TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                74’üncü Birleşim

                                                                                         9 Nisan 2014 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Kanser Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz’ün, 29-31 Mart 2014 tarihlerinde Malatya’da meydana gelen don afeti nedeniyle hasar gören kayısı ağaçları ile çiftçilerimizin uğradığı zararlara ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Türk dünyasındaki son gelişmelere ilişkin gündem dışı konuşması ve Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler’in cevabı

 

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler’in gündem dışı konuşmaya cevabı sırasında CHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler’in gündem dışı konuşmaya cevabı sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler’in gündem dışı konuşmaya cevabı sırasında Barış ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması

5.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

6.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş’ın, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

7.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Musa Çam’ın, Sağlık Bakanlığı acil servislerinde katkı payı alınması uygulamasının başlatılmasına ilişkin açıklaması

2.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Hükûmet tarafından, Amerikalı gazeteci Seymour Hersh’in Suriye’de kullanılan sarin gazıyla ilgili iddialarına ilişkin bilgi verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

3.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir’in, Mısır’daki 529 idam cezasını kınadığına ilişkin açıklaması

4.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya’daki kayısı üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

5.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, İstanbul’da görev şehidi olan polis memuru Kamil Topal’ın ailesine başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

6.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, rant artışının vergilendirilmesiyle ilgili bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması

7.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, kapatılan il özel idareleri çalışanlarının durumuna ilişkin açıklaması

8.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Kanser Haftası’na ilişkin açıklaması

9.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, kapatılan il özel idarelerinde çalışan taşeron işçilerinin sorunlarına ve üçüncü boğaz köprüsü inşaatında hayatını kaybeden taşeron işçilerine rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

10.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Malatya’daki kayısı üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

11.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, belediye başkanlığının tercih edilmesi nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin sona erebilmesi için Genel Kurulda oylama yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

 

 

12.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına saldıran kişinin denetimli serbestlik kapsamında serbest bırakıldığına, bu olayın arkasında planlayıcı güçlerin bulunduğunu düşündüklerine ve bu kişinin can güvenliğinden Hükûmetin sorumlu olduğuna ilişkin açıklaması

13.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

14.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına yapılan saldırıyla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisinin hassasiyetlerine katıldıklarına ve bu olayın bütün boyutlarıyla açığa çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması

15.- Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına yapılan saldırıyı kınadığına ve bu tür yargılamaların tutuklulukla yapılmasının daha doğru olacağına ilişkin açıklaması

16.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin bir Hükûmet tasarısı olarak Genel Kurula getirilmesi gerektiğine, Anayasa’ya aykırılık düzenlemeleri de içeren bu teklifin temel kanun olarak görüşülmesinin yanlış olduğuna ve Başkanlığı usule uymaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

17.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümünün Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle görüşülmesinin mümkün olmadığına ilişkin açıklaması

18.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, 15 maddelik bir kanun teklifinin temel kanun olarak görüşülmesinin usul açısından yanlış olduğuna ve parlamenter denetimle ilgili düzenlemenin de bu teklifin içinde olması gerektiğine ilişkin açıklaması

19.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin temel kanun olarak görüşülmesine engel bir durum olmadığına ve teklifin tümünün Anayasa’ya aykırı olduğuna ilişkin bir önerge verilemeyeceğine ilişkin açıklaması

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı başkanlığında siyasi parti grup başkan vekilleriyle 11/3/2014 tarihinde yapılan toplantıda alınan karar uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Meral Akşener’in 13-14 Mart 2014 tarihlerinde İtalya Temsilciler Meclisi tarafından Roma’da düzenlenen “Avrupa Neyi Temsil Ediyor? Büyüme, İstihdam ve Haklar: AB Bu Hedefi Başarabilecek mi?” konulu parlamenter konferansına katılmasına ilişkin tezkeresi (3/1451)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Balıkesir Milletvekili Ahmet Edip Uğur’un, 30/3/2014 tarihinde yapılan mahallî idareler seçiminde belediye başkanı seçildiğine ve Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun’un 17’nci maddesi uyarınca belediye başkanlığı görevini tercih ederek göreve başladığı tarih itibarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin sona ermiş bulunduğunun Genel Kurulun bilgisine sunulmasına ilişkin tezkeresi (3/1452)

 3.-  Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, İstanbul Milletvekili Enver Yılmaz’ın, 30/3/2014 tarihinde yapılan mahallî idareler seçiminde belediye başkanı seçildiğine ve Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun’un 17’nci maddesi uyarınca belediye başkanlığı görevini tercih ederek göreve başladığı tarih itibarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin sona ermiş bulunduğunun Genel Kurulun bilgisine sunulmasına ilişkin tezkeresi (3/1453)

4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Gaziantep Milletvekili Fatma Şahin’in, 30/3/2014 tarihinde yapılan mahallî idareler seçiminde belediye başkanı seçildiğine ve Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun’un 17’nci maddesi uyarınca belediye başkanlığı görevini tercih ederek göreve başladığı tarih itibarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin sona ermiş bulunduğunun Genel Kurulun bilgisine sunulmasına ilişkin tezkeresi (3/1454)

5.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Kırklareli Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlu’nun, 30/3/2014 tarihinde yapılan mahallî idareler seçiminde belediye başkanı seçildiğine ve Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun’un 17’nci maddesi uyarınca belediye başkanlığı görevini tercih ederek göreve başladığı tarih itibarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin sona ermiş bulunduğunun Genel Kurulun bilgisine sunulmasına ilişkin tezkeresi (3/1455)

6.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Edirne Milletvekili Recep Gürkan’ın, 30/3/2014 tarihinde yapılan mahallî idareler seçiminde belediye başkanı seçildiğine ve Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun’un 17’nci maddesi uyarınca belediye başkanlığı görevini tercih ederek göreve başladığı tarih itibarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin sona ermiş bulunduğunun Genel Kurulun bilgisine sunulmasına ilişkin tezkeresi (3/1456)

7.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Antalya Milletvekili Menderes Türel’in, 30/3/2014 tarihinde yapılan mahallî idareler seçiminde belediye başkanı seçildiğine ve Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun’un 17’nci maddesi uyarınca belediye başkanlığı görevini tercih ederek göreve başladığı tarih itibarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin sona ermiş bulunduğunun Genel Kurulun bilgisine sunulmasına ilişkin tezkeresi (3/1457)

 

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz ve 19 milletvekilinin, Yozgat ilinin göç sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/895)

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 21 milletvekilinin, çalışma ortamında yaşanan psikolojik tacizlerin çalışanlar üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/896)

3.- Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak ve 33 milletvekilinin, HES projelerinin ve hidroelektrik potansiyelimizin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/897)

C) Duyurular

1.- Başkanlıkça, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine düşen 1 üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin duyuru

D) Açıklamalar

1.- Başkanlığın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin Anayasa’ya aykırılık nedeniyle Komisyona iade edilmesi gerektiğine dair önergesinin İç Tüzük’ün 88’inci maddesi gereği işleme alınamayacağına ilişkin açıklaması

2.- Başkanlığın, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin Anayasa’ya aykırılık nedeniyle Komisyona iade edilmesi ve temel kanun olarak görüşülmemesi gerektiğine dair önergesinin işleme alınamayacağına ilişkin açıklaması

 

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 563, 521, 533, 531, 383, 429 ve 146 sıra sayılı kanun teklifi ve tasarılarının bu kısmın 3, 4, 6, 7, 8, 9 ve 10’uncu sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- Çankırı Milletvekili İdris Şahin ve Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu’nun; Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu (2/2011) (S. Sayısı: 563)

 

X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin Anayasa’ya aykırılık nedeniyle Komisyona iade edilmesi gerektiğine dair önergesinin işleme alınmasının İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

2.- Görüşülen kanun tasarı ve tekliflerin tümünün Anayasa’ya aykırılığı konusunda verilen önergelerin görüşmelerinin teklif veya tasarının görüşmelerine geçmeden önce yapılmasının İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

.

XI.- BİLDİRİLER-DEKLARASYONLAR

1.- TBMM’de bulunan siyasi parti gruplarının, Mısır’da cereyan eden olayları kaygıyla izlediklerine, siyasi gerekçelerle verilmiş olan idam cezalarının bütün insanlığın vicdanını sızlatacağına ve bu idam kararlarının uygulanmamasının TBMM’de tecelli eden millet iradesinin ortak arzusu olduğuna dair önergesi

 

XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, Bakanlık tarafından kamu kurumlarının gerçekleştirdiği hibe programlarının sayısını arttırmak adına yürütülmekte olan çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/38941)

2.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu'nun, Bakanlık ile bağlı ve ilgili kurum ve kuruluşlardaki üst düzey yöneticilerin cinsiyetlerine göre dağılımına ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/39433)

3.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, yerel ve kırsal kalkınma girişimlerinin yenilikçi bir yaklaşımla tasarlanmasına yönelik projelere ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/39435)

4.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, İstanbul'da Bakanlığa ait olan gayrimenkul, arsa ve araziler ile bunların satış ve kiralama işlemlerine ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/40870)

 

 

 

 

 

 

 

9 Nisan 2014 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14. 03

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74’üncü Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için iki dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla iki dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlayacağız.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Kanser Haftası münasebetiyle söz isteyen Kocaeli Milletvekili Sayın Mehmet Hilal Kaplan’a aittir.

Buyurun Sayın Kaplan. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Kanser Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Dün, Meclis çatısı altında Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı şiddetle kınıyorum. Bu saldırı sıradan bir saldırı olmayıp önceden planlanmış gibi duruyor. Bu saldırganın arkasındaki karanlık güçleri bir an önce açığa çıkarmak yetkililerin ve Hükûmetin görevidir. Bu konuda gerekli uyarıyı şimdiden huzurlarınızda yapmış bulunuyorum.

Nisan ayının ilk haftasının Kanser Haftası olması sebebiyle bu öldürücü hastalığın toplumda meydana getirmiş olduğu tahribatı ve getireceği olumsuz etkileri göz önünde bulundurduğumuzda bir hekim olarak konunun önemini bir kez daha siz değerli milletvekilleriyle paylaşmak ve anımsatmak istiyorum.

Kanser, tıptaki tüm gelişmelere rağmen hâlâ dünyadaki en ciddi hastalıkların başında gelmektedir. Ölüm nedenlerinde kalp hastalıklarından sonra 2’nci sıradadır.

Kanser nedeniyle ölüm oranlarının en yüksek olduğu dört ilimiz İstanbul, İzmir, Kocaeli ve Tekirdağ’dır. Dikkat edilecek olursa bu illerin ortak özelliği sanayileşmenin en yoğun olduğu illerimizdir. Sanayileşme uğruna gerekli çevresel tedbirleri alamadığımızda kanser görülme sıklığının arttığı da görülmektedir. Bu anlayıştaki ülkemizde son beş yıl içerisinde kanser görülme sıklığı yüzde 12 artmıştır. Yine bu süreçte kansere bağlı ölümlerde yüzde 100’e yakın bir artış mevcuttur.

TÜİK verileriyle hatırlatmak istiyorum: 2002’de kansere bağlı ölümler yüzde 12 iken, 2012’de bu oran yüzde 22 olmuştur. Türkiye’de her yıl yaklaşık 200 bin kişiye yeni kanser tanısı konmaktadır.

Plansız ve denetimsiz sanayileşmenin getirmiş olduğu çevre kirliliği, çarpık kentleşme, yaşam koşullarının elverişsizliği ve beslenme yetersizliğinin olduğu bizim gibi toplumlarda gerekli önlemler alınmadığı takdirde kanserden ölümlerin kalp ve damar hastalıklarını geçerek 1’inci sıraya geçeceği aşikârdır.

Tam da bu anlamda, benim de seçim çevrem olan Kocaeli buna tipik bir örnektir. Türkiye’de kanserden ölümlerin oranı yüzde 21 iken, Kocaeli’de bu oran yüzde 26’dır, Dilovası’nda da bu oran kalp ve damar hastalıkları oranını geçerek yüzde 33 olarak 1’inci sıradadır.

Dünya Sağlık Örgütü, son yıllarda kanser görülme sıklığı ve buna bağlı ölümlerin artışı bugünkü koşullarla devam ederse gelecek on yıl içerisinde kanserden ölenlerin kalp ve damar hastalıklarından ölenlerden daha fazla olacağını tahmin etmektedir.

Yine, Dünya Sağlık Örgütü, 2030 yılına kadar yaklaşık olarak 27 milyon kişiye yeni kanser tanısı konulacağını, 17 milyon kişinin ne yazık ki yaşamını yitireceği tahmininde bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, kanserin tedavi maliyetinin çok yüksek olması da ayrıca kanayan bir yaramızdır. Kansere yakalananların yakınları bir taraftan bu ölümcül hastalıkla mücadele ederken bir taraftan da tedavisinde yaşadıkları zorluklarla mücadele etmektedirler.

2012 verilerine göre, kanser tedavisinde kullanılan ilaçların Türkiye’deki adedi 7 milyon 650 bindir. Bunun maliyeti yaklaşık 1,5 milyar Türk lirasıdır. Üstelik bu ödediğimiz 1,5 milyar Türk lirasının yüzde 94-95’ini ithal etmekteyiz. Yani bir başka deyişle, biz Türkiye olarak dışarıya kanser ilaçlarının temini için her yıl 1,5 milyar Türk lirası para veriyoruz. Buna rağmen, vatandaşlarımız çoğu zaman ilacı bulamıyor, ilacı bulsa -karaborsaya düşmüş- gerektiğinden çok bedel ödeyerek almak zorunda kalıyor. Hatta bazı ilaçların devlet tarafından geri ödeme listesine alınmamış olmasıyla ne olduğu belirsiz, tam kaotik bir ortamla karşı karşıyayız.

Önerim şu: Sağlık Bakanlığının bir an önce konuya müdahale ederek, insan yaşamı üzerinden rantı düşünenlere izin vermemesi gerekir. Bu ilaçları tekelci sermayenin elinden bir an önce kurtarması gerekmektedir. Maliyetin bu kadar yüksek olduğu bilgisiyle, nedenlerinin yüzde 80’inin mesleki ve çevresel faktörlere bağlı olduğu göz önünde bulundurulduğunda, erken tanı ve alınacak tedbirlerle önlenmesi mümkün olan kanser vakalarında devletin belirli yaş gruplarını belirli zaman aralıklarında izlemesi gerekiyor, rutin tetkiklerin ve taramaların devlet tarafından karşılanması gerekiyor. Böylelikle hastalık görüldükten sonra tedavisinin pahalılığı yerine daha az maliyetle koruyucu tedbirlerin alınabileceği aşikârdır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Gündem dışı ikinci söz, 29-31 Mart 2014 tarihlerinde Malatya’da meydana gelen don afeti nedeniyle hasar gören kayısı ağaçları ile çiftçilerimizin uğradığı zararlara ilişkin söz isteyen Malatya Milletvekili Sayın Ömer Faruk Öz’e aittir.

Buyurun Sayın Öz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz’ün, 29-31 Mart 2014 tarihlerinde Malatya’da meydana gelen don afeti nedeniyle hasar gören kayısı ağaçları ile çiftçilerimizin uğradığı zararlara ilişkin gündem dışı konuşması

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz hafta 29, 30, 31 Mart tarihlerinde Malatya’da hava sıcaklığının aniden düşmesi sebebiyle, yaklaşık 60 bin çiftçimizi ilgilendiren, kayısı ağaçlarımızda, ciddi bir dondan kaynaklanan bir felaket meydana gelmiştir. Ülkemizin yaş kayısı üretiminin yarıdan fazlası, kuru kayısı üretiminin tamamına yakını Malatya ilimizden karşılanmaktadır. Bu yıl kışın çok sıcak geçmesi ve havanın sıcak geçmesiyle ağaçların erken çiçeğe başvurması ve meyvelerin erken olması sebebiyle ne yazık ki don felaketi kayısı ağaçlarını ve meyvelerini olumsuz etkilemiştir.

İlimizde üretilen yaş kayısının yüzde 90’ı kurutulmakta, kurutulan kayısının da yaklaşık yüzde 90’ına yakını 150’den fazla ülkeye ihraç edilmektedir. Malatya’nın kayısı ihracatı sayesinde, ülkemizde, yıllara göre değişiklik olmakla beraber 300-350 milyon dolar girdi sağlanmaktadır. İl genelinde yaklaşık 60 bin aile geçimini kayısı üretiminden sağlamaktadır. Çiftçilerin yanı sıra kayısının toplanması, kurutulması, paketlenmesi, işlenmesi ve ihraç edilmesinde çok sayıda işçimiz çalışmaktadır. Özellikle yaz aylarında mevsimlik olarak komşu illerden birçok işçi Malatya’ya gelerek geçimini kayısı toplamaktan sağlamaktadır.

Geçtiğimiz yıl yaklaşık olarak 160 bin ton civarında kayısı rekoltesi olmuştur. Bu yıl yaklaşık 200 bin ton kayısı rekoltesi beklenirken don felaketinden kaynaklanan hasar sebebiyle yaklaşık yüzde 90, hatta yüzde 95’lere kadar kayısıdaki meyvelerimiz yanmış bulunmaktadır. Bununla ilgili de Tarım İl Müdürlüğümüz ve tarım sigortaları merkezimiz TARSİM yetkilileri gerekli tespit çalışmalarına başlamıştır. Ön hasar tespit çalışmaları bu ay sonuna kadar tamamlanacak olup kalıcı hasarların tespitine Mayısın 20’sinden itibaren başlanacaktır. 

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Sayın Mehdi Eker de geçtiğimiz hafta ilimize teşrif etmiş ve meydana gelen hasarları yerinde görmüştür ve Sayın Bakanımız, meydana gelen hasarın, Hükûmetimizin imkânları ölçüsünde yapılacak ne varsa yapılarak giderilmeye çalışılacağını belirtmiştir. Kendisine buradan teşekkür ediyorum. Şunu da belirtmek istiyorum: Tarım sigortaları ilk defa Hükûmetimiz zamanında gündeme gelmiştir ve tarım sigortalarında poliçe bedelinin yüzde 50’si, bazı sigortalarda da üçte 2’si Hükûmetimiz tarafından karşılanmaktadır ama ne yazık ki çiftçilerimizin poliçe yaptırma oranı yüzde 45’ler civarındadır. Çiftçilerimizin mutlaka poliçe yaptırma noktasında -devletimizin imkânlarını da bilerek- önümüzdeki yıl daha hassas olmalarını kendilerinden beklemekteyiz. Yüksek desteklere rağmen çiftçilerimizin yarısından fazlası sigorta yaptırmamıştır. Üreticilerimizin mağduriyetini gidermek için hasar tespit çalışmalarına devam eden Bakanlık yetkililerine ve tarım sigortası eksperlerine buradan teşekkür ediyorum.

Daha önceden de olduğu gibi Sayın Başbakanımızın ve Bakanımızın destekleriyle tüm yurdumuzu etkisi altına alan, başta kayısı üreticilerimiz olmak üzere çiftçilerimizin mağduriyetinin giderilmesi noktasında, devletimizin imkânları noktasında gerekli işlemin yapılmasını buradan Hükûmetimizden talep etmekteyiz.

Diğer taraftan, Mısır’da Sisi cuntasının 529 İhvan üyesi hakkında verdiği kararı şiddetle kınadığımızı belirtiyorum. Sandıkta çalınan iradelerine sahip çıkmaya çalışan oradaki kardeşlerimizin bu demokratik mücadeleleri noktasında, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere herkesin oradaki kardeşlerimize yapılan zulmün, haksız idam cezalarının durdurulması noktasında gerekli girişimlerde bulunmalarını talep etmekteyiz.

Ve şunu belirtmek istiyorum ki: Malatya başta olmak üzere tüm çiftçilerimize geçmiş olsun diyorum. Bundan sonraki yıllarda mutlaka sigorta yaptırmaları noktasında gerekli tedbirleri almaları gerekiyor ama bu aşamada sigorta yaptıran ve sigorta yaptırmayan çiftçilerimizin imkânlar ölçüsünde devletimiz tarafından mağduriyetlerinin giderilmesi için her türlü desteği ve takibi gerçekleştireceğimizi belirtir, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öz.

Gündem dışı üçüncü söz, Türk dünyasındaki son gelişmeler hakkında söz isteyen Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru’ya aittir.

Buyurun Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Türk dünyasındaki son gelişmelere ilişkin gündem dışı konuşması ve Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler’in cevabı

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Önce söz vermiş olduğunuz için teşekkür ediyorum Sayın Başkanım size.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türk dünyasındaki son gelişmelerle ilgili söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı ben de şiddetle kınıyorum. Bu tür olayların bir daha tekerrür etmemesini temenni ediyorum.

Türk dünyasının her yerinde son yıllarda çok büyük problemlerle karşı karşıyayız. Kıbrıs, Ahıska Türkleri, Suriye, Irak, Doğu Türkistan Türklerinin başlarındaki problemler yetmiyormuş gibi, şimdi de Kırım’ın Rusya tarafından işgaliyle beraber Kırım Türkleri de mağdurlar arasına maalesef girmiştir. Annan Planı ile Kıbrıs Türk Devleti’nin topraklarının tamamını alamayan Kıbrıs Rum Devleti, yeni yeni oyunlarla Ada’nın tamamına hâkim olmaya çalışmaktadır. Her an Kıbrıs’ta Türklerin kazandığı çok şey kaybedilebilir.

Suriye ve Irak Türkleri tarihlerinin hiçbir döneminde yaşamadıkları ağır baskı ve zulümlerle karşı karşıyadır. Irak’ın kuzeyinde işgalden en büyük zararı Irak Türkleri görmüştür. Peşmergeler başta Kerkük olmak üzere Türklerin yaşadığı bütün yerlere saldırmış, zorla göçe tabi tutarak nüfusun demografik yapısı değiştirilmeye çalışılmıştır.

Bugün, Türk illeri olan Kerkük, Musul, Tuzhurmatu, Telafer’de Irak Türklerinin can güvenliği olmayıp her gün yeni yeni saldırılara maruz kalmakta, katliamlar yaşanmaktadır. Durum her geçen gün daha da kötüye gitmektedir.

Suriye’de durum daha da vahimdir. AKP iktidarının yanlış politikaları Suriye’nin bütünlüğünün ve düzeninin bozulmasında rol oynamış, burada da en çok zararı Suriye Türkleri görmüştür. On binlerce Suriye Türkü mecburen göçe tabi olmuş, binlercesi ölmüş, yaralanmış, evleri barkları yıkılmış, sahipsiz kalmışlardır. Türk bölgelerinde PYD başta olmak üzere çeşitli terör örgütleri yerleşmiştir. Sonuçta Türklere saldırılar artmış, yok edilmeye çalışılmıştır. Hükûmet “Türklere yardım ediyorum.” demiş olmasına rağmen ciddi hiçbir şey maalesef yapılmamıştır, Suriye Türkleri kaderine terk edilmiştir.

Ahıska Türklerine de AKP iktidarı sahip çıkmamıştır. Avrupa Parlamentosunun geriye dönüş kararına maalesef hiç sahip çıkılmamış, Ahıska Türkleri yıllardır özlemini çektikleri ana vatanlarına maalesef dönememişlerdir. Hükûmet de geriye dönüş için hiçbir varlık göstermemiş, ciddi hiçbir adım atmamıştır ve de hiçbir dönüş yapılmamıştır.

Doğu Türkistan Türklüğü de son yıllarda çok büyük baskı ve zulümlerle karşı karşıyadır. Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine karşı her gün katliamlar yapılmakta, insanlar haksız yere, sebepsiz tutuklanarak mahkûm edilmektedir. Binlerce Uygur Türkü Çin zulmü karşısında inim inim inlemektedir. Uygur Türklerinin lideri Rabia Kadir Hanımefendi, maalesef, dünyanın her tarafında büyük ilgi görmekte, her tarafına rahatça girip haklı davasını anlatabilmektedir ancak enteresandır, sadece Türkiye’ye girememektedir. Giremeyişinin sebebini de mutlaka Dışişleri Bakanlığı ve AKP Hükûmeti anlatmalıdır.

Son günlerde Türk dünyası, sayın milletvekilleri, yeniden sarılmış, bu sefer de Kırım Türklerinin başına büyük bir bela gelmiştir. Sovyet Rusya dağıldıktan sonra Ukrayna devleti bağımsızlığını kazanmıştı. Kırım da, Türkler de özgürlüklerine kavuşuyor denirken, çeşitli oyunlarla Kırım tekrar Rusya’nın işgaline maruz kalmaktadır. Çeşitli oyunlarla bir günde Kırım Parlamentosu Rusya’ya bağlanma kararı almıştır, Kırım Türklerine hiçbir şey sorulmamıştır, Kırım Tatar Türk Meclisi, maalesef, yok sayılmıştır. Hâlbuki, Kırım bölgesi özbeöz Türk toprağı, vatanıdır. Rusya’nın çeşitli yerlerine dağılan Kırım Türkleri heyecanla vatanlarına dönmek isterken, geriye dönüş umutları maalesef geri kalmıştır. Kırım Türkü’nün yürekleri tekrar yanmış, yanık türküler söylenmeye başlanmıştır.

İşte, Türk dünyasının bütün bölgelerinde gelişen olayları çok iyi değerlendirmemiz gereken bir zaman süreci içindeyiz ancak AKP iktidarı 2002 senesinden itibaren büyük bir güçle tek başına ülkemizi yönetmektedir, her konuda bütün yetki ve sorumluluk AKP iktidarındadır. Ancak, Türk dünyası, maalesef, çok büyük problemlerle karşı karşıya kalmış, her geçen gün de problemler artarak devam etmektedir.

Türk dünyasına AKP iktidarında sahip çıkılmadığı ortadadır. Sadece bağımsızlığını kazanan cumhuriyetleri ziyaretlerle sorunlar çözülüyor sanılmaktadır. Bu doğru bir yaklaşım değildir. Tabii ki ziyaretler yapılmalı, bazı yeni kurum ve kuruluşlar kanunlarla mutlaka kurulmalıdır. Ancak, Suriye, Irak, Kıbrıs, Doğu Türkistan ve Kırım Türkleri Türkiye’den destek ve yardım beklemektedir, sorunlarına sahip çıkılmasını istemektedir. Türk dünyasına ilgi gösterilmeyip onlarla beraber olunmazsa tarihe kara bir leke olarak mutlaka geçilecektir. Bunu da yüce Türk milleti hiçbir zaman affetmeyecektir diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim Sayın Doğru.

Hükûmet adına Başbakan Yardımcısı Sayın Emrullah İşler.

Buyurunuz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündem dışı konuşmalara cevap vermek için söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken öncelikle bu Meclis çatısı altında dün meydana gelen menfur saldırıyı, Sayın Kılıçdaroğlu’na yapılan menfur saldırıyı şahsım ve Hükûmetim adına kınayarak sözlerime başlıyorum. Bu tür saldırıların inşallah bu çatı altında bir daha tekerrür etmemesini temenni ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bir de Kırım konusuna değinildi. Bildiğiniz gibi, Ukrayna’da çeşitli sıkıntılar yaşandı. Bu sıkıntı neticesinde Devlet Başkanı görevinden ayrılmak durumunda kaldı. Daha sonra Rusya’nın malumunuz olan müdahalesi oldu ve neticede bir referandum yapıldı ve Kırım bölgesi Rusya’ya iltihak kararı aldı. Bu sorunun ortaya çıkmasından bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti olarak diplomasi alanında yapılması gereken her ne varsa yapmış bulunmaktayız. Sorunu uluslararası boyutlara da taşıdık ve konjonktürün el verdiği ölçüde de bu sorunda özellikle Kırım’daki Tatar kardeşlerimizin zarar görmemesi için gayret ediyoruz.

Bildiğiniz gibi, Rusya’yla da son derece iyi ilişkilerimiz var. Şu an, bu mevcut durumda da biz oradaki, Kırım’daki Tatar kardeşlerimizin haklarını korumak ve savunmak için her türlü gayreti şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da göstereceğiz.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – “Kırım Türkleri” Sayın Bakan.

BAŞBAKAN YARDIMCISI EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Değerli arkadaşlar, 3 Temmuz 2013 tarihinde Mısır’da bir darbe oldu. Bu darbe olduğunda dünyada tek sesi çıkan ülke Türkiye oldu. Güçlü bir şekilde darbeyi kınadık, darbecilere karşı bir mücadele başlattık ve uluslararası toplumu bu darbeye karşı çıkmaya, sesini yükseltmeye çağırdık. Ancak o zaman gördük ki uluslararası toplumdan, başta Avrupa Birliği olmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’nden güçlü bir ses çıkmadı. Darbe, belki dil ucuyla işte kınanarak geçiştirildi maalesef. Hatta, o zamanlar şunlar da yazılıp çizildi: “Afrika Birliği bile Mısır’ın üyeliğini askıya aldı. Dolayısıyla, Avrupa Birliği Afrika’nın da darbe konusunda maalesef gerisinde kaldı.”

İşte, bütün dünya sessiz kalırken o darbeye, dünyada tek bir güçlü ses çıktı, o da Türkiye’den çıktı ve darbeyi şiddetle kınadık. Sayın Başbakanımız yapmış oldukları konuşmalarda ve o zamanki bakanlarımız ve milletvekillerimiz her platformda bu darbeyi şiddetle kınadılar. Darbeyi kınarken de ilkesel davrandık, yapmış olduğumuz konuşmalarda şunun altını çizdik; dedik ki: “Biz Türkiye olarak darbelerden çok çekmiş bir milletiz. Darbelerin acısını görmüş ve her bir darbenin Türkiye’yi on sene, yirmi sene geriye götürdüğünü yaşayarak öğrenmiş bir milletiz. Bundan dolayı, ilkesel olarak darbelere karşı çıktık ve kendimiz için istemediğimiz bir şeyi Mısırlı kardeşlerimiz için de istememiz söz konusu değil.” Ondan dolayı o gün o onurlu duruşu sergiledik ve bugüne kadar da bu tavrımızı devam ettirdik. Fakat, o gün sessiz kalan medeni dünyadan destek alan, cesaret alan darbeciler maalesef geri adım atacakları yerde sürekli ileri adım attılar ve Rabia ve El Nahda meydanlarında binlerce insanı dünyanın gözü önünde katlettiler. O zaman da yine kimsenin sesi çıkmadı. Yine en gür ses, en gür seda bizden çıktı, Türkiye’den çıktı, AK PARTİ Hükûmetinden çıktı, Sayın Başbakanımızdan çıktı.

FARUK BAL (Konya) – Ne çıktı?

BAŞBAKAN YARDIMCISI EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Değerli arkadaşlar, maalesef darbeciler sadece öldürmekle yetinmediler, ardından tutuklamalara başladılar. Darbeye maruz kalan Hürriyet ve Adalet Partisi ve Müslüman Kardeşler teşkilatının mensupları sorgusuz sualsiz tutuklandılar ve zindanlara atıldılar. Başta devrik Cumhurbaşkanı olmak üzere üst düzey yöneticilerin hepsi zindanlara atıldı ve göstermelik mahkemelerle, özellikle de yarım saat içerisinde otomatiğe bağlanmış olarak 529 idamın çıkmış olduğu o yargılamayı yine bütün dünya seyretti ama maalesef yine bütün dünya bu idam kararlarına da sessiz kaldı. Yine o zaman da idam kararlarını eleştiren yegâne ses Türkiye’den çıktı, bizden çıktı.

FARUK BAL (Konya) – Uygur Türklerine çıkmadı ama!

BAŞBAKAN YARDIMCISI EMRULLAH İŞLER (Devamla) - İşte, Sayın Başbakanımız 24 Mart 2014 tarihinde Keçiören’de yapmış olduğu mitingde Batı dünyasına şöyle seslenmişti: “Bak, 529 idam kararı. Ey Batı, neredesin, sesin niye çıkmıyor? Hani Avrupa Birliğinde idam kalkmıştı, niye sesin çıkmıyor? 529 idam! Kimi öldürdü bunlar, silahlı mı yakaladın bunları? Diyorum ki: Zalimler için yaşasın cehennem!” şeklinde Sayın Başbakanımızın eleştirileri olmuştu.

Değerli arkadaşlar…

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – İyi de Myanmar’da da Müslümanlar öldürülüyor, onları hiç söylemiyorsunuz. Doğu Türkistan’dakiler…

BAŞBAKAN YARDIMCISI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Onlara da her zaman sesimizi yükselttik, oraya da Sayın Başbakanımızın eşi hanımefendiler gitti Dışişleri Bakanımızla. Her yere ilgi duyuyoruz arkadaşlar.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Beş dakikadır fuzuli konuşuyorsunuz Sayın Bakan. Doğu Türkistan’dan da bahsedin biraz.

FARUK BAL (Konya) – Kerkük’teki Türkmenlere, Suriye’deki Türkmenlere sesiniz çıkmıyor.

BAŞBAKAN YARDIMCISI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Yani, şimdi arkadaşlar, biz dünyanın neresinde bir zulüm varsa, neresinde bir haksızlık varsa her yere sesimizi çıkarıyoruz.

FARUK BAL (Konya) – Türkmen oldu mu çıkmıyor sesiniz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Uygurlarla da ilgileniyoruz, Myanmar’la da ilgileniyoruz, Kırım’la da ilgilendik, Türk dünyasıyla da ilgileniyoruz.

FARUK BAL (Konya) – Uygur’un Rabiası’na niye çıkmadı?

BAŞBAKAN YARDIMCISI EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Bu dönemde, bizim dönemimizde Türk Konseyini kim...

FARUK BAL (Konya) – Rabia Kadir niye Türkiye’ye gelemiyor?

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Rabia Kadir’in Türkiye’ye girmesine müsaade etmiyorsunuz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Anlamıyorum Sayın Vekilim, duyamadım sesinizi ama.

FARUK BAL (Konya) – Anlayamazsın tabii, biraz Türkçe bakmak lazım dünyaya.

BAŞBAKAN YARDIMCISI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakınız, Mısır’da bütün dünyanın gözü önünde televizyonlarda canlı yayında katliamlar yaşandı. Bu katliamlara yegâne ses çıkaran biziz. O zaman sizler bizi eleştirdiniz, Sayın Kılıçdaroğlu’nun hatta meydanlarda şu ifadeleri oldu, dedi ki…

FARUK BAL (Konya) – Biz eleştiriyoruz çünkü Kerkük’teki Türkmen’e, Suriye’deki Türkmen’e, Uygur Türkü’ne sesiniz çıkmıyor.

BAŞBAKAN YARDIMCISI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – “Rabia işaretini yaptınız.” diye bizi meydanlarda eleştirdiler.

FARUK BAL (Konya) – Uygur Türkü’nün de Rabia’sı var, buna sesiniz çıkmıyor.

BAŞBAKAN YARDIMCISI EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Hatta “Mısır’da bir genç kız öldü diye ağlıyor.” diye Sayın Başbakanımızı eleştirdiler. Dolayısıyla, biz zulüm neredeyse oraya her zaman sesimizi yükselttik, bundan sonra da yükseltmeye devam edeceğiz.

FARUK BAL (Konya) – Kırım’daki Türklere niye çıkmıyor sesiniz?

BAŞBAKAN YARDIMCISI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Bu idamları da onaylamıyoruz. Bu idamlara karşı da mücadelemizi sürdüreceğiz arkadaşlar.

Güzel bir gelişme olarak  Mısır-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanımız ve Grup Başkan Vekilimiz Sayın Mahir Ünal bir çalışma başlattı, grup başkan vekilleriyle de görüşüyorlar. Bu konuda, Mısır’daki idam kararlarını eleştiren, kınayan bir ortak deklarasyon için çaba başlattılar. Umarım, inşallah bu çaba sonuçlanır ve bu konuda ortak bir deklarasyon yayınlanır. Bu da şu anlama gelecektir: Geçmişte darbelerden çok çekmiş, birkaç kez darbeye maruz kalmış, darbe dolayısıyla kapısına kilit vurulmuş Parlamentonun sesinin gür çıkması, ortak bir sesle bütün dünyaya seslenmesi ve bu haksız idam kararlarını kınaması, doğrusu, Parlamentomuz için, Türkiye Cumhuriyeti için, demokrasimiz için bir onur kaynağı, bir şeref kaynağı, bir gurur kaynağı olacaktır diyorum. Bu çabanın başarıyla sonuçlanmasını temenni ediyor, yüce Meclisinizi, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Bakan.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet...

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Başbakan Yardımcısı Genel Başkanımıza yönelik bir sataşmada bulunmuştur “Rabia işareti yaptı.” diyerek.

BAŞKAN – Evet, buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Aytuğ Atıcı konuşacak efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Atıcı.

Sayın Bal, önce onlar talepte bulundular.

Buyurunuz.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler’in gündem dışı konuşmaya cevabı sırasında CHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, olayları saptırma konusunda üstünüze kimsenin olmadığını bir kere daha gösterdiniz. Sayın Genel Başkanımız Başbakanın Mısır’da ölen bir kız için ağladığını eleştirmemiştir. İnsani duygusu olan herkes, her yerde şiddete maruz kalanlar için ağlayabilir. Genel Başkanımızın eleştirisi şudur Sayın Bakan: Demiştir ki Genel Başkanımız: “Mısır’da ölen bir kıza ağlıyorsun, Türkiye’de Gezi olaylarında ölenler için rahmet bile dilemiyorsun.” Konu budur. (CHP sıralarından alkışlar) Konuyu lütfen saptırmayınız.

Mısır’da olan olaylarda acaba Hükûmetinizin etkisi var mıdır, yok mudur? Suriye’de yaşanan şiddet olaylarında Hükûmetinizin etkisi var mıdır, yok mudur?

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Gezi’de sizin etkiniz var mı?

AYTUĞ ATICI (Devamla) – Bu kadar şiddeti körüklemenin bir âlemi var mıdır, yok mudur?

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Gezi’yi körüklediniz mi, körüklemediniz mi?

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Çıkıp burada bunları konuşacaksınız.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Gezi’deki etkiniz ne?

AYTUĞ ATICI (Devamla) – “Her yere şiddeti engellemeye gidiyoruz.” diyorsunuz.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Gezi’de ne yaptınız, onu söyle.

AYTUĞ ATICI (Devamla) -  Mısır’da idam kararı verilen insanlar için kılınızı kıpırdatıyor musunuz, kıpırdatmıyor musunuz? Çıkın, bunları buradan söyleyin.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Sen ne yapıyorsun, onu söyle.

AYTUĞ ATICI (Devamla) – Mısır’da ölenlerin, Suriye’de ölenlerin kanında sizin de parmağınız var. Genel Başkanımız size bunları söyledi ama sizin bunları anlamanız, idrak etmeniz mümkün değil. Siz, dünyaya bir bakıştan bakıyorsunuz, maalesef vicdanınız da bitmiş, maalesef algınız da bitmiş.

SONER AKSOY (Kütahya) – Aynaya bak!

AYTUĞ ATICI (Devamla) - O  yüzden, lütfen, olayları ve sözlerimizi sapıttırmayın. Lütfen, olayları olduğu gibi anlatın ve onun üzerinden yorum yapın.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Konuşana bak!

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Diktatörü ziyarete giden kimdi?

AYTUĞ ATICI (Devamla) -  Gezi’de ölenler için rahmet dilemedikçe hiç kimse sizi affetmeyecek. (CHP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Sen kendin ne yapacağını söyle! Gezi’de ne yaptınız siz, onu söyle!

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Canikli, Sayın Bal önce istemişti.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Oradan, işkembeden konuşma!

BAŞKAN – Sayın Atıcı, lütfen…

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – İşkembe sende var! Terbiyesizlik etme! Utanmaz herif!

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Adam gibi gel burada konuş!

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Sen kimsin lan!

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Utanmaz sensin, terbiyesiz de sensin; hepsini de sana iade ediyorum.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Utanmaz, rezil! Geç yerine!

BAŞKAN – Sayın Atıcı, lütfen…

Sayın milletvekili, lütfen… Sayın Korkmaz, lütfen…

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sen geç yerine!

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Geç yerine! Hakaret etme oradan!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sahte kabadayı!

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Erkeksen gel!

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Ben erkeğim!

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Gel!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sen gel buraya.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Otur ya, yeterince gergin Meclis zaten.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Gelsene!

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Ne zaman istersen!

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Gelsene!

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Tamam, ben böyle çıkıyorum, sen böyle gel!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – İbrahim Ağabey yapma! Hocam, yapma!

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Gelsene! Terbiyesiz adam!

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, ben de söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Bal söz istedi.

Buyurun Sayın Bal.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, Sayın Başbakan Yardımcısı konuşurken “529 idamı bizden başka kimse dile getirmedi.” diyerek muhalefet partisi olarak Milliyetçi Hareket Partisine karşın sözler ifade etmiştir. Diğer taraftan da, Rabia işaretini eleştirmemizden dolayı Milliyetçi Hareket Partisine sataşmıştır.

BAŞKAN – Şimdi, önce rica edeyim, sakin bir şekilde birbirimizi dinlersek…

Buyurun.

2.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler’in gündem dışı konuşmaya cevabı sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

FARUK BAL (Konya) – Değerli milletvekilleri, Rabialar çift: Biri Mısır’daki Arap Rabia’sı, diğeri Doğu Türkistan’ın Rabia Kadir’i. Doğu Türkistan Türklüğünün bayan lideri, şimdi Çin’in zulmünden Amerika Birleşik Devletleri’ne kaçmış durumdadır. Avrupa’nın her devletine Rabia Kadir gidebilir ama Türkiye'ye gidemez. Niçin? Rabia’ya gözyaşı dökenler bunu burada bir anlatsın.

Evet, 529 kişinin idam edilmesi adaletsiz ve haksız bir durumdur, bunu, insan olan herkes kınar ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz de kınıyoruz. Ama sadece Mısır’da olduğu için, sadece Arap olduğu için bu olayın üzerine gidip de Irak’taki Türkmen kanı oluk oluk akarken gözünden bir damla yaş dökülmeyenler, Suriye’de oluk oluk Türkmen kanı akıtılırken gözünden bir damla gözyaşı dökmeyenler, Karabağ’da Ermeniler Azeri toprağını işgal etmişken Ermenilere açılım yapanlar, onlarla dostluk maçı yapanlar niçin dökülen Türk kanına, zulmüne karşı bir damla gözyaşı dökmez?

Evet, buna itirazımız vardır, buna itirazımız vardır ve Adalet ve Kalkınma Partisi dünyaya Türk ve İslam gözüyle bakamamaktadır, tek gözle bakmaktadır, sorun da buradadır. (MHP sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan…

BAŞKAN -  Şimdi, önce Sayın Canikli… Sıraya aldık, ilk önce ayağa kalkan Sayın Canikli.

Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce, “Suriye’de akan kandan sorumlusunuz.” şeklinde bir ifade kullanıldı.

FARUK BAL (Konya) – 2 bin tır.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Gerçekten en hafif ifadeyle, normal bir insanın kullanamayacağı bir ifadedir.

NURETTİN DEMİR (Muğla) – 2 bin tane tır nereye gitti Sayın Canikli?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Şimdi, benzer bir suçlamayı, benzer suçlamaları, benzer iddiaları yapmak için bizim birçok nedenimiz, gerekçemiz var elimizde, somut. Bu ifade çok ağır bir ifadedir. Bu ifade söylendiği için söylememiz gerekiyor, Suriye’de kim kimi öldürüyor? Suriye’de katleden kim? Suriye’de katliamı yapan Esed, yönetim.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – El Kaide yok mu?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Elbette El Kaide de var ama esas orada katliamı yapan, kendi insanlarını uçakla, tankla bombalayan kim Allah aşkına?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – El Kaide değil mi Irak İslam devleti, Şam devletini kuran?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Esed’i niye bu kadar savunuyorsunuz? Esed’e bu dostluğunuz nereden geliyor?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır, Esad’ı savunmuyoruz.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – El Kaide yok mu?

OKTAY VURAL (İzmir) – El Kaide’yi savunmayın.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – El Kaide elbette yapıyor ama esas orada yüz binlerce insanı katleden kim? Hangi uçaklar, bu uçaklar kimin, bu uçaklar kime ait? Bu uçaklar kime ait, bu tanklar kime ait, kimyasal silahları kim kullanıyor? Esed kullanıyor. Katliamı yapan Esed. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – 2 bin tırı nereye gönderdin?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Evet, Esed, niye karşı çıkıyorsunuz, yanlış mı söylüyorum? Katliamı Esed yapmıyor mu?

OKTAY VURAL (İzmir) – El Kaide’yi savunmayın.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – El Kaide yapmıyor mu?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – El Kaide de yapıyor ama esas itibarıyla burada yüz binlerce insan… Çünkü silah onda, güç onda, asker onda, uçak onda, tank onda, top onda; katliamı yapan o.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Sarin gazı da sende.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Dolayısıyla, esas bu kandan, Suriye’de akan kandan sorumlu olan Esed’e destek verenlerdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Kim veriyorsa, Esed’e kim destek veriyorsa oradaki katliamdan, oradaki akan kandan sorumlu olan onlardır. Bunun altının çizilmesi gerekiyor. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – El Kaide filan sorumlu değil mi?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bakın, biz Türkmenlere Kuzey Irak’ta gereken her türlü desteği sağlıyoruz. Bunu en iyi Sayın Şandır biliyor. Sayın Şandır çıksın konuşsun, Suriye’deki Türkmenlere yapılan desteği, birilerinin özellikle oraya giden...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …yardım tırlarını durdurmak için çalışmalarına rağmen…

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – 2 bin tane tır göndermişsiniz, kim  durdurdu ya?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - …Hükûmetimiz, AK PARTİ iktidarı buralara destek vermek için her türlü çalışmayı yapıyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ama El Nusra, El Kaide’ye verdiğiniz destekler ne?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Kaplan, sizi dinleyeyim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkanım, 529 idamla ilgili Sayın Bakanın açıklaması yerinde değildir.

BAŞKAN – Buyurun ama yani siz de ne olur kavga çıkmasına müsaade etmeyin.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yok, yok.

BAŞKAN - Buyurun.

4.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler’in gündem dışı konuşmaya cevabı sırasında Barış ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkanım, Meclisin çok gergin olduğunun farkındayım. Sadece, Sayın Bakanın açıklamalarını dinlerken doğrusu şaşırdım. Demin, sabahtan beri, 4 parti grup başkan vekiliyle beraber Mısır’daki 529 idama karşı bu acıları 60’lı yıllarda yaşamış bir ülke olarak, Türkiye bunları, darbeleri, diktatörlükleri görmüş bir ülke olarak ortak bir metin hazırlıyoruz, inşallah birazdan da okuruz. Yani, Sayın Bakanın bunu da kendi uhdesine çekerek sanki diğer parti grupları bu konuda bir çalışma yapmıyormuş, sadece kendileri her şeyi yapıyormuş gibi bir izlenim vermesini doğrusu yakıştıramadım. 4 parti grubu ilk defa bir uzlaşma sağlayacak, bu tarihîdir, bu anlamlıdır, buna değer vermek lazım. Dün Mecliste grup toplantılarımız vardı, biz buna dikkat çektik ve 529 idama karşı, Türkiye’de ve dünyada idama karşı duruşu net olan bir partiyiz, Barış ve Demokrasi Partisi, Halkların Demokratik Partisi birlikte. Yine, darbe ve diktatörlükler konusunda da çok net duruşu olan bir partiyiz. Nerede darbe, diktatörlük varsa bu olağanüstü rejimlere karşı Mısır’da da, başka ülkelerde de, Suriye’de de bunun karşısındayız. Tabii ki Suriye’nin El Kaide’si, El Nusra’sı, IŞİD’idi de vardır, bunun finansman desteği, silah desteği, korunması da vardır. Bu Meclis bunu tartışamamıştır, buna biz yanarız.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Evet.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Eğer bunu tartışabilsek… Eğer açık yapamıyorsanız gelin gizli oturumda konuşalım.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – 1.000 tır nereye gitti?

HASİP KAPLAN (Devamla) – El Kaide hem Türkiye’den yardım görecek hem Niğde’de askeri, polisi vuracak. Ondan sonra nasıl olacak bunu konuşalım, gelin konuşalım, cesaretle konuşalım diyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Saygılar sunuyorum.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Nasıl girdiler Türkiye’ye, hangi pasaportla?

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Libya’dan kim geldi?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Çeçenistan’dan kim geldi, kim getirildi?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Canikli konuşmasında bizi de kastederek “Esad’a destek verdiniz.” dedi.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – “Kim destek veriyorsa.” dedim ben.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Evet, bir dakika…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Aslanoğlu, “Kim destek veriyorsa.” dedim, niye üsteliyorsunuz ki ya!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Dediniz, dediniz Sayın Canikli.

BAŞKAN – Şimdi diyor ama bakın, bir saniye…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır efendim, “Siz.” dedi.

BAŞKAN – Tamam canım, bir dakika…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ben “Kim destek veriyorsa.” dedim Sayın Aslanoğlu, yapmayın ya!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – “Siz.” dedi efendim, “Siz.” dedi, göstererek.

BAŞKAN – Bir şey demiyorum, bir saniye… Rica edeyim…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Peki efendim.

BAŞKAN – Yani, usuletle halledeceğiz. İki dakika sizden kıymetli mi? Vereceğiz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Peki efendim, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Ama söylediğim şey şu: Şimdi, Sayın Canikli “’Kim veriyorsa’ dedim.” diyor. Hani bunun önemli olduğunu düşünüyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – “Siz veriyorsunuz…”

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, size söz vereceğim ama diyorum ki belki yumuşamaya katkısı olur diye, Sayın Canikli diyor ki: “Ben sizi kastetmedim, kim destek veriyorsa…” Nokta.  Şimdi ben…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Peki efendim. Biz de yumuşak konuşuruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – O zaman CHP destek vermiyor mu dediniz?

BAŞKAN – Yani, bunun önemli olduğunu düşündüğüm için.

Buyurunuz.

5.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli üyeler; Sayın Canikli, Esed sizin dostunuzken biz Esed’i tanımazdık, o sizin dostunuzdu. Bir. (CHP  sıralarından alkışlar)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sonradan mı dostunuz oldu?

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Bizim hiç dostumuz olmadı.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – İki: Eğer Esed katilse Allah onun da canını alsın. Hiçbir zaman biz insan öldüren kimseye destek olmayız. Ancak, eğer o ülkede ülkenin bölünmez bütünlüğüne siz taraf oluyorsanız bunu yaratan da sizsiniz. (CHP sıralarından alkışlar) El Kaide’ye kim destek oldu? Büyükelçi Reyhanlı katliamını kimin yaptığını söylerken buna ne diyorsunuz Sayın Canikli? Türkiye Cumhuriyeti’nin Büyükelçisi Reyhanlı katliamını yapanın kim olduğunu açıkladı.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kim açıkladı? (CHP sıralarından “Büyükelçi açıkladı.” sesleri)

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Büyükelçi açıkladı.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Yani Büyükelçinin söylediği kesin hüküm mü?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kimin büyükelçisi?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Büyükelçi. Haa… Türkiye Büyükelçisi.

Yardım ettiğiniz El Kaide Türkiye’de insan öldürürken acaba “El Kaide, sen katil misin?” dediniz mi? (CHP sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – İftira atıyorsun!

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.44

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Bir dakikalık, 60’ncı maddeye göre pek kısa söz taleplerini yerine getireceğim.

Sayın Çam…

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Musa Çam’ın, Sağlık Bakanlığı acil servislerinde katkı payı alınması uygulamasının başlatılmasına ilişkin açıklaması

MUSA ÇAM (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sağlık Bakanlığı acil servislerde yoğunluğu kırmızı, sarı, yeşil alan uygulaması başlattı. Yeşil alan ilan edilen yerlerde 5 TL, özel hastanelerde 15 TL katkı payı vatandaşa yüklenecek. Bu kırmızı, yeşil, sarı alan 2005 yılından beri uygulanıyordu. Özellikle AKP iktidarı on iki yıllık iktidarında sağlıkta devrim yaptıklarını, büyük reformlar gerçekleştirdiklerini söylüyorlardı ama on iki yılın sonunda sağlıkta çıkmaz bir sokağa gelindiğini ve katkı paylarıyla vatandaşın çok zor ve sıkıntılı bir süreç yaşayacağını açık ve net bir şekilde görüyoruz. Bunun önemli nedenlerinden bir tanesi de polikliniklerdeki hizmet yeteri kadar karşılanmadığı için vatandaş ister istemez acil servislere yığılma yapmaktadır. Acil servislerde kırmızı, sarı, yeşil alan ilan edilmesi sağlıkta çözüm değildir. Bu, Dünya Bankasının ve IMF’nin dayatmış olduğu sağlıkta dönüşüm politikalarının iflasıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Atıcı…

2.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Hükûmet tarafından, Amerikalı gazeteci Seymour Hersh’in Suriye’de kullanılan sarin gazıyla ilgili iddialarına ilişkin bilgi verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, Seymour Hersh, Pulitzer ödüllü, Amerikalı bir gazeteci. Üç ay içinde her biri 10 sayfa olan 2 makale yazdı. Her ikisinin de konusu sarin gazı. Bu makalelerde bu öldürücü kimyasal gazın Suriye’de nasıl ve kimler tarafından kullanıldığı ve Türkiye’nin rolü irdelenmektedir. Bu konu basit bir hükûmet konusu değildir, bu konu ulusal ve bizi asırlarca etkileyebilecek önemli bir konudur. Saygın ve güvenilir bir araştırmacı gazeteci olan Seymour Hersh’in iddiaları ise ürkütücüdür. Konu derhâl araştırılmalı, yüce Meclise Hükûmet tarafından derhâl doyurucu bilgi verilmelidir. “Vallahi biz yapmadık, kedi yapmıştır.” zihniyetinden vazgeçilmeli, devlet geleneğimize yakışır bir araştırma yapılmalı ve halkımıza doğru bilgiler verilmelidir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Demir…

3.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir’in, Mısır’daki 529 idam cezasını kınadığına ilişkin açıklaması

NURETTİN DEMİR (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir hekim olarak tüm dünyada idama hep karşı oldum, karşı çıkmaya da devam edeceğim. Mısır’da 529 idam cezasını kınıyorum ve karşısında olduğumu bir kez daha belirtmek istiyorum. Sadece idam cezalarına değil, insanların katledilmesine de karşıyım yani aile içi şiddetiyle, sokakta ya da Gezi olaylarında insanlarımızın yok edilmesi, sakat bırakılmasının da mutlaka kınanması gerektiği inancındayım.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Sayın Ağbaba…

4.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya’daki kayısı üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Malatya’da yıllardan beri bir problem yaşanıyor kayısı ve tarımla ilgili. Geçen yıl da kayısıda yaşanan problemler nedeniyle çiftçilerin borçları, o yılın borçları ertelendi. Bu yıl da böyle bir şey düşünülüyor. Malatyalı, maalesef yıllardan beri ürünlerinin para etmemesi nedeniyle artık borçlarını ödeyecek durumda değil. Herkes, birçok insan komşusundan, eşinden dostundan borç alarak geçiniyor. Birçok Malatyalı çiftçinin devletle tek ilişkisi icra kâğıtları. Bu nedenle, eğer böyle bir şey düşünülüyorsa, erteleme gibi, hiç yapmasınlar, zahmet etmesinler. Yapacaklarsa, çiftçiye iyilik düşünüyorlarsa Malatyalı çiftçilerin borçlarını bir sefere mahsus silsinler. Çünkü buna imkân da var görüldüğü gibi, olanak da var. Bir müddet kendi ellerini tutabilirlerse, ellerini tutup bu gelen paraları Malatyalı çiftçiye aktarırlarsa Malatyalının sorunu çözülmüş olur, kökten çözülmüş olur. Bu konuyu da yüce Meclisin dikkatine sunuyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Dedeoğlu…

5.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, İstanbul’da görev şehidi olan polis memuru Kamil Topal’ın ailesine başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

İstanbul’da görev yapan Kahramanmaraş Ekinözü ilçe nüfusuna kayıtlı polis memurumuz Kamil Topal görev şehidi olmuştur. Buradan ailesine, tüm polis camiamıza ve Kahramanmaraş’ımıza başsağlığı diliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın  Eyidoğan…

6.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, rant artışının vergilendirilmesiyle ilgili bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kalkınma Bakanı Sayın  Yılmaz kentsel rantın kamuyla paylaşılması konusu üzerinde çalıştıklarını söyledi. Ayrıntısını bilmediğimiz ve bir tür yeni vergiye dönüşecek uygulamanın kime faydası olacak bilmek istiyoruz. Plan yerine imar, rant düzenlemeleri yapılan kentlerimizde Hükûmet eğer “Bugüne kadar imar rantlarından pay alamadım.” diyorsa inandırıcı olamaz. Kamu arazilerini, hazine arazilerini, yeşil alanları, ormanları talan edenlerin elde ettiği rantlar nereye gitti? Kutulara ve ev kasalarına giren milyarlar nereden geldi? Bazı vakıflara aktarılan hazine arazilerinin, sit alanlarının rantının önce hesabını vermek gerekir. Vatandaş zaten sürekli artan emlak vergisi, alım satım vergisi, kira vergisi veriyor, her yıl zaten bu vergiler artıyor. Vatandaş vergiden bıktı. “Rant artışını vergilendirerek kamuyla paylaşalım.” derken Sayın  Bakan “kamuyla” gerçek halkı mı kastediyor acaba?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın  Demiröz…

7.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, kapatılan il özel idareleri çalışanlarının durumuna ilişkin açıklaması

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın  Başkanım.

30 Mart 2014 seçimleriyle beraber 6360 sayılı Büyükşehir Yasası’nın 1’inci maddesi gereğince il özel idareleri kapatıldı -orada çalışmaktan onur duyduğumu belirterek- burada çalışan teknik elemanların büyükşehir, BUSKİ ve yatırım izleme koordinasyon birliğine dağıtımı yapılmaktadır. Ancak, bu konuda, tarımsal sulamada uzman, göletlerde uzman, içme sularında uzman olan arkadaşlarımız var. Bu büyükşehire, BUSKİ’ye ve yatırım izlemeye hangi kıstaslar alınarak dağıtım yapıldığını öğrenmek istiyorum. Yoksa il başkanı, ilçe başkanı kartlar göndererek bu arkadaşlar dağıtım mı yapılıyor? Onun da bilgisini edinmek istiyorum.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın  Doğru…

8.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Kanser Haftası’na ilişkin açıklaması

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın  Başkanım.

Kanser Haftası münasebetiyle söz istedim.

Ülkemizde her geçen gün kanser vakaları artmaktadır; özellikle, akciğer ve sindirim sistemi kanserlerinin artmakta olduğu görülmektedir. Bundan dolayı da kanserle ilgili ulusal bir program uygulanmalı, çalışmalar vakit kaybetmeden başlamalıdır. Özellikle, halkın yediği gıdalardan soluduğu havaya kadar her şey masa üzerine yatırılmalı, gerekli önlemler de alınmalıdır. Başta hazır gıdalar, suni tatlandırıcılar, hormonlu gıdalar, çeşitli suni yemlerle beslenen hayvanlardan alınan gıdaların, ürünlerin kısa, orta ve uzun vadede insan vücuduna neler yaptığı mutlaka araştırılmalı; bununla ilgili de Sağlık Bakanlığı, Tarım Bakanlığı üzerine düşen görevleri yapmalıdır.

Başlangıçta her şey koruyucu hekimlik bazında alınmalı, tedavi sonra gelmelidir çünkü tedavi, özellikle kanser tedavisi çok büyük masraflar gerektirmektedir. Bundan dolayı da başlangıçta koruyucu hekimlik olarak geçilirse tahmin ediyorum ki bir çok insanımızı kurtarmış oluruz diyor teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Öğüt…

9.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, kapatılan il özel idarelerinde çalışan taşeron işçilerinin sorunlarına ve üçüncü boğaz köprüsü inşaatında hayatını kaybeden taşeron işçilerine rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Sağ olun, teşekkür ederim Başkanım.

30 Mart 2014 tarihinde yapılan yerel seçimlerle birlikte Büyükşehir Yasası gereği tüzel kişilikleri kaldırılan il özel idarelerinde çalışan taşeron işçiler işsiz kalmıştır. Seçim öncesi bu konuyu dile getirmeme ve çalışanların beklenti içinde olduğunu söylememe rağmen, Hükûmetin taşeron işçilere bakış açısı bir kez daha ortaya çıkmış, bu durumdaki personelle ilgili yasal düzenleme yapılmamıştır.

İstanbul İl Genel Meclisinde 64 şoför, 120 temizlik görevlisi ve 56 güvenlik görevlisinin hizmet sözleşmesi sona ermiştir. Aynı sıkıntı diğer illerde de mevcuttur. İzmir’de bu durumdaki çalışanların durumu kamuoyuna yansımıştır. Valilik makamları ellerinden bir şey gelmediğini söylemektedir.

İl genel meclislerinden çıkarılan toplam işçi sayısı kaçtır? Bunca mağduriyete ve uyarıya rağmen hâlâ bir şey yapılması düşünülmemekte midir? Kamuoyu bir an önce bir açıklama beklemektedir.

Üçüncü köprü inşaatında çalışan taşeron işçilerinden 2 kişi kaza sonucu ölmüştür, onlara rahmet diliyorum ve güvenlik önlemlerinin tekrar gözden geçirilmesini diliyorum. Üçüncü köprü katliam yolu olmamalıdır diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…

10.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Malatya’daki kayısı üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkanım, iki dönem Malatya milletvekilliği yaptım, Malatyalıyım. Sayın Ağbaba’nın da dile getirdiği… Ekmeğimiz yok oldu, yaklaşık 60 bin aile perişan oldu, ruh ve beden sağlığımız bozuldu. Bunun uygulaması var “Baktık.”, “Bakacağız.” yok. Hükûmet daha önce, zannediyorum ki 2008 yılında tüm zararları karşıladı. “Baktık.”, “Bakacağız.” değil; Hükûmet, ekmeği yok olan insanlara, sağlık durumu bozulan, beden ve ruh sağlığı bozulan insanlara çözüm bulmak için, öncelikle kayısı zararının karşılanması için acilen tedbir almalıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı başkanlığında siyasi parti grup başkan vekilleriyle 11/3/2014 tarihinde yapılan toplantıda alınan karar uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Meral Akşener’in 13-14 Mart 2014 tarihlerinde İtalya Temsilciler Meclisi tarafından Roma’da düzenlenen “Avrupa Neyi Temsil Ediyor? Büyüme, İstihdam ve Haklar: AB Bu Hedefi Başarabilecek mi?” konulu parlamenter konferansına katılmasına ilişkin tezkeresi (3/1451)

08/04/2014

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sayın Meral Akşener’in 13-14 Mart 2014 tarihlerinde İtalya Temsilciler Meclisi tarafından Roma’da düzenlenen “Avrupa Neyi Temsil Ediyor? Büyüme, İstihdam ve Haklar: AB Bu Hedefi Başarabilecek mi?” konulu parlamenter konferansa katılımına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı başkanlığında siyasi parti grup başkan vekilleri ile yapılan toplantıda alınan 11 Mart 2014 tarihli karar, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 11’inci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.

                                                                                                                                    Cemil Çiçek

                                                                                                                       Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                       Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz ve 19 milletvekilinin, Yozgat ilinin göç sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/895)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Yozgat ilinin göç sorunlarının araştırılarak yapılacak yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınacak önlemlerin tespiti amacıyla Anayasa’nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü’nün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz

1) Sadir Durmaz                                                                         (Yozgat)

2) Oktay Vural                                                                             (İzmir)

3) Muharrem Varlı                                                                      (Adana)

4) Celal Adan                                                                             (İstanbul)

5) Sinan Oğan                                                                            (Iğdır)

6) Necati Özensoy                                                                      (Bursa)

7) Mehmet Günal                                                                        (Antalya)

8) Alim Işık                                                                                 (Kütahya)

9) Ahmet Kenan Tanrıkulu                                                          (İzmir)

10) S. Nevzat Korkmaz                                                               (Isparta)

11) Yusuf Halaçoğlu                                                                   (Kayseri)

12) Ali Halaman                                                                         (Adana)

13) Mesut Dedeoğlu                                                                   (Kahramanmaraş)

14) Lütfü Türkkan                                                                       (Kocaeli)

15) Hasan Hüseyin Türkoğlu                                                      (Osmaniye)

16) Özcan Yeniçeri                                                                     (Ankara)

17) Seyfettin Yılmaz                                                                   (Adana)

18) Emin Çınar                                                                           (Kastamonu)

19) Ali Öz                                                                                    (Mersin)

20) Kemalettin Yılmaz                                                                (Afyonkarahisar)

Gerekçe:

Anadolu'nun merkezinde bulunan Yozgat, tarımsal potansiyeli yüksek olan bir ilimizdir. Halkımızın büyük çoğunluğu tarımla uğraşmakta, geçimlerini tarımdan elde etmektedirler. İlimizde turizm, en geri kalmış sektörlerdendir. Yozgat'ta istihdama katkı yapacak bir kamu yatırımı olmadığı gibi, mevcut fabrikalar da birer birer kapanmıştır.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Yozgat, ülkemizde en fazla göç veren ikinci ildir. Bugüne kadar göç hızını yavaşlatıcı önlemler alınmamıştır.

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2011 sayım sonuçları da göstermiştir ki ilimiz nüfusu azalmaya devam etmektedir. Bir türlü durdurulamayan bu göç başka bir tehlikeyi de beraberinde getirmektedir. Göç eden nüfusun büyük bir bölümünün özellikle kırsal bölgelerde yaşayan 40 yaş ve altını kapsaması ilimizde tarımsal üretimi olumsuz etkilemektedir.

Köylerde yaşayan genç nüfusun iş bulabilmek için kente göçmesi, köyde sadece yaşlılar ve çocukların kalması göçü önleyici çalışmaların kırsal ağırlıklı olarak çok ivedilikle başlatılması gerektiğini ortaya koymaktadır.

Üretken ve genç nüfusun il dışına gitmesi turizm sektörünü de olumsuz etkilemektedir. Yozgat’ta göçün önlenememesi turizm sektörünün yanında tüm sektörlerde de sıkıntıların artacağına yönelik öngörüleri kuvvetlendirmektedir.

Yozgat ilimizin en önemli sorunu işsizliktir. İlimizde yaşanan yoğun göçün en büyük nedeni olan istihdam ve işsizlik sorunu giderek derinleşmektedir. Bunun çözümü de yeni kurulacak fabrikalar, işletmeler, atölyeler yani yeni iş alanlarıyla mümkün olabilecektir.

Yozgat yıllarca Kayseri ve Sivas illeriyle aynı kategoride yer alarak teşvik yatırımlarından hak ettiği payı alamamıştır. Yeni teşvik sistemiyle bundan vazgeçilmişse de Yozgat’ın yer aldığı kategori boşa geçen yılları telafi etmeye yetmeyecektir.

Açıklanan bu nedenlerle sorunların yerinde tespit edilerek konunun aydınlığa kavuşturulması ve gereken önlemlerin alınması amacıyla bir Meclis araştırması açılması gerekmektedir.

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 21 milletvekilinin, çalışma ortamında yaşanan psikolojik tacizlerin çalışanlar üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/896)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Çalışma ortamlarında yaşanan psikolojik tacizlerin çalışanların üzerinde yarattığı etkilerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’mızın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini saygılarımızla arz ederiz.

22/5/2012

1)   Alim Işık                                                         (Kütahya)

2)   Mehmet Şandır                         (Mersin)

3)   Enver Erdem                                                   (Elâzığ)

4)   Sinan Oğan                                                    (Iğdır)

5)   Celal Adan                                                     (İstanbul)

6)   Mustafa Kalaycı                                              (Konya)

7)   Murat Başesgioğlu                                          (İstanbul)

8)   Emin Çınar                                                     (Kastamonu)

9)   Bülent Belen                                                   (Tekirdağ)

10)  Atila Kaya                                                     (İstanbul)

11)  Ali Öz                                                           (Mersin)

12)  Hasan Hüseyin Türkoğlu                                (Osmaniye)

13)  Ali Halaman                                                  (Adana)

14)  Mesut Dedeoğlu                                            (Kahramanmaraş)

15)  Muharrem Varlı                                             (Adana)

16)  Yusuf Halaçoğlu                                            (Kayseri)

17)  Özcan Yeniçeri                                              (Ankara)

18)  Adnan Şefik Çirkin                                        (Hatay)

19) Necati Özensoy                                              (Bursa)

20) Seyfettin Yılmaz                                            (Adana)

21) Kemalettin Yılmaz                                          (Afyonkarahisar)

22) Faruk Bal                                                      (Konya)

Gerekçe:

Bilindiği gibi son yıllarda bütün dünyada insan hakları konusundaki hassasiyetlerin artması nedeniyle birçok alanda yeni hukuki düzenlemelere gidilmiştir. Çalışanların kişilik haklarının korunarak onurlu ve saygın biçimde görevlerini yerine getirmelerinin sağlanması insan olmanın getirdiği doğal ve temel bir haktır. Ancak çalışanların iş yerlerinde uğradıkları ve giderek artan psikolojik tacizler nedeniyle mağdur edilmeleri çağımızın önemli sorunlarından birisi hâline gelmiştir. İngilizcede “mobbing” olarak yer alan, ancak Türkçede “psikolojik taciz”, “bezdiri”, “işyeri terörü”, “işyeri sendromu”, “manevi taciz”, “duygusal taciz”, “duygusal zorbalık” vb. gibi kavramlarla ifade edilen bu sorun, ülkemizde de giderek büyümekte ve sayıları on binleri bulan mağdurların oluşmasına neden olmaktadır. Psikolojik tacizin mağdura, iş yerine, mağdurun ailesine ve nihayet tüm topluma verdiği zararlar dikkate alınarak mağdurların oluşmasını engelleyecek önlemlerin alınması, konunun hukuki ve yasal mevzuata kavuşturulması, ülkemiz insanının iş yerlerinde daha verimli ve huzurlu bir şekilde çalışmalarını sağlayacaktır.

Çalışma hayatında her zaman var olan psikolojik tacizler, son dönemde sosyoekonomik ve teknolojik faktörlerin de etkisiyle hızla artmış ve artmaya da devam etmektedir. Psikolojik tacizler, iş yerlerinde hedef seçilen mağdurların çalışma isteğini bitirmekte ve çeşitli ruhsal sorunlara da yol açmaktadır. Çalışma hayatının olağan ve sıradan birer sorunu gibi gözüken psikolojik tacizler, çalışanların fiziksel ve ruhsal sağlığına yönelik önemli bir tehdit olarak değerlendirilmektedir. İş yerlerindeki çeşitli statüdeki personel arasında meydana gelebilecek tacizler, çalışanların psikolojik ve bedensel sağlığına kalıcı zararlar vermektedir.

İnsanlarımızın iş yerlerinde birbirlerine kaliteli sosyal bağlarla bağlanmaları ülkemizin kalkınmışlık seviyesini gösterdiği gibi, modern toplum olmanın da bir gereğidir. Ülkemizde kamu ve özel sektörde milyonlarca çalışana zoraki olarak yaşatılan psikolojik tacizler yoğun strese neden olmakta, depresyona, ruhsal, fizyolojik ve fiziksel hastalıklara, alkol ve uyuşturucu bağımlılığına yol açmakta, intiharlara ve cinayetlere de neden olabilmektedir.

Hukuk devletinde keyfî ve kasıtlı olarak başka insanların bedensel ve ruhsal sağlığına zarar verecek davranışlara cezai bir yaptırım uygulanması gerekmektedir. Mevcut mevzuat, çalışanlara zorbalık yapılmasını önleyemediği gibi zorbalık olgusu karşısında mağduru daha da mağdur etmektedir. Kamu ya da özel sektörde makamlarının veya maddi güçlerinin verdiği üstünlüklerini hedef seçilen çalışanı ezmek, dışlamak, aşağılamak veya işten çıkartmak için kullananlar, yürürlükteki mevzuatta genellikle mağdura göre çok daha güçlü durumdadırlar. Mağdurlar, muhatap oldukları orantısız güç karşısında genellikle haklarını arayamamakta ve çaresizlik duyguları ile âdeta tükenmişlik sendromu yaşamaktadırlar.

Gelişmiş ülkeler, çalışma ortamlarındaki psikolojik taciz olgusunu âdeta ulusal bir sorun olarak görmekte, bu amaçla toplumu bilinçlendirme çalışmaları ve yasal düzenlemeler yapmakta, psikolojik tacize maruz kalanları iş gücü piyasasına yeniden kazandırmak için bu alanda tedavi yardımı sağlamakta ve klinikler açmaktadırlar.

Toplumun her kesiminde sıkça görülen psikolojik taciz olayları okullarda da yaşanmaktadır. Çocuklarımızın kişilik oluşturma dönemlerine denk düşen eğitim sürecinde psikolojik tacize maruz kalmaları ruhsal ve fiziksel sağlıklarını tehdit etmektedir. Okulda başka çocuklar tarafından yıldırılan çocuklar okuldan kaçmakta, okula gitmek istememekte ve öğrenme kalitesi düşmektedir. Ailelerin ve öğretmenlerin şahit oldukları ancak çözümsüz gibi gördükleri bu tür sorunlar çocuklarımızın ruhsal dengesini bozabilmektedir.

Yukarıda özetlenen nedenlerle, çalışma ortamlarında psikolojik tacize uğrayan mağdurların sorunlarının ve tacizlerin çalışanların üzerinde yarattığı etkilerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılması gerekli görülmektedir.

3.- Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak ve 33 milletvekilinin, HES projelerinin ve hidroelektrik potansiyelimizin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/897)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Enerji, ekonominin ve sosyal gelişimin yaşam kaynağıdır. Enerji kaynaklarına zamanında, kesintisiz, güvenilir, ödenebilir ve çevre dostu koşullarda erişim ülke güvenliğinin vazgeçilmez ön koşuludur. Enerjide dışa bağımlılıksa ekonomide ve dış politikada da bağımlılığa neden olur, ülke güvenliğine tehdit oluşturur.

Türkiye, ithal kaynaklara bağlı enerji politikalarının sonucunda bugün enerjide yüzde 72 oranında dışa bağımlıdır. Neredeyse tamamen dışa bağımlı olduğumuz petrol ve doğal gaz ithalatına 2011 yılında 54 milyar dolar ödenmiştir. Mevcut politikaların ekonomik faturası hızla artmaktadır ve sürdürülebilir değildir. Buna karşın, ülkemizin zengin yerli ve yenilenebilir kaynakları büyük oranda atıl bekletilmektedir.

Enerji sektöründe sürdürülen yatırımların önemli bir bölümündeyse ekosistem hiç dikkate alınmamakta; tarım arazisi, ormanlar, SİT alanları, balık üreme havzaları üzerinde plansız ve salt ticari çıkara odaklı uygulamalar sürdürülmektedir. Baraj ve/veya regülatörler inşa edilmeden önce mutlaka yapılması gereken havza planlamaları yapılmamakta, çevre etki değerlendirme raporları gereksiz ilan edilmekte, can suyu miktarları eksik hesaplanmakta ve bu eksik miktarlar bile bırakılmamaktadır. Ekosistemi ve halkın ihtiyaçlarını gözetmeyen bu uygulamalara karşı yoğun halk tepkileri oluşmaya ve hukuksal düzlemde hak arayışlarını da içerecek biçimde yaygınlaşmaya başlamıştır. Buna karşın, iktidar yanlıştan dönmek yerine hukuksuz uygulamaların yürütmesini durdurma kararı veren mahkeme heyetlerini baskı altına almakta, kararları uygulamamaktadır.

Diğer yandan, baraj ve hidroelektrik santral inşaatlarındaki yetkin kuruluşumuz olan DSİ'nin, önce kadrolaşmayla yetkinliğinin yıpratılması, ehil kadroların uzaklaştırılması ve ardından işlevsizleştirilmesi sonucunda sektörde boşluk ve denetimsizlik hâkim olmuştur.

Bunlar yetmezmiş gibi, DSİ’nin kamu adına yapması gereken su yapılarının denetimi görevinin de özel şirketlere devredilmesi garabeti yaratılmıştır. Kamu adına yürütülmesi gereken denetim görevinin plansız ve çevreye duyarsız projeleri gerçek denetimden kaçırmak amacıyla özel şirketlere devredilmesi hukuka ve insafa aykırı bir uygulamadır. Söz konusu yönetmelikler yapımcı firmalara çalışacakları yetkili denetim firmasını belirleme ve hizmetlerinin bedelini ödeme hakkı tanımaktadır. Açılan dava sonucunda bu hukuksuzluğun yürütmesi durdurulmuşsa da ilgili bakanlık yeniden benzer bir yönetmelik çıkararak yargıyı arkadan dolanma yolunu seçmiştir. Yeniden açılan davayla yürütme tekrar iptal edilmiştir. İktidar, insan ve doğa açısından yaşamsal sakıncalar taşıyan bu yanlıştan dönmek yerine Danıştayı ve davacı TMMOB’u suçlayarak hedef şaşırtmaktadır.

Geçtiğimiz günlerde Gökdere Köprü Barajı inşaatında denetimsizlik sonucunda kopan baraj kapağının akış aşağısında çalıştırılan 10 emekçimizin yaşamına mal olan bu sorumsuz sürece TBMM’nin müdahalesi yeni faciaların yaşanmaması için zorunlu hâle gelmiştir. Konunun TBMM tarafından araştırılması, iktidarın yanlış politikaları sonucunda HES’lerin yapıldığı yörelerdeki halkın temiz, yenilenebilir ve yerli bir kaynağımız olan ve dışa bağımlılığımızı azaltacak olan hidroelektrik kaynaklarımızın kullanımına toptan karşı çıktıkları bir sürece neden olduğu için de kaçınılmaz hâle gelmiştir.

Ayrıca, hazırlanan HES projelerinin çoğunun uzun süreli ve bilimsel veri ölçümlerine dayandırılmadığı, dolayısıyla ortaya koydukları kurulu güç miktarlarının güvenilir olmadığı da bilinmektedir. Böylelikle söz konusu HES’lerin abartılmış kurulu güç değerleri, planlanan arzın yetersiz kalması ve fiyatları artırma riski yaratmaktadır.

HES’lerin fayda-maliyet analizlerinin yapılması, havza planlaması yapılmasının temini, tarım ve sit alanlarının korunması, taşkın risklerinin belirlenmesi, su yapılarının etkin denetimlerinin yapılması, ÇED raporlarının bilimsel kriterlere ve ülkemizin taraf olduğu uluslararası anlaşmalara uluslararası anlaşmalara uygunluklarının araştırılması ve ülkemizin kalkınmasında en önemli kaynakların başında gelen hidroelektrik potansiyelimizin en uygun biçimde devreye alınabilmesi için alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98, TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Faik Öztrak                                                               (Tekirdağ)

2) Bihlun Tamaylıgil                                                     (İstanbul)

3) Sinan Aydın Aygün                                                    (Ankara)

4) Umut Oran                                                                (İstanbul)

5) Hasan Ören                                                              (Manisa)

6) Kemal Değirmendereli                                              (Edirne)

7) Ümit Özgümüş                                                          (Adana)

8) Osman Aydın                                                            (Aydın)

9) Durdu Özbolat                                                          (Kahramanmaraş)

10) Vahap Seçer                                                           (Mersin)

11) Musa Çam                                                              (İzmir)

12) Erdal Aksünger                                                       (İzmir)

13) Mehmet Ali Ediboğlu                                               (Hatay)

14) Bülent Tezcan                                                         (Aydın)

15) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                        (İstanbul)

16) Ali Serindağ                                                           (Gaziantep)

17) Ali Sarıbaş                                                             (Çanakkale)

18) Mahmut Tanal                                                         (İstanbul)

19) Ali İhsan Köktürk                                                    (Zonguldak)

20) Mehmet S. Kesimoğlu                                              (Kırklareli)

21) Mehmet Şeker                                                         (Gaziantep)

22) Namık Havutça                                                       (Balıkesir)

23) Refik Eryılmaz                                                        (Hatay)

24) Mustafa Serdar Soydan                                           (Çanakkale)

25) İhsan Özkes                                                            (İstanbul)

26) Kadir Gökmen Öğüt                                                 (İstanbul)

27) Rahmi Aşkın Türeli                                                  (İzmir)

28) Haluk Eyidoğan                                                      (İstanbul)

29) Ahmet İhsan Kalkavan                                             (Samsun)

30) Doğan Şafak                                                           (Niğde)

31) Celal Dinçer                                                           (İstanbul)

32) İlhan Demiröz                                                         (Bursa)

33) Candan Yüceer                                                       (Tekirdağ)

34) Ramazan Kerim Özkan                                            (Burdur)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

C) Duyurular

1.- Başkanlıkça, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine düşen 1 üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin duyuru

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine de 1 üyelik düşmektedir. Bu komisyona aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin 14 Nisan 2014 Pazartesi günü saat 18.00’e kadar  Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yazılı olarak müracaat etmelerini rica ediyorum.

Sayın milletvekilleri, Balıkesir Milletvekili Sayın Ahmet Edip Uğur, İstanbul Milletvekili Sayın Enver Yılmaz, Gaziantep Milletvekili Sayın Fatma Şahin, Kırklareli Milletvekili Sayın Mehmet Siyam Kesimoğlu, Edirne Milletvekili Sayın Recep Gürkan ve Antalya Milletvekili Sayın Menderes Mehmet Tevfik Türel 30 Mart 2014 tarihinde yapılan mahallî idareler seçiminde belediye başkanı seçilerek mazbatalarını almışlardır. Sayın milletvekillerinin Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun’un 17’nci maddesi gereğince  Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunmuş oldukları yazıları ayrı ayrı okutuyorum:

A) Tezkereler (Devam)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Balıkesir Milletvekili Ahmet Edip Uğur’un, 30/3/2014 tarihinde yapılan mahallî idareler seçiminde belediye başkanı seçildiğine ve Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun’un 17’nci maddesi uyarınca belediye başkanlığı görevini tercih ederek göreve başladığı tarih itibarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin sona ermiş bulunduğunun Genel Kurulun bilgisine sunulmasına ilişkin tezkeresi (3/1452)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

30 Mart 2014 tarihinde yapılan mahallî idareler genel seçiminde Balıkesir ili Belediye Başkanı seçildim. Belediye Başkanı seçilmiş olduğuma dair mazbata örneği ektedir.

Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun’un 17’nci maddesinde yer alan “Milletvekilliği, belediye başkanlığı, il genel meclisi ve belediye meclisi üyeliği ile muhtarlık bir şahıs uhdesinde birleşemez. Bu görevlerin birisinde bulunanlardan bir diğerine seçilenler, seçim sonuçlarının kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren 15 gün içinde tercih haklarını kullanırlar.” hükümleri uyarınca belediye başkanlığını tercih ederek 07/04/2014 tarihi itibarıyla belediye başkanlığı görevine başlamış olduğumu bilgilerinize arz ederim.

Ahmet Edip Uğur

Balıkesir

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, İstanbul Milletvekili Enver Yılmaz’ın, 30/3/2014 tarihinde yapılan mahallî idareler seçiminde belediye başkanı seçildiğine ve Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun’un 17’nci maddesi uyarınca belediye başkanlığı görevini tercih ederek göreve başladığı tarih itibarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin sona ermiş bulunduğunun Genel Kurulun bilgisine sunulmasına ilişkin tezkeresi (3/1453)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

30 Mart 2014 tarihinde yapılan mahalli idareler genel seçiminde Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı seçildim. Belediye başkanı seçilmiş olduğuma dair mazbata örneği ektedir.

Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun’un 17’nci maddesinde yer alan “Milletvekilliği, belediye başkanlığı, il genel meclisi ve belediye meclisi üyeliği ile muhtarlık bir şahıs uhdesinde birleşemez. Bu görevlerin birisinde bulunanlardan bir diğerine seçilenler, seçim sonuçlarının kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren 15 gün içinde tercih haklarını kullanırlar.” hükümleri uyarınca belediye başkanlığını tercih ederek 08/04/2014 tarihi itibarıyla belediye başkanlığı görevine başlamış olduğumu bilgilerinize arz ederim.

Enver Yılmaz

İstanbul

4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Gaziantep Milletvekili Fatma Şahin’in, 30/3/2014 tarihinde yapılan mahallî idareler seçiminde belediye başkanı seçildiğine ve Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun’un 17’nci maddesi uyarınca belediye başkanlığı görevini tercih ederek göreve başladığı tarih itibarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin sona ermiş bulunduğunun Genel Kurulun bilgisine sunulmasına ilişkin tezkeresi (3/1454)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

30 Mart 2014 tarihinde yapılan mahalli idareler genel seçiminde Gaziantep ili Belediye Başkanı seçildim. Belediye başkanı seçilmiş olduğuma dair mazbata örneği ektedir.

Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun’un 17’nci maddesinde yer alan “Milletvekilliği, belediye başkanlığı, il genel meclisi ve belediye meclisi üyeliği ile muhtarlık bir şahıs uhdesinde birleşemez. Bu görevlerin birisinde bulunanlardan bir diğerine seçilenler, seçim sonuçlarının kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren 15 gün içinde tercih haklarını kullanırlar.” hükümleri uyarınca belediye başkanlığını tercih ederek 07/04/2014 tarihi itibarıyla belediye başkanlığı görevine başlamış olduğumu bilgilerinize arz ederim.

Fatma Şahin

Gaziantep

5.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Kırklareli Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlu’nun, 30/3/2014 tarihinde yapılan mahallî idareler seçiminde belediye başkanı seçildiğine ve Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun’un 17’nci maddesi uyarınca belediye başkanlığı görevini tercih ederek göreve başladığı tarih itibarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin sona ermiş bulunduğunun Genel Kurulun bilgisine sunulmasına ilişkin tezkeresi (3/1455)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

30 Mart 2014 tarihinde yapılan mahalli idareler genel seçimlerinde Kırklareli ili Belediye Başkanı seçildim. Belediye başkanı seçilmiş olduğuma dair mazbata örneği ektedir.

Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun’un 17’nci maddesinde yer alan “Milletvekilliği, belediye başkanlığı, il genel meclisi ve belediye meclisi üyeliği ile muhtarlık bir şahıs uhdesinde birleşemez. Bu görevlerin birisinde bulunanlardan bir diğerine seçilenler, seçim sonuçlarının kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren 15 gün içinde tercih haklarını kullanırlar.” Hükümleri uyarınca belediye başkanlığını tercih ederek 07/04/2014 tarihi itibarıyla belediye başkanlığı görevine başlamış olduğumu bilgilerinize arz ederim.

                                                                                                                            Mehmet S. Kesimoğlu

                                                                                                                                      Kırklareli

6.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Edirne Milletvekili Recep Gürkan’ın, 30/3/2014 tarihinde yapılan mahallî idareler seçiminde belediye başkanı seçildiğine ve Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun’un 17’nci maddesi uyarınca belediye başkanlığı görevini tercih ederek göreve başladığı tarih itibarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin sona ermiş bulunduğunun Genel Kurulun bilgisine sunulmasına ilişkin tezkeresi (3/1456)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

30 Mart tarihinde yapılan mahalli idareler genel seçimlerinde Edirne ili Belediye Başkanı seçildim. Belediye Başkanı seçilmiş olduğuma dair mazbata örneği ektedir.

Mahalli İdareler İle Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun’un 17’nci maddesinde yer alan “Milletvekilliği, belediye başkanlığı, il genel meclisi ve belediye meclisi üyeliği ile muhtarlık bir şahıs uhdesinde birleşemez.  Bu görevlerin birisinde bulunanlardan bir diğerine seçilenler, seçim sonuçlarının kendilerine tebliği edildiği tarihten itibaren 15 gün içinde tercih haklarını kullanırlar.” Hükümleri uyarınca belediye başkanlığını tercih ederek 07/04/2014 tarihi itibarıyla belediye başkanlığı görevine başlamış olduğumu bilgilerinize arz ederim.

                                                                                                                                  Recep Gürkan

                                                                                                                                        Edirne

7.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Antalya Milletvekili Menderes Türel’in, 30/3/2014 tarihinde yapılan mahallî idareler seçiminde belediye başkanı seçildiğine ve Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun’un 17’nci maddesi uyarınca belediye başkanlığı görevini tercih ederek göreve başladığı tarih itibarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin sona ermiş bulunduğunun Genel Kurulun bilgisine sunulmasına ilişkin tezkeresi (3/1457)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

30 Mart tarihinde yapılan mahalli idareler genel seçiminde Antalya ili Belediye Başkanı seçildim. Belediye başkanı seçilmiş olduğuma dair mazbata örneği ektedir.

Mahalli İdareler İle Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun’un 17’nci maddesinde yer alan “Milletvekilliği, belediye başkanlığı, il genel meclisi ve belediye meclisi üyeliği ile muhtarlık bir şahıs uhdesinde birleşemez. Bu görevlerin birisinde bulunanlardan bir diğerine seçilenler, seçim sonuçlarının kendilerine tebliği edildiği tarihten itibaren 15 gün içinde tercih haklarını kullanırlar.” Hükümleri uyarınca belediye başkanlığını tercih ederek 06/04/2014 tarihi itibarıyla belediye başkanlığı görevine başlamış olduğumu bilgilerinize arz ederim.

                                                                                                                                 Menderes Türel

                                                                                                                                       Antalya

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri bu tercihler karşısında Balıkesir Milletvekili Sayın Ahmet Edip Uğur, İstanbul Milletvekili Sayın Enver Yılmaz, Gaziantep Milletvekili Sayın Fatma Şahin, Kırklareli Milletvekili Sayın Mehmet Siyam Kesimoğlu, Edirne Milletvekili Sayın Recep Gürkan ve Antalya Milletvekili Sayın Menderes Mehmet Tevfik Türel’in Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelikleri belediye başkanlığını tercih ederek göreve başladıkları tarihler itibarıyla daha önceki uygulamalara da uygun olarak kendiliğinden sona ermiş bulunmaktadır.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim…

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

11.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, belediye başkanlığının tercih edilmesi nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin sona erebilmesi için Genel Kurulda oylama yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi efendim, Anayasa’da hangi hâllerde milletvekillerinin görevinin sona ereceği belirtilmiştir. Mahallî İdareler Kanunu’nda bunun tercih edilmesi, önce Anayasa’nın uygulanması gerektiğinden bana göre bu yapılan işlem Anayasa’ya aykırı çünkü milletvekilliğinin düşmesini sağlayan ya mahkûmiyettir ya istifadır; Anayasa’nın 84’üncü maddesinde belirtilmiştir.

Şimdi, bu Mahallî İdareler Kanunu’nda, efendim birisini tercih etmek zorundadır yolundaki hükmü Anayasa’ya aykırıdır. Bence bir Anayasa değişikliği yapılmak suretiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu konudaki Anayasa’ya aykırılığı gidermesi lazım. Ben şahsen bunlardan birisi için Anayasa Mahkemesine dava açacağım çünkü Anayasa Mahkemesinde milletvekilliği düşen kişiyle ilgili olarak ama şunu… Daha önce ben Melih Gökçek’le ilgili burada bir dava açtım ve orada, burada oylama yapılmadığı için “Efendim, oylama yapılmamıştır.” diye o işlem incelenmedi. İsterseniz bu şeyi bir oya da sunun yani milletvekilliğinin düşmesini oya sunun, hiç olmazsa bir Meclis kararı olsun yani bu sunuş…

BAŞKAN –  Şimdi, bu söylediğiniz konuları… Yani, siz tercih ettiğiniz yolda devam etmeniz lazım; benim böyle bir inisiyatifim yok. 

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır hayır, yani…

BAŞKAN – Meclis Başkan Vekili olarak bir inisiyatifim yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Anladım da Sayın Başkan, şimdi burada “şu milletvekillerinin milletvekilliği düştü” diye deklare ediyorsunuz ama bunun Genel Kurula sunulması lazım.

BAŞKAN – Bakın, ben bu konuda yorum yapmıyorum size. Sayın Genç, sadece söylediğim şu: Şimdi, Sayın Melih Gökçek için bir itirazınız var…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, vardı zaten.

BAŞKAN –  Yani, fi tarihinde…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet.

BAŞKAN –  Sonra, aynı…

KAMER GENÇ (Tunceli) – O Anayasa’dan kaynaklanıyor. Biliyorsunuz, birisi milletvekilliğinden düşürülürse işte ya kendisi ya herhangi bir milletvekili onun bu düşme işlemine karşı Anayasa Mahkemesine on beş gün içinde dava açabiliyor.

Şimdi, bu arkadaşlarımızın  milletvekilliğinden düşme yolundaki buradaki yapılan sunum Anayasa’ya aykırı çünkü Anayasa’da hangi hâllerde milletvekilinin milletvekilliğinin düşeceği belirtilmiştir. Dolayısıyla bu kesin belirtilen hâller dışında ayrıca bir kanunla veyahut da Meclisin bir tasarrufuyla milletvekilliğinin düşürülmesine…

BAŞKAN – Bunu ikinci kere anlatıyorsunuz. Ben anladım ama diyorum ki, daha önceki uygulamalar çerçevesi içinde benim oya sunma gibi bir inisiyatifim söz konusu değil.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama biz size…

BAŞKAN - Sayın Meclis Başkanıyla, bir şekilde, nasıl bir yöntem olur onu bilmiyorum, bu konuyu gündeme getirirseniz ona göre bir sistem oluşturulabilir. Ben size itiraz etmedim ama bulunduğum noktadan yapabileceğim bir şey yok.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır, Sayın Başkan, aslında, bu, sayın milletvekilinin kendi iradesiyle istifası anlamındadır. Dolayısıyla burada yapılmayan sadece oylamadır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Oylama…

OKTAY VURAL (İzmir) – Dolayısıyla bu konuda milletvekilinin iradesi dışında bir işlem söz konusu değildir.

BAŞKAN – Yani uzun bir açıklama okuyabilirim ben size ama bildiğiniz bir konu, onun için okumuyorum. Yani siz benden daha iyi biliyorsunuz...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Estağfurullah.

BAŞKAN – Hayır, yıllarca burayı yönettiniz. Dolayısıyla şimdi uzun bir açıklamayı okuyabilirim ama biliyorsunuz, onun için okumuyorum.

Söylediğim şey şu: Meclis Başkan Vekili olarak Meclis Başkanlığından gönderilmiş bu konuyu sizlerle paylaşıyorum ben. İtirazlarla ilgili hukuk yolları açık ama benim Meral Akşener olarak, burada şu sandalyeyi bugün işgal eden bir şahıs olarak…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben sizin zaten hareketinizde bir kusur bulmuyorum da…

BAŞKAN – Yani yapacak bir şeyim yok, onu anlatmaya çalışıyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ancak bunu bence istifa işlemi olarak işleme koymak lazım. Ben öyle diyorum.

BAŞKAN – Yani yapacak bir şeyim yok, onun için... İtirazınızı da ben dinledim özellikle kayda geçsin diye.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 563, 521, 533, 531, 383, 429 ve 146 sıra sayılı kanun teklifi ve tasarılarının bu kısmın 3, 4, 6, 7, 8, 9 ve 10’uncu sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

9/4/2014

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 09/04/2014 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                    Nurettin Canikli

                                                                          Giresun

                                                          AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan 563, 521, 533, 531, 383, 429 ve 146 sıra sayılı kanun teklifi ve tasarılarının bu kısmın sırasıyla 3, 4, 6, 7, 8, 9 ve 10 uncu sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.

 

563 Sıra Sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Millî İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2011)

BÖLÜMLER

BÖLÜM MADDELERİ

BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI

1.BÖLÜM

1 ila 8’inci maddeler

              8

        2. BÖLÜM

9 ila 15’inci maddeler

              7

       TOPLAM MADDE SAYISI                                            15

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz, Hakkâri Milletvekili Sayın Adil Zozani’ye aittir.

Buyurun Sayın Zozani. (BDP sıralarından alkışlar)

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Lehte ya da aleyhte bir durum söz konusu değil, üzerine konuşacağız bu durumda.

Tabii ki Hükûmetin icra organı olması hasebiyle, Hükûmetin Meclisin gündemini öncelikle belirleme gibi bir hakkı vardır, bu hakka bir noktaya kadar biz de rıza gösteriyoruz ve buna itiraz etmiyoruz aslında. Dolayısıyla, bu öneriye, Hükûmetin bu gündem önerisine ilişkin olarak çok fazla söylenecek söz yok kendi açımdan ifade edeyim.

Ancak, bu konuya geçmeden önce, bu konuyla ilgili görüşlerimizi ifade etmeden önce bugün Konya’da vahim bir trafik kazası meydana geldi. Bu trafik kazasında 10 vatandaşımız yaşamını yitirdi, 11 vatandaşımızın da yaralı olduğu bilgisi var. Öncelikle yaşamını yitiren vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyoruz, ailelerine başsağlığı diliyoruz; yaralı olan vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyoruz.

İkinci önemli husus, dün Meclis çatısı altında Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’na yönelik olarak gerçekleşen saldırıya ilişkin olarak da üzüntülerimi ifade etmek istiyorum. Bu saldırıyı kınadığımızı ve hiçbir şekilde bu tarz saldırıların tasvip edilemeyeceğini ifade etmek istiyorum.

Şimdi, Hükûmetin biraz sonra gündeme getireceği, Meclis gündemine taşıyacağı MİT Yasa Teklifi’yle ilgili olarak birkaç şey ifade etmek istiyorum.

MİT Yasa Teklifi, hangi koşullarda aciliyet arz etti de bu şekilde hemen gündeme getirildi bunu çok ayrıntılı olarak tartışmak ve konuşmak mümkündür ancak pekâlâ bunun yaklaşık bir buçuk yıldır devam eden demokratik çözüm ve barış süreciyle bağlantılı bir gelişme olarak gündeme getirilip bunun burada tartışıldığını biliyoruz ancak resmin tamamının bu olmadığı da bir gerçekliktir. Bunun doğrudan demokratik çözüm ve barış süreciyle bağlantılı bir tasarı ya da bir niyet beyanı olmadığını ifade etmek istiyoruz. Tersine, Hükûmetin bu çözüm sürecinden kaynaklı olarak ortaya çıkan fırsatları kendi lehine kullanma alışkanlığıdır. Çözüm sürecinden kaynaklı ortaya çıkan fırsatları, Hükûmet, AK PARTİ kendi lehine değerlendirme arzusu içerisindedir. Dolayısıyla, eskiden laftı söylenirdi “Osmanlı’da oyun bitmez.” diye ama bence artık bunu değiştirmek gerekiyor, AKP’de oyun bitmiyor. Tam bir oyun. Fırsat içerisinde fırsat. Çözüm sürecini fırsata dönüştürme, Hükûmet lehine, parti lehine AK PARTİ lehine fırsata dönüştürme gayretinin tezahürü olarak MİT Yasası’nı bugün tartışacağız. Bu gündem biraz da bunu belirlemekle ilgilidir. Sayın Başbakan geçenlerde bir televizyon konuşmasında ifade ediyor, bizim Hükûmetten dolayısıyla çözüm süreciyle ilgili olarak ifade ettiğimiz ve aciliyet arz eden gelişmelere ilişkin olarak ifade ettiğimiz taleplere- “bugüne kadar bizim önümüze getirilmiş bir talep yok.” diyor. Öyle zannediyorum ki AK PARTİ grup başkan vekilleri Sayın Başbakanı bilgilendirmiyorlar. Meclisin gündemindeki yasa tekliflerini öyle zannediyorum Başbakana ifade etmiyorlar. Burada Sayın Canikli bulunduğu için Canikli’nin ismini telaffuz ederek söyleyeceğim. Sanırım Sayın Canikli, Meclis gündemiyle ilgili olarak Sayın Başbakana bilgi vermiyor. Neye dayanarak bunu ifade ediyorum? Sayın Başbakan diyor ki: “BDP’nin bugüne kadar bu sorunun çözümüne ilişkin olarak Meclis gündemine getirdiği herhangi bir yasa teklifi yok, bir önerileri olmamıştır.” Ben de gösteriyorum, 14 Şubat 2014, müzakere çerçeve yasası kanun teklifi, 12 maddeden oluşuyor. Başbakan, bu tarihten bir buçuk ay sonra konuşuyor, diyor ki: “Böyle bir teklif yok.” Olabilir, Sayın Başbakanın haberi olmayabilir, Meclis gündemine hâkim olmayabilir ama grup başkan vekilleri onun adına burada oturuyor, grup başkan vekillerinin Sayın Başbakana bu konuda bilgi vermesi gerekirdi. Galiba bilgi vermemişler, bilgi verilmediği için  Sayın Başbakan da televizyon ekranlarında bu şekilde boşa düşmüş oluyor.

Evet, bizim beklentimiz şu: Bu yasa teklifiyle birlikte bunun derhâl Meclisin gündemine almasını talep ediyoruz. Müzakere çerçeve yasası kanun teklifimiz Meclisin gündeminde duruyor, Meclisin bunu bir an önce gündemine taşıması gerekiyor. Hükûmetin, bunu bir aciliyet olarak da bir an önce Meclis gündemine öncelikli olarak taşıması gerektiğini düşünüyoruz.

Bir diğer husus, biraz önce tartışmaları da burada sürdürüldü, Mısır’daki durumla ilgili olarak… Bakın, dünyanın neresinde olursa olsun ezilenlerden yanayız, mazlumlardan yanayız. Mısır’daki insanlık suçlarını, insanlık dramını kabullenmemiz mümkün değildir ve elbette ki Mısır’da, Suriye’de ezilen mazlumlardan yana tarafız, onların mücadelesinden yana tarafız. 529 idam kararını tasvip etmemiz hiçbir şekilde mümkün değildir. Bu kararları kınıyoruz. Ama şunu da bekliyorduk: İran patır patır insan asıyor. Bu Meclis İran’daki idamları niye bugüne kadar hiç gündemine taşımadı? Biraz sonra bizim de altında imzamız olan bir ortak deklarasyon yayınlanacak. Beklentimiz şudur: Aynı şekilde İran’daki idamlara karşı da bu Meclisin ortak tutum almasını arzu ediyoruz. Dünyanın neresinde olursa olsun, ister Çin’de, ister İran’da, ister Rusya’da ister Amerika’da, ister Mısır’da, idamlara karşı ortak tutum içerisinde olalım. Bunu tek merkezli olarak ifade etmeyelim. Sadece bugün Mısır’da olduğu için Mısır’ı ifade etmeyelim, genel bir ilke olarak kabul edelim bunu ve bu genel ilke çerçevesinde tümüne karşı çıkalım.

Rabia selamınıza gelince: Bakın, biz bu konuda sizin samimiyetinize inanmıyoruz çünkü sizin telaffuz ettiğiniz Rabia selamı, mazlumların selamı olmaktan çıktı, mazlumları ifade eden, Mısır’daki mazlumları ifade eden Rabia selamı değildir. Ben bunu kendiliğimden söylemiyorum, Sayın Başbakan kendisi söylüyor, diyor ki: Ben bu Rabia işaretini yapıyorum ama bir de sorun nedir diye. Biz de sorduk, kendisi de ifade ediyor: “Ben bunu Rabia selamı olarak işaret ediyorum ancak bu Rabia selamı bizim açımızdan şu anlama geliyor: Tek devlet, tek vatan, tek millet, tek bayrak” E, Niye Rabia’nın arkasına sığınarak bunu söylüyorsunuz? Zaten her yerde söylüyorsunuz. Ancak Rabia selamını kendinize malzeme etmenin aracı olarak kullandığınız için. Mısır’dakiler bunu niye yapıyor biliyor musunuz? Açın medyaya bir girin, Google amcaya sorun. Rabia selamı orada da kimleri temsil ediyor: 1) Nasır’ı temsil ediyor. 2) Sedat’ı temsil ediyor. 3) Mübarek’i temsil ediyor. 4) Mursi’yi temsil ediyor. Alın birini vurun ötekine birbirinizden farkınız yok. Nihayetinde burada mazlumları savunurken, Mübarek’i savunmanın bir anlamı yok, bu katliamların bir failidir o. Kırk yıl Mısır halkını cenderenin altında tutmuş bir diktatörden başka bir şey değildir. Şimdi işaretleri dahi tahrif etme yoluna giderek manipülasyon yaratmanın bir anlamı yok. Eğer gerçekten herkes bu dört işaretini, bu Rabia işaretini kendi özgür koşullarından yola çıkarak tarif edecekse en kolayını biz tarif ederiz, en kolayını biz tarif ederiz. Bizim yaşadığımız  coğrafya dört parçaya bölündü ve dört parçada sömürülüyoruz. Biz bu işareti en rahat yapabilecek durumdayız ancak bunu hiçbir zaman söylemedik, bu şekilde bir tahrifasyonun içerisine girmedik, tahrif etmedik. Mazlumların yanında olduk, olmaya da devam edeceğiz. Mısır’daki mazlumların yanındayız, dün de yanındaydık, bugün de yanındayız. Suriye’deki mazlumların yanındayız; Arap olsun Türkmen olsun Alevi olsun Sünni olsun Kürt olsun kim olursa olsun, orada zulme maruz kalan, zulme uğrayan tüm mağdurların yanındayız ve onların mücadelesini paylaşıyoruz. Ancak bunu hiçbir kılıfın arkasına sığınmadan, hiçbir şeyi tahrif etmeden dosdoğru buradan söylemek mümkündür. Şimdi, bu kadar manipülasyon yaratmanın, bu kadar gelişmeleri kendimiz açısından fırsata dönüştürmenin bir anlamı yoktur diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, bu grup önerisi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun önerisi değil mi?

BAŞKAN – Evet, Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisi.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bir an için ben BDP grup önerisi zannettim. Yani sizin öneriniz değil değil mi?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yok, yok.

BAŞKAN – Hayır, hayır, Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi.

OKTAY VURAL (İzmir) – Önce grup önerisi lehte olanlar şey yapardı. Anlaşılan görevi herhâlde BDP’ye vermiş Nurettin Bey!

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Lehte zaten Sayın Vural.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Söylediğimizi net söyledik Oktay Bey.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Vural, her grup anlaştık birer konuşma yapılsın diye. Bu mutabakatın sonucunda konuşuyor yani.

OKTAY VURAL (İzmir) – Önce sen meramını anlatacaksın. BDP’ye devretmişsin.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Zozani.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ilk söz, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemini yeniden düzenleyen grup önerisini görüşüyoruz. Bu öneri uyarınca bugün Millî İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun değiştirilmesine ilişkin kanun teklifini, bunun sonrasında da Danıştay Kanunu’nda değişiklik yapan kanun tasarısını görüşeceğiz.

Millî İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nda değişiklik yapan teklifin gerçekten çok ciddi bir şekilde değerlendirilmesi, üzerinde durulması, tartışılması ve ondan sonra kabul edilmesi gerekir. Aceleye getirilmemesi gereken bir tekliftir.

Hâlen yürürlükte olan 2937 sayılı Millî İstihbarat Teşkilatı hakkındaki kanun, 1 Kasım 1983 tarihinde kabul edilmiştir. Yani 12 Eylül 1980 yönetiminin yürürlükte olduğu, bütün yasaları Millî Güvenlik Konseyinin çıkardığı bir dönemde çıkarılan bir yasadır. Demokrasinin askıya alındığı, askerlerin yönetimde olduğu bir dönemde çıkarılmış olan Millî İstihbarat Teşkilatı Kanunu, şüphesiz ki Millî İstihbarat Teşkilatı tarafından kurumsal olarak talep edilen bütün hususların karşılandığı bir kanundur. Mantıken öyle olması gerekir. Demokrasinin olmadığı bir dönemde, güvenlik anlayışının özgürlük anlayışının önüne geçtiği bir dönemde güvenlik bağlantılı bir kurumun taleplerinin karşılanması işin matematiksel olarak gereğidir, sonucudur. Böylesi bir kanun, ondan çok uzun yıllar sonra, yaklaşık otuz bir yıl sonra, bir başka hükûmet döneminde, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti döneminde değiştirilmek istenmektedir. Şu anda bu teklifin getirilmiş olduğu sürece bakarsak, Türkiye, 17 Aralık 2013 tarihinden sonra yolsuzlukların soruşturulması şeklinde isimlendirdiğimiz bir sürece girmiştir, yani 1983 yılında askerî yönetimin olduğu dönemde çıkan kanun, şimdi yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının bütün Türkiye’nin, bütün siyasetin gündemini oluşturduğu bir süreçte yeniden değiştirilmek istenmektedir. Bu değişikliğin bize izah edilmiş, ortaya konulmuş herhangi bir makul, haklı gerekçesi yoktur. Teklifte birtakım rutin düzenlemeler olabilir, Millî İstihbarat Teşkilatının taleplerini karşılamaya yönelik birtakım düzenlemeler olabilir ama onun dışında bu teklife ruhunu veren çok temel düzenlemeler konusunda, ihtiyaç nedir, neden bu düzenleme getirilmiştir, bu konuda parlamentoya herhangi bir açıklama yapılmış değildir.

Teklifin komisyon görüşmeleri sırasında Millî İstihbarat Teşkilatının sadece Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna bilgi verip diğer muhalefet partilerine -Milliyetçi Hareket Partisi ve Barış ve Demokrasi Partisini bilemiyorum, onlar adına konuşmayayım ama- Cumhuriyet Halk Partisine bilgi vermemesini son derece yadırgıyorum. Millî İstihbarat Teşkilatı ulusal bir kurumumuzdur. Bütün ülkelerin Millî İstihbarat Teşkilatı benzeri kurumları vardır. Böylesi önemli bir kurumun, teşkilat kanununda değişiklik yapılırken Türkiye'nin ana muhalefet partisine değişiklik öncesi gelip bilgi vermek şeklinde bir anlayışının olmamasını son derece tuhaf karşılıyorum. Yani sadece iktidar partisine bilgi vermek, Millî İstihbarat Teşkilatını oldukça zor bir durumda bırakır.

Denilebilir ki “Bu bir Hükûmet tasarısı değil kanun teklifidir, dolayısıyla biz Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunda bu teklifi veren milletvekilleri olması nedeniyle onlara gittik, bilgi verdik.” Hayır, bunu kabul etmek mümkün değil. Millî İstihbarat Teşkilatı tüm muhalefet partilerine gelip bilgi vermek zorundadır, “Bizim şu ihtiyacımız vardır, o nedenle bu teklif öngörülmüştür.” Yok, sizin ihtiyacınız yok da iktidar partisi grubu bunu hazırlamışsa, bunu bize beyan edersiniz. Dersiniz ki “Bu bizim bilgimiz dışında hazırlanmıştır, isterseniz, sorarsanız biz size teknik bilgi verebiliriz.” Bundan kaçınmayı, ben, Millî İstihbarat Teşkilatı kurumuyla yan yana getirmekte, böylesi uygun olmayan bir davranışı böylesi köklü bir kurumla yan yana getirmekte zorlanıyorum.

Bu teklif, Millî İstihbarat Teşkilatını bir istihbarat kurumu olmaktan çıkarıp istihbarat görevi yanında operasyonel bir kurum olmaya dönüştüren hükümleri içermektedir. En çok tartışılması gereken konu budur. Buna neden ihtiyaç duyulmuştur, bu fiilen yapılan bir görevdir de bu görev şimdi yasaya mı taşınmak istenmektedir, bunları bilemiyoruz. Bu konuda Millî İstihbarat Teşkilatı bilgi vermediği için bu konuyu doğrusu değerlendirmiş değiliz. Ancak 1983 yılında, askerî dönemde çıkan bir yasada MİT’e verilen görevler sadece istihbaratla sınırlanmışken şimdi bu görevin çeşitlendirilmesi ve istihbaratın görevlerden sadece birisi hâline dönüştürülmesi doğru değildir. 2937 sayılı Kanun’un ilgili maddesinde MİT’in görevleri sadece istihbaratla sınırlandırılmıştır. “…milli güvenlik istihbaratını Devlet çapında oluşturmak ve bu istihbaratı Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri ile gerekli kuruluşlarla paylaşmak.” Madde 4, (a) bendi. (b), (c ), (d) gidiyor, (f) bendinde “Milli Güvenlik Kurulunda belirlenecek diğer görevleri yapmak.” Yani MİT’in yasada verilen görevleri dışında MİT’e görev verme yetkisi Millî Güvenlik Kurulundadır.

Şimdi, bu değişiklikle MİT’e görev verme yetkisi Başbakana verilmektedir ve MİT’in görev alanı şu şekilde tanımlanıyor: “Dış güvenlik, terörle mücadele ve millî güvenliğe ilişkin konularda Bakanlar Kurulunca verilen her türlü görevi yerine getirmek.” Bir istihbarat sınırlaması yok. Her şeyi yapabilir. Gerçekten yapmalı mıdır? Yani böyle bir değişikliğe neden ihtiyaç duyulmuştur? 83 yılında çıkan yasa bugüne kadar otuz yılı aşkın bir süredir uygulandığı hâlde bir sorun mu yaşanmıştır? İstihbaratla görevli olan bir kurum neden şimdi farklı görevlerle donatılmak istenmektedir? Bunun nedeni ortaya konulmuş değildir. “Bakanlar Kurulunca verilen her türlü görevi yapmak” demek, MİT’e Başbakan her istediği görevi verebilir demektir. Yani her şeyi millî güvenlikle ilişkilendirip her şeyi verebilir demektir. Bir kişinin izlenmesini bile millî güvenlikle ilişkilendirip Başbakan MİT’e bu görevi verebilir. Bu, doğru değil. MİT, devletin istihbarat kurumudur; başbakanların kişisel isteklerine göre, kişisel arzularına göre, siyasi isteklere göre görev yapacak olan bir kurum değildir ama maalesef, biz bu konuda Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde bu izlenimi almış değiliz. “MİT amacı dışında, görevi dışında birçok işle iştigal etmektedir.” izlenimi kamuoyunda hâkim görüştür. Bunu inkâr edecek, bunu tekzip edecek herhangi bir anlayış bugüne kadar ortaya konulmuş değildir.

Yine, bu teklif 3’üncü maddesiyle Millî İstihbarat Teşkilatına tüm kamu kurumlarından, tüm özel kurumlardan istediği her türlü bilgiyi, belgeyi alma yetkisini vermektedir; bu doğru değil. Bankacılık Kanunu var, Vergi Usul Kanunu var, vergi mahremiyeti var. Yani MİT’in görev kapsamının genişlediğini düşünürsek, Başbakanın her istediği görevi MİT’e vereceğini düşünürsek, Başbakanın millî güvenlik amacı dışında da MİT’e görev verebileceğini düşünürsek, MİT’in bir kişinin banka hesaplarıyla ilgili bilgi almasını ben ekonominin sağlıklı yürümesi açısından doğru bulmuyorum. Bankacılık Kanunu’nun MİT tarafından ihlal edilecek şekilde bir yetkiye sahip olacak şekilde böyle bir teklifin buraya getirilmiş olmasını doğru bulmuyorum. MİT bunları bugüne kadar nasıl yapıyor ise bırakalım yapsın. Yani burada bir sorun mu yaşanmıştır da bu getiriliyor buraya? Herhâlde MİT istediği bilgiyi bir şekilde alıyordu bu kurumlardan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, zamanım yeterli olmadığı için sözlerimi burada bitirmek zorundayım. Ancak MİT’le ilgili bu teklifi aceleye getirmeden, çok sağlıklı bir şekilde tartışıp ona göre yasalaştırmalıyız diye düşünüyorum. Sakıncalı gördüğümüz birçok hüküm var burada. Bunlar düzeltilmediği sürece bu teklife karşı olduğumuzu burada ifade ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin lehinde İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Doğan Kubat.

Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; grubumuzun vermiş olduğu öneri lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.

Sözlerimin başında, dün Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’na yapılan menfur saldırıyı da şiddetle kınadığımı beyan ediyorum. Keza, Mısır’da bir insanlık suçu olarak nitelenebilecek ve öyle nitelendirdiğim şahsen, idam kararlarını şiddetle kınıyorum ve Birleşmiş Milletler başta olmak üzere, uluslararası insan hakları örgütlerini de bu konuda derhâl göreve davet ediyorum, duyarlı olmaya davet ediyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, grup önerimizde, bugün gündemde yer alan kanun tasarı ve tekliflerinden bir kısım işlerin ön sıralara alınmasını önermekteyiz. Bunlardan “MİT Kanunu” olarak bilinen kanunun gündemin 3’üncü sırasına alınıp… Temel kanun olarak -15 madde- 2 bölüm hâlinde görüşülecek. Gündemin 3’üncü sırasında, inşallah bugün, grup önerimiz kabul edilirse görüşmelerine başlamayı planlıyoruz. Kanunun tümü ve birinci bölümünü görüşüp, zamanımız yeterse… Geçen hafta aldığımız karar uyarınca, daha doğrusu, önceki kararlarımız uyarınca bugün ve yarın 21.00’e kadar Genel Kurul çalışacak.

MİT Kanunu’nda konu etraflıca tartışılacak ama sadece şunu söylemekle iktifa edeceğim: Kanun 1983 tarihinde çıkmış. Bugün güvenlik algısında ve iç ve dış politikada parametrelerde ciddi anlamda değişiklikler, gelişmeler meydana gelmiş, teknoloji farklı bir boyut kazanmış. Yapılan, teklifle yapılmak istenen, MİT’in bugünkü gelişmeler karşısında görev tanımlarının güncellenmesi ve etkili ve verimli bir istihbarat faaliyetini hem ülke içinde hem de ülke dışında pratik ve seri biçimde, etkili biçimde yürütebilmesi noktasındaki hukuki boşlukların doldurulmasıdır. Bu konuda elbette muhalefetimizin de kanun görüşmeleri esnasında değerli katkıları olacaktır. İnşallah onlarla birlikte, ülkemiz için, milletimiz için en iyi olacak bir yapısal modeli ortaya çıkarmış oluruz diyorum.

Gündemde bir kısım uluslararası sözleşmelerin de yine ön sıralara alınmasını öneriyoruz. Ben önerimize desteklerinizi bekliyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kubat.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son söz, Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık.

Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, dün Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan menfur saldırıyı şiddetle kınadığımı ifade ediyorum. Bugün medyaya düşen haberlere göre bir partinin üyesi olduğu belirlenen bu kişinin kim tarafından gönderildiği ve ne amaçla bu saldırıyı yaptığı ciddi anlamda araştırılması gereken bir konudur. Meclis çatısı altında böyle bir olayın meydana gelmiş olması hepimiz açısından son derece üzücüdür.

İkinci olarak, 30 Mart 2014 tarihinde yapılan mahallî idareler seçimlerinde belediye başkanı, belediye ve il genel meclisi üyesi, mahalle muhtarı ve muhtar heyeti olarak seçilen tüm vatandaşlarımıza başarılar diliyorum. Seçimlerin sonuçlarının yüce milletimize ve ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Ancak, cumhuriyet tarihine en şaibeli seçimler olarak geçecek olan bu seçimlerin sonuçlarının Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, ciddi bir araştırma komisyonu tarafından ele alınıp yaşanan olumsuzlukların bir daha yaşanmaması adına her türlü tedbirin alınması gerektiğini de bu vesileyle ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisinin bu önerisinde MİT Yasası’nın öncelikle yeniden değiştirilmesini öngören teklifin görüşülmesi öngörülmektedir. Hepinizin de yakından bildiği gibi MİT Yasası’ndaki ilk değişiklik -son iki dönemdir- 2009 yılında başlatılan açılım sürecinin ardından Oslo görüşmelerine ilişkin ses kayıtlarının İnternet’e düşmesiyle beraber MİT Müsteşarının korunması amacıyla, bu yasanın 26’ncı maddesinde değişiklik öngören ve bir gecede yasalaşan teklifle bu yasa Meclisin gündemine gelmişti. O zaman da çok tartışıldı. Görevi sırasında, MİT personeli olmadığı hâlde Sayın Başbakanın özel temsilcisi olarak, Başbakan Müsteşar Yardımcısı olarak bu görüşmelere katılan bir zatımuhteremin korunması adına bu kanun değişikliği yapılmış ve bir gecede soruşturma izninin Başbakanın iznine bağlanmasıyla bu kişi korunmuştu.

Şimdi anlaşılan o ki o maddede de değişiklik öngören yeni bir teklifle Türkiye Büyük Millet Meclisi karşı karşıyadır ve bu teklifle maalesef MİT’e sınırsız dinleme imkânı tanınmakta. Bunun haberleşme özgürlüğüne aykırı olduğu, ayrıca yargı denetiminden uzaklaştırılan bir sınıf ve zümrenin en azından Meclis denetimi altında olması gerektiği, dolayısıyla MİT mensuplarının artık bundan sonra yargı denetimi dışına da çıkartılmış olması, yine bu teklifle Parlamento denetim komisyonlarının erişemediği bilgilere MİT’in erişebilmesinin yolunun açılması, ayrıca MİT’in görev alanına giren işlerde cumhuriyet savcılarının yetkilerinin kaldırılması, esas olanın kurumlar arası koordinasyonun bir şekilde sağlanması gerekirken bu teklifin bu yönüyle de hukuk devletiyle bağdaşmaması, ayrıca millî güvenliğe ilişkin birçok ifadenin sınırının tespit edilemeden buradan ne anlaşıldığının tam olarak ortaya konulamaması, mahkeme kararına dayalı olmayan arama ve el koyma gibi işlemlerin MİT’e verilmesi, yargının elini daraltacak, kurumlara suistimal yolunu açacak düzenlemelere gidilmemesi gerektiği, karşılığında yargılama ve ceza olmadığı için MİT mensuplarının yetkilerinin kötüye kullanılmasının gündeme gelebileceği gibi birçok olumsuzluk içeren bu teklif alelacele hazırlanmış ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilerek bugün görüşülmek istenmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu teklif Anayasa'mıza aykırıdır. Anayasa'nın 2’nci, 9’uncu, 10’uncu, 20’nci, 22’nci, 28’inci, 36’ncı, 37’nci, 40’ıncı ve 138’inci maddelerine aykırı olan bu teklifin Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilmek istenmesi gerçekten manidardır. Herhâlde -anlaşılan o ki- MİT'in, özellikle Oslo görüşmelerindeki kayıtlarda yer alan mensuplarının korunmasının ardından, Suriye-Türkiye ilişkilerinde birçok olumsuz olaya istihbarat zafiyeti açısından konu edilmesinin ardından, artık MİT'le ilgili kimsenin konuşmaması gerektiği, MİT'in her türlü arama ve takip imkânına kavuşturulması gerektiği gibi maddeleri içeren bu teklifin, maalesef Anayasa'ya aykırılık içermesi nedeniyle bu gündeme alınmaması gerektiğini ifade ediyoruz.

Dolayısıyla, Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin, memleketimizin birçok sorunu çözüm beklerken sadece bir kesimin rahatlatılmasını öngören bir teklife öncelik vermesi doğru değildir. Bugün, maalesef, bu ülkede yaşayan birçok insanımız, üniversite mezunu gencimiz işsiz beklerken, üniversite mezunları atama beklerken, çiftçi, emekli, esnaf, taşeron işçisi, 4/C’li kendi sorunlarına çözüm beklerken bu gündemler unutulmuş, Hükûmeti rahatlatacak, Hükûmetin yaptığı işlerde hukuk dışı uygulamalara destek olacak bir kanun teklifinin tasarı hâline de getirilmeden buraya taşınmış olması doğru değildir.

O nedenle, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu grup önerisinin karşısında olduğumuzu ifade ediyorum. Böyle bir önemli değişiklik ilgili tali komisyonların görüşü alınmadan buraya getirilmiş, ayrıca yürütme ve yürürlük maddeleri dâhil olmak üzere 15 maddelik bir kanun teklifi olmasına rağmen yine temel kanun yapılarak, tartışılmadan, çok önemli değişiklikler içeren maddeler üzerinde yüce Meclisin müzakeresini almadan, sadece önergeler üzerinde konuşma hakkı verilerek alelacele geçirilmek istenmektedir. Bu, doğru değildir; bu, yüce Meclise yakışmayacak bir davranış olacaktır. Böyle birçok önemli değişiklik içeren teklifin her şeyden önce Hükûmet tasarısı olarak gelmesi gerekirken, birkaç milletvekilinin imzaladığı bir teklif hâline dönüştürülüp getirilmesi de doğru değildir. Bu nedenle, bu grup önerisinin karşısında olduğumuzu ifade ediyorum.

Türkiye’nin en önemli gündem maddelerinden birisi, bugün bir ulusal gazetede bir köşe yazarının da ifade ettiği gibi, güneydoğuda “Gitmeyin, yolda teröristler var.” başlığıyla Türkiye’nin gündemine taşınan konulardır. Burada, açılımın güneydoğuyu ne hâle getirdiğini, özellikle yol kesen PKK terör örgütü üyelerine karşılık devletin yetkililerinin, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının “İleriye gitmeyin, yol kestiler.” ifadelerinden tutunuz, korucuların saf değiştirerek, artık, yıllarca “kahraman korucu” olarak ifade edilen koruma görevlilerinin devlet tarafından kimsesiz bırakılıp “Başınızın çaresine bakın.” denilir hâle getirildiğini, yine birçok okulda öğretmen eksiğinin terör örgütü mensubu olduğu belli olan kişilerce, vekil öğretmen atanarak oralarda eğitim yaptırılan okullardaki yaşanan sorunların bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından maalesef konuşulamamış hâle getirilmiş olması ciddi bir sorundur.

Ateşkes döneminde 6 köy korucusunun öldürüldüğü, yine, birçok vatandaşımızın kaçırılarak değişik vaatler alındıktan sonra serbest bırakıldığı bir bölgede yaşananlar maalesef Meclis gündemine getirilmezken MİT Yasası’nın değiştirilmesine yönelik teklifin alelacele buraya getirilmiş olması doğru değildir.

Grup önerisinin karşısında olduğumuzu bir kez daha ifade ediyor, yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, ben bir açıklama getireceğim.

BAŞKAN – Şimdi, önce yoklama talebi var, ondan sonra…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yoklamadan önce benim…

BAŞKAN – Hayır, gene ben size şey yapacağım. En azından…

Sayın Akif Hamzaçebi, Sayın Özgündüz, Sayın Serindağ, Sayın Özel, Sayın Akar, Sayın Çetin, Sayın Çam, Sayın Öğüt, Sayın Genç, Sayın Özkan, Sayın Gök, Sayın Havutça, Sayın Öz, Sayın Dinçer, Sayın Tanal, Sayın Ayaydın, Sayın Kuşoğlu, Sayın Güven, Sayın Ekşi, Sayın Özdemir.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yoklamadan sonra mı Başkan?

BAŞKAN –Efendim?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Tutanaklara geçmesi için…

BAŞKAN – Hayır, ben size yani “Yoklama yoktur.” desem dahi ara verip geldikten sonra da söz vereceğim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Tamam.

BAŞKAN – İtiraz etmiyorsunuz ya yani sataşmadan söz istemiyorsunuz siz, bilgilendirmek için istiyorsunuz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yok, yok, bir yanlış bilgilendirmeyi düzeltmek istiyorum.

BAŞKAN – Dolayısıyla, en kötü şartta yerinizden 60’a göre veririm.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Tabii.

BAŞKAN – Yani, mesele değil. Çünkü Sayın Akif Hamzaçebi önce kalktığı için, yani ondan dolayı.

Tamam mı, anlaştık mı?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Anlaştık.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.14

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.38

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin oylanmasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı, şimdi yeniden elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 563, 521, 533, 531, 383, 429 ve 146 sıra sayılı kanun teklifi ve tasarılarının bu kısmın 3, 4, 6, 7, 8, 9 ve 10’uncu sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

60’ıncı maddeye göre pek kısa söz talepleri vardır, onu yerine getireceğim.

Sayın Akif Hamzaçebi, buyurunuz.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

12.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına saldıran kişinin denetimli serbestlik kapsamında serbest bırakıldığına, bu olayın arkasında planlayıcı güçlerin bulunduğunu düşündüklerine ve bu kişinin can güvenliğinden Hükûmetin sorumlu olduğuna ilişkin açıklaması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dün -herkesin bilgisi olduğu üzere- Sayın Genel Başkanımıza, grup toplantısına giderken, “saldırgan” olarak isimlendirebileceğimiz bir kişi tarafından bir saldırıda bulunulmuştur. Kendisi bu saldırı sonrasında gözaltına alınmış, emniyet müdürlüğü ve cumhuriyet savcılığı tarafından gerekli soruşturma başlatılmıştır. Biz de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu soruşturmayı yakından takip ediyoruz. Biraz önce aldığımız bir habere göre, söz konusu saldırgan denetimli serbestlik kapsamında serbest bırakılmıştır yani kendisi, daha önce işlemiş olduğu bazı suçlar nedeniyle denetimli serbestlik kapsamına girmiş olduğu için, bu çerçevede serbest bırakılmıştır. Eğer herhangi bir şekilde suç işlemiş olmasaydı denetimli serbestlik çerçevesinde serbest bırakma da söz konusu olmayacaktı.

Şu husus çok önemlidir: Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanına Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir saldırı gerçekleştirilmektedir. Bu, bir başka siyasi partinin genel başkanına yönelik olarak da yapılabilirdi. Mahiyet olarak bir siyasi parti genel başkanına Parlamentoda saldırı yapılması, esas olarak demokrasiye yapılan bir saldırı niteliğindedir.

Bizim endişemiz şudur: Savcılığın soruşturmasına güvenmek istiyoruz. Olayın bütün ayrıntılarıyla ortaya çıkarılmasını arzu ediyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisine daha önce hiç gelmemiş olan bir kişinin gelerek, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanının geçeceği yolları bilerek, orada konuşlanması ve harekete geçmesi son derece dikkat çekicidir ve bu durum bize bu olayın bireysel olmadığını göstermektedir yani arkasında planlayıcı bazı güç veya güçlerin olduğunu bize hissettirmektedir.

Bizim endişemiz, denetimli serbestlik kapsamında serbest bırakılan bu kişinin başına bir şey gelebilme ihtimalidir, arkasındaki kişilerin veya güçlerin, bu kişinin konuşabilme ihtimaline karşı, bu çocuğun, bu insanın, bu vatandaşın başına bir şey getirme ihtimallerinin olduğudur. Bu kişinin can güvenliği, bu ülkenin hükûmetinin güvencesi altında olmak zorundadır. İçişleri Bakanı, Hükûmet bu kişinin can güvenliğinden sorumludur. Ben, burada, İçişleri Bakanını uyarıyorum. Bu kişinin başına herhangi bir şey gelirse bu soruşturma sonuçlanmayacak, failler açığa çıkmayacak demektir. Herkesi titiz bir şekilde görevini yapmaya davet ediyorum.

Teşekkür ederim.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın  Canikli size de söz vereceğim ama Sayın Kaplan daha önce söz istedi.

Buyurun Sayın Kaplan.

13.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Demin, sayın hatip, bir yazarın gazetedeki haberinden atıf yaparak, güneydoğuda kimsenin yolculuk yapamadığını, teröristlerin yol kestiğini falan söyledi. Ben, Şırnak Milletvekili olarak yirmi dört saat, her an bütün milletvekillerini Şırnak dâhil, oradan Hakkâri’ye, nereye istiyorlarsa gezmeye, istedikleri saatte seyahat etmeye davet ediyorum, oradaki tarihî yerler bahar ayları çok güzel.

İnanıyorum, sayın hatip de o yazara, onu yazana değil de bana inanacaktır, isterseniz sorun kendisine çünkü gerçekten bu tür haberlerin basında yer alması ve bilmeden, yalan yanlış yer alması kabul edilemez. Bölge halkına bir hakarettir, bir ayrımcılıktır, bir kendini bilmezlik, bir hadsizliktir bu. Gerçekten, bunu ifade etmek istiyorum ve parlamenterlerin buna dikkat etmesini istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Canikli…

14.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına yapılan saldırıyla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisinin hassasiyetlerine katıldıklarına ve bu olayın bütün boyutlarıyla açığa çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Kılıçdaroğlu’na dün yapılan o saldırıyla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisinin hassasiyetlerine biz de katılıyoruz. Yani gerçekten olayın bütün boyutlarıyla, arkası önü ne varsa araştırılıp gerçeğin ortaya çıkartılması gerekiyor mutlak surette. Çünkü geçmiş dönemlerde de, geçmiş yıllarda da Türkiye’nin buna benzer hadiselerde çok farklı ve sonuca ulaşılamayan olayları yaşadığını hepimiz biliyoruz.

O yüzden, ben de şahsen görüntüleri izledim. Tabii, bir uzmanlık gerektiren bir konu ama kişinin ilk defa geldiği Mecliste son derece planlı, bilinçli bir şekilde yürüdüğünü, gittiğini görebiliyorsunuz kayıtlardan. Dolayısıyla, kesinlikle, bu olay bütün detayıyla, bütün boyutlarıyla -varsa arkasında bir organizasyon, başka bir amaç, plan neyse- mutlaka açığa çıkarılmalı, mutlaka ve mutlaka açığa çıkarılmalı. Bu, hem böyle bir fiilin cezasız kalmaması açısından son derece önemli hem de buna benzer hadiselerin bundan sonra meydana gelmemesi için caydırıcı olması anlamında da ayrıca son derece önemli ve eğer arkasında bir plan, bir proje varsa onların bu emellerinin de açığa çıkması ve sonuçsuz kalması açısından da son derece önemlidir.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Yılmaz, buyurun.

15.- Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına yapılan saldırıyı kınadığına ve bu tür yargılamaların tutuklulukla yapılmasının daha doğru olacağına ilişkin açıklaması

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Muhterem Başkanım, teşekkür ediyorum.

Ben de Sayın Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı kınıyorum. Sadece toplumumuzun dikkatlerini şu noktaya çekmek isterim: Bildiğiniz gibi, Bekir Bozdağ Başbakan Yardımcısı görevindeyken Hacıbektaş’ta kendisine bir fiilî saldırı oldu. Bir Başbakan Yardımcısına görevinden dolayı saldırılır. Ama saldırganı tutuklamadılar bile. Dolayısıyla, toplumu infiale sürükleyen gerek Kılıçdaroğlu’nun olayında olsun gerekse bu Hacıbektaş’taki Bekir Bozdağ saldırısında olsun mutlaka tutuklulukla bir yargılanma sürecinin açılması lazım.

Biz bunu araştırdığımızda hukukta bir eksiklik olduğu, bir düzenleme yapılması gerektiği söylendi. Hassasiyetlere katılıyoruz. Bu, toplumu infiale sürükleyen saldırganları, ki Kılıçdaroğlu ana muhalefet partisi lideri olmasa, Bekir Bozdağ Başbakan Yardımcısı olmasa -görevinden dolayı bir saldırı var- kimse herhâlde bunu dikkate almazdı. Dolayısıyla, bu tür yargılamaların tutuklulukla yapılmasının daha doğru olacağını söylüyorum.

Bir kez daha geçmiş olsun diyorum.

BAŞKAN – Alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sıraya alınan Çankırı Milletvekili İdris Şahin ve Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu’nun; Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Çankırı Milletvekili İdris Şahin ve Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu’nun; Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu (2/2011) (S. Sayısı: 563)(*)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon raporu, 563 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir saniye…

Bir paragraf daha okuyacağım, ondan sonra konuşacağız.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu teklif İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Evet, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

16.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin bir Hükûmet tasarısı olarak Genel Kurula getirilmesi gerektiğine, Anayasa’ya aykırılık düzenlemeleri de içeren bu teklifin temel kanun olarak görüşülmesinin yanlış olduğuna ve Başkanlığı usule uymaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, şimdi, bu Millî İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nda değişiklik öngören bu teklifin ne kadar önemli olduğunu Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisi üzerinde görüşlerimi ifade ederken ortaya koymuştum.

Gerçekte bir Hükûmet tasarısı olarak gelmesi gereken bir düzenleme bir teklif olarak buraya gelmiştir. Hiç kimse bana milletvekillerinin teklif verme özgürlüğü çerçevesinde bu teklifi verebileceklerini ifade etmesin. Teklifi Millî İstihbarat Teşkilatı hazırlamıştır, milletvekilleri imzasıyla Parlamentoya gelmiştir. Yani arkasında Hükûmet olan bir teklifi, Hükûmet, kendi Bakanlar Kurulunda Başbakanın imzasından geçirerek buraya getirmekten kaçınmıştır.

Teklifin Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarına geldiği süreçte, Millî İstihbarat Teşkilatı, basın haberlerine göre sadece iktidar partisi grubuna bilgi vermiştir. Bir demokraside, Parlamentoda grubu bulunan veya grubu olsun olmasın milletvekili olan herkesin bu bilgiyi edinme hakkı var iken bu bilginin sadece iktidar partisi grubuna hasredilmiş olmasının nedeni nedir?

Üçüncü olarak söyleyeceğim konu şudur: Bu kadar önemli düzenlemeleri içeren bir değişiklik teklifi, Anayasa’ya aykırılık düzenlemeleri de içeren bu teklifi, İç Tüzük’ün temel yasa maddesine dayandırarak buraya, kısa bir şekilde kısa zamanda görüşmek üzere getirmek yanlıştır. Temel yasa kabulü son derece yanlıştır. Temel yasanın hangi hâllerde olacağı İç Tüzük’te açık bir şekilde düzenlenmiştir. 1983 yılında çıkarılmış olan bu kanunun çeşitli maddelerinde değişiklik bir temel yasa tanımına girmemektedir. Usule uygun değildir efendim.

Ben sizi usule uymaya davet ediyorum ve bu sorularıma, açıklamalarıma cevap bekliyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Vural.

17.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümünün Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle görüşülmesinin mümkün olmadığına ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak verdiğimiz bir önerge var.

Bu teklifin tamamı Anayasa’nın lafzına, ruhuna, Türkiye'nin millî menfaatlerine, temel hak ve özgürlüklerimize aykırı bir tekliftir, dolayısıyla teklifin tümüyle Anayasa’ya aykırı olduğu için müracaatımız vardır.

Aynı zamanda bu bir korsan tekliftir. Açıkçası, bürokratik oligarşinin Bakanlar Kurulunu aşarak AKP Grubuyla birlikte çalışması, bu konuda çoğunluk iradesi çerçevesinde bir kanun çıkartılmasına yönelik özellikle brifing vermesi parlamenter demokrasiyi hiçe saymaktır. Böylesine bir kurumun, parlamenter demokrasinin çalışmasını hiçe sayan bir anlayışla böyle bir girişimde bulunmasını, özellikle başındaki siyasi irade tarafından önemli bir eksiklik olarak gördüğümü ifade etmek istiyorum. Bu bakımdan, bu tasarının tamamı Anayasa’ya aykırı olduğu için görüşülmesi mümkün değildir. Bu çerçevede, bu önergemizin işleme konulmasını istirham ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Kaplan.

18.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, 15 maddelik bir kanun teklifinin temel kanun olarak görüşülmesinin usul açısından yanlış olduğuna ve parlamenter denetimle ilgili düzenlemenin de bu teklifin içinde olması gerektiğine ilişkin açıklaması

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, İç Tüzük 91’e göre, hakikaten, 15 maddelik olan bir teklifi temel kanun olarak göstermek ancak Temel’in aklına gelebilir! Yani, bu Meclis her şeyi sulandırmak, her şey çabuk çıksın diye 15 maddeyi de temel kanun… Temel kanunsa bu 15 madde arkadaşlar, 2937, 1984’te çıkan yasa, tamamı nedir? Ya tamamını değiştirirsiniz temel kanun olur ya da 15 madde temel kanun olmaz, ikiye bölünmez. Bu, usul açısından bir.

İkincisi, diğer iki muhalefet partisinden farklı olarak bizim düşündüğümüz bir husus var Sayın Başkan. 2001 anayasa değişiklikleri sonrası Avrupa Birliği süreciyle beraber kişi hak ve özgürlükleri anayasal güvenceye alındı. Bunun içinde haberleşme özgürlüğü var, gizli dinleme var, kişilik hakları var, adil yargılanma var ve hukuk önünde itiraz hakkı var. Bu düzenlemeye baktığımız zaman, anayasal boyutu olduğu hâlde Anayasa Komisyonundan geçmemiş, adalet boyutu olduğu hâlde Adalet Komisyonundan geçmemiş, ilgili kurum uzmanları, memurlar dinlenmemiş, bırakın onu, ilgili sivil toplum kuruluşlarının, insan hakları örgütlerinin hiçbirisinin düşüncesi alınmamış ve gizli dinlemeyle ilgili başka torba kanunların görüşüldüğü esnada cumartesi, pazar günleri de konularak sağlıksız bir çalışma yürütülmüş ve sonuçta bu yasa teklifi… Bugün gazeteleri açtığımızda 4-5 tane farklı yeni önerinin verileceği, bunların değiştirileceği gibi kamuoyuna yansıyan ama önümüzde olmayan, Parlamentonun önünde olmayan bir durum söz konusu. Bu hâliyle…

Sayın Atalay’ın o gün komisyonda söylediği bir söz var: “Benim de hedefim, amacım parlamenter denetimi sağlamak.” dedi. Eğer parlamenter denetimle ilgili bir düzenlemeyi bu yasaların içine koymadığımız zaman hiç kimsenin güvencesi olmayacaktır ve bu da bu teklifin içinde yoktur. Bu yönüyle itirazlarımız vardır.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Canikli, buyurun.

19.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin temel kanun olarak görüşülmesine engel bir durum olmadığına ve teklifin tümünün Anayasa’ya aykırı olduğuna ilişkin bir önerge verilemeyeceğine ilişkin açıklaması

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, temel yasa olarak görüşülmesi son derece doğal çünkü İç Tüzük’ün 91’inci maddesi, bir kanunda kapsamlı değişiklik yapılması hâlinde bu değişikliği yapan tasarı ya da teklifin -91 inci maddesi çerçevesinde- temel yasa olarak görüşülebileceğini çok açık bir şekilde belirtiyor. Zaten uygulamaya baktığımızda geçmişte bunun yüzlerce örneği mevcut. Dolayısıyla temel yasa olarak görüşülmesinde bir engel, aykırı bir durum söz konusu değildir.

İkincisi: Anayasa’ya aykırılık iddiaları komisyon görüşmelerinde… Zaten, komisyon, Anayasa’ya aykırı olup olmadığı noktasında incelemek durumundadır, eğer aykırı görürse ona göre gereğini yapar, görmezse görüşür ve gönderir. Nitekim, görüşmüş ve göndermiştir. Genel Kurulda Anayasa’ya aykırılık iddiaları nedeniyle her madde için, o maddeyle ilgili olarak önerge verebilir ve bu da zaten İç Tüzük’ün 91’inci maddesinin ikinci fıkrasında çok açık bir şekilde düzenlenmiştir: “Milletvekilleri, esas komisyon veya Hükümet değişiklik önergeleri verebilir. Milletvekilleri tarafından Anayasaya aykırılık önergeleri dahil madde üzerinde iki önerge verilebilir.” Dolayısıyla, şu anda tümünün Anayasa’ya aykırı olduğu şeklinde bir önerge verilemez. İç Tüzük’te böyle bir düzenleme yok. Her maddeye, hangi maddenin  Anayasa’ya aykırı olduğu iddia ediliyorsa, düşünülüyorsa, o maddenin görüşmelerinde biraz önce okuduğum hüküm çerçevesinde önerge verilebilir ve bu maddelere göre görüşmeler devam eder.

Ayrıca, son olarak, Hasip Bey’in söylediği doğru, önergelerimiz vardır, önergeler vardır, önergeler gelecektir ve bu önergelerin de tamamı, içerik olarak, daha önceki görüşmelerde eleştiri konusu yapılan hususların iyileştirilmesi ve hafifletilmesine yönelik önergelerdir. Biraz sonra kendilerine o önergeler de verilecektir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Ben grup başkan vekillerimizi…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, şimdi, tabii, Sayın Nurettin Canikli “kanun” diyor. Kanun değil efendim, hukuk dalı.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır, “İç Tüzük” diyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – 91 “Hukuk dalı” diyor.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır, hayır, hayır, bak, aşağıda.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hukuk dalıyla kanunu aynı kefeye koymak, doğrusu, yani kesinlikle kabul edilecek konu değildir.

Ayrıca, 91’inci maddeye göre -Anayasa’ya aykırılık önergeleri, değişiklik önergeleri- aynen şunu diyor: “Tümünün veya bir maddenin iadesi, kaldırılması, eklenmesi… Milletvekilleri değişiklik önergeleri verebilir.” Biz de tümüyle ilgili değişiklik önergemizi verdik. 87’nci madde zaten bunu açıkça ortaya koymaktadır. Devletin içerisinde hukuk tanımayacak şekilde, devletin birlik ve bütünlüğünü haleldar edecek şekilde yeni bir yapılanma olmasını, Anayasa’nın dışında birtakım faaliyetlere girmesini biz Anayasa’ya aykırı olarak görüyoruz. Millî İstihbarat Teşkilatının ve millî istihbarat kurumunun da görevi değildir. Yürütmenin böylesine bir yapılanmayı sağlamasının Anayasa’ya gayet açık bir şekilde aykırı olduğu açıktır.

BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Genç’in de böyle bir itirazı vardı.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Şimdi, efendim, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi temel kanunun hangi hâllerde düzenleneceğini hükme bağlamıştır. Hangi yasa teklifleri veya tasarıların temel kanun kabulüyle görüşüleceği ayrıntılı bir şekilde 91’inci maddede belirtilmiştir. Bu kabulün arkasında yatan temel neden şudur: Yüzlerce, binlerce maddeden oluşan kanun tasarı veya teklifleri olabilir. Bunları diğer tasarı veya teklifler gibi görüşürsek Parlamento aylarca bunları görüşmek zorunda kalabilir. Dolayısıyla, böyle kısa bir yolu benimseyelim ki Parlamento böyle bir zaman kaybına girmesin. Asıl ana neden budur, bunun gerisinde yatan neden budur. 91’inci madde bu nedenin açıklamasıdır. Geçmişte, 23’üncü Parlamento döneminde toplam 3 bin maddeye ulaşan, Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve bunların uygulanmasına ilişkin kanunlardan oluşan beş kanunu üç günde Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul etmiştik. Temel kanunun kabulünü bile bir kenara bırakarak süratle görüşmüştük.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ederim.

Ben şimdi sizleri…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bağlıyorum, bağlıyorum cümlemi.

15 maddelik bir teklifi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu buraya getiriyor. Bunun tek nedeni bir korkudur: “Aman bu tasarı, teklif fazla görüşülmesin; bu 17 Aralık sonrası süreçte Hükûmetimiz çok fazla tartışılmasın.” Böyle bir şey olamaz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Grup başkan vekillerimizi ben…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, benim de bir önergem var.

BAŞKAN – Onu söyledim, Sayın Genç’in de böyle bir itirazı var dedim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, benim önergem daha hiç müzakere edilmeden bunun komisyona iade edilmesi…

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Öyle bir usul yok Sayın Başkan.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bu 87’nci maddede aynen var, “Değişiklik önergeleri.” Herhangi bir kanun tasarı ve teklifinin tümünün veya maddelerinin görüşülmeden komisyona iadesi istenebilir önergeyle. Benim, öncelikle, o önergemin şu anda da işleme konulması lazım efendim.

BAŞKAN – Şimdi, ben önce grup başkan vekillerimizi davet ediyorum.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.01

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.34

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet burada.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

D) Açıklamalar

1.- Başkanlığın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin Anayasa’ya aykırılık nedeniyle Komisyona iade edilmesi gerektiğine dair önergesinin İç Tüzük’ün 88’inci maddesi gereği işleme alınamayacağına ilişkin açıklaması

BAŞKAN - Sayın Kamer Genç tarafından, Başkanlığımıza, İç Tüzük’ün 87’nci maddesine göre teklifin Komisyona iade edilmesine dair bir önerge verilmiştir. İç Tüzük’ün 87’nci maddesinde, kanunlarda ve İç Tüzük’te aksine bir hüküm yoksa teklifin tümünün veya bir maddesinin komisyona iadesi hakkında milletvekillerince önerge verilebileceği belirtilmektedir. İç Tüzük’ün 88’inci maddesiyse tasarı ve teklifin tümünün veya bazı maddelerinin komisyona geri verilmesini, esas komisyon ve Hükûmetin isteyebileceğini düzenleyen özel bir hüküm getirmektedir. Bu özel hüküm gereği, esas komisyon ve Hükûmet dışında milletvekillerinin tasarı ve teklifin komisyona geri verilmesine yönelik önerge vermeleri mümkün bulunmamaktadır. Tasarı ve tekliflerin komisyona geri verilmesine yönelik Parlamento uygulaması da bu yöndedir.

İç Tüzük’ün anılan hükmü gereği önerge işleme alınmayacaktır. Örnek uygulamalar: 5 Nisan 2011, Birleşim 86; 21/1/2014, Birleşim 49.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Şimdi, ben devam edeyim, başka itirazlar da var.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama bununla ilgili.

Şimdi, burada, Meclis Başkanlığına çıkan başkan vekilleri –yani sizi hariç tutuyorum- bilgisiz, niteliksiz, yeteneksiz; yandaki memurlara soruyorlar. Memurlar kim? AKP’nin korkusu altında orada görev yapan arkadaşlar, onlardan da özür diliyorum.

Peki, 87’nci maddede diyor ki: “Milletvekilleri, bir tasarının tümünün komisyona iadesini isteyen önergeyi verir.” O dedikleri madde yani hüküm… Bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, kanunların müzakeresinde milletvekillerinin sahip oldukları yetkiler var, Hükûmet ve komisyonun sahip olduğu yetkiler var. Milletvekilinin sahip olduğu yetkiler 87’nci maddede sayılmıştır. Dolayısıyla, bir tasarının tümünün veya belli maddesinin komisyona iadesi ayrı bir konu, milletvekilinin bunu komisyona iadesini istemesi ayrı bir konu. O zaman, 87’nci maddedeki o fıkra nerede uygulanacak yani oraya fuzuli mi yazmışlar?

Ya, bu arkadaşlarımız hep böyle… Yani, bakın, Meclis Başkan Vekilliğine çıkan arkadaşlarımız… Yani sizi kastetmiyorum, daha önce de söyledim.

BAŞKAN – Yok, beni de kastedebilirsiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani doğru dürüst İç Tüzük’ü okumadan, uygulamasını bilmeden…

Bakın, uzun zaman hukuk uygulamasını yapan bir insanım. Danıştayda on beş sene hâkimlik, savcılık yaptım. Bizim orada yazdığımız kararlar hâlâ geçerliliğini içtihat olarak koruyor efendim. Yani kendimi övmek de istemiyorum.

BAŞKAN – Öve de bilirsiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama 87’nci maddeyi şey etsinler. Yani, o zaman, oradaki “Bir kanun tasarı ve teklifinin tümünün komisyona iadesini isteyebilirler.” hükmüne bir açıklık getirsin bakalım o yanınızdaki bürokratlar. Bunlar tamamen AKP’nin burada yaptığı korku ve baskının orada yansımasını sağlayan uygulamalardır. Ya, olur mu? Milletvekili bir önerge verir, bu tasarı usulüne uygun değildir. Dolayısıyla, hele bu…

Şimdi, Sayın Başkan, getirilen bu teklif var ya…

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – …bu teklifle artık MİT insanları öldürecek ve yargılanmayacak.

BAŞKAN – Tamam da…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle bir şey olur mu? Türkiye’de hak hukuk yok.

BAŞKAN – Şimdi, ben size okudum.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Doğruya doğru yani.

BAŞKAN - Şimdi sizin bir hakkınız var, o da usul tartışması açmaktır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama, şimdi, tamam… Usul tartışması nedir? AKP zaten ne hukuk tanır ne adalet tanır ne vicdan tanır, çıldırmış bir grup.

BAŞKAN – Şimdi ne yapalım?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle bir şey olur mu?

BAŞKAN – Yani ne yapalım?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, yani şimdi…

BAŞKAN – Bakın, deminden beri bir sürü şey saydınız, ben sizi son derece dikkatle dinledim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama, şimdi, Sayın Başkan, bunu uygulamaya koyan Meclis Başkanıdır. Önergeyi işleme koyarsınız, o kadar.

BAŞKAN – Bakın, çok güzel. Meclis Başkanı koydu…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim?

BAŞKAN – Meclis Başkanlığından geldi, komisyonlarda görüşüldü. Siz yıllarca Meclisi yönettiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet.

BAŞKAN – Ben de oradan oturup sizi izledim. Dolayısıyla bir şey de demiyorum, gayet başarılıydınız.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sağ olun.

BAŞKAN – O açıdan bakıldığı zaman…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, siz de başarılısınız, bir şey demiyorum.

BAŞKAN – Ben yeteneksiz olabilirim, siz çok yetenekliydiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yok, hayır efendim.

BAŞKAN – Ama bu uygulamaları…  Yani, ben de 4’üncü dönem şu Meclisteyim. Uygulamalarınızı hep gördük, bir de teamüller var.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bakın, bizim zamanımızda böyle uygulama yapılmadı. Ben Meclis Başkan Vekilliği yaptığım zaman burada 7 tane grup vardı. O gruplara rağmen burada milletvekillerine en geniş şekilde tartışma hakkını açarak kanunları çıkarırdık. Ama şimdi AKP öyle getirdi ki… Tamamen karanlık bir rejim. Hiçbir şeyi burada müzakere etmeden…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan böyle bir üslup mu olur? İç Tüzük’ün hangi maddesine göre Sayın Başkan? Yani sabrın da bir şeyi var, suistimal ediliyor efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - …milletin bilgisinden saklayarak, terör estirerek Parlamentoyu çalıştırmamak istiyorlar, böyle bir şey olmaz efendim.

BAŞKAN – Şimdi, tamam… Yani, bakın…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır yani siz işleme koymuyorsanız koymayabilirsiniz, ben bir şey demiyorum.

BAŞKAN – Şimdi işleme koymuyorum. Usul tartışması açabilirsiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Usul tartışmasını açıyorsanız ben oturayım.

BAŞKAN – Açacağım, açacağım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki.

BAŞKAN – Lehte, aleyhte…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Aleyhte…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Aleyhte…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, gruplar adına birer konuşma olarak konuşmuştuk, her gruptan birer konuşmacı.

BAŞKAN – Hayır, şimdi bir şey daha var; teklifin Anayasa’ya aykırılık şeyi var, o ayrı.

Şimdi ben alayım lehte aleyhte, ona göre bakacağım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Lehte Sayın Başkanım, lehte…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Aleyhte…

OKTAY VURAL (İzmir) – Aleyhte…

BAŞKAN – Evet, aleyhte Sayın Genç, Sayın Vural aleyhte, Sayın Kubat lehte, Sayın Kaplan lehte…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Efendim, bir de bağımsızlar var; Sayın Başkanım, şimdi şu anda burada bağımsızlar var. Ayrıca, ayrı bir grup oluşturmaya varmayan HDP var.

BAŞKAN – Sayın Tanal, istifa mı ettiniz?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yani, netice itibarıyla temel hak ve özgürlükler açısından onlar da birer milletvekili, onların da bu görevlerini ifa etmesi lazım. Bu açıdan sizden istirham ediyoruz yani bu konuda bağımsızlara da bu sözlerin verilmesi gerekir.

BAŞKAN – Siz bağımsız mısınız?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Efendim, Cumhuriyet Halk Partisi herkesin temsilcisidir; Cumhuriyet Halk Partisi varsa herkes için var yani biz burada sadece kendi hakkımızı savunmayız. Yani, o açıdan sizden istirham ediyoruz biz.

BAŞKAN – Benim için sakıncası yok. Ben dün de söyledim, lehtekiler belli, aleyhtekiler için alırım isimlerinizi kura çekerim; benim için sakıncası yok ama yani teamüllere göre bir noktaya doğru gidiliyor. Ondan sonra, bütün her şeyin müsebbibi benmişim gibi bir tavrı da çok yadırgadığımı bildirmek isterim. Yani, çok dikkatle milletvekillerimizin sözünü kesmemeye, milletvekillerimizin mümkün olduğu kadar konuşmasını sağlamaya, mümkün olduğu kadar saygı göstermeye çok dikkat eden bir kişi olarak aynı dikkatin karşı taraftan da olmasını rica ediyorum. Çünkü, şimdi ben bu konuyla ilgili grup başkan vekillerimizi davet ettim, bir konuşma yaptık. Bu konuşmanın sonucunda... Yani bu itirazlar devam etmekle birlikte bir noktaya gelindi. Şimdi o noktayı bilerek buraya geldim. Bir de grupların kendi içlerinde bir sistemi mevcuttur, onun için ben sordum -bilgim yok- istifa mı ettiniz diye. Bağımsız milletvekili olarak tabii ki hakkınız, hukukunuz mevcut. Şimdi bana söyleyin Sayın Tanal: Sizin aleyhte konuşmayla ilgili talebiniz var? Ben kura çekeceğim.

Buyurunuz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ben bu konuda...

BAŞKAN – Hayır, ben kura çekeceğim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Özür dilerim. Bu konuda Sayın Kamer Bey, bu usul tartışmasını açtı.

BAŞKAN – Evet.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yasa uyarınca Sayın Kamer Bey’indir. Bu konudaki ben oylamaya katılmıyorum, ben o konuyu şunun için getirdim: Değerli Başkan, sizin şahsınıza özgü...

BAŞKAN – Yani sürekli olarak bir şeyler söyleniyor ve sonuçta da “ayrı” deniliyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bakın, şahsınıza özgü… Özür dilerim…

BAŞKAN – Şimdi bakın Sayın Genç: Yeteneksiz, bilgisiz, kabiliyetsiz... Yani tutanakları çıkarsam pek çok şey söyledi.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Ama size demedi.

BAŞKAN – “Siz ayrı.” dedi ama sonuç itibarıyla biz 40 kişiyiz, birbirimizi biliriz. Sonuç itibarıyla ben de burada  bulunmam sebebiyle buna cevap vermedim. Görüşünü bildirdi, saygı duydum. Şimdi onu anlatmaya çalışıyorum yani ne yapmak isteniyor, onu anlarsam ona göre davranacağım.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bitirebilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan şahsınıza özgü, görevinizi yapma tarzınıza özgü bir şey ben söylemedim.benim söylediğim şu Değerli Başkan: Bugün İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre önümüze şu anda getirilen 563 sıra sayılı MİT Yasası toplam 15 madde Değerli Başkan.

BAŞKAN – Şimdi bakın, bu konuşuldu Sayın Tanal. Şimdi bu konuşmaların tamamı ben...

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Özür dilerim, bakın, bitiriyorum, bitiriyorum...

BAŞKAN – Sürekli...

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bitiriyorum Değerli Başkan.

BAŞKAN – Tamam, buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – 15 madde.

BAŞKAN - Sayın Genç’in konuşmasından alıyorsunuz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bitiriyorum.

Şimdi burada Halkların Demokrasi Partisi var, bağımsız olan milletvekilleri var; temel kanun olarak görüşüldüğünde bu milletvekillerinin görüşme hakkı, konuşma hakkı, kanun teklif etme hakkı... Burada bir hakları kalmıyor.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Hepsi konuşsun

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yani burada milletvekilleri eşittir diyoruz, bir milletvekilinin diğer bir milletvekiline üstünlüğü yoktur  diyoruz. Milletvekillerinin dilediği şekilde, Parlamentoya yararlı olabilmek açısından buna katılması lazım. Temel kanun yani normal görüşülmesi gereken bir teklif temel kanun olarak görüşüldüğü zaman, iktidar bu milletvekillerinin haklarını da gasbetmiş oldu.

BAŞKAN – Tamam, şimdi, bunları anladım ben de…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ben özür dilerim.

BAŞKAN – Tamam, anladık. Bakın, ben bunları anladım, arkadaşlar da hepsi söyledi. Bu 91’inci maddeyi getirmeyin kardeşim deme hakkım var mı benim? Yok.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, son cümle şu…

BAŞKAN – Beşinci son cümle.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ben burada bunu söylerken… Ben Cumhuriyet Halk Partisinin İstanbul Milletvekiliyim.

BAŞKAN – Evet.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olmakla gurur duyuyorum, herkes Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekili olamaz. Bu açıdan tüm milletvekillerinin, tüm insanların nerede bir mağduriyeti varsa onun hak ve hukukunu savunmak her Cumhuriyet Halk Partilinin görevidir. Ben bu açıdan dile getirdim ama siz de dediniz ki: “Siz bağımsız milletvekili misiniz?” Sorun buradan oldu.

Söz verdiniz, ben size teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Tutumumun aleyhinde ilk söz, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’e aittir.

Buyurunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tutumunuzu tam anlayamadım, önergeyi işleme koymama mı?

BAŞKAN – Evet.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tamam, peki.

BAŞKAN – Buyurunuz.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Ayrıca, Tunceli değil Dersim milletvekili, Kamer Bey öyle ifade ediyor.

BAŞKAN – La havle ve la kuvvete…

Buyurun.

X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin Anayasa’ya aykırılık nedeniyle Komisyona iade edilmesi gerektiğine dair önergesinin işleme alınmasının İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Şu Meclis Başkanı ve başkan vekilleri arasında şu Parlamentoyu İç Tüzük’e en uygun yönetenlerden biri sizsiniz, öteki arkadaşların hiçbirisine saygım yok ve burada yani bunda hakkınızı verelim. Çünkü burada onlar İç Tüzük…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Güldal Hanım da mı öyle?

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu… Neyse… Sen nasıl anlarsan anla, tamam mı kardeşim.

Şimdi, olay şu: Burada her şey kamuoyunun dikkatinden kaçırılmak isteniyor. Şimdi bir MİT Kanunu gelmiş. MİT Kanunu’nda nedir? Artık MİT mensupları insanları öldürecek, yargı karşısına gidip yargılanmayacak. Yani, Tayyip Erdoğan kendine göre bir MİT kurmuş. MİT’in Başkanı olan kişi Ahmet Davutoğlu’yla beraber Hariciye Bakanlığında bir toplantı yapıyor, diyor ki: “Bizim bu Suriye’yle savaş çıkarmamız lazım.” Diyor ki -gazeteler yazdı, kendileri de şey etti- MİT Başkanı olan kişi: “Gidelim, oradaki Süleyman Şah Türbesi’ne bir bomba atalım, oradaki Türk askerlerini öldürelim, ondan sonra da kıyameti koparalım. Yahu, bunlar bizim askerlerimizi öldürdüler. Suriye’ye harp ilan edelim.”

Arkasında onun daha evveliyatı var; Reza Sarraf diye bir kişi, gelmiş bakanlarla temas kurmuş, arada bol paralar dönmüş. Bir tane, bakan sıfatını taşıyan adam diyor ki: “Reza, sana dokunanların… Senin önünde takla atarım, seni korurum.” Bunların da birtakım paralar aldığı ortaya çıkmış. Bunu getirmişler Tayyip Erdoğan’a vermişler, Tayyip Erdoğan bunu nazara almamış. Ama bir “tape” var, “tape”de konuşma yapılıyor, diyor ki: “Oğlum, paraları sıfırladın mı?” “Yahu, sıfırladım baba ama 30 milyon euro kalmış.” diyor.

RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Millet verdi onların cevabını, verdi çoktan.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın Genç, biraz Tunceli’yle ilgilenin Tunceli’yle.

KAMER GENÇ (Devamla) – Peki, bu MİT bilmiyor muydu bu bakanların bu kadar yolsuzluk yaptıklarını, Tayyip Bey’in oğlunun evinin altında kasalar yerine büyük depolar kazıldığını, kasalar yerine paraların depolara taşındığını, bu depodaki paraların talimatla taşındığını? Eğer bu MİT doğru dürüst bir MİT olsaydı, milletin ve devletin menfaatini korusaydı bu konuşmalar yapıldığı zaman hemen Tayyip Erdoğan’ın oğlunun evini basardı, o paralara el koyardı, devletin çok güzel bir geliri olurdu arkadaşlar, devletin en azından 1 milyar dolar kârı olurdu. 1 milyar dolar ya! Bak, bunların hepsini bilerek konuşuyorum.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yahu, bunların hepsinin saçma olduğunun 30 Martta tescili yapıldı. Saçma sapan konuşuyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bu durumdaki MİT’e, getiriyoruz, bir kanunla diyoruz ki: “Ey, MİT, sen herkesin bankalardaki hesabına el koyabilirsin, onun hesabını alabilirsin, insanları öldürebilirsin, istihbarat yapabilirsin ve operasyon yapabilirsin.”

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Sayın Başkanım, size saygısızlık yapıyor, oradaki arkadaşın oturuşuna bakar mısınız, size saygısızlık yapıyor.

KAMER GENÇ (Devamla) – Arkadaşlar, bu yeni bir JİTEM’dir. Yeni, faili belli olmayan… Türkiye’de bir katliam hareketinin yaratılması konusunda atılan bir adımdır.

Ya, şimdi, AKP’liler, bugün siz iktidardasınız, yarına başkaları gelir iktidara. Yani, siz, bu kadar, birtakım insanlara, hem adam öldürme yetkisini verirsiniz, operasyon yetkisini verirsiniz, iletişimi dinleme yetkisini verirsiniz... Bir kişi adam öldürecek, ondan sonra savcı bunu yakalayacak, hâkime gidecek, diyecek ki: “Ben MİT görevlisiyim.” Ondan sonra, MİT görevlisi olduğu zaman siz bunu yargılamayacaksınız. Bu, dünyanın hangi ilkel, hangi karanlık ülkesinde bir kamu kurumunda görev yapan kamu görevlilerine verilebilir?

Şimdi, Tayyip Erdoğan bunu getirmekle zannediyor ki “Ben diktatörlüğümü ilan ettim, ondan sonra, kendi MİT’im kanalıyla benim karşımda direnen insanları tek tek öldüreceğim.” Buna gücü yetmeyecek. Ha, ne olacak bu kanun çıktıktan sonra? Tabii, Türkiye’de çok büyük bir katliam olacak. İşte, MİT’in içine El Kaide’den, Müslüman Kardeşler’den, El Nusra’dan adamlar getirmiş, koymuş. Tabii, onlara güveniyor. Bunlar vasıtasıyla büyük katliamlara girişecek ama bu yanına kalmayacak. Arkadaşlar, bu millet o kadar karanlıklara göz yumacak karakterde değildir.

87’nci madde çok açık Sayın Başkan. 87’nci maddeye göre, benim önergemin işleme konulması gerekir. Sürem bittiği için, o zaman, 87’nci maddeyi nasıl yorumlarsınız, onu söyleyin. Yani, bizim, kanun teklifinin komisyona iadesini isteyen önerge 87’nci maddede belirtilmiştir. Bu, işleme konulmuyorsa bu fuzuli mi yazılmıştır, onun söylenmesini istiyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

Sayın Yalçınkaya, oğlumun dışında bugüne kadar kimsenin oturuşuna, kalkışına karışmadım. O da, küçükken nasıl medeni olunacağını anlattığım çerçevede bir anne olarak ona karıştım, gerisine karışmıyorum.

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Size sırtını dönüyor, saygısızlık yapıyor.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Herkesin sizin gibi annesi yok Sayın Başkan.

BAŞKAN - Lehte, Giresun Milletvekili Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu, 1 milyar dolarlardan bahsedildi, “tape”lerden bahsedildi. Aslında nasıl olsa bir stratejik ittifak söz konusu bu tür “tape”leri çeken, yayınlayanlarla.

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) –  Kabul ediyorsunuz değil mi?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Onlara, madem bu ses kayıtlarını aldınız, bu paraların nakil görüntülerini de almalarını keşke söyleseydiniz yani çünkü rahatlıkla bir ittifak var. Yani keşke…

FARUK BAL (Konya)  - Varmış, onlar da varmış.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Var mı, arabaların görüntüleri var mı?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Siz de hiç vicdan var mı?

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Arabaların görüntüleri var mı?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …ayrıca bu paraların nereye gittiğini, bu paraların nasıl taşındığını, kime gittiğini keşke o görüntüleri de çekmelerini söyleseydiniz çünkü madem böyle bir sesler var, “tape”ler var ve madem…

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Bunu siz biliyorsunuz biz bilmiyoruz, bunu siz biliyorsunuz.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - …sizler de bu “tape”leri çekenlerle özel bir ittifakınız var.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyle bir görüntü varsa ne yapacaksınız?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Rahatlıkla bir iş birliği söz konusu, bunu söyleyebilirdiniz.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Bizim ittifakımız gerçekten yok yani. Ya, bu para var mı, yok mu? Bizim niye ittifakımız olsun ya?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Artık bunları… Bakın, her şeyden önce, her şeyi bir tarafa bırakın bunların hepsi birer iddiadır, iddiadır.

LEVENT GÖK (Ankara) – O dinlemeler yok mu? Konuşmalar yalan mı? Ayakkabı kutuları yalan mı?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Tamam, adil yargılansın, siz niye müdahale ettiniz?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bakın, iddiadan sanki hükümmüş gibi kabul ederek bunu bu şekilde yayamazsınız, bunu bu şekilde değerlendiremezsiniz, hüküm varmış gibi, sonuç olarak ortada bir mahkeme kararı varmış gibi davranamazsınız. En yanlışı da budur bakın, en yanlışı da, etik olmayanı da budur.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Siz ittifakı nereden çıkarıyorsunuz?

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Mahkemeyi niye engelliyorsunuz?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Eğer her iddiadan yola çıkarak…

LEVENT GÖK (Ankara) – Biz beraber yürümedik mi bu yollarda, beraber ıslanmadık mı yağan bu yağmurda?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Her iddiadan yola çıkarak insanlarla ilgili birtakım değerlendirme yaparsanız, kişilerle, kurumlarla ilgili, bu ülke yaşanmaz hâle gelir, bir yere varamazsınız, herkes  zarar görür.

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – MİT elemanına milletvekili statüsünü vermeye çalışıyorsunuz, dokunulmazlık veriyorsunuz; kutlamak lazım bunları!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Soruyorum: Bununla ilgili iddianın ötesinde bir şey var mı? Yok. Bakın, ne kadar çarpık, ne kadar saçma, ne kadar anlamsız olduğunu biraz önce ifade ettim. Yani o sesi, o ses kaydını yapanlar neden hemen o anda olaya müdahale edip görüntülerini almıyorlar, onları ortaya çıkarmıyorlar?

FARUK BAL (Konya) – Bunlar sahteyse siz neden bugüne kadar bunun sahteliğini ispat etmediniz?

NURETTİN DEMİR (Muğla) – JİTEM’i yasalaştırıyorsunuz, JİTEM’i!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bu bile, şu olay bile bu “tape”lerin hukuk dışı olduğunun, gerçek dışı olduğunun göstergesi.

NURETTİN DEMİR (Muğla) – JİTEM’i yasalaştırıyorsunuz.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Ama sonuç itibarıyla bizim bu görüşümüz de bir iddiadır. Bütün bunların sonucunda kararı verecek olan bellidir, hükmü verecek olan bellidir.

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Bunlar tarihe geçiyor, tarihe!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Herkesin onu beklemesi gerekiyor değerli arkadaşlar. Oradan yola çıkarak algı oluşturmak, insanların siyasi düşüncelerini, tercihlerini değiştirmeye çalışmak demokratlık değildir.

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Tarihe geçiyor, tarihe!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Demokrasiyle bağdaştırılamaz, hukuk mantığıyla bağdaştırılamaz.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Canikli, eğer 1 milyar dolar varsa…

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Hukuka gidelim, hukuka.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Sadece karalamadır, sadece insanların düşüncelerini kesinleşmemiş iddialarla yönlendirmeye çalışmaktır. Âdeta bir millî irade hırsızlığıdır. Doğru, ifade bu, doğrusu bu.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ne alakası var ya!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –  Ha, kesinleşir, bakarsınız. Nitekim, bakın, siyasilerle ilgili geçmiş dönemlerde birtakım şeyler söylendi, bir kısmı yargılandı, bir kısmı mahkûm oldu, bir kısmı beraat etti ama -beraat edenlerle ilgili olarak söylüyorum- eğer o iddialardan yola çıkarak onlarla ilgili, partisiyle ilgili bir kamuoyu oluşturmaya çalışılmış olsaydı –ki çalışılmıştı- bu büyük haksızlık, hem şahsa haksızlık hem partisine haksızlık.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Ama eskiden hâkimleri değiştirmediler, savcıları değiştirmediler, polisleri sürgüne göndermediler, partisindeki şaibeli kişileri hukukun önüne gönderdiler.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla)– Hükümden sonra ne gerekiyorsa yapılır, söylenmesi gereken ne varsa söylenir.

Yani, bakın, iddia defterini açarsak bunun nerede duracağı belli olmaz arkadaşlar, bu doğru değil, doğru bir yaklaşım değil. Herkesle ilgili iddia gündeme gelebilir, geliyor nitekim ama buradan yola çıkarak…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Delil çok önemli, delil.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Ya, Ergenekon’da böyle konuşmuyordun, Balyoz’da böyle konuşmuyordun.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …sanki olmuş gibi, sanki bu kesinleşmiş, hakkında bir hüküm varmış gibi davranamazsınız. Aksi hâlde, o zaman bakın, CHP’li birçok kişiyle ilgili de iddia vardır, mutlaka bulursunuz, bulunabilir.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Hemen araştıralım, hemen araştıralım.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Söyleyin, araştıralım.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – “Savcıların kapısını kırın.” diyen hiç olmadı.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Buradan yola çıkarak bir soruşturma komisyonu kuracağız değerli arkadaşlar, soruşturma komisyonu kuracağız. O yüzden, bekleyeceksiniz, soruşturma komisyonu kuracağız, orada hepsi araştırılacak enine boyuna, muhalefetten arkadaşlar da olacak, bütün Türkiye'nin gözü önünde bu çalışmalar yürütülecek…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ama çoğunluk sizde olacak, MİT’i değiştirin, Adalet Bakanlığını değiştirin, parti devleti kurun! Ya, bırakın…

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …hiçbir şeyin kapatılması söz konusu değil, kimsenin kapatmaya gücü yetmez.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Acele etmeyin, öbür seçime, öbür seçime inşallah! Üzmeyin kendinizi, yavaş yavaş!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Çok açık ifade ediyorum, hiçbir şeyi…

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – İşine gelenler böyle, işine gelmeyenler öyle.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bakın, altını çizerek söylüyorum ama bütün bunların iftira olduğu zaten son seçimde de -vatandaşımızın kanaati olarak söylüyorum, hukuki açıdan söylemiyorum, elbette hukuk karşısında ne gerekiyorsa yapılacak- vatandaşımızın kanaati olarak ortaya çıkmıştır.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Hukuku kendinize göre evirdiniz çevirdiniz.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, 87’nci madde genel bir düzenlemedir, 88’inci madde özel bir düzenlemedir. 88’inci maddeye göre, komisyon ve Hükûmet ancak iadesini isteyebilir komisyona, onun dışında hiç kimse, milletvekilleri bu talepte bulunamaz. Bununla ilgili geçmiş dönemde sayısız kereler usul tartışması açıldı, bunlar enine boyuna, bütün boyutlarıyla tartışıldı, kararlar var. Yani, defalarca defalarca konuşulmuş, karara bağlanmış konular üzerinde tekrar bu konuların gündeme gelmesini gerçekten ben anlamlı bulmuyorum.

Bu noktada, Başkanlık görüşünün doğru olduğunu, uygulamasının doğru olduğunu ifade eder, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Canikli.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, efendim “Paralel devletle irtibatınız var.” dedi yani Fetullah Gülen’le bizim irtibatımızın olduğunu söyledi.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Öyle bir şey söylemedim ben.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sizin irtibatınızın kesildiği doğru ama kimle irtibatlandıklarını daha bilmiyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Canikli ilişkilerimizin olduğunu yani ittifakımızın olduğunu söyledi.

BAŞKAN – “Hayır, söylemedim.” diyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Dedi efendim, dedi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Söyledi ya, nasıl söylemedi?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Tutanaklara bakalım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Genç, nasıl olsa vaktimiz var, tutanakları getirteceğim. Ben duymadım, kendisi de reddediyor.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – “Stratejik ortak.” dedi Sayın Başkan. “Demedim.” diyor kendisi ama tutanakta var.

BAŞKAN – Tamam, bakacağım tutanaklara. Bir yere gitmiyoruz, buradayız. Yani Hatip’in beyanı var ki: “Böyle bir şey demedim.” Ben de bakacağım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – “Tape”leri yayınlayanlar için söylüyorum.

BAŞKAN – Aleyhte olmak üzere, İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural. (MHP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Açtığınız usul tartışması, bir maddenin ya da tümünün komisyona iadesine ilişkin bir değişiklik önergesi verilemeyeceğine ilişkin. Çünkü bu talebin ancak esas komisyon ya da hükûmet tarafından verileceğini söylüyor. O zaman, kanun koyucu 87’nci maddede neden böyle bir iradeyi ortaya koymuş. Dolayısıyla, böyle bir irade ortadayken bu iradenin ne şekilde tezahür edeceğine ilişkin Başkanlık Divanı bir görüş oluştursa. Yani, milletvekilleri… Diyor ki, aynen, değişiklik önergeleriyle ilgili: “Tümünün veya bir maddenin komisyona iadesi hakkında milletvekilleri, esas komisyon veya Hükûmet değişiklik önergeleri verebilir.” Şüphesiz, kanunda veya İç Tüzük’te aksine hüküm yoksa.

Şimdi, ben istirham ediyorum -öyle, hemen araştırıyorlar, yapıyorlar- bir milletvekilinin bu İç Tüzük çerçevesinde bir maddenin iadesi ya da tümünün iadesiyle ilgili bir önerge verebilmesini mümkün kılacak olay nedir? Bunu bir söyleyin, milletvekilleri de bilsin, “Ancak bu zaman verebiliriz.” diye bilsin, o zaman biz de deriz ki bu maddenin gereği yapılmış. Yani kanun koyucu gereksiz bir işlem mi yapmış? O zaman, kanun koyucunun iradesinin nasıl gerçekleştirileceğini Divan olarak, Meclis Başkanlığı olarak sizin orada belirlemeniz lazım.

Bu bakımdan, “Bu fazladan bir maddedir, lüzumsuz yazılmıştır.” şeklinde bir yaklaşım tarzı, bir yorum, kısıtlayıcı bir yorumdur. Oysa, bu konuda milletvekillerinin hakkını genişletici yoruma tabi tutmak gerekir. Önemli olan burada, hakları genişletmektir, kısıtlamak değil. Alabildiğine özgürce millet iradesini burada gerçekleştirmek için elindeki imkânları, kısıtlı imkânları kullanacak. Bu bakımdan, bununla ilgili, bu 87’nci maddedeki “komisyona iade” hükmünün ne zaman icra edileceğini, milletvekillerinin böyle bir hakkı olup olmadığını doğrudan doğruya Meclis Başkanlığı bir belirlese son derece faydalı olacak.

Bu bakımdan, bu konuda daha önce usul tartışmaları yapılmıştır ama nedense bu usul tartışmaları yapılırken İç Tüzük’le ilgili bu maddenin hep uygulanmamasına yönelik örnekler veriliyor. Ben istirham ediyorum, ne zaman uygulandığına ilişkin bir örnek çıkartın ya da uygulayın. Bu maddenin uygulanması bence önemli. Hangi gerekçeyle komisyona iadesi isteniyor, doğrusu onu bilemiyorum çünkü bu iadeyle ilgili gerekçenin de ortaya konulması gerekir. Fakat, gerçekten, burada ortaya koyduğunuz bu irade, Meclis Başkanının ortaya koyduğu irade, milletvekillerinin haklarını hep kısıtlayıcı.

Şimdi temel kanun görüşüyoruz. Bunun neresi temel kanundur? “İrade öyle istedi. İrade öyle istedi...” Yani bununla ilgili her kanunun temel kanun yapılması mümkünse o zaman 91’inci maddeye bu kadar şeyi niye yazmış, yani bu kanun koyucu niye yazmış? Bu 91’inci maddede yazmış, “Bir hukuk dalını sistematik olarak bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştirecek biçimde genel ilkeleri içermesi…”, “…özel kanunların dayandığı temel kavramları göstermesi…” Bütün bunların hepsini yazmış. Niye yazmışlar bunları? İşleri güçleri yok, bunlar, almışlar, bunları yazmışlar. “E ne var canım, biz -çoğunluk iradesi- yaparız.” Bu hukuku kim uygulayacak? Meclis Başkanlığı. Şimdi, Meclis Başkanlığı kendi hukukunu tatbik edemiyorsa vatandaşın hukukuna Millet Meclisi olarak nasıl sahip çıkacağız? Oradan bizi izleyen vatandaşlar “Yahu, siz milletvekilisiniz de sizin burada hukukunuz yazıyor, bu hukuka Meclis Başkanlığı uymuyor. Siz bunu temin edemiyorsunuz.” diye bir eleştiride bulunduğu zaman ne cevap vereceksiniz? Meclis Başkanlığının bu İç Tüzük’e, hukuka uyması gerekiyor, bu hukuka uydurması gerekiyor. Her şey çoğunluk iradesiyle olmaz ki, birileri “Yok.” diyecek. Çoğunluk iradesi olarak “Ben, arkadaş, hiçbirini görüşmeden onaylamak istiyorum.” dedi. “Evet.” mi diyeceğiz?

O bakımdan, Meclis Başkanlığı, maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün layıkıyla uygulanmasını temin edecek bir irade ortaya koyamamaktadır, çoğunluk iradesinin güdümündedir. Oysa artık çoğunluk iradesinin Meclis Başkanlığı değildir, Türkiye Büyük Millet Meclisinin İç Tüzük’ünü uygulayacak bir Meclis Başkanlığı gerekiyor. Hiçbir şeye “Hayır.” denmiyor. Bu konularla ilgili, hep, çoğunluk iradesinin isteği doğrultusunda Meclis Başkanlığının çalışması, gücü elinde bulunanın kendi hukukunu oluşturması gerekmektedir ki böyle bir hukuk gerçekten hukukun üstünlüğünü sağlamaz.

O bakımdan, bununla ilgili, Meclis Başkanlığının İç Tüzük’ü…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKTAY VURAL (Devamla) - …layıkıyla uygulanmasını temin edecek girişimlerde bulunmadığı için bu uygulamanın aleyhinde olduğumu ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.

Lehte son söz, Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.

Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’yi çok çok ilgilendiren, çok önemli bir kanun teklifini, Millî İstihbarat Teşkilatıyla ilgili 15 maddelik bir teklifi görüşüyoruz.

1920, şimdi 2014; yani insan yaşamına sığdırırsanız, çocukluk, delikanlılık, gençlik, ergenlik, olgun yaşlar, yaşlılık, bütün aşamaları geçmiş bu Meclis. Fakat çok ciddi bir konuyu, Türkiye'nin gündemini son derece etkileyecek bir konuyu ilgili hiçbir kamu kurumuyla tartışamıyoruz, konuşamıyoruz Mecliste. Yani, Millî Savunma Bakanlığıyla konuşamıyoruz, Emniyet Genel Müdürlüğüyle, jandarmayla, istihbarat örgütleriyle, uzmanlarıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla, bu konuda ilgisi bilgisi olanlarla konuşup tartışamıyoruz Komisyonda ve öyle bir teklif geliyor ki bu teklif Anayasa’ya aykırı, İç Tüzük’e aykırı; sadece bir komisyonda görüşüyoruz, İçişleri Komisyonunda. Oysaki bu teklifin, arkadaşlar, Anayasa boyutu var çünkü 2001’de değişiklikler yapıldı. Burada Avrupa Birliği süreciyle bağlantılı olarak yapılan değişiklerin birkaçını okumak istiyorum size. Bu Anayasa’dır, Kenan Evren yapmıştır ama 2001’de bu Meclis değiştirmiştir. Dikkatinizi çekiyorum darbe değişikliği değil. Avrupa Birliği süreci kapsamında koalisyon hükûmetleri döneminde, rahmetli Ecevit döneminde çıkmıştır; bunu da bir daha hatırlatmak istiyorum.

“Kişi hürriyeti ve güvenliği” 19’uncu madde, “Özel hayatın gizliliği ve korunması” 20’nci madde, “Konut dokunulmazlığı” 21’inci madde, “Haberleşme hürriyeti” 22’nci madde. Hadi ben, düşünce özgürlüğüne, örgütlenme özgürlüğüne, basın hürriyetine, diğerlerine, bilmem neye girmeyeyim; bütün bunları ihlal eden bir kanun teklifi geliyor ama Anayasa Komisyonunda görüşülmüyor arkadaşlar. Adalet boyutu var, Adalet Komisyonuna gitmiyor. Madalya veriyorsun, yalan makinesine bağlıyorsun, “Her türlü görevi verir.” diyorsun, özel mahkeme kuruyorsun, özel yetkili savcı atıyorsun, Adalet Komisyonunda görüşmüyorsunuz bunu. Yangından mal mı kaçırıyorsunuz ya? Ne bu? Bu telaş ne? Bu acele ne? Derdiniz nedir sizin? Doğru dürüst bir yasa bu Mecliste yapamayacak mıyız, yüz yıl geçti aradan gayrı, yetmiyor mu? İç Tüzük’e uyma, Anayasa’ya uyma; hiçbir şeye uymazsanız vatandaş da size uymaz, her türlü şey olur.

Arkadaşlar, 91’inci madde İç Tüzük’te çok açık: Temel kanunlar bir hukuk dalıyla ilgilidir. Siz 15 maddeye bile temel kanun diye çabucak görüşelim. derseniz oy çokluğunuza dayanarak, size gülerler, hukuk nosyonunuza gülerler, hukuk bilginize gülerler, İç Tüzük’ü okuyup anlamamış parmaklarınıza gülerler. Yazıktır, günahtır bu kadar hor kullanmayın bunu. Ben demin bir söz kullandım “Temel’in aklına bile gelmez 15 maddeyi temel kanun yapmak.” diye. Temel’den de, Temel fıkralarındaki o güzel betimlemeden dolayı da bütün Karadeniz halkından ve Lazlardan özür diliyorum. Asla aklıma öyle bir düşünceyi söylemek gelmedi. Ama, Allah aşkına yani siz ne yapmak istiyorsunuz? Yani “Parmak kaldırdık, oldu.” olmuyor kardeşim. “30 Şubatta yürürlüğe girecek.” diye yazın bunun arkasına, kaldırın parmağınızı bakalım olacak mı? Hem Anayasa’ya aykırı hem İç Tüzük’e aykırı hem sınırsız dinleme var hem operasyon var içeride, dışarıda; bu kadar hayati bir konuyu doğru dürüst burada tartışamıyoruz. Yazıklar olsun arkadaşlar! Yazıklar olsun bu seviyeye, bu duruma gelişe! Yazıklar olsun demokrasinin bu hâline! Başka bir şey demiyorum ama bunu değiştireceğiz, asla bu, böyle sürmeyecek arkadaşlar. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Tutumumda bir değişiklik olmamıştır.

Bir diğer itiraz var, onu okuyacağım.

Sayın Oktay Vural’ın teklifin Anayasa’ya aykırılığı itirazına ilişkin yazılı başvurusu Başkanlığımıza ulaşmıştır.

Şimdi bu itiraza ilişkin Başkanlığımızın görüşünü kısaca açıklamak istiyorum:

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

D) Açıklamalar (Devam)

2.- Başkanlığın, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin Anayasa’ya aykırılık nedeniyle Komisyona iade edilmesi ve temel kanun olarak görüşülmemesi gerektiğine dair önergesinin işleme alınamayacağına ilişkin açıklaması

BAŞKAN - Bilindiği üzere, İç Tüzük’ün 38’inci maddesine göre, komisyonlar, kendilerine havale edilen tasarı ve tekliflerin ilk önce Anayasa’nın metin ve ruhuna aykırı olup olmadığını tetkik etmekle yükümlüdürler. Komisyon, Anayasa’ya aykırı gördüğü tasarı veya teklifi maddelerine geçmeden reddetmek zorundadır.

İçişleri Komisyonu, teklifi Anayasa’ya aykırı görmeyerek raporunu Başkanlığımıza intikal ettirmiş ve teklif, gündemimizdeki yerini almıştır. Genel Kurulda teklifin tümü üzerindeki görüşmeler sırasında Anayasa’ya aykırılık iddialarının dile getirilmesi mümkün olup Genel Kurulun teklifin tümü üzerindeki görüşmelerden sonra Anayasa’ya aykırılık iddialarını ciddi görerek maddelere geçilmesini reddetme yetkisi bulunmaktadır.

Yine İç Tüzük’ün 84’üncü maddesine göre, teklifin belli bir maddesinin Genel Kurulda görüşülmesi sırasında Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle reddini isteyen önergeler diğer önergelerden önce oylanır. 

Görüldüğü gibi, bir tasarı veya teklifin Anayasa’ya aykırı görülmesi hâlinde gerek komisyonda gerek Genel Kurulda reddedilmesine olanak tanıyan çok sayıda kural bulunmaktadır. Bu nedenle, teklifin görüşmelerinin başında Anayasa’ya aykırılık iddialarına ilişkin başvurunuzun işleme alınmasının İç Tüzük’e uygun olmadığını düşünmekteyim.

Çankırı Milletvekili Sayın İdris Şahin ve Niğde Milletvekili Sayın Alpaslan Kavaklıoğlu’nun Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Millî İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu Başkanlıkça esas olarak havale edildiği İçişleri Komisyonunca görüşülerek rapora bağlanmış ve rapor Başkanlığa 24/2/2014 tarihinde sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca Komisyon Raporu bastırılarak 25/02/2014 tarihinde milletvekillerine dağıtılmış ve Genel Kurulun gündemine girmiştir. Başkanlığımızın da gündeme girmiş bir tasarı ve teklifi işleme almama, gündemden çıkarma veya komisyona iade etme yetkisi bulunmamaktadır.

Ayrıca, temel kanunla ilgili itiraza ilişkin görüşüm şu şekildedir: İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre, tasarı ve tekliflerin Genel Kurulda bölümler hâlinde görüşülmesine ve her bölümün en çok otuz maddeyi geçmemek kaydıyla Hükûmetin, esas komisyonun veya grupların teklifi, Danışma Kurulunun oy birliğiyle önerisi üzerine veya Danışma Kurulunda oy birliği sağlanamaması hâlinde siyasi parti gruplarının önerisi üzerine Genel Kurulca karar verilebilir.

Bir kanun tasarı ve teklifinin temel kanun olarak değerlendirilmesi hususunda Başkanlığımızın bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Bu teklifin temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin biraz önceki Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi Genel Kurul tarafından kabul edilmiştir. Alınan karara uygun olarak teklifin görüşmelerinin temel kanun olarak sürdürülmesinin gerektiği kanaatindeyim. Başkanlığımızın bu konuda bir takdir yetkisi bulunmamaktadır.

OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Efendim, buyurun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Şimdi, öncelikle, tabii, iki konuyu birleştirerek değerlendirme yaptınız. Her şeyden önce, gerçekten, bu açıklamayı, Divanın yaptığı, Meclis Başkanının yaptığı bu açıklamayı çok yadırgadığımı ifade etmek istiyorum. O zaman Meclis Başkanlığı ne yapar? “Çoğunluk iradesi bunu yaptı, ne yapayım? Danışma Kurulu böyle getirdi, ne yapayım?” O zaman yani Meclis Başkanlığı, istirham ediyorum, ne yapar?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Çıksın aradan Meclis Başkanlığı.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Görmüyor musun ne yaptığını? Yeni mi geldin Meclise?

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani, böyle alınmış yani İç Tüzük’e aykırı olduğu açık olan bir konuyla ilgili “Efendim, Danışma Kurulu, Meclis Genel Kurulu kabul etti, ne yapayım?” Yapılacak iş, ne varsa, onu bize gönderirse Meclis Başkanımız başka işlerle uğraşmak yerine, bunlarla ilgili gönderirse daha uygun olur.

Bir diğeri de, yaptığınız açıklamada, biz Anayasa’ya aykırılık önergesi verdik. Yaptığınız açıklama, tutumunuz, doğrudur…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Okuduğunuz şey İç Tüzük, uygulanan da İç Tüzük, fiilî uygulanan İç Tüzük.

OKTAY VURAL (İzmir) – Tutumunuz aynen şunu söylüyor: “Bu görüşmeler, tümü üzerindeki görüşmeler yapıldıktan sonra bu önerge işleme alınacaktır.” demişsiniz, katılıyorum. Dolayısıyla, bununla ilgili bu irade beyanınız çerçevesinde bu önergemin bu görüşmeler, tümüyle ilgili görüşmelerden sonra ele alınacağını Başkanlık olarak, tutum olarak belirlemiştir. Ben bu önergenin görüşüleceğine ilişkin Başkanlığın ortaya koyduğu iradeyi…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır, maddelerde görüşülecektir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır efendim.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Öyle…

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) - Her madde için.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Her madde için.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bakın, açıklama tümüyle…

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Tümüyle ilgili demedim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bana gönderdiğiniz 84’üncü maddeyle ilgilidir. “Tümüyle ilgili görüşmelerden sonra Anayasa’ya aykırılık sebebiyle Meclisin tümünü reddetmesi mümkündür.” dendiğine göre, Anayasa’ya aykırılık iddiasını ileri sürdüğüme göre bu görüşmelerden sonra bu önergenin işleme alınacağını bildirmişsiniz. Dolayısıyla, evet, doğrudur, görüşmelerden sonra… Zaten benim “Görüşmeden önce alın.” diye bir iddiam yok çünkü görüşmelerden sonra olması gerekiyor. Görüşmelerden sonra, görüşmeler yapılır, aynen maddelerle ilgili önerge olduğu gibi tümünün de Anayasa’ya aykırı olduğuna ilişkin önergemiz konuşulur, ona göre de Meclis Genel Kurulu bu önergeyi reddederse tümünün oylamasına geçersiniz ve böyle de tecelli eder.

Teşekkür ediyorum.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Ne okuduğu belli,  kayıtlar belli Sayın Başkanım, kayıtlara bakarız.

OKTAY VURAL (İzmir) -  Hayır efendim, belli.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Tamam, kayıtlara bakarız.

OKTAY VURAL (İzmir) - Belli efendim.

Yani eğer öyle değilse efendim, bu tamamen usule aykırı çünkü oradaki açıklamanız çok önemli.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Bakalım tutanaklara.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Oradan bir şey çıkmaz. On iki senelik tecrübe gösteriyor ki bundan bir şey çıkmaz.

BAŞKAN – Şimdi, tekrar okuyorum Sayın Vural.

 “İçişleri Komisyonu, teklifi Anayasa’ya aykırı görmeyerek raporunu Başkanlığımıza intikal ettirmiş…”

OKTAY VURAL (İzmir) - O bizi bağlamaz tabii.

BAŞKAN – “…ve teklif, gündemimizdeki yerini almıştır. Genel Kurulda teklifin tümü üzerindeki görüşmeler sırasında Anayasa’ya aykırılık iddialarının dile getirilmesi mümkün olup Genel Kurulun teklifin tümü üzerindeki görüşmelerden sonra Anayasa’ya aykırılık iddialarını ciddi görerek maddelere geçilmesini reddetme yetkisi bulunmaktadır.”

OKTAY VURAL (İzmir) – Tamam, demek ki Anayasa’ya aykırılık iddialarının oylanmadan önce görüşülmesi gerekiyor, açık.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hayır, hayır.

FARUK BAL (Konya) – Doğru.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Reddetmek için… Reddetmede bir kriter olacak.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani bunu böyle ifade etmişsiniz. Yani Anayasa’ya aykırılıkla ilgili sözel bir iradeyi, bir önergeye çevrilmemiş bir iradeyi müşahhas olarak o oylamada oylandığı… Böyle bir şey olabilir mi?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - O zaman konuşuruz Sayın Başkanım, o zaman görüşürüz efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Anayasa’ya aykırılıkla ilgili iddialar geldiği zaman oylamadan önce dikkate alınacaktır. Ayrıca, Komisyonun, komisyonlarda tümüyle ilgili… Bakın, Komisyon, efendim, tümüyle ilgili Anayasa’ya aykırılık iddiasını görüştü mü? Görüştü. Peki, Komisyonun sahip olduğu bu hakka Genel Kurul niye sahip olmasın?  Böyle bir şey olabilir mi? Yani “Komisyon görüştü, siz görüşmeyin.” Böyle bir iddia olabilir mi?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır, maddelerde önergeler veriliyor Sayın Başkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ben, tümüyle ilgili Komisyonun yaptığı yanlıştır, Genel Kurul iradesini arıyorum ve bu bakımdan da tümünün reddedilme imkânı varken bir maddenin reddedilmesi hâlinde diğer madde ne olacak?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - O madde için de vereceksiniz önerge.

OKTAY VURAL (İzmir) - O zaman tümüyle ilgili iddianın görüşmelerden sonra uygulanması gerekir. “Anayasa’ya aykırılık iddiası” dendiğine göre, ben önergeyle bunu dile getirdiğime göre öncelikli olarak bu talebimin görüşmelerden sonra uygulanması gerekmektedir, açık.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, Meclisin yönetimi Meclis Başkanına aittir. Meclis Başkanı Meclisi yönetirken öncelikle Anayasa’ya aykırı olan önergeleri işleme koyması lazım. Eğer Meclis Başkanlık Divanının, Meclisi yöneten Divanın elinde bir yetki yoksa o zaman kendisi oradan kalkar, AKP Grubu Meclisi yönetir, başka çaresi yok. Yani diyorsunuz ki… İşte, zaten çoğunluk, gözleri körelmiş, hukuk tanımıyor, Anayasa’yı tanımıyor, hak tanımıyor, diktatörlük kuruyorlar. Diktatörlükle bu Meclis yönetilemez ki yani. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, böyle bir usul yok. Bakın, biz buna saygı gösteriyoruz ama bu kadarı fazla. Sayın Başkan, lütfen...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Az, az, benim söylediklerim az!

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Otur yerine be, haydi!

MEHMET METİNER (Adıyaman) – Bize de haksızlık etmeyin lütfen ya! Aynı nakaratlar ya, saatlerce dinlemek zorunda değiliz ki!

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, Meclis Başkanlığı…

BAŞKAN – Sayın Vural…

OKTAY VURAL (İzmir) – Bir de ben tümünün Anayasa’ya aykırılık iddiasını nasıl Meclise oylatacağım? Bu önergemi hangi hâlde işleme koyacaklar? Bir de bunu düşünseler, tümü aykırı diyorum.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Öyle bir şey yok, madde madde. Anayasa madde madde diyor.

BAŞKAN – Şimdi, 81’inci maddeye göre: “Maddelerine geçilmesi veya tümü kabul edilmeyen kanun tasarı ve teklifleri, Genel Kurulca reddedilmiş olur.” Dolayısıyla oylama, aynı zamanda Anayasa’ya uygun olup olmadığına dair bir sonuçtur.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır efendim, öyle bir şey olabilir mi yani?

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Oldu oldu, hep öyle oldu.

OKTAY VURAL (İzmir) – O zaman Anayasa’ya aykırılıkla ilgili önergenin anlamı nedir? Anayasa’ya uygunluğuyla ilgili önerge müşahhas bir önergedir ve diğer önergelerden öncelikle okutulması gerekiyor biliyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Vural, şimdi, bütünüyle ilgili önergeniz işleme alınmayacaktır.

Usul tartışması açabilirim. İstiyor musunuz?

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, istirham ediyorum, bu Meclis Başkanlığı hangi görevleri yapabileceğimizi bir yazsa da…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Meclis Başkanlığıyla bir alakası yok, İç Tüzük’e göre böyle Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Anladım da şimdi usul tartışması…

OKTAY VURAL (İzmir) – Ha bire usul tartışması açıyorsunuz.

Yani bunlarla ilgili bir de şu olsa: Anayasa’ya aykırılık… Ben şunu istirham ediyorum: Bu teklifin tümüyle Anayasa’ya aykırılığına ilişkin bir iddiamı Meclise getireceğim, ne zaman getirebilirim ya?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Maddeler görüşülürken , İç Tüzük açık.

OKTAY VURAL  (İzmir) – Maddelerle olur o, maddeler olur, tümü olmaz işte, tümü olmaz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İç Tüzük öyle söylüyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Böyle bir şey olabilir mi ya!

BAŞKAN – Sayın Vural, usul tartışması açmak istiyor musunuz?

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim?

BAŞKAN – Usul tartışması…

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne olacak, usul tartışması açsak ne olacak?

BAŞKAN – Ne yapayım canım, şimdi başka yolu yok!

OKTAY VURAL (İzmir) – Üç dakika, beş dakika konuşmak için…  Böyle bir şey olur mu ya Sayın Başkan?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.20

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati:18.34

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)

----- 0 -----

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon burada, Hükûmet burada.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, tatile mi ayrılacaksınız? Sadık Bey geldi de görev değişimi mi olacak?

BAŞKAN – Hayır, yok.

Buyurun.  

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bu 87’nci maddeyle ilgili olarak teklif veya tasarının tümünün Anayasa’ya aykırılığı konusunda verilen önergelerin teklif veya tasarının tümünün görüşülmesine geçmeden önce görüşülmesi İç Tüzük’ün 80’inci maddesinin amir hükmüdür. Uygulama yanlış yürütülmüş olabilir, yanlış yorumlanmış olabilir ama madde dikkatle okunduğunda, 88’inci madde bağlantısı dikkatle değerlendirildiğinde, bu gayet açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

Ben bu uygulamanın değiştirilerek, İç Tüzük’ün 80’inci maddesine uygun olarak bu önergelerin işleme konulması gerektiğini düşünüyorum. Eğer biraz önce yaptığınız açıklamalar çerçevesinde görüşünüz hâlâ aynı yönde devam edecekse usul tartışması açıyorum. 

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Lehte.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Efendim, bir dakika…

Hayır Sayın Başkanım, biraz önce bu konuyu konuştuk. Usul tartışması bunun için açıldı Sayın Başkanım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır, o Anayasa’ya aykırılıkla ilgiliydi.

Aleyhte efendim.

BAŞKAN – Hayır, o bir diğer itirazla ilgili.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –  Hayır, 87’nci maddeyle ilgili efendim. 

BAŞKAN – Sayın Kamer Genç’in itirazıyla ilgili açtık, şimdi bununla ilgili açıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Aleyhte.

BAŞKAN – Sayın Vural aleyhte, Sayın Hamzaçebi aleyhte, Sayın Kubat lehte.

Lehte bir boş var, Sayın Canikli.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Lehte.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – BDP adına Altan Tan.

BAŞKAN – Evet, aleyhte ilk söz Sayın Akif Hamzaçebi’nin.

Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

2.- Görüşülen kanun tasarı ve tekliflerin tümünün Anayasa’ya aykırılığı konusunda verilen önergelerin görüşmelerinin teklif veya tasarının görüşmelerine geçmeden önce yapılmasının İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, tartışmanın konusu şu: İç Tüzük’ün 80’inci maddesine göre bir tasarı veya teklif Genel Kurulda görüşülürken bu teklif veya tasarının tümünün Anayasa’ya aykırılığı konusunda milletvekilleri önerge verebilir. Bu, 87’nci maddede gayet açık bir şekilde düzenlenmiş. Maddenin devamında, ayrıca maddelerle ilgili olarak da Anayasa’ya aykırılık önergelerinin verilebileceği düzenlenmiştir. Maddelerle ilgili olarak Anayasa’ya aykırılık önergeleri verilmesi hâlinde her madde için verilecek olan önerge sayısı, toplam önerge sayısı 7’yi geçmiyor ama tümüyle ilgili olarak verilecek olan Anayasa’ya aykırılık önergesinin bu 7 sınırlamasıyla herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır. 88’inci maddede yer alan metnin veya herhangi bir maddenin -yani tüm teklif veya tasarı metniyle- Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle komisyona geri çekilmesi konusunda, esas komisyon ve hükûmetin yetkili olduğu konusundaki düzenleme, sadece ve sadece esas komisyon veya hükûmetin bu konudaki yetkisini düzenleyen bir içeriğe sahiptir. Yani 88’inci maddede “Teklifin veya tasarının tümünün ancak ve ancak esas komisyon veya hükûmet tarafından komisyona iadesi istenebilir.” şeklinde bir düzenleme yoktur, böyle bir şey yok. Esas komisyon veya hükûmet, 87’nci maddedeki düzenlemeden bağımsız olarak teklif veya tasarının tümünün komisyona iadesini isteyebilir. Ama esas komisyon veya hükûmette olan bu yetki, ayrıca 87’nci maddeye göre milletvekillerinde de vardır. Dolayısıyla, bu teklifin tümünün Anayasa’ya aykırı olduğu konusundaki bir önerge, teklif veya tasarının tümünün görüşülmesine geçmeden önce görüşülmek zorundadır. Bu önerge kabul edilirse Genel Kurul tarafından, teklif veya tasarı olduğu gibi komisyona iade edilir. Ben bunda hiçbir tereddüt görmüyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı “Bizim uygulamamız bu şekilde.” diye bir gerekçeyle karşımıza çıkabilir ama yanlış emsal, emsal olmaz. Uygulama yanlış yürütülmüş ise bu yanlışlık fark edildiği andan itibaren düzeltilir. Bu yanlışlık gayet açık, net bir şekilde bugün ortaya çıkmıştır. Şimdi Başkanlığa düşen, bu yanlışlığı geçmiş uygulamalara dayanarak savunmak değil, tam tersine bunu düzelterek bu yanlışlığa son vermektir. Başkanlığın yapması gereken budur.

Şimdi ben şunu hatırlıyorum: 12 Eylül 2010 referandumuna giderken, referandum konusu olan Anayasa değişiklikleri milletimize “artık üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü” gibi kulaklara çok hoş gelen bir cümleyle sunuldu. Herkesin hoşuna gitti elbette. Hukukun üstünlüğüne kim hayır diyebilir? Ve bu ilke çerçevesinde kabul edilen Anayasa değişiklikleriyle HSYK, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu bugünkü şekilde yapılandı ve Başbakan çıktı dedi ki: “Yanlış yapmışız.” Yani “12 Eylül 2010 referandumuna götürdüğümüz, halka sunduğumuz bu Anayasa değişikliği yanlışmış.” dedi. Ne zaman dedi bunu? 17 Aralık 2013 tarihinden sonra, kurmuş olduğu bu sistemle kendisine bağlı olduğunu zannettiği yargının kendisine bağlı olmadığını fark ettiği anda “Yanlış kurmuşuz.” dedi. Hareket noktası “Kendime bağlı kurmuştum, meğer bana bağlı değilmiş aslında.” Gerekçe buydu.

Şimdi, MİT Yasası’nda benzeri bir şeyi görüyorum. Şimdi, bugün savunuluyor. Bunu Hükûmet savunacak, çıkaracak. Umarım bir iki sene sonra “Ya, biz bu konuda yanlış yapmışız.” demezsiniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Kandırdılar beni.” diyecekler “Safmışım. Safmışız…”

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Evet. Yani “Bizi kandırdılar. Ben iyiydim, onlar beni kandırdı. Bu yasayı çıkardık. Yanlış yapmışız.” diye… O zamana ömrünüz yeter mi bilemiyorum ama inşallah o günlere gelmezsiniz.

Bu yasayı aceleye getirmeyelim, enine boyuna tartışalım, burada yapılması gereken değişiklikleri gerçekten demokratik bir ülkenin olması gereken istihbarat örgütünün ihtiyaçlarına göre düzenleyelim ve demokrasiye zarar vermeyen bir yasayı buradan çıkaralım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

Lehte ilk söz, Sayın Kubat…

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım, görüşülmekte olan 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümünün Anayasa’ya aykırı olması nedeniyle görüşülemeyeceğine dair Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu önerge üzerine belirlemiş olduğunuz tutumunuzun lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, kanun tasarı veya tekliflerinin Anayasa’ya aykırılığı elbette dile getirilebilir, bunlar Komisyon aşamasında ve Genel Kurul aşamasında ileri sürülebilir. Komisyon aşamasında bunların ileri sürülmesi İç Tüzük’ün 38’inci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, komisyonlar kendilerine gelen bir tasarı veya teklifin Anayasa’nın lafzına ve ruhuna, sözüne ve özüne…

KAMER GENÇ (Tunceli) – O komisyon, komisyon; Genel Kurula gel, Genel Kurula, sen Genel Kurula bir gel!

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – …açıkça veya örtülü biçimde aykırı olduğunu resen inceleyip, ona göre işin görüşmesini yapıp, raporunu bağlayıp sıra sayısını Genel Kurula gönderiyorlar.

Genel Kurul aşamasında Anayasa’ya aykırılık iddialarının nasıl görüşüleceği de yine İç Tüzük’ün 84, 87, 88 ve ilgisi nedeniyle yine 81’inci maddesi de dolaylı olarak bağlantılıdır, burada düzenlenmiş. 87’nci madde, bir kanun tasarı veya teklifinde bir maddesinin veya tümünün komisyona iadesi noktasında önerge verilebileceğini lafzi olarak düzenlemiş. Ancak, 87’nci maddenin başında “Kanunlarda veya İçtüzükte aksine bir hüküm yoksa” ibaresi var, bir ihtirazi kayıt koymuş.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Aksine nerede hüküm var?

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – 88’inci madde bir kanun tasarı veya teklifinin Anayasa’ya aykırılığı veya herhangi bir sebeple -hukuka aykırı da görülebilir, başka bir sebeple de olabilir- tümünün komisyona iadesinin hangi merciler tarafından istenebileceğini net biçimde düzenlemiş. Bu, esas komisyon veya hükûmet olabilir. Dolayısıyla, 87’nci maddeyle 88’inci madde birlikte değerlendirildiği zaman Anayasa’ya aykırılık nedeniyle bir tasarı veya teklifin tümünün komisyona iadesini ancak esas komisyon veya hükûmet isteyebileceklerdir.

Milletvekilleri Anayasa’ya aykırılığı ileri süremeyecekler midir? Hayır, sürebilirler, çok net, bu konuda da açıkça düzenleme var. Her maddede ilgili milletvekilleri tasarıdan önce veya Genel Kurul aşamasında 5 imzayla her maddenin Anayasa’nın hangi maddesine açıkça aykırı olduğunu belirtmek suretiyle reddini isteyebilirler, bu en doğal hakları 87’nci maddede. Yani 15 maddenin 15’inde de… Ki verildi, geçen hafta yaptık, 84’e göre öncelik verdik, onları tek tek birleştirdik burada…

OKTAY VURAL (İzmir) – Tümü, tümü…

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – …ve bu görüştüğümüz, şu anda usul tartışmasına konu olan husus daha geçmiş bir ay -tümünün iadesiyle ilgili- ben yanlış hatırlamıyorsam son iki ayda iki defa görüşülüp yine aynı şekilde uygulamaların devam etmesi yönünde bugüne kadar Meclisin teamüllerinin… Köklü biçimde oluşmuş bir gelenek. Yorum farklı olabilir. 87’nci maddenin açık olmadığını iddia edebilirsiniz, o zaman da yapılacak şudur: Burada gruplar bu konuda mutabakat sağlarsa, Tüzük’ün bu maddesini her zaman, çok basit, bir saatte değiştirebiliriz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Mutabakata gerek yok ki, Meclis Başkanı yapar onu, tamam, biter. Meclis Başkanı ne iş yapıyor? Mutabakata gerek yok ki.

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Sayın Başkanım, 87’nci maddeye göre de her maddede Anayasa’ya aykırılık önergesi verilir, 84’üncü madde gereğince de bunlar öncelikle görüşülür, işleme alınır, gereğini Genel Kurul takdir eder.

OKTAY VURAL (İzmir) – Cemil Çiçek Bey yapsın, ne görev yapıyor?

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Bu nedenle, Sayın Başkanımın tutumu yerindedir. Bu kanun teklifinin tümünün Anayasa’ya aykırılığı nedeniyle komisyona iadesini öngören bir önergenin işleme konulması İç Tüzük gereğince mümkün değildir.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aleyhte ikinci söz, İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural...

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, Faruk Bal Bey…

BAŞKAN – Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal…

Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İç Tüzük’ün 87’nci maddesinde tümünün iadesine ilişkin hüküm bulunmakta, 88’inci maddesinde de teklifin tümü hakkında bir hüküm bulunmaktadır. Dolayısıyla, İç Tüzük’ün gramatik kurallara göre yanlış olarak yazılmış hâlinden bir sonuç çıkarmak mümkün değil.

Meclis abesle iştigal etmez. Varsayalım ki bu teklif Türk Bayrağı’nın değiştirilmesine ilişkin bir teklif olsa idi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve şimdi zatıaliniz Anayasa’ya aykırılık iddiasını görüştürmeden maddelerine geçecek bir uygulamaya geçecek miydiniz ya da bu teklif Tayyip imparatorluğu kurulmasına ilişkin bir teklif olsaydı, Türkiye Cumhuriyeti’nin devletinin şeklini değiştiren bir teklif olsaydı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı bu teklifi görüştürecek miydi Mecliste? Demek ki Meclis abesle iştigal etmeyeceğine göre Meclis Başkanının ve sizin, teklifin tümünün Anayasa’ya aykırılığını 87 ve 88’inci maddeler çerçevesi içerisinde inceletmeniz gerekirdi.

Bakın, bu teklif Anayasa’nın her maddesine aykırı. Hangi maddelerine aykırı olduğunu ben sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Anayasa’nın 2’nci maddesine aykırıdır, hukuk devleti ilkesine aykırıdır bu teklif. Anayasa’nın  6’ncı  maddesine aykırıdır; Türkiye Büyük Millet Meclisi yetkisini aşarak, Anayasa’da olmayan bir yetkiyle, istihbarat devleti kurduran bir kanunu görüşmek suretiyle Anayasa’nın 6’ncı maddesini ihlal etmektedir.  Bu teklif Anayasa’nın 10’uncu maddesine aykırıdır, eşitlik prensibini ihlal etmektedir. Bu  teklif Anayasa’nın 19’uncu maddesinde garanti altına alınmış olan, kişinin hak ve hürriyetlerine ilişkin maddesine aykırıdır. Bu teklif 20’nci maddedeki özel hayatın gizliliğine aykırıdır. Bu teklif haberleşme hürriyetini ihlal etmektedir, Anayasa’nın 22’nci maddesine aykırıdır. Bu teklif Anayasa’nın 28’inci maddesindeki basın hürriyetine aykırıdır.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Darbedir!

FARUK BAL (Devamla) – Bu  teklif hak arama hürriyetini elden almakta, MİT mensupları ne iş yaparsa yapsın onlar hakkında bir yasal işlem yapılamayacağına ilişkin hükümler ihtiva etmektedir, 36’ncı maddedeki hak arama hürriyetine aykırıdır. Bu teklif Anayasa’nın 37’nci maddesindeki, yargının denetim gücünü ortaya koyan hâkim teminatı ilkesine aykırıdır. 40’ıncı maddedeki temel hak ve hürriyetleri garanti altına alan ve onları koruyan maddesine aykırıdır. Bu teklif Anayasa’nın 138’inci maddesindeki “Mahkeme kararları gecikmesizin her kişi, kurum ve kuruluş tarafından yerine getirilir.” şeklindeki hükmüne aykırıdır. Elhasılıvelkelam, bu teklif parlamenter demokratik sisteme aykırıdır. Parlamenter demokratik sistemin dışında yeni bir güç inşa ediliyor. Her işi, her işlemi yargı denetimine ait olan, iç güvenlikle ilgili emniyet güçlerinin yanında, dış güvenlikle ilgili Türk Silahlı Kuvvetlerinin yanında üçüncü bir güç oluşturuluyor, bu da istihbarat gücü. Bu üçüncü güce operasyon yetkisi veriliyor. Bu üçüncü gücün yapmış olduğu iş ve işlemler hukuk devlet dışında tutuluyor ve “Ne yaparsa hiçbir şekilde kontrol edilemez, denetlenemez.” şeklinde bir hüküm getiriliyor. Dolayısıyla, bu teklif, kurulmakta olan bir istihbarat devleti olarak sadece parlamenter demokratik sistemi ortadan kaldırmamakta, aynı zamanda evrensel bir değer olan demokratik toplum gereklerine aykırıdır. Sadece bizim değil, dünyanın yüzlerce yıl, binlerce yıl mücadele ederek ulaşmış olduğu evrensel bir değer olan demokratik toplum gereklerini ihlal eden bir teklifle karşı karşıyayız. Bu teklifle bir istihbarat devleti kurulmaktadır. Örnek olarak da Suriye’nin El Muhaberat gücü örnek alınmıştır. Sanıyorum, AKP’nin dostluk dönemlerinde Esed’den öğrendiği en güzel iş bu kendilerine göre ve bundan sonra yolsuzluğun, hırsızlığın, kara para aklamanın, uluslararası ambargo delmenin, uluslararası kaçakçılığın hesabını soranlardan hesap sormak üzere bir istihbarat devletine ihtiyaç duymuştur Adalet ve Kalkınma Partisi. Lakin Türkiye’nin Cumhuriyet Dönemi’nden de öncesine gittiğimiz zaman, Osmanlıdan itibaren elde etmiş olduğu demokratik kültürü külliyen ortadan kaldıran bir tekliftir.

Dolayısıyla, Sayın Başkan, zatıalinizin böyle bir teklif karşısında Anayasa’nın ilgili maddelerinin çiğnenmesine izin vermemeniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FARUK BAL (Devamla) - …ve teklifin tümüyle reddedilmesi için inisiyatif kullanmanız gerekiyor. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bal.

BAŞKAN – Lehte, Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli.

Buyurun Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

Öncelikle, aynı konuyu ikinci kez usul tartışması çerçevesinde değerlendiriyoruz Sayın Başkanım. Bu, doğru değil. Yani, aynı konuyu biraz önce bir arkadaşımızın verdiği dilekçeyle konuştuk, aynı şeyleri söyledik, herkes aynı şeyleri söyledi. 87’nci madde ve 88’inci madde çerçevesinde konuşuldu zaten, İç Tüzük’ün 87 ve 88’inci maddesi çerçevesinde konuşuldu. Yani şimdi biraz geciktirmekle, bir saat, iki saat geciktirmekle bir zafer falan kazanılmıyor, onu söyleyeyim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Geciktirme mi, burada görüşme yapmak geciktirme mi?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Yani elbette, bakın, elbette konuşulması gerekir her şeyin, tartışılması gerekir enine boyuna.

OKTAY VURAL (İzmir) – Parmağınızı kaldırıp gideceksiniz, öyle mi?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – İzin verin lütfen.

Enine boyuna tartışılması gerekir ama yani aynı konuyu konuştuk.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani hukuk sizin için önemli değil mi?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Aynı konuyu İç Tüzük’ün 87 ve 88’inci maddeleri çerçevesinde konuştuk. Sonuç itibarıyla, Sayın Başkanın bu konudaki tutumu ortaya çıktı, ifade etti.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu Anayasa’ya aykırılık, bir iddia değil, reddetmeyle ilgili bu.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Lütfen…

Dolayısıyla, aynı şeyi tekrar tekrar konuşmanın ne faydası var? Kime, ne fayda sağlayacak Allah aşkına? Yani, tartıştığımız, konuştuğumuz konunun daha iyi, daha kaliteli bir şekilde çıkmasına mı katkı sağlayacak? Hayır, aynı şeyleri tekrar edip duruyoruz sadece, herkes…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Hayır, belki de Başbakanın direktifinden vazgeçersiniz.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Dolayısıyla, Sayın Başkan, öncelikle bunu hatırlatmam gerekiyor: Yani, ikinci defa aynı konu üzerinde usul tartışması açıldı ve bunu konuşuyoruz, bu doğru değil.

Şimdi, bakın değerli arkadaşlar…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – “Alo Sadık” yapalım; “Alo Sadık” yap.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bakın değerli arkadaşlar, biz MİT’e, bu kanun yasalaştığı takdirde, dış operasyon yetkisi veriyoruz, dış operasyon.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Şimdi yok mu?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Var şu anda, Bakanlar Kurulu kararı çerçevesinde daha önce… Kurulduğundan beri var, kurulduğundan beri var ve veriliyor.

FARUK BAL (Konya) – Ne ihtiyaç var o zaman şimdi?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ve şimdi… Daha önce, yayınlanmayan, gizli Bakanlar Kurulu kararlarıyla bu yetki veriliyordu.

OKTAY VURAL (İzmir) – Terör örgütlerine muhatap hâle getirecek, eş değer hâle getirecek.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bakın değerli arkadaşlar, bu çok önemli: Şimdi şeffaf hâle getiriyoruz, şimdi kanuna açıkça dercediyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) –  Ya, ya, ya!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Evet, evet; bugüne kadar yapılmadı mı bunlar, bizden önceki dönemlerde yapılmadı mı dış operasyonlar? Yapıldı.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Yani, rahat rahat gaz gönderebilirsiniz Suriye’ye.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Yapılmadı mı? Yapıldı, bunu hepiniz biliyorsunuz.

FARUK BAL (Konya) – Nurettin Bey, bu kanunla, Türkiye Cumhuriyeti devletine dışarıdan yapılacak operasyon için delil hazırlıyorsunuz.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Nasıl yapıldı? Gizli Bakanlar Kurulu kararlarıyla, kararnamelerle yapıldı; hiç kimse de bilmiyor bunu. Bu daha mı iyi, bu daha mı iyi?

FARUK BAL (Konya) – Bu kanun Türkiye'nin dış mihraklarca muhakeme edilmesine delil olacak.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Biz açıkça Türkiye Büyük Millet Meclisinden, millet iradesini yansıtan…

OKTAY VURAL (İzmir) – Tam tersine. Bu karanlık devlettir, karanlık.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Türkiye Büyük Millet Meclisinden açıkça yetki alarak daha demokratik ve daha hukuki bir şekilde bu işi yapmaya çalışıyoruz, yaptığımız bu. Bunun neresi yanlış? Yine gizli Bakanlar Kurulu kararlarıyla mı yapılsın?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Yarın size operasyon yapacaklar ve siz sızlanacaksınız.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Esas tehlike o, esas birileri imparatorluk kuracaksa bu uygulama onlar için çok daha uygundur değerli arkadaşlar, bunu unutmayın. Bakın, altını çiziyorum: Yaptığımız son derece hukukidir.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) - Bunun nesi demokratik Allah aşkına ya?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Şimdi, Anayasa’ya aykırılık... Siz diyorsunuz ki: “ Anayasa’ya aykırıdır.” Biz diyoruz ki: “Değildir.” Biz de o kanaatteyiz, biz de o görüşteyiz. Ne olacak peki?

OKTAY VURAL (İzmir) – Oylansın; konuşulsun, oylansın, tamam. Senin parmağın var, bizim vicdanımız var.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Hayır, bakın, mesele o değil. Ne olacak? Sonuç itibarıyla her maddede –biraz önce bahsedildi- milletvekillerinin Anayasa’ya aykırılık iddiasını dercetmeleri, gündeme getirmeleri mümkündür, önerge vermeleri mümkündür.

OKTAY VURAL (İzmir) – Tümüyle ilgili.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ayrıca, sonuç itibarıyla Anayasa’ya aykırı olup olmadığına karar verecek olan merci kimdir? Anayasa Mahkemesidir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Niye? Anayasa’ya aykırılıkla ilgili önergeleri burada.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Anayasa Mahkemesidir. Yani, varsayalım ki şöyle: Oylamayla Anayasa’ya aykırı olup olmadığına karar verilebilir mi Sayın Vural, böyle bir şey olabilir mi?

OKTAY VURAL (İzmir) – Anayasa’ya aykırı diye karar verilebiliyor mu? Oku bakayım, Nurettin Bey, oku bakayım.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Yani çoğunluk kararıyla “Anayasa’ya aykırı değildir.” dedik. Bu, Anayasa’ya aykırı olmadığını tespit eder mi, garanti eder mi? Hayır, değil. Bunun mercisi nedir? Anayasa Mahkemesidir. O yüzden…

OKTAY VURAL (İzmir) – O zaman istediğimiz gibi Anayasa’ya aykırı çıkaralım, Anayasa Mahkemesine gitsin.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ha, buna rağmen, milletvekilleri maddeler görüşülürken her maddeyle ilgili Anayasa’ya aykırılık iddiasında bulunabilir, Anayasa’ya aykırılığı görüşülebilir, görüşülür, ona göre karar verilir. Ama buna rağmen, bütün bunlara rağmen, bu görüşmelerin hiçbirisi Anayasa’ya aykırı olup olmadığı konusunda hukuki bir netice doğurmaz.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Nasıl olsa Anayasa Mahkemesi düzeltecek diye burada yanlış yasa mı çıkaralım?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bunun ortaya çıkacağı merci Anayasa Mahkemesidir. Zaten o konuda bir sorun yok, sürekli olarak bütün kanunlar Anayasa Mahkemesine götürülüyor. Yani bir eleştiri olarak söylemiyorum, bir tespit olarak söylüyorum. O konuda ikinci adres olarak bir uygulama söz konusu.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Burada onun için yanlış yasa mı çıkaralım?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Dolayısıyla, maddeler görüşülürken Anayasa’ya aykırılık iddiaları gündeme getirilir, onlar konuşulur.

OKTAY VURAL (İzmir) – Tümü ama tümü, tümü…

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Eğer buradan da sonuç alınamazsa, hani iddia eden arkadaşlar açısından söylüyoruz, ondan sonra da usulüne uygun bir şekilde Anayasa Mahkemesine götürürsünüz ve karar verilir, ona göre hukuki olarak bu karar kesindir. “Siz şunu dersiniz, biz bunu deriz”in çok fazla bir anlamı olmaz yani sizin “Aykırı.” dediğinizin, bizim “Aykırı değildir.” dediğimizin bu hüküm karşısında bir anlamı kalmaz.

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Bu Meclisi de kapatalım gitsin diyorsunuz!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bu Meclisin açık olmasının çok önemi var değerli arkadaşlar, çok büyük önemi var, çok çok büyük önemi var.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Tabii, tabii, işinize gelen yasalar çıksın diye!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Millet iradesi burada tecelli ediyor, alınan kararların tamamı millet iradesini yansıtıyor, bunu unutmayın. Yani “çoğunluk iradesi” dediğiniz, milletin iradesidir.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Nasıl bir demokrasi anlayışınız var ya!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Evet, çoğunluk iradesi, milletin iradesidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – “Millet iradesi” dediğiniz, 2 milyon 200 bin…

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Çoğunluk iradesi rejimi değiştirir mi?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Siz bunu küçümseyerek millete hakaret ediyorsunuz aslında, millet iradesini hiçe sayıyorsunuz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Evet, evet, hep hakaret ettiler.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Onun için zaten yani zaman zaman gündeme geliyor, neden millet seçimlerde siyasi tercihini böyle ortaya koyuyor? İşte bu nedenle.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – “Parmak çoğunluğu” diyorlar millete, parmak!

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Canikli.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bir kere, Sayın Nurettin Canikli bundan önce açtığınız usul tartışmasıyla bunun aynı olduğunu söyledi. Doğrusu, bu, elmayla armudu, sapla samanı karıştırmak gibi. Bundan önceki iddia ve talep, komisyona iadesiydi.

BAŞKAN – Onu ben söyledim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu, aykırılık olduğu için tümünün reddedilmesine yönelikti. Dolayısıyla, önce bunu bir düzelteyim.

BAŞKAN – Evet.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Tamam, şimdi hangisi kaldı?

OKTAY VURAL (İzmir) – İkinci husus da -bu çok vahim bir konu- burada Sayın  Canikli diyor ki: “Biz Anayasa’ya aykırı kanunu bilerek çıkartırız, gidin Anayasa Mahkemesine.” Bu çok yanlış bir tutumdur, bu çok yanlış bir tutumdur. “Anayasa’ya aykırılıkla ilgili Anayasa Mahkemesine gidin.” diyor.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ya ne alakası var? Biz “Aykırı değildir.” diyoruz diyorum Sayın  Başkan. “Biz aykırı değildir.” diyoruz. Ne olacak peki, o zaman kim karar verecek? Siz “Aykırıdır.” diyorsunuz, biz “Aykırı değildir.” diyoruz. Kim karar verecek? Olur mu böyle Sayın Başkan? Yani oylamayla aykırılık tespit edilemez, onu söylüyorum Sayın Başkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bir de Sayın Başkan istirham ediyorum…

BAŞKAN – Dinliyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Kanunlar ve Kararlar size okuttu; size okuttuğu metinde çok yanlış bir husus var, diyor ki: “Anayasa’ya aykırılıkla ilgili hususları dile getirirsiniz, sonra zaten oylama yapılacak.” O zaman maddenin tümüyle ilgili görüşmede de Anayasa’ya aykırılığı gündeme getiriyoruz, o zaman onunla ilgili önergenin de görüşülmesine gerek yok. Böyle bir mantık olabilir mi ya?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Önerge görüşülür maddelerde, karara bağlanır.

OKTAY VURAL (İzmir) – “Efendim, orada iddiaları konuşursunuz, söylersiniz, sonra tümü oylanır. Dolasıyla, Anayasa’ya aykırılığın olup olmadığına karar verilir.” Maddeyle ilgili görüştük, Anayasa’ya aykırılık önergesini işleme almıyor musunuz? Alıyorsunuz. Orada da dile getirmiş olabiliriz. Demek ki Anayasa’ya aykırılıkla ilgili önerge ayrıdır, Anayasa’ya aykırı olduğuna ilişkin konuşma yapmak ayrıdır.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yani böyle bir şey olur mu? Hepsini 87, 88’e göre konuşuyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – O bakımdan yani Kanunlar ve Kararların zatıalinize sunduğu tutumla ilgili bu açıklaması son derece yanlıştır. Ben irademi önergeyle dile getirebilirim. Bir konuşmada bunu dile getirmiş olmam, onu bir önergeye çevirmemi engellemez. Böyle bir kısıtlayıcı yaklaşımla yani Meclis yönetilmez, parlamenter demokrasi de olmaz. Bu bakımdan, Kanunlar ve Kararları da  bu konuda uyarıyorum, öyle bir şey olamaz. “Dile getirin, verirler cevabını.” Ben önergeyle dile getiriyorum. Bu önerge çerçevesinde…

BAŞKAN – Grup başkan vekillerini ben şimdi bu uyarınız neticesinde arkaya davet ediyorum.

On dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.59

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati:19.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)

----- 0 -----

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Usul tartışmasına ilişkin tutumumda bir değişiklik yoktur.

Sayın milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki konuşmalara geçmeden önce siyasi parti gruplarının Başkanlığımıza verdikleri müşterek imzalı bir önerge vardır, bu önergeyi okuyorum:

XI.- BİLDİRİLER-DEKLARASYONLAR

1.- TBMM’de bulunan siyasi parti gruplarının, Mısır’da cereyan eden olayları kaygıyla izlediklerine, siyasi gerekçelerle verilmiş olan idam cezalarının bütün insanlığın vicdanını sızlatacağına ve bu idam kararlarının uygulanmamasının TBMM’de tecelli eden millet iradesinin ortak arzusu olduğuna dair önergesi

TBMM Bildirisi

TBMM'de grubu bulunan siyasi partiler olarak kardeş ülke Mısır'da cereyan eden olayları yakından ve kaygıyla izlemekteyiz. Kaygı verici gelişmeler son idam kararlarıyla yeni bir aşamaya ulaşmış bulunmaktadır.

TBMM olarak, tüm kardeş Mısır halkının yanındayız. Mısırlı kardeşlerimizin demokrasi, insan hakları, temel özgürlükler, hukukun üstünlüğü, fırsat eşitliği ve refah yönündeki talep ve beklentilerini içtenlikle destekliyoruz. Mısır halkının herhangi bir dış müdahale olmaksızın kendi geleceğini en sağlıklı biçimde belirleme hak, yetenek ve iradesine sahip olduğunu biliyoruz ve kendilerine güveniyoruz.

Siyasi gerekçelerle verilmiş olan idam cezalarının sadece Mısır halkını değil bütün insanlığın vicdanını sızlatacağı açıktır. Bunun, Mısır'daki gerginlikleri daha da artırabileceği ve intikam hislerine dönüşebileceği endişesini taşıyoruz. Mısır'da barış ve demokrasiye giden yolun özgürlük ve insan haklarının büyümesinden geçtiği inancındayız. Dolayısıyla, TBMM olarak amaç ve hedefimiz sadece kardeş Mısır halkıyla dayanışma hâlinde olduğumuzun altını çizmektir. Mısır'ın demokratik mücadelesine, umutlarına, hayallerine, istikbaline gölge düşürecek, insanlık tarihine kara bir leke olarak kazınacak olan bu idam kararlarının uygulanmaması TBMM'de tecelli eden millet iradesinin ortak arzusudur.

                             Nurettin Canikli                                                     Mehmet Akif Hamzaçebi

                                   Giresun                                                                         İstanbul

                  AK PARTİ Grup Başkan Vekili                                           CHP Grup Başkan Vekili

                                Oktay Vural                                                                 Hasip Kaplan

                                      İzmir                                                                            Şırnak

                      MHP Grup Başkan Vekili                                             BDP Grup Başkan Vekili A.

(Alkışlar)

Önergenin gereği Başkanlığımızca yapılacaktır.

Şimdi teklifin görüşmelerine devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Çankırı Milletvekili İdris Şahin ve Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu’nun; Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu (2/2011) (S. Sayısı: 563) (Devam)

BAŞKAN - Teklifin tümü üzerinde ilk söz, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan’da.

Buyurunuz Sayın Kaplan.

BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

563 sıra sayılı bu Kanun Teklifi’nin aslında bir kanun tasarısı olarak gelmesi gerekirdi Meclise fakat kanun tasarısı olmak yerine daha çok konjonktürel ihtiyaçlara cevap verecek şekilde -Hükûmetin son gelişmelerle bağlantılı olarak- birkaç maddede yapılan bir düzenleme olarak geldi ve seçim sonrasına bırakılmıştı. Peki, ilgili komisyonlardan geçti mi? Hayır. Anayasa Komisyonundan geçmedi, Anayasa’ya aykırılık boyutu incelenmedi, Adalet Komisyonuna da gitmedi; Adalet Komisyonunda özel yetkili mahkeme, özel savcılık, izin, yargı şartı, bunlar da görüşülmedi.

Bir de Savunma Sanayisi Destekleme Fonu’ndan para aktarmaları vardı akçeli. Bu akçeli işler için de Plan ve Bütçe Komisyonuna gitmedi. Güzel. Peki, ne yapıldı? İçişleri Komisyonunda görüşüldü, hiçbir uzman dinlenmedi, doğru dürüst bir bilgi alınmadı ve bunun üzerine bu görüşmelerden sonra şimdi gelip bunu görüşüyoruz.

Arkadaşlar, çok açık konuşayım: Barış ve Demokrasi Partisi olarak biz sınırsız dinlemeye, gizli dinlemeye hiçbir zaman “evet” demedik ve demeyeceğiz. Kimse bunu bizden beklemesin. Vatan adına, millet adına, düzen adına, güvenlik adına bu hikâyeleri o kadar çok dinledik ki 90’lı yılların katliamlı yıllarında hep buna sığınanların yaptıklarını gördük. Tekrar böylesi bir suistimale yol açacak bir yaklaşımda asla olmayacağız çünkü bunun parlamenter, yargısal, hukuksal, siyasal, akçesel, ahlaki hiçbir denetimi yok. Bunu Sayın Atalay da o gün komisyonda açık açık itiraf etmiştir. Benim de gayem bunun parlamenter denetimini sağlamaktır. Yani, silah harcamalarının, istihbarat harcamalarının, kolluk harcamalarının hiçbirisi ama hiçbirisi Sayıştayın denetimine tabi değil zaten arkadaşlar. Gizli yönetmeliği istedik. Gizli yönetmeliği Komisyonda istedik, vermediler; şimdi istiyoruz, vermiyorlar.

Sayın Başkanım, sizin vasıtanızla millî istihbarat gizli yönetmeliğini istiyoruz bir milletvekili olarak. Eğer milletin iradesini bu kürsüde temsil ediyorsak, bu kürsü de milletinse bize gizli yönetmeliği verin.

Şimdi, devlet sırrına sığınılacak, “gizlilik” denilecek sığınılacak, meslek sırrı yok sayılacak, ticari sırlar yok sayılacak, bankacılık sırları yok sayılacak, sağlık sırları yok sayılacak, eğitim sırları yok sayılacak, vatandaşın bütün mahremine girilecek ve vatandaşın her şeyi alınacak, bilgilenilecek; gerektiğinde yabancı ajanlarla, ajanslarla ve CIA’sından, MOSSAD’ına, KGB’sinden M16’sına kadar, bilmem, bütün istihbarat örgütleriyle iş tutabilenler bu verileri çok rahatlıkla bir flaş bellekte satabilecekler. Bir flaş bellekte, bir e-mail’de bütün insanların, yurttaşların hayatını satabilecek kadar korumasız, güvensiz bir ortam yaratılacak. Biz bu tehlikeye dikkat çekiyoruz arkadaşlar. Size Komisyonda anlatmıştım, burada, bu kürsüde tekrar tekrar söylüyorum. Amerika’nın NASA merkezi var, 55 bin kişi çalıştırıyor. Peki, GES’i yeniden yapılandırarak Ankara’da MİT masasını kurabileceğinizi, bu üç dört kanun maddesiyle düzenleyebileceğinizi düşünüyor musunuz? Bence yanılgı içindesiniz. Anayasa’yı açın, Millî Güvenlik Kurulu diye bir kurul var, bir siyaset belgesi olayı var orada, ona dikkatle bakın.

Şimdi, biz bu kaygıları daha önce de dile getirdik. Bakın, Pulitzer ödüllü Amerikalı gazeteci Seymour Hersh diyor ki: “ABD dinlemeleri ile Suriye’deki olayların ardında Türkiye var.” Suçlamalarda  bulunuyor. Edward Snowden diyor ki: “Bir ülkeyi tamamen dinledik.” Ve o ülke kim? Türkiye. Arkasından, ABD’nin son üç yıldır bütün dünyayı dinlediği ve G20 zirvesinde Avrupa’nın en gelişmiş 10 ülkesini dinlediği, Başbakan Merkel’in de içinde olduğu, İngiltere Başbakanının da içinde olduğu bir dinleme furyasının ağına takıldıkları ortaya çıktı.

Şimdi soruyorum: Peki, bu gizli dinlemeleri, bu teknolojik gelişmeleri bu maddelerle düzenleyeceğinizi mi sanıyorsunuz? 1984’te Kenan Evren darbe yaptıktan sonra güvenlik sistemini tahkim etmek için 2937 sayılı MİT Kanunu’nu çıkardı. Şimdi bu kanuna göre artık çok daha geriye gidiş var.

Şöyle düşünün: 2015’te seçilmediğinizi düşünün ve karşınızda, tam karşınızdaki bir gücün iktidar olduğunu düşünün. Bu yetkilerle size neler yapar? Hükûmet olarak bir başınıza gelebilecekleri düşünsenize. Vallahi billahi, öyle okul isimlerine yazılmış isimleri, Hakan Şükür’ün adını çıkaracaklar, yok İdris Naim Şahin’in bilmem neredeki ismini çıkaracaklar gibi şeylerle uğraşılmayacak. Bu yetkileri devralacak bir iktidar tam aksi muhalif bir görüşteyse bütün o dönemin hükûmetini bütün bir sorumluluk altına sokabilecek çok ciddi, tehlikeli işler yapabilir.

Görevlendirmede sınır yok arkadaşlar. Böyle bir kanun olabilir mi arkadaşlar? Buyurun, 009-B-B X görevli şahıs. Bu kanunda bundan sonra özel görevlendirilen şahıs bu olacak. “Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Özel Görevli Belgesi” buyurun, “009-B-B X görevli şahıs tarafımdan görevlidir.”

Şimdi, adam kapıyı çaldı, “Ben MİT’ten geliyorum.” dedi. Ne yapacaksınız? “Eller yukarı, duvara daya, bacakları aç, kolları indirme. Cepleri boşalt, telefonları indir. Kasada ne varsa çıkar.” Baktı, MİT belgesi var. Bu yasayla her şeyi yapabilir.

Şimdi, soruyoruz Allah aşkına: Elinde yazılı bir görev olmadan birisi “MİT görevlisiyim.” dese… Maazallah, matbaalar her gün sahte MİT belgeleri basıp çıksa, “Sizin kadronuz 50 bin kişi.” deyip 500 bin de sahte kadrolu çıksa MİT görevlisi, ne yapacaksınız?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Haşa, soramayacağız.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Yani “Kimliğin ne? Görevin ne? Ne iş yapıyorsun?” diye sormayacak mısınız? “009-B-B” yeni Türkiye filminin adı olacak arkadaşlar, maalesef.

Şimdi, operasyonel güç konusunda, içeride ve dışarıda operasyonel güç… Arkadaşlar, operasyonu en çok bilen biziz. 1990’larda, 12 Eylül darbesinde, her darbe olayında kime operasyon çekildiğini, vatanın, ülkesinin bölünmez bütünlüğüyle kime çekildiğini çok iyi biliriz biz. Hep hedefte Türkiye'nin yüzde 60’ı potansiyel suçlu olarak bu devlette görülmüş, Alevi’si, Kürt’ü, farklı düşüneni, farklı görüşte olan insanlar, bunların hepsi potansiyel tehlikeli, suçlu görülmüş. Bu yetkileri donattığınız zaman ne yapacaksınız? Yani, dış operasyonel bölge gibi, Obama gibi “Gidin, aferin uşaklar, Bin Ladin’i yakalayın, getirin, uçağa bindirin, okyanusun üzerinden giderken de pencereden sarkıtın, atın.” mı diyeceksiniz? Atan o kahramanlara bir de madalya mı vereceksiniz? Millî istihbarat elbette ki hassas bir görevdir. Bu hassas görevde görev yapanlar, bu hassas göreve bir kere girmenin şansını kullanıyorlar. Onun devlet olanaklarını da kullanıyorlar, hak ettikleri ücretleri de alıyorlar. Peki, soruyorum size sayın bakanlar: Sağlık hiç mi madalya alacak onurlu bir hizmet değil? Eğitim hiç mi onurlu bir hizmet değil? Milletin iradesi adına görev yapan bu Meclis hiç mi onurlu görev yapmıyor? Sayayım mı başka görevleri? İç güvenlikte polis, jandarma, korucular… Bence bu kafayla gidilirse aha şu kuliste BDP’nin kapısında Kılıçdaroğlu’na yumruk atanlara madalya takılmaya başlanacak bu ülkede. Benim korkum burada. Hukukun bittiği yerde böylelerine madalya takılır çünkü onlar vatan millet adına yumruk attığını zannederler ve serbest dolaşırlar ve provokasyon amaçlı kullanılırlar. Kimse bize…

Bugün basına servis edilen bazı haberler var, bu haberlere göre deniliyor ki: “Özel yetkili mahkeme MİT mensupları için kaldırılacak.” Zaten Başbakanın iznine bağlamıyor musunuz? Başbakanın iznine soruşturmayı bağladıktan sonra, soruşturma iznini Başbakan vermedikten sonra, adam suçüstü yakalandı, yüz kızartıcı bir suç işledi diyelim, cinayet işledi diyelim, hırsızlık yaptı diyelim, çok kötü bir şey yaptı, yakaladı polis onu, çıkardı kimliğini “Dur.” dedi polise, “Dur kardeş, ben MİT mensubuyum.” Sonra gitti savcının karşısına, pişkin pişkin: “Sen soruşturma açamazsın ha, ben özel görevliyim.” Ne diyeceksiniz? O savcının yerinde siz olsanız ne yapacaksınız bu kanuna göre? Ne yapacaksınız Allah aşkına?

Yahu, böyle bir kanun olur mu? Kendi içinde bir denetimi olmaz mı istihbaratın? Dışarıda bir denetimi olmaz mı? Ekonomik olarak Sayıştay denetimi olmaz mı? Alırsın, harcarsın, silah verirsin, bilmem ne yaparsın, bunun bir denetimi olmaz mı? Bütün demokratik hukuk devletlerinin hepsinde Meclis denetimi var arkadaşlar. Bütün demokratik hukuk devletlerinde gizli dinlemenin Mecliste denetimi vardır. Bütün parti gruplarından Bütün parti gruplarından oluşan komisyonlar ortaklaşa bu denetimi yaparlar. Siz bu denetimi getirmediğiniz zaman, böyle, bütün yetkileri tanıdığınız bir yasa karşısında, inanın, kendi çıkardığınız yasa ayaklarınıza dolanır. Robespierre de bir gün giyotin yasasını çıkarmıştı. Sonunu biliyorsunuz, giyotinle gitti, değil mi?

NURETTİN DEMİR (Muğla) – HSYK’da da aynı olmadı mı?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Şimdi, bakın, HSYK bir yana, İnternet, TİB Yasası bir yana, YouTube bir yana. Dün burada bir sözleşme imzaladınız, farkında mısınız arkadaşlar? İstihbaratın teknoloji erişimini konuşuyorsunuz. 2001 tarihli Siber Güvenlik Sözleşmesi’ni imzaladınız dün, 2001, 2001! Ve bugün basına servis edilen haberlere bakın. Bugün basına servis edilen haberlerde deniliyor ki: “Çözüm sürecinde, barış sürecindeki görüşmelerde önergeyle yeni güvenceler getirilecek.” Kime? Nasıl? Yok ortada bir şey, görmüyoruz. Sadece Hükûmet kendini koruyor, sadece kendi istihbarat elemanını koruyor. Oysaki barış süreçleri tek taraflı değildir beyler, barış süreçleri çift taraflıdır. Çatışmalı olan her şey çift taraflıdır, çift taraflı olunca görüşmeleri de çift ve fazla olur. Eğer siz bir tarafa güvence getirip kendinizi sadece güvence altına alırsanız -hiç kusura bakmayın- deve kuşu gibi başınız kumda olur, gerisi açıkta kalır çünkü bu görüşmelerin tarafları varsa tarafları da bir tarafları sorgulandığında, yargılandığında, hâkim önüne çıktığında herkes bunun hesabını verir. Ya dobra dobra bunun arkasında duracaksınız ya da yanlış yapmayacaksınız.

Seçim geçti. Seçim kaygısı, korkusuyla getirmiyordunuz. Hadi anladık. Bir şey daha: “’Her türlü görev’ ibaresini kaldıracağız.” Hangi görevleri koyacaksınız o zaman? Usulünü, şeklini de koysanıza, bir belli olsun. Yalan makinasını ne yapacaksınız? Bence burada, aldığınız son dönem bütün bürokratların hepsini tek tek yalan makinasına bağlayın. İyi bir iş yapmış olursunuz. Sadece istihbaratta niye yalan makinası olsun ki? Çok daha önemli görevler var, çok daha büyük paralar var, çok daha kıymetli evrakların teslim edildiği insanlar var. Böyle bir yaklaşım tarzı olabilir mi arkadaşlar? Şimdi, bize diyorsunuz ki: “Demokrasi.” Yargıdan kaçan, özel yargıya tabi tutulan, özel izne tabi tutulan bir olayda bizden nasıl evet dememizi bekleyebilirsiniz? Asla, biz çok çok önemli gördüğümüz bu yasa tasarısının eğer uzmanlarıyla, eğer ilgili komisyonlarıyla, eğer sivil toplumuyla konuşabilseydik çok daha farklı sonuçlara gelebilirdik.

Bir anayasa’yı değiştiremiyoruz. Toplanıyoruz iki sene konuşuyoruz 60 maddede uzlaşabiliyoruz. İç Tüzük’ün yüzde 90’ında uzlaştık, İç Tüzük’ü bile değiştirmedik, sabahtan yediye kadar İç Tüzük tartışması yaptık burada. Neden? Çünkü her şey kokuştu, laçkalaştı, bayatladı, baydı. Bunun adı ne hukuk, ne yasama, ne ileri demokrasi, ne bir şey? Burada bir tek çıkış yolu var arkadaşlar. Tünelin ucundaki ışık “Yeni bir anayasa, Türkiye’yi darbe anayasasından kurtarın.” diyor. Tünelin ucundaki ışık diyor ki: “Düşünce, örgütlenme özgürlüğünün zamanıdır.” Tünelin ucundaki ışık diyor ki: “Bu ülkede yolsuzluklar, dolansızlık, rüşvet vesaire olmasın zamanıdır.” Bu ülkedeki ışık diyor ki: “Adalet herkese lazım; adalet, adalet, adalet.” Oysaki bu çözüm sürecinde sayıları 520’yi geçen -hasta ölümüne- son günlerini yaşayan tutuklular, bir polis memurunun raporları nedeniyle hâlâ içeride ölümü bekliyorlar. Bu hafta içinde 3 tane cenaze çıktı.Bu hafta içinde 3 tane cenaze çıktı. Bu mu ileri demokrasi, insan hakları? Allah aşkına söyler misiniz, biz, Mısır’da, demin 4 parti grubu olarak idama karşı çıkarken cezaevlerimizde ölüme gün sayan insanlarımız var, ölüme gün sayan! Fikirleri ne olursa olsun, suçları ne olursa olsun bu insanlarımıza sahip çıkabiliyor muyuz?

Evet, bir görüşme oluyor, çözüm için, barış için önemlidir, bunun da seçime yansıması olmuştur. Bunu iktidar partisi olsun, Barış ve Demokrasi Partisi olsun, çözümde, barışta ısrar edenler halktan güvenoyu almıştır, olur almıştır ancak bir şey unutulmasın, önümüzde 2 seçim daha var, Cumhurbaşkanlığı var, 2015 genel seçimleri var arkadaşlar. Eğer biz bu süreçleri yasal formatlara bağlamazsak, bizim Meclise sunduğumuz demokratikleşme yasalarına göre bu görüşmeleri yasal bir çerçeveye oturtamazsak, Meclis kararına dönüştüremezsek İrlanda’da IRA gibi, İngiltere Parlamentosu gibi ve daha başka parlamentolar gibi, tıpkı İspanya gibi, İspanya’da ETA’yla yapılan görüşmeler gibi, tıpkı Güney Afrika gibi ve birçok ülkede olduğu gibi, kaynayan kazan Orta Doğu’da geleceğimiz hiç parlak olmayacaktır arkadaşlar. Bunun bir tek yolu vardır, doğru tespit ve yerinde hukuk güvencesi, yerinde demokrasi. Tek çözüm eşitlik, özgürlük ve adalettir arkadaşlar. Bunun dışındaki her kapı diktatörlüğe açılır, her kapı zorbalığa açılır, her kapı baskıya açılır.

Hele böyle yetkilendirdiğiniz güçlerin kontrolü imkânsızsa tıpkı gladyo gibi, tıpkı kontrgerilla gibi, tıpkı Özel Harp Dairesi gibi, tıpkı JİTEM gibi başını önünü alamayacağınız bir gücü kendi karşınızda, kendi elinizle yaratmış olursunuz. Bizden hatırlatması ve biz böyle bir kanuna “hayır” diyeceğiz.

Saygılarımla. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Ali Serindağ, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, gene bir AKP klasiğiyle karşı karşıyayız. MİT gibi, çalışma alanı özellik arz eden, pek çok faaliyeti gizli olan veya gizli yürütülen ve ayrı bir uzmanlığı gerektiren bir kurumla ilgili yasal düzenleme kanun teklifi olarak Meclis gündemine gelmiş bulunmaktadır. Bu teklif, tasarı olarak Meclis gündemine gelseydi, mevzuat hazırlama yönetmeliğine uygun olarak hazırlanacaktı, bürokratik kademelerin birikimlerinden yararlanılacaktı ve teklif, Türkiye Büyük Millet Meclisine olgunlaşmış olarak gelecekti. Ancak AKP, alışıldık şekliyle, bunu böyle yapmadı, bu yola gitmedi.

Bunu telafi etmek için, bu teklifle ilgili, Anayasa’ya aykırılık iddiası, Komisyonda, tarafımızdan, diğer milletvekilleri tarafından, muhalefet milletvekilleri tarafından dile getirilmiş ancak bu, kale alınmamıştır. Havale edilen tali komisyonların incelemeleri için de gerekli süre tanınmamıştır. Bu nedenle, teklifin olgunlaştırılması için alt komisyon kurulması teklifimiz de kabul görmemiştir ve olgunlaşmadan bu teklif, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelmiştir. Neden? Çünkü AKP’nin acelesi var. Nedir bu acele? Bu acele, bugüne kadar AKP’nin yaptığı yasal düzenlemelerin sebebi neyse, gene o. 17 ve 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonları.

Hafızalarımızı yoklayalım. Gezi olayları Hükûmetin kimyasını bozmuş, yolsuzluk ve rüşvet olayları da Hükûmetin paniklemesine neden olmuştur. Yerel yönetim seçimleri yapılmış olmasına rağmen bu panik hâli devam etmektedir. Bunun neticesi olarak da bu teklif, alelacele, seçimlerin ardından Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelmiştir.

Ancak, ne söylerseniz söyleyin, ne yaparsanız yapın, seçimlerde hangi sonucu alırsanız alın, 17 ve 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet kamburu Hükûmetin sırtında bulunmaktadır. Bu kamburu seçimlerle veya hukuka aykırı yasal düzenlemeler ve uygulamalarla yok edemezsiniz. Bu kamburdan kurtulmanın tam yolu, muhatapları yargıya sevk etmek ve yargılamanın önündeki tüm engelleri ortadan kaldırmaktır.

Hafızalarımızı yoklayalım. Son aylarda ortaya çıkan ses kayıtları ve başka olaylar, Hükûmetin acelesinin sebebini ortaya çıkarmaktadır. 17 Aralıktan sonra ne oldu? Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna operasyon yapıldı. Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarını yürüten savcılardan dosyalar alındı. İl emniyet müdürleri dâhil pek çok emniyet mensubu operasyona tabi tutuldu. Maliye Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı personeline operasyon yapıldı. Adalet Akademisi ve HSYK, Adalet Bakanlığının bir şubesine dönüştürüldü. Yargı, Adalet Bakanlığı üzerinden yürütmeye bağlandı. Adli kolluk, Başbakanın ve ilgili bakanların yönlendirmesiyle adli makamların emrini ve mahkeme kararlarını yürürlüğe getirmeyi reddetti. Kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı yok edildi. Bu şekilde Hükûmet eliyle Anayasa askıya alındı.

Değerli milletvekilleri, İçişleri Bakanı da yazdığı haberleri beğenmediği bir gazeteci için polise “Kapısını kırın, içeriye alın.” diyebilmiştir. Aynı bakan, savcıyla konuşmayı öneren emniyet müdürüne “Gerekirse savcıyı alın.” da diyebilmiştir. Keza, aynı bakan, verdiği emrin yasalara aykırı olabileceğini ihsas eden emniyet müdürünü “Merak etme, kanuna aykırı ise, suç bile olsa kanunu değiştiririz.” diyerek kendince rahatlatma yoluna gitmiştir.

Torba kanunla İnternet’e ulaşım zorlaştırılmış, yazılı-görsel İnternet medyası baskı altına alınmış, yerel yönetim seçimlerine gidilirken de Twitter’a erişim engellenmiştir, YouTube yasaklanmıştır, dershaneleri ortaya çıkaran sebepler ortadan kaldırılmadan dershanelerin kapatılması süreci başlatılmıştır, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nda yapılan değişiklikle toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı kullanılamaz hâle getirilmiştir, âdeta sivil sıkıyönetim uygulanmış, toplum baskı altına alınmıştır.

İşte, görüşmekte olduğumuz ve 2937 sayılı Yasa’da değişiklik öngören bu teklif, böyle bir ortamda, maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilmiştir. Tüm bu uygulama ve düzenlemeler bir bütünün parçalarıdır. Sebep, Hükûmeti iktidarda tutmak, muhalefeti sindirmek, 17 Aralıkta başlatılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının üstünü örtmek, yenilerini önlemek, Başbakanı, bazı bakanları ve yakınlarını koruma altına almaktır. Sebep budur.

Sayın milletvekilleri, ulusal güvenliğin sağlanmasında istihbarat elbette yaşamsal bir unsurdur. İstihbarat servisleri de ulusal güvenliğe yönelik tehditler hakkında istihbarat toplayan kurumlardır. Temel işlevleri ise kanunlarla çerçevesi belirlenen yöntemleri kullanarak gerekli bilgi ve belgeleri toplamak, tasnif etmek, değerlendirmek, yorumlamak ve ilgili makamlara aktarmaktır.

İstihbaratın yapılandırılması, ülkeden ülkeye farklılık arz etmektedir. Örneğin Almanya’da 3 ayrı istihbarat örgütü bulunmaktadır. Bunlar, iç istihbaratla ilgili olarak Anayasa’yı Koruma Teşkilatı, dış istihbarattan sorumlu Federal İstihbarat Teşkilatı, askerî alanla ilgili olarak Askerî İstihbarat Teşkilatıdır. Görüldüğü gibi, iç istihbaratla dış istihbarat birbirinden ayrılmıştır. Çok defa örnek gösterilen Amerika Birleşik Devletleri’nde de istihbarat servisleri arasında öne çıkan, hepimizin bildiği gibi, CIA ve FBI’dır. Federal Araştırma Bürosu FBI, Adalet Bakanlığına bağlıdır, öncelikle ülke içine odaklıdır ve yabancı istihbarat ajanlarının ABD içindeki şüpheli, yıkıcı ve terörist faaliyetlerinin takibinden sorumludur. FBI ise, ABD’nin en üst federal kolluk kuvveti ve -dikkatinizi çekiyorum- terörle mücadele birimidir, ajansıdır. Merkezî İstihbarat Ajansının ana görevi, yurt dışındaki ajanları ve teknik vasıtalarıyla  bilgi toplamak, bunları analiz ederek istihbarat üretmektir. Dış ve iç istihbarat -görüldüğü gibi- birbirinden ayrılmıştır. CIA sadece dış istihbarata yönlendirilmiştir. Hem ABD’de hem Almanya’da istihbarat örgütleri üzerinde de etkili bir denetim mekanizması oluşturulmuştur.

Görüşmekte olduğumuz teklifle, MİT’e içte ve dışta istihbarat faaliyetini aşan görevler verilmek istenmektedir. Dış ve iç istihbarat ayrımı yapılmamaktadır. MİT’e yurt içinde istihbarat faaliyeti yanında operasyon yapma yetkisi de verilmektedir.

Değerli milletvekilleri, bugüne kadar sadece, MİT, devlet istihbaratı üretmek, analiz etmek ve ilgili birimlere aktarmakla görevli iken, şimdi, bu teklifle operasyonel bir birim hâline getirilmektedir. İstihbarat örgütleriyle operasyon örgütlerinin aynı çatıda birleşmiş olması, demokrasi açısından arzulanan  bir davranış değildir. MİT, bu teklifle âdeta bir iç güvenlik birimi hâline getirilmektedir. Bakanlar Kurulunca MİT’e, dış güvenlik, terör ve millî güvenlik konularında her tür görev verilebilecektir; bunun çerçevesi de, maalesef, net ve kesin sınırlarla  belirlenmiş değildir. Teklifle MİT, kamu kurum ve kuruluşları, Bankacılık Kanunu kapsamındaki kurum ve kuruluşlar ile diğer tüzel kişilerden, tüzel kişiliği olmayan kuruluşlardan  bilgi, belge ve veri kayıtları alabilecek, bunlara ait arşivlerden yararlanabilecek, elektronik bilgi işlem merkezlerinden ve iletişim altyapılarından yararlanabilecek ve bunlarla irtibat kurabilecektir.

Değerli milletvekilleri, bazı suçlara ilişkin soruşturma ve kovuşturmalarda savunma avukatlarının bile ulaşamadığı ifade tutanaklarına, her türlü bilgi ve belgeye erişilebilecek, bunlardan örnekler alınabilecektir, böylelikle de soruşturmanın gizliliği devlet eliyle ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ihlal edilmiş olacaktır. Buna herhâlde rıza göstereceğinizi zannetmiyorum.

Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının yanında MİT de bu teklifle kendi dinleme merkezini kurabilecektir.

12 Eylül yönetimi döneminde çıkan yasanın şimdiki hâlinde, yani şu anda meri olan yasada, MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgileri yayma cezalandırılırken, teklifle buna MİT mensuplarına ilişkin bilgiler de eklenmektedir. MİT mensuplarının tanıklık yapmaları, âdeta imkânsızlaştırılmakta ve izne tabi tutulmaktadır. Hem görevlere hem mensuplara ilişkin bilgi ve belgelerin radyo, televizyon, İnternet, sosyal medya, gazete, dergi, kitap ve diğer tüm medya araçlarıyla yayınlanması, yayılması, açıklanması hâlinde süreli veya süresiz yayın sahibi, içerik sağlayıcı, eser sahibi, muhabir, yazar, sorumlu müdür, yayımcı ve basımcı üç ve dokuz yıl ile cezalandırılabilecek. Yani burada unutulan hiç kimse yok. Elbette, MİT’in içinden MİT’e ait belgelerin elde edilmesi, dışarıya çıkarılması ciddi bir suçtur, elbette bununla ilgili önleyici tedbirler alınmalıdır ancak bu önlenmeye çalışılırken düşünce özgürlüğünün, basının ve medyanın serbest bir şekilde toplumu aydınlatma çalışmalarının da engellenmemesi gerekmektedir ancak teklifle bunun tedbirleri alınmamıştır.

Bakanlar Kurulunun MİT’e görev vermesini düzenleyen maddedeki bazı kavramlar muğlak kavramlardır. Örneğin “terör.” Biliyorsunuz, maalesef, AKP, özellikle barışçıl eylemleri bile “terör eylemi” olarak nitelemekte, eyleme katılanları da “terörist” olarak damgalamaktadır. Örneğin Gezi protestoları AKP Hükûmeti tarafından “terör eylemi” olarak gösterilmiştir. “Parasız eğitim istiyoruz” diyerek pankart açan gençler “terörist” olarak damgalanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanı “terör örgütü lideri” olmakla itham edilmiştir. Bu anlayışta olan Hükûmete bu konularla ilgili olarak sınırları net olarak belirtilmeden, muğlak kavramlarla MİT’e görev verme yetkisinin verilmesi, MİT’i asıl işlevinden saptıracak ve Millî İstihbarat Teşkilatını tartışılır hâle getirecektir.

Millî İstihbarat Teşkilatımız, milletimizin ve devletimizin bekası için gerekli bir kurumdur. Maalesef “Gerekirse adamlarımı gönderir, boş alanlara sekiz füze attırırım.” diyerek savaş için gerekçe üretmeye hazır Sayın Müsteşar, MİT’i siyasal tartışmaların içine çekmiştir. Devletin en korunaklı olması gereken mekânında sınırlı sayıda üst düzey görevlinin yaptığı toplantıda konuşulanların sızdırılması da ayrı bir skandaldır.

Sayın milletvekilleri, MİT’e işlevine aykırı görevlerin verilmesi, denetim dışı bırakılması, buna karşılık eylemlerinin sorgulanamaz hâle getirilmesi MİT’i güçlü kılmaz, tam tersine, MİT’i tartışılır ve iş yapamaz hâle getirir. Bunu özellikle Millî İstihbarat Teşkilatının yetkililerinin ve bu teklifi hazırlayanların dikkatine sunuyorum. Bu düzenleme, Hükûmetin başarısız uygulamalarından ve yasalara aykırı birtakım faaliyetlerinden MİT’in sorumlu tutulması yolunu açar. Başbakan ve Hükûmetin Emniyet Teşkilatına bakışı değişmiştir sayın milletvekilleri. Emniyet Teşkilatına ve yargıya güvenmemektedir Sayın Başbakan. Dünkü grup konuşmasında “paralel yargı”dan bahsetmiştir. Allah aşkına, kendi deyimiyle, “paralel yargı”nın baktığı bazı davaların savcısı olduğunu Başbakan söylememiş miydi? Milletimiz şimdi bunu unutacak mıdır? Maalesef, bu, Sayın Başbakanın alışık olduğu davranışlarından, tavırlarından, sözlerinden bir tanesidir.

Tekraren diyoruz ki, bunu özellikle belirtiyorum, tekraren diyoruz ki: Devlette, devlet hiyerarşisi içinde yer almayan bir yapılanma eğer varsa elbette yasal gereği yapılmalıdır. Böyle yapmayıp da seçim meydanlarında tehditler savurmak ve her seçim öncesinde farklı düşmanlar yaratmak suretiyle rüşvet ve yolsuzlukların üzerini örtmek asla mümkün olmayacaktır. Cumhuriyet Halk Partisi buna asla fırsat vermeyecektir. Biz, bunu her platformda, her mekânda, her hâl ve şartta milletimizin dikkatine sunacağız.

Bugüne kadar iç güvenlikten sorumlu olan Emniyet ve Jandarma tarafından yapılan birtakım görevler, MİT’e yaptırılmak istenmektedir. Neden? Çünkü, demin de ifade ettiğim, artık Emniyete ve yargının bir bölümüne bakış açısı değişmiştir Sayın Başbakanın. Bu şekilde MİT, demin de ifade ettiğim gibi, iç güvenlik birimi hâline getirilmektedir. Zaten, kurumlar arasında görev ve yetki karmaşası, Türkiye'de sık sık dile getirilmektedir ve buna da şahit olmaktayız.

Burada Sayın Atalay’a bir şey sormak istiyorum: Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı niçin kuruldu? Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı, istihbarat birimleri arasında koordinasyonu sağlamak amacıyla kuruldu. Ham istihbaratı almak, değerlendirmek, analiz etmek, ilgili birimlere aktarmak için kuruldu, ama ne yapıldı Sayın Bakan İçişleri Bakanlığından ayrılınca? Başbakanlığa bağlandı bu müsteşarlık, şimdi de tamamen işlevsiz hâle getirildi. Biliyorsunuz, İstihbarat Koordinasyon Kurulu, MİT içerisinde ve MİT Müsteşarının başkanlığında kuruldu. O zaman, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının kuruluş gerekçesi acaba sadece bazı yabancı uzmanları çalıştırmak mıydı, buna bir formül aranmak için mi bu müsteşarlık kuruldu?

Hükûmet, kurumlar arasında koordinasyon sağlayacağına, iş birliği sağlayacağına kurumları birbirine düşürmektedir. Millî İstihbarat Teşkilatı da, Emniyet de, yargı da, Jandarma da bizim kurumlarımızdır. Bunlar arasında iş birliği ve eşgüdüm Hükûmet tarafından sağlanmalıdır. MİT’in elde ettiği bilgi havuzundaki bilgilerin nasıl kullanılacağı da çok önemlidir. Bunun bireysel hakları, insan haklarını ihlal edici şekilde kullanılmaması için gerekli hukuki mekanizmanın ve yetki sınırlarının da açık olması gerekir.

Değerli milletvekilleri, biz, bundan bir süre önce 7/3/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine bir kanun teklifi sunduk, “İç güvenlik hizmetleri ve MİT’in faaliyetleri Parlamento denetimine açılsın.“ dedik Hükûmet bunu dikkate almadı ama söylemlerinde sanki Parlamento denetimini ileride öngörebilecekleri gibi bir ifade kullanıyorlar. Bu, tamamen gerçek dışıdır.

Değerli milletvekilleri, böylesine önemli bir konu, bütüncül bir şekilde ele alınmadan, kamuoyu ve medya dâhil ciddi bir tartışma ortamı yaratılmadan, kaotik bir ortamda ve aceleyle ele alınırsa, hukuki ve demokratik sorunlar ortaya çıkar ve gelecekte tekrar tartışılır. Bu nedenle, bize göre, bu teklif geri çekilmeli, ihtiyaç varsa, belirttiğimiz niteliklere sahip bir tasarı, insan haklarını, bireysel hakları, düşünce ve ifade özgürlüğünü de güvence altına alarak ve Parlamentonun denetimini de öngörerek yeniden hazırlanmalıdır.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Serindağ.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Osmaniye Milletvekili Sayın Hasan Hüseyin Türkoğlu…

Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Sözlerimin başında, dün Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında ana muhalefet partisi lideri, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan menfur saldırıyı şiddetle kınadığımı ifade etmek istiyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

Müzakere ettiğimiz teklif, basit bir kanun değişikliği olarak değerlendirilmemelidir. Müzakere ettiğimiz teklif, anayasal sistemimizi, siyasal rejimimizi, çoğulcu demokrasiyi, temel hak ve hürriyetleri doğrudan ilgilendiren bir tekliftir. Bu yönüyle teklif, toplumun tüm kesimlerini ilgilendirmektedir. Yasalaşması hâlinde ortaya çıkaracağı sonuçları itibarıyla, Türkiye Cumhuriyeti devletini ve Türk milletini karanlık bir döneme sokabilecektir. 2937 sayılı MİT Kanunu’nda değişiklik yapan teklif, bu kadar büyük önemi haiz iken etkilediği alanlar, ortaya çıkarabileceği muhtemel sonuçlar itibarıyla keşkeden öte, muhakkak tasarı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelmiş olmalıydı. Malumunuz olduğu üzere tasarılar, Bakanlar Kurulunca imzalandıktan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulurken devletin bütün kurumlarının değerlendirme raporlarıyla birlikte, görüşleriyle birlikte sunulmaktadır. Buradan anlaşılacağı üzere MİT gibi Osmanlı dönemindeki Teşkilat-ı Mahsusaya kadar uzanan bir geçmişi, köklü bir tarihi ve önemli bir birikimi olan bu kurumun yetkilerinin, yapısının önemli değişiklikler içerdiği bu teklif, devletin kurumları tarafından değerlendirilmeli ve görüş verilmeliydi.

Birçok kesim ya da siyasal parti gibi Milliyetçi Hareket Partisi de güçlü devletin güçlü bir istihbarat teşkilatına sahip olması gerektiğine gönülden inanmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi, Millî İstihbarat Teşkilatının modern bir  yapıya kavuşturulmasını, çağdaş usul ve teknolojiyle donatılmasını canı gönülden istemektedir. Ancak, müzakere ettiğimiz teklif böyle bir niyetten çok uzaktır.

İfade ettiğim gibi Teşkilat-ı Mahsusadan Millî İstihbarat Teşkilatına gelen süreçte Millî İstihbarat Teşkilatı, devlet aklının muhafaza edildiği kurumlardan biridir, cumhuriyetin inşasında harcı ve yapı taşı olan bir teşkilattır. Böyle bir teşkilatı yeni bir hâle dönüştürürken, Millî Savunma Bakanlığının, Adalet Bakanlığının, Dışişleri Bakanlığının, Genelkurmay Başkanlığının, Emniyet Genel Müdürlüğünün ve ilgili olabilecek tüm kurum ve kuruluşların görüşleri alınmamıştır. Kısaca, teklifin içerisinde devletin aklı, bilgisi ve tecrübesi bulunmamaktadır. Bunlar yapılmadan devlet aklının dâhil  edilmediği bir düzenlemenin Meclis gündemine gelmesi, müzakere edilmesi son derece eksiktir, hele hele, kabul edilerek yasalaşması büyük bir tehlikedir.

Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarımızın, bu teklifin içeriği ve yasalaşırsa ortaya çıkaracağı sorunlar açısından çok dikkatli ve sorumlu davranmaları gerekmektedir. Bu, bir vebal meselesidir. Bizim payımıza düşen onları samimi olarak uyarmaktır.

Bu teklif, tartışanların hemen hemen tamamı tarafından Anayasa’ya aykırılığı açıkça dile getirilen bir tekliftir. “Anayasa’ya aykırılık” iddialarının sağlıklı ve isabetli olarak Meclis çatısı altında en iyi değerlendirileceği yer, şüphesiz, Meclis Anayasa Komisyonudur. Ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı, teklifi Adalet, Millî Savunma, Plan ve Bütçe Komisyonlarına tali komisyon olarak, İçişleri Komisyonuna ise esas komisyon olarak havale etmiştir. Bu açıdan, teklifin Anayasa’ya aykırılığı, Anayasa Komisyonu tarafından ele alınamamıştır. Meclis Başkanlığına Anayasa Komisyonunda görüşülmesi için komisyon çalışmaları sırasında yapmış olduğumuz müracaat ise Meclis Başkanlığınca dikkate alınmamıştır. Son günlerde Anayasa’yı hatırlayan, Anayasa hükümlerine vurgu yapan Sayın Meclis Başkanının bu tutumu, sözleriyle taban tabana zıtlık içermektedir.

Saygıdeğer milletvekilleri, huzurlarınıza gelen teklif, Anayasa Komisyonunda incelenmeyen, havale edildiği tali komisyonlar tarafından incelenerek bir rapora bağlanmayan ve İçişleri Komisyonunda alt komisyona havale edilmesi taleplerimiz bile kabul edilmeyen hâliyle önünüzdedir. Kaba tabirle, Anayasa ve İç Tüzük hükümleri bir kenara bırakılarak kapkaç hukuku anlayışıyla Genel Kurula taşınmıştır.

Bu teklif, Anayasa’nın özüne, ruhuna ve felsefesine aykırıdır. Teklifin, Anayasa’mızın hangi maddelerine neden aykırı olduğuna ilişkin bir hususu da dile getirmem gerekmektedir. Ancak, bundan evvel, size arz etmek istediğim bir başka husus var ki Türkiye Cumhuriyeti devletinin yürürlükte, hükümlerine riayet edilen bir Anayasa’sının olup olmadığı tartışmasıdır. Bugün, birçok hükmü uygulanmayan bir Anayasa söz konusudur. Hatta, sözlerimi biraz daha ileriye taşıyarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın fiilen askıya alınmış olduğunu ifade etmem yanlış olmayacaktır.

Bu konuda sizlerle birkaç örneği paylaşmak istiyorum: Ana dilde savunma hakkı düzenlemesi, Anayasa’nın 3’üncü maddesine aykırı olmasına rağmen Meclisteki iktidar partisi çoğunluğu tarafından kabul edilerek yasalaşmıştır; maalesef, Cumhurbaşkanı tarafından da yayımlanmıştır. Devletin resmî dilinin Türkçe olduğuna dair Anayasa’nın amir hükmü ortada dururken, sırf PKK terör örgütü istiyor diye özel okullarda Türkçe dışında dillerde eğitimin önü açılmıştır. 6360 sayılı Yasa’yla büyükşehir düzenlemesi ortaya çıkarken, Anayasa’nın 10’dan fazla maddesine aykırı olmasına rağmen bu düzenleme kabul edilmiş ve yayımlanmıştır. “Açılım” adı verilen ihanet süreci kapsamında, terör örgütünün eli kanlı katillerine, devletin güvenlik güçlerinin gözleri kapatılarak, ellerini kollarını sallayarak silahlarıyla birlikte topraklarımızdan çıkabilecekleri taahhüdü verilmiştir. Teröristler, Türkiye topraklarını terk etmek yerine kasaba ve şehirlere yerleşmişler, terör örgütü daha da güçlenmiştir.

Bu arada, Anayasa’nın “Kanunsuz emir” başlıklı 137’nci maddesi yokmuş gibi davranılmıştır. Bugün, hâlâ gündemimizde yoğun bir şekilde yer alan 17 Aralık ve 25 Aralık yolsuzluk, hırsızlık ve rüşvet operasyonları çerçevesinde yapılan adli soruşturmalarda, özellikle 25 Aralık soruşturmasıyla ilgili olarak verilen yargı kararlarının Emniyet ve diğer idari birimler tarafından yerine getirilmediğine şahit olduk. Anayasa’nın 138’inci maddesinde zikredilen “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarını değiştiremez, yerine getirilmesini geciktiremez.” hükmünün ortadan kaldırılması, uygulanmayan bir Anayasa’ya tam da örnek teşkil etmektedir. Anlaşılan o ki, Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidara gelirken vadettiği üstünlerin hukukundan hukukun üstünlüğüne geçişi iktidar olunca unutmuştur. Ayıp, günah ve suçları örtmek için, söylediklerinin tersine, üstünlerin hukukunu yaşatmak Adalet ve Kalkınma Partisinin işine gelmiştir.

Kamuoyunun ve Cumhurbaşkanının, hatta uluslararası örgütlerin bile özgürlükleri kısıtlayan, sansür getiren İnternet düzenlemesi hakkında Anayasa’ya aykırılık beyanları var iken, bu beyanlar Cumhurbaşkanı Gül tarafından açıkça deklare edilmiş iken bu düzenleme de Meclis tarafından kabul edildi, Cumhurbaşkanı tarafından da yayımlandı. Anayasa’nın hükümlerine açıkça aykırı bir düzenlemeyi yayımlayıp, mazeret olarak da Hükûmetle yaptığı pazarlığı dile getiren bir Cumhurbaşkanı olan devlette hangi anayasanın uygulandığından bahsedeceksiniz? Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu düzenlemesiyle Anayasa’nın 15 noktasında ihlal olduğunu düşünen ancak bu düzenlemeyi de yayımlayan bir Cumhurbaşkanının olduğu yerde nasıl anayasal sistemden ve hukuk devletinden bahsedebileceksiniz? İşte bütün bu hususlar Türkiye’nin anayasal sisteminin fiilen nasıl askıya alındığını ispat eder mahiyettedir.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu teklif Anayasa’ya alenen aykırıdır. Bu teklifle, sadece istihbari görevlerle görevlendirilmiş olan Millî İstihbarat Teşkilatının görevleri “her türlü” kavramı çerçevesinde operasyonel hâle dönüşecektir. “Bakanlar Kurulunca verilecek görev” kavramı yoruma açık bir kavramdır. “Her türlü” kavramıyla, Hükûmetin ya da başındaki şahsın uygun göreceği tüm görevler MİT’in görev alanında olabilecektir.

17 Aralıktan bu yana Başbakan, ailesi, Hükûmet üyeleri ve yandaşlarına ilişkin olarak ortaya çıkan rüşvet ve yolsuzluk iddiaları için, bu iddiaları savuşturmak gayesiyle, Hükûmete yapılan bir komplo, kumpas, montaj şeklinde savunmalar yapmaktadır. Eğer bu teklif yasalaşırsa, bu iddiaların “her türlü” kavramı dâhilinde MİT’in görev alanına dâhil edilebileceği açıktır. Bu durumda, Hükûmet üyelerinin yakınlarının da içinde bulunduğu kişiler hakkında soruşturma yapmak mümkün olmayacaktır çünkü bu soruşturmaları yapanlar takip ve gözlem altına alınabileceklerdir.

Teklifle, resmî ve özel, toplumun tüm kesimlerinin, Bankacılık Kanunu kapsamındaki verileri dâhil, her türlü bilgi, belge ve kayıtları, herhangi bir izne tabi olmaksızın, elektronik ortama girme usulü de kullanılarak MİT tarafından takip edilebilecektir. Ankesörlü telefonlar bile dinlenip kayıt altına alınabilecektir. Bu konuda, herhangi bir yargı kararına ihtiyaç duyulmaksızın, MİT tarafından işlem yapılabilecektir. Teklifteki bu hükümler “Özel hayatın gizliliği” ve “Haberleşme hürriyeti” başlıklı anayasal esaslara açıkça aykırıdır.

Teklifle, yargı mercilerinde yapılan soruşturmaların her türlü bilgi ve belgesinin MİT’e verilmesi zorunluluk hâline getirilmektedir. Aksi davranışta bulunan yargı mensupları için iki ila dört yıl hapis cezası öngörülmektedir. Bu husus mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarını ihtiva eden Anayasa’nın 37’nci ve 138’inci maddelerine aykırıdır.

Saygıdeğer milletvekilleri, müzakere ettiğimiz teklifle, terör örgütleriyle görüşen ve irtibat kuran MİT görevlilerinin, MİT’in talebiyle hukuki ve cezai sorumluluk getiren fiilleri işleyenlerin, MİT’in görev ve faaliyetlerine yardımcı olanların hukuki ve cezai sorumlulukları ortadan kaldırılmaktadır. Yani kanun kapsamındaki görev ve bu görevlere ilişkin fiillerden dolayı, bu fiilleri suç bile olsa, hukuki ve cezai sorumluluğu olmayan imtiyazlı bir sınıf oluşturulmaktadır. Bu hükmün Anayasa’nın “Kanun önünde eşitlik” başlıklı 10’uncu maddesine aykırılığı tartışmasızdır. Ayrıca, geçmişte işlenmiş suçları da dolaylı olarak affedeceği için bu düzenlemeler suç işlemiş bazı kişiler için af niteliğindedir.

Teklifin 7’nci maddesiyle aynı konuda yeniden soruşturma yapılmasının önü kapatılmaktadır. Diğer yandan MİT mensuplarının devletin çıkarlarının zorunlu kıldığı hâllerde tanıklığının MİT Müsteşarının iznine yani lütfuna bırakılması söz konusudur. Devletin çıkarlarının zorunlu kıldığı hâllerde MİT mensuplarının tanıklığının Müsteşarın iznine bırakılması modern hukuk devleti açısından izah edilebilecek bir durum değildir. MİT Müsteşarının devletin çıkarlarının zorunlu kıldığı hâllerin üzerinde konumlandırılması cumhuriyet tarihinin gördüğü en ayıplı yaklaşımlardan biridir.

Teklifin MİT’e ait bilgi ve belgeleri yayınlayan basın mensuplarına öngördüğü ceza basın hürriyeti açısından oldukça ağır bir düzenlemedir.  Toplumun tüm kesimlerinin bir şekilde bilgi sahibi olduğu hususların bile medyada yer alması hâlinde sahibinden matbaacıya varıncaya kadar hapis cezası düzenlemesi hukuka ve basın hürriyetine indirilmiş bir darbedir, üstelik bu hususta Türk Ceza Kanunu’nda var olan düzenlemeler yürürlükteyken.

Teklifle, bir suç ihbarı çerçevesinde cumhuriyet savcıları tarafından işlem yapılan, suç işlediği tespit edilen ancak MİT görevlisi olduğu tespit ve tevsik edilen MİT görevlilerine suç işledikleri kanaati oluşsa bile herhangi bir işlem yapılamayacaktır. Böylece suç işleme özgürlüğü olan imtiyazlı bir zümre ortaya çıkacaktır. Anayasa’nın özüne, ruhuna ve hükümlerine aykırı olan bu hüküm ister MİT mensuplarının isterse de MİT’le ilişkilendirilen yasa dışı oluşumların suç olan fiillerinin cezasız kalması, görmezden gelinmesi sonucunu doğuracaktır.

Bütün bu yetkileri ihtiva eden bu teklifte olmayan bir tek şey MİT’in denetimidir. Bu teklifle ortaya çıkacak olan yeni MİT, her türlü fiili sorumsuzca yerine getirme hürriyeti olan ancak yasama ve yargı önünde hesap vermeyen, denetlenmeyen bir kuruluş olacaktır. Yürütmenin bir parçası olan, dolayısıyla yürütme tarafından denetimi söz konusu olmayan MİT yasama ve yargıdan da denetim açısından uzak olacaktır.

Kısaca, bu teklif gerçekleşirse “Askerî vesayeti kaldırdım.” diyen AKP, MİT vesayetini getirmiş olacaktır. Yani toplum kışladan kaçarken Ziverbey’e tutulmuş olacaktır. Türkiye, AKP’nin ileri demokrasisiyle, garnizon devletten Yenimahalle devletine dönüşecektir. Bu teklif yasalaşırsa Türkiye’de sıkıyönetim ilan edilmiş olacaktır. Ancak sıkıyönetimin yetkilileri asker değil MİT elemanları olacaktır. Teklif sahipleri bir önergeyle teşkilatın ismindeki “millî” kelimesini çıkarmalıdır. Bu, anlayışlarına ve bu teklife uygun bir davranış olacaktır.

İktidar partisine mensup saygıdeğer milletvekilleri, bu teklifle ilgili oylamalardan evvel sizlere bazı hususları hatırlatmak istiyorum. AKP tarafından kurulan hükûmetler iktidara geldiği günden bu yana istihbarat birimlerine ve istihbarata karşı aşırı bir ilgi duymuşlardır. İstihbarat birimlerinde kadrolaşmayı, kontrol edemedikleri istihbarat birimlerinin lağvedilmesini temin etmişlerdir. Bu çerçevede Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığını kapatmışlar, MİT ve Emniyeti dinleme amaçlı teknik cihazlarla donatmışlardır. Geçtiğimiz yıllarda bu birimlerin yaptığı iddia edilen yasal ve yasa dışı dinlemeler toplumda infial ve sansasyonların sebebi olmuştur. İstihbarat birimlerine yakın olduğu iddia edilen grupların, hatta bazı belediye başkanlarının yasa dışı dinlemeler için cihaz satın aldıkları iddiaları bizleri meşgul etmiştir. Bu yasa dışı dinlemeler Ümraniye davası, Balyoz davası, askerî casusluk davası gibi davalarda toplumun ikna edilmesi ya da yönlendirilmesi için sık sık kullanılmıştır.

Şimdi, MİT için sınırsız ve sorumsuz bir yetki içeren, ancak denetlenmesi hususu düzenlenmeyen bir teklif huzurlarınıza gelmiştir. Başbakan Erdoğan’ın evladı gibi sevdiği söylenen bir kişinin başında bulunduğu MİT’in operasyonel vazifeleri yokken bile Başbakan tarafından hukuksuzca ve fütursuzca kullanıldığına dair gerçeğe yakın iddialar söz konusudur. Hatırlarsanız, Başbakan KPSS sınavındaki kopyalarla ilgili “Bu konuyu MİT’e araştırtıp sorumlularını bulduracağım.” demişti.

MİT, PKK’yla yapılan Oslo görüşmeleri, İmralı ve Kandil arasındaki trafikte başrollerde görev almıştı, terör örgütüyle içli dışlı olmuştu. Yine, MİT’in başındaki bürokratın bugünlerde de gündemde olan AKP’li Bingöl Belediye Başkanına referans olduğu iddiası hâlâ hafızalarımızdadır. AKP’li belediye başkan aday adayları hakkında MİT tarafından soruşturma yapılıp AKP Genel Merkezine sunulduğu iddiaları da konuşulmuştur. MİT’in Suriye’deki iç savaşta muhaliflere eğitim ve silah yardımında bulunduğu basına sıkça yansıyan hususlardan biridir. Paris’teki 3 PKK’lının öldürülmesiyle ilgili olayda MİT’in adı sıkça zikredilmektedir. Dışişlerindeki dinleme skandalıyla ilgili hususların ortasında MİT’in adı geçmektedir. Süleyman Şah Türbesi’ne birkaç füze attırmaktan bahseden MİT’in Müsteşarıdır. İki gün evvel, birçok gizli kalmış olayı açığa çıkaran ünlü gazeteci Seymour Hersh Suriye’de kullanılan kimyasal silahlarla ilgili çok ağır bir iddia ortaya atmış, bugünkü yazısında da bu iddialarına ilişkin belgelere sahip olduğunu iddia etmektedir. Burada da MİT bu konunun muhatabıdır.

Asıl yüzleşmemiz gereken şey, bütün bunların gerçek ya da gerçek dışı olmasından çok, son dönemde MİT’in en netameli, en riskli, en karanlık konularda adının geçtiğidir. Sizleri uyarmak isterim ki henüz istihbari görevi olan, operasyonel görevi olmayan MİT bunları yapıyorsa, operasyonel görev verildiğinde neler yapar, hangi sorumsuzluklara imza atar, bunu sizin takdirlerinize bırakıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, Başbakan Erdoğan 17 Aralık sonrası Türkiye’de postalsız bir darbe gerçekleştirmiştir. Bütün ülkede sıkıyönetim ilan edilmiştir. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Yasası, İnternet Yasası ve MİT Yasası bu darbe döneminin üçüz kardeş sıkıyönetim yasalarıdır.

Çağdaş demokrasilerde esas olan, toplumu yöneten güçlerin birbirinden bağımsız ve eşit düzeyde olmasıdır. Güçlerin bağımsızlığı ve eşitliği, bu güçlerin birbiriyle dengeli işlemesini ve birbirini frenlemesini, denetlemesini, uyumlu çalışmasını sağlamak içindir.

Başbakan, yürütmenin başı olarak, on iki yıllık süreçte tüm idari kurum ve kuruluşları kontrolü altına almıştır. Meclis çoğunluğuna sahip olduğu için yasamayı da kontrol edebilmektedir. Bırakın hangi yasaların yapılacağını, Meclis televizyonunda nelerin yayınlanacağına bile karar verebilmektedir. Ancak, Başbakana bu iktidar yetmemiştir. Yasamayı ve yürütmeyi kendi yedikudretine almış olması, rüşvet ve hırsızlık, yolsuzlukları gizlemesine yetmemiştir. Yargı ve yargıya bağlı çalışan polis Başbakanı sobelemiştir. Başbakanın, bakanlarının, evladüiyalin, eş dost, hısım akrabanın ne kadar kirli çamaşırı varsa ortaya dökülmüştür. Bu nedenle, önce namuslu yargıçlar üzerinde tahakküm kurmak için HSYK Yasası değiştirilmiştir. Ancak, bu yetmemiştir. Bu defa, hırsızlık sanal medyada patlamıştır. Sanal medyayı İnternet Yasası’yla halletmek için sanal âlemde de sıkıyönetim ilan edilmiştir. Medya kuruluşlarını baskı altına alan, kurduğu havuzlarla medyayı ele geçiren, böylece mikrofonu Başbakanda olan bir hoparlör medya oluşturma çabası, “Alo Fatih” hatları yeterli olmamış, hâlâ namuslu gazetecilerin, fikri hür aydınların seslerinin duyulması Başbakanı ziyadesiyle rahatsız etmiştir. İşte bu noktada MİT Yasası devreye girmeliydi, bu düzenlemeyle muhalif kesimler istihbarat yoluyla bastırılmalı ve sindirilmeliydi.

Bu düzenleme Başbakan için bir erken uyarı sistemi kurmaktadır. Bu erken uyarı sistemi, yapılan yolsuzluk, rüşvet ve usulsüzlüklere dair fiiller cesaret sahibi birisi tarafından sorgulanmaya başlanmadan evvel, kaynağında yok edebilmek için yapılmaktadır; teklifin özü budur.

Bu düzenlemenin iki önemli gerekçesi vardır: Birisi, Sayın Başbakanın her şeyi kontrol edebildiği, her şeyden haberdar olduğu, dolayısıyla herkesi baskı altına aldığı bir Türkiye hedefidir. Diğeri ise PKK terör örgütüyle yapılan müzakereleri terör örgütü mensuplarının da talepleri doğrultusunda meşru ve yasal hâle getirmektir. Böylece amaçlanan, suç işlemiş MİT mensuplarının suçlarının ortadan kaldırılması ve İmralı’daki katilin memnun edilmesidir.

Bu gerekçelerden dolayı da bu teklife karşı olduğumuzu beyan eder, Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlarım. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türkoğlu.

Şahıslar adına ilk söz Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Ahmet Toptaş’ta.

Buyurunuz Sayın Toptaş. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 563 sıra sayılı Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, görüşülmekte olan teklif açıkça Anayasa’ya aykırı hükümler içermesine ve bu konudaki bütün uyarılarımıza rağmen, yangından mal kaçırır gibi, apar topar İçişleri Komisyonundan geçirilmiştir. İçişleri Komisyonu Raporu’na göre… 2 milletvekili tarafından hazırlanan teklif, 19/02/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş, aynı gün Başkanlıkça Komisyona gönderilmiştir. Yani, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı da bu alelacele yapılan işe neredeyse, tabiri caizse, çanak tutmuş demeyim ama yardımcı olmuş ve hemen Komisyona göndermiş. Aynı hızla Komisyon toplantıya çağrılmış, 22-23 Şubat günleri Komisyonda görüşülmüş ve AKP’li milletvekillerinin oylarıyla kabul edilmiştir. Hemen ertesi gün de kabul edilmiş hâliyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuştur yeniden.

Bu teklif aslında 2 milletvekilinin hazırladığı bir teklif değildir, Hükûmetin ve bizatihi MİT’in kendi taleplerini içeren bir tasarıdır. AKP’nin son zamanlarda sistem hâline getirdiği HSYK, İnternet Yasası, dördüncü yargı paketi gibi uygulamalarda gördüğümüz yöntem burada da aynen işletilmiştir.

“Görüşülmekte olan düzenleme teklif değil de tasarı olarak getirilseydi ne fark ederdi?” denilebilir. Tasarı olarak getirilseydi ilgili kurumlardaki hukukçular, bürokratlar, uygulayıcılar ve nihayet belki Bakanlar Kurulunda bazı bakanlar düzenlemeyi tartışır, kamuoyunun bu konudaki hassasiyetlerini dikkate alırlar, uygulamada ortaya çıkacak problemler, Anayasa’ya ve Avrupa Birliği müktesebatına aykırı görülen kısımlar ayıklanır, muhalefetin de katkılarıyla hepimizin üzerinde mutabık kaldığımız bir yasa çıkarma şansına sahip olurduk. Olmalıydık, çünkü Türkiye’nin güçlü, donanımlı bir istihbarat gücüne ihtiyacı olduğu konusunda hepimiz hemfikiriz sanırım. Ama Hükûmet hazırladığı tasarıyı kamuoyu önünde tartıştırmadan, uzmanların, hukukçuların, muhalefetin görüşünü almadan apar topar yasalaştırmak için karşımıza teklif olarak getirmiştir. Burada amaç güçlü, donanımlı, güvenilir bir istihbarat teşkilatı oluşturmak değil, Hükûmetin kendi işine yarayacak, istediğini yaptırabileceği bir kurum yaratmaktır. Bu anlayışta Anayasa’ya uygunluk, hak, hukuk, demokrasi aramak boşunadır. Biz bu filmi AKP iktidarı döneminde çok izledik, bu da o filmlerden bir tanesidir.

Değerli arkadaşlar, bu teklif, Anayasa’nın yargı yetkisini düzenleyen 9’uncu maddesine, kanun önünde eşitlik öngören düzenlemeyle ilgili 10’uncu maddesine, özel hayatın gizliliğini düzenleyen 20’nci maddesine, konut dokunulmazlığını düzenleyen 21’inci maddesine, haberleşme hürriyetini düzenleyen 22’nci maddesine, basın hürriyetini düzenleyen 28’inci maddesine, mülkiyet hakkını düzenleyen 35’inci maddesine, hak arama hürriyetini düzenleyen 36’ncı maddesine, kanuni hâkim güvencesini düzenleyen 37’nci maddesine, temel hak ve hürriyetlerin korunmasını düzenleyen 40’ıncı maddesine ve nihayet, mahkemelerin bağımsızlığını düzenleyen 138’inci maddesine açıkça aykırıdır. Anayasa’ya aykırı bir düzenlemeyle MİT’e dengesiz, kontrolsüz, sınırsız yetkiler verilmiştir.

Elbette -biraz önce söylediğim gibi- ülkemizin ciddi, donanımlı ve güçlü bir istihbarat teşkilatına her zamankinden daha çok ihtiyacı olduğunu biliyoruz ama her türlü yetkiyi ve gücü denetimsiz ve sorumsuz olarak kullanabilecek bir El Muhaberat örgütü de istemiyoruz; Kuzey Kore’de, Çin’de, Suriye’de, Sudan’da, Eritre’de, Mısır’da yaşananların ülkemizde yaşanmasını istemediğimiz için istemiyoruz. Yani, ülkemizin, her türlü yetkiyi kullanan ama hiçbir sorumluluğu olmayan bir istihbarat örgütünün zulüm ve baskısına açık bir “AK MİT” devletine dönüşmesini istemiyoruz.

Burada yeniden yapılandırılmak istenen teşkilat, ülkenin güvenlik ihtiyacından çok, Sayın Erdoğan’ın otoriter yönetim anlayışının ihtiyaçlarına cevap verecek bir istihbarat örgütüdür. Bu anlayış kabul edilemez, kabul edilmemelidir.

Bakınız, teklifin 1/(h) maddesi MİT’in görevini tarif ediyor. Bu maddeye göre MİT’e verilen görev: “Dış güvenlik, terörle mücadele ve millî güvenliğe ilişkin konularda Bakanlar Kurulunca verilen her türlü görevi yerine getirmek.” Her türlü görev!

“Her türlü görev” ne demektir? Böyle bir görev tanımı olamaz. Verilen görevin adı, çerçevesi, sınırları belli olmalı, görevin tarifi açık olmalıdır. “Her türlü görev” dendiğinde, adam öldürmeden muhalifleri ve muhalefeti susturmaya, hatta yok etmeye kadar varan eylemler “görev” kapsamında sayılabilecektir. İktidara muhalefet eden herkes, bu “görev” kapsamı içerisinde, MİT’in her türlü eylem ve işlemine karşı savunmasızdır. Başbakanın Gezi Parkı’na sahip çıkan milyonlarca genci, gençlerin polis saldırısından kaçıp sığındığı, yaralarının sarıldığı otelin sahibini, Gezi Parkı eylemlerine destek veren iş adamlarını, sanatçıları, sendikacıları, gazetecileri ve televizyon yayıncılarını vatan haini, darbeci ilan ettiği zamanı hatırlayın. Bu yasa çıktığı zaman, bu ve benzeri muhalif milyonlarca kişi MİT’in her türlü görevinin hedefi olacaktır.

MİT’in yetkilerini tarif eden 3’üncü madde yasalaşırsa bankaların, bankalardaki hesap sahiplerinin, iş adamlarının, şirketlerin her türlü ekonomik varlıkları, hesap hareketleri, yatırım faaliyetleri büyük patronun masasında olacaktır. O zaman ihaleler, bankacılık sırları, ticari sırlar, şirketlerin mali yapıları, faaliyet projeleri her türlü baskı, tehdit ve provokasyon tehlikesine karşı korunaksız kalacaktır.

Yine 3’üncü madde yasalaşırsa her türlü soruşturma ve kovuşturma belgelerini MİT’in erişebilmesine açık bırakarak, olası yolsuzluk soruşturmalarıyla ilgili bilgi ve belgeleri Başbakanın eline vererek bunların karartılmasının yolu açılmış olacaktır. İktidar sahiplerine bu fırsatı vermek, yolsuzlukları, ihalelere karıştırılan fesatları, altın kaçakçılarının, kara para aklayıp bakanlarla kanka olanların, ülke kaynaklarını soyanların, soruşturmaları akamete uğratmanın, kapatmanın kolaylaşmasını sağlayacaktır.

Düzenlemenin 3/(e) maddesine göre, MİT’e sahte kimlik, sahte belge üretme, tüzel kişilikler oluşturma ve devam ettirmek için gerekli belge, doküman, araç ve gereçleri hazırlama, değiştirme yetkisi verilmektedir. MİT’in kuracağı şirketin hangi iş alanlarında iştigal edeceğinin sınırı var mıdır? MİT bu şirketlerle köprülerin, havaalanlarının yapım ihalelerine girecek midir? Hangi yandaş şirketlerle konsorsiyum kuracağı belli midir? Bu işler için sahte iş bitirme belgeleri, sahte teminat mektupları düzenleyecek midir?

Yine bu maddeyle, yeni çıkardığınız kanunlara bile aykırı olarak, tüm yurttaşları dinleme ve izleme yetkisi MİT’e verilmektedir. MİT mensuplarına bir suç isnat edilmesi hâlinde, nerede suç işlenmiş olursa olsun -yani Hatay’da, İzmir’de, Diyarbakır’da, Mersin’de, Samsun’da- işlemiş olduğu suçların yargılanacağı mahkeme, Ankara’da görevlendirilecek bir mahkemedir.

HSYK değişikliğiyle bütün yargı erkinin Adalet Bakanlığına bağlandığı düşünülürse MİT mensuplarının artık suç işlemesi hâlinde dahi iktidar sahiplerinin tayin edeceği mahkeme ve hâkim güvencesiyle yapılacak soruşturmaların sonuçsuz kalacağını şimdiden görmek mümkündür. MİT mensuplarının işlediği suçlara ilişkin soruşturma için izin verilmemişse ileride iktidarın değişmesi hâlinde dahi 7’nci maddeye göre yeniden soruşturma yapılamayacaktır.

Değerli arkadaşlar, bu Komisyonda görüşülürken Hükûmet temsilcisi, Parlamentoya yasa hazırlıklarının iki yolla geldiğini, bunlardan birinin Hükûmetin gönderdiği yasalar olduğunu, diğerinin ise milletvekilleri tarafından verilen teklifler olduğunu ancak tekliflerin de mutlaka Hükûmete, ilgili bakanlığa, ilgili daireye gönderildiğini, görüşlerinin alındığını ve ondan sonra işlemlerin yürütüldüğünü söylemektedir. Yani, anlaşılıyor ki buradan da bu yasa aslında Hükûmet tarafından hazırlanmıştır. Bu yasa Hükûmet tarafından hazırlanmış ve 2 milletvekiline imza attırılmıştır, MİT’in talepleri ve Hükûmetin talepleri bu konuda çakışmıştır.

Böyle bir yasaya olur vermemiz mümkün değildir, böyle bir yasaya olur verenler de ciddi bir vebal altında kalacaklarını unutmamalıdırlar.

Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın  Toptaş.

Şimdi, Hükûmet adına Başbakan Yardımcısı Sayın Beşir Atalay, buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyetimizin önemli bir kurumunun yasa teklifini, bazı maddelerindeki değişiklikleri görüşüyoruz. Burada konuşmaların hepsini dikkatle dinledik. Esasen Komisyonda zaten iki gün çok geç saatlere kadar görüşülmüştü, bütün grupların temsilcileri de görüşlerini ifade etmişlerdi.

Tabii, buradaki konuşmalarda yani keşke hem bu metni hem mevzuatı, biraz da uluslararası alanda istihbarat teşkilatları ne yapar, onları bilerek, biraz bilgi alarak konuşulsa daha faydalanırdık.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bunları yalnız sen mi biliyorsun?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Yani diğer ülkelerde nasıl çalışır…

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Biz de onu diyoruz zaten, tartışılmadan geldi kamuoyunda.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Burada geçen bazı kavramlar mesela, hiç çalışılmamış.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hemen Meclise hakaretle başladınız, hemen!

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ayrıca, Komisyonda çok görüşüldü.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen hangi bilginle konuşuyorsun burada ya!

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Orada bunlar tabii çok cevaplanmıştı ama tekrar burada cevaplayacağız.

Doğrusu, burada gerçek olmayan şeyler de var, yani işte “denetleme yok” gibi falan. Bunları, doğrusu, tabii, bilmeden konuşmalar olarak görüyorum ben.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Bakan, o ifade size ait, “MİT denetlenmedi.” diyen sizsiniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Allah Allah!

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Hakaret ediyorsunuz! Senden çok daha iyi biliyoruz, senden çok daha iyi biliyoruz!

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Şu anda MİT’in denetlemesi var; Başbakanlık Teftiş Kurulu denetler, bir de Sayıştay denetler. Yani onu ifade etmek istiyorum. Neyse…

Şimdi, değerli milletvekilleri, bu tekliftir, 2 milletvekilimizin teklifidir ama -bunu daha önce de ifade ettik- esasen herkes bilir, hangi milletvekilimiz teklif verirse o Hükûmete gelir ve Hükûmet o teklifle ilgili Meclise görüş gönderir…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hükûmet bilmiyor mu, Hükûmet âciz mi?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – …ve o geldiğinde Hükûmet, bu teklifi uygun bulur veya olumsuz görüş verir. Milletvekillerinin yasamaya katkısını, teklif olarak katkısını burada çok eleştirmeyi, doğrusu, tabii, tuhaf buluyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hükûmet yok! Baksana sıralar boş! Bak, sıralar boş, boş!

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ayrıca, doğrusu, biz bunu Komisyonda çok görüştük ve ilk teklif üzerinde Komisyonda 11 adet önergeyle büyük değişiklikler yapıldı ve bu değişikliklerin neredeyse tamamını Hükûmet olarak biz talep ettik.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Hani danışılmıştı size?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Kanun teklifi bu, tasarı değil.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – İkincisi, Komisyondan geçen metin üzerinde tekrar çalıştık. Biliyorsunuz bu seçimden önceydi. Tekrar çalıştık ve şu anda grup başkan vekillerimizde var, 7 önerge daha veriyoruz ve biraz daha değişiklik…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Doğru dürüst bir kanun tasarısı getirseniz olmaz mı?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bu değişiklikler biraz da değişik gruplardan, muhalefet milletvekillimizin eleştirileri ve teklifleri doğrultusunda… Onları en azından kendileri biliyorlar. Keşke burada onları da ifade etselerdi memnun olurduk.

Tabii, o önergeler yarın zaten maddeler görüşülürken gündeme gelecek yani o Komisyon üyelerimiz -burada konuşma yapanlar da onlar- bunları biliyorlar ama sanki onlar yokmuş gibi konuşmalar yaptılar.

Ayrıca, burada, tabii, bizim bir sözümüz vardı Komisyonda -biraz daha üzerinde çalışmamız gerekiyor- Türkiye Büyük Millet Meclisinin güvenlik ve istihbarat çalışmalarını denetleme hakkını getirmek istiyoruz diye, bu  konuda bir komisyon kuracağız diye. Bu konuda çalışmalarımızı tamamladık, kararımızı verdik. Yarın ilgili bölüm geldiğinde bir madde ihdasıyla onu da gerçekleştireceğiz. Yani millî iradenin temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin ülkenin güvenlik ve istihbaratında daha fazla söz sahibi olmasını çok önemli görüyoruz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yargıyı kaldırıyorsunuz, yargı denetimini.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bu, evvelden beri bizim şeyimizdi. Ben buna Komisyon çalışmalarında söz vermiştim, o sözümüzü de yerine getiriyoruz. Bunu da önemli bir husus olduğu için açıklıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, bilindiği gibi, Millî İstihbarat Teşkilatı, 1984 yılında yürürlüğe giren 2937 sayılı Yasa’yla ülkemiz adına bu görevi yürütmektedir ve ne var ki otuz yıl öncesine dayanan bu MİT Kanunu’nun çağın gereklerini karşılamaktan artık uzak olduğunu biliyoruz.

Küresel gelişmeler tüm devletlerin istihbarat ihtiyaçlarını çeşitlendirmiştir. Bu itibarla, başta Avrupa Birliği ülkeleri ile Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere pek çok ülke 2000’li yılların başlarından itibaren istihbarat mevzuatlarını çağın gereklerine uygun şekilde düzenlemişlerdir. Batılı ülkelerin yeni mevzuatları incelendiğinde, bu ülkelerin istihbarat servislerinin MİT’ten daha geniş imkânlarla donatıldığını görüyoruz.

İstihbarat teşkilatı ülkeler için önemlidir, Türkiye için de önemlidir ve burada, Mecliste görüşürken tabii böyle bir kurumun yasasını görüştüğümüzü de bilmemiz gerekir.

Malumunuz olduğu üzere, 1926 yılında kurulan Millî İstihbarat Teşkilatı, mevcut yasasının yürürlüğe girdiği dönemde ülkemizde istihbarat faaliyetiyle iştigal eden tek kurumdu. Ancak, aradan geçen otuz yılda, başta Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı ve ihtisas görevi yürüten MASAK gibi kurumlarımız da yurt içi istihbarat alanında önemli imkânlara kavuşmuşlardır.

Huzurunuza getirdiğimiz -tabii komisyondan sonra Meclise gelen- bu teklif de hemen her konuda istihbarat toplamaktan sorumlu olan İstihbarat Teşkilatının görev alanlarının daha belirgin hâle getirilmesini amaçlamaktadır. Başka bir ifadeyle, Batılı örneklerde olduğu gibi mevzuatın şeffaflığı artırılırken kurumun daha geniş imkânlara kavuşturulması hedeflenmektedir. Yasa teklifiyle Millî İstihbarat Teşkilatının dış güvenlik, millî savunma, terörle mücadele, istihbarata karşı koyma ve siber suçlarla mücadele konularındaki faaliyetleri yoğunlaştırılacak, teşkilatın ağırlıklı olarak dış istihbarat ve dış güvenlik konularıyla yönetilmesi sağlanacaktır.

Hükûmetimizin, biliyorsunuz, başından beri bir politikası var; Millî İstihbarat Teşkilatını mümkün olduğunca -diğer ülkelerde de emsallerinde olduğu gibi- dış istihbaratta ve dış görevde görevlendirmek.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Ama teklif bunu öngörmüyor ki!

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – İç istihbaratta bizim kendi diğer kurumlarımız var. Asli görevi millî güvenlik istihbaratını oluşturmak olan Millî İstihbarat Teşkilatının yasasının mevcut ihtiyaçlar çerçevesinde düzenlenmesiyle devletimizin istihbarat alanındaki kaynak ve personelini daha etkin ve verimli kullanabilmesi temin edilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz, son yıllarda dış politikada etkinliğini artırmaktadır. Dış politikamız açısından sadece yakın kuşakta değil, uzak kuşakta yer alan ülkelerde de neler olup bittiğini algılamak, anlamak, anlamlandırmak ve buna uygun politikalar geliştirmek önem kazanmıştır. Bu durum ülkemizin dış istihbarat alanındaki ihtiyaçlarını da şekillendirmektedir ve çeşitlendirmektedir. Bu nedenle, teşkilatın imkân ve kabiliyetinin dış istihbarata odaklanması Hükûmetimizin önceliğidir. Zira sözlerimin başında belirttiğim gibi, emniyet istihbaratı başta olmak üzere diğer kurumlarımız iç istihbarata yönelik faaliyetlerini hâlihazırda zaten sürdürmektedir.

21’inci yüzyılın değişen dinamikleri uluslararası politikada yeni gelişmelere sebep olmaktadır. Bu gelişmeler ise diplomasi kanallarını çeşitlendirmektedir. Günümüzde, ticaret diplomasisi, enerji diplomasisi, kültürel diplomasi gibi klasik diplomasi kanallarının yanı sıra istihbarat servisleri tarafından yürütülen diplomasi faaliyetleri de dış politikada önemli rol oynamaktadır. Hükûmetimiz, bazen klasik diplomasiyle gerçekleştiremediğini Irak, Afganistan ve Filistin konularında olduğu gibi, istihbari diplomasiyle yapmaktadır.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Suriye…

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Örneğin, teşkilat, Filistin ve İsrail arasındaki esir değiş tokuşunda çok önemli bir rol oynamıştır, Gazze savaşının ateşkesinde ve Irak’ta çok mühim roller üstlenmiştir. Hepimizin bildiği üzere bu kapasiteyi ülkemizdeki çözüm süreci için de kullanıyoruz ve burada çok da verimli bir çalışma yürütülmektedir. Yakın coğrafyamızda…

OKTAY VURAL (İzmir) – Çok verimli, çok verimli vallahi!

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Kim ne derse desin, biz, çözüm sürecinde kararlıyız ve MİT de burada çok önemli bir görev görüyor ve bunu yürüteceğiz, en hayırlı çalışmalardan birisi olarak ülkemiz için görüyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Zaten siz yürütüyorsunuz! Yürütüyorsunuz zaten, yürütüyorsunuz!

MUSA ÇAM (İzmir) – Ne yapıyorsunuz, onu açıkla, görüşmeleri açıkla!

OKTAY VURAL (İzmir) – PKK terör örgütünün istek ve arzularını yerine getiriyorsunuz!

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Yakın coğrafyamızda yönetim zafiyeti yaşayan ve istikrarsızlığa sürüklenen ülke sayısı giderek artmaktadır. Bu durum, ülkemiz için çeşitli siyasi, ekonomik ve sosyal riskleri de gündeme getirmektedir. Millî İstihbarat Teşkilatının söz konusu bölgelere yönelik olarak teknik ve insan istihbaratına ilişkin kapasitesinin geliştirilmesi ülkemiz açısından kritik bir önemi haizdir. Bu ihtiyaca binaen, teşkilat son yıllarda insan kaynakları ve teknoloji açısından önemli bir dönüşümden geçmektedir. Kuruma yabancı dil uzmanları alınmakta, analistler yetiştirilmekte ve yeni teknolojiler istihbari faaliyetlere adapte edilmektedir. Ancak, bu konuda hâlen alınması gereken de önemli mesafeler vardır. Her büyük ülkenin ciddi, büyük bir istihbarat teşkilatı vardır ve büyük ülkelerin en önem verdiği kurumlardan birisidir.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, teknolojinin iletişim alanında sağladığı yenilikler tüm ülkeleri ve istihbarat teşkilatlarını teknik istihbarat imkânlarından azami ölçüde faydalanmaya sevk etmiştir. Zira, dış politika ve millî savunma konularında teknik istihbarat toplama gayretleri insan istihbaratı kadar önem arz etmektedir. Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Rusya, Çin, Avustralya, Kanada gibi bazı ülkelerin sadece teknik istihbarat alanıyla iştigal eden müstakil teşkilatları bulunmaktadır. Fransa, Hollanda, İspanya, İtalya ve Almanya’da ise ülkemizde olduğu gibi teknik istihbarat ve insan istihbaratı toplama çabaları bir arada yürütülmektedir. Bu itibarla, 2012 yılında Genelkurmay Elektronik Sistemler (GES) Komutanlığı Millî İstihbarat Teşkilatına devredilmiş olup bu kurumumuz “Sinyal İstihbaratı Başkanlığı” adı altında MİT içindeki elektronik istihbarat üniteleriyle birleştirilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye devrettiniz onu açıklasana!

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) - İki kurumumuzun teknik istihbarat kapasitesinin birleştirilmesiyle yabancı askerî kuvvetlerin haberleşmeleri  başta olmak üzere, millî çıkarlarımızı korumaya yönelik teknik istihbarat faaliyetleri Millî İstihbarat Teşkilatı içerisinde büyük önem kazanmıştır.

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Oslo’da koydunuz mu?

BAŞBAKAN  YARDIMCISI  BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; yasa teklifimiz her şeyden önce, bütün vatandaşlarımızın güvenliği ve refahının yurt dışı ve bağlantılı olarak yurt içinden gelecek tehditlere karşı daha etkin korunmasını amaçlamaktadır.

Malumunuz olduğu üzere, MİT tarafından yurt dışında rehine kurtarma faaliyetlerinde de bulunulmuştur. Çeşitli bölgelerde muhtelif gruplarca alıkonulan vatandaşlarımızın ve başka ülke vatandaşlarının kurtarılmasında -Suriye, Afganistan, Sudan gibi- teşkilatımız önemli görevler görmüştür.

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Oslo’yu anlat Sayın Bakan, Oslo’yu anlat!

BAŞBAKAN  YARDIMCISI  BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) - Millî İstihbarat Teşkilatının bu etkinliği, kendi vatandaşlarını kurtarmakta yardıma ihtiyaç duyan diğer ülkeler tarafından saygıyla karşılanmaktadır.

Yeni yasayla birlikte, MİT’in yurt dışında rehin alınan başta basın mensupları olmak üzere, her kesimden, her meslekten vatandaşlarımızın menfaatine olacak şekilde faaliyetlerini, etkinliğini artırması amaçlanmaktadır.

Tabii, Millî İstihbarat Teşkilatının faaliyetleri yasadaki görevleriyle sınırlıdır. Sayın milletvekilleri, özellikle yüce Meclise şunu ifade etmek istiyorum: Şu anda, MİT’in çalışmalarının büyük kısmı yasasından ziyade gizliliği olan bir yönetmelikle yürütülmektedir ve buraya getirdiğimiz düzenlemelerin bir kısmı o yönetmeliktedir. Yanımda var, burada yönetmelik de, isteyene gösteririm.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Atalay, istiyorum. İsteye isteye bir hâl oldum, kimse vermedi bir yönetmelik bize.

Arkadaşlar, sizde varmış, verin bana.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Şimdi, biz, ilk defa, MİT’in yasasını şeffaf şekilde, bakın, burada, Mecliste tartışıyoruz ve artık, yönetmelikle değil, Meclisin çıkardığı yasayla ve tamamen meşru zeminde, hukuki zeminde MİT çalışmalarını yürütecektir ve şu anda, bunu birlikte görüşüyoruz. Yani, bu yasanın, bu yasa teklifinin Meclise gelmesi aslında MİT’in saydamlığı açısından da çok önemlidir, onu ifade etmek istiyorum.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Saydamlıkla ilgili bir şey yok ki.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Burada konu ediliyor, işte “Bakanlar Kurulunca verilecek görevler vesaire…”

Sayın milletvekilleri, Bakanlar Kurulu hukuk dışı talimat mı verecek?

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Evet.

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet. Rıza Sarraf’a bakanlar vermiyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Hukuk dışı hiç kimse talimat veremez.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Garantisi var mı?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Hiçbir kurum hukuk dışı talimatları uygulamaz, uygularsa sorumlu olur. Bu çok basit bir evrensel karar, hükümdür, hukuk dışı kararlar uygulanmaz.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Peki, emniyet müdürü nasıl savcının talimatını yerine getirmiyor?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bunda bilmeyecek ne var? Bunu en basit, hukukun a’sını bilen bilir. Hiçbir birey, hiçbir kurum hukuk dışı bir talimatı uygulamaz ve Bakanlar Kurulu da hukuk dışı bir talimat vermez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Peki, bir savcının talimatını nasıl yerine getirmiyor emniyet?

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Cezai sorumluluğu kaldırıyorsunuz, o ne demek?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Burada “Hiçbir hukuksal kaideye bağlı kalmaksızın her türlü insan hakları ihlalleri gerçekleştirilecektir.” gibi ifadeler yer alıyor, bunlar çok üzücü.

KAMER GENÇ (Tunceli) – İnsan haklarının ne olduğunu bilir misiniz?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Kendi istihbarat teşkilatımız için bunlar çok üzücü ifadeler. Yasa teklifiyle, bunun tam aksine, Millî İstihbarat Teşkilatının görev ve sorumluluklarının belirginleştirilmesi hedeflenmiştir.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Hangi madde?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Buradaki temel amaç muhaberat devletlerinin temeli olan kaba kuvveti ve hukuksuzluğu değil, gelişmiş ülkelere özgü bir keyfiyet olan elektronik ve teknik istihbarat kapasitesinin hukuki zemine oturtulmasıdır.

Bakın, değerli arkadaşlar, daha önce ifade ettiğim gibi, Millî İstihbarat Teşkilatına verilen yetkilerin kullanılması millî savunma, dış istihbarat, casusluk ve terörizmle mücadele alanlarını kapsamaktadır, kanunun ilk maddelerinde bu zaten yer alıyor. Ne var ki Millî İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1984 yılında, mesela İnternet kullanımı yok. Burada, buna benzer düzenlemeler getiriyoruz.

Basınla ilgili, burada ifade edildi, önergemizi veriyoruz, basınla ilgili de orada, Komisyonda da arkadaşların eleştirileri oldu, teklifleri oldu, yeni önergeyle basın maddesini de yeni şekle getiriyoruz. Yani, hepimiz burada… Doğrusu, Komisyonda çok verimli bir çalışma oldu ve iki defa bazı maddeler değiştirildi ve yarın yine değişecek. Dolayısıyla, burada yardım ederek, “Şu da olsun.” diyerek bunu daha mükemmel hâle getirmek hepimizin çabası olmalıdır.

Sürem doluyor ama kalanını diğer bölüme ait konuşmalarda tamamlayabilirim. Burada finansal verilerin güvenliğiyle ilgili bir madde var, ona takılınıyor. Millî İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nda yapılacak değişiklikle, ticari sır ve müşteri bilgilerinin denetim altına alınacağı gibi yanlış bir algı oluşturulmuştur. Bilindiği gibi, batıdan doğuya tüm istihbarat servislerinin terörizm ve istihbarata karşı koyma faaliyetleri hususunda birtakım özel yetkileri bulunmaktadır. Şunu tekrar belirtmek gerekir ki bu kanunun amacı, MİT’in vatandaşlarımızın hesaplarını tek tek kontrol edebilmesini sağlamak değil, son derece yoğun bir veri tabanı içinde, normal olmayan hareketlerin önceden belirlenerek ülkemizin güvenliğiyle ilgili risk ve tehditleri analiz edebilmektir. Öte yandan, çeşitli finansal veriler, çeşitli özellikleri haiz kurum ve kuruluşlar tarafından hâlihazırda elde edilebilmektedir, bunu biliyorsunuz, BDDK’nın falan görevleri içinde. Veriler, söz konusu kuruluşların güvenlik yetkilendirilmesine sahip olmayan personelince de erişilir durumda şu anda bulunmaktadır. Bu şartlar altında, söz konusu verilerin MİT’in güvenlik yetkilendirmesine sahip personelinin de erişimine açılması ve tehditlerin önceden tespit edilebilmesi ülkemizin güvenliği için önem arz etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; diğer bir nokta, tabii, modernizasyon ihtiyacı, özellikle teknolojide. Dış politika ve millî savunma için diğer bir önemli konu, tabii, bu sistemin kendisidir. Bu konudaki yerli imkânlarımızın geliştirilmesi önem arz etmektedir. Şu anda, bu konuda sorunlarımız var ama özellikle ASELSAN ağırlıklı malzeme temin ediyor, ayrıca TÜBİTAK’la beraber yapılan projelerle Millî İstihbarat Teşkilatının ihtiyacı olan teknolojinin üretilmesi de sağlanmaktadır. Burada özellikle TÜBİTAK ve ASELSAN’la çok yoğun bir irtibat içinde Millî İstihbarat Teşkilatımız çalışmaktadır.

Ayrıca, Millî İstihbarat Teşkilatı tarafından casusluk ve terör konuları dışında vatandaşlarımızın iletişiminin denetlenmesi gibi bir uygulama mevcut değildir. Bunu da söyleyerek zaten sözümü de, zamanımı da bitirmiş oluyorum.

Bugün itibarıyla MİT tarafından ağırlıklı olarak yurt dışına yönelik ve sınır güvenliğini ilgilendiren konularda ve mutlaka mahkeme kararıyla gerçekleştirilen ve TİB’de kayıtlı iletişimin denetlenmesine yönelik faaliyet sayısı 2.473’tür. MİT adli dinleme yapmaz, hiçbir delil olmaz; MİT sadece istihbari dinleme yapar, mahkeme kararıyla yapar, eğer acil durumsa Müsteşarın kararıdır ama yirmi dört saat içinde yargı kararı alınır. Yani, burada kendi kurumumuzun çalışmalarını tabii doğru bilmek durumundayız.

Ben çok teşekkür ediyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Burada açıklamak istediğim bir iki husus var. Yarın, bölümlere ilişkin konuşmalarda onlara da değineceğim.

Çok teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Atalay.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan...

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan...

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan...

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkanım...

BAŞKAN – Şimdi, ilk önce Sayın Hamzaçebi ayağa kalktı. Sırayla söz vereceğiz.

Sayın Hamzaçebi, buyurunuz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Şimdi, Sayın Başkan, Sayın Bakan açıklamalarını yaparken bir anlamda bu ana kadar yapılmış olan eleştirilere de cevap verdi.

Ben bir şey sormuştum: Bu yasa teklifi ile ilgili olarak Millî İstihbarat Teşkilatı -tabii ki Sayın Bakanın talimatıyla olmuştur bu- sadece iktidar partisi grubuna bir bilgi vermiştir. Muhalefet partilerine bu bilgi neden verilmemiştir?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bize gelmedi kimse ya.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Veya teklif sahiplerine bir bilgi verilmiştir. Şu ana kadar böyle bir bilgiyi muhalefet partisine hiç kimse vermemiştir. Bu neden esirgenmiştir acaba? Bu konuda bir bilgi almak istiyorum.

İkincisi: Sayın Bakan “Millî İstihbarat Teşkilatı denetime tabi. Başbakanlık Teftiş Kurulu denetler, Sayıştay denetler.” dedi. Bence bir şeyi söylemeyi unuttu; Devlet Denetleme Kurulu da Millî İstihbarat Teşkilatını denetleme yetkisine sahiptir.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – O tabii, özel yetkiyle yani Cumhurbaşkanının görevlendirmesiyle…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Şimdi, bakın, Başbakanlık Teftiş Kurulu Millî İstihbarat Teşkilatına özel bir denetim yapmaz, tüm bakanlıklarda, kamu kurumlarında teftiş yetkisine sahip olan bir kurum olarak MİT üzerinde de teftiş yetkisi vardır. Bu “Denetime tabidir.” örneği olarak sunulamaz. Mademki denetim var, siz neden bir önergeyle, burada ihdas edilecek bir maddeyle Parlamentonun denetimini getiriyorsunuz? Çünkü öyle bir suçlama yaptınız.

BAŞKAN – Şimdi, yalnız, Sayın Hamzaçebi, Sayın Bakan bunlara cevap veremez şu anda, soru-cevapta ancak verebilir.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Sayın Başkan, bu konuda bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Bir saniye…

Evet…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, anlıyorum, anlıyorum. Yani “Bilmeden konuşuyorsunuz.” gibi bir açıklama yaptı. Sanıyorum…

BAŞKAN –  Şimdi, aynı konuyla ilgili, Sayın Toptaş sataşma için benden söz istedi dolayısıyla ona onu vereceğim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –  Sanıyorum Sayın Bakan konuya yeteri kadar nüfuz edemediği, bilemediği için “Bilmeden konuşuyorsunuz.” eleştirisini yapıyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Kendisi için söylemiştir.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayıştay denetimi de yine tüm kamu kurumlarını kapsayan, MİT’e özel bir denetim değildir ama öyle anlıyorum ki MİT konusunda bir denetim eksikliğini kendisi de fark etmiş olacak ki bir önergeyle buraya getiriyor.

Teşekkür ederim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hukukun denetiminden mi kaçıyor, ne?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Efendim?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Hamzaçebi’nin ifadesiyle çok yakından bağlantılı olduğu için söylüyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, bizim talebimiz…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – AK PARTİ Grubuna MİT tarafından bu konuyla ilgili verilmiş herhangi bir brifing  ya da bilgi yoktur Sayın Başkanım. Çok açık söylüyorum, benim şahsıma mesela…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Siz söz vermediniz, Sayın Canikli paralel giriş yaptı.

BAŞKAN – Tamam, anlaşıldı tamam.

Şimdi, Sayın Toptaş, siz buyurunuz...

OKTAY VURAL (İzmir) – O zaman paralele mi vermiş AKP Grubunda, paralel devlete mi?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, AK PARTİ Grubundan kastım AK PARTİ’deki belli bir grup milletvekilidir.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır, teklif sahipleri belki…

OKTAY VURAL (İzmir) – Teklif sahibi gider görür mü ya? Allah, Allah!

BAŞKAN – Bir saniye… Bir saniye…

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Gruptaki arkadaşlarınıza da söyledim ben.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gruba yok, gruba bilgi verilmedi.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ya verdi mi, vermedi mi kardeşim? Milletvekillerine verdi mi, vermedi mi?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kayıtlara geçsin diye söylüyorum.

BAŞKAN – Evet, buyurunuz Sayın Toptaş.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

6.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş’ın, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Efendim, konuşmayı bitirsinler sürem bitiyor.

BAŞKAN – Ne yapalım canım!

AHMET TOPTAŞ (Devamla) – Süremi yeniden başlatın.

BAŞKAN – Buyurun, tekrar başlatayım. Yani, şimdi çok iyi bir noktadayız.

AHMET TOPTAŞ (Devamla) – Sayın Başkan, Sayın Bakan konuşmasında…

BAŞKAN – Tamam, açıyorum şimdi.

Buyurun.

AHMET TOPTAŞ (Devamla) – Sayın Bakan konuşmasına başlarken “Burada konuşanlar bilerek konuşsalardı.” diye bir milletvekiline yakışmayacak bir davranışta, bir sözde bulundu. Ben kendisine “Ne dediğinin farkında olsaydı…” demeyeceğim saygımdan dolayı ama… Bakın, Komisyon tutanaklarından okuyorum, teklif sahibi Sayın Kavaklıoğlu’nun konuşması: “Sayın Kaplan’ın, Bal’ın -onlar çıktı- yine sayın valimin birtakım endişeleri var, o endişelerin çoğuna katılıyorum ben yani.” Yani bizim eleştirilerimize. “Bu yetenekleri veriyoruz ama bunu kim kontrol edecek, nasıl sınırlayacağız şeklinde endişeler var.” Kendisi de katılıyor. “Burada gerçekten Sayın Başbakan Yardımcımızın söylediği şeyler çok önemli. Yani dışarıda konuştuk.” Dışarıda konuşmuşlar. Sayın Bakan bize “Bu yasayı çıkaralım, Parlamento denetimini getirmek üzere bir yasa da bundan sonra çıkaralım.” dediğinde ben kendisine “Sayın Bakan, bu yasayla bütün işlerinizi gördükten sonra mı o yasayı çıkaracaksınız?” dedim. Neyse ki biraz erken davranmışlar, 7 maddelik önergelerinin içerisinde böyle bir Parlamento denetimi getiren bir teklifi de getirmişler.

Yani, biz aslında burada her şeyi bilerek konuşuyoruz Sayın Bakan. Biz istihbarat elamanı değiliz, istihbarat uzmanı da değiliz ama ben bir hukukçuyum, ben anayasa hukukundan anlarım, ben demokrasinin kurallarından anlarım, insan haklarından anlarım. Bu yasayla bu kurumların nasıl halledildiğini anladığım için konuşuyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kaplan, buyurun.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Küçük, köşede bir grup olduğumuz için sesimiz duyulmuyor.

BAŞKAN – Siz de mi yani…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, sizden demin kürsüde konuşurken bir talebim oldu, Komisyonda da olmuştu hem İçişleri Bakanından hem Sayın Atalay’dan.

Sayın Atalay demin burada konuşmasında dedi ki benim istediğim gizli yönetmelikle ilgili olarak: “Bu yasalar zaten onu karşılıyor, şeffaflaşıyor, bizde var, isteyene veririz.” Aracılığınız kanalıyla o gizli yönetmelikten bir tane istiyorum, bir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, dağıtsınlar bakalım, madem gizliliği kalmadı.

BAŞKAN – Tamamdır.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – İkincisi, Sayın Atalay’a şu konuda teşekkür edeceğim: Parlamento denetimiyle ilgili önerge konusunda bizimle görüşerek, 4 parti grubunun eşit sayıda katılımlı bir çalışma, denetim grubu oluşturulması konusunda bizim de fikrimizi alarak o önergeyi hazırlamasında Parlamento denetiminin anlamlı olacağını ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Türkoğlu, buyurun.

7.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın 563 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan konuşmasında, bizim bilmeden konuştuğumuzu, özellikle denetimle ilgili altını çizdiğimiz hususların aslında var olduğunu ifade ettiler. Ben konuşmamda, MİT’in bu kadar hukuki ve cezai sorumluluğu kaldırılırken çok fazla yetki ve güç verilmesiyle denetim dışı bırakılarak çok tehlikeli bir noktaya gideceğine işaret etmeye çalıştım. Kaldı ki Komisyon çalışmaları sırasında ve basına yansıyan ifadelerinde de Sayın Bakan MİT’in bu hâliyle denetlenmemesinin tehlikeli olduğunu, bununla ilgili bir çalışma yapılması gerektiğini, kısa zamanda da Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirileceğini kendisi ifade etti. Dolayısıyla, bugün söyledikleri ile o gün söyledikleri arasında bir çelişki var; bizim ifadelerimizde bir arıza yok.

Diğer taraftan, bu teklif 15 maddeden müteşekkil bir teklif. Yani temel kanun, iki bölüm falan diye, böyle, ballandıra ballandıra konuşuluyor ama toplasanız, eni boyu 15 madde; bunun 2 tanesini yürütme ve yürürlük maddesi olarak çıkarırsanız geriye kalıyor 13 tane madde. Bu 13 maddeyle ilgili, Komisyon çalışmaları sırasında ve bugün ifade ettikleri üzere söylüyorum, Genel Kurul çalışmaları sırasında 18 tane önerge verilecek ve muhtemeldir ki bu önergeler iktidar partisinden geldiği için kabul edilecek.

Yani, siz nasıl, böyle bir çalışmanın, böyle bir düzenlemenin kamuoyuna mal olduğunu, herkesin fikir sahibi olduğunu, olgunlaşarak geldiğini ifade edebilirsiniz? Biz de onu söylüyoruz zaten. Kapkaç hukuku anlayışıyla, nerelerde hazırlandığı belli olmayan ama iki tane imza sahibi bulunmak suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilmiş, olgunlaşmamış, hangi kurumların, hangi hukukun ihlal edileceği, hangi kurumların sıkıntıya gireceği, devleti hangi noktaya götüreceği bilinmeyen bir teklifle karşı karşıyayız.

Dolayısıyla, Sayın Bakanın ifadeleri ile yapılan iş arasında siyahla beyaz kadar fark vardır. Bu hususu belirtmek istedim.

Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Komisyon, buyurunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, Komisyonun konuşma süresi yirmi dakika.

BAŞKAN – Evet.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, bitmesine on dakika var, hatta sekiz dakika var.

BAŞKAN – Uzatmaz…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yarına bırakalım efendim, yarına bırakalım.

BAŞKAN – Hayır. Sayın Genç…

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Sayın Genç, hiç uzatmayacağım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, konuşma süresi yirmi dakika.

BAŞKAN – Belki kısa yapacak canım! Açıklamasını belki kısa yapacak, on dakikayı da oylayacağım.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Meramımı çok kısa anlatacağım.

BAŞKAN – Buyurunuz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Çankırı Milletvekili İdris Şahin ve Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu’nun; Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu (2/2011) (S. Sayısı: 563) (Devam)

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) – Efendim, kullanmayacağım zamanımı. Müsaade edin.

Sayın Başkan…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yarına devam etmemiz lazım Sayın Başkan.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, daha zaman var ve Meclis çalışıyor efendim. Böyle bir şey olur mu?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, konuşma süresi yirmi dakika.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Devamla) – Kullanmayacağım Sayın Genç, lütfen müsaade edin.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, müsaade etmeyeceğim. Yarına bırakalım.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Devamla) –  Kullanmayacağım zamanımı, kullanmayacağım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Kullanmanızı istiyor demek ki. 

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Devamla) – İstemiyorum, ben istemiyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır ama istiyor.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Mehmet Bey, devam edin ya!

BAŞKAN – On dakikamız var.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yarına bırakmamız lazım.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ya, gargaraya getirme, bir gizli yönetmelik istedik ya!

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz; sadece bir hususu, Sayın Akif Hamzaçebi’nin dile getirdiği bir hususu ifade etmek için söz istedim. O da şu: Komisyon çalışmaları sırasında da gündeme geldi. MİT görevlilerinin AK PARTİ Grubu milletvekillerine özel brifing verdiği ve bilgi verdiğiyle ilgili bir yanlış bilgi var; Komisyon çalışmaları sırasında da düzelttik bunu. İçişleri Komisyonunun AK PARTİ milletvekillerine tarafımızdan yapılmış herhangi bir çağrı olmamıştır, MİT görevlilerinin bizden böyle bir talebi olmamıştır. Teklif sahibi arkadaşlarımız, milletvekilleri MİT görevlileriyle bir araya gelmiş ve İçişleri toplantı salonunu kullanmak istemişlerdir, orada bir araya gelmişlerdir. İçişleri Komisyonu Başkanı bir AK PARTİ Milletvekili olarak ben o toplantıya katılmadım. Bu kadar net söylüyorum. Bu bilgiyi düzeltme ihtiyacı hissettim.

Herkese saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yani, benim dediğimi kabul ediyorsunuz… Ama, dediğimi kabul ediyorsunuz…

OKTAY VURAL (İzmir) – Demek doğruymuş. Yani bu teklif, MİT’in milletvekillerine imzalattığı bir teklif!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, gayet açık, gayet açık. İşte, benim söylediğim buydu.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bir itiraf!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teklif sahiplerine vermişler.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Komisyon toplantı salonunda bazı Adalet ve Kalkınma Partili milletvekilleriyle MİT’in bürokratları oturmuşlar, çalışmışlar, bilgilenmişler. Bu çalışma, bu bilgilenme diğer muhalefet partisi milletvekillerinden neden esirgenmiştir? MİT’i bu kadar partizan bir tutuma alet etmeye bakanların hakkı var mıdır, İçişleri Komisyonu Başkanının hakkı var mıdır?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, teklif sahipleri…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ben burada MİT bürokratlarına değil, siyasilere sorumluluk yüklüyorum. Onlar bu şekilde planlamışlardır.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi bitirsin, size de söz…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bir siyasetçi, bir bakan, “İktidar partisine bilgi verdiğimiz gibi, değerli arkadaşlar, muhalefet partilerine de bilgi verelim, onları arayalım.” derdi. Ama böyle bir siyasetçi, böyle bir bakan, böyle bir sorumluluk sahibi kişiyi ben o koltuklarda göremiyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yok canım, nerede bunlarda?

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Canikli.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teklif sahipleri, bu konuda ya da başka konuda, herhangi bir konuda teklif verecekleri zaman, bu teklif hazırlanırken ilgili kurumdan daha sağlıklı bir sonucun ortaya çıkmasını temin etmek amacıyla…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya, Hükûmet yok mu kardeşim, Hükûmet yok mu?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bizim muhalefete niye yapmıyorlar onu?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – …doğal olarak her türlü bilgiyi alabilir, isteyebilir. Bu sadece MİT Yasası için geçerli değil, herhangi bir konuda teklif veren, kim teklif veriyorsa…

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Bu bilgi alma değil, toplantı yapma, müşterek çalışma.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Onun muhatabı Hükûmet, ona Hükûmetin cevap vermesi lazım Sayın Başkan.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Komisyon odasında mı yapılıyor bu iş?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yani muhalefete niye yok? Yalnız size mi var?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – …muhalefete mensup bir arkadaşımız da olabilir bu, Sayın Başkan, muhalefete mensup bir arkadaşımız da olabilir. Herhangi bir kurumla ilgili bir teklif verdiği zaman o bilgileri nitekim alıyorlar.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, netice itibarıyla, MİT hazırlamış, milletvekilleri imzalamış; bunu söylüyor. Tamam, doğru, biz de onu iddia ediyoruz zaten.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Diyelim, örnek olarak söylüyorum: Emeklilerin herhangi bir sorununun giderilmesine yönelik olarak bir teklif verdikleri zaman, o konuyla ilgili birimden, ilgili bakanlıktan…

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Niye tasarı değil de teklif efendim, niye tasarı değil de teklif?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkanım, bizim gizli yönetmelik…

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Ben de istiyorum, yarın MİT’ten 2 tane adam göndersinler.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bakın Sayın Başkan, biz o arkadaşlarımız konuşurken sabırla dinliyoruz, sabırla dinliyoruz bakın. Şu nezaketi dahi göstermelerini bekliyoruz, çok basit nezaketi, en temel nezaket görevini yerine getirmelerini bekliyoruz.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ederim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, şu gizli yönetmelik bizim gitti yine güme.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Gizli yönetmeliği unutmayın Sayın Başkan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, şu gizli yönetmeliğimizi halledelim, yarına kalsın.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Gizli yönetmelik gizlidir kardeşim, onu niye vereyim!

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Dolayısıyla Sayın Başkanım, burada AK PARTİ Grubuna ya da AK PARTİ milletvekillerine özel olarak MİT mensupları tarafından verilmiş bir bilgi, brifing yoktur.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Evet, özel olarak bilgi verilmiştir, anlaşıldı.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sadece, doğal olarak, teklif sahibi arkadaşlarımızın böyle önemli bir konuda verecekleri teklifle ilgili…

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Niye tasarı değil de teklif efendim?

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Ya, Komisyon odası Kızılay Meydanı mı? Tesadüf mü etmişler?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – …bilgilendirilmek istemeleri, bazı sorularının olması, cevaplandırılmasını istemeleri son derece doğaldır.

Olay bundan ibarettir Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Çalışma süremiz tamamlanmak üzeredir.

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Sayın Başkanım, bir şey söyleyebilir miyim?

BAŞKAN – Kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 10 Nisan 2014 Perşembe günü, alınan karar gereğince 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 20.57



(*) 563 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.