. Sayısı: 563) (Devam)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tan.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle sözlerime başlamadan evvel, bu hafta Kutlu Doğum Haftası vesilesiyle Fahri Kainat Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa’nın doğumunu kutluyorum, en derin saygılarımızı, hürmetlerimizi diliyorum ve Cenab-ı AIlah’tan bütün Müslümanlar için kıyamet gününde şefaatini niyaz ediyorum.

İkinci olarak da değerli arkadaşlar, 1986 ve 1988 yılları içerisinde Güney Kürdistan’da Saddam Hüseyin yönetiminin Kürtlere karşı yönettiği ve adına “Enfal Operasyonu” dediği uygulamalarda 4 bine yakın köy yerle bir edildi ve yine aynı şekilde 180 bin Kürt evlerinden alınarak bir meçhule götürüldü. Bu insanların Basra çöllerinde ve o coğrafyanın birçok yerinde    -kervan geçmez, kuş konmaz yerlerinde- bugün cenazeleri çıkıyor, kemikleri çıkıyor ve DNA tespitleriyle belirlenen kişiler getirilip ailelerinin nezaretinde gözyaşlarıyla tekrar defnediliyor ama şu ana kadar da yine 100 binin üzerinde insanın kemikleri bile belli değil. Gittiler ve bir daha dönmediler. Onları da dünyadaki bütün mazlumlar gibi, bütün mağdurlar gibi rahmetle anıyoruz, zalimleri lanetliyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu Millî İstihbarat Kanunu’yla ilgili ve bundan önce gelen Hâkimler ve Savcılar Kanunu’yla ilgili, Anayasa Mahkemesiyle ilgili düzenlemeler konusunda da defalarca iktidarı ikaz ettik ama her seferinde   -o meşhur “Yetmez ama evet.” referandumunda da olduğu gibi- Türkiye’nin ihtiyaçları nedir, devletin ihtiyaçları nedir, çağdaş demokrasinin gereği nedir, dünyada bu tecrübeleri geçirmiş devletler nasıl örgütlendiler, nasıl kanunlar çıkardılar, biz de buna göre bir uygulama, bir kanun çıkaralım mantığı yerine, o gün iktidara ne lazımsa, günübirlik ne gerektiriyorsa onları getirdiler ve bir müddet sonra da kendi getirdiklerinden pişman oldular, tekrar değiştirmeye kalktılar. İşte hâkimler ve savcılarla ilgili olan mesele gözlerinizin önünde cereyan etti. Yine aynı şekilde Anayasa Mahkemesiyle ilgili şu an feryat figan ediyorlar, bunu da değiştirmek için bir zaman ve zemin kolluyorlar.

Millî İstihbaratla da ilgili bu kadar telaşınız, bu kadar endişeniz niye? Biz en başta Barış ve Demokrasi Partisi olarak sizlere şunu söyledik: Bütün bu yapılan görüşmeleri, diyalogları, Kürt meselesinin çözümüyle ilgili süreci gelin kanunlara, yasalara bağlayın. Bunun arkasına sığınarak başı belli olmayan, sonu belli olmayan ve Millî İstihbarata sonsuz ve sınırsız yetkiler veren bu düzenlemeleri bununla nasıl telif edebiliyorsunuz? Açık ve seçik olarak söylüyoruz ki biz bu telifin arkasında değiliz, birincisi.

İkincisi, bu üzerinde konuştuğum 7’nci maddeyle ilgili olarak, burada çok açık ve seçik bu maddeye göre “Cumhuriyet savcıları, MİT görev ve faaliyetleri ile mensuplarına ilişkin herhangi bir ihbar veya şikâyet aldıklarında veya böyle bir durumu öğrendiklerinde MİT’le temasa geçecekler. Konunun MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin olduğunun anlaşılması veya belgelendirilmesi üzerine adli yönden başkaca bir işlem yapılmayacak, herhangi bir koruma tedbiri uygulanmayacaktır.” diyorsunuz. Biraz evvel bir arkadaşımız konuştu benden evvel, ben aynı şeyi tekrarlamak istemiyorum, ben de kurgulamıştım, “şıracının şahidi bozacı”, kullanıldığı için kullanmıyorum. Peki, savcı gelecek, kime soracak? MİT’e. “Bunu ne yaptı?” “İşte, benim bilgim dâhilinde.” Nedir bilgin? Yetkin ne? İşte, 2 bin tırdan bahsediliyor. Ben bu konuların da üzerine gitmeyeceğim çünkü minareyi çalan kılıfını uyduruyor.

Şimdi, Sayın Bakan diyor ki: “Bizim El Nusra’yla da alakamız yok, IŞİD’le de yok, El Kaide’yle de yok. Bunlar terör örgütü.” Biz bunları yazdık diye bütün yandaş medya küfretti bizlere. Bakalım, bunlar sizinle de ilgili ne söyleyecekler Sayın Bakan. Özellikle Sayın Hakan Albayrak’a buradan bir çağrıda bulunuyorum. Benimle ilgili yazdıklarını sizinle ilgili de kullanacak mı, bunlara “terör örgütü” dediğiniz için, merak ediyorum.

İkincisi de “Biz kesinlikle bunlara yardım etmedik.” diyorsunuz, beyanatı doğru kabul edelim, 2 bin tır bisküvi mi yolladınız? Lütfen, bundan sonra bu arkadaşlara biraz da kebap ve lahmacun gönderin, lütfen, bisküvi yeter.

Teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2/2011 esas numaralı Kanun Teklifinin 7’nci maddesiyle 2937 sayılı Kanunun 26’ncı maddesine eklenen ikinci, dördüncü ve beşinci fıkraların aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                Adnan Yılmaz (Erzurum) ve arkadaşları

"Cumhuriyet savcıları, MİT görev ve faaliyetleri ile mensuplarına ilişkin herhangi bir ihbar veya şikayet aldıklarında veya böyle bir durumu öğrendiklerinde MİT Müsteşarlığına bildirirler. MİT Müsteşarlığının, konunun görev ve faaliyetlerine ilişkin olduğunu belirtmesi veya belgelendirmesi halinde adli yönden başkaca bir işlem yapılmaz ve herhangi bir koruma tedbiri uygulanmaz. Ancak birinci fıkra hükümlerine göre işlem yapılabilir.”

"MİT Müsteşarı hakkındaki soruşturmalarda 25/10/1963 tarihli ve 353 sayılı Kanunun 15/A maddesinin üçüncü fıkrasının son iki cümlesi ile beş, altı ve yedinci fıkralarında yer alan usul ve hükümler uygulanır. MİT Müsteşarı hakkındaki yargılama Yargıtay ilgili dairesince yapılır.”

“Aynı konuya ilişkin yeni ve somut bir delil ortaya çıkmadan yeniden soruşturma yapılamaz."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş konuşacak.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Az önce Sayın Bakanım açıklamak mecburiyetinde kaldı, doğrusunu da yaptı çünkü bu kürsüde söylenen her söz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir milletvekili olarak yapılan şey kayıtlara geçiyor, dünya medyası ve bu işten faydalanmaya çalışan herkes de pusuda bekliyor.

Bir milletvekili Suriye’yle ilgili yapılan kimyasal silahlarda yurt dışında bir üniversitenin verdiği rapor veya herhangi bir köşe yazarının yazdığı yazı üzerine Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ve Türkiye Cumhuriyeti devletini suçlayan bir söylem içerisinde bulunup Suriye devletinin lehinde bir görüşme yapıyor.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Ne alakası var!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Kayıtlara geçmesi açısından, Sayın Bakanın burada müdahalesi yerinde ve önemlidir.

Bakın, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli salı günkü grup konuşmasında “Bir köşe yazarının veya herhangi bir kurum ya da kuruluşun Türkiye Cumhuriyeti devleti aleyhine yaptığı bir tezvirat kesinlikle kabul edilemez.” deme devlet adamlığını göstermiştir. Muhalefet partilerine de düşen bu iştir, bu haktır, bu usuldür, bu esastır.

Şimdi…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Devamını da okudun mu?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Haa, devamında siyaseten başka bir şeyler söylemiş olabilir ama özü şudur…

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Hayır, hayır… “O cümleyi kaldırın.” dedi.  

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, şunu söylüyorum: Hiç kimse… Eğer Sayın Genel Başkanınız da aynı paralelde söylüyorsa onu da eleştiriyorum. Eğer…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Aynı paralelde söylemiyor, “Sen dinledin mi?” diyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Paralellerle bu arada çok ilişki hâlindesiniz, belki paralelin içerisinde olabilirsiniz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Biz dik söylüyoruz, dik.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Onun için, diyorum ki: Burada ulu orta her şeyi söylemek milletvekilliği değildir. Milletvekilliği, devlet adamlığı gibi ciddiyet isteyen bir meseledir.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Aynen öyle!

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) -  On bir yıldır neredeydiniz? Aranızdan su sızmıyordu.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -  Siz, 1 milyon insanın, 10 milyon insanın Suriye’den göç etmesine sebep olan, yüz binlerce insanın hayatını kaybetmesine sebep olan o talimatı veren Esad’ı burada savunmak durumunda kalırsınız.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Nereden biliyorsun talimat verdiğini?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Siz bir Türk vatandaşısınız, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir milletvekilisiniz…

TUFAN KÖSE (Çorum) – Yanında mıydın talimat verirken?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - … ona göre davranmak zorundasınız.

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Sarin gazını kim gönderdi?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın değerli milletvekilleri, 30 Mart seçimlerine gelirken anlattınız, ifade ettiniz, iftiraları burada söylediniz, ses kayıtları dinlediniz, yalan ne varsa ifade ettiniz, montajlar neyse sarıldınız, sahiplendiniz, getirdiniz bunları burada, hatta Türkiye Büyük Millet Meclisi grup salonunda siz yasak bir yayını, ne olduğu belli olmayan bir yayını genel başkan olarak gösterdiniz. Cumhuriyet tarihinde, belki dünya tarihinde ilk defa olan bir hareketi burada yaptınız. Ama 30 Mart tarihinde bu millet yalana inanmadı, tezvirata inanmadı, paralel yapının kulağınıza fısıldadığı yalan yanlış bilgelerin hiçbirine inanmadı, size dersi verdi.

Hani “dayak arsızı” diye bir şey vardır ya, bu muhalefet partileri dayak arsızı olmuş.

GÜRKUT ACAR (Antalya) – 2 milyon oy kaybettiniz!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sandığa giriyorlar, Sayın Bahçeli’nin söylediği gibi, Osmanlı tokadını yiyip yiyip oturuyorlar, ondan sonra da züğürt tesellisi… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Kim yedi tokadı?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - “Benim oyum şu kadar arttı da…” Bırak sen onu, sen oyuna sahip olamadın, oyuna. İstanbul’da 4’üncü parti oldun, 3’üncü parti Sırrı Süreyya Önder’di. İstanbul’da 4’üncü parti olmuşsun, sen burada kalkıyorsun, diyorsun ki: “Milliyetçi Hareket Partisinin oyu şurada arttı.” Onlar senin oyun değil, talimatla CHP’den MHP’ye, MHP’den CHP’ye geçen oylardan başka bir şey değildi.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Talimatla sana mı gelmişti daha önce? Daha önce talimatla sana mı geliyordu?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bir de, rakamlarla… Rakamları yanıltmayın, çarpıtmayın; bakın, rakamları çarpıtmayın, yanıltmayın.

AK PARTİ, 2011 seçimlerinde 21 milyon 400 bin kişiden oy almıştır, 2014 yerel seçimlerinde 20 milyon 500 bin kişiden oy almıştır. Neymiş efendim, hesap yapıyorlarmış “Büyükşehir belediye meclisine verilen oylar bizim bunlar…” Peki, büyükşehir belediye başkanlığına verilen oyları ne yapacaksınız, onları nereye atacaksınız? Onlar da AK PARTİ adına mühürlenmiştir, onu da hiçbir tarafa yapmanız mümkün değildir.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Kendini böyle mi kandırıyorsun?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, 2001 yılındaki bir krizde bu millet size öyle bir şamar vurdu ki yüzde 18’den yüzde 8’e düştünüz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Size yumruk vuracak.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ama paralel yapının iftiralarla dolu ve ne idüğü belirsiz kasetlerle dolu, yalanlarla, montajlarla dolu kasetlerinin arkasına sığındınız, AK PARTİ iktidarını yıpratamadınız.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Kaset sizin işiniz, kaset işlerine siz bakıyorsunuz.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Daha düne kadar aynı yatakta yatıyordunuz paralel yapıyla.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bunun zorluğunu çekiyorsunuz, yaptığınız da: “Benim oyum 500 bin arttı1 milyon arttı.” Bu, züğürt tesellisidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – 1 milyon değil, 2 milyon 300 bin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – 2 milyon 300 bin; 1 milyon değil, 500 bin değil. Senin kaybettiğinden fazlası arttı Sayın Elitaş.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Elitaş.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Sayın Başkan…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir dakika. Hepinize söz vereceğim, bir dakika.

Sayın Halaçoğlu, buyurun.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Genel Başkanımıza sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika…

 

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında MHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Pehlivanoğlu’nun şiirini de yarım okumuştu bunlar, mektubunu.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – On bir yıldır beraberdiniz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen konuşmacıyı dinleyelim.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – …her şeyden önce, herkesin ne söylediğini iyi bilmesi gerekir. Kasetlerden bugün söz edenler, kendi kasetlerinden söz edildiği takdirde hemen montajdan söz etmeye başlarlar. Siz önce kendi yolsuzluklarınızı temizleyin kardeşim. Gidin, bakanlarınız var, şimdi tezkere geliyor, tezkerelerde gerçekten bir şey kurun, Yüce Divana çıkarın, aklansınlar, gelsinler.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tezkere hangisi?

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Biz kaset gelen arkadaşları partimizden attık. Siz atabiliyorsanız, yiğitseniz atın, onları Yüce Divana çıkarın ve aklayın ve ondan sonra AK PARTİ olun. Yani önce kendi çamurunuza bakın, pisliğinize bakın, ondan sonra konuşun.

Seçimlere geldiğimiz takdirde, seçimlerde herkesin ne aldığı açık ve net olarak belli. 19 küsura düştünüz mü? Düştünüz. Yani oyunuz 19 milyona düştü mü? Düştü. 21 milyon küsurdan 19 milyona düştünüz. Peki, Milliyetçi Hareket Partisi de…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sen beni dinlememişsin. Hocam, sen hâlâ tarih dersi veriyorsun, matematiğe gelmemişsin.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Tarihi de söyleyeyim size, tamam.

2011 yılında aldığınız oyun yüzde kaçını aldınız? Genel seçim havasına soktunuz alamadınız. 19’a düştünüz. Ardından, Milliyetçi Hareket Partisi o tarihte aldığı 5,5 milyon oyu bugün 7 milyon 700 bine çıkardı mı? Çıkardı. Dolayısıyla…

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Çok başarılısınız!

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Başarılı olup olmadığını görürsünüz bundan sonraki seçimlerde de.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – 20 milyon nerede, 7 milyon nerede Hocam, neyin hesabını yapıyorsunuz?

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Ama önemli olan mesele şu bir de: Genel Başkanımız aynen şunu söyledi: “ABD’li araştırmacı bir gazetecinin Türkiye hakkındaki kabul edilmez iddialarıdır.” Ama bununla ilgili ardından şunu da ekledi, onu da söylemeniz lazımdı: “Bu nedenle ülkemiz aleyhine sürdürülen karalama kampanyasına Hükûmet süratle engel olmalı, eldeki bilgi ve belgelerle Guta’daki iğrenç soykırımda en ufak parmağının olmadığını delilleriyle kanıtlamalıdır.”

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bakan söyledi, Sayın Başbakan söyledi.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Önce siz bir kanıtlayın kardeşim bunları, sonra gelin konuşun buraya, bu kürsüye. Konuşma hakkına sahip olun önce. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – 7 milyon 20 milyondan büyük mü Hocam?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, “Her tarafınızdan pislik akıyor, çamur akıyor, yolsuzluk akıyor.” diyerek…

BAŞKAN – Sayın Elitaş, Muharrem İnce’ye söz vereceğim, sonra size…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, kendi oylarımızdan söz ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Muharrem İnce…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – 21 milyon 19 milyondan küçük mü?

TUFAN KÖSE (Çorum) – Sayın Başkan, önce benim…

BAŞKAN – Grup başkan vekillerine veriyorum arkadaşlar, grup adına…

TUFAN KÖSE (Çorum) – Efendim, şahsıma sataşma var!

BAŞKAN – Lütfen, müsaade eder misiniz, Grup Başkan Vekilinize söz verdim. Grup Başkan Vekilinize söz verdim, buyurun…

TUFAN KÖSE (Çorum) – Ya, onu izah etmiyorsun, ondan sonra konuşuyorsun Sayın Başkan! Lütfen onu söyle!

BAŞKAN – Ben Grup Başkan Vekilinize söz veriyorum, siz söz istiyorsunuz.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Ama yalnızca grup başkan vekillerine söz verir gibi konuşuyorsun Sayın Başkan!

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın İnce.

 

3.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yargıya izin vermeyeceksin, polisi değiştireceksin, hâkimi, savcıyı değiştireceksin, sonra “montaj, dublaj” diyeceksin!

Soru bir tane: Hangi laboratuvarda incelettiniz de montaj olduğu ortaya çıktı? (CHP sıralarından alkışlar)

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Bakanın biri hissediyormuş!

MUHARREM İNCE (Devamla) – Hangi tetkik kurul, hangi teknik rapor? Soru bu.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Milletin laboratuvarında Sayın İnce.

MUHARREM İNCE (Devamla) – İdris Naim Şahin’e Ordu’da gidip “4 tane kasetin var.” diyeceksin…

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Millet test etti 30 Martta Sayın İnce!

MUHARREM İNCE (Devamla) – …AB Bakanı çıkacak “Başbakanım kendisini güvende hissetmiyor.” diyecek, Melih Gökçek çıkacak “Ben de zor durumda kalabilirim, benim de kasetim var.” diyecek.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin geldiği duruma bakın. Başbakan kendini güvende hissetmiyorsa, eski İçişleri Bakanıyla ilgili seçim bölgesine gidip “Bunun 4 tane kaseti var.” diyorsa, yarın Efkan Ala’yla da kavga ettiğinde, arası bozulursa onun da kasetlerinin olduğunu söyleyecek.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Nerede 4 tane kaset var?

MUHARREM İNCE (Devamla) – Başbakan söyledi bunu, ben söylemiyorum.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Yok öyle bir şey!

MUHARREM İNCE (Devamla) – Bunlar doğru işler değil.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Öyle “4 tane kaset var.” filan demedi!

MUHARREM İNCE (Devamla) – Bakın, size bir soru soruluyor: Vekiller fişlendi mi? Cevap veremiyorsunuz. Vekilleri fişlediniz mi?

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin bu gidişatından sizin de huzursuz olduğunuzu biliyorum. İçiniz rahat değil. Bal gibi de o görüşmelerin montaj olmadığını, dublaj olmadığını o kadar iyi biliyorsunuz ki. Çok iyi biliyorsunuz, siz de eminsiniz bundan ama siyaseten böyle söylemeniz gerekiyor. Gelin, bunları uluslararası bir firmaya gönderelim, bu konudaki bir tetkik kurula gönderelim, bir incelettirelim.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Var mı tanıdığınız?

MUHARREM İNCE (Devamla) – Yok mu, dünyada böyle bilimsel yeterliliği olan, bu konuda uzman kuruluşlar yok mu?

İHSAN ŞENER (Ordu) – Vardır sizin tanıdığınız!

MUHARREM İNCE (Devamla) – Gelin, bunları incelettirelim.

Hangi raporla bunların montaj olduğunu söylüyorsunuz?

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Hissediyor, hissediyor!

MUHARREM İNCE (Devamla) – Raporu koyun önümüze de bizi inandırın!

İHSAN ŞENER (Ordu) – Sen hangi raporla montaj olmadığını söylüyorsun?

MUHARREM İNCE (Devamla) – Siz sadece bunu söyleyin.

BAŞKAN – Konuşmacıya laf atmayın lütfen!

MUHARREM İNCE (Devamla) – Ortada bu iddialar var. Siz bunları şimdilik kapatmış olabilirsiniz. Bu, seçimle aklanmaz, yargıyla aklanır.

Bunu bilgilerinize sunuyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Köse…

CELAL ADAN (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir dakika.

Nedeninizi söyler misiniz Sayın Köse.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Beni, Türkiye Cumhuriyeti’nin aleyhinde, Suriye devletinin yanında, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde…

BAŞKAN – İsminizi zikretmedi ama.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – “Milletvekili” dedi Sayın Başkan, insaf yani!

TUFAN KÖSE (Çorum) – “Bir önceki konuşmacı” dedi, bir önceki konuşmacı bendim Sayın Başkan yani.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Başkasını mı kastetti yani?

BAŞKAN – Peki, buyurun, iki dakika.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen dinlemiyorsun ki orada!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sonra size söz vereceğim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, bir dakika. Arkadaşa söz vermiş olabilirsiniz ama grup başkan vekiline “sataşmadan” diye söz verdiniz.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, sayın konuşmacı da sataşmadan dolayı söz istedi, sonra size vereceğim.

MUHARREM İNCE (Yalova) – “Talimatla oy devşirdiniz.” dedi, partimize sataştı, onun için cevap verdim ben.

BAŞKAN – Ondan sonra da usuli işlemlere başlayacağım sayın milletvekilleri, lütfen…

Buyurun Sayın Köse.

 

4.- Çorum Milletvekili Tufan Köse’nin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

TUFAN KÖSE (Çorum) – Sayın Başkan, ben yurtseverim, devrimciyim, memleketimi de satmam, satmaktan da anlamam, tüccar da değilim. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, bizim MİT neymiş böyle, iki günde Suriye’de füzelerin açısını hesaplıyor, nereden atıldığını buluyor!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Esad bile senin gibi konuşamaz be! Esad’ın temsilcisi gibisin!

TUFAN KÖSE (Devamla) – Ya, sen Roboski’de, Uludere’deki 34 tane insanın öldürüldüğü istihbaratın, yanlış istihbaratın nereden verildiğini çıkart bir önce kardeşim, Suriye’de ne işin var senin?

İHSAN ŞENER (Ordu) – Sen ne söylediğinin farkında değilsin, farkında değilsin!

TUFAN KÖSE (Devamla) – Bakın değerli arkadaşlar, bakın…

İHSAN ŞENER (Ordu) – Ne söylediğini bilmiyorsun sen!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Esad’dan geliyor bu bilgiler!

TUFAN KÖSE (Devamla) – Bakın, bakın, bakın, bakın, bakın, sen var ya sen, Madımak Oteli’nde o benzin taşıyanlar arasında gördüm ben seni.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Beni mi?

TUFAN KÖSE (Devamla) – Sen tabii.

BAŞKAN – Sayın Köse, lütfen…

TUFAN KÖSE (Devamla) – Şimdi “Esad” diyorsun ya, gördüm ben seni orada.

BAŞKAN – Sayın Köse, hedef göstermeden konuşun lütfen. Yeni sataşmalara neden olmayın.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ya, zaten paralelin tamamen ortağısın sen be! Paralel yapı bile böyle iftira etmiyor.

TUFAN KÖSE (Devamla) – Şimdi, bakın,  sen Uludere’nin istihbaratını bul önce, Uludere’nin istihbaratını bul. Sen mezhepçilik yapıyorsun.

Ya kardeşim, İslamiyet, tabii ki kimyasal silahlı saldırıya izin vermez. Hristiyanlık veriyor mu? Yani, Musevilik “Kimyasal saldırı yap.” mı diyor?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Madımak Oteli’ni Kayseri’de zannediyor bu!

TUFAN KÖSE (Devamla) – Ben fişlendim diyorum Sayın Bakan, sen sordun mu yanındaki MİT mensuplarına “Niye fişledin bu milletvekilini?” diye?

Ya, arkadaşlar, muhalefet sandık dayağı yiyebilir ama muhalefet yetim hakkı yemiyor biliyor musunuz? Fakirin fukaranın hakkını yemiyor ya! (CHP sıralarından alkışlar) Sandık dayağı yiyor, yiyebilir. Yetim hakkı yemiyoruz biz, alnımız açık bizim, alnımız açık.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sen akıllısın, millet aptal sanki, öyle mi?

TUFAN KÖSE (Devamla) – Alınan oylar hiç kimseye suç işleme özgürlüğü vermez Sayın Elitaş, anladın mı, istersen 50 milyon oy al.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Vermez ama iftira atma özgürlüğünü de vermez.

TUFAN KÖSE (Devamla) – Tabii, iftira atma özgürlüğünü de vermez.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sen bana iftira atıyorsun!

TUFAN KÖSE (Devamla) – Eğer bunlar iftira olsaydı siz ortalığı birbirine katardınız, yıkardınız ya.

Bu işler dışarıda konuşuluyor kardeşim. Bu olay, Guta’daki kimyasal silahlı saldırı dünyada konuşuluyor. Aklayın kendinizi. Yoksa, vallahi, kurtulamayacaksınız. Türkiye’de yargılanmazsanız uluslararası ceza mahkemesi sizi yargılayacak. Başka çareniz yok, çaresizsiniz, bunu unutmayın.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Sizin gibi memleketin aleyhinde olanlar olduğu müddetçe…

TUFAN KÖSE (Devamla) – Ben memleketin aleyhinde değilim.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Aynen öyle.

TUFAN KÖSE (Devamla) – Ben yurtseverim. Ben Türkiye Cumhuriyeti’nde de, dünyada yaşayan her insanın da insan hakkına sahip olduğu inancındayım. Her insanın yaşama özgürlüğü var.

İHSAN ŞENER (Ordu) – İftira etme özgürlüğüne sahip değilsin ama.

TUFAN KÖSE (Devamla) – İftira da etmiyoruz biz.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Ediyorsun!

TUFAN KÖSE (Devamla) – Alnımız açık, yüreğimiz temiz! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Köse, teşekkür ederiz.

CELAL ADAN (İstanbul) – Sayın Başkan…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Adan, sizden önce Sayın Elitaş söz talebinde bulunmuştu.

Ne gerekçeyle söz talebinde bulunuyorsunuz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, önemli bir iddiada bulundu. Madımak Oteli’ne benzin taşıyanlar arasında benim olduğumu söyledi.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Ama sonra o.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Madımak sonra…

BAŞKAN – O sonrakiydi ama, o sonrakiydi. Bir, Celal Adan’ı o zaman…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bir dakika, neyi sonradan?

BAŞKAN – Sayın Elitaş, şu anda söylediğiniz gerekçe…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, hayır, Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Elitaş, senin sataşmandan söz istiyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Şuradaki parazitler çok fazla.

BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade eder misiniz, bir dakika, ben de dinliyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Halaçoğlu dedi ki: “Her tarafınızdan pislik akıyor.”

BAŞKAN – Tamam, onun üzerine mi sataşmadan dolayı?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Onun üzerine sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – O sonra ama, bir dakika Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hayır, hayır, sonra değil.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Elitaş’ın sataşmasından dolayı Sayın Adan söz istiyor. Elitaş’ın sataşması sonra. Bağıralım mı biz de onun gibi o zaman?

BAŞKAN – Elitaş, Sayın Halaçoğlu konuştuğundan itibaren oradan söz istiyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ya birbirinize avukatlık yapmayın. Sayın Adan kendi hakkını korur.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Elitaş…

BAŞKAN – Sayın Günal…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkan, müsaade edin.

BAŞKAN – Hayır, dinlemeyeceğim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bak, Sayın Adan’ı küçük düşürüyorsun, Sayın Adan’ı küçük düşürüyorsun!

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Asıl sen küçük düşürüyorsun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Az sonra gelir, Sayın Adan konuşur burada.

BAŞKAN – Elitaş, Halaçoğlu konuştuğundan beri söz istiyor.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Hayır, sıra onda değil Sayın Başkan. Burayı Elitaş yönetmiyor, burayı siz yönetiyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Günal…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Elitaş’ın sataşmasından dolayı söz istiyor, Sayın Elitaş’ın söylediği daha sonraki konuşmadan dolayı. Lütfen sırayla sataşmadan söz verin. İktidar mensuplarının özelliği yok. O da bir milletvekili.

BAŞKAN – Bitti mi konuşmanız, bitti mi?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bitti.

BAŞKAN – Şimdi ben konuşuyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Söyleyin o zaman şimdi.

BAŞKAN – Sayın Halaçoğlu konuştuğundan beri Elitaş elini kaldırıyor, ben “Bir dakika.” diyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Peki neymiş?

BAŞKAN – Bir dakika…

Sonra Sayın İnce konuştu. Sayın Tufan Bey konuşurken Celal Adan ayağa kalktı ama Elitaş’ın söz talebi bakiydi ve kendisine sordum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Neyle ilgiliymiş, Başkanım, neyle ilgiliymiş?

BAŞKAN – Sizi ne ilgilendiriyor? Ben soruyorum ve yönetiyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Nasıl olur? Yeni sataşmadan söz veriyorsun, yeni, yeni!

BAŞKAN – Halaçoğlu’nun görüşmeleriyle ilgili söyledi.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Yeni sataşmadan söz veriyorsun. Beni nasıl ilgilendirmez?

BAŞKAN – Sayın Günal, lütfen…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Kimin sataşması varsa önce ona söz vereceksiniz.

BAŞKAN – Hayır, Elitaş…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – O sataşma sonra.

BAŞKAN – Oturur musunuz lütfen yerinize.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Onun önceliği yok, iktidar partisi diye önceliği yok. Sizi yönlendiremez.

BAŞKAN – Ben yaptığım şeyin çok doğru olduğunu düşünüyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Hakkaniyetli karar verin!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, orada grup başkan vekili duruyor, Sayın Adan duruyor. Yani, grup başkan vekili orada duruyor, Sayın Adan orada duruyor; avukatlık yapıyor ya!

BAŞKAN – Sayın konuşmacı, Sayın Elitaş, siz cevap vermeyin lütfen.

Sürenizi başlatıyorum, iki dakika…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ha, onun önceliği yok, oradan kalkıp yönlendiremez sizi! Allah Allah!

BAŞKAN – Bak, sinirlendim, tabağı da düşürdüm Hasip Kaplan gibi.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) -  Sayın Günal, ne zaman avukat oldun sen? Avukatlığı bırak.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Her türlü haksızlığa karşı avukatım! Kim haksızlık yapıyorsa onun karşısındayım.

BAŞKAN – Lütfen, ben çok iyi takip ediyorum, asla da hak yemem. Lütfen!

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Süreyi baştan başlatabilir miyiz?

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Avukatlığı bırak, yakışmıyor sana.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Yediniz işte, söylüyorsunuz, Madımak’ı daha yeni konuştuk. Tutanağı çıkartıp bakın istiyorsanız, tutanağa bakın.

BAŞKAN – Sayın Günal, müsaade ederseniz Meclisi yöneteceğim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ben de yönetin diyorum yani.

BAŞKAN – İzin veriyor musunuz?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Yönetin.

BAŞKAN – Ha, izin veriyor musunuz? Tamam, teşekkür ederim.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Süre, süre…

 

5.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Şimdi, bak, Halaçoğlu’na cevap vereceğim.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, lütfen devam eder misiniz. İki dakika süreniz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Başkan, ben kürsüdeyken bana müdahale ediyorsunuz ama adam bar bar bağırıyor size. Biraz daha önünde şey olmasa…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – “Adam” diye anlatma, adam gibi anlat.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ya “adam” diyoruz, başka bir şey demiyoruz yani başka bir şey demiyoruz, “adam” diyoruz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Tutanaktan bir çıkarayım da, “bu adam” dendiği zaman senin ne söylediğini ben sana bir çıkarayım.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin MİT’i değil ama…

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Şimdi, burada masa olmasa size saldıracak.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bir çıkartayım Elitaş’ın ne dediğini “adam” dendiği zaman, çıkarayım…

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Şimdi, bakın Sayın Halaçoğlu, bizim aldığımız oyları, belediye meclisi, büyükşehir belediye meclisi, şunu, bunu hesaplıyorsunuz; paralel yapının gazetesinde, medyasındaki olanı buraya sunmaya çalışıyorsunuz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - O da mı Madımak be!

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) -  Ya paralel yapının müttefiki siz değil miydiniz; niye bu kadar, böyle bozuştunuz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – İl genel meclisindeki 51 vilayette il genel meclisine kullanılan oyların hesabı doğru, çünkü o ilde yaşayan herkes o partiye oy vermiştir. Ama büyükşehirlerde büyükşehir belediye başkanlarına herkes oy vermiştir. Siz kalkıyorsunuz, büyükşehir belediye başkanlarına verilen oyu yok sayıyorsunuz. O 1 milyon oyu nereye atıyorsunuz?

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Ya eskiden büyükşehir belediye başkanı yok muydu?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bunun hesabını vermeniz lazım ve tarihî sorumluluk içerisindesiniz.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Yeni mi oldu büyükşehir belediye başkanı?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Çünkü burada rakamlarla yanıltıyorsunuz milleti.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Yeni mi oldu büyükşehir belediye başkanı, eskiden yok muydu?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – “Yalan söylüyorsunuz.” demek dilime varmıyor, hemşehrimsiniz ama tarihi yanıltıyorsunuz. Bir tarihçi olarak burada tarih önünde yanıltıyorsunuz, tarihçi olarak tarihçiler sizden hesap soracaklar, bir.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Asıl yanıltan sensin be, asıl yanıltan sensin be!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bizim hiçbir tarafımızdan pislik akmıyor. Alnımızın teriyle, alnımızın akıyla bu milletin önüne çıktık.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Getir o zaman fezlekeleri.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – On yedi gün önce bu millet kararını verdi, dedi ki: “CHP de yalan söylüyor, MHP de yalan söylüyor, hepsi de iftira atıyor. Ben bu iftiraların hiçbirine inanmıyorum.” Sayın Bahçeli’nin dediği gibi, Sayın Genel Başkanın dediği gibi: “Tak, tak, tak, tak; bir Osmanlı tokadı, şak; yerdesiniz!” (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Nereye gittin nereye, nereye gittin yani?

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Halk mahkemesi mi bu, halk mahkemesi mi bu, neyi oyladınız? Yargıda, yargıda!

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Siz hırsızlıkları mı oyladınız, yolsuzlukları mı oyladınız?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Yani sandıkta şu oldu diye değil, bak, Osmanlı şamarını yediniz, kalkamıyorsunuz, hâlâ züğürt tesellisi içerisindesiniz! (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Elitaş.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Hani Madımak ne oldu, Madımak? Madımak için çıkmıştın oraya.

BAŞKAN – Talebiniz nedir Sayın Adan?

CELAL ADAN (İstanbul) – Sayın Elitaş, bizatihi beni göstererek…

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Halk mahkemesi mi kurdunuz?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Başkanım, şamarın izini görüyoruz buradan!

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Peki, yüzde 55’in tarifesi ne? Ayıp oluyor ama! Yüzde 45’in tarifesi budur da yüzde 55’in tarifesi ne?

BAŞKAN – Hiçbir şey anlamıyorum ki sayın milletvekilleri nedeniyle.

Sayın Günal, size de teessüflerimi bildiriyorum bu arada.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ben de bildiriyorum efendim.

BAŞKAN – Ben bildiriyorum çünkü siz bağırdınız, ben hiç bağırmadım.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Çünkü sıra Sayın Adan’daydı.

BAŞKAN – Teessüflerimi bildiriyorum.

Buyurun Sayın Adan.

CELAL ADAN (İstanbul) – Ben bir seçim değerlendirmesi yaptım. Rakamlar üzerinden benim yanlış ifadeler kullandığımı…

BAŞKAN – Buyurun iki dakika, sataşmadan dolayı.

 

6.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

CELAL ADAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti’nin en utanç verici bir sürecini yaşadık. Burada, utanmadan, arlanmadan… Grup Başkan Vekilinin şunu itiraf etmesi lazım: Milliyetçi Hareket Partisinin Sayın Genel Başkanının grupta yaptığı bir konuşmayı bile içine sindiremeyecek kadar “Alo Fatih” hattını kuranlar, büyükşehirlerde Milliyetçi Hareket Partisinin mağduriyetine sebebiyet verdiler -Milliyetçi Hareket Partisi- İstanbul, Ankara ve İzmir ekseninde medya tekelini oluşturdular. Milliyetçi Hareket Partisinin hiçbir adayı, 3 büyük televizyon değil, hiçbir televizyon kanalına çıkarılmadı, talimatlar verilerek çıkarılmadı.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Paralel medyada hep vardı.

CELAL ADAN (Devamla) – “Paralel devlet” dedikleriniz de çıkarmadı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ulusal Kanalda vardınız.

CELAL ADAN (Devamla) – Dolayısıyla, deveyi yardan uçuran bir tutam otmuş. 650 milyon doları toplayarak ATV ile Sabah gazetesini alma iradesi, demokrasiye ihanet, Milliyetçi Hareket Partisine ihanet. Siz bunun da hesabını vereceksiniz bu dönem. Bu televizyonları ele geçirerek… Milliyetçi Hareket Partisinin adayları Mevlüt Karakaya, Rasim Acar herkesin dikkatini çeken iki adaydı ama hiçbir programa çıkarılmadılar. Ben aradım televizyonları, “Çıkaramayız.” dediler. Dolayısıyla, Adalet ve Kalkınma Partisinin bu adaletsizliğini her gün anlatmaya çalışıyoruz. Yarışanlar ekseninde bir tavır oluşturuldu ve öyle bir acımasız tavır oluşturuldu ki Milliyetçi Hareket Partisi İstanbul’da seçime katılmıyor imajı yaratıldı. Bunları siz biliyorsunuz. Bu “Alo Fatih”  hattı… Bu demokrasi dışı iradeyi Sayın  Başbakan üstlendi, “Açtım.” dedi, “Telefon açtım.” dedi. Ama, Fatih Saraç yok şu anda orada, “Alo Fatih” gitti. Dolayısıyla, bir tarafta televizyonlar, size bağlı olan televizyonlar; öbür tarafta ATV ve Sabah gazetesi üzerinde kurduğunuz tahakküm, bütün televizyonlar üzerinde kurduğunuz tahakküm. “Paralel” dediğiniz meseleyi inşa etmek isteyenlerin projesinde de Milliyetçi Hareket Partisi hiçbir yerde yoktu. Milliyetçi Hareket Partisi bal gibi 2 milyon 300 bin oy artırarak  size dersini vermiştir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın  Adan.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın  Başkan…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın  Başkan…

BAŞKAN – Ben oylama yapacağım.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın  Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

MUHARREM İNCE (Yalova) – “CHP de yalan söylüyor, MHP de yalan söylüyor.” dedi Sayın  Elitaş. İzin verirseniz cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Sonra da Elitaş konuşacak, ne zaman oylama yapacağım acaba?

MUHARREM İNCE (Yalova) – Efendim, hakaret etmeden konuşsun.

BAŞKAN – Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Oturuma ara verdireceksiniz bana nihayetinde.

 

7.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim Sayın  Başkan.

Öncelikle birinci parti çıktığınız için, çok oy aldığınız için sizi kutluyorum; bu böyledir.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Teşekkür ederiz.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Bunu söyleyeceksiniz işte.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Ama oy demek, oy almış olmanız demek, yetim hakkı yememiş olduğunuz anlamına gelmez. 8 bin polisin yerini değiştirdiniz, yüzlerce hâkim, savcının yerini değiştirdiniz; İnternet yasakları, Twitter, YouTube, aklınıza ne geliyorsa yasaklar;  buradan HSYK düzenlemeleri, MİT Yasası… Bu, sizin bir telaş içinde olduğunuzu gösteriyor. Devletin valileri, devletin uçakları, devletin bütün imkânları emrinizde. UYAP size seferber olmuş. Sadece Hatay’da 5.600 itirazda bulunuyorsunuz. Elinizi vicdanınıza koyun, o UYAP’a kimlerin girebileceği belli, Adalet Bakanlığı emrinizde, onları tek tek nereden tespit ediyorsunuz? Devletin imkânlarıyla tespit ediyorsunuz.

İlçeler yarattınız, 2009’da Karabağlar’ı oluşturdunuz, Bayraklı’yı oluşturdunuz. İskenderun’da sokak aralarında gezerek ilçeler yaptınız. Bütün bunları yaptınız bakın. Yüzde 45 oy almak önemli bir iştir, doğru söylüyorsunuz, sizi çok seviyorlar ama unuttuğunuz bir şey var; Türkiye’de ilk kez size oy vermeyenler nefret ediyor sizden, nefret! Özal’ı sevenler vardı ama Özal’dan nefret etmiyorlardı.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Nereden ölçtün sen bunu, nereden ölçtün?

MUHARREM İNCE (Devamla) – Demirel’i sevenler vardı ama Ecevitçiler Demirel’den nefret etmiyordu.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Hayal, hayal! Hayalini anlatıyorsun hayalini!

MUHARREM İNCE (Devamla) – Demirelciler Ecevit’i sevmiyordu ama Ecevit’ten nefret etmiyordu.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Temennilerini anlatıyorsun burada!

BAŞKAN – Oturduğunuz yerden sataşmayın lütfen!

MUHARREM İNCE (Devamla) – O oy geçişleri, MHP’den CHP’ye, CHP’den MHP’ye oy geçişleri sizin sayenizde, bizim organizasyonumuzla olmuyor, yeter ki bunlar kazanmasın diye…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Doğru, siz zaten figüransınız siz!

MUHARREM İNCE (Devamla) – Sizden nefret ediyorlar, sizin kazanmanızı istemiyor “Allah kahretsin, ben MHP’liyim ama bunlar gelmesin!” diyor, gidip CHP’ye veriyor.

BAŞKAN – Sayın İnce, teşekkür ederim.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Ya da CHP’li çıkıyor “Allah kahretsin, bunlar kazanmasın!” diyor, gidip MHP’ye veriyor.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnce.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Bunu vatandaş kendiliğinden yapıyor, bizim organizasyonumuz değil bu.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sizin kendi organizasyonunuz!

MUHARREM İNCE (Devamla) – Kendinizden ne kadar nefret ettirdiğinizi düşünün diyorum.

BAŞKAN – Sayın İnce, süreniz bitti.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Sayın Başkan…

BAŞKAN – Şimdi, size de son sözü vereceğim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Size de vereceğim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, hem Sayın İnce sataştı hem Sayın Adan…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bir dur, bir dur, bu sefer bari bir dur ya!

BAŞKAN - Lütfen başka söz isteyen olmasın. Oylamaya geçeceğim oturum değiştirtmeyin bana!

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkanım, yine aynısını yapıyor, bakın!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hem Sayın Adan “Utanmadan, arlanmadan” diye…

BAŞKAN – Sayın Elitaş, bir dakika…

Sayın Halaçoğlu, gerekçenizi öğrenebilir miyim?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – “Yalancı” dedi, daha ne diyelim Allah aşkına!

BAŞKAN – Peki, son sözü size vereceğim.

Lütfen, rica ediyorum başka söz istemeyin, ara vereceğim yoksa.

Buyurun, iki dakika.

 

8.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Evet, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yani, hiç olmazsa şurada biraz daha saygılı olmak gerekirdi, bizi yalancılıkla suçlayacak kadar kendini kaybetmiş bir kişilik sergilememeniz gerekirdi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Vah zavallım!

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Bakın, yine aynı şeyi söylüyorsunuz, “Zavallım!” diyorsunuz. Şimdi, kimin zavallı olduğunu herhalde aynaya bakıyorsunuz, kendinizi görüyorsunuz!

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Allah şifa versin diyeceksiniz!

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Şimdi, ne diyelim? Allah akıl versin, Allah fikir versin, Allah izan versin! Ne diyeyim daha başka? Çünkü, bir defa neleri kaybettiğinizi siz çok iyi biliyorsunuz aslında, çok oy almak veya az oy almak meselesi de değil. Yani, biliyorsunuz MHP’nin 7,7 en az il genel ve diğer seçimlerle bağlantılı; sizinkini de biliyoruz, sizinkini de biliyoruz! Büyükşehir belediye başkanlığı seçimlerinde yüzde 45,5 aldınız, yüzde 46 aldınız ama diğerleriyle birleştirdiğinizde yüzde 43,5’e düştü, bunu da biliyoruz, bizimki de düştü. Neyse, isterseniz yüzde 50 almış olduğunuzu söyleyin, ne fark eder, kafanızı kuma sokun istediğiniz kadar, hiçbir şey değişmez. Burada mesele, kimin yalan söyleyip söylemediğidir. Yalan söylemediğimiz kesin, bunu bütün herkes biliyor, siz de biliyorsunuz. Ama bence asıl utanılacak şey, bu kadar yolsuzlukla suçlanmış bir parti ve adayları varken hâlâ konuşma, buraya çıkıp konuşabilme yüzsüzlüğünü gösteriyorsunuz.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Ne alakası var?

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Yapmayın artık, ya yeter bu kadar! (MHP sıralarından alkışlar) Yani bundan önce aklanın, kendinizi temizleyin, diğer konularda kendinizi temizleyin.

Bakın, AİHM’e başvurulmuş, Tayyip Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulunulmuş ve kabul etmiş AİHM. Siz ne diyorsunuz ya? Nerelerle uğraşacağınızı biliyor musunuz daha sonra? Ne kadar uğraşırsanız uğraşın göreceksiniz ki “Biz ne iş işledik ki bu hâllere düştük?” diyeceksiniz ama sizi kimse kurtaramayacak.

Saygılar... (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.

Buyurun Sayın Elitaş.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Tehdit etti Sayın Başkanım, tehdit var. Grup Başkan Vekili tehdit eder mi milletvekillerini? Böyle şey olur mu?

BAŞKAN – Size sormadım Sayın Bilgiç, Elitaş’la konuşuyorum.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Ama tehdit etti Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum ama buradan bana laf atıldığı zaman kale almıyorsunuz, ona da dikkatinizi çekiyorum.

Sayın Adan…

CELAL ADAN (İstanbul) – Demedim size, demedim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –“Utanmadan, arlanmadan bir grup başkan vekili burada geliyor, bizim hakkımızda farklı şeyler söylüyor.”

Sayın İnce de bizim yolsuzluk yaptığımızı, yetim hakkı yediğimizi ifade etti.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Öyle demedim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Öyle söyledin, farkında değilsin.

MUHARREM İNCE (Yalova) – “Oy almakla yemediğiniz anlamına gelmez.” dedim. Oyla ikisi arasında bağlantı…

BAŞKAN – Tamam, öyle söylemiş.

Sayın Halaçoğlu’nun konuşması üzerine lütfen temiz bir dille konuşalım ve oylamaya geçelim.

Buyurun.

 

9.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın İnce, teşekkür ediyorum. Bizim yüzde 45,5’i teyit etti, takdir ettim.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Hayır, 43’ü 45’e tamamladınız, 1 puan da senden olsun, dedim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Neyse… Ha 43 olmuş ha 45 olmuş. Millet bu sandıktan AK PARTİ’yi çıkarmış, ne derseniz deyin bitti bu iş, 30 Mart bitti. Artık onun hesabı müflis tüccara yakışır.

Şimdi, bakın, Sayın İnce diyor ki: “Bunun sebebi sizsiniz. MHP’nin oyu CHP’ye geçerse, CHP’nin oyu şuna geçerse bunun sebebi sizsiniz. Bizim burada hiç dahlimiz yok.” Doğru söylüyorsunuz. Siz bu seçimde zaten figürandınız. Paralel yapı sizi idare etti, İnternet medyasında dedi ki: “Şurada şuna vereceğiz, burada buna vereceğiz.” Yaptığı iş oydu. Siz farkında değilsiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, dinliyorsunuz değil mi?

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Temiz bir dil bu mu? Nasıl bir grup başkan vekili?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Tüzel kişiliğiniz bile yoktu sizin. Dediler ki: “Erzurum’da MHP, Kayseri’de şu, İstanbul’da bu.” Mesela, Ankara'da bir profesörün resimlerini asmışsınız, dünya kadar para harcatmışsınız adama ama Ankara'da adamın oylarına sahip çıkmadınız, sayın büyükşehir belediye başkan adayının. Sandıkları sahiplenmediniz. O sandıklarındaki oy hilelerine müsaade ettiniz.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Yani hilekâr mısınız?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bir tane arkadaşınız yoktu orada. Başka partilere geçmesine izin verdiniz. Siz milletin namusunu, anasının ak sütü gibi helal oylarını sahiplenemediniz, koruyamadınız.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Hilekârlık mı yaptınız yani? Bunu mu itiraf ediyorsunuz? Hilekârlık yaptığını itiraf ediyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bir de Sayın Köse’ye söylüyorum: “Sivas’taki Madımak Oteli’ne benzin dökenler arasında, elinde bidonla benzin dökenler arasında sen de vardın.” dedin. İftiranın bu kadarı olmaz, yalanın bu kadarı olmaz, ahlaksızlığın bu kadarı da olmaz. 

TUFAN KÖSE (Çorum) – Sensin ahlaksız. Sen mezhepçilik yaptın, mezhepçilik.

BAŞKAN – Sayın Köse, lütfen yerinize oturur musunuz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ben mezhepçilik yapmıyorum.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Sen ne yaptığını bilmiyorsun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Yalancılık bu kadar olmaz, ahlaksızlık bu kadar olmaz…

TUFAN KÖSE (Çorum) – Sensin ahlaksız da, yalancı da. Sen mezhepçilik yaptın burada. Sen Alevi düşmanısın, Alevi düşmanı!

BAŞKAN –  Sayın Köse…

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …ve senin söylediğin var ya, bu söylediğin yalanları, bu söylediğin iftiraları paralelciler dahi yapmadı. Paralelciler senin eline su dökemez.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Elitaş, teşekkür ederim.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Sayın Başkan, beni…

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Buyurun.

BAŞKAN – Bundan sonra sataşmadan dolayı söz alan kişilere bir inisiyatif koyarak bir dakika süre vereceğim. Bunun sonu yok. Bizim gündemimiz burada seçim sonuçlarını tartışmak değil. Biz MİT Kanunu’nu konuşuyoruz.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, öyle bir usul yok.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Elitaş’a söz vermeseniz hiçbir şey olmaz.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnce.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, eğer bu tartışmaları bitirmek istiyorsanız Elitaş’ı dışarı gönderin.

BAŞKAN – Sayın Zozani, lütfen…

Buyurun Sayın İnce.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, Sayın Elitaş “CHP de MHP de figürandır.” dedi. Partimizin tüzel kişiliğine hakaret etti. İzin verirseniz cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Bir dakika…

Buyurun.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Neden bir dakika? Ona iki dakika verdiniz.

BAŞKAN – Çünkü şundan dolayı bir dakika, ben burada son derece eşit davranarak grup başkan vekillerine eşit ölçüde ve eşit sayıda konuşma hakkı verdim, isteyen milletvekillerine de söz verdim ama bunu bir yerde kesmemiz gerekiyor. Çünkü ben ne kadar burada sizden “Temiz bir dille konuşun.” diye ricada bulunsam da bu dinlenilmiyor.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bunun müsebbibi Sayın Elitaş’tır, herkese o sataşıyor.

BAŞKAN - Ben inisiyatifimi koyuyorum. Tüzük’te böyle bir hakkım var. Bundan sonra sataşmalarda -şu andaki konuşmaları kastediyorum, diğer sataşmaları, diğer bölümlerdeki sataşmaları hariç tutarak- bir dakika süre vereceğim.

Sayın İnce, lütfen, bu tasarrufuma saygı gösterin.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Bakan, eğer bu birleşimde, bu oturumda herkese bu şekilde davranacaksanız başım üstüne.

BAŞKAN – Evet, bakın…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Ama, bu kararınızı –tekrar söylüyorum- çok ciddi bir şekilde uygulamalısınız; bunu söyleyeyim.

BAŞKAN – Bakın, Sayın İnce, tekrar ediyorum: Şu madde üzerinde yapılmış olan tartışmalarla ilgili olarak size bir dakika veriyorum ama 8’inci maddeye geçeriz, ola ki bir tartışma olur, o başka bir şey.

Bir dakika süre veriyorum size.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

 

10.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine tekraren sataşması nedeniyle konuşması

MUHARREM İNCE (Yalova) – Kuvayımilliye’nin partisi kimseye teslim olmaz. “Ne istediniz de vermedik?” diyen bir Recep Erdoğan var. Türkçe Olimpiyatları’nda gözyaşı döken bir yardımcısı var. “Bitsin artık bu hasret.” diyen bir Başbakanınız var.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Sayın İnce, Birgül Ayman Güler öyle demiyor ama.

MUHARREM İNCE (Devamla) – On iki yıldır koalisyon ortaklığı yapacaksın, işine gelmedi mi “paralel yapı, terör örgütü’ diyeceksin. Bunları geçeceksiniz. Siz on iki yıldır ortaklık yapıp bugün bizi eski ortaklarınıza yamamaya kalkmayın; orayı bir düzeltelim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yamama değil, siz teslim oldunuz.

MUHARREM İNCE (Devamla) – “Helal oylarınıza sahip çıkın.” diyor. Bakın, sandıkta oyu çalan, sınavda soruyu çalan, hazineden parayı çalan kim? Bu soruyu soralım. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) – Birgül Ayman Güler ne söyledi?

MUHARREM İNCE (Devamla) – Duymadıysanız bir daha söyleyeyim: Sınavda soruyu çalan, hazineden parayı çalan, sandıkta oyu çalan kim? Bir soru soruyorum. Bunu milletin vicdanına soruyorum.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın İnce, teşekkür ederim.

Kararıma saygı duyduğunuzdan dolayı da ayrıca teşekkür ediyorum.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Cemaate hizmet partisi oldunuz.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Cemaatin önünde diz çökeceksin, bugün gelip beni cemaatçi yapacaksın.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Twitter’dan falan alıp konuşuyorsun.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Köse, buyurun.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Sayın Başkan, siz duydunuz, söylememe gerek var mı?

MUHARREM İNCE (Yalova) – Cemaatin önünde diz çöküp yurt dışına gezilere gidiyorsunuz hepiniz.

BAŞKAN – Sayın İnce, lütfen…

Birleşime on dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 16.50

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

------0------

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Sayın Elitaş çok ağır sözlerle şahsıma saldırıda bulunmuştur. Yeni bir sataşmaya neden olmadan, bir dakika sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Köse, 69’uncu maddeye göre -oturumu değiştirdik, 69/2’ye göre oturumu değiştirdik; bu nedenden dolayı- size sataşmadan dolayı söz verebilmem mümkün değil.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Tamam, o zaman, çok önemli bir hususu arz edeceğim. O konuda, bir dakikalık yerimden söz istiyorum.

BAŞKAN – Şimdi…

TUFAN KÖSE (Çorum) – Şahsıma hakaret edildi Sayın Başkan. Siz bunu duydunuz, dinlediniz yani.

BAŞKAN – Şimdi, usul dışında bir şey yapmaya zorluyorsunuz beni.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Ama siz gördünüz, çok özel şeyler söyledi yani. Olacak şey midir yani Sayın Başkan?

BAŞKAN – Tamam ama herkes birbirine cevap verdi ve o yüzden de ara vermek zorunda kaldım.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Sayın Başkan, ben cevap vermedim. Ayrıca, bakın, ben yeniden bir sataşmaya…

BAŞKAN – Sayın Köse, siz de kürsüye geldiniz, defalarca cevap verdiniz. Bunun sonu yok.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Bir kez, bir kez… Yeniden sataşmaya sebep olmayacağım, yeniden sataşmaya sebep vermeksizin…

BAŞKAN – Usulü uygulamak zorundayım Sayın Köse. Lütfen, anlayışla karşılayın.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Yerimden…

BAŞKAN – Lütfen…

TUFAN KÖSE (Çorum) – Hayır, Sayın Başkan, yerimden verin, bir dakika. Sayın Başkan yerimden verin. Bakın, o kadar hakarete maruz kaldım.

BAŞKAN – Ama cevap verdiniz, siz de hakaret ettiniz.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Vermedim, hayır efendim, ben vermedim.

BAŞKAN – Siz de hakaret ettiniz Sayın Köse.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Kürsüden, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsünden bana hakaret etti.

BAŞKAN – Siz de hakaret ettiniz.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Lütfen, yani… Ben böyle adi iftira, böyle yalancı, böyle…

BAŞKAN – Peki, geçin, bir dakika… Lütfen, bitirin. Yerinize geçin, bir dakika söz vereceğim.

Herkes birbirine cevap veriyor, yeni sataşmalara neden oluyor o. Usul çiğnettiriyorsunuz burada.

Buyurun, bir dakika…

 

XI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

5.- Çorum Milletvekili Tufan Köse’nin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

TUFAN KÖSE (Çorum) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, öncelikle şunu söyleyeyim: Sayın Elitaş’ın hakkımda sarf ettiği sözleri kendisine iade ediyorum. Ben bir ironi yapmıştım, ironiyi anlamak bir zekâ işidir. Aslında, Sayın Elitaş zeki bir insan, gerçekten zeki bir insan ama bir gerginliği var, tatlı telaşı var. Ne yapacak? Bakan filan mı yapacaklar Sayın Elitaş’ı, bilmiyorum.

BAŞKAN – Lütfen, şahsı hedef alarak konuşmayın. Bakın, yeni bir sataşmaya neden oluyorsunuz.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Son cümle Sayın Başkan, son cümle:

On iki yıldır “paralel yapı” denilen yapıyla iş birliği hâlinde, koalisyon hâlinde bu millete, bu halka, yurtsever askerlere, gazetecilere, bilim adamlarına kan kusturdular; bugün, paralel yapıyla ortak olmak üzere Cumhuriyet Halk Partisini suçluyorlar. Bunu da kınadığımı belirtmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.

Şimdi, madde…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, İç Tüzük’ü okumadan oraya çıkıyorsun. Bak, eğer okusaydın birleşime ara verdikten sonra sataşmadan söz vermezdin.

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Çankırı Milletvekili İdris Şahin ve Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu’nun; Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu (2/2011) (S. Sayısı: 563) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, madde üzerinde son önerge olan Mustafa Elitaş ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bak, bir dinler misin... O İç Tüzük’ü okuyarak oraya çık. İç Tüzük’ü okumadan oraya çıkıyorsun ve cahilce yönetiyorsun Meclisi.

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8’inci maddede dört adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun teklifinin çerçeve 8 inci maddesiyle 2937 sayılı Kanunun değiştirilmesi öngörülen 27 maddesinin ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Nurettin Canikli                              Mehmet Doğan Kubat                                Ramazan Can

                      Giresun                                             İstanbul                                             Kırıkkale

               Hakan Çavuşoğlu                                Osman Aşkın Bak                            Hacı Bayram Türkoğlu

                        Bursa                                               İstanbul                                               Hatay

                Türkan Dağoğlu

                      İstanbul

 “MİT mensupları ve ailelerinin kimliklerini herhangi bir yolla ifşa edenler ile MİT mensuplarının kimliklerini sahte olarak düzenleyen veya değiştiren ya da bu sahte belgeleri kullananlara üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir.

Birinci ve ikinci fıkra kapsamındaki bilgi ve belgelerin; radyo, televizyon, internet, sosyal medya, gazete, dergi, kitap ve diğer tüm medya araçları ile her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayımlanması, yayılması veya açıklanması halinde; 9/6/2004 tarihli ve 5187 sayılı Basın Kanununun 11 inci maddesi ile 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun 4 üncü ve 6 ncı maddeleri hükümlerine göre sorumlulukları belirlenenler ile bunları yayanlar hakkında üç yıldan dokuz yıla kadar hapis cezası verilir.

Bu Kanun kapsamındaki görev ve yetkilerin kullanılmasını engelleyenlere üç yıldan beş yıla kadar, ihmal veya suistimal suretiyle önleyenlerle yükümlülüklerini yerine getirmeyenlere iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası verilir.

Söz konusu fiillerin MİT mensuplarınca işlenmesi halinde verilecek ceza üçte biri oranına kadar artırılır."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 563 sıra sayılı kanun tasarısının 8'inci maddesinin yasa metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                  Hasip Kaplan                                       Adil Zozani                                     Ertuğrul Kürkcü

                       Şırnak                                               Hakkâri                                              Mersin

                   Halil Aksoy                                     Gülser Yıldırım                                       Altan Tan

                        Ağrı                                                 Mardin                                            Diyarbakır

            Abdullah Levent Tüzel                                 Sırrı Sakık                                         Demir Çelik

                      İstanbul                                                Muş                                                   Muş

                     Erol Dora                                                 

                       Mardin

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                  Ali Serindağ                             Ferit Mevlüt Aslanoğlu                         Osman Oktay Ekşi

                    Gaziantep                                          İstanbul                                            İstanbul

                  Celal Dinçer

                     İstanbul

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir, okutup işleme alacağım.

Buyurun:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 563 sıra sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Millî İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 8. Maddesinin Anayasaya aykırı olmasından dolayı teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

               Mesut Dedeoğlu                        Hasan Hüseyin Türkoğlu                            Reşat Doğru

              Kahramanmaraş                                    Osmaniye                                             Tokat

                Özcan Yeniçeri                               Mehmet Erdoğan                                 Bülent Belen

                      Ankara                                              Muğla                                             Tekirdağ

                     Alim Işık

                     Kütahya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık konuşacak.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, üzerinde tartıştığımız yasa teklifinin geçmişte yaşanan hangi olaylar üzerine bugün, yüce Meclisin gündemine getirildiğini bir kez de ben hatırlatmak istiyorum. Zamanın İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay Bey’in koordinatörlüğünde 1 Ağustos 2009 tarihinde başlatılan, önce “Kürt açılımı”, arkasından “demokratik açılım”, tutmayınca “Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi” adı altında başlatılan Türkiye Cumhuriyeti devletinin üniter yapısını tehdit eden yıkım projesinin uygulamaya geçirilmesiyle birlikte, yine kamuoyunun çok yakından takip ettiği ve hatırlayacağı gibi arkasından Oslo görüşmelerine ait tutanakların İnternet’te yayımlanmasıyla birlikte Hükûmeti bir telaş aldı ve bu görüşme tutanaklarında söz konusu projenin üç aşamalı bir proje olduğu; bunun birinci aşamasının silah bırakma ve terör örgütü üyelerinin sınır dışına çıkarılması aşaması olduğu -daha sonra Sayın Başbakanın ifadeleriyle bu tutmayınca- ancak sınır dışına çıkanların oranının yüzde 10-15 dolayında olduğu ve silahların çıkarılmadığı gerçeğiyle karşılaşılınca… İkinci aşama kanuni ve anayasal düzenlemeler aşamasıydı. Üçüncü aşaması da özerklik, af ve siyasi özgürlük aşaması.

İşte şimdi ikinci aşamanın basamaklarından birisi olan MİT Kanunu’ndaki değişiklikle karşı karşıyayız. Bu kanunla ilgili ilk değişiklik, MİT Kanunu’nun 26’ncı maddesinde MİT Müsteşarının koruma altına alındığı 17 Şubat 2012 tarihli değişikliktir. Bilindiği gibi, bu görüşmeleri yapan kişi o gün MİT personeli olmadığı için tutanaklar kamuoyuyla paylaşılınca hakkında suç duyurusu aşamasına gelinir gelinmez bir gecede koruma altına alındı. Arkasından, yaşanan olaylar ve en son 30 Mart seçimleri öncesi 27 Mart tarihinde yine kamuoyuna düşen ses kayıtlarıyla Suriye’ye savaş operasyonu görüşmeleri gündeme gelince ve içinde de MİT Müsteşarının olduğu gerçeğiyle kamuoyu karşı karşıya kalınca şimdi alelacele bu kanun geldi.

Değerli milletvekilleri, bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı Müsteşarı, MİT Müsteşarı ve Genelkurmay İkinci Başkanı savaş suçlusu olarak, savaş suçundan yargılanmak üzere Suriyeli HKP’nin dilekçesiyle Uluslararası Ceza Mahkemesine ve Lahey’e başvurulan bir sürecin arifesindeyiz.

Şimdi bu kanunun neyi amaçladığını iyi anlamanız lazım değerli milletvekilleri. MİT Müsteşarını kurtarma adına Türkiye Cumhuriyeti devletini savaş suçlusu durumuna düşürenler utanmalıdırlar. Bu kanun şu anda Anayasa’ya aykırılığı açık olmakla birlikte, bu maddeyle Anayasa’mızın 22‘nci maddesindeki haberleşme hürriyetine ve 28’inci maddesindeki basın hürriyetine ait suçları içinde barındıran bir kanun hâline gelmiştir. Dolayısıyla, Anayasa’mıza aykırıdır ve mutlaka bu maddenin teklif metninden çıkarılması gerekir.

Değerli milletvekilleri, daha önceki hâliyle, söz konusu maddenin birinci fıkrasında yer alan suçlardan dolayı iki ila sekiz yıl arasında cezaya çarptırılacak olan fiiller, şimdi bu teklifle dört yıldan on yıla çıkarılıyor. Yine, daha önce bir yılla beş yıl arasında olan cezalara denk gelen fiiller üç yıldan yedi yıla çıkarılıyor. Yine, aynı şekilde, daha önce, özellikle medya aracılığıyla işlenen suçlar yüzde 50 artırılıyor.

Değerli milletvekilleri, eğer bu yasalaşırsa bundan sonra Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın da tartışılacağı bir güne gireceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİM IŞIK (Devamla) – Dolayısıyla, önergemiz yerindedir.

Desteğinizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Önergeyi oylarınıza…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

Sayın İnce, Sayın Serindağ, Sayın Ekşi, Sayın Acar, Sayın Tanal, Sayın Ekinci, Sayın Çam, Sayın Ören, Sayın Özgündüz, Sayın Eyidoğan, Sayın Toptaş, Sayın Özcan, Sayın Ediboğlu, Sayın Genç, Sayın Yılmaz, Sayın Haberal, Sayın Kaplan, Sayın Korutürk, Sayın Aydın, Sayın Güven.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.21

                                                                      

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.34

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

------0------

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Kütahya Milletvekili Alim Işık ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Çankırı Milletvekili İdris Şahin ve Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu’nun; Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu (2/2011) (S. Sayısı: 563) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon burada.

Hükûmet burada.

Şimdi Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 563 sıra sayılı kanun tasarısının 8’inci maddesinin yasa metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                         Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

Diğer önergenin imza sahipleri:

                                                               Celal Dinçer (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge üzerinde Muş Milletvekili Sayın Demir Çelik konuşacak.

Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)

DEMİR ÇELİK (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

MİT Yasası’nın 8’inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Buna dair düşüncelerimi paylaşacağım.

Öncelikle yasama faaliyeti, toplumun birikmiş temel, tarihsel, siyasal, sosyal, ekonomik, demokratik sorunlarını çözmek için olmalıdır. Yasama faaliyetini bu asli alandan koparıp birilerini, bir kesimi kollama, koruma, güvence altına almaya dair bir faaliyete indirgediğimizde burası bir hukuk devleti olmaktan çıkmış olur. Her şeyi bireye, kişiye, merkeze bağlayarak merkezîleştirmeye çalışmak beyhude bir çabanın sonucu olsa gerek ki bundan da medet umuyoruz. Çevre ve Şehircilik Bakanlığından Büyükşehir Yasası’na, MİT Yasası’ndan bir bütün olarak her türlü iş ve işlemlerin otoriterizmi de aşan bir boyutta millî şefe, tek adamlığa indirgendiği, bağlandığı sistemin adı demokrasi değildir, bu demokratik cumhuriyet değildir. Hele hele şaibelerle dolu doksan yıllık cumhuriyet tarihinin açıklığa kavuşturulması artık zaruret ve zorunluluk hâline gelmiş olan 1 Mayıs 1977, 6-7 Eylül, Maraş, Sivas, Gazi, Roboski gibi karanlıkta kalmış ve bizatihi bu operasyonların olmasında pay sahibi, bizatihi operasyonun karar vericileri, yürütücüleri pozisyonunda bulunan bir kurumu Meclis denetiminden, yasama faaliyetinden ve yargı denetiminden azade kılmak mevcut, var olan hukuksuzluğu onaylamaktır, hukuksuzluğa yol açmaktır. Bunun adı demokrasi değil, yapmak istediğimiz işin adı da demokratik hukuk devletinin faaliyeti değildir. Olması gerekenin tersi iş ve işlemde ısrar etmek bizim mesaimizi de, halkımızın umutlarını da, beklentilerini de karartmaktır, yazıktır.

25 milyon yoksulumuzun olduğu bir ülkede insanlar hâlâ çöplükte ekmek arayışı, karın tokluğu arayışı içerisinde ise onların umutlarını beslemek, büyütmek, ihtiyaçlarını meşru zeminde karşılamak varken 12 Haziran 2011’den bu yana üç yılını bulacak bu faaliyetin içerisinde bulunan bir kişi olarak her gün kanunun şurasıyla burasıyla uğraşmak artık bizleri bıktırdı, usandırdı. Biz özgürlük istiyoruz, biz onurlu bir barış, onurlu bir gelecek istiyoruz. Özgürlüğün de, onurlu barışın ve geleceğin de güvencesini yasama faaliyetini yürüten bu Meclis tesis etmek, onu hâl yoluna koymak durumundadır. Demokratik çözüm sürecini belirsizliklere havale ederek MİT Müsteşarı üzerinden götürmeye çalışmanın çok da etkili, verimli, sonuç alıcı bir noktaya gelmediği gerçeğinden hareketle yasama faaliyetinde bulunan Meclis MİT’e dokunulmaz yetkiler vererek işin içinden çıkamaz. Her şeyden önce, barış, onurlu insanın olmazsa olmazı, ekmeği, suyu, havası kadar gerçektir; bunu da yasama faaliyeti olarak biz, nitelikli bir müzakerenin olabilmesinin koşullarının yasalarını oluşturmakla mükellefiz. Bu yasalar yerine dokunulmaz bir MİT’i, MİT üzerinden de bir kısım siyasal operasyonlara, ulusal ve uluslararası, bölgesel operasyonlara koşuşturacağımız ve koşullandıracağımız MİT’le kendi geleceğimizi tehlikeye, riske sokmuş oluruz. Bilerek olmasa da niyetimizden bağımsız kendi bacağımıza, ayağımıza kurşunu sıkmış oluruz. Biz istihbarattan, biz gizli örgütlerden, gladyolardan, derin devletlerden, devletten ve paralel yapılardan çok çeken bir ülke halkı olarak artık umudu özgürlüklerde, barışta, onurlu bir gelecekte görmeliyiz. Bizim gizli kapaklı operasyonel faaliyetlere ihtiyacımız yok, her şeyin şeffaf, açık, hesap verebilir demokratik yönetimlerden geçtiğini ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Diğer önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Oktay Ekşi konuşacak.

Buyurun Sayın Ekşi. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN OKTAY EKŞİ (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; çok önemli ve her devlet gibi bizim için de çok gerekli bir kurum olan Millî İstihbarat Teşkilatıyla ilgili öneri nedeniyle huzurunuzdayım çünkü ülkemize önemli hizmetlerde bulunmuş olduğunu kabul etsek de bu öneriyle bizden, çok tehlikeli bir canavar yaratmamız isteniyor.

MİT bu ülkeye elbet önemli hizmetler yapmıştır ama kabul edelim ki MİT, öte yandan faili meçhul kalmış pek çok olayın içinde yahut yanında ismi geçen bir kurumdur. Daha da fenası, MİT, maalesef işitme ve görme engelli bir kuruluştur, o kadar ki kendi başkanının bile gafil avlanmasını önleyememiştir. Sizin şikâyetçi olduğunuz 17 ve 25 Aralık operasyonlarını MİT de sizin gibi, benim gibi gazetelerden öğrendi. Uludere faciasının MİT neresindedir, hâlâ belli değildir. Lafı uzatmaya gerek yok dostlarım, MİT’in bunca yıldır Hükûmeti devirme amaçlı hiçbir müdahaleyi veya darbeyi Hükûmete haber vermemiş olma gibi vahim bir sabıkası vardır. Buna rağmen bu teşkilatla ilgili olarak huzurunuza öyle bir öneri geldi ki Anayasa’da çiğnenmedik ilke bırakmıyor. Örneğin MİT’e hiçbir kanuna uymadan gerekli gördüğü her suçu işleyip ceza almadan yürüyüp gitme hakkı veriliyor. Nitekim öneri MİT’e mahkeme kararı olmadan “görev gereği” diyerek her türlü araca gerece el koyma, işlediği suça el koyan savcıyı engelleme, sınırsız ve hukuksuz dinleme, “Senin MİT mensubu olup olmadığını ne bileyim?” diyen insanı  en az üç yıl hapse attırma; şirket sırrı, banka sırrı, meslek sırrı, doktor, avukat, gazeteci dinlemeden herkesin sırlarını talep edip alma hak ve yetkilerini veriyor. Ama bu kadar pervasız hâle getirdiğimiz MİT’i denetleyecek hiçbir şey getirilen öneride yoktu. Şimdi, Sayın Başbakan Yardımcısının bunu telafiye çalıştığını memnuniyetle görüyoruz ama altından ne çıkacak hâlâ bilmiyoruz.

Üzerinde söz aldığım 8’inci madde ise ayrıca vahim bir düzenleme getiriyor. Sayın Atalay’ın konuşmalarından bu maddeyi de iyileştirmeye çalıştıklarını öğrendik. Getirdikleri modelde ısrar etselerdi bir suç söz konusu olunca gazete yahut yayınevi sahibini de hapse atmak gerekecekti. Amaç,  gazete sahibini acımasız bir sansür memuruna dönüştürmekti. Sayın Beşir Atalay bundan vazgeçmekle çok doğru yaptı, teşekkür etmek isterim. Ama maalesef gazetecilerin haber kaynaklarını açıklamama hakkını korumadı. Oysa bu hak da ilk defa yasaya Sayın Atalay’ın gayretiyle girmişti. Bu, hazin ve vahim bir çelişkidir dostlarım. Umarım Sayın Bakan bundan döner.

Sayın milletvekilleri, görüştüğümüz önerinin sakıncalı hükümleri sadece bunlardan ibaret değildir. Diyelim ki bir şirketin sahibi yahut yöneticisisiniz. Karışınıza bir gün tanımadığınız, bilmediğiniz biri gelir de “Şirketinizle ilgili şu şu bilgileri -örneğin tüm alacaklarınızı, borçlarınızı- öğrenmek istiyorum. Ben MİT mensubuyum.”  derse ya onun istediğini yerine getirmeniz yahut beş yıla kadar hapiste yatmayı göze almanız gerekecektir. Hadi, diyelim ki MİT’in faaliyetleri hakkında haber yahut yazı yayınlamak yürürlükteki yasaya göre de suçtur. Peki ama “MİT Müsteşarının adı Hakan Fidan’dır.” diye yazmanız bile bu öneriye göre en az üç yıl hapsi gerektiren bir suç olmaktadır çünkü artık MİT mensupları hakkında yayın yapmanın cezası budur.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu öneriyi kabul ederseniz bir noktayı lütfen eksik bırakmayınız. Millî İstihbarat Teşkilatının adını “millî muhaberat teşkilatı”na çeviriniz çünkü yaratacağınız canavara ancak bu isim yaraşır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

                          Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun teklifinin çerçeve 8 inci maddesiyle 2937 sayılı Kanunun değiştirilmesi öngörülen 27 maddesinin ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Mehmet Doğan Kubat (İstanbul) ve arkadaşları 

“MİT mensupları ve ailelerinin kimliklerini herhangi bir yolla ifşa edenler ile MİT mensuplarının kimliklerini sahte olarak düzenleyen veya değiştiren ya da bu sahte belgeleri kullananlara üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir.

Birinci ve ikinci fıkra kapsamındaki bilgi ve belgelerin; radyo, televizyon, internet, sosyal medya, gazete, dergi, kitap ve diğer tüm medya araçları ile her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayımlanması, yayılması veya açıklanması halinde; 9/6/2004 tarihli ve 5187 sayılı Basın Kanununun 11 inci maddesi ile 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun 4 üncü ve 6 ncı maddeleri hükümlerine göre sorumlulukları belirlenenler ile bunları yayanlar hakkında üç yıldan dokuz yıla kadar hapis cezası verilir.

Bu kanun kapsamındaki görev ve yetkilerin kullanılmasını engelleyenlere üç yıldan beş yıla kadar, ihmal veya suistimal suretiyle önleyenlerle yükümlülüklerini yerine getirmeyenlere iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası verilir.

Söz konusu fiillerin MİT mensuplarınca işlenmesi halinde verilecek ceza üçte biri oranına kadar artırılır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Katılıyoruz.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, MİT mensupları ve ailelerinin kimliklerini herhangi bir yolla ifşa edenler ile MİT mensuplarının kimliklerini sahte olarak düzenleyen veya değiştiren ya da bu sahte belgeleri kullananlara yönelik cezai hükümler öngörülmektedir. Ayrıca, MİT görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi ve belgelere karşı işlenen suçlardan sorumlu olacakların, 5187 sayılı Basın Kanunu ile 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanuna göre sorumlulukları belirlenenlerin ve bu bilgi ve belgeleri her türlü vasıtayla yayımlayanların, yayanların veya açıklayanların cezai müeyyideye tabi tutulması sağlanmaktadır. Cezai hükme bağlanan fiillerin MİT mensuplarınca işlenmesi halinde verilecek cezalar ile Kanun kapsamındaki görev ve yetkilerin kullanılmasının engellenmesi, ihmal veya suistimal suretiyle önlenmesi ve yükümlülüklerin yerine getirilmemesinde uygulanacak cezai müeyyideler düzenlenmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm, 9 ila 15’inci maddeleri kapsamaktadır.

Bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Ali Serindağ konuşacaktır.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. İkinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. İkinci bölüm üzerindeki sözlerime geçmeden evvel bir iki hususu dikkatinize sunmak istiyorum:

Sayın milletvekilleri, iktidar partisi sözcüleri genellikle 30 Martta yapılan yerel yönetim seçimlerinde başarı sağladıklarını ve bu şekilde vatandaşların  Adalet ve Kalkınma Partisini ve Adalet ve Kalkınma Partisine mensup bazı bakanların ve Sayın Başbakanın yaptıkları iddia edilen yolsuzlukları akladığını iddia ediyorlar. Şimdi, önce şunu bizim görmemiz lazım: Bu bir yerel yönetim seçimiydi, yolsuzlukları aklama, kabul etme veya reddetme seçimi değildir. Yolsuzlukların aklanacağı veya yolsuzluklara karar verileceği yer mahkemelerdir. O nedenle yapılacak olan şudur: Siz bu iddialara muhatap olan sayın kişilerin aklanmasını istiyorsanız, onlara kendilerini aklama hakkı verin ve onları yargıya sevk edin. Bu sağlanmadıkça, bunlar yargıda aklanmadıkça siz Cumhuriyet Halk Partisini bu şekilde suçlayamazsınız. Onlar ancak yargıda aklanırlarsa o zaman Türkiye bu konuda tatmin olmuş olur, vatandaşlarımız tatmin olmuş olur.

Şimdi, ikinci bir husus: Sayın Beşir Atalay Bakanlar Kurulu kararlarının müşavereyle alındığını -mealen söylüyorum- yani tartışıldıktan sonra alındığını ifade etti. Şimdi ben Sayın Beşir Atalay’a soruyorum, kendisi de o zaman kabinedeydi: Sizin kabinenizde canlı yayında kendi istifasını öğrenen sayın bakan var mıydı, yok muydu? Evet, sayın milletvekilleri, bir sayın bakan -sizin partinize mensup- istifasını yani kendisinin istifasını televizyonda canlı yayındayken öğrendi. Bunu Sayın Beşir Atalay da biliyor. Biz Bakanlar Kurulu kararlarının nasıl alındığını üç aşağı beş yukarı biliyoruz. Biz bunu insanlarımızın dikkatine sunmak istiyoruz. Yoksa Sayın Beşir Atalay’ın söylediği gibi değildir.

Değerli milletvekilleri, MİT’in görevlerinde ve fonksiyonlarında değişiklik yapılıyor. Bakın, MİT Kanunu’nun yani mevcut 2937 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinde MİT’e verilecek olan görevler sayılmış, tadadı olarak sayılmış ve buna ilaveler yapılıyor. İlaveler yapılırken de, biliyorsunuz “MİT -mevcut kanunun son fıkrasında vardır bu- Devlet istihbaratından başka işlere yöneltilemez.” Yani sadece MİT’e devlet istihbaratıyla ilgili görev veriliyor ama getirilen bu değişiklikle bunun dışında MİT’e, Millî İstihbarat Teşkilatına pek çok görev veriliyor. Yani MİT’in görevlerinde ve fonksiyonlarında, işlevlerinde değişiklik yapılıyor. MİT bir istihbarat birimi olmaktan çıkıyor, aynı zamanda bir operasyon bölümüne dönüştürülüyor, MİT bu şekilde bir iç güvenlik birimi hâline getiriliyor, biz bunu söylüyoruz. Bu, MİT’in yararına değildir; bu, MİT’i güçlendirmek değildir, tam tersine bu, MİT’i tartışılır hâle getirir, MİT’i asıl işlevinden uzaklaştırır, siyasi tartışmaların içine sokar. Yani şu anda istihbarat örgütlerinin istihbaratı üzerine operasyon yapmak gerekiyorsa bu operasyonu yapacak iç güvenlik birimlerimiz yok mudur? O iç güvenlik birimleri kendilerine verilen görevleri layıkıveçhile yerine getiremiyorlar mıdır ki MİT’e bu şekilde bir operasyon görevi veriliyor? Öyle değil. Ya nedir? Sayın Başbakanın ve Hükûmetin güvenlik birimlerine, iç güvenlik birimlerine özellikle de Emniyet teşkilatına bakış açısı değişmiştir. Emniyet teşkilatını ve yargıyı, yargının bir bölümünü kendince “paralel yapı” olarak adlandırmaktadır.

Biz diyoruz ki siz on iki yıl, şimdi -tırnak içerisinde söylüyorum- “paralel yapı” olarak nitelendirdiğiniz kişilerle koalisyon kurmadınız mı? Onlarla müşterek devleti idare etmediniz mi? Siz “Ne istediniz de Tayyip Erdoğan karşılamadı?” demediniz mi? Tüm bunlar ortada iken şu anda, yolsuzlukların ve rüşvetin üzerini örtmek için devlet teşkilatını, devlet kurumlarını bu şekilde hallaç pamuğu gibi atmak uygun mudur sizce? İşte, ben burada Millî İstihbarat Teşkilatı yetkililerini de uyarıyorum. Bu, o teşkilatın yararına değildir. Bu, tamamen Hükûmete bağlı, tamamen Başbakana bağlı bir istihbarat örgütünün temel taşlarını döşeme operasyonudur. Buna kesinlikle izin vermememiz lazım. Herkese söylüyorum. Bakınız, bu sizin de yararınıza değildir. Günlük olaylara göre, konjonktüre göre devlet birimlerini şekillendiremezsiniz. Şekillendirirseniz de sonuçta bumerang gibi size döner.

Sayın Başbakan işine gelmeyen kurumları şu veya bu şekilde itham etmektedir. Şimdi de Sayın Başbakanın hedefinde Anayasa Mahkemesi var. Düne kadar Anayasa Mahkemesine yapmadığı övgüler yoktu, övüyordu, işlemlerini ve kararlarını övüyordu ama şu anda Anayasa Mahkemesi zaten kendilerinin de Anayasa’ya aykırı olduğunu bile bile çıkardıkları bir kanunu iptal etti diye Anayasa Mahkemesi hâkimlerini düelloya davet eder gibi cübbelerini çıkararak siyasete davet etmektedir. Bu bir başbakana yakışıyor mu? Elbette demokratik ülkelerde, demokraside her kurumun kendi görev alanları vardır, Parlamentonun da vardır, Anayasa Mahkemesinin de vardır, diğer birimlerin de vardır. Her kurum, her devlet birimi kendisine verilen görevler içerisinde, sınırlar içerisinde görevini yapmaya gayret edecektir.

Şimdi, bakınız, şunu özellikle belirtmem lazım: Millet, Adalet ve Kalkınma Partisine devleti yönetsin diye iktidar verdi, devlet olsun diye değil. Parti iktidarı, devlet iktidarı olmaz. Sadece, iktidar partisi, devleti yönetir. Biz bunu dediğimiz zaman AKP sözcüleri diyorlar ki: “Efendim, Cumhuriyet Halk Partisi döneminde de valiler il başkanıydı, içişleri bakanları genel sekreterdi.” Bunun da düzeltilmesi lazım.

Sorun şu: Bilen var, bilmeyen var. Bilen de konuşuyor, bilmeyen de konuşuyor.

Bakın, sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi bu değişikliği 1936 yılında yaptı. 1936 yılında, zannediyorum temmuz ayında yaptı. Ve 1939 yılının Ocak ayında da kaldırıldı. İki buçuk yıl bu değişiklik yürürlükte kaldı. Oysa siz on iki yıldır devleti parti devleti hâline getirmek istiyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisi tersini yaptı. Cumhuriyet Halk Partisinin kurucuları aynı zamanda devletin de kurucularıydı. Buna rağmen çok partili rejime geçtiler. Ancak siz, çok partili rejimden ülkeyi bir devlet partisi rejimine götürüyorsunuz. Bunu bu millet mutlaka değerlendirecektir. Sayın Başbakan da herkesi düelloya davet etmekten vazgeçecektir.

Suriye politikasıyla da ilgili bir iki konuyu dikkatinize sunuyorum. Şayet Türkiye dengeli bir politika izleseydi, tüm tarafları aynı zeminde buluşturacak bir politika izleseydi, Suriye olayları bu seviyeye gelmezdi; birincisi bu.

İkincisi, Orta Doğu’nun üç önemli devletinde Türkiye Cumhuriyeti’nin büyükelçileri yok; Mısır’da yok, İsrail’de yok, Suriye’de yok.

Bakın, değerli milletvekilleri, Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Suriye Dışişleri Bakanıyla görüşebiliyor ama Türkiye Cumhuriyeti’yle komşusu Suriye arasında hiçbir iletişim kanalı yok. Bu size akılcı geliyor mu, bunu soruyoruz.

Çok teşekkür ederim.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekili Sayın Adil Zozani konuşacak.

Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de MİT Yasa Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine grubumuz adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bu yasayla ne yapılmak isteniyor, bu teklif neye hizmet edecek, bu bizce çok önemli. Başından beri biz bu soruyu soruyoruz. Bu teklif hangi ihtiyaca binaen Meclisin gündemine geldi ve biz bunun üzerinde neyi konuşuyoruz, biz bu görüşmeler esnasında tüm konuşmalarımızda bunu aradık.

Şimdi, biraz önce de konuşmalarda gündeme geldiği için tekrarlamakta fayda var. Eğer bu yasa teklifiyle geçmişe sünger çekiliyorsa ve geçmişin bütün günahları yok hükmünde, artık, sayılıyorsa, biz burada itiraz ediyoruz, başından beri bu itirazı yapıyoruz. 17 bin faili meçhul dosya var, Türkiye'nin mahkemelerinin raflarında duruyor; failleri meçhul bunların, açıklanmamış. Bu yasa teklifiyle kaygımız o ki bu geçmişe bir sünger çekiliyor ya da geçmişteki bütün bu günahların üzerine bir örtü çekiliyor.

Esasında burada sıraladığınız şeyler, MİT’e atfedilen yetkiler defakto, bugüne kadar sürekli kullanıldı. Biliyoruz, bunların bu şekilde kullanıldığını biliyoruz. Örneğin, Batman Valisinin tasarrufuyla o dönemin Hizbulkontranın faaliyetleri için kullanılan silah ve teçhizatları biz biliyoruz, Türkiye’de herkes bunu biliyor. Dönemin Batman Valisi çıktı, bunları itiraf etti. Şimdi, burada 11’inci maddede koydunuz, her türlü ekipman ve teçhizatın istek üzerine itirazsız MİT’e sağlanacağı, tahsis edileceği hükmünü getiriyorsunuz. Geçmişteki defakto uygulamayı şimdi yasal bir kisveye büründürüyorsunuz, arada bir fark yok. Yani bu devletin istihbarat birimlerinin bilgisi dâhilinde olduğu düşünülen binlerce faili meçhulden söz ediyoruz. Burada bir madde getiriyorsunuz, bu konularda MİT’in elindeki belge ve dokümanların açıklanmamasını burada yasal güvenceye kavuşturuyorsunuz, diyorsunuz ki: “Müsteşar istemedikçe hiçbir şekilde bunlar açıklanamaz.”

“MİT’in denetimini Meclise veriyoruz.” diyorsunuz. O zaman, denetimi Meclise veriyorsanız eğer, MİT’in elindeki belge ve dokümanların kamuoyuyla paylaşılması hükmünü de Meclisin denetimine verelim; Meclis bu konuda kararlı olsun, MİT Müsteşarı değil. MİT Müsteşarı “Açıklamıyorum, devlet sırrıdır.” dediği sürece Meclisin MİT üzerindeki, İstihbarat Teşkilatı üzerindeki denetiminin kıymetiharbiyesi olmaz, bir anlamı olmaz. Eğer gerçekten Meclis bu konularda MİT’in uygulamalarını bir bütün olarak inceleyebilecek ise bu denetimin bir anlamı olur. Ama buraya koyduğunuz madde itibarıyla MİT Müsteşarı “Hayır efendim, Parlamento yasayla bana bu yetkiyi verdi. Dolayısıyla, Parlamentonun verdiği bu yetkiyi ben kullanıyorum, Parlamentoyla bilgi paylaşmayacağım.” diyecektir. Bunun bir izahı olmaz.

Eğer gerçekten Türkiye'nin demokratikleşmesine hizmet edecek diğer çerçeve yasalarla birlikte bu yasa da gündeme alınmış ve o şekilde biz bunu tartışıyor olmuş olsaydık çok daha verimli iş yapmış olurduk. Bu teklifle ilgili olarak, güncel olarak en çok tartışılan nokta bu teklifin devam etmekte olan demokratik çözüm ve barış süreciyle ilintisidir, bu konuşuldu; amenna. Eğer gerçekten bu görüşmelerin en azından devlet mekanizmaları açısından bir yasal mekanizması oluşturulması isteniyorsa biz bunu anlardık ama mesele o değil. Bu şekilde olmaz, devlet bunun içerisinde kendisini güvenceye alıyor, kendisi dışındakilerin hepsini mevcut yasalar karşısında ateşe atıyor, hedef gösteriyor, hedef pozisyonuna getiriyor. Başında da teklif ettik biz bunu, bunun anlaşılır olabilmesi için elinizin altında –tarihi yanlış hatırlamıyorsam- 13 Şubat 2014 tarihi itibarıyla Parlamento gündemine taşıdığımız müzakere çerçeve yasa teklifi önünüzde duruyor. Birlikte ele alalım madem ki öyle, yasal altyapıyı birlikte güçlendirelim, anlaşılır olsun bu. Bunu beklerdik, bunu birlikte ele almadığınız sürece bu olmaz. Geçmişin sorgulamasını doğru dürüst yapmadığınız zaman hiçbir şey yapamazsınız.

Toplum vicdanını rahatlatacak birtakım argümanların artık burada geliştiriliyor olması gerekir. Türkiye’deki kutuplaşmayı, toplumsal gerilimi, toplumsal katmanlar arasında oluşmuş yarılmayı bertaraf edecek, ortadan kaldıracak birtakım argümanların iktidarıyla muhalefetiyle birlikte burada geliştirilebiliyor olması gerekir. Ancak görüyoruz ki böyle bir argümanın geliştirilmesi kimsenin işine yaramıyor gibi. Herkes birbiriyle kavgalı olunca sanki toplum nezdinde itibar kazanıyormuş gibi bir algı gelişiyor. Esasında birlikte kaybediyor herkes, birbiriyle kavgalı bu pozisyon herkese kaybettiriyor. Başından itibaren biz şunu ifade ediyoruz: Türkiye’nin geçmişiyle cesaretli bir biçimde yüzleşmesine ihtiyaç vardır, geçmişle yüzleşmek gerekiyor. Geçmişle yüzleşip bu toplumda helalleşme duygusunu geliştirmemiz gerekiyor artık diyoruz. Bunu yapmadığınız sürece “iyileştirme” adı altında yaptığınız bu girişimlerin tamamı palyatif kalır, amaca hizmet etmez. Nitekim bu da amaca hizmet etmeyecektir Sayın Bakan.

Toplumsal yüzleşme ve helalleşme pozisyonuna geçmediğimiz sürece bir arpa boyu yol alma şansına sahip değiliz. Kaç defa bu Parlamentonun gündemine geldi bu üç yıl içerisinde. Hakikatleri araştırma ve yüzleşme komisyonu teklifleri kaç defa bu Parlamentonun gündemine geldi. Bugüne kadar kulağınızı tıkadınız, her defasında parmak sayısına indirgediniz ve reddettiniz. Şimdi de biz açıkça ifade ediyoruz: Kaygı duyuyoruz. Bu yasayla, bu teklif yasalaştıktan sonra geçmişin, bütün faili meçhullerin üzerine sünger çekilecektir.

Biz, hiçbir zaman, 12 Eylül 2006 Diyarbakır Koşu Yolu Parkı yanında gerçekleşen patlamanın kimler tarafından gerçekleştirildiğini, kimler tarafından planlandığını kamuoyuna açamayacağız, açıklayamayacağız; bu yasa tasarısına göre sır durumuna gelecek. Oysa ki Ergenekon davalarının ek klasörlerinde bu var, çok açık ve net var. Kimin planladığı, ne şekilde planladığı adamların el yazısıyla kendi ajandalarında mevcut. Hiç sorgulama konusu edilmedi.

Kaç gündür bunu tartışıyoruz ama JİTEM, bu ülkede yokmuş gibi, hiç olmamış gibi, yok hükmündeymiş gibi algılandı. JİTEM faaliyetlerini, JİTEM’in bu ülkede yarattığı tahribatı açığa çıkarabiliyor musunuz, çıkaramıyor musunuz? Eğer çıkarabiliyorsanız, dönemin Urfa Valisi çıkıp burada “Ben bir şeyler yaptım.” diyebilecek durumda olur. Bunu ortaya çıkaramadığınız sürece Hüseyin Deniz’in, Nazım Babaoğlu’nun, Muhsin Melih’in ve daha onlarca, Urfa’da gerçekleşen faili meçhulün bir numaralı zanlısı durumunda olur bizim nezdimizde çünkü o dönemin sorumlusudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Zozani.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – 1990-1996 yılları arasında Urfa’da valilik yapmıştır ve onun döneminde bu faili meçhullerin hepsi gerçekleşmiştir.

BAŞKAN – Sayın Zozani, teşekkür ederim.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Ya çıkacaksınız, burada bu bilgileri kamuoyuyla açık bir şekilde paylaşacaksınız, toplumdan özür dileyeceksiniz ya da çıkıp burada bu şekilde ahkâm kesmeyin.

Teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan konuşacak.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, görüşmekte olduğumuz MİT Kanunu’nun gazi Meclisimize kanun teklifi olarak gelmesi çok manidardır. Bu kanun değişikliğinin kanun tasarısı olarak burada görüşülmemesi, AKP iktidarının devletle olan probleminin hâlâ bitmediğinin en açık göstergesidir. AKP iktidarı on iki yıldır bütün kurumlara el atmış ve bütün kurumların yöneticilerini kendisi atamıştır ancak bu kanun teklifinde olduğu gibi, istediği değişikliklerle ilgili olarak kendi atadığı kişilere bile güven duymamakta, onların bu kanun değişikliğinden haberdar olmasını dahi istememektedir.

Sayın iktidar milletvekilleri, iktidarlar, kişiler gelir geçer, lakin devlet devamlıdır, bakidir. Bu bakımdan, devletin bekasını ilgilendiren kanunların yüce Meclisimize kanun tasarısı olarak getirilmesi önemlidir. Bu kanun teklifi tepeden tırnağa mahzurludur. Başbakan, ülkemizi adım adım istihbarat devletine doğru sürüklemektedir.

Ayrıca, bu kanunun Anayasa'mızın birçok maddesine, devletimizin geleneklerine, demokrasiye ve insan haklarına aykırı olduğu tartışmasızdır. En basit şekliyle, bu kanun teklifi, Anayasa'mızın 2’nci maddesindeki hukuk devleti ilkesine, Anayasa'mızın 9’uncu maddesindeki yargı yetkisine, Anayasa'mızın 10’uncu maddesindeki eşitlik ilkesine, Anayasa’mızın 20’nci maddesindeki özel hayatın gizliliği ilkesine, Anayasa’mızın 22’nci maddesindeki haberleşme hürriyetine, Anayasa’mızın 28’inci maddesindeki basın hürriyetine, Anayasa’mızın 36’ncı maddesindeki hak arama ilkesine, Anayasa’mızın 37’nci maddesindeki kanuni hâkim güvencesi ilkesine, Anayasa’mızın 40’ıncı maddesindeki temel hak ve hürriyetlerin korunması ilkesine, Anayasa’mızın 125’inci maddesindeki “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.” ilkesine, Anayasa’mızın 138’inci maddesindeki mahkemelerin bağımsızlığı ilkesine aykırı düzenlemeler içermektedir.

Bu kanun teklifi, devleti bir kurum olmaktan çıkarmakta, tek kişilik bir tiyatroya çevirmektedir. AKP iktidara geldikten sonra, kendisini iktidara getiren 28 Şubatçıları bahane ederek, “Askerî vesayeti ortadan kaldıracağız.” diyerek önce orduyu yıprattı; polisi ve yargıyı kullanarak Genelkurmayın kozmik odalarına kadar girerek bütün bilgileri ortaya döktü. Şimdiyse o gün beraber hareket ettiği Emniyet ve yargı, kendisinin kirli çamaşırlarını ortaya dökünce Emniyet ve yargıyı düşman ilan etti. Emniyet ve yargıyı yeniden dizayn etmek ve terbiye etmek maksadıyla görüşmekte olduğumuz bu çok tehlikeli MİT Kanunu’ndaki değişiklikleri buraya getirdi. Yarın emniyetin size yaptıklarının benzerlerini MİT yaparsa yani aile fertlerinizin, bakanlarınızın, bakanlarınızın oğullarının, atadığınız bürokratlarınızın kirli çamaşırlarını ortaya çıkarırsa devleti mi yıkacaksınız, yoksa MİT’i mi ortadan kaldıracaksınız? Ne yapacaksınız? Bu kadar kontrolsüz bir gücün sizin de zararınıza olacağını hatırlatmakta fayda görüyorum.

Ayrıca, bu kanun teklifi çok ciddi bir af düzenlemesidir. Bugüne kadar PKK, KCK yapılanmasıyla ilgili yapılan bütün illegal görüşmeleri meşrulaştırmaktadır. Bu, elbette ülkemizi önümüzdeki dönemde öngöremediğimiz birçok sıkıntıyla karşı karşıya bırakacaktır. Ama, bu arada, bu illegal görüşmelerle ilgili bütün soruşturmaları ortadan kaldırmakta ve bundan sonra da herhangi bir soruşturma yapılmasının önünü tamamıyla kapatmaktadır.

Yine, bu kanun teklifi, Sayın Başbakan ve Hükûmet üyeleri ile yakınları hakkında yapılabilecek her türlü soruşturmaları hazırlık soruşturması aşamasında savcının elinden alma, öğrenme ve engelleme imkânı getirmektedir.

Değerli arkadaşlar, demokrasi diğer rejimlerden çok farklılıklar içermektedir ama demokrasinin diğer rejimlerden en önemli farkı ise seçilmişlerin hesap vermesidir. Bu kanun değişikliğinden sonra, artık, seçilmişlerin hesap vermesini gerektiren bütün yolların kapatılması mümkündür. Dolayısıyla, bu kanun teklifi ülkemizin demokratik yapısını da tehlikeye düşürmektedir.

Bu kanun teklifinin en önemli sakıncalarından birisi de MİT’i sorumsuz yetkili hâline getirmesidir. Cumhurbaşkanı bile vatana ihanet suçundan yargılanabilmektedir. Ancak, bu kanun teklifi yasalaştıktan sonra, MİT, Cumhurbaşkanının bile sahip olmadığı kadar yargı güvencesine, sorumsuzluk konumuna sahip olacaktır.

Denetim yok, yargı yolu kapalı, şahitlik bile MİT Müsteşarının lütfuna bırakılmış durumda. Efendim, şimdi, çıkmışsınız “Bir Meclis komisyonu marifetiyle bu yapıyı denetleyelim.” diyorsunuz. Bir kere, bu denetim hem yeterli olamaz hem de Meclis denetimine açılması durumunda devletin güvenliği konusundaki birçok konu zamanından önce kamuoyunun bilgisine açılmış olur. Bu, devletimizin ve milletimizin güvenliği açısından doğru değildir. Ayrıca Parlamentonun, başta MİT olmak üzere, bütün kurum ve kuruluşları millet adına denetleme yetkisi zaten vardır.

Tabii ki burada şunu da unutmamak lazım: Bugüne kadar bu parlamenter denetimin ne kadar etkili olduğu, özellikle AKP iktidarı döneminde bu konuda ne kadar irtifa kaybettiğimiz de çok açıktır. İki yıldır bu Parlamentoda Sayıştay raporları olmadan bütçe konuştuk. Böyle bir Parlamentoda, Parlamento denetiminin etkili ve yeterli olmasını savunmak ve konuşmak da anlamsızdır. Dolayısıyla, AKP’nin Parlamentodaki sayısal üstünlüğü devam ettiği müddetçe, Türkiye’deki Parlamento denetiminin amacına ulaşmasını beklemek, balığın kavağa çıkmasını beklemekten daha anlamsızdır.

Yine, bu kanun teklifiyle oluşan sorumsuz yapı, devletin güvenliğini bahane ederek istediği kişileri ve yetkilileri istediği zaman alır, sorgular ve yok ederse yani faili meçhuller ortaya çıkarsa bunun sorumlusu kim olacak, bunun hesabını kim verecek? Ve bu da gerçekten üzerinde düşünülmesi gereken en önemli konulardan birisidir.

Ayrıca, oluşan bu kontrolsüz yapı herkesin her türlü mali bilgilerine de ulaşabileceğine göre, ülkemizdeki teşebbüs hürriyeti ne olacak? Yarın insanların hesapları boşaltılırsa ya da birileri aba altından sopa göstererek insanları aklımıza, hayalimize gelemeyecek mali sorumluluklara mecbur ederse ne olacak? Yani, buradan maksat hâlâ AKP’lileştiremediğiniz sermayeyi kontrol etmek midir?

Kanun teklifinin 9’uncu maddesinde “Bu Kanunda MİT'e verilen görev ve yetkiler çerçevesinde yapılan her türlü talep öncelikli olarak yerine getirilir, bu talepleri yerine getirenlerin hukuki ve cezai sorumluluğu doğmaz.” denilmektedir. “Bu Kanun ile diğer kanunlarda aynı konuyu düzenleyen farklı hükümler bulunması hâlinde bu Kanun hükümleri uygulanır.” denilmektedir.

Şimdi, meri mevzuatımıza göre kanunsuz emirler yerine getirilmez, konusu suç olan emirler kim tarafından verilirse verilsin suç teşkil eder. Yani böyle bir düzenlemeden sonra konusu suç teşkil eden bir emir yerine getirilirken oluşacak suçlarla ilgili nasıl tahkikat yapılacak? Yine konusu suç teşkil eden bu emirlerden dolayı zarar gören kişilerin hak ve hukukları nasıl korunacak? Bu, çok meraka şayan bir konudur.

Yine bu kanunun 10’uncu maddesinde, MİT mensuplarının şahitlik dahi yapamayacak olması da ayrıca bir garabettir.

Kanun’un 11’inci maddesinde “Kamu kurum ve kuruluşları ile diğer kurum ve kuruluşlar, bu Kanunda yazılı görevlerin yerine getirilmesi sırasında ihtiyaç duyulan hâllerde, kullanımlarında bulunan her türlü malzeme, ekipman, teçhizat ve cihazı, diğer kanunların bu konudaki düzenlemelerine bakılmaksızın MİT'e geçici olarak tahsis edebilir veya bedelsiz devredebilirler.” denilmektedir. Bu da anlaşılabilir bir düzenleme değildir. Seferberlik hâlinde bile kişi ve kuruluşlara ait mala, malzemeye nasıl el konulacağı, burada kişi ve kuruluşların haklarının nasıl korunacağı açıkça belirtilmesine rağmen, burada kişi ve kuruluşlarının haklarının korunmasıyla ilgili hiçbir hüküm bulunmamaktadır. Bu nasıl bir devlet anlayışıdır, nasıl bir hukuk anlayışıdır, böyle bir hukuk garabeti dünyada başka herhangi bir ülkede var mıdır? Bu konuda Sayın Beşir Atalay’ın yüce Meclisimizi ve bizleri bilgilendirmesini özellikle istirham ediyorum.

Nihai olarak, bu kanun teklifi, başta Ceza Muhakemeleri Kanunu’ndaki hazırlık soruşturmasının gizlilik ilkesini külliyen ortadan kaldırmaktadır. Başbakana bağlı, Başbakanın şahsi talimatlarını yerine getiren… Kişi hak ve hürriyetlerini, demokrasiyi, demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan siyasi partileri, basın özgürlüğünü tamamıyla yok etmektedir. Böyle bir kanun teklifinin yasalaşması, ülkemiz için öngöremeyeceğimiz çok ciddi tehlikeler barındırmaktadır. Bu kanun teklifinin yasalaşmasıyla birlikte artık, ülkemizdeki bakanlıklar, diğer kurum ve kuruluşlar MİT’in, dolayısıyla Başbakanın arkabahçesi hâline gelecektir. Böyle bir kanun teklifinin gazi Meclisimizde görüşülüyor olması ülkemiz için, milletimiz için, demokrasimiz için, geleceğimiz için üzüntü vericidir.

Sonuçta, şunun bilinmesi lazım, biz bu yanlış teklifi eleştiriyoruz ve diyoruz ki: Elbette devletin bir Millî İstihbarat Teşkilatı olacak ama bunun tersinden okunarak Başbakanın özel timi olmasına “Hayır.” diyoruz. Bu sebeple, vakit varken herkesin aklını başına almasını, yüce Parlamentomuzda sağduyunun hâkim olmasını ve geleceğimizi karartacak bu teklifin Parlamentodan çekilerek yasalaşmaması gerektiğini bütün milletvekillerimize tekrar hatırlatmak istiyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına Niğde Milletvekili Sayın Alpaslan Kavaklıoğlu konuşacak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun.

ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Niğde) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Millî İstihbarat Teşkilatı, 6 Temmuz 1965 tarihinde, Millî İstihbarat Teşkilatı Kanunu’yla Başbakanlığa bağlı olarak kurulmuştur. Bu yasa on sekiz yılı aşkın bir süre yürürlükte kalmıştır. Zamanla uygulamada ortaya çıkan aksaklıkların giderilmesi ve değişen dünya şartlarına uygun hâle getirilmesi amacıyla yeni kanun çalışmaları gerekli olmuştur. Bu yasa yerini 1 Ocak 1984 tarihinden itibaren 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’na bırakmıştır. 2937 sayılı Yasa’da Teşkilatın kuruluşu ve ana görevleri genel hatlarıyla belirtilmiş olup iç örgütlenmeyle ilgili diğer hususlar gizli yönetmeliklere bırakılmıştır.

MİT’in görev ve sorumlulukları devletin istiklali ve bekası açısından son derece önemlidir. Millî İstihbarat Teşkilatının görevini yaparken bu görevi etkin, verimli, süratli bir şekilde yerine getirmesi gerekmektedir. Bu nedenledir ki MİT’in çağın gereklerine uyum sağlaması ve güncel tehditlere göre yeniden şekillenmesi önemli ve elzemdir. Görüşmekte olduğumuz Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, işte, bu gereklilikten doğmuştur.

Değerli arkadaşlar, öncelikle, kanun neleri getiriyor? Ana başlıklarıyla bakarsak MİT’in görev alanı netleştiriliyor ve ağırlıkla, dış istihbarat, millî savunma, terörle mücadele, uluslararası suçlar ve siber güvenlik alanlarına yönlendiriliyor. MİT’in bilişim teknolojilerine dayalı altyapısı güçlendiriliyor. Özellikle iletişim teknolojisi ve İnternet’in sağladığı imkânlar üzerinden yapılacak siber casusluğa karşı faaliyetlerin yasal altyapısı oluşturuluyor. Bu, özellikle izinsiz dinlemeler ve yabancı istihbarat faaliyetlerinin önlenmesi açısından önemlidir. Otuz yıldır dünyadaki ve Türkiye’deki değişikliklere yönetmeliklerle uyum sağlamaya çalışan kurum, dünyadaki güçlü istihbarat kurumlarıyla aynı teknik imkânlara ve yasal altyapıya kavuşturuluyor. Daha önce gizli yönetmeliklerle yürütülen faaliyetler açık ve şeffaf olarak yasada ele alınıyor. Hâlen Emniyet ve Jandarma istihbaratının sahip olduğu yasal izin ve imkânlar MİT’e de sağlanıyor.

Değerli milletvekilleri, görüldüğü gibi, tamamı ülkemizin menfaatine değişikliklerdir. Genel olarak bu yasa teklifiyle, MİT’in görev alanının daha belirgin hâle getirilmesi hedeflenmektedir. Dış güvenlik, millî savunma, terörle mücadele, istihbarata karşı koyma ve siber suçlarla mücadele konularındaki faaliyetler geliştirilmek istenmektedir. Dünyanın bütün istihbarat örgütleri kendilerini değişen ve gelişen şartlara uyarlamakta çaba harcarken MİT’in de diğerlerinden geri kalmaması şarttır. Bu yasa teklifi bu ihtiyacın hukuksal zeminini sağlayacaktır. Bugüne kadar, MİT, daha çok iç güvenliğe ve iç istihbarata ağırlık vermiştir. Yasa teklifinin önemli bir amacını da MİT’in hızla dış istihbarat konusunda yetkilendirilmesi ve operasyonel imkânlara kavuşturulması oluşturmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa, MİT’in istihbaratta mevzuatın çağın gereklerine uyumu ve rasyonel ihtiyaçlar nedeniyle elzem hâle gelmiştir. Söz gelimi, otuz yıl önce “siber terörizm” diye bir tehdit yer almamaktaydı. Bunun gibi güncel tehditlere yönelik çalışmalarda bulunmak için MİT’e imkân sağlamak gerekmektedir. Dünyada istihbarat teşkilatlarının yapısına bakıldığında, yetkilerinin MİT’e verilmesi planlananların çok üzerinde olduğu görülmektedir.

Öte yandan, Hükûmetimiz istihbaratın şeffaflaşmasına ve sivil denetimine açılmasına da özel önem vermektedir. MİT’in Parlamento tarafından denetimi için yasal bir çalışma yapıldığı da Sayın Başbakan Yardımcımız tarafından açıklanmıştı, inşallah bu teklif kapsamında istihbarat hizmetlerinin parlamenter denetimiyle ilgili düzenleme de gerçekleştirilecektir.

Değerli arkadaşlar, kamuoyunun haberinin olmadığı birçok eylemin önlenmesi de istihbarat çalışmaları sayesinde olmaktadır. Bir istihbarat teşkilatı bir ülkenin itibarıdır. Büyük fedakârlıklarla milletimiz ve vatanımız için oldukça hassas görev yapanlarla ilgili tartışmalarda belirli bir ciddiyet ve hassasiyet gerekmektedir. MİT mensuplarının kanunlarla tanınan koruma tedbirlerinden yararlandırılması MİT açısından önem arz etmektedir.

Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin milletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına son konuşmacı Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Şandır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten önemli bir yasa teklifini tartışıyoruz, müzakere ediyoruz. İstihbarat, bir devletin, hatta her kurumun görevini yapabilmesi için olmazsa olmaz bir mecburiyet. İstihbarat teşkilatı, bizim devlet geleneğimizin yüzlerce yıl, binlerce yıl diyebileceğimiz vazgeçilmez bir kurumu; bir anlamda milletimizin devlet kurma kapasitesinin, kabiliyetinin taşıyıcı omurgası olmuştur.

Millî İstihbarat Teşkilatı, devletimizin geleceği, milletimizin geleceği, bekası açısından hepimizin üzerinde titremesi gereken ve de çok güçlü olması gereken bir millet kurumu. Dolayısıyla, üzerinde müzakere ettiğimiz Millî İstihbarat Teşkilatı Kanunu, bana göre, böyle hazırlanmamalıydı, böyle müzakere edilmemeliydi. Müspetiyle menfisiyle Millî İstihbarat Teşkilatı üzerinde burada yaptığımız konuşmaların Millî İstihbarat Teşkilatına güç vermediği kanaatindeyim. O sebeple, bu anlamda, birçok defa olduğu gibi, Hükûmeti tekrar uyarmak gereğini duyuyorum. Bu türlü kanunlar gruplarla bir mutabakat içerisinde hazırlansa, komisyonda yeterince tartışılsa, Genel Kurulda önergelerle geliştirileceğine komisyonda tüm Parlamento olarak birlikte tanzim edilse zannediyorum fayda hasıl etmek arzu edilirken birtakım zararların oluşturulmasına engel olunurdu. Anayasa’ya aykırılığı bu kadar iddia edilen, üzerinde bu kadar tartışılan bir kanun teklifi veya tasarısının milletimizin göz bebeği olması gereken Millî İstihbarat Teşkilatına zarar getirdiği kanaatindeyim.

Değerli milletvekilleri, tabii, bu konuda bir tercihe de zorlanıyoruz. Millî İstihbarat Teşkilatı vazgeçilmez ama Millî İstihbarat Teşkilatının güvenlik özelliğini mi, güvenliği sağlamak görevini mi daha çok öne çıkaracağız, yoksa milletimizin binbir emekle geliştirdiği demokrasi, hukuk devleti olması ilkesini mi koruyacağız; gerçekten bu konuyu yeterince gözetebildiğimizi söyleyebilmek mümkün değil.

Getirilen teklifle Millî İstihbarat Teşkilatına  çok geniş yetkiler veriliyor. Gerekli demek ki. Veya on bir yılını tamamlamış bir iktidarca, böyle bir süreçte, bir seçim öncesinde, birtakım yolsuzluk iddia ve ithamlarının konuşulduğu bir süreçte MİT’e böyle geniş yetkiler getiren bu düzenlemenin yapılmasına neden ihtiyaç duyuldu ve bu kadar geniş yetkiler verilirken bir de dokunulmazlık zırhı geliştirilmesi hangi sebepten, hangi ihtiyaçtan kaynaklandı; bunu gerçekten anlamak biraz zor.

Tabii, demokratik devlet olmanın, hukuk devleti olmanın vazgeçilmezi olarak her kurumun ve her yetki kullananın hesap verebilmesi, denetlenebilmesi olmazsa olmaz şartı. Bu kanun teklifinin en çok tenkit edilen hususu bu. Önergeyle burada kurmaya çalıştığınız kurumun çok da bu maksadı hasıl edecek veya bu noktadaki tenkitleri karşılayacak bir imkânı yok. Getirdiğiniz yetkilerle Anayasa’mızın eşit vatandaşlık hukukunu zedeliyorsunuz. Her kurum hukukun, yargının denetiminde ama Millî İstihbarat Teşkilatı bu denetimin dışına çıkarılıyor. Gerekli de olsa düzenlemesi, konuşulması böyle olmaması gerekir diye düşünüyorum.

Bir husus da basın özgürlüğü konusunda önergeyle yaptığınız değişikliğe ben de teşekkür ediyorum. Ama yani bunu önceden düşünüp de bu konunun bu kadar konuşulmasına engel olmak bir feraset gereğiydi. Bu düzenlemeyle inşallah, ümit ediyorum ki Millî İstihbarat Teşkilatı görevlerini, önce kendini korumak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - …Başbakanı korumak noktasındaki görevlerini daha iyi yapar diye ümit ediyor, teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap işlemine başlıyoruz. Süremiz on beş dakikadır. Bu sürenin yedi buçuk dakikasını soru, diğer yedi buçuk dakikasını cevap olarak işleme alacağız.

Sisteme giren milletvekilleri var. Sırasıyla başlıyorum soruları almaya.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, kısa bir süre önce medyaya da yansıyan, Türkiye Cumhuriyeti’nin sizin başkanlığınızda 4-5 kişilik bakan, 4-5 kişilik de bürokrattan oluşan yaklaşık 10 kişilik bir Şia ekibi tarafından yönetildiği yönündeki iddialar ne derece doğrudur? Bu Şia ekibi hangi özelliklere sahiptir ve bu ekip içerisinde kimler vardır? Bu iddialar doğruysa -bu konuda şimdiye kadar bir açıklama yapmanız bekleniyordu- bu açıklamayı neden yapmadınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Erdoğan…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, teklif sahibi milletvekilleri MİT’ten ne zaman ve hangi usulle bilgilendirme talebinde bulunmuşlardır? Bu bilgilendirme toplantısı İçişleri Komisyonunda yapıldığına göre toplantıya Komisyonun bütün üyeleri niçin çağrılmamıştır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Evet, Sayın Bakan, şimdi, biliyorsunuz, bu hukukta birtakım çalışmalar yapıldı: Özel yetkili mahkemeler kuruldu, hukuki düzenlemeler yapıldı, “Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğünü tesis edeceğiz.” dendi, hatta Anayasa değişikliği yapıldı, referanduma gidildi. Ta, ne zaman ki hırsızlıkla, yolsuzlukla ilgili birtakım soruşturmalar açılınca hukukun üstünlüğü bir kenara bırakıldı; bunu yapan bütün savcı ve hâkimler “ajan, Haşhaşi” gibi birtakım benzetmelere uğradılar.

Şimdi, bu MİT’e de olağanüstü yetkiler veriyorsunuz. Yarın MİT’in aldığı bu özel yetkilerle beraber, eğer sizin veya Sayın Başbakanın hoşuna gitmeyen bir şey olduğu zaman bir paralel MİT ortaya çıkma ihtimali olduğunu düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

17-25 Aralık operasyonlarından sonra Millî İstihbarat Teşkilatından ve Emniyetten “paralel devlet” adı altında tayinleri çıkan kaç tane personel vardır, onları öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, görüşmekte olduğumuz 563 sıra sayılı MİT Teklifi’yle MİT’e mahkeme izni olmadan sınırsız dinleme yetkisi veriliyor, eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ndeki KGB, Irak ve Suriye’de El Muhaberat gibi örgütlere benzetiliyor. Bunlar vatandaşı istediği gibi dinleyebilecekler; bu, Anayasa’ya aykırılık teşkil etmiyor mu? Başbakan bugün hukuksuz dinlemelerden yakınırken bu yasayla hukuksuz dinlemeler meşrulaştırılmıyor mu? Böyle bir durumda vatandaş gölgesinden korkar hâle gelmeyecek mi?

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim.

Efendim, Türkiye’de faşist bir diktatörlük yönetimi kurmayı Tayyip Erdoğan kafasına koymuş. Bu diktatörlüğünü devam ettirmek için bir silahlı örgüte ihtiyacı var. Silahlı örgüt olarak da MİT’i kuruyor. Buna her türlü, adam öldürme, herkesin servetine el koyma, temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldırma ve temel hak ve özgürlükleri askıya alma yetkisi veriliyor. Bu, 1935 yılında çıkarılan Tunceli kanunudur yani orada da işte, birtakım insanlar idam kararını veriyor, o idam yetkisini Meclisten alıp birtakım şeylere veriyor. Böyle bir kanunu getirmekle… Yani 1935 şartlarını, hadi, peki, anlayabiliriz ama bir memlekete bu kadar diktatörce bu kanunları getirmeyi hangi vicdan kabul ediyor? Evvela, Türkiye’de demokrasiyi, bu kadar hak ve özgürlükleri ayaklar altına alarak siz bu Türkiye’yi yöneteceğinizi zannediyor musunuz? Bu kadar faşist…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Günal…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 9’uncu maddede “Her türlü talep öncelikli olarak yerine getirilir, bu talepleri yerine getirenlerin hukuki ve cezai sorumluluğu doğmaz.” deniliyor. Bizim bildiğimiz kadarıyla kanunsuz emirler yerine getirilmez. Bir de diğer kanunların hepsinin üstüne çıkarıyorsunuz, “Diğer kanunlarla uyumsuzluk olması durumunda bu kanun uygulanır…” Bu kanun anayasa mıdır, bu kanun uluslararası sözleşme midir, bütün kanunların ve bunların üzerinde bir yetki almak hukuka uygun mudur? Hem suç işleme yetkisi alıyorsunuz denetimsiz bir şekilde hem de hesap vermeme, aynı zamanda sorumluluktan kaçma hükmünü getiriyorsunuz. Bunların hepsi, kanunsuz işlemlerin de cezasız kalmasına yol açmayacak mıdır? Bu konularda cevaplarınızı bekliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Acar…

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Oslo’da PKK’yla yapılan Anayasa’ya aykırı görüşmelerde 2 MİT mensubunu görevlendirdi. Hakem devlet olarak İngiltere’nin gözetimi altındaki anlaşmayı imzalamak üzere MİT yetkililerine yetki verdiniz mi? Hakem devlet olarak İngiltere’yi hangi taraf çağırdı? Bu kanunun getirilmesinin sebeplerinden biri de mevcut yasaya aykırı olarak Suriye’deki savaşa Suriye muhalefeti yanında operasyonel olarak katılması için verilen emirleri meşru hâle getirmek midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Halaçoğlu…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın  Başkanım.

Bugünlerde medyada MİT’in örtülü ödeneğinden 300 milyar Türk lirasının borsada battığı ve ilgili kişi hakkında soruşturma açılmayarak emekliye sevk edilip olayın kapatıldığı haberi yer almaktadır. Eski MİT Kontrterör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür’ün bu iddiasının doğruluğu nedir, bu konunun aydınlatılması için soruşturma açılması düşünülmekte midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın  Türkoğlu…

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dün bu teklifin geçen 3’üncü maddesiyle ilgili olarak basında yer alan haberler ve yorumlar şu şekilde: “PKK’yla, İmralı’daki bebek katiliyle yapılan müzakerelere yasal statü geldi.” Bu değerlendirmeye Sayın  Bakan katılıyor mu? Bunu öğrenmek istiyorum. Çok başarıyla yürüttüğünü söylediği, bizim “ihanet” dediğimiz, onların “açılım” dediği projeyle ilgili olarak mahallî seçimler yapıldıktan sonra kaç tane terör eylemi meydana gelmiştir? Bunu öğrenmek istiyorum.

Bir de 14 Ekim 2013 tarihinde İmralı’da yapılan görüşmede bebek katilinin MİT’te bir müsteşar yardımcısı kadrosu  talep ettiğine ilişkin tutanaklar gazetelerde yayınlandı, bu doğru mudur? Devletin başka kurumlarında da kadro talebi var mıdır İmralı’daki katilin? Bunu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın  Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın  Başkan.

Mevcut olan teklifte: “MİT dilediği kamu kurum kuruluşlarından belge, bilgi isteyebilir, vermezse hapis cezasıyla cezalandırılır.” Peki, bunun içerisinde Sayın  Bakan, eğer bir siyasi partide,  o partiyle ilgili stratejik programını vesairesini isterse siyasi parti MİT’e vermezse yine ceza verilecek mi? Bu bir.

İkincisi: MİT ve…

BAŞKAN – Süre doldu yalnız Sayın  Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Nasıl efendim?

BAŞKAN – Süre doldu, yedi buçuk dakika.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Peki, teşekkür ederim Başkanım, sağ olun.

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim.

Buyurun Sayın  Bakan.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Süre dolmadı daha, daha dolmamıştı, yirmi saniyesi kalmıştı.

BAŞKAN –Yedi buçuk dakika demiştik.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Evet, daha yeni doldu.

BAŞKAN – Ben o saate bakıyorum.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Orada yanlış gösteriyor.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sizin saat yanlışmış.

BAŞKAN – O saat değil.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Duran saate bakıyorsunuz, 2 kere doğruyu gösteriyor.

BAŞKAN – Ben tam karşımda duran saate bakıyorum.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Yirmi saniyemizi yediniz Sayın  Başkanım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Zaten orayı yönetemiyorsun ki sen.

BAŞKAN – Zaten yönetemiyorum burayı, bir de yanlış saate bakıyorum değil mi?

Buyurun Sayın Bakan.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şahsımla ilgili bir soru soruyor, pek bu soruyu da -doğrusu cevap vermek durumunda değilim ama- Sayın Işık gibi değer verdiğim birisi soruyor. Bu tür orada burada çıkan şeylerle, yanlış bilgilerle -bilgi de demeyim- iftiralarla ilgili biz açıklama bile yapmıyoruz. 10 kişilik Şia falan… Ben katı bir Hanefi’yimdir, bunu herkes bilir. Ben bir Türkmen’im ve Hanefi’yim. Hanefilikte de katı olduğumu herkes bilir, orada da gerekçelerim vardır. İnsanları suçlamak için, bu devirde moda, birileri ya İrancı ya Şia ya şu, bu… Tabii, arkadaşlar, bunlar ciddiye alınıp cevap verilecek şeyler bile değil ama sordunuz cevap verdim.

MİT’in milletvekillerini bilgilendirmesi geçen toplantıda, değerli arkadaşlar, görüşülmüştü. 2 önerge sahibi, daha doğrusu bu teklif sahibi 2 milletvekilimiz tekliflerini hazırlarken MİT’ten arkadaşlardan bilgi almışlar. Benim de bilgim yoktu, ben de Komisyonda bunlar tartışılırken duydum yani ne o toplantıdan ne de o bilgilendirmeden önceden bilgim olmadı.

Sayın Yılmaz: “İleride MİT içinde de işte bir şey olursa paralel yapılanma vesaire gibi…” Değerli arkadaşlar, tabii, hepimizin arzusu hukukun içinde ama güçlü bir devlete yakışır güçlü bir istihbarat teşkilatını oluşturmak. Yani, burada, işte “Başbakanın özel istihbaratı”, “muhaberat devleti” falan gibi bu terimleri biz kabul etmiyoruz. Neticede, 1984’te çıkmış bir yasa, bunu güncellemeye çalışıyoruz. Gördüğünüz gibi, daha önce de burada ben arz ettim, yani gizliliği olan belgelerle değil; açık, Parlamentodan çıkarılmış, yetkileri belli bir yasayla MİT yönetilsin istiyoruz, çabamız odur.

Bir de biraz sonra önergemiz gelecek, yeni bir madde ihdası. Tabii, Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetimi de burada en önemli yenilik olacak, belki bu yasa görüşülürken en önemli kazanımlarımızdan birisi olacak.

Burada tayinlerle ilgili Sayın Doğru soruyor: Kaç tane? Onu tabii veremiyorum şu anda.

Sayın Şimşek dinlemelerle ilgili bir soru soruyor. Yani daha önce de buradan ifade ettik. Arkadaşlar, değerli milletvekillerimiz, tabii, dinlemelerle ilgili toplumda oluşan bu psikolojiyi kabullenmek mümkün değil, bu yanlış bir şey, hepimiz şikâyet ediyoruz. Bunu önlemek için, biliyorsunuz, daha önce sizlerin kabulüyle bir yasa burada geçti ve hukuk usulü açısından çok zorlamalı da olsa ağır ceza mahkemesi ve ittifakla karar gibi bir yasa düzenlemesi oldu. Bunun sebebi şu: Hukukçular bilir hukuk usulü açısından bunun çok makul olmadığını ama biz şunu arz ettik: Yani bu kadar zor hâle getirelim de… Toplumda bu duyguyu nasıl yenebiliriz? Burada da aynısını yapıyoruz. Yani yargı kararı olmadan dinleme söz konusu değil ve yargı kararıyla dinleme olabilir. Eğer yargı kararının gecikmesinde bir şey varsa önceden bir karar verilebilir, sonra yargı kararı alınır, onu tekrar ifade edeyim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu yetkiye sahip olan MİT istediği kararı alır.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Burada kanunsuz emir tabii olmaz, Sayın Günal’ın söylediği. Bu istihbarat mensuplarının 9’uncu maddede bir yerden bir şey istemesi, bilgi falan. Öyle rastgele gidip şuradan bir bilgi isteyeyim şeklinde bunlar olmaz arkadaşlar. Yürürlükte de zaten bu konuları bilenler bilirler.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ama bütün kanunların üstünde oluyor Sayın Bakan.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Bunların dosyaları vardır, gerekçeleri vardır. Bir yerden bir bilgi istenecekse onun bir formatı vardır yani hukukun içinde olur, keyfîlikler olmaz. Bunları tabii hepimiz biliriz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yani bir siyasi partiden isteyebilir mi Sayın Bakan?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – İster siyasi partiden ister başka yerden eğer bir bilgi istenecekse… Bizim MİT teşkilatımız da diğer kurumlarımız da geleneği olan, uzun süredir bunları zaten yürüten… Yeni bir teşkilat kurmuyoruz. Burada biz geleneği olmayan bir şeyi falan konuşmuyoruz arkadaşlar. Yasayla düzenleme yapıyoruz, hem biraz daha hukukun içine çekiyoruz Millî İstihbarat Teşkilatımızı hem meşru zemine çekiyoruz, açık hem Parlamento denetimine çekiyoruz hem de işlerini yaparken daha güvence altında olmalarını arzu ediyoruz. Yani, ana hatlarıyla bizim bu teklife Hükûmet olarak destek vermemizin sebebi bunlardır, açık yüreklilikle söylüyorum. Bunların dışında bir şey aramamak lazım. Tabii, herkesin takdiridir; işte, Oslo’da olanlar, başkaları, vesaire…

Şimdi, biz çözüm sürecinde değerli arkadaşlar, burada da ifade ettim, gizlilik içinde bir şey yürütmüyoruz. Her safhasını herkes biliyor ve Türkiye'nin hayrına bir şey yürüttüğümüze inanıyoruz. Başkaları başka türlü niteleyebilir. Burada hiçbir şeyin affı falan söz konusu değil. Herkes yaptığının, her görevde, yanlış yapan yaptığının hesabını verir. Biz sadece  -daha önce de kürsüden de arz ettim geçen defa bu konu konuşulurken- biraz fazla risk alan bir Hükûmetiz. Yani, ülkenin eğer birikmiş sorunları varsa bunları risk almayalım diye orada tutmuyoruz. Yani, çok fazla tenkitler bile alsak, siyaseten risklerini bile görsek o sorunları çözmek için, köklü çözümler bulmak için risk alıyoruz. Biraz cesaretimiz fazla. Onu söyleyebilirim.

Sayın Halaçoğlu’nun sorduğu, bugün bir şey varmış. Arkadaşlarıma sordum, “Böyle bir şey söz konusu değil.” dediler. O cevabı iletiyorum.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Dün çıktı. Daire Başkanı söylüyor Sayın Bakan.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Onun dışında, Sayın Türkoğlu “PKK’yla görüşmelere yasal statü” falan gibi… Biraz önce ifade ettiğim gibi biz o konularda çok açık bir şey yürütüyoruz. Sadece kamuda, devletin içinde bu tür görüşmeleri yürütenler, bu tür görevleri alanların daha rahat etmesini sağlamak lazım.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Bu statü olmuyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Şimdi, daha önce de söyledim, eğer böyle bir görevi yapan müsteşarı savcı sorguya çağırıyorsa müsteşar o görevi yapmaz. Hâlbuki o talimatı veren benim.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Görüşmeden dolayı çağırmaz ki, başka bir şeyden çağırır, suç olan bir şey varsa çağırır.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Hükûmet talimatı veriyor, Hükûmet sorumluluğunu alıyor. Dolayısıyla, biz bu risklerin ve sorumlulukların hepsini alıyoruz. Sadece, kamu görevlisi işini daha iyi yapsın, kolay yapsın diye de ona imkân tanımak lazım. Yani, bu ciddi, büyük devletin yapması gereken düzenlemelerdir. Bunları kısaca arz etmiş oldum.

Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

9’uncu madde üzerinde dört adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun teklifinin çerçeve 9 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Nurettin Canikli                              Mehmet Doğan Kubat                              Bünyamin Özbek

                      Giresun                                             İstanbul                                              Bayburt

            Hacı Bayram Türkoğlu                            Osman Aşkın Bak                                Hakan Çavuşoğlu

                        Hatay                                               İstanbul                                               Bursa

                  Ramazan Can                                              

                     Kırıkkale

“MADDE 9 - 2937 sayılı Kanunun 28 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Taleplerin karşılanması

MADDE 28 - Bu Kanunda MİT'e verilen görev ve yetkiler çerçevesinde yapılan her türlü talep öncelikli olarak yerine getirilir, bu talepleri yerine getirenlerin hukuki ve cezai sorumluluğu doğmaz.

Bu Kanun ile diğer kanunlarda aynı konuyu düzenleyen farklı hükümler bulunması hâlinde bu Kanun hükümleri uygulanır."

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 563 Sıra Sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                   Ali Serindağ                               Ferit Mevlüt Aslanoğlu                                Celal Dinçer

                     Gaziantep                                            İstanbul                                              İstanbul

                  Ali Özgündüz

                      İstanbul

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                  Hasip Kaplan                                       Adil Zozani                                     Ertuğrul Kürkcü

                       Şırnak                                               Hakkâri                                              Mersin

                   Halil Aksoy                                         Altan Tan                                       Gülser Yıldırım

                        Ağrı                                              Diyarbakır                                            Mardin

                    Sırrı Sakık                                          Erol Dora                                         İdris Baluken

                         Muş                                                 Mardin                                               Bingöl

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 563 sıra sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9. Maddesinin Anayasaya aykırı olmasından dolayı teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

                Mesut Dedeoğlu                           Hasan Hüseyin Türkoğlu                                 Alim Işık

                 Kahramanmaraş                                       Osmaniye                                            Kütahya

                   Bülent Belen                                       Reşat Doğru                                    Mehmet Erdoğan

                     Tekirdağ                                               Tokat                                                 Muğla

                 Özcan Yeniçeri                                    Mehmet Günal

                       Ankara                                              Antalya

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal konuşacak.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle de Sayın Başkan, önceki oturumdaki teessüflerini kabul ederek üsluptan dolayı özür  diliyorum ama haklılığımı da bir defa daha söylemek istiyorum çünkü haksızlığa karşı susan dilsiz şeytanmış. Sayın Başkanım, haksızlığın olduğu yerde bağırmak görevimiz var, onun için söylemeye devam edeceğiz çünkü bu kanunun kendisi de haksızlığın ve baskının altyapısını hazırlıyor, onun için burada bunları da söylemek zorundayız.

BAŞKAN – Nezaketinizden dolayı teşekkür ediyorum Sayın Günal.

Buyurun.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ben teşekkür ediyorum.

Zaman zaman sert söylemler olabilir ama işin esasında haklı olduğumuzu da cümle âlem biliyor.

Şimdi, burada gerçekten de bir hukuksuzluğun altyapısı, hukuk yoluyla, kanun yoluyla hazırlanıyor. Arkadaşlarımız geneli üzerinde konuşurken ve az önce Sayın Erdoğan da bölüm üzerinde Anayasa’ya aykırılıkla ilgili maddeleri belirtti.

Göz göre göre -Sayın Bakana sordum ama şu anda araya gitti- hukuk üstü bir şey yaratıyorsunuz yani kanunların üstünde, Anayasa’nın üstünde, uluslararası sözleşmelerin üstünde. Yani buna kimse dokunamaz, MİT’in kanunu her şeyin üstündedir, her şeyi yapar, hesap sorulamaz, başka kanunlarda geçen hiçbir hüküm uygulanmaz, onun dediği her şey emir telakki edilir, şırakkadak yapılır. Yapmayan? Hapı yutar. Ya, böyle bir anlayış olabilir mi? Böyle bir kanun metni olabilir mi? Ben gerçekten anlayamıyorum.

Sayın Bakana sordum ama hızlıca geçiştirdi. Böyle bir şey “Yazılı yetkilerin kullanılmasını ihmal veya suistimal suretiyle önleyen kamu görevlileri hakkında...” diyor. Bana verdiğiniz şey kanuna uymuyorsa Sayın Bakanım, kanuna uymuyor diye ben bürokrat olarak yapmıyorsam benim hakkımda nasıl cezai işlem uygularsın?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Olmaz.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – E “Başka kanunlarda uyumsuzluk varsa efendim, bu gelsin.” Böyle bir şey olmaz.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Talimat lazım.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Şimdi, bu, Anayasa’ya aykırıdır.

Öbür taraftan da başka kanunsuzlukların üzerini kapatıyorsunuz. Az önce Sayın Türkoğlu sordu ama Sayın Bakan “Öyle bir şey yok.” diyor. Bu, bal gibi de Oslo görüşmelerinin de, İmralı müzakerelerinin de tamamını meşru bir şeye oturtan, geçmişe yönelik görüşmeleri de aklayıp onlarla ilgili  soruşturma açılamamasını sağlamaya yönelik bir düzenlemedir. Ne kadar yaptığınız gayrimeşru, gayriyasal iş varsa bu kılıfın altına sokarak şimdiye kadar yapılan, yarın Yüce Divanda yargılanmanıza neden olacak bu işlemlerin üstünün örtülmesidir, bunun başka bir izahı yoktur, hukuk tanımazlıktır bu aynı zamanda.

Şimdi, enteresan bir şey yapıyorsunuz. Bir taraftan MİT’le ilgili… Şimdi bir örnek daha vereceğim Sayın Bakanım burada. Sayın Başbakanın ben o ifadelerini hayretle izledim, diyor ki: “Bunlar haindir.” Dün yine konuşuyor. MİT’in tırlarını durdurdu, bu polisler içeriye alındı, tamam, hukuk işliyor, tahliye kararı verilmiş, “Bunu yapan hâkimler haindir.” Böyle bir hukuk anlayışı var mı? Yani, hâkime nasıl “hain” dersiniz, ben anlamadım. Yani, bir suçu varsa, inancından dolayı…. Az önce Sayın Bakan ne dedi? Kendi inancıyla ilgili olanlara ağır şey söyledi mi? “Cevap vermeye gerek duymuyorum.” dedi mi? Dedi. Yahu, kanuna uyuyorsa hangi mezhepten, hangi görüşten, hangi cemaatten olduğundan size ne? Hukuka uyuyorsa, kurallara uyuyorsa, Anayasa’ya uyuyorsa böyle bir ayrımcılık olabilir mi? Ben kulaklarıma da gözlerime de inanamadım çünkü ekrandan izledim Sayın Bakanım.

Şimdi, o tırın içerisinde -ben size soruyorum bir daha- illegal kazanılmış, aklanacak kara para vardıysa kim görevini yapmadı? Öyle ise soruşturulması lazım diyorum, niye engelliyorsunuz? Bu soruşturuluyor, mahkemeye gidiyor, savcının söylediğini hâkim tutmadı diye, hâkim tahliye etti diye… Sonuçlanmamış yani henüz daha, tutuklu devam etmiyor, bu dava devam edecek, “Bu hâkimler haindir.” Böyle bir şey olur mu Sayın Bakan? Getirdiğiniz kanun bunun kılıfını hazırlıyor. Bundan sonra hiçbir şey söylenemeyecek. Şimdi, Başbakan böyle derse kusura bakmayın ama böyle bir hukuk devleti olabilir mi? O hâkimin söylediği doğru. “Anayasa Mahkemesi Başkanı gayrimillî.” Ne oldu? Hani, düne kadar hep sizin söylediğiniz geçiyordu? Hani çok demokratik, Batılı standartta Anayasa Mahkemesi olmuştu? İki tane şeyi iptal etti diye gayrimillîymiş! “Millî” ne demek yani millî kim? Kim millî, kim değil, ben anlamıyorum.

Gerçekten her şey birbirine karıştı, burası gerçekten hukuk devleti olmaktan çıktı. Hukuk önünde herkes eşittir diyorduk ama Başbakan hiçbir hukuka uymamak yolunda devam ediyor. Bu MİT teklifi de bütün maddeleriyle beraber hukuksuzluğun üstünü örtmeye yönelik, diktatörlük ve korku imparatorluğunu kurmaya yönelik bir yasal düzenlemedir. Kendi niyetini de zaten burada ifade etmiştir; Anayasa Mahkemesi Başkanına ve hâkimlere “hain” diyerek, “gayrimillî” diyerek bunu ortaya koymuş bulunmaktadır. Bu yoldan bir an önce dönmek gerekir. Hukuk herkese lazım. Yarın bu yetkilerle değiştiğiniz zaman başkaları sizin başınıza eğer bir şeyler örmeye kalkarsa o zaman anlayacaksınız diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Günal.

Önergeyi oylarınıza…

III.- Y O K L A M A

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacaktım, yalnız, bir yoklama talebi var.

Şimdi tespitimizi yapalım: Sayın İnce, Sayın Yılmaz, Sayın Acar, Sayın Dinçer, Sayın Kuşoğlu, Sayın Çelebi, Sayın Özdemir, Sayın Genç, Sayın Özgündüz, Sayın Aldan, Sayın Korutürk, Sayın Dibek, Sayın Öztürk, Sayın Haberal, Sayın Aygün, Sayın Bilgehan, Sayın Tanal, Sayın Pavey, Sayın Aygün, Sayın Atıcı, Sayın Güven.

Yoklama için üç dakikalık süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.03

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.15

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

------0------

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Antalya Milletvekili Mehmet Günal ve arkadaşlarının önergesinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakikalık süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Çankırı Milletvekili İdris Şahin ve Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu’nun; Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu (2/2011) (S. Sayısı: 563) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon burada.

Hükûmet burada.

Şimdi, Antalya Milletvekili Mehmet Günal ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 563 Sıra Sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Ali Serindağ (Gaziantep) ve arkadaşları

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önergeler üzerinde Bingöl Milletvekili Sayın İdris Baluken konuşacak.

Buyurun Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 9’uncu maddenin yasa metninden çıkarılması üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım.

Bu maddeye baktığımız zaman, MİT mensuplarını aldıkları görev gereği işlemiş oldukları suçlardan da muaf tutulan ve kendilerine büyük bir hukuki ve cezai zırh getiren bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. MİT’in görev alanına, MİT personelinin görev alanına sınırsız bir alan açan ve deyim yerindeyse bütün MİT personeline tam bir dokunulmazlık zırhı getiren bir  düzenleme hem Anayasa’ya aykırıdır hem uluslararası hukuka aykırıdır. Bu nedenle bu maddenin mutlaka yasa teklifinden çıkarılması gerektiğini ifade ediyoruz, bütün vekillerin de bu önergemize destek vermelerini bekliyoruz. Çünkü burada şöyle bir  tehlike var: Devlet bekası adına geçmişte işlenen suçların, işlenen cinayetlerin nasıl örtbas edildiğiyle ilgili açığa çıkarılması gereken karanlık bir tarih önümüzdeyken biz, bırakın bunları açığa çıkarmayı, tam tersine buna yasal bir zemin hazırlayan bir düzenlemeyi görüşüyoruz.

Geçmişte -arkadaşlarımız bahsettiler- devletin bilgisi dâhilinde işlenen 17 bin faili malum cinayetler var. İş adamları, siyasetçiler, milletvekilleri, gazeteciler hangi planlamalarla sokak ortasında infaz edildiler? Bugüne kadar, bu cinayetleri işleyenler nasıl korundu? Böyle bir yakıcı sorun önümüzdeyken siz, şu anda bu maddeyle bunun yasasını çıkarıyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Konuşmacı, bir dakika…

Sayın milletvekilleri, salonda müthiş bir uğultu var, lütfen, sessiz kalmanızı rica ediyorum.

Buyurun Sayın Konuşmacı. Sürenize ekleyeceğim.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Deyim yerindeyse eski kontrgerilla cinayetlerinin, gladyo cinayetlerinin bugün meşrulaşmasını sağlayan ve yasal bir zemine oturtulmasını sağlayan bir düzenleme getiriyorsunuz. Yani, görev icabı, devletin yüksek çıkarları gereği iş adamını da öldürdüğünü tespit etseniz, gazeteciyi, siyasetçiyi öldürdüğünü de tespit etseniz bu yaptığınız düzenlemeyle herhangi bir cezai ve hukuki sorumluluk, maalesef, işletemezsiniz. Dolayısıyla, bu yanlıştan bir an önce vazgeçilmesi gerekiyor.

Bakın, bu karanlık tarih bu ülkedeki herkesi ilgilendiriyor. MİT olur, diğer istihbarat örgütleri olur, ordu olur; devletin yüksek çıkarları gereği bu ülkede cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar Kürtlere yapılanlar, Alevilere yapılanlar, İslami kesime yapılanlar, solculara, sosyalistlere yapılanlar açığa çıkarılmayı ve geçmişe dönük hakikatleri araştırmayı gerektiriyor. En basit örneğiyle Çorum’da, Maraş’ta, Sivas’ta bugüne kadar işlenen pek çok karanlık cinayeti bilmiyoruz. Yine, bu devletin raflarında olan Musa Anter cinayetinden tutalım da çözüm süreci içerisinde işlenen Sakine Cansızların katledilmesi, Roboski katliamının planlamasıyla ilgili hangi istihbarat kurumlarının hangi planlamaları yaptığını bilmiyoruz. Buraya bir yasal düzenleme getirdiğiniz zaman bizim beklentimiz hem geçmişe dönük yapılan bu karanlık planlamaları açığa çıkarmak hem de gelecekte olası bu karanlık planlamaların önünü alacak bir düzenlemeyi öngörmekti.

Bugün de basını takip ettiğinizde, istihbarat birimlerinin Suriye’deki faaliyetleriyle ilgili sayısız suçtan bahsediliyor. İddia mıdır, gerçek midir, bunu açığa çıkarmak aslında bu Meclisin ve Hükûmetin görevi. Kimyasal silah kullanma iddialarından tutalım da Rojava’da Kürtlere karşı savaş yürüten çetelere verilen desteğe kadar, sınır boyunca Kürt halkının Rojava’daki kazanımlarını geriye çevirmeye, boğmaya yönelik girişimlere kadar istihbarat örgütünün yaptıklarıyla ilgili çarşaf çarşaf haberler bugünkü basın bültenlerinde de yer alıyor. Bunların açığa çıkarılmasıyla ilgili yasal düzenlemelere ihtiyaç var. Bunu yapmadığınız zaman hem Avrupa Birliği normlarından uzaklaşırsınız hem olması gereken demokratik hukuk devletinin normlarından uzaklaşır, bir istihbarat devleti hüviyetine bürünürsünüz.

Dolayısıyla bütünüyle eleştirdiğimiz bu teklifin özellikle bu 9’uncu maddesinin yasa teklifinden çıkarılması önergemize destek istiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyoruz.  (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baluken.

Diğer önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Ali Özgündüz konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, evet, MİT, sonuçta, millî istihbaratsa ülkenin gözü kulağı. Elbette ki her devletin istihbarat kurumu olacaktır ve devletin gözü kulağı olan bu teşkilat ülke menfaatine istihbarat toplayacaktır, analiz edecektir, bunu devletin ilgili birimlerine sunacaktır veya siyasi iktidar da ülkenin geleceğine, güvenliğine karşı tehdit olan unsurlara karşı gerekli tedbirleri alacaktır. Böyleyse sorun yok ama sizin getirdiğiniz bu yasa böyle değil. Bunu, daha çok alelacele, panikle -son dönemde özellikle 17 Aralık soruşturmasıyla başlayan panikle- emniyete güvenmediğiniz için, emniyet istihbaratına güvenmediğiniz için iç istihbaratı da, hatta operasyon yetkisini, hatta neredeyse adli kolluk yetkisini düzenleyen bir yasa teklifi olarak -tasarısı olarak bile getiremediniz- önümüze getirdiniz.

Bu kanun tümüyle, aslında bir bütün olarak Anayasa’ya aykırıdır. Çünkü, değerli milletvekilleri, Anayasa’mız 6’ncı maddede diyor ki: “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.” Evet, Türk milleti bu egemenliğini, Anayasa’nın koyduğu esaslar çerçevesinde, yetkili organlar eliyle kullanır. Yetkili organlar nedir? 7’nci maddeye göre yasama yetkisi, işte bu yüce Meclisindir; yürütme yetkisi Bakanlar Kurulunundur. 9’uncu madde: “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.” diyor. Ve yine, Anayasa’nın 10’uncu maddesi “herkesin kanun önünde eşit olduğu” hükmünü içerir. Yine, suç ve cezaların kanuniliği ilkesi gereğince, konusu suç teşkil eden emirler yazılı olarak verilse bile dinlenmez. Bunu dinleyen kamu görevlileri sorumluluktan kurtulamaz. Ama siz getiriyorsunuz 9’uncu maddede bir düzenleme, diyorsunuz ki: “MİT’e verilen görev ve yetkiler çerçevesinde yapılan her türlü talep öncelikli olarak yerine getirilir, bunları yerine getirenlerin hukuki ve cezai sorumluluğu yoktur.” Değerli arkadaşlar, bu kesinlikle Anayasa’ya aykırıdır.

Efendim, şimdi diyeceksiniz ki: “İşte, Anayasa Mahkemesine gidin.” Hep böyle yani sizin hukuk ve anayasa bakışınız, demokrasi, hukuk devleti anlayışınız ne yazık ki böyle. Daha önce de oldu, HSYK’yla ilgili söyledik: “Anayasa’ya aykırı.” Gittik Anayasa Mahkemesine, iptal etti. Peki, Anayasa’ya göre, sadece Anayasa’yı yorumlayan Anayasa Mahkemesinin kararlarına “Efendim, saygı duyarız ama yanlıştır.” Yerden yere vuruyorsunuz; neredeyse “çete” diyeceksiniz, efendim “örgüt” diyeceksiniz.

Değerli arkadaşlar, bu arada Anayasa Mahkemesine gidip iptal edilince ne oluyor? Yaptığınızı yapıyorsunuz. Dolayısıyla lütfen, rica ediyorum; bu yasa da Anayasa Mahkemesinden dönecektir, uyarıyorum, iptal edilecektir ancak yanlış yapmayın. Biz muhalefet olarak yapıcı muhalefet yapmaya çalışıyoruz, size destek olmaya çalışıyoruz.

Sayın Bakan geçen gün konuşurken bir şey söyledi, dedi ki: “Efendim, MİT görüşür yani terör örgütleriyle, millî güvenliği tehdit eden unsurlarla görüşebilir. On beş sene önce de görüştü, bugün de görüşüyor.”

Sayın Bakan -burada değil- bakın, Ergenekon iddianamelerini okudunuz mu bilmiyorum, orada, Özel Kuvvetler Komutanlığı mensupları Apo’nun avukatlarıyla görüştü diye sizin mantığınıza göre Ergenekon denilen örgüt PKK’yı da kullanıyordu. Bu iddianame yazıldı, bundan dolayı insanlar aylarca, yıllarca cezaevinde kaldı. Bu mantıkla o zaman özür dilemeniz gerekiyor eğer MİT görüşürse.

Peki, MİT görüşürse, millî güvenliği tehdit eden terör örgütleriyle ülkenin milleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğü aleyhine bir görüşme yaparsa, bu talimatları yerine getiren de sorumlu olmazsa… Böyle bir şey olur mu değerli arkadaşlar, böyle bir mantık olur mu? O nedenle bu madde Anayasa’ya aykırıdır.

Öyle bir şey getiriyorsunuz ki Bakan sorumlu olacak,  Başbakan MİT nedeniyle MİT’in görev ve yetkisi alanına giren emirleri verdiği zaman sorumlu olmayacak, bunu uygulayan kişi sorumlu olmayacak. Örneğin, son zamanlarda gündemdedir, geçmişte de MİT’in  birçok eylemi yine aynı şekilde Suriye’deki terör örgütlerini desteklediği yönünde söyleniyor. Oradaki kimyasal silah, insanlığa karşı işlenen bir suç. Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesinin görevine giren bir suç işlerse ne olacak, bunu da mı koruyacaksınız? Dolayısıyla Anayasa’ya aykırı bu kanuna “evet” vermeyin, önergemizi kabul edin diyorum.

Genel  Kurulu saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –  Teşekkür ederim.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun teklifinin çerçeve 9 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                  Mehmet Doğan Kubat (İstanbul) ve arkadaşları

 “MADDE 9 - 2937 sayılı Kanunun 28 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Taleplerin karşılanması

MADDE 28 - Bu Kanunda MİT'e verilen görev ve yetkiler çerçevesinde yapılan her türlü talep öncelikli olarak yerine getirilir, bu talepleri yerine getirenlerin hukuki ve cezai sorumluluğu doğmaz.

Bu Kanun ile diğer kanunlarda aynı konuyu düzenleyen farklı hükümler bulunması hâlinde bu Kanun hükümleri uygulanır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Katılıyoruz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, mevcut 28 inci maddenin son fıkrası, uygulanacak ceza da belirtilmek suretiyle 27 nci maddeye taşınmış olduğundan bu düzenlemeye paralel değişiklik yapılmaktadır. Ayrıca madde başlığı gerçekleştirilen değişikliğe uygun hale getirilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi kabul edenler…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler…

Peki, kâtip üyeler arasında bir anlaşmazlık var, elektronik cihazla yapalım.

Süreyi başlatıyorum, iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – O beş dakika kıyak size!

BAŞKAN – Hiç öyle düşünmedim gerçekten Sayın Çelebi, gerçekten öyle düşünmedim. Çok ayıp ettiniz gerçekten, hiç aklıma bile gelmez öyle bir şey. Dünyaya kuşkuyla bakmam ben.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Ama sormadınız “Kabul etmeyenler…” diye Sayın Başkan?

BAŞKAN – Sordum.

Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Bu “Cinayet işlemek serbesttir.” demek Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN – 10’uncu maddede…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, 10’uncu maddeye geçmeden 60’ıncı maddeye göre bir söz istiyorum efendim.

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Bu, cinayet işlemeyi serbest bırakan bir maddedir.

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz Sayın Acar, Grup Başkan Vekilinizi dinliyorum.

Buyurun Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – 60’ıncı maddeye göre bir söz istiyorum efendim. Bir teknik değerlendirme ihtiyacı duydum, onu Genel Kurulla paylaşmak istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Grup Başkan Vekili, Sayın Hamzaçebi buyurun.

İki dakika.

 

XI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

6.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinde kabul edilen önergeyle çerçeve 9’uncu maddenin yeniden düzenlendiğine ancak 3’üncü ve 8’inci maddelerde kabul edilen önergelerle 2937 sayılı Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun ilgili maddelerinin değiştiğine ve değiştirilen maddelerin bu önergelere göre düzenlenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biraz önce yapılan oylamayla iktidar partisinin 9’uncu maddeyle ilgili önergesi kabul edildi. Önergeye göre teklifin çerçeve 9’uncu maddesi yeniden düzenlenmiştir. Teknik olarak herhangi bir sakınca yok, tabii ki içerik olarak bu önergeye katılmıyoruz, bu ayrı bir konu. Ancak, daha önce teklifin 3’üncü ve 8’inci maddeleriyle ilgili olarak iktidar partisi grubunun vermiş olduğu önergeler teklif metnini değil, 2937 sayılı Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun ilgili maddelerini değiştirmektedir. O önergelerin yazım şekli ile bu önergenin yazım şekli tamamen birbirinden farklıdır. Dolayısıyla o önergelerle teklif metni değil, o önergelerde yazıldığı gibi 2937 sayılı Kanun’un ilgili maddeleri değiştirilmiştir. Ben Başkanlık Divanına, Kanunlar ve Kararlar Başkanlığına bu hususu hatırlatıyorum. Meclisten bu kanun eğer kabul edilerek çıkarsa o maddelerin buna göre düzenlenmesi gerekir. Kanunlar ve Kararlar Başkanlığı, Başkanlık Divanı yanlışlıkla o maddelerle ilgili teklif metninin değiştiği şeklinde bir yorum yapmamalıdır çünkü önerge metni doğrudan doğruya 2937 sayılı Kanun’un ilgili maddelerinin değiştirilmesini hedeflemiştir ve o şekilde kabul edilmiştir. Bunu Genel Kurulun ve Başkanlık Divanının bilgisine sunuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.

Kanunun yazımında gerekli hassasiyet gösterilecektir, buna inanıyorum.

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Çankırı Milletvekili İdris Şahin ve Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu’nun; Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu (2/2011) (S. Sayısı: 563) (Devam)

BAŞKAN - 10’uncu maddede üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 563 sıra sayılı kanun tasarısının 10’uncu maddesinin yasa metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                  Hasip Kaplan                                       Adil Zozani                                     Ertuğrul Kürkcü

                       Şırnak                                               Hakkâri                                              Mersin

                   Halil Aksoy                                     Gülser Yıldırım                                    Pervin Buldan

                        Ağrı                                                 Mardin                                                Iğdır

                     Altan Tan                                          Sırrı Sakık                                          Erol Dora

                    Diyarbakır                                              Muş                                                 Mardin

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                   Ali Serindağ                               Ferit Mevlüt Aslanoğlu                                Celal Dinçer

                     Gaziantep                                            İstanbul                                              İstanbul

               Ömer Süha Aldan

                       Muğla

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 563 sıra sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10. Maddesinin Anayasaya aykırı olmasından dolayı teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                Mesut Dedeoğlu                           Hasan Hüseyin Türkoğlu                             Münir Kutluata

                 Kahramanmaraş                                       Osmaniye                                             Sakarya

                     Alim Işık                                         Reşat Doğru                                       Bülent Belen

                      Kütahya                                               Tokat                                               Tekirdağ

                 Özcan Yeniçeri                                  Mehmet Erdoğan

                       Ankara                                               Muğla

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sakarya Milletvekili Sayın Münir Kutluata konuşacak.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 563 sıra sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesi üzerine verdiğimiz önerge vesilesiyle söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu dönemde yasama, iktidarın elinde, Türkiye'nin ihtiyaçlarına göre değil iktidarın ihtiyaçlarına göre kanun yapan bir kurum hâline gelmiştir. “İktidarın ihtiyacı nedir?” diye baktığımız zaman Anayasa’nın hukuk devleti prensibine tabi olmadan iktidarı sürdürebilme gayretleridir. Torba yasa ve temel yasa uygulamalarıyla hukuk aşılmakta, yasal sorumluluktan kurtulmak üzere tedbirler alınmaktadır, son dönemin görüntüsü budur. Bu tür yasal hazırlıklardan bir tanesi de bu önümüzdeki kanun teklifidir. Bu teklifin dört açıdan malul olduğunu görüyoruz.

Bunlardan bir tanesi, sık sık ifade edildiği üzere, kanun tasarısı olarak gelmemiş olmasıdır. Eğer kanun tasarısı olarak gelmiş olsaydı bir otokontrolden geçmiş olacaktı; en azından, Hükûmet üyeleri tarafından olayın değerlendirilmesine, nasıl bakıldığına iktidarın en tepe noktaları şahit olmuş olacaktı. Buna fırsat verilmemiştir, kurumların görüşü alınmamıştır. Dolayısıyla böyle ciddi bir konunun teklif olarak getirilmesi, daha baştan işin iyi niyetten uzak olduğunu ortaya koymaktadır.

Diğer bir husus, ilgili komisyonlara gitmemiş olmasıdır. Değerli milletvekilleri, şöyle kabaca bir bakışla bile 13+2 maddelik bu teklif, kanun teklifi sıradan bir gözle bile Anayasa’nın maddeleriyle kıyaslandığı zaman en az Anayasa’nın 12 maddesine aykırı olduğu görülmektedir. Böyle bir yasanın, yasa teklifinin Anayasa Komisyonundan geçmeden Meclisin önüne gelmesini kim, neyle, nasıl izah edecektir? Bu, bundan sonraki süreçte de diğer üst mahkemeler üzerinde birtakım baskı metotlarına teşebbüs edileceğine dair bugüne kadar çok sık rastladığımız olumsuzlukların işaretlerini vermektedir.

Bir başka nokta: Alt komisyona götürülmemiştir. Alt komisyonların en önemli faydası, dar sayıda insan tarafından ele alınırken, küçük gruplar hâlinde görüşülürken oradaki iktidar temsilcileri -yüz yüze bu ortamda- bu sipariş yasaları savunamamaları hâlinde kendilerini zorlayanlara “Bu kadar da olmaz.” demek suretiyle bu vahşi teklifleri veya tasarıları biraz medenileştirmeye katkıda bulunuyorlardı, buna fırsat verilmemiştir.

Bir başka nokta: Topu topu 13+2 maddelik bir teklif temel yasa olarak gelmektedir, temel kanun teklifi olarak gelmektedir. Bu da maddelerin tartışılmasının bile istenmemesini gösteriyor. Bu açıdan baktığımız zaman daha baştan malul bir görüntüsü var.

Bir başka nokta bu yasayla ilgili: Ciddi bir samimiyet eksikliği görülüyor. Burada iktidarın eklemeler yaparak veya çıkarmalar yaparak düzeltmeye çalıştığı hususların hepsi İçişleri Komisyonunda görüşülen hususlar olmasına rağmen, orada düzeltilseydi daha iyi olmaz mıydı? Burada düzeltilmesinin sebebi, öyle anlaşılıyor ki, ciddi eksik giderme gayreti değil, kamuoyunda oluşmakta olan infiali önlemek için bir iş yapar görüntüsü ortaya koymaktır.

Üzülerek müşahede ettiğim bir başka nokta: İlgili Bakan burada tenkitlere cevap verirken, MİT’i savunur bir ifadeyle, MİT’e yüklenilmemesini istemiştir. Hiç kimse MİT’e yüklenmiyor, hiç kimse MİT’e bir şey söylemiyor. Milletin derdi, muhalefetin derdi, bizim ikazımız Millî İstihbarat Teşkilatının böyle büyük sıkıntılara girmiş bir iktidarın elinde oyuncak olmasının önüne geçmek ve MİT gibi bir millî teşkilatımızı bu görüntüden korumaktır. Dolayısıyla, iktidar mensupları tenkitlerin özünü kavrarlarsa bu düzenlemelerin daha yararlı olacağını düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kutluata.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan. Yoklama talebimiz var efendim.

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylamadan önce bir yoklama talebi var.

Önce tespiti yapalım: Sayın Hamzaçebi, Sayın Serindağ, Sayın Dinçer, Sayın Acar, Sayın Tanal, Sayın Kuşoğlu, Sayın Aygül, Sayın Çelebi, Sayın Onur, Sayın Toprak, Sayın Özgündüz, Sayın Algan, Sayın Akar, Sayın Dibek, Sayın Yıldız, Sayın Atıcı, Sayın Öztürk, Sayın Aydın, Sayın Bayraktutan, Sayın Şafak.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama süresini başlatıyorum..

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

                                                                                             Kapanma Saati: 19.47

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 19.59

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

------0------

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77’nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Sakarya Milletvekili Münir Kutluata ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve işlemi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Çankırı Milletvekili İdris Şahin ve Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu’nun; Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu (2/2011) (S. Sayısı: 563) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon burada.

Hükûmet burada.

Şimdi, Sakarya Milletvekili Münir Kutluata ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, 60’ıncı maddeye göre bir açıklama yapmak istiyorum 11’inci maddeyle ilgili.

BAŞKAN – Bir dakika…

Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım.

Sayın Halaçoğlu…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – 11’inci madde değil mi efendim? 10’uncu maddeyi mi görüştük şimdi?

BAŞKAN – Biz şu anda 10’uncu maddeyi görüşüyoruz.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Bir sonraki maddede…

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 563 sıra sayılı kanun tasarısının 10’uncu maddesinin yasa metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

Ali Serindağ (Gaziantep) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önergeler üzerinde Iğdır milletvekili Sayın Pervin Buldan konuşacak.

Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesiyle ilgili grubum adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

10’uncu maddenin yasa tasarısından çıkarılmasındaki gerekçemiz: “Bu maddeyle, MİT mensupları ve MİT’te görev yapmış olanların MİT’in görev ve faaliyetlerine dair konularda tanıklık yapamayacak olması, MİT mensuplarına tanınan ayrıcalık açısından Anayasa’ya aykırıdır. Bu durum MİT mensuplarını tamamen yasal denetim dışında tutacak bir uygulama getirecektir. Ancak devletin çıkarlarının zorunlu kıldığı hâllerde MİT mensuplarının tanıklığının MİT Müsteşarının, MİT Müsteşarının tanıklığının ise Başbakanın iznine bağlı olması, “devlet çıkarları” kavramının muğlaklığı nedeniyle esasen devleti ve MİT’i korumaya almaktadır. Gerekçemiz budur.

Dolayısıyla, biz bu maddenin yasa metninden çıkarılmasını talep ediyoruz ama sadece bununla sınırlı kalmıyoruz. Aynı zamanda, bu yasanın da aslında sorunlu bir yasa olduğunun, dolayısıyla sadece maddenin değil, aslında bu yasanın görüşülmemesi gerektiğinin çünkü bu yasayla birlikte MİT’in yetkilerinin daha çok güçleneceğinin ve genişleteceğinin de altını önemle çiziyoruz.

Değerli arkadaşlar, muhalefetin ifade ettiği… İşte, süreci garanti altına alan bir yasa görüşüldüğünü ifade ediyorlar ama ben buradan özellikle muhalefet partilerine şunu ifade etmek istiyorum: Bu yasa tasarısıyla ne yazık ki bu süreç garanti altına alınmıyor. Keşke bu süreç garanti altına alınsaydı, bu süreci garanti altına alacak olan yasalar bu Genel Kurulda çıkmış olsaydı. Böyle bir yasa tasarısı eğer acilen çıkarsa biz de BDP Grubu olarak gönül rahatlığıyla böylesi yasaların altına imzamızı atarız. Eğer bu yasa gerçekten bu süreci garanti altına alacak bir yasa olsaydı bu yasaya da “Evet.” derdik ve altına imzamızı atardık.

Ayrıca, MİT’in şaibeli bir kurum olduğunun da altını çizmek isterim. Özellikle bu süreç başladığı günden itibaren bu MİT ne yazık ki bir şaibe altındadır. Sürecin başından beri Paris’te katledilen Sakine Cansız, Leyla Şaylemez ve Fidan Doğan arkadaşlarımızın hâlâ sorumluları açığa çıkmamıştır. Bu cinayet ortadan kalkmadığı sürece, bu cinayetin zanlıları ortaya çıkarılmadığı sürece, bu cinayetin zanlıları açığa çıkarılıp yargılanmadığı sürece MİT zan altındadır.

Yine bununla paralel olarak, özellikle Rojava meselesi… Rojava meselesi bizim açımızdan kırmızı bir çizgidir, dolayısıyla MİT de bu konuda yine şaibe altındadır çünkü Rojava’ya gönderilen tırlar yakalanmıştır ve bu tırların içerisindeki mühimmatlar ne yazık ki kamuoyuna açıklanmamıştır. Dolayısıyla, bununla ilgili de MİT’in şaibeli bir kurum olduğunun altını çizmek isterim.

Bir önceki oturumda, milletvekilimiz Sayın Sırrı Sakık’ın “MİT’e ve özellikle Hakan Fidan’a teşekkür ediyorum.” ifadesine ben katılmıyorum. Roboski olayı ortadayken, Gever olayı ortadayken, Lice olayı ortadayken bizim MİT’e teşekkür etmek gibi bir hakkımız yoktur değerli arkadaşlar.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ya, ya! Bravo!

PERVİN BULDAN (Devamla) – Dolayısıyla, bunun altını önemle çiziyorum; ben inanıyorum ki Sırrı Sakık arkadaşımız da bir yanlış anlamadan kaynaklı, MİT’e teşekkürlerini sunmuştur.

Ben şunu çok açık ifade etmek istiyorum: Teşekkür edilmesi gereken yerler farklı yerlerdir. Bugün bu süreci başlatmış olan İmralı Cezaevinde yatan Sayın Abdullah Öcalan’a ben buradan teşekkür ediyorum. Bugün eğer bu ülkede bir çatışmasızlık süreci varsa, kan akmıyorsa, anneler ağlamıyorsa bu sürecin başaktörü Sayın Öcalan’a ben bir kez daha teşekkür ediyorum ve bu çatışmasızlık sürecinin devam etmesi gerektiğini savunuyor ve bu sürecin garanti altına alınmasını gerektirecek olan yasaların acilen Genel Kuruldan çıkarılması gerektiğini ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Diğer önerge üzerinde Muğla Milletvekili Sayın Ömer Süha Aldan konuşacak.

Buyurun Sayın Aldan. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesi, MİT’te görev yapmış olanların ya da MİT mensuplarının tanıklık yapamayacağını hüküm altına almaktadır. Keza, devletin çıkarlarının zorunlu kıldığı hâllerde MİT mensuplarının tanıklığı MİT Müsteşarına, MİT Müsteşarının tanıklığı ise Başbakanın iznine bağlanmaktadır. 12 Eylülden önceki düzenlemede, MİT mensuplarının ya da MİT’te görev yapmış olanların tanıklığını kısıtlayan herhangi bir kural yoktur. Keza, son düzenlemede, mevcut düzenlemede ise görevin gizliliği ve devletin çıkarlarının zorunlu kıldığı hâllerde izne bağlanan, MİT Müsteşarının iznine bağlanan bir tanıklık hâli söz konusuydu. Burada hiyerarşik bir yapı oluşturulmaktadır. “Devletin çıkarlarının zorunlu kıldığı hâl” tanımı tamamıyla soyut ve subjektiftir, kişiden kişiye değişebilir. Keza, mevcut hâlde şöyle söyleyebiliriz ki, MİT Müsteşarının görevlendirmediği ya da arzulamadığı hiçbir MİT mensubu tanık olarak dinlenemeyecektir. Bu, Türkiye’de suçla mücadelede önemli bir handikaptır. Bütün bu süreci MİT Müsteşarının iki dudağının arasına bağlamak doğru bir yaklaşım olmaz diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri “Otuz yıllık MİT yasası eskidi, yeni dönemde yeni ihtiyaçlar çıktı, çağdaş bir düzenlemeye gereksinim var.” diye madde gerekçelendirilmiş. Keza, burada “MİT’in elinde özel, gizli bir belge var. Buna dayalı olarak birtakım şeyler yapılıyordu. Yasal düzenlemeyle bunu daha anlaşılabilir, görülebilir hâle getirdik.” deniliyor. Lakin, çağdaşlık, istihbarat kurumunda çalışanları yasalar önünde ayrıcalıklı hâle getirmek, sonra da bu ayrıcalıklı kişileri tek kişiye bağlı çalıştırmak değildir. Çağdaşlık yalnızca yasayla sağlanamaz. Çağdaşlık yasalarda değil, kafalarda aranmalıdır. Keza, çağdaş ülkede şeffaflık, hesap verebilirlik, bağımsız denetim mekanizması, yasalar önünde eşitlik esas olmalıdır.

Bir istihbarat kurumunun, görevinin gereği olarak gizli faaliyette bulunması ile örtülü operasyonlardan hesap vermesinin gerekliliği arasında ince bir çizgi vardır. Temel amaç, gizli görevin aksamasına neden olabilecek unsurları ortadan kaldırmak, keza aynı zamanda da koruma kalkanının hukuk dışı girişimlere araç olmasını önleyebilmektir. Ne yazık ki “önleyici dinleme” dediğimiz sistem devam etmektedir. Aslında bu yasal düzenleme 17 Aralık sürecinden sonraki koruma kalkanının unsurlarından sadece birisidir. Ne yapılmıştır? Adli dinlemelerin önüne bir şekilde geçilmiştir. Adli soruşturmaların hepsi kamuoyunun gözü önünde cereyan edecektir. Tamam, buna hiç söyleyecek bir şey yok. Fakat önleyici dinleme ya da istihbari dinlemenin önü hiçbir şekilde tıkanmamıştır. Bu, şu demektir: Türkiye’de belli insanlar sürekli sorgulanabilecektir, gizlice telefonları dinlenebilecektir, gizli izlemeye tabi tutulabileceklerdir ama istenmeyen kişiler tutulamayacaklardır. Egemenin tek yanlı bilgi edinmesini ama buna karşın diğer alanların sürekli izlenmesini sağlayacak bir mekanizma oluşturulmaya çalışılmaktadır.

Keza, bu yasa kapsamında önemli şeylerden bir tanesi: Örneğin, MİT teşkilatı bir siyasi partiye çok mahrem bilgilerini sorup öğrenebilme yeteneğine sahip olacaktır. Bunu kabul etmek doğru bir şey değildir. Her kurumun kendine özgü gizli bir yapısı vardır, gizli bir yanı vardır. MİT’i böylesine fütursuzca kullanmaya kalkarsanız bu kuruma ciddi oranda zarar verirsiniz.

Millî İstihbarat Teşkilatının aslında bu yasal düzenlemeyle getirilmek istendiği tablo şudur: Önce askerin bir anlamda burnu sürtülmüştür, devletin eli silahlı bir gücü bir anlamda karşıya alınmıştır. Öte yandan, belli bir yandaş polis mekanizması işletilmiştir, beslenmiştir ama “Besle bir kuşu...” meselesi söz konusu olmuştur. Şimdi, MİT’e hem istihbari hem operasyonel yetkiler verilerek yeni bir silahlı güç sağlanmaya çalışılmaktadır. Böylesine otokrat anlayışa sahip olma eğilimindeki insanların böyle bir yapıya ihtiyacı vardır. Bu devlet kurumuna yazık edilecektir, Türkiye’ye yazık edilecektir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeleri oylarınıza sunuyorum.

III – YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Yoklama istiyorum.

BAŞKAN – Yoklama talebi var, onu yerine getirelim.

Önce tespitimizi yapalım: Sayın İnce, Sayın Akar, Sayın Dinçer, Sayın Acar, Sayın Tanal, Sayın Kuşoğlu, Sayın Demiröz, Sayın Toptaş, Sayın Aldan, Sayın Çelebi, Sayın Özgündüz, Sayın Haberal, Sayın Erdoğdu, Sayın Korutürk, Sayın Aygün, Sayın Bayraktutan, Sayın Öztürk, Sayın Atıcı, Sayın Serindağ, Sayın Dibek.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Çankırı Milletvekili İdris Şahin ve Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu’nun; Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu (2/2011) (S. Sayısı: 563) (Devam)

BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

11’inci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Burada toplantı yeter sayısı nasıl var ya? Kaç kişi?

BAŞKAN – 165 kişi vardı, artı 20… Rica ederim Sayın İnce, rica ederim.

Evet, üç tane önerge vardır, lütfen okur musunuz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 563 Sıra Sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Ali Serindağ                                                  Ferit Mevlüt Aslanoğlu                                Celal Dinçer

Gaziantep                                                                 İstanbul                                              İstanbul

Mahmut Tanal

  İstanbul

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

 

Hasip Kaplan                                                         Adil Zozani                                     Ertuğrul Kürkcü

  Şırnak                                                                    Hakkâri                                              Mersin

Erol Dora                                                              Halil Aksoy                                     Gülser Yıldırım

 Mardin                                                                      Ağrı                                                 Mardin

Sırrı Sakık                                                              Altan Tan

  Muş                                                                     Diyarbakır

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım önerge Anayasa’ya aykırılık önergesidir, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 563 sıra sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11. Maddesinin Anayasa’ya aykırı olmasından dolayı teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mesut Dedeoğlu Hasan Hüseyin Türkoğlu              Mustafa Kalaycı

Kahramanmaraş Osmaniye                                            Konya

Alim Işık                                                           Mehmet Erdoğan                                    Reşat Doğru

 Kütahya                                                                   Muğla                                                 Tokat

Bülent Belen                                                       Özcan Yeniçeri

 Tekirdağ                                                                  Ankara

BAŞKAN – Sayın Halaçoğlu, söylemek istediğiniz bir şey mi vardı?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – 60’ıncı maddeye göre bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika.

 

XI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

7.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinde yer alan bazı hükümlerle özel mülkiyete müdahale etme imkânı doğabileceğine ve bunun yanlış uygulamalara neden olabileceğine ilişkin açıklaması

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Şimdi, konu kabul edilmeden önce bir açıklama yapmak istiyorum 11’inci maddeyle ilgili olarak. Burada “kamu kurum ve kuruluşları ile diğer kurum ve kuruluşlar” dendiği zaman, âdeta özel mülkiyete müdahale etme imkânı bile doğabilir diye düşünüyorum burada. Bu sebeple… Çünkü orada altında o kadar geniş bir alan var ki. Bunu hatta biraz daha tarihî hâle getireyim: Osmanlı Dönemi’nde haberleşme sistemi yürütülürken Cengizilerin istilası sonrasında Osmanlı Devleti’nde onları taklit ediyorlar, şöyle diyor hatta: “Anlardan sonra dahi Cengiziyân zuhur edecek, il ve gün atlarına darben ve kahren binüp.” Yani zorla el koyup bunlarla haberleşmeyi götürüyorlar. Bu, Osmanlı Devleti zamanında değiştiriliyor Kanuni Sultan Süleyman döneminde Lütfi Paşa’yla ve kanuni bir hâle getiriliyor, menziller oluşturuluyor, atlar besleniyor. Yani, insanların yolda giderken atına binebiliyorlar. Bu da aynı şeyi getiriyor ortaya, deniyor ki: “Kamu kurum ve kuruluşları ile diğer kurum ve kuruluşlar bu kanunda yazılı görevlerin yerine getirilmesi sırasında ihtiyaç duyulan hâllerde kullanımlarında bulunan her türlü malzeme, ekipman…” Sayıyor.

Şimdi, zannediyorum ki arkadaşlarımız bu konuda biraz daha düzene sokabilirler diye düşünüyorum. Tamamen özel mülkiyete, özel mülkiyet haklarına burada bir yanlış anlamayla birileri yanlış uygulayabilirler.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Çankırı Milletvekili İdris Şahin ve Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu’nun; Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu (2/2011) (S. Sayısı: 563) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Katılmıyoruz Sayın  Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Konya Milletvekili Sayın  Mustafa Kalaycı konuşacak.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bu maddede, MİT’in ihtiyaç duyması hâlinde tüm kamu ve özel kurum ve kuruluşlarının her türlü malzeme, ekipman, teçhizat ve cihazına el konabilmesi hususu düzenlenmektedir. Müsaderenin gönüllü olması, kurum ve kuruluşların rızasına dayandırılması hukukta yeri olmayan bir düzenleme olup ayrıca MİT’e verilen olağanüstü yetkiler karşısında bir anlam da ifade etmemektedir. Bu itibarla, bu maddenin teklif metninden çıkarılması, en azından özel kurum ve kuruluşların madde kapsamından çıkarılması gerekmektedir. Millî İstihbarat Teşkilatının yetkilerini  ve görev alanını olağanüstü şekilde artıran bu kanun teklifi yasalar üstü hatta Anayasa üstü bir düzenleme niteliğini taşımakta, MİT’e Anayasa üzerinde yetkiler ve MİT mensuplarına da sınırsız dokunulmazlık vermektedir. Elbette, istihbarat kurumu devlet için çok önemli, en temel ve en vazgeçilmez kurumlardan biridir. Ancak, ne kadar vazgeçilmez olursa olsun bu kurumların sınırsız yetki, ezici ve sorumsuz güç sahibi olmaları doğru olmaz; olursa bu, kurumsal diktatörlük demektir. Dolayısıyla, Türkiye’yi istihbarat devletine götürecek bir düzenleme yapılmakta, istihbarat diktatörlüğü oluşturulmak istenmektedir. Bireysel hak ve güvenceleri ortadan kaldıran sınırsız ve sorumsuz bir yapı oluşturulmaktadır. Günlerdir paralel yapı masalını okuyanlar şimdi gerçek anlamda paralel yapıyı kurmaktadır.

Teklif, MİT’e terör örgütleriyle görüşme ve temas kurma yetkisi de vermektedir. Yani, PKK’yla ve İmralı canisiyle yapılan pazarlıklar yasal güvenceye kavuşturulmaktadır. Bu şekilde, İmralı canisinin en temel dayatmalarından birisi de onaylanmaktadır. İhanet görüşmelerinin Meclis eliyle yasal zemine çekilmesi Türkiye Cumhuriyeti’ne, milletimizin beka ve güvenliğine karşı acımasız bir saldırı ve husumettir; bunu sıradan görmek, hafife almak mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifine göre kamu özel kurum ve kuruluşları, meslek kuruluşları ve bankalar bilgi, belge, veri, kayıt, ne varsa MİT’e vermek zorunda olacak; daha da ötesi, bu kuruluşlar kendi veri tabanlarını MİT’e bağlayacak. Müşteri sırrı, mesleki sır, ticari sır, kişisel veriler ve özel yaşamın gizliliği diye bir şey kalmayacak, kişilere ait her türlü bilgi teslim edilecek. Aslında, bu düzenleme, toplu ve de ayrıntılı bir fişleme programı demektir. Fişleme böylelikle yasal zırha büründürülmektedir.

MİT’in faaliyetlerinin meşruluğu, hukukiliği, doğruluğu, nasıl ve neye göre belirlenecektir? Bireyler, toplum, kurumlar, sivil toplum kuruluşları MİT baskısından nasıl korunacaktır? MİT’in ezici ve kontrolsüz bir güce kavuşmasıyla bu gücü emrinde tutan siyasi iktidarın, rakip siyasi, ekonomik ve sosyal yapılanmaları bastırmak için bunu kullanması nasıl önlenecektir? Zaten MİT’in siyasi partiler ve partili iş adamlarını teknik ve fiziki takibe aldığı daha önce ortaya çıkmıştı. Bu düzenlemeyle de Başbakan ve şürekâsının MİT vasıtasıyla Hükûmet karşıtı kişi, şirket, parti ve oluşumların her türlü verilerine yasal engel olmaksızın erişmeyi ve bu verileri kendi bekaları ve siyasi çıkarları için kullanmayı hedeflediği açıktır. Bu hâliyle MİT devletin değil siyasi iktidarın bir kurumu hâline sokulursa anayasal düzen, hukuk sistemi, çoğulcu demokrasi ve siyasal rejim yönünden çok ciddi mahzurlar getirmesinin yanı sıra, ülke ekonomisi açısından büyük sorunlarla karşılaşılmasına neden olacaktır. Zira, teklif, MİT’e bankaların ve kişilerin finansal bilgilerine sınırsız erişim yetkisi vermektedir. Dünyanın hiçbir yerinde bankacılık bilgileri, şirketlerin ticari bilgileri siyasi iktidarın önüne bu şekilde serilemez. Her türlü bilgi ve sırların siyasi otoritenin emrinde bulunan bir kuruma servis ediliyor olması Türk ekonomisine ağır darbe indirebilecektir.

Sonuç olarak, ülkemizin yeni bir soğuk savaş şartlarına döndürülmesinin demokrasiyi katletmek, hukuku linç etmek, insan hak ve özgürlüklerini çiğnemek olacağını hiç kimse hatırından çıkarmamalıdır. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 563 sıra sayılı kanun tasarısının 11'inci maddesinin yasa metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                          Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                          Ali Serindağ (Gaziantep) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Hakkâri Milletvekili Sayın Adil Zozani konuşacak.

Buyurun.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Millî İstihbarat Teşkilatı mensuplarına kapkaç yetkisi veren bir maddeyi görüşüyoruz. Dolayısıyla, kapkaç yetkisinin iyi anlaşılamayacağını, iyiye yorumlanamayacağını sizin de takdir etmeniz gerekiyor ve bunu tasarı metninden çıkarmanızı öneriyoruz, teklifimiz de bu yöndedir.

Yani, sokakta yürüyorsunuz, aracınızdasınız, evinize gidiyorsunuz, pekâlâ birisi gelip, sizi durdurup “Ben MİT mensubuyum, aracınıza el koyuyorum.” diyecektir. Böyle bir yetki var. Vatandaşın bu insana MİT mensubu olup olmadığını sorma ve onu kanıtlattırma gibi bir yetkisi, bir hakkı da yok. MİT mensubuna “MİT mensubu” denilmesini, onun deşifre edilmesini de siz bir maddede yasakladınız. Dolayısıyla, MİT mensubu olmayabilir ama bir kapkaççı “Ben MİT mensubuyum.” deyip arabanızı sokakta gasbedebilir. Dolayısıyla, bu bal gibi, MİT’e kapkaç yetkisi veren bir maddedir. Bunu geri almanız gerekir. Bunun düzeltilmesi gerekir. Bu hâliyle geçirilince sorunlu bir maddedir. Bir yıl sonra geriye dönüp temizlik yapacağınıza bugün temiz bir iş yapın, bu maddeyi ya düzeltin ya da tasarı metninden çıkarın. Önerimiz bu.

İkinci önemli bir nokta: Şimdi, Salih Şarman’ı siz iyi biliyorsunuzdur. Dönemin, 1993-1997 yılları arasında, Batman Valiliğini yapmış ve Batman’da özel birlikler kurmuş, kontra birlikleri kurmuş bir vali ve bu valinin döneminde Batman’da toplam 432 faili meçhul  cinayet işlenmiş, bu vali zamanında. Neye göre, hangi verilerle bunu söylüyorum; Batman Barosunun Faili Meçhul Cinayetler ve Kayıpları Araştırma Komisyonunun verisini sizinle paylaşıyorum; 432 cinayet, faili meçhul cinayet. Maddeyle bağlantısını size anlatmaya çalışıyorum bu cinayet hâlinin. Nasıl yaptı? O dönem yurt dışından getirilecek silahları Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı vasıtasıyla… Ki vali bu konuda kitap yazdı, devletin rutin dışı hâlinden esinlenerek, dönemin Başbakanı ve daha sonra Cumhurbaşkanı olmuş Sayın Demirel’in ifadesinden esinlenerek bu başlıkla kitap yazdı. “Rutin Dışı” kitabından bu bilgileri sizinle paylaşıyorum. Bulgaristan’dan Batman’daki cinayetlerde kullanılmak üzere getirdiği silahların… Kim, bu silahları hangi vasıtayla getiriyordu? Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı üzerinden Genelkurmay Başkanlığının uçak filosundan yararlanarak bunları taşıyordu. O, rutin dışı hâldi. Devlet, o zaman… Devlet yetkilileri “Zaman zaman devlet rutin dışına çıkmış olabilir.” dedi. Şimdi, siz, bu yasayla ve özellikle bu maddeyle devletin rutin dışı hâlini meşrulaştırıyorsunuz, kanun maddesi durumuna getiriyorsunuz. Bunu yaparken -açık söyleyelim size- biz artık sizi 90’lı yıllardaki faili meçhullerden sorumlu tutacağız. Çünkü siz 90’lı yıllarda Türkiye’de gerçekleşen faili meçhul cinayetlerin üzerine şal çekmiş oluyorsunuz, üstünü örtmüş oluyorsunuz. Bu cinayetlerin üstünü örtmek, bu cinayetlere ortak olmak anlamına gelir. Bu uygulamanızla sizin o dönemdeki faili meçhullere ortaklığınızı artık biz de her yerde rahatlıkla ifade edeceğiz, ifade etmek durumunda kalacağız. Gerçi sizin hükûmetleriniz döneminde, son on iki yılda da benzer faili meçhuller var, sadece sokakta yaşamını yitiren çocuk sayısı 157’dir on iki yılda. Ama, bunu, bu ayıbı, 90’lı yıllardaki faili meçhullerin de üstünü örterek devletin bu karanlık hafızasını “reset”leme yöntemiyle yok saymaya çalışmanız sizi bu suça ortak eder. Dolayısıyla bu maddenin tasarı metninden çıkarılmasını teklif ediyoruz.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan bir açıklama yapacaklar.

Buyurun.

 

XI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

8.- Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın, Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sayın milletvekilinin,  son konuşmacının açıklaması, konuşmasıyla ilgili iki cümle ifade etmek istiyorum. Hükûmetimiz, şu on iki  yılı bulan icraatı döneminde faili meçhullerle, yasaklarla, tabularla, hukuksuzluklarla mücadele etmiştir ve nerede faili meçhul varsa onu aydınlatmaya çalışmıştır. Bir Hakkâri milletvekilinin –ki bunları çok iyi bilir- 1990’lı yılları, eski yılları ve bu dönemde, Hükûmetimiz döneminde yapılanları, onların bu işleri çok iyi mukayese etmesi lazım. Burada söylediğini şanssızlık, büyük bir talihsizlik olarak görüyorum.

MİT Yasası, biraz önce  söylediğim gibi, sadece MİT’i daha şeffaf yapmak, daha hukukun içinde, daha meşru zeminde... Tabii bunları ilk gün biraz söyledim yanlış anlaşıldı. Yani bütün dileğim şu: Bir İstihbarat Teşkilatı Yasası’nı görüşüyoruz. İstihbarat Teşkilatı Yasası’nda daima kısıtlamalar vardır, onun için istihbarat teşkilatı nedir, başka ülkelerde nasıl çalışır, tabii onları da biraz değerlendirmek lazım diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

GÜRKUT ACAR (Antalya) – MİT’e suç işleme yetkisi veriyorsunuz.

BAŞKAN - Diğer önerge üzerinde...

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, “Hakkâri milletvekilinin söylediği şeyleri talihsizlik olarak...” dedi ve sataşma var.

BAŞKAN – Sayın Zozani, buyurun dinliyorum sizi.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sataşma var Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Ne dedi mesela? Sataşmayla ilgili hiçbir şey söylemedi, Sayın Zozani.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Bakınız, Sayın Bakan “Bir Hakkâri milletvekili bunları...”

BAŞKAN - Şimdi ben size söz vermeyeceğim, Sayın Grup Başkan Vekili söz isteyecek mecburen vermiş olacağım.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Müsaade eder misiniz Sayın Başkan?

BAŞKAN - Mecburiyetim de yok da hassasiyetimden dolayı.

Buyurun.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Diyorum ki Sayın Bakan “Bir Hakkâri milletvekilinin bunları çok iyi biliyor olması gerekiyor, bu mukayeseyi de iyi yapması gerekiyor...”

BAŞKAN – Evet.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Benim de mukayeseyi yapamadığımı ifade etmiştir, bu anlamda sataşmıştır. Söz istiyorum.

BAŞKAN – Bundan böyle bir anlam çıkmaz yani “Sizden bunu bekliyordum.” anlamı çıkar Sayın Zozani.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sen, bizi, “1993’teki faili meçhullerden sorumlu tutacağım.” diyorsun, biz sataşma demiyoruz. Hayır, en iyi anlaman lazım şeyi de…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Evet, ben de ifade ediyorum, ben de gerekçe…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sataşma var Sayın Başkan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yaramız yok gocunalım, sana da bir şey demiyoruz, Hakkâri milletvekili olarak bunu bilmen lazım diyoruz.

BAŞKAN – Sayın Zozani, burada bir sataşma yok, gerçekten yok.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Var Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Çünkü bu bir dilektir, sizden bunu beklemek. Bir dileğini söyledi, iyi niyetli bir dileğini söyledi. Bunda sataşma yok, lütfen.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, bir açıklama getirmek istiyorum, lütfen.

BAŞKAN – Buyurun, bir dakika.

 

9.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biz herhangi bir ithamda bulunmuyoruz, Uğur Kaymaz’ı hatırlatıyoruz, Enes Ata’yı hatırlatıyoruz, Roboski’yi hatırlatıyoruz, Ceylan Önkol’u hatırlatıyoruz, Diyarbakır Koşuyolu Parkı kenarında yaşamını yitiren 9 çocuğun faillerini hatırlatıyoruz. Bunlar kimdir? Mesela, 12 Eylül 2006 Diyarbakır Koşuyolu katliamının krokisi Ergenekon dosyalarında çıktı, Hükûmet bu konuda ne tür bir yargılamanın önünü açtı? Ne oldu bu konuda? Bu olayların faili kimdir, bunları soruyoruz. Herhangi bir itham yapma peşinde değiliz. Sayısal olarak ifade ediyoruz: 157 çocuk sokak ortasında, toplumsal olaylarda yaşamını yitirmiş ve bunların büyük bir çoğunluğu kurşunla yaralama sonucu, kurşunlara hedef olarak yaşamını yitirmiş. Şimdi, biz bunları sorgulamak durumundayız. Hükûmet de bu sorgulamaya cevap vermek durumundadır. Söylemek istediğim buydu.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Zozani.

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Çankırı Milletvekili İdris Şahin ve Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu’nun; Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu (2/2011) (S. Sayısı: 563) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal konuşacak.

Buyurun Sayın Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, Sayın Bakan dedi: “Faili meçhuller 1990 yıllarında oldu, o dönemin idareci ve yöneticileri sorumlu.” Yürekten katılıyorum. Evet, o dönemin yöneticilerinden aranızda milletvekili kaç tane var? Hemen şu anda elimde tarihe Urfa’daki kayıplarla geçen, 300 kayıp var, bu 300 tane kaybın da… Şu anda sizin içinizde milletvekili olan Tekirdağ milletvekili var ve o dönem Urfa’nın valisi. Şimdi, bu kitapta açık ve net o valinin adı geçiyor. Yani o dönemde Ziyaeddin Akbulut Urfa’nın valisi, 300 tane kayıp var. O dönemin cumhuriyet savcısı, o dönemin emniyet müdürü, o dönemin valisi; bunların hepsi yargı önünde hesap vermediği müddetçe, maalesef, faili meçhul cinayetlerden içinizdeki sorumluları aklamanız lazım. O dönemin İçişleri Bakanı var, o dönemin valisi var, bunların hepsi bundan sorumlu Sayın Bakan. Yani, keşke o duyarlılığınızla kendi içinizde bu temizliği yapsanız.

Evet, bu MİT Kanun Teklifi’yle ilgili… “Parlamento veya Hükûmet çoğunluğu istediğini yapar.” İstediğini yapamaz. Niçin yapamaz? Anayasa’mızın 11’inci maddesi diyor ki: Anayasa hükümleri yasama, yürütme, yargıyı bağlar. Peki, burada yasama ne kadar Türk milleti adına karar veriyorsa yargı da tüm kararlarında Türk milleti adına karar veriyor. Peki, getirilen bu MİT Yasası’yla ne yapılıyor? Orduya müdahale ediliyor, yargıya müdahale ediliyor, siyasi partilere müdahale ediliyor. Bu MİT Yasası’nın müdahale etmediği bir alan var mı acaba? Bu MİT Yasası’nın, MİT Kanun Teklifi’nin müdahale etmediği hiçbir alan yok. Biz ne diyoruz? İnançlı olan bir toplumun bireyleri olarak “Her şeyi Allah bilir.” diyoruz, burada da maalesef, her şeyi MİT bilir Türkiye’de. Öyle bir olaya geldi ki bu kabul edilebilir bir durum değil.

Şimdi, mevcut olan 11’inci maddede, evet, sizin -milletvekilleri ve toplumun hepsine sesleniyorum- aracınız varsa -savaş dönemlerinde, olağanüstü dönemlerde olmayan- savaş dönemlerinde araca ihtiyaç varsa arabalarınıza el konulabilir, geçici olarak el konulabilir ama bu getirilen 11’inci maddeyle, efendim, MİT olağan dönemde yani savaş olmadığı hâlde, olağanüstü dönem olmadığı hâlde, afet dönemi olmadığı hâlde istediği anda istediği aracınızı siz getirmek, teslim etmek zorundasınız. Eğer bu yetkiyi veriyorsanız Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekillerinin buna el kaldırması gerekir. Bu açıdan benim sizden istirhamım, bunu ne olur okuyun, burada savaş hâlinde olan yetkiler MİT’e verilmiş durumda.

Peki, MİT’le ilgili, nedir? Siz suçluların yani tutuklu veya hükümlünün iadesini getiriyorsunuz, devletler arası tutuklu veya hükümlünün iadesini getirmiyorsunuz. Keşke burada “devlet” denilse. Yani, bir terör örgütü eğer bir vatandaşımızı kaçırsa terör örgütüyle oturulup burada takas işlemi gerçekleşebilecek. Efendim, buradaki takas işleminde devlete karşı işlenen suçlarla ilgili bir sınırlama getirmiyorsunuz. Kaçakçılıkla ilgili de yapılabilir, adam kaçırmayla ilgili yapılabilir, basın suçlarıyla ilgili yapılabilir, askerî suçlarla ilgili yapılabilir. Yani, burada maalesef sıkıntı.

Basın açıklamasıyla ilgili, gizlilik... Bir tane gizlilik kaşesini alın, herhangi bir evraka gizlilik kaşesini vurun, onun adı “gizli evrak” oldu. Yani, hangi evrakın, hangi belgenin gizli olup olmayacağını belirleyen bir tanımlama yok.

Peki, MİT’e bu kadar yetki veriyoruz. Bu etkili midir, orantılı mıdır? Caydırıcı nitelikte MİT’i cezalandıran bir hüküm var mıdır? MİT’i sorumluluk altına sokan bir hüküm var mıdır? Biz ne deriz? Bir yere eğer görev veriliyorsa, yetki veriliyorsa onunla birlikte sorumluluk getirilir. Bana, Allah rızası için, burada, MİT’le ilgili sorumluluk getiren bir düzenleme gösterebilir misiniz? MİT’le ilgili herhangi bir sınırlama yok.

Netice itibarıyla, bu bize neyi getirecek? Türk Ceza Kanunu’nun 283’üncü maddesi var. Burada suçluyu kayırma suçlarını MİT mensupları çok fazla işlemiş olacak. Yani, burada, Türk Ceza Kanunu’nun 283’üncü maddesinde, hani 80 öncesinde “MİT mensubuyum.” deyip de insanlar nasıl bir kayırma işlemine tabi tutuluyor idiyse bundan sonra bu devam edecek ve fazla artacak. Yani, burada, Anayasa’ya aykırı, uluslararası sözleşmelere aykırı, ahlaka aykırı, adaba aykırı -ne derseniz- hepsine aykırı.

İnşallah, ilk önce vatandaş bunun zararını çekmez de bunu teklif eden insanlar çeker.

Hepinize teşekkürler. Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Tanal, teşekkür ederim.

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Bir dakika, sizi dinleyeceğim. Size de söz vereceğim Ziyaeddin Bey.

Sayın Bakan bir açıklama yapacak.

Buyurun.

 

XI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

10.- Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Sayın Başkan, yanlış anlaşılmasın diye yani bu madde, 11’inci madde, tamamen kurumların kendi rızalarıyla tahsisi öngörmektedir. MİT’in herhangi bir yerde bir şeye el koyması değil. Bu nereden kaynaklandı? Gerekçesi şu: Sayın milletvekilleri, biliyorsunuz Gölbaşı’ndaki silahlı kuvvetlerin “GES” diye bildiğimiz birimi MİT’e tahsis edildi. Orada hukuki zorluklar çıktı yani diğer kurumların MİT’e tahsis yapması kendi gönlüyle, rızasıyla. Burada “Savaş dönemidir, işte şeydir, istediği yerde el koyacaktır.” falan gibi yorumlar bu maddeyi hiç yansıtmıyor. Onu özellikle arz etmek istedim.

Teşekkür ederim.

 

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Bu kurumlar başka bir Hükûmete mi bağlı?

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Sayın Bakan, siz ne yapıyorsunuz? Ne yaptığınızı sanıyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen!

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Verdiniz hepsini, farkında değilsiniz. Böyle şey olur mu? Ne ilgisi  var Gölbaşı’yla, bilmem neyiyle? Bal gibi savaş yetkilerini veriyorsunuz MİT’e. Yanlış yapıyorsunuz Sayın Bakan! Sokakta herkesi durdurup aracına el koyabilir. Böyle şey olur mu?

BAŞKAN – Sayın Acar, lütfen, sinirlerinize hâkim olunuz.

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Hayır, neydi, talebiniz nedir? Duymuyorum.

Buyurun.

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Sayın Başkan, Mahmut Tanal Bey ismimi zikrederek yalan yanlış sataşmalarda bulundu. İzah etmek istiyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

 

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

11.- Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut’un, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mahmut Tanal Bey bugün iftiraları, yalanları, dolanları atmaya devam ediyor. Elindeki kitap nedir, ne değildir bilmiyorum. Tekrar ediyorum, o dönemde SHP ve Doğru Yol koalisyonu görev başındaydı ve ben orada vali olarak her türlü terör olaylarının üzerine şiddetle gittim. Nereden gelirse gelsin gittim ve tarafsız olarak görevimi ifa ettim. Dolayısıyla, 300 kişilik bir faili meçhul konusunu, tamamen hükûmeti bırakıp, o günkü konjonktürü bırakıp iftiralara varan bir anlayışla burada anlatmasını kınıyorum. Kesinlikle 300 olay vaki değil, o zaman 300 olay olsaydı Urfa asayişi en bozuk il olurdu. Oysa o yörede en huzurlu, terörle mücadele konusunda, huzur konusunda en başarılı il durumundaydı. Dolayısıyla, bu 300 kişilik bir listeyi nereden, kimden çıkartıyor? Bütün güneydoğudaki isimler, sayı o kadar değil. O günkü hükûmet de dediğim gibi, SHP ve Doğru Yol Hükûmeti kendisinin geçmişindeki bir hükûmet söz konusuydu.

Israrla bu konuyu böyle iftiralara varan yalan dolanla bir hukukçuya, tekrar, yakıştıramadığımı söylüyorum. Gerçekten çok anlamsız, nereden geldiğini bilmediğim bir iftira kampanyası başlatıyor. Kendisine bunları aynen iade ediyorum. Ben görevimi o gün yaptım ve başarılı olarak yaptım. Bu konuda verilmeyecek hiçbir hesabım yoktur ve şimdiye kadar da o konularda hiçbir soruşturma, tahkikat geçirmiş değilim. Dolayısıyla, bu açıklamayı yapmak zorunda kaldım. Söylediği ifadelerin hiçbirisi doğru değildir, iftiradır, yalandır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Tanal, size söz vereceğim ama kayda geçmesi bakımından gerekçesini de bir söyler misiniz?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Gerekçesi şu: Sayın hatip konuşmasında bana “yalanlarla, dolanlarla, yalancı” demekle sataşmada bulundu. Onun için söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun iki dakika sataşmadan…

Lütfen yeni bir sataşmaya neden olmayın Sayın Tanal.

 

12.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, hukukta söz uçar, yalan… Yazı kalır.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Yalan kalır tabii, yalan kalır.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Netice itibarıyla, ben yazılı belgeye dayalı olarak konuşuyorum. Benim tüm söylediklerim yazılı kitap hâline gelmiş olan bölümden okuyorum. “Urfa Kayıpları” olarak tarihe geçen kitapta şöyle geçiyor: “Bugün mülki idare amirlerinin mutlaka yargıya hesap vermesi demokrasi açısından önemlidir. Zira, onlar kendi dönemlerinde yetkilerini kötüye kullanıp organize suç örgütlerine destek vermişlerdir. Bunları tekrar hatırlarsak: Urfa Valisi Tevfik Ziyaeddin Akbulut, Urfa Emniyet Müdürü Mehmet Cebe, Terörle Mücadele Şube Müdürü Mustafa Bağrıaçık, Urfa Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Fidanboy, Urfa Cumhuriyet Savcısı Müjdat Saraç. Bu bayların sorumlu olduğu dönemde Urfa’da 300’ün üzerinde…” Nereden çıktı? Bakın, kitap diyor. ”…siyasal cinayetler işlenmiş, onların döneminde adam kaçırma, fidye, uyuşturucu gibi işler pervasızca yürütülmüştür. Hukuku çiğneyen kim olursa olsun, mutlaka yargıya hesap vermelidir. Hiç kimse suç işleme yetkisine sahip değildir. İnanıyorum ki bunlar er ya da geç yargı önünde hesap vermek zorundadır. Zira hukuk devleti bu kriteri zorunlu kılar.”

Bu kitap 2011’de yazılmış, hâlen piyasada satılıyor. Siz gelip bana burada, efendim “yalan” diyeceksiniz, “dolan” diyeceksiniz. Kim yalan söylüyor, kim dolan söylüyor, kim ne durumda? Al sana, kitap burada! (AK PARTİ sıralarından gürültüler, CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sayın milletvekilleri…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bakın, kimin yazdığı belirsiz bir kitapla bir milletvekilini burada itham etmek hukukçuluğa yakışmaz, milletvekilliğine hiç yakışmaz. Eğer birini itham edecekse -bir arkadaşımız söyledi- “Devlet rutin dışı işler yapar.” diye, o dönemde iktidar olan hangi partiyse, Doğru Yol Partisi ile kendilerinin atası olan SHP’yle birlikte yaptıkları iktidar döneminde kim varsa ona hesap sorması gerekir. Orada görev yapan bir vali, bu “300” varsa… Ne olduğu belirsiz, kitabı eline alan gelip burada “Mahmut Tanal şöyle yaptı.” derse, bir kitap bastırırsa ne diyecek?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bunlara izin vermemeniz gerekir, izin vermemeniz gerekir Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hayda! Başladık şimdi.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnce.

MUHARREM İNCE (Yalova) – “Kendilerinin atası olan SHP” dedi.

BAŞKAN – Evet.

MUHARREM İNCE (Yalova) – CHP 1923’te kuruldu.

BAŞKAN – Evet.

MUHARREM İNCE (Yalova) – CHP’nin atası değildir, ağır bir hakaret vardır. Cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Bunda bir hakaret yok.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Bu kadar tarih…

BAŞKAN – Yerinizden söz vereyim. (CHP sıralarından gürültüler)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Hayır, hayır. Böyle bir cehalet olmaz.

BAŞKAN – Sayın İnce, gerekçenizde haklısınız.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Hayır efendim.

BAŞKAN – Bir müsaade eder misiniz!

MUHARREM İNCE (Yalova) – Benim partime hakaret etmiştir. İzin verirseniz cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın İnce, “Atasıdır.” demek hakaret etmek demek değildir.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Ama değildir ata.

BAŞKAN – Bir bilgi yanlışlığıdır. (CHP sıralarından gürültüler)

Müsaade edin.

Sayın milletvekilleri, bu kürsü hepinizin. Hepiniz istediğiniz gibi konuşacaksınız, Meclisi yöneten ben konuşamayacağım! Çok teşekkür ederim size!

MUHARREM İNCE (Yalova) – Partimin tüzel kişiliğine hakaret etmiştir.

BAŞKAN – Şimdi, atası olmak hakaret etmek demek değildir.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Ama değildir atası.

BAŞKAN – O zaman yanlış bilgilendirmeden dolayı -o da orada yerinden söyledi- size açıklama hakkı vereceğim.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Hayır, ben cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Lütfen, yerinizden alır mısınız mikrofonu.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Neden yerimden vereyim Sayın Başkan?

BAŞKAN – O da yerinden konuştu çünkü.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Ağır bir sataşmadır bu.

BAŞKAN – Atası olmak sataşma mıdır Sayın İnce?

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sataşmadır efendim olmayan bir şeyi derseniz. Ben size “Hristiyan demokrat partiler sizin atanızdır.” dersem size sataşmış olurum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sana gülerler.

BAŞKAN – Ama o olmuyor, benzetme olmadı.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Ama iş birliği yapıyorsunuz, ortaksınız.

BAŞKAN – Benzetme olmadı Sayın İnce.

MUHARREM İNCE (Yalova) – İş birliği yapıyorsunuz.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Resmen de bu sataşma oldu ha! Sayın Elitaş, mutlaka cevap vermeniz lazım.

BAŞKAN – Bakın, size söz vereceğim. Sayın Elitaş yerinden konuştu. Siz de lütfen yerinizden… Diğer grup başkan vekilleri de yerlerinden konuştular. Lütfen, sizden rica edeyim. Zaten kapanacak.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, ortada bir sataşma var. Yeni bir İç Tüzük yaratmayın lütfen. Sataşma varsa cevap vereyim.

BAŞKAN – Peki, Sayın İnce…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, lütfen…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bakın…

BAŞKAN – Sayın Elitaş…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Müsaade eder misiniz. İç Tüzük gereğince eğer oradan sataşıldıysa oradan verilir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Onu bir aç göster.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Burada sataşıldıysa burada olur, masadaysa masada olur.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aç, bir göster onu.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Efendim, konu açıklaması, açıklama yerinden yapılır, sataşmaya kürsüden cevap verilir.

BAŞKAN – Evet, sataşmaya kürsüden cevap verilir ama gerçekten bir kişiye, herhangi bir şeyi işaret ederek, elbette ki içerik anlamda da benzerliği olan, yapısal anlamda da benzerliği olan bir yapıyı “atasıdır” diye göstermek hakaret değildir ama ısrar ediyorsunuz, edeceksiniz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 95’te bunların atasıymış, doğru. CHP ile SHP 95’te birleşmiş yani evlilik yapmışlar, yanlış söylemişim, atası değilmiş.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, partimizi aşağılıyor göz göre göre ya! Yapmayın!

BAŞKAN – Sayın Erdoğdu, sizinle konuşmuyorum, Sayın İnce’yle konuşuyorum.

Buyurun, veriyorum ama hakaret olmadığını da kayda geçirmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Öğrendik ki sesini çok çıkaran söz alıyor.

 

13.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yerinden sarf ettiği bazı sözleri sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim.

Dünyanın en eski 10 partisinden birisidir Cumhuriyet Halk Partisi, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin devamıdır. Bunları bilmeniz lazım.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Onun içinde Demokrat Parti de vardı.

MUHARREM İNCE (Devamla) – SHP, 1980’li yıllarda kurulmuş bir partidir. Ben de o partide görev yaptım çünkü CHP kapalıydı. Siz de geçmişte Anavatan Partisinin il başkanlığını yaptınız…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Doğru.

MUHARREM İNCE (Devamla) – …ama hep, sürekli bu kürsüden Başbakanınız ANAP dönemini eleştirdi, yani sizin döneminizi eleştirdi, bunu unutmayın.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Özal dönemini eleştirmiyor ya.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Bakın, bir başkası: Sayın Akbulut, sürekli olarak buraya geldiniz, “SHP-DYP Hükûmeti” dediniz. Valiyken hiç böyle demiyordunuz çünkü DYP daha büyük partiydi, “DYP-SHP Hükûmeti” diyordunuz.

CELAL DİNÇER (İstanbul) – Doğru Yol-Refah döneminde de valilik yaptı Sayın Vali.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Hatırlarsınız değil mi o günleri? Siz o günlerde valiyken bir kez olsun “SHP-DYP Hükûmeti” deseydiniz Çiller’den çok fena bozuk yerdiniz. Hiçbir zaman öyle demediniz. Baraj yaparken DYP-SHP Hükûmeti, faili meçhul cinayet varken SHP-DYP Hükûmeti. Uyanıklık yok, doğruyu konuşacağız. Siz o zamanlar ağzınıza o altı yıllık valiliğinizin herhangi bir gününde -tutanaklara bakalım- bir kez olsun “SHP-DYP Hükûmeti” dediniz mi? Demediniz. Burada da doğrusunu kullanın.

Kitaplara gelince, ya, siz elinize çok böyle gazeteler alıp 1920’leri, 1930’ları çok kötülediniz. O kimin yazdığı belli olmayan kitaplarla partimizin tarihine, cumhuriyetin tarihine, İsmet Paşa’ya, Atatürk’e çok ağır hakaretler ettiniz burada. (CHP sıralarından alkışlar) Mahmut Tanal arkadaşım bir kitap bulmuş, o kitaptan okuyor. Size sorum şu Sayın Vali, Sayın Akbulut: Bu kitaba dava açtınız mı? Mahkûm ettirdiniz mi? Tekzip ettirdiniz mi? Var mı böyle bir mahkûmiyet kararı? Varsa tamam, o kitabı kitaplığımızdan atalım. Bu mahkûmiyet kararını gelin, burada açıklayın.

CELAL DİNÇER (İstanbul) – Üç senedir nerede?

MUHARREM İNCE (Devamla) – Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnce.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Elitaş, buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın İnce…

BAŞKAN – Bir müsaade etmediniz önergeleri oylatayım.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Elitaş MİT Kanunu’na muhalefet yani.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Şurada bir parazit var, susturur musunuz?

Sayın İnce burada bana…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Milletvekiline “parazit” diyemezsin!

BAŞKAN – Lütfen… Duymadım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – O da bana laf atamaz. Orada, bak, yanında oturuyor, susturacaksın!

BAŞKAN – O zaman milletvekilleri, lütfen saygılı duralım, ben duymuyorum çünkü.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Milletvekiline “parazit” diyemez.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yanında oturuyor, susturacaksın!

BAŞKAN – Ben duymadım öyle bir şeyi, sözü.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Duymadınız mı?

BAŞKAN – Ben duymadım, gereğini yapardım duysaydım.

Buyurun.

CELAL DİNÇER (İstanbul) – Tutanaklarda var Başkanım.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Bence yapamazsınız gereğini. Duydunuz.

BAŞKAN – O sizi ilgilendirmez.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Bence yapamazsınız.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, benim geçmişimle ilgili yanlış bilgi verdi, Anavatan Partisi İl Başkanı olduğumu söyledi. O konuyu düzeltmek istiyorum, müsaade ederseniz.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Belediye Başkanıydınız, ne fark eder?

BAŞKAN – Tamam, bundan sonra yine bir dakika sataşmadan dolayı süre veriyorum, bir dakika.

 

14.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın İnce, iyi araştırın, ben Anavatan Partisi İl Başkan Yardımcısıydım, belediye başkan adayıydım 1994 yılında. Asıl mesele ne biliyor musun? Ona değil.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Tamam, ne güzel, İl Başkan Vekiliydiniz.

BAŞKAN – Şimdi saygıyla dinleyeceksiniz o zaman.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Anavatan Partili olmaktan da gurur duydum, Rahmetli Özal’la beraber çalışmaktan gurur duydum.

MUHARREM İNCE (Yalova) – İtirazım yok.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ve şunu da ifade ediyorum: O zaman AK PARTİ olsaydı benim Anavatan Partisinde işim olmazdı zaten, AK PARTİ yoktu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Mesut Yılmaz dedi ki: “Her eğilimin bir partisi kuruldu.” Her eğilimin bir partisi kurulduktan sonra ben  Refah Partisine geçtim; olayın özü budur, bilmiyorsanız bunu ifade edeyim.

Bir: Bakın, ben hani “atası” falan demiştim ya, yanlış söylemişim, SHP…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Şu anda Saadet Partisi var, niye orada değilsiniz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –  Halkçı Parti ile Sosyal Demokrasi Partisi  birleşmiş SHP olmuş, daha sonra 18 Şubat 1995’te halkçı SHP -SODEP miydi bilmiyorum da- Sosyaldemokrat Halkçı Parti CHP’yle birleşmiş.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Bildiğiniz şeyi konuşun o zaman canım!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Yani, Sayın Valinin görev yaptığı dönemde, Uğur Mumcu’nun katledildiği dönemde, o kişilerin faili meçhul cinayetlerin olup darbe girişiminin içinde bulunanlar döneminde 1995’te olmak üzere Doğru Yol Partisi  ve Cumhuriyet Halk Partisi zaten birlikte ortaklık yapmışlar. “Atası” demekle eğer SHP’den alınıyorsanız, güceniyorsanız bir şey demem. Ben Anavatan Partili olmaktan gurur duyuyorum.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Atası olması için daha eski olması lazım.

BAŞKAN –  Teşekkür ederim Sayın Elitaş.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Elitaş, şimdi Saadet Partisi olarak niye orada değilsiniz?

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Sayın Başkan…

BAŞKAN –  Buyurun Sayın Akbulut.

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Efendim, bir dakikalık, kitapla ilgili bir açıklama yapacağım.

BAŞKAN –  Açıklama mı, sataşmadan mı?

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Açıklama efendim. Bir sataşma var ve o kitapla ilgili bir soru sordu Muharrem İnce.

BAŞKAN – Sataşmadan dolayı mı söz istiyorsunuz?

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Evet.

BAŞKAN –  Bir dakika…

Buyurun.

 

XI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

11.- Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut’un, Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Mahmut  Tanal Bey’in burada sergilediği kitabı ilk defa karşıdan gördüm ve ilk defa böyle bir iddia ortaya çıkıyor.

Şimdiye kadar ben, on sekiz yıl geçti -altı yıl orada valilik yaptım- ilk defa böyle bir kitapta, böyle bir iddianın olduğunu Mahmut Tanal Bey’den öğrendim. O kitabı bana lütfetsin, alacağım ve dava açacağım, sonuna kadar takip edeceğim. Göreceksiniz sonuçta haklı çıkacağım çünkü o kitaptaki yazılanların tamamı iftiradır, yalandır, doğru değildir.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN –  Teşekkür ederim.

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Çankırı Milletvekili İdris Şahin ve Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu’nun; Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu (2/2011) (S. Sayısı: 563) (Devam)

BAŞKAN –  Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan… Değerli Başkan…

BAŞKAN –  Sayın milletvekilleri, beş dakikamız kaldı, eğer bir maddeyi görüşmek için süreyi uzatmamı isterseniz oylarınıza sunacağım.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Görüşemeyiz, yarın devam ederiz.

MUHARREM İNCE (Yalova) –  Yarın devam edersiniz.

BAŞKAN – Peki.

Sayın milletvekilleri, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek üzere 17 Nisan 2014 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

İyi akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati: 20.55

 



(x) 563 S. Sayılı Basmayazı 9/4/2014 tarihli 74’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.